DÖNEM
: 22 CİLT : 50 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
93 üncü Birleşim
26 Mayıs 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla
Maraş'ın, şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
2. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle üreticilerin uğradıkları
zararın boyutlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3. - Kırıkkale Milletvekili Vahit
Erdem'in, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları
ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan
Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192)
2. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve
23 milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)
5. - Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları
(1/238) (S. Sayısı 428)
6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451)
7. - Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/770) (S. Sayısı: 439)
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki mağduriyet iddiasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1778)
* Ek cevap
2. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in,
Tırlara uygulanan yaş haddine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın cevabı (7/2409)
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Kütahya-Dumlupınar-Altıntaş çevre yoluna ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/2454)
4. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
AOÇ'de bulunan Atatürk Evindeki bir uygulamaya ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/2458)
5. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, iç ve dış borç miktarına,
Bütçeden faiz ödemelerine ayrılan paraya,
İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/2460, 2461)
6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
milletvekili lojmanlarının satışına,
- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, milletvekili lojmanlarının satışına,
İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/2513, 2516)
7. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
KPSS'de aranan bazı kriterlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2529)
8. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
üniversitelerin dönersermaye gelirlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/2538)
9. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
hayvancılık sektörüne ve et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü'nün cevabı (7/2564)
10. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bir Meclis araştırması komisyonunda evrak kayıt defteri tutulup tutulmadığına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Vekili İsmail Alptekin'in cevabı (7/2614)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Giresun Milletvekili Ali Temür'un,
Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun,
Karadeniz Bölgesinde fındık üretimini
etkileyen don olayı sonucunda üreticilerin zararının boyutlarına ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü cevap verdi.
Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi,
Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu olarak Filistin'e yaptıkları
ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı bir konuşma
yaptı.
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünü zarara
uğrattığı iddiasıyla Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık;
Görevinin gerektirdiği hassasiyette
davranmadığı ve halk sağlığını tehlikeye atabilecek uygulamalara sebep olduğu
gerekçesiyle, Orman eski Bakanı ve Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Nevzat Ercan;
halk sağlığını tehlikeye atan çeşitli olurları imzaladıkları gerekçesiyle Tarım
ve Köyişleri eski Bakanları İsmet Attila, Musa Demirci ve Mustafa Rüştü Taşar;
Haklarında, Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığı tarafından hazırlanan inceleme raporunun Başbakanlıkça TBMM
Başkanlığına intikal ettirildiğine; Anayasanın 100 üncü maddesine göre, Meclis
soruşturması açılmasının, TBMM üye tamsayısının en az onda 1'inin vereceği
önergeyle istenilebileceğine; böyle bir önerge olmadan, Başkanlığın, söz konusu
dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen
yürütmesinin mümkün bulunmadığına, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda
konunun Genel Kurula sunulmasına ve anılan dosyaların milletvekillerinin tetkik
ve takdirlerine açılmasının uygun mütalaa edildiğine ilişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in
(6/1084) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sorunun geri verildiği bildirildi.
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve
24 milletvekilinin, gençlerimizin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/191) Genel Kurulun bilgisine sunuldu¸önergenin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Almanya'nın Bonn Şehrinde düzenlenmesi
öngörülen Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Uluslararası Parlamenterler
Forumuna TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetinin katılmasına ilişkin
Başkanlık;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir
heyetle birlikte İrlanda'ya,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, bir heyetle
birlikte İsviçre'ye,
Yaptıkları resmî ziyaretlere katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri,
Genel Kurulun 25.5.2004 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, daha önce öngörüşmelerinin bu
birleşimde yapılması kararlaştırılan, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 157 ve 158 inci
sıralarında yer alan, (8/14) ve (8/15) esas numaralı genel görüşme
önergelerinin birleştirilerek yapılacak öngörüşmelerinin bitiminden sonra diğer
denetim konularının görüşülmemesine, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 35 inci sırasında yer alan 454 sıra sayılı
kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 432 sıra
sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 451 sıra
sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 439 sıra
sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 21 inci sırasında yer alan 337 sıra
sayılı kanun teklifinin ise 10 uncu sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma sürelerinin, bugünkü
birleşimde 432 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar,
26.5.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesine ve 439
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 27.5.2004 Perşembe
günkü birleşimde de 337 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bitimine
kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar
Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/236),
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında (2/205),
Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra;
Gündemin, "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 157 nci ve 158 inci
sıralarında bulunan ve birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen:
CHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri,
Samsun Milletvekili Haluk Koç, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Irak
Halkına yöneltilen şiddet ve Türkiye'nin Irak politikası (8/14),
Kayseri Milletvekili Taner Yıldız ve 21
milletvekilinin, Irak Halkına yöneltilen şiddet ve işkence olaylarının ulusal
ve uluslararası düzeydeki yansımaları (8/15),
Konularında genel görüşme açılmasına
ilişkin önergelerinin, yapılan öngörüşmelerden sonra;
Kabul edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
(1/238) (S. Sayısı: 428),
5 inci sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349),
Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
4 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
Ertelendi.
6 ncı sırasına alınan, Türkiye Futbol
Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının (1/806) (S. Sayısı: 454), yapılan görüşmelerden sonra,
7 nci sırasına alınan, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/705) (S. Sayısı: 432), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra;
Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
26 Mayıs 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.40'ta son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
Başkanvekili |
|
Enver
Yılmaz |
Yaşar
Tüzün |
Ordu |
Bilecik |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Mehmet
Daniş |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
No. : 136
II. - GELEN
KÂĞITLAR
26 Mayıs
2004 Çarşamba
Teklif
1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali
Bulut ve 3 Milletvekilinin; 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı
Maddelerin İlavesi Hakkında Kanun Teklifi (2/292) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2004)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - Balıkesir Milletvekili Sedat
PEKEL'in, uyuşturucu sorunu hakkında TRT'nin yayın yapmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2004)
2. - Balıkesir Milletvekili Sedat
PEKEL'in, Türkiye İş Kurumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
3. - Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün,
bazı vakıflara ve bunlardan yüksek miktarda emekli ikramiyesi alan yöneticilere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.5.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
bir Meclis araştırması Komisyonunda evrak kayıt defteri tutulup tutulmadığına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2614)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2004)
2. - Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in,
Türkiye Barolar Birliği Başkanının, Başbakanlık Tanıtma Fonundan bir toplantı
için para talep ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2682) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)
3. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2683) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
4. - İzmir Milletvekili K. Kemal
ANADOL'un, Türkiye'de işkence merkezleri olduğu iddiasına ve Türkiye'nin Irak
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2684) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.5.2004)
5. - Antalya Milletvekili Tuncay
ERCENK'in, Antalya'da bir imar planı değişikliği uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2685) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
6. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin ithalinin engellenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2686) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
7. - İzmir Milletvekili Erdal
KARADEMİR'in, mahalli idareler yasa tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2687) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
8. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
DSİ'nin kuruluş yıldönümü harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2688) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
9. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Batı Trakya'daki Türk okullarına ve Yunan vatandaşlığından çıkartılan
soydaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/2689) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
10. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Ege'de karasularının genişletileceği haberlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2690) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.5.2004)
11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Demirtaş çim kayağı pistine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2691) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
12. - Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın,
İğne Ada-Saros arasında yapılması planlanan boru hattı projesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2692) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2004)
13. - Adana Milletvekili Atilla
BAŞOĞLU'nun, Adana-Yumurtalık Santralinde kullanılan kömüre ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2693) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2004)
14. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, Troya kalıntılarına ve hazinelerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2694) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)
15. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, Çanakkale İlinin tarihi ve kültürel miraslarının tanıtımına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2695) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.5.2004)
16. - Adana Milletvekili Atilla
BAŞOĞLU'nun, Çukurova turizminin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2696) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
17. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın,
Adana İlindeki kültürel amaçlı yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2697) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
18. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-İnegöl-Kurşunlu beldesinin doğal ve tarihi değerlerinin korunmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2698) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.5.2004)
19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
İznik İlçesindeki Ayasofya Müzesinin bakım ve onarımına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2699) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.5.2004)
20. - Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE'nin, teknik öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2700) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
21. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
okuma-yazma kurslarına ve ilköğretime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2701) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, ilköğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı dağıtılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2004)
23. - İstanbul Milletvekili Gürsoy
EROL'un, hastanelerdeki döner sermaye uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2703) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)
24. - Iğdır Milletvekili Dursun
AKDEMİR'in, kanserojen madde içeren ekmek üretildiği iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2704) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
25. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
gastroenteroloji klinik şefliği sınavı için oluşturulan jüriye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2705) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
26. - İstanbul Milletvekili Gürsoy
EROL'un, Türkiye'de üretilen Mercedes otobüslerinde imalat hatası olup
olmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2706)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)
27. - Kastamonu Milletvekili Musa
SIVACIOĞLU'nun, Devrekani'deki süt üreticilerinin alacaklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2707) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)
28. - Bursa Milletvekili Mehmet Emin
TUTAN'ın, futbol müsabakalarında yaşanan olaylara karşı alınacak tedbirlere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/2708) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
29. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
İstanbul'daki bazı mahkemelerle ilgili bilgilere ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2709) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
30. - Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın,
Gala Gölü ve çevresindeki sulak alanın değerlendirilmesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2710) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.5.2004)
31. - Adana Milletvekili Atilla
BAŞOĞLU'nun, Adana Havaalanı 2. pist yapımı ve Seyhan Nehri ıslahına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2711) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2004)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1. - Tunceli Milletvekili V. Sinan
YERLİKAYA ve 29 Milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)
2. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ ve
23 Milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/193) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
26 Mayıs 2004
Çarşamba
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
93 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Necip Fazıl
Kısakürek'in vefat yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mehmet Atilla Maraş'a aittir.
Buyurun Sayın Maraş. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'ın, şair ve yazar Necip Fazıl
Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; büyük düşünce adamı, Şair ve Yazar Necip Fazıl
Kısakürek'in vefatının 21 inci yılında onu anmak için gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Necip Fazıl, 26 Mayıs 1904'te İstanbul'da
dünyaya geldi ve 25 Mayıs 1983'te, yine İstanbul'da vefat etti. Bu yıl,
vefatının 21 inci, doğumunun da 100 üncü yılı oluyor.
Maraşlı bir aileden gelen Necip Fazıl'ın
çocukluğu, dedesinin Çemberlitaş'taki konağında geçti. Ortaöğrenimini Bahriye
Mektebinde, yani, bugünkü Deniz Lisesinde tamamladı. Lisedeki hocaları
arasında, o dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki, İbrahim Aşkî
gibi isimler vardı.
1924'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesinin Felsefe Bölümünden mezun oldu. Bir yıl Paris'te kaldıktan sonra,
dönüşünde, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak görev
aldı. Daha sonra, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet
Konservatuarı, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerinde hocalık yaptı.
1943'ten sonraki hayatında, ölümüne kadar, fikir ve sanat çalışmaları dışında
hiçbir işle meşgul olmadı.
Şairliğe, 17 yaşındayken, annesinin
tavsiyesi üzerine başladı ve "annem şair ol oğlum dediği için de şair
oldum" diyor kendisi. Şiirleri, o dönemin önemli dergisi olan Yeni
Mecmua'da yayımlandı.
Bir yıl Paris'te kaldı ve Paris'te bir
bohem hayatı yaşadı. Dönüşünde "Örümcek Ağı", "Kaldırımlar"
adlı şiir kitaplarını yayımladı ve onu, o dönemin en büyük genç şairi unvanına
kavuşturdu. Henüz 30 yaşına varmadan çıkardığı üçüncü şiir kitabı olan
"Ben ve Ötesi" ile çevresinde büyük takdir topladı. Daha sonra
yazdığı şiirlerin tamamını "Çile" adlı şiir kitabında kitaplaştırdı.
Şöhretinin zirvesindeyken, içinde yeni bir
dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için, 1934 yılı önemli bir dönüm
noktası oldu. Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde, Beyoğlu Ağa
Camiinde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi'yle tanıştı ve bir daha da o
zattan kopmadı.
Buraya kadar geçen ömrünü şu beyitle
özetlemektedir; diyor ki Necip Fazıl:
"Otuzüç yıl saatim işlemiş, ben
durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma
uçurmuşum."
Bu tarihe kadar genç şair olarak bilinen
Necip Fazıl'ın bu tarihten sonra adı mistik şaire çıkar ve 1934-1935 döneminde
korkunç bir fikir buhranına yakalanır, eserlerini tasavvufî aşk kaplar; ancak,
eski yaşayışını hemen değiştirmez. Şairin bu durumu sanat çevrelerinde
"kriz entelektüel" olarak tanımlanır.
1941'de Fatma Neslihan Hanımefendiyle
evlenir ve bu evliliğinden 5 çocuğu dünyaya gelir. Necip Fazıl'ın hemen
hepsinde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri
ardına edebiyatımıza kazandırması da bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak
gibi oyunları İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynanır ve o dönemin önemli
oyuncusu olan Muhsin Ertuğrul tarafından başrol oynanır.
Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı
kadar önemli bir başka yönü de çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı
zenginliktir. İlk altı sayısını Ankara'da ve devamını İstanbul'da çıkardığı
haftalık dergi olan Ağaç Dergisini 17 sayı çıkarır. O dönemin bütün
kalemşörleri, bütün yazar ve şairleri bu Ağaç Dergisinde toplanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın
lütfen.
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Devamla) - Daha sonra
1943'te çıkardığı Büyük Doğu Dergisi, çeşitli aralıklarla 14 Haziran 1978'e
kadar devam eder. Bu dergide yazdığı yazılardan ötürü hakkında onlarca dava
açılır ve birçok defa hapse mahkûm olur. Hapishane anılarını "Cinnet
Mustatili" adlı eserinde toplar. Şiir, yazı hayatı, aynı zamanda, Yeni
İstanbul, Son Posta, Babıali'de Sabah, Bugün, Millî Gazete ve Hergün, Tercüman
gibi gazetelerde de fıkra muharrirliği yapar. 1975 yılında Millî Türk Talebe
Birliğinde düzenlenen bir törenle 50 nci sanat yılı kutlanan Necip Fazıl,
1980'de Kültür Bakanlığı tarafından Büyük Ödüle layık görülür ve 1982'de de
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Üstün Hizmet Ödülüne layık görülür. Yine,
1980 yılında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından kendisine "sultanı şuara
(şairler sultanı)" unvanı verilir.
Necip Fazıl, edebiyat, düşünce dünyamıza
sayısız eser kazandıran bir ruh ve fikir işçisidir. Karizmatik şahsiyetiyle
kalabalıkları büyüleyen bir hatip, üslupçu bir yazar, rakiplerini yıldıran bir
polemik ustası, taşı gediğine koyan bir nüktedandı. Edebiyatın hemen her
dalında eserler verdi; şiirler, oyunlar, romanlar ve hikâyeler kaleme aldı.
Senaryoları ise defalarca filme alındı. Sayısız düşünce ve inceleme kitapları
yanında, dinî, tasavvufî kitaplar da yazdı. Gerek vefatından önce ve gerekse
vefatından sonra hakkında çeşitli kitaplar yayınlandı; şiirleri ve diğer
eserlerinin bir kısmı yüksek lisans ve doktora konusu oldu. Eserlerinin tümünün
yeni baskıları, oğlu Mehmet Kısakürek yönetimindeki Büyük Doğu Yayınevince
yapıldı.
Onu, vefatının 21 inci senei devriyesinde
rahmetle ve minnetle anarken, şiirlerinden bir iki tanesini kısaca okuyarak
sözlerimi bitirmek istiyorum.
Şöyle diyor üstat:
"Bıçak soksan gölgeme,
Sımsıcak kanım damlar.
Gir de bir bak ülkeme;
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın su yükselsin!
Belki kurtulur gemi.
Anne seccaden gelsin;
Bize dua et emi!"
Bir başka şiirini aktarıyorum arkadaşlar.
Şöyle diyor:
"Al eline bir değnek,
Tırman dağlara şöyle!
Şehir farksız olsun tek,
Mukavvadan bir köyle.
Uzasan, göğe ersen,
Cücesin şehirde sen;
Bir dev olmak istersen,
Dağlarda şarkı söyle!"
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Maraş.
Bu konuda iki değerli milletvekili
arkadaşımızın daha söz isteği olmuştur -Balıkesir Milletvekili Sayın Ali
Aydınlıoğlu ve Adana Milletvekili Sayın Recep Garip- ama, bir kişiye söz verme
imkânımız vardı. Zannediyorum, aynı hislere tercüman oldular.
İkinci söz isteği, Hatay İlinde meydana
gelen sel felaketi sebebiyle, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun'a aittir.
Sayın Durgun, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2. - Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun'un, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi
nedeniyle üreticilerin uğradıkları zararın boyutlarına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15-16 Mayıs günlerinde Hatay'da meydana gelen sel
felaketi nedeniyle söz almış bulunuyorum; Sayın Başkana teşekkür ediyor ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
15 Mayıs Cumartesi günü başlayan yağmur ve
dolu yağışı, 16 Mayıs Pazar günü de devam etmiş ve metrekareye toplam 61 kilogram
yağış düştüğü meteoroloji kayıtlarından anlaşılmıştır.
Yağış, Antakya merkez ilçeye bağlı
Harbiye, Dursunlu, Yeşilpınar, Subaşı Beldelerinde; Bohşin, Bostancık,
Balıklıdere, Değirmenyolu Köylerinde; Altınözü, Kırıkhan, Belen, Hassa
İlçelerimizde büyük zarara yol açmıştır. Yıldırım düşmesi, güç ve akım
trafolarının yağıştan etkilenmesi sonucu, bu bölgelerde elektrik kesintileri de
meydana gelmiştir. Telefon hatlarının da zarar gördüğü bu bölgelerde haberleşme
de uzun süre yapılamamıştır.
Birçok okul ve sağlıkocağı da yaşanan bu
afetten zarar görmüştür. Yaşanan bu afetten yaklaşık 400 000 kişinin
etkilendiği, mağdur olduğu, yapılan hasar tespit çalışmalarından
anlaşılmaktadır. Toplam 402 konut ve işyerini su basmış, büyük maddî hasar
meydana gelmiştir.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
koşullardan büyük ölçüde olumsuz etkilenmiş durumda olan Hataylı esnafımız, bu
sefer de işyerini ve malını kaybetmiştir. Genç kızlarımızın el emeği göznuru
çeyizlikleri sel sularına kapılarak yok olmuştur.
Turistik ve tarihî güzellikleriyle dünyaca
tanınmış Harbiye Beldesinde, 60 kilometre yol, çok sayıda menfez ve köprü,
içmesuyu ve kanalizasyon şebekesi, sulama kanalları, belediyeye ait mezbaha
binası zarar görmüştür. Sadece Harbiye Beldemizde bu altyapı zararlarının
toplamı 1 trilyon liranın üstündedir. Belediyenin bütçesiyle ve olanaklarıyla
bu tahribatın giderilmesi mümkün görülmemektedir. Harbiye tarihî şelalelerinin
gördüğü zarar ise turizmi olumsuz yönde etkileyecektir.
Modern bir kent olma yolunda birçok belediyenin
örnek aldığı Dursunlu Beldesinde ise 2 trilyon lira civarında hasar tespiti
yapılmıştır. Beldenin asfalt, stabilize, parke döşeli yolları, su şebekesi ve
su deposu, kanalizasyon şebekesi tamamen tahrip olmuş durumdadır.
Yeşilpınar Beldemizde de altyapı zarar
görmüş ve toprak kaymaları nedeniyle yollar kapanmış, meyve bahçeleri ise bir
bataklığa dönüşmüştür.
Subaşı Belediyesinin büyük borç yüküne
katlanarak yaptırdığı içmesuyu şebekesi ve Asi Nehrindeki köprü yok olmuş
durumdadır.
Öte yandan, Antakya-Altınözü,
Antakya-Harbiye, Harbiye-Yayladağı yollarında selin yarattığı toprak kaymaları
nedeniyle ulaşım güçlükle yapılmakta ve trafikte aksamalar meydana gelmektedir.
Şu ana kadar yapılan tespitlerde, toplam
77 505 dekar arazinin zarar gördüğü anlaşılmaktadır. Bu araziler, ekili
arazilerdir. Biçilme aşamasına gelmiş buğday, daha önce yaşanan iklim koşulları
nedeniyle ikinci defa ekilmiş olan pamuk, sel suları altında kalmıştır.
Desteklerden mahrum bırakılmış, borç ve faiz yükü altındaki çiftçimizin, bu
zararın altından da kalkamayacağı, ezileceği önemli bir gerçektir.
Yarseli Barajının kapaklarının açılması
sonucu Bohşin Köyümüzün tamamı arazileriyle birlikte su altında kalmıştır.
Onlarca araç sel sularına kapılarak yok olmuş veya kullanılamaz hale gelmiştir.
Samandağı'na bağlı Tomruksuyu Beldemizde
altyapı tamamen bitmiş, meyve ve sebze bahçeleri de büyük zarar ve hasar
görmüştür.
Bu tür doğal afetlerde en üzücü olay can
kayıplarıdır. Yaşanan sel felaketinde, Altınözü İlçemizde Ziya Dağlı ve Harbiye
Beldesinde Ali Akdoğan sel sularına kapılarak hayatlarını kaybetmişlerdir.
Hayatını kaybeden bu vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Hatay'da hemen her yıl meydana gelen sel
felaketi, bu yıl da ciddî zararlar meydana getirmiştir. Geçmişten bu yana
hiçbir tedbir alınmaması ise düşündürücüdür. Eğer, yaşanan doğal olaylardan
gerekli dersler çıkarılamazsa, bundan sonra da aynı acıları paylaşmak
kaçınılmaz olacaktır.
Doğal afetlerle baş etme, onlardan
korunma, onların olumsuz etkilerini sınırlama için iki temel yöntem vardır;
birincisi, önleyici koruyucu önlemler; ikincisi ise, afet sonrası zarar
giderici, yani, tazmin edici veya azaltıcı önlemler.
Koruyucu önlemlerin başında, Hatay'da
bundan sonra selin zarar vermemesi için, Reyhanlı Barajının ve Suriye'yle ortak
yapılması düşünülen Hacıpaşa Barajının yapımına zaman geçirilmeden başlanılması
lazımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Ne iş yaptığını
benim çok fazla anlayamadığım Devlet Su İşleri de, bir an önce Asi Nehri ve Asi
Nehrine dökülen derelerin ıslah çalışmalarına derhal başlamalıdır.
Afetin açtığı yaraların da sarılabilmesi
için, yani, zararların tazmin edilebilmesi için de, Hatay, hiç zaman kaybetmeden,
afet bölgesi ilan edilmelidir.
Çiftçimizin zararları için, özel hükümler
taşıyan bir kanun hükmünde kararname çıkarılmalıdır.
2090 sayılı Kanunda değişiklikler
yapılarak, afet dolayısıyla yapılacak devlet yardımlarının tabi olduğu koşullar
esnetilerek çiftçiden yana çözümler getirilmelidir.
Çiftçimizin alacağı doğrudan gelir desteği
ödemeleri Hatay'a öncelikle yapılmalıdır.
Çiftçimizin banka ve kooperatiflere olan
faiz borçları silinmeli, anaborçları ise taksite bağlanarak ertelenmelidir.
Belediyelerimizin katsayıları artırılmalı,
hasarların onarılabilmesi için de kaynak sağlanmalıdır.
Bir daha böyle acı ve afetleri yaşamamak
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Durgun.
Gündemdışı konuşmaya, Sayın Tarım ve
Köyişleri Bakanımız cevap verecekler.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hatay Milletvekilimiz Sayın
Gökhan Durgun'un, bölgede meydana gelen sel afetiyle ilgili gündemdışı yaptığı
konuşmaya kısaca cevap vermek istiyorum.
Tabiî, dün, Karadeniz Bölgemizde meydana
gelen afetle ilgili olarak 2 milletvekilimizin dile getirdiği soruna, çok uzun
cevap verme imkânı bulmuştum. Dolayısıyla, ortak özellikler ifade eden noktalara
değinmeyeceğim; ancak, ben de, Hatay İlinde meydana gelen olayın, özellikle
tarımsal üretimimizi, o bölge açısından, önemli ölçüde etkilediğini ve
çiftçilerimizin mağduriyetini şöyle ifade etmek istiyorum:
15 Mayıs 2004 tarihinde meydana gelen şiddetli
yağış ve dolu sonucunda, şehirdeki altyapı tesisleri zarar görmüş, ayrıca
merkez ilçede, Yarseli Barajının aşırı dolmasından dolayı, kapaklarının
açılmasıyla, 3 köyümüzde 20 000 dekar tarım alanı ve bazı yerleşim yerleri
sular altında kalmıştır. Bu ilimizde meydana gelen sel ve dolu felaketi
nedeniyle yapılan hasar öntespit çalışmalarına göre, merkez ilçede 4 belde ve
10 köyde 10 000 dekar karışık sebze, meyve ve pamuk ekili alan ortalama yüzde
70 oranında zarar görmüştür. Altınözü İlçesinde 22 köyde 10 000 dekar karışık
sebze, meyve, hububat ve tütün ekili alanda ise yüzde 70 oranında zarar meydana
gelmiştir. Belen İlçesinde 5 köyde 11 000 dekar alanda; Kırıkhan İlçesinde 7
köyde 21 000 dekar alanda; İskenderun İlçesinde 1 köyde 1 500 dekar sebze, meyve
alanı zarar görmüştür.
Hatay İlimizde yaşanan sel ve dolu
felaketi nedeniyle toplam 68 köyde yaklaşık 77 000 dekar alanda, değişen
oranlarda zarar meydana gelmiş olup, zarardan yaklaşık 2 200 çiftçimiz mağdur
olmuştur.
İl genelinde ise toplam 77 adet arı
kovanı, 28 adet büyükbaş ve 100 adet küçükbaş hayvan telef olmuştur.
Tabiî, bu saydıklarım tarımsal altyapı ve
ekili alanlarla ilgili zararlardır. Sayın Milletvekilimizin, şehir
altyapılarında meydana gelen zararlarla ilgili olarak ifadeleri, hadisenin
boyutunun daha da büyük olduğunu göstermektedir. Elbette, tabiî afetlere karşı
çaresizliğin başladığı bir nokta vardır; ama, alınabilecek tedbirler
konusundaki önerilerine de katılmamak elde değildir; çünkü, bunların bir kısmı,
gerçekten, insan iradesiyle ve alınacak tedbirlerle giderilebilecek
hususlardır.
Tazmin edici önlemler konusunda dün çok
geniş açıklamalarda bulundum; ancak, bununla ilgili esas önemli gelişme,
önümüzdeki pazartesi günü, Bakanlar Kurulunda, konunun çok genel olarak ele
alınıp, bir tutum ve davranış belirlenmesine esas olacak sunum, yine, bu konu
için de belirleyici olacaktır.
Dolayısıyla, ben, sözlerimi burada
noktalıyorum. Bu tabiî afetlerin 2004 yılında hızla çoğaldığını, 51 ilimizde
ortaya çıktığını dün ifade etmiştim; bunların, daha da fazla artmamasını
temenni ediyorum. Bu afet dolayısıyla hayatlarını kaybeden 2 vatandaşımızın
yakınlarına başsağlığı, afete uğrayan insanlarımıza da sabırlar diliyorum.
Bu vesileyle, büyük Şair Necip Fazıl
Kısakürek'in ölümünün 21 inci ve doğumunun 100 üncü yılı münasebetiyle
gündemdışı konuşma yapan Sayın Milletvekilimize ve bu hususu hatırlayarak,
konuyu bir program dahilinde gündeme getiren Kültür ve Turizm Bakanlığımıza ve
diğer kurumlara teşekkürlerimi ifade ediyorum. Ben de, saygıdeğer milletvekillerimizi,
29 Mayısta Sayın Necip Fazıl Kısakürek adına tertip edilen at yarışlarına davet
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanımız
Sayın Sami Güçlü'ye teşekkür ediyoruz; Hükümet adına gerekli açıklamalarda
bulundular.
Gündemdışı üçüncü söz, NATO Parlamenter
Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslar
konusunda gerekli açıklamalarda bulunmak üzere, Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın
Vahit Erdem'e aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (AK Parti
sıralarından)
3. -
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu
olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine
ilişkin gündemdışı konuşması
VAHİT ERDEM (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda,
komşumuz Irak ve Filistin'de yaşanan ve hiçbir insanî değer ölçüsüyle
bağdaşmayan olaylar dile getirildi ve hem İktidar hem de muhalefet sözcüleri,
oralarda yaşanan olayları net bir şekilde dile getirdiler ve kınadılar. Bu
vesileyle, ben de, Filistin'deki mezalimi ve Irak'ta meydana gelen işkence
olaylarını ve -ister terörist, ister devlet tarafından- sivil halka yönelik
katliamı şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda
bugüne kadar gündeme fazla gelmeyen Afganistan hakkında Yüce Meclise kısa bilgi
vermek üzere Değerli Başkandan söz istedim ve onun için huzurunuzdayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
NATO Parlamenter Asamblesi Daimî Komitesi,
Oslo'da yaptığı bir toplantıda, Uluslararası NATO Parlamenter Asamblesinden 4
kişilik milletvekili heyetinin Afganistan'ı ziyaret etmesi öngörüldü ve ismen,
-Fransız, Portekiz, İtalyan ve bir de bendeniz, milletvekili olarak- bu
seyahati gerçekleştirmek üzere davet edildik. Bu heyete, NATO Parlamenter
Asamblesi Genel Sekreteri ve Savunma ve Güvenlik Komitesi Direktörü de katıldı.
Almanya'nın Bonn Şehrinden askerî bir uçakla evvela Tirmiz'e, Afganistan
sınırındaki ve Özbekistan'da olan Alman hava üssüne indik, oradan da, diğer
askerî uçakla Kâbil'e ulaşabildik.
Çalışma gezisi hakkında gerekli
değerlendirmeyi yapmadan önce, Afganistan'ın geçmişiyle ilgili özet bilgi arz
etmek istiyorum.
Afganistan, 1947'den 1978 yılına kadar
monarşi yönetimi altında kalmış ve nispeten sakin, istikrarlı bir dönem
yaşamıştır. 1979 yılında Rusya tarafından işgal edilmiş ve on yıl süreyle işgal
altında kalmıştır. Ruslara karşı şiddetli bir direniş oluşmuş ve ülkede, o
dönemde, bölgesel mücahit güçler oluşmuş ve savaşçılar, savaş liderleri dediğimiz
kişiler meydana çıkmış ve ülkenin çeşitli bölgelerini kontrol altına
almışlardır. İşgal döneminde devlet ve toplum sistemi çöküntüye uğramış, ülke
büyük çapta içgöçlere maruz kalmıştır.
1989 yılında, Rusya, Afganistan'dan
çekilmeye başlamış ve oluşan otorite boşluğunu çeşitli gruplara ait güçler
almaya başlamıştır. Bu güçler ve liderler Kâbil'e girmişlerdir.
Savaş liderleri adıyla anılan bu kişiler
arasında da, maalesef, birlik oluşturulamamış; bu boşluktan yararlanan Taliban
ve diğer terörist diye tabir ettiğimiz güçler, bilahara El Kaide, Kâbil'de ve
Afganistan'da üslenmeye başlamışlardır. Ülke, yeniden, bu güçler arasında
çatışmaya maruz kalmıştır.
Amerika Birleşik Devletlerine 11 Eylül
2001'de yapılan terörist saldırıdan sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin
girişimi ve Birleşmiş Milletlerin kararıyla, Afganistan'a müdahale kararı
alınmıştır. Afganistan'da askerî müdahale hâlâ
devam etmektedir.
Afganistan'da, şu anda iki ayrı güç
bulunmaktadır; birincisi, Birleşmiş Milletler gücü olarak ve bilahara NATO'ya
devrolunan Uluslararası Güvenlik ve Yardım Komutanlığı, ki, buna, kısaca ISAF
diyoruz. ISAF'ın görevi, bölgede güvenliği sağlamak ve Afgan millî ordusuyla,
Afgan polis teşkilatının kurulmasını, eğitilmesini ve geliştirilmesini
sağlamak; tedrici olarak da, bu güçler geliştikçe, Afganistan'ın güvenliğini
bunlara devretmek.
Türkiye'nin de bir dönem komutanlığını
üstlendiği ISAF, halen 6 300 kişilik askerî bir güçle Kabil ve çevresinde
güvenliği sağlayabilmiştir.
Ayrıca, ISAF'a bağlı, çeşitli ülkelerin
oluşturduğu 12 adet bölgesel imar timi, 150 ve 200'er kişilik bir askerî
personelle ve sivil örgütlerle işbirliği yaparak imara ortam hazırlamaya ve
güvenlik adacıkları oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Bu 12 bölgesel imar timinin 9'u Amerika Birleşik
Devletlerine, 1'i Fransa'ya, 1'i İngiltere'ye, 1’i de Yeni Zelanda'ya aittir.
ISAF'ın askerî gücünün artırılması ve
Afganistan'ın tüm kuzeyinin güvenlik altına alınması, şu anda en önemli
sorunlardan biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
VAHİT ERDEM (Devamla) - İkinci askerî
komutanlık, Amerika Birleşik Devletleri önderliğinde, çoğunluğu Amerikan askeri
olmak üzere, yaklaşık 11 000 kişinin oluşturduğu Sürekli Özgürlük Harekâtıdır.
Bu gücün görevi ise, Güney Afganistan'da ve Pakistan sınırı boyunca yer alan El
Kaide, Taliban ve diğer unsurları temizlemektir. Bu konuda, ilerleme
kaydedilmiş olmakla beraber, bu unsurlar, hâlâ, varlıklarını devam
ettirmektedirler. Özellikle Pakistan sınırının geçirgen olması işi daha da
güçleştirmektedir. Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Müşerref, samimî ve ciddî bir
şekilde, uluslararası koalisyonla işbirliği yapmaktadır; ancak, her iki tarafın
da aynı etnik gruba ait olan Peştunların olması, sınır kontrolünde güçlükler
yaratmaktadır.
Afganistan'daki Birleşmiş Milletler birimi
de, insanî yardım ve ülkede yapılması öngörülen seçimlere hazırlık konusunda
çalışmalar yapmaktadır. Böylece, üç ayrı uluslararası kurum Afganistan'a
yerleşmiş durumda.
Karzai Başkanlığındaki 39 bakandan oluşan
geçici yönetim, ülkede çok sınırlı bir kontrole sahiptir. Ülkede geçmiş dönemde
oluşan ve savaş patronları adı verilen bölgesel güçler, hâlâ, ülkenin önemli
bir kısmını kontrol altında tutmaktadırlar. Bu bölgesel lider ve güçlerin
sayısının 600'lere kadar çıktığı söylenmektedir. Bu güçlerin
silahsızlandırılması, terhis edilmesi ve yönetime entegrasyonu çalışmaları ISAF
tarafından sürdürülmektedir.
Afganistan'ın geliştirilmesine çalışılan
millî ordusu ve polisi ise, daha, henüz, Afganistan'ın belli bölgesini kontrol
edecek kabiliyete dahi sahip değildir. Esas amaç, Afganistan'ın millî ordusunu
teşkil ettirip, polis teşkilatını oluşturup ve Afganistan'daki güvenliğin kendi
güçleri tarafından sağlanmasıdır.
Afganistan'ın anayasası, anayasal kurum
olan Loya Jiga adındaki kurum tarafından 4 Ocak 2004'te onaylanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı ve yasama organı seçimlerinin haziranda yapılması planlanmışsa
da, bunun mümkün olmadığı görülmüş ve eylüle ertelenmiştir.
Seçimlerin yapılmasında güvenlik ve seçmen
kaydının tamamlanmasındaki zorluklar önemli sorun teşkil etmektedir. Ülkede 11
000 000 civarında oy kullanmaya hak kazanmış Afgan Halkından, bugüne kadar
sadece 2 200 000 seçmen kaydı yapılabilmiştir.
Uluslararası güçlerin müdahalesinden
sonra, Afganistan'da, azımsanamayacak kadar ilerleme kaydedildiğini vurgulamak
isterim. Kâbil ve çevresinde güvenlik oluşmuştur. Halk, normal yaşamını bu
bölgede sürdürmektedir. Kâbil Havaalanı kontrol altındadır.
Amerikan komutanlığındaki güçler çeşitli
unsurları temizlemede epeyi mesafe katetmişlerdir; ancak, çok ciddî sorunlar
daha varlığını korumaktadır. Bunları kısaca özetlemek istiyorum:
Güvenlikle ilgili olarak; ülkede
güvenliğin Kâbil dışında da yaygınlaştırılması, hem ISAF gücünün yetersizliği
hem de mahallî güçlerin bu boşluğu doldurmaktan uzak olması sebebiyle, zor
görünmektedir. Ayrıca, daha önce sözünü ettiğim savaş patronları ve güçlerinin
ülkenin pek çok bölgesini kontrol altında tutması ve bunların
silahsızlandırılıp yönetime entegrasyonu, ayrı ciddî bir problem
oluşturmaktadır. Bu liderler ve güçler, ömürlerini savaşmakla geçirmiş ve şimdi
de yaşam tarzlarını buna bağlamışlardır. Amerikan komutasındaki operasyon
kuvvetleri de, güney ve güneydoğu Afganistan'da Taliban, El Kaide ve diğer
unsurları temizleme durumunda henüz daha sonuca varamamışlardır. Pakistan
sınırı ve kuzey Pakistan problem oluşturmaktadır.
Ekonomiyle ilgili olarak; ülke
ekonomisinin yüzde 50'sini haşhaş ekimi ve ondan elde edilen uyuşturucu satışı
oluşturmaktadır. İstatistiklere göre, dünya opium ve uyuşturucu üretiminin
yüzde 75- 80'inin Afganistan'dan sağlandığı belirtilmektedir. Halkın geçimini,
bölgesel güçlerin ve teröristlerin finansmanını, bu sektör sağlamaktadır. Uluslararası Narkotik Önleme Programı
çerçevesinde haşhaş imha ve haşhaşa ikame çalışmaları yapılıyorsa da, bunun
yeterli sonuca götüreceği çok şüphelidir;
çünkü, çok yüksek gelir getiren haşhaşa ikame bitki bulmak oldukça zordur, Uluslararası Yardım Programı da
yetersiz kalmaktadır.
Altyapıyla ilgili olarak: Karayolları ve telekomünikasyon ağı, hemen
hemen yok denecek kadar zayıftır. Bir örnek vermek gerekirse, 50 kilometrelik yolun 8 saatte gidildiği ifade
edilmektedir. Yıkılmış olan Kâbil başta
olmak üzere, ülkenin imarı, ayrı büyük bir sorun yaratmaktadır.
Sonuç olarak şunu vurgulamak istiyorum:
Halk, otuz yıla yakın dış ve içgüçlere karşı savaşmaktan yorulmuş ve bıkmıştır.
Kâbil'de gördüğümüz manzara tam bir sefalettir. Uluslararası camianın ve
NATO'nun Afganistan'daki misyonu kritik bir aşamadadır. Bugüne kadar harcanan
emek, güç ve kaynağın boşa gitmemesi için, NATO'nun gücünün takviye edilmesi ve
güvenliğin ülke sathına yayılması hayatî önem arz etmektedir. Özellikle eylülde
gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin yapılabilmesi için, hiç olmazsa
ağustostan ekime kadar, NATO'nun, ilave bir tugay büyüklüğünde 3 600 kişilik
askerle takviye edilmesi acil görülmektedir.
Uluslararası gücün ülkede tam güvenliği
sağlayarak, güvenliğin, tedrici olarak oluşturulmakta olan Afgan silahlı
kuvvetlerine ve polis gücüne devri önem taşımaktadır. Zamanın uzaması,
uluslararası camianın orada uzun süre kalması, Afganistan Halkını yeniden
huzursuz edecek, uluslararası camiada da bir yorgunluk yaratacaktır. Onun için,
bu operasyonların, bu uluslararası çabanın bir an önce sonuçlandırılıp,
yönetimin, güvenlik işlerinin Afgan güçlerine, yönetimine devredilmesi ve
uluslararası güçlerin de sadece bunlara yardımcı olması, zarurî ve en uygun
çözüm olarak görülmektedir.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi, tekrar, en
derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Erdem, verdiğiniz bilgiler
için teşekkür ediyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutup, bilgilerinize sunacağım. Ancak, önergeler uzun, yasa da uzun
metinlerden oluşuyor. Bu nedenle, Kâtip Üyenin oturduğu yerden okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci önergeyi okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli
İlinin turizm imkânlarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/192)
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Turizm, ülkemizin olmazsa olmaz
sektörlerinin başında gelmektedir. En çok gelir elde ettiğimiz turizm
sektöründen yeteri kadar faydalanmamız ülkemiz menfaatına olacaktır. Tunceli,
kara turizminin hemen her türlüsüne imkân sağlayacak doğal yapıya sahiptir. Kendine
özgü bir kültürel yapı ve henüz fazlaca tahrip edilmemiş bitki örtüsü
bakımından oldukça zengin bir doğanın turizm sektörünün hizmetine
kazandırılması halinde, hem yöre insanına hem de ülke turizmine katkı
sağlayacak bir gelişme olacaktır. İşsizliğin arttığı ülkemizde yatırım
olanaklarının artması, işsizliği de büyük ölçüde azaltacaktır. Tunceli İlimizin
kış ve yaz turizmi açısından yatırım imkânlarının araştırılması amacıyla,
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1 - Vahdet Sinan
Yerlikaya (Tunceli)
2 - Şevket Arz (Trabzon)
3 - Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
4 - Mehmet Semerci (Aydın)
5 - Atilla Başoğlu (Adana)
6 - Bayram Ali Meral (Ankara)
7 - Muharrem Doğan (Mardin)
8 - Nuri Çilingir (Manisa)
9 - Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
10 - Yavuz Altınorak (Kırklareli)
11 - Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
12 - Güldal Okuducu (İstanbul)
13 - Hüseyin Güler (Mersin)
14 - Mehmet Kartal (Van)
15 - Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
16 - Enver Öktem (İzmir)
17 - Abdurrezzak Erten (İzmir)
18 - Hüseyin Özcan (Mersin)
19 - Orhan Eraslan (Niğde)
20 - Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
21 - İzzet Çetin (Kocaeli)
22 - Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
23 - Mehmet Boztaş (Aydın)
24 - Halil Tiryaki (Kırıkkale)
25 - Salih Gün (Kocaeli)
26 - Fikret Ünlü (Karaman)
27 - Halil Akyüz (İstanbul)
28 - Ali Dinçer (Bursa)
29 - Zekeriya Akıncı (Ankara)
30 - Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
Gerekçe:
Dünyada en hızlı büyüyen sektörlerin
başında turizm gelmektedir. Turizm, ülke kalkınmasına ekonomik katkısı yanında,
sosyal, kültürel ve siyasal açılardan da büyük yararlar sağlamaktadır.
Ülkemizin turizm potansiyelinin en etkin
şekilde değerlendirilmesi, turizmin çeşitlendirilmesi, ülke sathına yayılması
ve altyapı sorunlarının giderilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, bugün,
turizm, ülkemizin en önemli gelir sağlayan sektörlerinden biridir.
Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat
bölümünde yer alan Tunceli İli, kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu
Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölüyle
çevrilidir. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya yükselen il topraklarının yüzde
70'ini dağlar, yüzde 25'ini platolar, yüzde 5'ini ovalar ve düzlükler
oluşturmaktadır.
Tunceli İlinin genel iklimi, yazları sıcak
ve kurak, kışları yağışlı ve soğuktur. Yağışlar, genellikle sonbahar ve
ilkbahar aylarında yağmur, kış aylarında kar şeklinde olmaktadır. İlin
sınırları içerisinde akıp giden Munzur, Pülümür ve Peri Suları, gerek debileri gerekse
akış hızları itibariyle rafting (kano) sporu yapmaya oldukça elverişli
sulardır. İlin kuzeyindeki Munzur Sıra Dağları ve kuzeydoğusunu kaplayan ve
yüksekliği 3 300 metreye varan Karasu-Aras Dağları ile Bağırpaşa Dağları,
dağcılık ve doğa yürüyüşü sporlarına olduğu kadar kayak için de çok uygundur.
Topraklarının yüzde 25'ini oluşturan platolar, ilin orta ve kuzey kesimlerinde
yayla turizmine yönelik potansiyel yaratmaktadır.
Tunceli İlinin sınırları içerisinde yer
alan Munzur Vadisi Türkiye'nin ilk millî parkı özelliğini taşımaktadır. Vadi,
bitki örtüsü ve yaban hayatıyla, millî ve milletlerarası ender güzelliklere,
doğal ve kültürel kaynak değerlerine sahiptir. Munzur Vadisi Millî Parkının
doğal çevre değerleriyle birlikte korunarak turizm kullanımının temin edilmesi,
gerek ulusal gerekse yerel kalkınma bakımından büyük bir önem ve öncelik
taşımaktadır. Bu bağlamda, Munzur Vadisi Millî Parkı içerisinde inşa edilmesi
hedeflenen barajların yapılması, Munzur Vadisi ile çevresinin doğasını yıkıma
uğratacak, bölgenin tabiî, ekolojik, biyolojik ve demografik yapısını ciddî
şekilde değiştirecektir.
Tunceli, tarihin her döneminde önemli
medeniyetlere beşiklik etmiştir. Mengüçlüler, Urartular, Akkoyunlular,
Selçuklular ve Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda kale, cami, külliye, medrese,
türbe, ziyaretgâh, köprü ve mağara gibi tarihî varlıkları ile bir o kadar da
ilginç mezar taşları, kesinlikle görülmesi gereken en önemli turizm
varlıklarımız arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak, Tunceli, kültür, inanç, sağlık,
dağcılık ve benzeri turizm türleri bakımından sahip olduğu potansiyelden
yararlanmamış, ne yazık ki, turizmden hak ettiği payı alamamıştır. İlimizin
ülke turizmine büyük katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu bölgeden yaz ve kış
turizmi açısından nasıl yararlanılacağının ve yatırım olanaklarının
araştırılması için bu araştırma önergemizi vermiş bulunuyoruz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2. -
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, Türkiye'deki
işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/193)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Küreselleşen dünyada yoksulluk,
sosyoekonomik açıdan önplana çıkan ana sorun olarak kendini göstermektedir.
Yoksulluğun önlenmesi için, dünya çapında düşünülen makro ölçekli ekonomik ve
sosyal politikaların uygulanmasında ciddî darboğazlarla karşılaşılmaktadır.
Küreselleşme olgusu ve yeni dünya düzeni, sonuçta yoksulluğun artmasına yol
açmaktadır. Bu nedenle, uygulanan politikaların, geçici önlemler içeren, sanal
çözümler üreten bir nitelikte kaldığı gözlenmektedir.
Dünya Bankasının yaptığı bir araştırmaya
göre, 2000'li yıllarda, dünya genelinde yaşayan 5 500 000 000 insandan 1 100 000 000 kişiden fazlası
yoksuldur. Gelişmekte olan ülkelerde ise, yoksulluğun, çok daha yaygın ve ağır
olduğu ortaya çıkmaktadır. Söz konusu ülkelerde yaşayan her 3 kişiden 1'i
yoksul durumdadır.
Mutlak yoksulluk, bireylerin yaşamlarını
fiziken devam ettirebilmek amacıyla gereksinim duyduğu asgarî tüketim seviyesi
olarak ifade edilmektedir. Buna açlık sınırı da denilmektedir. Uluslararası
standartlara göre, kişi başına 1 ABD doları düzeyindeki gelir, açlık sınırı
olarak kabul ediliyor. Bu ölçüte göre, 2002'de Türkiye nüfusunun yüzde 17,8'i
(12 200 000 kişi) açlık sınırı altında yaşamaktadır.
Açlık sınırı altında yaşayan 12 200 000
kişi, Türkiye'de yıllık kullanılabilir gelirin yüzde 5,3'ünü almaktadırlar.
Buna karşılık, yıllık gelirin yüzde 50,1'i nüfusun yüzde 20'lik en üst gelir
düzeyinde bulunan nüfus grubuna gitmektedir. Bu tablo, gelir dağılımındaki
adaletsizlik ile yoksullaşma olgusunun yan yana gittiğini göstermektedir.
AKP İktidarında yoksulluğun arttığı ve
süreklilik kazanmakta olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni, işsizlik
sorununun büyümesi ve gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltecek politikaların
yokluğudur.
Gerçekten, 2003 yılında işsizlik rekor
düzeye tırmanmıştır. DİE'nin düzeltilmiş verilerine göre, 4 500 000 yurttaşımız
işsizdir. Toplam işsizlik oranı yüzde 17,8'dir. Bunlardan sadece 1 000 000'u
mevsimlik iş bulabilmektedir. İşsizlik sorunu en çok eğitimli gençlerimizi
vurmaktadır. Bu grupta işsizlik oranı 2003'te yüzde 25 düzeyine tırmanmıştır.
Eğitimli gençler arasındaki işsizlik, kentlerde daha da yükselmekte, yer yer
yüzde 30'lara kadar tırmanabilmektedir. Yani, eğitimli her 3 gençten 1'i, işsiz
durumdadır. AKP'nin yanlış politikalarının sürdürülmesi halinde, gelecek 3-4
yıl içerisinde, işsizliğin ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir.
AKP İktidarının yaklaşık birbuçuk yıllık
politika uygulamaları sonucu, dört kişilik bir ailenin aylık zorunlu gıda
harcaması -ki, buna açlık sınırı denilmektedir- 2004 yılı mart ayında 473 000
000 liraya ulaşmıştır. Benzer şekilde, dört kişilik ailenin zorunlu gıda
harcamaları yanı sıra giyim, kira, yakacak, ulaşım, kültür gereksinimleri için yapması
gereken harcama tutarı -ki, buna ise, yoksulluk sınırı denilmektedir- 1 473 000
000 liraya tırmanmıştır.
Oysa, halen, 16 yaşından büyük işçiler
için net aylık asgarî ücret 303 000 000 liradır. Bu miktar, dört kişilik bir
ailenin yalnızca gıda harcamasına, 19 gün yetmektedir. Kısaca, asgarî ücretle
iş bulabilme şansı yakalamış olan milyonlarca yurttaşımız dahi çok derin bir
yoksulluk ve insanca olmayan yaşam koşullarıyla karşı karşıyadır.
OECD'nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Teşkilatının) yapmış olduğu çalışmaya göre, 2003 yılı sonu itibariyle, Türkiye,
OECD'ye dahil tüm ülkeler arasında en yoksul ülke olarak belirlenmiştir.
Satınalma gücüne göre kişi başına gelir, Türkiye'de OECD ülkeleri ortalamasının
ancak dörtte 1'i düzeyinde seyretmektedir.
Halen, AB'ye üye 25 ülke ile beklemede
olan 3 aday üye arasında, yani toplam 28 ülke içinde gelir dağılımı en bozuk
ülke Türkiye'dir.
Halen ülkemizde;
2 000 000 insanımız günlük 1,15 dolar; 20
700 000 insanımız ise günlük 4,3 dolarla yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.
DİE'nin yoksulluk ve yaşam memnuniyetiyle
ilgili bazı araştırmalarına gelince, Türkiye'de halkın yarısından fazlasının
mutlu olduğunu iddia edilmektedir. Söz konusu araştırmalar, ülkemizde
yoksulluğun boyutları hakkında ciddî kuşkular yaratacak nitelikte
görülmektedir.
Değinilen görüşlerin ışığında yoksullukta
gerçek boyutun ortaya konulması ve alınması gereken acil önlemler hakkında
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
2- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
3- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
4- Kâzım Türkmen (Ordu)
5- Hüseyin Güler (Mersin)
6- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
7- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
8- M.Akif Hamzaçebi (Trabzon)
9- Erol Tınastepe (Erzincan)
10- Zekeriya Akıncı (Ankara)
11- Güldal Okuducu (İstanbul)
12- Oğuz Oyan (İzmir)
13- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
14- Hüseyin Özcan (Mersin)
15- Hakkı Akalın (İzmir)
16- Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
17- Halil Akyüz (İstanbul)
18- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
19- A. İsmet Çanakcı (Ankara)
20- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
21- Rasim Çakır (Edirne)
22- Necdet Budak (Edirne)
23- Fahrettin Üstün (Muğla)
24- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349)
BAŞKAN - Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, tasarının
görüşmelerini erteliyoruz.
5. -
Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı 428)
BAŞKAN - Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, kanun hükmünde
kararnamenin görüşmelerini erteliyoruz.
6. - Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S.
Sayısı: 451) (x)
BAŞKAN - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan'ın, Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 451 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Değerli arkadaşlarım, Maden Kanunu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önemli saptamayı yaptıktan sonra bu
kanunu değerlendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 1945 İkinci Dünya
Savaşının sona ermesinden sonra dünyada fetih savaşları yön değiştirmiştir.
Daha çok, bir ülkeyi fethetmek, orada işgal altında tutmak yerine, oranın
yeraltı kaynaklarına ve hammaddelerine göre ve onların tüketim ihtiyaçlarına
göre bir fetih anlayışı benimsenmiştir. Bu da, dünyada yeni bir şekillenmeye doğru
gidişin önünü açmıştır. Elbette ki, biz, maden politikalarımızı, enerji
politikalarımızı belirlerken, bu temel gerçeği de yok sayarak hareket edemeyiz.
Tabiî, bir ülkede maden politikasını, sanayi, ticaret, enerji politikasından
ayırarak herhangi bir çözümlemeye gitmek pek mümkün değildir. Bu genel
hakkındaki görüşlerimle, öncelikle, olması gereken şekil üzerinde durmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, madenlere
baktığımızda hepimiz bir şeyi söylüyoruz: Amaç, yeraltı, yerüstü
zenginliklerimizin etkin, verimli ve katmadeğer yaratacak şekilde
kullanılabilmesidir. Öncelikle Maden Kanununda ele alınması gereken,
sürdürülebilirlik olmalıdır. Elimizdeki kaynakların sürdürülebilirliğinin
sağlanması, hem Türkiye için hem de uluslararası ilişkiler için çok büyük önem
arz etmektedir. Bunu yaparken, siz, stratejik madenlerinizi ayıramazsanız,
stratejik rezerv politikanızı ortaya koyamazsanız, gelecekte ülkeye ayırdığınız
rezervleri bilinçli, sistemli, doğru kullanamazsanız, ülkeyi
zenginleştiremezsiniz. Elbette ki, ülkemizde, bütün madenler, Ulu Önder
Atatürk''ün dediği gibi, milletindir. Biz, bu madenlerin toprak altında
bırakılmasına taraftar olamayız; ancak, bu madenlerin, çevre gözetmeksizin,
sürdürülebilirlik gözetmeksizin ve sanayie dönüşerek katmadeğer yaratmasını
dikkate almaksızın, sorumsuzca tüketilmesinin de önünü açamayız. Hepimizin
amacı, etkin, verimli bir madencilik anlayışını ülkenin temeline oturtmaktır.
Ben inanıyorum ki, birçok arkadaşım da bu temelde bakıyor meseleye. Ancak, bunu
yaparken, bir kenardan tuttuğumuz şeyi bir başka kenardan bırakmamamız lazım.
Gerçekten, Maden Kanunu birbuçuk yıldır
tartışılıyor, tartışılması döneminde, birçok maddede arkadaşlarımızla beraber
çalıştık. Ancak, az önce arkadaşlarıma ifade ettiğim gibi, burada da bir üzüntümü
ifade etmek istiyorum. İki yıllık çalışma dönemimde Sanayi ve Ticaret
Komisyonundaki tek üzüntüm, Maden Kanunu üzerindeki teklifimin oylamayla
gündeme alınmasının engellenmesi olmuştur. Bu, iki yıllık süreç içerisinde,
maalesef, kayıtlara, o dönemin demokrasi ayıbı olarak geçmiştir. Keşke
tartışabilseydik; keşke, buraya getirene kadar, bizim, her maddede ayrı ayrı
müzakere etme fırsatımız olsaydı! Altkomisyonda oldu; muhalefet şerhlerimizi
koyduk. Sayın Bakanımız, Bor Enstitüsünü konuşurken, Maden Kanunundaki birçok
aksaklığı Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında sona erdireceğini,
elinden geleni yapacağını da burada taahhüt etti. Biz de, iyi niyetle, bu
tasarıdan beklentilerimizi kendilerine iletmeye çalıştık.
Geldiğimiz çerçevede şunu söylüyorum
değerli arkadaşlarım: Bir maden kanununun temeli, Türkiye'de madencilik yapan,
toprağın altından o yeraltı zenginliklerini çıkaran insanların önünü açmaktır;
bu doğrudur, bu temeldir. "Bizim; yeter ki işletsin, yerli yabancı fark
etmez" diyemezsiniz; ben diyemiyorum, meseleye ulusal bakıyorum. Eğer
çıkarabiliyorsa, eğer onu işleyebiliyorsa, yerli madenci çıkarsın, bizim
insanımız çıkarsın, katmadeğer bu ülkede kalsın; onun önünü açalım; ancak,
birkaç şeyi de koruyalım.
Madenlerimizi birkaç alanda özelleştirmeye
gittik; gidiyoruz hâlâ. Eti Holdinge bağlı kurumlar da bunun içinde değerli
arkadaşlar. Türkiye'de, bakırdan başlayarak birçok madene varıncaya kadar
özelleştirildi, özel teşebbüsün önü açıldı; ama, bütün tesisler yabancı
şirketlerin elinde. Bunu, mutlaka Bakanlığımızın düşünmesi lazım. Eğer, yeraltı
zenginliklerimiz doğru, verimli, etkin kullanılacaksa, bu var olan durumu
görmezden gelemeyiz değerli arkadaşlarım. Madene dayalı sanayii de teşvik
etmeden, bunun önünü açamazsınız.
Bir üzüntüm daha var. Geçenlerde
vakıfların olağan toplantısı vardı; bir genel müdür arkadaşım orada dedi
ki:"Değerli arkadaşlar, ben bu uç ürün meselesine çok kızıyorum. Teknoloji
üretemezseniz, teknoloji üretemez, sanayiin önünü açamazsanız, uç ürünü nasıl yapacaksınız?!
İkide bir getiriyorsunuz, bunu bizim önümüze koyuyorsunuz." Doğru
söylüyor. Biz, teknoloji üretmiyoruz. Devlet kademesinde görev almış
arkadaşlarımızın görevi, aksayan yeri söylemek olduğu kadar, onun çözümlerini
de bulmaktır, çözüm önerilerini Bakanlığın önüne koymaktır. Eğer, gerçekten...
Hatta, orada, şunu sarf etti:"Biz, çeliği bile dışarıdan alıyoruz."
Niye alıyoruz arkadaşlar?
Bir teşvik yaptık. Madenciliği de
geliştirmek istiyorsak, Maden Kanununda değişiklik yapan tasarıda teşvikle
ilgili çok olumlu bir madde var; Sayın Bakanımla müştereken koyduk, çok da
teşekkür ediyorum; olumlu olmuştur. Maddede, çıkardığı madeni kendi tesisinde
işleyenlerden devlet hakkının yüzde 50'si alınmaz deniliyor. Bu ne yaratıyor;
işlemeye zorluyor, bir; istihdam yaratıyor, iki; katmadeğer yaratıyor, üç.
Keşke, biz, teşviki gözetirken, bunun yanında,
madenciliği işleyen, maden sanayiine yönelik özel organize sanayi
bölgeleri kurabilsek, bunun önünü açabilsek, devleti bu yatırımlara
yönlendirebilsek, işlemeyen kurumlarımızı kâra geçirebilecek tedbirlerimizi
alabilsek.
Devlet kademesindeki insanların görevi,
şikâyet etmek değildir. Sanayimiz işleyemiyor diye yapmamız gereken yeraltı
zenginliklerimizi çıkarıp çıkarıp dışarı vermek midir?! Benim çocuklarım ne
olacak, sizin çocuklarınız ne olacak?! Düşünmediğinizi ifade etmek istemiyorum;
her milletvekili arkadaşım da çocuklarımızın, gelecek neslimizin menfaatları
konusunda en az benim kadar duyarlıdır; buna inancımı da burada ifade etmek
istiyorum; tabiî ki; ama, koruyalım.
Bakın, burada, hepimiz bir görev
yapıyoruz; ancak, hükümet de görev yapıyor. Bugüne kadar hiçbir ekonomik,
siyasî, hukuksal hatanın yapılmadığını söylemek mümkün mü; hata yapıyoruz.
Bizim, muhalefet partisi olarak burada yaptığımız şey, yıllardır özlemle
beklenen Maden Kanunundaki değişikliğe karşı olmak değildir. Bir sürü madenci,
ne olursa olsun bu kanun çıksın diye bekliyor; yıllar sonra bir kanun
değişikliği yapılıyor. Bizim görevimiz, bu tasarının olması gereken şekliyle
geçmesine katkıda bulunmaktır. Biz, burada uyarı görevimizi yapıyoruz; biz,
burada katkı koymaya çalışıyoruz. Lütfen, bunun böyle algılanmasını istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, dünyaya açılmaktan
bahsediliyor, dünyaya açılmak da bu değildir; dünyaya açılmak için, dünyayı, kendi
yeraltı zenginliklerinizle birlikte, ürettiğiniz teknolojiyle, ülke menfaatları
çerçevesinde, kendi ticaret anlayışınıza zorunlu kılınabilecek kurallar
çerçevesinde keşfetmek zorundasınız. Dünyanın size ihtiyacı yoksa, siz dünyaya
açılamıyorsunuz demektir. İnsanlığa hizmet etmek, onların ihtiyaçlarına cevap
verebilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayacak hizmet üretimini sağlamaktır;
hepimizin görevi bu; ancak, görüyorum ki, yine de bu kanun yapıldı, çok şey
bekliyordum; fakat, madenlerimizin tam anlamıyla verimli işletilmesine,
rasyonel kullanılmasına cevap verebilecek bir kanun halini almadı.
Bizim komisyonumuzdan birtakım koşullarla
çıkmıştı, neyin hangi kademelerde yapılmadığında tedbirin nasıl alınacağı orada
belirtilmişti; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda o kadar oynandı ki, haa,
oynanmasında olumlu yerler yok mu, hakikaten var. Arkadaşlarım, ben kendi
komisyonumda bas bas bağırdım, şuraya -devletin görüşünü alırken-
"uygun" ifadesini koyun dedim, altı günde koydurtamadım, Maden Kanununu
eline alır almaz birkaç yere koymuşlar; ama, hakikaten, kriterler de ortadan
kalkmış. Ruhsatların nasıl iptal edileceği belirlenmiş; fakat, bunların
yükümlülükleri yerine getirilmezse, yükümlülüklerin yerine getirilmediğinde
kimlerin karar vereceği doğru dürüst belirtilmemiş, daha sonra nasıl işletmeye
açılacağı konusunda da bir açıklık getirilmemiştir. Tüm bunların giderilmesi
lazım.
En önemli konulardan biri de, stratejik
rezervler, arkadaşlar. Bakın, ben kanun teklifimde bir şey söylüyordum -bu
teklifi görüşmeyelim- burada borla ilgili düzenlemelerde "borun devlet
denetiminden çıkmasının önü kesilmiştir" deniliyor; bence kesilmemiştir.
"Bundan sonra bulunacak bor rezervleri, boru işleten devlet kurumuna
aittir" deniliyor; doğru. Bu ne demektir; bundan sonra bulunacak borlar
devlet kurumuna devredilecektir, onun işletmesine açılacaktır; güzel.
Değerli arkadaşlarım, peki, bulunmuş
olanlar ne yapılacaktır, bana onu söyler misiniz. Madem, devlet kendisine yurt
içinde rakip yaratmamak istiyor, bulunmuş olanları ne yapacaksınız? "2840
sayılı Kanun hükümleri saklıdır" diyerek, bunu sağlayamazsınız,
sağlanmıyor; bana göre, açıklık var. Bulunmuş olanları, sadece tüvenan maden,
yani, işlenmemiş maden olarak ihraç edemiyor, konsantre ürün haline getirirse
ihraç edebiliyor. İşte bizim görevimiz, bunun önünü kesmek. Konsantre olarak
ihraç etsin diyemeyiz; eğer ederse, her ürün bir başkasına ikame ettiğinden,
kendi devlet kurumumuzu küçültürüz, dünyada da rekabet gücümüzü azaltırız.
Mademki kimseyi korumuyoruz, gelin buraya "bulunmuş" ibaresini de
ekleyelim. Bulmuş biri mi var, bulmuş da bildirimde bulunmuş arkadaşlarımız mı
var bizim haklarını gasp edeceğimiz?! Ben, Sanayi Komisyonunda görüşülürken,
bunu, o dönemki Maden İşleri Genel Müdürüne sordum; değerli arkadaşlar, bor bulduğunu
size bildiren biri var mı dedim -o dönemin altkomisyon başkanı da burada- Maden
İşleri Genel Müdürü "bize herhangi bir bildirim olmadı bugüne kadar"
dedi.
Peki, arkadaşlar, eğer olmadıysa
"bulunmuş ve bulunacak olan" ibaresinden neden çekiniyoruz; oraya
"bulunmuş ve bulunacak olan" diyelim. Şunu da yapalım: Haklarını
gasbetmemek için, bulunmuş olan varsa, böyle bir bildirim varsa, buna da
buluculuk hakkı verelim, verin yüzde 1'i. İnsanların hakkını almak istemiyoruz;
ama, biz, devletin kurumuna rakip de yaratmak istemiyoruz.
Çevresel etkiler konusunda birçok
düzenleme yapılmış.
Ben, bor konusuna yeniden gireceğim, Sayın
Bakanımla da konuşacağım. Bize bu kürsüden, Bor Enstitüsü konuşulurken söz
verdi, bununla ilgili çekingelerin giderileceğini söyledi. Maden İşleri Genel
Müdürü, bana "başvurmuş kimse yok" dedi; ama, maalesef, görüyorum ki,
samimî bir ifadede bulunmamış. En az 10 arkadaşımız kendi maden arama alanında
bor bulduğunu ifade etmiş ve raporlar tutulmuş. Elimdeki raporlar da -tarih ve
sayısı belli- Maden İşleri Genel Müdürlüğünün raporları. Eğer, biz, bunu
görmezden gelirsek, halen bulunmuş olanlara, bulduğunu bildirmiş olanlara,
rapor tutulsun tutulmasın, bir engelleme koyamazsak, yarın bir gün, ortaya
çıkacak koşulların müsebbibi biz oluruz; seçim bölgelerimize gittiğimizde,
insanlar, siz kimleri korudunuz derse, buna cevap veremeyiz. Ben, burada bir
tek şeyi korumak istiyorum; Sayın Bakanımın da görevi odur, inancı odur,
sizlerin de görevi odur ve inancı odur; inancınıza bir şey demiyorum; ama,
benim tedirginliğim, böyle bir eksiklik var. Sayın Bakan, bunu kendinin de
istemediğini beyan ediyor, devlet eliyle işletilmesinin doğru olacağını
söylüyor; tek anlaşamadığımız nokta, bulunmuş bor rezervlerinin de bulunacak
olanlar gibi devletin işletmesine sunulmasını sağlama noktasındadır.
Değerli arkadaşlar, çevreyle ilgili yanına
gelince; ikilem oldu; birbuçuk yıldır şu tartışılıyor: Çevreyle ilgili biri bir
koruma gündeme atsa, madenci düşmanı ilan edildi; bir madenci "önümü
açın" dese, çevre düşmanı ilan edildi; haksız, yersiz, nereden
kaynaklandığı belli olmayan bir tartışmanın içerisine girdik, bunlarla uğraştık
durduk.
Güzel; zeytinliklerle ilgili bölüm
kaldırılmış, amenna; çekingeler konulmuş; ama, arkadaşlar, dikkat etmeliyiz;
eğer bir yandan, zeytinliği, merayı kaldırır; sonra Mera Kanununda merada
madencilik yapılmasının, daha sonra Orman Kanununda da zeytinliklerde
madencilik yapılmasının önünü açarsak, bu maddeyi bu kanun metninden
çıkarmamızın hiçbir esprisi kalmaz.
Bende bir muhalefet şerhi vardı, bütün
komisyon üyelerine dağıttım. Bu konuyla ilgilenen arkadaşlarım da bilir; zaten,
benim muhalefet şerhimde de var; bu konularla ilgili, Anayasaya aykırılığı,
Adalet ve Kalkınma Partisinin iki milletvekili de, zamanında başka bir siyasî
partideyken beyan etmiş; bu kanun yeni bir kanun değil. Peki, bu çekingelerin
hangisini giderebildik; 2 tanesini. Onun da -söylüyorum- Orman Kanununda ve
Mera Kanununda önünü açıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin.
Ben, madencilik faaliyetlerinde, özendirmek için, bir çevre teşviki
konulmasından yanayım; Türkiye bunu tartışmıyor. Maden sahasının çevresel
düzenlemesini yapmış, işlettikten sonra dahi çevresel düzenlemesini tamamlamış
insanlara da teşvik verelim, ödüllendirelim, çevresel etkilerde kriterler
koyalım.
Bir tedirginliğimiz daha var: Yönetmeliğe
çok fazla atıfta bulunduk; haa, yarın gelecek tasarıdaki gıdayla ilgili
yönetmelik kadar değil. Orada, 28 aktif madde var, 24'ünü arkadaşlar
yönetmeliğe bırakmışlar. Böyle bir kanun görmedim ben Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, onu yarın konuşacağız; ama, burada da birçok şey yönetmeliğe
bırakılmış. Biz diyoruz ki, yönetmeliklerle çözümlenmez mi, her şey kanunda mı
belirtilir; hayır, belirtilmez. Birçoğu belirtilmiş diyor. Bakın, bu önünüzdeki
kanunu inceleyin, ne kadar açık bölümler var. Bunu, şunun için söylüyorum:
Yarın, Gıda Kanunu geldiğinde ben burada söz alacağım. Bir de Gıda Kanununa
bakın; tanımlama yapmadan, yönetmeliğe atıfta bulunmuş ister istemez
-dikkatinizi çekmek için söylüyorum- o kanun geldiğinde hep birlikte bakacağız.
Değerli arkadaşlar, mutlaka, devletin
kurumlarında yönetmeliği hazırlayanlar da bu ülkeyi sevenlerdir; ama, ben,
vatandaşımın, kendimin, çocuklarımın, ülke ekonomisinin korunduğunu hissetmek
istiyorum. Sizler de bizim çekingelerimizi dikkate alarak, Sayın Bakanım da,
lütfen, bu kanun üzerindeki görüşlerimizi, kanunun görüşülmesi sırasında
dinlesin, birlikte yapalım.
Bir de, çok kısa şunu belirteyim:
"Üst üste ruhsat verilmez" bölümü var. Madencilerimiz verilsin
istiyor. Maden İşleri bunun üstesinden gelebiliyorsa -orada bir kargaşa olur
diye kafamız karışıktı- bunu da yapalım, madencilerin önünü açalım; ama, eğer
boru koruyabiliyorsak açalım -aynı alanda bor işletemesinler, kendi
tesislerinde buldularsa- boru koruyabiliyorsak onun da önünü açalım; bu
insanlar da rahat etsin. Stratejik maden arkadaşlar; bugün Irak'ta petrol
neyse, yarın dünyada bor o kadar önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen tamamlayın.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Enerji
savaşlarının yapıldığı bir günde, dünyanın, Avrupa'ya enerji koridoru olarak
Türkiye'yi aldığı, çizdiği bir haritada, biz, kendi ülkemizdeki çok önemli bir
stratejik rezervi koruyamazsak, yarın bir gün, bu halkın üzerimize yüklemiş
olduğu sorumluluğu yerine getirmemiş olmanın ezikliğini yaşarız.
Hepinizin sağduyusuna güveniyor, kanunda
emeği olan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor ve bu kanundaki çekingelerimizi
Sayın Bakanımızın dikkate almasını diliyor; hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
AK Parti Grubu adına, Kayseri Milletvekili
Sayın Taner Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA TANER YILDIZ
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kısaca, Maden Kanunu üzerinde
çalışma yapan Sayın Enerji Bakanımızın şahsında, bütün Bakanlık çalışanlarına,
AK Parti Grubuna ve CHP Grubuna da teşekkür ediyorum.
Madencilik, ülkelerin hiçbir şekilde ihmal
etmemesi gereken, sanayiin hammadde gereksinimini karşıladığından ülke
ekonomisinin temelini oluşturan bir sektördür. Mevcut kaynakların en iyi
şekilde kullanımı, kaynakların atıl durumda ve bilinmeyen kaynaklardan
belirlenerek üretilmesiyle ülke sanayiinin gelişmesine hız verilmesi
gerekliliği, tartışılmaz bir gerçektir. Madenciliğin, ülkeye döviz sağlaması,
istihdam yaratması, hizmet ve yan sanayi sektörlerini teşvik etmesi, özellikle
bölgesel kalkınmayı önplana çıkarması açısından da ayrı bir önemi vardır.
Ülkemiz, dünyada, madencilik faaliyetleriyle ilgili olarak yapılan
değerlendirmelerde, maden çeşitliliği açısından 30 uncu, üretilen madenlerin
çeşitliliği itibariyle de 10 uncu sırada yer almaktadır.
Mermercilikte, gerek rezerv olarak gerekse
desen ve çeşitlilik açısından da zengin olan ülkemiz, dünyada önemli bir yere
sahiptir. 1 200 000 000 ton dünya toplam bor rezervinin 800 000 000 tonu
ülkemizdedir. Buna karşın, madenciliğimizin ülkemiz ekonomisi içerisindeki
yerine baktığımızda, sektörün gayri safî millî hâsıla içindeki payının çok
düşük olduğu görülmektedir. AK Parti Hükümetinin en büyük hedeflerinden bir
tanesi, bu gayri safî millî hâsıla içerisindeki payını artırmaktır.
Arkadaşlar, açıklıkla söyleyebiliriz;
gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda bor madeni üzerine olan hassasiyeti
takdirle, saygıyla karşılıyoruz; ancak, bu, hiçbir grubun uhdesinde olmadığı
gibi, ülkemizin en önemli kaynaklarından bir tanesidir. Bildiğiniz gibi, dünya
rezervinin yüzde 67'si Türkiye'de bulunmakta; ama, imal edilen mamul malzeme
açısından baktığımızda ise, 225 000 000 dolarlık bir payla da yerimizin çok iyi
olduğu söylenemez.
Şimdi, böyle bir durumda, biz, genelde...
Biraz önce arkadaşımız da söyledi; boru -ileriki maddelerde göreceğiz-
devletten başka hiçbir hükmî şahsiyetin, özel sektörün çalıştırma imkânı yok
arkadaşlar. Bizim kaygı ve endişelerimizin nereden kaynaklandığını ben hâlâ
tespit edebilmiş değilim. Ben, gidip, keyfî olarak, kömür işletmesinin, mermer
işletmesinin yerinde bor bulsam, bunu devlete devretmek zorundayım. Ben, farklı
bir kaygı ve endişeyle bile girsem, bunu yine devlete devretmek zorundayım.
Bizim bor karşısında neredeyse komplekse düşmemizi sağlayacak böyle bir ifade
tarzını, ben normal karşılamıyorum. Evet, o hassasiyeti hepimiz gösterelim.
Varsa bulmuş olan 10 madenci, onun devlete aktarılmasını sağlayalım; ama, bunun
başka bir tarafa çekilmesinin, başka bir kasta bağlanmasının, ben çok anlamlı
olmadığı kanaatindeyim.
Yani, bizim amaçlarımızdan bir tanesi,
özellikle 240 milyar dolar civarında iç ve dışborcu bulunan bir ülkenin kendi
özkaynaklarına dönmesi kadar tabiî bir şey yoktur; kendi özkaynaklarından 2
milyar dolarlık, toplam binde 1'ini hareketli hale getirebildiği
madenciliğinin, mutlaka, 2005 yılı hedeflerinin, bulunduğu yerden, 2-2,5 katı
mesabesine, yani 5-6 milyar dolarlar mesabesine taşımasıdır. Bunu, inşallah,
Enerji Bakanlığımız fazlasıyla yapacaktır.
Madenciliğimiz, içinde bulunduğu zor
şartlar nedeniyle, beklenen gelişmeyi gösterememiştir. Bunda, gerek kanunun
gerekse sektörün payı büyüktür. Biz, kanuna dayalı olan kısmını gidermek ve
buradaki aksaklıkları gidermek kastıyla, bu kanun tasarısını Genel Kurula
getirmiş bulunuyoruz. Bürokratik işlemler çok fazla, mevzuat çok fazla; bunları
en aza indiriyoruz. Tabiî, maden mevzuatından kaynaklanan olumsuzlukların,
özellikle ruhsat iptallerini öngören kısımlarının, özel sektörün girişimcilik
ruhunu etkilediğini görmüş bulunuyoruz ve ruhsat iptallerini zor şartlara
bağlıyoruz; ama, şu şartla: Ciddî bir girişimci gelecek, ben madenciyim,
altyapı çalışmalarını tamamlamış bulunuyorum diyecek; onun ruhsat iptali hemen
hemen mümkün görülmemektedir; çünkü, kendisine 3+2 yıl, toplam 5 yıl içerisinde
3 defa değişik kademelerde ikaz yapılarak ancak ruhsat iptali mümkün
olmaktadır; bu ise çok zordur.
Madenin öncelikle aranılıp bulunması
gerekmektedir. Bulunan madenin bulunduğu yerde üretilmesi gibi sektöre özgü bir
yanı vardır. Ülkemizin maden varlığı yeteri kadar aranamamıştır. Diğer
taraftan, ülkemizde bazı alanlar, değişik nedenlerle, yasal olarak madencilik
faaliyetlerine de kapatılmış veya kısıtlama getirilmiştir. Yapılan değişikliklerle,
ilgili bakanlıklarla gerekli koordinasyon sağlanarak, bu alanlarda madencilik
faaliyetlerine, belli kriterlere uyulması şartıyla geniş bir olanak
sağlanmıştır.
Kalkınmamız için, öncelikle madencilik
sektörünün lokomotif bir sektör olduğunu kabullenmemiz gerekiyor; ancak,
sektörün hamle yapabilmesi için de madencilerimizle beraber omuz omuza verip,
bakanlık, ilgili bürokratlar, siyaset ve bütün kuruluşlar el ele verip,
inşallah, bu zorlukların hepsini aşacağız.
Günümüz sanayiinin ihtiyacı olan birçok
hammaddenin taşocağı ruhsatlarına dayalı olarak temin edildiğini biliyoruz.
Büyük bir gelişme içerisinde olan sanayi sektörüne daha büyük yatırımlar
yapabilmek için, hammadde ihtiyacının daha güvenilir ve büyük rezervli
kaynaklardan karşılanması zorunluluğu vardır.
1901 yılında çıkan meri Nizamnameye tabi
olan hammaddelerin sanayiin ihtiyacını güvenli ve yeterli şekilde
karşılayabilmesi mümkün değildir. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında
Taşocakları Nizamnamesi kaldırılarak, tüm tabiî kaynakların Maden Kanunu
kapsamına alınması hükmü de yer almaktadır.
Taşocakları Nizamnamesine tâbi
hammaddelerin, Maden Kanununa tabi hammaddelerle beraber doğada jeolojik olarak
da çok girift bir şekilde beraber oluşması nedeniyle, bu hammaddeleri iki ayrı
mevzuatta düzenlemek yanlıştı; bu kanun tasarısıyla, aynı kanun kapsamına
alınmışlardır. Ayrıca, bunların, Taşocakları Nizamnamesinde valilikler, Maden
Kanununda Maden İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülmesi, kurumlar arasında görev
ve yetki çatışmasına da yol açıyordu. Bu nedenle, Taşocakları Nizamnamesi
yürürlükten kaldırılarak, tüm hammaddelerin tek mevzuat altında toplanması
öngörülmüştür.
Madencilikte ana hedefimiz, ülkemizi
hammadde üretip satan bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp, sanayiyle entegre
olmuş, dünya pazarlarında katmadeğeri yüksek uç ürünlere ulaşabilen, söz sahibi
bir ülke durumuna getirmektir. Bugün, aldığımız kameraların, cep
telefonlarının... Mesela bir cep telefonunun içerisinde 52 çeşit maden
bulunmaktadır. Öyle kameralar alıyoruz ki, öyle kameralar ithal ediyoruz ki,
altının gramı 1 birim, kameranın gramı 4,5 birim. O açıdan, bu teknolojiyi
mutlaka üretmek zorundayız.
Madencilik sektörünün en başta gelen
sorunu, sektörde yatırımların risk taşıması, yatırılan sermayenin geri dönüş
oranının ve süresinin çok uzun olması, diğer bir deyişle amortisman süresinin
çok uzun olması ve aramalardan olumlu sonuç alınamaması halinde sermayenin geri
dönüşünün söz konusu olmaması. O açıdan, madencilik sektörüne yatırım yapan
girişimcilerin özellikle çok ciddî, işini bilir ve bu işin bilimsel yanını da
tamamlamış olması gerekmektedir. Bu nedenle, sektör genellikle özel sektör için
cazip olmamış ve madencilik faaliyetleri, bugüne kadar ülkemizde ağırlıklı
olarak devlet tarafından yürütülmüştür. Madencilikte uluslararası güce sahip
olan özel sektör kuruluşları oluşamamış, devlet sektörü ise uluslararası
rekabete girememiş ve bunun sonucu olarak da, dünya pazarındaki sektörel
dalgalanmalar da buna eklenince, ciddî bir eksi oluşmuştur. Ülkemiz
madenciliğini olumsuz yönde etkileyen bu durum karşısında madencilerimiz ara
ara krize girmiş ve büyük sorunlar yaşamışlardır.
Ülkemizdeki bürokrasi, mevzuat konusunda
karşılaşılan güçlükler ve kurumlararası yetki karmaşası, diğer sektörler gibi,
madencilik sektörünü de etkilemiştir. Bu ülkenin en büyük problemlerinden bir
tanesi, sırf bu sektöre has olmamak kaydıyla, ülkedeki kurumlararası
oluşturulmak istenen ortak dildir. Bugün bir mevzuat karşısında 13 tane
bakanlık ayrı ayrı yorum getirmektedir.
Özellikle madenciliği ilgilendiren bu
konuda iki komisyonda da -hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Sanayi
Komisyonunda- yapılan çalışmalarda bütün bakanlıkların bir arada hazır
bulunduğu bir ortam oluşturulmuştur. Bu görüşmeler sonucunda neler yaptığımızı
kısaca özetlersek:
Taşocakları Nizamnamesi, Havzai Fahmiye ve
Maden Kanunu tek bir yasal çatı altında toplanmış, böylece uygulamada birlik
sağlanmıştır. Türkiye Taş Kömürleri uhdesindeki havzai fahmiye alanı için,
taşkömürü ve diğer madenlerin gerek kendisi gerekse rödovansla işletilmesine
imkân sağlanmıştır.
Sektör için en önemli konulardan birisi
olan ruhsat güvencesi, bu düzenlemelerle yerine getirilmiştir. Tasarıda, ruhsat
iptalleri yerine maddî cezalar önplana çıkarılmıştır; ama, en son limit, beş
ayrı kademede görevlerini yerine getirmeyen özel girişimci için ruhsat iptali
söz konusu olmuştur.
Madencilik faaliyetlerinin tabi olduğu
izinlerin kısa sürede alınması için düzenleme getirilmiş; madenciliği olumsuz
yönde etkileyen ve yasaklayan diğer mevzuattaki kısımlar için de düzenlemeler
yapılmış; madencilik faaliyetleri için kısıtlama getirilmiş alanlarda belirli
kriterlere uyarak, çevreyle de barışık bir madencilik yapılması öngörülmüştür.
Madencilik faaliyetlerine getirilen
teşviklerle, sektöre ivme kazandırılması amaçlanmış; küçük ölçekli işletmelere
ve ürettiği madeni tesisinde kullanarak uç ürünlere dönüştüren işletmecilere
devlet hakkı ödemelerinde indirimler sağlanmıştır.
Devlet hakkı ödemelerinde yeni bir mantık
getirilmiştir. Bu yeni düzenlemeyle, brüt bilanço kârından, ocak başı satış
bedeli uygulamasına geçilmiştir. Bunun, fiilî duruma çok daha uygun olduğunu
görüyoruz. Bu düzenlemeyle, devletin madencilik sektöründen elde ettiği gelirin
daha da artacağına inanıyor ve ümit ediyoruz.
Madencilik faaliyetlerinin yapıldığı
illerin özel idare müdürlüklerine devlet hakkının yarısı, yine, aynı şekilde
aktarılmış, böylece mahallî idarelerin maddî yönden güçlenmesine de dikkat
çekilmiştir.
Büyük işletme ruhsatı alanlarında beş yıl
içerisinde arama faaliyetlerinin tamamlanmaması ve bu süre sonunda maden
bulunmayan ya da arama yapılmayan alanların terk edilmesi esası getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu maddenin bu kısmı o
kadar önemlidir ki, bugün, 22 000 ruhsatın önemli bir kısmı, üzerinde hiç
çalışma yapılmaksızın, sırf kapatılan arazilerden dolayı tıkanmıştır. Biz,
süreler getirerek, bunların atıl durumda kalmasına meydan vermeyeceğiz.
Aynı zamanda, önişletme dönemi
kaldırılmış, bazı madenler için arama ruhsatı süresi uzatılmış, verilecek belge
sayısı azaltılmış, böylece, kanunî uygulamada bürokratik işlemler en aza
indirilmiştir.
Borda dünya rezervlerinin yüzde 65'ine
sahibiz dedik. Borda, arkadaşlarımızın söylediği hassasiyete önemle dikkat
edilmiş; ancak, bor madenciliğinin tek elden yürütülmesine ve bu tek elin de
devlet olmasına özen gösterilmiştir.
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün
görevlerini daha etkin bir şekilde yerine getirmesi için de düzenlemeler
yapılmıştır; ilgili maddelerde, madde gerekçelerini sayarken, inşallah,
bunların detaylarına gireceğiz.
Anayasa Mahkemesince iptal edilen Maden
Kanununun 46 ncı maddesinin son fıkrası, iptal gerekçesine uygun olarak
değiştirilmiş, yeniden düzenlenmiş, kamulaştırma yapılamaması nedeniyle tıkanan
sektörün önü açılmış, mülk sahiplerinin hakları da korunmuştur.
Madencilikteki en önemli sorunlardan bir
tanesi de şuydu: Yönetmeliğe rödovansla ilgili hükümler konuldu, rödovans
uygulamalarıyla ilgili ruhsatın iptaline varan yaptırımlar gündeme geldi.
Ruhsat sahiplerinin ödediği devlet hakkı önceden sınırlıydı ve 2172 sayılı
Yasayla, bor tuzlarının devlet eliyle işletilmesine karar verilmişti ve aynı
şekilde, buna tekrar itina gösteriyoruz.
Maden Kanununun temel taşlarını, mülkiyet,
ruhsatların gruplandırılması, ruhsat alanları, ruhsat süreleri, faaliyetlerin
denetlenmesi, vergilendirme şeklinde, anabaşlıklar altında toplamak mümkündür.
Sektör, yeni bir kanundan, daha çok,
ruhsat güvencesinin sağlanmasını, sektörün finansal ve altyapı olarak teşvik
edilmesini, Maden Kanunu ve diğer mevzuatlardaki bürokrasinin azaltılmasını
beklemektedir ve bu kanun tasarısının kanunlaşmasıyla beraber bu beklentiler
yerine gelecektir.
Bu kanundan devletin beklentileri de
vardır, o beklentileri de kısaca şöyle sayabiliriz: İşçi sağlığı ve iş
güvenliği ilkeleri çerçevesinde kaynak kaybı olmadan üretim yapılmasının
sağlanması, çevreyle uyumlu bir madenciliğin gerçekleştirilmesi, daha çok
istihdam sağlanması. Biz, bu arzları yaptığımızda, bu kolaylıkları
sağladığımızda... Hatta arazilere kısıtlama getirdik, metrekarelerine kısıtlama
getirdik; böylece, daha çok madencinin, daha çok girişimcinin bundan
yararlanmasını öngördük. Bu ise, istihdamı dolaylı yoldan artırıcı ciddî bir
unsurdur. Dolayısıyla, devletin beklediği diğer bir faktör de maden ihracının
artırılması, devlete gelir sağlanması, yerli kaynak kullanımının teşvik
edilmesi ve uygulamayla, e-devletle beraber, özellikle elektronik ortama
geçilmesiyle beraber spekülatif birçok cümlenin ortadan kaldırılması. Bu temel
beklentiler çerçevesinde gerek özel sektör gerekse devlet kurumları tarafından
sahalar atıl tutularak ülke madenlerinin esir madenler haline getirilmemesi;
madenlerin, üretilerek ekonomiye kazandırılması. Bizim, yeri geliyor, 2 trilyon
dolarlık rezervimiz var diyoruz. Arkadaşlar, bunlar harekete geçirilemediği
takdirde, 12 trilyon dolarlık da olsa, hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. O
yüzden, biz, Allah'ın bize vermiş olduğu, ülkemize vermiş olduğu bu
zenginlikleri aktif hale getirmeliyiz.
Bu arada, gerek Avrupa Birliği uyum
paketiyle beraber gerekse bizim kendi hassasiyetlerimiz arasında bulunan çevre
faktörünün özellikle bu kanun tasarısıyla çok daha fazla dikkate alındığını
belirtmek istiyorum.
Maden Kanununun temelini ruhsat
gruplarının belirlenmesi oluşturmaktadır. Bu gruplandırmalarda ise -çok fazla
teknik detaya girmeden şunu belirteceğim- alan sınırlamaları, mülkiyet,
madenlerin mineralojik yapısı, devlet hakkı ödemeleri, ruhsatların üst üste
verilebilmesi, işletmeye geçiş süreleri, ruhsat dönemleri, kamulaştırma ve
diğer bazı uygulamalar da sayılabilir.
Ben, teknik detaylara maddelerde geçmek
kaydıyla, bu kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza, başta Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız olmak üzere, Maden
İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve bu
kanun tasarısının kanunlaşmasında ortak paya sahip olan İktidar ve muhalefete
saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Şahsı adına ilk söz, Balıkesir
Milletvekili Sayın Turhan Çömez'e aittir.
Sayın Çömez?.. Yok.
Şahsı adına ikinci söz, Zonguldak
Milletvekili Sayın Polat Türkmen'e aittir.
Buyurun Sayın Türkmen.
Süreniz 10 dakika. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Osmanlı İmparatorluğunda 1858 tarihli
Arazi Kanunu yürürlüğe girinceye kadar madenlerle ilgili herhangi bir düzenleme
mevcut değildi. Arazi Kanunuyla sadece madenlerin mülkiyeti düzenlenmiştir.
Zonguldak kömür havzasında elde edilen tecrübeler ve dünyadaki gelişmeler
sonucunda, 1862 yılında, Fransız Maden Kanunundan esinlenerek Maadin
Nizamnamesi yürürlüğe konuldu. Maadin Nizamnamesi birkaç defa değişikliğe
uğramıştır. 23 Mart 1922 tarihinde Madenlerin Aranması ve İşletilmesi Hakkında
Kanun yürürlüğe girmiştir. 11 Mart 1954 tarihinde 6309 sayılı Maden Kanunu
yürürlüğe girene kadar Maadin Nizamnamesi ve Madenlerin Aranması ve İşletilmesi
Hakkında Kanun madenciliğimizi düzenlemiştir. 6309 sayılı Kanun, devlet ve özel
sektör arasında eşitlik sağlamaya çalışmış; fakat, madencilik sektörünün
ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. 1985 yılında ise, hâlâ yürürlükte olan 3213
sayılı Maden Kanunu yürürlüğe girmiş, aynı yıl içerisinde birçok maddeleri
değiştirilmiş, yine de, Kanunun 46 ncı maddesi, 1994 yılında Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir.
3213 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği andan
itibaren hızlı bir şekilde eskimiş ve birçok boşluk olmuştur. Kanun,
madencilere yardımcı olmaktan ziyade, ruhsat iptalleriyle, sektörün içinde
olanları tehdit eder hale gelmiştir. Mevcut Maden Kanunumuz, hiçbir tarafı
memnun etmediği gibi, uygulaması sırasında birçok aksaklıkları da beraberinde
getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
ülkenin doğal zenginliklerinin olması ve rezervlerinin büyüklüğü, madencilik
sektörünün ilerlemesi için yeter koşul değildir; o ülkede, uygulanabilir, bilimsel,
sektörü destekleyen, geliştiren, verimliliği teşvik eden, güven ve istikrar
sağlayan bir hukukî altyapının olması kesin şarttır.
Ülkemizin madenlerinin çeşitlerini artırma
olanağımız veya rezervlerimizi büyütme imkânımız yoktur; ancak, bugünkü ve gelecek
nesillere, ekonomik ve millî çıkarlarımıza hizmet eden bir potansiyeli, millî
bir madencilik politikasıyla bırakma imkânımız vardır.
Madencilik politikamızın temellerini şu
esaslara oturtmamızda yarar vardır: Madencilik sektörümüz topluma en çok ekonomik
katkıyı sağlamalıdır. Maden kaynaklarımız, çağdaş, bilimsel yöntemlerle
aranmalı ve en verimli biçimde işletilmelidir. Toplumun çıkarları ile
işletmelerin çıkarları uyuşmalıdır. Madencilik faaliyetleri ekolojik sistemle
uyum içerisinde olmalıdır. Ülkenin stratejik çıkarları gözetilmelidir.
Madencilik sektörünün ülke sanayiine ucuz hammadde girdisi sağlaması
hedeflenmelidir. Sektör, uç ürünlere ve yüksek katmadeğerlere doğru teşvik
edilmelidir.
Yüce Meclisimizin değerli üyeleri,
Türkiye, yeraltı kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Ülkemizde belirli bir
madencilik politikasının bugüne kadar belirlenmemiş olmasına, yeterli hukukî
altyapının oluşmamasına ve son yirmi yıldır arama faaliyetlerine gerekli özenin
gösterilmemesine rağmen, ülkemiz, 132 maden ülkesi arasında madencilikte 28
inci sırada, ürün çeşitliliği açısından ise 10 uncu sıradadır. Türkiyemizde
50'nin üzerinde maden ve mineralin üretimi yapılmakta ve 2,9 trilyon dolar civarında maden potansiyeli
bulunmaktadır. Şu anda 2 200 000 000 dolar civarında yıllık maden üretimi yapan
ülkemiz, yeterli ve teşvik edici bir hukukî zeminle, yirmi yıl içerisinde 20
milyar dolarlık bir üretim potansiyeline ulaşabilir. Özel sektörün
madencilikteki payının artırılması ve yabancı sermayenin önündeki engellerin
kaldırılması halinde, Türkiye, uluslararası alanda rekabet edebilen, sanayiine
ucuz girdi sağlayabilen ülkelerden biri olabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüksek huzurunuza hükümetimiz tarafından getirilen Maden Kanunu ve sektörü ilgilendiren
diğer kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı, Türk
madenciliği açısından bir milattır. Bu tasarının, desteklerinizle kanunlaşması
halinde, ülkemiz, madencilik sektörü açısından yeni bir döneme girecektir;
ülkemizin gelişmemiş birçok bölgesi, sektörün harekete geçmesi halinde büyük
ekonomik katkılara sahip olacaktır. Emek yoğun bir sektör olan madencilik,
yüzbinlerce gencimize iş imkânı sağlayacaktır. Artık, ülkemiz, üzerinde fakir
insanları, yeraltında ise değerlendirilmeyen zenginliklere sahip olan bir ülke
olmaktan kurtarılacaktır.
Hükümetimizin Yüce Meclise sevk ettiği
tasarıda maden tanımı genişletilmiş, madenlerin aranması ve işletilmesinde
uygulama kolaylıkları getirilmiş; devletin madencilikten sağladığı gelirler
düzenlenerek, üretilen cevherlerin satış tutarı üzerinden devlet hakkı ödenmesi
ilkesi benimsenmiştir. Madenciliğin ekolojik sistemle uyum sağlaması ve ayrıca,
kültür ve tabiat varlıklarının korunması hedeflenmiştir. Madencilikte
teşviklerdeki adaletsizlik ortadan kaldırılmış, yabancı sermaye teşvik
edilmiştir. Ülkemiz açısından stratejik öneme sahip madenlerimizin verimli
işletilmesi ve millî çıkarlarımız gözetilmiştir. Kamulaştırma konusundaki
boşluk ortadan kaldırılmış, tekelleşmenin önüne geçilmiştir. Atıl durumda ve
verimli olarak işletilmeyen maden sahalarının ekonomiye kazandırılması
hedeflenmiştir. Madenciliğimiz, özel sektör açısından cazip hale getirilerek,
bürokratik engellere son verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
ülkemiz, artık, madencilikte hammadde kaynağı olan bir ülke olmaktan çıkıp,
sanayiiyle entegre olmuş, katmadeğeri yüksek uç ürünler üretebilen, dünyayla
rekabet edebilen bir ülke olmak durumundadır. Uzun yıllardır beklenilen,
güvenilir, istikrarlı bir hukukî altyapının oluşturulması AK Parti İktidarına
nasip olmuştur.
Yüce Mecliste görev yapan gerek iktidara
gerekse muhalefete mensup bütün arkadaşlarımızdan, Türk madenciliği açısından
milat kabul ettiğimiz bu yasa tasarısına destek ve katkı bekliyor; Sayın
Başkanım, şahsınızda Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçen bütün kurum ve kuruluşlarımıza
teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygılar sunuyorum hepinize. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmen.
Sayın Çömez?.. Yok.
Üçüncü söz isteği var; İzmir Milletvekili
Sayın Erdal Karademir.
Buyurun Sayın Karademir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3213 sayılı Maden Yasası ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının tümü hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
madencilik sektörünün istenilen düzeyde geliştiğini, diğer birçok alanlarda
olduğu gibi madencilik alanında da yeterli yol alındığını söylemek elbette
mümkün değildir. Bunun, genel olarak, nedenleri de, ulusal kalkınma
modellerinin bir türlü geliştirilemeyip, aksine, uluslararası finans
kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmaya
çalışılması olduğudur.
3213 sayılı Maden Yasasının değiştirilmesi
gereken maddeleri ve tanımlanması gereken eksikleri elbette vardır; fakat, bu
yasanın, başka yasalarla belirlenmiş alanlara tecavüz etmediği ve Anayasaya aykırılık
içermediği de bilinmektedir.
Mevcut yasanın, madenciliğin hammadde
ihracı için değil ülke ekonomisinin ihtiyacını karşılamak için özendirilmesi,
bu amaçla çıkarılan cevheri yurt içinde işleyecek tesislerin kurulması ve
ilgili madencilik faaliyetlerinin teşvik edilmesine yönelik, yine, maden
işletme projelerinin, ülkemizin doğal sermayesini de gözönünde bulunduran bir
yarar-zarar kıyaslamasıyla değerlendirilmesi ve teşvik veya kısıtlamaların buna
göre yapılmasına yönelik, madencilik ve ülke ekonomisiyle ilgili uygulamalar
hakkında başka sektörlerin düşüncelerinin de dikkate alınarak, yasal
düzenlemelerin ve uygulama kararlarının, ilgili sektör temsilcileri, sivil
toplum kuruluşları, ilgili meslek odaları, yerel yönetim temsilcileri,
üniversite temsilcileri, demokratik kurallar çerçevesinde tartışarak, ülkemizin
ve toplumumuzun çıkarlarına uygun strateji hazırlanması gibi eksiklikleri söz
konusudur.
Yukarıda konu edilen eksiklikler
giderilerek, ulusal ve toplumsal çıkarlarımıza denk düşen, toplumsal, ekonomik
ve çevresel bakımdan sürdürülebilir olan, yoksulluğun azaltılarak gelir
dağılımının düzeltilmesini hedefleyen, bilimsel ve teknik temeller üzerinde
geliştirilebilen, sektöre ilişkin alınacak kararlarda yöre halkının katılımını
sağlayan, kamu yönetimince denetlenebilen bir düzenleme yapılmalıdır ve
ihtiyaçtır. Getirilen tasarının, bu eksiklikleri giderecek anlayışla
yapıldığını söylemek elbette mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, yürürlükteki
yasada, orman, ağaçlandırma alanlarında, askerî yasak bölgelerde ve SİT
alanları yakınlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulması izne tabi ve
sınırlıyken, bu tasarının 3 üncü maddesiyle değiştirilen "Madencilik
faaliyetlerinde izinler" başlıklı 7 nci madde, halkımızın ve ülkemizin çıkarlarını
gözardı eden, yeraltı kaynaklarımızı yabancı tekellere açan, ormanlarımızın,
ağaçlandırma alanlarımızın, özel koruma bölgelerinin, millî parklarımızın,
tabiat parklarımızın, tarım topraklarımızın, mera alanlarımızın, kıyılarımızın
ve sahil şeritlerimizin, karasularının, turizm gelişim ve koruma bölgelerinin,
askerî yasak bölgelerin talanının önünü açan düzenleme olduğu açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının birçok
maddesine bu tasarı aykırılık içermektedir.
Tasarıya, bu şekliyle, olsa olsa, Maden
Yasası değil, tahribat yasası demek daha uygun olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Yasasının 7 nci maddesi "korunması gerekli taşınmaz
kültür ve tabiat varlıklarının tespiti Bakanlıkça doğrudan doğruya veya diğer
ilgili kurum ve kuruluşların uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak
yapılır" hükmünü içermekte iken, tasarının 26 ncı maddesiyle
"korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal SİT
alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve
faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır"
hükmü getirilmektedir.
Burada dikkat edilmesi, gözden
kaçırılmaması gereken konu "faaliyetleri etkilenen kurum ve
kuruluşların" denilirken "kamu" teriminin kullanılmamış
olmasıdır.
Bu tasarıdan, görüşü alınacak kurum ve
kuruluşların, maden şirketleri ve çokuluslu yabancı şirketler olduğu
anlaşılmaktadır.
Bu tasarının yasalaşması halinde, maden
şirketlerinin olumlu görüşleri alınmadan, artık, hiçbir yerde taşınmaz ve
kültür varlığının korunmasına yönelik yeni kararlar alınamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine, bu
tasarıyla, madencilik çalışmalarında, artık, ÇED raporu aranmayacaktır.
Tasarının 28 inci maddesiyle, üretim
yapılmadan yürütülecek petrol, jeotermal ve maden arama faaliyetleri, ÇED
kapsamı dışına çıkarılmaktadır. Tasarıya göre, Çevre Bakanlığının, arama
dışında, maden işletme çalışmalarında da yetkisi olmayacaktır.
Ülkemizin yalnızca yüzde 1'i koruma
altında iken, bu tasarının 29 uncu maddesiyle yeni bir millî park
oluşturabilmek için, artık, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının iznine
ihtiyaç duyulacaktır.
Ülkemizde, 33 millî park, 17 tabiat parkı,
35 tabiatı koruma alanı ve 89 tabiat anıtı olmak üzere, toplam 839 624 hektar
alan koruma altındadır.
Dünya Doğayı Koruma Birliği verilerine
göre, dünya yüzeyinin yüzde 5'inden fazlası korunan alan olarak ayrılmış olup,
koruma konusunda duyarlı ülkelerde bu oran yüzde 10'lara varır, ülkemizde ise,
bu oran, ne yazık ki, yüzde 1'dir.
Tasarının 31 inci maddesine göre,
ağaçlandırma alanlarında da kayıtsız koşulsuz madencilik yapılabilecektir.
Ruhsat sahibi, yalnızca, daha önce yapılmış olan ağaçlandırma masraflarını
ödemekle yetinecektir. Açıkçası, maden arama ya da işletme ruhsatı verilen
bütün ağaçlandırma alanlarında, artık, ormansız alan statüsü uygulanacaktır.
Değerli milletvekilleri, altkomisyonun
kabul ettiği metinde yer alan kıyılar ve meralarla ilgili bölüm Plan ve Bütçe
Komisyonunda çıkarılmıştır. Dolayısıyla, tasarının 3 üncü maddesine ve Meclis
Genel Kuruluna inen 4342 sayılı Mera Yasasında değişiklik içeren tasarıya da
baktığımızda, AKP İktidarının niyetinin değişmediğini, kıyıların ve meraların
amacı dışında kullanıma açılacağını görmekteyiz.
Bu tasarıyla, kıyılarımız, artık, herkesin
yararlanmasına açık olmayacaktır. Hâlâ yürürlükte olan Kıyı Yasasına göre
"kıyılar, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup,
buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık
ve benzeri engeller oluşturulamaz" hükmü yer almaktayken, tasarının 3 üncü
maddesiyle, kıyı alanlarının ve sahil şeritlerinin maden sahası olacağı
anlaşılmaktadır.
Yine, bu tasarıyla, meralar da maden
sahası olacaktır. 4342 sayılı Mera Yasasının "Tahsis amacının
değiştirilmesi" başlıklı 14 üncü maddesine göre "tahsis amacı
değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka
şekilde yararlanılamaz" hükmüne rağmen, tasarıya göre, meralarda da
kayıtsız ve koşulsuz madencilik yapılabilecektir.
Yine, bu tasarıyla, tarım topraklarında da
madencilik yapılabilecektir. Her çeşit ve her ölçekte koruma tedbirini
madenciliğin önünde engel olarak gören anlayışla hazırlanan bu tasarı,
madenciliğin geliştirilmesi savıyla, şu anda sınırlı da olsa korunan tarım
topraklarımızı, meralarımızı sıradan madencilik faaliyet sahası olarak kabul
etmekte ve dolayısıyla, doğal ve kültürel varlıklarımızın talanına ve
tahribatına yol açmaktadır.
Tasarının 3 üncü maddesine göre, artık,
tarım topraklarında, koşulsuz, kum, çakıl, tuğla ocakları işletilebilecektir.
Yine, tasarının 21 inci maddesiyle
değiştirilen Maden Yasasının 47 nci maddesiyle, MTA Genel Müdürlüğünün,
ruhsatlı alanlarda yapacağı aramalar sonucu elde ettiği bilgi ve belgeleri, bir
rapor halinde, ruhsat sahibine, bir bedel talep etmeksizin vereceği
öngörülmektedir.
Tasarının bu maddesi, haksız kaynak
aktarımı, tasarruf ve eşitlik gibi ilkelere ve disiplin altına alınmaya
çalışılan kamu maliyesi ve kamu yararı kavramlarına ters düşmektedir.
Yine, bu tasarıya göre, devletin mülkiyeti
ve sorumluluğu altındaki araziler de madencilere bedava verilecektir.
Tasarıda "Hazinenin özel mülkiyetinde
veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için, kira ve ecrimsil bedeli
alınmaz" (Madde 20) denilmektedir.
Bu tür bir düzenleme, kaçak ve ruhsatsız
işletmeler üzerinde af niteliği taşıyacağı gibi, yasadışı işletmeleri de
özendirecektir.
Yine bu tasarıyla, tüm toplumun malı olan
kamu arazilerinin madencilik faaliyetlerine açılmasındaki tüm sınırlamalar kaldırılacaktır
Değerli milletvekilleri, bor madenlerimiz
üzerindeki oyunları görmezlikten gelemeyiz. Bu tasarının geçici 1 inci
maddesine "bor yatakları devletçe işletilir" ibaresi konulmalıdır.
Bilindiği gibi, bor, stratejik bir madendir.
Bu tasarı, ulusal bağımsızlığımıza denk
düşmemektedir. Madenciliğin, ülkemizdeki koruyucu yasaların getirdiği
kısıtlamalar nedeniyle gelişmediği gerekçesine dayanılarak hazırlanan ve
topraklarımızın, meralarımızın, ormanlarımızın, kıyılarımızın, koruyucu
hükümlerini değiştirmeyi amaçlayan bu tasarının gerçek amacı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen, son
cümlelerinizi söyleyin.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
...yerli ve uluslararası sermayeye, kârlı
bulduğu her alanda, sınırsız şekilde, daha kolay ve düşük maliyetle üretim
yapması için, yasa gücüyle madencilik yapma özgürlüğü kazandırmaktadır.
Bu tasarı, yabancı sermayeyi çekme adı
altında, doğal kaynaklarımızı koruyucu yasal düzenlemeleri devredışı bırakan
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Yasası gibi, 4737 sayılı
Endüstri Bölgeleri Yasası gibi yasaların devamı niteliğindedir.
Bu tasarı, uluslararası rekabet nedeniyle
yabancı yatırımlara getirilen sektörel kısıtlamaları ortadan kaldıran yabancı
sermayeye yatırım serbestliği, taşınmaz edinimi ve transfer kolaylığı,
uyuşmazlıkların uluslararası tahkimle çözülmesi gibi kolaylık sağlayan 4875
sayılı Yasanın uzantısı niteliğindedir.
Tasarı, bu haliyle, Anayasamızın 6 ncı
maddesinde vurgulanan "egemenlik" ilkesine aykırıdır. Anayasaya göre
"egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ve "egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz."
Değerli milletvekilleri, peki, bu tasarı
kime hizmet ediyor; ne yazık ki, bu tasarı, ülkemizin madencilik kesiminin
sorunlarına çözüm getirmemekte, yalnızca, ülkemizin yeraltı kaynaklarının,
hiçbir kayıt ve kısıtlamaya uyulmaksızın, yeraltından çıkarılmasını ve
işlenmeden yurtdışına satılmasını sağlamaktadır; yani, ülke madenciliğinin
değil, çokuluslu şirketlerin beklentilerini karşılamaktadır.
Tasarı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Yasasının, 2872 sayılı Çevre Yasasının, 2873 sayılı Millî
Parklar Yasasının, 3621 sayılı Kıyı Yasasının, 4122 sayılı Millî Ağaçlandırma
ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Yasasının ve 4342 sayılı Mera Yasasının amaç ve
genel hükümlerine aykırı hükümler taşımaktadır.
Ayrıca, tasarının 3 üncü maddesiyle Maden
Yasasının 7 nci maddesinde yapılan değişiklikler Anayasaya aykırıdır.
Yine, tasarının, Anayasanın 2, 5, 11, 17,
43, 45, 56, 63, 138 ve 169 uncu maddelerine ve yine, Anayasanın 90 ıncı
maddesinin son fıkrası gereği, onaylandıkları takdirde Anayasaya aykırılıkları
ileri sürülemeyecek yasa düzeyine ulaşan birçok uluslararası sözleşmeye de
aykırı olacağı bilinmektedir.
Eğer, bu tasarı yasalaşırsa, ülkemizi
yağmalamak için bekleyen yabancı tekellerin istekleri ve çıkarları karşısında
hiçbir engel de kalmayacaktır.
BAŞKAN - Sayın Karademir, yazdığınızın
hepsini okumak zorunda değilsiniz; son cümlenizi alıyorum... Lütfen...
Lütfen...
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, yüksek yargı
kararlarında, ülkede yabancıların arazi ve emlak edinmesinin salt bir mülkiyet
sorunu gibi değerlendirilemeyeceği; toprağın, devletin vazgeçilmesi olanaksız
temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesi olduğu; kaynak yaratmak
maksadıyla ülke topraklarının satışına olanak tanınamayacağı yer almaktadır. Bu
nedenle, AKP Hükümeti, devlet mallarını, kamu topraklarını ve kaynaklarını har
vurup harman savuran bu tür politikalardan ve uygulamalardan derhal vazgeçmeli,
ulusal ve toplum yararına politikalar üretmelidir.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.
Hükümet adına Sayın Enerji Bakanımızın söz
isteği var.
Buyurun Sayın Güler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, aslında, zamanı iyi kullanalım diye
bu konuyla ilgili söz istemeyecektim; ama, Sayın Erdal Karademir Beyi
dinleyince, cevap vermem gerektiğini hissettim; çünkü, öyle cümlelerle bizi
itham etti ki, Allah'tan, dokunulmazlıklarla ilgili bir karar almamışız; yoksa,
kapıdan çıkınca, savcılar, bizi hemen yakalayabilirdi; çünkü, bu tasarıyı
hazırlarken bayağı suç işlemişiz!
İşin ilginç tarafı, Sayın Milletvekilimiz,
herhalde, Gruptaki arkadaşlarıyla da görüşmemiş olacak; mesela, Tacidar Seyhan
Bey ve diğer arkadaşlarıyla görüşmemiş olacak; çünkü, sürpriz ifadeler
kullandı. Ben de ona hayret ettim. Bunu özellikle bildirmek istiyorum.
Neticede, bu, bir tasarıdır ve üstelik de, çok memnuniyetle ifade edeyim ki, bu
tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekillerinin de çok olumlu,
güzel katkılarıyla ortaya çıkan bir çalışmadır ve yıllardır da beklenen bir
kanun tasarısıdır. Tıpkı, Petrol Piyasası Yasasında olduğu gibi, çok güzel
tartışmalarla bunlar meydana gelmiştir.
Bu bakımdan, ben, önce, teşekkürle
başlayayım sözüme; çünkü, bu tasarı, çok uzun görüşmelerle, fikir teatileriyle,
alt komisyon çalışmalarıyla ve iki değerli komisyonun gayet yoğun, bilimsel ve
teknik emekleri neticesinde ortaya çıkmıştır; o bakımdan, peşinen teşekkür ediyorum.
İkinci olarak, madenler hakkında bazı
bilgileri vermemde yarar var; çünkü, burada, millî bir konudan bahsediyoruz,
zenginliklerimizden bahsediyoruz; ama, bu zenginlikleri, maalesef, şu ana
kadar, yeterince, gereğince kullanamadık. Halen, bu yeraltı zenginliklerinden,
gayri safî millî hâsılamızın yüzde 1'i kadar bir kazancımız var. Trilyon
dolarlarla ifade edilen kaynaklarımızdan bahsediyoruz; ama, bunun, hayatımıza,
hemen hemen hiçbir yansıması yok. Bizim amacımız ise, bu kaynakları, mutlaka, ekonomimizin,
insanımızın, milletimizin hizmetine sunmaktır.
Bunun için çok güzel de bir konsensüs
oluştu, Anamuhalefet Partisine mensup milletvekillerimizle güzel çalışmalar
yaptık. Belki, halen üzerinde tartışılan bir iki nokta varsa -ki, onları da
biraz önce görüştük- onları da düzeltebiliriz; çünkü, biz, yangından mal filan
kaçırmıyoruz; yani, netice itibariyle, bu ülkeye hizmet etmeye çalışıyoruz.
Kaynaklarımız var, bu kaynakların nasıl işletileceğini bilen bir ekibiz.
Neticede, milletvekillerimiz, teknik arkadaşlarımız, genel müdürlerimiz,
Bakanlığımız, Hükümetimiz, bunda hemfikir ve güzel çalışmalar da yapılıyor ve
bunun yansımalarını da görüyorsunuz.
Bir misal vereyim: Sabahleyin basın
toplantısı yaptık. TKİ'nin, şu ana kadar, piyasaya müdahalesi yoktu. Şimdi,
bizim, geçen sene, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun da
desteğiyle fakir fukaraya dağıttığımız kömür, bize çok yeni ufuklar açtı. Orada
1 200 000 aileyi rahat ettirdik, onları soğuktan kurtardık; şimdi, bunu, daha
da artırıyor, ikiye katlıyoruz. Bunun dışında, ayrıca, piyasaya, 2 800 000 ton
kömür daha süreceğiz; tıpkı, İstanbul'da Halk Ekmek'in yaptığı gibi, fiyatları
aşağı çeken bir mekanizmayla, bir piyasa yapımcısı (market maker) olarak
gireceğiz. Biz, geçen sene, ton başına 20 dolar kadar bir rahatlık sağlamıştık,
ucuzluk sağlamıştık; şimdi, bunu, neredeyse ikiye katlamayı düşünüyoruz ve
Türkiye Kömür İşletmeleri, daha evvel, zararla karşı karşıyaydı; şimdi, hem
kâra geçirilecek hem de piyasa oluşturulacak; ithal kömüre karşı, bu, güzel,
yerli kömürümüzü kullanacağız. Bununla da piyasa oluşturacağız ve buradan aşağı
yukarı 500 000 000 dolar da bir kazanç sağlanacaktır ve bu, vatandaşın cebinde
kalacak. Tıpkı, şu ana kadar, elektrikte -onsekiz aydır, zam yapmadan-
yaptığımız gelir ve verim artırıcı çalışmalar gibi, bu konuda yaptığımız
çalışmalar da yerli kaynaklarımızı değerlendirmekle ilgilidir.
Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri için de
aynı şey geçerli. Kocaman bir saha var elimizde; ama, yanı başında Ereğli
Demir-Çelik var, Karabük Demir-Çelik var, öbür tarafta da İskenderun
Demir-Çelik var. Biz, kalkıyoruz, Avustralya'dan, Güney Afrika'dan, Güney
Amerika'dan kömür getiriyoruz, 60 kilometre ötedeki, kömürü kullanmıyoruz.
Üstelik de piyasası olan bir sahada kullanmıyoruz; yani, Ereğli Demir-Çelik
kömür istiyor; kömürümüz var, veremiyoruz. Böyle, piyasası hazır bir saha daha
yoktur; yani, böyle bir şey yok...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakan, o
zaman, TTK güçlenmeli.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, onu yapıyoruz, onu getireceğiz; yani, memnun
olacağınızı bildiğim için söylüyorum. Bunu yaptığımız zaman, fiyatlar
yükseldi...
HARUN AKIN (Zonguldak) - Çelişiyorsunuz,
işte bunu anlayamıyoruz!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, işte, ben de size bunu anlatıyorum; bunlar
birlikte görüştüğümüz şeyler...
HARUN AKIN (Zonguldak) - Biz de aynı
şeyleri söylüyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aynı şeyi yapıyoruz. Değişik pencerelerden bakıyoruz
muhtemelen; ama, aynı binadayız, bakın, gördüğünüz gibi.
HARUN AKIN (Zonguldak) - Peki, nerede
yanlış yapıyoruz? Biz de aynı şeyleri söylüyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunların hepsi düzelecek. Umut verici tarafı şu: Bir
kere, şundan emin olun ki, bu, millî bir davamız, millî zenginliğimiz. Biz
bugün varız yarın yokuz; ama, yaptığımız şeyin doğru olması lazım. Bizim
kafamızın arkasında ayrı bir gündem yok, o gündeme göre bir şey yapıyor değiliz.
Bilimsel bir konuda, teknik bir konuda, ticarî bir konuda, yatırım yapılacak
bir konuda bildiklerimizi ortaya koyuyoruz. Bu, neticede, herkesin fikirlerini
ortaya koyduğu bir ortamdır ve onun için buraya Türkiye Büyük Millet Meclisi
diyorlar.
Netice olarak; biz, burada, yapacağımız
çalışmalarda, kömürümüzü, bakırımızı, kurşunumuzu, çinkomuzu, altınımızı,
mermerimizi, borumuzu, hepsini belli bir verim içerisinde işletmek istiyoruz.
Baktığımız zaman, maden üretimi bakımından, 132 ülke arasında 28 inci durumdayız,
maden çeşitliliği açısından da 10 uncu ülke durumundayız; ama, dediğim gibi,
gayri safî millî hâsılanın halen yüzde 1'indeyiz. Bu bizim için bir ayıptır,
bir eksikliktir, kusurdur. Biz bu kusurun devam etmesini istemiyoruz; onun için
de yasal altyapıyı mutlaka düzeltmemiz lazım. Belki şunu diyebilirsiniz;
Türkiye'de aslında mevzuat eksikliği yok, mevzuat fazlalığı var. Ama, mevzuat
fazlalığı da karmakarışık haldeydi; bunu sadeleştiriyoruz, hayatı daha kolay
bir hale getiriyoruz; yaptığımız bu. Zonguldak yöresini rahatlatmak istiyoruz;
çünkü, o yörede her yıl yaklaşık 320 000 000-350 000 000 dolar zarar ediyoruz.
Bu, hepimizin parası, yani, hepimizin kaynağı. Bunu devreye koyacağız. Üstelik
de piyasası hazır, fiyatlar yükselmiş; ama, biz mal yetiştiremiyoruz. Bunu
yapacağız, bunu düzelteceğiz.
Üstelik, madencilik sektörünün öncü bir
sektör olduğunu kabul ediyoruz. Bunun özel bir sektör olduğunu, yer seçimi
konusunda herhangi bir başka şansın olmadığını... Maden neredeyse orada
çıkaracağız. Yani, böyle bir lüksümüz yok; yerini değiştirelim de başka bir
yerde bunu yapalım yok. Allah nerede yarattıysa bunu orada çıkaracağız; ama,
bunu çıkarırken de çevreye duyarlı bir şekilde çıkaracağız; çünkü, biz, insan
için yapıyoruz bunu; insana rağmen yapmıyoruz, çevreye rağmen yapmıyoruz, taşın
da bir hakkının olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, biz bunun her şeyinin hakkını
vererek yapacağız. Bunu yaparken de, tabiî ki, ekonominin şartlarını mutlaka
ele almamız gerekecek.
Şimdi, burada tasarının maddelerinin
detayına girmek istemiyorum. Bunu yaptığımız zaman birtakım sektörler
rahatlayacak. Bunların başında demir çelik sektörü var. Bunun dışında,
mermercilik var, altın var, bor var, kömür işletmeleri var, taşkömürü var;
bunların hepsi rahatlayacak. Endüstriyel mineraller konusunda önemli avantajlar
sağlayacağız; bor konusunda da öyle. Onu özellikle söylemek istiyorum; yani,
Bor Araştırma Enstitüsünün kurulmasını teklif eden biziz, getiren biziz. Borla
ilgili bir kurumda, daha evvel, hasbelkader genel müdürlük yaptım; yani,
madenleri bilmeyen biri değilim. Size şunu söyleyeyim: Kullanmadığınız madenin
bir kıymeti olmaz. İleriye dönük olarak bırakırsanız, bunu çoluk çocuğumuz
kullanır derseniz... Belki çok masumane bir tarz olarak bu söylenebilir; ama,
teknoloji durmuyor. Öyle oluyor ki, bir zamanlar bakır tencereler vardı, daha
sonra alüminyuma döndü, ondan sonra cama döndü; yani, teknoloji yerinde
durmuyor. Borda bizim yüzde 68 veya bir ifadeye göre yüzde 72 rezervimiz var
demek çok şey ifade etmiyor. Yarın buna karşı öyle bir madde geliştirirler ki,
deterjanda, kâğıtta, gıdada bunu kullanamayabilirsin. O zaman "elimde
kaldı yazık, mendil" diye, o türküyü söyler dururuz.
O bakımdan, bizim yapacağımız şey, bunları
zamanında kullanmaktır. Bunun için, belli bir hassasiyetimiz tabiî ki
olacaktır; bu hassasiyeti de, mutlaka, teknik olarak geliştireceğiz.
Bu arada şunu da ifade edeyim: Türkiye Taş
Kömürü İşletmelerinin ruhsatlarının devriyle ilgili maddeye de gerek
görmüyoruz; bunu bir önergeyle düzelteceğiz, bunu ifade edeyim.
Borla ilgili, ikinci olarak; Eti
Madenciliğin bünyesinde veya Etibankın bünyesinde, daha evvel bulunmuş bor
filan yok; yani, bunu da bildirmiş olayım size.
Onun dışında, bir iki önergemiz olacak.
Ben şunu ifade edeyim: Bizim sizlerden hiç
farklı bir düşüncemiz yok; bor konusunda da aynı hassasiyeti birlikte
paylaşıyoruz.
Onun için, bahsettiğimiz, daha evvel söz
verdiğimiz şeyleri de, zaten, görüşmeler sırasında düzelteceğimizi ifade
ediyorum. Bunun bir millî konu olduğunu düşünüyorum. Burada, bunu konsensüsle
çıkarırsak, çok önemli, çok faydalı, hayırlı bir iş yapmış oluruz. Bundan, hem
ülkemiz hem de insanlık yararlanır diye düşünüyorum.
Peşinen, şimdiden, katkılarınıza,
komisyonlardaki çalışmalarda emeği geçenlere -bürokrat arkadaşlarım dahil- ve
Cumhuriyet Halk Partisinin çok saygıdeğer milletvekilleri dahil olmak üzere
hepinize teşekkürler ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.24
BAŞKAN : Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
451 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S.
Sayısı: 451) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MADEN KANUNUNDA VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı
Maden Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2. - Yer kabuğunda ve su
kaynaklarında tabiî olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan petrol,
doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna
göre madendir.
Madenler aşağıda sıralanan gruplara göre
ruhsatlandırılır.
I. Grup madenler
a) İnşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve
çakıl,
b) Tuğla-kiremit kili, Çimento kili, Marn,
Puzolanik kayaç (Tras) ile çimento ve seramik sanayilerinde kullanılan ve diğer
gruplarda yer almayan kayaçlar.
II. Grup madenler
Mermer, Dekoratif taşlar, Traverten,
Kalker, Dolomit, Kalsit, Granit, Siyenit, Andezit, Bazalt ve benzeri taşlar.
III. Grup madenler
Deniz, göl, kaynak suyundan elde edilecek eriyik halde bulunan tuzlar,
karbondioksit (CO2) gazı (jeotermal, doğal gaz ve petrollü alanlar hariç).
IV. Grup madenler
a) Kaolen, Dikit, Nakrit, Halloysit,
Endellit, Anaksit, Bentonit, Montmorillonit, Baydilit, Nontronit, Saponit,
Hektorit, İllit, Vermikülit, Allofan, İmalogit, Klorit, Sepiyolit, Paligorskit
(Atapuljit), Loglinit ve bunların karışımı killer, Refrakter killer, Jips, Anhidrit, Alünit (Şap), Halit, Sodyum,
Potasyum, Lityum, Kalsiyum, Magnezyum, Klor, Nitrat, İyot, Flor, Brom ve diğer
tuzlar, Bor tuzları (Kolemanit,
Uleksit, Borasit, Tinkal, Pandermit veya bünyesinde en az % 10 B2O3 içeren diğer Bor mineralleri) Stronsiyum tuzları
(Selestin, Stronsiyanit), Barit, Vollastonit, Talk, Steattit, Pirofillit,
Diatomit, Olivin, Dunit, Sillimanit, Andaluzit, Dumortiorit, Disten (Kyanit),
Fosfat, Apatit, Asbest (Amyant), Manyezit, Huntit, Tabiî Soda mineralleri
(Trona, Nakolit, Davsonit), Zeolit, Pomza, Pekştayn, Perlit, Obsidyen, Grafit,
Kükürt, Flüorit, Kriyolit, Zımpara Taşı, Korundum, Diyasporit, Kuvars, Kuvarsit
ve bileşiminde en az % 80 SiO2 ihtiva eden Kuvars kumu, Feldispat (Feldispat ve
Feldispatoid grubu mineraller), Mika (Biyotit, Muskovit, Serisit, Lepidolit,
Flogopit), Nefelinli Siyenit, Kalsedon (Sileks, Çört).
b) Turba, Linyit, Taşkömürü, Antrasit,
Asfaltit, Bitümlü Şist, Bitümlü Şeyl, Radyoaktif Mineraller (Uranyum, Toryum,
Radyum).
c) Altın, Gümüş, Platin, Bakır, Kurşun,
Çinko, Demir, Pirit, Manganez, Krom, Civa, Antimuan, Kalay, Vanadyum, Arsenik,
Molibden, Tungsten (Volframit, Şelit), Kobalt, Nikel, Kadmiyum, Bizmut, Titan
(İlmenit, Rutil), Alüminyum (Boksit, Gipsit, Böhmit), Nadir toprak
elementleri (Seryum Grubu, Yitriyum
Grubu) ve Nadir toprak mineralleri (Bastnazit, Monazit, Ksenotim, Serit,
Oyksenit, Samarskit, Fergusonit), Sezyum, Rubidyum, Berilyum, İndiyum, Galyum,
Talyum, Zirkonyum, Hafniyum, Germanyum, Niobyum, Tantalyum, Selenyum,
Telluryum, Renyum.
V. Grup madenler
Elmas, Safir, Yakut, Beril, Zümrüt,
Morganit, Akuvamarin, Heliodor, Aleksandirit, Agat, Oniks, Sardoniks, Jasp,
Karnolin, Heliotrop, Kantaşı, Krizopras, Opal (İrize Opal, Kırmızı Opal, Siyah
Opal, Ağaç Opal), Kuvars kristalleri (Ametist, Sitrin, Neceftaşı (Dağ
kristali), Dumanlı Kuvars, Kedigözü, Avanturin, Venüstaşı, Gül Kuvars),
Turmalin (Rubellit, Vardelit, İndigolit), Topaz, Aytaşı, Turkuaz (Firuze),
Spodümen, Kehribar, Lazurit (Lapislazuli), Oltutaşı, Diopsit, Amozonit,
Lületaşı, Labrodorit, Epidot (Zeosit,
Tanzonit), Spinel, Jadeit, Yeşim veya Jad, Rodonit, Rodokrozit, Granat
Minarelleri (Spesartin, Grosüllar Hessanit, Dermontoit, Uvarovit, Pirop,
Almandin), Diaspor Kristalleri, Kemererit.
Bu gruplarda yer alan madenlerin
özellikleri ile bu maddede yer almayan bir madenin grubunun tespitine ait esas
ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Bu Kanuna göre verilen ruhsatlar başka
amaçla kullanılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek
istiyorum. Sanıyorum, hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşım hem de Sayın Bakanımız, bizim iyi niyetle düzeltme telkininde
bulunduğumuz maddelerle ilgili konuşmamızı, biraz spekülatif olarak algılamışlar,
biraz da kendilerine itham olarak algılamışlar; ama, ben, konuşmam içerisinde,
Bakanın da milletvekillerinin de Türkiye'nin geleceğine en az benim kadar
duyarlı olduğu, bu ülkenin geleceğini de teminat altına almakta hassasiyetleri
olduğu şeklinde bir ifadeyi zaten kullanmıştım. Eğer, yanlış anlaşılma olduysa
özür diliyorum bir kere; ancak, benim ifade tarzım bu değildi. Ben, düzeltme
yapmazsak, ortaya çıkan sonuçlarda o durumda kalırız dedim. Bu, Bakan veya
Adalet ve Kalkınma Partisi o durumda kalır anlamına gelmemeli; ben de kalırım.
Benim görevim, buradaki yasaları, İktidarla birlikte, vatandaşın ihtiyaçlarına
en uygun şekilde çıkarmaktır. Biz, bu katkıyı koymaya çalışıyoruz. Lütfen,
bizlere anlayış gösterin. Eğer sesimizi çıkarmazsak, görevimizi yapmış olmayız.
Ben yasama görevimi ve muhalefet görevimi nasıl yerine getireceğim?.. Elbette
ki, konuşmalarım sırasında kastı aşan ifadeler kullanılabilir; ama,
Parlamentoda görev yapan bir insana saygıyı yok etmedikçe, bir devlet adamına
nasıl davranılacağı koşullarının, anlayışının üzerine çıkmadıkça, bu, doğal
karşılanmalıdır. Bütün arkadaşlarım da, nezaket çerçevesinde bu işe
yaklaştığımı bilir. Muhalefet ederken... Bu tasarı hakkında, Sayın Bakan, Plan
ve Bütçe Komisyonunda tamamen mutabakata varıldığını söyledi ve sanırım,
arkadaşlarıyla Tacidar Bey görüşmemiş dedi; buna da çok üzüldüm; çünkü, benim,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen her kanuna duyarlılıkla yaklaştığımı
ve takip ettiğimi, buradaki arkadaşlarım en azından izlemiştir.
Benim, şu anda elimde iki şey var; birisi,
Sanayi ve Ticaret Komisyonunda tüm arkadaşlarımızla vermiş olduğumuz karşı oy
yazısı; bir tane daha var; bu da, Sayın Birgen Keleş'in ve diğer arkadaşların,
bazı maddelerle ilgili vermiş olduğu karşı oy yazısı. Bu karşı oy yazılarındaki
çekingeler neyse, ben, burada, onu ifade ettim. Nasıl bu arkadaşlarımla
diyalogsuzluk şeklinde algılandı; ben de bunu hayretle karşıladım.
Burada çok durmak istemiyorum. Çok
teşekkür ediyorum; olumlu yaklaştılar; yasa tasarısı üzerinde hassasiyetimizi
algılayıp, çözüm noktası için bize yardımcı olmaya çalıştılar. Hem Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna hem Sayın Bakanımıza hem yetkili arkadaşlarımıza,
hepsine teşekkür ediyorum. Biz, bu ülke için çok yararlı değişiklikleri
birlikte yapmakla yükümlüyüz ve bunu yapıyoruz, sorumluluğumuzun gereğini
yerine getiriyoruz.
Ben, bu ifadelerden sonra bir şeye daha
değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Çok ciddî bir devlet kurumumuz var;
MTA. Cumhuriyetten bu yana, maden aramacılığında bir çığır açmış, belli
dönemlerde Türkiye'nin en verimli madenlerini bulmuş ve işletilmesinin önünü
açmış bir kuruluşumuz. Ancak, geldiğimiz süreçte, bu kuruluşumuz, hem istihdam
açısından hem de yatırım, arama faaliyetleri açısından çok ciddî sıkıntılar
içerisindedir. Ayırdığımız bütçelerle, hem istihdamı karşılamak hem de bu
kurumun işlerliğini sağlamak çok mümkün değil. Lütfen, rica ediyorum; artık, bu
yıl yapılacak çok fazla bir şey yok; ama, hassasiyetle üzerine eğilip
-Türkiye'de aranmayan birdolu yer var- aramanın önünü açmazsak, madenlerimizin
ne kadar olduğunu tespit etmezsek, ne kadar stratejik rezerv ayıracağımızı da,
dünya konjonktüründe hangi durumda olduğumuzu da bilemeyiz. Bu nedenle, Sayın
Bakanımdan da, sizlerden de istirham ediyorum, bu kurumumuzu destekleyelim.
Genç mühendislerin bu kurumda çalışmasına ihtiyacımız var. Eğer, istihdamı
sağlayacaksak, ülkeye direkt yararı olan bu Kurumumuzdan başlayarak genç
mühendislerimizin istihdamı için elimizden geleni yapalım.
Bu duyarlılık çerçevesinde, ben, hepinize
sevgiler ve saygılar sunuyor, katkısı olan tüm arkadaşlarıma, tekrar,
teşekkürlerimi ifade ediyorum; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
1 inci madde üzerinde başka söz isteği?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Maden Kanununun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3.- Kanunda geçen deyimler
aşağıda açıklanmıştır:
Bakanlık : Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı.
Genel Müdürlük: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü.
Takaddüm Hakkı: Maden hakkı için ilk
müracaat edene tanınan öncelik.
Ruhsat Hukuku : Ruhsat sahiplerinin
ruhsattan doğan hak ve yükümlülükleri.
Buluculuk : Herhangi bir ruhsat döneminde
yönetmeliğinde belirtildiği şekilde bir maden zuhurunun ortaya çıkartılması.
Arama Ruhsatı : Belirli bir alanda maden
arama faaliyetlerinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesi.
İşletme Ruhsatı : İşletme faaliyetlerinin
yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi.
İşletme İzni : Bir madenin işletmeye
alınabilmesi için izin.
Sertifika : V. Grup madenlerin aranması ve
işletilmesi için yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde
Bakanlıkça verilen belge.
Beyan : İlgililerin resmi kuruluşlara
herhangi bir durumu belirlemek veya açıklamak maksadı ile vermiş oldukları
yazılı belge.
Maden Sicili : Tüm madencilik faaliyetleri
ile ilgili bilgilerin kaydedildiği yer.
Pasa : Mevcut ekonomik ve teknik şartlara
göre işletilmesi mümkün olmayan, ancak işletme gereği istihsal edilen cevher.
Prospeksiyon : Madencilik arama
faaliyetlerine mesnet teşkil edecek ön bilgilerin toplanması işi.
Görünür Rezerv : Boyutları, tenörü
belirlenmiş üretilebilir kesin cevher miktarı.
Ekonomik Cevher : Günün teknik ve ekonomik
şartlarında kârlı olarak değerlendirilebilecek cevher.
Kamulaştırma : İşletme ruhsat süresi
boyunca ruhsat alanında kalan özel mülkiyet arazilerine madencilik faaliyeti
için alınan kamulaştırma kararı.
Nezaret : İşletmelerin tekniğine ve
emniyet nizamnamelerine uygun olarak yürütülmesinin kontrolü.
Nezaretçi : İşletmelerin teknik ve emniyet
yönünden nezaretini yapan sorumlu ve yetkili maden mühendisi.
Taksir : Ruhsat alanlarının bu Kanun
gereğince küçültülmesi.
Münfesih : Hakların hiçbir bildirime gerek
kalmaksızın otomatik olarak fesholması.
Faaliyet Raporu : Madencilik
faaliyetlerinin yönetmeliğinde belirtildiği üzere fennî nezaretçi tarafından
hazırlanan takdim metni.
Teknik Belge : Maden arama ve işletme
faaliyetleri ile Kanunda belirtilen diğer işler için ilgili mühendis ve diğer
teknik elemanlar tarafından hazırlanan imalât haritası, jeolojik, jeofizik,
hidrojeolojik etüt, harita, kesitler, raporlar ve bunun gibi teknik içerikli
belge.
Satış Bilgi Formu : Şekli yönetmelikte
gösterildiği gibi hazırlanan, yıllık üretim miktarı, satış tutarı, toplam gelir
ve tahakkuk eden Devlet hakkı gibi mali durumu gösteren belge.
Faaliyet Bilgi Formu : Yıllık işletme
faaliyetine ilişkin üretim, satış, stok ve bunun gibi bilgileri içeren, şekli
ve muhtevası yönetmelikle gösterilecek olan belge.
Arama Faaliyet Raporu : Ruhsat sahalarında
yürütülen arama faaliyetleri ile ilgili Genel Müdürlüğe verilmesi gereken
belge.
İmalât Haritası : İşletmelerde üretim
yapılan yerleri, miktarları ve yapılış şeklini gösterir ölçekli beyan
niteliğinde harita.
Proje : Yeraltı kaynaklarının
değerlendirilmesi amacına dönük belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji
kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere mal ve cevher üretmek
için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde rapor.
Kantar Fişi : Cevher nakillerinde cevherin
ağırlığını gösterir tartı makbuzu.
Sevk Fişi : 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendinde yer alan taşıma irsaliyelerindeki bilgileri ihtiva eden beyan
niteliğinde belge.
İhtisaslaşmış Devlet Kuruluşu : Maden
İşleri Genel Müdürlüğü, MTA Genel Müdürlüğü, TKİ Kurumu Genel Müdürlüğü, TTK Genel Müdürlüğü, Eti Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğü, EİE İdaresi Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü,
Sanayi ve Ticaret, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman bakanlıklarına bağlı
kuruluşlar, Karayolları ve Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel
müdürlükleri gibi madencilik faaliyetleri ile ilgili konularda ihtisas sahibi
Devlet kuruluşları.
Maden Hakları : Madenlerin aranması,
bulunması ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının
bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddî imkanlar.
Teminat : Madencilik faaliyetlerinde kanun
hükümlerine ve tekniğe uygun çalışmayı temin amacı ile alınan nakit para, süre
yönünden sınırsız banka ve özel finans kurumu teminat mektubu, Devlet bono ve
tahvili olarak alınan geçici ödeme
Devlet Hakkı : Maden istihracı ile
sağlanacak gelirden Devlet payına düşen kısım.
Kritik Cevher Stokları : Ekonominin
buhranlı dönemleri geçiştirebilmesi
için gerekli ekonomik büyüklükteki cevher stokları.
Mücbir Sebep : Sel, yangın, deprem, grizu
patlaması, çökme, heyelan ve benzeri haller.
Beklenmeyen Haller : Tenör, jeoloji,
pazarlama, ulaştırma ve alt yapı şartlarındaki beklenmeyen değişiklikler ile
ilgili mevzuat gereğince diğer kurumlardan alınması gereken izinlerin
alınamaması durumları."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.-
Maden Kanununun 7 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madencilik faaliyetlerinde izinler
Madde 7. - Orman, muhafaza ormanı,
ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli
parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit
alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm
bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim
bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda
madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayrisıhhî
müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili
bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir
yönetmelikle belirlenir.
İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği
yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında bu yönetmelik
esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde
yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar
verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar
durdurulur.
Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre
ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili
bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi
sürecinde en geç üç ay içinde
bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddi
yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından
karşılanır.
İmar alanları içinde kalan madencilik
faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan
sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz.
Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60
metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre,
özel mülkiyete konu araziye 20 metre
mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç
halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin
yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak
hesaplanır.
Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda
sayılanlar dışında herhangi bir izne tabi değildir. İşletme faaliyetleri ise,
bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.
Maden işletme faaliyeti ile Devlet ve il
yolları, havaalanı, liman ve baraj gibi
kamu yatırımlarının birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının
uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu
ve özel yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda,
madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarı
başkanlığında oluşturulacak bir kurul
tarafından verilir.
Kurulun teşkili, çalışma usulü, karar alma
şekli ve diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Kamu yatırımları nedeniyle kurul kararı
ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri lehine karar
verilen tarafça tazmin edilir.
Madencilik faaliyetleri ve/veya bu
faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği
sürece geçerlidir.
Bu madde hükümlerine aykırı faaliyette
bulunulduğunun tespiti halinde, ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki
faaliyet durdurulur. Beş yıl içinde üç kez bu maddenin ihlali halinde teminatın
tamamı irad kaydedilerek ruhsat iptal
edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
sunmak için söz almış bulunuyorum; görüşlerimi açıklamadan önce Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, insanlık tarihi
boyunca, yeryüzündeki toplumların gelişmesinde ve güçlenmesinde doğal kaynaklar
çok önemli bir rol oynamıştır. Tarihteki büyük uygarlıkların doğuşu ve el
değiştirmesi, daima yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesine ve
kıymetlendirilmesine bağlı olmuştur. Kıymetlendirilen bu yeraltı
zenginliklerinin başında madenler gelmektedir. Madenler, çağdaş bir ulusun refahının
yükselmesinde ve kalkınmasında etkin bir rol oynar. Yeraltı kaynakları
uluslararası etkililiğin ve rekabetin yaratılmasında vazgeçilmez bir öğe ve
itici güçtür. Gün geçtikçe daha fazla hammadde üreterek, hammaddesini ara ve uç
ürünlere dönüştürerek uluslararası arenada daha çok pazar payı elde edip
ihracatını yapan ülkeler, hızla kalkınmalarına önemli katkılar sağlarlar.
Günümüzde uygulanan ve tartışılan ekonomik sistemlerin tümündeki vazgeçilmez
ortak nokta, hammadde girdisinin üretim unsurları üzerindeki önemi ve
vazgeçilmezliğidir. Bunun anlamı ise, önceden insan şimdi ise ülke temelinde
ihmal edilmemesi gereken en önemli olgunun madencilik sektörü olduğudur. Bu
anlamda, madencilik, insanlık tarihi kadar köklü bir geçmişe sahip, toplumların
gelişmesinde birinci derece rol oynayan ve uygarlıklara damgasını vuran bir
olgu ve dinamik bir kültür olarak karşımızda durmaktadır.
Toplumsal refah ve zenginliğe sahip
gelişmiş ülkeler, sanayileşme süreçlerini, ilkin kendi maden varlıklarına
dayandırarak gerçekleştirmişlerdir. Bir başka deyişle, madencilik, uygarlığın
gereğidir ve gereği olmaya da devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesi, 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci
maddesinde değişiklikler yaparak yeni düzenlemeler getirmektedir. Tasarının
ilgili maddesinde, madencilik faaliyetlerinde izinler hüküm altına alınmakta;
buna göre, orman ve ağaçlandırma alanları, millî parklar, tarım, mera, SİT
alanları, su havzaları, karasuları ve turizm bölgeleri gibi doğal
zenginliklerimizin bulunduğu yerlerde madencilik faaliyetlerinin hangi şartlara
göre yürütüleceği, ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, Bakanlar Kurulunun
çıkaracağı bir yönetmelikle belirleneceği düzenlenmektedir. Bu hüküm, bu haliyle sakıncalı bir durum arz
etmektedir. İlgili bakanlıkların bürokratları tarafından verilecek çok farklı
raporlar ile bakanlıklar arasında uyuşmazlıklar söz konusu olabilecek; ayrıca,
kamu yararını gözeten bir kararın gecikmesi de meydana gelebilecektir. Bununla
birlikte, böyle bir hükümle, madencilik çalışması adına, kamu yararı ve idarî
yargı kararları hiçe sayılabilecektir. Bu durum ise, içinden çıkılmaz kargaşa
ve sorunlara neden olabilecek, giderilmesi mümkün olmayan zararlara yol
açabilecektir.
Sayın milletvekilleri, az önce de sözünü
ettiğim gibi, madencilik uygarlığın gereğidir; fakat, madencilik, uygun
önlemler alınmazsa, su alanlarını kirleten, SİT alanlarını bozan, zeytinlik ve
mera alanlarını yok eden bir sektör olabilmektedir. Ne yazık ki, bu tasarı, her
türden ve her ölçekte koruma önlemlerini madenciliğin önünde engel olarak
görmüş ve bu şekilde hazırlanmıştır. Öyle ki, tasarı yasalaşırsa, madencilik
sektörünün geliştirilmesi söylemiyle, yasalarla sınırlı da olsa korunan tarım
topraklarımız, mera alanlarımız, ormanlarımız, millî parklarımız, SİT
alanlarımız, ağaçlandırma alanlarımız, sulak alanlarımız, su havzalarımız,
turizm bölgelerimiz sıradan madencilik faaliyet sahası olarak kabul edilecek,
bütün bu değerlerimiz büyük bir talan ve tahribata açık hale getirilmiş
olacaktır. Hepiniz de takdir edersiniz ki, uygarlığın gereğini yerine
getirirken, uygarlığın bir diğer gereğini yok etmek doğru bir davranış
olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, doğal
kaynaklarımızı koruyan yasalarda değişiklik yapılmasını öngören tasarının 3
üncü maddesi, köprü gibi, havaalanı gibi, liman veya baraj gibi devlet
yatırımları ile madencilik faaliyetlerinin aynı anda yapılarak birbirlerini
engellemesi durumunda ya da kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından
dolayı maden işletme faaliyetlerinin yapılamaz hale gelmesi durumunda,
madencilik ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarlığının oluşturacağı
bir kurula bırakılmıştır. Bürokrasiyi azaltmak adına hukuksal kurumları
devredışı bırakmaya yönelik bu durum, mevcut hukuk düzenini yok sayabilecek
hukuk devleti ilkesine aykırı bir rol üstlenmektedir. Bu nedenle, madencilik
faaliyetlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen diğer bakanlıkların
görev alanına giren yasal düzenlemeler, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve
ilgili diğer bakanlıklarca ortaklaşa hazırlanan yönetmeliklerle
belirlenmelidir.
Sayın milletvekilleri, sözlerime son
verirken, bu tasarının, daha ciddî ve daha geniş kapsamlı, ülke ve kamu
yararını gözeten, yalnızca madencilik sektörünü önplana almayan, eşitlik
ilkesiyle değerlendirilmesi gerektiğine dikkatinizi çekiyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.
Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın
Kemal Anadol; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bu maddede, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına düşüncelerimizi, Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel biraz önce
dile getirdiler. Ben, bu Maden Yasası üzerine konuşma niyetinde değildim. Geçen
sene Plan ve Bütçe Komisyonundayken bu tartışmalara katıldım. Orada üstünde
durduğum bir konuyla ilgili tereddütlerimi ifade etmek ve çok Sayın
Bakanımızdan bu konuda açıklama yapmalarını istemek için geldim; eğer, beni
aydınlatırlarsa çok memnun olurum.
Şimdi, arkadaşlar, bu maddede bir fıkra
okuyacağım: "Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı
tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece
geçerlidir." Hukukçu olmama rağmen, pek ne işe yarayacağını kestiremedim.
Genel birtakım ilkeler söylüyor; yani, bu olmasa da olur kanaatime göre; ama,
şeytanın avukatlığını yapmak istemememe karşın, Türkiye'de ve kendi seçim
bölgem İzmir- Bergama'da meşhur altın arama olayına değinmemem, bu olayın
aklıma gelmemesi mümkün değil. Ne oldu arkadaşlar; Eurogold diye bilinen
şirketin -şimdi Normandy adını aldı- altın arama faaliyetleri, bütün
Türkiye'de, çevreye duyarlı kesimlerce, madenciler tarafından, bizatihi orada
yaşayan köylüler tarafından çeşitli mücadelelere neden oldu ve hepimiz,
bunları, radyolarda, televizyonlarda, yazılı basında izledik. Şöyle bir sonuç
oldu: Yıllarca süren davalar sonucunda -mahkeme, temyiz, bozma, tekrar geri
gelme, vesaire bittikten sonra- kesin hüküm haline geldi; altın arayan şirketin
ruhsatı iptal edildi; kesin karar, yargı kararı.
Anayasa madde 138: "Yasama ve yürütme
organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve
idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez."
Cumhuriyet hükümetleri, maalesef, çeşitli
partilerden oluşan koalisyon hükümetleri, bu konularla, bu veya buna benzer
konularla ilgili şöyle bir tutum içindedirler: Kesin yargı kararı ortaya
çıkıyor; örneğin bir termik santral kapatılacak; bir bakıyoruz, Bakanlar Kurulu
Resmî Gazetede yayımlamadığı, adına ilke kararı denilen bir karar alıyor ve
yargı kararı fiilen ortadan kaldırılıyor. Anayasayı ihlal etmiş!.. Eski kafaya
göre Bakanlar Kurulu üyelerini idam edemeyeceğinize göre, ortada bir anayasa
suçu var. Bu kez, özel kişiler, menfaatı haleldar olan kişiler, bu Bakanlar
Kurulunun Başbakanı, bakanları hakkında tazminat davası açıyorlar. Açtılar;
onlar da bitti. Sayın Mesut Yılmaz ve o hükümetteki sayın bakanlar, sırf bu
yargı kararını uygulamadıkları, yok saydıkları için tazminat ödemekle yükümlü
oldular. Mahkeme, Bakanlar Kurulu kararının altında imzası bulunan Sayın
Başbakan ve bakanların şahsen tazminat ödemesine karar verdi, ama, ortada
hukuksuzluk devam ediyor. Yargı kararı muallakta; Anayasa rafa kalkmış oluyor
ve bu yargı kararını dinlemeyen bir idare, bir Bakanlar Kurulu söz konusu
oluyor. Olay da hâlâ devam ediyor İzmir-Bergama'da. Yani, o tür olaylar için
bir madde mi bu? İnanmak da istemiyorum şeytanın avukatlığını da yapmak
istemiyorum demin söylediğim gibi. Aklımdaki bu soruyu, bu ünlem işaretini, bu
soru işaretini, Sayın Bakanımız, çok saydığım Sayın Bakan aydınlatır ve beni
tereddütten kurtarırsa çok memnun olacağım.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
Şahsı adına ikinci söz isteğini yerine
getirmeden önce, Enerji Bakanımızın söz isteği var.
Buyurun Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Anadol'a hemen cevap vermek üzere
söz aldım; kendi istekleri üzerine.
Buradaki cümle -62 nci sayfada- şu:
"Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için
verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir." Burada
kastedilen şey şu: Şimdi, diyelim ki, madencilikle ilgili yirmi yıllık bir
ruhsat alınmış, Orman Bakanlığı da bununla ilgili on yıllık bir ruhsat vermiş.
Şimdi, yirmi yıllık süre içinde, Orman Bakanlığının ruhsatına göre bizim
durmamız lazım. Halbuki biz diyoruz ki, on yıllık ruhsat bitince, yirmiye kadar
bunun uzatılması lazım. Mesele bu. Yani, madencilikle ilgili yirmi yıllık
ruhsat verilmişse, misal olarak, Orman Bakanlığı da aynı yer için on yıllık
ruhsat vermişse, on yılı yirmi yıla çıkarmak üzere getirilmiş bir hükümdür;
ifade bu. Bunun sebebi de, bildiğiniz gibi, yatırım yapmıştır yatırımcı, ona
göre tesisini kurmuştur, hesabını kitabını yirmi yıla göre yapmıştır, burada
herhangi bir soğuk sürprizle karşılaşmasın diye yapılan ve yatırımcının hakkını
koruyan bir durumdur bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yargı kararı
olursa...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tabiî ki, uygulanır o... Gayet tabiî... Saygılıyız ona.
Teşekkür ederim.(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali
Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Maden Kanununun bazı maddelerin değiştirilmesiyle ilgili
tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Burada, belki aslolan sektörün önünü
açmak. Bütün konuşmacılar, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun bütün konuşmacıları, Türkiye maden varlığının önemine değindiler.
Önemli, gerek çeşitlilik bakımından gerekse çeşitliliğin dışında miktar
bakımından, Türkiye önemli bir maden coğrafyasına sahip. Ancak, madenden elde
ettiğimiz gelirlere baktığımızda, bu gelirlerin oldukça düşük düzeyde kaldığını
görüyoruz. Ben şahsen, müdahale etmek gerektiğine inanıyorum.
Bu yasa tasarısının hazırlanması esnasında
konuştuğumuz madenciler, hep müracaatlardaki zorluklardan, bir yılda izin
alamamaktan bahsettiler. "Biz, bir yıl süreyle izin alma peşinde
koşuyoruz, devlet daireleri içerisinde oradan oraya, oradan oraya gezinip
duruyoruz" diyorlar. Bütün bunlara baktığımızda, elimizde birdolu dosya ve
birsürü kurum dolaşıyoruz.
Bu madde içerisinde, bütün bunları ortadan
kaldıracak bir düzenleme geliyor. Bu maddeyle şunu söylemiş oluyoruz: Madenci,
bu işe niyetliysen, gel. Siz, Maden İşleri Genel Müdürlüğüne, Enerji
Bakanlığının ilgili birimine müracaatınızı yapınız. Bunda sonra iş sizden
çıkıyor; ilgili devlet kurumlarıyla, ilgili bakanlıklarla -sizin bu
müracaatınızın konusu hangi mevzuat hükümleri içerisindeyse- görüşülür, Enerji
Bakanlığının ilgili birimi tarafından cevap verilir ve sonuçlandırılır; olur
yahut olmaz. Bunun için de süre koyuyoruz, diyoruz ki: "Üç ayda bütün
bunlar ÇED'in içinde olacak biçimde bitirilmiş olacak."
Kanaatim odur ki, bu önemli bir gelişimdir
ve bu madde de üzerinde durulması gereken bir durumdur. Ayrıca, hiçbir şey
başıboş değildir. Yapılan faaliyetlerde, eğer, bir aksilik vuku bulursa,
taahhütlere uyulmazsa, çevre konusu dikkate alınmazsa, bunlar için de, bir
taahhüt mekanizması, bir denetim mekanizması devreye giriyor; madde içerisinde,
bunlar var. Ayrıca, yine, bakanların kendi aralarındaki bir görüşmeyle, onların
bürokratları arasındaki ilişkiyle, ortaya koyacağı bir yönetmelikle bütün
bunlar belirlenecek. Bütün bunlar da, madencinin önünde bir engel olmaktan
çıkacak; yani, iş rahatlayacak. Elbette, eksiklikler olabilir çalışma
esnasında; ama, bütün bunlar, iyi niyet çerçevesinde ortaya konulacak
faaliyetlerdir.
Kaldı ki, bu tasarının, bu şekilde
çalışılmasının da amacı budur; zorlaştırmak değil, üretimi, ülkeye katkıyı
kolaylaştırmak ve en iyiyi ortaya koymaktır; işi sürüncemede bırakmak değil,
işi en kısa sürede sonuçlandırarak, halka, ülkeye faydalı olmaktır diyor ve bu
konuda katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
3 üncü madde üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Maden Kanununun 9 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 9.- Madencilik faaliyetleri
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen teşviklerden yararlandırılır.
Ürettiği madeni yurt içinde ve kendi
tesisinde işleyip ek katma değer sağlayanlardan, bu tesislerde üretimde
değerlendirilen maden miktarı için Devlet hakkının % 50'si alınmaz.
I. Grup madenler ve mıcır ile kaba inşaat,
baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi
yukarıda belirtilen teşviklerden yararlandırılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Maden Kanununun 10 uncu
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,
maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Beyanlardaki hata ve noksanlıklar,
idarenin tespiti ve sorumluların uyarılmasından itibaren iki ay içerisinde
düzeltilir. Bu sürede gerekli düzeltmenin yapılmaması halinde teminat irad
kaydedilir.
Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda
bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız
surette hak iktisabına sebep olan teknik elemanlar uyarılarak Maden Kanunu
gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her
tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak
mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu meslek teşekkülüne bildirilir.
Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda
bulunmak suretiyle Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız
surette hak iktisap eden ruhsat sahiplerinin teminatları irad kaydedilerek iki
katına çıkarılır. Bu fıkranın ikinci kez ihlali halinde bir önceki ceza
katlanarak uygulanır. Beş yıl içinde madde hükümlerinin üç kez ihlal edilmesi
halinde teminat irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir.
Bu maddede belirtilen şekilde iktisap
edilen haklar geri alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
çerçeve 5 inci maddesine bağlı üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Ali Çelik |
Taner Yıldız |
Mustafa Elitaş |
Sakarya |
Kayseri |
Kayseri |
Mustafa Demir |
Polat Türkmen |
Ali Yüksel Kavuştu |
Samsun |
Zonguldak |
Çorum |
"Gerçekdışı ve
yanıltıcı beyanlar yönetmelikte tarif edilir. Tarif edilen bu fiiller dışındaki
hallerde bu madde hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun uygulanırken yoruma
meydan vermemek için, gerçekdışı ve yanıltıcı beyanların ne olduğunun
yönetmelikte belirlenmesinde yarar görülmüştür. Böylece, ilgili maddenin
uygulanacağı fiiller dışında bu maddenin uygulanamaması sağlanmış, kanun
uygulayıcının sübjektif değerlendirmeleri nedeniyle ruhsat sahibinin mağdur
olmasının önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Hükümetin
katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Maden Kanununun 12 nci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Üretim ve
sevkiyat
Madde 12.- Üretilen
madenin sevk fişi ile sevkiyatı zorunludur.
Konveyör ve boru hattı
ile sevkiyat, ocak ve tesis mesafesi, nakil güzergahının durumu,
cevherin tüvanan, konsantre, yarı mamul ve mamul olarak taşınması göz önüne
alınarak sevk fişi kullanımı ile altın, gümüş, platin gibi kıymetli metallerin
entegre tesislerinde ve zenginleştirme tesisleri ile bu tesislerden elde edilen
ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususlar yönetmelikle
belirlenir.
Ruhsat sahibi tarafından
sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülki idare amirliklerince tespit
edilmesi halinde, söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında idari para cezası verilir.
Denetim ve inceleme sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı
bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına
ilaveten bildirilmeyen miktar için hesaplanacak Devlet hakkının on katı tutarında idarî para
cezası verilir.
Ruhsat veya işletme izni olmadan üretim faaliyetinde
bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülkî idare amirliklerince el konulur.
Bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma
imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı
tutarında idarî para cezası uygulanır. Bu şekilde maden çıkartılması ve/veya
sevk edilmesi Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılır. Bu fiili işleyenler
adlî takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirilir. El konulan madenler,
mülkî idare amirliklerince satılarak bedeli özel idareye aktarılır.
Ticarî amaç taşımayan ve
köylülerin kendi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere köy muhtarının yazılı
izni ile üretilip sevk edilen yapı hammaddeleri için bu madde hükmü uygulanmaz.
Harç ve Devlet hakkı alınmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Maden Kanununun 13 üncü maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Harç, teminat,
cezalar ve diğer yaptırımlar
Madde 13.- Ruhsatların
verilmesi için harç ve teminatın yatırılması zorunludur. Ruhsat teminatı,
ruhsat aşamasına ve ruhsat süresine bağlı olarak hektar başına yıllık ruhsat
harcının % 0,3'üdür. Bu oranı % 50'si oranında artırmaya veya eksiltmeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir. Teminat, ruhsat aşamasına ve ruhsat süresine bağlı olarak her yıl Maliye Bakanlığınca
belirlenen yıllık ruhsat harcından az olamaz.
İrad kaydedilerek
tamamlanması istenilen teminatların ruhsat sahibi tarafından üç ay içinde
yatırılması gerekir. Bu süre içinde yatırılmamış ise ikinci bir üç aylık süre
verilir. Verilen bu sürede de teminatı yatırılmaz ise faaliyetler durdurulur.
Teminat, takip eden altı ay içinde de tamamlanmaz ise ruhsat iptal edilir.
Bu Kanuna göre irad
kaydedilen ve tamamlanması gereken teminatlar güncel teminat üzerinden alınır.
Süresi içerisinde
yatırılmayan teminatlar her defasında ikiye katlanır.
Teminatlar, saymanlık
emanet hesabına aktarılmak üzere Bakanlığın belirlediği bankada açılacak
teminat hesabına yatırılır. Bu Kanuna göre irad kaydedilen teminatlar genel
bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilir.
I. Grup (a) bendi
madenlerin teminatları ile irad kaydedilen teminatları il özel idaresi hesabına yatırılır.
Bakanlıkça verilen idarî
para cezaları ve tahakkuk eden Devlet hakları ile ruhsat harçları 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil
edilmek üzere ilgili Defterdarlığa
bildirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- Maden Kanununun 14 üncü maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Devlet hakkı ve özel idare payı
Madde 14.- Üretilen
madenlerden alınacak Devlet hakkı, I. Grup ve V. Grup madenler ile mıcır,
kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her
türlü yapı hammaddelerinde ocak başı satış tutarının % 4'ü, diğer grup
madenlerde % 2'sidir. Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış
fiyatı Bakanlık tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. Hazinenin
özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde
yapılacak madencilik faaliyetlerinden Devlet hakkı %30 fazlasıyla alınır.
Bu yerlerin Devlet
ormanlarına rastlaması ve Çevre ve Orman Bakanlığınca verilen iznin beş hektarı
geçmemesi halinde, fazla alınan Devlet hakkı, Orman Genel Müdürlüğünün ilgili
hesabına yatırılır. Ağaçlandırma bedeli dışında başkaca bir bedel alınmaz.
Sahanın rehabilite edilerek teslim edilmesinden sonra, talep edilmesi halinde
teslim edilen saha kadar aynı şartlarda izin verilir.
Bir ruhsat sahasında
defaten verilen iznin beş hektarı geçmesi halinde, aşan kısım için orman
mevzuatı hükümlerine göre fon bedelleri hariç diğer bedeller alınır. Bu alanlardaki madencilik
faaliyetlerinden birinci fıkrada öngörülen % 30 fazla Devlet hakkı alınmaz.
Ruhsatın temdit edilmesi
durumunda, aynı ruhsat sahası içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin
verilen sahanın beş hektarı geçmemesi halinde Devlet hakkı ve ağaçlandırma
bedeli, beş hektarı geçmesi halinde beş hektardan fazla olan alan için fon
bedelleri hariç orman mevzuatı hükümlerine göre bedel alınır.
Ürettiği madeni
kendi tesisinde kullanması nedeniyle
ocak başı satış fiyatının oluşmadığı durumlarda, ruhsat sahibinin beyanı
esas alınır. Ancak bu miktar
emsallerinden az olamaz.
Ruhsat sahibi tarafından
yatırılan Devlet hakkının % 50'si özel idare payı olarak ruhsatın bulunduğu
ilin özel idaresine, % 30'u Hazine hesabına, % 20'si de genel bütçeye özel
gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilir.
Devlet hakkı oranlarında,
madenin cinsi, üretildiği bölge ve benzeri kriterler gözetilerek Bakanlar
Kurulunca en fazla % 25 oranında indirim yapılabilir.
Devlet hakkı ve özel idare payı, her yıl haziran ayının
son günü mesai bitimine kadar ruhsat sahibi tarafından yatırılır.
Kamu kurum ve
kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi projelerin inşasında
kullanılacak yapı ve inşaat hammaddelerinin üretimi için Bakanlıkça ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarına izin verilir. Üretim yapılacak yerlerde ruhsatlı alanlar
var ise kamu kurumunun ihtiyacı olan üretim madencilik faaliyetlerine engel
olmayacak ve kaynak kaybına yol açmayacak şekilde yapılır. Bu izinler
çerçevesinde yapılacak üretimden Devlet hakkı alınmaz ve izinler proje süresini
aşamaz.
Süresinde tahakkuk
ettirilmeyen Devlet hakkına, tahakkuk ettirilmesi gereken ayın son gününden
tahakkuk ettirildiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9.- Maden Kanununun
15 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Buluculuk hakkı
Madde 15.- Ruhsat sahibi,
arama ve/veya işletme ruhsatı süresince hazırlanan teknik raporlar ile görünür
rezerv olarak bildirdiği madenlerin bulucusu sayılır. Bu hakkı talep eden
ruhsat sahibine buluculuk belgesi verilir.
Buluculuğa konu madenin bulucusu
dışında bir başkası tarafından işletilmesi halinde, bu alandan üretilen maden
için tahakkuk eden buluculuk hakkı her yıl haziran ayı sonuna kadar bu alanda
üretim yapan kişiler tarafından hak
sahibine ödenir.
Buluculuk hakkı, yıllık
ocak başı satış tutarının % 1'idir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
- Sayın Başkanım, sayın vekillerim; ben, burada, bir konunun altını çizmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, kömürün bulucusu Uzun Mehmet; kömürü belki tesadüfen buldu. O
günkü şartlar belki bunu gerektiriyordu, belki böyleydi arama; ama, bunlar,
bugün de, kısmen mümkün olabilir yahut da çok iyi şartlara rağmen, teknolojik
arama tekniklerine rağmen, maden bulup da işletemeyen bir sürü insan var ve
bugün, araziler üzerine konup -uzun müddet işletmecilik yapılmayan- sahaları
kapatmış insanlarımız var. Bunlardan kurtulmanın yolu veya bunu, daha doğru bir
yöne çekmenin yolu olarak -mevcut yasada, 3213 sayılı Yasada da olmasına
rağmen, orada kârdan bir pay idi- burada biz, belirlenen rezervin her yıl,
yıllık ocakbaşı satış fiyatının yüzde 1'ini buluculuk hakkı elde etmiş kişiye
veriyoruz. Yani, biraz şunu yapıyoruz: Bulduklarınızı toplumun önüne çıkarınız,
bulduklarınızı hizmete sununuz, bulduklarınızı işletemiyorsanız, işletenlerle
birlikte, kısmen hak da elde ederek, bu ülke insanının imkânlarına katınız
diyoruz.
Burada, böyle bir imkânı
sunduğumuzu ifade ediyorum ve ben, yine, bu yasanın faydalı bir faaliyete sebep
olacağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelik.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır:
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10.- Maden Kanununun 16 ncı maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlk müracaat ve ruhsatlandırma
Madde 16.- II. Grup, III.
Grup ve IV. Grup madenler arama ruhsatı,
V.Grup madenler arama sertifikası ile aranır. I. Grup madenler için doğrudan
işletme ruhsatı verilir. Müracaatların talep harcı ile yapılması zorunludur.
Müracaatlarda öncelik hakkı esastır.
I. Grup (a) bendi
madenler için alanlar il özel idarelerince
ihale edilerek işletme ruhsatı verilir. İhale edilecek alanlar
Genel Müdürlüğün uygun görüşü alınarak belirlenir. Bu madenlerin ihale bedeli il özel
idarelerinin hesabına yatırılır. Özel mülkiyete tabi alanlar ihale edilemez.
Mülkiyet sahibinin kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir
bedel alınmaz. I. Grup (a) bendi maden ruhsatlarının alanları 10 hektarı geçemez.
Denizlerdeki kum ve
çakıl, SiO2 oranına bakılmaksızın I.Grup (a) bendi maden sayılır.
I. Grup (a) bendi
madenlerin ihale edilmesi, ruhsatlandırılması, işletilmesi, işletmelerin
denetlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte
belirlenir.
Genel Müdürlüğe, I. Grup
(b) bendi madenler için 50 hektarı geçmeyecek şekilde doğrudan işletme ruhsatı,
II. Grup madenler için 100, III. Grup
madenler için 500, IV. Grup madenler için 2000 hektarı geçmeyecek şekilde arama
ruhsatı, V. Grup madenler için 1000 hektarı geçmeyecek şekilde arama
sertifikası müracaatı yapılır.
Ruhsatlar hak
sahiplerinin talep harcı ile müracaatta bulunmaları halinde birleştirilebilir.
Birleştirme sonucunda ortaya çıkan alan, bu maddede belirtilen alan
sınırlamasını geçemez. Ancak işletme ruhsatı safhasında görünür maden
rezervinin mücavir ruhsat alanlarında bir bütünlük teşkil etmesi halinde bu
alan kısıtlaması aranmaz. Birleştirme işleminde teminat güncel hale getirilir.
Ruhsat küçültme işlemlerinde harç ve
teminat alınmaz.
Müracaatlar, 1/25.000
ölçekli topografik harita koordinatları esas alınarak tespit edilen noktalarla sınırlandırılmış
alanlar için I.Grup (a) bendi madenler için il özel idarelerine, diğer grup
madenler için Genel Müdürlüğe doğrudan veya elektronik posta yolu ile yapılır.
Talep edilen alanın müsait olan kısmı müracaat tarihinde müracaat edene
bildirilir ve onbeş gün içinde harç ve teminatın yatırılması halinde ruhsat
verilir. Yatırılmadığı takdirde bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın
müracaatlara açık hale gelir.
Müracaatların
değerlendirilmesi sonucunda hak sağlanan alanların ayrı alanlar şeklinde
oluşması durumunda, bu alanlardan her birine müracaat sahibinin talebi halinde
ayrı ayrı da ruhsat verilir. Ruhsatı
alınmayan alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hale
gelir.
Ruhsatlar, sicile
kaydedildiği tarihte yürürlüğe girer.
Bir grup için verilen
ruhsat, diğer gruptaki madenler için hak sağlamaz. Ancak ruhsata konu madenin
üretilmesi için, işletme faaliyetinin zarurî neticesi olarak çıkarılan diğer
grup madenler Genel Müdürlükten izin almak sureti ile değerlendirilebilir.
İşletme projesinde belirtilen termin plânına
göre belirtilen süre içinde ruhsata konu madenin ekonomik olarak
işletilmemesi halinde, üretilmiş olan
diğer grup madenlerin satış bedelinin iki katı tutarında idarî para cezası
alınarak bu madenlerin üretimi için
verilmiş izin iptal edilir.
Aynı grup ruhsatlar
birbiri üzerine verilemez. Kazanılmış haklar
korunmak kaydı ile ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN- Madde üzerinde, şahsı
adına Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya)- Sayın Başkan, sayın vekiller; 10 uncu maddeyle ilgili düşüncelerimi
ifade etmek istiyorum.
Burada, belki en fazla
üzerinde durulması gereken nokta, kum ve çakılın maden kapsamına alınması ve
yine, kum ve çakılın da, il özel idareleri tarafından ihale edilmek suretiyle,
gelirlerinin il özel idarelerine bırakılmasıdır.
Bildiğimiz gibi, il özel
idareleri, oldukça kısıtlı imkânlarla köylere, köylüye hizmet etmeye çalışan
birimler; ancak, bu birimlerin bu kısıtlı imkânlarıyla birtakım hizmetlerin
yürütülmesi çok mümkün değil. Hele hele kum ve çakıl veya bir tür maden bir
bölgeden çıkarılıyor bir köyden çıkarılıyor ve o madenin çıkarılması sonucunda
ağır yük kamyonlarıyla taşınması yolların bozulmasına neden oluyor, çevre
kirliliği oluşuyor, tozu toprağı köylü tarafından yutuluyor; ama, sonuçta,
belki bunların o yöreye hiçbir faydası da görülmüyor idi.
Şimdi, bu tasarıda şu
var: İl özel idareleri, buraların ihale edilmesine -özellikle, kum ve çakılı
söylüyorum- kendisi karar verecek. İl valilikleri, özel idareyle beraber
ihaleyi açacak ve ihaleye açtığı yerlerin hem denetimini yapacak hem de
gelirlerini alacak, hiçbir yere gitmeden. Örneğin, Millî Emlake giderek, belki
milyarlarca lira, belki trilyonlarca lira kiralama bedeli ödeniyor idi ve
bunlar, o ile, o köye gelmiyordu. Şimdi bu yasa hükmü gereğince, ile, belki
köye bu imkânlar gelecek ve o bölgede yaşayan insanlar bu madenin işletilmesinden
gördükleri zararın telafisi noktasında, madenden elde edilen bu imkânın kendi
bölgelerine de getirilmesini sağlamış olacaklardır; bu, birinci önemli
noktadır.
İkinci olan da şudur:
Özellikle, madenler, geniş bir saha üzerinde, sınırsız bir konumla
ruhsatlandırmaya tabi tutuluyordu. Şimdi, burada, kum ve çakıl için 10
hektarlık bir sınır getirilmek suretiyle birçok müteşebbise imkân sağlanmış
durumda ve sahaların daha kontrollü olarak işletilmesine imkân sağlanmış
durumda.
Yine, kum ve çakıl dışındaki
diğer maden gruplarından 1 inci grup (b)'de 50, 2 nci grupta 100, 3 üncü, 4
üncü, 5 inci gruplarda daha yüksek oranlarda bir saha -belli bir sınırda tabiî,
2 000 hektarı geçmeyecek bir saha- kapatılması suretiyle de, coğrafyanın,
rasgele, az bir parayla işgal edilerek, el konularak işletilmesine değil,
teknik olarak, düzenli olarak sahanın bölünüp işletilmesine imkân
sağlayacaktır.
Faydalı bir çalışmadır,
özellikle il özel idarelerini güçlendirecek bir çalışmadır ve bu arada, yerelde
yaşayanlara, kırsalda yaşayanlara imkân sağlayacak bir maddedir ve aynı zamanda
da, alan tarafından arazinin iyi kullanılmasını, daha optimum kullanılmasını
sağlayacak bir maddedir diyor; bu maddenin, yine, tüm bununla ilgili olanlara
faydalı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelik.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
10 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11.- Maden
Kanununun 17 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Arama faaliyeti
Madde 17. - Arama ruhsatı
ve sertifika süresi üç yıldır. Bu süre, IV. Grup madenler için arama faaliyet
raporları ile müracaat edilmesi halinde iki yıl uzatılabilir.
Ruhsat sahibi ikinci
yılın sonuna kadar arama faaliyet raporu vermek zorundadır. Uzatma talebinde
bulunulan IV. Grup ruhsatlar için taleple birlikte üçüncü yılın sonunda ikinci
arama faaliyet raporu verilmesi gereklidir. Arama faaliyet raporlarının
süresinde verilmemesi halinde teminat irad kaydedilir.
Arama faaliyet raporları,
yapılan çalışmaların niteliği dikkate alınarak jeoloji, maden, jeofizik mühendisi veya mühendislerince
hazırlanır.
Arama ruhsat süresi
sonunda işletme ruhsatı talebinde bulunulmayan arama ruhsatları iptal edilerek
teminatı ruhsat sahibine iade edilir.
Arama döneminde
teknolojik araştırma, geliştirme, pilot çalışmalar ve pazar araştırmaları
yapmak üzere arama faaliyet raporu ile birlikte müracaat eden ruhsat sahibine,
Genel Müdürlükçe görünür rezervin %10'una kadar maden üretim ve satış izni
verilebilir. Bu fıkraya aykırı üretim ve satış yapanlar hakkında 10 uncu
maddeye göre işlem yapılır.
Arama döneminde üretim
yapılması durumunda satış bilgi formunun 29 uncu maddede belirtilen sürede
verilmesi zorunludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12.- Maden Kanununun 24 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"İşletme ruhsatı ve
madenin işletilmesi
Madde 24. - Arama ruhsat
süresi sonuna kadar, tespit edilen madenin rezerv bilgilerini de içeren arama
faaliyet raporu, en az bir maden mühendisi tarafından hazırlanan faaliyet
sonrası işletme alanının çevre ile
uyumlu hale getirilmesini de içeren, işletme projesi ve talep harcının
ödendiğine dair belge ile müracaatta bulunulması halinde işletme ruhsatı hakkı
doğar.
Projelerdeki eksiklikler,
yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır. Eksikliklerini verilen
sürede tamamlamayanların teminatları iki katına çıkarılır ve süre üç ay daha
uzatılır. Bu süre sonunda eksikliklerini tamamlamayanların talepleri kabul
edilmez ve teminatları irad kaydedilir.
I. Grup (a) bendi
madenlerin ruhsat süresi en az beş
yıldır. Diğer grup madenlerin işletme ruhsat süresi, on yıldan az olmamak üzere
projesine göre belirlenir. Sürenin bitiminden önce yeni bir projeyle uzatma
talebinde bulunulması halinde ruhsat süresi uzatılabilir. Toplam ruhsat süresi
altmış yılı geçemez. Altmış yıldan sonraki sürenin uzatılmasına Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Arama ruhsatlı sahalara,
arama süresince belirlenen görünür,
muhtemel ve mümkün rezerv alanı üzerinden işletme ruhsatı, görünür rezerv
alanına da işletme izni verilir. Arama ruhsatının diğer kısımları taksir
edilir. Mümkün rezerv alanlarının IV.
Grup ruhsat sahalarında beş yıl, diğer grup ruhsat sahalarında üç yıl içinde görünür ve muhtemel rezerv haline
getirilmesi zorunludur. Görünür ve muhtemel rezerv haline getirilmeyen alanlar
da taksir edilir.
III. Grup madenlerde,
projede üretilmesi öngörülen madenler için gerekli su miktarı ve gaz debisi
esas alınır. Bu grup madenler, rezervuar, beslenme alanı ve havzanın tabiî dengesini bozmayacak,
kapasitesini aşmayacak ve işletme tesislerini kapsayacak şekilde
ruhsatlandırılır.
V. Grup madenlerin
üretimi işletme sertifikası ile yapılır. Arama sertifikası süresi sonuna kadar yapılan çalışmaları
içeren arama faaliyet raporu ve talep harcının ödendiğine dair belge ile
müracaatta bulunulması halinde işletme sertifikası hakkı doğar.
İşletme sertifikası süresi beş yıl olup bu süre uzatılabilir.
V. Grup madenlerin
üretimi arazi yüzeyinden toplanarak yapılır.
Bu madenlerin işletilmesi için yarma, galeri gibi faaliyette
bulunulmasının gerekmesi durumunda, en
az bir maden mühendisi tarafından işletme projesi hazırlanarak Genel
Müdürlükten izin alınması zorunludur.
Görünür rezervi
belirlenen alanlar üzerine, maden işletmeciliğine engel olacak şekilde başka
grup işletme ruhsatı verilemez. Ancak farklı gruptaki ruhsat taleplerinin aynı
kişiye ait olması veya talep
sahiplerinin aralarında mutabakat sağladıklarını belgelemeleri halinde bu şart aranmaz.
Aynı alanda ayrı veya
aynı gruplara ait ruhsat faaliyetlerinin çakışmasından dolayı, ruhsat sahipleri
arasında uyuşmazlık çıkması veya kendi aralarında mutabakat sağlayamamaları
halinde, Bakanlık, projeler üzerinde ve/veya yerinde inceleme yapar. İnceleme
sonucunda bu alanda, ayrı ayrı çalışma
imkanının tespiti halinde, çalışma esasları Bakanlıkça belirlenir. Bu mümkün
değilse öncelik hakkı esas alınarak faaliyete izin verilir.
Kanunun 7 nci maddesine
göre alınması gerekli izinler için ruhsat tarihinden itibaren üç ay içinde
müracaat edilmesi zorunludur. Aksi taktirde teminat irad kaydedilir. İzinlerin
alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten
itibaren bir yıllık süre içinde ruhsat sahibi madeni işletmeye
almak zorundadır. Bu sürede işletmeye alınmayan ruhsat sahalarında,
çalışılmayan her yıl için, projede belirtilen üretim miktarının % 10'u
üzerinden Devlet hakkı alınır. Ancak kamu kurumlarınca işletilen bor tuzu ve
Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü ruhsatları için bu hüküm uygulanmaz.
Beş yıllık sürede mücbir
sebepler ve beklenmeyen haller dışında
üç yıldan fazla üretim yapılmayan
ruhsatlar, teminatları irad kaydedilerek iptal edilir.
Ereğli Kömür Havzasındaki
taşkömürü ve 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer
Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının
İadesini Düzenleyen Kanunda sayılan bor tuzu, toryum ve uranyum madenleri için
bu maddede yazılı süreler
uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum :
MADDE 13.- Maden
Kanununun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 29. - İşletme
faaliyeti, projesine ve Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür.
İşletme projeleri ve
değişiklikleri uygulamaya konulmadan önce Genel Müdürlük onayının alınması zorunludur. Aksi takdirde faaliyet
durdurulur.
İşletme açısından tehlikeli durumların tespiti halinde, bu halleri gidermek için
ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir, mücbir sebepler dışında bu süre
uzatılmaz. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması veya
tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması halinde teminat irad kaydedilerek işletme faaliyeti durdurulur.
Ruhsat sahibi, her yıl
nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti
ile ilgili teknik belgeleri, satış bilgi formunu, faaliyet bilgi formunu ve
işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe
vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde teminat irad kaydedilir. Yükümlülük yerine
getirilinceye kadar faaliyet durdurulur.
I. Grup (a) bendi
madenler için ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl
içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili satış bilgi formunu,
faaliyet bilgi formunu il özel
idaresine vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde
teminat il özel idaresi hesabına irad
kaydedilir. Yükümlülük yerine getirilinceye kadar faaliyet durdurulur."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği ?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü Maddeyi
okutuyorum :
MADDE 14.- Maden
Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 30.- Herhangi
bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlar ihale yolu ile aramalara açılır. İhale
ilânı Resmi Gazetede yayımlanır.
İlân süresi içinde
müracaat olmaması halinde alan başka bir işleme gerek kalmadan aramalara açık
hale gelir.
Ruhsat alanları arasında olup en uzak iki noktası arasında
50 metreden az mesafe olan alanlara ruhsat verilmez. Bu alanlar bitişik
ruhsat sahipleri arasında ihale edilir.
Mülga 6309 sayılı Maden
Kanunu hükümleri uyarınca verilmiş olan ve bu Kanuna göre ruhsat hukuku devam
eden çakışmalı işletme ruhsat sahalarında yeni bir maden bulunması halinde,
çakışmalı alandaki maden hakkı bu ruhsat sahipleri arasında ihale edilerek ruhsatlandırılır.
Sahalarının ihalesinden
elde edilen gelirler genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek
kaydedilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15.- Maden
Kanununun 31 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Teknik nezaret
Madde 31.- Maden üretimi,
bir maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden mühendisinin daimî olarak
istihdam edileceği işletme büyüklüğü ile istihdam usul ve esasları Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
İşletmede istihdam edilen
maden mühendisi 4857 sayılı İş Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen iş
güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların üstlendiği görev ve
sorumluluğu da yerine getirir.
Maden mühendisi istihdamı
veya nezareti gerçekleşmeden üretim yapılması halinde ruhsat teminatı irad
kaydedilerek faaliyet durdurulur. Maden mühendisi istihdamı/nezareti sağlanması
ve teminatın yenilenmesi ile faaliyete izin verilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16.- Maden
Kanununun 32 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ruhsatın hükümden
düşmesi ve alınacak tedbirler
Madde 32.- Ruhsat sahibi
sahasında gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir
imalat haritası ve maden jeoloji haritasını Genel Müdürlüğe vermek suretiyle
terk talebinde bulunabilir.
Herhangi bir nedenle
hükümden düşmüş ruhsatın sahibi de gerekli emniyet tedbirlerini almak ve
sahanın son durumunu gösterir teknik belgeleri Genel Müdürlüğe vermek
zorundadır.
Ruhsat sahibi yukarıda
belirtilen tedbirleri en geç altı ay içerisinde almak ve işletme faaliyetinde
bulunulan alanı işletme projesi doğrultusunda çevreye uyumlu hale getirmek zorundadır.
Mücbir sebepler dışında
bu süre içerisinde yukarıdaki tedbirleri almayan ruhsat sahibine üç aylık ek
bir süre verilir. Verilen bu sürede de gerekli tedbirler alınmamış ise bu
tedbirler valilik tarafından yerine getirilir. Valilik tarafından yapılan
masraflar ruhsat teminatından karşılanır. Teminatın yeterli olmaması durumunda
yapılan masraflar 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
16 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17.- Maden
Kanununun 35 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"İnceleme ve denetim
giderleri
Madde 35.- Madencilik
faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimi için yapılacak masraflar, 4629 sayılı
Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi gereğince genel
bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarlardan
karşılanır.
Madencilik faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimleri
için görevlendirilen personele 6245
sayılı Harcırah Kanununa göre hak ettikleri gündeliklerin iki katı tutarında
gündelik ödenir.
Bu maddeye göre yapılacak
ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi alınmaz ve kesinti yapılmaz.
"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi,
Bakanlık personeli, hafta içi ve hafta sonu olmak üzere, değişik bölgelerde
denetimler yapmaktadır. Bu denetimler sırasında, ruhsatların iradından ve ihale
gelirlerinden elde edilen bir miktar vardı, bu da personele dağıtılıyordu; fakat,
bu madde Sanayi Komisyonumuza geldiğinde, bazı madenci arkadaşlarım "iki
gün denetime geliyor arkadaşlarımız, bu kadar parayı niye alıyorlar" diye
itirazlarda bulunmuşlardı ve kamu personeli arasında farklı uygulama
doğduğundan, belli bir personel grubuna ayrıcalık olacağı düşüncesiyle -farklı
düşünceler de var- Sanayi Komisyonunda bu madde tasarıdan çıkarıldı.
Ancak, şunu ifade etmek
istiyorum: Bu çalışan arkadaşlarımız da zor koşullarda çalışıyorlar.
Diyarbakır'da veya güneydoğunun başka bir bölgesinde görevlendirilen
arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu 10 000 000 lira harcırah alıyorlar.
Mutlaka, bunların durumlarının iyileştirilmesi lazım. Bu kanunda olmasa dahi,
Harcırah Kanununda bir değişiklik yaparak, bu olayı düzeltmek lazım değerli
arkadaşlarım. Eğer, siz, bir teknik elemanın düzgün koşullar içerisinde
çalışmasını sağlamaz iseniz, Türkiye'de hangi aksaklıkların doğacağını benden
daha iyi bilirsiniz. Çok ciddî aksaklıklar doğar, sorumlulukların yerine
getirilmesinde ciddî aksaklıklar doğar. Buna rağmen, çok ciddî görevler
yapmaktadırlar. Sayın Bakanımızın, Sayın Genel Müdürümüzün bu konuya dikkatini
çekmek istiyorum. Eğer, bu olayın düzeltilmesi için bir şeyler getirirlerse,
biz, bundan yana oluruz.
Değerli arkadaşlar, bunun
dışında, geçtiğimiz maddelerle ilgili bir iki şey daha söylemek istiyorum.
Arkadaşlarımın hepsi, farklı konularda katkı yapmaya çalıştılar. Yine, Sayın
Bakanımızdan rica ediyorum, Sanayi ve Ticaret Bakanıyla da görüşerek... Çıkacak
bu kanun bir şeyin önünü açıyor; doğru, madencilik faaliyetinin önünü açıyor;
ama, daha çok, madenin ham olarak ihracının önünü açıyor, üretilmesinin önünü
açıyor. Fakat, bunun yurt içinde işlenmesini de sağlayacak gerekli tedbirleri
almak için müştereken bir çalışmaya girelim; eğer yapılabiliyorsa, bu konuda
yapılacakları aramızda mütalaa ederek kanunlaştıralım.
Bu ülkeye katmadeğer
sağlamak, istihdam yaratmak, toplumsal anlamda, hepimizin görevidir. Bu görevi
yerine getirebilmek için, Sayın Bakanımdan, siz değerli milletvekillerimden
katkı bekliyorum. Kim, ne öneriyle geliyorsa, biz buna hazırız; bu çekingeleri
birlikte düzeltelim.
Farklı bir konu daha var.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Sanayi ve Ticaret Komisyonu üyeleri de,
uygulamayla ilgili bu konudan rahatsız. Bu konuda da, Meclis Başkanlığının
dikkatini çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
bir ihtisas komisyonuyuz. Sanayi ve Ticaret Komisyonu, bir ihtisas
komisyonudur. Alanlarında eğitim almış birdolu arkadaşımızla beraber
çalışıyoruz, çok ciddî katkılarını görüyorum; ancak, her nedense, bir kanun
tasarısında bütçeyle ilgili tek bir madde varsa, biz tali komisyon oluyoruz,
Plan ve Bütçe Komisyonu aslî komisyon oluyor.
Yani, ben, burada şunu
demek istemiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar bizden daha az
duyarlıdır demiyorum. Ben, ihtisas komisyonlarının kendi görevlerini rutin
olarak yerine getirmesinin önü açılmalıdır diyorum. İhtisas gerektiren bir
konuda, maddeler üzerinde biz çalıştıktan sonra, bir başka komisyon, ihtisas
alanı olmadan, o maddelerle oynarsa ve sürekli biz, Mecliste, burada
çekingelerimizi yerine getirirsek, bu işin altından nasıl kalkarız?! Burada da
bir teknik düzenleme yapmamız lazım.
Bakın, Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, bir başka kanun
tasarısında da atıl kılınmıştı. Patentle ilgili bir yasa, teşvikle ilgili bir
yasa -daha önce de dile getirdim- bizim komisyonumuzda görüşülmeden, Meclis
gündemine taşınıvermişti. Aynı sıkıntıyı orada da yaşadık.
Ben, tüm arkadaşlarımı da
bu konuda duyarlılığa çağırıyor, hepsine başarılar diliyor, sevgi ve saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı; buyurun.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
17 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Maden İşleri Genel
Müdürlüğüne, incelenmek, değerlendirilmek üzere yılda yaklaşık 60 000 belge
gelmektedir. Yılda, yaklaşık 6 000 adet arama ruhsatı, 750 adet ön işletme
ruhsatı, 350 adet de işletme ruhsatı verilmektedir. 10 000 civarında sahanın,
yasa gereği ihalesi yapılmaktadır.
Ülkemizdeki madencilikle
ilgili faaliyetleri düzenleyen 3213 sayılı Maden Kanununu uygulamakla
görevlendirilmiş Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, ülkeye yayılmış 25 000'e
yakın ruhsatla ilgili işlemleri yerine getirmekte, bu ruhsatların denetimi için
ülkenin en uzak köşesine kadar gitmektedir.
Bu ruhsatların da 4 000
adedi işletme ruhsatıdır. İşletme ruhsatının mutlaka her yıl denetlenmesi
gerekmektedir. Sektörün yönlendirilmesi ve desteklenmesi için arama
ruhsatlarının da mümkün olduğunca denetlenmesi, ülkemizin madenciliğinin
geleceği açısından da gereklidir.
Taşocakları Nizamnamesine
göre, valiliklerin il özel idareleri tarafından verilmiş ruhsat sayısı yaklaşık
4 500 adettir. Bu ruhsatlar verilirken bir proje istenmemekte, bunun sonucu
olarak da, ruhsat alanındaki faaliyetler de denetlenememektedir. Bu uygulama
da, kaynak kaybına neden olmakta, iş güvenliğini tehlikeye düşürmektedir.
Taşocakları Nizamnamesi kaldırılarak bu kapsamdaki maddeler Maden Kanunu
kapsamına alındığında, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün iş hacmi birkaç kat daha
artacaktır. Bu iş yükünü layıkıyla kaldırmak için, Genel Müdürlüğün yeniden
yapılandırılması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bakanlık personeli, hafta
içi, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün tüm işlerini yapmakta; tatil günü, hafta
sonlarında ise, ülke genelindeki maden ve mermer ocaklarında denetim yapmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kanunlaştığında, özellikle Maden İşleri
Genel Müdürlüğü personelinin iş yükü daha da artacaktır.
Bu iyileştirmeden toplam
582 personel yararlanacaktır. Yapılacak aylık ödeme toplamı 200 milyar olup,
bütçeye de hiçbir yük getirmeden, tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğü özel
gelirlerinden karşılanacaktır. Personele ödenecek bu tazminat, tamamen Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün ihale gelirleri, teminat iradı, yolluk avanslarından
karşılanacaktır. Günlük 11 000 000 ilâ 16 000 000 lira harcırahla, ülkenin her
köşesine yayılmış maden ve mermer ocaklarının denetimi mümkün değildir.
Üstelik, hak alan ve hak veren bir kurum için, bugün uygulanan ücretler de çok
düşüktür.
Bu nedenlerle, sıralamaya
çalıştığım gerekçelerle bir önerge hazırladık. Bütün arkadaşlarımızdan bu
önergeye destek bekliyorum.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Akıncı.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlandı; ancak, bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 451
sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 17 nci maddesine aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Tacidar
Seyhan |
Harun
Akın |
Vezir
Akdemir |
Adana |
Zonguldak |
İzmir |
Sedat
Pekel |
Zekeriya
Akıncı |
Nadir
Saraç |
Balıkesir |
Ankara |
Zonguldak |
"Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığında merkez kadrolu 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
olarak çalışan personele her ay yapılacak eködemeler, 4629 sayılı Kanunun 1
inci maddesi gereğince genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel
ödenek kaydedilen tutarlarla sınırlı olmak üzere bu kaynaktan karşılanır.
Personele, kadro
derecesi, görev unvanı, görev önemi, güçlüğü ve sorumluluğu ile çalışma mahalli
gibi kriterleri gözönünde bulundurarak, yapılacak eködemeler ekgösterge dahil
en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 175'ini aşmamak üzere Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca karşılanır."
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Maalesef, katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet de
katılamıyor.
Sayın Akıncı, gerekçeyi
mi okutalım?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık personeli, hafta
içi Maden İşleri Genel Müdürlüğünün tüm işlerini yapmakta, tatil günü hafta sonlarında
ise, ülke genelindeki maden ve mermer ocaklarında denetim yapmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kanunlaştığında özellikle Maden İşleri
Genel Müdürlüğü personelinin iş yükü daha da artacaktır. Bu iyileştirmeden,
toplam 582 personel yararlanacak, yapılacak aylık ödeme toplam 200 milyar olup,
bütçeye hiçbir yük getirmeden tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğü özel
gelirlerinden karşılanacaktır. Personele ödenecek bu tazminat tamamen Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün ihale gelirleri, teminat iradı, yolluk avanslarından
karşılanacaktır. Günlük 11 000 000 ilâ 16 000 000 harcırah ile ülkenin her
köşesine yayılmış maden ve mermer ocaklarının denetimi mümkün değildir.
Üstelik, hak alan ve hak veren bir kurum için bugün uygulanan ücretler çok
düşüktür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğimiz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, söz almak istiyordum.
BAŞKAN - Hayır, ben
maddeyi oylamadım.
Şimdi, 17 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Bakan, buyurun;
isterseniz yerinizden açıklayabilirsiniz efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, bu ücretlerle ilgili olarak Hükümetimizin, bütün arkadaşlar için,
sadece Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında değil, kamudaki tüm çalışanlar
için özel bir çalışması var. Yoksa, ben de kendi Bakanlığıma bağlı olan bütün
çalışanlara böyle bir farkın verilmesini şahsen arzu ederim. Ancak, ilke
olarak, bütün kamu personeli için, böyle farklı farklı şeyler olmasın diye,
Başbakanlık Müsteşarlığımızın bir çalışması var. O bittiği zaman bu sıkıntı da
giderilecek.
Saygıyla sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18.- Maden
Kanununun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madencilik ve
müteakip safhalarındaki faaliyetler sırasında; cevher, metal veya ekonomik
değer ihtiva eden, günün şartlarında teknik veya ekonomik değerlendirmesi
mümkün olmayan pasa, zenginleştirme bakiye yığını ve cüruflar, çevre kirliliği
açısından mahzur teşkil etmiyorsa geçirildikleri son işlemden çıktıkları
şekliyle ayrı ayrı muhafaza edilir. Bu bakiye ve pasa yığınlarının miktarları,
fizikî özellikleri, usulüne göre alınmış numunelerin analiz raporları ve döküm alanları, faaliyet raporları, plân ve
haritalarda gösterilir.
İşletme ruhsatının
herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa,
bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda
zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verilir. Bu süre içerisinde
nakledilmeyen ve ekonomik değeri olan madenler valilik tarafından ihale
edilerek satılır. Satıştan sağlanan gelir özel idareye aktarılır. Ekonomik
değeri olmayan maddeler için 32 nci madde hükümleri uygulanır.
Birinci fıkraya aykırı
hareket edenlerin teminatları irad kaydedilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
18 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19. - Maden
Kanununun 37 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Mücbir sebeplerle geçici
tatil
Madde 37. - Mücbir sebep
veya beklenmeyen haller dolayısıyla işletme ruhsat sahalarında faaliyetin
geçici olarak tatiline ruhsat sahibinin müracaatı üzerine Genel Müdürlükçe
karar verilebilir.
İşletme ruhsat
sahalarında faaliyetin geçici olarak durdurulması halinde Kanunda belirtilen
süreye ilişkin kısıtlayıcı hükümler işlemez. Ruhsat sahibince müracaat tarihi
geçici tatilin başlama tarihi olarak kabul edilir.
Geçici tatil gerektiren
durumun ortadan kalkmasından itibaren altı ay içinde ruhsat sahibi faaliyete
geçmek zorundadır."
Üçüncü fıkraya aykırı
hareket edenlerin teminatı irad kaydedilerek altı ay içinde faaliyete geçmesi
tebliğ edilir. Verilen bu süre içerisinde faaliyete geçilmemesi halinde işletme
projesinde beyan edilen üretim miktarının % 10'u üzerinden Devlet hakkı alınır.
Ereğli Kömür Havzasındaki
taşkömürleri ve 2840 sayılı Kanunda sayılan bor tuzu, toryum ve uranyum
madenleri için bu madde hükümleri uygulanmaz.”
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20.- Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen "ön işletme ve/veya" ibaresi ile "ön işletme
ve" ibaresi metinden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"İşletme ruhsatı
safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmaz,
taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine
Bakanlıkça kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılır.
Kamulaştırma işlemleri
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu husustaki
masraflar ve kamulaştırma bedeli işletme ruhsatı sahibi tarafından ödenir.
Kamulaştırılan taşınmaz,
tapuya Hazine adına tescil edilip ruhsat hukuku devam ettiği sürece madencilik
faaliyetlerinde kullanılmak üzere ruhsat sahibi adına tahsis edilir.
Kamulaştırılan
taşınmazın, maden işletme faaliyetleri için lüzum kalmadığının Bakanlıkça
tespiti halinde, Kamulaştırma Kanununda
öngörülen usul ve esaslara göre belirlenecek rayiç bedeli ödenmek kaydıyla
kamulaştırılan yerin eski sahibine iade edileceği hususu, ruhsat sahibi ve
taşınmazın eski sahibine tebliğ edilir. Eski sahibinin taşınmazı altı ay
içerisinde almak istememesi durumunda taşınmaz Hazineye kalır.
Tapu siciline konulan
şerhler Bakanlığın müracaatı üzerine ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan
silinir.
Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerde yapılan madencilik
faaliyetleri için bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kira, ecrimisil alınmaz.
I. Grup madenler ve mıcır
ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman,
yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi için kamulaştırma
hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21.- Maden
Kanununun 47 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 47.- Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan,
madencilik yapılabilecek bütün sahalarda, Kurumun yürüttüğü bir projeye bağlı
olarak arama faaliyetlerinde bulunabilir. Üçüncü kişilere ait ruhsatlı alanlarda
yaptıkları arama faaliyetleri sonucunda bulduğu aynı grup madenler ile ilgili
hiçbir hak talebinde bulunamaz. Bu alanlar içinde arama ruhsatını aldığı diğer
grup madenler, ruhsat süresi sonunda Genel Müdürlük tarafından 30 uncu madde
hükümlerine göre ihale edilir. İşletme izin sınırları içerisindeki arama
faaliyetleri ruhsat sahibinden izin alınarak yapılır.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü, ruhsatlı alanlarda yaptığı çalışmalar sonucu elde ettiği bilgi
ve belgeleri, bir rapor halinde Genel Müdürlüğe ve talebi halinde ruhsat
sahibine verebilir.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü bu Kanun hükümlerine göre arama ruhsatı alarak bulduğu madenler
için 15 inci maddeye göre buluculuk hakkını kazanır. Arama ruhsat süresi sonuna
kadar Genel Müdürlüğe devredilen bu ruhsatlar 30 uncu madde hükümlerine göre
ihale edilir.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü tarafından arama ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak üzere
memuriyet mahalli dışında görevlendirilen personele Harcırah Kanununun 50 nci
maddesi ile ilişkilendirilmeksizin, her yıl Bütçe Kanunu ile belirlenen
gündelik harcırah miktarının iki katı tutarında, Harcırah Kanunu hükümlerine
göre gündelik ödenir. Bu şekilde görevlendirilen personele Harcırah Kanununun
50 nci maddesine göre ayrıca bir ödeme yapılmaz. Yapılacak söz konusu ödeme
tutarının yarısı, Kurumun ücretli
işlerinden sağladığı gelirlerden karşılanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22.- Maden
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2840 sayılı Kanun
hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor
madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine
tabidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA SEDAT
PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 22 nci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz, dünyada madencilikte adı geçen 132 ülke arasında toplam maden üretimi
itibariyle 28 inci, üretilen maden çeşitliliği açısından 10 uncu sırada yer
almaktadır. Bilinen maden potansiyelimiz, genel olarak değerlendirildiğinde de,
dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77'sinin ülkemizde olduğu
bilinmektedir. Günümüzde 50'den fazla madenin üretildiği ülkemizde, zengin
olarak kabul edebildiğimiz madenler arasında ilk sırayı, bilinen dünya
rezervinin ortalama yüzde 70'ini oluşturan bor tuzu almaktadır. Bor tuzu
dışında, mermer çeşitlerimiz linyit, perlit, barit, sodyumsülfat, tuz, trona,
alçıtaşı, zeolit, sepiyolit, kuvars kumu, kuvarsit, bentonit, krom, altın,
gümüş, zımpara, antimon ve nadir toprak elementleri zengin olarak kabul
ettiğimiz diğer madenlerdir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, bor madeni rezervleri açısından şanslı bir ülkedir ve bu nedenle, bor
madeni, ülkemiz için ayrı bir öneme sahiptir. Bor kaynaklarında, dünya toplam
rezervinin yüzde 70'i Türkiye'de bulunmaktadır. Türkiye'deki bor rezervlerinin
yerlerini ve miktarlarını belirleyen kapsamlı bir araştırmanın henüz
yapılmadığı gözönünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin, aslında, dünya
rezervlerinin daha da büyük bir kısmını elinde tutuyor olabileceği
düşünülmektedir. Yeni arama çalışmalarının yapılmasıyla, Türkiye bor
rezervlerinin 2 katına bile çıkabileceği iddia edilmektedir.
Türkiye'den sonra ikinci
kaynak ABD olup, dünya rezervlerinin yüzde 13'ü ile yüzde 24'ü arasında bir
payı olduğu bilinmektedir. Ancak, ABD, boru uzun süredir endüstrinin çeşitli
alanlarında kullanmakta olduğundan, yakın gelecekte bor rezervlerinin tükenmesi
tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır ve bu nedenle, ABD, kalan bor madenlerinin
bir kısmını "stratejik rezerv" ilan ederek çıkarılmasını
durdurmuştur.
Değerli milletvekilleri,
bor madeni rezervlerimizin büyüklüğüne karşın, ne yazık ki, bu madenimizin ülke
ekonomisine katkısı sınırlı kalmıştır. Bunun, çok çeşitli nedenleri
bulunmaktadır. Bunlara, önem sırasına ve süremin yettiğince değineceğim.
Bor madenlerimizin üretim
ve ihracatını yapan Etibank, 1985 yılında Morgan Bank'a yaptırdığı özelleştirme
master planı çerçevesinde, 1998 yılı başlarında yeniden yapılanma bahanesiyle
parçalanmış, bölünmüş, bir genel müdürlük ve şirketlere ayrılmış, Eti Holding
ve Genel Müdürlük adı altında 7 adet bağlı ortaklığa bölünerek özelleştirme
sürecine sokulmuştur. Eti Holdingin bor işletmelerinin de özelleştirilmesi
amacıyla, apar topar, 2000 yılı sonlarına doğru IMF niyet mektubuna girmesi ve
hemen ardından, 20 Aralık 2000'de Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı alınması,
dünyanın en kaliteli bor madenlerimizin yabancı şirketlerin eline geçmesi
ihtimalini gündeme getirmiştir. Bor madenlerimizin özelleştirilmesinin ülke
yararına olmayacağı yönünde halkımızın ortaya koyduğu tavır sonucunda, bor
madenlerimiz özelleştirme kapsamından çıkarılmıştır. Özellikle, bu konulan
tavırda, Bandırma Petrol-İş Sendikasının ve tüm Bandırma halkının büyük
katkısı, büyük mücadelesi olmuştur; onu da anmadan geçemiyorum. Ancak,
özelleştirme süreci, ulusal stratejik değeri olan bor madenleri için bir tehdit
olarak devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz geleceği için bu kadar öneme sahip olan bor madenleri için özelleştirme
sürecinin bir adımı olarak Eti Holding AŞ Genel Müdürlüğü, Bakanlar Kurulunun
2004/6731 sayılı kararıyla, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne
dönüştürülmüş; Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğü de kapatılarak, yetkileri Eti Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne verilmiş; bununla da yetinilmemiş, kurumun
merkezi Bandırma'dan Ankara'ya taşınmıştır. AKP Hükümeti, almış olduğu bu
kararla, bütün madenlerde olduğu gibi, yetkileri Özelleştirme İdaresine
devretme girişimindedir. Bununla birlikte, bor işletmesine ilişkin alınan bu
son karar -ki tasarıdaki karardan bahsediyorum- hem ülke ekonomisi hem de Bandırma
ekonomisi için büyük bir kayıptır; çünkü, kârlı bir şekilde bor maden
işletmeciliğini sürdürmekte olan Bandırma'daki genel müdürlük, bor maden
işletmelerinin yönetim yeri olarak en uygun bölgedir; çünkü, bor madeni, ilimiz
Balıkesir'in ilçesi Bigadiç'ten çıkarılarak Bandırma'daki işletmelerde
işlenmekte, yine Bandırma Limanımızdan ihraç edilmektedir. AKP Hükümeti, aldığı
kararla, yıllık ortalama 150 trilyon lira net kârla çalışan bor maden
işletmeciliğine ilişkin bugüne kadar Bandırma'da oluşan başarılı yönetim ve
işletme kültürünü de yok etmektedir. Bununla birlikte, halka yerinden yönetim
ilkesi konusunda sözler veren AKP Hükümeti, ekonomik birimlerin yerinden
yönetim ilkeleriyle çalışması gerçeğini unutarak, Bandırma'daki Eti Bor AŞ
Genel Müdürlüğünü Ankara'ya taşıyarak, verdiği sözleri tutmadığını bir kez daha
göstermiştir. Bununla da yetinmeyen hükümet, Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğünü vergi
kaydıyla birlikte Ankara'ya taşıdığı için, bölge halkını, Bandırmamızı, âdeta,
cezalandırmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Maden Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasını değiştiren kanun
tasarısının bu maddesi, bor tuzları, trona ve asfaltit madenleri ile nükleer
enerji hammaddelerinin işletilmesini, linyit ve demir sahalarının bazılarının
iadesini düzenleyen 2840 sayılı Kanun hükümlerini saklı tutmuştur. Böylelikle,
stratejik maden olan bor tuzlarının iadesiyle ilgili olarak, önemli bir hüküm,
bir bakıma korunmuş olmaktadır. Öte yandan, tasarının bu maddesi, iadesi söz
konusu olan bor tuzunun iade edilmemesi durumunda herhangi bir müeyyide
getirmemiştir. Bununla birlikte, tasarı, bor madenlerinin daha verimli, daha
rantabl ve çevreye daha duyarlı işletilmesi için, kurumların denetim
yetkililerinin artırılmasına yönelik bir düzenleme, maalesef, getirmemiştir.
Ayrıca, tasarıda, Maden Kanununun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor
tuzlarının aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanuna tabi tutulmuş; fakat, bu
kanunun yürürlük tarihinden önce bulunan bor tuzları tasarının bu maddesine
eklenmemiştir. Bu, önemli bir eksikliktir; eksiklikten de öte, tam bir
samimiyetsizlik olup, kandırmaca yoluna gidilmektedir. Eğer samimîysek, yeni
düzenlemede hiçbir boşluk bırakılmamalıdır. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Birgen Keleş'in karşı oy yazısında da üstüne
basa basa dile getirdiği gibi, bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunan bor
tuzları da 2840 sayılı Yasa hükümlerine tabi olmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
1954 yılında çıkarılmış olan Maden Kanunu 7 kez değişikliğe uğramış, 1999 ve
2001 yıllarında da ilaveler yapılarak şimdiki halini almıştır. Bugün,
değişiklikler ve eklemeler yapmayı hedefleyen bu tasarı, madenleri arama,
işletme sahalarını rehabilite etme ve denetimleri gerçek ve denetimleri gerçek
ve doğrularla yapmayı hedeflemekten uzaktır. Ülkemiz gerçekleri gözardı
edilerek, bilimsel ve teknik çalışmaları dikkate almadan, mevcut durumdaki
sorunları gidermeyen ve doğru bir mantıkla sistem kurmak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
... yerine, belirli bir disiplini öne çıkaran tasarı, gelecekte
çözümlenemeyecek sorunların temelini bugünden atmaktadır.
Bu tasarının ilk
hazırlanmaya başlanılmasından bugüne kadar mevcut sorunlar ve tasarının
hazırlanış nedenleriyle gerekçeleri hiç değişmediği halde, tasarının son iki üç
yıllık ve özellikle son dört beş aylık hazırlanış döneminde, tasarıdaki birçok
madde, fıkra ve cümlenin sık sık değiştirildiği, bazı maddelerin tasarıdan
çıkarıldığı, yeni madde ve fıkraların eklendiği, bazı maddelerin daha değişik
düzenlendiği, hatta bazı cümlelerin her gün birkaç kez değiştirildiği
görülmüştür. Kanun tasarısının yazılı bir gerekçesi olmadan, sadece iki üç
kişilik grupla, kararsızlığı yansıtan, doğrusu bu kadar sık değişikliğin nasıl,
niçin ve ne maksatla yapıldığı konusu hep gündeme gelmiş ve sektörün bazı
temsilcileri de bundan ziyadesiyle rahatsız olmuşlardır.
Sözlerime son verirken,
tasarının, objektif olmadan ve gerçeklerden uzak hazırlandığına, bütününde
birçok çelişki bulunduğuna, ülke ekonomisini ve kamu yararını gözetmekten uzak
olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Tasarı, yalnızca, ülkenin yeraltı
kaynaklarının hiçbir kayıt ve kısıtlamaya uyulmaksızın yeraltından çıkarılması
ve ülkede işlenmeden ham cevher olarak yurtdışına satılmasını sağlamaya
yöneliktir. Verilen maden işletme ruhsatlarına kutsallık ve dokunulmazlık
tanıyarak, kamu elindeki kaynakları üstü örtük maddelerle çokuluslu şirketlere
açarak, yabancı şirketlerin üretimlerini gizleyerek, verecekleri sınırlı
vergilerden de kurtulmalarının koşullarını hazırlamaktadır. Bu kapsamıyla
tasarının kabul edilmesi, kabul edilirse rahatlıkla uygulanması, uygulanırsa
sonuçlarının sindirilmesi olanaksızdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pekel.
Sayın Bakan söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Sedat Pekel,
oldukça ilginç konulara dokundu, aynı zamanda, kendi ilinde olan durumu da
herhalde biraz yanlış yorumladı. Ben, açıklayıcı olmak bakımından söz istedim.
Bir kere, kurumun merkezi
Bandırma'dan Ankara'ya gelmedi. Bundan haberi olması lazım; çünkü, kendi ilinde
oluyor.
İkinci olarak, AŞ
halindeki bir kurumun özelleştirilmesi daha kolay olurdu. Biz burada yasanın
gereğini yaptık ve buradan yeni bir statüye geçirdik. Dolayısıyla, gönlü ferah
olsun. Zaten, biz de bu konuyu Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleriyle
birlikte ele alıyoruz. Dolayısıyla, belki de, olup bitenden yeteri kadar haberi
olmadı diye düşünüyorum.
Üçüncüsü, bunlar Danıştay
kararlarına paralel olarak yapılmıştır. Bu da, hukuka saygımızın bir gereğidir;
çünkü, hukukun istediği düzenleme yapılmıştır. Tersini yapmış olsaydık, ne
derece eleştiri alacağımızın takdirini sizlere bırakıyorum.
Bunların dışında, Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün dışında herhangi bir kuruma bor ruhsatı
veya işletme izni verilmemiştir. Bu da gayet açık bir noktadır, onu ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca, bundan önce
bulunmuş olanları da gene ruhsat dışı olarak kabul edeceğiz. Zaten şu ana kadar
da, bor madenleriyle ilgili, Eti Madenciliğin dışında ruhsat verilen herhangi
bir nokta olmamıştır; fakat, yeri gelmişken şunu ifade edeyim: Bu bor meselesi
Türkiye'de çok yanlış ele alınıyor; yani, bor meselesi, olması gerekenden çok
daha farklı değerlendiriliyor. Bunu, sorumlu bir kişi olarak, biraz da mesleğim
icabı ifade etmek istiyorum. Yani, bu, âdeta kutsallaştırılıyor, aşırı bir
yanıltıcı değere ulaştırılıyor.
Şu anda dünya rezervinin
yüzde 68'i bizde, hatta bir ifadeye göre de, yeni bulunanlarla beraber, yüzde
72'si bizde. Eğer biz bunu kullanmazsak, bunun dönemi geçecek, geçebilir;
çünkü, yeni maddeler, yeni bileşikler, yeni malzemeler geliştiriliyor; yani,
bunun mutlaka kullanılması lazım.
Daha evvelden de ifade
ettiğim gibi, bakıyorsunuz, bir mermer, şu anda bordan çok daha fazla gelir
getiriyor. İlk dört aydaki ihracatımız yaklaşık olarak 250 000 000 dolar; yani,
yıllık 1 milyar dolara kadar gidecek. Bizim, bor, bor dediğimiz şeyden elde
edilen gelir mermer ihracatının çok çok daha altında, üçte 1'i, dörtte 1'i
durumunda. Bizim bunu çok daha değişik bir görüşle değerlendirmemiz lazım.
Sizleri tenzih ederek söylüyorum, maalesef, bazı kişilerin hazırladıkları
kitaplar var -bunun burada detayına girmek istemiyorum, derleme kitaplar- bu
kitaplar çok kişiyi yanıltıyor. Yani, bizim, bu madenleri bir an evvel kullanmamız
lazım. Biz, ileride bunun değerinin artacağından emin olsak, bırakalım; ama,
dediğim gibi, biraz önce ilk söz alışımda da ifade ettiğim gibi, yeni yeni
malzemeler geliştiriliyor. Mesela, bakırla ilgili ifade ettim; daha evvel bakır
kaplar varken, alüminyuma, çeliğe geçildi, hatta plastiğe geçildi, onun dışında
ateşe dayanıklı cam kaplara geçildi. İletkenlerde de böyle; kullanmadığınız
takdirde yeni şeyler oluşuyor. Şimdi, petrol fiyatları arttı diye -daha evvel
de 1979 yılında yeni tedbirler alınmıştı- petrol ve doğalgaz fiyatlarının
anormal artması neticesinde -ben iki gün evvel Uluslararası Enerji Forumunda
idim, bu foruma 89 ülkenin enerji bakanı katıldı- şimdi hidrojen enerjisini
geliştirmeye çalışıyorlar. Yani, bu bor dediğimiz şey, tabiî ki büyük bir
zenginliğimiz; ancak, kullanmadığımız takdirde, kullanamadığımız takdirde,
yarın bu avantajımızı kaybedebiliriz. Onun için, bunu makul seviyede
kullanmamız lazım. Tabiî ki stratejiktir, şudur budur; ama, stratejik olan şey
kullanılmadığı takdirde, stratejikliği de kalmıyor; bunu ifade etmek istiyorum.
Sayın Pekel'in bahsettiği
kurumun merkezi Bandırma'dadır, Ankara'ya taşınmamıştır; bunu bir kere daha
ifade etmek istiyorum. Bu konudaki hassasiyetimiz de, tabiî ki, en az sizler
kadardır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
görüşmeler tamamlandı.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Kemal Anadol |
Taner Yıldız |
Ankara |
İzmir |
Kayseri |
Tacidar Seyhan |
Mehmet Kartal |
Hasan Ali Çelik |
Adana |
Van |
Sakarya |
Harun Akın |
Nadir Saraç |
|
Zonguldak |
Zonguldak |
|
"Madde 22.- Maden
Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
2840 sayılı Kanun
hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra
bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun
hükümlerine tabidir."
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu efendim?
ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bugüne kadar kamunun dışında bulunmuş ve alınmış
işletme ruhsatı bulunmamaktadır. Kamu tarafından işletilmekte olan bor
madenlerinin ham ve rafine ürünleri kullanım alanlarında birbirlerinin
alternatifi durumundadır. Bu durum fiyat ve pazar politikalarının tek elden
tespit edilerek uygulanmasını zorunlu hale getirmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23. - Maden
Kanununun ek 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 1. - 3867
sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi Hakkında
Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki
madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tabidir.
Ruhsat süresi bu Kanunla
getirilen süre sınırlamasına tabi değildir.
Sınırları Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye,
devretmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü
Kurumu yetkilidir.
Ereğli Kömür Havzasındaki
taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek faaliyetler bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen hükümler ile bu
Kanunun hak düşürücü ve mali hükümlerine tabi değildir. Teminat ve devlet
hakkından muaftır. Ancak taşkömüründen özel idare payı, diğer madenler için
yürütülen faaliyetlerden de devlet hakkı ve özel idare payı alınır.
3303 sayılı Taşkömürü
Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun ile maden işletmeciliğine
tanınan haklar, Ereğli Kömür Havzası içerisindeki taşkömürü madenciliği için
geçerlidir.
Ereğli Kömür Havzasının
imtiyaz alanının Bakanlar Kurulu kararıyla küçültülmesi sonucu serbest kalan
alanlar, koordinatları Genel Müdürlükçe belirlenerek bu Kanunun 30 uncu
maddesine göre ihale edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Zonguldak Milletvekili Sayın Harun Akın.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN
AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmekte olan Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesiyle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
şahsım ve Partim adına saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan
önce, Sayın Bakan önderliğinde, sayın milletvekillerine, biraz evvel borla
ilgili önergemize vermiş olduğunuz destekten ötürü teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi, bütünüyle
bölgemi, yani, milletvekili olarak bu Parlamentoya geldiğim Zonguldak İlini
ilgilendirmektedir.
Maden Kanununun, birçok
madenimizi ilgilendiren maddeleri içerse bile, sadece Zonguldak TTK için
çıkarılmak istenen bir kanun olduğuna inanıyorum. Kanunun yıldızlı maddesi
olarak da 23 üncü maddeyi görüyorum; yani, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumunu
görüyorum.
Sizlere, bölgemin, yani,
Maden Kanunuyla birlikte devletin elini çekeceği ve TTK'nın yok olacağı
inancında olduğum Zonguldak'ın tanımını yapmak istiyorum öncelikle. Zonguldak
taşkömürünün devletimiz için ne kadar önemli olduğunu sizlere anlatmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Zonguldak'ı tarif ederek konuşmama başlamamı belki tuhaf karşılayacaksınız;
çünkü, bu madde, bütünüyle Zonguldak'ı ilgilendiriyor.
Zonguldak, taşkömürünün
üretilmeye başlanılmasıyla birlikte ülke gündemine gelmiş, cumhuriyet öncesinde
yerli ve yabancı sermayenin ilgi, kazanç kaynağı olmuştur. Başlangıçta
Türkiye'nin Almanyası olarak nitelenen Zonguldak, daha sonraları, uzun yıllar
ülke sanayiine omuz vermiştir. 1990'lı yılları hatırlarsınız, sadece maden
işçisinin ücretinde yaşamış olduğu sorunla yüzbinler Ankara'ya yola çıkmıştır,
meselesine sahip çıkmıştır. Zonguldak, o şanlı dönemlerde de, ülkemiz
tarafından, her kesim tarafından, emeğin başkenti ilan edilmiştir.
Zonguldak madenlerinde 4
500 madenci şehit vardır. Değerli arkadaşlar, Zonguldak'ta savaş olmadı,
Zonguldak hiç işgali tanımadı; Zonguldak'ta 4 500 madenci, ülkesine, sanayiine
katkı vermek için şehit düşmüştür.
İsmet Paşa Cumhurbaşkanı,
ülkemiz İkinci Dünya Savaşına sokulmak isteniyor; İngiliz Lider Churchill,
İsmet Paşayı sıkıştırıyor; İsmet Paşa, Churchill'den üç şey istiyor; bir,
Ankara; iki, İstanbul; üç, Zonguldak madenlerinin korunmasını istiyor.
Bu gerçekleri
hatırlatarak konuşmama devam etmek istiyorum.
Zonguldak Taşkömürü
Havzası, 1937'de devletleştiriliyor, 1940'ta da EKİ kuruluyor. 3867 sayılı
Kanunla, havza, devletleştirilmiş oluyor. 1957 yılında TKİ'ye bağlanıyor, 1983
yılında, bugün hâlâ devam eden TTK adını alıyor.
Havzanın -1 200 metreye
kadar hesaplanmış jeolojik rezervi yaklaşık 1 354 000 000 ton olup, yüzde 42'si
görünür rezerv olarak kabul edilmektedir.
Taşkömürünün ömrü ikiyüz
yıldır. Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım da sürekli bahsediyor,
gerçekten, biz, bu konuda çok büyük sıkıntı duyuyoruz. Taşkömürünün bilim
adamlarınca ömrünün ikiyüz yıl olduğu kabul edilmişken -önümüze konulan
doğalgaz projeleri, petrol yataklarının bilimsel ömrü yine elli yıl, doğalgazın
altmış yıl- Zonguldak'ın ne kadar önemli bir bölge olduğunu hepiniz takdir
edersiniz.
Kurumda bugün 14 925
personel çalışmaktadır.
Sizlere bir gerçeğin
altını daha çizmek istiyorum. TTK tarafından üretilen taşkömürünün yaklaşık
yüzde 75'i termik santrallara, yüzde 10'u demir çelik sektörüne, yüzde 15'i
diğer sanayilere pazarlanmaktadır. Dünya birincil enerji ihtiyacının yüzde 23'ü
yine kömürden karşılanmakta, dünya elektrik üretiminin yüzde 38'i kömürden elde
edilmektedir. Dünya taşkömürü üretiminin yaklaşık yüzde 16'sı çelik üretiminde
kullanılmakta, dünya çelik üretiminin de yüzde 70'i kömür kullanılarak elde
edilmektedir. Böylesi önemli bir gerçekle baş başayken, demir-çelik
işletmelerimiz kömürü nereden alıyor; binlerce kilometre uzaktan sıfır gümrükle
getirilip, Zonguldak, Ereğli limanlarına ithal kömür gemileri giriyor.
Milyonlarca dolar dövizimiz dışarıya gidiyor ve çok gariptir, biraz evvel Sayın
Bakanım da bu şikâyeti dile getirdi; yani, biz, muhalefet partisi olarak, bölge
insanı olarak aynı sıkıntıyı söylüyoruz, Sayın Bakanım da aynı sıkıntıyı
söylüyor; ama, farklı düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Erdemir, Kardemir bu bölgeye Zonguldak'ta taşkömürü var diye kuruldu.
Erdemir'in TTK'dan aldığı kömür 400 000 ton, dışarıdan aldığı kömür 2 500 000
ton. Efendim, TTK, Erdemirin istediği nitelikte kömür üretemiyormuş. Şimdi, bu
söyleniyor. Evet, mevcut yıkama tesisleri, gerek süreç gerek yaşları itibariyle
yetersiz. Neden bu yıkama tesisleri bugüne kadar yenilenmedi; neden kırk elli
yıllık lavvarlarla hâlâ bugün dayatılıyor? Bunu, ben, bölge milletvekili
olarak, hükümete sormak isterim.
Ben, aynı zamanda KİT
Komisyonu üyesiyim; Başbakanlık Yüksek Denetleme ve Hazineyle TTK'nın
hesaplarının denetimini yapan milletvekiliyim. TTK'nın denetimlerini yaparken
karşılaştığımız manzaraları gördükçe gerçekten yüreklerimiz sızlıyor. Yüzde
60'lara kadar bitmiş, milyonlarca dolar boşa gitmiş projeler yarım bırakılmış.
Değerli arkadaşlar,
şayet, hükümet olarak, bu bölgenin arkasında olmazsanız, bu projeleri yarım
bırakırsanız, yatırımı bilerek engellerseniz, sıfır gümrüğü çıkarıp ithal
kömürün önünü açarsanız, şimdi çıkıp da "Zonguldak'ta 300 000 000 dolar
var" derseniz, samimî olur musunuz?!
Tabiî ki, bu anlattığım
mesele, sadece bu hükümetin meselesi değil. Yirmi yıldır Zonguldak'a böyle
bakıldı, yirmi yıldır madenlere böyle şaşı bakıldı; ama, Zonguldak ve ülkemiz
bir seçim yaşadı. 3 Kasımda halk bunu değerlendirdi; yirmi yıldır uygulanan bu
politikaları reddetti. Ellibir yılda olmayan bir şey oldu; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tamamı dışarıda kaldı, iki partili bir Meclis oldu. Şimdi, Zonguldak
insanı da böyle bir değerlendirme yaptı; bu politikaları reddetti; ama, şimdi
işbaşında olan hükümetimizin ve Sayın Bakanımızın geçmişteki politikalardan pek
farklı şeyler söylemediğini görüyoruz. Ulusal kaynaklarımız bütünüyle devredışı
bırakılmak isteniyor. TTK, bilerek bu hale getirildi arkadaşlar! Bilerek ve
isteyerek bu hale getirildi; yirmi yıldır bu hale getirildi.
Demir-çelikte endüstri
dışa bağımlı hale gelmiştir. Hepiniz bilirsiniz, takdir edersiniz, demir
çelikte yüzde 30, yüzde 40 ithalat yapılabilir; bunun üzeri risktir! Bunun
üzeri risktir! Dışarıya bağımlı bir ekonomi şekillenmektedir değerli
arkadaşlar. İşte doğalgaz projelerini hep birlikte yaşıyoruz; Sayın Bakanın da
o konudaki sıkıntılarını biliyorum. Hazine diyor ki "yirmi yılımız
kapalı." Bu ülkenin yirmi yılını kapatmışlar doğalgaza. Doğalgazın
bilimsel ömrü elli yıl, altmış yıl, taşkömürünün ikiyüz yıl. Bizi, hazinemizi
doğalgaza yirmi yıl mahkûm etmişler.
"Efendim, kömürü biz
de önemsiyoruz" diyorsunuz "reddeden mi var" diyorsunuz. Sayın
Başbakan, geçen sene, Zonguldak'a, biraz evvel bahsettiğim 4 500 madenci
şehidimizin anıtının açılışına geldi. Ben de, o gün çok heyecanla o toplantıya
katıldım. Sayın Başbakanımız "ocakları kapatmayacağız" dedi; ama
"ocakları satmayacağız" demedi ve orada alkış aldı. Belki
insanlarımızın birçoğu umut adına bu yorumu yapamayabilir; ama, biz, ertesi gün
basına vermiş olduğumuz değerlendirmemizde, endişelerimizin devam ettiğini
söyledik. Yani, Başbakan "ocakları satmayacağız, TTK bizim dönemimizde
ayağa kalkacak" demedi.
Efendim, madenlerle
ilgili araştırma önergelerimiz vardı, iki hafta evvel, bu çatı altında tamamı
birleştirilerek görüşüldü ve hükümet reddetti. O araştırma önergelerimizin
görüşmelerinde Sayın Bakanı yine heyecanla dinledim ve Sayın Bakan, Maden
Kanunuyla birlikte bölgeye müjdeleri olduğunu söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, son
cümlelerinizi alacağım.
HARUN AKIN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Neymiş o müjdeler; TTK,
Maden Kanunu kapsamına girecek, 10 000 kişi ek iş sahibi olacak. Bunu yöre
adına alkışlamamak, bu projeyi desteklememek mümkün değil. Sayın Bakan
konuşmalarına devam etti, "TTK 5 000 000 ton, özel sektör 4 500 000 ton
olmak üzere, Zonguldak'ta 9 500 000 ton kömür çıkaracağız" dedi. Sayın
Bakanın söyledikleri, TTK Genel Müdürlüğünün Enerji Bakanlığına sunmuş olduğu
bir çalışma. Tabiî ki, genel müdürlük Bakanlığın bir parçası. Bu çalışma, güzel
bir çalışma, doğru bir çalışma olabilir; ama, Bakanlığın, Zonguldak'a gidip, bu
çalışmanın arkasında, TTK'nın devlet olarak, hükümet olarak arkasında olması
gerektiğini söylemesi lazım. Şayet bu söylenenlerde samimî isek, Maden Kanununa
da gerek yok diye düşünüyorum. TTK'nın şu anda önemli işlerinin hepsi -lağım
sürme, taşımacılık- özel sektöre yaptırılıyor. Lavvarların durumu ortada. Eğer
bu konuda Sayın Bakanım ve hükümet samimîyse, gelirler, Zonguldak'ta, bu
projeyi desteklediklerini açıklarlar ve onun peşine de zaten Maden Kanununa
gerek yok.
Değerli arkadaşlar,
TTK'nın, mevcut, 1940'tan beri gelen zaten bir kanunu var. Şimdi, deniliyor ki,
rödovansı çözeceğiz. Şu anda, Zonguldak'ta bütün insanlar eminim bizi
izliyorlar, rödovans saha sahipleri de izliyor. Rödovans saha sahiplerinin
sorununu, KİT Komisyonu üyesi arkadaşlarım da biliyor; beraber gittik
denetledik. O zaman, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Hüsnü Ordu komisyon
başkanımızdı; hükümete, Başbakana bir öneri sunduk. Zonguldak'ta Türkiye
Cumhuriyeti Danıştayının ilgili dairesi rödovansı iptal etmiş ve görüş bildirmiş; Sayın Bakanım biliyor.
Sayın Bakanım, biraz evvel, Balıkesir Milletvekilime,
bölgesiyle ilgili "sizin bölgenizde Danıştay kararlarına saygı duyduk,
uyguladık" derken, Zonguldak'ta niye Danıştay kararlarına saygı
duyulmuyor? Danıştay diyor ki: "Rödovans yasal değil." Ama, görüş
bildiriyor. O görüş ne; bunu, mevcut havzai fahmiyede, 3867'nin içinde
çözebilirsiniz diyor. Biz de bunu o zaman, KİT altkomisyonu olarak benimsedik,
Enerji Bakanımıza bildirdik ve imza altına aldık; tam bir sene geçti, hiç ses
yok.
BAŞKAN - Sayın Akın,
bakın, sürenizi çok geçtiniz, son cümlenizi rica ediyorum. Ben gereken
toleransı gösterdim.
HARUN AKIN (Devamla) -
Bitiriyorum, çok önemli olduğu için...
Sayın Başkanım, bir
bölgeden bahsediyorum, 1 000 000 kişiyi ilgilendiriyor. Çok rica edeceğim, 1
dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN - Diğer maddelerde
de konuşursunuz.
HARUN AKIN (Devamla) -
Bir sene oldu, bu yapılmadı. Bugüne
kadar ne hükümet yetkilisinin ne de Bakanın ağzından, ben hiç, oradaki rödovans
saha sahiplerini duymadım; ama, rödovans önümüze konularak, bu işin Maden
Kanununda halledileceği söyleniyor; işte bu, bize samimî gelmiyor. Bu meseleyi
halletmeden, bu meseleyle boğuşurken, bir de bunun yanında önümüze Erdemir
çıktı. Neymiş; Erdemir bölgede kömürcülük yapacak. Sayın Bakanım, Erdemir o
bölgede taşkömürü var diye kuruldu. Erdemir tabiî ki bizim gururumuz, baş
tacımız. Zonguldak'ı niye böyle sıkıntılı bir şeyle baş başa bırakıyorsunuz.
Zonguldak'ın yarısı "Erdemir bu işi yapsın" yarısı "TTK ayağa
kalksın" diyor. Yani, bu bölgede 1 000 000 insan yaşıyor. Biz, bunun, bu
"devretme" sözcüğünün, Plan ve Bütçe Komisyonunda elimizden
geldiğince mücadelesini verdik; siz konuşmanızın en başında dediniz ki:
"Devretmeyle ilgili kaldırdık." Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, bunun bu kadar mücadelesini verdik kimse bizi
tınmadı, ciddîye almadı; dün de bizim bununla ilgili önergemiz olmasına rağmen,
bugün, kaldırıldığını duyuyoruz.
Bir de, Anayasaya aykırı
bir durumu var.
BAŞKAN - Sayın Akın, siz
de Divanı dinlemiyorsunuz. Son cümlenizi rica ediyorum, yoksa mikrofonu
kapatacağım.
HARUN AKIN (Devamla) -
Tamam Başkanım.
Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, bu, gerçekten -biz, o bölgede doğduk büyüdük, 1 000 000 insan var o
bölgede- önemli bir konu, madenlerden bahsediyoruz. 2 önergemiz var; önergede
de değinmek isterim. Bizim Zonguldak'ın, TTK'nın Maden Kanununa ihtiyacı yok
diye düşünüyorum; kendi kanunu var. Şayet, hükümetimiz, Sayın Bakanımız,
gerçekten, bölge için hayırlı bir iş yapmak istiyorsa, TTK'nın 3867 sayılı
Kanununa sahip çıksın; rödovansı da burada çözeriz, istersek kurumu da ayağa
kaldırırız diye düşünüyorum.
Sayın Başkanım, size de
ayrıca teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akın.
Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, devamlı olarak bölgelere selam gönderiliyor, yanlış selam gitmesin diye,
ben, sizden bu sözü istedim.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Siz, doğru selamı gönderin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Doğru selamı şöyle gönderelim: Şimdi,
Türkiye'de birtakım kurumlar, maalesef, şu veya bu sebepten dolayı zarar
ediyor. Bunun detayına girmek istemiyoruz; çünkü, biz, geçmişle uğraşmak
istemiyoruz, geleceğe bakıyoruz. Şu anda da, maalesef, bir bölgemizde -ben de o
bölgeye mensup sayılırım- bir kurumumuz zarar ediyor. Bu zarar, yaklaşık 350
000 000 dolar. Bunu, ya 70 000 000'a böleceğiz, devamlı olarak bunu ödeyeceğiz
veyahut da çözüm bulacağız. Bize yakışan, buna çözüm bulmaktır ve maalesef,
cumhuriyetin, artık, kronikleşmiş bir problemidir bu. Biz, bu probleme de
neşter atmaktan çekinmeyeceğiz, bunu çözeceğiz. Bunun çözümünün sonucunda da,
bu ülke ve bölge ve dolayısıyla güzel Zonguldakımız, bir problemini çözmüş
olacak ve bundan mutlu olarak ayrılacağız, çözeceğiz. Buna,
"kazan-kazan" diyorlar; bu, yeni bir tabir biliyorsunuz, win-win
dediğimiz, kazan-kazan. Burada, her iki taraf kazanacak; hem Zonguldak bölgesi
hem ülke hem biz kazanacağız. Biz de, böyle bir problemi çözmenin şerefini ve
mutluluğunu kazanmış olacağız.
Şimdi, yapacağımız şey
şu: Şu anda, bu kurum, 320 000 000 ile 350 000 000 dolar arasında zarar ediyor,
2 000 000 ton da kömür üretiyor. Şu anda, kurumlarımızın, mevcut demir-çelik
sektörünün istediği miktar 5 000 000 ton. Şimdi, bunu üretmemiz mümkün. Bunu
üretmek için de, yapacağımız çalışmada, biz, havzai fahmiyyeyle ilgili yasada
değişiklik yapacağız; yapmak istediğimiz şey bu. Nasıl ki, biraz önce,
kanunlar, birer dogma değildir, değişebilir, insanın mutluluğu içindir, ülkenin
mutluluğu içindir dedik; bunu da değiştireceğiz. Bunun için, bu kanunla,
rödovansla işletme imkânını tanıyoruz. Bundan sonra ele alacağımız, bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili bir tasarımız var; orada da,
münhasıran, özellikle, havzai fahmiyyeyi masaya yatırıyoruz. Bunu çözdüğümüz
zaman, hem bölge rahatlayacak hem de ülke rahatlayacak ve buna kesin çözüm
getiriyoruz. Getireceğimiz çözüm, cumhuriyetin önemli çözümlerinden biri
olacaktır. Bunun için, çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz; sendikayla, halkla
görüşüyoruz. Teknik olarak, TTK, bu işin en yetkili kurumudur; onunla
görüşüyoruz ve biz, burada olduğu gibi orada da bir konsensüse varmak
istiyoruz; çünkü, bu problemler, ortak çözülecek, ortak akılla, bilgiyle,
teknikle çözülecek konular ve inançla çözülecek konulardır. Bununla ilgili
olarak hazırlığımızı yaptık. Burada, havzai fahmiyye dediğimiz şey; yani, eğer,
olaya, şu kürsü gibi bakacak olursak, böyle bir alanı kapatmış TTK; şurada, şu
bardağın tabağı kadar olan bir yeri işletiyor. Biz, şimdi, diğer yerleri de
işletmeye açıyoruz; bütün mesele bu. Bunu yaparken, pazarı hazır olan bir
piyasa var. Yani, 5 000 000 tonu bugün olsa alacak olan, Erdemiriyle,
Karabüküyle, İskenderunuyla, termik santrallarıyla hazır bir saha var ve
Çin'den dolayı da fiyatlar yükselmiş, navlun yükselmiş. Biz, orada 2 000 000
ton koklaşabilir, metalurjik taşkömürü üretiyoruz ve bir kurum var, bunu
istiyor, yalvarıyor; fakat, veremiyoruz.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Niye veremiyoruz Sayın Bakanım?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun sebebini size sormak lazım!
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Size sormak lazım Sayın Bakan!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Size sormak lazım!..
Aslında, bu, hepimizin
problemi. Ben, burada, size takılıyorum! Bu husus, bizim sorumluluğumuzdur.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Kurumun kapasitesi 4 500 000 ton Sayın Bakan...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Mademki sorumluluğu bu millet bize verdi,
biz bunu çözeceğiz. Siz de, bunu, birlikte...
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Bakan, TTK'nın 4 500 000 ton kurulu kapasitesi var...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İsterseniz, bunu diyalogla çözelim; ama,
bu problemi çözeceğimize inanıyoruz, çözeceğiz; ama, siz...
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Efendim, biz, sizi umutla dinliyoruz. Yani, bizim bir muhalefet olma durumumuz
yok...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tamam, beraber çözeceğiz...
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Ama, samimî bir şeyler bulamıyoruz Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, sizi davet ettim; gelin, çalışmalara
katılın. Biz, herkesin gözü önünde bir iş yapıyoruz. Bakın, 5 000 000 ton...
Böyle, mal kaçırır gibi olacak bir şey değil. 5 000 000 ton kömürü, kazacağız,
çıkaracağız ve piyasası hazır olan bir yere satacağız; bunu hazırlıyoruz ve
bunun neticesinde, 9 800 kişi ilave istihdama kavuşacak.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
İnşallah!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) -Sendikanın en büyük sıkıntısı, acaba,
çalışanların sayısı düşer mi; yani, bundan dolayı da üyemiz ve gelirimiz azalır
mı, çalışanların sayısı azalır mı diye düşünüyordu.
Bakın, ne diyorum size;
ilave olarak 10 000'e yakın kişi de buradan ekmek yiyecek. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HARUN AKIN (Zonguldak) -
İnşallah!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üretimi artırıyoruz, adam çalıştırıyoruz,
piyasası hazır diyoruz; daha ne istiyorsunuz yani! Üstelik, burada, kanunların
dogma olmadığını siz de söylüyorsunuz; değiştireceğiz bunu. Mademki, millet
bize bu çoğunluğu vermiş, bu kanunları değiştireceğiz, bu problemleri
çözeceğiz; hep beraber mutlu olacağız.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.15
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
451 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S.
Sayısı: 451) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yok.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 20.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.22
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
451 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı : 451) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 23 üncü maddesi
üzerinde şahsı adına ilk söz Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan'a
aittir.
Sayın Erdoğan, buyurun.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Yıllardan beri
Türkiyemizi idare edenler, cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne, yeraltı ve
yerüstü zenginliklerimizden bahseder; ama, bunları değerlendirme, bunları
ekonomiye katma, üretime katma, ekonominin gerçekten can damarı haline
getirmede en önemli kaynak insandır. İnsan, yerine göre; madeni tanıyan; yerine
göre, madeni bulan -Uzun Mehmet'in de Zonguldak'ta taşkömürünü bulduğu gibi-
bulduğu gün de kendi imkânlarıyla onu kullanmasını beceren bir varlık olduğuna
göre, bugün de teknolojik anlamda, yeraltında bulunan kaynaklarımızı en iyi
şekilde kullanmanın, tabiî ki, çabasını veriyoruz.
Özellikle, kendi
bölgemizle ilgili 23 üncü madde üzerinde... Gerek büyük kuruluşların gerek özel
sektörün gerek Türkiye Taş Kömürünün bugüne kadar orada yapmış olduğu
çalışmalarla bölge üzerinde birtakım açılımlar olmuş, rödovansları kullanan
firmalar sıkıntılara girmiştir. Bu kanun tasarısıyla, rödovansçıların birtakım
sosyal haklarını, güvencelerini sağlamak amaçlanmaktadır; birinci hesap buna
göre yapılmıştır.
İkincisi de; özellikle,
Armutçuk bir numune ölçü olmak kaydıyla, Erdemirin de buraya bir yatırım
yapmasının belki düşünülmesi açısından "Türkiye Taş Kömürünün hukukî
uhdesinde kalmak kaydıyla -gerektiğinde işletmesi zaten yapılıyor-
işlettirmeye" gibi bir ifadeyle, devredilebilir noktasında daha önce bir
açılım vardı. Çeşitli girişimler devreye girdi. Biraz önce, Sayın Bakanımızın,
muhalefet milletvekilimiz, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Harun Beyin de
vurgu yaptığı gibi "devretmek" terimi kaldırılarak "işletilebilir"
ifadesiyle, belki bir anlamda Erdemirin buraya yatırım yapmasının önü
açılmıştır. Doğru, burada, Erdemir TTK sayesinde oraya konuşlanmıştır; ama,
artık, TTK'nın da bugün Erdemire vereceği çok şey, bu haliyle, kalmadığı için,
Erdemirin TTK'ya çok şey verme dönemi başlamıştır. Erdemir, orada yatırım
yapıp, üretimini artırıp, arzu edilen kalitede kömürü kullanıp, istihdama
yönelik, kendi güvencesini, kendi yapısını devreye koymak istemektedir.
Dünyada hiçbir çelik
sektörü düşünemezsiniz ki, demiryolu ağı bulunmasın; Erdemir bunların dışında.
Yine, dünyada hiçbir çelik sektörü düşünemezsiniz ki, onun hammadde garantisi
olmasın. Erdemirin dışındaki bütün demir çelik fabrikaları, kendi yerli
kaynaklarına yönelmiş ve bunların hammadde kaynağını belli sözleşmelerle
garantiye almıştır. Tabiî, demir-çelikte 3 000 000 tonu - 5 000 000 ton Erdemirde, 12 000 000 ton da
İsdemirde- hedeflediğine göre, 2013 yılındaki hedefi 13 000 000 ton demir-çelik
yassı mamulünü üretmektir. Böyle bir hedefi olan Erdemirin, taşkömürüne de,
diğer doğal enerji kaynaklarına da, hammaddeye de son derece ihtiyacı vardır.
Onun için, Türkiye Taşkömürü Kurumu... Bölgesel olarak da, Erdemirin, elbette,
oraya can kulağıyla baktığı, orayı değerlendirdiği bilinmektedir.
Bu maddede üzerimize
düşen görevi, bölgesel olarak muhalefetiyle İktidarıyla... Biz, o bölgenin
tribününe oynayan insanlar olmak istemiyoruz. Evet, 320 000 000 dolar zarar
var; ama, o zararın yanında, eğer değerlendirilirse, 500 000 000-600 000 000
dolar da kâra geçecek bir noktadayız. 1 300 000 000 ton taşkömürü rezervi olan
bir yerin milletvekiliyiz, bu rezerv, Türkiye'de veya dünyada 228 yıl geçerli
bir enerji kaynağıysa, hepimiz bunun sahibi olmaya mecburuz.
Bu duygular içerisinde
muhalefet duyarlıdır, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımızın da
açılımı gerçekten bölgemiz açısından bizi ümitlendirmiştir. Sendikamızı,
Türkiye Taşkömürünü idare edenleri ve Erdemiri bir araya getirip, meseleye
sahip çıkmak istiyoruz. Bunu, siyasî polemik malzemesi yapmak istemiyoruz, bu
konuda herkes kadar biz de duyarlıyız; bu duyarlılığımızdan dolayı, sizlerle,
bundan sonraki gelişmeleri hep birlikte takip etmeye devam edeceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Şahsı adına ikinci söz
isteği Zonguldak Milletvekili Sayın Nadir Saraç'ındır.
Buyurun Sayın Saraç.
Süreniz 5 dakika.
NADİR SARAÇ (Zonguldak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta, şahsımla birlikte 22
milletvekili arkadaşımızın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerle ilgili Meclis araştırması önergesi
Genel Kurulca reddedilmemiş olsaydı, taşkömürünün ülke için, Zonguldak için
nasıl yaşamsal önem taşıdığını Yüce Meclise ve kamuoyuna anlatma olanağı
bulabilecektik.
Aynı gün, bu araştırma
önergelerine yönelik açıklamalar yapan Sayın Bakan, Zonguldak'ı ülkemizin en
sorunlu bölgelerinden biri olarak tanımladı. Bu görüşü tartışmak veya paylaşmak
için Zonguldak Kentinin tarihî sürecini ve önemini bilmek gerekir diye
düşünüyorum.
Bu arada, Sayın Bakana,
demin, arkadaşımızın yaptığı bir konuşmayla ilgili olarak "kentlere
mesajlar gönderiliyor, selamlar gönderiliyor" yorumu için de şu yanıtı
vermek istiyorum: Bizler milletvekilleriyiz. Bugün, bu tasarıyla, özellikle,
tasarının 23 üncü maddesiyle Zonguldak konuşulmaktadır, Zonguldak taşkömürü
konuşulmaktadır. Zonguldak insanı, şu an, televizyonlarının başında,
telefonlarla, tasarının hangi noktada olduğu konusunda bilgilenmek adına
beklemektedir. Zonguldak denilince, sizlerin, tüm yurttaşlarımızın aklına
madencilik, hatta özel olarak taşkömürünün varlığı ve önemi gelmelidir. Yani,
Zonguldak, özellikle taşkömürü üretimine başladıktan sonra, kömürümüzün metalurjik
özelliği nedeniyle, cumhuriyet döneminden bugüne, sanayimizin kuruluşuna
verdiği katkılarla kalmamış, Çatalağzı Termik Santralı (ÇATES) ile Ereğli ve
Karabük Demir-Çelik Fabrikalarının yörede kurulmasının temel nedeni olmuştur.
Türkiye'de, koklaşabilir
taşkömürünün üretildiği tek kent Zonguldak'tır. Bu özellikleriyle, yıllarca,
gelişmişlikte ilk 10 il arasındayken ve kurumda 50 000 işçi çalıştırırken sorun
yaşamayan TTK, 1980'li yıllara gelmiş; ardından, yoğun emeklilik ve yatırım
noksanlığıyla, 15 000'in altındaki çalışanıyla zarar eden kurum olarak, bugün,
âdeta, ülkenin ekonomik kamburlarından biri olarak düşünülerek Maden Kanunu
kapsamına alınmış; daha önemlisi, bunun faturası bölgeye çıkarılarak, Zonguldak
gözden çıkarılma noktasına getirilerek, Türkiye Taşkömürü Kurumunun
devredilmesi, yani, özelleştirilmesi amacıyla Yüce Meclisin gündemine
taşınmıştı. Böylece, demir-çelik sektörünün vazgeçilmez hammaddesi olmasına
karşın, artık, taşkömürünün stratejik olma özelliği, bugün yapılacak son bir
atakla ortadan kaldırılma noktasındaydı.
Değerli milletvekilleri,
Zonguldak, taşkömürüyle özdeşleşmiş bir kenttir. Taşkömürü olduğu için
Zonguldak vardır, Türkiye Taşkömürü Kurumu, Erdemir, Kardemir vardır. Böyle
düşünüldüğünde, Zonguldak'ı düşünmek, Türkiye'yi düşünmekle eşanlamlıdır.
Petrol yataklarının kırk yıllık, doğalgaz yataklarının altmış yıllık ekonomik
ömrünün olduğu bir süreçte, ikiyüz yılı geçen ömrüyle ve 1 254 000 000 tonluk
rezerviyle daha yüzseksen yıllık üretim anlamına gelen ve ülkemizde sadece Zonguldak'ta
bulunan taşkömürünün taşıdığı önem ortadadır.
Taşkömürü, rezervinin
böylesine büyük olması, ekonomikliği, teminindeki güvenilirliğiyle hep en
önemli enerji kaynağı olmuş, son günlerde, dünya genelindeki fiyatlarının yüzde
100 civarında artarak çok daha yüksek maliyetlere ulaşmasıyla, sadece ülkemizde
değil dünyadaki dikkatleri de Zonguldak'a yöneltmiştir.
Bugüne kadar canı ve kanı
pahasına binlerce maden şehidiyle kömürü çıkararak ülke kalkınmasına çok önemli
katkılar yapan Zonguldak için bizler; kurumun rehabilite ve modernize
edilmesini, acilen özerk bir yapıya kavuşturularak gerekli sayıda üretim
işçisinin işe alınmasını, rödovansta hukuksal sorunların aşılarak yaygın, yasal
ve gerçekçi düzenlemeler yapılmasını, bu konuda gerekli hazırlık çalışmaları
yapmakta olan Türkiye Taşkömürü Kurumu için ulusal bir program düzenlenerek,
geçmişteki Zonguldak umudunu tekrar yeşertmeyi beklerken, Sayın Bakanın en
sorunlu bölge olarak nitelediği Zonguldak bölgesine devrim niteliğinde bir
çözüm getirme hazırlıklarını da öğrendik bu anda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saraç,
mikrofonu açıyorum; lütfen, tamamlayın.
NADİR SARAÇ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şu konuştuğumuz yasa
tasarısının ilgili maddesiyle Ereğli kömür havzasında yer alan havzaların
ruhsatlandırılarak, öncelikle Erdemir ve bunun dışındaki özel sektöre Türkiye
Taşkömürü Kurumunu açmak, işletmek ve devretme yetkisi vermek, hepimizin daha
net anlayacağı, son yılların çok güncel bir deyimiyle "özelleştirme
devrimini" gerçekleştirmekti amaç. Verilen önergelerle
"devretme" sözcüğünün tasarı metninden çıkarılması
gerçekleştirilirse, en azından, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve bölge insanının
bugünkü endişelerinin büyümemesi sağlanmış olur.
Zonguldak'ta üretilen
taşkömürünün çok eski bir düzenlemeyle üretildiğini bizzat Sayın Bakan
söylemektedir. Biz de, bilim ve teknoloji ağırlıklı faaliyetlerle ülke
kaynaklarının daha verimli kullanılmasını hedefliyor; yani, ulusal
kaynaklarımızı sahiplendiğimizi belirtiyoruz.
Erdemir tabiî ki
bizimdir; özellikle Zonguldak için, tüm Türkiye için yaşamsal önem arz
etmektedir. Demir-çeliğin metalurjik özellikli taşkömürüne ihtiyacı da
bilinmektedir. Yasa metni böyle geçmiş olsaydı, böylece başlanan bir ilk,
izleyen süreçte, yarınlarda ne olacağını hiç
bilemediğimiz, bugünden çok daha olumsuz sonuçları beraberinde
getirebilecekti.
Değerli milletvekilleri,
Zonguldak milletvekili olmanın verdiği büyük onur ve sorumlulukla, Yüce
Parlamentonun huzurunda bir kez daha yineliyorum; bizim, bölge olarak
dileğimiz, son yıllarda tamamen ihmal edilen, yüzelli yıllık üretim kültürüne
sahip ve rezervine göre bir o kadar yıl daha kömür üreteceğini düşündüğümüz
Türkiye Taşkömürü Kurumunun kendi ayakları üzerinde durabilmesi, üretim ve verimliliğinin
artırılarak maliyetlerin düşürülmesi ve eskiden olduğu gibi ülke ekonomisine
katkı verir duruma getirilmesidir.
Zonguldak'ın zaten bir
yasası var; ama, mevcut yasanın da önce Zonguldak için, ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saraç.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 3 önerge
var, bu önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılığına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
451 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Maden Kanununun ek 1
inci maddesinin, üçüncü fıkrasındaki "devretmeye" ibaresinin
Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Akın |
Yaşar Tüzün |
Nadir Saraç |
|
Zonguldak |
Bilecik |
Zonguldak |
|
K. Kemal Anadol |
Mustafa Özyürek |
|
|
İzmir |
Mersin |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin ek madde 1'in üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Taner Yıldız |
Hasan Ali Çelik |
Mustafa Elitaş |
|
Kayseri |
Sakarya |
Kayseri |
|
Mustafa Demir |
Fazlı Erdoğan |
Polat Türkmen |
|
Samsun |
Zonguldak |
Zonguldak |
|
|
Ali Yüksel Kavuştu |
|
|
|
Çorum |
|
"Sınırları Bakanlar
Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye
ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu
yetkilidir."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
451 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesinin, kamu yararı bulunmadığından, Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Akın |
Nadir Saraç |
K. Kemal Anadol |
|
Zonguldak |
Zonguldak |
İzmir |
|
Yaşar Tüzün |
Nail Kamacı |
|
|
Bilecik |
Antalya |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, Anayasaya aykırılık iddiasında bulunan en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
451 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Maden Kanununun ek 1
inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "devretmeye" ibaresinin,
Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Harun Akın
(Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Harun Akın'ın önergesini okuduk. Biraz önce okuttuğum
Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız'ın önergesi de aynı mahiyettedir,
ikisinin de ifade ettiği aynıdır. Bu bakımdan, iki önergeyi müşterek işleme
alacağım.
Sayın Komisyon, aynı
mahiyetteki bu iki önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, ikisinin birleştirilmesinin
uygun olduğu görüşündeyiz; takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akın,
konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
HALUK İPEK (Ankara) -
Kabul edeceğiz ya Sayın Akın...
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Bir şey izah edeceğim de...
BAŞKAN - Buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, iki parti
grubumuz tarafından aynı mahiyette verilen önergelerimizin birleştirilerek
kabul edilmesi yönündeki çabaların bizi memnun ettiğini ifade etmek istiyorum.
Sadece, söz almamın nedenini
açıklamak istiyorum. Konuşmamızın ilk başlarında, Sayın Bakanımızın, Anayasaya
aykırı olan şeklini kendilerinin değiştirdiğini söylemesi üzerine söz almış
bulunmaktayım; çalışmalarımı sizlere aktarmak istedim.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, Zonguldak'ta bu mesele çok önemli; çünkü, Zonguldak Kenti madenle
oluşmuş bir kent. Böyle olunca, bir bölge madenle oluşmuşsa, kendi oluşmasıyla
ilgili maddeler de Mecliste gündeme gelmişken, haliyle, önemli hale geliyor.
Şimdi, devretme
konusunda, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, dün, Türkiye Büyük Millet
Meclisine müracaatımız vardı. Bugün de, İktidar Partisi tarafından aynı
mahiyette bir önergenin verilmesini memnuniyetle karşıladık. Şimdi de önergeler
birleştirildi ve birazdan oylanacak.
O yüzden, ben, bu akşam
bizlerle olan Genel Kuruldaki bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu
yaklaşımından ötürü Sayın Bakana da teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akın.
Efendim, ikinci önergenin
gerekçisini mi okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu fıkrayla, Ereğli kömür
havzasını uhdesinde bulunduran Türkiye Taşkömürü Kurumuna verilmiş olan
taşkömürü ruhsatının devretme yetkisi kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleştirilen ve bir milletvekilimizin gerekçesini açıkladığı, diğerinin de
gerekçesini okuttuğum, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
451 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesinin, kamu yararı bulunmadığından, tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun Akın
(Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar söz almış bulunuyorum; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, 23 üncü maddede, gerçekten, bir kamu yararı olmadığını
düşünüyoruz ve tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Önergemizi de bu doğrultuda
hazırladık; çünkü, 1988 yılından itibaren başlayan rödovans meselesi, her zaman
için önümüze konulmuştur. Rödövans meselesiyle, TTK, Maden Kanununa doğru
sürüklenmiştir. Yalnız, 1.5.2002 tarihinde, Danıştayın görüşüyle ve rödövansı
iptaliyle, olay, bir başka boyut kazanmıştır.
Biz de, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, Danıştayın önerisini benimsemiş ve bu konuda "mevcut
Havzai Fahmiyye Kanununa bir ek madde ilave edilerek, hem Zonguldak'taki kaçak
kömürcülüğün önüne geçilecek hem de rödövans saha sahiplerinin işletme
ruhsatlarının yasal hale gelmesi sağlanacak" diye görüşlerimizi
bildirmiştik. Bu görüşlerimizi, TTK'nın denetimini yaptığımız KİT Komisyonunda
da dillendirdik, öneri olarak toplantıda sunduk, Sayın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımız da kabul etmişti; fakat, bu uygulanmadı. Şimdi gelinen
noktada, rödövans çözülecek ve TTK kurtulacak diye, kurum, Maden Kanununa
sokulmak isteniyor.
Değerli arkadaşlar, biz
"Maden Kanununa girmesin, rödövans kendi kanunu içinde çözülür"
dedik; ama, kabul ettiremedik, TTK'yı Maden Kanununa soktunuz. İşte -ben, biraz
evvel, Sayın Bakana teşekkür ettim- o "devretme" ibaresi neden
konuldu, kim tarafından konuldu; onu, hâlâ daha bilemiyoruz. Bununla ilgili
endişelerimiz de çok ciddî şekilde devam ediyordu. Plan ve Bütçe Komisyonunda,
biz, o "devretme" ile ilgili çok mücadele verdik; ama, hiç ciddîye
alınmadık. Dün de, bununla ilgili olarak Anayasaya aykırılığını bildirdik,
bugün, AK Parti Grubu da bu konudaki önergesini birleştirdi. Sayın Bakanım,
bugüne kadar, bu niye konulmadı, niye bugüne kadar, bu kadar uzatıldı, bunu
anlamak istiyoruz.
Gerçekten, şimdi,
Zonguldak için, yeni bir dönemdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Maden
Kanununa girmesin, kendi kanunuyla halledilsin dedik; fakat, Maden Kanununa TTK
giriyor ve "devredilme" ibaresi kaldırılıyor. Şimdi, kurumun hukukî
uhdesi korunuyor ve rödovans hallediliyor. Tabiî ki, bu, çok önemli bir durum.
Bundan sonraki süreci parti olarak izleyeceğiz.
Sayın Bakanımın, bölgeyle
ilgili müjdeli haberleri var. "10 000 kişiye ek istihdam... Erdemir
TTK'dan kömür alacak... Bölge kalkınacak... TTK 4 500 000-5 000 000 ton kömür
üretecek" diyor. Arkadaşlar, bunlar çok ciddî rakamlar. Bunlar, inşallah,
söylendiği gibi olur diye düşünüyoruz.
Endişemiz, işte bugün
verilen o önerge idi, o "devretme" idi. Devretme olduğu sürece, bu
söylediklerinizin hiçbiri bize samimî gelmiyordu.
Şimdi, birlikte
devretmeyi kaldırdık; ama, Sayın Bakanın konuşmasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin de bu konudaki iyi niyetli çalışmasını söylemesini isterdim. Sadece
AK Parti kaldırmadı, Cumhuriyet Halk Partisinin takibi ile Zonguldak bölge
halkının hassasiyetini birleştirdik. Bugün, inşallah, bu önergeyle bu madde de
kalkacak ve biz de, bundan sonra, parti olarak, bölgemiz adına, Sayın Bakanımın
da söylemiş olduğu, TTK'mızın mevcut durumunu izleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
şimdilik diyeceklerim bundan ibaret. Zamanınızı aldım, affınıza sığınıyorum;
ama, konuştuğumuz bölge, gerçekten çok önemli bir bölge, 4 500 şehidi olan bir
bölge; yani, Zonguldak öyle kolay bir il değil. Sayın Bakanımızla, sözlerimizle
sürekli karşı karşıya kalıyoruz; yani, o 70 milyona 300 000 000 doları
dağıtalım demesine de çok üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
Zonguldak, yıllarca ülke
sanayiine omuz vermiş; yani, eğer il olarak bir alacak hesabı yapılırsa, biz,
bütün illerden alacaklıyız. Bütün illerden alacaklıyız. Birçoğunuzun ilinin
haritada yeri yokken, Zonguldak, kömürleriyle, sizin illerinize katkı vermek
için, cumhuriyetin kurulmasına katkı vermek için madenciler şehit düşmüş.
İşte, o 300 000 000
dolara takıldığımız zaman, biz endişeleniyoruz. Demek ki, sadece para hesabı...
300 000 000 dolar konuşulduğu zaman, sadece para hesabı, hesap makinesiyle bu
hesap yapılıyor diye heyecanlanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, son
cümlenizi rica ediyorum.
HARUN AKIN (Devamla) -
Oysaki, madenler tabiî ki zarar edecek. Dünyanın hangi ülkesinde taşkömürü kâr
etmiş arkadaşlar?
Uluslararası bir
karşılaştırma yaptığımız zaman, Almanya'da ton başı maliyetler 200 dolar,
İngiltere, Fransa ve Zonguldak'ta 125-135 dolar. O yüzden, çok hassas bir konu.
Bölge insanı da, Türkiye'nin kamburu gibi ilan edilmekten rahatsız.
Lütfen, Sayın Bakanımdan
da rica ediyorum; Zonguldak'ın zararını, böyle, sürekli, zarara dayalı bir şey
yapıyoruz gibi söylemesin, çok üzülüyoruz; çünkü, biz alacaklıyız. Biz
alacaklıyız, Türkiye'nin bütün illerinden alacaklıyız.
HASAN ANĞI (Konya) - O
kadar da değil!
HARUN AKIN (Devamla) - O
kadar beyefendi, o kadar!
Zonguldak, en son senenin
hesaplarında, KDV olarak aldığından fazlasını veren beşinci il; ama, böyle,
rakamlarla konuşmuyoruz. Zonguldak'ın bir farklı özelliği var; o yüzden, bundan
sonra, inşallah, Maden Kanunu Zonguldak'a hayırlı olur. Biz haksız çıkarsak,
geleceğiz, buradan, tekrar, sizlerden, Zonguldak'tan, Sayın Bakandan,
hükümetten özür dileyeceğiz. Bunu yapacağız; ama, ya biz haklı çıkarsak?! Ya
biz haklı çıkarsak ne olacak?.. Zonguldak, ocaklar, TTK, tekrar kendine
gelemeyecek diye korkuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akın, son
cümlenizi rica ediyorum.
HARUN AKIN (Devamla) - Bu
endişemizi sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar
sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
23 üncü maddeyi, kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24.- Maden Kanununa
aşağıdaki ek maddeler ilave edilmiştir.
"EK MADDE 2.-
Bakanlık, Genel Müdürlüğün bu Kanunda
belirtilen yetkilerinden uygun
gördüklerini valiliklere verebilir.
BAŞKAN - Ek madde 2
üzerinde söz isteği?.. Yok.
Ek madde 2'yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 3'ü okutuyorum:
EK MADDE 3.- Kömür ve
petrokok ithalatı ile ilgili usul ve esaslar Çevre ve Orman Bakanlığı, Dış
Ticaret Müsteşarlığı ile Bakanlıkça müştereken düzenlenir. Bakanlar Kurulu
kararı ile maden ve petrokok ithalatından, gümrük resmine esas bedelin % 2'sine
kadar ek ödeme alınabilir.
BAŞKAN - Ek madde 3
üzerinde söz isteği?.. Yok.
Ek madde 3'ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 4'ü okutuyorum:
EK MADDE 4.- Maden
Kanununun uygulanması ile ilgili eylem ve işlemler nedeni ile İdareye karşı
açılan davaları, İdare ruhsat sahiplerine bildirir. Ruhsat
sahipleri İdarenin yanında davaya katılabilir.
BAŞKAN - Ek madde 4
üzerinde söz isteği?.. Yok.
Ek madde 4'ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 5'i okutuyorum:
EK MADDE 5.- Bu Kanuna
ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek, 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (III) sayılı cetvelin "Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü" ile ilgili bölümünden çıkarılmış ve Maden İşleri Genel
Müdürlüğünde kullanılmak üzere bu Kanuna ekli
(2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı"
ile ilgili bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
Ek madde 5'i ek
listelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi, ek madde 2, 3, 4
ve 5'i kabul ettik. Bunlar madde 24'ün ek maddeleri olduğu için, madde 24
çerçeve maddedir.
24 üncü maddeyi tümüyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25.- Maden Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 12.-
Elektronik posta ile yapılacak müracaatların başlama tarihi Genel Müdürlükçe
ilân edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
25 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26.- 21.7.1983
tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Korunması gerekli
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti,
Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve
kuruluşların görüşü alınarak
yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
26 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 27.- Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun değişik 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"(10) Maden İşleri
Genel Müdürü veya Yardımcısı,
(11) Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürü veya Yardımcısı."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
27 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28.- 9.8.1983
tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Petrol, jeotermal
kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı
dışındadır.
Madenlerin işletilmesi
ile ilgili hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 29.- 9.8.1983
tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Milli park
karakterine sahip olduğu tespit edilen alanlar, Millî Savunma Bakanlığının
olumlu görüşü, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Çevre ve Orman Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile milli park olarak belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 30.- 23.7.1995
tarihli ve 4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik
Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamında
izin verilen alanlarda petrol ve maden arama ve işletme faaliyetleri, bu
alanlarda yapılan masrafların ruhsat sahibince tazmin edilmesi şartıyla Orman
Kanununun 16 ncı maddesine göre yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 31.- Milli
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununun 15 inci maddesinin (e)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"e) Bu Kanun hükmüne
göre tahsis edilen sahada halen petrol ve madencilik faaliyeti yapılmakta ise
bu faaliyetin izin süresinin bitimine kadar, ruhsat süresinin uzatılması
halinde de bu süre bitimine kadar bu sahalar hakkında ormansız alan statüsü
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 32.- 20.11.1981
tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kanalizasyon
şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içme suyu alınan havzaların
korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler, 2872 sayılı Çevre Kanunu
hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Genel
Müdürlükçe çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
32 nci maddeyle ilgili
bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sadullah Ergin |
Fehmi Öztünç |
Fahri Çakır |
Hatay |
Hakkâri |
Düzce |
Metin Kaşıkoğlu |
Ayhan Sefer Üstün |
|
Düzce |
Sakarya |
|
"Madde 32. -
20/11/1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kanalizasyon şebekesine
verilmesi sakıncalı maddeler ile içmesuyu alınan havzaların korunması için
gereken tedbir ve düzenlemeler, 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından
çıkarılan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği esaslarına göre, büyükşehir belediyeleri
sınırlarını geçmeyecek şekilde genel müdürlükçe belirlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSOYNU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Biz de katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet ve
Komisyon önergeye katılmıyor.
Gerekçesini mi okutalım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Bu önergeyle,
kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içmesuyu alınan
havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi görev alanı sınırları içerisi için 2872 sayılı Çevre Kanunu
hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınmak
suretiyle İSKİ Genel Müdürlüğünce, diğer büyükşehirlerde ise, büyükşehir
belediyeleri sınırları içinde kalması şartıyla genel müdürlükçe Çevre ve Orman
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikler kapsamında belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
32 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 33.- 26.5.1981
tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97 nci maddesinin
(b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Belediye
sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet gösteren maden işletmelerince,
3213 sayılı Maden Kanununun 14 üncü maddesinde yer alan paylara ilaveten yıllık
satış tutarının % 0,2'si nispetinde belediye payı ayrılır.
Bu pay, Devlet hakkının
Hazineye ödenmesi sırasında ruhsat sahibi tarafından ilgili belediyeye
ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
33 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34.- 31.8.1956
tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Devlet ormanları
hudutları içerisinde maden aranması ve işletilmesi, Maden Kanununun 7 nci
maddesinde belirtilen şartlara uyularak, ruhsat grubu gözetilmeksizin yapılır.
Orman hudutları içinde alınan muvafakat süresi, temdit dahil işletme ruhsat
süresi sonuna kadar devam eder. Ayrıca madencilik faaliyetleri için zorunlu;
tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve alt yapı tesislerine fon bedelleri hariç
olmak üzere orman mevzuatı hükümlerine göre bedeli alınarak izin verilir.
Madencilik
faaliyetlerinin ve faaliyetlerle ilgili her türlü yer, yol, bina ile tesislerin
hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda
yapılmak istenmesi halinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu
takdirde kullanım bedeli, kullanım süresi, yapılan bina ve tesislerin devri
gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 35.- 4.11.1983
tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değişik 19 uncu maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Başkası adına
tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında
binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11 inci madde çerçevesinde
takdir olunan bedeli zilyedine ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 36.- 13.12.1983
tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin yeniden düzenlenen 13 üncü maddesinin değişik (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Hazinenin özel
mülkiyetindeki taşınmazların satışı, kiralanması, trampası ve üzerinde sınırlı
aynî hak tesisi, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve
bu yerler için gerekli görülen hallerde kullanma izni verilmesi işlemlerini
yapmak,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 37.- Maden
Kanununun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki "ilgili dairenin"
ibaresi "Genel Müdürlüğün", 38 inci maddesinin birinci fıkrasındaki
"ilgili daire" ibaresi "Genel Müdürlük" ve 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasındaki "ilgili daireye" ibaresi "Genel
Müdürlüğe" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 38.- a) 6.6.1901
tarihli Taşocakları Nizamnamesi,
b) 15.2.1956 tarihli ve
6664 sayılı Taşocakları Muamelatının Tedviri ve Varidatının Tahsilinin Vilayet
Hususi İdarelerine Ait Olduğu Hakkında Kanun,
c) Maden Kanununun 8 inci
maddesi, 18 inci maddesinin ikinci cümlesi, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26 ve 28
inci maddeleri,
d) Maden Kanununun 5 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ihbar" ibaresi ile "ön
işletme ruhsatı" ibaresi; 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasında ve 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"ön işletme" ibaresi; 42 nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve
beşinci fıkraları ile 43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer
alan "ön işletme ve" ibaresi; 44 üncü maddesinin birinci, ikinci ve
üçüncü fıkralarında yer alan "ön işletme veya" ibaresi;
Yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay süre ile I.Grup (a) bendi madenler
için işletme ruhsatı müracaatı ile dokuz ay süre ile I.Grup (b) bendi madenler
için işletme ruhsatı, II.Grup, III.Grup ve IV.Grup madenler için arama ruhsatı, V.Grup madenler için
sertifika müracaatları kabul edilmez. Maden Kanununun bu Kanun ile değişik 14
üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarınca
yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi yapıların inşasında kullanılacak hammadde
izinlerinin alınması bu kısıtlamaya tabi değildir. Bu süre sonunda ilk hafta
yapılan müracaatlar aynı anda yapılmış kabul edilir ve öncelik sıralaması kur'a
ile belirlenir. İlk hafta içerisinde yapılan müracaatlardan işletme ruhsat
harcı kadar müracaat harcı alınır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş;
a) Mermer arama
ruhsatları bir yıl uzatılır. Maden arama ruhsatlarında ise talep halinde süre
beş yıla tamamlanır.
b) Ön işletme ruhsatları
süresi sonuna kadar devam eder. Bu süre içinde arama ruhsatı hukuku hükümleri
uygulanır.
c) Arama ruhsat süresi
bitmiş olup ön işletme ruhsat talebinde bulunulan sahaların harç ve teminatlarının
üç ay içinde yatırılması halinde mermer ruhsatları için bir yıl, maden
ruhsatları için iki yıl süreli arama ruhsatı verilir. Süresi içinde harç ve
teminatları tam olarak yatırılıp müracaatta bulunulmayan haklar iptal edilir.
d) İşletme ruhsat talepli
sahaların işlemleri, talep tarihindeki kanun hükümlerine göre yürütülür.
e) Dolomit işletme izin
alanları Maden İşleri Genel Müdürlüğünce incelenerek belirlenecek görünür ve
muhtemel rezerv alanlarına II. Grup ruhsat verilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar ihale edilmek üzere ilân edilen sahaların ihale işlemleri, ilân
tarihindeki yönetmelik hükümlerine göre yapılır. Bu ihalelerden alınan
ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tabi değildir.
Bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce verilmiş ruhsatlar, Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı
maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tabi değildir.
Bu Kanun uyarınca
çıkarılacak Maden Kanununun uygulanmasına dair yönetmeliğin yürürlük tarihinden
itibaren altı ay içinde ruhsat sahibinin talebi ile bir defaya mahsus olmak
üzere işletme ruhsat alanı rezerv
kaybına neden olmayacak şekilde, ekonomik olarak ayrı işletilmesinin imkân
dahilinde olması ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da uygun bulunması
halinde, en fazla dört ayrı ruhsata
bağlanabilir.
Bor tuzu ruhsat
sahalarının rezervi (görünür+muhtemel) bu Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren beş yıl içerisinde ilgili kamu
kuruluşu tarafından belirlenir ve bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmez.
Bu ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tabi
değildir.
Bor tuzu ruhsatlarını
işletmekle görevli kamu kuruluşunca, sahalarında yapılacak arama
çalışmalarından sonra terk edilen veya taksir edilen alanlar, sicil kayıtlarına
işlenerek Maden Kanununun ilgili maddelerine göre 2000 hektarı geçmeyecek
alanlar şeklinde ihale edilir. Daha sonra bu alanlarda bulunacak bor tuzu rezervleri ile ilgili hakların kullanımı
ilgili kamu kuruluşuna aittir.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş işletme
ruhsat sahalarında, yürürlük tarihinden itibaren, mermer ruhsat sahalarında üç
yıl, maden ruhsat sahalarında ise beş yıl içerisinde ruhsat sahipleri sahalarındaki rezerv alanlarını (görünür+muhtemel) belirleyerek Maden İşleri Genel Müdürlüğüne
bildirmek zorundadır. Bu süreler sonunda görünür ve muhtemel rezerv alanı
olarak belirlenmeyen alanlar taksir
edilir.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş
ruhsatlar, bu Kanunla kapsama alınan
madenler için hak sağlamazlar.
Ruhsatlı ve ruhsat
talepli sahaların bu Kanun ile ilgili işlemlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
ilişkin Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Taner Yıldız |
Hasan Ali Çelik |
|
Ankara |
Kayseri |
Sakarya |
|
Mustafa Elitaş |
Mustafa Demir |
Polat Türkmen |
|
Kayseri |
Samsun |
Zonguldak |
|
|
Ali Yüksel Kavuştu |
|
|
|
Çorum |
|
"Bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce verilmiş işletme ruhsatları, bu Kanunla kapsama alınan madenler
için hak sağlamaz. Mevcut ruhsatın talep edilen ruhsat grubu alanına taksir
edilmesi, talep edilen alanda aynı grubu ait başka bir ruhsat bulunmaması ve
aynı alan içinde öncelikle hakkı olan diğer grup ruhsat alanlarındaki
faaliyetlere engel olmaması şartı ile bu Kanunla kapsama alınan madenler için
arama ve ön işletme ruhsatları hak sağlar. Bu şekilde hak sağlayan I. Grup (a)
bendi madenlerin ruhsatları da Genel Müdürlük tarafından verilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, gerekçeyi mi okutalım efendim?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, tasarı
yasalaştığında Bakanlık, mevcut arama ve önişletme ruhsat sahiplerinin, Kanun
kapsamına alınan madenler için hak sağlamak üzere açacakları davalarla karşı karşıya
kalacaktır. Davalar da, daha önce örneklerinde olduğu gibi, Maden Kanunu
kapsamına alınan yeni madenlerle ilgili olarak mevcut ruhsatların hak sağlaması
yönünde sonuçlanacaktır. Önergeyle, yargının ve Bakanlığın gereksiz yere meşgul
edilmesi de engellenmiş olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Geçici madde 1 kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu
Kanun ile Maden Kanunu kapsamına alınan madenler için Taşocakları Nizamnamesine
göre verilmiş yürüyen ruhsatların intibakı yapılır.
Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarı ile Taşocakları
Nizamnamesine göre süresi içinde temdit
talebinde bulunulmuş ruhsatlar ile ruhsat almak üzere yapılan yeni müracaatlar, il özel
idarelerince müracaat tarihinde yürürlükte olan Taşocakları Nizamnamesine
göre sonuçlandırılarak uygun görülenler
ruhsatlandırılır.
Valilikler, il sınırları
içindeki taşocağı ruhsatlarını bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde, hak
sahibi, sınır koordinatları, cinsi, süresi, ruhsat alanı, mülkiyet durumu ve
diğer bilgileri ile birlikte Maden
İşleri Genel Müdürlüğüne bildirmek zorundadır.
Ruhsat sahipleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinden
itibaren altı ay içinde harç ve
teminatını yatırarak; I.Grup (a) bendi
madenler için faaliyet alanının koordinatları ile il özel idarelerine, diğer grup madenler için işletme projesi ile Maden İşleri Genel Müdürlüğüne müracaat
ederek Maden Kanununa intibak yaptırmak
zorundadır.
Taşocağı ruhsatlarının
faaliyet koordinatları ile ruhsat koordinatlarında farklılık olması durumunda,
valiliklerin görüşü alınarak intibak
yapılır.
Çimento, kireç
fabrikası veya asfalt üretim tesisinden
herhangi birine sahip olan taşocağı ruhsat sahipleri, bu Kanuna intibaklarında
mevcut taşocağı intibak alanlarını bir
defaya mahsus olmak üzere azami elli
hektarı geçmeyecek şekilde genişletme
talebinde bulunabilir. Genişletme talebinde bulunulan alanda maden veya mermer ruhsatı bulunmaması halinde, genişletme 50 hektarı geçmeyecek şekilde
Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından uygun görülecek alan kadar yapılır.
Süresinde intibakı yaptırılmayan ruhsatlar iptal edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
Bir önerge var,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının Geçici Madde 2'nin altıncı fıkrasındaki
"Çimento" ibaresinden sonra gelmek üzere "beton santralı"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sabri Varan |
Osman Akman |
Taner Yıldız |
Gümüşhane |
Antalya |
Kayseri |
M. Sait Armağan |
Murat Yıldırım |
|
Isparta |
Çorum |
|
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu fıkra ile çimento,
asfalt üretim tesisi ve kireç fabrikasına sahip taşocağı ruhsat sahipleri,
tanınan bu Kanuna intibaklarında mevcut taşocağı intibak alanlarını bir defaya
mahsus olmak üzere azamî 50 hektarı geçmeyecek şekilde genişletmeyle ilgili
verilen imkân asfalt tesisleri için de verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2'yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. - Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ruhsat sahipleri tarafından yatırılan
yolluk avansları, genel bütçeye özel gelir ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.-
Jeotermal kaynaklar ve mineralli sularla ilgili yeni bir yasal düzenleme
yapılıncaya kadar bu kaynaklara ilişkin faaliyet izni verilmeden önce Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün uygun görüşünün alınması zorunludur. Talepler Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne incelettirilir. Uygun bulunmayan faaliyetlere
izin verilmez.
Jeotermal kaynak ve
mineralli su sahalarında kaynak koruma alanlarının belirlenmesi zorunlu olup,
bu alanlara ilişkin öngörülen tedbirlerin uygunluğu ve denetlenmesi Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılır.
Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan incelemeler sonucunda, faaliyetlerin bilim ve
tekniğine, kaynağın ve çevrenin korunmasına ve koruma alanları için öngörülen
tedbirlere uygun yürütülmediğinin tespiti halinde, alınacak tedbirler Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından belirlenir. İlgili kişi, kurum ve
kuruluşlar bu tedbirleri yerine getirmekle yükümlüdür. Aksi takdirde
faaliyetlere izin verilmez.
Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğünün almış olduğu buluculuk hakları saklıdır. Ayrıca Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü yatırım programları çerçevesinde yaptığı çalışmalar
ile kaynak varlığını ortaya çıkardığı alanların veya sondaj ile elde ettiği
akışkanın bulucusu olarak tescil edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1
önerge var; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Maden Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici 4 üncü
maddesine aşağıdaki paragrafın ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih Kapusuz |
Taner Yıldız |
Hasan Ali Çelik |
Ankara |
Kayseri |
Sakarya |
Mustafa Elitaş |
Mustafa Demir |
Polat Türkmen |
Kayseri |
Samsun |
Zonguldak |
Ali Yüksel Kavuştu |
|
|
Çorum |
|
|
"Jeotermal kaynaklar
ve mineral suların bulunduğu yerlerde; bu kaynakların işletilmesi ve
değerlendirilmesine yönelik tesisler için ihtiyaç duyulan araziler, çevresinde
bulunan arazilere zarar vermeyecek tedbirlerin alınması şartıyla, kullanım
şekline ve niteliğine ve vasfına bakılmaksızın bu amaçla kullanılmak üzere
tahsis edilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi mi okutalım
sayın önerge sahipleri?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemiz jeotermal
kaynaklar yönünden oldukça zengindir. Çoğu ilimizde jeotermal kaynakların
bulunduğu yerler aynı zamanda tarım alanı olarak kullanılan yerlerdir.
Jeotermal alanda yapılan turizm yatırımları yaygındır; ancak, tarımsal alanın
tarım dışına çıkarılmasıyla ilgili yasal düzenleme eksikliği vardır.
Hazırlıkları yapılan ve yakın gelecekte Meclisimize intikal edecek Toprak
Kanunu Tasarısı ve Jeotermal Yasası Tasarısında bu tür düzenlemelerin yer
alacağı bilinmekte ise de ülke ekonomisine önemli katkıları olan termal turizm
yatırımlarının önündeki bu engeli kaldırmak açısından geçici maddeye bir fıkra
eklenmesi bu amaçla talep edilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, geçici 4 üncü
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.-
26.3.1322 tarihli mülga Maadin Nizamnamesi veya 17.6.1942 tarihli ve 4268 sayılı Madenlerin Aranma ve İşletilmesi
Hakkında Kanun hükümleri gereğince içmece, maden suları, ılıca ve kaplıcalara
verilmiş işletme imtiyazı süreleri,
imtiyaz sahibince bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde temdit
projesi verilerek temdit talebinde bulunulması halinde projenin niteliğine göre
Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yirmi yıla kadar uzatılabilir. Devlet hakkı olarak yıllık cironun % 4'ü
alınır. Ayrıca geçmiş yıllara ait temettü hissesine mahsup edilmek üzere ilk
yılki cironun % 10'u da Devlet
hakkı olarak alınır.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının geçici madde 5 in altıncı satırındaki "% 4"
ibaresinin "% 1" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Soner
Aksoy |
Mustafa
Demir |
|
Ankara |
Kütahya |
Samsun |
|
Recep
Yıldırım |
Öner
Ergenç |
|
|
Sakarya |
Siirt |
|
BAŞKAN- Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor
mu?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara)-
Sayın Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
4268 sayılı Madenlerin
Aranması ve İşletilmesi Hakkında Kanun hükümleri gereğince içmece, maden
suları, ılıca ve kaplıcalardan devlet hakkı olarak yıllık cironun yüzde 1'inin
alınması öngörülmüştür.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'i kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6'yı
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- 4683
sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten
Kaldırılmasına İlişkin Kanunun yürürlük tarihi olan 26.6.2001 tarihinden önce,
tuz işletme izni için müracaat edilmiş, ihalesi yapılmakla birlikte, TEKEL
Yönetim Kurulu tarafından ihalesi onaylanmamış tuzlalarla ilgili ihaleler
onanmış sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 7'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7.-
10.6.1983 tarihli ve 2840 sayılı Kanunun eki listedeki demir ruhsatları
24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından özelleştirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemde bulunan 451 sıra
sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının geçici 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
İçtüzüğün 87 nci maddesi gereği arz ve teklif ederim.
Süleyman
Sarıbaş
Malatya
Geçici Madde 7. -
10.06.1983 tarihli ve 2840 sayılı Kanunun eki listedeki demir ruhsatları
24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından özelleştirilir.
Bu özelleştirme sırasında
verilen en yüksek teklif üzerinden eski hak sahiplerinin rüçhan hakkı
mevcuttur. 15 gün içerisinde kullanılmayan rüçhan hakkından vazgeçilmiş
sayılır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
Katılıyor mu efendim?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım, konuşacak mısınız?
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan kanun tasarısının geçici 7 nci maddesinde, 1978 yılında Bülent Ecevit
Hükümeti tarafından devletleştirilen sahalardan, 2840 sayılı Yasayla, 1983
yılında iade edilmeyen 4 sahanın özelleştirilmesi söz konusu. Bu sahalardan 2
tanesi benim seçim bölgemde.
Bilindiği gibi,
Anayasamızın eşitlik ilkesi ve mülkiyetin kutsallığı ilkesi gözönüne
alındığında, kamulaştırılan bir sahanın, kamu yararı ortadan kalktıktan sonra
tekrar hak sahiplerine makul değeri üzerinden iade edilmesi esas prensiptir.
Şimdi, burada yapılmak
istenen, 1978'de bu maden sahaları çok güzel bir şekilde işletildiği halde,
zapturapt altında devletleştirilen -sahalardan birine makine girmemiş, tek gram
maden çıkarılmamış- yirmi senedir bekleyen bir saha, aynı hak sahiplerine,
devletin tespit edeceği, 2840 sayılı Yasada belirlenen çerçevede -nasıl ki 254
saha 1983 yılında hak sahiplerine iade edildiyse- iade edilmesi gerekir iken,
Anayasaya aykırı bir şekilde Özelleştirme İdaresi tarafından özelleştirilmesi
istenmektedir. Yani, sizin bir evinizi kamulaştıracaklar, arkasından diyecekler
ki, kamu yararı ortadan kalktı, ne yapalım, bunu piyasada satalım.
Kamulaştırılan ev sizin, değeri de belli, değerini tespit edecek imkânlar da
var 2840 sayılı Yasada, şartlar da belirlenmiş, bu çerçevede, 254 ocak nasıl
iade edildiyse, bu 4 sahanın da iade edilmesi gerekir iken, Özelleştirme
İdaresine devredilip, iki yıllık bir süreç içerisinde bir sürü müşavir
kuruluşa, müşavir firmaya da para ödenerek bu sahaların devri sağlanıyor.
Bu önergemi, bu
sahaların, hak sahiplerine iadesinin hakka, hukuka, adalete uygun olarak
tecelli etmesinin tesis edilmesi için vermiş bulunuyorum.
Takdirlerinize arz
ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, önerge sahibinin gerekçesini açıkladığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Geçici madde 7'yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 8'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 8.- Bu
Kanunun uygulamasına ilişkin tüm yönetmelikler Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren sekiz ay içinde çıkarılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 39.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Efendim,
yürürlük maddesinde, Grup adına, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Anadol.
(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA K. KEMAL
ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bugün,
Parlamentomuz, yoğun bir çalışmayla, Maden Yasasının sonuna yaklaşmıştır. Şu
anda yürürlük maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Burada, bu yasanın
uygulanmasıyla ilgili bir kuşkumu, önemli bir kuşkumu dile getirmek istiyorum.
İnşallah, temenni ediyorum ki, bu kuşkum yersiz çıkar; Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımızın, ona bağlı dairelerin, bürokratların titizliği sonucunda,
benim bu kuşkum kendiliğinden zail olur.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce kabul ettiğimiz 28 inci maddeyle "petrol, jeotermal kaynak ve maden
arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı
dışındadır." Bunu kabul ettik. "Madenlerin işletilmesi ile ilgili
hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür." Anlaşılıyor ki,
madenlerin işletilmesiyle ilgili, ÇED uygulanacak; ama, maden arama, jeotermal
kaynak ve petrol arama olayında ÇED uygulanmayacak. Şimdi, Bakanlık bu izni
verdiği vakit, ormanda, doğada, denizde bir zararın meydana gelmesi sonucunda,
biliyorsunuz, bu zararların telafisi olanaksızdır. Ben, bürokratik işlemlerin
kaldırılması gerekçesiyle tesis edilen bu hükmün doğaya zarar vermemesini,
Anayasamızın 56 ncı maddesine ters düşmemesini temenni ediyorum; Bakanlar
Kurulunun, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının ve ilgili dairelerin bu
konuda duyarlı olmalarını bekliyorum. Bu kuşkumu, zabıtlara geçmesi için,
ilerideki uygulamaların titiz olması için dile getirmeyi bir görev saydım, bunu
anlatmak için kürsüye çıktım, zamanınızı aldım.
Hepinize, tekrar,
teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
39 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 40.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Maden Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 265
Kabul: 262
Ret: 3 (X)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Efendim, Sayın Bakanımız
çok kısa bir teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maden Yasası gibi ülkemiz
için son derece önemli olan bir yasayı, uzunca bir çalışma döneminden sonra, çok
kısa sayılabilecek bir Genel Kurul çalışmasıyla, çok şükür, sonuçlandırmış
bulunuyoruz. Emeği geçen, katkısı olan tüm milletvekillerine, başta Cumhuriyet
Halk Partisinin değerli milletvekilleri ve komisyon üyeleri olmak üzere, AK
Partili değerli milletvekili arkadaşlarıma ve bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum.
Bu arada, yeri gelmişken,
Sayın Kemal Anadol'un bir noktadaki tereddütünü gidermek için de bu fırsatı bir
vesile addediyorum.
Madde 28'de anılan
petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri ÇED raporundan ârîdir, ona
bağlı kalmayacaktır; ama, işletme, yani, madenin işletilmesi ÇED raporuna
tabidir. Bu, şu anda yürürlükte olan ÇED Yönetmeliğinde de böyledir. Bu da,
zaten, komisyonlarda görüşüldü.
Aslını ararsanız, biz de,
AK Parti olarak, Hükümet olarak ve Bakanlık olarak, çevre noktasında son derece
hassasız. Biz, kalkınmayı ve yatırımları, insan için yapıyoruz, insana rağmen
yapmıyoruz. Çevreye son derece saygılı bir Hükümet olarak da, Maden Yasasını,
ülkemizin kalkınmasında çok iyi bir enstrüman olarak kullanacağız. Bu, bizim
millî bir görevimizdir. Millî kaynaklarımızı, mutlaka, ekonominin ve
milletimizin hizmetine sunacağız. Bunu, kalkınmamız için bir fırsat ve şans
olarak görüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Biz de, tekrar, hayırlı
olmasını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
7. - Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/770) (S. Sayısı: 439) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 439 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteği vardır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkanım, bu
gürültüden dolayı, arkadaşlarım, herhalde konuşmamı pek anlayamayacaklar. Devam
edeyim mi?!
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, sayın konuşmacı haklıdır. Lütfen, sükunetle hatibi dinleyelim.
Elbette ki, bu önemli yasada, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklayacaktır.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sizleri ve Yüce Ulusumuzu saygıyla selamlıyorum. 4342 sayılı Mera Kanunu,
Türkiye tarımı ve Türk çiftçisi için yaşamsal önemde olan bir kanundur. Bu
kanun, 25 Şubat 1998 tarihinde, günümüzden altı yıl önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde oturuma katılan değişik siyasî partilere mensup 222 üyenin
oybirliğiyle kabul edilmiş ve bu olay herkes tarafından, hatta
"devrim" sözcüğünden ürkenler tarafından dahi devrim olarak
nitelendirilmiştir; çünkü, 1998 yılına kadar olan cumhuriyet döneminde, tarım
alanında sayısız yasal düzenlemeler yapılmasına karşın, meraların korunup
kullanılması hakkında herhangi bir yasal düzenleme gerçekleştirilememiştir.
Yasanın çıktığı tarihe kadar tüm meralarımız, 1858 tarihli Osmanlı Arazi
Kanunnamesine göre yönetilmiştir. Aslında, Mera Kanunu çalışmaları, 1957
yılında başlamış; fakat, tüm iyi niyetli çabalara karşın, uzun süre
sonuçlandırılamamış; hazırlanan kanun tasarıları 1965,1980,1991 ve 1996
yıllarında, 4 kez Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geldiği halde, bir
türlü yasalaşma sonucuna ulaşamamıştır. Mera Yasasının kırk yılı aşkın süren
yasalaşma macerası, 25 Şubat 1998'de mutlu sonla sonuçlanmıştır.
(x) 439 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Mera Yasasının amacı,
mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit, tahsis, kullanım, koruma ve
geliştirilmesini sağlamaktı. Bu yasa, 1940 yılında 44 000 000 hektar olup
yasasızlıktan ötürü korunamadığı için 1991'de 12 000 000 hektara inen, 2000'li
yılların başlarında ise 10 000 000 hektarın altına indiği uzmanlarca belirtilen
meralarımızın daha fazla azalmasını önleyecek, mera, yaylak ve kışlaklarda daha
fazla ot üretilmesini sağlayacaktı; çünkü, hayvancılığımız sürekli kan
kaybediyordu ve bu kan kaybının önüne de, ancak, meraların korunup
geliştirilmesiyle, daha fazla kuruot üretilerek geçilebilecekti.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamızın 45 inci maddesinde de "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve
meraların amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemek için gereken tedbirleri
alır" denilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Mera Yasası, can çekişen hayvancılığı sağlıklı hale getirmek için, meralarımızı
her türlü tecavüzden korumak, mera alanlarının daralmasını önlemek için
çıkarıldı. Ülkemiz hayvancılığının içler acısı halini sizlere anlatmayı
gereksiz görürüm. Eğer, bugün, ülkemizdeki büyük ve küçükbaş hayvan sayıları,
çok değil, son yirmi yıl içerisinde yarı yarıya azalmışsa, bunda, geçmiş
hükümetlerin yanlış ekonomi ve tarım politikaları kadar 1950'li yıllarda
başlayan meraları tahrip anlayışının da çok ciddî etkisi olmuştur. Bütün
bunları ve hayvancılığımızın içerisine düştüğü zavallı durumu görerek,
meralarımızın üzerine titrememiz gerekir.
Oysa, görüyoruz ki, Mera
Yasasında yapılmak istenilen her değişiklik, meraları korumayı değil, tam
tersine, meraları amacı dışında daha kolay kullanılabilir hale getirmeyi
amaçlıyor; tıpkı, Orman Yasasında yapılan ve yapılmak istenilen her değişiklikte,
ormanları korumanın değil, ormanları haksız kullanımlara açmanın düşünüldüğü
gibi.
Değerli milletvekilleri,
Türk tarımı, tarım içerisinde hayvancılık, doğrudan tarla alanlarıyla, mera
alanlarıyla ilgilidir. Topraklarımız yoksa, meralarımız yoksa, nerede bitkisel
üretim, nerede hayvancılık yapacağız! Devlet İstatistik Enstitüsünün bu
konudaki resmî bildirimleri gelecek için umut vaat etmiyor.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, dinlerseniz, size çok ciddî bilgiler vereceğim; bakınız, memleketimiz
nereden nereye gidiyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Dinliyoruz Sayın Hocam.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Bakınız, ekim yapılan tarla alanları, bağ alanları, meyvelik alanlar ve
zeytinlik alanlar, son yirmi yılın verilerine göre, Devlet İstatistik
Enstitüsünün resmî rakamlarına göre sürekli azalıyor. Arkadaşlarım, 19 000 000
hektar olan tarla alanı, yirmi yılda tam 1 000 000 hektar azalarak 18 000 000
hektara indi. Bağ alanları, 597 000 hektardan 525 000 hektara indi. 1 563 000
hektar olan meyvelik alanlar, 1 425 000 hektara indi ve zeytinliklerimiz,
üzerinde ciddî olarak durmamız gereken zeytinliklerimiz, 250 000 hektar
azalarak 857 000 hektardan 600 000 hektara indi. Üzücü olan, zaman içerisindeki
azalışların süreklilik göstermesidir.
Türk tarımının
kalkınmasını istiyorsak, önce, üzerinde tarım yapılan topraklarımızı,
hayvanlarımızı beslediğimiz meraları korumamız ve iyileştirmek için çaba
göstermemiz gerekir. Oysa, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla Mera
Kanununda yapılmak istenilen değişiklikler, meralarımızı koruyup geliştirmeyi
değil, mera alanlarını daraltmayı hedeflemektedir. Bu anlayış tarzıyla, Türk
tarımı yarın daha kötü duruma, Türk çiftçisi de bugünkü zavallı durumunu arar
hale gelir.
Değerli milletvekilleri,
Mera Yasasını çıkararak tarihî görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
meralara ilişkin masrafların kaynağını oluşturan Mera Fonunu 20 Haziran 2001
tarihli bir yasayla kaldırınca, Mera Yasası uygulama maliyetleri, genel bütçe
içerisine alınan "Mera Özel Ödeneği" adlı ödenekten karşılanmaya başlanıldı.
Bu ödeneğin gerek yetersizliği gerekse de önemli kısmının zaman zaman merkez ve
kimi zaman da taşra örgütlerince amacı dışında başka alanlarda kullanılması
sonucu, mera çalışmaları önemli ölçüde olumsuz yönde etkilenmeye başladı.
Nitekim, Mera Yasasının yürürlüğe girmesinden günümüze kadar altı yıla yakın
bir süre geçmesine karşın, ancak 1 000 000 hektar alanın tahsis işlemi yapılmış
olup, bu 1 000 000 hektar alanın büyük çoğunluğu da kadastro geçmiş, daha önce
mera, yaylak, kışlak olarak tescil edilmiş alanlardır. Yani, geçen beş yıllık
süreçte, var olan alanların en iyi tahminle yalnızca yüzde 10'unda tespit,
tahdit ve tahsis çalışması bitirilebilmiştir. Ayrıca, örneğin, mera alanı il
toplam alanının yüzde 50'sinden fazla olan Erzurum ve Ağrı İllerinde, tahsis
işleminin tamamlandığı alanların toplamı yüzde 2'ler düzeyindedir. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığımıza düşen görev, bu süreci hızlandırmak, çalışmalara ivme
kazandırmak olmalıydı. Oysa, Bakanlık, üzerine düşen görevi yapacak, meraları
koruyup geliştirecek yerde, hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği
bu yasa tasarısına kaynaklık ederek, mera, yaylak ve kışlakların tahsis
amacının değiştirilmesine, bu alanların başka amaçlarla kullanılabilmesine
önayak olmaktadır.
Bugün görüştüğümüz tasarıyla,
yasada yer alan "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine,
Maden Kanunu ve Petrol Kanunu hükümlerine göre, maden ve petrol arama ve arama
sonunda verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol faaliyeti için zarurî
olan" ifadesi değiştiriliyor. "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
talebi üzerine Maden Kanunu ve Petrol Kanunu hükümlerine göre arama
faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zarurî
olan" şekline dönüştürülüyor; yani, bir mera alanının maden arama amacıyla
tahsis edilebilmesi için, halihazır yasada var olan madenin kesinlikle verimli
olması koşulu kaldırılıyor, verimliliği ne olursa olsun, yalnızca bulunması
yeterli kabul ediliyor. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, rezerv alanlarında
verimlilik koşulu aranmazsa, mera alanları inanılmaz bir tahribe uğrar.
Değerli milletvekilleri,
hayvansal üretimin yüzde 75-80'i yem giderlerinden oluşur. Bizim, Türkiye
olarak, yıllık kabayem gereksinmemiz 50 000 000 ton kadardır ve bunun da en
ucuz, en kolay sağlanabileceği kaynak çayır ve mera alanlarıdır. Çayır ve
meralar, sürdürülebilir hayvansal üretimi sağlama yanında, rüzgâr ve su
erozyonunu da önlemektedir. Çayır ve meralarımız, var olan haliyle, kabayem
gereksinmemizin ancak yüzde 25-30'unu karşılamakta, yetersizliği nedeniyle
çayır ve meraların geliştirilmesinin özel bir önemi bulunmaktadır.
Getirilen düzenleme,
meraları geliştirmeyi değil, meraların amaçdışı kullanımını, yani, yok
edilmesini kolaylaştırıcı hususları içermektedir. Bu düzenlemelerle, can
çekişmekte olan hayvancılığımız ruh teslim eder. Oysa, ne diyordu İktidarımız
acil eylem planında; "hayvancılık sektörünün kalkındırılması için üç ay
içinde acil tedbirler alınacaktır." Öyle anlaşılıyor ki, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı hayvancılık konusunda acil tedbirler almaya
çalışıyor; yalnız, ufak bir farkla; hayvancılığı kalkındırmak değil,
hayvancılığı ortadan kaldırmak amacıyla.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevreyi düşlüyorsak, mera, otlak ve
yaylakların tahribiyle oluşacak rüzgâr ve su erozyonunu da bu arada hatırlatmak
gerekir kanısındayım.
Değerli milletvekilleri,
hükümet, önümüze gelen yasa tasarısıyla yalnızca meraları maden arama maceralarına feda etmekle kalmıyor, aynı
zamanda ve daha da vahim olarak ormanlarımızı 2/B alanlarına çevirerek
yapamadığı rant oluşturma girişimini mera alanlarında yapmaya çalışıyor. Bu
tasarıyla yapılmak istenen, belediyelerin mücavir alanlarında bulunan ve
üzerinde yasal olmayan inşaatlar yapılmış olan alanları mera olmaktan çıkarıp,
meraları yasadışı iş yapma heves ve alışkanlığında olanların doymak bilmez
hırslarına teslim etmektir. Getirilen düzenleme, aynı zamanda, kaçak inşaat
yapanlara af niteliğindedir. Getirilen düzenleme, meralarımızı yerel siyasal
baskılara ve sübjektif değerlendirmelere açık hale getirmektedir. Getirilen
düzenleme, meralarımız üzerinde yeni işgaller yapılmasına kapı aralamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yasa tasarısını bu haliyle kabul etmek, yarım yüzyıl sürdürülen çabaları heba
etmek, hayvancılığın gelişmesini baltalamak, Türk çiftçisini kaderiyle baş başa
bırakmaktır. Yasa tasarısı, Anayasamızın 45 inci maddesine açık aykırılık
taşımaktadır. Anayasaya aykırılığı bu denli açık olan bir yasayı kabul etmek
ancak şu anlama gelebilir: Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilse bile,
yasadan iptal tarihine kadar yararlananlar, yani, yasadışı inşaat yapanlar,
meraları işgal edenler buraları sahipleneceklerdir. Kamu vicdanı, bu açık
haksızlığı, yasa tanımazlara böyle bir hak vermeyi asla kabul edemez.
Değerli milletvekilleri,
İktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak görüşü, Türkiye'de hayvancılığın
geliştirilmek zorunda olduğudur. Hayvancılığın geliştirilmesi ise, ilk planda,
hayvan üreticisine yeterli kabayem ve ucuz fabrika yemi sağlamamıza bağlıdır.
Bugün, 1 kilo sütün satış fiyatı yörelere göre değişmekle birlikte, 360 000
Türk Lirası ile 450 000 Türk Lirası arasındadır; 1 kilo fabrika yeminin fiyatı
ise, 450 000 Türk Lirası ile 500 000 Türk Lirası arasında değişmektedir. Şimdi,
sizlere soruyorum: Siz olsanız, 500 000 liraya yem alıp, 400 000 liraya süt
satarak süt inekçiliği yapar mısınız? Yaparım diyebilmek mümkün müdür?!
İran'dan kaçak hayvan, Bulgaristan'dan kaçak et girişi sürerken, besi
sığırcılığı yapanlar, besledikleri hayvanları değer fiyatına satabilirler mi?!
Hayvanını değer fiyatına satamayanlar hayvancılığa devam edebilir mi?! Bütün bu
sorunları çözmek varken, tam tersini yaparak meraları amaçdışı kullanıma daha
fazla açmak, hayvancılığımızın önündeki en büyük engeli oluşturacaktır.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi, bu yasa değişikliklerine "evet" demeden önce bir kez daha
düşünmeye davet ediyor; yurtsever, cefakeş çiftçi, üretici kardeşlerime ve
sizlere, kendi adıma ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 22.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 22.10
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Tasarının tümü üzerindeki
müzakerelere devam edeceğiz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7. - Mera
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/770) (S.
Sayısı: 439) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
AK Parti Grubu adına,
Tekirdağ Milletvekili Sayın Ahmet Kambur; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET KAMBUR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısıyla ilgili olarak AK Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, ülkemizin
en önemli doğal kaynakları arasında yer alan çayır ve meraların ıslah edilerek
verimliliklerinin artırılması, gerek toprak muhafazası ile erozyon kontrolü ve
gerekse hayvancılığın geliştirilmesi bakımından öncelikli konuların başında
gelmektedir.
Bununla beraber, çayır ve
meraların önemini ana başlıklar halinde sıralamak gerekirse;
1- Biyolojik yaşam
çemberinde bitki -mera, çayır- temel öğedir. Bitkisiz insan ve hayvan yaşamı
düşünülemez;
2- Hayvanlar için -yaban
dahil- önce yaşam alanı ve yem kaynağıdır;
3- Toprakların muhafazası
ve verimliliğini artırma yönüyle;
4- Su kaynaklarının
oluşumunu, gelişimini ve kalitesini etkilemesi yönüyle;
5- Marjinal ekolojik
alanlarda yetişmeleri, belli ekolojik koşullarda başka bitkisel üretim
modelinin mümkün olmadığı tabansuyu çok yüksek deltalarda, ovalarda ve yüksek
soğuk alanlarda vazgeçilmez özellikleriyle;
6- Yeryüzü ısınmasında
sera etkisinin azalmasındaki etkin rolleriyle;
7- Biyolojik çeşitlilik,
gen merkezi olma özellikleri, rekreasyonel özellikleri yönüyle;
8- Son olarak, ekonomik
değerleri;
Katkıları olarak
sıralanabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz, hayvan varlığı bakımından büyük bir potansiyele
sahiptir. Yurdumuzun coğrafî konumu, iklim özellikleri, doğal yapısı,
hayvancılık için çok uygun koşullar sergilemektedir. Tüm bu olumlu koşullara
rağmen, hayvanlarımızın ırk ve özelliği, özellikle de yeterli beslenememesi
sonucu, hayvansal üründen üretimimiz, gelişmiş ülkelerin çok altında
kalmaktadır.
Yurdumuzda hayvancılık,
geniş ölçüde, meralara dayalı olarak yapılmaktadır. Yem bitkileri ekim
alanları, arzu edilir bir tempoyla, istenilen bir seviyeye çıkarılamamıştır.
Yetiştiricilerimiz, geleneksel alışmışlıklarından kurtulup, modern
işletmeciliğin gerektirdiği bilgi, beceri ve ekonomik düzeye henüz
ulaşmamışlardır. Daha açık ve gerçekçi bir ifadeyle, modern hayvancılık, daha
çok çalışmanın, daha çok maddî harcamanın ve teknolojinin gereklerini tam
olarak yerine getirmeyi gerektirmektedir; ancak bu sayede üretimi katlayarak
artırmak mümkün olacaktır. Bu bağlamda meralar, bedava yem kaynağı olarak
görülmektedir. Hayvan yetiştiricileri, meralardan mümkün olduğunca çok
yararlanmak gayesiyle, hayvanları meraya erken salmakta ve kar yağıncaya kadar
otlatlamaya devam etmektedirler.
Meraların bitki örtüsünün
henüz tam gelişmesi tamamlanmadan hayvanların meralara gelişigüzel salınmaları,
bir yandan bilinçsiz ve aşırı otlatmayla, diğer yandan çiğnenmeyle, bitki
örtüsünün kökleriyle birlikte tahrip olmasına ve dolayısıyla, meralarımızın
kıraç topraklar haline gelmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu yurdumuz, her
yıl, tarıma elverişli Kıbrıs adası kadar toprak kaybına neden olan erozyonla
karşı karşıya kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin meraları, son kırk yıl içinde 20 000 000 hektardan, 12 500 000
hektara düşmüştür. Mevcut 11 000 000 büyükbaş hayvan birimine eşdeğer hayvan
varlığımızın 50 000 000 ton olan
kabayem ihtiyacının yaklaşık yüzde 25-30'u çayır ve meralardan
karşılanmaktadır. Bu oran, ülke hayvancılığımızda önemli bir yer işgal eden
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yüzde 70'lere kadar yükselmektedir.
4342 sayılı Mera
Kanunuyla, mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditlerinin yapılarak köy ve
belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi, belirlenecek kurallara uygun
olarak kullanımlarının sağlanması, bakım ve ıslahlarının yapılarak
verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi ve korunması,
gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi gibi konular düzenlenmiştir.
Bakanlığa verilen mera,
yaylak ve kışlakların tespiti ve bu kanunun uygulamalarında kullanılacak
haritaların yıl içerisinde sonuçlandırılmalarında yaşanan problemler nedeniyle,
tasarı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına zikredilen hizmetlerin yürütülmesinde
yıllara sâri taahhütlerde bulunma imkânı getirmektedir.
Ayrıca, ülke güvenliği ve
olağanüstü hal durumları ile sıkça doğal afetlere duçar olan ülkemizde, doğal
afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan alanların tahsis amacının
değiştirilmesine imkân sağlamak ve tabiî afete maruz kalmış olan bölgelerin
daha sağlıklı yapılaşması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetimizin uygulamaya koyduğu acil eylem planı içinde de
yer alan bürokrasinin azaltılması ve hizmetlerin vatandaşlarımıza etkin bir
şekilde sunulması anlayışı çerçevesinde ve maddelerinin büyük bir kısmı Yüce
Meclisimizce kabul edilen Kamu Yönetimi Temel Kanununa da paralel olarak Mera
Kanununda düzenlenen bazı yetki ve sorumluluklar Bakanlıktan valiliklere
devredilerek, hizmetlerin daha hızlı ve etkin olarak sunulması amaçlanmıştır. Ayrıca,
meralar üzerinde düzenleme yetkisini haiz bir tek otorite belirlenerek,
dublikasyonların ortaya çıkardığı yönetim zafiyetlerinin izolesi amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyla, ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarıyla doğal afet bölgelerinde
yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan meralar ile mazbut vakıflara ait meraların
tahsis amacı değişikliklerinde ücret alınmayacağı hususu düzenlenmektedir.
İlaveten, belediye ve mücavir alan içinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce
kesinleşen imar planları içinde yerleşim yeri olarak işgal edilip mera olarak
kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek,
Hazine adına tescilleri öngörülmektedir.
Mera, yaylak ve kışlaklar
ile çayır ve otlaklar hakkında farklı mevzuatla farklı kurumlara görev
verilmesi sonucu, bu alanların korunması ve geliştirilerek ülke ekonomisine
katkısının önüne geçilmiş, ülke hayvancılığı da olumsuz yönde etkilenmiştir.
442 sayılı Köy Kanununda yapılan değişiklikle, mevzuat karışıklığına son verilerek
uygulama bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Hazine mülkiyetinde olup
kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmaz malların devrinin Maliye Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle yapılacağı öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri,
7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun ek 9 uncu maddesi değiştirilerek, tabiî
afetler nedeniyle ortaya çıkan yerleşim yeri ihtiyacının karşılanması amacıyla,
Mera Kanunu hükümlerince tahsis amacı değiştirilen yerlerin Hazine adına arsa
olarak tescil ettirilmesi ve öngörülen amaçla kullanılmak üzere Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına tahsis edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Acil eylem planı ve
dolayısıyla Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısına paralel hükümler ihtiva eden
Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının, güzel yarınları hedefleyen ülkemize faydalı olacağına olan
inancımı ifade eder, Yüce Heyete saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kambur,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Edirne
Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada kendini
besleyebilen ülkelerden biri olduğumuz ileri sürülmesine karşın, henüz yeterli
ve dengeli beslenebildiğimizi söylemek zordur. İnsan beslenmesinde günlük 70
gram olan protein gereksinimimizin en az 33 gramının hayvansal kaynaklı olması
gerekliliğine karşın, bu miktar, ülkemizde 17 gramdır. Ayrıca, nüfusumuzun
yüzde 27'sinin çok yetersiz düzeyde beslendiği, beslenmede temel maddelerin karbonhidratlardan
oluştuğu bilinmektedir.
Ülkemizde, et sorunu, ot
sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfusu 70 000 000'a ulaşan ülkemizde,
tarımsal verimlilik en azından nüfus artış hızına paralel olarak yükselmedikçe
var olan beslenme sorununun her geçen yıl daha da büyüyeceği yadsınamaz bir
gerçektir.
Ülkemiz hayvancılığı
yüzde 70 oranında meraya bağlı olup, hayvan varlığımızın yılda tükettiği ham
proteinin yüzde 68'i ile nişasta değerinin yüzde 62'si meralardan
karşılanmaktadır.
Çayır ve meralarımız, yem
kaynağı olmalarının yanında, toprak koruma açısından da önemli bir işleve
sahiptir. Doğada, su ve rüzgârın toprağı aşındırma etkisini önleyen en büyük
güç, sürekli ve canlı bitki örtüsüdür. Mera alanlarımız, otuz kırk yıl önce
yaklaşık 40 000 000 hektar iken, azala azala, bugün 10 000 000 hektara kadar
düşmüştür. Bir zamanlar otla kaplı olan meralarda, bugün ot görmek zordur.
Birçok yerde ot kalmadığı gibi toprak da kalmamış, erozyon neticesinde çıplak,
taşlık alanlar oluşmuştur. Özellikle uçak seyahatlerinde, ülkemize yukarıdan
bir baktığımızda, üzüntü verici tabloya gözlerimizle şahit olmaktayız.
Devlet, mera
çalışmalarında yeterli yatırımı yapamamakta, proje geliştirmede ve uygulamada
ağır kalmaktadır. Mera çalışmaları hızlandırılmalı, malî ve teknik yönden
yaşanan sıkıntılar hızla aşılmalıdır. Aksi takdirde, devletin de, bakanlığın
da, arazide çalışan insanların da yapacağı fazla bir şey olmayacaktır. Mayıs
ayı sonu itibariyle, mera ödenekleri hâlâ yeterince serbest bırakılmamıştır.
Islah ihalelerinde geç kalınmaktadır. Yılın ikinci yarısında veya sonunda gelen
para ise, belli bir şeye yarayamayacaktır; mera çalışmaları yılın ilk yarısında
yapılmaktadır, son yarısında bir fayda sağlamamaktadır.
Maliye Bakanlığının,
Hazine Müsteşarlığının, DPT'nin ve ilgili kuruluşların yönetici ve uzmanlarının
mera dahil tarıma farklı bir açıdan bakmaları ülkenin geleceği açısından
zorunludur.
Ülkemizde tarla ziraatı
içinde yem bitkilerinin üretimi yeterli değildir. Yem bitkilerine on yıl önce
tarla ziraatı içerisinde yüzde 2-3 gibi bir destek verilirken, yem bitkileri
üretimi son yıllarda yüzde 7-8 oranında desteklenmektedir. Gelişmelere rağmen,
gelinen seviye oldukça yetersizdir.
Meralarımızın yüzde 70'i
Doğu Anadolu ve İç Anadoludadır. Hayvancılığın yaygın olduğu bu iki bölgemizde
mera çalışmalarının başarılı olması hayvancılığımız için önemli bir gelişme
olacaktır.
Ülkemiz, her yıl 1 400
000 000 ton yurt toprağını aşınımla yitirmektedir. Aşınım nedeniyle
barajlarımız dolmakta ve ömürleri kısalmakta, toprak kaymaları, taşkınlar, sel
ve çığ felaketleri artmakta, ormanlar azalmakta, meralar bozulmakta ve
hayvancılık gerilemektedir. Çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliğin
artırılması, böylelikle hayvancılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyon
kontrolünün sağlanması amaçlarını gerçekleştirmek için çıkarılan 4342 sayılı
Mera Kanunu, uygun yönetim ve finans organizasyonlarının bir türlü kurulamaması
nedeniyle, aradan geçen zaman içerisinde arzu edilen uygulama sonuçlarını
üretememiştir. Yasanın çıktığı günden bu yana çayır ve mera alanlarının tespit,
tahdit ve tahsisi konusunda gösterilen çabaların yetersizliği yanında birçok
uygulama yanlışlığı da yaşanmıştır. Bu durum, doğal kaynaklarımız ve tarım
sektörü açısından üzüntü vericidir. Bununla birlikte, Tarım Bakanlığının Mera
Kanunuyla ilgili bu değişiklikleri buraya getirmesi ve tartışmaya açması
sevindiricidir. Tasarıyla, Türkiye genelinde belediye mücavir alanlarında yer
alan ve üzerinde yasadışı inşaat bulunan mera alanları, tahsis amacı değiştirilerek
meralıktan çıkarılmakta, imar planı içerisine alınmaktadır.
4342 sayılı Yasanın
mevcut 14 üncü maddesinin (d) bendinde, imar planlarının hazırlanması için
ihtiyaç duyulan mera alanlarının tahsis amacının değiştirilebileceği hükmü
bulunmaktadır. Tasarıya eklenen geçici madde hükmüyle, belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları
içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik
olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına
tescilleri yapılmak istenmektedir.
Ayrıca, tasarının 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının d bendinde, ilave imar planları yapılarak da
tahsis amacı değişikliğine gidilebileceği hükmü bulunmaktadır.
Mücavir alanlar, gelecekte
kentin etki ve genişleme alanı içerisine gireceği düşünülen bölgeler olmakla
birlikte, uygulamada, siyasî kararlarla, kentin makul sürelerde
genişleyebileceği alanların çok uzağında olan bölgeler de mücavir alan olarak
ilan edilebilmekte ve bu da, siyasî anlamda çeşitli çekişmelere ve rant
odaklarına yönelebilir.
Genel anlamda yasa
tasarısı gerekli olmakla beraber, bu saydığım sakıncalar da değerlendirilmeli
ve gözönüne alınmalıdır.
Sonuç olarak da,
özellikle, Mera Kanununun daha da iyileştirilmesi için, yasanın öngördüğü
kiralama, komisyonlar, mera yönetim birlikleri, göçerler gibi ilgili
yönetmeliklerin ivedi olarak çıkarılıp işler hale getirilmesi lazım.
Yasanın yürürlüğe
girmesiyle, uzman bilim adamı açığı belirgin olarak ortaya çıkmış olup,
yetiştirilmeleri lazım.
Mera araştırma
bölümlerinin nerelerde kurulacağı kısa sürede belirlenmeli, bu anlamda altyapı
zenginleştirilmelidir.
Komisyonlarda görev
alması zorunlu olan uzman ziraat mühendisleri açığı kısa sürede kapatılmalı, bu
amaçla, lisansüstü eğitimler özendirilmelidir.
Yine, hayvancılık
yapmayan İşletmeler de, yem üretimlerini sağlamak amacıyla, ot alınır satılır
konumuna getirilmeli, bu amaçla, Toprak Mahsulleri Ofisine benzer şekilde yem
ofisi kurulmalıdır.
Yine, ziraat fakültelerinin
zootekni ve tarla bitkileri bölümlerinde, bu anlamda, çayır-mera eğitimi
konusunda desteklemeler ve dersler ön plana alınıp, bu anlamda destek verilmesi
gerekmektedir.
Mera alanlarında hayvan
baskısı azaltılmalı ve mera ıslahına hız verilmelidir.
Mera Kanunu Tasarısıyla
ilgili olarak şahsım adına, genel anlamda, söyleyeceklerim bunlar.
Değişikliklerin, çiftçilerimiz, hayvancılarımız ve tüm ülkemiz için şimdiden
hayırlı olmasını diliyorum; saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Budak, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
MERA KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 25.2.1998
tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu ekipler;
Bakanlık il veya ilçe müdürlüğünden bir ziraat mühendisi, Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünden bir ziraat mühendisi veya teknik eleman, Kadastro Müdürlüğünden
bir teknik eleman, Millî Emlak Müdürlüğünden bir temsilci, orman içi, orman
kenarı ve orman üst sınırı meraları ile ilgili olarak bir orman mühendisi, 22.11.1984
tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım
Reformu Kanununun uygulama alanlarında Tarım Reformu Teşkilatından bir ziraat
mühendisi ile meradan yararlanan köy ise köyün muhtarı, belediye ise belediye
temsilcisi ile komisyonun teklifi ve valinin onayı ile seçilen iki mahallî
bilirkişiden oluşur."
BAŞKAN - Tasarının 1 inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili
Sayın Nail Kamacı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kamacı, şahsınız
adına da söz talebiniz olduğundan, süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA NAİL
KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Mera Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa tasarısında yer alan
gerekçelere baktığımız zaman, bu
tasarının 11 000 000 büyükbaş hayvan varlığımızın ihtiyacı olan 50 000
000 ton kabayemin yüzde 30'unun çayır ve meralardan karşılandığı ve bu yasa
tasarısının, aynı zamanda, ıslah çalışmalarına da faydalı olacağı, buna yönelik
olduğu söylenmektedir. Bu yasa tasarısı, gerçekten, meraların ıslahı ve
hayvancılığın gelişmesine faydalı olacak bir yasa tasarısı ise, bunu kabul
etmemek mümkün değil; çünkü, bugün, ülkemizde var olan duruma göre, hayvancılık
sektörü, maalesef, dibe vurmuş vaziyettedir. Bu hususta, yaklaşık birbuçuk
yıldır işbaşında olan bu hükümetin de sorumluluğu vardır.
Değerli arkadaşlar, etin
kilosunun 6 700 000 liraya düştüğü, hayvan yemi fiyatlarının arttığı dönemde,
bu yasayı, eğer, bunun arkasına sığınarak çıkarmaya çalışıyorsak ve başka
amaçları varsa, hayvancılığı bu işe hiç karıştırmamak lazım; çünkü, bu yasa
tasarısı, hayvancılığa kabayem bulmak amacıyla yapılmış bir yasa tasarısı
değildir. Bunun asıl amacı, bence, geçtiğimiz yasama döneminde 2/B uygulaması,
iki kez geriye dönüşünden sonra, referanduma götürülmediği için -o dönemde
Sayın Başbakan tarafından "2/B uygulaması buradan geçmediği takdirde
referanduma götürülecektir" denilmesine rağmen götürülemediği için- bu
yasa tasarısı onun yerine ikame edilmeye çalışılmıştır değerli arkadaşlar ve en
önemli bir sebep de budur.
Sadece hayvancılığın
arkasına sığınarak, hayvancılığın arkasında bulunarak, bunları yapmak doğru bir
iş değildir. Bunu, komisyonda değerlendirirken de konuştuk. Komisyon üyesi bazı
arkadaşlarımız, halihazırda, şu anda bulunan mera alanları üzerinde imar
planlarına aykırı şekilde inşaatların olduğunu söylediler. Bunu söyleyenler de
AKP'li arkadaşlarımızdı.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Doğru.
NAİL KAMACI (Devamla) -
Bunu kabul etmemek mümkün değil, doğrudur; ama, bunu, hayvancılık sektörünün
kabayem ihtiyacını karşılayacak bir tasarı diye ortaya çıkarırsak, bu, gerçeğe
aykırıdır. Bu, tamamen, mera alanlarının hazineye devredilerek bu alanların
satılması anlamına geliyor değerli arkadaşlar. Bu anlamda, bu tasarının adını
doğru koymak lazım. Bu tasarı, 2/B'yle çıkarılamayan orman alanlarının,
çıkarılarak, hazineye devri ve arkasından bazı rantiyecilere peşkeş
çekilmesidir; bunun başka bir amacı yoktur.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Yapma!..
NAİL KAMACI (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu tasarı şanslı bir tasarı; şanslı tarafı da şu: 28 Şubat
1998'de yürürlüğe girmiş... Her tasarı bu kadar şanslı değil; çünkü,
komisyonlardan çıkıp da Genel Kurula gelmeden kadük olan tasarılar var. Bu
tasarı, altı yıl içerisinde ikinci kez önümüze geliyor. Bundan önceki
dönemlerde getirilmiş, bu, uygulamaya başlanmış; ancak, eksik var diye altı yıl
içinde tekrar geliyor; ama, önemli saydığımız tarımla ilgili tasarılar daha bu
Meclis gündemine gelmedi. Öncelikle o tasarıların bu Meclis gündemine gelmesi
lazım değerli arkadaşlarım.
Acaba, bu tasarıyı şanslı
kılan nedir; bu tasarıyı şanslı kılan, dediğimiz gibi, hayvancılık sektörünün
kabayem ihtiyacı değildir; bu tasarıyı şanslı kılan, son zamanlarda kırılgan
duruma gelen ekonominin durumudur. Bunu gerçek olarak söylemek lazım, hiç
saklamamak lazım. Bir şeyin arkasına saklanmaya da gerek yok, açık açık, bu
tasarıyı bu anlamda çıkarıyoruz derlerse, saygı duyarım. Olabilir de bu; ama,
bunu, orman alanlarından çıkarılacak arazilerin peşkeş çekilmesi olarak
değerlendirirlerse, bu yazıktır. Hatta, altı yıl boyunca, bu tasarı çıktıktan
sonra, bu alanların daha yüzde 10'u tahdit komisyonlarından geçmemiş; komisyonlardan
geçmemiş yüzde 10'u. Sanıyorum, siz İktidardasınız birbuçuk yıldan beri, siz de
bu konuda doğru dürüst bir şey yapmamışsınız demektir. Üstelik, bu ıslah
çalışmalarını, bu tahditleri yapacağız diye düşünüyorsanız, Türkiye'de,
1937'den sonra orman alanlarının yüzde 70'i, yüzde 75'i tamamlanmıştır daha,
yüzde 30'u tamamlanmamıştır. Eğer, siz, bu, beş yıl içinde tamamlanacaktır diye
söylüyorsanız, gerçeğe aykırıdır değerli arkadaşlar.
Şimdi, geldiğimizden beri
söylediğimiz bir şey var. Değerli arkadaşlar, biz milletvekiliyiz, yasama
görevi yapıyoruz. Ancak, sivil toplum örgütlerini komisyonlarda dinleyelim,
onların görüşlerini alalım; ama sonuçta da, kendi görüşlerimiz veya iktidar
görüşleri yapılabilir; ancak, bunları hazırlarken bunlara pek değer vermiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
ülkede yaşıyoruz. Ülke, sadece bizden ibaret değil. Bu ülkenin içerisinde sivil
toplum kuruluşları var, meslek örgütleri var ve bunların da görüşlerini
dinlemek lazım; bunu ister uygularsın ister uygulamazsın; ama, sonuçta onları
dinlemek lazım. Çünkü, Türkiye'yi sadece biz yönetmiyoruz. Daha önceki kanuna
göre, komisyonda, ziraat odalarından bir üye yer almaktayken, bu, tasarıyla
kaldırılmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bütün komisyon üyeleri devlet memurlarından oluşuyor; komisyonun devlet
memurlarından oluşması konusunu, bence, bir iktidarın değerlendirmesine
bırakabiliriz; ancak, sivil toplum örgütlerinden bu komisyonun içine
katılacaklarla, bunu daha yaygın hale getirme şansımız var.
Şimdi, daha önceki kanunda
olan sivil toplum örgütlerinden ziraat odasının, bu tasarıyla çıkarılması
manidar bana göre. Niye çıkarılıyor? Biz, aslında, önümüzdeki günlerde, Ziraat
Odaları Birliğinin burada tasarısını görüşeceğiz, yasalaştıracağız; hem onları,
daha fazla katılımcı hale getirmeye çalışıyoruz hem de onların örgütlenmesinden
sağlayacakları herhangi bir kişiyi bu komisyonlara almıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, siz, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili bir kanun çıkarıyorsanız, bu
konuda taraf olanları bu komisyonlara almak durumundasınız; almazsanız, Sayın
Bakanın emrettiği şekilde olur veya Sayın Müsteşarın emrettiği şekilde olur;
bundan kurtulma şansı yoktur. Bakın, yine, bu alanlarda, mera alanlarının
tahribiyle ilgili, İstanbul Pirinçli Köyü... Sayın Bakanıma da gelmiştir
sanıyorum böyle bir şey...
Şimdi, değerli
arkadaşlar, nasıl kullanıldığı konusunda bir örnek vereceğim: 13.1.2004 tarihli
Vatan Gazetesinde yer alan habere göre, İstanbul'un Pirinçli Köyünde
-Gaziosmanpaşa'da bulunuyor, ben bilmiyorum, tabiî İstanbullu olanlar
biliyordur- bir mera düzenlemesi yapılıyor ve buradan, bir mera alanı bazı
müteahhitlere veriliyor. Müteahhitler bu alanları moloz dökmek için
kullanıyorlar. Bakın, biz ıslah etmek için uğraşıyoruz, onlar moloz döküyorlar
ve her kamyon başına 10 000 000 lira para alıyorlar -bu, İstanbul'da yaşanıyor
şu anda- ve büyük kazançlar sağlıyorlar; çünkü, İstanbul'da inşaat sektöründe
çalışanlar iyi bilir ki, inşaat molozunu dökmek bir marifettir; çünkü, yer
yoktur. Bu alanlar hangi alanlar; mera alanları... İleride siz burada düzenleme
yapacaksınız, ıslah edeceksiniz, moloz dökülen alanları tekrar
düzenleyeceksiniz; bu, bu ülkenin hazinesine ikinci kere yüktür değerli
arkadaşlar.
Şimdi, mera alanları
köylünün ortak malıdır; bu alanlarda yapılan işlerden köy muhtarlığının, köy
ihtiyar meclisinin haberi yoktur değerli arkadaşlar; ama, orayı alanlar, orayı
işletenler veya işgal edenler, bu kamyon başına 15 000 000-20 000 000 lirayı
almakla trilyonları vurmaktadır değerli arkadaşlar.
Çayır ve meraların ıslah
edilerek verimliliklerinin artırılması, böylelikle, hayvancılığın
geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyon kontrolünün sağlanması amaçlarını
gerçekleştirmek için çıkarılan 4342 sayılı Mera Kanunu, uygun yönetim ve
finansman organizasyonlarının bir türlü kurulamaması nedeniyle, aradan geçen
zaman zarfında bir sonuç getirmemiştir değerli arkadaşlar.
Yine, 1998 yılında
yürürlüğü giren 4342 sayılı Mera Kanununa göre Türkiye genelindeki tespit,
tahdit ve tahsise yönelik mera kadastro çalışmalarının, kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde tamamlanması planlanmasına ve
aradan geçen altı yıl gibi süreye rağmen henüz daha bitirilebilmiş değildir
değerli arkadaşlar.
Yine, tasarının 1 inci
maddesinde, 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında
yapılan değişiklikle, mera tespit, tahdit çalışmalarını gerçekleştirecek olan
mera teknik ekibinde yer alan -baştan da söylediğim gibi- ziraat odası
temsilcisi ekip üyeliğinden çıkarılmıştır değerli arkadaşlar.
Bu konuda bir önergem
vardır, önerim vardır; eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da destek
verirse, tekrar, bu ziraat odası temsilcisinin bu komisyonlarda görev alması
sağlanabilir değerli arkadaşlar. Bu konuda desteğinizi istiyorum.
Gerek hükümetin ve gerekse
diğer iki komisyonun gerekçe ve raporlarında bu konuya yer verilmediği
anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, mera ve yaylaklardan faydalanacak olan çiftçi
aileleri olup, çiftçilerin örgütlü temsilcileri Türkiye Ziraat Odaları
Birliğidir. Bu birlik temsilcilerinin teknik ekiplerden çıkarılmasıyla tespit,
tahdit ve tahsis çalışmaları askı ilanlarında, mera alanlarını kullanma hakkı
olanlar aleyhine yanlışlıklar yapıldığında, bu yanlışlıkların önlenmesinde ekip
çalışması sırasında birinci derecede yardımcı olabilecek üyelerden yoksun
olunacaktır değerli arkadaşlar.
Gazete ve dergiler
incelendiğinde, açılan davalar dikkate alındığında, bu konuda şimdiye kadar
birçok yanlışlığın yapıldığı görülmektedir. Yoksa, ziraat odası temsilcisinin,
çiftçi kullanım haklarını savunarak, yanlış da olsa, hızlı bitirilmesi...
Planlanan çalışmaları yavaşlatacağından mı korkulmaktadır? Bu nedenlerle, bu
temsilcinin, eskiden olduğu gibi, mera teknik ekibinde olmasında fayda vardır.
Ayrıca, aynı maddede,
mahallî bilirkişilerle ilgili olarak yer alan "...ve o yerin en yüksek
mülkî amiri tarafından seçilen iki mahallî bilirkişiden oluşur" ifadesi
"...komisyonun teklifi ve valinin onayı ile seçilen iki mahallî
bilirkişiden oluşur" şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, önceden,
ilçelerde kaymakamlık tarafından seçilen mahallî bilirkişilerin seçiminin
komisyon tarafından yapılarak valilik onayına sunulması planlanmıştır.
Mahallî bilirkişilerin
seçiminde hangi kıstaslara yer verileceğiyle ilgili 4342 sayılı Mera Kanununun
yürürlüğe girmesinden sonra altı yılı aşkın süre geçmesine rağmen, Bakanlık
merkez teşkilatı tarafından bu konuda herhangi bir yönetmelik ya da talimat
çıkarılmadığı için, bu uygulamalarda büyük yanlışlıklara neden olunduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle, değiştirilen taslakta da bu duruma yer
verilmediğinden, bu değişikliğin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Mahallî bilirkişi seçim
işlemlerinin, çalışma yapılacak köy veya beldede bulunan karar organları
tarafından yapılmasının sağlanması ve bu seçim sonuçlarının komisyonun
teklifiyle valiliğin onayına sunulması için yönetmelik hazırlanması hususuna bu
maddenin sonunda yer verilmelidir.
Şimdiye kadar yapılan
uygulamalarda, genellikle mahallî bilirkişilerin belirlenmesi işlemleri,
çalışma yapılacak yerin en yüksek mülkî amiri tarafından doğrudan
belirlenmeyerek, belirlenme işlemleri il ve ilçe tarım müdürlüklerine
bırakılmaktadır. Bu değişiklikle de aynı durum söz konusu olup, komisyon seçim
işlemi, yine, il ve ilçe müdürlüklerine bırakılacaktır. Bu durumda, mahallî bilirkişilerin
kimlerden oluşacağı, ikamet durumuyla ilgili hangi kıstasların uygulanacağı,
bilirkişi olarak hangi özellikleri taşımaları gerektiği gibi konularda,
yönetmelik ve uygulama talimatlarında herhangi bir bilgiye yer verilmediğinden,
seçim işlemleri hususunda yanlış uygulamalara neden olunmaktadır.
Türkiye genelindeki bazı
uygulamalarda, mahallî bilirkişi seçiminde bazı yanlışlıkların yapıldığı, bazı
uygulamalarda ise hiç mahallî bilirkişi bulunmadığı ve bunun sonucu olarak da,
komisyonlar tarafından mera ve yaylak alanlarının kullanım hakkıyla ilgili
yapılan tahditlerde yanlışlık yapıldığı bilinmektedir. Örnek verecek olursak,
bu durum neticesinde, duyuru, tespit, tahdit ve askı ilanlarının uygun yerlerde
yapılmaması sonucu bir ilçeye bağlı köyün merasının ayrı bir ilçe veya il
sınırları içinde bulunması durumunda veya bu alanda, bu köy halkı tarafından
ortak kullanım hakkına sahip olunduğu halde, bu mera alanının tahsisinin bu
köye değil de başka bir köye, bir ilçeye, bir ile yapıldığı bilinmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı, 1
dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu anlamda, bu yapılacak
yanlışlıklara karşı önlem alınması gerektiği hususunu dile getirir, önergeme
desteklerinizi bekler, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kamacı.
Sayın milletvekilleri,
maddeyle ilgili l önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 1 inci
maddedeki metnin, aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenerek kabulü için Genel
Kurula sunulmasını arz ederiz.
|
Gürol
Ergin |
Selami
Yiğit |
Nail
Kamacı |
|
Muğla |
Kars |
Antalya |
|
Erdal
Karademir |
Necdet
Budak |
Fahrettin
Üstün |
|
İzmir |
Edirne |
Muğla |
Madde 1.- 25.2.1998
tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu ekipler,
Bakanlık il veya ilçe müdürlüğünden bir ziraat mühendisi, Köy Hizmetleri il
müdürlüğünden bir ziraat mühendisi veya teknik eleman, kadastro müdürlüğünden
bir teknik eleman, millî emlak müdürlüğünden bir temsilci, ziraat odası
başkanlığından bir temsilci, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı
meraları ile ilgili olarak bir orman mühendisi, 22.11.1984 tarihli ve 3083
sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Teşkilatından
bir ziraat mühendisi ile meradan yararlanan köy veya belediye ise köy muhtarı
veya belediye temsilcisi, köy veya belediye karar organları tarafından seçilen
iki mahallî bilirkişiden oluşturularak komisyonun teklifiyle valinin onayına
sunulur. Mahallî bilirkişilerin seçimi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Tespit ve tahdit çalışmalarında görev
alan teknik ekip üyeleri ile mera ıslah çalışmalarına bizzat katılanlara asgarî
ücretin net yüzde 50'si tutarında diğer özlük haklarına ilave olarak her ay
ücret ödenir. İlave ücret ödeneceklerle ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu ?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya)-Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN -Sayın Kamacı?..
NAİL KAMACI (Antalya) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
25.2.1998 tarihli ve 4342
sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan
değişiklikle; mera tespit ve tahdit çalışmalarını gerçekleştirecek olan mera
teknik ekibinde yer alan ziraat odası temsilcisi ekip üyeliğinden
çıkarılmıştır. Gerek hükümetin ve gerekse diğer iki komisyonun gerekçe ve
raporlarında bu konuya yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, mera
ve yaylaklardan faydalanacak olan çiftçi aileleri olup, çiftçilerin örgütlü
temsilcileri ise, Türkiye Ziraat Odaları Birliğidir. Bu birlik temsilcilerinin
teknik ekiplerden çıkarılması ile; tespit, tahdit, tahsis çalışmaları ile askı
ilanlarında, mera alanlarını kullanma hakkı olanlar aleyhine yanlışlıklar
yapıldığında bu yanlışlıkların önlenmesi ekip çalışması sırasında birinci
derecede yardımcı olabilecek üyelerden yoksun olunacaktır. Bu nedenlerle, bu
temsilcinin eskiden olduğu gibi yine mera teknik ekibinde yer alması
gerekmektedir.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
1 inci maddeyi oylarınıza
arz ediyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - 4342 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Çalışma alanları
içinde orman tahdidi yapılmamış orman içi mera, yaylak ve kışlaklar, Çevre ve
Orman Bakanlığınca görevlendirilen iki üyeden oluşan komisyonun görüşü alınarak
tespit edilir."
"Bakanlık bu
ihaleler ile bu Kanun kapsamında uygulamaya konulan projelerde gelecek yıllara
yaygın yüklenmeye girişebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Uzdil, süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 439 sıra sayılı Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sizleri, Cumhuriyet Halk Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birbuçuk sene oldu Büyük Millet Meclisindeyiz ve milletvekiliyiz; ama,
maalesef, biz, seçimlerdeki vaatlerimizi unuttuk. IMF'yi unuttuk, değil mi;
unuttuk. Başbakanımız ne dedi: "IMF bir gerçektir, bunu kabul
edeceğiz." IMF'den kurtaracağız diye başladık.
Değerli arkadaşlarım,
şöyle bir düşünelim; devletimizin şefkatli kucağını vatandaşımıza açabildik mi?
Ben, tekrar sorayım, açabildik mi?
Ayrıca, şöyle bir olayı
da hatırlatalım: Vatandaşımız hırçınlaşacak, yöneticilerimiz sakinleşecek;
değil mi; normali bu değil mi; ama, biz, ne yaptık; meydanlarda vatandaşlarımıza
bağırdık.
Devam edelim:
"İşsizim" diyene, meydanda "ben, size iş mi vaat ettim"
demedik mi?
Kim dedi, nerede dedi,
kime dedi; vatandaşımız onu biliyor.
HALUK İPEK (Ankara) -
Maddeye gel, maddeye.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Maddeye geleceğiz tabiî ki.
Arkadaşlar, 1980'li
yıllardan bu yana yok edilen tarımla ilgili ne yaptık; tarımı düzlüğe mi
çıkardık?! Talan edilen ormanlarımıza sahip mi çıktık?! Kızılağaçlar dedik,
kestanelikler dedik; kestik mi?! Kesimi için yol mu açtık?! Emanet olan SİT
alanlarını inşaata açtık mı, satılmasına olanak sağladık mı sağlamadık mı?!
Çağın gereği olan Çevre Bakanlığını ne yaptık?! Şimdi, gelmişiz buraya, çayır
ve merayı, çevreyi korumak için şunu yapacağız diyoruz!
SİT alanlarını sattık,
ormanları satmaya çalıştık, beceremedik; şimdi, sıra, meraya geldi, merayı ne
yapacağız, nasıl yapacağız; derdimiz o.
Değerli arkadaşlarım,
isterseniz, müsaade edin, size, şu tasarının genel gerekçesinden bir iki satır
okuyayım: "Ülkemizin en önemli doğal kaynaklarından olan çayır ve mera
alanlarının ıslah edilerek, verimliliklerinin artırılması, gerek hayvancılığın
geliştirilmesi ve gerekse toprak muhafaza ile erozyon kontrolü bakımından
öncelikli konuların başında gelmektedir." Ne güzel gerekçe değil mi!
Bir daha tekrar etmeyeyim.
Devam edeyim: "Mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditlerinin
yapılarak köy ve belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi, belirlenecek
kurallara uygun şekilde kullanımının sağlanması, bakım ve ıslahlarının
yapılarak verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi ve
korunması -dikkatinizi çekiyorum- gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi
amaçlanmıştır." Burayı bir daha okuyorum: "...gerektiğinde kullanım
amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır."
Bu tasarıyla esas
yapılmak istenen şey, burada, son satıra, küçük bir cümle olarak
sıkıştırılmıştır. Bunu, siz de iyi biliyorsunuz. İsterseniz, başka kanıtlar da
ortaya koyacağım.
Değerli arkadaşlarım,
yanlış yapabilirim, siz de yanlış yapabilirsiniz...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - İnsanız...
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Doğrudur, insanız; ama, biraz da samimî olmamız gerekmez mi. Demin, Nail Bey'in
burada söylediği gibi, niyetimizi açıkça ortaya koyamıyorsak, demek, yaptığımız
işin doğruluğuna inanmıyoruz ki, niyetimizi açıkça ortaya koyamıyoruz. O
bakımdan...
MEMET ALİ SUÇİN (Batman)
- Komisyonda bizi uyarmadınız Necati Ağabey, orada görev yapmadınız.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Hayır, dün, komisyonda, bu tasarının tümüne karşı çıktık. Raporda vardır;
tümüne karşıyız, tümünü kabul etmiyoruz diye, raporun sonunda vardır.
MEMET ALİ SUÇİN (Batman)
- Komisyonda da karşı çıktınız. Zaten, her şeye karşı çıkıyorsunuz.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Tutanaklar önümüzde...
Sevgili arkadaşlarım,
şöyle söylemek istiyorum: Birkaç gün önce, YÖK Yasası buradan geçerken,
arkadaşlarla bire bir konuşuyorduk. Bire
bir, ne güzel konuşuyorduk ve ne güzel anlaşıyorduk. Merayla ilgili
olarak da, bazı arkadaşlarımızla bire bir çeşitli görüşmelerimiz oldu. Onlarla
da birebir konuştuğumuzda ne güzel anlaşıyoruz...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
2/B'de de anlaşıyoruz(!).
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Ama, gelin görün ki, buralarda otururken, iş oylamaya geldiğinde, dün olduğu
gibi, irademizin dışında da olsa, ellerimizi kaldırıyoruz. Bu sizi rahatsız
etmiyor olabilir; ama, beni rahatsız ediyor sevgili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım,
buraya çıktık ve tümümüz hayvancılık çok önemli; o bakımdan, meralarımız,
çayırlarımız korunmalı, bitkisel üretimimiz için çayır ve mera çok önemli,
topraklarımızın erozyondan kurtarılması için de meralarımız çok önemli dedik;
ama, bir bakalım; Türkiye'nin yüzölçümü 77 000 000 hektar. 1940'larda çayır ve
meralarımız 44 000 000 hektar. Peki, bugüne geldik, 1990 yılında, kayıtlarda
görülen çayır ve mera miktarı 12 000 000 hektar. Bugün, bunun ne kadarı yok
oldu bilemiyorum; ama, tahminen 8 000 000 - 9 000 000 hektar olduğunu
söylüyorlar...
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Arttı.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Hayır, artma değil, 8 000 000 -9 000 000 hektar olduğu tahmin ediliyor. Bu
arada, 1990'dan bu yana, 3 000 000-4 000 000 hektar çayır ve mera daha yine,
gitmiş. Yarın ne olacak, Sayın Bakanım, acaba, bu tasarı yasalaştıktan sonra, ne kadarı kalacak, ben bunu merak
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamızın 45 inci maddesini lütfen okuyun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil, 1
dakikalık eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Sayın Başkanım, benim sürem 15 dakika değil mi?
BAŞKAN - Hayır efendim,
sadece grup adına söz talebiniz vardır.
Şu anda 50 saniyeniz var,
buyurun.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Peki, uzatmayın, canınız sağ olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısı, Anayasanın 45 inci maddesine de aykırıdır. O nedenle, sizleri
Türkiye Cumhuriyetinin hukukuna saygıya davet ediyorum.
Bu yasa, 1998 yılında,
oybirliğiyle "devrim" diye çıkarıldı. Şimdi, buraya gelip, 2/B'leri
yeniden gündeme getirmek için, hayvancılığın arkasına, erozyonun arkasına
sığınmanın da bir anlamı yok diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
teşekkür ediyorum.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, 1 dakika daha verin.
BAŞKAN - Hayır.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, elimizi uzattığımız, miras değildir, unutmayın; elimizi
uzattığımız, emanettir, emanet.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
teşekkür ederim.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Bu duygularla, sözlerime son verirken, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, tüm yurttaşlarıma
sizleri buradan şikâyet ediyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Mikrofon kapalı.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Herhalde tutanaklara geçer.
Çözüm üretme değil, yok
etme çabasındasınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 439
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen Mera
Kanununun 9 uncu maddesi beşinci fıkrasında yer alan "Çevre ve Orman Bakanlığınca"
dan sonra "illerde" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Taner
Yıldız |
Fahri
Keskin |
Haluk
İpek |
|
Kayseri |
Eskişehir |
Ankara |
|
Niyazi
Özcan |
Nusret
Bayraktar |
|
|
Kayseri |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Orman tahdidi yapılmamış
orman içi, orman üstü ve orman kenarı mera, yaylak ve kışlakların, Çevre ve
Orman Bakanlığının ilgili taşra teşkilatlarının görüşü alınarak tespit edilmesi
ile yetkinin taşraya devredilerek çalışmaların hızlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bırakıp Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 2 nci maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 4342 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 14. - Tahsis
amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden
başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre
mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla
kullanılan arazilerden;
a) Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı
Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen
maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan,
b) Kültür ve Turizm
Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,
c) Kamu yatırımları
yapılması için gerekli bulunan,
d) Köy yerleşim yeri ile
uygulama imar plânı veya uygulama plânlarına ilave imar plânlarının
hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, millî park ve
muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, sel
kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,
e) 442 sayılı Köy
Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,
f) Ülke güvenliği ve
olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,
g) Doğal afet bölgelerinde
yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,
Yerlerin, ilgili
müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe
tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına,
vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır.
Birinci fıkranın (a)
bendi kapsamında arama için başvuruda bulunan işletmeciler ile (c) bendi
kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan
mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis
edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler.
Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.
Komisyon gerektiğinde;
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun
uygulanmasını Bakanlıktan talep edebilir ve köy veya belediyelerde
toplulaştırma projeleri uygulatabilir.
Durum ve sınıfı çok iyi,
iyi ve orta ile arazi kullanım kabiliyet sınıfı bir, iki, üç olan mera, yaylak
ve kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f) ve (g) bentleri hariç, tahsis amacı
değişikliği yapılamaz.
Bu Kanun kapsamında, 3213
sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre arama ve
işletme faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
Harman yeri, panayır,
sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mallarının tahsis amacı değişikliğinde bu
madde hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Karademir,
şahsınıza ait de söz talebiniz var; iki söz talebinizi birleştirerek
kullandırıyorum.
CHP GRUBU ADINA ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
değişikliği talep edilen yasanın konusu olan mera nedir; önce, meranın
tanımını, meranın ne gibi kullanımlara uygun olup olmadığını gözden geçirmemiz
gerekiyor. Meranın kullanım amacı doğru anlaşılırsa, getirilen tasarının niyeti
de doğru anlaşılacaktır.
Mera Yasasını
incelediğimizde, mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba ahalisine,
müstakilen veya müştereken kullanılmak üzere yetkili makam tarafından tahsis
edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına rağmen kadimden beri ilgili
köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin,
mevcut yararlanma hakları dışında, üzerinde fiilî ve hukukî tasarruflarda
bulunamadıkları arazilerdir.
Meradan faydalanma da
"hak sahiplerinin mera arazisinde hayvanlarını otlatıp sulamaları veya
otunu biçip hayvanlarına yedirmeleri" şeklinde belirtilmektedir.
Mera, yaylak ve kışlaklar
taşınmaz kamu mallarındandır. Ülkemizde kamu mallarını genel olarak düzenleyen
bir yasa bulunmamakla birlikte, Medenî Yasa ve Kadastro Yasasında kamu
mallarına ilişkin hükümler bulunmaktadır.
Kamu malları da, devletle
bağıntılı olan, özel mülkiyete elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel
yararlanmasına sunulan, kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan, bir kamu
hizmetine tahsis edilen mallara denilir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı
maddesinde, kamuya ilişkin mallar, kıyılar, ormanlar ve benzerleri sahipsiz
mallar; meralar, yaylalar, kışlaklar ve benzerleri orta malları; Hazine adına
kayıtlı mallar da hizmet malları olarak adlandırılır. Dolayısıyla, meralar,
yaylak ve kışlaklar da orta malı olarak, kamu mallarındandır.
Değerli milletvekilleri,
devlet, sahipsiz ve orta malları gibi kamu mallarını korumak ve denetlemekle
yükümlüdür ve bu alanlarda özel mülkiyetin tesis edilmesi mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesinin bir kararında, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
yerlerde özel mülkiyet kurulamayacağı ifade edilmektedir.
Anayasamız "tarım,
hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması" başlıklı 45
inci maddesinde, devleti, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını
ve tahribini önlemekle yükümlü kılmıştır. Ayrıca, 4342 sayılı Mera Yasasının 19
uncu maddesi, mera, yaylak ve kışlakların korunmasına ilişkin, alınması gereken
önlemleri düzenlemiştir. Bununla birlikte, maddenin üçüncü fıkrası, muhtar ve
belediye başkanlarını, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde,
bakanlık, valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
niçin bunları anlatıyorum; onca yasal düzenlemelere rağmen meraların tecavüze
uğramalarına neden göz yumulmaktadır? Kamunun gözünün önünde meydana gelen bu
tahribatın faturası neden ormanlarımız, meralarımız, kıyılarımız gibi doğal ve
korunması gerekli varlıklarımıza çıkarılmaktadır? Yasal görevini yerine
getirmeyenler hakkında neden bir işlem yapılmazken, doğal değerlerimizin elden
çıkarılmasına yönelik düzenlemeler halkımızın önüne niçin konulmaktadır? Ne
yazık ki, ülkemizde, toprak politikası açısından kamu malları bir servet unsuru
olarak görülmektedir. Ülkemizde ne zaman ekonomik bir kriz dönemi yaşansa hemen
kamu mallarının satışı gündeme getirilmekte ve yasal düzenlemelere
gidilmektedir ya da IMF'nin veya Dünya Bankasının ülkemize biçtiği rolün
gereği, kamu malları, kamunun elinden çıkarılmaya çalışılmakta ve gereken yasal
düzenlemeler sorgusuz sualsiz halkımızın önüne getirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının 3 üncü maddesinde göre "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
talebi üzerine, maden ve petrol faaliyeti için zarurî olan; Kültür ve Turizm
Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zarurî olan; kamu
yatırımları için gerekli bulunan; köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı
veya uygulama planlarına ilave imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç
duyulan yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun
görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir" denilmektedir ve
söz konusu yerlerin tescillerinin Hazine adına, vakıf meralarının tescillerinin
ise vakıf adına yaptırılması hüküm altına alınmaktadır. Mevcut yasalarla
sınırlı da olsa korunan tarım topraklarımız, meralarımız, ormanlarımız, SİT
alanlarımız, ağaçlandırma alanlarımız, sulak alanlarımız, kıyılarımız, su
havzalarımız, bu tasarıyla bağlantılı olduğu anlaşılan ve biraz önce
görüştüğümüz Maden Kanununda, sıradan madencilik faaliyetleri sahası olarak
kabul edilmekte; bu, doğal ve kültürel varlıklarımızın talan ve tahribatına yol
açmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ne tür kullanımlar yer
alacaktır; turizm dışında hangi kullanımlar plan kararı olarak önümüze
çıkacaktır? Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde, turizm
merkezlerinde, turizm tesis alanları dışında, ticaret, eğitim, sağlık, sosyal
ve kültürel alanlar, sanayi, çeşitli spor sahaları, alışveriş ve eğlence
merkezleri, kongre, çeşitli tip ve ölçekte konaklama ve benzeri kullanımların
yer alacağı bilinmektedir. Plan kararlarıyla getirilen bu kullanımların,
meraların niteliğini değiştirmeyeceğini söyleyebilir miyiz?
Değerli milletvekilleri,
tasarının 3 üncü maddesinin (d) fıkrasında, köy yerleşim yeri ile uygulama imar
planı veya uygulama planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan yerlerin
tahsis amacının değiştirilebileceği yer almaktadır. Türkiye genelinde çok geniş
alanlarda yer alan meraların, kaçak yapılar, konut kooperatifleri, bağ evleri
gibi yapılarla işgal edildiği bilinmektedir. Yapılması düşünülen değişiklikle,
bu yerlerdeki kaçak yapıların yasal hale getirilmesinin amaçlandığı
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görülmektedir ki, çıkarılan yasalarla, göstermektedir ki, kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri ve hatta turizm merkezleri dışında, devlet ormanı
sayılan yerlerde, millî parklarda, özel çevre koruma alanlarında ve meralarda
turizm yatırımı için arazi tahsisi yapılması artık serbest olacaktır. Oysa, bu
yerler, Türkiye'nin korunan alanları içerisine girmektedir ve ülkemizdeki
önemli doğal alanlar, 18 farklı koruma statüsüyle korunmaktadır. Hatta, bazen,
tek bir alana birkaç koruma statüsü verilmektedir. Bu koruma statülerinin bir
kısmı ulusal mevzuatımıza göre ilan edilirken, bir kısmı da uluslararası
sözleşmelere dayanılarak oluşturulmuştur; ancak, görülen o ki, AKP İktidarı,
korunan alan ya da doğal alan gibi değerlerimizi ne pahasına olursa olsun elden
çıkarmayı amaç edinmiştir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının asıl niyeti, yabancı sermayenin ülkemize getirilmesi olmayıp; doğal
kaynaklarımız başta olmak üzere, stratejik alanlarımızın mülkiyetinin
uluslararası sermayeye devredilmesidir. Mera Yasasında yapılması düşünülen
değişiklikte "meraların vasfı değiştirilmemekte, yalnızca tahsis amacı
değiştirilmektedir ve zorunlu kullanımlar dışında, süre sonunda, arazi, yine
mera koşullarına uygun duruma getirilmek zorundadır" denilmektedir.
Tasarının 3 üncü
maddesinin (g) bendinde "valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz
konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf
adına yaptırılır" denilmektedir; ancak, gerek maden ve petrol
faaliyetlerinde ve gerekse kültür ve turizm koruma ve gelişim planlarında
getirilen kullanımların, meraların niteliğini olumsuz şekilde etkilemeyeceğini
söylemek mümkün değildir. Oysa, Anayasamızın 45 inci maddesi, tarım arazileri
ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını yasaklamış ve devlete görevler
yüklemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği
gibi, kamu malları, özel mülkiyete konu olamazlar. Aynı zamanda, bu mallar
devletin özel mülkiyetine de konu olamazlar, dolayısıyla, kamulaştırılamazlar.
Kamu malları satılamaz, devir ve ferağ edilemez. Kamu malları zamanaşımıyla
kazanılamaz ve haczedilemez. Kamu mallarının tapuya yazılması da zorunlu
değildir. Bu nedenle, kamu mallarının korunması için özel kurallar
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
kamu malları, devletin hüküm ve tasarrufu altında, özel mülkiyete elverişli
olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına açık, kamu yararına kullanılmak
üzere ayrılan, bir kamu hizmetine tahsis edilen mallardır. Bu özelliklerinden
dolayı, devletin özel malları, özel hukuk statüsündedir; kamu malları, kamu
hukuku statüsündedir.
Kamu mallarının bu
statüsünün aşılması için, tasarının 3 üncü maddesinin (g) bendiyle söz konusu
yerlerin tescillerinin Hazine adına yapılması öngörülmektedir; çünkü, kamu malı
taşınmazlarımız -yani, meralar, yaylalar, kıyılar, ormanlar, akarsular, göller
ve benzeri yerler- bu nitelikleriyle kaldığı müddetçe alınıp satılamayacaktır.
Bu nedenle, kamu mallarının vasıflarının kaybettirilmesi gerekmektedir ki, kamu
malları devletin özel mülkü haline gelebilsin. Kamu mallarının devletin özel
mülkü haline gelmesi demek, hepimizin bildiği gibi, bu malların gerçek ve
tüzel, yerli ve yabancıların mülk edinmesine olanak sağlamak demektir; AKP
İktidarının istediği de budur. Kamu mallarını Hazine adına tescil edelim ki
alınıp satılabilsin. Hükümetin tasarımı da budur.
Değerli arkadaşlarım,
çünkü, IMF ve Dünya Bankası gibi çokuluslu güçler, ülkelerin doğal ve stratejik
kaynaklarının uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesini istemektedirler.
1980'li yıllarda başlayan çokuluslu güçlerin reçeteleri, bugün de AKP
Hükümetleri eliyle sürdürülmektedir. AKP İktidarı IMF, Dünya Bankası, Avrupa
Birliği gibi ulusötesi güçlere verdiği sözler gereği olarak, yabancılara toprak
edindirme, yabancıların çalışmalarına ilişkin kanun, Doğrudan Yabancı
Yatırımlar Kanunu, Tapu Kanunu ve Köy Kanunundaki değişiklikler gibi
düzenlemeleri başarıyla gerçekleştirmiştir.
Bugün görüşülen Maden ve
Mera Yasalarında değişiklik içeren tasarıların da bu düzenlemelerin devamı
olduğu bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sadece bugünün değil, geleceğin, hatta çok uzak gelecekteki kuşakların da bu
yeraltı ve yerüstü servetleri üzerinde hakları vardır. Bu hakları ve servetleri
korumak hepimizin görevi olmalıdır. Doğrudan yabancı yatırımların katkısını
önemsemekle birlikte, hiçbir ülkenin, doğrudan yabancı yatırımları, ekonomik
kalkınma stratejisinin temel bileşeni haline getirmediği bilinmektedir.
Doğal kaynaklarımızı
koruyucu yasaların yetersizliği ya da devredışı bırakılması yetmezmiş gibi,
getirilen ve çıkarılan küresel düzenlemeler, ulusal çıkarlarımıza aykırı hükümler
içermekte ve birinci sınıf tarım arazilerimiz, meralarımız, ormanlarımız,
tarihî ve kültürel varlıklarımızın daha kolay talan edilebilmesinin önü
açılmaktadır.
Bu duygularla,
görüştüğümüz bu tasarının geri çekilmesini istiyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karademir.
Sayın milletvekilleri, 3
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık
derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 439
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3
üncü maddesiyle değiştirilen Mera Kanununun 14 üncü maddesi ikinci fıkrasında
yer alan "arama için" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Taner
Yıldız |
Niyazi
Özcan |
|
Ankara |
Kayseri |
Kayseri |
|
Ayhan
Zeynep Tekin Börü |
Nusret
Bayraktar |
|
|
Adana |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 3 üncü
maddesinin aşağıdaki metinde yer aldığı şekilde düzenlenerek kabulü için Genel
Kurula sunulmasını arz ederiz.
|
Muharrem
Eskiyapan |
Gürol
Ergin |
Fahrettin
Üstün |
|
Kayseri |
Muğla |
Muğla |
|
Erdal
Karademir |
Mehmet
Kartal |
|
|
İzmir |
Van |
|
Madde 3.- 4342 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 14.- Tahsis
amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden
başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre
mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla
kullanılan arazilerden;
a) Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı
Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama, faaliyetleri sonunda verimliliği
kesinlikle saptanan maden ve petrol arama ön işletme ve işletme faaliyetleri
için zarurî olan,
b) Kültür ve Turizm
Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zarurî olan,
c) Kamu yatırımları
yapılması için gerekli bulunan,
d) Köy yerleşim yeri ile
uygulama imar planı hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının
korunması, millî park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel
varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için
ihtiyaç duyulan,
e) 442 sayılı Köy
Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,
f) Ülke güvenliği ve
olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,
g) Doğal afet
bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,
Yerler, ilgili bakanlığın
Bakanlığa talebi, Maliye Bakanlığının ve valiliğin uygun görüşü üzerine,
Bakanlıkça tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin Hazine adına
tescili yapılır.
Birinci fıkranın (a)
bendi kapsamında arama için başvuruda bulunan işletmeciler ile (c) bendi
kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan
mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis
edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler.
Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.
Komisyon, gerektiğinde;
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu
Kanununun uygulanmasını Bakanlıktan talep edebilir ve köy veya belediyelerde
toplulaştırma projeleri uygulatabilir.
Durum ve sınıfı çok iyi,
iyi ve orta ile arazi kullanım kabiliyeti bir, iki, üç olan mera, yaylak ve
kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f) ve (g) bentleri hariç, tahsis amacı
değişikliği yapılamaz.
Bu Kanun kapsamında, 3213
sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre arama ve
işletme faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
Harman yeri, panayır,
sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu ortak mallarının tahsis amacı değişikliğinde
bu madde hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Değişiklik Gerekçesi:
Mera Kanununun 14 üncü
maddesinin (a) bendinde "maden ve petrol arama faaliyetleri sonucu
verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol rezervlerinin olduğu meraların
tahsis amacının değiştirilebileceği" hükmü yer almaktadır. Tasarının 2 nci
maddesiyle bu hüküm değiştirilerek, tahsis amacı değişikliğinde, verimliliğin
kesinlikle saptanması yerine, rezerv tespiti yeterli görülmüştür. Tasarı, aynı
zamanda, arama ve işletme faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili usul ve
esasları yönetmelikle düzenleyeceğini hükme bağlamaktadır. Mera Kanununun
konuyla ilgili mevcut hükmü daha doğrudur. Tasarının kanunlaşarak yürürlüğe
girmesi durumunda, rezervin az ve işlemeye elverişli olmaması durumunda, bu
konuda daha fazla müracaatlarda bulunularak daha geniş mera alanlarında tahsis
amacı değişikliğine gidilecek ve böylece daha fazla mera alanının tamamen ya da
uzun süreli otlatmak amacıyla kullanımı önlenmiş olacaktır. Bu nedenle,
taslakta birinci fıkranın (a) bendindeki değişikliğin yapılmayarak kanunun
mevcut 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan hükmünün
aynen korunması gerekmektedir.
Taslak maddenin birinci
fıkrasının (d) bendinde yer alan "köy yerleşim yeri ile uygulama imar
planı veya uygulama planlarına ilave imar planlarının hazırlanması"
ifadesindeki "veya uygulama planlarına ilave imar planlarının"
ifadesinin (b) bendi kapsamından tamamen çıkarılması gerekmektedir. Uygulama
imar planı içinde olmayan bir mera alanının, ek bir imar planı yapılarak tahsis
amacı değişikliği yoluna gidilmesi, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların
fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacaktır. Bunun
sonucu olarak da, daha uzun yıllar otlatmak amacıyla kullanılacak mera
alanlarının bir an önce elden çıkarılarak, mevcut kanunun amacına, yani,
meraların korunmasına hizmet edilmemiş olacaktır.
Yürürlükteki 4342 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinde, Bakanlıkça gerçekleştirilecek tahsis amacı
değişikliği işlemleriyle ilgili yetkinin, yeni tasarının söz konusu maddesiyle
valiliklere devredilmesi planlanmıştır. Taşraya yetki devri işlemleri mutlaka
gerçekleştirilmek isteniyor ise, bu konudaki gerekli kanunî düzenlemelerin,
öncelikle birinci derecede sorumluluk sahibi merkez teşkilatı tarafından
yapılması gereken faaliyetlerin (taşra teşkilatlarını kanunun amacı
doğrultusunda yönlendirmesi için gerekli yönetmelik, tüzük ve talimat
çalışmalarını yaparak gerekli yetişmiş personel istihdamını sağlayarak vb.)
planlı bir şekilde tamamlamasından sonra, yani merkez ve taşra
teşkilatlarındaki altyapının amacına uygun olarak oluşturulmasını müteakip
gerçekleştirilmesi gereklilik arz etmektedir.
Ayrıca, konuyla ilgili
gerçekleştirilen seminer ve toplantılarda, uygulama konusundaki aksaklıkların
giderilmesi konusunda yeterli bir eğitim verilemediği de anlaşılmaktadır. Bu
nedenlerle, tasarının birinci fıkrasının (g) bendi sonrası yer alan "...
yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü
üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin
tescilleri Hazine adına, vakıf meraların tescilleri ise vakıf adına
yaptırılır" ifadesinin yerine, kanunun mevcut hükmündeki "yerler,
ilgili Bakanlığın Bakanlığa talebi, Maliye Bakanlığının ve valiliğin uygun
görüşü üzerine Bakanlıkça tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin
Hazine adına tescili yapılır" hükmünün yeniden konulmasıyla, Mera Kanunu
uygulamalarında oluşan sorunlara bir yenisinin de eklenmesi engellenmiş
olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 439
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Mera
Kanununun 14 üncü maddesi ikinci fıkrasında yer alan "arama için"
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
İpek (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maden ve Petrol Kanunu
kapsamında başvuruda bulunanların geri dönüşümü olacak olan mera, yaylak ve
kışlakların, tahsis amacı değişikliği süresi bitiminde eski vasfına getirmeleri
çalışmalarında, yalnızca arama için başvuruda bulunanların sorumlu olabileceği
şeklindeki yanlış anlaşılmanın giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 4342 sayılı
Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"e) Tahsis amacı
değişikliği talebinde bulunan gerçek ve tüzel kişilerden, 14 üncü maddenin
birinci fıkrasının (e), (f), (g) bentleri ve vakıf meraları ile toprak
muhafaza, sel ve taşkın kontrolü amacıyla yapılacak her türlü ağaçlandırma ve
erozyon kontrolü çalışmaları ilgili tahsis amacı değişiklikleri hariç, tahsis
amacı değiştirilen mera, yaylak ve kışlaklardan elde olunacak yirmi yıllık ot
geliri esas alınarak, komisyonca tespit edilerek alınacak ücret,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün
konuşacaklardır.
Sayın Üstün, buyurun.
Sürenizi birleştirerek
kullandırıyorum size.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Mera Kanununda
değişiklik yapan kanun teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde Grubum ve şahsım
adına söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının gerekçesinde
"4342 sayılı Mera Kanunuyla; mera, yaylak ve kışlakların tespiti,
tahditlerinin yapılarak köy ve belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi,
belirlenecek kurallara uygun şekilde kullanımının sağlanması, bakım ve
ıslahlarının yapılarak verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının
denetlenmesi ve korunması, gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi
amaçlanmıştır" denmektedir. Bu son cümlede; yani, gerektiğinde kullanım
amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır. Aslında, bu kanunla getirilmek istenen
meraların korunması değil, tamamen tasfiyesidir.
Krizlerle sarmalanmış
ekonomik yapıda hem emek hem de topraklar ucuzlamıştır. Bu sürece dur
denilmezse, önümüzdeki dönemde, başta verimli tarım alanları ve ormanlarımız
olmak üzere, ülkenin tüm doğal zenginliklerinin yabancıların eline geçişine ya
da rant uğruna nitelik değiştirerek kullanılamaz duruma dönüşüne tanık
olacağız.
Kaynak yaratmada
zorlandığı anlaşılan hükümet, tarıma önem vermemek için elinden geleni yaptığı
gibi, tarımı daha da zor durumda bırakacak yeni uygulamalardan geri
kalmamaktadır. Meraların tahribini amaçlayan bu yasa da onlardan sadece
biridir. Tarım desteklenmediği takdirde, devletin, 70 000 000'luk nüfusunu
besleme şansı olmaz. Hükümetin de, ülkemiz çiftçisini ithalat yoluyla terbiye
etmeye devam ettiği, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı dokuz aylık
ithalat-ihracat rakamları göstermektedir. Yani, sanayide olduğu gibi, artık,
tarımda da dışa tam bağlı bir ülkeyiz.
Bu dönem içerisinde,
tarım, orman ve balıkçılık ürünleri ihracatı 1 500 000 000 dolar civarında
olurken, ithalat 2 000 000 000 dolar olarak gerçekleşmiş, tarım sektörü
dışticaret açığı 500 000 000 dolara ulaşmıştır.
Doğrudan gelir desteğinin
2003 yılı ödemeleri ise, 2004 yılı bütçesine konulacak parayla, 2004'ün kim
bilir hangi ayında ancak ödenebilecektir. Bu arada, doğrudan gelir desteğinin
yüzde 50'lik ilk diliminin ödenmesinde, tüm yatırım ve desteklemelerden
kestiğiniz yüzde 13'lük kesinti yapılmadığı için, doğrudan gelir desteği
ödemesinin ikinci diliminde yüzde 26'lık bir kesinti yapılacaktır. Başka bir
deyişle, ilk dilimde 1 000 000 000 Türk Lirası alan bir çiftçi, ikinci dilimde
740 000 000 Türk Lirası doğrudan gelir desteği alacaktır.
Tarımsal destek, dostlar
alışverişte görsün diye, yasak savmak için değil, üretici kalkınsın, refah
seviyesi yükselsin, insanca bir yaşam standardına kavuşsun ve ülke ekonomisine
katkı sağlasın diye yapılır. Oysa, Avrupa Birliği ve ABD'de, en az beş yıllık
tarım ve destekleme politikaları belirlenmiş, hem kendi insanlarına hem de tüm
dünyaya duyurulmuştur.
Mera Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin tasarıyla, meralarda maden ve petrol aranması için zorunlu
koşullarda değişiklik yapılmak isteniliyor. Yürürlükteki kanuna göre, bir
merada maden ya da petrol aranması için verimlilik şartı aranıyor; ancak, yeni
tasarıyla bu şart kaldırılmak isteniyor. İmar affı getirilerek, meralardaki
yapılaşmalar da teşvik ediliyor. Bunun anlamı şudur: Artık, hiçbir verimlilik
saptaması yapılmaksızın, verimsiz olsa dahi, meralar üzerinde kolaylıkla maden
ve petrol araması yapmak amacıyla mera tahribatı yaratılacaktır; petrol araması
işin kılıfıdır.
Bu konu, günümüzde 12 000 000 hektara kadar
küçülmüş meralarımız ve hayvancılığımız açısından büyük önem taşıyor.
Anayasanın 45 inci maddesinde, devlete, tarım arazileri ile çayır ve meraların
amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek görevi verilmiştir. Tasarıda,
mera olarak yararlanılamayacağı anlaşılan yerlerin, köy yerleşme planının
onayıyla, bu vasıflarını kendiliğinden kaybedeceği hükmü getirilerek, meraların
korunmasına sınırlama getiriliyor. Burada, özellikle yasadışı olarak yapılaşmış
meralar kastediliyor. Buna göre, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde
kalan ve 1 Ocak 2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde
yerleşim yeri olarak işgal edilerek, mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün
olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilecektir. Bu, imar affını
çağrıştırmaktadır. Bu ülkede, bundan önce 16 kez imar affı çıkarıldığı halde,
17 ncisi beklenmektedir. Mera alanlarında da bunlara benzer bir uygulamanın
başlatılması, sadece mera tahribini artıracak ve nasıl olsa tarihi
değiştirilerek devamlılık arz edeceği düşünülerek, bundan alınacak cesaretle
meralar üzerinde konut ve fabrika sayıları artmaya başlayacaktır.
4342 sayılı Mera Kanununa
göre, mera, hayvanların otlatılması, otundan yararlanılması için tahsis edilen
ve kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri ifade ediyor. Türkiye'de
hayvancılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyonun kontrolü bakımından
meraların önemi büyüktür.
Hayvan varlığımızın 50
000 000 ton olan kabayem ihtiyacının yüzde 25-30'u çayır ve meralardan
karşılanıyor. Bu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yüzde 70'lere kadar
ulaşmaktadır. 1935'lerde yaklaşık 40 000 000-44 000 000 hektarı alan kaplayan
meralarımız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı verilerine göre günümüzde 12 000 000,
kimilerine göre de 9 000 000 hektara kadar gerilemiştir. Bu gerilemelerdeki
faktörler ise, tıpkı ormanlık araziler gibi, meraların da işlenerek tarlaya dönüştürülmesi,
daha da önemlisi yerleşim alanlarının ve sanayi alanlarının istilasına
uğramasıdır.
Kanun tasarısının
gerekçesinde özetle, meralarda tahribatın önlenmesi, bozulan alanların eski
haline getirilmesi amacıyla, yetki ve sorumluluğun taşraya devredilerek,
yerinden yönetim ilkesinin getirilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir; ancak,
kum ve çakıl ocakları da il özel idare müdürlüklerinin denetiminde ve izniyle
çalıştırılmaktadır ve tahrip edilen alanların tekrar eski haline getirilmesi
konusunda hukukî düzenlemeler bulunmasına karşın, bozulan hemen hemen tüm
alanlar tahrip edildikleri halleriyle kaldılar.
Sakarya'nın merkez
ilçesine bağlı Kumbaşı Köyünün tüm arazileri, Sakarya Nehrinin alüvyon ovası
olmasına karşın, geri dönüşümü olmayacak şekilde tahrip edilmiş ve terk edilmiş
haldedir.
Ayrıca, Dalaman'da,
Dalaman Barajı için, özellikle turunçgiller bakımından zengin olan ilçemizde,
birinci sınıf tarım arazileri baraj gövde dolgu çalışmalarında kullanılmak
üzere kamulaştırılmış, hazine arazileri dururken bu alanlar tahrip edilmiştir.
Bu alanlar, bugün, küçük göletcikler halindedir.
Yine, Muğla İlinin Milas
İlçesinde, birinci sınıf tarım arazileri, kum ocakları için tahrip edilmiş ve
bugün, kullanılamaz haldedir.
Ayrıca, tahsis süresi
dolduktan sonra maden ve petrol arayanların kullandıkları mera, yaylak ve
kışlakların yirmi yıllık ot gelirleri tutarında bedel ödemeleri getiriliyor;
ancak, verdikleri zarar o miktardan fazla olacaksa, herkes seve seve meralarda
bu işi yapmak ister. Ayrıca, şartları yerine getirmezlerse, tasarıda, herhangi
bir cezaî yaptırım da bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanın, 21. 1.2004 tarihli 44 üncü Birleşimdeki konuşmasının bir
paragrafını aynen aktarıyorum: "AKP seçim bildirgesinde, mera ıslahının yapılarak,
Mera Kanununa işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik
edileceği, entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği,
krizden olumsuz etkilenen entegre beyaz et sektörünün kriz öncesi duruma
gelmesi için gerekli önlemlerin alınacağı, damızlık hayvan yetiştiren özel
sektör kuruluşlarının destekleneceği, yerli ırkların ıslah edileceği konuları
yer almaktadır. Ayrıca, aynı öncelikler, hükümet programımızda da yer
almıştır." Evet, Mera Kanununa nasıl işlerlik kazandırılacağı, bu gelen
tasarıyla gayet açık. Artık, bundan sonra, meralarımızın ruhuna fatiha
okuyacağız.
Ayrıca, Mera Fonuna ait
yaklaşık 80 trilyon lira, bugün Maliye Bakanlığının elindedir. Meraların ıslahı
amacıyla, özellikle Tekel ve hayvancılıkla ilgili diğer kurumlardan kesilen
paraların Maliye Bakanlığından Tarım Bakanlığına aktarılmaması da ilginçtir.
Tasarının 5 inci
maddesiyle 4342 sayılı Mera Kanununa geçici madde eklenmiş ve bu geçici maddede
"belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.11.2003
tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal
edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis
amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır" hükmünün yer alması
planlanmıştır. Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının ek bir imar
planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesinin, bu alanlarda
yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale
getirilmesini sağlayacağı ortadadır. Hükümet bununla da yetinmemiş olacak ki,
kanun tasarısına söz konusu geçici maddeyi de eklemiştir. Bu geçici maddeyle
de, kanunun çıkış tarihi olan 28.2.1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı
içinde olan ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak
ilan edilen ve Türkiye genelinde çok geniş alanlarda yer alan meralar
üzerindeki tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da yasal hale getirilmesi
sağlanacaktır. İçerisine mücavir alanın dahil olduğu böyle bir geçici maddeye
tasarı içerisinde yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera alanlarına yapılan
inşaatlara izin verilmesinin altyapısının oluşturulmak istendiği ortadadır;
çünkü, mevcut Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendi kapsamında imar
uygulama planlarının hazırlanması durumunda, meralar üzerinde yerleşim olarak
işgal edilen yerler de olsa, bu yerler için, belediyelerin müracaatı üzerine,
tahsis amacı değişikliği yapılarak, imar alanı olarak kullanılmak üzere Hazine
adına tescilleri zaten yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, Türkiye genelini kapsadığı için, turizm bölgeleri de
dahil olmak üzere, her bir bölgede kaçak yapılaşmanın önü açılmış olacak ve
plansız bir betonlaşma teşvik edilerek, bazılarının bu durumdan büyük rantlar
elde etmesi sağlanacaktır.
Sayın Bakana sormak
gerekir; bu geçici maddenin oluşmasında hangi çıkar gruplarının payı vardır ve
ayrıca, maddede belirtilen, 1.1.2003 tarihinden önce mücavir alan içerisindeki
mera üzerinde inşaat çukuru açarak, birkaç temel inşaat demiri atıp
betonlayarak temel direk oluşturulmuş alanlarda da tahsis amacı değişikliği
yapılacak mı?.. Bu işlemi yapan kişilerin de hakları, herhalde kendilerine
teslim edilecektir!..
Acaba, mücavir alanların,
bazı küçük beldelere yakın, bazı yayla evlerini de içine aldığı alanlar var
mıdır? Belediye mücavir alanlarının otomatik olarak tahsis amacının
değiştirilmesiyle, bu alanlara komşu olan özel mülkiyete sahip kişiler de, bir
anda arazilerinin imar planı içine girdiğini göreceklerdir. Bu kişiler de, mera
üzerinde kanunsuz, kaçak yapılan inşaat sahipleri gibi, yirmi hatta elli yıl
beklemeden, muratlarına, hayatta iken ermiş olacaklardır.
Dünyada cennet alanları
oluşturmanın en kolay yollarından biri de, onaylanması halinde, bu geçici kanun
maddesiyle, herhalde, bunu hazırlamada birinci derecede sorumlu olan Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanı, Sayın Başbakan ile Yüce Meclis tarafından sağlanmış
olacaktır.
Söz konusu maddenin
yasalaşması, mera ve tarım alanlarının talan edilmesine neden olmayacak mıdır?!
Hükümet, gerekçelerinde belirttiği üzere, mera alanlarının koruma altına
alınmasını bu zihniyetle mi sağlayacaktır!
Acaba, söz konusu
maddenin yasalaşması sonucu, Türkiye genelinde, belediye mücavir alanı
içerisinde bulunan meralardaki kaçak yapılan binaların ve buna bağlı alanların
fazlalığı nedeniyle tahsis amacı değişikliğiyle ilgili müracaatların oldukça
artacağı düşünülerek, bu müracaatlarla ilgili işlemlerin taşra teşkilatlarınca
gerçekleştirilmesi için, bakanlık merkez teşkilatının yetki ve sorumluluğunu,
aynı taslak içerisinde bir madde hükmüyle, altyapısı tamamlanmayan taşraya
devretmesinin daha uygun olacağı mı düşünülmüştür?..
Anayasamızın 45 inci
maddesi, çayır ve meraların amaç dışı kullanılması ve tahribinin önlenmesi için
devleti gerekli tedbirleri almak için görevlendirmiş iken, devleti yöneten
hükümetin, Anayasanın bu maddesini dikkate almadan kanun değişikliği yaparak ve
yasaya geçici maddeler ekleyerek bu alanları amaç dışı kullanıma ve tahrip
edilmeye açık hale getirmek istemesi, düşündürücüdür.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle,
bu maddenin, Meclisten geçip kanunlaşması halinde, mahkemelere ve Anayasa
Mahkemesine başvurulması halinde iptal edileceği açıktır. Yoksa, bu kanun
maddesinin yasalaşmasını sağlayıp, yanlışlığı yüksek yargı organı tarafından
kanıtlanıncaya kadar Türkiye genelindeki birçok rant çevresinin atı alıp çoktan
Üsküdar'ı geçmesi mi amaçlanmaktadır?!
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, bu kanun tasarısını, meraların, diğer tarım arazilerinin ve
ülkemizin geleceği açısından, geri çekerek, bu büyük yanlışlığa meydan vermemek
için, mutlak suretle yasalaşmasını önlemesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, 1
dakika eksüre vereceğim, lütfen, bu süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye arazilerinin
mevcut durumunda yaklaşık yüzde 20'sine yakın kısmın, mera, yaylak ve
kışlaklardan oluştuğu gözönüne alındığında ve bu arazilerle ilgili, kadastro
çalışmaları da dahil olmak üzere, kullanım, bakım ve ıslah sorumluluğunu da
kanunla yüklenen bir teşkilatın taşra birimlerinde bu konuyla ilgili şube
müdürlüğü bile yokken ve bu konuda çalışabilecek gelişmiş teknik eleman
sıkıntısı yaşanırken, yani, taşrada altyapısı olmayan birimlere sorumluluğun tamamının
devredilmeye çalışılmasının bu ortamda mümkün olmadığı açıktır.
Bakanlığın alacağı
tedbirlerle ilgili önemli konulardan biri de, merkezde ve taşrada Mera Kanunu
uygulamaları konusunda bilgi sahibi olan bürokrat ve elemanların yetki sahibi
olmalarının sağlanmasına özen gösterilmesidir. Aksi takdirde, şov yapılarak,
gerçekleşmemiş icraatlar tamamlanmış gibi gösterilebilmekte ve büyük
yanılmalara yol açılabilmektedir.
Sözlerimi tamamlarken,
yasa tasarısının aleyhinde olduğumuzu ve ret oyu vereceğimizi belirtir; Yüce
Heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
4 üncü maddeyi oylarınıza
arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - 4342 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3. -
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce
kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera
olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı
değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kars Milletvekili Sayın Selami
Yiğit; buyurun.
CHP GRUBU ADINA SELAMİ
YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yerel yönetimlerin arsa politikaları içinde tarım topraklarının korunması
yaşamsal önem taşır. Buna karşın, tarım alanları, çayır ve meralar, ormanlar ve
kıyılar, hızlı kentleşme, denetimsiz ve düzensiz sanayileşmeyle yok olma
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu bağlamda, nitelikli tarım alanları, su
havzaları, çayır ve meralar ve kıyıları koruyucu mevzuat hükümlerinin her
ölçekteki planlarda dikkate alınması ve ilgili kurumlardan olumlu görüş
alınmadan bu alanların yerleşmeye açılmaması sağlanmalıdır; ancak, görüşmekte olduğumuz
Mera Kanunundaki değişiklik tasarısında bu hususların dikkate alınmadığı
görülmektedir. Tasarıya eklenen geçici 3 üncü maddeyle "belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen
imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak
kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek
Hazine adına tescilleri yapılır" hükmü getirilmektedir.
Mera tahribatını
artıracağına inandığım bu değişikliğin bir imar affı anlamına geldiğini
düşünüyorum. Bu uygulama, ileride, tarih değiştirilerek devamlılık arz
edecektir. Meralar üzerindeki konut ve fabrika sayıları artmaya başlayacaktır.
4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendinde bu husus zaten yer
almaktadır; ancak, geçici maddeyle, belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde kalan yerler de tasarıya dahil edilmiştir; böylece, mera alanlarında
yapılaşma yasal hale getirilmek istenmektedir. Bu değişiklikle, özellikle büyük
şehirlerde ve turizm bölgelerinde büyük rantlar elde edilecektir. Diğer bir
ifadeyle, hükümet, vasfını yitirmiş orman arazilerinin imara açılmasıyla ilgili
ve kamuoyunda 2/B yasası olarak bilinen yasayla alamadığı yerleri, acaba, bu
değişiklikle mi almak istemektedir? Ayrıca, meraların bu vasıflarını kaybedip
kaybetmediğini belirlemek amacıyla yapılacak tespit ve tahdit çalışmaları, daha
önceki yasada olduğu gibi, belirsizliğini korumaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarıda, bu çalışmaları yapan teknik ekip üyelerinin yeniden
belirlenmesi, ıslah projeleri ve 1/ 5000 ölçekli harita yapım ihalelerinde
yıllara sâri taahhütte bulunma yetkisi getirilmesi, ormanlık alanlardaki
meraların tespitinde yetkinin valiliklere devredilerek tespit ve tahdit
sürelerinin kısaltılması gibi, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçların ve
aksaklıkların giderilmesinin amaçlandığı belirtiliyor. Bu konuyla ilgili
olarak, daha önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatları
tarafından Mera Kanunu uygulamaları konusunda şimdiye kadar gerçekleştirilen
çalışma sonuçları ve görülen aksaklıklarla ilgili eksiklik ve yanlışlık olarak
nitelendirilen hususların değerlendirildiği bir rapor hazırlanarak bir
dilekçeyle Sayın Bakana iletilmişti; ancak, Bakanlığın, bu tasarıyı
hazırlarken, Türkiye genelinde maddî ve sosyal kayıplar oluşturan bilgi ve
uyarıları dikkate almadığı anlaşılmaktadır.
Türkiye genelindeki mera
kadastro çalışmalarının Mera Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş
yıl içerisinde tamamlanması planlanıyordu; ancak, Bakanlığa sunulan raporda
belirtildiği üzere, aradan altı yıla yakın süre geçmesine rağmen, kadastro
çalışmalarının ancak yüzde 10'u tamamlanabilmiş olup, bu çalışmalar sırasında
yapılan yanlışlık ve eksiklikler neticesi, çalışma sonuçları da usul ve esas
yönünden iptal edilecek niteliktedir; fakat, tasarıdan anlaşılıyor ki, bu
konuda, Bakanlık, bahsedilen eksiklikleri gözönünde tutmamıştır.
Tespit ve tahdit
çalışmaları, yine, yetersiz elemana sahip yerel yönetimlere ve özel işletmelere
bırakılmaktadır. Ayrıca, bu çalışmaların hangi esaslara göre yapılacağı da
tasarıda net değildir.
Değerli milletvekilleri,
yerel yönetimlerin, bu çalışmaları, siyasî ve yerel güç odaklarının
etkilerinden bağımsız yapacağı kanaatinde değilim. Tüm bunlardan
anlaşılmaktadır ki, hükümetin bu değişikliği yapmaktaki tutumu, meralar ve onu
kullanan köylülerden yana değildir. Türk tarımına ve hayvancılığına geri dönüşü
olmayacak zararlar verecek olan bu maddenin tasarıdan çıkarılması
gerekmektedir.
Sözlerimi tamamlarken,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yiğit,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 2 adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 439
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Taner Yıldız Mehmet Çiçek
Ankara Kayseri Yozgat
Fahri Keskin Hasan Ali Çelik Niyazi Özcan
Eskişehir Sakarya Kayseri
Mustafa
Tuna
Ankara
Madde 5.- 4342 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 3.-
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1/1/2003 tarihinden önce
kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera
olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı
değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak ilgili belediye veya kamu
kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların dava konusu olup olmadığına
bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir. Hazine adına tescil
edilmesi gerekirken gerçek veya tüzelkişilere tescil edilmiş taşınmazlara
ilişkin açılan davalardan, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı
üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelin ödenmesi
kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen
kararlara konu taşınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine
veya kanunî mirasçılarına devredilir."
BAŞKAN - İkinci
okutacağım önerge, aykırı önerge olup, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 5 inci maddesinde
(Hükümet teklifi ile Madde-4) yer alan "Geçici Madde 3"ün tasarı
içerisinden çıkarılması hususunun Genel Kurula sunulmasını arz ederiz.
|
Mehmet
Kartal |
Erdal
Karademir |
Gürol
Ergin |
|
Van |
İzmir |
Muğla |
|
Fahrettin
Üstün |
Muharrem
Eskiyapan |
|
|
Muğla |
Kayseri |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe:
5 inci madde olarak kabul
edilen tasarının 4 üncü maddesinde 4342 sayılı Mera Kanununa geçici madde
eklenmiş ve bu geçici maddede (Geçici Madde 3) "Belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003
tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal
edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis
amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır" hükmünün yer alması
planlanmıştır.
Kanunun mevcut 14 üncü
maddesinde (d) bendinde imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan mera
alanlarının tahsis amacının değiştirilebileceği hükmü bulunmaktadır. Buna
rağmen, hükümet tarafından, aynı taslak tasarının hükümetin teklif ettiği
metnin ikinci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendine, ilave imar planları
yapılarak da tahsis amacı değişikliğine gidilebileceği taslak hükmü
eklenmiştir. Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının, ek bir imar
planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesi, bu alanlarda
yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale
getirilmesini sağlayacağı ortadadır. Hükümet, ayrıca, buna ek olarak, kanun
taslağına söz konusu geçici maddeyi de eklemek ihtiyacını duymuştur. Bu geçici
maddeyle, Kanunun çıkış tarihi olan 28.2.1998 tarihine kadar belediye mücavir
alanı içinde olan ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan
olarak ilan edilen ve Türkiye genelindeki çok geniş alanlarda yer alan meralar
üzerindeki tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da (villa bağ evi, belli
grupların kooperatif evleri gibi) yasal hale getirilmesi sağlanacaktır.
İçerisine mücavir alanın dahil olduğu böyle bir geçici maddeye kanun içerisinde
yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera alanlarına yapılan inşaatlara izin
verilmesinin altyapısının oluşturulmak istendiği ortadadır. Çünkü, mevcut Mera
Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendi kapsamında imar uyulama planlarının
hazırlanması durumunda, meralar üzerinde yerleşim yeri olarak işgal edilen
yerler de olsa, bu yerler için,
belediyelerin müracaatı üzerine tahsis amacı değişikliği yapılarak (imar planı
olarak kullanılmak üzere) Hazine adına tescilleri zaten yapılmaktadır. Bu
tahsis amacı değişikliğine geçici maddede belirtilen "kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler" de
dahildir. Yapılan tecavüzler ve toprak alımları nedeniyle mera vasıflı mücavir
alanlar üzerinde mera özelliği
kaybettirilmiş alanların eski haline getirilmesinin çok güç ve maliyeti
yüksek olacağı gerekçesiyle bu alanların otlatmak maksadıyla kullanımı teknik
olarak mümkün olmayan yerler konumuna getirilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Ancak, şunu unutmamak gerekir ki, daha önce mera vasfında olan ve mera yem
bitkisi yetişebilecek derinlikte toprağı olan her alanın teknik yönden mera
olarak kullanılması mümkündür. Üzerinde tahribat yapılmış olsa da bu alanların
ıslah edilerek kullanılabileceği ortadadır. Yani, mera olarak tescilli alanlar
üzerinde kayalık yerler dışında teknik yönden mera olarak kullanılamayacak
arazi düşünülemez. Yalnızca arazi sınıflandırılmasında farklılıklar olabilir.
Zaten mera ıslah projelerinin bir gayesi de bu alanların tekrar otlatmaya
açılmasını sağlamaktır. Söz konusu geçici maddeyle, üzerinde apartmanlar veya villalar
yapılmış bazı mera alanlarının da o andaki durumu itibariyle teknik olarak
otlatma maksadıyla kullanılamayacağı farz edilerek (bu şekilde raporlar
düzenlenerek) bu yerlerin de talan edilmesi sağlanacaktır. Burada ana amacın
"mücavir alan" ifadesinin, geçici maddedeki metin içine konularak
daha fazla rant alanı oluşturmak olduğu açıktır. Bunun sonucu olarak da daha
fazla mera alanının tahrip edilmesine göz yumulacaktır. Amacın, komisyon
toplantılarında belirtildiği gibi mağdur durumda olduğu belirtilen köy ve
kasabalardaki kişilerin mağduriyetini gidermek olmayıp, bazı kişi ve gruplara
rant alanları oluşturmak olduğu ortadadır. Mevcut durumda, köy yerleşim
alanlarıyla ilgili olarak gerekmesi halinde köy imar planı yapılması durumunda
hiçbir bedel ödenmeden mera alanları köy yerleşim alanı olarak zaten
kullanılabilmektedir. Mücavir alanlar da olsa mera alanları içerisinde bu gibi
kanunsuz yapılan yapılarla ilgili olarak Mera Kanununun 19 ve 27 nci
maddelerinin uygulanarak tecavüzlere son verilmesi gerekirken, bu geçici
maddeyle, yapılan bu tecavüzler yasal hale getirilmek istenmektedir. Bu Kanunun
yürürlükte olduğu bilinmesine rağmen bu alanlar üzerinde inşaat yapanlarla
ilgili olarak hiçbir işlem yapılmayarak onların ödüllendirilmeleri eşitlik
ilkesine de aykırı bir durumu oluşturmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 439
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediriz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
Madde 5.- 4342 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 3.-
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce
kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera
olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı
değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, ilgili belediye veya
kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların dava konusu olup
olmadığına bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir. Hazine
adına tescil edilmesi gerekirken gerçek veya tüzel kişilere tescil edilmiş
taşınmazlara ilişkin açılan davalardan, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının
yarısı üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelinin
ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen
kararlara konu taşınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine
veya kanunî mirasçılarına devredilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle, 4342 sayılı
Kanuna bir geçici madde eklenmek suretiyle, belediye mücavir alan sınırları
içerisinde kalan ve yerleşim yeri olarak işgal edilen, geri dönüşümü ve mera
olarak kullanımı teknik olarak kesinlikle mümkün olmayan ve belediyece imar
planları hazırlanan alanların tahsis amacı değiştirilerek, Hazine adına
tescilleri ile ilgililerine devri öngörülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda, geçici madde 3'le birlikte, oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 18.3.1924
tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun ek 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ek Madde 12. - Köy
yerleşme planında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler,
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan seyrangâh, yol ve panayır yerleri
gibi alanlar ve Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş
taşınmazlardan, 4342 sayılı Mera Kanununun 5 inci maddesi hükümleri uyarınca
incelenmesine müteakip mera, yaylak ve kışlak ile otlak ve çayır olarak
yararlanılamayacağı anlaşılan yerler köy yerleşme planının onayı ile bu
vasıflarını kendiliğinden kaybeder.
Ancak bu madde kapsamında
Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazların devri
Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle yapılır ve valilikçe köy tüzel
kişiliği adına tapuya tescil edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt;
buyurun. (Alkışlar)
Sayın Öğüt, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mera
Kanunuyla ilgili tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bizleri izleyen değerli vatandaşlarımı ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, saat 24.00'ü geçti; ama, biliyorsunuz, Türkiye'de, mera çok önemli.
Türkiye'nin arazilerinin, arsalarının, daha doğrusu, topraklarının yüzde 10'u
tapulu mülkiyet, yüzde 25'i orman, yüzde 65'i de mera ve hazine arazisi; 15 000
000 insanımız da işsiz... İnsanımız kahvede oturuyor, topraklarımız boş
duruyor. Bir yandan da, topraklarımızı, mezarlık yeri, cami yeri, okul yeri
olarak; yani, köy tüzelkişiliğinde değerlendirmek açısından bir çalışma var.
Şimdi, 6 ncı maddede şu
deniliyor: "Mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır olarak kullanılmayan
yerler vasıflarını kaybeder. Vasıflarını kaybettiği zaman, Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak, köy tüzelkişiliğine verilir ve köy adına tapu edilir."
Değerli arkadaşlar,
hepimiz köylüyüz. Demin de söylediğim gibi, Türkiye'nin yüzde 65'inde tapu yok.
Şu anda, köylerimizde de tapu yok. Var mı?.. Hangimizin köyünde tapu var;
yok... Hep, zilyetlik.
M.NECATİ ÇETİNKAYA
(Elazığ) - Var... Var...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Tamam, bazılarının var; olabilir... Zilyetlik olan mülk, ecdattan, dededen,
babadan kalma, kullanılan yerlerdir.
Şimdi, burayı, muhtara ve
ihtiyar heyetine ve oradaki komisyona bırakacağız, o komisyon "efendim,
burası kullanılmıyorsa, burayı, getirin, köyün adına kayıt yapalım"
diyecek.
Şimdi, vatandaşın malı...
Eğer, muhtar, o vatandaşla biraz da tersse, diyecek ki, burası köyün malıdır,
bu kullanmıyor, gelin, bunu, köy adına tapu edin. Halbuki, adamın ecdadından
kalma bir yer; yani, yetmiş seksen senelik zilyetliği var, bu yetmiş seksen
senelik zilyetlik mülkünü tapulu malı gibi görüyor ve onu işliyor. Şimdi, bu
malı onun elinden alıp mezar yeri gibi bir şey yapmaya kalktığınız zaman,
vatandaşa büyük bir haksızlık olur, büyük bir mağduriyet olur. Ben, bunu, Sayın
Bakanla da görüştüm.
Burada, yapılacak olan
şu: Bunların üzerinde mera ıslah planları yapılsın ve mera ıslah planları
yapılsın ve mera ıslah planları yapılarak tarıma kazandırılsın, üretim
yapılsın.
Değerli arkadaşlar, en
önemlisi, bunları yapmak için, bunlardan önce, kadastro geçmesi lazımdır.
Kadastro geçip, zilyetliği altında bulunduran hak sahiplerine bu toprakların
verilmesi lazım; yani, kullanan kişileri, hak sahiplerini, oradaki komisyonlar
zaten belirlediği zaman, onlara tapuları verilir ve onların da arazileri ıslah
edilirse, üretim olur; üretim olursa köylü kalkınır, ülkemiz kalkınır. Bu
açıdan çok önemlidir, çok önem arz ediyor.
Eğer, orada köylüyü
kalkındırmak istiyorsak, kadastro geçirelim, tapularını verelim, vatandaş kendi
toprağını kullansın.
Bir de ikinci bir olay
var. Şimdi, genelde, bizim Doğu Anadoluda, Güneydoğu Anadoluda çok göç var.
Mera ve hazine arazisi olarak kullanılan toprakların da yüzde 70'i Doğu
Anadoluda ve bu insanların çoğu da göç etmiş. Şimdi, adam İstanbul'a gelmiş
veya başka bir yere gelmiş, oradaki arazisini kullanmıyor, tarlasını yıllardır
sürüyordu, şimdi kullanmıyor. Muhtar, şimdi diyecek ki, bu adam burayı kullanmıyor,
gelin, bunu köy tüzelkişiliği adına tapuya tescil edelim. Şimdi, vatandaş
İstanbul'dan kalkıp oraya gittiğinde, babamdan kalan yerimi nasıl götürüp de
köyün adına yaparsın diyecek ve köylerde kavga ve tartışma çıkacak.
Sayın Başkanım, bunlar önemli.
Sayın Bakanım, benim sizden istirhamım, hakikaten bu kargaşayı önlemek
istiyorsanız, bu tasarıyı geri çekelim; çünkü, büyük bir kargaşa çıkacaktır;
ama, kadastro çıksın, hak sahipleri belirlensin, hak sahiplerine, zilyetlik
hakları olanlara mülkleri verilsin, ondan sonra kullanılmayanlar köy
tüzelkişiliği adına geçsin. Kadastro geçmeden, hak sahipleri tespit edilmeden,
hak sahiplerine verilmeden, eğer, bunlar yapılırsa, o zaman köylüleri mağdur
edersiniz. O zaman, vatandaşın malını alıyorsun, devletleştiriyorsun. Diyorduk
ki: "Özelleştirelim, vatandaşa verelim; vatandaş kullansın, gelişsin,
üretsin." Şimdi, vatandaştan alıyoruz, köye veriyoruz; yani, üretimi
durduruyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlar. Bu, çok önemli bir
şeydir. 6 ncı maddedeki olay budur.
Bu anlamda, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, biz, şunu diyoruz: Köylümüzü öldürmeyelim, mağdur
etmeyelim, köylüye verelim, kullansın. O kullansın, üretsin; üretmese, o zaman,
bize bir şey kazandırmaz, bize bir şey getirmez.
Biliyorsunuz, bir de
meralarımızda, otlak, çayır, bu tip yerlerde hayvancılığımız bitti; yani,
meramızda otlayacak hayvan yok. Eğer tarımı ve bitki örtüsünü geliştirmek
istiyorsak, arazi ıslah planları yaparak, bunları tarıma kazandırmamız lazım.
Şu anda, doğu ve
güneydoğuda, hayvancılığımız yüzde 50 azaldı. Ardahan'da, hakikaten bütün hayat
durdu. Bu, Ardahan'da da durdu, Kars'ta da durdu, Diyarbakır'da da durdu, Doğu
Anadoluda ve bütün Türkiye'de de durdu. Niçin durdu...
Sayın Bakanım, ben,
birkaç defa da size soru önergesi verdim. Bu soru önergem neydi; İran'dan,
Gürcistan'dan, Bulgaristan'dan, Romanya'dan kaçak hayvan ve kaçak et geliyor
değerli arkadaşlar. Bakın, ben, Ardahan Etin ortağıyım. Ben etçiyim, biliyorum.
Şu anda, köylünün elindeki hayvan para etmiyor. Niye etmiyor; biliyorsunuz,
eskiden bir kaçak buffalo geliyordu, et geliyordu. Ben, Carrefour'a gidiyordum,
ucuz -bize maliyeti bile değil- biz o fiyata satamıyorduk, elimizde kalıyordu.
Şimdi aynı duruma düştük.
Onun için, sizden rica
ediyorum efendim; bu sınır illerimizi, mutlak surette... Hele, bilhassa
İran'dan, korkunç, kaçak hayvan geliyor. Erzurumlu milletvekillerimiz de
burada; biliyorlar.
Onun için, sizden
istirham ediyorum; hayvancılığımızın ölmemesi için, meralarımızın gelişmesi
için, mutlak surette kaçak et ve hayvanın önlenmesi lazım. Bunun tedbirini
hükümet alsın; hatta, bu kaçak hayvan geçirenlere çok ağır para ve hapis
cezaları getirelim -ben, şimdi, onun kanun teklifini hazırlıyorum- çünkü, başka
türlü, tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın geliştirilmesi, kalkınması
mümkün değil.
Biliyorsunuz, nüfusumuzun
yüzde 40'ını istihdam eden bir tarım, hayvancılık sektörü var. Bu yüzde 40
nüfus, nereden baksanız 30 000 000 civarında insan yapıyor. Bunun için, tarım
ve hayvancılığa önem vermemiz için, meralarımızın da gelişmesi için, mutlak
surette tarım ıslah planları yapılması lazım, kadastro geçirerek hak
sahiplerine tapularının verilmesi lazım, kaçak hayvan ve kaçan etin Türkiye'ye
sokulmaması için acil önlem olarak, mutlak surette ağır para cezası ve hapis
cezası getiren yasaları bir an evvel Meclisten çıkarmamız gerekiyor diye
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Şahsı adına, Muğla
Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım;
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
mera derken, tabiî ki, Türkiye'deki hayvancılığın sorunlarına, ülke
hayvancılığının içerisinde bulunduğu sorunlara değinmeden geçmek sanırım yanlış
olurdu. Ülke hayvancılığımızdaki mevcut durumu özetlersek:
Büyükbaş ve küçükbaş
hayvanlarımızın et ve süt verimleri son derece düşüktür.
Kabayem kaynaklarımız,
hayvanlarımızın ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte ve kalitede değildir.
Karmayem fiyatları,
gelişmiş ülkelere göre yüksektir.
Hayvancılık işletmeleri
içerisinde küçük ölçekli işletmelerin oranı oldukça fazladır.
Örgütlenme yetersizdir.
Hayvan hastalıklarıyla
mücadele yetersizdir.
Hayvancılığa uygulanan
destekleme, üretimi ve gelişmiş ülkelerle rekabet şansımızı artırıcı nitelikte
ve yeterlilikte değildir.
İlgisizlik nedeniyle,
küçükbaş hayvan ve manda üretiminde, gerek hayvan sayısı gerek üretim açısından
gerilemeler yaşanmıştır; Ankara Keçisi, bunun tipik örneğidir.
Hayvancılıkta nasıl
kalkınılmaz:
Türkiye Cumhuriyetinin en
köklü kurumlarından biri olan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünü ve taşra
teşkilatını kaldırarak; ülke hayvancılığına damgasını vurmuş haraları,
ipekhaneleri, hayvancılık araştırma kurumlarını kapatarak; tarımsal üretim
içinde hayvancılığın payını yüzde 30'ların altına çekerek; ülkenin kısıtlı
dövizlerini, ithal inek alacağım diye yabancılara dağıtarak; bir yandan
"hayvancılıkta orta ve büyük ölçekli işletme kurmak lazım" deyip,
diğer yandan vatandaşa birer ikişer hayvan dağıtarak; özelleştirme adı altında
SEK'i, yem fabrikalarını ve Et ve Balık Kurumunu haraç mezat satarak; uçsuz
bucaksız tarım arazilerinin sadece yüzde 5'ini yem bitkilerine ayırarak;
veteriner hekimlikte uzmanlık eğitimini engelleyip, öte yandan ülke
hayvancılığını geliştirsin diye parayla yabancı uzman getirerek; bilimin ve
hukukun önüne meslek taassubu koyup, yönetmelikleri, talimatları kafana göre
değiştirerek ülke hayvancılığı kalkınamaz.
Değerli arkadaşlarım,
SEK, Et ve Balık, Yem Sanayii gibi kurumların özelleştirilmesi ve hayvancılığa
yeterli desteğin sağlanamaması sonucu, ülke hayvancılığı korumasız kalmış ve
ciddî çıkmazlara düşmüştür. Yükselen et fiyatları, canlı hayvan ve kesilmiş et
dış alımıyla dengelenmeye çalışılmıştır; ama, gelinen noktada, ülke, kırmızı
ette dışa bağımlı hale getirilmiştir. Hükümetler, belki de en büyük hatayı,
kesilmiş hayvan eti dış alımı kararında yapmıştır. Bunun ülke hayvancılığına
faturası da maalesef çok ağır olmuştur.
Geleneksel alet ve üretim
tarzının hâkim olduğu hayvancılık sektöründe gerekli yapısal değişikliklerin
sağlanamamış ve işletme büyüklüklerinin kârlı üretim yapacak kapasitelere
ulaştırılamamış olması, hayvancılığımızın geri kalmasının en büyük nedenidir.
İşletmelerde,
hayvancılık, bitkisel üretimin yanında, aile içi ihtiyaçların karşılanması için
veya en iyi bilinen iş olduğu için sürdürülmektedir. Asıl yapılan faaliyet
bitkisel üretimdir. Bitkisel üretim ağırlıklı bu bozuk yapıyla hayvansal üretim
faaliyetlerinde bir gelişme kaydedilmesi...
Türkiye'nin coğrafî
durumu, Asya-Avrupa Kıtaları arasında köprü durumu, özellikle doğu ve
güneydoğudaki komşularımızda yeterli veteriner teşkilatının bulunmaması,
ülkemizde bulunan veteriner teşkilatının bağımsız olmaması, hayvan
hastalıklarının yayılması açısından ülkemiz için önemli bir tehlike
yaratmaktadır. Özellikle şap, brucellos, sığır vebası, tüberküloz, IBR gibi son
yıllarda ortaya çıkan pek çok hastalık, önemli ekonomik kayba sebep olmaktadır.
Sadece şap hastalığının yol açtığı verim kaybı, hastalık kaynağı ve etkilenen
hayvan sayısına göre 100 000 000 ile 500 000 000 dolar arasında değişmektedir.
Bitkisel üretim ağırlıklı hayvancılık işletmelerinde hayvan hastalıklarından
korunmak ve mücadele etmek mümkün değildir. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde 4 000-5
000 hayvana 1 veteriner hekim düşerken, ülkemizde 60 000-70 000 baş hayvana 1
veteriner hekim düşmesi ve çoğu veteriner hekimin istihdamdışı bırakılması,
devletin aslî görevi olan salgın hastalıkları önleme ve mücadele çalışmalarında
yetersiz bir durum yaratmaktadır. Ülkemizin en batısı olan Muğla İlimizde kuduz
hastalığının hâlâ önlenememiş olması bunun tipik örneklerinden biridir.
Aynı şekilde,
üreticilerimizin eğitim düzeylerinin düşük olması ve ihtiyaç duydukları
personeli yeterince etkin kullanamamaları birtakım sorunların ortaya çıkmasına
neden olmaktadır. Türkiye, Sovyetler Birliğinden sonra, dünyada, sunî tohumlamayı
başlatan -1926 yılında- ikinci ülke olmasına rağmen, hayvan ıslahında gelinen
nokta istenilen ölçüde başarılı olunmadığını göstermektedir. Türkiye'de yerli
ırkların verimini artırmak için, önce melezlemeyle, daha sonra da özellikle
1980'li yıllardan itibaren ithalatla...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, 1
dakikalık süre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Öyleyse, ülke hayvancılığını düzeltmek için ne yapmalı; hayvancılık sektörü,
hayvansal ürün hedefi belirlenmelidir; hayvancılık sektörünün yapısı
değiştirilmelidir, hayvancılık sektörüne bakış açısı değişmelidir, kabayem
açığı kapatılmalıdır, kesif yem tüketimi artırılmalıdır, hayvan ıslahında sunî
tohumlamaya ağırlık verilmelidir, damızlık ithalatı yerine yerli kaynaklar
tespit edilmelidir, hayvan hastalıklarıyla mücadele daha etkin hale
getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, bugün, birçok Avrupa ülkesinin yüzölçümünden büyük olmasına karşın,
hayvan yemini dışarıdan ithal etmek zorundadır. Mera Kanununda yapılmak
istenilen bu değişiklik bu bağımlılığı daha da artıracaktır.
Bu maddede yine ret oyu
vereceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Üstün.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
6 ncı maddeyi oylarınıza
arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 15.5.1959
tarihli ve 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 9. - 1
inci maddede öngörülen afetlerle ilgili olarak yeni yerleşim alanları
sağlanması amacıyla mera vasfı taşıyan yerlerin tahsis amacı, 4342 sayılı Mera
Kanunu hükümlerine göre değiştirilerek, Hazine adına arsa olarak tescil
ettirilir. Bu arsalar, tescil tarihi itibarıyla öngörülen amaçla kullanılmak
üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına tahsis edilmiş sayılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün...
Sayın Üstün, konuşacak
mısınız?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi yoktur.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8. - 12.3.1982
tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun Ek 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgelerinde yer alan mera, yaylak ve kışlakların tahsis
amacı 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre
değiştirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9. - Bu Kanunun 4
üncü maddesi 1.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer maddeleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
konuşacak mısınız?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mera Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarımızın önemli maddeleri görüşüldü;
özellikle Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, bu
vesileyle tarım sektörüyle ilgili düşüncelerini ve eleştirilerini de dile
getirdiler.
Şimdi, bu tasarıyla
getirdiğimiz değişikliklerde, evvela, bizim ne yapmak istediğimizi çok özetle
söylemek istiyorum. Bu tasarıyla, tespit ve tahdit çalışmalarını yapan teknik
ekiplerin çalışmalarını kolaylaştıracak şekilde yeniden yapılandırılması; ıslah
projeleri ve 1/5 000 ölçekli harita yapım ihalelerinde yıllara sâri taahhütte
bulunma yetkisinin getirilmesi; ormanlık alanlardaki meraların tespitinde
yetkinin taşraya devredilerek tespit ve tahdit sürelerinin kısaltılması;
meralarda tahsis amacının değiştirilmesi yetki ve sorumluluğunun taşraya
devredilerek gereksiz kırtasiye ve bürokrasinin önlenmesi; işlem süresinin
kısaltılması; küçük parçalı meraların toplulaştırılması; olağanüstü hal, Afet
Kanunu, Köy Kanununun 13 üncü ve 14 üncü maddesi kapsamındaki yatırımlarla
vakıf meraları ve ağaçlandırma çalışmaları için bedel alınmaması; farklı
kurumlara verilmiş olan mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili görevlerin
birleştirilerek Bakanlığımızca yürütülmesi ve bu nedenle, merayla ilgili hüküm
içeren bazı kanunların -Köy Kanunu, Afet Kanunu ve Turizmi Teşvik Kanununun-
Mera Kanunuyla uyumlu hale getirilmesi amaçlanıyor.
Biz, burada, meralarla
ilgili çok önemli, büyük ölçüde hayvancılığımızı etkileyecek ne olumsuz bir
değişiklik getiriyoruz ne de hayvancılığımıza çok büyük katkı yapacağı
iddiasını taşıyoruz; ama, problem alanlarıyla ilgili birkısım düzenlemeler
yapıyoruz. Gayet. Böyle...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Tamam, güzel.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Yani, biz bu kanun tasarısını getirirken, Mera Kanununda
reform yapıyoruz demedik; Mera Kanunuyla ilgili uygulamalarda ortaya çıkan
birkısım düzeltilmesi gereken hususları getiriyoruz. Bunlardan bir tanesi de,
sizin biraz önce dile getirdiğiniz, köyün kendi kullanım alanı içerisinde olan
ve ihtiyaç duyulan bazı sosyal altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları
kolaylaştırmaya yönelik. Bir köyün fiilen kullandığı ve bir bakıma, mera
kapsamında olmakla beraber fiilen bu fonksiyonunu görmeyen yeri
resmîleştirmekten daha tabiî ne var; ama, ben, bu vesileyle dile getirdiğiniz
birkaç hususa değinmek istiyorum.
Sayın Gürol Hocamız
"bu değişikliklerle, hayvancılık sektörünü öldürüyorsunuz" dedi
cümlesinde.
Arkadaşlar, biz, tabiî,
bazı konulara çok aşırı önem vermesini seven bir toplumuz; yani, bu
değişiklikler, toplam meralarımızla ilgili yüzde 1'in çok altında bir
değişikliktir. Bu, hayvancılık sektörünü ne öldürür ne ondurur.
Şimdi, bir hükümet
düşünün, hayvancılık sektörüne 500 trilyonluk 2004 yılında kaynak aktarıyor;
siz "hayvancılık sektörünü öldürüyor" diyorsunuz.
İki; biraz önce, siz,
konuşmanızda, kaçakçılıktan bahsettiniz. Kaçakçılıkla ilgili konuda, şu anda
Türkiye'nin hiçbir bölgesinde Türkiye'ye kaçak hayvan girecek bir sebep yoktur,
ekonomik olarak bu ortadan kalkmıştır, bu fiyat düşmelerinden dolayı kalkmıştır
ve fiilî olarak, şu anda, bütün hayvan giriş noktalarını da kontrol altında
tutuyoruz. Resmî bilgilerin dışında istihbarat bilgilerinin tamamına sahibiz;
yani, devletin, bu husustaki bütün bilgi kaynaklarıyla işbirliği içinde
çalışıyoruz ve aynen şu ifadeyi kullanıyorum: Eğer bir gün kaçak hayvan
girişiyle ilgili bir tespite yardımcı olursanız, biz, bu konuda ilave her türlü
tedbiri almaya da hazırız; yani, Türkiye'de hayvancılığa bu kadar önem veren
bir Hükümet olarak, kaçak hayvan girişinin Türkiye'de üretimi aksatmasına göz
yumamayız, yummamalıyız. Bununla ilgili olarak bildiğiniz...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Gemilerle geliyor Boğaz'dan, bir de İran'dan geliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır, şu anda Türkiye'ye...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Erzurum milletvekilleri burada; konuşsunlar.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, inanın, o bölgeyi bütün gücümüzle takip
ediyoruz, özel insangücü istihdam ediyoruz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Güzel...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Devletin resmî değil, istihbarî bilgilerini kullanıyoruz
ve hayvancılık sektörüne bu kadar kaynak aktardıktan sonra, kaçakçılık gibi, bu
sektörün üretimini sürdürmesini önleyecek bir gelişmeye müsaade edemeyiz. Büyük
kaynak aktarıyoruz buraya.
Efendim, dolayısıyla,
sektörle ilgili konuda yapmaya çalıştığımız hususlar elbette ortada. Sadece
hayvancılıkla değil, diğer bütün alanlarda temel konular üzerinde durmaya devam
ediyoruz; ama, merayla ilgili konu, hadiseye bir büyük hamle yapacak
değişiklikler önermiyor. Ben bu düşüncelerimi daha fazla uzatmak istemiyorum
gecenin bu ilerlemiş saatinde.
Katkılarınız için
teşekkür ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Mayıs 2004 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler.
Kapanma Saati: 00.28
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki
mağduriyet iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
(7/1778)
* Ek cevap