BIM 2 5 2004-06-11T12:24:00Z 2004-06-11T12:24:00Z 91 61020 347815 TBMM 2898 695 427141 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 50                                 YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

93 üncü Birleşim

26 Mayıs 2004 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa       

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'ın, şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle üreticilerin uğradıkları zararın boyutlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3. - Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192)

2. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)

5. - Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı 428)

6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451)

7. - Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/770) (S. Sayısı: 439)

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki mağduriyet iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1778)

* Ek cevap

2. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Tırlara uygulanan yaş haddine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2409)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kütahya-Dumlupınar-Altıntaş çevre yoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/2454)

4. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, AOÇ'de bulunan Atatürk Evindeki bir uygulamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/2458)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, iç ve dış borç miktarına,

Bütçeden faiz ödemelerine ayrılan paraya,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2460, 2461)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, milletvekili lojmanlarının satışına,

- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, milletvekili lojmanlarının satışına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2513, 2516)

7. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, KPSS'de aranan bazı kriterlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2529)

8. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, üniversitelerin dönersermaye gelirlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2538)

9. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, hayvancılık sektörüne ve et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/2564)

10. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, bir Meclis araştırması komisyonunda evrak kayıt defteri tutulup tutulmadığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili İsmail Alptekin'in cevabı (7/2614)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Giresun Milletvekili Ali Temür'un,

Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun,

Karadeniz Bölgesinde fındık üretimini etkileyen don olayı sonucunda üreticilerin zararının boyutlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu olarak Filistin'e yaptıkları ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünü zarara uğrattığı iddiasıyla Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık;

Görevinin gerektirdiği hassasiyette davranmadığı ve halk sağlığını tehlikeye atabilecek uygulamalara sebep olduğu gerekçesiyle, Orman eski Bakanı ve Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Nevzat Ercan; halk sağlığını tehlikeye atan çeşitli olurları imzaladıkları gerekçesiyle Tarım ve Köyişleri eski Bakanları İsmet Attila, Musa Demirci ve Mustafa Rüştü Taşar;

Haklarında, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan inceleme raporunun Başbakanlıkça TBMM Başkanlığına intikal ettirildiğine; Anayasanın 100 üncü maddesine göre, Meclis soruşturması açılmasının, TBMM üye tamsayısının en az onda 1'inin vereceği önergeyle istenilebileceğine; böyle bir önerge olmadan, Başkanlığın, söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesinin mümkün bulunmadığına, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda konunun Genel Kurula sunulmasına ve anılan dosyaların milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılmasının uygun mütalaa edildiğine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in (6/1084) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve 24 milletvekilinin, gençlerimizin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/191) Genel Kurulun bilgisine sunuldu¸önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Almanya'nın Bonn Şehrinde düzenlenmesi öngörülen Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Uluslararası Parlamenterler Forumuna TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetinin katılmasına ilişkin Başkanlık;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir heyetle birlikte İrlanda'ya,

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, bir heyetle birlikte İsviçre'ye,

Yaptıkları resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri,

Genel Kurulun 25.5.2004 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, daha önce öngörüşmelerinin bu birleşimde yapılması kararlaştırılan, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 157 ve 158 inci sıralarında yer alan, (8/14) ve (8/15) esas numaralı genel görüşme önergelerinin birleştirilerek yapılacak öngörüşmelerinin bitiminden sonra diğer denetim konularının görüşülmemesine, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 35 inci sırasında yer alan 454 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 432 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 451 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 439 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 21 inci sırasında yer alan 337 sıra sayılı kanun teklifinin ise 10 uncu sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma sürelerinin, bugünkü birleşimde 432 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 26.5.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesine ve 439 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 27.5.2004 Perşembe günkü birleşimde de 337 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/236),

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında (2/205),

Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra;

Gündemin, "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 157 nci ve 158 inci sıralarında bulunan ve birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen:

CHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri, Samsun Milletvekili Haluk Koç, İzmir Milletvekili   K. Kemal Anadol ve İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Irak Halkına yöneltilen şiddet ve Türkiye'nin Irak politikası (8/14),

Kayseri Milletvekili Taner Yıldız ve 21 milletvekilinin, Irak Halkına yöneltilen şiddet ve işkence olaylarının ulusal ve uluslararası düzeydeki yansımaları (8/15),

Konularında genel görüşme açılmasına ilişkin önergelerinin, yapılan öngörüşmelerden sonra;

Kabul edilmedikleri açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/238) (S. Sayısı: 428),

5 inci sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

4 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;

Ertelendi.

6 ncı sırasına alınan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/806) (S. Sayısı: 454), yapılan görüşmelerden sonra,

7 nci sırasına alınan, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/705) (S. Sayısı: 432), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra;

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

26 Mayıs 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.40'ta son verildi.

İsmail Alptekin

 

Başkanvekili

 

Enver Yılmaz

Yaşar Tüzün

Ordu

Bilecik

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Mehmet Daniş

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

 


     No. : 136

II. - GELEN KÂĞITLAR

26 Mayıs 2004 Çarşamba

Teklif

1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut ve 3 Milletvekilinin; 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Maddelerin İlavesi Hakkında Kanun Teklifi (2/292) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2004)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, uyuşturucu sorunu hakkında TRT'nin yayın yapmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

2. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Türkiye İş Kurumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

3. - Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, bazı vakıflara ve bunlardan yüksek miktarda emekli ikramiyesi alan yöneticilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Meclis araştırması Komisyonunda evrak kayıt defteri tutulup tutulmadığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2614) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.5.2004)

2. - Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in, Türkiye Barolar Birliği Başkanının, Başbakanlık Tanıtma Fonundan bir toplantı için para talep ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2682) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

3. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2683) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

4. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Türkiye'de işkence merkezleri olduğu iddiasına ve Türkiye'nin Irak politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2684) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

5. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya'da bir imar planı değişikliği uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2685) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

6. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin ithalinin engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2686) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

7. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, mahalli idareler yasa tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2687) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

8. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, DSİ'nin kuruluş yıldönümü harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2688) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

9. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Batı Trakya'daki Türk okullarına ve Yunan vatandaşlığından çıkartılan soydaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2689) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

10. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Ege'de karasularının genişletileceği haberlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2690) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Demirtaş çim kayağı pistine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2691) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

12. - Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın, İğne Ada-Saros arasında yapılması planlanan boru hattı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2692) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

13. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Adana-Yumurtalık Santralinde kullanılan kömüre ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2693) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

14. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Troya kalıntılarına ve hazinelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2694) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

15. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale İlinin tarihi ve kültürel miraslarının tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2695) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

16. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Çukurova turizminin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2696) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

17. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana İlindeki kültürel amaçlı yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2697) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

18. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-İnegöl-Kurşunlu beldesinin doğal ve tarihi değerlerinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2698) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İznik İlçesindeki Ayasofya Müzesinin bakım ve onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2699) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

20. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, teknik öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2700) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

21. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, okuma-yazma kurslarına ve ilköğretime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2701) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, ilköğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı dağıtılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2702) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

23. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, hastanelerdeki döner sermaye uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2703) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

24. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kanserojen madde içeren ekmek üretildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2704) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

25. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, gastroenteroloji klinik şefliği sınavı için oluşturulan jüriye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2705) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

26. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, Türkiye'de üretilen Mercedes otobüslerinde imalat hatası olup olmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2706) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

27. - Kastamonu Milletvekili Musa SIVACIOĞLU'nun, Devrekani'deki süt üreticilerinin alacaklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2707) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2004)

28. - Bursa Milletvekili Mehmet Emin TUTAN'ın, futbol müsabakalarında yaşanan olaylara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/2708) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

29. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul'daki bazı mahkemelerle ilgili bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2709) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

30. - Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın, Gala Gölü ve çevresindeki sulak alanın değerlendirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2710) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

31. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Adana Havaalanı 2. pist yapımı ve Seyhan Nehri ıslahına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2711) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA ve 29 Milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2004)

2. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ ve 23 Milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2004)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

26 Mayıs 2004 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Necip Fazıl Kısakürek'in vefat yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Atilla Maraş'a aittir.

Buyurun Sayın Maraş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'ın, şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük düşünce adamı, Şair ve Yazar Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının 21 inci yılında onu anmak için gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Necip Fazıl, 26 Mayıs 1904'te İstanbul'da dünyaya geldi ve 25 Mayıs 1983'te, yine İstanbul'da vefat etti. Bu yıl, vefatının 21 inci, doğumunun da 100 üncü yılı oluyor.

Maraşlı bir aileden gelen Necip Fazıl'ın çocukluğu, dedesinin Çemberlitaş'taki konağında geçti. Ortaöğrenimini Bahriye Mektebinde, yani, bugünkü Deniz Lisesinde tamamladı. Lisedeki hocaları arasında, o dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki, İbrahim Aşkî gibi isimler vardı.

1924'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümünden mezun oldu. Bir yıl Paris'te kaldıktan sonra, dönüşünde, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak görev aldı. Daha sonra, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerinde hocalık yaptı. 1943'ten sonraki hayatında, ölümüne kadar, fikir ve sanat çalışmaları dışında hiçbir işle meşgul olmadı.

Şairliğe, 17 yaşındayken, annesinin tavsiyesi üzerine başladı ve "annem şair ol oğlum dediği için de şair oldum" diyor kendisi. Şiirleri, o dönemin önemli dergisi olan Yeni Mecmua'da yayımlandı.

Bir yıl Paris'te kaldı ve Paris'te bir bohem hayatı yaşadı. Dönüşünde "Örümcek Ağı", "Kaldırımlar" adlı şiir kitaplarını yayımladı ve onu, o dönemin en büyük genç şairi unvanına kavuşturdu. Henüz 30 yaşına varmadan çıkardığı üçüncü şiir kitabı olan "Ben ve Ötesi" ile çevresinde büyük takdir topladı. Daha sonra yazdığı şiirlerin tamamını "Çile" adlı şiir kitabında kitaplaştırdı.

Şöhretinin zirvesindeyken, içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için, 1934 yılı önemli bir dönüm noktası oldu. Bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde, Beyoğlu Ağa Camiinde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi'yle tanıştı ve bir daha da o zattan kopmadı.

Buraya kadar geçen ömrünü şu beyitle özetlemektedir; diyor ki Necip Fazıl:

"Otuzüç yıl saatim işlemiş, ben durmuşum;

Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum."

Bu tarihe kadar genç şair olarak bilinen Necip Fazıl'ın bu tarihten sonra adı mistik şaire çıkar ve 1934-1935 döneminde korkunç bir fikir buhranına yakalanır, eserlerini tasavvufî aşk kaplar; ancak, eski yaşayışını hemen değiştirmez. Şairin bu durumu sanat çevrelerinde "kriz entelektüel" olarak tanımlanır.

1941'de Fatma Neslihan Hanımefendiyle evlenir ve bu evliliğinden 5 çocuğu dünyaya gelir. Necip Fazıl'ın hemen hepsinde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması da bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi oyunları İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynanır ve o dönemin önemli oyuncusu olan Muhsin Ertuğrul tarafından başrol oynanır.

Necip Fazıl'ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli bir başka yönü de çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginliktir. İlk altı sayısını Ankara'da ve devamını İstanbul'da çıkardığı haftalık dergi olan Ağaç Dergisini 17 sayı çıkarır. O dönemin bütün kalemşörleri, bütün yazar ve şairleri bu Ağaç Dergisinde toplanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın lütfen.

MEHMET ATİLLA MARAŞ (Devamla) - Daha sonra 1943'te çıkardığı Büyük Doğu Dergisi, çeşitli aralıklarla 14 Haziran 1978'e kadar devam eder. Bu dergide yazdığı yazılardan ötürü hakkında onlarca dava açılır ve birçok defa hapse mahkûm olur. Hapishane anılarını "Cinnet Mustatili" adlı eserinde toplar. Şiir, yazı hayatı, aynı zamanda, Yeni İstanbul, Son Posta, Babıali'de Sabah, Bugün, Millî Gazete ve Hergün, Tercüman gibi gazetelerde de fıkra muharrirliği yapar. 1975 yılında Millî Türk Talebe Birliğinde düzenlenen bir törenle 50 nci sanat yılı kutlanan Necip Fazıl, 1980'de Kültür Bakanlığı tarafından Büyük Ödüle layık görülür ve 1982'de de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Üstün Hizmet Ödülüne layık görülür. Yine, 1980 yılında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından kendisine "sultanı şuara (şairler sultanı)" unvanı verilir.

Necip Fazıl, edebiyat, düşünce dünyamıza sayısız eser kazandıran bir ruh ve fikir işçisidir. Karizmatik şahsiyetiyle kalabalıkları büyüleyen bir hatip, üslupçu bir yazar, rakiplerini yıldıran bir polemik ustası, taşı gediğine koyan bir nüktedandı. Edebiyatın hemen her dalında eserler verdi; şiirler, oyunlar, romanlar ve hikâyeler kaleme aldı. Senaryoları ise defalarca filme alındı. Sayısız düşünce ve inceleme kitapları yanında, dinî, tasavvufî kitaplar da yazdı. Gerek vefatından önce ve gerekse vefatından sonra hakkında çeşitli kitaplar yayınlandı; şiirleri ve diğer eserlerinin bir kısmı yüksek lisans ve doktora konusu oldu. Eserlerinin tümünün yeni baskıları, oğlu Mehmet Kısakürek yönetimindeki Büyük Doğu Yayınevince yapıldı.

Onu, vefatının 21 inci senei devriyesinde rahmetle ve minnetle anarken, şiirlerinden bir iki tanesini kısaca okuyarak sözlerimi bitirmek istiyorum.

Şöyle diyor üstat:

"Bıçak soksan gölgeme,

Sımsıcak kanım damlar.

Gir de bir bak ülkeme;

Başsız başsız adamlar...

Ağlayın su yükselsin!

Belki kurtulur gemi.

Anne seccaden gelsin;

Bize dua et emi!"

Bir başka şiirini aktarıyorum arkadaşlar. Şöyle diyor:

"Al eline bir değnek,

Tırman dağlara şöyle!

Şehir farksız olsun tek,

Mukavvadan bir köyle.

 

Uzasan, göğe ersen,

Cücesin şehirde sen;

Bir dev olmak istersen,

Dağlarda şarkı söyle!"

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Maraş.

Bu konuda iki değerli milletvekili arkadaşımızın daha söz isteği olmuştur -Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Aydınlıoğlu ve Adana Milletvekili Sayın Recep Garip- ama, bir kişiye söz verme imkânımız vardı. Zannediyorum, aynı hislere tercüman oldular.

İkinci söz isteği, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi sebebiyle, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun'a aittir.

Sayın Durgun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle üreticilerin uğradıkları zararın boyutlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15-16 Mayıs günlerinde Hatay'da meydana gelen sel felaketi nedeniyle söz almış bulunuyorum; Sayın Başkana teşekkür ediyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

15 Mayıs Cumartesi günü başlayan yağmur ve dolu yağışı, 16 Mayıs Pazar günü de devam etmiş ve metrekareye toplam 61 kilogram yağış düştüğü meteoroloji kayıtlarından anlaşılmıştır.

Yağış, Antakya merkez ilçeye bağlı Harbiye, Dursunlu, Yeşilpınar, Subaşı Beldelerinde; Bohşin, Bostancık, Balıklıdere, Değirmenyolu Köylerinde; Altınözü, Kırıkhan, Belen, Hassa İlçelerimizde büyük zarara yol açmıştır. Yıldırım düşmesi, güç ve akım trafolarının yağıştan etkilenmesi sonucu, bu bölgelerde elektrik kesintileri de meydana gelmiştir. Telefon hatlarının da zarar gördüğü bu bölgelerde haberleşme de uzun süre yapılamamıştır.

Birçok okul ve sağlıkocağı da yaşanan bu afetten zarar görmüştür. Yaşanan bu afetten yaklaşık 400 000 kişinin etkilendiği, mağdur olduğu, yapılan hasar tespit çalışmalarından anlaşılmaktadır. Toplam 402 konut ve işyerini su basmış, büyük maddî hasar meydana gelmiştir.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullardan büyük ölçüde olumsuz etkilenmiş durumda olan Hataylı esnafımız, bu sefer de işyerini ve malını kaybetmiştir. Genç kızlarımızın el emeği göznuru çeyizlikleri sel sularına kapılarak yok olmuştur.

Turistik ve tarihî güzellikleriyle dünyaca tanınmış Harbiye Beldesinde, 60 kilometre yol, çok sayıda menfez ve köprü, içmesuyu ve kanalizasyon şebekesi, sulama kanalları, belediyeye ait mezbaha binası zarar görmüştür. Sadece Harbiye Beldemizde bu altyapı zararlarının toplamı 1 trilyon liranın üstündedir. Belediyenin bütçesiyle ve olanaklarıyla bu tahribatın giderilmesi mümkün görülmemektedir. Harbiye tarihî şelalelerinin gördüğü zarar ise turizmi olumsuz yönde etkileyecektir.

Modern bir kent olma yolunda birçok belediyenin örnek aldığı Dursunlu Beldesinde ise 2 trilyon lira civarında hasar tespiti yapılmıştır. Beldenin asfalt, stabilize, parke döşeli yolları, su şebekesi ve su deposu, kanalizasyon şebekesi tamamen tahrip olmuş durumdadır.

Yeşilpınar Beldemizde de altyapı zarar görmüş ve toprak kaymaları nedeniyle yollar kapanmış, meyve bahçeleri ise bir bataklığa dönüşmüştür.

Subaşı Belediyesinin büyük borç yüküne katlanarak yaptırdığı içmesuyu şebekesi ve Asi Nehrindeki köprü yok olmuş durumdadır.

Öte yandan, Antakya-Altınözü, Antakya-Harbiye, Harbiye-Yayladağı yollarında selin yarattığı toprak kaymaları nedeniyle ulaşım güçlükle yapılmakta ve trafikte aksamalar meydana gelmektedir.

Şu ana kadar yapılan tespitlerde, toplam 77 505 dekar arazinin zarar gördüğü anlaşılmaktadır. Bu araziler, ekili arazilerdir. Biçilme aşamasına gelmiş buğday, daha önce yaşanan iklim koşulları nedeniyle ikinci defa ekilmiş olan pamuk, sel suları altında kalmıştır. Desteklerden mahrum bırakılmış, borç ve faiz yükü altındaki çiftçimizin, bu zararın altından da kalkamayacağı, ezileceği önemli bir gerçektir.

Yarseli Barajının kapaklarının açılması sonucu Bohşin Köyümüzün tamamı arazileriyle birlikte su altında kalmıştır. Onlarca araç sel sularına kapılarak yok olmuş veya kullanılamaz hale gelmiştir.

Samandağı'na bağlı Tomruksuyu Beldemizde altyapı tamamen bitmiş, meyve ve sebze bahçeleri de büyük zarar ve hasar görmüştür.

Bu tür doğal afetlerde en üzücü olay can kayıplarıdır. Yaşanan sel felaketinde, Altınözü İlçemizde Ziya Dağlı ve Harbiye Beldesinde Ali Akdoğan sel sularına kapılarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Hayatını kaybeden bu vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Hatay'da hemen her yıl meydana gelen sel felaketi, bu yıl da ciddî zararlar meydana getirmiştir. Geçmişten bu yana hiçbir tedbir alınmaması ise düşündürücüdür. Eğer, yaşanan doğal olaylardan gerekli dersler çıkarılamazsa, bundan sonra da aynı acıları paylaşmak kaçınılmaz olacaktır.

Doğal afetlerle baş etme, onlardan korunma, onların olumsuz etkilerini sınırlama için iki temel yöntem vardır; birincisi, önleyici koruyucu önlemler; ikincisi ise, afet sonrası zarar giderici, yani, tazmin edici veya azaltıcı önlemler.

Koruyucu önlemlerin başında, Hatay'da bundan sonra selin zarar vermemesi için, Reyhanlı Barajının ve Suriye'yle ortak yapılması düşünülen Hacıpaşa Barajının yapımına zaman geçirilmeden başlanılması lazımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Ne iş yaptığını benim çok fazla anlayamadığım Devlet Su İşleri de, bir an önce Asi Nehri ve Asi Nehrine dökülen derelerin ıslah çalışmalarına derhal başlamalıdır.

Afetin açtığı yaraların da sarılabilmesi için, yani, zararların tazmin edilebilmesi için de, Hatay, hiç zaman kaybetmeden, afet bölgesi ilan edilmelidir.

Çiftçimizin zararları için, özel hükümler taşıyan bir kanun hükmünde kararname çıkarılmalıdır.

2090 sayılı Kanunda değişiklikler yapılarak, afet dolayısıyla yapılacak devlet yardımlarının tabi olduğu koşullar esnetilerek çiftçiden yana çözümler getirilmelidir.

Çiftçimizin alacağı doğrudan gelir desteği ödemeleri Hatay'a öncelikle yapılmalıdır.

Çiftçimizin banka ve kooperatiflere olan faiz borçları silinmeli, anaborçları ise taksite bağlanarak ertelenmelidir.

Belediyelerimizin katsayıları artırılmalı, hasarların onarılabilmesi için de kaynak sağlanmalıdır.

Bir daha böyle acı ve afetleri yaşamamak dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Durgun.

Gündemdışı konuşmaya, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız cevap verecekler.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hatay Milletvekilimiz Sayın Gökhan Durgun'un, bölgede meydana gelen sel afetiyle ilgili gündemdışı yaptığı konuşmaya kısaca cevap vermek istiyorum.

Tabiî, dün, Karadeniz Bölgemizde meydana gelen afetle ilgili olarak 2 milletvekilimizin dile getirdiği soruna, çok uzun cevap verme imkânı bulmuştum. Dolayısıyla, ortak özellikler ifade eden noktalara değinmeyeceğim; ancak, ben de, Hatay İlinde meydana gelen olayın, özellikle tarımsal üretimimizi, o bölge açısından, önemli ölçüde etkilediğini ve çiftçilerimizin mağduriyetini şöyle ifade etmek istiyorum:

15 Mayıs 2004 tarihinde meydana gelen şiddetli yağış ve dolu sonucunda, şehirdeki altyapı tesisleri zarar görmüş, ayrıca merkez ilçede, Yarseli Barajının aşırı dolmasından dolayı, kapaklarının açılmasıyla, 3 köyümüzde 20 000 dekar tarım alanı ve bazı yerleşim yerleri sular altında kalmıştır. Bu ilimizde meydana gelen sel ve dolu felaketi nedeniyle yapılan hasar öntespit çalışmalarına göre, merkez ilçede 4 belde ve 10 köyde 10 000 dekar karışık sebze, meyve ve pamuk ekili alan ortalama yüzde 70 oranında zarar görmüştür. Altınözü İlçesinde 22 köyde 10 000 dekar karışık sebze, meyve, hububat ve tütün ekili alanda ise yüzde 70 oranında zarar meydana gelmiştir. Belen İlçesinde 5 köyde 11 000 dekar alanda; Kırıkhan İlçesinde 7 köyde 21 000 dekar alanda; İskenderun İlçesinde 1 köyde 1 500 dekar sebze, meyve alanı zarar görmüştür.

Hatay İlimizde yaşanan sel ve dolu felaketi nedeniyle toplam 68 köyde yaklaşık 77 000 dekar alanda, değişen oranlarda zarar meydana gelmiş olup, zarardan yaklaşık 2 200 çiftçimiz mağdur olmuştur.

İl genelinde ise toplam 77 adet arı kovanı, 28 adet büyükbaş ve 100 adet küçükbaş hayvan telef olmuştur.

Tabiî, bu saydıklarım tarımsal altyapı ve ekili alanlarla ilgili zararlardır. Sayın Milletvekilimizin, şehir altyapılarında meydana gelen zararlarla ilgili olarak ifadeleri, hadisenin boyutunun daha da büyük olduğunu göstermektedir. Elbette, tabiî afetlere karşı çaresizliğin başladığı bir nokta vardır; ama, alınabilecek tedbirler konusundaki önerilerine de katılmamak elde değildir; çünkü, bunların bir kısmı, gerçekten, insan iradesiyle ve alınacak tedbirlerle giderilebilecek hususlardır.

Tazmin edici önlemler konusunda dün çok geniş açıklamalarda bulundum; ancak, bununla ilgili esas önemli gelişme, önümüzdeki pazartesi günü, Bakanlar Kurulunda, konunun çok genel olarak ele alınıp, bir tutum ve davranış belirlenmesine esas olacak sunum, yine, bu konu için de belirleyici olacaktır.

Dolayısıyla, ben, sözlerimi burada noktalıyorum. Bu tabiî afetlerin 2004 yılında hızla çoğaldığını, 51 ilimizde ortaya çıktığını dün ifade etmiştim; bunların, daha da fazla artmamasını temenni ediyorum. Bu afet dolayısıyla hayatlarını kaybeden 2 vatandaşımızın yakınlarına başsağlığı, afete uğrayan insanlarımıza da sabırlar diliyorum.

Bu vesileyle, büyük Şair Necip Fazıl Kısakürek'in ölümünün 21 inci ve doğumunun 100 üncü yılı münasebetiyle gündemdışı konuşma yapan Sayın Milletvekilimize ve bu hususu hatırlayarak, konuyu bir program dahilinde gündeme getiren Kültür ve Turizm Bakanlığımıza ve diğer kurumlara teşekkürlerimi ifade ediyorum. Ben de, saygıdeğer milletvekillerimizi, 29 Mayısta Sayın Necip Fazıl Kısakürek adına tertip edilen at yarışlarına davet ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye teşekkür ediyoruz; Hükümet adına gerekli açıklamalarda bulundular.

Gündemdışı üçüncü söz, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslar konusunda gerekli açıklamalarda bulunmak üzere, Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Vahit Erdem'e aittir.

Buyurun Sayın Erdem. (AK Parti sıralarından)

3. - Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

VAHİT ERDEM (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, komşumuz Irak ve Filistin'de yaşanan ve hiçbir insanî değer ölçüsüyle bağdaşmayan olaylar dile getirildi ve hem İktidar hem de muhalefet sözcüleri, oralarda yaşanan olayları net bir şekilde dile getirdiler ve kınadılar. Bu vesileyle, ben de, Filistin'deki mezalimi ve Irak'ta meydana gelen işkence olaylarını ve -ister terörist, ister devlet tarafından- sivil halka yönelik katliamı şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bugüne kadar gündeme fazla gelmeyen Afganistan hakkında Yüce Meclise kısa bilgi vermek üzere Değerli Başkandan söz istedim ve onun için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

NATO Parlamenter Asamblesi Daimî Komitesi, Oslo'da yaptığı bir toplantıda, Uluslararası NATO Parlamenter Asamblesinden 4 kişilik milletvekili heyetinin Afganistan'ı ziyaret etmesi öngörüldü ve ismen, -Fransız, Portekiz, İtalyan ve bir de bendeniz, milletvekili olarak- bu seyahati gerçekleştirmek üzere davet edildik. Bu heyete, NATO Parlamenter Asamblesi Genel Sekreteri ve Savunma ve Güvenlik Komitesi Direktörü de katıldı. Almanya'nın Bonn Şehrinden askerî bir uçakla evvela Tirmiz'e, Afganistan sınırındaki ve Özbekistan'da olan Alman hava üssüne indik, oradan da, diğer askerî uçakla Kâbil'e ulaşabildik.

Çalışma gezisi hakkında gerekli değerlendirmeyi yapmadan önce, Afganistan'ın geçmişiyle ilgili özet bilgi arz etmek istiyorum.

Afganistan, 1947'den 1978 yılına kadar monarşi yönetimi altında kalmış ve nispeten sakin, istikrarlı bir dönem yaşamıştır. 1979 yılında Rusya tarafından işgal edilmiş ve on yıl süreyle işgal altında kalmıştır. Ruslara karşı şiddetli bir direniş oluşmuş ve ülkede, o dönemde, bölgesel mücahit güçler oluşmuş ve savaşçılar, savaş liderleri dediğimiz kişiler meydana çıkmış ve ülkenin çeşitli bölgelerini kontrol altına almışlardır. İşgal döneminde devlet ve toplum sistemi çöküntüye uğramış, ülke büyük çapta içgöçlere maruz kalmıştır.

1989 yılında, Rusya, Afganistan'dan çekilmeye başlamış ve oluşan otorite boşluğunu çeşitli gruplara ait güçler almaya başlamıştır. Bu güçler ve liderler Kâbil'e girmişlerdir.

Savaş liderleri adıyla anılan bu kişiler arasında da, maalesef, birlik oluşturulamamış; bu boşluktan yararlanan Taliban ve diğer terörist diye tabir ettiğimiz güçler, bilahara El Kaide, Kâbil'de ve Afganistan'da üslenmeye başlamışlardır. Ülke, yeniden, bu güçler arasında çatışmaya maruz kalmıştır.

Amerika Birleşik Devletlerine 11 Eylül 2001'de yapılan terörist saldırıdan sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin girişimi ve Birleşmiş Milletlerin kararıyla, Afganistan'a müdahale kararı alınmıştır. Afganistan'da askerî müdahale hâlâ  devam etmektedir.

Afganistan'da, şu anda iki ayrı güç bulunmaktadır; birincisi, Birleşmiş Milletler gücü olarak ve bilahara NATO'ya devrolunan Uluslararası Güvenlik ve Yardım Komutanlığı, ki, buna, kısaca ISAF diyoruz. ISAF'ın görevi, bölgede güvenliği sağlamak ve Afgan millî ordusuyla, Afgan polis teşkilatının kurulmasını, eğitilmesini ve geliştirilmesini sağlamak; tedrici olarak da, bu güçler geliştikçe, Afganistan'ın güvenliğini bunlara devretmek.

Türkiye'nin de bir dönem komutanlığını üstlendiği ISAF, halen 6 300 kişilik askerî bir güçle Kabil ve çevresinde güvenliği sağlayabilmiştir.

Ayrıca, ISAF'a bağlı, çeşitli ülkelerin oluşturduğu 12 adet bölgesel imar timi, 150 ve 200'er kişilik bir askerî personelle ve sivil örgütlerle işbirliği yaparak imara ortam hazırlamaya ve güvenlik adacıkları oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Bu 12 bölgesel imar timinin 9'u Amerika Birleşik Devletlerine, 1'i Fransa'ya, 1'i İngiltere'ye, 1’i de Yeni Zelanda'ya aittir.

ISAF'ın askerî gücünün artırılması ve Afganistan'ın tüm kuzeyinin güvenlik altına alınması, şu anda en önemli sorunlardan biridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

VAHİT ERDEM (Devamla) - İkinci askerî komutanlık, Amerika Birleşik Devletleri önderliğinde, çoğunluğu Amerikan askeri olmak üzere, yaklaşık 11 000 kişinin oluşturduğu Sürekli Özgürlük Harekâtıdır. Bu gücün görevi ise, Güney Afganistan'da ve Pakistan sınırı boyunca yer alan El Kaide, Taliban ve diğer unsurları temizlemektir. Bu konuda, ilerleme kaydedilmiş olmakla beraber, bu unsurlar, hâlâ, varlıklarını devam ettirmektedirler. Özellikle Pakistan sınırının geçirgen olması işi daha da güçleştirmektedir. Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Müşerref, samimî ve ciddî bir şekilde, uluslararası koalisyonla işbirliği yapmaktadır; ancak, her iki tarafın da aynı etnik gruba ait olan Peştunların olması, sınır kontrolünde güçlükler yaratmaktadır.

Afganistan'daki Birleşmiş Milletler birimi de, insanî yardım ve ülkede yapılması öngörülen seçimlere hazırlık konusunda çalışmalar yapmaktadır. Böylece, üç ayrı uluslararası kurum Afganistan'a yerleşmiş durumda.

Karzai Başkanlığındaki 39 bakandan oluşan geçici yönetim, ülkede çok sınırlı bir kontrole sahiptir. Ülkede geçmiş dönemde oluşan ve savaş patronları adı verilen bölgesel güçler, hâlâ, ülkenin önemli bir kısmını kontrol altında tutmaktadırlar. Bu bölgesel lider ve güçlerin sayısının 600'lere kadar çıktığı söylenmektedir. Bu güçlerin silahsızlandırılması, terhis edilmesi ve yönetime entegrasyonu çalışmaları ISAF tarafından sürdürülmektedir.

Afganistan'ın geliştirilmesine çalışılan millî ordusu ve polisi ise, daha, henüz, Afganistan'ın belli bölgesini kontrol edecek kabiliyete dahi sahip değildir. Esas amaç, Afganistan'ın millî ordusunu teşkil ettirip, polis teşkilatını oluşturup ve Afganistan'daki güvenliğin kendi güçleri tarafından sağlanmasıdır.

Afganistan'ın anayasası, anayasal kurum olan Loya Jiga adındaki kurum tarafından 4 Ocak 2004'te onaylanmıştır. Cumhurbaşkanlığı ve yasama organı seçimlerinin haziranda yapılması planlanmışsa da, bunun mümkün olmadığı görülmüş ve eylüle ertelenmiştir.

Seçimlerin yapılmasında güvenlik ve seçmen kaydının tamamlanmasındaki zorluklar önemli sorun teşkil etmektedir. Ülkede 11 000 000 civarında oy kullanmaya hak kazanmış Afgan Halkından, bugüne kadar sadece 2 200 000 seçmen kaydı yapılabilmiştir.

Uluslararası güçlerin müdahalesinden sonra, Afganistan'da, azımsanamayacak kadar ilerleme kaydedildiğini vurgulamak isterim. Kâbil ve çevresinde güvenlik oluşmuştur. Halk, normal yaşamını bu bölgede sürdürmektedir. Kâbil Havaalanı kontrol altındadır.

Amerikan komutanlığındaki güçler çeşitli unsurları temizlemede epeyi mesafe katetmişlerdir; ancak, çok ciddî sorunlar daha varlığını korumaktadır. Bunları kısaca özetlemek istiyorum:

Güvenlikle ilgili olarak; ülkede güvenliğin Kâbil dışında da yaygınlaştırılması, hem ISAF gücünün yetersizliği hem de mahallî güçlerin bu boşluğu doldurmaktan uzak olması sebebiyle, zor görünmektedir. Ayrıca, daha önce sözünü ettiğim savaş patronları ve güçlerinin ülkenin pek çok bölgesini kontrol altında tutması ve bunların silahsızlandırılıp yönetime entegrasyonu, ayrı ciddî bir problem oluşturmaktadır. Bu liderler ve güçler, ömürlerini savaşmakla geçirmiş ve şimdi de yaşam tarzlarını buna bağlamışlardır. Amerikan komutasındaki operasyon kuvvetleri de, güney ve güneydoğu Afganistan'da Taliban, El Kaide ve diğer unsurları temizleme durumunda henüz daha sonuca varamamışlardır. Pakistan sınırı ve kuzey Pakistan problem oluşturmaktadır.

Ekonomiyle ilgili olarak; ülke ekonomisinin yüzde 50'sini haşhaş ekimi ve ondan elde edilen uyuşturucu satışı oluşturmaktadır. İstatistiklere göre, dünya opium ve uyuşturucu üretiminin yüzde 75- 80'inin Afganistan'dan sağlandığı belirtilmektedir. Halkın geçimini, bölgesel güçlerin ve teröristlerin finansmanını, bu sektör sağlamaktadır.  Uluslararası Narkotik Önleme Programı çerçevesinde haşhaş imha ve haşhaşa ikame çalışmaları yapılıyorsa da, bunun yeterli sonuca götüreceği çok şüphelidir;  çünkü, çok yüksek gelir getiren haşhaşa ikame  bitki bulmak oldukça zordur, Uluslararası Yardım Programı da yetersiz kalmaktadır.

Altyapıyla ilgili olarak:  Karayolları ve telekomünikasyon ağı, hemen hemen yok denecek kadar zayıftır. Bir örnek vermek gerekirse, 50  kilometrelik yolun 8 saatte gidildiği ifade edilmektedir. Yıkılmış olan  Kâbil başta olmak üzere, ülkenin imarı, ayrı büyük bir sorun yaratmaktadır.

Sonuç olarak şunu vurgulamak istiyorum: Halk, otuz yıla yakın dış ve içgüçlere karşı savaşmaktan yorulmuş ve bıkmıştır. Kâbil'de gördüğümüz manzara tam bir sefalettir. Uluslararası camianın ve NATO'nun Afganistan'daki misyonu kritik bir aşamadadır. Bugüne kadar harcanan emek, güç ve kaynağın boşa gitmemesi için, NATO'nun gücünün takviye edilmesi ve güvenliğin ülke sathına yayılması hayatî önem arz etmektedir. Özellikle eylülde gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin yapılabilmesi için, hiç olmazsa ağustostan ekime kadar, NATO'nun, ilave bir tugay büyüklüğünde 3 600 kişilik askerle takviye edilmesi acil görülmektedir.

Uluslararası gücün ülkede tam güvenliği sağlayarak, güvenliğin, tedrici olarak oluşturulmakta olan Afgan silahlı kuvvetlerine ve polis gücüne devri önem taşımaktadır. Zamanın uzaması, uluslararası camianın orada uzun süre kalması, Afganistan Halkını yeniden huzursuz edecek, uluslararası camiada da bir yorgunluk yaratacaktır. Onun için, bu operasyonların, bu uluslararası çabanın bir an önce sonuçlandırılıp, yönetimin, güvenlik işlerinin Afgan güçlerine, yönetimine devredilmesi ve uluslararası güçlerin de sadece bunlara yardımcı olması, zarurî ve en uygun çözüm olarak görülmektedir.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi, tekrar, en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdem, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım. Ancak, önergeler uzun, yasa da uzun metinlerden oluşuyor. Bu nedenle, Kâtip Üyenin oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci önergeyi okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Turizm, ülkemizin olmazsa olmaz sektörlerinin başında gelmektedir. En çok gelir elde ettiğimiz turizm sektöründen yeteri kadar faydalanmamız ülkemiz menfaatına olacaktır. Tunceli, kara turizminin hemen her türlüsüne imkân sağlayacak doğal yapıya sahiptir. Kendine özgü bir kültürel yapı ve henüz fazlaca tahrip edilmemiş bitki örtüsü bakımından oldukça zengin bir doğanın turizm sektörünün hizmetine kazandırılması halinde, hem yöre insanına hem de ülke turizmine katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır. İşsizliğin arttığı ülkemizde yatırım olanaklarının artması, işsizliği de büyük ölçüde azaltacaktır. Tunceli İlimizin kış ve yaz turizmi açısından yatırım imkânlarının araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1 - Vahdet Sinan Yerlikaya                                (Tunceli)

2 - Şevket Arz                                (Trabzon)

3 - Yüksel Çorbacıoğlu                                (Artvin)

4 - Mehmet Semerci                                (Aydın)

5 - Atilla Başoğlu                                (Adana)

6 - Bayram Ali Meral                                (Ankara)

7 - Muharrem Doğan                                (Mardin)

8 - Nuri Çilingir                                (Manisa)

9 - Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

10 - Yavuz Altınorak                                (Kırklareli)

11 - Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

12 - Güldal Okuducu                                (İstanbul)

13 - Hüseyin Güler                                (Mersin)

14 - Mehmet Kartal                                (Van)

15 - Bihlun Tamaylıgil                                (İstanbul)

16 - Enver Öktem                                (İzmir)

17 - Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

18 - Hüseyin Özcan                                (Mersin)

19 - Orhan Eraslan                                (Niğde)

20 - Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

21 - İzzet Çetin                                (Kocaeli)

22 - Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

23 - Mehmet Boztaş                                (Aydın)

24 - Halil Tiryaki                                (Kırıkkale)

25 - Salih Gün                                (Kocaeli)

26 - Fikret Ünlü                                (Karaman)

27 - Halil Akyüz                                (İstanbul)

28 - Ali Dinçer                                (Bursa)

29 - Zekeriya Akıncı                                (Ankara)

30 - Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

Gerekçe:

Dünyada en hızlı büyüyen sektörlerin başında turizm gelmektedir. Turizm, ülke kalkınmasına ekonomik katkısı yanında, sosyal, kültürel ve siyasal açılardan da büyük yararlar sağlamaktadır.

Ülkemizin turizm potansiyelinin en etkin şekilde değerlendirilmesi, turizmin çeşitlendirilmesi, ülke sathına yayılması ve altyapı sorunlarının giderilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, bugün, turizm, ülkemizin en önemli gelir sağlayan sektörlerinden biridir.

Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tunceli İli, kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölüyle çevrilidir. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya yükselen il topraklarının yüzde 70'ini dağlar, yüzde 25'ini platolar, yüzde 5'ini ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır.

Tunceli İlinin genel iklimi, yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı ve soğuktur. Yağışlar, genellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında yağmur, kış aylarında kar şeklinde olmaktadır. İlin sınırları içerisinde akıp giden Munzur, Pülümür ve Peri Suları, gerek debileri gerekse akış hızları itibariyle rafting (kano) sporu yapmaya oldukça elverişli sulardır. İlin kuzeyindeki Munzur Sıra Dağları ve kuzeydoğusunu kaplayan ve yüksekliği 3 300 metreye varan Karasu-Aras Dağları ile Bağırpaşa Dağları, dağcılık ve doğa yürüyüşü sporlarına olduğu kadar kayak için de çok uygundur. Topraklarının yüzde 25'ini oluşturan platolar, ilin orta ve kuzey kesimlerinde yayla turizmine yönelik potansiyel yaratmaktadır.

Tunceli İlinin sınırları içerisinde yer alan Munzur Vadisi Türkiye'nin ilk millî parkı özelliğini taşımaktadır. Vadi, bitki örtüsü ve yaban hayatıyla, millî ve milletlerarası ender güzelliklere, doğal ve kültürel kaynak değerlerine sahiptir. Munzur Vadisi Millî Parkının doğal çevre değerleriyle birlikte korunarak turizm kullanımının temin edilmesi, gerek ulusal gerekse yerel kalkınma bakımından büyük bir önem ve öncelik taşımaktadır. Bu bağlamda, Munzur Vadisi Millî Parkı içerisinde inşa edilmesi hedeflenen barajların yapılması, Munzur Vadisi ile çevresinin doğasını yıkıma uğratacak, bölgenin tabiî, ekolojik, biyolojik ve demografik yapısını ciddî şekilde değiştirecektir.

Tunceli, tarihin her döneminde önemli medeniyetlere beşiklik etmiştir. Mengüçlüler, Urartular, Akkoyunlular, Selçuklular ve Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda kale, cami, külliye, medrese, türbe, ziyaretgâh, köprü ve mağara gibi tarihî varlıkları ile bir o kadar da ilginç mezar taşları, kesinlikle görülmesi gereken en önemli turizm varlıklarımız arasında yer almaktadır.

Sonuç olarak, Tunceli, kültür, inanç, sağlık, dağcılık ve benzeri turizm türleri bakımından sahip olduğu potansiyelden yararlanmamış, ne yazık ki, turizmden hak ettiği payı alamamıştır. İlimizin ülke turizmine büyük katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu bölgeden yaz ve kış turizmi açısından nasıl yararlanılacağının ve yatırım olanaklarının araştırılması için bu araştırma önergemizi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Küreselleşen dünyada yoksulluk, sosyoekonomik açıdan önplana çıkan ana sorun olarak kendini göstermektedir. Yoksulluğun önlenmesi için, dünya çapında düşünülen makro ölçekli ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmasında ciddî darboğazlarla karşılaşılmaktadır. Küreselleşme olgusu ve yeni dünya düzeni, sonuçta yoksulluğun artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, uygulanan politikaların, geçici önlemler içeren, sanal çözümler üreten bir nitelikte kaldığı gözlenmektedir.

Dünya Bankasının yaptığı bir araştırmaya göre, 2000'li yıllarda, dünya genelinde yaşayan         5 500 000 000 insandan 1 100 000 000 kişiden fazlası yoksuldur. Gelişmekte olan ülkelerde ise, yoksulluğun, çok daha yaygın ve ağır olduğu ortaya çıkmaktadır. Söz konusu ülkelerde yaşayan her 3 kişiden 1'i yoksul durumdadır.

Mutlak yoksulluk, bireylerin yaşamlarını fiziken devam ettirebilmek amacıyla gereksinim duyduğu asgarî tüketim seviyesi olarak ifade edilmektedir. Buna açlık sınırı da denilmektedir. Uluslararası standartlara göre, kişi başına 1 ABD doları düzeyindeki gelir, açlık sınırı olarak kabul ediliyor. Bu ölçüte göre, 2002'de Türkiye nüfusunun yüzde 17,8'i (12 200 000 kişi) açlık sınırı altında yaşamaktadır.

Açlık sınırı altında yaşayan 12 200 000 kişi, Türkiye'de yıllık kullanılabilir gelirin yüzde 5,3'ünü almaktadırlar. Buna karşılık, yıllık gelirin yüzde 50,1'i nüfusun yüzde 20'lik en üst gelir düzeyinde bulunan nüfus grubuna gitmektedir. Bu tablo, gelir dağılımındaki adaletsizlik ile yoksullaşma olgusunun yan yana gittiğini göstermektedir.

AKP İktidarında yoksulluğun arttığı ve süreklilik kazanmakta olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni, işsizlik sorununun büyümesi ve gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltecek politikaların yokluğudur.

Gerçekten, 2003 yılında işsizlik rekor düzeye tırmanmıştır. DİE'nin düzeltilmiş verilerine göre, 4 500 000 yurttaşımız işsizdir. Toplam işsizlik oranı yüzde 17,8'dir. Bunlardan sadece 1 000 000'u mevsimlik iş bulabilmektedir. İşsizlik sorunu en çok eğitimli gençlerimizi vurmaktadır. Bu grupta işsizlik oranı 2003'te yüzde 25 düzeyine tırmanmıştır. Eğitimli gençler arasındaki işsizlik, kentlerde daha da yükselmekte, yer yer yüzde 30'lara kadar tırmanabilmektedir. Yani, eğitimli her 3 gençten 1'i, işsiz durumdadır. AKP'nin yanlış politikalarının sürdürülmesi halinde, gelecek 3-4 yıl içerisinde, işsizliğin ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir.

AKP İktidarının yaklaşık birbuçuk yıllık politika uygulamaları sonucu, dört kişilik bir ailenin aylık zorunlu gıda harcaması -ki, buna açlık sınırı denilmektedir- 2004 yılı mart ayında 473 000 000 liraya ulaşmıştır. Benzer şekilde, dört kişilik ailenin zorunlu gıda harcamaları yanı sıra giyim, kira, yakacak, ulaşım, kültür gereksinimleri için yapması gereken harcama tutarı -ki, buna ise, yoksulluk sınırı denilmektedir- 1 473 000 000 liraya tırmanmıştır.

Oysa, halen, 16 yaşından büyük işçiler için net aylık asgarî ücret 303 000 000 liradır. Bu miktar, dört kişilik bir ailenin yalnızca gıda harcamasına, 19 gün yetmektedir. Kısaca, asgarî ücretle iş bulabilme şansı yakalamış olan milyonlarca yurttaşımız dahi çok derin bir yoksulluk ve insanca olmayan yaşam koşullarıyla  karşı karşıyadır.

OECD'nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatının) yapmış olduğu çalışmaya göre, 2003 yılı sonu itibariyle, Türkiye, OECD'ye dahil tüm ülkeler arasında en yoksul ülke olarak belirlenmiştir. Satınalma gücüne göre kişi başına gelir, Türkiye'de OECD ülkeleri ortalamasının ancak dörtte 1'i düzeyinde seyretmektedir.

Halen, AB'ye üye 25 ülke ile beklemede olan 3 aday üye arasında, yani toplam 28 ülke içinde gelir dağılımı en bozuk ülke Türkiye'dir.

Halen ülkemizde;

2 000 000 insanımız günlük 1,15 dolar; 20 700 000 insanımız ise günlük 4,3 dolarla yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.

DİE'nin yoksulluk ve yaşam memnuniyetiyle ilgili bazı araştırmalarına gelince, Türkiye'de halkın yarısından fazlasının mutlu olduğunu iddia edilmektedir. Söz konusu araştırmalar, ülkemizde yoksulluğun boyutları hakkında ciddî kuşkular yaratacak nitelikte görülmektedir.

Değinilen görüşlerin ışığında yoksullukta gerçek boyutun ortaya konulması ve alınması gereken acil önlemler hakkında Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

2- Kemal Kılıçdaroğlu                                (İstanbul)

3- Ali Kemal Deveciler                                (Balıkesir)

4- Kâzım Türkmen                                (Ordu)

5- Hüseyin Güler                                (Mersin)

6- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

7- Ali Kemal Kumkumoğlu                                (İstanbul)

8- M.Akif Hamzaçebi                                (Trabzon)

9- Erol Tınastepe                                (Erzincan)

10- Zekeriya Akıncı                                (Ankara)

11- Güldal Okuducu                                (İstanbul)

12- Oğuz Oyan                                (İzmir)

13- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

14- Hüseyin Özcan                                (Mersin)

15- Hakkı Akalın                                (İzmir)

16- Erdoğan Kaplan                                (Tekirdağ)

17- Halil Akyüz                                (İstanbul)

18- Mehmet Şerif Ertuğrul                                (Muş)

19- A. İsmet Çanakcı                                (Ankara)

20- Mehmet S. Kesimoğlu                                (Kırklareli)

21- Rasim Çakır                                (Edirne)

22- Necdet Budak                                (Edirne)

23- Fahrettin Üstün                                (Muğla)

24- Yavuz Altınorak                                (Kırklareli)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)

BAŞKAN - Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, tasarının görüşmelerini erteliyoruz.

5. - Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı 428)

BAŞKAN - Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, kanun hükmünde kararnamenin görüşmelerini erteliyoruz.

6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451) (x)

BAŞKAN - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 451 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Değerli arkadaşlarım, Maden Kanunu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir önemli saptamayı yaptıktan sonra bu kanunu değerlendirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1945 İkinci Dünya Savaşının sona ermesinden sonra dünyada fetih savaşları yön değiştirmiştir. Daha çok, bir ülkeyi fethetmek, orada işgal altında tutmak yerine, oranın yeraltı kaynaklarına ve hammaddelerine göre ve onların tüketim ihtiyaçlarına göre bir fetih anlayışı benimsenmiştir. Bu da, dünyada yeni bir şekillenmeye doğru gidişin önünü açmıştır. Elbette ki, biz, maden politikalarımızı, enerji politikalarımızı belirlerken, bu temel gerçeği de yok sayarak hareket edemeyiz. Tabiî, bir ülkede maden politikasını, sanayi, ticaret, enerji politikasından ayırarak herhangi bir çözümlemeye gitmek pek mümkün değildir. Bu genel hakkındaki görüşlerimle, öncelikle, olması gereken şekil üzerinde durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, madenlere baktığımızda hepimiz bir şeyi söylüyoruz: Amaç, yeraltı, yerüstü zenginliklerimizin etkin, verimli ve katmadeğer yaratacak şekilde kullanılabilmesidir. Öncelikle Maden Kanununda ele alınması gereken, sürdürülebilirlik olmalıdır. Elimizdeki kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması, hem Türkiye için hem de uluslararası ilişkiler için çok büyük önem arz etmektedir. Bunu yaparken, siz, stratejik madenlerinizi ayıramazsanız, stratejik rezerv politikanızı ortaya koyamazsanız, gelecekte ülkeye ayırdığınız rezervleri bilinçli, sistemli, doğru kullanamazsanız, ülkeyi zenginleştiremezsiniz. Elbette ki, ülkemizde, bütün madenler, Ulu Önder Atatürk''ün dediği gibi, milletindir. Biz, bu madenlerin toprak altında bırakılmasına taraftar olamayız; ancak, bu madenlerin, çevre gözetmeksizin, sürdürülebilirlik gözetmeksizin ve sanayie dönüşerek katmadeğer yaratmasını dikkate almaksızın, sorumsuzca tüketilmesinin de önünü açamayız. Hepimizin amacı, etkin, verimli bir madencilik anlayışını ülkenin temeline oturtmaktır. Ben inanıyorum ki, birçok arkadaşım da bu temelde bakıyor meseleye. Ancak, bunu yaparken, bir kenardan tuttuğumuz şeyi bir başka kenardan bırakmamamız lazım.

Gerçekten, Maden Kanunu birbuçuk yıldır tartışılıyor, tartışılması döneminde, birçok maddede arkadaşlarımızla beraber çalıştık. Ancak, az önce arkadaşlarıma ifade ettiğim gibi, burada da bir üzüntümü ifade etmek istiyorum. İki yıllık çalışma dönemimde Sanayi ve Ticaret Komisyonundaki tek üzüntüm, Maden Kanunu üzerindeki teklifimin oylamayla gündeme alınmasının engellenmesi olmuştur. Bu, iki yıllık süreç içerisinde, maalesef, kayıtlara, o dönemin demokrasi ayıbı olarak geçmiştir. Keşke tartışabilseydik; keşke, buraya getirene kadar, bizim, her maddede ayrı ayrı müzakere etme fırsatımız olsaydı! Altkomisyonda oldu; muhalefet şerhlerimizi koyduk. Sayın Bakanımız, Bor Enstitüsünü konuşurken, Maden Kanunundaki birçok aksaklığı Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında sona erdireceğini, elinden geleni yapacağını da burada taahhüt etti. Biz de, iyi niyetle, bu tasarıdan beklentilerimizi kendilerine iletmeye çalıştık.

Geldiğimiz çerçevede şunu söylüyorum değerli arkadaşlarım: Bir maden kanununun temeli, Türkiye'de madencilik yapan, toprağın altından o yeraltı zenginliklerini çıkaran insanların önünü açmaktır; bu doğrudur, bu temeldir. "Bizim; yeter ki işletsin, yerli yabancı fark etmez" diyemezsiniz; ben diyemiyorum, meseleye ulusal bakıyorum. Eğer çıkarabiliyorsa, eğer onu işleyebiliyorsa, yerli madenci çıkarsın, bizim insanımız çıkarsın, katmadeğer bu ülkede kalsın; onun önünü açalım; ancak, birkaç şeyi de koruyalım.

Madenlerimizi birkaç alanda özelleştirmeye gittik; gidiyoruz hâlâ. Eti Holdinge bağlı kurumlar da bunun içinde değerli arkadaşlar. Türkiye'de, bakırdan başlayarak birçok madene varıncaya kadar özelleştirildi, özel teşebbüsün önü açıldı; ama, bütün tesisler yabancı şirketlerin elinde. Bunu, mutlaka Bakanlığımızın düşünmesi lazım. Eğer, yeraltı zenginliklerimiz doğru, verimli, etkin kullanılacaksa, bu var olan durumu görmezden gelemeyiz değerli arkadaşlarım. Madene dayalı sanayii de teşvik etmeden, bunun önünü açamazsınız.

Bir üzüntüm daha var. Geçenlerde vakıfların olağan toplantısı vardı; bir genel müdür arkadaşım orada dedi ki:"Değerli arkadaşlar, ben bu uç ürün meselesine çok kızıyorum. Teknoloji üretemezseniz, teknoloji üretemez, sanayiin önünü açamazsanız, uç ürünü nasıl yapacaksınız?! İkide bir getiriyorsunuz, bunu bizim önümüze koyuyorsunuz." Doğru söylüyor. Biz, teknoloji üretmiyoruz. Devlet kademesinde görev almış arkadaşlarımızın görevi, aksayan yeri söylemek olduğu kadar, onun çözümlerini de bulmaktır, çözüm önerilerini Bakanlığın önüne koymaktır. Eğer, gerçekten... Hatta, orada, şunu sarf etti:"Biz, çeliği bile dışarıdan alıyoruz." Niye alıyoruz arkadaşlar?

Bir teşvik yaptık. Madenciliği de geliştirmek istiyorsak, Maden Kanununda değişiklik yapan tasarıda teşvikle ilgili çok olumlu bir madde var; Sayın Bakanımla müştereken koyduk, çok da teşekkür ediyorum; olumlu olmuştur. Maddede, çıkardığı madeni kendi tesisinde işleyenlerden devlet hakkının yüzde 50'si alınmaz deniliyor. Bu ne yaratıyor; işlemeye zorluyor, bir; istihdam yaratıyor, iki; katmadeğer yaratıyor, üç. Keşke, biz, teşviki gözetirken, bunun yanında,  madenciliği işleyen, maden sanayiine yönelik özel organize sanayi bölgeleri kurabilsek, bunun önünü açabilsek, devleti bu yatırımlara yönlendirebilsek, işlemeyen kurumlarımızı kâra geçirebilecek tedbirlerimizi alabilsek.

Devlet kademesindeki insanların görevi, şikâyet etmek değildir. Sanayimiz işleyemiyor diye yapmamız gereken yeraltı zenginliklerimizi çıkarıp çıkarıp dışarı vermek midir?! Benim çocuklarım ne olacak, sizin çocuklarınız ne olacak?! Düşünmediğinizi ifade etmek istemiyorum; her milletvekili arkadaşım da çocuklarımızın, gelecek neslimizin menfaatları konusunda en az benim kadar duyarlıdır; buna inancımı da burada ifade etmek istiyorum; tabiî ki; ama, koruyalım.

Bakın, burada, hepimiz bir görev yapıyoruz; ancak, hükümet de görev yapıyor. Bugüne kadar hiçbir ekonomik, siyasî, hukuksal hatanın yapılmadığını söylemek mümkün mü; hata yapıyoruz. Bizim, muhalefet partisi olarak burada yaptığımız şey, yıllardır özlemle beklenen Maden Kanunundaki değişikliğe karşı olmak değildir. Bir sürü madenci, ne olursa olsun bu kanun çıksın diye bekliyor; yıllar sonra bir kanun değişikliği yapılıyor. Bizim görevimiz, bu tasarının olması gereken şekliyle geçmesine katkıda bulunmaktır. Biz, burada uyarı görevimizi yapıyoruz; biz, burada katkı koymaya çalışıyoruz. Lütfen, bunun böyle algılanmasını istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünyaya açılmaktan bahsediliyor, dünyaya açılmak da bu değildir; dünyaya açılmak için, dünyayı, kendi yeraltı zenginliklerinizle birlikte, ürettiğiniz teknolojiyle, ülke menfaatları çerçevesinde, kendi ticaret anlayışınıza zorunlu kılınabilecek kurallar çerçevesinde keşfetmek zorundasınız. Dünyanın size ihtiyacı yoksa, siz dünyaya açılamıyorsunuz demektir. İnsanlığa hizmet etmek, onların ihtiyaçlarına cevap verebilecek, onların ihtiyaçlarını karşılayacak hizmet üretimini sağlamaktır; hepimizin görevi bu; ancak, görüyorum ki, yine de bu kanun yapıldı, çok şey bekliyordum; fakat, madenlerimizin tam anlamıyla verimli işletilmesine, rasyonel kullanılmasına cevap verebilecek bir kanun halini almadı.

Bizim komisyonumuzdan birtakım koşullarla çıkmıştı, neyin hangi kademelerde yapılmadığında tedbirin nasıl alınacağı orada belirtilmişti; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda o kadar oynandı ki, haa, oynanmasında olumlu yerler yok mu, hakikaten var. Arkadaşlarım, ben kendi komisyonumda bas bas bağırdım, şuraya -devletin görüşünü alırken- "uygun" ifadesini koyun dedim, altı günde koydurtamadım, Maden Kanununu eline alır almaz birkaç yere koymuşlar; ama, hakikaten, kriterler de ortadan kalkmış. Ruhsatların nasıl iptal edileceği belirlenmiş; fakat, bunların yükümlülükleri yerine getirilmezse, yükümlülüklerin yerine getirilmediğinde kimlerin karar vereceği doğru dürüst belirtilmemiş, daha sonra nasıl işletmeye açılacağı konusunda da bir açıklık getirilmemiştir. Tüm bunların giderilmesi lazım.

En önemli konulardan biri de, stratejik rezervler, arkadaşlar. Bakın, ben kanun teklifimde bir şey söylüyordum -bu teklifi görüşmeyelim- burada borla ilgili düzenlemelerde "borun devlet denetiminden çıkmasının önü kesilmiştir" deniliyor; bence kesilmemiştir. "Bundan sonra bulunacak bor rezervleri, boru işleten devlet kurumuna aittir" deniliyor; doğru. Bu ne demektir; bundan sonra bulunacak borlar devlet kurumuna devredilecektir, onun işletmesine açılacaktır; güzel.

Değerli arkadaşlarım, peki, bulunmuş olanlar ne yapılacaktır, bana onu söyler misiniz. Madem, devlet kendisine yurt içinde rakip yaratmamak istiyor, bulunmuş olanları ne yapacaksınız? "2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır" diyerek, bunu sağlayamazsınız, sağlanmıyor; bana göre, açıklık var. Bulunmuş olanları, sadece tüvenan maden, yani, işlenmemiş maden olarak ihraç edemiyor, konsantre ürün haline getirirse ihraç edebiliyor. İşte bizim görevimiz, bunun önünü kesmek. Konsantre olarak ihraç etsin diyemeyiz; eğer ederse, her ürün bir başkasına ikame ettiğinden, kendi devlet kurumumuzu küçültürüz, dünyada da rekabet gücümüzü azaltırız. Mademki kimseyi korumuyoruz, gelin buraya "bulunmuş" ibaresini de ekleyelim. Bulmuş biri mi var, bulmuş da bildirimde bulunmuş arkadaşlarımız mı var bizim haklarını gasp edeceğimiz?! Ben, Sanayi Komisyonunda görüşülürken, bunu, o dönemki Maden İşleri Genel Müdürüne sordum; değerli arkadaşlar, bor bulduğunu size bildiren biri var mı dedim -o dönemin altkomisyon başkanı da burada- Maden İşleri Genel Müdürü "bize herhangi bir bildirim olmadı bugüne kadar" dedi.

Peki, arkadaşlar, eğer olmadıysa "bulunmuş ve bulunacak olan" ibaresinden neden çekiniyoruz; oraya "bulunmuş ve bulunacak olan" diyelim. Şunu da yapalım: Haklarını gasbetmemek için, bulunmuş olan varsa, böyle bir bildirim varsa, buna da buluculuk hakkı verelim, verin yüzde 1'i. İnsanların hakkını almak istemiyoruz; ama, biz, devletin kurumuna rakip de yaratmak istemiyoruz.

Çevresel etkiler konusunda birçok düzenleme yapılmış.

Ben, bor konusuna yeniden gireceğim, Sayın Bakanımla da konuşacağım. Bize bu kürsüden, Bor Enstitüsü konuşulurken söz verdi, bununla ilgili çekingelerin giderileceğini söyledi. Maden İşleri Genel Müdürü, bana "başvurmuş kimse yok" dedi; ama, maalesef, görüyorum ki, samimî bir ifadede bulunmamış. En az 10 arkadaşımız kendi maden arama alanında bor bulduğunu ifade etmiş ve raporlar tutulmuş. Elimdeki raporlar da -tarih ve sayısı belli- Maden İşleri Genel Müdürlüğünün raporları. Eğer, biz, bunu görmezden gelirsek, halen bulunmuş olanlara, bulduğunu bildirmiş olanlara, rapor tutulsun tutulmasın, bir engelleme koyamazsak, yarın bir gün, ortaya çıkacak koşulların müsebbibi biz oluruz; seçim bölgelerimize gittiğimizde, insanlar, siz kimleri korudunuz derse, buna cevap veremeyiz. Ben, burada bir tek şeyi korumak istiyorum; Sayın Bakanımın da görevi odur, inancı odur, sizlerin de görevi odur ve inancı odur; inancınıza bir şey demiyorum; ama, benim tedirginliğim, böyle bir eksiklik var. Sayın Bakan, bunu kendinin de istemediğini beyan ediyor, devlet eliyle işletilmesinin doğru olacağını söylüyor; tek anlaşamadığımız nokta, bulunmuş bor rezervlerinin de bulunacak olanlar gibi devletin işletmesine sunulmasını sağlama noktasındadır.

Değerli arkadaşlar, çevreyle ilgili yanına gelince; ikilem oldu; birbuçuk yıldır şu tartışılıyor: Çevreyle ilgili biri bir koruma gündeme atsa, madenci düşmanı ilan edildi; bir madenci "önümü açın" dese, çevre düşmanı ilan edildi; haksız, yersiz, nereden kaynaklandığı belli olmayan bir tartışmanın içerisine girdik, bunlarla uğraştık durduk.

Güzel; zeytinliklerle ilgili bölüm kaldırılmış, amenna; çekingeler konulmuş; ama, arkadaşlar, dikkat etmeliyiz; eğer bir yandan, zeytinliği, merayı kaldırır; sonra Mera Kanununda merada madencilik yapılmasının, daha sonra Orman Kanununda da zeytinliklerde madencilik yapılmasının önünü açarsak, bu maddeyi bu kanun metninden çıkarmamızın hiçbir esprisi kalmaz.

Bende bir muhalefet şerhi vardı, bütün komisyon üyelerine dağıttım. Bu konuyla ilgilenen arkadaşlarım da bilir; zaten, benim muhalefet şerhimde de var; bu konularla ilgili, Anayasaya aykırılığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin iki milletvekili de, zamanında başka bir siyasî partideyken beyan etmiş; bu kanun yeni bir kanun değil. Peki, bu çekingelerin hangisini giderebildik; 2 tanesini. Onun da -söylüyorum- Orman Kanununda ve Mera Kanununda önünü açıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin. Ben, madencilik faaliyetlerinde, özendirmek için, bir çevre teşviki konulmasından yanayım; Türkiye bunu tartışmıyor. Maden sahasının çevresel düzenlemesini yapmış, işlettikten sonra dahi çevresel düzenlemesini tamamlamış insanlara da teşvik verelim, ödüllendirelim, çevresel etkilerde kriterler koyalım.

Bir tedirginliğimiz daha var: Yönetmeliğe çok fazla atıfta bulunduk; haa, yarın gelecek tasarıdaki gıdayla ilgili yönetmelik kadar değil. Orada, 28 aktif madde var, 24'ünü arkadaşlar yönetmeliğe bırakmışlar. Böyle bir kanun görmedim ben Türkiye Büyük Millet Meclisinde, onu yarın konuşacağız; ama, burada da birçok şey yönetmeliğe bırakılmış. Biz diyoruz ki, yönetmeliklerle çözümlenmez mi, her şey kanunda mı belirtilir; hayır, belirtilmez. Birçoğu belirtilmiş diyor. Bakın, bu önünüzdeki kanunu inceleyin, ne kadar açık bölümler var. Bunu, şunun için söylüyorum: Yarın, Gıda Kanunu geldiğinde ben burada söz alacağım. Bir de Gıda Kanununa bakın; tanımlama yapmadan, yönetmeliğe atıfta bulunmuş ister istemez -dikkatinizi çekmek için söylüyorum- o kanun geldiğinde hep birlikte bakacağız.

Değerli arkadaşlar, mutlaka, devletin kurumlarında yönetmeliği hazırlayanlar da bu ülkeyi sevenlerdir; ama, ben, vatandaşımın, kendimin, çocuklarımın, ülke ekonomisinin korunduğunu hissetmek istiyorum. Sizler de bizim çekingelerimizi dikkate alarak, Sayın Bakanım da, lütfen, bu kanun üzerindeki görüşlerimizi, kanunun görüşülmesi sırasında dinlesin, birlikte yapalım.

Bir de, çok kısa şunu belirteyim: "Üst üste ruhsat verilmez" bölümü var. Madencilerimiz verilsin istiyor. Maden İşleri bunun üstesinden gelebiliyorsa -orada bir kargaşa olur diye kafamız karışıktı- bunu da yapalım, madencilerin önünü açalım; ama, eğer boru koruyabiliyorsak açalım -aynı alanda bor işletemesinler, kendi tesislerinde buldularsa- boru koruyabiliyorsak onun da önünü açalım; bu insanlar da rahat etsin. Stratejik maden arkadaşlar; bugün Irak'ta petrol neyse, yarın dünyada bor o kadar önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen tamamlayın.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Enerji savaşlarının yapıldığı bir günde, dünyanın, Avrupa'ya enerji koridoru olarak Türkiye'yi aldığı, çizdiği bir haritada, biz, kendi ülkemizdeki çok önemli bir stratejik rezervi koruyamazsak, yarın bir gün, bu halkın üzerimize yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirmemiş olmanın ezikliğini yaşarız.

Hepinizin sağduyusuna güveniyor, kanunda emeği olan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor ve bu kanundaki çekingelerimizi Sayın Bakanımızın dikkate almasını diliyor; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

AK Parti Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, kısaca, Maden Kanunu üzerinde çalışma yapan Sayın Enerji Bakanımızın şahsında, bütün Bakanlık çalışanlarına, AK Parti Grubuna ve CHP Grubuna da teşekkür ediyorum.

Madencilik, ülkelerin hiçbir şekilde ihmal etmemesi gereken, sanayiin hammadde gereksinimini karşıladığından ülke ekonomisinin temelini oluşturan bir sektördür. Mevcut kaynakların en iyi şekilde kullanımı, kaynakların atıl durumda ve bilinmeyen kaynaklardan belirlenerek üretilmesiyle ülke sanayiinin gelişmesine hız verilmesi gerekliliği, tartışılmaz bir gerçektir. Madenciliğin, ülkeye döviz sağlaması, istihdam yaratması, hizmet ve yan sanayi sektörlerini teşvik etmesi, özellikle bölgesel kalkınmayı önplana çıkarması açısından da ayrı bir önemi vardır.

 Ülkemiz, dünyada, madencilik faaliyetleriyle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, maden çeşitliliği açısından 30 uncu, üretilen madenlerin çeşitliliği itibariyle de 10 uncu sırada yer almaktadır.

Mermercilikte, gerek rezerv olarak gerekse desen ve çeşitlilik açısından da zengin olan ülkemiz, dünyada önemli bir yere sahiptir. 1 200 000 000 ton dünya toplam bor rezervinin 800 000 000 tonu ülkemizdedir. Buna karşın, madenciliğimizin ülkemiz ekonomisi içerisindeki yerine baktığımızda, sektörün gayri safî millî hâsıla içindeki payının çok düşük olduğu görülmektedir. AK Parti Hükümetinin en büyük hedeflerinden bir tanesi, bu gayri safî millî hâsıla içerisindeki payını artırmaktır.

Arkadaşlar, açıklıkla söyleyebiliriz; gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda bor madeni üzerine olan hassasiyeti takdirle, saygıyla karşılıyoruz; ancak, bu, hiçbir grubun uhdesinde olmadığı gibi, ülkemizin en önemli kaynaklarından bir tanesidir. Bildiğiniz gibi, dünya rezervinin yüzde 67'si Türkiye'de bulunmakta; ama, imal edilen mamul malzeme açısından baktığımızda ise, 225 000 000 dolarlık bir payla da yerimizin çok iyi olduğu söylenemez.

Şimdi, böyle bir durumda, biz, genelde... Biraz önce arkadaşımız da söyledi; boru -ileriki maddelerde göreceğiz- devletten başka hiçbir hükmî şahsiyetin, özel sektörün çalıştırma imkânı yok arkadaşlar. Bizim kaygı ve endişelerimizin nereden kaynaklandığını ben hâlâ tespit edebilmiş değilim. Ben, gidip, keyfî olarak, kömür işletmesinin, mermer işletmesinin yerinde bor bulsam, bunu devlete devretmek zorundayım. Ben, farklı bir kaygı ve endişeyle bile girsem, bunu yine devlete devretmek zorundayım. Bizim bor karşısında neredeyse komplekse düşmemizi sağlayacak böyle bir ifade tarzını, ben normal karşılamıyorum. Evet, o hassasiyeti hepimiz gösterelim. Varsa bulmuş olan 10 madenci, onun devlete aktarılmasını sağlayalım; ama, bunun başka bir tarafa çekilmesinin, başka bir kasta bağlanmasının, ben çok anlamlı olmadığı kanaatindeyim.

Yani, bizim amaçlarımızdan bir tanesi, özellikle 240 milyar dolar civarında iç ve dışborcu bulunan bir ülkenin kendi özkaynaklarına dönmesi kadar tabiî bir şey yoktur; kendi özkaynaklarından 2 milyar dolarlık, toplam binde 1'ini hareketli hale getirebildiği madenciliğinin, mutlaka, 2005 yılı hedeflerinin, bulunduğu yerden, 2-2,5 katı mesabesine, yani 5-6 milyar dolarlar mesabesine taşımasıdır. Bunu, inşallah, Enerji Bakanlığımız fazlasıyla yapacaktır.

Madenciliğimiz, içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle, beklenen gelişmeyi gösterememiştir. Bunda, gerek kanunun gerekse sektörün payı büyüktür. Biz, kanuna dayalı olan kısmını gidermek ve buradaki aksaklıkları gidermek kastıyla, bu kanun tasarısını Genel Kurula getirmiş bulunuyoruz. Bürokratik işlemler çok fazla, mevzuat çok fazla; bunları en aza indiriyoruz. Tabiî, maden mevzuatından kaynaklanan olumsuzlukların, özellikle ruhsat iptallerini öngören kısımlarının, özel sektörün girişimcilik ruhunu etkilediğini görmüş bulunuyoruz ve ruhsat iptallerini zor şartlara bağlıyoruz; ama, şu şartla: Ciddî bir girişimci gelecek, ben madenciyim, altyapı çalışmalarını tamamlamış bulunuyorum diyecek; onun ruhsat iptali hemen hemen mümkün görülmemektedir; çünkü, kendisine 3+2 yıl, toplam 5 yıl içerisinde 3 defa değişik kademelerde ikaz yapılarak ancak ruhsat iptali mümkün olmaktadır; bu ise çok zordur.

Madenin öncelikle aranılıp bulunması gerekmektedir. Bulunan madenin bulunduğu yerde üretilmesi gibi sektöre özgü bir yanı vardır. Ülkemizin maden varlığı yeteri kadar aranamamıştır. Diğer taraftan, ülkemizde bazı alanlar, değişik nedenlerle, yasal olarak madencilik faaliyetlerine de kapatılmış veya kısıtlama getirilmiştir. Yapılan değişikliklerle, ilgili bakanlıklarla gerekli koordinasyon sağlanarak, bu alanlarda madencilik faaliyetlerine, belli kriterlere uyulması şartıyla geniş bir olanak sağlanmıştır.

Kalkınmamız için, öncelikle madencilik sektörünün lokomotif bir sektör olduğunu kabullenmemiz gerekiyor; ancak, sektörün hamle yapabilmesi için de madencilerimizle beraber omuz omuza verip, bakanlık, ilgili bürokratlar, siyaset ve bütün kuruluşlar el ele verip, inşallah, bu zorlukların hepsini aşacağız.

Günümüz sanayiinin ihtiyacı olan birçok hammaddenin taşocağı ruhsatlarına dayalı olarak temin edildiğini biliyoruz. Büyük bir gelişme içerisinde olan sanayi sektörüne daha büyük yatırımlar yapabilmek için, hammadde ihtiyacının daha güvenilir ve büyük rezervli kaynaklardan karşılanması zorunluluğu vardır.

1901 yılında çıkan meri Nizamnameye tabi olan hammaddelerin sanayiin ihtiyacını güvenli ve yeterli şekilde karşılayabilmesi mümkün değildir. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında Taşocakları Nizamnamesi kaldırılarak, tüm tabiî kaynakların Maden Kanunu kapsamına alınması hükmü de yer almaktadır.

Taşocakları Nizamnamesine tâbi hammaddelerin, Maden Kanununa tabi hammaddelerle beraber doğada jeolojik olarak da çok girift bir şekilde beraber oluşması nedeniyle, bu hammaddeleri iki ayrı mevzuatta düzenlemek yanlıştı; bu kanun tasarısıyla, aynı kanun kapsamına alınmışlardır. Ayrıca, bunların, Taşocakları Nizamnamesinde valilikler, Maden Kanununda Maden İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülmesi, kurumlar arasında görev ve yetki çatışmasına da yol açıyordu. Bu nedenle, Taşocakları Nizamnamesi yürürlükten kaldırılarak, tüm hammaddelerin tek mevzuat altında toplanması öngörülmüştür.

Madencilikte ana hedefimiz, ülkemizi hammadde üretip satan bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp, sanayiyle entegre olmuş, dünya pazarlarında katmadeğeri yüksek uç ürünlere ulaşabilen, söz sahibi bir ülke durumuna getirmektir. Bugün, aldığımız kameraların, cep telefonlarının... Mesela bir cep telefonunun içerisinde 52 çeşit maden bulunmaktadır. Öyle kameralar alıyoruz ki, öyle kameralar ithal ediyoruz ki, altının gramı 1 birim, kameranın gramı 4,5 birim. O açıdan, bu teknolojiyi mutlaka üretmek zorundayız.

Madencilik sektörünün en başta gelen sorunu, sektörde yatırımların risk taşıması, yatırılan sermayenin geri dönüş oranının ve süresinin çok uzun olması, diğer bir deyişle amortisman süresinin çok uzun olması ve aramalardan olumlu sonuç alınamaması halinde sermayenin geri dönüşünün söz konusu olmaması. O açıdan, madencilik sektörüne yatırım yapan girişimcilerin özellikle çok ciddî, işini bilir ve bu işin bilimsel yanını da tamamlamış olması gerekmektedir. Bu nedenle, sektör genellikle özel sektör için cazip olmamış ve madencilik faaliyetleri, bugüne kadar ülkemizde ağırlıklı olarak devlet tarafından yürütülmüştür. Madencilikte uluslararası güce sahip olan özel sektör kuruluşları oluşamamış, devlet sektörü ise uluslararası rekabete girememiş ve bunun sonucu olarak da, dünya pazarındaki sektörel dalgalanmalar da buna eklenince, ciddî bir eksi oluşmuştur. Ülkemiz madenciliğini olumsuz yönde etkileyen bu durum karşısında madencilerimiz ara ara krize girmiş ve büyük sorunlar yaşamışlardır.

Ülkemizdeki bürokrasi, mevzuat konusunda karşılaşılan güçlükler ve kurumlararası yetki karmaşası, diğer sektörler gibi, madencilik sektörünü de etkilemiştir. Bu ülkenin en büyük problemlerinden bir tanesi, sırf bu sektöre has olmamak kaydıyla, ülkedeki kurumlararası oluşturulmak istenen ortak dildir. Bugün bir mevzuat karşısında 13 tane bakanlık ayrı ayrı yorum getirmektedir.

Özellikle madenciliği ilgilendiren bu konuda iki komisyonda da -hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Sanayi Komisyonunda- yapılan çalışmalarda bütün bakanlıkların bir arada hazır bulunduğu bir ortam oluşturulmuştur. Bu görüşmeler sonucunda neler yaptığımızı kısaca özetlersek:

Taşocakları Nizamnamesi, Havzai Fahmiye ve Maden Kanunu tek bir yasal çatı altında toplanmış, böylece uygulamada birlik sağlanmıştır. Türkiye Taş Kömürleri uhdesindeki havzai fahmiye alanı için, taşkömürü ve diğer madenlerin gerek kendisi gerekse rödovansla işletilmesine imkân sağlanmıştır.

Sektör için en önemli konulardan birisi olan ruhsat güvencesi, bu düzenlemelerle yerine getirilmiştir. Tasarıda, ruhsat iptalleri yerine maddî cezalar önplana çıkarılmıştır; ama, en son limit, beş ayrı kademede görevlerini yerine getirmeyen özel girişimci için ruhsat iptali söz konusu olmuştur.

Madencilik faaliyetlerinin tabi olduğu izinlerin kısa sürede alınması için düzenleme getirilmiş; madenciliği olumsuz yönde etkileyen ve yasaklayan diğer mevzuattaki kısımlar için de düzenlemeler yapılmış; madencilik faaliyetleri için kısıtlama getirilmiş alanlarda belirli kriterlere uyarak, çevreyle de barışık bir madencilik yapılması öngörülmüştür.

Madencilik faaliyetlerine getirilen teşviklerle, sektöre ivme kazandırılması amaçlanmış; küçük ölçekli işletmelere ve ürettiği madeni tesisinde kullanarak uç ürünlere dönüştüren işletmecilere devlet hakkı ödemelerinde indirimler sağlanmıştır.

Devlet hakkı ödemelerinde yeni bir mantık getirilmiştir. Bu yeni düzenlemeyle, brüt bilanço kârından, ocak başı satış bedeli uygulamasına geçilmiştir. Bunun, fiilî duruma çok daha uygun olduğunu görüyoruz. Bu düzenlemeyle, devletin madencilik sektöründen elde ettiği gelirin daha da artacağına inanıyor ve ümit ediyoruz.

Madencilik faaliyetlerinin yapıldığı illerin özel idare müdürlüklerine devlet hakkının yarısı, yine, aynı şekilde aktarılmış, böylece mahallî idarelerin maddî yönden güçlenmesine de dikkat çekilmiştir.

Büyük işletme ruhsatı alanlarında beş yıl içerisinde arama faaliyetlerinin tamamlanmaması ve bu süre sonunda maden bulunmayan ya da arama yapılmayan alanların terk edilmesi esası getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu maddenin bu kısmı o kadar önemlidir ki, bugün, 22 000 ruhsatın önemli bir kısmı, üzerinde hiç çalışma yapılmaksızın, sırf kapatılan arazilerden dolayı tıkanmıştır. Biz, süreler getirerek, bunların atıl durumda kalmasına meydan vermeyeceğiz.

Aynı zamanda, önişletme dönemi kaldırılmış, bazı madenler için arama ruhsatı süresi uzatılmış, verilecek belge sayısı azaltılmış, böylece, kanunî uygulamada bürokratik işlemler en aza indirilmiştir.

Borda dünya rezervlerinin yüzde 65'ine sahibiz dedik. Borda, arkadaşlarımızın söylediği hassasiyete önemle dikkat edilmiş; ancak, bor madenciliğinin tek elden yürütülmesine ve bu tek elin de devlet olmasına özen gösterilmiştir.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün görevlerini daha etkin bir şekilde yerine getirmesi için de düzenlemeler yapılmıştır; ilgili maddelerde, madde gerekçelerini sayarken, inşallah, bunların detaylarına gireceğiz.

Anayasa Mahkemesince iptal edilen Maden Kanununun 46 ncı maddesinin son fıkrası, iptal gerekçesine uygun olarak değiştirilmiş, yeniden düzenlenmiş, kamulaştırma yapılamaması nedeniyle tıkanan sektörün önü açılmış, mülk sahiplerinin hakları da korunmuştur.

Madencilikteki en önemli sorunlardan bir tanesi de şuydu: Yönetmeliğe rödovansla ilgili hükümler konuldu, rödovans uygulamalarıyla ilgili ruhsatın iptaline varan yaptırımlar gündeme geldi. Ruhsat sahiplerinin ödediği devlet hakkı önceden sınırlıydı ve 2172 sayılı Yasayla, bor tuzlarının devlet eliyle işletilmesine karar verilmişti ve aynı şekilde, buna tekrar itina gösteriyoruz.

Maden Kanununun temel taşlarını, mülkiyet, ruhsatların gruplandırılması, ruhsat alanları, ruhsat süreleri, faaliyetlerin denetlenmesi, vergilendirme şeklinde, anabaşlıklar altında toplamak mümkündür.

Sektör, yeni bir kanundan, daha çok, ruhsat güvencesinin sağlanmasını, sektörün finansal ve altyapı olarak teşvik edilmesini, Maden Kanunu ve diğer mevzuatlardaki bürokrasinin azaltılmasını beklemektedir ve bu kanun tasarısının kanunlaşmasıyla beraber bu beklentiler yerine gelecektir.

Bu kanundan devletin beklentileri de vardır, o beklentileri de kısaca şöyle sayabiliriz: İşçi sağlığı ve iş güvenliği ilkeleri çerçevesinde kaynak kaybı olmadan üretim yapılmasının sağlanması, çevreyle uyumlu bir madenciliğin gerçekleştirilmesi, daha çok istihdam sağlanması. Biz, bu arzları yaptığımızda, bu kolaylıkları sağladığımızda... Hatta arazilere kısıtlama getirdik, metrekarelerine kısıtlama getirdik; böylece, daha çok madencinin, daha çok girişimcinin bundan yararlanmasını öngördük. Bu ise, istihdamı dolaylı yoldan artırıcı ciddî bir unsurdur. Dolayısıyla, devletin beklediği diğer bir faktör de maden ihracının artırılması, devlete gelir sağlanması, yerli kaynak kullanımının teşvik edilmesi ve uygulamayla, e-devletle beraber, özellikle elektronik ortama geçilmesiyle beraber spekülatif birçok cümlenin ortadan kaldırılması. Bu temel beklentiler çerçevesinde gerek özel sektör gerekse devlet kurumları tarafından sahalar atıl tutularak ülke madenlerinin esir madenler haline getirilmemesi; madenlerin, üretilerek ekonomiye kazandırılması. Bizim, yeri geliyor, 2 trilyon dolarlık rezervimiz var diyoruz. Arkadaşlar, bunlar harekete geçirilemediği takdirde, 12 trilyon dolarlık da olsa, hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. O yüzden, biz, Allah'ın bize vermiş olduğu, ülkemize vermiş olduğu bu zenginlikleri aktif hale getirmeliyiz.

Bu arada, gerek Avrupa Birliği uyum paketiyle beraber gerekse bizim kendi hassasiyetlerimiz arasında bulunan çevre faktörünün özellikle bu kanun tasarısıyla çok daha fazla dikkate alındığını belirtmek istiyorum.

Maden Kanununun temelini ruhsat gruplarının belirlenmesi oluşturmaktadır. Bu gruplandırmalarda ise -çok fazla teknik detaya girmeden şunu belirteceğim- alan sınırlamaları, mülkiyet, madenlerin mineralojik yapısı, devlet hakkı ödemeleri, ruhsatların üst üste verilebilmesi, işletmeye geçiş süreleri, ruhsat dönemleri, kamulaştırma ve diğer bazı uygulamalar da sayılabilir.

Ben, teknik detaylara maddelerde geçmek kaydıyla, bu kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarımıza, başta Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız olmak üzere, Maden İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve bu kanun tasarısının kanunlaşmasında ortak paya sahip olan İktidar ve muhalefete saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Şahsı adına ilk söz, Balıkesir Milletvekili Sayın Turhan Çömez'e aittir.

Sayın Çömez?.. Yok.

Şahsı adına ikinci söz, Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen'e aittir.

Buyurun Sayın Türkmen.

Süreniz 10 dakika. (AK Parti sıralarından alkışlar)

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Osmanlı İmparatorluğunda 1858 tarihli Arazi Kanunu yürürlüğe girinceye kadar madenlerle ilgili herhangi bir düzenleme mevcut değildi. Arazi Kanunuyla sadece madenlerin mülkiyeti düzenlenmiştir. Zonguldak kömür havzasında elde edilen tecrübeler ve dünyadaki gelişmeler sonucunda, 1862 yılında, Fransız Maden Kanunundan esinlenerek Maadin Nizamnamesi yürürlüğe konuldu. Maadin Nizamnamesi birkaç defa değişikliğe uğramıştır. 23 Mart 1922 tarihinde Madenlerin Aranması ve İşletilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir. 11 Mart 1954 tarihinde 6309 sayılı Maden Kanunu yürürlüğe girene kadar Maadin Nizamnamesi ve Madenlerin Aranması ve İşletilmesi Hakkında Kanun madenciliğimizi düzenlemiştir. 6309 sayılı Kanun, devlet ve özel sektör arasında eşitlik sağlamaya çalışmış; fakat, madencilik sektörünün ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. 1985 yılında ise, hâlâ yürürlükte olan 3213 sayılı Maden Kanunu yürürlüğe girmiş, aynı yıl içerisinde birçok maddeleri değiştirilmiş, yine de, Kanunun 46 ncı maddesi, 1994 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

3213 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren hızlı bir şekilde eskimiş ve birçok boşluk olmuştur. Kanun, madencilere yardımcı olmaktan ziyade, ruhsat iptalleriyle, sektörün içinde olanları tehdit eder hale gelmiştir. Mevcut Maden Kanunumuz, hiçbir tarafı memnun etmediği gibi, uygulaması sırasında birçok aksaklıkları da beraberinde getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin doğal zenginliklerinin olması ve rezervlerinin büyüklüğü, madencilik sektörünün ilerlemesi için yeter koşul değildir; o ülkede, uygulanabilir, bilimsel, sektörü destekleyen, geliştiren, verimliliği teşvik eden, güven ve istikrar sağlayan bir hukukî altyapının olması kesin şarttır.

Ülkemizin madenlerinin çeşitlerini artırma olanağımız veya rezervlerimizi büyütme imkânımız yoktur; ancak, bugünkü ve gelecek nesillere, ekonomik ve millî çıkarlarımıza hizmet eden bir potansiyeli, millî bir madencilik politikasıyla bırakma imkânımız vardır.

Madencilik politikamızın temellerini şu esaslara oturtmamızda yarar vardır: Madencilik sektörümüz topluma en çok ekonomik katkıyı sağlamalıdır. Maden kaynaklarımız, çağdaş, bilimsel yöntemlerle aranmalı ve en verimli biçimde işletilmelidir. Toplumun çıkarları ile işletmelerin çıkarları uyuşmalıdır. Madencilik faaliyetleri ekolojik sistemle uyum içerisinde olmalıdır. Ülkenin stratejik çıkarları gözetilmelidir. Madencilik sektörünün ülke sanayiine ucuz hammadde girdisi sağlaması hedeflenmelidir. Sektör, uç ürünlere ve yüksek katmadeğerlere doğru teşvik edilmelidir.

Yüce Meclisimizin değerli üyeleri, Türkiye, yeraltı kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Ülkemizde belirli bir madencilik politikasının bugüne kadar belirlenmemiş olmasına, yeterli hukukî altyapının oluşmamasına ve son yirmi yıldır arama faaliyetlerine gerekli özenin gösterilmemesine rağmen, ülkemiz, 132 maden ülkesi arasında madencilikte 28 inci sırada, ürün çeşitliliği açısından ise 10 uncu sıradadır. Türkiyemizde 50'nin üzerinde maden ve mineralin üretimi yapılmakta ve     2,9 trilyon dolar civarında maden potansiyeli bulunmaktadır. Şu anda 2 200 000 000 dolar civarında yıllık maden üretimi yapan ülkemiz, yeterli ve teşvik edici bir hukukî zeminle, yirmi yıl içerisinde 20 milyar dolarlık bir üretim potansiyeline ulaşabilir. Özel sektörün madencilikteki payının artırılması ve yabancı sermayenin önündeki engellerin kaldırılması halinde, Türkiye, uluslararası alanda rekabet edebilen, sanayiine ucuz girdi sağlayabilen ülkelerden biri olabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek huzurunuza hükümetimiz tarafından getirilen Maden Kanunu ve sektörü ilgilendiren diğer kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı, Türk madenciliği açısından bir milattır. Bu tasarının, desteklerinizle kanunlaşması halinde, ülkemiz, madencilik sektörü açısından yeni bir döneme girecektir; ülkemizin gelişmemiş birçok bölgesi, sektörün harekete geçmesi halinde büyük ekonomik katkılara sahip olacaktır. Emek yoğun bir sektör olan madencilik, yüzbinlerce gencimize iş imkânı sağlayacaktır. Artık, ülkemiz, üzerinde fakir insanları, yeraltında ise değerlendirilmeyen zenginliklere sahip olan bir ülke olmaktan kurtarılacaktır.

Hükümetimizin Yüce Meclise sevk ettiği tasarıda maden tanımı genişletilmiş, madenlerin aranması ve işletilmesinde uygulama kolaylıkları getirilmiş; devletin madencilikten sağladığı gelirler düzenlenerek, üretilen cevherlerin satış tutarı üzerinden devlet hakkı ödenmesi ilkesi benimsenmiştir. Madenciliğin ekolojik sistemle uyum sağlaması ve ayrıca, kültür ve tabiat varlıklarının korunması hedeflenmiştir. Madencilikte teşviklerdeki adaletsizlik ortadan kaldırılmış, yabancı sermaye teşvik edilmiştir. Ülkemiz açısından stratejik öneme sahip madenlerimizin verimli işletilmesi ve millî çıkarlarımız gözetilmiştir. Kamulaştırma konusundaki boşluk ortadan kaldırılmış, tekelleşmenin önüne geçilmiştir. Atıl durumda ve verimli olarak işletilmeyen maden sahalarının ekonomiye kazandırılması hedeflenmiştir. Madenciliğimiz, özel sektör açısından cazip hale getirilerek, bürokratik engellere son verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemiz, artık, madencilikte hammadde kaynağı olan bir ülke olmaktan çıkıp, sanayiiyle entegre olmuş, katmadeğeri yüksek uç ürünler üretebilen, dünyayla rekabet edebilen bir ülke olmak durumundadır. Uzun yıllardır beklenilen, güvenilir, istikrarlı bir hukukî altyapının oluşturulması AK Parti İktidarına nasip olmuştur.

Yüce Mecliste görev yapan gerek iktidara gerekse muhalefete mensup bütün arkadaşlarımızdan, Türk madenciliği açısından milat kabul ettiğimiz bu yasa tasarısına destek ve katkı bekliyor; Sayın Başkanım, şahsınızda Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

 Bu kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçen bütün kurum ve kuruluşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılar sunuyorum hepinize. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Türkmen.

Sayın Çömez?.. Yok.

Üçüncü söz isteği var; İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir.

Buyurun Sayın Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ERDAL KARADEMİR (İzmir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3213 sayılı Maden Yasası ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının tümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde madencilik sektörünün istenilen düzeyde geliştiğini, diğer birçok alanlarda olduğu gibi madencilik alanında da yeterli yol alındığını söylemek elbette mümkün değildir. Bunun, genel olarak, nedenleri de, ulusal kalkınma modellerinin bir türlü geliştirilemeyip, aksine, uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmaya çalışılması olduğudur.

3213 sayılı Maden Yasasının değiştirilmesi gereken maddeleri ve tanımlanması gereken eksikleri elbette vardır; fakat, bu yasanın, başka yasalarla belirlenmiş alanlara tecavüz etmediği ve Anayasaya aykırılık içermediği de bilinmektedir.

Mevcut yasanın, madenciliğin hammadde ihracı için değil ülke ekonomisinin ihtiyacını karşılamak için özendirilmesi, bu amaçla çıkarılan cevheri yurt içinde işleyecek tesislerin kurulması ve ilgili madencilik faaliyetlerinin teşvik edilmesine yönelik, yine, maden işletme projelerinin, ülkemizin doğal sermayesini de gözönünde bulunduran bir yarar-zarar kıyaslamasıyla değerlendirilmesi ve teşvik veya kısıtlamaların buna göre yapılmasına yönelik, madencilik ve ülke ekonomisiyle ilgili uygulamalar hakkında başka sektörlerin düşüncelerinin de dikkate alınarak, yasal düzenlemelerin ve uygulama kararlarının, ilgili sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, ilgili meslek odaları, yerel yönetim temsilcileri, üniversite temsilcileri, demokratik kurallar çerçevesinde tartışarak, ülkemizin ve toplumumuzun çıkarlarına uygun strateji hazırlanması gibi eksiklikleri söz konusudur.

Yukarıda konu edilen eksiklikler giderilerek, ulusal ve toplumsal çıkarlarımıza denk düşen, toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir olan, yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesini hedefleyen, bilimsel ve teknik temeller üzerinde geliştirilebilen, sektöre ilişkin alınacak kararlarda yöre halkının katılımını sağlayan, kamu yönetimince denetlenebilen bir düzenleme yapılmalıdır ve ihtiyaçtır. Getirilen tasarının, bu eksiklikleri giderecek anlayışla yapıldığını söylemek elbette mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, yürürlükteki yasada, orman, ağaçlandırma alanlarında, askerî yasak bölgelerde ve SİT alanları yakınlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulması izne tabi ve sınırlıyken, bu tasarının 3 üncü maddesiyle değiştirilen "Madencilik faaliyetlerinde izinler" başlıklı 7 nci madde, halkımızın ve ülkemizin çıkarlarını gözardı eden, yeraltı kaynaklarımızı yabancı tekellere açan, ormanlarımızın, ağaçlandırma alanlarımızın, özel koruma bölgelerinin, millî parklarımızın, tabiat parklarımızın, tarım topraklarımızın, mera alanlarımızın, kıyılarımızın ve sahil şeritlerimizin, karasularının, turizm gelişim ve koruma bölgelerinin, askerî yasak bölgelerin talanının önünü açan düzenleme olduğu açıktır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının birçok maddesine bu tasarı aykırılık içermektedir.

Tasarıya, bu şekliyle, olsa olsa, Maden Yasası değil, tahribat yasası demek daha uygun olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının 7 nci maddesi "korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti Bakanlıkça doğrudan doğruya veya diğer ilgili kurum ve kuruluşların uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak yapılır" hükmünü içermekte iken, tasarının 26 ncı maddesiyle "korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal SİT alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır" hükmü getirilmektedir.

Burada dikkat edilmesi, gözden kaçırılmaması gereken konu "faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların" denilirken "kamu" teriminin kullanılmamış olmasıdır.

Bu tasarıdan, görüşü alınacak kurum ve kuruluşların, maden şirketleri ve çokuluslu yabancı şirketler olduğu anlaşılmaktadır.

Bu tasarının yasalaşması halinde, maden şirketlerinin olumlu görüşleri alınmadan, artık, hiçbir yerde taşınmaz ve kültür varlığının korunmasına yönelik yeni kararlar alınamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine, bu tasarıyla, madencilik çalışmalarında, artık, ÇED raporu aranmayacaktır.

Tasarının 28 inci maddesiyle, üretim yapılmadan yürütülecek petrol, jeotermal ve maden arama faaliyetleri, ÇED kapsamı dışına çıkarılmaktadır. Tasarıya göre, Çevre Bakanlığının, arama dışında, maden işletme çalışmalarında da yetkisi olmayacaktır.

Ülkemizin yalnızca yüzde 1'i koruma altında iken, bu tasarının 29 uncu maddesiyle yeni bir millî park oluşturabilmek için, artık, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının iznine ihtiyaç duyulacaktır.

Ülkemizde, 33 millî park, 17 tabiat parkı, 35 tabiatı koruma alanı ve 89 tabiat anıtı olmak üzere, toplam 839 624 hektar alan koruma altındadır.

Dünya Doğayı Koruma Birliği verilerine göre, dünya yüzeyinin yüzde 5'inden fazlası korunan alan olarak ayrılmış olup, koruma konusunda duyarlı ülkelerde bu oran yüzde 10'lara varır, ülkemizde ise, bu oran, ne yazık ki, yüzde 1'dir.

Tasarının 31 inci maddesine göre, ağaçlandırma alanlarında da kayıtsız koşulsuz madencilik yapılabilecektir. Ruhsat sahibi, yalnızca, daha önce yapılmış olan ağaçlandırma masraflarını ödemekle yetinecektir. Açıkçası, maden arama ya da işletme ruhsatı verilen bütün ağaçlandırma alanlarında, artık, ormansız alan statüsü uygulanacaktır.

Değerli milletvekilleri, altkomisyonun kabul ettiği metinde yer alan kıyılar ve meralarla ilgili bölüm Plan ve Bütçe Komisyonunda çıkarılmıştır. Dolayısıyla, tasarının 3 üncü maddesine ve Meclis Genel Kuruluna inen 4342 sayılı Mera Yasasında değişiklik içeren tasarıya da baktığımızda, AKP İktidarının niyetinin değişmediğini, kıyıların ve meraların amacı dışında kullanıma açılacağını görmekteyiz.

Bu tasarıyla, kıyılarımız, artık, herkesin yararlanmasına açık olmayacaktır. Hâlâ yürürlükte olan Kıyı Yasasına göre "kıyılar, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz" hükmü yer almaktayken, tasarının 3 üncü maddesiyle, kıyı alanlarının ve sahil şeritlerinin maden sahası olacağı anlaşılmaktadır.

Yine, bu tasarıyla, meralar da maden sahası olacaktır. 4342 sayılı Mera Yasasının "Tahsis amacının değiştirilmesi" başlıklı 14 üncü maddesine göre "tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz" hükmüne rağmen, tasarıya göre, meralarda da kayıtsız ve koşulsuz madencilik yapılabilecektir.

Yine, bu tasarıyla, tarım topraklarında da madencilik yapılabilecektir. Her çeşit ve her ölçekte koruma tedbirini madenciliğin önünde engel olarak gören anlayışla hazırlanan bu tasarı, madenciliğin geliştirilmesi savıyla, şu anda sınırlı da olsa korunan tarım topraklarımızı, meralarımızı sıradan madencilik faaliyet sahası olarak kabul etmekte ve dolayısıyla, doğal ve kültürel varlıklarımızın talanına ve tahribatına yol açmaktadır.

Tasarının 3 üncü maddesine göre, artık, tarım topraklarında, koşulsuz, kum, çakıl, tuğla ocakları işletilebilecektir.

Yine, tasarının 21 inci maddesiyle değiştirilen Maden Yasasının 47 nci maddesiyle, MTA Genel Müdürlüğünün, ruhsatlı alanlarda yapacağı aramalar sonucu elde ettiği bilgi ve belgeleri, bir rapor halinde, ruhsat sahibine, bir bedel talep etmeksizin vereceği öngörülmektedir.

Tasarının bu maddesi, haksız kaynak aktarımı, tasarruf ve eşitlik gibi ilkelere ve disiplin altına alınmaya çalışılan kamu maliyesi ve kamu yararı kavramlarına ters düşmektedir.

Yine, bu tasarıya göre, devletin mülkiyeti ve sorumluluğu altındaki araziler de madencilere bedava verilecektir.

Tasarıda "Hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki  yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için, kira ve ecrimsil bedeli alınmaz" (Madde 20) denilmektedir.

Bu tür bir düzenleme, kaçak ve ruhsatsız işletmeler üzerinde af niteliği taşıyacağı gibi, yasadışı işletmeleri de özendirecektir.

Yine bu tasarıyla, tüm toplumun malı olan kamu arazilerinin madencilik faaliyetlerine açılmasındaki tüm sınırlamalar kaldırılacaktır

Değerli milletvekilleri, bor madenlerimiz üzerindeki oyunları görmezlikten gelemeyiz. Bu tasarının geçici 1 inci maddesine "bor yatakları devletçe işletilir" ibaresi konulmalıdır. Bilindiği gibi, bor, stratejik bir madendir.

Bu tasarı, ulusal bağımsızlığımıza denk düşmemektedir. Madenciliğin, ülkemizdeki koruyucu yasaların getirdiği kısıtlamalar nedeniyle gelişmediği gerekçesine dayanılarak hazırlanan ve topraklarımızın, meralarımızın, ormanlarımızın, kıyılarımızın, koruyucu hükümlerini değiştirmeyi amaçlayan bu tasarının gerçek amacı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karademir, lütfen, son cümlelerinizi söyleyin.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

...yerli ve uluslararası sermayeye, kârlı bulduğu her alanda, sınırsız şekilde, daha kolay ve düşük maliyetle üretim yapması için, yasa gücüyle madencilik yapma özgürlüğü kazandırmaktadır.

Bu tasarı, yabancı sermayeyi çekme adı altında, doğal kaynaklarımızı koruyucu yasal düzenlemeleri devredışı bırakan 4691  sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası gibi,  4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Yasası gibi yasaların devamı niteliğindedir. 

Bu tasarı, uluslararası rekabet nedeniyle yabancı yatırımlara getirilen sektörel kısıtlamaları ortadan kaldıran yabancı sermayeye yatırım serbestliği, taşınmaz edinimi ve transfer kolaylığı, uyuşmazlıkların uluslararası tahkimle çözülmesi gibi kolaylık sağlayan 4875 sayılı Yasanın uzantısı niteliğindedir.

Tasarı, bu haliyle, Anayasamızın 6 ncı maddesinde vurgulanan "egemenlik" ilkesine aykırıdır. Anayasaya göre "egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ve "egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz."

Değerli milletvekilleri, peki, bu tasarı kime hizmet ediyor; ne yazık ki, bu tasarı, ülkemizin madencilik kesiminin sorunlarına çözüm getirmemekte, yalnızca, ülkemizin yeraltı kaynaklarının, hiçbir kayıt ve kısıtlamaya uyulmaksızın, yeraltından çıkarılmasını ve işlenmeden yurtdışına satılmasını sağlamaktadır; yani, ülke madenciliğinin değil, çokuluslu şirketlerin beklentilerini karşılamaktadır.

Tasarı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının, 2872 sayılı Çevre Yasasının, 2873 sayılı Millî Parklar Yasasının, 3621 sayılı Kıyı Yasasının, 4122 sayılı Millî Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Yasasının ve 4342 sayılı Mera Yasasının amaç ve genel hükümlerine aykırı hükümler taşımaktadır.

Ayrıca, tasarının 3 üncü maddesiyle Maden Yasasının 7 nci maddesinde yapılan değişiklikler Anayasaya aykırıdır.

Yine, tasarının, Anayasanın 2, 5, 11, 17, 43, 45, 56, 63, 138 ve 169 uncu maddelerine ve yine, Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrası gereği, onaylandıkları takdirde Anayasaya aykırılıkları ileri sürülemeyecek yasa düzeyine ulaşan birçok uluslararası sözleşmeye de aykırı olacağı bilinmektedir.

Eğer, bu tasarı yasalaşırsa, ülkemizi yağmalamak için bekleyen yabancı tekellerin istekleri ve çıkarları karşısında hiçbir engel de kalmayacaktır.

BAŞKAN - Sayın Karademir, yazdığınızın hepsini okumak zorunda değilsiniz; son cümlenizi alıyorum... Lütfen... Lütfen...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, yüksek yargı kararlarında, ülkede yabancıların arazi ve emlak edinmesinin salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemeyeceği; toprağın, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesi olduğu; kaynak yaratmak maksadıyla ülke topraklarının satışına olanak tanınamayacağı yer almaktadır. Bu nedenle, AKP Hükümeti, devlet mallarını, kamu topraklarını ve kaynaklarını har vurup harman savuran bu tür politikalardan ve uygulamalardan derhal vazgeçmeli, ulusal ve toplum yararına politikalar üretmelidir.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.

Hükümet adına Sayın Enerji Bakanımızın söz isteği var.

Buyurun Sayın Güler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, aslında, zamanı iyi kullanalım diye bu konuyla ilgili söz istemeyecektim; ama, Sayın Erdal Karademir Beyi dinleyince, cevap vermem gerektiğini hissettim; çünkü, öyle cümlelerle bizi itham etti ki, Allah'tan, dokunulmazlıklarla ilgili bir karar almamışız; yoksa, kapıdan çıkınca, savcılar, bizi hemen yakalayabilirdi; çünkü, bu tasarıyı hazırlarken bayağı suç işlemişiz!

İşin ilginç tarafı, Sayın Milletvekilimiz, herhalde, Gruptaki arkadaşlarıyla da görüşmemiş olacak; mesela, Tacidar Seyhan Bey ve diğer arkadaşlarıyla görüşmemiş olacak; çünkü, sürpriz ifadeler kullandı. Ben de ona hayret ettim. Bunu özellikle bildirmek istiyorum. Neticede, bu, bir tasarıdır ve üstelik de, çok memnuniyetle ifade edeyim ki, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekillerinin de çok olumlu, güzel katkılarıyla ortaya çıkan bir çalışmadır ve yıllardır da beklenen bir kanun tasarısıdır. Tıpkı, Petrol Piyasası Yasasında olduğu gibi, çok güzel tartışmalarla bunlar meydana gelmiştir.

Bu bakımdan, ben, önce, teşekkürle başlayayım sözüme; çünkü, bu tasarı, çok uzun görüşmelerle, fikir teatileriyle, alt komisyon çalışmalarıyla ve iki değerli komisyonun gayet yoğun, bilimsel ve teknik emekleri neticesinde ortaya çıkmıştır; o bakımdan, peşinen teşekkür ediyorum.

İkinci olarak, madenler hakkında bazı bilgileri vermemde yarar var; çünkü, burada, millî bir konudan bahsediyoruz, zenginliklerimizden bahsediyoruz; ama, bu zenginlikleri, maalesef, şu ana kadar, yeterince, gereğince kullanamadık. Halen, bu yeraltı zenginliklerinden, gayri safî millî hâsılamızın yüzde 1'i kadar bir kazancımız var. Trilyon dolarlarla ifade edilen kaynaklarımızdan bahsediyoruz; ama, bunun, hayatımıza, hemen hemen hiçbir yansıması yok. Bizim amacımız ise, bu kaynakları, mutlaka, ekonomimizin, insanımızın, milletimizin hizmetine sunmaktır.

Bunun için çok güzel de bir konsensüs oluştu, Anamuhalefet Partisine mensup milletvekillerimizle güzel çalışmalar yaptık. Belki, halen üzerinde tartışılan bir iki nokta varsa -ki, onları da biraz önce görüştük- onları da düzeltebiliriz; çünkü, biz, yangından mal filan kaçırmıyoruz; yani, netice itibariyle, bu ülkeye hizmet etmeye çalışıyoruz. Kaynaklarımız var, bu kaynakların nasıl işletileceğini bilen bir ekibiz. Neticede, milletvekillerimiz, teknik arkadaşlarımız, genel müdürlerimiz, Bakanlığımız, Hükümetimiz, bunda hemfikir ve güzel çalışmalar da yapılıyor ve bunun yansımalarını da görüyorsunuz.

Bir misal vereyim: Sabahleyin basın toplantısı yaptık. TKİ'nin, şu ana kadar, piyasaya müdahalesi yoktu. Şimdi, bizim, geçen sene, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun da desteğiyle fakir fukaraya dağıttığımız kömür, bize çok yeni ufuklar açtı. Orada 1 200 000 aileyi rahat ettirdik, onları soğuktan kurtardık; şimdi, bunu, daha da artırıyor, ikiye katlıyoruz. Bunun dışında, ayrıca, piyasaya, 2 800 000 ton kömür daha süreceğiz; tıpkı, İstanbul'da Halk Ekmek'in yaptığı gibi, fiyatları aşağı çeken bir mekanizmayla, bir piyasa yapımcısı (market maker) olarak gireceğiz. Biz, geçen sene, ton başına 20 dolar kadar bir rahatlık sağlamıştık, ucuzluk sağlamıştık; şimdi, bunu, neredeyse ikiye katlamayı düşünüyoruz ve Türkiye Kömür İşletmeleri, daha evvel, zararla karşı karşıyaydı; şimdi, hem kâra geçirilecek hem de piyasa oluşturulacak; ithal kömüre karşı, bu, güzel, yerli kömürümüzü kullanacağız. Bununla da piyasa oluşturacağız ve buradan aşağı yukarı 500 000 000 dolar da bir kazanç sağlanacaktır ve bu, vatandaşın cebinde kalacak. Tıpkı, şu ana kadar, elektrikte -onsekiz aydır, zam yapmadan- yaptığımız gelir ve verim artırıcı çalışmalar gibi, bu konuda yaptığımız çalışmalar da yerli kaynaklarımızı değerlendirmekle ilgilidir.

Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri için de aynı şey geçerli. Kocaman bir saha var elimizde; ama, yanı başında Ereğli Demir-Çelik var, Karabük Demir-Çelik var, öbür tarafta da İskenderun Demir-Çelik var. Biz, kalkıyoruz, Avustralya'dan, Güney Afrika'dan, Güney Amerika'dan kömür getiriyoruz, 60 kilometre ötedeki, kömürü kullanmıyoruz. Üstelik de piyasası olan bir sahada kullanmıyoruz; yani, Ereğli Demir-Çelik kömür istiyor; kömürümüz var, veremiyoruz. Böyle, piyasası hazır bir saha daha yoktur; yani, böyle bir şey yok...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakan, o zaman, TTK güçlenmeli.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, onu yapıyoruz, onu getireceğiz; yani, memnun olacağınızı bildiğim için söylüyorum. Bunu yaptığımız zaman, fiyatlar yükseldi...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Çelişiyorsunuz, işte bunu anlayamıyoruz!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, işte, ben de size bunu anlatıyorum; bunlar birlikte görüştüğümüz şeyler...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Biz de aynı şeyleri söylüyoruz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aynı şeyi yapıyoruz. Değişik pencerelerden bakıyoruz muhtemelen; ama, aynı binadayız, bakın, gördüğünüz gibi.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Peki, nerede yanlış yapıyoruz? Biz de aynı şeyleri söylüyoruz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunların hepsi düzelecek. Umut verici tarafı şu: Bir kere, şundan emin olun ki, bu, millî bir davamız, millî zenginliğimiz. Biz bugün varız yarın yokuz; ama, yaptığımız şeyin doğru olması lazım. Bizim kafamızın arkasında ayrı bir gündem yok, o gündeme göre bir şey yapıyor değiliz. Bilimsel bir konuda, teknik bir konuda, ticarî bir konuda, yatırım yapılacak bir konuda bildiklerimizi ortaya koyuyoruz. Bu, neticede, herkesin fikirlerini ortaya koyduğu bir ortamdır ve onun için buraya Türkiye Büyük Millet Meclisi diyorlar.

Netice olarak; biz, burada, yapacağımız çalışmalarda, kömürümüzü, bakırımızı, kurşunumuzu, çinkomuzu, altınımızı, mermerimizi, borumuzu, hepsini belli bir verim içerisinde işletmek istiyoruz. Baktığımız zaman, maden üretimi bakımından, 132 ülke arasında 28 inci durumdayız, maden çeşitliliği açısından da 10 uncu ülke durumundayız; ama, dediğim gibi, gayri safî millî hâsılanın halen yüzde 1'indeyiz. Bu bizim için bir ayıptır, bir eksikliktir, kusurdur. Biz bu kusurun devam etmesini istemiyoruz; onun için de yasal altyapıyı mutlaka düzeltmemiz lazım. Belki şunu diyebilirsiniz; Türkiye'de aslında mevzuat eksikliği yok, mevzuat fazlalığı var. Ama, mevzuat fazlalığı da karmakarışık haldeydi; bunu sadeleştiriyoruz, hayatı daha kolay bir hale getiriyoruz; yaptığımız bu. Zonguldak yöresini rahatlatmak istiyoruz; çünkü, o yörede her yıl yaklaşık 320 000 000-350 000 000 dolar zarar ediyoruz. Bu, hepimizin parası, yani, hepimizin kaynağı. Bunu devreye koyacağız. Üstelik de piyasası hazır, fiyatlar yükselmiş; ama, biz mal yetiştiremiyoruz. Bunu yapacağız, bunu düzelteceğiz.

Üstelik, madencilik sektörünün öncü bir sektör olduğunu kabul ediyoruz. Bunun özel bir sektör olduğunu, yer seçimi konusunda herhangi bir başka şansın olmadığını... Maden neredeyse orada çıkaracağız. Yani, böyle bir lüksümüz yok; yerini değiştirelim de başka bir yerde bunu yapalım yok. Allah nerede yarattıysa bunu orada çıkaracağız; ama, bunu çıkarırken de çevreye duyarlı bir şekilde çıkaracağız; çünkü, biz, insan için yapıyoruz bunu; insana rağmen yapmıyoruz, çevreye rağmen yapmıyoruz, taşın da bir hakkının olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, biz bunun her şeyinin hakkını vererek yapacağız. Bunu yaparken de, tabiî ki, ekonominin şartlarını mutlaka ele almamız gerekecek.

Şimdi, burada tasarının maddelerinin detayına girmek istemiyorum. Bunu yaptığımız zaman birtakım sektörler rahatlayacak. Bunların başında demir çelik sektörü var. Bunun dışında, mermercilik var, altın var, bor var, kömür işletmeleri var, taşkömürü var; bunların hepsi rahatlayacak. Endüstriyel mineraller konusunda önemli avantajlar sağlayacağız; bor konusunda da öyle. Onu özellikle söylemek istiyorum; yani, Bor Araştırma Enstitüsünün kurulmasını teklif eden biziz, getiren biziz. Borla ilgili bir kurumda, daha evvel, hasbelkader genel müdürlük yaptım; yani, madenleri bilmeyen biri değilim. Size şunu söyleyeyim: Kullanmadığınız madenin bir kıymeti olmaz. İleriye dönük olarak bırakırsanız, bunu çoluk çocuğumuz kullanır derseniz... Belki çok masumane bir tarz olarak bu söylenebilir; ama, teknoloji durmuyor. Öyle oluyor ki, bir zamanlar bakır tencereler vardı, daha sonra alüminyuma döndü, ondan sonra cama döndü; yani, teknoloji yerinde durmuyor. Borda bizim yüzde 68 veya bir ifadeye göre yüzde 72 rezervimiz var demek çok şey ifade etmiyor. Yarın buna karşı öyle bir madde geliştirirler ki, deterjanda, kâğıtta, gıdada bunu kullanamayabilirsin. O zaman "elimde kaldı yazık, mendil" diye, o türküyü söyler dururuz.

O bakımdan, bizim yapacağımız şey, bunları zamanında kullanmaktır. Bunun için, belli bir hassasiyetimiz tabiî ki olacaktır; bu hassasiyeti de, mutlaka, teknik olarak geliştireceğiz.

Bu arada şunu da ifade edeyim: Türkiye Taş Kömürü İşletmelerinin ruhsatlarının devriyle ilgili maddeye de gerek görmüyoruz; bunu bir önergeyle düzelteceğiz, bunu ifade edeyim.

Borla ilgili, ikinci olarak; Eti Madenciliğin bünyesinde veya Etibankın bünyesinde, daha evvel bulunmuş bor filan yok; yani, bunu da bildirmiş olayım size.

Onun dışında, bir iki önergemiz olacak.

Ben şunu ifade edeyim: Bizim sizlerden hiç farklı bir düşüncemiz yok; bor konusunda da aynı hassasiyeti birlikte paylaşıyoruz.

Onun için, bahsettiğimiz, daha evvel söz verdiğimiz şeyleri de, zaten, görüşmeler sırasında düzelteceğimizi ifade ediyorum. Bunun bir millî konu olduğunu düşünüyorum. Burada, bunu konsensüsle çıkarırsak, çok önemli, çok faydalı, hayırlı bir iş yapmış oluruz. Bundan, hem ülkemiz hem de insanlık yararlanır diye düşünüyorum.

Peşinen, şimdiden, katkılarınıza, komisyonlardaki çalışmalarda emeği geçenlere -bürokrat arkadaşlarım dahil- ve Cumhuriyet Halk Partisinin çok saygıdeğer milletvekilleri dahil olmak üzere hepinize teşekkürler ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.07

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.24

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

451 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MADEN KANUNUNDA VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2. - Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabiî olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna göre madendir.

Madenler aşağıda sıralanan gruplara göre ruhsatlandırılır.

I. Grup madenler

a) İnşaat ile yol yapımında kullanılan  ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl, 

b) Tuğla-kiremit kili, Çimento kili, Marn, Puzolanik kayaç (Tras) ile çimento ve seramik sanayilerinde kullanılan ve diğer gruplarda  yer almayan kayaçlar. 

II. Grup madenler

Mermer, Dekoratif taşlar, Traverten, Kalker, Dolomit, Kalsit, Granit, Siyenit, Andezit, Bazalt ve benzeri  taşlar.

III. Grup madenler

Deniz, göl, kaynak suyundan  elde edilecek eriyik halde bulunan tuzlar, karbondioksit (CO2) gazı (jeotermal, doğal gaz ve petrollü alanlar  hariç).

IV. Grup madenler

a) Kaolen, Dikit, Nakrit, Halloysit, Endellit, Anaksit, Bentonit, Montmorillonit, Baydilit, Nontronit, Saponit, Hektorit, İllit, Vermikülit, Allofan, İmalogit, Klorit, Sepiyolit, Paligorskit (Atapuljit), Loglinit ve bunların karışımı killer,  Refrakter killer, Jips, Anhidrit, Alünit (Şap), Halit, Sodyum, Potasyum, Lityum, Kalsiyum, Magnezyum, Klor, Nitrat, İyot, Flor, Brom ve diğer tuzlar,  Bor tuzları (Kolemanit, Uleksit, Borasit, Tinkal, Pandermit veya bünyesinde en az % 10 B2O3 içeren  diğer Bor mineralleri) Stronsiyum tuzları (Selestin, Stronsiyanit), Barit, Vollastonit, Talk, Steattit, Pirofillit, Diatomit, Olivin, Dunit, Sillimanit, Andaluzit, Dumortiorit, Disten (Kyanit), Fosfat, Apatit, Asbest (Amyant), Manyezit, Huntit, Tabiî Soda mineralleri (Trona, Nakolit, Davsonit), Zeolit, Pomza, Pekştayn, Perlit, Obsidyen, Grafit, Kükürt, Flüorit, Kriyolit, Zımpara Taşı, Korundum, Diyasporit, Kuvars, Kuvarsit ve bileşiminde en az % 80 SiO2 ihtiva eden Kuvars kumu, Feldispat (Feldispat ve Feldispatoid grubu mineraller), Mika (Biyotit, Muskovit, Serisit, Lepidolit, Flogopit), Nefelinli Siyenit, Kalsedon (Sileks, Çört).

b) Turba, Linyit, Taşkömürü, Antrasit, Asfaltit, Bitümlü Şist, Bitümlü Şeyl, Radyoaktif Mineraller (Uranyum, Toryum, Radyum).  

c) Altın, Gümüş, Platin, Bakır, Kurşun, Çinko, Demir, Pirit, Manganez, Krom, Civa, Antimuan, Kalay, Vanadyum, Arsenik, Molibden, Tungsten (Volframit, Şelit), Kobalt, Nikel, Kadmiyum, Bizmut, Titan (İlmenit, Rutil), Alüminyum (Boksit, Gipsit, Böhmit), Nadir toprak elementleri  (Seryum Grubu, Yitriyum Grubu) ve Nadir toprak mineralleri (Bastnazit, Monazit, Ksenotim, Serit, Oyksenit, Samarskit, Fergusonit), Sezyum, Rubidyum, Berilyum, İndiyum, Galyum, Talyum, Zirkonyum, Hafniyum, Germanyum, Niobyum, Tantalyum, Selenyum, Telluryum, Renyum.

V. Grup madenler          

Elmas, Safir, Yakut, Beril, Zümrüt, Morganit, Akuvamarin, Heliodor, Aleksandirit, Agat, Oniks, Sardoniks, Jasp, Karnolin, Heliotrop, Kantaşı, Krizopras, Opal (İrize Opal, Kırmızı Opal, Siyah Opal, Ağaç Opal), Kuvars kristalleri (Ametist, Sitrin, Neceftaşı (Dağ kristali), Dumanlı Kuvars, Kedigözü, Avanturin, Venüstaşı, Gül Kuvars), Turmalin (Rubellit, Vardelit, İndigolit), Topaz, Aytaşı, Turkuaz (Firuze), Spodümen, Kehribar, Lazurit (Lapislazuli), Oltutaşı, Diopsit, Amozonit, Lületaşı, Labrodorit, Epidot   (Zeosit, Tanzonit), Spinel, Jadeit, Yeşim veya Jad, Rodonit, Rodokrozit, Granat Minarelleri (Spesartin, Grosüllar Hessanit, Dermontoit, Uvarovit, Pirop, Almandin), Diaspor Kristalleri, Kemererit.                

Bu gruplarda yer alan madenlerin özellikleri ile bu maddede yer almayan bir madenin grubunun tespitine ait esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Bu Kanuna göre verilen ruhsatlar başka amaçla kullanılmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Sanıyorum, hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşım hem de Sayın Bakanımız, bizim iyi niyetle düzeltme telkininde bulunduğumuz maddelerle ilgili konuşmamızı, biraz spekülatif olarak algılamışlar, biraz da kendilerine itham olarak algılamışlar; ama, ben, konuşmam içerisinde, Bakanın da milletvekillerinin de Türkiye'nin geleceğine en az benim kadar duyarlı olduğu, bu ülkenin geleceğini de teminat altına almakta hassasiyetleri olduğu şeklinde bir ifadeyi zaten kullanmıştım. Eğer, yanlış anlaşılma olduysa özür diliyorum bir kere; ancak, benim ifade tarzım bu değildi. Ben, düzeltme yapmazsak, ortaya çıkan sonuçlarda o durumda kalırız dedim. Bu, Bakan veya Adalet ve Kalkınma Partisi o durumda kalır anlamına gelmemeli; ben de kalırım. Benim görevim, buradaki yasaları, İktidarla birlikte, vatandaşın ihtiyaçlarına en uygun şekilde çıkarmaktır. Biz, bu katkıyı koymaya çalışıyoruz. Lütfen, bizlere anlayış gösterin. Eğer sesimizi çıkarmazsak, görevimizi yapmış olmayız. Ben yasama görevimi ve muhalefet görevimi nasıl yerine getireceğim?.. Elbette ki, konuşmalarım sırasında kastı aşan ifadeler kullanılabilir; ama, Parlamentoda görev yapan bir insana saygıyı yok etmedikçe, bir devlet adamına nasıl davranılacağı koşullarının, anlayışının üzerine çıkmadıkça, bu, doğal karşılanmalıdır. Bütün arkadaşlarım da, nezaket çerçevesinde bu işe yaklaştığımı bilir. Muhalefet ederken... Bu tasarı hakkında, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda tamamen mutabakata varıldığını söyledi ve sanırım, arkadaşlarıyla Tacidar Bey görüşmemiş dedi; buna da çok üzüldüm; çünkü, benim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen her kanuna duyarlılıkla yaklaştığımı ve takip ettiğimi, buradaki arkadaşlarım en azından izlemiştir.

Benim, şu anda elimde iki şey var; birisi, Sanayi ve Ticaret Komisyonunda tüm arkadaşlarımızla vermiş olduğumuz karşı oy yazısı; bir tane daha var; bu da, Sayın Birgen Keleş'in ve diğer arkadaşların, bazı maddelerle ilgili vermiş olduğu karşı oy yazısı. Bu karşı oy yazılarındaki çekingeler neyse, ben, burada, onu ifade ettim. Nasıl bu arkadaşlarımla diyalogsuzluk şeklinde algılandı; ben de bunu hayretle karşıladım.

Burada çok durmak istemiyorum. Çok teşekkür ediyorum; olumlu yaklaştılar; yasa tasarısı üzerinde hassasiyetimizi algılayıp, çözüm noktası için bize yardımcı olmaya çalıştılar. Hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna hem Sayın Bakanımıza hem yetkili arkadaşlarımıza, hepsine teşekkür ediyorum. Biz, bu ülke için çok yararlı değişiklikleri birlikte yapmakla yükümlüyüz ve bunu yapıyoruz, sorumluluğumuzun gereğini yerine getiriyoruz.

Ben, bu ifadelerden sonra bir şeye daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Çok ciddî bir devlet kurumumuz var; MTA. Cumhuriyetten bu yana, maden aramacılığında bir çığır açmış, belli dönemlerde Türkiye'nin en verimli madenlerini bulmuş ve işletilmesinin önünü açmış bir kuruluşumuz. Ancak, geldiğimiz süreçte, bu kuruluşumuz, hem istihdam açısından hem de yatırım, arama faaliyetleri açısından çok ciddî sıkıntılar içerisindedir. Ayırdığımız bütçelerle, hem istihdamı karşılamak hem de bu kurumun işlerliğini sağlamak çok mümkün değil. Lütfen, rica ediyorum; artık, bu yıl yapılacak çok fazla bir şey yok; ama, hassasiyetle üzerine eğilip -Türkiye'de aranmayan birdolu yer var- aramanın önünü açmazsak, madenlerimizin ne kadar olduğunu tespit etmezsek, ne kadar stratejik rezerv ayıracağımızı da, dünya konjonktüründe hangi durumda olduğumuzu da bilemeyiz. Bu nedenle, Sayın Bakanımdan da, sizlerden de istirham ediyorum, bu kurumumuzu destekleyelim. Genç mühendislerin bu kurumda çalışmasına ihtiyacımız var. Eğer, istihdamı sağlayacaksak, ülkeye direkt yararı olan bu Kurumumuzdan başlayarak genç mühendislerimizin istihdamı için elimizden geleni yapalım.

Bu duyarlılık çerçevesinde, ben, hepinize sevgiler ve saygılar sunuyor, katkısı olan tüm arkadaşlarıma, tekrar, teşekkürlerimi ifade ediyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

1 inci madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Maden Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 3.- Kanunda geçen deyimler aşağıda açıklanmıştır:

Bakanlık : Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı.

Genel Müdürlük:  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü.

Takaddüm Hakkı: Maden hakkı için ilk müracaat edene tanınan öncelik. 

Ruhsat Hukuku : Ruhsat sahiplerinin ruhsattan doğan  hak ve yükümlülükleri.

Buluculuk : Herhangi bir ruhsat döneminde yönetmeliğinde belirtildiği şekilde bir maden zuhurunun ortaya çıkartılması.

Arama Ruhsatı : Belirli bir alanda maden arama faaliyetlerinde bulunulabilmesi için verilen yetki belgesi.

İşletme Ruhsatı : İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi.

İşletme İzni : Bir madenin işletmeye alınabilmesi için izin.

Sertifika : V. Grup madenlerin aranması ve işletilmesi için yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlıkça verilen belge.

Beyan : İlgililerin resmi kuruluşlara herhangi bir durumu belirlemek veya açıklamak maksadı ile vermiş oldukları yazılı belge.

Maden Sicili : Tüm madencilik faaliyetleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği yer.

Pasa : Mevcut ekonomik ve teknik şartlara göre işletilmesi mümkün olmayan, ancak işletme gereği istihsal edilen cevher.

Prospeksiyon : Madencilik arama faaliyetlerine mesnet teşkil edecek ön bilgilerin toplanması işi.

Görünür Rezerv : Boyutları, tenörü belirlenmiş üretilebilir kesin cevher miktarı.

Ekonomik Cevher : Günün teknik ve ekonomik şartlarında kârlı olarak değerlendirilebilecek cevher.

Kamulaştırma : İşletme ruhsat süresi boyunca ruhsat alanında kalan özel mülkiyet arazilerine madencilik faaliyeti için alınan kamulaştırma kararı.

Nezaret : İşletmelerin tekniğine ve emniyet nizamnamelerine uygun olarak yürütülmesinin kontrolü.

Nezaretçi : İşletmelerin teknik ve emniyet yönünden nezaretini yapan sorumlu ve yetkili maden mühendisi.

Taksir : Ruhsat alanlarının bu Kanun gereğince küçültülmesi.

Münfesih : Hakların hiçbir bildirime gerek kalmaksızın otomatik olarak fesholması.

Faaliyet Raporu : Madencilik faaliyetlerinin yönetmeliğinde belirtildiği üzere fennî nezaretçi tarafından hazırlanan takdim metni.

Teknik Belge : Maden arama ve işletme faaliyetleri ile Kanunda belirtilen diğer işler için ilgili mühendis ve diğer teknik elemanlar tarafından hazırlanan imalât haritası, jeolojik, jeofizik, hidrojeolojik etüt, harita, kesitler, raporlar ve bunun gibi teknik içerikli belge.

Satış Bilgi Formu : Şekli yönetmelikte gösterildiği gibi hazırlanan, yıllık üretim miktarı, satış tutarı, toplam gelir ve tahakkuk eden Devlet hakkı gibi mali durumu gösteren belge.

Faaliyet Bilgi Formu : Yıllık işletme faaliyetine ilişkin üretim, satış, stok ve bunun gibi bilgileri içeren, şekli ve muhtevası yönetmelikle gösterilecek olan belge.

Arama Faaliyet Raporu : Ruhsat sahalarında yürütülen arama faaliyetleri ile ilgili Genel Müdürlüğe verilmesi gereken belge.

İmalât Haritası : İşletmelerde üretim yapılan yerleri, miktarları ve yapılış şeklini gösterir ölçekli beyan niteliğinde harita.

Proje : Yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere mal ve cevher üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde rapor.

Kantar Fişi : Cevher nakillerinde cevherin ağırlığını gösterir tartı makbuzu.

Sevk Fişi : 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 2365 sayılı Kanunla değişik 240 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan taşıma irsaliyelerindeki bilgileri ihtiva eden beyan niteliğinde belge.

İhtisaslaşmış Devlet Kuruluşu : Maden İşleri Genel Müdürlüğü, MTA Genel Müdürlüğü,     TKİ Kurumu Genel Müdürlüğü, TTK Genel Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, EİE İdaresi Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman bakanlıklarına bağlı kuruluşlar, Karayolları ve Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel müdürlükleri gibi madencilik faaliyetleri ile ilgili konularda ihtisas sahibi Devlet kuruluşları.

Maden Hakları : Madenlerin aranması, bulunması ve işletilebilmesi için verilen izinler ve maden yataklarının bulunmasına yardımcı olanlara tanınan maddî imkanlar.

Teminat : Madencilik faaliyetlerinde kanun hükümlerine ve tekniğe uygun çalışmayı temin amacı ile alınan nakit para, süre yönünden sınırsız banka ve özel finans kurumu teminat mektubu, Devlet bono ve tahvili olarak alınan geçici ödeme

Devlet Hakkı : Maden istihracı ile sağlanacak gelirden Devlet payına düşen kısım.

Kritik Cevher Stokları : Ekonominin buhranlı dönemleri geçiştirebilmesi   için gerekli ekonomik büyüklükteki cevher stokları.

Mücbir Sebep : Sel, yangın, deprem, grizu patlaması, çökme, heyelan ve benzeri haller.

Beklenmeyen Haller : Tenör, jeoloji, pazarlama, ulaştırma ve alt yapı şartlarındaki beklenmeyen değişiklikler ile ilgili mevzuat gereğince diğer kurumlardan alınması gereken izinlerin alınamaması durumları."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.-  Maden Kanununun 7 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madencilik faaliyetlerinde izinler

Madde 7. - Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayrisıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında bu yönetmelik esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.

Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç  üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddi yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından  karşılanır.

İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz.

Kamu hizmeti veya umumun yararına  ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre  mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.

Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tabi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.

Maden işletme faaliyeti ile Devlet ve il yolları, havaalanı, liman ve  baraj gibi kamu yatırımlarının birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu ve özel yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında  oluşturulacak bir kurul tarafından verilir. 

Kurulun teşkili, çalışma usulü, karar alma şekli ve diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Kamu yatırımları nedeniyle kurul kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri lehine karar verilen tarafça tazmin edilir.

Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir.

Bu madde hükümlerine aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde, ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki faaliyet durdurulur. Beş yıl içinde üç kez bu maddenin ihlali halinde teminatın tamamı irad  kaydedilerek ruhsat iptal edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının  3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak için söz almış bulunuyorum; görüşlerimi açıklamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, insanlık tarihi boyunca, yeryüzündeki toplumların gelişmesinde ve güçlenmesinde doğal kaynaklar çok önemli bir rol oynamıştır. Tarihteki büyük uygarlıkların doğuşu ve el değiştirmesi, daima yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesine ve kıymetlendirilmesine bağlı olmuştur. Kıymetlendirilen bu yeraltı zenginliklerinin başında madenler gelmektedir. Madenler, çağdaş bir ulusun refahının yükselmesinde ve kalkınmasında etkin bir rol oynar. Yeraltı kaynakları uluslararası etkililiğin ve rekabetin yaratılmasında vazgeçilmez bir öğe ve itici güçtür. Gün geçtikçe daha fazla hammadde üreterek, hammaddesini ara ve uç ürünlere dönüştürerek uluslararası arenada daha çok pazar payı elde edip ihracatını yapan ülkeler, hızla kalkınmalarına önemli katkılar sağlarlar. Günümüzde uygulanan ve tartışılan ekonomik sistemlerin tümündeki vazgeçilmez ortak nokta, hammadde girdisinin üretim unsurları üzerindeki önemi ve vazgeçilmezliğidir. Bunun anlamı ise, önceden insan şimdi ise ülke temelinde ihmal edilmemesi gereken en önemli olgunun madencilik sektörü olduğudur. Bu anlamda, madencilik, insanlık tarihi kadar köklü bir geçmişe sahip, toplumların gelişmesinde birinci derece rol oynayan ve uygarlıklara damgasını vuran bir olgu ve dinamik bir kültür olarak karşımızda durmaktadır.

Toplumsal refah ve zenginliğe sahip gelişmiş ülkeler, sanayileşme süreçlerini, ilkin kendi maden varlıklarına dayandırarak gerçekleştirmişlerdir. Bir başka deyişle, madencilik, uygarlığın gereğidir ve gereği olmaya da devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesi, 3213 sayılı Maden Kanununun 7 nci maddesinde değişiklikler yaparak yeni düzenlemeler getirmektedir. Tasarının ilgili maddesinde, madencilik faaliyetlerinde izinler hüküm altına alınmakta; buna göre, orman ve ağaçlandırma alanları, millî parklar, tarım, mera, SİT alanları, su havzaları, karasuları ve turizm bölgeleri gibi doğal zenginliklerimizin bulunduğu yerlerde madencilik faaliyetlerinin hangi şartlara göre yürütüleceği, ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, Bakanlar Kurulunun çıkaracağı bir yönetmelikle belirleneceği düzenlenmektedir.  Bu hüküm, bu haliyle sakıncalı bir durum arz etmektedir. İlgili bakanlıkların bürokratları tarafından verilecek çok farklı raporlar ile bakanlıklar arasında uyuşmazlıklar söz konusu olabilecek; ayrıca, kamu yararını gözeten bir kararın gecikmesi de meydana gelebilecektir. Bununla birlikte, böyle bir hükümle, madencilik çalışması adına, kamu yararı ve idarî yargı kararları hiçe sayılabilecektir. Bu durum ise, içinden çıkılmaz kargaşa ve sorunlara neden olabilecek, giderilmesi mümkün olmayan zararlara yol açabilecektir.

Sayın milletvekilleri, az önce de sözünü ettiğim gibi, madencilik uygarlığın gereğidir; fakat, madencilik, uygun önlemler alınmazsa, su alanlarını kirleten, SİT alanlarını bozan, zeytinlik ve mera alanlarını yok eden bir sektör olabilmektedir. Ne yazık ki, bu tasarı, her türden ve her ölçekte koruma önlemlerini madenciliğin önünde engel olarak görmüş ve bu şekilde hazırlanmıştır. Öyle ki, tasarı yasalaşırsa, madencilik sektörünün geliştirilmesi söylemiyle, yasalarla sınırlı da olsa korunan tarım topraklarımız, mera alanlarımız, ormanlarımız, millî parklarımız, SİT alanlarımız, ağaçlandırma alanlarımız, sulak alanlarımız, su havzalarımız, turizm bölgelerimiz sıradan madencilik faaliyet sahası olarak kabul edilecek, bütün bu değerlerimiz büyük bir talan ve tahribata açık hale getirilmiş olacaktır. Hepiniz de takdir edersiniz ki, uygarlığın gereğini yerine getirirken, uygarlığın bir diğer gereğini yok etmek doğru bir davranış olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, doğal kaynaklarımızı koruyan yasalarda değişiklik yapılmasını öngören tasarının 3 üncü maddesi, köprü gibi, havaalanı gibi, liman veya baraj gibi devlet yatırımları ile madencilik faaliyetlerinin aynı anda yapılarak birbirlerini engellemesi durumunda ya da kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetlerinin yapılamaz hale gelmesi durumunda, madencilik ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarlığının oluşturacağı bir kurula bırakılmıştır. Bürokrasiyi azaltmak adına hukuksal kurumları devredışı bırakmaya yönelik bu durum, mevcut hukuk düzenini yok sayabilecek hukuk devleti ilkesine aykırı bir rol üstlenmektedir. Bu nedenle, madencilik faaliyetlerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen diğer bakanlıkların görev alanına giren yasal düzenlemeler, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıklarca ortaklaşa hazırlanan yönetmeliklerle belirlenmelidir.

Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken, bu tasarının, daha ciddî ve daha geniş kapsamlı, ülke ve kamu yararını gözeten, yalnızca madencilik sektörünü önplana almayan, eşitlik ilkesiyle değerlendirilmesi gerektiğine dikkatinizi çekiyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.

Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bu maddede, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına düşüncelerimizi, Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel biraz önce dile getirdiler. Ben, bu Maden Yasası üzerine konuşma niyetinde değildim. Geçen sene Plan ve Bütçe Komisyonundayken bu tartışmalara katıldım. Orada üstünde durduğum bir konuyla ilgili tereddütlerimi ifade etmek ve çok Sayın Bakanımızdan bu konuda açıklama yapmalarını istemek için geldim; eğer, beni aydınlatırlarsa çok memnun olurum.

Şimdi, arkadaşlar, bu maddede bir fıkra okuyacağım: "Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir." Hukukçu olmama rağmen, pek ne işe yarayacağını kestiremedim. Genel birtakım ilkeler söylüyor; yani, bu olmasa da olur kanaatime göre; ama, şeytanın avukatlığını yapmak istemememe karşın, Türkiye'de ve kendi seçim bölgem İzmir- Bergama'da meşhur altın arama olayına değinmemem, bu olayın aklıma gelmemesi mümkün değil. Ne oldu arkadaşlar; Eurogold diye bilinen şirketin -şimdi Normandy adını aldı- altın arama faaliyetleri, bütün Türkiye'de, çevreye duyarlı kesimlerce, madenciler tarafından, bizatihi orada yaşayan köylüler tarafından çeşitli mücadelelere neden oldu ve hepimiz, bunları, radyolarda, televizyonlarda, yazılı basında izledik. Şöyle bir sonuç oldu: Yıllarca süren davalar sonucunda -mahkeme, temyiz, bozma, tekrar geri gelme, vesaire bittikten sonra- kesin hüküm haline geldi; altın arayan şirketin ruhsatı iptal edildi; kesin karar, yargı kararı.

Anayasa madde 138: "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."

Cumhuriyet hükümetleri, maalesef, çeşitli partilerden oluşan koalisyon hükümetleri, bu konularla, bu veya buna benzer konularla ilgili şöyle bir tutum içindedirler: Kesin yargı kararı ortaya çıkıyor; örneğin bir termik santral kapatılacak; bir bakıyoruz, Bakanlar Kurulu Resmî Gazetede yayımlamadığı, adına ilke kararı denilen bir karar alıyor ve yargı kararı fiilen ortadan kaldırılıyor. Anayasayı ihlal etmiş!.. Eski kafaya göre Bakanlar Kurulu üyelerini idam edemeyeceğinize göre, ortada bir anayasa suçu var. Bu kez, özel kişiler, menfaatı haleldar olan kişiler, bu Bakanlar Kurulunun Başbakanı, bakanları hakkında tazminat davası açıyorlar. Açtılar; onlar da bitti. Sayın Mesut Yılmaz ve o hükümetteki sayın bakanlar, sırf bu yargı kararını uygulamadıkları, yok saydıkları için tazminat ödemekle yükümlü oldular. Mahkeme, Bakanlar Kurulu kararının altında imzası bulunan Sayın Başbakan ve bakanların şahsen tazminat ödemesine karar verdi, ama, ortada hukuksuzluk devam ediyor. Yargı kararı muallakta; Anayasa rafa kalkmış oluyor ve bu yargı kararını dinlemeyen bir idare, bir Bakanlar Kurulu söz konusu oluyor. Olay da hâlâ devam ediyor İzmir-Bergama'da. Yani, o tür olaylar için bir madde mi bu? İnanmak da istemiyorum şeytanın avukatlığını da yapmak istemiyorum demin söylediğim gibi. Aklımdaki bu soruyu, bu ünlem işaretini, bu soru işaretini, Sayın Bakanımız, çok saydığım Sayın Bakan aydınlatır ve beni tereddütten kurtarırsa çok memnun olacağım.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.

Şahsı adına ikinci söz isteğini yerine getirmeden önce, Enerji Bakanımızın söz isteği var.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Anadol'a hemen cevap vermek üzere söz aldım; kendi istekleri üzerine.

Buradaki cümle -62 nci sayfada- şu: "Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir." Burada kastedilen şey şu: Şimdi, diyelim ki, madencilikle ilgili yirmi yıllık bir ruhsat alınmış, Orman Bakanlığı da bununla ilgili on yıllık bir ruhsat vermiş. Şimdi, yirmi yıllık süre içinde, Orman Bakanlığının ruhsatına göre bizim durmamız lazım. Halbuki biz diyoruz ki, on yıllık ruhsat bitince, yirmiye kadar bunun uzatılması lazım. Mesele bu. Yani, madencilikle ilgili yirmi yıllık ruhsat verilmişse, misal olarak, Orman Bakanlığı da aynı yer için on yıllık ruhsat vermişse, on yılı yirmi yıla çıkarmak üzere getirilmiş bir hükümdür; ifade bu. Bunun sebebi de, bildiğiniz gibi, yatırım yapmıştır yatırımcı, ona göre tesisini kurmuştur, hesabını kitabını yirmi yıla göre yapmıştır, burada herhangi bir soğuk sürprizle karşılaşmasın diye yapılan ve yatırımcının hakkını koruyan bir durumdur bu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yargı kararı olursa...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tabiî ki, uygulanır o... Gayet tabiî... Saygılıyız ona.

Teşekkür ederim.(Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maden Kanununun bazı maddelerin değiştirilmesiyle ilgili tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Burada, belki aslolan sektörün önünü açmak. Bütün konuşmacılar, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bütün konuşmacıları, Türkiye maden varlığının önemine değindiler. Önemli, gerek çeşitlilik bakımından gerekse çeşitliliğin dışında miktar bakımından, Türkiye önemli bir maden coğrafyasına sahip. Ancak, madenden elde ettiğimiz gelirlere baktığımızda, bu gelirlerin oldukça düşük düzeyde kaldığını görüyoruz. Ben şahsen, müdahale etmek gerektiğine inanıyorum.

Bu yasa tasarısının hazırlanması esnasında konuştuğumuz madenciler, hep müracaatlardaki zorluklardan, bir yılda izin alamamaktan bahsettiler. "Biz, bir yıl süreyle izin alma peşinde koşuyoruz, devlet daireleri içerisinde oradan oraya, oradan oraya gezinip duruyoruz" diyorlar. Bütün bunlara baktığımızda, elimizde birdolu dosya ve birsürü kurum dolaşıyoruz.

Bu madde içerisinde, bütün bunları ortadan kaldıracak bir düzenleme geliyor. Bu maddeyle şunu söylemiş oluyoruz: Madenci, bu işe niyetliysen, gel. Siz, Maden İşleri Genel Müdürlüğüne, Enerji Bakanlığının ilgili birimine müracaatınızı yapınız. Bunda sonra iş sizden çıkıyor; ilgili devlet kurumlarıyla, ilgili bakanlıklarla -sizin bu müracaatınızın konusu hangi mevzuat hükümleri içerisindeyse- görüşülür, Enerji Bakanlığının ilgili birimi tarafından cevap verilir ve sonuçlandırılır; olur yahut olmaz. Bunun için de süre koyuyoruz, diyoruz ki: "Üç ayda bütün bunlar ÇED'in içinde olacak biçimde bitirilmiş olacak."

Kanaatim odur ki, bu önemli bir gelişimdir ve bu madde de üzerinde durulması gereken bir durumdur. Ayrıca, hiçbir şey başıboş değildir. Yapılan faaliyetlerde, eğer, bir aksilik vuku bulursa, taahhütlere uyulmazsa, çevre konusu dikkate alınmazsa, bunlar için de, bir taahhüt mekanizması, bir denetim mekanizması devreye giriyor; madde içerisinde, bunlar var. Ayrıca, yine, bakanların kendi aralarındaki bir görüşmeyle, onların bürokratları arasındaki ilişkiyle, ortaya koyacağı bir yönetmelikle bütün bunlar belirlenecek. Bütün bunlar da, madencinin önünde bir engel olmaktan çıkacak; yani, iş rahatlayacak. Elbette, eksiklikler olabilir çalışma esnasında; ama, bütün bunlar, iyi niyet çerçevesinde ortaya konulacak faaliyetlerdir.

Kaldı ki, bu tasarının, bu şekilde çalışılmasının da amacı budur; zorlaştırmak değil, üretimi, ülkeye katkıyı kolaylaştırmak ve en iyiyi ortaya koymaktır; işi sürüncemede bırakmak değil, işi en kısa sürede sonuçlandırarak, halka, ülkeye faydalı olmaktır diyor ve bu konuda katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

3 üncü madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Maden Kanununun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 9.- Madencilik faaliyetleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen teşviklerden yararlandırılır.

Ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyip ek katma değer sağlayanlardan, bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için Devlet hakkının % 50'si alınmaz.

I. Grup madenler ve mıcır ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi yukarıda belirtilen teşviklerden yararlandırılmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Maden Kanununun 10 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Beyanlardaki hata ve noksanlıklar, idarenin tespiti ve sorumluların uyarılmasından itibaren iki ay içerisinde düzeltilir. Bu sürede gerekli düzeltmenin yapılmaması halinde teminat irad kaydedilir.

Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisabına sebep olan teknik elemanlar uyarılarak Maden Kanunu gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu meslek teşekkülüne bildirilir.

Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisap eden ruhsat sahiplerinin teminatları irad kaydedilerek iki katına çıkarılır. Bu fıkranın ikinci kez ihlali halinde bir önceki ceza katlanarak uygulanır. Beş yıl içinde madde hükümlerinin üç kez ihlal edilmesi halinde teminat irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir.

Bu maddede belirtilen şekilde iktisap edilen haklar geri alınır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesine bağlı üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Ali Çelik

Taner Yıldız

Mustafa Elitaş

Sakarya

Kayseri

Kayseri

Mustafa Demir

Polat Türkmen

Ali Yüksel Kavuştu

Samsun

Zonguldak

Çorum

"Gerçekdışı ve yanıltıcı beyanlar yönetmelikte tarif edilir. Tarif edilen bu fiiller dışındaki hallerde bu madde hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun uygulanırken yoruma meydan vermemek için, gerçekdışı ve yanıltıcı beyanların ne olduğunun yönetmelikte belirlenmesinde yarar görülmüştür. Böylece, ilgili maddenin uygulanacağı fiiller dışında bu maddenin uygulanamaması sağlanmış, kanun uygulayıcının sübjektif değerlendirmeleri nedeniyle ruhsat sahibinin mağdur olmasının önlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.-  Maden Kanununun 12 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Üretim ve sevkiyat 

Madde 12.- Üretilen madenin sevk fişi ile sevkiyatı zorunludur.

Konveyör ve boru hattı ile sevkiyat,  ocak ve  tesis mesafesi, nakil güzergahının durumu, cevherin tüvanan, konsantre, yarı mamul ve mamul olarak taşınması göz önüne alınarak sevk fişi kullanımı ile altın, gümüş, platin gibi kıymetli metallerin entegre tesislerinde ve zenginleştirme tesisleri ile bu tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.

Ruhsat sahibi tarafından sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülki idare amirliklerince tespit edilmesi halinde, söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin üç  katı tutarında idari para cezası verilir.

Denetim ve inceleme  sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bildirilmeyen miktar için  hesaplanacak  Devlet hakkının on katı tutarında idarî para cezası verilir.

Ruhsat veya  işletme izni olmadan üretim faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülkî idare amirliklerince  el konulur.  Bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkanı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idarî para cezası uygulanır. Bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesi Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılır. Bu fiili işleyenler adlî takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirilir. El konulan madenler, mülkî idare amirliklerince satılarak bedeli özel idareye aktarılır.

Ticarî amaç taşımayan ve köylülerin kendi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere köy muhtarının yazılı izni ile üretilip sevk edilen yapı hammaddeleri için bu madde hükmü uygulanmaz. Harç ve Devlet hakkı alınmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.-  Maden Kanununun 13 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Harç, teminat, cezalar ve diğer yaptırımlar

Madde 13.- Ruhsatların verilmesi için harç ve teminatın yatırılması zorunludur. Ruhsat teminatı, ruhsat aşamasına ve ruhsat süresine bağlı olarak hektar başına yıllık ruhsat harcının % 0,3'üdür. Bu oranı % 50'si oranında artırmaya veya eksiltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Teminat, ruhsat aşamasına ve ruhsat süresine  bağlı olarak her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen yıllık ruhsat harcından az olamaz.

İrad kaydedilerek tamamlanması istenilen teminatların ruhsat sahibi tarafından üç ay içinde yatırılması gerekir. Bu süre içinde yatırılmamış ise ikinci bir üç aylık süre verilir. Verilen bu sürede de teminatı yatırılmaz ise faaliyetler durdurulur. Teminat, takip eden  altı  ay içinde de tamamlanmaz ise  ruhsat iptal edilir.

Bu Kanuna göre irad kaydedilen ve tamamlanması gereken teminatlar güncel teminat üzerinden alınır.

Süresi içerisinde yatırılmayan teminatlar her defasında ikiye katlanır. 

Teminatlar, saymanlık emanet hesabına aktarılmak üzere Bakanlığın belirlediği bankada açılacak teminat hesabına yatırılır. Bu Kanuna göre irad kaydedilen teminatlar genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilir.

I. Grup (a) bendi madenlerin teminatları ile irad kaydedilen teminatları  il özel idaresi hesabına yatırılır.

Bakanlıkça verilen idarî para cezaları ve tahakkuk eden Devlet hakları ile ruhsat harçları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere ilgili  Defterdarlığa bildirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.-  Maden Kanununun 14 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Devlet hakkı  ve özel idare payı

Madde 14.- Üretilen madenlerden alınacak Devlet hakkı, I. Grup ve V. Grup madenler ile  mıcır,  kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddelerinde ocak başı satış tutarının % 4'ü, diğer grup madenlerde % 2'sidir. Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatı Bakanlık tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak madencilik faaliyetlerinden Devlet hakkı %30 fazlasıyla alınır.

Bu yerlerin Devlet ormanlarına rastlaması ve Çevre ve Orman Bakanlığınca verilen iznin beş hektarı geçmemesi halinde, fazla alınan Devlet hakkı, Orman Genel Müdürlüğünün ilgili hesabına yatırılır. Ağaçlandırma bedeli dışında başkaca bir bedel alınmaz. Sahanın rehabilite edilerek teslim edilmesinden sonra, talep edilmesi halinde teslim edilen saha kadar aynı şartlarda izin verilir.

Bir ruhsat sahasında defaten verilen iznin beş hektarı geçmesi halinde, aşan kısım için orman mevzuatı hükümlerine göre fon bedelleri hariç diğer bedeller  alınır. Bu alanlardaki madencilik faaliyetlerinden birinci fıkrada öngörülen % 30 fazla Devlet hakkı alınmaz.

Ruhsatın temdit edilmesi durumunda, aynı ruhsat sahası içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilen sahanın beş hektarı geçmemesi halinde Devlet hakkı ve ağaçlandırma bedeli, beş hektarı geçmesi halinde beş hektardan fazla olan alan için fon bedelleri hariç orman mevzuatı hükümlerine göre bedel alınır.

Ürettiği madeni kendi  tesisinde kullanması nedeniyle ocak başı satış fiyatının oluşmadığı durumlarda, ruhsat sahibinin beyanı esas  alınır. Ancak bu miktar emsallerinden az olamaz.

Ruhsat sahibi tarafından yatırılan Devlet hakkının % 50'si özel idare payı olarak ruhsatın bulunduğu ilin özel idaresine, % 30'u Hazine hesabına, % 20'si de genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilir.

Devlet hakkı oranlarında, madenin cinsi, üretildiği bölge ve benzeri kriterler gözetilerek Bakanlar Kurulunca en fazla % 25 oranında indirim yapılabilir.

Devlet hakkı  ve özel idare payı, her yıl haziran ayının son günü mesai bitimine kadar ruhsat sahibi tarafından yatırılır.

Kamu kurum ve kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi projelerin inşasında kullanılacak yapı ve inşaat hammaddelerinin üretimi için Bakanlıkça ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına izin verilir. Üretim yapılacak yerlerde ruhsatlı alanlar var ise kamu kurumunun ihtiyacı olan üretim madencilik faaliyetlerine engel olmayacak ve kaynak kaybına yol açmayacak şekilde yapılır. Bu izinler çerçevesinde yapılacak üretimden Devlet hakkı alınmaz ve izinler proje süresini aşamaz.

Süresinde tahakkuk ettirilmeyen Devlet hakkına, tahakkuk ettirilmesi gereken ayın son gününden tahakkuk ettirildiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı oranında faiz uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- Maden Kanununun 15 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Buluculuk hakkı

Madde 15.- Ruhsat sahibi, arama ve/veya işletme ruhsatı süresince hazırlanan teknik raporlar ile görünür rezerv olarak bildirdiği madenlerin bulucusu sayılır. Bu hakkı talep eden ruhsat sahibine buluculuk belgesi verilir.

Buluculuğa konu madenin bulucusu dışında bir başkası tarafından işletilmesi halinde, bu alandan üretilen maden için tahakkuk eden buluculuk hakkı her yıl haziran ayı sonuna kadar bu alanda üretim yapan kişiler tarafından  hak sahibine ödenir.

Buluculuk hakkı, yıllık ocak başı satış tutarının % 1'idir."

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkanım, sayın vekillerim; ben, burada, bir konunun altını çizmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, kömürün bulucusu Uzun Mehmet; kömürü belki tesadüfen buldu. O günkü şartlar belki bunu gerektiriyordu, belki böyleydi arama; ama, bunlar, bugün de, kısmen mümkün olabilir yahut da çok iyi şartlara rağmen, teknolojik arama tekniklerine rağmen, maden bulup da işletemeyen bir sürü insan var ve bugün, araziler üzerine konup -uzun müddet işletmecilik yapılmayan- sahaları kapatmış insanlarımız var. Bunlardan kurtulmanın yolu veya bunu, daha doğru bir yöne çekmenin yolu olarak -mevcut yasada, 3213 sayılı Yasada da olmasına rağmen, orada kârdan bir pay idi- burada biz, belirlenen rezervin her yıl, yıllık ocakbaşı satış fiyatının yüzde 1'ini buluculuk hakkı elde etmiş kişiye veriyoruz. Yani, biraz şunu yapıyoruz: Bulduklarınızı toplumun önüne çıkarınız, bulduklarınızı hizmete sununuz, bulduklarınızı işletemiyorsanız, işletenlerle birlikte, kısmen hak da elde ederek, bu ülke insanının imkânlarına katınız diyoruz.

Burada, böyle bir imkânı sunduğumuzu ifade ediyorum ve ben, yine, bu yasanın faydalı bir faaliyete sebep olacağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır:

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.-  Maden Kanununun 16 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İlk müracaat  ve ruhsatlandırma 

Madde 16.- II. Grup, III. Grup ve IV. Grup  madenler arama ruhsatı, V.Grup madenler arama sertifikası ile aranır. I. Grup madenler için doğrudan işletme ruhsatı verilir. Müracaatların talep harcı ile yapılması zorunludur. Müracaatlarda öncelik hakkı esastır.

I. Grup (a) bendi madenler için alanlar il özel idarelerince  ihale edilerek işletme ruhsatı verilir. İhale edilecek  alanlar  Genel Müdürlüğün uygun görüşü alınarak belirlenir.  Bu madenlerin ihale bedeli il özel idarelerinin hesabına yatırılır. Özel mülkiyete tabi alanlar ihale edilemez. Mülkiyet sahibinin kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir bedel alınmaz. I. Grup (a) bendi maden ruhsatlarının alanları  10 hektarı geçemez.

Denizlerdeki kum ve çakıl, SiO2 oranına bakılmaksızın I.Grup (a) bendi maden  sayılır.

I. Grup (a) bendi madenlerin ihale edilmesi, ruhsatlandırılması, işletilmesi, işletmelerin denetlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.

Genel Müdürlüğe, I. Grup (b) bendi madenler için 50 hektarı geçmeyecek şekilde doğrudan işletme ruhsatı, II. Grup madenler için 100,  III. Grup madenler için 500, IV. Grup madenler için 2000 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı, V. Grup madenler için 1000 hektarı geçmeyecek şekilde arama sertifikası müracaatı  yapılır.

Ruhsatlar hak sahiplerinin talep harcı ile müracaatta bulunmaları halinde birleştirilebilir. Birleştirme sonucunda ortaya çıkan alan, bu maddede belirtilen alan sınırlamasını geçemez. Ancak işletme ruhsatı safhasında görünür maden rezervinin mücavir ruhsat alanlarında bir bütünlük teşkil etmesi halinde bu alan kısıtlaması aranmaz. Birleştirme işleminde teminat güncel hale getirilir. Ruhsat  küçültme işlemlerinde harç ve teminat alınmaz.

Müracaatlar, 1/25.000 ölçekli topografik harita koordinatları esas alınarak tespit edilen noktalarla sınırlandırılmış alanlar için I.Grup (a) bendi madenler için il özel idarelerine, diğer grup madenler için Genel Müdürlüğe doğrudan veya elektronik posta yolu ile yapılır. Talep edilen alanın müsait olan kısmı müracaat tarihinde müracaat edene bildirilir ve onbeş gün içinde harç ve teminatın yatırılması halinde ruhsat verilir. Yatırılmadığı takdirde bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hale gelir.

Müracaatların değerlendirilmesi sonucunda hak sağlanan alanların ayrı alanlar şeklinde oluşması durumunda, bu alanlardan her birine müracaat sahibinin talebi halinde ayrı ayrı da ruhsat verilir.  Ruhsatı alınmayan alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hale gelir.

Ruhsatlar, sicile kaydedildiği tarihte yürürlüğe girer. 

Bir grup için verilen ruhsat, diğer gruptaki madenler için hak sağlamaz. Ancak ruhsata konu madenin üretilmesi için, işletme faaliyetinin zarurî neticesi olarak çıkarılan diğer grup madenler Genel Müdürlükten izin almak sureti ile değerlendirilebilir. İşletme projesinde belirtilen termin plânına  göre belirtilen süre içinde ruhsata konu madenin ekonomik olarak işletilmemesi halinde,  üretilmiş olan diğer grup madenlerin satış bedelinin iki katı tutarında idarî para cezası alınarak bu  madenlerin üretimi için verilmiş izin iptal edilir.

Aynı grup ruhsatlar birbiri üzerine verilemez. Kazanılmış haklar  korunmak kaydı ile ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN- Madde üzerinde, şahsı adına Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)- Sayın Başkan, sayın vekiller; 10 uncu maddeyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Burada, belki en fazla üzerinde durulması gereken nokta, kum ve çakılın maden kapsamına alınması ve yine, kum ve çakılın da, il özel idareleri tarafından ihale edilmek suretiyle, gelirlerinin il özel idarelerine bırakılmasıdır.

Bildiğimiz gibi, il özel idareleri, oldukça kısıtlı imkânlarla köylere, köylüye hizmet etmeye çalışan birimler; ancak, bu birimlerin bu kısıtlı imkânlarıyla birtakım hizmetlerin yürütülmesi çok mümkün değil. Hele hele kum ve çakıl veya bir tür maden bir bölgeden çıkarılıyor bir köyden çıkarılıyor ve o madenin çıkarılması sonucunda ağır yük kamyonlarıyla taşınması yolların bozulmasına neden oluyor, çevre kirliliği oluşuyor, tozu toprağı köylü tarafından yutuluyor; ama, sonuçta, belki bunların o yöreye hiçbir faydası da görülmüyor idi.

Şimdi, bu tasarıda şu var: İl özel idareleri, buraların ihale edilmesine -özellikle, kum ve çakılı söylüyorum- kendisi karar verecek. İl valilikleri, özel idareyle beraber ihaleyi açacak ve ihaleye açtığı yerlerin hem denetimini yapacak hem de gelirlerini alacak, hiçbir yere gitmeden. Örneğin, Millî Emlake giderek, belki milyarlarca lira, belki trilyonlarca lira kiralama bedeli ödeniyor idi ve bunlar, o ile, o köye gelmiyordu. Şimdi bu yasa hükmü gereğince, ile, belki köye bu imkânlar gelecek ve o bölgede yaşayan insanlar bu madenin işletilmesinden gördükleri zararın telafisi noktasında, madenden elde edilen bu imkânın kendi bölgelerine de getirilmesini sağlamış olacaklardır; bu, birinci önemli noktadır.

İkinci olan da şudur: Özellikle, madenler, geniş bir saha üzerinde, sınırsız bir konumla ruhsatlandırmaya tabi tutuluyordu. Şimdi, burada, kum ve çakıl için 10 hektarlık bir sınır getirilmek suretiyle birçok müteşebbise imkân sağlanmış durumda ve sahaların daha kontrollü olarak işletilmesine imkân sağlanmış durumda.

Yine, kum ve çakıl dışındaki diğer maden gruplarından 1 inci grup (b)'de 50, 2 nci grupta 100, 3 üncü, 4 üncü, 5 inci gruplarda daha yüksek oranlarda bir saha -belli bir sınırda tabiî, 2 000 hektarı geçmeyecek bir saha- kapatılması suretiyle de, coğrafyanın, rasgele, az bir parayla işgal edilerek, el konularak işletilmesine değil, teknik olarak, düzenli olarak sahanın bölünüp işletilmesine imkân sağlayacaktır.

Faydalı bir çalışmadır, özellikle il özel idarelerini güçlendirecek bir çalışmadır ve bu arada, yerelde yaşayanlara, kırsalda yaşayanlara imkân sağlayacak bir maddedir ve aynı zamanda da, alan tarafından arazinin iyi kullanılmasını, daha optimum kullanılmasını sağlayacak bir maddedir diyor; bu maddenin, yine, tüm bununla ilgili olanlara faydalı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- Maden Kanununun 17 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Arama faaliyeti

Madde 17. - Arama ruhsatı ve sertifika süresi üç yıldır. Bu süre, IV. Grup madenler için arama faaliyet raporları ile müracaat edilmesi halinde iki yıl uzatılabilir.

Ruhsat sahibi ikinci yılın sonuna kadar arama faaliyet raporu vermek zorundadır. Uzatma talebinde bulunulan IV. Grup ruhsatlar için taleple birlikte üçüncü yılın sonunda ikinci arama faaliyet raporu verilmesi gereklidir. Arama faaliyet raporlarının süresinde verilmemesi halinde teminat irad kaydedilir.

Arama faaliyet raporları, yapılan çalışmaların niteliği dikkate alınarak jeoloji, maden,  jeofizik mühendisi veya mühendislerince hazırlanır. 

Arama ruhsat süresi sonunda işletme ruhsatı talebinde bulunulmayan arama ruhsatları iptal edilerek teminatı ruhsat sahibine iade edilir.

Arama döneminde teknolojik araştırma, geliştirme, pilot çalışmalar ve pazar araştırmaları yapmak üzere arama faaliyet raporu ile birlikte müracaat eden ruhsat sahibine, Genel Müdürlükçe görünür rezervin %10'una kadar maden üretim ve satış izni verilebilir. Bu fıkraya aykırı üretim ve satış yapanlar hakkında 10 uncu maddeye göre işlem yapılır.

Arama döneminde üretim yapılması durumunda satış bilgi formunun 29 uncu maddede belirtilen sürede verilmesi zorunludur."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.-  Maden Kanununun 24 üncü maddesi  başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İşletme ruhsatı ve madenin işletilmesi

Madde 24. - Arama ruhsat süresi sonuna kadar, tespit edilen madenin rezerv bilgilerini de içeren arama faaliyet raporu, en az bir maden mühendisi tarafından hazırlanan faaliyet sonrası işletme alanının çevre ile  uyumlu hale getirilmesini de içeren, işletme projesi ve talep harcının ödendiğine dair belge ile müracaatta bulunulması halinde işletme ruhsatı hakkı doğar.

Projelerdeki eksiklikler, yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır. Eksikliklerini verilen sürede tamamlamayanların teminatları iki katına çıkarılır ve süre üç ay daha uzatılır. Bu süre sonunda eksikliklerini tamamlamayanların talepleri kabul edilmez ve teminatları irad kaydedilir.

I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsat süresi en az  beş yıldır. Diğer grup madenlerin işletme ruhsat süresi, on yıldan az olmamak üzere projesine göre belirlenir. Sürenin bitiminden önce yeni bir projeyle uzatma talebinde bulunulması halinde ruhsat süresi uzatılabilir. Toplam ruhsat süresi altmış yılı geçemez. Altmış yıldan sonraki sürenin uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Arama ruhsatlı sahalara, arama  süresince belirlenen görünür, muhtemel ve mümkün rezerv alanı üzerinden işletme ruhsatı, görünür rezerv alanına da işletme izni verilir. Arama ruhsatının diğer kısımları taksir edilir.  Mümkün rezerv alanlarının IV. Grup ruhsat sahalarında beş yıl, diğer grup ruhsat sahalarında üç yıl içinde  görünür ve muhtemel rezerv haline getirilmesi zorunludur. Görünür ve muhtemel rezerv haline getirilmeyen alanlar da taksir edilir.

III. Grup madenlerde, projede üretilmesi öngörülen madenler için gerekli su miktarı ve gaz debisi esas alınır. Bu grup madenler, rezervuar, beslenme alanı ve  havzanın tabiî dengesini bozmayacak, kapasitesini aşmayacak ve işletme tesislerini kapsayacak şekilde ruhsatlandırılır. 

V. Grup madenlerin üretimi işletme sertifikası ile yapılır. Arama sertifikası  süresi sonuna kadar yapılan çalışmaları içeren arama faaliyet raporu ve talep harcının ödendiğine dair belge ile müracaatta bulunulması halinde işletme sertifikası  hakkı doğar.

İşletme sertifikası  süresi beş yıl olup bu süre uzatılabilir.

V. Grup madenlerin üretimi arazi yüzeyinden toplanarak yapılır.  Bu madenlerin işletilmesi için yarma, galeri gibi faaliyette bulunulmasının gerekmesi  durumunda, en az bir maden mühendisi tarafından işletme projesi hazırlanarak Genel Müdürlükten izin alınması zorunludur. 

Görünür rezervi belirlenen alanlar üzerine, maden işletmeciliğine engel olacak şekilde başka grup işletme ruhsatı verilemez. Ancak farklı gruptaki ruhsat taleplerinin aynı kişiye ait olması veya  talep sahiplerinin aralarında mutabakat sağladıklarını belgelemeleri halinde bu şart aranmaz. 

Aynı alanda ayrı veya aynı gruplara ait ruhsat faaliyetlerinin çakışmasından dolayı, ruhsat sahipleri arasında uyuşmazlık çıkması veya kendi aralarında mutabakat sağlayamamaları halinde, Bakanlık, projeler üzerinde ve/veya yerinde inceleme yapar. İnceleme sonucunda  bu alanda, ayrı ayrı çalışma imkanının tespiti halinde, çalışma esasları Bakanlıkça belirlenir. Bu mümkün değilse öncelik hakkı esas alınarak faaliyete izin verilir.

Kanunun 7 nci maddesine göre alınması gerekli izinler için ruhsat tarihinden itibaren üç ay içinde müracaat edilmesi zorunludur. Aksi taktirde teminat irad kaydedilir. İzinlerin alınmasından itibaren işletme izni verilir. Bu iznin verildiği tarihten itibaren  bir yıllık  süre içinde ruhsat sahibi madeni işletmeye almak zorundadır. Bu sürede işletmeye alınmayan ruhsat sahalarında, çalışılmayan her yıl için, projede belirtilen üretim miktarının % 10'u üzerinden Devlet hakkı alınır. Ancak kamu kurumlarınca işletilen bor tuzu ve Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü ruhsatları için bu hüküm uygulanmaz.

Beş yıllık sürede mücbir sebepler ve beklenmeyen haller dışında  üç yıldan fazla üretim yapılmayan  ruhsatlar, teminatları irad kaydedilerek iptal edilir.

Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü ve 2840 sayılı Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanunda sayılan bor tuzu, toryum ve uranyum madenleri için bu maddede yazılı süreler  uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 13.- Maden Kanununun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 29. - İşletme faaliyeti, projesine ve Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür.

İşletme projeleri ve değişiklikleri uygulamaya konulmadan önce Genel Müdürlük onayının alınması  zorunludur. Aksi takdirde faaliyet durdurulur.  

 İşletme açısından tehlikeli durumların  tespiti halinde, bu halleri gidermek için ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir, mücbir sebepler dışında bu süre uzatılmaz. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması veya tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması halinde  teminat irad kaydedilerek işletme faaliyeti durdurulur.

Ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili teknik belgeleri, satış bilgi formunu, faaliyet bilgi formunu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğe vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde teminat  irad kaydedilir.  Yükümlülük yerine  getirilinceye kadar faaliyet durdurulur.

I. Grup (a) bendi madenler  için  ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili satış bilgi formunu, faaliyet bilgi formunu  il özel idaresine vermekle yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde teminat il özel idaresi hesabına  irad kaydedilir.  Yükümlülük yerine  getirilinceye kadar faaliyet durdurulur."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği ?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü Maddeyi okutuyorum :

MADDE 14.- Maden Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 30.- Herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlar  ihale yolu ile aramalara açılır. İhale ilânı  Resmi Gazetede yayımlanır.

İlân süresi içinde müracaat olmaması halinde alan başka bir işleme gerek kalmadan aramalara açık hale gelir.

Ruhsat alanları  arasında olup en uzak iki noktası arasında 50 metreden az mesafe olan alanlara ruhsat verilmez. Bu alanlar  bitişik  ruhsat sahipleri arasında ihale edilir.

Mülga 6309 sayılı Maden Kanunu hükümleri uyarınca verilmiş olan ve bu Kanuna göre ruhsat hukuku devam eden çakışmalı işletme ruhsat sahalarında yeni bir maden bulunması halinde, çakışmalı alandaki maden hakkı bu ruhsat sahipleri arasında  ihale edilerek ruhsatlandırılır.

Sahalarının ihalesinden elde edilen gelirler genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15.- Maden Kanununun 31 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Teknik nezaret

Madde 31.- Maden üretimi, bir maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden mühendisinin daimî olarak istihdam edileceği işletme büyüklüğü ile istihdam usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

İşletmede istihdam edilen maden mühendisi 4857 sayılı İş Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların üstlendiği görev ve sorumluluğu da yerine getirir. 

Maden mühendisi istihdamı veya nezareti gerçekleşmeden üretim yapılması halinde ruhsat teminatı irad kaydedilerek faaliyet durdurulur. Maden mühendisi istihdamı/nezareti sağlanması ve teminatın yenilenmesi ile faaliyete izin verilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16.- Maden Kanununun 32 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ruhsatın hükümden düşmesi ve alınacak tedbirler

Madde 32.- Ruhsat sahibi sahasında gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir imalat haritası ve maden jeoloji haritasını Genel Müdürlüğe vermek suretiyle terk talebinde bulunabilir.

Herhangi bir nedenle hükümden düşmüş ruhsatın sahibi de gerekli emniyet tedbirlerini almak ve sahanın son durumunu gösterir teknik belgeleri Genel Müdürlüğe vermek zorundadır.

Ruhsat sahibi yukarıda belirtilen tedbirleri en geç altı ay içerisinde almak ve işletme faaliyetinde bulunulan alanı işletme projesi doğrultusunda çevreye uyumlu hale getirmek  zorundadır.

Mücbir sebepler dışında bu süre içerisinde yukarıdaki tedbirleri almayan ruhsat sahibine üç aylık ek bir süre verilir. Verilen bu sürede de gerekli tedbirler alınmamış ise bu tedbirler valilik tarafından yerine getirilir. Valilik tarafından yapılan masraflar ruhsat teminatından karşılanır. Teminatın yeterli olmaması durumunda yapılan masraflar 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17.- Maden Kanununun 35 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İnceleme ve denetim giderleri

Madde 35.- Madencilik faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimi için yapılacak masraflar, 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesi gereğince genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarlardan karşılanır.

Madencilik  faaliyetlerinin incelenmesi ve denetimleri için  görevlendirilen personele 6245 sayılı Harcırah Kanununa göre hak ettikleri gündeliklerin iki katı tutarında gündelik ödenir.

Bu maddeye göre yapılacak ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi alınmaz ve kesinti yapılmaz. "

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Bakanlık personeli, hafta içi ve hafta sonu olmak üzere, değişik bölgelerde denetimler yapmaktadır. Bu denetimler sırasında, ruhsatların iradından ve ihale gelirlerinden elde edilen bir miktar vardı, bu da personele dağıtılıyordu; fakat, bu madde Sanayi Komisyonumuza geldiğinde, bazı madenci arkadaşlarım "iki gün denetime geliyor arkadaşlarımız, bu kadar parayı niye alıyorlar" diye itirazlarda bulunmuşlardı ve kamu personeli arasında farklı uygulama doğduğundan, belli bir personel grubuna ayrıcalık olacağı düşüncesiyle -farklı düşünceler de var- Sanayi Komisyonunda bu madde tasarıdan çıkarıldı.

Ancak, şunu ifade etmek istiyorum: Bu çalışan arkadaşlarımız da zor koşullarda çalışıyorlar. Diyarbakır'da veya güneydoğunun başka bir bölgesinde görevlendirilen arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu 10 000 000 lira harcırah alıyorlar. Mutlaka, bunların durumlarının iyileştirilmesi lazım. Bu kanunda olmasa dahi, Harcırah Kanununda bir değişiklik yaparak, bu olayı düzeltmek lazım değerli arkadaşlarım. Eğer, siz, bir teknik elemanın düzgün koşullar içerisinde çalışmasını sağlamaz iseniz, Türkiye'de hangi aksaklıkların doğacağını benden daha iyi bilirsiniz. Çok ciddî aksaklıklar doğar, sorumlulukların yerine getirilmesinde ciddî aksaklıklar doğar. Buna rağmen, çok ciddî görevler yapmaktadırlar. Sayın Bakanımızın, Sayın Genel Müdürümüzün bu konuya dikkatini çekmek istiyorum. Eğer, bu olayın düzeltilmesi için bir şeyler getirirlerse, biz, bundan yana oluruz.

Değerli arkadaşlar, bunun dışında, geçtiğimiz maddelerle ilgili bir iki şey daha söylemek istiyorum. Arkadaşlarımın hepsi, farklı konularda katkı yapmaya çalıştılar. Yine, Sayın Bakanımızdan rica ediyorum, Sanayi ve Ticaret Bakanıyla da görüşerek... Çıkacak bu kanun bir şeyin önünü açıyor; doğru, madencilik faaliyetinin önünü açıyor; ama, daha çok, madenin ham olarak ihracının önünü açıyor, üretilmesinin önünü açıyor. Fakat, bunun yurt içinde işlenmesini de sağlayacak gerekli tedbirleri almak için müştereken bir çalışmaya girelim; eğer yapılabiliyorsa, bu konuda yapılacakları aramızda mütalaa ederek kanunlaştıralım.

Bu ülkeye katmadeğer sağlamak, istihdam yaratmak, toplumsal anlamda, hepimizin görevidir. Bu görevi yerine getirebilmek için, Sayın Bakanımdan, siz değerli milletvekillerimden katkı bekliyorum. Kim, ne öneriyle geliyorsa, biz buna hazırız; bu çekingeleri birlikte düzeltelim.

Farklı bir konu daha var. Adalet ve Kalkınma Partisinin Sanayi ve Ticaret Komisyonu üyeleri de, uygulamayla ilgili bu konudan rahatsız. Bu konuda da, Meclis Başkanlığının dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, bir ihtisas komisyonuyuz. Sanayi ve Ticaret Komisyonu, bir ihtisas komisyonudur. Alanlarında eğitim almış birdolu arkadaşımızla beraber çalışıyoruz, çok ciddî katkılarını görüyorum; ancak, her nedense, bir kanun tasarısında bütçeyle ilgili tek bir madde varsa, biz tali komisyon oluyoruz, Plan ve Bütçe Komisyonu aslî komisyon oluyor.

Yani, ben, burada şunu demek istemiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar bizden daha az duyarlıdır demiyorum. Ben, ihtisas komisyonlarının kendi görevlerini rutin olarak yerine getirmesinin önü açılmalıdır diyorum. İhtisas gerektiren bir konuda, maddeler üzerinde biz çalıştıktan sonra, bir başka komisyon, ihtisas alanı olmadan, o maddelerle oynarsa ve sürekli biz, Mecliste, burada çekingelerimizi yerine getirirsek, bu işin altından nasıl kalkarız?! Burada da bir teknik düzenleme yapmamız lazım.

Bakın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, bir başka kanun tasarısında da atıl kılınmıştı. Patentle ilgili bir yasa, teşvikle ilgili bir yasa -daha önce de dile getirdim- bizim komisyonumuzda görüşülmeden, Meclis gündemine taşınıvermişti. Aynı sıkıntıyı orada da yaşadık.

Ben, tüm arkadaşlarımı da bu konuda duyarlılığa çağırıyor, hepsine başarılar diliyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde, şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Zekeriya Akıncı; buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 17 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Maden İşleri Genel Müdürlüğüne, incelenmek, değerlendirilmek üzere yılda yaklaşık 60 000 belge gelmektedir. Yılda, yaklaşık 6 000 adet arama ruhsatı, 750 adet ön işletme ruhsatı, 350 adet de işletme ruhsatı verilmektedir. 10 000 civarında sahanın, yasa gereği ihalesi yapılmaktadır.

Ülkemizdeki madencilikle ilgili faaliyetleri düzenleyen 3213 sayılı Maden Kanununu uygulamakla görevlendirilmiş Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, ülkeye yayılmış 25 000'e yakın ruhsatla ilgili işlemleri yerine getirmekte, bu ruhsatların denetimi için ülkenin en uzak köşesine kadar gitmektedir.

Bu ruhsatların da 4 000 adedi işletme ruhsatıdır. İşletme ruhsatının mutlaka her yıl denetlenmesi gerekmektedir. Sektörün yönlendirilmesi ve desteklenmesi için arama ruhsatlarının da mümkün olduğunca denetlenmesi, ülkemizin madenciliğinin geleceği açısından da gereklidir.

Taşocakları Nizamnamesine göre, valiliklerin il özel idareleri tarafından verilmiş ruhsat sayısı yaklaşık 4 500 adettir. Bu ruhsatlar verilirken bir proje istenmemekte, bunun sonucu olarak da, ruhsat alanındaki faaliyetler de denetlenememektedir. Bu uygulama da, kaynak kaybına neden olmakta, iş güvenliğini tehlikeye düşürmektedir. Taşocakları Nizamnamesi kaldırılarak bu kapsamdaki maddeler Maden Kanunu kapsamına alındığında, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün iş hacmi birkaç kat daha artacaktır. Bu iş yükünü layıkıyla kaldırmak için, Genel Müdürlüğün yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.

Bakanlık personeli, hafta içi, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün tüm işlerini yapmakta; tatil günü, hafta sonlarında ise, ülke genelindeki maden ve mermer ocaklarında denetim yapmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kanunlaştığında, özellikle Maden İşleri Genel Müdürlüğü personelinin iş yükü daha da artacaktır.

Bu iyileştirmeden toplam 582 personel yararlanacaktır. Yapılacak aylık ödeme toplamı 200 milyar olup, bütçeye de hiçbir yük getirmeden, tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğü özel gelirlerinden karşılanacaktır. Personele ödenecek bu tazminat, tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ihale gelirleri, teminat iradı, yolluk avanslarından karşılanacaktır. Günlük 11 000 000 ilâ 16 000 000 lira harcırahla, ülkenin her köşesine yayılmış maden ve mermer ocaklarının denetimi mümkün değildir. Üstelik, hak alan ve hak veren bir kurum için, bugün uygulanan ücretler de çok düşüktür.

Bu nedenlerle, sıralamaya çalıştığım gerekçelerle bir önerge hazırladık. Bütün arkadaşlarımızdan bu önergeye destek bekliyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı; ancak, bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 451 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 17 nci maddesine aşağıdaki metnin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Tacidar Seyhan

Harun Akın

Vezir Akdemir

Adana

Zonguldak

İzmir

Sedat Pekel

Zekeriya Akıncı

Nadir Saraç

Balıkesir

Ankara

Zonguldak

"Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında merkez kadrolu 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan personele her ay yapılacak eködemeler, 4629 sayılı Kanunun 1 inci maddesi gereğince genel bütçeye özel gelir ve Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarlarla sınırlı olmak üzere bu kaynaktan karşılanır.

Personele, kadro derecesi, görev unvanı, görev önemi, güçlüğü ve sorumluluğu ile çalışma mahalli gibi kriterleri gözönünde bulundurarak, yapılacak eködemeler ekgösterge dahil en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 175'ini aşmamak üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca karşılanır."

BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Maalesef, katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet de katılamıyor.

Sayın Akıncı, gerekçeyi mi okutalım?

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlık personeli, hafta içi Maden İşleri Genel Müdürlüğünün tüm işlerini yapmakta, tatil günü hafta sonlarında ise, ülke genelindeki maden ve mermer ocaklarında denetim yapmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kanunlaştığında özellikle Maden İşleri Genel Müdürlüğü personelinin iş yükü daha da artacaktır. Bu iyileştirmeden, toplam 582 personel yararlanacak, yapılacak aylık ödeme toplam 200 milyar olup, bütçeye hiçbir yük getirmeden tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğü özel gelirlerinden karşılanacaktır. Personele ödenecek bu tazminat tamamen Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ihale gelirleri, teminat iradı, yolluk avanslarından karşılanacaktır. Günlük 11 000 000 ilâ 16 000 000 harcırah ile ülkenin her köşesine yayılmış maden ve mermer ocaklarının denetimi mümkün değildir. Üstelik, hak alan ve hak veren bir kurum için bugün uygulanan ücretler çok düşüktür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, söz almak istiyordum.

BAŞKAN - Hayır, ben maddeyi oylamadım.

Şimdi, 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Bakan, buyurun; isterseniz yerinizden açıklayabilirsiniz efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu ücretlerle ilgili olarak Hükümetimizin, bütün arkadaşlar için, sadece Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında değil, kamudaki tüm çalışanlar için özel bir çalışması var. Yoksa, ben de kendi Bakanlığıma bağlı olan bütün çalışanlara böyle bir farkın verilmesini şahsen arzu ederim. Ancak, ilke olarak, bütün kamu personeli için, böyle farklı farklı şeyler olmasın diye, Başbakanlık Müsteşarlığımızın bir çalışması var. O bittiği zaman bu sıkıntı da giderilecek.

Saygıyla sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18.- Maden Kanununun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madencilik ve müteakip safhalarındaki faaliyetler sırasında; cevher, metal veya ekonomik değer ihtiva eden, günün şartlarında teknik veya ekonomik değerlendirmesi mümkün olmayan pasa, zenginleştirme bakiye yığını ve cüruflar, çevre kirliliği açısından mahzur teşkil etmiyorsa geçirildikleri son işlemden çıktıkları şekliyle ayrı ayrı muhafaza edilir. Bu bakiye ve pasa yığınlarının miktarları, fizikî özellikleri, usulüne göre alınmış numunelerin  analiz raporları ve döküm alanları, faaliyet raporları, plân ve haritalarda gösterilir.

İşletme ruhsatının herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa, bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verilir. Bu süre içerisinde nakledilmeyen ve ekonomik değeri olan madenler valilik tarafından ihale edilerek satılır. Satıştan sağlanan gelir özel idareye aktarılır. Ekonomik değeri olmayan maddeler için 32 nci madde hükümleri uygulanır.  

Birinci fıkraya aykırı hareket edenlerin teminatları irad kaydedilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - Maden Kanununun 37 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mücbir sebeplerle geçici tatil

Madde 37. - Mücbir sebep veya beklenmeyen haller dolayısıyla işletme ruhsat sahalarında faaliyetin geçici olarak tatiline ruhsat sahibinin müracaatı üzerine Genel Müdürlükçe karar verilebilir.

İşletme ruhsat sahalarında faaliyetin geçici olarak durdurulması halinde Kanunda belirtilen süreye ilişkin kısıtlayıcı hükümler işlemez. Ruhsat sahibince müracaat tarihi geçici tatilin başlama tarihi olarak kabul edilir.

Geçici tatil gerektiren durumun ortadan kalkmasından itibaren altı ay içinde ruhsat sahibi faaliyete geçmek zorundadır."

Üçüncü fıkraya aykırı hareket edenlerin teminatı irad kaydedilerek altı ay içinde faaliyete geçmesi tebliğ edilir. Verilen bu süre içerisinde faaliyete geçilmemesi halinde işletme projesinde beyan edilen üretim miktarının % 10'u üzerinden Devlet hakkı alınır.

Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürleri ve 2840 sayılı Kanunda sayılan bor tuzu, toryum ve uranyum madenleri için bu madde hükümleri uygulanmaz.”

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20.-  Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "ön işletme ve/veya" ibaresi ile "ön işletme ve" ibaresi metinden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"İşletme ruhsatı safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmaz, taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine Bakanlıkça kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılır.

Kamulaştırma işlemleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu husustaki masraflar ve kamulaştırma bedeli işletme ruhsatı sahibi tarafından ödenir.

Kamulaştırılan taşınmaz, tapuya Hazine adına tescil edilip ruhsat hukuku devam ettiği sürece madencilik faaliyetlerinde kullanılmak üzere ruhsat sahibi adına tahsis edilir.

Kamulaştırılan taşınmazın, maden işletme faaliyetleri için lüzum kalmadığının Bakanlıkça tespiti halinde,  Kamulaştırma Kanununda öngörülen usul ve esaslara göre belirlenecek rayiç bedeli ödenmek kaydıyla kamulaştırılan yerin eski sahibine iade edileceği hususu, ruhsat sahibi ve taşınmazın eski sahibine tebliğ edilir. Eski sahibinin taşınmazı altı ay içerisinde almak istememesi durumunda taşınmaz Hazineye kalır.

Tapu siciline konulan şerhler Bakanlığın müracaatı üzerine ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan silinir.

Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kira, ecrimisil   alınmaz.

I. Grup madenler ve mıcır ile  kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi için kamulaştırma hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21.- Maden Kanununun 47 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 47.- Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan, madencilik yapılabilecek bütün sahalarda, Kurumun yürüttüğü bir projeye bağlı olarak arama faaliyetlerinde bulunabilir. Üçüncü kişilere ait ruhsatlı alanlarda yaptıkları arama faaliyetleri sonucunda bulduğu aynı grup madenler ile ilgili hiçbir hak talebinde bulunamaz. Bu alanlar içinde arama ruhsatını aldığı diğer grup madenler, ruhsat süresi sonunda Genel Müdürlük tarafından 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir. İşletme izin sınırları içerisindeki arama faaliyetleri ruhsat sahibinden izin alınarak yapılır.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, ruhsatlı alanlarda yaptığı çalışmalar sonucu elde ettiği bilgi ve belgeleri, bir rapor halinde Genel Müdürlüğe ve talebi halinde ruhsat sahibine verebilir.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bu Kanun hükümlerine göre arama ruhsatı alarak bulduğu madenler için 15 inci maddeye göre buluculuk hakkını kazanır. Arama ruhsat süresi sonuna kadar Genel Müdürlüğe devredilen bu ruhsatlar 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından arama ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak üzere memuriyet mahalli dışında görevlendirilen personele Harcırah Kanununun 50 nci maddesi ile ilişkilendirilmeksizin, her yıl Bütçe Kanunu ile belirlenen gündelik harcırah miktarının iki katı tutarında, Harcırah Kanunu hükümlerine göre gündelik ödenir. Bu şekilde görevlendirilen personele Harcırah Kanununun 50 nci maddesine göre ayrıca bir ödeme yapılmaz. Yapılacak söz konusu ödeme tutarının yarısı,  Kurumun ücretli işlerinden sağladığı gelirlerden karşılanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22.- Maden Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrası  aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine tabidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 22 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz, dünyada madencilikte adı geçen 132 ülke arasında toplam maden üretimi itibariyle 28 inci, üretilen maden çeşitliliği açısından 10 uncu sırada yer almaktadır. Bilinen maden potansiyelimiz, genel olarak değerlendirildiğinde de, dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77'sinin ülkemizde olduğu bilinmektedir. Günümüzde 50'den fazla madenin üretildiği ülkemizde, zengin olarak kabul edebildiğimiz madenler arasında ilk sırayı, bilinen dünya rezervinin ortalama yüzde 70'ini oluşturan bor tuzu almaktadır. Bor tuzu dışında, mermer çeşitlerimiz linyit, perlit, barit, sodyumsülfat, tuz, trona, alçıtaşı, zeolit, sepiyolit, kuvars kumu, kuvarsit, bentonit, krom, altın, gümüş, zımpara, antimon ve nadir toprak elementleri zengin olarak kabul ettiğimiz diğer madenlerdir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bor madeni rezervleri açısından şanslı bir ülkedir ve bu nedenle, bor madeni, ülkemiz için ayrı bir öneme sahiptir. Bor kaynaklarında, dünya toplam rezervinin yüzde 70'i Türkiye'de bulunmaktadır. Türkiye'deki bor rezervlerinin yerlerini ve miktarlarını belirleyen kapsamlı bir araştırmanın henüz yapılmadığı gözönünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin, aslında, dünya rezervlerinin daha da büyük bir kısmını elinde tutuyor olabileceği düşünülmektedir. Yeni arama çalışmalarının yapılmasıyla, Türkiye bor rezervlerinin 2 katına bile çıkabileceği iddia edilmektedir.

Türkiye'den sonra ikinci kaynak ABD olup, dünya rezervlerinin yüzde 13'ü ile yüzde 24'ü arasında bir payı olduğu bilinmektedir. Ancak, ABD, boru uzun süredir endüstrinin çeşitli alanlarında kullanmakta olduğundan, yakın gelecekte bor rezervlerinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır ve bu nedenle, ABD, kalan bor madenlerinin bir kısmını "stratejik rezerv" ilan ederek çıkarılmasını durdurmuştur.

Değerli milletvekilleri, bor madeni rezervlerimizin büyüklüğüne karşın, ne yazık ki, bu madenimizin ülke ekonomisine katkısı sınırlı kalmıştır. Bunun, çok çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bunlara, önem sırasına ve süremin yettiğince değineceğim.

Bor madenlerimizin üretim ve ihracatını yapan Etibank, 1985 yılında Morgan Bank'a yaptırdığı özelleştirme master planı çerçevesinde, 1998 yılı başlarında yeniden yapılanma bahanesiyle parçalanmış, bölünmüş, bir genel müdürlük ve şirketlere ayrılmış, Eti Holding ve Genel Müdürlük adı altında 7 adet bağlı ortaklığa bölünerek özelleştirme sürecine sokulmuştur. Eti Holdingin bor işletmelerinin de özelleştirilmesi amacıyla, apar topar, 2000 yılı sonlarına doğru IMF niyet mektubuna girmesi ve hemen ardından, 20 Aralık 2000'de Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı alınması, dünyanın en kaliteli bor madenlerimizin yabancı şirketlerin eline geçmesi ihtimalini gündeme getirmiştir. Bor madenlerimizin özelleştirilmesinin ülke yararına olmayacağı yönünde halkımızın ortaya koyduğu tavır sonucunda, bor madenlerimiz özelleştirme kapsamından çıkarılmıştır. Özellikle, bu konulan tavırda, Bandırma Petrol-İş Sendikasının ve tüm Bandırma halkının büyük katkısı, büyük mücadelesi olmuştur; onu da anmadan geçemiyorum. Ancak, özelleştirme süreci, ulusal stratejik değeri olan bor madenleri için bir tehdit olarak devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz geleceği için bu kadar öneme sahip olan bor madenleri için özelleştirme sürecinin bir adımı olarak Eti Holding AŞ Genel Müdürlüğü, Bakanlar Kurulunun 2004/6731 sayılı kararıyla, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüş; Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğü de kapatılarak, yetkileri Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne verilmiş; bununla da yetinilmemiş, kurumun merkezi Bandırma'dan Ankara'ya taşınmıştır. AKP Hükümeti, almış olduğu bu kararla, bütün madenlerde olduğu gibi, yetkileri Özelleştirme İdaresine devretme girişimindedir. Bununla birlikte, bor işletmesine ilişkin alınan bu son karar -ki tasarıdaki karardan bahsediyorum- hem ülke ekonomisi hem de Bandırma ekonomisi için büyük bir kayıptır; çünkü, kârlı bir şekilde bor maden işletmeciliğini sürdürmekte olan Bandırma'daki genel müdürlük, bor maden işletmelerinin yönetim yeri olarak en uygun bölgedir; çünkü, bor madeni, ilimiz Balıkesir'in ilçesi Bigadiç'ten çıkarılarak Bandırma'daki işletmelerde işlenmekte, yine Bandırma Limanımızdan ihraç edilmektedir. AKP Hükümeti, aldığı kararla, yıllık ortalama 150 trilyon lira net kârla çalışan bor maden işletmeciliğine ilişkin bugüne kadar Bandırma'da oluşan başarılı yönetim ve işletme kültürünü de yok etmektedir. Bununla birlikte, halka yerinden yönetim ilkesi konusunda sözler veren AKP Hükümeti, ekonomik birimlerin yerinden yönetim ilkeleriyle çalışması gerçeğini unutarak, Bandırma'daki Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğünü Ankara'ya taşıyarak, verdiği sözleri tutmadığını bir kez daha göstermiştir. Bununla da yetinmeyen hükümet, Eti Bor AŞ Genel Müdürlüğünü vergi kaydıyla birlikte Ankara'ya taşıdığı için, bölge halkını, Bandırmamızı, âdeta, cezalandırmıştır.

Değerli milletvekilleri, Maden Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasını değiştiren kanun tasarısının bu maddesi, bor tuzları, trona ve asfaltit madenleri ile nükleer enerji hammaddelerinin işletilmesini, linyit ve demir sahalarının bazılarının iadesini düzenleyen 2840 sayılı Kanun hükümlerini saklı tutmuştur. Böylelikle, stratejik maden olan bor tuzlarının iadesiyle ilgili olarak, önemli bir hüküm, bir bakıma korunmuş olmaktadır. Öte yandan, tasarının bu maddesi, iadesi söz konusu olan bor tuzunun iade edilmemesi durumunda herhangi bir müeyyide getirmemiştir. Bununla birlikte, tasarı, bor madenlerinin daha verimli, daha rantabl ve çevreye daha duyarlı işletilmesi için, kurumların denetim yetkililerinin artırılmasına yönelik bir düzenleme, maalesef, getirmemiştir. Ayrıca, tasarıda, Maden Kanununun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor tuzlarının aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanuna tabi tutulmuş; fakat, bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunan bor tuzları tasarının bu maddesine eklenmemiştir. Bu, önemli bir eksikliktir; eksiklikten de öte, tam bir samimiyetsizlik olup, kandırmaca yoluna gidilmektedir. Eğer samimîysek, yeni düzenlemede hiçbir boşluk bırakılmamalıdır. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi İstanbul Milletvekilimiz Sayın Birgen Keleş'in karşı oy yazısında da üstüne basa basa dile getirdiği gibi, bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunan bor tuzları da 2840 sayılı Yasa hükümlerine tabi olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, 1954 yılında çıkarılmış olan Maden Kanunu 7 kez değişikliğe uğramış, 1999 ve 2001 yıllarında da ilaveler yapılarak şimdiki halini almıştır. Bugün, değişiklikler ve eklemeler yapmayı hedefleyen bu tasarı, madenleri arama, işletme sahalarını rehabilite etme ve denetimleri gerçek ve denetimleri gerçek ve doğrularla yapmayı hedeflemekten uzaktır. Ülkemiz gerçekleri gözardı edilerek, bilimsel ve teknik çalışmaları dikkate almadan, mevcut durumdaki sorunları gidermeyen ve doğru bir mantıkla sistem kurmak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla) - ... yerine, belirli bir disiplini öne çıkaran tasarı, gelecekte çözümlenemeyecek sorunların temelini bugünden atmaktadır.

Bu tasarının ilk hazırlanmaya başlanılmasından bugüne kadar mevcut sorunlar ve tasarının hazırlanış nedenleriyle gerekçeleri hiç değişmediği halde, tasarının son iki üç yıllık ve özellikle son dört beş aylık hazırlanış döneminde, tasarıdaki birçok madde, fıkra ve cümlenin sık sık değiştirildiği, bazı maddelerin tasarıdan çıkarıldığı, yeni madde ve fıkraların eklendiği, bazı maddelerin daha değişik düzenlendiği, hatta bazı cümlelerin her gün birkaç kez değiştirildiği görülmüştür. Kanun tasarısının yazılı bir gerekçesi olmadan, sadece iki üç kişilik grupla, kararsızlığı yansıtan, doğrusu bu kadar sık değişikliğin nasıl, niçin ve ne maksatla yapıldığı konusu hep gündeme gelmiş ve sektörün bazı temsilcileri de bundan ziyadesiyle rahatsız olmuşlardır.

Sözlerime son verirken, tasarının, objektif olmadan ve gerçeklerden uzak hazırlandığına, bütününde birçok çelişki bulunduğuna, ülke ekonomisini ve kamu yararını gözetmekten uzak olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Tasarı, yalnızca, ülkenin yeraltı kaynaklarının hiçbir kayıt ve kısıtlamaya uyulmaksızın yeraltından çıkarılması ve ülkede işlenmeden ham cevher olarak yurtdışına satılmasını sağlamaya yöneliktir. Verilen maden işletme ruhsatlarına kutsallık ve dokunulmazlık tanıyarak, kamu elindeki kaynakları üstü örtük maddelerle çokuluslu şirketlere açarak, yabancı şirketlerin üretimlerini gizleyerek, verecekleri sınırlı vergilerden de kurtulmalarının koşullarını hazırlamaktadır. Bu kapsamıyla tasarının kabul edilmesi, kabul edilirse rahatlıkla uygulanması, uygulanırsa sonuçlarının sindirilmesi olanaksızdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.

Sayın Bakan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Sedat Pekel, oldukça ilginç konulara dokundu, aynı zamanda, kendi ilinde olan durumu da herhalde biraz yanlış yorumladı. Ben, açıklayıcı olmak bakımından söz istedim.

Bir kere, kurumun merkezi Bandırma'dan Ankara'ya gelmedi. Bundan haberi olması lazım; çünkü, kendi ilinde oluyor.

İkinci olarak, AŞ halindeki bir kurumun özelleştirilmesi daha kolay olurdu. Biz burada yasanın gereğini yaptık ve buradan yeni bir statüye geçirdik. Dolayısıyla, gönlü ferah olsun. Zaten, biz de bu konuyu Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleriyle birlikte ele alıyoruz. Dolayısıyla, belki de, olup bitenden yeteri kadar haberi olmadı diye düşünüyorum.

Üçüncüsü, bunlar Danıştay kararlarına paralel olarak yapılmıştır. Bu da, hukuka saygımızın bir gereğidir; çünkü, hukukun istediği düzenleme yapılmıştır. Tersini yapmış olsaydık, ne derece eleştiri alacağımızın takdirini sizlere bırakıyorum.

Bunların dışında, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün dışında herhangi bir kuruma bor ruhsatı veya işletme izni verilmemiştir. Bu da gayet açık bir noktadır, onu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bundan önce bulunmuş olanları da gene ruhsat dışı olarak kabul edeceğiz. Zaten şu ana kadar da, bor madenleriyle ilgili, Eti Madenciliğin dışında ruhsat verilen herhangi bir nokta olmamıştır; fakat, yeri gelmişken şunu ifade edeyim: Bu bor meselesi Türkiye'de çok yanlış ele alınıyor; yani, bor meselesi, olması gerekenden çok daha farklı değerlendiriliyor. Bunu, sorumlu bir kişi olarak, biraz da mesleğim icabı ifade etmek istiyorum. Yani, bu, âdeta kutsallaştırılıyor, aşırı bir yanıltıcı değere ulaştırılıyor.

Şu anda dünya rezervinin yüzde 68'i bizde, hatta bir ifadeye göre de, yeni bulunanlarla beraber, yüzde 72'si bizde. Eğer biz bunu kullanmazsak, bunun dönemi geçecek, geçebilir; çünkü, yeni maddeler, yeni bileşikler, yeni malzemeler geliştiriliyor; yani, bunun mutlaka kullanılması lazım.

Daha evvelden de ifade ettiğim gibi, bakıyorsunuz, bir mermer, şu anda bordan çok daha fazla gelir getiriyor. İlk dört aydaki ihracatımız yaklaşık olarak 250 000 000 dolar; yani, yıllık 1 milyar dolara kadar gidecek. Bizim, bor, bor dediğimiz şeyden elde edilen gelir mermer ihracatının çok çok daha altında, üçte 1'i, dörtte 1'i durumunda. Bizim bunu çok daha değişik bir görüşle değerlendirmemiz lazım. Sizleri tenzih ederek söylüyorum, maalesef, bazı kişilerin hazırladıkları kitaplar var -bunun burada detayına girmek istemiyorum, derleme kitaplar- bu kitaplar çok kişiyi yanıltıyor. Yani, bizim, bu madenleri bir an evvel kullanmamız lazım. Biz, ileride bunun değerinin artacağından emin olsak, bırakalım; ama, dediğim gibi, biraz önce ilk söz alışımda da ifade ettiğim gibi, yeni yeni malzemeler geliştiriliyor. Mesela, bakırla ilgili ifade ettim; daha evvel bakır kaplar varken, alüminyuma, çeliğe geçildi, hatta plastiğe geçildi, onun dışında ateşe dayanıklı cam kaplara geçildi. İletkenlerde de böyle; kullanmadığınız takdirde yeni şeyler oluşuyor. Şimdi, petrol fiyatları arttı diye -daha evvel de 1979 yılında yeni tedbirler alınmıştı- petrol ve doğalgaz fiyatlarının anormal artması neticesinde -ben iki gün evvel Uluslararası Enerji Forumunda idim, bu foruma 89 ülkenin enerji bakanı katıldı- şimdi hidrojen enerjisini geliştirmeye çalışıyorlar. Yani, bu bor dediğimiz şey, tabiî ki büyük bir zenginliğimiz; ancak, kullanmadığımız takdirde, kullanamadığımız takdirde, yarın bu avantajımızı kaybedebiliriz. Onun için, bunu makul seviyede kullanmamız lazım. Tabiî ki stratejiktir, şudur budur; ama, stratejik olan şey kullanılmadığı takdirde, stratejikliği de kalmıyor; bunu ifade etmek istiyorum.

Sayın Pekel'in bahsettiği kurumun merkezi Bandırma'dadır, Ankara'ya taşınmamıştır; bunu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu konudaki hassasiyetimiz de, tabiî ki, en az sizler kadardır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz

Kemal Anadol

Taner Yıldız

Ankara

İzmir

Kayseri

Tacidar Seyhan

Mehmet Kartal

Hasan Ali Çelik

Adana

Van

Sakarya

Harun Akın

Nadir Saraç

 

Zonguldak

Zonguldak

 

"Madde 22.- Maden Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

2840 sayılı Kanun hükümleri saklıdır. Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine tabidir."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER  (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bugüne  kadar kamunun dışında bulunmuş ve alınmış işletme ruhsatı bulunmamaktadır. Kamu tarafından işletilmekte olan bor madenlerinin ham ve rafine ürünleri kullanım alanlarında birbirlerinin alternatifi durumundadır. Bu durum fiyat ve pazar politikalarının tek elden tespit edilerek uygulanmasını zorunlu hale getirmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. - Maden Kanununun  ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 1. - 3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tabidir.

Ruhsat süresi bu Kanunla getirilen süre sınırlamasına tabi değildir.

Sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye, devretmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilidir.

Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek faaliyetler bu Kanunun   7 nci maddesinde belirtilen hükümler ile bu Kanunun hak düşürücü ve mali hükümlerine tabi değildir. Teminat ve devlet hakkından muaftır. Ancak taşkömüründen özel idare payı, diğer madenler için yürütülen faaliyetlerden de devlet hakkı ve özel idare payı alınır.

3303 sayılı Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun ile maden işletmeciliğine tanınan haklar, Ereğli Kömür Havzası içerisindeki taşkömürü madenciliği için geçerlidir.

Ereğli Kömür Havzasının imtiyaz alanının Bakanlar Kurulu kararıyla küçültülmesi sonucu serbest kalan alanlar, koordinatları Genel Müdürlükçe belirlenerek bu Kanunun 30 uncu maddesine göre ihale edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Zonguldak Milletvekili Sayın Harun Akın.

Buyurun Sayın Akın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmekte olan Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi şahsım ve Partim adına saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Sayın Bakan önderliğinde, sayın milletvekillerine, biraz evvel borla ilgili önergemize vermiş olduğunuz destekten ötürü teşekkür ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi, bütünüyle bölgemi, yani, milletvekili olarak bu Parlamentoya geldiğim Zonguldak İlini ilgilendirmektedir.

Maden Kanununun, birçok madenimizi ilgilendiren maddeleri içerse bile, sadece Zonguldak TTK için çıkarılmak istenen bir kanun olduğuna inanıyorum. Kanunun yıldızlı maddesi olarak da 23 üncü maddeyi görüyorum; yani, Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumunu görüyorum.

Sizlere, bölgemin, yani, Maden Kanunuyla birlikte devletin elini çekeceği ve TTK'nın yok olacağı inancında olduğum Zonguldak'ın tanımını yapmak istiyorum öncelikle. Zonguldak taşkömürünün devletimiz için ne kadar önemli olduğunu sizlere anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Zonguldak'ı tarif ederek konuşmama başlamamı belki tuhaf karşılayacaksınız; çünkü, bu madde, bütünüyle Zonguldak'ı ilgilendiriyor.

Zonguldak, taşkömürünün üretilmeye başlanılmasıyla birlikte ülke gündemine gelmiş, cumhuriyet öncesinde yerli ve yabancı sermayenin ilgi, kazanç kaynağı olmuştur. Başlangıçta Türkiye'nin Almanyası olarak nitelenen Zonguldak, daha sonraları, uzun yıllar ülke sanayiine omuz vermiştir. 1990'lı yılları hatırlarsınız, sadece maden işçisinin ücretinde yaşamış olduğu sorunla yüzbinler Ankara'ya yola çıkmıştır, meselesine sahip çıkmıştır. Zonguldak, o şanlı dönemlerde de, ülkemiz tarafından, her kesim tarafından, emeğin başkenti ilan edilmiştir.

Zonguldak madenlerinde 4 500 madenci şehit vardır. Değerli arkadaşlar, Zonguldak'ta savaş olmadı, Zonguldak hiç işgali tanımadı; Zonguldak'ta 4 500 madenci, ülkesine, sanayiine katkı vermek için şehit düşmüştür.

İsmet Paşa Cumhurbaşkanı, ülkemiz İkinci Dünya Savaşına sokulmak isteniyor; İngiliz Lider Churchill, İsmet Paşayı sıkıştırıyor; İsmet Paşa, Churchill'den üç şey istiyor; bir, Ankara; iki, İstanbul; üç, Zonguldak madenlerinin korunmasını istiyor.

Bu gerçekleri hatırlatarak konuşmama devam etmek istiyorum.

Zonguldak Taşkömürü Havzası, 1937'de devletleştiriliyor, 1940'ta da EKİ kuruluyor. 3867 sayılı Kanunla, havza, devletleştirilmiş oluyor. 1957 yılında TKİ'ye bağlanıyor, 1983 yılında, bugün hâlâ devam eden TTK adını alıyor.

Havzanın -1 200 metreye kadar hesaplanmış jeolojik rezervi yaklaşık 1 354 000 000 ton olup, yüzde 42'si görünür rezerv olarak kabul edilmektedir.

Taşkömürünün ömrü ikiyüz yıldır. Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım da sürekli bahsediyor, gerçekten, biz, bu konuda çok büyük sıkıntı duyuyoruz. Taşkömürünün bilim adamlarınca ömrünün ikiyüz yıl olduğu kabul edilmişken -önümüze konulan doğalgaz projeleri, petrol yataklarının bilimsel ömrü yine elli yıl, doğalgazın altmış yıl- Zonguldak'ın ne kadar önemli bir bölge olduğunu hepiniz takdir edersiniz.

Kurumda bugün 14 925 personel çalışmaktadır.

Sizlere bir gerçeğin altını daha çizmek istiyorum. TTK tarafından üretilen taşkömürünün yaklaşık yüzde 75'i termik santrallara, yüzde 10'u demir çelik sektörüne, yüzde 15'i diğer sanayilere pazarlanmaktadır. Dünya birincil enerji ihtiyacının yüzde 23'ü yine kömürden karşılanmakta, dünya elektrik üretiminin yüzde 38'i kömürden elde edilmektedir. Dünya taşkömürü üretiminin yaklaşık yüzde 16'sı çelik üretiminde kullanılmakta, dünya çelik üretiminin de yüzde 70'i kömür kullanılarak elde edilmektedir. Böylesi önemli bir gerçekle baş başayken, demir-çelik işletmelerimiz kömürü nereden alıyor; binlerce kilometre uzaktan sıfır gümrükle getirilip, Zonguldak, Ereğli limanlarına ithal kömür gemileri giriyor. Milyonlarca dolar dövizimiz dışarıya gidiyor ve çok gariptir, biraz evvel Sayın Bakanım da bu şikâyeti dile getirdi; yani, biz, muhalefet partisi olarak, bölge insanı olarak aynı sıkıntıyı söylüyoruz, Sayın Bakanım da aynı sıkıntıyı söylüyor; ama, farklı düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, Erdemir, Kardemir bu bölgeye Zonguldak'ta taşkömürü var diye kuruldu. Erdemir'in TTK'dan aldığı kömür 400 000 ton, dışarıdan aldığı kömür 2 500 000 ton. Efendim, TTK, Erdemirin istediği nitelikte kömür üretemiyormuş. Şimdi, bu söyleniyor. Evet, mevcut yıkama tesisleri, gerek süreç gerek yaşları itibariyle yetersiz. Neden bu yıkama tesisleri bugüne kadar yenilenmedi; neden kırk elli yıllık lavvarlarla hâlâ bugün dayatılıyor? Bunu, ben, bölge milletvekili olarak, hükümete sormak isterim.

Ben, aynı zamanda KİT Komisyonu üyesiyim; Başbakanlık Yüksek Denetleme ve Hazineyle TTK'nın hesaplarının denetimini yapan milletvekiliyim. TTK'nın denetimlerini yaparken karşılaştığımız manzaraları gördükçe gerçekten yüreklerimiz sızlıyor. Yüzde 60'lara kadar bitmiş, milyonlarca dolar boşa gitmiş projeler yarım bırakılmış.

Değerli arkadaşlar, şayet, hükümet olarak, bu bölgenin arkasında olmazsanız, bu projeleri yarım bırakırsanız, yatırımı bilerek engellerseniz, sıfır gümrüğü çıkarıp ithal kömürün önünü açarsanız, şimdi çıkıp da "Zonguldak'ta 300 000 000 dolar var" derseniz, samimî olur musunuz?!

Tabiî ki, bu anlattığım mesele, sadece bu hükümetin meselesi değil. Yirmi yıldır Zonguldak'a böyle bakıldı, yirmi yıldır madenlere böyle şaşı bakıldı; ama, Zonguldak ve ülkemiz bir seçim yaşadı. 3 Kasımda halk bunu değerlendirdi; yirmi yıldır uygulanan bu politikaları reddetti. Ellibir yılda olmayan bir şey oldu; Türkiye Büyük Millet Meclisinin tamamı dışarıda kaldı, iki partili bir Meclis oldu. Şimdi, Zonguldak insanı da böyle bir değerlendirme yaptı; bu politikaları reddetti; ama, şimdi işbaşında olan hükümetimizin ve Sayın Bakanımızın geçmişteki politikalardan pek farklı şeyler söylemediğini görüyoruz. Ulusal kaynaklarımız bütünüyle devredışı bırakılmak isteniyor. TTK, bilerek bu hale getirildi arkadaşlar! Bilerek ve isteyerek bu hale getirildi; yirmi yıldır bu hale getirildi.

Demir-çelikte endüstri dışa bağımlı hale gelmiştir. Hepiniz bilirsiniz, takdir edersiniz, demir çelikte yüzde 30, yüzde 40 ithalat yapılabilir; bunun üzeri risktir! Bunun üzeri risktir! Dışarıya bağımlı bir ekonomi şekillenmektedir değerli arkadaşlar. İşte doğalgaz projelerini hep birlikte yaşıyoruz; Sayın Bakanın da o konudaki sıkıntılarını biliyorum. Hazine diyor ki "yirmi yılımız kapalı." Bu ülkenin yirmi yılını kapatmışlar doğalgaza. Doğalgazın bilimsel ömrü elli yıl, altmış yıl, taşkömürünün ikiyüz yıl. Bizi, hazinemizi doğalgaza yirmi yıl mahkûm etmişler.

"Efendim, kömürü biz de önemsiyoruz" diyorsunuz "reddeden mi var" diyorsunuz. Sayın Başbakan, geçen sene, Zonguldak'a, biraz evvel bahsettiğim 4 500 madenci şehidimizin anıtının açılışına geldi. Ben de, o gün çok heyecanla o toplantıya katıldım. Sayın Başbakanımız "ocakları kapatmayacağız" dedi; ama "ocakları satmayacağız" demedi ve orada alkış aldı. Belki insanlarımızın birçoğu umut adına bu yorumu yapamayabilir; ama, biz, ertesi gün basına vermiş olduğumuz değerlendirmemizde, endişelerimizin devam ettiğini söyledik. Yani, Başbakan "ocakları satmayacağız, TTK bizim dönemimizde ayağa kalkacak" demedi.

Efendim, madenlerle ilgili araştırma önergelerimiz vardı, iki hafta evvel, bu çatı altında tamamı birleştirilerek görüşüldü ve hükümet reddetti. O araştırma önergelerimizin görüşmelerinde Sayın Bakanı yine heyecanla dinledim ve Sayın Bakan, Maden Kanunuyla birlikte bölgeye müjdeleri olduğunu söyledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, son cümlelerinizi alacağım.

HARUN AKIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Neymiş o müjdeler; TTK, Maden Kanunu kapsamına girecek, 10 000 kişi ek iş sahibi olacak. Bunu yöre adına alkışlamamak, bu projeyi desteklememek mümkün değil. Sayın Bakan konuşmalarına devam etti, "TTK 5 000 000 ton, özel sektör 4 500 000 ton olmak üzere, Zonguldak'ta 9 500 000 ton kömür çıkaracağız" dedi. Sayın Bakanın söyledikleri, TTK Genel Müdürlüğünün Enerji Bakanlığına sunmuş olduğu bir çalışma. Tabiî ki, genel müdürlük Bakanlığın bir parçası. Bu çalışma, güzel bir çalışma, doğru bir çalışma olabilir; ama, Bakanlığın, Zonguldak'a gidip, bu çalışmanın arkasında, TTK'nın devlet olarak, hükümet olarak arkasında olması gerektiğini söylemesi lazım. Şayet bu söylenenlerde samimî isek, Maden Kanununa da gerek yok diye düşünüyorum. TTK'nın şu anda önemli işlerinin hepsi -lağım sürme, taşımacılık- özel sektöre yaptırılıyor. Lavvarların durumu ortada. Eğer bu konuda Sayın Bakanım ve hükümet samimîyse, gelirler, Zonguldak'ta, bu projeyi desteklediklerini açıklarlar ve onun peşine de zaten Maden Kanununa gerek yok.

Değerli arkadaşlar, TTK'nın, mevcut, 1940'tan beri gelen zaten bir kanunu var. Şimdi, deniliyor ki, rödovansı çözeceğiz. Şu anda, Zonguldak'ta bütün insanlar eminim bizi izliyorlar, rödovans saha sahipleri de izliyor. Rödovans saha sahiplerinin sorununu, KİT Komisyonu üyesi arkadaşlarım da biliyor; beraber gittik denetledik. O zaman, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Hüsnü Ordu komisyon başkanımızdı; hükümete, Başbakana bir öneri sunduk. Zonguldak'ta Türkiye Cumhuriyeti Danıştayının ilgili dairesi rödovansı iptal etmiş  ve görüş bildirmiş; Sayın Bakanım biliyor.

Sayın Bakanım,  biraz evvel, Balıkesir Milletvekilime, bölgesiyle ilgili "sizin bölgenizde Danıştay kararlarına saygı duyduk, uyguladık" derken, Zonguldak'ta niye Danıştay kararlarına saygı duyulmuyor? Danıştay diyor ki: "Rödovans yasal değil." Ama, görüş bildiriyor. O görüş ne; bunu, mevcut havzai fahmiyede, 3867'nin içinde çözebilirsiniz diyor. Biz de bunu o zaman, KİT altkomisyonu olarak benimsedik, Enerji Bakanımıza bildirdik ve imza altına aldık; tam bir sene geçti, hiç ses yok.

BAŞKAN - Sayın Akın, bakın, sürenizi çok geçtiniz, son cümlenizi rica ediyorum. Ben gereken toleransı gösterdim.

HARUN AKIN (Devamla) - Bitiriyorum, çok önemli olduğu için...

Sayın Başkanım, bir bölgeden bahsediyorum, 1 000 000 kişiyi ilgilendiriyor. Çok rica edeceğim, 1 dakikada toparlıyorum.

BAŞKAN - Diğer maddelerde de konuşursunuz.

HARUN AKIN (Devamla) - Bir sene oldu, bu yapılmadı.  Bugüne kadar ne hükümet yetkilisinin ne de Bakanın ağzından, ben hiç, oradaki rödovans saha sahiplerini duymadım; ama, rödovans önümüze konularak, bu işin Maden Kanununda halledileceği söyleniyor; işte bu, bize samimî gelmiyor. Bu meseleyi halletmeden, bu meseleyle boğuşurken, bir de bunun yanında önümüze Erdemir çıktı. Neymiş; Erdemir bölgede kömürcülük yapacak. Sayın Bakanım, Erdemir o bölgede taşkömürü var diye kuruldu. Erdemir tabiî ki bizim gururumuz, baş tacımız. Zonguldak'ı niye böyle sıkıntılı bir şeyle baş başa bırakıyorsunuz. Zonguldak'ın yarısı "Erdemir bu işi yapsın" yarısı "TTK ayağa kalksın" diyor. Yani, bu bölgede 1 000 000 insan yaşıyor. Biz, bunun, bu "devretme" sözcüğünün, Plan ve Bütçe Komisyonunda elimizden geldiğince mücadelesini verdik; siz konuşmanızın en başında dediniz ki: "Devretmeyle ilgili kaldırdık." Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bunun bu kadar mücadelesini verdik kimse bizi tınmadı, ciddîye almadı; dün de bizim bununla ilgili önergemiz olmasına rağmen, bugün, kaldırıldığını duyuyoruz.

Bir de, Anayasaya aykırı bir durumu var.

BAŞKAN - Sayın Akın, siz de Divanı dinlemiyorsunuz. Son cümlenizi rica ediyorum, yoksa mikrofonu kapatacağım.

HARUN AKIN (Devamla) - Tamam Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bu, gerçekten -biz, o bölgede doğduk büyüdük, 1 000 000 insan var o bölgede- önemli bir konu, madenlerden bahsediyoruz. 2 önergemiz var; önergede de değinmek isterim. Bizim Zonguldak'ın, TTK'nın Maden Kanununa ihtiyacı yok diye düşünüyorum; kendi kanunu var. Şayet, hükümetimiz, Sayın Bakanımız, gerçekten, bölge için hayırlı bir iş yapmak istiyorsa, TTK'nın 3867 sayılı Kanununa sahip çıksın; rödovansı da burada çözeriz, istersek kurumu da ayağa kaldırırız diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, size de ayrıca teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, devamlı olarak bölgelere selam gönderiliyor, yanlış selam gitmesin diye, ben, sizden bu sözü istedim.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz, doğru selamı gönderin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Doğru selamı şöyle gönderelim: Şimdi, Türkiye'de birtakım kurumlar, maalesef, şu veya bu sebepten dolayı zarar ediyor. Bunun detayına girmek istemiyoruz; çünkü, biz, geçmişle uğraşmak istemiyoruz, geleceğe bakıyoruz. Şu anda da, maalesef, bir bölgemizde -ben de o bölgeye mensup sayılırım- bir kurumumuz zarar ediyor. Bu zarar, yaklaşık 350 000 000 dolar. Bunu, ya 70 000 000'a böleceğiz, devamlı olarak bunu ödeyeceğiz veyahut da çözüm bulacağız. Bize yakışan, buna çözüm bulmaktır ve maalesef, cumhuriyetin, artık, kronikleşmiş bir problemidir bu. Biz, bu probleme de neşter atmaktan çekinmeyeceğiz, bunu çözeceğiz. Bunun çözümünün sonucunda da, bu ülke ve bölge ve dolayısıyla güzel Zonguldakımız, bir problemini çözmüş olacak ve bundan mutlu olarak ayrılacağız, çözeceğiz. Buna, "kazan-kazan" diyorlar; bu, yeni bir tabir biliyorsunuz, win-win dediğimiz, kazan-kazan. Burada, her iki taraf kazanacak; hem Zonguldak bölgesi hem ülke hem biz kazanacağız. Biz de, böyle bir problemi çözmenin şerefini ve mutluluğunu kazanmış olacağız.

Şimdi, yapacağımız şey şu: Şu anda, bu kurum, 320 000 000 ile 350 000 000 dolar arasında zarar ediyor, 2 000 000 ton da kömür üretiyor. Şu anda, kurumlarımızın, mevcut demir-çelik sektörünün istediği miktar 5 000 000 ton. Şimdi, bunu üretmemiz mümkün. Bunu üretmek için de, yapacağımız çalışmada, biz, havzai fahmiyyeyle ilgili yasada değişiklik yapacağız; yapmak istediğimiz şey bu. Nasıl ki, biraz önce, kanunlar, birer dogma değildir, değişebilir, insanın mutluluğu içindir, ülkenin mutluluğu içindir dedik; bunu da değiştireceğiz. Bunun için, bu kanunla, rödovansla işletme imkânını tanıyoruz. Bundan sonra ele alacağımız, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili bir tasarımız var; orada da, münhasıran, özellikle, havzai fahmiyyeyi masaya yatırıyoruz. Bunu çözdüğümüz zaman, hem bölge rahatlayacak hem de ülke rahatlayacak ve buna kesin çözüm getiriyoruz. Getireceğimiz çözüm, cumhuriyetin önemli çözümlerinden biri olacaktır. Bunun için, çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz; sendikayla, halkla görüşüyoruz. Teknik olarak, TTK, bu işin en yetkili kurumudur; onunla görüşüyoruz ve biz, burada olduğu gibi orada da bir konsensüse varmak istiyoruz; çünkü, bu problemler, ortak çözülecek, ortak akılla, bilgiyle, teknikle çözülecek konular ve inançla çözülecek konulardır. Bununla ilgili olarak hazırlığımızı yaptık. Burada, havzai fahmiyye dediğimiz şey; yani, eğer, olaya, şu kürsü gibi bakacak olursak, böyle bir alanı kapatmış TTK; şurada, şu bardağın tabağı kadar olan bir yeri işletiyor. Biz, şimdi, diğer yerleri de işletmeye açıyoruz; bütün mesele bu. Bunu yaparken, pazarı hazır olan bir piyasa var. Yani, 5 000 000 tonu bugün olsa alacak olan, Erdemiriyle, Karabüküyle, İskenderunuyla, termik santrallarıyla hazır bir saha var ve Çin'den dolayı da fiyatlar yükselmiş, navlun yükselmiş. Biz, orada 2 000 000 ton koklaşabilir, metalurjik taşkömürü üretiyoruz ve bir kurum var, bunu istiyor, yalvarıyor; fakat, veremiyoruz.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Niye veremiyoruz Sayın Bakanım?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun sebebini size sormak lazım!

HARUN AKIN (Zonguldak) - Size sormak lazım Sayın Bakan!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Size sormak lazım!..

Aslında, bu, hepimizin problemi. Ben, burada, size takılıyorum! Bu husus, bizim sorumluluğumuzdur.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Kurumun kapasitesi 4 500 000 ton Sayın Bakan...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Mademki sorumluluğu bu millet bize verdi, biz bunu çözeceğiz. Siz de, bunu, birlikte...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Bakan, TTK'nın 4 500 000 ton kurulu kapasitesi var...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İsterseniz, bunu diyalogla çözelim; ama, bu problemi çözeceğimize inanıyoruz, çözeceğiz; ama, siz...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Efendim, biz, sizi umutla dinliyoruz. Yani, bizim bir muhalefet olma durumumuz yok...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Tamam, beraber çözeceğiz...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Ama, samimî bir şeyler bulamıyoruz Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, sizi davet ettim; gelin, çalışmalara katılın. Biz, herkesin gözü önünde bir iş yapıyoruz. Bakın, 5 000 000 ton... Böyle, mal kaçırır gibi olacak bir şey değil. 5 000 000 ton kömürü, kazacağız, çıkaracağız ve piyasası hazır olan bir yere satacağız; bunu hazırlıyoruz ve bunun neticesinde, 9 800 kişi ilave istihdama kavuşacak.

HARUN AKIN (Zonguldak) - İnşallah!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) -Sendikanın en büyük sıkıntısı, acaba, çalışanların sayısı düşer mi; yani, bundan dolayı da üyemiz ve gelirimiz azalır mı, çalışanların sayısı azalır mı diye düşünüyordu.

Bakın, ne diyorum size; ilave olarak 10 000'e yakın kişi de buradan ekmek yiyecek. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HARUN AKIN (Zonguldak) - İnşallah!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üretimi artırıyoruz, adam çalıştırıyoruz, piyasası hazır diyoruz; daha ne istiyorsunuz yani! Üstelik, burada, kanunların dogma olmadığını siz de söylüyorsunuz; değiştireceğiz bunu. Mademki, millet bize bu çoğunluğu vermiş, bu kanunları değiştireceğiz, bu problemleri çözeceğiz; hep beraber mutlu olacağız.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, saat 20.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.38

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.15

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

451 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.16

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.22

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik),  Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

451 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/360, 2/128) (S. Sayısı : 451) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 23 üncü maddesi üzerinde şahsı adına ilk söz Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan'a aittir.

Sayın Erdoğan, buyurun.

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Yıllardan beri Türkiyemizi idare edenler, cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizden bahseder; ama, bunları değerlendirme, bunları ekonomiye katma, üretime katma, ekonominin gerçekten can damarı haline getirmede en önemli kaynak insandır. İnsan, yerine göre; madeni tanıyan; yerine göre, madeni bulan -Uzun Mehmet'in de Zonguldak'ta taşkömürünü bulduğu gibi- bulduğu gün de kendi imkânlarıyla onu kullanmasını beceren bir varlık olduğuna göre, bugün de teknolojik anlamda, yeraltında bulunan kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanmanın, tabiî ki, çabasını veriyoruz.

Özellikle, kendi bölgemizle ilgili 23 üncü madde üzerinde... Gerek büyük kuruluşların gerek özel sektörün gerek Türkiye Taş Kömürünün bugüne kadar orada yapmış olduğu çalışmalarla bölge üzerinde birtakım açılımlar olmuş, rödovansları kullanan firmalar sıkıntılara girmiştir. Bu kanun tasarısıyla, rödovansçıların birtakım sosyal haklarını, güvencelerini sağlamak amaçlanmaktadır; birinci hesap buna göre yapılmıştır.

İkincisi de; özellikle, Armutçuk bir numune ölçü olmak kaydıyla, Erdemirin de buraya bir yatırım yapmasının belki düşünülmesi açısından "Türkiye Taş Kömürünün hukukî uhdesinde kalmak kaydıyla -gerektiğinde işletmesi zaten yapılıyor- işlettirmeye" gibi bir ifadeyle, devredilebilir noktasında daha önce bir açılım vardı. Çeşitli girişimler devreye girdi. Biraz önce, Sayın Bakanımızın, muhalefet milletvekilimiz, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Harun Beyin de vurgu yaptığı gibi "devretmek" terimi kaldırılarak "işletilebilir" ifadesiyle, belki bir anlamda Erdemirin buraya yatırım yapmasının önü açılmıştır. Doğru, burada, Erdemir TTK sayesinde oraya konuşlanmıştır; ama, artık, TTK'nın da bugün Erdemire vereceği çok şey, bu haliyle, kalmadığı için, Erdemirin TTK'ya çok şey verme dönemi başlamıştır. Erdemir, orada yatırım yapıp, üretimini artırıp, arzu edilen kalitede kömürü kullanıp, istihdama yönelik, kendi güvencesini, kendi yapısını devreye koymak istemektedir.

Dünyada hiçbir çelik sektörü düşünemezsiniz ki, demiryolu ağı bulunmasın; Erdemir bunların dışında. Yine, dünyada hiçbir çelik sektörü düşünemezsiniz ki, onun hammadde garantisi olmasın. Erdemirin dışındaki bütün demir çelik fabrikaları, kendi yerli kaynaklarına yönelmiş ve bunların hammadde kaynağını belli sözleşmelerle garantiye almıştır. Tabiî, demir-çelikte 3 000 000 tonu -    5 000 000 ton Erdemirde, 12 000 000 ton da İsdemirde- hedeflediğine göre, 2013 yılındaki hedefi 13 000 000 ton demir-çelik yassı mamulünü üretmektir. Böyle bir hedefi olan Erdemirin, taşkömürüne de, diğer doğal enerji kaynaklarına da, hammaddeye de son derece ihtiyacı vardır. Onun için, Türkiye Taşkömürü Kurumu... Bölgesel olarak da, Erdemirin, elbette, oraya can kulağıyla baktığı, orayı değerlendirdiği bilinmektedir.

Bu maddede üzerimize düşen görevi, bölgesel olarak muhalefetiyle İktidarıyla... Biz, o bölgenin tribününe oynayan insanlar olmak istemiyoruz. Evet, 320 000 000 dolar zarar var; ama, o zararın yanında, eğer değerlendirilirse, 500 000 000-600 000 000 dolar da kâra geçecek bir noktadayız. 1 300 000 000 ton taşkömürü rezervi olan bir yerin milletvekiliyiz, bu rezerv, Türkiye'de veya dünyada 228 yıl geçerli bir enerji kaynağıysa, hepimiz bunun sahibi olmaya mecburuz.

Bu duygular içerisinde muhalefet duyarlıdır, kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımızın da açılımı gerçekten bölgemiz açısından bizi ümitlendirmiştir. Sendikamızı, Türkiye Taşkömürünü idare edenleri ve Erdemiri bir araya getirip, meseleye sahip çıkmak istiyoruz. Bunu, siyasî polemik malzemesi yapmak istemiyoruz, bu konuda herkes kadar biz de duyarlıyız; bu duyarlılığımızdan dolayı, sizlerle, bundan sonraki gelişmeleri hep birlikte takip etmeye devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Şahsı adına ikinci söz isteği Zonguldak Milletvekili Sayın Nadir Saraç'ındır.

Buyurun Sayın Saraç.

Süreniz 5 dakika.

NADİR SARAÇ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta, şahsımla birlikte 22 milletvekili arkadaşımızın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerle ilgili Meclis araştırması önergesi Genel Kurulca reddedilmemiş olsaydı, taşkömürünün ülke için, Zonguldak için nasıl yaşamsal önem taşıdığını Yüce Meclise ve kamuoyuna anlatma olanağı bulabilecektik.

Aynı gün, bu araştırma önergelerine yönelik açıklamalar yapan Sayın Bakan, Zonguldak'ı ülkemizin en sorunlu bölgelerinden biri olarak tanımladı. Bu görüşü tartışmak veya paylaşmak için Zonguldak Kentinin tarihî sürecini ve önemini bilmek gerekir diye düşünüyorum.

Bu arada, Sayın Bakana, demin, arkadaşımızın yaptığı bir konuşmayla ilgili olarak "kentlere mesajlar gönderiliyor, selamlar gönderiliyor" yorumu için de şu yanıtı vermek istiyorum: Bizler milletvekilleriyiz. Bugün, bu tasarıyla, özellikle, tasarının 23 üncü maddesiyle Zonguldak konuşulmaktadır, Zonguldak taşkömürü konuşulmaktadır. Zonguldak insanı, şu an, televizyonlarının başında, telefonlarla, tasarının hangi noktada olduğu konusunda bilgilenmek adına beklemektedir. Zonguldak denilince, sizlerin, tüm yurttaşlarımızın aklına madencilik, hatta özel olarak taşkömürünün varlığı ve önemi gelmelidir. Yani, Zonguldak, özellikle taşkömürü üretimine başladıktan sonra, kömürümüzün metalurjik özelliği nedeniyle, cumhuriyet döneminden bugüne, sanayimizin kuruluşuna verdiği katkılarla kalmamış, Çatalağzı Termik Santralı (ÇATES) ile Ereğli ve Karabük Demir-Çelik Fabrikalarının yörede kurulmasının temel nedeni olmuştur.

Türkiye'de, koklaşabilir taşkömürünün üretildiği tek kent Zonguldak'tır. Bu özellikleriyle, yıllarca, gelişmişlikte ilk 10 il arasındayken ve kurumda 50 000 işçi çalıştırırken sorun yaşamayan TTK, 1980'li yıllara gelmiş; ardından, yoğun emeklilik ve yatırım noksanlığıyla, 15 000'in altındaki çalışanıyla zarar eden kurum olarak, bugün, âdeta, ülkenin ekonomik kamburlarından biri olarak düşünülerek Maden Kanunu kapsamına alınmış; daha önemlisi, bunun faturası bölgeye çıkarılarak, Zonguldak gözden çıkarılma noktasına getirilerek, Türkiye Taşkömürü Kurumunun devredilmesi, yani, özelleştirilmesi amacıyla Yüce Meclisin gündemine taşınmıştı. Böylece, demir-çelik sektörünün vazgeçilmez hammaddesi olmasına karşın, artık, taşkömürünün stratejik olma özelliği, bugün yapılacak son bir atakla ortadan kaldırılma noktasındaydı.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak, taşkömürüyle özdeşleşmiş bir kenttir. Taşkömürü olduğu için Zonguldak vardır, Türkiye Taşkömürü Kurumu, Erdemir, Kardemir vardır. Böyle düşünüldüğünde, Zonguldak'ı düşünmek, Türkiye'yi düşünmekle eşanlamlıdır. Petrol yataklarının kırk yıllık, doğalgaz yataklarının altmış yıllık ekonomik ömrünün olduğu bir süreçte, ikiyüz yılı geçen ömrüyle ve 1 254 000 000 tonluk rezerviyle daha yüzseksen yıllık üretim anlamına gelen ve ülkemizde sadece Zonguldak'ta bulunan taşkömürünün taşıdığı önem ortadadır.

Taşkömürü, rezervinin böylesine büyük olması, ekonomikliği, teminindeki güvenilirliğiyle hep en önemli enerji kaynağı olmuş, son günlerde, dünya genelindeki fiyatlarının yüzde 100 civarında artarak çok daha yüksek maliyetlere ulaşmasıyla, sadece ülkemizde değil dünyadaki dikkatleri de Zonguldak'a yöneltmiştir.

Bugüne kadar canı ve kanı pahasına binlerce maden şehidiyle kömürü çıkararak ülke kalkınmasına çok önemli katkılar yapan Zonguldak için bizler; kurumun rehabilite ve modernize edilmesini, acilen özerk bir yapıya kavuşturularak gerekli sayıda üretim işçisinin işe alınmasını, rödovansta hukuksal sorunların aşılarak yaygın, yasal ve gerçekçi düzenlemeler yapılmasını, bu konuda gerekli hazırlık çalışmaları yapmakta olan Türkiye Taşkömürü Kurumu için ulusal bir program düzenlenerek, geçmişteki Zonguldak umudunu tekrar yeşertmeyi beklerken, Sayın Bakanın en sorunlu bölge olarak nitelediği Zonguldak bölgesine devrim niteliğinde bir çözüm getirme hazırlıklarını da öğrendik bu anda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Saraç, mikrofonu açıyorum; lütfen, tamamlayın.

NADİR SARAÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şu konuştuğumuz yasa tasarısının ilgili maddesiyle Ereğli kömür havzasında yer alan havzaların ruhsatlandırılarak, öncelikle Erdemir ve bunun dışındaki özel sektöre Türkiye Taşkömürü Kurumunu açmak, işletmek ve devretme yetkisi vermek, hepimizin daha net anlayacağı, son yılların çok güncel bir deyimiyle "özelleştirme devrimini" gerçekleştirmekti amaç. Verilen önergelerle "devretme" sözcüğünün tasarı metninden çıkarılması gerçekleştirilirse, en azından, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve bölge insanının bugünkü endişelerinin büyümemesi sağlanmış olur.

Zonguldak'ta üretilen taşkömürünün çok eski bir düzenlemeyle üretildiğini bizzat Sayın Bakan söylemektedir. Biz de, bilim ve teknoloji ağırlıklı faaliyetlerle ülke kaynaklarının daha verimli kullanılmasını hedefliyor; yani, ulusal kaynaklarımızı sahiplendiğimizi belirtiyoruz.

Erdemir tabiî ki bizimdir; özellikle Zonguldak için, tüm Türkiye için yaşamsal önem arz etmektedir. Demir-çeliğin metalurjik özellikli taşkömürüne ihtiyacı da bilinmektedir. Yasa metni böyle geçmiş olsaydı, böylece başlanan bir ilk, izleyen süreçte, yarınlarda ne olacağını hiç  bilemediğimiz, bugünden çok daha olumsuz sonuçları beraberinde getirebilecekti.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak milletvekili olmanın verdiği büyük onur ve sorumlulukla, Yüce Parlamentonun huzurunda bir kez daha yineliyorum; bizim, bölge olarak dileğimiz, son yıllarda tamamen ihmal edilen, yüzelli yıllık üretim kültürüne sahip ve rezervine göre bir o kadar yıl daha kömür üreteceğini düşündüğümüz Türkiye Taşkömürü Kurumunun kendi ayakları üzerinde durabilmesi, üretim ve verimliliğinin artırılarak maliyetlerin düşürülmesi ve eskiden olduğu gibi ülke ekonomisine katkı verir duruma getirilmesidir.

Zonguldak'ın zaten bir yasası var; ama, mevcut yasanın da önce Zonguldak için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Saraç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 3 önerge var, bu önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılığına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

451 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Maden Kanununun ek 1 inci maddesinin, üçüncü fıkrasındaki "devretmeye" ibaresinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Akın

Yaşar Tüzün

Nadir Saraç

 

Zonguldak

Bilecik

Zonguldak

 

K. Kemal Anadol

Mustafa Özyürek

 

 

İzmir

Mersin

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin ek madde 1'in üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Taner Yıldız

Hasan Ali Çelik

Mustafa Elitaş

 

Kayseri

Sakarya

Kayseri

 

Mustafa Demir

Fazlı Erdoğan

Polat Türkmen

 

Samsun

Zonguldak

Zonguldak

 

 

Ali Yüksel Kavuştu

 

 

 

Çorum

 

"Sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilidir."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

451 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin, kamu yararı bulunmadığından, Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Akın

Nadir Saraç

K. Kemal Anadol

 

Zonguldak

Zonguldak

İzmir

 

Yaşar Tüzün

Nail Kamacı

 

 

Bilecik

Antalya

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, Anayasaya aykırılık iddiasında bulunan en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

451 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Maden Kanununun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "devretmeye" ibaresinin, Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                      Harun Akın (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Harun Akın'ın önergesini okuduk. Biraz önce okuttuğum Kayseri Milletvekili Sayın Taner Yıldız'ın önergesi de aynı mahiyettedir, ikisinin de ifade ettiği aynıdır. Bu bakımdan, iki önergeyi müşterek işleme alacağım.

Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki bu iki önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, ikisinin birleştirilmesinin uygun olduğu görüşündeyiz; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Akın, konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

HALUK İPEK (Ankara) - Kabul edeceğiz ya Sayın Akın...

HARUN AKIN (Zonguldak) - Bir şey izah edeceğim de...

BAŞKAN - Buyurun.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, iki parti grubumuz tarafından aynı mahiyette verilen önergelerimizin birleştirilerek kabul edilmesi yönündeki çabaların bizi memnun ettiğini ifade etmek istiyorum.

Sadece, söz almamın nedenini açıklamak istiyorum. Konuşmamızın ilk başlarında, Sayın Bakanımızın, Anayasaya aykırı olan şeklini kendilerinin değiştirdiğini söylemesi üzerine söz almış bulunmaktayım; çalışmalarımı sizlere aktarmak istedim.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, Zonguldak'ta bu mesele çok önemli; çünkü, Zonguldak Kenti madenle oluşmuş bir kent. Böyle olunca, bir bölge madenle oluşmuşsa, kendi oluşmasıyla ilgili maddeler de Mecliste gündeme gelmişken, haliyle, önemli hale geliyor.

Şimdi, devretme konusunda, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisine müracaatımız vardı. Bugün de, İktidar Partisi tarafından aynı mahiyette bir önergenin verilmesini memnuniyetle karşıladık. Şimdi de önergeler birleştirildi ve birazdan oylanacak.

O yüzden, ben, bu akşam bizlerle olan Genel Kuruldaki bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu yaklaşımından ötürü Sayın Bakana da teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Efendim, ikinci önergenin gerekçisini mi okutayım?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu fıkrayla, Ereğli kömür havzasını uhdesinde bulunduran Türkiye Taşkömürü Kurumuna verilmiş olan taşkömürü ruhsatının devretme yetkisi kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleştirilen ve bir milletvekilimizin gerekçesini açıkladığı, diğerinin de gerekçesini okuttuğum, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

451 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin, kamu yararı bulunmadığından, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                       Harun Akın (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 23 üncü maddede, gerçekten, bir kamu yararı olmadığını düşünüyoruz ve tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Önergemizi de bu doğrultuda hazırladık; çünkü, 1988 yılından itibaren başlayan rödovans meselesi, her zaman için önümüze konulmuştur. Rödövans meselesiyle, TTK, Maden Kanununa doğru sürüklenmiştir. Yalnız, 1.5.2002 tarihinde, Danıştayın görüşüyle ve rödövansı iptaliyle, olay, bir başka boyut kazanmıştır.

Biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Danıştayın önerisini benimsemiş ve bu konuda "mevcut Havzai Fahmiyye Kanununa bir ek madde ilave edilerek, hem Zonguldak'taki kaçak kömürcülüğün önüne geçilecek hem de rödövans saha sahiplerinin işletme ruhsatlarının yasal hale gelmesi sağlanacak" diye görüşlerimizi bildirmiştik. Bu görüşlerimizi, TTK'nın denetimini yaptığımız KİT Komisyonunda da dillendirdik, öneri olarak toplantıda sunduk, Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız da kabul etmişti; fakat, bu uygulanmadı. Şimdi gelinen noktada, rödövans çözülecek ve TTK kurtulacak diye, kurum, Maden Kanununa sokulmak isteniyor.

Değerli arkadaşlar, biz "Maden Kanununa girmesin, rödövans kendi kanunu içinde çözülür" dedik; ama, kabul ettiremedik, TTK'yı Maden Kanununa soktunuz. İşte -ben, biraz evvel, Sayın Bakana teşekkür ettim- o "devretme" ibaresi neden konuldu, kim tarafından konuldu; onu, hâlâ daha bilemiyoruz. Bununla ilgili endişelerimiz de çok ciddî şekilde devam ediyordu. Plan ve Bütçe Komisyonunda, biz, o "devretme" ile ilgili çok mücadele verdik; ama, hiç ciddîye alınmadık. Dün de, bununla ilgili olarak Anayasaya aykırılığını bildirdik, bugün, AK Parti Grubu da bu konudaki önergesini birleştirdi. Sayın Bakanım, bugüne kadar, bu niye konulmadı, niye bugüne kadar, bu kadar uzatıldı, bunu anlamak istiyoruz.

Gerçekten, şimdi, Zonguldak için, yeni bir dönemdir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Maden Kanununa girmesin, kendi kanunuyla halledilsin dedik; fakat, Maden Kanununa TTK giriyor ve "devredilme" ibaresi kaldırılıyor. Şimdi, kurumun hukukî uhdesi korunuyor ve rödovans hallediliyor. Tabiî ki, bu, çok önemli bir durum. Bundan sonraki süreci parti olarak izleyeceğiz.

Sayın Bakanımın, bölgeyle ilgili müjdeli haberleri var. "10 000 kişiye ek istihdam... Erdemir TTK'dan kömür alacak... Bölge kalkınacak... TTK 4 500 000-5 000 000 ton kömür üretecek" diyor. Arkadaşlar, bunlar çok ciddî rakamlar. Bunlar, inşallah, söylendiği gibi olur diye düşünüyoruz.

Endişemiz, işte bugün verilen o önerge idi, o "devretme" idi. Devretme olduğu sürece, bu söylediklerinizin hiçbiri bize samimî gelmiyordu.

Şimdi, birlikte devretmeyi kaldırdık; ama, Sayın Bakanın konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin de bu konudaki iyi niyetli çalışmasını söylemesini isterdim. Sadece AK Parti kaldırmadı, Cumhuriyet Halk Partisinin takibi ile Zonguldak bölge halkının hassasiyetini birleştirdik. Bugün, inşallah, bu önergeyle bu madde de kalkacak ve biz de, bundan sonra, parti olarak, bölgemiz adına, Sayın Bakanımın da söylemiş olduğu, TTK'mızın mevcut durumunu izleyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, şimdilik diyeceklerim bundan ibaret. Zamanınızı aldım, affınıza sığınıyorum; ama, konuştuğumuz bölge, gerçekten çok önemli bir bölge, 4 500 şehidi olan bir bölge; yani, Zonguldak öyle kolay bir il değil. Sayın Bakanımızla, sözlerimizle sürekli karşı karşıya kalıyoruz; yani, o 70 milyona 300 000 000 doları dağıtalım demesine de çok üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.

Zonguldak, yıllarca ülke sanayiine omuz vermiş; yani, eğer il olarak bir alacak hesabı yapılırsa, biz, bütün illerden alacaklıyız. Bütün illerden alacaklıyız. Birçoğunuzun ilinin haritada yeri yokken, Zonguldak, kömürleriyle, sizin illerinize katkı vermek için, cumhuriyetin kurulmasına katkı vermek için madenciler şehit düşmüş.

İşte, o 300 000 000 dolara takıldığımız zaman, biz endişeleniyoruz. Demek ki, sadece para hesabı... 300 000 000 dolar konuşulduğu zaman, sadece para hesabı, hesap makinesiyle bu hesap yapılıyor diye heyecanlanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, son cümlenizi rica ediyorum.

HARUN AKIN (Devamla) - Oysaki, madenler tabiî ki zarar edecek. Dünyanın hangi ülkesinde taşkömürü kâr etmiş arkadaşlar?

Uluslararası bir karşılaştırma yaptığımız zaman, Almanya'da ton başı maliyetler 200 dolar, İngiltere, Fransa ve Zonguldak'ta 125-135 dolar. O yüzden, çok hassas bir konu. Bölge insanı da, Türkiye'nin kamburu gibi ilan edilmekten rahatsız.

Lütfen, Sayın Bakanımdan da rica ediyorum; Zonguldak'ın zararını, böyle, sürekli, zarara dayalı bir şey yapıyoruz gibi söylemesin, çok üzülüyoruz; çünkü, biz alacaklıyız. Biz alacaklıyız, Türkiye'nin bütün illerinden alacaklıyız.

HASAN ANĞI (Konya) - O kadar da değil!

HARUN AKIN (Devamla) - O kadar beyefendi, o kadar!

Zonguldak, en son senenin hesaplarında, KDV olarak aldığından fazlasını veren beşinci il; ama, böyle, rakamlarla konuşmuyoruz. Zonguldak'ın bir farklı özelliği var; o yüzden, bundan sonra, inşallah, Maden Kanunu Zonguldak'a hayırlı olur. Biz haksız çıkarsak, geleceğiz, buradan, tekrar, sizlerden, Zonguldak'tan, Sayın Bakandan, hükümetten özür dileyeceğiz. Bunu yapacağız; ama, ya biz haklı çıkarsak?! Ya biz haklı çıkarsak ne olacak?.. Zonguldak, ocaklar, TTK, tekrar kendine gelemeyecek diye korkuyoruz.

BAŞKAN - Sayın Akın, son cümlenizi rica ediyorum.

HARUN AKIN (Devamla) - Bu endişemizi sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

23 üncü maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24.- Maden Kanununa aşağıdaki ek maddeler ilave edilmiştir.

"EK MADDE 2.- Bakanlık, Genel Müdürlüğün bu Kanunda  belirtilen yetkilerinden  uygun gördüklerini   valiliklere  verebilir.

BAŞKAN - Ek madde 2 üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ek madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 3'ü okutuyorum:

EK MADDE 3.- Kömür ve petrokok ithalatı ile ilgili usul ve esaslar Çevre ve Orman Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Bakanlıkça müştereken düzenlenir. Bakanlar Kurulu kararı ile maden ve petrokok ithalatından, gümrük resmine esas bedelin % 2'sine kadar ek ödeme alınabilir.

BAŞKAN - Ek madde 3 üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ek madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 4'ü okutuyorum:

EK MADDE 4.- Maden Kanununun uygulanması ile ilgili eylem ve işlemler nedeni ile İdareye karşı açılan  davaları, İdare  ruhsat sahiplerine  bildirir.  Ruhsat sahipleri İdarenin yanında davaya katılabilir.

BAŞKAN - Ek madde 4 üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ek madde 4'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 5'i okutuyorum:

EK MADDE 5.- Bu Kanuna ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III) sayılı cetvelin "Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü" ile ilgili bölümünden çıkarılmış ve Maden İşleri Genel Müdürlüğünde kullanılmak üzere bu Kanuna ekli  (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı" ile ilgili bölümüne eklenmiştir."

BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.

Ek madde 5'i ek listelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, ek madde 2, 3, 4 ve 5'i kabul ettik. Bunlar madde 24'ün ek maddeleri olduğu için, madde 24 çerçeve maddedir.

24 üncü maddeyi tümüyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25.- Maden Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 12.- Elektronik posta ile yapılacak müracaatların başlama tarihi Genel Müdürlükçe ilân edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26.- 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve  faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların  görüşü alınarak yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun değişik 53 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"(10) Maden İşleri Genel Müdürü veya Yardımcısı,

 (11) Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü veya Yardımcısı."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28.- 9.8.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesine  aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır.

Madenlerin işletilmesi ile ilgili hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29.- 9.8.1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanlar, Millî Savunma Bakanlığının olumlu görüşü, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Çevre ve Orman Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile milli park olarak belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 30.- 23.7.1995 tarihli ve 4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu Kanun kapsamında izin verilen alanlarda petrol ve maden arama ve işletme faaliyetleri, bu alanlarda yapılan masrafların ruhsat sahibince tazmin edilmesi şartıyla Orman Kanununun 16 ncı maddesine göre yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 31.- Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununun 15 inci maddesinin (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Bu Kanun hükmüne göre tahsis edilen sahada halen petrol ve madencilik faaliyeti yapılmakta ise bu faaliyetin izin süresinin bitimine kadar, ruhsat süresinin uzatılması halinde de bu süre bitimine kadar bu sahalar hakkında ormansız alan statüsü uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 32.- 20.11.1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içme suyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler, 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Genel Müdürlükçe çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

32 nci maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sadullah Ergin

Fehmi Öztünç

Fahri Çakır

Hatay

Hakkâri

Düzce

Metin Kaşıkoğlu

Ayhan Sefer Üstün

 

Düzce

Sakarya

 

"Madde 32. - 20/11/1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içmesuyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler, 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığı  tarafından çıkarılan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği esaslarına göre, büyükşehir belediyeleri sınırlarını geçmeyecek şekilde genel müdürlükçe belirlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSOYNU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Biz de katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.

Gerekçesini mi okutalım?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Bu önergeyle, kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içmesuyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi görev alanı sınırları içerisi için 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle İSKİ Genel Müdürlüğünce, diğer büyükşehirlerde ise, büyükşehir belediyeleri sınırları içinde kalması şartıyla genel müdürlükçe Çevre ve Orman Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikler kapsamında belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33.- 26.5.1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97 nci maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet gösteren maden işletmelerince, 3213 sayılı Maden Kanununun 14 üncü maddesinde yer alan paylara ilaveten yıllık satış tutarının % 0,2'si nispetinde belediye payı ayrılır.

Bu pay, Devlet hakkının Hazineye ödenmesi sırasında ruhsat sahibi tarafından ilgili belediyeye ödenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34.- 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Devlet ormanları hudutları içerisinde maden aranması ve işletilmesi, Maden Kanununun 7 nci maddesinde belirtilen şartlara uyularak, ruhsat grubu gözetilmeksizin yapılır. Orman hudutları içinde alınan muvafakat süresi, temdit dahil işletme ruhsat süresi sonuna kadar devam eder. Ayrıca madencilik faaliyetleri için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve alt yapı tesislerine fon bedelleri hariç olmak üzere orman mevzuatı hükümlerine göre bedeli alınarak izin verilir.

Madencilik faaliyetlerinin ve faaliyetlerle ilgili her türlü yer, yol, bina ile tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda yapılmak istenmesi halinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, kullanım süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35.- 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değişik 19 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11 inci madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 36.- 13.12.1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin yeniden düzenlenen 13 üncü maddesinin değişik (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazların satışı, kiralanması, trampası ve üzerinde sınırlı aynî hak tesisi, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanması ve bu yerler için gerekli görülen hallerde kullanma izni verilmesi işlemlerini yapmak,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 37.- Maden Kanununun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki "ilgili dairenin" ibaresi "Genel Müdürlüğün", 38 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ilgili daire" ibaresi "Genel Müdürlük" ve 39 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki "ilgili daireye" ibaresi "Genel Müdürlüğe" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 38.- a) 6.6.1901 tarihli Taşocakları Nizamnamesi,

b) 15.2.1956 tarihli ve 6664 sayılı Taşocakları Muamelatının Tedviri ve Varidatının Tahsilinin Vilayet Hususi İdarelerine Ait Olduğu Hakkında Kanun,

c) Maden Kanununun 8 inci maddesi, 18 inci maddesinin ikinci cümlesi, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26 ve 28 inci maddeleri,

d) Maden Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ihbar" ibaresi ile "ön işletme ruhsatı" ibaresi; 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ön işletme" ibaresi; 42 nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan "ön işletme ve" ibaresi; 44 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan "ön işletme veya" ibaresi;

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay süre ile I.Grup (a) bendi madenler için işletme ruhsatı müracaatı ile dokuz ay süre ile I.Grup (b) bendi madenler için işletme ruhsatı, II.Grup, III.Grup ve IV.Grup madenler için  arama ruhsatı, V.Grup madenler için sertifika müracaatları kabul edilmez. Maden Kanununun bu Kanun ile değişik 14 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi yapıların inşasında kullanılacak hammadde izinlerinin alınması bu kısıtlamaya tabi değildir. Bu süre sonunda ilk hafta yapılan müracaatlar aynı anda yapılmış kabul edilir ve öncelik sıralaması kur'a ile belirlenir. İlk hafta içerisinde yapılan müracaatlardan işletme ruhsat harcı kadar müracaat harcı alınır.

Bu Kanunun  yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş;

a) Mermer arama ruhsatları bir yıl uzatılır. Maden arama ruhsatlarında ise talep halinde süre beş yıla tamamlanır.

b) Ön işletme ruhsatları süresi sonuna kadar devam eder. Bu süre içinde arama ruhsatı hukuku hükümleri uygulanır. 

c) Arama ruhsat süresi bitmiş olup ön işletme ruhsat talebinde bulunulan sahaların harç ve teminatlarının üç ay içinde yatırılması halinde mermer ruhsatları için bir yıl, maden ruhsatları için iki yıl süreli arama ruhsatı verilir. Süresi içinde harç ve teminatları tam olarak yatırılıp müracaatta bulunulmayan haklar  iptal edilir.

d) İşletme ruhsat talepli sahaların işlemleri, talep tarihindeki kanun hükümlerine göre yürütülür.

e) Dolomit işletme izin alanları Maden İşleri Genel Müdürlüğünce incelenerek belirlenecek görünür ve muhtemel rezerv alanlarına II. Grup ruhsat verilir.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ihale edilmek üzere ilân edilen sahaların ihale işlemleri, ilân tarihindeki yönetmelik hükümlerine göre yapılır. Bu ihalelerden alınan ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde  belirtilen alan sınırlamasına tabi değildir. 

Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş ruhsatlar, Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tabi değildir.

Bu Kanun uyarınca çıkarılacak Maden Kanununun uygulanmasına dair yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde ruhsat sahibinin talebi ile bir defaya mahsus olmak üzere işletme  ruhsat alanı rezerv kaybına neden olmayacak şekilde, ekonomik olarak ayrı işletilmesinin imkân dahilinde olması ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da uygun bulunması halinde, en fazla dört ayrı ruhsata  bağlanabilir.

Bor tuzu ruhsat sahalarının rezervi (görünür+muhtemel) bu Kanunun  yürürlük  tarihinden itibaren  beş yıl içerisinde ilgili kamu kuruluşu tarafından belirlenir ve bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmez. Bu ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik  16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tabi değildir.  

Bor tuzu ruhsatlarını işletmekle görevli kamu kuruluşunca, sahalarında yapılacak arama çalışmalarından sonra terk edilen veya taksir edilen alanlar, sicil kayıtlarına işlenerek Maden Kanununun ilgili maddelerine göre 2000 hektarı geçmeyecek alanlar şeklinde ihale edilir. Daha sonra bu alanlarda bulunacak bor tuzu  rezervleri ile ilgili hakların kullanımı ilgili kamu kuruluşuna aittir.

Bu Kanunun  yürürlük tarihinden önce verilmiş işletme ruhsat sahalarında, yürürlük tarihinden itibaren, mermer ruhsat sahalarında üç yıl, maden ruhsat sahalarında ise beş yıl içerisinde  ruhsat sahipleri sahalarındaki rezerv alanlarını (görünür+muhtemel)  belirleyerek Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bildirmek zorundadır. Bu süreler sonunda görünür ve muhtemel rezerv alanı olarak  belirlenmeyen alanlar taksir edilir.

Bu Kanunun  yürürlük tarihinden önce verilmiş ruhsatlar,  bu Kanunla kapsama  alınan   madenler için hak sağlamazlar.

Ruhsatlı ve ruhsat talepli sahaların bu Kanun ile ilgili işlemlerinin yürütülmesine ilişkin  usul ve esaslar  yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Taner Yıldız

Hasan Ali Çelik

 

Ankara

Kayseri

Sakarya

 

Mustafa Elitaş

Mustafa Demir

Polat Türkmen

 

Kayseri

Samsun

Zonguldak

 

 

Ali Yüksel Kavuştu

 

 

 

Çorum

 

"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş işletme ruhsatları, bu Kanunla kapsama alınan madenler için hak sağlamaz. Mevcut ruhsatın talep edilen ruhsat grubu alanına taksir edilmesi, talep edilen alanda aynı grubu ait başka bir ruhsat bulunmaması ve aynı alan içinde öncelikle hakkı olan diğer grup ruhsat alanlarındaki faaliyetlere engel olmaması şartı ile bu Kanunla kapsama alınan madenler için arama ve ön işletme ruhsatları hak sağlar. Bu şekilde hak sağlayan I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsatları da Genel Müdürlük tarafından verilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım efendim?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, tasarı yasalaştığında Bakanlık, mevcut arama ve önişletme ruhsat sahiplerinin, Kanun kapsamına alınan madenler için hak sağlamak üzere açacakları davalarla karşı karşıya kalacaktır. Davalar da, daha önce örneklerinde olduğu gibi, Maden Kanunu kapsamına alınan yeni madenlerle ilgili olarak mevcut ruhsatların hak sağlaması yönünde sonuçlanacaktır. Önergeyle, yargının ve Bakanlığın gereksiz yere meşgul edilmesi de engellenmiş olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanun ile Maden Kanunu kapsamına alınan madenler için Taşocakları Nizamnamesine göre verilmiş yürüyen ruhsatların intibakı yapılır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarı ile Taşocakları  Nizamnamesine göre süresi içinde temdit  talebinde bulunulmuş ruhsatlar ile ruhsat almak üzere  yapılan yeni müracaatlar, il özel idarelerince müracaat tarihinde yürürlükte olan Taşocakları Nizamnamesine göre  sonuçlandırılarak uygun görülenler ruhsatlandırılır.

Valilikler, il sınırları içindeki taşocağı ruhsatlarını bu Kanunun yürürlüğe girdiği  tarihten itibaren   üç ay içinde,  hak sahibi, sınır koordinatları, cinsi, süresi, ruhsat alanı, mülkiyet durumu ve diğer bilgileri ile birlikte  Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bildirmek zorundadır.

Ruhsat sahipleri,   bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinden itibaren  altı ay içinde harç ve teminatını yatırarak;  I.Grup (a) bendi madenler için faaliyet alanının koordinatları ile il özel idarelerine,  diğer grup madenler için  işletme projesi ile  Maden İşleri Genel Müdürlüğüne müracaat ederek Maden Kanununa  intibak yaptırmak zorundadır.

Taşocağı ruhsatlarının faaliyet koordinatları ile ruhsat koordinatlarında farklılık olması durumunda, valiliklerin görüşü alınarak  intibak yapılır.

Çimento, kireç fabrikası  veya asfalt üretim tesisinden herhangi birine sahip olan taşocağı ruhsat sahipleri, bu Kanuna intibaklarında mevcut taşocağı intibak alanlarını  bir defaya mahsus olmak üzere  azami elli hektarı geçmeyecek şekilde  genişletme talebinde bulunabilir. Genişletme talebinde bulunulan alanda  maden veya mermer  ruhsatı bulunmaması halinde, genişletme 50 hektarı geçmeyecek şekilde Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından uygun görülecek alan kadar yapılır.

Süresinde intibakı  yaptırılmayan   ruhsatlar  iptal  edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının Geçici Madde 2'nin altıncı fıkrasındaki "Çimento" ibaresinden sonra gelmek üzere "beton santralı" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Sabri Varan

Osman Akman

Taner Yıldız

Gümüşhane

Antalya

Kayseri

M. Sait Armağan

Murat Yıldırım

 

Isparta

Çorum

 

BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu fıkra ile çimento, asfalt üretim tesisi ve kireç fabrikasına sahip taşocağı ruhsat sahipleri, tanınan bu Kanuna intibaklarında mevcut taşocağı intibak alanlarını bir defaya mahsus olmak üzere azamî 50 hektarı geçmeyecek şekilde genişletmeyle ilgili verilen imkân asfalt tesisleri için de verilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ruhsat sahipleri tarafından yatırılan yolluk avansları, genel bütçeye özel gelir ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydedilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4.- Jeotermal kaynaklar ve mineralli sularla ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılıncaya kadar bu kaynaklara ilişkin faaliyet izni verilmeden önce Maden İşleri Genel Müdürlüğünün uygun görüşünün alınması zorunludur. Talepler Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne incelettirilir. Uygun bulunmayan faaliyetlere izin verilmez.

Jeotermal kaynak ve mineralli su sahalarında kaynak koruma alanlarının belirlenmesi zorunlu olup, bu alanlara ilişkin öngörülen tedbirlerin uygunluğu ve denetlenmesi Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılır.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan incelemeler sonucunda, faaliyetlerin bilim ve tekniğine, kaynağın ve çevrenin korunmasına ve koruma alanları için öngörülen tedbirlere uygun yürütülmediğinin tespiti halinde, alınacak tedbirler Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından belirlenir. İlgili kişi, kurum ve kuruluşlar bu tedbirleri yerine getirmekle yükümlüdür. Aksi takdirde faaliyetlere izin verilmez.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün almış olduğu buluculuk hakları saklıdır. Ayrıca Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü yatırım programları çerçevesinde yaptığı çalışmalar ile kaynak varlığını ortaya çıkardığı alanların veya sondaj ile elde ettiği akışkanın bulucusu olarak tescil edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 1 önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki paragrafın ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz

Taner Yıldız

Hasan Ali Çelik

Ankara

Kayseri

Sakarya

Mustafa Elitaş

Mustafa Demir

Polat Türkmen

Kayseri

Samsun

Zonguldak

Ali Yüksel Kavuştu

 

 

Çorum

 

 

"Jeotermal kaynaklar ve mineral suların bulunduğu yerlerde; bu kaynakların işletilmesi ve değerlendirilmesine yönelik tesisler için ihtiyaç duyulan araziler, çevresinde bulunan arazilere zarar vermeyecek tedbirlerin alınması şartıyla, kullanım şekline ve niteliğine ve vasfına bakılmaksızın bu amaçla kullanılmak üzere tahsis edilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi mi okutalım sayın önerge sahipleri?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemiz jeotermal kaynaklar yönünden oldukça zengindir. Çoğu ilimizde jeotermal kaynakların bulunduğu yerler aynı zamanda tarım alanı olarak kullanılan yerlerdir. Jeotermal alanda yapılan turizm yatırımları yaygındır; ancak, tarımsal alanın tarım dışına çıkarılmasıyla ilgili yasal düzenleme eksikliği vardır. Hazırlıkları yapılan ve yakın gelecekte Meclisimize intikal edecek Toprak Kanunu Tasarısı ve Jeotermal Yasası Tasarısında bu tür düzenlemelerin yer alacağı bilinmekte ise de ülke ekonomisine önemli katkıları olan termal turizm yatırımlarının önündeki bu engeli kaldırmak açısından geçici maddeye bir fıkra eklenmesi bu amaçla talep edilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, geçici 4 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5.- 26.3.1322 tarihli mülga Maadin Nizamnamesi veya 17.6.1942 tarihli ve 4268  sayılı Madenlerin Aranma ve İşletilmesi Hakkında Kanun hükümleri gereğince içmece, maden suları, ılıca ve kaplıcalara verilmiş işletme imtiyazı  süreleri, imtiyaz sahibince bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde temdit projesi verilerek temdit talebinde bulunulması halinde projenin niteliğine göre Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yirmi yıla kadar uzatılabilir.  Devlet hakkı olarak yıllık cironun % 4'ü alınır. Ayrıca geçmiş yıllara ait temettü hissesine mahsup edilmek üzere ilk yılki cironun % 10'u  da Devlet hakkı  olarak alınır.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda görüşülmekte olan Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici madde 5 in altıncı satırındaki "% 4" ibaresinin "% 1" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Soner Aksoy

Mustafa Demir

 

Ankara

Kütahya

Samsun

 

Recep Yıldırım

Öner Ergenç

 

 

Sakarya

Siirt

 

BAŞKAN- Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4268 sayılı Madenlerin Aranması ve İşletilmesi Hakkında Kanun hükümleri gereğince içmece, maden suları, ılıca ve kaplıcalardan devlet hakkı olarak yıllık cironun yüzde 1'inin alınması öngörülmüştür.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici madde 5'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 6'yı okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6.- 4683 sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanunun yürürlük tarihi olan 26.6.2001 tarihinden önce, tuz işletme izni için müracaat edilmiş, ihalesi yapılmakla birlikte, TEKEL Yönetim Kurulu tarafından ihalesi onaylanmamış tuzlalarla ilgili ihaleler onanmış sayılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 7'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7.- 10.6.1983 tarihli ve 2840 sayılı Kanunun eki listedeki demir ruhsatları 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemde bulunan 451 sıra sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini İçtüzüğün 87 nci maddesi gereği arz ve teklif ederim.

                            Süleyman Sarıbaş

                                          Malatya

Geçici Madde 7. - 10.06.1983 tarihli ve 2840 sayılı Kanunun eki listedeki demir ruhsatları 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilir.

Bu özelleştirme sırasında verilen en yüksek teklif üzerinden eski hak sahiplerinin rüçhan hakkı mevcuttur. 15 gün içerisinde kullanılmayan rüçhan hakkından vazgeçilmiş sayılır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet Katılıyor mu efendim?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 7 nci maddesinde, 1978 yılında Bülent Ecevit Hükümeti tarafından devletleştirilen sahalardan, 2840 sayılı Yasayla, 1983 yılında iade edilmeyen 4 sahanın özelleştirilmesi söz konusu. Bu sahalardan 2 tanesi benim seçim bölgemde.

Bilindiği gibi, Anayasamızın eşitlik ilkesi ve mülkiyetin kutsallığı ilkesi gözönüne alındığında, kamulaştırılan bir sahanın, kamu yararı ortadan kalktıktan sonra tekrar hak sahiplerine makul değeri üzerinden iade edilmesi esas prensiptir.

Şimdi, burada yapılmak istenen, 1978'de bu maden sahaları çok güzel bir şekilde işletildiği halde, zapturapt altında devletleştirilen -sahalardan birine makine girmemiş, tek gram maden çıkarılmamış- yirmi senedir bekleyen bir saha, aynı hak sahiplerine, devletin tespit edeceği, 2840 sayılı Yasada belirlenen çerçevede -nasıl ki 254 saha 1983 yılında hak sahiplerine iade edildiyse- iade edilmesi gerekir iken, Anayasaya aykırı bir şekilde Özelleştirme İdaresi tarafından özelleştirilmesi istenmektedir. Yani, sizin bir evinizi kamulaştıracaklar, arkasından diyecekler ki, kamu yararı ortadan kalktı, ne yapalım, bunu piyasada satalım. Kamulaştırılan ev sizin, değeri de belli, değerini tespit edecek imkânlar da var 2840 sayılı Yasada, şartlar da belirlenmiş, bu çerçevede, 254 ocak nasıl iade edildiyse, bu 4 sahanın da iade edilmesi gerekir iken, Özelleştirme İdaresine devredilip, iki yıllık bir süreç içerisinde bir sürü müşavir kuruluşa, müşavir firmaya da para ödenerek bu sahaların devri sağlanıyor.

Bu önergemi, bu sahaların, hak sahiplerine iadesinin hakka, hukuka, adalete uygun olarak tecelli etmesinin tesis edilmesi için vermiş bulunuyorum.

Takdirlerinize arz ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, önerge sahibinin gerekçesini açıkladığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 7'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 8'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 8.- Bu Kanunun uygulamasına ilişkin tüm yönetmelikler Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sekiz ay içinde çıkarılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 39.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Efendim, yürürlük maddesinde, Grup adına, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Anadol. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bugün, Parlamentomuz, yoğun bir çalışmayla, Maden Yasasının sonuna yaklaşmıştır. Şu anda yürürlük maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Burada, bu yasanın uygulanmasıyla ilgili bir kuşkumu, önemli bir kuşkumu dile getirmek istiyorum. İnşallah, temenni ediyorum ki, bu kuşkum yersiz çıkar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın, ona bağlı dairelerin, bürokratların titizliği sonucunda, benim bu kuşkum kendiliğinden zail olur.

Değerli arkadaşlar, biraz önce kabul ettiğimiz 28 inci maddeyle "petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır." Bunu kabul ettik. "Madenlerin işletilmesi ile ilgili hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür." Anlaşılıyor ki, madenlerin işletilmesiyle ilgili, ÇED uygulanacak; ama, maden arama, jeotermal kaynak ve petrol arama olayında ÇED uygulanmayacak. Şimdi, Bakanlık bu izni verdiği vakit, ormanda, doğada, denizde bir zararın meydana gelmesi sonucunda, biliyorsunuz, bu zararların telafisi olanaksızdır. Ben, bürokratik işlemlerin kaldırılması gerekçesiyle tesis edilen bu hükmün doğaya zarar vermemesini, Anayasamızın 56 ncı maddesine ters düşmemesini temenni ediyorum; Bakanlar Kurulunun, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının ve ilgili dairelerin bu konuda duyarlı olmalarını bekliyorum. Bu kuşkumu, zabıtlara geçmesi için, ilerideki uygulamaların titiz olması için dile getirmeyi bir görev saydım, bunu anlatmak için kürsüye çıktım, zamanınızı aldım.

Hepinize, tekrar, teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 40.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:                                265

Kabul:                                262

Ret:                    3 (X)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Efendim, Sayın Bakanımız çok kısa bir teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden Yasası gibi ülkemiz için son derece önemli olan bir yasayı, uzunca bir çalışma döneminden sonra, çok kısa sayılabilecek bir Genel Kurul çalışmasıyla, çok şükür, sonuçlandırmış bulunuyoruz. Emeği geçen, katkısı olan tüm milletvekillerine, başta Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri ve komisyon üyeleri olmak üzere, AK Partili değerli milletvekili arkadaşlarıma ve bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Bu arada, yeri gelmişken, Sayın Kemal Anadol'un bir noktadaki tereddütünü gidermek için de bu fırsatı bir vesile addediyorum.

Madde 28'de anılan petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri ÇED raporundan ârîdir, ona bağlı kalmayacaktır; ama, işletme, yani, madenin işletilmesi ÇED raporuna tabidir. Bu, şu anda yürürlükte olan ÇED Yönetmeliğinde de böyledir. Bu da, zaten, komisyonlarda görüşüldü.

Aslını ararsanız, biz de, AK Parti olarak, Hükümet olarak ve Bakanlık olarak, çevre noktasında son derece hassasız. Biz, kalkınmayı ve yatırımları, insan için yapıyoruz, insana rağmen yapmıyoruz. Çevreye son derece saygılı bir Hükümet olarak da, Maden Yasasını, ülkemizin kalkınmasında çok iyi bir enstrüman olarak kullanacağız. Bu, bizim millî bir görevimizdir. Millî kaynaklarımızı, mutlaka, ekonominin ve milletimizin hizmetine sunacağız. Bunu, kalkınmamız için bir fırsat ve şans olarak görüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Biz de, tekrar, hayırlı olmasını diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

7. - Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/770) (S. Sayısı: 439) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 439 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteği vardır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkanım, bu gürültüden dolayı, arkadaşlarım, herhalde konuşmamı pek anlayamayacaklar. Devam edeyim mi?!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, sayın konuşmacı haklıdır. Lütfen, sükunetle hatibi dinleyelim. Elbette ki, bu önemli yasada, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklayacaktır.

Buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sizleri ve Yüce Ulusumuzu saygıyla selamlıyorum. 4342 sayılı Mera Kanunu, Türkiye tarımı ve Türk çiftçisi için yaşamsal önemde olan bir kanundur. Bu kanun, 25 Şubat 1998 tarihinde, günümüzden altı yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde oturuma katılan değişik siyasî partilere mensup 222 üyenin oybirliğiyle kabul edilmiş ve bu olay herkes tarafından, hatta "devrim" sözcüğünden ürkenler tarafından dahi devrim olarak nitelendirilmiştir; çünkü, 1998 yılına kadar olan cumhuriyet döneminde, tarım alanında sayısız yasal düzenlemeler yapılmasına karşın, meraların korunup kullanılması hakkında herhangi bir yasal düzenleme gerçekleştirilememiştir. Yasanın çıktığı tarihe kadar tüm meralarımız, 1858 tarihli Osmanlı Arazi Kanunnamesine göre yönetilmiştir. Aslında, Mera Kanunu çalışmaları, 1957 yılında başlamış; fakat, tüm iyi niyetli çabalara karşın, uzun süre sonuçlandırılamamış; hazırlanan kanun tasarıları 1965,1980,1991 ve 1996 yıllarında, 4 kez Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geldiği halde, bir türlü yasalaşma sonucuna ulaşamamıştır. Mera Yasasının kırk yılı aşkın süren yasalaşma macerası, 25 Şubat 1998'de mutlu sonla sonuçlanmıştır.

                                   

(x) 439 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Mera Yasasının amacı, mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit, tahsis, kullanım, koruma ve geliştirilmesini sağlamaktı. Bu yasa, 1940 yılında 44 000 000 hektar olup yasasızlıktan ötürü korunamadığı için 1991'de 12 000 000 hektara inen, 2000'li yılların başlarında ise 10 000 000 hektarın altına indiği uzmanlarca belirtilen meralarımızın daha fazla azalmasını önleyecek, mera, yaylak ve kışlaklarda daha fazla ot üretilmesini sağlayacaktı; çünkü, hayvancılığımız sürekli kan kaybediyordu ve bu kan kaybının önüne de, ancak, meraların korunup geliştirilmesiyle, daha fazla kuruot üretilerek geçilebilecekti.

Değerli arkadaşlarım, Anayasamızın 45 inci maddesinde de "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemek için gereken tedbirleri alır" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Mera Yasası, can çekişen hayvancılığı sağlıklı hale getirmek için, meralarımızı her türlü tecavüzden korumak, mera alanlarının daralmasını önlemek için çıkarıldı. Ülkemiz hayvancılığının içler acısı halini sizlere anlatmayı gereksiz görürüm. Eğer, bugün, ülkemizdeki büyük ve küçükbaş hayvan sayıları, çok değil, son yirmi yıl içerisinde yarı yarıya azalmışsa, bunda, geçmiş hükümetlerin yanlış ekonomi ve tarım politikaları kadar 1950'li yıllarda başlayan meraları tahrip anlayışının da çok ciddî etkisi olmuştur. Bütün bunları ve hayvancılığımızın içerisine düştüğü zavallı durumu görerek, meralarımızın üzerine titrememiz gerekir.

Oysa, görüyoruz ki, Mera Yasasında yapılmak istenilen her değişiklik, meraları korumayı değil, tam tersine, meraları amacı dışında daha kolay kullanılabilir hale getirmeyi amaçlıyor; tıpkı, Orman Yasasında yapılan ve yapılmak istenilen her değişiklikte, ormanları korumanın değil, ormanları haksız kullanımlara açmanın düşünüldüğü gibi.

Değerli milletvekilleri, Türk tarımı, tarım içerisinde hayvancılık, doğrudan tarla alanlarıyla, mera alanlarıyla ilgilidir. Topraklarımız yoksa, meralarımız yoksa, nerede bitkisel üretim, nerede hayvancılık yapacağız! Devlet İstatistik Enstitüsünün bu konudaki resmî bildirimleri gelecek için umut vaat etmiyor.

Değerli arkadaşlarım, lütfen, dinlerseniz, size çok ciddî bilgiler vereceğim; bakınız, memleketimiz nereden nereye gidiyor.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Dinliyoruz Sayın Hocam.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bakınız, ekim yapılan tarla alanları, bağ alanları, meyvelik alanlar ve zeytinlik alanlar, son yirmi yılın verilerine göre, Devlet İstatistik Enstitüsünün resmî rakamlarına göre sürekli azalıyor. Arkadaşlarım, 19 000 000 hektar olan tarla alanı, yirmi yılda tam 1 000 000 hektar azalarak 18 000 000 hektara indi. Bağ alanları, 597 000 hektardan 525 000 hektara indi. 1 563 000 hektar olan meyvelik alanlar, 1 425 000 hektara indi ve zeytinliklerimiz, üzerinde ciddî olarak durmamız gereken zeytinliklerimiz, 250 000 hektar azalarak 857 000 hektardan 600 000 hektara indi. Üzücü olan, zaman içerisindeki azalışların süreklilik göstermesidir.

Türk tarımının kalkınmasını istiyorsak, önce, üzerinde tarım yapılan topraklarımızı, hayvanlarımızı beslediğimiz meraları korumamız ve iyileştirmek için çaba göstermemiz gerekir. Oysa, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla Mera Kanununda yapılmak istenilen değişiklikler, meralarımızı koruyup geliştirmeyi değil, mera alanlarını daraltmayı hedeflemektedir. Bu anlayış tarzıyla, Türk tarımı yarın daha kötü duruma, Türk çiftçisi de bugünkü zavallı durumunu arar hale gelir.

Değerli milletvekilleri, Mera Yasasını çıkararak tarihî görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi, meralara ilişkin masrafların kaynağını oluşturan Mera Fonunu 20 Haziran 2001 tarihli bir yasayla kaldırınca, Mera Yasası uygulama maliyetleri, genel bütçe içerisine alınan "Mera Özel Ödeneği" adlı ödenekten karşılanmaya başlanıldı. Bu ödeneğin gerek yetersizliği gerekse de önemli kısmının zaman zaman merkez ve kimi zaman da taşra örgütlerince amacı dışında başka alanlarda kullanılması sonucu, mera çalışmaları önemli ölçüde olumsuz yönde etkilenmeye başladı. Nitekim, Mera Yasasının yürürlüğe girmesinden günümüze kadar altı yıla yakın bir süre geçmesine karşın, ancak 1 000 000 hektar alanın tahsis işlemi yapılmış olup, bu 1 000 000 hektar alanın büyük çoğunluğu da kadastro geçmiş, daha önce mera, yaylak, kışlak olarak tescil edilmiş alanlardır. Yani, geçen beş yıllık süreçte, var olan alanların en iyi tahminle yalnızca yüzde 10'unda tespit, tahdit ve tahsis çalışması bitirilebilmiştir. Ayrıca, örneğin, mera alanı il toplam alanının yüzde 50'sinden fazla olan Erzurum ve Ağrı İllerinde, tahsis işleminin tamamlandığı alanların toplamı yüzde 2'ler düzeyindedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza düşen görev, bu süreci hızlandırmak, çalışmalara ivme kazandırmak olmalıydı. Oysa, Bakanlık, üzerine düşen görevi yapacak, meraları koruyup geliştirecek yerde, hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bu yasa tasarısına kaynaklık ederek, mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacının değiştirilmesine, bu alanların başka amaçlarla kullanılabilmesine önayak olmaktadır.

Bugün görüştüğümüz tasarıyla, yasada yer alan "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, Maden Kanunu ve Petrol Kanunu hükümlerine göre, maden ve petrol arama ve arama sonunda verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol faaliyeti için zarurî olan" ifadesi değiştiriliyor. "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine Maden Kanunu ve Petrol Kanunu hükümlerine göre arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zarurî olan" şekline dönüştürülüyor; yani, bir mera alanının maden arama amacıyla tahsis edilebilmesi için, halihazır yasada var olan madenin kesinlikle verimli olması koşulu kaldırılıyor, verimliliği ne olursa olsun, yalnızca bulunması yeterli kabul ediliyor. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, rezerv alanlarında verimlilik koşulu aranmazsa, mera alanları inanılmaz bir tahribe uğrar.

Değerli milletvekilleri, hayvansal üretimin yüzde 75-80'i yem giderlerinden oluşur. Bizim, Türkiye olarak, yıllık kabayem gereksinmemiz 50 000 000 ton kadardır ve bunun da en ucuz, en kolay sağlanabileceği kaynak çayır ve mera alanlarıdır. Çayır ve meralar, sürdürülebilir hayvansal üretimi sağlama yanında, rüzgâr ve su erozyonunu da önlemektedir. Çayır ve meralarımız, var olan haliyle, kabayem gereksinmemizin ancak yüzde 25-30'unu karşılamakta, yetersizliği nedeniyle çayır ve meraların geliştirilmesinin özel bir önemi bulunmaktadır.

Getirilen düzenleme, meraları geliştirmeyi değil, meraların amaçdışı kullanımını, yani, yok edilmesini kolaylaştırıcı hususları içermektedir. Bu düzenlemelerle, can çekişmekte olan hayvancılığımız ruh teslim eder. Oysa, ne diyordu İktidarımız acil eylem planında; "hayvancılık sektörünün kalkındırılması için üç ay içinde acil tedbirler alınacaktır." Öyle anlaşılıyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı hayvancılık konusunda acil tedbirler almaya çalışıyor; yalnız, ufak bir farkla; hayvancılığı kalkındırmak değil, hayvancılığı ortadan kaldırmak amacıyla.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevreyi düşlüyorsak, mera, otlak ve yaylakların tahribiyle oluşacak rüzgâr ve su erozyonunu da bu arada hatırlatmak gerekir kanısındayım.

Değerli milletvekilleri, hükümet, önümüze gelen yasa tasarısıyla yalnızca meraları maden arama  maceralarına feda etmekle kalmıyor, aynı zamanda ve daha da vahim olarak ormanlarımızı 2/B alanlarına çevirerek yapamadığı rant oluşturma girişimini mera alanlarında yapmaya çalışıyor. Bu tasarıyla yapılmak istenen, belediyelerin mücavir alanlarında bulunan ve üzerinde yasal olmayan inşaatlar yapılmış olan alanları mera olmaktan çıkarıp, meraları yasadışı iş yapma heves ve alışkanlığında olanların doymak bilmez hırslarına teslim etmektir. Getirilen düzenleme, aynı zamanda, kaçak inşaat yapanlara af niteliğindedir. Getirilen düzenleme, meralarımızı yerel siyasal baskılara ve sübjektif değerlendirmelere açık hale getirmektedir. Getirilen düzenleme, meralarımız üzerinde yeni işgaller yapılmasına kapı aralamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yasa tasarısını bu haliyle kabul etmek, yarım yüzyıl sürdürülen çabaları heba etmek, hayvancılığın gelişmesini baltalamak, Türk çiftçisini kaderiyle baş başa bırakmaktır. Yasa tasarısı, Anayasamızın 45 inci maddesine açık aykırılık taşımaktadır. Anayasaya aykırılığı bu denli açık olan bir yasayı kabul etmek ancak şu anlama gelebilir: Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilse bile, yasadan iptal tarihine kadar yararlananlar, yani, yasadışı inşaat yapanlar, meraları işgal edenler buraları sahipleneceklerdir. Kamu vicdanı, bu açık haksızlığı, yasa tanımazlara böyle bir hak vermeyi asla kabul edemez.

Değerli milletvekilleri, İktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak görüşü, Türkiye'de hayvancılığın geliştirilmek zorunda olduğudur. Hayvancılığın geliştirilmesi ise, ilk planda, hayvan üreticisine yeterli kabayem ve ucuz fabrika yemi sağlamamıza bağlıdır. Bugün, 1 kilo sütün satış fiyatı yörelere göre değişmekle birlikte, 360 000 Türk Lirası ile 450 000 Türk Lirası arasındadır; 1 kilo fabrika yeminin fiyatı ise, 450 000 Türk Lirası ile 500 000 Türk Lirası arasında değişmektedir. Şimdi, sizlere soruyorum: Siz olsanız, 500 000 liraya yem alıp, 400 000 liraya süt satarak süt inekçiliği yapar mısınız? Yaparım diyebilmek mümkün müdür?! İran'dan kaçak hayvan, Bulgaristan'dan kaçak et girişi sürerken, besi sığırcılığı yapanlar, besledikleri hayvanları değer fiyatına satabilirler mi?! Hayvanını değer fiyatına satamayanlar hayvancılığa devam edebilir mi?! Bütün bu sorunları çözmek varken, tam tersini yaparak meraları amaçdışı kullanıma daha fazla açmak, hayvancılığımızın önündeki en büyük engeli oluşturacaktır.

Değerli milletvekilleri, hepinizi, bu yasa değişikliklerine "evet" demeden önce bir kez daha düşünmeye davet ediyor; yurtsever, cefakeş çiftçi, üretici kardeşlerime ve sizlere, kendi adıma ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 22.01

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 22.10

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 93 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Tasarının tümü üzerindeki müzakerelere devam edeceğiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/770) (S. Sayısı: 439) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

AK Parti Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Ahmet Kambur; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KAMBUR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak AK Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, ülkemizin en önemli doğal kaynakları arasında yer alan çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliklerinin artırılması, gerek toprak muhafazası ile erozyon kontrolü ve gerekse hayvancılığın geliştirilmesi bakımından öncelikli konuların başında gelmektedir.

Bununla beraber, çayır ve meraların önemini ana başlıklar halinde sıralamak gerekirse;

1- Biyolojik yaşam çemberinde bitki -mera, çayır- temel öğedir. Bitkisiz insan ve hayvan yaşamı düşünülemez;

2- Hayvanlar için -yaban dahil- önce yaşam alanı ve yem kaynağıdır;

3- Toprakların muhafazası ve verimliliğini artırma yönüyle;

4- Su kaynaklarının oluşumunu, gelişimini ve kalitesini etkilemesi yönüyle;

5- Marjinal ekolojik alanlarda yetişmeleri, belli ekolojik koşullarda başka bitkisel üretim modelinin mümkün olmadığı tabansuyu çok yüksek deltalarda, ovalarda ve yüksek soğuk alanlarda vazgeçilmez özellikleriyle;

6- Yeryüzü ısınmasında sera etkisinin azalmasındaki etkin rolleriyle;

7- Biyolojik çeşitlilik, gen merkezi olma özellikleri, rekreasyonel özellikleri yönüyle;

8- Son olarak, ekonomik değerleri;

Katkıları olarak sıralanabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, hayvan varlığı bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Yurdumuzun coğrafî konumu, iklim özellikleri, doğal yapısı, hayvancılık için çok uygun koşullar sergilemektedir. Tüm bu olumlu koşullara rağmen, hayvanlarımızın ırk ve özelliği, özellikle de yeterli beslenememesi sonucu, hayvansal üründen üretimimiz, gelişmiş ülkelerin çok altında kalmaktadır.

Yurdumuzda hayvancılık, geniş ölçüde, meralara dayalı olarak yapılmaktadır. Yem bitkileri ekim alanları, arzu edilir bir tempoyla, istenilen bir seviyeye çıkarılamamıştır. Yetiştiricilerimiz, geleneksel alışmışlıklarından kurtulup, modern işletmeciliğin gerektirdiği bilgi, beceri ve ekonomik düzeye henüz ulaşmamışlardır. Daha açık ve gerçekçi bir ifadeyle, modern hayvancılık, daha çok çalışmanın, daha çok maddî harcamanın ve teknolojinin gereklerini tam olarak yerine getirmeyi gerektirmektedir; ancak bu sayede üretimi katlayarak artırmak mümkün olacaktır. Bu bağlamda meralar, bedava yem kaynağı olarak görülmektedir. Hayvan yetiştiricileri, meralardan mümkün olduğunca çok yararlanmak gayesiyle, hayvanları meraya erken salmakta ve kar yağıncaya kadar otlatlamaya devam etmektedirler.

Meraların bitki örtüsünün henüz tam gelişmesi tamamlanmadan hayvanların meralara gelişigüzel salınmaları, bir yandan bilinçsiz ve aşırı otlatmayla, diğer yandan çiğnenmeyle, bitki örtüsünün kökleriyle birlikte tahrip olmasına ve dolayısıyla, meralarımızın kıraç topraklar haline gelmesine neden olmaktadır. Bunun sonucu yurdumuz, her yıl, tarıma elverişli Kıbrıs adası kadar toprak kaybına neden olan erozyonla karşı karşıya kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin meraları, son kırk yıl içinde 20 000 000 hektardan, 12 500 000 hektara düşmüştür. Mevcut 11 000 000 büyükbaş hayvan birimine eşdeğer hayvan varlığımızın      50 000 000 ton olan kabayem ihtiyacının yaklaşık yüzde 25-30'u çayır ve meralardan karşılanmaktadır. Bu oran, ülke hayvancılığımızda önemli bir yer işgal eden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yüzde 70'lere kadar yükselmektedir.

4342 sayılı Mera Kanunuyla, mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditlerinin yapılarak köy ve belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi, belirlenecek kurallara uygun olarak kullanımlarının sağlanması, bakım ve ıslahlarının yapılarak verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi ve korunması, gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi gibi konular düzenlenmiştir.

Bakanlığa verilen mera, yaylak ve kışlakların tespiti ve bu kanunun uygulamalarında kullanılacak haritaların yıl içerisinde sonuçlandırılmalarında yaşanan problemler nedeniyle, tasarı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına zikredilen hizmetlerin yürütülmesinde yıllara sâri taahhütlerde bulunma imkânı getirmektedir.

Ayrıca, ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumları ile sıkça doğal afetlere duçar olan ülkemizde, doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan alanların tahsis amacının değiştirilmesine imkân sağlamak ve tabiî afete maruz kalmış olan bölgelerin daha sağlıklı yapılaşması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimizin uygulamaya koyduğu acil eylem planı içinde de yer alan bürokrasinin azaltılması ve hizmetlerin vatandaşlarımıza etkin bir şekilde sunulması anlayışı çerçevesinde ve maddelerinin büyük bir kısmı Yüce Meclisimizce kabul edilen Kamu Yönetimi Temel Kanununa da paralel olarak Mera Kanununda düzenlenen bazı yetki ve sorumluluklar Bakanlıktan valiliklere devredilerek, hizmetlerin daha hızlı ve etkin olarak sunulması amaçlanmıştır. Ayrıca, meralar üzerinde düzenleme yetkisini haiz bir tek otorite belirlenerek, dublikasyonların ortaya çıkardığı yönetim zafiyetlerinin izolesi amaçlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarıyla doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan meralar ile mazbut vakıflara ait meraların tahsis amacı değişikliklerinde ücret alınmayacağı hususu düzenlenmektedir. İlaveten, belediye ve mücavir alan içinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içinde yerleşim yeri olarak işgal edilip mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek, Hazine adına tescilleri öngörülmektedir.

Mera, yaylak ve kışlaklar ile çayır ve otlaklar hakkında farklı mevzuatla farklı kurumlara görev verilmesi sonucu, bu alanların korunması ve geliştirilerek ülke ekonomisine katkısının önüne geçilmiş, ülke hayvancılığı da olumsuz yönde etkilenmiştir. 442 sayılı Köy Kanununda yapılan değişiklikle, mevzuat karışıklığına son verilerek uygulama bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Hazine mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmaz malların devrinin Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle yapılacağı öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun ek 9 uncu maddesi değiştirilerek, tabiî afetler nedeniyle ortaya çıkan yerleşim yeri ihtiyacının karşılanması amacıyla, Mera Kanunu hükümlerince tahsis amacı değiştirilen yerlerin Hazine adına arsa olarak tescil ettirilmesi ve öngörülen amaçla kullanılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına tahsis edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.

Acil eylem planı ve dolayısıyla Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısına paralel hükümler ihtiva eden Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, güzel yarınları hedefleyen ülkemize faydalı olacağına olan inancımı ifade eder, Yüce Heyete saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kambur, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada kendini besleyebilen ülkelerden biri olduğumuz ileri sürülmesine karşın, henüz yeterli ve dengeli beslenebildiğimizi söylemek zordur. İnsan beslenmesinde günlük 70 gram olan protein gereksinimimizin en az 33 gramının hayvansal kaynaklı olması gerekliliğine karşın, bu miktar, ülkemizde 17 gramdır. Ayrıca, nüfusumuzun yüzde 27'sinin çok yetersiz düzeyde beslendiği, beslenmede temel maddelerin karbonhidratlardan oluştuğu bilinmektedir.

Ülkemizde, et sorunu, ot sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfusu 70 000 000'a ulaşan ülkemizde, tarımsal verimlilik en azından nüfus artış hızına paralel olarak yükselmedikçe var olan beslenme sorununun her geçen yıl daha da büyüyeceği yadsınamaz bir gerçektir.

Ülkemiz hayvancılığı yüzde 70 oranında meraya bağlı olup, hayvan varlığımızın yılda tükettiği ham proteinin yüzde 68'i ile nişasta değerinin yüzde 62'si meralardan karşılanmaktadır.

Çayır ve meralarımız, yem kaynağı olmalarının yanında, toprak koruma açısından da önemli bir işleve sahiptir. Doğada, su ve rüzgârın toprağı aşındırma etkisini önleyen en büyük güç, sürekli ve canlı bitki örtüsüdür. Mera alanlarımız, otuz kırk yıl önce yaklaşık 40 000 000 hektar iken, azala azala, bugün 10 000 000 hektara kadar düşmüştür. Bir zamanlar otla kaplı olan meralarda, bugün ot görmek zordur. Birçok yerde ot kalmadığı gibi toprak da kalmamış, erozyon neticesinde çıplak, taşlık alanlar oluşmuştur. Özellikle uçak seyahatlerinde, ülkemize yukarıdan bir baktığımızda, üzüntü verici tabloya gözlerimizle şahit olmaktayız.

Devlet, mera çalışmalarında yeterli yatırımı yapamamakta, proje geliştirmede ve uygulamada ağır kalmaktadır. Mera çalışmaları hızlandırılmalı, malî ve teknik yönden yaşanan sıkıntılar hızla aşılmalıdır. Aksi takdirde, devletin de, bakanlığın da, arazide çalışan insanların da yapacağı fazla bir şey olmayacaktır. Mayıs ayı sonu itibariyle, mera ödenekleri hâlâ yeterince serbest bırakılmamıştır. Islah ihalelerinde geç kalınmaktadır. Yılın ikinci yarısında veya sonunda gelen para ise, belli bir şeye yarayamayacaktır; mera çalışmaları yılın ilk yarısında yapılmaktadır, son yarısında bir fayda sağlamamaktadır.

Maliye Bakanlığının, Hazine Müsteşarlığının, DPT'nin ve ilgili kuruluşların yönetici ve uzmanlarının mera dahil tarıma farklı bir açıdan bakmaları ülkenin geleceği açısından zorunludur.

Ülkemizde tarla ziraatı içinde yem bitkilerinin üretimi yeterli değildir. Yem bitkilerine on yıl önce tarla ziraatı içerisinde yüzde 2-3 gibi bir destek verilirken, yem bitkileri üretimi son yıllarda yüzde 7-8 oranında desteklenmektedir. Gelişmelere rağmen, gelinen seviye oldukça yetersizdir.

Meralarımızın yüzde 70'i Doğu Anadolu ve İç Anadoludadır. Hayvancılığın yaygın olduğu bu iki bölgemizde mera çalışmalarının başarılı olması hayvancılığımız için önemli bir gelişme olacaktır.

Ülkemiz, her yıl 1 400 000 000 ton yurt toprağını aşınımla yitirmektedir. Aşınım nedeniyle barajlarımız dolmakta ve ömürleri kısalmakta, toprak kaymaları, taşkınlar, sel ve çığ felaketleri artmakta, ormanlar azalmakta, meralar bozulmakta ve hayvancılık gerilemektedir. Çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliğin artırılması, böylelikle hayvancılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyon kontrolünün sağlanması amaçlarını gerçekleştirmek için çıkarılan 4342 sayılı Mera Kanunu, uygun yönetim ve finans organizasyonlarının bir türlü kurulamaması nedeniyle, aradan geçen zaman içerisinde arzu edilen uygulama sonuçlarını üretememiştir. Yasanın çıktığı günden bu yana çayır ve mera alanlarının tespit, tahdit ve tahsisi konusunda gösterilen çabaların yetersizliği yanında birçok uygulama yanlışlığı da yaşanmıştır. Bu durum, doğal kaynaklarımız ve tarım sektörü açısından üzüntü vericidir. Bununla birlikte, Tarım Bakanlığının Mera Kanunuyla ilgili bu değişiklikleri buraya getirmesi ve tartışmaya açması sevindiricidir. Tasarıyla, Türkiye genelinde belediye mücavir alanlarında yer alan ve üzerinde yasadışı inşaat bulunan mera alanları, tahsis amacı değiştirilerek meralıktan çıkarılmakta, imar planı içerisine alınmaktadır.

4342 sayılı Yasanın mevcut 14 üncü maddesinin (d) bendinde, imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan mera alanlarının tahsis amacının değiştirilebileceği hükmü bulunmaktadır. Tasarıya eklenen geçici madde hükmüyle, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılmak istenmektedir.

Ayrıca, tasarının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının d bendinde, ilave imar planları yapılarak da tahsis amacı değişikliğine gidilebileceği hükmü bulunmaktadır.

Mücavir alanlar, gelecekte kentin etki ve genişleme alanı içerisine gireceği düşünülen bölgeler olmakla birlikte, uygulamada, siyasî kararlarla, kentin makul sürelerde genişleyebileceği alanların çok uzağında olan bölgeler de mücavir alan olarak ilan edilebilmekte ve bu da, siyasî anlamda çeşitli çekişmelere ve rant odaklarına yönelebilir.

Genel anlamda yasa tasarısı gerekli olmakla beraber, bu saydığım sakıncalar da değerlendirilmeli ve gözönüne alınmalıdır.

Sonuç olarak da, özellikle, Mera Kanununun daha da iyileştirilmesi için, yasanın öngördüğü kiralama, komisyonlar, mera yönetim birlikleri, göçerler gibi ilgili yönetmeliklerin ivedi olarak çıkarılıp işler hale getirilmesi lazım.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle, uzman bilim adamı açığı belirgin olarak ortaya çıkmış olup, yetiştirilmeleri lazım.

Mera araştırma bölümlerinin nerelerde kurulacağı kısa sürede belirlenmeli, bu anlamda altyapı zenginleştirilmelidir.

Komisyonlarda görev alması zorunlu olan uzman ziraat mühendisleri açığı kısa sürede kapatılmalı, bu amaçla, lisansüstü eğitimler özendirilmelidir.

Yine, hayvancılık yapmayan İşletmeler de, yem üretimlerini sağlamak amacıyla, ot alınır satılır konumuna getirilmeli, bu amaçla, Toprak Mahsulleri Ofisine benzer şekilde yem ofisi kurulmalıdır.

Yine, ziraat fakültelerinin zootekni ve tarla bitkileri bölümlerinde, bu anlamda, çayır-mera eğitimi konusunda desteklemeler ve dersler ön plana alınıp, bu anlamda destek verilmesi gerekmektedir.

Mera alanlarında hayvan baskısı azaltılmalı ve mera ıslahına hız verilmelidir.

Mera Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına, genel anlamda, söyleyeceklerim bunlar. Değişikliklerin, çiftçilerimiz, hayvancılarımız ve tüm ülkemiz için şimdiden hayırlı olmasını diliyorum; saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Budak, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MERA KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu ekipler; Bakanlık il veya ilçe müdürlüğünden bir ziraat mühendisi, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden bir ziraat mühendisi veya teknik eleman, Kadastro Müdürlüğünden bir teknik eleman, Millî Emlak Müdürlüğünden bir temsilci, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları ile ilgili olarak bir orman mühendisi, 22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun uygulama alanlarında Tarım Reformu Teşkilatından bir ziraat mühendisi ile meradan yararlanan köy ise köyün muhtarı, belediye ise belediye temsilcisi ile komisyonun teklifi ve valinin onayı ile seçilen iki mahallî bilirkişiden oluşur."

BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kamacı, şahsınız adına da söz talebiniz olduğundan, süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa tasarısında yer alan gerekçelere baktığımız zaman, bu  tasarının 11 000 000 büyükbaş hayvan varlığımızın ihtiyacı olan 50 000 000 ton kabayemin yüzde 30'unun çayır ve meralardan karşılandığı ve bu yasa tasarısının, aynı zamanda, ıslah çalışmalarına da faydalı olacağı, buna yönelik olduğu söylenmektedir. Bu yasa tasarısı, gerçekten, meraların ıslahı ve hayvancılığın gelişmesine faydalı olacak bir yasa tasarısı ise, bunu kabul etmemek mümkün değil; çünkü, bugün, ülkemizde var olan duruma göre, hayvancılık sektörü, maalesef, dibe vurmuş vaziyettedir. Bu hususta, yaklaşık birbuçuk yıldır işbaşında olan bu hükümetin de sorumluluğu vardır.

Değerli arkadaşlar, etin kilosunun 6 700 000 liraya düştüğü, hayvan yemi fiyatlarının arttığı dönemde, bu yasayı, eğer, bunun arkasına sığınarak çıkarmaya çalışıyorsak ve başka amaçları varsa, hayvancılığı bu işe hiç karıştırmamak lazım; çünkü, bu yasa tasarısı, hayvancılığa kabayem bulmak amacıyla yapılmış bir yasa tasarısı değildir. Bunun asıl amacı, bence, geçtiğimiz yasama döneminde 2/B uygulaması, iki kez geriye dönüşünden sonra, referanduma götürülmediği için -o dönemde Sayın Başbakan tarafından "2/B uygulaması buradan geçmediği takdirde referanduma götürülecektir" denilmesine rağmen götürülemediği için- bu yasa tasarısı onun yerine ikame edilmeye çalışılmıştır değerli arkadaşlar ve en önemli bir sebep de budur.

Sadece hayvancılığın arkasına sığınarak, hayvancılığın arkasında bulunarak, bunları yapmak doğru bir iş değildir. Bunu, komisyonda değerlendirirken de konuştuk. Komisyon üyesi bazı arkadaşlarımız, halihazırda, şu anda bulunan mera alanları üzerinde imar planlarına aykırı şekilde inşaatların olduğunu söylediler. Bunu söyleyenler de AKP'li arkadaşlarımızdı.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Doğru.

NAİL KAMACI (Devamla) - Bunu kabul etmemek mümkün değil, doğrudur; ama, bunu, hayvancılık sektörünün kabayem ihtiyacını karşılayacak bir tasarı diye ortaya çıkarırsak, bu, gerçeğe aykırıdır. Bu, tamamen, mera alanlarının hazineye devredilerek bu alanların satılması anlamına geliyor değerli arkadaşlar. Bu anlamda, bu tasarının adını doğru koymak lazım. Bu tasarı, 2/B'yle çıkarılamayan orman alanlarının, çıkarılarak, hazineye devri ve arkasından bazı rantiyecilere peşkeş çekilmesidir; bunun başka bir amacı yoktur.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Yapma!..

NAİL KAMACI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu tasarı şanslı bir tasarı; şanslı tarafı da şu: 28 Şubat 1998'de yürürlüğe girmiş... Her tasarı bu kadar şanslı değil; çünkü, komisyonlardan çıkıp da Genel Kurula gelmeden kadük olan tasarılar var. Bu tasarı, altı yıl içerisinde ikinci kez önümüze geliyor. Bundan önceki dönemlerde getirilmiş, bu, uygulamaya başlanmış; ancak, eksik var diye altı yıl içinde tekrar geliyor; ama, önemli saydığımız tarımla ilgili tasarılar daha bu Meclis gündemine gelmedi. Öncelikle o tasarıların bu Meclis gündemine gelmesi lazım değerli arkadaşlarım.

Acaba, bu tasarıyı şanslı kılan nedir; bu tasarıyı şanslı kılan, dediğimiz gibi, hayvancılık sektörünün kabayem ihtiyacı değildir; bu tasarıyı şanslı kılan, son zamanlarda kırılgan duruma gelen ekonominin durumudur. Bunu gerçek olarak söylemek lazım, hiç saklamamak lazım. Bir şeyin arkasına saklanmaya da gerek yok, açık açık, bu tasarıyı bu anlamda çıkarıyoruz derlerse, saygı duyarım. Olabilir de bu; ama, bunu, orman alanlarından çıkarılacak arazilerin peşkeş çekilmesi olarak değerlendirirlerse, bu yazıktır. Hatta, altı yıl boyunca, bu tasarı çıktıktan sonra, bu alanların daha yüzde 10'u tahdit komisyonlarından geçmemiş; komisyonlardan geçmemiş yüzde 10'u. Sanıyorum, siz İktidardasınız birbuçuk yıldan beri, siz de bu konuda doğru dürüst bir şey yapmamışsınız demektir. Üstelik, bu ıslah çalışmalarını, bu tahditleri yapacağız diye düşünüyorsanız, Türkiye'de, 1937'den sonra orman alanlarının yüzde 70'i, yüzde 75'i tamamlanmıştır daha, yüzde 30'u tamamlanmamıştır. Eğer, siz, bu, beş yıl içinde tamamlanacaktır diye söylüyorsanız, gerçeğe aykırıdır değerli arkadaşlar.

Şimdi, geldiğimizden beri söylediğimiz bir şey var. Değerli arkadaşlar, biz milletvekiliyiz, yasama görevi yapıyoruz. Ancak, sivil toplum örgütlerini komisyonlarda dinleyelim, onların görüşlerini alalım; ama sonuçta da, kendi görüşlerimiz veya iktidar görüşleri yapılabilir; ancak, bunları hazırlarken bunlara pek değer vermiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir ülkede yaşıyoruz. Ülke, sadece bizden ibaret değil. Bu ülkenin içerisinde sivil toplum kuruluşları var, meslek örgütleri var ve bunların da görüşlerini dinlemek lazım; bunu ister uygularsın ister uygulamazsın; ama, sonuçta onları dinlemek lazım. Çünkü, Türkiye'yi sadece biz yönetmiyoruz. Daha önceki kanuna göre, komisyonda, ziraat odalarından bir üye yer almaktayken, bu, tasarıyla kaldırılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bütün komisyon üyeleri devlet memurlarından oluşuyor; komisyonun devlet memurlarından oluşması konusunu, bence, bir iktidarın değerlendirmesine bırakabiliriz; ancak, sivil toplum örgütlerinden bu komisyonun içine katılacaklarla, bunu daha yaygın hale getirme şansımız var.

Şimdi, daha önceki kanunda olan sivil toplum örgütlerinden ziraat odasının, bu tasarıyla çıkarılması manidar bana göre. Niye çıkarılıyor? Biz, aslında, önümüzdeki günlerde, Ziraat Odaları Birliğinin burada tasarısını görüşeceğiz, yasalaştıracağız; hem onları, daha fazla katılımcı hale getirmeye çalışıyoruz hem de onların örgütlenmesinden sağlayacakları herhangi bir kişiyi bu komisyonlara almıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, siz, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili bir kanun çıkarıyorsanız, bu konuda taraf olanları bu komisyonlara almak durumundasınız; almazsanız, Sayın Bakanın emrettiği şekilde olur veya Sayın Müsteşarın emrettiği şekilde olur; bundan kurtulma şansı yoktur. Bakın, yine, bu alanlarda, mera alanlarının tahribiyle ilgili, İstanbul Pirinçli Köyü... Sayın Bakanıma da gelmiştir sanıyorum böyle bir şey...

Şimdi, değerli arkadaşlar, nasıl kullanıldığı konusunda bir örnek vereceğim: 13.1.2004 tarihli Vatan Gazetesinde yer alan habere göre, İstanbul'un Pirinçli Köyünde -Gaziosmanpaşa'da bulunuyor, ben bilmiyorum, tabiî İstanbullu olanlar biliyordur- bir mera düzenlemesi yapılıyor ve buradan, bir mera alanı bazı müteahhitlere veriliyor. Müteahhitler bu alanları moloz dökmek için kullanıyorlar. Bakın, biz ıslah etmek için uğraşıyoruz, onlar moloz döküyorlar ve her kamyon başına 10 000 000 lira para alıyorlar -bu, İstanbul'da yaşanıyor şu anda- ve büyük kazançlar sağlıyorlar; çünkü, İstanbul'da inşaat sektöründe çalışanlar iyi bilir ki, inşaat molozunu dökmek bir marifettir; çünkü, yer yoktur. Bu alanlar hangi alanlar; mera alanları... İleride siz burada düzenleme yapacaksınız, ıslah edeceksiniz, moloz dökülen alanları tekrar düzenleyeceksiniz; bu, bu ülkenin hazinesine ikinci kere yüktür değerli arkadaşlar.

Şimdi, mera alanları köylünün ortak malıdır; bu alanlarda yapılan işlerden köy muhtarlığının, köy ihtiyar meclisinin haberi yoktur değerli arkadaşlar; ama, orayı alanlar, orayı işletenler veya işgal edenler, bu kamyon başına 15 000 000-20 000 000 lirayı almakla trilyonları vurmaktadır değerli arkadaşlar.

Çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliklerinin artırılması, böylelikle, hayvancılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyon kontrolünün sağlanması amaçlarını gerçekleştirmek için çıkarılan 4342 sayılı Mera Kanunu, uygun yönetim ve finansman organizasyonlarının bir türlü kurulamaması nedeniyle, aradan geçen zaman zarfında bir sonuç getirmemiştir değerli arkadaşlar.

Yine, 1998 yılında yürürlüğü giren 4342 sayılı Mera Kanununa göre Türkiye genelindeki tespit, tahdit ve tahsise yönelik mera kadastro çalışmalarının, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde tamamlanması planlanmasına ve aradan geçen altı yıl gibi süreye rağmen henüz daha bitirilebilmiş değildir değerli arkadaşlar.

Yine, tasarının 1 inci maddesinde, 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, mera tespit, tahdit çalışmalarını gerçekleştirecek olan mera teknik ekibinde yer alan -baştan da söylediğim gibi- ziraat odası temsilcisi ekip üyeliğinden çıkarılmıştır değerli arkadaşlar.

Bu konuda bir önergem vardır, önerim vardır; eğer, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da destek verirse, tekrar, bu ziraat odası temsilcisinin bu komisyonlarda görev alması sağlanabilir değerli arkadaşlar. Bu konuda desteğinizi istiyorum.

Gerek hükümetin ve gerekse diğer iki komisyonun gerekçe ve raporlarında bu konuya yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, mera ve yaylaklardan faydalanacak olan çiftçi aileleri olup, çiftçilerin örgütlü temsilcileri Türkiye Ziraat Odaları Birliğidir. Bu birlik temsilcilerinin teknik ekiplerden çıkarılmasıyla tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları askı ilanlarında, mera alanlarını kullanma hakkı olanlar aleyhine yanlışlıklar yapıldığında, bu yanlışlıkların önlenmesinde ekip çalışması sırasında birinci derecede yardımcı olabilecek üyelerden yoksun olunacaktır değerli arkadaşlar.

Gazete ve dergiler incelendiğinde, açılan davalar dikkate alındığında, bu konuda şimdiye kadar birçok yanlışlığın yapıldığı görülmektedir. Yoksa, ziraat odası temsilcisinin, çiftçi kullanım haklarını savunarak, yanlış da olsa, hızlı bitirilmesi... Planlanan çalışmaları yavaşlatacağından mı korkulmaktadır? Bu nedenlerle, bu temsilcinin, eskiden olduğu gibi, mera teknik ekibinde olmasında fayda vardır.

Ayrıca, aynı maddede, mahallî bilirkişilerle ilgili olarak yer alan "...ve o yerin en yüksek mülkî amiri tarafından seçilen iki mahallî bilirkişiden oluşur" ifadesi "...komisyonun teklifi ve valinin onayı ile seçilen iki mahallî bilirkişiden oluşur" şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, önceden, ilçelerde kaymakamlık tarafından seçilen mahallî bilirkişilerin seçiminin komisyon tarafından yapılarak valilik onayına sunulması planlanmıştır.

Mahallî bilirkişilerin seçiminde hangi kıstaslara yer verileceğiyle ilgili 4342 sayılı Mera Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra altı yılı aşkın süre geçmesine rağmen, Bakanlık merkez teşkilatı tarafından bu konuda herhangi bir yönetmelik ya da talimat çıkarılmadığı için, bu uygulamalarda büyük yanlışlıklara neden olunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, değiştirilen taslakta da bu duruma yer verilmediğinden, bu değişikliğin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.

Mahallî bilirkişi seçim işlemlerinin, çalışma yapılacak köy veya beldede bulunan karar organları tarafından yapılmasının sağlanması ve bu seçim sonuçlarının komisyonun teklifiyle valiliğin onayına sunulması için yönetmelik hazırlanması hususuna bu maddenin sonunda yer verilmelidir.

Şimdiye kadar yapılan uygulamalarda, genellikle mahallî bilirkişilerin belirlenmesi işlemleri, çalışma yapılacak yerin en yüksek mülkî amiri tarafından doğrudan belirlenmeyerek, belirlenme işlemleri il ve ilçe tarım müdürlüklerine bırakılmaktadır. Bu değişiklikle de aynı durum söz konusu olup, komisyon seçim işlemi, yine, il ve ilçe müdürlüklerine bırakılacaktır. Bu durumda, mahallî bilirkişilerin kimlerden oluşacağı, ikamet durumuyla ilgili hangi kıstasların uygulanacağı, bilirkişi olarak hangi özellikleri taşımaları gerektiği gibi konularda, yönetmelik ve uygulama talimatlarında herhangi bir bilgiye yer verilmediğinden, seçim işlemleri hususunda yanlış uygulamalara neden olunmaktadır.

Türkiye genelindeki bazı uygulamalarda, mahallî bilirkişi seçiminde bazı yanlışlıkların yapıldığı, bazı uygulamalarda ise hiç mahallî bilirkişi bulunmadığı ve bunun sonucu olarak da, komisyonlar tarafından mera ve yaylak alanlarının kullanım hakkıyla ilgili yapılan tahditlerde yanlışlık yapıldığı bilinmektedir. Örnek verecek olursak, bu durum neticesinde, duyuru, tespit, tahdit ve askı ilanlarının uygun yerlerde yapılmaması sonucu bir ilçeye bağlı köyün merasının ayrı bir ilçe veya il sınırları içinde bulunması durumunda veya bu alanda, bu köy halkı tarafından ortak kullanım hakkına sahip olunduğu halde, bu mera alanının tahsisinin bu köye değil de başka bir köye, bir ilçeye, bir ile yapıldığı bilinmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamacı, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

NAİL KAMACI (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu anlamda, bu yapılacak yanlışlıklara karşı önlem alınması gerektiği hususunu dile getirir, önergeme desteklerinizi bekler, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.

Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili l önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 1 inci maddedeki metnin, aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenerek kabulü için Genel Kurula sunulmasını arz ederiz.

 

Gürol Ergin

Selami Yiğit

Nail Kamacı

 

Muğla

Kars

Antalya

 

Erdal Karademir

Necdet Budak

Fahrettin Üstün

 

İzmir

Edirne

Muğla

Madde 1.- 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu ekipler, Bakanlık il veya ilçe müdürlüğünden bir ziraat mühendisi, Köy Hizmetleri il müdürlüğünden bir ziraat mühendisi veya teknik eleman, kadastro müdürlüğünden bir teknik eleman, millî emlak müdürlüğünden bir temsilci, ziraat odası başkanlığından bir temsilci, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları ile ilgili olarak bir orman mühendisi, 22.11.1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Teşkilatından bir ziraat mühendisi ile meradan yararlanan köy veya belediye ise köy muhtarı veya belediye temsilcisi, köy veya belediye karar organları tarafından seçilen iki mahallî bilirkişiden oluşturularak komisyonun teklifiyle valinin onayına sunulur. Mahallî bilirkişilerin seçimi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Tespit ve tahdit çalışmalarında görev alan teknik ekip üyeleri ile mera ıslah çalışmalarına bizzat katılanlara asgarî ücretin net yüzde 50'si tutarında diğer özlük haklarına ilave olarak her ay ücret ödenir. İlave ücret ödeneceklerle ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu ?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)-Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN -Sayın Kamacı?..

NAİL KAMACI (Antalya) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle; mera tespit ve tahdit çalışmalarını gerçekleştirecek olan mera teknik ekibinde yer alan ziraat odası temsilcisi ekip üyeliğinden çıkarılmıştır. Gerek hükümetin ve gerekse diğer iki komisyonun gerekçe ve raporlarında bu konuya yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, mera ve yaylaklardan faydalanacak olan çiftçi aileleri olup, çiftçilerin örgütlü temsilcileri ise, Türkiye Ziraat Odaları Birliğidir. Bu birlik temsilcilerinin teknik ekiplerden çıkarılması ile; tespit, tahdit, tahsis çalışmaları ile askı ilanlarında, mera alanlarını kullanma hakkı olanlar aleyhine yanlışlıklar yapıldığında bu yanlışlıkların önlenmesi ekip çalışması sırasında birinci derecede yardımcı olabilecek üyelerden yoksun olunacaktır. Bu nedenlerle, bu temsilcinin eskiden olduğu gibi yine mera teknik ekibinde yer alması gerekmektedir.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza arz ediyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - 4342 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Çalışma alanları içinde orman tahdidi yapılmamış orman içi mera, yaylak ve kışlaklar, Çevre ve Orman Bakanlığınca görevlendirilen iki üyeden oluşan komisyonun görüşü alınarak tespit edilir."

"Bakanlık bu ihaleler ile bu Kanun kapsamında uygulamaya konulan projelerde gelecek yıllara yaygın yüklenmeye girişebilir."

BAŞKAN -  Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Uzdil, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 439 sıra sayılı Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sizleri, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, birbuçuk sene oldu Büyük Millet Meclisindeyiz ve milletvekiliyiz; ama, maalesef, biz, seçimlerdeki vaatlerimizi unuttuk. IMF'yi unuttuk, değil mi; unuttuk. Başbakanımız ne dedi: "IMF bir gerçektir, bunu kabul edeceğiz." IMF'den kurtaracağız diye başladık.

Değerli arkadaşlarım, şöyle bir düşünelim; devletimizin şefkatli kucağını vatandaşımıza açabildik mi? Ben, tekrar sorayım, açabildik mi?

Ayrıca, şöyle bir olayı da hatırlatalım: Vatandaşımız hırçınlaşacak, yöneticilerimiz sakinleşecek; değil mi; normali bu değil mi; ama, biz, ne yaptık; meydanlarda vatandaşlarımıza bağırdık.

Devam edelim: "İşsizim" diyene, meydanda "ben, size iş mi vaat ettim" demedik mi?

Kim dedi, nerede dedi, kime dedi; vatandaşımız onu biliyor.

HALUK İPEK (Ankara) - Maddeye gel, maddeye.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Maddeye geleceğiz tabiî ki.

Arkadaşlar, 1980'li yıllardan bu yana yok edilen tarımla ilgili ne yaptık; tarımı düzlüğe mi çıkardık?! Talan edilen ormanlarımıza sahip mi çıktık?! Kızılağaçlar dedik, kestanelikler dedik; kestik mi?! Kesimi için yol mu açtık?! Emanet olan SİT alanlarını inşaata açtık mı, satılmasına olanak sağladık mı sağlamadık mı?! Çağın gereği olan Çevre Bakanlığını ne yaptık?! Şimdi, gelmişiz buraya, çayır ve merayı, çevreyi korumak için şunu yapacağız diyoruz!

SİT alanlarını sattık, ormanları satmaya çalıştık, beceremedik; şimdi, sıra, meraya geldi, merayı ne yapacağız, nasıl yapacağız; derdimiz o.

Değerli arkadaşlarım, isterseniz, müsaade edin, size, şu tasarının genel gerekçesinden bir iki satır okuyayım: "Ülkemizin en önemli doğal kaynaklarından olan çayır ve mera alanlarının ıslah edilerek, verimliliklerinin artırılması, gerek hayvancılığın geliştirilmesi ve gerekse toprak muhafaza ile erozyon kontrolü bakımından öncelikli konuların başında gelmektedir." Ne güzel gerekçe değil mi!

Bir daha tekrar etmeyeyim. Devam edeyim: "Mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditlerinin yapılarak köy ve belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi, belirlenecek kurallara uygun şekilde kullanımının sağlanması, bakım ve ıslahlarının yapılarak verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi ve korunması -dikkatinizi çekiyorum- gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır." Burayı bir daha okuyorum: "...gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır."

Bu tasarıyla esas yapılmak istenen şey, burada, son satıra, küçük bir cümle olarak sıkıştırılmıştır. Bunu, siz de iyi biliyorsunuz. İsterseniz, başka kanıtlar da ortaya koyacağım.

Değerli arkadaşlarım, yanlış yapabilirim, siz de yanlış yapabilirsiniz...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - İnsanız...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Doğrudur, insanız; ama, biraz da samimî olmamız gerekmez mi. Demin, Nail Bey'in burada söylediği gibi, niyetimizi açıkça ortaya koyamıyorsak, demek, yaptığımız işin doğruluğuna inanmıyoruz ki, niyetimizi açıkça ortaya koyamıyoruz. O bakımdan...

MEMET ALİ SUÇİN (Batman) - Komisyonda bizi uyarmadınız Necati Ağabey, orada görev yapmadınız.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Hayır, dün, komisyonda, bu tasarının tümüne karşı çıktık. Raporda vardır; tümüne karşıyız, tümünü kabul etmiyoruz diye, raporun sonunda vardır.

MEMET ALİ SUÇİN (Batman) - Komisyonda da karşı çıktınız. Zaten, her şeye karşı çıkıyorsunuz.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Tutanaklar önümüzde...

Sevgili arkadaşlarım, şöyle söylemek istiyorum: Birkaç gün önce, YÖK Yasası buradan geçerken, arkadaşlarla bire bir konuşuyorduk. Bire  bir, ne güzel konuşuyorduk ve ne güzel anlaşıyorduk. Merayla ilgili olarak da, bazı arkadaşlarımızla bire bir çeşitli görüşmelerimiz oldu. Onlarla da birebir konuştuğumuzda ne güzel anlaşıyoruz...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - 2/B'de de anlaşıyoruz(!).

NECATİ UZDİL (Devamla) - Ama, gelin görün ki, buralarda otururken, iş oylamaya geldiğinde, dün olduğu gibi, irademizin dışında da olsa, ellerimizi kaldırıyoruz. Bu sizi rahatsız etmiyor olabilir; ama, beni rahatsız ediyor sevgili arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, buraya çıktık ve tümümüz hayvancılık çok önemli; o bakımdan, meralarımız, çayırlarımız korunmalı, bitkisel üretimimiz için çayır ve mera çok önemli, topraklarımızın erozyondan kurtarılması için de meralarımız çok önemli dedik; ama, bir bakalım; Türkiye'nin yüzölçümü 77 000 000 hektar. 1940'larda çayır ve meralarımız 44 000 000 hektar. Peki, bugüne geldik, 1990 yılında, kayıtlarda görülen çayır ve mera miktarı 12 000 000 hektar. Bugün, bunun ne kadarı yok oldu bilemiyorum; ama, tahminen 8 000 000 - 9 000 000 hektar olduğunu söylüyorlar...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Arttı.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Hayır, artma değil, 8 000 000 -9 000 000 hektar olduğu tahmin ediliyor. Bu arada, 1990'dan bu yana, 3 000 000-4 000 000 hektar çayır ve mera daha yine, gitmiş. Yarın ne olacak, Sayın Bakanım, acaba, bu tasarı yasalaştıktan  sonra, ne kadarı kalacak, ben bunu merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasamızın 45 inci maddesini lütfen okuyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Sayın Başkanım, benim sürem 15 dakika değil mi?

BAŞKAN - Hayır efendim, sadece grup adına söz talebiniz vardır.

Şu anda 50 saniyeniz var, buyurun.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Peki, uzatmayın, canınız sağ olsun.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı, Anayasanın 45 inci maddesine de aykırıdır. O nedenle, sizleri Türkiye Cumhuriyetinin hukukuna saygıya davet ediyorum.

Bu yasa, 1998 yılında, oybirliğiyle "devrim" diye çıkarıldı. Şimdi, buraya gelip, 2/B'leri yeniden gündeme getirmek için, hayvancılığın arkasına, erozyonun arkasına sığınmanın da bir anlamı yok diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, teşekkür ediyorum.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, 1 dakika daha verin.

BAŞKAN - Hayır.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, elimizi uzattığımız, miras değildir, unutmayın; elimizi uzattığımız, emanettir, emanet.

BAŞKAN - Sayın Uzdil, teşekkür ederim.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Bu duygularla, sözlerime son verirken, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, tüm yurttaşlarıma sizleri buradan şikâyet ediyorum.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Mikrofon kapalı.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Herhalde tutanaklara geçer.

Çözüm üretme değil, yok etme çabasındasınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 439 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen Mera Kanununun 9 uncu maddesi beşinci fıkrasında yer alan "Çevre ve Orman Bakanlığınca" dan sonra "illerde" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Taner Yıldız

Fahri Keskin

Haluk İpek

 

Kayseri

Eskişehir

Ankara

 

Niyazi Özcan

Nusret Bayraktar

 

 

Kayseri

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Orman tahdidi yapılmamış orman içi, orman üstü ve orman kenarı mera, yaylak ve kışlakların, Çevre ve Orman Bakanlığının ilgili taşra teşkilatlarının görüşü alınarak tespit edilmesi ile yetkinin taşraya devredilerek çalışmaların hızlandırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bırakıp Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2 nci maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 4342 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 14. - Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan,

b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,

c) Kamu yatırımları yapılması için gerekli bulunan,

d) Köy yerleşim yeri ile uygulama imar plânı veya uygulama plânlarına ilave imar plânlarının hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, millî park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,

e) 442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,

f) Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,

g) Doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,

Yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır.

Birinci fıkranın (a) bendi kapsamında arama için başvuruda bulunan işletmeciler ile (c) bendi kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.

Komisyon gerektiğinde; 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun uygulanmasını Bakanlıktan talep edebilir ve köy veya belediyelerde toplulaştırma projeleri uygulatabilir.

Durum ve sınıfı çok iyi, iyi ve orta ile arazi kullanım kabiliyet sınıfı bir, iki, üç olan mera, yaylak ve kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f) ve (g) bentleri hariç, tahsis amacı değişikliği yapılamaz.

Bu Kanun kapsamında, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre arama ve işletme faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mallarının tahsis amacı değişikliğinde bu madde hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Karademir, şahsınıza ait de söz talebiniz var; iki söz talebinizi birleştirerek kullandırıyorum.

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, değişikliği talep edilen yasanın konusu olan mera nedir; önce, meranın tanımını, meranın ne gibi kullanımlara uygun olup olmadığını gözden geçirmemiz gerekiyor. Meranın kullanım amacı doğru anlaşılırsa, getirilen tasarının niyeti de doğru anlaşılacaktır.

Mera Yasasını incelediğimizde, mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba ahalisine, müstakilen veya müştereken kullanılmak üzere yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına rağmen kadimden beri ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin, mevcut yararlanma hakları dışında, üzerinde fiilî ve hukukî tasarruflarda bulunamadıkları arazilerdir.

Meradan faydalanma da "hak sahiplerinin mera arazisinde hayvanlarını otlatıp sulamaları veya otunu biçip hayvanlarına yedirmeleri" şeklinde belirtilmektedir.

Mera, yaylak ve kışlaklar taşınmaz kamu mallarındandır. Ülkemizde kamu mallarını genel olarak düzenleyen bir yasa bulunmamakla birlikte, Medenî Yasa ve Kadastro Yasasında kamu mallarına ilişkin hükümler bulunmaktadır.

Kamu malları da, devletle bağıntılı olan, özel mülkiyete elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına sunulan, kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan, bir kamu hizmetine tahsis edilen mallara denilir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinde, kamuya ilişkin mallar, kıyılar, ormanlar ve benzerleri sahipsiz mallar; meralar, yaylalar, kışlaklar ve benzerleri orta malları; Hazine adına kayıtlı mallar da hizmet malları olarak adlandırılır. Dolayısıyla, meralar, yaylak ve kışlaklar da orta malı olarak, kamu mallarındandır.

Değerli milletvekilleri, devlet, sahipsiz ve orta malları gibi kamu mallarını korumak ve denetlemekle yükümlüdür ve bu alanlarda özel mülkiyetin tesis edilmesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde özel mülkiyet kurulamayacağı ifade edilmektedir.

Anayasamız "tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması" başlıklı 45 inci maddesinde, devleti, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle yükümlü kılmıştır. Ayrıca, 4342 sayılı Mera Yasasının 19 uncu maddesi, mera, yaylak ve kışlakların korunmasına ilişkin, alınması gereken önlemleri düzenlemiştir. Bununla birlikte, maddenin üçüncü fıkrası, muhtar ve belediye başkanlarını, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde, bakanlık, valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, niçin bunları anlatıyorum; onca yasal düzenlemelere rağmen meraların tecavüze uğramalarına neden göz yumulmaktadır? Kamunun gözünün önünde meydana gelen bu tahribatın faturası neden ormanlarımız, meralarımız, kıyılarımız gibi doğal ve korunması gerekli varlıklarımıza çıkarılmaktadır? Yasal görevini yerine getirmeyenler hakkında neden bir işlem yapılmazken, doğal değerlerimizin elden çıkarılmasına yönelik düzenlemeler halkımızın önüne niçin konulmaktadır? Ne yazık ki, ülkemizde, toprak politikası açısından kamu malları bir servet unsuru olarak görülmektedir. Ülkemizde ne zaman ekonomik bir kriz dönemi yaşansa hemen kamu mallarının satışı gündeme getirilmekte ve yasal düzenlemelere gidilmektedir ya da IMF'nin veya Dünya Bankasının ülkemize biçtiği rolün gereği, kamu malları, kamunun elinden çıkarılmaya çalışılmakta ve gereken yasal düzenlemeler sorgusuz sualsiz halkımızın önüne getirilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 3 üncü maddesinde göre "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, maden ve petrol faaliyeti için zarurî olan; Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zarurî olan; kamu yatırımları için gerekli bulunan; köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı veya uygulama planlarına ilave imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir" denilmektedir ve söz konusu yerlerin tescillerinin Hazine adına, vakıf meralarının tescillerinin ise vakıf adına yaptırılması hüküm altına alınmaktadır. Mevcut yasalarla sınırlı da olsa korunan tarım topraklarımız, meralarımız, ormanlarımız, SİT alanlarımız, ağaçlandırma alanlarımız, sulak alanlarımız, kıyılarımız, su havzalarımız, bu tasarıyla bağlantılı olduğu anlaşılan ve biraz önce görüştüğümüz Maden Kanununda, sıradan madencilik faaliyetleri sahası olarak kabul edilmekte; bu, doğal ve kültürel varlıklarımızın talan ve tahribatına yol açmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ne tür kullanımlar yer alacaktır; turizm dışında hangi kullanımlar plan kararı olarak önümüze çıkacaktır? Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde, turizm merkezlerinde, turizm tesis alanları dışında, ticaret, eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanlar, sanayi, çeşitli spor sahaları, alışveriş ve eğlence merkezleri, kongre, çeşitli tip ve ölçekte konaklama ve benzeri kullanımların yer alacağı bilinmektedir. Plan kararlarıyla getirilen bu kullanımların, meraların niteliğini değiştirmeyeceğini söyleyebilir miyiz?

Değerli milletvekilleri, tasarının 3 üncü maddesinin (d) fıkrasında, köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı veya uygulama planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan yerlerin tahsis amacının değiştirilebileceği yer almaktadır. Türkiye genelinde çok geniş alanlarda yer alan meraların, kaçak yapılar, konut kooperatifleri, bağ evleri gibi yapılarla işgal edildiği bilinmektedir. Yapılması düşünülen değişiklikle, bu yerlerdeki kaçak yapıların yasal hale getirilmesinin amaçlandığı görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, görülmektedir ki, çıkarılan yasalarla, göstermektedir ki, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve hatta turizm merkezleri dışında, devlet ormanı sayılan yerlerde, millî parklarda, özel çevre koruma alanlarında ve meralarda turizm yatırımı için arazi tahsisi yapılması artık serbest olacaktır. Oysa, bu yerler, Türkiye'nin korunan alanları içerisine girmektedir ve ülkemizdeki önemli doğal alanlar, 18 farklı koruma statüsüyle korunmaktadır. Hatta, bazen, tek bir alana birkaç koruma statüsü verilmektedir. Bu koruma statülerinin bir kısmı ulusal mevzuatımıza göre ilan edilirken, bir kısmı da uluslararası sözleşmelere dayanılarak oluşturulmuştur; ancak, görülen o ki, AKP İktidarı, korunan alan ya da doğal alan gibi değerlerimizi ne pahasına olursa olsun elden çıkarmayı amaç edinmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının asıl niyeti, yabancı sermayenin ülkemize getirilmesi olmayıp; doğal kaynaklarımız başta olmak üzere, stratejik alanlarımızın mülkiyetinin uluslararası sermayeye devredilmesidir. Mera Yasasında yapılması düşünülen değişiklikte "meraların vasfı değiştirilmemekte, yalnızca tahsis amacı değiştirilmektedir ve zorunlu kullanımlar dışında, süre sonunda, arazi, yine mera koşullarına uygun duruma getirilmek zorundadır" denilmektedir.

Tasarının 3 üncü maddesinin (g) bendinde "valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır" denilmektedir; ancak, gerek maden ve petrol faaliyetlerinde ve gerekse kültür ve turizm koruma ve gelişim planlarında getirilen kullanımların, meraların niteliğini olumsuz şekilde etkilemeyeceğini söylemek mümkün değildir. Oysa, Anayasamızın 45 inci maddesi, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını yasaklamış ve devlete görevler yüklemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, kamu malları, özel mülkiyete konu olamazlar. Aynı zamanda, bu mallar devletin özel mülkiyetine de konu olamazlar, dolayısıyla, kamulaştırılamazlar. Kamu malları satılamaz, devir ve ferağ edilemez. Kamu malları zamanaşımıyla kazanılamaz ve haczedilemez. Kamu mallarının tapuya yazılması da zorunlu değildir. Bu nedenle, kamu mallarının korunması için özel kurallar getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, kamu malları, devletin hüküm ve tasarrufu altında, özel mülkiyete elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına açık, kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan, bir kamu hizmetine tahsis edilen mallardır. Bu özelliklerinden dolayı, devletin özel malları, özel hukuk statüsündedir; kamu malları, kamu hukuku statüsündedir.

Kamu mallarının bu statüsünün aşılması için, tasarının 3 üncü maddesinin (g) bendiyle söz konusu yerlerin tescillerinin Hazine adına yapılması öngörülmektedir; çünkü, kamu malı taşınmazlarımız -yani, meralar, yaylalar, kıyılar, ormanlar, akarsular, göller ve benzeri yerler- bu nitelikleriyle kaldığı müddetçe alınıp satılamayacaktır. Bu nedenle, kamu mallarının vasıflarının kaybettirilmesi gerekmektedir ki, kamu malları devletin özel mülkü haline gelebilsin. Kamu mallarının devletin özel mülkü haline gelmesi demek, hepimizin bildiği gibi, bu malların gerçek ve tüzel, yerli ve yabancıların mülk edinmesine olanak sağlamak demektir; AKP İktidarının istediği de budur. Kamu mallarını Hazine adına tescil edelim ki alınıp satılabilsin. Hükümetin tasarımı da budur.

Değerli arkadaşlarım, çünkü, IMF ve Dünya Bankası gibi çokuluslu güçler, ülkelerin doğal ve stratejik kaynaklarının uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesini istemektedirler. 1980'li yıllarda başlayan çokuluslu güçlerin reçeteleri, bugün de AKP Hükümetleri eliyle sürdürülmektedir. AKP İktidarı IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi ulusötesi güçlere verdiği sözler gereği olarak, yabancılara toprak edindirme, yabancıların çalışmalarına ilişkin kanun, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Tapu Kanunu ve Köy Kanunundaki değişiklikler gibi düzenlemeleri başarıyla gerçekleştirmiştir.

Bugün görüşülen Maden ve Mera Yasalarında değişiklik içeren tasarıların da bu düzenlemelerin devamı olduğu bilinmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sadece bugünün değil, geleceğin, hatta çok uzak gelecekteki kuşakların da bu yeraltı ve yerüstü servetleri üzerinde hakları vardır. Bu hakları ve servetleri korumak hepimizin görevi olmalıdır. Doğrudan yabancı yatırımların katkısını önemsemekle birlikte, hiçbir ülkenin, doğrudan yabancı yatırımları, ekonomik kalkınma stratejisinin temel bileşeni haline getirmediği bilinmektedir.

Doğal kaynaklarımızı koruyucu yasaların yetersizliği ya da devredışı bırakılması yetmezmiş gibi, getirilen ve çıkarılan küresel düzenlemeler, ulusal çıkarlarımıza aykırı hükümler içermekte ve birinci sınıf tarım arazilerimiz, meralarımız, ormanlarımız, tarihî ve kültürel varlıklarımızın daha kolay talan edilebilmesinin önü açılmaktadır.

Bu duygularla, görüştüğümüz bu tasarının geri çekilmesini istiyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 439 sıra sayılı kanun  tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Mera Kanununun 14 üncü maddesi ikinci fıkrasında yer alan "arama için" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Taner Yıldız

Niyazi Özcan

 

Ankara

Kayseri

Kayseri

 

Ayhan Zeynep Tekin Börü

Nusret Bayraktar

 

 

Adana

İstanbul

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 3 üncü maddesinin aşağıdaki metinde yer aldığı şekilde düzenlenerek kabulü için Genel Kurula sunulmasını arz ederiz.

 

Muharrem Eskiyapan

Gürol Ergin

Fahrettin Üstün

 

Kayseri

Muğla

Muğla

 

Erdal Karademir

Mehmet Kartal

 

 

İzmir

Van

 

Madde 3.- 4342 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 14.- Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama, faaliyetleri sonunda verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol arama ön işletme ve işletme faaliyetleri için zarurî olan,

b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zarurî olan,

c) Kamu yatırımları yapılması için gerekli bulunan,

d) Köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, millî park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,

e) 442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,

f) Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,

g) Doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,

Yerler, ilgili bakanlığın Bakanlığa talebi, Maliye Bakanlığının ve valiliğin uygun görüşü üzerine, Bakanlıkça tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin Hazine adına tescili yapılır.

Birinci fıkranın (a) bendi kapsamında arama için başvuruda bulunan işletmeciler ile (c) bendi kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.

Komisyon, gerektiğinde; 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun uygulanmasını Bakanlıktan talep edebilir ve köy veya belediyelerde toplulaştırma projeleri uygulatabilir.

Durum ve sınıfı çok iyi, iyi ve orta ile arazi kullanım kabiliyeti bir, iki, üç olan mera, yaylak ve kışlaklarda birinci fıkranın (a), (f) ve (g) bentleri hariç, tahsis amacı değişikliği yapılamaz.

Bu Kanun kapsamında, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre arama ve işletme faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu ortak mallarının tahsis amacı değişikliğinde bu madde hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Değişiklik Gerekçesi:

Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (a) bendinde "maden ve petrol arama faaliyetleri sonucu verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol rezervlerinin olduğu meraların tahsis amacının değiştirilebileceği" hükmü yer almaktadır. Tasarının 2 nci maddesiyle bu hüküm değiştirilerek, tahsis amacı değişikliğinde, verimliliğin kesinlikle saptanması yerine, rezerv tespiti yeterli görülmüştür. Tasarı, aynı zamanda, arama ve işletme faaliyetlerinin yürütülmesiyle ilgili usul ve esasları yönetmelikle düzenleyeceğini hükme bağlamaktadır. Mera Kanununun konuyla ilgili mevcut hükmü daha doğrudur. Tasarının kanunlaşarak yürürlüğe girmesi durumunda, rezervin az ve işlemeye elverişli olmaması durumunda, bu konuda daha fazla müracaatlarda bulunularak daha geniş mera alanlarında tahsis amacı değişikliğine gidilecek ve böylece daha fazla mera alanının tamamen ya da uzun süreli otlatmak amacıyla kullanımı önlenmiş olacaktır. Bu nedenle, taslakta birinci fıkranın (a) bendindeki değişikliğin yapılmayarak kanunun mevcut 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan hükmünün aynen korunması gerekmektedir.

Taslak maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı veya uygulama planlarına ilave imar planlarının hazırlanması" ifadesindeki "veya uygulama planlarına ilave imar planlarının" ifadesinin (b) bendi kapsamından tamamen çıkarılması gerekmektedir. Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının, ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesi, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacaktır. Bunun sonucu olarak da, daha uzun yıllar otlatmak amacıyla kullanılacak mera alanlarının bir an önce elden çıkarılarak, mevcut kanunun amacına, yani, meraların korunmasına hizmet edilmemiş olacaktır.

Yürürlükteki 4342 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde, Bakanlıkça gerçekleştirilecek tahsis amacı değişikliği işlemleriyle ilgili yetkinin, yeni tasarının söz konusu maddesiyle valiliklere devredilmesi planlanmıştır. Taşraya yetki devri işlemleri mutlaka gerçekleştirilmek isteniyor ise, bu konudaki gerekli kanunî düzenlemelerin, öncelikle birinci derecede sorumluluk sahibi merkez teşkilatı tarafından yapılması gereken faaliyetlerin (taşra teşkilatlarını kanunun amacı doğrultusunda yönlendirmesi için gerekli yönetmelik, tüzük ve talimat çalışmalarını yaparak gerekli yetişmiş personel istihdamını sağlayarak vb.) planlı bir şekilde tamamlamasından sonra, yani merkez ve taşra teşkilatlarındaki altyapının amacına uygun olarak oluşturulmasını müteakip gerçekleştirilmesi gereklilik arz etmektedir.

Ayrıca, konuyla ilgili gerçekleştirilen seminer ve toplantılarda, uygulama konusundaki aksaklıkların giderilmesi konusunda yeterli bir eğitim verilemediği de anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, tasarının birinci fıkrasının (g) bendi sonrası yer alan "... yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meraların tescilleri ise vakıf adına yaptırılır" ifadesinin yerine, kanunun mevcut hükmündeki "yerler, ilgili Bakanlığın Bakanlığa talebi, Maliye Bakanlığının ve valiliğin uygun görüşü üzerine Bakanlıkça tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin Hazine adına tescili yapılır" hükmünün yeniden konulmasıyla, Mera Kanunu uygulamalarında oluşan sorunlara bir yenisinin de eklenmesi engellenmiş olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 439 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Mera Kanununun 14 üncü maddesi ikinci fıkrasında yer alan "arama için" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TANER YILDIZ (Kayseri) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maden ve Petrol Kanunu kapsamında başvuruda bulunanların geri dönüşümü olacak olan mera, yaylak ve kışlakların, tahsis amacı değişikliği süresi bitiminde eski vasfına getirmeleri çalışmalarında, yalnızca arama için başvuruda bulunanların sorumlu olabileceği şeklindeki yanlış anlaşılmanın giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 4342 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Tahsis amacı değişikliği talebinde bulunan gerçek ve tüzel kişilerden, 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (e), (f), (g) bentleri ve vakıf meraları ile toprak muhafaza, sel ve taşkın kontrolü amacıyla yapılacak her türlü ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları ilgili tahsis amacı değişiklikleri hariç, tahsis amacı değiştirilen mera, yaylak ve kışlaklardan elde olunacak yirmi yıllık ot geliri esas alınarak, komisyonca tespit edilerek alınacak ücret,"

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün konuşacaklardır.

Sayın Üstün, buyurun.

Sürenizi birleştirerek kullandırıyorum size.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Mera Kanununda değişiklik yapan kanun teklifinin 4 üncü maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının gerekçesinde "4342 sayılı Mera Kanunuyla; mera, yaylak ve kışlakların tespiti, tahditlerinin yapılarak köy ve belediye tüzelkişiliklerine tahsis edilmesi, belirlenecek kurallara uygun şekilde kullanımının sağlanması, bakım ve ıslahlarının yapılarak verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi ve korunması, gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır" denmektedir. Bu son cümlede; yani, gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesi amaçlanmıştır. Aslında, bu kanunla getirilmek istenen meraların korunması değil, tamamen tasfiyesidir.

Krizlerle sarmalanmış ekonomik yapıda hem emek hem de topraklar ucuzlamıştır. Bu sürece dur denilmezse, önümüzdeki dönemde, başta verimli tarım alanları ve ormanlarımız olmak üzere, ülkenin tüm doğal zenginliklerinin yabancıların eline geçişine ya da rant uğruna nitelik değiştirerek kullanılamaz duruma dönüşüne tanık olacağız.

Kaynak yaratmada zorlandığı anlaşılan hükümet, tarıma önem vermemek için elinden geleni yaptığı gibi, tarımı daha da zor durumda bırakacak yeni uygulamalardan geri kalmamaktadır. Meraların tahribini amaçlayan bu yasa da onlardan sadece biridir. Tarım desteklenmediği takdirde, devletin, 70 000 000'luk nüfusunu besleme şansı olmaz. Hükümetin de, ülkemiz çiftçisini ithalat yoluyla terbiye etmeye devam ettiği, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı dokuz aylık ithalat-ihracat rakamları göstermektedir. Yani, sanayide olduğu gibi, artık, tarımda da dışa tam bağlı bir ülkeyiz.

Bu dönem içerisinde, tarım, orman ve balıkçılık ürünleri ihracatı 1 500 000 000 dolar civarında olurken, ithalat 2 000 000 000 dolar olarak gerçekleşmiş, tarım sektörü dışticaret açığı 500 000 000 dolara ulaşmıştır.

Doğrudan gelir desteğinin 2003 yılı ödemeleri ise, 2004 yılı bütçesine konulacak parayla, 2004'ün kim bilir hangi ayında ancak ödenebilecektir. Bu arada, doğrudan gelir desteğinin yüzde 50'lik ilk diliminin ödenmesinde, tüm yatırım ve desteklemelerden kestiğiniz yüzde 13'lük kesinti yapılmadığı için, doğrudan gelir desteği ödemesinin ikinci diliminde yüzde 26'lık bir kesinti yapılacaktır. Başka bir deyişle, ilk dilimde 1 000 000 000 Türk Lirası alan bir çiftçi, ikinci dilimde 740 000 000 Türk Lirası doğrudan gelir desteği alacaktır.

Tarımsal destek, dostlar alışverişte görsün diye, yasak savmak için değil, üretici kalkınsın, refah seviyesi yükselsin, insanca bir yaşam standardına kavuşsun ve ülke ekonomisine katkı sağlasın diye yapılır. Oysa, Avrupa Birliği ve ABD'de, en az beş yıllık tarım ve destekleme politikaları belirlenmiş, hem kendi insanlarına hem de tüm dünyaya duyurulmuştur.

Mera Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarıyla, meralarda maden ve petrol aranması için zorunlu koşullarda değişiklik yapılmak isteniliyor. Yürürlükteki kanuna göre, bir merada maden ya da petrol aranması için verimlilik şartı aranıyor; ancak, yeni tasarıyla bu şart kaldırılmak isteniyor. İmar affı getirilerek, meralardaki yapılaşmalar da teşvik ediliyor. Bunun anlamı şudur: Artık, hiçbir verimlilik saptaması yapılmaksızın, verimsiz olsa dahi, meralar üzerinde kolaylıkla maden ve petrol araması yapmak amacıyla mera tahribatı yaratılacaktır; petrol araması işin kılıfıdır.

 Bu konu, günümüzde 12 000 000 hektara kadar küçülmüş meralarımız ve hayvancılığımız açısından büyük önem taşıyor. Anayasanın 45 inci maddesinde, devlete, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek görevi verilmiştir. Tasarıda, mera olarak yararlanılamayacağı anlaşılan yerlerin, köy yerleşme planının onayıyla, bu vasıflarını kendiliğinden kaybedeceği hükmü getirilerek, meraların korunmasına sınırlama getiriliyor. Burada, özellikle yasadışı olarak yapılaşmış meralar kastediliyor. Buna göre, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1 Ocak 2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek, mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilecektir. Bu, imar affını çağrıştırmaktadır. Bu ülkede, bundan önce 16 kez imar affı çıkarıldığı halde, 17 ncisi beklenmektedir. Mera alanlarında da bunlara benzer bir uygulamanın başlatılması, sadece mera tahribini artıracak ve nasıl olsa tarihi değiştirilerek devamlılık arz edeceği düşünülerek, bundan alınacak cesaretle meralar üzerinde konut ve fabrika sayıları artmaya başlayacaktır.

4342 sayılı Mera Kanununa göre, mera, hayvanların otlatılması, otundan yararlanılması için tahsis edilen ve kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri ifade ediyor. Türkiye'de hayvancılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyonun kontrolü bakımından meraların önemi büyüktür.

Hayvan varlığımızın 50 000 000 ton olan kabayem ihtiyacının yüzde 25-30'u çayır ve meralardan karşılanıyor. Bu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yüzde 70'lere kadar ulaşmaktadır. 1935'lerde yaklaşık 40 000 000-44 000 000 hektarı alan kaplayan meralarımız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı verilerine göre günümüzde 12 000 000, kimilerine göre de 9 000 000 hektara kadar gerilemiştir. Bu gerilemelerdeki faktörler ise, tıpkı ormanlık araziler gibi, meraların da işlenerek tarlaya dönüştürülmesi, daha da önemlisi yerleşim alanlarının ve sanayi alanlarının istilasına uğramasıdır.

Kanun tasarısının gerekçesinde özetle, meralarda tahribatın önlenmesi, bozulan alanların eski haline getirilmesi amacıyla, yetki ve sorumluluğun taşraya devredilerek, yerinden yönetim ilkesinin getirilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir; ancak, kum ve çakıl ocakları da il özel idare müdürlüklerinin denetiminde ve izniyle çalıştırılmaktadır ve tahrip edilen alanların tekrar eski haline getirilmesi konusunda hukukî düzenlemeler bulunmasına karşın, bozulan hemen hemen tüm alanlar tahrip edildikleri halleriyle kaldılar.

Sakarya'nın merkez ilçesine bağlı Kumbaşı Köyünün tüm arazileri, Sakarya Nehrinin alüvyon ovası olmasına karşın, geri dönüşümü olmayacak şekilde tahrip edilmiş ve terk edilmiş haldedir.

Ayrıca, Dalaman'da, Dalaman Barajı için, özellikle turunçgiller bakımından zengin olan ilçemizde, birinci sınıf tarım arazileri baraj gövde dolgu çalışmalarında kullanılmak üzere kamulaştırılmış, hazine arazileri dururken bu alanlar tahrip edilmiştir. Bu alanlar, bugün, küçük göletcikler halindedir.

Yine, Muğla İlinin Milas İlçesinde, birinci sınıf tarım arazileri, kum ocakları için tahrip edilmiş ve bugün, kullanılamaz haldedir.

Ayrıca, tahsis süresi dolduktan sonra maden ve petrol arayanların kullandıkları mera, yaylak ve kışlakların yirmi yıllık ot gelirleri tutarında bedel ödemeleri getiriliyor; ancak, verdikleri zarar o miktardan fazla olacaksa, herkes seve seve meralarda bu işi yapmak ister. Ayrıca, şartları yerine getirmezlerse, tasarıda, herhangi bir cezaî yaptırım da bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın, 21. 1.2004 tarihli 44 üncü Birleşimdeki konuşmasının bir paragrafını aynen aktarıyorum: "AKP seçim bildirgesinde, mera ıslahının yapılarak, Mera Kanununa işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik edileceği, entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği, krizden olumsuz etkilenen entegre beyaz et sektörünün kriz öncesi duruma gelmesi için gerekli önlemlerin alınacağı, damızlık hayvan yetiştiren özel sektör kuruluşlarının destekleneceği, yerli ırkların ıslah edileceği konuları yer almaktadır. Ayrıca, aynı öncelikler, hükümet programımızda da yer almıştır." Evet, Mera Kanununa nasıl işlerlik kazandırılacağı, bu gelen tasarıyla gayet açık. Artık, bundan sonra, meralarımızın ruhuna fatiha okuyacağız.

Ayrıca, Mera Fonuna ait yaklaşık 80 trilyon lira, bugün Maliye Bakanlığının elindedir. Meraların ıslahı amacıyla, özellikle Tekel ve hayvancılıkla ilgili diğer kurumlardan kesilen paraların Maliye Bakanlığından Tarım Bakanlığına aktarılmaması da ilginçtir.

Tasarının 5 inci maddesiyle 4342 sayılı Mera Kanununa geçici madde eklenmiş ve bu geçici maddede "belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.11.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır" hükmünün yer alması planlanmıştır. Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesinin, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacağı ortadadır. Hükümet bununla da yetinmemiş olacak ki, kanun tasarısına söz konusu geçici maddeyi de eklemiştir. Bu geçici maddeyle de, kanunun çıkış tarihi olan 28.2.1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı içinde olan ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak ilan edilen ve Türkiye genelinde çok geniş alanlarda yer alan meralar üzerindeki tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da yasal hale getirilmesi sağlanacaktır. İçerisine mücavir alanın dahil olduğu böyle bir geçici maddeye tasarı içerisinde yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera alanlarına yapılan inşaatlara izin verilmesinin altyapısının oluşturulmak istendiği ortadadır; çünkü, mevcut Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendi kapsamında imar uygulama planlarının hazırlanması durumunda, meralar üzerinde yerleşim olarak işgal edilen yerler de olsa, bu yerler için, belediyelerin müracaatı üzerine, tahsis amacı değişikliği yapılarak, imar alanı olarak kullanılmak üzere Hazine adına tescilleri zaten yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, Türkiye genelini kapsadığı için, turizm bölgeleri de dahil olmak üzere, her bir bölgede kaçak yapılaşmanın önü açılmış olacak ve plansız bir betonlaşma teşvik edilerek, bazılarının bu durumdan büyük rantlar elde etmesi sağlanacaktır.

Sayın Bakana sormak gerekir; bu geçici maddenin oluşmasında hangi çıkar gruplarının payı vardır ve ayrıca, maddede belirtilen, 1.1.2003 tarihinden önce mücavir alan içerisindeki mera üzerinde inşaat çukuru açarak, birkaç temel inşaat demiri atıp betonlayarak temel direk oluşturulmuş alanlarda da tahsis amacı değişikliği yapılacak mı?.. Bu işlemi yapan kişilerin de hakları, herhalde kendilerine teslim edilecektir!..

Acaba, mücavir alanların, bazı küçük beldelere yakın, bazı yayla evlerini de içine aldığı alanlar var mıdır? Belediye mücavir alanlarının otomatik olarak tahsis amacının değiştirilmesiyle, bu alanlara komşu olan özel mülkiyete sahip kişiler de, bir anda arazilerinin imar planı içine girdiğini göreceklerdir. Bu kişiler de, mera üzerinde kanunsuz, kaçak yapılan inşaat sahipleri gibi, yirmi hatta elli yıl beklemeden, muratlarına, hayatta iken ermiş olacaklardır.

Dünyada cennet alanları oluşturmanın en kolay yollarından biri de, onaylanması halinde, bu geçici kanun maddesiyle, herhalde, bunu hazırlamada birinci derecede sorumlu olan Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, Sayın Başbakan ile Yüce Meclis tarafından sağlanmış olacaktır.

Söz konusu maddenin yasalaşması, mera ve tarım alanlarının talan edilmesine neden olmayacak mıdır?! Hükümet, gerekçelerinde belirttiği üzere, mera alanlarının koruma altına alınmasını bu zihniyetle mi sağlayacaktır!

Acaba, söz konusu maddenin yasalaşması sonucu, Türkiye genelinde, belediye mücavir alanı içerisinde bulunan meralardaki kaçak yapılan binaların ve buna bağlı alanların fazlalığı nedeniyle tahsis amacı değişikliğiyle ilgili müracaatların oldukça artacağı düşünülerek, bu müracaatlarla ilgili işlemlerin taşra teşkilatlarınca gerçekleştirilmesi için, bakanlık merkez teşkilatının yetki ve sorumluluğunu, aynı taslak içerisinde bir madde hükmüyle, altyapısı tamamlanmayan taşraya devretmesinin daha uygun olacağı mı düşünülmüştür?..

Anayasamızın 45 inci maddesi, çayır ve meraların amaç dışı kullanılması ve tahribinin önlenmesi için devleti gerekli tedbirleri almak için görevlendirmiş iken, devleti yöneten hükümetin, Anayasanın bu maddesini dikkate almadan kanun değişikliği yaparak ve yasaya geçici maddeler ekleyerek bu alanları amaç dışı kullanıma ve tahrip edilmeye açık hale getirmek istemesi, düşündürücüdür.

Yukarıda bahsedilen nedenlerle, bu maddenin, Meclisten geçip kanunlaşması halinde, mahkemelere ve Anayasa Mahkemesine başvurulması halinde iptal edileceği açıktır. Yoksa, bu kanun maddesinin yasalaşmasını sağlayıp, yanlışlığı yüksek yargı organı tarafından kanıtlanıncaya kadar Türkiye genelindeki birçok rant çevresinin atı alıp çoktan Üsküdar'ı geçmesi mi amaçlanmaktadır?!

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu kanun tasarısını, meraların, diğer tarım arazilerinin ve ülkemizin geleceği açısından, geri çekerek, bu büyük yanlışlığa meydan vermemek için, mutlak suretle yasalaşmasını önlemesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün, 1 dakika eksüre vereceğim, lütfen, bu süre içerisinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye arazilerinin mevcut durumunda yaklaşık yüzde 20'sine yakın kısmın, mera, yaylak ve kışlaklardan oluştuğu gözönüne alındığında ve bu arazilerle ilgili, kadastro çalışmaları da dahil olmak üzere, kullanım, bakım ve ıslah sorumluluğunu da kanunla yüklenen bir teşkilatın taşra birimlerinde bu konuyla ilgili şube müdürlüğü bile yokken ve bu konuda çalışabilecek gelişmiş teknik eleman sıkıntısı yaşanırken, yani, taşrada altyapısı olmayan birimlere sorumluluğun tamamının devredilmeye çalışılmasının bu ortamda mümkün olmadığı açıktır.

Bakanlığın alacağı tedbirlerle ilgili önemli konulardan biri de, merkezde ve taşrada Mera Kanunu uygulamaları konusunda bilgi sahibi olan bürokrat ve elemanların yetki sahibi olmalarının sağlanmasına özen gösterilmesidir. Aksi takdirde, şov yapılarak, gerçekleşmemiş icraatlar tamamlanmış gibi gösterilebilmekte ve büyük yanılmalara yol açılabilmektedir.

Sözlerimi tamamlarken, yasa tasarısının aleyhinde olduğumuzu ve ret oyu vereceğimizi belirtir; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

4 üncü maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 4342 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3. - Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit; buyurun.

CHP GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlerin arsa politikaları içinde tarım topraklarının korunması yaşamsal önem taşır. Buna karşın, tarım alanları, çayır ve meralar, ormanlar ve kıyılar, hızlı kentleşme, denetimsiz ve düzensiz sanayileşmeyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu bağlamda, nitelikli tarım alanları, su havzaları, çayır ve meralar ve kıyıları koruyucu mevzuat hükümlerinin her ölçekteki planlarda dikkate alınması ve ilgili kurumlardan olumlu görüş alınmadan bu alanların yerleşmeye açılmaması sağlanmalıdır; ancak, görüşmekte olduğumuz Mera Kanunundaki değişiklik tasarısında bu hususların dikkate alınmadığı görülmektedir. Tasarıya eklenen geçici 3 üncü maddeyle "belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır" hükmü getirilmektedir.

Mera tahribatını artıracağına inandığım bu değişikliğin bir imar affı anlamına geldiğini düşünüyorum. Bu uygulama, ileride, tarih değiştirilerek devamlılık arz edecektir. Meralar üzerindeki konut ve fabrika sayıları artmaya başlayacaktır. 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendinde bu husus zaten yer almaktadır; ancak, geçici maddeyle, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan yerler de tasarıya dahil edilmiştir; böylece, mera alanlarında yapılaşma yasal hale getirilmek istenmektedir. Bu değişiklikle, özellikle büyük şehirlerde ve turizm bölgelerinde büyük rantlar elde edilecektir. Diğer bir ifadeyle, hükümet, vasfını yitirmiş orman arazilerinin imara açılmasıyla ilgili ve kamuoyunda 2/B yasası olarak bilinen yasayla alamadığı yerleri, acaba, bu değişiklikle mi almak istemektedir? Ayrıca, meraların bu vasıflarını kaybedip kaybetmediğini belirlemek amacıyla yapılacak tespit ve tahdit çalışmaları, daha önceki yasada olduğu gibi, belirsizliğini korumaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıda, bu çalışmaları yapan teknik ekip üyelerinin yeniden belirlenmesi, ıslah projeleri ve 1/ 5000 ölçekli harita yapım ihalelerinde yıllara sâri taahhütte bulunma yetkisi getirilmesi, ormanlık alanlardaki meraların tespitinde yetkinin valiliklere devredilerek tespit ve tahdit sürelerinin kısaltılması gibi, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçların ve aksaklıkların giderilmesinin amaçlandığı belirtiliyor. Bu konuyla ilgili olarak, daha önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatları tarafından Mera Kanunu uygulamaları konusunda şimdiye kadar gerçekleştirilen çalışma sonuçları ve görülen aksaklıklarla ilgili eksiklik ve yanlışlık olarak nitelendirilen hususların değerlendirildiği bir rapor hazırlanarak bir dilekçeyle Sayın Bakana iletilmişti; ancak, Bakanlığın, bu tasarıyı hazırlarken, Türkiye genelinde maddî ve sosyal kayıplar oluşturan bilgi ve uyarıları dikkate almadığı anlaşılmaktadır.

Türkiye genelindeki mera kadastro çalışmalarının Mera Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde tamamlanması planlanıyordu; ancak, Bakanlığa sunulan raporda belirtildiği üzere, aradan altı yıla yakın süre geçmesine rağmen, kadastro çalışmalarının ancak yüzde 10'u tamamlanabilmiş olup, bu çalışmalar sırasında yapılan yanlışlık ve eksiklikler neticesi, çalışma sonuçları da usul ve esas yönünden iptal edilecek niteliktedir; fakat, tasarıdan anlaşılıyor ki, bu konuda, Bakanlık, bahsedilen eksiklikleri gözönünde tutmamıştır.

Tespit ve tahdit çalışmaları, yine, yetersiz elemana sahip yerel yönetimlere ve özel işletmelere bırakılmaktadır. Ayrıca, bu çalışmaların hangi esaslara göre yapılacağı da tasarıda net değildir.

Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlerin, bu çalışmaları, siyasî ve yerel güç odaklarının etkilerinden bağımsız yapacağı kanaatinde değilim. Tüm bunlardan anlaşılmaktadır ki, hükümetin bu değişikliği yapmaktaki tutumu, meralar ve onu kullanan köylülerden yana değildir. Türk tarımına ve hayvancılığına geri dönüşü olmayacak zararlar verecek olan bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.

Sözlerimi tamamlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yiğit, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 439 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz Taner Yıldız        Mehmet Çiçek

             Ankara                   Kayseri                     Yozgat

Fahri Keskin Hasan Ali Çelik          Niyazi Özcan

          Eskişehir                   Sakarya                   Kayseri

                                 Mustafa Tuna

                                            Ankara

Madde 5.- 4342 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 3.- Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1/1/2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların dava konusu olup olmadığına bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir. Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek veya tüzelkişilere tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin açılan davalardan, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelin ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen kararlara konu taşınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine veya kanunî mirasçılarına devredilir."

BAŞKAN - İkinci okutacağım önerge, aykırı önerge olup, okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısında yer alan 5 inci maddesinde (Hükümet teklifi ile Madde-4) yer alan "Geçici Madde 3"ün tasarı içerisinden çıkarılması hususunun Genel Kurula sunulmasını arz ederiz.

 

Mehmet Kartal

Erdal Karademir

Gürol Ergin

 

Van

İzmir

Muğla

 

Fahrettin Üstün

Muharrem Eskiyapan

 

 

Muğla

Kayseri

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe:

5 inci madde olarak kabul edilen tasarının 4 üncü maddesinde 4342 sayılı Mera Kanununa geçici madde eklenmiş ve bu geçici maddede (Geçici Madde 3) "Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan  ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır" hükmünün yer alması planlanmıştır.

Kanunun mevcut 14 üncü maddesinde (d) bendinde imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan mera alanlarının tahsis amacının değiştirilebileceği hükmü bulunmaktadır. Buna rağmen, hükümet tarafından, aynı taslak tasarının hükümetin teklif ettiği metnin ikinci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendine, ilave imar planları yapılarak da tahsis amacı değişikliğine gidilebileceği taslak hükmü eklenmiştir. Uygulama imar planı içinde olmayan bir mera alanının, ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesi, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacağı ortadadır. Hükümet, ayrıca, buna ek olarak, kanun taslağına söz konusu geçici maddeyi de eklemek ihtiyacını duymuştur. Bu geçici maddeyle, Kanunun çıkış tarihi olan 28.2.1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı içinde olan ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak ilan edilen ve Türkiye genelindeki çok geniş alanlarda yer alan meralar üzerindeki tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da (villa bağ evi, belli grupların kooperatif evleri gibi) yasal hale getirilmesi sağlanacaktır. İçerisine mücavir alanın dahil olduğu böyle bir geçici maddeye kanun içerisinde yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera alanlarına yapılan inşaatlara izin verilmesinin altyapısının oluşturulmak istendiği ortadadır. Çünkü, mevcut Mera Kanununun 14 üncü maddesinin (d) bendi kapsamında imar uyulama planlarının hazırlanması durumunda, meralar üzerinde yerleşim yeri olarak işgal edilen yerler  de olsa, bu yerler için, belediyelerin müracaatı üzerine tahsis amacı değişikliği yapılarak (imar planı olarak kullanılmak üzere) Hazine adına tescilleri zaten yapılmaktadır. Bu tahsis amacı değişikliğine geçici maddede belirtilen  "kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler" de dahildir. Yapılan tecavüzler ve toprak alımları nedeniyle mera vasıflı mücavir alanlar üzerinde mera özelliği   kaybettirilmiş alanların eski haline getirilmesinin çok güç ve maliyeti yüksek olacağı gerekçesiyle bu alanların otlatmak maksadıyla kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler konumuna getirilmek istendiği anlaşılmaktadır. Ancak, şunu unutmamak gerekir ki, daha önce mera vasfında olan ve mera yem bitkisi yetişebilecek derinlikte toprağı olan her alanın teknik yönden mera olarak kullanılması mümkündür. Üzerinde tahribat yapılmış olsa da bu alanların ıslah edilerek kullanılabileceği ortadadır. Yani, mera olarak tescilli alanlar üzerinde kayalık yerler dışında teknik yönden mera olarak kullanılamayacak arazi düşünülemez. Yalnızca arazi sınıflandırılmasında farklılıklar olabilir. Zaten mera ıslah projelerinin bir gayesi de bu alanların tekrar otlatmaya açılmasını sağlamaktır. Söz konusu geçici maddeyle, üzerinde apartmanlar veya villalar yapılmış bazı mera alanlarının da o andaki durumu itibariyle teknik olarak otlatma maksadıyla kullanılamayacağı farz edilerek (bu şekilde raporlar düzenlenerek) bu yerlerin de talan edilmesi sağlanacaktır. Burada ana amacın "mücavir alan" ifadesinin, geçici maddedeki metin içine konularak daha fazla rant alanı oluşturmak olduğu açıktır. Bunun sonucu olarak da daha fazla mera alanının tahrip edilmesine göz yumulacaktır. Amacın, komisyon toplantılarında belirtildiği gibi mağdur durumda olduğu belirtilen köy ve kasabalardaki kişilerin mağduriyetini gidermek olmayıp, bazı kişi ve gruplara rant alanları oluşturmak olduğu ortadadır. Mevcut durumda, köy yerleşim alanlarıyla ilgili olarak gerekmesi halinde köy imar planı yapılması durumunda hiçbir bedel ödenmeden mera alanları köy yerleşim alanı olarak zaten kullanılabilmektedir. Mücavir alanlar da olsa mera alanları içerisinde bu gibi kanunsuz yapılan yapılarla ilgili olarak Mera Kanununun 19 ve 27 nci maddelerinin uygulanarak tecavüzlere son verilmesi gerekirken, bu geçici maddeyle, yapılan bu tecavüzler yasal hale getirilmek istenmektedir. Bu Kanunun yürürlükte olduğu bilinmesine rağmen bu alanlar üzerinde inşaat yapanlarla ilgili olarak hiçbir işlem yapılmayarak onların ödüllendirilmeleri eşitlik ilkesine de aykırı bir durumu oluşturmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 439 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediriz.

                                                                           Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

Madde 5.- 4342 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 3.- Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların dava konusu olup olmadığına bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir. Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek veya tüzel kişilere tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin açılan davalardan, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelinin ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen kararlara konu taşınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine veya kanunî mirasçılarına devredilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddeyle, 4342 sayılı Kanuna bir geçici madde eklenmek suretiyle, belediye mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve yerleşim yeri olarak işgal edilen, geri dönüşümü ve mera olarak kullanımı teknik olarak kesinlikle mümkün olmayan ve belediyece imar planları hazırlanan alanların tahsis amacı değiştirilerek, Hazine adına tescilleri ile ilgililerine devri öngörülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda, geçici madde 3'le birlikte, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 18.3.1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun ek 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 12. - Köy yerleşme planında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan seyrangâh, yol ve panayır yerleri gibi alanlar ve Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazlardan, 4342 sayılı Mera Kanununun 5 inci maddesi hükümleri uyarınca incelenmesine müteakip mera, yaylak ve kışlak ile otlak ve çayır olarak yararlanılamayacağı anlaşılan yerler köy yerleşme planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybeder.

Ancak bu madde kapsamında Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazların devri Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle yapılır ve valilikçe köy tüzel kişiliği adına tapuya tescil edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (Alkışlar)

Sayın Öğüt, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mera Kanunuyla ilgili tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bizleri izleyen değerli vatandaşlarımı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, saat 24.00'ü geçti; ama, biliyorsunuz, Türkiye'de, mera çok önemli. Türkiye'nin arazilerinin, arsalarının, daha doğrusu, topraklarının yüzde 10'u tapulu mülkiyet, yüzde 25'i orman, yüzde 65'i de mera ve hazine arazisi; 15 000 000 insanımız da işsiz... İnsanımız kahvede oturuyor, topraklarımız boş duruyor. Bir yandan da, topraklarımızı, mezarlık yeri, cami yeri, okul yeri olarak; yani, köy tüzelkişiliğinde değerlendirmek açısından bir çalışma var.

Şimdi, 6 ncı maddede şu deniliyor: "Mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır olarak kullanılmayan yerler vasıflarını kaybeder. Vasıflarını kaybettiği zaman, Maliye Bakanlığının görüşü alınarak, köy tüzelkişiliğine verilir ve köy adına tapu edilir."

Değerli arkadaşlar, hepimiz köylüyüz. Demin de söylediğim gibi, Türkiye'nin yüzde 65'inde tapu yok. Şu anda, köylerimizde de tapu yok. Var mı?.. Hangimizin köyünde tapu var; yok... Hep, zilyetlik.

M.NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Var... Var...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamam, bazılarının var; olabilir... Zilyetlik olan mülk, ecdattan, dededen, babadan kalma, kullanılan yerlerdir.

Şimdi, burayı, muhtara ve ihtiyar heyetine ve oradaki komisyona bırakacağız, o komisyon "efendim, burası kullanılmıyorsa, burayı, getirin, köyün adına kayıt yapalım" diyecek.

Şimdi, vatandaşın malı... Eğer, muhtar, o vatandaşla biraz da tersse, diyecek ki, burası köyün malıdır, bu kullanmıyor, gelin, bunu, köy adına tapu edin. Halbuki, adamın ecdadından kalma bir yer; yani, yetmiş seksen senelik zilyetliği var, bu yetmiş seksen senelik zilyetlik mülkünü tapulu malı gibi görüyor ve onu işliyor. Şimdi, bu malı onun elinden alıp mezar yeri gibi bir şey yapmaya kalktığınız zaman, vatandaşa büyük bir haksızlık olur, büyük bir mağduriyet olur. Ben, bunu, Sayın Bakanla da görüştüm.

Burada, yapılacak olan şu: Bunların üzerinde mera ıslah planları yapılsın ve mera ıslah planları yapılsın ve mera ıslah planları yapılarak tarıma kazandırılsın, üretim yapılsın.

Değerli arkadaşlar, en önemlisi, bunları yapmak için, bunlardan önce, kadastro geçmesi lazımdır. Kadastro geçip, zilyetliği altında bulunduran hak sahiplerine bu toprakların verilmesi lazım; yani, kullanan kişileri, hak sahiplerini, oradaki komisyonlar zaten belirlediği zaman, onlara tapuları verilir ve onların da arazileri ıslah edilirse, üretim olur; üretim olursa köylü kalkınır, ülkemiz kalkınır. Bu açıdan çok önemlidir, çok önem arz ediyor.

Eğer, orada köylüyü kalkındırmak istiyorsak, kadastro geçirelim, tapularını verelim, vatandaş kendi toprağını kullansın.

Bir de ikinci bir olay var. Şimdi, genelde, bizim Doğu Anadoluda, Güneydoğu Anadoluda çok göç var. Mera ve hazine arazisi olarak kullanılan toprakların da yüzde 70'i Doğu Anadoluda ve bu insanların çoğu da göç etmiş. Şimdi, adam İstanbul'a gelmiş veya başka bir yere gelmiş, oradaki arazisini kullanmıyor, tarlasını yıllardır sürüyordu, şimdi kullanmıyor. Muhtar, şimdi diyecek ki, bu adam burayı kullanmıyor, gelin, bunu köy tüzelkişiliği adına tapuya tescil edelim. Şimdi, vatandaş İstanbul'dan kalkıp oraya gittiğinde, babamdan kalan yerimi nasıl götürüp de köyün adına yaparsın diyecek ve köylerde kavga ve tartışma çıkacak.

Sayın Başkanım, bunlar önemli. Sayın Bakanım, benim sizden istirhamım, hakikaten bu kargaşayı önlemek istiyorsanız, bu tasarıyı geri çekelim; çünkü, büyük bir kargaşa çıkacaktır; ama, kadastro çıksın, hak sahipleri belirlensin, hak sahiplerine, zilyetlik hakları olanlara mülkleri verilsin, ondan sonra kullanılmayanlar köy tüzelkişiliği adına geçsin. Kadastro geçmeden, hak sahipleri tespit edilmeden, hak sahiplerine verilmeden, eğer, bunlar yapılırsa, o zaman köylüleri mağdur edersiniz. O zaman, vatandaşın malını alıyorsun, devletleştiriyorsun. Diyorduk ki: "Özelleştirelim, vatandaşa verelim; vatandaş kullansın, gelişsin, üretsin." Şimdi, vatandaştan alıyoruz, köye veriyoruz; yani, üretimi durduruyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlar. Bu, çok önemli bir şeydir. 6 ncı maddedeki olay budur.

Bu anlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, şunu diyoruz: Köylümüzü öldürmeyelim, mağdur etmeyelim, köylüye verelim, kullansın. O kullansın, üretsin; üretmese, o zaman, bize bir şey kazandırmaz, bize bir şey getirmez.

Biliyorsunuz, bir de meralarımızda, otlak, çayır, bu tip yerlerde hayvancılığımız bitti; yani, meramızda otlayacak hayvan yok. Eğer tarımı ve bitki örtüsünü geliştirmek istiyorsak, arazi ıslah planları yaparak, bunları tarıma kazandırmamız lazım.

Şu anda, doğu ve güneydoğuda, hayvancılığımız yüzde 50 azaldı. Ardahan'da, hakikaten bütün hayat durdu. Bu, Ardahan'da da durdu, Kars'ta da durdu, Diyarbakır'da da durdu, Doğu Anadoluda ve bütün Türkiye'de de durdu. Niçin durdu...

Sayın Bakanım, ben, birkaç defa da size soru önergesi verdim. Bu soru önergem neydi; İran'dan, Gürcistan'dan, Bulgaristan'dan, Romanya'dan kaçak hayvan ve kaçak et geliyor değerli arkadaşlar. Bakın, ben, Ardahan Etin ortağıyım. Ben etçiyim, biliyorum. Şu anda, köylünün elindeki hayvan para etmiyor. Niye etmiyor; biliyorsunuz, eskiden bir kaçak buffalo geliyordu, et geliyordu. Ben, Carrefour'a gidiyordum, ucuz -bize maliyeti bile değil- biz o fiyata satamıyorduk, elimizde kalıyordu. Şimdi aynı duruma düştük.

Onun için, sizden rica ediyorum efendim; bu sınır illerimizi, mutlak surette... Hele, bilhassa İran'dan, korkunç, kaçak hayvan geliyor. Erzurumlu milletvekillerimiz de burada; biliyorlar.

Onun için, sizden istirham ediyorum; hayvancılığımızın ölmemesi için, meralarımızın gelişmesi için, mutlak surette kaçak et ve hayvanın önlenmesi lazım. Bunun tedbirini hükümet alsın; hatta, bu kaçak hayvan geçirenlere çok ağır para ve hapis cezaları getirelim -ben, şimdi, onun kanun teklifini hazırlıyorum- çünkü, başka türlü, tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın geliştirilmesi, kalkınması mümkün değil.

Biliyorsunuz, nüfusumuzun yüzde 40'ını istihdam eden bir tarım, hayvancılık sektörü var. Bu yüzde 40 nüfus, nereden baksanız 30 000 000 civarında insan yapıyor. Bunun için, tarım ve hayvancılığa önem vermemiz için, meralarımızın da gelişmesi için, mutlak surette tarım ıslah planları yapılması lazım, kadastro geçirerek hak sahiplerine tapularının verilmesi lazım, kaçak hayvan ve kaçan etin Türkiye'ye sokulmaması için acil önlem olarak, mutlak surette ağır para cezası ve hapis cezası getiren yasaları bir an evvel Meclisten çıkarmamız gerekiyor diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, mera derken, tabiî ki, Türkiye'deki hayvancılığın sorunlarına, ülke hayvancılığının içerisinde bulunduğu sorunlara değinmeden geçmek sanırım yanlış olurdu. Ülke hayvancılığımızdaki mevcut durumu özetlersek:

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarımızın et ve süt verimleri son derece düşüktür.

Kabayem kaynaklarımız, hayvanlarımızın ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte ve kalitede değildir.

Karmayem fiyatları, gelişmiş ülkelere göre yüksektir.

Hayvancılık işletmeleri içerisinde küçük ölçekli işletmelerin oranı oldukça fazladır.

Örgütlenme yetersizdir.

Hayvan hastalıklarıyla mücadele yetersizdir.

Hayvancılığa uygulanan destekleme, üretimi ve gelişmiş ülkelerle rekabet şansımızı artırıcı nitelikte ve yeterlilikte değildir.

İlgisizlik nedeniyle, küçükbaş hayvan ve manda üretiminde, gerek hayvan sayısı gerek üretim açısından gerilemeler yaşanmıştır; Ankara Keçisi, bunun tipik örneğidir.

Hayvancılıkta nasıl kalkınılmaz:

Türkiye Cumhuriyetinin en köklü kurumlarından biri olan Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünü ve taşra teşkilatını kaldırarak; ülke hayvancılığına damgasını vurmuş haraları, ipekhaneleri, hayvancılık araştırma kurumlarını kapatarak; tarımsal üretim içinde hayvancılığın payını yüzde 30'ların altına çekerek; ülkenin kısıtlı dövizlerini, ithal inek alacağım diye yabancılara dağıtarak; bir yandan "hayvancılıkta orta ve büyük ölçekli işletme kurmak lazım" deyip, diğer yandan vatandaşa birer ikişer hayvan dağıtarak; özelleştirme adı altında SEK'i, yem fabrikalarını ve Et ve Balık Kurumunu haraç mezat satarak; uçsuz bucaksız tarım arazilerinin sadece yüzde 5'ini yem bitkilerine ayırarak; veteriner hekimlikte uzmanlık eğitimini engelleyip, öte yandan ülke hayvancılığını geliştirsin diye parayla yabancı uzman getirerek; bilimin ve hukukun önüne meslek taassubu koyup, yönetmelikleri, talimatları kafana göre değiştirerek ülke hayvancılığı kalkınamaz.

Değerli arkadaşlarım, SEK, Et ve Balık, Yem Sanayii gibi kurumların özelleştirilmesi ve hayvancılığa yeterli desteğin sağlanamaması sonucu, ülke hayvancılığı korumasız kalmış ve ciddî çıkmazlara düşmüştür. Yükselen et fiyatları, canlı hayvan ve kesilmiş et dış alımıyla dengelenmeye çalışılmıştır; ama, gelinen noktada, ülke, kırmızı ette dışa bağımlı hale getirilmiştir. Hükümetler, belki de en büyük hatayı, kesilmiş hayvan eti dış alımı kararında yapmıştır. Bunun ülke hayvancılığına faturası da maalesef çok ağır olmuştur.

Geleneksel alet ve üretim tarzının hâkim olduğu hayvancılık sektöründe gerekli yapısal değişikliklerin sağlanamamış ve işletme büyüklüklerinin kârlı üretim yapacak kapasitelere ulaştırılamamış olması, hayvancılığımızın geri kalmasının en büyük nedenidir.

İşletmelerde, hayvancılık, bitkisel üretimin yanında, aile içi ihtiyaçların karşılanması için veya en iyi bilinen iş olduğu için sürdürülmektedir. Asıl yapılan faaliyet bitkisel üretimdir. Bitkisel üretim ağırlıklı bu bozuk yapıyla hayvansal üretim faaliyetlerinde bir gelişme kaydedilmesi...

Türkiye'nin coğrafî durumu, Asya-Avrupa Kıtaları arasında köprü durumu, özellikle doğu ve güneydoğudaki komşularımızda yeterli veteriner teşkilatının bulunmaması, ülkemizde bulunan veteriner teşkilatının bağımsız olmaması, hayvan hastalıklarının yayılması açısından ülkemiz için önemli bir tehlike yaratmaktadır. Özellikle şap, brucellos, sığır vebası, tüberküloz, IBR gibi son yıllarda ortaya çıkan pek çok hastalık, önemli ekonomik kayba sebep olmaktadır. Sadece şap hastalığının yol açtığı verim kaybı, hastalık kaynağı ve etkilenen hayvan sayısına göre 100 000 000 ile 500 000 000 dolar arasında değişmektedir. Bitkisel üretim ağırlıklı hayvancılık işletmelerinde hayvan hastalıklarından korunmak ve mücadele etmek mümkün değildir. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde 4 000-5 000 hayvana 1 veteriner hekim düşerken, ülkemizde 60 000-70 000 baş hayvana 1 veteriner hekim düşmesi ve çoğu veteriner hekimin istihdamdışı bırakılması, devletin aslî görevi olan salgın hastalıkları önleme ve mücadele çalışmalarında yetersiz bir durum yaratmaktadır. Ülkemizin en batısı olan Muğla İlimizde kuduz hastalığının hâlâ önlenememiş olması bunun tipik örneklerinden biridir.

Aynı şekilde, üreticilerimizin eğitim düzeylerinin düşük olması ve ihtiyaç duydukları personeli yeterince etkin kullanamamaları birtakım sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Türkiye, Sovyetler Birliğinden sonra, dünyada, sunî tohumlamayı başlatan -1926 yılında- ikinci ülke olmasına rağmen, hayvan ıslahında gelinen nokta istenilen ölçüde başarılı olunmadığını göstermektedir. Türkiye'de yerli ırkların verimini artırmak için, önce melezlemeyle, daha sonra da özellikle 1980'li yıllardan itibaren ithalatla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün, 1 dakikalık süre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Öyleyse, ülke hayvancılığını düzeltmek için ne yapmalı; hayvancılık sektörü, hayvansal ürün hedefi belirlenmelidir; hayvancılık sektörünün yapısı değiştirilmelidir, hayvancılık sektörüne bakış açısı değişmelidir, kabayem açığı kapatılmalıdır, kesif yem tüketimi artırılmalıdır, hayvan ıslahında sunî tohumlamaya ağırlık verilmelidir, damızlık ithalatı yerine yerli kaynaklar tespit edilmelidir, hayvan hastalıklarıyla mücadele daha etkin hale getirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bugün, birçok Avrupa ülkesinin yüzölçümünden büyük olmasına karşın, hayvan yemini dışarıdan ithal etmek zorundadır. Mera Kanununda yapılmak istenilen bu değişiklik bu bağımlılığı daha da artıracaktır.

Bu maddede yine ret oyu vereceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

6 ncı maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - 15.5.1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla  Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 9. - 1 inci maddede öngörülen afetlerle ilgili olarak yeni yerleşim alanları sağlanması amacıyla mera vasfı taşıyan yerlerin tahsis amacı, 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre değiştirilerek, Hazine adına arsa olarak tescil ettirilir. Bu arsalar, tescil tarihi itibarıyla öngörülen amaçla kullanılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığına tahsis edilmiş sayılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün...

Sayın Üstün, konuşacak mısınız?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi yoktur.

Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 12.3.1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun Ek 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde yer alan mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacı 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre değiştirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - Bu Kanunun 4 üncü maddesi 1.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Sayın Bakan, konuşacak mısınız?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mera Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarımızın önemli maddeleri görüşüldü; özellikle Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, bu vesileyle tarım sektörüyle ilgili düşüncelerini ve eleştirilerini de dile getirdiler.

Şimdi, bu tasarıyla getirdiğimiz değişikliklerde, evvela, bizim ne yapmak istediğimizi çok özetle söylemek istiyorum. Bu tasarıyla, tespit ve tahdit çalışmalarını yapan teknik ekiplerin çalışmalarını kolaylaştıracak şekilde yeniden yapılandırılması; ıslah projeleri ve 1/5 000 ölçekli harita yapım ihalelerinde yıllara sâri taahhütte bulunma yetkisinin getirilmesi; ormanlık alanlardaki meraların tespitinde yetkinin taşraya devredilerek tespit ve tahdit sürelerinin kısaltılması; meralarda tahsis amacının değiştirilmesi yetki ve sorumluluğunun taşraya devredilerek gereksiz kırtasiye ve bürokrasinin önlenmesi; işlem süresinin kısaltılması; küçük parçalı meraların toplulaştırılması; olağanüstü hal, Afet Kanunu, Köy Kanununun 13 üncü ve 14 üncü maddesi kapsamındaki yatırımlarla vakıf meraları ve ağaçlandırma çalışmaları için bedel alınmaması; farklı kurumlara verilmiş olan mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili görevlerin birleştirilerek Bakanlığımızca yürütülmesi ve bu nedenle, merayla ilgili hüküm içeren bazı kanunların -Köy Kanunu, Afet Kanunu ve Turizmi Teşvik Kanununun- Mera Kanunuyla uyumlu hale getirilmesi amaçlanıyor.

Biz, burada, meralarla ilgili çok önemli, büyük ölçüde hayvancılığımızı etkileyecek ne olumsuz bir değişiklik getiriyoruz ne de hayvancılığımıza çok büyük katkı yapacağı iddiasını taşıyoruz; ama, problem alanlarıyla ilgili birkısım düzenlemeler yapıyoruz. Gayet. Böyle...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Tamam, güzel.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Yani, biz bu kanun tasarısını getirirken, Mera Kanununda reform yapıyoruz demedik; Mera Kanunuyla ilgili uygulamalarda ortaya çıkan birkısım düzeltilmesi gereken hususları getiriyoruz. Bunlardan bir tanesi de, sizin biraz önce dile getirdiğiniz, köyün kendi kullanım alanı içerisinde olan ve ihtiyaç duyulan bazı sosyal altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları kolaylaştırmaya yönelik. Bir köyün fiilen kullandığı ve bir bakıma, mera kapsamında olmakla beraber fiilen bu fonksiyonunu görmeyen yeri resmîleştirmekten daha tabiî ne var; ama, ben, bu vesileyle dile getirdiğiniz birkaç hususa değinmek istiyorum.

Sayın Gürol Hocamız "bu değişikliklerle, hayvancılık sektörünü öldürüyorsunuz" dedi cümlesinde.

Arkadaşlar, biz, tabiî, bazı konulara çok aşırı önem vermesini seven bir toplumuz; yani, bu değişiklikler, toplam meralarımızla ilgili yüzde 1'in çok altında bir değişikliktir. Bu, hayvancılık sektörünü ne öldürür ne ondurur.

Şimdi, bir hükümet düşünün, hayvancılık sektörüne 500 trilyonluk 2004 yılında kaynak aktarıyor; siz "hayvancılık sektörünü öldürüyor" diyorsunuz.

İki; biraz önce, siz, konuşmanızda, kaçakçılıktan bahsettiniz. Kaçakçılıkla ilgili konuda, şu anda Türkiye'nin hiçbir bölgesinde Türkiye'ye kaçak hayvan girecek bir sebep yoktur, ekonomik olarak bu ortadan kalkmıştır, bu fiyat düşmelerinden dolayı kalkmıştır ve fiilî olarak, şu anda, bütün hayvan giriş noktalarını da kontrol altında tutuyoruz. Resmî bilgilerin dışında istihbarat bilgilerinin tamamına sahibiz; yani, devletin, bu husustaki bütün bilgi kaynaklarıyla işbirliği içinde çalışıyoruz ve aynen şu ifadeyi kullanıyorum: Eğer bir gün kaçak hayvan girişiyle ilgili bir tespite yardımcı olursanız, biz, bu konuda ilave her türlü tedbiri almaya da hazırız; yani, Türkiye'de hayvancılığa bu kadar önem veren bir Hükümet olarak, kaçak hayvan girişinin Türkiye'de üretimi aksatmasına göz yumamayız, yummamalıyız. Bununla ilgili olarak bildiğiniz...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Gemilerle geliyor Boğaz'dan, bir de İran'dan geliyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır, şu anda Türkiye'ye...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Erzurum milletvekilleri burada; konuşsunlar.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, inanın, o bölgeyi bütün gücümüzle takip ediyoruz, özel insangücü istihdam ediyoruz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Güzel...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Devletin resmî değil, istihbarî bilgilerini kullanıyoruz ve hayvancılık sektörüne bu kadar kaynak aktardıktan sonra, kaçakçılık gibi, bu sektörün üretimini sürdürmesini önleyecek bir gelişmeye müsaade edemeyiz. Büyük kaynak aktarıyoruz buraya.

Efendim, dolayısıyla, sektörle ilgili konuda yapmaya çalıştığımız hususlar elbette ortada. Sadece hayvancılıkla değil, diğer bütün alanlarda temel konular üzerinde durmaya devam ediyoruz; ama, merayla ilgili konu, hadiseye bir büyük hamle yapacak değişiklikler önermiyor. Ben bu düşüncelerimi daha fazla uzatmak istemiyorum gecenin bu ilerlemiş saatinde.

Katkılarınız için teşekkür ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Mayıs 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler.

Kapanma Saati: 00.28
V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki mağduriyet iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1778)

* Ek cevap