BIM 2 2 2004-05-04T14:12:00Z 2004-05-04T14:12:00Z 38 23134 131866 TBMM 1098 263 161940 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 47       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

77 nci Birleşim

22 Nisan 2004 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Fuat Geçen'in, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Kıbrıs'taki son gelişmelere, Annan Planıyla ilgili yapılacak referanduma, planın Kıbrıs ve Türkiye için sonuçlarına ve asılsız Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun (6/751) ve (6/752) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/173)

2.- (9/4,7) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/537)

IV.- ÖNERİLER

A) Sıyasî Partı Grubu Önerılerı

1.- Genel Kurulun 26 Nisan 2004 Pazartesi günü 15.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)

5.- Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 416)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana'da bazı okul binalarının teknik şartnamelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/2099)

2.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, şeker pancarı kotalarına ve kimyasal tatlandırıcı girişine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/2174)

3.- Adana Milletvekili Yakup Kepenek'in, SSK'nın "e-bildirge" uygulamasını yaptırdığı şirkete ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/2179)

4.- Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, çiftçilere doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/2240)

5.- Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar'ın, karayolu yatırım programlarına ve maliyetlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı (7/2268)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Isparta ve diğer üretim bölgelerindeki elma üreticilerinin sorunlarına ve bu sorunların çözümü,

Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Erzurum'da mera ıslah çalışmalarıyla, plansız ve aşırı kullanımdan kaynaklanan sorunların giderilmesi,

İçin alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, sağlık sistemimizin genel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ;

Cevap verdi.

Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 37 milletvekilinin, don olayları  nedeniyle kayısı üreticilerinin uğradığı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bulgaristan Ulusal Meclis Başkanı Ognyan Gerdikov ve Bulgaristan Ulusal Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı Stefan Danailov'un, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini Bulgaristan'a resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi, kabul edildi.

(9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;

4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349), görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Tekstil Ürünleri Ticaretine Dair 2003/1 Sayılı Türkiye-Litvanya Ortak Komite Kararının (1/757) (S Sayısı: 396),

6 ncı sırasında bulunan, Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Uyuşturucu veya Psikotrop Maddelerin Yasadışı Üretiminde Sıkça Kullanılan Ara ve Kimyasal Maddelere Dair Anlaşmanın (1/727) (S. Sayısı: 401),

7 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Peru Cumhuriyeti Arasında Yasadışı Yollardan Ticareti Yapılan, İhraç Edilen veya El Değiştiren Kültürel, Arkeolojik, Sanatsal ve Tarihî Varlıkların Korunması, Konservasyonu, Ele Geçirilmesi ve İadesine İlişkin Anlaşmanın (1/603) (S.Sayısı: 397),

8 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin (1/664) (S. Sayısı: 398),

9 uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis İşbirliği Anlaşmasının (1/710) (S.Sayısı: 399),

10 uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Çek Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin (1/717) (S.Sayısı: 400),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, elektronik cihazla yapılan açıkoylamalardan sonra;

11 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin (1/564) (S.Sayısı: 408),

12 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Subay, Askerî Memur ve Muadilleriyle Astsubayların Giyeceğine Dair  Kanunun  Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/566) (S. Sayısı: 411),

13 üncü sırasında bulunan, Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/784) (S.Sayısı: 403),

14 üncü sırasında bulunan, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında (1/782) (S.Sayısı: 407),

Kanun Tasarılarının, görüşmelerini müteakiben;

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

22 Nisan 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.40'ta son verildi.

 

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

 

Suat Kılıç

 

Çanakkale

 

Samsun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 


No. : 116

II. - GELEN KÂĞITLAR

22 Nisan 2004 Perşembe

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, çocuk yuvalarında ve huzurevlerinde yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) sözlü soru önergesi (6/1047) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

2.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, bir hastalığın tedavisi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1048) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, kamu çalışanlarının ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1049) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

4.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kayısı üreticilerinin uğradığı zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1050) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

5.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Salihli İlçesine müze açılıp açılmayacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1051) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

6.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, OHAL bölgesi dışına çıkartılan kamu personeline ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1052) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

7.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Balıkesir Körfez Bölgesinde tarım ilaçlarının kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

8.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, özelleştirme mağduru işçilere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1054) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, özelleştirilen kurumlardaki işçilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1055) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

10.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ İlinin ekonomik sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1056) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

11.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ İlinin turizm varlıklarına sahip çıkılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1057) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

12.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ İline ayrılan yatırım payına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1058) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

13.- Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın, Edirne İlindeki tarihi eserlerin bakım ve onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1059) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, sağlıkla ilgili harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2275) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2004)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, ortağı olduğu şirketler olup olmadığına ve bu şirketlerin vergi durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2329) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2004)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İli ve çevresindeki bazı yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2334) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

4.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY İtalya Milano Bürosu ve Kültür Turizm Ofisinin çalışanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2335) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

5.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, EMASYA birliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2336) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

6.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Ziraat Bankası ve Halk Bankası yönetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2337) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, AK Parti Aşkale İlçe Başkanının Aşkale Kaymakamına hakaret ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2338) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

8.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun bir raporundaki görüşüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2339) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

9.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, aday adayı olan Giresun Valisinin görevine tekrar başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2340) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı gazetecilerden oluşan "İkinci Cumhuriyetçi"ler listesinin  gerçekliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2341) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

11.- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, son seçimler sırasında Kırıkkale'de meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2342) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya çevre yolu çalışmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2343) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

13.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer karayolundaki yol genişletme çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2344) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

14.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, grev ertelemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2345) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

15.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Performansa Dayalı Döner Sermaye Ödemesi uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2346) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

16.-Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, üniversitelerin araştırma fonlarının serbest bırakılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/2347) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir yayın grubuna ait mal varlıklarının satışına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/2348) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

18.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır'da yerel yayın yapan bir radyonun kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/2309) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

19.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TRT'de yönetici değişikliklerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/2349) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

20.- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, hayatını kaybeden bir kişinin ailesine yardım yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/2350) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

21.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan arasındaki diplomatik ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2351) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

22.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, bir açıklamasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2352) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

23.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, bir vatandaşın AİHM'ye götürdüğü bir davaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2353) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

24.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Dalaman Akköprü Barajı İnşaatı nedeniyle konulan konut yasağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2354) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

25.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Alanya'daki DİM Barajı inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2355) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

26.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, OHAL bölgesi dışına çıkartılan kamu personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2356) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

27.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, aday adayı olan Giresun Valisinin görevine tekrar başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2357) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

28.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, polis emeklilerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2358) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

29.- Ağrı Milletvekili Mehmet Melik ÖZMEN'in, İtalya Milano Kültür ve Turizm Ofisi çalışanlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2359) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Büyükorhan-Derecik Köyünde bulunan tarihi kalıntılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2360) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

31.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer karayolundaki yol genişletme çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2361) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

32.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, müze ve ören yerlerine girişlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2362) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, oğlunun mısır ve arpa ithalatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2330) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2004)

34.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, bir paneldeki açıklamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2363) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

35.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara-Etimesgut Hava Lojmanlarında dairelerin gazlı şofbenden elektrikli şofbene geçmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2364) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

36.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Bakanlık Teftiş Kurulunun bir raporundaki görüşüne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2365) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

37.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Taşımalı Eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2366) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

38.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, deprem bölgelerinde görev yapan öğretmenlerin rotasyon dışında tutulup tutulmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2367) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

39.- Ağrı Milletvekili Mehmet Melik ÖZMEN'in, THY İtalya Milano Müdürüne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2368) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

40.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Mersin-Tarsus İlçesinde tarım üreticilerinin uğradığı zararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2369) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

41.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bağcılıkla uğraşan çiftçilerin zararlarının giderilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2370) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

42.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, genetiği değiştirilmiş ürünlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2371) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2004)

43.- Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in, Konya-Ankara arası Hızlı Tren Hattı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2372) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, fırtınada hasar gören Antalya-Çayağzı Limanının onarımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2373) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

45.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, SHÇEK'e bağlı çocuk yuvalarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/2374) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2004)

46.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bingöl İl Sağlık Müdürlüğü binasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2375) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

47.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli İlçesinde kapalı spor salonu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/2376) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

48.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat İlinde bir cezaevi yapımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2377) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

22 Nisan 2004 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemin birinci ve ikinci sırasında söz alan sayın milletvekilleri, Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili görüş açıklayacaklardır. Konuyu inceledim; geçen yıl Sayın Sadık Yakut Başkanlığında yapılan birleşimde, sayın milletvekilleri bu konudaki görüşlerini, ulusal, millî bir dava olduğu için, 5 dakikayla sınırlı kalmadan açıklamışlardır. Bugün de bu geleneğimizi sürdüreceğiz.

Gündemdışı ilk söz, Ermeni Devletinin ve Ermeni diasporasının iddialarıyla ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ'a aittir.

Buyurun Sayın Elekdağ. (Alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, dünyaya, Ermenilere soykırımı uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtılması amacını güden bir kampanyayla karşı karşıyayız. Giderek güçlenen bu kampanyanın kazanmış olduğu uluslararası boyutun ülkemizin çıkarlarını tehdit eden bir nitelik kazandığı hiçbir kuşkuya mahal bırakmıyor.

Nitekim, son yıllarda, Rusya'da Dumadan sonra, Kanada ve Yunanistan Parlamentoları, Belçika Senatosu, İtalya Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu, peş peşe, Ermeni soykırımını tanıdıkları yolunda kararlar aldılar. Arjantin ve Lübnan yasama organlarının da bu nitelikte kararları mevcut değerli arkadaşlarım. Dün de, Kanada Parlamentosunun Avam Kamarası kanadı, 1915 Ermeni soykırımını tanıdığını ve bu hareketi insanlığa karşı bir suç olarak kınadığı yolunda bir karar aldı. Bu kararıyla Kanada Parlamentosu, Ermeni aktivistlerin yalan ve iftiralarına kanarak ve onların karanlık niyetlerine alet olarak tarihe ve Türklere karşı çok büyük bir haksızlık yaptı.

Değerli arkadaşlarım, Kanada Parlamentosu bu tutumuyla aynı zamanda barışa ve insanlığa da büyük kötülük etmiştir; çünkü, insanların beynine yalanlarla kin ve nefret zehri şırıngalayarak onları birbirlerinin can düşmanı haline getirmek, toplumların ruhunu nesilden nesile geçecek ve iflah olmaz şekilde kirletmek, terörizmin en adi ve en aşağılanacak türüdür. Bu nedenle bu kürsüden, Kanada Parlamentosunu kınıyorum. Kanadalılar, yasama organlarının bu kararı nedeniyle utanç duymalılar.

Değerli arkadaşlarım, tarihsel perspektiften değerlendirildiği takdirde, Türkiye'ye karşı girişilen bu geniş çaplı psikopolitik kuşatma harekâtı, kaygı verici çağrışımlara yol açıyor; çünkü, Ermeni sorununun çıkış sebepleri incelenirse, bu sorunun, yapay olarak, Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa tarafından kendi emperyalist çıkarları doğrultusunda yaratıldığı ve Osmanlı İmparatorluğuna müdahale için bir araç olarak kullanıldığı görülür. Günümüzde de gelişmelerin seyri, Ermeni soykırımı iddiasının bazı devletlerin ve bazı uluslararası kuruluşların, Türk dışpolitikasını yönlendirmek veya etkilemek amacıyla kullanabilecekleri bir koz niteliğini kazanmaya başladığını ortaya koyuyor. Bu hususta en ufak bir şüphesi olanlara şu sorunun yanıtını aramalarını öneririm: Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosunun, Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla suçlayan kararlar almalarının arkasındaki siyasî odakların tutumlarını iyiniyetle bağdaştırmak veya amaçlarını tarihî gerçekleri ortaya çıkarmak olarak izah etmek kabil midir? Aklı başında hiç kimse bu soruyu "evet" diye yanıtlayamaz. Bu girişimlerin arkasındaki esas amacın, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecini engellemek ve Amerika'yla ilişkilerinin kopmasına yol açmak, yani, ülkemizi, Batı dünyasına yabancılaştırarak, izole etmek ve zayıf düşürmek olduğu açıktır.

Değerli arkadaşlarım, ben, bu sorunu Yüce Meclisin dikkatine getirmek ve sadece tarihimizi karalamayı değil, aynı zamanda ulusal çıkarlarımızı ve toprak bütünlüğümüzü hedef alan dünya çapındaki bu sistematik kampanyayla mücadelede yararlanabileceğimiz bazı önerilerde bulunmak için gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Bu konuda önemle altını çizmek istediğim bir husus var. Konuşmamda kullanacağım "Ermeni" sıfatıyla, hiçbir şekilde Cumhuriyet Türkiyesinin sadık evlatları olan Ermeni vatandaşlarımızı kastetmiyorum. Onlar, bu devlete bağlı, kaderlerini bu ülkenin geleceğiyle özdeşleştirmiş, vatanlarına karşı her türlü yükümlülüklerini yerine getiren kardeşlerimiz, çok değer verdiğimiz yurttaşlarımızdır.

Değerli arkadaşlarım, Ermenistan'da ve başta Amerika olmak üzere Ermeni diasporasının etkin bir konuma sahip olduğu ülkelerde, Ermeniler, her yıl 24 Nisan tarihinde sözde Ermeni soykırımını anarlar. Bu münasebetle, söz konusu ülkelerde, Türkiye'yi, bu insanlığa karşı ağır suçla itham eden parlamento kararları çıkarmaya çalışır, gazete makaleleri yayımlatır, soykırımı anısına abideler diktirir ve çeşitli eylemler düzenlerler.

Ermeni aktivistlerin Türkiye'ye karşı yürüttükleri düşmanca etkinliklerde Amerika'ya öncelik vermelerinin üç esas nedeni vardır:

Bunlardan birincisi, Amerika'daki propaganda kampanyasında, Ermeni diasporasının kendini diğer ülkelere nazaran daha güçlü hissetmesidir. Bu güç, Ermenilerin, Amerika'da, bu ülkenin kamuoyunu, medyasını ve siyasal sistemini yönlendirmede yararlandıkları vasıtaların -yani, lobileri ile finansal kaynaklarının- etkin ve zengin olmasından ileri geliyor.

İkinci neden, dünyanın yegâne süper gücü olan Amerika yasama organından çıkarılacak Ermeni iddialarını destekleyen bir kararın, diğer ülkelerin parlamentoları ve Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası örgütler bünyesindeki insan hakları kurulları için etkileyici bir örnek teşkil edeceği ve bu şekilde, hem Türkiye üzerinde soykırımının tanınması hususunda dayanılmaz bir baskı oluşturulacağı hem de Ermenilerin öngördüğü tazminat ve toprak taleplerine zemin hazırlayacağı inancından kaynaklanıyor.

Üçüncü nedeni ise, Türk dışpolitikasının önemli bir boyutunu oluşturan Türk-Amerikan ilişkilerinin kopmasına yol açarak ülkemizi zayıf düşürmektir.

Değerli arkadaşlarım, ulus olarak belleğimiz çok zayıf olduğundan, anımsatma ihtiyacını duyuyorum. ASALA terör örgütü, aralarında 5 büyükelçimiz ile 4 başkonsolosumuz ve 1 de askerî ataşemiz bulunan 36 diplomat ve dış görevlimiz ile bunların aile efradı da dahil olmak üzere 42 vatandaşımızı alçakça katlettikten sonra, 1984 yılında terör eylemlerine son verdi.

Terör eylemleri, Ermeni radikallerin üç aşamalı planlarının birinci aşamasını oluşturmaktadır. ASALA'nın terör eylemleriyle güttüğü amaç, sözde Ermeni soykırımı iddialarını dünya gündemine taşımak ve dünya kamuoyunun ve medyasının dikkatinin bu sorun üzerine odaklanmasını sağlamaktı. Ermeni katiller, planlarının ilk aşamasıyla güttükleri hedefin gerçekleştiği kanısına vardıktan sonra, terör eylemlerine son vermişlerdir.

Planın ikinci aşaması, Ermeni soykırımı iddiasının dünya ülkeleri tarafından fiilen ve hukuken bir gerçek olarak tanınmasını amaçlayan bir kamuoyu etkileme stratejisinin yürürlüğe konulmasını gerektiriyor. Halen uygulanmakta olan bu stratejinin hedefi, başta Amerikan Kongresi olmak üzere, mümkün olduğu kadar çok ülke parlamentosunun soykırımı iddiasına destek vermesini sağlamak suretiyle, Türkiye'yi baskı altında soykırımını kabul etmek zorunda bırakmaktır. Bundan sonra üçüncü aşamaya geçilecek ve önce, Ermenilerin Türkiye'den yüklü bir tazminat talebinde bulunmaları sağlanacak, sonra da Ermenistan'ın toprak taleplerine hukukî bir zemin hazırlanmış olacaktır.

Objektif bir değerlendirme yaptığımız takdirde, Ermeni örgütlerinin üç aşamalı planlarının uygulanması hususunda kayda değer bir mesafe almış oldukları görülür. Birinci aşamayı başarıyla uygulamışlardır. İkinci aşamada ise ciddî bir ilerleme kaydetmişlerdir.

1970'li yılların ortalarından itibaren yoğunlaşan Ermeni soykırımı kampanyası ve terör eylemleri karşısında Türkiye'nin aktif, etkili ve kesintisiz bir politika izlediğini söylemek mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Soykırımı iddialarını içeren yasa tasarıları, Amerikan Kongresine, Fransız Parlamentosuna veya diğer Batı devletleri yasama organlarına kabul için getirildiğinde, Türk makamları daima saman alevine benzer bir çaba içine girmişler, bazı tepkiler göstermişler, Türkiye Büyük Millet Meclisi teessüflerini bildiren bir açıklama yapmış, sonra da her şey unutuluvermiştir. Devletimizin bu sorunla mücadeleyi öngören bir stratejisi mevcut değildir.

Değerli arkadaşlarım, soykırımı iddiasına objektif bir şekilde ve belgelere dayanılarak yaklaşılırsa, şu gerçekler tartışılmaz bir şekilde ortaya çıkmaktadır:

Dünyaya soykırımı olarak kabul ettirilmeye çalışılan olayın, bu kavramla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Zira, Osmanlı Hükümetinin Ermeni Milletine karşı sistematik bir kıyım uygulamak veya Ermenileri yok etmek gibi önceden veya sonradan alınmış bir kararı, planı veya niyeti hiçbir zaman olmamıştır.

Ermeni ahalinin bir bölümünün zorunlu göçe tabi tutulmasının nedeni, etnik kökenleri veya dinî inançları değildir. Bu kişiler, sırf, savaş sırasında Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile işbirliği yaptıkları, gönüllü birlikler oluşturarak düşmana yardım ettikleri, yer yer ayaklandıkları, Türk ve Müslüman ahalinin köylerine silahlı saldırılar düzenledikleri ve ülke savunmasını yapan cephedeki askerlerin hayatlarına kastettiklerinden dolayı yer değişimine, yani tehcire mecbur edilmişlerdir.

Osmanlı Devletinin ölüm kalım savaşı verdiği bir dönemde, Ermenilerin, düşmanla işbirliğinde bulunarak devlete ihanet etmelerinden, devletin güvenliğini ve ülke savunmasını ciddî şekilde tehdit eden sabotaj ve silahlı eylemler yapmalarından dolayı, tehcir olayı, devletin varlığını koruma hakkı çerçevesinde, meşru ve hukuken haklı bir önlemdir.

Ermenilerin Doğu Anadoludaki çarpışmalar ve tehcir sırasında, kayıplar verdikleri doğrudur; ancak, savaşın başlamasıyla birlikte Doğu Anadoluda ayaklanan Ermeni çetelerin, Türk ve Müslüman ahaliye karşı büyük katliamlar yaptıklarını da unutmamak lazımdır.

Bu durumda, toplumlar arasında had safhaya varmış olan kin ve intikam duyguları ve savaş koşullarında hükümetin asayişi sağlamakta âciz kalmış olması, tehcir sürecinde kafilelerin sevkıyatında ciddî düzensizliklere yol açmıştır. Bu meyanda, araç, yakıt, gıda ve ilaç yetersizliği, ağır iklim koşulları ve tifüs gibi salgın hastalıklar, Ermeniler üzerinde olduğu kadar, Türkler üzerinde de ağır tahribata yol açmıştır.

Yer değiştirme sırasında bazı Ermeni kafilelerinin, farklı etnik kökenli Müslüman çapulcuların saldırısına uğradıkları doğrudur; ancak, Türk mahkemelerinin, bu tür suçluları muhakeme ettikleri ve 1 000'den fazla idam kararı verdikleri de akıldan çıkarılmamalıdır. Bu gerçekler ışığında, Ermenilerin, soykırımına uğradıkları yolundaki iddiaların geçersizliği tartışılmaz bir biçimde ortaya çıkmaktadır; ancak, konuya hukukî açıdan bakıldığında bu gerçek daha berrak bir nitelik kazanıyor değerli arkadaşlarım. Nitekim "soykırımı" kavramı, Birleşmiş Milletlerin bu konuda 1951'de yürürlüğe giren Soykırımı Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde şöyle tarif edilmiştir: "Soykırımı, ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubun mensuplarının, yok etme niyet ve kastıyla, tamamen veya kısmen imha edilmesidir." Oysa, buraya kadarki izahatımızdan, Osmanlı Hükümetinin, Ermeni milletine karşı kıyım uygulamak ve Ermenileri kısmen veya tamamen imha etmek gibi bir planının, niyet ve kastının hiçbir zaman olmadığı anlaşılacaktır.

Ermeniler, 89 yıldır, tüm çabalarına rağmen, böyle bir niyet ve planı ortaya koyan tek bir geçerli belgeyi dünya kamuoyuna sunamamışlardır. Nitekim, ünlü bilim adamı ve tarihçi Bernard Lewis, bu konuda, 1993'te Le Monde Gazetesinde yayımlanan makalesinde şöyle diyordu: "Osmanlı Hükümetinin Ermeni ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur... Türklerin tehcire başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Zira, Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya'yla ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı." Bu gerçekler, Ermenilerin, soykırımına uğradıkları yolundaki iddialarını temelden çürütüyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, size özetleyeceğim "Malta Sürgünleri" olayı da, soykırımı iddialarının ne denli düzmece ve mesnetsiz olduğu hakkında açık bir fikir verecektir.

Bu olay şöyle cereyan etmiştir: İstanbul'daki İngiliz işgal yönetimi, Sevr Anlaşmasının 230 uncu maddesi gereği olarak, Ermeni olaylarını kovuşturmak amacıyla Osmanlı Hükümetine mahkemeler kurdurdu. Bunların en ünlüsü Nemrut Mustafa Mahkemesiydi. Bu mahkemenin iki özelliğinden birincisi, savaş sırasında iktidar olan İttihat ve Terakki Partisinin düşmanı olan Hürriyet ve İtilaf Partisi Hükümeti tarafından kurulmuş olması, ikincisi de, sanıklara, kesinlikle, savunma hakkı tanımamasıydı. İngilizler, mahkemenin adil yargı yapmayacağı kanısına varınca, Ermeni patrikhanesinin raporlarına dayanarak tutuklamış oldukları ve esas itibariyle, Ermeni katliamından sorumlu tuttukları 144 Türk  sanığı İngiliz mahkemesinde yargılama kararını aldılar. Sonra da, aralarında sadrazam, meclis başkanı, genelkurmay başkanı, şeyhülislam, bakanlar, bazı mebuslar, valiler ve ordu komutanları bulunan bu 144 sanığı, aleyhlerinde hukuksal kanıtların oluşturulmasına kadar, İngiliz kolonisi olan Malta Adasına sürdüler; ancak, bilahara, patrikhane raporlarının propaganda niteliğinde olduğu ve mahkemede kanıt olarak kullanılamayacağı anlaşılınca, telaşa düşen İngilizler, İstanbul'da mutlak otorite konumunda olan İngiliz işgal yönetimi vasıtasıyla, Osmanlı Devletinin tüm devlet arşivlerini bir uzmanlar kuruluna taratıp incelettiler ve yoğun sorgulamalarda bulundular. Buna rağmen, katliam iddiasını doğrulayacak hiçbir kanıt, hiçbir belge, hiçbir emirname bulamadılar. Alınan bu sonuç nedeniyle etekleri tutuşan İngilizler, son çareyi Amerika'ya başvurmakta buldular ve Washington'dan Türkleri toplu kıyımla suçlayacak belgelerin kendilerine acilen gönderilmesini resmen talep ettiler.

Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerika, Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşa girmemiş, bundan dolayı da ilişkiler kesilmemişti. Bu nedenle, Türkiye'de görevlerini sürdüren Amerikan diplomatik ve konsolosluk görevlileri ve misyonerleri, Ermeni tehcirini tüm Anadolu'da çok özel bir dikkatle izlemişler ve tehcire uğrayan Ermenilere örgütlü bir şekilde insanî yardımda bulunmuşlardı. Bu itibarla, Ermenilere karşı planlanmış bir toplu kıyım yapıldıysa bunların kayıtlarının Amerikan arşivlerinde mutlaka bulunması gerekiyordu; ancak, İngiltere'nin Washington Büyükelçiliğinden bir uzmanın Amerikan arşivlerinde yaptığı araştırmanın sonucu tam bir düş kırıklığı yarattı. Araştırmadan sonra, İngiliz Büyükelçiliğinden Londra'ya çekilen 13 Temmuz 1921 tarihli telgrafla, Amerika'nın elinde Malta'daki sanıkları suçlamada kanıt olarak kullanılabilecek hiçbir belge olmadığı bildirildi.

Bunun üzerine, İngiliz Kraliyet Başsavcısı, 29 Temmuz 1921 tarihli kararıyla, Malta'da sürgünde olan sanıkları Ermeni katliamıyla suçlayacak nitelikte bir kanıt bulunamadığını açıklamak mecburiyetinde kaldı. Böylece, Malta sürgünleri temize çıktı ve serbest bırakıldı. Bu suretle, soykırımı iddialarının mesnetsizliği de saptanmış oldu; ne var ki, bu gelişmenin Ermenilerin cesaretini kırdığı söylenemez.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizlere Ermeni soykırımı iftirası konusunda ilk bellibaşlı yayın olan ve bu iddianın altyapısını oluşturan "Mavi Kitap"tan ve bununla ilgili müthiş bir sahtekârlıktan söz edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, hemen belirteyim ki, Türkiye'nin tarihinde hiçbir yayın ülkemize bu kitap kadar muazzam bir zarar vermemiş, ülkemizin imajını bu denli tahribata uğratmamıştır. 1916'dan bugüne kadar Ermeni soykırımı hakkında yazılan onbinlerce kitap, onbinlerce makale Mavi Kitaptan alıntılar yapmış, bu kitabın gerçekleri yansıttığı varsayımıyla, Türkiye'ye karşı iftira ve karalama kampanyasının sürdürülmesinde etkin olmuştur.

Hiç kuşkunuz olmasın, Ermeni lobiciler, Kanadalı parlamento üyelerini sözde soykırımı kararını almaya ikna etmek için yine bu kitaptan yararlanmışlardır.

Esas ismi "Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere Yapılan Muamele, 1915-1916" olan bu gayet hacimli kitabın, ilk bakışta, kişisel bir girişimin ürünü olduğu ve Amerika'da büyükelçilik yapmış olan Viscount Bryce tarafından, sonradan dünya çapında üne kavuşan tarihçi Arnold Toynbee'nin yardımıyla yazıldığı izlenimi edinilmektedir.

Kitap, İngiliz Dışişlerinin olumlu görüşü ve İngiliz Parlamentosunun onayıyla, Parlamento Mavi Kitaplar Serisi bağlamında basılmıştır. Bu nedenle, aynı zamanda "Mavi Kitap" olarak da tanımlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Mavi Kitap, tehcirin, Osmanlı Hükümeti tarafından tasarlanan bir etnik imha planı olduğunu ileri sürmekte ve bu iddiayı kanıtlamak amacıyla da, Ermenilere karşı yapılan korkunç zulüm, vahşet ve katliamları anlatan görgü tanıklarının ifadelerine, gözlemlere ve raporlara yer vermektedir; fakat, orijinal kitapta kaynaklar açıklanmamıştır. Yani, ifadelerine başvurulan tanıklar, bilgi veren ve raporları hazırlayan kişilerin isimleri kitapta yer almıyordu. Bilgi veren kişilerden "bay A", "bayan B", "bölgedeki bir yabancı gezgin", "çok önemli bir şahsiyet" gibi tanımlamalarla bahsediliyordu. Bu şekilde hareketin nedeni de, bu kişilere güya zarar verilmesini önleme gerekçesiyle izah ediliyordu; ancak, değerli arkadaşlarım, İngilizler gerçek isimlerin kayıtlarını tutmuşlardı ve şans eseri bu kayıtları içeren belge İngiliz Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde bir süre önce Amerikalı Türk dostu tarihçi Prof. Justin McCarthy tarafından keşfedildi ve böylece, Türkleri, dünyaya, insanlıktan nasibini almamış, kana susamış, onur, vicdan ve merhamet duyguları tamamen körlenmiş yaratıklar olarak tanıtan Mavi Kitabın sırrı çözüldü. Bu müthiş belge, Mavi Kitaptaki Ermeni soykırımı iddiasının, İngiltere istihbarat örgütünün Savaş Propagandası Gizli Bürosu tarafından Birinci Dünya Savaşı sırasında hazırlatılan asılsız belgelere dayanılarak uydurulan büyük bir yalan olduğunu ortaya koyuyordu. Bu propaganda bürosu, savaş sonuna kadar Londra'da "Wellington House" denilen binada çalışmıştı; savaş bitince İngiltere Hükümeti tüm belgeleri yaktırarak imha ettirmişti; ama, nasılsa, Prof. Justin McCarthy'nin bulduğu bu belge imhadan kurtulmuş ve bugüne kadar kimsenin el atmadığı bir arşiv kutusunda kalmıştı.

Keşfedilen belge, Mavi Kitaptaki görüşlerin, Türkiye aleyhine propaganda yapan Amerikalı misyonerlere, Türkiye'nin can düşmanı Ermeni aktivistlere, Ermeni gazetelerinde çıkan haberlere, İstanbul Ermeni Patriğine, Rus ordularıyla birlikte Osmanlılara karşı çarpışan Ermeni ihtilalci Taşnak Partisi üyelerine ve Ermeni bağımsızlık hareketi temsilcisi Boghos Nubar Paşaya ait olduğunu ortaya koyuyordu. Yani, sizin anlayacağınız, Mavi Kitabın gerçekle hiçbir alakası yoktu. Eğer, Prof. Justin Mc Carthy'nin İngiliz arşivlerinde bulduğu kayıtlar Mavi Kitabın yayımlandığı dönemde açıklanmış olsaydı, kitap, çok beceriksizce hazırlanmış bir propaganda malzemesi olarak görülecek ve hiçbir etkisi de olmayacaktı.

İngiltere'nin bu yalan belgeleri hazırlatmaktan amacı, Amerikan kamuoyunun Ermenilere acıma duygusunu sömürerek, Amerika'nın savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesini sağlamaktı. Diğer bir amaç da, Osmanlı İmparatorluğunun beklenen çöküşünden sonra, Doğu Anadoluda, İngiltere ve Fransa'nın himayesinde bir Ermeni Devleti kurdurmak için zemin hazırlamaktı. İngiltere ve Fransa, Ermenileri kendi taraflarına çekerek, Rusya'nın işgal etmeyi öngördüğü Osmanlı toprakları yoluyla Akdeniz'e çıkma stratejisinin önünü kesmeyi planlamışlardı.

Mavi Kitabın, savaşın gidişatı üzerinde son derece etkili olduğu kesin. Nitekim, bu kitabın, Başkan Wilson'un Amerika'nın savaşa katılması hususundaki kararını almasında başta gelen bir etken olduğu, o dönemde İngiliz Hükümetinde görev yapan bakanların ifadelerine atfen saptanmış olduğu bir gerçek.

Değerli arkadaşlarım, düzmece olduğunun ortaya çıkmasına rağmen, 2000 yılı sonunda Ermeni propaganda kuruluşları İngiltere'de Mavi Kitabı yeniden bastırdılar ve Lortlar Kamarası üyelerinin de katıldığı bir toplantıda medyaya tanıttılar. Bu durumdan rahatsız olan hayırsever ve milliyetçi bir işadamı olan Remzi Gür, Londra Büyükelçiliğimizin de onayıyla, 2001 yılı şubat ayında, İngiliz Lortlar Kamarası binasındaki bir lokalde, Lort Ahmed'in evsahipliği yaptığı 250 kişilik yemekli bir konferans düzenledi. Birçok Lortlar Kamarası üyesi ile Avam Kamarası üyesinin ve medya temsilcilerinin katıldığı bu toplantıya ben ve değerli arkadaşım Prof. Nevzat Yalçıntaş beraber katıldık ve davetlilere hitap ettik. Sayın Yalçıntaş, tarihsel belge ve argümanlara dayanarak, Ermeni iddialarının tutarsızlığını ortaya koyan açıklamalarda bulundu.

Değerli arkadaşlarım, ben, konuşmamda, Mavi Kitabın tamamen sahte ve uydurma belgelerden oluştuğunun artık açık seçik ortaya çıkmış olduğunu, buna rağmen, bugün, hâlâ, İngiliz medyasının Türkiye'yi soykırımla suçlamak için sürekli olarak bu kitaba atıfta bulunduğunu belirttikten sonra, dinleyicilere, İngiltere'nin 1920'de İstanbul'u işgali sırasında Ermeni katliamıyla suçladığı Türkleri Malta'ya sürdüğünü, ancak, sanıkların aleyhlerinde hiçbir kanıt bulunmaması nedeniyle serbest bırakıldıklarını anımsattım ve şu soruyu sordum: Malta sürgünlerini mahkûm etmek için neden 1916'da yayımlanan Mavi Kitabı kullanmadınız? Bundan sonra, konuşmama şöyle devam ettim: Mavi Kitap kullanılamazdı; çünkü, tamamen sahte ve uydurma belgelerden oluşuyordu.

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, birkaç dakika daha müsamahanızı rica edeceğim.

Çünkü, İngiltere Kraliyet Savcısı, Mavi Kitaptaki iddia ve belgelerin bir İngiliz mahkemesinde kanıt olarak kabul edilemeyecek derece mesnetsiz ve gerçekdışı olduğu kanısına varmıştı. İngiltere'nin, parlamentosunun onayıyla, seksenbeş yıl önce, savaş sırasında Türklere karşı bir iftira ve aşağılama kampanyası yürüttüğü ve bu amaçla, asılsız ve düzmece belgelerle dolu Mavi Kitabı yayımlattığı artık tartışmasız bir şekilde kanıtlanmıştır. Buna rağmen, bugün, hâlâ, İngiliz medyası, Türkiye'yi soykırımla suçlamak için bu kitaba atıfta bulunuyor. O dönemin tarihi hakkında yazılan tezler, araştırmalar ve kitaplar, Mavi Kitaptan alıntılar yapıyor. Türkiye'yi soykırımla suçlayan bu kitap, bir ara, terörü teşvik etti ve çok sayıda masum insanın ölümüne yol açtı; halen de, halkları birbirlerine düşman ediyor, barış ve güveni dinamitliyor.

Bu saptamalardan sonra, dinleyicilere şu öneride bulundum: Milletlerin fikirlerini zehirlemek, onları birbirlerinin can düşmanı haline getirmek ve kin, nefret ve intikam saplantısının nesilden nesile geçmesine yol açmak bir insanlık suçudur, bir cinayettir. Bu bakımdan, İngiliz Parlamentosundan ve İngiliz Hükümetinden, Mavi Kitabın asılsızlığını ilan etmelerini ve Türkiye'den özür dilemelerini bekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz istihbaratı, yine, Viscount Bryce'ı paravan olarak kullanarak, Almanların savaş esirlerini kaynatıp, onlardan sabun yaptığı hakkında bir kitap yayımlamış ve dünyayı, bunun gerçek olduğuna inandırmıştı. Savaş sonrasında bunun bir iftira ve yalan olduğu ortaya çıkınca, İngiliz Parlamentosu 1925 yılında yaptığı bir açıklamayla gerçeği kabul etti ve bu iddia tarihin çöp sepetine atıldı.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi de bizim davamıza sahip çıkmalı. İngiliz Parlamentosunun onayıyla yayımlanan Mavi Kitabın asılsızlığının tanınması ve açıklanması konusunun takipçisi olmalıdır. İngiliz Parlamentosunun veya Hükümetinin bu yolda bir açıklama yapmasının, Ermeni soykırımı iddiasını temelden çürütecek bir gelişme olacağı bilinmelidir. Partilerüstü bir yaklaşımla bu konuda İngiliz Parlamentosuna yazılacak bir mektubu onayınıza sunacağız.

Değerli arkadaşlarım, Amerika'da yaşayan Ermeniler, Türkiye aleyhindeki propagandalarını güçlendirmek amacıyla, 2000 yılında, bir Ermeni soykırımı müzesi kurmaya karar verdiler. Bu maksatla, Amerika Ermeni Asamblesi, Beyaz Saraya 2 blok mesafede, yani, 200 metre mesafede görkemli bir bina satın alarak restorasyon inşaatına başladı. Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan ile Ermeni Apostolik Kilisesinin Başpiskoposu II. Karekin, inşaatı ziyaret ederek müzeyi kutsadılar. Müzeyi tasarlayanlar, her yıl 250 000 kişinin ziyaretini beklemektedirler. Bu açıdan, müze, Amerika'daki hasım lobilerin Türkiye'nin imajını karartma kampanyasında son derece önemli bir rol oynayacak, Amerikan kamuoyunu ülkemiz aleyhine sürekli olarak zehirleyecek bir faktör oluşturacaktır.

Amerika'da yapılmış olan bilimsel anketler, Türkiye ile Amerika arasında yarım asırlık ittifak ilişkisine rağmen, Amerikan kamuoyunun ülkemiz aleyhinde derin önyargılara sahip olduğunu ve bunun nedeninin, çok büyük ölçüde, Yunan, Rum ve Ermenilerin 20 nci Asrın başından itibaren Türkiye aleyhinde yürüttükleri yoğun ve sistematik aşağılama ve iftira kampanyasından kaynaklandığını ortaya koymuştur.

Bu durum, Türk-Amerikan ilişkilerinin istikrarlı bir yörüngeye.. yerleşmesini engelleyen temel faktördür değerli arkadaşlarım. Soykırımı müzesinin kurulmasının, Türkiye'nin Amerika'daki imajının daha da bulanmasına yol açacağı ve dolayısıyla, ikili ilişkiler üzerinde olumsuz baskılar oluşturacağı muhakkaktır.

Yapılan hukukî araştırmalardan, Türkiye'nin, müzenin açılmasını engelleyecek hiçbir imkâna sahip olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, Ermeni soykırımı müzesinin zararlı etkilerini bertaraf etmek ve ülkemizin kültür, tarih ve uygarlığını tanıtmak amacıyla Washington'un mutena bir yerinde bir Anadolu kültür ve medeniyetleri müzesi kurmanın en isabetli bir yol olacağı düşünülmektedir.

Anadolu kültür ve medeniyetleri müzesinin önde gelen bir amacı, Türkiye'nin tanıtımı olduğu kadar, Ermeni iddialarını da dolaylı bir şekilde çürütmek olacaktır; ancak, bir yanlış anlayışı önlemek amacıyla müzenin esas temasının, tarih boyunca Anadolu'daki Türk sanatının, kültürünün ve uygarlığının teşhiri olacağını vurgulamak isterim.

Bu bağlamda, müzenin, Türkün geleneksel hoşgörüsünü ortaya koymak amacıyla, Hıristiyan zulmünden ve engizisyondan kaçan Yahudilere Osmanlının vatanını açmasını, Anadolu topraklarında yüzyıllar boyunca Müslümanlar ile Hıristiyanların ve Yahudilerin kendi kültürel, meslekî, dinsel ve adalet geleneklerini sürdürmelerini ve barış içinde yaşamalarını sağlayan millet sisteminin işleyişini ve Osmanlının dinî inançlara karşı toleranslı tavrını görsel bir şekilde teşhir etmesi sağlanabilir. Keza, Anadolu kültür ve medeniyetleri müzesi "yetmişiki millete bir gözle bakan" ve onlara "ne olursan ol yine de gel" diyen Yunus Emre ve Celâleddin Rûmî'nin hümanizmasını da yansıtmalıdır.

Ermeni propagandası, Osmanlı Türklerinin, tarih boyunca, gayrimüslimlere ve Ermenilere, her zaman kötü muamele ettiğini iddia etmektedir. Bu yaklaşımla, konuyu bir Hıristiyan-Müslüman çatışması zeminine oturtarak, Hıristiyanlık dünyasının desteğini peşinen elde etmeye çalışmaktadır.

Oysa, gerçekler, Ermenilerin iddialarının tam tersi yönündedir. Fatih'in İstanbul'u fethinden sonra, Bizans'ın zulmünden kurtarılan Ermeniler için, tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları bir güven, özgürlük ve refah çağı başlamıştır. Ermeniler millet adı altında örgütlenmiş, patrikleri onların ruhanî ve cismanî lideri olmuş, İstanbul, Ermeniler için bir çekim merkezi niteliğini kazanmıştır. Osmanlı, milleti sadıka  -yani, sadık millet olarak- baktığı Ermenileri bütün mülkî üst görevlere getirmiş, devletin en yüksek makamlarına atamıştır.

Değerli arkadaşlarım, Osmanlı Devletinin çok güzel düzenlenmiş yıllıkları vardır. Bunlara "Salnamei Devleti Âliyyei Osmaniye" denilir. Bunlara baktığınız zaman, bakan, paşa, savcı, büyükelçi, vali, yargıç, müsteşar olarak yüzlerce Ermeni görevlisinin adı sıralanmıştır. Osmanlı Devletinin son döneminde, Gabriel Noradungyan Efendi Dışişleri Bakanı -düşünebiliyor musunuz, Dışişleri Bakanı- Agop Paşa da Hazine Bakanı idi.

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, konuşma süreniz 35 dakika oldu; rica ediyorum, toparlar mısınız.

MUSTAFA ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Devamla) - Toparlıyorum efendim. Çok teşekkür ediyorum.

Bütün bu hususların, Osmanlının gayrimüslimlere gösterdiği hoşgörü ve eşitlik anlayışı çerçevesinde, Anadolu kültür ve medeniyetleri müzesinde görsel bir şekilde yer alması sağlanabilir.

Değerli arkadaşlarım, bağışlarla finanse edilmesi halinde müzenin kurulmasının daha kolay olacağı anlaşılıyor. Bu amaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî desteğiyle, müze projesinin gerçekleştirilmesi için bir vakıf kurulması uygun olacaktır. Bu vakfın esas görevi, müze projesini ortaya çıkarmak, finansman imkânlarını oluşturmak, kuruluş safhasında denetimini yapmak ve kurulduktan sonra, müzenin, etkin biçimde çalışan ve kendini yenileyen bir kurum niteliğini kazanması için gerekli önlemleri almak olacaktır.

Değerli arkadaşım Sayın Egemen Bağış'la, bu projeyi, New York'taki Türk Dernekleri Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleriyle etraflı bir şekilde görüştük. Muhataplarımız, böyle bir girişime çok büyük bir coşkuyla destek olacaklarını ve Amerika çapında bir bağış kampanyasını başlatacaklarını söylediler, bildirdiler; ama, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî desteğiyle bir vakıf kurulması gerekli. Bunu takiben, sadece Amerika'yı değil, Türk varlığının mevcut olduğu Almanya, Hollanda, Fransa ve Avustralya gibi ülkeleri de kapsamak üzere bir bağış kampanyası başlatmak mümkün olacaktır.

Sözlerime son verirken, konuşmamın başında, Türkiye'nin, dünyaya, Ermenilere soykırımı uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtılması amacını güden bir kampanyayla karşı karşıya geldiğini söylemiş ve uluslararası bir boyuta ulaşan bu kampanyanın, hayatî çıkarlarımızı etkileyebilecek bir koz niteliğini kazanmak üzere olduğuna işaret etmiştim.

Değerli arkadaşlarım, bu açıdan değerlendirildiği takdirde, yapmış olduğum önerilerin ülkemizin çıkarları açısından taşıdığı hayatî önem  anlaşılacaktır. Yüce Meclisimiz bu önerilere destek olursa, tarihin Türkiye için bir yük olmaktan ve ülkemize karşı siyasî malzeme olarak kullanılmaktan çıkarılması doğrultusunda somut adımlar atılmış olacaktır.

Türk hükümetleri, 1970'li yılların ortalarına kadar, Ermeni radikallerin Türkiye aleyhine çalışmalarına hiç ilgi göstermemiş, bilahara, aralarında büyükelçi ve başkonsoloslarımızın ve aile efratlarının da bulunduğu 42 diplomatımızı öldüren ASALA karşısında bir tavır almış; ancak, Ermeni sorunu her patlak verdiğinde, saman alevi gibi yanıp sönen, tepkisel ve duygusal tavırlarla yetinmiştir. Bu bakımdan, Anadolu kültür ve medeniyetleri müzesi projesi, bu alanda atılacak ilk ciddî kurumsal adım olacaktır.

Diğer taraftan, Mavi Kitabın düzmece olduğunun kabulü hususunda İngiliz Parlamentosu nezdinde yapılacak girişim de, olumlu sonuç verdiği takdirde, hem soykırımı efsanesinin temellerini çürütecek hem de İngiliz Parlamentosunu kin, nefret, dinsel bağnazlık ve ırkçılık temeline dayalı bir tezin savunuculuğunu yapar ve milletler arasına nifak tohumları eker bir konumdan kurtaracaktır.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Gündemdışı ikinci söz, aynı konuda söz talebinde bulunan, Hatay Milletvekili Sayın Fuat Geçen'e aittir.

Buyurun Sayın Geçen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Fuat Geçen'in, sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

FUAT GEÇEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asılsız Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili, şahsım adına, gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Islahat Fermanıyla Müslümanlar ile gayrimüslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler, 1877 ve 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Rusya'dan, işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini ve lehlerine ıslahat yapılmasını talep ettiler.

1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Anlaşmasının 61 inci maddesi de, Ayastefanos Antlaşmasının 16 ncı maddesi tadil edilerek, aşağıdaki şekli aldı. Bu maddeyle, Osmanlı Hükümetinin, halkı Ermeni olan eyaletlerde malî ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapması, Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt edip, bu konuda alacağı tedbirlerin de uluslararası ülkelerce denetlenmesi hükmü getirilmiştir. Böylece, ilk defa, Osmanlının içindeki bir azınlığın hürriyetleri ve haklarıyla ilgili dış ülkelerin denetimi başlamıştır ve Ruslar ve İngilizler tarafından. Ermenilerin kullanılmaya başlama tarihi de budur.

Değerli milletvekilleri, Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı içerisinde Ermeni isyanının yoğun yaşandığı Doğu Anadoluda bir yandan cephede Rus ordularıyla savaşırken, bir yandan da Ruslarla birlikte cephede Osmanlılara karşı savaşan Ermeni milislerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu yetmiyormuş gibi de, geri cephede Türkleri katleden, Türk köyü ve kasabalarını yakıp yıkan, ordunun ikmal tesislerine ve konvoylara saldıran Ermeni çeteleriyle mücadele zorunluluğu başlamıştır. Osmanlı Devleti, 24 Nisan 1915'te... Ki, bu tarih önemlidir; çünkü, asılsız soykırımı iddiaları bu tarihi ölçü alır. Aslında, bu tarih, yıkma, yakma, katletme faaliyetlerinde bulunan işte bu komiteden 2 345 kişinin tutuklanması tarihidir.

Rus sınırına yakın bölgelerdeki Ermeni halkının da devlete isyan halinde olduğu görülünce, Osmanlı, yine kendine yakışanı yapmıştır; yani, o bölgede yaşayan halkın iç savaştan etkilenmemesi için, güneyde daha güvenli olan bölgelere bu halkı transfer etmiştir. Tarihte bu vakaya "sevk ve iskân vakası" denilir.

Birinci Dünya Savaşında, Ermeni soykırımı iddialarından dolayı -az önceki konuşmacının da belirttiği gibi- 143 Osmanlı aydını tutuklanmış, Malta Adasına sürülmüş, İngilizler tarafından muhakeme edilmiş, kayda değer bir delil bulunamadığından, hiçbir isnat hayata geçmediği için serbest bırakılmıştır.

1984 yılında PKK sahneye çıkarılmış, ASALA Ermeni terör örgütü geri plana çekilmiştir. Belgeler, Bekaa ve Zeli kamplarında ASALA  ve PKK militanlarının birlikte eğitim gördüğünü ortaya koymaktadır.

O dönemde Ermenilerin esas amacı, Osmanlı topraklarından parça koparmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için her yolu denemişler, her gücü kendilerine atfetmişlerdir. Ermeni soykırımının yıldönümü diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2 345 komitecinin tutuklandığı tarihtir.

Sayın milletvekilleri, bir miktar da, asılsız Ermeni iddialarının arkasındaki gerçeklere yönelelim. Ermeniler, Türkiye aleyhindeki faaliyet ve girişimlerini sadece düşmanlık ve intikam duygularıyla açıklamak zorunda gibi görünseler de -aslında, bu duyguların etkisi olmakla beraber- asıl maksadı dört aşamada özetlemek mümkündür.

Birinci aşamada, asılsız soykırım iddiasının, başta büyük ülkeler olmak üzere mümkün olduğu kadar çok sayıda ülke ile ayrıca, belli başlı uluslararası kuruluşlar tarafından tanınmasını sağlamaktır.

Olayın ikinci aşaması, Türkiye'nin, yabancı ülkelerin asıl soykırımın tanınmasından etkilenmesi ve bu ülkelerin baskısıyla asıl soykırımını tanımak mecburiyetinde bırakılmasıdır.

Üçüncü aşaması, Türkiye'nin, asılsız soykırımına maruz kalan kişilere veya onların mirasçılarına tazminat ödemesidir. Burada dikkat edilecek husus, soykırımını tanımanın, vaktiyle bazı kişilere zarar vermiş olduğunun da kabulü anlamına geleceği için, genel hukuk ilkesi gereğince bu zararın tazmin edilmesi gereğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Geçen.

FUAT GEÇEN (Devamla) - Diğer bir deyişle, üçüncü aşama ikinci aşamanın doğal bir sonucudur.

Dördüncü aşama ise, Sevr Antlaşmasını ihya ederek, Doğu Anadoludan Ermenistan'a toprak verilmesi hayalidir.

Sayın milletvekilleri, bu talepler ayrıca açıklanmaya gerek olmayacak kadar gerçekdışı olsa da, militan Ermenilerin inanç ve beklentileri bunlardır. Soykırımı iddiaları, Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda Ermeni bilincini yaşatmak için ayrıca bir araç olarak da kullanılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti açısından olaya baktığımızda, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla hukuken ve fiilen ortadan kalkmış olan Ermeni sorunu, bundan yaklaşık otuz yıl önce yeniden canlandırılmış ve zaman zaman, Türkiye için endişe kaynağı olabilecek boyutlara taşınmıştır.

Her şeyden önce, Türkiye ve Türklerin insanlığa karşı işlenmiş olan en büyük suç olarak soykırımıyla itham edilmesi, ülkemizin imajını bozmakta ve ilişkilerini zedelemektedir. Aynı şekilde, uluslararası kuruluşların da bu iddialarla etkilenmeye çalışıldığı ve bu kuruluşların Türkiye üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaya çalışıldığı da görülmektedir. Bütün bu olumsuzlukların devletimizin girişimleriyle bugüne kadar önlendiği ve bu yöndeki gayretlerin sürdüğü, teselli kaynağımızdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ermeni sorununun okulların müfredat programlarına alınması, gençlerin bu konuda bilinçli bir şekilde yetişmeleri sürecinin başlatılması, önemli bir eksikliği gidermiştir. Ermeni sorunu hakkında üniversitelerde bilimsel çalışmaları özendirmek ve koordine etmek için Yüksek Öğretim Kurulu tarafından bir Türk-Ermeni İlişkileri Millî Komitesi oluşturulmuştur. Bu, ümit verici bir gelişmedir.

Üniversite dışında da özel bir kuruluş olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2001 yılında Ermeni Araştırmaları Enstitüsü kurmuştur. Bu enstitü, "Ermeni Araştırmaları" başlığı altında Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dergi çıkarmış ve Türkiye'de Ermeni sorunu konusunda çalışmalar yapan bilim adamlarının katıldığı bir Ermeni Araştırmaları Kongresini gerçekleştirmiştir.

Kendilerine dünyaya demokrasi ve barış getirme rolü biçen ülkeler, Filistin'de, Kosova'da, Bosna'da, Mora'da, Çeçenistan'da, hemen yanıbaşımızda, Irak'ta büyük bir soykırımı gerçekleştirirken, bütün dünya, maalesef, seyirci kalmaktadır. Bu devletler, asılsız soykırımı iddialarıyla, Osmanlının kendini savunma hakkının bile, yıllar sonra, bugün, Türkiye Cumhuriyetinden hesabını sorma hayasızlığını da göstermektedirler.

Millet olarak, Batı'nın çifte standardını çok iyi anlamamız, devlet olarak da bu şuurla hareket etmemiz gerektiğine inanıyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçen.

Gündemdışı üçüncü söz, Kıbrıs'taki son gelişmeler hakkında konuşma talebinde bulunan, Elazığ Milletvekili Sayın Mehmet Kemal Ağar'a aittir.

Buyurun Sayın Ağar. (DYP sıralarından alkışlar)

3.- Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Kıbrıs'taki son gelişmelere, Annan Planıyla ilgili yapılacak referanduma, planın Kıbrıs ve Türkiye için sonuçlarına ve asılsız Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyetinin tarihî günler yaşadığı dönemleri hep birlikte idrak ederek gidiyoruz. Günbegün, 24 saat içerisinde fevkalade önemli gelişmeler olmaktadır ve bütün bu gelişmelerin, Meclisimizce yakînen ve canlı olarak takibi gerekmektedir. Zaman zaman da, noksan olan bilgilendirilmenin daha bir sıklıkta yapılmasını beklerdik; ancak, ortaya çıkan gelişmeler, mutlak şekilde Meclisimizle paylaşılma gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Kıbrıs konusunda bir uzlaşmazlık belgesi halinde ortaya çıkan ve Türkiye'nin uluslararası düzeyde imzaladığı anlaşmalardan doğan hak ve hukukunu kısıtlayan ya da ortadan kaldıran planın bütünüyle aceleye getirilerek referanduma sunulmasını teşvik suretiyle hükümetimiz, millet ve tarih önünde büyük bir sorumluluk yüklenmiştir ve elbette ki bu ağır sorumluluk, hükümeti var eden iktidar grubuyla müştereken paylaşılmaktadır. Önümüzde yaşayacağımız üç dört günlük sürenin sonunda Meclis bir kararla karşı karşıya kaldığında, bu sorumluluğun temelinde iktidar grubunun ta kendisi olacaktır.

Birleşmiş Milletler çevrelerinden edindiğimiz bilgilere göre, 9 000 sayfalık planın eklerini inceleme fırsatını dahi bulamayan müzakere heyetimiz, Genel Sekretere gönderdiği bir mektupla, referandum sonrası imzayla sözleşme haline gelmesi tasarlanan Annan Planının eklerini oluşturan metinlerdeki bağlayıcı hükümlere ilişkin olarak çekince beyanında bulunmuştur. Gizli tutulduğu anlaşılan bu yazılı beyana rağmen hükümet, siyasî bir kararla referandum sürecinin içinde kalmakta direnerek, Kıbrıs Türk Halkını da, kendisinin de bilmediği bir metni hemen oylamaya mecbur etmektedir. Bizatihi kendilerinin çekince koymak mecburiyetini hissettikleri bir metnin bütün kontrollerden geçmiş gibi kabul etmek suretiyle referanduma sunulmasının doğruluğunu, ben, takdirlerinize sunmak istiyorum.

Bir örnek vermek gerekirse -dün de bir basın toplantısında bir sayın parlamenter ifade etmişler-Annan Planındaki kurucu sözleşme taslağının 3 numaralı ekinde yer alan Kıbrıs deniz sahasına ilişkin federal kanun hükümleri, tanınmadığı ve onaylamadığı deniz hukuku sözleşmesinde Türkiye'yi taraf haline getirmektedir. Böylece, Türk savaş ve ticaret gemilerinin Ada etrafındaki 12 millik alandan geçiş hakkı bile kısıtlanmış olacağı gerçeği ortadadır ve buna benzer henüz incelenmemiş nice hükümlerin var olduğu, eklerin olduğu ifade edilmektedir.

KKTC ve Türkiye'nin menfaatlarını gözetmediği açıkça bilinen bir planı -iyi tarafları olabilir, hep bunlar anlatılmaktadır; kötü tarafları yeterli ölçüde ifade edilmemiştir- usulüne uygun olmayan ve Anayasamıza aykırı şekilde, yıllarca ambargo altında yaşamış ve bu kez mal ve mülkünden de olacak bir halkın psikolojik zafiyetinden yararlanarak, onlara acele tarafından onaylatma amacı güden hükümet, bu istikametteki yoğun bir propaganda faaliyetinin fiilen de içinde olmaktadır. Karşıt propaganda faaliyetlerine tavır koyanların, aynı şekilde, hiçbir propagandanın içinde olmama mecburiyetleri olduğu gerçeği ortadadır.

Bilindiği gibi, yeni gelişme, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıkarılmak istenen karar ve son anda vetoyla geri dönen karar meselesidir. Bunun da derin bir şekilde değerlendirilme mecburiyeti vardır.

Bilindiği gibi, Kıbrıs Rum Hükümetinin büyük ortağı AKEL, tutumuna belirginlik kazandırmak üzere, referandumun ertelenmesini talep etmişti. Bu taktiğin beklenen sonucu verememesi, sonunda ABD ile AB'nin ağır baskısı karşısında, AKEL, yeni bir taktikle, planın aynen uygulanacağına dair bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı alınması durumunda pozisyonlarını değiştireceği sinyalini vermiştir.

Şimdi, burada, dikkatinizi çekmek istediğim konu, Türk tarafının derogasyonların AB açısından güvence altına alınmasına ilişkin ısrarlı girişimlerine ciddî bir destek vermek için bugüne değin hiçbir özel çaba sarf etmeyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, bu defa, sadece hükümetin ortağı olan bir siyasî parti AKEL'in talepleri doğrultusunda derhal harekete geçmesi ve böyle bir kararı referandumdan önce çıkarmak için olağanüstü çaba göstermesi, Genel Sekreterin, ABD, İngiltere ve AB baskısı altında ne denli Rum yanlısı tutum sergileyebileceğinin açık bir göstergesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağar.

MEHMET KEMAL AĞAR (Devamla) - Şu açıdan meseleye dikkat çekmek istiyorum: Bu tutum, ayrıca, Rum tarafının, referandumda hayır sonucu çıksa da, 1 Mayıstan sonra Annan Planını kendi lehlerinde iyileştirmek üzere verecekleri uğraşta, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterini rahatlıkla yanlarında bulacağı konusunda bir gösterge olarak karşımızdadır.

Şimdi, dünkü karar ne getirmiştir, ne değildir; bu konuda hükümetin gerekli bilgiyi vermesini beklerdik; ancak, bu saate kadar böyle bir şey görülmedi. Müsaadeniz olursa, Yüce Meclise bu  konuda kısaca bir bilgi arz etmek istiyorum.

İngiltere tarafından hazırlanan ve Rusya'nın veto ettiği karar tasarısının ana amacı, Kıbrıs Rum tarafının talepleri doğrultusunda, Türkiye'nin sözleşmelerden doğan garanti hakkını tümüyle ortadan kaldırmak ve kabul edildiği takdirde, Annan Planı uygulamasını tümüyle Birleşmiş Milletlere bırakmaktır.

Tasarı, bir denetleme komisyonu kurmakta ve planın tümünün uygulamasını bu komisyonun yetkisine bırakmaktadır. Böylece, Kıbrıs, bugün Irak'ta olduğu gibi, belki, ondan da öte bir manda ülkesi durumuna sokulmaktadır.

Belki de Bremer 2 diye adlandıracağımız bir denetleme komisyonu başkanı atanmakta ve başkanın yanına, ekonomik, siyasî, hukukî ve güvenlik konularından sorumlu 4 danışman atanmaktadır. "UNSIMIC" kısa adı verilen bu teşkilatın güvenlik bağlamındaki yetkisi, Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinden daha da fazladır.

Komisyonun silahlı kuvvetleri, Ada'da konuşlanmış tüm Türk ve Yunan Silahlı Kuvvetleri mensuplarını tümüyle kontrol yetkisine sahiptir. Güvenlik açısından, kanun ve nizamın temini ve soruşturma yetkisi de bu kuvvetlere verilmektedir.

Komisyonun yetkileri 1 Mayıs 2004'te başlayıp asgarî 2010 yılına kadar devam edecektir; ihtiyaç duyulduğunda da, sonsuza kadar işletebilmesi yetkileri verilmektedir.

Kıbrıs'a uygulanması öngörülen silah ambargosu, askersizleştirilme çerçevesine sokulmakta, bu da Birleşmiş Milletler Anayasasının Yedinci Bölümü hükümlerine tabi olmaktadır ve böylelikle, Türkiye'nin herhangi bir müdahalesine karşı, silahlı müdahale de dahil olmak üzere, uluslararası bir yetkinin önü açılmaktadır.

Garanti anlaşmaları ve garantör ülke mefhumu ortadan kaldırılmaktadır.

Ada'ya asker gönderme imkânları, silah kullanmayı yasaklayan Birleşmiş Milletler Yasasının 2 nci maddesinin dördüncü paragrafı uyarınca ortadan kaldırılmaktadır; tüm uygulamanın uluslararası barış ve güvenliği ilgilendirir bir olay olarak kabul edilmesi dolayısıyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yetkisi altına girmektedir.

Şimdi, meseleye bu yönüyle bakıldığında, böylesine ağır hükümler içeren ve Türkiye'nin bütün menfaatlarına aykırı olan bir karar tasarısı veto edildikten sonra da, Kofi Annan tarafından tekrar beyanda bulunularak, referandumdan sonra tasarının yeniden masada olacağı ifade edilmiştir.

Şimdi, bütün bu gelişmeler olurken, hükümet, buna seyirci kalmakta, hiçbir tepki göstermemekte ve bakanlarımız tarafından da "önemsenecek bir şey yok" denilebilmektedir. Durumun vahametini takdirlerinize sunmak istiyorum.

Meseleye başka bir yandan bakıldığında, Rusya, bu tasarıyı veto ederken, Yunanistan'ın iddia ettiği gibi, Türkiye'nin menfaatlarını falan gözetmiş değildir. Rusya, Annan Planına "evet" çıktığı takdirde, doğu Akdeniz'de, başta İngiltere ve Amerika olmak üzere AB'nin kontrolünde bir stratejik üssün yaratılmış olacağının bilincinde ve kendi menfaatları doğrultusunda oy kullanmıştır. Aslında, Rusya ve Türkiye'nin stratejik menfaatlarının, bu karar tasarısı bağlamında da bir uyuşma halinde olduğu görülmektedir.

Hüzün verici bir taraf da, bugün Sayın Denktaş'ın bir beyanını gördüm; kırk yıldan beri "Allah Türkiye'den razı olsun"un dışında bir söz söylemeyen Sayın Denktaş'ın, bugün "Allah Rusya'dan razı olsun" demek zorunda kalmasını da, hazin bir tecelli olarak, yine takdirlerinize ifade ediyorum.

Bütün bu gelişmeler devam ederken, biraz evvel konuşan iki sayın milletvekilimizin de -şükranlarımı ifade ediyorum- çok vukufiyetle ifade ettikleri gibi, Kanada Parlamentosunun da 24 Nisanı Ermeni soykırımını anma günü olarak büyük bir çoğunlukla kabul ettiğinin üzücü haberini aldık. Elbette, Sayın Elekdağ'ın ifade ettikleri gibi, kaderini bu ülkenin geleceğine bağlamış olan bütün Ermeni vatandaşlarımızı bu konunun dışında tutmak kaydıyla, millî davalardaki gevşeklik, zafiyet ve umursamazlığın, gelecekte ne ölçüde daha farklı olumsuz gelişmelere sebebiyet vereceği de açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bugün, hepimizin varlığı, ülkenin, cumhuriyetin devamı, bekası ve Türkiye'nin hak ve menfaatlarının korunmasıdır; varlığımızın sebebi budur ve elbette ki, her Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de, başlangıcından ebediyete kadar, bu çerçeve içerisinde hareket etmek durumundadır. Yaşadığımız günler önemlidir; bugünlerde, günbegün, dakikabedakika, anbean önemli gelişmeler olmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyeleri, büyük bir kemali ciddiyetle, bu meseleleri takip etmek durumundadırlar. Yarın, Büyük Millet Meclisi tarihî bir kararla karşı karşıya geleceği noktada, bütün bu meseleleri, en ince noktasına kadar kavramak durumundadır.

Bütün bu gelişmeler devam ederken, elbette ki, 23 Nisan 1920'nin 84 üncü yıldönümü gelmektedir. Yarın, bu salonlarda yine beraber olacağız, müştereken görüşme imkânımız olacak ve bu çerçeve içerisinde, milletimiz, Cumhurbaşkanından da, Başbakandan da, Türkiye televizyonlarından, ulusa sesleniş biçiminde, meseleyi bütün açıklığıyla, bütün yönleriyle anlatmasını beklemektedir. Kıbrıs'ta seçim yasakları başlamadan evvel, mutlak şekilde, Türkiye'de, millet, meselenin her yönüyle bilgilenmek mecburiyetindedir. Türkiye'nin dört bir tarafından, bu konudaki merak, bu konudaki talep, telefonlarla, telgraflarla, çeşitli nakil vasıtalarıyla bize ulaşmaktadır. Ben, başta İktidar Partisi Grubumuz olmak üzere, Parlamentonun tümüyle, bu tarihî sorumluluğu taşıyacak ağırlık içerisinde olduğu inancı içerisindeyim; hepimizin yapması lazım olan konu budur.

Bir diğer önemli konu da, geçtiğimiz günlerde, konunun, dünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının içeriğinin anlaşılmasından sonra ortaya çıkan sonuçlardan sonra da, kısa bir dönem evvel devam edegelen olaylarla ilgili bir konuyu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Demokratik ülkelerde, elbette Genelkurmay Başkanlarının basın toplantısı yapmaları âdetten değildir veya hükümetlerin bilgisi dahilinde kamuoyunu bilgilendirmek maksadıyla bu toplantıları yaptıkları açık bir gerçektir, bilinen bir gerçektir.

Gazete haberlerinden okuduğumuz ve tekzip edilmediğine göre de, Sayın Başbakanın Japonya seyahatinde bu basın toplantısını telefonla takip ettiğini öğrendiğimizde, hükümetin bilgisi dışında gerçekleşen bir basın toplantısı olduğu anlaşılmaktadır. Meselede, açıklamadan net bir mesaj alınması konusu, bugünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla açıklığa kavuşmuştur. Beklenen, sadece, Ada'nın, Türkiye'nin askerî stratejik konumu açısından, Türkiye'nin hak ve menfaatları açısından, Türkiye'nin millî geleceği açısından neyi ifade ettiği konusu idi. Bugünkü bu kararla bu konu da açıklığa çıkmış oluyor. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarımın, zaman kısıtlılığı dolayısıyla çok kısaca bilgi sunduğum Güvenlik Konseyi karar tasarısını alarak ve bununla ilgili konuları çok net bir şekilde değerlendirerek, yarın, öbür gün, belki de kısa bir zaman sonra önümüze gelecek meselelere hazırlıklı olmasının fevkalade önemli olduğu konusunu bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Konuşmama başlarken ihmal ettiğim, Sayın Araslı'nın sırasını bana verme konusunda gösterdiği nezaketine şükranlarımı ifade etmek istiyorum.

Meclisimizi, Sayın Başkanı saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ağar.

Başkanlığın, Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soruların geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum :

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun (6/751) ve (6/752) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/173)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 204 ve 205 inci sıralarında yer alan (6/751) ve (6/752) esas numaralı soru önergelerimi geri çekiyorum.

Gereğini saygıyla arz ederim.

 

 

21.4.2004

 

 

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

 

 

Ankara

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bakanlığı sırasında enerji ve doğalgaz anlaşmalarında Türkiye aleyhine anlaşma ve uygulamaların yapılmasına yol açtığı, devlet alım satımına fesat karıştırdığı iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında kurulan 9/4, 7 esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

2.- (9/4,7) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/537)

                                        22.4.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca 10.2.2004 tarihinde (9/4,7) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu kurulmuştur.

Anayasa ve İçtüzük gereği kendisine verilen iki aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz, TBMM'nin 9.3.2004 tarihli 63 üncü Birleşiminde almış olduğu onbeş günlük ara verme kararı da gözönüne alınarak 25.4.2004 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

 

 

Musa Sıvacıoğlu

 

 

Kastamonu

 

 

Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu Komisyon daha önce iki ay süre kullanmıştır. Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 110 uncu maddeleri, soruşturmasını iki ay içinde bitiremeyen komisyona iki aylık yeni ve kesin süre verileceği hükmünü içermektedir. Bu nedenle, Komisyonun süre talebini bilgilerinize sunuyorum.

Komisyona, 25.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere, iki aylık yeni ve kesin süre verilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) Sıyasî Partı Grubu Önerılerı

1.- Genel Kurulun 26 Nisan 2004 Pazartesi günü 15.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 22.4.2004 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

 

Haluk İpek

 

 

Ankara

 

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 26 Nisan 2004 Pazartesi günü saat 15.00-19.00 saatleri arasında çalışması ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunda uzlaşma olmaması üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; tümünüzü ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu İktidar Partisi grup önerisinin, alışık olmadığımız bir öneri olduğunu hemen ifade etmek durumundayım. Bunun amacını düşünerek, amacını varsayımlara dayandırarak, böyle bir önerinin neden yapıldığı konusunda görüşlerimi ifade etmek için huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, hemen şunu ifade edeyim; Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gerçekten varsayımlara dayanarak bir gündem belirlenmesi, yanlış bir girişimdir. Şimdi, nedir bu varsayım, hemen onu gündeme getireceğim.

Bildiğiniz gibi, Sayın Genel Başkanın da biraz önce ifade ettiği gibi, hepimizin bilgisi dahilinde olan, cumartesi günü, 24 Nisanda, Kıbrıs'ta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ve güneyde, Rum kesiminde, Annan Planının referanduma sunulması gerçekleşecek. Şimdi, kuzeyde ve güneyde "evet-evet" sonucu gerçekleşirse, bunun, bir an önce, uluslararası bir sözleşme haline getirilip, 1 Mayıstan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaya sunulması varsayımı var.

Varsayımın iki ayağı var; birincisi, kuzeyde ve güneyde yapılacak referandumda evet çıkması olayı; ikincisi de, bunun, 1 Mayısta, bir uluslararası anlaşma haline getirilerek, Türkiye Büyük Millet Meclisinden onay alınması.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun, pazartesi günü Genel Kurulun toplanması önerisiyle ne ilgisi var diyeceksiniz. Bildiğiniz gibi, İçtüzüğümüzün 36 ncı maddesi çok net ve açık; 36 ncı maddeye göre, komisyonlarda, komisyonlara havale edilen işlerin görüşülmesine havale tarihinden itibaren 48 saat geçmeden başlanamıyor. Pazartesi günü Genel Kurulun toplanması kararı alınırsa, "evet - evet" sonucu da çıkarsa referandumdan, o zaman, pazartesi günü yeni bir Danışma Kurulu önerisi gelecek ve Danışma Kurulunda, Dışışleri Komisyonunda bir uluslararası sözleşmenin 48 saatten önce görüşülmesi için bir Danışma Kurulu tavsiye kararı alınması önerilecek.

Şimdi, iki gruptan oluşan bir Parlamentoda görev yapıyoruz. Ben, arkadaşlarımın yanlış bir hukuksal taktikle yola çıktıklarını ifade etmek istiyorum buradan ve son derecede açık, geçmiş dönemlere ait uygulamalar da elimde var; bu yanlışı da, buradan ifade ediyorum. Bu kararın oylanmasında, bu bilgilere, belki ihtiyacınız olacak; onun için, huzurlarınızda arz etmek istiyorum. 36 ncı madde çok net ve açık, bunu söyledim. 19 uncu madde de, Danışma Kurulunun görevlerini ifade ediyor. 36 ncı maddede "grupların ortak onayıyla bir tavsiye kararı olur ise, bu komisyon, gündemindeki konuyu 48 saat dolmadan görüşebilir" deniliyor. Bununla ilgili çeşitli uygulamalar var; bu dönemde de var. Bu dönemde, üç örnek var elimde; 23.12.2003, 3.3.2004; 24.7.2003; Faruk Çelik - Mustafa Özyürek, Salih Kapusuz - Ali Topuz, Faruk Çelik - Ali Topuz... Bunlar, Danışma Kurulunda, o gün için gerekli konunun, 48 saat geçmeden ilgili komisyonlarda görüşülmesinin Danışma Kurulunca tavsiye kararına bağlanması önerisi. Her iki grubun da müştereken karar verdiği bir süreç bu.

Bizim buradaki muhalefetimiz çok net ve açık. Ortada, henüz net bilgi sahibi olmadığımız bir bilgi demeti getirilecek ve bu bilgi demeti, bir uluslararası anlaşma olarak bizim onayımıza sunulacak.

Değerli arkadaşlarım, bilgi sahibi olmadan, gözü kapalı, Türkiye Büyük Millet Meclisini bir onay makamı haline çevirmeye hakkımız yok; bunu açıklıkla söylüyorum. Neyin onayı istenecek bizlerden, bu da çok önemli. Şimdi, 9 000 sayfalık bir planın -eğer "evet-evet" çıkarsa tabiî, ikinci varsayım olarak- eklerinde her gün, ama her gün, anbean, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarıyla çelişen yeni yeni tuzakların ortaya çıktığı bir bilgi demeti...

Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen mesaj âdeta şu: Biz her şeyi düzenledik; sizden başka artık kimse sorgulamıyor bu işi, siz de bırakın. Kapatın gözünüzü, mühürleyin vicdanınızı; ulusal çıkarlar falan, böyle modası geçmiş lafların peşinde de pek koşmayın. Ne yapalım, yeni dünya düzeni bu. Bu yeni dünya düzeni içerisinde de, bu konuyla ilgili bize verilen pazıl parçasını koymamız gereken yere koyma görevimiz var. Türkiye Büyük Millet Meclisinden de bunun bir uluslararası anlaşma şeklinde onaylanması gerekiyor 1 Mayısa kadar... Bütün olay bu, değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu, tabiî, beklenen senaryo tutarsa. Bu senaryo tutarsa, pazartesi günü bu süreç sanıyorum ki işletilecek; ama, şunu çok net ve açık ifade ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, pazartesi günü, oluşacak uluslararası sözleşmenin 48 saat geçmeden Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi yönünde gelecek bir Danışma Kurulu teklifine Cumhuriyet Halk Partisi olarak onay vermeyeceğiz. Dolayısıyla, pazartesi günü, Danışma Kurulu,  36 ncı maddenin  ikinci  fıkrasında belirtilen -lütfen, İçtüzüğe bakarsanız- bir tavsiye kararı almadan dağılmış olacak. Dolayısıyla, Danışma Kurulunun bir tavsiye kararı oluşturulmadan, bunu, bir grup önerisi olarak tek başınıza Genel Kurula getirmeniz İçtüzük hükümlerine aykırıdır.

EYÜP FATSA (Ordu) - Şimdi geldi.

HALUK KOÇ (Devamla) - Hayır, o başka. Ben pazartesi günkü süreci söylüyorum Sayın Fatsa; kaçırdınız ilk başta söylediğimi. Belki, tam izleyemediniz.

EYÜP FATSA (Ordu) - Kaçırmadım; sizi izliyorum.

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, bu varsayım tutmuyor değerli arkadaşlarım. Onun için, pazartesi günkü Genel Kurul toplantısı teklifini bence reddedin; daha şimdiden bir İçtüzük ihlali yapmama konusunda temkinli davranmış olacaksınız. İçtüzük 19 ve 36 açık...

Şimdi, elimde değişik şeyler var; 5 parti grubunun olduğu dönemde alınan kararlar var. 3 partinin tavsiyesiyle geliyor ve burada tartışılıyor; ama, bu döneme ait de 2 grubun ortak kararıyla tavsiye şeklinde gelenler var. Bunu, hiçbir şekilde, tek parti grubu önerisi olarak bir tavsiye kararına dönüştüremezsiniz, 36/2'ye sığdıramazsınız, hukuksal gerekçesini bu şekilde oluşturamazsınız.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve milletvekilleri olarak bir kere daha şunu sizlere ifade etmeyi bir görev sayıyoruz. Yeterince bilgi sahibi olmadığımız çok önemli bir konuda -içinizde bu bilgiye sahip olduğunu ifade eden varsa bizi de bilgilendirmesini bekleriz her zaman- oldubittilerin içinde olmayacağımızı, bir kere daha, Yüce Meclis çatısı altında, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, Grubumdaki tüm milletvekili arkadaşlarım adına ifade etmeyi bir borç biliyorum.

İkincisi, İçtüzüğün yanlış yorumlanıp, bir hukuksal çelişkinin yaşatılma olasılığına karşı hepinizi şimdiden uyarıyoruz, daha bugünden uyarıyoruz. Bu amaçlara dönük, yanlış kurgulanmış bir planın ilk aşamasını oluşturan bu öneriyi kabul etmemenizi öneriyorum; yani, gerekçelerini anlattım. Lütfen, bir kere sağlıklı düşünün, değerlendirin. 36 ncı maddeyi okuyun, 36'nın ikinci bölümünü okuyun, 19'u okuyun ve bunun gerçekleşmeyeceğini görün. Onun için, pazartesi günkü Genel Kurul toplantısı teklifini şimdiden reddedelim; diğer kısmı kendiliğinden gerçekleşmemiş olur.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Haluk İpek, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Pazartesi günü, yine, gündemde olan tasarı ve tekliflerin görüşülmesiyle ilgili, Meclis Genel Kurulunun açılmasıyla ilgili bir Danışma Kurulu önerimiz vardı; sevgili adaşımızla, Grup Başkanvekili arkadaşımızla anlaşamadık ve huzurunuza geldik.

Tabiî, biraz önce Sayın Ağar önemli bir cümle sarf etti, dedi ki: "Çok önemli günler yaşıyoruz; anbean, çok önemlidir." Dolayısıyla, çok önemli günler yaşıyoruz ve Kıbrıs konusunda da; anbean, çok önemli. Bir referandum olacak; bunun neticesinde farklı sonuçlar olabilir. İnşallah, referandumun neticesi, orada bulunan Kıbrıs Türk Halkına hayırlı, uğurlu olur, hayırlara vesile olur diye diliyorum.

Referandumun neticesi Türkiye'yi ilgilendirecek mi; ilgilendirecek. Neden; çünkü, Türkiye, garantör ülke. Referandumun sonucunda atılacak, Türkiye'nin atması gerekecek adımlar olabilecek. Bu çatı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kıbrıs konusu çok görüşüldü. Pazartesi günü yeniden görüşülmesiyle ilgili zaruret doğabilir. İşte, grup önerisi, bu amaçladır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyla ilgilenmesi kadar doğal bir şey olamaz. Neden; çünkü, Birleşmiş Milletler konuyla ilgileniyor, Avrupa Birliği konuyla ilgileniyor; tüm dünya bu konuyla ilgilenirken, garantör olan Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapalı olması düşünülemez. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi pazartesi günü açılmalıdır, çalışmalarına devam etmelidir ve ona göre de, anbean, gelişecek olaylar hakkında, gerektiğinde, tavır alabilmelidir.

Komisyonların çalışmasına gelince... İçtüzüğü şöyle dikkatle incelediğiniz zaman, Genel Kurulu çalıştırmak, birinci derecede iktidarın, yani, burada bulunan çoğunluğun görevidir. Eğer, iktidar ve muhalefet anlaşamadıkları takdirde, kendileri Danışma Kurulunda herhangi bir tavsiye kararı alamadıkları takdirde, şu anda yapmış olduğumuz gibi, Genel Kurulun oylarına sunuluyor; pazartesi günü de Genel Kurulun oyuna sunulacak. Sayın Koç'a bu yönüyle de katılmıyorum.

Grup önerimiz lehinde oy kullanmalarını bütün arkadaşlarımızdan diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İpek.

Başka söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Öneri kabul edilmiştir. 

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Kamu Yönetiminin Temel  İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, tasarının müzakeresini erteliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

5. - Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 416) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 416 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bizi izleyen arkadaşlarımızın da aydınlanması açısından kısa bir bilgi vermek istiyorum. Aslında hepimizin çok yakından ilgilendiği bir konu; entegre devreler günlük yaşamımızda var. Entegre devre topoğrafyaları ülkemizde de işlem görüyor. Özellikle yoğun olarak ASELSAN'ın çalışmalarında bu topoğrafyalardan yararlanılıyor, topografik haritaların düzenlenmesi konusunda ciddî şekilde planlama yapılıyor, üretim yapılmaya çalışılıyor; fakat, daha çok, bunun hangi amaçla hazırlandığını, burada, paylaşmak istiyorum sizlerle.

Değerli arkadaşlarım, 1999 yılından beri bu kanun hazırlanmaya çalışılıyor. Bu tasarı, bugün, değerli bakanlık temsilcileri, Adalet ve Kalkınma Partisinin komisyon üyeleri ve bizler tarafından düzenlenip sizin huzurlarınıza getirildi.

Değerli arkadaşlar, zaten olması gereken bir konuydu. Avrupa'da ve yurt dışındaki birçok ülkede bu var. Biz, sadece, Türkiye'deki çağdaş teknolojiyi, yurt dışındaki sermayeyi biraz daha güvence içine alacak bir düzenlemeyi, bir enstitümüzün kontrolü altında sağlamaya çalıştık.

                               

(X) 416 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Entegre devre nedir? Hepimizin yaşamında var, hepimiz bilgisayar kullanıyoruz. Oradaki ana hafıza dediğimiz CPU'nun içerisine yerleştirilmiş olan transistorlar üç boyutludur, katmanları vardır; bunların hepsi, bir entegre devreyi oluşturur veya bilgisayarınızda kullandığınız hafızaların hepsi, bir entegre devreyi temsil eder. Bunların üç boyutlu, sabitleşmiş olarak görüntülenmesi, entegre devre topoğrafyasını oluşturur. İşte, biz, bunun için hukukî düzenlemeyi yapmaya çalıştık.

Değerli arkadaşlarım, bunu yaparken, teknolojik çözüm üretmek, ulusumuzu teknolojik yatırımların birer kaynağı haline getirmek, onları buluş ve yeniden kullanabilecekleri teknolojik kaynaklar olarak işleme almak için böyle bir tasarıyı yasalaştırmaya çalıştık. Tabiî, hep beraber, arkadaşlarımızla, gerekli önlemleri de almaya çalıştık.

Kanun, hizmet ilişkisinde üniversite görevlilerinin de, üniversite mensuplarının da hak sahipliğini düzenlemektedir. Eğer yurt içinde böyle bir hak elde edilirse bunun da korunmasını sağlamaktadır. Yurt dışından yurt içine yatırım yapan yabancı işletmecinin de korunmasını sağlamaktadır; bu nedenle, zorunlu lisansın kaldırılması durumu, sadece, Bakanlar Kurulunun kararına bırakılmıştır. Kamu yararı, ulusal güvenlik veya hayatî sektörler bakımından önem arz etmediği sürece bu korumanın devam etmesi hukuken sağlanmıştır.

Ben, öncelikle, bu konuda emeği geçen bütün arkadaşlarıma çok teşekkür etmek istiyorum. Ancak, hepimizin bildiği gibi, bir kanunun niteliğinden çok uygulaması çok önemlidir değerli arkadaşlarım. Ben, burada, bakanlıklar bünyesinde veya diğer kurumlarda yürütmede önümüze çıkabilecek aksaklıkları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunu, büyük bir ihtimalle, Bakanlık, sanıyorum "Endüstriyel Tasarımlar Daire Başkanlığı" altında faaliyete sokmak isteyecektir. Enstitü Başkanımız da burada. Daha önce, biz, bu daire başkanlığını kurduk. Başkanlık düzeyinde ve yönetim kurulu düzeyinde belli çözümlemeler yapıldı; ama, henüz, Endüstriyel Tasarımlar Daire Başkanlığı faaliyete geçmedi.

Şimdi, biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, eğer kanun çıkarsa, yeterli uzmanı, yeterli ehliyet sahibi insanı görevlendirmezseniz bu kanun işlemez. Yönetmeliklere atıfta bulunarak, diyelim ki, korumasını sağlıyorsunuz ve size bir itiraz geldi, bir başvuru geldi; bunu kiminle yapacaksınız; bir, bilirkişiyle yapabilirsiniz; ikincisi, kendi bünyenizde çalıştırdığınız teknik adamla yapabilirsiniz. En kolay kontrolü sağlamak istiyoruz biz. Biz diyoruz ki, Enstitüde yapılacak bu tür denetimlere, Enstitünün yapısı şu anda uygun değildir. Bu uygunsuzluğu bir eleştiri noktası olarak aktarmıyorum; eğer, yapılması gereken bir şeyler varsa, lütfen, Enstitü Başkanımız, ilgili bakanlığımız tedbirlerini alarak, Yüce Meclisin önüne getirsinler ve biz de, birlikte bu sorunları çözmeye çalışalım diye aktarıyorum.

Bakın, Enstitü, bugünlerde binasını değiştiriyor, daha ferah bir ortamda çalışmaya başlıyor. Belki, burada, diğer daire başkanlıklarını da, o geniş alan içerisinde, araç gereç, yetkin, eğitilmiş insanlarla donatarak faaliyete geçirmeye çalışacaktır; amenna; üstümüze ne düşerse biz de yapmaya hazırız. Ancak, bir an önce, bu Enstitünün raflarındaki dosyaların, sıraları geldikçe oradan indirilerek işleme alınması lazım. Marka, patent, endüstriyel tasarımlarda, her bölümde sorunun çözülmesi lazım; ama, bunu yaparken, sadece işleri çözerek yapamazsınız değerli arkadaşlar; eğitilmiş işgücü, oradaki çalışmanın rehabilitasyonu ve personel verimliliği esastır. Eğer yöneticilik yapacaksanız, yönetişime de biraz ağırlık vereceksiniz.

Buradaki 160 arkadaşımızdan 35-40'ı henüz sözleşmesiz çalışıyor. Enstitü Başkanımızın ve Bakanımızın da dikkatini çekiyorum. Bu arkadaşlarımızı, teknik elemanlarımızı, lütfen, yapabiliyorsak, birlikte, bir sözleşmeye kavuşturalım. Birinci aksaklık bu.

Uzman statüsünde çalışan -daha önce de dile getirdiğimiz- uzmanlık görevi verilen; ama, çalışırken, devletin önünde, yasa önünde uzman olmayan arkadaşlarımız var. Uzman alacaksak uzman alalım; almayacak, bunları uzman olarak görevlendireceksek, bu arkadaşlarımızı uzman statüsüne kavuşturalım. Enstitünün önceliği budur, bunun yapılmasını hassaten rica ediyorum arkadaşlarımdan.

Bakın, bir yöneticinin görevi, öncelik sırasını iyi belirlemektir değerli arkadaşlarım. Şimdi, Enstitü taşınıyor; ben, bugün, baktım, araştırdım; daha demirbaşlar doğru dürüst yerleşmemiş, zamanla yerleşir, amenna; bugün, Enstitünün eski binasında yemek çıkmamaya başladı, yeni yerde de yemek verilemiyor, birkaç gün insanlar mağdur olabilir; bu da anlaşılabilir bir şey; ama, bizim, pratikte, personel ihtiyacından fazla, personelin üreteceği işe ihtiyacımız var, orada kaliteye ihtiyacımız var. Elbette onların sosyal ihtiyaçlarını da giderelim, elbette düzenleyelim; ama, bunun yanında, onların rahat çalışabilmesinin de imkânlarını sağlayalım; bizim talebimiz budur.

Bakın, beni çok üzen bir şey olmuştur. Enstitünün bunca sorunu varken, Enstitüye -3 tane Ford Escord makam aracı vardı, 1 de minibüsü vardı- arkadaşlarımız, geldiler, 6 tane Fiat Siena kiraladılar, 1 tane daha minibüs kiraladılar, 80 kilometreyle de kontrata bağladılar, bunu aşarsa şu kadar ödeyeceğiz dediler; bu araçlar, daire başkanlarını, eski binadan yeni binaya taşıyıp duruyor; yani, yönetimde öncelik sırası neyse, onu tespit edeceksiniz; ihtiyaçtır, işleri görülmüştür; ama, Enstitü taşınmıştır, artık, iş bitti. Lütfen, önceliklerimizi birlikte belirleyelim, neye yarıyorsa, birlikte bakalım. Burası, bir bilim yuvası; burada, biz, markayı, buluşu, endüstriyel tasarımları değerlendireceğiz, insanların önünü açacağız, insanlarımızı koruyacağız; burası sefahat yeri değildir ki. Bakın, yeni açılan bina, Türkiye Kömür İşletmelerinin orada; oradaki personelin canı çıkıyor; aracıyla gidemeyen otobüsle gidiyor; 5 tane araç, 6 tane araç tahsis ediliyor; bunlardan koruyalım kendimizi. Buraya vereceğimiz parayı, uzman personelin, ehliyet sahibi insanların yetiştirilmesine kullanalım; yapacağımız iş budur değerli arkadaşlar.

Bu çerçevede, birkaç şeyi daha dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim, yönetimde en büyük sorunumuz -dikkatle, bunu paylaşalım; lütfen, ne olursunuz- birsürü gencimiz okuyor, okuduktan sonra da birsürü hayal kırıklığıyla evine geri dönüyor ve bir çıkmazın eşiğine giriyor. Eğitim sistemimiz, sadece fazla diploma üzerine kurulmuş. Ne olursa olsun, hangi konuda olursa olsun, diploma almak hedef haline gelmiş. Böyle bir eğitim sistemi!.. Bu nedenle, biz, az eğitilmiş, istemediği işi yapan ve hatta, yanlış eğitilmiş gençler yetiştiriyoruz. Sonuçta, ortaya şu çıkıyor: Tekrar eğitim söz konusu oluyor. Tekrar eğitimde arz-talep dengesi oluşuyor ve biz, bu dengeyi, yeni kurslar açarak kurmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlarım. Millî Eğitimden başlayarak, meslekî eğitime yönlendiren aşamada, hepimize,  tüm kurumlarımıza, tüm bakanlıklarımıza çok ciddî görevler düşüyor.

Birkaç öneride bulunmak istiyorum. Çağdaş devletin en etkin silahı, yetişmiş eleman çalıştırmaktır; birinci kural budur. Gelişen ülkelerin en büyük silahı da budur değerli arkadaşlar. Özellikle, sürekli eğitim merkezlerinin kurulmasına -Millî Eğitim Bakanımız da buradaydı; ama, gitmiş- mutlaka öncelik verilmesi lazım. Sürekli eğitim merkezleri dışında, kamunun da sürekli eğitim merkezi kurmasının, bu merkezleri işletmesinin önünü açmak lazım. Eğer, bunu yaparsak, sürekli değişim, sürekli eğitim ve sürekli gelişim, Türkiye'nin vazgeçilmez bir unsuru olur. Türkiye'ye de Türkiyeliliğe de bu yakışır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, biz, bunun arkasında durmalıyız, çağdaş, laik Türkiye'nin de önünü bu şekilde açmalıyız diye düşünüyorum.

İşgücünde çok ciddî sıkıntılarımız var. Yeterlilikleri belirlemek, meslekî ilerlemeye öncelik vermek, yönlendirme yapmak, uluslararası belgeleri üretebilecek eğitim merkezleri kurmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Halk eğitim merkezlerimizi ve hizmetiçi eğitim merkezlerimizi geliştirip, çağdaş donatımlarla, çağdaş işgücüyle ve bilgi sahibi insanlarla daha etkin hale getirmeliyiz ve bunun dışında, nitelikli insangücünü yerinde kullanmak zorundayız ve onları korumak zorundayız. Eğer, teknik anlam içeren bir konuda, siz, daire başkanlarınızı her yıl değiştirirseniz, Türkiye'de hiçbir sorunu çözemezsiniz. Bakın, Enstitüde daire başkanları sürekli değişiyor. Bir yılda, adam geliyor, patent, marka, endüstriyel tasarım nedir, entegre devre topografyası nedir öğreniyor, ondan sonra "sen oraya git" diyorsun, yeni adam getiriyorsun. Durun bakalım, şu işi bir öğreneyim diyor; hizmet süresi geçmeden yeniden değişiyor. Bunun önüne geçmek zorundayız. Umuyorum, hep birlikte, kurumların siyasallaşmasının önüne geçeceğiz, ehil gençlerimizi devlet yönetiminde, devlet kademelerinde etkin hale getirerek Türkiye'nin sorunlarını birlikte çözeceğiz. Bu sorun hepimizin.

Sonuçta, bizim tek hedefimiz olmalı. Her alanda kaliteli mal, kaliteli hizmet, işsizliğin önlenmesi ve uzun süreli istihdamın sağlanması bizim görevimiz olmalıdır. Eğer, çalıştırdığınız personeller arasında sosyal adaleti sağlayamazsanız, onların iç dengesini, iç huzurunu koruyamazsanız verimli iş üretemezsiniz.

Değerli arkadaşlar, bu hafta -biraz da, tabiî, bu işler hep Sanayi Bakanlığının bünyesinde geliştiği için- internet haftası, ona da değinmek istiyorum. Türkiye, eskiden bilgisayar çöplüğüydü, şimdi de bir veri çöplüğü haline geliyor. İnternet sayfalarımız gelişsin diyoruz. O kadar gereksiz veriyi internet sayfalarına yüklüyor ki değerli arkadaşlarımız, biz, bilgiyi verimli kullanabilme hakkımızdan yararlanamıyoruz. Hep birlikte bunun önüne geçmemiz lazım. Türkiye'yi bir bilgi çöplüğünden kurtarmamız lazım. Bilgiyi alıp işleyeceksiniz, iyi, nitelikli bilgi haline getirip, insana yeniden sunacaksınız; çünkü, bilgi işlemek gelişmektir; çünkü, bilgiye yönelmek, bilgiyi beslemek çağdaş toplum yaratmanın temel unsurudur. Hepimizin görevi budur. Etkin ve verimli kullanımını da sağlamak zorundayız. Nasıl sağlayacaksınız; bilgiye etkin ulaşmanın yolu neyse, ona başvuracaksınız, hepimiz başvuracağız. Bizim görevimiz, sadece, onun bilgi yanını değil, onun teknolojik yanını da düşünmektir. Bakın, yasa tasarısı geri çekildi; ama, bir maddesinde    -kurumlarımızda düzenleme yaparken- bakanlıkların bilgi işlem daire başkanlığı kaldırılıyor. Böyle etkin bir başkanlığı kaldırarak, bilime, bilgiye hizmet veremeyiz. Bu başkanlıklarımızı da koruyalım; onların, bilgiyi denetleyen, teknoloji ile kurumların arasında dengeyi kurabilen etkin gücünü kamuoyuna yansıtmaya çalışalım.

Arkadaşlar, devletin öncelikleri vardır -tabiî ki öncelikleri vardır- ama, çağdaş devlet, gelişen devlet, kendisini bilgi temeline oturtmak zorundadır. Bakın, e-devlet diyoruz, kullanamadık.

Ben, internet haftası nedeniyle, tüm insanlarımızı, bilgiye kolay erişebilecek alanlara yatırım yapmaya davet ediyorum. İnsanların karnı doymazken, 400-500 dolara bilgisayar alıp, bilgiye ulaşabilecek bir pozisyon hazırlayabileceklerini hiçbirimiz düşünemiyoruz; ama, bu görev, biraz da devletindir. Eğer, siz, okullarınızda -vakıfların yardımıyla- sürekli eğitim merkezleri kurarsanız, insanları bilgiyle buluşturursanız, yönlendirirseniz, hizmetiçi eğitimde sürekli eğitimle kendi kadrolarınızı zenginleştirirseniz -bilginin anakaynağı halktır- halkı da bilgiyle buluşturursanız, gelişirsiniz.

Bilgiyi kullanmayan bir toplumda, e-devletin bütün unsurlarını yerine getirseniz, bu insanlarımızın tamamını e-devletten yararlandırmaya çalışsanız, hiçbir işe yaramaz. Önce, bilgiyi etkin kullanmanın yolunu onlara öğreteceksiniz, köyünde de olsa öğrenecek, işyerinde de olsa öğrenecek, okulunda da olsa öğrenecek; bu, hepimiz sorumluluğu içindedir. Ben, şimdiden, bu olaya, arkadaşlarımın sıcak bakacağını düşünüyorum; bilgi toplumuna geçişte, bilgi biriktirme, bilgiyi kullanma, bilgi üretme, yeni teknoloji üretme, bilgiyi yeniden değerlendirme, araştırma geliştirme çalışmaları yapma, daha çok gelişme ve daha çok zenginlik üretme yolunda görevlerini yerine getireceklerine inanıyorum.

Bilgilendirme açısından mevzuatla ilgili bilgilendirmeler, şeffaf devlet anlayışının gereği olarak bilgi edinme hakkı çerçevesinin genişletilmesi, insanların, yasaklar çerçevesinde değil, şeffaf devlet anlayışından yararlanmasının sağlanması, hem enstitülerimizin hem bakanlıklarımızın hem de devlet kuruluşlarımızın temel görevleridir.

Değerli arkadaşlarım, konuyu, son günlerde edindiğim iki izlenimle bağlamak istiyorum. Bunun sanayiyle ilgili yanı şu: Hep, ülkemizde refah, malî açıdan disiplin sağlandı diyoruz; ama, ben, özellikle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bir hususta dikkatini çekmek istiyorum. Organize sanayi bölgelerinde 100 işyerini aradım, en az 300 işçi çalıştırıyorlar. Arkadaşlar, son iki ay içerisinde bu 100 işyerinden çıkarılan işçi sayısı, maalesef, 11 200. 12 işletme akşam vardiyasını kapatmış, tek vardiyalı üretime geçiyor. İşsizliğin bu kadar yaygınlaştığı dönemde, ben, bunu bir sinyal olarak görüyorum. Eğer doğru algılayıp, gerekli tedbirleri almazsak, bizim ülkemizde de bu sinyallerin ciddî bir bunalıma dönüşeceği tehdidinin olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize, tekrar, saygı ve sevgiler sunuyor, tasarıda emeği geçen bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor; bu tasarının ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede ekonomik gelişmişliğin ve destekleyici mahiyetteki ulusal ve uluslararası ticaretin, sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması sağlanmadan elde edilmesi mümkün değildir. Sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması, özellikle gelişmekte olan ülkelere, çoktaraflı ticaret sistemine ve yeni küresel ekonomiye entegrasyonunda yol gösteren en etkin mekanizma ve kriterlerden biridir.

Günümüz dünyası, sınaî mülkiyet haklarının etkin korunmasının bir ülke ekonomisine ne denli faydalar sağladığının bilincindedir. Rekabet için gereken hayatî unsurların başında, buluşlar, yenilikler ve kalite gelmektedir. Bunlar da, sınaî mülkiyet haklarının etkin korunmasının güvence altında ortaya çıkarılmasıdır.

Sınaî mülkiyet hakları, büyük bir hızla küreselleşen dünyada sürekli gelişme gösteren serbest piyasa ekonomisinin en önemli temel taşlarından biridir. Küresel gelişmeler çerçevesinde, özellikle elektronik ticaretin büyük bir hızla yayıldığı bir ortamda, sınaî mülkiyet haklarıyla ilgili uygulamalar ve düzenlemeler de, buna paralel olarak, uyumlu ve hızlı değişim sürecinde olmalıdır.

Dünyanın tek bir pazar haline geldiği bir ortamda, ticarî faaliyetlerin devamı için en büyük güç, etkin bir sınaî mülkiyet sisteminin korunmasından kaynaklanmaktadır. Modern ve etkin bir sınaî mülkiyet sistemini oluşturan öğeler dört ana unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar, ihtisas mahkemeleri, ilgili mevzuat altyapısı, yasal dayanağa sahip bir patent ve marka vekillik sistemi ile patent ofisidir. Etkin ve rekabet gücü yüksek bir sınaî mülkiyet sisteminin oluşturulabilmesi ve sanayi ile ticarî hayat önündeki engellerin azaltılabilmesi için, sistemin tüm halkalarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir. Ülkemizde de, bu zemin, son dönemde yapılan çalışma ve atılımlarla sağlanmıştır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizde görüşülmekte olan bu tasarı, Türk Patent Enstitüsüne, entegre devre topoğrafyalarının tescili imkânını sağlamaktadır. Tasarıda öngörülen hususları yürütmek üzere, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı görevlendirilmiştir. Türk Patent Enstitüsü, sınaî mülkiyet haklarıyla ilgili tüm işlemleri yürütmek, sanayicilere ve araştırmacılara belge ve bilgi hizmetleri vermek, sanayiciler ile araştırma-geliştirme faaliyetlerinde bulunan kişileri ulusal ve uluslararası mevzuat konusunda bilgilendirmek ve yönlendirmek, sınaî mülkiyet hakları konusunda uluslararası gelişmeleri izlemek, Türkiye'yi sınaî haklarla ilgili olarak uluslararası platformda temsil etmek görevlerini yürütmek üzere, 24 Haziran 1994 tarih ve 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuştur; ama, bu Kanun Hükmünde Kararname, gelişen zaman içerisinde işlevini tamamlamış, yeniden bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur ve bu dönem içerisinde, komisyonumuzun katkılarıyla 19 Kasım 2003 tarihinde 5000 sayıyla kanunlaştırılmıştır.

Türk Patent Enstitüsü, 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, eleman yetersizliğinden ve vasıflı eleman olmadığından dolayı kıt imkânlarla çalışma ortamını elde ederken, 5000 sayılı Kanunla birlikte, hem eleman takviyesi yapılmış hem de uzman sayısının artırılmasıyla birlikte daha hızlı ve işlevsel bir görev üstlenmiştir.

Türk Patent Enstitüsü, genel tanımıyla, patentler ve faydalı modeller, ticaret ve hizmet markaları, coğrafî işaretler ve endüstriyel tasarımlar şeklinde sıralanan sınaî mülkiyet haklarının korunmasıyla ilgili tüm işlemleri yürütmek ve sınaî mülkiyet hakları konusunda Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri yerine getirmenin yanı sıra, bir diğer önemli sınaî mülkiyet hakkı olan entegre devre topoğrafyalarından da sorumlu olması öngörülmüştür.

Türkiye, fikrî ve sınaî mülkiyet hakları alanında dünya ve özellikle Avrupa Birliğiyle uyum sağlama sürecinde büyük faaliyetler göstermek üzere, bu kapsamda uluslararası mahiyette sınaî mülkiyetin korunmasına dair anlaşmalara katılım sağlanarak yükümlülüklerini yerine getirmiş bulunmaktadır. Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı da, yine bu kapsamda Yüce Meclise sunulmuş olmaktadır. Bu kanun, Türk Patent Enstitüsünün, uluslararası platformda hazırlamak ve uygulamaya koymak zorunda olduğu son kanundur. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle, Türk Patent Enstitüsü, Avrupa Birliğine uyum süreci içerisinde, mevzuatıyla ilgili olarak yapması gereken tüm çalışmalarını tamamlamış olacaktır.

Bu kanuna, esas olarak iki bakımdan ihtiyaç duyulmuştur. Birincisi; 1/95 sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi kararının 8 No'lu Ekinin 7 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, gümrük birliğinin gerçekleşme tarihi olan 1.1.1996 tarihinden geçerli, üç yıl içerisinde Avrupa mevzuatına uygun düzenleme yapılması, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasına üyeliğimiz nedeniyle, söz konusu anlaşmanın aki Ticaretle Bağlantılı Fikrî Mülkiyet Hakları Anlaşması yükümlülüklerine uyum sağlanması gerekliliğidir.

İkinci olarak da, ülkemiz ekonomisine sağlayacağı katkılar ve ülkemizin sanayi ve ticaret hayatını yakından ilgilendiren sorumluluklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi alanındaki yenilikler, yeni tasarımlar, yeni entegre devre topoğrafyaları, verimliliğin ve ekonomik büyümenin ana faktörlerindendir.

Yenilik ve buluşlar, genel olarak, yeni ürünlerin ve yeni usullerin bulunması ve geliştirilmesi ve bunların ekonomiye intikalini sağlayan gelişim olarak kabul edilmektedir.

Tasarım, bir ürünün tümü, bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, biçim, renk, doku, ses, malzeme veya esneklik gibi duyulan ve algılanabilen özelliklerinin oluşturduğu bir bütündür.

Entegre devre topoğrafyası ise, entegre devreyi oluşturan tabakaların üç boyutlu dizilimini gösteren ve herhangi bir formatla sabitlenmiş görüntüler dizisidir.

Takdir edersiniz ki, entegre devre topoğrafyaları, teknolojilerle doğrudan ilişkisi nedeniyle ülkenin teknik ve ekonomik gelişmesi açısından çok mühim bir konudur. Entegre devre topoğrafyalarının korunmasına yönelik sistemler, sınaî haklar alanında yeni bir gelişmedir. Dolayısıyla, bu tasarı, küresel gelişmelerin takip edilerek, uluslararası yükümlülüklerimizin yerine getirilmesi, ulusal ekonomimizin sağlıklı gelişimi ve sınaî mülkiyet haklarının korunmasıyla ilgili yeknesaklığın sağlanabilmesi açısından önem arz etmektedir.

Entegre devre topoğrafyalarının korunmasına ilişkin kanun tasarısı çalışmalarında, bir yandan Türkiye'nin gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun işleyebilecek bir sistemin oluşturulması gözönünde bulundurulmakla beraber, öte yandan uluslararası düzenlemelerden de yararlanılmıştır.

Entegre devre topoğrafyalarına koruma sağlanmasının nedeni, yalnızca Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki yükümlülüklerimiz veya bu sistem ve teknolojileri geliştiren kişilerin ödüllendirilmesinin temini olmayıp, aynı zamanda bireysel yaratıcılığın keşif ve buluşları teşvik işlevini ya da diğer türlü yeni teknolojik çözümlerle, genel kamu yararına, orijinal, tamamen yeni ürünlerin üretilmesi amacıyla, insanî, malî ve teknolojik kaynaklara yeterli miktarda yatırımın özendirilmesidir.

Entegre devre topoğrafyalarının Türkiye'de tesciliyle, dış teknoloji yurt içine çekilerek, kalkınma ve gelişmenin daha geniş bir kitleye yayılması ve teknolojik ilerleme kaydedilmesi mümkün olabilecektir. Teknoloji üreticisi veya buluş sahibi, meydana getirdiği mamulün korunacağı konusunda teminat bulursa, daha çok yaratıcı faaliyet yapma istek ve arzusu içerisine girecek ve böylece, ücret ya da uygun bir bedel karşılığında ürünü seri biçimde üretebilecek veya diğer şekillerde kullanabilecektir.

Hazırlanan kanun tasarısı, hazırlanma sürecinde Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünce iki sefer revize edilmiştir. Bu arada, kanun tasarısı üzerinde görüşleri alınmak üzere, TÜBİTAK, ASELSAN, Türk Standartları Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı, Adalet Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İstanbul Teknik Üniversitesine gönderilmiş, anılan kurumlardan gelen görüşler genelde olumlu olmuştur.

Tasarı, TÜBİTAK, ASELSAN, TSE, DPT ve Adalet Bakanlığından gelen görüşler doğrultusunda revize edilerek nihai şeklini almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere, kanunun koruma ve uygulama alanıyla ilgili olarak entegre devre topoğrafyasının ne olduğunu kısaca açıklayarak sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Entegre devre, elektronik bir işlevi veya bunun yanında diğer fonksiyonları yerine getirmek üzere tasarlanmış, en az bir aktif elemanı olan ve ara bağlantılarından bir kısmının ya da tümünün bir parça malzeme içerisinde veya üzerinde bir araya getirilmiş ara veya nihaî formdaki bir ürünü ifade etmektedir.

Entegre devre topoğrafyası ise, entegre devreyi oluşturan tabakaların üç boyutlu dizilimini gösteren ve herhangi bir formatta sabitlenmiş görüntüler dizisi olup, her görüntü entegre devrenin üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin tamamının veya bir kısmının görünümünü ifade etmektedir.

Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 9 bölüm ve 43 maddeden oluşmaktadır.

Türkiye'nin, uluslararası alandaki yükümlülüklerini yerine getirmesi ve bu alanda en azından kısa dönemde fazla başvuru beklenmese de ülkemizin ekonomik ve teknolojik gelişmesine katkıda bulunması bakımından entegre devre topoğrafyalarının korunmasına ilişkin mevzuatın bir an önce yürürlüğe konulmasında fayda olacağına inanıyorum.

Yasanın hazırlanmasında emeği geçen bürokratlara, komisyon üyelerine ve siz değerli milletvekillerine teşekkürlerimi sunarken, yasanın Yüce Milletimize hayırlı olmasını diler, Yüce Meclisimizi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.00

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

416 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 416) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ENTEGRE DEVRE TOPOĞRAFYALARININ KORUNMASI HAKKINDA

KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE l. - Bu Kanunun amacı, bu Kanun hükümlerine uygun entegre devre topoğrafyalarının korunmasını, bu alanda rekabet ortamının oluşturulmasını ve bu suretle sanayinin gelişmesini sağlamaktır.

Bu Kanun, tescilli entegre devre topoğrafyalarının korunmaları ile ilgili esasları, kuralları ve şartları kapsar. Bu Kanun kapsamında entegre devre topoğrafyalarına sağlanan koruma, hak sahiplerinin diğer kanunlarla getirilen korumalardan yararlanmalarına engel teşkil etmez.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2. - Bu Kanunda geçen;

a) Entegre devre: Elektronik bir işlevi veya bunun gibi diğer işlevleri yerine getirmek üzere tasarlanmış, en az bir aktif elemanı olan ve ara bağlantılarından bir kısmının ya da tümünün bir parça malzeme içerisinde ve/veya üzerinde bir araya getirilmiş ara veya son formdaki bir ürünü,

b) Entegre devre topoğrafyası: Entegre devreyi oluşturan tabakaların üç boyutlu dizilimini gösteren, üretim amacıyla hazırlanmış ve herhangi bir formatta sabitlenmiş görüntüler dizisi olup, her görüntü entegre devrenin üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin tamamının veya bir kısmının görünümünü,

c) Enstitü: Türk Patent Enstitüsünü,

d) Sicil: Entegre Devre Topoğrafyaları Sicilini,

e) Lisans: Kullanım hakkını,

f) Lisans sözleşmesi: Entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin entegre devre topoğrafyasının kullanım hakkını üçüncü kişilere verdiği sözleşmeyi,

g) Bülten: Sicile kaydedilen entegre devre topoğrafyalarının yayımlandığı bülteni,

h) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu: Sınaî mülkiyet haklarının tescil işlemleri ile ilgili Enstitünün almış olduğu kararlara karşı başvuru sahibi veya üçüncü kişiler tarafından yapılacak itirazları inceleyen ve değerlendiren Kurulu,

ı) Mahkeme: İhtisas mahkemelerini,

İfade eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza Sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Korumadan Yararlanacak Kişiler, Korumanın Konusu, Şartları ve Süresi

Korumadan yararlanacak kişiler

MADDE 3. - Bu Kanun ile sağlanan korumadan; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikametgâhı olan ve sınaî veya ticarî faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişiler ile ilgili uluslararası anlaşmaların hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip kişiler yararlanır.

Birinci fıkra hükmü kapsamı dışında kalmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere kanunen veya fiilen entegre devre topoğrafyası koruması tanıyan devletlerin uyruğundaki gerçek ve tüzel kişiler de karşılıklılık ilkesi gözetilerek Türkiye'de bu haktan yararlanırlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Korumanın konusu

MADDE 4. - Orijinal niteliğe sahip entegre devre topoğrafyaları, tescil belgesi verilerek korunur. Koruma; entegre devre topoğrafyasının dayandığı içerik, işlem süreci, sistem, teknik veya topoğrafyanın kendisi dışında topoğrafyada sabitlenmiş bilgiye uygulanmaz.

Bu Kanun kapsamındaki korumadan yararlanma, yapısında koruma altına alınmış bir entegre devre topoğrafyası bulunduran entegre devrenin, herhangi bir üründe kullanılıp kullanılmamasına bağlı değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Orijinallik

MADDE 5. - Bir entegre devre topoğrafyası, tasarlayıcısının kendi fikrî çabası sonucu ortaya çıkmış ve tasarlama sırasında entegre devre üreticileri ve entegre devre topoğrafyası tasarlayıcıları arasında bilinmiyorsa orijinal sayılır.

Bilinen elemanların ve ara bağlantıların düzenlenmesinden oluşan bir entegre devre topoğrafyası, bütün olarak ele alındığında, bir araya getirilmiş şekli bakımından orijinallik şartını taşıyorsa korumadan yararlanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Korumanın başlangıcı ve süresi

MADDE 6. - Bu Kanuna göre entegre devre topoğrafyasına sağlanan korumanın başlangıcı; entegre devre topoğrafyasının, hak sahibi tarafından veya onun izniyle üçüncü bir kişi tarafından, yurt içinde veya yurt dışında ilk kez ticarî açıdan piyasaya sürüldüğü tarihten itibaren iki yıl içinde tescil başvurusunun da yapılmış olması kaydıyla; sözü edilen piyasaya sürülme tarihi veya ticarî açıdan piyasaya sürümün olmadığı hâllerde, tescil başvurusunun yapıldığı tarihtir.

Koruma süresi, birinci fıkrada belirtilen başlangıç tarihinden itibaren on yıl olup, bu süre onuncu takvim yılının bitiminde sona erer.

Entegre devre topoğrafyası gizlilik gerektiren hâller dışında, ticarî olarak kullanılmamışsa ve tasarlandığı tarihten itibaren onbeş yıl içerisinde Enstitüye tescil için başvurulmamışsa entegre devre topoğrafyasını koruma hakkı talep edilemez.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Hak Sahipliği, Hak Sahibinin Yetkileri ve Koruma Hakkının Sınırlandırılması

Hak sahipliği

MADDE 7. - Entegre devre topoğrafyasını koruma hakkı, tasarlayıcısına veya onun hukukî haleflerine aittir.

Entegre devre topoğrafyasının birden çok kişi tarafından tasarlandığı durumlarda, aralarında aksine bir sözleşme yoksa, koruma hakkı bu kişiler tarafından müştereken kullanılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Hizmet ilişkisinde hak sahipliği

MADDE 8. - Aralarındaki sözleşmede aksine bir hüküm yoksa; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken tasarladıkları entegre devre topoğrafyasının koruma hakkı işverenlere aittir.

Sözleşmesi gerektirmediği hâlde memur, hizmetli veya işçinin; işyerindeki bilgiler ya da araçlardan faydalanarak, bir entegre devre topoğrafyası yapması durumunda, yapılan entegre devre topoğrafyasının koruma hakkı işverenlere ait olur. Bu durumda memur, hizmetli veya işçiye yaptığı entegre devre topoğrafyasının önemi göz önüne alınarak, tespit edilecek bir bedel ödenir. Tarafların bedel konusunda anlaşamamaları hâlinde, söz konusu bedel mahkemece belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Üniversite mensuplarının hak sahipliği

MADDE 9. - Üniversitelere bağlı fakülte ve yüksek okullarda bilimsel çalışma yapmakta olan öğretim elemanlarınca tasarlanan entegre devre topoğrafyaları üzerindeki hak, öğretim elemanlarına aittir.

Öğretim kurumu, entegre devre topoğrafyasıyla sonuçlanan araştırmalar için özel olarak belli araç ve gereçleri sağlamak suretiyle harcamalarda bulunmuşsa, öğretim elemanları öğretim kurumuna entegre devre topoğrafyasının değerlendirildiğini yazı ile bildirmekle, talep hâlinde, entegre devre topoğrafyasının değerlendirme şekli ve elde edilen kazanç miktarı hakkında bilgi vermekle yükümlüdür. Öğretim kurumu, kendisine yapılan yazılı bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde elde edilen kazançtan uygun bir miktarın verilmesini talep edebilir. Ancak, talep edilecek miktar öğretim kurumu tarafından yapılan harcamaları aşamaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Hizmet sözleşmesi dışında kalan sözleşmelerde hak sahipliği

MADDE 10. - Hizmet sözleşmesi dışında kalan iş görme sözleşmeleri çerçevesinde tasarlanan entegre devre topoğrafyalarının hak sahibi, aksine bir anlaşma yoksa işi veren kişidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Entegre devre topoğrafyası hak sahibinin yetkileri

MADDE 11. - Entegre devre topoğrafyası hak sahibi, izni dışında yapılan aşağıdaki fiilleri önleme konusunda inhisarî yetkilere sahiptir:

a) Orijinal olma şartlarını haiz bulunmayan parçaların çoğaltılması hariç olmak üzere, koruma altındaki entegre devre topoğrafyasının bütününün veya bir kısmının, bir entegre devre içine alınması ya da bunun dışında herhangi bir şekilde çoğaltılması.

b) Korunan bir entegre devre topoğrafyasının, korunan entegre devre topoğrafyasını içeren bir entegre devrenin ya da yasal olmayan bir biçimde çoğaltılmış entegre devre topoğrafyasını içeren ürünün ithali, satışı veya ticarî amaçlı dağıtılması.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Koruma hakkının sınırlandırıldığı durumlar

MADDE 12. - Aşağıda sayılan fiiller entegre devre topoğrafyası koruma hakkı kapsamı dışındadır:

a) Koruma altındaki entegre devre topoğrafyasının ticarî olmayan kişisel amaçlar için veya yalnızca değerlendirme, analiz, araştırma ya da eğitim amaçları için çoğaltılması.

b) (a) bendinde belirtilen analiz ve değerlendirme sonucu ortaya çıkan ve orijinal olan entegre devre topoğrafyasının 11 inci maddedeki fiillere konu edilmesi.

c) Korunan entegre devre topoğrafyasının veya bu entegre devre topoğrafyasını üzerinde bulunduran entegre devrenin, hak sahibi tarafından veya onun onayı ile yurt içinde veya yurt dışında piyasaya sürülmesinden sonra, söz konusu entegre devre topoğrafyası veya entegre devrenin ithalatı, satılması veya ticarî amaçlı dağıtımı.

d) 11 inci maddenin (b) bendinde belirtilen fiillerin, bu tür bir fiili gerçekleştiren veya gerçekleştirilmesini isteyen şahsın, söz konusu entegre devreyi ya da bu entegre devre üzerinde kullanılan herhangi bir entegre devre topoğrafyasını edinirken, bunun kanunlara aykırı tarzda çoğaltılmış bir entegre devre ya da entegre devre topoğrafyası olduğunu bilmediği ya da bilmesinin mümkün olmadığı ancak, bu kişinin entegre devre ya da entegre devre topoğrafyalarının kanunlara aykırı tarzda çoğaltılmış olduğunu fark ettiği andan sonra, yalnızca o zamana kadar elinde tuttuğu ya da sipariş ettiği mallar üzerinden 11 inci maddenin (b) bendinde belirtilen fiilleri gerçekleştirmek ve hak sahibine bu entegre devre ya da entegre devre topoğrafyaları ile ilgili olarak makul bir bedel ödemek şartıyla işlenmesi.

e) Üçüncü bir kişi tarafından bağımsız olarak tasarlanmış orijinal ve birebir aynı olan bir entegre devre topoğrafyasına ilişkin olarak 11 inci maddenin (b) bendindeki fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Başvuru Şartları ve Tescil

Tescil mercii

MADDE 13. - Entegre devre topoğrafyalarının tescilinde yetkili kuruluş, Enstitüdür. Tescil başvuruları yazılı olarak ve her entegre devre topoğrafyası için ayrı yapılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Başvuru şartları

MADDE 14. - Entegre devre topoğrafyası tescil başvuru dilekçesi aşağıdaki bilgi ve belgeleri ihtiva eder;

a)  Başvuru sahibinin adı ve adresi.

b) Entegre devre topoğrafyası hakkında özet bilgi.

c) Başvuru ücretinin ödendiğine dair belge.

d) Entegre devre topoğrafyasının ilk ticarî kullanım tarihi veya böyle bir kullanımın gerçekleşmediğine dair beyan.

e) 7, 8, 9 ve 10 uncu maddelere göre hak sahipliğinin ne şekilde elde edildiğinin beyanı.

f) Başvuru vekil aracılığı ile yapılıyorsa vekâletname.

g) Başvuru tüzel kişi adına yapılıyor ise imza sirküleri.

h) Entegre devrenin yerine getirdiği elektronik işlevleri tanımlayan bilgileri de içeren entegre devre topoğrafyası kopya veya çizimleri.

Ancak, ibraz edilen kopya veya çizimlerin entegre devre topoğrafyasının tanınmasına yeterli olması durumunda, entegre devrenin üretimiyle ilgili parçalara ait kopya veya çizimler verilmeyebilir.

Başvuruya ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum.

Şekli inceleme ve başvuru tarihinin kesinleşmesi

MADDE 15. - Başvurunun 14 üncü maddedeki koşullara ve yönetmeliğe uygun bir şekilde yapılmadığı durumlarda; Enstitü başvuru sahibine bildirimde bulunarak eksiklikleri gidermesi için tebliğ tarihinden itibaren iki aylık süre verir.

Ancak;

a) Başvuru dilekçesi,

b) Başvuru sahibinin kimliğine ilişkin bilgiler,

c) Entegre devre topoğrafyasının kopyaları ya da çizimleri,

başvuru sırasında verilmiş ise, başvuru Enstitüye verildiği tarih itibarıyla kesinleşir.

Başvurunun Enstitüye verildiği tarihte, ikinci fıkrada sayılan koşullarda eksiklik olması halinde başvuru, eksikliklerin giderildiği tarih itibarıyla kesinleşir.

Eksiklikler verilen süre içerisinde giderilmediği takdirde, başvuru yapılmamış sayılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Tescil ve yayımlama

MADDE 16. - Başvurunun kesinleşmesiyle Enstitü; başvuruyu, başvuru dilekçesinde belirtilen bilgilerin doğruluğunu, başvuru yapanın başvuru yapma hakkına sahip olup olmadığını, entegre devre topoğrafyasının orijinal olup olmadığını incelemeksizin; Sicile kaydeder.

Sicil alenidir. Ücretin ödenmesi koşuluyla sicil örneği alınabilir. Ücretler, Enstitü tarafından yayımlanacak tebliğ ile belirlenir.

Sicile kaydı yapılmış entegre devre topoğrafyası, Bültende yayımlanır. Sicilde yer alacak bilgiler yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Devir, İntikal, Rehin, Haciz ve Lisans

Devir, intikal, rehin ve haciz

MADDE 17. - Entegre devre topoğrafyası başvurusu veya tescilinden doğan haklar başkasına devredilebilir ve miras yoluyla intikal eder. Bu haklar üzerinde ölüme bağlı tasarrufların yapılması mümkündür.

Başvuru ve tescilden doğan hak, kanunî veya akdî rehne ve hacze konu olabilir. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine ilgili haklar Sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır. Rehin hakkı ve haciz bakımından 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

Başvuru ve tescilden doğan hak üzerinde yapılacak sağlararası işlemler yazılı şekle tâbidir.

Başvuru ve tescilden doğan entegre devre topoğrafyası hakkının devri veya miras yolu ile intikali, tebliğde öngörülen ücretin ödenmesi ile Sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır. Yayım tarihi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etme tarihidir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ediyorum. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Lisans

MADDE 18. - Başvuru ve tescilden doğan hakla ilgili olarak lisans sözleşmesi yapılabilir. Taraflardan birinin talebi üzerine lisans sözleşmesi Sicile kayıt ve ilân edilir. Enstitü, ibraz edilen sözleşmeye ait gizli bilgileri dosyalayarak saklar. Lisans sözleşmesi Sicile kaydedilmediği sürece üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.

Lisans, inhisarî lisans veya inhisarî olmayan lisans şeklinde verilebilir. Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans inhisarî değildir. Lisans veren, entegre devre topoğrafyasını kendi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere aynı entegre devre topoğrafyasına ilişkin başka lisanslar da verebilir.

İnhisarî lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça, kendisi de entegre devre topoğrafyasını kullanamaz.

Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, lisans alanlar, sözleşmeden doğan haklarını üçüncü kişilere devredemezler ve alt lisans veremezler.

Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, inhisarî lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından, entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin tescilden doğan haklarına tecavüz edilmesi durumunda, entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir. İnhisarî olmayan lisans sahiplerinin dava açma hakları yoktur.

Entegre devre topoğrafyası hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı olmayan bir lisans alan, noter vasıtasıyla yapacağı bir bildirim ile dava açmasını entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinden isteyebilir. Entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirimin alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde dava açmaması hâlinde lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek kendi adına dava açabilir. Lisans alan, dava açtığı takdirde, dava açtığını entegre devre topoğrafyası hakkı sahibine bildirmekle yükümlüdür. Lisans alan, ciddî bir zarar tehlikesi karşısında ve üç aylık sürenin geçmesinden önce ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Hükümsüzlük Hâlleri, Hakkın Sona Ermesi ve İşlem Yapma Yetkisi Olanlar

Hükümsüzlük talebi ve hükümsüzlük hâlleri

MADDE 19. - Aşağıdaki hâllerde entegre devre topoğrafyası hakkının hükümsüz sayılmasına, tüketici dernekleri, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun ile 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve diğer menfaati olan kişilerin talebi üzerine mahkemece karar verilir:

a) Entegre devre topoğrafyasının 4 üncü ve 5 inci maddelerde belirtilen koruma şartlarını haiz olmadığı ispat edilmişse.

b) Entegre devre topoğrafyası hak sahipliğinin başka kişi veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse.

c) Entegre devre topoğrafyası tescil başvurusunun yapılmasından önce entegre devre topoğrafyasının yurt içinde veya yurt dışında ticarî kullanımı durumunda, söz konusu başvurunun, 6 ncı maddenin birinci fıkrasında belirtilen süre içinde yapılmadığı ispat edilirse.

Hükümsüzlük nedenleri entegre devre topoğrafyasının bir bölümüne ilişkin bulunuyorsa, sadece ilgili bölümün hükümsüzlüğüne karar verilir.

Hükümsüzlük, karşı dava olarak da ileri sürülebilir.

Mahkeme gerek dava açıldığında, gerek kararın kesinleşmesi hâlinde durumu Enstitüye bildirir. Enstitü duyuru ve kararı en kısa sürede Sicile kaydeder ve Bültende yayımlar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümsüzlüğün etkisi

MADDE 20. - Entegre devre topoğrafyasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde, karar geçmişe etkili sonuçlar doğurur.

Entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin kötüniyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan zararın giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük etkisi aşağıdaki durumları etkilemez:

a) Entegre devre topoğrafyasının hükümsüz sayılmasından önce, bir entegre devre topoğrafyasına tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar.

b) Entegre devre topoğrafyasının hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler. Ancak, hâl ve şartlara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurularak sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi mümkündür.

Entegre devre topoğrafyasının hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar, herkese karşı hüküm doğurur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Hakkın sona erme sebepleri

MADDE 21. - Entegre devre topoğrafyası koruma hakkı; koruma süresinin dolması veya entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin bu hakkından vazgeçmesi hâllerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer.

Entegre devre topoğrafyası koruma hakkının sona ermesi hâlinde, sona erme sebebinin gerçekleşmiş olduğu andan itibaren hakkın konusu kamu malı sayılır. Bu husus Enstitü tarafından Bültende ilân edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Koruma hakkından vazgeçme

MADDE 22. - Entegre devre topoğrafyası koruma hakkı sahibi, başvuru veya tescilden doğan hakkından vazgeçebilir.

Vazgeçme isteğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi gerekir. Vazgeçme, Sicile kayıt tarihi itibarıyla hüküm doğurur.

Sicile kayıt edilmiş hakların ve lisansların sahiplerinin izni olmadıkça, hak sahibi hakkından vazgeçemez.

Entegre devre topoğrafyası koruma hakkı üzerinde, üçüncü bir kişi tarafından hak sahipliği iddia edilmekte ise onun izni olmadıkça, entegre devre topoğrafyası koruma hakkından vazgeçilemez.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Enstitü nezdinde işlem yapma yetkisi olan kişiler

MADDE 23. - Entegre devre topoğrafyası başvurusu yapan gerçek ve tüzel kişiler ile Sicile kayıtlı patent vekilleri Enstitü nezdinde işlem yapabilir.

Tüzel kişiler, yetkili organları tarafından tayin edilen kişi veya kişilerce temsil edilirler.

İkametgâhı yurt dışında bulunan kişiler ancak Sicile kayıtlı patent vekilleri vasıtasıyla temsil edilirler.

Vekil tayin edilmesi hâlinde, tüm işlemler vekil vasıtasıyla yapılır. Vekile yapılan tebligat asile yapılmış sayılır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Tecavüz Sayılan Fiiller, Davalar, Mahkemeler, İhtiyati Tedbirler ve Zamanaşımı

Hakka tecavüz sayılan fiiller

MADDE 24. - 12 nci maddede sayılan fiiller hariç olmak üzere, 11 inci maddenin (a) ve (b) bentlerinde sayılan fiillerin işlenmesi durumunda, bu fiillerin işlenmesinin önlenmesi için, zarar görenin dava açma hakkı vardır.

Entegre devre topoğrafyası başvurusu, 16 ncı maddeye göre Bültende yayımlandığı takdirde başvuru sahibi, entegre devre topoğrafyasına vaki tecavüzlerden dolayı dava açma hakkına sahiptir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise başvurunun Bültende yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötüniyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayımdan önce de tecavüzün varlığı kabul edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?... Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Devir talebinde bulunma hakkı

MADDE 25. - Başvuruya konu olan temel unsurun, üçüncü bir kişinin entegre devre topoğrafyasından izinsiz alınması durumunda, bu üçüncü kişi başvurunun kendisine devredilmesini mahkemeden talep edebilir.

Başvurunun tescil edilmiş olması durumunda ise üçüncü kişi tescilin yayımlanmasından itibaren üç yıl içerisinde, tescilin kendi adına devredilmesini ve Sicilin buna göre düzeltilmesini mahkemeden talep edebilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

Hak sahibinin hakları ve hukuk davalarında yetkili mahkeme

MADDE 26. - Başvuru veya tescilden doğan hakkı tecavüze uğrayan entegre devre topoğrafyası hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir:

a) Tecavüz fiilini ispatlayacak delillerin tespiti.

b) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti.

c) Tecavüzün giderilmesi ve maddî-manevî zararın tazmini.

d) Entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüz suretiyle üretilen veya ithal edilen ürünlere ve bunların üretiminde doğrudan doğruya kullanılan araçlara el konulması.

e) Hakka tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilân yoluyla duyurulması.

f) Hakka tecavüzün durdurulması ve devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, (d) bendine göre el konulan ürünlerin ve araçların şekillerinin değiştirilmesi veya entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüzün önlenmesi kaçınılmaz ise imhası.

g) Mümkün olduğu takdirde (d) bendi uyarınca el konulan ürün ve araçlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması. Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı takdirde, aşan miktar entegre devre topoğrafyası hak sahibince karşı tarafa ödenir.

Tedbirler konusunda mahkeme, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerine göre karar verir.

Hak sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yerinin olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir.

Davacının Türkiye'de yerleşim yerinin olmaması hâlinde yetkili mahkeme, Sicile kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmiş ise Enstitü merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir.

Üçüncü kişiler tarafından entegre devre topoğrafyası başvurusu veya entegre devre topoğrafyası hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. Entegre devre topoğrafyası başvurusu veya entegre devre topoğrafyası hakkı sahibinin Türkiye'de ikamet etmemesi hâlinde, bu maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.

Birden fazla mahkemenin yetkili olduğu durumda yetkili mahkeme, ilk davanın açıldığı mahkemedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Tecavüzü kanıtlayan belgeleri talep etme

MADDE 27. - Entegre devre topoğrafyası hak sahibi, entegre devre topoğrafyasının kendi izni olmaksızın kullanılması sonucunda uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesi için tazminat yükümlüsünden kullanım ile ilgili belgeleri vermesini talep edebilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Yoksun kalınan kazanç

MADDE 28. - Entegre devre topoğrafyası hak sahibinin uğradığı zarar, sadece fiilî kaybın değerini değil, ayrıca tescilden doğan haklara tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar.

Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:

a) Tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, entegre devre topoğrafyası hak sahibinin entegre devre topoğrafyasını kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre.

b) Tecavüz edenin, entegre devre topoğrafyasını kullanmakla elde ettiği kazanca göre.

c) Tecavüz edenin, entegre devre topoğrafyasını bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre.

Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, entegre devre topoğrafyasının ekonomik önemi, topoğrafyadan doğan haklara tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında entegre devre topoğrafyasına ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.

Entegre devre topoğrafyası koruma hakkı üzerinde tasarruf yetkisi olan kişi, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, bu maddede belirtilen değerlendirme usullerinden birini seçmişse mahkeme, ürünün üretilmesi için entegre devre topoğrafyasının ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Zamanaşımı

MADDE 29. - Entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüzden kaynaklanan özel hukuka ilişkin taleplerde, 818 sayılı Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Enstitü kararlarına karşı itiraz ve dava açılması

MADDE 30. - Başvuru sahibi Enstitü kararlarına karşı, kararın tebliğinden itibaren iki ay içerisinde yazılı olarak Enstitüye itirazda bulunabilir. İtiraz, Enstitü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunca incelenerek karara bağlanır.

Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun söz konusu kararlarına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde görevli ve yetkili mahkemede dava açılabilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Görevli mahkeme

MADDE 31. - Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceğini ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/695) esas numaralı Entegre Devre Topografyaları Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Görevli Mahkeme

Madde 31.- Bu Kanunda öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler, tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceğini ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

Enstitünün bu Kanun hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden, Ankara İhtisas Mahkemeleridir."

 

Sadullah Ergin

İsmail Soylu

Eyüp Fatsa

 

Hatay

Hatay

Ordu

 

Fahri Keskin

Fikret Badazlı

 

 

Eskişehir

Antalya

 

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET BÜYÜKAKKAŞLAR (Konya) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

HALUK İPEK (Ankara) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yargıda etkinliğin sağlanması ihtisaslaşmaya bağlıdır. Konu ihtisaslaşmayı gerektirdiğinden, bu konuda ihtisas yapmış hâkim ihtiyacına cevap verebilmek açısından, değişiklikle ihtisas mahkemelerinin tek hâkimli olması öngörülmektedir.

Ayrıca, son fıkrada, görevli ve yetkili mahkemenin Ankara ihtisas mahkemeleri olduğu belirtilmekle, Ankara'da bulunan Türk Patent Enstitüsü kararlarına karşı ve Enstitü aleyhine açılacak davaların Ankara ihtisas mahkemelerince karara bağlanması sağlanarak, bu konuda verilen kararların yeknesaklığı sağlanmaktadır.

Öte yandan, önergeyle, idarî ve adlî yargı mercileri arasında aynı konuda çelişkili kararların çıkmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, 22.4.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda (1/740) esas numarayla görüşülen Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 146 ncı, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 71 inci, 555 sayılı Coğrafî İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 30 uncu ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 inci maddelerinde, Adalet Bakanlığınca önerge verilmek suretiyle, yukarıda teklif edilen önergemiz çerçevesinde değişiklik yapılmıştır. Böylece, sınaî mülkiyet haklarının korunmasına dair mezkûr kanun hükmünde kararnamelerdeki hükümlerle de paralelliğin sağlanması gerçekleşecektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Hükmün ilânı

MADDE 32. - Dava sonucunda haklı çıkan taraf, haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilân edilmesini talep etme hakkına sahiptir. İlân hakkı, kararın kesinleşmesinden sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer. İlânın şekli ve kapsamı mahkemece belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Tecavüzün yokluğunun tespiti

MADDE 33. - Menfaati olan herkes, hak sahibine karşı dava açarak, fiillerinin entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep edebilir.

Birinci fıkrada belirtilen davanın açılmasından önce, menfaati olanlar Türkiye'de giriştikleri veya girişecekleri sınaî faaliyetin veya bu amaçla yapmış oldukları fiilî girişimlerin entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüz teşkil edip etmediği konusunda hak sahibinden görüşlerini bildirmesini noter aracılığı ile talep edebilirler. Bu talebin kendisine tebliğinden itibaren hak sahibinin bir ay içinde cevap vermemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi kişi tarafından kabul edilmemesi hâlinde, menfaat sahibi birinci fıkrada belirtilen talebi içeren davayı açabilir.

Bu dava, entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüzden dolayı kendisine karşı dava açılmış bir kişi tarafından açılamaz.

Dava, entegre devre topoğrafyası üzerinde hak sahibi bulunan ve Sicile kayıt edilmiş olan bütün hak sahiplerine tebliğ edilir.

Bu maddede belirtilen dava, hükümsüzlük davasıyla birlikte de açılabilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum.

İhtiyatî tedbir talebi ve tedbirin niteliği

MADDE 34. - Bu Kanunda öngörülen davaları açan veya açacak olan kişiler, davanın etkinliğini temin etmek üzere görevli ve yetkili mahkemeden ihtiyatî tedbire karar verilmesini talep edebilir.

İhtiyatî tedbir, dava açılmadan önce veya dava ile birlikte ya da karar kesinleşene kadar istenebilir. İhtiyatî tedbir talebi, davadan ayrı olarak incelenir.

İhtiyatî tedbir, verilecek hükmün etkinliğini tamamen sağlayacak nitelikte olmalı ve aşağıda belirtilen hususları kapsamalıdır :

a) Davacının entegre devre topoğrafyasından doğan haklarına tecavüz teşkil eden fiillerin durdurulması.

b) Entegre devre topoğrafyasından doğan haklara tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen  şeylere Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların muhafazası.

c) İleride doğması muhtemel bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum.

Uygulanacak hükümler

MADDE 35. - Tespit davaları ve ihtiyatî tedbirlerle ilgili olarak, bu Kanunda düzenlenmeyen hususlarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum.

Gümrüklerde el koyma

MADDE 36. - Aynısının üretilmesi hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması nedeniyle cezayı gerektiren taklit mallara, ithalat sırasında hak sahibinin veya temsilcisinin talebi üzerine, gümrük idareleri tarafından 4458 sayılı Gümrük Kanununun 57 nci maddesi çerçevesinde işlem yapılır.

Gümrük idarelerindeki el koyma kararı, kararın tebliğinden itibaren on iş günü içinde esas hakkında ihtisas mahkemesinde dava açılmaz veya mahkemeden tedbir niteliğinde karar alınmazsa ortadan kalkar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Zorunlu Lisansın Genel Şartları ve Sona Ermesi

Zorunlu lisansın verilme şartları

MADDE 37. - Bir entegre devre topoğrafyasını, hak sahibinin izni olmaksızın bir kamu kurumunun veya üçüncü bir kişinin kullanmasına;

a) Kamu yararı, ulusal güvenlik, genel sağlık veya ulusal ekonominin diğer hayatî sektörlerinin kalkındırılması nedenleri ile korunan bir entegre devre topoğrafyasının ticarî olmayan amaçlarla kullanılmasına ihtiyaç duyulması,

b) Korunan bir entegre devre topoğrafyasının, hak sahibince veya lisans hakkı sahibince gerçekleştirilen kullanım şeklinin, rekabeti ortadan kaldırıcı nitelikte olduğunun adlî ya da idarî makamlar tarafından tespiti hâlinde, bu menfi durumun ortadan kaldırılmasına ihtiyaç duyulması,

Koşullarından birinin mevcudiyeti halinde Bakanlar Kurulunca karar verilebilir.

Entegre devre topoğrafyası hak sahibinden sözleşmeye dayalı lisans talebinde bulunan bir kamu kurumu veya üçüncü kişi, makul ticarî koşullar dahilinde ve makul bir süre içinde talebinin kabul edilmemesi durumunda, kullanım hakkı için Enstitüye başvurabilir. Başvuruda, sözleşmeye dayalı lisans talebinde bulunulduğunu tevsik eden bilgi ve belgeler yer almalıdır. Enstitünün görüşü ve Enstitünün bağlı olduğu bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla, birinci fıkrada belirtilen esaslar dahilinde, zorunlu lisans verilerek kullanım hakkı tanınır. Olağanüstü hallerde ve aciliyet gerektiren durumlarda Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması için bu fıkrada öngörülen koşulların yerine getirilmiş olması aranmaz.

Entegre devre topoğrafyasının kullanımının millî savunma, ulusal ekonominin hayatî sektörlerinin geliştirilmesi veya genel sağlık bakımından önemli olması hâlinde, zorunlu lisansın verilmesi teklifi Enstitünün bağlı olduğu bakanlık ile ilgili bakanlıklar tarafından birlikte hazırlanır. Millî savunma bakımından önemli olması dolayısıyla, zorunlu lisans verilmesine ilişkin karar, entegre devre topoğrafyasının bir veya bir kaç işletme tarafından kullanılması ile sınırlandırılabilir.

Bu madde kapsamında tanınan entegre devre topoğrafyasının kullanımı, kapsam ve süre bakımından yetkili kılındığı amaçla sınırlı ve sadece iç piyasanın talebini karşılayacak nitelikte olmalıdır.

Söz konusu bu hak inhisarî değildir. Bu kullanım hakkının verilmesi hâlinde, entegre devre topoğrafyası hakkı sahibine, gerçek değere esas kullanım bedeli ödenir. Kullanım bedeli Bakanlar Kurulunun verdiği yetkinin ekonomik değeri ve uygulandığı yerde rekabeti ortadan kaldırıcı uygulamaları telafi etme ihtiyacı göz önüne alınarak, yönetmelikte düzenlenecek esaslar çerçevesinde Enstitüce belirlenir. Kullanım bedelini kullanım hakkı sahibi öder.

Bakanlar Kurulu kararı ile üçüncü kişiye verilen kullanım hakkı devredilebilir. Ancak bu devrin yapılabilmesi için, işletmenin tümünün ya da sadece bu kullanımdan yararlanan kısmının devredilmesi gerekir. Taraflardan birinin talebi halinde, devir, Enstitü tarafından Sicile kayıt edilir. Sicile kaydedilmeyen devir üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.

Kullanım hakkı sahibi, alt lisans veremez. Bu amaçla yapılan işlem geçersiz sayılır.

Birinci fıkranın (b) bendinde belirtilen hâllerde kullanım hakkının verilmesi durumunda dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

Zorunlu lisansın sona ermesi

MADDE 38. - Zorunlu lisansın verilme kararına neden olan hâlin ortadan kalktığı ve yeniden gerçekleşmesinin mümkün bulunmadığı durumlarda, entegre devre topoğrafyası hak sahibinin talebi, Enstitünün uygun görüşü ve Enstitünün bağlı olduğu bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca zorunlu lisansın iptaline karar verilebilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Cezalar ve Şikayet Hakkı

Hakka tecavüz hallerinde uygulanacak cezalar

MADDE 39. - Aşağıda yazılı fiilleri bilerek işleyenler bir yıldan iki yıla kadar hapis ve onmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar:

a) Entegre devre topoğrafyası hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar,

b) Korunan bir entegre devre topoğrafyasının, korunan bir entegre devre topoğrafyasını içeren entegre devrenin ya da koruma altında olan bir entegre devre topoğrafyasını içeren ürünün veya ambalajının üzerine konulmuş entegre devre topoğrafyası koruması olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar.

c) Kendilerini haksız olarak entegre devre topoğrafyası başvurusu veya entegre devre topoğrafyası hakkı sahibi olarak gösterenler.

Aşağıda yazılı fiilleri işleyenler hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmimilyar liradan otuzmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur;

a) Hakkı olmadığını veya tasarruf yetkisi bulunmadığını bilmesi gerektiği hâlde, bu Kanunun devir, intikal, rehin ve haciz ile ilgili maddelerinde yazılı haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren, rehneden ya da bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunanlar.

b) Korunan bir entegre devre topoğrafyası hakkının sahibi olmayan veya koruma süresi biten veya entegre devre topoğrafyası hakkı hükümsüz kalan veya entegre devre topoğrafyası korumasından doğan hakkı sona erdiği halde; kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir entegre devre topoğrafyası koruma hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyanlar veya bu amaçla yazılı ve görsel basındaki ilân ve reklamlarda bu tarz yazı, işaret veya ifadeleri kullananlar.

11 inci maddenin (a) ve (b) bentlerinde sayılan fiilleri işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve yirmimilyar liradan otuzmilyar liraya kadar ağır para cezasına, ayrıca işyerlerinin bir yıldan iki yıla kadar kapatılmasına ve aynı süre ticaretten menedilmelerine hükmolunur.

Bu maddede yazılı fiillerin tekerrürü hâlinde, yukarıdaki cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur.

Yukarıda yazılı suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse, çalışanlar ile birlikte suçun işlenmesine mani olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı şekilde cezalandırılır.

Bir tüzel kişinin işleri yürütülürken bu maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında, olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır.

Bu maddede sayılan suçlardan dolayı kovuşturma yapılması şikayete bağlıdır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Şikâyet hakkına sahip olanlar

MADDE 40. - Entegre devre topoğrafyası korumasından doğan hakları tecavüze uğrayandan başka, 24 üncü maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü; entegre devre topoğrafyası hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir entegre devre topoğrafyası hakkının sahibi olmayan veya koruma süresi biten veya entegre devre topoğrafyası hakkı hükümsüz kalan veya entegre devre topoğrafyası korumasından doğan hakkı sona eren bir kişinin; kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir entegre devre topoğrafyası koruma hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyması veya bu amaçla yazılı ve görsel basındaki ilân ve reklamlarda, bu tarz yazı, işaret veya ifadeleri kullanması durumlarında 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun ile 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikâyetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.

Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyetler acele işlerden sayılır.

Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz.

Bu Kanun hükümlerine göre başvuru veya tescilden doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zaptedilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 41. - Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde Enstitü tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 42. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 43. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, iki grup başkanvekillerinin mutabakatı doğrultusunda çalışmalarımızı burada tamamlıyoruz.

Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 84 üncü Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için, 23 Nisan 2004 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.04