DÖNEM
: 22 CİLT : 47 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
75 inci Birleşim
20 Nisan 2004 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. - TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş’in,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 84 üncü yıldönümünü kutlayan
konuşması
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi
Güneş'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 64 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
2. - Giresun Milletvekili Hasan Aydın'ın,
Giresun'un turizm potansiyeline, ilin turizm gelirlerinden hak ettiği payı
alabilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
3. - İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı
Özbek'in, İsrail'in Filistinli liderlere yönelik saldırıları ve suikast
politikalarının yaratacağı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili İsmail Alptekin'in, Saraybosna'da düzenlenen "Güneydoğu
Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları
Toplantısı"na katılmak üzere Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi
Başkanı Nikola Spırıc'ın resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/530)
2. - (9/5, 6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/532)
3. - TAIEX tarafından Brüksel'de
düzenlenecek olan "Dilekçeler ve AB Vatandaşlarının Hakları" konulu
seminere TBMM Dilekçe Komisyonundan 2 üyenin iştirakine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/531)
4. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, Çek
Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/533)
5. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in, Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/534)
6. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun, Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/535)
7. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, 17 Nisanın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/126) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/171)
8. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
4736 Sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/172)
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve
29 milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin belirlenmesi, haklarının çağdaş
medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183)
2. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve
68 milletvekilinin, kadınlara yönelik töre ve namus cinayetlerinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)
E) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1. - Genel Kurulu ziyaret eden Almanya
Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİSİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/496)
2. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/497)
3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
bazı şahısların atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/498)
4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Gebere Barajından yapılan sulamadaki ücret tarifesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
5. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın,
Antalya'ya doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/526) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı
6. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/531) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
7. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
yakınlarının yetişememesi nedeniyle THY uçağının kalkışının geciktirildiği
şeklinde basında çıkan haberlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/503) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş organize sanayi bölgesinin serbest bölgeye
dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/511)
9. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/532)
10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine Garantilerine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/533)
11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Süper Ligdeki şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/535)
12. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Diyarbakır-Çüngüş-Yeniköy'e ziraat teknisyeni atanıp
atanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/536)
13. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, tohum üretimi ve ıslahına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/537)
14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde ve Nevşehir TEDAŞ Müdürlüklerinin borç taksitlendirmedeki farklı
uygulamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/541) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
15. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde, Nevşehir ve Aksaray İllerindeki çiftçilerin elektrik borçlarının
taksitlendirilmesi için çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/542) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
16. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
hizmet sınıflarına göre memur emeklilerinin özlük haklarındaki farklılığa
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
esnafın Halk Bankasından kullandığı kredinin faiz oranlarının düşürülüp
düşürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/543)
18. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde'de atıl haldeki ELSAN A.Ş.'ne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/546) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
19. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasındaki yol ve sulama suyu kanal çalışmalarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/547) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
20. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, tütün alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/569) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
21. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/575) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
22. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt sorununa ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
23. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde İlindeki özelleştirilen Nimsa A.Ş.'ye
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/548) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
24. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
yetiştirme yurtlarında barınan çocuklardan ilköğretimi bitiremeyenlerin
istihdam sorununa ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/549) ve Devlet
Bakanı Güldal Akşit'in cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, ABD Savunma Bakan Yardımcısına yazdığı iddia edilen mektuba
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/2030)
2. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, AK Parti Kırıkkale İl Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2034)
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Türkiye aleyhine soykırım iddialarına karşı izlenen politikaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün cevabı (7/2050)
4. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Fransa'da soykırımı temsil ettiği iddia edilen bir anıtın açılışı
karşısında Türkiye'nin tavrına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/2094)
5. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki bir konferansta bir ilahiyatçının yaptığı
konuşmaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2134)
6. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın,
İzmir-Bergama Ovacık'ta altın üreten bir şirketin malî durumuna ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2138)
7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2153)
8. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
bir holding başkanıyla görüşmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2167)
9. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan'daki Türkgözü ve Aktaş sınır kapılarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/2170)
10. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, belediye sınırları içine alınan bazı yerleşim yerlerinin
nüfuslarının fazla bildirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2192)
11. - Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, gelir vergisi beyannameleriyle ilgili bir tamime ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2199)
12. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
İznik Gölündeki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
Pepe'nin cevabı (7/2204)
13. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, demiryolu ulaşımının desteklenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2208)
14. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, Alpullu Şeker Fabrikasına bağlı Lüleburgaz Pancar Bölge
Şefliğine ait arazilerin kiraya verilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/2223)
15. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, sözleşmeli personel ücretlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2226)
16. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Uludağ'daki Volfram madeninin işletilmesine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2267)
17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Kültür Merkezi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/2287)
18. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli
olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın cevabı (7/2288)
VI. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve
45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/111)
2. - Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi
ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan
ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
3. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44
milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/180)
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
5. - Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem,
Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan,
Türkiye Cumhuriyetinin sekizinci
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının 11 inci yıldönümü münasebetiyle;
Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney,
Türkiye Cumhuriyetinin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının 11 inci
yıldönümüne, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanunun
uygulanmasında karşılaşılan aksaklıklar ile alınması gereken tedbirlere
ilişkin,
Gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang
Thierse ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi,
İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in
(6/933) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sorunun geri verildiği bildirildi.
Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği
kabul edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs
konusundaki son gelişmelere, Annan Planı çerçevesinde gündeme getirilen çözüm
önerilerine, bu önerilerin etkileri ile gelecekte yaratabileceği sorunlara ve
bugünden alınması gereken tedbirlere ilişkin bir konuşma yaptı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben yaptığı konuşmadan sonra
TBMM Genel Kurulunca bir deklarasyon yayımlanmasına ilişkin önergenin işleme
konulup konulmaması hususunda usul tartışması açıldı; bu konuda gruplar
arasında tam mutabakat sağlanmadığı için işlem yapılamayacağı Başkanlıkça
açıklandı.
Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 42
milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin (10/180),
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve 45 milletvekilinin, Bingöl depremi sonrasında yaşanan olumsuzlukların
(10/181),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2
üyeliğe, Grubunca 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle
belirlenen milletvekilleri seçildiler.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında (1/731) (S. Sayısı: 349),
6 ncı sırasında bulunan, Tekstil Ürünleri
Ticaretine Dair 2003/1 Sayılı Türkiye-Litvanya Ortak Komite Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/757) (S Sayısı: 396),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan, Orman Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/775) (S. Sayısı: 402) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, yapılan oylamadan sonra, maddelerine
geçilmesinin kabul edilmediği açıklandı.
20 Nisan 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.32'de son verildi.
Sadık
Yakut |
|
Başkanvekili |
|
Enver
Yılmaz |
Türkân
Miçooğulları |
Ordu |
İzmir |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 112
II. - GELEN KÂĞITLAR
16 Nisan 2004 Cuma
Tasarılar
1. - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
ile Odalar ve Borsalar Kanunu Tasarısı
(1/789) (Adalet; Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)
2. -Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Oman
Sultanlığı Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/790) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2004)
3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın,
Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/791) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)
4. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Merkezi ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre Merkezi Yönetim Kurulu Arasında
Türkiye'de Bölgesel Çevre Merkezinin Kurulması ve Faaliyetleri Hakkında İkili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/792) (Çevre
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)
Raporlar
1. -
Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 403) (Dağıtma tarihi:
16.4.2004) (GÜNDEME)
2. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın;
Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma
Önergesi (2/54) (S. Sayısı: 404) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)
3. - Türk Ticaret Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405)
(Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)
4. - Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin;
Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/273) (S. Sayısı: 406) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)
Yazılı Soru
Önergesi
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli
olduğu iddiasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/2288) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2004)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44
Milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/180) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)
2. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 45 Milletvekilinin, Bingöl depremi sonrasında yaşanan
olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2004)
No. : 113
19 Nisan 2004 Pazartesi
Raporlar
1.- Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/782) (S. Sayısı: 407) (Dağıtma tarihi:
19.4.2004) (GÜNDEME)
2.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp
İstihkakına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/564)
(S. Sayısı: 408) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
3.- Uzay Cisimlerinin Verdiği Zarardan
Dolayı Uluslararası Sorumluluk Hakkında Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/513) (S.
Sayısı: 409) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
4.- Uzaya Fırlatılan Cisimlerin Tescili
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/514) (S. Sayısı: 410) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Subay,
Askeri Memur ve Muadilleriyle Astsubayların Giyeceğine Dair Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Millî
Savunma Komisyonları Raporları (1/566) (S. Sayısı: 411) (Dağıtma tarihi:
19.4.2004) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/732) (S.
Sayısı: 412) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
7.- Astronotların Kurtarılması,
Astronotların ve Uzaya Fırlatılmış Olan Araçların Geri Verilmeleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 413) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda
Krallığı Arasındaki Hollanda PSO Katılım Öncesi Programı ve MATRA Katılım
Öncesi Programına İlişkin 2003 Yılı Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S.
Sayısı: 414) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
9.- Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti ve
Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bölgesel Silahların Kontrolü
Doğrulama ve Uygulama Yardım Merkezi (RACVIAC) Kurulması Hakkında Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/774) (S. Sayısı: 415) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)
10.- Entegre Devre Topoğrafyalarının
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 416) (Dağıtma tarihi:
19.4.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Malatya yöresi pancar kotasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1034) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, Malatya'da tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1035) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
zirai ilaç kullanımının denetlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1036) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
4.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
seçim harcamalarında şeffaflığın sağlanması için yapılacak çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1037) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
5.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in,
ülkemizdeki işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1038)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
6.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
bir şahısla ilgili iddialara ve bir atama iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1039) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
kaçak et kesimlerinden kaynaklanan ekonomik kayıplara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1040) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
hastane derneklerinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2270) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.4.2004)
2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli olduğu iddiasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2288)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2004)
3.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
milletvekillerine dağıtılan yayınların okunduktan sonra değerlendirilmesine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2289)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
eğitim kurumlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2290)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
5.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, bir
şahısla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2291)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
6.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
BM Genel Sekreterine yollanan taahhüt mektubuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2292) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
7.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bir yabancı dergide yer alan manevi şahsiyetini itham edici ifadeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2293) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
8.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in,
basın danışmanının bir gazeteye yazdığı mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2294) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
serbest bölgelerde uygulanan istisnalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2295) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
10.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, doğalgaz sayacı alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2296) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
11.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin,
Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2297) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
12.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, bir şahsa yeşil kart verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2298) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
13.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
sağlık ocağı sayısı ve araç-teçhizat eksiklerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2299) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
14.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Türkiye'nin ve bazı ülkelerin enerji tüketimine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2300) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2004)
15.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, bir şahsın kurucularından olduğu söylenen bir şirkete ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2301) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2004)
16.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, bir şahısla ilgili basında yer alan iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2302) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
17.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Sosyal Sigortalar Kurumunca açıklanan uzman tabip ihtiyacına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2303) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2004)
18.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Devlet Personel Başkanlığına aktarılan personele ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/2304)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
19.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
KESKOMB'un verdiği bir gazete ilanına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/2305) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)
20.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
afet yaşanan Manisa ve çevresinin afet kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2306) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2004)
No. : 114
20 Nisan
2004 Salı
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve
68 Milletvekilinin kadınlara yönelik
töre ve namus cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)
(Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2004)
2.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 29
Milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin
belirlenmesi, haklarının çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/183) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
20 Nisan
2004 Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. - TBMM
Başkanvekili Yılmaz Ateş’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 84 üncü
yıldönümünü kutlayan konuşması
BAŞKAN- Bildiğiniz gibi, Millî Egemenlik
Haftasını yaşıyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışının 84 üncü
yıldönümünü kutluyoruz. Dün, bu haftamızı güzel bir törenle başlattık. Ben,
Türkiye Büyük Millet Meclisimize, daha nice 84 yıllar diliyorum; ulusal
egemenliğimizin ilelebet yaşayacağına da inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, köy enstitülerinin
kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Fehmi Güneş'e aittir.
Buyurun Sayın Güneş. (CHP sıralarından alkışlar)
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 64
üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri;
geçtiğimiz 17 Nisan Cumartesi günü, bir büyük devrimci atılımın
yıldönümü idi. Altmışdört yıl önce, 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri
Kuruluş Yasası Kabul edilmişti. Dünya eğitim düzenine Türk Ulusunun çok özgün
ve benzersiz bir katkısı olan köy enstitüleri, bu Yüce Meclisin saygın
ürünlerinden biri olarak anılmaya değer büyüklüktedir.
1935 sayımına göre, 17 000 000 nüfusun
yüzde 81'i olan 13 000 000'u köylerde yaşamakta ve karasaban düzeyinde
çiftçilik yapmaktaydı. Yine, 1935 verilerine göre, erkek nüfusun sadece yüzde
23'ü, kadınların ise yüzde 8'i okuma yazma bilmekteydi. Köylerde ise okuma
yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 89'a ulaşmaktaydı. Köylü kadınların
okuryazarlık oranı ise, yüzde 4 kadardı. Zorunlu ilköğretim çağındaki köy
çocuklarının sadece yüzde 26'sı okula gidebilmekteydi; çünkü, 40 000 köyün 35
000'inde ilkokul yoktu. Kaldı ki, mevcut köy ilkokullarının çoğu da ancak üç
yıllık ilkokullardı.
Bu koşullarda ülkenin aydınlanması ve
kalkınması, gerçek anlamıyla ve her açıdan köyün ve köylünün aydınlanması ve
kalkınmasıyla aynileşmişti. Bunun için, sıradan bir hesapla, 80 yıl gibi bir
zaman gerekliydi, büyük parasal kaynaklar gerekliydi, çok sayıda yetişmiş
eleman gerekliydi; oysa, devrimcilerin kaynakları kıttı, zamanları yoktu. Bu
nedenle, çözüm, sıraüstü devrimci bir inanç ve yaratıcılıkla üretilmeliydi;
öyle de yapıldı. Köyü, köyün öz gücü, köy çocuğunun sonsuz enerjisi, başarı
tutkusu, köy delikanlısının ülke ve insan sevgisi kalkındıracaktı,
aydınlatacaktı; en doğrusu buydu, öyle de oluyordu, olmak üzereydi; bıraksalar
olacaktı...
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; köy
enstitüleri tasarımı, sadece bir okuma yazma tasarımı değil, ondan önce ve
ondan öte, bir aydınlanma, bir özgürleşme, bir kalkınma imecesi tasarımıydı;
devrimin köy ve köylü boyutuydu.
Köyden gelip, köy enstitülerinde eğitilip
köye dönen genç eğitimciler, sadece birer “abece” öğretmeni değil, aynı zamanda
birer yerel kalkınma önderiydi. Köy için gerekli, köylü için yararlı her konuda
bilgi, beceri ve iddia sahibiydiler. Köy enstitülerine karşı olanlardan biri
öğrencileri eleştirirken "kendilerini Mustafa Kemal sanıyorlar"
demişti ve bu doğruydu. Köy enstitülülerin her biri birer Mustafa Kemal idi.
Sayın milletvekilleri, köy enstitülerinin
övünç verici bir diğer yönü de, tam anlamıyla yerli, tam anlamıyla özgün ve
safkan bizim olmasıdır. Daha sonraki dönemlerde UNESCO tarafından, kalkınmakta
olan uluslara örnek olarak önerilmiştir.
Sonsuz bir devrimci heyecan ve özgüveninin
ürünü olan köy enstitüleri modeli, son derece sağlam, gerçekçi ve uygulanabilir
bir sistem örgüsü oluşturuyordu. Dizgeyi köy ilkokulları, bölge ilkokulları,
köy enstitüleri ve yüksek köy enstitüleri tamamlıyordu.
Köy enstitüleri, aklın ve bilimin
üstünlüğü anlayışında temellendirilmiş, çağdaş, ilerici eğitim kurumlarıydı.
Üretim için eğitim, üretim içinde eğitim, iş başında eğitim yöntemlerini
uyguluyorlardı. İnsanı eğitmenin, insana şekil ve kişilik vermenin,
yeteneklerini geliştirmenin yüksek sorumluluğunun bilincindeydiler.
Öğrencileri, laik demokratik cumhuriyete yararlı ve duyarlı vatandaşlar olarak
yetiştirmek doğrultusunda programlanmıştı. Köy enstitülerinin tek pusulası
vardı, Kemalist aydınlanma devrimi.
Bu program ve bu yöneliş, çok kısa bir
sürede köydeki öğretmen sayısını 6 000'den 26 000'e, köydeki ilkokul sayısını 5
000'den 17 000'e, köydeki öğrenci sayısını 380 000'den 1 500 000'e
ulaştırmıştı. Bu süreci kesenler, köy enstitülerinden korkanlar, onları
kapatanlar çok yanlış yapmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güneş, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Bugün, çözüm
bulmakta zorlandığımız pek çok toplumsal sorunun kaynağında, köy enstitülerini
kapatma kararının bağışlanmaz yanlışı vardır. Köy enstitüleri, hukuken
kapatıldı; ancak, köy enstitüsü inancı, sevgisi ve heyecanı, tüm sıcaklığıyla
yüreklerde yaşamaktadır.
Sözlerimi tamamlarken, köy enstitülerinin
kurucusu, unutulmaz Millî Eğitim Bakanımız Hasan Âli Yücel'i, köy
enstitülerinin babası, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç'u, Tonguç Babayı, köy
enstitüleri destanını yazanların tümünü saygıyla anıyor ve selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güneş.
Gündemdışı ikinci söz, Giresun İli turizmi
ve sorunlarıyla ilgili söz isteyen, Giresun Milletvekili Sayın Hasan Aydın'a
aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. -
Giresun Milletvekili Hasan Aydın'ın, Giresun'un turizm potansiyeline, ilin
turizm gelirlerinden hak ettiği payı alabilmesi için yapılması gerekenlere
ilişkin gündemdışı konuşması
HASAN AYDIN (Giresun) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Giresun İlinin turizm potansiyeli ve ilin turizm
problemleri konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 15-22 Nisan tarihleri,
ülkemizde turizm haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta içerisinde, turizm,
çeşitli yönleriyle değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Giresun, Doğu
Karadeniz Bölgesinin en güzel illerinden biri olmasına rağmen, çok ciddî ekonomik
sıkıntılarla iç içe yaşayan ve kalkınmaya endeksli sorunlarını bir türlü
çözememiş güzel illerimizden biridir. İlde yaşayanların geçimi, yıllardan
beridir, yörenin geleneksel ve tek ürünü fındığa dayalı olarak süregelmiştir.
Ancak, fındık tarımı yapılacak arazinin maksimum noktaya ulaşması, ayrıca,
birim alandan elde edilen ve fert başına düşen fındıktan elde edilen gelirin
her geçen gün gerilemesi, Giresun'da yaşayanları ciddî geçim sıkıntısına
düşürmüştür.
Söz fındıktan açılmışken, bu sene 4-5 Nisan
tarihlerinde çok fazla kar yağması nedeniyle kuvvetli bir don olayı yaşandı ve
Giresun'daki rekolte, ortalama olarak yüzde 60 oranında, dondan etkilendi.
Yani, Giresun'daki insanlar için fındığın ne kadar önemli olduğunu da burada
belirtmek istiyorum. Giresun'daki bu sıkıntıların neticesinde, Giresun,
Türkiye'nin en fazla göç veren illeri arasında üçüncü sırada yer almaktadır.
İşte, bunun için, Giresun'da turizmin canlandırılmasının ve Giresun
üniversitesinin kurulmasının Giresun ekonomisi açısından çok büyük öneminin
olduğunu da belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Giresun, sahip olduğu
tarihî ve doğal güzelliklere rağmen, turizmden hak ettiği payı alamayan
illerimizden birisidir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan turizmden hak ettiği
payı almak, ilimizin haklı beklentileri arasındadır. Hükümetimizin desteğiyle,
ilimizin sahip olduğu bu potansiyeli değerlendirip, Giresun'un kalkınması için
bir lokomotif oluşturmak en büyük amacımızdır. Şöyle ki: Karadeniz Bölgesinin
doğu bölümünde, yeşilin her tonunu sinesinde toplamış, ormanlarla kaplı
yaylaların diğer Karadeniz illerine nazaran sahile 45 ilâ 60 kilometre mesafede
bulunması sebebiyle ulaşımın daha kolay olduğu ve doğal plajların bulunduğu 122
kilometrelik kıyıya sahip, sınırsız doğal güzelliklerin bulunduğu ilimiz,
denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde, şehre hâkim kalesi ve sahilin 1 mil
açığında, Doğu Karadeniz Bölgesinin iskâna elverişli tek adası olan ve şehrin
boynunda bir inci kolye gibi duran Giresun Adası, "Giresun Evleri" olarak
da geçen Zeytinlik Mahallesindeki tarihî evleri ve diğer tarihî eserleriyle
birlikte eşsiz güzelliklere sahiptir.
Giresun İlimizde, ilçelerimizde ve
yaylalarımızda, yıl boyunca çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Dörtbin yıllık
geçmişiyle, kültür mirası olarak günümüze kadar ulaşan ve her yıl, mayıs ayının
20'sinde, Aksu Deresinin denizle birleştiği alanda kutlanan Giresun Aksu Kültür
ve Sanat Festivali, yine 22-26 Haziran tarihleri arasında yapılan Karadeniz
Giresun Altın Fındık Film Festivali, Kümbet ve Bektaş Yayla Şenlikleri ve diğer
yaylalarımızda yapılan şenlikler ile ekin ve bal festivalleri ilimize olan
ilgiyi ve sevgiyi artırmakta, yerli ve yabancı turistlerin ilimizi ziyaret
etmelerini sağlamaktadır. Bunun, yöre halkı için büyük önemi olduğunu belirtmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 2003 yılında turizm
sezonunun, Sayın Bakanımız Güldal Akşit tarafından, yabancı heyetler ve
misafirlerle birlikte Doğu Karadenizden başlatılması ve ilimizi ziyaret etmesi,
bölge turizmi açısından büyük önem arz etmektedir. Son dönemlerde, turizmin en
fazla canlandığı bölgelerin başında Karadeniz Bölgesi gelmektedir. Özellikle
yayla turizmi konusunda büyük atılımlar yapılırken, ilimizde, 1990-1991
yıllarında, Bakanlar Kurulu kararıyla 3 yaylamız turizm merkezi olarak ilan edilmiştir;
bunlar, Kümbet Yaylası, Bektaş Yaylası ve Kulakkaya Yaylasıdır.
Değerli arkadaşlar, yaz aylarında yapılan
ve geleneksel hale gelen yayla şenlikleri aracılığıyla, yaylalarımızın, ülke
genelinde ve yurt dışında tanıtımı amaçlanmaktadır. Özellikle, Giresun'un en
meşhur yaylası olan Dereli İlçemize bağlı Kümbet Yaylasında yapılan Kümbet
Yayla Şenliği geleneksel hale gelmiş olup, yaz aylarında yerli ve yabancı
birçok turistin gelmesine vesile olmuştur. Bu şenlikler, iş, sanat ve siyaset
dünyamızdan birçok ünlü kişiyi ağırlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Rahmetli Sakıp
Ağamız, uluslararası üne sahip olan Kümbet Yaylamızı teşrif ederek, o yıl
yapılan ağalık seçimini kazanmış ve bir yıl boyunca Kümbet Yayla Ağalığı
yapmıştır; buradan, kendisini, bir kez daha rahmetle anıyorum.
Yaylalarımızın ulaşım problemleri,
hükümetimizin de desteğiyle giderilmeye çalışılmakta olup, grup yolları ve
yayla yollarını asfaltlama çalışmaları imkânlar ölçüsünde devam edecektir.
Sahilden Kümbet Yaylamıza çıkış, tamamı asfalt yoldan gitmek suretiyle 50
dakika sürmektedir.
Turizmden bahsedince, yöre mutfağına da
değinmek gerekir. Özellikle doğal, bitkisel yemekler ve deniz ürünleri yönünden
çok değişik alternatiflere sahip olan Giresun mutfağı keşfedilmemiş bir
hazinedir.
Karadeniz'in incisi, fındığın başkenti ve
kirazın anayurdu olan, yeşil ile mavinin her tonunun bulunduğu ilimizde, yayla
turizmini daha da canlandırmak amacıyla, Kümbet Yaylası Koçkayası Mevkiinde,
Valiliğimizin yaptırdığı Koçkayası yayla evleri, 2004 yılı yaz sezonunda
hizmete açılacaktır ve buna benzer tesislerin diğer yaylalarımızda da yapılması
amaçlanmaktadır. Koçkayası yayla evlerinin tamamı ahşap kütükten yapılmış olan,
22 adet bungalov tipi ev, 250 kişilik restoran, 60 yataklı otel ve yüzme havuzu
gibi çok amaçlı tesislerden oluşmaktadır. Ayrıca, Koçkayası yayla evlerinin
çevresi, yazın golf oynamaya, kışın da kayak yapmaya elverişlidir.
Değerli arkadaşlarım, ilimizde büyük çapta
sanayi yatırımı olmamakla birlikte, hükümetimizin çıkarmış olduğu 5084 sayılı
Teşvik Kanunuyla bu eksikliğin büyük ölçüde giderileceğine inanıyorum. Ayrıca,
bu kanunla turizm tesisi kurmak isteyen müteşebbislerin de, kanunun önemli
avantajlarından yararlanacağı bir gerçektir. Bizler, ilin milletvekilleri
olarak, turizm yatırımcılarımızı ilimize davet ederken, her konuda onlara
yardımcı olacağımızı belirtmek istiyorum.
Sözlerime son verirken şunu söylemek
istiyorum: Eşsiz güzelliklere sahip olan bölgemiz, dolayısıyla ilimiz, çok
yakın gelecekte turizmden hak ettiği payı alacaktır.
Bu duygular içerisinde, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Gündemdışı üçüncü söz, Hamas Lideri
Abdülaziz Rantisi'nin öldürülmesiyle ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili
Sayın Ahmet Sırrı Özbek'e aittir.
Buyurun Sayın Özbek. (CHP sıralarından
alkışlar)
3. -
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, İsrail'in Filistinli liderlere
yönelik saldırıları ve suikast politikalarının yaratacağı sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail'in Filistinli liderlere yönelik
saldırıları ve suikast politikaları, maalesef, sürüyor; bundan böyle de
süreceği bizzat İsrail Başbakanı tarafından söyleniyor.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
22 Mart 2004 tarihinde, Hamas örgütünün Filistinli Lider Şeyh Ahmet Yasin,
İsrail askerlerinin nokta hedef seçerek yaptıkları füze atışı sonucu camide
şehit edilmişti. Yıllardır felçli bir yaşam sürdüren, tekerlekli sandalyeye
mahkûm Şeyh Yasin'in ölümü sonrasında, Hamas örgütünün Gazze'deki yeni lideri
Dr. Abdülaziz El Rantisi de, cumartesi günü, İsrail'in düzenlediği füze
saldırısı sonucunda, Gazze'de, evinin önünde, otomobiline binerken, oğlu
Muhammed ve bir korumasıyla birlikte şehit edilmiştir. Eşinin akıbeti ise henüz
belli değildir.
Değerli milletvekilleri, bu bir etnik
temizliktir, bu bir soykırımdır. İsrail hükümetinin yaptığı, sistemli bir
devlet terörüdür. Bu sistemli devlet terörüyle, İsrail, mazlum Filistin Halkına
karşı soykırım uygulamaktadır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Maalesef, bu
terör ve soykırım hareketine, Amerika Birleşik Devletleri tam destek
vermektedir. Geçen hafta, eli kanlı İsrail Başbakanı Şaron, yaptığı açıklamada,
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush'tan, uyguladığı bölge politikası
konusunda tam destek aldığını açıklarken, aslında, Amerika Birleşik
Devletlerinin ve Başkanının, İsrail'in uyguladığı devlet terörüne ve yaptığı
soykırıma destek verdiğini anlatıyordu.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
insanlığa karşı suç işlemekten çekinmeyen Şaron, üçbuçuk yıldır İsrail'de
öldürülenlerin intikamını aldıklarını bütün dünyaya ilan ederken, ağzından
kanlı salyalar akmaktaydı. İsrail'in bu pervasız etnik temizlik faaliyetlerine
dur demenin zamanı çoktan geçmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinin
yüreklendirmesi sonucunda, Filistinlilere yönelik saldırılarını her geçen gün
artıran, soykırımın şiddetini giderek tırmandıran İsrail'in eli ve ağzı kanlı
lideri Şaron'a dur demenin zamanı geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik
Devletleri ve İsrail'in Ortadoğu'da, Filistin'de, Gazze'de, Ramallah'ta
emperyalist emelleri için yaptıkları, devlet terörüdür, uluslararası hukuku
tanımamaktır. Bu bölgelerde yaşayan Müslüman halklar, Amerika Birleşik
Devletleri ve İsrail'in ortaklaşa yarattığı dehşet ve terör nedeniyle zulüm
altındadır, acı çekmektedir, soykırıma uğramaktadır ve bütün bunlar, çağdaş
dünyanın gözleri önünde olmaktadır. Buna dur demenin zamanı, gerçekten, çoktan
geçmiştir. Bu devlet terörüne, bu vahşete seyirci kalmak, bu insanlık suçuna,
bu soykırıma ortak olmaktır.
Değerli milletvekilleri, görünen o ki,
bugüne kadar öldürülen milyonlarca Filistinlinin kanı Şaron'a yetmemiştir.
Şimdi hedef, sistemli olarak siyasî ve dinî önderlere, Şeyh Ahmet Yasin'e, Dr.
Abdülaziz El Rantisi'ye ve yeni liderlere yönelmiştir. İsrail Devlet Bakanı
Gideon Ezra, dün yaptığı açıklamayla, Hamasın Şam'daki lideri Halid Meşal'e de
aynı terör yöntemiyle suikast yapacağını açıkça söylemiştir. İşte, terörün ve
suikastların, halkın örgütlü, dinî ve siyasî liderlerine yönelmesi soykırımın
ana göstergesidir. Tüm dünya ve insanlık bu saldırılara son verilmesini
sağlamalıdır.
Bu kürsüden dünyadaki tüm Yahudilere
sesleniyorum: Ey Yahudiler, soykırım acısını sizden daha ağır yaşamış başka bir
millet var mıdır? Halkınızı bu soykırım ayıbından kurtarınız! Şaron'un
insanlığa karşı işlediği suçlara ortak olmayınız!
Değerli Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri, İslam uleması geçinen din adamları, aydınlar, yazarlar,
çizerler, düşünen ve eli kalem tutan herkes, sizlere sesleniyorum: İslam Dini,
barış, kardeşlik, dayanışma ve sevgi dinidir, gösterişten ve şekilcilikten
uzaktır. Şu, ne idüğü belirsiz türban konusunda gösterdiğiniz hassasiyetin
milyonda birini mazlum Filistin halkı için sizlerden istiyorum.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yanlış oldu!..
HASAN KARA (Kilis) - Yanlış!..
AHMET SIRRI ÖZBEK (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, tüm mazlum Filistinlilere başsağlığı diliyorum, bütün
yüreğimle acılarını paylaşıyorum. Şeyh Ahmet Yasin'e, Abdülaziz El Rantisi'ye,
oğlu Muhammed'e, adını bilmediğim korumasına ve bugüne kadar İsrail
kurşunlarıyla hayatlarını kaybeden bütün Filistinli Müslüman şehitlere
Allah'tan rahmet diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özbek, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
AHMET SIRRI ÖZBEK (Devamla) - Mazlum
Filistin halkına, emperyalizme ve siyonizme karşı olan mücadelelerinde
başarılar diliyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özbek.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım; ancak, okutmadan önce,
sunuşları, Divan Üyemizin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tezkereyi okutuyorum.
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in, Saraybosna'da
düzenlenen "Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento
Başkanları Toplantısı"na katılmak üzere Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler
Meclisi Başkanı Nikola Spırıc'ın resmî davetine beraberinde bir Parlamento
heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/530)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler
Meclisi Başkanı Nikola Spırıc’ın davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin'in, beraberinde
bir heyetle, Bosna-Hersek'in Başkenti Saraybosna'da düzenlenen "Güneydoğu
Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na
katılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 11 inci maddesi uyarınca, 16.3.2004
tarihinde, TBMM Başkanı Başkanlığında siyasî parti grup temsilcileriyle yapılan
toplantıda alınan karar Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Hatay
Milletvekili Züheyir Amber ve 29 milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin
belirlenmesi, haklarının çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/183)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sosyal ve toplumsal yönü
gözardı edilerek uygulanan ekonomik programlar, gelir dağılımında oluşan büyük
dengesizlikler, kadının, toplumsal statüsünde büyük erozyona uğramasına yol
açmıştır. Bu erozyon sonucunda büyük mücadelelerle elde edilen kazanımlar,
önemli ölçüde sekteye uğramıştır. Bu dönemde kadınlara yapılan cinsel taciz ve
baskılar artmış, son günlerde de namus ya da töre cinayetleri adı altında şiddete
dönüşmüştür.
Ülkemizin Avrupa
Birliğine üye olabilme çalışmaları hız kazandığı bu dönemde, kadınlarımızın
haklarının çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarılabilmesi, kadınlarımızın da
Avrupa ve gelişmiş ülkelerdeki hemcinslerinin elde ettikleri değer ve hakları
temin etmeleri, uğradıkları cinsel taciz, baskı ve namus ya da töre
cinayetlerinin nedenlerinin araştırılması ve bu şiddet olaylarının
önlenebilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Züheyir Amber (Hatay)
2- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
3- Kemal Derviş (İstanbul)
4- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
5- Muharrem Doğan (Mardin)
6- Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
7- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
8- İnal Batu (Hatay)
9- Muharrem Kılıç (Malatya)
10- Selami Yiğit (Kars)
11- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
12- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
13- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
14- Canan Arıtman (İzmir)
15- Mustafa Özyurt (Bursa)
16- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
17- Mustafa Gazalcı (Denizli)
18- Zekeriya Akıncı (Ankara)
19- Emin Koç (Yozgat)
20- İsmet Atalay (İstanbul)
21- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
22- Erol Tınastepe (Erzincan)
23- Naci Aslan (Ağrı)
24- Salih Gün (Kocaeli)
25- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
26- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
27- Sedat Pekel (Balıkesir)
28- Mustafa Erdoğan
Yetenç (Manisa)
29- Birgen Keleş (İstanbul)
30- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
Gerekçe:
1980'li yılların
ortalarından başlayarak tırmanmaya başlayan, yaklaşık yirmi yıl süren enflasyon
ve borçlanma problemi, zamanla kronikleşerek çözülemez bir hal almış; sosyal,
politik ve kültürel yozlaşmaları, bozulmaları beraberinde getirmiştir. Yaşanan
ekonomik ahlakî çöküş sürecinin sonucunda, Türkiye'de yolsuzluk ve yoksulluk
hızla artmıştır.
Bu süreçte yoksulluğun en
çok etkilediği kesimlerden birisi de kadınlarımız olmuştur. Krizden etkilenen
ya da kapanan işyerlerinden ilk çıkarılanlar onlardır. Para kazanmanın yanında,
annelik ve evkadınlığı görevlerini yerine getirmeye çalışan kadınlara, şiddet,
baskı ve cinsel tacizler artarak çoğalmıştır.
Sosyal ve toplumsal yönü
gözardı edilerek uygulanan ekonomik programlar, gelir dağılımında oluşan büyük
dengesizlikler, kadının toplumsal statüsünde büyük erozyona uğramasına yol
açmıştır. Bu erozyon sonucunda büyük
mücadelelerle elde edilen kazanımlar, önemli ölçüde sekteye uğramıştır.
Bu dönemde kadınlara
yapılan cinsel taciz ve baskılar artmış, son günlerde de namus ya da töre
cinayetleri adı altında şiddete dönüşmüştür.
Artık, şiddet kültürüyle
yüzleşmek ve uzun soluklu mücadeleyi başarıya ulaştırmak, kadın sorunlarına
doğru çözümler bulmak, yıllardır gözardı edilen haklarına kavuşması için,
devletin pek çok biriminin ve kadın örgütleri başta olmak üzere, eğitimcisinden
sosyoloğuna kadar tüm sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle, bu sorunların
temelleri, boyutları ve çözüm süreciyle ilgili çalışmalar yapılarak, bir devlet
politikası haline getirilmesi için Meclis araştırması gerekmektedir.
Bu yüzden yıllardan beri
çözümsüz ve duyarsız kalmış olan kadınlarımızın mağduriyetini gidermek ve
ülkemizi bu zafiyetten kurtarmak için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İkinci Meclis araştırması
önergesini okutuyorum:
2. - Adana
Milletvekili N. Gaye Erbatur ve 68 milletvekilinin, kadınlara yönelik töre ve
namus cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin bazı yörelerinden
insanlarımızın yaşadığı topluluklarda namus cinayetleri ve dolaylı namus
cinayeti denilebilecek intihara zorlamalar, tüyler ürperten bir sıklıkla
tekrarlanmaktadır.
Çağdışı bazı olumsuz
geleneklere dayalı bir düşünce tarzı ve erkek merkezli bir toplum yapısından
kaynaklanan namus cinayetleri, nice kızımızın canına mal olmanın yanında,
ülkemiz için, AB İlerleme Raporuna bile konu olmuş bir ayıp teşkil etmektedir.
Türkiye, Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyarî Protokolünü
imzalamıştır. 1992 yılında alınan CEDAW 19 nolu tavsiye kararına göre, gerekli
yasal düzenlemelerin ötesinde, devlet, üçüncü kişilerin kadınlara karşı insan
hakları ihlallerini önlemekle yükümlüdür. CEDAW sözleşmesini imzalamış olmak,
AB adaylığının bir gereğidir. Öte yandan, Türkiye, Pekin'de toplanan Birleşmiş
Milletler Kadın Konferansı ve Pekin+5 Sonuç Bildirgeleriyle ilgili taahhütleri
olan, hatta ikincisinin oluşumuna etkin katkı yapmış bir ülkedir. Pekin+5
Bildirgesiyle namus suçları kadına karşı şiddet kapsamına alınmıştır ve bu
suçların önlenmesi konusunda burada da taahhüdümüz vardır.
Ülkemizde "kadın,
ahlak ve namus" konusunda insan öldürmeyi hoş gören bakışı nasıl
değiştirebileceğimiz, 21 inci Yüzyılda neden hâlâ bu çağdışı uygulamaya son
veremediğimiz ve bu sorunun çözümü için neler yapmamız gerektiği konularının
incelenmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini
saygıyla arz ederiz.
1. N.Gaye Erbatur (Adana)
2. Türkân Miçooğulları (İzmir)
3. Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
4. Canan Arıtman (İzmir)
5. Özlem Çerçioğlu (Aydın)
6. Gülsün Bilgehan (Ankara)
7. Güldal Okuducu (İstanbul)
8. Zeynep Damla Gürel (İstanbul)
9. Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
10. Oya Araslı (Ankara)
11. Muzaffer
R.Kurtulmuşoğlu (Ankara)
12. Fikret Ünlü (Karaman)
13. Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
14. Enis Tütüncü (Tekirdağ)
15. Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
16. Kemal Derviş (İstanbul)
17. Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
18. Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
19. Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
20. Ersoy Bulut (Mersin)
21. Nadir Saraç (Zonguldak)
22. Hasan Güyüldar (Tunceli)
23. Mehmet Boztaş (Aydın)
24. Erdal Karademir (İzmir)
25. Turan Tüysüz (Şanlıurfa)
26. Yılmaz Kaya (İzmir)
27. Rasim Çakır (Edirne)
28. Mevlüt Coşkuner (Isparta)
29. Emin Koç (Yozgat)
30. Muharrem İnce (Yalova)
31. Yavuz Altınorak (Kırklareli)
32. Fahrettin Üstün (Muğla)
33. Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
34. Kemal Sağ (Adana)
35. Berhan Şimşek (İstanbul)
36. Muharrem Kılıç (Malatya)
37. Şevket Gürsoy (Adıyaman)
38. İsmet Atalay (İstanbul)
39. Kemal Demirel (Bursa)
40. Sami Tandoğdu (Ordu)
41. Nejat Gencan (Edirne)
42. Mehmet U.Neşşar (Denizli)
43. Orhan Ziya Diren (Tokat)
44. Nezir Büyükcengiz (Konya)
45. Şefik Zengin (Mersin)
46. Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
47. Atila Emek (Antalya)
48. Nail Kamacı (Antalya)
49. Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
50. Orhan Eraslan (Niğde)
51. Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
52. Hasan Ören (Manisa)
53. Muharrem Toprak (İzmir)
54. Mahmut Yıldız (Şanlıurfa)
55. Mahmut Duyan (Mardin)
56. Mesut Değer (Diyarbakır)
57. Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
58. Tacidar Seyhan (Adana)
59. Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
60. Hüseyin Özcan (Mersin)
61. Mehmet Sefa Sirmen (Kocaeli)
62. Ali Cumhur Yaka (Muğla)
63. Nurettin Sözen (Sivas)
64. Selami Yiğit (Kars)
65. Ali Oksal (Mersin)
66. Mehmet Ziya Yergök (Adana)
67. Halil Tiryaki (Kırıkkale)
68. Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
69. Tuncay Ercenk (Antalya)
Gerekçe :
Ülkemizin bazı
yörelerinde namus (töre) cinayetleri tüyler ürperten bir sıklıkta
tekrarlanmaktadır. Söz konusu yörelerin insanları, bu geleneği göç ettikleri
yerlere de taşımaktadırlar. Bu nedenle töre cinayetleri yurdumuzun çeşitli
illerinde ya da Avrupa kentlerinde de ortaya çıkabilmektedir. Gün geçmemektedir
ki bir kızımızın cinayete kurban gittiği ya da intihar ettiği haberi gelmesin.
"İntihar" sözcüğü ile namus cinayeti ilk anda bağlantısız gibi
görünse de, aslında çok yakın bir ilişki vardır. Söz konusu yörelerde bazen
öldürülmek yerine kendini öldürmeye zorlama da yaygın karşılaşılan bir
durumdur. Bazen de, kız, başına gelecekleri bildiği için kendiliğinden intiharı
seçmektedir. Bu da, çevrenin ve koşulların bir zorlaması olarak ortaya
çıktığından, namus cinayetlerinin bir uzantısıdır.
Büyük ölçüde ataerkil
zihniyetten, erkek merkezli bir anlayıştan kaynaklanan bu cinayetler, kadını,
erkeğe ve aileye bağımlı ikincil bir cins gibi algılamanın sonuçlarıdır. Kadın,
bu çevrelerde kendi bedeni üzerinde söz sahibi özgür bir birey olarak
görülmemektedir. İkincil bir cins olarak görülen kadının bu koşullarda ne
toplum içinde eşit konuma gelmesi ne de ülke kalkınmasına katkıda bulunması söz
konusu olamamaktadır. Oysa, Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyarî Protokolünü imzalamıştır. 1992 yılında
alınan CEDAW 19 nolu tavsiye kararına göre, gerekli yasal düzenlemelerin
ötesinde, devlet, üçüncü kişilerin kadınlara karşı insan hakları ihlallerini
önlemekle yükümlüdür. CEDAW Sözleşmesini imzalamış olmak AB adaylığının bir
gereğidir. Öte yandan, Türkiye, Pekin'de toplanan Birleşmiş Milletler Kadın
Konferansı ve Pekin+5 Sonuç Bildirgeleriyle ilgili taahhütleri olan, hatta
ikincisinin oluşumuna etkin katkı yapmış bir ülkedir. Pekin+5 Bildirgesiyle
namus suçları kadına karşı şiddet kapsamına alınmıştır ve bu suçların önlenmesi
konusunda burada taahhüdümüz vardır.
Çağdışı bir düşünce
tarzının sonucu olarak nice kadınımızın canına mal olan bu cinayetler ülkemizin
bir ayıbı olup, Avrupa Birliği ilerleme raporlarına da konu olmuştur.
"Kadın, ahlak ve namus" konusunda insan öldürmeyi hoşgören bakışın
nasıl değiştirilebileceği, 21 inci Yüzyılda neden hâlâ bu çağdışı uygulamaya
son verilemediği ve bu sorunun çözümü için neler yapılması gerektiği konusunun
incelenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına gereksinim vardır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Türkbank ihalesi sürecinde malın satımında ve değerinde fesat oluşturacak
ilişki ve görüşmelere girdikleri iddiasıyla eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve
Devlet eski Bakanı Sayın Güneş Taner haklarında kurulan (9/5, 6) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2. - (9/5,
6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına
ilişkin tezkeresi (3/532)
14.4.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkbank ihalesi
sürecinde malın satımında ve değerinde fesat oluşturacak ilişki ve görüşmelere
girdikleri ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner
haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca
10.2.2004 tarihinde (9/5, 6) esas numaralı bir Meclis Soruşturması Komisyonu
kurulmuştur.
Anayasa ve İçtüzük gereği
kendisine verilen iki aylık süre içerisinde soruşturmayı tamamlayamayan
Komisyonumuz, TBMM’nin 9.3.2004 tarihli 63 üncü Birleşiminde almış olduğu onbeş
günlük ara verme kararı da gözönüne alınarak, 25.4.2004 tarihinden itibaren iki
aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bu
Komisyon, daha önce iki ay süre kullanmıştır. Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün
110 uncu maddeleri, soruşturmasını iki ay içerisinde bitiremeyen komisyona iki
aylık yeni ve kesin süre verileceği hükmünü içermektedir. Bu nedenle,
komisyonun süre talebini bilgilerinize sunuyorum.
Komisyona, 25.4.2004
tarihinden geçerli olmak üzere, iki aylık yeni ve kesin süre verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
3. - TAIEX tarafından Brüksel'de düzenlenecek olan
"Dilekçeler ve AB Vatandaşlarının Hakları" konulu seminere TBMM
Dilekçe Komisyonundan 2 üyenin iştirakine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/531)
10.4.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
28 Nisan 2004 tarihinde
Brüksel'de TAIEX tarafından düzenlenecek olan "Dilekçeler ve AB
Vatandaşlarının Hakları" konulu seminere TBMM Dilekçe Komisyonundan 2
üyenin katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup,
oylarınıza sunacağım.
Birinci tezkereyi
okutuyorum:
4. - Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/533)
16.4.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr.
Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte, 15-18 Nisan 2004
tarihlerinde Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, Kocaeli Milletvekili
Nevzat Doğan'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
5. - Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Çek Cumhuriyetine yaptığı
resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/534)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Doç. Dr. Abdüllatif Şener'in, 6-8 Nisan 2004 tarihlerinde yapılan
Türkiye-Çek Cumhuriyeti Karma Ekonomik Komisyonu 3 üncü Dönem Toplantısına
katılmak üzere adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE :
Mustafa Öztürk (Sinop)
M. Yaşar Öztürk (Yozgat)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Üçüncü tezkereyi
okutuyorum:
6. - Kültür
ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/535)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun, Berlin'de Düzenlenen "ITB Berlin Turizm Fuarı"na
katılmak üzere bir heyetle birlikte 12-15 Mart 2004 tarihlerinde Almanya'ya
yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE:
Ahmet Yaşar (Aksaray)
Ali Aydınlıoğlu (Balıkesir)
Kemal Demirel (Bursa)
Ahmet Uzer (Gaziantep)
Tayyar Altıkulaç (İstanbul)
Avni Doğan (Kahramanmaraş)
Muharrem Doğan (Mardin)
Hüseyin Özcan (Mersin)
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu (Muğla)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
NO: 37 Tarihi:
20.4.2004
Genel Kurulun 20.4.2004
Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 82 nci sırasında yer
alan (10/111), 132 nci sırasında yer alan (10/160) ve 158 inci sırasında yer
alan (10/180) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin
birleştirilerek yapılması ve bu işlerin görüşmelerinin bitiminden sonra kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin,
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 26 ncı
sırasında yer alan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına,
24 üncü sırasında yeralan 403 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına,
daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan; 408, 411, 407,
416, 409, 410, 412, 413, 414 ve 415 sıra sayılı kanun tasarılarının ise 48 saat
geçmeden, bu kısmın 12, 13, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21 ve 22 nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,
Çalışma sürelerinin
bugünkü birleşimde 405 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar, 21.4.2004 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesi ve
407 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının,
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Haluk İpek Haluk
Koç
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
7. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın; 17 Nisanın
Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/126), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/171)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/126) esas numaralı 17
Nisanın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun
Teklifi, 15.4.2003 tarihinde Başkanlığınıza verilmiş olduğu halde bugüne kadar
gündeme alınmamıştır. İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince kanun teklifinin
doğrudan doğruya gündeme alınması için gereğini saygıyla dilerim.
Mustafa
Gazalcı
Denizli
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Sayın Gazalcı, söz
talebiniz var; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yaklaşık bir yıl önce 97
milletvekili arkadaşımla birlikte verdiğimiz bu yasa teklifiyle, Köy Enstitüleri
Yasasının çıktığı 17 Nisan tarihinin, okullarda resmî tatil olmadan, eğitim
bayramı olarak kutlanılmasını istemiştik. Amacımız, Türkiye Cumhuriyetinin en
önemli eserlerinden biri olan köy enstitülerini yeni kuşaklara, öğretmenlere ve
öğrencilere tanıtmaktı. Sayın Başbakan, 11 Eylül 2003 tarihinde televizyonda
yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasının bir yerinde şöyle demişti:
"Yalnız Türk eğitim tarihi bakımından değil, dünya eğitim tarihi
bakımından da çok orijinal bir girişim olan köy enstitüleri uygulamalarının
bilimsel bir analize tabi tutulmalarını ve deneyiminden, bugün, özellikle,
bilişim ve genetik tarım teknolojilerinin eksen alınarak, biz nasıl
yararlanabiliriz diye araştırılmasını istedim."
Değerli arkadaşlar, bir
yıl önce verdiğimiz bu öneri, işte, bu amaca yöneliktir. UNESCO da bütün geri
kalmış ülkelere eğitim örneği olarak köy enstitülerini önermişti. Uygar
ülkeler, tarihlerindeki güzel eserlere sahip çıkarlar ve yeni kuşaklara,
insanlığa tanıtmak için ellerinden gelen çabayı harcarlar. Biz de böyle güzel
bir eserden sürekli olarak yararlanabilmek için -daha önce de bu kürsüden
söylemiştik- "İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri Araştırma
Kurumu" diye bir kurumun oluşturulması gerekir; ama, bu kurum oluşuncaya
kadar, bizim önerimiz, okullarda 17 Nisanın, resmî tatil olmadan, bayram olarak
kutlanılmasıdır. Son yıllarda, zaten, üniversiteler dahil, birçok demokratik
kitle örgütü, bu 17 Nisanı bir bayram gibi kutlamaktadır. Devlet bu işe ilgisiz
kalamaz. Köy enstitüleriyle ilgili, yurt içinde ve yurt dışında birçok eser
ortaya konulmuştur, dernekler ve vakıflar kurulmuştur. Çocuklarımız da bu günü,
bu sistemi "bayram" adı altında okullarda kutlamalıdır. Denecek ki,
çok bayramımız var; ama, bu bayram, bir niteleme olarak, resmî tatil olmadan
yapılacaktır. O yüzden, değerli arkadaşlar, 17 Nisan 1940'ta Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu güzel yasayı çıkarmıştı, 3803 sayılı Köy Enstitüleri
Yasasını. O tarihte -burada gündemdışı konuşan Sayın Hasan Fehmi Güneş de
anlattı- yüzde 80'i köylerde oturuyordu nüfusumuzun, yüzde 75'i eğitimden
yoksundu okul çağında bulunan çocukların. O İkinci Dünya Savaşının güç
koşulları içinde -başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Millî Eğitim Bakanlarından
Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel ve bu işin kuramcısı, uygulayıcısı İsmail
Hakkı Tonguç ve birçok arkadaşını şimdi saygıyla anıyorum- usta eğiticiler,
öğrenciler köy enstitülerinde olağanüstü bir büyük destanı yaratmışlardır. Köy
enstitüleri, aldığı öğrencileri eleyip harcamadan, öğretmen olarak atamıştır,
sağlık koluna vermiştir, olmuyorsa teknik eleman olarak yaşama sunmuştur. Bu
okullardan, öğretmenliğin dışında, ülke yönetimine katılan birçok politikacı
çıkmıştır, bilim adamı çıkmıştır yazarlar, çizerler ortaya çıkmıştır,
güzelsanatların her dalında, örgütçülüğe önderlik etmişlerdir Anadolu'da.
Değerli arkadaşlar, 1
Mart 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal Atatürk şöyle
demişti: Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için bir süs,
bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, yaşamda başarıya ulaşmayı
sağlayan, işe yarar, kullanılabilen bir vasıta durumuna getirmelidir. Köy
enstitülerinde uygulanan ilkelerle, Atatürk'ün eğitimde özlediği bu durum
gerçekleşmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Köy enstitülerinde
uygulanan laik, bilimsel, üretici, demokratik, katılımcı eğitim ilkelerinden
bugün de yararlanabiliriz.
Köy enstitüleri
düşüncelerini, ilkelerini sürekli yaşatabilmek için, üretici eğitimin önemini
öğretmenlere, öğrencilere, yeni kuşaklara aşılamak için, 17 Nisanın okullarda
"Eğitim Bayramı" olarak kutlanılmasını istiyoruz.
Kimi zaman deniyor ki
"Muhalefet hep eleştiriyor, öneri sunmuyor." İşte size güzel bir
öneri. Geçmişte Büyük Millet Meclisi kabul etmiş; şimdi, ben de, oylarınızla
gündeme alınmasının kabul edilmesini diliyorum.
Şimdiden, oylarınızın
olumlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Başka söz talebi?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, sayar mısınız...
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
8. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, 4736 Sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/172)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
29.1.2004 tarihli ve
(2/248) esas numaralı, 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal
ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifimiz Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmek üzere beklemektedir.
Kanun teklifimizin
görüşmeleri komisyonda kırkbeş gün içerisinde sonuçlandırılamadığından, TBMM
İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
arz ederim.
6.4.2004
İzzet
Çetin
Kocaeli
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde, Sayın
İzzet Çetin söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 57
nci hükümet döneminde, 8.1.2002 tarih ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde değişiklik yapılması için vermiş
olduğum yasa teklifi, komisyonda süresi içerisinde görüşülmediğinden, doğrudan
Meclis gündemine alınması talebim üzerine söz almış bulunuyorum; tekrar,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, bizim hukuk hiyerarşimizde yasalardan sonra yer tutan toplu iş
sözleşmeleri, çalışanların hak ve menfaatlarını ve çalışma ilişkilerini
belirleyen metinler olarak karşımıza çıkıyor. Daha önce, özellikle kriz
dönemlerinde, pek çok toplusözleşmenin uygulanamaz konuma geldiği, o nedenle,
iş hukukunun giderek zedelendiği hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Yakın
zamanda, özellikle, 57 nci hükümet döneminde ve 58 inci hükümet döneminde ve
günümüzde, toplu iş sözleşmelerinin uygulama alanı bulmadığı bir gerçek.
İmzalanan toplu iş sözleşmelerinde, tek taraflı olarak, bırakınız bazı hakları
uygulamayı, ücrette bile indirime gidildiği ve çalışanların haklarını korumada
zorlandıkları, sendikaların da kapı kapı dolaştığı hepimizin bilgisi dahilinde.
Bildiğiniz gibi, 4736
sayılı Kanun, o günkü 57 nci hükümet döneminde, bazı kamu kurum ve
kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmetlerden, işletmecilik gereği yapılması
gereken ticarî indirimler dışında herhangi bir indirim yapılamayacağına ilişkin
bir düzenleme. "Belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve
işletmeler, toplutaşım hizmetlerinde, malul, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik
kartlarında indirim yapabilir" hükmünü istisna olarak düzenlerken, aynı
şekilde, o belediyede çalışanların -işçi olsun memur olsun- eş ve çocuklarının,
örneğin toplutaşım araçlarından indirimli olarak yararlanmasına istisnalar
kapsamında yer vermemiş. Örnek olarak veriyorum: Kayseri Büyükşehir Belediyesinde,
yine, Kayseri Kocasinan Belediyesinde ve Kayseri Melikgazi Belediyesi ile
Hizmet-İş Sendikasında imzalanan toplu iş sözleşmesine göre verilmesi gereken o
toplutaşım kartlarındaki indirim uygulaması, sözleşmenin süresi içerisinde bu
yasa yürürlüğe girdiği için, uygulanamaz konuma geldi ve Hizmet-İş Sendikası
Kayseri Şubesi, 57 nci hükümet döneminde, Parlamentoda bulunan bütün siyasî
partileri kapı kapı dolaştı; ama, bir sonuç alamadı.
Buna benzer diğer
sektörlerde de pek çok uygulama var. O nedenle, biz, bu tarz uygulamaların,
toplu iş sözleşmelerinde var olan hükümlerin uygulanabilmesi ve toplusözleşme
özgürlüğünün özgürce gerçekleştirilebilmesi, ülkemizin de her yıl haziran
ayında toplanan ILO; yani Uluslararası Çalışma Örgütü genel kurullarında toplusözleşme
ihlalleri ve hak ihlalleri nedeniyle kara listelere alınmaması açısından, bir
istisna hükmü olarak bu yasa teklifini verdik. Teklifimizde, sadece, imzalanan;
yani burada sayılan kurumlar ile sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi var
ise, bunun da, imzalanan toplusözleşmelerin, hakların korunmasını talep ettik.
Bu konuya ilişkin gerekli görüşmeyi Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızla da yaptım, AKP Grup Başkanvekili arkadaşlarımızla da görüştük,
toplu iş sözleşmeleri zora dayalı bir hukukî müeyyide değil, sadece bir özel
hukuk sözleşmesidir, taraflar özgürce eğer böyle bir konuda düzenleme
yapabiliyor ise buna engel çıkartılmaması gerektiğini düşünüyorum ve bu
düşünceme sizlerin de katılacağına olan inancımla katkı vermenizi bekliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Sayın Başkan, sayar mısınız...
BAŞKAN - Kabul etmeyenler...Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı bulunamadığı için, 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.10
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
8. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in; 4736 sayılı Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248), doğrudan Gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/172) (Devam)
BAŞKAN - İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilen doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın bakanlarımız,
birden fazla soru cevaplandıracaklarsa, onu bize bildirirlerse sevinirim.
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/496)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi?.. Yok.
2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/497)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge de üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi?.. Yok.
3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı şahısların
atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/498)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge de üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Önerge sahibi?.. Yok.
4. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Gebere Barajından yapılan sulamadaki ücret
tarifesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/502) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
5. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya'ya doğalgaz verilip
verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/526) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
6. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/531) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 4, 7 ve 8 inci sıradaki sözlü soru önergelerini Sayın Bakan
bir arada cevaplandıracağından, sözlü soru önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde İlimizde DSİ'ye
bağlı Gebere Barajından yapılan sulamalarda, bir önceki yılın sulama ücretleri
bir sonraki yıl belirlenmekte ve tahsil edilmektedir.
Sulama suyunun saati,
2000 yılında 2 500 000 TL, 2001 yılında 5 000 000 TL iken, 2002 yılı için yüzde
300 artışla 15 000 000 TL olarak belirlenmiş, tahakkuk ve tahsil işlemlerine
başlanmıştır.
Belirlenen bu tarife,
barajdan yararlanan Yeşilburç, Kırkpınar ve Taşlıca Köyleri ile Niğde Merkez
Kayaardı mevkiindeki üreticiler üzerinde şaşkınlık ve tepki uyandırmıştır.
Soru 1- Söz konusu baraj
tarafından belirlenen sulama tarifeleri hangi kıstaslara göre hazırlanmaktadır?
Tarifeler hazırlanırken üreticilerin sosyal ve ekonomik koşulları gözönünde
tutulmakta mıdır?
Soru 2- 2002 yılı için
belirlenen bu fahiş sulama fiyatının makul bir düzeye çekilmesi düşünülmekte
midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın M. Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 26.5.2003
Osman
Kaptan
Antalya
Antalya, turizmi ve
örtüaltı sebze üretimiyle ülke ekonomisine en büyük katkı veren illerimizin
başında gelmesine, seracılıkta ve turistik tesislerin ısıtılmasında doğalgaza
da büyük ihtiyaç duyulmasına karşın henüz Antalya'ya doğalgaz getirilmemiştir.
1- Antalya ve ilçelerine
doğalgaz getirilmesini sağlayacak mısınız?
2- Sağlayacaksanız,
Antalya ve ilçelerine doğalgaz hangi yıl, ne zaman getirilecektir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
yanıtlandırılmasını arz ederim.
Enver
Öktem
İzmir
Ülkemizde tam bir ulaşım
karmaşasının yaşandığı herkesin malumudur. Hem yolcu taşımacılığında hem de yük
taşımacılığında doğal ve ulusal potansiyelimiz kullanılamamakta, özellikle
demiryolu ve denizyolu taşımacılığı yok sayılarak ülke tek bir sisteme bağımlı
hale getirilmektedir.
Son yıllarda,
Ankara-İstanbul hızlı tren projesi, Kars-Tiflis tren projesi gibi projeler
gündeme getirilse de, anlaşılan o ki, bazı çevrelerin dayatmalarıyla bu
projelerden de vazgeçilmiştir.
Bu nedenle;
1- Ülkemizde yapılma
sırası bir türlü gelmeyen bu projeleri sonuçlandıracak mısınız? Eğer bu
projelerden vazgeçildiyse nedenini açıklar mısınız?
2- Bu projelerin
hazırlanması için şimdiye kadar proje bazında ne kadar para harcanmıştır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
gündemin 4 üncü, 7 nci ve 8 inci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine
cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
İlk olarak, Niğde
Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın Enerji Bakanlığına tevdi ettiği soruyu
cevaplandırmaya çalışacağım.
Soru, ifade edildiği
gibi, Niğde İli Gebere Barajından yapılan sulama suyu fiyat artışlarına
ilişkindir ve cevabımız da, buna dair olacaktır.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünce işletilen sulama tesislerinde sulama suyu ücret tarifeleri, 6200
sayılı Yasa hükümlerine göre hazırlanmaktadır. Tarife taslağı, Bakanlığımız,
Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir
komisyonca incelendikten sonra, onaylanmak için Bakanlar Kuruluna
gönderilmektedir.
6200 sayılı Kanunun 29
uncu maddesi, Bakanlar Kuruluna ücret tarifelerinde indirim yapma yetkisi
vermiştir. Tarife, Bakanlar Kurulunda onaylandıktan sonra Resmî Gazetede ilan
edilerek yürürlüğe girmektedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, bu ücret
tarifeleriyle, bir yıl önce yapmış olduğu işletme ve bakım giderlerinin
karşılığını sulama yapanlardan almaktadır. Söz konusu ücret, sulama suyunun
bedeli olmayıp, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bu tesislere yaptığı
işletme ve bakım-onarım masraflarıdır.
Ücretlerin
belirlenmesinde, sulamanın şekli -cazibe veya pompaj olup olmadığı- tesisin
bulunduğu yer -bölgesel olarak nerede yer aldığı- tesisin gelişme durumu, bitki
su tüketimi ve sulanan bitki çeşitleri ile üretim değerleri gibi sosyal ve
ekonomik kriterler dikkate alınmaktadır. Bu kriterlere göre sulama tesisleri,
cazibe ve pompaj sulamaları olmak üzere iki ana gruba ayrılmakta olup, cazibe
sulamaları da iki alt gruba ayrılmaktadır.
Gebere sulaması, ücret
tarifelerinde cazibe sulamalarının çoğunluğunun bulunduğu ikinci alt grupta yer
almıştır. Gebere sulamasında sadece meyve tarımı yapılmakta olup, işletme ve bakım
ücreti, 2000 yılında 2 400 000 TL/Da, 2001 yılında 6 600 000 TL/Da, 2002
yılında 14 100 000 TL/Da, 2003 yılında 23 000 000 TL/Da olarak gerçekleşmiştir.
Elde edilen meyve üretim
değeri ise, 2000 yılında 427 328 000 TL/Da, 2001 yılında
638 742 000 TL/Da, 2002 yılında 1 469 000 000 TL/Da olarak gerçekleşmiştir.
2003 yılında ise, bu rakamın yaklaşık 1 200 000 000 TL/Da civarında
gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
Meyve için belirlenen
işletme ve bakım ücreti, 1 dekardan elde edilen üretim değerinin yüzde 0,5 ilâ
2'si kadardır. Dolayısıyla, belirlenen ücretler, çiftçi ödeme gücünü
zorlamayacak düzeydedir. Tahakkuk eden işletme ve bakım ücretlerinin tahsilatı,
ertesi yıl ve 2 taksitte yapılmaktadır. Birinci taksit 1 Ocak-28 Şubat ve
ikinci taksit 1 Mart-30 Nisan günleri arasında tahsil edilmektedir.
Sayın milletvekilimize ve
Heyetinize saygılarımızla ifade olunmuştur.
Yine, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan'ın sözlü soru önergesine Bakanlığın cevabını
iletiyorum.
Ülke genelinde doğalgaz
arz imkânları değerlendirilirken, öncelikle yakıt tüketimlerinin yoğun olduğu
il merkezleri hedef alınarak planlar yapılmaktadır. Bu itibarla, genellikle il
bazında branşman vanası bırakılmaktadır. Antalya, yapımı planlanan güneybatı
doğalgaz iletim hattından gaz verilmesi öngörülen illerimiz arasında yer
almaktadır. Söz konusu güneybatı doğalgaz iletim hattının ihalesi üç bölüm
halinde yapılmış olup, Konya-Isparta ve Isparta-Nazilli bölümlerinin kredileri
onaylanmış ve 12.12.2002 tarihi itibariyle yirmidört aylık inşaat süreci
başlamıştır. Hattın Nazilli-İzmir bölümü için ise, ihaleyi alan firmayla kredi
görüşmeleri sürdürülmektedir.
Bunun yanı sıra,
doğalgazın öncelikle sanayi tesisleri ile organize sanayi bölgelerinin
kullanımına sunulması amacıyla, BOTAŞ Genel Müdürlüğü olarak bölgede dağıtım
hattı inşa edilmesi konusunda ihale süreci başlatılmış olup, 2005 yılının ilk
yarısı olarak tahmin edilen güneybatı doğalgaz iletim hattının tamamlanmasıyla
eşzamanlı olarak bölge dağıtım hattının da tamamlanması planlanmaktadır.
Şehirlerde doğalgaz
dağıtım ve satış faaliyetlerine ilişkin esaslar, 2.5.2001 tarih ve 24390 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunuyla düzenlenmiş
olup, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün şehiriçi dağıtımıyla ilgili yetki ve sorumluluğu
bulunmamaktadır.
Antalya ve ilçelerinde
konut sektöründe -konut artı ticarethane artı resmî daire- doğalgaz kullanımı,
4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu uyarınca, şehiriçi gaz dağıtım şirketi
kurulması, bu şirketin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans alması ve
şehir dağıtımı için gerekli olan altyapıyı -şehir anabasınç düşürme ve ölçüm
istasyonu ve dağıtım şebekesi- oluşturmasını müteakiben mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi de, İzmir Milletvekilimiz Sayın Enver Öktem'in sorusuna Bakanlıkça
verilen yanıtı arz edeceğim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demiryolu taşımacılığının toplam taşımacılık içindeki payının
artırılması, müşteri memnuniyetinin karşılanması için mevcut demiryolu
şebekesinin fizikî, geometrik ve işletim standartlarının yükseltilmesi ile
çeken-çekilen araç parkının iyileştirilerek talepleri karşılayacak düzeye
çıkarılması ve daha çok yerleşim merkezine ulaşılması için yeni demiryolu
yapımlarını hedefleyen planlamalar yapılmaktadır.
Orta ve uzun dönemde
hedeflenen demiryolu yatırım projelerinin bir kısmı şu şekildedir:
Çeken-çekilen araç parkının yenilenmesi, mevcut altyapının rehabilitasyonu ve
öncelikli yeni demiryolu projeleridir.
Bunlar da, sırasıyla,
Ankara-İstanbul demiryolu rehabilitasyonu, Boğaz tüpgeçişi ve Gebze-Halkalı
hattının rehabilitasyonu, Balışıh-Yozgat-Yıldızeli-Sivas demiryolu inşaatı,
Bandırma-İzmir demiryolu hattının rehabilitasyonu, Ankara-Kayseri demiryolu
hattının rehabilitasyonu, Ankara-Polatlı-Afyon-İzmir demiryolu, Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli-İnönü
demiryolu, Ankara-Konya-Silifke-Mersin demiryolu, Güney Demiryolu Projesi,
Kömürler-Osmaniye, Adapazarı-Ereğli, Çetinkaya-Elbistan-Kahramanmaraş,
Ereğli-Zonguldak, Isparta-Burdur-Antalya, Kars-Tiflis, Trabzon-Tirebolu-Diyarbakır,
Van Gölü kuzey geçişi biçimindedir.
Yatırım programında yer
alan bu projelerle birlikte, doğu-batı koridorunun Avrupa standartlarına
getirilmesi hedeflenmektedir. Bu anabaşlıklarda programlanan orta ve uzun
dönemdeki hedeflerin gerçekleştirilmesi için yaklaşık 20 milyar dolarlık bir
kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
sayın milletvekilinin soru önergesinde özellikle vurguladıkları iki proje
konusunda da Yüce Heyetinize bilgi vermemiz gerekmektedir.
Ülkemizin iki önemli büyük
şehri olan Ankara ile İstanbul arasındaki mevcut demiryolu güzergâhında,
standartdışı yol geometrisine zaman içinde yeterli ödenek tahsisi yapılmaması
nedeniyle, demiryolu işletmeciliğinde sorunlar oluşmuş ve bu durum sonucunda,
demiryolu taşımacılığı sektör içindeki rekabet şansını yitirdiği gibi, toplam
taşımacılık içindeki payı da giderek azalmıştır.
Bu iki önemli şehrimiz
arasında, demiryolu güzergâhındaki fizikî ve geometrik yol şartlarının
iyileştirilerek seyir süresinin kısaltılması, konforun ve emniyet
parametrelerinin yükseltilerek daha ekonomik işletmecilik şartlarının
oluşturulması ile toplam taşımacılık içindeki demiryolu payının artırılması
için mevcut güzergâhın iyileştirilmesi planlanmış ve bu amaçla, Ankara-İstanbul
mevcut demiryolunun iyileştirilmesi ve hızlı tren projesinin gerçekleştirilmesi
planlanmıştır.
Geliştirilen projeyle,
alt ve üstyapıdaki standartlar yükseltilerek, güzergâh 200 kilometre/saat hıza
göre dizayn edilmiş olup, projenin gerçekleştirilmesi sonucunda, Ankara-İstanbul
arasındaki seyahat süresi 3 saat 10 dakikaya indirilmiş olacaktır.
Ankara-İstanbul mevcut
demiryolunun iyileştirilmesi projesinin birinci bölümü olan Ankara
(Esenkent)-Eskişehir (İnönü) kesiminin 17.9.1999 tarihinde ihalesi yapılmış ve
tekliflerin değerlendirilmesi sonucu Alsim-Alarko liderliğindeki İspanyol OHL
firmasının da yer aldığı konsorsiyum ihaleyi kazanmış ve 437 000 000 milyon
euro tutarındaki bu bölümün 23.11.2000 tarihinde ticarî sözleşmesi
imzalanmıştır. Birinci aşamanın 8 Haziran 2003 tarihinde temel atma töreni
yapılmıştır.
Projenin ikinci aşamasını
oluşturan Eskişehir (İnönü)-İzmit (Köseköy) kesimi için etüt çalışmaları devam
ederken, uygulama projeleri ile ihale şartnamesinin hazırlanması çalışmaları
devam etmektedir. İkinci aşamanın yatırım maliyeti 701 000 000 milyon euro
olarak tahmin edilmektedir. Projenin 30 ayda tamamlanması hedeflenmektedir.
Türkiye ile Gürcistan
arasında doğrudan bir demiryolu hattı bulunmadığından, Avrupa ve ülkemiz ile
dünyanın en büyük enerji rezervlerinin bulunduğu Kafkasya-Ortaasya Türk
Cumhuriyetleri arasında kesintisiz demiryolu bağlantısının sağlanarak tarihî
ipekyolunun canlandırılması amacıyla Kars-Tiflis demiryolunun inşaı gündeme
gelmiştir. Projenin teknik olabilirliği araştırılarak 1/25 000 ölçekli
haritalar üzerinden Türkiye-Gürcistan doğrudan demiryolu bağlantısının bir
önetüdü yapılmıştır. Bu etüde göre Kars-Tiflis demiryolu için Türkiye tarafında
92,5 kilometre, Gürcistan tarafında ise yaklaşık olarak Aktap-Ahalkelek arası
32,5 kilometre olmak üzere toplam 125 kilometrelik demiryolunun yapımı
gerektiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Ahalkelek-Marabda arasında mevcut 160
kilometrelik hattın da rehabilite edilmesi gerekmektedir.
Çift hatlı olarak inşa
edilmesi düşünülen Kars-Tiflis demiryolunun, Türkiye tarafındaki işler için
yaklaşık 400 000 000 Amerikan Doları, Gürcistan tarafındaki işler için ise 200
000 000 Amerikan Doları olmak üzeri toplam maliyetinin yaklaşık 600 000 000
Amerikan Doları civarında olacağı ve her iki taraftaki işlerin eşzamanlı olarak
başlatılması koşuluyla yaklaşık dört yılda tamamlanabileceği tahmin
edilmektedir.
Proje için bugüne kadar
harcama yapılmamış olup, projenin Gürcistan tarafını da kapsayacak şekilde
finansman sorununun çözümüne çalışılmaktadır. Gürcistan tarafına ilişkin
garantör temini konusunun çözülmesiyle kredi teminindeki gelişmeler
çerçevesinde projenin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
Yüce Heyetinize
saygılarımızla arz ederiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Öncelikle, sorumuzu cevapladığı için Sayın Bakana teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yalnız, cevapta da belirtildiği gibi, sulamasuyu tarifesi, sulamasuyunun bedeli
olmayıp DSİ Genel Müdürlüğünün tesislere yaptığı işletme ve bakım, onarım
masrafıdır deniliyor. Gebere Barajına herhangi bir bakım-onarım yapılmamıştır,
sadece işletme masrafları eskiden olduğu gibi devam etmektedir.
Ücretlerin
belirlenmesinde, cazibeyle sulama ya da pompajla sulama önemlidir deniliyor;
burası cazibeyle sulanan, dolayısıyla masrafsız bir sulama biçimidir. 2001
yılında var olan tarife yüzde 300 artırılıyor; bizim anlamakta zorlandığımız
bu. Üretim değeri 2001 ile 2002 arasında yüzde 300 artmış değil, enflasyon
yüzde 300 artmış değil, yüzde 300 artırmada hiçbir kıstas yok. Nihayet, burada
bir kâr amacı da güdülmediğine göre, yüzde 300 artışın açıklanabilecek,
mantıklı bir yanı yoktur.
Ayrıca, Sayın Bakanın
cevabında belirttiği, 2002 yılında meyve üretim değerinin 1 500 000 000 lira
civarında olduğu da doğru değildir bizim yöre koşullarında. Kitabî olarak böyle
bir değer varsayılsa bile, şu anda, Niğde'de, meyvecilik alanında yaygın olarak
elma üretilmektedir. Elmalar ambarda çürüyor. Şimdi bile, elmaların 2004 değeri
bile, 2001 değerinin altında. Onun için, ben rica ediyorum, mümkünse, bu, elma
üretim merkezimizle ilgili bir barajdır; burada, 6200 sayılı Yasanın 29 uncu
maddesindeki yetki kullanılarak, tarifelerin geri alınmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, 4,
7 ve 8 inci sıralardaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
7. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, yakınlarının
yetişememesi nedeniyle THY uçağının kalkışının geciktirildiği şeklinde basında
çıkan haberlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Kültür
ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı
BAŞKAN - Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan
sorularımın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Ülkü
İzmir
1.- İstanbul'dan Dubai'ye
giden THY uçağının kalkış zamanının 21.30 olmasına karşın, oğlunuz, kızınız ve
yakınlarınızın uçağa yetişememesi gerekçe gösterilerek 22.15'te kaldırıldığına
ilişkin basında yer alan haberler doğru mudur?
2 - Eğer doğruysa,
başbakanlar, bakanlar ve bunların yakınları için uçak kalkış saatlerinin
değiştirilmesine daha önce gösterilen tepkiler sonucunda uzun süredir
yapılmayan bu tür haksız ve hukuksuz uygulamaların tekrar yaşanmaması için ne
tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
3 - Bakanlığınıza bağlı
bir kuruluşun çalışma ilkelerinin, ailenizin istekleri doğrultusunda
belirlenmesini doğru buluyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün, 6/503-1965 esas
sayılı sözlü soru önergesinde belirtilen ve Maliye Bakanınca cevaplandırılması
istenilen soruya ilişkin cevabımızı sunuyoruz:
16.5.2003 tarihinde TK
1162 İstanbul-Dubai seferine "JFL Kanat" adlı Boeing 737-800 uçağı,
her ne kadar vaktinde uçuşa tahsis edilmiş ve anonslar zamanında yapılmış olsa
da, 19 Mayıs gününün resmî tatil olması dolayısıyla havaalanında yaşanan
yoğunluk çerçevesinde check-in süresi uzatılmıştır. Bu sırada, yer işletme
personeli, Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğünü arayarak, check-in işlemini
tamamlamış bir grup yolcunun yoğun trafik dolayısıyla beraber seyahat
edecekleri 3 yolcunun gecikmiş olduğunu ve uçağın kapatılmasının ertelenmesini
talep ettiklerini iletmiştir. Bu duruma istinaden, Türk Hava Yolları Genel
Müdürlüğünce uçağın bekletilmesinin uygun olmayacağı görüşü bildirilerek, sözü
geçen grubun arzu ettikleri takdirde uçaktan indirilmesi belirtilmiştir.
Sonradan Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğüne, geciken yolcuların bu süre
zarfında uçağa yetiştiği malumatı gelmiştir. Son yolcuların check-in işlemlerinin
saat 21.27'de yapılması nedeniyle 20 dakika gecikilmiştir. Diğer taraftan,
pistteki yoğun trafik ve o saatteki kalkış ve inişlerin fazla olması sebebiyle
TK-1162 İstanbul-Dubai uçağı saat 22.22'de kalkışa geçmiştir. Dolayısıyla,
Sayın Bakan için bekletilmesi diye bir şey söz konusu değildir.
Buna benzer vakalar,
genellikle, siyasetçilerin başına gelir. Bir tanesi de, şahsen, benim başıma
geldi. 20-25 dakika, hatta, yarım saat kadar VIP'te bekletildikten sonra ve bu
arada en az beş defa "bizi uçağa almıyor musunuz, bizi uçağa almıyor
musunuz" sorusuyla görevlileri ikaz etmiş olmama rağmen, herkes uçağa
alındıktan sonra uçağa alındığım için, sanki, uçak, benim yüzümden geç
bırakılmış gibi bir muameleye maruz kaldım ve bu, Türkiye'de bilinen bazı gazetelerde,
sanki, benim yüzümden bekletilmiş gibi haber yapıldı. Dolayısıyla, böyle
şeyler, yarın, sizin de başınıza gelebilir; böyle şeyleri siyasetçilere
yakıştırmaya son derece meyyal bir topluluk her zaman bulunur, onlar da böyle
şeyler uydurmaya hazırdırlar; onun için, böyle dedikodulara itibar etmemek
lazımdır.
Saygıyla arz ederim
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Mumcu.
Soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş
organize sanayi bölgesinin serbest bölgeye dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/511)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
9. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun,
sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/532)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesi
ertelenmiştir.
10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kamu
kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine Garantilerine ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/533)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesi
ertelenmiştir.
11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Süper Ligdeki şike
ve teşvik primi iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/535)
BAŞKAN- Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesi
ertelenmiştir.
12. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in,
Diyarbakır-Çüngüş-Yeniköy'e ziraat teknisyeni atanıp atanmayacağına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/536)
BAŞKAN - Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesi
ertelenmiştir.
13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tohum üretimi
ve ıslahına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/537)
BAŞKAN - Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesi
ertelenmiştir.
14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde ve Nevşehir
TEDAŞ Müdürlüklerinin borç taksitlendirmedeki farklı uygulamalarına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı
15. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir
ve Aksaray İllerindeki çiftçilerin elektrik borçlarının taksitlendirilmesi için
çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/542) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı
16. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, hizmet
sınıflarına göre memur emeklilerinin özlük haklarındaki farklılığa ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu’nun cevabı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 14, 15 ve 17 nci sıralarda yer alan soru önergelerini Sayın
Bakan birlikte cevaplandıracaktır; o nedenle, 3 soru önergesini sırayla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
TEDAŞ tarafından çiftçi
borçlarının yeniden yapılandırılmasında, Niğde TADAŞ Müdürlüğünün, Nevşehir
TEDAŞ Müdürlüğünden farklı uygulamalar içinde olduğu dile getirilmektedir.
Aynı nitelikteki borçlar
için Nevşehir TEDAŞ tarafından taksitlendirme yapıldığı halde, Niğde TEDAŞ
Müdürlüğünce taksitlendirme için 2000 ve 2001 yıllarının tamamen ödenmesi şartı
aranmakta ve sadece 2002 yılı borcuna taksitlendirme yapılmaktadır.
Niğde'de, bahse konu
borçlarını karşılayamayan çiftçilerin tarımsal sulama elektrikleri kesilmiş
olup, çiftçiler sulama konusunda güçlük yaşamaktadırlar.
Soru 1: Aynı kuruma bağlı
iki il müdürlüğünce yapılan farklı uygulama giderilecek midir?
Soru 2: Niğde'de tarımsal
sulamada kullandıkları elektrikleri kesilen çiftçilerin elektrikleri tekrar
açılacak mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde, Nevşehir ve
Aksaray yöresindeki üreticilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik
borçları daha önce 20 ay olarak taksitlendirilmişti. Ancak çitçilerimiz yıl
içerisinde düzenli bir gelir elde edememeleri sonucu bu taksitleri
ödeyememektedirler.
Bu durumdan ötürü
çiftçilerimiz temerrüde düşmekte ve taksitlerini ödeyemedikleri için elektrik
enerjileri kesilmektedir.
Soru: Niğde, Nevşehir ve
Aksaray İllerindeki çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik
enerjisi borçlarının 2003, 2004 ve 2005 yılı kasım aylarında ödenmesi için
Bakanlığınızca bir çalışma yapılabilir mi?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Bilindiği üzere 657 sayılı
Kanuna tabi memurlar arasında genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, sağlık
hizmetleri sınıfları arasında ekgösterge ve özel hizmet zamları açısından çok
büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bununla birlikte tahsil derecesi ve
öğrenimleri aynı olsa bile bu farklılık emeklilikte de aynen devam etmektedir.
Soru: 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi memurların aralarındaki eşitsizliğin emekli
olduklarında eşitlenmesi konusunda bir çalışma yapılması düşünülebilir mi?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
3 soru önergesini de
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Eraslan'ın, Enerji
Bakanından sorularını yanıtlamaya çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TEDAŞ Genel Müdürlüğü Yönetim kurulu kararlarıyla, 30.5.2003
tarihine kadar müracaat ederek birikmiş borçlarını defaten ödeme veya
taksitlendirme talebinde bulunan tüm abonelerin 31.12.2002 tarihine kadar
tükettikleri birikmiş enerji bedeli anapara borçlarına yıllık TEFE oranlarına
göre gecikme zammı uygulanarak defaten tahsil edilmesi veya ödeme devresi
gecikme zammı uygulanmadan taksitlendirme uygulamaları yapılmıştır.
Anılan karar kapsamında
taksitlendirme talebinde bulunan tarımsal sulama aboneleri 2000 ve 2001
yıllarında taksitlendirme yapmışlar ise, talepleri halinde daha önce yapılan
taksitlendirmeler aynen devam edebileceği gibi, birleştirilerek de
taksitlendirme yapılabilmektedir.
TEDAŞ Genel Müdürlüğünün
Yönetim Kurulu kararıyla yapılan uygulama, tüm TEDAŞ aboneleri için geçerlidir.
Dolayısıyla farklı illerde farklı uygulama yapılması mümkün değildir. Bu konuda
tüm TEDAŞ müesseselerine gerekli bilgi ve talimat verilmiştir.
Yürürlükteki mevzuata
göre, enerji borçlarını ödemeyen veya taksitlendirme protokolüne uymayan
abonelerin enerjileri kesilmektedir. Enerjisi kesilen abonelerin enerji
bedellerini ödememeleri halinde de enerjilerinin açılması mümkün değildir.
Yine, Sayın Eraslan'ın
Enerji Bakanlığından -15 inci sırada yer alan- sözlü soru önergesini cevaplandırmaya çalışacağım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın Bakanlığımıza tevcih
ettiği elektrik borçlarının taksitlendirilmesi uygulamalarına ilişkin sorusuna
cevabı arz ediyorum:
TEDAŞ Genel Müdürlüğünün
4.4.2003 tarih ve 16-327 sayılı Yönetim
Kurulu kararıyla, tarımsal sulama abonelerinin 2002 yılı sonuna kadar birikmiş
borçlarının faizlerinin kaldırılıp, yerine (Toptan Eşya Fiyatları Endeksi) TEFE
oranları esas alınarak borçların yeniden yapılandırılması ve bu şekilde oluşan
borçlarını defaten ödeyen tarımsal sulama
abonelerinden gecikme zammının yüzde 50'sinin alınmaması imkânı
sağlanmıştır.
TEDAŞ Genel Müdürlüğü
Yönetim Kurulunun 25.7.2003 tarih ve 36-627
sayılı kararıyla, tarımsal sulama abonelerinin 2003 yılı içerisinde
tükettikleri enerjilerinin;
1.1.2003-31.7.2003
tarihleri arasındaki tüketimlerinin 31.10.2003 tarihinde tahsil edilmesi,
2003 Ağustos ayı
içerisindeki tüketimlerinin 1.12.2003 tarihinde tahsil edilmesi,
2003 Eylül, Ekim, Kasım
ayları içerisindeki tüketimlerinin de 31.12.2003 tarihinde tahsil edilmesi,
Ödeme süresinin uzaması
nedeniyle, bu süre sonuna kadar gecikme zammı alınmaması,
İmkânı getirilmiştir.
TEDAŞ Genel Müdürlüğünce
ödeme kolaylığı sağlanmasına rağmen, tarımsal sulama aboneleri bunlardan
yararlanmamıştır.
Yine, tarımsal sulama
aboneleri için TEDAŞ Genel Müdürlüğü, 26.12.2003 tarih, 56-940 sayılı yönetim
kurulu kararı almıştır.
Bu kararla:
TEDAŞ Genel Müdürlüğü,
tarımsal sulama abonelerinin 2003 yılına ait tükettikleri enerji bedeli ve
gecikme zammından oluşan toplam borçlarının 30.1.2004, 30.4.2004 ve 30.7.2004
tarihinde olmak üzere ödeme devresi gecikme zammı uygulanarak 3 taksitle
taksitlendirilmesi;
Abonelerin talepleri
halinde ise, 30.1.2004 tarihinden itibaren 30.7.2004 tarihine kadar aylık
taksitlendirme yapılması;
İmkânları getirilmiştir.
Saygılarımızla arz
ederiz.
Değerli milletvekilleri,
yine, bu kısmın 17 nci sırasında yer alan, Sayın Eraslan'ın Maliye Bakanından
sözlü soru önergesini cevaplandırmaya çalışacağım.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yeniden düzenlenen
43 üncü maddesinin (B) bendinin birinci fıkrasında "bu Kanuna tabi
kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıkları, hizmet sınıfları, görev
türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde gösterilen ekgösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanır.
(II) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda değişiklik yapmaya ve yeni unvanlar
ilave etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir" hükmüne yer verilmek suretiyle,
ilgililerin yararlanacakları ekgöstergelerin, bulundukları hizmet sınıfında
fiilen yürüttükleri göreve ilişkin kadro unvanı ve aylık aldıkları dereceleri
dikkate alınarak tespit edileceği belirtilmiştir.
Anılan kanuna ekli (I)
sayılı cetvelde, genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, sağlık hizmetleri,
avukatlık hizmetleri, din hizmetleri, emniyet hizmetleri ve mülkî idare
amirliği hizmetleri sınıflarındaki personelin öğrenim durumları dikkate
alınarak ayrı ayrı ekgösterge rakamları tespit edilmiş bulunmaktadır.
(II) sayılı cetvel ise,
sadece kadroları genel idare hizmetleri sınıfının 1 inci derecesinde
bulunanlara verilecek olan ekgöstergeleri belirlemek üzere düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 41 inci maddesinin (a)
bendinde "emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının
hesaplanmasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43 üncü maddesinde yer
alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ekgöstergeler esas
alınır" hükmüne yer verilmektedir. Aynı kanunun ek 70 inci maddesine göre
ise, sandık iştirakçilerine ödenmekte olan memuriyet taban ve kıdem aylıkları
tutarları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek devlet memuru
aylığı (ekgösterge dahil) brüt tutarının, maddede gösterilen ve almakta olunan
ekgöstergelere göre belirlenen oranlara tekabül eden miktarının emekli
keseneğine ve kurum karşılığına tabi tutulacağı belirtilmektedir.
Devlet memurlarına
uygulanan ekgösterge rakamlarının geçen zaman ve günümüz ekonomik ve sosyal
şartları karşısında güncelliğini yitirdiği, bu konuda ciddî adaletsizliklerin
olduğu ve yeni bir düzenleme yapılmasının gerekliliği aşikârdır.
Öte yandan, 58 inci
hükümet döneminde uygulamaya konulan ve 59 uncu hükümet döneminde de
uygulanmasına devam olunan acil eylem planında, devlet personel rejimi
reformunun gerçekleştirileceği ve bu kapsamda, benzer statüler arasındaki
ekonomik ve sosyal farklılıkların giderileceği, maaş ve ücret sisteminin
sadeleştirileceği belirtilmektedir.
Bu itibarla "eşit
işe eşit ücret" prensibinin gereği olarak, kamudaki ücret
adaletsizliklerinin giderilmesi amacı çerçevesinde, memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin malî haklarının yeniden düzenlenmesi yönündeki politika
hedefleri dikkate alınarak düzenlemeler yapılması düşünülmektedir.
Arz ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sorularımı cevaplandırdığı için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, 14 üncü
sıradaki sorumu cevaplandırırken, her ne kadar, Niğde ve Nevşehir TEDAŞ
müesseseleri arasında, uygulamada farklılık olmadığını ısrarla söylemişse de,
gerçekte böyle bir farklılık olmuştur ve ne yazık ki, bu farklılık
giderilememiştir. Bu uygulama farklılığı, halen de, çeşitli konularda devam
etmektedir. Bunu, Sayın Bakanın bilgilerine arz ediyorum.
Bir diğer husus da şu:
Bu, elektrik borçlarının taksitlendirmesiyle ilgili konuda, doğrudur,
taksitlendirme yapılmıştır; ancak, taksitlendirmede, yöre çiftçisinin ürününü aldığı dönemler dikkate
alınmamıştır. Bizim yöremizde, genellikle, kasım sonu itibariyle çiftçinin elinde
para olabilir. Buna riayet edilmeden, taksitler ağustos ayında filan geldiği
için ve çiftçi bu parayı ödeyemediği için, ne yazık ki, taksitlendirme geçersiz
olmuştur. Böyle bir durumda yeniden bir şans tanınabilir mi diye soru
sormuştum; fakat, anlaşıldığı kadarıyla, hükümetin bu doğrultuda bir politikası
yok. Yani, enerji borcunu zamanında ödeyemeyenlere yeni bir şans tanıma gibi
bir şeyi ben alamadım doğrusunu söylemek gerekirse.
Üçüncü sorumuz ise farklı
bir konudaydı, cevap farklı bir şekilde oldu. Elbette, çalışanlar arasında
yaptığı işe göre ücretlendirmede farklılık olabilir; ama, aynı dereceden emekli
olanlar arasındaki uçurum sayılabilecek maaş farklarının emeklilikte giderilip
giderilemeyeceğini sormuştum. Buna, genel geçer bir lafla "kamudaki ücret
eşitsizliği giderilecektir" denilmek suretiyle cevap verildi. Bunun da
takipçisi olacağız; bakalım, ne şekilde giderilecek...
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
14, 15 ve 17 nci sıralardaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, esnafın Halk
Bankasından kullandığı kredinin faiz oranlarının düşürülüp düşürülmeyeceğine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/543)
BAŞKAN- Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru önergesinin
görüşülmesi ertelenmiştir.
18. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde'de atıl haldeki ELSAN A.Ş.'ne ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
19. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasındaki yol ve
sulama suyu kanal çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/547) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
20. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, tütün alımlarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/569) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
21. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
22. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt
sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, 18, 19, 37, 43 ve 44 üncü sıralardaki soru önergelerini Sayın
Bakan birlikte cevaplandıracaktır.
Şimdi, sırasıyla soruları
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde'de kurulu bulunan
ve Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı ELSAN AŞ halen
çalıştırılmamaktadır.
Soru 1- Tesislerin
yeniden çalıştırılması düşünülmekte midir?
Soru 2- Özelleştirme
kapsamında mıdır? Özelleştirme kapsamında değilse, ne yapılması
düşünülmektedir?
Soru 3- Söz konusu
tesislerin Adalet Bakanlığı Niğde Tarım Açık Cezaevi İş Yurduna devri
düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde Ulukışla Darboğaz
Kasabasını civar yerleşim merkezlerine bağlayan yollar son derece bozuk ve
asfaltsız durumdadır.
Ayrıca, yine bu
kasabamızın sulama suyukanalları da amaca hizmet etmeyecek şekilde bozulmuş
bulunmaktadır.
Soru 1- Niğde Ulukışla
Darboğaz Kasabasının yolları, Köy Hizmetlerince düzenleme ve asfaltlanması
yapılacak mıdır? Yapılacak ise programı nedir?
Soru 2- Sulamasuyu
kanallarının onarımı için çalışma yapılacak mıdır? Yapılacak ise programı
nedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
dilerim.
Saygılarımla.
Mustafa
Gazalcı
Denizli
1- Üreticinin elindeki
sözleşme ve üretim fazlası yaklaşık 15 000 ton tütün ne olacaktır? Tekel
tarafından alınacak mıdır?
2- En kaliteli Ege
tütününün açık artırmada alıcı bulamadığı gerekçesiyle, 2003 Mayıs sonunda
üreticinin bilgisi olmadan kâğıt üzerinde tamamlandığı doğru mudur? Yeniden
açık artırma yapılacak mıdır?
3- Kimi özel firmaların,
Denizli Beyağaç'ta olduğu gibi, üreticinin elindeki tütünleri çok ucuz fiyata
kapattığı doğru mudur? Bu konudaki önleminiz ne olacaktır?
4- Tekel özelleştirilirse
tütün üreticisinin, tütüncülüğümüzün, sigara sanayiinin büyük zarar göreceğine,
devletimize sağlanan büyük gelirin yok olacağına inanıyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde İli Bor İlçesi
sınırları içerisinde yer alan Emen Ovası 130 000 hektar alana sahiptir.
Bilindiği üzere, ovanın tuzlu ve alkali bir yapıya sahip olması nedeniyle
tarımsal amaçlı olarak kullanılamamaktadır.
Bu ovanın, drenaj
kanalları açılmak suretiyle ıslahının yapılması mümkündür ve bu sağlandığı
takdirde asgarî 100 000 hektar tarım alanı ve mera kazanılabilecektir.
Soru 1- Bakanlığınızca
Niğde Emen Ovasının ıslahı ve tarımsal amaçlı kullanılmasına yönelik çalışmalar
ne aşamadadır? Ne zaman başlayacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Tarım
ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygıyla arz ederim.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde-Üçkapılı-Çamardı
karayolunun Üçkapılı-Çamardı arası araçla seyredilemeyecek derecede bozulmuş ve
asfaltsız durumdadır.
Soru: Üçkapılı-Çamardı
yolunun asfaltlanması programda mıdır? Programda ise ne zaman yapılacaktır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
5 soruyu da Kültür ve
Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevaplandıracak.
Buyurun Sayın Mumcu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Eraslan'ın benden
sıkılmış olacağını zannediyorum; ama, imkânlarımız bu kadar.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Estağfurullah; ama, cevap yerini bulmuyor Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - İmkânlarımız bu kadar sayın milletvekilim, özür
dilerim.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Soracak şeyler var... Size ne soralım? Siz Kültür Bakanısınız; elinizdeki
yazılı metni okuyorsunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - Ama, iyi bir içerik var. Ben okurken, aynı zamanda
kendime de okuyorum, cevap olarak iyi bir içerik olduğunu görüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sermayesinin yüzde 99,57'si Bakanlığımızın ilgili kuruluşu
olan Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne ait olan Elsan
Orman Ürünleri Sanayii Ticaret AŞ'nin 9.4.2003 tarihinde yapılan olağan genel
kurul toplantısında şirketin, merkezi Ankara'da bulunan ve sunî tohumlama, anaç
patates üretimi, hibrit mısır tohumluğu üretimi, ihracat ve ithalat gibi
konularda faaliyet gösteren ve sermayesinin tamamı Tarım Kredi Kooperatifleri
Merkez Birliğine ve bölge birliklerine ait olan Tareks Tarım Ürünleri Araç
Gereç İthalat İhracat ve Ticaret AŞ ile birleştirilmesi kararlaştırılmış olup,
birleştirme işlemi Elsan Orman Ürünleri Sanayi Ticaret AŞ'nin 24.9.2003
tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda karara bağlanmış ve
tamamlanmıştır.
Söz konusu şirkette kamu
hissesi olmadığından, şirket özelleştirme kapsamında bulunmamaktadır.
Sayın Başkan değerli
milletvekilleri; Niğde Cumhuriyet Savcılığı, Niğde Tarım Açık Cezaevi Müdürlüğü
hesabına Elsan Orman Ürünleri Sanayi Ticaret AŞ'yi satın almak için Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne müracaat ederek fiyat teklifi
istemiş; ancak, adı geçen genel müdürlük tarafından verilen fiyatın yüksek
bulunması nedeniyle bir anlaşma sağlanamamıştır.
Yine, 19 uncu sırada yer
alan sorunuzla ilgili olarak cevap arz etmeye çalışıyorum Sayın Milletvekilim.
Niğde-Ulukışla-Darboğaz
Kasabasını civar yerleşim merkezlerine bağlayan yollarla ilgili sorunuz:
Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasının anayolu, asfalt kaplama olup trafiğe
açıktır; ancak, Darboğaz-Emirler ile Madengümüş köy yolları ikinci derece
bağlantı yolları olduğundan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü master planı gereği
şu an asfalt kaplaması yapılamamaktadır. Gerekli greyderli ve malzemeli bakım
çalışmaları il müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir.
Niğde-Ulukışla-Darboğaz
sulama tesisinin projesi hazırlanmış olup, bütçe imkânları ölçüsünde önümüzdeki
yıllarda programa alınarak ikmaline çalışılacaktır.
37 nci sırada yer alan
Sayın Gazalcı'nın Tarım Bakanımızdan sorusuna cevap arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 ürün yılında tütün ekicilerinin ellerinde kalan sözleşme
fazlası ve sözleşmesiz tütünlerle ilgili olarak, bir defaya mahsus olmak üzere
3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenerek
ekicilerin mağduriyeti giderilmiştir.
Söz konusu geçici maddede
"2002 yılı ürünü ekici tütünlerinden, bu kanunun 6 ncı maddesi
çerçevesinde yazılı sözleşme yapılmaksızın üretilip açık artırma merkezlerinden
alıcısı çıkmadığı için açık artırma yöntemiyle satın alma imkânı da bulunamayan
tütünler bir defaya mahsus olmak üzere ve kurul tarafından belirlenip tebliğ
edilmiş (8.5.2002 tarih ve 25102 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan) kataloğa
dayalı açık artırma yöntemiyle pazarlanacak 2002 ürünü üretici tütünlerine
ilişkin açık artırma başlangıç fiyatlarının yüzde 50'sinden aşağı olmamak
kaydıyla genel müdürlükçe satın alınabilir" denilmektedir.
Bu çerçevede Tekel,
25.8.2003 tarihinde tütün alımlarına başlamış, tütünlerini Tekele satan
ekicilerin tütünleri ambarlanarak tütün bedelleri kendilerine ödenmiştir;
ayrıca, Tekel, 2002 ürün yılında tütün ekicilerinin ellerinde kalan sözleşme
fazlası ve sözleşmesiz tütünleri, kurulca tespit edilen katalog fiyatlarından
yüzde 50 indirim yaparak 22 204 ekiciden 6 663 ton tütün satın alarak 7,4
trilyon ödeme yapmıştır.
Sayın milletvekilleri,
gündemin 43 üncü sırasında yer alan, yine, Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan
Eraslan'ın Tarım Bakanımıza yönelttiği soruyu cevaplamaya çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bor-Emen Ovası drenaj ve arazi ıslahıyla ilgili etüt, 1990
yılında Köy Hizmetleri Niğde İl Müdürlüğünce yapılmıştır. Emen Ovasında drenaj,
tuzluluk ve alkalilik problemi bulunan saha yaklaşık 40 000 hektardır.
Tarımsal üretim
faaliyetinin yapılamadığı Emen Ovası arazilerinin ıslah edilip tarıma
kazandırılması, ülke ekonomisine katkı açısından büyük önem taşımaktadır.
Emen Ovasında önümüzdeki
yıllarda uygulanacak drenaj ve arazi ıslahına esas teşkil edecek dren aralığı,
drenaj katsayısı, ıslah maddesi cins ve miktarı, yıkamasuyu miktarı ve benzeri
verilerin belirlenmesi için, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 11.1.2002 tarih
ve -işte bunu okumak çok zor- B021KHZ/0140003/753.42 sayılı yazı ile Konya Köy
Hizmetleri Araştırma Enstitüsüne talimat verilmiştir. Etüt çalışmalarının
tamamlanmasını takiben, bahse konu proje bütçe imkânları çerçevesinde hayata
geçirilecektir.
Bürokratlar, tabiî, kendi
anlaşacakları dilden yazıyorlar; Sayın Milletvekili, özür diliyorum.
Muhtemelen, bürokrat arkadaşlarımız da beni dinliyorlardır şimdi; kulaklarına
küpe olsun diye söylüyorum; inşallah, bir daha böyle yapmazlar.
Yine, gündemin 44 üncü
sırasında yer alan, Sayın Eraslan'ın sorusuna cevabımızı arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Üçkapılı-Çamardı yolu 18 kilometre uzunluğunda stabilize bir
yoldur. Söz konusu yol 2004 yılı yatırım programına alınmış olup, program
kapsamında 5 kilometre onarım ve 2 kilometre stabilize kaplama çalışması yer
almaktadır. Yol genişletme çalışması, arazi sahipleriyle olan ihtilaf nedeniyle
gerçekleştirilememektedir; ihtilafın giderilmesini müteakip genişletme
çalışmalarına başlanacaktır.
Arz ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 37 nci sıradaki
soruyu cevaplandırdınız mı Sayın Bakan?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkanım, 37 nci sıradaki soruyu cevaplandırdım;
19 uncu sıradaki soruyu cevaplandırmamış olabilirim.
BAŞKAN - Sayın
Gazalcı'nın tütün alımlarına ilişkin sorusu...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - Onu cevaplandırdım efendim.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Eraslan, 19 uncu sıradaki sorunuzu cevaplandırdım
mı?
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Cevaplanmadı efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Devamla) - Hemen arz edeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Eraslan'ın gündemin 19 uncu sırasında yer alan sorusuna
cevabımızı arz ediyorum.
Niğde-Ulukışla-Darboğaz
Kasabasının anayolu asfalt kaplama olup, trafiğe açıktır. Ancak,
Darboğaz-Emirler ile Maden-Gümüşköy yolları ikinci derece bağlantı yolları
olduğundan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü master planı gereği, şu an asfalt
kaplaması yapılamamaktadır.
Niğde-Ulukışla-Darboğaz
sulama tesisinin projesi hazırlanmış olup, bütçe imkânları ölçüsünde önümüzdeki
yıllarda programa alınarak ikmaline çalışılacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın çabasına teşekkür ediyorum.
Kimse kusura bakmasın;
bu, sözlü soru olmaktan çıktı, yazılı soru oldu. Burada, önergemizi verdikten
bir, birbuçuk sene sonra sorumuz cevaplandırılıyor ve ilgisi olmayan -şüphesiz
ki, saygıdeğerdir- bir Bakanın eline, yazılanla sınırlı... Soracağımız şeyleri
soramıyoruz; bunun adı "sözlü soru" değil.
Aynı şekilde, ben de
Sayın Bakana mukabele ediyorum; ben, kendisinden bıkmadım, ama herhalde
kendileri benden bıktılar, onu ima etmek istediler...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) -Estağfurullah.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Bunlar bizim yöremizin sorunları, bunları sormak durumundayız, dile getirmek
durumundayız. Sayın Bakanın çabasına teşekkür ediyorum; ama, ne yazık ki,
cevaplara teşekkür edemiyorum, cevaplar tatminkâr değil ve "cektir",
"caktır"dan ibaret; yani, ortada somut bir şey yok; şu yapılmıştır,
bu...
Ben size, 43 üncü
sıradaki soruyla ilgili bir örnek vereyim. Sayın Bakanın okuduğu gibi 40 000
hektar bir ova bu Emen Ovası. Bunun projesi de, hiç kimse kusura bakmasın, 1973'te,
Sayın Deniz Baykal Enerji Bakanıyken yapıldı; ama, bir türlü uygulamaya
konulamadı. Bir buğday ambarı olacak; bir. Bunun projesinin yapıldığını
biliyoruz; sadece "başla" demek gerekiyor, ona para ayırmak
gerekiyor, o iradeyi ortaya koymak gerekiyor; yani, işte, projesi
yapılmaktadır, araştırması yapılacaktır, bilmem... Bunlar, soru cevabı değil ve
Sayın Bakanın kendisi de gelemediği için, tabiî, biz, Kültür ve Turizm
Bakanımıza ne diyelim; yani, Tarım ve Köyişleri Bakanı değil; haklı olarak,
Sayın Bakanın, vekâleten, eline verdiği kadarını cevap olarak aktaracak; ama,
bunları cevap olarak kabul etmiyoruz ve şunun da bilinmesini istiyoruz: Bu
cevaplar, seçim bölgemizdeki yazılı yerel basında yer almaktadır; yani, öyle,
çok rasgele de olsun, nasıl olsa Meclisin tozlu yerlerinde unutuluyor,
Niğdelilerin haberi olmuyor diye düşünülmesin.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın Eraslan her ne
kadar cevapları tatminkâr bulmasa da, biz, İçtüzüğümüze göre 18, 19, 37, 43 ve
44 üncü sıralardaki soru önergelerini cevaplandırılmış olarak kabul ediyoruz.
23. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki
özelleştirilen NİMSA A.Ş.'ye ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/548) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu’nun cevabı
BAŞKAN - Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde İlimizde kurulu
bulunan ve T.C. Ziraat Bankasının mülkiyetinde iken özelleştirilen NİMSA A.Ş.
(Niğde Meyve Suyu ve Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.) şu anda çalışmamaktadır.
Soru 1: NİMSA A.Ş.'nin
özelleştirme bedeli ne kadardır?
Soru 2: Satışı kime
yapılmıştır? Şu anda kim işletmektedir?
Soru 3: İşletmenin kredi
borcu var mıdır? Var ise kaç liradır?
Soru 4: İşçilerin ve
üreticilerin bu fabrikadan alacakları var mıdır? Var ise tahsilatı hangi
aşamadadır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Her şeyden önce, Sayın
Eraslan'a, sadece içtenlikli ve bir parça da espri dozunda söylediğim bir şeyi
benim düşünmediğim bir tarzda ele aldığı için bir tavzihte bulunmak istiyorum.
Benim, sizden bir bıkkınlık duygusu içinde olmam diye bir şey asla söz konusu
olamaz.
İçtenlikle katılıyorum,
sözlü soru önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletvekillerine verdiği
denetim yetkisinin önemli araçlarından bir tanesidir, son derece değerli ve
önemli bir kurumdur; mutlaka, Meclis teamülleri içinde, Meclis kurumları
içinde, demokratik kurumlar içinde son derece değerli bir kurum olarak bu
kuruma da hak ettiği saygıyı hepimiz karşılıklı göstermek zorundayız. Ancak,
bir şeyin de altını çizmek istiyorum. Yazılı soru önergesi imkânlarıyla
alınabilecek bilgileri, cevapları yazılı soru önergesi imkânını kullanarak;
sözlü soru önergesini ise, kendi karakterine, sözlü soru kurumunun karakterine
daha uygun mekanizmalar için kullanmanın, etkin bir denetim, etkin bir
muhalefet, etkin bir Parlamento çalışmasına katkı sunacağını da düşünüyorum.
Arz ediyorum.
Söylediğiniz doğrudur,
olağanüstü soru yoğunluğu içerisinde, bakanlar, daha çok bürokratların konuya
ilişkin hazırladıkları bilgilerden oluşan bir bilgiyi Genel Kurula arz etmek
durumunda kalmaktadırlar. Bu gereğince müzakere edilememe, özellikle siyasî
veçhesiyle gereğince tartışılamama gibi bir sorunu da, ne yazık ki, beraberinde
getirmektedir; ama, dediğim gibi, bunun çaresi, galiba, herkesin, biraz daha
-herkesin ama, kimseye özel olarak işaret etmiyorum- kurumun gereklerine uygun
bir yöntem belirlemesi.
Efendim, hoşgörünüze
sığınarak bu görüşümü sizlerle paylaştıktan sonra, müsaadenizle, Sayın Eraslan'ın
Maliye Bakanımızdan sorusu için hazırlanan cevabı takdim ediyorum:
NİMSA (Niğde Meyve Suyu
Gıda Sanayi) ve Ticaret AŞ'de bulunan yüzde 97,8 oranındaki kamu payı,
31.3.1995 tarihinde imzalanan satış sözleşmesi çerçevesinde, toplam 600 000
Amerikan Doları bedelle satılmıştır. NİMSA'da bulunan yüzde 97,8 oranındaki
kamu payı, MEYEPA (Marketing Gıda Sanayi ve Pazarlama) Anonim Şirketine
satılmıştır.
Özelleştirme sonrasında,
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi bir anonim şirket statüsünde tüzelkişiliği
devam eden NİMSA, aralarında meyvesuyu ve konsantre üretim tesisinin de
bulunduğu tüm gayrimenkullerini, 12.6.1997 tarihinde Meytat (Meyve Suyu ve Gıda
Sanayi) AŞ adlı bir şirkete satmıştır. Bahse konu üretim tesislerinde, şu anda
herhangi bir faaliyette bulunulmamaktadır.
NİMSA'da bulunan kamu
payı, 31.3.1995 tarihinde şirket tüzelkişiliğinden doğan, defter, bilanço ve
kayıtlara intikal etmiş veya etmemiş tüm alacak, hak, borç ve yükümlüleriyle
birlikte MEYEPA (Marketing Gıda Sanayi ve Pazarlama) Anonim Şirketine
devredilmiş olduğundan, 12.6.1997 tarihine kadar NİMSA'nın mülkiyetinde bulunan
ve bu tarihte adı geçen şirket tarafından Meytat (Meyve Suyu ve Gıda Sanayi)
Anonim Şirketine satılan işletmeyle ilgili olarak, söz konusu firmaların kredi
borcu olup olmadığı konusunda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kayıtlarında
herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Bakana teşekkür ederim.
Şimdi, bu da, önemli
yanlış uygulamalardan biri. Bunu, özellikle, kamuoyuyla paylaşmak adına, izin
verirseniz, iki satır açıklama yapmak istiyorum.
Bu fabrika, bildiğim
kadarıyla -Sayın Bakanın açıklaması da bunu doğruladı- 63 milyar Türk Lirası
bedelle özelleştirildi. Aynı yıl, devralan şirket tarafından teminat
gösterilerek, Halk Bankası Niğde Şubesinden 450 milyar lira kredi kullanıldı.
Şu anda, bu kredi geri dönmedi, 450 milyar lira ödenmedi. 63 milyar liraya
aldı, teminat gösterdi, 450 milyar lira kredi aldı. Bunun yanı sıra, işçilerin
tamamı, fabrika kapatıldığı için sokağa bırakıldı; hiç kimsenin kıdem tazminatı
alacağı ödenmedi, hak edilmiş ücret alacakları ödenmedi, üreticilerin de elma
bedelleri, ürün bedelleri ödenmedi; ne yazık ki, böyle bir faciayla çürümeye
terk edildi, bir yolsuzluk kaynağı oldu. Hortumculuk, sadece, sahiplerinin,
bankalardan şirketlerine para aktarması biçimiyle değil, bu yolla da yapıldı.
Ben, acaba, buna ilişkin
tedbirler var mıdır, ne safhadadır diye sormuştum. Ne yazık ki, devletin bir
bankasından, Halk Bankasından alınan ve dönmeyen kredilerden hükümetin haberi
yok; yani, önergeye rağmen araştırma ihtiyacı bile duyulmamış; bunu üzüntüyle
karşılıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
24. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, yetiştirme yurtlarında barınan çocuklardan
ilköğretimi bitiremeyenlerin istihdam sorununa ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/549) ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet
Bakanı Sayın Güldal Akşit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan
Eraslan
Niğde
Bilindiği üzere, 3413
sayılı Yasaya göre, yetiştirme yurtlarında barınan çocukların yurttan
ayrılmaları halinde işe yerleştirilmeleri için Form-A doldurulmaktadır ve bu
formun doldurulabilmesi için de ilköğretimden mezun olma şartı aranmaktadır.
Ancak, devletin bakım ve
gözetimi altında bulunan bu çocuklardan bazıları ilköğretimi
tamamlayamamaktadırlar. Bu durumda da, bunlar için Form-A doldurulamamaktadır.
Soru: İlköğretimi
bitiremeyip Form - A doldurulamadığı için işe yerleştirilemeyen bu öğrencilerin
mağduriyetinin giderilebilmesi için bir önlem düşünülmekte midir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soruyu, Devlet Bakanı
Sayın Güldal Akşit yanıtlayacaklardır.
Buyurun Sayın Akşit. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza, Niğde
Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın sözlü sorusunu cevaplandırmak üzere gelmiş
bulunmaktayım.
Bilindiği gibi, çeşitli
nedenlerle koruma altına alınan çocuklarımız, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı yuva ve yurtlarda barındırılmakta,
eğitilmekte, her türlü fiziksel ve sosyal gereksinimleri karşılanarak,
cumhuriyetimize ve Atatürk ilkelerine bağlı, laik, demokratik, çağdaş, meslek
sahibi bireyler olarak yetiştirilerek, topluma kazandırılmaya çalışılmaktadır.
1988 yılında, 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa ek bir madde eklenmesini
sağlayan 3413 sayılı Kanunla da, son derece önemli bir konuda yeni bir
düzenleme yapılmıştır. Buna göre, Kurumun koruması altında bulunan çocukların
işe yerleştirilmesi konusu kanun güvencesine bağlanmış ve böylece, yetiştirme
yurtlarında 18 yaşını tamamlayan çocukların iş sahibi yapılmadan Kurumdan
ayrılmalarından kaynaklanan sorunlar çözüme kavuşturulmuştur. İlgili kanunu
düzenleyen ve 2 Mart 1995 tarih ve 22218 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin
Tüzükle, kamu kurum ve kuruluşlarına, her yıl, hangi statüde olursa olsun,
serbest kadro mevcutlarının binde 1'i oranında alacakları korunmaya muhtaç
çocuk sayısını, adaylarda aranan nitelikleri, sınav tarihini ve yerini Kuruma
bildirmek ve bu kadrolara, Kurumca bildirilen korunmaya muhtaç çocuklar
arasında yapılacak giriş sınavlarında başarılı olanlar arasından atama yapma yükümlülüğü
getirilmiş bulunmaktadır. Uygulama, 1988 yılından bu yana başarıyla
sürdürülmektedir. Sorun, kamu kurumlarınca ciddiyetle ele alınmakta ve gerekli
işlemler titizlikle yerine getirilmektedir.
Bu çerçevede, 1988
yılından bu yana, 18 yaşını tamamlayan 21 343 genç, değişik kamu kurumlarında,
eğitimlerine ve mesleklerine uygun niteliklerdeki kadrolara
yerleştirilmişlerdir. 2000 yılında 1 826, 2001 yılında 2 320, 2002 yılında ise
1 647 genç işe yerleştirilmiştir.
Bilindiği gibi, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 41 inci maddesinde ise, genel olarak,
ortaokulu bitirenlerin memur olabileceği, ortaokul mezunlarından istekli
bulunmadığı takdirde, ilkokulu bitirenlerin de alınmasının caiz olacağına dair
düzenleme yapılmıştır. 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasasının bu doğrultuda
düzenlenen İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 65 inci maddesinde, ilköğretim
okullarına devam ederek veya dışarıdan bitirme sınavlarına girerek 8 inci
sınıfı bitirenlere ilköğretim diploması verileceğini belirtilmiştir. İlköğretimini
tamamlamadan, herhangi bir nedenle ara sınıflardan ayrılan ilköğretim çağındaki
çocuklar, ilgili yönetmeliğin 20 nci maddesine göre, sınavla, durumlarına uygun
sınıflara kaydedilerek ve açık ilköğretime devam ederek, öğrenimlerini
tamamlamaları sağlanmaktadır. Ayrıca, öğrenimlerini tamamlayamamış
çocuklarımız, Millî Eğitim Bakanlığının açmış olduğu yetişkinler ikinci kademe
eğitimine gönderilerek, başarı belgesi almaları sağlanmaktadır. Yetişkinler
ikinci kademe eğitimi başarı belgesi, Millî Eğitim Bakanlığının 6.5.1998 tarih
ve 73 sayılı genelgesi gereğince, ilkokul diplomasına denk olup, ilkokul mezunu
sayılmaktadırlar. İlköğretimi bitirememiş çocuklarımızı, gerek açık ilköğretime
devam ettirerek gerekse açılmış olan yetişkinler ikinci kademe eğitimi
kurslarına göndererek başarı belgesi ya da diploma almaları sağlanmakta ve söz
konusu yasa gereği kamu kurum ve kuruluşlarında işe yerleştirilmeleri
gerçekleştirilmektedir.
Saygılarımı sunuyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Eraslan, buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Öncelikle, kendi bakanlığıyla ilgili soruyu cevaplamak üzere hazır bulunduğu
için Sayın Bakana teşekkür ediyorum; devamını da diliyorum. Teşekkür ediyorum.
Bu anlattıklarınızın dışında,
bu tür çocuklarımız, ne yazık ki, var. Bu hususa dikkatinizi çekmek amacıyla
-konuyla da ben yakından ilgileniyorum- onun için sormuştum. Form-A
doldurulamayan, ilköğretimi bitiremeyen çocuklarımız vardır yetiştirme yurdunda
ve bunlar, 18 yaşını bitirdikten sonra da, ne yazık ki, sokağa bırakılıyor.
Bu konuyu, ilgi ve
dikkatlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 82 nci sırasında yer alan, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45
milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 132 nci sırasında yer alan, Eskişehir
Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan
çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren
uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla ve 158 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem
ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı
sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
öngörüşmelerine başlıyoruz.
VI. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
1. - Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının
çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)
2. -
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta
yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren
uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
3. - Konya
Milletvekili Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten
nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri, Genel Kurulun 17.6.2003 tarihli 94 üncü,
27.1.2004 tarihli 47 nci ve 15.4.2004 tarihli 74 üncü Birleşimlerinde
okunduğundan, tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların göstereceği
diğer imza sahiplerine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Sayın Cevdet Selvi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Orhan Erdem; önerge sahipleri adına Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir ve Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.
İlk söz, Hükümet adına,
Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit'in.
Buyurun Sayın Akşit.
(Alkışlar)
DEVLET BAKANI GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokak çocuklarıyla
ilgili konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine vesile olan,
Konya Milletvekili Orhan Erdem, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir, Eskişehir
Milletvekili Cevdet Selvi ve önergelerde imzaları bulunan diğer
milletvekillerimize teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Sokak çocuklarıyla ilgili
konu, ülkemizdeki sosyal hizmetler kapsamında ele alınması gereken bir konudur.
Sokak çocuklarıyla ilgili konunun ayrıntılarına girmeden önce, sizlere,
devletimizin ve bu bağlamda Hükümetimizin sosyal hizmet politikaları hakkında
kısaca bilgi vermek istiyorum.
Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planının "Sosyal Hizmetler ve Yardımlar" başlığı altında
aşağıdaki ifadelere yer verilmiş bulunmaktadır:
"Uzun süredir artan
kentleşme, göç olgusu, yüksek enflasyon, gelir dağılımının bozulması, yoksulluk
ve aile yapısında meydana gelen değişimler gibi sebeplerden dolayı sosyal
hizmetler ve yardımlara olan ihtiyaç artmaktadır.
Sosyal hizmetlerin
yürütülmesinde, dağınık kurumsal ve finansal yapılanma, kurumlar arasındaki
koordinasyon ve işbirliği eksikliğinden kaynaklanan önemli sorunlar
bulunmaktadır."
Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planının "Amaçlar, İlkeler ve Politikalar" başlığı altında
da yapılması öngörülen çalışmalar aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.
"Yoksulluğun
azaltılması ve muhtaç durumda bulunan kişi ve gruplara etkin sosyal koruma
sağlanması, sosyal hizmetlerin ihtiyaç sahiplerine yaygın, etkili ve sürekli
bir şekilde ulaştırılması esastır.
Sosyal hizmet ve yardım
sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar
arasında işbirliği sağlanacaktır."
Hükümetimizin programında
da sosyal hizmet konularıyla ilgili olarak önemli düzenleme ve taahhütlerde
bulunulmuştur. Bu kapsamdaki düzenlemeler, özetle, aşağıdaki gibidir.
Bakanlıkların taşradaki
görev ve yetkileri, valiliklere ve il özel idarelerine devredilecektir. Yerel
tercihler dikkate alınarak, sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm,
çevre, köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım hizmetlerinin il
düzeyinde karşılanması sağlanacaktır.
Devleti, halka hizmet
etme aracı olarak gören Hükümetimiz, bir sınıf ve kesimin değil bütün
vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar
yürütecektir.
Yoksullar, bakıma muhtaç
yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturulacak, zor
durumdaki vatandaşlarımıza terk edilmişlik ve kimsesizlik duygusu
yaşatılmayacaktır.
Hükümetimiz, işsizleri,
fakirleri, düşkünleri, hastaları, özürlüleri gözeten, onların insan onuruna
yakışacak şekilde yaşamalarını sağlayacak bir sosyal devlet anlayışını
uygulamaya koyacaktır.
Aile, toplumun temeli ve
toplumsal dayanışmanın oluşmasında rol oynayan önemli bir kurumdur. Toplumsal
mutluluk, dayanışma, barış, sevgi ve saygının yolu aileden geçer. Yaşanan bütün
olumsuzluklara ve ekonomik sıkıntılara rağmen toplum olarak ayakta duruşumuzu, büyük
çapta, sağlam aile yapımıza borçlu olduğumuz açıktır. Hükümetimiz, aile
merkezli politikalara öncelik verecektir.
Devlet, özürlü
vatandaşlarının eğitim, rehabilitasyon, sağlık, hukuk, yönetim gibi alanlardaki
ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle başkalarına en az muhtaç olarak yaşamalarını
sağlayacaktır.
"Bedensel ve
zihinsel özürleri nedeniyle insanlar arasında ayırım yapılmasına izin
verilmeyecektir" ilkesi, Hükümetimizin, özürlülerle ilgili politikasının
temelini oluşturacaktır. Bunların gerçekleştirilmesi için ise her türlü tedbir
alınacaktır.
Bu genel ilkeler
çerçevesinde sokak çocuklarıyla ilgili olarak elimizdeki veriler ve yürütülen
çalışmalarla ilgili bilgileri de, kısaca, size aktarmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sokak çocukları ve sokakta yaşayan çocuklar konusu, zaman
içerisinde kendini gitgide daha fazla hissettirmektedir. Ülkemizde, son
yıllarda "sokak çocukları" kavramıyla gündeme gelen ve sayıları hızla
artan sokakta yaşayan veya sokakta çalışan çocuklar, aileleri tarafından ihmal
ve istismar edilen çocuklardır. Sokak çocukları, uzun ya da kısa süreli de
olsa, aile veya bir yetişkinin desteği ve korumasından yoksun, her türlü
tehlikeye açık olarak sokaklarda yaşayan ve çalışan çocuklardır.
Sokaktaki çocuklar, sahip
oldukları aile desteğine göre temel olarak iki kategoriye ayrılarak ele
alınmaktadır; birincisi, sokakta yaşayan; ikincisi, sokakta çalışan ya da
çalıştırılan çocuklar.
Sokakta yaşayan çocuk,
bir yetişkinin korumasından, yol göstericiliğinden yoksun olan, sokağı gerçek
evi haline getirmiş çocuktur. Bu kavram, bütünüyle sokağı mesken edinen; yani,
geceleri ya da en azından bazı geceler evine dönmeyen, aile, kuruluş koruması
ve desteğinden bütünüyle ya da büyük ölçüde yoksun olan sokak çocukları, çoğu zaman,
yine, sokakta yaşayan çocuklarla bir grup oluşturmaktadırlar. Bunlar, sevgi,
güven, korunma, ait olma ve benzeri gereksinimlerini bu gruplarla karşılamaya
çalışmaktadırlar.
Çocuklar sokak
yaşantısına başladıklarında, onları, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar,
yaralanma, suç işlemeye başkaları tarafından zorlanma, kronik ve bulaşıcı
hastalıklara yakalanma, sağlıksız koşullarda yaşama ve dengesiz beslenme sonucu
ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yakalanma gibi tehlikeler beklemektedir.
Sokakta çalıştırılan
çocuklar ise, zamanının çoğunu sokakta çalışarak geçiren; ancak, ailesiyle
bağlarını sürdüren ve geç saatlerde de olsa evlerine dönen çocuklardır. Bu
çocuklar, genellikle aile bütçesine katkı sağlamak amacıyla sokaklarda çalışmak
zorunda olup, marjinal işlerde -simitçilik, ayakkabı boyacılığı, araba camı
silme, kuşyemi, kâğıt mendil, çiklet, şeker ve benzeri şeyleri satma-
çalışmaktadırlar.
Sokakta çalışan ya da
çalıştırılan çocuklar, sokak çocuğu, sokağın çocuğu olması yönünden risk
taşımakta, kolaylıkla, sürekli sokakta yaşamayı seçebilmektedirler.
Çocukları sokakta
yaşamaya, çalışmaya iten nedenlere kısaca göz atacak olursak; boşanma veya ölüm
sebepleriyle ailenin parçalanması, ailenin eğitimsizliği ve çocuk
yetiştirmedeki bilgisizliği, ailenin çocuğu ihmal veya istismar etmesi, aileiçi
şiddet - ailenin çocuğa şiddet uygulaması ya da anne ve babanın birbirine
şiddet uygulaması- çocuğun sokakta çalışıp para kazanmasını teşvik edici
kültürel değerler, yoksulluk, göç ve buna bağlı çeşitli uyum sorunları en
önemlileridir. Bunlara ilaveten, yine, sokağın çocuk için çekiciliği, geniş
özgürlük alanı olması, kolaylıkla yiyecek ve para bulabilmesi, sosyal destek
sistemlerinin zayıflığı, yasaların yeterince ve etkin olarak uygulanamaması,
koruyucu ve önleyici sosyal hizmetlerin yetersiz oluşudur.
Anayasamız, yasalar ve
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, açıkça, çocuk ihmali ve
istismarı konusunda ivedi tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. Bu çerçevede,
2828 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin (e) bendine eklenen 6 ncı maddeyle ve
1997 yılında çıkan 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, sokakta yaşayan ve
çalışan çocuklara hizmet vermek amacıyla hizmete açılan çocuk ve gençlik
merkezleri, eşlerarası anlaşmazlık, ihmal, hastalık, kötü alışkanlık,
yoksulluk, terk ve benzeri nedenlerle sokağa düşerek, sosyal tehlikeyle karşı
karşıya kalan veya sokakta çalışan çocuk ve gençlerin geçici süreyle
rehabilitasyonlarını ve topluma yeniden kazandırılmalarını sağlamak amacıyla
kurulan yatılı ve gündüzlü sosyal hizmet kuruluşları olarak tanımlanmışlardır.
Çocuk ve gençlik
merkezlerinin açılış ve işleyiş esaslarını belirleyen Çocuk ve Gençlik
Merkezleri Yönetmeliği, 30 Eylül 2001 tarih ve 24539 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu yönetmeliğe ilişkin olarak
hizmetin etkinliğini ve standartlarını sağlamak amacıyla hazırlanan Çocuk ve
Gençlik Merkezleri Yönergesi, Bakanlık makamının 30 Ekim 2002 tarih ve 191
sayılı onayıyla yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, veri tabanı oluşturmak ve çalışmaları
izleyebilmek amacıyla hazırlanan standart formlar ve raporlar uygulamaya
konulmuştur.
Bu yönetmeliğin amacı,
sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalan sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta
çalışan ya da çalıştırılan çocuk ve gençlerin rehabilitasyonlarını ve topluma
yeniden kazandırılmalarını sağlamakla görevli çocuk ve gençlik merkezlerinin
kuruluş ve çalışma esaslarını, hizmet standartlarını belirlemek, ilgili kişiler
ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak ve hizmetin en etkili ve verimli şekilde
yürütülmesine ilişkin kuralları düzenlemektir.
Çocuk ve gençlik
merkezlerinde meslek elemanlarınca yapılan sokak çalışmalarıyla çocukların
kimlik bilgileri, adresleri, eğitim durumları, çalışma şartları, çocukların
sokakta olma nedenleri gibi bilgiler alınarak, çocukların merkezlere gelmeleri
sağlanmaya çalışılmaktadır. Sokak çalışmaları sonucunda ulaşılan ailelerle
yapılan görüşmelerde, sokağın çocuklar açısından tehlikeleri hakkında bilgi
verilerek, çocukları çalıştırmalarının suç teşkil ettiği anlatılmaktadır.
Çocuk ve gençlerin
korunma kararı bulunmadığından, merkezleri izinsiz terk eden çocuklar ve
gençler, maalesef, kaçak muamelesi görmemektedirler. Çocuk ve genç, merkezden
istediği zaman ayrılabilmektedir.
Çocuk ve gençlik
merkezlerinin işlevlerine bakacak olursak; sokakta çalışan ya da yaşayan
çocukları saptamak, sokakta çalışan ya da yaşayan çocukların öykülerinin
öğrenilmesi, ailelerini araştırmak, tıbbî, psikososyal incelemelerini yapmak,
bu çocukların kendi içlerinden ya da toplumdan gelecek tacizlere karşı
korunması, tedavi kuruluşlarına yönlendirmek, aileye dönüş sürecine yönelik
çalışmalarla çocuğu hazırlamak, sokakta olma ve uçucu madde kullanımlarına
ilişkin patolojik teşhislerini yapmak, tedavi sürecini başlatmak, acil ve
zorunlu hallerde gece barınma olanağı sağlamak, tedavisi gerçekleşen çocuklarla
meslekî rehabilitasyonu organize etmek, okula gönderme, meslek edindirme gibi
faaliyetlere çocukları yönlendirmek ve yetiştirmek, sokak çocukları sorun
alanının çözümüne yardımcı olacak yerel verileri hazırlayıp Genel Müdürlüğe
ulaştırmak, başlıca görevleri arasında bulunmaktadır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 1997 yılı itibariyle, 1 çocuk ve gençlik
merkeziyle başlattığı bu hizmetlerini, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Çorum,
Diyarbakır, İçel, Bursa, Şanlıurfa, Adana, Kocaeli, Sakarya, Denizli, Samsun,
Adıyaman, Kayseri, Konya, Yalova, İzmit, Aydın, Düzce, Siirt, Manisa, Batman ve
Malatya İllerinde bulunan toplam 39 çocuk ve gençlik merkeziyle sürdürmektedir.
Bu merkezler aracılığıyla, sokakta yaşayan ya da çalışan çocuklar ve ailelerine
yönelik, eğitim, danışma ve rehabilitasyon hizmetleri verilmekte ve hizmet
yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
2003 yılı aralık ayı sonu
itibariyle, 38 merkezimiz aracılığıyla ulaştığımız çocukların sayısına ve
bunlara götürülen hizmetlere bakıldığında, toplam ulaşılan çocuk sayısı 33
247'dir. Hizmetlere göre dağılımı şöyledir: Hiç okula gitmemiş olup okula
başlatılan çocuk sayısı 1 359, sosyal yardımla desteklenerek okula devam etmesi
sağlanan çocuk sayısı 5 943, aile yanına dönmesi sağlanan çocuk sayısı 7 433,
işe yerleştirilen çocuk sayısı 369, sosyal yardım alan çocuk sayısı 3 843,
korunma altına alınan çocuk sayısı 198, madde bağımlısı çocuk sayısı 3 606
olup, bu çocuklar, yukarıda sözü edilen madde bağımlılığı tedavi ünitelerine
yönlendirilmektedirler. Çeşitli meslekî çalışma ve sosyal hizmet müdahalelerine
rağmen çocuğunu sokakta çalıştırmakta ısrar eden ve bu nedenle suç duyurusunda
bulunulan aile sayısı 637, ceza alan aile sayısı ise 84'tür. Aynî ve nakdî
yardımdan yararlanan 938 aile bulunmaktadır.
Halen, hizmetimiz, 2004
yılı itibariyle 39 çocuk ve gençlik merkeziyle sürdürülmektedir. Söz konusu 39
merkezden 24'ü işbirliği protokolleriyle hizmet vermektedir. Bu çocuklar
arasında, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla birlikte, sokakta yaşama ve
çalışma riski taşıyan çocuklar da yer almaktadır. Risk altında bulunan
çocuklar, kardeşleri sokakta yaşayan veya çalışan ya da çalıştırılan çocuklar,
yapılan saha çalışmaları veya diğer sektörlerle -Millî Eğitim Bakanlığı
okulları gibi- kurulan bağlantı esnasında elde edilen bilgilerle, göç etmiş,
çok çocuklu ve ekonomik yoksunluk içerisinde olduğu tespit edilen ailelerin
çocuklarıdır. Bu çocuklara ve ailelerine yönelik olarak, çocuk ve gençlik
merkezlerinde görevli meslek elemanları tarafından çeşitli meslekî
müdahalelerde bulunulmaktadır.
Çocuk ve gençlik
merkezlerinin hizmetleri, 18 yaşın altındaki sokakta yaşayan ve çalışan tüm
çocuklar için başlatılmışken, zaman içerisinde, uygulamada saptanan çocukların
sokakta çalıştıkları işlerin türleri, cinsiyetleri ve madde kötüye kullanımı
gibi özellikleri nedeniyle, hizmette daha da ayrıştırma zorunlu hale gelmiş
bulunmaktadır.
Sokakta yaşayan ya da
çalışan, madde bağımlısı olan çocuklara ilişkin olarak tespit edilen ve ikna
çalışmaları tamamlanan çocukların İstanbul, Ankara, İzmir'deki UMATEM'lere
(uçucu madde araştırma ve tedavi merkezlerine) diğer şehirlerde ise devlet
hastanelerinin ya da üniversite hastanelerinin psikiyatri kliniklerine
yönlendirilmeleri sağlanmaktadır. Detoks sonrası rehabilitasyonuna devam
edilecek çocuklar için yeniden yapılandırılmış merkezlere ihtiyaç
duyulmaktadır.
Ticarî cinsel sömürüye
maruz kalan 18 yaşın altındaki kız çocuklarına İstanbul-Taksim Çocuk ve Gençlik
Merkezi, İstanbul Behice Eren Çocuk ve Gençlik Merkezi, Ankara- Bahçelievler
Çocuk ve Gençlik Merkezi olmak üzere 3 merkezle hizmet verilmeye
çalışılmaktadır.
Bu konuyla ilgili
çalışmalar hakkında da dilerseniz kısaca bilgi vereyim. 30 Eylül 2001 tarih ve
24539 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk ve Gençlik
Merkezleri Yönetmeliği üzerinde, gerek uygulamadan alınan geribildirimler
gerekse yapılan denetimler sonucu belirlenen hususlardan yola çıkılıp, ihtiyaç
duyulan düzenlemeler yapılarak oluşturulan yeni yönetmelik taslağı Maliye
Bakanlığının görüşleri doğrultusunda düzenlenerek, vize almak üzere Mart
2004'te Sayıştay Başkanlığına gönderilmiştir. Standart formlar ve raporlar
aracılığıyla merkezlerin hizmetleri izlenmekte ve veri tabanı
oluşturulmaktadır.
Sokakta yaşayan madde
bağımlısı çocukların detoks sonrası rehabilitasyonuna yönelik olarak hazırlanan
Uğraşı Terapisiyle Sokakta Yaşayan Madde Bağımlısı Çocukların Rehabilitasyonu
Projesinin Ankara-Sincan Yenikayı Mevkiindeki taşınmaz üzerinde hayata
geçirilebilmesi için 2001 yılından itibaren çalışmalar sürdürülmektedir. Çocuk
ve Gençlik Merkezleri İçin Standart Geliştirme Projesi hazırlanmış ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile UNICEF'in 2001-2005 Ana Uygulama Planı çerçevesinde
yer alan Özel Korunma Tedbirlerine Muhtaç Çocuklar Programı Altprojesinde
bulunan ve sektörlerarası hazırlanan 2004 yılı çalışma planı içerisinde yer
almış bulunmaktadır.
Yine, 2001 yılında New
York'ta yapılan Birleşmiş Milletler Çocuk Özel Oturumu çıktılarından olan
"Çocuklar İçin Uygun Bir Dünya" başlıklı rapora istinaden, taraf
ülkelerin hazırlamakla yükümlü olduğu Ulusal Eylem Planı, Genel Müdürlüğümüzün
de içinde olduğu ilgili sektörlerin katılımıyla hazırlanmış ve UNICEF Genel Merkezine
iletilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilmiştir.
Sosyal Hizmetler Danışma
Kurulunun 23 üncü toplantısında, Aile ve Çocuk Hizmetleri Daire Başkanlığının
önerisi doğrultusunda gündeme alınan, madde bağımlısı çocukların tedavi ve
rehabilitasyonlarına yönelik merkezlerin açılması yönünde model önerisi ve
sektörlerarası işbirliği önerisi, ilgili sektörlere proje tanıtımı yapılıp,
Genel Müdür tarafından sunularak gerekli işbirliği ve destek talebinde
bulunulmuştur.
21-22 Şubat 2000
tarihlerinde Child Hope Asia Genel Direktörünün katılımıyla, dünyada, sokakta
yaşayan veya çalışan çocuklara yönelik hizmet modelleri hakkında bilgi
paylaşımına yönelik çalışma, İstanbul'da, merkezlerde görevli meslek
elemanlarının katılımıyla gerçekleşmiştir.
Çocuk ve Gençlik Merkezleri
Hizmetiçi Eğitim Programı doğrultusunda, 10-14 Aralık 2001 tarihlerinde yapılan
eğitime katılım sağlanmıştır.
4-14 Aralık 2003
tarihlerinde, İstanbul'da, Yaşayan Değerler Vakfı işbirliğinde, eğitici eğitimi
ve alan çalışmalarının mim eğitimi, merkezde görevli personelin katılımıyla
gerçekleştirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
DEVLET BAKANI GÜLDAL
AKŞİT (Devamla) - 6-7 Kasım 2003 tarihlerinde, yine, Ankara'da, 2 nci Ulusal Sokakta
Yaşayan-Çalışan Çocuklar Sempozyumu, Ankara Üniversitesinin işbirliğiyle
gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile UNICEF'in 2001-2005 Ana Uygulama Planı çerçevesinde yürütülen 2.3
altprojesi kapsamında, çocuk ve gençlik merkezlerinde, sokakta yaşayan veya
çalışan çocuklarla ilgili eğitim programı 2-6 Haziran 2003 tarihlerinde
gerçekleştirilmiştir.
İmkânlar ölçüsünde, alana
ilişkin çeviri kitaplar, broşür ve afiş hazırlanmakta ve tanıtım çalışmaları
sürdürülmektedir.
Ayrıca, Diyarbakır
Kentinde Sokakta Çalışan Çocukların Rehabilitasyonu Projesi, 25.5.1999
tarihinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, GAP
İdaresi Başkanlığı ve ILO arasında imzalanan protokolle, uygulanmaya başlanmış
olup proje, 75 inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi tarafından yürütülmektedir.
Yine, 2000 Temmuzundan
itibaren Genel Müdürlüğümüz ve ILO arasında imzalanan protokolle, 1999 Marmara
depremi sonrası ailelerin yaşadığı ekonomik yoksulluklar nedeniyle, çalışan
çocukların artacağı varsayımından hareketle, Gölcük ve Adapazarı'nda, Çalışan
Çocukların Rehabilitasyonu ve Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Projesi başlatılmış
bulunmaktadır. Projeyle, bugüne kadar 6-14 yaş arası 1 067 çocuğa ulaşılmıştır.
Çocuk İşçiliğinin En Kötü
Biçimlerinin İzmir'de Seçilmiş Sınaî Meslek Dallarında 2003 Yılı İtibariyle
Sona Erdirilmesi Projesi: 2000 yılı itibariyle Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ILO
arasında protokol imzalanmış ve İzmir'de, seçilmiş sınaî dallarında 15 yaşın
altında çalışan çocukların seçilmesi ve bu alanlarda en kötü koşullarda çalışan
15-18 yaş grubundaki çocukların da çalışma koşullarının iyileştirilmesi
yoluyla, Türkiye'de tehlikeli sektörde çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasına
katkı sağlanması...
BAŞKAN - Sayın Akşit,
konuşmanızı toparlar mısınız.
DEVLET BAKANI GÜLDAL
AKŞİT (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
...sonuç olarak, verilen
hizmetin etkinliği ve verimliliğinin artırılması için, merkezlerin fiziksel
koşullarının iyileştirilmesi ve teknik altyapının güçlendirilmesi; merkezler
aracılığıyla verilen hizmetlerin çocukla güven ilişkisi ve sokak çalışanlarına
dayalı olması nedeniyle meslek elemanı sayısının artırılması, personelin
kapasitesinin geliştirilmesi; teorik altyapının oluşturulması için akademik
destek alınması; medyanın ve kamuoyu duyarlılığının artırılmasına yönelik
tanıtım ve savunma çalışmalarının başlatılması; sorunun çok boyutlu olması
nedeniyle, çözümlenmesine yönelik yapılacak çalışmalarda, ilgili sektörlerin
eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bütün bu çalışmaların
toplumun desteğiyle yapılması, bizim açımızdan büyük önem taşımaktadır.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum efendim.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Akşit.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi.
Buyurun Sayın Selvi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA M. CEVDET
SELVİ (Eskişehir)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 20 Ocak 2004 tarihinde
sokak çocukları, özellikle madde bağımlısı çocuklar hakkında vermiş olduğumuz
bir Meclis araştırması önergesiyle ilgili görüş ve düşüncelerimizi söylemek
üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.
Önergenin bu hafta içinde
gündeme gelmesi bizim için memnuniyet veren ayrı bir olay olmuştur. Bu hafta
içinde Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı var ve Ulu Önder Atatürk, çocuklara, bu
Meclisin açılışı nedeniyle bayram olarak armağan etmiştir bu günü.
Dünyada ilk defa çocuklara
bir bayramı Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk vermiştir. Çocukların önemi ve
çocuklara gösterilecek duyarlılığın açık seçik bir göstergesi olarak, bu gün,
önemlidir. Bu değerin ve bu önemin verilip verilmediğini ve verilmiyorsa, bunu
nasıl daha mükemmel seviyeye getireceğimizi Meclis olarak araştırmanın,
irdelemenin ve yeni çözümler bulmanın artık kaçınılmaz olduğunu gördüğümüz için
bu araştırmaya başvurduk.
Bilindiği gibi, bugünün
çocukları, gençleri ülkenin geleceğidir; bir umuttur ve hassasiyet isteyen bir
olaydır. Bir ülkenin geleceği hakkında pek çok yorumlar yapılır, pek çok
değerlendirmeler yapılır ve burada genellikle makroekonomik düzeydeki dengeler,
rakamlar dikkate alınarak, teknolojinin gelişmesine dikkatle bakılarak,
ülkenin, onbeş, yirmi, yirmibeş yıl sonra nasıl bir yapıya, duruma geleceğini
söyleme âdeti gelişmiştir; ama, ne yazık ki, bir ülkenin gerçek geleceğinin
göstergesi, o ülkedeki çocukların, gençlerin bugünkü durumudur.
İşte, geleneğine,
göreneğine bağlı olmayan, özellikle ahlakî değerlerin yozlaştırıldığı bir
ortamda bu çocuklara baktığımızda, sağlıklarını, eğitimlerini ve yaşam
koşullarını bugün dikkatle irdelediğimizde, ülkenin, onbeş yirmi yıl sonra
-rakamlar ve teknoloji ne gösterirse göstersin- geleceğinin aydınlık olduğunu
söylemenin dikkat gerektirdiğini açıkça belirtmek istiyorum. İşte, ülkenin
gerçek geleceği bunlar.
Tabiî ki, bu önem dikkate
alındığı için, Anayasanın 41 inci maddesinde, ailenin korunması; 42 nci
maddesinde, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi; 58 inci maddesinde, gençliğin
korunması; 60 ncı maddesinde, sosyal güvenlik hakkı ve özellikle 61 inci
maddesinde, sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler
konusunda devlete görev ve sorumluluk verilmiştir.
Türkiye'de, sadece
Anayasamızda ve yasalarda yapılan düzenlemeyle sınırlı kalınmamış; bütün
dünyada, madde bağımlılığının, uyuşturucu kullanımının yaş olarak çok aşağı
düzeylere inmesinin yarattığı ciddî sorunlar nedeniyle, yıllardan beri,
uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler imzalanmıştır.
20 Kasım 1989 tarihinde
kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
ve insan hakları sözleşmelerinde, çocukların özel ilgi ve yardım alma hakkı
olduğu hükmü yer almış ve ilan edilmiştir. Özellikle, çocuklara ilgi gösterme
gerekliliği, 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959 tarihinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da kabul edilmiştir.
Çocuk Haklarının
Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Avrupa Konseyinde, 25.1.1996 tarihinde
kabul edilmiştir. Ayrıca, ülkemizde, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi 1995 yılında onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Bununla da sınırlı
değildir; dünyada ve Türkiye'de olayın önemi herkes tarafından kavranmış ve
bunun için önlemler alma çabaları da sürdürülmüştür. Örneğin, 26 Nisan 1996
tarihinde, uyuşturucu madde bağımlılığıyla ilgili mücadelenin önemine dikkat
çekilerek -çocuklara kadar, küçük çocuklara kadar yansıdığı dikkate alınarak-
Millî Güvenlik Kurulu tarafından tavsiye kararı alınmış ve Başbakanlığın
talimatıyla, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunca üst ve altkurulları
oluşturulmuştur. Çok doğrudur ki, 18 kamu kurum ve kuruluşunun birlikte bu
soruna eğilmesi, çözmesi doğrultusunda bu kurum görev almış ve hizmet vermeye
başlamıştır. Bunların arasında en önemlisi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumudur. Bu kurum 1921 yılında kurulmuş, 1983 yılında da yeniden
yapılandırılmış ve ciddî bir sorumluluğu, yükü, üstüne almıştır.
Bununla beraber, UMATEM
(Uçucu Madde Araştırma ve Tedavi Merkezî) kurulmuştur, İstanbul-Bakırköy
Hastanesinde bir klinik açılmıştır. Sokak çocuklarını rehabilite edebilmek için
gönüllü kuruluşlar oluşmuştur; rehabilitasyon dernekleri, sokak çocuklarını
koruma dernekleri ve vakıfları vardır. Bütün bu çalışmalardan sonra bütün
çabalara rağmen korunmaya muhtaç çocuklar ve sayısı hakkında bugüne kadar ciddî
bir bilgi görmek, bulmak da mümkün olamamıştır.
Ülke nüfusunun, özellikle
2004 yılı itibariyle, yüzde 36'sı 0-18 yaş arasındadır. Ülkemizde,
26 000 000 0-18 yaş arası çocuk, 21 000 000 da 0-14 yaş arası çocuk vardır.
Genç nüfusumuzla övünmekle beraber, bunların sorununu geç kalmadan çözmek gibi
acil bir görevimiz olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Tabiî, bütün bu çabalara,
yasal düzenleme, uluslararası sözleşme ve anlaşmalara rağmen, korunmaya muhtaç
çocuklarımıza baktığımızda, yaşananlar, bu çabalar karşısında hiç de iç açıcı
değildir; üzücüdür, hatta, dehşet verici noktaya gelmiştir.
Bu konuda görsel ve
yazılı medya da ciddî sorumluluk almış, en çarpıcı örnekleri Türkiye'nin
gündemine getirmiş, bir çözüm bulunması konusunda âdeta uyarma görevini de
yerine getirmiştir.
Şöyle, gazetelere
baktığımızda "Erzurum'da 2 tinerci 3 yaşındaki bir kız çocuğunu kaçırdı,
tecavüz etti ve başını taşla ezerek öldürdü." Bunlar, maalesef,
kayıtlarda. "Kartal'da 25 yaşındaki bir tinerci annesini öldürdü."
"25 yaşındaki kadının çantası gasp edildi, trenden atılarak
öldürüldü." "Komando yüzbaşısı Taksim'de, tinercilerin saldırısıyla
hayatını kaybetti." "Ankara'da tinerciler 2 kişiyi bıçakladı."
Tinerciler, Bursa'da, 3 kişiyi bıçaklayarak öldürürken, kavgayı ayırmak isteyen
bir vatandaşı da, üzerine benzin dökerek, yaktı." "Tinerciler kız
yurdu bastı." "Tinerciler Saruhanlı Merkez Karakolunu bastı, 1
komiser ve 3 polisi yaraladı." Bunlar, her günkü hepimizi üzen, ürküten ve
tehlikenin boyutları hakkında somut bilgi veren olaylar.
Okul önlerindeki
tinerciler, öğrencilere saldıran tinerciler, aileleri ve öğrencileri son derece
tedirgin eden bir noktaya ulaştı ve her geçen gün, kartopu gibi, hızla
yayılarak, derinleşerek çoğaldığı da açıkça görülmekte.
Sözümün başında da
belirttim, bütün çabalara rağmen, bu konuyla ilgili, ciddî, resmî, inanılır
rakamların olmadığını herkes söylüyor; ancak, bazı veriler de var.
Araştırmacılar tarafından yapılan araştırmalarda, bali ve diğer uyuşturucularla
yakın teması olan 28 000 civarında madde bağımlısı çocuğun olduğu, bu
çocukların 6 000'inin suça karıştığı veya cezaevinde yattığı söyleniyor; bir
araştırmaya veya rivayete göre, önlem alınmazsa, beş yıl sonra 100 000'e
yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Emniyet müdürlüğünün
kayıtlarından, 2002 yılında, emniyete, karakola 95 732 çocuğun getirildiği, bu
çocuklardan 12 483'ünün 0-10 yaş arası, diğerlerinin 11-18 yaş arası olduğu, bu
çocuklardan 23 882'sinin suç mağduru olduğu, 4 832'sinin sokakta yaşadığı, 22
555'inin sigara, 2 661'inin alkol, 820'sinin çözücü, 2 021'inin yapıştırıcı,
354'ünün uyuşturucu, 667'sinin hap kullandığı ve bunun da, 2002 yılında
emniyete getirilen çocukların yüzde 34,7'sini oluşturduğu açıklandı.
Bütün bu önlemlere
rağmen, hatta, polisiye tedbirlere rağmen, bu çocukları hâlâ görmekteyiz. Bu
çocuklar, köprü altlarında, sur diplerinde, parklarda ve banklarda, iş
hanlarının girişlerinde, bankamatik kabinlerinde, üçer beşer bir araya gelmiş,
kış yaz, soğuk sıcak demeden, orada yaşamlarını sürdürmektedir.
Önce tek olarak sokağa
düşen, buna mecbur kalan çocuklar, sonra, gruplar halinde dolaşmaya,
birbirlerinden güç almaya, hatta, giderek de çeteleşmeye başlamışlardır.
Öylesine önemli noktalara gelmiştir ki, bu çocuklar, büyüklerin oluşturduğu
mafya ve benzeri suç örgütleri tarafından, hırsızlık, gasp, kapkaç, haraç gibi
olaylarda kullanılmaktadır. Bunlar büyüdükçe sorunlar da büyümektedir.
BAŞKAN - Sayın Selvi, bir
saniyenizi rica edeyim.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
E) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1. - Genel
Kurulu ziyaret eden Almanya Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Almanya Federal Meclis Başkanı
Sayın Wolfgang Thierse ve beraberindeki heyet, şu anda, Meclisimizi teşrif
etmiş bulunuyorlar; kendilerine, Yüce Meclisimiz adına, hoşgeldiniz diyorum.
(Alkışlar)
VI. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
1. - Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının
sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111) (Devam)
2. -
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta
yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren
uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160) (Devam)
3. - Konya
Milletvekili Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten
nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Selvi.
M. CEVDET SELVİ (Devamla)
- Üzüntüyle, dehşetle izlediğimiz, esnafından kadınına, diğer çocuklarından tüm
halkımıza tehlike yaratabilecek bu olaylar hızla gelişmeye devam etmekte;
hatta, giderek, yasadışı evlilikler, hastalıklar daha yaygınlaşmakta, gen
bozukluğu dahi söz konusu olabileceği bilim adamları tarafından ortaya
konulmaktadır.
Bu sokak çocuklarına
baktığımızda, sokak çocukları için, "suça itilen çocuklar",
"çalışan çocuklar", "istismar edilen çocuklar" diye bir
gruplaşma yapabiliriz. Kimdir bunlar; çalışan çocuklar, küçücük yaşta, kırmızı
ışıkta cam silen, çiklet satan, mendil satan ve bunun karşılığında para
kazanan, hatta dilenen, simsiyah elleri ve yüzü; ama, pırıl pırıl gözleri olan
küçücük bu çocuklar geceyarılarına kadar sokaklarda kalmakta. Bu çocuklar,
ailesi tarafından istismar edilmekte ve çalıştırılmakta. Bu çocuklar, ailesi
tarafından istismar edilmese bile, işsizlik, yoksulluk, yokluk nedeniyle, kendi
karnını doyurmak, aynı zamanda ailesine de yardım etmek zorunda bulunan
çocuklar.
İşte, gruplara ayrılmış
bu çocuklar, birbiriyle beraber, iç içe geçmiş bir durumda ve en önemlisi ise,
eğer dikkat ettiyseniz, geçmişte Ankara'da görülmeyen; ama, şimdi, Çankaya'da,
protokol yolunda, Meclis yolunda bu çocukları sıkça görme durumunda kaldığımız
bu çocukların, tabiî ki, üzüntüsünü yaşamaktayız.
Bu çocuklar, evde dayak
yediği için kaçan çocuklar, parçalanmış ailelerin çocukları ve ailelerin
parçalanmış olması, elbette bu çocukları son derece güç durumda bırakmakta.
Bazı ülkelerde, ailesi
olmayan, evi olmayan çocuklara "sokak çocukları" denildiği halde,
bizim ülkemizde, yüzde 80-90'ı evi olan çocuklar sokaktadır. Tabiî, neden bu
noktaya gelindi, bu biliniyor; biraz önce Sayın Bakanın da söylediği gibi,
herkes tarafından tahmin ediliyor, araştırılıyor. Bu, hızlı bir göç
-metropollere, şehirlere- yaşanmış olmasından, çok çocuklu ailelerin ve
eğitimsiz ailelerin şehirlere dolmuş olmasından kaynaklanıyor, çarpık bir
kentleşmenin doğal sonucu olarak görünüyor ve en önemlisi de, işsizliğin,
yoksulluğun giderek derinleştiği, her geçen gün arttığı bir ortamda bu çocuklar
besleniyor.
Açıkça, dönüp
bakıldığında, milyonlarca insanın işsiz ve yoksul olduğu görülür. Çalışanların
ise, çocuklarına değil, kendilerine bakacak hallerinin olmadığı da rakamlarla
açıkça ortadadır. Türk-İşin 2004 araştırmasına göre, Türkiye'de açlık sınırı
475 000 000 liradır, yoksulluk sınırı 1 443 000 000 liradır, Türkiye'de asgarî
ücret ise 303 000 000 liradır.
Eğitim ve sağlık
hizmetlerinden bütçeye ayrılan pay her geçen gün azaltılmıştır.
Şimdi, burada, bu
aileleri suçlama imkânı yoktur. İş verilmemiş, çocuğuna muhtaç olmuş hastalar,
bakımsız babalar, anneler, o çocuğun gözüne bakmaktadırlar; ama, tehlike, o
çocukları sadece bu iyi niyetle bırakmamakta, diğer çocukları da daha büyük suç
işlemeye sürüklemektedir.
Bu nedenle, kısa sürede
ciddî önlem alınması gerekmektedir. Baştan beri, gerek dünyada gerekse
ülkemizde, anayasasından yasalarına kadar, sivil toplum örgütleri ve
gönüllülere kadar, medyamızın da katkısıyla bu konuda hassas davranılmış
olmasına rağmen, ne kadar hızla büyüdüğü, tehlikenin boyutlarının nasıl
hepimizi rahatsız edecek, üzecek noktaya geldiği ortadadır.
Bu birbuçuk yılı aşkın
sürede -Sayın Bakanın açıklamalarına teşekkür ediyorum- pek çok gayret
gösterilmesine rağmen, ne yazık ki, eskisine kıyasla ciddî, olumlu hiç bir
gelişmeye rastlanmamıştır; sadece sadakayla, yardımla bu işin olmayacağı bir
kez daha görülmüştür. O halde, Anayasanın da vermiş olduğu görev olarak, Büyük
Millet Meclisinin... Sadece Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun
üstesinden gelemeyeceği, bütün çabalarına rağmen bu sorunu çözemeyeceği açıkça
bellidir. Yeniden ciddî bir koordinasyonla, her bakanlığın, kurumun, devlet
kurumunun, sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla yeni bir kampanya açmak
zorunluluğu vardır. Yeni düzenleme yapma...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sözlerinizi
tamamlar mısınız Sayın Selvi.
Buyurun
M. CEVDET SELVİ (Devamla)
- ...zorunluluğu vardır. Büyük bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Bu çocukların
bizim çocuklarımız olduğunu bilerek, o sorumluluk nedeniyle, bu çocukların
ülkenin geleceği olduğunu bilerek, her türlü girişimde bulunarak, her türlü
gayreti, çabayı gösterip her türlü kaynağı bularak bu çocukları kurtarmamız,
hem ülkedeki sosyal tehlikeleri aşma bakımından, hem hızla gelişen bu
olumsuzluğu önleme, toplumsal huzursuzluğu asgarîye indirme bakımından, bizim
görevimiz olduğu kanaatindeyim.
Bu nedenle, bir araştırma
komisyonunun kurularak... Sadece çocukları suçlayarak, geçmişteki birikim
nedeniyle böyle olduğu düşüncesini öne çıkararak bu tehlikeyi aşmamız mümkün
değil. Hem vicdanî, hem resmî, ciddî görevimiz nedeniyle, bu, her türlü
olumsuzluğu giderebilme imkânını araştırmak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumunun da personelinden özlük haklarına kadar, bütçeden ayrılan paraya kadar
ve diğer kurumların da ihtiyacı olan kaynağa kadar değerlendirerek, bu
derinleşen, yaygınlaşan ciddî yaranın sarılması konusunda bir Meclis
araştırması önergesi sunduk. Umarım, siz de bu önergeye olumlu bakarsınız;
çözümü konusunda bir kez daha, geçmişte yapılanlardan ders alarak, geçmişteki
uygulamalardan yararlanarak, uluslararası alandaki gelişmeleri ciddî bir
biçimde değerlendirerek; ama, her şeye rağmen, bu sorunun çözümüne katkıda
bulunmaya zorunlu olduğumuzu, mecbur olduğumuzu düşünerek, bu komisyonun
yararlı bir iş yapacağı düşüncesiyle, hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Selvi.
Sayın milletvekilleri,
söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ve önerge sahibi olarak
şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem'de.
Buyurun Sayın Erdem. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İki süreyi
birleştiriyorum Sayın Erdem; konuşma süreniz yarım saat.
ORHAN ERDEM (Konya) - Sağ
olun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sokak çocuklarıyla ilgili konuya başlamadan önce, tüm
çocuklarımızın ve halkımızın Ulusal Egemenlik Haftasını ve iki gün sonra
kutlayacağımız 23 Nisan Çocuk Bayramını kutlayarak selam ve saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
23 Nisan Çocuk Bayramı ve Millî Egemenlik Haftası içerisinde olduğumuz bu
günlerde daha da anlam kazandığına inandığım, çocuklarımızı sokağa iten göç,
sosyal ve benzer sorunlar tespit edilerek yasal boşlukların doldurulması,
gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması hakkında önerge sahibi olarak şahsım ve AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Bu konuda, grubu bulunan
Anamuhalefet partimiz CHP'nin ve Doğru Yol Partisinin de aynı duyarlılık
içerisinde olduğunu bilmekteyiz.
Bugün görüşeceğimiz konu
hakkında ilk önergeyi, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir ve 45
milletvekili arkadaşı, daha sonra Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi ve
24 milletvekili arkadaşı ve AK Parti Grubu adına benim verdiğim önergeyi de 42
milletvekili arkadaşım imzalayarak Meclise sunduk. İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu üyesi olarak da bu konuda birçok çalışmaya katıldık ve sorunun tek
başına ele alınma gereği ve sokak çocuklarına, bir an önce önlemler alınarak
müdahale edilmesi gerekliliğini gördük.
Değerli arkadaşlar,
kısaca sokak çocuklarının tanımını yaparak başlamak istiyorum. Ülkemizde son
yıllarda "sokak çocukları" kavramıyla gündeme gelen ve sayıları hızla
artan, sokakta yaşayan ve sokakta çalışan çocuklar, aileleri tarafından ihmal
ve istismar edilen çocuklardır. Sokak çocukları, uzun ya da kısa süreli de olsa
aile ve bir yetişkinin desteği ve korumasından yoksun, her türlü tehlikeye açık
olarak sokaklarda yaşayan, çalışan çocuklardır. Sokak çocuklarını, günün belli
bir bölümünü veya tamamını sokakta geçiren, aile bağları tamamen ya da kısmen
kopmuş, beslenme, barınma, temel ihtiyaçlarının tamamını veya bir kısmını
sokaktan karşılayan çocuk olarak tanımlayabiliriz. Bu çocuklardan söz ederken,
şimdilerde, uluslararası örgütler "risk altındaki çocuklar"
tanımlamasını kullanmaktadır.
Bu grupta yer alan
çocuklara götürülen hizmetler de, bu çocukların sorunlarının farklılıklarına
göre çeşitlilik göstermektedir. Örneğin, madde bağımlısı çocuklara, tıbbî
tedavi hizmetleri gibi farklı hizmetler götürülmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sık karıştırılan konulardan "sokak çocuğu" ile "sokakta çalışan
çocuk" tanımlarını da ayırmamız gerekmektedir. Sokak çocukları, sokakta
yaşayan, sokaktaki çocuklar da çalıştırılan, akşam belli bir saatte eve dönen
çocukları ifade etmektedir.
Sokak çocuklarının
sokakta çalışan çocuklardan farkı dersek, sokakta çalışan çocuklar, ailesinin
geçimine katkıda bulunmak ya da kendi masraflarını karşılamak için günün bir
bölümünde sokakta çalışan, gecenin erken ya da geç bir saatinde evine dönen
çocuklardır. Genelde, tiner, bali ve benzeri madde bağımlılıklarına daha az
rastladığımız bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmektedir. Sokak
çocuğu ise, bir yetişkinin korumasından, yol göstericiliğinden yoksun olan,
sokağı gerçek evi haline getirmiş çocuklardır.
Bütünüyle sokağı mesken
edinen; yani, geceleri ya da en azından bazı geceler evine dönmeyen, aile
koruması ve desteğinden bütünüyle ya da büyük ölçüde yoksun olan sokak
çocukları, çoğu zaman, yine, sokakta yaşayan bir grup oluşturmaktadırlar.
Bunlar, sevgi, güven, korunma, ait olma ve bu gibi gereksinimlerini bu
gruplarda, birlikte yaşayarak karşılamaktadırlar.
Çocuklar sokak
yaşantısına başladıklarında, onları, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, yaralanma,
suç işlemeye başkaları tarafından zorlanma, kronik ve bulaşıcı hastalıklara
yakalanma, sağlıksız koşullarda yaşama ve dengesiz beslenme, cinsel istismar
sonucu bulaşıcı ve ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yakalanma gibi
tehlikeler beklemektedir. Sokakta çalıştırılan çocuklar, birer sokak çocuğu
olmaya potansiyeldir. Zamanının çoğunu sokakta geçiren, ancak ailesiyle
bağlarını sürdüren ve geç saatlerde de olsa evlerine dönen çocuklar, sokaklarda
oldukları sürede tehlikelerden korunmak için birbirleriyle işbirliği içerisinde
gruplaşmaya gitmekte ve bu birliktelik, cesaret, soğuktan korunma, istekleri
karşıya rahat ifade etme, utanma duygusunun kalkması, bali ve benzeri
uyuşturucu maddelere yönelmeye itmektedir. Çocukları sokakta yaşamaya iten nedenleri,
Sayın Bakanımız ve Sayın Cevdet Selvi ifade ettiler, onu tekrar etmek
istemiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de sokak çocukları için yapılan araştırmalara genel olarak
baktığımızda, çocukların cinsiyet dağılımında yüzde 90'ının erkek, yüzde 10'unun
da kız çocuklarından oluştuğu görülmektedir. Bunlar, ayrı bir tehdit
oluşturmakta ve kız çocukları, ergenlik çağıyla birlikte, gayrimeşru çocuklar
dünyaya getirerek bunları da sokağa bırakmaktadırlar.
Ülkemizde 1950'li
yıllarda yaşanmaya başlanan göç ve kentleşme olguları sokak çocukları sorununu
da temel olarak önümüze çıkarmış, daha sonra, terör ve ekonomik nedenlerle
kentlere hızlı göç, bu sorunu daha da büyüterek önümüze getirmiştir.
Ülkemizde, sokak
çocuklarının tam sayısı hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz bir çalışma
bulunmamaktadır. Çocuk nüfusunun genel nüfusa oranı, gecekondularda yaşayan
çocuk sayıları, büyük kentlerin gecekondularında yaşayan çocuk sayıları gibi
veriler gözönüne alınarak çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Gecekondu
yaşamının, çocuğun sokağa inmesiyle doğru orantılı bir etken olduğu öne
sürülmektedir. Net rakamlarla ortaya konulmasa da, Türkiye'de sokak çocukları
sorununun gittikçe büyüdüğü, artık, herkesin kabul ettiği bir gerçek durumunu
almıştır.
Yasal açıdan bakıldığında,
1995 yılında Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Hakları
Sözleşmesi, çocukların korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de,
bunun hayata geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olmamaktadır.
Korunmaya muhtaç
çocukların hukukî açıdan korunma kapsamına alınabilmeleriyle ilgili Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 2828 sayılı Kanunu, çocukların bakımları
ve yetiştirilmeleri için, kurumlara yerleştirilmeleri konusunda çeşitli
kısıtlamalar getirmekle birlikte, mevcut Kurumun kapasitesi köklü bir çözüm
sağlamaktan oldukça uzak ve yetersizdir.
Yaşanan sosyoekonomik
olumsuzlukların bir nedeni olarak çocuğun sokağa itilmesiyle birlikte, çocuk,
yalnız sokakla tanışmayıp, birçok hayatî riski de beraberinde bulmaktadır. Risk
altındaki bu tip çocuklara, yeterince, koruyucu, kollayıcı uzman kurum
hizmetlerinin ulaştırılamaması sorunu çözümsüzlüğe sürüklemekle birlikte,
polisiye tedbirler bakımından da etkin müdahale yöntemlerinin
geliştirilememesine neden olmaktadır.
Bu ve benzeri nedenlerden
ötürü güvenlik birimlerimize gelen çocuklar için, kurum kapasitesinin
yetersizliği nedeniyle koruma tedbiri alınamamakta ve çocuklar aileye teslim
edilmeye çalışılmaktadır; ancak, teslim edilen çocukların, ailenin soruna duyarsız
yaklaşımı nedeniyle, çok kısa sürede tekrar sokağa itildikleri de
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, genç nüfusun yoğun olduğu bir ülkedir. 0-18 yaş arasındaki nüfus 27
000 000, 5 yaş altı nüfus 7 000 000, yıllık doğum sayısı 1 400 000, yıllık
ortalama nüfus artış hızı da 1,9'dur. Hane halkı ortalamamız 4,3'tür. Kimsesiz
ve korunmaya muhtaç çocuk sayısı, son beş yılda oldukça artmıştır.
Ülkemizin doğusunda
doğurganlık oranı yüzde 4,3; batısında ise yüzde 2'dir. Türkiye'de toplam doğurganlığın
yüzde 11'i 15-19 yaş grubunda gerçekleşmektedir. Türkiye'de çocuk annelerin
oranı da yüksektir. 12-14 yaş arası evli olan kız çocuklarının sayısı 10
484'tür. 15 ve 19 yaş grubunda evli olanların sayısal olarak ifadesi de 463
480'dir.
Bu sayılardan da
anladığımız gibi, binlerce çocuk annenin ekonomik ve çeşitli nedenlerle
yetiştiremediği çocuklar sokaklara itilmektedir. Hepsi olmasa da, genelde
ekonomik açıdan yetersiz ailelerde bu sıkça görülmektedir.
Türkiye, nüfusunun yüzde
36'sı yoksul ve orta gelirli bir millî gelir dağılımı olan ülkedir. Aynı
zamanda, bu, orta gelirli millî gelir dağılımımızın da adaletsiz olması ve
yeterli sosyal güvenlik ağlarının olmayışı, yüksek işsizlik oranımız ve
geçmişte yaşanan yüksek enflasyon yüzünden, başta çocuklar olmak üzere,
nüfusumuzun 30 000 000'u risk altındadır. Yoksul aileler, ülke gelirinin ancak
yüzde 6 payını kullanabilmektedir. Kişi başına yıllık gelirleri 500 doların
altında olan bu tip aileler, Türkiye'de, son on yılda, toplumsal gelişme
ekonomik alandaki gelişmelerin altında kalmasından dolayı, hızla artmıştır.
Türkiye'de 6-18 yaş
grubunda çalışan çocuk sayısı 6 000 000 sınırındadır. Çalışan çocukların ise
yüzde 30'u okula gitmeyen, sokakta çalışan çocuklardan oluşmaktadır. Son beş
yılda büyük bir artış olarak gözlediğimiz bu veriler, Türkiye genelinde sokak
çocuklarının sayısının, net olmamakla birlikte, 15 000-20 000 civarında
olduğunu göstermektedir.
Son on yılda büyük
kentlerimizde gözardı edilemeyecek derecede artan sokakta yaşayan ve çalışan çocukların
sorunları giderek karmaşık hale gelmektedir. Özellikle son yıllarda göç alan
büyük kentlerimizde bu soruna ilişkin çeşitli kuruluşlar tarafından ayrı ayrı
projeler geliştirilmiş; ancak, konunun cephelerini bir bütün olarak ele alan
bir proje geliştirilememiştir. Oluşturulan modellerde soruna müdahale
yöntemlerinde yetersiz kalınmakta, sorunlar önemsenmediği gibi, artarak devam
etmektedir. Burada esas olan, doğru müdahale yöntemlerinin uygun araçlarla
uygulanmasıdır. Çocukların çalışma nedenlerine bakıldığında, büyük çoğunlukla
ekmek parası, aileye ekonomik katkı, okul harçlığı gibi sebepler öne
çıkmaktadır.
Sokakta çalışan
çocukların bir kısmı eğitim öğretim, sürecini belli bir aşamada terk etmişken;
okul yaşında olduğu halde, okula hiç başlamamış olan çocuk sayısı da çok
fazladır. Sokakta çalışan çocukların yaklaşık yarısı, Türkiye'de zorunlu olan
eğitim-öğretim sürecine ya dahil olmamış ya da belli bir aşamasında terk
etmiştir.
Sokakta çalışan
çocukların çoğu, tüm gün sokaklardadır ve saat 20.00-21.00 gibi, akşam evlerine
dönmektedir. Bu veri, çocukların önemli oranda eğitim sürecinin dışında
oluşuyla da paralellik göstermektedir.
Sokakta çalışmaya başlama
yaşı oldukça erkendir. Bir kısmı, 5 yaş ve altında bu işleri yapmaya
başlamaktadır; ama, esas yoğunluk 7 ile 11 yaş arasındadır, 12 yaşının
sonlarında bir düşme eğilimi görülmektedir. Bu çocuklar arasında, sokakta
yaşayan ve çalışan çocuklarla birlikte sokakta yaşama riski taşıyan çocuklar da
yer almaktadır. Risk altında bulunan çocukların, kardeşleri sokakta yaşayan ve
çalışan çocuklar veya yapılan saha çalışmaları ve diğer sektörlerle kurulan
bağlantı esnasında elde edilen bilgilerle, göç etmiş, çok çocuklu ve ekonomik
yoksulluk içerisinde olan aile çocukları olduğu tespit edilmiştir.
Sokak çocuklarının
kayıtları düzenli ve tek merkezde tutulamadığından, çocukların takibi, uygun
sosyal hizmetin seçilmesi ve çocuğun yönlendirilmesi mümkün olmamaktadır. Gece
hizmet veren herhangi bir merkezde, gece çıkabilecek olaylar için acil önlem
alabilecek personel, donanım bulunmamakta, koruma sıkıntısı bulunmakta ve bir
çocuğu, 7 kişilik ailenin mensuplarının gelerek bu merkezlerden almasına sıkça
rastlanmaktadır.
Böylece, gösterilen iyi
niyetli çabalar koordine edilemediğinden hizmette etkinlik ve verimlilik
sağlanamamaktadır. Bu nedenle, yeniden yapılanma, koordinasyon ve bilgilerin
tek merkezde toplanması gerekmektedir.
Sokakta çalışan ve
sokakta yaşayan çocuklara verilecek hizmet elbette ki aynı değildir. Sokakta
yaşayan çocuklara, öncelikle onların bulunduğu ortamlarda, çok farklı hizmet
sunmak gerekmekte olup, bu alanda, özellikle de gece çalışacak uzman ve
Küçükleri Koruma Şubesi elemanları, insan hakları ve çocuk hakları konularında
davranış biçimi oluşturacak şekilde eğitim görmeli ve çok önemli bu konularda,
sokaklarda hizmet vermelidir.
Sokakta çalışan ve
yaşayan, kanunla ihtilafa düşmüş olan çocuklardan madde bağımlısı olanların
tedavi edilebilmeleri de, bu alanda çalışmaların olmazsa olmaz bir koşuludur.
Uçucu madde veya solunum
yoluyla alınan maddelerin kullanımının ardından, madde etkisindeyken suç
işlemek son zamanlarda çok yaygınlaştı. Türkiye'de, şu anda, esrardan sonra en
çok kullanılan madde, maalesef, tiner ve balidir. Çoğu zaman gruplar halindeki
bu kullanıcılar, yeni yapılan veya terk edilmiş binalarda, trafik ışıklarının
bulunduğu kavşaklarda insanlarda korku yaratmaktadır ve son zamanlarda, bu
kullanım alanlarına, büyük alışveriş merkezlerinin civarları da eklenmiştir.
Kentin en aktif alanlarında, sokak çocukları diye adlandırılan insanlar,
ellerinde naylon torbalarla çok sık görülmeye başlanıldı. İnsanlardan sigara,
para, cep telefonu, yiyecek gibi birçok şeyler istemeye başladılar; direnen
veya kavgaya tutuşanlar, hayatlarını bile kaybettiler. Bayanların ırzına bile
geçtiler. Toplumun her kesimi mağdur oldu; askeri, öğretmeni, öğrencisi,
yaşlısı, genç bayanı, bu olaylara anlam veremedi.
Bu olay sosyal bir konu
olup, tamamen kentleşme ürünüdür. Kullanıcılar, toplumun her kesiminden
olabilir. Bu insanlar, çoğunlukla, 6 ilâ 16 yaş civarında ve evlerini terk
etmiş, anne-babaları olan ve ciddî ruhsal sorunları bulunan çocuklardır. Bu
çocukların sayıları tartışmaya açıktır; İstanbul'da 2 000 civarında oldukları
tahmin edilmektedir. Bu rakam, aslında, yeni kent alanları, ilk göç bölgeleri,
varoşlar da hesaba katılırsa, 10 000'lerle ifade edilebilir. Yirmidört saat
sokakta yaşayanlar belki 2 000 civarında olabilir. Bu insanların neredeyse
tamamı uçucu madde, tiner, bali bağımlısıdır. Tiner, bali gibi uçucu veya
yapıştırıcı olarak nalbur, bakkal, market gibi her yerde satılan bu uyuşturucu
maddeleri almaktadır. Maliyeti diğer maddelere göre çok ucuz, kullanımı da
basittir. Torbaya koy, sonra kafanı torbanın içine sok ve çek. Arkadaş grubu
olarak da elden ele uzatarak nefesle içine çek, sonra da kafayı bul,
problemlerinden uzaklaş ve istediğin gibi bir ruh âlemine dal! Ne okul ne baskı
ne yoksulluk ne parasızlık ne anne baba baskısı ne sorumluluk... Her şeyden
uzakta, grup halinde, madde etkisinde... Ardından insan olmaktan çık, canavarlaş,
tamamen dürtüsel ve tıpkı zincirinden boşalmış bir yaratık gibi etrafa saldır,
sonra da, malum, medyada haberlere malzeme ol!
Uçucu maddeleri her genç
veya her çocuk kullanabilir. Bu, tamamen rastlantıya bağlıdır. Çocuk veya genç,
ortamda bu maddeyi bulur ve denerse arkası gelebilir; çünkü, insanlarda soyut
düşünce 18 yaşından önce gelişmez; yani, doğruyu eğriyi, gerçeği, var olan ve
toplumda geçerli olan ahlakî değerleri, hukuku, yasaları tam olarak idrak
edemez; fark edebilir, ama, çoğunlukla tatbik edemez. Aslında, bu, sorumluluk
ve disiplin olarak da bilinir.
Çoğu zaman meraktan ve
arkadaşlarının teşvikiyle bu madde bağımlılığı hızla yoğunlaşıp, başlamaktadır.
Bu nedenle, madde bağımlılıkları için tedavi merkezinin işler hale getirilmesi
ve diğer merkezlerle bilgi ağının kurulması, koordinasyonunun sağlanması önemli
bir gerekliliktir.
Ülkemizde ciddî bir sorun
haline gelmeden, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar ile madde bağımlısı
çocuklara acilen hizmet götürülmesi gerekmektedir; ancak, hizmet götürülecek
grup kendi içinde alt sorun gruplarından oluştuğu ve her altgruba götürülecek
hizmet modeli ayrı bir özellik taşıdığı için, çalışanların, çok yönlü
planlayarak bu sorunu gidermesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, sokakta yaşayan,
sokakta çalışan madde bağımlısı çocukların tanımlamalarının doğru bir şekilde
yapılarak hizmet gruplarına göre sınıflandırılması ve ayrı birimlerde hizmetten
yararlanmalarının sağlanması, sokakta çalışan çocuklara yönelik hizmet
verilirken gezici sokak ekiplerinin bulundurulması, çocukların yoğunlukla
yaşadıkları bölgelerde açılacak merkezlerle, bu çocuklar ve ailelerine yönelik
hizmetlerin yürütülmesinin sağlanması, sokakta yaşayan çocuklara yönelik
yirmidört saat hizmet vermek üzere kuruluşlar oluşturulması gerekmektedir. Cinsel
istismara uğramış kız çocuklara yönelik olarak da, açılan merkezlerde meslek
elemanlarının eğitilmesi ve hizmet grubuna yönelik altyapının oluşturulması
gerekmektedir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu, sivil toplum örgütleri, emniyet birimleri, üniversiteler,
sokak çocuklarıyla ilgili birçok çalışma yapmış; ancak, bir koordinasyon
dahilinde sorunun çözüm yolları birliktelik arz etmemiştir, birlikte hareket
edilememiştir. Bu konunun bir komisyon dahilinde araştırılması çok faydalı ve
verimli olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bir toplumun temel çekirdeği olan aile kurumunu daha sağlıklı oluşturmak, ancak
sağlıklı, eğitimli nesiller yetiştirmekle mümkündür. Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı gün, ülke
geleceğinin sağlam temeller üzerinde durdurulabilmesi için, cumhuriyeti
gençlere ve çocuklara emanet etmiştir. Çocuklar, geleceğimizin teminatıdır.
Onlar da, gelecekte, bizim bulunduğumuz konumlarda başarıyla çalışacaklar ve
halkımıza hizmet edeceklerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Anayasanın verdiği bu hak ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılması yönünde, AK Parti Grubu olarak "kabul"
oyu kullanacağımızı belirtir, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını
dilerim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Sayın milletvekilleri,
önerge sahibi olarak, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Akdemir.
(Alkışlar)
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokakta yaşamaya mahkûm edilmiş
çocuklarımızın sorunlarının araştırılması ve bu konuda alınması gereken
tedbirlerin tespit edilmesine yönelik olarak 45 milletvekili arkadaşımızla
birlikte, 13 Haziran 2003 tarihinde vermiş olduğumuz araştırma önergesinin
öngörüşmeleri münasebetiyle huzurlarınızdayım; sözlerime başlamadan önce,
şahsım ve Doğru Yol Partisi adına, Yüce Heyetinizi ve Yüce Türk Milletini
saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle, Türk Milletinin ve çocuklarımızın da
bayramını kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmanın son aşamasında, grubu olmayan bir partinin
milletvekili olarak ve bir hekim milletvekili olarak, bu hassas konuyu,
toplumun geleceğini ilgilendiren bu konuyu gündeme getirip tartışmak üzere
huzurlarınızdayım. Tüm milletvekillerinin bu konu üzerinde gerekli ilgiyi,
hassasiyeti göstereceklerini bire bir görüşmelerimde ve topladığım imzada
anlamış bulunmaktayım. O nedenle, konunun hassasiyeti büyüktür; Türk Milletinin
geleceğini ilgilendiriyor.
Değerli Başkanım, sayın
milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, bu çocuklarımız, son günlerde
karıştıkları ölümle sonuçlanan olaylarla gündeme geldiler. SAT Komandosu
Yüzbaşı Zeki Şen'in öldürülmesiyle başlayan bu olayları diğerleri izledi.
Sayın Bakanımız,
konuşmasında "basının ilgisinin olması gerektiğini" söylemişti.
Şimdi, ben, basından örnekler vermek istiyorum. Bu konuya, gerçekten, basın
gerekli önemi ve ilgiyi göstermiştir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, mesela Hürriyet Gazetesinde gördüğünüz gibi "hastane
silahlandı." Antalya'da, hastane, tinercilerin saldırısından korunmak için
bu şekilde bir önlem aldı. Akşam Gazetesinde -basın çok ilgi gösterdi gerçekten
dikkatimizi çekmek için- "Tineri çekene de satana da hapis cezası önerdik;
ama, çocukları hapse atamıyoruz."
Bir diğeri:
"Tinerciler terfi ettiler. Yüzbaşıdan binbaşıya çıktılar. Binbaşıya
saldırdılar."
"Çocuk yuvası
öğretmeni Serpil Hanımı kaçırıp tecavüz ettiler." Resmî kuruluşları örnek
veriyorum.
Dönemin ilgili bakanı
"gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik sürdükçe,
çocukların sokağa çıkması kaçınılmazdır" diyor. Sabah Gazetesinden.
Yine, Türkiye'nin ünlü
belediye başkanlarından Sayın Melih Gökçek ile Emin Çölaşan arasında
"Mustafa'nın dramı" konu ediliyor ve günlerce köşe yazılarında
yazılıyor. Ayrıca, dönemin Adalet Bakanının eşine saldırı oluyor ve nihayet,
Cumhurbaşkanı Sayın Sezer konunun üzerinde duruyor ve Devlet Denetleme Kuruluna
araştırma yaptırıyor; araştırmanın sonucunda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumunun başarısız olduğu, işlevini yitirdiği raporu veriliyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, daha sayacak pek çok dosya var. Araştırdım, basında bu konuda çok
sayıda haber çıkmış; o nedenle, konunun önemini belirtmek için basından
örnekler verdim.
Değerli arkadaşlarım,
"Sokakta Çalışmak Zorunda Kalan Çocuklar" konulu bir kompozisyon
yarışması düzenleniyor ve Serpil Kızılay adında, ilköğretimde okuyan bir
öğrencimiz, biz milletvekillerine de seslenerek şöyle diyor: "Yıllardır
sokakta çalışan, çalıştırılan binlerce çocuk görüyorum. Kimi mendil satar, kimi
ayakkabı boyar, kimileri de gelişmemiş vücutlarına bakılmaksızın tamirhanelerde
çırak olarak çalıştırılırlar. Sözde çocuk yasaları vardır. Onlar, kanunlar
karşısında okula gönderilmek zorundadırlar; ama, nasıl?
Devlet büyüklerimiz, bir
şeyler yapmanız gerekmiyor mu?! Ben yetkili değilim. Çözüm nerede tam olarak
bilemem. Ama, ben de bir çocuk olarak diyorum ki, önce eğitim. Eğitimi
yaygınlaştırın, sadece, belirli megakentlerde değil, Anadolu'da da
yaygınlaştırın. İnsanlar arasındaki ekonomik, sosyal farklılıkları en alt
düzeye indirin. Çocukevleri açın; koruyun onları. Aksi halde, sokaklar onları
ezerek, içlerine sevgi yerine nefret tohumları ekerek apaydınlık bir geleceği
karanlığa gömecektir."
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklar kimdir; öncelikle, bunları
tanımlamamız gerekiyor. Ben, tanımlamayı yapmayacağım; çünkü, Bakanım ve
diğer konuşmacı arkadaşlarım Orhan Bey
ve Cevdet Bey yaptılar.
Değerli arkadaşlar, bu
çocukları, öncelikle konunun kapsamını belirleme açısından, faydalı olması
açısından iki gruba ayırmak gerekir; bir, sokakta yatıp kalkın çocuklar; iki,
gündüzleri sokak ortamında çalışan, akşamları evlerine giden çocuklar, ki,
bunların da zaten her birisi sokakta yaşayan çocuk olmaya birer adaydır.
Bizim asıl hedefimiz,
birbirinden ayrı düşünmeyecek şekilde, onbinlerle ifade edilen, ancak, sayıları
hakkında kesin bir bilgi bulunamayan bu gruptaki çocuklarımızın tamamının
sorunlarına çözüm getirmektir. Ben rakam vererek kafalarınızı fazla
bulandırmayacağım; ama, bir rakam vermek istiyorum. Devlet İstatistik
Enstitüsünün 2001 yılı verilerine göre 6-17 yaş arasındaki çocukların sayısı 17
000 000'dur. Bunların 1 635 000'i sokaklarda çalışıyor değerli arkadaşlarım.
Bu, bir basın açıklamasında, Bakanlık resmî arşivlerinden bildirilmiştir.
Peki, kim bu çocuklar,
niye vahşileşmişler, neden ırza geçip sonra öldürüyorlar, eğitimleri nedir,
onları sokağa, hırsızlığa, cinayete iten nedenler nelerdir, hangi felsefeyle
yetiştirildiler; işte, bunların üzerinde durmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
çocukların sağlıklı olarak doğması, büyümesi, beslenmesi ve eğitilmesi, çocuk
haklarının temelini teşkil etmektedir. Bu husus, Birleşmiş Milletlerce
hazırlanan sözleşmeler ve düzenlenen uluslararası toplantılarla garanti altına
alınmış ve ilgili sözleşmeler ülkemiz tarafından da kabul edilmiştir.
Anayasamızın 61 inci maddesinin dördüncü fıkrasında "devlet, korunmaya
muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır"
deniliyor. İşte, bu tedbiri almak için bu, Meclis araştırması açılması
önerisini getirdik. O nedenle, anayasal görevimizi yapmak zorundayız değerli
milletvekili arkadaşlarım.
Sokakta yaşayan
çocukların sayısı, maalesef, yaşadığımız toplumsal değişim, hızlı kentleşme,
gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik, içgöç, fakirlik, eğitimsizlik,
aileiçi şiddet gibi sebeplerden dolayı sürekli olarak artma eğilimi
göstermektedir. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, süratle büyüyen
şehirlerimizde sevgisiz ve ilgisiz büyüyen, sokakta yaşamayı kendisine kurtuluş
yolu zanneden bu çocuklarımızın içler acısı durumu için acil çözüm yollarının
bulunması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
nedenle -biraz önce nedenler sayıldı, onların üzerinde durmak istemiyorum-
söylenecek çok şey var; ama, benim zamanım çok kısa.
Günümüzde, madde
bağımlılığı, çocuklar arasında hızla yayılan ve ivedi çözülmesi gereken çok
önemli bir sorundur. Çocuklarımızın bu sorundan korunmasının yöntemi, her
şeyden önce, onları bu duruma iten nedenlerin iyi bilinmesinden ve gerekli
tedbirlerin alınmasından geçer.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tabiî, bu sebeplerin kökeninde ise, demin söylediğim
gibi, eğitim, göç, işsizlik gibi bir dizi kangren olmuş neden yatıyor. Hatta,
burada sayacak olursak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Aile
Araştırma Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, aileden sorumlu Devlet
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı, Adalet
Teşkilatı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, mahallî idareler,
bazı dernek, vakıf ve sendikalar gibi kuruluşlar olmasına rağmen, acaba, bu
sorun niçin çözülmüyor; tabiî ki, koordinasyon yoktur; dolayısıyla da, mücadele
yetersiz kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Olur efendim, tamamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün itibariyle, sokakta yaşayan çocukların sorunlarının çözümüne yönelik
yürürlükte bulunan yasalarımızın yetersiz olduğu ve beklenen sonuçlara
ulaşamadığı kesindir. Ülkemizde, çocuğun korunmasıyla ilgili sorunların çok
büyük bir kısmı, yasalarda öngörülen örgüt ve kurumların kurulamaması ve yasaların
gereği gibi uygulanamamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde, çocukların daha
iyi korunmasının sağlanması amacıyla, bazı yasal, yönetsel ve toplumsal
önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Çocuğun gelişmesinin en uygun
ortamının aile ortamı olduğu dikkate alınarak, yardımlar bu konuda dikkatle
gözden geçirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
sorunun temelini oluşturan aile yapısının güçlendirilmesi, toplum
duyarlılığının artırılması ve desteğinin sağlanması için alınması gerekli
tedbirler, olayın önemli bir yönüdür. Ailenin toplum içindeki yeri, önemi,
görev ve sorumlulukları gençlerimize yeterince anlatılamamaktadır. Çocukların
dünyaya gelmesi, hem beden hem de zihinsel olarak sağlıklı ve sağlam yetişmesi,
ana babaya ve onların bilgili ve bilinçli olmalarına bağlıdır. Önemli olan,
hastalığın meydana çıkması, sorunun yaratılması değil, sorun çıkarmamak,
hastalık çıkarmamak için koruyucu önlem alabilmektir. En önemli ve öncelikli
koruyucu önlem de eğitimdir. Bireyleri, özellikle gençleri, aileleri ve tüm
toplumu eğitmek, sorunlu çocuk ve aileleriyle işbirliği yapmak, koruyucu
önlemleri alacak, sorunlu çocukları rehabilite edebilecek kurumları artırmak
gerekmektedir.
Sonuç olarak şunu
söyleyebilirim: Yukarıda belirttiğimiz gibi, çocukların korunması için gerekli
olan yasal düzenlemeler süratle yapılmalı, uzun zaman gerektiren ve pahalı olan
tedavi edici ve rehabilite edici önlemlerden ziyade, koruyucu ve önleyici
önlemler hızla alınmalıdır. Bunun için, ana baba eğitimi, aile-çocuk eğitimi ve
çevre iyileştirme programlarını hayata geçirerek toplum merkezlerinin
kurulması, eğitim hizmetleri yanında boş zamanları değerlendirme, sportif
etkinlikleri yürütme gibi işlevleri yerine getirecek gençlik merkezlerinin
oluşturulması zorunludur.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
sözlerinizi toparlar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
23 Nisan Çocuk Bayramı
vesilesiyle, sokakta yaşayan çocuklarımız hakkındaki Meclis araştırması
önergemizin kabulünü tüm milletvekillerimizden bekliyoruz. Bu kabul, çocuklarımızla
ilgili gerçek düşüncelerimizi sorgulamak, suskunluğumuzu bozmak için bir fırsat
olacak ve aynı zamanda, yıllardır süren göç, gelir dağılımındaki dengesizlik,
adaletsizlik, yoksulluk, nüfus artışı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve yerel
hizmetlerdeki ayırımcılık gibi sorunlara eğilme bakımından ortam doğuracaktır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu komisyon, böylece, ülkemizin kanayan yarası olan sokakta
yaşayan çocuklarımızın sorunlarına yönelik daha kalıcı, etkili önlemleri tespit
ederek, bu konuda hükümete yardımcı olacak çalışmalar yapacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi adına selamlıyor, saygılarımı
sunuyorum. (Alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
önerge sahibi olarak Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Erbatur.
(CHP sıralarından alkışlar)
N. GAYE ERBATUR (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokakta yaşayan ve çalıştırılan
çocuklarla ilgili bir Meclis araştırması açılması konusunda, önergeyi imzalayan
arkadaşlarım adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Ülkemizde, 1995'te, 4058
sayılı Yasayla içhukuk kuralına dönüştürülen Uluslararası Çocuk Hakları
Sözleşmesi 0-18 yaş arasındaki her bireyi çocuk olarak kabul etmekte ve
çocukların haklarını tanımlamaktadır. Yaşama, gelişme, korunma ve katılım olmak
üzere dört ana başlıkta toplanabilecek çocuk hakları, aynı zamanda taraf
ülkeler ve toplumların sorumluluk ve ödevlerini de belirlemektedir.
Çocuklarımızı, gençlerimizi sevgi sözcükleriyle anmak, sembolik projelerle
sorunlarını çözüyormuş gibi görünmek yetmemektedir. Türkiye nüfusunun yüzde
36'sı 0-18 yaş arasındadır; yani, çocuktur ve en temel hakları açısından bile
ciddî sorunlarla karşı karşıyadır. Örneğin, yaşama hakkı açısından, Türkiye,
dünyanın en sıkıntılı ülkelerinden birisidir ve bebek ölüm oranı tüm
gelişmelere karşın, çok yüksektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çocuk nüfusumuzun oranı bazı kentlerimizde, bölgelerimizde
yüzde 50'lere ulaşmaktadır. Ekonomik ve sosyal gelişmeye koşut olarak
çocuklarımızın sağlıktan beslenmeye, eğitimden ailede, toplumda ihmal ve
istismara kadar çok ciddî sorunları vardır. Çeşitli nedenlerle yoksul ailelerin
çocukları kendilerini sokakta bulmaktadırlar. Bunların kimi, açlıktan,
şiddetten veya baskıdan, bazen de bunların tümünden birden kaçmakta, kimi, aile
tarafından ev dışına itilmekte, bazen küçücük omuzlara aile sorumluluğu
yüklenebilmektedir. Belki bir okşayışın, bir gülümseyişin, bir tas sıcak
çorbanın yokluğundan, belki okula gidememenin acısıyla, belki artık para
kazanması konusunda baskılara, belki şiddete dayanamayarak, umarsız, sokaklara
merhaba diyen çocuklarımız var. Kimi de, kendi iradesi dışında, kovulduğu ya da
aile dağıldığı için sokaklara mahkûm olabilmektedir. Bu çocuklarımızın tümü,
sokakta binbir tehlikeyle burun buruna gelmektedirler. Bu tehlikelere karşı
savunma mekanizmaları ve ilişkileri geliştirirken de, kendileri tehlike yaratan
insanlara dönüşebilmektedirler.
Yirmidört saat sokakta
yaşayan, aileyle bağlarını koparmış olan çocuklar yanında, okula gitmek yerine,
mendil, sakız satıp, akşam kazandığı parayı evine götüren çocuklarımız var.
Onları bekleyen tehlikeleri kestirmek hiç de güç değil. Cinsel taciz,
uyuşturucuya alıştırılmak, şiddet, suça teşvik veya zorlama ilk anda akla
gelenler. Kaza geçirerek yanma, yaralanma, kronik tehlikeli bulaşıcı
hastalıklara yakalanmanın bir adım ötesinde, organ naklî çetelerinin, insan
kaçakçılarının eline düşmek hatta öldürülmek de var. Sokakta yaşayan ya da
çalıştırılan çocukların yüzde 7-8 kadarı kız çocuklarıdır; özellikle onlar
için, fuhuş ve pornografi dahil cinsel sömürü ve suiistimal diğer bir
tehlikedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çocuklarına sahip çıkamayan ulusların geleceklerini de karartacakları gerçeğini
ya da bugün çocuklara yönelik hizmetlerden esirgenen, kısılan kaynakların
bedelini, toplumların, yarınlarında kat be kat fazlasıyla ödeyecekleri
gerçeğini anımsayalım. Bugün, sokakta çalıştırılırken ya da yaşamak zorunda
kalırken ulaşılamayan bir çocuk için, yarın, uyuşturucu, suç, AIDS, tıbbî ve
sosyal rehabilitasyon için çok daha büyük kaynaklar ayırmak zorunda
kalınmaktadır.
Nüfusunun çok büyük bir
bölümü çocuklardan oluşan ülkemizde, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklar
sorunu, toplumumuzun gündeminde sürekli yer almakta ve günlük yaşamı bile
etkileyecek bir duruma gelmektedir. Olağan koşullarda her çocuğun sağlıklı bir
aile ortamında bakılıp korunması, geliştirilip yetiştirilmesi ve bunun için
ailenin, toplumun, devletin olanaklarının birleştirilmesi istenir; ancak, her
toplumda ve her zaman, bu, olanaklı olamamaktadır.
Ailelerin bakıp
koruyabileceğinden çok çocuk sahibi olması, çocuğu gelir, güç kaynağı gibi
görmesi; devletin, aileyi, başta eğitim ve sosyal hizmetler alanı olmak üzere,
yeterince desteklememesi; ağır yoksulluk ve gelir bölüşümünde uca savrulmalar;
terör ve benzeri nedenlerle göçler, işsizlik, sosyal sigorta güvenlik ağının
tüm yurttaşlara ulaşamaması gibi birbirini etkileyen pek çok nedenle
aile-çocuk, aile-okul-çocuk bağı giderek zayıflamakta ve çocukların sokağa
itiliş süreci hızlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklar sorunu, tüm
Türkiye'yi ilgilendiren bir sorundur. Kamuoyuna yansıdığı gibi büyük
kentlerimizde -İstanbul, Adana, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Gaziantep, Mersin,
Antalya gibi- metropol olma özelliği taşıyan kentlerin yanı sıra, Batman'da,
Çorum'da, Aksaray'da, Trabzon'da, kısacası her kentimizde bu sorun vardır.
Sinop'taki, Samsun'daki, çalıştırılan çocuk pazarlarının yanı sıra, mevsimlik
işçilerin, göçer, gezginci yurttaşlarımızın çocukları, Türkiye'nin her yerinde
ulaşılması gereken çocuklarımız olduğunu göstermektedir.
Konu çok yönlü ve çok
boyutludur. Çocuk açısından, ailesi açısından, toplum açısından, kamunun
merkezî ve yerel yönetimleri açısından, sivil toplum ve meslek örgütleri
açısından her kesimin sorumlulukları, ödevleri vardır.
Yapılan araştırmalar,
sokaktaki çocuklarımızın, genellikle çok çocuklu, eğitim düzeyi düşük, düzenli
iş ve geliri olmayan yoksul ailelerden geldiklerini, uzun yıllar ülkemizi
etkileyen terör ortamının bu sorunu artırıp büyük kentlerimizde
yoğunlaştırdığını göstermektedir.
Aile cephesinde sorunlar
vardır. Koruyabileceğinden fazla çocuk sahibi olmak, çocuğu geçim kapısı haline
dönüştürmek, özellikle kız çocuklarının okula gönderilmesinde olumsuz
davranmak, aileiçi çatışmalar, ihmal ve istismarlar sık karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye genelinde koruma altına alınmış olan çocuk sayısı 20 000'e yakın olup,
sokakta yaşayan çocukların sayısı ise, bir tahmine göre, 6 000'dir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buradan bir çağrımı da iletmek istiyorum. Ben, sosyal hizmet
kuruluşlarını, sorunlarını izleyen bir milletvekili olarak "en kötü aile
yanı bile yuvalardan iyidir" türünden tanımlamaları, en azından, eksik
olarak bulduğumu ve özellikle istenmeden de olsa, yuvalardaki yavrularımızı bir
kez daha örselediğini ilgililere anımsatmak istiyorum. Elbette, aile yanı
iyidir, sıcak ve sevgi doludur; elbette, her çocuk, o olağan koşullarda
ailesiyle birlikte büyümelidir; ama, bu aile, sizin düşündüğünüz gibi,
sağlıklı, mutlu ve sevgi dolu bir aile ise. Çocuğa her tür şiddet uygulayan,
istismar eden ailenin yanı yuvadan daha iyi değildir. Öyle olmadığı içindir ki,
dünyanın her yerinde yuva ve yurtlar ve başta koruyucu aile olmak üzere,
alternatif bakım seçenekleri vardır.
Ülkeyi yönetme
sorumluluğunda olanlar, bir ihtisas hizmeti, ayrı bir bilim dalı olan sosyal
hizmetleri, politik kaygı ve kadrolaşmanın aracı haline getirmeden, özveriyle
çalışan binlerce profesyonel ve gönüllüyü küstürmeden "çok başarılıydı,
ben de memnundum; ama, görevden almak zorunda kaldım" demeden çaba göstermelidir.
Yüce Meclisin çatısı altında da yuva ve yurtlardan yetişmiş insanlarımız var.
Yuva ve yurtları, yeni hizmetleri konuşalım, geliştirelim; ama, oradaki
evlatlarımızı, hizmet veren insanları da incitmeyelim.
Örneğin, sokaktaki
çocuklara yönelik hizmetlerden sorumlu ve çocuk haklarının uygulamasında
Türkiye koordinatörü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 2004 yılı
bütçesini reel olarak ne kadar artırdık; 2005 için ne düşünüyoruz? Yeni kaç
sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve çocuk gelişim uzmanıyla kadroları
güçlendirdik? Son birbuçuk yılda yeni kaç kuruluş açıldı? Yeni hizmet modeli
var mı; başladı mı, başlatılacak mı? İşin özelliği gereği mutlaka
profesyonellerce yürütülmesi gereken bu işleri ehil ellere teslim etme
konusunda gereken özen gösteriliyor mu? Bu hizmetleri bütünüyle yerel
yönetimlere devredecek misiniz? Sosyal hizmetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına neden bağladınız, neden vazgeçtiniz? Adı geçen Bakanlık bünyesinde
yasa önerisi çalışması var mı? Adalet Bakanlığı, yasalarda yer alan çocuk
gözetim evlerini hizmete bugüne kadar açmadı, açacak mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erbatur,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
N. GAYE ERBATUR (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emniyet Genel Müdürlüğünün
çocuk polisi ve Jandarma Teşkilatının çocuklara yönelik uygulamaları ne
aşamada? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İŞKUR aracılığıyla sokaktaki
çocukların ailelerine yönelik istihdam projeleri geliştiriyor mu? Millî Eğitim
Bakanlığımız, yatılı ilköğretim bölge okulları başta olmak üzere, sokaktaki
çocuklarımız için ne yapıyor? Sağlık Bakanlığımızın bir iki yer dışında madde
bağımlıları için tedavi merkezi bulunmuyor; bu konuda ne düşünülüyor? Çok
sayıda valilik çocuklara uçucu maddelerin satışını engelleyen düzenlemeler
yaptı. Bunun sonuçları nelerdir; cezaî yaptırım uygulama örneği var mı? Yerel
yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki hizmet birliği,
standardı, geliştirilmesi, desteklenmesi nasıl sağlanacak? Aile ve çocuğa yönelik
sosyal yardım hizmetlerinin durumu nedir? Örneğin, SHÇEK, aynî-nakdî yardımları
zamanında ödeyebiliyor mu; miktar yeterli mi? Sayıları 950'ye yaklaşan sosyal
yardım ve dayanışma vakıfları sokaktaki çocuklara yönelik yardımları
sürdürüyorlar mı; hizmet birliği ve standardı sağlanmış mıdır? Bu ve benzeri
soruların mutlaka kapsamlı şekilde araştırılması ve yeni çözüm yollarının
ortaya konulması gereklidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların ihmal, istismar ve kötü muameleye
karşı korunmaları için evrensel standartların yerleştirilmesi amacını
gütmektedir.
18 yaşına kadar her
insanı -erken yaşta reşit sayılma dışında- çocuk sayan ve sözleşmede yazılı
hakların hiçbir ayırım güdülmeksizin her çocuğa tanınmasını öngören sözleşmenin
4 üncü maddesi şöyledir:
"Taraf devletler, bu
sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idarî
ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin
olarak, taraf devletler, eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak,
gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar."
İşsizlik, yoksulluk ve
göç gibi toplumsal sorunlarla yakından bağlantılı, sürekli kanayan bir yaraya
dönüşmüş bu önemli sorunun çok yönlü olarak incelenmesi, çözüm yollarının
araştırılması için, muhalefet ve iktidar el ele vererek çalışmalıyız. Bu,
Anayasamızın ve Çocuk Hakları Sözleşmesinin getirdiği yükümlülükleri yerine
getirebilmek için de yapılması gerekli bir çalışmadır. Konunun çok yönlü oluşu,
tüm boyutlarının derinlemesine ele alınabilmesi açısından Meclis araştırması
yapılması gereğini yaratmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri...
BAŞKAN- Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
N. GAYE ERBATUR
(Devamla)- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
...1921'de Çocuk Esirgeme
Kurumunun temelini atan, bugünkü Çocuk Hakları Sözleşmesinin temelini teşkil
eden Cenevre Beyannamesini 1924'te ilk imzalayan ve 5 devlet başkanından biri
olan, sağlığında Türkiye'nin ilk Çocuk Kurultayını toplatan ve dünyada
çocuklarına ilk özel bayramı, ulusal egemenliğin, bağımsızlığın ve başı dik
durmanın onuruyla armağan eden Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve aziz
arkadaşlarını, bir 23 Nisan öncesinde, ülke ve dünya çocuklarını barış, sevgi
ve özgürlük dolu bir dünyada yaşatabilme azmi ve isteğiyle bir kez daha
şükranla anıyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Erbatur.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere 3 ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde,
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.23
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Alınan karar gereğince,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Temel Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan ve
Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından,
tasarının müzakeresini erteliyoruz.
Türk Ticaret Kanununun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
5. - Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 405 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 405 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz
Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Kaptanoğlu neden Türk
Ticaret Kanunundaki değişiklik için konuşuyor derseniz, sebebi, denizcilikle
ilgili olduğu içindir efendim. Bu maddeler, denizcilikte çok önemli,
denizciliğin önünü açacak ve bana göre, bir reform niteliğindeki kanunun
maddeleridir. İşin en güzel tarafı, Sanayi Komisyonumuzda bu işi görüşürken,
hem Anamuhalefet Partisi hem AK Parti Grupları tarafından bu kanun üzerinde bir
mutabakata varılması ve oradaki önergelerin birlikte imzalanmasıdır. Bu
birlikteliğin denizcilik sektöründe sağlanması, benim için en önemli, mutlu bir
anı oldu ve çok onurlandım. Onun için, bütün milletvekillerime ve ayrıca,
özellikle iki gruba, denizcilik sektörümüze gösterdikleri ilgiden dolayı, hem
Deniz Ticaret Odamızın hem denizcilik sektörünün ve hem de şahsımın, tekrar,
teşekkürlerini ve saygılarını arz ediyorum.
Şimdi, benim sizden ricam
var. Denizcilikte, şu ondört ayda çok işler yaptık. Ben, 5 Şubatta, size
"Denizcilikte Kısa Dönemde Yapılması Gerekenler" diye Deniz Ticaret
Odamla birlikte hazırladığım bir raporu sunmuştum. Arkasından, geçen hafta, 15
Nisanda ikinci raporu sundum. Bu iki raporun arasındaki fark, bunun son
cetvellerini ilgiyle okursanız, ne kadar faydalı işler yaptığımızın ve denizcilik
sektörüyle, aldığımız bu kararlarla, yakın bir zamanda Türk denizcilik
sektörünü ve bu ülkeyi, denizci millet ve denizci ülke yapacağımızın
işaretleridir.
Mesela, bu kanun ne
getiriyor derseniz; benim anladığım anlamda, kısa olarak, belki bütün
sektörlerin de yapması gereken, ihtisas mahkemesi kuruluyor. Denizcilik
sektörü, uluslararası bir sektördür ve orada ihtisas mahkemesi kuruluyor.
İkincisi, biliyorsunuz,
en büyük darboğaz, finansman, sermaye; yabancı finansman ve ulusal finansman.
Burada, bugüne kadar borsaya açılamayan Türk denizciliği borsaya açılıyor. Bir
de, ben, bütçe konuşmasında size onu söylemiştim; "maalesef, yabancı
bankalar kanunun bu maddesinden dolayı bize verdikleri krediyi, yabancı bayrak
çekmek şartıyla veriyor" demiştim ve kendim de böyle bir gemi inşa
ettiğimi söylemiştim; ama, bir türlü içime sindiremiyordum.
Şimdi, burada, bir terkin
maddesiyle de, dışarıdan sağladığımız finansman daha kolaylaşacak ve yabancı
bayrağı değil, dışarıdan edindiğimiz finansmanla, doğrudan doğruya Türk
bayrağını çekme hakkını sağlayacaktır. Bizim için bunlar, bugüne kadar çok
uğraştığımız, benim onüç sene, ondört sene ve Deniz Ticaret Odasının
kuruluşundan beri fevkalade yaptığım hizmetlerin yanında başaramadığım üç tane
konuydu. Bu, bize nasip oldu, 22 nci Döneme nasip oldu. Onun için, teşekkür
ediyorum.
Vaktimiz çok dar; ama,
müsaade ederseniz birkaç dakikanızı daha almak istiyorum. Bir başka şey daha
var. Sadece Türkiye denizcilik sektörü değil, dünya deniz sektörü de bereketli
günler geçiriyor. Zannediyorum, dünyadaki bu hareket, bu bereketli yılları
artıracak ve denizciliğin girdileri gelecek sene de ikiye katlanacaktır.
Başka ne yaptık; artık,
denizi denizciler yönetiyor. Bunu, ben, nereden anlıyorum; ulusal limanlardan
ve ulusal bölgelerden; yani, liman başkanlıkları ve bölgelerden bana bir
şikâyet dahi gelmiyor. Yani, denizciliği denizciler yönetiyor. Ulaştırma
Bakanımızla, Denizcilik Müsteşarlığımızla kurduğumuz bu teşkilatta, denizi
denizciler yönetiyor.
Kara listeden beyaz
listeye geçiyoruz. Buna, bütün arkadaşlarım çok dikkat ediyorsunuz. Bu neydi;
gemilerimiz kara listedeydi, ama, artık, beyaz listeye geçiyoruz. Bunu,
Müsteşarlığımız fevkalade yakinen ve dikkatle izliyor. Uluslararası normlar,
artık, ciddî manada takip ediliyor. Yani, kısacası, 2002'de dışarıda 36 gemimiz
tutulurken, bu, 2003'te 16'ya inebiliyor, inşallah 2004'te sıfır olacak.
Kabotajımız yok dedik.
Bunu var etmek için ne yaptık -hükümetimize teşekkür ediyoruz, Bakanlar
Kurulumuza teşekkür ediyoruz- liman masrafları ucuzlatıldı ve ÖTV kalktı. Liman
masrafları ucuzlatıldı ne oldu, onu söyleyeyim. 2003 senesinde, kruvaziyer
turizminde, Türkiye'ye gelen zengin, varlıklı turizmde... Gerçi, ben, size
grafiklerini dağıtmıştım, burada bir daha söyleyeyim. 2003 senesinin ilk altı
ayında kruvaziyer gemiyle 258 000 turist gelmişti. Bu, liman masraflarının
indiriminden sonra, ikinci altı ayda 480 000'e çıktı. Bu, çok büyük şey ifade
ediyor. İddia ediyorum, bu, 2004'te, 1 500 000 turiste çıkacaktır.
ÖTV kalktı ne oldu; bir
kere, balıkçılar, yatçılar ve günübirlikçiler bayram ediyor. Onların, olmayan,
az olan işletme sermayeleri ucuzladı ve bu mazotu daha ucuz, daha iyi
imkânlarla elde ediyorlar. Başka bir şey oldu, ucuzluk oldu ve vatandaşı deniz
ulaşımına alıştırmak için hem özel sektörde hem kamu sektöründe yüzde 9 ile
yüzde 42 arasında değişen ucuzlamalar oldu. Başka bir şey daha oldu; gelirler
arttı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının 2002 yılındaki geliri
177 000 000 dolar iken, 2003'te 223 000 000 dolar oldu. Dolayısıyla, buna, hem
bereketli yılların hem de bizim aldığımız kararların faydası oldu.
Hatta, bir şey daha
söyleyeyim; kruvaziyer turizminin böyle gelişmesi, özelleşen limanların
taraflararası alınmasıyla, bu sefer, Türkiye'nin diğer limanlarında da
kruvaziyer turizminde yolcu salonlarının açılmasının zorunluluğu ortaya çıktı.
Kapatılan Antalya Limanı yine kruvaziyer turizmine açılıyor, İzmir'in ana
limanı kruvaziyer turizmine açılıyor. Alanyası, Antalyası, Marmarisi,
dolayısıyla, Kuşadası ve İzmiri, dolayısıyla, İstanbulu ve Trabzonu, kruvaziyer
gemi geldiği zaman, artık, yolcu kabul edecek duruma geliyor.
Bunun dışında, yükler,
TÜPRAŞ'taki yükler... TÜPRAŞ, özelleşmesine rağmen -burada huzurlarınızda
teşekkür ediyorum- yine, Türk Bayraklı gemilerle uzun vadeli -üç yıl- kontrat
yaptı. İsdemir ve Erdemirle çalışmalara devam ediyoruz ve orada, beş yıllık
kontratlar düşünülüyor. Zannediyorum, yakın zamanda, İsdemir ve Erdemirin de
yükleri Türk bayraklı gemilerle taşınacak; çünkü, şu günde, Türk bayraklı
gemilere bu ülkenin çok ihtiyacı olduğu... Bugün -ki, bereketli yıllarda- belki
de bizim ihracatımızın, FOB olarak yaptığımız ihracatımızın bazı kısımlarında
da zorlanıldığını görmekteyiz; ama, Türk Bayraklı gemiler olsa, bunları
görmezdik.
Limanlarımızın rehabilitesi
fevkalade yapılıyor; balıkçı barınaklarının, limanların rehabilitesi ve draft
taraması, fevkalade, yapılmak üzere.
Bodrum ve Güllük
Limanlarının ihalesi yapıldı. Bunu niçin söylüyorum; onüç senedir yapılamayan
ihale yapıldı. Bodrum'u da, inşallah, gelecek yıllarda kruvaziyer turizmine
açacağız.
Tersaneler... Bunları
niçin anlatıyorum; sonra, sizlerden ricamız var. Taa Rize'den İskenderun'a
kadar, mevcut kapasiteye ilave, yeni tersane yerleri belirledik. Bakın, Doğu
Karadeniz'de tersanecilik zor olur diyorduk; ama, Ordu'da, Ünye Limanında 80
dönümlük yer kullanılmıyordu, atıldı; burası tersane olur mu, olur dedik.
Hemen, müteşebbisi bulundu ve müteşebbis, ilk kendi gemisini inşa etmeye
başladı ve orada da gemi inşa etmeye başlayacak. Demek ki, Doğu Karadeniz'de de
bu olur. Rize'den İskenderun'a kadar, mevcut kapasiteye ilave edilecek yeni
tersane yerleri tespit edildi.
Biliyorsunuz,
tersanecilik, en büyük istihdamı sağlayan, yani, işsizliği ortadan kaldıran,
yan sanayii fevkalade dağınık ve Türkiye'nin bugünkü genel durumuna ilaç olacak
bir sanayi.
Biliyorsunuz,
marinalardan Yalıkavak ve Turgutreis'i açtık. Odim'de yeni yer tespit edildi.
Zannediyorum, onun da çalışmaları başladı. Marinalarımız 26 tane.
Biz, başka bir çalışmaya
başladık; o da, geçen hafta, Deniz Kuvvetlerinde yaptığımız sempozyumda ortaya
çıktı. Bizim, 160 tane balıkçı barınağımız var. Bizim, Karadeniz'i de,
muhakkak, yat turizmine açmamız lazım; ama, yatlar ne arıyor, 50 milde bir veya
100 milde bir konaklama yeri arıyor. Bizim Ataköy Marinası -Genel Müdürümüzün
teklifiydi bu- eğer, o mevcut balıkçı barınaklarının içinden yatların
konaklamasına müsait olanları tespit eder -ki, bunların birkaçı tespit edildi;
İğneada, Şile gibi- Karadeniz'deki o örgüyü de tamamlar, oranın rehabilite çalışmasını
da yaparsa, onları uluslararası platforma bildireceğiz ve Türkiye'nin o 160
barınağını, 26 marinasını gözlerinizin önüne getirin ve nokta nokta işaretleyin
ve ülkemizi uluslararası açıdan hem marinalarda konaklanması hem diğer
ihtiyaçların giderilmesi için marina yapımı çalışmalarına başladık ve bunu
hakikaten coşku ile söylüyorum, anlatırken onu ifade etmek istiyorum, inşallah,
bunu da başarırsak, Türkiyemizin dört bir yanı marinalarla dolmuş olacak.
Şimdi, tabiî, bizim için
mümkün olan, devlet olarak kaynak israfı yapmamak, tasarrufu sağlamak. Belki bu
limanlarda, tersanelerde mendireklerin devlet tarafından yapılması normaldir;
ama, iş şimdi, bizim sayın milletvekillerimize düşüyor. Gerçi, ben, bütün
kıyılarımızın valilerine, belediye başkanlarına, oradaki bütün odalara ve sivil
toplum örgütlerine yazı yazdım. Bizim, hem denizcilikle ilgilenen, denize
kıyısı olan illerdeki arkadaşlarımız hem kıyı illerindeki arkadaşlarımızın
muhakkak -şu kitapçıkta o yerlerin hepsi var; yani, nerede ne düşülüyor hepsi
var- o yerlere müteşebbis -nasıl Ordu'da, Ünye'de müteşebbisi bulduk- bulma
çalışmasında bir gayret sarf etmeleri lazım. Ayrıca, bu, kabotajda da önemli
diyorum. ÖTV'nin olmaması kabotajı canlandırma idi ve trafik kazalarının
azalması idi, yolların tahrip olmaması idi ve karayolculuğunun denize inmesi
idi. Muhakkak Türkiye'nin kıyıları arasında, yani kruvaziyer gemi dahil ve
feribotlarla, deniz otobüsleriyle... Mesela bir örnek vereyim, Antalya bunu öne
almalıdır. Antalya, en azından Alanya'ya, Kemer'e deniz otobüsleri koymalıdır.
Antalya - Mersin arası karayolunu biliyorsunuz, muhakkak o yolun feribota veya
deniz otobüsüne aktarılması hususunda böyle planlamaların yapılmasını size
öneriyorum.
Ben ne yaparım,
emrettiğiniz yere gelirim, bütün birikimlerimi söylerim ve gelir hep beraber
kol kola gireriz.
Ne olur neticesi, oraya
geliyorum. Burada konuştuğumuz şeyler parasız olmaz, ekonomi dövizsiz olmaz.
Burada amaç, katmadeğer yaratmaktır. Bu coşkumuz, bu inancımız devam ettiği
müddetçe...
Deniz ticaret filomuz da
fevkalade gelişiyor, gençleşiyor. Mesela, ben size burada bir rakam versem,
inanmazsınız. Biz, 2003 senesinde 1 500 000 dwt'luk yeni gemi yaptık,
zannediyorum, 2004'te 1 500 000 dwt daha yapılacak. Bu imkânlar var ve önü
açılıyor sektörün. Ne olur iki sene sonra; eğer bütün şu dediklerimi hayata
geçirirsek, ülkemize en az 15 milyar dolar gelir. 15 milyar dolar gelir ve
ondan sonra üzerine katlar ve dolayısıyla, Türkiye de, denizcilikten hak ettiği
getiriyi sağlamış olur.
Ben vaktinizi aldım,
tekrar özür diliyorum; çünkü, saat 19.00'dan sonra görüşülen bir kanun
tasarısı; onun için, özür diliyorum. Beni dinlediğiniz için de çok teşekkür
ediyorum. Bu kanun tasarısının Türk denizciliğine, hepimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kaptanoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ticaret
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Kaptanoğlu'na çok
teşekkür ediyorum. Ben de, bu kanun tasarısı üzerinde hem Partimin görüşlerini
sizlere aktarmaya çalışacağım kısa bir süre içerisinde hem de denizcilik
sektörüne katkısı olacağı düşüncesiyle kendi düşüncelerimizi de ekte yeniden
kanunlaştırmak için ifade etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
hakikaten, 1956 yılında yasalaşan, 1957 yılında yürürlüğe giren, kırkyedi
yıldır yürürlükte olan bu kanun bugün düzenlemelere tabi tutulunca bir reform
gibi görünüyor.
Aslında, bizim
yaptıklarımızın hepsi olması gerekenlerdir. Sektör öyle bir tıkanmış, öyle bir
çaresiz hale gelmiş ki, bu sektörü bir an önce bu sıkıntılardan kurtarmak
gerekiyordu. Biz, hem siyasî sorumluluğumuzu yerine getirdik hem de Türkiye'de
bir ihtiyaca cevap verecek yasal düzenlemelerin yapılmasını sağladık.
Bu yasa tasarısı,
hakikaten denizcilik sektörünün önünü açar mı? Bizim, bütün sektörlerin önünü
açmamız lazım. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili; ama, biz, denizcilikte
dünya ülkesi olabiliriz; hem taşımacılıkta hem Sayın Kaptanoğlu'nun değindiği
gibi yat turizminde ülkemize ciddî gelirler katabildiğimiz gibi, deniz
ticaretinde de ülkenin önünü açabiliriz.
Hacmen taşınması güç
olan, uçak kargosuyla yollanamayan ticaret mallarının konteynerlerle daha
sistematik halde taşımasının yapılması, yolcu taşımacılığının teşvik edilmesi,
hepimizin görev ve sorumluluğu. Her tarafımız deniz; hem kıyılarımızdan hem
denizlerimizden maksimum şekilde yararlanmalıyız.
Biz bir madde ekledik
buraya. Nedir; ihtisas mahkemelerinin kurulması. Denizcilerimiz geliyorlardı,
aralarındaki bir ticarî anlaşmazlıktan dolayı mahkemeye düşüyorlardı. Eğer
aralarında problemi çözememişlerse, olay mahkemeye intikal ediyor; ama, gemi
bağlanıyordu. Eğer, gemide çürüyecek bir mal varsa, çürümeye terk ediliyordu.
Bizim malımızsa millî servet, bizim malımız değilse insanlığa yazık.
Biz ne yaptık; dosya
birikimini engellemek için ihtisas mahkemelerine "evet" dedik.
Değerli arkadaşlarım,
ikincisi, bu sürenin kısaltılmasını sağladığımız gibi, gerçekten, meslek
etiğine, ihtisasa önem veren bir ülke görüntüsünü de sağlamış olduk. Biz, bunu,
çağdaş hukukun gereği olarak yaptık.
Evet, bizim Avrupa
Birliğiyle yapmış olduğumuz sözleşmelerde "denizcilikte ihtisas
mahkemelerinin kurulması" gibi bir ibaremiz var; ama, bu tanımlama beni
rahatsız ediyor. Bu tanımlamadan dolayı yapmadık; biz, bunu çağdaş ticaret
anlayışının, çağdaş hukuk sisteminin gereği olarak yaptık.
2 nci maddede şöyle bir
şey vardı; bu madde Türk Bayrağı çekebilme hakkını açıklıyordu. Nasıl oluyordu;
bir anlaşmayla, yurt dışından sözleşmeyle ticaretimize sağlanan, ticaretimize
kazandırılan gemiler için iki yılda bir, Türk Bayrağı çekebilme hakkı için
müracaat etmek zorunda kalınıyordu. Şimdi, biz, sözleşme süresini esas aldık,
sadece, bir beyanla hem insanları sıkıntıdan kurtardık hem de yabancı
sermayenin rahatlıkla yurt içinde akışını sağlamaya çalıştık.
Bunun dışında ne yaptık;
bunun dışında yüzde 49'unu borsaya açacak bir düzenleme getirdik, yüzde 51'i ve
karar yetkisi, karar çoğunluğu Türk makamlarında kalmak üzere, biz, burada denizcilik
sektörünün de borsadan halka açılmasını sağladık. Bu önemli bir gelişme; bu da,
gerek yurt içinde gerek yurt dışında Türk denizciliğine ciddî katkılar
yapacaktır.
Bir de terk sorunu vardı
değerli arkadaşlarım. Biliyorsunuz, batan gemilerde veya çıkarılması mümkün
olmayan gemilerde, çürümeye bırakılmış gemilerde bir terk vardı. Beyan gereği
sicilden düşülüyordu ya da arızası büyük, onarılmayacak gemilerde, teknik
olarak onarılması mümkün olmayan gemilerde, müracaatla, terkten düşülüyordu.
Ancak, cebrî icra yoluyla satılan gemiler terkten düşülemiyordu. Hem bizde
görünüyor hem de satmışsınız yurt dışında birine, onda görünüyor. İşte, biz bu
ikilemi ortadan kaldırdık. Cebrî icra yoluyla hem yurt içinde hem yurt dışında
satılan gemilerin de buradan terkini sağlayacak düzenlemeler yaptık bu
tasarıyla. Son derece rahatlatıcı, son derece teşvik edici bir tasarıdır.
Ben tasarıda emeği geçen
bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve onlardan rica ediyorum değerli
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti bizlerle vardır, hukuk sistemiyle vardır.
Yasalarımızı reforme edecek çalışmaları hep birlikte yapalım. Bu ülkenin buna
ihtiyacı var. Bir tarım ülkesiyiz, çok verimli topraklarımız var, tarımda
yeterli düzeye gelemiyoruz. Sanayi ülkesiyiz, sanayide yeterli düzeye
gelemiyoruz. Üç tarafımız denizle çevrili, denizden yeterince yararlanamıyoruz.
Hep birlikte kanunlarımızı gözden geçirip, onları günün koşullarına göre
düzenleyerek, bu piyasaların açılmasını, istihdamın ve ticaret hacminin
büyütülmesini hep beraber sağlamaya çalışalım. Bu bizim vatandaşlık
sorumluluğumuzdur, milletvekili olarak sorumluluğumuzdur. Bunun bilinci
içerisinde, birkaç şeye daha dikkat çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bugünkü yasayla çok
alakalı değil ama, endişe duyduğum bir şey var; Bu Boğazlar sorunu hepimizde
endişe yaratıyor. Montrö, biliyorsunuz bize, Boğazlar sürecinde birtakım
sorumluluklar yükledi. Trafik hizmetleri verebiliyoruz, kılavuz kaptanlık
hizmetleri verebiliyoruz Boğaz geçişlerinde, bir de kılavuzluk hizmetleri
verebiliyoruz. Bizim trafik hizmetlerimizi, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma
İşletmeleri Genel Müdürlüğü veriyor; fakat, kılavuz kaptanlık ve römorkör
hizmetlerini de Türkiye Denizcilik İşletmeleri veriyor. Burada ne çekince var,
ne sakınca var diyeceksiniz. Birincisi, arkadaşlar, iletişim iyi
kullanılmadığında ciddî bir tehdit oluşturuyor, zaman kaybına neden oluyor.
Bunu, tek bir kurumda toplamak lazım. Lütfen, buna bakalım. Değerli
arkadaşlarım, denizcilikle ilgili arkadaşlarım buna bir baksınlar. Boğazları
tehdit olmaktan çıkaralım, gerekli düzenlemeleri beraber yapalım. Eğer biz
özellikle şunu da düşünürsek, Türkiye Denizcilik İşletmelerinin de
özelleştirileceğini düşünürsek, kılavuz kaptanlığı da ve burada römorkör
hizmetlerini de özel sektöre bırakırsak, Boğazlarda yeni facialara neden
olabiliriz parantezini de açmak zorundayız. Bunu da, gemi emniyeti açısından,
kıyı emniyeti açısından, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel
Müdürlüğüne vermek zorundayız.
Bakın, bir de sağlık
hizmetleri var. Kısaca onu da açıp bitirmeye çalışacağım. Sağlık hizmetlerinde
ne yapıyoruz peki; sağlık hizmetlerini kim veriyor; onu da Sağlık Bakanlığı
veriyor. Botu arızalıysa gecikme oluyor.
Arkadaşlar, Boğaz geçişi
şöyle yapılıyor Türkiye'de: Sırayla, hangisinin ne kadar sürede ne kadar
mesafede geçeceği belli. Sağlık hizmetleri verirken de Türkiye'de Fil Burnu ve
Hamsi Burnunda, yani Boğaz'ın içine girer girmez Fil Burnunun, Hamsi Burnunun
güneyinde biz sağlık hizmeti veriyoruz. O sağlık hizmeti verilirken eğer bir
gecikme yaşanırsa, arkadaki gemi yaklaşıyor, her yaklaşma, Boğaz'daki her
birikim, ciddî bir risk demektir. Biz, mutlaka, bunların hepsini tek kurumun
sorumluluğu altında birleştirmek zorundayız. Olur mu canım, bu işler yapılırken
kurumlar birbiriyle iletişim kuruyor, birbirine fakslıyor, birbirine bilgileri,
verileri yolluyor, sistematik içerisinde bu işler çözülmeye çalışılıyor diyerek
bu işi örtemeyiz. Bir kişinin ihmali Boğaz'da ciddî bir facianın da çağrımcısı
olur, hele özelleştirileceğini de düşündüğümüz için, bu sorumluluğu mutlaka biz
tek kurum altında, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmelerine vermek
zorundayız. Kıyı emniyetini ancak böyle sağlayabiliriz.
Değerli arkadaşlarım, ben
bu yasada şunun da olmasını istiyorum: Gerçekten ciddî bir planlamanın da
olmasını istiyorum. Planlama nasıl yapılır; hacmi genişlettiğiniz gibi,
buradaki kurumların da desteklenebileceği alanların hissettirilmesi lazım, bir
teşvikin konulması lazım. Türkiye kıyıları ciddî bir potansiyeldir, gerçekten
ciddi bir potansiyel. Turizme açılabilmesi için, buraya rağbet eden turistlerin
Türkiye'nin millî değerlerini alıp yurtdışına üretim açısından götürebilmesi
için, bizim tüm kaynaklarımızı onlara satabilmemiz için, onları algılayacak bir
kültürel yapılanmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle, şunun yapılmasını teklif
ediyorum: Bakın, nasıl bizim sanayide bir sanayi envanterimiz yoksa,
denizcilikte de bir ticaret envanterimiz yok, bir ticaret haritamız yok. Gelin,
lütfen, denizcilik ticaret haritamızı, denizcilik envanterimizi de birlikte
hazırlayabilecek, istatistiksel verileri üretime dönüştürebilecek yeni
yapılanmaları hep birlikte yapalım.
Ben, bu aşamada, tüm
milletvekili arkadaşlarımın her tür fedakârlığı göstereceğine inanıyor,
arkadaşlarıma, tekrar, teşekkür ediyorum. Bu kanun tasarısı, bize, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu tarafından, bugün, öğleden sonra görüşülmek üzere
bildirildiğinden, Grubumuzca yeterli katılımı gösteremedik; ama, çok faydalı,
çok yararlı bir kanun tasarısı olduğu için, ben, Grubum adına görüşlerimi,
görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya çalıştım.
Hepinize çok teşekkür
ediyorum; katkılarınızdan dolayı hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum
değerli arkadaşlarım; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK TİCARET KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 29.6.1956
tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
son fıkra olarak eklenmiştir.
İş durumunun gerekli
kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet
Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin
ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas
mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu tarafından belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 29.6.1956
tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 823. - Her
Türk gemisi Türk Bayrağı çeker. Yalnız Türk vatandaşlarının malı olan gemi Türk
gemisidir.
Birlikte mülkiyet
esaslarına göre birden fazla kişilere ait olan gemiler, pay çokluğunun Türk
vatandaşlarına ait olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
Türk kanunları uyarınca
kurulup da;
1. Tüzel kişiliği haiz
olan teşekkül, müessese, dernek ve vakıfların malı olan gemiler idare organını
teşkil eden kişilerin çoğunluğu Türk vatandaşı olmak,
2. Türk ticaret şirketlerinin
malı olan gemiler, şirketi idare ve temsil etmeye yetkili ortakların çoğunluğu
Türk vatandaşı olmak ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğu Türk ortaklarda
bulunmak, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca
payların çokluğunun nama yazılı ve bir başkasına devri şirket yönetim kurulunun
iznine bağlı bulunmak,
Şartıyla Türk gemisi
sayılırlar.
Türk ticaret siciline
tescil edilen donatma iştiraklerinin malı olan gemiler; paylarının yarısından
fazlası Türklere ait ve iştiraki idare ve temsil etmeye yetkili müşterek
donatanların çoğunluğu Türk vatandaşı olmak kaydıyla Türk gemisi
sayılırlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Komisyon Başkanımız bir
açıklama yapacak.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Efendim, redaksiyon açısından bir talebimiz var: "29.6.1956 tarihli ve
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun" ibaresini kanun tekniği açısından
kaldırmamız gerekiyor; onun yerine "6762 sayılı Kanunun" şeklinde
olmasını teklif ediyoruz.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim.
Yani "6762 sayılı
Kanunun 823 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" şeklinde
olacak.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Maddeyi bu
haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 6762 sayılı
Kanunun 824 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 824. - Bir
Türk gemisi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olmayan kişilere en az
bir yıl süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin talebi
üzerine Denizcilik Müsteşarlığı en çok iki yıl süreyle geminin yabancı bayrak
çekmesine o memleket kanunları müsait olmak kaydıyla izin verebilir. Bu izin
bitmedikçe veya kanunî sebeplerle geri alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.
Türk gemisi olmayan bir
gemi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olan kişilere en az bir yıl
süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin muvafakatı
alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve gemi zabitleri hakkındaki hükümlerine
riayet olunmak, yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm bulunmamak şartıyla
Denizcilik Müsteşarlığı geminin bırakma süresince Türk Bayrağı çekmesine izin
verebilir. Şu kadar ki; izin alan kişi her iki yılda bir izin için gerekli
şartların mevcudiyetini sürdürdüğünü ispatlamakla yükümlüdür.
Bu maddenin ikinci
fıkrasında belirtilen gemiler, Denizcilik Müsteşarlığınca tutulacak hususi bir
sicile kaydolunur."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - 6762 sayılı
Kanunun 851 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Gemi,
kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hale gelir yahut yurt
dışında cebri icra yolu ile bir yabancıya satılarak veya başka bir surette Türk
Bayrağı çekme hakkını zayi ederse, talep üzerine sicilden kaydı terkin
olunur."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - 6762 sayılı
Kanunun 939 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 939. -
Yabancı para üzerinden gemi ipoteği tesis olunabilir. Ancak, aynı derecede
birden fazla para türü kullanılarak gemi ipoteği tesis edilemez. Yabancı veya
Türk parası karşılıklarının hesabında, hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 6762 sayılı
Kanunun 1245 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Geminin;
1. Yurt içinde cebri icra
yoluyla,
2. Türkiye genelinde
tirajı en yüksek beş gazete arasından iki ayrı gazetede üç gün ara ile iki kez
ilanen tebligat yapılmak suretiyle gemi alacaklılarının satıştan haberdar
edilmeleri kaydıyla yurt dışında cebri icra yoluyla,
3. Kaptan tarafından 990
ıncı madde hükmü gereğince kanunî yetkisine dayanarak zorunlu hallerde,
Satılması durumunda gemi
alacaklılarının gemi üzerindeki rehin hakları kalkar. Satış bedeli alıcı
tarafından henüz ödenmediği veya kaptanın yahut acentenin elinde bulunduğu
müddetçe gemi alacaklıları için gemi yerine geçer."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, tarihe
önemli bir not düştük; hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Türk Ticaret Kanununda
var olan bazı hükümler, ne yazık ki, değişen dünya şartları ve denizciliğe
paralel olarak yenilenmediği için, yıllardan beri, bu, Türk denizciliğinin
gelişmesi önünde önemli bir engel teşkil etmekteydi. Yıllardır konuşulan;
ancak, 22 nci Dönemde hem muhalefet hem de iktidar milletvekillerinin büyük bir
desteğiyle yasalaşan bu değişiklikle, Türk denizciliğinin önü açılmış, aynı
zamanda da denizci ülke, denizci millet olma yönünde önemli bir adımı da
gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Yapılan değişikliklerle
ilgili çok kapsamlı açıklamaları Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan, çok
açık bir şekilde ifade etti; kendisine teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra,
denizciliğimizin genel gelişimi konusunda, Bakanlığımız olarak, son birbuçuk
yıl içerisinde yaptığımız çalışmalardan bazılarını da Sayın Cengiz Kaptanoğlu
ifade etti.
Akşamüzeri çok fazla
vaktinizi almamak için, daha fazla detaya girmek istemiyorum; ama, bu
düzenlemeyle, özellikle denizcilikte ihtisas sahibi olan ve yıllardır kurulması
istenen, şûralara konu olan, ama bir türlü gerçekleştirilemeyen deniz ihtisas
mahkemelerinin kuruluşu mümkün hale gelecektir. Böylelikle, hem denizcilikte
ihtilafların çözümü hız kazanacak hem de çözümlerde isabet oranı artacaktır.
Diğer yandan, 823 üncü
maddedeki değişiklikle ilgili olarak da, hangi gemilerin Türk gemisi olarak
kabul edileceğine yeni bir düzenleme getirilmiş ve denizcilik şirketlerinin
Menkul Kıymetler Borsasına açılması imkânı sağlanmıştır. Bu, Türk
denizciliğinin gelişmesi için çok önemli bir adımdır. Bugüne kadar nama yazılı
olduğu için bu işlemler yapılamıyordu. Böylelikle, hem yerli hem de yabancı
sermayenin sektöre girmesine olanak sağlanmıştır.
Türk Ticaret Kanununun
824 üncü maddesinde yapılan değişiklikle ilgili olarak, Türk Bayrağı çekme veya
başka bir deyişle, geçici sicile kaydetmeyle ilgili sınırlayıcı hükümler
tamamen kalkmış, taraflar arasında yapılan sözleşme esas alınarak, Türk
siciline geçme imkânı getirilmiştir.
Benzer şekilde 851 inci
maddede yapılan değişiklikle, geminin sicilden çıkarılma veya sicilden silinme,
terkinle ilgili sebepler arasına "yurt dışında cebrî icra veya mahkeme
kararıyla yabancıya satılması" hükmü de eklenmiştir. Bu, önceki
düzenlemede olmayan bir hükümdü. Böylelikle, uluslararası hukuka uygunluk da
temin edilmiş olmaktadır.
Cebrî icranın, bir
devletin egemenlik ve hükümranlık haklarının kullanılmasının doğrudan bir
sonucu olduğu, devletler özel hukuku ilkelerine göre yeni bir hukukî statü
tesis eden bu gibi hukukî tasarrufların, cebrî icrayla tesis edilen yeni hukukî
durumun, başka bir devletin müdahalesini gerektirmeksizin veya başka bir
devletin tanınmasına bağlı olmaksızın hukukî etki doğuracağı gerçeği de
böylelikle kabul edilmiş olmaktadır.
Türk Ticaret Kanununun
939 uncu maddesinde yapılan değişiklikle de mevcut yasada yabancı parayla
ödenecek borçlar için yabancı para üzerinden gemi ipoteği tesis etmek Maliye
Bakanlığının iznine tabi iken, bu izin kaldırılmış bulunmaktadır. Bu anlamda da
hem zaman kaybı hem de bürokratik engeller ortadan kalkmış olmaktadır.
Diğer önemli bir
düzenleme 1245 inci maddede yapıldı; bu maddeye göre Türk Bayraklı gemiler,
içeride, yani, yurt içinde cebrî icra satışlarında sicilden terkin
olabiliyordu; yurt dışındaki satışları yapılsa bile, terkin yapılamadığı için,
tekrar, bu gemilerin Türk limanlarına girmesi mümkün olmuyordu. Bu düzenlemeyle
bu çelişki de ortadan kaldırılmış; böylece, gerek uluslararası denizcilik
kurallarına uygunluk sağlanmış gerekse de bu düzenlemelerin tümünü birlikte
düşündüğümüzde, Türk denizciliğinin önünü açacak ve Türk Bayrağından kaçan
filonun tekrar Türk Bayrağına dönmesini sağlayacak, aynı zamanda yeni
inşaatların da finansmanının önünü açacak çok önemli düzenlemeler, bugün,
sizlerin katkısıyla, desteğiyle gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.
Bu düzenlemelerin
yapılmasında çok büyük destek veren Komisyon Başkanlığımıza, komisyon
üyelerine, muhalefet milletvekillerine ve İktidar Partisi milletvekillerine
huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve netice olarak, tekrar ediyorum,
sektörümüzün önü açılmıştır, deniz ticaretimiz bundan sonra filosuyla daha da
güçlenecek, gemi inşaatıyla da güçlenecek.
Yapılan değişikliklerin
hayırlı olmasını dilerken, bir noktayı da ifade etmeden geçemeyeceğim. Sayın
Seyhan'a özellikle teşekkür ediyorum. Bizim, bugünlerde üzerinde çalıştığımız
bir konuyu gündeme getirdi, bu da bizi hakikaten cesaretlendirdi ve
heyecanlandırdı. Denizcilikte koordinasyonun sağlanmasını, Boğaz geçiş
güvenliğini esas alan düzenlemeleri de, ifade ettiğiniz şekilde, yakın zamanda
Meclisin gündemine getireceğiz. Bunun da müjdesini sizlere veriyor, tekrar,
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
21 Nisan 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.11
V. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, ABD Savunma Bakan Yardımcısına
yazdığı iddia edilen mektuba ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2030)