BIM 2 2 2004-05-04T13:50:00Z 2004-05-04T13:50:00Z 57 36370 207312 TBMM 1727 414 254593 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 47       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

75 inci Birleşim

20 Nisan 2004 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa       

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 84 üncü yıldönümünü kutlayan konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 64 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Giresun Milletvekili Hasan Aydın'ın, Giresun'un turizm potansiyeline, ilin turizm gelirlerinden hak ettiği payı alabilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, İsrail'in Filistinli liderlere yönelik saldırıları ve suikast politikalarının yaratacağı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in, Saraybosna'da düzenlenen "Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na katılmak üzere Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Nikola Spırıc'ın resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/530)

2. - (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/532)

3. - TAIEX tarafından Brüksel'de düzenlenecek olan "Dilekçeler ve AB Vatandaşlarının Hakları" konulu seminere TBMM Dilekçe Komisyonundan 2 üyenin iştirakine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/531)

4. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/533)

5. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/534)

6. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/535)

7. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, 17 Nisanın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifinin (2/126) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/171)

8. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, 4736 Sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/172)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 29 milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin belirlenmesi, haklarının çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183)

2. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve 68 milletvekilinin, kadınlara yönelik töre ve namus cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

E) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Almanya Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/496)

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/497)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı şahısların atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/498)

4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Gebere Barajından yapılan sulamadaki ücret tarifesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

5. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya'ya doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/526) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

6. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/531) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

7. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, yakınlarının yetişememesi nedeniyle THY uçağının kalkışının geciktirildiği şeklinde basında çıkan haberlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş organize sanayi bölgesinin serbest bölgeye dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/511)

9. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/532)

10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine Garantilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/533)

11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Süper Ligdeki şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/535)

12. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Diyarbakır-Çüngüş-Yeniköy'e ziraat teknisyeni atanıp atanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/536)

13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tohum üretimi ve ıslahına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/537)

14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde ve Nevşehir TEDAŞ Müdürlüklerinin borç taksitlendirmedeki farklı uygulamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

15. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir ve Aksaray İllerindeki çiftçilerin elektrik borçlarının taksitlendirilmesi için çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/542) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

16. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, hizmet sınıflarına göre memur emeklilerinin özlük haklarındaki farklılığa ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, esnafın Halk Bankasından kullandığı kredinin faiz oranlarının düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/543)

18. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde'de atıl haldeki ELSAN A.Ş.'ne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

19. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasındaki yol ve sulama suyu kanal çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/547) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

20. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, tütün alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/569) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

21. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

22. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

23. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki özelleştirilen Nimsa A.Ş.'ye  ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/548) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

24. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, yetiştirme yurtlarında barınan çocuklardan ilköğretimi bitiremeyenlerin istihdam sorununa ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/549) ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, ABD Savunma Bakan Yardımcısına yazdığı iddia edilen mektuba ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2030)

2. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, AK Parti Kırıkkale İl Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2034)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Türkiye aleyhine soykırım iddialarına karşı izlenen politikaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/2050)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Fransa'da soykırımı temsil ettiği iddia edilen bir anıtın açılışı karşısında Türkiye'nin tavrına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/2094)

5. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki bir konferansta bir ilahiyatçının yaptığı konuşmaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2134)

6. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, İzmir-Bergama Ovacık'ta altın üreten bir şirketin malî durumuna ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2138)

7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2153)

8. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir holding başkanıyla görüşmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2167)

9. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan'daki Türkgözü ve Aktaş sınır kapılarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/2170)

10. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, belediye sınırları içine alınan bazı yerleşim yerlerinin nüfuslarının fazla bildirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2192)

11. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, gelir vergisi beyannameleriyle ilgili bir tamime ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2199)

12. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, İznik Gölündeki çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/2204)

13. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, demiryolu ulaşımının desteklenmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2208)

14. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, Alpullu Şeker Fabrikasına bağlı Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliğine ait arazilerin kiraya verilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/2223)

15. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, sözleşmeli personel ücretlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2226)

16. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Uludağ'daki Volfram madeninin işletilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2267)

17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Kültür Merkezi inşaatının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/2287)

18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/2288)

VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)

2. - Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)

3. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)

5. - Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem,

Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan,

Türkiye Cumhuriyetinin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının 11 inci yıldönümü münasebetiyle;

Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney, Türkiye Cumhuriyetinin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının 11 inci yıldönümüne, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanunun uygulanmasında karşılaşılan aksaklıklar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin,

Gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Almanya Federal Meclisi Başkanı Wolfgang Thierse ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,

İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in (6/933) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği kabul edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs konusundaki son gelişmelere, Annan Planı çerçevesinde gündeme getirilen çözüm önerilerine, bu önerilerin etkileri ile gelecekte yaratabileceği sorunlara ve bugünden alınması gereken tedbirlere ilişkin bir konuşma yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben yaptığı konuşmadan sonra TBMM Genel Kurulunca bir deklarasyon yayımlanmasına ilişkin önergenin işleme konulup konulmaması hususunda usul tartışması açıldı; bu konuda gruplar arasında tam mutabakat sağlanmadığı için işlem yapılamayacağı Başkanlıkça açıklandı.

Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 42 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin (10/180),

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 45 milletvekilinin, Bingöl depremi sonrasında yaşanan olumsuzlukların (10/181),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyeliğe, Grubunca 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından adçekme suretiyle belirlenen milletvekilleri seçildiler.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;

4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında (1/731) (S. Sayısı: 349),

6 ncı sırasında bulunan, Tekstil Ürünleri Ticaretine Dair 2003/1 Sayılı Türkiye-Litvanya Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/757) (S Sayısı: 396),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/775) (S. Sayısı: 402) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, yapılan oylamadan sonra, maddelerine geçilmesinin kabul edilmediği açıklandı.

20 Nisan 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.32'de son verildi.

Sadık Yakut

 

Başkanvekili

 

Enver Yılmaz

Türkân Miçooğulları

Ordu

İzmir

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 


         No. : 112

II. - GELEN KÂĞITLAR

16 Nisan 2004 Cuma

Tasarılar

1. - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar  Kanunu Tasarısı (1/789) (Adalet; Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

2. -Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Oman Sultanlığı Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/790) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/791) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

4. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Merkezi ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre Merkezi Yönetim Kurulu Arasında Türkiye'de Bölgesel Çevre Merkezinin Kurulması ve Faaliyetleri Hakkında İkili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/792) (Çevre ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)

Raporlar

1. -  Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/784) (S. Sayısı: 403) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)

2. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın; Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/54) (S. Sayısı: 404) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)

3. - Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)

4. - Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin; Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/273) (S. Sayısı: 406) (Dağıtma tarihi: 16.4.2004) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergesi

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli olduğu iddiasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2288) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44 Milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

2. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 45 Milletvekilinin, Bingöl depremi sonrasında yaşanan olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2004)

     No. : 113

19 Nisan 2004 Pazartesi

Raporlar

1.- Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/782) (S. Sayısı: 407) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

2.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/564) (S. Sayısı: 408) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

3.- Uzay Cisimlerinin Verdiği Zarardan Dolayı Uluslararası Sorumluluk Hakkında Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı: 409) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

4.- Uzaya Fırlatılan Cisimlerin Tescili Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/514) (S. Sayısı: 410) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Subay, Askeri Memur ve Muadilleriyle Astsubayların Giyeceğine Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/566) (S. Sayısı: 411) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/732) (S. Sayısı: 412) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

7.- Astronotların Kurtarılması, Astronotların ve Uzaya Fırlatılmış Olan Araçların Geri Verilmeleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/733) (S. Sayısı: 413) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasındaki Hollanda PSO Katılım Öncesi Programı ve MATRA Katılım Öncesi Programına İlişkin 2003 Yılı Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 414) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

9.- Hırvatistan Cumhuriyeti Hükümeti ve Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bölgesel Silahların Kontrolü Doğrulama ve Uygulama Yardım Merkezi (RACVIAC) Kurulması Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/774) (S. Sayısı: 415) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

10.- Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/695) (S. Sayısı: 416) (Dağıtma tarihi: 19.4.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya yöresi pancar kotasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1034) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Malatya'da tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1035) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, zirai ilaç kullanımının denetlenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1036) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

4.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, seçim harcamalarında şeffaflığın sağlanması için yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1037) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

5.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, ülkemizdeki işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1038) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

6.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, bir şahısla ilgili iddialara ve bir atama iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1039) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, kaçak et kesimlerinden kaynaklanan ekonomik kayıplara  ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1040) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, hastane derneklerinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2270) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.4.2004)

2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Dolmabahçe Sarayındaki eşyaların bir şahsın üzerine zimmetli olduğu iddiasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2288) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.2.2004)

3.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, milletvekillerine dağıtılan yayınların okunduktan sonra değerlendirilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/2289) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, eğitim kurumlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2290) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

5.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, bir şahısla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2291) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

6.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, BM Genel Sekreterine yollanan taahhüt mektubuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2292) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

7.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, bir yabancı dergide yer alan manevi şahsiyetini itham edici ifadeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2293) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

8.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, basın danışmanının bir gazeteye yazdığı mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2294) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, serbest bölgelerde uygulanan istisnalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2295) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

10.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, doğalgaz sayacı alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2296) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

11.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2297) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

12.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bir şahsa yeşil kart verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2298) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, sağlık ocağı sayısı ve araç-teçhizat eksiklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2299) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

14.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Türkiye'nin ve bazı ülkelerin enerji tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2300) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

15.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bir şahsın kurucularından olduğu söylenen bir şirkete ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2301) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

16.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bir şahısla ilgili basında yer alan iddialara ilişkin  Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2302) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

17.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Sosyal Sigortalar Kurumunca açıklanan uzman tabip ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2303) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

18.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Devlet Personel Başkanlığına aktarılan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/2304) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

19.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, KESKOMB'un verdiği bir gazete ilanına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/2305) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

20.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, afet yaşanan Manisa ve çevresinin afet kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2306) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

 

     No. : 114

20 Nisan 2004 Salı

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve 68  Milletvekilinin kadınlara yönelik töre ve namus cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2004)

2.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 29 Milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin  belirlenmesi, haklarının çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2004)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

20 Nisan 2004 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 84 üncü yıldönümünü kutlayan konuşması

BAŞKAN- Bildiğiniz gibi, Millî Egemenlik Haftasını yaşıyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışının 84 üncü yıldönümünü kutluyoruz. Dün, bu haftamızı güzel bir törenle başlattık. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisimize, daha nice 84 yıllar diliyorum; ulusal egemenliğimizin ilelebet yaşayacağına da inanıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Güneş'e aittir.

Buyurun Sayın Güneş. (CHP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 64 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;  geçtiğimiz 17 Nisan Cumartesi günü, bir büyük devrimci atılımın yıldönümü idi. Altmışdört yıl önce, 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Kuruluş Yasası Kabul edilmişti. Dünya eğitim düzenine Türk Ulusunun çok özgün ve benzersiz bir katkısı olan köy enstitüleri, bu Yüce Meclisin saygın ürünlerinden biri olarak anılmaya değer büyüklüktedir.

1935 sayımına göre, 17 000 000 nüfusun yüzde 81'i olan 13 000 000'u köylerde yaşamakta ve karasaban düzeyinde çiftçilik yapmaktaydı. Yine, 1935 verilerine göre, erkek nüfusun sadece yüzde 23'ü, kadınların ise yüzde 8'i okuma yazma bilmekteydi. Köylerde ise okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 89'a ulaşmaktaydı. Köylü kadınların okuryazarlık oranı ise, yüzde 4 kadardı. Zorunlu ilköğretim çağındaki köy çocuklarının sadece yüzde 26'sı okula gidebilmekteydi; çünkü, 40 000 köyün 35 000'inde ilkokul yoktu. Kaldı ki, mevcut köy ilkokullarının çoğu da ancak üç yıllık ilkokullardı.

Bu koşullarda ülkenin aydınlanması ve kalkınması, gerçek anlamıyla ve her açıdan köyün ve köylünün aydınlanması ve kalkınmasıyla aynileşmişti. Bunun için, sıradan bir hesapla, 80 yıl gibi bir zaman gerekliydi, büyük parasal kaynaklar gerekliydi, çok sayıda yetişmiş eleman gerekliydi; oysa, devrimcilerin kaynakları kıttı, zamanları yoktu. Bu nedenle, çözüm, sıraüstü devrimci bir inanç ve yaratıcılıkla üretilmeliydi; öyle de yapıldı. Köyü, köyün öz gücü, köy çocuğunun sonsuz enerjisi, başarı tutkusu, köy delikanlısının ülke ve insan sevgisi kalkındıracaktı, aydınlatacaktı; en doğrusu buydu, öyle de oluyordu, olmak üzereydi; bıraksalar olacaktı...

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; köy enstitüleri tasarımı, sadece bir okuma yazma tasarımı değil, ondan önce ve ondan öte, bir aydınlanma, bir özgürleşme, bir kalkınma imecesi tasarımıydı; devrimin köy ve köylü boyutuydu.

Köyden gelip, köy enstitülerinde eğitilip köye dönen genç eğitimciler, sadece birer “abece” öğretmeni değil, aynı zamanda birer yerel kalkınma önderiydi. Köy için gerekli, köylü için yararlı her konuda bilgi, beceri ve iddia sahibiydiler. Köy enstitülerine karşı olanlardan biri öğrencileri eleştirirken "kendilerini Mustafa Kemal sanıyorlar" demişti ve bu doğruydu. Köy enstitülülerin her biri birer Mustafa Kemal idi.

Sayın milletvekilleri, köy enstitülerinin övünç verici bir diğer yönü de, tam anlamıyla yerli, tam anlamıyla özgün ve safkan bizim olmasıdır. Daha sonraki dönemlerde UNESCO tarafından, kalkınmakta olan uluslara örnek olarak önerilmiştir.

Sonsuz bir devrimci heyecan ve özgüveninin ürünü olan köy enstitüleri modeli, son derece sağlam, gerçekçi ve uygulanabilir bir sistem örgüsü oluşturuyordu. Dizgeyi köy ilkokulları, bölge ilkokulları, köy enstitüleri ve yüksek köy enstitüleri tamamlıyordu.

Köy enstitüleri, aklın ve bilimin üstünlüğü anlayışında temellendirilmiş, çağdaş, ilerici eğitim kurumlarıydı. Üretim için eğitim, üretim içinde eğitim, iş başında eğitim yöntemlerini uyguluyorlardı. İnsanı eğitmenin, insana şekil ve kişilik vermenin, yeteneklerini geliştirmenin yüksek sorumluluğunun bilincindeydiler. Öğrencileri, laik demokratik cumhuriyete yararlı ve duyarlı vatandaşlar olarak yetiştirmek doğrultusunda programlanmıştı. Köy enstitülerinin tek pusulası vardı, Kemalist aydınlanma devrimi.

Bu program ve bu yöneliş, çok kısa bir sürede köydeki öğretmen sayısını 6 000'den 26 000'e, köydeki ilkokul sayısını 5 000'den 17 000'e, köydeki öğrenci sayısını 380 000'den 1 500 000'e ulaştırmıştı. Bu süreci kesenler, köy enstitülerinden korkanlar, onları kapatanlar çok yanlış yapmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güneş, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Bugün, çözüm bulmakta zorlandığımız pek çok toplumsal sorunun kaynağında, köy enstitülerini kapatma kararının bağışlanmaz yanlışı vardır. Köy enstitüleri, hukuken kapatıldı; ancak, köy enstitüsü inancı, sevgisi ve heyecanı, tüm sıcaklığıyla yüreklerde yaşamaktadır.

Sözlerimi tamamlarken, köy enstitülerinin kurucusu, unutulmaz Millî Eğitim Bakanımız Hasan Âli Yücel'i, köy enstitülerinin babası, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç'u, Tonguç Babayı, köy enstitüleri destanını yazanların tümünü saygıyla anıyor ve selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güneş.

Gündemdışı ikinci söz, Giresun İli turizmi ve sorunlarıyla ilgili söz isteyen, Giresun Milletvekili Sayın Hasan Aydın'a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Giresun Milletvekili Hasan Aydın'ın, Giresun'un turizm potansiyeline, ilin turizm gelirlerinden hak ettiği payı alabilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN AYDIN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Giresun İlinin turizm potansiyeli ve ilin turizm problemleri konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 15-22 Nisan tarihleri, ülkemizde turizm haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta içerisinde, turizm, çeşitli yönleriyle değerlendirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesinin en güzel illerinden biri olmasına rağmen, çok ciddî ekonomik sıkıntılarla iç içe yaşayan ve kalkınmaya endeksli sorunlarını bir türlü çözememiş güzel illerimizden biridir. İlde yaşayanların geçimi, yıllardan beridir, yörenin geleneksel ve tek ürünü fındığa dayalı olarak süregelmiştir. Ancak, fındık tarımı yapılacak arazinin maksimum noktaya ulaşması, ayrıca, birim alandan elde edilen ve fert başına düşen fındıktan elde edilen gelirin her geçen gün gerilemesi, Giresun'da yaşayanları ciddî geçim sıkıntısına düşürmüştür.

Söz fındıktan açılmışken, bu sene 4-5 Nisan tarihlerinde çok fazla kar yağması nedeniyle kuvvetli bir don olayı yaşandı ve Giresun'daki rekolte, ortalama olarak yüzde 60 oranında, dondan etkilendi. Yani, Giresun'daki insanlar için fındığın ne kadar önemli olduğunu da burada belirtmek istiyorum. Giresun'daki bu sıkıntıların neticesinde, Giresun, Türkiye'nin en fazla göç veren illeri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. İşte, bunun için, Giresun'da turizmin canlandırılmasının ve Giresun üniversitesinin kurulmasının Giresun ekonomisi açısından çok büyük öneminin olduğunu da belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Giresun, sahip olduğu tarihî ve doğal güzelliklere rağmen, turizmden hak ettiği payı alamayan illerimizden birisidir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan turizmden hak ettiği payı almak, ilimizin haklı beklentileri arasındadır. Hükümetimizin desteğiyle, ilimizin sahip olduğu bu potansiyeli değerlendirip, Giresun'un kalkınması için bir lokomotif oluşturmak en büyük amacımızdır. Şöyle ki: Karadeniz Bölgesinin doğu bölümünde, yeşilin her tonunu sinesinde toplamış, ormanlarla kaplı yaylaların diğer Karadeniz illerine nazaran sahile 45 ilâ 60 kilometre mesafede bulunması sebebiyle ulaşımın daha kolay olduğu ve doğal plajların bulunduğu 122 kilometrelik kıyıya sahip, sınırsız doğal güzelliklerin bulunduğu ilimiz, denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde, şehre hâkim kalesi ve sahilin 1 mil açığında, Doğu Karadeniz Bölgesinin iskâna elverişli tek adası olan ve şehrin boynunda bir inci kolye gibi duran Giresun Adası, "Giresun Evleri" olarak da geçen Zeytinlik Mahallesindeki tarihî evleri ve diğer tarihî eserleriyle birlikte eşsiz güzelliklere sahiptir.

Giresun İlimizde, ilçelerimizde ve yaylalarımızda, yıl boyunca çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Dörtbin yıllık geçmişiyle, kültür mirası olarak günümüze kadar ulaşan ve her yıl, mayıs ayının 20'sinde, Aksu Deresinin denizle birleştiği alanda kutlanan Giresun Aksu Kültür ve Sanat Festivali, yine 22-26 Haziran tarihleri arasında yapılan Karadeniz Giresun Altın Fındık Film Festivali, Kümbet ve Bektaş Yayla Şenlikleri ve diğer yaylalarımızda yapılan şenlikler ile ekin ve bal festivalleri ilimize olan ilgiyi ve sevgiyi artırmakta, yerli ve yabancı turistlerin ilimizi ziyaret etmelerini sağlamaktadır. Bunun, yöre halkı için büyük önemi olduğunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 2003 yılında turizm sezonunun, Sayın Bakanımız Güldal Akşit tarafından, yabancı heyetler ve misafirlerle birlikte Doğu Karadenizden başlatılması ve ilimizi ziyaret etmesi, bölge turizmi açısından büyük önem arz etmektedir. Son dönemlerde, turizmin en fazla canlandığı bölgelerin başında Karadeniz Bölgesi gelmektedir. Özellikle yayla turizmi konusunda büyük atılımlar yapılırken, ilimizde, 1990-1991 yıllarında, Bakanlar Kurulu kararıyla 3 yaylamız turizm merkezi olarak ilan edilmiştir; bunlar, Kümbet Yaylası, Bektaş Yaylası ve Kulakkaya Yaylasıdır.

Değerli arkadaşlar, yaz aylarında yapılan ve geleneksel hale gelen yayla şenlikleri aracılığıyla, yaylalarımızın, ülke genelinde ve yurt dışında tanıtımı amaçlanmaktadır. Özellikle, Giresun'un en meşhur yaylası olan Dereli İlçemize bağlı Kümbet Yaylasında yapılan Kümbet Yayla Şenliği geleneksel hale gelmiş olup, yaz aylarında yerli ve yabancı birçok turistin gelmesine vesile olmuştur. Bu şenlikler, iş, sanat ve siyaset dünyamızdan birçok ünlü kişiyi ağırlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Rahmetli Sakıp Ağamız, uluslararası üne sahip olan Kümbet Yaylamızı teşrif ederek, o yıl yapılan ağalık seçimini kazanmış ve bir yıl boyunca Kümbet Yayla Ağalığı yapmıştır; buradan, kendisini, bir kez daha rahmetle anıyorum.

Yaylalarımızın ulaşım problemleri, hükümetimizin de desteğiyle giderilmeye çalışılmakta olup, grup yolları ve yayla yollarını asfaltlama çalışmaları imkânlar ölçüsünde devam edecektir. Sahilden Kümbet Yaylamıza çıkış, tamamı asfalt yoldan gitmek suretiyle 50 dakika sürmektedir.

Turizmden bahsedince, yöre mutfağına da değinmek gerekir. Özellikle doğal, bitkisel yemekler ve deniz ürünleri yönünden çok değişik alternatiflere sahip olan Giresun mutfağı keşfedilmemiş bir hazinedir.

Karadeniz'in incisi, fındığın başkenti ve kirazın anayurdu olan, yeşil ile mavinin her tonunun bulunduğu ilimizde, yayla turizmini daha da canlandırmak amacıyla, Kümbet Yaylası Koçkayası Mevkiinde, Valiliğimizin yaptırdığı Koçkayası yayla evleri, 2004 yılı yaz sezonunda hizmete açılacaktır ve buna benzer tesislerin diğer yaylalarımızda da yapılması amaçlanmaktadır. Koçkayası yayla evlerinin tamamı ahşap kütükten yapılmış olan, 22 adet bungalov tipi ev, 250 kişilik restoran, 60 yataklı otel ve yüzme havuzu gibi çok amaçlı tesislerden oluşmaktadır. Ayrıca, Koçkayası yayla evlerinin çevresi, yazın golf oynamaya, kışın da kayak yapmaya elverişlidir.

Değerli arkadaşlarım, ilimizde büyük çapta sanayi yatırımı olmamakla birlikte, hükümetimizin çıkarmış olduğu 5084 sayılı Teşvik Kanunuyla bu eksikliğin büyük ölçüde giderileceğine inanıyorum. Ayrıca, bu kanunla turizm tesisi kurmak isteyen müteşebbislerin de, kanunun önemli avantajlarından yararlanacağı bir gerçektir. Bizler, ilin milletvekilleri olarak, turizm yatırımcılarımızı ilimize davet ederken, her konuda onlara yardımcı olacağımızı belirtmek istiyorum.

Sözlerime son verirken şunu söylemek istiyorum: Eşsiz güzelliklere sahip olan bölgemiz, dolayısıyla ilimiz, çok yakın gelecekte turizmden hak ettiği payı alacaktır.

Bu duygular içerisinde, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Gündemdışı üçüncü söz, Hamas Lideri Abdülaziz Rantisi'nin öldürülmesiyle ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Sırrı Özbek'e aittir. 

Buyurun Sayın Özbek. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, İsrail'in Filistinli liderlere yönelik saldırıları ve suikast politikalarının yaratacağı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail'in Filistinli liderlere yönelik saldırıları ve suikast politikaları, maalesef, sürüyor; bundan böyle de süreceği bizzat İsrail Başbakanı tarafından söyleniyor.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 22 Mart 2004 tarihinde, Hamas örgütünün Filistinli Lider Şeyh Ahmet Yasin, İsrail askerlerinin nokta hedef seçerek yaptıkları füze atışı sonucu camide şehit edilmişti. Yıllardır felçli bir yaşam sürdüren, tekerlekli sandalyeye mahkûm Şeyh Yasin'in ölümü sonrasında, Hamas örgütünün Gazze'deki yeni lideri Dr. Abdülaziz El Rantisi de, cumartesi günü, İsrail'in düzenlediği füze saldırısı sonucunda, Gazze'de, evinin önünde, otomobiline binerken, oğlu Muhammed ve bir korumasıyla birlikte şehit edilmiştir. Eşinin akıbeti ise henüz belli değildir.

Değerli milletvekilleri, bu bir etnik temizliktir, bu bir soykırımdır. İsrail hükümetinin yaptığı, sistemli bir devlet terörüdür. Bu sistemli devlet terörüyle, İsrail, mazlum Filistin Halkına karşı soykırım uygulamaktadır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Maalesef, bu terör ve soykırım hareketine, Amerika Birleşik Devletleri tam destek vermektedir. Geçen hafta, eli kanlı İsrail Başbakanı Şaron, yaptığı açıklamada, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush'tan, uyguladığı bölge politikası konusunda tam destek aldığını açıklarken, aslında, Amerika Birleşik Devletlerinin ve Başkanının, İsrail'in uyguladığı devlet terörüne ve yaptığı soykırıma destek verdiğini anlatıyordu.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; insanlığa karşı suç işlemekten çekinmeyen Şaron, üçbuçuk yıldır İsrail'de öldürülenlerin intikamını aldıklarını bütün dünyaya ilan ederken, ağzından kanlı salyalar akmaktaydı. İsrail'in bu pervasız etnik temizlik faaliyetlerine dur demenin zamanı çoktan geçmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinin yüreklendirmesi sonucunda, Filistinlilere yönelik saldırılarını her geçen gün artıran, soykırımın şiddetini giderek tırmandıran İsrail'in eli ve ağzı kanlı lideri Şaron'a dur demenin zamanı geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in Ortadoğu'da, Filistin'de, Gazze'de, Ramallah'ta emperyalist emelleri için yaptıkları, devlet terörüdür, uluslararası hukuku tanımamaktır. Bu bölgelerde yaşayan Müslüman halklar, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in ortaklaşa yarattığı dehşet ve terör nedeniyle zulüm altındadır, acı çekmektedir, soykırıma uğramaktadır ve bütün bunlar, çağdaş dünyanın gözleri önünde olmaktadır. Buna dur demenin zamanı, gerçekten, çoktan geçmiştir. Bu devlet terörüne, bu vahşete seyirci kalmak, bu insanlık suçuna, bu soykırıma ortak olmaktır.

Değerli milletvekilleri, görünen o ki, bugüne kadar öldürülen milyonlarca Filistinlinin kanı Şaron'a yetmemiştir. Şimdi hedef, sistemli olarak siyasî ve dinî önderlere, Şeyh Ahmet Yasin'e, Dr. Abdülaziz El Rantisi'ye ve yeni liderlere yönelmiştir. İsrail Devlet Bakanı Gideon Ezra, dün yaptığı açıklamayla, Hamasın Şam'daki lideri Halid Meşal'e de aynı terör yöntemiyle suikast yapacağını açıkça söylemiştir. İşte, terörün ve suikastların, halkın örgütlü, dinî ve siyasî liderlerine yönelmesi soykırımın ana göstergesidir. Tüm dünya ve insanlık bu saldırılara son verilmesini sağlamalıdır.

Bu kürsüden dünyadaki tüm Yahudilere sesleniyorum: Ey Yahudiler, soykırım acısını sizden daha ağır yaşamış başka bir millet var mıdır? Halkınızı bu soykırım ayıbından kurtarınız! Şaron'un insanlığa karşı işlediği suçlara ortak olmayınız!

Değerli Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, İslam uleması geçinen din adamları, aydınlar, yazarlar, çizerler, düşünen ve eli kalem tutan herkes, sizlere sesleniyorum: İslam Dini, barış, kardeşlik, dayanışma ve sevgi dinidir, gösterişten ve şekilcilikten uzaktır. Şu, ne idüğü belirsiz türban konusunda gösterdiğiniz hassasiyetin milyonda birini mazlum Filistin halkı için sizlerden istiyorum.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yanlış oldu!..

HASAN KARA (Kilis) - Yanlış!..

AHMET SIRRI ÖZBEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tüm mazlum Filistinlilere başsağlığı diliyorum, bütün yüreğimle acılarını paylaşıyorum. Şeyh Ahmet Yasin'e, Abdülaziz El Rantisi'ye, oğlu Muhammed'e, adını bilmediğim korumasına ve bugüne kadar İsrail kurşunlarıyla hayatlarını kaybeden bütün Filistinli Müslüman şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özbek, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

AHMET SIRRI ÖZBEK (Devamla) - Mazlum Filistin halkına, emperyalizme ve siyonizme karşı olan mücadelelerinde başarılar diliyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özbek.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım; ancak, okutmadan önce, sunuşları, Divan Üyemizin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tezkereyi okutuyorum.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail Alptekin'in, Saraybosna'da düzenlenen "Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na katılmak üzere Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Nikola Spırıc'ın resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/530)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Nikola Spırıc’ın davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin'in, beraberinde bir heyetle, Bosna-Hersek'in Başkenti Saraybosna'da düzenlenen "Güneydoğu Avrupa Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısı"na katılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 11 inci maddesi uyarınca, 16.3.2004 tarihinde, TBMM Başkanı Başkanlığında siyasî parti grup temsilcileriyle yapılan toplantıda alınan karar Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber ve 29 milletvekilinin, kadının toplumdaki yerinin belirlenmesi, haklarının çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarılabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sosyal ve toplumsal yönü gözardı edilerek uygulanan ekonomik programlar, gelir dağılımında oluşan büyük dengesizlikler, kadının, toplumsal statüsünde büyük erozyona uğramasına yol açmıştır. Bu erozyon sonucunda büyük mücadelelerle elde edilen kazanımlar, önemli ölçüde sekteye uğramıştır. Bu dönemde kadınlara yapılan cinsel taciz ve baskılar artmış, son günlerde de namus ya da töre cinayetleri adı altında şiddete dönüşmüştür.

Ülkemizin Avrupa Birliğine üye olabilme çalışmaları hız kazandığı bu dönemde, kadınlarımızın haklarının çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarılabilmesi, kadınlarımızın da Avrupa ve gelişmiş ülkelerdeki hemcinslerinin elde ettikleri değer ve hakları temin etmeleri, uğradıkları cinsel taciz, baskı ve namus ya da töre cinayetlerinin nedenlerinin araştırılması ve bu şiddet olaylarının önlenebilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Züheyir Amber                                 (Hatay)

2- Ayşe Gülsün Bilgehan                                 (Ankara)

3- Kemal Derviş                                 (İstanbul)

4- Sıdıka Sarıbekir                                 (İstanbul)

5- Muharrem Doğan                                (Mardin)                

6- Memduh Hacıoğlu                                 (İstanbul)

7- Mehmet Yıldırım                                 (Kastamonu)

8- İnal Batu                                 (Hatay)

9- Muharrem Kılıç                                 (Malatya)

10- Selami Yiğit                                 (Kars)

11- Mehmet Vedat Melik                                 (Şanlıurfa)

12- Mehmet Ali Özpolat                                 (İstanbul)

13- Ali Rıza Gülçiçek                                 (İstanbul)

14- Canan Arıtman                                 (İzmir)

15- Mustafa Özyurt                                 (Bursa)

16- Muhsin Koçyiğit                                 (Diyarbakır)

17- Mustafa Gazalcı                                 (Denizli)

18- Zekeriya Akıncı                                 (Ankara)

19- Emin Koç                                 (Yozgat)

20- İsmet Atalay                                 (İstanbul)

21- Ali Cumhur Yaka                                 (Muğla)

22- Erol Tınastepe                                 (Erzincan)

23- Naci Aslan                                 (Ağrı)

24- Salih Gün                                 (Kocaeli)

25- Mevlüt Coşkuner                                 (Isparta)

26- Mehmet Mesut Özakcan                                 (Aydın)

27- Sedat Pekel                                 (Balıkesir)

28- Mustafa Erdoğan Yetenç                                 (Manisa)

29- Birgen Keleş                                 (İstanbul)

30- Mehmet Küçükaşık                                 (Bursa)

Gerekçe:

1980'li yılların ortalarından başlayarak tırmanmaya başlayan, yaklaşık yirmi yıl süren enflasyon ve borçlanma problemi, zamanla kronikleşerek çözülemez bir hal almış; sosyal, politik ve kültürel yozlaşmaları, bozulmaları beraberinde getirmiştir. Yaşanan ekonomik ahlakî çöküş sürecinin sonucunda, Türkiye'de yolsuzluk ve yoksulluk hızla artmıştır.

Bu süreçte yoksulluğun en çok etkilediği kesimlerden birisi de kadınlarımız olmuştur. Krizden etkilenen ya da kapanan işyerlerinden ilk çıkarılanlar onlardır. Para kazanmanın yanında, annelik ve evkadınlığı görevlerini yerine getirmeye çalışan kadınlara, şiddet, baskı ve cinsel tacizler artarak çoğalmıştır.

Sosyal ve toplumsal yönü gözardı edilerek uygulanan ekonomik programlar, gelir dağılımında oluşan büyük dengesizlikler, kadının toplumsal statüsünde büyük erozyona uğramasına yol açmıştır. Bu erozyon sonucunda  büyük mücadelelerle elde edilen kazanımlar, önemli ölçüde sekteye uğramıştır.

Bu dönemde kadınlara yapılan cinsel taciz ve baskılar artmış, son günlerde de namus ya da töre cinayetleri adı altında şiddete dönüşmüştür.

Artık, şiddet kültürüyle yüzleşmek ve uzun soluklu mücadeleyi başarıya ulaştırmak, kadın sorunlarına doğru çözümler bulmak, yıllardır gözardı edilen haklarına kavuşması için, devletin pek çok biriminin ve kadın örgütleri başta olmak üzere, eğitimcisinden sosyoloğuna kadar tüm sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle, bu sorunların temelleri, boyutları ve çözüm süreciyle ilgili çalışmalar yapılarak, bir devlet politikası haline getirilmesi için Meclis araştırması gerekmektedir.

Bu yüzden yıllardan beri çözümsüz ve duyarsız kalmış olan kadınlarımızın mağduriyetini gidermek ve ülkemizi bu zafiyetten kurtarmak için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci Meclis araştırması önergesini okutuyorum:

2. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur ve 68 milletvekilinin, kadınlara yönelik töre ve namus cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin bazı yörelerinden insanlarımızın yaşadığı topluluklarda namus cinayetleri ve dolaylı namus cinayeti denilebilecek intihara zorlamalar, tüyler ürperten bir sıklıkla tekrarlanmaktadır.

Çağdışı bazı olumsuz geleneklere dayalı bir düşünce tarzı ve erkek merkezli bir toplum yapısından kaynaklanan namus cinayetleri, nice kızımızın canına mal olmanın yanında, ülkemiz için, AB İlerleme Raporuna bile konu olmuş bir ayıp teşkil etmektedir.

Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyarî Protokolünü imzalamıştır. 1992 yılında alınan CEDAW 19 nolu tavsiye kararına göre, gerekli yasal düzenlemelerin ötesinde, devlet, üçüncü kişilerin kadınlara karşı insan hakları ihlallerini önlemekle yükümlüdür. CEDAW sözleşmesini imzalamış olmak, AB adaylığının bir gereğidir. Öte yandan, Türkiye, Pekin'de toplanan Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı ve Pekin+5 Sonuç Bildirgeleriyle ilgili taahhütleri olan, hatta ikincisinin oluşumuna etkin katkı yapmış bir ülkedir. Pekin+5 Bildirgesiyle namus suçları kadına karşı şiddet kapsamına alınmıştır ve bu suçların önlenmesi konusunda burada da taahhüdümüz vardır.

Ülkemizde "kadın, ahlak ve namus" konusunda insan öldürmeyi hoş gören bakışı nasıl değiştirebileceğimiz, 21 inci Yüzyılda neden hâlâ bu çağdışı uygulamaya son veremediğimiz ve bu sorunun çözümü için neler yapmamız gerektiği konularının incelenmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini saygıyla arz ederiz.

1. N.Gaye Erbatur                                (Adana)

2. Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

3. Sıdıka Sarıbekir                                (İstanbul)

4. Canan Arıtman                                (İzmir)

5. Özlem Çerçioğlu                                (Aydın)

6. Gülsün Bilgehan                                (Ankara)

7. Güldal Okuducu                                (İstanbul)

8. Zeynep Damla Gürel                                (İstanbul)

9. Bihlun Tamaylıgil                                (İstanbul)

10. Oya Araslı                                (Ankara)

11. Muzaffer R.Kurtulmuşoğlu                                (Ankara)

12. Fikret Ünlü                                (Karaman)

13. Memduh Hacıoğlu                                (İstanbul)

14. Enis Tütüncü                                (Tekirdağ)

15. Hasan Fehmi Güneş                                (İstanbul)

16. Kemal Derviş                                (İstanbul)

17. Abdulkadir Ateş                                (Gaziantep)

18. Mehmet Yıldırım                                (Kastamonu)

19. Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

20. Ersoy Bulut                                (Mersin)

21. Nadir Saraç                                (Zonguldak)

22. Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

23. Mehmet Boztaş                                (Aydın)

24. Erdal Karademir                                (İzmir)

25. Turan Tüysüz                                 (Şanlıurfa)

26. Yılmaz Kaya                                (İzmir)

27. Rasim Çakır                                (Edirne)

28. Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

29. Emin Koç                                (Yozgat)

30. Muharrem İnce                                 (Yalova)

31. Yavuz Altınorak                                (Kırklareli)

32. Fahrettin Üstün                                (Muğla)

33. Kemal Kılıçdaroğlu                                (İstanbul)

34. Kemal Sağ                                (Adana)

35. Berhan Şimşek                                (İstanbul)

36. Muharrem Kılıç                                (Malatya)

37. Şevket Gürsoy                                (Adıyaman)

38. İsmet Atalay                                (İstanbul)

39. Kemal Demirel                                (Bursa)

40. Sami Tandoğdu                                (Ordu)

41. Nejat Gencan                                (Edirne)

42. Mehmet U.Neşşar                                 (Denizli)

43. Orhan Ziya Diren                                (Tokat)

44. Nezir Büyükcengiz                                (Konya)

45. Şefik Zengin                                 (Mersin)

46. Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

47. Atila Emek                                (Antalya)

48. Nail Kamacı                                (Antalya)

49. Yüksel Çorbacıoğlu                                (Artvin)

50. Orhan Eraslan                                (Niğde)

51. Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

52. Hasan Ören                                (Manisa)

53. Muharrem Toprak                                (İzmir)

54. Mahmut Yıldız                                (Şanlıurfa)

55. Mahmut Duyan                                (Mardin)

56. Mesut Değer                                 (Diyarbakır)

57. Muhsin Koçyiğit                                (Diyarbakır)

58. Tacidar Seyhan                                (Adana)

59. Hüseyin Bayındır                                (Kırşehir)

60. Hüseyin Özcan                                (Mersin)

61. Mehmet Sefa Sirmen                                (Kocaeli)

62. Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

63. Nurettin Sözen                                 (Sivas)

64. Selami Yiğit                                (Kars)

65. Ali Oksal                                (Mersin)

66. Mehmet Ziya Yergök                                (Adana)

67. Halil Tiryaki                                (Kırıkkale)

68. Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

69. Tuncay Ercenk                                (Antalya)

Gerekçe :

Ülkemizin bazı yörelerinde namus (töre) cinayetleri tüyler ürperten bir sıklıkta tekrarlanmaktadır. Söz konusu yörelerin insanları, bu geleneği göç ettikleri yerlere de taşımaktadırlar. Bu nedenle töre cinayetleri yurdumuzun çeşitli illerinde ya da Avrupa kentlerinde de ortaya çıkabilmektedir. Gün geçmemektedir ki bir kızımızın cinayete kurban gittiği ya da intihar ettiği haberi gelmesin. "İntihar" sözcüğü ile namus cinayeti ilk anda bağlantısız gibi görünse de, aslında çok yakın bir ilişki vardır. Söz konusu yörelerde bazen öldürülmek yerine kendini öldürmeye zorlama da yaygın karşılaşılan bir durumdur. Bazen de, kız, başına gelecekleri bildiği için kendiliğinden intiharı seçmektedir. Bu da, çevrenin ve koşulların bir zorlaması olarak ortaya çıktığından, namus cinayetlerinin bir uzantısıdır.

Büyük ölçüde ataerkil zihniyetten, erkek merkezli bir anlayıştan kaynaklanan bu cinayetler, kadını, erkeğe ve aileye bağımlı ikincil bir cins gibi algılamanın sonuçlarıdır. Kadın, bu çevrelerde kendi bedeni üzerinde söz sahibi özgür bir birey olarak görülmemektedir. İkincil bir cins olarak görülen kadının bu koşullarda ne toplum içinde eşit konuma gelmesi ne de ülke kalkınmasına katkıda bulunması söz konusu olamamaktadır. Oysa, Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyarî Protokolünü imzalamıştır. 1992 yılında alınan CEDAW 19 nolu tavsiye kararına göre, gerekli yasal düzenlemelerin ötesinde, devlet, üçüncü kişilerin kadınlara karşı insan hakları ihlallerini önlemekle yükümlüdür. CEDAW Sözleşmesini imzalamış olmak AB adaylığının bir gereğidir. Öte yandan, Türkiye, Pekin'de toplanan Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı ve Pekin+5 Sonuç Bildirgeleriyle ilgili taahhütleri olan, hatta ikincisinin oluşumuna etkin katkı yapmış bir ülkedir. Pekin+5 Bildirgesiyle namus suçları kadına karşı şiddet kapsamına alınmıştır ve bu suçların önlenmesi konusunda burada taahhüdümüz vardır.

Çağdışı bir düşünce tarzının sonucu olarak nice kadınımızın canına mal olan bu cinayetler ülkemizin bir ayıbı olup, Avrupa Birliği ilerleme raporlarına da konu olmuştur. "Kadın, ahlak ve namus" konusunda insan öldürmeyi hoşgören bakışın nasıl değiştirilebileceği, 21 inci Yüzyılda neden hâlâ bu çağdışı uygulamaya son verilemediği ve bu sorunun çözümü için neler yapılması gerektiği konusunun incelenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına gereksinim vardır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkbank ihalesi sürecinde malın satımında ve değerinde fesat oluşturacak ilişki ve görüşmelere girdikleri iddiasıyla eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Sayın Güneş Taner haklarında kurulan (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. - (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/532)

                                        14.4.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkbank ihalesi sürecinde malın satımında ve değerinde fesat oluşturacak ilişki ve görüşmelere girdikleri ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca 10.2.2004 tarihinde (9/5, 6) esas numaralı bir Meclis Soruşturması Komisyonu kurulmuştur.

Anayasa ve İçtüzük gereği kendisine verilen iki aylık süre içerisinde soruşturmayı tamamlayamayan Komisyonumuz, TBMM’nin 9.3.2004 tarihli 63 üncü Birleşiminde almış olduğu onbeş günlük ara verme kararı da gözönüne alınarak, 25.4.2004 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                               Mustafa Demir

                                            Samsun

                        Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bu Komisyon, daha önce iki ay süre kullanmıştır. Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 110 uncu maddeleri, soruşturmasını iki ay içerisinde bitiremeyen komisyona iki aylık yeni ve kesin süre verileceği hükmünü içermektedir. Bu nedenle, komisyonun süre talebini bilgilerinize sunuyorum.

Komisyona, 25.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere, iki aylık yeni ve kesin süre verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

3. - TAIEX tarafından Brüksel'de düzenlenecek olan "Dilekçeler ve AB Vatandaşlarının Hakları" konulu seminere TBMM Dilekçe Komisyonundan 2 üyenin iştirakine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/531)

                                        10.4.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

28 Nisan 2004 tarihinde Brüksel'de TAIEX tarafından düzenlenecek olan "Dilekçeler ve AB Vatandaşlarının Hakları" konulu seminere TBMM Dilekçe Komisyonundan 2 üyenin katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

4. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/533)

                                        16.4.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte, 15-18 Nisan 2004 tarihlerinde Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

5. - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Çek Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/534)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Doç. Dr. Abdüllatif Şener'in, 6-8 Nisan 2004 tarihlerinde yapılan Türkiye-Çek Cumhuriyeti Karma Ekonomik Komisyonu 3 üncü Dönem Toplantısına katılmak üzere adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

LİSTE :

Mustafa Öztürk                                (Sinop)

M. Yaşar Öztürk                                (Yozgat)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

6. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/535)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, Berlin'de Düzenlenen "ITB Berlin Turizm Fuarı"na katılmak üzere bir heyetle birlikte 12-15 Mart 2004 tarihlerinde Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

LİSTE:

Ahmet Yaşar                   (Aksaray)

Ali Aydınlıoğlu                            (Balıkesir)

Kemal Demirel                                                    (Bursa)

Ahmet Uzer                 (Gaziantep)

Tayyar Altıkulaç                                 (İstanbul)

Avni Doğan         (Kahramanmaraş)

Muharrem Doğan                                      (Mardin)

Hüseyin Özcan                                       (Mersin)

Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu                   (Muğla)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

NO: 37                Tarihi: 20.4.2004

Genel Kurulun 20.4.2004 Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 82 nci sırasında yer alan (10/111), 132 nci sırasında yer alan (10/160) ve 158 inci sırasında yer alan (10/180) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve bu işlerin görüşmelerinin bitiminden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin,

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 26 ncı sırasında yer alan 405 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 24 üncü sırasında yeralan 403 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan; 408, 411, 407, 416, 409, 410, 412, 413, 414 ve 415 sıra sayılı kanun tasarılarının ise 48 saat geçmeden, bu kısmın 12, 13, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21 ve 22 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin,

Çalışma sürelerinin bugünkü birleşimde 405 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 21.4.2004 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesi ve 407 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının,

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Haluk İpek               Haluk Koç

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

7. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın; 17 Nisanın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifinin (2/126), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/171)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/126) esas numaralı 17 Nisanın Her Yıl "Eğitim Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifi, 15.4.2003 tarihinde Başkanlığınıza verilmiş olduğu halde bugüne kadar gündeme alınmamıştır. İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince kanun teklifinin doğrudan doğruya gündeme alınması için gereğini saygıyla dilerim.

                             Mustafa Gazalcı

                                            Denizli

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Sayın Gazalcı, söz talebiniz var; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yaklaşık bir yıl önce 97 milletvekili arkadaşımla birlikte verdiğimiz bu yasa teklifiyle, Köy Enstitüleri Yasasının çıktığı 17 Nisan tarihinin, okullarda resmî tatil olmadan, eğitim bayramı olarak kutlanılmasını istemiştik. Amacımız, Türkiye Cumhuriyetinin en önemli eserlerinden biri olan köy enstitülerini yeni kuşaklara, öğretmenlere ve öğrencilere tanıtmaktı. Sayın Başbakan, 11 Eylül 2003 tarihinde televizyonda yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasının bir yerinde şöyle demişti: "Yalnız Türk eğitim tarihi bakımından değil, dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan köy enstitüleri uygulamalarının bilimsel bir analize tabi tutulmalarını ve deneyiminden, bugün, özellikle, bilişim ve genetik tarım teknolojilerinin eksen alınarak, biz nasıl yararlanabiliriz diye araştırılmasını istedim."

Değerli arkadaşlar, bir yıl önce verdiğimiz bu öneri, işte, bu amaca yöneliktir. UNESCO da bütün geri kalmış ülkelere eğitim örneği olarak köy enstitülerini önermişti. Uygar ülkeler, tarihlerindeki güzel eserlere sahip çıkarlar ve yeni kuşaklara, insanlığa tanıtmak için ellerinden gelen çabayı harcarlar. Biz de böyle güzel bir eserden sürekli olarak yararlanabilmek için -daha önce de bu kürsüden söylemiştik- "İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri Araştırma Kurumu" diye bir kurumun oluşturulması gerekir; ama, bu kurum oluşuncaya kadar, bizim önerimiz, okullarda 17 Nisanın, resmî tatil olmadan, bayram olarak kutlanılmasıdır. Son yıllarda, zaten, üniversiteler dahil, birçok demokratik kitle örgütü, bu 17 Nisanı bir bayram gibi kutlamaktadır. Devlet bu işe ilgisiz kalamaz. Köy enstitüleriyle ilgili, yurt içinde ve yurt dışında birçok eser ortaya konulmuştur, dernekler ve vakıflar kurulmuştur. Çocuklarımız da bu günü, bu sistemi "bayram" adı altında okullarda kutlamalıdır. Denecek ki, çok bayramımız var; ama, bu bayram, bir niteleme olarak, resmî tatil olmadan yapılacaktır. O yüzden, değerli arkadaşlar, 17 Nisan 1940'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi bu güzel yasayı çıkarmıştı, 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasasını. O tarihte -burada gündemdışı konuşan Sayın Hasan Fehmi Güneş de anlattı- yüzde 80'i köylerde oturuyordu nüfusumuzun, yüzde 75'i eğitimden yoksundu okul çağında bulunan çocukların. O İkinci Dünya Savaşının güç koşulları içinde -başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Millî Eğitim Bakanlarından Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel ve bu işin kuramcısı, uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç ve birçok arkadaşını şimdi saygıyla anıyorum- usta eğiticiler, öğrenciler köy enstitülerinde olağanüstü bir büyük destanı yaratmışlardır. Köy enstitüleri, aldığı öğrencileri eleyip harcamadan, öğretmen olarak atamıştır, sağlık koluna vermiştir, olmuyorsa teknik eleman olarak yaşama sunmuştur. Bu okullardan, öğretmenliğin dışında, ülke yönetimine katılan birçok politikacı çıkmıştır, bilim adamı çıkmıştır yazarlar, çizerler ortaya çıkmıştır, güzelsanatların her dalında, örgütçülüğe önderlik etmişlerdir Anadolu'da.

Değerli arkadaşlar, 1 Mart 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal Atatürk şöyle demişti: Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için bir süs, bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çok, yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, işe yarar, kullanılabilen bir vasıta durumuna getirmelidir. Köy enstitülerinde uygulanan ilkelerle, Atatürk'ün eğitimde özlediği bu durum gerçekleşmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Köy enstitülerinde uygulanan laik, bilimsel, üretici, demokratik, katılımcı eğitim ilkelerinden bugün de yararlanabiliriz.

Köy enstitüleri düşüncelerini, ilkelerini sürekli yaşatabilmek için, üretici eğitimin önemini öğretmenlere, öğrencilere, yeni kuşaklara aşılamak için, 17 Nisanın okullarda "Eğitim Bayramı" olarak kutlanılmasını istiyoruz.

Kimi zaman deniyor ki "Muhalefet hep eleştiriyor, öneri sunmuyor." İşte size güzel bir öneri. Geçmişte Büyük Millet Meclisi kabul etmiş; şimdi, ben de, oylarınızla gündeme alınmasının kabul edilmesini diliyorum.

Şimdiden, oylarınızın olumlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, sayar mısınız...

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

8. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, 4736 Sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/172)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

29.1.2004 tarihli ve (2/248) esas numaralı, 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere beklemektedir.

Kanun teklifimizin görüşmeleri komisyonda kırkbeş gün içerisinde sonuçlandırılamadığından, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

                                          6.4.2004

                                      İzzet Çetin

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde, Sayın İzzet Çetin söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümet döneminde, 8.1.2002 tarih ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde değişiklik yapılması için vermiş olduğum yasa teklifi, komisyonda süresi içerisinde görüşülmediğinden, doğrudan Meclis gündemine alınması talebim üzerine söz almış bulunuyorum; tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bizim hukuk hiyerarşimizde yasalardan sonra yer tutan toplu iş sözleşmeleri, çalışanların hak ve menfaatlarını ve çalışma ilişkilerini belirleyen metinler olarak karşımıza çıkıyor. Daha önce, özellikle kriz dönemlerinde, pek çok toplusözleşmenin uygulanamaz konuma geldiği, o nedenle, iş hukukunun giderek zedelendiği hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Yakın zamanda, özellikle, 57 nci hükümet döneminde ve 58 inci hükümet döneminde ve günümüzde, toplu iş sözleşmelerinin uygulama alanı bulmadığı bir gerçek. İmzalanan toplu iş sözleşmelerinde, tek taraflı olarak, bırakınız bazı hakları uygulamayı, ücrette bile indirime gidildiği ve çalışanların haklarını korumada zorlandıkları, sendikaların da kapı kapı dolaştığı hepimizin bilgisi dahilinde.

Bildiğiniz gibi, 4736 sayılı Kanun, o günkü 57 nci hükümet döneminde, bazı kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmetlerden, işletmecilik gereği yapılması gereken ticarî indirimler dışında herhangi bir indirim yapılamayacağına ilişkin bir düzenleme. "Belediyeler ile bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, toplutaşım hizmetlerinde, malul, yaşlı, öğrenci ve basın kimlik kartlarında indirim yapabilir" hükmünü istisna olarak düzenlerken, aynı şekilde, o belediyede çalışanların -işçi olsun memur olsun- eş ve çocuklarının, örneğin toplutaşım araçlarından indirimli olarak yararlanmasına istisnalar kapsamında yer vermemiş. Örnek olarak veriyorum: Kayseri Büyükşehir Belediyesinde, yine, Kayseri Kocasinan Belediyesinde ve Kayseri Melikgazi Belediyesi ile Hizmet-İş Sendikasında imzalanan toplu iş sözleşmesine göre verilmesi gereken o toplutaşım kartlarındaki indirim uygulaması, sözleşmenin süresi içerisinde bu yasa yürürlüğe girdiği için, uygulanamaz konuma geldi ve Hizmet-İş Sendikası Kayseri Şubesi, 57 nci hükümet döneminde, Parlamentoda bulunan bütün siyasî partileri kapı kapı dolaştı; ama, bir sonuç alamadı.

Buna benzer diğer sektörlerde de pek çok uygulama var. O nedenle, biz, bu tarz uygulamaların, toplu iş sözleşmelerinde var olan hükümlerin uygulanabilmesi ve toplusözleşme özgürlüğünün özgürce gerçekleştirilebilmesi, ülkemizin de her yıl haziran ayında toplanan ILO; yani Uluslararası Çalışma Örgütü genel kurullarında toplusözleşme ihlalleri ve hak ihlalleri nedeniyle kara listelere alınmaması açısından, bir istisna hükmü olarak bu yasa teklifini verdik. Teklifimizde, sadece, imzalanan; yani burada sayılan kurumlar ile sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi var ise, bunun da, imzalanan toplusözleşmelerin, hakların korunmasını talep ettik. Bu konuya ilişkin gerekli görüşmeyi Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızla da yaptım, AKP Grup Başkanvekili arkadaşlarımızla da görüştük, toplu iş sözleşmeleri zora dayalı bir hukukî müeyyide değil, sadece bir özel hukuk sözleşmesidir, taraflar özgürce eğer böyle bir konuda düzenleme yapabiliyor ise buna engel çıkartılmaması gerektiğini düşünüyorum ve bu düşünceme sizlerin de katılacağına olan inancımla katkı vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, sayar mısınız...

BAŞKAN - Kabul etmeyenler...Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamadığı için, 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.59

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

8. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in; 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/248), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/172) (Devam)

BAŞKAN - İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilen doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, oylamayı tekrarlayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın bakanlarımız, birden fazla soru cevaplandıracaklarsa, onu bize bildirirlerse sevinirim.

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/496)

BAŞKAN  - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi?.. Yok.

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/497)

BAŞKAN -  Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi?.. Yok.

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı şahısların atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/498)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi?.. Yok.

4. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Gebere Barajından yapılan sulamadaki ücret tarifesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

5. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Antalya'ya doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/526) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

6. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ulaşımla ilgili projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/531) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4, 7 ve 8 inci sıradaki sözlü soru önergelerini Sayın Bakan bir arada cevaplandıracağından, sözlü soru önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde İlimizde DSİ'ye bağlı Gebere Barajından yapılan sulamalarda, bir önceki yılın sulama ücretleri bir sonraki yıl belirlenmekte ve tahsil edilmektedir.

Sulama suyunun saati, 2000 yılında 2 500 000 TL, 2001 yılında 5 000 000 TL iken, 2002 yılı için yüzde 300 artışla 15 000 000 TL olarak belirlenmiş, tahakkuk ve tahsil işlemlerine başlanmıştır.

Belirlenen bu tarife, barajdan yararlanan Yeşilburç, Kırkpınar ve Taşlıca Köyleri ile Niğde Merkez Kayaardı mevkiindeki üreticiler üzerinde şaşkınlık ve tepki uyandırmıştır.

Soru 1- Söz konusu baraj tarafından belirlenen sulama tarifeleri hangi kıstaslara göre hazırlanmaktadır? Tarifeler hazırlanırken üreticilerin sosyal ve ekonomik koşulları gözönünde tutulmakta mıdır?

Soru 2- 2002 yılı için belirlenen bu fahiş sulama fiyatının makul bir düzeye çekilmesi düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın M. Hilmi Güler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 26.5.2003

                                Osman Kaptan

                                           Antalya

Antalya, turizmi ve örtüaltı sebze üretimiyle ülke ekonomisine en büyük katkı veren illerimizin başında gelmesine, seracılıkta ve turistik tesislerin ısıtılmasında doğalgaza da büyük ihtiyaç duyulmasına karşın henüz Antalya'ya doğalgaz getirilmemiştir.

1- Antalya ve ilçelerine doğalgaz getirilmesini sağlayacak mısınız?

2- Sağlayacaksanız, Antalya ve ilçelerine doğalgaz hangi yıl, ne zaman getirilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.

                                   Enver Öktem

                                               İzmir

Ülkemizde tam bir ulaşım karmaşasının yaşandığı herkesin malumudur. Hem yolcu taşımacılığında hem de yük taşımacılığında doğal ve ulusal potansiyelimiz kullanılamamakta, özellikle demiryolu ve denizyolu taşımacılığı yok sayılarak ülke tek bir sisteme bağımlı hale getirilmektedir.

Son yıllarda, Ankara-İstanbul hızlı tren projesi, Kars-Tiflis tren projesi gibi projeler gündeme getirilse de, anlaşılan o ki, bazı çevrelerin dayatmalarıyla bu projelerden de vazgeçilmiştir.

Bu nedenle;

1- Ülkemizde yapılma sırası bir türlü gelmeyen bu projeleri sonuçlandıracak mısınız? Eğer bu projelerden vazgeçildiyse nedenini açıklar mısınız?

2- Bu projelerin hazırlanması için şimdiye kadar proje bazında ne kadar para harcanmıştır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gündemin 4 üncü, 7 nci ve 8 inci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

İlk olarak, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın Enerji Bakanlığına tevdi ettiği soruyu cevaplandırmaya çalışacağım.

Soru, ifade edildiği gibi, Niğde İli Gebere Barajından yapılan sulama suyu fiyat artışlarına ilişkindir ve cevabımız da, buna dair olacaktır.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce işletilen sulama tesislerinde sulama suyu ücret tarifeleri, 6200 sayılı Yasa hükümlerine göre hazırlanmaktadır. Tarife taslağı, Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir komisyonca incelendikten sonra, onaylanmak için Bakanlar Kuruluna gönderilmektedir.

6200 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, Bakanlar Kuruluna ücret tarifelerinde indirim yapma yetkisi vermiştir. Tarife, Bakanlar Kurulunda onaylandıktan sonra Resmî Gazetede ilan edilerek yürürlüğe girmektedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, bu ücret tarifeleriyle, bir yıl önce yapmış olduğu işletme ve bakım giderlerinin karşılığını sulama yapanlardan almaktadır. Söz konusu ücret, sulama suyunun bedeli olmayıp, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bu tesislere yaptığı işletme ve bakım-onarım masraflarıdır.

Ücretlerin belirlenmesinde, sulamanın şekli -cazibe veya pompaj olup olmadığı- tesisin bulunduğu yer -bölgesel olarak nerede yer aldığı- tesisin gelişme durumu, bitki su tüketimi ve sulanan bitki çeşitleri ile üretim değerleri gibi sosyal ve ekonomik kriterler dikkate alınmaktadır. Bu kriterlere göre sulama tesisleri, cazibe ve pompaj sulamaları olmak üzere iki ana gruba ayrılmakta olup, cazibe sulamaları da iki alt gruba ayrılmaktadır.

Gebere sulaması, ücret tarifelerinde cazibe sulamalarının çoğunluğunun bulunduğu ikinci alt grupta yer almıştır. Gebere sulamasında sadece meyve tarımı yapılmakta olup, işletme ve bakım ücreti, 2000 yılında 2 400 000 TL/Da, 2001 yılında 6 600 000 TL/Da, 2002 yılında 14 100 000 TL/Da, 2003 yılında 23 000 000 TL/Da olarak gerçekleşmiştir.

Elde edilen meyve üretim değeri ise, 2000 yılında 427 328 000 TL/Da, 2001 yılında
638 742 000 TL/Da, 2002 yılında 1 469 000 000 TL/Da olarak gerçekleşmiştir. 2003 yılında ise, bu rakamın yaklaşık 1 200 000 000 TL/Da civarında gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

Meyve için belirlenen işletme ve bakım ücreti, 1 dekardan elde edilen üretim değerinin yüzde 0,5 ilâ 2'si kadardır. Dolayısıyla, belirlenen ücretler, çiftçi ödeme gücünü zorlamayacak düzeydedir. Tahakkuk eden işletme ve bakım ücretlerinin tahsilatı, ertesi yıl ve 2 taksitte yapılmaktadır. Birinci taksit 1 Ocak-28 Şubat ve ikinci taksit 1 Mart-30 Nisan günleri arasında tahsil edilmektedir.

Sayın milletvekilimize ve Heyetinize saygılarımızla ifade olunmuştur.

Yine, Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın sözlü soru önergesine Bakanlığın cevabını iletiyorum.

Ülke genelinde doğalgaz arz imkânları değerlendirilirken, öncelikle yakıt tüketimlerinin yoğun olduğu il merkezleri hedef alınarak planlar yapılmaktadır. Bu itibarla, genellikle il bazında branşman vanası bırakılmaktadır. Antalya, yapımı planlanan güneybatı doğalgaz iletim hattından gaz verilmesi öngörülen illerimiz arasında yer almaktadır. Söz konusu güneybatı doğalgaz iletim hattının ihalesi üç bölüm halinde yapılmış olup, Konya-Isparta ve Isparta-Nazilli bölümlerinin kredileri onaylanmış ve 12.12.2002 tarihi itibariyle yirmidört aylık inşaat süreci başlamıştır. Hattın Nazilli-İzmir bölümü için ise, ihaleyi alan firmayla kredi görüşmeleri sürdürülmektedir.

Bunun yanı sıra, doğalgazın öncelikle sanayi tesisleri ile organize sanayi bölgelerinin kullanımına sunulması amacıyla, BOTAŞ Genel Müdürlüğü olarak bölgede dağıtım hattı inşa edilmesi konusunda ihale süreci başlatılmış olup, 2005 yılının ilk yarısı olarak tahmin edilen güneybatı doğalgaz iletim hattının tamamlanmasıyla eşzamanlı olarak bölge dağıtım hattının da tamamlanması planlanmaktadır.

Şehirlerde doğalgaz dağıtım ve satış faaliyetlerine ilişkin esaslar, 2.5.2001 tarih ve 24390 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunuyla düzenlenmiş olup, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün şehiriçi dağıtımıyla ilgili yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır.

Antalya ve ilçelerinde konut sektöründe -konut artı ticarethane artı resmî daire- doğalgaz kullanımı, 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu uyarınca, şehiriçi gaz dağıtım şirketi kurulması, bu şirketin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans alması ve şehir dağıtımı için gerekli olan altyapıyı -şehir anabasınç düşürme ve ölçüm istasyonu ve dağıtım şebekesi- oluşturmasını müteakiben mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdi de, İzmir Milletvekilimiz Sayın Enver Öktem'in sorusuna Bakanlıkça verilen yanıtı arz edeceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demiryolu taşımacılığının toplam taşımacılık içindeki payının artırılması, müşteri memnuniyetinin karşılanması için mevcut demiryolu şebekesinin fizikî, geometrik ve işletim standartlarının yükseltilmesi ile çeken-çekilen araç parkının iyileştirilerek talepleri karşılayacak düzeye çıkarılması ve daha çok yerleşim merkezine ulaşılması için yeni demiryolu yapımlarını hedefleyen planlamalar yapılmaktadır.

Orta ve uzun dönemde hedeflenen demiryolu yatırım projelerinin bir kısmı şu şekildedir: Çeken-çekilen araç parkının yenilenmesi, mevcut altyapının rehabilitasyonu ve öncelikli yeni demiryolu projeleridir.

Bunlar da, sırasıyla, Ankara-İstanbul demiryolu rehabilitasyonu, Boğaz tüpgeçişi ve Gebze-Halkalı hattının rehabilitasyonu, Balışıh-Yozgat-Yıldızeli-Sivas demiryolu inşaatı, Bandırma-İzmir demiryolu hattının rehabilitasyonu, Ankara-Kayseri demiryolu hattının rehabilitasyonu, Ankara-Polatlı-Afyon-İzmir demiryolu, Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli-İnönü demiryolu, Ankara-Konya-Silifke-Mersin demiryolu, Güney Demiryolu Projesi, Kömürler-Osmaniye, Adapazarı-Ereğli, Çetinkaya-Elbistan-Kahramanmaraş, Ereğli-Zonguldak, Isparta-Burdur-Antalya, Kars-Tiflis, Trabzon-Tirebolu-Diyarbakır, Van Gölü kuzey geçişi biçimindedir.

Yatırım programında yer alan bu projelerle birlikte, doğu-batı koridorunun Avrupa standartlarına getirilmesi hedeflenmektedir. Bu anabaşlıklarda programlanan orta ve uzun dönemdeki hedeflerin gerçekleştirilmesi için yaklaşık 20 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sayın milletvekilinin soru önergesinde özellikle vurguladıkları iki proje konusunda da Yüce Heyetinize bilgi vermemiz gerekmektedir.

Ülkemizin iki önemli büyük şehri olan Ankara ile İstanbul arasındaki mevcut demiryolu güzergâhında, standartdışı yol geometrisine zaman içinde yeterli ödenek tahsisi yapılmaması nedeniyle, demiryolu işletmeciliğinde sorunlar oluşmuş ve bu durum sonucunda, demiryolu taşımacılığı sektör içindeki rekabet şansını yitirdiği gibi, toplam taşımacılık içindeki payı da giderek azalmıştır.

Bu iki önemli şehrimiz arasında, demiryolu güzergâhındaki fizikî ve geometrik yol şartlarının iyileştirilerek seyir süresinin kısaltılması, konforun ve emniyet parametrelerinin yükseltilerek daha ekonomik işletmecilik şartlarının oluşturulması ile toplam taşımacılık içindeki demiryolu payının artırılması için mevcut güzergâhın iyileştirilmesi planlanmış ve bu amaçla, Ankara-İstanbul mevcut demiryolunun iyileştirilmesi ve hızlı tren projesinin gerçekleştirilmesi planlanmıştır.

Geliştirilen projeyle, alt ve üstyapıdaki standartlar yükseltilerek, güzergâh 200 kilometre/saat hıza göre dizayn edilmiş olup, projenin gerçekleştirilmesi sonucunda, Ankara-İstanbul arasındaki seyahat süresi 3 saat 10 dakikaya indirilmiş olacaktır.

Ankara-İstanbul mevcut demiryolunun iyileştirilmesi projesinin birinci bölümü olan Ankara (Esenkent)-Eskişehir (İnönü) kesiminin 17.9.1999 tarihinde ihalesi yapılmış ve tekliflerin değerlendirilmesi sonucu Alsim-Alarko liderliğindeki İspanyol OHL firmasının da yer aldığı konsorsiyum ihaleyi kazanmış ve 437 000 000 milyon euro tutarındaki bu bölümün 23.11.2000 tarihinde ticarî sözleşmesi imzalanmıştır. Birinci aşamanın 8 Haziran 2003 tarihinde temel atma töreni yapılmıştır.

Projenin ikinci aşamasını oluşturan Eskişehir (İnönü)-İzmit (Köseköy) kesimi için etüt çalışmaları devam ederken, uygulama projeleri ile ihale şartnamesinin hazırlanması çalışmaları devam etmektedir. İkinci aşamanın yatırım maliyeti 701 000 000 milyon euro olarak tahmin edilmektedir. Projenin 30 ayda tamamlanması hedeflenmektedir.

Türkiye ile Gürcistan arasında doğrudan bir demiryolu hattı bulunmadığından, Avrupa ve ülkemiz ile dünyanın en büyük enerji rezervlerinin bulunduğu Kafkasya-Ortaasya Türk Cumhuriyetleri arasında kesintisiz demiryolu bağlantısının sağlanarak tarihî ipekyolunun canlandırılması amacıyla Kars-Tiflis demiryolunun inşaı gündeme gelmiştir. Projenin teknik olabilirliği araştırılarak 1/25 000 ölçekli haritalar üzerinden Türkiye-Gürcistan doğrudan demiryolu bağlantısının bir önetüdü yapılmıştır. Bu etüde göre Kars-Tiflis demiryolu için Türkiye tarafında 92,5 kilometre, Gürcistan tarafında ise yaklaşık olarak Aktap-Ahalkelek arası 32,5 kilometre olmak üzere toplam 125 kilometrelik demiryolunun yapımı gerektiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Ahalkelek-Marabda arasında mevcut 160 kilometrelik hattın da rehabilite edilmesi gerekmektedir.

Çift hatlı olarak inşa edilmesi düşünülen Kars-Tiflis demiryolunun, Türkiye tarafındaki işler için yaklaşık 400 000 000 Amerikan Doları, Gürcistan tarafındaki işler için ise 200 000 000 Amerikan Doları olmak üzeri toplam maliyetinin yaklaşık 600 000 000 Amerikan Doları civarında olacağı ve her iki taraftaki işlerin eşzamanlı olarak başlatılması koşuluyla yaklaşık dört yılda tamamlanabileceği tahmin edilmektedir.

Proje için bugüne kadar harcama yapılmamış olup, projenin Gürcistan tarafını da kapsayacak şekilde finansman sorununun çözümüne çalışılmaktadır. Gürcistan tarafına ilişkin garantör temini konusunun çözülmesiyle kredi teminindeki gelişmeler çerçevesinde projenin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.

Yüce Heyetinize saygılarımızla arz ederiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Eraslan, buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Öncelikle, sorumuzu cevapladığı için Sayın Bakana teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yalnız, cevapta da belirtildiği gibi, sulamasuyu tarifesi, sulamasuyunun bedeli olmayıp DSİ Genel Müdürlüğünün tesislere yaptığı işletme ve bakım, onarım masrafıdır deniliyor. Gebere Barajına herhangi bir bakım-onarım yapılmamıştır, sadece işletme masrafları eskiden olduğu gibi devam etmektedir.

Ücretlerin belirlenmesinde, cazibeyle sulama ya da pompajla sulama önemlidir deniliyor; burası cazibeyle sulanan, dolayısıyla masrafsız bir sulama biçimidir. 2001 yılında var olan tarife yüzde 300 artırılıyor; bizim anlamakta zorlandığımız bu. Üretim değeri 2001 ile 2002 arasında yüzde 300 artmış değil, enflasyon yüzde 300 artmış değil, yüzde 300 artırmada hiçbir kıstas yok. Nihayet, burada bir kâr amacı da güdülmediğine göre, yüzde 300 artışın açıklanabilecek, mantıklı bir yanı yoktur.

Ayrıca, Sayın Bakanın cevabında belirttiği, 2002 yılında meyve üretim değerinin 1 500 000 000 lira civarında olduğu da doğru değildir bizim yöre koşullarında. Kitabî olarak böyle bir değer varsayılsa bile, şu anda, Niğde'de, meyvecilik alanında yaygın olarak elma üretilmektedir. Elmalar ambarda çürüyor. Şimdi bile, elmaların 2004 değeri bile, 2001 değerinin altında. Onun için, ben rica ediyorum, mümkünse, bu, elma üretim merkezimizle ilgili bir barajdır; burada, 6200 sayılı Yasanın 29 uncu maddesindeki yetki kullanılarak, tarifelerin geri alınmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, 4, 7 ve 8 inci sıralardaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

7. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, yakınlarının yetişememesi nedeniyle THY uçağının kalkışının geciktirildiği şeklinde basında çıkan haberlere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/503) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

BAŞKAN - Cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                     Hakkı Ülkü

                                               İzmir

1.- İstanbul'dan Dubai'ye giden THY uçağının kalkış zamanının 21.30 olmasına karşın, oğlunuz, kızınız ve yakınlarınızın uçağa yetişememesi gerekçe gösterilerek 22.15'te kaldırıldığına ilişkin basında yer alan haberler doğru mudur?

2 - Eğer doğruysa, başbakanlar, bakanlar ve bunların yakınları için uçak kalkış saatlerinin değiştirilmesine daha önce gösterilen tepkiler sonucunda uzun süredir yapılmayan bu tür haksız ve hukuksuz uygulamaların tekrar yaşanmaması için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

3 - Bakanlığınıza bağlı bir kuruluşun çalışma ilkelerinin, ailenizin istekleri doğrultusunda belirlenmesini doğru buluyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün, 6/503-1965 esas sayılı sözlü soru önergesinde belirtilen ve Maliye Bakanınca cevaplandırılması istenilen soruya ilişkin cevabımızı sunuyoruz:

16.5.2003 tarihinde TK 1162 İstanbul-Dubai seferine "JFL Kanat" adlı Boeing 737-800 uçağı, her ne kadar vaktinde uçuşa tahsis edilmiş ve anonslar zamanında yapılmış olsa da, 19 Mayıs gününün resmî tatil olması dolayısıyla havaalanında yaşanan yoğunluk çerçevesinde check-in süresi uzatılmıştır. Bu sırada, yer işletme personeli, Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğünü arayarak, check-in işlemini tamamlamış bir grup yolcunun yoğun trafik dolayısıyla beraber seyahat edecekleri 3 yolcunun gecikmiş olduğunu ve uçağın kapatılmasının ertelenmesini talep ettiklerini iletmiştir. Bu duruma istinaden, Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğünce uçağın bekletilmesinin uygun olmayacağı görüşü bildirilerek, sözü geçen grubun arzu ettikleri takdirde uçaktan indirilmesi belirtilmiştir. Sonradan Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğüne, geciken yolcuların bu süre zarfında uçağa yetiştiği malumatı gelmiştir. Son yolcuların check-in işlemlerinin saat 21.27'de yapılması nedeniyle 20 dakika gecikilmiştir. Diğer taraftan, pistteki yoğun trafik ve o saatteki kalkış ve inişlerin fazla olması sebebiyle TK-1162 İstanbul-Dubai uçağı saat 22.22'de kalkışa geçmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakan için bekletilmesi diye bir şey söz konusu değildir.

Buna benzer vakalar, genellikle, siyasetçilerin başına gelir. Bir tanesi de, şahsen, benim başıma geldi. 20-25 dakika, hatta, yarım saat kadar VIP'te bekletildikten sonra ve bu arada en az beş defa "bizi uçağa almıyor musunuz, bizi uçağa almıyor musunuz" sorusuyla görevlileri ikaz etmiş olmama rağmen, herkes uçağa alındıktan sonra uçağa alındığım için, sanki, uçak, benim yüzümden geç bırakılmış gibi bir muameleye maruz kaldım ve bu, Türkiye'de bilinen bazı gazetelerde, sanki, benim yüzümden bekletilmiş gibi haber yapıldı. Dolayısıyla, böyle şeyler, yarın, sizin de başınıza gelebilir; böyle şeyleri siyasetçilere yakıştırmaya son derece meyyal bir topluluk her zaman bulunur, onlar da böyle şeyler uydurmaya hazırdırlar; onun için, böyle dedikodulara itibar etmemek lazımdır.

Saygıyla arz ederim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mumcu.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş organize sanayi bölgesinin serbest bölgeye dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/511)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, sayısal loto sisteminin bakım ve onarım ücretine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/532)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesi ertelenmiştir.

10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarına verilen Hazine Garantilerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/533)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesi ertelenmiştir.

11. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Süper Ligdeki şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/535)

BAŞKAN- Cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesi ertelenmiştir.

12. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Diyarbakır-Çüngüş-Yeniköy'e ziraat teknisyeni atanıp atanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/536)

BAŞKAN - Cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesi ertelenmiştir.

13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tohum üretimi ve ıslahına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/537)

BAŞKAN - Cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesi ertelenmiştir.

14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde ve Nevşehir TEDAŞ Müdürlüklerinin borç taksitlendirmedeki farklı uygulamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/541) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

15. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir ve Aksaray İllerindeki çiftçilerin elektrik borçlarının taksitlendirilmesi için çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/542) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

16. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, hizmet sınıflarına göre memur emeklilerinin özlük haklarındaki farklılığa ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 14, 15 ve 17 nci sıralarda yer alan soru önergelerini Sayın Bakan birlikte cevaplandıracaktır; o nedenle, 3 soru önergesini sırayla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

TEDAŞ tarafından çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasında, Niğde TADAŞ Müdürlüğünün, Nevşehir TEDAŞ Müdürlüğünden farklı uygulamalar içinde olduğu dile getirilmektedir.

Aynı nitelikteki borçlar için Nevşehir TEDAŞ tarafından taksitlendirme yapıldığı halde, Niğde TEDAŞ Müdürlüğünce taksitlendirme için 2000 ve 2001 yıllarının tamamen ödenmesi şartı aranmakta ve sadece 2002 yılı borcuna taksitlendirme yapılmaktadır.

Niğde'de, bahse konu borçlarını karşılayamayan çiftçilerin tarımsal sulama elektrikleri kesilmiş olup, çiftçiler sulama konusunda güçlük yaşamaktadırlar.

Soru 1: Aynı kuruma bağlı iki il müdürlüğünce yapılan farklı uygulama giderilecek midir?

Soru 2: Niğde'de tarımsal sulamada kullandıkları elektrikleri kesilen çiftçilerin elektrikleri tekrar açılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde, Nevşehir ve Aksaray yöresindeki üreticilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik borçları daha önce 20 ay olarak taksitlendirilmişti. Ancak çitçilerimiz yıl içerisinde düzenli bir gelir elde edememeleri sonucu bu taksitleri ödeyememektedirler.

Bu durumdan ötürü çiftçilerimiz temerrüde düşmekte ve taksitlerini ödeyemedikleri için elektrik enerjileri kesilmektedir.

Soru: Niğde, Nevşehir ve Aksaray İllerindeki çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik enerjisi borçlarının 2003, 2004 ve 2005 yılı kasım aylarında ödenmesi için Bakanlığınızca bir çalışma yapılabilir mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Bilindiği üzere 657 sayılı Kanuna tabi memurlar arasında genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, sağlık hizmetleri sınıfları arasında ekgösterge ve özel hizmet zamları açısından çok büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bununla birlikte tahsil derecesi ve öğrenimleri aynı olsa bile bu farklılık emeklilikte de aynen devam etmektedir.

Soru: 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurların aralarındaki eşitsizliğin emekli olduklarında eşitlenmesi konusunda bir çalışma yapılması düşünülebilir mi?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

3 soru önergesini de Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Eraslan'ın, Enerji Bakanından sorularını yanıtlamaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TEDAŞ Genel Müdürlüğü Yönetim kurulu kararlarıyla, 30.5.2003 tarihine kadar müracaat ederek birikmiş borçlarını defaten ödeme veya taksitlendirme talebinde bulunan tüm abonelerin 31.12.2002 tarihine kadar tükettikleri birikmiş enerji bedeli anapara borçlarına yıllık TEFE oranlarına göre gecikme zammı uygulanarak defaten tahsil edilmesi veya ödeme devresi gecikme zammı uygulanmadan taksitlendirme uygulamaları yapılmıştır.

Anılan karar kapsamında taksitlendirme talebinde bulunan tarımsal sulama aboneleri 2000 ve 2001 yıllarında taksitlendirme yapmışlar ise, talepleri halinde daha önce yapılan taksitlendirmeler aynen devam edebileceği gibi, birleştirilerek de taksitlendirme  yapılabilmektedir.

TEDAŞ Genel Müdürlüğünün Yönetim Kurulu kararıyla yapılan uygulama, tüm TEDAŞ aboneleri için geçerlidir. Dolayısıyla farklı illerde farklı uygulama yapılması mümkün değildir. Bu konuda tüm TEDAŞ müesseselerine gerekli bilgi ve talimat verilmiştir.

Yürürlükteki mevzuata göre, enerji borçlarını ödemeyen veya taksitlendirme protokolüne uymayan abonelerin enerjileri kesilmektedir. Enerjisi kesilen abonelerin enerji bedellerini ödememeleri halinde de enerjilerinin açılması mümkün değildir.

Yine, Sayın Eraslan'ın Enerji Bakanlığından -15 inci sırada yer alan- sözlü soru önergesini  cevaplandırmaya çalışacağım.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın Bakanlığımıza tevcih ettiği elektrik borçlarının taksitlendirilmesi uygulamalarına ilişkin sorusuna cevabı arz ediyorum:

TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 4.4.2003 tarih ve 16-327 sayılı  Yönetim Kurulu kararıyla, tarımsal sulama abonelerinin 2002 yılı sonuna kadar birikmiş borçlarının faizlerinin kaldırılıp, yerine (Toptan Eşya Fiyatları Endeksi) TEFE oranları esas alınarak borçların yeniden yapılandırılması ve bu şekilde oluşan borçlarını defaten ödeyen tarımsal sulama  abonelerinden gecikme zammının yüzde 50'sinin alınmaması imkânı sağlanmıştır.

TEDAŞ Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulunun 25.7.2003 tarih ve 36-627  sayılı kararıyla, tarımsal sulama abonelerinin 2003 yılı içerisinde tükettikleri enerjilerinin;

1.1.2003-31.7.2003 tarihleri arasındaki tüketimlerinin 31.10.2003 tarihinde tahsil edilmesi,

2003 Ağustos ayı içerisindeki tüketimlerinin 1.12.2003 tarihinde tahsil edilmesi,

2003 Eylül, Ekim, Kasım ayları içerisindeki tüketimlerinin de 31.12.2003 tarihinde tahsil edilmesi,

Ödeme süresinin uzaması nedeniyle, bu süre sonuna kadar gecikme zammı alınmaması,

İmkânı getirilmiştir.

TEDAŞ Genel Müdürlüğünce ödeme kolaylığı sağlanmasına rağmen, tarımsal sulama aboneleri bunlardan yararlanmamıştır.

Yine, tarımsal sulama aboneleri için TEDAŞ Genel Müdürlüğü, 26.12.2003 tarih, 56-940 sayılı yönetim kurulu kararı almıştır.

Bu kararla:

TEDAŞ Genel Müdürlüğü, tarımsal sulama abonelerinin 2003 yılına ait tükettikleri enerji bedeli ve gecikme zammından oluşan toplam borçlarının 30.1.2004, 30.4.2004 ve 30.7.2004 tarihinde olmak üzere ödeme devresi gecikme zammı uygulanarak 3 taksitle taksitlendirilmesi;

Abonelerin talepleri halinde ise, 30.1.2004 tarihinden itibaren 30.7.2004 tarihine kadar aylık taksitlendirme yapılması;

İmkânları getirilmiştir.

Saygılarımızla arz ederiz.

Değerli milletvekilleri, yine, bu kısmın 17 nci sırasında yer alan, Sayın Eraslan'ın Maliye Bakanından sözlü soru önergesini cevaplandırmaya çalışacağım.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yeniden düzenlenen 43 üncü maddesinin (B) bendinin birinci fıkrasında "bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıkları, hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde gösterilen ekgösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanır. (II) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda değişiklik yapmaya ve yeni unvanlar ilave etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir" hükmüne yer verilmek suretiyle, ilgililerin yararlanacakları ekgöstergelerin, bulundukları hizmet sınıfında fiilen yürüttükleri göreve ilişkin kadro unvanı ve aylık aldıkları dereceleri dikkate alınarak tespit edileceği belirtilmiştir.

Anılan kanuna ekli (I) sayılı cetvelde, genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, sağlık hizmetleri, avukatlık hizmetleri, din hizmetleri, emniyet hizmetleri ve mülkî idare amirliği hizmetleri sınıflarındaki personelin öğrenim durumları dikkate alınarak ayrı ayrı ekgösterge rakamları tespit edilmiş bulunmaktadır.

(II) sayılı cetvel ise, sadece kadroları genel idare hizmetleri sınıfının 1 inci derecesinde bulunanlara verilecek olan ekgöstergeleri belirlemek üzere düzenlenmiştir.

Diğer taraftan, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 41 inci maddesinin (a) bendinde "emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının hesaplanmasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43 üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ekgöstergeler esas alınır" hükmüne yer verilmektedir. Aynı kanunun ek 70 inci maddesine göre ise, sandık iştirakçilerine ödenmekte olan memuriyet taban ve kıdem aylıkları tutarları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek devlet memuru aylığı (ekgösterge dahil) brüt tutarının, maddede gösterilen ve almakta olunan ekgöstergelere göre belirlenen oranlara tekabül eden miktarının emekli keseneğine ve kurum karşılığına tabi tutulacağı belirtilmektedir.

Devlet memurlarına uygulanan ekgösterge rakamlarının geçen zaman ve günümüz ekonomik ve sosyal şartları karşısında güncelliğini yitirdiği, bu konuda ciddî adaletsizliklerin olduğu ve yeni bir düzenleme yapılmasının gerekliliği aşikârdır.

Öte yandan, 58 inci hükümet döneminde uygulamaya konulan ve 59 uncu hükümet döneminde de uygulanmasına devam olunan acil eylem planında, devlet personel rejimi reformunun gerçekleştirileceği ve bu kapsamda, benzer statüler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıkların giderileceği, maaş ve ücret sisteminin sadeleştirileceği belirtilmektedir.

Bu itibarla "eşit işe eşit ücret" prensibinin gereği olarak, kamudaki ücret adaletsizliklerinin giderilmesi amacı çerçevesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin malî haklarının yeniden düzenlenmesi yönündeki politika hedefleri dikkate alınarak düzenlemeler yapılması düşünülmektedir.

Arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Eraslan, buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sorularımı cevaplandırdığı için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, 14 üncü sıradaki sorumu cevaplandırırken, her ne kadar, Niğde ve Nevşehir TEDAŞ müesseseleri arasında, uygulamada farklılık olmadığını ısrarla söylemişse de, gerçekte böyle bir farklılık olmuştur ve ne yazık ki, bu farklılık giderilememiştir. Bu uygulama farklılığı, halen de, çeşitli konularda devam etmektedir. Bunu, Sayın Bakanın bilgilerine arz ediyorum.

Bir diğer husus da şu: Bu, elektrik borçlarının taksitlendirmesiyle ilgili konuda, doğrudur, taksitlendirme yapılmıştır; ancak, taksitlendirmede, yöre  çiftçisinin ürününü aldığı dönemler dikkate alınmamıştır. Bizim yöremizde, genellikle, kasım sonu itibariyle çiftçinin elinde para olabilir. Buna riayet edilmeden, taksitler ağustos ayında filan geldiği için ve çiftçi bu parayı ödeyemediği için, ne yazık ki, taksitlendirme geçersiz olmuştur. Böyle bir durumda yeniden bir şans tanınabilir mi diye soru sormuştum; fakat, anlaşıldığı kadarıyla, hükümetin bu doğrultuda bir politikası yok. Yani, enerji borcunu zamanında ödeyemeyenlere yeni bir şans tanıma gibi bir şeyi ben alamadım doğrusunu söylemek gerekirse.

Üçüncü sorumuz ise farklı bir konudaydı, cevap farklı bir şekilde oldu. Elbette, çalışanlar arasında yaptığı işe göre ücretlendirmede farklılık olabilir; ama, aynı dereceden emekli olanlar arasındaki uçurum sayılabilecek maaş farklarının emeklilikte giderilip giderilemeyeceğini sormuştum. Buna, genel geçer bir lafla "kamudaki ücret eşitsizliği giderilecektir" denilmek suretiyle cevap verildi. Bunun da takipçisi olacağız; bakalım, ne şekilde giderilecek...

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, 14, 15 ve 17 nci sıralardaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

17. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, esnafın Halk Bankasından kullandığı kredinin faiz oranlarının düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/543)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

18. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde'de atıl haldeki ELSAN A.Ş.'ne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/546) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

19. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasındaki yol ve sulama suyu kanal çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/547) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

20. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, tütün alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/569) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

21. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Emen Ovası ıslah çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

22. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Üçkapılı-Çamardı yolunun asfalt sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 18, 19, 37, 43 ve 44 üncü sıralardaki soru önergelerini Sayın Bakan birlikte cevaplandıracaktır.

Şimdi, sırasıyla soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde'de kurulu bulunan ve Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine bağlı ELSAN AŞ halen çalıştırılmamaktadır.

Soru 1- Tesislerin yeniden çalıştırılması düşünülmekte midir?

Soru 2- Özelleştirme kapsamında mıdır? Özelleştirme kapsamında değilse, ne yapılması düşünülmektedir?

Soru 3- Söz konusu tesislerin Adalet Bakanlığı Niğde Tarım Açık Cezaevi İş Yurduna devri düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde Ulukışla Darboğaz Kasabasını civar yerleşim merkezlerine bağlayan yollar son derece bozuk ve asfaltsız durumdadır.

Ayrıca, yine bu kasabamızın sulama suyukanalları da amaca hizmet etmeyecek şekilde bozulmuş bulunmaktadır.

Soru 1- Niğde Ulukışla Darboğaz Kasabasının yolları, Köy Hizmetlerince düzenleme ve asfaltlanması yapılacak mıdır? Yapılacak ise programı nedir?

Soru 2- Sulamasuyu kanallarının onarımı için çalışma yapılacak mıdır? Yapılacak ise programı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla.

                             Mustafa Gazalcı

                                            Denizli

1- Üreticinin elindeki sözleşme ve üretim fazlası yaklaşık 15 000 ton tütün ne olacaktır? Tekel tarafından alınacak mıdır?

2- En kaliteli Ege tütününün açık artırmada alıcı bulamadığı gerekçesiyle, 2003 Mayıs sonunda üreticinin bilgisi olmadan kâğıt üzerinde tamamlandığı doğru mudur? Yeniden açık artırma yapılacak mıdır?

3- Kimi özel firmaların, Denizli Beyağaç'ta olduğu gibi, üreticinin elindeki tütünleri çok ucuz fiyata kapattığı doğru mudur? Bu konudaki önleminiz ne olacaktır?

4- Tekel özelleştirilirse tütün üreticisinin, tütüncülüğümüzün, sigara sanayiinin büyük zarar göreceğine, devletimize sağlanan büyük gelirin yok olacağına inanıyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde İli Bor İlçesi sınırları içerisinde yer alan Emen Ovası 130 000 hektar alana sahiptir. Bilindiği üzere, ovanın tuzlu ve alkali bir yapıya sahip olması nedeniyle tarımsal amaçlı olarak kullanılamamaktadır.

Bu ovanın, drenaj kanalları açılmak suretiyle ıslahının yapılması mümkündür ve bu sağlandığı takdirde asgarî 100 000 hektar tarım alanı ve mera kazanılabilecektir.

Soru 1- Bakanlığınızca Niğde Emen Ovasının ıslahı ve tarımsal amaçlı kullanılmasına yönelik çalışmalar ne aşamadadır? Ne zaman başlayacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde-Üçkapılı-Çamardı karayolunun Üçkapılı-Çamardı arası araçla seyredilemeyecek derecede bozulmuş ve asfaltsız durumdadır.

Soru: Üçkapılı-Çamardı yolunun asfaltlanması programda mıdır? Programda ise ne zaman yapılacaktır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

5 soruyu da Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevaplandıracak.

Buyurun Sayın Mumcu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Eraslan'ın benden sıkılmış olacağını zannediyorum; ama, imkânlarımız bu  kadar.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Estağfurullah; ama, cevap yerini bulmuyor Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - İmkânlarımız bu kadar sayın milletvekilim, özür dilerim.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Soracak şeyler var... Size ne soralım? Siz Kültür Bakanısınız; elinizdeki yazılı metni okuyorsunuz.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Ama, iyi bir içerik var. Ben okurken, aynı zamanda kendime de okuyorum, cevap olarak iyi bir içerik olduğunu görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sermayesinin yüzde 99,57'si Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne ait olan Elsan Orman Ürünleri Sanayii Ticaret AŞ'nin 9.4.2003 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında şirketin, merkezi Ankara'da bulunan ve sunî tohumlama, anaç patates üretimi, hibrit mısır tohumluğu üretimi, ihracat ve ithalat gibi konularda faaliyet gösteren ve sermayesinin tamamı Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine ve bölge birliklerine ait olan Tareks Tarım Ürünleri Araç Gereç İthalat İhracat ve Ticaret AŞ ile birleştirilmesi kararlaştırılmış olup, birleştirme işlemi Elsan Orman Ürünleri Sanayi Ticaret AŞ'nin 24.9.2003 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda karara bağlanmış ve tamamlanmıştır.

Söz konusu şirkette kamu hissesi olmadığından, şirket özelleştirme kapsamında bulunmamaktadır.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; Niğde Cumhuriyet Savcılığı, Niğde Tarım Açık Cezaevi Müdürlüğü hesabına Elsan Orman Ürünleri Sanayi Ticaret AŞ'yi satın almak için Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne müracaat ederek fiyat teklifi istemiş; ancak, adı geçen genel müdürlük tarafından verilen fiyatın yüksek bulunması nedeniyle bir anlaşma sağlanamamıştır.

Yine, 19 uncu sırada yer alan sorunuzla ilgili olarak cevap arz etmeye çalışıyorum Sayın Milletvekilim.

Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasını civar yerleşim merkezlerine bağlayan yollarla ilgili sorunuz: Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasının anayolu, asfalt kaplama olup trafiğe açıktır; ancak, Darboğaz-Emirler ile Madengümüş köy yolları ikinci derece bağlantı yolları olduğundan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü master planı gereği şu an asfalt kaplaması yapılamamaktadır. Gerekli greyderli ve malzemeli bakım çalışmaları il müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir.

Niğde-Ulukışla-Darboğaz sulama tesisinin projesi hazırlanmış olup, bütçe imkânları ölçüsünde önümüzdeki yıllarda programa alınarak ikmaline çalışılacaktır.

37 nci sırada yer alan Sayın Gazalcı'nın Tarım Bakanımızdan sorusuna cevap arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 ürün yılında tütün ekicilerinin ellerinde kalan sözleşme fazlası ve sözleşmesiz tütünlerle ilgili olarak, bir defaya mahsus olmak üzere 3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenerek ekicilerin mağduriyeti giderilmiştir.

Söz konusu geçici maddede "2002 yılı ürünü ekici tütünlerinden, bu kanunun 6 ncı maddesi çerçevesinde yazılı sözleşme yapılmaksızın üretilip açık artırma merkezlerinden alıcısı çıkmadığı için açık artırma yöntemiyle satın alma imkânı da bulunamayan tütünler bir defaya mahsus olmak üzere ve kurul tarafından belirlenip tebliğ edilmiş (8.5.2002 tarih ve 25102 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan) kataloğa dayalı açık artırma yöntemiyle pazarlanacak 2002 ürünü üretici tütünlerine ilişkin açık artırma başlangıç fiyatlarının yüzde 50'sinden aşağı olmamak kaydıyla genel müdürlükçe satın alınabilir" denilmektedir.

Bu çerçevede Tekel, 25.8.2003 tarihinde tütün alımlarına başlamış, tütünlerini Tekele satan ekicilerin tütünleri ambarlanarak tütün bedelleri kendilerine ödenmiştir; ayrıca, Tekel, 2002 ürün yılında tütün ekicilerinin ellerinde kalan sözleşme fazlası ve sözleşmesiz tütünleri, kurulca tespit edilen katalog fiyatlarından yüzde 50 indirim yaparak 22 204 ekiciden 6 663 ton tütün satın alarak 7,4 trilyon ödeme yapmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemin 43 üncü sırasında yer alan, yine, Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan'ın Tarım Bakanımıza yönelttiği soruyu cevaplamaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bor-Emen Ovası drenaj ve arazi ıslahıyla ilgili etüt, 1990 yılında Köy Hizmetleri Niğde İl Müdürlüğünce yapılmıştır. Emen Ovasında drenaj, tuzluluk ve alkalilik problemi bulunan saha yaklaşık 40 000 hektardır.

Tarımsal üretim faaliyetinin yapılamadığı Emen Ovası arazilerinin ıslah edilip tarıma kazandırılması, ülke ekonomisine katkı açısından büyük önem taşımaktadır.

Emen Ovasında önümüzdeki yıllarda uygulanacak drenaj ve arazi ıslahına esas teşkil edecek dren aralığı, drenaj katsayısı, ıslah maddesi cins ve miktarı, yıkamasuyu miktarı ve benzeri verilerin belirlenmesi için, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 11.1.2002 tarih ve -işte bunu okumak çok zor- B021KHZ/0140003/753.42 sayılı yazı ile Konya Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsüne talimat verilmiştir. Etüt çalışmalarının tamamlanmasını takiben, bahse konu proje bütçe imkânları çerçevesinde hayata geçirilecektir.

Bürokratlar, tabiî, kendi anlaşacakları dilden yazıyorlar; Sayın Milletvekili, özür diliyorum. Muhtemelen, bürokrat arkadaşlarımız da beni dinliyorlardır şimdi; kulaklarına küpe olsun diye söylüyorum; inşallah, bir daha böyle yapmazlar.

Yine, gündemin 44 üncü sırasında yer alan, Sayın Eraslan'ın sorusuna cevabımızı arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Üçkapılı-Çamardı yolu 18 kilometre uzunluğunda stabilize bir yoldur. Söz konusu yol 2004 yılı yatırım programına alınmış olup, program kapsamında 5 kilometre onarım ve 2 kilometre stabilize kaplama çalışması yer almaktadır. Yol genişletme çalışması, arazi sahipleriyle olan ihtilaf nedeniyle gerçekleştirilememektedir; ihtilafın giderilmesini müteakip genişletme çalışmalarına başlanacaktır.

Arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 37 nci sıradaki soruyu cevaplandırdınız mı Sayın Bakan?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Başkanım, 37 nci sıradaki soruyu cevaplandırdım; 19 uncu sıradaki soruyu cevaplandırmamış olabilirim.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı'nın tütün alımlarına ilişkin sorusu...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Onu cevaplandırdım efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın Eraslan, 19 uncu sıradaki sorunuzu cevaplandırdım mı?

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Cevaplanmadı efendim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Hemen arz edeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Eraslan'ın gündemin 19 uncu sırasında yer alan sorusuna cevabımızı arz ediyorum.

Niğde-Ulukışla-Darboğaz Kasabasının anayolu asfalt kaplama olup, trafiğe açıktır. Ancak, Darboğaz-Emirler ile Maden-Gümüşköy yolları ikinci derece bağlantı yolları olduğundan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü master planı gereği, şu an asfalt kaplaması yapılamamaktadır.

Niğde-Ulukışla-Darboğaz sulama tesisinin projesi hazırlanmış olup, bütçe imkânları ölçüsünde önümüzdeki yıllarda programa alınarak ikmaline çalışılacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın çabasına teşekkür ediyorum.

Kimse kusura bakmasın; bu, sözlü soru olmaktan çıktı, yazılı soru oldu. Burada, önergemizi verdikten bir, birbuçuk sene sonra sorumuz cevaplandırılıyor ve ilgisi olmayan -şüphesiz ki, saygıdeğerdir- bir Bakanın eline, yazılanla sınırlı... Soracağımız şeyleri soramıyoruz; bunun adı "sözlü soru" değil.

Aynı şekilde, ben de Sayın Bakana mukabele ediyorum; ben, kendisinden bıkmadım, ama herhalde kendileri benden bıktılar, onu ima etmek istediler...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) -Estağfurullah.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bunlar bizim yöremizin sorunları, bunları sormak durumundayız, dile getirmek durumundayız. Sayın Bakanın çabasına teşekkür ediyorum; ama, ne yazık ki, cevaplara teşekkür edemiyorum, cevaplar tatminkâr değil ve "cektir", "caktır"dan ibaret; yani, ortada somut bir şey yok; şu yapılmıştır, bu...

Ben size, 43 üncü sıradaki soruyla ilgili bir örnek vereyim. Sayın Bakanın okuduğu gibi 40 000 hektar bir ova bu Emen Ovası. Bunun projesi de, hiç kimse kusura bakmasın, 1973'te, Sayın Deniz Baykal Enerji Bakanıyken yapıldı; ama, bir türlü uygulamaya konulamadı. Bir buğday ambarı olacak; bir. Bunun projesinin yapıldığını biliyoruz; sadece "başla" demek gerekiyor, ona para ayırmak gerekiyor, o iradeyi ortaya koymak gerekiyor; yani, işte, projesi yapılmaktadır, araştırması yapılacaktır, bilmem... Bunlar, soru cevabı değil ve Sayın Bakanın kendisi de gelemediği için, tabiî, biz, Kültür ve Turizm Bakanımıza ne diyelim; yani, Tarım ve Köyişleri Bakanı değil; haklı olarak, Sayın Bakanın, vekâleten, eline verdiği kadarını cevap olarak aktaracak; ama, bunları cevap olarak kabul etmiyoruz ve şunun da bilinmesini istiyoruz: Bu cevaplar, seçim bölgemizdeki yazılı yerel basında yer almaktadır; yani, öyle, çok rasgele de olsun, nasıl olsa Meclisin tozlu yerlerinde unutuluyor, Niğdelilerin haberi olmuyor diye düşünülmesin.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Eraslan her ne kadar cevapları tatminkâr bulmasa da, biz, İçtüzüğümüze göre 18, 19, 37, 43 ve 44 üncü sıralardaki soru önergelerini cevaplandırılmış olarak kabul ediyoruz.

23. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki özelleştirilen NİMSA A.Ş.'ye  ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/548) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı

BAŞKAN - Cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde İlimizde kurulu bulunan ve T.C. Ziraat Bankasının mülkiyetinde iken özelleştirilen NİMSA A.Ş. (Niğde Meyve Suyu ve Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.) şu anda çalışmamaktadır.

Soru 1: NİMSA A.Ş.'nin özelleştirme bedeli ne kadardır?

Soru 2: Satışı kime yapılmıştır? Şu anda kim işletmektedir?

Soru 3: İşletmenin kredi borcu var mıdır? Var ise kaç liradır?

Soru 4: İşçilerin ve üreticilerin bu fabrikadan alacakları var mıdır? Var ise tahsilatı hangi aşamadadır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Her şeyden önce, Sayın Eraslan'a, sadece içtenlikli ve bir parça da espri dozunda söylediğim bir şeyi benim düşünmediğim bir tarzda ele aldığı için bir tavzihte bulunmak istiyorum. Benim, sizden bir bıkkınlık duygusu içinde olmam diye bir şey asla söz konusu olamaz.

İçtenlikle katılıyorum, sözlü soru önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletvekillerine verdiği denetim yetkisinin önemli araçlarından bir tanesidir, son derece değerli ve önemli bir kurumdur; mutlaka, Meclis teamülleri içinde, Meclis kurumları içinde, demokratik kurumlar içinde son derece değerli bir kurum olarak bu kuruma da hak ettiği saygıyı hepimiz karşılıklı göstermek zorundayız. Ancak, bir şeyin de altını çizmek istiyorum. Yazılı soru önergesi imkânlarıyla alınabilecek bilgileri, cevapları yazılı soru önergesi imkânını kullanarak; sözlü soru önergesini ise, kendi karakterine, sözlü soru kurumunun karakterine daha uygun mekanizmalar için kullanmanın, etkin bir denetim, etkin bir muhalefet, etkin bir Parlamento çalışmasına katkı sunacağını da düşünüyorum. Arz ediyorum.

Söylediğiniz doğrudur, olağanüstü soru yoğunluğu içerisinde, bakanlar, daha çok bürokratların konuya ilişkin hazırladıkları bilgilerden oluşan bir bilgiyi Genel Kurula arz etmek durumunda kalmaktadırlar. Bu gereğince müzakere edilememe, özellikle siyasî veçhesiyle gereğince tartışılamama gibi bir sorunu da, ne yazık ki, beraberinde getirmektedir; ama, dediğim gibi, bunun çaresi, galiba, herkesin, biraz daha -herkesin ama, kimseye özel olarak işaret etmiyorum- kurumun gereklerine uygun bir yöntem belirlemesi.

Efendim, hoşgörünüze sığınarak bu görüşümü sizlerle paylaştıktan sonra, müsaadenizle, Sayın Eraslan'ın Maliye Bakanımızdan sorusu için hazırlanan cevabı takdim ediyorum:

NİMSA (Niğde Meyve Suyu Gıda Sanayi) ve Ticaret AŞ'de bulunan yüzde 97,8 oranındaki kamu payı, 31.3.1995 tarihinde imzalanan satış sözleşmesi çerçevesinde, toplam 600 000 Amerikan Doları bedelle satılmıştır. NİMSA'da bulunan yüzde 97,8 oranındaki kamu payı, MEYEPA (Marketing Gıda Sanayi ve Pazarlama) Anonim Şirketine satılmıştır.

Özelleştirme sonrasında, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi bir anonim şirket statüsünde tüzelkişiliği devam eden NİMSA, aralarında meyvesuyu ve konsantre üretim tesisinin de bulunduğu tüm gayrimenkullerini, 12.6.1997 tarihinde Meytat (Meyve Suyu ve Gıda Sanayi) AŞ adlı bir şirkete satmıştır. Bahse konu üretim tesislerinde, şu anda herhangi bir faaliyette bulunulmamaktadır.

NİMSA'da bulunan kamu payı, 31.3.1995 tarihinde şirket tüzelkişiliğinden doğan, defter, bilanço ve kayıtlara intikal etmiş veya etmemiş tüm alacak, hak, borç ve yükümlüleriyle birlikte MEYEPA (Marketing Gıda Sanayi ve Pazarlama) Anonim Şirketine devredilmiş olduğundan, 12.6.1997 tarihine kadar NİMSA'nın mülkiyetinde bulunan ve bu tarihte adı geçen şirket tarafından Meytat (Meyve Suyu ve Gıda Sanayi) Anonim Şirketine satılan işletmeyle ilgili olarak, söz konusu firmaların kredi borcu olup olmadığı konusunda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kayıtlarında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Eraslan, buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakana teşekkür ederim.

Şimdi, bu da, önemli yanlış uygulamalardan biri. Bunu, özellikle, kamuoyuyla paylaşmak adına, izin verirseniz, iki satır açıklama yapmak istiyorum.

Bu fabrika, bildiğim kadarıyla -Sayın Bakanın açıklaması da bunu doğruladı- 63 milyar Türk Lirası bedelle özelleştirildi. Aynı yıl, devralan şirket tarafından teminat gösterilerek, Halk Bankası Niğde Şubesinden 450 milyar lira kredi kullanıldı. Şu anda, bu kredi geri dönmedi, 450 milyar lira ödenmedi. 63 milyar liraya aldı, teminat gösterdi, 450 milyar lira kredi aldı. Bunun yanı sıra, işçilerin tamamı, fabrika kapatıldığı için sokağa bırakıldı; hiç kimsenin kıdem tazminatı alacağı ödenmedi, hak edilmiş ücret alacakları ödenmedi, üreticilerin de elma bedelleri, ürün bedelleri ödenmedi; ne yazık ki, böyle bir faciayla çürümeye terk edildi, bir yolsuzluk kaynağı oldu. Hortumculuk, sadece, sahiplerinin, bankalardan şirketlerine para aktarması biçimiyle değil, bu yolla da yapıldı.

Ben, acaba, buna ilişkin tedbirler var mıdır, ne safhadadır diye sormuştum. Ne yazık ki, devletin bir bankasından, Halk Bankasından alınan ve dönmeyen kredilerden hükümetin haberi yok; yani, önergeye rağmen araştırma ihtiyacı bile duyulmamış; bunu üzüntüyle karşılıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

24. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, yetiştirme yurtlarında barınan çocuklardan ilköğretimi bitiremeyenlerin istihdam sorununa ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/549) ve Devlet Bakanı Güldal Akşit'in cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Bilindiği üzere, 3413 sayılı Yasaya göre, yetiştirme yurtlarında barınan çocukların yurttan ayrılmaları halinde işe yerleştirilmeleri için Form-A doldurulmaktadır ve bu formun doldurulabilmesi için de ilköğretimden mezun olma şartı aranmaktadır.

Ancak, devletin bakım ve gözetimi altında bulunan bu çocuklardan bazıları ilköğretimi tamamlayamamaktadırlar. Bu durumda da, bunlar için Form-A doldurulamamaktadır.

Soru: İlköğretimi bitiremeyip Form - A doldurulamadığı için işe yerleştirilemeyen bu öğrencilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için bir önlem düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit yanıtlayacaklardır.

Buyurun Sayın Akşit. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın sözlü sorusunu cevaplandırmak üzere gelmiş bulunmaktayım.

Bilindiği gibi, çeşitli nedenlerle koruma altına alınan çocuklarımız, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı yuva ve yurtlarda barındırılmakta, eğitilmekte, her türlü fiziksel ve sosyal gereksinimleri karşılanarak, cumhuriyetimize ve Atatürk ilkelerine bağlı, laik, demokratik, çağdaş, meslek sahibi bireyler olarak yetiştirilerek, topluma kazandırılmaya çalışılmaktadır.

1988 yılında, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa ek bir madde eklenmesini sağlayan 3413 sayılı Kanunla da, son derece önemli bir konuda yeni bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, Kurumun koruması altında bulunan çocukların işe yerleştirilmesi konusu kanun güvencesine bağlanmış ve böylece, yetiştirme yurtlarında 18 yaşını tamamlayan çocukların iş sahibi yapılmadan Kurumdan ayrılmalarından kaynaklanan sorunlar çözüme kavuşturulmuştur. İlgili kanunu düzenleyen ve 2 Mart 1995 tarih ve 22218 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin Tüzükle, kamu kurum ve kuruluşlarına, her yıl, hangi statüde olursa olsun, serbest kadro mevcutlarının binde 1'i oranında alacakları korunmaya muhtaç çocuk sayısını, adaylarda aranan nitelikleri, sınav tarihini ve yerini Kuruma bildirmek ve bu kadrolara, Kurumca bildirilen korunmaya muhtaç çocuklar arasında yapılacak giriş sınavlarında başarılı olanlar arasından atama yapma yükümlülüğü getirilmiş bulunmaktadır. Uygulama, 1988 yılından bu yana başarıyla sürdürülmektedir. Sorun, kamu kurumlarınca ciddiyetle ele alınmakta ve gerekli işlemler titizlikle yerine getirilmektedir.

Bu çerçevede, 1988 yılından bu yana, 18 yaşını tamamlayan 21 343 genç, değişik kamu kurumlarında, eğitimlerine ve mesleklerine uygun niteliklerdeki kadrolara yerleştirilmişlerdir. 2000 yılında 1 826, 2001 yılında 2 320, 2002 yılında ise 1 647 genç işe yerleştirilmiştir.

Bilindiği gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 41 inci maddesinde ise, genel olarak, ortaokulu bitirenlerin memur olabileceği, ortaokul mezunlarından istekli bulunmadığı takdirde, ilkokulu bitirenlerin de alınmasının caiz olacağına dair düzenleme yapılmıştır. 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasasının bu doğrultuda düzenlenen İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 65 inci maddesinde, ilköğretim okullarına devam ederek veya dışarıdan bitirme sınavlarına girerek 8 inci sınıfı bitirenlere ilköğretim diploması verileceğini belirtilmiştir. İlköğretimini tamamlamadan, herhangi bir nedenle ara sınıflardan ayrılan ilköğretim çağındaki çocuklar, ilgili yönetmeliğin 20 nci maddesine göre, sınavla, durumlarına uygun sınıflara kaydedilerek ve açık ilköğretime devam ederek, öğrenimlerini tamamlamaları sağlanmaktadır. Ayrıca, öğrenimlerini tamamlayamamış çocuklarımız, Millî Eğitim Bakanlığının açmış olduğu yetişkinler ikinci kademe eğitimine gönderilerek, başarı belgesi almaları sağlanmaktadır. Yetişkinler ikinci kademe eğitimi başarı belgesi, Millî Eğitim Bakanlığının 6.5.1998 tarih ve 73 sayılı genelgesi gereğince, ilkokul diplomasına denk olup, ilkokul mezunu sayılmaktadırlar. İlköğretimi bitirememiş çocuklarımızı, gerek açık ilköğretime devam ettirerek gerekse açılmış olan yetişkinler ikinci kademe eğitimi kurslarına göndererek başarı belgesi ya da diploma almaları sağlanmakta ve söz konusu yasa gereği kamu kurum ve kuruluşlarında işe yerleştirilmeleri gerçekleştirilmektedir.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Eraslan, buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Öncelikle, kendi bakanlığıyla ilgili soruyu cevaplamak üzere hazır bulunduğu için Sayın Bakana teşekkür ediyorum; devamını da diliyorum. Teşekkür ediyorum.

Bu anlattıklarınızın dışında, bu tür çocuklarımız, ne yazık ki, var. Bu hususa dikkatinizi çekmek amacıyla -konuyla da ben yakından ilgileniyorum- onun için sormuştum. Form-A doldurulamayan, ilköğretimi bitiremeyen çocuklarımız vardır yetiştirme yurdunda ve bunlar, 18 yaşını bitirdikten sonra da, ne yazık ki, sokağa bırakılıyor.

Bu konuyu, ilgi ve dikkatlerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 82 nci sırasında yer alan, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, 132 nci sırasında yer alan, Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla ve 158 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin,  çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmelerine başlıyoruz.

VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)

2. - Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)

3. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri, Genel Kurulun 17.6.2003 tarihli 94 üncü, 27.1.2004 tarihli 47 nci ve 15.4.2004 tarihli 74 üncü Birleşimlerinde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların göstereceği diğer imza sahiplerine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem; önerge sahipleri adına Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir ve Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.

İlk söz, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit'in.

Buyurun Sayın Akşit. (Alkışlar)

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokak çocuklarıyla ilgili konuların Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine vesile olan, Konya Milletvekili Orhan Erdem, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir, Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve önergelerde imzaları bulunan diğer milletvekillerimize teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Sokak çocuklarıyla ilgili konu, ülkemizdeki sosyal hizmetler kapsamında ele alınması gereken bir konudur. Sokak çocuklarıyla ilgili konunun ayrıntılarına girmeden önce, sizlere, devletimizin ve bu bağlamda Hükümetimizin sosyal hizmet politikaları hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının "Sosyal Hizmetler ve Yardımlar" başlığı altında aşağıdaki ifadelere yer verilmiş bulunmaktadır:

"Uzun süredir artan kentleşme, göç olgusu, yüksek enflasyon, gelir dağılımının bozulması, yoksulluk ve aile yapısında meydana gelen değişimler gibi sebeplerden dolayı sosyal hizmetler ve yardımlara olan ihtiyaç artmaktadır.

Sosyal hizmetlerin yürütülmesinde, dağınık kurumsal ve finansal yapılanma, kurumlar arasındaki koordinasyon ve işbirliği eksikliğinden kaynaklanan önemli sorunlar bulunmaktadır."

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının "Amaçlar, İlkeler ve Politikalar" başlığı altında da yapılması öngörülen çalışmalar aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

"Yoksulluğun azaltılması ve muhtaç durumda bulunan kişi ve gruplara etkin sosyal koruma sağlanması, sosyal hizmetlerin ihtiyaç sahiplerine yaygın, etkili ve sürekli bir şekilde ulaştırılması esastır.

Sosyal hizmet ve yardım sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği sağlanacaktır."

Hükümetimizin programında da sosyal hizmet konularıyla ilgili olarak önemli düzenleme ve taahhütlerde bulunulmuştur. Bu kapsamdaki düzenlemeler, özetle, aşağıdaki gibidir.

Bakanlıkların taşradaki görev ve yetkileri, valiliklere ve il özel idarelerine devredilecektir. Yerel tercihler dikkate alınarak, sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm, çevre, köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım hizmetlerinin il düzeyinde karşılanması sağlanacaktır.

Devleti, halka hizmet etme aracı olarak gören Hükümetimiz, bir sınıf ve kesimin değil bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar yürütecektir.

Yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturulacak, zor durumdaki vatandaşlarımıza terk edilmişlik ve kimsesizlik duygusu yaşatılmayacaktır.

Hükümetimiz, işsizleri, fakirleri, düşkünleri, hastaları, özürlüleri gözeten, onların insan onuruna yakışacak şekilde yaşamalarını sağlayacak bir sosyal devlet anlayışını uygulamaya koyacaktır.

Aile, toplumun temeli ve toplumsal dayanışmanın oluşmasında rol oynayan önemli bir kurumdur. Toplumsal mutluluk, dayanışma, barış, sevgi ve saygının yolu aileden geçer. Yaşanan bütün olumsuzluklara ve ekonomik sıkıntılara rağmen toplum olarak ayakta duruşumuzu, büyük çapta, sağlam aile yapımıza borçlu olduğumuz açıktır. Hükümetimiz, aile merkezli politikalara öncelik verecektir.

Devlet, özürlü vatandaşlarının eğitim, rehabilitasyon, sağlık, hukuk, yönetim gibi alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle başkalarına en az muhtaç olarak yaşamalarını sağlayacaktır.

"Bedensel ve zihinsel özürleri nedeniyle insanlar arasında ayırım yapılmasına izin verilmeyecektir" ilkesi, Hükümetimizin, özürlülerle ilgili politikasının temelini oluşturacaktır. Bunların gerçekleştirilmesi için ise her türlü tedbir alınacaktır.

Bu genel ilkeler çerçevesinde sokak çocuklarıyla ilgili olarak elimizdeki veriler ve yürütülen çalışmalarla ilgili bilgileri de, kısaca, size aktarmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokak çocukları ve sokakta yaşayan çocuklar konusu, zaman içerisinde kendini gitgide daha fazla hissettirmektedir. Ülkemizde, son yıllarda "sokak çocukları" kavramıyla gündeme gelen ve sayıları hızla artan sokakta yaşayan veya sokakta çalışan çocuklar, aileleri tarafından ihmal ve istismar edilen çocuklardır. Sokak çocukları, uzun ya da kısa süreli de olsa, aile veya bir yetişkinin desteği ve korumasından yoksun, her türlü tehlikeye açık olarak sokaklarda yaşayan ve çalışan çocuklardır.

Sokaktaki çocuklar, sahip oldukları aile desteğine göre temel olarak iki kategoriye ayrılarak ele alınmaktadır; birincisi, sokakta yaşayan; ikincisi, sokakta çalışan ya da çalıştırılan çocuklar.

Sokakta yaşayan çocuk, bir yetişkinin korumasından, yol göstericiliğinden yoksun olan, sokağı gerçek evi haline getirmiş çocuktur. Bu kavram, bütünüyle sokağı mesken edinen; yani, geceleri ya da en azından bazı geceler evine dönmeyen, aile, kuruluş koruması ve desteğinden bütünüyle ya da büyük ölçüde yoksun olan sokak çocukları, çoğu zaman, yine, sokakta yaşayan çocuklarla bir grup oluşturmaktadırlar. Bunlar, sevgi, güven, korunma, ait olma ve benzeri gereksinimlerini bu gruplarla karşılamaya çalışmaktadırlar.

Çocuklar sokak yaşantısına başladıklarında, onları, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, yaralanma, suç işlemeye başkaları tarafından zorlanma, kronik ve bulaşıcı hastalıklara yakalanma, sağlıksız koşullarda yaşama ve dengesiz beslenme sonucu ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yakalanma gibi tehlikeler beklemektedir.

Sokakta çalıştırılan çocuklar ise, zamanının çoğunu sokakta çalışarak geçiren; ancak, ailesiyle bağlarını sürdüren ve geç saatlerde de olsa evlerine dönen çocuklardır. Bu çocuklar, genellikle aile bütçesine katkı sağlamak amacıyla sokaklarda çalışmak zorunda olup, marjinal işlerde -simitçilik, ayakkabı boyacılığı, araba camı silme, kuşyemi, kâğıt mendil, çiklet, şeker ve benzeri şeyleri satma- çalışmaktadırlar.

Sokakta çalışan ya da çalıştırılan çocuklar, sokak çocuğu, sokağın çocuğu olması yönünden risk taşımakta, kolaylıkla, sürekli sokakta yaşamayı seçebilmektedirler.

Çocukları sokakta yaşamaya, çalışmaya iten nedenlere kısaca göz atacak olursak; boşanma veya ölüm sebepleriyle ailenin parçalanması, ailenin eğitimsizliği ve çocuk yetiştirmedeki bilgisizliği, ailenin çocuğu ihmal veya istismar etmesi, aileiçi şiddet - ailenin çocuğa şiddet uygulaması ya da anne ve babanın birbirine şiddet uygulaması- çocuğun sokakta çalışıp para kazanmasını teşvik edici kültürel değerler, yoksulluk, göç ve buna bağlı çeşitli uyum sorunları en önemlileridir. Bunlara ilaveten, yine, sokağın çocuk için çekiciliği, geniş özgürlük alanı olması, kolaylıkla yiyecek ve para bulabilmesi, sosyal destek sistemlerinin zayıflığı, yasaların yeterince ve etkin olarak uygulanamaması, koruyucu ve önleyici sosyal hizmetlerin yetersiz oluşudur.

Anayasamız, yasalar ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, açıkça, çocuk ihmali ve istismarı konusunda ivedi tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. Bu çerçevede, 2828 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin (e) bendine eklenen 6 ncı maddeyle ve 1997 yılında çıkan 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklara hizmet vermek amacıyla hizmete açılan çocuk ve gençlik merkezleri, eşlerarası anlaşmazlık, ihmal, hastalık, kötü alışkanlık, yoksulluk, terk ve benzeri nedenlerle sokağa düşerek, sosyal tehlikeyle karşı karşıya kalan veya sokakta çalışan çocuk ve gençlerin geçici süreyle rehabilitasyonlarını ve topluma yeniden kazandırılmalarını sağlamak amacıyla kurulan yatılı ve gündüzlü sosyal hizmet kuruluşları olarak tanımlanmışlardır.

Çocuk ve gençlik merkezlerinin açılış ve işleyiş esaslarını belirleyen Çocuk ve Gençlik Merkezleri Yönetmeliği, 30 Eylül 2001 tarih ve 24539 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu yönetmeliğe ilişkin olarak hizmetin etkinliğini ve standartlarını sağlamak amacıyla hazırlanan Çocuk ve Gençlik Merkezleri Yönergesi, Bakanlık makamının 30 Ekim 2002 tarih ve 191 sayılı onayıyla yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, veri tabanı oluşturmak ve çalışmaları izleyebilmek amacıyla hazırlanan standart formlar ve raporlar uygulamaya konulmuştur.

Bu yönetmeliğin amacı, sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalan sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışan ya da çalıştırılan çocuk ve gençlerin rehabilitasyonlarını ve topluma yeniden kazandırılmalarını sağlamakla görevli çocuk ve gençlik merkezlerinin kuruluş ve çalışma esaslarını, hizmet standartlarını belirlemek, ilgili kişiler ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak ve hizmetin en etkili ve verimli şekilde yürütülmesine ilişkin kuralları düzenlemektir.

Çocuk ve gençlik merkezlerinde meslek elemanlarınca yapılan sokak çalışmalarıyla çocukların kimlik bilgileri, adresleri, eğitim durumları, çalışma şartları, çocukların sokakta olma nedenleri gibi bilgiler alınarak, çocukların merkezlere gelmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Sokak çalışmaları sonucunda ulaşılan ailelerle yapılan görüşmelerde, sokağın çocuklar açısından tehlikeleri hakkında bilgi verilerek, çocukları çalıştırmalarının suç teşkil ettiği anlatılmaktadır.

Çocuk ve gençlerin korunma kararı bulunmadığından, merkezleri izinsiz terk eden çocuklar ve gençler, maalesef, kaçak muamelesi görmemektedirler. Çocuk ve genç, merkezden istediği zaman ayrılabilmektedir.

Çocuk ve gençlik merkezlerinin işlevlerine bakacak olursak; sokakta çalışan ya da yaşayan çocukları saptamak, sokakta çalışan ya da yaşayan çocukların öykülerinin öğrenilmesi, ailelerini araştırmak, tıbbî, psikososyal incelemelerini yapmak, bu çocukların kendi içlerinden ya da toplumdan gelecek tacizlere karşı korunması, tedavi kuruluşlarına yönlendirmek, aileye dönüş sürecine yönelik çalışmalarla çocuğu hazırlamak, sokakta olma ve uçucu madde kullanımlarına ilişkin patolojik teşhislerini yapmak, tedavi sürecini başlatmak, acil ve zorunlu hallerde gece barınma olanağı sağlamak, tedavisi gerçekleşen çocuklarla meslekî rehabilitasyonu organize etmek, okula gönderme, meslek edindirme gibi faaliyetlere çocukları yönlendirmek ve yetiştirmek, sokak çocukları sorun alanının çözümüne yardımcı olacak yerel verileri hazırlayıp Genel Müdürlüğe ulaştırmak, başlıca görevleri arasında bulunmaktadır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 1997 yılı itibariyle, 1 çocuk ve gençlik merkeziyle başlattığı bu hizmetlerini, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Çorum, Diyarbakır, İçel, Bursa, Şanlıurfa, Adana, Kocaeli, Sakarya, Denizli, Samsun, Adıyaman, Kayseri, Konya, Yalova, İzmit, Aydın, Düzce, Siirt, Manisa, Batman ve Malatya İllerinde bulunan toplam 39 çocuk ve gençlik merkeziyle sürdürmektedir. Bu merkezler aracılığıyla, sokakta yaşayan ya da çalışan çocuklar ve ailelerine yönelik, eğitim, danışma ve rehabilitasyon hizmetleri verilmekte ve hizmet yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

2003 yılı aralık ayı sonu itibariyle, 38 merkezimiz aracılığıyla ulaştığımız çocukların sayısına ve bunlara götürülen hizmetlere bakıldığında, toplam ulaşılan çocuk sayısı 33 247'dir. Hizmetlere göre dağılımı şöyledir: Hiç okula gitmemiş olup okula başlatılan çocuk sayısı 1 359, sosyal yardımla desteklenerek okula devam etmesi sağlanan çocuk sayısı 5 943, aile yanına dönmesi sağlanan çocuk sayısı 7 433, işe yerleştirilen çocuk sayısı 369, sosyal yardım alan çocuk sayısı 3 843, korunma altına alınan çocuk sayısı 198, madde bağımlısı çocuk sayısı 3 606 olup, bu çocuklar, yukarıda sözü edilen madde bağımlılığı tedavi ünitelerine yönlendirilmektedirler. Çeşitli meslekî çalışma ve sosyal hizmet müdahalelerine rağmen çocuğunu sokakta çalıştırmakta ısrar eden ve bu nedenle suç duyurusunda bulunulan aile sayısı 637, ceza alan aile sayısı ise 84'tür. Aynî ve nakdî yardımdan yararlanan 938 aile bulunmaktadır.

Halen, hizmetimiz, 2004 yılı itibariyle 39 çocuk ve gençlik merkeziyle sürdürülmektedir. Söz konusu 39 merkezden 24'ü işbirliği protokolleriyle hizmet vermektedir. Bu çocuklar arasında, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla birlikte, sokakta yaşama ve çalışma riski taşıyan çocuklar da yer almaktadır. Risk altında bulunan çocuklar, kardeşleri sokakta yaşayan veya çalışan ya da çalıştırılan çocuklar, yapılan saha çalışmaları veya diğer sektörlerle -Millî Eğitim Bakanlığı okulları gibi- kurulan bağlantı esnasında elde edilen bilgilerle, göç etmiş, çok çocuklu ve ekonomik yoksunluk içerisinde olduğu tespit edilen ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklara ve ailelerine yönelik olarak, çocuk ve gençlik merkezlerinde görevli meslek elemanları tarafından çeşitli meslekî müdahalelerde bulunulmaktadır.

Çocuk ve gençlik merkezlerinin hizmetleri, 18 yaşın altındaki sokakta yaşayan ve çalışan tüm çocuklar için başlatılmışken, zaman içerisinde, uygulamada saptanan çocukların sokakta çalıştıkları işlerin türleri, cinsiyetleri ve madde kötüye kullanımı gibi özellikleri nedeniyle, hizmette daha da ayrıştırma zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır.

Sokakta yaşayan ya da çalışan, madde bağımlısı olan çocuklara ilişkin olarak tespit edilen ve ikna çalışmaları tamamlanan çocukların İstanbul, Ankara, İzmir'deki UMATEM'lere (uçucu madde araştırma ve tedavi merkezlerine) diğer şehirlerde ise devlet hastanelerinin ya da üniversite hastanelerinin psikiyatri kliniklerine yönlendirilmeleri sağlanmaktadır. Detoks sonrası rehabilitasyonuna devam edilecek çocuklar için yeniden yapılandırılmış merkezlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Ticarî cinsel sömürüye maruz kalan 18 yaşın altındaki kız çocuklarına İstanbul-Taksim Çocuk ve Gençlik Merkezi, İstanbul Behice Eren Çocuk ve Gençlik Merkezi, Ankara- Bahçelievler Çocuk ve Gençlik Merkezi olmak üzere 3 merkezle hizmet verilmeye çalışılmaktadır.

Bu konuyla ilgili çalışmalar hakkında da dilerseniz kısaca bilgi vereyim. 30 Eylül 2001 tarih ve 24539 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk ve Gençlik Merkezleri Yönetmeliği üzerinde, gerek uygulamadan alınan geribildirimler gerekse yapılan denetimler sonucu belirlenen hususlardan yola çıkılıp, ihtiyaç duyulan düzenlemeler yapılarak oluşturulan yeni yönetmelik taslağı Maliye Bakanlığının görüşleri doğrultusunda düzenlenerek, vize almak üzere Mart 2004'te Sayıştay Başkanlığına gönderilmiştir. Standart formlar ve raporlar aracılığıyla merkezlerin hizmetleri izlenmekte ve veri tabanı oluşturulmaktadır.

Sokakta yaşayan madde bağımlısı çocukların detoks sonrası rehabilitasyonuna yönelik olarak hazırlanan Uğraşı Terapisiyle Sokakta Yaşayan Madde Bağımlısı Çocukların Rehabilitasyonu Projesinin Ankara-Sincan Yenikayı Mevkiindeki taşınmaz üzerinde hayata geçirilebilmesi için 2001 yılından itibaren çalışmalar sürdürülmektedir. Çocuk ve Gençlik Merkezleri İçin Standart Geliştirme Projesi hazırlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile UNICEF'in 2001-2005 Ana Uygulama Planı çerçevesinde yer alan Özel Korunma Tedbirlerine Muhtaç Çocuklar Programı Altprojesinde bulunan ve sektörlerarası hazırlanan 2004 yılı çalışma planı içerisinde yer almış bulunmaktadır.

Yine, 2001 yılında New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler Çocuk Özel Oturumu çıktılarından olan "Çocuklar İçin Uygun Bir Dünya" başlıklı rapora istinaden, taraf ülkelerin hazırlamakla yükümlü olduğu Ulusal Eylem Planı, Genel Müdürlüğümüzün de içinde olduğu ilgili sektörlerin katılımıyla hazırlanmış ve UNICEF Genel Merkezine iletilmek üzere Dışişleri Bakanlığına gönderilmiştir.

Sosyal Hizmetler Danışma Kurulunun 23 üncü toplantısında, Aile ve Çocuk Hizmetleri Daire Başkanlığının önerisi doğrultusunda gündeme alınan, madde bağımlısı çocukların tedavi ve rehabilitasyonlarına yönelik merkezlerin açılması yönünde model önerisi ve sektörlerarası işbirliği önerisi, ilgili sektörlere proje tanıtımı yapılıp, Genel Müdür tarafından sunularak gerekli işbirliği ve destek talebinde bulunulmuştur.

21-22 Şubat 2000 tarihlerinde Child Hope Asia Genel Direktörünün katılımıyla, dünyada, sokakta yaşayan veya çalışan çocuklara yönelik hizmet modelleri hakkında bilgi paylaşımına yönelik çalışma, İstanbul'da, merkezlerde görevli meslek elemanlarının katılımıyla gerçekleşmiştir.

Çocuk ve Gençlik Merkezleri Hizmetiçi Eğitim Programı doğrultusunda, 10-14 Aralık 2001 tarihlerinde yapılan eğitime katılım sağlanmıştır.

4-14 Aralık 2003 tarihlerinde, İstanbul'da, Yaşayan Değerler Vakfı işbirliğinde, eğitici eğitimi ve alan çalışmalarının mim eğitimi, merkezde görevli personelin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - 6-7 Kasım 2003 tarihlerinde, yine, Ankara'da, 2 nci Ulusal Sokakta Yaşayan-Çalışan Çocuklar Sempozyumu, Ankara Üniversitesinin işbirliğiyle gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile UNICEF'in 2001-2005 Ana Uygulama Planı çerçevesinde yürütülen 2.3 altprojesi kapsamında, çocuk ve gençlik merkezlerinde, sokakta yaşayan veya çalışan çocuklarla ilgili eğitim programı 2-6 Haziran 2003 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.

İmkânlar ölçüsünde, alana ilişkin çeviri kitaplar, broşür ve afiş hazırlanmakta ve tanıtım çalışmaları sürdürülmektedir.

Ayrıca, Diyarbakır Kentinde Sokakta Çalışan Çocukların Rehabilitasyonu Projesi, 25.5.1999 tarihinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, GAP İdaresi Başkanlığı ve ILO arasında imzalanan protokolle, uygulanmaya başlanmış olup proje, 75 inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi tarafından yürütülmektedir.

Yine, 2000 Temmuzundan itibaren Genel Müdürlüğümüz ve ILO arasında imzalanan protokolle, 1999 Marmara depremi sonrası ailelerin yaşadığı ekonomik yoksulluklar nedeniyle, çalışan çocukların artacağı varsayımından hareketle, Gölcük ve Adapazarı'nda, Çalışan Çocukların Rehabilitasyonu ve Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Projesi başlatılmış bulunmaktadır. Projeyle, bugüne kadar 6-14 yaş arası 1 067 çocuğa ulaşılmıştır.

Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin İzmir'de Seçilmiş Sınaî Meslek Dallarında 2003 Yılı İtibariyle Sona Erdirilmesi Projesi: 2000 yılı itibariyle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ILO arasında protokol imzalanmış ve İzmir'de, seçilmiş sınaî dallarında 15 yaşın altında çalışan çocukların seçilmesi ve bu alanlarda en kötü koşullarda çalışan 15-18 yaş grubundaki çocukların da çalışma koşullarının iyileştirilmesi yoluyla, Türkiye'de tehlikeli sektörde çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasına katkı sağlanması...

BAŞKAN - Sayın Akşit, konuşmanızı toparlar mısınız.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

...sonuç olarak, verilen hizmetin etkinliği ve verimliliğinin artırılması için, merkezlerin fiziksel koşullarının iyileştirilmesi ve teknik altyapının güçlendirilmesi; merkezler aracılığıyla verilen hizmetlerin çocukla güven ilişkisi ve sokak çalışanlarına dayalı olması nedeniyle meslek elemanı sayısının artırılması, personelin kapasitesinin geliştirilmesi; teorik altyapının oluşturulması için akademik destek alınması; medyanın ve kamuoyu duyarlılığının artırılmasına yönelik tanıtım ve savunma çalışmalarının başlatılması; sorunun çok boyutlu olması nedeniyle, çözümlenmesine yönelik yapılacak çalışmalarda, ilgili sektörlerin eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.

Bütün bu çalışmaların toplumun desteğiyle yapılması, bizim açımızdan büyük önem taşımaktadır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Akşit.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi.

Buyurun Sayın Selvi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA M. CEVDET SELVİ (Eskişehir)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 20 Ocak 2004 tarihinde sokak çocukları, özellikle madde bağımlısı çocuklar hakkında vermiş olduğumuz bir Meclis araştırması önergesiyle ilgili görüş ve düşüncelerimizi söylemek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.

Önergenin bu hafta içinde gündeme gelmesi bizim için memnuniyet veren ayrı bir olay olmuştur. Bu hafta içinde Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı var ve Ulu Önder Atatürk, çocuklara, bu Meclisin açılışı nedeniyle bayram olarak armağan etmiştir bu günü.

Dünyada ilk defa çocuklara bir bayramı Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk vermiştir. Çocukların önemi ve çocuklara gösterilecek duyarlılığın açık seçik bir göstergesi olarak, bu gün, önemlidir. Bu değerin ve bu önemin verilip verilmediğini ve verilmiyorsa, bunu nasıl daha mükemmel seviyeye getireceğimizi Meclis olarak araştırmanın, irdelemenin ve yeni çözümler bulmanın artık kaçınılmaz olduğunu gördüğümüz için bu araştırmaya başvurduk.

Bilindiği gibi, bugünün çocukları, gençleri ülkenin geleceğidir; bir umuttur ve hassasiyet isteyen bir olaydır. Bir ülkenin geleceği hakkında pek çok yorumlar yapılır, pek çok değerlendirmeler yapılır ve burada genellikle makroekonomik düzeydeki dengeler, rakamlar dikkate alınarak, teknolojinin gelişmesine dikkatle bakılarak, ülkenin, onbeş, yirmi, yirmibeş yıl sonra nasıl bir yapıya, duruma geleceğini söyleme âdeti gelişmiştir; ama, ne yazık ki, bir ülkenin gerçek geleceğinin göstergesi, o ülkedeki çocukların, gençlerin bugünkü durumudur.

İşte, geleneğine, göreneğine bağlı olmayan, özellikle ahlakî değerlerin yozlaştırıldığı bir ortamda bu çocuklara baktığımızda, sağlıklarını, eğitimlerini ve yaşam koşullarını bugün dikkatle irdelediğimizde, ülkenin, onbeş yirmi yıl sonra -rakamlar ve teknoloji ne gösterirse göstersin- geleceğinin aydınlık olduğunu söylemenin dikkat gerektirdiğini açıkça belirtmek istiyorum. İşte, ülkenin gerçek geleceği bunlar.

Tabiî ki, bu önem dikkate alındığı için, Anayasanın 41 inci maddesinde, ailenin korunması; 42 nci maddesinde, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi; 58 inci maddesinde, gençliğin korunması; 60 ncı maddesinde, sosyal güvenlik hakkı ve özellikle 61 inci maddesinde, sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler konusunda devlete görev ve sorumluluk verilmiştir.

Türkiye'de, sadece Anayasamızda ve yasalarda yapılan düzenlemeyle sınırlı kalınmamış; bütün dünyada, madde bağımlılığının, uyuşturucu kullanımının yaş olarak çok aşağı düzeylere inmesinin yarattığı ciddî sorunlar nedeniyle, yıllardan beri, uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler imzalanmıştır.

20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve insan hakları sözleşmelerinde, çocukların özel ilgi ve yardım alma hakkı olduğu hükmü yer almış ve ilan edilmiştir. Özellikle, çocuklara ilgi gösterme gerekliliği, 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da kabul edilmiştir.

Çocuk Haklarının Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Avrupa Konseyinde, 25.1.1996 tarihinde kabul edilmiştir. Ayrıca, ülkemizde, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 1995 yılında onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Bununla da sınırlı değildir; dünyada ve Türkiye'de olayın önemi herkes tarafından kavranmış ve bunun için önlemler alma çabaları da sürdürülmüştür. Örneğin, 26 Nisan 1996 tarihinde, uyuşturucu madde bağımlılığıyla ilgili mücadelenin önemine dikkat çekilerek -çocuklara kadar, küçük çocuklara kadar yansıdığı dikkate alınarak- Millî Güvenlik Kurulu tarafından tavsiye kararı alınmış ve Başbakanlığın talimatıyla, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunca üst ve altkurulları oluşturulmuştur. Çok doğrudur ki, 18 kamu kurum ve kuruluşunun birlikte bu soruna eğilmesi, çözmesi doğrultusunda bu kurum görev almış ve hizmet vermeye başlamıştır. Bunların arasında en önemlisi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumudur. Bu kurum 1921 yılında kurulmuş, 1983 yılında da yeniden yapılandırılmış ve ciddî bir sorumluluğu, yükü, üstüne almıştır.

Bununla beraber, UMATEM (Uçucu Madde Araştırma ve Tedavi Merkezî) kurulmuştur, İstanbul-Bakırköy Hastanesinde bir klinik açılmıştır. Sokak çocuklarını rehabilite edebilmek için gönüllü kuruluşlar oluşmuştur; rehabilitasyon dernekleri, sokak çocuklarını koruma dernekleri ve vakıfları vardır. Bütün bu çalışmalardan sonra bütün çabalara rağmen korunmaya muhtaç çocuklar ve sayısı hakkında bugüne kadar ciddî bir bilgi görmek, bulmak da mümkün olamamıştır.

Ülke nüfusunun, özellikle 2004 yılı itibariyle, yüzde 36'sı 0-18 yaş arasındadır. Ülkemizde,
26 000 000 0-18 yaş arası çocuk, 21 000 000 da 0-14 yaş arası çocuk vardır. Genç nüfusumuzla övünmekle beraber, bunların sorununu geç kalmadan çözmek gibi acil bir görevimiz olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Tabiî, bütün bu çabalara, yasal düzenleme, uluslararası sözleşme ve anlaşmalara rağmen, korunmaya muhtaç çocuklarımıza baktığımızda, yaşananlar, bu çabalar karşısında hiç de iç açıcı değildir; üzücüdür, hatta, dehşet verici noktaya gelmiştir.

Bu konuda görsel ve yazılı medya da ciddî sorumluluk almış, en çarpıcı örnekleri Türkiye'nin gündemine getirmiş, bir çözüm bulunması konusunda âdeta uyarma görevini de yerine getirmiştir.

Şöyle, gazetelere baktığımızda "Erzurum'da 2 tinerci 3 yaşındaki bir kız çocuğunu kaçırdı, tecavüz etti ve başını taşla ezerek öldürdü." Bunlar, maalesef, kayıtlarda. "Kartal'da 25 yaşındaki bir tinerci annesini öldürdü." "25 yaşındaki kadının çantası gasp edildi, trenden atılarak öldürüldü." "Komando yüzbaşısı Taksim'de, tinercilerin saldırısıyla hayatını kaybetti." "Ankara'da tinerciler 2 kişiyi bıçakladı." Tinerciler, Bursa'da, 3 kişiyi bıçaklayarak öldürürken, kavgayı ayırmak isteyen bir vatandaşı da, üzerine benzin dökerek, yaktı." "Tinerciler kız yurdu bastı." "Tinerciler Saruhanlı Merkez Karakolunu bastı, 1 komiser ve 3 polisi yaraladı." Bunlar, her günkü hepimizi üzen, ürküten ve tehlikenin boyutları hakkında somut bilgi veren olaylar.

Okul önlerindeki tinerciler, öğrencilere saldıran tinerciler, aileleri ve öğrencileri son derece tedirgin eden bir noktaya ulaştı ve her geçen gün, kartopu gibi, hızla yayılarak, derinleşerek çoğaldığı da açıkça görülmekte.

Sözümün başında da belirttim, bütün çabalara rağmen, bu konuyla ilgili, ciddî, resmî, inanılır rakamların olmadığını herkes söylüyor; ancak, bazı veriler de var. Araştırmacılar tarafından yapılan araştırmalarda, bali ve diğer uyuşturucularla yakın teması olan 28 000 civarında madde bağımlısı çocuğun olduğu, bu çocukların 6 000'inin suça karıştığı veya cezaevinde yattığı söyleniyor; bir araştırmaya veya rivayete göre, önlem alınmazsa, beş yıl sonra 100 000'e yaklaşacağı tahmin ediliyor.

Emniyet müdürlüğünün kayıtlarından, 2002 yılında, emniyete, karakola 95 732 çocuğun getirildiği, bu çocuklardan 12 483'ünün 0-10 yaş arası, diğerlerinin 11-18 yaş arası olduğu, bu çocuklardan 23 882'sinin suç mağduru olduğu, 4 832'sinin sokakta yaşadığı, 22 555'inin sigara, 2 661'inin alkol, 820'sinin çözücü, 2 021'inin yapıştırıcı, 354'ünün uyuşturucu, 667'sinin hap kullandığı ve bunun da, 2002 yılında emniyete getirilen çocukların yüzde 34,7'sini oluşturduğu açıklandı.

Bütün bu önlemlere rağmen, hatta, polisiye tedbirlere rağmen, bu çocukları hâlâ görmekteyiz. Bu çocuklar, köprü altlarında, sur diplerinde, parklarda ve banklarda, iş hanlarının girişlerinde, bankamatik kabinlerinde, üçer beşer bir araya gelmiş, kış yaz, soğuk sıcak demeden, orada yaşamlarını sürdürmektedir.

Önce tek olarak sokağa düşen, buna mecbur kalan çocuklar, sonra, gruplar halinde dolaşmaya, birbirlerinden güç almaya, hatta, giderek de çeteleşmeye başlamışlardır. Öylesine önemli noktalara gelmiştir ki, bu çocuklar, büyüklerin oluşturduğu mafya ve benzeri suç örgütleri tarafından, hırsızlık, gasp, kapkaç, haraç gibi olaylarda kullanılmaktadır. Bunlar büyüdükçe sorunlar da büyümektedir.

BAŞKAN - Sayın Selvi, bir saniyenizi rica edeyim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

E) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Almanya Federal Meclis Başkanı Wolfgang Thierse ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Almanya Federal Meclis Başkanı Sayın Wolfgang Thierse ve beraberindeki heyet, şu anda, Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar; kendilerine, Yüce Meclisimiz adına, hoşgeldiniz diyorum. (Alkışlar)

VI. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ve 45 milletvekilinin, sokak çocuklarının sorunlarının çözümlenebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111) (Devam)

2. - Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)  (Devam)

3. - Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 44 milletvekilinin, çocuklarımızı sokağa iten nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Selvi.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Üzüntüyle, dehşetle izlediğimiz, esnafından kadınına, diğer çocuklarından tüm halkımıza tehlike yaratabilecek bu olaylar hızla gelişmeye devam etmekte; hatta, giderek, yasadışı evlilikler, hastalıklar daha yaygınlaşmakta, gen bozukluğu dahi söz konusu olabileceği bilim adamları tarafından ortaya konulmaktadır.

Bu sokak çocuklarına baktığımızda, sokak çocukları için, "suça itilen çocuklar", "çalışan çocuklar", "istismar edilen çocuklar" diye bir gruplaşma yapabiliriz. Kimdir bunlar; çalışan çocuklar, küçücük yaşta, kırmızı ışıkta cam silen, çiklet satan, mendil satan ve bunun karşılığında para kazanan, hatta dilenen, simsiyah elleri ve yüzü; ama, pırıl pırıl gözleri olan küçücük bu çocuklar geceyarılarına kadar sokaklarda kalmakta. Bu çocuklar, ailesi tarafından istismar edilmekte ve çalıştırılmakta. Bu çocuklar, ailesi tarafından istismar edilmese bile, işsizlik, yoksulluk, yokluk nedeniyle, kendi karnını doyurmak, aynı zamanda ailesine de yardım etmek zorunda bulunan çocuklar.

İşte, gruplara ayrılmış bu çocuklar, birbiriyle beraber, iç içe geçmiş bir durumda ve en önemlisi ise, eğer dikkat ettiyseniz, geçmişte Ankara'da görülmeyen; ama, şimdi, Çankaya'da, protokol yolunda, Meclis yolunda bu çocukları sıkça görme durumunda kaldığımız bu çocukların, tabiî ki, üzüntüsünü yaşamaktayız.

Bu çocuklar, evde dayak yediği için kaçan çocuklar, parçalanmış ailelerin çocukları ve ailelerin parçalanmış olması, elbette bu çocukları son derece güç durumda bırakmakta.

Bazı ülkelerde, ailesi olmayan, evi olmayan çocuklara "sokak çocukları" denildiği halde, bizim ülkemizde, yüzde 80-90'ı evi olan çocuklar sokaktadır. Tabiî, neden bu noktaya gelindi, bu biliniyor; biraz önce Sayın Bakanın da söylediği gibi, herkes tarafından tahmin ediliyor, araştırılıyor. Bu, hızlı bir göç -metropollere, şehirlere- yaşanmış olmasından, çok çocuklu ailelerin ve eğitimsiz ailelerin şehirlere dolmuş olmasından kaynaklanıyor, çarpık bir kentleşmenin doğal sonucu olarak görünüyor ve en önemlisi de, işsizliğin, yoksulluğun giderek derinleştiği, her geçen gün arttığı bir ortamda bu çocuklar besleniyor.

Açıkça, dönüp bakıldığında, milyonlarca insanın işsiz ve yoksul olduğu görülür. Çalışanların ise, çocuklarına değil, kendilerine bakacak hallerinin olmadığı da rakamlarla açıkça ortadadır. Türk-İşin 2004 araştırmasına göre, Türkiye'de açlık sınırı 475 000 000 liradır, yoksulluk sınırı 1 443 000 000 liradır, Türkiye'de asgarî ücret ise 303 000 000 liradır.

Eğitim ve sağlık hizmetlerinden bütçeye ayrılan pay her geçen gün azaltılmıştır.

Şimdi, burada, bu aileleri suçlama imkânı yoktur. İş verilmemiş, çocuğuna muhtaç olmuş hastalar, bakımsız babalar, anneler, o çocuğun gözüne bakmaktadırlar; ama, tehlike, o çocukları sadece bu iyi niyetle bırakmamakta, diğer çocukları da daha büyük suç işlemeye sürüklemektedir.

Bu nedenle, kısa sürede ciddî önlem alınması gerekmektedir. Baştan beri, gerek dünyada gerekse ülkemizde, anayasasından yasalarına kadar, sivil toplum örgütleri ve gönüllülere kadar, medyamızın da katkısıyla bu konuda hassas davranılmış olmasına rağmen, ne kadar hızla büyüdüğü, tehlikenin boyutlarının nasıl hepimizi rahatsız edecek, üzecek noktaya geldiği ortadadır.

Bu birbuçuk yılı aşkın sürede -Sayın Bakanın açıklamalarına teşekkür ediyorum- pek çok gayret gösterilmesine rağmen, ne yazık ki, eskisine kıyasla ciddî, olumlu hiç bir gelişmeye rastlanmamıştır; sadece sadakayla, yardımla bu işin olmayacağı bir kez daha görülmüştür. O halde, Anayasanın da vermiş olduğu görev olarak, Büyük Millet Meclisinin... Sadece Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun üstesinden gelemeyeceği, bütün çabalarına rağmen bu sorunu çözemeyeceği açıkça bellidir. Yeniden ciddî bir koordinasyonla, her bakanlığın, kurumun, devlet kurumunun, sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla yeni bir kampanya açmak zorunluluğu vardır. Yeni düzenleme yapma...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Selvi.

Buyurun

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - ...zorunluluğu vardır. Büyük bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Bu çocukların bizim çocuklarımız olduğunu bilerek, o sorumluluk nedeniyle, bu çocukların ülkenin geleceği olduğunu bilerek, her türlü girişimde bulunarak, her türlü gayreti, çabayı gösterip her türlü kaynağı bularak bu çocukları kurtarmamız, hem ülkedeki sosyal tehlikeleri aşma bakımından, hem hızla gelişen bu olumsuzluğu önleme, toplumsal huzursuzluğu asgarîye indirme bakımından, bizim görevimiz olduğu kanaatindeyim.

Bu nedenle, bir araştırma komisyonunun kurularak... Sadece çocukları suçlayarak, geçmişteki birikim nedeniyle böyle olduğu düşüncesini öne çıkararak bu tehlikeyi aşmamız mümkün değil. Hem vicdanî, hem resmî, ciddî görevimiz nedeniyle, bu, her türlü olumsuzluğu giderebilme imkânını araştırmak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun da personelinden özlük haklarına kadar, bütçeden ayrılan paraya kadar ve diğer kurumların da ihtiyacı olan kaynağa kadar değerlendirerek, bu derinleşen, yaygınlaşan ciddî yaranın sarılması konusunda bir Meclis araştırması önergesi sunduk. Umarım, siz de bu önergeye olumlu bakarsınız; çözümü konusunda bir kez daha, geçmişte yapılanlardan ders alarak, geçmişteki uygulamalardan yararlanarak, uluslararası alandaki gelişmeleri ciddî bir biçimde değerlendirerek; ama, her şeye rağmen, bu sorunun çözümüne katkıda bulunmaya zorunlu olduğumuzu, mecbur olduğumuzu düşünerek, bu komisyonun yararlı bir iş yapacağı düşüncesiyle, hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Selvi.

Sayın milletvekilleri, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ve önerge sahibi olarak şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem'de.

Buyurun Sayın Erdem. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İki süreyi birleştiriyorum Sayın Erdem; konuşma süreniz yarım saat.

ORHAN ERDEM (Konya) - Sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokak çocuklarıyla ilgili konuya başlamadan önce, tüm çocuklarımızın ve halkımızın Ulusal Egemenlik Haftasını ve iki gün sonra kutlayacağımız 23 Nisan Çocuk Bayramını kutlayarak selam ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 23 Nisan Çocuk Bayramı ve Millî Egemenlik Haftası içerisinde olduğumuz bu günlerde daha da anlam kazandığına inandığım, çocuklarımızı sokağa iten göç, sosyal ve benzer sorunlar tespit edilerek yasal boşlukların doldurulması, gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hakkında önerge sahibi olarak şahsım ve AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Bu konuda, grubu bulunan Anamuhalefet partimiz CHP'nin ve Doğru Yol Partisinin de aynı duyarlılık içerisinde olduğunu bilmekteyiz.

Bugün görüşeceğimiz konu hakkında ilk önergeyi, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir ve 45 milletvekili arkadaşı, daha sonra Eskişehir Milletvekili Sayın Cevdet Selvi ve 24 milletvekili arkadaşı ve AK Parti Grubu adına benim verdiğim önergeyi de 42 milletvekili arkadaşım imzalayarak Meclise sunduk. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak da bu konuda birçok çalışmaya katıldık ve sorunun tek başına ele alınma gereği ve sokak çocuklarına, bir an önce önlemler alınarak müdahale edilmesi gerekliliğini gördük.

Değerli arkadaşlar, kısaca sokak çocuklarının tanımını yaparak başlamak istiyorum. Ülkemizde son yıllarda "sokak çocukları" kavramıyla gündeme gelen ve sayıları hızla artan, sokakta yaşayan ve sokakta çalışan çocuklar, aileleri tarafından ihmal ve istismar edilen çocuklardır. Sokak çocukları, uzun ya da kısa süreli de olsa aile ve bir yetişkinin desteği ve korumasından yoksun, her türlü tehlikeye açık olarak sokaklarda yaşayan, çalışan çocuklardır. Sokak çocuklarını, günün belli bir bölümünü veya tamamını sokakta geçiren, aile bağları tamamen ya da kısmen kopmuş, beslenme, barınma, temel ihtiyaçlarının tamamını veya bir kısmını sokaktan karşılayan çocuk olarak tanımlayabiliriz. Bu çocuklardan söz ederken, şimdilerde, uluslararası örgütler "risk altındaki çocuklar" tanımlamasını kullanmaktadır.

Bu grupta yer alan çocuklara götürülen hizmetler de, bu çocukların sorunlarının farklılıklarına göre çeşitlilik göstermektedir. Örneğin, madde bağımlısı çocuklara, tıbbî tedavi hizmetleri gibi farklı hizmetler götürülmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sık karıştırılan konulardan "sokak çocuğu" ile "sokakta çalışan çocuk" tanımlarını da ayırmamız gerekmektedir. Sokak çocukları, sokakta yaşayan, sokaktaki çocuklar da çalıştırılan, akşam belli bir saatte eve dönen çocukları ifade etmektedir.

Sokak çocuklarının sokakta çalışan çocuklardan farkı dersek, sokakta çalışan çocuklar, ailesinin geçimine katkıda bulunmak ya da kendi masraflarını karşılamak için günün bir bölümünde sokakta çalışan, gecenin erken ya da geç bir saatinde evine dönen çocuklardır. Genelde, tiner, bali ve benzeri madde bağımlılıklarına daha az rastladığımız bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmektedir. Sokak çocuğu ise, bir yetişkinin korumasından, yol göstericiliğinden yoksun olan, sokağı gerçek evi haline getirmiş çocuklardır.

Bütünüyle sokağı mesken edinen; yani, geceleri ya da en azından bazı geceler evine dönmeyen, aile koruması ve desteğinden bütünüyle ya da büyük ölçüde yoksun olan sokak çocukları, çoğu zaman, yine, sokakta yaşayan bir grup oluşturmaktadırlar. Bunlar, sevgi, güven, korunma, ait olma ve bu gibi gereksinimlerini bu gruplarda, birlikte yaşayarak karşılamaktadırlar.

Çocuklar sokak yaşantısına başladıklarında, onları, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, yaralanma, suç işlemeye başkaları tarafından zorlanma, kronik ve bulaşıcı hastalıklara yakalanma, sağlıksız koşullarda yaşama ve dengesiz beslenme, cinsel istismar sonucu bulaşıcı ve ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara yakalanma gibi tehlikeler beklemektedir. Sokakta çalıştırılan çocuklar, birer sokak çocuğu olmaya potansiyeldir. Zamanının çoğunu sokakta geçiren, ancak ailesiyle bağlarını sürdüren ve geç saatlerde de olsa evlerine dönen çocuklar, sokaklarda oldukları sürede tehlikelerden korunmak için birbirleriyle işbirliği içerisinde gruplaşmaya gitmekte ve bu birliktelik, cesaret, soğuktan korunma, istekleri karşıya rahat ifade etme, utanma duygusunun kalkması, bali ve benzeri uyuşturucu maddelere yönelmeye itmektedir. Çocukları sokakta yaşamaya iten nedenleri, Sayın Bakanımız ve Sayın Cevdet Selvi ifade ettiler, onu tekrar etmek istemiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de sokak çocukları için yapılan araştırmalara genel olarak baktığımızda, çocukların cinsiyet dağılımında yüzde 90'ının erkek, yüzde 10'unun da kız çocuklarından oluştuğu görülmektedir. Bunlar, ayrı bir tehdit oluşturmakta ve kız çocukları, ergenlik çağıyla birlikte, gayrimeşru çocuklar dünyaya getirerek bunları da sokağa bırakmaktadırlar.

Ülkemizde 1950'li yıllarda yaşanmaya başlanan göç ve kentleşme olguları sokak çocukları sorununu da temel olarak önümüze çıkarmış, daha sonra, terör ve ekonomik nedenlerle kentlere hızlı göç, bu sorunu daha da büyüterek önümüze getirmiştir.

Ülkemizde, sokak çocuklarının tam sayısı hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz bir çalışma bulunmamaktadır. Çocuk nüfusunun genel nüfusa oranı, gecekondularda yaşayan çocuk sayıları, büyük kentlerin gecekondularında yaşayan çocuk sayıları gibi veriler gözönüne alınarak çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Gecekondu yaşamının, çocuğun sokağa inmesiyle doğru orantılı bir etken olduğu öne sürülmektedir. Net rakamlarla ortaya konulmasa da, Türkiye'de sokak çocukları sorununun gittikçe büyüdüğü, artık, herkesin kabul ettiği bir gerçek durumunu almıştır.

Yasal açıdan bakıldığında, 1995 yılında Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de, bunun hayata geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olmamaktadır.

Korunmaya muhtaç çocukların hukukî açıdan korunma kapsamına alınabilmeleriyle ilgili Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 2828 sayılı Kanunu, çocukların bakımları ve yetiştirilmeleri için, kurumlara yerleştirilmeleri konusunda çeşitli kısıtlamalar getirmekle birlikte, mevcut Kurumun kapasitesi köklü bir çözüm sağlamaktan oldukça uzak ve yetersizdir.

Yaşanan sosyoekonomik olumsuzlukların bir nedeni olarak çocuğun sokağa itilmesiyle birlikte, çocuk, yalnız sokakla tanışmayıp, birçok hayatî riski de beraberinde bulmaktadır. Risk altındaki bu tip çocuklara, yeterince, koruyucu, kollayıcı uzman kurum hizmetlerinin ulaştırılamaması sorunu çözümsüzlüğe sürüklemekle birlikte, polisiye tedbirler bakımından da etkin müdahale yöntemlerinin geliştirilememesine neden olmaktadır.

Bu ve benzeri nedenlerden ötürü güvenlik birimlerimize gelen çocuklar için, kurum kapasitesinin yetersizliği nedeniyle koruma tedbiri alınamamakta ve çocuklar aileye teslim edilmeye çalışılmaktadır; ancak, teslim edilen çocukların, ailenin soruna duyarsız yaklaşımı nedeniyle, çok kısa sürede tekrar sokağa itildikleri de görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, genç nüfusun yoğun olduğu bir ülkedir. 0-18 yaş arasındaki nüfus 27 000 000, 5 yaş altı nüfus 7 000 000, yıllık doğum sayısı 1 400 000, yıllık ortalama nüfus artış hızı da 1,9'dur. Hane halkı ortalamamız 4,3'tür. Kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuk sayısı, son beş yılda oldukça artmıştır.

Ülkemizin doğusunda doğurganlık oranı yüzde 4,3; batısında ise yüzde 2'dir. Türkiye'de toplam doğurganlığın yüzde 11'i 15-19 yaş grubunda gerçekleşmektedir. Türkiye'de çocuk annelerin oranı da yüksektir. 12-14 yaş arası evli olan kız çocuklarının sayısı 10 484'tür. 15 ve 19 yaş grubunda evli olanların sayısal olarak ifadesi de 463 480'dir.

Bu sayılardan da anladığımız gibi, binlerce çocuk annenin ekonomik ve çeşitli nedenlerle yetiştiremediği çocuklar sokaklara itilmektedir. Hepsi olmasa da, genelde ekonomik açıdan yetersiz ailelerde bu sıkça görülmektedir.

Türkiye, nüfusunun yüzde 36'sı yoksul ve orta gelirli bir millî gelir dağılımı olan ülkedir. Aynı zamanda, bu, orta gelirli millî gelir dağılımımızın da adaletsiz olması ve yeterli sosyal güvenlik ağlarının olmayışı, yüksek işsizlik oranımız ve geçmişte yaşanan yüksek enflasyon yüzünden, başta çocuklar olmak üzere, nüfusumuzun 30 000 000'u risk altındadır. Yoksul aileler, ülke gelirinin ancak yüzde 6 payını kullanabilmektedir. Kişi başına yıllık gelirleri 500 doların altında olan bu tip aileler, Türkiye'de, son on yılda, toplumsal gelişme ekonomik alandaki gelişmelerin altında kalmasından dolayı, hızla artmıştır.

Türkiye'de 6-18 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 6 000 000 sınırındadır. Çalışan çocukların ise yüzde 30'u okula gitmeyen, sokakta çalışan çocuklardan oluşmaktadır. Son beş yılda büyük bir artış olarak gözlediğimiz bu veriler, Türkiye genelinde sokak çocuklarının sayısının, net olmamakla birlikte, 15 000-20 000 civarında olduğunu göstermektedir.

Son on yılda büyük kentlerimizde gözardı edilemeyecek derecede artan sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunları giderek karmaşık hale gelmektedir. Özellikle son yıllarda göç alan büyük kentlerimizde bu soruna ilişkin çeşitli kuruluşlar tarafından ayrı ayrı projeler geliştirilmiş; ancak, konunun cephelerini bir bütün olarak ele alan bir proje geliştirilememiştir. Oluşturulan modellerde soruna müdahale yöntemlerinde yetersiz kalınmakta, sorunlar önemsenmediği gibi, artarak devam etmektedir. Burada esas olan, doğru müdahale yöntemlerinin uygun araçlarla uygulanmasıdır. Çocukların çalışma nedenlerine bakıldığında, büyük çoğunlukla ekmek parası, aileye ekonomik katkı, okul harçlığı gibi sebepler öne çıkmaktadır.

Sokakta çalışan çocukların bir kısmı eğitim öğretim, sürecini belli bir aşamada terk etmişken; okul yaşında olduğu halde, okula hiç başlamamış olan çocuk sayısı da çok fazladır. Sokakta çalışan çocukların yaklaşık yarısı, Türkiye'de zorunlu olan eğitim-öğretim sürecine ya dahil olmamış ya da belli bir aşamasında terk etmiştir.

Sokakta çalışan çocukların çoğu, tüm gün sokaklardadır ve saat 20.00-21.00 gibi, akşam evlerine dönmektedir. Bu veri, çocukların önemli oranda eğitim sürecinin dışında oluşuyla da paralellik göstermektedir.

Sokakta çalışmaya başlama yaşı oldukça erkendir. Bir kısmı, 5 yaş ve altında bu işleri yapmaya başlamaktadır; ama, esas yoğunluk 7 ile 11 yaş arasındadır, 12 yaşının sonlarında bir düşme eğilimi görülmektedir. Bu çocuklar arasında, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla birlikte sokakta yaşama riski taşıyan çocuklar da yer almaktadır. Risk altında bulunan çocukların, kardeşleri sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar veya yapılan saha çalışmaları ve diğer sektörlerle kurulan bağlantı esnasında elde edilen bilgilerle, göç etmiş, çok çocuklu ve ekonomik yoksulluk içerisinde olan aile çocukları olduğu tespit edilmiştir.

Sokak çocuklarının kayıtları düzenli ve tek merkezde tutulamadığından, çocukların takibi, uygun sosyal hizmetin seçilmesi ve çocuğun yönlendirilmesi mümkün olmamaktadır. Gece hizmet veren herhangi bir merkezde, gece çıkabilecek olaylar için acil önlem alabilecek personel, donanım bulunmamakta, koruma sıkıntısı bulunmakta ve bir çocuğu, 7 kişilik ailenin mensuplarının gelerek bu merkezlerden almasına sıkça rastlanmaktadır.

Böylece, gösterilen iyi niyetli çabalar koordine edilemediğinden hizmette etkinlik ve verimlilik sağlanamamaktadır. Bu nedenle, yeniden yapılanma, koordinasyon ve bilgilerin tek merkezde toplanması gerekmektedir.

Sokakta çalışan ve sokakta yaşayan çocuklara verilecek hizmet elbette ki aynı değildir. Sokakta yaşayan çocuklara, öncelikle onların bulunduğu ortamlarda, çok farklı hizmet sunmak gerekmekte olup, bu alanda, özellikle de gece çalışacak uzman ve Küçükleri Koruma Şubesi elemanları, insan hakları ve çocuk hakları konularında davranış biçimi oluşturacak şekilde eğitim görmeli ve çok önemli bu konularda, sokaklarda hizmet vermelidir.

Sokakta çalışan ve yaşayan, kanunla ihtilafa düşmüş olan çocuklardan madde bağımlısı olanların tedavi edilebilmeleri de, bu alanda çalışmaların olmazsa olmaz bir koşuludur.

Uçucu madde veya solunum yoluyla alınan maddelerin kullanımının ardından, madde etkisindeyken suç işlemek son zamanlarda çok yaygınlaştı. Türkiye'de, şu anda, esrardan sonra en çok kullanılan madde, maalesef, tiner ve balidir. Çoğu zaman gruplar halindeki bu kullanıcılar, yeni yapılan veya terk edilmiş binalarda, trafik ışıklarının bulunduğu kavşaklarda insanlarda korku yaratmaktadır ve son zamanlarda, bu kullanım alanlarına, büyük alışveriş merkezlerinin civarları da eklenmiştir. Kentin en aktif alanlarında, sokak çocukları diye adlandırılan insanlar, ellerinde naylon torbalarla çok sık görülmeye başlanıldı. İnsanlardan sigara, para, cep telefonu, yiyecek gibi birçok şeyler istemeye başladılar; direnen veya kavgaya tutuşanlar, hayatlarını bile kaybettiler. Bayanların ırzına bile geçtiler. Toplumun her kesimi mağdur oldu; askeri, öğretmeni, öğrencisi, yaşlısı, genç bayanı, bu olaylara anlam veremedi.

Bu olay sosyal bir konu olup, tamamen kentleşme ürünüdür. Kullanıcılar, toplumun her kesiminden olabilir. Bu insanlar, çoğunlukla, 6 ilâ 16 yaş civarında ve evlerini terk etmiş, anne-babaları olan ve ciddî ruhsal sorunları bulunan çocuklardır. Bu çocukların sayıları tartışmaya açıktır; İstanbul'da 2 000 civarında oldukları tahmin edilmektedir. Bu rakam, aslında, yeni kent alanları, ilk göç bölgeleri, varoşlar da hesaba katılırsa, 10 000'lerle ifade edilebilir. Yirmidört saat sokakta yaşayanlar belki 2 000 civarında olabilir. Bu insanların neredeyse tamamı uçucu madde, tiner, bali bağımlısıdır. Tiner, bali gibi uçucu veya yapıştırıcı olarak nalbur, bakkal, market gibi her yerde satılan bu uyuşturucu maddeleri almaktadır. Maliyeti diğer maddelere göre çok ucuz, kullanımı da basittir. Torbaya koy, sonra kafanı torbanın içine sok ve çek. Arkadaş grubu olarak da elden ele uzatarak nefesle içine çek, sonra da kafayı bul, problemlerinden uzaklaş ve istediğin gibi bir ruh âlemine dal! Ne okul ne baskı ne yoksulluk ne parasızlık ne anne baba baskısı ne sorumluluk... Her şeyden uzakta, grup halinde, madde etkisinde... Ardından insan olmaktan çık, canavarlaş, tamamen dürtüsel ve tıpkı zincirinden boşalmış bir yaratık gibi etrafa saldır, sonra da, malum, medyada haberlere malzeme ol!

Uçucu maddeleri her genç veya her çocuk kullanabilir. Bu, tamamen rastlantıya bağlıdır. Çocuk veya genç, ortamda bu maddeyi bulur ve denerse arkası gelebilir; çünkü, insanlarda soyut düşünce 18 yaşından önce gelişmez; yani, doğruyu eğriyi, gerçeği, var olan ve toplumda geçerli olan ahlakî değerleri, hukuku, yasaları tam olarak idrak edemez; fark edebilir, ama, çoğunlukla tatbik edemez. Aslında, bu, sorumluluk ve disiplin olarak da bilinir.

Çoğu zaman meraktan ve arkadaşlarının teşvikiyle bu madde bağımlılığı hızla yoğunlaşıp, başlamaktadır. Bu nedenle, madde bağımlılıkları için tedavi merkezinin işler hale getirilmesi ve diğer merkezlerle bilgi ağının kurulması, koordinasyonunun sağlanması önemli bir gerekliliktir.

Ülkemizde ciddî bir sorun haline gelmeden, sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar ile madde bağımlısı çocuklara acilen hizmet götürülmesi gerekmektedir; ancak, hizmet götürülecek grup kendi içinde alt sorun gruplarından oluştuğu ve her altgruba götürülecek hizmet modeli ayrı bir özellik taşıdığı için, çalışanların, çok yönlü planlayarak bu sorunu gidermesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, sokakta yaşayan, sokakta çalışan madde bağımlısı çocukların tanımlamalarının doğru bir şekilde yapılarak hizmet gruplarına göre sınıflandırılması ve ayrı birimlerde hizmetten yararlanmalarının sağlanması, sokakta çalışan çocuklara yönelik hizmet verilirken gezici sokak ekiplerinin bulundurulması, çocukların yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde açılacak merkezlerle, bu çocuklar ve ailelerine yönelik hizmetlerin yürütülmesinin sağlanması, sokakta yaşayan çocuklara yönelik yirmidört saat hizmet vermek üzere kuruluşlar oluşturulması gerekmektedir. Cinsel istismara uğramış kız çocuklara yönelik olarak da, açılan merkezlerde meslek elemanlarının eğitilmesi ve hizmet grubuna yönelik altyapının oluşturulması gerekmektedir.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, sivil toplum örgütleri, emniyet birimleri, üniversiteler, sokak çocuklarıyla ilgili birçok çalışma yapmış; ancak, bir koordinasyon dahilinde sorunun çözüm yolları birliktelik arz etmemiştir, birlikte hareket edilememiştir. Bu konunun bir komisyon dahilinde araştırılması çok faydalı ve verimli olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bir toplumun temel çekirdeği olan aile kurumunu daha sağlıklı oluşturmak, ancak sağlıklı, eğitimli nesiller yetiştirmekle mümkündür. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı gün, ülke geleceğinin sağlam temeller üzerinde durdurulabilmesi için, cumhuriyeti gençlere ve çocuklara emanet etmiştir. Çocuklar, geleceğimizin teminatıdır. Onlar da, gelecekte, bizim bulunduğumuz konumlarda başarıyla çalışacaklar ve halkımıza hizmet edeceklerdir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Anayasanın verdiği bu hak ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması yönünde, AK Parti Grubu olarak "kabul" oyu kullanacağımızı belirtir, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını dilerim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın milletvekilleri, önerge sahibi olarak, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir konuşacaklar.

Buyurun Sayın Akdemir. (Alkışlar)

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokakta yaşamaya mahkûm edilmiş çocuklarımızın sorunlarının araştırılması ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesine yönelik olarak 45 milletvekili arkadaşımızla birlikte, 13 Haziran 2003 tarihinde vermiş olduğumuz araştırma önergesinin öngörüşmeleri münasebetiyle huzurlarınızdayım; sözlerime başlamadan önce, şahsım ve Doğru Yol Partisi adına, Yüce Heyetinizi ve Yüce Türk Milletini saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle, Türk Milletinin ve çocuklarımızın da bayramını kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmanın son aşamasında, grubu olmayan bir partinin milletvekili olarak ve bir hekim milletvekili olarak, bu hassas konuyu, toplumun geleceğini ilgilendiren bu konuyu gündeme getirip tartışmak üzere huzurlarınızdayım. Tüm milletvekillerinin bu konu üzerinde gerekli ilgiyi, hassasiyeti göstereceklerini bire bir görüşmelerimde ve topladığım imzada anlamış bulunmaktayım. O nedenle, konunun hassasiyeti büyüktür; Türk Milletinin geleceğini ilgilendiriyor.

Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, bu çocuklarımız, son günlerde karıştıkları ölümle sonuçlanan olaylarla gündeme geldiler. SAT Komandosu Yüzbaşı Zeki Şen'in öldürülmesiyle başlayan bu olayları diğerleri izledi.

Sayın Bakanımız, konuşmasında "basının ilgisinin olması gerektiğini" söylemişti. Şimdi, ben, basından örnekler vermek istiyorum. Bu konuya, gerçekten, basın gerekli önemi ve ilgiyi göstermiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, mesela Hürriyet Gazetesinde gördüğünüz gibi "hastane silahlandı." Antalya'da, hastane, tinercilerin saldırısından korunmak için bu şekilde bir önlem aldı. Akşam Gazetesinde -basın çok ilgi gösterdi gerçekten dikkatimizi çekmek için- "Tineri çekene de satana da hapis cezası önerdik; ama, çocukları hapse atamıyoruz."

Bir diğeri: "Tinerciler terfi ettiler. Yüzbaşıdan binbaşıya çıktılar. Binbaşıya saldırdılar."

"Çocuk yuvası öğretmeni Serpil Hanımı kaçırıp tecavüz ettiler." Resmî kuruluşları örnek veriyorum.

Dönemin ilgili bakanı "gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik sürdükçe, çocukların sokağa çıkması kaçınılmazdır" diyor. Sabah Gazetesinden.

Yine, Türkiye'nin ünlü belediye başkanlarından Sayın Melih Gökçek ile Emin Çölaşan arasında "Mustafa'nın dramı" konu ediliyor ve günlerce köşe yazılarında yazılıyor. Ayrıca, dönemin Adalet Bakanının eşine saldırı oluyor ve nihayet, Cumhurbaşkanı Sayın Sezer konunun üzerinde duruyor ve Devlet Denetleme Kuruluna araştırma yaptırıyor; araştırmanın sonucunda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun başarısız olduğu, işlevini yitirdiği raporu veriliyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, daha sayacak pek çok dosya var. Araştırdım, basında bu konuda çok sayıda haber çıkmış; o nedenle, konunun önemini belirtmek için basından örnekler verdim.

Değerli arkadaşlarım, "Sokakta Çalışmak Zorunda Kalan Çocuklar" konulu bir kompozisyon yarışması düzenleniyor ve Serpil Kızılay adında, ilköğretimde okuyan bir öğrencimiz, biz milletvekillerine de seslenerek şöyle diyor: "Yıllardır sokakta çalışan, çalıştırılan binlerce çocuk görüyorum. Kimi mendil satar, kimi ayakkabı boyar, kimileri de gelişmemiş vücutlarına bakılmaksızın tamirhanelerde çırak olarak çalıştırılırlar. Sözde çocuk yasaları vardır. Onlar, kanunlar karşısında okula gönderilmek zorundadırlar; ama, nasıl?

Devlet büyüklerimiz, bir şeyler yapmanız gerekmiyor mu?! Ben yetkili değilim. Çözüm nerede tam olarak bilemem. Ama, ben de bir çocuk olarak diyorum ki, önce eğitim. Eğitimi yaygınlaştırın, sadece, belirli megakentlerde değil, Anadolu'da da yaygınlaştırın. İnsanlar arasındaki ekonomik, sosyal farklılıkları en alt düzeye indirin. Çocukevleri açın; koruyun onları. Aksi halde, sokaklar onları ezerek, içlerine sevgi yerine nefret tohumları ekerek apaydınlık bir geleceği karanlığa gömecektir."

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklar kimdir; öncelikle, bunları tanımlamamız gerekiyor. Ben, tanımlamayı yapmayacağım; çünkü, Bakanım ve diğer  konuşmacı arkadaşlarım Orhan Bey ve Cevdet Bey yaptılar.

Değerli arkadaşlar, bu çocukları, öncelikle konunun kapsamını belirleme açısından, faydalı olması açısından iki gruba ayırmak gerekir; bir, sokakta yatıp kalkın çocuklar; iki, gündüzleri sokak ortamında çalışan, akşamları evlerine giden çocuklar, ki, bunların da zaten her birisi sokakta yaşayan çocuk olmaya birer adaydır.

Bizim asıl hedefimiz, birbirinden ayrı düşünmeyecek şekilde, onbinlerle ifade edilen, ancak, sayıları hakkında kesin bir bilgi bulunamayan bu gruptaki çocuklarımızın tamamının sorunlarına çözüm getirmektir. Ben rakam vererek kafalarınızı fazla bulandırmayacağım; ama, bir rakam vermek istiyorum. Devlet İstatistik Enstitüsünün 2001 yılı verilerine göre 6-17 yaş arasındaki çocukların sayısı 17 000 000'dur. Bunların 1 635 000'i sokaklarda çalışıyor değerli arkadaşlarım. Bu, bir basın açıklamasında, Bakanlık resmî arşivlerinden bildirilmiştir.

Peki, kim bu çocuklar, niye vahşileşmişler, neden ırza geçip sonra öldürüyorlar, eğitimleri nedir, onları sokağa, hırsızlığa, cinayete iten nedenler nelerdir, hangi felsefeyle yetiştirildiler; işte, bunların üzerinde durmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, çocukların sağlıklı olarak doğması, büyümesi, beslenmesi ve eğitilmesi, çocuk haklarının temelini teşkil etmektedir. Bu husus, Birleşmiş Milletlerce hazırlanan sözleşmeler ve düzenlenen uluslararası toplantılarla garanti altına alınmış ve ilgili sözleşmeler ülkemiz tarafından da kabul edilmiştir. Anayasamızın 61 inci maddesinin dördüncü fıkrasında "devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır" deniliyor. İşte, bu tedbiri almak için bu, Meclis araştırması açılması önerisini getirdik. O nedenle, anayasal görevimizi yapmak zorundayız değerli milletvekili arkadaşlarım.

Sokakta yaşayan çocukların sayısı, maalesef, yaşadığımız toplumsal değişim, hızlı kentleşme, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik, içgöç, fakirlik, eğitimsizlik, aileiçi şiddet gibi sebeplerden dolayı sürekli olarak artma eğilimi göstermektedir. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, süratle büyüyen şehirlerimizde sevgisiz ve ilgisiz büyüyen, sokakta yaşamayı kendisine kurtuluş yolu zanneden bu çocuklarımızın içler acısı durumu için acil çözüm yollarının bulunması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle -biraz önce nedenler sayıldı, onların üzerinde durmak istemiyorum- söylenecek çok şey var; ama, benim zamanım çok kısa.

Günümüzde, madde bağımlılığı, çocuklar arasında hızla yayılan ve ivedi çözülmesi gereken çok önemli bir sorundur. Çocuklarımızın bu sorundan korunmasının yöntemi, her şeyden önce, onları bu duruma iten nedenlerin iyi bilinmesinden ve gerekli tedbirlerin alınmasından geçer.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî, bu sebeplerin kökeninde ise, demin söylediğim gibi, eğitim, göç, işsizlik gibi bir dizi kangren olmuş neden yatıyor. Hatta, burada sayacak olursak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Aile Araştırma Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı, Adalet Teşkilatı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, mahallî idareler, bazı dernek, vakıf ve sendikalar gibi kuruluşlar olmasına rağmen, acaba, bu sorun niçin çözülmüyor; tabiî ki, koordinasyon yoktur; dolayısıyla da, mücadele yetersiz kalmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Olur efendim, tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün itibariyle, sokakta yaşayan çocukların sorunlarının çözümüne yönelik yürürlükte bulunan yasalarımızın yetersiz olduğu ve beklenen sonuçlara ulaşamadığı kesindir. Ülkemizde, çocuğun korunmasıyla ilgili sorunların çok büyük bir kısmı, yasalarda öngörülen örgüt ve kurumların kurulamaması ve yasaların gereği gibi uygulanamamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde, çocukların daha iyi korunmasının sağlanması amacıyla, bazı yasal, yönetsel ve toplumsal önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Çocuğun gelişmesinin en uygun ortamının aile ortamı olduğu dikkate alınarak, yardımlar bu konuda dikkatle gözden geçirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, sorunun temelini oluşturan aile yapısının güçlendirilmesi, toplum duyarlılığının artırılması ve desteğinin sağlanması için alınması gerekli tedbirler, olayın önemli bir yönüdür. Ailenin toplum içindeki yeri, önemi, görev ve sorumlulukları gençlerimize yeterince anlatılamamaktadır. Çocukların dünyaya gelmesi, hem beden hem de zihinsel olarak sağlıklı ve sağlam yetişmesi, ana babaya ve onların bilgili ve bilinçli olmalarına bağlıdır. Önemli olan, hastalığın meydana çıkması, sorunun yaratılması değil, sorun çıkarmamak, hastalık çıkarmamak için koruyucu önlem alabilmektir. En önemli ve öncelikli koruyucu önlem de eğitimdir. Bireyleri, özellikle gençleri, aileleri ve tüm toplumu eğitmek, sorunlu çocuk ve aileleriyle işbirliği yapmak, koruyucu önlemleri alacak, sorunlu çocukları rehabilite edebilecek kurumları artırmak gerekmektedir.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Yukarıda belirttiğimiz gibi, çocukların korunması için gerekli olan yasal düzenlemeler süratle yapılmalı, uzun zaman gerektiren ve pahalı olan tedavi edici ve rehabilite edici önlemlerden ziyade, koruyucu ve önleyici önlemler hızla alınmalıdır. Bunun için, ana baba eğitimi, aile-çocuk eğitimi ve çevre iyileştirme programlarını hayata geçirerek toplum merkezlerinin kurulması, eğitim hizmetleri yanında boş zamanları değerlendirme, sportif etkinlikleri yürütme gibi işlevleri yerine getirecek gençlik merkezlerinin oluşturulması zorunludur.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, sözlerinizi toparlar mısınız.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle, sokakta yaşayan çocuklarımız hakkındaki Meclis araştırması önergemizin kabulünü tüm milletvekillerimizden bekliyoruz. Bu kabul, çocuklarımızla ilgili gerçek düşüncelerimizi sorgulamak, suskunluğumuzu bozmak için bir fırsat olacak ve aynı zamanda, yıllardır süren göç, gelir dağılımındaki dengesizlik, adaletsizlik, yoksulluk, nüfus artışı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve yerel hizmetlerdeki ayırımcılık gibi sorunlara eğilme bakımından ortam doğuracaktır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu komisyon, böylece, ülkemizin kanayan yarası olan sokakta yaşayan çocuklarımızın sorunlarına yönelik daha kalıcı, etkili önlemleri tespit ederek, bu konuda hükümete yardımcı olacak çalışmalar yapacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi adına selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, önerge sahibi olarak Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklarla ilgili bir Meclis araştırması açılması konusunda, önergeyi imzalayan arkadaşlarım adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ülkemizde, 1995'te, 4058 sayılı Yasayla içhukuk kuralına dönüştürülen Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi 0-18 yaş arasındaki her bireyi çocuk olarak kabul etmekte ve çocukların haklarını tanımlamaktadır. Yaşama, gelişme, korunma ve katılım olmak üzere dört ana başlıkta toplanabilecek çocuk hakları, aynı zamanda taraf ülkeler ve toplumların sorumluluk ve ödevlerini de belirlemektedir. Çocuklarımızı, gençlerimizi sevgi sözcükleriyle anmak, sembolik projelerle sorunlarını çözüyormuş gibi görünmek yetmemektedir. Türkiye nüfusunun yüzde 36'sı 0-18 yaş arasındadır; yani, çocuktur ve en temel hakları açısından bile ciddî sorunlarla karşı karşıyadır. Örneğin, yaşama hakkı açısından, Türkiye, dünyanın en sıkıntılı ülkelerinden birisidir ve bebek ölüm oranı tüm gelişmelere karşın, çok yüksektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk nüfusumuzun oranı bazı kentlerimizde, bölgelerimizde yüzde 50'lere ulaşmaktadır. Ekonomik ve sosyal gelişmeye koşut olarak çocuklarımızın sağlıktan beslenmeye, eğitimden ailede, toplumda ihmal ve istismara kadar çok ciddî sorunları vardır. Çeşitli nedenlerle yoksul ailelerin çocukları kendilerini sokakta bulmaktadırlar. Bunların kimi, açlıktan, şiddetten veya baskıdan, bazen de bunların tümünden birden kaçmakta, kimi, aile tarafından ev dışına itilmekte, bazen küçücük omuzlara aile sorumluluğu yüklenebilmektedir. Belki bir okşayışın, bir gülümseyişin, bir tas sıcak çorbanın yokluğundan, belki okula gidememenin acısıyla, belki artık para kazanması konusunda baskılara, belki şiddete dayanamayarak, umarsız, sokaklara merhaba diyen çocuklarımız var. Kimi de, kendi iradesi dışında, kovulduğu ya da aile dağıldığı için sokaklara mahkûm olabilmektedir. Bu çocuklarımızın tümü, sokakta binbir tehlikeyle burun buruna gelmektedirler. Bu tehlikelere karşı savunma mekanizmaları ve ilişkileri geliştirirken de, kendileri tehlike yaratan insanlara dönüşebilmektedirler.

Yirmidört saat sokakta yaşayan, aileyle bağlarını koparmış olan çocuklar yanında, okula gitmek yerine, mendil, sakız satıp, akşam kazandığı parayı evine götüren çocuklarımız var. Onları bekleyen tehlikeleri kestirmek hiç de güç değil. Cinsel taciz, uyuşturucuya alıştırılmak, şiddet, suça teşvik veya zorlama ilk anda akla gelenler. Kaza geçirerek yanma, yaralanma, kronik tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanmanın bir adım ötesinde, organ naklî çetelerinin, insan kaçakçılarının eline düşmek hatta öldürülmek de var. Sokakta yaşayan ya da çalıştırılan çocukların yüzde 7-8 kadarı kız çocuklarıdır; özellikle onlar için, fuhuş ve pornografi dahil cinsel sömürü ve suiistimal diğer bir tehlikedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklarına sahip çıkamayan ulusların geleceklerini de karartacakları gerçeğini ya da bugün çocuklara yönelik hizmetlerden esirgenen, kısılan kaynakların bedelini, toplumların, yarınlarında kat be kat fazlasıyla ödeyecekleri gerçeğini anımsayalım. Bugün, sokakta çalıştırılırken ya da yaşamak zorunda kalırken ulaşılamayan bir çocuk için, yarın, uyuşturucu, suç, AIDS, tıbbî ve sosyal rehabilitasyon için çok daha büyük kaynaklar ayırmak zorunda kalınmaktadır.

Nüfusunun çok büyük bir bölümü çocuklardan oluşan ülkemizde, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklar sorunu, toplumumuzun gündeminde sürekli yer almakta ve günlük yaşamı bile etkileyecek bir duruma gelmektedir. Olağan koşullarda her çocuğun sağlıklı bir aile ortamında bakılıp korunması, geliştirilip yetiştirilmesi ve bunun için ailenin, toplumun, devletin olanaklarının birleştirilmesi istenir; ancak, her toplumda ve her zaman, bu, olanaklı olamamaktadır.

Ailelerin bakıp koruyabileceğinden çok çocuk sahibi olması, çocuğu gelir, güç kaynağı gibi görmesi; devletin, aileyi, başta eğitim ve sosyal hizmetler alanı olmak üzere, yeterince desteklememesi; ağır yoksulluk ve gelir bölüşümünde uca savrulmalar; terör ve benzeri nedenlerle göçler, işsizlik, sosyal sigorta güvenlik ağının tüm yurttaşlara ulaşamaması gibi birbirini etkileyen pek çok nedenle aile-çocuk, aile-okul-çocuk bağı giderek zayıflamakta ve çocukların sokağa itiliş süreci hızlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklar sorunu, tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir sorundur. Kamuoyuna yansıdığı gibi büyük kentlerimizde -İstanbul, Adana, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Gaziantep, Mersin, Antalya gibi- metropol olma özelliği taşıyan kentlerin yanı sıra, Batman'da, Çorum'da, Aksaray'da, Trabzon'da, kısacası her kentimizde bu sorun vardır. Sinop'taki, Samsun'daki, çalıştırılan çocuk pazarlarının yanı sıra, mevsimlik işçilerin, göçer, gezginci yurttaşlarımızın çocukları, Türkiye'nin her yerinde ulaşılması gereken çocuklarımız olduğunu göstermektedir.

Konu çok yönlü ve çok boyutludur. Çocuk açısından, ailesi açısından, toplum açısından, kamunun merkezî ve yerel yönetimleri açısından, sivil toplum ve meslek örgütleri açısından her kesimin sorumlulukları, ödevleri vardır.

Yapılan araştırmalar, sokaktaki çocuklarımızın, genellikle çok çocuklu, eğitim düzeyi düşük, düzenli iş ve geliri olmayan yoksul ailelerden geldiklerini, uzun yıllar ülkemizi etkileyen terör ortamının bu sorunu artırıp büyük kentlerimizde yoğunlaştırdığını göstermektedir.

Aile cephesinde sorunlar vardır. Koruyabileceğinden fazla çocuk sahibi olmak, çocuğu geçim kapısı haline dönüştürmek, özellikle kız çocuklarının okula gönderilmesinde olumsuz davranmak, aileiçi çatışmalar, ihmal ve istismarlar sık karşımıza çıkmaktadır. Türkiye genelinde koruma altına alınmış olan çocuk sayısı 20 000'e yakın olup, sokakta yaşayan çocukların sayısı ise, bir tahmine göre, 6 000'dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradan bir çağrımı da iletmek istiyorum. Ben, sosyal hizmet kuruluşlarını, sorunlarını izleyen bir milletvekili olarak "en kötü aile yanı bile yuvalardan iyidir" türünden tanımlamaları, en azından, eksik olarak bulduğumu ve özellikle istenmeden de olsa, yuvalardaki yavrularımızı bir kez daha örselediğini ilgililere anımsatmak istiyorum. Elbette, aile yanı iyidir, sıcak ve sevgi doludur; elbette, her çocuk, o olağan koşullarda ailesiyle birlikte büyümelidir; ama, bu aile, sizin düşündüğünüz gibi, sağlıklı, mutlu ve sevgi dolu bir aile ise. Çocuğa her tür şiddet uygulayan, istismar eden ailenin yanı yuvadan daha iyi değildir. Öyle olmadığı içindir ki, dünyanın her yerinde yuva ve yurtlar ve başta koruyucu aile olmak üzere, alternatif bakım seçenekleri vardır.

Ülkeyi yönetme sorumluluğunda olanlar, bir ihtisas hizmeti, ayrı bir bilim dalı olan sosyal hizmetleri, politik kaygı ve kadrolaşmanın aracı haline getirmeden, özveriyle çalışan binlerce profesyonel ve gönüllüyü küstürmeden "çok başarılıydı, ben de memnundum; ama, görevden almak zorunda kaldım" demeden çaba göstermelidir. Yüce Meclisin çatısı altında da yuva ve yurtlardan yetişmiş insanlarımız var. Yuva ve yurtları, yeni hizmetleri konuşalım, geliştirelim; ama, oradaki evlatlarımızı, hizmet veren insanları da incitmeyelim.

Örneğin, sokaktaki çocuklara yönelik hizmetlerden sorumlu ve çocuk haklarının uygulamasında Türkiye koordinatörü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 2004 yılı bütçesini reel olarak ne kadar artırdık; 2005 için ne düşünüyoruz? Yeni kaç sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve çocuk gelişim uzmanıyla kadroları güçlendirdik? Son birbuçuk yılda yeni kaç kuruluş açıldı? Yeni hizmet modeli var mı; başladı mı, başlatılacak mı? İşin özelliği gereği mutlaka profesyonellerce yürütülmesi gereken bu işleri ehil ellere teslim etme konusunda gereken özen gösteriliyor mu? Bu hizmetleri bütünüyle yerel yönetimlere devredecek misiniz? Sosyal hizmetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına neden bağladınız, neden vazgeçtiniz? Adı geçen Bakanlık bünyesinde yasa önerisi çalışması var mı? Adalet Bakanlığı, yasalarda yer alan çocuk gözetim evlerini hizmete bugüne kadar açmadı, açacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbatur, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Emniyet Genel Müdürlüğünün çocuk polisi ve Jandarma Teşkilatının çocuklara yönelik uygulamaları ne aşamada? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İŞKUR aracılığıyla sokaktaki çocukların ailelerine yönelik istihdam projeleri geliştiriyor mu? Millî Eğitim Bakanlığımız, yatılı ilköğretim bölge okulları başta olmak üzere, sokaktaki çocuklarımız için ne yapıyor? Sağlık Bakanlığımızın bir iki yer dışında madde bağımlıları için tedavi merkezi bulunmuyor; bu konuda ne düşünülüyor? Çok sayıda valilik çocuklara uçucu maddelerin satışını engelleyen düzenlemeler yaptı. Bunun sonuçları nelerdir; cezaî yaptırım uygulama örneği var mı? Yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki hizmet birliği, standardı, geliştirilmesi, desteklenmesi nasıl sağlanacak? Aile ve çocuğa yönelik sosyal yardım hizmetlerinin durumu nedir? Örneğin, SHÇEK, aynî-nakdî yardımları zamanında ödeyebiliyor mu; miktar yeterli mi? Sayıları 950'ye yaklaşan sosyal yardım ve dayanışma vakıfları sokaktaki çocuklara yönelik yardımları sürdürüyorlar mı; hizmet birliği ve standardı sağlanmış mıdır? Bu ve benzeri soruların mutlaka kapsamlı şekilde araştırılması ve yeni çözüm yollarının ortaya konulması gereklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların ihmal, istismar ve kötü muameleye karşı korunmaları için evrensel standartların yerleştirilmesi amacını gütmektedir.

18 yaşına kadar her insanı -erken yaşta reşit sayılma dışında- çocuk sayan ve sözleşmede yazılı hakların hiçbir ayırım güdülmeksizin her çocuğa tanınmasını öngören sözleşmenin 4 üncü maddesi şöyledir:

"Taraf devletler, bu sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idarî ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak, taraf devletler, eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar."

İşsizlik, yoksulluk ve göç gibi toplumsal sorunlarla yakından bağlantılı, sürekli kanayan bir yaraya dönüşmüş bu önemli sorunun çok yönlü olarak incelenmesi, çözüm yollarının araştırılması için, muhalefet ve iktidar el ele vererek çalışmalıyız. Bu, Anayasamızın ve Çocuk Hakları Sözleşmesinin getirdiği yükümlülükleri yerine getirebilmek için de yapılması gerekli bir çalışmadır. Konunun çok yönlü oluşu, tüm boyutlarının derinlemesine ele alınabilmesi açısından Meclis araştırması yapılması gereğini yaratmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

BAŞKAN- Sözlerinizi tamamlar mısınız.

N. GAYE ERBATUR (Devamla)- Tamamlıyorum Sayın Başkan.

...1921'de Çocuk Esirgeme Kurumunun temelini atan, bugünkü Çocuk Hakları Sözleşmesinin temelini teşkil eden Cenevre Beyannamesini 1924'te ilk imzalayan ve 5 devlet başkanından biri olan, sağlığında Türkiye'nin ilk Çocuk Kurultayını toplatan ve dünyada çocuklarına ilk özel bayramı, ulusal egemenliğin, bağımsızlığın ve başı dik durmanın onuruyla armağan eden Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve aziz arkadaşlarını, bir 23 Nisan öncesinde, ülke ve dünya çocuklarını barış, sevgi ve özgürlük dolu bir dünyada yaşatabilme azmi ve isteğiyle bir kez daha şükranla anıyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere 3 ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, gerektiğinde, Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.08

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.23

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Temel Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, tasarının müzakeresini erteliyoruz.

Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5. - Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 405) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 405 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                              

(x) 405 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Kaptanoğlu neden Türk Ticaret Kanunundaki değişiklik için konuşuyor derseniz, sebebi, denizcilikle ilgili olduğu içindir efendim. Bu maddeler, denizcilikte çok önemli, denizciliğin önünü açacak ve bana göre, bir reform niteliğindeki kanunun maddeleridir. İşin en güzel tarafı, Sanayi Komisyonumuzda bu işi görüşürken, hem Anamuhalefet Partisi hem AK Parti Grupları tarafından bu kanun üzerinde bir mutabakata varılması ve oradaki önergelerin birlikte imzalanmasıdır. Bu birlikteliğin denizcilik sektöründe sağlanması, benim için en önemli, mutlu bir anı oldu ve çok onurlandım. Onun için, bütün milletvekillerime ve ayrıca, özellikle iki gruba, denizcilik sektörümüze gösterdikleri ilgiden dolayı, hem Deniz Ticaret Odamızın hem denizcilik sektörünün ve hem de şahsımın, tekrar, teşekkürlerini ve saygılarını arz ediyorum.

Şimdi, benim sizden ricam var. Denizcilikte, şu ondört ayda çok işler yaptık. Ben, 5 Şubatta, size "Denizcilikte Kısa Dönemde Yapılması Gerekenler" diye Deniz Ticaret Odamla birlikte hazırladığım bir raporu sunmuştum. Arkasından, geçen hafta, 15 Nisanda ikinci raporu sundum. Bu iki raporun arasındaki fark, bunun son cetvellerini ilgiyle okursanız, ne kadar faydalı işler yaptığımızın ve denizcilik sektörüyle, aldığımız bu kararlarla, yakın bir zamanda Türk denizcilik sektörünü ve bu ülkeyi, denizci millet ve denizci ülke yapacağımızın işaretleridir.

Mesela, bu kanun ne getiriyor derseniz; benim anladığım anlamda, kısa olarak, belki bütün sektörlerin de yapması gereken, ihtisas mahkemesi kuruluyor. Denizcilik sektörü, uluslararası bir sektördür ve orada ihtisas mahkemesi kuruluyor.

İkincisi, biliyorsunuz, en büyük darboğaz, finansman, sermaye; yabancı finansman ve ulusal finansman. Burada, bugüne kadar borsaya açılamayan Türk denizciliği borsaya açılıyor. Bir de, ben, bütçe konuşmasında size onu söylemiştim; "maalesef, yabancı bankalar kanunun bu maddesinden dolayı bize verdikleri krediyi, yabancı bayrak çekmek şartıyla veriyor" demiştim ve kendim de böyle bir gemi inşa ettiğimi söylemiştim; ama, bir türlü içime sindiremiyordum.

Şimdi, burada, bir terkin maddesiyle de, dışarıdan sağladığımız finansman daha kolaylaşacak ve yabancı bayrağı değil, dışarıdan edindiğimiz finansmanla, doğrudan doğruya Türk bayrağını çekme hakkını sağlayacaktır. Bizim için bunlar, bugüne kadar çok uğraştığımız, benim onüç sene, ondört sene ve Deniz Ticaret Odasının kuruluşundan beri fevkalade yaptığım hizmetlerin yanında başaramadığım üç tane konuydu. Bu, bize nasip oldu, 22 nci Döneme nasip oldu. Onun için, teşekkür ediyorum.

Vaktimiz çok dar; ama, müsaade ederseniz birkaç dakikanızı daha almak istiyorum. Bir başka şey daha var. Sadece Türkiye denizcilik sektörü değil, dünya deniz sektörü de bereketli günler geçiriyor. Zannediyorum, dünyadaki bu hareket, bu bereketli yılları artıracak ve denizciliğin girdileri gelecek sene de ikiye katlanacaktır.

Başka ne yaptık; artık, denizi denizciler yönetiyor. Bunu, ben, nereden anlıyorum; ulusal limanlardan ve ulusal bölgelerden; yani, liman başkanlıkları ve bölgelerden bana bir şikâyet dahi gelmiyor. Yani, denizciliği denizciler yönetiyor. Ulaştırma Bakanımızla, Denizcilik Müsteşarlığımızla kurduğumuz bu teşkilatta, denizi denizciler yönetiyor.

Kara listeden beyaz listeye geçiyoruz. Buna, bütün arkadaşlarım çok dikkat ediyorsunuz. Bu neydi; gemilerimiz kara listedeydi, ama, artık, beyaz listeye geçiyoruz. Bunu, Müsteşarlığımız fevkalade yakinen ve dikkatle izliyor. Uluslararası normlar, artık, ciddî manada takip ediliyor. Yani, kısacası, 2002'de dışarıda 36 gemimiz tutulurken, bu, 2003'te 16'ya inebiliyor, inşallah 2004'te sıfır olacak.

Kabotajımız yok dedik. Bunu var etmek için ne yaptık -hükümetimize teşekkür ediyoruz, Bakanlar Kurulumuza teşekkür ediyoruz- liman masrafları ucuzlatıldı ve ÖTV kalktı. Liman masrafları ucuzlatıldı ne oldu, onu söyleyeyim. 2003 senesinde, kruvaziyer turizminde, Türkiye'ye gelen zengin, varlıklı turizmde... Gerçi, ben, size grafiklerini dağıtmıştım, burada bir daha söyleyeyim. 2003 senesinin ilk altı ayında kruvaziyer gemiyle 258 000 turist gelmişti. Bu, liman masraflarının indiriminden sonra, ikinci altı ayda 480 000'e çıktı. Bu, çok büyük şey ifade ediyor. İddia ediyorum, bu, 2004'te, 1 500 000 turiste çıkacaktır.

ÖTV kalktı ne oldu; bir kere, balıkçılar, yatçılar ve günübirlikçiler bayram ediyor. Onların, olmayan, az olan işletme sermayeleri ucuzladı ve bu mazotu daha ucuz, daha iyi imkânlarla elde ediyorlar. Başka bir şey oldu, ucuzluk oldu ve vatandaşı deniz ulaşımına alıştırmak için hem özel sektörde hem kamu sektöründe yüzde 9 ile yüzde 42 arasında değişen ucuzlamalar oldu. Başka bir şey daha oldu; gelirler arttı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının 2002 yılındaki geliri
177 000 000 dolar iken, 2003'te 223 000 000 dolar oldu. Dolayısıyla, buna, hem bereketli yılların hem de bizim aldığımız kararların faydası oldu.

Hatta, bir şey daha söyleyeyim; kruvaziyer turizminin böyle gelişmesi, özelleşen limanların taraflararası alınmasıyla, bu sefer, Türkiye'nin diğer limanlarında da kruvaziyer turizminde yolcu salonlarının açılmasının zorunluluğu ortaya çıktı. Kapatılan Antalya Limanı yine kruvaziyer turizmine açılıyor, İzmir'in ana limanı kruvaziyer turizmine açılıyor. Alanyası, Antalyası, Marmarisi, dolayısıyla, Kuşadası ve İzmiri, dolayısıyla, İstanbulu ve Trabzonu, kruvaziyer gemi geldiği zaman, artık, yolcu kabul edecek duruma geliyor.

Bunun dışında, yükler, TÜPRAŞ'taki yükler... TÜPRAŞ, özelleşmesine rağmen -burada huzurlarınızda teşekkür ediyorum- yine, Türk Bayraklı gemilerle uzun vadeli -üç yıl- kontrat yaptı. İsdemir ve Erdemirle çalışmalara devam ediyoruz ve orada, beş yıllık kontratlar düşünülüyor. Zannediyorum, yakın zamanda, İsdemir ve Erdemirin de yükleri Türk bayraklı gemilerle taşınacak; çünkü, şu günde, Türk bayraklı gemilere bu ülkenin çok ihtiyacı olduğu... Bugün -ki, bereketli yıllarda- belki de bizim ihracatımızın, FOB olarak yaptığımız ihracatımızın bazı kısımlarında da zorlanıldığını görmekteyiz; ama, Türk Bayraklı gemiler olsa, bunları görmezdik.

Limanlarımızın rehabilitesi fevkalade yapılıyor; balıkçı barınaklarının, limanların rehabilitesi ve draft taraması, fevkalade, yapılmak üzere.

Bodrum ve Güllük Limanlarının ihalesi yapıldı. Bunu niçin söylüyorum; onüç senedir yapılamayan ihale yapıldı. Bodrum'u da, inşallah, gelecek yıllarda kruvaziyer turizmine açacağız.

Tersaneler... Bunları niçin anlatıyorum; sonra, sizlerden ricamız var. Taa Rize'den İskenderun'a kadar, mevcut kapasiteye ilave, yeni tersane yerleri belirledik. Bakın, Doğu Karadeniz'de tersanecilik zor olur diyorduk; ama, Ordu'da, Ünye Limanında 80 dönümlük yer kullanılmıyordu, atıldı; burası tersane olur mu, olur dedik. Hemen, müteşebbisi bulundu ve müteşebbis, ilk kendi gemisini inşa etmeye başladı ve orada da gemi inşa etmeye başlayacak. Demek ki, Doğu Karadeniz'de de bu olur. Rize'den İskenderun'a kadar, mevcut kapasiteye ilave edilecek yeni tersane yerleri tespit edildi.

Biliyorsunuz, tersanecilik, en büyük istihdamı sağlayan, yani, işsizliği ortadan kaldıran, yan sanayii fevkalade dağınık ve Türkiye'nin bugünkü genel durumuna ilaç olacak bir sanayi.

Biliyorsunuz, marinalardan Yalıkavak ve Turgutreis'i açtık. Odim'de yeni yer tespit edildi. Zannediyorum, onun da çalışmaları başladı. Marinalarımız 26 tane.

Biz, başka bir çalışmaya başladık; o da, geçen hafta, Deniz Kuvvetlerinde yaptığımız sempozyumda ortaya çıktı. Bizim, 160 tane balıkçı barınağımız var. Bizim, Karadeniz'i de, muhakkak, yat turizmine açmamız lazım; ama, yatlar ne arıyor, 50 milde bir veya 100 milde bir konaklama yeri arıyor. Bizim Ataköy Marinası -Genel Müdürümüzün teklifiydi bu- eğer, o mevcut balıkçı barınaklarının içinden yatların konaklamasına müsait olanları tespit eder -ki, bunların birkaçı tespit edildi; İğneada, Şile gibi- Karadeniz'deki o örgüyü de tamamlar, oranın rehabilite çalışmasını da yaparsa, onları uluslararası platforma bildireceğiz ve Türkiye'nin o 160 barınağını, 26 marinasını gözlerinizin önüne getirin ve nokta nokta işaretleyin ve ülkemizi uluslararası açıdan hem marinalarda konaklanması hem diğer ihtiyaçların giderilmesi için marina yapımı çalışmalarına başladık ve bunu hakikaten coşku ile söylüyorum, anlatırken onu ifade etmek istiyorum, inşallah, bunu da başarırsak, Türkiyemizin dört bir yanı marinalarla dolmuş olacak.

Şimdi, tabiî, bizim için mümkün olan, devlet olarak kaynak israfı yapmamak, tasarrufu sağlamak. Belki bu limanlarda, tersanelerde mendireklerin devlet tarafından yapılması normaldir; ama, iş şimdi, bizim sayın milletvekillerimize düşüyor. Gerçi, ben, bütün kıyılarımızın valilerine, belediye başkanlarına, oradaki bütün odalara ve sivil toplum örgütlerine yazı yazdım. Bizim, hem denizcilikle ilgilenen, denize kıyısı olan illerdeki arkadaşlarımız hem kıyı illerindeki arkadaşlarımızın muhakkak -şu kitapçıkta o yerlerin hepsi var; yani, nerede ne düşülüyor hepsi var- o yerlere müteşebbis -nasıl Ordu'da, Ünye'de müteşebbisi bulduk- bulma çalışmasında bir gayret sarf etmeleri lazım. Ayrıca, bu, kabotajda da önemli diyorum. ÖTV'nin olmaması kabotajı canlandırma idi ve trafik kazalarının azalması idi, yolların tahrip olmaması idi ve karayolculuğunun denize inmesi idi. Muhakkak Türkiye'nin kıyıları arasında, yani kruvaziyer gemi dahil ve feribotlarla, deniz otobüsleriyle... Mesela bir örnek vereyim, Antalya bunu öne almalıdır. Antalya, en azından Alanya'ya, Kemer'e deniz otobüsleri koymalıdır. Antalya - Mersin arası karayolunu biliyorsunuz, muhakkak o yolun feribota veya deniz otobüsüne aktarılması hususunda böyle planlamaların yapılmasını size öneriyorum.

Ben ne yaparım, emrettiğiniz yere gelirim, bütün birikimlerimi söylerim ve gelir hep beraber kol kola gireriz.

Ne olur neticesi, oraya geliyorum. Burada konuştuğumuz şeyler parasız olmaz, ekonomi dövizsiz olmaz. Burada amaç, katmadeğer yaratmaktır. Bu coşkumuz, bu inancımız devam ettiği müddetçe...

Deniz ticaret filomuz da fevkalade gelişiyor, gençleşiyor. Mesela, ben size burada bir rakam versem, inanmazsınız. Biz, 2003 senesinde 1 500 000 dwt'luk yeni gemi yaptık, zannediyorum, 2004'te 1 500 000 dwt daha yapılacak. Bu imkânlar var ve önü açılıyor sektörün. Ne olur iki sene sonra; eğer bütün şu dediklerimi hayata geçirirsek, ülkemize en az 15 milyar dolar gelir. 15 milyar dolar gelir ve ondan sonra üzerine katlar ve dolayısıyla, Türkiye de, denizcilikten hak ettiği getiriyi sağlamış olur.

Ben vaktinizi aldım, tekrar özür diliyorum; çünkü, saat 19.00'dan sonra görüşülen bir kanun tasarısı; onun için, özür diliyorum. Beni dinlediğiniz için de çok teşekkür ediyorum. Bu kanun tasarısının Türk denizciliğine, hepimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Kaptanoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Kaptanoğlu'na çok teşekkür ediyorum. Ben de, bu kanun tasarısı üzerinde hem Partimin görüşlerini sizlere aktarmaya çalışacağım kısa bir süre içerisinde hem de denizcilik sektörüne katkısı olacağı düşüncesiyle kendi düşüncelerimizi de ekte yeniden kanunlaştırmak için ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten, 1956 yılında yasalaşan, 1957 yılında yürürlüğe giren, kırkyedi yıldır yürürlükte olan bu kanun bugün düzenlemelere tabi tutulunca bir reform gibi görünüyor.

Aslında, bizim yaptıklarımızın hepsi olması gerekenlerdir. Sektör öyle bir tıkanmış, öyle bir çaresiz hale gelmiş ki, bu sektörü bir an önce bu sıkıntılardan kurtarmak gerekiyordu. Biz, hem siyasî sorumluluğumuzu yerine getirdik hem de Türkiye'de bir ihtiyaca cevap verecek yasal düzenlemelerin yapılmasını sağladık.

Bu yasa tasarısı, hakikaten denizcilik sektörünün önünü açar mı? Bizim, bütün sektörlerin önünü açmamız lazım. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili; ama, biz, denizcilikte dünya ülkesi olabiliriz; hem taşımacılıkta hem Sayın Kaptanoğlu'nun değindiği gibi yat turizminde ülkemize ciddî gelirler katabildiğimiz gibi, deniz ticaretinde de ülkenin önünü açabiliriz.

Hacmen taşınması güç olan, uçak kargosuyla yollanamayan ticaret mallarının konteynerlerle daha sistematik halde taşımasının yapılması, yolcu taşımacılığının teşvik edilmesi, hepimizin görev ve sorumluluğu. Her tarafımız deniz; hem kıyılarımızdan hem denizlerimizden maksimum şekilde yararlanmalıyız.

Biz bir madde ekledik buraya. Nedir; ihtisas mahkemelerinin kurulması. Denizcilerimiz geliyorlardı, aralarındaki bir ticarî anlaşmazlıktan dolayı mahkemeye düşüyorlardı. Eğer aralarında problemi çözememişlerse, olay mahkemeye intikal ediyor; ama, gemi bağlanıyordu. Eğer, gemide çürüyecek bir mal varsa, çürümeye terk ediliyordu. Bizim malımızsa millî servet, bizim malımız değilse insanlığa yazık.

Biz ne yaptık; dosya birikimini engellemek için ihtisas mahkemelerine "evet" dedik.

Değerli arkadaşlarım, ikincisi, bu sürenin kısaltılmasını sağladığımız gibi, gerçekten, meslek etiğine, ihtisasa önem veren bir ülke görüntüsünü de sağlamış olduk. Biz, bunu, çağdaş hukukun gereği olarak yaptık.

Evet, bizim Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz sözleşmelerde "denizcilikte ihtisas mahkemelerinin kurulması" gibi bir ibaremiz var; ama, bu tanımlama beni rahatsız ediyor. Bu tanımlamadan dolayı yapmadık; biz, bunu çağdaş ticaret anlayışının, çağdaş hukuk sisteminin gereği olarak yaptık.

2 nci maddede şöyle bir şey vardı; bu madde Türk Bayrağı çekebilme hakkını açıklıyordu. Nasıl oluyordu; bir anlaşmayla, yurt dışından sözleşmeyle ticaretimize sağlanan, ticaretimize kazandırılan gemiler için iki yılda bir, Türk Bayrağı çekebilme hakkı için müracaat etmek zorunda kalınıyordu. Şimdi, biz, sözleşme süresini esas aldık, sadece, bir beyanla hem insanları sıkıntıdan kurtardık hem de yabancı sermayenin rahatlıkla yurt içinde akışını sağlamaya çalıştık.

Bunun dışında ne yaptık; bunun dışında yüzde 49'unu borsaya açacak bir düzenleme getirdik, yüzde 51'i ve karar yetkisi, karar çoğunluğu Türk makamlarında kalmak üzere, biz, burada denizcilik sektörünün de borsadan halka açılmasını sağladık. Bu önemli bir gelişme; bu da, gerek yurt içinde gerek yurt dışında Türk denizciliğine ciddî katkılar yapacaktır.

Bir de terk sorunu vardı değerli arkadaşlarım. Biliyorsunuz, batan gemilerde veya çıkarılması mümkün olmayan gemilerde, çürümeye bırakılmış gemilerde bir terk vardı. Beyan gereği sicilden düşülüyordu ya da arızası büyük, onarılmayacak gemilerde, teknik olarak onarılması mümkün olmayan gemilerde, müracaatla, terkten düşülüyordu. Ancak, cebrî icra yoluyla satılan gemiler terkten düşülemiyordu. Hem bizde görünüyor hem de satmışsınız yurt dışında birine, onda görünüyor. İşte, biz bu ikilemi ortadan kaldırdık. Cebrî icra yoluyla hem yurt içinde hem yurt dışında satılan gemilerin de buradan terkini sağlayacak düzenlemeler yaptık bu tasarıyla. Son derece rahatlatıcı, son derece teşvik edici bir tasarıdır.

Ben tasarıda emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve onlardan rica ediyorum değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti bizlerle vardır, hukuk sistemiyle vardır. Yasalarımızı reforme edecek çalışmaları hep birlikte yapalım. Bu ülkenin buna ihtiyacı var. Bir tarım ülkesiyiz, çok verimli topraklarımız var, tarımda yeterli düzeye gelemiyoruz. Sanayi ülkesiyiz, sanayide yeterli düzeye gelemiyoruz. Üç tarafımız denizle çevrili, denizden yeterince yararlanamıyoruz. Hep birlikte kanunlarımızı gözden geçirip, onları günün koşullarına göre düzenleyerek, bu piyasaların açılmasını, istihdamın ve ticaret hacminin büyütülmesini hep beraber sağlamaya çalışalım. Bu bizim vatandaşlık sorumluluğumuzdur, milletvekili olarak sorumluluğumuzdur. Bunun bilinci içerisinde, birkaç şeye daha dikkat çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım.

Bugünkü yasayla çok alakalı değil ama, endişe duyduğum bir şey var; Bu Boğazlar sorunu hepimizde endişe yaratıyor. Montrö, biliyorsunuz bize, Boğazlar sürecinde birtakım sorumluluklar yükledi. Trafik hizmetleri verebiliyoruz, kılavuz kaptanlık hizmetleri verebiliyoruz Boğaz geçişlerinde, bir de kılavuzluk hizmetleri verebiliyoruz. Bizim trafik hizmetlerimizi, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü veriyor; fakat, kılavuz kaptanlık ve römorkör hizmetlerini de Türkiye Denizcilik İşletmeleri veriyor. Burada ne çekince var, ne sakınca var diyeceksiniz. Birincisi, arkadaşlar, iletişim iyi kullanılmadığında ciddî bir tehdit oluşturuyor, zaman kaybına neden oluyor. Bunu, tek bir kurumda toplamak lazım. Lütfen, buna bakalım. Değerli arkadaşlarım, denizcilikle ilgili arkadaşlarım buna bir baksınlar. Boğazları tehdit olmaktan çıkaralım, gerekli düzenlemeleri beraber yapalım. Eğer biz özellikle şunu da düşünürsek, Türkiye Denizcilik İşletmelerinin de özelleştirileceğini düşünürsek, kılavuz kaptanlığı da ve burada römorkör hizmetlerini de özel sektöre bırakırsak, Boğazlarda yeni facialara neden olabiliriz parantezini de açmak zorundayız. Bunu da, gemi emniyeti açısından, kıyı emniyeti açısından, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğüne vermek zorundayız.

Bakın, bir de sağlık hizmetleri var. Kısaca onu da açıp bitirmeye çalışacağım. Sağlık hizmetlerinde ne yapıyoruz peki; sağlık hizmetlerini kim veriyor; onu da Sağlık Bakanlığı veriyor. Botu arızalıysa gecikme oluyor.

Arkadaşlar, Boğaz geçişi şöyle yapılıyor Türkiye'de: Sırayla, hangisinin ne kadar sürede ne kadar mesafede geçeceği belli. Sağlık hizmetleri verirken de Türkiye'de Fil Burnu ve Hamsi Burnunda, yani Boğaz'ın içine girer girmez Fil Burnunun, Hamsi Burnunun güneyinde biz sağlık hizmeti veriyoruz. O sağlık hizmeti verilirken eğer bir gecikme yaşanırsa, arkadaki gemi yaklaşıyor, her yaklaşma, Boğaz'daki her birikim, ciddî bir risk demektir. Biz, mutlaka, bunların hepsini tek kurumun sorumluluğu altında birleştirmek zorundayız. Olur mu canım, bu işler yapılırken kurumlar birbiriyle iletişim kuruyor, birbirine fakslıyor, birbirine bilgileri, verileri yolluyor, sistematik içerisinde bu işler çözülmeye çalışılıyor diyerek bu işi örtemeyiz. Bir kişinin ihmali Boğaz'da ciddî bir facianın da çağrımcısı olur, hele özelleştirileceğini de düşündüğümüz için, bu sorumluluğu mutlaka biz tek kurum altında, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmelerine vermek zorundayız. Kıyı emniyetini ancak böyle sağlayabiliriz.

Değerli arkadaşlarım, ben bu yasada şunun da olmasını istiyorum: Gerçekten ciddî bir planlamanın da olmasını istiyorum. Planlama nasıl yapılır; hacmi genişlettiğiniz gibi, buradaki kurumların da desteklenebileceği alanların hissettirilmesi lazım, bir teşvikin konulması lazım. Türkiye kıyıları ciddî bir potansiyeldir, gerçekten ciddi bir potansiyel. Turizme açılabilmesi için, buraya rağbet eden turistlerin Türkiye'nin millî değerlerini alıp yurtdışına üretim açısından götürebilmesi için, bizim tüm kaynaklarımızı onlara satabilmemiz için, onları algılayacak bir kültürel yapılanmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle, şunun yapılmasını teklif ediyorum: Bakın, nasıl bizim sanayide bir sanayi envanterimiz yoksa, denizcilikte de bir ticaret envanterimiz yok, bir ticaret haritamız yok. Gelin, lütfen, denizcilik ticaret haritamızı, denizcilik envanterimizi de birlikte hazırlayabilecek, istatistiksel verileri üretime dönüştürebilecek yeni yapılanmaları hep birlikte yapalım.

Ben, bu aşamada, tüm milletvekili arkadaşlarımın her tür fedakârlığı göstereceğine inanıyor, arkadaşlarıma, tekrar, teşekkür ediyorum. Bu kanun tasarısı, bize, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından, bugün, öğleden sonra görüşülmek üzere bildirildiğinden, Grubumuzca yeterli katılımı gösteremedik; ama, çok faydalı, çok yararlı bir kanun tasarısı olduğu için, ben, Grubum adına görüşlerimi, görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Hepinize çok teşekkür ediyorum; katkılarınızdan dolayı hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum değerli arkadaşlarım; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK TİCARET KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra son fıkra olarak eklenmiştir.

İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu Kanunun Dördüncü Kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 823. - Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker. Yalnız Türk vatandaşlarının malı olan gemi Türk gemisidir.

Birlikte mülkiyet esaslarına göre birden fazla kişilere ait olan gemiler, pay çokluğunun Türk vatandaşlarına ait olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.

Türk kanunları uyarınca kurulup da;

1. Tüzel kişiliği haiz olan teşekkül, müessese, dernek ve vakıfların malı olan gemiler idare organını teşkil eden kişilerin çoğunluğu Türk vatandaşı olmak,

2. Türk ticaret şirketlerinin malı olan gemiler, şirketi idare ve temsil etmeye yetkili ortakların çoğunluğu Türk vatandaşı olmak ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğu Türk ortaklarda bulunmak, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çokluğunun nama yazılı ve bir başkasına devri şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunmak,

Şartıyla Türk gemisi sayılırlar.

Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin malı olan gemiler; paylarının yarısından fazlası Türklere ait ve iştiraki idare ve temsil etmeye yetkili müşterek donatanların çoğunluğu Türk vatandaşı olmak kaydıyla Türk gemisi sayılırlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Komisyon Başkanımız bir açıklama yapacak.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Efendim, redaksiyon açısından bir talebimiz var: "29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun" ibaresini kanun tekniği açısından kaldırmamız gerekiyor; onun yerine "6762 sayılı Kanunun" şeklinde olmasını teklif ediyoruz. 

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Yani "6762 sayılı Kanunun 823 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" şeklinde olacak.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Maddeyi bu haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 6762 sayılı Kanunun 824 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 824. - Bir Türk gemisi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olmayan kişilere en az bir yıl süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin talebi üzerine Denizcilik Müsteşarlığı en çok iki yıl süreyle geminin yabancı bayrak çekmesine o memleket kanunları müsait olmak kaydıyla izin verebilir. Bu izin bitmedikçe veya kanunî sebeplerle geri alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.

Türk gemisi olmayan bir gemi, 823 üncü maddede yazılı niteliklere sahip olan kişilere en az bir yıl süreyle kendi namına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin muvafakatı alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve gemi zabitleri hakkındaki hükümlerine riayet olunmak, yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm bulunmamak şartıyla Denizcilik Müsteşarlığı geminin bırakma süresince Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir. Şu kadar ki; izin alan kişi her iki yılda bir izin için gerekli şartların mevcudiyetini sürdürdüğünü ispatlamakla yükümlüdür.

Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gemiler, Denizcilik Müsteşarlığınca tutulacak hususi bir sicile kaydolunur."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 6762 sayılı Kanunun 851 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gemi, kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hale gelir yahut yurt dışında cebri icra yolu ile bir yabancıya satılarak veya başka bir surette Türk Bayrağı çekme hakkını zayi ederse, talep üzerine sicilden kaydı terkin olunur."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 6762 sayılı Kanunun 939 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 939. - Yabancı para üzerinden gemi ipoteği tesis olunabilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak gemi ipoteği tesis edilemez. Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında, hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 6762 sayılı Kanunun 1245 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geminin;

1. Yurt içinde cebri icra yoluyla,

2. Türkiye genelinde tirajı en yüksek beş gazete arasından iki ayrı gazetede üç gün ara ile iki kez ilanen tebligat yapılmak suretiyle gemi alacaklılarının satıştan haberdar edilmeleri kaydıyla yurt dışında cebri icra yoluyla,

3. Kaptan tarafından 990 ıncı madde hükmü gereğince kanunî yetkisine dayanarak zorunlu hallerde,

Satılması durumunda gemi alacaklılarının gemi üzerindeki rehin hakları kalkar. Satış bedeli alıcı tarafından henüz ödenmediği veya kaptanın yahut acentenin elinde bulunduğu müddetçe gemi alacaklıları için gemi yerine geçer."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, tarihe önemli bir not düştük; hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Türk Ticaret Kanununda var olan bazı hükümler, ne yazık ki, değişen dünya şartları ve denizciliğe paralel olarak yenilenmediği için, yıllardan beri, bu, Türk denizciliğinin gelişmesi önünde önemli bir engel teşkil etmekteydi. Yıllardır konuşulan; ancak, 22 nci Dönemde hem muhalefet hem de iktidar milletvekillerinin büyük bir desteğiyle yasalaşan bu değişiklikle, Türk denizciliğinin önü açılmış, aynı zamanda da denizci ülke, denizci millet olma yönünde önemli bir adımı da gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Yapılan değişikliklerle ilgili çok kapsamlı açıklamaları Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan, çok açık bir şekilde ifade etti; kendisine teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra, denizciliğimizin genel gelişimi konusunda, Bakanlığımız olarak, son birbuçuk yıl içerisinde yaptığımız çalışmalardan bazılarını da Sayın Cengiz Kaptanoğlu ifade etti.

Akşamüzeri çok fazla vaktinizi almamak için, daha fazla detaya girmek istemiyorum; ama, bu düzenlemeyle, özellikle denizcilikte ihtisas sahibi olan ve yıllardır kurulması istenen, şûralara konu olan, ama bir türlü gerçekleştirilemeyen deniz ihtisas mahkemelerinin kuruluşu mümkün hale gelecektir. Böylelikle, hem denizcilikte ihtilafların çözümü hız kazanacak hem de çözümlerde isabet oranı artacaktır.

Diğer yandan, 823 üncü maddedeki değişiklikle ilgili olarak da, hangi gemilerin Türk gemisi olarak kabul edileceğine yeni bir düzenleme getirilmiş ve denizcilik şirketlerinin Menkul Kıymetler Borsasına açılması imkânı sağlanmıştır. Bu, Türk denizciliğinin gelişmesi için çok önemli bir adımdır. Bugüne kadar nama yazılı olduğu için bu işlemler yapılamıyordu. Böylelikle, hem yerli hem de yabancı sermayenin sektöre girmesine olanak sağlanmıştır.

Türk Ticaret Kanununun 824 üncü maddesinde yapılan değişiklikle ilgili olarak, Türk Bayrağı çekme veya başka bir deyişle, geçici sicile kaydetmeyle ilgili sınırlayıcı hükümler tamamen kalkmış, taraflar arasında yapılan sözleşme esas alınarak, Türk siciline geçme imkânı getirilmiştir.

Benzer şekilde 851 inci maddede yapılan değişiklikle, geminin sicilden çıkarılma veya sicilden silinme, terkinle ilgili sebepler arasına "yurt dışında cebrî icra veya mahkeme kararıyla yabancıya satılması" hükmü de eklenmiştir. Bu, önceki düzenlemede olmayan bir hükümdü. Böylelikle, uluslararası hukuka uygunluk da temin edilmiş olmaktadır.

Cebrî icranın, bir devletin egemenlik ve hükümranlık haklarının kullanılmasının doğrudan bir sonucu olduğu, devletler özel hukuku ilkelerine göre yeni bir hukukî statü tesis eden bu gibi hukukî tasarrufların, cebrî icrayla tesis edilen yeni hukukî durumun, başka bir devletin müdahalesini gerektirmeksizin veya başka bir devletin tanınmasına bağlı olmaksızın hukukî etki doğuracağı gerçeği de böylelikle kabul edilmiş olmaktadır.

Türk Ticaret Kanununun 939 uncu maddesinde yapılan değişiklikle de mevcut yasada yabancı parayla ödenecek borçlar için yabancı para üzerinden gemi ipoteği tesis etmek Maliye Bakanlığının iznine tabi iken, bu izin kaldırılmış bulunmaktadır. Bu anlamda da hem zaman kaybı hem de bürokratik engeller ortadan kalkmış olmaktadır.

Diğer önemli bir düzenleme 1245 inci maddede yapıldı; bu maddeye göre Türk Bayraklı gemiler, içeride, yani, yurt içinde cebrî icra satışlarında sicilden terkin olabiliyordu; yurt dışındaki satışları yapılsa bile, terkin yapılamadığı için, tekrar, bu gemilerin Türk limanlarına girmesi mümkün olmuyordu. Bu düzenlemeyle bu çelişki de ortadan kaldırılmış; böylece, gerek uluslararası denizcilik kurallarına uygunluk sağlanmış gerekse de bu düzenlemelerin tümünü birlikte düşündüğümüzde, Türk denizciliğinin önünü açacak ve Türk Bayrağından kaçan filonun tekrar Türk Bayrağına dönmesini sağlayacak, aynı zamanda yeni inşaatların da finansmanının önünü açacak çok önemli düzenlemeler, bugün, sizlerin katkısıyla, desteğiyle gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.

Bu düzenlemelerin yapılmasında çok büyük destek veren Komisyon Başkanlığımıza, komisyon üyelerine, muhalefet milletvekillerine ve İktidar Partisi milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve netice olarak, tekrar ediyorum, sektörümüzün önü açılmıştır, deniz ticaretimiz bundan sonra filosuyla daha da güçlenecek, gemi inşaatıyla da güçlenecek.

Yapılan değişikliklerin hayırlı olmasını dilerken, bir noktayı da ifade etmeden geçemeyeceğim. Sayın Seyhan'a özellikle teşekkür ediyorum. Bizim, bugünlerde üzerinde çalıştığımız bir konuyu gündeme getirdi, bu da bizi hakikaten cesaretlendirdi ve heyecanlandırdı. Denizcilikte koordinasyonun sağlanmasını, Boğaz geçiş güvenliğini esas alan düzenlemeleri de, ifade ettiğiniz şekilde, yakın zamanda Meclisin gündemine getireceğiz. Bunun da müjdesini sizlere veriyor, tekrar, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Nisan 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.11


V. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, ABD Savunma Bakan Yardımcısına yazdığı iddia edilen mektuba ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2030)