DÖNEM : 22 CİLT : 45 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
72 nci Birleşim
13 Nisan 2004 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un,
Irak'ın Felluce Şehrinde Amerika Birleşik Devletleri Ordusuna ait
helikopterlerce bir camiin bombalanması olayını kınayan konuşması
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in,
Türkiye'deki istihdam ile işsizlik sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin
Tutan'ın, Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Manisa'da meyve bahçelerini, özellikle de bağları etkileyen dolu, sel ve don
olayları sonucunda üreticilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,
(6/962) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/162)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, (6/977) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/163)
3.- Hatay Milletvekili Fuat Geçen'in,
(9/5,6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/164)
4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A
Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/186) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)
5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın;
Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin (2/54) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)
D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve
26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (9/9) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonuna üye seçimi
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik İlçesinin spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/475) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
Muğla-Milas'ta Sarıçay üzerindeki yıkılan köprünün ne zaman yapılacağına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/479) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
yem destekleme primlerine ve hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
4.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/482) ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
bir yakınının atanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/488) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, SARS’a karşı ithalata yönelik önlem alınıp alınmadığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/508) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
7.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in,
Ortadoğu ve Arap ülkelerinde çalışan Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/485)
8.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulması çalışmalarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/486) ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/494) ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
10.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesinin bazı bölümlerinden
mezun olanların istihdam sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/501) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
11.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
Manisa-Salihli'deki bazı okul inşaatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/525) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un,
Marmara Depremi sonrası müteahhitler aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/876)
* Ek Cevap
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
kamuoyunda Neşter-2 operasyonu olarak bilinen adlî soruşturmaya müdahale ettiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1944)
3.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
kamu avukatlarının ekgöstergelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1962)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
TMSF'ye olan borçlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/2032)
5.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
TMSF'ye devredilen bankalara borçlu olanlarla ilgili uygulamalara ilişkin
Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (7/2037)
6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Ataköy Turizm Tesisleri Tic.AŞ Genel Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2038)
7.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un,
sağlık meslek lisesi mezunlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ'ın cevabı (7/2039)
8.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine yapılan bazı
atamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2042)
9.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ikinci bir eğitim
planlama ve koordinasyon kurulu oluşturulduğu iddiasına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2043)
10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Adana'da Ortadoğu Araştırma Enstitüsü kurulup kurulmayacağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün
cevabı (7/2049)
11.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
İnternette uydu teknolojisi kullanımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2051)
12.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
deniz ve hava ulaşımında maliyet azaltıcı uygulamalara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı(7/2059)
13.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın,
Selçuk Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2061)
14.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2064)
15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Selçuk Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2068)
16.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
bir taşınmazın Konyaspor'a tahsisi işlemlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2071)
17.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
TMSF'nin 5020 sayılı Kanun kapsamında yaptığı çalışmalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
(7/2072)
18.- Ankara Milletvekili Mehmet
Tomanbay'ın, Ankara-Elmadağ Hasanoğlan Beldesindeki MEB Akademisi ve Ders
Aletleri Yapım Merkezi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/2078)
19.- Adana Milletvekili N. Gaye
Erbatur'un, sigortasız işçi çalıştırılmasının önlenmesine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/2091)
20.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Eti
Bakır İşletmeleri ve Karadeniz Bakır İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2102)
21.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Antalya'daki reklam panolarında yer alan bir ifadeye ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2103)
22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
(7/2105)
23.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
(7/2109)
24.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin, okul koruma derneklerinin 5072 sayılı Kanun karşısındaki durumuna
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/2145)
25.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2158)
26.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
altın ve bakır arama ruhsatı alan bir şirkete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/2187)
27.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
bir holdingden arsa satın alıp almadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/2196)
28.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Karadeniz Bakır İşletmeleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2197)
29.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, oğlunun kazancına ve ne kadar vergi ödediğine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2198)
30.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
belediyelere tahsis edilen arsalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/2200)
31.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
Değer'in, Çin mallarına karşı yerli sanayiin korunmasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/2207)
32.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, TBMM
Genel Sekreteri ve bir Başkan müşaviri hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/2245)
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22
milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli
sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili A. Müfit Yetkin,
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 84 üncü yıldönümüne,
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut,
Erzurum'un bazı ilçelerinde meydana gelen depremin olumsuz etkilerine ve
alınması gereken tedbirleri,
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız,
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 84 üncü yıldönümüyle, ilde
yaşanan sağlık sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Kars Milletvekili Selami Yiğit'in (6/966)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sorunun
geri verildiği bildirildi.
İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları ve
23 milletvekilinin, İstanbul'da Önder Babat isimli öğrencinin öldürülmesi
olayının açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/178) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması,
(10/12, 28) esas numaralı Meclis
Araştırması ,
Komisyonu Geçici Başkanlıklarının,
Komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptıklarına
ilişkin tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349) görüşmeleri, ilgili Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından,
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/675) (S. Sayısı: 358) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açıkoylamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
13 Nisan 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 15.55'te son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mehmet Daniş |
|
Ahmet Küçük |
|
Çanakkale |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 107
II. - GELEN
KÂĞITLAR
9 Nisan
2004 Cuma
Raporlar
1.- Noterlik Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/758)
(S. Sayısı: 394) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004) (GÜNDEME)
2.- Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yargılama Usullerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı: 395) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004)
(GÜNDEME)
3.- Tekstil Ürünleri Ticaretine Dair
2003/1 Sayılı Türkiye Litvanya Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/757) (S.
Sayısı: 396) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İli sınır bölgelerinde TRT-3 ve TRT-4 kanallarının yayınlanabilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/1026) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
geçici işçilere kadro verilip verilmeyeceğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1027) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
3.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne İlindeki elektrik tüketimine ve elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1028) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2004)
4.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Enez Limanına yat tersanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1029) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
5.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne-Uzunköprü İlçesine kültür merkezi açılıp
açılma-yacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1030) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne-Meriç İlçesine askerlik şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî
Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1031) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.4.2004)
7.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne'nin Uzunköprü İlçesinin köprü ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1032) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
8.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne'deki çiftçilere doğrudan gelir desteği ve mazot desteği ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1033) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.4.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, BELSO A.Ş. ve BELÇAR A.Ş.'ye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2279) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
2.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki bilbordlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2280) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.4.2004)
3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
özelleştirmeyle ilgili bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2281) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
4.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, Atak Maden İnşaat Turizm Sanayi Tic.Ltd.Şti.'nin Denizli'deki
çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2282) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
5.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
Tüysüz'ün, Şanlıurfa'yı çevre yerleşim yerlerine bağlayan yolların yapımına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2283)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1972)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın,
Başbakanlık Müsteşarının bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1994)
3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde ayrımcı uygulamalar yaptıkları
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2005)
4.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2006)
5.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı
sattığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2007)
6.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, Mamak Belediye Başkanı ve bazı Meclis üyeleriyle ilgili çeşitli
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2013)
No.
: 108
12 Nisan
2004 Pazartesi
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı
ile Moldova Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/786) (Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ile
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787)
(Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)
Teklifler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/274) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.3.2004)
2.- İzmir Milletvekili Türkan
Miçooğulları'nın; Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/275) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)
3.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu'nun; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4.
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/276) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2004)
Tezkereler
1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/524)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2004)
2.- Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/525)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2004)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Peru
Cumhuriyeti Arasında Yasadışı Yollardan Ticareti Yapılan, İhraç Edilen veya El
Değiştiren Kültürel, Arkeolojik, Sanatsal ve Tarihi Varlıkların Korunması,
Konservasyonu, Ele Geçirilmesi ve İadesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/603) (S. Sayısı: 397) (Dağıtma tarihi:
12.4.2004) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/664) (S. Sayısı: 398) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004)
(GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney
Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/710) (S. Sayısı: 399) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004)
(GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Çek
Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/717) (S. Sayısı: 400) (Dağıtma tarihi:
12.4.2004) (GÜNDEME)
5.- Avrupa Topluluğu ve Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Uyuşturucu veya Psikotrop Maddelerin Yasadışı Üretiminde
Sıkça Kullanılan Ara ve Kimyasal Maddelere Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/727) (S. Sayısı: 401) (Dağıtma
tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)
6.- Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/775) (S. Sayısı: 402)
(Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)
No. : 109
13 Nisan
2004 Salı
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve
26 Milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/179) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
13 Nisan
2004 Salı
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72
nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanvekili Sadık Yakut'un, Irak'ın Felluce Şehrinde Amerika Birleşik
Devletleri Ordusuna ait helikopterlerce bir camiin bombalanması olayını kınayan
konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son
yılların en kritik olaylarına tanık olacağımız, tarihî kararların alınacağı bir
haftaya başlıyoruz; Allah, Türk Milletinin yardımcısı olsun.
Başta millî davamız Kıbrıs meselesi olmak
üzere, içeride ve dışarıda yoğun bir gündemle karşı karşıyayız.
Geçen günlerde tarihte örneği pek
görülmeyen insanlıkdışı bir davranışla karşılaştık; Felluce Camiinin
bombalanması olayı. En ilkel devletlerin savaşlarında bile, ibadethaneler, dost
ve düşmanlar açısından, girilmemesi, dokunulmaması gereken en kutsal makam ve
mabetlerdir. Türk tarihi bunun en güzel ve en çarpıcı örnekleriyle doludur.
Ecdadımız, değil ibadethanelere savaş açmayı, tam tersine, koruyarak, başka
dinlerin yaşamasına ve yaşatılmasına yardımcı olmuştur. 21 inci Yüzyılın
gelişmiş ve demokratik devletlerinin başında gelen Amerika Birleşik
Devletlerinin işlediği bu suç, bir insanlık suçu olarak tarihe geçecektir.
Gerekçesi ne olursa olsun, inananlar için Allah'ın evi olarak kabul edilen yüce
makama yapılan saldırıyı şahsım adına kınıyorum. (Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, ülkemizdeki işsizlik
ve istihdam sorunuyla ilgili söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat
Pekel'e aittir.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından
alkışlar)
B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Türkiye'deki istihdam ile işsizlik
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olan
istihdam ve işsizlik sorunu üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, istihdam,
gelişmekte olan ve gelişmiş bütün ülkelerin sorunu olarak karşımıza
çıkmaktadır. İşsizlik, ülkemizde, bugün, yakıcı bir sorun olarak devasa
boyutlar kazanmıştır. Elbette ki, bu ürkütücü soruna çözüm aramak, acil bir
ihtiyaçtır. İşsizlik, milyonlarca işsizi ilgilendiren bir sorun olarak görünen;
ama, sadece, işsizleri değil, halen iyi kötü bir işi olan milyonlarca iş
sahibini ve bütün halkı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde, son
yıllarda, toplam istihdam sürekli olarak azalmıştır ve buna karşılık iş
bekleyenlerin sayısı çığ gibi büyümektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün
açıkladığı son verilere göre, işsizlik oranı, 2003'ün son çeyreğinde, yüzde
10,3 olarak gerçekleşirken, işsiz sayısı 2 396 000'dir. Eğitimli genç nüfusun
işsizlik oranı yüzde 25.4'tür. Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarına
baktığımızda, durumun vahimliği ortadadır; ancak, medyaya da yansıyan, sorunun
ürkütücülüğünü daha net ortaya koyan başka araştırmalara da bakmak gerekir.
Bu araştırmalardan biri, Türkiye'deki
işsizliği ölçerken, çalışmayanları değil, çalışanları saymanın daha doğru
sonuca götürebileceğine dikkat çekmektedir. Araştırmaya göre, geçen yıl,
çalışan sayısında 847 000 azalma olmuş, çalışma yaşındaki nüfus, bir önceki yıl
yüzde 44,8 iken, yüzde 43,2'ye düşmüştür. Bu rakamlar ise, işsizlik oranındaki
düşüşün gerçek değil, sanal olduğunu göstermektedir.
Ortaya çıkan bu rakamlar üzerindeki yorum
gayet açıktır; işsizlik oranı, işsizler iş bulduğu için düşmemiş, bazı işsizler
iş bulma umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçtiği için düşmüştür.
Bu tablo bize göstermektedir ki, kriz
ekonomisinden çıktığı söylenen ülkemizin, tarihinin en derin ekonomik krizi
hâlâ sona ermemiştir. AKP Hükümetinin halka övüne övüne açıkladığı, yere göğe
sığdıramadığı ekonomideki büyüme, ne yazık ki, istihdama yansıtılamamış,
işsizlik oranı azaltılamamıştır ve Başbakan Sayın Erdoğan "işsiziz, iş
istiyoruz" diye bağıranları, meydanlarda azarlayarak "devlet istihdam
kapısı değildir, taşı sıksan suyunu çıkarırsın, git simit sat" gibi
sözlerle susturmuştur. Bu yaklaşım, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan bir
yaklaşımdır. Devletin kendisi istihdam kapısı olmayabilir; ancak, istihdamı
sağlayacak, işsizlere iş bulacak olan da devlettir ve devlet bu ortamı
oluşturmakla görevlidir. Devletin Başbakanı olarak hem bu ortamı oluşturmamak
hem de işsizim diyeni azarlamak doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli milletvekilleri, IMF ve Dünya
Bankası tarafından dayatılan ve AKP Hükümeti tarafından yürütülen ekonomik
programın istihdam sorununa çare olmayacağı ortadadır. Son olarak Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin yaptığı ankette de ortaya çıkan verilere göre,
işsizlik 2004 yılında da büyük sorun olmaya devam edecektir. Bu yılın ocak
ayında yapılan ankete katılanların yüzde 21,5'i geçen yıl çalıştırdıkları kişi
sayısının bir önceki yıla göre arttığını belirtmiş, yüzde 50,3'ü değişmediğini,
yüzde 28,2'si de azaldığını ifade etmiştir. Bu rakamlar da açıkça ifade ediyor
ki, iş dünyası AKP Hükümetine kuşkuyla bakmakta, istihdam yaratacak projeler
üretemediğine inanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sözünü ettiğim
rakamlar ışığında, Türkiye'de, işsizliğin, toplumsal ve ekonomik gelişmenin
karşısında en büyük sorunlardan biri olduğunu görmemek imkânsızdır. İşsizlik,
bir ülkede sadece üretimi ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, sosyal
sorunları, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde getirmektedir. İşsizliğin
beraberinde getirdiği sorunların başında ekonomik güvencenin kaybedilmesi yer
almaktadır. Ancak, çalışmanın getirdiği maddî ve manevî doyumdan yoksun kalan
insan psikolojik olarak da sorunlar yaşamaktadır; işsizlik, hayat
standartlarının düşmesine ve bunların sonucu olarak da toplumun ruh sağlığının
bozulmasına yol açmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEDAT PEKEL (Devamla)- Toparlıyorum
efendim.
BAŞKAN- Buyurun Sayın Pekel; konuşmanızı
toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla)- Bugün artış
gösteren hırsızlık, kapkaç, gasp, cinayet ve fuhuş gibi suçlar, hep işsizlik
canavarının sonuçlarıdır.
Değerli milletvekilleri, işsizlik
rakamlarının yüksek oranlara çıkması, istihdam olanaklarının yaratılmaması,
gelir dağılımındaki adaletsizliğin her geçen gün arttığı ülkemizde, çalışanlar
için de çalışma koşulları ve ücretleri her gün gerilemiştir.
Çığ gibi büyüyen bu soruna, ne yazık ki,
AKP Hükümeti çözüm üretememiştir, istihdamı yaratacak yatırımlar yapılmamıştır.
Bunun en somut örneği inşaat sektöründe yaşanmaktadır. Ekonominin yatırım ve
istihdamda en önemli aracı, ekonomimizin lokomotifi olan inşaat sektörü, hâlâ,
kriz içerisindedir.
İstihdamı sağlayacak, işsizliği ortadan
kaldıracak çözüm yolu, yatırım yapmak, ülke kaynaklarının talan ve yağmasına
son vermektir. AKP Hükümeti işler tıkırında gidiyor umuduna kapılmasın; işler
tıkırında gitmiyor, istihdam yerlerde sürünüyor, işsizlik rekor kırıyor.
Sözlerime son verirken, hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.
Gündemdışı ikinci söz, Bursa İli
çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen, Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan'a aittir.
Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
2.- Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunlarıyla
ilgili olarak şahsım adına gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum; ayrıca, bu yoğun gündemde bana bu konuşma fırsatını
veren Sayın Meclis Başkanıma da teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada hızla
artan nüfusun yüzyılın sonunda 12 milyar olacağı tahmin edilirken, insan
nüfusunu en çok tehdit edecek olan tehlikenin gıda yetersizliği olacağı bilinmektedir.
Tarım sektöründe üretimin büyük bir oranda doğa koşullarına bağlı oluşu, tarım
ürünlerinin arz-talep esnekliğinin diğer sektör ürünlerine kıyasla düşük
seyretmesi, aynı zamanda, diğer sektörlere göre gelirinin daha az seviyelerde
meydana gelmesi önemli bir faktördür.
Tarım sektörümüz, toplam istihdam
içerisinde yüzde 40 paya sahiptir ve sosyal açıdan özel önem verilmesi gereken
sektörler arasındadır. Tarım sektöründe dünya üretici ülkeler sınıflaması
içerisinde yer alabilmek ihracattaki artışa bağlıdır.
Dünya meyve üretimi, yaklaşık 460 000 000
ton civarında olup, ilk 10 ülke, toplam üretimin yarısından fazlasını
gerçekleştirmektedir. Ülkemiz, söz konusu üretimin yüzde 2,3'ünü karşılamakta
olup, 9 uncu sırada bulunmaktadır.
Sektör, ülke nüfusumuzun zorunlu gıda
maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, talep
yaratması, ulusal gelir ve ihracata katkılarıyla büyük öneme sahiptir. Ancak,
ülkemiz, rakamsal olarak önemli bir üretici ülke görünümünde olmakla birlikte,
ihracatın üretime oranı, maalesef, yüzde 3,5 civarındadır ve bu oran oldukça
düşüktür. İhracata konu olan meyve çeşitlerinin, uluslararası piyasalarda talep
edilen çeşitlere uygun olmayışı, üretimden tüketime miktar ve kalite
kayıplarının yüksekliği, bu üretimin özelliklerindendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
döviz kurlarında yaşanan durgunluk, çiftçilerimizi ürünlerini satamaz hale
getirmiştir. Özellikle, Bursalı çiftçilerimiz armut ve ayvayı, halen, soğukhava
depolarında bekletmektedirler. Fiyatlar böyle giderse, ürünlerin büyük bir
bölümü de çürümeye terk edilecektir. Aynen, diğer birçok üründe olduğu gibi,
meyve üretiminde de ihracatçıya bir teşvik verilmesini bekliyoruz. Eğer, bu
teşvik ihracatçımıza verilirse, malı alan ihracatçı, üreticilerimizin öncelikle
paralarını ödeyebilecektir. Bu teşvikin devlete hiçbir yük getirmeyeceğini
düşünüyoruz. Eğer ihracatın önü açılırsa, depolarda bekleyen trilyonlarca
liralık servetin heba olması da önlenecektir.
Bu kadar sorun yaşarken çiftçilerimiz,
geçtiğimiz günlerde, özellikle bu kış yaşanan yoğun kar yağışı ve 4-5 Nisan
günlerinde meydana gelen bir Sibirya donu yaşadık biliyorsunuz. Benim bu
konuşmayı yapacağımı öğrenen birçok milletvekili arkadaşım da bana geldiler;
Gaziantepli arkadaşlarım antepfıstığında dondan bahsettiler; Karadenizli
arkadaşlarım fındıkta aynı durumun olduğunu söylüyorlar; Ege Bölgesindeki
arkadaşlarımız üzümde bu sıkıntıyı yaşadıklarını söylüyorlar. Özellikle,
Marmara Bölgesinde bu çok büyük bir sorundur. Şeftali ağaçlarımızda, ayvada,
armutta, hatta, zeytinde çok büyük oranda ürün kaybı söz konusu olmuştur.
Gayet tabiî ki çiftçilerimiz,
hükümetimizden, bu konuda, öncelikle tarım müdürlüklerimiz vasıtasıyla hasar
tespitinin yapılmasını bekliyorlar. Şu anda bu hasar tespitleri yapılıyor.
Elbette ki, birçok çiftçimizin, ziraat
odamızın bizden öncelikle istediği, bölgelerinin afet bölgesi ilan edilmesidir;
fakat, bunun zorluklarını da gayet tabiî ki biliyoruz. Ancak, hükümetimizden,
özellikle Hazinemizden talebimiz, don dolayısıyla çok ağır hasar gören
çiftçilerimizin, bu bölgelerimizin, doğrudan gelir desteklerinin ikinci
taksitlerinin bir an önce ödenmesidir; yine aynı şekilde, mazot desteğinin bu
bölgelere bir an önce ödenmesidir.
Tabiî, bu afet bize bir şeyi daha öğretti;
galiba, erken uyarı sistemimizde bazı sorunlar var. Çiftçilerimizin bu işten en
az zarar görebilmesi için erken uyarı sisteminin mutlaka tekrar gözden
geçirilmesi gerekiyor.
Diğer önemli bir konu da, tarım
ürünlerinin sigortasıdır. Bu konuda Tarım Bakanlığımızın gerçekten iyi bir
çalışma yaptığını biliyorum. Zannediyorum Hazine Müsteşarlığında bu çalışma.
Umuyorum ki, bu afet, bize bir ders olur ve bir an önce, ürünlerdeki tarım
sigortasının...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tutan.
MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Bu tarım
sigortasının bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.
Ancak, burada, tarım sigortası yapılırken,
aynen Avrupa ülkelerinde olduğu gibi -sadece doluyla kısıtlanmamalı- tarım
sigortası, rüzgârı da, soğuğu da, donu da, doluyu da -bütün bu afetleri- içine
almalı diye düşünüyorum.
Yine, bu vesileyle, bir konudan daha
bahsetmek istiyorum. Özellikle, son aylarda ülkemize, maalesef, komşumuz
İran'dan çok miktarda meyve, sebze girmeye başlamıştır. Bursa'ya kadar,
Çanakkale'ye kadar bu ürünlerin geldiğini duyuyoruz, görüyoruz. Özellikle,
karpuz, patlıcan ve salatalık gibi sebze ve meyvelerin, maalesef, komşu
İran'dan kaçak olarak ülkemize girdiğini ve çiftçilerimizin bundan da çok
mağdur olduğunu hatırlatıyorum. Ben, hükümetimizin bu konuda gerekli
hassasiyeti taşıdığını biliyorum ve inşallah en kısa zamanda bu önlemlerin
alınacağı ümit ve temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tutan.
Gümdemdışı üçüncü söz, Manisa İlinde üzüm
bağlarında yaşanan doğal afetlerle ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın
Hasan Ören'e aittir.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
3.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, Manisa'da meyve bahçelerini, özellikle de bağları
etkileyen dolu, sel ve don olayları sonucunda üreticilerin sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gündemin çok yoğun olması nedeniyle -28 Mart yerel
seçimleri, dış siyaset- Türkiye'nin içerisinde olan bazı afetleri herhalde
biraz göremez duruma geldik. Manisa'da da gerçekten çok büyük bir afet yaşandı.
6, 7, 8 Nisan günlerinde Manisa bağlarında, yani, üzümün beşiği olan,
Türkiye'de çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 95'inin üretildiği Manisa Ovasında
yüzde 50'ye varan, yani 655 000 dekar arazinin, üzüm bağlarının 300 000
dekarında yüzde 90'lara varan zarar oluştu. Çiftçi gerçekten zor durumda,
çiftçinin sıkıntıları büyük, telefon üstüne telefonlar geliyor, hepimiz bu
konuda ne yapabiliriz diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Manisa bölgesinde
üzümün yanı sıra meyvede de büyük bir don olayı yaşandı. Şimdi, bu insanlarımıza,
bu çiftçimize ne yapabiliriz, onu düşünmek zorundayız.
Geçen yıl da aynı günlerde dolu ve sel
felaketi yaşanmıştı Manisa'da. Tespit komisyonları çalıştı; bizzat başında
bizler bulunmak kaydıyla Bakanlığımıza kadar bu sorunları taşıdık; ama, ne yazık
ki Bakanlığımızda bununla ilgili hiçbir çalışma yapılmadı; hatta Bakanlığımıza
yazılı soru önergesi verdim, soru önergesinin karşılığı aylar sonra gelmesine
rağmen -tahmin ediyorum, ya bürokratlar Bakana yanlış bilgi veriyor ya Bakan
bize yanlış bilgi veriyor veyahut da il müdürlüğü, çiftçiler bize yanlış bilgi
veriyor- Bakanlık bize verdiği yazılı cevapta "2090 sayılı Yasaya göre, bu
afetten zarar gören çiftçilere yardım yapılmaktadır" diye bildiriyor. Biz
de, bu Bakanlığın sözünü ciddîye alarak bölgemize gidiyoruz. Bölgemizde diyoruz
ki: "işte size yardımlar yapılıyor, Afet Fonundan para aktarılıyor."
İl müdürümüz ve çiftçimiz, bize, kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını
bildiriyor; biz de hayretler içerisinde kalıyoruz. Keşke, Sevgili Bakanımız
burada olsaydı da, bu yazılı soru önergemize cevap verseydi. Eğer, bir
bakanlık, milletvekillerine yanlış bilgi vermekte bir kusur görmüyor ise, bu,
tahmin ediyorum, o bakanlığın ne kadar ciddî çalıştığını gösterir.
Değerli arkadaşlarım, geçen dönem yaşanan
olay, bugün yaşananın onda 1'i bile değildir. 300 000 dekar arazide, yüzde 90'ların üzerinde, şu an, kayıp
vardır. Bu insanlar geçen yıldan yaralı. Eğer, bu yıl da Afet Fonundan
istenilen derecede bir şeyler verilmez ise, burası afet bölgesi olarak adlandırılmaz
ise, herhalde, bu yıl, Manisa'daki insanların durumları çok kötü olacak.
Şimdi, tabiî, bu konuda, Afet Fonunda da
500 milyar para var; inceledim, baktım. 500 milyarla bu kadar insanın derdine
nasıl çare buluruz?! Muhakkak ki, Afet Fonuna başka kaynaklardan da para
aktarılıp bir an önce bu çiftçilerimize el uzatılması gerekli.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma
Partisinin acil eylem planını açtığınızda, orada bir şeyi göreceksiniz; üç
aylık, altı aylık, oniki aylık dönemler içerisinde neler yapılacağıyla
ilgili... Tarım sigortasıyla ilgili olarak, oniki ay içerisinde tarım
sigortasının çıkarılacağı yazıyor. Ay olarak, onyedi aya geldik. Tarım
sigortasıyla ilgili, biraz evvel Bursa Milletvekilimiz bir şeyler söyledi; ama,
ben araştırdım, bununla ilgili şu an hiçbir şey yok. Sadece, Bakanlıkta bir
taslak üzerinde konuşmalar var;ama, acil eylem planı içerisinde, oniki ayda
çiftçilerle ilgili tarım sigortasını çıkaracağım diyen AKP'nin, herhalde, en
fazla oyu aldığı bu çiftçi kesimine bir borcu olması gerekli. Tarım
sigortasının acilen çıkarılması lazım; tarım sigortasının çıkarılmadığı süre
içerisinde, bu çiftçilerin, bugünkü durumlarından daha kötü bir durumda olacağı
kesindir. Bakınız, bugün, Manisa'da; Turgutlu'da, Akhisar'da, Salihli'de, Alaşehir'de,
Sarıgöl'de, Ahmetli'de, insanlar ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette,
hepimizden bir çare bekliyorlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) - Eğer, bu konuda,
bizler, gerçekten afete maruz kalan bu arkadaşlarımıza yardımcı olamayacaksak,
bilin ki, bu insanları kaderine terk etmiş oluruz. Afet Fonundaki o 500 milyar
paranın, hemen, başka kaynaklardan mümkün olduğunca çoğaltılmasının, burasının afet
bölgesine alınmasının ve bu çiftçilerimize muhakkak yardım edilmesinin gerekli
olduğunu düşünüyorum. İnanıyorum ki, bizler, buradaki çiftçilerimize gerekli
olan desteği verip, onlara yardımcı olacağız.
En kısa zamanda da, acil eylem planında
söz verdiğiniz tarım sigortasını çıkararak, bundan sonraki yıllarda da bu
konuda çiftçimizi mağdur etmeyeceğimizi düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
Gündemdışı konuşmalara, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Şahin. (AKP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Gündemdışı konuşma yapan üç değerli
arkadaşımız, değişik konularla ilgili düşüncelerini ve önerilerini dile
getirdiler. İlki, Balıkesir Milletvekili arkadaşımız Sayın Sedat Pekel'in,
ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunuyla ilgili bir konuşmasıydı. Bu
konuşmaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Başesgioğlu cevap
vereceklerdi; ancak, Azerbaycan Devlet Başkanının Türkiye'yi ziyareti sebebiyle
yapılan bir çalışma nedeniyle, hem Sayın Başesgioğlu hem de Tarım Bakanımız,
bugün, şu saatte, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunamıyorlar. Ben, her iki
Bakan arkadaşım adına, gündemdışı yapılan bu konuşmalara cevap vermeye gayret
edeceğim.
Değerli arkadaşlarım, hızla değişen
teknoloji, bilgi ekonomisi, küreselleşme ve artan uluslararası rekabet, diğer
alanlarda olduğu gibi, işgücü piyasalarını ve çalışma yaşamını da
etkilemektedir. Tüm ülkelerde, ekonomilerin istihdam yaratma kapasiteleri
tartışılmakta, giderek daralan istihdama ve buna bağlı olarak artan işsizliğe
tüm dünyada çareler aranmaktadır. Bugün, dünyada -bunlar resmî verilerdir- 186
000 000'u açık işsiz olmak üzere, toplam 550 000 000 insan ya hiç çalışmamakta
ya da eksik çalışmaktadır. Ülkemizin de en önemli sorunu -biraz önce, milletvekili arkadaşımızın da
ifade ettiği gibi- işsizliktir. Ülkemizde işsizlik oranı yüzde 10,5
civarındadır; eksik istihdamla birlikte, atıl işgücü yüzde 15,3'tür.
İşsizlik, gelir yoksunluğu nedeniyle, bir
yönüyle fakirliğe yol açarken, diğer yönüyle bireyler üzerindeki sosyal ve
psikolojik etkileriyle sosyal dışlanmaya da neden olmaktadır; dolayısıyla
işsizlik, ekonomik sonuçlarının yanı sıra, aynı zamanda toplumsal ve sosyal bir
sorundur. Bu nedenle Hükümetimiz, 2004 yılını "işsizlikle mücadele
yılı" ilan etmiştir. İşsizlikle mücadelenin bilinen en etkin yolu, yeni
işlerin yaratılması, üretim, yatırım ve büyümedir. Hükümetimiz, büyüme, yatırım
ve istihdam artışına uygun ekonomik ortamı hazırlama gayreti ve çabası
içerisindedir. Ekonomide istikrarı sağlamaya yönelik çalışmalarımız
neticelerini vermeye başlamıştır. Enflasyon ve faiz oranlarındaki rekor
düşüşler devam etmektedir. Ülkemiz, yıllardır özlemini çektiği güven ortamı ve
istikrarlı büyüme sürecine girmiştir. Değerli arkadaşlarım, bunun yanı sıra
Hükümetimiz, işletmelerin, yatırım, verimlilik ve istihdamı artırıcı
faaliyetlerini destekleme kararlılığındadır. Diğer yandan, tek başına ekonomik
büyüme, mevcut işsizlere ve her yıl işgücü piyasasına giren 700 000 gencimize
iyi işlerin, yani, iyi ücretli ve sigortalı işlerin sağlanmasında da maalesef yeterli
değildir. Nitekim, son iki yıldır ekonomide yaşanan olumlu gelişmelere ve
büyümeye rağmen istihdamdaki daralma henüz aşılamamıştır. Bu da bize,
sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin yanında, başta insan kaynaklarına yatırım
olmak üzere, işgücü piyasası reformlarına, aktif istihdam politikalarına
yönelme zorunda olduğumuzu göstermektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
küreselleşme ve teknolojik değişmeler, üretim biçimlerini, ekonomileri, firma
ve organizasyon yapılarını değiştirmektedir. Bu değişime, firmaların,
sektörlerin ve işgücünün uyumu da kuşkusuz ki gereklidir. İşgücü piyasasının
modernizasyonu ve uyumunu sağlamak için, Hükümetimiz geçtiğimiz bir yıl içinde
önemli adımlar atmıştır. Bu düzenlemelerde temel hedeflerimiz, iş piyasamızın,
çağın gerekleri doğrultusunda modernizasyonu ve etkinliği ile işgücü
verimliliğinin sağlanması, işletmelerimizin rekabet yeteneğinin ve çalışanların
sosyal haklarının geliştirilmesi, endüstriyel ilişkilerin ve sosyal güvenlik
kurumlarımızın kurumsal yapılarının güçlendirilmesi olmuştur.
Bu reformlardan en önemlisi, şüphesiz,
4857 sayılı İş Kanunudur. Esnek çalışma modelleri ile iş güvencesi arasında
denge kurmaya çalışan yeni yasayla, hem istihdam artışı hem de firmalarımıza
küresel rekabette avantaj sağlanması düşünülmüştür. Ayrıca, yasayla, eşit
davranma ilkesi, yıllık izin sürelerinin artırılması, ücret garanti fonu, iş
sağlığı ve güvenliğine yönelik düzenlemelerle çalışanların haklarında
iyileştirmeler getirilmiştir. Uygulama süresince, gerekli durumlarda sosyal
tarafların görüşlerini de alarak, yeni yasal düzenlemelere açık olduğumuzu da
huzurunuzda belirtmek durumundayım.
Değerli arkadaşlarım, diğer önemli bir
düzenleme, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı Kanundur.
Yabancıların istihdamına ilişkin mevzuatımızın dağınık yapısı yabancı kaçak
işçilerle etkin mücadele edilmesini engellemiş, ülkemiz kayıtdışı istihdamının
da önemli bir unsuru olan ve sayıları yaklaşık 1 000 000'u bulan yabancı kaçak
işçi sorununun ortaya çıkmasının başlıca nedenlerinden biri olmuştur. Yeni
yasayla, yabancıların Türkiye'de çalışmalarına ilişkin dağınık mevzuat ve
yetkiler tek merkezde toplanmış, çalışma izin sistemi düzenlenmiş, işverenler
ve işçilerimiz için haksız rekabet oluşturan kaçak yabancı çalıştırılmasını
engelleyecek ciddî yaptırımlar getirilmiştir.
İşgücü piyasamızda gerçekleştirilen diğer
önemli reformlar, kurumların etkinliğini ve verdikleri hizmetlerin kalitesini
artırmaya yönelik olmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı, SSK, Bağ-Kur ve İŞKUR Yasalarının çıkarılması,
kayda değer önemli gelişmeler arasında sayılabilir.
Değerli arkadaşlarım, dünyada, işsizlikle
mücadelede aktif politikaların önemi artmıştır. İşgücü piyasalarındaki
gelişmelerin izlenmesi, işsizliği önleyici ve istihdamı koruyucu tedbirlerin
geliştirilmesi, istihdam düzeyinin artırılmasına yönelik ulusal istihdam
politikalarının oluşturulması ve bu politikaların uygulanması, izlenmesi ve
değerlendirilmesi gerekmektedir.
İşsizlere, niteliklerine uygun iş bulma,
danışmanlık ve meslek eğitimi hizmetlerinin verilmesi, işletmelere ihtiyaçları
olan nitelikli işgücünün temin edilmesi, önemi artan istihdam hizmetleridir.
Ayrıca, özürlüler, eski hükümlüler, kimsesizler, uzun süreli işsizler gibi istihdamda
dezavantajlı gruplara yönelik hizmetlerin etkinleştirilmesi ve bu gruplara
yönelik özel projelerin geliştirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Burada
merkezî kurum, Çalışma Bakanlığına bağlı İŞKUR'dur, İŞKUR olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, büyüme ve istihdam
artışında en büyük görev özel sektöre düşmektedir. Ülkemizde gerçekleşmesi
gereken önemli bir zihniyet değişimi de, kamu ve özel sektör hizmetleri üzerine
olmalıdır. Her yıl, iş piyasasına giren yaklaşık 700 000 gencin sadece 50 000'e
yakını kamuda istihdam edilebilmektedir; geri kalanına, özel sektörün istihdam
yaratması gerekmektedir. Biz, istihdamın özel sektör eliyle yapılmasını tercih
ederken, elbette, devlet olarak kayıtsız kalamayız. Özel sektörün istihdamı
geliştirme ve iyileştirmesine yönelik her türlü çalışmasını desteklediğimizi,
sanıyorum takip ediyorsunuz. İstihdama yönelik teşviklerimizi kısaca
hatırlatmak gerekirse, işsizlik sigortası prim oranları 2004 yılında da 1'er
puan indirimli uygulanmaktadır. Böylelikle, piyasaya yaklaşık 1 katrilyon Türk
Lirası kaynak bırakılmıştır. Asgarî ücret artışının işverenlerin istihdam
yükünü artırmaması için, asgarî ücret üzerindeki sigorta prim maliyetlerinin
bir kısmı devlet tarafından üstlenilmiştir. Burada da, 1,1 katrilyon Türk
Lirası civarında Hazine katkısı gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, bölgesel gelişmişlik farklarını
gidermek ve gerice yörelerde yatırım ve istihdam düzeyini artırmak için, kişi
başına millî geliri 1 500 doların altında olan 36 ilde, sosyal sigorta primi,
vergi, enerji ve arazi teşvikleri getirilmiştir.
Nitekim, bu konudaki yasanın çok kısa bir
süre önce, ocak ayı içerisinde çıktığını biliyorsunuz. Bu konudaki yönetmelik
hazırlıkları devam etmektedir. Şu anda, ülkemizin 53 vilayetinde, yatırım
yapmak isteyene, Hazinece, devletçe bedava arsa verilmesi söz konusudur; 36
vilayetimizde de, biraz önce ifade ettiğim gibi, enerji teşviki, prim teşviki
ve vergi primi teşviki söz konusudur.
Hükümet olarak, biz, özel sektörü yatırıma
teşvik edelim, böylece özel sektör yeni istihdam alanları açsın ve biz de
işsizliğe bir çare bulalım diye bu düzenlemeleri yaptık.
Tabiî ki, bu düzenlemenin uygulamasına
bakacağız. Bu uygulamada aksayan yönleri, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önüne Hükümet olarak getiririz ve ilave atılması gereken adımlar varsa -ki,
bana göre vardır- bu adımları da kısa sürede atarız.
Ocak ayı içerisinde çıkarmış olduğumuz bu
yasal düzenlemenin, inanıyorum ki çok olumlu yönlerini ve gelişmelerini pek
yakında göreceğiz. Seçimler dolayısıyla bu vilayetlere de gittiğimizde,
valilerle konuştuğumuzda, özellikle organize sanayi bölgelerine yatırım için
çok yoğun talepler olduğunu gördük ve hatta, bazı valilerimiz, organize sanayi
bölgelerinde yatırım yapmak isteyen insanlara, iş sahiplerine, sanayicilere
"verebileceğimiz arsa kalmamıştır; bu nedenle, şimdi, Millî Emlak Genel
Müdürlüğünden, Maliye Bakanlığından yeni hazine arazileri tahsisini
isteyeceğiz" demişlerdir. Bu bizi sevindirmiştir. Bu yasanın uygulanması,
zannediyorum, Türkiye'de istihdamın artmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2004
yılındaki birinci önceliğimiz, işsizliğin azaltılması ve istihdamın artırılması
olacaktır. Bakanlık olarak, istihdamın artırılmasına yönelik işgücü piyasası
reformlarına ve modernizasyonuna 2004 yılında da devam edilecektir. Bu
çalışmalarımızda "Avrupa İstihdam Stratejisi" bizim için önemli bir
kılavuz olacaktır.
2004 yılında ikinci önceliğimiz, kayıtdışı
istihdamla mücadeledir. Kayıtdışılık, bir yönüyle, devletin sigorta ve vergi
gelirlerini azaltırken, diğer yönüyle, çalışanların sosyal sigorta haklarından
mahrum kalmasına yol açmaktadır. Vergi, sigorta ve diğer kanunî
yükümlülüklerini ödemeyen kayıtdışı sektör, verimsiz üretimiyle, bu yükleri
ödeyen kayıtlı sektörle haksız rekabet içindedir. Bu nedenle, kayıtdışı
istihdamın önlenmesine ve sigortalı çalışmanın geliştirilmesine yönelik
çalışmalarımız 2004 yılında daha da hız kazanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki dönem,
başta ulusal meslek standartları kanunu tasarısı olmak üzere, Kıdem Tazminatı
Fonu Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi,
Grev ve Lokavt Kanunu, hava iş kanunu ve genel sağlık sigortası kanunu
tasarıları ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununa ve sosyal
güvenlik sistemine ilişkin düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne
getirmeyi planladık. Bu konudaki çalışmalarımız son aşamadadır.
Hedefimiz, ülkemizin en önemli sorunu olan
işsizliği azaltmak, verimliliği ve kayıtlı istihdamı artırmak ve böylelikle
halkımızın refah seviyesini yükseltmek, sosyal korumayı ve endüstriyel
ilişkileri güçlendirmek ve Avrupa Birliği standartlarını yakalamaktır. Bu
hedefe ancak tüm tarafların işbirliğiyle, geniş bir sosyal diyalog ve sosyal
katılımla ulaşılabileceğinin bilincindeyiz.
Sayın Pekel'in ülkemizdeki işsizlik ve
istihdam sorunuyla ilgili yapmış olduğu konuşmaya ve bu konuyu gündeme
getirmesine teşekkür ediyorum, takdirlerimi sunuyorum. Kuşkusuz, Hükümet
olarak, Türkiye'nin en önemli sorununun işsizlik olduğunun bilinci içerisindeyiz.
Biraz önce ifade ettiğim gibi, bu konuyu çözmek, Hükümetimizin öncelikli
hedefidir. İşte, biraz önce açıkladığım, çıkarmış olduğumuz yasa ve bu yasayı
takip edecek diğer yasalar, sanıyorum, ülkemizde üretimi ve yatırımı
hızlandıracak ve böylece istihdama da ciddî bir imkân sağlayacaktır.
Bursa Milletvekili arkadaşımız Sayın
Mehmet Emin Tutan ve Manisa Milletvekili arkadaşımız Sayın Hasan Ören Beyin
gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya da kısaca cevap vermek istiyorum. Biraz önce
de ifade etmiştim; Tarım Bakanımız bir toplantı nedeniyle şu saatte Genel
Kurulumuzda bulunamıyor. O nedenle, bu konuda gündemdışı konuşmaya cevabı ben
arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, başta
kuraklık, sel, dolu, don zararı gibi doğal afetlere daima açık olan ve bu
afetlerin sık sık vuku bulduğu bir coğrafyada yer almaktadır. Oluşan bu afetler
dolayısıyla çiftçilerimiz önemli ekonomik kayıplarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Devlet tarafından gerekli yardımlar sağlanmadığı takdirde,
çiftçilerimiz, tarımsal üretimlerini sürdürmekte zorlukla karşılaşıyorlar. Bu
da, ülkemizin, maalesef, bir gerçeğidir. Bu yıl, birçok ilimizde, tarımsal
üretimde, don, sel ve fırtına gibi olumsuz iklim koşullarından etkilenme
meydana gelmiştir. Zarar gören il ve ilçelerde komisyonlar kurulmuş ve hasar
tespit çalışmaları yürütülmüştür. Bu çalışmalar tamamlandıkça çiftçilerimize
gerekli yardımların yapılması da, kuşkusuz ki, tedbirler arasındadır.
Değerli arkadaşlarım, bugün itibariyle,
doğal afete maruz kalan üreticilerimize yardım edilmesi amacıyla yürürlükte
bulunan yasal düzenlemeler -altını çizerek ifade ediyorum- bütçeden yeterli
kaynak ayrılamadığı için tam anlamıyla etkili olamamaktadır. Şunu da belirtmek
istiyorum ki, 2002 yılı başına kadar, ülkemizde doğal afete maruz kalan
üreticilere yardım yapılmasını sağlayan iki yasal düzenleme vardı. Bunlardan
birincisi, 14 Temmuz 1948 tarihinde yürürlüğe giren 5254 sayılı Muhtaç
Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanundur. Bu kanun çerçevesinde,
kuraklık, don, sel, haşere, yangın ve benzeri afetlerden mahsulü zarara uğrayıp
tohumluğu kalmamış ve kredi kuruluşlarından tohum kredisi alamayacak halde
bulunan üreticilere gerekli yardım yapılmaktaydı. 5254 sayılı Kanun -yani,
biraz önce özetini verdiğim kanun- 3 Mart 2001 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunla, 1 Ocak 2002
tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.
Doğal afete maruz kalan üreticilere yardım
sağlayan bir diğer kanun ise, 20 Haziran 1977 tarihinde yürürlüğe giren 2090
sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanundur. Bahsettiğim 2090 sayılı Kanun tamamen yürürlükten kaldırılmamasına
rağmen, Kanunun fonla ilgili maddeleri yürürlükten kaldırıldığı için, 1 Ocak
2002 tarihinden itibaren, doğal afete maruz kalan üreticilere aynî veya nakdî
olarak ihtiyaç duyulan yardım yapılamamaktadır. 2090 sayılı Tabiî Afetlerden
Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun kapsamında, tarımsal
ürünleri, canlı-cansız üretim araçları ve tesisleri değer itibariyle en az
yüzde 40 oranında zarar gören ve tarımsal üretim imkânı kalmayan çiftçilere
yardım yapılması öngörülmekteydi. Görüldüğü gibi, bugün itibariyle, doğal afete
maruz kalan üreticilerimize, mevcut yasal düzenlemeler ve kaynaklarla, arzu
edilen seviyede yardım yapılamamakta ve bu nedenle de yeni bir düzenlemeye
ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, nedir bu yeni
düzenleme; bu düzenlemeler bağlamında, diğer ülkelerde de başvurulan en etkin
araç -biraz önce milletvekili arkadaşım da dile getirdi- tarım sigortası
uygulamasıdır. Bu husus, 58 inci ve 59 uncu hükümet programlarında ve acil
eylem planında da yer almıştır. Biraz önce milletvekili arkadaşımız da ifade
ettiler.
Tarım sigortaları hakkında kanunun en kısa
sürede, devlet destekli olarak çıkarılması ve ülkede oluşan bu boşluğun
doldurulmasının sağlanması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Hazine
Müsteşarlığı koordinasyonunda yapılan çalışmalar son aşamaya gelmiş ve Bakanlar
Kuruluna sevk noktasındadır. Bu, şu demektir: Böyle bir yasal düzenleme,
önümüzdeki birkaç hafta içerisinde, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne gelecektir.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Üretici
Birlikleri de gelecek...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu yasa çıkarılırken, tamamıyla siyasî
mülahazalardan uzak bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği, çiftçilerimizin
menfaatına olan bu düzenlemenin iktidarıyla muhalefetiyle görüş birliği
içerisinde gerçekleştirileceği inancını taşıdığımızı huzurunuzda ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, tarımsal
üretim potansiyeli bakımından dünya üzerinde önemli bir yere ve ekolojiye
sahiptir. Ülkemizin sahip olduğu bu varlık, başta meyve ve sebze olmak üzere
çok çeşitli ürünlerin yetiştirilmesine imkân tanımaktadır. Ülkemizde üretilen
meyve ve sebzeler, gerek yurtiçi tüketimimizin karşılanması ve gerekse bu
ürünlerin bir kısmının ihraç edilmesi açısından önemli bir potansiyele
sahiptir. Meyve ve sebze ihracatımızın artırılmasında rakip ülkelere nazaran
avantajlı bir konuma geçebilmek amacıyla ürünlerin uluslararası kalite ve
normlarda dış pazarlara sunulması amacıyla bakanlığımızca tedbirler
alınmaktadır. Bu arada, belirli ihracat teşvikleri de uygulanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere,
ülkemizde tarım ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri, tarım ürünlerinin
ticaretini uluslararası kurallara bağlayan Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması
çerçevesinde sağlanmaktadır. Bu çerçevede, her yıl Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının da katkılarıyla, Dış Ticaret Müsteşarlığınca tarımsal ürünlerde
ihracat iadesi yardımlarına ilişkin Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tebliği
hazırlanmaktadır. Bu tebliğ kapsamında, buharda veya suda kaynatılarak
pişirilmiş, dondurulmuş meyve ve sert çekirdekli meyveler için azamî yüzde 20
ödeme oranıyla, ton başına 82 ABD Doları; dondurulmuş meyve, sebze ile meyve ve
sebze işlemeye dayalı gıda maddeleri için, yine, azamî yüzde 20 ödeme oranıyla,
ton başına 68 dolar ihracat teşviki verilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlemi söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2004 yılı uygulamalarına ilişkin tebliğ
çalışmaları da şu aşamada tamamlanmak üzeredir; sanıyorum, bir iki hafta
içerisinde o da tamamlanacaktır.
Don ve diğer tabiî afet zararına maruz
kalan üreticilerimize ve vatandaşlarımıza, tabiî ki, bu aşamada geçmiş olsun
dileklerimizi ifade ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Manisa
çiftçisine, üzümcüsüne ne yapılacak Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarımıza, bizi sabırla
dinleme nezaketini gösterdikleri için teşekkür ediyorum.
Yerinden soru soran arkadaşıma, kuşkusuz
ki, ilgili bakan olan Sayın Güçlü, bir vesileyle buraya geldiğinde yazılı veya
sözlü olarak cevap verecektir.
Hepinize, yeniden, saygılar, sevgiler
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in, (6/962) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/162)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular kısmının 417 nci
sırasında yer alan (6/962) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Selami Yiğit
Kars
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, (6/977) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/163)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü sorular kısmının 429 uncu
sırasında yer alan (6/977) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş
Taner haklarında kurulan (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonundan bir istifa önergesi vardır; okutuyorum:
3.- Hatay
Milletvekili Fuat Geçen’in, (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/164)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınızın (9/5, 6) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonundaki görevimden, gördüğüm lüzum üzerine istifa
ediyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Fuat Geçen
Hatay
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum:
D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde
bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunu yakından ilgilendiren, illerin
ve ülkelerin tanıtımında, komşuluk ilişkilerinin gelişmesinde, insanın vücut ve
akıl sağlığının gelişiminde büyük yeri ve önemi olan sporun son zamanlarda
içinde bulunduğu olumsuzlukların, hakem hatalarının, varsa şike ve mafya
iddiaları ile boyutlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasanın 105 inci maddesi ile TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1.- Musa Uzunkaya (Samsun)
2.- Ziyattin Yağcı (Adana)
3.- Asım Aykan (Trabzon)
4.- Bülent Gedikli (Ankara)
5.- İlyas Çakır (Rize)
6.- Hikmet özdemir (Çankırı)
7.- Abdurrahim Aksoy (Bitlis)
8.- Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
9.- Medeni Yılmaz (Muş)
10.- Seracettin Karayağız (Muş)
11.- Mustafa Said
Yazıcıoğlu (Ankara)
12.- Şerif Birinç (Bursa)
13.- Cemal Uysal (Ordu)
14.- Adem Tatlı (Giresun)
15.- Bayram Özçelik (Burdur)
16.- Harun Tüfekci (Konya)
17.- Ahmet Rıza Acar (Aydın)
18.- Mehmet Çerçi (Manisa)
19.- Kerim Özkul (Konya)
20.- Yüksel Çavuşoğlu (Karaman)
21.- A. Müfit Yetkin (Şanlıurfa)
22.- Ahmet Yaşar (Aksaray)
23.- Muzaffer Baştopçu (Kocaeli)
24.- Nihat Eri (Mardin)
25.- Mehmet Mehdi Eker (Diyarbakır)
26.- Alaettin Güven (Kütahya)
27.- Abdullah Erdem
Cantimur (Kütahya)
Gerekçe:
Sporun, beldelerin, şehirlerin, ülkelerin
kültürlerinin tanıtımında ve gençliğin sağlıklı vücut gelişiminde ve hatta
insanların boş zamanlarını spor yaparak değerlendirmesi nedeniyle günlük iş
hayatındaki stresini atarak kötü davranışlara yöneliminin önüne geçmesi
bakımından insan hayatındaki önemi büyüktür. Gençlerin ve genç kalabilenlerin,
okul ve işten arta kalan zamanlarını, kötü ve kirli havasıyla hastalık saçan
kahvehaneler, barlar ve benzeri yerler yerine sporu, sporcusuyla, seyircisiyle
ve taraftarıyla herkesin spor sahalarına yönelmesi, yorgunluk ve streslerini
buralarda atıp kazananı alkışlayarak centilmenlik duygusunu geliştirmektir.
Atalarımız "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" diye boşuna söylememişlerdir.
Sporun ülke tanıtımına katkısını,
hatırlanacağı gibi, 2002 Dünya Kupasında A Millî Futbol Takımımızın dünya
üçüncüsü olmasıyla, diğer dallarda mücadele eden voleybol millî takımımız,
güreşçilerimiz, haltercilerimiz ve diğer sporcularımız bize yaşatmıştır. Biz
ülke olarak, milyarlarca TL harcama yapsaydık bu başarıyı yakalamamız zor
olurdu.
Ne var ki, son zamanlarda sporda ve spor
sahalarında olup bitenler hiç de iç açıcı değildir. Hiç gündemden düşmeyen
hakem hataları, kasıtlı hakem davranışları, şike ve mafya iddialarıyla Anadolu
takımlarına ambargo uygulandığı iddiası ve kötü tezahürat, sporun bir
centilmenlik işi olduğu, seyircilerin ve taraftarların stresini aldığı tezinin
aksine, atmosferin daha da gerilmesine, hatta, taşkınlıkların bir fitilleyicisi
olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Anadolu kulüplerinin parlayan yıldızı
Samsunspora uygulanan muamele de bu olayların başında yer almaktadır. Şöyle ki:
19.10.2003 Pazar akşamı oynanan Samsunspor-Gaziantepspor maçında, Hakem Selçuk
Dereli'nin masum hatalar olarak kabulü mümkün olmayan olaylardır. Yine bu maçın
öncesindeki hafta, 5.10.2003 tarihinde Diyarbakır'da Samsunspor aleyhine oluşan
hakem kararlarının ve ulusal ölçekte yayın yapan Star TV'deki spor programına
katılan Hakem Sadık İlhan'ın, geçtiğimiz yıl oynanan Samsunspor-Trabzonspor
maçında, Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu Başkanı Bülent Yavuz
tarafından, maçı Samsunsporun kaybetmesi yönündeki talimatı doğrultusunda
penaltıyı vermeyerek yenilmesini sağladığını itiraf etmesi, Samsunspora karşı
bir yerlerde planlanan kumpasla karşı karşıya olduğunu göstermiştir.
Samsunsporun maruz kaldığı olayların bir
kısmı da şunlardır:
8.8.2003'te oynanan Samsunspor-Beşiktaş
maçında Hakem İsmet Arzuman, faul yapmalarına karşın, Tayfur ve Guıntı'ya kart
göstermeyerek oyunda kalmalarını sağlayıp Samsunsporun oyun kurmasının
engellenmesi, 13.9.2003'te Samsunspor-İstanbulspor, 19.9.2003'te
Trabzonspor-Samsunspor, 25.10.2003'te oynanan Galatasaray-Samsunspor
karşılaşmalarında hakemlerin kararları ve davranışları gibi.
Yine, bu olayların en canlı örneği,
8.11.2003 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Çaykur Rizespor maçında, Hakem Ali
Aydın'ın Çaykur Rizesporlu futbolcu Victoria'ya 2 kez sarı kart göstermesi,
kırmızı kartla sporcuyu saha dışına çıkarması gerekirken, bunu yapmaması
nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun maçın yeniden
oynanmasına karar vermesi ve en son 4.4.2004 tarihinde oynanan
Galatasaray-Beşiktaş maçında, artık kusurun kendisi ve futbolcuların
aktiviteleri değil, Hakem Ali Aydın'ın çok yanlış kararları ve iki penaltıyla
Beşiktaşı galip ilan ettiği iddialarının tartışma ortamına taşınması, vahim
tabloyu gözler önüne sermektedir.
İşin vahim olan boyutlarından birisi de,
futbola çete-mafya işlerinin karışarak maçların satıldığı ve kaybettirildiği
iddiasının basında ve kamuoyunda yer almış olması ile maç esnasında yapılmış
olan kötü tezahüratın, taraftarları ve seyircileri üzüntüye, hatta büyük
sıkıntılara düşürmesidir.
Spora bulaşan bu virüsler, hakem hataları,
kasıtlı tarafgirlik, şike iddiaları, Anadolu takımlarına yapılan tarafgir
tutumlar ve kötü tezahürat, insanların kaynaşmasına, yorgunluk ve streslerini
atarak dinçleşmesine, ülkemizin ve millî kültürümüzün tanımına olumsuz etkiler
yaparak, sporun asıl misyonunu yerine getirmesine mani olur hale gelmiştir.
Bu itibarla;
Hakem hataları ve varsa kasıtlı kural
ihlallerinin,
Genelde Anadolu takımlarına uygulanan
taraflı davranılıyor iddialarının,
Çete, mafya ve şike iddialarının varlığı
ve sporun sonuçlarını etkilediği ve bazılarının bundan maddî menfaat sağladığı
iddialarının,
Spor sahalarına hiç yakışmayan kötü
tezahüratın ve şiddetin,
Önüne geçilebilmesi için alınacak
önlemlerin ortaya konulması için bir araştırma komisyonu kurulması gereği hâsıl
olmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi: 13.4.2004
Genel Kurulun 13.4.2004 Salı günkü (bugün)
birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 149 uncu sırasında yer alan, İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen
ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesine ilişkin (10/173) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinin yapılmasının; gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 20 nci, 19 uncu,
18 inci ve 21 inci sıralarında yer alan 395, 394, 374 ve 396 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 9 uncu sıralarına alınması,
daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 402, 401, 397, 398,
399 ve 400 sıra sayılı kanun tasarılarının ise 48 saat geçmeden, bu kısmın 8,
10, 11, 12, 13 ve 14 üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
Sadık Yakut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
|
Eyüp
Fatsa |
Ali
Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2
adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 10/A Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin (2/186) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
9 Ekim 2003 tarihinde 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi
Hakkında Kanun Teklifi bugüne kadar komisyonlara ve Genel Kurula
getirilmemiştir.
İçtüzük hükümlerinin 37 nci maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurula getirilmesi konusunu bilgilerinize arz ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/54) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/54) esas numaralı, Türk Ceza Kanununun
492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifim 45
gün içinde komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince,
doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Canan Arıtman
İzmir
BAŞKAN - Söz isteği?..
CANAN ARITMAN (İzmir) - Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun Sayın Arıtman.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kapkaç eylemi olarak bilinen hırsızlık fiilleri son yıllarda giderek daha ciddî
bir nitelik ve nicelik kazanmıştır. Emniyete yansıyan olay sayısı yılda
ortalama 16 000 civarındadır. En az bir o kadar da emniyete yansımayan,
emniyete intikal etmeyen vaka vardır. 2004 yılında, yani bu yıl, şubat ayında,
sadece bir aylık süreçte, bu suçta yüzde 20 gibi ciddî bir artış gözlenmiştir.
Sadece, İstanbul'da, günde 30-35 olay meydana gelmektedir ve ne yazık ki,
birçoğu da ölüm ya da yaralanmayla sonuçlanmaktadır.
Kapkaç olaylarının
mağdurları genellikle kadınlardır. Özellikle de büyük kentlerimizde, âdeta, bir
kapkaç terörü yaşanmaktadır. Emniyet verilerine göre, özellikle kadınları hedef
alan, yaralanma ve ölümlere neden olan, maddî kayıpların yanında fizikî ve
psişik travmaya neden olan kapkaç olayları, halkımızı sokakta yürümeye korkar
hale getirmiştir. Özellikle de kadınlarda bir tür kapkaç paranoyası gelişirken,
halkta huzur ve güven kalmamış, halkın, adalete ve ne yazık ki, devlete itimadı
azalmıştır.
Bu tür kapkaç suçlarının
en büyük sebebi ekonomiktir. Yolsuzluk, işsizlik, gelir dağılımındaki
adaletsizlik, kolay para kazanmanın cazibesi, eğitimsizlik, ahlakî değer
yargılarının erozyona uğraması, köyden kente göç, polisiye tedbirlerin
yetmemesi ve en önemlisi de, cezaların caydırıcılığının olmaması, suçu artıran
nedenlerdir.
Bu suç, yürürlükteki Türk
Ceza Kanununun 491 inci maddesine göre, basit hırsızlık kapsamında
değerlendirilmekte ve suçlu, en fazla altı ay ceza alarak, indirimlerle
birbuçuk ay kadar hapis yatmakta, üstelik, cezaevinde daha tecrübeli
kapkaççılardan yeni teknikler öğrenip, daha profesyonel bir kapkaççı olarak
dışarı çıkmaktadır.
Bir defa bu işi yapan,
cebi tatlı para gördüğü için bırakmamaktadır. Gazete haberlerine göre, dört beş
günde kapkaç yapmak suretiyle 20 milyar lira kazanıldığını öğrenen pek çok kişi,
birbuçuk ay hapis yatmaya çoktan razı olmaktadır. Zaten, bu suçu işleyenlerin
ancak yüzde 10'u yakalanabilmektedir. Yakalanabilen kapkaççılar
tutuklanmamakta, mevcut yasalarımıza göre, serbest bırakılmaktadırlar. Emniyete
verdikleri adresleri bile doğru olmayan bu kişiler, 65 000 000'un içerisinde
kaybolup gitmektedirler.
Bu kişilerin
tutuklanamayışları, kendilerine güven vermektedir. Sokaktaki adamın nazarında,
tutuklanmamak ile beraat etmek eşdeğer sayılmaktadır. Onun nazarında, ilk
etapta hapse girip girmemek önemlidir. Tutuklanmadığı zaman, Kendisini yaptığı
işten suçsuz bulunmuş olarak algılar ve aynı işi yapmaya devam eder.
Emniyet görevlileri
özverili bir şekilde çalışıyor; ancak, yakaladıklarını, ikinci, üçüncü,
dördüncü kez yakalamak zorunda kalıyorlar. Canını tehlikeye atıp yakaladığı
suçlunun salıverilmesi, polisin görev yapma şevkini kırıyor. Emniyet kayıtları
bu suçtan 180 ila 300 kez yakalanmış suçluların varlığını göstermektedir; yani,
tüm yapılanlar, yapanın yanına kâr kalıyor.
Değerli milletvekilleri,
caydırıcı ceza verilmediği sürece bu terörün önüne geçilmesi çok zordur. Kanun
teklifim, caydırıcılığı amaçlayarak, kapkaç suçunun nitelikli hırsızlık
kapsamında değerlendirilmesini ve Türk Ceza Kanununun 492 nci maddesine göre
cezalandırılmasını öngörmektedir.
Değerli milletvekilleri,
turizm sezonunun açılmasıyla ülkemize turist olarak gelen konuklarımız da bu
kapkaç terörünün mağduru olmaktadır ve sezonun ilerlemesiyle bu suç oranında
ciddî artışlar beklenmektedir. Ülkemizin imajı ve turizm gelirlerimiz, bu suçu
önleyemediğimiz sürece ciddî zarar görecektir.
Her ne kadar Adalet
Altkomisyonu yeni Türk Ceza Kanunu Tasarısında bu suçun cezasını artıracak
uygun düzenlemeyi yapmış ise de, tasarının yasalaşması, önümüzdeki yasama
yılına kalacak gibi görünmektedir.
Değerli milletvekilleri,
halkımızın bu konuda artık sabrı kalmamıştır. Her gün mağduru olduğu, canını
malını kaybettiği bu suçun önlenmesi, cezaların artırılması, halkın gündeminin
ilk sıralarında yer almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve biz milletvekillerine düşüyor; halkın,
Meclisine, vekillerine, devletine güvenini kazandırmak için, şimdi, önümüzde
bir fırsat var.
Bu yasa para istemez pul istemez, devlete
de, Meclise de hiçbir yük getirmez. Şu anda bizi izleyen 65 000 000
vatandaşımız kapkaç teröründen kurtulmak, Meclisinin kendisine sahip çıktığını
görmek, derdine, sorununa çare bulduğunu görmek istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan, son cümlem.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
Türk Ceza Kanununun 492 nci maddesinin
yedinci bendinde bir cümlelik değişiklik öngören yasa teklifimde, kapkaçın
tanımı yapılmakta, nitelikli hırsızlık kapsamına alınarak, cezası,
caydırıcılığı amaçlayarak artırılmaktadır.
Ülkemizde giderek artan, toplumda korku,
panik ve infial yaratan kapkaç suçunu büyük ölçüde önleyeceğini düşündüğüm bu
yasa değişikliği teklifimin önce gündeme alınması, bilahara da gündemin ilk
sıralarına alınarak bir an önce yasalaştırılması için siz değerli
milletvekillerinin desteğini diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.
Önerge üzerinde, şahsı adına söz isteyen
Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü, buyurun.
Sayın Köylü, konuşma süreniz 5 dakikadır.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir değerli milletvekilimizin vermiş olduğu kanun
teklifi üzerine, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Kapkaç suçu, son günlerde kamuoyunu
oldukça meşgul etmiştir. Komisyonumuzda görüşmekte olduğumuz Ceza Kanunu
Tasarısının görüşmeleri sırasında, birçok yerden ve birçok kişiden bizlere de
bu konuda gerek yazı ve gerekse faksla, telgrafla, telefonla ulaşmışlar, bu
konuda önemli bir düzenleme yapılmasını istemişlerdir.
Kaçkaç nedir; kapkaç, bir polisiye
tabirdir; bunun esası, hırsızlık suçudur. Burada hırsızlık suçunu tarif etmeme
gerek yok. Kapkaç suçu, mevcut Ceza Kanunumuzdaki 491 inci maddede basit
hırsızlık olarak değerlendirilmiş ve o şekilde müeyyide görmüştür. Ancak,
kapkaç suçu işlenirken, eğer, suçun mağduru karşı koymuşsa, bu takdirde, suçlu
şiddet kullanmış ve bu şiddetle kapkaçı işlemiş ise, suç, doğrudan doğruya gasp
suçuna dönüşmektedir ve cezası da oldukça ağırdır.
Biz, mevcut tasarıda, kapkaçı, aynı
bahsedildiği ismiyle anmadık. Zira "kapkaç" diye bir tabir koyarsak,
poliste konuşulan tırnakçılık, muslukçuluk ve sair şekilde isimler vardır,
bunların hepsine de birer madde koymamız gerekirdi, bu bakımdan, böyle bir
düzenlemeye gitmedik. Ancak, kapkaçı "elde veya üstte taşınan eşyayı çekip
almak suretiyle hırsızlık" şeklinde tarif ettik ve bunu da, ağır nitelikli
hırsızlık olarak değerlendirdik.
Tasarımızın 140 ıncı maddesinin ikinci
bendinde ağır nitelikli olarak tavsif edilen bu suça verilecek ceza üç yıl ile
yedi yıl arasındadır. Eğer, suç gece işlenmişse, ceza üçte 1 oranında
artırılacaktır. Ayrıca, suç birden çok kişi tarafından işlenmişse, ceza yine
artırılacaktır. Yani, bu demektir ki, kapkaç suçuna önemli derecede ceza
müeyyidesi öngörülmüştür.
Bizim anladığımız kadarıyla, kapkaç, basit
tarzda düşünülemez. Bunu, her ne kadar mala yönelmiş bir suç ise de, bunun
yanında, insan hürriyetine yönelmiş bir suç olarak da değerlendirebiliriz.
Zira, insanlarımız, caddede yürürken, deniz kenarında giderken rahat olmalıdır.
Deniz kenarında veya caddede çantası elinde bir hanımın, rahatça, korkusuzca
yürüme özgürlüğü vardır ve bu özgürlüğü kullanabilmesi gerekir. İşte, kapkaç bu
özgürlüğe bir darbe vurmaktadır. Bu bakımdan, biz, bunu çok ciddîye alıyoruz,
sadece çalınan eşyanın kıymeti o kadar önemli değildir. Bu düşünceyle, kapkaçı,
ağır nitelikli bir hırsızlık suçu olarak telakki ettik. Şayet, bu suç
işlenirken suçun failleri suçun mağduruna karşı bir şiddet kullanmış ise, onu
çekip sürüklemiş ise, yaralamış ise, suç, doğrudan doğruya yağma suçunu
oluşturmaktadır. Bunun cezası da altı yıl ile on yıl arasındadır. Ancak, o da,
dereceli olarak on ile onbeş yıl arasına çıkmaktadır.
Keza, yeni yaptığımız bir düzenlemeyle,
yağma suçunda, sanık, mağdur üzerinde bir yara meydana getirmişse, bu yaranın
derecesine göre ayrıca ceza almaktadır. Bunları birlikte değerlendirdiğimizde,
elimizdeki mevcut Ceza Kanunu Tasarısında, kapkaç için gerçekten önemli
düzenlemeler yapılmıştır. Bu bakımdan, herkesin müsterih olması gerekir. Ancak,
tasarımız, yanılmıyorsam kısa bir süre sonra Genel Kurula inecek ve tabiî ki,
desteklerinizle kanunlaşacaktır.
Değerli milletvekili arkadaşımızın vermiş
olduğu kanun teklifinin de bununla birlikte görüşülüp görüşülmeyeceği hususunu
takdirlerinize arz ediyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köylü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (9/9)
esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Şimdi, Genel Kurulun 6.1.2004
tarihli ve 38 inci Birleşiminde kurulması kabul edilen (9/9) esas numaralı
Meclis Soruşturması komisyonunun üye seçimini yapacağız.
Meclis soruşturmasını yürütecek komisyon
üyeleri, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında
verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından,
adçekme suretiyle tespit edilecektir.
Bu soruşturma komisyonunda, Adalet ve
Kalkınma Partisi 10, Cumhuriyet Halk Partisi 5 üyelikle temsil edilecektir.
Şimdi, Karadeniz sahil yolu işlerinin
ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen
fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara
uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu
iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulması
kabul edilen (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine
başlıyoruz.
Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler
için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:
(9/9) Esas Numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu Üyeleri Aday Listesi: (45)
Adalet ve Kalkınma Partisi (30)
Ünal Kacır (İstanbul)
Öner Gülyeşil (Siirt)
Seyfi Terzibaşıoğlu (Muğla)
Hasan Angı (Konya)
Özkan Öksüz (Konya)
Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli)
Fuat Geçen (Hatay)
Şerif Birinç (Bursa)
Orhan Yıldız (Artvin)
Cahit Can (Sinop)
Bayram Özçelik (Burdur)
Mustafa Dündar (Bursa)
Mücahit Daloğlu (Erzurum)
İbrahim Yılmaz (Kütahya)
Hamit Taşcı (Ordu)
Mehmet Kurt (Samsun)
Atilla Maraş (Şanlıurfa)
Harun Tüfekci (Konya)
Zafer Hıdıroğlu (Bursa)
Cüneyit Karabıyık (Van)
Yekta Haydaroğlu (Van)
Ahmet Işık (Konya)
Ali Er (Mersin)
Remziye Öztoprak (Ankara)
Ali Öğüten (Karabük)
Niyazi Özcan (Kayseri)
Rıtvan Köybaşı (Nevşehir)
Fahri Çakır (Düzce)
Mehmet Özyol (Adıyaman)
Ali İbiş (İstanbul)
Cumhuriyet Halk Partisi (15)
Tacidar Seyhan (Adana)
Mehmet Tomanbay (Ankara)
Tuncay Ercenk (Antalya)
Mehmet Boztaş (Aydın)
Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
Nejat Gencan (Edirne)
Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
Halil Akyüz (İstanbul)
Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
Ahmet Ersin (İzmir)
Erdal Karademir (İzmir)
Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
BAŞKAN - Siyasî partilerin gösterdikleri
adayların adları iki ayrı torbaya konulmuştur. Her torbadan üçte 1 oranında
isim çekeceğiz.
Adçekmeye, Adalet ve
Kalkınma Partisinin gösterdiği adaylar arasından başlıyoruz; 10 üye
seçilecektir.
Ünal Kacır (İstanbul)
Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli)
Ahmet Işık (Konya)
Özkan Öksüz (Konya)
Orhan Yıldız (Artvin)
Bayram Özçelik (Burdur)
Remziye Öztoprak (Ankara)
Mehmet Özyol (Adıyaman)
Mehmet Atilla Maraş (Şanlıurfa)
Ali Er (Mersin)
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi adayları arasından kurayla 5 üye seçimi yapıyoruz:
Mehmet Boztaş (Aydın)
Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
Halil Akyüz (İstanbul)
(9/9) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.
Bu komisyona seçilmiş
bulunan sayın üyelerin, 13 Nisan 2004 Salı günü saat 18.00'de, Anabina,
Asmakat, Üyeler Lokantası yanındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı
Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yapmalarını rica ediyorum.
Meclis soruşturması
komisyonuna seçilen üyelerin listesi ile toplantı gün ve saati ilan tahtalarına
asılacaktır.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe "Sözlü Sorular" kısmının 4, 7 ve 20 nci sıralarındaki
soruları birlikte cevaplandıracaklardır. Sayın Bakanın istemi, sırası
geldiğinde yerine getirilecektir.
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkan, 1, 2 ve 3 üncü sıradaki
soruları birlikte cevaplandırmak istiyorum.
BAŞKAN- Peki Sayın Bakan.
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinin spor salonu ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/475) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Muğla-Milas'ta Sarıçay üzerindeki yıkılan
köprünün ne zaman yapılacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/479) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
3.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yem destekleme primlerine ve hayvancılığın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/480) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN- 1, 2 ve 3 üncü sıradaki sözlü soru
önergelerine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
vereceklerdir.
Soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Niğde İli Çiftlik İlçesinde genç ve
dinamik nüfusun yoğun olması nedeniyle çok amaçlı bir spor salonuna talep ve
ihtiyaç duyulmaktadır.
Soru: Niğde İli Çiftlik İlçesinde çok
amaçlı bir spor salonu yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyor ise, hangi
program dahilinde gerçekleştirilecektir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim sorumun Bayındırlık ve
İskân Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin Üstün
Muğla
7 Şubat 2003'te Muğla İli Milas İlçesi
Sarıçay üzerinde bulunan ve Milas'ın 13 köyüyle, yaklaşık 12 000 nüfusu ve bu
köylerdeki yaklaşık 1 500 aracın geçiş yaptığı Kırcağız Köyü yakınındaki
karayolları ağına bağlı köprünün ayağının selle çökmesi sonucu köprü
kullanılamaz hale gelmiştir. Şu anki geçiş de çok zor imkânlarla servis
yolundan sağlanmaktadır. Milas ekonomisinin can damarı olan bu köprünün yenisi
ne zaman yapılacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim soruların Tarım ve
Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin Üstün
Muğla
Türkiye'de 80'li yıllardan sonra izlenen
tarım ve hayvancılık politikaları ülke çiftçisini bitirme noktasına gelmiştir.
57 nci hükümet döneminde özellikle
besicilikle uğraşan çiftçilerimize iki yıl üst üste verilen yem destekleme
primi, 58 inci ve 59 uncu hükümetlerce bugüne kadar üreticilerimize
verilmemiştir.
1- Yem destekleme primini ne zaman
vereceksiniz?
2- Ülke hayvancılığını düştüğü zor
durumdan nasıl kurtaracaksınız?
Hayvancılık geliştirme politikalarınız
nelerdir?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1 inci
sıradaki soru Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüyle ilgilidir,
Niğde Milletvekili arkadaşımız Sayın Eraslan tarafından yöneltilmiştir. Soru
biraz önce de okunduğu gibi, şu şekildedir: "Niğde İli Çiftlik İlçesinde
çok amaçlı bir spor salonu yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyorsa hangi
program dahilinde gerçekleştirilecektir?"
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Anayasamızın
59 uncu maddesi, Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek
tedbirleri alma görevini, aynı zamanda da sporun kitlelere yayılması görevini
devlete yüklemiştir; devletin şahsında da hükümete, Bakanlığıma ve Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğüne yüklemiştir.
Bilindiği gibi, Türkiye'de planlı kalkınma
uygulanmaktadır; hangi yöreye, hangi ile, hangi ilçeye, hangi tür yatırım
yapılacağı, yıllık programlarla belli olmaktadır. 2004 yılında, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün, yatırım programındaki 107 tesisi bitirmesi öngörülmektedir;
ancak, bilindiği gibi Türkiye geçmişte ekonomik krizler yaşamıştır; bu nedenle,
iki yıldır bir malî disiplin uygulamaktayız. Yarım kalmış yatırımlarımızı bir
an önce bitirebilmek bizim temel arzumuzdur; ancak, bütçe imkânları, bu yarım
kalmış tesislerimizi dahi kısa sürede bitirmeye elvermemektedir. Yapmış
olduğumuz hesaplamalara göre, bitirilmesi gereken 107 tane tesis varken, daha
önceden yatırım programına alınmış, başlanmış, kiminin yüzde 20, kimisinin
yüzde 50, kimisinin yüzde 75 seviyesinde olduğu bu tesisler için 2004 yılı
bütçemizden ayrılan parayla ancak 27 tesisimizi bu yıl bitirebileceğiz. O
bakımdan, yeni yatırım programlarını gündeme almamızın, bu anlattığım bilgiler
ışığında, oldukça zor olduğunu takdirlerinize arz ediyorum.
Niğde İli Çiftlik İlçesinde, kuşkusuz ki,
Sayın Eraslan'ın da ifade ettiği gibi çok amaçlı bir spor salonuna ihtiyaç
vardır. "Peki, buraya çok amaçlı spor salonunu ne zaman yaparsınız Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü olarak ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığı olarak"
diye soruyor Sayın Orhan Eraslan.
2004 yılı programına alıp alamayacağımızı,
yerinde yapacağımız bir incelemeyle belirleyeceğiz. O bakımdan, bu yılki
yatırım programında tabiî ki yok; ama, 2004 yılıyla ilgili yatırım programına
almaya gayret edeceğimi, Sayın Eraslan'ın sorusu üzerine, huzurunuzda belirtmek
istiyorum; ama, şu bilgiyi de sizlerle paylaşmak isterim: Bilindiği gibi, kamu
yönetiminin yeniden yapılanması ve temel ilkelerinin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine Hükümetçe sevk etmiş olduğumuz kanun tasarısının
49 maddesi burada görüşüldü, geriye, geçici ve yürürlük maddeleri kaldı; Plan
ve Bütçe Komisyonunda, belediye yasalarıyla ilgili tasarılarımız, altkomisyonda
görüşülüyor; onlar da Genel Kurula indiğinde, kamuda yeniden yapılanmayla
ilgili bu yasal düzenlemeler de yürürlüğe girerse, biz, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün taşra teşkilatlarını, belediye sınırları içerisinde
belediyelerimize, belediye sınırları dışında da il özel idarelerimize
devredeceğiz; personeliyle, araç gereçleriyle ve ödenekleriyle birlikte. Tabiî,
eğer bu yasa çıkarsa, demin söylemiş olduğum görevi, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü değil, takdir edersiniz ki, yerel yönetimler yerine getireceklerdir.
Ayrıca, bu bilgiyi de sizlerle paylaşma ihtiyacını hissettim.
Değerli arkadaşlarım, sözlü soruların 2
nci sırasında yer alan soru, Bayındırlık ve İskân Bakanına yöneltilmiş olan bir
sorudur. Bu soruyu, Muğla Milletvekili arkadaşımız Sayın Fahrettin Üstün Bey
yönelttiler; biraz önce de okundu.
"7 Şubat 2003'te Muğla İli Milas
İlçesi Sarıçay üzerinde bulunan ve Milas'ın 13 köyüyle yaklaşık 1 500 aracın
geçiş yaptığı Kırcağız Köyü yakınındaki karayolları ağına bağlı köprünün
ayağının selle çökmesi sonucu köprü kullanılamaz hale gelmiştir. Şu anki geçiş
de, çok zor imkânlarla servis yolundan sağlanmaktadır. Milas ekonomisinin can
damarı olan bu köprünün yenisi ne zaman yapılacaktır" diye bir soru
yöneltmişler.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığından almış
olduğumuz cevabı Muhterem Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum.
Muğla'nın Milas İlçesi labrandı il yolu
üzerinde ve ilçeye 6 kilometre mesafede bulunan Sarıçay Köprüsü 48,5 metre
uzunluğunda, 4 metre 10 santim genişliğinde olup 1965 yılı yapımıdır;
betonarme, basit kirişli eski bir köprüdür.
Söz konusu köprü, 2003 yılında meydana
gelen bir sel felaketi nedeniyle ağır hasar görmüştür. Bunun üzerine,
Karayolları Genel Müdürlüğümüzce gerekli proje çalışmaları yapılarak, yeni
köprünün 17.11. 2003 tarihinde, yani geçtiğimiz yılın 17 Kasımında ihalesi
yapılmış, yine, geçtiğimiz yılın 8 Aralığında da işe başlanmıştır. Şu anda,
altyapısı, yani, kenar ayaklar ve orta ayak başlık kirişlerinin betonları
dökülmüştür ve ön gerilmeli kirişlerin imalatı tamamlanmıştır. 20 Nisan 2004
tarihinden -yani, bugün ayın 13'ü, demek ki bir hafta sonra- itibaren ise, ön
gerilmeli kirişlerin yerleştirilmesine başlanacaktır. Köprü, 2004 Haziran ayı
içerisinde tamamlanacak ve trafiğe açılacaktır. Bu bilgiyi, değerli
milletvekili arkadaşımız Fahrettin Üstün'ün sorusu üzerine, sizlere ifade
ediyorum.
Diğer bir soru, 3 üncü sırada yer alıyor
ve yine Muğla Milletvekili arkadaşımız Fahrettin Üstün Beyden geliyor. Sayın
Üstün, bu sorusunda "Türkiye'de 1980'li yıllardan sonra izlenen tarım ve
hayvancılık politikaları, ülke çiftçisini bitirme noktasına getirmiştir"
dedikten sonra "57 nci hükümet döneminde, özellikle besicilikle uğraşan
çiftçilerimize iki yıl üst üste verilen yem destekleme primi, 58 ve 59 uncu
hükümetlerce bugüne kadar üreticilerimize verilmemiştir" diyor ve
"yem destekleme primini ne zaman vereceksiniz? Ayrıca, ülke hayvancılığını
düştüğü zor durumdan nasıl kurtaracaksınız? Hayvancılık geliştirme
politikalarınız nelerdir?" diye soruyor.
Değerli arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığımızın bu sorular için hazırlamış olduğu cevabı, sizlerle, milletvekili
arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkelerin tarımsal
kalkınmasında en önemli konulardan birisi de, kuşkusuz ki, hayvancılıktır. Bu
gerçekten hareketle, Hükümetimiz tarafından hayvancılığa özel bir önem verilmiş
ve sektöre yapılacak desteğin artırılması için büyük gayret gösterilmiştir. Bir
önceki yıla göre yüzde 135 artışla, 176 trilyonluk kaynak, hayvancılık desteği
için ayrılmıştır. Bu çerçevede, ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi ve
hayvansal üretimin artırılması amacıyla, nitelikli kaba yem açığının
kapatılması için, bir yandan meraların tespit, tahdit ve ıslah çalışmaları
sürdürülürken, diğer yandan yem bitkileri üretimi teşvik edilmiştir; ayrıca,
genetik ıslahı daha etkili ve yaygın hale getirmek için, sunî tohumlama ile soy
kütüğü kayıtlarının tutulması ve belgeli damızlık kullanımına önem verilmiş,
arıcılık ve su ürünleri yetiştiriciliği destekleme kapsamına alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, 2003 yılı içerisinde
uygulanan ve 2004 yılında da uygulanacak olan bu desteklemeler kapsamında, yem
bitkileri desteği şu şekildedir: Bakanlığımızca onaylanan yem bitkileri üretim
projelerinin, nakliye, ilaç ve gübre bedelleri hariç, çokyıllık yem
bitkilerinde, birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme
giderlerinin, ekiliş alanlarıyla uyumlu alet ve ekipman dahil yüzde 35'i;
tekyıllık yem bitkilerinde ise, işletme giderlerinin ekiliş alanlarıyla uyumlu
alet, ekipman dahil yüzde 20'si ödenecektir. Yonca, korunga, fiğ, Macar fiği,
silajlık mısır, sorgun türleri, hayvan pancarı, yem şalgamı ve tiritikale,
destekleme kapsamındaki yem bitkileridir.
Yem bitkileri üretiminde dekar başına
yapılacak destek ödemesi miktarı 2002 yılı için ortalama 17 700 000 TL/dekar
iken, 2003 yılında bu destek miktarı yaklaşık yüzde 110'luk bir artışla 35 000
000 TL/dekara çıkarılmıştır. Bu çerçevede, çiftçilerimize, 2002 yılında 35,6
trilyon Türk Lirası, 2003 yılında ise 62,3 trilyon Türk Lirası, yem bitkileri
destekleme primi ödenmiştir. Yem bitkileri desteği uygulamasından önceki toplam
tarla tarımı alanı içerisinde yüzde 3'ler oranında pay alan yem bitkileri
ekiliş alanı, uygulanan prim destekleriyle, yüzde 6'lara çıkmış ve 1 400 000
dekara ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanan ve 28 Şubat 2004 tarihli ve 25387
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan tebliğle, yem bitkilerinde ekiliş alanları alt
ve üst sınırları yeniden belirlenmiştir; buna göre, eski uygulamada en az 10
dekar olan alt sınır 5 dekara indirilmiş, en fazla 500 dekar olan üst sınır ise
5 000 dekara yükseltilmiştir; böylece, daha fazla sayıda çiftçimizin yem
bitkileri desteğinden faydalanması sağlanmıştır. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca, hayvansal üretim teşvikleri kapsamında, üreticilerimize, sunî
tohumlama desteği, sunî tohumlama ekipman desteği, damızlık gebe düve desteği,
süt teşvik primi desteği ödenmektedir. Bu desteklere ilave olarak 2003 yılında
hayvancılığımızın kalkındırılmasına katkı sağlayacak bir dizi yeni destekler
uygulamaya konulmuştur. 2 Mayıs 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren ve 2004 yılında da devam edecek olan söz konusu yeni destekler;
sunî tohumlamadan doğan buzağıların desteklenmesi, hastalıklardan âri işletme
desteği ve arıcılık desteği ve su ürünleri yetiştiriciliğinin desteklenmesidir.
Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca sektörü destekleme amacıyla
uygulanmakta olan politikalara ilave olarak ileriye dönük yeni projeler
konusunda yoğun bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda yeni
projeler geliştirilerek uygulamaya aktarılmaktadır. Bu projelerin öncelikli
olanlarından biri, tarımsal kalkınma kooperatiflerinin Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan desteklenmesi esasına dayalı kırsal alanda sosyal destek
projesidir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili
Devlet Bakanlığı işbirliğiyle uygulanan Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesiyle,
çiftçilerin, kooperatif şeklinde bir araya getirilmeleri veya kurulu
kooperatiflerin yasa kapsamında olan ortaklarının belirlenerek 100 x 2 süt
sığırcılığı ve 50 x 25 koyunculuk projeleriyle desteklenmesi amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede her ilde 2 kooperatif olmak üzere, seçilmiş 10 kooperatif üyesi 1
000 aliye toplam 2 000 baş süt sığırı dağıtılacaktır. Bu projeyle genel bütçeden
desteklenecek kooperatiflere ilave olarak, her ay 10 kooperatif olmak üzere,
toplam 200 kooperatif desteklenecektir; bugüne kadar 102 kooperatif programa
alınmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, söz
konusu proje kapsamında, öncelikli olarak depremden zarar gören illerimizde
bulunan kooperatiflerden başlanmak üzere, programa alınan illerde, bugüne kadar
ihalesi yapılmış olan 33 kooperatif, ihaleye çıkarılmış olan 6 kooperatif ve
ahır inşaatları devam etmekte olan 16 kooperatif için, toplam 26,2 trilyon
ödenek aktarılmıştır. Böylece, nüfusun en yoksul kesimini oluşturan ve
hayvancılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan çiftçilerin kurduğu süt
sığırcılığı ve koyunculuk kooperatifleri desteklenecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu destekler
yanında; Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, 2004 yılında, damızlık süt sığırı
yetiştiriciliği yapan çiftçilerimize düşük faizle kredi kullandırılması; Tarım
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait bazı işletmeler ile yine Bakanlığımıza bağlı
üretme istasyonlarına ait taşınmazların özel sektöre kiralanmasıyla, damızlık
alanında özel sektörce yatırım yapılması; ülkemizin iç kesimlerinde
"Anadolu Esmeri" ve ağırlıklı olarak sahil kesimlerinde "Anadolu
Alacası" adı altında başlatılması düşünülen sığır ıslah projelerinin 2004
yılı içerisinde başlatılması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - ... ayrıca, Güneydoğu Anadolu Bölgemize adapte
olmuş ivesi koyun ırkını ıslah etmeyi amaçlayan ivesi projemizin de 2004 yılı
içerisinde başlatılması; organize hayvancılık bölgelerinin kurulması,
hayvancılığın geliştirilmesi için, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacak
diğer çalışmalar arasında sayabileceğimiz hizmetlerdir.
Değerli arkadaşlarım, onyedi ay gibi kısa
bir dönemde yapmış olduğumuz bu çalışmalarla, yıllardan beri birikmiş olan
hayvancılık sektörünün sorunları çözülmeye çalışılmakta, bu konuda,
Bakanlığımızca, gerekli gayret itinayla gösterilmektedir.
Sonuç olarak şunu vurgulamak isteriz ki,
ekonomik ve sosyal yaşamımızda bu denli büyük öneme sahip olan ve Avrupa
Birliğine uyum çalışmaları açısından da kritik bir özellik taşıyan hayvancılık
sektörümüzü, yetiştiricilerimiz, sanayicilerimiz, yasama ve yürütme
organlarımız el ele vererek, potansiyeli doğrultusunda geliştirmek
durumundayız.
Bu bağlamda, sağlayacağımız destekle ve
uygulayacağımız projelerle, 2004 yılının, hayvancılık açısından bir toparlanma
yılı olacağı inancını belirtiyor ve yöneltilmiş olan 3 soruya da, bu şekilde
kısaca cevaplar arz etmiş oluyorum.
Tekrar, hepinizi, saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Üstün, sorularla ilgili açıklama
istiyorsunuz; buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakanıma
teşekkür ediyorum.
2004 bütçe uygulama talimatı ve son çıkan
yönetmeliğe göre, tüm yatırımlarda olduğu gibi, tarım ve hayvancılıkta da yüzde
13'lük bir kesintiye gidildi; yani, başka bir deyişle, daha önce öngörülen
desteklemeler yüzde 13 oranında kesilecek. Doğrudan gelir desteğinde, seçim
öncesinde birinci dilimi 1 000 000 000 lira olarak alan bir vatandaş,
seçimlerden sonra ikinci dilimi alırken 740 000 000 liralık bir destek alacak.
İkinci olarak, meraların ıslah edileceği
söylendi. Geçen perşembe günü, bizim komisyona, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna geldi... Türkiye'deki mera alanları 44 000 000 hektardan 9 000 000
hektara düşmüş; ama, burada, yapılaşmaya ve madenciliğe izin verecek yeni
uygulamalar var.
Düve desteğiyle ilgili olarak şunu
söylemek istiyorum. Türkiye'nin her yerinde düve sözü verildi; fakat,
verilebilecek düve sayısı toplam 4 500. Bu, Fakir Fukara Fonundan ve Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının kendi bütçesinden verilecek. Avrupa Birliği ülkelerinde,
sığırlara, günlük yaklaşık 3 dolarlık bir destekleme veriliyor; ama...
BAŞKAN - Sayın Üstün, Sayın Bakandan kısa
bir açıklama isteme hakkınız var.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Bu desteklemeler
ne zaman verilecek?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yazılı cevaplandıracağım efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
4.- Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/482) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
5.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir yakınının atanmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı
6.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, SARS’a karşı ithalata yönelik önlem
alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/508) ve Çevre ve
Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı
BAŞKAN - Her üç soruyu da Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Osman Pepe cevaplandıracağından, soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim soruların Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Fahrettin Üstün
Muğla
1- İnsan sağlığında vazgeçilmez yeri olan
zeytinyağının dış ülkelere ihracatında önemli yer tutan dökme zeytinyağı
ihracatını ne zaman serbest bırakacaksınız?
2- Dökme zeytinyağı ihracatı neden sezon
başında serbest bırakılmıyor?
3- Avrupa'nın her yerinde yüksek
desteklemelerle desteklenen zeytinyağı üreticimiz hak ettiği gerçek
desteklemeye ne zaman kavuşacak?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sayın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunu saygılarımla arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
Soru: Halanızın oğlu
Süleyman Karaman, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği
tarih itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen şahsın ataması, hangi
tarihte, hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
tensiplerinize arz ederim.
Mehmet Yıldırım
Kastamonu
Bilindiği gibi, SARS, son
birkaç aydır, başta Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere tüm dünyada hızla yayılmış ve
birçok ülkede ölümlere yol açmıştır ve aynı şekilde canlı hayvan ve et
ticaretiyle deli dana hastalığının da benzer bir riski taşıdığını hesaba
katarak; bu tehlikeler karşısında,
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinin gerek bu ülkelerle yapılan gıda maddeleri ticaretinde gerekse de bu
ülkelerden gelen insanlarla ilgili aldığı tedbirler nelerdir?
2.- Bu ülkelerle yapılan
direkt ya da dolaylı gıda ve diğer maddelerin ticaretini -örneğin; sarımsak, et
vs- gözden geçirmeyi, kısıtlamayı, feshetmeyi ve bu maddeleri kendi
üretimimizle tedarik etmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Sözlü soruları
cevaplandırmak üzere, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Muğla
Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün ve Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Yıldırım'ın Sayın Başbakanımıza yöneltmiş oldukları soruları cevaplamak üzere
huzurlarınızdayım; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Muğla Milletvekili Sayın
Fahrettin Üstün'ün sormuş olduğu sorulardan başlıyorum; 1 inci soru:
"İnsan sağlığında vazgeçilmez yeri olan zeytinyağının dış ülkelere
ihracatında önemli yer tutan dökme zeytinyağı ihracatını ne zaman serbest
bırakacaksınız?"
Malumları olduğu üzere,
ülkemiz, dünya zeytinyağı üretimi ve dışticaretinde önde gelen ülkelerin
arasında yer almaktadır; dünya üretiminde 5 inci ve ihracatında ise 3 üncüdür;
yıllık ihracatımız, ortalama olarak, 100 000 000-110 000 000 ABD Dolar
civarındadır. Söz konusu üründe, ihracat politikaları, sektörün de görüşü
alınmak suretiyle, Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenip, tüm türler
itibariyle, dökme halde zeytinyağı ihracatında yasak söz konusu değildir. Bu
bağlamda, rafine, riviera ve sızma zeytinyağının her türlü ambalajda, kutulu,
dökme veya varilli ihracatı serbest olup, sadece 2 ile 3,3 asit oranı arası
natürel birinci yemeklik zeytinyağının dökme olarak ihracatı yasaktır. Bahse
konu bu uygulama, ülkenin, daha fazla katmadeğer üretmesi, ihracattan daha
fazla kâr elde etmesine yönelik bir uygulamadır.
Ayrıca, 2002-2003
sezonunda zeytinyağı ihracatı, geçen sezonun aynı dönemine oranla yüzde 195
artarak 74 255 ton düzeyine ulaşmış olup, bu miktarın yaklaşık olarak yüzde
70'i, yani, 52 227 tonu dökme olarak ihraç edilmiştir.
2 nci soru: "Dökme
zeytinyağı ihracatı neden sezon başında serbest bırakılmıyor?"
Biraz önce de bahsettiğim hususlardan
anlaşılacağı üzere, dökme zeytinyağı ihracatı yasağı sadece 2 ile 3,3 asit
arası naturel birinci yemeklik zeytinyağı için geçerli olup, bu ürünün varilli
halde de ihracatı serbesttir. Alınan bu karar, uzun dönemli olarak uluslararası
piyasalarda kalıcılığımızın teminine yöneliktir. Naturel birinci yemeklik
zeytinyağının dökme olarak ihracı, ülkemizin ihracattan azamî faydayı temin
etmesini hedefleyen bir düzenlemedir.
İthalatçı ülkeler ise, bu ürünü bizden
düşük bedellerle aldıktan sonra, çeşitli ameliyelere tabi tutarak, çok daha
yüksek fiyatlardan üçüncü ülkelere ihracat yapmaktadırlar. Ülkemizin kazanacak
olduğu önemli bir katmadeğeri başka ülkelerin kazanmasını, elbette ki, ihracat
politikalarımız açısından doğru bulmamaktayız.
3 üncü soru: "Avrupa'nın her yerinde
yüksek desteklemelerle desteklenen zeytinyağı üreticimiz hak ettiği gerçek
desteklemeye ne zaman kavuşacaktır?"
Zeytinyağı üreticilerimizin hak ettikleri
desteklemelere kavuşması için mümkün olan gayreti göstermekteyiz.
Nitekim, Tarımda Yeniden Yapılandırma ve
Destekleme Kurulunca yapılan çalışmalar sonucunda, 30 Nisan 2003 tarih ve 25094
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2003/12 sayılı tebliğle, 2002 yılı zeytinyağı
ürününe 175 000 TL/kg destekleme primi ödenmiştir. 2003 yılı ürününe destekleme
primi ödenmesine ilişkin çalışmalar ise ilgili kurumlar nezdinde halen
sürdürülmektedir.
Diğer taraftan, Dış Ticaret
Müsteşarlığınca hazırlanan, 14 Nisan 2003 tarih ve 25079 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 2003/1 sayılı tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımlarına ilişkin
Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu kararı çerçevesinde 2003 yılı içerisinde
gerçekleştirilen 5 kilograma kadar kutulu zeytinyağı ihracatında, ton başına
180 dolar destekleme söz konusu olmuştur. Bu uygulama, 2004 yılı içerisinde de
sürdürülecektir.
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın,
Sayın Başbakanımıza tevcih etmiş olduğu soruları cevaplıyorum:
Malumları olduğu üzere, canlı hayvan, et
ve diğer tüm gıda maddelerinin ithalat aşamasında insan sağlığı ve güvenliği,
hayvan ve bitki varlığı ve sağlığı yönünde kontrolü 1380 sayılı Su Ürünleri
Kanunu, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu, 6968 sayılı Ziraî Mücadele
ve Ziraî Karantina Kanunu, 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ve bu kanunlara ilişkin mevzuat
ile dış ticarette teknik düzenlemeler ve standardizasyon mevzuatı çerçevesinde,
münhasıran, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Keza,
anılan Bakanlık, Uluslararası Hayvan Hastalıkları İzleme Ofisinin bültenlerini
de dikkate alarak, hayvan hastalığının görüldüğü ülke ve bölgeler menşeli veya
çıkışlı canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatına yasaklama
getirebilmektedir.
Nitekim, kamuoyunda delidana hastalığı
olarak bilinen ve insanlara bulaşma riski de bulunan BSE hastalığının görüldüğü
Almanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa,
Hollanda, İngiltere, İrlanda, Kuzey İrlanda, İskoçya, İspanya, İsrail, İsviçre,
İtalya, Japonya, Kanada, Lihtenştayn, Lüksemburg, Polonya, Portekiz, Slovakya,
Slovenya ve Yunanistan'dan, canlı hayvan, et ve hayvansal ürünler ihtiva eden
gıda maddeleri ile diğer bazı maddelerin ithalatı yasaklanmıştır.
SARS olarak ifade edilen, Akut Solunum
Yetersizliği Sendromuyla ilgili olarak, Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca, hastalığa neden olan virüsün vücut dışında yaşama süresinin dış
ortamda 24-48 saat olduğu, dolayısıyla, ithal mallar yoluyla hastalığın
ülkemize sirayet etmesinin mümkün olmadığı tespit edilerek, insan sağlığı
açısından her türlü kontrol yapıldığından, bu aşamada ithalatı engelleyici
herhangi bir işlem yapılmasına gerek duyulmamıştır.
Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki daimî
temsilciliğimiz ve yurt dışındaki bazı ticaret müşavirliklerimizden temin
edilen bilgilerde, söz konusu hastalıkla ilgili olarak Dünya Ticaret Örgütüne
intikal ettirilen mal ve hizmet ticaretini etkileyen herhangi bir tedbirin
bulunmadığı, hastalığın, tarım ve hayvancılık ürünleri ile tarımdışı ürünler
yoluyla yayıldığına ilişkin bir veriye rastlanılmadığı, keza, Japonya,
Avustralya, Hollanda, Güney Kore gibi ülkeler tarafından, adı geçen hastalık
gerekçesiyle, hastalığın görüldüğü ülkelerden mal veya hayvan ithalatına
ilişkin herhangi bir yeni tedbir, kural ya da kısıntıya gidilmediği tespit
edilmiştir. Bununla birlikte, SARS'ın insanlara ilişkin bir hastalık olması
nedeniyle, hastalığın takibi ve ülkemize girişinin önlenmesi için alınması
gerekli tedbirler, Sağlık Bakanlığınca konunun uzmanlarından oluşan Enfeksiyon
Hastalıkları Danışma Kurulu tarafından yapılmaktadır. SARS'ın insanlara ilişkin
bir hastalık olması sebebiyle, bu konuda alınacak her türlü tedbirin Sağlık
Bakanlığımız ve ilgili tüm kurumlar tarafından belli bir sorumluluk içerisinde,
konu yakından takip edilerek bütün kurumlar uyarılmakta ve gerekli tedbirler de
alınmaktadır. Bu bağlamda, SARS'la ilgili olarak ilgili kuruluşlara
koordinasyon içerisinde dışticaret işlemlerinde şu tedbirler de alınmıştır:
SARS'tan etkilenmiş bölgelerden gelecek
her türlü kara taşıtı ve gemilerdeki yolcu ve mürettebata karşı alınması
gereken, Sağlık Bakanlığınca belirlenen tedbirler tüm gümrük idarelerine
bildirilerek uygulanmasına başlanmıştır.
SARS vakalarıyla ilgili olarak, 9.5.2003
tarihinde, Dünya Sağlık Örgütünce ilave önlemler alınması gündeme getirilmiş
olup, ülkemize uluslararası girişlerin olduğu tüm kapılarımızda, yurt dışından
gelenlerin, ilk olarak sağlık ekiplerince kontrol edilmelerine de başlanmıştır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 81
vilayetteki tarım il müdürlükleri ile, tahaffuzhane ve gümrük veteriner
müdürlüklerine de bildirimle, canlı hayvan girişinin yasaklanacağı, riskli
bölgelerin sürekli güncellenerek yayımlandığı Sağlık Bakanlığının web
sitesinden riskli bölgelerin düzenli olarak takip edilmesi, bu bölgeler
orijinli veya çıkışlı canlı hayvanların yolcu beraberinde ülkemize girişine
müsaade edilmemesine de başlanmıştır.
Sonuç itibariyle, gerek Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve gerekse Gümrük Müsteşarlığınca konu hakkında gerekli takibat ve
incelemeler, yetkili bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyon çerçevesinde
sürdürülmekte olup, icap eden tüm tedbirler alınmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Ulaştırma Bakanımızdan sorduğu soruda
"halanızın oğlu Süleyman Karaman, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet
Meclisine verildiği tarih itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen
şahsın ataması hangi tarihte, hangi meziyetlerinden dolayı yapılmıştır"
denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürü Süleyman Karaman,
Ulaştırma Bakanının halasının oğlu değildir. 7.1.2003 tarih ve 2002/3490 sayılı
Kararnameyle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne atanan
Makine Yüksek Mühendisi Süleyman Karaman, 6.8.1979 ile 30.9.1984 tarihleri
arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesinde
tahsilini tamamlamış, on yıllık özel sektör deneyiminin arkasından, 23.6.1994
tarihinden itibaren, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İETT Genel Müdürlüğünde
İşletme Genel Müdür Yardımcılığı görevini 8.11.2000 tarihine kadar başarıyla
ifa etmiştir. 13.11.2000 tarihinden, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
Genel Müdürlüğüne atanmasına kadarki süre içerisinde İETT Genel Müdür Danışmanı
olarak görev yapmıştır.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan...
Sayın Üstün, açıklama isteyeceksiniz;
buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakana
teşekkür ediyorum. Zannedersem, biraz yorgun galiba, bugün ağır gördüm.
Zeytinyağı üreticisi üç beş kartele teslim
olmak istemiyor. Dökme zeytinyağı ihracatının sezon başında serbest bırakılıp
bırakılmayacağını sordum, bu konuda net bir bilgi alamadım.
Sayın Bakanım, sezon başında dökme
zeytinyağı ihracatı serbest bırakılacak mı, bırakılmayacak mı?
BAŞKAN - Sayın Bakan cevap verecek
misiniz?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli)
- İlgili bakan yazılı olarak cevap vereceklerdir.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
7.- Hatay
Milletvekili Züheyir Amber'in, Ortadoğu ve Arap ülkelerinde çalışan Türk
vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/485)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
8.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulması
çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/486) ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
9.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/494) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
10.- Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesinin
bazı bölümlerinden mezun olanların istihdam sorunlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/501) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun
cevabı
11.- Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir'in, Manisa-Salihli'deki bazı okul inşaatlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/525) ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu’nun cevabı
BAŞKAN- 6, 10, 15 ve 25 inci sıradaki
sorulara İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap verecektir. soru
önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların sözlü olarak Millî
Eğitim Bakanı tarafından yanıtlanmasını dilerim.
Mustafa Gazalcı
Denizli
1.- Kamunun kaynaklarını devlet okulları
yerine özel okullara aktarmanız doğru mudur?
2.- 15 trilyon lirayla devletin öncelikli
eğitim hizmetleri görülemez miydi?
3.- Pansiyonlu liselerde 39 500 yatak boş
olduğuna göre YİBO'yu bitiren çocukların buralara yerleştirilmesi daha doğru
değil midir?
4.- Denetime karşın kimi özel okulların
laikliğe aykırı eğitim yaptığı biliniyor. Bu tutumunuzla öğretim birliğini
bozmuyor musunuz?
5.- Yoksul çocuklara özel okullarda fırsat
derken, gerçekte eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini zedelemiyor musunuz?
6.- Özel okullar devlet okullarından daha
nitelikli eğitim mi veriyor? Üniversiteye girişte hangi okullar daha
başarılıdır?
7.- 21.6.2003'te devlet parasız yatılılık
ve bursluluk sınavı ile yoksul çocuklar seçilebileceği halde yeniden sınav
açarak devleti, aileleri yeni bir yükün altına sokmuyor musunuz?
8.- Özel okullara ve velilere kimi vergi
indirimleri yapıldığı doğru mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu
saygılarımla arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
1.- "Atatürk düşmanlığı" ve
"türbana izin vermek" suçlarından kınama cezası almış olan Nuri
Yılmaz, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği tarih
itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen şahsın ataması hangi tarihte,
hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?
2.- Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Salih Çelik'in geçmişte soruşturma geçirmiş olduğu iddiası doğru mudur?
Soruşturmanın konusu ve kapsamı ne idi? Adı geçen şahsın ataması hangi tarihte,
hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
1- 1995 yılında açılan Gazi Üniversitesine
bağlı Meslekî Eğitim Fakültesi El Sanatları Eğitimi Bölümü Geleneksel Türk El
Sanatları Öğretmenlik Programı hangi statüye göre açılmıştır?
2- Bu bölüm açılırken, bölümden mezun
olacak öğrencilerin nerelerde istihdam edileceğine dair bir önçalışma yapılmış
mıdır? Yapılmışsa bu bölümden mezun olacak öğrenciler hangi işlerde istihdam
edilmektedir veya edilecektir?
3- 1999 yılında bu bölümden mezun olan
öğrenciler, Bakanlığınız tarafından ilköğretim okullarında sınıf öğretmeni
olarak istihdam edilirken, bu yıldan sonra öğretmen olarak atamalarının
yapılmamasının gerekçeleri nelerdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı
Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Nuri Çilingir
Manisa
Manisa İli Salihli İlçemiz, ülkemizde
birçok ilden daha fazla nüfusa sahiptir. Göç alan şehirlerimizden birisi olan
Salihli'de eğitim sorunu giderek artmaktadır.
Buna göre;
1- Salihli Lisesi, Teknik Lise ve Endüstri
Meslek Lisesi ekbina inşaatı yapımıyla ilgili Bakanlığınızca bir çalışma
yapılmakta mıdır?
2- Arsaları mevcut olan anadolu öğretmen
lisesi ve Türkbirliği lisesi bina inşaatının yapımına başlanması hususunda
Bakanlığınızın düşünceleri nelerdir?
BAŞKAN- Sözlü soru önergelerini İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın
Mustafa Gazalcı, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu ve Manisa Milletvekili
Sayın Nuri Çilingir'in, Millî Eğitim Bakanımıza yöneltmiş oldukları sözlü soru
önergelerini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Gazalcı'nın soru önergesindeki -8
soru var- 1 inci ve 2 nci soruların cevabıyla başlıyorum.
Millî Eğitim Bakanlığımızca, önceki
hükümetler döneminde çıkarılan kanunlara göre ve aynı dönemde açılan özel
öğretim kurumlarında, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından başarılı
olanların okutulmasıyla ilgili 13.5.2003 tarih ve 53555 sayılı genelge
yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre, devlet parasız yatılılık ve bursluluk
sınavına başvuru şartlarını taşıyan öğrencilerden, 2002-2003 öğretim yılında
ilköğretim okullarının 8 inci sınıflarında okuyan ve yapılacak sınavda başarılı
olanlardan 10 000'i, 2003-2004 öğretim yılında özel ortaöğretim kurumlarının
hazırlık veya 9 uncu sınıflarında öğrenim göreceklerdi; ancak, 2003-2004
öğretim yılından itibaren, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından,
yapılacak sınav sonucuna göre başarılı öğrencilerden 10 000'inin eğitim ücreti
Bakanlıkça ödenerek özel okullarda okutulmasına ilişkin uygulamayla ilgili
olarak Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bunun
üzerine, özel okulların bağlı olduğu derneklerin başkanlarınca 17.8.2003
tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlatılan ilanda ve özel okul kurucularınca
Bakanlığımıza gönderilen yazılarda, 2003-2004 öğretim yılında, kurumlarınca
belirlenecek sayıda, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından, yapılacak
sınav sonucuna göre, başarılı olan öğrencileri ücretsiz okutma isteğinde
bulunulmuştur. Bu uygulamada, Bakanlığımızca özel okullara herhangi bir ücret
ödenmeyecekti. Bakanlığımız, sadece, özel okullarda ücretsiz öğrenim görecek
olan öğrencilerin seçimi için -Anadolu ve fen liseleri giriş sınavı, özel
okullar giriş sınavı, motorlu taşıt sürücüleri kurslarının teorik ders
sınavları gibi- Bakanlığımıza hiçbir malî külfet getirmeden, sınav ücreti
sınava girenler tarafından karşılanan merkezî sınavın yapılmasını üstlenmişti;
ancak, bu uygulamayla ilgili olarak da Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi
durdurma kararı verilmiştir.
Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi durdurma
kararının verilmesinin gerekçesi olarak gösterilen yasal dayanağın
oluşturulması amacıyla yapılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun
"V- Fırsat ve imkân eşitliği" alt başlıklı 8 inci maddesinde
değişiklik yapan kanun da Cumhurbaşkanlığı makamınca veto edildiğinden, gelir
düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından -yapılacak sınav sonucuna göre
başarılı olan öğrencilerden- 10 000'inin eğitim ücreti Bakanlıkça ödenerek özel
okullarda okutulmasına ilişkin uygulamadan vazgeçilmiştir.
3 üncü sorunun cevabı: Bakanlığımızca
istatistikler yılda bir defa 1 Ekim itibariyle toplanmakta olup, 2002-2003
öğretim yılında, 1.10.2002 tarihi itibariyle genel ortaöğretim okullarının
pansiyonlarındaki boş kontenjan sayısı 15 785'tir. 2003-2004 öğretim yılında
genel ortaöğretim okullarının pansiyonlarındaki boş kontenjan sayısı da 15
144'tür. Bu boş kapasiteden yararlanma konusunda, hedef öğrenci kitlesinin
tamamına fırsat verilmektedir. Kaldı ki, anılan genelge gereği, öğrencilerin
kayıt yaptıracağı özel okulun bulunduğu yerleşim biriminde boş kontenjanı olan
resmî pansiyon var ise, bu pansiyonlardaki boş kontenjanlardan, valiliklerce
belirlenecek usul ve esaslara göre, bu öğrenciler de yararlandırılacaktı; bu
durumda, atıl, boş kapasitenin değerlendirilmesi de söz konusu olabilecekti.
4 üncü sorunun cevabı: 1739 sayılı Millî
Eğitim Temel Kanununun 1 inci maddesinde "bu kanun, Türk Millî Eğitiminin
düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı,
öğretmenlik mesleği, okul, bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri ve
devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğuyla ilgili temel
hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsar" 56 ncı maddesinde ise
"eğitim ve öğretim hizmetinin bu kanun hükümlerine göre devlet adına
yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Millî Eğitim Bakanlığı
sorumludur" hükmü yer almaktadır.
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun 1 inci maddesinde -değişik: 11.7.1984-3035/1 inci madde- "bu
kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzelkişileri
veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzelkişiler veya özel hukuk
hükümlerine göre yönetilen tüzelkişiler tarafından açılan okulöncesi eğitim,
ilköğretim, ortaöğretim kurumları... ve benzeri kurumların kurum açma, öğretime
başlama, eğitim, öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi ile yabancılar
tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarının eğitim, öğretim, yönetim,
denetim ve gözetimi konularındaki hükümleri kapsar" 2 inci maddesinde ise
"özel öğretim kurumları Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi
altındadır.
(Ek 11.7.1984-3035/2 madde) Bu kurumlar,
faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler; ancak, Türk Millî
Eğitiminin amaçları doğrultusunda eğitimin kalitesini yükseltmek, gelişmelerine
fırsat ve imkân verecek yatırımlar ve hizmetler yapmak üzere gelir
sağlayabilirler" hükmü yer almaktadır.
Anayasamızın 10 uncu maddesinde
"herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar" hükümleri yer almaktadır. .
Bakanlığımızca tesis edilen işlemlerde,
Anayasamızın bu maddesi başta olmak üzere, bütün kanunlarımızın hükümlerine
uygunluk konusunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir. Ülkemizde devlet organlarının
ve idare makamlarının bütün işlemleri yargı denetimine açık olup, hukuka inanan
ve güvenen kişilerce, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarının da
okuyacağı, yukarıda anılan kanunlara uygun olarak kurulan ve faaliyet gösteren
okullar konusunda ayırımcı bir yaklaşım sergilenmesinin söz konusu olamayacağı
düşünülmektedir.
5 inci sorunun cevabı: Ülkemizde
yürürlükteki mevzuata göre, gelir düzeyi ne olursa olsun, her ailenin çocuğunu
istediği okula gönderme fırsatı bulunmaktadır; fakat, gelir düzeyi düşük olan
ailelerin çocuğunu her okula, özellikle özel okula gönderme imkânı
bulunmamaktadır. Biz, imkânlarımız ölçüsünde, bu uygulamamızla, gelir düzeyi
düşük olan ailelerin başarılı çocuklarına fırsatla birlikte imkân da sunmuş
oluyoruz. Dolayısıyla, bu uygulama, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini
zedeleyen bir uygulama değil, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini daha ileri
düzeyde sağlayan bir uygulamadır.
6 ncı sorunun cevabı: Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılmakta olan öğrenci seçme
sınavlarında (ÖSS) okul türlerine göre adayların başarıları farklılık
göstermektedir.
2002 ÖSYS'de okul türlerine göre başvuran
ve yerleşen aday sayıları ve oranları şöyledir: Lisans programlarına yerleşme
yönünden en başarılı lise türü yüzde 68,7'yle fen liseleridir. Fen liselerini,
yüzde 58,3'le özel fen liseleri, yüzde 45,3'le anadolu liseleri, yüzde 42,4'le
anadolu öğretmen liseleri, yüzde 38,6'yla yabancı dille öğretim yapan özel
liseler, yüzde 34'le yabancı dil ağırlıklı liseler, yüzde 26,3'le de özel
liseler izlemektedir. 2003 ÖSYS'de, bir önceki yıla göre anadolu liseleri ile
anadolu öğretmen liseleri yer değiştirmiş olup, diğerlerinin başarı sırası
değişmemiştir.
7 nci sorunun cevabı: Devlet parasız
yatılılık ve bursluluk sınavına giremeyen gelir düzeyi düşük ailelerin
çocuklarının bu haktan faydalanmalarını sağlamak için yeni bir sınav
yapılmasına karar verilmiştir.
8 inci sorunun cevabı: Özel okullara veya
özel okulda çocuk okutan öğrenci velilerine herhangi bir vergi indirimi
yapılmamaktadır.
Şimdi, Sayın Atilla Başoğlu'nun, yine
Millî Eğitim Bakanımıza yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesini cevaplıyorum.
1 inci sorunun cevabı: Nuri Yılmaz'ın,
1999 yılında, kılık ve kıyafet yönetmeliğini uygulamada yeterli hassasiyeti
göstermediğinden kınama cezası aldığı, 2002 yılında ise, ilköğretim
öğrencilerine taassubu tanımlarken Atatürkçülüğü örnek olarak vermesi nedeniyle
uyarma cezası aldığı; kılık ve kıyafet yönetmeliğini uygulamada yeterli
hassasiyet gösteremediği yönünde isnat edilen fiilin, 4455 sayılı Memurlar ile
Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanunda
belirtilen, 23.4.1999 tarihinden öncesiyle ilgili olduğu, belirtilen tarihten
önce işlenen fiillerle ilgili verilmiş disiplin cezalarının, aynı kanunun 1
inci maddesinde, bütün sonuçlarıyla affedildiğinin hükme bağlandığı, ayrıca,
Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının, söz konusu kanunun uygulamasına
yönelik 1991/1 sayılı genelgesinin 6 ncı maddesinde, disiplin cezaları
affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlarının,
ilgililerin müracaatı aranmaksızın dosyalarından çıkarılacağının öngörüldüğü,
kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, ilgilinin, 657 sayılı Kanunun 132 nci
maddesinde belirtilen ve atamasına engel teşkil edecek disiplin cezasının
bulunmadığı, kayıtların tetkikinden anlaşılmış olup, adı geçen,
Zonguldak-Ereğli Endüstri Meslek Lisesi Öğretmeniyken, 19.3.2003 tarihinde,
Bakanlık onayıyla, aynı ilçede Millî Eğitim Müdürü Vekili olarak
görevlendirilmiş, bu görevi, Ereğli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne mahkeme
kararı gereğince atama yapılabilmesi için, 11.7.2003 tarihinde sona
erdirilmiştir. Bilahara, Zonguldak Valiliğince, Ereğli İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğünün boşalması nedeniyle, adı geçen burada görevlendirilmiş ve bu
görevine 23.7.2003 tarihinde başlamıştır.
Yine, Sayın Atilla Başoğlu'nun, aynı soru
önergesindeki 2 nci sorusunun cevabı: Salih Çelik hakkında, Projeler ve
Koordinasyon Kurulu Başkanıyken, bilgisayar, fotokopi makinesi ve faks cihazı
alımlarıyla ilgili olarak, Bakanlık müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda,
21.6.1999 gün ve 9/31-48 sayılı inceleme raporunda, ihale iş ve işlemlerinin
idarî ve teknik şartnameye uygun olarak yapıldığının belirtildiği, aynı konuya
ilişkin düzenlenen 12.2.2001 gün ve 451.05/89 sayılı öninceleme raporunda,
soruşturma izni verilmemesi sonucuna varıldığı ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının 16.3.2001 gün ve 2001/17739 sayılı yazısı ekinde, kamu adına
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmış olup, adı geçen,
7.4.2003 tarihinde, müsteşar yardımcısı vekili olarak görevlendirilmiş ve
10.11.2003 tarihinde de asaleten atanmıştır.
Yine, Adana Milletvekili Sayın Atilla
Başoğlu'nun, ikinci bir soru önergesiyle yönelttiği sorularına cevap vermeye
çalışacağım. Bu önergedeki 1 inci sorunun cevabı: Yıllardan beri eğitim öğretim
faaliyetleri içerisinde yer alan, Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenlik
Programı, 14 Nisan 2001 tarih ve 4633 sayılı Kanunla, Meslekî Eğitim
Fakültesiyle birleştirilen, Meslekî Yaygın Eğitim Fakültesi bünyesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
...1995 yılında, Gazi Üniversitesi Meslekî
Yaygın Eğitim Fakültesi El Sanatları Yaygın Eğitim Bölüm Kurulunun teklifiyle,
Meslekî Yaygın Eğitim Fakülte Kurulu, Gazi Üniversitesi Senatosu kararı ve
Yüksek Öğretim Kurulunun onayıyla açılmıştır.
Yine aynı soru önergesindeki 2 nci sorunun
cevabı: Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenlik Programı açılırken, mezun olan
öğrencilerin, kız meslek liseleri el sanatları alanıyla, Çıraklık ve Yaygın
Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı halk eğitim merkezlerinde açılan el sanatları
kurslarında öğretmen olarak istihdam edilmeleri öngörülmüştür. Ayrıca,
geleneksel Türk el sanatları alanında ihtiyaç duyulan nitelikli eleman
eksikliğinin de giderilmesi amaçlanmıştır.
Bakanlığımıza bağlı öğretim kurumlarına
öğretmen olarak atanacakların atanmalarına esas olan alanlar ile mezun
oldukları yükseköğretim programları ve aylık karşılığı okutacakları derslere
ilişkin esaslar Talim ve Terbiye Kurulunun 31.3.2003 tarihli ve 4 sayılı
kararıyla değişik 1.6.2000 tarihli ve 340 sayılı kararıyla belirlenmiştir. Bu
karara göre, anılan program mezunları klasik ciltçilik öğretmeni olarak
atanabilmekte ve ihtiyaç duyulmadığında atanmamaktadırlar.
3 üncü sorunun cevabı: Talim ve Terbiye
Kurulunun anılan kararına göre, sınıf öğretmenliğine, eğitim fakültelerinin
sınıf öğretmenliği programından mezun olanlar atanabilmektedir. Bakanlığımızın
sınıf öğretmeni ihtiyacının, fakültelerin sınıf öğretmenliği bölümü
mezunlarınca karşılanamadığı atama dönemlerinde, Talim ve Terbiye Kurulunun
anılan kararında yer verilen bölüm mezunları sınıf öğretmenliği sertifikasına
sahip olmaları koşuluyla sınıf öğretmeni olarak atanmışlardır.
Değerli arkadaşlar, şimdi de Manisa
Milletvekilimiz Sayın Nuri Çilingir'in sözlü soru önergesindeki soruları
cevaplayacağım.
1 inci sorunun cevabı: Söz konusu
liselerden Salihli Lisesine 15 derslikli ekbina yapımı devlet-vatandaş
işbirliği içerisinde sürdürülmekte olup, 2004-2005 öğretim yılında hizmete
sunulması planlanmıştır.
Salihli Endüstri Meslek Lisesine ekbina
yapılması ise, Bakanlığımız ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası arasında
imzalanan protokol çerçevesinde kararlaştırılmış olup, ihale çalışmaları
sürdürülmektedir.
Aynı soru önergesindeki 2 nci sorunun
cevabı: Bakanlığımca, yatırım teklifleri, her yıl, Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan Yatırım Programı Hazırlama Esaslarına
İlişkin Genelge çerçevesinde, bütçe imkânlarına dayalı olarak ilgili malî yıl
için hazırlanmaktadır. Salihli anadolu öğretmen lisesi binası projesinin 2003
yılı yatırım programında yer alması için Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına teklifi yapılmış; ancak, bütçe imkânsızlıkları nedeniyle yatırım
programında yer alamamıştır.
2004 yılı yatırım programı tekliflerimiz
arasında Salihli anadolu öğretmen lisesi binası projesi ile Salihli türkbirliği
lisesi binası projesi de yer almakta olup, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca, bütçe çerçevesinde değerlendirilecektir.
Böylece, bu arkadaşlarımızın sorularını
cevaplamış oldum. Hepinizi, tekrar, en derin saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Gazalcı, açıklama yapmak
istiyorsunuz; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Millî Eğitim Bakanına yaklaşık bir yıl
önce sorduğumuz soruyu, Sayın İçişleri Bakanı zahmet edip yanıtladı; ama, biz,
istediğimiz yanıtı alamadık.
Bir yıl önce sorduğumuz soruda... 8 inci
sınıftan yılda yaklaşık 1 500 000 çocuğumuz mezun oluyor. Bunların içinden 10
000 çocuğu alıp, devletin parasıyla özel okullarda okutma düşüncesi vardı;
Sayın Bakanın da belirttiği gibi, bu genelgeleri Danıştay durdurdu. Sonra yasal
bir değişiklik yapmaya kalkınca da, değişiklik, Cumhurbaşkanının vetosunu
gördü. Yeniden ısrar etti 59 uncu hükümet. Devlete, sözde, yük getirmeden, o
çocuklar, sürekli, özel okulların kontenjanında okumayacaktı, -buradaki ayrıntı
o- özel okulların desteğiyle bir yıllığına parasız okuyacaktı; ondan sonra,
yine devletin karşılaması amacına yönelikti.
Sayın Bakanım, özel okullar yasasında, üst
limit yüzde 10'u geçmemek üzere, her zaman, başarılı yoksul çocukları parasız
okutma hükmü vardır. Burada amaç, bir yaklaşımdır, bir felsefî konudur. Yani,
eğitim işi kamu hizmeti midir, devletin işi midir; yoksa, devlet bu işi
yapmasın, okul açınca, öğretmen alınca pahalı oluyor; hazır, özel okulların
kontenjanında 600 000 açık var, biz orada çocuklarımızı okutalım, daha
nitelikli eğitim olur... İşte, Bakanla tartışmak istediğimiz konu buydu. Sizin
de belirttiğiniz gibi, devlet okullarına iyi bakılırsa, iyi donatılırsa, iyi
öğretmen verilirse, gerekli araç gereç, eğitim teknolojisi desteği verilirse eğitim
nitelikli olur.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, açıklama
istediğiniz konuya gelir misiniz...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Yani, burada bizim asıl almak istediğimiz
yanıtlar... Tabiî, Sayın Bakanım olmadığı için, siz, teşekkür ediyoruz, zahmet
edip açıkladınız. Eğitim işi bir kamu hizmetidir, devlet işidir. Bakanın
görevi, özel okullardaki boş kontenjanları düşünmek değil, devletin eğitim
sorunlarını çözmektir, devletin okullarına bakılmasıdır demek istemiştik.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Hayır efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Böylece, 6, 10, 15 ve 25 inci sıradaki
soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
Sözlü sorular için ayrılan süre dolmuştur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.45
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
72 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu kısmın 149 uncu
sırasında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin,
Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.
VII. - GENSORU, GENEL
GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen
ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/173)
BAŞKAN - Hükümet?.. Yerinde.
Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun
3.3.2004 tarihli 62 nci Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve
önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine
söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için
20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.
İlk söz, Hükümet adına, Devlet Bakanı
Sayın Kürşad Tüzmen'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzmen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen
ürünlerle ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz
aldım.
1980'li yıllarda uygulamaya konulan
ihracata dayalı, dışa açık ekonomiyi ve dışticarette liberal politikaları
benimseyen ülkemiz, Avrupa Birliğiyle gerçekleştirilen gümrük birliğiyle, dünya
ekonomisi ve ticaretinde önemli bir bloğa ticarî entegrasyon gerçekletirmiş
bulunmaktadır. Bunun sonucunda, hepinizin bildiği gibi, 1/95 sayılı Ortaklık
Konseyi Kararı hükümleri doğrultusunda, gümrük vergileri, Avrupa Birliği ve
EFTA'ya karşı sıfırlanmış ve üçüncü ülkelere karşı ise ortak gümrük tarifesi
seviyesine indirilmiştir.
Ülkemizin genel dışticaret rakamları içerisinde,
Uzakdoğu ülkelerinin, özellikle de Çin'in önplana çıktığı görülmektedir.
Ülkemizin Çin'den 2003 yılında yaptığı ithalat, bir önceki seneye göre oldukça
artmış ve en çok ithalat yaptığımız ülkeler sıralamasında 5 inci sıraya
yükselmiştir. Çin'in büyük oranlı dışticaret fazlası ve doğrudan yatırım
şeklinde yabancı sermaye girişine dayanarak yürüttüğü kalkınma politikalarının
yanı sıra, kendi yerel para birimini de, yapay olarak, devamlı bir şekilde
aşağıda tutması, ihracatını artırma yönündeki çalışmalarının, aynen bu tabanda,
devamlı bir şekilde, planlı bir çerçevede yapılmasının sonucudur.
Şimdi, tabiî, ülkemiz ithalatındaki artışa
baktığımız zaman, ülkemizdeki yerel para biriminin aşırı değerli olması bizim
ithalatımızı çok cazip hale getirmektedir, üzerimizde bir ithalat baskısı
yapmaktadır; ancak, Çin de, devamlı bir şekilde, kendi yerel para biriminin
değerini oldukça düşük tuttuğu için, bu sefer, ülke ekonomisindeki, kendi
ithalatımızdaki etkisi iki misli olmaktadır. Yani, kendi yerel para biriminin
değeri düşük, bizim para birimimizin değeri çok yüksek; dolayısıyla, Çin'den ve
Uzakdoğu'dan yapılan ithalat oldukça ucuza gelmektedir.
Şimdi, tabiî, bu, sadece bizim sorunumuz
değil; başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bütün ülkeler bu konuda
rahatsız. Özellikle ülkemiz ithalatındaki artışı mercek altına aldığımızda,
tabiî, dış ve iç makroekonomik gelişmelerden bağımsız bir seyir gösterdiğini
izlemek mümkün değil. Tabiî, burada, ekonominin daraldığı dönemlerde,
ithalatımızda, buna paralel düşüşler yaşıyoruz biliyorsunuz ve özellikle
büyümenin yaşandığı, canlanmanın yaşandığı dönemlerde de, aynı şekilde,
artışlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum, temelde Türkiye'nin ithalatının, üretim
ve ihracata dönük ve özellikle ara ve yatırım mallarından müteşekkil olmasının
bir sonucudur.
Bu çerçevede, ana mal grupları itibariyle
Çin'den yapılan ithalatımız incelendiğinde, ithalatın yüzde 77'sinin imalat
sanayiine yönelik, tamamıyla imalat sanayiine yönelik ara ve sermaye
mallarından oluştuğu görülmektedir; tüketim mallarının payı ise, geçtiğimiz
yıla göre yaklaşık 3 puan azalarak, yüzde 21,7 oranında gerçekleşmiştir. Çin'e
olan ihracatımız ise, 2002 yılında 268 000 000 dolar olarak gerçekleşirken,
2003 yılında artış göstererek 492 000 000 dolar seviyesine ulaşmıştır. Şimdi,
şu haliyle, Çin, ülkemiz açısından, en çok ihracat yaptığımız ülkeler
sıralamasında 21 inci sıradadır ve geçen seneki ihracatla bu seneki ihracatı
karşılaştırdığımız zaman, Çin'e olan ihracatımız yüzde 72 oranında artmış
durumdadır.
Çin'e yönelik politikalarımızın iki ana
unsurunu, Çin'le olan ikili ticarî ilişkilerimizde, aleyhimize olan ticaret
açığının ihracatımızda sağlanacak artışla azaltılması ve ihracatımızın ürün
yapısının çeşitlendirilmesi teşkil etmektedir. Bu çerçevede, Dış Ticaret
Müsteşarlığı bünyesinde yapılan pazara giriş stratejisi konusundaki çalışmalar,
özel sektörün de etkin katılımı ve desteğiyle sürdürülmektedir. Son yıllarda
Çin pazarına yönelik gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin tanıtım alanında
yoğunlaştığı görülmektedir. Bu kapsamda Türk ihraç ürünlerinin Çin pazarına
giriş imkânlarının artırılması, Çin ve Türk firmaları arasında iş olanaklarının
geliştirilmesi amacıyla alım ve ticaret heyeti programları, ilgili fuarlara
katılım sağlanması şeklinde organizasyonlar gerçekleştirilmektedir.
2004 yılında, özellikle Çin pazarına olan
ihracatımızı artırmak üzere faaliyetlere aralıksız devam etmekteyiz. Bir yandan
ihracatımızı artırmaya yönelik çalışmalar yürütülürken, öte yandan yerli
sanayimizin, dışrekabetin olumsuz etkilerinden korunması için gerekli
çalışmalar da ivedilikle yapılmaktadır. Bu kapsamda yapılan başvurular
ivedilikle değerlendirilmekte ve ilgili kurumlar tarafından uluslararası
yükümlülüklerimiz ve haklarımız çerçevesinde mevcut durumun iyileştirilmesine
yönelik alınabilecek önlemler vakit geçirmeden hayata geçirilmektedir.
Ülkemizin de taraf olduğu Dünya Ticaret
Örgütü anlaşmaları çerçevesinde hazırlanmış olan İthalatta Haksız Rekabetin
Önlenmesi Hakkında Mevzuat, İthalatta Gözetim ve Korunma Önlemleri Mevzuatı ve
Tekstil ve Konfeksiyon Ürünleri İthalatında Korunma Önlemleri Mevzuatı
yürürlükte bulunmakta ve bu kapsamda uygulamalar etkin bir şekilde
yapılmaktadır.
Ülkemizde 1989'dan beri uygulanmakta olan
İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat çerçevesinde, halihazırda
Çin menşeli ürünlere karşı 4 damping soruşturması devam etmekte; 1 geçici ve 16
kesin önlem şeklinde, dampinge karşı vergi yürürlükte bulunmaktadır.
Soruşturmaların, yerli üreticilerimizin mağduriyetinin giderilebilmesini
teminen, uluslararası yükümlülüklerimizi ihmal etmeyecek şekilde, mümkün olan
en kısa sürede sonuçlandırılmasına büyük özen göstermekteyiz. Yerli üretici
nezdinde Çin menşeli ithalattan kaynaklanan zararın incelenmesi ve dampingin
varlığına yönelik kapsamlı çalışmalar sonucunda, uygulamaya konulmuş olan
dampinge karşı önlemlerin, bazı hallerde, yerli üreticilerin şikâyetlerini
gidermekte yetersiz kaldığı tespit edilmektedir. Bu tespit üzerine, gelen
şikâyetler değerlendirilmiş ve öncelikle, bu ürünlerin izlenebilmesi amacıyla,
2003 yılında, Bazı Maddelerin İthalatının İzlenmesine İlişkin Tebliğ uygulamaya
konulmuştur. Bahse konu tebliğ ve tebliğ ekinde listede yer alan 20 maddeyi
öngörülen referans fiyatların altında fiyatlarla ithal etmek isteyen ithalatçılara,
ithal izin belgesi alma şartı getirilmiştir. Böylece, yerli sanayi tarafından
şikâyete konu edilen bazı maddelerin ithalatı, bir yandan dampinge karşı
önlemlerle disiplin altına alınmış, diğer yandan da izleme tebliğiyle, düşük
fiyatlarla yerli sanayiciye zarar vermelerinin önüne geçilmesi sağlanmıştır.
Öte yandan, gümrük birliği sonrasında,
Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerden ithalatı düzenleyen ve kısıtlayan
kurallarla ilgili uyum çalışmaları da benimsenmiş ve üçüncü ülkelere karşı
belirli tekstil ve konfeksiyon ürünleri ithalatında, söz konusu olan miktar
kısıtlaması ve gözetim önlemleri, ülkemiz tarafından da uygulanmaya başlanmış
ve gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde, 23 ülkeyle, tekstil ve konfeksiyon
ürünleri ticaretine ilişkin mutabakat zabıtları imzalanmıştır. Halihazırda,
tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde üstlenilmiş olan kota ve gözetim önlemleri
kapsamında, Çin menşeli 37 tekstil kategorisinde miktar kısıtlaması
uygulanmaktadır. Ayrıca, Çin menşeli 13 tekstil -ağırlıklı olarak konfeksiyon-
kategorisinde, görülen ihtiyaç üzerine, ülkemizce, gözetim uygulaması yürürlüğe
konulmuştur.
Bunun yanı sıra, gümrük kıymeti açısından,
genel olarak Uzakdoğu ülkelerinden, özellikle de Çin'den yapılan ithalatlarda,
beyan edilen kıymetin, diğer ülkelerden ithal edilen eşyalara oranla düşük
olduğunun tespit edilmesi üzerine, öncelikle dokuma ve örgü mensucat
ithalatında olmak üzere, referans maliyet hesabı yöntemi uygulamaya konularak,
gerçekdışı beyanlarla yapılan ithalatın önüne geçilmiştir. Referans fiyatlar ve
diğer veri kıymetler meslek kuruluşları tarafından hazırlanmakta ve Dış Ticaret
Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine, Gümrük Müsteşarlığı tarafından uygulamaya
konulmaktadır.
Konfeksiyon ithalatında sanayiin durumu
dikkate alınarak, gerekli görüldüğü durumlarda, fiyat uygunluğu ilgili
ihracatçı birlikleri kanalıyla da incelemeye tabi tutulmaktadır.
Çin'den yapılan tekstildışı ürünlerin
ithalatında, Çin menşeli 15 ürün grubunda kota uygulaması ve 30 üründe gözetim
uygulaması mevcuttur. Gümrük birliği dolayısıyla üstlenilmiş olan miktar
kısıtlamaları, sofra ve mutfak eşyaları ve bazı spor ayakkabıları kapsarken;
gözetim uygulamaları, çeşitli kimyasallar, spor ayakkabıları, motorsuz
tekerlekli taşıtlar, resim fırçaları, kâğıtlar, oyuncak gibi ürünleri
kapsamaktadır.
Ülkemizce yürütülen soruşturmalar
sonucunda uygulamaya konulmuş olan miktar kısıtlamaları ise, yine aynı şekilde,
seramikten izolatörlere, vantilatörler, sofra-mutfak eşyası, gözlük camları,
çanta, valiz, musluklar gibi çeşitli ürünleri kapsamakta. Bunlarda da
gözetimleri uyguluyoruz. Burada liste çok kabarık, sadece birkaç tanesini örnek
olarak veriyorum.
Bütün bu ürünlerin ithalatında, gözetim
belgesi verilmesi sırasında da referans maliyetler esas alınmaktadır. Tabiî, bu
ticaret politikası önlemlerinin uygulanabilmesi, menşe yanılmasının
önlenebilmesi amacıyla tüm gümrük idareleri, ülkemizin, Avrupa Birliğinden
bağımsız olarak miktar kısıtlaması veya gözetim önlemi uygulamaya koyduğu
üçüncü ülkeler menşeli eşya ile yine diğer menşee göre dampinge karşı vergiye
tabi eşyanın ATR dolaşım belgesi eşliğinde ülkemize ithal edilmesi hallerinde
dahi, ithal lisansı veya gözetim belgesi aranmakta ve dampinge karşı vergiyi
tahsil etmektedirler. Biliyorsunuz, sadece Çin'den, Uzakdoğu'dan değil, Avrupa
Birliği üzerinden de bir giriş var. Avrupa Birliğinde düşük gümrük ödenmesi
sayesinde, Avrupa Birliği malı olarak gelen mallarla ilgili olarak da bu tip
önlemlerimiz oluyor.
Yine, bunlara ek olarak, Çin ve Uzakdoğu
ülkelerinden yapılan ithalata karşı, gümrük uygulamaları çerçevesinde, mümkün
olan tüm tedbirler de alınıyor. Bunlardan birincisi, ihtisas gümrükleri
uygulamasının yaygınlaştırılmasıdır. İhtisas gümrükleri uygulamasını, tekstil,
otomotiv gibi mevcut uygulamaya ilaveten, 2003 yılı içerisinde, sektörün
talepleri ve görüşleri doğrultusunda, düz cam, halı, ayakkabı, deri mamulleri,
porselen, çakmak gibi ürünler için de başlattık. Böylece, sanayilerimizi
olumsuz etkileyen bazı eşya türlerinin ithalatının, sadece belirli gümrük
idarelerinden yapılması sağlanarak, bu tür eşyaların ithalatı daha sıkı denetim
altında tutulmaktadır.
Tabiî, düşük kıymetli ithalatın
önlenebilmesi için referans fiyat uygulaması, başta tekstil ürünleri olmak
üzere çok sayıda üründe etkin bir önlem olarak kullanılmaktadır. Referans fiyat
uygulamasının yanı sıra, yine, düşük kıymetli ithalata karşı önlem olarak,
ayakkabı, çakmak, çay, şeker, kömür, kimyasal ürünler gibi ürünlerin
fiyatlarına ilişkin değişik kaynaklardan temin edilen bilgiler veri olarak
kullanılmak üzere gümrük idarelerine gönderilmektedir. Gerek referans fiyatı
gerekse veri olarak kullanılmak üzere gönderilen fiyatlar kıyaslama amacıyla
kullanılmakta, beyan edilen kıymetin daha düşük olması halinde, ilave bilgi,
belge talep edilmekte; ayrıca, belgelerin gerçekliği, yurt dışından
araştırılmaktadır. Bu zaman zarfında, gümrük mevzuatına uygun olarak fark
vergiler teminata bağlanarak, eşya çekilebilmektedir.
Bu ülkelerden yapılan düşük kıymetli
ithalata karşı, gümrük verileri ve sektör verilerine dayalı olarak, merkezde,
uzmanlarca risk analizi çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında,
bugüne kadar 557 gümrük tarife istatistik pozisyonu ve 17 096 firma incelenmiş,
435 firmanın incelenmesini öngören 23 risk analizi raporu hazırlanarak, denetime
intikal ettirilmiştir.
Diğer taraftan, sektörün müracaatları
doğrultusunda başlatılan denetimler sonucunda 2 trilyon lira vergi talep
edilmiş ve 6 trilyon lira para cezası öngörülmüştür.
Ayrıca, Çin ve Uzakdoğu menşeli ürünlere
karşı uygulanan dampinge karşı vergi, telafi edici vergi, gözetim ve miktar
kısıtlaması, kota şeklinde ticaret politikası önlemlerinin menşe saptırması
yoluyla aşılamaması için ithalat esnasında menşei şahadetnamesi ibrazı zorunlu
hale getirilmiştir.
Gümrük Kapıları Güvenlik Sistemleri
(GÜMSİS) Projesi kapsamında, 3 adet x-ray cihazı Habur, Kapıkule ve İpsala
gümrük kapılarında konuşlandırılmış, kapalı devre televizyon sistemiyle gümrük
kapılarımız gerçek zamanlı olarak izlenir hale gelmiştir. Söz konusu
ekipmanlar, özellikle Uzakdoğu'dan yapılan ithalatta etkin olarak denetimin
sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Diğer taraftan, rutin kontrol ve
denetimlerin yanı sıra, ilave cari denetimler başlamıştır. Örneğin, Çin ve
Uzakdoğu mallarının da konulduğu 145 adet antrepo, Gümrük Müsteşarlığı denetim
birimlerince ani baskınlarla denetime tabi tutulmuş, tarama suretiyle sayımı
yapılmıştır. Uygunsuzluk arz eden antrepolarla ilgili idarî ve adlî işlemlere
başlanılmıştır.
Cari denetimler kapsamında yeni bir tedbir
de, ikinci muayene uygulamasıdır. Halen devam eden bu uygulamayla, denetim
elemanları, eşyanın normal kontrollerinden sonra ikinci muayenesini yaparak
etkin denetim mekanizması oluşturmuşlardır. Sivil toplum örgütleri ve
firmalardan Gümrük Müsteşarlığına iletilen şikâyetler ve talepler
doğrultusunda, gümrük idarelerine gerekli uyarılar gönderilmektedir. Bu
kapsamda, yine aynı şekilde, oyuncak, musluk, sıhhî tesisat armatürleri, sunî
deri, taklit deri tabir edilen eşya, yine birçok üründe, parke, battaniye,
bisiklet gibi çeşitli tüketim malları ithalatında tarife, miktar, kıymet ve
menşe yönünden yapılan kontrollerin azamî dikkat gösterilerek yapılması
sağlanmıştır.
Yine son dönemde uygulamaya koyduğumuz bir
diğer uygulama da, muayene kurulları uygulamasıdır. Bu uygulamayla, muayene
memurları arasında gün içerisinde karşılaşılan tarife ve kıymet problemlerinin
aktarılması ve güncel olarak veri akışı sağlanmakta, sorunlara en kısa sürede
çözüm bulunmaktadır ve bu bilgi akışıyla, rutin kontroller çok daha etkin bir şekilde
yapılır hale gelmiştir.
Tabiî, bu noktada, sivil toplum
kuruluşlarına, yerli sanayicilerimize de büyük görevler düşmektedir. Gerekli
bilgi akışının sağlanması ve firma ihbarlarında bulunulması halinde, Çin
mallarına karşı nokta bazında özel önlemler alınması imkân dahilinde
bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu konuda ilgili tüm kurumların koordineli
çalışmalarına ilave olarak, sanayicisinden tüketicisine kadar topyekûn bir
mücadele şarttır.
Öte yandan, sağlık, emniyet ve çevrenin
korunması, ulusal gümrük, güvenlik gereklerinin sağlanması, düşük kaliteden
kaynaklanan haksız rekabetin ve yanıltıcı uygulamaların önlenmesine yönelik
hükümler içeren dışticarette teknik düzenlemeler ve standardizasyon mevzuatı
kapsamında yapılan uygulamalarla da ithalatın denetimi sağlanmaktadır.
Tabiî, ilgili kurumlarımızca, yerli
üreticilerimizin zararının giderilmesine yönelik olarak uygulamaya konulmuş
olan mevcut ticaret politikası önlemlerine ek olarak, özellikle yerli
sanayicilerimizin de, Çin'e yönelik uygulanmakta olan kotaların gelecek yıl
kaldırılacak olmasının yarattığı tedirginliğin bertaraf edilmesi amacıyla,
ülkemiz mevzuatında yapılan değişikliklerle, Çin'in Dünya Ticaret Örgütüne
katılım prosedüründe yer alan özel hükümlerden ülkemizin de faydalanması sağlanmıştır.
Bu bağlamda, ülkemiz, 2016 yılına kadar Çin'e karşı yürüteceği damping
soruşturmalarında, piyasa ekonomisi uygulamayan ülkeler için geçerli olan
şartları uygulamaya; 2013 yılına kadar, gerekli görülen hallerde, münferiden,
Çin menşeli ürünlere yönelik olarak koruma önlemleri almaya -ki, kota, gözetim,
tarife artışı devam edebilecek- ve 2008 yılına kadar, Çin menşeli tekstil ve
konfeksiyon ürünleri ithalatının piyasayı bozarak ticaretin düzenli gelişimini
engellemesi halinde, libere edilmiş Çin menşeli tekstil ürünlerinde miktar
kısıtlamalarını yeniden uygulamaya başlayabilecektir.
Ülkemiz kurumlarınca, yerli sanayiin
dışrekabetin olumsuz etkilerinden koruması amacıyla yapılan çalışmalar
değerlendirilirken, Dünya Ticaret Örgütüne üye ülkelerin yerli sanayilerini
korumaları adına ellerinde kalan tek aracın Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarında
öngörülen koruma araçları olduğu, dolayısıyla, bu durumun, yerli
üreticilerimizin rahatsızlıklarının uluslararası kabul görmüş kurallar dışında
yöntemlerle giderilmesini olanaksız kıldığı gerçeğinin de gözönüne alınması
gerekmektedir. Bu bağlamda, mevcut mevzuatın en etkin şekilde uygulanmasına
çalışılarak, gerek gümrük birliği dolayısıyla, üstlenilmiş olan Avrupa
Birliğinin tekstil ve tekstil dışı ürünlerdeki kota ve gözetim önlemleri
gerekse yerli üreticilerimizin başvuruları üzerine uygulamaya konulan ticaret
politikası önlemleriyle, dışticarette, dışrekabetten en çok etkilenen
sektörlerimizin korunması adına çalışmalar etkin bir şekilde yürütülmektedir.
Yerli üreticilerimizin, bu alandaki
detaylı kurallara hâkim olmasının da, bahse konu uygulamaların etkinliğini ve
uygulama alanlarını artıracağı öngörülmüş olup, uygulayıcı kurumlar, yerli
üreticilerimizin çeşitli süreçlerde karşılaştığı zorlukları aşmalarını teminen
gerekli her türlü desteği sağlamaktadır.
Çin uygulamalarının, Dünya Ticaret Örgütü
kurallarına uygunluğunun yakından takip edilerek, gerektiğinde Dünya Ticaret
Örgütü anlaşmazlıkların halli platformunun kullanılması da dahil olmak üzere,
ekonomik ve ticarî menfaatlarımızın korunması amacıyla, ilgili kurumlarımızın
yürüttüğü çalışmalar sürdürülecektir.
Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili
çalışmalarımızın süreklilik arz ettiği ve ilgili bütün kesimlerin âdeta
teyakkuz içerisinde olduğunun altı çizilmelidir. En son, 26 Mart 2004
tarihinde, Gaziantep'te, özel ve kamu kesimi temsilcilerinin iştirakiyle
gerçekleştirdiğimiz toplantıda, Çin'den ithalatın yarattığı tehlikeler masaya
yatırılmış ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. Anılan toplantıda, ithalatta
haksız rekabetin önlenmesine yönelik somut yeni tedbirler üzerinde durulmuştur.
Bunların başında, mesela, tekstil ürünleri ve ayakkabı ürünlerinde uygulanan
referans fiyat uygulama sisteminin daha da yaygınlaştırılması yönünde
çalışmalar gelmektedir.
Bunun yanı sıra, bahse konu toplantıda
alınan karar doğrultusunda, tekstil sektörü ve hammaddesi mahiyetinde olan bazı
ürünlerin, dahilde işleme rejimi çerçevesinde yapılan ithalatına kısıtlama
getirilmiştir. Ayrıca, ithalat bilgilerinin, Gümrük Müsteşarlığından Dış
Ticaret Müsteşarlığına günlük olarak aktarımına başlanarak Çin ve Uzakdoğu'dan
yapılan ithalata ilişkin tedbirler anında alınabilecektir.
Tüm bu çalışmaların yanı sıra, 8 Nisan
2004 tarihli ve 25427 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan İthalatçı Birliklerinin
Kurulmasına İlişkin Tebliğle 7 ithalatçı birliği kurulmuştur. Bu birlikler
vasıtasıyla, Uzakdoğu ülkelerinden ve bilhassa da Çin'den gerçekleştirilen
menşe yanıltması, çifte fatura kullanımı suretiyle düşük fatura beyanıyla
yapılan ve böylece ticaret politikası araçlarının etkisini azaltan ithalatın
bertaraf edilebilmesi; kayıtdışı ekonominin ithalat boyutunun kayıt altına
alınabilmesine matuf bir mekanizma oluşturulabilmesi; halihazırda yaklaşık üç
aylık gecikmeyle temin edilebilen madde bazındaki ithalat isteklerine, çok kısa
sürede (azamî 2 gün) ulaşılabilmesine imkân tanıyan bilgi sistemi altyapısının
kurulması ve böylece, ithalatın etkin bir şekilde takibi ile, gerekli
politikaların tesisinin ve bu politikaların güncel bir şekilde izlenmesinin
mümkün kılınması, bu vesileyle de yerli üreticilerimizin korunması ve ithalatın
disipline edilebilmesi gibi amaçlara ulaşılabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) -
Görüldüğü üzere, ithalatta haksız rekabetin önüne geçilmesi çalışmalarımız
yoğun ve kesintisiz bir şekilde sürdürülmektedir. Bu çalışmaların bazıları,
2005 sonrası için de gerekli zemini hazırlamaktadır. Bu çerçevede, Çin'in
DTÖ'ye Katılım Protokolü paralelinde yapılan bir mevzuat düzenlemesiyle, 1 Ocak
2005 tarihinden itibaren Çin menşeli tekstil ve konfeksiyon kotalarının
kalkacağı dikkate alınarak, bu ülke menşeli tüm tekstil ürünlerinin, gözetim ve
korunma sistemi çerçevesinde kontrole tabi tutulmasını teminen gerekli
hazırlıklarımızı tamamlamış bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükümetimiz, ülke dışticaretini kesinlikle öncelikli bir mesele olarak ele
almaktadır. Dünyanın imalat devi haline gelen Çin Halk Cumhuriyetinin global
ticarette sahip olduğu ağırlık her gün artmaktadır. Bunun ortaya koyduğu fırsat
ve tehditleri tespit etmek, Çin'in giderek liberalleşen pazarından artan bir
pay almak, yerli imalatçılarımızı haksız rekabetten korumak ve yeni işbirliği
imkânlarını ortaya koyabilmek için azamî gayret sarf edilmektedir; yani, Çin'in
bu tehlikesine karşı, bir tehdit unsurunu bir fırsat unsuru haline getirebilmek
amacıyla, özellikle Çin pazarının önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önemli bir
ihraç pazarı haline getirilmesi çalışmalarını sürdürüyoruz; çünkü, bütün dünya
ülkeleri kendisine göre, herkes kendisine göre bir sistem gerçekleştirmeye
çalışıyor; ama, bizim buradaki stratejimiz orada da aynı şekilde pazar payımızı
artırmaya yönelik; tabiî, içeride de, açıkçası, kalitesiz ürünlerin ithalatına
ve haksız bir şekilde rekabet edilmesine karşı çıkmak.
Tabiî, bu etik değerler toplumun tümü
tarafından paylaşılmalı; yani, sonuçta, bu ithalatı yapanlar, belli noktalarda,
yine, aynı şekilde, bizim ticaret odalarımızdaki, borsalarımızdaki, bizim
sanayi odalarımızdaki çeşitli temsilciler, üyeler. Orada da aynı şekilde
gerekli özenin gösterilmesi gerektiğine ben inanıyorum; çünkü, tamamıyla kendi
ülkemize yararlı ürünleri ithal etmeliyiz. İthalatın, kendi ihracatımızı
destekler yönde yapılan bir ithalat şekline dönüştürülmesi gerekir diye
düşünüyoruz.
Şimdi, biz, burada, tabiî, bütün imkânları
elimizden geldiğince kullanmaya gayret ediyoruz ve tabiî, ihracat artışımız da,
biliyorsunuz, mart ayında yaklaşık yüzde 39 seviyesine geldi. Bu sene,
inşallah, 55 milyar dolarlık bir ihracat rakamını Türkiye yakalayacaktır. Yani,
daha önce sözünü verdiğimiz şekilde, 50 milyar dolar ihracat rakamını hep
beraber geçeceğiz. Amacımız, 55 milyar doları da geçmeye çalışmak olacak.
Tabiî, ithalatın da dengeli bir şekilde, buna uygun bir şekilde devam etmesi
gerekiyor.
Bizim almış olduğumuz önlemleri ben burada
kısaca anlatmaya çalıştım. Özellikle bütün bu çalışmalarımız çerçevesinde
gerekli olan her türlü önlem alınmakta ve bizim yaptığımız incelemeler sonunda
da, özellikle tüketim malları başta olmak üzere, ithalatta belli kalemlerde,
yaptığımız bu son çalışmalar çerçevesinde, Türkiye'nin ihtiyacına uygun
malların girişine yönelik gerekli çalışmalar yapılıyor; ama, dediğim gibi,
haksız rekabet yaratacak şekilde, Türk sanayiini etkileyecek çeşitli ürünlerin
girdiği en önemli kapılarda çok önemli tedbirler almış durumdayız ve mümkün
olan en iyi şekilde mücadelemizi sürdürmeye gayret ediyoruz.
Bu nedenle, ben, konuşmamı burada
tamamlıyorum. Meclis araştırmasına ilişkin bir önergeyi... Şu aşamada, burada,
zaten gerekli bütün önlemleri, almamız gereken bütün önlemleri açıkladığım
kanaatindeyim.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Önerge hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin. (Alkışlar)
Sayın Ersin, sadece Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına mı konuşacaksınız, yoksa, önerge sahibi olarak da konuşacak
mısınız?
AHMET ERSİN (İzmir) - Başka arkadaşım
konuşacak Sayın Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
önerge sahipleri adına Mehmet Küçükaşık konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu arada, Sakıp Sabancı, biliyorsunuz
Türkiye'nin yetiştirdiği ender insanlardan birisi, yaşamını kaybetti;
dolayısıyla, Sakıp Sabancı'ya Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine de
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, son dönemlerde
sanayimizin en büyük derdi, Uzakdoğu ve Çin mallarının piyasayı sarmış
olmasıdır. Uzakdoğu'dan ve özellikle Çin'den ithalat yoluyla ve daha çok da
kaçakçılık yoluyla ve yasadışı yöntemlerle ülkemize giren ucuz, ama, kalitesiz
ürünler yerli sanayimizi tehdit etmektedir. Bugün, Çin malları, her eve, her
işyerine ve hemen hemen her resmî kuruma girmiş durumdadır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin en büyük
sorunu, üretim ve istihdamın artırılmasıdır. AKP Hükümetleri döneminde
yatırımlar tamamen durmuştur. Özel kurum ve kuruluşlar da, yaşanan ekonomik
krizler nedeniyle ve bu krizlerin izlerinin halen de devam ediyor olması
nedeniyle yeni yatırım yapmakta, haklı olarak, çekingen davranmaktadırlar.
Dolayısıyla, yeni yatırımlar yapılmadığı ve üretim de artırılamadığı için
istihdam olanakları da genişlememektedir. Nüfus artışı ve çalışabilir genç
nüfusun yoğunluğu da dikkate alındığında, istihdam sorununun ve dolayısıyla
işsizliğin Türkiye'nin en büyük sorunu olduğu inkâr edilemez. Kapkaçın, gasbın,
hırsızlığın, soygunun artmasının, aile düzenlerinin bozulmasının altında
işsizlik sorununun olduğunu bilmek ve görmek gerekir. Kapkaçtan, soygundan
sokaklarda gezilemez oldu; en kalabalık caddeler bile bu anlamda tekin değil. Bunu,
salt bir asayiş sorunu olarak algılamak doğru olmaz. İstediğiniz kadar cezaları
artırın, eğer işsizlik önlenemezse, istihdam artırılamazsa, sokakları güvenli
hale getirmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik Türkiye'nin
en önemli sorunu olduğuna göre, bu sorunu ortadan kaldırmanın veya azaltmanın
yolu da yatırımların ve üretimin artırılmasıdır; yerli sanayicimizin
güçlendirilmesi, yerli ve yabancı yatırımların ve ihracatın önünün açılmasıdır.
Ülkemizde yeni yatırımlar yapılmadığı gibi, var olan fabrika ve işyerleri ve
genel olarak yerli sanayimiz çok ciddî bir tehlike ve tehditle karşı
karşıyadır. Uzakdoğu ve özellikle Çin malları piyasayı sarmış durumdadır. Yerli
üretime göre ucuz, ama, kalitesiz olan bu ürünler, yerli sanayimizi büyük bir
sıkıntıya sokmaktadır. Çin ürünleri, yerli sanayii olan her ülkenin korkulu
rüyası olmuştur. Günümüzde, aralarında Amerika Birleşik Devletlerinin de
bulunduğu çok sayıda ülke, bir Çin tehdidi altında bulunduğuna inanmaya
başlamıştır. Bazı ülkeler duruma müdahale etmek zorunda kalmış ve Dünya Ticaret
Örgütü verilerine göre, Çin mallarına karşı 2003 yılının ilk altı ayında 48
damping soruşturması başlatılmıştır. Bu durum, Çin Halk Cumhuriyetinin, dünyada
en çok dampinge karşı vergiye konu olan ülke olduğunu göstermektedir. Bu
ülkenin dışpazarlarda izlediği bu agresif politikaların, gelecekte de artarak
süreceği görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, Çin'de piyasa
ekonomisinin uygulanmayışı, mevzuatın şeffaf olmaması, düşük ücret düzeyi ve
yüksek devlet teşvikleriyle üretim yapılması gibi hususlar, bu ülkede
maliyetleri çok düşürmektedir. Örneğin, işgücü nüfusu 760 000 000 civarındadır.
Bu nedenle, işgücü çokluğuna dayalı olarak işgücü çok ucuzdur; aylık, 70-80
dolar civarındadır ve bunun, daha yirmi yıl, otuz yıl bu şekilde sürmesi
beklenmektedir. Bu maliyet ucuzluğu nedeniyle Çin malları, yasal veya yasadışı
yollardan girdiği ülkelerde haksız rekabet doğurmaktadır. Bu ürünler, tıpkı
buğday tarlasına dadanan çekirge sürüsü gibi, girdiği her sektörü kurutmakta ve
yok etmektedir. Yerli sanayicilerimiz, bu durumda, eğer önlem alınmazsa,
kaliteyi düşürmek veya kepenk kapatmak tercihiyle karşı karşıya kalacaktır.
Halen otuzun üzerinde sektör neredeyse yol ayrımına gelmiş ve yaşama mücadelesi
vermektedir.
Ankara Ticaret Odası ve İzmir Ticaret
Odası kayıtlarına göre, ülkemiz genelinde, örneğin oyuncak sektörünün yüzde
95'i, inşaat malzemeleri sektörünün yüzde 20'si, kırtasiye malzemelerinin yüzde
45'i, bilgisayar aksamının yüzde 50'si, konfeksiyonda trikoların yüzde 40 ve
abiye kumaşların yüzde 80'i Uzakdoğu ve Çin malları tarafından parsellenmiştir.
Elektrikli cihaz ve malzemelerde yüzde 25, elektronikte yüzde 50, tıbbî
cihazlarda yüzde 50 pazar payı Çin ve Uzakdoğu mallarının kontrolü altındadır.
Bilindiği gibi, bu sektörlerden bazıları
ihracatımızın temelini oluşturmaktadır. Özellikle en büyük ihraç
kaynaklarımızdan olan tekstil sektörü, aynı zamanda da en önemli istihdam
kaynağımızdır; 2 000 000'a yakın kişi bu sektörde çalışmaktadır. Örnek olarak
bu sektörü alırsak, Çin'e uygulanan tekstil kotalarının 2005 yılında kalkacağı
düşünülürse, kotaya rağmen dünya tekstil ihracatının yüzde 30'unu elinde tutan
Çin'in, çok yakında, hem iç pazarımızı ve hem de tekstil ihracatımızı çok
olumsuz etkileyeceği kuşkusuzdur; yani, işletmeler ve işyerleri kapanacak,
işsizler ordusuna yenileri katılacaktır.
Yine, örneğin, Türkiye'ye giren Çin malı
lastiklerin yıllar itibariyle bedeli, 2001 yılında 5 000 000 dolara yakınken,
2002 yılında 15 500 000 dolar, 2003 yılının ilk yedi ayında ise 20 000 000
dolardır; yani, korkunç bir artış var.
Sadece 2003 yılının Ocak-Kasım döneminde
Çin'den yapılan resmî kayıtlı ithalatta bir önceki yıla göre yüzde 83 oranında
artış olmuştur. 2003 yılı sonu itibariyle bu ithalat resmî rakamlarla 2 500 000
000 dolar civarındadır. Bu ülkeye ihracatımız ise 500 000 000 dolara yakındır;
dolayısıyla, Çin'e yapılan ihracat ile bu ülkeden yapılan ithalat arasındaki
makas çok fahiş biçimde açılmıştır.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan,
değişik konuşmalarında, kendi ürünlerimiz kaliteliyse, biraz fiyatlı da olsa
kendi ürünlerimizi kullanmamız gerektiğini söylüyor. Sayın Bakan "kendi
ürünlerimizi kullandığımızda hem işsizliğin çözümüne hem de ekonominin
büyümesine katkıda bulunuruz" diyor. Yani, yerli malı kullanılmasını
öğütlüyor. Ancak, Sayın Bakan, Çin mallarının resmî kurumların da tercihi
olduğunu bilmiyor mu; tasarruf gerekçesiyle resmî kurumların da ucuz Çin
mallarına yöneldiğini bilmiyor mu?! Şurası bir gerçek ki, tasarruf yapacağız
diye bazı resmî kurumlar da yerli sanayimize darbe vurmaktadır.
Şimdi, Sayın Bakanın çantasında ve cebinde
Çin malı değişik ürünlerin olduğuna bahse girerim.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) -
Sizde vardır da bizde yok.
AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın Bakanın da
çantasında ve ceplerinde Çin malı değişik ürünler vardır. Yani, bunları
söylerken...
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) -
Sizde çıkar da bizde çıkmaz.
AHMET ERSİN (Devamla) - Sevgili Bakanım,
siyaseti bırakmasına bahse girerim sizinle. Üzerinizde mutlaka vardır; çünkü,
resmî kurumlar, resmî kişiler de, artık, Çin mallarına yöneldiler.
Sayın milletvekilleri, Uzakdoğu ve Çin
malları sahte markalarla, çeşitli alicengiz oyunlarıyla ve başka damgalar
vurularak yurda sokulmaktadır. Bazı Arap ülkeleri ve diğer bazı komşu ülkelerde
markası ve menşei değiştirilerek özellikle bazı gümrük kapılarından
girmektedir. Çin ve Uzakdoğu'dan yapılan ithalatın önemli bir kısmı düşük
beyanlı ve yüzde 50'den fazlası da, kayıtdışıdır, yani kaçaktır. Piyasadaki Çin
mallarının, yapılan ithalatın çok üzerinde olması bunu göstermektedir. Bu
kaçakçılığın arkasında, bazı irticaî çevrelerin olduğu ve yüklü miktarlarda
rüşvetin döndüğü iddiaları yaygındır. Kaçak olarak yurda giren Çin malları da
hesaba katıldığında, ithalatta Çin istilasının Türk ekonomisine maliyeti 7
milyar doların üzerindedir.
Peki, kuraldışı ve agresif bir biçimde ve
yağma anlayışı içinde yapılan bu ithalat ve kaçakçılık, ülke ekonomisine,
piyasalara ne tür olumsuzluklar getirmektedir:
Bir defa, haksız rekabete dayanamayan
işyerleri kapanmaktadır; dolayısıyla, istihdam kaybı olmakta ve zaten çok ağır
boyutlardaki işsizlik sorunu daha da büyümektedir.
Kayıtdışı ekonomi, Türkiye'nin en önemli
sorunlarından biridir. Uzakdoğu ve Çin'den yurda giren düşük beyanlı ve kayıtdışı
mallar, yani, yapılan gümrük kaçakçılığı, ülkemizdeki kayıtdışı ekonomiyi
büyütmektedir.
Halkın alım gücü düşük olduğundan,
kalitesiz de olsa, ucuz olan Çin mallarına talep kayması olmaktadır. Girdi ve
yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle Türk sanayiinin rekabet gücü
kalmamaktadır; çünkü, aynı ürün, yerlisinden daha ucuza satılmakta ve bu da
tüketiciye cazip gelmektedir.
Ülkemizdeki yerli ve yabancı
sanayicilerimiz ve yatırımcılarımız, yatırım, üretim ve rekabet sorunları
nedeniyle, faaliyetlerini sürdürebilmek ve haksız rekabete kurban gitmemek için
bu ülkelerde fason üretim yapmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla, hem Türkiye
vergi kaybına uğruyor hem de o ülkelerin istihdamına, istemeyerek de olsa,
katkı verilmiş oluyor.
Uzakdoğu ve Çin sanayi ürünlerinin
maliyetlerinin düşüklüğüne ve devlet desteği teşvikine karşılık, Türkiye'de tam
tersi bir durum vardır. Türkiye'de devlet desteği bir yana, vergilerin
yüksekliği, yatırımın önündeki bürokratik engeller ve yüksek maliyet, istihdam
üzerindeki yükler ve yüksek enerji maliyetleri nedeniyle, üretim de pahalı
olmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de yatırımın cazibesi yoktur.
Bu yetmezmiş gibi, 6 Şubat 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5084 sayılı Yasayla, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasasına
eklenen geçici 3 üncü maddeyle, serbest bölge yatırımcılarını da Türkiye'de
yatırımdan vazgeçirecek hükümler getirdik; serbest bölgelerde yatırım yapmanın
cazibesini ortadan kaldırdık.
Sayın milletvekilleri, Çin Halk
Cumhuriyeti, 1 300 000 000 nüfusu ve yıllık yüzde 8-yüzde 9 büyüme hızıyla,
önemli potansiyele sahip bir ülkedir. Dünya nüfusunun yüzde 20'sinden fazlası
bu ülkede yaşamaktadır. Yıllardan beri yüzde 8-yüzde 9 büyümesinin iki önemli
faktörü yatırım ve ihracattır. Bu ülke, yatırımı teşvik etmesi ve ucuz
maliyetler nedeniyle, yatırımcıları cezbetmektedir. Çin'de yatırım yapmak,
yatırımcı ve sanayiciler için son derecede kârlıdır, o nedenle de dünya
sermayesinin ilgisini çekebilmektedir. Nitekim, 1990'ların başından itibaren,
gelişmekte olan ülkelere yapılan yabancı yatırımların en büyük bölümü Çin'e
yönelmiştir. Çin ürünleri, girdiği her ülkenin yerli sanayiine ciddî sorunlar
açmaktadır. Bu yüzden, başta Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere
birçok ülke, Çin'den yapılan ithalata karşı önlem geliştirmektedir. Türkiye de,
2005'te kotaların kalkacağını bilerek, yerli sanayiini ve sanayicisini korumak
için önlem almak zorundadır; hatta, bu konuda geç bile kalınmıştır.
Sayın milletvekilleri, yerli sanayimizi ve
sanayicimizi haksız rekabete karşı korumak zorundayız. Daha şimdiden, büyük ve
ciddî sorunlara neden olan Çin malları, 2005'ten sonra, daha da büyük sorunlara
neden olacaktır. Bu anlamda, Çin'den yapılan ithalatta kalite denetimi
yapılması, standartlara ve fiyat kriterlerine uymayan tüm malların ithalinin
önlenmesi gerekir. Çin'den ithal edilen mallarda, TSE standartlarına uygunluk
ve servis garantisi kesenkes aranmalıdır. İhtisas gümrükleri kurulmalı -ki, bir
kısmı işliyor- Çin'den yapılan ithalatın sadece bu gümrüklerden yapılması sağlanmalıdır.
Resmî kurumların, tasarruf gerekçesiyle Çin malı satın alması ve kullanması
önlenmeli, halk bu konuda televizyonlar ve diğer medya aracılığıyla uyarılmalı,
bilinçlendirilmelidir. Kayıtdışıyla ciddî bir mücadeleye girilmeli ve Çin malı
ithalatının irticaî çevrelerle ilgisi ve rüşvet iddiaları mutlaka
araştırılmalıdır. Ayrıca, yatırım ve üretim üzerindeki yükler azaltılmalıdır.
Yatırımcılarımız, önlerinin kesildiğinden, Türkiye'de yatırımın pahalılığından
yıllardan beri şikâyetçidir. Neden bu soruna bir çözüm bulunamıyor?! Yine,
yıllardan beri, Türkiye'de vergilerin yüksek olduğu, vergi oranlarının
düşürülerek tabana yayılması ve kayıtdışının önlenmesi gerektiği herkes
tarafından dile getirilmektedir; ancak, bu konuda, etkili ve şikâyetleri
giderecek bir önlem alınamadı, tam tersine, dürüst insanların ve işletmelerin
vergi yükü her gün biraz daha arttı. Bu sorun böyle devam edebilir mi?!
İstihdam, Türkiye'nin en büyük sorunu; ancak, istihdam üzerindeki yükler de
yatırımcının, sanayicinin ve genel olarak iş âleminin en büyük sorunu. Bu
sorun, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da görmezden gelinecek mi, çözüm
aranmayacak mı? Enerji maliyetleri yüksektir. Hükümet, enerjide kayıp-kaçağın
bedelini dürüst insanlara, abonelere yüklemekte, kayıp-kaçağı bu şekilde
karşılamaktadır. Vatandaşın vatandaşı sübvanse ettiği başka bir ülke var mı?!
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak,
hükümet, ekonomide Çin istilasına karşı yerli sanayimizi ve sanayicilerimizi
korumak zorundadır. Bu anlamda, yatırım maliyetleri düşürülmeli, yatırımcının
önü açılmalı, istihdam ve enerji maliyetleri azaltılmalıdır. Gümrükler sıkı
denetlenmeli, eksik beyan ve kaçakçılığın önüne mutlaka geçilmelidir. Çin
mallarından en çok etkilenen sektörlerde gözetim ve koruma önlemleri
alınmalıdır. Bu, çok ciddî bir sorundur. Bu soruna karşı şimdiden bir önlem
alınamazsa, önümüzdeki yıllarda sorun daha da büyüyecek ve Türk sanayiinde
iflaslar artarak devam edecektir.
Sayın Bakanın şimdiye kadar söylediklerine
bakarsanız, Çin istilasına karşı her türlü önlem alınmıştır ve alınmaktadır;
ama, şikâyetler ve Çin istilası da devam ediyor. Demek ki, eksik kalan,
sonuçlandırılamayan önlemler var. Alınan önlemler, demek ki yeterli olamıyor.
Bunların neler olduğunu ve bu olumsuzluğa karşı neler yapılması gerektiğini
Meclis araştırmalı ve çözüm üretmelidir. Yüce Meclis, Türkiye ekonomisini
tehdit eden ve giderek çok ciddî sosyal sorunlar yaratması kuvvetle muhtemel bu
tehlikeye karşı duyarsız kalamaz; çünkü, bu sorun hepimizin sorunudur ve bu
sorun Türkiye'nin sorunudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Önerge hakkında, AK Parti Grubu adına söz
isteyen Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FAZLI ERDOĞAN
(Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yakın zamanda aramızdan
ayrılan sanayici, işadamı, kültür adamı Sakıp Sabancı'yı rahmetle anıyorum,
Allah rahmet eylesin, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Türkiyemizde böyle
sanayicilerin çoğalmasını, ülke insanının kalbinde, gönlünde, kültüründe,
tarihinde sürekli yer etmesini, canı gönülden, bu çatı altında dile getirirken,
kendilerine ve sizlere, tekrar, saygılarımı sunuyorum.
Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler
karşısında yerli sanayicimizin durumunun araştırılması ve gereken önlemlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce,
hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Türkiye ile Çin arasında ekonomik ve
ticarî etkileşim tarihî İpekyoluna kadar uzanmaktadır. İki ülke arasında
gerçekleşen ticarete ilişkin rakamları incelediğimizde, Çin ile ülkemiz
arasındaki ticaretin hacminde çok hızlı bir gelişme yaşandığı görülmektedir.
2003 yılında yapılan ithalatın bir önceki seneye göre arttığı ve Çin'in, en çok
ithalat yaptığımız ülkeler arasında 5 inci sıraya yükseldiği görülmektedir.
Çin'e olan ihracatımız 2002 yılında 288
000 000 dolar olarak gerçekleşirken, 2003 yılında artış göstererek 492 000 000
dolar seviyelerine ulaşmıştır. Çin, ülkemizin en çok ihracat yaptığı ülkeler
arasında 21 inci sırada yer almaktadır.
2002 yılında Türkiye'nin Çin'e yaptığı
ihracatın sektörel yapısına baktığımızda, ihracatımızın yaklaşık yüzde 52'sinin
demir-çelik ürünlerinden oluştuğu görülmektedir. Bunu, sırasıyla, otomobil,
mermer başta olmak üzere, doğal taşlar, otomobil yan sanayii ürünleri, bazı
metaller ve kimyasal ürünler izlemektedir.
Yeni yapılanmaya göre, Çin'de, merkezî
planlı ekonomiden serbest pazar ekonomisine geçilmiştir; reformlar
çerçevesinde, ekonomik altyapı, serbest pazar odaklı olarak yeniden
yapılandırılmaktadır.
Dışa açılım reformları sonucunda çok hızlı
bir gelişme sürecine giren Çin'in gelişmesinin en önemli etkenleri, ülkeye
gelen yabancı sermaye ve artan dışticarettedir. Dışticaret alanında, Çin'deki
işgücü ve hammadde gibi faktör fiyatlarının, dünya fiyatlarına oranla düşük
olmasının yanı sıra, Çin para biriminin yapay olarak sabit tutulması
çalışmaları ve Türk Lirasının aşırı değer kazanması, Çin menşeli ithalatın
düşük fiyatlarla seyretmesine ve bu sayede bir rekabet üstünlüğü sağlanmasına
yol açmaktadır. Nitekim, Çin para birimi yuanın değerinin düşük tutulması,
geçtiğimiz sene, Çin'deki büyüme oranının yüzde 9,1 gibi yüksek bir oranda
gerçekleşmesini sağlamıştır.
Türkiye ve Çin arasında girdi maliyetleri
bakımından da önemli farklar vardır; şöyle ki: Benzinin litresi Çin'de 496 000
lira iken, Türkiye'de 1 796 000 lira, elektrik enerjisi Çin'de yaklaşık 75 Türk
Lirası iken, Türkiye'de 175 000 liradır.
Batılı şirketler, 1 300 000 000 nüfuslu bu
dev pazar için, Çin'de son teknolojilerle tesisler kurmaya başlamışlardır. Bu
firmalar, Çin'de ucuza üretip dünyaya satmayı planlamışlardır.
Bu bağlamda, Çin'in bu politikalarından en
çok etkilenen ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Çin ile Amerika Birleşik
Devletleri arasında oluşan ticaret açığının 2002 yılında Çin lehine 124 milyar
dolar olarak gerçekleşmesi, geçtiğimiz yılın en dikkat çekici olaylarından biri
olmuştur. Dünya Ticaret Örgütü verileri, Çin'in dünyaya en çok dampinge karşı
vergi konulan ülke olduğunu ortaya koymaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri, Çin'i,
parasının değerini serbest bırakmaya zorlamaktadır. Yuan değer kazandığında Çin
malları otomatik olarak pahalılaşacak, içpiyasanın Çin mallarıyla dolup
taşmasının bir ölçüde önü kesilecektir.
Gerçekten de, Çin, son yıllarda ucuz
insangücü avantajıyla tüm dünya pazarlarına girerek, bu pazarlarda hammadde fiyatına
mamul satmaktadır. Çin, mallarını ucuz satıyor; ama, henüz kaliteyi
yakalayamamıştır.
Çin ürünlerinin Türkiye pazarlarında
geldiği boyutun, artık, birçok sektörün geleceğini karartma noktasına ulaştığı
açıkça görülmektedir. Semt pazarlarında, perakende satış raflarında,
marketlerde ve toptancılarda Çin mallarının payı büyük bir artış göstermiştir.
Ankara Ticaret Odasının yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de 30 sektör Çin
mallarının istilası altındadır. Ankara Ticaret Odasının "Çin Malları
Piyasa Araştırması 2" başlığıyla yaptığı araştırmada, Çin mallarının
girmediği sektör kalmadığı gibi, Türkiye'ye kaçak giren Çin malları nedeniyle
milyonlarca dolarlık vergi kaybına da neden olduğu ortaya konulmuştur.
Piyasadaki her 100 oyuncaktan 95'i, 100 armatürden
76'sı, 100 gözlüğün 45'i, 100 halının 25'i, 100 klimanın 50'si Çin malıdır.
Araştırmaya göre Türkiye'ye giren kaçak mallarla birlikte, Çin malları
istilasının maliyeti 4 milyar dolar civarındadır.
Türkiye, tekstil başta olmak üzere,
uluslararası piyasalarda zor koşullarda elde ettiği mevcut pazarını korumaya
mecburdur. Türkiye, kalite ve markayla ancak, bu rekabete karşı koyabilir;
bunun aksinde hiçbir şansı gözükmemektedir. Türkiye, ürünlerinde belirli bir
kalite standardını ve marka olgusunu önplana çıkarırsa, uluslararası
piyasalarda kendisine yer bulabilir. Sektör, ya Uzakdoğu ve Balkan ülkeleriyle
fiyatta ya da Batı Avrupa'yla kalitede, markada rekabet gibi bir yolu seçme
durumunda kalmıştır. İstihdam maliyetleri, en önemli rakipler olarak gözüken
Uzakdoğu ve Balkan ülkeleriyle kıyaslanamayacak ölçüde yüksektir.
Diğer taraftan, ülkemizin enerji
fiyatlarını artırma şöyle dursun, indirime gitmesine rağmen, hâlâ üretimde
kullanılan enerji fiyatları da, maliyeti de rakip ülkelerin çok üzerindedir.
Şüphesiz, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu şartlardan kaynaklanan, kısa
vadede olmasa da orta ve uzun vadede izlenecek politikalarla birkısım
iyileştirme sağlanacaktır; fakat, ücretler açısından, Çin gibi ülkelerle
rekabet edilebilir seviyelere gelinemeyeceği aşikârdır. TÜBİTAK Tekstil
Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, 2005 yılında kotaların
kalkmasından yararlanacak olan Çin'in Türk tekstil ve konfeksiyon sektörünü
olumsuz yönde etkileyeceğini belirterek, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine, Çin'in
haksız rekabetine karşı engel koyması için baskı yapması gerektiğini
söylemiştir.
Türk tekstil ve konfeksiyon malları, Çin
mallarıyla, halen, Avrupa Birliği sınırları içinde büyük bir rekabet
halindedir. Türkiye'nin, gümrük birliğinin getirdiği bazı avantajlara rağmen,
Çin'in haksız rekabetine karşı koymakta güçlük çektiği aşikârdır. Çin'e
uygulanan kotaların kalkmasıyla gümrük birliğinin Türkiye için hiçbir anlamı
kalmayacağı gibi, fason üretim konusunda pek çok ürün grubunda Türkiye'nin önüne
geçen Çin, 2005 sonrası, bu pazarın en güçlüsü olacaktır; fakat, Çin'in Dünya
Ticaret Örgütüne Katılım Anlaşmasının 11 inci maddesi uyarınca üye ülkeler, Çin
menşeli ürünler için 2008 yılına kadar miktar kısıtlamalarını
sürdürebileceklerdir. Bu imkândan Türkiye de yararlanmalıdır.
Halihazırda Dışticaret Müsteşarlığımız,
ülkemizde, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatı, İthalatta
Gözetim ve Koruma Önlemleri Mevzuatını, Tekstil ve Konfeksiyon Ürünleri
İthalatında Koruma Önlemleri Mevzuatını etkin bir şekilde uygulamaktadır. Çin
menşeli ürünler için ortaya konulan antidamping vergiler, kotalar ve gözetim
mekanizmalarıyla, bu ülkeden yapılmakta olan ithalatın pazar bozucu etkileri
giderilmeye çalışılmaktadır. Antidamping uygulamasına müracaat eden ülkeler
arasında Türkiye, 6 ncı sırayı almıştır.
Diğer taraftan, Türk işletmelerinin
uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazanabilmesi için acilen yapılması
gerekenler vardır. Eğer, Türkiye'de girdi maliyetleri düşürülür, kalite ve
markaya yatırım yapılırsa, Türkiye'nin şansı Çin'den daha yüksek olabilir.
Bunun için, işletmelerin girdi maliyetlerini artıran ve rekabet gücünü
zayıflatan enerji maliyetleri, vergi yükünün hafifletilmesi, SSK prim
oranlarının düşürülmesi, teşvik yasasının çıkması gibi unsurlar hükümetimiz
tarafından değerlendirilmektedir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, asgarî fiyat
uygulaması ve garanti zorunluluğu için düzenleme üzerinde çalışırken, Gümrük
Müsteşarlığı, düşük kıymetle yapılan ithalatı engellemek amacıyla, gümrüklerde sıkı
denetime başlamıştır. Ürünlerin standartları ve tüketicinin doğru
bilgilendirilmesi koşuluna uygunluğu ise, TSE tarafından denetlenmektedir.
Konuyla ilgili olarak, Maliye Bakanımız
Sayın Kemal Unakıtan "Uzakdoğu'dan gerçek değerinin çok altında gösterilen
mallar geliyor; bu şekilde, hem gümrük vergisi hem de KDV düşük ödenerek büyük
bir vergi kaçağı yaratılıyor hem de bizim sanayicimizin rekabet gücü
zayıflatılıyor. Bu nedenle, Çin ve diğer ülkelerden gelen malları takip
edeceğiz ve gerekli önlemleri alacağız" demektedir.
Çin mallarındaki etiketleme, ürün
fiyatıyla ilgili belge sahteciliği, tüketicinin yanlış bilgilendirilmesi ve
düşük fiyatla yoğun mal girişi hükümetimizi harekete geçirmiştir.
Türk ekonomisinde ihracat günübirlik
kontrol edilirken, ithalat tam olarak kontrol edilememektedir. Bundan dolayı,
aramallar çok ucuza yurda girmektedir. Hükümetimiz bunu engellemek, yani,
ithalatı kontrol altına alabilmek için, ithalat gümrük birlikleri kurmuştur.
Hükümet olarak, ucuz ve kalitesiz Çin mallarının
tüm sektörde yarattığı tahribatı önlemek için, Uzakdoğu ülkelerinden gelen
mallar üçlü kıskaca alınmıştır. Buna göre, standartdışı Çin mallarının ithalatı
engellenirken, ithalatta kabul edilebilir bir asgarî fiyat sınırı
uygulanacaktır.
Çin mallarına karşı alınacak diğer
önlemler de şöyledir:
Yurda sokulacak ürünlere satış sonrası
servis ve garanti zorunluluğu getirilecektir.
Tüketicinin korunmasına ve doğru
bilgilendirilmesine ilişkin önlemler işlerlik kazanırken ürünlerin, sağlık,
emniyet ve çevrenin korunması koşullarına uygunluğu TSE tarafından
denetlenecektir.
Ürün fiyatıyla ilgili belge sahteciliğinin
önüne geçilerek, mallar, ithalat sonrasında da gözetim altına alınacaktır.
Gümrüklerde, denetim elemanları eşyanın
ikinci muayenesini yapacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
nitekim, hükümetimizin almış olduğu bu önlemler neticesinde, Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın verilerine göre, Çin'den ithalatımız yüksek oranda düşmüştür.
5.2.2004 tarihli Star Gazetesinde "Çin ilk yumruğu yedi" başlığıyla
bir haber neşredilmiştir. Yine, aynı tarihte Hürriyet Gazetesinde çıkan
"Çin malı ithalatı yüzde 70 azaldı" başlıklı haberleri Türk kamuoyu
yakinen görmüştür.
Sanayici, üretici ve tüketicimizi korumak
ve desteklemek için, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen, Sanayi Bakanımız
Sayın Ali Coşkun, Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan, gerekli olan tüm
tedbirleri almış ve uygulamaya koymuşlardır. Konuya olan duyarlılık ve
hassasiyetlerine inancımız tamdır.
Bu sebeple, Meclis araştırmasına gerek
görmediğimizi, zaten bu konuyla ilgili hükümetimizin çalışmalarının devam
ettiğini belirtir...
Bu arada, Cumhuriyet Halk Partisinin
değerli temsilcisinin biraz önce buradaki konuşmasına, bu açıklamalarına,
elbette, bizim de cevap hakkımız doğduğunu düşünerek, altını çizmek istediğimiz
bir husus var. Elbette, Türkiye'de, pazarlarda, yurt dışından ve Avrupa'dan,
Çin'den, Uzakdoğu ülkelerinden sürekli olarak gelen mallar vardır. Türkiye'nin
gerek dününü gerek bugününü gerek yarınını hep birlikte bu çatı altında
değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Özellikle istihdam konusu, işsizlik konusu,
ekonominin şu anda çarkının bozukluğu bugünün meselesi değil, dünden bugüne
gelişen ve hepimizin önünde bulduğu olumsuz gerçeklerdir. İşte, istihdam
konusunu, işsizlik konusunu, birbuçuk yılda bu hükümet önüne birinci iş olarak
almış; hep birlikte çözüm yollarını arıyoruz. Bu çözüm yolları aranırken,
yatırıma teşvik hedeflenmiştir. Bu arada, tabiî, takdir edersiniz ki,
istihdamın altyapısı güvendir ve o güven de, ekonomideki düzelmelerle
sağlanmıştır. Faizlerin düşmesi, enflasyonun belli noktalara çekilmesi, siyasî
istikrarın sağlanması, toplumda yatırımcının yarınına bakarken adımını emin bir
şekilde atmasının bu hükümet sayesinde, milletimiz sayesinde gerçekleşmesi hepimizin
malumudur.
Böyle bir durumda, işsizlik çözülmemiş,
istihdam çözülmemiş, o nedenle, ithalat, yurt dışından salgın bir şekilde
Türkiye'yi istila etmiştir yaklaşımı, bize göre yanlış bir yaklaşımdır. Henüz
daha işin başındayız. 2004 yılını, planlamada, bütçenin planlamasında
işsizlikle mücadele yılı ilan etmiş bir hükümetle karşı karşıyayız. Bu
hükümetin çalışmalarını hep birlikte takip ediyoruz.
Hele hele, elinizde bir belge varsa... Bu
kaçakçılık faktöründe birtakım ihracatların veya ithalatların içerisinde irtica
menşeli olan birtakım bulgulara rastladığınızı söylüyorsunuz.
AHMET ERSİN (İzmir) - Siz niye
alınıyorsunuz?
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Ben de sizlerle
beraberim. Böyle bir bulgunuz varsa, böyle bir kimlik, kişilik veya tüzelkişi
varsa, lütfen, bu çatı altında herhangi birisini itham etmeyin, evhamla,
vehimlerle konuşmayın, burada belgelerle konuşun.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sen niye üzerine
alınıyorsun?
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Getirin... Öyle
bir irtica yuvası varsa -bu işi yapanlarla ilgili- hep birlikte onun cevabını
verelim. Bu çatı altında, tabiî ki, yasalar çerçevesinde, herkes, meşru
çizgide, yasal çerçevede, ithalatını da, ihracatını da yapmak zorundadır...
AHMET ERSİN (İzmir) - Şimdi de kaçakçıları
mı savunuyorsun?
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Yapamayanlar
varsa, Değerli Bakanımız biraz önce açıkladı, hükümetin temsilcileri, yasal
çerçevede, bunların hepsine aynı ölçüde duyarlılık gösterip, gereken cezaları
elbette verilecektir.
Bu konuda CHP'nin de katkısına saygı
duyuyoruz. Hükümet adına, yaptığımız çalışmaları, hep birlikte, önümüzdeki
günlerde göreceğiz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
Önerge sahibi olarak, Bursa Milletvekili
Mehmet Küçükaşık söz istemişlerdir.
Buyurun. Sayın Küçükaşık.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
18 Şubat 2004 tarihinde, gerek ben gerekse
Sayın Resul Tosun, Uzakdoğu'dan ve Çin'den gelen mallar üzerinde burada
gündemdışı söz almış ve birer konuşma yapmıştık. Bu konuşmadan sonra da Sayın
Bakanımız Kürşad Tüzmen, yaklaşık yarım saate varan bir süre boyunca bizim
Uzakdoğu'dan ve Çin'den gelen mallar üzerindeki gündemdışı konuşmalarımızı
cevaplamıştı ve orada birtakım önermelerde bulunmuştu; şimdi, yine, Sayın CHP
Milletvekili Ahmet Ersin tarafından verilen araştırma önergesinde, yirmi dakika
boyunca, alınması gereken önlemleri konuştu; Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü
arkadaşımız da aynı şeyleri söyledi. Biz, milletvekilleri olarak,
bilebildiğimiz kadar, dilimizin döndüğü kadar, edindiğimiz bilgiler kadar,
hakikaten, Çin malları ve 2005 yılı sendromu hakkında konuşmalar yaptık.
Şimdi, ben size, Bursa Sanayici ve
İşadamları Derneğinin 2005'le ilgili görüşleri, yine aynı şekilde Uludağ
İhracatçılar Birliğinin -ki, 18 000 kayıtlı üyesi var- 2005 yılı sendromuyla
ilgili önerilerinden ve görüşlerinden biraz bahsetmek istiyorum. Konuşmamın bütünü
bittiğinde de sayın arkadaşımın dediği gibi, gerçekten de istihdam oranında
artış olup olmayacağını, 2004 yılı verilerinin ne kadar gerçekçi olduğunu, hep
birlikte görelim istiyorum.
Aynen şöyle diyor BUSİAD: "Çin'in
dünya ekonomisi içindeki kural dışı önlenemez yükselişinin nedenlerini, para
birimi manipülasyonu, akıl almaz devlet teşvikleri, çok düşük faizli kredi
uygulamaları gibi gayri ticarî faktörler sağlamakta ve bütün bunlar, Çin'in
tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin fiyatlarında yüzde 75'e varan oranlarda
düşüşlere imkân vermekte ve bu ülkeye, dünya tekstil ve konfeksiyon
pazarlarında haksız bir avantaj sağlamaktadır. Nitekim, Çin'in önlenemez
yükselişi, rakamlara bakıldığında da kendini açıkça göstermektedir. 1994-2001
yılları arasında, dünyada tekstil ve hazır giyim sektörü yüzde 12,9 büyürken,
Çin'de bu oran, tekstilde yüzde 42,4'e, hazır giyimde ise yüzde 54,4'e
yükselmiştir. 2002 yılında ise, yüzde 8'lik bir büyüme gerçekleştiren Çin, 55
milyar dolarlık ihracatıyla dünyanın en büyük tekstil ihracatçısı haline
gelmiştir.
2005 yılında Dünya Ticaret Örgütü kararı
gereği kotaların kalkması halinde ise, felaketin boyutları ölçülemeyecek düzeye
çıkacaktır. Kotaların kalkması halinde, 2005 yılından sonra dünya tekstil
sektöründe 30 000 000 kişinin işsiz kalacağı tahmin edilmektedir.
Bütün dünyayı bu kadar yakından etkileyen
bu tehdit, diğer ülkesel ve bölgesel ekonomik sorunlarla birlikte, ülkemizde
tekstil sektörünün merkezi konumundaki şehrimizi de çok olumsuz bir şekilde
etkilemektedir.
Çin tehdidinin yanı sıra -yüksek girdi
maliyetleri- son onsekiz ay içerisinde, otomobil ve tekstil başta olmak üzere,
sanayideki girdi maliyetleri yüzde 40 ila 45 oranında artmış olmasına rağmen,
fiyatlar onsekiz ay önceki seviyelerdedir. Bu birbuçuk yıllık sürede asgarî
ücret yüzde 38,5 oranında yükseltilmiş, SSK primleri ve yüksek vergi oranları
sanayiciyi nefes alamaz konuma getirmiştir. Türkiye'de ücretler üzerinden
alınan Gelir Vergisi ve sosyal güvenlik primlerinin toplam işçilik maliyeti
içindeki payı 2003 yılı için ortalama yüzde 42,1'dir.
Bursa İşkur verilerine göre, 2004 yılının
ilk üç ayında, şehrimizde 5 403 kişi işten çıkarılmıştır."
Yani, Bursa'da, son üç ay içerisinde
tekstil sektöründe 5 403 kişi işten çıkarıldı.
"Sadece 2004 Mart ayı içerisinde 1
905 işçinin işine son verilmiştir."
Yine, sadece Bursa'dan bahsediyorum,
Türkiye'nin diğer illerinden değil.
"Rakamlar durumun vahametini
açıklıkla ortaya koymaktadır.
Sanayicinin, bırakın yeni yatırımlara
yönelmesini, mevcut işinin devamını sağlamasını bile güçleştirmiştir. Dünya
piyasalarında yaşanan bu öldüresiye rekabet ortamına döviz kurlarındaki bu
anlamsız seyir de eklenince, ihracat yapan sanayici zararına satar hale
gelmiştir."
Yine, Uludağ İhracatçılar Birliği de aynen
şu görüşleri savunuyor: "Çin, bugüne kadar makine parkına yaptığı yatırım,
eğitim-öğretimde açtığı üniversite, yüksekokul ve teknik okul miktarları,
dünyanın çeşitli moda ve alım merkezlerinde kurduğu ticaret merkezleri ve
organizasyonlarıyla dünyanın en büyük tekstil ve konfeksiyon üreticisi ve diğer
dünya ülkeleri içinde en büyük tedarikçi ülke durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Türkiye, gerek ABD pazarında ve bilhassa
Avrupa Birliği ülkelerinde Çin'den sonra ikinci büyük tedarikçi ülkedir.
ABD, Avrupa Birliği, Kanada gibi gelişmiş
ülkeler Çin'den ucuz tekstil ve konfeksiyon ürünü temin etmekten memnundurlar;
çünkü, senede ortalama 50 milyar dolar ve bugüne kadar ortalama 500 milyar
dolar yabancı sermaye yatırımı çekmiş olan Çin'de büyük markaların ve mağaza
zincirlerinin yatırımları vardır ve bu tutum menfaatlarına uygundur.
2003 ve müteakiben 2004 yılında, ABD ve AB
ülkelerinde, tekstil ve konfeksiyonun ortalama 20 kategorisinde Çin'e karşı
kotalar geçici olarak kaldırılmış ve müteakiben, kısa bir zamanda, yüzde 75'e
varan fiyat indirimiyle bütün miktar Çin tarafından yüzde 100 doldurulmuştur;
yani, mutlak piyasa hakimiyetini kurmuştur.
Dünya Bankası destekli uluslararası
müşavirlik kuruluşlarınca hazırlanan bir raporda, 2005 yılından itibaren,
Türkiye dahil, 25 + 1 AB ülkelerinde 4 500 000 insanın Çin yüzünden işsiz
kalacağı ve bu rakamın 2 000 000 kişisinin Türkiye'de olacağı şeklindedir. Bu
rakam, tekstil ve hazır giyim sektörüyle beraber, otomotiv yan sanayii, makine
ve sair bütün sektörler için geçerli olup, bunun çok büyük payının tekstil ve
hazır giyim sektörü için geçerli olacağı aşikârdır.
Kotaların kaldırılması Türk tekstil ve
hazır giyim sektörünü iki cepheden vuracaktır:
İçpiyasa: İstanbul pazarlarında 2,5 dolara
anorak, 1 dolara kazak satıldığı tespit edilmiştir. Bu fiyatlarla sektörün başa
çıkması kesinlikle mümkün değildir; çünkü, Çin'de maliyet mantığı diye bir şey
yoktur. Pazara girmek için her yol mubahtır; dampingli fiyat olabilir, taklit
mal olabilir, taklit marka olabilir; önemli olan, pazarı ele geçirmektir.
Gümrüklerde ve ithal rejiminde getirilecek tedbirlerle içpiyasanın korunması
için, muhakkak, çok enerjik davranmak ve gereğini yapmak icap edecektir.
Dışpiyasa: Esas sorun
dışpiyasalarımızdadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, elbirliğiyle işi takip
ederek içpiyasalarımızın Çin tarafından işgalini önleme şansımız vardır. Ancak,
sektörün üretiminin -yani, arz- içpiyasa tarafından talep edilmesine imkân
yoktur. Üretimin en az yüzde 50'si dışarıya satılmak mecburiyetindedir.
Dışpiyasalarda Çin'le nasıl rekabet edeceğiz?" Bununla ilgili birtakım
önerilerde de bulunuyorlar.
Şimdi, 18 Şubattaki benim konuşmamdan
sonra, Sayın Bakan, şu şu şu önlemleri alacağız diye bize cevap vermişti. Şu
anda, gerçekten de, 2005 krizinden ve Çin mallarından en fazla zarar gören il
konumunda Bursa var ve Bursa sanayicisi sadece bugün bağırmıyor bunu, bu konuda
önlemler alınması için sekiz aydan beri bağırıyor. Sağ olsun, hükümet, seçim
öncesi, Bursa'nın bu duyarlılığına ses verdi, dayanışma gösterdi, Bursa'da
değişik toplantılar yapıldı, sektörel bazda alınması gereken önlemler konusunda
konuşmalar yapıldı; fakat, yine, 18 Şubattaki konuşmada Sayın Bakanın bize
söylemiş olduğu en önemli sorunlardan biri gümrüklerdi, gümrüklerdeki
kaçakların önlenmesiydi. Şimdiye kadar, bakıyoruz ki, gümrüklerden yine kaçak
mal girişi var. Devletin değişik kademelerinde, değişik bakanlıklarda...
Çin'den malı Sağlık Bakanlığı ithal ederken, ithal belgesini Sağlık Bakanlığı
veriyor; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı değişik mal ithal ediyor, ithal belgesini
o veriyor. Öyle bir çelişki var ki, devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin,
tek elden, herhangi bir koordinasyonu söz konusu değil. Örneğin, elektrik
fiyatlarının ucuzlatılmasından bahsediyoruz, girdi maliyetlerinin ucuzlatılmasından
bahsediyoruz; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı başka türlü konuşuyor, BOTAŞ
başka türlü konuşuyor. Türkiye'de, önemli olan, sadece "evet, sorunu
biliyorum" demek değil -o yüzden, biz, Meclis araştırması önergesinin
kabul edilmesini istiyoruz- önemli olan, sorunları bilmek, derdi bilmek de
değil; gerekli çözümü bulmak, gerekli girişimleri yapmak. Bizde eksik kalan
nokta bu.
Evet, Sayın Bakan, her iki konuşmasında da
"şu şu önlemleri aldık" dedi; ama, tam bir koordinasyon var mı; yok.
Örneğin, bugün, yine -geçen hafta- biz, ihracattan bahsediyoruz, ihracatımız
arttı... Şunu söylemek mümkün mü; evet, ihracatımız, gerçekten de, geçen yıla
göre yüzde 32 oranında arttı; ama, bunun ne kadarı ithalden artış; yani, Çin
malının, Türkiye'den, yeniden ihracat gibi, dışarıdan alınan malların Türk malı
gibi ihraç edilmesinin oranı nedir?
Halit Narin, bizzat, tekstil sektöründe,
bunu bağırıyor 19 Şubatta; diyor ki: "Biz, sadece, ihracat rakamlarını
artırdığımızdan bahsediyoruz; ama, dışarıya Türk malı ihraç etmiyoruz ki. Eğer,
ihracat rakamlarının artmasından bahsediyorsak, Türk malının dışarıya
ihracatında artış var diyebilmemiz gerekir. Gerek otomotiv sektöründe gerekse
tekstil sektöründe ihracat rakamı artıyor; fakat, satılan mal, ihraç edilen
mal, ne yazık ki, Türk malı değil; kendi şirketimiz, yine, Çin malını ihraç
ediyor. Öncelikle, bunların önlenmesi gerekir."
Evet, bunu ben söylemiyorum, bunu Halit
Narin söylüyor. Tekstil Dergisi, 19 Şubat 2004. Tarihini de tam olarak vereyim.
Bunun önlemini almamız lazım.
Yine, bugün, biraz önce, Sayın Mehmet Emin
Tutan, Bursa'daki don ve kar nedeniyle bir konuşma yaptı; Bursa'da, yaş sebze
ve meyve üreticilerinin zor durumda kaldığını belirtti. Şimdi, bakınız, bu
konuşmasında birtakım önerilerde bulundu Bursa Milletvekili arkadaşımız. Ben de
aynı konuda gündemdışı söz almak istemiştim. Orada da bir sorunumuz var; yine,
koordinasyonsuzluk. Bursa'daki ziraat odaları şunu istiyor:
1- Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarımız ertelensin.
Ben, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını
aradım; bana verilen cevap: "Kusura bakmayın, bu yetki bizde değil."
Nerede?.. "Hazinede. O yüzden, biz, bu konuda bir şey yapamayız."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)- Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
2- 2003 yılı doğrudan gelir desteğinin
ödenmeyen ikinci taksiti ödensin. Bu konuda ne yapacaksınız dedim. Tarım
Bakanlığında Müsteşar Yardımcısıyla görüşüyoruz. Yine "bizde değil
yetki..." Nerede?.. "Hazinede. Hazine para verirse, biz köylüye
ödeyeceğiz." Ucuz mazotu ödeyin; geçen sene yüzde 50'si ödenmişti, bu yıl
da gerisini ödeyin. Galiba 20-25 Nisanda Hazine tarafından para bulunursa
ödenecek. Bakıyoruz, ürün sigortası lazım, tarım sigortası çıkması lazım.
Hazinede bu yasa taslağı yedi aydan beri duruyor. Ben, taslağın bir örneğini
bana verin bari dedim. "Hayır, veremeyiz" dediler. Neden?..
"Efendim, biz Maliye Bakanlığından görüş istedik. Maliye Bakanlığı o
konuda bize herhangi bir görüş verirse, biz size taslağı gönderebiliriz."
Böyle komedi olur mu?!
Bakınız, şu anda Bursa'daki yaş sebze ve
meyve ağaçları, zeytin ağaçları yüzde 75'e varan bir oranda zarar gördü; hem
dondan hem de kardan. Diyoruz ki, Bursa'yı afet bölgesi ilan edin. Bakanlıktan
cevap: "Ben edemem." Neden?.. "Onu Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı yapıyor." Yahu, allahaşkına, tek parti iktidarısınız siz,
koalisyon hükümeti değilsiniz; her bakan ayrı kafadan mı konuşuyor?!
Türkiye'nin en büyük sorunu bu. Türkiye'de tarım şu anda zor durumdaysa, şu
anda bütün Türkiye'deki, Malatya'dan tutun Manisa'ya kadar, Adana'ya kadar,
Antalya'ya kadar, Bursa'ya kadar bütün yaş sebze ve meyve ürünleri zarar görmüş
ise, bunun telafisini biz yapacağız, başkası yapmayacak. Türk toplumu, ne yazık
ki, yılkı atı gibi, sanayiiyle, köylüsüyle ortada bırakılmaması gerekir. Tek
başına iktidarın gerçek anlamının da bu olduğuna inanıyorum.
O yüzden, gerçekten de, araştırma
önergemize destek verilerek, 2005 yılında Türkiye'yi bekleyen bir felaketin ve
sadece tekstil sektöründe 2 000 000'a yakın insanımızın işten olmasını
önleyecek tedbirlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılarak
görüşülmesini istiyoruz.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.
Meclis araştırması önergesi üzerindeki
öngörüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Meclis araştırması açılmasını kabul
edenler... Kabul etmeyenler....Önerge kabul edilmemiştir.
Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Nisan 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.00