BIM 2 2 2004-04-29T07:19:00Z 2004-04-29T07:19:00Z 44 29052 165599 TBMM 1379 331 203367 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22            CİLT : 45                                  YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

72 nci Birleşim

13 Nisan 2004 Salı

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Irak'ın Felluce Şehrinde Amerika Birleşik Devletleri Ordusuna ait helikopterlerce bir camiin bombalanması olayını kınayan konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Türkiye'deki istihdam ile işsizlik sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Manisa'da meyve bahçelerini, özellikle de bağları etkileyen dolu, sel ve don olayları sonucunda üreticilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, (6/962) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/162)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, (6/977) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/163)

3.- Hatay Milletvekili Fuat Geçen'in, (9/5,6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/164)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/186) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın; Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/54) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinin spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/475) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Muğla-Milas'ta Sarıçay üzerindeki yıkılan köprünün ne zaman yapılacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/479) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yem destekleme primlerine ve hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

4.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/482) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir yakınının atanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, SARS’a karşı ithalata yönelik önlem alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/508) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

7.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Ortadoğu ve Arap ülkelerinde çalışan Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/485)

8.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulması çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/486) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/494) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesinin bazı bölümlerinden mezun olanların istihdam sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/501) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

11.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Manisa-Salihli'deki bazı okul inşaatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/525) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol'un, Marmara Depremi sonrası müteahhitler aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/876)

* Ek Cevap

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, kamuoyunda Neşter-2 operasyonu olarak bilinen adlî soruşturmaya müdahale ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1944)

3.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, kamu avukatlarının ekgöstergelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1962)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, TMSF'ye olan borçlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/2032)

5.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, TMSF'ye devredilen bankalara borçlu olanlarla ilgili uygulamalara ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/2037)

6.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Ataköy Turizm Tesisleri Tic.AŞ Genel Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2038)

7.- Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt'un, sağlık meslek lisesi mezunlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2039)

8.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine yapılan bazı atamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2042)

9.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ikinci bir eğitim planlama ve koordinasyon kurulu oluşturulduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2043)

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana'da Ortadoğu Araştırma Enstitüsü kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/2049)

11.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun İnternette uydu teknolojisi kullanımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/2051)

12.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, deniz ve hava ulaşımında maliyet azaltıcı uygulamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı(7/2059)

13.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, Selçuk Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2061)

14.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2064)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Selçuk Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2068)

16.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir taşınmazın Konyaspor'a tahsisi işlemlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2071)

17.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, TMSF'nin 5020 sayılı Kanun kapsamında yaptığı çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/2072)

18.- Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Ankara-Elmadağ Hasanoğlan Beldesindeki MEB Akademisi ve Ders Aletleri Yapım Merkezi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/2078)

19.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, sigortasız işçi çalıştırılmasının önlenmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/2091)

20.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Eti Bakır İşletmeleri ve Karadeniz Bakır İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2102)

21.- Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya'daki reklam panolarında yer alan bir ifadeye ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/2103)

22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/2105)

23.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/2109)

24.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, okul koruma derneklerinin 5072 sayılı Kanun karşısındaki durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/2145)

25.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, kanun tasarısı taslaklarına ve düzenleyici işlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/2158)

26.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, altın ve bakır arama ruhsatı alan bir şirkete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/2187)

27.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, bir holdingden arsa satın alıp almadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2196)

28.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Karadeniz Bakır İşletmeleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2197)

29.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, oğlunun kazancına ve ne kadar vergi ödediğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2198)

30.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, belediyelere tahsis edilen arsalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/2200)

31.- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Çin mallarına karşı yerli sanayiin korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/2207)

32.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, TBMM Genel Sekreteri ve bir Başkan müşaviri hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın cevabı (7/2245)

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili A. Müfit Yetkin, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 84 üncü yıldönümüne,

Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, Erzurum'un bazı ilçelerinde meydana gelen depremin olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirleri,

Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 84 üncü yıldönümüyle, ilde yaşanan sağlık sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Kars Milletvekili Selami Yiğit'in (6/966) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sorunun geri verildiği bildirildi.

İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları ve 23 milletvekilinin, İstanbul'da Önder Babat isimli öğrencinin öldürülmesi olayının açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/178) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması,

(10/12, 28) esas numaralı Meclis Araştırması ,

Komisyonu Geçici Başkanlıklarının, Komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptıklarına ilişkin tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349) görüşmeleri, ilgili Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/675) (S. Sayısı: 358) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açıkoylamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

13 Nisan 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.55'te son verildi.

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

 

Ahmet Küçük

 

Çanakkale

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

     No. : 107

II. - GELEN KÂĞITLAR

9 Nisan 2004 Cuma

Raporlar

1.- Noterlik Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/758) (S. Sayısı: 394) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004) (GÜNDEME)

2.- Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı: 395) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004) (GÜNDEME)

3.- Tekstil Ürünleri Ticaretine Dair 2003/1 Sayılı Türkiye Litvanya Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/757) (S. Sayısı: 396) (Dağıtma tarihi: 9.4.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İli sınır bölgelerinde TRT-3 ve TRT-4 kanallarının yayınlanabilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/1026) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, geçici işçilere kadro verilip verilmeyeceğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1027) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

3.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İlindeki elektrik tüketimine ve elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1028) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

4.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Limanına yat tersanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1029) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

5.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne-Uzunköprü İlçesine kültür merkezi açılıp açılma-yacağına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1030) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne-Meriç İlçesine askerlik şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1031) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

7.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne'nin Uzunköprü İlçesinin köprü ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1032) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

8.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne'deki çiftçilere doğrudan gelir desteği ve mazot desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1033) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, BELSO A.Ş. ve BELÇAR A.Ş.'ye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2279) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

2.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki bilbordlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2280) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

3.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, özelleştirmeyle ilgili bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2281) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

4.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Atak Maden İnşaat Turizm Sanayi Tic.Ltd.Şti.'nin Denizli'deki çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2282) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

5.- Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz'ün, Şanlıurfa'yı çevre yerleşim yerlerine bağlayan yolların yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2283) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1972)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Başbakanlık Müsteşarının bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1994)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde ayrımcı uygulamalar yaptıkları iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2005)

4.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2006)

5.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2007)

6.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak Belediye Başkanı ve bazı Meclis üyeleriyle ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2013)


     No. : 108

12 Nisan 2004 Pazartesi

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/786) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ile Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2004)

Teklifler

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/274) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2004)

2.- İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın; Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/275) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

3.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun; 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/276) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2004)

Tezkereler

1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/524) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004)

2.- Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/525) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2004) 

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Peru Cumhuriyeti Arasında Yasadışı Yollardan Ticareti Yapılan, İhraç Edilen veya El Değiştiren Kültürel, Arkeolojik, Sanatsal ve Tarihi Varlıkların Korunması, Konservasyonu, Ele Geçirilmesi ve İadesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/603) (S. Sayısı: 397) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/664) (S. Sayısı: 398) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/710) (S. Sayısı: 399) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Çek Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/717) (S. Sayısı: 400) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

5.- Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Uyuşturucu veya Psikotrop Maddelerin Yasadışı Üretiminde Sıkça Kullanılan Ara ve Kimyasal Maddelere Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/727) (S. Sayısı: 401) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

6.- Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/775) (S. Sayısı: 402) (Dağıtma tarihi: 12.4.2004) (GÜNDEME)

 

     No. : 109

13 Nisan 2004 Salı

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 Milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2004)


BİRİNCİ OTURUM

13 Nisan 2004 Salı

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Irak'ın Felluce Şehrinde Amerika Birleşik Devletleri Ordusuna ait helikopterlerce bir camiin bombalanması olayını kınayan konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son yılların en kritik olaylarına tanık olacağımız, tarihî kararların alınacağı bir haftaya başlıyoruz; Allah, Türk Milletinin yardımcısı olsun.

Başta millî davamız Kıbrıs meselesi olmak üzere, içeride ve dışarıda yoğun bir gündemle karşı karşıyayız.

Geçen günlerde tarihte örneği pek görülmeyen insanlıkdışı bir davranışla karşılaştık; Felluce Camiinin bombalanması olayı. En ilkel devletlerin savaşlarında bile, ibadethaneler, dost ve düşmanlar açısından, girilmemesi, dokunulmaması gereken en kutsal makam ve mabetlerdir. Türk tarihi bunun en güzel ve en çarpıcı örnekleriyle doludur. Ecdadımız, değil ibadethanelere savaş açmayı, tam tersine, koruyarak, başka dinlerin yaşamasına ve yaşatılmasına yardımcı olmuştur. 21 inci Yüzyılın gelişmiş ve demokratik devletlerinin başında gelen Amerika Birleşik Devletlerinin işlediği bu suç, bir insanlık suçu olarak tarihe geçecektir. Gerekçesi ne olursa olsun, inananlar için Allah'ın evi olarak kabul edilen yüce makama yapılan saldırıyı şahsım adına kınıyorum. (Alkışlar)

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunuyla ilgili söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'e aittir.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Türkiye'deki istihdam ile işsizlik sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından biri olan istihdam ve işsizlik sorunu üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, istihdam, gelişmekte olan ve gelişmiş bütün ülkelerin sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İşsizlik, ülkemizde, bugün, yakıcı bir sorun olarak devasa boyutlar kazanmıştır. Elbette ki, bu ürkütücü soruna çözüm aramak, acil bir ihtiyaçtır. İşsizlik, milyonlarca işsizi ilgilendiren bir sorun olarak görünen; ama, sadece, işsizleri değil, halen iyi kötü bir işi olan milyonlarca iş sahibini ve bütün halkı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde, son yıllarda, toplam istihdam sürekli olarak azalmıştır ve buna karşılık iş bekleyenlerin sayısı çığ gibi büyümektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı son verilere göre, işsizlik oranı, 2003'ün son çeyreğinde, yüzde 10,3 olarak gerçekleşirken, işsiz sayısı 2 396 000'dir. Eğitimli genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 25.4'tür. Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarına baktığımızda, durumun vahimliği ortadadır; ancak, medyaya da yansıyan, sorunun ürkütücülüğünü daha net ortaya koyan başka araştırmalara da bakmak gerekir.

Bu araştırmalardan biri, Türkiye'deki işsizliği ölçerken, çalışmayanları değil, çalışanları saymanın daha doğru sonuca götürebileceğine dikkat çekmektedir. Araştırmaya göre, geçen yıl, çalışan sayısında 847 000 azalma olmuş, çalışma yaşındaki nüfus, bir önceki yıl yüzde 44,8 iken, yüzde 43,2'ye düşmüştür. Bu rakamlar ise, işsizlik oranındaki düşüşün gerçek değil, sanal olduğunu göstermektedir.

Ortaya çıkan bu rakamlar üzerindeki yorum gayet açıktır; işsizlik oranı, işsizler iş bulduğu için düşmemiş, bazı işsizler iş bulma umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçtiği için düşmüştür.

Bu tablo bize göstermektedir ki, kriz ekonomisinden çıktığı söylenen ülkemizin, tarihinin en derin ekonomik krizi hâlâ sona ermemiştir. AKP Hükümetinin halka övüne övüne açıkladığı, yere göğe sığdıramadığı ekonomideki büyüme, ne yazık ki, istihdama yansıtılamamış, işsizlik oranı azaltılamamıştır ve Başbakan Sayın Erdoğan "işsiziz, iş istiyoruz" diye bağıranları, meydanlarda azarlayarak "devlet istihdam kapısı değildir, taşı sıksan suyunu çıkarırsın, git simit sat" gibi sözlerle susturmuştur. Bu yaklaşım, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan bir yaklaşımdır. Devletin kendisi istihdam kapısı olmayabilir; ancak, istihdamı sağlayacak, işsizlere iş bulacak olan da devlettir ve devlet bu ortamı oluşturmakla görevlidir. Devletin Başbakanı olarak hem bu ortamı oluşturmamak hem de işsizim diyeni azarlamak doğru bir yaklaşım değildir.

Değerli milletvekilleri, IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan ve AKP Hükümeti tarafından yürütülen ekonomik programın istihdam sorununa çare olmayacağı ortadadır. Son olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yaptığı ankette de ortaya çıkan verilere göre, işsizlik 2004 yılında da büyük sorun olmaya devam edecektir. Bu yılın ocak ayında yapılan ankete katılanların yüzde 21,5'i geçen yıl çalıştırdıkları kişi sayısının bir önceki yıla göre arttığını belirtmiş, yüzde 50,3'ü değişmediğini, yüzde 28,2'si de azaldığını ifade etmiştir. Bu rakamlar da açıkça ifade ediyor ki, iş dünyası AKP Hükümetine kuşkuyla bakmakta, istihdam yaratacak projeler üretemediğine inanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sözünü ettiğim rakamlar ışığında, Türkiye'de, işsizliğin, toplumsal ve ekonomik gelişmenin karşısında en büyük sorunlardan biri olduğunu görmemek imkânsızdır. İşsizlik, bir ülkede sadece üretimi ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, sosyal sorunları, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde getirmektedir. İşsizliğin beraberinde getirdiği sorunların başında ekonomik güvencenin kaybedilmesi yer almaktadır. Ancak, çalışmanın getirdiği maddî ve manevî doyumdan yoksun kalan insan psikolojik olarak da sorunlar yaşamaktadır; işsizlik, hayat standartlarının düşmesine ve bunların sonucu olarak da toplumun ruh sağlığının bozulmasına yol açmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEDAT PEKEL (Devamla)- Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN- Buyurun Sayın Pekel; konuşmanızı toparlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla)- Bugün artış gösteren hırsızlık, kapkaç, gasp, cinayet ve fuhuş gibi suçlar, hep işsizlik canavarının sonuçlarıdır.

Değerli milletvekilleri, işsizlik rakamlarının yüksek oranlara çıkması, istihdam olanaklarının yaratılmaması, gelir dağılımındaki adaletsizliğin her geçen gün arttığı ülkemizde, çalışanlar için de çalışma koşulları ve ücretleri her gün gerilemiştir.

Çığ gibi büyüyen bu soruna, ne yazık ki, AKP Hükümeti çözüm üretememiştir, istihdamı yaratacak yatırımlar yapılmamıştır. Bunun en somut örneği inşaat sektöründe yaşanmaktadır. Ekonominin yatırım ve istihdamda en önemli aracı, ekonomimizin lokomotifi olan inşaat sektörü, hâlâ, kriz içerisindedir.

İstihdamı sağlayacak, işsizliği ortadan kaldıracak çözüm yolu, yatırım yapmak, ülke kaynaklarının talan ve yağmasına son vermektir. AKP Hükümeti işler tıkırında gidiyor umuduna kapılmasın; işler tıkırında gitmiyor, istihdam yerlerde sürünüyor, işsizlik rekor kırıyor.

Sözlerime son verirken, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.

Gündemdışı ikinci söz, Bursa İli çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'a aittir.

Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

2.- Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın, Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa çiftçisinin ve meyve üreticisinin sorunlarıyla ilgili olarak şahsım adına gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum; ayrıca, bu yoğun gündemde bana bu konuşma fırsatını veren Sayın Meclis Başkanıma da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada hızla artan nüfusun yüzyılın sonunda 12 milyar olacağı tahmin edilirken, insan nüfusunu en çok tehdit edecek olan tehlikenin gıda yetersizliği olacağı bilinmektedir. Tarım sektöründe üretimin büyük bir oranda doğa koşullarına bağlı oluşu, tarım ürünlerinin arz-talep esnekliğinin diğer sektör ürünlerine kıyasla düşük seyretmesi, aynı zamanda, diğer sektörlere göre gelirinin daha az seviyelerde meydana gelmesi önemli bir faktördür.

Tarım sektörümüz, toplam istihdam içerisinde yüzde 40 paya sahiptir ve sosyal açıdan özel önem verilmesi gereken sektörler arasındadır. Tarım sektöründe dünya üretici ülkeler sınıflaması içerisinde yer alabilmek ihracattaki artışa bağlıdır.

Dünya meyve üretimi, yaklaşık 460 000 000 ton civarında olup, ilk 10 ülke, toplam üretimin yarısından fazlasını gerçekleştirmektedir. Ülkemiz, söz konusu üretimin yüzde 2,3'ünü karşılamakta olup, 9 uncu sırada bulunmaktadır.

Sektör, ülke nüfusumuzun zorunlu gıda maddeleri ihtiyacını karşılaması, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, talep yaratması, ulusal gelir ve ihracata katkılarıyla büyük öneme sahiptir. Ancak, ülkemiz, rakamsal olarak önemli bir üretici ülke görünümünde olmakla birlikte, ihracatın üretime oranı, maalesef, yüzde 3,5 civarındadır ve bu oran oldukça düşüktür. İhracata konu olan meyve çeşitlerinin, uluslararası piyasalarda talep edilen çeşitlere uygun olmayışı, üretimden tüketime miktar ve kalite kayıplarının yüksekliği, bu üretimin özelliklerindendir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; döviz kurlarında yaşanan durgunluk, çiftçilerimizi ürünlerini satamaz hale getirmiştir. Özellikle, Bursalı çiftçilerimiz armut ve ayvayı, halen, soğukhava depolarında bekletmektedirler. Fiyatlar böyle giderse, ürünlerin büyük bir bölümü de çürümeye terk edilecektir. Aynen, diğer birçok üründe olduğu gibi, meyve üretiminde de ihracatçıya bir teşvik verilmesini bekliyoruz. Eğer, bu teşvik ihracatçımıza verilirse, malı alan ihracatçı, üreticilerimizin öncelikle paralarını ödeyebilecektir. Bu teşvikin devlete hiçbir yük getirmeyeceğini düşünüyoruz. Eğer ihracatın önü açılırsa, depolarda bekleyen trilyonlarca liralık servetin heba olması da önlenecektir.

Bu kadar sorun yaşarken çiftçilerimiz, geçtiğimiz günlerde, özellikle bu kış yaşanan yoğun kar yağışı ve 4-5 Nisan günlerinde meydana gelen bir Sibirya donu yaşadık biliyorsunuz. Benim bu konuşmayı yapacağımı öğrenen birçok milletvekili arkadaşım da bana geldiler; Gaziantepli arkadaşlarım antepfıstığında dondan bahsettiler; Karadenizli arkadaşlarım fındıkta aynı durumun olduğunu söylüyorlar; Ege Bölgesindeki arkadaşlarımız üzümde bu sıkıntıyı yaşadıklarını söylüyorlar. Özellikle, Marmara Bölgesinde bu çok büyük bir sorundur. Şeftali ağaçlarımızda, ayvada, armutta, hatta, zeytinde çok büyük oranda ürün kaybı söz konusu olmuştur.

Gayet tabiî ki çiftçilerimiz, hükümetimizden, bu konuda, öncelikle tarım müdürlüklerimiz vasıtasıyla hasar tespitinin yapılmasını bekliyorlar. Şu anda bu hasar tespitleri yapılıyor.

Elbette ki, birçok çiftçimizin, ziraat odamızın bizden öncelikle istediği, bölgelerinin afet bölgesi ilan edilmesidir; fakat, bunun zorluklarını da gayet tabiî ki biliyoruz. Ancak, hükümetimizden, özellikle Hazinemizden talebimiz, don dolayısıyla çok ağır hasar gören çiftçilerimizin, bu bölgelerimizin, doğrudan gelir desteklerinin ikinci taksitlerinin bir an önce ödenmesidir; yine aynı şekilde, mazot desteğinin bu bölgelere bir an önce ödenmesidir.

Tabiî, bu afet bize bir şeyi daha öğretti; galiba, erken uyarı sistemimizde bazı sorunlar var. Çiftçilerimizin bu işten en az zarar görebilmesi için erken uyarı sisteminin mutlaka tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.

Diğer önemli bir konu da, tarım ürünlerinin sigortasıdır. Bu konuda Tarım Bakanlığımızın gerçekten iyi bir çalışma yaptığını biliyorum. Zannediyorum Hazine Müsteşarlığında bu çalışma. Umuyorum ki, bu afet, bize bir ders olur ve bir an önce, ürünlerdeki tarım sigortasının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tutan.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Bu tarım sigortasının bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.

Ancak, burada, tarım sigortası yapılırken, aynen Avrupa ülkelerinde olduğu gibi -sadece doluyla kısıtlanmamalı- tarım sigortası, rüzgârı da, soğuğu da, donu da, doluyu da -bütün bu afetleri- içine almalı diye düşünüyorum.

Yine, bu vesileyle, bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Özellikle, son aylarda ülkemize, maalesef, komşumuz İran'dan çok miktarda meyve, sebze girmeye başlamıştır. Bursa'ya kadar, Çanakkale'ye kadar bu ürünlerin geldiğini duyuyoruz, görüyoruz. Özellikle, karpuz, patlıcan ve salatalık gibi sebze ve meyvelerin, maalesef, komşu İran'dan kaçak olarak ülkemize girdiğini ve çiftçilerimizin bundan da çok mağdur olduğunu hatırlatıyorum. Ben, hükümetimizin bu konuda gerekli hassasiyeti taşıdığını biliyorum ve inşallah en kısa zamanda bu önlemlerin alınacağı ümit ve temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tutan.

Gümdemdışı üçüncü söz, Manisa İlinde üzüm bağlarında yaşanan doğal afetlerle ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören'e aittir.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Manisa'da meyve bahçelerini, özellikle de bağları etkileyen dolu, sel ve don olayları sonucunda üreticilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemin çok yoğun olması nedeniyle -28 Mart yerel seçimleri, dış siyaset- Türkiye'nin içerisinde olan bazı afetleri herhalde biraz göremez duruma geldik. Manisa'da da gerçekten çok büyük bir afet yaşandı. 6, 7, 8 Nisan günlerinde Manisa bağlarında, yani, üzümün beşiği olan, Türkiye'de çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 95'inin üretildiği Manisa Ovasında yüzde 50'ye varan, yani 655 000 dekar arazinin, üzüm bağlarının 300 000 dekarında yüzde 90'lara varan zarar oluştu. Çiftçi gerçekten zor durumda, çiftçinin sıkıntıları büyük, telefon üstüne telefonlar geliyor, hepimiz bu konuda ne yapabiliriz diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Manisa bölgesinde üzümün yanı sıra meyvede de büyük bir don olayı yaşandı. Şimdi, bu insanlarımıza, bu çiftçimize ne yapabiliriz, onu düşünmek zorundayız.

Geçen yıl da aynı günlerde dolu ve sel felaketi yaşanmıştı Manisa'da. Tespit komisyonları çalıştı; bizzat başında bizler bulunmak kaydıyla Bakanlığımıza kadar bu sorunları taşıdık; ama, ne yazık ki Bakanlığımızda bununla ilgili hiçbir çalışma yapılmadı; hatta Bakanlığımıza yazılı soru önergesi verdim, soru önergesinin karşılığı aylar sonra gelmesine rağmen -tahmin ediyorum, ya bürokratlar Bakana yanlış bilgi veriyor ya Bakan bize yanlış bilgi veriyor veyahut da il müdürlüğü, çiftçiler bize yanlış bilgi veriyor- Bakanlık bize verdiği yazılı cevapta "2090 sayılı Yasaya göre, bu afetten zarar gören çiftçilere yardım yapılmaktadır" diye bildiriyor. Biz de, bu Bakanlığın sözünü ciddîye alarak bölgemize gidiyoruz. Bölgemizde diyoruz ki: "işte size yardımlar yapılıyor, Afet Fonundan para aktarılıyor." İl müdürümüz ve çiftçimiz, bize, kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını bildiriyor; biz de hayretler içerisinde kalıyoruz. Keşke, Sevgili Bakanımız burada olsaydı da, bu yazılı soru önergemize cevap verseydi. Eğer, bir bakanlık, milletvekillerine yanlış bilgi vermekte bir kusur görmüyor ise, bu, tahmin ediyorum, o bakanlığın ne kadar ciddî çalıştığını gösterir.

Değerli arkadaşlarım, geçen dönem yaşanan olay, bugün yaşananın onda 1'i bile değildir.      300 000 dekar arazide, yüzde 90'ların üzerinde, şu an, kayıp vardır. Bu insanlar geçen yıldan yaralı. Eğer, bu yıl da Afet Fonundan istenilen derecede bir şeyler verilmez ise, burası afet bölgesi olarak adlandırılmaz ise, herhalde, bu yıl, Manisa'daki insanların durumları çok kötü olacak.

Şimdi, tabiî, bu konuda, Afet Fonunda da 500 milyar para var; inceledim, baktım. 500 milyarla bu kadar insanın derdine nasıl çare buluruz?! Muhakkak ki, Afet Fonuna başka kaynaklardan da para aktarılıp bir an önce bu çiftçilerimize el uzatılması gerekli.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin acil eylem planını açtığınızda, orada bir şeyi göreceksiniz; üç aylık, altı aylık, oniki aylık dönemler içerisinde neler yapılacağıyla ilgili... Tarım sigortasıyla ilgili olarak, oniki ay içerisinde tarım sigortasının çıkarılacağı yazıyor. Ay olarak, onyedi aya geldik. Tarım sigortasıyla ilgili, biraz evvel Bursa Milletvekilimiz bir şeyler söyledi; ama, ben araştırdım, bununla ilgili şu an hiçbir şey yok. Sadece, Bakanlıkta bir taslak üzerinde konuşmalar var;ama, acil eylem planı içerisinde, oniki ayda çiftçilerle ilgili tarım sigortasını çıkaracağım diyen AKP'nin, herhalde, en fazla oyu aldığı bu çiftçi kesimine bir borcu olması gerekli. Tarım sigortasının acilen çıkarılması lazım; tarım sigortasının çıkarılmadığı süre içerisinde, bu çiftçilerin, bugünkü durumlarından daha kötü bir durumda olacağı kesindir. Bakınız, bugün, Manisa'da; Turgutlu'da, Akhisar'da, Salihli'de, Alaşehir'de, Sarıgöl'de, Ahmetli'de, insanlar ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette, hepimizden bir çare bekliyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HASAN ÖREN (Devamla) - Eğer, bu konuda, bizler, gerçekten afete maruz kalan bu arkadaşlarımıza yardımcı olamayacaksak, bilin ki, bu insanları kaderine terk etmiş oluruz. Afet Fonundaki o 500 milyar paranın, hemen, başka kaynaklardan mümkün olduğunca çoğaltılmasının, burasının afet bölgesine alınmasının ve bu çiftçilerimize muhakkak yardım edilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. İnanıyorum ki, bizler, buradaki çiftçilerimize gerekli olan desteği verip, onlara yardımcı olacağız.

En kısa zamanda da, acil eylem planında söz verdiğiniz tarım sigortasını çıkararak, bundan sonraki yıllarda da bu konuda çiftçimizi mağdur etmeyeceğimizi düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

Gündemdışı konuşmalara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Şahin. (AKP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Gündemdışı konuşma yapan üç değerli arkadaşımız, değişik konularla ilgili düşüncelerini ve önerilerini dile getirdiler. İlki, Balıkesir Milletvekili arkadaşımız Sayın Sedat Pekel'in, ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunuyla ilgili bir konuşmasıydı. Bu konuşmaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Başesgioğlu cevap vereceklerdi; ancak, Azerbaycan Devlet Başkanının Türkiye'yi ziyareti sebebiyle yapılan bir çalışma nedeniyle, hem Sayın Başesgioğlu hem de Tarım Bakanımız, bugün, şu saatte, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunamıyorlar. Ben, her iki Bakan arkadaşım adına, gündemdışı yapılan bu konuşmalara cevap vermeye gayret edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, hızla değişen teknoloji, bilgi ekonomisi, küreselleşme ve artan uluslararası rekabet, diğer alanlarda olduğu gibi, işgücü piyasalarını ve çalışma yaşamını da etkilemektedir. Tüm ülkelerde, ekonomilerin istihdam yaratma kapasiteleri tartışılmakta, giderek daralan istihdama ve buna bağlı olarak artan işsizliğe tüm dünyada çareler aranmaktadır. Bugün, dünyada -bunlar resmî verilerdir- 186 000 000'u açık işsiz olmak üzere, toplam 550 000 000 insan ya hiç çalışmamakta ya da eksik çalışmaktadır. Ülkemizin de en önemli sorunu  -biraz önce, milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- işsizliktir. Ülkemizde işsizlik oranı yüzde 10,5 civarındadır; eksik istihdamla birlikte, atıl işgücü yüzde 15,3'tür.

İşsizlik, gelir yoksunluğu nedeniyle, bir yönüyle fakirliğe yol açarken, diğer yönüyle bireyler üzerindeki sosyal ve psikolojik etkileriyle sosyal dışlanmaya da neden olmaktadır; dolayısıyla işsizlik, ekonomik sonuçlarının yanı sıra, aynı zamanda toplumsal ve sosyal bir sorundur. Bu nedenle Hükümetimiz, 2004 yılını "işsizlikle mücadele yılı" ilan etmiştir. İşsizlikle mücadelenin bilinen en etkin yolu, yeni işlerin yaratılması, üretim, yatırım ve büyümedir. Hükümetimiz, büyüme, yatırım ve istihdam artışına uygun ekonomik ortamı hazırlama gayreti ve çabası içerisindedir. Ekonomide istikrarı sağlamaya yönelik çalışmalarımız neticelerini vermeye başlamıştır. Enflasyon ve faiz oranlarındaki rekor düşüşler devam etmektedir. Ülkemiz, yıllardır özlemini çektiği güven ortamı ve istikrarlı büyüme sürecine girmiştir. Değerli arkadaşlarım, bunun yanı sıra Hükümetimiz, işletmelerin, yatırım, verimlilik ve istihdamı artırıcı faaliyetlerini destekleme kararlılığındadır. Diğer yandan, tek başına ekonomik büyüme, mevcut işsizlere ve her yıl işgücü piyasasına giren 700 000 gencimize iyi işlerin, yani, iyi ücretli ve sigortalı işlerin sağlanmasında da maalesef yeterli değildir. Nitekim, son iki yıldır ekonomide yaşanan olumlu gelişmelere ve büyümeye rağmen istihdamdaki daralma henüz aşılamamıştır. Bu da bize, sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin yanında, başta insan kaynaklarına yatırım olmak üzere, işgücü piyasası reformlarına, aktif istihdam politikalarına yönelme zorunda olduğumuzu göstermektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, küreselleşme ve teknolojik değişmeler, üretim biçimlerini, ekonomileri, firma ve organizasyon yapılarını değiştirmektedir. Bu değişime, firmaların, sektörlerin ve işgücünün uyumu da kuşkusuz ki gereklidir. İşgücü piyasasının modernizasyonu ve uyumunu sağlamak için, Hükümetimiz geçtiğimiz bir yıl içinde önemli adımlar atmıştır. Bu düzenlemelerde temel hedeflerimiz, iş piyasamızın, çağın gerekleri doğrultusunda modernizasyonu ve etkinliği ile işgücü verimliliğinin sağlanması, işletmelerimizin rekabet yeteneğinin ve çalışanların sosyal haklarının geliştirilmesi, endüstriyel ilişkilerin ve sosyal güvenlik kurumlarımızın kurumsal yapılarının güçlendirilmesi olmuştur.

Bu reformlardan en önemlisi, şüphesiz, 4857 sayılı İş Kanunudur. Esnek çalışma modelleri ile iş güvencesi arasında denge kurmaya çalışan yeni yasayla, hem istihdam artışı hem de firmalarımıza küresel rekabette avantaj sağlanması düşünülmüştür. Ayrıca, yasayla, eşit davranma ilkesi, yıllık izin sürelerinin artırılması, ücret garanti fonu, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik düzenlemelerle çalışanların haklarında iyileştirmeler getirilmiştir. Uygulama süresince, gerekli durumlarda sosyal tarafların görüşlerini de alarak, yeni yasal düzenlemelere açık olduğumuzu da huzurunuzda belirtmek durumundayım.

Değerli arkadaşlarım, diğer önemli bir düzenleme, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı Kanundur. Yabancıların istihdamına ilişkin mevzuatımızın dağınık yapısı yabancı kaçak işçilerle etkin mücadele edilmesini engellemiş, ülkemiz kayıtdışı istihdamının da önemli bir unsuru olan ve sayıları yaklaşık 1 000 000'u bulan yabancı kaçak işçi sorununun ortaya çıkmasının başlıca nedenlerinden biri olmuştur. Yeni yasayla, yabancıların Türkiye'de çalışmalarına ilişkin dağınık mevzuat ve yetkiler tek merkezde toplanmış, çalışma izin sistemi düzenlenmiş, işverenler ve işçilerimiz için haksız rekabet oluşturan kaçak yabancı çalıştırılmasını engelleyecek ciddî yaptırımlar getirilmiştir.

İşgücü piyasamızda gerçekleştirilen diğer önemli reformlar, kurumların etkinliğini ve verdikleri hizmetlerin kalitesini artırmaya yönelik olmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, SSK, Bağ-Kur ve İŞKUR Yasalarının çıkarılması, kayda değer önemli gelişmeler arasında sayılabilir.

Değerli arkadaşlarım, dünyada, işsizlikle mücadelede aktif politikaların önemi artmıştır. İşgücü piyasalarındaki gelişmelerin izlenmesi, işsizliği önleyici ve istihdamı koruyucu tedbirlerin geliştirilmesi, istihdam düzeyinin artırılmasına yönelik ulusal istihdam politikalarının oluşturulması ve bu politikaların uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

İşsizlere, niteliklerine uygun iş bulma, danışmanlık ve meslek eğitimi hizmetlerinin verilmesi, işletmelere ihtiyaçları olan nitelikli işgücünün temin edilmesi, önemi artan istihdam hizmetleridir. Ayrıca, özürlüler, eski hükümlüler, kimsesizler, uzun süreli işsizler gibi istihdamda dezavantajlı gruplara yönelik hizmetlerin etkinleştirilmesi ve bu gruplara yönelik özel projelerin geliştirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Burada merkezî kurum, Çalışma Bakanlığına bağlı İŞKUR'dur, İŞKUR olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, büyüme ve istihdam artışında en büyük görev özel sektöre düşmektedir. Ülkemizde gerçekleşmesi gereken önemli bir zihniyet değişimi de, kamu ve özel sektör hizmetleri üzerine olmalıdır. Her yıl, iş piyasasına giren yaklaşık 700 000 gencin sadece 50 000'e yakını kamuda istihdam edilebilmektedir; geri kalanına, özel sektörün istihdam yaratması gerekmektedir. Biz, istihdamın özel sektör eliyle yapılmasını tercih ederken, elbette, devlet olarak kayıtsız kalamayız. Özel sektörün istihdamı geliştirme ve iyileştirmesine yönelik her türlü çalışmasını desteklediğimizi, sanıyorum takip ediyorsunuz. İstihdama yönelik teşviklerimizi kısaca hatırlatmak gerekirse, işsizlik sigortası prim oranları 2004 yılında da 1'er puan indirimli uygulanmaktadır. Böylelikle, piyasaya yaklaşık 1 katrilyon Türk Lirası kaynak bırakılmıştır. Asgarî ücret artışının işverenlerin istihdam yükünü artırmaması için, asgarî ücret üzerindeki sigorta prim maliyetlerinin bir kısmı devlet tarafından üstlenilmiştir. Burada da, 1,1 katrilyon Türk Lirası civarında Hazine katkısı gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca, bölgesel gelişmişlik farklarını gidermek ve gerice yörelerde yatırım ve istihdam düzeyini artırmak için, kişi başına millî geliri 1 500 doların altında olan 36 ilde, sosyal sigorta primi, vergi, enerji ve arazi teşvikleri getirilmiştir.

Nitekim, bu konudaki yasanın çok kısa bir süre önce, ocak ayı içerisinde çıktığını biliyorsunuz. Bu konudaki yönetmelik hazırlıkları devam etmektedir. Şu anda, ülkemizin 53 vilayetinde, yatırım yapmak isteyene, Hazinece, devletçe bedava arsa verilmesi söz konusudur; 36 vilayetimizde de, biraz önce ifade ettiğim gibi, enerji teşviki, prim teşviki ve vergi primi teşviki söz konusudur.

Hükümet olarak, biz, özel sektörü yatırıma teşvik edelim, böylece özel sektör yeni istihdam alanları açsın ve biz de işsizliğe bir çare bulalım diye bu düzenlemeleri yaptık.

Tabiî ki, bu düzenlemenin uygulamasına bakacağız. Bu uygulamada aksayan yönleri, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne Hükümet olarak getiririz ve ilave atılması gereken adımlar varsa -ki, bana göre vardır- bu adımları da kısa sürede atarız.

Ocak ayı içerisinde çıkarmış olduğumuz bu yasal düzenlemenin, inanıyorum ki çok olumlu yönlerini ve gelişmelerini pek yakında göreceğiz. Seçimler dolayısıyla bu vilayetlere de gittiğimizde, valilerle konuştuğumuzda, özellikle organize sanayi bölgelerine yatırım için çok yoğun talepler olduğunu gördük ve hatta, bazı valilerimiz, organize sanayi bölgelerinde yatırım yapmak isteyen insanlara, iş sahiplerine, sanayicilere "verebileceğimiz arsa kalmamıştır; bu nedenle, şimdi, Millî Emlak Genel Müdürlüğünden, Maliye Bakanlığından yeni hazine arazileri tahsisini isteyeceğiz" demişlerdir. Bu bizi sevindirmiştir. Bu yasanın uygulanması, zannediyorum, Türkiye'de istihdamın artmasına önemli katkılar sağlayacaktır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2004 yılındaki birinci önceliğimiz, işsizliğin azaltılması ve istihdamın artırılması olacaktır. Bakanlık olarak, istihdamın artırılmasına yönelik işgücü piyasası reformlarına ve modernizasyonuna 2004 yılında da devam edilecektir. Bu çalışmalarımızda "Avrupa İstihdam Stratejisi" bizim için önemli bir kılavuz olacaktır.

2004 yılında ikinci önceliğimiz, kayıtdışı istihdamla mücadeledir. Kayıtdışılık, bir yönüyle, devletin sigorta ve vergi gelirlerini azaltırken, diğer yönüyle, çalışanların sosyal sigorta haklarından mahrum kalmasına yol açmaktadır. Vergi, sigorta ve diğer kanunî yükümlülüklerini ödemeyen kayıtdışı sektör, verimsiz üretimiyle, bu yükleri ödeyen kayıtlı sektörle haksız rekabet içindedir. Bu nedenle, kayıtdışı istihdamın önlenmesine ve sigortalı çalışmanın geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız 2004 yılında daha da hız kazanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki dönem, başta ulusal meslek standartları kanunu tasarısı olmak üzere, Kıdem Tazminatı Fonu Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu, hava iş kanunu ve genel sağlık sigortası kanunu tasarıları ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununa ve sosyal güvenlik sistemine ilişkin düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirmeyi planladık. Bu konudaki çalışmalarımız son aşamadadır.

Hedefimiz, ülkemizin en önemli sorunu olan işsizliği azaltmak, verimliliği ve kayıtlı istihdamı artırmak ve böylelikle halkımızın refah seviyesini yükseltmek, sosyal korumayı ve endüstriyel ilişkileri güçlendirmek ve Avrupa Birliği standartlarını yakalamaktır. Bu hedefe ancak tüm tarafların işbirliğiyle, geniş bir sosyal diyalog ve sosyal katılımla ulaşılabileceğinin bilincindeyiz.

Sayın Pekel'in ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunuyla ilgili yapmış olduğu konuşmaya ve bu konuyu gündeme getirmesine teşekkür ediyorum, takdirlerimi sunuyorum. Kuşkusuz, Hükümet olarak, Türkiye'nin en önemli sorununun işsizlik olduğunun bilinci içerisindeyiz. Biraz önce ifade ettiğim gibi, bu konuyu çözmek, Hükümetimizin öncelikli hedefidir. İşte, biraz önce açıkladığım, çıkarmış olduğumuz yasa ve bu yasayı takip edecek diğer yasalar, sanıyorum, ülkemizde üretimi ve yatırımı hızlandıracak ve böylece istihdama da ciddî bir imkân sağlayacaktır.

Bursa Milletvekili arkadaşımız Sayın Mehmet Emin Tutan ve Manisa Milletvekili arkadaşımız Sayın Hasan Ören Beyin gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya da kısaca cevap vermek istiyorum. Biraz önce de ifade etmiştim; Tarım Bakanımız bir toplantı nedeniyle şu saatte Genel Kurulumuzda bulunamıyor. O nedenle, bu konuda gündemdışı konuşmaya cevabı ben arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, başta kuraklık, sel, dolu, don zararı gibi doğal afetlere daima açık olan ve bu afetlerin sık sık vuku bulduğu bir coğrafyada yer almaktadır. Oluşan bu afetler dolayısıyla çiftçilerimiz önemli ekonomik kayıplarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Devlet tarafından gerekli yardımlar sağlanmadığı takdirde, çiftçilerimiz, tarımsal üretimlerini sürdürmekte zorlukla karşılaşıyorlar. Bu da, ülkemizin, maalesef, bir gerçeğidir. Bu yıl, birçok ilimizde, tarımsal üretimde, don, sel ve fırtına gibi olumsuz iklim koşullarından etkilenme meydana gelmiştir. Zarar gören il ve ilçelerde komisyonlar kurulmuş ve hasar tespit çalışmaları yürütülmüştür. Bu çalışmalar tamamlandıkça çiftçilerimize gerekli yardımların yapılması da, kuşkusuz ki, tedbirler arasındadır.

Değerli arkadaşlarım, bugün itibariyle, doğal afete maruz kalan üreticilerimize yardım edilmesi amacıyla yürürlükte bulunan yasal düzenlemeler -altını çizerek ifade ediyorum- bütçeden yeterli kaynak ayrılamadığı için tam anlamıyla etkili olamamaktadır. Şunu da belirtmek istiyorum ki, 2002 yılı başına kadar, ülkemizde doğal afete maruz kalan üreticilere yardım yapılmasını sağlayan iki yasal düzenleme vardı. Bunlardan birincisi, 14 Temmuz 1948 tarihinde yürürlüğe giren 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanundur. Bu kanun çerçevesinde, kuraklık, don, sel, haşere, yangın ve benzeri afetlerden mahsulü zarara uğrayıp tohumluğu kalmamış ve kredi kuruluşlarından tohum kredisi alamayacak halde bulunan üreticilere gerekli yardım yapılmaktaydı. 5254 sayılı Kanun -yani, biraz önce özetini verdiğim kanun- 3 Mart 2001 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanunla, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.

Doğal afete maruz kalan üreticilere yardım sağlayan bir diğer kanun ise, 20 Haziran 1977 tarihinde yürürlüğe giren 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanundur. Bahsettiğim 2090 sayılı Kanun tamamen yürürlükten kaldırılmamasına rağmen, Kanunun fonla ilgili maddeleri yürürlükten kaldırıldığı için, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren, doğal afete maruz kalan üreticilere aynî veya nakdî olarak ihtiyaç duyulan yardım yapılamamaktadır. 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun kapsamında, tarımsal ürünleri, canlı-cansız üretim araçları ve tesisleri değer itibariyle en az yüzde 40 oranında zarar gören ve tarımsal üretim imkânı kalmayan çiftçilere yardım yapılması öngörülmekteydi. Görüldüğü gibi, bugün itibariyle, doğal afete maruz kalan üreticilerimize, mevcut yasal düzenlemeler ve kaynaklarla, arzu edilen seviyede yardım yapılamamakta ve bu nedenle de yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, nedir bu yeni düzenleme; bu düzenlemeler bağlamında, diğer ülkelerde de başvurulan en etkin araç -biraz önce milletvekili arkadaşım da dile getirdi- tarım sigortası uygulamasıdır. Bu husus, 58 inci ve 59 uncu hükümet programlarında ve acil eylem planında da yer almıştır. Biraz önce milletvekili arkadaşımız da ifade ettiler.

Tarım sigortaları hakkında kanunun en kısa sürede, devlet destekli olarak çıkarılması ve ülkede oluşan bu boşluğun doldurulmasının sağlanması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı koordinasyonunda yapılan çalışmalar son aşamaya gelmiş ve Bakanlar Kuruluna sevk noktasındadır. Bu, şu demektir: Böyle bir yasal düzenleme, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelecektir.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Üretici Birlikleri de gelecek...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu yasa çıkarılırken, tamamıyla siyasî mülahazalardan uzak bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği, çiftçilerimizin menfaatına olan bu düzenlemenin iktidarıyla muhalefetiyle görüş birliği içerisinde gerçekleştirileceği inancını taşıdığımızı huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, tarımsal üretim potansiyeli bakımından dünya üzerinde önemli bir yere ve ekolojiye sahiptir. Ülkemizin sahip olduğu bu varlık, başta meyve ve sebze olmak üzere çok çeşitli ürünlerin yetiştirilmesine imkân tanımaktadır. Ülkemizde üretilen meyve ve sebzeler, gerek yurtiçi tüketimimizin karşılanması ve gerekse bu ürünlerin bir kısmının ihraç edilmesi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Meyve ve sebze ihracatımızın artırılmasında rakip ülkelere nazaran avantajlı bir konuma geçebilmek amacıyla ürünlerin uluslararası kalite ve normlarda dış pazarlara sunulması amacıyla bakanlığımızca tedbirler alınmaktadır. Bu arada, belirli ihracat teşvikleri de uygulanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, ülkemizde tarım ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri, tarım ürünlerinin ticaretini uluslararası kurallara bağlayan Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması çerçevesinde sağlanmaktadır. Bu çerçevede, her yıl Tarım ve Köyişleri Bakanlığının da katkılarıyla, Dış Ticaret Müsteşarlığınca tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımlarına ilişkin Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tebliği hazırlanmaktadır. Bu tebliğ kapsamında, buharda veya suda kaynatılarak pişirilmiş, dondurulmuş meyve ve sert çekirdekli meyveler için azamî yüzde 20 ödeme oranıyla, ton başına 82 ABD Doları; dondurulmuş meyve, sebze ile meyve ve sebze işlemeye dayalı gıda maddeleri için, yine, azamî yüzde 20 ödeme oranıyla, ton başına 68 dolar ihracat teşviki verilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, son cümlemi söylüyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2004 yılı uygulamalarına ilişkin tebliğ çalışmaları da şu aşamada tamamlanmak üzeredir; sanıyorum, bir iki hafta içerisinde o da tamamlanacaktır.

Don ve diğer tabiî afet zararına maruz kalan üreticilerimize ve vatandaşlarımıza, tabiî ki, bu aşamada geçmiş olsun dileklerimizi ifade ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Manisa çiftçisine, üzümcüsüne ne yapılacak Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarımıza, bizi sabırla dinleme nezaketini gösterdikleri için teşekkür ediyorum.

Yerinden soru soran arkadaşıma, kuşkusuz ki, ilgili bakan olan Sayın Güçlü, bir vesileyle buraya geldiğinde yazılı veya sözlü olarak cevap verecektir.

Hepinize, yeniden, saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, (6/962) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 417 nci sırasında yer alan (6/962) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

     Selami Yiğit

                 Kars

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, (6/977) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 429 uncu sırasında yer alan (6/977) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Feridun Fikret Baloğlu

           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner haklarında kurulan (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonundan bir istifa önergesi vardır; okutuyorum:

3.- Hatay Milletvekili Fuat Geçen’in, (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/164)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınızın (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonundaki görevimden, gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

      Fuat Geçen

              Hatay

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamuoyunu yakından ilgilendiren, illerin ve ülkelerin tanıtımında, komşuluk ilişkilerinin gelişmesinde, insanın vücut ve akıl sağlığının gelişiminde büyük yeri ve önemi olan sporun son zamanlarda içinde bulunduğu olumsuzlukların, hakem hatalarının, varsa şike ve mafya iddiaları ile boyutlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 105 inci maddesi ile TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1.- Musa Uzunkaya                                (Samsun)

2.- Ziyattin Yağcı                                (Adana)

3.- Asım Aykan                                (Trabzon)

4.- Bülent Gedikli                                (Ankara)

5.- İlyas Çakır                                (Rize)

6.- Hikmet özdemir                                (Çankırı)

7.- Abdurrahim Aksoy                                (Bitlis)

8.- Durdu Mehmet Kastal                                (Osmaniye)

9.- Medeni Yılmaz                                (Muş)

10.- Seracettin Karayağız                                (Muş)

11.- Mustafa Said Yazıcıoğlu                                (Ankara)

12.- Şerif Birinç                                (Bursa)

13.- Cemal Uysal                                (Ordu)

14.- Adem Tatlı                                (Giresun)

15.- Bayram Özçelik                                (Burdur)

16.- Harun Tüfekci                                (Konya)

17.- Ahmet Rıza Acar                                (Aydın)

18.- Mehmet Çerçi                                (Manisa)

19.- Kerim Özkul                                (Konya)

20.- Yüksel Çavuşoğlu                                (Karaman)

21.- A. Müfit Yetkin                                (Şanlıurfa)

22.- Ahmet Yaşar                                (Aksaray)

23.- Muzaffer Baştopçu                                (Kocaeli)

24.- Nihat Eri                                 (Mardin)

25.- Mehmet Mehdi Eker                                (Diyarbakır)

26.- Alaettin Güven                                (Kütahya)

27.- Abdullah Erdem Cantimur                                (Kütahya)

Gerekçe:

Sporun, beldelerin, şehirlerin, ülkelerin kültürlerinin tanıtımında ve gençliğin sağlıklı vücut gelişiminde ve hatta insanların boş zamanlarını spor yaparak değerlendirmesi nedeniyle günlük iş hayatındaki stresini atarak kötü davranışlara yöneliminin önüne geçmesi bakımından insan hayatındaki önemi büyüktür. Gençlerin ve genç kalabilenlerin, okul ve işten arta kalan zamanlarını, kötü ve kirli havasıyla hastalık saçan kahvehaneler, barlar ve benzeri yerler yerine sporu, sporcusuyla, seyircisiyle ve taraftarıyla herkesin spor sahalarına yönelmesi, yorgunluk ve streslerini buralarda atıp kazananı alkışlayarak centilmenlik duygusunu geliştirmektir. Atalarımız "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" diye boşuna söylememişlerdir.

Sporun ülke tanıtımına katkısını, hatırlanacağı gibi, 2002 Dünya Kupasında A Millî Futbol Takımımızın dünya üçüncüsü olmasıyla, diğer dallarda mücadele eden voleybol millî takımımız, güreşçilerimiz, haltercilerimiz ve diğer sporcularımız bize yaşatmıştır. Biz ülke olarak, milyarlarca TL harcama yapsaydık bu başarıyı yakalamamız zor olurdu.

Ne var ki, son zamanlarda sporda ve spor sahalarında olup bitenler hiç de iç açıcı değildir. Hiç gündemden düşmeyen hakem hataları, kasıtlı hakem davranışları, şike ve mafya iddialarıyla Anadolu takımlarına ambargo uygulandığı iddiası ve kötü tezahürat, sporun bir centilmenlik işi olduğu, seyircilerin ve taraftarların stresini aldığı tezinin aksine, atmosferin daha da gerilmesine, hatta, taşkınlıkların bir fitilleyicisi olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Anadolu kulüplerinin parlayan yıldızı Samsunspora uygulanan muamele de bu olayların başında yer almaktadır. Şöyle ki: 19.10.2003 Pazar akşamı oynanan Samsunspor-Gaziantepspor maçında, Hakem Selçuk Dereli'nin masum hatalar olarak kabulü mümkün olmayan olaylardır. Yine bu maçın öncesindeki hafta, 5.10.2003 tarihinde Diyarbakır'da Samsunspor aleyhine oluşan hakem kararlarının ve ulusal ölçekte yayın yapan Star TV'deki spor programına katılan Hakem Sadık İlhan'ın, geçtiğimiz yıl oynanan Samsunspor-Trabzonspor maçında, Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu Başkanı Bülent Yavuz tarafından, maçı Samsunsporun kaybetmesi yönündeki talimatı doğrultusunda penaltıyı vermeyerek yenilmesini sağladığını itiraf etmesi, Samsunspora karşı bir yerlerde planlanan kumpasla karşı karşıya olduğunu göstermiştir.

Samsunsporun maruz kaldığı olayların bir kısmı da şunlardır:

8.8.2003'te oynanan Samsunspor-Beşiktaş maçında Hakem İsmet Arzuman, faul yapmalarına karşın, Tayfur ve Guıntı'ya kart göstermeyerek oyunda kalmalarını sağlayıp Samsunsporun oyun kurmasının engellenmesi, 13.9.2003'te Samsunspor-İstanbulspor, 19.9.2003'te Trabzonspor-Samsunspor, 25.10.2003'te oynanan Galatasaray-Samsunspor karşılaşmalarında hakemlerin kararları ve davranışları gibi.

Yine, bu olayların en canlı örneği, 8.11.2003 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Çaykur Rizespor maçında, Hakem Ali Aydın'ın Çaykur Rizesporlu futbolcu Victoria'ya 2 kez sarı kart göstermesi, kırmızı kartla sporcuyu saha dışına çıkarması gerekirken, bunu yapmaması nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun maçın yeniden oynanmasına karar vermesi ve en son 4.4.2004 tarihinde oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçında, artık kusurun kendisi ve futbolcuların aktiviteleri değil, Hakem Ali Aydın'ın çok yanlış kararları ve iki penaltıyla Beşiktaşı galip ilan ettiği iddialarının tartışma ortamına taşınması, vahim tabloyu gözler önüne sermektedir.

İşin vahim olan boyutlarından birisi de, futbola çete-mafya işlerinin karışarak maçların satıldığı ve kaybettirildiği iddiasının basında ve kamuoyunda yer almış olması ile maç esnasında yapılmış olan kötü tezahüratın, taraftarları ve seyircileri üzüntüye, hatta büyük sıkıntılara düşürmesidir.

Spora bulaşan bu virüsler, hakem hataları, kasıtlı tarafgirlik, şike iddiaları, Anadolu takımlarına yapılan tarafgir tutumlar ve kötü tezahürat, insanların kaynaşmasına, yorgunluk ve streslerini atarak dinçleşmesine, ülkemizin ve millî kültürümüzün tanımına olumsuz etkiler yaparak, sporun asıl misyonunu yerine getirmesine mani olur hale gelmiştir.

Bu itibarla;

Hakem hataları ve varsa kasıtlı kural ihlallerinin,

Genelde Anadolu takımlarına uygulanan taraflı davranılıyor iddialarının,

Çete, mafya ve şike iddialarının varlığı ve sporun sonuçlarını etkilediği ve bazılarının bundan maddî menfaat sağladığı iddialarının,

Spor sahalarına hiç yakışmayan kötü tezahüratın ve şiddetin,

Önüne geçilebilmesi için alınacak önlemlerin ortaya konulması için bir araştırma komisyonu kurulması gereği hâsıl olmuştur.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

           Tarihi: 13.4.2004

Genel Kurulun 13.4.2004 Salı günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 149 uncu sırasında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin (10/173) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin yapılmasının; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 20 nci, 19 uncu, 18 inci ve 21 inci sıralarında yer alan 395, 394, 374 ve 396 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 9 uncu sıralarına alınması, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 402, 401, 397, 398, 399 ve 400 sıra sayılı kanun tasarılarının ise 48 saat geçmeden, bu kısmın 8, 10, 11, 12, 13 ve 14 üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

     Sadık Yakut

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

 

 

Eyüp Fatsa

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Söz isteyen?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/186) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Ekim 2003 tarihinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A Maddesine Bir Fıkra İlave Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi bugüne kadar komisyonlara ve Genel Kurula getirilmemiştir.

İçtüzük hükümlerinin 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurula getirilmesi konusunu bilgilerinize arz ederim.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

           Malatya

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

5.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/54) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/166)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/54) esas numaralı, Türk Ceza Kanununun 492 nci Maddesinin Yedinci Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifim 45 gün içinde komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

Canan Arıtman

                İzmir

BAŞKAN - Söz isteği?..

CANAN ARITMAN (İzmir) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun Sayın Arıtman.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kapkaç eylemi olarak bilinen hırsızlık fiilleri son yıllarda giderek daha ciddî bir nitelik ve nicelik kazanmıştır. Emniyete yansıyan olay sayısı yılda ortalama 16 000 civarındadır. En az bir o kadar da emniyete yansımayan, emniyete intikal etmeyen vaka vardır. 2004 yılında, yani bu yıl, şubat ayında, sadece bir aylık süreçte, bu suçta yüzde 20 gibi ciddî bir artış gözlenmiştir. Sadece, İstanbul'da, günde 30-35 olay meydana gelmektedir ve ne yazık ki, birçoğu da ölüm ya da yaralanmayla sonuçlanmaktadır.

Kapkaç olaylarının mağdurları genellikle kadınlardır. Özellikle de büyük kentlerimizde, âdeta, bir kapkaç terörü yaşanmaktadır. Emniyet verilerine göre, özellikle kadınları hedef alan, yaralanma ve ölümlere neden olan, maddî kayıpların yanında fizikî ve psişik travmaya neden olan kapkaç olayları, halkımızı sokakta yürümeye korkar hale getirmiştir. Özellikle de kadınlarda bir tür kapkaç paranoyası gelişirken, halkta huzur ve güven kalmamış, halkın, adalete ve ne yazık ki, devlete itimadı azalmıştır.

Bu tür kapkaç suçlarının en büyük sebebi ekonomiktir. Yolsuzluk, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, kolay para kazanmanın cazibesi, eğitimsizlik, ahlakî değer yargılarının erozyona uğraması, köyden kente göç, polisiye tedbirlerin yetmemesi ve en önemlisi de, cezaların caydırıcılığının olmaması, suçu artıran nedenlerdir.

Bu suç, yürürlükteki Türk Ceza Kanununun 491 inci maddesine göre, basit hırsızlık kapsamında değerlendirilmekte ve suçlu, en fazla altı ay ceza alarak, indirimlerle birbuçuk ay kadar hapis yatmakta, üstelik, cezaevinde daha tecrübeli kapkaççılardan yeni teknikler öğrenip, daha profesyonel bir kapkaççı olarak dışarı çıkmaktadır.

Bir defa bu işi yapan, cebi tatlı para gördüğü için bırakmamaktadır. Gazete haberlerine göre, dört beş günde kapkaç yapmak suretiyle 20 milyar lira kazanıldığını öğrenen pek çok kişi, birbuçuk ay hapis yatmaya çoktan razı olmaktadır. Zaten, bu suçu işleyenlerin ancak yüzde 10'u yakalanabilmektedir. Yakalanabilen kapkaççılar tutuklanmamakta, mevcut yasalarımıza göre, serbest bırakılmaktadırlar. Emniyete verdikleri adresleri bile doğru olmayan bu kişiler, 65 000 000'un içerisinde kaybolup gitmektedirler.

Bu kişilerin tutuklanamayışları, kendilerine güven vermektedir. Sokaktaki adamın nazarında, tutuklanmamak ile beraat etmek eşdeğer sayılmaktadır. Onun nazarında, ilk etapta hapse girip girmemek önemlidir. Tutuklanmadığı zaman, Kendisini yaptığı işten suçsuz bulunmuş olarak algılar ve aynı işi yapmaya devam eder.

Emniyet görevlileri özverili bir şekilde çalışıyor; ancak, yakaladıklarını, ikinci, üçüncü, dördüncü kez yakalamak zorunda kalıyorlar. Canını tehlikeye atıp yakaladığı suçlunun salıverilmesi, polisin görev yapma şevkini kırıyor. Emniyet kayıtları bu suçtan 180 ila 300 kez yakalanmış suçluların varlığını göstermektedir; yani, tüm yapılanlar, yapanın yanına kâr kalıyor.

Değerli milletvekilleri, caydırıcı ceza verilmediği sürece bu terörün önüne geçilmesi çok zordur. Kanun teklifim, caydırıcılığı amaçlayarak, kapkaç suçunun nitelikli hırsızlık kapsamında değerlendirilmesini ve Türk Ceza Kanununun 492 nci maddesine göre cezalandırılmasını öngörmektedir.

Değerli milletvekilleri, turizm sezonunun açılmasıyla ülkemize turist olarak gelen konuklarımız da bu kapkaç terörünün mağduru olmaktadır ve sezonun ilerlemesiyle bu suç oranında ciddî artışlar beklenmektedir. Ülkemizin imajı ve turizm gelirlerimiz, bu suçu önleyemediğimiz sürece ciddî zarar görecektir.

Her ne kadar Adalet Altkomisyonu yeni Türk Ceza Kanunu Tasarısında bu suçun cezasını artıracak uygun düzenlemeyi yapmış ise de, tasarının yasalaşması, önümüzdeki yasama yılına kalacak gibi görünmektedir.

Değerli milletvekilleri, halkımızın bu konuda artık sabrı kalmamıştır. Her gün mağduru olduğu, canını malını kaybettiği bu suçun önlenmesi, cezaların artırılması, halkın gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve biz milletvekillerine düşüyor; halkın, Meclisine, vekillerine, devletine güvenini kazandırmak için, şimdi, önümüzde bir fırsat var.

Bu yasa para istemez pul istemez, devlete de, Meclise de hiçbir yük getirmez. Şu anda bizi izleyen 65 000 000 vatandaşımız kapkaç teröründen kurtulmak, Meclisinin kendisine sahip çıktığını görmek, derdine, sorununa çare bulduğunu görmek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANAN ARITMAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan, son cümlem.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arıtman.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Türk Ceza Kanununun 492 nci maddesinin yedinci bendinde bir cümlelik değişiklik öngören yasa teklifimde, kapkaçın tanımı yapılmakta, nitelikli hırsızlık kapsamına alınarak, cezası, caydırıcılığı amaçlayarak artırılmaktadır.

Ülkemizde giderek artan, toplumda korku, panik ve infial yaratan kapkaç suçunu büyük ölçüde önleyeceğini düşündüğüm bu yasa değişikliği teklifimin önce gündeme alınması, bilahara da gündemin ilk sıralarına alınarak bir an önce yasalaştırılması için siz değerli milletvekillerinin desteğini diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.

Önerge üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü, buyurun.

Sayın Köylü, konuşma süreniz 5 dakikadır.

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir değerli milletvekilimizin vermiş olduğu kanun teklifi üzerine, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kapkaç suçu, son günlerde kamuoyunu oldukça meşgul etmiştir. Komisyonumuzda görüşmekte olduğumuz Ceza Kanunu Tasarısının görüşmeleri sırasında, birçok yerden ve birçok kişiden bizlere de bu konuda gerek yazı ve gerekse faksla, telgrafla, telefonla ulaşmışlar, bu konuda önemli bir düzenleme yapılmasını istemişlerdir.

Kaçkaç nedir; kapkaç, bir polisiye tabirdir; bunun esası, hırsızlık suçudur. Burada hırsızlık suçunu tarif etmeme gerek yok. Kapkaç suçu, mevcut Ceza Kanunumuzdaki 491 inci maddede basit hırsızlık olarak değerlendirilmiş ve o şekilde müeyyide görmüştür. Ancak, kapkaç suçu işlenirken, eğer, suçun mağduru karşı koymuşsa, bu takdirde, suçlu şiddet kullanmış ve bu şiddetle kapkaçı işlemiş ise, suç, doğrudan doğruya gasp suçuna dönüşmektedir ve cezası da oldukça ağırdır.

Biz, mevcut tasarıda, kapkaçı, aynı bahsedildiği ismiyle anmadık. Zira "kapkaç" diye bir tabir koyarsak, poliste konuşulan tırnakçılık, muslukçuluk ve sair şekilde isimler vardır, bunların hepsine de birer madde koymamız gerekirdi, bu bakımdan, böyle bir düzenlemeye gitmedik. Ancak, kapkaçı "elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle hırsızlık" şeklinde tarif ettik ve bunu da, ağır nitelikli hırsızlık olarak değerlendirdik.

Tasarımızın 140 ıncı maddesinin ikinci bendinde ağır nitelikli olarak tavsif edilen bu suça verilecek ceza üç yıl ile yedi yıl arasındadır. Eğer, suç gece işlenmişse, ceza üçte 1 oranında artırılacaktır. Ayrıca, suç birden çok kişi tarafından işlenmişse, ceza yine artırılacaktır. Yani, bu demektir ki, kapkaç suçuna önemli derecede ceza müeyyidesi öngörülmüştür.

Bizim anladığımız kadarıyla, kapkaç, basit tarzda düşünülemez. Bunu, her ne kadar mala yönelmiş bir suç ise de, bunun yanında, insan hürriyetine yönelmiş bir suç olarak da değerlendirebiliriz. Zira, insanlarımız, caddede yürürken, deniz kenarında giderken rahat olmalıdır. Deniz kenarında veya caddede çantası elinde bir hanımın, rahatça, korkusuzca yürüme özgürlüğü vardır ve bu özgürlüğü kullanabilmesi gerekir. İşte, kapkaç bu özgürlüğe bir darbe vurmaktadır. Bu bakımdan, biz, bunu çok ciddîye alıyoruz, sadece çalınan eşyanın kıymeti o kadar önemli değildir. Bu düşünceyle, kapkaçı, ağır nitelikli bir hırsızlık suçu olarak telakki ettik. Şayet, bu suç işlenirken suçun failleri suçun mağduruna karşı bir şiddet kullanmış ise, onu çekip sürüklemiş ise, yaralamış ise, suç, doğrudan doğruya yağma suçunu oluşturmaktadır. Bunun cezası da altı yıl ile on yıl arasındadır. Ancak, o da, dereceli olarak on ile onbeş yıl arasına çıkmaktadır.

Keza, yeni yaptığımız bir düzenlemeyle, yağma suçunda, sanık, mağdur üzerinde bir yara meydana getirmişse, bu yaranın derecesine göre ayrıca ceza almaktadır. Bunları birlikte değerlendirdiğimizde, elimizdeki mevcut Ceza Kanunu Tasarısında, kapkaç için gerçekten önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu bakımdan, herkesin müsterih olması gerekir. Ancak, tasarımız, yanılmıyorsam kısa bir süre sonra Genel Kurula inecek ve tabiî ki, desteklerinizle kanunlaşacaktır.

Değerli milletvekili arkadaşımızın vermiş olduğu kanun teklifinin de bununla birlikte görüşülüp görüşülmeyeceği hususunu takdirlerinize arz ediyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köylü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Şimdi, Genel Kurulun 6.1.2004 tarihli ve 38 inci Birleşiminde kurulması kabul edilen (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması komisyonunun üye seçimini yapacağız.

Meclis soruşturmasını yürütecek komisyon üyeleri, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından, adçekme suretiyle tespit edilecektir.

Bu soruşturma komisyonunda, Adalet ve Kalkınma Partisi 10, Cumhuriyet Halk Partisi 5 üyelikle temsil edilecektir.

Şimdi, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulması kabul edilen (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:

(9/9) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üyeleri Aday Listesi: (45)

Adalet ve Kalkınma Partisi    (30)

Ünal Kacır                                 (İstanbul)

Öner Gülyeşil                                 (Siirt)

Seyfi Terzibaşıoğlu                                 (Muğla)

Hasan Angı                                 (Konya)

Özkan Öksüz                                (Konya)

Ahmet Gökhan Sarıçam                                 (Kırklareli)

Fuat Geçen                                 (Hatay)

Şerif Birinç                                 (Bursa)

Orhan Yıldız                                 (Artvin)

Cahit Can                                (Sinop)

Bayram Özçelik                                 (Burdur)

Mustafa Dündar                                (Bursa)

Mücahit Daloğlu                                 (Erzurum)

İbrahim Yılmaz                                (Kütahya)

Hamit Taşcı                                 (Ordu)

Mehmet Kurt                                 (Samsun)

Atilla Maraş                                 (Şanlıurfa)

Harun Tüfekci                                (Konya)

Zafer Hıdıroğlu                                 (Bursa)

Cüneyit Karabıyık                                (Van)

Yekta Haydaroğlu                                (Van)

Ahmet Işık                                (Konya)

Ali Er                                 (Mersin)

Remziye Öztoprak                                (Ankara)

Ali Öğüten                                 (Karabük)

Niyazi Özcan                                (Kayseri)

Rıtvan Köybaşı                                (Nevşehir)

Fahri Çakır                                 (Düzce)

Mehmet Özyol                                 (Adıyaman)

Ali İbiş                                 (İstanbul)

Cumhuriyet Halk Partisi                (15)

Tacidar Seyhan                                (Adana)

Mehmet Tomanbay                                (Ankara)

Tuncay Ercenk                                (Antalya)

Mehmet Boztaş                                (Aydın)

Muhsin Koçyiğit                                 (Diyarbakır)

Nejat Gencan                                 (Edirne)

Mehmet Ali Arıkan                                 (Eskişehir)

Halil Akyüz                                 (İstanbul)

Ali Kemal Kumkumoğlu                                 (İstanbul)

Ahmet Ersin                                 (İzmir)

Erdal Karademir                                 (İzmir)

Mehmet Yıldırım                                (Kastamonu)

İdris Sami Tandoğdu                                (Ordu)

Mehmet Vedat Melik                                 (Şanlıurfa)

Erdoğan Kaplan                                 (Tekirdağ)

BAŞKAN - Siyasî partilerin gösterdikleri adayların adları iki ayrı torbaya konulmuştur. Her torbadan üçte 1 oranında isim çekeceğiz.

Adçekmeye, Adalet ve Kalkınma Partisinin gösterdiği adaylar arasından başlıyoruz; 10 üye seçilecektir.

Ünal Kacır                                (İstanbul)

Ahmet Gökhan Sarıçam                                (Kırklareli)

Ahmet Işık                                (Konya)

Özkan Öksüz                                (Konya)

Orhan Yıldız                                (Artvin)

Bayram Özçelik                                (Burdur)

Remziye Öztoprak                                (Ankara)

Mehmet Özyol                                (Adıyaman)

Mehmet Atilla Maraş                                (Şanlıurfa)

Ali Er                                (Mersin)

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi adayları arasından kurayla 5 üye seçimi yapıyoruz:

Mehmet Boztaş                                (Aydın)

Erdoğan Kaplan                                (Tekirdağ)

Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

Mehmet Yıldırım                                (Kastamonu)

Halil Akyüz                                (İstanbul)

(9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 13 Nisan 2004 Salı günü saat 18.00'de, Anabina, Asmakat, Üyeler Lokantası yanındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Meclis soruşturması komisyonuna seçilen üyelerin listesi ile toplantı gün ve saati ilan tahtalarına asılacaktır.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe "Sözlü Sorular" kısmının 4, 7 ve 20 nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandıracaklardır. Sayın Bakanın istemi, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkan, 1, 2 ve 3 üncü sıradaki soruları birlikte cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN- Peki Sayın Bakan.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinin spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/475) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

2.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, Muğla-Milas'ta Sarıçay üzerindeki yıkılan köprünün ne zaman yapılacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/479) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yem destekleme primlerine ve hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/480) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

BAŞKAN- 1, 2 ve 3 üncü sıradaki sözlü soru önergelerine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.

Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

  Orhan Eraslan

               Niğde

Niğde İli Çiftlik İlçesinde genç ve dinamik nüfusun yoğun olması nedeniyle çok amaçlı bir spor salonuna talep ve ihtiyaç duyulmaktadır.

Soru: Niğde İli Çiftlik İlçesinde çok amaçlı bir spor salonu yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyor ise, hangi program dahilinde gerçekleştirilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

          Fahrettin Üstün

              Muğla

7 Şubat 2003'te Muğla İli Milas İlçesi Sarıçay üzerinde bulunan ve Milas'ın 13 köyüyle, yaklaşık 12 000 nüfusu ve bu köylerdeki yaklaşık 1 500 aracın geçiş yaptığı Kırcağız Köyü yakınındaki karayolları ağına bağlı köprünün ayağının selle çökmesi sonucu köprü kullanılamaz hale gelmiştir. Şu anki geçiş de çok zor imkânlarla servis yolundan sağlanmaktadır. Milas ekonomisinin can damarı olan bu köprünün yenisi ne zaman yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

          Fahrettin Üstün

              Muğla

Türkiye'de 80'li yıllardan sonra izlenen tarım ve hayvancılık politikaları ülke çiftçisini bitirme noktasına gelmiştir.

57 nci hükümet döneminde özellikle besicilikle uğraşan çiftçilerimize iki yıl üst üste verilen yem destekleme primi, 58 inci ve 59 uncu hükümetlerce bugüne kadar üreticilerimize verilmemiştir.

1- Yem destekleme primini ne zaman vereceksiniz?

2- Ülke hayvancılığını düştüğü zor durumdan nasıl kurtaracaksınız?

Hayvancılık geliştirme politikalarınız nelerdir?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 1 inci sıradaki soru Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüyle ilgilidir, Niğde Milletvekili arkadaşımız Sayın Eraslan tarafından yöneltilmiştir. Soru biraz önce de okunduğu gibi, şu şekildedir: "Niğde İli Çiftlik İlçesinde çok amaçlı bir spor salonu yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyorsa hangi program dahilinde gerçekleştirilecektir?"

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Anayasamızın 59 uncu maddesi, Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alma görevini, aynı zamanda da sporun kitlelere yayılması görevini devlete yüklemiştir; devletin şahsında da hükümete, Bakanlığıma ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne yüklemiştir.

Bilindiği gibi, Türkiye'de planlı kalkınma uygulanmaktadır; hangi yöreye, hangi ile, hangi ilçeye, hangi tür yatırım yapılacağı, yıllık programlarla belli olmaktadır. 2004 yılında, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün, yatırım programındaki 107 tesisi bitirmesi öngörülmektedir; ancak, bilindiği gibi Türkiye geçmişte ekonomik krizler yaşamıştır; bu nedenle, iki yıldır bir malî disiplin uygulamaktayız. Yarım kalmış yatırımlarımızı bir an önce bitirebilmek bizim temel arzumuzdur; ancak, bütçe imkânları, bu yarım kalmış tesislerimizi dahi kısa sürede bitirmeye elvermemektedir. Yapmış olduğumuz hesaplamalara göre, bitirilmesi gereken 107 tane tesis varken, daha önceden yatırım programına alınmış, başlanmış, kiminin yüzde 20, kimisinin yüzde 50, kimisinin yüzde 75 seviyesinde olduğu bu tesisler için 2004 yılı bütçemizden ayrılan parayla ancak 27 tesisimizi bu yıl bitirebileceğiz. O bakımdan, yeni yatırım programlarını gündeme almamızın, bu anlattığım bilgiler ışığında, oldukça zor olduğunu takdirlerinize arz ediyorum.

Niğde İli Çiftlik İlçesinde, kuşkusuz ki, Sayın Eraslan'ın da ifade ettiği gibi çok amaçlı bir spor salonuna ihtiyaç vardır. "Peki, buraya çok amaçlı spor salonunu ne zaman yaparsınız Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığı olarak" diye soruyor Sayın Orhan Eraslan.

2004 yılı programına alıp alamayacağımızı, yerinde yapacağımız bir incelemeyle belirleyeceğiz. O bakımdan, bu yılki yatırım programında tabiî ki yok; ama, 2004 yılıyla ilgili yatırım programına almaya gayret edeceğimi, Sayın Eraslan'ın sorusu üzerine, huzurunuzda belirtmek istiyorum; ama, şu bilgiyi de sizlerle paylaşmak isterim: Bilindiği gibi, kamu yönetiminin yeniden yapılanması ve temel ilkelerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine Hükümetçe sevk etmiş olduğumuz kanun tasarısının 49 maddesi burada görüşüldü, geriye, geçici ve yürürlük maddeleri kaldı; Plan ve Bütçe Komisyonunda, belediye yasalarıyla ilgili tasarılarımız, altkomisyonda görüşülüyor; onlar da Genel Kurula indiğinde, kamuda yeniden yapılanmayla ilgili bu yasal düzenlemeler de yürürlüğe girerse, biz, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarını, belediye sınırları içerisinde belediyelerimize, belediye sınırları dışında da il özel idarelerimize devredeceğiz; personeliyle, araç gereçleriyle ve ödenekleriyle birlikte. Tabiî, eğer bu yasa çıkarsa, demin söylemiş olduğum görevi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü değil, takdir edersiniz ki, yerel yönetimler yerine getireceklerdir. Ayrıca, bu bilgiyi de sizlerle paylaşma ihtiyacını hissettim.

Değerli arkadaşlarım, sözlü soruların 2 nci sırasında yer alan soru, Bayındırlık ve İskân Bakanına yöneltilmiş olan bir sorudur. Bu soruyu, Muğla Milletvekili arkadaşımız Sayın Fahrettin Üstün Bey yönelttiler; biraz önce de okundu.

"7 Şubat 2003'te Muğla İli Milas İlçesi Sarıçay üzerinde bulunan ve Milas'ın 13 köyüyle yaklaşık 1 500 aracın geçiş yaptığı Kırcağız Köyü yakınındaki karayolları ağına bağlı köprünün ayağının selle çökmesi sonucu köprü kullanılamaz hale gelmiştir. Şu anki geçiş de, çok zor imkânlarla servis yolundan sağlanmaktadır. Milas ekonomisinin can damarı olan bu köprünün yenisi ne zaman yapılacaktır" diye bir soru yöneltmişler.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığından almış olduğumuz cevabı Muhterem Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum.

Muğla'nın Milas İlçesi labrandı il yolu üzerinde ve ilçeye 6 kilometre mesafede bulunan Sarıçay Köprüsü 48,5 metre uzunluğunda, 4 metre 10 santim genişliğinde olup 1965 yılı yapımıdır; betonarme, basit kirişli eski bir köprüdür.

Söz konusu köprü, 2003 yılında meydana gelen bir sel felaketi nedeniyle ağır hasar görmüştür. Bunun üzerine, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce gerekli proje çalışmaları yapılarak, yeni köprünün 17.11. 2003 tarihinde, yani geçtiğimiz yılın 17 Kasımında ihalesi yapılmış, yine, geçtiğimiz yılın 8 Aralığında da işe başlanmıştır. Şu anda, altyapısı, yani, kenar ayaklar ve orta ayak başlık kirişlerinin betonları dökülmüştür ve ön gerilmeli kirişlerin imalatı tamamlanmıştır. 20 Nisan 2004 tarihinden -yani, bugün ayın 13'ü, demek ki bir hafta sonra- itibaren ise, ön gerilmeli kirişlerin yerleştirilmesine başlanacaktır. Köprü, 2004 Haziran ayı içerisinde tamamlanacak ve trafiğe açılacaktır. Bu bilgiyi, değerli milletvekili arkadaşımız Fahrettin Üstün'ün sorusu üzerine, sizlere ifade ediyorum.

Diğer bir soru, 3 üncü sırada yer alıyor ve yine Muğla Milletvekili arkadaşımız Fahrettin Üstün Beyden geliyor. Sayın Üstün, bu sorusunda "Türkiye'de 1980'li yıllardan sonra izlenen tarım ve hayvancılık politikaları, ülke çiftçisini bitirme noktasına getirmiştir" dedikten sonra "57 nci hükümet döneminde, özellikle besicilikle uğraşan çiftçilerimize iki yıl üst üste verilen yem destekleme primi, 58 ve 59 uncu hükümetlerce bugüne kadar üreticilerimize verilmemiştir" diyor ve "yem destekleme primini ne zaman vereceksiniz? Ayrıca, ülke hayvancılığını düştüğü zor durumdan nasıl kurtaracaksınız? Hayvancılık geliştirme politikalarınız nelerdir?" diye soruyor.

Değerli arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın bu sorular için hazırlamış olduğu cevabı, sizlerle, milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkelerin tarımsal kalkınmasında en önemli konulardan birisi de, kuşkusuz ki, hayvancılıktır. Bu gerçekten hareketle, Hükümetimiz tarafından hayvancılığa özel bir önem verilmiş ve sektöre yapılacak desteğin artırılması için büyük gayret gösterilmiştir. Bir önceki yıla göre yüzde 135 artışla, 176 trilyonluk kaynak, hayvancılık desteği için ayrılmıştır. Bu çerçevede, ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi ve hayvansal üretimin artırılması amacıyla, nitelikli kaba yem açığının kapatılması için, bir yandan meraların tespit, tahdit ve ıslah çalışmaları sürdürülürken, diğer yandan yem bitkileri üretimi teşvik edilmiştir; ayrıca, genetik ıslahı daha etkili ve yaygın hale getirmek için, sunî tohumlama ile soy kütüğü kayıtlarının tutulması ve belgeli damızlık kullanımına önem verilmiş, arıcılık ve su ürünleri yetiştiriciliği destekleme kapsamına alınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, 2003 yılı içerisinde uygulanan ve 2004 yılında da uygulanacak olan bu desteklemeler kapsamında, yem bitkileri desteği şu şekildedir: Bakanlığımızca onaylanan yem bitkileri üretim projelerinin, nakliye, ilaç ve gübre bedelleri hariç, çokyıllık yem bitkilerinde, birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme giderlerinin, ekiliş alanlarıyla uyumlu alet ve ekipman dahil yüzde 35'i; tekyıllık yem bitkilerinde ise, işletme giderlerinin ekiliş alanlarıyla uyumlu alet, ekipman dahil yüzde 20'si ödenecektir. Yonca, korunga, fiğ, Macar fiği, silajlık mısır, sorgun türleri, hayvan pancarı, yem şalgamı ve tiritikale, destekleme kapsamındaki yem bitkileridir.

Yem bitkileri üretiminde dekar başına yapılacak destek ödemesi miktarı 2002 yılı için ortalama 17 700 000 TL/dekar iken, 2003 yılında bu destek miktarı yaklaşık yüzde 110'luk bir artışla 35 000 000 TL/dekara çıkarılmıştır. Bu çerçevede, çiftçilerimize, 2002 yılında 35,6 trilyon Türk Lirası, 2003 yılında ise 62,3 trilyon Türk Lirası, yem bitkileri destekleme primi ödenmiştir. Yem bitkileri desteği uygulamasından önceki toplam tarla tarımı alanı içerisinde yüzde 3'ler oranında pay alan yem bitkileri ekiliş alanı, uygulanan prim destekleriyle, yüzde 6'lara çıkmış ve 1 400 000 dekara ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanan ve 28 Şubat 2004 tarihli ve 25387 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan tebliğle, yem bitkilerinde ekiliş alanları alt ve üst sınırları yeniden belirlenmiştir; buna göre, eski uygulamada en az 10 dekar olan alt sınır 5 dekara indirilmiş, en fazla 500 dekar olan üst sınır ise 5 000 dekara yükseltilmiştir; böylece, daha fazla sayıda çiftçimizin yem bitkileri desteğinden faydalanması sağlanmıştır. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, hayvansal üretim teşvikleri kapsamında, üreticilerimize, sunî tohumlama desteği, sunî tohumlama ekipman desteği, damızlık gebe düve desteği, süt teşvik primi desteği ödenmektedir. Bu desteklere ilave olarak 2003 yılında hayvancılığımızın kalkındırılmasına katkı sağlayacak bir dizi yeni destekler uygulamaya konulmuştur. 2 Mayıs 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2004 yılında da devam edecek olan söz konusu yeni destekler; sunî tohumlamadan doğan buzağıların desteklenmesi, hastalıklardan âri işletme desteği ve arıcılık desteği ve su ürünleri yetiştiriciliğinin desteklenmesidir. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca sektörü destekleme amacıyla uygulanmakta olan politikalara ilave olarak ileriye dönük yeni projeler konusunda yoğun bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda yeni projeler geliştirilerek uygulamaya aktarılmaktadır. Bu projelerin öncelikli olanlarından biri, tarımsal kalkınma kooperatiflerinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan desteklenmesi esasına dayalı kırsal alanda sosyal destek projesidir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili Devlet Bakanlığı işbirliğiyle uygulanan Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesiyle, çiftçilerin, kooperatif şeklinde bir araya getirilmeleri veya kurulu kooperatiflerin yasa kapsamında olan ortaklarının belirlenerek 100 x 2 süt sığırcılığı ve 50 x 25 koyunculuk projeleriyle desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede her ilde 2 kooperatif olmak üzere, seçilmiş 10 kooperatif üyesi 1 000 aliye toplam 2 000 baş süt sığırı dağıtılacaktır. Bu projeyle genel bütçeden desteklenecek kooperatiflere ilave olarak, her ay 10 kooperatif olmak üzere, toplam 200 kooperatif desteklenecektir; bugüne kadar 102 kooperatif programa alınmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, söz konusu proje kapsamında, öncelikli olarak depremden zarar gören illerimizde bulunan kooperatiflerden başlanmak üzere, programa alınan illerde, bugüne kadar ihalesi yapılmış olan 33 kooperatif, ihaleye çıkarılmış olan 6 kooperatif ve ahır inşaatları devam etmekte olan 16 kooperatif için, toplam 26,2 trilyon ödenek aktarılmıştır. Böylece, nüfusun en yoksul kesimini oluşturan ve hayvancılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan çiftçilerin kurduğu süt sığırcılığı ve koyunculuk kooperatifleri desteklenecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu destekler yanında; Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, 2004 yılında, damızlık süt sığırı yetiştiriciliği yapan çiftçilerimize düşük faizle kredi kullandırılması; Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait bazı işletmeler ile yine Bakanlığımıza bağlı üretme istasyonlarına ait taşınmazların özel sektöre kiralanmasıyla, damızlık alanında özel sektörce yatırım yapılması; ülkemizin iç kesimlerinde "Anadolu Esmeri" ve ağırlıklı olarak sahil kesimlerinde "Anadolu Alacası" adı altında başlatılması düşünülen sığır ıslah projelerinin 2004 yılı içerisinde başlatılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - ... ayrıca, Güneydoğu Anadolu Bölgemize adapte olmuş ivesi koyun ırkını ıslah etmeyi amaçlayan ivesi projemizin de 2004 yılı içerisinde başlatılması; organize hayvancılık bölgelerinin kurulması, hayvancılığın geliştirilmesi için, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacak diğer çalışmalar arasında sayabileceğimiz hizmetlerdir.

Değerli arkadaşlarım, onyedi ay gibi kısa bir dönemde yapmış olduğumuz bu çalışmalarla, yıllardan beri birikmiş olan hayvancılık sektörünün sorunları çözülmeye çalışılmakta, bu konuda, Bakanlığımızca, gerekli gayret itinayla gösterilmektedir.

Sonuç olarak şunu vurgulamak isteriz ki, ekonomik ve sosyal yaşamımızda bu denli büyük öneme sahip olan ve Avrupa Birliğine uyum çalışmaları açısından da kritik bir özellik taşıyan hayvancılık sektörümüzü, yetiştiricilerimiz, sanayicilerimiz, yasama ve yürütme organlarımız el ele vererek, potansiyeli doğrultusunda geliştirmek durumundayız.

Bu bağlamda, sağlayacağımız destekle ve uygulayacağımız projelerle, 2004 yılının, hayvancılık açısından bir toparlanma yılı olacağı inancını belirtiyor ve yöneltilmiş olan 3 soruya da, bu şekilde kısaca cevaplar arz etmiş oluyorum.

Tekrar, hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Üstün, sorularla ilgili açıklama istiyorsunuz; buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

2004 bütçe uygulama talimatı ve son çıkan yönetmeliğe göre, tüm yatırımlarda olduğu gibi, tarım ve hayvancılıkta da yüzde 13'lük bir kesintiye gidildi; yani, başka bir deyişle, daha önce öngörülen desteklemeler yüzde 13 oranında kesilecek. Doğrudan gelir desteğinde, seçim öncesinde birinci dilimi 1 000 000 000 lira olarak alan bir vatandaş, seçimlerden sonra ikinci dilimi alırken 740 000 000 liralık bir destek alacak.

İkinci olarak, meraların ıslah edileceği söylendi. Geçen perşembe günü, bizim komisyona, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna geldi... Türkiye'deki mera alanları 44 000 000 hektardan 9 000 000 hektara düşmüş; ama, burada, yapılaşmaya ve madenciliğe izin verecek yeni uygulamalar var.

Düve desteğiyle ilgili olarak şunu söylemek istiyorum. Türkiye'nin her yerinde düve sözü verildi; fakat, verilebilecek düve sayısı toplam 4 500. Bu, Fakir Fukara Fonundan ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kendi bütçesinden verilecek. Avrupa Birliği ülkelerinde, sığırlara, günlük yaklaşık 3 dolarlık bir destekleme veriliyor; ama...

BAŞKAN - Sayın Üstün, Sayın Bakandan kısa bir açıklama isteme hakkınız var.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Bu desteklemeler ne zaman verilecek?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yazılı cevaplandıracağım efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

4.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/482) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir yakınının atanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

6.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, SARS’a karşı ithalata yönelik önlem alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/508) ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı

BAŞKAN - Her üç soruyu da Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe cevaplandıracağından, soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

          Fahrettin Üstün

              Muğla

1- İnsan sağlığında vazgeçilmez yeri olan zeytinyağının dış ülkelere ihracatında önemli yer tutan dökme zeytinyağı ihracatını ne zaman serbest bırakacaksınız?

2- Dökme zeytinyağı ihracatı neden sezon başında serbest bırakılmıyor?

3- Avrupa'nın her yerinde yüksek desteklemelerle desteklenen zeytinyağı üreticimiz hak ettiği gerçek desteklemeye ne zaman kavuşacak?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

  Atilla Başoğlu

              Adana

Soru: Halanızın oğlu Süleyman Karaman, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği tarih itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen şahsın ataması, hangi tarihte, hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

           Mehmet Yıldırım

      Kastamonu

Bilindiği gibi, SARS, son birkaç aydır, başta Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere tüm dünyada hızla yayılmış ve birçok ülkede ölümlere yol açmıştır ve aynı şekilde canlı hayvan ve et ticaretiyle deli dana hastalığının da benzer bir riski taşıdığını hesaba katarak; bu tehlikeler karşısında,

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin gerek bu ülkelerle yapılan gıda maddeleri ticaretinde gerekse de bu ülkelerden gelen insanlarla ilgili aldığı tedbirler nelerdir?

2.- Bu ülkelerle yapılan direkt ya da dolaylı gıda ve diğer maddelerin ticaretini -örneğin; sarımsak, et vs- gözden geçirmeyi, kısıtlamayı, feshetmeyi ve bu maddeleri kendi üretimimizle tedarik etmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Sözlü soruları cevaplandırmak üzere, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe; buyurun.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün ve Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım'ın Sayın Başbakanımıza yöneltmiş oldukları soruları cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün sormuş olduğu sorulardan başlıyorum; 1 inci soru: "İnsan sağlığında vazgeçilmez yeri olan zeytinyağının dış ülkelere ihracatında önemli yer tutan dökme zeytinyağı ihracatını ne zaman serbest bırakacaksınız?"

Malumları olduğu üzere, ülkemiz, dünya zeytinyağı üretimi ve dışticaretinde önde gelen ülkelerin arasında yer almaktadır; dünya üretiminde 5 inci ve ihracatında ise 3 üncüdür; yıllık ihracatımız, ortalama olarak, 100 000 000-110 000 000 ABD Dolar civarındadır. Söz konusu üründe, ihracat politikaları, sektörün de görüşü alınmak suretiyle, Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenip, tüm türler itibariyle, dökme halde zeytinyağı ihracatında yasak söz konusu değildir. Bu bağlamda, rafine, riviera ve sızma zeytinyağının her türlü ambalajda, kutulu, dökme veya varilli ihracatı serbest olup, sadece 2 ile 3,3 asit oranı arası natürel birinci yemeklik zeytinyağının dökme olarak ihracatı yasaktır. Bahse konu bu uygulama, ülkenin, daha fazla katmadeğer üretmesi, ihracattan daha fazla kâr elde etmesine yönelik bir uygulamadır.

Ayrıca, 2002-2003 sezonunda zeytinyağı ihracatı, geçen sezonun aynı dönemine oranla yüzde 195 artarak 74 255 ton düzeyine ulaşmış olup, bu miktarın yaklaşık olarak yüzde 70'i, yani, 52 227 tonu dökme olarak ihraç edilmiştir.

2 nci soru: "Dökme zeytinyağı ihracatı neden sezon başında serbest bırakılmıyor?"

Biraz önce de bahsettiğim hususlardan anlaşılacağı üzere, dökme zeytinyağı ihracatı yasağı sadece 2 ile 3,3 asit arası naturel birinci yemeklik zeytinyağı için geçerli olup, bu ürünün varilli halde de ihracatı serbesttir. Alınan bu karar, uzun dönemli olarak uluslararası piyasalarda kalıcılığımızın teminine yöneliktir. Naturel birinci yemeklik zeytinyağının dökme olarak ihracı, ülkemizin ihracattan azamî faydayı temin etmesini hedefleyen bir düzenlemedir.

İthalatçı ülkeler ise, bu ürünü bizden düşük bedellerle aldıktan sonra, çeşitli ameliyelere tabi tutarak, çok daha yüksek fiyatlardan üçüncü ülkelere ihracat yapmaktadırlar. Ülkemizin kazanacak olduğu önemli bir katmadeğeri başka ülkelerin kazanmasını, elbette ki, ihracat politikalarımız açısından doğru bulmamaktayız.

3 üncü soru: "Avrupa'nın her yerinde yüksek desteklemelerle desteklenen zeytinyağı üreticimiz hak ettiği gerçek desteklemeye ne zaman kavuşacaktır?"

Zeytinyağı üreticilerimizin hak ettikleri desteklemelere kavuşması için mümkün olan gayreti göstermekteyiz.

Nitekim, Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulunca yapılan çalışmalar sonucunda, 30 Nisan 2003 tarih ve 25094 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2003/12 sayılı tebliğle, 2002 yılı zeytinyağı ürününe 175 000 TL/kg destekleme primi ödenmiştir. 2003 yılı ürününe destekleme primi ödenmesine ilişkin çalışmalar ise ilgili kurumlar nezdinde halen sürdürülmektedir.

Diğer taraftan, Dış Ticaret Müsteşarlığınca hazırlanan, 14 Nisan 2003 tarih ve 25079 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2003/1 sayılı tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımlarına ilişkin Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu kararı çerçevesinde 2003 yılı içerisinde gerçekleştirilen 5 kilograma kadar kutulu zeytinyağı ihracatında, ton başına 180 dolar destekleme söz konusu olmuştur. Bu uygulama, 2004 yılı içerisinde de sürdürülecektir.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Sayın Başbakanımıza tevcih etmiş olduğu soruları cevaplıyorum:

Malumları olduğu üzere, canlı hayvan, et ve diğer tüm gıda maddelerinin ithalat aşamasında insan sağlığı ve güvenliği, hayvan ve bitki varlığı ve sağlığı yönünde kontrolü 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu, 6968 sayılı Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Kanunu, 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ve bu kanunlara ilişkin mevzuat ile dış ticarette teknik düzenlemeler ve standardizasyon mevzuatı çerçevesinde, münhasıran, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Keza, anılan Bakanlık, Uluslararası Hayvan Hastalıkları İzleme Ofisinin bültenlerini de dikkate alarak, hayvan hastalığının görüldüğü ülke ve bölgeler menşeli veya çıkışlı canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatına yasaklama getirebilmektedir.

Nitekim, kamuoyunda delidana hastalığı olarak bilinen ve insanlara bulaşma riski de bulunan BSE hastalığının görüldüğü Almanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, Kuzey İrlanda, İskoçya, İspanya, İsrail, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Lihtenştayn, Lüksemburg, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan'dan, canlı hayvan, et ve hayvansal ürünler ihtiva eden gıda maddeleri ile diğer bazı maddelerin ithalatı yasaklanmıştır.

SARS olarak ifade edilen, Akut Solunum Yetersizliği Sendromuyla ilgili olarak, Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, hastalığa neden olan virüsün vücut dışında yaşama süresinin dış ortamda 24-48 saat olduğu, dolayısıyla, ithal mallar yoluyla hastalığın ülkemize sirayet etmesinin mümkün olmadığı tespit edilerek, insan sağlığı açısından her türlü kontrol yapıldığından, bu aşamada ithalatı engelleyici herhangi bir işlem yapılmasına gerek duyulmamıştır.

Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki daimî temsilciliğimiz ve yurt dışındaki bazı ticaret müşavirliklerimizden temin edilen bilgilerde, söz konusu hastalıkla ilgili olarak Dünya Ticaret Örgütüne intikal ettirilen mal ve hizmet ticaretini etkileyen herhangi bir tedbirin bulunmadığı, hastalığın, tarım ve hayvancılık ürünleri ile tarımdışı ürünler yoluyla yayıldığına ilişkin bir veriye rastlanılmadığı, keza, Japonya, Avustralya, Hollanda, Güney Kore gibi ülkeler tarafından, adı geçen hastalık gerekçesiyle, hastalığın görüldüğü ülkelerden mal veya hayvan ithalatına ilişkin herhangi bir yeni tedbir, kural ya da kısıntıya gidilmediği tespit edilmiştir. Bununla birlikte, SARS'ın insanlara ilişkin bir hastalık olması nedeniyle, hastalığın takibi ve ülkemize girişinin önlenmesi için alınması gerekli tedbirler, Sağlık Bakanlığınca konunun uzmanlarından oluşan Enfeksiyon Hastalıkları Danışma Kurulu tarafından yapılmaktadır. SARS'ın insanlara ilişkin bir hastalık olması sebebiyle, bu konuda alınacak her türlü tedbirin Sağlık Bakanlığımız ve ilgili tüm kurumlar tarafından belli bir sorumluluk içerisinde, konu yakından takip edilerek bütün kurumlar uyarılmakta ve gerekli tedbirler de alınmaktadır. Bu bağlamda, SARS'la ilgili olarak ilgili kuruluşlara koordinasyon içerisinde dışticaret işlemlerinde şu tedbirler de alınmıştır:

SARS'tan etkilenmiş bölgelerden gelecek her türlü kara taşıtı ve gemilerdeki yolcu ve mürettebata karşı alınması gereken, Sağlık Bakanlığınca belirlenen tedbirler tüm gümrük idarelerine bildirilerek uygulanmasına başlanmıştır.

SARS vakalarıyla ilgili olarak, 9.5.2003 tarihinde, Dünya Sağlık Örgütünce ilave önlemler alınması gündeme getirilmiş olup, ülkemize uluslararası girişlerin olduğu tüm kapılarımızda, yurt dışından gelenlerin, ilk olarak sağlık ekiplerince kontrol edilmelerine de başlanmıştır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 81 vilayetteki tarım il müdürlükleri ile, tahaffuzhane ve gümrük veteriner müdürlüklerine de bildirimle, canlı hayvan girişinin yasaklanacağı, riskli bölgelerin sürekli güncellenerek yayımlandığı Sağlık Bakanlığının web sitesinden riskli bölgelerin düzenli olarak takip edilmesi, bu bölgeler orijinli veya çıkışlı canlı hayvanların yolcu beraberinde ülkemize girişine müsaade edilmemesine de başlanmıştır.

Sonuç itibariyle, gerek Dış Ticaret Müsteşarlığı ve gerekse Gümrük Müsteşarlığınca konu hakkında gerekli takibat ve incelemeler, yetkili bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyon çerçevesinde sürdürülmekte olup, icap eden tüm tedbirler alınmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Ulaştırma Bakanımızdan sorduğu soruda "halanızın oğlu Süleyman Karaman, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği tarih itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen şahsın ataması hangi tarihte, hangi meziyetlerinden dolayı yapılmıştır" denilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürü Süleyman Karaman, Ulaştırma Bakanının halasının oğlu değildir. 7.1.2003 tarih ve 2002/3490 sayılı Kararnameyle Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne atanan Makine Yüksek Mühendisi Süleyman Karaman, 6.8.1979 ile 30.9.1984 tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesinde tahsilini tamamlamış, on yıllık özel sektör deneyiminin arkasından, 23.6.1994 tarihinden itibaren, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin İETT Genel Müdürlüğünde İşletme Genel Müdür Yardımcılığı görevini 8.11.2000 tarihine kadar başarıyla ifa etmiştir. 13.11.2000 tarihinden, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne atanmasına kadarki süre içerisinde İETT Genel Müdür Danışmanı olarak görev yapmıştır.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan...

Sayın Üstün, açıklama isteyeceksiniz; buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Zannedersem, biraz yorgun galiba, bugün ağır gördüm.

Zeytinyağı üreticisi üç beş kartele teslim olmak istemiyor. Dökme zeytinyağı ihracatının sezon başında serbest bırakılıp bırakılmayacağını sordum, bu konuda net bir bilgi alamadım.

Sayın Bakanım, sezon başında dökme zeytinyağı ihracatı serbest bırakılacak mı, bırakılmayacak mı?

BAŞKAN - Sayın Bakan cevap verecek misiniz?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - İlgili bakan yazılı olarak cevap vereceklerdir.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

7.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Ortadoğu ve Arap ülkelerinde çalışan Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/485)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

8.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yoksul öğrencilerin özel okullarda okutulması çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/486) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/494) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

10.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesinin bazı bölümlerinden mezun olanların istihdam sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/501) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

11.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Manisa-Salihli'deki bazı okul inşaatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/525) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

BAŞKAN- 6, 10, 15 ve 25 inci sıradaki sorulara İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap verecektir. soru önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların sözlü olarak Millî Eğitim Bakanı tarafından yanıtlanmasını dilerim.

           Mustafa Gazalcı

             Denizli

1.- Kamunun kaynaklarını devlet okulları yerine özel okullara aktarmanız doğru mudur?

2.- 15 trilyon lirayla devletin öncelikli eğitim hizmetleri görülemez miydi?

3.- Pansiyonlu liselerde 39 500 yatak boş olduğuna göre YİBO'yu bitiren çocukların buralara yerleştirilmesi daha doğru değil midir?

4.- Denetime karşın kimi özel okulların laikliğe aykırı eğitim yaptığı biliniyor. Bu tutumunuzla öğretim birliğini bozmuyor musunuz?

5.- Yoksul çocuklara özel okullarda fırsat derken, gerçekte eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini zedelemiyor musunuz?

6.- Özel okullar devlet okullarından daha nitelikli eğitim mi veriyor? Üniversiteye girişte hangi okullar daha başarılıdır?

7.- 21.6.2003'te devlet parasız yatılılık ve bursluluk sınavı ile yoksul çocuklar seçilebileceği halde yeniden sınav açarak devleti, aileleri yeni bir yükün altına sokmuyor musunuz?

8.- Özel okullara ve velilere kimi vergi indirimleri yapıldığı doğru mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

  Atilla Başoğlu

              Adana

1.- "Atatürk düşmanlığı" ve "türbana izin vermek" suçlarından kınama cezası almış olan Nuri Yılmaz, soru önergemizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği tarih itibariyle hangi görevde bulunmaktadır? Adı geçen şahsın ataması hangi tarihte, hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?

2.- Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik'in geçmişte soruşturma geçirmiş olduğu iddiası doğru mudur? Soruşturmanın konusu ve kapsamı ne idi? Adı geçen şahsın ataması hangi tarihte, hangi meziyetleri gerekçesiyle yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

  Atilla Başoğlu

              Adana

1- 1995 yılında açılan Gazi Üniversitesine bağlı Meslekî Eğitim Fakültesi El Sanatları Eğitimi Bölümü Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenlik Programı hangi statüye göre açılmıştır?

2- Bu bölüm açılırken, bölümden mezun olacak öğrencilerin nerelerde istihdam edileceğine dair bir önçalışma yapılmış mıdır? Yapılmışsa bu bölümden mezun olacak öğrenciler hangi işlerde istihdam edilmektedir veya edilecektir?

3- 1999 yılında bu bölümden mezun olan öğrenciler, Bakanlığınız tarafından ilköğretim okullarında sınıf öğretmeni olarak istihdam edilirken, bu yıldan sonra öğretmen olarak atamalarının yapılmamasının gerekçeleri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

    Nuri Çilingir

            Manisa

Manisa İli Salihli İlçemiz, ülkemizde birçok ilden daha fazla nüfusa sahiptir. Göç alan şehirlerimizden birisi olan Salihli'de eğitim sorunu giderek artmaktadır.

Buna göre;

1- Salihli Lisesi, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi ekbina inşaatı yapımıyla ilgili Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

2- Arsaları mevcut olan anadolu öğretmen lisesi ve Türkbirliği lisesi bina inşaatının yapımına başlanması hususunda Bakanlığınızın düşünceleri nelerdir?

BAŞKAN- Sözlü soru önergelerini İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu ve Manisa Milletvekili Sayın Nuri Çilingir'in, Millî Eğitim Bakanımıza yöneltmiş oldukları sözlü soru önergelerini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Gazalcı'nın soru önergesindeki -8 soru var- 1 inci ve 2 nci soruların cevabıyla başlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığımızca, önceki hükümetler döneminde çıkarılan kanunlara göre ve aynı dönemde açılan özel öğretim kurumlarında, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından başarılı olanların okutulmasıyla ilgili 13.5.2003 tarih ve 53555 sayılı genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre, devlet parasız yatılılık ve bursluluk sınavına başvuru şartlarını taşıyan öğrencilerden, 2002-2003 öğretim yılında ilköğretim okullarının 8 inci sınıflarında okuyan ve yapılacak sınavda başarılı olanlardan 10 000'i, 2003-2004 öğretim yılında özel ortaöğretim kurumlarının hazırlık veya 9 uncu sınıflarında öğrenim göreceklerdi; ancak, 2003-2004 öğretim yılından itibaren, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından, yapılacak sınav sonucuna göre başarılı öğrencilerden 10 000'inin eğitim ücreti Bakanlıkça ödenerek özel okullarda okutulmasına ilişkin uygulamayla ilgili olarak Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bunun üzerine, özel okulların bağlı olduğu derneklerin başkanlarınca 17.8.2003 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlatılan ilanda ve özel okul kurucularınca Bakanlığımıza gönderilen yazılarda, 2003-2004 öğretim yılında, kurumlarınca belirlenecek sayıda, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından, yapılacak sınav sonucuna göre, başarılı olan öğrencileri ücretsiz okutma isteğinde bulunulmuştur. Bu uygulamada, Bakanlığımızca özel okullara herhangi bir ücret ödenmeyecekti. Bakanlığımız, sadece, özel okullarda ücretsiz öğrenim görecek olan öğrencilerin seçimi için -Anadolu ve fen liseleri giriş sınavı, özel okullar giriş sınavı, motorlu taşıt sürücüleri kurslarının teorik ders sınavları gibi- Bakanlığımıza hiçbir malî külfet getirmeden, sınav ücreti sınava girenler tarafından karşılanan merkezî sınavın yapılmasını üstlenmişti; ancak, bu uygulamayla ilgili olarak da Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir.

Danıştay 8. Dairesince yürütmeyi durdurma kararının verilmesinin gerekçesi olarak gösterilen yasal dayanağın oluşturulması amacıyla yapılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun "V- Fırsat ve imkân eşitliği" alt başlıklı 8 inci maddesinde değişiklik yapan kanun da Cumhurbaşkanlığı makamınca veto edildiğinden, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarından -yapılacak sınav sonucuna göre başarılı olan öğrencilerden- 10 000'inin eğitim ücreti Bakanlıkça ödenerek özel okullarda okutulmasına ilişkin uygulamadan vazgeçilmiştir.

3 üncü sorunun cevabı: Bakanlığımızca istatistikler yılda bir defa 1 Ekim itibariyle toplanmakta olup, 2002-2003 öğretim yılında, 1.10.2002 tarihi itibariyle genel ortaöğretim okullarının pansiyonlarındaki boş kontenjan sayısı 15 785'tir. 2003-2004 öğretim yılında genel ortaöğretim okullarının pansiyonlarındaki boş kontenjan sayısı da 15 144'tür. Bu boş kapasiteden yararlanma konusunda, hedef öğrenci kitlesinin tamamına fırsat verilmektedir. Kaldı ki, anılan genelge gereği, öğrencilerin kayıt yaptıracağı özel okulun bulunduğu yerleşim biriminde boş kontenjanı olan resmî pansiyon var ise, bu pansiyonlardaki boş kontenjanlardan, valiliklerce belirlenecek usul ve esaslara göre, bu öğrenciler de yararlandırılacaktı; bu durumda, atıl, boş kapasitenin değerlendirilmesi de söz konusu olabilecekti.

4 üncü sorunun cevabı: 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 1 inci maddesinde "bu kanun, Türk Millî Eğitiminin düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, okul, bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri ve devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğuyla ilgili temel hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsar" 56 ncı maddesinde ise "eğitim ve öğretim hizmetinin bu kanun hükümlerine göre devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Millî Eğitim Bakanlığı sorumludur" hükmü yer almaktadır.

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 1 inci maddesinde -değişik: 11.7.1984-3035/1 inci madde- "bu kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzelkişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzelkişiler veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzelkişiler tarafından açılan okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim kurumları... ve benzeri kurumların kurum açma, öğretime başlama, eğitim, öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarının eğitim, öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi konularındaki hükümleri kapsar" 2 inci maddesinde ise "özel öğretim kurumları Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi altındadır.

(Ek 11.7.1984-3035/2 madde) Bu kurumlar, faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler; ancak, Türk Millî Eğitiminin amaçları doğrultusunda eğitimin kalitesini yükseltmek, gelişmelerine fırsat ve imkân verecek yatırımlar ve hizmetler yapmak üzere gelir sağlayabilirler" hükmü yer almaktadır.

Anayasamızın 10 uncu maddesinde "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" hükümleri yer almaktadır. .

Bakanlığımızca tesis edilen işlemlerde, Anayasamızın bu maddesi başta olmak üzere, bütün kanunlarımızın hükümlerine uygunluk konusunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir. Ülkemizde devlet organlarının ve idare makamlarının bütün işlemleri yargı denetimine açık olup, hukuka inanan ve güvenen kişilerce, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuklarının da okuyacağı, yukarıda anılan kanunlara uygun olarak kurulan ve faaliyet gösteren okullar konusunda ayırımcı bir yaklaşım sergilenmesinin söz konusu olamayacağı düşünülmektedir.

5 inci sorunun cevabı: Ülkemizde yürürlükteki mevzuata göre, gelir düzeyi ne olursa olsun, her ailenin çocuğunu istediği okula gönderme fırsatı bulunmaktadır; fakat, gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocuğunu her okula, özellikle özel okula gönderme imkânı bulunmamaktadır. Biz, imkânlarımız ölçüsünde, bu uygulamamızla, gelir düzeyi düşük olan ailelerin başarılı çocuklarına fırsatla birlikte imkân da sunmuş oluyoruz. Dolayısıyla, bu uygulama, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini zedeleyen bir uygulama değil, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini daha ileri düzeyde sağlayan bir uygulamadır.

6 ncı sorunun cevabı: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılmakta olan öğrenci seçme sınavlarında (ÖSS) okul türlerine göre adayların başarıları farklılık göstermektedir.

2002 ÖSYS'de okul türlerine göre başvuran ve yerleşen aday sayıları ve oranları şöyledir: Lisans programlarına yerleşme yönünden en başarılı lise türü yüzde 68,7'yle fen liseleridir. Fen liselerini, yüzde 58,3'le özel fen liseleri, yüzde 45,3'le anadolu liseleri, yüzde 42,4'le anadolu öğretmen liseleri, yüzde 38,6'yla yabancı dille öğretim yapan özel liseler, yüzde 34'le yabancı dil ağırlıklı liseler, yüzde 26,3'le de özel liseler izlemektedir. 2003 ÖSYS'de, bir önceki yıla göre anadolu liseleri ile anadolu öğretmen liseleri yer değiştirmiş olup, diğerlerinin başarı sırası değişmemiştir.

7 nci sorunun cevabı: Devlet parasız yatılılık ve bursluluk sınavına giremeyen gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarının bu haktan faydalanmalarını sağlamak için yeni bir sınav yapılmasına karar verilmiştir.

8 inci sorunun cevabı: Özel okullara veya özel okulda çocuk okutan öğrenci velilerine herhangi bir vergi indirimi yapılmamaktadır.

Şimdi, Sayın Atilla Başoğlu'nun, yine Millî Eğitim Bakanımıza yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesini cevaplıyorum.

1 inci sorunun cevabı: Nuri Yılmaz'ın, 1999 yılında, kılık ve kıyafet yönetmeliğini uygulamada yeterli hassasiyeti göstermediğinden kınama cezası aldığı, 2002 yılında ise, ilköğretim öğrencilerine taassubu tanımlarken Atatürkçülüğü örnek olarak vermesi nedeniyle uyarma cezası aldığı; kılık ve kıyafet yönetmeliğini uygulamada yeterli hassasiyet gösteremediği yönünde isnat edilen fiilin, 4455 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanunda belirtilen, 23.4.1999 tarihinden öncesiyle ilgili olduğu, belirtilen tarihten önce işlenen fiillerle ilgili verilmiş disiplin cezalarının, aynı kanunun 1 inci maddesinde, bütün sonuçlarıyla affedildiğinin hükme bağlandığı, ayrıca, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının, söz konusu kanunun uygulamasına yönelik 1991/1 sayılı genelgesinin 6 ncı maddesinde, disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlarının, ilgililerin müracaatı aranmaksızın dosyalarından çıkarılacağının öngörüldüğü, kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, ilgilinin, 657 sayılı Kanunun 132 nci maddesinde belirtilen ve atamasına engel teşkil edecek disiplin cezasının bulunmadığı, kayıtların tetkikinden anlaşılmış olup, adı geçen, Zonguldak-Ereğli Endüstri Meslek Lisesi Öğretmeniyken, 19.3.2003 tarihinde, Bakanlık onayıyla, aynı ilçede Millî Eğitim Müdürü Vekili olarak görevlendirilmiş, bu görevi, Ereğli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne mahkeme kararı gereğince atama yapılabilmesi için, 11.7.2003 tarihinde sona erdirilmiştir. Bilahara, Zonguldak Valiliğince, Ereğli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün boşalması nedeniyle, adı geçen burada görevlendirilmiş ve bu görevine 23.7.2003 tarihinde başlamıştır.

Yine, Sayın Atilla Başoğlu'nun, aynı soru önergesindeki 2 nci sorusunun cevabı: Salih Çelik hakkında, Projeler ve Koordinasyon Kurulu Başkanıyken, bilgisayar, fotokopi makinesi ve faks cihazı alımlarıyla ilgili olarak, Bakanlık müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda, 21.6.1999 gün ve 9/31-48 sayılı inceleme raporunda, ihale iş ve işlemlerinin idarî ve teknik şartnameye uygun olarak yapıldığının belirtildiği, aynı konuya ilişkin düzenlenen 12.2.2001 gün ve 451.05/89 sayılı öninceleme raporunda, soruşturma izni verilmemesi sonucuna varıldığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 16.3.2001 gün ve 2001/17739 sayılı yazısı ekinde, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmış olup, adı geçen, 7.4.2003 tarihinde, müsteşar yardımcısı vekili olarak görevlendirilmiş ve 10.11.2003 tarihinde de asaleten atanmıştır.

Yine, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun, ikinci bir soru önergesiyle yönelttiği sorularına cevap vermeye çalışacağım. Bu önergedeki 1 inci sorunun cevabı: Yıllardan beri eğitim öğretim faaliyetleri içerisinde yer alan, Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenlik Programı, 14 Nisan 2001 tarih ve 4633 sayılı Kanunla, Meslekî Eğitim Fakültesiyle birleştirilen, Meslekî Yaygın Eğitim Fakültesi bünyesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

...1995 yılında, Gazi Üniversitesi Meslekî Yaygın Eğitim Fakültesi El Sanatları Yaygın Eğitim Bölüm Kurulunun teklifiyle, Meslekî Yaygın Eğitim Fakülte Kurulu, Gazi Üniversitesi Senatosu kararı ve Yüksek Öğretim Kurulunun onayıyla açılmıştır.

Yine aynı soru önergesindeki 2 nci sorunun cevabı: Geleneksel Türk El Sanatları Öğretmenlik Programı açılırken, mezun olan öğrencilerin, kız meslek liseleri el sanatları alanıyla, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı halk eğitim merkezlerinde açılan el sanatları kurslarında öğretmen olarak istihdam edilmeleri öngörülmüştür. Ayrıca, geleneksel Türk el sanatları alanında ihtiyaç duyulan nitelikli eleman eksikliğinin de giderilmesi amaçlanmıştır.

Bakanlığımıza bağlı öğretim kurumlarına öğretmen olarak atanacakların atanmalarına esas olan alanlar ile mezun oldukları yükseköğretim programları ve aylık karşılığı okutacakları derslere ilişkin esaslar Talim ve Terbiye Kurulunun 31.3.2003 tarihli ve 4 sayılı kararıyla değişik 1.6.2000 tarihli ve 340 sayılı kararıyla belirlenmiştir. Bu karara göre, anılan program mezunları klasik ciltçilik öğretmeni olarak atanabilmekte ve ihtiyaç duyulmadığında atanmamaktadırlar.

3 üncü sorunun cevabı: Talim ve Terbiye Kurulunun anılan kararına göre, sınıf öğretmenliğine, eğitim fakültelerinin sınıf öğretmenliği programından mezun olanlar atanabilmektedir. Bakanlığımızın sınıf öğretmeni ihtiyacının, fakültelerin sınıf öğretmenliği bölümü mezunlarınca karşılanamadığı atama dönemlerinde, Talim ve Terbiye Kurulunun anılan kararında yer verilen bölüm mezunları sınıf öğretmenliği sertifikasına sahip olmaları koşuluyla sınıf öğretmeni olarak atanmışlardır.

Değerli arkadaşlar, şimdi de Manisa Milletvekilimiz Sayın Nuri Çilingir'in sözlü soru önergesindeki soruları cevaplayacağım.

1 inci sorunun cevabı: Söz konusu liselerden Salihli Lisesine 15 derslikli ekbina yapımı devlet-vatandaş işbirliği içerisinde sürdürülmekte olup, 2004-2005 öğretim yılında hizmete sunulması planlanmıştır.

Salihli Endüstri Meslek Lisesine ekbina yapılması ise, Bakanlığımız ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası arasında imzalanan protokol çerçevesinde kararlaştırılmış olup, ihale çalışmaları sürdürülmektedir.

Aynı soru önergesindeki 2 nci sorunun cevabı: Bakanlığımca, yatırım teklifleri, her yıl, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan Yatırım Programı Hazırlama Esaslarına İlişkin Genelge çerçevesinde, bütçe imkânlarına dayalı olarak ilgili malî yıl için hazırlanmaktadır. Salihli anadolu öğretmen lisesi binası projesinin 2003 yılı yatırım programında yer alması için Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına teklifi yapılmış; ancak, bütçe imkânsızlıkları nedeniyle yatırım programında yer alamamıştır.

2004 yılı yatırım programı tekliflerimiz arasında Salihli anadolu öğretmen lisesi binası projesi ile Salihli türkbirliği lisesi binası projesi de yer almakta olup, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca, bütçe çerçevesinde değerlendirilecektir.

Böylece, bu arkadaşlarımızın sorularını cevaplamış oldum. Hepinizi, tekrar, en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Gazalcı, açıklama yapmak istiyorsunuz; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Millî Eğitim Bakanına yaklaşık bir yıl önce sorduğumuz soruyu, Sayın İçişleri Bakanı zahmet edip yanıtladı; ama, biz, istediğimiz yanıtı alamadık.

Bir yıl önce sorduğumuz soruda... 8 inci sınıftan yılda yaklaşık 1 500 000 çocuğumuz mezun oluyor. Bunların içinden 10 000 çocuğu alıp, devletin parasıyla özel okullarda okutma düşüncesi vardı; Sayın Bakanın da belirttiği gibi, bu genelgeleri Danıştay durdurdu. Sonra yasal bir değişiklik yapmaya kalkınca da, değişiklik, Cumhurbaşkanının vetosunu gördü. Yeniden ısrar etti 59 uncu hükümet. Devlete, sözde, yük getirmeden, o çocuklar, sürekli, özel okulların kontenjanında okumayacaktı, -buradaki ayrıntı o- özel okulların desteğiyle bir yıllığına parasız okuyacaktı; ondan sonra, yine devletin karşılaması amacına yönelikti.

Sayın Bakanım, özel okullar yasasında, üst limit yüzde 10'u geçmemek üzere, her zaman, başarılı yoksul çocukları parasız okutma hükmü vardır. Burada amaç, bir yaklaşımdır, bir felsefî konudur. Yani, eğitim işi kamu hizmeti midir, devletin işi midir; yoksa, devlet bu işi yapmasın, okul açınca, öğretmen alınca pahalı oluyor; hazır, özel okulların kontenjanında 600 000 açık var, biz orada çocuklarımızı okutalım, daha nitelikli eğitim olur... İşte, Bakanla tartışmak istediğimiz konu buydu. Sizin de belirttiğiniz gibi, devlet okullarına iyi bakılırsa, iyi donatılırsa, iyi öğretmen verilirse, gerekli araç gereç, eğitim teknolojisi desteği verilirse eğitim nitelikli olur.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, açıklama istediğiniz konuya gelir misiniz...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Yani, burada bizim asıl almak istediğimiz yanıtlar... Tabiî, Sayın Bakanım olmadığı için, siz, teşekkür ediyoruz, zahmet edip açıkladınız. Eğitim işi bir kamu hizmetidir, devlet işidir. Bakanın görevi, özel okullardaki boş kontenjanları düşünmek değil, devletin eğitim sorunlarını çözmektir, devletin okullarına bakılmasıdır demek istemiştik.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Böylece, 6, 10, 15 ve 25 inci sıradaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sözlü sorular için ayrılan süre dolmuştur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.31

 

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 149 uncu sırasında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 milletvekilinin, Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayiin durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)

BAŞKAN - Hükümet?.. Yerinde.

Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun 3.3.2004 tarihli 62 nci Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.

İlk söz, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'e aittir.

Buyurun Sayın Tüzmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünlerle ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz aldım.

1980'li yıllarda uygulamaya konulan ihracata dayalı, dışa açık ekonomiyi ve dışticarette liberal politikaları benimseyen ülkemiz, Avrupa Birliğiyle gerçekleştirilen gümrük birliğiyle, dünya ekonomisi ve ticaretinde önemli bir bloğa ticarî entegrasyon gerçekletirmiş bulunmaktadır. Bunun sonucunda, hepinizin bildiği gibi, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı hükümleri doğrultusunda, gümrük vergileri, Avrupa Birliği ve EFTA'ya karşı sıfırlanmış ve üçüncü ülkelere karşı ise ortak gümrük tarifesi seviyesine indirilmiştir.

Ülkemizin genel dışticaret rakamları içerisinde, Uzakdoğu ülkelerinin, özellikle de Çin'in önplana çıktığı görülmektedir. Ülkemizin Çin'den 2003 yılında yaptığı ithalat, bir önceki seneye göre oldukça artmış ve en çok ithalat yaptığımız ülkeler sıralamasında 5 inci sıraya yükselmiştir. Çin'in büyük oranlı dışticaret fazlası ve doğrudan yatırım şeklinde yabancı sermaye girişine dayanarak yürüttüğü kalkınma politikalarının yanı sıra, kendi yerel para birimini de, yapay olarak, devamlı bir şekilde aşağıda tutması, ihracatını artırma yönündeki çalışmalarının, aynen bu tabanda, devamlı bir şekilde, planlı bir çerçevede yapılmasının sonucudur.

Şimdi, tabiî, ülkemiz ithalatındaki artışa baktığımız zaman, ülkemizdeki yerel para biriminin aşırı değerli olması bizim ithalatımızı çok cazip hale getirmektedir, üzerimizde bir ithalat baskısı yapmaktadır; ancak, Çin de, devamlı bir şekilde, kendi yerel para biriminin değerini oldukça düşük tuttuğu için, bu sefer, ülke ekonomisindeki, kendi ithalatımızdaki etkisi iki misli olmaktadır. Yani, kendi yerel para biriminin değeri düşük, bizim para birimimizin değeri çok yüksek; dolayısıyla, Çin'den ve Uzakdoğu'dan yapılan ithalat oldukça ucuza gelmektedir.

Şimdi, tabiî, bu, sadece bizim sorunumuz değil; başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bütün ülkeler bu konuda rahatsız. Özellikle ülkemiz ithalatındaki artışı mercek altına aldığımızda, tabiî, dış ve iç makroekonomik gelişmelerden bağımsız bir seyir gösterdiğini izlemek mümkün değil. Tabiî, burada, ekonominin daraldığı dönemlerde, ithalatımızda, buna paralel düşüşler yaşıyoruz biliyorsunuz ve özellikle büyümenin yaşandığı, canlanmanın yaşandığı dönemlerde de, aynı şekilde, artışlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum, temelde Türkiye'nin ithalatının, üretim ve ihracata dönük ve özellikle ara ve yatırım mallarından müteşekkil olmasının bir sonucudur.

Bu çerçevede, ana mal grupları itibariyle Çin'den yapılan ithalatımız incelendiğinde, ithalatın yüzde 77'sinin imalat sanayiine yönelik, tamamıyla imalat sanayiine yönelik ara ve sermaye mallarından oluştuğu görülmektedir; tüketim mallarının payı ise, geçtiğimiz yıla göre yaklaşık 3 puan azalarak, yüzde 21,7 oranında gerçekleşmiştir. Çin'e olan ihracatımız ise, 2002 yılında 268 000 000 dolar olarak gerçekleşirken, 2003 yılında artış göstererek 492 000 000 dolar seviyesine ulaşmıştır. Şimdi, şu haliyle, Çin, ülkemiz açısından, en çok ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında 21 inci sıradadır ve geçen seneki ihracatla bu seneki ihracatı karşılaştırdığımız zaman, Çin'e olan ihracatımız yüzde 72 oranında artmış durumdadır.

Çin'e yönelik politikalarımızın iki ana unsurunu, Çin'le olan ikili ticarî ilişkilerimizde, aleyhimize olan ticaret açığının ihracatımızda sağlanacak artışla azaltılması ve ihracatımızın ürün yapısının çeşitlendirilmesi teşkil etmektedir. Bu çerçevede, Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde yapılan pazara giriş stratejisi konusundaki çalışmalar, özel sektörün de etkin katılımı ve desteğiyle sürdürülmektedir. Son yıllarda Çin pazarına yönelik gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin tanıtım alanında yoğunlaştığı görülmektedir. Bu kapsamda Türk ihraç ürünlerinin Çin pazarına giriş imkânlarının artırılması, Çin ve Türk firmaları arasında iş olanaklarının geliştirilmesi amacıyla alım ve ticaret heyeti programları, ilgili fuarlara katılım sağlanması şeklinde organizasyonlar gerçekleştirilmektedir.

2004 yılında, özellikle Çin pazarına olan ihracatımızı artırmak üzere faaliyetlere aralıksız devam etmekteyiz. Bir yandan ihracatımızı artırmaya yönelik çalışmalar yürütülürken, öte yandan yerli sanayimizin, dışrekabetin olumsuz etkilerinden korunması için gerekli çalışmalar da ivedilikle yapılmaktadır. Bu kapsamda yapılan başvurular ivedilikle değerlendirilmekte ve ilgili kurumlar tarafından uluslararası yükümlülüklerimiz ve haklarımız çerçevesinde mevcut durumun iyileştirilmesine yönelik alınabilecek önlemler vakit geçirmeden hayata geçirilmektedir.

Ülkemizin de taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları çerçevesinde hazırlanmış olan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat, İthalatta Gözetim ve Korunma Önlemleri Mevzuatı ve Tekstil ve Konfeksiyon Ürünleri İthalatında Korunma Önlemleri Mevzuatı yürürlükte bulunmakta ve bu kapsamda uygulamalar etkin bir şekilde yapılmaktadır.

Ülkemizde 1989'dan beri uygulanmakta olan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat çerçevesinde, halihazırda Çin menşeli ürünlere karşı 4 damping soruşturması devam etmekte; 1 geçici ve 16 kesin önlem şeklinde, dampinge karşı vergi yürürlükte bulunmaktadır. Soruşturmaların, yerli üreticilerimizin mağduriyetinin giderilebilmesini teminen, uluslararası yükümlülüklerimizi ihmal etmeyecek şekilde, mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasına büyük özen göstermekteyiz. Yerli üretici nezdinde Çin menşeli ithalattan kaynaklanan zararın incelenmesi ve dampingin varlığına yönelik kapsamlı çalışmalar sonucunda, uygulamaya konulmuş olan dampinge karşı önlemlerin, bazı hallerde, yerli üreticilerin şikâyetlerini gidermekte yetersiz kaldığı tespit edilmektedir. Bu tespit üzerine, gelen şikâyetler değerlendirilmiş ve öncelikle, bu ürünlerin izlenebilmesi amacıyla, 2003 yılında, Bazı Maddelerin İthalatının İzlenmesine İlişkin Tebliğ uygulamaya konulmuştur. Bahse konu tebliğ ve tebliğ ekinde listede yer alan 20 maddeyi öngörülen referans fiyatların altında fiyatlarla ithal etmek isteyen ithalatçılara, ithal izin belgesi alma şartı getirilmiştir. Böylece, yerli sanayi tarafından şikâyete konu edilen bazı maddelerin ithalatı, bir yandan dampinge karşı önlemlerle disiplin altına alınmış, diğer yandan da izleme tebliğiyle, düşük fiyatlarla yerli sanayiciye zarar vermelerinin önüne geçilmesi sağlanmıştır.

Öte yandan, gümrük birliği sonrasında, Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerden ithalatı düzenleyen ve kısıtlayan kurallarla ilgili uyum çalışmaları da benimsenmiş ve üçüncü ülkelere karşı belirli tekstil ve konfeksiyon ürünleri ithalatında, söz konusu olan miktar kısıtlaması ve gözetim önlemleri, ülkemiz tarafından da uygulanmaya başlanmış ve gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde, 23 ülkeyle, tekstil ve konfeksiyon ürünleri ticaretine ilişkin mutabakat zabıtları imzalanmıştır. Halihazırda, tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde üstlenilmiş olan kota ve gözetim önlemleri kapsamında, Çin menşeli 37 tekstil kategorisinde miktar kısıtlaması uygulanmaktadır. Ayrıca, Çin menşeli 13 tekstil -ağırlıklı olarak konfeksiyon- kategorisinde, görülen ihtiyaç üzerine, ülkemizce, gözetim uygulaması yürürlüğe konulmuştur.

Bunun yanı sıra, gümrük kıymeti açısından, genel olarak Uzakdoğu ülkelerinden, özellikle de Çin'den yapılan ithalatlarda, beyan edilen kıymetin, diğer ülkelerden ithal edilen eşyalara oranla düşük olduğunun tespit edilmesi üzerine, öncelikle dokuma ve örgü mensucat ithalatında olmak üzere, referans maliyet hesabı yöntemi uygulamaya konularak, gerçekdışı beyanlarla yapılan ithalatın önüne geçilmiştir. Referans fiyatlar ve diğer veri kıymetler meslek kuruluşları tarafından hazırlanmakta ve Dış Ticaret Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine, Gümrük Müsteşarlığı tarafından uygulamaya konulmaktadır.

Konfeksiyon ithalatında sanayiin durumu dikkate alınarak, gerekli görüldüğü durumlarda, fiyat uygunluğu ilgili ihracatçı birlikleri kanalıyla da incelemeye tabi tutulmaktadır.

Çin'den yapılan tekstildışı ürünlerin ithalatında, Çin menşeli 15 ürün grubunda kota uygulaması ve 30 üründe gözetim uygulaması mevcuttur. Gümrük birliği dolayısıyla üstlenilmiş olan miktar kısıtlamaları, sofra ve mutfak eşyaları ve bazı spor ayakkabıları kapsarken; gözetim uygulamaları, çeşitli kimyasallar, spor ayakkabıları, motorsuz tekerlekli taşıtlar, resim fırçaları, kâğıtlar, oyuncak gibi ürünleri kapsamaktadır.

Ülkemizce yürütülen soruşturmalar sonucunda uygulamaya konulmuş olan miktar kısıtlamaları ise, yine aynı şekilde, seramikten izolatörlere, vantilatörler, sofra-mutfak eşyası, gözlük camları, çanta, valiz, musluklar gibi çeşitli ürünleri kapsamakta. Bunlarda da gözetimleri uyguluyoruz. Burada liste çok kabarık, sadece birkaç tanesini örnek olarak veriyorum.

Bütün bu ürünlerin ithalatında, gözetim belgesi verilmesi sırasında da referans maliyetler esas alınmaktadır. Tabiî, bu ticaret politikası önlemlerinin uygulanabilmesi, menşe yanılmasının önlenebilmesi amacıyla tüm gümrük idareleri, ülkemizin, Avrupa Birliğinden bağımsız olarak miktar kısıtlaması veya gözetim önlemi uygulamaya koyduğu üçüncü ülkeler menşeli eşya ile yine diğer menşee göre dampinge karşı vergiye tabi eşyanın ATR dolaşım belgesi eşliğinde ülkemize ithal edilmesi hallerinde dahi, ithal lisansı veya gözetim belgesi aranmakta ve dampinge karşı vergiyi tahsil etmektedirler. Biliyorsunuz, sadece Çin'den, Uzakdoğu'dan değil, Avrupa Birliği üzerinden de bir giriş var. Avrupa Birliğinde düşük gümrük ödenmesi sayesinde, Avrupa Birliği malı olarak gelen mallarla ilgili olarak da bu tip önlemlerimiz oluyor.

Yine, bunlara ek olarak, Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalata karşı, gümrük uygulamaları çerçevesinde, mümkün olan tüm tedbirler de alınıyor. Bunlardan birincisi, ihtisas gümrükleri uygulamasının yaygınlaştırılmasıdır. İhtisas gümrükleri uygulamasını, tekstil, otomotiv gibi mevcut uygulamaya ilaveten, 2003 yılı içerisinde, sektörün talepleri ve görüşleri doğrultusunda, düz cam, halı, ayakkabı, deri mamulleri, porselen, çakmak gibi ürünler için de başlattık. Böylece, sanayilerimizi olumsuz etkileyen bazı eşya türlerinin ithalatının, sadece belirli gümrük idarelerinden yapılması sağlanarak, bu tür eşyaların ithalatı daha sıkı denetim altında tutulmaktadır.

Tabiî, düşük kıymetli ithalatın önlenebilmesi için referans fiyat uygulaması, başta tekstil ürünleri olmak üzere çok sayıda üründe etkin bir önlem olarak kullanılmaktadır. Referans fiyat uygulamasının yanı sıra, yine, düşük kıymetli ithalata karşı önlem olarak, ayakkabı, çakmak, çay, şeker, kömür, kimyasal ürünler gibi ürünlerin fiyatlarına ilişkin değişik kaynaklardan temin edilen bilgiler veri olarak kullanılmak üzere gümrük idarelerine gönderilmektedir. Gerek referans fiyatı gerekse veri olarak kullanılmak üzere gönderilen fiyatlar kıyaslama amacıyla kullanılmakta, beyan edilen kıymetin daha düşük olması halinde, ilave bilgi, belge talep edilmekte; ayrıca, belgelerin gerçekliği, yurt dışından araştırılmaktadır. Bu zaman zarfında, gümrük mevzuatına uygun olarak fark vergiler teminata bağlanarak, eşya çekilebilmektedir.

Bu ülkelerden yapılan düşük kıymetli ithalata karşı, gümrük verileri ve sektör verilerine dayalı olarak, merkezde, uzmanlarca risk analizi çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında, bugüne kadar 557 gümrük tarife istatistik pozisyonu ve 17 096 firma incelenmiş, 435 firmanın incelenmesini öngören 23 risk analizi raporu hazırlanarak, denetime intikal ettirilmiştir.

Diğer taraftan, sektörün müracaatları doğrultusunda başlatılan denetimler sonucunda 2 trilyon lira vergi talep edilmiş ve 6 trilyon lira para cezası öngörülmüştür.

Ayrıca, Çin ve Uzakdoğu menşeli ürünlere karşı uygulanan dampinge karşı vergi, telafi edici vergi, gözetim ve miktar kısıtlaması, kota şeklinde ticaret politikası önlemlerinin menşe saptırması yoluyla aşılamaması için ithalat esnasında menşei şahadetnamesi ibrazı zorunlu hale getirilmiştir.

Gümrük Kapıları Güvenlik Sistemleri (GÜMSİS) Projesi kapsamında, 3 adet x-ray cihazı Habur, Kapıkule ve İpsala gümrük kapılarında konuşlandırılmış, kapalı devre televizyon sistemiyle gümrük kapılarımız gerçek zamanlı olarak izlenir hale gelmiştir. Söz konusu ekipmanlar, özellikle Uzakdoğu'dan yapılan ithalatta etkin olarak denetimin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Diğer taraftan, rutin kontrol ve denetimlerin yanı sıra, ilave cari denetimler başlamıştır. Örneğin, Çin ve Uzakdoğu mallarının da konulduğu 145 adet antrepo, Gümrük Müsteşarlığı denetim birimlerince ani baskınlarla denetime tabi tutulmuş, tarama suretiyle sayımı yapılmıştır. Uygunsuzluk arz eden antrepolarla ilgili idarî ve adlî işlemlere başlanılmıştır.

Cari denetimler kapsamında yeni bir tedbir de, ikinci muayene uygulamasıdır. Halen devam eden bu uygulamayla, denetim elemanları, eşyanın normal kontrollerinden sonra ikinci muayenesini yaparak etkin denetim mekanizması oluşturmuşlardır. Sivil toplum örgütleri ve firmalardan Gümrük Müsteşarlığına iletilen şikâyetler ve talepler doğrultusunda, gümrük idarelerine gerekli uyarılar gönderilmektedir. Bu kapsamda, yine aynı şekilde, oyuncak, musluk, sıhhî tesisat armatürleri, sunî deri, taklit deri tabir edilen eşya, yine birçok üründe, parke, battaniye, bisiklet gibi çeşitli tüketim malları ithalatında tarife, miktar, kıymet ve menşe yönünden yapılan kontrollerin azamî dikkat gösterilerek yapılması sağlanmıştır.

Yine son dönemde uygulamaya koyduğumuz bir diğer uygulama da, muayene kurulları uygulamasıdır. Bu uygulamayla, muayene memurları arasında gün içerisinde karşılaşılan tarife ve kıymet problemlerinin aktarılması ve güncel olarak veri akışı sağlanmakta, sorunlara en kısa sürede çözüm bulunmaktadır ve bu bilgi akışıyla, rutin kontroller çok daha etkin bir şekilde yapılır hale gelmiştir.

Tabiî, bu noktada, sivil toplum kuruluşlarına, yerli sanayicilerimize de büyük görevler düşmektedir. Gerekli bilgi akışının sağlanması ve firma ihbarlarında bulunulması halinde, Çin mallarına karşı nokta bazında özel önlemler alınması imkân dahilinde bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu konuda ilgili tüm kurumların koordineli çalışmalarına ilave olarak, sanayicisinden tüketicisine kadar topyekûn bir mücadele şarttır.

Öte yandan, sağlık, emniyet ve çevrenin korunması, ulusal gümrük, güvenlik gereklerinin sağlanması, düşük kaliteden kaynaklanan haksız rekabetin ve yanıltıcı uygulamaların önlenmesine yönelik hükümler içeren dışticarette teknik düzenlemeler ve standardizasyon mevzuatı kapsamında yapılan uygulamalarla da ithalatın denetimi sağlanmaktadır.

Tabiî, ilgili kurumlarımızca, yerli üreticilerimizin zararının giderilmesine yönelik olarak uygulamaya konulmuş olan mevcut ticaret politikası önlemlerine ek olarak, özellikle yerli sanayicilerimizin de, Çin'e yönelik uygulanmakta olan kotaların gelecek yıl kaldırılacak olmasının yarattığı tedirginliğin bertaraf edilmesi amacıyla, ülkemiz mevzuatında yapılan değişikliklerle, Çin'in Dünya Ticaret Örgütüne katılım prosedüründe yer alan özel hükümlerden ülkemizin de faydalanması sağlanmıştır. Bu bağlamda, ülkemiz, 2016 yılına kadar Çin'e karşı yürüteceği damping soruşturmalarında, piyasa ekonomisi uygulamayan ülkeler için geçerli olan şartları uygulamaya; 2013 yılına kadar, gerekli görülen hallerde, münferiden, Çin menşeli ürünlere yönelik olarak koruma önlemleri almaya -ki, kota, gözetim, tarife artışı devam edebilecek- ve 2008 yılına kadar, Çin menşeli tekstil ve konfeksiyon ürünleri ithalatının piyasayı bozarak ticaretin düzenli gelişimini engellemesi halinde, libere edilmiş Çin menşeli tekstil ürünlerinde miktar kısıtlamalarını yeniden uygulamaya başlayabilecektir.

Ülkemiz kurumlarınca, yerli sanayiin dışrekabetin olumsuz etkilerinden koruması amacıyla yapılan çalışmalar değerlendirilirken, Dünya Ticaret Örgütüne üye ülkelerin yerli sanayilerini korumaları adına ellerinde kalan tek aracın Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarında öngörülen koruma araçları olduğu, dolayısıyla, bu durumun, yerli üreticilerimizin rahatsızlıklarının uluslararası kabul görmüş kurallar dışında yöntemlerle giderilmesini olanaksız kıldığı gerçeğinin de gözönüne alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, mevcut mevzuatın en etkin şekilde uygulanmasına çalışılarak, gerek gümrük birliği dolayısıyla, üstlenilmiş olan Avrupa Birliğinin tekstil ve tekstil dışı ürünlerdeki kota ve gözetim önlemleri gerekse yerli üreticilerimizin başvuruları üzerine uygulamaya konulan ticaret politikası önlemleriyle, dışticarette, dışrekabetten en çok etkilenen sektörlerimizin korunması adına çalışmalar etkin bir şekilde yürütülmektedir.

Yerli üreticilerimizin, bu alandaki detaylı kurallara hâkim olmasının da, bahse konu uygulamaların etkinliğini ve uygulama alanlarını artıracağı öngörülmüş olup, uygulayıcı kurumlar, yerli üreticilerimizin çeşitli süreçlerde karşılaştığı zorlukları aşmalarını teminen gerekli her türlü desteği sağlamaktadır.

Çin uygulamalarının, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına uygunluğunun yakından takip edilerek, gerektiğinde Dünya Ticaret Örgütü anlaşmazlıkların halli platformunun kullanılması da dahil olmak üzere, ekonomik ve ticarî menfaatlarımızın korunması amacıyla, ilgili kurumlarımızın yürüttüğü çalışmalar sürdürülecektir.

Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili çalışmalarımızın süreklilik arz ettiği ve ilgili bütün kesimlerin âdeta teyakkuz içerisinde olduğunun altı çizilmelidir. En son, 26 Mart 2004 tarihinde, Gaziantep'te, özel ve kamu kesimi temsilcilerinin iştirakiyle gerçekleştirdiğimiz toplantıda, Çin'den ithalatın yarattığı tehlikeler masaya yatırılmış ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. Anılan toplantıda, ithalatta haksız rekabetin önlenmesine yönelik somut yeni tedbirler üzerinde durulmuştur. Bunların başında, mesela, tekstil ürünleri ve ayakkabı ürünlerinde uygulanan referans fiyat uygulama sisteminin daha da yaygınlaştırılması yönünde çalışmalar gelmektedir.

Bunun yanı sıra, bahse konu toplantıda alınan karar doğrultusunda, tekstil sektörü ve hammaddesi mahiyetinde olan bazı ürünlerin, dahilde işleme rejimi çerçevesinde yapılan ithalatına kısıtlama getirilmiştir. Ayrıca, ithalat bilgilerinin, Gümrük Müsteşarlığından Dış Ticaret Müsteşarlığına günlük olarak aktarımına başlanarak Çin ve Uzakdoğu'dan yapılan ithalata ilişkin tedbirler anında alınabilecektir.

Tüm bu çalışmaların yanı sıra, 8 Nisan 2004 tarihli ve 25427 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan İthalatçı Birliklerinin Kurulmasına İlişkin Tebliğle 7 ithalatçı birliği kurulmuştur. Bu birlikler vasıtasıyla, Uzakdoğu ülkelerinden ve bilhassa da Çin'den gerçekleştirilen menşe yanıltması, çifte fatura kullanımı suretiyle düşük fatura beyanıyla yapılan ve böylece ticaret politikası araçlarının etkisini azaltan ithalatın bertaraf edilebilmesi; kayıtdışı ekonominin ithalat boyutunun kayıt altına alınabilmesine matuf bir mekanizma oluşturulabilmesi; halihazırda yaklaşık üç aylık gecikmeyle temin edilebilen madde bazındaki ithalat isteklerine, çok kısa sürede (azamî 2 gün) ulaşılabilmesine imkân tanıyan bilgi sistemi altyapısının kurulması ve böylece, ithalatın etkin bir şekilde takibi ile, gerekli politikaların tesisinin ve bu politikaların güncel bir şekilde izlenmesinin mümkün kılınması, bu vesileyle de yerli üreticilerimizin korunması ve ithalatın disipline edilebilmesi gibi amaçlara ulaşılabilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Devamla) - Görüldüğü üzere, ithalatta haksız rekabetin önüne geçilmesi çalışmalarımız yoğun ve kesintisiz bir şekilde sürdürülmektedir. Bu çalışmaların bazıları, 2005 sonrası için de gerekli zemini hazırlamaktadır. Bu çerçevede, Çin'in DTÖ'ye Katılım Protokolü paralelinde yapılan bir mevzuat düzenlemesiyle, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Çin menşeli tekstil ve konfeksiyon kotalarının kalkacağı dikkate alınarak, bu ülke menşeli tüm tekstil ürünlerinin, gözetim ve korunma sistemi çerçevesinde kontrole tabi tutulmasını teminen gerekli hazırlıklarımızı tamamlamış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetimiz, ülke dışticaretini kesinlikle öncelikli bir mesele olarak ele almaktadır. Dünyanın imalat devi haline gelen Çin Halk Cumhuriyetinin global ticarette sahip olduğu ağırlık her gün artmaktadır. Bunun ortaya koyduğu fırsat ve tehditleri tespit etmek, Çin'in giderek liberalleşen pazarından artan bir pay almak, yerli imalatçılarımızı haksız rekabetten korumak ve yeni işbirliği imkânlarını ortaya koyabilmek için azamî gayret sarf edilmektedir; yani, Çin'in bu tehlikesine karşı, bir tehdit unsurunu bir fırsat unsuru haline getirebilmek amacıyla, özellikle Çin pazarının önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önemli bir ihraç pazarı haline getirilmesi çalışmalarını sürdürüyoruz; çünkü, bütün dünya ülkeleri kendisine göre, herkes kendisine göre bir sistem gerçekleştirmeye çalışıyor; ama, bizim buradaki stratejimiz orada da aynı şekilde pazar payımızı artırmaya yönelik; tabiî, içeride de, açıkçası, kalitesiz ürünlerin ithalatına ve haksız bir şekilde rekabet edilmesine karşı çıkmak.

Tabiî, bu etik değerler toplumun tümü tarafından paylaşılmalı; yani, sonuçta, bu ithalatı yapanlar, belli noktalarda, yine, aynı şekilde, bizim ticaret odalarımızdaki, borsalarımızdaki, bizim sanayi odalarımızdaki çeşitli temsilciler, üyeler. Orada da aynı şekilde gerekli özenin gösterilmesi gerektiğine ben inanıyorum; çünkü, tamamıyla kendi ülkemize yararlı ürünleri ithal etmeliyiz. İthalatın, kendi ihracatımızı destekler yönde yapılan bir ithalat şekline dönüştürülmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Şimdi, biz, burada, tabiî, bütün imkânları elimizden geldiğince kullanmaya gayret ediyoruz ve tabiî, ihracat artışımız da, biliyorsunuz, mart ayında yaklaşık yüzde 39 seviyesine geldi. Bu sene, inşallah, 55 milyar dolarlık bir ihracat rakamını Türkiye yakalayacaktır. Yani, daha önce sözünü verdiğimiz şekilde, 50 milyar dolar ihracat rakamını hep beraber geçeceğiz. Amacımız, 55 milyar doları da geçmeye çalışmak olacak. Tabiî, ithalatın da dengeli bir şekilde, buna uygun bir şekilde devam etmesi gerekiyor.

Bizim almış olduğumuz önlemleri ben burada kısaca anlatmaya çalıştım. Özellikle bütün bu çalışmalarımız çerçevesinde gerekli olan her türlü önlem alınmakta ve bizim yaptığımız incelemeler sonunda da, özellikle tüketim malları başta olmak üzere, ithalatta belli kalemlerde, yaptığımız bu son çalışmalar çerçevesinde, Türkiye'nin ihtiyacına uygun malların girişine yönelik gerekli çalışmalar yapılıyor; ama, dediğim gibi, haksız rekabet yaratacak şekilde, Türk sanayiini etkileyecek çeşitli ürünlerin girdiği en önemli kapılarda çok önemli tedbirler almış durumdayız ve mümkün olan en iyi şekilde mücadelemizi sürdürmeye gayret ediyoruz.

Bu nedenle, ben, konuşmamı burada tamamlıyorum. Meclis araştırmasına ilişkin bir önergeyi... Şu aşamada, burada, zaten gerekli bütün önlemleri, almamız gereken bütün önlemleri açıkladığım kanaatindeyim.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Önerge hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin. (Alkışlar)

Sayın Ersin, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına mı konuşacaksınız, yoksa, önerge sahibi olarak da konuşacak mısınız?

AHMET ERSİN (İzmir) - Başka arkadaşım konuşacak Sayın Başkan.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, önerge sahipleri adına Mehmet Küçükaşık konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu arada, Sakıp Sabancı, biliyorsunuz Türkiye'nin yetiştirdiği ender insanlardan birisi, yaşamını kaybetti; dolayısıyla, Sakıp Sabancı'ya Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, son dönemlerde sanayimizin en büyük derdi, Uzakdoğu ve Çin mallarının piyasayı sarmış olmasıdır. Uzakdoğu'dan ve özellikle Çin'den ithalat yoluyla ve daha çok da kaçakçılık yoluyla ve yasadışı yöntemlerle ülkemize giren ucuz, ama, kalitesiz ürünler yerli sanayimizi tehdit etmektedir. Bugün, Çin malları, her eve, her işyerine ve hemen hemen her resmî kuruma girmiş durumdadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin en büyük sorunu, üretim ve istihdamın artırılmasıdır. AKP Hükümetleri döneminde yatırımlar tamamen durmuştur. Özel kurum ve kuruluşlar da, yaşanan ekonomik krizler nedeniyle ve bu krizlerin izlerinin halen de devam ediyor olması nedeniyle yeni yatırım yapmakta, haklı olarak, çekingen davranmaktadırlar. Dolayısıyla, yeni yatırımlar yapılmadığı ve üretim de artırılamadığı için istihdam olanakları da genişlememektedir. Nüfus artışı ve çalışabilir genç nüfusun yoğunluğu da dikkate alındığında, istihdam sorununun ve dolayısıyla işsizliğin Türkiye'nin en büyük sorunu olduğu inkâr edilemez. Kapkaçın, gasbın, hırsızlığın, soygunun artmasının, aile düzenlerinin bozulmasının altında işsizlik sorununun olduğunu bilmek ve görmek gerekir. Kapkaçtan, soygundan sokaklarda gezilemez oldu; en kalabalık caddeler bile bu anlamda tekin değil. Bunu, salt bir asayiş sorunu olarak algılamak doğru olmaz. İstediğiniz kadar cezaları artırın, eğer işsizlik önlenemezse, istihdam artırılamazsa, sokakları güvenli hale getirmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik Türkiye'nin en önemli sorunu olduğuna göre, bu sorunu ortadan kaldırmanın veya azaltmanın yolu da yatırımların ve üretimin artırılmasıdır; yerli sanayicimizin güçlendirilmesi, yerli ve yabancı yatırımların ve ihracatın önünün açılmasıdır. Ülkemizde yeni yatırımlar yapılmadığı gibi, var olan fabrika ve işyerleri ve genel olarak yerli sanayimiz çok ciddî bir tehlike ve tehditle karşı karşıyadır. Uzakdoğu ve özellikle Çin malları piyasayı sarmış durumdadır. Yerli üretime göre ucuz, ama, kalitesiz olan bu ürünler, yerli sanayimizi büyük bir sıkıntıya sokmaktadır. Çin ürünleri, yerli sanayii olan her ülkenin korkulu rüyası olmuştur. Günümüzde, aralarında Amerika Birleşik Devletlerinin de bulunduğu çok sayıda ülke, bir Çin tehdidi altında bulunduğuna inanmaya başlamıştır. Bazı ülkeler duruma müdahale etmek zorunda kalmış ve Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, Çin mallarına karşı 2003 yılının ilk altı ayında 48 damping soruşturması başlatılmıştır. Bu durum, Çin Halk Cumhuriyetinin, dünyada en çok dampinge karşı vergiye konu olan ülke olduğunu göstermektedir. Bu ülkenin dışpazarlarda izlediği bu agresif politikaların, gelecekte de artarak süreceği görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, Çin'de piyasa ekonomisinin uygulanmayışı, mevzuatın şeffaf olmaması, düşük ücret düzeyi ve yüksek devlet teşvikleriyle üretim yapılması gibi hususlar, bu ülkede maliyetleri çok düşürmektedir. Örneğin, işgücü nüfusu 760 000 000 civarındadır. Bu nedenle, işgücü çokluğuna dayalı olarak işgücü çok ucuzdur; aylık, 70-80 dolar civarındadır ve bunun, daha yirmi yıl, otuz yıl bu şekilde sürmesi beklenmektedir. Bu maliyet ucuzluğu nedeniyle Çin malları, yasal veya yasadışı yollardan girdiği ülkelerde haksız rekabet doğurmaktadır. Bu ürünler, tıpkı buğday tarlasına dadanan çekirge sürüsü gibi, girdiği her sektörü kurutmakta ve yok etmektedir. Yerli sanayicilerimiz, bu durumda, eğer önlem alınmazsa, kaliteyi düşürmek veya kepenk kapatmak tercihiyle karşı karşıya kalacaktır. Halen otuzun üzerinde sektör neredeyse yol ayrımına gelmiş ve yaşama mücadelesi vermektedir.

Ankara Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Odası kayıtlarına göre, ülkemiz genelinde, örneğin oyuncak sektörünün yüzde 95'i, inşaat malzemeleri sektörünün yüzde 20'si, kırtasiye malzemelerinin yüzde 45'i, bilgisayar aksamının yüzde 50'si, konfeksiyonda trikoların yüzde 40 ve abiye kumaşların yüzde 80'i Uzakdoğu ve Çin malları tarafından parsellenmiştir. Elektrikli cihaz ve malzemelerde yüzde 25, elektronikte yüzde 50, tıbbî cihazlarda yüzde 50 pazar payı Çin ve Uzakdoğu mallarının kontrolü altındadır.

Bilindiği gibi, bu sektörlerden bazıları ihracatımızın temelini oluşturmaktadır. Özellikle en büyük ihraç kaynaklarımızdan olan tekstil sektörü, aynı zamanda da en önemli istihdam kaynağımızdır; 2 000 000'a yakın kişi bu sektörde çalışmaktadır. Örnek olarak bu sektörü alırsak, Çin'e uygulanan tekstil kotalarının 2005 yılında kalkacağı düşünülürse, kotaya rağmen dünya tekstil ihracatının yüzde 30'unu elinde tutan Çin'in, çok yakında, hem iç pazarımızı ve hem de tekstil ihracatımızı çok olumsuz etkileyeceği kuşkusuzdur; yani, işletmeler ve işyerleri kapanacak, işsizler ordusuna yenileri katılacaktır.

Yine, örneğin, Türkiye'ye giren Çin malı lastiklerin yıllar itibariyle bedeli, 2001 yılında 5 000 000 dolara yakınken, 2002 yılında 15 500 000 dolar, 2003 yılının ilk yedi ayında ise 20 000 000 dolardır; yani, korkunç bir artış var.

Sadece 2003 yılının Ocak-Kasım döneminde Çin'den yapılan resmî kayıtlı ithalatta bir önceki yıla göre yüzde 83 oranında artış olmuştur. 2003 yılı sonu itibariyle bu ithalat resmî rakamlarla 2 500 000 000 dolar civarındadır. Bu ülkeye ihracatımız ise 500 000 000 dolara yakındır; dolayısıyla, Çin'e yapılan ihracat ile bu ülkeden yapılan ithalat arasındaki makas çok fahiş biçimde açılmıştır.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, değişik konuşmalarında, kendi ürünlerimiz kaliteliyse, biraz fiyatlı da olsa kendi ürünlerimizi kullanmamız gerektiğini söylüyor. Sayın Bakan "kendi ürünlerimizi kullandığımızda hem işsizliğin çözümüne hem de ekonominin büyümesine katkıda bulunuruz" diyor. Yani, yerli malı kullanılmasını öğütlüyor. Ancak, Sayın Bakan, Çin mallarının resmî kurumların da tercihi olduğunu bilmiyor mu; tasarruf gerekçesiyle resmî kurumların da ucuz Çin mallarına yöneldiğini bilmiyor mu?! Şurası bir gerçek ki, tasarruf yapacağız diye bazı resmî kurumlar da yerli sanayimize darbe vurmaktadır.

Şimdi, Sayın Bakanın çantasında ve cebinde Çin malı değişik ürünlerin olduğuna bahse girerim.

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sizde vardır da bizde yok.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın Bakanın da çantasında ve ceplerinde Çin malı değişik ürünler vardır. Yani, bunları söylerken...

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sizde çıkar da bizde çıkmaz.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sevgili Bakanım, siyaseti bırakmasına bahse girerim sizinle. Üzerinizde mutlaka vardır; çünkü, resmî kurumlar, resmî kişiler de, artık, Çin mallarına yöneldiler.

Sayın milletvekilleri, Uzakdoğu ve Çin malları sahte markalarla, çeşitli alicengiz oyunlarıyla ve başka damgalar vurularak yurda sokulmaktadır. Bazı Arap ülkeleri ve diğer bazı komşu ülkelerde markası ve menşei değiştirilerek özellikle bazı gümrük kapılarından girmektedir. Çin ve Uzakdoğu'dan yapılan ithalatın önemli bir kısmı düşük beyanlı ve yüzde 50'den fazlası da, kayıtdışıdır, yani kaçaktır. Piyasadaki Çin mallarının, yapılan ithalatın çok üzerinde olması bunu göstermektedir. Bu kaçakçılığın arkasında, bazı irticaî çevrelerin olduğu ve yüklü miktarlarda rüşvetin döndüğü iddiaları yaygındır. Kaçak olarak yurda giren Çin malları da hesaba katıldığında, ithalatta Çin istilasının Türk ekonomisine maliyeti 7 milyar doların üzerindedir.

Peki, kuraldışı ve agresif bir biçimde ve yağma anlayışı içinde yapılan bu ithalat ve kaçakçılık, ülke ekonomisine, piyasalara ne tür olumsuzluklar getirmektedir:

Bir defa, haksız rekabete dayanamayan işyerleri kapanmaktadır; dolayısıyla, istihdam kaybı olmakta ve zaten çok ağır boyutlardaki işsizlik sorunu daha da büyümektedir.

Kayıtdışı ekonomi, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biridir. Uzakdoğu ve Çin'den yurda giren düşük beyanlı ve kayıtdışı mallar, yani, yapılan gümrük kaçakçılığı, ülkemizdeki kayıtdışı ekonomiyi büyütmektedir.

Halkın alım gücü düşük olduğundan, kalitesiz de olsa, ucuz olan Çin mallarına talep kayması olmaktadır. Girdi ve yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle Türk sanayiinin rekabet gücü kalmamaktadır; çünkü, aynı ürün, yerlisinden daha ucuza satılmakta ve bu da tüketiciye cazip gelmektedir.

Ülkemizdeki yerli ve yabancı sanayicilerimiz ve yatırımcılarımız, yatırım, üretim ve rekabet sorunları nedeniyle, faaliyetlerini sürdürebilmek ve haksız rekabete kurban gitmemek için bu ülkelerde fason üretim yapmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla, hem Türkiye vergi kaybına uğruyor hem de o ülkelerin istihdamına, istemeyerek de olsa, katkı verilmiş oluyor.

Uzakdoğu ve Çin sanayi ürünlerinin maliyetlerinin düşüklüğüne ve devlet desteği teşvikine karşılık, Türkiye'de tam tersi bir durum vardır. Türkiye'de devlet desteği bir yana, vergilerin yüksekliği, yatırımın önündeki bürokratik engeller ve yüksek maliyet, istihdam üzerindeki yükler ve yüksek enerji maliyetleri nedeniyle, üretim de pahalı olmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'de yatırımın cazibesi yoktur.

Bu yetmezmiş gibi, 6 Şubat 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Yasayla, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Yasasına eklenen geçici 3 üncü maddeyle, serbest bölge yatırımcılarını da Türkiye'de yatırımdan vazgeçirecek hükümler getirdik; serbest bölgelerde yatırım yapmanın cazibesini ortadan kaldırdık.

Sayın milletvekilleri, Çin Halk Cumhuriyeti, 1 300 000 000 nüfusu ve yıllık yüzde 8-yüzde 9 büyüme hızıyla, önemli potansiyele sahip bir ülkedir. Dünya nüfusunun yüzde 20'sinden fazlası bu ülkede yaşamaktadır. Yıllardan beri yüzde 8-yüzde 9 büyümesinin iki önemli faktörü yatırım ve ihracattır. Bu ülke, yatırımı teşvik etmesi ve ucuz maliyetler nedeniyle, yatırımcıları cezbetmektedir. Çin'de yatırım yapmak, yatırımcı ve sanayiciler için son derecede kârlıdır, o nedenle de dünya sermayesinin ilgisini çekebilmektedir. Nitekim, 1990'ların başından itibaren, gelişmekte olan ülkelere yapılan yabancı yatırımların en büyük bölümü Çin'e yönelmiştir. Çin ürünleri, girdiği her ülkenin yerli sanayiine ciddî sorunlar açmaktadır. Bu yüzden, başta Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülke, Çin'den yapılan ithalata karşı önlem geliştirmektedir. Türkiye de, 2005'te kotaların kalkacağını bilerek, yerli sanayiini ve sanayicisini korumak için önlem almak zorundadır; hatta, bu konuda geç bile kalınmıştır.

Sayın milletvekilleri, yerli sanayimizi ve sanayicimizi haksız rekabete karşı korumak zorundayız. Daha şimdiden, büyük ve ciddî sorunlara neden olan Çin malları, 2005'ten sonra, daha da büyük sorunlara neden olacaktır. Bu anlamda, Çin'den yapılan ithalatta kalite denetimi yapılması, standartlara ve fiyat kriterlerine uymayan tüm malların ithalinin önlenmesi gerekir. Çin'den ithal edilen mallarda, TSE standartlarına uygunluk ve servis garantisi kesenkes aranmalıdır. İhtisas gümrükleri kurulmalı -ki, bir kısmı işliyor- Çin'den yapılan ithalatın sadece bu gümrüklerden yapılması sağlanmalıdır. Resmî kurumların, tasarruf gerekçesiyle Çin malı satın alması ve kullanması önlenmeli, halk bu konuda televizyonlar ve diğer medya aracılığıyla uyarılmalı, bilinçlendirilmelidir. Kayıtdışıyla ciddî bir mücadeleye girilmeli ve Çin malı ithalatının irticaî çevrelerle ilgisi ve rüşvet iddiaları mutlaka araştırılmalıdır. Ayrıca, yatırım ve üretim üzerindeki yükler azaltılmalıdır. Yatırımcılarımız, önlerinin kesildiğinden, Türkiye'de yatırımın pahalılığından yıllardan beri şikâyetçidir. Neden bu soruna bir çözüm bulunamıyor?! Yine, yıllardan beri, Türkiye'de vergilerin yüksek olduğu, vergi oranlarının düşürülerek tabana yayılması ve kayıtdışının önlenmesi gerektiği herkes tarafından dile getirilmektedir; ancak, bu konuda, etkili ve şikâyetleri giderecek bir önlem alınamadı, tam tersine, dürüst insanların ve işletmelerin vergi yükü her gün biraz daha arttı. Bu sorun böyle devam edebilir mi?! İstihdam, Türkiye'nin en büyük sorunu; ancak, istihdam üzerindeki yükler de yatırımcının, sanayicinin ve genel olarak iş âleminin en büyük sorunu. Bu sorun, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da görmezden gelinecek mi, çözüm aranmayacak mı? Enerji maliyetleri yüksektir. Hükümet, enerjide kayıp-kaçağın bedelini dürüst insanlara, abonelere yüklemekte, kayıp-kaçağı bu şekilde karşılamaktadır. Vatandaşın vatandaşı sübvanse ettiği başka bir ülke var mı?!

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak, hükümet, ekonomide Çin istilasına karşı yerli sanayimizi ve sanayicilerimizi korumak zorundadır. Bu anlamda, yatırım maliyetleri düşürülmeli, yatırımcının önü açılmalı, istihdam ve enerji maliyetleri azaltılmalıdır. Gümrükler sıkı denetlenmeli, eksik beyan ve kaçakçılığın önüne mutlaka geçilmelidir. Çin mallarından en çok etkilenen sektörlerde gözetim ve koruma önlemleri alınmalıdır. Bu, çok ciddî bir sorundur. Bu soruna karşı şimdiden bir önlem alınamazsa, önümüzdeki yıllarda sorun daha da büyüyecek ve Türk sanayiinde iflaslar artarak devam edecektir.

Sayın Bakanın şimdiye kadar söylediklerine bakarsanız, Çin istilasına karşı her türlü önlem alınmıştır ve alınmaktadır; ama, şikâyetler ve Çin istilası da devam ediyor. Demek ki, eksik kalan, sonuçlandırılamayan önlemler var. Alınan önlemler, demek ki yeterli olamıyor. Bunların neler olduğunu ve bu olumsuzluğa karşı neler yapılması gerektiğini Meclis araştırmalı ve çözüm üretmelidir. Yüce Meclis, Türkiye ekonomisini tehdit eden ve giderek çok ciddî sosyal sorunlar yaratması kuvvetle muhtemel bu tehlikeye karşı duyarsız kalamaz; çünkü, bu sorun hepimizin sorunudur ve bu sorun Türkiye'nin sorunudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

Önerge hakkında, AK Parti Grubu adına söz isteyen Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yakın zamanda aramızdan ayrılan sanayici, işadamı, kültür adamı Sakıp Sabancı'yı rahmetle anıyorum, Allah rahmet eylesin, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Türkiyemizde böyle sanayicilerin çoğalmasını, ülke insanının kalbinde, gönlünde, kültüründe, tarihinde sürekli yer etmesini, canı gönülden, bu çatı altında dile getirirken, kendilerine ve sizlere, tekrar, saygılarımı sunuyorum.

Güneydoğu Asya ve Çin'den gelen ürünler karşısında yerli sanayicimizin durumunun araştırılması ve gereken önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Türkiye ile Çin arasında ekonomik ve ticarî etkileşim tarihî İpekyoluna kadar uzanmaktadır. İki ülke arasında gerçekleşen ticarete ilişkin rakamları incelediğimizde, Çin ile ülkemiz arasındaki ticaretin hacminde çok hızlı bir gelişme yaşandığı görülmektedir. 2003 yılında yapılan ithalatın bir önceki seneye göre arttığı ve Çin'in, en çok ithalat yaptığımız ülkeler arasında 5 inci sıraya yükseldiği görülmektedir.

Çin'e olan ihracatımız 2002 yılında 288 000 000 dolar olarak gerçekleşirken, 2003 yılında artış göstererek 492 000 000 dolar seviyelerine ulaşmıştır. Çin, ülkemizin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında 21 inci sırada yer almaktadır.

2002 yılında Türkiye'nin Çin'e yaptığı ihracatın sektörel yapısına baktığımızda, ihracatımızın yaklaşık yüzde 52'sinin demir-çelik ürünlerinden oluştuğu görülmektedir. Bunu, sırasıyla, otomobil, mermer başta olmak üzere, doğal taşlar, otomobil yan sanayii ürünleri, bazı metaller ve kimyasal ürünler izlemektedir.

Yeni yapılanmaya göre, Çin'de, merkezî planlı ekonomiden serbest pazar ekonomisine geçilmiştir; reformlar çerçevesinde, ekonomik altyapı, serbest pazar odaklı olarak yeniden yapılandırılmaktadır.

Dışa açılım reformları sonucunda çok hızlı bir gelişme sürecine giren Çin'in gelişmesinin en önemli etkenleri, ülkeye gelen yabancı sermaye ve artan dışticarettedir. Dışticaret alanında, Çin'deki işgücü ve hammadde gibi faktör fiyatlarının, dünya fiyatlarına oranla düşük olmasının yanı sıra, Çin para biriminin yapay olarak sabit tutulması çalışmaları ve Türk Lirasının aşırı değer kazanması, Çin menşeli ithalatın düşük fiyatlarla seyretmesine ve bu sayede bir rekabet üstünlüğü sağlanmasına yol açmaktadır. Nitekim, Çin para birimi yuanın değerinin düşük tutulması, geçtiğimiz sene, Çin'deki büyüme oranının yüzde 9,1 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmesini sağlamıştır.

Türkiye ve Çin arasında girdi maliyetleri bakımından da önemli farklar vardır; şöyle ki: Benzinin litresi Çin'de 496 000 lira iken, Türkiye'de 1 796 000 lira, elektrik enerjisi Çin'de yaklaşık 75 Türk Lirası iken, Türkiye'de 175 000 liradır.

Batılı şirketler, 1 300 000 000 nüfuslu bu dev pazar için, Çin'de son teknolojilerle tesisler kurmaya başlamışlardır. Bu firmalar, Çin'de ucuza üretip dünyaya satmayı planlamışlardır.

Bu bağlamda, Çin'in bu politikalarından en çok etkilenen ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasında oluşan ticaret açığının 2002 yılında Çin lehine 124 milyar dolar olarak gerçekleşmesi, geçtiğimiz yılın en dikkat çekici olaylarından biri olmuştur. Dünya Ticaret Örgütü verileri, Çin'in dünyaya en çok dampinge karşı vergi konulan ülke olduğunu ortaya koymaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, Çin'i, parasının değerini serbest bırakmaya zorlamaktadır. Yuan değer kazandığında Çin malları otomatik olarak pahalılaşacak, içpiyasanın Çin mallarıyla dolup taşmasının bir ölçüde önü kesilecektir.

Gerçekten de, Çin, son yıllarda ucuz insangücü avantajıyla tüm dünya pazarlarına girerek, bu pazarlarda hammadde fiyatına mamul satmaktadır. Çin, mallarını ucuz satıyor; ama, henüz kaliteyi yakalayamamıştır.

Çin ürünlerinin Türkiye pazarlarında geldiği boyutun, artık, birçok sektörün geleceğini karartma noktasına ulaştığı açıkça görülmektedir. Semt pazarlarında, perakende satış raflarında, marketlerde ve toptancılarda Çin mallarının payı büyük bir artış göstermiştir. Ankara Ticaret Odasının yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de 30 sektör Çin mallarının istilası altındadır. Ankara Ticaret Odasının "Çin Malları Piyasa Araştırması 2" başlığıyla yaptığı araştırmada, Çin mallarının girmediği sektör kalmadığı gibi, Türkiye'ye kaçak giren Çin malları nedeniyle milyonlarca dolarlık vergi kaybına da neden olduğu ortaya konulmuştur.

Piyasadaki her 100 oyuncaktan 95'i, 100 armatürden 76'sı, 100 gözlüğün 45'i, 100 halının 25'i, 100 klimanın 50'si Çin malıdır. Araştırmaya göre Türkiye'ye giren kaçak mallarla birlikte, Çin malları istilasının maliyeti 4 milyar dolar civarındadır.

Türkiye, tekstil başta olmak üzere, uluslararası piyasalarda zor koşullarda elde ettiği mevcut pazarını korumaya mecburdur. Türkiye, kalite ve markayla ancak, bu rekabete karşı koyabilir; bunun aksinde hiçbir şansı gözükmemektedir. Türkiye, ürünlerinde belirli bir kalite standardını ve marka olgusunu önplana çıkarırsa, uluslararası piyasalarda kendisine yer bulabilir. Sektör, ya Uzakdoğu ve Balkan ülkeleriyle fiyatta ya da Batı Avrupa'yla kalitede, markada rekabet gibi bir yolu seçme durumunda kalmıştır. İstihdam maliyetleri, en önemli rakipler olarak gözüken Uzakdoğu ve Balkan ülkeleriyle kıyaslanamayacak ölçüde yüksektir.

Diğer taraftan, ülkemizin enerji fiyatlarını artırma şöyle dursun, indirime gitmesine rağmen, hâlâ üretimde kullanılan enerji fiyatları da, maliyeti de rakip ülkelerin çok üzerindedir. Şüphesiz, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu şartlardan kaynaklanan, kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede izlenecek politikalarla birkısım iyileştirme sağlanacaktır; fakat, ücretler açısından, Çin gibi ülkelerle rekabet edilebilir seviyelere gelinemeyeceği aşikârdır. TÜBİTAK Tekstil Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu, 2005 yılında kotaların kalkmasından yararlanacak olan Çin'in Türk tekstil ve konfeksiyon sektörünü olumsuz yönde etkileyeceğini belirterek, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine, Çin'in haksız rekabetine karşı engel koyması için baskı yapması gerektiğini söylemiştir.

Türk tekstil ve konfeksiyon malları, Çin mallarıyla, halen, Avrupa Birliği sınırları içinde büyük bir rekabet halindedir. Türkiye'nin, gümrük birliğinin getirdiği bazı avantajlara rağmen, Çin'in haksız rekabetine karşı koymakta güçlük çektiği aşikârdır. Çin'e uygulanan kotaların kalkmasıyla gümrük birliğinin Türkiye için hiçbir anlamı kalmayacağı gibi, fason üretim konusunda pek çok ürün grubunda Türkiye'nin önüne geçen Çin, 2005 sonrası, bu pazarın en güçlüsü olacaktır; fakat, Çin'in Dünya Ticaret Örgütüne Katılım Anlaşmasının 11 inci maddesi uyarınca üye ülkeler, Çin menşeli ürünler için 2008 yılına kadar miktar kısıtlamalarını sürdürebileceklerdir. Bu imkândan Türkiye de yararlanmalıdır.

Halihazırda Dışticaret Müsteşarlığımız, ülkemizde, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuatı, İthalatta Gözetim ve Koruma Önlemleri Mevzuatını, Tekstil ve Konfeksiyon Ürünleri İthalatında Koruma Önlemleri Mevzuatını etkin bir şekilde uygulamaktadır. Çin menşeli ürünler için ortaya konulan antidamping vergiler, kotalar ve gözetim mekanizmalarıyla, bu ülkeden yapılmakta olan ithalatın pazar bozucu etkileri giderilmeye çalışılmaktadır. Antidamping uygulamasına müracaat eden ülkeler arasında Türkiye, 6 ncı sırayı almıştır.

Diğer taraftan, Türk işletmelerinin uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazanabilmesi için acilen yapılması gerekenler vardır. Eğer, Türkiye'de girdi maliyetleri düşürülür, kalite ve markaya yatırım yapılırsa, Türkiye'nin şansı Çin'den daha yüksek olabilir. Bunun için, işletmelerin girdi maliyetlerini artıran ve rekabet gücünü zayıflatan enerji maliyetleri, vergi yükünün hafifletilmesi, SSK prim oranlarının düşürülmesi, teşvik yasasının çıkması gibi unsurlar hükümetimiz tarafından değerlendirilmektedir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, asgarî fiyat uygulaması ve garanti zorunluluğu için düzenleme üzerinde çalışırken, Gümrük Müsteşarlığı, düşük kıymetle yapılan ithalatı engellemek amacıyla, gümrüklerde sıkı denetime başlamıştır. Ürünlerin standartları ve tüketicinin doğru bilgilendirilmesi koşuluna uygunluğu ise, TSE tarafından denetlenmektedir.

Konuyla ilgili olarak, Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan "Uzakdoğu'dan gerçek değerinin çok altında gösterilen mallar geliyor; bu şekilde, hem gümrük vergisi hem de KDV düşük ödenerek büyük bir vergi kaçağı yaratılıyor hem de bizim sanayicimizin rekabet gücü zayıflatılıyor. Bu nedenle, Çin ve diğer ülkelerden gelen malları takip edeceğiz ve gerekli önlemleri alacağız" demektedir.

Çin mallarındaki etiketleme, ürün fiyatıyla ilgili belge sahteciliği, tüketicinin yanlış bilgilendirilmesi ve düşük fiyatla yoğun mal girişi hükümetimizi harekete geçirmiştir.

Türk ekonomisinde ihracat günübirlik kontrol edilirken, ithalat tam olarak kontrol edilememektedir. Bundan dolayı, aramallar çok ucuza yurda girmektedir. Hükümetimiz bunu engellemek, yani, ithalatı kontrol altına alabilmek için, ithalat gümrük birlikleri kurmuştur.

Hükümet olarak, ucuz ve kalitesiz Çin mallarının tüm sektörde yarattığı tahribatı önlemek için, Uzakdoğu ülkelerinden gelen mallar üçlü kıskaca alınmıştır. Buna göre, standartdışı Çin mallarının ithalatı engellenirken, ithalatta kabul edilebilir bir asgarî fiyat sınırı uygulanacaktır.

Çin mallarına karşı alınacak diğer önlemler de şöyledir:

Yurda sokulacak ürünlere satış sonrası servis ve garanti zorunluluğu getirilecektir.

Tüketicinin korunmasına ve doğru bilgilendirilmesine ilişkin önlemler işlerlik kazanırken ürünlerin, sağlık, emniyet ve çevrenin korunması koşullarına uygunluğu TSE tarafından denetlenecektir.

Ürün fiyatıyla ilgili belge sahteciliğinin önüne geçilerek, mallar, ithalat sonrasında da gözetim altına alınacaktır.

Gümrüklerde, denetim elemanları eşyanın ikinci muayenesini yapacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nitekim, hükümetimizin almış olduğu bu önlemler neticesinde, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın verilerine göre, Çin'den ithalatımız yüksek oranda düşmüştür. 5.2.2004 tarihli Star Gazetesinde "Çin ilk yumruğu yedi" başlığıyla bir haber neşredilmiştir. Yine, aynı tarihte Hürriyet Gazetesinde çıkan "Çin malı ithalatı yüzde 70 azaldı" başlıklı haberleri Türk kamuoyu yakinen görmüştür.

Sanayici, üretici ve tüketicimizi korumak ve desteklemek için, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen, Sanayi Bakanımız Sayın Ali Coşkun, Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan, gerekli olan tüm tedbirleri almış ve uygulamaya koymuşlardır. Konuya olan duyarlılık ve hassasiyetlerine inancımız tamdır.

Bu sebeple, Meclis araştırmasına gerek görmediğimizi, zaten bu konuyla ilgili hükümetimizin çalışmalarının devam ettiğini belirtir...

Bu arada, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli temsilcisinin biraz önce buradaki konuşmasına, bu açıklamalarına, elbette, bizim de cevap hakkımız doğduğunu düşünerek, altını çizmek istediğimiz bir husus var. Elbette, Türkiye'de, pazarlarda, yurt dışından ve Avrupa'dan, Çin'den, Uzakdoğu ülkelerinden sürekli olarak gelen mallar vardır. Türkiye'nin gerek dününü gerek bugününü gerek yarınını hep birlikte bu çatı altında değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Özellikle istihdam konusu, işsizlik konusu, ekonominin şu anda çarkının bozukluğu bugünün meselesi değil, dünden bugüne gelişen ve hepimizin önünde bulduğu olumsuz gerçeklerdir. İşte, istihdam konusunu, işsizlik konusunu, birbuçuk yılda bu hükümet önüne birinci iş olarak almış; hep birlikte çözüm yollarını arıyoruz. Bu çözüm yolları aranırken, yatırıma teşvik hedeflenmiştir. Bu arada, tabiî, takdir edersiniz ki, istihdamın altyapısı güvendir ve o güven de, ekonomideki düzelmelerle sağlanmıştır. Faizlerin düşmesi, enflasyonun belli noktalara çekilmesi, siyasî istikrarın sağlanması, toplumda yatırımcının yarınına bakarken adımını emin bir şekilde atmasının bu hükümet sayesinde, milletimiz sayesinde gerçekleşmesi hepimizin malumudur.

Böyle bir durumda, işsizlik çözülmemiş, istihdam çözülmemiş, o nedenle, ithalat, yurt dışından salgın bir şekilde Türkiye'yi istila etmiştir yaklaşımı, bize göre yanlış bir yaklaşımdır. Henüz daha işin başındayız. 2004 yılını, planlamada, bütçenin planlamasında işsizlikle mücadele yılı ilan etmiş bir hükümetle karşı karşıyayız. Bu hükümetin çalışmalarını hep birlikte takip ediyoruz.

Hele hele, elinizde bir belge varsa... Bu kaçakçılık faktöründe birtakım ihracatların veya ithalatların içerisinde irtica menşeli olan birtakım bulgulara rastladığınızı söylüyorsunuz.

AHMET ERSİN (İzmir) - Siz niye alınıyorsunuz?

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Ben de sizlerle beraberim. Böyle bir bulgunuz varsa, böyle bir kimlik, kişilik veya tüzelkişi varsa, lütfen, bu çatı altında herhangi birisini itham etmeyin, evhamla, vehimlerle konuşmayın, burada belgelerle konuşun.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sen niye üzerine alınıyorsun?

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Getirin... Öyle bir irtica yuvası varsa -bu işi yapanlarla ilgili- hep birlikte onun cevabını verelim. Bu çatı altında, tabiî ki, yasalar çerçevesinde, herkes, meşru çizgide, yasal çerçevede, ithalatını da, ihracatını da yapmak zorundadır...

AHMET ERSİN (İzmir) - Şimdi de kaçakçıları mı savunuyorsun?

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) - Yapamayanlar varsa, Değerli Bakanımız biraz önce açıkladı, hükümetin temsilcileri, yasal çerçevede, bunların hepsine aynı ölçüde duyarlılık gösterip, gereken cezaları elbette verilecektir.

Bu konuda CHP'nin de katkısına saygı duyuyoruz. Hükümet adına, yaptığımız çalışmaları, hep birlikte, önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Önerge sahibi olarak, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık söz istemişlerdir.

Buyurun. Sayın Küçükaşık.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

18 Şubat 2004 tarihinde, gerek ben gerekse Sayın Resul Tosun, Uzakdoğu'dan ve Çin'den gelen mallar üzerinde burada gündemdışı söz almış ve birer konuşma yapmıştık. Bu konuşmadan sonra da Sayın Bakanımız Kürşad Tüzmen, yaklaşık yarım saate varan bir süre boyunca bizim Uzakdoğu'dan ve Çin'den gelen mallar üzerindeki gündemdışı konuşmalarımızı cevaplamıştı ve orada birtakım önermelerde bulunmuştu; şimdi, yine, Sayın CHP Milletvekili Ahmet Ersin tarafından verilen araştırma önergesinde, yirmi dakika boyunca, alınması gereken önlemleri konuştu; Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız da aynı şeyleri söyledi. Biz, milletvekilleri olarak, bilebildiğimiz kadar, dilimizin döndüğü kadar, edindiğimiz bilgiler kadar, hakikaten, Çin malları ve 2005 yılı sendromu hakkında konuşmalar yaptık.

Şimdi, ben size, Bursa Sanayici ve İşadamları Derneğinin 2005'le ilgili görüşleri, yine aynı şekilde Uludağ İhracatçılar Birliğinin -ki, 18 000 kayıtlı üyesi var- 2005 yılı sendromuyla ilgili önerilerinden ve görüşlerinden biraz bahsetmek istiyorum. Konuşmamın bütünü bittiğinde de sayın arkadaşımın dediği gibi, gerçekten de istihdam oranında artış olup olmayacağını, 2004 yılı verilerinin ne kadar gerçekçi olduğunu, hep birlikte görelim istiyorum.

Aynen şöyle diyor BUSİAD: "Çin'in dünya ekonomisi içindeki kural dışı önlenemez yükselişinin nedenlerini, para birimi manipülasyonu, akıl almaz devlet teşvikleri, çok düşük faizli kredi uygulamaları gibi gayri ticarî faktörler sağlamakta ve bütün bunlar, Çin'in tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin fiyatlarında yüzde 75'e varan oranlarda düşüşlere imkân vermekte ve bu ülkeye, dünya tekstil ve konfeksiyon pazarlarında haksız bir avantaj sağlamaktadır. Nitekim, Çin'in önlenemez yükselişi, rakamlara bakıldığında da kendini açıkça göstermektedir. 1994-2001 yılları arasında, dünyada tekstil ve hazır giyim sektörü yüzde 12,9 büyürken, Çin'de bu oran, tekstilde yüzde 42,4'e, hazır giyimde ise yüzde 54,4'e yükselmiştir. 2002 yılında ise, yüzde 8'lik bir büyüme gerçekleştiren Çin, 55 milyar dolarlık ihracatıyla dünyanın en büyük tekstil ihracatçısı haline gelmiştir.

2005 yılında Dünya Ticaret Örgütü kararı gereği kotaların kalkması halinde ise, felaketin boyutları ölçülemeyecek düzeye çıkacaktır. Kotaların kalkması halinde, 2005 yılından sonra dünya tekstil sektöründe 30 000 000 kişinin işsiz kalacağı tahmin edilmektedir.

Bütün dünyayı bu kadar yakından etkileyen bu tehdit, diğer ülkesel ve bölgesel ekonomik sorunlarla birlikte, ülkemizde tekstil sektörünün merkezi konumundaki şehrimizi de çok olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Çin tehdidinin yanı sıra -yüksek girdi maliyetleri- son onsekiz ay içerisinde, otomobil ve tekstil başta olmak üzere, sanayideki girdi maliyetleri yüzde 40 ila 45 oranında artmış olmasına rağmen, fiyatlar onsekiz ay önceki seviyelerdedir. Bu birbuçuk yıllık sürede asgarî ücret yüzde 38,5 oranında yükseltilmiş, SSK primleri ve yüksek vergi oranları sanayiciyi nefes alamaz konuma getirmiştir. Türkiye'de ücretler üzerinden alınan Gelir Vergisi ve sosyal güvenlik primlerinin toplam işçilik maliyeti içindeki payı 2003 yılı için ortalama yüzde 42,1'dir.

Bursa İşkur verilerine göre, 2004 yılının ilk üç ayında, şehrimizde 5 403 kişi işten çıkarılmıştır."

Yani, Bursa'da, son üç ay içerisinde tekstil sektöründe 5 403 kişi işten çıkarıldı.

"Sadece 2004 Mart ayı içerisinde 1 905 işçinin işine son verilmiştir."

Yine, sadece Bursa'dan bahsediyorum, Türkiye'nin diğer illerinden değil.

"Rakamlar durumun vahametini açıklıkla ortaya koymaktadır.

Sanayicinin, bırakın yeni yatırımlara yönelmesini, mevcut işinin devamını sağlamasını bile güçleştirmiştir. Dünya piyasalarında yaşanan bu öldüresiye rekabet ortamına döviz kurlarındaki bu anlamsız seyir de eklenince, ihracat yapan sanayici zararına satar hale gelmiştir."

Yine, Uludağ İhracatçılar Birliği de aynen şu görüşleri savunuyor: "Çin, bugüne kadar makine parkına yaptığı yatırım, eğitim-öğretimde açtığı üniversite, yüksekokul ve teknik okul miktarları, dünyanın çeşitli moda ve alım merkezlerinde kurduğu ticaret merkezleri ve organizasyonlarıyla dünyanın en büyük tekstil ve konfeksiyon üreticisi ve diğer dünya ülkeleri içinde en büyük tedarikçi ülke durumuna gelmiş bulunmaktadır.

Türkiye, gerek ABD pazarında ve bilhassa Avrupa Birliği ülkelerinde Çin'den sonra ikinci büyük tedarikçi ülkedir.

ABD, Avrupa Birliği, Kanada gibi gelişmiş ülkeler Çin'den ucuz tekstil ve konfeksiyon ürünü temin etmekten memnundurlar; çünkü, senede ortalama 50 milyar dolar ve bugüne kadar ortalama 500 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı çekmiş olan Çin'de büyük markaların ve mağaza zincirlerinin yatırımları vardır ve bu tutum menfaatlarına uygundur.

2003 ve müteakiben 2004 yılında, ABD ve AB ülkelerinde, tekstil ve konfeksiyonun ortalama 20 kategorisinde Çin'e karşı kotalar geçici olarak kaldırılmış ve müteakiben, kısa bir zamanda, yüzde 75'e varan fiyat indirimiyle bütün miktar Çin tarafından yüzde 100 doldurulmuştur; yani, mutlak piyasa hakimiyetini kurmuştur.

Dünya Bankası destekli uluslararası müşavirlik kuruluşlarınca hazırlanan bir raporda, 2005 yılından itibaren, Türkiye dahil, 25 + 1 AB ülkelerinde 4 500 000 insanın Çin yüzünden işsiz kalacağı ve bu rakamın 2 000 000 kişisinin Türkiye'de olacağı şeklindedir. Bu rakam, tekstil ve hazır giyim sektörüyle beraber, otomotiv yan sanayii, makine ve sair bütün sektörler için geçerli olup, bunun çok büyük payının tekstil ve hazır giyim sektörü için geçerli olacağı aşikârdır.

Kotaların kaldırılması Türk tekstil ve hazır giyim sektörünü iki cepheden vuracaktır:

İçpiyasa: İstanbul pazarlarında 2,5 dolara anorak, 1 dolara kazak satıldığı tespit edilmiştir. Bu fiyatlarla sektörün başa çıkması kesinlikle mümkün değildir; çünkü, Çin'de maliyet mantığı diye bir şey yoktur. Pazara girmek için her yol mubahtır; dampingli fiyat olabilir, taklit mal olabilir, taklit marka olabilir; önemli olan, pazarı ele geçirmektir. Gümrüklerde ve ithal rejiminde getirilecek tedbirlerle içpiyasanın korunması için, muhakkak, çok enerjik davranmak ve gereğini yapmak icap edecektir.

Dışpiyasa: Esas sorun dışpiyasalarımızdadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, elbirliğiyle işi takip ederek içpiyasalarımızın Çin tarafından işgalini önleme şansımız vardır. Ancak, sektörün üretiminin -yani, arz- içpiyasa tarafından talep edilmesine imkân yoktur. Üretimin en az yüzde 50'si dışarıya satılmak mecburiyetindedir. Dışpiyasalarda Çin'le nasıl rekabet edeceğiz?" Bununla ilgili birtakım önerilerde de bulunuyorlar.

Şimdi, 18 Şubattaki benim konuşmamdan sonra, Sayın Bakan, şu şu şu önlemleri alacağız diye bize cevap vermişti. Şu anda, gerçekten de, 2005 krizinden ve Çin mallarından en fazla zarar gören il konumunda Bursa var ve Bursa sanayicisi sadece bugün bağırmıyor bunu, bu konuda önlemler alınması için sekiz aydan beri bağırıyor. Sağ olsun, hükümet, seçim öncesi, Bursa'nın bu duyarlılığına ses verdi, dayanışma gösterdi, Bursa'da değişik toplantılar yapıldı, sektörel bazda alınması gereken önlemler konusunda konuşmalar yapıldı; fakat, yine, 18 Şubattaki konuşmada Sayın Bakanın bize söylemiş olduğu en önemli sorunlardan biri gümrüklerdi, gümrüklerdeki kaçakların önlenmesiydi. Şimdiye kadar, bakıyoruz ki, gümrüklerden yine kaçak mal girişi var. Devletin değişik kademelerinde, değişik bakanlıklarda... Çin'den malı Sağlık Bakanlığı ithal ederken, ithal belgesini Sağlık Bakanlığı veriyor; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı değişik mal ithal ediyor, ithal belgesini o veriyor. Öyle bir çelişki var ki, devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, tek elden, herhangi bir koordinasyonu söz konusu değil. Örneğin, elektrik fiyatlarının ucuzlatılmasından bahsediyoruz, girdi maliyetlerinin ucuzlatılmasından bahsediyoruz; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı başka türlü konuşuyor, BOTAŞ başka türlü konuşuyor. Türkiye'de, önemli olan, sadece "evet, sorunu biliyorum" demek değil -o yüzden, biz, Meclis araştırması önergesinin kabul edilmesini istiyoruz- önemli olan, sorunları bilmek, derdi bilmek de değil; gerekli çözümü bulmak, gerekli girişimleri yapmak. Bizde eksik kalan nokta bu.

Evet, Sayın Bakan, her iki konuşmasında da "şu şu önlemleri aldık" dedi; ama, tam bir koordinasyon var mı; yok. Örneğin, bugün, yine -geçen hafta- biz, ihracattan bahsediyoruz, ihracatımız arttı... Şunu söylemek mümkün mü; evet, ihracatımız, gerçekten de, geçen yıla göre yüzde 32 oranında arttı; ama, bunun ne kadarı ithalden artış; yani, Çin malının, Türkiye'den, yeniden ihracat gibi, dışarıdan alınan malların Türk malı gibi ihraç edilmesinin oranı nedir?

Halit Narin, bizzat, tekstil sektöründe, bunu bağırıyor 19 Şubatta; diyor ki: "Biz, sadece, ihracat rakamlarını artırdığımızdan bahsediyoruz; ama, dışarıya Türk malı ihraç etmiyoruz ki. Eğer, ihracat rakamlarının artmasından bahsediyorsak, Türk malının dışarıya ihracatında artış var diyebilmemiz gerekir. Gerek otomotiv sektöründe gerekse tekstil sektöründe ihracat rakamı artıyor; fakat, satılan mal, ihraç edilen mal, ne yazık ki, Türk malı değil; kendi şirketimiz, yine, Çin malını ihraç ediyor. Öncelikle, bunların önlenmesi gerekir."

Evet, bunu ben söylemiyorum, bunu Halit Narin söylüyor. Tekstil Dergisi, 19 Şubat 2004. Tarihini de tam olarak vereyim. Bunun önlemini almamız lazım.

Yine, bugün, biraz önce, Sayın Mehmet Emin Tutan, Bursa'daki don ve kar nedeniyle bir konuşma yaptı; Bursa'da, yaş sebze ve meyve üreticilerinin zor durumda kaldığını belirtti. Şimdi, bakınız, bu konuşmasında birtakım önerilerde bulundu Bursa Milletvekili arkadaşımız. Ben de aynı konuda gündemdışı söz almak istemiştim. Orada da bir sorunumuz var; yine, koordinasyonsuzluk. Bursa'daki ziraat odaları şunu istiyor:

1- Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarımız ertelensin.

Ben, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını aradım; bana verilen cevap: "Kusura bakmayın, bu yetki bizde değil." Nerede?.. "Hazinede. O yüzden, biz, bu konuda bir şey yapamayız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.

2- 2003 yılı doğrudan gelir desteğinin ödenmeyen ikinci taksiti ödensin. Bu konuda ne yapacaksınız dedim. Tarım Bakanlığında Müsteşar Yardımcısıyla görüşüyoruz. Yine "bizde değil yetki..." Nerede?.. "Hazinede. Hazine para verirse, biz köylüye ödeyeceğiz." Ucuz mazotu ödeyin; geçen sene yüzde 50'si ödenmişti, bu yıl da gerisini ödeyin. Galiba 20-25 Nisanda Hazine tarafından para bulunursa ödenecek. Bakıyoruz, ürün sigortası lazım, tarım sigortası çıkması lazım. Hazinede bu yasa taslağı yedi aydan beri duruyor. Ben, taslağın bir örneğini bana verin bari dedim. "Hayır, veremeyiz" dediler. Neden?.. "Efendim, biz Maliye Bakanlığından görüş istedik. Maliye Bakanlığı o konuda bize herhangi bir görüş verirse, biz size taslağı gönderebiliriz." Böyle komedi olur mu?!

Bakınız, şu anda Bursa'daki yaş sebze ve meyve ağaçları, zeytin ağaçları yüzde 75'e varan bir oranda zarar gördü; hem dondan hem de kardan. Diyoruz ki, Bursa'yı afet bölgesi ilan edin. Bakanlıktan cevap: "Ben edemem." Neden?.. "Onu Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yapıyor." Yahu, allahaşkına, tek parti iktidarısınız siz, koalisyon hükümeti değilsiniz; her bakan ayrı kafadan mı konuşuyor?! Türkiye'nin en büyük sorunu bu. Türkiye'de tarım şu anda zor durumdaysa, şu anda bütün Türkiye'deki, Malatya'dan tutun Manisa'ya kadar, Adana'ya kadar, Antalya'ya kadar, Bursa'ya kadar bütün yaş sebze ve meyve ürünleri zarar görmüş ise, bunun telafisini biz yapacağız, başkası yapmayacak. Türk toplumu, ne yazık ki, yılkı atı gibi, sanayiiyle, köylüsüyle ortada bırakılmaması gerekir. Tek başına iktidarın gerçek anlamının da bu olduğuna inanıyorum.

O yüzden, gerçekten de, araştırma önergemize destek verilerek, 2005 yılında Türkiye'yi bekleyen bir felaketin ve sadece tekstil sektöründe 2 000 000'a yakın insanımızın işten olmasını önleyecek tedbirlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılarak görüşülmesini istiyoruz.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.

Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşme tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım:

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler....Önerge kabul edilmemiştir.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Nisan 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 19.00