DÖNEM
: 22 CİLT : 42 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
60 ıncı Birleşim
28 Şubat 2004 Cumartesi
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - YOKLAMALAR
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı : 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349)
IV. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2. - Diyarbakır Milletvekili Cavit
Torun'un, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili N. Gaye
Erbatur'un, TÜPRAŞ Batman Rafinerisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/1832)
2. - Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, karayolunda yük taşıyan araçların donanımına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1910)
3. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
tüketici dernek ve üst kuruluşlarının projelerine aktarılması gereken kaynağa
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1918)
4. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
palm yağı kullanımında oluşan haksız rekabete karşı önlem alınıp alınmayacağına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
(7/1948)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
sekiz oturum yaptı.
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, çeşitli
turizm şirketlerine ait Mercedes O 403 otobüslerin, kaza anında veya seyir
halinde alev alıp yanarak can ve mal kayıplarına sebep olmalarına,
Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu,
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türk parlamenterlerin sınır kapılarından
vizesiz geçiş yapabilmeleri yönünde aldığı karara ve bu ülkeyi ziyaretlerindeki
izlenimlerine,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım,
Kastamonu İli orman köylüsünün sorunları ile yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya
İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasara ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere,
İlişkin, gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz ,
Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr
Lytvyn,
Ve beraberindeki parlamento heyetlerinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî
ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta
düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün, Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve girişimlerde bulunmak
üzere Belçika'ya,
Yaptıkları resmî ziyaretlere katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı : 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı : 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı :
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı : 349) görüşmelerine devam olunarak, 34 üncü maddesine kadar kabul
edildi.
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında, Grubuna;
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral,
Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın,
Konya Milletvekili Ahmet Işık, Kocaeli
Milletvekili İzzet Çetin'in,
Şahıslarına;
Sataşması nedenleriyle açıklamada
bulundular.
Alınan karar gereğince, 28 Şubat 2004
Cumartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.52'de son verildi.
Sadık Yakut |
|
Başkanvekili |
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
Bilecik |
Çanakkale |
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
Enver Yılmaz |
|
Ordu |
|
Kâtip Üye |
|
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 14.00
28 Şubat
2004 Cumartesi
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
AHMET ERSİN (İzmir) - Nerede var Sayın
Başkanım!
BAŞKAN - Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
III. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı
: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile
İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, 34 üncü maddede
kalmıştık.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Kâtip Üyenin sunumunu oturduğu yerden yapmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(x) 349 S.
Sayılı Basmayazı 18.2.2004 tarihli 54 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yardımcı Hizmet Birimlerinin Görev ve Yetkileri
Özel Kalem Müdürlüğü
MADDE 34. - Özel Kalem Müdürlüğü; bakanın
çalışma programını; resmî ve özel yazışmalarını; protokol ve tören işlerini
düzenlemek, yürütmek ve bakanın vereceği diğer işleri yapmakla görevlidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı konuşacaklardır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
birleşim süresince, konuşmacılara, sözlerini toparlamaları için sadece 1 dakika
eksüre vereceğim; konuşmacı arkadaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın
konuşmalarını buna göre ayarlamalarını istirham ediyorum.
Sayın Gazalcı, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırması Hakkında Yasa Tasarısının 34 üncü maddesiyle ilgili olarak CHP
Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu madde,
bakanlıklarda, bakanın özel ve resmî yazışmalarını ve törenlerle ilgili
işlerini düzenlemek için özel kalem müdürlüğü kurulmasıyla ilgili. Bakanların
özel kalem müdürlüğü kurması doğal bir şey, buna kimse karşı çıkmıyor. Doğal
olmayan, aralarında çok önemli bakanlıkların bulunduğu 9 bakanlığın -ki bunlar,
(II) sayılı cetvelde şöyle belirlenmiş: Dışişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı- kendi işleriyle ilgili,
taşrayla, yani, dış örgütleriyle bağlarının koparılmasıdır ve bakanlıkların,
benim işlerimi bana bağlı ilgili kuruluş yapıyor diye, birim kuramamasıdır.
Yoksa, özel kalemin kurulmuş olmasının, müsteşar yardımcılarının sayısının,
genel müdür yardımcılarının sayısının, danışmanın sayısının o kadar önemi yok.
Bu yasa tasarısıyla getirilen en önemli yenilik, 9 önemli bakanlığın kendi
kendini bağlamasıdır, kendini yasaklamasıdır.
Bu tasarıda deniliyor ki, bakanlık
-örneğin Sağlık Bakanlığı, örneğin Çevre ve Orman Bakanlığı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, bu saydığım bakanlıklardan herhangi birisi- kendi işiyle
ilgili alt birimde bu işler yapılıyor diye, kendisi bir birim kuramayacak,
kendisi iş yapamayacak. Bence, bu tasarının en önemli, can alıcı, gerçekten
halk yararına olmayan maddelerinden birisi budur.
Değerli arkadaşlar, yoksa, AKP
sözcülerinin burada ileri sürdüğü gibi "siz de eskiden yerelleşmeyi
istiyordunuz..." Evet, istiyorduk; yerel yönetimlere yetki verilmesini,
kaynak aktarılmasını biz istiyoruz; ama, tasarıya ilişkin kaygılarımız var,
bizim istemediğimiz şeyler var; bunu söylüyoruz, ısrarla, anlaşılmıyor ya da
anlamazlıktan geliniyor.
Bu tasarıyla, kamu çalışanları, yani,
işçiler, memurlar, kazanılmış haklarından oluyor. 1 500 000 kamu çalışanı işçi
ve memur sözleşmeli yapılıyor. Şimdiye değin, AKP sözcülerinden hiçbirisi bu
konuda bir güvence vermedi. Sayın Bakan ağzından kaçırdı; dedi ki, "tek
tek bundan sonra yerel yönetimlerle toplusözleşme yapacak." Bu tasarının
getirdiği en büyük sakıncalardan biri de örgütlenmenin engellenmesidir; yani,
kamu çalışanlarının bir bütün içinde örgütlenmesi engelleniyor, parçalanıyor,
bölünüyor, "gidin, yerel yönetimlerde haklarınızı alın" deniyor.
Şimdi, siz de biliyorsunuz ki, büyük güç, büyük örgütlerdedir. Siz bu
örgütlenmeyi parçalıyorsunuz; buna ilişkin burada bir şey söylemiyorsunuz.
Yurttaş Ankara'ya gelsin mi; gelmesin; ama, orada hakları alınıyor;
kaygılarımızdan biri budur.
İkinci önemli kaygımız, kamu hizmetlerinin
daraltılmasıdır, hatta, yok edilmesidir; bunu ısrarla burada söyledik. AKP ile
aramızdaki farklardan biri de bu. Bakın, Türkiye'de son yıllarda kamu yatırımı,
kamu hizmetleri zaten bütçelerde çok aza inmişti. Şimdi, bu tasarı yasalaşırsa,
artık, kamu hizmetleri sivil kuruluşlara, ucu belli olmayan sivil
kuruluşlara... Bunu da ısrarla söyledik burada, yanıtını alamadık. Örneğin,
vakıfları bir sivil kuruluş kabul ediyor musunuz, onlara iş yaptırılacak mı?
Özel kesim, yerli ve yabancı; burada da gerçekten bir sınırlama yok. "Bu
işler gördürülebilir" de denilmiyor; "gördürülür..." Tamam...
Peki, 9 bakanlık?.. Hayır; o, birim kuramaz. Bakın, sivil kuruluşlara iş
gördürülecek, özel kesime iş gördürülecek; ama, 9 bakanlık bu işler altta
yapılıyor diye kendisi iş yapamayacak...
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada bizim
kaygımız şudur: Türkiye -bu tasarının gerekçesinde de yazılmış- bir işsizler
ülkesi. Bölgeler arasındaki gelir dağılımında büyük uçurum var. Eğer, bu tasarı
gerçekleşirse işsizlik daha çok artacaktır, bölgeler arasındaki adaletsizlik
daha da derinleşecektir; çünkü, bugüne değin olduğu gibi, siz, umutları özel
kesime bağlıyorsunuz; onlar da gelişmiş bölgelerde ya da işine geldiği yerlerde
yatırım yapıyor; ama, asıl işsizlerin olduğu yoksul bölgelerde kamu yatırımı da
daraltılacak olursa, işsizlik nasıl çözülecektir?! Kaygılarımızdan birisi de
budur değerli arkadaşlar.
Ayrıca, varsayalım ki, özel kesime
yaptırdınız. O kamu hizmetinden eskiden insanlar parasız olarak
yararlanabilirken, artık bedeli olacak onun; yani, satılacak. "Efendim, bu
tasarıda müşteri nerede var?!" Tasarının ruhunda var, tasarının kendisinde
var. Özel kesim kamu hizmetini yapacak, bunun da bedeli var diyecek,
belediyeler, yerel yönetimler bir çeşit şirket olacak; kaygılarımızdan birisi
de budur.
Denetimle ilgili kaygılarımızı söyledik,
Anayasayla ilgili kaygılarımızı söyledik, idarenin bütünlüğü zedeleniyor dedik;
nedense, duymazlıktan gelindi.
Şimdi, bakın, bir örnek vereyim;
somutlaştıralım değerli arkadaşlar. Özellikle AKP'li arkadaşlara seslenmek
istiyorum. Bundan bir yıl önce, bugün, bu 9 bakanlığın arasında olan Çevre ve
Orman Bakanlığını, Kültür ve Turizm Bakanlığını, bütün karşı çıkmalara karşın,
birleştirdiniz. Siz, o zaman, dediniz ki: "Bu bakanlıklar
birleştirildiğinde tasarruf olacak, bu bakanlıklar birleştirildiğinde hizmet
daha iyi olacak, bu bakanlıklar birleştirildiği zaman sinerji doğacak, hizmet
daha da büyüyecek." Şimdi, insafla düşünün; bir yıl geçti aradan,
gerçekten öyle mi oldu değerli arkadaşlar? Yani, kültür, turizmin gölgesinde;
çevre, ormanın gölgesinde kalmadı mı?! Bana, bir yıllık sürede, kültürle
ilgili, çevreyle ilgili iz bırakan bir iş söyleyebilir misiniz; hayır. Kültür
ve Turizm Bakanı bütçede, geldi, bizlere, kültüre ilişkin bir şey bile
dağıtmadı; ama, sık sık basından duyuyoruz şimdiden "ören yerlerini
satacağız, müzelerin işletmesini yabancılara, yerlilere vereceğiz" diye.
Ama, bu tasarıda, Kültür ve Turizm Bakanlığının da, Çevre ve Orman Bakanlığının
da, değerli arkadaşlar, taşrayla ilişkileri kesiliyor; baş gövdeden kesiliyor
bu 9 bakanlıkta. Bunların içerisinde, demin söylediğim gibi, Kültür ve Turizm
Bakanlığı da var.
Değerli arkadaşlar, bir toplumu, bir ulusu
ulus yapan kültürüdür. Bakın, siz diyorsunuz ki "CHP, hep karşı
çıkıyor." Gerçekten, yalnız CHP mi karşı çıkıyor? Burada, AKP sözcüsü
arkadaş, bula bula, bir tek, Zonguldak'tan bir yurttaşın bu yasaya ilişkin,
benimsediğini belirten sözlerini birkaç satırla okudu, bir de emekli olacak bir
valiyi anlattı. Şimdi, benim elimde birtakım belgeler var. Zamanımın bu geri
kalan kısmını bununla ilgili geçirmek istiyorum. Dışarısı kaynıyor, yurdun her
yerinde copa, gözaltına karşın bu tasarıyla ilgili tepkiler var; ama,
duymuyoruz, görmüyoruz; gece gündüz, cumartesi, pazar, yangından mal kaçırır
gibi, bir an önce bir şeyleri yetiştirmek için bu tasarıyı yasalaştırmaya
çalışıyoruz.
Bakın, kültür ve turizmden bahsettik. Hiç
düşündünüz mü bu Bakanlıkta çalışanlar bu konuyla ilgili ne diyorlar?.. Bir yıl
önce kendilerini dinlemedik. Bakın, elimde bir bildiri var; Kültür ve
Sanat-Sen'in, yani Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikasının bir bildirisi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, 1 dakikalık ek
sürenizi başlatıyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - 2 dakika
vereceksiniz Sayın Başkan...
BAŞKAN - Hayır, 1 dakika efendim; lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - "Bakın,
Irak'a silahla girdiler, Türkiye'ye yasayla; hedef, ulusal kültür. Bu tasarı
gerçekleştiği zaman kültürden bir eser kalmayacaktır. Bu kültür varlıklarımız,
üstelik yerel yönetimlere de bırakılmıyor" diyor bu bildiride. Zaman
olmadığı için çok okuyamıyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, 70 000-80 000
üyeli Yol-İşin bir bildirisi var; "işimiz, işyerimiz, ekmeğimiz, vatanımız
için, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısına karşı çıkıyoruz" diyorlar ve
sıralamışlar, anlatmışlar.
Bakın, İnönü Üniversitesi bu konuda bir
kurultay düzenledi; bu yasanın getireceği ulusal ve uluslararası sakıncayı
çeşitli akademisyenleri toplayarak tartıştı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu konuda
uzmanların görüşleri var. Böyle, Zonguldak'tan bir yurttaş destek vermiş!.. O
yurttaşın kim olduğunu bilmiyoruz, örgüt durumunu bilmiyoruz. Ben, size, KESK
diyorum, DİSK diyorum, Türkiye Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği diyorum,
Tabipler Birliği diyorum; bunlar büyük tepki gösteriyor diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Teşekkür için
bir cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim; yok...
Bugün 1 dakikalık uygulama üzerinde
ısrarlı olacağım.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Ankara Milletvekili
Sayın Yakup Kepenek; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın bakanlar, değerli arkadaşlar, varsa izleyenlerimiz; 34 üncü maddeyi ve
dün burada yaptığım konuşma üzerine Sayın Kafkas'ın görüşlerini de içerecek
biçimde bazı şeyler söylemek istiyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, ben ve arkadaşlarım,
konuşmalarımızı, olabildiğince kişisel tartışmalardan uzak, gerçek sorunlara
yönelik ve çözümlere yönelik yapmak için çaba harcıyoruz, bunu gerçekleştirmeye
çalışıyoruz; ancak, burada, gerek sorularda gerekse bu kürsüde -Sayın Kılıç,
siz de dahilsiniz- yaptığımız kimi eleştiriler, doğrudan doğruya Başbakanlık Müsteşarı
Sayın Ömer Dinçer'e ilişkin oldu. Neden böyle oldu, neden bu iş bu derece
kişiselleştirildi?
Değerli arkadaşlar, bunun nedenlerini,
Ömer Dinçer'in yaklaşımlarında, yazılarında, çizilerinde siz de kolayca
bulabiliriniz. İyi dinleyin; burada, Ömer Dinçer'i suçlamak diye bir şey yok.
Eğer suçlu ise, suçluluk yeri başka. Burada yargılamak diye bir şey yok. O
bizim işimiz değil. Biz özgürlükçüyüz, düşünceye saygılıyız. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim alkış için.
Ancak, Ömer Dinçer'in görüşleri eğer
cumhuriyet düşmanlığını içeriyorsa, onun tartışma yeri burasıdır; buna da siz
hiç itiraz etmeyeceksiniz. İşin özü budur, tartışma noktası da budur.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Var mı öyle bir
şey hocam, var mı?!
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, zamanım kısıtlı, iki noktaya değinmeme izin verin.
Burada söz konusu olan Sayın Müsteşarın
görüşlerinin gerekçeye yansımasıdır. Sayın Kuzu "hayır" diyor; ama,
Ömer Dinçer'in küreselleşmeyle ilgili görüşleri bu tasarının esasını oluşturuyor
ve o görüşlerde İslamlaşma yaygınlaşacak, küreselleşme İslamlaşmayı getirecek,
buradan yerel güçler büyüyecek ve buradan Türk birliği, İslam birliği gibi...
AHMET YENİ (Samsun) - Nerede yazıyor
hocam, nerede?..
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Burada, şu makalede
yazıyor efendim. Aynen, verebilirim. Şimdi de benimsiyor, işte burada, işte
burada...
AHMET YENİ (Samsun) - Onları boş verin
siz.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Hayır, şimdi de
o görüşlere sahip olduğunu kendisi söylüyor. Hükümetimiz de, ne hikmetse, bu
görüşleri desteklediğini, bu büyük uzmanın(!) arkasında olduğunu -rahatsız
olduğunu belirtmekle birlikte Sayın Bakan- söylüyor.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Kaç yıl önce
yazmış?!
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Şimdi de
benimsiyor, şu anda da benimsiyor bu görüşleri. Kendisi açıklıyor bunu. Lütfen
izleyin.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yasa metninde var
mı hocam, yasa metninde?
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bir dakika, bir
dakika... Bitireyim...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibin
konuşmasına müdahale etmeyelim.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Süre istiyorum
onun için.
Değerli arkadaşlar, burada söz konusu
olan, bir zihniyettir. Bu kafayla, bu küreselleşme anlayışıyla, siz, doğru
dürüst bir ulusal gelişme, ilerleme, büyüme sağlayamıyorsunuz, bilime, teknolojiye
önem veren bir plan geliştiremiyorsunuz. Esas eksiklik budur. Bu tasarının da
eksiği budur.
Biz, bilime, teknolojiye, ilerlemeye
dayalı ulusal kalkınma planı öneriyoruz; çözüm önerimiz budur.
Değerli arkadaşlar, dünyanın her yerinde
-içimizde de olabilir- mutlak barışsever olabilir, silahlanmaya tam düşman
olabilir, orduya tam karşı çıkan olabilir. Böyle bir insanı, hiçbir hükümet,
Millî Savunma Bakanlığının başına getirebilir mi; getirmez; olmaz böyle bir
şey, değil mi?.. Ömer Dinçer'in yerinde tutulması da aynen böyledir ve o ölçüde
yanlıştır, o ölçüde yıkıcıdır. Bunu, burada dile getirdiğimizde, Sayın Bakan
"biz de rahatsızız; ama..." diye söyledi.
Değerli arkadaşlar, şimdi "biz de
rahatsızız, ama" yok, gereğini yapmak zorundasınız! Tekrar edeyim, Sayın
Dinçer'in bir dakika yerinde bulunması, sizin için de bizim için de toplum için
de gerçekten büyük sakınca oluşturuyor.
AHMET YENİ (Samsun) - Şu maddeyle alakalı
bir şey demedin Hocam...
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Evet, bu
maddelerle doğrudan, tasarıyla doğrudan ilgilidir bu söylediklerim; o nedenle
tekrar edeyim: Ne şu ne bu, Ömer Dinçer'in bir dakika dahi yerinde tutulması,
hepimiz için sakıncalıdır.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın
Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.
Şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın
Cavit Torun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Yasası
Tasarısıyla ilgili olarak kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yıllardan beri ülkemizin biriken
sorunlarının kaynağı olarak gösterilen kamu yönetimi, uzun yıllardan beri
siyasetçilerin hep şikâyet ettiği alanların başında gelmiş ve özellikle
seçimler sırasında tüm siyasî partiler, kamu yönetiminin hantallığından söz
etmişler ve iktidara geldiklerinde bunu değiştireceklerini halkımıza deklare
etmişlerdir.
Türk kamu yönetimi sistemi, çok
merkeziyetçi, formalitelere bağlı ve gizliliği esas alan bir yapıya sahip
bulunmaktadır. Yetkilerin hemen tamamı merkezde toplanmış bulunmakta, taşrada
görev yapan en üst düzeydeki görevliler dahi, inisiyatif kullanma hakkına sahip
bulunmamaktadırlar. Örneğin, bir ilköğretim okulu müdür veya müdür muavininin
atanması dahi, ancak merkezin verdiği kararla mümkün olmaktadır. Böyle bir iş
için, yüzlerce insan kapımızı çalmaktadır.
Toplum düzeninin kesintisiz olarak
işlemesi ve kamunun ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve hizmetlerin
üretilip halka sunulması, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla büyük önem
kazanmıştır; ancak, ulus devletler de, hemen her devirde, mütecanis özellik
taşımadıklarından, bölünme korkusuyla, tüm yetkilerin ellerinde toplanmasına
büyük özen göstermiş ve neredeyse, vatandaşlarının nefes alıp vermelerini
kontrol edecek duruma gelmişlerdir. Hemen herkesin bir dosyası merkezde vardır
ve özellikle vatandaşlarının siyasî yönelimlerinin bilincinde olmayı, merkez kendisine
bir vazife bilmiştir. Böyle bir durum, kişiyi, özgür ve saygın birey olmaktan
çıkarıp, devletin tebaası haline getirmiştir. Kişilik gelişimi yönünden problem
yaşayan vatandaşlarımız, başkalarının oyuncağı olmaktan kurtulamamışlardır.
Kamu Yönetimi Reform Tasarısıyla, merkezin
gücünün, bir anlamda, yerel erklere devri konusundaki çalışmalarda ortaya çıkan
maraza, bugün olmasa yarın, yürütme erkini eline geçirme düşüncesinde olan
kişilerin hak ve yetkiler konusunda uğrayacaklarını sandıkları güç kaybıdır.
Varsın, biz güç kaybına uğrayalım; yeter ki, halkımız kazansın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin içerisinde bulunduğu kamu yönetim biçiminden memnun olduğunu söyleyen
tek bir Allah'ın kulu aramızda bulunmuyor. Hemen herkes, bu yönetim biçiminin
sakıncalarını vurguluyor ve acilen tedbir alınmasını istiyor. Bu yönetim
biçiminin şeffaf olmadığı, katılımcı niteliğinin bulunmadığı, düşük maliyetle
yüksek bir performans sağlamadığı, etkinliğinin az olduğu, insan haklarına
saygılı davranmadığı, belirsizliği ve ayırımcılığı azaltacak biçimde hukuka
dayanmadığı ve kamu hizmetlerinden güdülen amacın öngörülebilir niteliğinin
bulunmadığı, herkes tarafından vurgulanıyor ve kabul ediliyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yukarıda
saydığım kriterleri aştığımızda, kamu adına görev yapan süjelerin hiçbir
çalışmasından vatandaşların haberi olmamakta ve vatandaşlar, verdikleri
vergilerle görev yapan bu görevlilerin, bırakın saygısına, sürekli biçimde
hışmına maruz kalmaktadırlar. Halk, kendisiyle ilgili kararların alınmasında
asla söz sahibi değildir. Bir yere hastane yapılıp yapılmayacağına büyükler
karar vermekte ve birçok yere siyasî saiklarla yapılan yatırımlar, akıl almaz
bina mezarlıkları faaliyete geçmeden yıkılıp gitmektedir veya bir yerin köprü
ihtiyacı Ankara'dan giden elemanlarca incelenip karara bağlanmaktadır.
Şimdi, soruyorum, Diyarbakır'ın Çermik
İlçesini bilmeyen Tekirdağlı bir kamu görevlisi, yapılan talep üzerine
Ankara'dan kalkıp buraya giderek, nasıl bir ihtiyacın varlığına ve yokluğuna
karar verecektir?! Diyarbakır ile Adıyaman komşu illerdir; ancak, birbirleriyle
fizikî anlamda irtibatları bulunmuyor. Fırat Nehri, bu iki ili birbirine
neredeyse hasım yapmış. Bu iki ilin bağlantı ilçeleri olan Çermik ile Gerger
halkı, kırk senedir kendilerine anlatılan masalla uyutuluyorlar. Ben, bu
masalı, onbeş aydır ete kemiğe büründürmeye çalıştım; ancak, hâlâ bir arpa boyu
yol alabilmiş değilim, nerede kaldı Fırat'ı geçem... Peki, bu neden böyle;
çünkü, Diyarbakır İlinin batı illerine mesafesini 175 kilometre kısaltacak olan
köprünün yapımı için Ankara karar verecek. Ankara, ancak gözünün önünde
olanlara karar veriyor. Bahsetmiş olduğum köprünün yüzlercesi Ankara İlinin
çevre yolunda var iken, Gerger ile Çermik için gerçekten elzem olan köprünün
yapımı meselesi tam bir arapsaçına dönmüş bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, 1 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) - Her yasada olduğu
gibi, bu yasada da birtakım sıkıntılar ve uygulamada aksaklıklar çıkacaktır.
Örneğin, performans kriterlerinin ne şekilde belirleneceği, kıstasların ne
olacağı önemli sıkıntı kaynaklarından birisidir; ancak, hemen belirtelim ki, bu
yönde bir uygulama, hâkim ve savcılar bakımından; çıkarmış oldukları dava
dosyalarındaki isabetleri oranında puana tabi tutulmakta, zayıf, orta, iyi,
pekiyi gibi notlar alarak mesleklerinde terfi etmekte veya bir süre için
yerlerinde saymaktadırlar. Buna benzer performans kriterlerinin her meslek
erbabı için seçilecek metotla bulunması zor olmayacaktır; ama bilelim ki, her
kutlu doğumun bir sancılı dönemi de vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sürem doldu; ama, söyleyeceklerim var; Başkanım müsaade ederse devam edeyim;
yoksa, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sürenizi uzatmayacağım Sayın
Torun, Teşekkür ederim nezaketinize.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken
temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık,
şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan
haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi
teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart
birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
yasalaşmasıyla, kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak
sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin
mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri
sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece
yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel
üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri"
kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin
görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
görüşülmekte olan 34 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci
maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç |
Ali Kemal Deveciler |
Ali Topuz |
Samsun |
Balıkesir |
İstanbul |
Oğuz Oyan |
Kerim Özkan |
|
İzmir |
Burdur |
|
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri,
önergeyi...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam Başkanım, arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, kâtip üyelerimiz
arasında ihtilaf vardır; elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için 2 dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İçtüzük gereğince,
maddeyle ilgili olarak 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Arslan, buyurun efendim.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Bakan, açıklamalarında, hükümetin
halkımıza söz verdiğini, o nedenle, bu yasa tasarını bir an önce yasalaştırmak
için, gece gündüz demeden, haftasonu demeden çalışmamız gerektiğini söylüyor;
ancak, bildiğimiz kadarıyla, bu tasarı, yürürlük maddesine kadar görüşülecek
ondan sonra diğer yedi sekiz tasarı da yasalaşma noktasına geldikten sonra
yürürlüğü belirlenecek deniliyor. Madem, önümüzde bu kadar uzunca bir süreç
olacak, ben, merak ediyorum, bu yasayı ne zaman yürürlüğe koyacaksınız,
yürürlük tarihi nedir?
BAŞKAN - Sayın Arslan, teşekkür ederim.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının ilgili maddesini görüşmeye devam
ediyoruz. Haftasonu olduğu halde büyük bir özveriyle çalışmalarına devam
etmekte olan milletvekili arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bu çalışmalarımızın
milletimize ve devletimize olumlu katkılar getireceği inancımı da vurgulamak
istiyorum. Ayrıca, kamu yönetiminde tarihî değişimi ve dönüşü getirecek olan bu
çalışmalardan dolayı da hükümeti tebrik ediyorum.
Sayın Bakanım, madde metninde özel kalem
müdürlerinin nitelikleri hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Kimler özel
kalem müdürlüğüne getirilecektir?
İkinci sorum: Devlet Memurları Kanununa
göre özel kalem müdürlüğü istisnaî bir görev olarak kabul edilmektedir. Kamu
personeliyle ilgili olarak yapılacak yeni yasal çalışmalarda bu husus
korunmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Işık, teşekkür ederim.
Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tarihî ve kültürel değerlerin
korunması yalnızca yerel yönetimlerin becerisine bırakılamaz. Bunu anlamak için
UNESCO tarafından koruma listesine alınan İstanbul'a bakmak yeterlidir.
İstanbul Belediyesi, koruma listesine giren yerleri koruyup geliştiremediği
için, İstanbul'un, UNESCO tarafından konumunun değiştirilebileceği ifade
edilmiştir.
Tarihî ve kültürel mirasın korunması uygar
olmanın bir ölçütüdür. Yerel yönetimlerin en kolay gözden çıkardığı alan tarihî
ve kültürel değerlerdir. Bu anlamda, tarihî ve kültürel mirası hedef alan yerel
yönetimlerin bu uygulamaları hangi yasal düzenlemeyle önlenecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Karademir.
Başka soru talebi yok.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Arslan "bu tasarıyı
yasalaştırmak için neden Türkiye Büyük Millet Meclisini haftasonları da
çalıştırıyorsunuz? Bildiğimiz kadarıyla, yürürlük maddesine kadar
görüşeceksiniz ve orada bırakacaksınız; sonra, diğer yasalar gelecek"
dediler.
Değerli arkadaşlarım, kamu yönetimde
yeniden yapılanma taahhüdü, bizim hükümetimizin, bir yıl içerisinde
gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği, deklare ettiği bir hizmettir. Şu anda,
hükümetimiz güvenoyu alalı onbeş ay oldu; dolayısıyla, Anamuhalefet Partisinin,
bizi, "acil eylem planında bunu bir yıl içinde gerçekleştirmeyi taahhüt
ettiğiniz halde, bir yılı niye geçirdiniz" diye eleştirmesi lazım.
Aslında, bizi bu bakımdan eleştirmelerini
ben beklerdim. Neden geç kaldınız diye eleştirmelerini beklerdim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yine başlamayın
Sayın Bakan!..Yine başladınız dünkü gibi!..
ALİ ARSLAN (Muğla) - Doğru dürüst soru
sorduk; cevabını verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Şimdi, ne var allahaşkına bunda!..
Anamuhalefet Partisinin, kuşkusuz ki,
iktidarı eleştirmesi, iktidarın yapmış olduğu icraatı değerlendirmesi temel
görevidir.
ATİLA EMEK (Antalya)- Yanlışlarınıza bakıyoruz... Külliyen yanlış
yapıyorsunuz!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, biz diyoruz ki, Hükümet olarak bunu bir
yıl içerisinde yapmayı vaat etmişiz, buraya hükümet programını getirmişiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bizim hükümet programımıza güvenoyu vermiş,
şimdi biz de gecikmişiz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -Soruya bağlı cevap
verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Arkasından, salı günü belediyeler kanunu Meclise
sevk edilecek, büyükşehir belediye kanunu tasarısı Meclise sevk edilecek, il
özel idaresi kanunu tasarısı da önümüzdeki hafta, muhtemelen salı günü, Türkiye
Büyük Millet Meclisine Hükümetimizce sevk edilecek. Kuşkusuz ki komisyonlarda
görüşülecek; komisyonlarda, altkomisyona mı gider, üstte görüşülüp buraya mı
sevk edilir, komisyon başkanı ve komisyon üyesi arkadaşlarımızın tercihidir;
ama, biz, böylesine önemli bir yasa tasarısının en azından yürürlük maddelerine
kadar görüşülmesini, diğerleri de Genel Kurula indikten sonra eşzamanlı olarak
buradan yasalaşmasını bekliyoruz, konu budur.
"Tarihî ve kültürel değerlerin
korunması sadece belediyelerin insafına bırakılamaz" dedi Sayın Karademir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, dün de buna
benzer sorulara verdiğim cevapta şunu ifade etmiştim: Yerel yönetimler de idare
içerisinde değerlendirilen kamu kuruluşlarıdır. Anayasamız, 123 üncü maddenin
ikinci fıkrasıyla, idareyi, merkezî yönetim ve yerel yönetimlerden ibaret
saymış, hepsini bir bütün olarak değerlendirmiştir. Biz, Hükümet olarak, yerel
yöneticilere, merkezî yönetimdeki arkadaşlarımıza güvendiğimiz kadar
güveniyoruz. Onların, tarihî ve kültürel değerleri koruyacağına yürekten
inanıyoruz.
Bu arada, Sayın Kepenek, biraz önce
kişisel olarak konuşmasında, yine, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Dinçer'le ilgili
bir değerlendirme yaptı; ben, burada kişilerle ilgili konuşulmaması
gerektiğini, burada olmayan kişilerle ilgili değerlendirme yapılmaması
gerektiğini daha önce de ifade etmiştim; ama, Sayın Kepenek şu cümleyi
kullanınca, hükümet adına son kez bir açıklama yapmak görev olarak ortaya çıktı
diye düşünüyorum. "Ömer Dinçer'in görüşlerini hükümet benimsiyor"
şeklinde bir ifade kullandı. Değerli arkadaşlarım, herkesin görüşü kendisini
bağlar. Sayın Dinçer'in dokuz yıl önceki görüşü, yapmış olduğu konuşma herhangi
bir dinin kurallarının devlet kuralı haline gelmesini yansıtıyorsa, bu amaçla
söylenmiş ifadelerse, biz, ne Parti olarak ne Hükümet olarak böyle bir görüşü
benimseriz.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Kendisini
benimsiyorsunuz ama...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ben, Sayın Dinçer'le görüştüm, o konuşmayla neyi
kastettiniz diye kendisiyle sohbet ettim. Bana söylediği şudur...
ALİ ARSLAN (Muğla) - Kendisinin yazdıkları
çok açık.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Arkadaşlar, lütfen, dinleyin bir dakika. Samimî
olarak burada düşüncelerimizi ifade ediyoruz. Niye tahammül edemiyorsunuz
allahaşkına!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bana söylediği şudur: Cumhuriyet hükümetleri,
halkımızın beklediği hizmetleri yapmakta âciz kaldılar. Vatandaşlar,
hükümetlerin şahsına, devlete ve cumhuriyete olan güvenlerini önemli ölçüde
kaybettiler, hatta, sarsıldı. Cumhuriyeti güçlü kılmanın yolu, başarılı icraat
yapmak ve cumhuriyeti halka mal etmektir. Bunun için, halkın kültürel
değerlerini de, dinî değerlerini de diri tutarsak ve hükümetler de başarılı
icraat yaparsa, cumhuriyet daha da güçlenir. Ben, o konuşmamda bunu amaçladım,
ifadesini kullandılar.
Şimdi, hükümet adına, şu ifadeleri altını
çizerek kullanmak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve tüm hükümetler ve
bizim hükümetimiz de, cumhuriyetin temel niteliklerinden olan laiklik ilkesinin
korunması konusunda son derece hassastır.
Nedir laiklik? İşte, Anayasamız...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Müsteşarınız onun
tersini söylüyor Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Anayasanın 24 üncü maddesinde, kimse, devletin
sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din
kurallarına dayandırmak amacıyla istismar edemez ve kötüye kullanamaz, denilmektedir.
Ancak, bu, devletimizin laiklik anlayışı,
inançları tamamen dışladığı anlamında yorumlanamaz; çünkü, Anayasanın 2 nci
maddesinin gerekçesi son derece açıktır. Anayasa koyucu 82 Anayasasının 2 nci
maddesinin laiklikle ilgili bölümünü ifade ederken, laiklikten ne anlaşılması
gerektiğini gerekçesine yazmış. Aynen şöyle diyor...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen,
sözlerinizi toparlar mısınız...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verirseniz, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Zaman doldu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -Anayasamızın gerekçesinde "hiçbir zaman
dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise, her ferdin, istediği inanca, mezhebe
sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer
vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir"
deniliyor. 24 üncü maddeyle birlikte, Anayasanın 2 nci maddesinin gerekçesini
birleştirdiğimizde, demek ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, herhangi bir dinin
kurallarına göre yönetilemeyecek, herhangi bir dinin kuralı devlet kuralı
haline gelemeyecek; ancak, vatandaşların da dinî inanç ve ibadetlerini özgürce
yapmalarını temin edecektir; bizim, Hükümet olarak, laiklik anlayışımız budur.
Biz, bu kurallara uyan herkesle çalışırız, bu kurallara uymadığını gördüğümüz,
bunun aksine davrandığını gördüğümüz eğer kamu personeliyle karşılaşırsak,
gerekeni de yaparız.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Görmüyor musunuz
Sayın Bakan?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hiç kimse endişe etmesin; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti, cumhuriyet ilkesine ve cumhuriyetin temel ilkelerine sadıktır,
sahiptir ve onun korunmasına da özen gösterecektir.
Çok teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7
adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "düzenlemek"
ibaresinin "planlamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Halide İncekara |
Nusret Bayraktar |
Ramazan Toprak |
|
İstanbul |
İstanbul |
Aksaray |
|
Ekrem Erdem |
Niyazi Pakyürek |
|
|
İstanbul |
Bursa |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "resmî ve
özel" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
İnci Özdemir |
Niyazi Pakyürek |
Ekrem Erdem |
|
İstanbul |
Bursa |
İstanbul |
|
Halide İncekara |
Ramazan Toprak |
|
|
İstanbul |
Aksaray |
|
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "protokol ve"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ramazan Toprak |
Nusret Bayraktar |
Halide İncekara |
|
Aksaray |
İstanbul |
İstanbul |
|
İnci Özdemir |
Niyazi Pakyürek |
|
|
İstanbul |
Bursa |
|
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinin kenar başlığının "Özel
Kalem ve Protokol Müdürlüğü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Halide İncekara |
Nusret Bayraktar |
Ramazan Toprak |
|
İstanbul |
İstanbul |
Aksaray |
|
İnci Özdemir |
Niyazi Pakyürek |
|
|
İstanbul |
Bursa |
|
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "yürütmek"
ibaresinden sonra "yapılan çalışmaları değerlendirmek" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN- Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Özel Kalem Müdürlüğü" başlıklı 34 üncü
maddesinde yer alan "protokol ve tören işlerini" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Kemal Deveciler |
Ali Topuz |
Oğuz Oyan |
|
|
Balıkesir |
İstanbul |
İzmir |
|
|
Haluk Koç |
Birgen Keleş |
Algan Hacaloğlu |
|
|
Samsun |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
R. Kerim Özkan |
Oya Araslı |
|
|
|
Burdur |
Ankara |
|
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Özel Kalem Müdürlüğü" başlıklı 34 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
R. Kerim Özkan |
Haluk Koç |
|
Ankara |
Burdur |
Samsun |
|
Birgen Keleş |
Algan Hacaloğlu |
Ali Kemal Deveciler |
|
İstanbul |
İstanbul |
Balıkesir |
|
Ali Topuz |
Oğuz Oyan |
|
|
İstanbul |
İzmir |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: 349 sıra sayılı
tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve sanayi
toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan
dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin
artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen, ülkemizde kamu
yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu
yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960
sonrası "Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi" (MEHTAP) başta
olmak üzere çeşitli çabalarla sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye
uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması
(KAYA) Projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda
olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan
Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile
getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar
çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan
kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği
serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı
söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu
uyum sorunları önlemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale
gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer
ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya
genelinde yaşanan hızlı değişim ve
özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu
belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda
yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da
ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu
Yönetimi Temel Kanun Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu
yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek
üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri
ile organizasyon yapısında köklü
değişiklikler öngören tasarı; kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif
içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde, iyi yönetişim, ilkelerini hayata
geçirmeyi hedeflemektedir."
Tasarının yukarıda yer
alan genel gerekçesinde tasarının genel amacı, yeni ve kapsamlı bir
perspektif içinde kamu yönetiminde
yeniden yapılanma sürecini başlatmak olarak vurgulanmıştır. Genel gerekçesinde
büyük değişim ve dönüşüm iddiasında olan ve katılımcılığı öngördüğü vurgulanan
bir kanun tasarısının ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin
katılımı sağlanmadan hazırlanması da çelişkidir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 34 üncü maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırladığı
görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı
niteliğindedir. 34 üncü madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları
kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinin, sivil
toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Özel Kalem Müdürlüğü" başlıklı 34 üncü
maddesinde yer alan "protokol ve tören işlerini" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Topuz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı
tasarısının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve
sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan
dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin
artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen ülkemizde kamu
yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda
başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası
"Merkezî Hükümet Teşkilâtı Araştırma Projesi" (MEHTAP) başta olmak
üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları
kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu
Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli
plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan
kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla
özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar
çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan
kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği
serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı
söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu
uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale
gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda
diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya
genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan
krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı
dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği,
bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde
hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif
içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece
rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında
ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı;
kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve
mahallî idarelerde iyi yönetişim ilkelerini hayata geçirmeyi
hedeflemektedir."
Tasarının yukarıda yer
alan genel gerekçesinde, tasarının genel amacı yeni ve kapsamlı bir perspektif
içinde, kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak olarak
vurgulanmıştır. Genel gerekçesinde büyük değişim ve dönüşüm iddiasında olan ve
katılımcılığı öngördüğü vurgulanan bir kanun tasarısının, ilgili sivil toplum
kuruluşlarının ve üniversitelerin katılımı sağlanmadan hazırlanması da
çelişkidir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 34 üncü maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı
görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı
niteliğindedir. 34 üncü madde, bu haliyle, kapsamaması gereken bütün konuları
kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinin, sivil
toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "yürütmek"
ibaresinden sonra "yapılan çalışmaları değerlendirmek" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinin kenar başlığının "Özel
Kalem ve Protokol Müdürlüğü" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nusret Bayraktar (İstanbul) ve arkadaşları
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "protokol ve"
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ramazan Toprak (Aksaray) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
"Tören" ibaresi
protokolü de kapsamaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "resmî ve
özel" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Niyazi Pakyürek (Bursa) ve arkadaşları
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) -
İmzamı geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - İmzanızı geri
çekiyorsunuz; peki.
Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 34 üncü maddesinde geçen "düzenlemek"
ibaresinin "planlamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Halide İncekara (İstanbul) ve arkadaşları
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) - İmzamı geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın İncekara
imzasını geri çekiyor; önerge düşmüştür.
Sayın milletvekilleri, 34
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
II. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim; yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Yoklama talebini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanunun 34 üncü maddesinin oylamasına geçilmeden önce, İçtüzüğün 57
nci maddesi gereğince, yoklama yapılmasını arz ederiz.
Ali Topuz?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğu?..
Burada.
Zekeriya Akıncı?..
Burada.
Halil Akyüz?..
ATİLA EMEK (Antalya) -
Ben üstleniyorum efendim.
BAŞKAN - Kabul
ediyorsunuz.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Mehmet Küçükaşık?..
Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Salih Gün?.. Burada.
Ali Cumhur Yaka?..
Burada.
Sedat Pekel?.. Burada.
Abdulkadir Ateş?..
Burada.
İsmail Özay?.. Burada.
Selami Yiğit?.. Burada.
Mehmet Kartal?.. Burada.
Mehmet Işık?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
Orhan Sür?.. Burada.
Ahmet Ersin?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 3 dakika süre vereceğim.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için, elektronik cihaza girmemelerini ve sisteme giremeyip,
pusula gönderen sayın üyelerin de salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 34 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı
MADDE 35. - İnsan
Kaynakları Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın insan gücü
politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak,
b) Bakanlık personelinin
atama, nakil, sicil, terfi, ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini
yürütmek,
c) Bakanlık teşkilatının
eğitim planını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek,
d) Bakanlığın görev
alanına giren konularda mahallî idarelere dönük eğitim programları hazırlamak
ve uygulamak,
e) Bakan ve müsteşar
tarafından verilecek diğer görevleri yapmak.
BAŞKAN - 35 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili İzzet
Çetin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biz, 35 inci maddeye kadar pek çok konuda bu yasanın açmazlarını, ileride
ülkemizin ve çalışanların, yoksul kesimlerin başına getireceklerini söylemeye
çalıştık, siz de duymamaya çalıştınız; ama, ben burada bir kez daha insan
kaynaklarının ne demek olduğunu, sizlere spot olarak açıkladıktan sonra,
konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, tasarı "personel birimi" yerine “insan kaynakları” deyimini
seçerek, kamu istihdam sistemine ilişkin bakışını ortaya koyuyor. İnsan
kaynakları terimi, devleti, hizmet vermek bakımından yasaklayan ve devleti
şirketle karıştıran moda terimdir. İnsan kaynakları terimi, belli bir anlayışın
ifadesidir. Bu anlayış, kamu hizmeti üstlenmeyi halka hizmet olarak görmekten
vazgeçmek, kamu hizmeti yapmayı yalnızca kendi çıkarını maksimize etmenin bir
aracı olarak görme anlayışıdır. İnsan kaynakları terimi, kamuda istihdamın
sözleşmelilik esasına dayandırılacağı anlamına gelmektedir. İnsan kaynakları
terimi, personelin ücretinin, kariyerine göre değil, sözleşme ve performansına
göre belirleneceği anlamına gelir.
Değerli arkadaşlarım, 35
inci madde, ilk bakışta basit bir isim değişikliği gibi algılanabilir.
Bakanlıklarda var olan personel daire başkanlıklarının insan kaynakları daire
başkanlığı şekline dönüştürüldüğü gibi bir izlenim veriyor ilk bakışta. Oysa,
durum bu kadar basit değil. Bu isim değişikliği, kamu personel rejiminde köklü
bir yaklaşımın, yani, ideolojik bir yaklaşımın yerleştirilmek istendiğinin de
somut bir göstergesi. Tasarının tümüne hâkim olan bu değişiklik, kamu
yönetiminden işletme yönetimine, sizin deyişinizle "tüccar siyasete"
geçiş çabasının bir ürünü olarak önümüze getiriliyor. "Personel yönetimi"
daha çok kamu yönetiminin kullandığı bir kavram; "insan kaynakları
yönetimi" ise özel sektörün, işletmelerin kullandığı bir kavram. Kamu
personel yönetimi, personelin işe alınması, terfii, yetiştirilmesi, malî
hakları, işten çıkarılması, işe alınan bireyin iş güvenliğinin sağlanması ve
sosyal varlığının korunması gibi konular üzerinde durur. Kamu hizmetleri,
herkesi ilgilendiren, kamu yararı ağır basan hizmetlerdir. Kamu hizmetlerinden
bir kazanç veya bir kâr beklenmez. Kamu görevlilerinden, kamu yararı
doğrultusunda, etkin, verimli bir çalışma göstermesi beklenir. Bunun için, kamu
personel yönetimi önceden belirlenmiş, ayrıntılı, yazılı kurallar çerçevesinde
personel yönetim tekniklerini uygular ve idare hukuku çerçevesinde
faaliyetlerini yürütür. İnsan kaynakları yönetimi ise, işletmede çalışanlardan
kâr maksimizasyonu, diğer adıyla en yüksek kâr hedefiyle çalışmalarını doğal
olarak bekleyecek ve planlamalarını, çalışmalarını bu esas üzerinden
yürütecektir. Durum böyle olunca, insan kaynakları yönetimi, kamu personel
yönetiminden farklı olarak iş hukuku dahilinde faaliyette bulunur. Kısaca, kamu
personel yönetiminin temelini kamu yararı, insan kaynakları yönetiminin
temelini de kâr, daha çok kâr, acımasızca, en insafsızca kâr oluşturmaktadır.
Dolayısıyla, bu isim değişikliği, temelde, kamu hizmeti kavramına yaklaşımın da
bir ifadesidir.
Demek ki, bu tasarıyla
kamu hizmetleri, kamu yararı doğrultusunda değil, kâr odaklı olarak üretilecek,
piyasa koşullarında kârlılığı düşen kamu hizmetleri kolaylıkla terk edilecektir
ya da parası olanın yararlanacağı, parası olmayanın kaderine terk edileceği bir
hizmet anlayışını, AKP, halkımıza reva görmektedir.
Değerli arkadaşlarım, 35
inci maddenin kamu hizmetinde yaratacağı değişimi böylece belirttikten sonra,
maddeye kamu personeli açısından bakacak olursak, açıkça bellidir ki, kamu
personeline işletme yönetimi anlayışı egemen kılınacak, tasarının ilgili
maddelerinde de belirtildiği gibi, kamu personel rejimi çözülecektir.
AKP Hükümeti ve Başbakan,
türlü nedenlerle kamu personeline ilişkin yaklaşımlarını daha önce ortaya
koymuşlardı. Örneğin, Sayın Başbakan bir açıklamasında, "kamuda salla
başı, al maaşı dönemi kapanmıştır" demiş idi. Yine pek çok basın yayın
organında köşe tutunlar, sürekli olarak, kamuda personel fazlalığından dem
vurmaktadır. Kamu personeline karşı bu yaklaşım, bir ezber temelinde
yürütülmektedir. Bu da, "Ülkemizde kamu şişkin -moda deyimiyle obez-
gereğinden fazla istihdam yaratılıyor, bu yüzden de devlet hantallaşıyor"
denilerek bu söylem geliştiriliyor. Bu yüzden de kamu istihdamı daraltılmaya
çalışılıyor. Bu madde başta olmak üzere tasarının bazı maddeleri, hatta geneli
bu amaca hizmet eder haldedir; devlet memurluğu sistemi çözülecek, kamu
çalışanı sayısı azaltılacak. Bu, AKP'nin de temel hedefi. Bunu 46 ncı maddede sizlere
biraz daha açacağım. Oysa, pek çok araştırma vardır ki, Türkiye'de kamu
personeli fazlalığı önkabulünü çürütmektedir. Şöyle ki; OECD ülkeleri arasında
kamu personelinin toplam nüfusa oranı Finlandiya'da yüzde 10, Fransa'da yüzde
8, Almanya'da yüzde 5, çok öykündüğünüz, ağababanız Amerika'da yüzde 7 iken, bu
oran Türkiye'de yüzde 3'tür.
Yine, kamu istihdamının
toplam istihdama oranı bakımından da Türkiye, pek çok gelişmiş, örnek almaya
çalıştığımız ülkenin gerisindedir. Türkiye yüzde 14,2; ABD yüzde 14, Kanada
yüzde 19,6; Almanya yüzde 16,1.
Burada temel amaç, kamu
personeli sayısını azaltmak, değil, başından beri hep tekrarladığımız sosyal
devletin ortadan kaldırılmasıdır; kamu hizmetlerinin piyasaya bırakılması, yani
özelleştirilmesidir. Bütün bu düzenlemeler, bu esas amacın temelini,
altyapısını oluşturmaya dönüktür.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bizim gibi millî geliri düşük, nüfus artışı yüksek, ekonomik
gelişmesini sağlayamamış ülkelerde, istesek de istemesek de, kamu hizmetlerine
gereksinim de yüksek olacaktır. Devletin kamu hizmeti alanlarından çekilmesi
veya kamu hizmetinin müşteri odaklı, yani, paralı olarak verilmesi, işsizliğin
yüksek oranlarda olduğu ve sürekli olarak arttığı bu ortamda yoksulların,
işsizlerin, kısaca, dar ve sabit gelirli kesimlerin sıkıntılarını daha da
ağırlaştıracaktır. Kamu personel rejimindeki bu önemli değişiklikle kamu
çalışanlarının kaderi de değişip mağdur edilirken, bunların ürettikleri kamu
hizmetlerinden yararlanan geniş halk kesimleri de mağdur olacak, zarar
görecektir.
Değerli arkadaşlarım, 46
ncı maddede tartışacağız bunu; ama, iş güvencesiz çalışma biçimi getirilmek
isteniyor insan kaynakları yönetimiyle. Kamuda iş güvencesi kaldırıldığı zaman,
çalışanların, üst yöneticisiyle bağımlılığını artırırsınız. Bunların
çalışmalarının değerlendirilmesini performans ölçütlerine bağlayarak, bu
bağlılığı daha da genişletiyorsunuz, pekiştiriyorsunuz. Bunlar yanlıştır.
Mevcut kamu personel rejimiyle, üstlerine ve çıkar gruplarına karşı koruma
mekanizmalarına sahip kamu çalışanlarının, bu korumalarını kaldırıyorsunuz.
Kanunsuz emre karşı anayasal güvenceyi, bu yasayla, bir şekilde işlemez hale
getiriyorsunuz. Çalışanları, işlerini korumak ile yasalara bağlılık arasında
tercihe zorluyorsunuz. Kamu çalışanlarının, uzun mücadelelerden sonra elde
ettikleri, kısıtlı da olsa, toplusözleşmelilik özünü elde edememişler de olsa,
sendikalılık haklarını yok edeceksiniz, yok ediyorsunuz. Kamu çalışanlarını,
iradelerini özgürce kullanan, örgütlenerek haklarını arayan bireyler yerine, bu
düzenlemelerle, kapıkulu durumuna getirmek istiyorsunuz.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, gerçekten "insan kaynakları" deyimi ile
"personel" deyimi arasında, devlet ve şirket arasındaki farkı en
belirgin şekilde ortaya koyacak bir başka kavrama rastlayamazsınız. Devletin,
belki, belli kuralları ve belli organlarında değişiklik yapabilirsiniz; ama,
yerleşik anlayışlarını değiştirdiğiniz zaman... Halkımızın da, bunu, çok kısa
süre içinde kavrayamadığından yararlanarak, belki, bunu bilerek yapıyorsunuz;
ama, doğru yapmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım
"insan kaynakları" diyerek... Yarınlarda, bugün çok verimli biçimde
çalışan ve ülkesi için varını yoğunu, gece gündüz demeden harcayan kamu
çalışanları, elbette, çok büyük sıkıntıya girecek. Onların ölçülebilir
verimlilikleri...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
"Personel" İngilizce, "insan kaynakları" Türkçe...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Oturmuş kuraldır. Pek çok kural vardır ki... Siz Arapça, Farsça terimlerden
vazgeçmiyorsunuz. Bırakın, o da İngilizce olarak kalsın.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, "insan kaynakları" teriminin seçilmesi, "sosyal
devlet" ilkesinden AKP'nin vazgeçtiğinin somut resmidir; bunun başka türlü
izahı olamaz; yani, performansa göre ücret vereceksiniz.
Şimdi, ben, size
soruyorum; biraz sonra da Sayın Bakana soracağım performans ölçütlerini. Polis
memuru arkadaşlarımdan özür dileyerek soracağım soruyu. Yani, dün, kamu
çalışanları, Balıkesir'de, Samsun'da eylem yaptı diye coptan geçirildiler.
Polisin ölçütünü, performansını, attığı cop sayısına göre mi
değerlendireceksiniz, yoksa, onun çektiği çileye göre, onun bilgisine,
becerisine, kariyerine göre mi değerlendireceksiniz? Okullarda, öğrencileri
60-70 kişilik sınıflarda okutan öğretmeni mi başarılı kılacaksınız, yoksa,
gerçekten, yetiştirdiği öğrenciyi, devlet okullarında yetiştirdiği öğrencileri,
anadolu liselerine, fen liselerine kazandırma başarısı gösteren öğretmenleri mi
başarılı kılacaksınız? Ölçütünüz ne olacak?
Onun için de, kendinize
bağlı... Haa, belki, başka ölçütleriniz vardır. Belki, belli kamu
çalışanlarında, ramazan ayında mutfağına, yemekhanesine gidip gitmeme, oruç
tutup tutmama sizin için ölçüt olabilir.
AHMET YENİ (Samsun) -
Öyle bir şey yok!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ama, bunların büyük tahribatlar yapacağını bilmeniz gerekir. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Çarpıtma!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bunları bilmeniz gerekir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Çarpıtma!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben size hatırlatıyorum... Ben size hatırlatıyorum; bu benim görevim. Ben
hatırlatıyorum...
ÖNER ERGENÇ (Siirt) - Ne
biçim konuşuyorsun!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben hatırlatıyorum... İşte, sübjektif değerlendirme budur. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Beni haklı kılıyorsunuz değerli arkadaşlarım,
öfkelenmeyin! Bakın, benim ne kadar haklı olduğumu ortaya koyuyorsunuz. Bu,
sübjektif kriterlerle, insan kaynakları yöntemleriyle, kamuda istihdamı, siz,
verimli kılamazsınız diyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, Aydın
Milletvekili Mesut Özakcan söz istemişlerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35 inci maddesinde, şahsım adına, söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu kanun
tasarısını görüşmeye başladığımız ilk gün, tutanakta da aynen yer aldığı
şekliyle "hemen şunu belirteyim: Sayın Başbakanca bu tasarının
hazırlanmasında görev şahsıma verilmiştir. Dolayısıyla, koordinasyon görevini
baştan beri ben yaptım" diyerek, konuşmalarının başka bir yerinde "öküzün
altında buzağı arıyorsunuz" dediler. Sayın Bakanım, sizin buzağınızı
görmek için öküzün altına bakmaya gerek yok ki, sizin buzağınız meydanlarda
dolanıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz haftalarda, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer,
çeşitli televizyon kanallarında, canlı yayında "bu kanun tasarısının
metnini ben hazırladım, sorumlusu benim" dedi.
AHMET IŞIK (Konya) - Öyle
demedi!
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - Zaten, Sayın Bakanımız da, koordinasyon görevi yaptığını ifade
ediyor. Esasen, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, hükümete de, Sayın
koordinatör Bakanımıza da ve Sayın Başbakana da saygısızlık ve hakaret etmiş
olmuyor mu?! Çünkü, kanun tasarısının altında Sayın Başbakanın ve sayın hükümet
üyelerinin imzası vardır. Bu kanun tasarısının sorumlusu da, AKP Hükümetidir.
Bu durumdan hiç rahatsızlık duyulmuyorsa, AKP Hükümeti, Ömer Dinçer'in maskesi
midir?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
"Genel Gerekçe" bölümünde "katılımcılık" sözcüğü tam 15 kez
tekrarlanıyor; ama, kanun tasarısının hazırlanışında katılımcılık yok.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de reform çalışmaları, tabandan gelen talep ve ihtiyaçlardan ziyade,
yukarıdan, tepeden dayatılan düşüncelerin sonucu oluşuyor. Bunun son örneği de,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıdır. Sayın Bakanımız "üniversitelerle
de görüştük, çalışmalar yaptık" diyor. Bakınız, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr.
Tarık Şengül, Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı Bem-Bir-Sen Sendikasının
düzenlediği Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla ilgili sempozyumda yaptığı
konuşmada "ben, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü öğretim üyesiyim. Bu üniversite çerçevesinde bir ana bilim
dalımız var; kentleşme ve kentsel politika planlaması ve yerel yönetimler
yüksek lisans programı. Bizim eğitimimizin odağında kamu yönetimi, yerel
yönetimler var. Bu son reform sürecinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
herhangi bir biçimde fikri sorulan bir yer olmadı" diyor. Tabiî ki,
üniversitelerimiz duyarsız değil. Bütün üniversitelerimiz kendi çaplarında
sempozyumlar, kurultaylar düzenliyor; ama, AKP Hükümeti, bu çalışmaların
sonuçlarına da kulaklarını tıkıyor.
Bir örnek vermek
gerekirse, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun onursal
başkanlığında "Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağının Ulusal ve
Uluslararası Boyutları" ana kurultay konusuyla ilgili olarak, birinci
ulusal kurultayı toplanmış, yürüttüğü çalışmalar beş oturum ve 30 bildiriyle
tamamlanmış. Düzenlemenin, bu tasarının, Anayasaya aykırılığı, açıkça,
örnekleriyle ifade edilerek, sonuç olarak "bu düzenlemeyi, Türkiye'de tüm
alanlarda devletin etkinliğini ve sosyal devlet ilkesini yok etmekten de öte,
devletin üniter yapısına ve ulusal birliğimize yönelik açık bir küresel saldırı
olarak görmekteyiz" denilerek, tek yönlü ve dayatmacı tasarının, ülkemiz
adına, kabul edilemeyeceği ve tümüyle reddedilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.
Bu açıklamalar da, AKP Hükümetine, ciddî anlamda katkı olabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının komisyonlara gelişinde de bir tuhaflık, bir
gariplik yaşadık. AKP Karabük Milletvekili, aynı komisyonda görev yaptığımız
değerli arkadaşımız Mehmet Ceylan, demin sözünü ettiğim sempozyumda yaptığı
konuşmada "belki de, Plan ve Bütçe Komisyonundan önce de, ilgili diğer
komisyonlara gidebilir; ama nihai aşamada, bizim komisyona, Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelecek..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özakcan, son 1 dakikanız.
MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Devamla) - "...ve oradan da Genel Kurula inecektir" diyor. Ben de
aynı düşüncedeydim; ama, öyle olmadı; resmen, bu tasarı, geldiği gibi
geçirilmek için, Plan ve Bütçe Komisyonundan da kaçırıldı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı devletin ekonomik ve sosyal yaşama katkılarının son
bulması, ulus devletin ve sosyal devletin tarihe gömülmesi yönündeki stratejiye
katkı sağlamak anlamına gelir. Bu tür bir yapılandırma, tek tek bölgeleri ve
belediyeleri güçlendirmez; çünkü, devredilen olanak değil, sorunlardır. Bu
kanun tasarısına, kamu yönetimini yeniden yapılandırma değil, kamu yönetiminin
sistematiğini kökten bozma kanunu diyebiliriz.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özakcan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 349
sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35 inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
genel bir kavram olan kamu yönetimi, yönetimin bir bölümünü ifade etmektedir.
En önemli özelliği ise, modern devletin bir yürütme aracı olarak gündelik
yaşantımızın ayrılmaz, en önemli parçası olmasıdır. Gelişen ve değişen dünya
şartlarına paralel olarak klasik ve hantal devlet yönetim sisteminden şeffaf ve
verimli modern yönetim anlayışına geçmekte çok geri kaldık. Bu durumu, yarım
asrı aşkın süredir hep tartışıyor, konuşuyoruz; ancak, ne yazık ki, her işte
olduğu gibi, bu uygulamada da geç kaldık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz yasanın 35 inci maddesinin özü, bugüne kadar
uygulanmakta olan yönetim birimlerinden personel biriminin, bundan sonra insan
kaynakları daire başkanlığına dönüştürülmesidir ve bu başkanlık biriminin
kurulmasına imkân verilip, görevlerinin sayılmakta olduğunu görmekteyiz.
Böylece, modern yönetim
anlayışında, kurumlarda çalışanların sadece verili niteliklere sahip personel
olmaktan çıkarılıp, niteliklerinin sürekli olarak geliştirilebileceği ve
dolayısıyla, performanslarının artırılabileceği bir insan kaynağı anlayışına
geçilmesi hedeflenmektedir.
Tüm tartışmaların özüne
baktığımızda, en önemli unsur olan insan faktörünün, değerli kılınması, onun
mutluluğu için yarışma ve o kaynağı israf etmeden en iyi ve verimli bir şekilde
değerlendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyor ve ona inanıyorum. Gerek AK
Parti gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek kamudaki tartışmaların özünde yatan,
gerçek insan değerinin üstün tutulması ve onun mutlu olabilmesine yönelik
arayışların bulunabilmesidir.
Değerli arkadaşlar, söz
buraya gelmişken, sizlerle, kaynakların ve sermayenin israfındaki düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum. En önemli üç sermaye, insan, nakit ve zaman sermayesidir;
ama, ne yazık ki, bugüne kadar, yönetim anlayışımızın zafiyeti ve sorumsuzluklarımızın
ortaya koyduğu ölçütler sonucu, maalesef, bu üç önemli sermayeyi de hep israf
ettik.
Cumhuriyetimizin
kuruluşundan bu yana, fiilî hiçbir savaş yaşamadığımız halde, maalesef, gelinen
nokta ortadadır. Bir de, İkinci Dünya Savaşında yerle bir olan Almanya'yı,
Nagazaki'ye ve Hiroşima'ya atılan atom bombasıyla sarsılan Japonya'yı
düşündüğümüz ve gelişmelerine baktığımız zaman gördüğümüz tabloyu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Yerle bir olan Almanya ve Japonya'da, insan kaynakları
başta olmak üzere, bütün sorumluların, bütün yöneticilerin, bütün işçilerin,
bütün memurların, sabahın erken saatlerinde başlayan mesailerini -mesai
kavramına bakarak- sekiz saatini normal yaşam standartları için, dört saatini
de ülkesi için, milleti için, devleti için çalışarak büyük fedakârlıklar
gösterdiklerini biliyoruz. Bu yoğun çalışmalar sonucu, otuz yıl sonra,
Japonya'nın, Almanya'nın nerelere geldiğini hepimiz görüyor ve biliyoruz.
Maalesef, ülkemize dönüp bir bakalım. Dünkü konuşmalarda da Sayın Meral'in
belirttiği gibi, gerçekten ülkemizde aktif ve üretken kadrolar var. Aktif ve
üretken kadrolara imkân verilip verilmediğini tartışmadan, bu aktif, üretken
kadrolar neyi ürettiler; Türkiye'yi nereye getirdiler; ne katkıda bulundular;
sorumluları kimdir; kendileri mi, değil mi; hepimiz üzerimize düşen payı
almalıyız.
"Bir devlet
dairesine adımımı atayım da, ondan sonra Allah kerim" diyenler, mesaiye
geç gelip erken gidenler, dedikodu ve muhabbet üretenler -istisnalar kaideyi
bozmaz- "personel çok iş yok" diyenler, "nasılsa personel çok,
iş yok; o halde, ben de salla başı al maaşı gideyim" diyenler... Bir de
dayısı varsa... Terfilerle ilgili hepimize, hepinize gelen teklifleri
görüyoruz, ne diyorlar: "Bu devleti sen mi kurtaracaksın mantığı var. Ben
dürüst çalışıyorum, üretmek istiyorum ama, böyle gelmiş böyle gider
diyorlar" Nasıl olsa herkes işini biliyor. Dayısı olanlar da, terfi,
atama, nakil ve üst kademelere gelme konusunda hep tavassut ve referans
istiyorlar. Bunu, hepimiz birlikte yaşıyoruz.
Bir de, referans olmamızı
isteyenler diyorlar ki...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
1 dakikalık eksürenizi başlatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Ehliyet, liyakat, sadakat, gayret ve fedakârlık konuları hak
getire! "Üst düzeyde naklen mevki de istiyoruz" diyenler var. Ceza
müesseseleri çalıştırılıyor; ama, ödül müesseseleri yok. Ceza müesseseleri de
caydırıcı değil "yapanın yanına kâr kalır" mantığı var. Onun için,
ceza ve ödül müesseselerinin ne olduğunu, bir "aferin" sözcüğünün
insanlarda motivasyonu ne kadar geliştirdiğini ve o üretken olanlara katkı
sağlanması gerektiği hususunda bir hayli örneklerimiz var. Tabiî, vaktimiz
elvermediği için bu konuların detaylarını anlatma şansımız yok; ama, güzel sözü,
güzel uygulamayı, kim, nerede, nasıl söylerse söylesin; doğudan, batıdan,
kuzeyden, güneyden, her kesimden, Cumhuriyet Halk Partisinden, kamudan, sivil
toplum örgütlerinden mesajlarımızı almalıyız. Uygulamada geç kalmış olduğumuzu,
ancak, hantal devlet yönetiminden, şeffaf yerel yönetimlere yetki aktarımı
hususunda, geciken konuların düzeltilmesi hususunda bir adım olduğunu,
gelecekte de bunların mutlaka değişmez kurallar olmadığını, gerektiğinde de
değiştirme imkânına sahip olduğumuzu bilerek, 35 inci maddeyle birlikte bu yasa
tasarısının hayırlı olmasını temenni ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Son bir cümle.
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
maalesef, bugün, prensibi bozmayacağım; ama, teşekkür ederseniz, Genel Kurul
sizin sesinizi duyar.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum.
Bazı arkadaşlarımız
"pimler çekiliyor" dediler. Bu pimlerden kasıt, aslında bombanın pimi
değildir; ülkemizi aydınlatacak olan AK Partinin amblemi olan ampulün pimidir.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bayraktar,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkinlik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun
güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil
olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin
görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve
hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin
strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken,
mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin
vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek
esneklikler verilirken, bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum
genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle,
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla, kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri, merkezî
kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının görüşülmekte olan 35 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün
72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk
Koç |
Ali
Kemal Deveciler |
Ali
Topuz |
|
Samsun |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Kerim
Özkan |
Oya
Araslı |
|
|
Burdur |
Ankara |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam Başkanım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru - cevap işlemi yapacağız.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu, tekrar,
saygıyla selamlıyorum.
35 inci maddeyle ilgili
sorumu arz ediyorum.
Madde gerekçesine
baktığımızda, modern yönetim anlayışında, kurumlarda çalışanların sadece verili
niteliklere sahip personel olmaktan çıkarılıp, niteliklerinin sürekli olarak
geliştirilebileceği ve dolayısıyla performanslarının artırılabileceği bir insan
kaynağı anlayışına geçilmesi hedeflenmekte olduğu; bu nedenle, bakanlıklarda, bu işlevleri yerine getirmek üzere
personel birimi yerine İnsan Kaynakları Daire Başkanlığının kurulması öngörüldüğü
ifade edilmektedir.
Sayın Bakan, mevcut
mevzuatımızda "personel genel müdürlüğü" tabiri oturmuş bir
kavramdır. Bu kavramın "insan kaynakları daire başkanlığı" olarak
değiştirilmesinin gerekçeleri nelerdir?
İkinci sorum: İnsan
kaynakları daire başkanlıkları, hangi konularda mahallî idarelere dönük eğitim
programı uygulayacaklardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum; tasarının 21 inci
maddesinde, bakanlık personel yönetimini yürütecek daire başkanlığına
"insan kaynakları" adı verilmişti. Şimdiki durumda, 3046 sayılı
Yasada, bu fonksiyon "personel genel müdürlüğü" ya da "personel
daire başkanlığı" olarak adlandırılan birime verilmiştir. Tasarı
"personel birimi" yerine, "insan kaynakları birimi"
deyişini seçerek, kamu istihdam sistemine ilişkin bakışını ortaya koymaktadır.
Tasarı, herhangi bir
şirkette değil, devlet idaresinde çalışan, varlık nedeni kamu hizmeti üretmek
olan, tek tek çıkarlar karşısında kamunun, yani, halkın genel çıkarlarını
gözetmekle yükümlü olan kamu görevlilerini, bütün bu özellikleri yok sayıp,
yalnızca bir işgücü, hatta işgücü de değil, bir meta olarak gördüğünü açığa
vurmaktadır. Gerçi, AKP'nin bu konudaki yaklaşımını 4857 sayılı Yasa tartışmaları
sırasında da görmüştük. Mecellede var olan "icarı âdem" yani
"kiralık adam" olarak görüyordu işçiyi; şimdi, kamu çalışanlarını da
aynı kefeye koyduğunu burada görüyoruz.
Sorum şu: Ücretin
performansa göre belirlenmesi, temel ücretin kamu bütçesinden karşılanacağı,
bunun üstündeki kısmının performansa göre, dönersermaye gibi sistemlerden
karşılanması demektir. Bir hekimin ücreti, ne kadar hastaya bakarsa, o kadar
çok olacaktır. Bu kısım, dönersermaye kasasına, müşteri haline getirilen
hastadan alınacaktır. Yani, ücreti performansa göre ödemek, tüm temel kamu
hizmetlerinin özelleştirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle "insan
kaynakları" teriminin seçilmesi, bir kez daha vurguluyorum, sosyal devlet
ilkesinden vazgeçmek demektir. Bu anlama gelmiyorsa, Sayın Bakan
"personel" terimi yerine insan kaynakları terimini seçmenizdeki neden
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Sayın Karademir...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, müfettiş
kurullarının kaldırılması ve yerine üst yöneticisinin emir ve talimatına bağlı
içdenetçilik sisteminin kurulması, ülkemizin öncelikli ihtiyacı durumunda olan
yolsuzlukla mücadeleye büyük darbe indirecektir. Dolayısıyla, meslekî garantisi
olmayan içdenetçilerin bağımsız çalışabilmeleri, objektif rapor yazabilmeleri
ve yolsuzlukla mücadele edebilmelerine gerçekten inanıyor musunuz; yoksa,
iktidarınızı denetimden mi kaçırıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karademir.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin yerel yönetimlerle ilgili çözüm önerilerinin bir
bölümünde, halen merkezî yönetimin takdir etmekte olduğu bazı vergileri yerel
yönetimlere devredeceğiz, bunların tavan-taban oranları merkezî yönetim
tarafından yasayla belirlendikten sonra tahakkuk ve tahsilini yerel yönetimlere
bırakacağız, şeklinde öneri vardır. Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını
tehdit eden asıl tehlike bu değil midir, ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Sayın milletvekilleri,
soru işlemi tamamlanmıştır.
Sayın Bakanım, 5
dakikalık cevap süresini başlatıyorum; buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Işık'ın sorusu ile Sayın Çetin'in sorusu aşağı yukarı aynı anlama
geliyor. Neden "personel genel müdürlüğü", "personel daire
başkanlığı" tabirlerini, isimlerini bırakıp da bunun yerine "insan
kaynakları" ibaresini mevzuatımıza taşıyorsunuz; bunun sebebi nedir diye
sordular. Önce, değerli arkadaşlarım, şunu ifade edeyim ki "personel"
kavramı, statik bir kavramdır ve çalışana, sadece çalışan gözüyle bakan bir
kavramdır. Nitekim, böyle olduğu için "personel daire başkanlığı"
ibaresi yeterli görülmediğinden, kurumlarımızda bir de eğitim daire başkanlığı
kurulmak zorunda kalınmıştır. İşte "insan kaynakları daire
başkanlığı" tabiriyle, biz, hem personelle ilgili hususu hem de eğitimle
ilgili bölümü bir tek kavram altında birleştirerek bu ikilemi ortadan kaldırma
ihtiyacını hissediyoruz.
İnsan kaynakları kavramı,
personel kavramının statikliğinin aksine, dinamik bir kavramdır. Çalışanı,
sadece çalışan olarak görmemektedir; aynı zamanda, onu, bir insan olarak da
değerlendirmektedir.
Şimdi, şunu hemen ifade edeyim:
Avrupa Birliği ülkelerinde artık personel genel müdürlüğü veya daire başkanlığı
ibaresi yoktur. Aşağı yukarı, tamamında insan kaynakları genel müdürlüğü veya
daire başkanlığı kullanılmaktadır. Sanıyorum, buradaki görüşmeler esnasında
ifade etmiştim; bundan altı veya yedi ay kadar önce bir resmî ziyaret için
Çin'e gittiğimde, Pekin'de, Çin yöneticileri, beni, insan kaynakları merkezine
götürdüler, insan kaynakları genel müdürüyle tanıştırdılar, bir hanımefendiydi.
Orada yarım saat, bize, insan kaynaklarının niçin kurulduğunu, nasıl istifade
ettiklerini anlattılar ve bir de, o genel müdürlükteki çalışmayı bizzat yerinde
görmemizi arzu ettiler, o merkezi gezdik.
Yani, bugün, Çin bile
artık personel kavramını bırakmış, insan kaynakları kavramını yerleştirmeye ve
bunu uygulamaya yansıtmaya çalışıyor. Böylesine çağdaş bir kavramı bizim
mevzuatımıza getirmemiz, hem vatandaşımıza sunmayı hedeflediğimiz hizmetler
açısından önemlidir hem de çalışanlarımız açısından, memurlarımız açısından ve
diğer kamu görevlileri açısından çalışma ortamını iyileştirmemiz bakımından da
önemlidir.
İnsan kaynakları, biraz önce ifade ettiğim
gibi, çağdaş bir yönetim anlayışıdır, kariyere dayalı bir sistemdir, kamu
çalışanlarının niteliklerini sürekli geliştirmeye yönelik bir sistemdir, kamu
çalışanlarının sorunlarına ve çalışma ortamına çok boyutlu bir yaklaşımı
hedeflemektedir. Bu bakımdan, böylesine çağdaş bir kavramı Türkiye'ye taşımak,
hükümet olarak bizim görevimizdir diye düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Çetin, bu
performansa dayalı ücret politikası sübjektif değerlendirmelere sebep olmaz mı
diye bir ifadede bulundular. Bu yasa tasarısı, performans kriterleriyle ilgili
herhangi bir düzenleme getirmemektedir. Peki, bu nerede olacaktır; Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlileri Kanunu Tasarısı Taslağı üzerinde şu anda TODAİ'de
yapılan çalışmalar esnasında bu gündeme gelecektir. Şu anda, Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Hükümetimizin talebi üzerine "Türkiye için
nasıl bir personel rejimine ihtiyaç vardır" yani "memurlarımız ve diğer
çalışanlarımızı ilgilendiren bu alanı nasıl tanzim edelim" sorusunun
cevabını arıyor. Şu anda, memur sendikalarımız ve konfederasyonlarımız,
üniversitelerimizin bu alandaki uzmanlarıyla da bir araya gelerek bir çalışma
içerisindedir. Tabiî, burada ortaya çıkacak olan kriterler ne olabilir; benim
aldığım bilgiye göre, mesela, bir kamu görevlisi, bir yıl içinde kendisine
gelen evraklar, sayılar ve bunları sonuçlandırma durumu, bir yıl içinde yaptığı
araştırma, bir yıl içinde yaptığı araştırmaya dayalı yayın, tebliğ, seminer,
işe devamlılığı -biraz önce Nusret Bey de ifade etti; işe devam edip etmeme-
kurumun toplam kalitesine sağladığı katkı, kurumun toplam başarı ortalamasına
göre durumu gibi kriterler, sanıyorum, şu anda TODAİ'de yapılmakta olan çalışmalarda
gündeme gelecek ve taslak, bize sunulacaktır; üstünde de çalışacağız.
Dolayısıyla, bu kriterler henüz belli olmadı.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, 5
dakikalık süreniz doldu; teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, tabiî, 5 dakikalık
sürede bunları izah etmek çok zor oluyor. Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Karademir'in sorusu maddeyle
ilgili değildi, teftiş kurullarıyla ilgiliydi. O bakımdan, diğer soruları
yazılı olarak cevaplandırayım.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 7 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
f) İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı doğrudan Müsteşarlığa bağlıdır."
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"f) Bakanlık
birimleri arasında personel naklini planlar ve uygulamaya sokar."
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35/a maddesinde geçen "çalışmalar
yapmak" ibaresinden sonra "projeler üretmek" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35/b maddesinde geçen "emeklilik"
ibaresinden sonra "izin" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35/e maddesinde geçen "müsteşar"
ibaresinden sonra "genel müdür" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı"
başlıklı 35 inci maddesinin (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Ali Kemal Deveciler |
Ali Topuz |
|
Samsun |
Balıkesir |
İstanbul |
|
R. Kerim
Özkan |
Birgen
Keleş |
Oya
Araslı |
|
Burdur |
İstanbul |
Ankara |
|
Oğuz
Oyan |
Mustafa
Özyürek |
|
|
İzmir |
Mersin |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yedinci önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı"
başlıklı 35 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk
Koç |
Ali
Kemal Deveciler |
Ali
Topuz |
|
Samsun |
Balıkesir |
İstanbul |
|
R.Kerim
Özkan |
Birgen
Keleş |
Oya
Araslı |
|
Burdur |
İstanbul |
Ankara |
|
Oğuz
Oyan |
Mustafa
Özyürek |
|
|
İzmir |
Mersin |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
buyurun.
Sayın Topuz, süreniz 5
dakika.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemizle, bu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz. Neden talep ediyoruz; bu tasarının, yanlış bir
tasarı olduğunu düşünüyoruz.
Bütün maddelerle ilgili
benzer önergeler veriyoruz, bu tasarının görüşülmemesini, geri çekilmesini
istiyoruz. Bir konsensüs sağlayarak, bizim yaptığımız eleştirilerin dikkate
alındığı ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen eleştirilerin dikkate
alınabileceği yeni bir ortamda değerlendirme yapılıp, ondan sonra bunu
görüşelim diyoruz.
Bu tartışmalar içerisinde
de en bellibaşlı eleştiri konusu, Başbakanlık Sayın Müsteşarının bazı
düşüncelerinin bu tasarıya yansımış olmasıdır ve o düşüncelerin, devletimiz
için, cumhuriyetimiz için yanlış düşünceler olduğudur; ama, bir türlü
birbirimizi anlayamadık. Ne siz bizi
anlayabildiniz ne de biz sizi anlayabildik.
Sayın Bakanın biraz evvel
yaptığı bir konuşmadan yararlanarak, belki, biz kendimizi size anlatabiliriz
diye bir deneme yapmak istiyorum, serinkanlı bir şekilde bir değerlendirme
yapmak istiyorum.
Sayın Bakan, sorulan bir
soruyu yanıtlarken, Sayın Müsteşar, burada söz konusu makaledeki ve bugün de
aynı düşünceleri taşıdığını söylediği makaledeki düşüncelerinin aslında
cumhuriyete karşı bir düşünce olmadığını, laikliğe karşı bir düşünce olmadığını
belirterek "tam tersine, cumhuriyeti, laikliği güçlendirmek gerekir; onun
için ben bunları söyledim" demiş ve Sayın Bakan da buna iyi niyetiyle
inanmış; ama, ben şimdi söylüyorum -biraz sonra delillerini göstereceğim- ya
Sayın Bakan inanmak istediği için inanmış ya da Sayın Müsteşar, Sayın Bakanı
kandırmış; çünkü, Sayın Müsteşarın söyledikleriyle Sayın Bakanın böyle bir
yorum yapması kesinlikle mümkün değildir. Birazcık mantık çerçevesinden
bakılırsa, bunun böyle olmadığı
anlaşılır.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Sayın Müsteşar ne diyor: Makalesinin başında İslamın bir bütün
olduğunu söylüyor; yani, kültürel İslam ile siyasal İslam ayırımı yanlıştır;
İslam bir bütündür, şeriatıyla beraberdir; şeriatıyla, kültürüyle beraberdir,
siyasî tarafıyla yönetsel tarafıyla beraberdir diyor.
Daha sonra cumhuriyetle
ilgili bir yorum yapıyor, diyor ki: "Başlangıçta kurulurken ortaya atılan
cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz."
İşlevini kaybetmiş, onu güçlendirecekmiş Sayın Müsteşar... "Halk için ve
halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının, aslında artık bizim
için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür." Gözden
çıkarmış cumhuriyeti. "İnsanlar, giderek daha çok demokrasiyi, daha çok
katılımı ister hale gelmişlerdir. Bununla birlikte, halk adına yönetim yerine,
halkın bizzat kendisinin yönetimi daha çok ihtiyaç olarak ortaya
çıkmıştır." Yani, burada bir başka çarpıklık da var, sanki, cumhuriyet ile
demokrasi birbiriyle çelişirmiş, demokrasi geldikçe cumhuriyet gidermiş, demokrasiyi
artırırken cumhuriyet azalırmış; burada, böyle de bir mantık var. Cumhuriyete
karşı olmayan bir insanın söyleyeceği laflar değildir bunlar.
Daha devamı var, ileriki
bir sayfada şunu söylüyor Sayın Müsteşar...
ABDULLAH VELİ SEYDA
(Şırnak) - Bunu çok söylediniz!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Çok
söyledik; ama, bir türlü sizi bu konuda düşündüremedik. Belki düşünürsünüz diye
söylüyorum; çünkü, ben size inanıyorum.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Maddede ne var, maddede?..
ALİ TOPUZ (Devamla) - Siz
de, bu cumhuriyet Türkiyesinde doğmuş insanlarsınız, şurada bizim gösterdiğimiz
duyarlılığı siz de gösterirsiniz diye bekliyorum. Yoksa, sizi suçlamak gibi bir
niyetim yok. Adalet ve Kalkınma Partisi, cumhuriyete karşıdır demek
istemiyorum.
MEHMET SARI (Osmaniye) -
Burada böyle bir şey var mı?!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Evet efendim; var efendim... Var efendim...
BAŞKAN - Sayın Sarı...
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bir
müsteşar, Türkiye'de cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime
devretmesi gerekiyormuş, öyle söylüyor. Laiklik ilkesinin yerinin...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Maddede ne var?!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Bana laf atmayın; çok ağır laf söylerim, kalkamazsınız altından. Beni
dinlerseniz yararlanırsınız.
BAŞKAN - Sayın
Hıdıroğlu...
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Bunları süreme katacaksınız herhalde efendim.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Onlar zehri almışlar aldıkları yerden!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Ben, kavga çıkarmak için söylemiyorum, medenî insanlar gibi düşüncemi
söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, 1
dakikalık eksürenizi başlatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Peki efendim.
Anlıyorum ki,
arkadaşlarımız biraz rahatsız oluyor; sözlerimi bitireyim.
Değerli arkadaşlarım...
MUHARREM CANDAN (Konya) -
Yeniden açıklar mısınız onu?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ben açıklarım sana onu!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bir
gün, gelirsin, sana, o konuda bir konferans veririm, başka konularda da; hangi
konuda bilgiye ihtiyacın varsa, bana başvurabilirsin; hiçbir ayırım yapmadan,
herkese yardımcı olurum ben. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, şu çok açıktır: Daha biraz evvel, şu kürsüden konuşan Cavit Torun
arkadaşımız, konuşmasında, ulus devlete karşı savaş açtı "ulus devlet, yerini
terk etmelidir, yok edilmelidir; ulus devlet dağıtılmalıdır" dedi.
Arkadaşımızın konuşmasını alırsınız, okursunuz. Sizde, cumhuriyete, ulus
devlete karşı bir tavır sezinliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
elli küsur yıldır, bu Türkiye'nin yönetiminde biz yokuz. Siz, devamı olduğunu
söylediğiniz, Demokrat Partinin devamıyız dediniz bir tarihte; elli küsur
yıldır, bu ülkeyi, siz ve sizin gibi düşünenler yönetiyor. Bu sistemi kendi
içinde çıkmaza sokan sizlersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Cumhuriyetin işlemez hale gelmesinin sorumlusu, siz ve sizin gibi
düşünenlerdir. Şimdi, gelmişsiniz, devleti çıkmaza soktuğunuz için, bizim bu
devlet işlemiyor, hazır değiştirmemiz için böyle bir fırsat varken, temelinden
kaldıralım, laikliği de kaldıralım, bir sistem kuralım istiyorsunuz; bu,
yanlıştır.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Kimse öyle bir şey demiyor.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu
söylediklerimizden yararlanırsanız, bundan geri dönersiniz; dönmezseniz, bunun
acısını, bunun zorluğunu siz çekersiniz; halkın karşısında bunun hesabını
veremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Topuz,
teşekkür ederim efendim.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Çetin.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.13
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 60 ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı tasarının
müzakerelerine devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
35 inci maddenin metinden
çıkarılmasına dair önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı"
başlıklı 35 inci maddesinin (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı" başlıklı 35 inci
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Modern yönetim
anlayışında kurumlarda çalışanların sadece verili niteliklere sahip personel
olmaktan çıkarılıp, niteliklerinin sürekli olarak geliştirilebileceği ve
dolayısıyla performanslarının artırılabileceği bir insan kaynağı anlayışına
geçilmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle, bakanlıklarda, bu işlevleri yerine
getirmek üzere personel birimi yerine İnsan Kaynakları Daire Başkanlığının
kurulması öngörülmüştür.
Maddede ayrıca insan
kaynakları daire başkanlığının görevleri sayılmıştır."
İnsan kaynakları daire
başkanlığı yürürlükteki mevzuatta personel daire başkanlığı olarak
adlandırılmaktadır. En çok üye sayısına sahip kamu görevlileri sendikalarından
KESK, insan kaynakları olarak adlandırılan birimlerin özel sektör
kuruluşlarında yer aldığını, bunların kamu yönetimindeki karşılıklarının
personel daire başkanlığı olduğunu belirterek, bu ad değişikliğiyle personel
yönetimine ilişkin özel sektör ilkelerinin kamu yönetimine yerleştirilmesinin
amaçlandığını vurgulamaktadır. Tasarının genel gerekçesinde "21 inci Yüzyılda
kamu yönetiminin katılımcı olmak zorunda olduğu" tespitinde bulunulmuştur.
Görüldüğü gibi, 349 sıra
sayılı kanun tasarısının genel gerekçesinde ve madde gerekçelerinde
katılımcılık anlayışından bahsedilmekle birlikte, tasarının içeriğinin
belirlenmesinde katılımcılık anlayışıyla hareket edilmediği görülmektedir.
"İnsan
kaynakları" terimi, devleti hizmet vermek bakımından yasaklayan ve devleti
şirketle karıştıran moda terimdir. Tasarıyla getirilen bu anlayış değişikliği,
kamuda istihdamın sözleşmelilik esasına dayandırılmak istendiğinin de önemli
bir göstergesidir. Kamu çalışanları için kariyer yerine, sözleşme ve
performansa dayalı bir ücret sistemi öngören tasarıda özellikle insan
kaynakları teriminin seçilmesinin nedeni, sosyal devlet ilkesinden tamamen vazgeçilmesi
anlamına gelmektedir. Kamu yararı gözetilerek verilmesi gereken hizmetler, özel
sektör anlayışıyla verilecektir.
Tasarının 35 inci
maddesinde, İnsan Kaynakları Başkanlığına verilen görevlerin yürürlükteki
mevzuatta düzenlenen (3046 sayılı Yasanın 30 uncu maddesi) Personel Dairesi
Başkanlığına verilen görevlerle karıştırılması durumunda, sadece mahallî
idarelere dönük eğitim programlarının hazırlanması görevinin yeni bir görev
olarak yer aldığı görülmektedir. Yani, tasarının diğer maddelerinde kamu
görevlilerine kurulan tuzaklar gözönüne alınmayarak, sadece 35 inci maddede
sayılan görevlere bakılacak olursa, bunların bir yenilik taşımadığı,
yürürlükteki mevzuatın bir tekrarı olduğu görülecektir. Ancak, 35 inci maddenin
madde gerekçesi, tasarının diğer maddeleriyle birlikte incelendiğinde personel
rejimi için kurulan tuzaklar anlaşılabilmektedir.
35 inci madde bu haliyle
katılımcılıktan uzaktır, eksiklikler içermektedir ve özensiz olarak
hazırlandığı görülmektedir.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, sivil toplum kuruluşlarının da katılımını sağlamak amacıyla 349
sıra sayılı kanun tasarısının 35 inci maddesinin (a) bendinin yeniden
düzenlenmek üzere madde metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetim Temel Kanunu Tasarısının 35/e maddesinde geçen "müsteşar"
ibaresinden sonra "genel müdür" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35/b maddesinde geçen "emeklilik"
ibaresinden sonra "izinli" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: İzinlerin
düzenlenmesi personelin verimli çalışması için gereklidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35/a maddesinde geçen "çalışmalar
yapmak" ibaresinden sonra "projeler üretmek" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: İnsan kaynakları
daire başkanlığı mevcut imkânların verimli hale getirilmesi için projeler
üretmelidir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 35 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
f) İnsan kaynakları daire
başkanlığı doğrudan müsteşarlığa bağlıdır.
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 35
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
II. - YOKLAMA
BAŞKAN - Maddenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, bu talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okuyup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Salonda, yoklama talebinde bulunan yeterli sayıda sayın üye
varsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Sayın Ali Topuz?..
Burada.
Sayın İzzet Çetin?..
Burada.
Sayın Bayram Meral?..
OYA ARASLI (Ankara) -
Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Atila
Emek?.. Yok.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - İsmail
Değerli?.. Burada.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Atilla Başoğlu?.. Burada.
Salih Gün?.. Burada.
Mehmet Boztaş?.. Burada.
Mehmet Küçükaşık?..
Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu?..
Yok.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Oğuz Oyan?..
Burada.
Vedat Melik?.. Burada.
Muzarffer
Kurtulmuşoğlu?.. Burada.
Mustafa Sayar?.. Burada.
Erdoğan Yetenç?.. Burada.
Nuri Çilingir?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Yok.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Nejat Gencan?..
Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 2 dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 35 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığı
MADDE 36.- Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Bakanlığın ihtiyacı
olan her türlü yapım, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, sağlık ve
benzeri her türlü idarî ve malî hizmetleri yürütmek.
b) Taşınır ve taşınmaz
mal kayıtlarını tutmak.
c) Bakanlık sivil savunma
ve seferberlik hizmetlerini plânlamak ve yürütmek.
d) Bakan ve müsteşar
tarafından verilecek diğer görevleri yapmak.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Toplumun, kamu erkini
kullananlardan ve devletten beklentileri nelerdir? Bu sorunun yanıtı en yalın
biçimiyle, kamu hizmetlerinin yeterli ve nitelikli bir biçimde kendisine
sunulmasıdır; ancak, hepimizin bildiği gibi, ülkemizde uzun yıllardır bu
hizmetler kaliteli bir biçimde halka sunulamamakta; ayrıca, her geçen gün daha
da kötüye gitmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu borç batağı, izlenen IMF
odaklı politikalar kamu hizmetlerini felç olma noktasına getirmiştir.
Vatandaşın, bir taraftan vergisini öderken, diğer taraftan basit bir kamu
hizmetinden yararlanmak amacıyla "önce, vezneye paranı yatır"
muamelesiyle karşı karşıya kalması, devlet-vatandaş ilişkilerini iyiden iyiye
zıt kutuplara itmiş, vatandaş, devletten korkar hale gelmiştir. Bu noktada,
artık, ne yazık ki, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri gibi temel kamu
hizmetlerinin parası olan için en iyi şekilde verilebildiği, geriye kalan
kesimin ise kaderiyle baş başa bırakıldığı görülmektedir.
Peki, devletin görevi
nedir? Kâr amacı güden ve açıklarını kapatmak için milletin sırtına yeni yükler
getiren, vatandaşını müşteri gibi gören bir yönetim biçimini mi benimsemektir?!
Eğer, gerçekten, siyasî olarak bu benimsenmişse, bu, bir tercihtir ve
iktidarın, bunu açıkça belirtmesi daha net anlaşılmasına neden olacaktır.
Ancak, şurası unutulmamalıdır; Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk devletidir
ve bu, Anayasayla güvence altına alınmıştır.
Maddenin (a) bendinde
destek hizmet birimlerinin görevleri sayılmış ve "yapma, yaptırma, satın
alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, sağlık ve benzeri her türlü idarî ve
malî hizmetleri yürütmek" denilmiştir.
Bu arada, Sayın Devlet
Bakanımız buradayken -pardon, gitmiş herhalde- yapma ve satın alma derken, son
günlerde medyada iki ilginç olay vardı; ben o anlamda kendilerine sormak
istemiştim. Biliyorsunuz, Sayın Maliye Bakanımızın oğlunun gümrüklerde
oynamayla ilgili, mısırdan sonra, yine Fatih Altaylı'nın köşesinde ilginç bir
haber daha çıktı. Bu sefer pirinç satın alınmış; yani, şu anda, bu yasayla
birlikte getirilmek istenilen "idarî ve siyasî liberizasyon"
diyorsunuz. Daha önce de, ekonomik liberizasyon yapmak istiyordu Sayın Özal. O
zaman da, biz biliyoruz ki, terlik yüklü gemiler gümrüğe gelirdi ve bir günde
gümrükte muafiyetleri iner, kalkardı. Şimdi de, ne yazık ki, yine bazı istisnaî
kişilere, gümrüklerde oynayarak veya sürelerde oynayarak, pirinçte, buğdayda...
Eskiden de baldo pirinç vardı; şimdi, yine bunun takibi edildi. Ben, bu konuda
net bir cevap almak istiyordum; ama, Sayın Tüzmen gitmiş. Sayın Bakan onu
cevaplandırırsa sevinirim. Yani, biz, merak ediyoruz; çünkü, kamuoyunda
yayımlandı. Bu pirinci ithal eden kişiler, imtiyazlı kişiler kimler? Gerçekten
de, Sayın Hükümetin bunu cevaplandırması gerektiğine inanıyorum.
Tasarının diğer
maddelerinde görülen iş gördürme, yaptırma merakına bu maddede de yer
verilmiştir. Şirket-müşteri ilişkisine özenti, kamu hizmeti kavramı içinin
boşaltılması, yok edilmesi, ileride ciddî sorunlara gebe olacaktır.
Sağlık hizmetlerinin,
destek hizmetleri daire başkanlığı altında yürütülmesi mümkün görülmemektedir.
Sağlık hizmetleri uzmanlık isteyen bir daldır ve hizmetin yürütülebilmesi özel
bir yönetim ister. Tasarıda, bu daire başkanlığının, bir taraftan taşınır ve
taşınmaz mal kayıtlarını tutacağı (b) bendinde, bir taraftan bakanlık sivil
savunma ve seferberlik hizmetlerini yürüteceği (c) bendinde, satın alma, arşiv,
bakım, onarım hizmetlerini yerine getireceği (a) bendinde belirtilmektedir.
Kamuda nitelikli ve uzman kadrolar ihtiyacının ortada olduğu bir noktada
atanacak bu başkanlığı yürütecek bir daire başkanının, birbiriyle hiç ilişkisi
olmayan bu konularda nasıl başarılı bir yönetim sergileyeceği ciddî bir
sorundur.
Tasarının "merkezî
idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetler" başlıklı 7 nci maddesinin
arasında (h) bendinde, acil durum yönetimi ve sivil savunmayla ilgili ulusal
düzeyde yapılması gereken görev ve hizmetlerde bu kavram kapsam arasında
sayılmıştır. Kuşkusuz, bu konuda taşraya ve yerel yönetimlere düşen
sorumluluklar bulunmakla birlikte, ulusal düzeyde yapılması gereken çok önemli
görevler de bulunmaktadır. Buna karşılık, ülkemiz için gerçekten çok önemli
olan bu iki konuda yalnızca sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak
ve yürütmek görevi, tasarının 36 ncı maddesinde destek hizmetleri daire
başkanlığının bir birimiyle ilişkilendirilerek yer almıştır. Bu, doğal afetleri
de içermesi gereken acil yönetim konularıyla ilgili olarak hiçbir bakanlıkta
çalışma yapılmayacağı anlamına gelmektedir.
Bunca yıllık doğal afet
deneyimlerinden de anlaşılmaktadır ki, bu hizmetin başarıyla yürütülmesi, tüm
ilgili kurum ve kuruluşlarda önceden yapılmış çalışmalara ve planlara ve bunlar
arasında taşrada ve merkezde yapılacak çok sıkı bir koordinasyona bağlıdır.
Bakanlıklarda bu görevin sahibi, tasarıya göre, bulunmamaktadır. Diğer
taraftan, gerçekte doğal afetleri de içeren sivil savunma hizmetleri, destek
hizmetleri dairesinin rutin ve sürekli olan ayrıntılı görev ve çalışmaları
içinde kaybolacak, önemini ve işlevini de yitirecektir. Özellikle, Türkiye
gibi, deprem kuşağı üzerinde bulunan ve afetlerin sıkça yaşandığı bir ülkede,
hazırlıklar sürekli bir biçimde yapılmadan, alınması gerekli önlemler ve
çalışmalar planlanmadan, bu konularda başarı şansı olamaz. Bunun için de, güçlü
bir örgüt yapısına ihtiyaç bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığında genel müdürlük
olarak örgütlenen bu hizmet, 36 ncı maddede yapılacak bir değişiklikle, diğer
bakanlıklarda ve yerel yönetimlerde bağımsız bir daire olarak örgütlenmeli;
bunlar, bünyesinde doğal afetleri de kapsar biçimde İçişleri Bakanlığına bağlı
Sivil Savunma Genel Müdürlüğüyle birbirine paralel çalışmalar yapmalıdır.
Arkadaşlar, dün, Çorum
Milletvekilimiz Sayın Agâh Kafkas bir konuşma yaptı burada ve Cumhuriyet Halk
Partisini eleştirdi. Ben, bu hafta içerisindeki bir konuşmamda biz, burada,
temel konuları ilgilendiren sadece bir yasa çıkardık; o da İş Kanunu demiştim;
bayağı bir tepki almıştım, diğer yasaları anlaşarak çıkardık, afları,
diğerlerini, hepsini anlaşarak çıkardık diye.
Şimdi, bakınız, o konuda,
biz "bu tasarı, sosyal devlet anlayışını yok ediyor" diyoruz.
Sayın Agâh Kafkas'ın
konuşmasını aynen okuyacağım; bu kürsüde yaptı; tehditkâr bir konuşmaydı. Şunu
söylüyor kendisi: "Çalışma yasaları da teknik düzenlemelerdir; ancak,
bunların felsefesi çok önemlidir."
Felsefe... Yani, bir
yasayı çıkarırken, hangi felsefeyle çıkacağı çok önemlidir. Biz de diyoruz ki,
Ömer Dinçer'in felsefesi çıkarıyor bu yasayı; anlayın.
Agâh Kafkas, İş Yasasının
hangi felsefeyle düzenleneceğini, çıkarılacağını, düzenlendiğini anlamış da,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının hangi felsefeyle çıkarılacağını hâlâ
anlamamış.
Devam ediyorum, bakınız
şöyle diyor: "İş hukukunun temel esprisi 'işçiyi koruma, güçsüzü ve
mağduru koruma' ilkesinden hareket eder. Sosyal devletin temel esprisi de
'çalışanı, zayıfı koruma' anlayışının bir yansımasıdır ve yasalar bu espri
çerçevesinde yürümelidir."
Arkadaşlar, biz, kamu
personel rejimini yok edeceksiniz diyoruz, değişecek diyoruz, sosyal devlet
ilkesini zedeliyorsunuz diyoruz. Bunlara da "hayır" dediniz.
Bakın, Sayın Kafkas daha
başka şeyler de söylüyor, çok ilginç şeyler söylüyor: "Bunların şu ana
kadar düzeltilmesi için, Partim içinde, yetkililerle uzun süredir bir çalışma
sürdürüyorum. Bilgim, aklım, tecrübem, özgür iradem, parlamenter sorumluluğum
ve yaşamım boyunca ödün vermemeye çalıştığım ilkelerim gereği, bu maddeler
düzeltilmediği takdirde; ayrıca, 18 inci maddedeki iş güvencesi kapsamını
genişleten, işçi sayısını 30'a çıkaran madde düzeltilmediği takdirde ve ayrıca,
iş güvencesinin tazminatlarıyla oynandığı takdirde -beş altı noktayı sayıp-
ben, istifa ederim arkadaş" demişti burada, açıkçası. Ne oldu; düzeltildi
mi? 30 kişiden 10 kişiye indi mi? Hani temel felsefesi?!. Hani çalışanı?!
Ezileni koruma felsefesinden vaz mı geçtiniz de bu sözlerden vazgeçiyorsunuz?
Ondan sonra çıkıyorsunuz bu kürsüye, sürekli olarak diyorsunuz ki, Cumhuriyet
Halk Partisi böyle yapıyor... Yapmayın... Tutanaklar burada, konuştuklarınız
burada. Konuştuklarınızı yapın, konuştuklarınızı yapın...
Bakın, Türkiye'de,
yıllardan beri bir özentiniz var. Bakın arkadaşlar, Sayın Bakan dün de bir
konuşma yaptı, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinden bahsetti. Biz, seksen
yıllık tarihimizden övünç ve gururla bahsediyoruz; tüm hatalarımızı, tüm
günahlarımızı sevaplarımızı da seve seve kabul ediyoruz; ama, buradaki herkes,
kendi arkasına bir baksın; kendi arkasında hangi yanlışlıklar, hangi hatalar
var, çok iyi baksın. Konuşurken, sanki öyle bir noktadasınız ki -burada 365
kişisiniz- sanki dünyaya 3 Kasım 2002'de geldiniz... Yapmayın arkadaşlar,
yapmayın... Dün neler söyledikleriniz belli, bugün neler söyledikleriniz belli,
burada söyledikleriniz belli. Hepiniz değişik siyasal partilerden geldiniz.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
ne söylüyorsunuz, ona bakın.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Bakınız, Türkiye'de, o deneme, 1983'te yapıldı, ANAP'la yapıldı,
ekonomik liberizasyon diye yapıldı. Şimdi, size aynı şey yaptırılmaya
çalışılıyor. Size, şimdi, siyasî liberizasyon diyorlar; yapmayın, allahaşkına
yapmayın... Yönelişim dediğiniz bu.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
ne söylüyorsunuz?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Türkiye'nin mevcut devlet
yapısını parçalayacaksınız, yerele vermekle, özel sektöre devredeceksiniz...
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımıza güven duyun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - ...yabancı sermayeye devredeceksiniz; çünkü, yabancı sermaye yerli
sermaye arasında bir ayırım, artık, bırakmadınız, kalktı. Bakın "her şey
iyiye gidiyor.."
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımıza güven duyun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - "Halkımızın durumu çok iyiye gidiyor..."
Bakın, ben, size bir
örnek vereyim ihracatla alakalı. Çok iyi gidiyor ihracat, değil mi? Ben, geçen
çarşamba günü burada bir konuşma yaptım; bu dolar kuruyla, Türk ihracatçısını
öldürürsünüz dedim; çünkü, ihracatçının bütün girdilerinde kur 1 650 000 lira
üzerinden hesaplandı; ama, dolar 1 350 000 lira; zarar ediyor... Buyurun,
Uludağ İhracatçılar Birliğinin ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odasının rakamlarını
okuyayım size: Geçen yıldan bu şubat ayının 15'ine kadar, ihracatta, hazır
giyimde eksi yüzde 25, halıda eksi yüzde 17, hububatta eksi yüzde 11, ağaçta
eksi yüzde 52, elektrikte eksi yüzde 37, çimentoda eksi yüzde 51, taşıt
araçlarında sadece yüzde 9 artış var.
AHMET YENİ (Samsun) -
Kanun maddesiyle alakalı mı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Tabiî; bakın, ben, yönetim biçiminizi anlatıyorum, devleti idare
etmekten bahsediyorum, kamu reformundan bahsediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Niye zam yaptınız? ÖTV oranını niye artırdınız? Dün, burada
bağırıyordunuz "mazota zam yapmadık, yakıta zam yapmadık" diyordunuz.
Köylü, mart ayında tarlaya girecek, ekime başlayacak. Dolar mı arttı, ne arttı,
hangi girdi arttı da zam yaptınız?! Sigaraya niye zam yaptınız? Lütfen,
yapmayın...
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Maddeyle alakalı...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Tarif ediyorum; tüm insanları, işte, bu şekilde, özel sektör eline
bırakacaksınız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Seçimden sonra zam yapmıyoruz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - IMF istemeseydi yapmazdınız; IMF geldi, öyle yaptınız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Gerektiğinde zam yapıyoruz, seçimden sonra değil.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - IMF geldi, IMF...
Sevgiler, saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Samsun Milletvekili Mustafa Çakır; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Çakır, süreniz 5
dakikadır.
MUSTAFA ÇAKIR (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, yeni anlayış, yeni yaklaşım ve yeni vizyon
değişimini öngörmektedir. Tasarı, kamu yönetiminde katılımcıdır, geleceğe
dönüktür, şeffaf, etkin ve verimlidir, insan haklarına saygılı ve hukuka sıkı
sıkıya bağlıdır.
Tasarıyla sağlanmak
istenilen ikinci husus ise, Türk kamu yönetiminde bulunan stratejik yönetim
açığının kapatılmasını sağlamaktır.
Tasarıyla öngörülen
üçüncü amaç ise, hantal merkezî yapı yerine, yerinden yönetime öncelik
verilmesidir; vatandaş ihtiyaçlarına duyarlı ve esnek bir teşkilat yapısının
kurulmasıdır. Takdir edersiniz ki, bu sorunlar geçmişte çözümlenemediği için,
her ilimizde, aksayan hizmet ve projeler mevcuttur. Kendi seçim çevremden
belirgin birkaç örnek bu görüşlerimi teyit etmektedir. Çarşamba ve Bafra
Ovalarının sulama projeleri... Onbeş yıldan beri projeler devam etmekte, ama,
ödenekler aksatıldığından dolayı otuz yıl önce yapılmış olan barajlardan
sulama yapılamamaktadır. Tarımsal
sanayi, gemi inşa tersanesi, petrol işleme rafinerisi, Karadeniz sahil
şeridindeki karayolu ile ülke genelindeki bütün köy yolları; kamu reformu
önceden tamamlanabilseydi, ülkemizde bu ve benzeri proje aksaklıkları
yaşanmazdı.
Sayın milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısı kanunlaştığı takdirde, bütün kamu
kurumlarının uyması gereken ilkeler hukukî bir yapıya kavuşacaktır.
Katılımcılık, şeffaflık, insan haklarına saygı, bürokrasinin azaltılması gibi
ilkeler uygulanabilir hale gelecektir. İhtiyaca göre değiştirilebilen bir teşkilat yapısı kurulacaktır. Kamu
kurumları işler hale getirilecektir. Merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev, yetki ve kaynak
paylaşımı yeni esaslara bağlanacaktır. Merkezî idare tarafından taşrada
yürütülmesi gereken hizmetlerin valilik ve kaymakamlıklar eliyle yürütülmesi
sağlanacaktır. Denetim sistemi, verimlilik, esaslı bir yapıya
kavuşturulacaktır. Mahallî idarelerin iş ve işlemleriyle ilgili uyuşmazlıkların
çözümüne yardımcı olmak ve kamu denetimini artırmak amacıyla halk deneticiliği
sistemi oluşturulacaktır.
Sayın milletvekilleri,
konuşmamda belirttiğim gibi, halkımız, devletimiz ve ülkemiz için çok önemli ve
olumlu düzenlemeler ihtiva eden Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının Yüce
Meclisimizin güvenine mazhar olacağına inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
tasarının yasalaşmasıyla hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Şahsı adına ikinci söz,
Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan'a aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Yasası Tasarısının 36 ncı maddesiyle ilgili kişisel söz hakkımı kullanıyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyetin kurulduğu dönemlerde, o günkü özgün koşullar içerisinde
oluşturulan kamu yönetimi modelimiz, cumhuriyet kurulduktan seksen yıl sonra,
gerçekten, halkımızın ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir. O günkü
koşullarda yetkilerin ve sorumlulukların büyük bir bölümünü merkezde toplama
anlayışı, Atatürk ilke ve devrimlerinin yerleştirilmesi için doğru bir karardı;
ancak, bugün, yetkilerin merkezde toplanması sistemi hantallaştırıyor, çözüm
bulmayı zorlaştırıyor; halkımız bu durumdan şikâyetçi. Gerçekten, sorunları çok
kısa sürede çözemiyoruz.
Bürokrasinin vatandaşa
güvenmemesi nedeniyle, kırtasiyecilik, vatandaşı canından bezdirir hale
getirmiştir. 1960'lı yıllardan beri, kamu yönetim modelimizi yeniden
yapılandırmak için ciddî çalışmalar yapılmış; ancak, nedense, bir türlü başarı
sağlanamamıştır. Bu, Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısının hazırlanması için
içnedenler; ancak, dışnedenler de var. Konuşmamın kısa süresi içerisinde
dışnedenlere değinmek istemiyorum.
Kamu yönetimindeki
değişimin Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da kabul gördüğü ve bu konuda
çalışmalar yaptığımız aşikârdır. Zaten, Adalet ve Kalkınma Partili konuşmacılar
da, Cumhuriyet Halk Partisinin "Yerel Çözüm 2000" ini, konuşmalarında
referans alıyorlar. Bu, bir ihtiyaç.
Hatta, kamu yönetimindeki
sıkıntılarla ilgili, biliyorsunuz, fıkralar bile var: Vatandaşın birisi nehre
düşüyor. Muhtar geliyor. Muhtara diyor ki: "Kurtar beni." Muhtar
diyor ki: "Bekle, ipimiz yok. Gidelim, ihtiyar heyetiyle bir karar alalım,
kaymakamdan izin alalım, üç yere teklif verelim; ipi alır, getirir, seni
kurtarırım." Adam "ben o zamana kadar boğulur, ölürüm" diyor. O
da "İyi ya işte, mevzuata göre ölürsün" diyor.
Gerçekten de, kamu
yönetimi sistemimiz büyük bir sıkıntı çekiyor; köklü bir değişikliğe ihtiyaç
var.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz
o değişikliği yapıyoruz.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu
yasa tasarısına bakınca, belki, ipi kolayca bulacağız ve vatandaşı
kurtaracağız; öyle görünüyor, bu da gerekli zaten. Ancak, bu tasarıyı
hazırlayan Sayın Ömer Dinçer'in açıklamalarına bakınca, vatandaşı bir an önce
kurtaralım derken, binbir emekle kurduğumuz seksen yıllık laik cumhuriyetimizi
tam bir batağa atacağız korkumuz var.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
hiç korkmayın, biz laik cumhuriyetin sahibiyiz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Maalesef, bu konuda, hiçbir konuşmacı, Sayın Bakan da dahil, konuşmalarıyla, bizi,
laik cumhuriyetin temel ilkelerini koruyacağımız konusunda, bu tasarıyla laik
cumhuriyetin temel ilkelerinin tehlikeye girmeyeceği konusunda ikna edemediler,
edemiyorsunuz.
AHMET IŞIK (Konya) - Laik
cumhuriyeti yıkmaya kimsenin gücü yetmez.
BAŞKAN - Sayın Işık...
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sizin, Başbakanlık Müsteşarını görevden almaya gücünüz yetmiyor...
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, gücünüz yetmeyecektir.
BAŞKAN - Sayın Arslan,
lütfen, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Bu
tasarının kanunlaşmasında çok acele ediyoruz. Biraz önceki konuşmamda Sayın
Bakana sordum "bizi, tatil, gece gündüz demeden çalıştırıyorsunuz; ancak,
yürürlük maddesine gelinceye kadar konuşma yapılacak, ondan sonra bitecek; yani,
bunu, hemen, acilen yürürlüğe koymayacaksınız, neden bu kadar acele
ediyorsunuz" dedim. Cevap şuydu:
"Biz söz verdik, halkımız bunu talep ediyor; o nedenle, bu tasarıyı
bir an önce geçirmemiz gerekiyor."
Değerli arkadaşlarım,
1970'li yıların ikinci yarısından başlayan küreselleşme rüzgârları sonucunda,
biliyorsunuz, uluslararası sermaye, kendisine engel olan bütün kurumları
ortadan kaldırmaya çalışıyor. Küreselleşme rüzgârlarının etkisiyle, emeğin yüz
yıllık mücadelesi sonucu elde ettiği birtakım değerler geri alınacak.
Uluslararası sermayenin iki önemli gücü olan IMF ve Dünya Bankası, bize, Yerel
Yönetimler Yasası Tasarısının çıkarılması, yerel yönetimlerde reform yapılması
için baskılar yapıyor, telkinlerde bulunuyor. Bildiğimiz kadarıyla, yakın bir
zaman önce Dubai'de yapılan toplantıda da, bu konuda, değişiklik yapılacağına
dair söz verildi. Bence, hükümetin acelesi, yurttaşın bu konudaki taleplerinden
değil; IMF ve Dünya Bankasına verdiğiniz sözleri bir an önce yerine
getirebilmek için bu kadar acele ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde -çok kısa bir zaman
önce- sizin arkadaşlarınız da, bizim
arkadaşlarımız da, 28 Mart seçimleri için aday oldular. Kendileriyle, uzunca
bir dönemden beri, siyaseten dayanışma içerisindeyiz. Milletvekillerimiz
gelecek, dayanışma içerisinde seçim bürolarını açacağız diye, hafta sonu için
büyük programlar yaptılar; maalesef gidemedik; siz de gidemediniz, biz de
gidemedik.
AHMET YENİ (Samsun) -
Engellediniz...
AHMET IŞIK (Konya) -
Sağlık olsun. Millet için çalışıyoruz.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Ne
acelesi vardı? Bu kadar acele etmenin ne gereği vardı? Üç dört gün daha geç
çıksaydı ne olurdu? Ama, IMF ve Dünya Bankası, sizden "bunu bir an önce
geçirin" diye talep ettikleri için bu kadar acele ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, cumhuriyetin temel ilkelerini değiştirecek bu yasa tasarısını düşünerek
hazırlayalım, layıkıyla hazırlayalım ve acele etmeyelim; bu haliyle geçerse,
gerçekten, büyük kuşkularımız, büyük endişelerimiz var.
Ben, bu yasa tasarısının
geçmemesini, geri çekilmesini talep ediyorum ve bu duygularla, Yüce Meclisi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş
hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu
denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve
fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin
mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji
geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî
idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı,
değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler
verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel
standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada
büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen
hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 36 ncı maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Ali Topuz |
İzzet Çetin |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Tekirdağ |
|
Oya Araslı |
Mesut Özakcan |
|
|
Ankara |
Aydın |
|
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum...
ALİ TOPUZ (İstanbul)-
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN- Oya sundum Sayın
Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul)-
Ayağa kalktım Sayın Başkan.
BAŞKAN- Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu, tekrar,
saygıyla selamlıyorum.
36 ncı maddenin
gerekçesine baktığımızda, yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak yardımcı
hizmet birimlerinde benzer hizmetleri yapan birimler bir araya toplanarak
destek hizmetleri daire başkanlığı kurulması öngörüldüğü, destek hizmetleri
daire başkanlığının, bakanlığın kuruluş amacını gerçekleştirmek üzere, çalışan
hizmet birimlerine destek hizmetlerini vermekle yükümlü olduğu açıklanmaktadır.
Sayın Bakanım, sivil savunma sekreterliğinin kaldırılması, kurumların sivil
savunma hizmetlerinde herhangi bir aksamaya yol açabilir mi? Bu konuda nasıl bir
tedbir öngörülmektedir?
İkinci sorum: Destek
hizmetleri daire başkanlığı, yerlerine ikame olunan hizmet birimlerinden daha
fonksiyonel olabilecekler midir?
Son sorum şu: Maddenin
(d) bendinde "bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak"
şeklinde bir ifade mevcuttur. Bunun, hukukî ve idarî çerçevesi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Akbulut, buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Cumhuriyet
Halk Partili bir sözcü, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi bir milletvekilinin söylemesine rağmen, tasarının
komisyonlardan hızla geçirildiği, kendilerine eleştiri fırsatı tanınmadığı
yönünde bir eleştiride bulundular.
Ben, Anayasa Komisyonu
üyesiyim. Anayasa Komisyonunda yapılan görüşmelere Cumhuriyet Halk Partili üye
arkadaşlarımız katıldı; onların haricinde, önemli sayıda Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili de toplantıda hazır bulundu. Ancak, geneli üzerinde
yapılan görüşmelerde söz alan Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, tasarının
esasıyla ilgili eleştiriler yerine, yalnızca, tasarıya katkısı olduğunu
bildirdikleri bir bürokratımızı eleştirdiler ve maddelere geçilmesi sırasında
da toplantıyı terk ettiler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
-Tamam... Soruyu sor!
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) -
Ona biz cevap verelim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Evet, soruyu soruyorum.
Bu değerli sözcümüzün,
komisyonlarda gerektiği şekilde katkıda bulunmadıkları şeklindeki görüşüne
katılıyor musunuz? Bunu, Değerli Komisyon Başkanımız daha iyi biliyorlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
teşekkür ederim.
Sayın Yiğit, buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarının 36 ncı maddesinde yerini bulan
destek hizmetleri daire başkanlığı, şimdiki durumda 3046 sayılı Yasanın 29 uncu
maddesinde idarî malî işler olarak düzenlenmiştir. Tasarıyla karşılaştırılarak,
şimdiki durumdan ne gibi farklılıklar öngörüldüğünü saptamak mümkündür.
Görüşmekte olduğumuz
tasarı, bu birimlerin şu anda görevleri arasında yer alan, personele dönük
sosyal tesis hizmetleri verme yetkisini ortadan kaldırmaktadır; böylece,
personelin, çalıştığı kurumlardaki sosyal tesislerden yararlanmasını
engellemektedir.
Bu birimlerin, personele
ve ailelerine dönük sağlık hizmeti almalarını düzenleme görevi de ortadan
kaldırılmıştır. Son derece düşük maaşla çalıştırılan kamu görevlileri,
aileleriyle birlikte sosyal ihtiyaçlarını ve sağlık ihtiyaçlarını karşılama
bakımından, kurum ve kuruluşların genel sorumsuzluğu karşısında yalnız
bırakılmıştır. Öte yandan, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama
olanaklarının tümüyle piyasa şartlarına terk edildiği bir ortamda, kamu
görevlilerinin, görevlerini kamu adına gereğince yerine getirmeleri nasıl
beklenebilir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, şunu
üzülerek belirtmek isterim ki, hükümetimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetim mekanizmasını çalıştırmamaktadır. Çünkü, güncel konulara ilişkin
sorularımızı sözlü soru olarak soruyoruz, birbuçuk yıldan önce sıra gelmiyor;
yazılıya çevirip soruyoruz, yine, yanıtını alamıyoruz. Şu anda soracağım
soruyu, daha önce sözlü olarak Devlet Bakanı Sayın Babacan'a sordum, yanıtını
alamadım. Daha sonra, ocak ayında bütçe görüşmeleri sırasında Genel Kurulda
Sayın Maliye Bakanına yönelttim, Sayın Bakanımız, yanıtını sözlü
veremeyeceğini, yazılı olarak vereceğini söyledi; iki aya yakın süre geçmesine
rağmen, bugüne kadar yanıtını alamadım.
Sayın Bakanıma soruyu
soruyorum: Özelleştirme mağduru işsiz işçiler, aileleriyle birlikte aç, perişan
ve mağdur bir şekilde sokağa terk edilmiş, devletin uzatacağı yardım elini
beklemektedir. Bu tasarıyla, bu işsiz mağdurlara yeni mağdurlar eklenecektir.
İşsiz ve sefalet içinde dolaşan, aileleriyle birlikte sokağa terk edilen bu
mağdur kamu çalışanlarını yeniden işe yerleştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Işık, "sivil savunma sekreterliğinin kaldırılmış olması, bir hizmet
aksamasına neden olur mu" diye sordular; hemen bu maddeyle neyi, niçin
değiştirdiğimizi bir iki cümleyle anlatırsam, bu soruya da cevap vermiş olurum.
Şu anda, mevzuatımızda ve uygulamada kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde idarî
ve malî işler daire başkanlığı var, bilgiişlem daire başkanlığı var -ki,
bilgisayar ve donanımlarının alımı işi bilgiişlem daire başkanlığının en önemli
görevleri arasında- ayrıca, Sayın Işık'ın sorusuna konu ettiği sivil savunma
sekreterliği var.
Destek hizmetleri daire
başkanlığı, bütün bu görevleri bünyesinde birleştirerek bir tek daire başkanlığından
yönetmeyi ve böylece ihtiyaçları karşılamayı hedeflemektedir. Dolayısıyla,
destek hizmetleri daire başkanlığı, bu tasarıyla kaldırılacak olan sivil
savunma sekreterliğinin görevlerini de yapacaktır. Bizim tespitlerimize göre,
sivil savunma sekreterliğinin kaldırılmış olması ve bu görevlerin destek
hizmetleri daire başkanlığınca yapılacak olması, hizmette bir aksamaya neden
olmayacaktır.
Ayrıca, Sayın Işık
"bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri de yapmak, destek
hizmetleri daire başkanlığının görevleri arasında sayılmıştır. Diğer görevler
nedir" diye sordu. bilindiği gibi, (a) fıkrasında "bakanlığın
ihtiyacı olan her türlü yapım, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv,
sağlık ve benzeri her türlü idarî ve malî hizmetleri yürütmek" deniliyor.
burada sayılmayan diğer işler olursa, diğer hizmetler olursa, bunların da
askıda kalmamasıyla ilgili "bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer
görevleri yapmak" ibaresi de buraya eklenmiştir, hizmette bir boşluk
meydana gelmesin düşüncesiyle.
Sayın Akbulut'un sorusunu
Sayın Komisyon Başkanımız cevaplayacak.
"Sosyal tesis yapım
işi ortadan kaldırılıyor" dedi Sayın Koçyiğit. Hayır; bunu gene destek
hizmetleri daire başkanlığı yapmaya devam edecek. "Personelin sağlık
hizmetleri de ortadan kaldırılıyor" dedi ki, bakın, burada "sağlık ve
benzeri her türlü idarî ve malî hizmetleri yürütmek" ibaresi var. O
bakımdan, bir boşluk, hizmetlerde bir aksama olmayacaktır; çünkü, metnin
içerisinde bunlar vardır.
Sürem dolmak üzere.
Komisyon Başkanımız Sayın Kuzu da sürenin bir kısmını kullanmak istiyor.
Özelleştirme mağdurlarıyla ilgili soruya dün cevap vermiştim; ama, biraz sonra
bir başka madde görüşülürken daha detaylı şekilde cevap verme hakkımı mahfuz
tutarak, şimdi sözü Komisyon Başkanımıza bırakıyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Kuzu,
buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Mustafa Nuri
Akbulut, komisyon üyemdir; Sayın Mesut Özakcan'ın, sayın milletvekilimizin
konuşmasına atfen bir sual yöneltti bana. Gerçekten, Sayın Özakcan az önceki
konuşmasında, bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi gerektiğini,
alelacele geçirmek için başka komisyona gönderildiğine benzer bir ifade
kullandı. Tabiî, bu, talihsiz bir ifadedir. 16 tane ihtisas komisyonumuz var,
her birinin görev ve yetkileri belirtilmiştir.
Plan ve Bütçe Komisyonu,
son yıllarda -çok değerli üyeleri elbette ki vardır, saygımız da vardır; ama-
tasarı ve teklifler üzerinde gerçekten tamamen tahakküm etmiş bir durumda.
Meclis Başkanımıza ben bunu daha önce de yazıyla bildirdim. Bu nereden
başlamıştır; hatırlarsanız, eski dönemlerde, koalisyon dönemlerinde iktidar
partisinin sayısı diğer komisyonlarda az olduğu için, 40 üyeli komisyonun 25'i
iktidar partisinin 15'i de muhalefetin olduğundan, rahat geçiririm diye oraya
gönderilmiştir. O alışkanlık, maalesef, devam ediyor bugün de. Mutlaka bunun
önlenmesi lazım. Aksi halde, diğer komisyonlar işlevsiz kalır. Siz, malî boyutu
olan her konu oraya gidecek diyebilirsiniz; o zaman, zannediyorum, Plan ve
Bütçe Komisyonuna tüm kanunları göndermemiz gerekir. Çünkü, her yasanın şöyle
veya böyle bir malî boyutu vardır. O bakımdan, yapılan bu dağıtım bence doğru
olmuştur. Kaldı ki, Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak ayrıca
sorulmuştur. Bunu özellikle açıklama ihtiyacını duydum.
Teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "taşınır ve
taşınmaz mal kayıtlarını tutmak" ibaresinin "demirbaş ve gayrimenkul
kayıtlarını tutmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "Destek
Hizmetleri" ibaresinden sonra "satınalma" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "bakım ve
onarım" ibaresinden sonra "ısınma ve soğutma" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinin sonuna aşağıdaki (e)
fıkrasının eklenmesini arz ederim.
Madde 36 (e) fıkrası:
Destek hizmetleri daire başkanlığı idarî ve malî hizmetlerin devamlılığı için
gerekli tedbirleri alır.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "Bakanlık sivil
savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı"
başlıklı 36 ncı maddesinin (b) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
İzzet
Çetin |
Enis
Tütüncü |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Tekirdağ |
|
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
Erdal
Karademir |
Oya
Araslı |
|
Ankara |
İzmir |
Ankara |
|
M. Mesut
Özakcan |
Mehmet
Boztaş |
Mehmet
Küçükaşık |
|
Aydın |
Aydın |
Bursa |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yedinci önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı"
başlıklı 36 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
İzzet
Çetin |
Enis
Tütüncü |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Tekirdağ |
|
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
Erdal
Karademir |
Oya
Araslı |
|
Ankara |
İzmir |
Ankara |
|
M. Mesut Özakcan |
Mehmet Boztaş |
Mehmet Küçükaşık |
|
Aydın |
Aydın |
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Muzaffer Kurtulmuşoğlu önerge hakkında konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın
Kurtulmuşoğlu, buyurun. (CHP) sıralarından alkışlar)
Sayın Kurtulmuşoğlu,
süreniz 5 dakika.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Bu da, sizlere, hiçbirinize yeni bir
cümle değil. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
günlerdir, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hakkında, gerek iktidar gerekse
muhalefet milletvekillerinin konuşmalarını dikkatle izledim. Bazı iktidar
milletvekillerinin söylediği gibi, biz de bazı yetkilerin yerel yönetimlere
devredilmesini ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini istiyoruz tabiî ki;
doğrudur; ama, bugün gelen tasarıdaki gibi, üniter devletin yapısını bozacak
şekilde değil de, merkezî hükümetlerin yetkilerini hantal devlet yapısından
çıkarmak şeklinde olmalıydı diye düşünüyorum.
Ben, bugün, iktidarın,
burada, işsize iş, yoksula aş temin edilmesiyle ilgili konuşmasını isterdim.
İktidarların görevi, ilkönce, insanları mutlu etmektir. Tabiî ki, yasalar
çıkacaktır. Bir yasa çıkarken, toplumsal bir mutabakatın sağlanması lazımdır
diye düşünüyorum; fakat, bunların hiçbiri yapılmadı. Mesela, sivil toplum
örgütlerini, üniversiteleri devreye sokmadınız. Üstüne üstlük, karşınızda bir
tek Anamuhalefet Partisi var. Onların da görüşünü alsaydınız ne olurdu; bugün,
burada, bu kadar tartışmayı yapmazdık diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
bugün, burada, bunun yerine, ülkenin ekonomik sorunları, işsizlerin iş sorunu,
aşsızların aş sorunu konuşulmalı diye düşünüyorum.
Belediyeler kan ağlıyor.
Belediyelerin gelirlerini düşürdünüz, belediyeleri maaş ödeyemez duruma
getirdiniz. Kendi yandaşınız belediyelere gereği kadar yardım ediyorsunuz;
hani, siyasî ayırım yapmayacaktınız! İktidara öyle geldiniz; ama, sözünüzü
tutmadınız; yanlış yaptınız. Bu yanlışları, sizden evvelki iktidarlar da yaptı.
Sonuç ne oldu biliyor musunuz sevgili arkadaşlarım; söyleyeyim ne olduğunu;
sizin oturduğunuz sıralarda dün onlar vardı, şimdi yoklar. Niçin yoklar; bu
millet yaptıklarının karşılığını onlara verdi de ondan yoklar. Şimdi de,
yaptığınız yanlışların karşılığı olarak, yarın, aynı dersi size vereceklerdir
diye düşünüyorum. Bu Meclis, kimseye baki değildir.
Sağlığın, köy
hizmetlerinin ve millî eğitimin yerel yönetimlere, yani il özel idaresine
verilmesi demek, devlet kurumlarının siyasete sokulması demektir diye
düşünüyorum. Bunun altında yatan ikinci sorun da, sağlıkta, eğitimde
özelleştirmenin önünü açmaktır. Bu da, sağlıkta, eğitimde "paran kadar sağlık,
paran kadar eğitim" demektir. Bu, sosyal devlet ilkesine aykırıdır.
Sayın Mehmet Fırat Bey,
burada "biz, muhalefet partisinin dediklerini yapıyoruz" dedi. Keşke
öyle olsaydı da, biz, burada bunları tartışmasaydık. Bu Meclis, İktidar ve
Anamuhalefet olarak iki gruptan ibarettir; yan yana gelinseydi de toplumla
örtüşen bir kamu yönetimi yasası çıkarılsaydı kötü mü olurdu; zannetmiyorum,
hiç de kötü olmazdı. İktidarlar alışmışlar; iktidara geldiklerinde, muhalefette
söylediklerinin tam tersini yapmayı âdet haline getirmişlerdir. Hep söylüyorum;
bu Meclisin en büyük eksikliklerinden bir tanesi, iktidar ve muhalefet arasında
iletişim bozukluğunun yaşanmasıdır. Türkiye'den başka Türkiye yoktur. İktidarı
uyarıyorum; geliniz, önemli yasalarda muhalefetin de görüşünü alınız. Eğer
böyle yaparsanız, çoğu yasalar ne Anayasa Mahkemesinden ne de başka kurumdan
döner. Bu millet, sizden ve bizden bunu beklemektedir.
Sayın milletvekilleri,
sizleri, tekrar uyarıyorum; bir daha, iki gruplu bir Meclis kolay kolay gelmez.
Onun için, toplum, bizden çok şey bekliyor ve beklemekte de haklıdır. Geliniz,
bize verilen oyların hakkını hep birlikte verelim diyorum. Yine, yasalar sizin
olsun, puan sizin olsun, siz alınız. Biz, muhalefet olarak halkın mutlu
olmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kurtulmuşoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
Buyurun.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Tamamlarım tabiî.
Siz istemiyor musunuz;
elbette, siz de istersiniz; ama, niçin bir araya gelemediğimizi anlamış
değilim.
Tekrar söylüyorum,
geliniz, iktidar olarak, her şeyi ben yaparım sevdasından vazgeçiniz. Bu
iktidar sevdasının hiç kimseye getirisi olmamıştır, bundan sonra da olacağını
zannetmiyorum. Doğrudur, çoğunluğunuz vardır, parmak sayınız 368'dir; ama,
unutmayınız ki, halk bu sayıyı, size, yüzde 34'le verdi; geride yüzde 66 gibi
bir çoğunluk bulunmaktadır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Bu sefer yüzde 50'yi verecek.
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Devamla) - Yani, halkın çoğu size bu güveni vermemiştir; ona göre, çok da
mağrur olmaya lüzum yoktur.
Geliniz, tekrar
söylüyorum, bu tasarıyı geri çekiniz. Sivil toplum örgütlerinin, dışarıdaki ve
içerideki muhalefetin görüşünü alarak, bir bütünlük sağladıktan sonra yeniden
görüşülmesini temenni ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kurtulmuşoğlu.
AHMET IŞIK (Konya) -
Halkımızın yüzde 81'i size oy
vermemiştir!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Al, hepsi de senin olsun!.. Ne yapacaksın reyleri?! Meydandasınız işte!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam Başkanım.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı"
başlıklı 36 ncı maddesinin (d) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Topuz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Araslı önerge üzerinde konuşacaklar.
BAŞKAN - Sayın Oya
Araslı; buyurun.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Önümüzde bir düzenleme
var. Bir hukuk kuralının, uygulanabilirken, içeriğinin hiçbir şekilde tereddüte
mahal bırakmaması gerekir. Bu, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir; ama, buna
ek olarak Anayasamızda şu hükümler vardır: Anayasanın 123 üncü maddesinde
idarenin bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği bildirilmiştir. Anayasanın
128 inci maddesinde memurların ve kamu görevlilerinin yetki ve görevlerinin
kanunla düzenleneceği bildirilmiştir. Anayasanın 8 inci maddesinde de
yürütmenin, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilecek bir yetki ve
görev olduğu açıklanmıştır.
Şimdi, ben size sormak
istiyorum; "bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevler"
sizin için ne kadar belirli? Bu "diğer görevler" ne tür görevler?
Anayasa, biraz önce sıraladığım hükümleri vazederken, görevin sınırlarının
hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak bir biçimde açık olmasını arzu ettiği için
bu hükümleri getirmiştir. Bu hükümlerin vazedilişindeki amaç budur; ama, burada
fevkalade belirsiz bir düzenleme karşımızdadır, Anayasanın bu üç hükmünün
gereğini karşılamayacak bir düzenleme karşımızdadır.
Aynı şekilde, Anayasa
hükümleri bakımından bir sakınca teşkil eden bir yer de (a) bendinde vardır.
"Sağlık ve benzeri her türlü idarî ve malî hizmetler" nedir? Burada
sıralanan kiralama, yapma, yaptırma, satın alma ve bunlara benzer olan diğer
hizmetler nedir? Bir belirlilik var mı; yok. Uygulamada da güçlük çıkaracaktır, Anayasa hükümlerine
uygunluk bakımından da bir güçlük çıkaracaktır; ama, ne yazık ki, alelacele
yasa çıkaralım endişesi içerisinde, Anayasanın bu gerekleri gözönünde
tutulmamıştır. Bu projenin başmimarı olduğunu her vesileyle açıklayan Başbakanlık
Müsteşarı, yazdığının çizdiğinin arkasında durmakla o kadar meşgul olmuştur ki,
bunlara vakit ayıramamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bir
devleti yıkmanın çeşitli yolları vardır; kimi ham hayal sahipleri, yazdığıyla
çizdiğiyle, orada ortaya koyduğu birtakım yol haritalarıyla cumhuriyeti
yıkabileceğini düşünür, bunun hayalini kurar, buna kalkışır; kimileri ise,
çıkardığı yasaların, anayasal düzeni, normlar hiyerarşisini altüst etmesi,
hukuk düzeninden beklenen belirliliği getirmemesiyle bu devleti yıkar. Devlet
böyle yıkılır.
Bize "neresinde
izler, neresi yanlış" diye sorduğunuz zaman, her vesileyle açıklama
yapıyoruz, bunu da iyi dinleyin. Umarız ki, bundan sonra bir daha
"neresinde, nasıl yıkılıyor, ne yapılıyor" gibi birtakım sorular
sormazsınız. Size, burada, birtakım gerçekleri, olanca açıklığıyla ifade
ettiğimizi düşünüyoruz.
Aslında, kamu yönetiminde
reform ihtiyacı nereden doğmuştur; yetkilerin, idarî birimler arasında net bir
biçimde dağıtılmamış olmasından doğmuştur. İdarenin birimleri, o senin yetkin,
bu benim yetkim diye, zaman zaman, aralarında yetki ve görev sorununu
tartışmaya başlamışlardır. Bizi kamu reformu yapmaya iten yegâne neden,
yetkilerin merkezde toplanmış olması değildir. Bu, bir nedendir; ama, bunun
yanında sayısız neden vardır. Onlardan birisi de, mevcut mevzuatımızda,
yetkilerin bir belirliliğe kavuşmamış olmasıdır. Siz, buradaki düzenlemede ne
yapıyorsunuz; Anayasaya aykırılığın yanı sıra, yeni bir yetki karmaşasına, yeni
bir görev karmaşasına yol açıyorsunuz. Bunu yapmayalım arkadaşlar. Anayasaya
saygı, bir devletin temel direğidir. Burada hepimiz Anayasaya sahip
çıkacağımıza -beğenelim beğenmeyelim, yürürlüktedir- ona uygun hareket
edeceğimize yemin ettik. O Anayasa yürürlükte kaldığı sürece, ona uygun
düzenleme yapmak gibi bir görevimiz vardır. Ama, siz, hâlâ, bir zamanlar
Türkiye'de telaffuz edilmiş olan ve Türkiye'nin başına da çok büyük sorunlar
açmış olan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
OYA ARASLI (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
"...Anayasa bir kere
delinmiş olmakla bir şey olmaz" zihniyetini yaşatmak istiyorsanız, ona
sahip çıkmak istiyorsanız, o zaman diyeceğimiz bir tek şey var: Anayasaya saygı
yıkıldığı zaman, bir devletin hukuk düzeninin temelleri tehlikeye sokulur; bir
devletin hukuk düzeninin temelleri tehlikeye sokulduğu zaman da, çöküş başlamış
olur. Bunu, kimsenin aklından çıkarmaması gerekiyor. Bu, hepimizin görevinin de
çok önemli bir parçasıdır.
Biz, burada, yasa koyan
bir organ olarak görev yapıyoruz. Her istediğimiz alanda yasa yapabiliriz; ama,
bir tek koşulla; Anayasanın kuralları içerisinde kalmak, Anayasaya uygun olmak
koşuluyla. Maalesef, bu düzenlemede, Anayasaya gereken özenin gösterilmemiş
olduğunu görüyoruz ve bu önergeye olumlu oy vermesini, Anayasaya saygı gereği,
arkadaşlarımızdan diliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, izin verirseniz, kısa
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Şahin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Araslı, görüşmekte olduğumuz maddenin "bakan ve müsteşar tarafından
verilecek diğer görevleri yapmak" fıkrasının Anayasaya aykırı olduğunu
ifade ettiler ve Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında
"memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir" fıkrasına aykırı olduğunu ifade ettiler.
Şu, elimdeki, hâlâ
yürürlükte olan 3046 sayılı Kanun. Bakın, bu kanunun birçok maddesinin sonu
şöyle bitiyor: "...bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri
yapmak, bakanlıkça verilecek diğer işleri yapmak." Şu kanun, Anayasa
Mahkemesinin denetiminden geçti. Bu fıkralar, Anayasa Mahkemesince Anayasaya
aykırı bulunmadı.
Şimdi, Sayın Araslı'nın,
bir hukuk profesörü olarak bunları bilmesi gerekirdi, bunları inceleyerek
buraya çıkması gerekirdi. O bakımdan, burada, Anayasaya aykırılık olmadığı
gibi, mevcut hükümler, hâlâ yürürlükte olan kanunlarda aynen olduğu gibi ve
Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçtiği gibi, bunu büyüterek, rejime yönelik
bir düşüncenin ürünü olarak değerlendirmiş olmasını, doğrusu, kabul edilemez
bir değerlendirme olarak ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Bakan, ne zamandan beri yasalara uygunluk Anayasaya uygunluğun yerine
kaim oluyor?!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "Bakanlık sivil
savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlıklarda sivil
savunma uzmanları tarafından bu işler yürütüldüğünden, bu görevin uzman olmayan
kişilere verilmesinin uygun olmadığını düşünüyorum.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinin sonuna aşağıdaki (e) fıkrasının
eklenmesini arz ederim.
Madde 36 (e) fıkrası:
Destek hizmetleri daire başkanlığı idarî ve malî hizmetlerin devamlılığı için
gerekli tedbirleri alır.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu hizmetinin sürekli
olması sebebiyle gerek görülen tedbirlerin önceden alınabilmesi için bunların
kanun metnine yazılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "bakım ve
onarım" ibaresinden sonra "ısınma ve soğutma" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergemi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "destek
hizmetleri" ibaresinden sonra "satın alma" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Satın alma, yolsuzluk
olaylarının en fazla gündeme getirildiği birimlerden biri olduğundan, bununla
ilgili faaliyetlerin direkt daire başkanına verilmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinde geçen "taşınır ve
taşınmaz mal kayıtlarını tutmak" ibaresinin "demirbaş ve gayrimenkul
kayıtlarını tutmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu terimlerin anlaşılır
olmak bakımından daha uygun olacağına inanıyorum.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 36
ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
II. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylamasına geçmeden önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
kontrol edeceğim; yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Sayın milletvekillerinin
isimlerini okutuyorum:
Ali Topuz?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Enis Tütüncü?.. Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Canan Arıtman?.. Burada.
Ersoy Bulut?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Selami Yiğit?.. Burada.
İsmail Özay?.. Burada.
Sedat Pekel?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Hüseyin Özcan?.. Burada.
İsmet Atalay?.. Burada.
Muhsin Koçyiğit?..
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Atila Emek?..
Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Atilla Başoğlu?.. Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu?..
Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
İsmail Değerli?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 2 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 36 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı ve ilgili
kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet birimleri
MADDE 37. - Bakanlık
bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
görevleri, bakanlık merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevleri esas
alınarak düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, burada hiçbir
toplantıya katılmayan; ama, toplantının yıldızı olan Baş Müsteşarla ilgili
birkaç şey söylemek istiyorum ve burada, arkadaşlarıma katılmayarak bazı şeyler
söyleyeceğim.
Ben, Sayın Müsteşara
haksızlık edildiğini düşünüyorum. Sayın Müsteşara haksızlık edilmiştir; çünkü,
aslında, bu tasarıyla ilgili, kamuoyunda birtakım gerçek tartışmanın ortaya
çıkması için birtakım unsurların, ancak Sayın Müsteşarın yazısıyla ortaya
çıktığını kabul etmek zorundayız. Yani, kendisine biz bir teşekkür borçluyuz.
Sayın Müsteşar, maskeli baloda maskesini çıkaran kişidir. Biz, şimdi, o maskeli
balonun diğer unsurlarının da maskelerini çıkarmasını istiyoruz; ama,
çıkarmıyorlar; hayır diyorlar, Müsteşar bunu böyle dememişti... Adam büyük bir
mertlikle, sekiz sene sonra "ben onu dedim, bugün de hâlâ geçerli" diyor. "Geçerli"
diyor -bravo- ve "orada oturacağım ben" diyor. Tabiî, buna bravo
demiyorum; yani, Türkiye Cumhuriyetinde böylesine direnebilmek, arkasında
Başbakan olmadan olabilir bir iş değildir. Dolayısıyla, biz, bugün, artık,
sadece Müsteşarın koltuğunu terk etmesinin yeterli olmadığını düşünüyoruz. Onu
orada tutan Başbakanın da onunla birlikte gitmesi gerekir. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, gidecektir, merak etmeyin;
geldiği gibi gidecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, kamu hizmeti sorumluluğundan ve denetiminden bir kaçış tasarısıdır. Bu
tasarı, sosyal devletten tüccar devlete geçiş tasarısıdır...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İşportacı devlet...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ona
geleceğim... Sizin o işportacı mı.. TÜPRAŞ işporta mı?! Dünyanın en büyük 500
şirketi arasında sayılan TÜPRAŞ işporta şirketi mi de satıyorsun?!
...Sosyal devletten
kaçıştır, piyasaya gidiştir, bütün kamu hizmetleri sorumluluğunu üzerinden
atmaktır. Devletin her türlü ekonomik girişimini engelleyen, ama, her türlü
kamu hizmeti sunumunu piyasaya devreden bir anlayış bu.
Bu tasarıyla kamu
tüzelkişiliğinin tekliğini bozup, bunu 1 000 parçaya, bunu 3 000 parçaya
ayıracaksınız. Biz, daha, kamu tüzelkişiliği tekken denetim görevimizi
yapamıyoruz. Bizim, burada, yasama organı olarak, en önemli denetim görevini
yapan bir birim olarak, yasama faaliyeti yanındaki ikinci önemli faaliyetimiz
nedir; denetim faaliyetidir. Biz, bu faaliyeti bile yapamıyoruz. Niye
yapamıyoruz; çünkü, ne yazık ki, denetimi sonuna kadar götüremiyoruz.
Dokunulmazlıkları kaldıramıyoruz, dokunulmazlık dosyası gelenleri inceletemiyoruz
ve burada, birçok bakanın, şu an icraat içinde olan birçok bakanın icraatına,
ne yazık ki, engel olamıyoruz; yani, bunun örnekleri var, birazdan vaktim
kalırsa değineceğim.
Burada, eğer, biz, sadece
genelden yerele geçişin teknik ayrıntılarını tartışıyor olsaydık, yani, denetim
böyle daha iyi yapılır, daha kötü yapılır gibi iyi niyetli bir tartışma
götürüyor olsaydık, belki, bütün bunları söylemeye gerek kalmazdı; ama, değerli
arkadaşlarım, burada çok ciddî bir süreçten geçiyoruz. Kamu kurumlarının, kamu hizmetlerinin
parçalanması sürecidir bu ve biz bugün sizin uygulamanıza bakarak, sizin bütün
bundan sonra da yapacaklarınıza karşı büyük bir güvensizlik ve büyük bir kuşku
duyuyoruz.
Bunun niçin böyle
olduğuna ilişkin birkaç örnek vereyim. Bakınız değerli arkadaşlarım, sizin
özelleştirme uygulamanızdan birkaç örnek vereyim. Eğer, bu uygulamalar, sizin
o, 3 000 yerel yönetim birimine, özellikle il özel idaresi, 81 tane il özel
idaresi aracılığıyla yapacağınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminden
de kaçıracağınız uygulamalar buna benzeyecekse, vay Türkiye'nin haline!..
SEKA'yı sattınız. Kime
sattınız; Albayraklara... O kimdir; o, Yeni Şafak Gazetesinin sahibidir ve aynı
zamanda iktidarınızın en büyük şakşakçısıdır. Peki, kaça sattınız; 1 100 000 dolara.
Bakınız, sadece 185 tane
lojmanını örnek vereyim. Bunlar, lojman dediğimiz şeyler, her biri bağımsız
daire. Size en kelepir fiyattan bir tarife çıkarayım, en kelepir... 10 milyar
liraya satsaydınız tanesini ne ederdi değerli arkadaşlarım; 1 trilyon 850
milyar lira sadece lojmanlar ederdi. Siz, bunun bütününü 1 trilyon 500 milyara
sattınız. O bütünde neler vardı. Bakın, hediyesi ne var, ayrıca söyleyeyim: 1
950 dönüm araziyi verdiniz üstüne, sosyal tesisleri verdiniz ve bir de, çalışır
durumdaki, esas ana konu olan, fabrikayı verdiniz; yani, lojman parasını bile
karşılamayan bir fiyata bunu yapıyorsunuz. Bu, halkın parasının peşkeşi değil
midir?! Halk, sizden bu hesabı sormayacak mı sanıyorsunuz?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Başka müşteri var mıydı?!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Satmak zorunda değilsin. "Başka müşteri var mıydı" diyor!..
Tekel yağmasından örnek
vereyim size: Bunu, dörtlü bir şirkete sattınız; bu satış, 292 000 000 dolarlık
bir fiyata gerçekleşti. Değerli arkadaşlarım, bu şirketin, yani, Tekel Alkollü
İçkiler Şirketinin şu anki stok değeri, stoklarında olan mal; yani, nakde hemen
çevrilebilir -ki, biliyorsunuz, bu alkollü içkiler nakde anında çevrilebilen
şeyler- 126 000 000 dolar, bu kadar stoku var; düşünüz 292 000 000'dan. Ayrıca,
3 000 işçinin 32 000 000 dolarlık kıdem tazminatını devlet olarak üstlendiniz;
onu da düşün. Yani, siz, gerçekte, bunu, 292 000 000 dolara değil, 128 000 000
dolara satıyorsunuz. Peki, bu sattığınız işletmenin gerçek değeri ne olabilir;
birkaç örnek vereyim.
Şirketin yıllık cirosu
550 000 000 dolar; yani, 128 000 000 doların 5 katına yakın. Bu şirketin
ödediği yıllık vergi 385 000 000 dolar. Bu şirketin 13 içki fabrikasından
11'ine son beş yılda yapılan yatırım 258 000 000 dolar değerli arkadaşlarım.
Bunu, hep devlet kesesinden yaptık ve burada, sadece Yeni Rakı ve votkanın isim
hakkının uluslararası olarak değeri 220 000 000 dolar; sadece isim hakkı;
hiçbir tesis vermeden, sadece isim hakkını devretseniz, 220 000 000 dolar ve
bunun fabrikalarının varlık değeri de ayrıca 360 000 000 dolar. Siz, böyle bir
tesisi peşkeş çekiyorsunuz.
Bakın, dahası var; çok
ilginç bir şey daha yaptınız. Bu şirkete teslim 20 Şubatta öngörülmüştü; tarih,
27 Şubata ertelendi ve dağıtım şirketi şöyle bir karar aldı: 20 Şubattan 27
Şubata kadar Tekel dağıtım yapmıyor. Niye; çünkü, dağıtım yapsa, satsa, parası
devlete gelecek. Bu, alan şirketlere gitsin diye 20 Şubat ile 27 Şubat arasında
dağıtımı durdurdu; yani, geçen haftadan bugüne kadar dağıtım durduruldu.
Buradan şirketin kârı, ilave kârı ne kadar; 9 000 000 dolar. Yani, siz, bu
şirkete bir 13 trilyon lira daha hediye ettiniz. Kimin parasından; kendi
cebinizden mi?! Bu milletin gözyaşıyla, bu milletin vergisiyle, göznuruyla
biriktirdiği, yaptığı kamu girişimleridir bunlar. Kendi kesenizden böyle bir
şeyi yapar mıydınız?! Peki, bütün bunları şeffaflık içinde mi yaptınız?! Biz,
bütün bu uygulamaların hiçbir açık artırmaya da gidilmeden yapıldığını
biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu mu
adalet, bu mu dürüstlük?! Siz, bu millete nasıl hesap vereceksiniz, bana söyler
misiniz!.. Sadece bugün değil, geleceğin... Siz, gelecek nesillere nasıl hesap
vereceksiniz?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Millete değil, Allah'a nasıl verecekler!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Başka bir yağmadan daha bahsedeyim; TÜPRAŞ yağmasından bahsedeyim. TÜPRAŞ
yağması: 227 000 000 ton petrol işleme kapasitesi olan, yıllık cirosu 13 500
000 000 dolar olan ve dünyanın en büyük 500 şirketi arasında olan TÜPRAŞ'ın şu
an toplam cirosu, Koç'un bütün şirketlerinin toplam cirosundan fazla değerli
arkadaşlarım; bunu biliyor musunuz? Bunu kaça sattınız; 1 300 000 000 dolara.
Stoklarında ne kadar petrol var, kaç para değerinde petrol var biliyor musunuz
ve siz, bu şirkete yapılan yatırımın değerini biliyor musunuz; 1 700 000 000
dolarlık yatırım yapıldı bu şirkete son yıllarda. Bu şirketin ihracatı, sadece
2003'te 635 000 000 dolar ve brüt kârı 460 000 000 dolar, ödediği vergiler 7
700 000 000 dolar. Diyeceksiniz ki, vergi yine alınır; alınır tabiî, ama,
ithalatta alınan fiyatlarla en ufak bir oynama -ki, alan şirket bunu yapabilir,
ne idiği belirsiz bir şirkettir- onları düşük göstermek üzerinden milyar
dolarlar mertebesinde Hazineye kazık atabilirler.
Değerli arkadaşlarım,
siz, bunları, eğer bilmiyorduysanız, şimdi öğrenin bari de, bunları geri nasıl
alırız diye onun hesabını yapın.
Karşınıza çıkan şirket
nedir; karşınıza çıkan şirket, bu son dönemde türemiş Rus vurguncularından bir
tanesi. Uluslararası piyasada 1 300 000 000 dolar borcu olan, kendi ortaklarına
garanti vesaire vermesi dahi izne tabi olan, veremeyen -uluslararası bankalar
bunu yasaklamış- adına Tatneft ve Efremov Kautschuk denen bir şirket. Son
dakikada, usule aykırı olarak, Zorlu Şirketini de buna ortaklığa yamaladılar.
Kesinlikle hukuk dışıdır. Böyle bir şirkete, bu ülkenin pırlantasını
satabiliyorsunuz, 1 300 000 000 dolar gibi bir fiyata; yani, toplam cirosunun
onda 1'ine.
Değerli arkadaşlar, çok
yazıktır buna. Türkiye buna layık değil. Türkiye böyle uygulamalara layık
değil. Ben, gerçekten, vay benim zavallı yurdum diyorum; vay benim zavallı
halkım diyorum; ama, halk, bunların hesabını soracaktır. Sormak için fırsat, 28
Marttır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET IŞIK (Konya) - 28
Mart, güzel...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Eğer orada sormazsa, öbüründe sorar. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar...
AHMET IŞIK (Konya) - 28
Martı değiştirme... 28 Martı değiştirme...
BAŞKAN - Sayın Oyan,
konuşmanızı tamamlayınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bakın, orada sorması gerekir; çünkü, Türkiye'de büyük bir soygun vardır.
Türkiye'de bu soyguna şimdi "dur" demezlerse, yarın derler.
AHMET IŞIK (Konya) - 28
Martı değiştirme...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Şimdiye kadar bütün sağ iktidarların başına ne geldiyse, başınıza gelecek şey
odur.
Bakın, size son olarak
şunu söyleyeyim: Kamu iktisadî teşebbüslerini satmak, yolsuzluklardan
arındırmaz. Bir geceyarısı kararıyla ihracatta, ithalatta fon koyar, kaldırır,
vergiyi azaltır indirirsiniz, ondan sonra tavuklara yem diye 4 000 ton ithalat
yaparsınız. Onun miktarını daha iyi anlamanız için şöyle söyleyeyim: Bu, tam 10
tonluk kamyondan 400 tane kamyon eder; yani, sizin Dikmen'deki Maliye
Bakanlığından Ulus'taki Maliye Bakanlığına kadar kamyonları tampon tampona
dizseniz, almaz ve bunu, tabiî, yerseniz, tavuklar için ithal etmiş olursunuz.
Türkiye'nin kamu
çıkarını, kamu yararını gözetmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz, size
karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 37 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Türk Milletini ve Kırıkkaleli hemşerilerimi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
üzerinde konuştuğumuz 37 nci madde şöyle diyor: "Bakanlık bağlı ve ilgili
kuruluşlarındaki danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin görevleri, bakanlık
merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevleri esas alınarak
düzenlenir."
Sorarım size, 40 000'e
yakın köyümüze hizmet götüren Köy Hizmetlerini ortadan kaldıracaksınız; o
zaman, bu madde ne işe yarayacak?! Köy Hizmetlerini, aşırı partizanlık
kaçınılmaz hale gelecek olan il yönetimlerine bıraktığınız zaman, pek çok
köyümüz hizmet alamayacaktır.
Yakın zamanda, bizim
yapıcı muhalefetimize rağmen, bir yasa çıkararak 340 belde belediyesini yok
etmek istediniz. Bereket versin, Cumhurbaşkanımız veto etti de, yurdumuzun dört
bir tarafındaki bu 340 belediyemiz kapatılmaktan kurtuldu.
Cumhuriyet Halk
Partisinin kararlı muhalefeti sayesinde bu 340 belde belediyemiz, 28 Mart yerel
seçimlerine belediye olarak katılabileceklerdir. Bu 340 belde belediyesi
ağırlıklı olarak kırsal alandadır; çiftçilikle, esnaflıkla uğraşan
vatandaşlarımızın yaşadığı beldelerdir. Hem hizmeti yerelleştireceğiz
diyorsunuz hem de bu belediyeleri yok etmek istiyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu! Siz böyle yaparsanız, 37 nci maddedeki danışma ve yardımcı
hizmetler birimi, köylümüze, esnafımıza hiçbir hizmet getirmez, olsa olsa fakir
fukaraya yük getirir.
Değerli milletvekilleri,
kapatılmak istenen belde belediyelerimizin bir kısmı, Türkiye Cumhuriyetiyle
yaşıt, çok eski belediyelerimizdir. Yapılması gereken, bu belediyelerimizi,
çevre köylerle birlikte, daha güçlü belediyeler haline getirip, köylerimize de
şehir hizmetleri götürmektir.
Köylerimizi,
beldelerimizi şehirler gibi modernleştirmek için, Türkiye'yi, belediyeler
Türkiyesi haline getirmek, Atatürkümüzün "köylü milletin efendisidir"
düsturunun gereğidir. Siz, aziz köylülerimizi böylesine hizmetlere layık
görmüyorsanız, bu 37 nci madde ne işe yarar?..
Bu tasarı, Avrupa Birliği
ölçülerine göre, herkesin kendi köyünde, kasabasında, şehrinde hizmetleri
tarafsız bir şekilde, kendi kendilerini yöneterek almalarını sağlayan bir
anlayışa sahip değildir. Bu yasa ne getirecek; partizan ve ayrımcı
uygulamalarla, köyleri, kasabaları, şehirleri, halkımızı birbirine
düşürecektir. Ülkemizin bölünmesi gibi, hiçbir vatanseverin kabul edemeyeceği
bir felakete sebep olacaktır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Anlaşılır bir şekilde oku, anlaşılmıyor.
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Laf dinle! Dinle, dinlemesini bil! Ortaya çıkma, laf dinle...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Anlaşılmıyor.
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Laf dinle...
Ayrıca, köylerimize
hizmet eden Köy Hizmetlerinin onbinlerce mühendisini, mimarını, işçisini
aileleriyle mağdur edecek, işsiz, aşsız ve aç bırakacaktır. "Zararın
neresinden dönülürse kârdır" atasözüne uygun olarak, allahınızı
severseniz, vatanınızı ve halkınızı seviyorsanız, gelin, bu maddeyi tasarı
metninden çıkararak, büyük bir yanlışlıktan dönelim.
Sayın milletvekilleri,
akıl alacak iş mi; duyduğumuza göre, daha önce kapatamadığınız 340 belde
belediyesini kapatmak için, aynı yasayı AKP İktidarı olarak yeniden
getirecekmişsiniz. İnsaf arkadaşlar, insaf!.. Bu belediyelerde milyona yakın
vatandaşımız yaşıyor; onların milyonlarca akrabası, ülkemizin başka yerlerinde
yaşıyor. Böylesine, milyonlarca insanımıza hakaret etmek size yakışır mı?!
Değerli milletvekilleri,
28 Mart'ta belediye seçimleri yapılacak, yeni seçilmiş yöneticiler göreve
başlayacak ve siz, bu belediyeleri kapatacaksınız, milyonlarca insanımızı hor
görmüş olacaksınız, saygıdeğer halkımızla dalga geçeceksiniz; bunu, bize,
düşmanımız bile yapmaz.
Değerli milletvekilleri,
nüfusu 2 000'in altında olan belde belediye başkanları, Türkiye Büyük Millet
Meclisini ziyaret ettiklerinde, aç, susuz ve uykusuz, bütün partileri ve
İçişleri Bakanlığını ziyaret ettiklerinde, hepsi de hüzünlüydü ve ağlıyorlardı.
AKP Hükümeti, bu insanlara sahip çıkmadı. Bu insanlar, biz, beldelerimize ne
yüzle gidip, çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacağız diye ağlıyorlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tiryaki, 1
dakikalık eksürenizi başlatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Tamam Başkanım.
Belediyeyi muhtarlık
yaptınız diyerek çok üzüntülülerdi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
geldikleri zaman, Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ın onlara verdiği söz ve
daima yanlarında olacaklarını dile getirmesi ve şu sözleri, daha kulaklarımda
çınlıyor: "Sizler, ülkemizin ve beldelerimizin çok değerli başkanlarısınız.
Hangi partiden olursanız olun, buraya, başınız dik olarak geldiniz ve giderken
de daima dik tutarak, ailenize ve beldenize gidin. Sizlere söz veriyorum, bu
davanın arkasında, CHP olarak yanınızdayız" dediği an, bu sefer,
ağlayanlar, sevinçten ağlamaya başladılar ve bu kanun, Cumhurbaşkanımızın
onayından geçmedi.
Değerli milletvekilleri,
hükümet olarak, biz, çoğuz, yaparız diyorsunuz; çok yanlış yapıyorsunuz. Biz
ise, aklın yolu birdir diyor, Türkiyemiz için ciddî sorunlar yaratacak olan
Ömer Dinçer yasasını geri çekin diyoruz.
Anadolu'da bir tabir
vardır. Adamın bir oğlu, gözünde ilahmış; fakat, oğlu hep sınıfta kalırmış.
Adamın gözünde oğlu, her şeyi iyi yapıyormuş; fakat, sınıfta kalıyormuş ve
sizler de, aynı o adamın dediği gibi, kendinizi devaynasında görüp, biz
biliriz, biz yaparız diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) -
Hikâye iyiydi!
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
1 dakika daha Sayın Başkan... 30 saniye verin... (CHP sıralarından "Halil
Ağaya 1 dakika daha verin" sesleri; AK Parti sıralarından gürültüler)
Dinleyin arkadaşlar; ben,
sizinle beraberim, dinleyin... (Alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, değil elli yıl, elli günde delik deşik olup, Reisicumhurumuzdan...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hikâye kayboldu!
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Hikâye nerede?!
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Bir dakika...
Oysa, kürsüye çıkan
arkadaşlar "bu, elli yıldır yapılamayan, reform niteliğinde bir yasa"
diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa değil elli yılda, elli günde delik deşik olup Reisicumhurumuzdan ve
Anayasa Mahkemesinden geri dönüp önümüze gelecektir. Adamın "benim oğlum
her şeyi bilir; ama, sınıfta kalır" dediğine getirmeyin. Sizler, parmak
hesabıyla, Büyük Atatürk'ün Yüce Meclisini sınıfta bırakacaksınız.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Keskinlilere selam ver...
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Gelin, bu sevdadan vazgeçin. Sizlere yol gösteren muhalefet ve sivil toplum
örgütleriyle işbirliği yaparak, Avrupa Birliğine hazırlanan Türkiyemizin
Avrupa'yla kafa kafaya verip toplumumuzu en iyi, insan gibi yaşatacak
kavramları birlikte yaparak, Yüce Türk Milletinin önüne çıkalım diyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tiryaki.
Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 37 nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 37 nci
maddesinde, bakanlık bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki danışma ve yardımcı
hizmet birimlerinin görevlerinin, bakanlık merkez teşkilatındaki benzer
birimlerin görevlerinin esas alınarak düzenleneceği öngörülmektedir. (Gürültüler)
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan tasarının isminin "Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısı" yerine "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı..." (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkanım...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Hepinize teşekkür ederim, sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
devam edin; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - ...olarak değiştirilmesi, hukuk sistemimizde diğer yasalara göre
üstünlüğü olan temel veya ayrıcalıklı nitelikleri haiz bir yasa türü
bulunmaması nedeniyle çok yerinde olmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
hangi konuda olursa olsun insanların uzlaşacakları, anlaşacakları, ittifak
edecekleri tek yol aklın yoludur. Bugüne kadar, ülkemiz, siyasî çekişmelerden, ideolojik
kavga ve tartışmalardan, her türlü ayırımcılıktan büyük zararlar görmüş, bu tür
davranışların ülkeye ve millete hiçbir yararının olmadığı anlaşılmıştır.
Vatandaşları birbirine düşüren, ümitsizliğe, umutsuzluğa ve karamsarlığa sevk
eden bu davranışlar yaşadığımız, bilgi ve teknoloji çağının gerilerinde
kalmıştır. Bu tür kısır çekişmelerden, kavgalardan ve tartışmalardan çıkar
bekleyen siyasî partilere 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde milletimizce verilen
cevap tüm siyasetçilere ve siyasî partilere ders olmalıdır. Riya, istismar ve
abartı içeren politikalar yerine, halka içten, açık ve samimî davranmanın daha
doğru bir yol olduğu yaşanan olaylarla kanıtlanmış olup, önümüzdeki mahallî
seçimlerde bir kez daha anlaşılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
hükümetimizin başarılı çalışmaları kısa sürede meyvelerini vermiş, uzun
yıllardan beri umutsuzluk içindeki vatandaşlarımızın yüzleri gülmeye
başlamıştır. Yarınlara güvenle ve umutla bakabilen vatandaşlarımız için,
aydınlık, kalkınmış, müreffeh bir Türkiye, artık, hayal değil, çok yakın bir
gelecektir. Ülkemizde, son yıllarda yaşanan krizlerle de sürdürülemez olduğu
bir kez daha anlaşılan mevcut kamu yönetimi anlayışının değiştirilerek yeniden
yapılandırılması, Adalet ve Kalkınma Partisinin deneyimli, birikimli ve
cesaretli kadroları tarafından Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Türkiye'de sade vatandaşımızdan
politikacısına, bilim adamından sivil toplum örgütlerine, bürokratından
işadamına kadar toplumun tüm kesimleri sağlıklı çalışmayan, üretmeyen,
kırtasiyeciliğe boğulmuş bir kamu yönetiminin varlığından şikâyetçidir. Esasen,
ülkemizde kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çalışmaları elli yılı aşkın
bir süreden beri devam etmektedir. 1990'lı yıllarda daha da belirgin hale gelen
kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı yıllardan beri ihmal edilmiş ve ülkemiz bu
alanda değişimi gerçekleştiren diğer ülkelere oranla çok daha gerilerde
kalmıştır.
Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri, elli yıldan beri üzerinde çalışılan ve hiçbir cumhuriyet
hükümeti tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilme başarısı, cesareti
ve kararlılığı gösterilemeyen, ancak AK Parti İktidarı tarafından Meclise sevkı
gerçekleştirilen Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Yasası Tasarısının
henüz yeterince olgunlaşmadığını, uzun bir süre daha olgunlaşmasının
beklenmesini ve iyice olgunlaştıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesi gerektiğini ileri sürerek tasarının geri çekilmesini talep
etmektedirler. Elli yıllık bir çalışma ve hazırlığı dahi yeterli görmeyenlere
soruyorum: Bugüne kadar nerelerdeydiniz?! Türkiye'yi elli yıl daha mı
bekleteceksiniz?! Uluslararası yarışta ülkemizin daha da gerilere gitmesi
sizleri çok mu mutlu edecektir?!
ALİ TOPUZ İstanbul) - Ne
elli yılı?!. Neden bahsediyorsun sen?!.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sen siyasî takvime iyi bak; siyasî takvimi öğren de, ondan sonra konuş.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet
Halk Partisi arasındaki en bariz farkı buradan kolayca anlamak mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Sayın Başkan, az önceki olay nedeniyle konuşamadım, iki dakika verirseniz...
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet
Halk Partisi arasındaki en bariz farkı buradan kolayca anlamak mümkündür. Bir
yanda, devletini yüceltmek, medenî ülkeler seviyesine ulaştırmak, süratle
kalkındırmak, vatandaşların refah seviyesini artırmak için gecesini gündüzüne
katan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükümeti, diğer yanda, sokaktaki çocuğun
dahi değişmesi gerektiğine inandığı bir kamu yönetimi anlayışına ayak direyen,
tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildiği ilk günden beri şanlı (!)
bir direniş başlatarak, komisyonlardan itibaren görüşmeleri engellemeye
çalışan, olay çıkaran, komisyonları terk eden, tasarının maddeleriyle ilgili
olarak eleştirilerini dahi esirgeyen...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tutanakları okudun mu? Tutanakları oku, tutanakları...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - ...tasarının Genel Kurula gelmesinden sonra ise, İçtüzük
hükümlerini kötüye kullanarak, iki satırlık...
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
bir dakikanızı rica edeyim.
"İçtüzük hükümlerini
kötüye kullanmak" diye bir tabir olmaz. O cümlenizi, lütfen tashih ediniz.
Bütün siyasî partiler, İçtüzüğün verdiği hakları kullanır; onu tashih ediniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Tamam, Sayın Başkanım.
"İçtüzük
hükümlerinden yararlanarak" diyeyim.
BAŞKAN - Tamam, oldu.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - ...yeniden görüşme önergesine, Anayasaya aykırılık ve değişiklik
önergelerine, 500 kelimeye yakın gerekçeleri yazıp, okutturarak, Parlamentonun
sınırlı çalışma saatlerini hovardaca harcayan...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Şahsiyetine uygun kelime kullanıyorsun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - ...sıklıkla yoklama ve karar yetersayısı istemek gibi taleplerle
Genel Kurul çalışmalarını engelleyen vakit geçirmeye yönelik kasıtlı
davranışlarla Genel Kurulun gereği gibi çalışmasına fırsat tanımayan ve bu
suretle fakir milletimizin, her gün için, trilyonlarla ifade edilen zararına
sebep olan ve bunu bir başarı olarak gören Cumhuriyet Halk Partisi, sizlere
soruyorum; fakir, aç, açık, kimsesiz vatandaşlarımızın haklarını böyle mi
koruyorsunuz?! Bu mudur halkçılık?! Bu mudur milliyetçilik?! Bu mudur
devletçilik?! Yeniliğe ayak diremek inkılapçılık mıdır?!
Değerli arkadaşlar,
milletimiz, işçi, emekçi, aç, açık, fakir insanlarımızın vergileriyle giderleri
karşılayan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut, 2
dakika eksürenizi verdim lütfen...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Hayır efendim,
yol olur. Lütfen, teşekkür eder misiniz efendim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Sayın Başkan, hemen, iki satır...
BAŞKAN - Genel Kurula
teşekkür ederseniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, tüzelkişiliğe, CHP'ye hakaret ediyor.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis çalışmalarına
ilişkin olarak, çok yakışıksız kelimeler kullanarak, partiye dönük birtakım
eleştiriler yaptı, hakarette bulundu, sataştı; bu nedenle Grubumuza söz
verilmesini istiyorum, cevaplamamız lazım.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, benim konuşmama yanıt verdi ve sözlerimi çarpıttığı için söz hakkım
doğdu.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
Sayın Grup Başkanvekiliniz konuşuyor, lütfen efendim...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Adalet ve Kalkınma Partisini ilzam ettiğini düşünmüyorum; ama, kişiye de cevap
verme hakkımızın doğduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
konuşmacının konuşmalarını ben de dinledim. Evet, Sayın Milletvekili
arkadaşımızı, İçtüzük hakları noktasında da ikaz ettim. Evet, "birkısım
zamanların israf olduğunu" söyledi. Çok kısa bir açıklama yapmanıza fırsat
vereceğim; yalnız...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Çetin, bir
dakika efendim.
Sayın Çetin, siz hangi
konuda söz istiyorsunuz?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Grup adına ben konuşacağım efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Grubumuz adına, Sayın İzzet Çetin konuşacaklar efendim. (AK Parti sıralarından
"öyle şey olur mu" sesleri)
BAŞKAN - Hayır...
Sayın Topuz, Grup
Başkanvekili olarak sizin kısa bir açıklama yapmanıza izin vereceğim; ama,
Sayın Çetin'e değil.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Grubumuz adına söz istiyorum; istediğime devrederim.
BAŞKAN - Efendim, siz konuşma
yapacaksanız, buyurun; yoksa, diğer arkadaşlara söz vermiyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Mecbur değilim ben, Grubumuz adına bir başkasını görevlendirebilirim.
BAŞKAN - Efendim,
Grubunuzun tüzelkişiliğini siz temsil ediyorsunuz; kısa bir açıklama yapmak
üzere, buyurun.
IV. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Ali Topuz’un, Erzurum
Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut’un, Partisine sataşması nedeniyle konuması
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir meseleden dolayı huzurunuza
çıkmayı hiç istemezdim. Yerimden de ifade ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunu ilzam etmeyen bir konuşma olmasına rağmen, yanlış bir konuşma
olduğu için, Meclisimizin tutanaklarına böyle yanlış konuşmaların kaydedilmek
suretiyle ve buna da itiraz edilmemesi halinde, bunun, bir gelenek haline
gelebileceği, bir alışkanlık haline gelebileceği kaygısını taşıdığım için,
değerli arkadaşımızın, buradaki sözlerini birkaç cümleyle cevaplandırmak
istiyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin nasıl çalışacağı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğünde
belirlenmiştir. Tüzükte var olan bu imkânlar çerçevesinde, muhalefet
partisinin, her imkânı kullanarak, muhalefet ettiği yasayı buradan geçirmemek
veya geri çevirmek için verdiği mücadele bir demokrasi mücadelesidir. Bu
mücadeleyi bu kürsüden küçümsemek, ancak, demokrasiden nasibini almamakla ifade
edilebilir. Bu tür konuşmaların bu kürsüye getirilmemesini sağlamak da,
herhalde, gruplarımızın yöneticilerine düşer; hem Cumhuriyet Halk Partisinin
hem de Adalet ve Kalkınma Partisinin grup yöneticilerinin, bu kürsüye
getirilmesi doğru olmayan düşünceleri önceden engelleme gibi bir görevi
üstlenmeleri gerekir.
Ben, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili olarak, bu konuyla ilgili, çok titiz bir tavır
izleyeceğimizi bu kürsüden ifade etmek istiyorum ve arkadaşımızın söylediği
sözleri de söylenmemiş farz ederek, kendisine iade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Topuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, demokrasiden nasibini almamakla itham edildim, bana
sataşma yapıldı, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
oturur musunuz efendim; lütfen, istirham edeyim.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkan, belki özür dileyecek.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun,
Başkanlığımıza müracaat ederek, Sayın Ali Topuz'un konuşması sırasında
kendisiyle ilgili olarak, belki sehven söylenmiş olan bazı cümlelerden
bahsetti. Ben, tutanakları getirttim, inceledim. Salonumuzda bazen çok fazla
uğultu oluyor, sözler tam anlaşılmıyor; dolayısıyla, hatipler birbirinin
sözlerine eksik ifadeler kullanabiliyorlar.
Burada, Cavit Torun
arkadaşımızla ilgili olarak, Grup Başkanvekili Sayın Topuz'un şu ifadeleri var:
"Daha biraz evvel şu kürsüden konuşan Cavit Torun arkadaşımız,
konuşmasında, ulus devlete karşı savaş açtı 'ulus devlet yerini terk etmelidir,
yok edilmelidir, ulus devlet dağıtılmalıdır' dedi."
Ben, tutanakları
getirttim; Cavit Torun Beyin böyle bir ifadesi yok. Kendisi, böyle bir şey
söylemediğini, herhalde, kürsüden ifade etmek istiyor.
Buyurun, tashih edin.
Sayın Topuz da, onları,
herhalde, sehven, karışıklıkla söylemiştir zannediyorum.
Sayın Torun, herhangi bir
sataşmaya fırsat vermeden, zamanımızı da kaybettirmeden, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. -
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, görüşülmekte olan
tasarıyla ilgili olarak, bir maddede şahsım adına söz aldım. Almış olduğum o
söz sırasında da şu ifadeleri kullandım: "Toplum düzeninin kesintisiz
olarak işlemesi ve kamunun ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve
hizmetlerin üretilip halka sunulması, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla büyük
önem kazanmıştır; ancak, ulus devletler de, her zaman, her devirde mütecanis
özellik taşımadıklarından, bölünme korkusuyla tüm yetkilerin elinde
toplanmasına büyük önem göstermiş ve neredeyse, vatandaşların nefes alıp
vermelerini kontrol edecek duruma gelmiştir."
Bu cümlelerden Sayın Ali
Topuz Beyefendinin ne anladıklarını biraz önce Başkanımız ifade etti. Ben, o
cümleleri tekrar etmek istemiyorum; ancak, ben, olayı, biraz önce
anlatılanların tam denk gelmesi sebebiyle, bir fıkrayla bitirmek istiyorum.
BAŞKAN- Sayın Torun,
fıkranızda bir sataşma olmasın.
CAVİT TORUN (Devamla)-
Hayır, hayır... Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Adamın çok hoş bir
baldızı varmış ve geçinemediği de bir hanımı varmış. Evlerinin yakınında olan
bir yatıra gider ve hep dermiş ki "hanımım ölsün, baldızımı alayım."
Bir gün evine döndüğünde, baldızının öldüğünü, hanımının hayatta kaldığını
görmüş. Tekrar yatıra gitmiş, demiş ki "sen yatır olmaya yatırsın; ama,
lafı tersinden anlıyorsun."
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Torun,
teşekkür ediyorum.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN- Madde üzerinde,
İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun
güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil
olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin
görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve
hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin
strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken,
mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin
vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek
esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum
genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla, kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 37 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Canan
Arıtman |
Oya
Araslı |
Ali
Topuz |
|
İzmir |
Ankara |
İstanbul |
|
Atila
Emek |
Nadir
Saraç |
|
|
Antalya |
Zonguldak |
|
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştirilecektir.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlık bağlı ve ilgili
kuruluşlarının danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin görevlerinin tek tek
sayılması yerine, bakanlık merkez teşkilâtındaki benzer birimlerin görevlerinin
esas alınarak düzenleneceği öngörülmüştür. Bu kapsamda, bağlı ve ilgili
kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet birimleri ile görevleri kuruluş
mevzuatlarında bakanlık merkez teşkilâtındakine benzer şekilde düzenlendiği
gerekçede açıklanmaktadır.
Bağlı ve ilgili kuruluşlarda,
bu kanunda sayılanlar dışında ihtiyaç ortaya çıktığında, başka birim
kurulamayacak mıdır?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Gerekçeyi olduğu gibi okudu.
AHMET IŞIK (Konya) -
Uğultu nedeniyle anlaşılmadı; sorumu tekrar ediyorum Sayın Başkanım.
Bağlı ve ilgili
kuruluşlarda, bu kanunda sayılanlar dışında ihtiyaç ortaya çıktığında, başka
birim kurulamayacak mıdır?
İkinci sorum: Bağlı ve
ilgili kuruluşların işlevlerinin daha fonksiyonel hale gelmesine yönelik ayrı
bir düzenleme yapılması daha isabetli olmaz mıydı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bu sorumu tarihe not düşmek için soruyorum ve Sayın Bakandan
soruya bağlı kalarak cevap vermesini rica ediyorum.
Hükümet, eylül ayında
Dubai'de yapılan IMF ve Dünya Bankasının yıllık ortak toplantısına gitmişti. Bu
toplantıdan yurda dönülür dönülmez, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Taslağının
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edileceği duyurulmuştu. Taslağın Dubai'de
yapılan görüşmelerle ilişkisi olup olmadığı belirsizdi. Belirsizlik, Cumhuriyet
Gazetesinin, Dubai'de, ABD ile hükümet arasında bir anlaşma imzalandığını ve bu
anlaşmanın iki koşulu olduğunu gösteren anlaşma belgesini yayımlamasıyla ortaya
çıktı.
Dubai Anlaşmasında bir
koşul, Irak'a asker göndermeyle ilgili konulardan oluşuyordu. İkincisi, kamuda
etkinlik ve şeffaflık öngören reformları hızlandırmak ve desteklemek olduğu
görüldü. Demek ki, Dubai'den dönülür dönülmez bu tasarının gündeme getirilmesi,
Dubai Anlaşmasının bir gereğiydi. Bu konu, bu kürsüden Hükümete soruldu; ama,
cevap alınamadı. Burada sorulan soruya cevap verilmeliydi.
Dubai Anlaşması, 22 Eylül
2003 tarihlidir; dayanağı ise, 16 Nisan 2003 günlü, ABD Kongresinin savaş
bütçesinden Türkiye'ye 8 500 000 000 dolar kredi açma kararıdır. Hükümet,
tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderme kararını, Bakanlar Kurulunun
30 Ekim 2003 günlü toplantısında almıştır. Karar, 3 Kasım 2003 günü yapılan bir
basın açıklamasıyla duyurulmuştur.
Bu tarihlerde de ilginç
bir başka gelişme vardır. Hükümet, tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderme kararı aldıktan beş gün sonra, Washington'da, Dünya Bankası, bir karar
aldığını dünya kamuoyuna 6 Kasım 2003 günü duyurmuştur. Buna göre, Dünya
Bankası, Türkiye'ye, 2004, 2005, 2006 yıllarında 4 500 000 000 dolar kredi
verecektir. Bu kredinin konuları nelerdir?
İkinci sorum şudur: Yine,
Dünya Bankasınca yapılan açıklamaya göre, bu para, kamu hizmetlerinin
yerelleştirilmesi ve belediyeler sisteminin reformu için verilecektir. Kredinin
bir başka konusu, eğitim sistemi ile sağlık sistemi reformudur ve bu
sistemlerin yerelleştirilmesi ve özelleştirilmesidir. Burada akla gelen soru
şudur: Hükümet yetkilileri ve AKP tarafından, hep "bizim Bitlis'in
köyündeki çeşme için insanlarımızın Ankara'ya kadar gelmeleri sona erecek,
köyün yoluna köydeki yurttaş karar verecek; biz, onlara güveniyoruz"
denilmektedir. Bu tasarının gerçek gerekçesi buysa, şu soruya nasıl cevap
verilebilir: Bizim insanlarımızın Ankara'ya kadar zahmetleri, neden, ABD'yi 8
500 000 000 dolar, Dünya Bankasını 4 500 000 000 dolar tutarında büyük krediler
açacak kadar ilgilendiriyor? Dünya Bankasının açıklaması kendi web sayfasında
vardır. İsteyen milletvekili arkadaşlarım, web sayfasına girerek, Dünya Bankası
açıklamalarını buradan izleyebilirler. Ben, bu kredinin konularını Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akbulut, konuşması
sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna dönerek "ülkemizin geriye
gitmesi sizi çok mutlu edecektir" diye bir ifade kullandı. Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup değerli milletvekillerini tenzih ediyorum; ama,
sanıyorum, Akbulut, ülkenin geriye gitmesinden özel bir mutluluk duyuyor.
Benim, aracılığınızla,
Sayın Bakana sormak istediğim üç kısa sorum var. Bunlardan birisi şu:
Katılımcılık, hangi maddede veya maddelerde yer alıyor? Genel gerekçede
ağırlıklı olarak katılımcılıktan söz edildiği için.
İkinci sorum: Sayın
Bakanım, acaba siz, Ömer Dinçer'in 1995'te yazdığı ve bugün de arkasında
durduğu yazıyı okudunuz mu?
Üçüncü sorum: Sayın Ömer
Dinçer'in bir yazısının yer aldığı bir kitap daha var. Bu kitap, ne Meclis
Kütüphanesinde ne de Millî Kütüphanede bulunuyor. Bu kitaptan haberiniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
önce Sayın Işık'ın sorusundan başlamak
istiyorum.
Sayın Işık, sorusunda "bakanlıkların bağlı ve
ilgili kuruluşlarının danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin görevleri bu
maddede tadadî olarak sayılmamıştır; yani, ayrıntılı şekilde yer almamıştır;
bunun sebebi nedir” diyor.
Maddede de ifade edildiği
gibi, bakanlık merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevleri önceki
maddelerde sayıldığı için, burada o maddelerden yararlanılarak bağlı ve ilgili
kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin görevlerinin sayılacağı...
Kanun yapma tekniğine daha uygun olacağı için bu şekilde düzenlenmiştir.
Başka bir birim
kurulamayacak mı; kuşkusuz ki, kurulur; ancak, bunun için ilgili bakanlığın
veya kuruluşun kanununda değişiklik yaparak, yani, yasama organının bu konuda
kanun çıkarması suretiyle kurulabilir.
Sayın Çetin, bu taslağın
Dubai'deki görüşmelerde söz verilmesi sonucu mu Meclisin gündemine geldiğini
ifade ettiler. Bu kanun tasarısının görüşmeleri esnasında defalarca ifade
ettiğimiz gibi, bu kanun tasarısı, önce, bizim Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında öngörülmüş ve kamuda yeniden yapılanmanın bize yüklemiş olduğu bir
görev sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmiştir.
Avrupa Birliğine giriş
sürecinde, Ulusal Programda, Türkiye, kamuda yeniden yapılanmayı taahhüt
etmiştir. Avrupa Birliğine girişle ilgili yol haritamızda yerine getirmemiz
gereken vecibelerden biridir. Avrupa Birliği müktesebatını Türkiye'ye taşımanın
gereklerinden biridir. Hem AK Parti hem Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'nin
Avrupa Birliği içerisinde yer almasını samimî olarak savunmaktadır ve Ulusal
Programda öngörülenleri yapmayı da her iki siyasî parti istiyor. O bakımdan,
hem Ulusal Programın hem Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının bir gereğidir.
Ayrıca, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartının bir gereğidir.
Ayrıca -daha önce de
ifade ettim- biz, hükümet programımızda böyle bir yasal düzenleme yapmayı
taahhüt etmiştik.
Ayrıca, bizim parti
programımızda da vardır.
Tabiî, Sayın Çetin'in
gündeme getirdiği diğer konular ekonomiyle ilgili konulardır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kredi konusu...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ben, sadece, bu kanun tasarısının
hangi amaçla hazırlandığı şeklindeki sorulara cevap veriyorum. Kaldı ki, böyle
bir yasal düzenleme yapma zaruretini Cumhuriyet Halk Partisi de duymuş, bununla
ilgili çalışmalar yapmış. İşte "Yerel Yönetimler 2000" adlı programı
da, bu tasarıyla, aşağı yukarı, büyük ölçüde benzerlik göstermektedir; hatta,
bazı noktalarda daha ileri boyutlardadır.
Ben sormuyorum; ama,
televizyonları başında bizleri dinleyen vatandaşlarımızın kafasında şöyle bir
soru oluşabilir Sayın Çetin: Peki, Cumhuriyet Halk Partisi, acaba, kimin
isteğiyle, hangi uluslararası kuruluşun isteğiyle bunu hazırladı?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, ben, Dubai Anlaşmasının koşullarını soruyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ama, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin,
Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için bunu hazırladığına inanıyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ben, kredi koşullarını soruyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Cumhuriyet Halk Partisi de, böyle bir
tasarıyı, uzun yıllardır Türkiye'nin gündeminde olduğu için...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dubai Anlaşmasının içeriğini öğrenmek istiyorum?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...Türkiye'nin ve halkımızın buna
ihtiyacı olduğu için hazırladığı kanaatindeyim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)
- Sayın Bakan, Dubai Anlaşmasının ve
Dünya Bankasının kredi koşullarına cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Dubai Anlaşmasıyla ilgili sorunuzu,
Dubai'deki anlaşmayı imzalayan Sayın Bakana, bir yazılı veya sözlü soru
önergesiyle sorabilirsiniz, o cevap verir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Cevap verilmedi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Dubai Anlaşmasının bu Kamu Yönetimi
Temel Kanunu taslağıyla hiçbir ilgisi yoktur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, siz, Başbakan Yardımcısısınız...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Kılıçdaroğlu "katılımcılık
nerede" dediler. 1 inci maddede var ve kaldı ki, katılımın nasıl
gerçekleşeceği, salı günü Parlamentoya sevk edeceğimiz Belediyeler Kanununda, ilgili
maddelerinde vardır. Bunu da kitap haline getirdik. Eğer elimizde fazla varsa,
ben, Sayın Kılıçdaroğlu'na, belki, ara verdiğimizde, saat 20.00'de takdim
ederim.
Bunun dışında, Sayın
Dinçer'le ilgili sorulara, tabiî, kamu yönetimiyle ve ilgili maddeyle ilgisi
olmadığı için cevap veremiyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Süre doldu Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "benzer
birimlerin görevleri" ibaresinin "idarî teşkilat birimlerinin görevleri"
olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "yardımcı hizmet
birimleri" ibaresinin "lojistik destek birimleri" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "yardımcı hizmet
birimlerinin" ibaresinden sonra "oluşturulmasında" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin sonuna aşağıdaki (a)
fıkrasının eklenmesini arz ederim.
"a) Kanunda
belirtilmek kaydıyla istisnaî uygulamaya gidilebilir."
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "yardımcı hizmet
birimleri" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve
yardımcı hizmet birimleri" başlıklı 37 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nadir Saraç |
Selami Yiğit |
İzzet Çetin |
|
Zonguldak |
Kars |
Kocaeli |
|
Atila Emek |
Canan Arıtman |
Ali Topuz |
|
Antalya |
İzmir |
İstanbul |
|
|
Oya Araslı |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yedinci önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve
yardımcı hizmet birimleri" başlıklı 37 nci maddesinin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Canan Arıtman |
Salih Gün |
|
Ankara |
İzmir |
Kocaeli |
|
Nadir Saraç |
Selami Yiğit |
Ali Topuz |
|
Zonguldak |
Kars |
İstanbul |
|
Atila Emek |
İzzet Çetin |
|
|
Antalya |
Kocaeli |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 8 ve 128 inci
maddeleri memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkilerinin kanunla
gösterileceğini bildirmektedir. Anayasanın 8 ve 123 üncü maddelerinde de
yürütmenin ve idarenin kanunîliği ilkeleri yer almaktadır. Söz konusu maddede,
bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
görevlerinin, bakanlık merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevleri esas
alınarak düzenleneceği bildirilmiştir. Buradaki "benzer birimlerin
görevleri" ibaresi, taşıdığı esneklik ve belirsizliklerden ötürü,
Anayasanın 8 ve 123 üncü maddelerindeki yürütmenin ve idarenin kanunîliği
ilkelerine ve 128 inci maddesindeki kanunla belirleme ilkesinin gereklerine
aykırıdır.
Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı olan bir düzenlemenin, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen
hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmayacağı açıktır. Çünkü, hukuk devleti
kavramı, vatandaşların hukukî güvenlik içerisinde bulundukları, devletin eylem
ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır. Anayasa
Mahkemesi de hukuk devletini "bütün işlem ve eylemlerinin hukuk
kurallarına uygunluğunu, başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurmayı amaçlayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçan, insan haklarına saygı duyarak bu
hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa
özen gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların üzerinde, yasa koyucunun
da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasanın bulunduğu bilinci
olan devlet" şeklinde tanımlamıştır.
Bu tanımlar, ortada
dururken, yasama erkinin Anayasaya aykırı bir düzenleme yapması hukukun
üstünlüğünü zedeler ve dolayısıyla, Anayasanın 2 nci maddesinin yanı sıra,
Anayasanın 11 inci maddesinde ifade edilen Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ile de çelişir.
Yukarıda açıklanan
gerekçelerle 349 sıra sayılı kanun tasarısının 37 nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım
efendim.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve
yardımcı hizmet birimleri" başlıklı 37 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Topuz
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Sayın Topuz,
gerekçeyi mi okutayım?
ALİ TOPUZ (İstanbul)-
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet
birimleri" başlıklı 37 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadeler
yer almaktadır: "Bakanlık bağlı ve ilgili kuruluşlarının danışma ve
yardımcı hizmet birimlerinin görevlerinin tek tek sayılması yerine, bakanlık
merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevlerinin esas alınarak
düzenleneceği öngörülmüştür. Bu kapsamda, bağlı ve ilgili kuruluşların danışma
ve yardımcı hizmet birimleri ile görevleri kuruluş mevzuatlarında bakanlık
merkez teşkilatındakine benzer şekilde düzenlenecektir."
Anayasanın 8 ve 128 inci
maddeleri, memurların ve diğer kamu görevlilerinin görev ve yetkilerinin
kanunla gösterileceğini bildirmektedir. Anayasanın 8 ve 123 üncü maddelerinde
de, yürütmenin ve idarenin kanunîliği ilkeleri yer almaktadır. Söz konusu
maddede, bağlı ve ilgili kuruluşların danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
görevlerinin, bakanlık merkez teşkilatındaki benzer birimlerin görevleri esas
alınarak düzenleneceği bildirilmiştir. Buradaki "benzer birimlerin
görevleri" ibaresi, taşıdığı esneklik ve belirsizliklerden ötürü Anayasanın
8 ve 123 üncü maddelerindeki yürütmenin ve idarenin kanunîliği ilkelerine ve
128 inci maddesindeki kanunla belirleme ilkesinin gereklerine aykırıdır.
Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı olan bir düzenlemenin, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen
hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmayacağı açıktır.
Çünkü, hukuk devleti kavramı, vatandaşların
hukukî güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk
kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır. Anayasa Mahkemesi de hukuk
devletini "bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu
başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasaya aykırı durum
ve tutumlardan kaçan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren,
yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde, yasa koyucunun da uymak zorunda
olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasanın bulunduğu bilinci olan devlet"
şeklinde tanımlamıştır.
Bu tanımlar ortada
dururken, yasama erkinin Anayasaya aykırı bir düzenleme yapması hukukun
üstünlüğünü zedeler ve dolayısıyla, Anayasanın 2 nci maddesinin yanı sıra,
Anayasanın 11 inci maddesinde ifade edilen Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleriyle de çelişir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 37 nci maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı
görülmektedir. 37 nci madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları
kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 37 nci maddesinin, sivil toplum
kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "yardımcı hizmet
birimleri" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ALİ BULUT (Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede çıkarılması
anlamı bozmadığından aynen kalması fazlalık olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin sonuna aşağıdaki (a)
fıkrasının eklenmesini arz ederim.
"a) Kanunda
belirtilmek kaydıyla istisnaî uygulamaya gidilebilir."
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Sayın Başkan, bu önergemi ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Okunmayan önerge nasıl geri çekilir?!
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinde geçen "yardımcı hizmet
birimleri" ibaresinin "lojistik destek birimleri" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergemi gerçi çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Sayın Erdem,
önergelerinizin ikisini de mi geri çekiyorsunuz?
ORHAN ERDEM (Konya) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 37
nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
37 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Saat 19.30'da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.30
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.30
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale),
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Müzakerelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerinde.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Yönetiminde Denetim
Denetim
MADDE 38. - Denetim; kamu
kurum ve kuruluşlarının faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı
olmak, çalışanların ve kuruluşların gelişmesine, yönetim ve kontrol
sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı hale gelmesine rehberlik etmek amacıyla;
hizmetlerin süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve
hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre; tarafsız
olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak
değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor haline getirerek ilgililere
duyurmaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin
Koçyiğit; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHSİN
KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı toplumda
yeteri kadar tartışılmadan, toplumun tüm kesimlerinin görüş ve katkıları
alınmadan alelacele Meclis gündemine getirilmiştir. Bu kanun tasarısında OECD,
Dünya Bankası ve IMF gibi küresel güçlerle sermaye tabanlı kuruluşların
görüşleri alınmasına karşın, emek tabanlı güçlerin ve örgütlerin görüşleri
alınmamıştır. Bu nedenle bu tasarı, demokratiklikten, katılımcılıktan,
açıklıktan uzak bulunmaktadır.
Bu tasarıyla, kamu
hizmetleriyle sosyal devletin yerine getirmesi gereken hizmetler merkezî
idareden yerel yönetimlere oradan da özel sektöre devredilmek suretiyle tümüyle
ortadan kaldırılmakta, kamu hizmetinin ve devletin özelleştirilmesinde, yani,
tasfiyesinde yerel yönetimler aracılık görevi yapmaktadır. Devlet, patron;
vatandaş, hak isteyen yurttaş konumundan parasıyla kamu hizmetini satın
alabileceği müşteri konumuna getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla getirilmekte olan
denetim modelinde, denetim, iç ve dışdenetim olarak ayrılmakta; dışdenetimin
Sayıştaya, içdenetimin ise, her kamu kurumunda en üst yöneticisine bağlı olarak
çalışacak iç denetçilere verilmesi öngörülmektedir.
İçdenetim, Kamu Malî
Yönetim ve Kontrol Kanununda bir danışmanlık faaliyeti olarak tanımlanmıştır.
Aynı kanunun 64 üncü maddesinin (g) bendinde içdenetçiler tarafından yürütülen
denetim sırasında veya denetim sonuçlarına göre soruşturma açılmasını
gerektirecek bir durumun tespiti halinde, konunun, ilgili idarenin en üst
amirine bildirileceği belirtilmiştir. Söz konusu hükümden de anlaşılacağı
üzere, içdenetçilerin, yolsuzlukları derinlemesine araştırma, belge ve
delilleri ortaya koyma ve soruşturma yapma yetkileri bulunmamaktadır.
Uluslararası
uygulamalarda da, içdenetim, daha çok, üstün astı gözetim yükümlülüğünün bir
sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Sayıştayın dışdenetimi
ise, Parlamento adına, merkezî hükümet yerel yönetimlerin yaptıkları kamu
giderleri ile topladıkları kamu gelirlerinin, bir hesap mahkemesi olarak,
yasalara uygun olarak gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin denetimini ve
Parlamentoya rapor edilmesini içermektedir. Diğer bir ifadeyle, sayıştayların
yapmış oldukları denetimler, bütçe uygulamasıyla ilgili yasalara uygunluk
denetimidir. Sayıştay denetiminde, harcanan paraların ödeneklerinin olup
olmadığı, uygun tertipten ödenip ödenmediği gibi hususlar araştırılmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; müfettişlik kurumunun kaldırılması ve yerine üst yöneticinin
emir ve talimatına bağlı içdenetçilik sisteminin kurulması, ülkemizin öncelikli
ihtiyacı durumunda bulunan ve üzerinde geniş bir toplumsal mutabakat sağlanan
yolsuzlukla mücadeleye büyük bir darbe indirecektir. Atanmalarındaki sürecin
doğal bir sonucu olarak, içdenetçilerin, siyasî iktidarların etkisinden uzak,
bağımsız ve yansız denetim yapmaları mümkün değildir; çalıştığı müsteşarın,
kanunlara aykırı tasarrufunu rapor etmesi söz konusu dahi olamaz. Bu nedenle
içdenetçilerin yapacakları iş, tasarıda yer aldığı gibi, danışmanlık
faaliyetinden öteye gidemeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
günümüzdeki karmaşık ekonomik yapı, malî suçların da karmaşık hale gelmesine
yol açmıştır. Örneğin; bir haksız Katma Değer Vergi iadesi olayında ya da bir
gümrük kaçakçılığında, karapara aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı ve
memurlar tarafından işlenen rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçları bir arada
olabilmektedir. Bu tür suçlar, suç örgütleri tarafından organize olarak, birden
çok şehir ve birden çok ülkede kurulan şirketler tarafından müştereken
yürütülmektedir. Sadece, içdenetçiler ya da bizzat yöneticiler tarafından
yapılması öngörülen denetimle, bu tür çok yönlü suçların açığa çıkarılması ve
yargılama aşamasına getirilmesi mümkün değildir.
Kanun tasarısının bu
haliyle kabul edilmesi halinde, organize şekilde işlenen, bazen de global yönü
bulunan hayalî ihracat, ihale yolsuzlukları, gümrük kaçakçılığı gibi toplumun
vicdanında büyük tahribat yaratan suçların soruşturulmasında ciddî bir boşluk
doğacaktır. Tabiîdir ki, bu suçların soruşturulması, müsteşar ve genel müdür
gibi, hükümetle gelip hükümetle gitmesi öngörülen yöneticiler ve bunlara bağlı
içdenetçiler tarafından yapılamaz.
Hatırlanacağı üzere,
kamuoyuna mal olmuş Bufalo, Fırtına, Mavi Akım, Neşter, Balina, Beyaz Enerji,
Örümcek Ağı, Kasırga gibi büyük operasyonların tamamında ve Meclis
Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu çalışmalarında, bugün kaldırılması istenen
müfettişler görev almış, sonuçları bakımından, yolsuzluk ve suiistimallerin
önüne geçecek örnek çalışmalar yaparak, sorumlu kişilerin yargı önüne
çıkarılmasında katkıda bulunmuşlardır.
Değerli milletvekilleri,
mevcut durumda, müfettişler, ayrıca, Ceza Kanunuyla ilgili soruşturmalar
neticesinde düzenledikleri raporlarla yargının işini hayli kolaylaştırmaktadır.
Zira, düzenlenen bu raporlarla, eylemin niteliği, faili, ilgililer hakkında
nasıl bir işlem yapılacağı hususunda yargıya bilgi ve rapor verilmektedir.
Ayrıca, teftiş
kurullarının ortadan kalkmasıyla, bu kurullarda arşivlenen her türlü önemli
bilgi ve bulgunun da yok olması sonucu, devletin kurumsal suç hafızalarının bir
bölümü de ortadan kalkmış olacaktır.
Az sayıda yolsuzluk ve
usulsüzlük işlemleriyle karşılaşılan Avrupa ülkeleri teftiş kurullarını
muhafaza ederken, rüşvet ve yolsuzlukların hiç bitmediği, her geçen gün daha da
arttığı ülkemizde, bu kurulların kaldırılmasını akıl ve mantıkla açıklamak
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunca geçtiğimiz günlerde hazırlanan ve
kamuoyuna açıklanan raporda belirtilen yolsuzlukların ortaya çıkarılması, bu
komisyonda uzman sıfatıyla görevlendirilen müfettiş ve denetim elemanları
sayesinde olmuştur.
Oysa, geçmişte, bu yasa
tasarısıyla getirilmek istenen denetim uygulamasına zaman zaman birçok
bakanlıkta ve kamu kuruluşunda başvurulmuş; ancak, bu hususta görevlendirilen
kamu görevlileri, yani, muhakkikler sağlıklı bir soruşturma yapılması için
gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları, çoğunlukla da kendilerini
görevlendiren makamların verdiği talimatlar doğrultusunda ısmarlama soruşturma
yaptıkları için, bu kişilerce düzenlenmiş olan raporlar bariz usul ve esas
hataları nedeniyle savcılıklar tarafından işleme konulmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
denetim görevinin yöneticiden bağımsız, kendi alanında uzmanlaşmış, kariyer
sahibi ve nitelikli elemanlarca yerine getirilmesi, çağdaş kamu yönetimleri
için bir zorunluluktur. Avrupa Birliğinin denetim standartlarıyla ilgili olarak
yayımlanan 8 nolu genelgesinin 4 üncü maddesinde denetçiler için istenen temel
özellikler "meslekle ilgili teorik eğitim görmüş olmak, meslekle ilgili
pratik eğitim görmüş olmak, devlet ya da devletçe yetki verilmiş bir kuruluş
tarafından düzenlenen meslek yeterlilik sınavında başarılı olmak" şeklinde
belirlenmiştir. Bu hususlar dikkate alındığında, denetim elemanının özel
eğitilmiş, nitelikli ve tarafsız olması gerektiği ve idare içerisinde herkesin
denetim yapamayacağı, gerek ABD ve gerekse Avrupa Birliği gibi, bugün model
alınan ülkelerde belirlenen standartlarla da ortaya konulmuştur. Ülkemizde faaliyette
bulunan denetim birimleri mensupları, bu kriterlere göre yetişmiş ve görev
yapmaktadırlar. Oysa, taslağın 38 inci maddesiyle getirilmek istenen düzenleme,
yukarıda belirtilen kriterlere tamamen aykırıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, amaç bellidir; dürüst, adil, özgüven sahibi, liyakati
ve hukuku önplanda tutan, gerektiğinde kendisine teftiş veya soruşturma emrini
veren makamlardan gelen hukuka aykırı talep ve telkinlere boyun eğmeyen,
kariyer sahibi kişilerin görev yaptığı halihazırdaki teftiş kurullarını tasfiye
edip, yerine, Türkiye'de yerleşik bürokratik anlayışa sadık, bulunduğu makam ve
mevkiden uzaklaşmamak için hukuka uygun olmasa da amirlerince verilecek
talimatlar doğrultusunda işlem yapacak kişilerin görevlendirilmesine imkân
veren bir denetim sistemi oluşturmaktır. Eğer bu tasarı yasalaşırsa, kamu
yönetim sistemi içindeki sağlam yapılardan bir tanesi daha yerle bir edilmiş
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
eğer hükümet yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önlenmesinde samimî ise, teftiş
kurullarını kaldırmak yerine, yürütme organının dışına çıkarıp, hiçbir
sınırlama olmadan denetleme yapabilecek bağımsız bir birim haline getirmelidir.
Aslında, teftiş ve denetim, doğası gereği bağımsız olmalıdır. Bu güzide
kurumları, asılsız ithamlarla yıpratmak ve tasfiye etmek, hiçbir ülkeye ve
hiçbir kişiye yarar sağlamaz. Bu konuda yapılması gereken en uygun işlem, tüm
teftiş kurumlarını "Kamu Denetim Üst Kurulu" adını taşıyacak tek bir
çatı altında toplayarak, teftiş ve denetimi, idarenin dışında, özerk ve
bağımsız bir yapıya kavuşturmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Koçyiğit,
toparlar mısınız.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarı, ülkemizin uluslararası sermayenin sınırsız ve
kuralsız egemenliğine teslim edilmesi sürecinde önemli bir aşamayı
oluşturmaktadır.
Bu tasarıdaki demokrasi,
katılım, şeffaflık, bilgiye erişim ve bunun gibi süslü ama içi boşaltılmış
kavramların arkasına gizlenilerek, kamusal alanın, sosyal devletin ve kamu
kaynağı denetiminin tasfiyesi amaçlanmaktadır.
Bu tasarıda, insanca
yaşamın, eğitimin, sağlığın, sosyal güvenliğin bir hak olduğu ve devletin
görevinin tüm yurttaşların bu haklardan parasız, sürekli ve eşit olarak
yararlanmasını sağlamak olduğu unutturulmak istenmektedir.
Bu tasarıda, kamu
hizmetinin tasfiye sürecinde çalışanlar da, önce sözleşmeli statüye geçirilerek
aynı tasfiye sürecine sokulmaktadır. Bu süreç sonucunda kamu görevlilerine,
keyfiyete, güvencesizliğe, kuralsızlığa ve örgütsüzlüğe açık bir istihdam
modeli önerilmektedir. Bu yasa tasarısıyla, teftiş arşivleri yok edilerek,
toplum belleğinden tamamen silinmektedir.
Bu nedenle, bu tasarının
geri çekilmesini bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Halil Akyüz; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla getirilmek istenen denetim sistemi
hakkındaki görüşlerimi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Denetim, geleneksel
yönetim anlayışının bir parçasıdır. Yönetim, bir süreç olarak, planlama,
örgütlenme, bütçeleme, yönlendirme, koordinasyon ve denetimden oluşmaktadır.
Tasarıdaki denetim, amirlerin astları denetlediği hiyerarşik idarî denetimdir.
Tasarıda içdenetim, idarî denetimle özdeşleştirilmekte, ama, içeriği, performans
denetimi olarak yeniden düzenlenmektedir. İdarî teftiş ise kaldırılmaktadır.
Kamu yönetimi sistemimizde hem idarî denetim hem de idarî teftiş kurumu vardır.
İdarî denetim ile idarî teftişin temel farkı; idarî teftişte denetimi
gerçekleştiren birey, yürütme yetkisi olmayan, sadece idarî, malî ve yasal
denetim yapmakla görevli ve örgütün amirine bağlı, ayrı bir denetim birimi
içinde yer alan özel elemandır. İdarî denetim ise, yürütme görevinde bulunan
amir tarafından yapılan hiyerarşik denetimdir. Tasarının 38 inci maddesi, idarî
teftişi kaldırıp, sadece içeriğini performans denetimi olarak belirlediği
içdenetime bırakmaktadır. Örgüt içinde bu, idarenin kişiselleştirilmesidir.
Daha vahim olanı ise,
madde 38'in gerekçesine göre, artık denetimde hata, usulsüzlük, yolsuzlukları
araştırmak değil, rehberlik, eğitim ve danışmanlık yaklaşımı öne çıkarılmak
istenmektedir. Bu yaklaşım, örgütiçi yolsuzluk ve usulsüzlükleri örtme usulü
getirmekte, kamu görevlilerini amirlerinin keyfî değerlendirmelerine
bırakmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlükte bulunan, hata yapan, rüşvet alan memur
tespit edilince, ona rehberlik ve danışmanlık yapmanın içeriğinin ne olacağı
merak konusudur.
Tasarı, ayrıca
yolsuzlukları önleyemez iken, tasarruf ihtiyacı gerekçesiyle teftiş kurullarını
kaldırmak istemektedir. Teftiş kurulları, içinde bulundukları kamu örgütünün
amirlerinden en üst makam olan bakanlara bağlıdırlar. Amirlerin talimatıyla
harekete geçen ve yolsuzluk dosyalarını onlara teslim eden bu kurulları
kaldırıp, yolsuzluk dosyalarını işleme koymayarak, onlardan daha fazla suçlu
konumda olan amirlere ve siyasî kadrolara, tüm içdenetim yetkisini bırakmak bir
çelişkidir. Ülkemizde, yıllardır, teftiş kadrolarının sadece yüzde 40'ının dolu
olması, gelen iktidarların denetim konusunda ne kadar isteksiz olduklarının bir
göstergesidir; ancak, bir türlü önlenemeyen yolsuzluklardan bu yetersiz
kadrolar sorumlu tutularak kaldırılmaktadır.
Avrupa ülkeleri, daha
düşük malî suç oranlarına rağmen bu kurulları muhafaza ederken, rüşvet ve
yolsuzlukların hiç bitmediği ülkemizde bu kurulların kaldırılmaya çalışılmasını
açıklamak mümkün değildir.
Uluslararası
standartların gerektirdiği nitelikler dikkate alındığında, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında öngörülen içdenetçilik modeli, teftiş kurullarının yerine
ikame edilmiştir. Tasarıda, içdenetim sisteminde üst düzey yöneticiler
tarafından işlenen suçların nasıl soruşturulacağı belirsizdir. Üst düzey
yöneticinin suçunun, bir başka üst düzey yönetimi yoksa, kendisine bağlı
içdenetimcilerin mi yapacağı tartışılacak bir konudur. İçdenetçilik kurumu,
devletin denetim ihtiyacını karşılamaktan çok uzak, idarî hiyerarşiye bağlı bir
danışmanlık faaliyeti konumundadır. Usulsüzlük ve yolsuzlukları, toplumun
ahlakî değerlerini ve devletin devlet olmaktan kaynaklanan denetim fonksiyonunu
yerine getiren bağımsız müfettişlere, bugün, her zaman olduğundan daha fazla
ihtiyaç vardır.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer önemli nokta ise, tüm dışdenetimin sadece malî denetimle sınırlanması
ve Sayıştaya bırakılmasıdır. Genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve
giderlerini, envanterlerini denetleyen, ayrıca yeni kurulan üst kurulların malî
denetiminden sorumlu sayılan Sayıştayın, tüm il özel idareleri ve sayıları
yaklaşık...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akyüz;
toparlar mısınız.
Buyurun.
HALİL AKYÜZ (Devamla) -
Bir iki dakika daha verirseniz bitiriyorum Sayın Başkan.
Bakanlıkların taşra
birimlerinin tüm görev ve yetkilerinin, kadro, mal ve araçlarının devredildiği
yerel yönetimleri denetlemek, önemli uzmanlık bilgisi de gerektirmektedir. Bu
nedenle, idarî ve yasallık denetimi yapılması zorunludur. Bu görev yükünü
kaldıramayacak şekilde Sayıştaya yüklemek, kamu örgütlerinin denetimini özel
denetim şirketlerine gördürmenin önünü açacaktır. Bu denetimin de, yine, kâr
amaçlı çalışan özel denetim şirketlerine yaptırılacak olması, halkın, kamu
yönetimini denetleme hakkının gasbedilmesiyle aynı anlamdadır.
Değerli milletvekilleri,
şunu söyleyebiliriz: Belediyelerin denetim işini özel denetim kurumlarına
devrederken, zannediyorum ki bu kurumlara bir de para ödeyeceğiz değil mi?!
Halbuki, bu tasarı yasalaşırsa öyle bir ortam doğacaktır ki, belediyeleri
denetleteceğiniz kurumlara para ödemek şöyle dursun "biz size para
ödeyelim, bu denetimi bize verin" diyecek bir hayli kurum ve kuruluş
çıkacaktır. Bunun ne demek olduğunu ben iyi biliyorum. Türkiye'de yapı denetim
kurumları vardır; mimarlar ve mühendisler odalarına bağlıdır, onlar ciddî
çalışmaktadırlar; ama, bu özel kurumlar, özel kuruluşlar ve şahıslar,
belediyeleri ve devletin belli kurumlarını denetleyecekler. Öyle zannediyorum
ki, bir yeni yolsuzluk ortamı doğacaktır. Ben, AKP'nin, İktidarın, böyle bir
ortamdan yararlanmayı istediği için bu düzenlemeyi yaptığına inanmak
istemiyorum; ama, böyle bir durumla karşı karşıya kalacağınızı ve bu yasanın bu
uygulamalarla halka eziyet edeceğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL AKYÜZ (Devamla)
-Halka eziyet edecek, işkence edecek bu yasayı, bir reform yasası olarak kamuoyunun
önüne sunduğunuz için sizi kutluyorum. Böyle bir işkence yasasını reform yasası
diye halka anlatmaya çalışmanız, basında ve sağda solda birtakım ortaklar
bulmanız da gerçekten üzüntü verici bir tablodur.
BAŞKAN - Sayın Akyüz,
teşekkür ediyorum.
HALİL AKYÜZ (Devamla) -
Bir cümleyle teşekkür edeyim.
BAŞKAN - Buyurun.
HALİL AKYÜZ (Devamla) -
Bu anlayışla, bu yasa tasarısından vazgeçeceğinizi veya bu yasa tasarısını,
Türkiye'deki bütün devrimci kuruluşlarla, sivil toplum örgütleriyle ve özellikle
muhalefetle birlikte yeniden ele alacağınızı ve bunu gerçek bir reform yasası
haline dönüştüreceğinizi ümit ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Akyüz.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra
sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan
önce, bazı hukukî verileri düzeltmek istiyorum.
Önceki günlerde konuşma
yapan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç, Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının Anayasanın 123, 127 ve 128 inci maddeleri ile yine
diğer maddeleri de sayarak 6, 7, 8 ve 9 uncu maddelerine aykırı olduğunu; aynı
şekilde, görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesinin de Anayasanın 125 inci
maddesine aykırı olduğunu; dolayısıyla iptal edileceğini ifade ettiler.
Anayasanın 125 inci
maddesi "Yargı yolu" başlıklıdır; görüşülmekte olan tasarının 41 inci
maddesi ise bilgi edinme hakkını içermektedir; dolayısıyla, Anayasanın 125 inci
maddesi ile görüşülmekte olan tasarının 41 inci maddesinin uzaktan yakından
hiçbir ilgisi yoktur.
Elimde, 1994 yılında
hazırlanan "Türkiye'de Siyasî, Hukukî, İdarî Yeniden Yapılanma
İhtiyacı" başlıklı bir rapor var. Bakınız, bu raporun "İdarenin
Yeniden Düzenlenmesi" başlığı altında şunlar yer almaktadır:
"1- Mahallinde
çözülebilecek küçük sorunlar bile, bugün, Ankara'ya taşınmaktadır. Devletteki
aşırı merkeziyetçi yaklaşım, merkezî idarenin yükünü artırarak devletin
hantallaşmasına sebep olmakta ve aslî fonksiyonların yerine getirilmesini engellemektedir.
2- Bunun tabiî sonucu
olarak hizmetler aksamakta, rüşvet ve yolsuzluklar artmaktadır.
3- İdarî hukuktaki
yetersizlik, devlette keyfî tasarrufların yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.
İdarî mevzuat tam anlamıyla hukukun üstünlüğüne dayanmadığından, zulme varan
uygulamalar, devlet ile vatandaşın arasını açmaktadır.
4- Devletin ekonomik
kaynakları elinde tutması sonucu, siyaset ve bürokrasi birer menfaat aracı
haline getirilerek, birkısım kirli ilişkiler sonucu Hazine hortumlanmış, devlet
iflasın eşiğine getirilmiştir.
5- Halka hizmet vermekle
yükümlü kurumlar, halka ve ülkeye yük olmaktadırlar. Şeffaflığın yerini
karanlık ilişkiler almıştır."
Bunun sonucu olarak da,
idarede mutlaka ve mutlaka bir reforma gidilmesi gerektiği vurgulanarak -bu okuduğum
ifadeler, on yıl önce hazırlanmış "Reform" başlıklı bir rapordan
alınmıştır- şu önerilerde bulunulmaktadır:
"Hizmeti engelleyen
merkezci anlayıştan vazgeçilmelidir. Mahallinde çözülebilecek sorunlarla ilgili
yetki ve sorumluluklar, yerel yönetimlere devredilmelidir.
Devlet bakanlıkları
kaldırılmalı, bakanlık sayısı indirilmelidir.
İdarî mevzuat hukuka
uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.
Hizmeti aksatan ve
geciktiren bürokratik engeller kaldırılmalıdır. Devlet şeffaf olmalıdır.
Devlet, her türlü
ekonomik faaliyetten çekilmeli, devlet bankaları ve iktisadî devlet
teşebbüsleri acilen özelleştirilmelidir.
Devlet, rant dağıtan
kurum olmaktan çıkarılmalıdır."
Peki, tasarının
gerekçesinde ne deniliyor; "Kamu yönetiminin yeterli performansı gösteremeyişinde
özellikle 1990'lı yıllarda yaşanan siyasî istikrarsızlıklar ve koalisyonlar da
etkili olmuştur. Etkili bir koalisyon kültürü üretemeyen bir siyasî yapılanma
içinde koalisyon ortakları arasında kamu yönetiminin rasyonel olmayan bir
şekilde paylaşımı ve ortak politika oluşturma zorlukları kamu yönetimini
olumsuz etkilemiştir. Ayrıca, ülkemizde siyaset ile kamu yönetimi arasındaki
ilişki sağlıklı bir temele oturtulamamıştır. Bir yandan siyaset kurumu
bürokrasinin gündelik işleyişine gereğinden fazla müdahil olurken, diğer yandan
bürokrasi esasen siyaset kurumu tarafından belirlenmesi gereken politika ve
stratejiler konusunda siyasetten yeterli girdi almadan çalışma alışkanlığını
sürdürmüştür."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sıvacıoğlu.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)
- Görülmektedir ki, on yıl önce rapora derc edilen teklifler ile bugün
hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz bu tasarı arasında bir paralellik vardır.
Süremin darlığı
nedeniyle, yine, tasarıyla getirilmek istenen birtakım yeniliklerden de kısaca
bahsetmek istiyorum.
Bakınız, biraz sonra
görüşeceğimiz maddelerde -özellikle 41 inci maddeden itibaren- ilk defa bu
tasarıda, ombudsmanla ilgili bir konu yer alıyor. İsveç'te ise, bu, 1709
yılında ortaya atılmış, 1809 yılında da İsveç Anayasasına bir hüküm olarak
girmiştir. İsveç, Finlandiya, Danimarka, Norveç, İngiltere, Fransa, Yeni
Zelanda, Avusturya, Almanya, İspanya, Hollanda -hepsini saymak istemiyorum-
dahil 85 ülkede, bugün uygulama alanı bulmuştur bu müessese; halbuki, bizde
ise, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, ilk defa hukukumuza girmektedir.
Başkanım müsaade ederse,
kısaca bir hususa daha değinmek istiyorum. Ceza hukuku alanında bile, bugün,
medyatör veyahut konsilyatör (conciliateur) dediğimiz bir sistemle, artık,
uzlaşma sistemine gidilmektedir. Fransa, Almanya ve Avusturya başta olmak
üzere, bazı ülkelerde de, ceza hukukunda, anlaşmaya ve sulh olmaya
gidilmektedir.
İşte, burada görüşmekte
olduğumuz bu tasarıyla, gerçekten, ülkemizin önünü açan, idare hukuku ve kamu
hukukuyla birlikte diğer alanlarda da vatandaş ile devlet arasında olan
ihtilafları çözmek bakımından reform niteliğinde bir kanun tasarısıdır.
Ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sıvacıoğlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma v.b. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, Bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında Bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun
güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil
olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin
görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve
hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin
strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken,
mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin
vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek
esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum
genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetlerin merkezî
kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında
sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan madde ile ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 38 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Ali Topuz |
Ersoy Bulut |
Ali Kemal Deveciler |
|
İstanbul |
Mersin |
Balıkesir |
|
Yavuz Altınorak |
Salih Gün |
|
|
Kırklareli |
Kocaeli |
|
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Topuz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir;
karar yetersayısı vardır.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarıda
teftiş kurullarının ne olacağına açıklık getirilmemektedir. Yeni denetim
çerçevesinde teftişe ihtiyaç var mıdır; varsa, bu görev, yürütme erki içinde mi
yerine getirilmeli; yoksa, işlevine göre çeşitli teftiş kuruluşları, savcılık,
polis veya Sayıştay içinde yer alabilir mi? Böyle bir uygulama gerçekleşecekse,
bu uygulama demokratik bir uygulama olarak algılanabilir mi?
İkinci sorum: Tasarıda
devlet memurluğu kapsamının merkezî yönetimin tepe yöneticileriyle
sınırlandırıldığı ve diğer personelin destek ve hizmet görevlilerinin zaman
içinde sözleşmeli hale getirileceği anlaşılmaktadır. Bu yapılanmayla, siyasî
iktidarla gelip siyasî iktidarla giden bürokratların, siyasî iktidarın memuru
mu, yoksa devletin memuru mu olacağı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.
Bilindiği gibi, ülkemizde
kamu kurumlarının denetimi, 120 farklı kurumdaki müfettiş, denetçi, murakıp,
kontrolör unvanına sahip denetim elemanlarınca yapılmaktadır. Türkiye
düzeyinde, teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip yaklaşık 5 500 merkez
denetim elemanı vardır. Denetim elemanları, özel bir sınavdan sonra mesleğe
alınmakta; en az üç yıl olmak üzere teorik ve pratik zorlu bir eğitimden
geçirildikten sonra, bu yetişme döneminde başarılı olanlar, yazılı ve sözlü
olarak iki aşamalı yapılan sınav sonrasında müfettiş, denetçi, murakıp veya
kontrolör unvanını almaktadırlar. Bugün, kamuoyunda da bilindiği gibi Balina,
Bufalo, Kasırga, Beyaz Enerji adıyla -adını çoğaltabiliriz- pek çok
yolsuzluklara ilişkin operasyonlar yapılmış, bu yolsuzluklar, bu müfettiş,
denetçi, murakıp veya kontrolörler tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Şimdi, burada, siz, denetim
ve teftiş elemanlarını safdışı bırakarak, müfettiş güvencesine sahip olmayan,
inceleme ve soruşturma yapabilmek için gerekli nitelikleri bulunmayan ve
yönetici tarafından sübjektif olarak sadece bir olaya mahsus olmak üzere
görevlendirilen muhakkiklerden, tarafsız ve sorunu çözücü rapor bekliyorsunuz;
bu, mümkün mü?
Zaten, muhakkiklerin bu
yönde yapmış oldukları soruşturmalar, bu denetim elemanlarına, yani, denetçi,
müfettiş, kontrolör unvanına sahip olan kamu görevlilerine gönderilmiyor mu?
Bundan böyle, kamuda,
yöneticilerin kendi denetçilerini kendilerinin ataması, var olan yolsuzlukları,
hırsızlıkları teşvik etmeyecek mi?
Dokunulmazlık zırhına
bürünerek, bugüne kadar, kendi bakanlarınızın ve milletvekillerinizin
dokunulmazlıklarını kaldırmadınız. Şimdi, bu yasa tasarısıyla, pek çok
bürokrata, müsteşara ve müsteşar yardımcısına da dokunulmazlık zırhı
getiriyorsunuz. Bunu ahlakla, siyasî ahlakla, devlet yönetme ahlakıyla nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Adalet ve Kalkınma Partisinin adına yakışıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
tasarıda geçen performans ölçütleri kanunlarla mı tespit edilecektir; yoksa,
kurumlar kendileri mi tespit edecektir?
İkinci sorum şu: Bu
tasarıda, bakanlıkların teşkilat şemasında teftiş kurullarına yer
verilmemiştir. Tasarıda, teftiş kurullarının kaldırıldığına ilişkin bir hüküm
de yoktur. Bu kanunla teftiş kurulları kaldırılmakta mıdır? Teftiş kurulları
kaldırılıyorsa, müfettişler içdenetçiye mi dönüştürülecektir?
Son sorum: Denetimdeki
performans ölçütü ve kalite standartları nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen gün
"siz, teftiş kurullarından acaba intikam mı almak istiyorsunuz" diye
bir soru yöneltmiştim; siz, verdiğiniz yanıtta "devlet intikam almaz"
demiştiniz. Bütün büyük ülkeler bazı kurumlar üzerine özellikle titrerler ve o
kurumların yaşaması için çaba harcarlar. Elbette, teftiş kurullarının pek çok
sorunu vardır, eksiklikleri vardır, yanlışlıkları olabilir; ama, Türkiye
Cumhuriyetinde en sağlıklı çalışan kurumların başında teftiş kurullarının
geldiğini de unutmamak gerekir. Belki, sayılarının çok olduğu yönünde bir
şikâyet olabilir; bu doğrudur; sayıları fazladır, sayıları kontrol edilebilir;
ama, teftiş kurullarının etkili olmadığını söylemek mümkün değildir. Bugün,
teftiş kurulları, Türkiye'de, en etkili, en tutarlı, en ciddî kurumların
başında gelir.
Şimdi, böyle bir yapı
içerisinde teftiş kurullarını yaşatmanın...
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, Sayın Bakana da cevap verme süresi kalırsa iyi olur.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Peki efendim.
Böyle bir yapı içerisinde
teftiş kurullarını, yine, yasada öngörülen görevler çerçevesinde yaşatarak
sürdürmek daha uygun olmaz mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Önce, şu anda görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla teftiş kurulu başkanlıkları kaldırılmıyor; çünkü,
müfettişler ve teftiş kurullarıyla ilgili düzenlemeler, bakanlıkların kendi teşkilat
kanunlarında yapılacaktır. Altını çizerek ifade ediyorum, bu tasarıyla
kaldırılmıyor, ilgili kanunlarıyla kaldırılacaktır; ancak, müfettişlerin
kadroya bağlı hakları devam edecektir. Müfettişlerden isteyenler, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre içdenetçi olarak atanabileceklerdir.
Bir konu daha var; o
konuyu da açıklamak istiyorum. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
bundan bir süre önce Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu kabul etti ve iç
denetçiler müessesesi bu kanunla mevzuatımıza girdi. İç denetçileri -biraz
önce, Sayın Çetin'in de sorduğu gibi- bir kurumun amiri "seni içdenetçi
yaptım" diyerek içdenetçi yapmıyor. İçdenetçiler, meslekî eğitim ve
standarda sahip olacak insanlardır. İçdenetim Koordinasyon Kurulu; yani, şu anda
hâlâ yürürlükte bulunan -hâlâ derken, yeni çıkan kanunu kastediyorum- Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre bir yeni müessese kuruluyor, İçdenetim
Koordinasyon Kurulu. Bu kurul sertifika verecek. Bu kurulun sertifika vermediği
bir kişi içdenetçi olarak atanamayacaktır; yani, içdenetçinin kim olacağına bir
kurumun amiri karar vermeyecek; bunlar, Maliye Bakanlığı bünyesinde kurulmuş
bulunan ve 7 kişiden oluşan İçdenetim Koordinasyon Kurulunun sertifika verdiği
kişiler olacak.
Ayrıca, bir güvence daha
var, Sayın Çetin ona temas etti ve "bir kişi, bir muhakkik olarak bir
kurumda, bir bakanlıkta, bir konuyu araştırmak için görevlendirildi; zaten, o
kişi, kendisini atayan amire karşı sorumludur; dolayısıyla, onun talimatlarını
yerine getirir. Siz, yolsuzlukla nasıl mücadele edeceksiniz" demeye
getiriyor; ben öyle anladım.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, içdenetçilerin nasıl atanacağını, hangi vasıfları taşıyacağını
ifade ettim. Aynı zamanda, içdenetçilerin vermiş olduğu bu raporlar, yani,
denetim raporları, o bakanlıkta ve o kurumda kalmayacak, ilgili amir veya bakan
o raporu sumen altına süremeyecek. Niye; şu anda, yürürlükte bulunan Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre, bu raporlardan bir suret, İçdenetim
Koordinasyon Kuruluna gönderilecek. Böylece, şimdi olmayan, yeni bir müessese
getiriyoruz. Bu, yolsuzluklarla mücadelede ileri bir adımdır; dolayısıyla, her
şey şeffaf olacak, sumen altında olmayacak. İşte, bu İçdenetim Koordinasyon
Kurulu, bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili bu denetim raporlarını elinde
bulundurduğu için, bize göre, çok daha ciddî bir denetim mekanizması kurulmuş
olacaktır.
Sayın Başkanım, sürem
dolmuş, uyarmıyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Konuşun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Diğer sorulara bir sonraki maddeyi
görüşürken veya yazılı olarak cevap veririm.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "önlenmesine
yardımcı olmak" ibaresinin "önlenmesini sağlamak" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "çalışanların
ve kuruluşların gelişmesine" ibaresinin "çalışanların, kurum ve
kuruluşların gelişmesine" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "hataların önlenmesine
yardımcı olmak" ibaresinin "olumsuzlukların önlenmesine yardımcı
olmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "ilgililere
duyurmaktır" ibaresinin "ilgililere bildirmektir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Polat
Türkmen
Zonguldak
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "tarafsız
olarak" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Kamu yönetiminde denetim" başlıklı 38
inci maddesinde yer alan "performans ölçütlerine" ifadesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hüseyin Özcan |
Ali Kemal Deveciler |
İsmet Atalay |
|
Mersin |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Halil Tiryaki |
Ramazan Kerim Özkan |
Ali Topuz |
|
Kırıkkale |
Burdur |
İstanbul |
|
|
Sedat Pekel |
|
|
|
Balıkesir |
|
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Kamu yönetiminde denetim" başlıklı 38
inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Sedat Pekel |
Ramazan Kerim Özkan |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Burdur |
|
Enis Tütüncü |
İsmet Atalay |
Oya Araslı |
|
Tekirdağ |
İstanbul |
Ankara |
|
|
Ali Kemal Deveciler |
|
|
|
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Oya Araslı konuşacaklar efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Araslı.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve bundan
sonraki çalışmalarımıza daha yararlı olabileceğini umduğum için, önerge
üzerindeki görüşlerimi ifade etmeden önce bir hususa değinmekte yarar
görüyorum.
Biraz önce konuşurken, bir
kamu görevlisine verilecek görevin "ve benzeri görevler" diye ifade
edilmesinin Anayasaya aykırı bir husus olduğunu belirtmiştim; Sayın Bakanımız
da, Anayasa Mahkemesinin 3046 sayılı Kanunu incelediğini ve bu ibareler
hakkında iptal kararı vermediğini ifade etmişlerdi. Anayasa Mahkemesinin 3046
sayılı Kanunla ilgili verdiği kararları inceledim. Hatta, düzenleme, kanun
hükmünde kararname iken herhangi bir iptal kararı verilmiş mi bu hususla
ilgili, onu da inceledim ve böyle bir iptal kararı verilmediğini gördüm. Sayın
Bakanımıza bu hususu ilettiğim zaman "3046 sayılı Kanun Anayasa
Mahkemesine gitmişti, ona güvenerek böyle bir denetimden de geçmiş olduğunu
söyledim" dedi.
Anayasa Mahkemesinin,
hakkında iptal istemiyle önüne gelmemiş kanun hükümleri hakkında inceleme
yetkisi yoktur, gerekçeyle bağlı değildir; ama, istemle bağlıdır. Eğer, Anayasa
Mahkemesinin neyi iptal edip neyi iptal etmediği hususunda işaret ettiğim bu
noktalara dikkat etmeksizin yorumlar yaparsak, Anayasaya aykırı adımlar atma
olasılığımız çok büyük olur. Bu hususu Sayın Bakanın ve sizlerin bilgilerine
sunmak istedim.
Değerli arkadaşlarım,
denetim, bir devlet mekanizmasında, kamu yönetiminde sağlıklı işler ortaya
çıkarılması için, kamu yönetimi mekanizmasının sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi
için temel unsurlardan birisidir. Toplum, bizden, kamu yönetiminde reform
beklerken en fazla istediği birkaç husus vardır; bakanlıkların görevlerinin,
yetkilerinin, aralarında ihtilafa mahal bırakmayacak biçimde belirli olması,
hantal işlemeye neden olacak yetkilerin bir kısmının merkezî yönetimden alınıp
yerel yönetimlere aktarılması, kaliteli, ucuz kamu hizmetine kavuşmak ve
denetim; çünkü, ülkemizde yolsuzluklar ayyuka çıkmıştır; öyle ki, yeryüzünde
yapılan birtakım sıralamalarda yolsuzluklar bakımından önde gelen bir ülke
olmak durumundayız! Bir kamu yönetimi reformu yapıldığı zaman, öncelikle,
denetim unsuru, hepimizin en fazla üzerinde dikkatle durması gereken bir
unsurdur; ama, tasarıya bakıyorum, denetim, birkaç yerde fevkalade dağınık bir biçimde
ifade edilmiş. "Denetim" deniliyor bir tanım yapılıyor. 39 uncu
maddede "kapsam ve türler" denilirken yeniden bir tanım yapılıyor. 40
ıncı maddede denetimi özelleştirme imkânı yaratılıyor "Sayıştay
dışdenetimi yapar ve yaptırır" denilerek -ki, Anayasaya ne kadar uyduğunu
tartışmamız gerekir- ve bütün bu düzenlemeler içerisinde teftiş kurulları
denilen, Türkiye'de denetim ve yönetime ilişkin birtakım görevleri fevkalade
ehliyetle bugüne kadar yerine getirmiş olan bir kurum yok ediliyor. Şimdi, bu
adımları atarken, fevkalade ayrıntılı, ince ve dikkatli düşünmemiz lazım.
Sayın Bakanımız, bundan
sonra gelecek birtakım yasalarda yapılacak birtakım düzenlemelerden bahsetti.
Bakın, bu tasarı görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, başından beri
bir husus üzerinde duruyoruz. Bu kadar ayrıntılı bir kamu yönetimi reformuna
kalkışılırken, bir yeniden düzenleme işlevi yerine getirilirken, her şeyi en
ayrıntılı biçimde görebileceğimiz bir çalışma düzeni tutulur. Biz, bütünü
göremiyoruz; birtakım yerlerde birtakım
düzenlemeler yapılacağından söz ediliyor; ama, o düzenlemeler, Sayın Bakanın
bildiği, kafasında yaşattığı düzenlemeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) -
Bunların hepsi bir paket halinde önümüze sunulduğu zaman biz bütünü
görebiliriz. Şimdi, birtakım parçalar önümüze konulmuş vaziyette; bütünü
anlayabilmek, bütünün sakıncalı mı yararlı mı olduğunu bilebilmek imkânımız
yok; başından beri buna karşı çıkıyoruz. Bu yöntem, ilkönce, bu tasarıyı
görüşmek için, böyle bir kamu yönetimini gerçekleştirmek için yerinde bir
yöntem değil, doğru bir yöntem değil diyoruz; ama, sizler "Cumhuriyet Halk
Partisi katkı vermedi -çünkü, katkıdan anladığınız o, karşı çıkarsak bu katkı
olmuyor, engellemek oluyor; ama, sizin önerilerinizi kabul ettiğimiz zaman
katkı oluyor- bizim söylediklerimizi kabul etmedi" diye mütemadiyen bizi
eleştiriyorsunuz.
İstediğimiz, bu ülkenin
insanına, bu ülkeye yarayacak, herkesi sevindirecek ve ülkemizi
çağdaşlaştıracak, ileriye götürecek bir düzenleme yapılması; bunu istiyoruz.
Bunu yaparken "bu işin içerisinde varız" diye, topluma,
vatandaşlarımıza söz vermiş durumdayız; ama, ne yazık ki, yönteminden başlayarak,
getirdiği düzenlemelerle devam ederek; yanlış, özensizce hazırlanmış, yasama
tekniğine uyulmadan hazırlanmış, Anayasaya aykırı hususları gözardı edilmiş bir
hazırlıkla, bir tasarıyla karşı karşıyayız. Yol yakınken dönelim arkadaşlar;
onu ifade etmek için, bu tasarı metninden çıkarılsın yolundaki önergeleri
veriyoruz.
Daha dikkatle düşünelim;
çünkü, bir şeyi bozmak, kâğıt üzerinde değiştirmek fevkalade kolaydır; ama, bir
yanlış yapıldığı zaman, sonradan o yanlışı gidermek fevkalade zordur. Bu amaçla
bu önergeleri veriyoruz ve kabul ederseniz, öyle zannediyoruz ki, daha
ayrıntılı, daha sakin düşünerek bir düzenleme yapacağız.
Bu amaçla, önergemize
destek beklediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Araslı.
Önergeyi oylarlınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının "Kamu yönetiminde denetim" başlıklı 38
inci maddesinde yer alan "performans ölçütlerine" ifadesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Özcan (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)-
Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN -Gerekçeyi okutuyorum
:
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Kamu yönetiminde denetim" başlıklı 38 inci maddesinin
madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir :
"Kanunun üçüncü
kısmı kamu yönetiminde denetime ayrılmıştır. Bu kısımda kamu yönetimindeki
geleneksel denetim uygulamaları köklü bir şekilde değiştirilmeye
çalışılmaktadır.
Her şeyden önce, bu
maddede denetimin amacı yeniden belirlenmekte ve denetimde rehberlik, eğitim ve
danışmanlık yaklaşımı öne çıkarılmaktadır. Böylece kamu yönetiminde hataları
bulmak değil, onları ortaya çıkmadan önlemek, iyi uygulamaları yaygınlaştırarak
kamu yönetiminin sistem ve süreçlerinin geliştirilmesini sağlamak ve
çalışanları geliştirmek suretiyle performanslarını artırmak mümkün olacaktır.
İkinci olarak, kamu
yönetiminde denetimin kapsamı da yeniden tanımlanarak zenginleştirilmektedir.
Buna göre, kamu yönetiminde sadece iş yapma süreçleri veya çalışanların eylem
ve işlemlerinin mevzuata uygunluğu değil, aynı zamanda kurumun stratejilerine
dayalı olarak geliştirilen kurumsal ve kişisel amaç ve hedeflere, hizmetin kalite standartlarına, kısaca faaliyet
sonuçlarına göre değerlendirme hususuna da vurgu yapılmaktadır. Bundan böyle
hem kurum ve kuruluşlar, hem yöneticiler, hem de çalışanlar sadece mevzuata
uygunluk değil, aynı zamanda performanslarına göre değerlendirmeye tabi
tutulacaklardır. Böylece, kişileri denetleme anlayışından işi geliştirme
sürecine geçilmesi amaçlanmaktadır.
Son olarak, yönetimin
önceden belirleyeceği başarı ölçütleri ve faaliyet sonuçlarının mukayese
edilerek düzeltici tedbirlerin alınması esası getirilmektedir. Bu amaçla,
periyodik olarak faaliyet raporlarının hazırlanması, saydamlık ilkesine uygun
olarak ilgililere ulaştırılması gerekmektedir. Böylece, yöneticilerin ve yargı
organlarının yapacağı denetimin yanında kamuoyunun denetimine de işlerlik
kazandırılmış olacaktır. Ayrıca, kurum ve kuruluşların bütçelerinin
oluşturulması ve kaynak tahsisi de performanslarına ve rasyonel esaslara
bağlanacaktır."
Müfettişlik kurumunun
kaldırılması ve yerine üst yöneticinin emir ve talimatına bağlı içdenetçilik
sisteminin kurulması, ülkemizin öncelikli ihtiyacı durumunda bulunan ve
üzerinde geniş bir toplumsal mutabakat sağlanan yolsuzlukla mücadeleye büyük
bir darbe indirecektir. Atanmalarındaki sürecin doğal bir sonucu olarak,
içdenetçilerin siyasî iktidarların etkisinden uzak, bağımsız ve yansız denetim
yapmaları mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, böyle bir denetçinin, talimatı
altında çalıştığı müsteşarın kanunlara aykırı tasarrufunu rapor etmesi söz
konusu olamaz. Bu nedenle içdenetçilerin yapacakları iş, tasarıda da yer aldığı
gibi, danışmanlık faaliyetini aşamamaktadır.
Günümüzdeki karmaşık
ekonomik yapı malî suçların da karmaşık hale gelmesine yol açmıştır. Bu tür
suçlar, suç örgütleri tarafından organize olarak birden çok şehir ve birden çok
ülkede kurulan şirketler tarafından müştereken yürütülmektedir. Sadece
içdenetçiler ya da bizzat yöneticiler tarafından yapılması öngörülen denetimle
bu tür çok yönlü suçların açığa çıkarılması ve yargılama aşamasına getirilmesi
de mümkün olmayacaktır.
Müfettişlik mesleği
uzmanlık gerektiren teknik bir iştir. Teftiş kurullarına girenler, ülkemizde
çok az meslekte olan ağır eğitimlerden geçmekte ve meslekî yeterlilik
sınavlarına girmektedirler. Yukarıda anlatılan türde olayların çözümlenebilmesi
ancak profesyonel müfettişlerin mesaisiyle mümkün olmaktadır. Üst
yöneticilerin, denetim görevi vereceği daha alt düzey yöneticilerin,
müfettişlerin yapabildikleri uzmanlık gerektiren işleri yapabilmeleri mümkün
değildir.
Kanun maddesinin bu
haliyle kabul edilmesi halinde organize şekilde işlenen, bazen de global yönü
bulunan hayalî ihracat, ihale yolsuzlukları, gümrük kaçakçılığı gibi toplumun
vicdanında büyük tahribat yaratan suçların soruşturulmasında ciddî bir boşluk
doğuracaktır. Tabiidir ki, bu suçların soruşturulması, müsteşar ve genel müdür
gibi hükümetle gelip hükümetle gitmesi öngörülen yöneticiler ve bunlara bağlı
içdenetçiler tarafından yapılamaz.
Yukarıda belirtilen
gerekçeler doğrultusunda, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 38 inci maddesinin,
sivil toplum kuruluşlarının da katılımını sağlayarak yeniden düzenlenmek üzere
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "tarafsız
olarak" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Analiz etmek,
karşılaştırmak ve ölçmek, tarafsızlığı özünde barındıran durumlardır. Bu
sebeple "tarafsız olarak" ibaresinin madde metninden çıkarılması
uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "ilgililere
duyurmaktır" ibaresinin "ilgililere bildirmektir" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
Polat
Türkmen
Zonguldak
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
- Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "hataların
önlenmesine yardımcı olmak" ibaresinin "olumsuzlukların önlenmesine
yardımcı olmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hata kavramı, dar
kapsamlı bir kavramdır. Daha çok, insan unsuruna dayanmaktadır. Oysa
"olumsuzluk" kavramı daha
geniş kapsamlıdır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "çalışanların
ve kuruluşların gelişmesine" ibaresinin, "çalışanların, kurum ve
kuruluşların gelişmesine" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışanların ve
kuruluşların gelişmesine yönelik denetim yanında, kurumların da bu gelişmesine
dahil edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "önlenmesine
yardımcı olmak" ibaresinin, "önlenmesini sağlamak" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
"Denetim; kamu kurum
ve kuruluşlarının faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı
olmak" ibaresi kesinlik ifade etmediğinden...
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
Denetimin kapsamı ve
türleri
MADDE 39. - Kamu kurum ve
kuruluşlarında iç ve dış denetim yapılır. İç denetim, hataların önlenmesi, risk
ve zayıflıkların belirlenmesi, iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması,
yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan
denetimdir.
Dış denetim; kamu kurum
ve kuruluşlarının hesap verme sorumluluğu çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve
işlemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve plânlara ve kanunlara uygunluk yönünden
incelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesidir.
Kamu kurum ve
kuruluşlarının iç ve dış denetimi; hukuka uygunluk, malî denetim ve performans
denetimini kapsar:
a) Hukuka uygunluk
denetimi; eylem ve işlemlerin ilgili kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuata
uygunluğunun,
b) Malî denetim; gelir,
gider ve mallara ilişkin hesap ve işlemlerin doğruluğunun, malî tabloların
tasdikinin ve mali sistemlerin,
c) Performans denetimi;
yönetimin bütün kademelerinde gerçekleştirilen faaliyet ve programların
plânlanması, uygulanması ve kontrolü aşamalarında ekonomikliğin, verimliliğin
ve etkililiğin,
Denetlenmesini ifade
eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 39 uncu maddesi hakkında görüş açıklamak üzere Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Tasarıyla getirilmekte
olan denetim modelinde denetim, iç ve dışdenetim olarak ayrılmaktadır. Madde
dışdenetimin Sayıştaya içdenetimin ise her kamu kurumunda en üst yöneticiye
bağlı olarak çalışacak içdenetçiye verilmesini öngörüyor.
Tasarıda içdenetim, hataların
önlenmesi, risk ve zayıflıkların belirlenmesi, iyi uygulama örneklerinin
yaygınlaştırılması, yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi
amacıyla yapılan denetim, dışdenetim ise kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyet,
karar ve işlemlerinin kurumsal amaç, hedef ve planlara ve kanunlara uygunluk
yönünden incelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesi olarak tanımlanmıştır.
İçdenetim, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Yasasının 63 üncü maddesinde "danışmanlık
faaliyeti" olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 64 üncü maddesinde de,
içdenetçiler tarafından yürütülen denetim sırasında veya denetim sonuçlarına
göre soruşturma açılmasını gerektirecek bir durumun tespiti halinde, konunun,
ilgili idarenin en üst makamına bildirileceği belirtilmektedir. Söz konusu
hükümden de anlaşılacağı üzere, içdenetçilerin, yolsuzlukları derinlemesine
araştırma, belge ve delilleri ortaya koyma ve soruşturma yapma yetkileri
yoktur.
Sayıştayın denetimi ise,
Parlamento adına, merkezî hükümet ve yerel yönetimlerin yaptıkları kamu
giderleri ile topladıkları kamu gelirlerinin, bir hesap mahkemesi olarak,
yasalara uygun şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin denetimini ve
Parlamentoya rapor edilmesini içermektedir. Sayıştay denetiminde, harcamaların
ödeneklerinin olup olmadığı, uygun tertipten ödenip ödenmediği gibi unsurlar,
yalnızca evrak üzerinden denetlenebilmektedir.
Bu tasarıda,
kurumlararası, uluslararası ve organize nitelik taşıyan denetimler ile
yolsuzluk denetimlerinin nasıl yapılacağı düzenlenmediği gibi, malî denetim
konusunda, uluslararası uygulamalara uymayan bir sistem öngörülmektedir.
Müfettişlik kurumunun
kaldırılması ve yerine üst yöneticinin emir ve talimatına bağlı içdenetçilik
sisteminin kurulması, ülkemizin öncelikli ihtiyacı olan ve üzerinde geniş bir
toplumsal mutabakat sağlanan yolsuzlukla mücadeleye büyük bir darbe
indirecektir.
Atanmalarındaki sürecin
doğal bir sonucu olarak, içdenetçilerin, siyasal iktidarların etkisinden uzak,
bağımsız ve yansız bir denetim yapması mümkün değildir.
İçdenetçilerin
yapacakları iş, tasarıda da yer aldığı üzere, danışmanlık faaliyetini
aşamayacaktır; aksi hal, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Günümüzdeki karmaşık
ekonomik yapı, malî suçların da karmaşık hale gelmesine yol açmıştır. Örneğin,
haksız bir Katma Değer Vergisi iadesi olayında veya bir gümrük kaçakçılığında,
karapara aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı ve memurlar tarafından işlenen
rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçları bir arada olabilmektedir. Bu tür
suçlar, suç örgütleri tarafından, organize olarak, birden çok şehir ve birden
çok ülkede kurulan şirketler tarafından müştereken yürütülmektedir.
Ne düşündüğünüzü doğrusu
merak ediyorum. Sadece, içdenetçiler ya da bizzat, yöneticiler tarafından
yapılması öngörülen denetimle, bu tür çok yönlü suçların açığa çıkarılması ve
yargılama aşamasına getirilmesi mümkün müdür değerli milletvekilleri?!
Müfettişlik mesleği,
uzmanlık gerektiren teknik bir iştir. Teftiş kurullarına girenler, ülkemizde,
çok az meslekte bulunan ciddî eğitimlerden geçmekte ve meslekî yeterlilik
sınavlarına girmektedirler.
Yukarıda belirttiğim
türdeki olayların çözümlenebilmesi, ancak, profesyonel müfettişlerin mesaisiyle
mümkün olabilir; aksini iddia ediyorsanız, herhalde, bir hastane müdürünün de
kalp ameliyatına girebilmesini olağan karşılıyorsunuz demektir.
Müfettişler, usulsüzlük
ve yolsuzluklara karşı, önleyici fonksiyon olarak caydırıcı durumdadırlar.
Örneğin, maliye müfettişlerinin hiçbir siyasî ve bürokratik baskı altında
kalmadan bağımsız çalışma anlayışları, hepimizin malumudur. Kazanılan bu haklı
şöhret bile, muhtemel yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin önünde büyük bir engel
olarak durmaktadır.
Trilyonluk haksız KDV
iadeleri, organize şekilde çalışan rüşvet çeteleri, hayalî ihracat ve
kaçakçılık şebekeleri, vergi dairelerinden dosya kaybettiren menfaat
gruplarıyla mücadelenin maliye müfettişleri yerine amir-memur tarzı
içdenetçilerle önlenmesi kesinlikle mümkün değildir. Yöneticilerin aynı zamanda
denetim işlevinin de olması normaldir; ancak, teftiş kurulları, bağımsız nitelikleriyle,
yöneticilerin denetimini de yapmaktadırlar. Doğaldır ki, üst yöneticilerin de
içinde bulunduğu yolsuzluklar, ancak bunlardan bağımsız çalışan denetim
elemanları tarafından ortaya çıkarılabilir. Kanun tasarısının bu şekliyle kabul
edilmesi halinde, organize şekilde işlenen bazen de global yönü bulunan hayalî
ihracat, ihale yolsuzlukları, gümrük kaçakçılığı gibi toplumun vicdanında büyük
tahribat yaratan suçların soruşturulmasında ciddî bir boşluk doğacaktır.
Tabiîdir ki, bu suçların soruşturulması, 46 ncı maddede öngörüldüğü gibi,
müsteşar ve genel müdür gibi hükümetle gelip hükümetle gidecek yöneticiler ve
bunlara bağlı içdenetçiler tarafından yapılamaz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ABD'de yaşanan 11 Eylül saldırılarının hemen arkasından tüm
dünyada gelişen yeni güvenlik ve savunma konsepti içerisinde uluslararası terör
örgütlerinin finansal kaynaklarının tespit edilmesi, terörü besleyen
kaynakların kesilmesi, öncelikli tartışma konularından birisi haline gelmiştir.
Bu tartışmaların ortak sonuçlarından birisi, ulusal ve uluslararası düzeyde
finansal hareketlerin ve ekonomik faaliyetlerin her yönü hakkında bilgi ve
istihbarat sahibi olan veya bilgi ve istihbarata ulaşma yeteneğine sahip
kadrolara duyulan ihtiyacın vurgulanmasıdır. Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Yasasının 63 üncü maddesinde rehberlik ve danışmanlık faaliyeti olarak
tanımlanan içdenetim ve bunu yapacak içdenetçilerle, terörün malî kaynaklarının
bulunması ve bunların kaynağına nüfuz etme zorluğu, hatta, imkânsızlığı ortadadır.
Bu yasa tasarısını hazırlayanlara bir kez daha sormak istiyorum: Kendi
bakanlığının sınırlı işlemleri dışında bir perspektifi olmayan, danışman
niteliğindeki içdenetçilerin, uluslararası nitelikteki karapara ve suç organizasyonları ile nasıl mücadele edeceklerini
açıklayabilir misiniz?
Getirilen içdenetim ve
içdenetçilik sisteminin en büyük sıkıntılarından bir tanesi de, farklı bakanlık
memurlarınca müştereken işlenen suçların, yöneticiler ve içdenetçiler
tarafından soruşturulmasındaki zorluktur; ayrıca, üst denetçiler tarafından
işlenen suçların nasıl soruşturulacağı da bu tasarıda belirsizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla müfettişlik kurumu
kaldırılacağına göre, üst yöneticiye isnat edilen suçlarla ilgili soruşturmanın
başka bir üst yönetici tarafından mı yapılacağı, yoksa, kendisine bağlı
içdenetçilerce mi yapılacağı tartışmaya açık bir durumdadır.
Usulsüzlük ve yolsuzlukların
toplumun ahlakî değerlerini erozyona uğrattığı bir dönemde, devletin, devlet
olmaktan kaynaklanan denetim fonksiyonunu yerine getiren profesyonel ve
bağımsız müfettişlere, bugün, her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardır.
Kamu yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla öngörülen denetim sisteminde, devletin
yolsuzlukla mücadele fonksiyonu sahipsiz ve eksik kalmaktadır. Bu nedenle,
yolsuzluklarla mücadelede önemli görevler ifa eden bakanlık teftiş
kurullarının, tasarıda öngörülen denetim sisteminin tamamlayıcısı olarak,
mutlaka, muhafaza edilmesi şarttır.
Anamuhalefet Partisi
adına bu konudaki uyarı görevimizi yerine getirdiğimiz inancıyla -çünkü, her
konuşmacı hemen hemen bunu neredeyse en az bir kez tekrar etti- İktidar
Partisinin bu çok önemli yanlıştan dönmesini, hatta, bu tasarıyı çekmesini bir
kez daha hatırlatıyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı)
- Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, gerçekten bu
kanunun en önemli maddelerinden birisi, ben bu madde üzerinde konuşmaya
başlamadan evvel, öncelikle Nutuktan bir paragraf okumak istiyorum sizlere:
"Biz her vasıtadan,
yalnız ve ancak bir noktai nazardan istifade ederiz. O noktai nazar şudur: Türk Milletini, medenî cihanda layık olduğu
mevkie ıs'ad etmek ve Türk Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün,
daha ziyade takviye etmek ve bunun için de istibdat fikrini öldürmek."
Kıymetli Başkanım,
kıymetli arkadaşlar; teftiş ile tetkik arasında çok ince bir çizgi vardır.
Teftişte bir baskı vardır, tetkikte sadece bulguların incelenmesi vardır. Eski
tabirle, tabiî, söylüyorum.
Şimdi, burada denetim
dediğimiz zaman, bu, tetkik faaliyetidir. Tetkik faaliyeti, hakikaten, medenî
dünyanın bugün bütün kurumlarında kavram olarak geçiyor ve bu kavram ekonomik
faaliyetlerde, kamu faaliyetlerinde baskıcı, teftişe dönük, müfettiş edasıyla,
ezici bir bulgu bulup bunun üzerine gitmek değil -yani, halkımızın, hepimizin
bildiği bir şey vardır, önemli olan bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir-
problemi, bulgusuyla tespit edip, o tespit sonucunda, ilkelere uygun,
prensiplere uygun işlemlerin yürütülüp yürütülmediğinin belirlenmesi esasına
yöneliktir.
Eğer, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin Yüce Meclisinin bugüne kadar çıkarmış olduğu tüm mevzuat, hepimizi
bağlayıcı nitelikteyse, kamu kurumlarımız da, bu prensipler etrafında
işlemlerini ve hizmetlerini yürütüyorlarsa, o zaman, tabiî ki, bunun, bir
denetim mekanizması içerisinden geçirilmesi gerekir; neye göre; birincisi,
hukuka göre; ikincisi, malî işlerin devamlılığına göre; üçüncüsü, yapılan
işlerin performansına göre. İşte, bu kanun tasarısının, bence, en güzel, en
doğru maddelerinden birisi bu maddedir; hukuka, malî yönetime ve performansa
göre denetim işlemi...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hırsızlığın boyutuna göre de yapabilirsiniz bu işi!
MEHMET MELİK ÖZMEN (Devamla)
- Eğer bir yerde bir problem varsa, bunun da, ancak ve ancak tarafsız ve
bağımsız yargı tarafından çözülmesi istenir.
Bakın, biz, daha bir ay
olmadı zannediyorum, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu çıkardık. Bu
kanununda içdenetimle ilgili olarak bahsedilen bir kavram var; denetçiler
-oluşturulmuş olan bir içdenetim koordinasyon kurulu vardır- koordinasyon
kurulu tarafından, kendi alanlarında uzmanlaşmış kişiler içerisinden seçilerek
gelmektedirler. Bunlar, gerekli yerlerde, gereken prensiplere uygun işlerin
yapıldığını denetleyip, denetim raporlarını da o kuruma vermiyorlar, yine,
kendilerini seçen ve denetleyen bir üst kurul olan içdenetim koordinasyon
kuruluna aktarıyorlar, bu da bütün
milletimiz tarafından takip ediliyor. Eğer bir problem varsa, yargıya
intikal ettiriliyor.
İşte, medenî dünyanın
gelmiş olduğu aşama budur; ama, biz bununla da yetinmeyeceğiz; daha da ileriye
gideceğiz. Muasır medeniyetin fevkine çıkmak yolunda adımlarımızı atacağız.
Bunu birlikte yapacağız; AK Parti ile de CHP ile de, birlikte yapacağız, medenî
dünyanın fevkine çıkacağız, örnek olacak işler yapacağız; bu Meclis yapacak.
Vaktim kalmadı, şu bir
dakika içerisinde, yine, cumhuriyetimizin kurucusu, değerli insan, büyük
liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün söylev ve demeçlerinden bir paragraf okuyup
sözlerime son vereceğim.
"Memleket, behemehal
çağdaş, medenî ve yenilikçi olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özmen.
MEHMET MELİK ÖZMEN (Devamla)
- "Bütün fedakârlığımızın semere vermesi buna bağlıdır. Türkiye, ya yeni
fikirlerle donatılmış bir idare olacaktır veyahut olmayacaktır. Tutucu fikirler
besleyenler, belli bir sınıfa dayanabileceklerini zannediyorlar. Bu, katiyen
bir vehimdir, bir zandır. İlerleme yolumuzun önüne dikilmek isteyenleri
geçeceğiz. Yenilik vadisinde duracak da değiliz. Dünya, müthiş bir cereyanla
ilerliyor; biz bu ahengin dışında kalabilir miyiz."
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özmen.
Madde üzerinde, şahsı
adına Mersin Milletvekili Ersoy Bulut söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bulut.
ERSOY BULUT (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
39 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
onüç yılı aşkın bir süre Tarım Bakanlığında müfettiş muavinliği, müfettişlik ve
başmüfettişlik yapmış bir arkadaşınız olarak, Türkiye'deki tüm bakanlıkların ve
genel müdürlüklerin müfettiş derneklerinden oluşan federasyonun genel
başkanlığını yapmış bir arkadaşınız olarak, hem idarecilik hem de müfettişlik
yapmış bir arkadaşınız olarak, müfettişlik mesleğinin ne denli önemli olduğunu
en iyi bilenlerdenim.
Ben, 1980 öncesinde müfettişlik
yaptım. 1980 öncesinde, müfettişler çok büyük oranda tarafsızdı, bağımsızdı,
güvenceliydi, çok yetenekliydi, kaliteliydi. Değil mi Halil Aydoğan?
O itibarla, 1980
öncesinde yolsuzluk yok denecek kadar azdı; ama, 1980 sonrasında, o günün
iktidarının "benim memurum işini bilir" sözüne göre, teftiş
müessesesi de yozlaştırıldı, çok büyük oranda siyaset girdi, siyasî görüşe göre
müfettiş alınır oldu. Ne oldu; son onbeş yılda, Türkiye'de rüşvet ve
yolsuzluktan, hırsızlıktan doğan kayıp 120 milyar doları buluyor. Eğer,
Türkiye'nin bütçesinden o 120 milyar dolar, o kansızlar tarafından, o
vicdansızlar tarafından, allahsızlar tarafından çalınmasaydı, çırpılmasaydı,
bugün, Türkiye'nin ne yol sorunu ne okul sorunu ne hastane sorunu ne de postane
sorunu olurdu.
O bakımdan, müfettişlik
müessesesini 1980 öncesinin o kaliteli, o yetenekli, o tarafsız, o yetkin, o
bağımsız konumuna getirmenin gerçekten çok önemli olduğunu size belirtmek
istiyorum. Bırakın, içdenetim, dışdenetim, bırakın bu yutturmacayı. Teftiş heyetlerinin
ülkede en güzel şekilde sonuç aldığını, biraz evvel söylediğim örnekle
gördünüz.
Değerli arkadaşlarım, son
zamanlarda, kamuoyunda Balina, Buffalo, Kasırga, Beyaz Enerji, Paraşüt ve
Matador gibi isimlerle lanse edilen yolsuzluklar ve milyarlarca dolarlık banka
hortumları, kapatmayı düşündüğünüz bu teftiş kurulları tarafından ortaya
çıkarılmıştır.
Başbakanın, sık sık,
damardan girdik, menfaat çetelerini yok edeceğiz anlamındaki sözlerini hepimiz
bilmekteyiz. Ben de soruyorum; menfaat çetelerinden, teftiş kurullarını
kapatarak mı, denetim elemanlarını yok ederek mi hesap soracağız? Bu menfaat
çeteleri dedikleriniz, sayenizde bağımsız teftiş kurullarından kurtuldukları
için, şimdilerde ellerini ovuşturmaktadırlar. Yolsuzlukların diz boyu olduğu inkâr
edilemez gerçeğine rağmen, teftiş kurullarını kaldırmakla, yeni yolsuzluklara
da yeşil ışık yakmaktasınız. Bundan öncekilerde olduğu gibi, tekrarlıyorum,
geliniz, bu maddeye, siz de bizim gibi ret oyu veriniz.
Saygı sunuyorum; teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bulut.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 21.02
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 21.46
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale),
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutuyorum:
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi:
Danışma Kurulunca
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Nevzat
Pakdil |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı
Vekili |
|
|
Salih
Kapusuz |
|
Ali
Topuz |
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
Öneriler:
1- 28.2.2004 Cumartesi
günü (bugün) çalışma süresinin saat 24.00'ten sonra, 29.2.2004 Pazar günü
03.00'e kadar uzatılması,
2- 29.2.2004 Pazar ve
1.3.2004 Pazartesi günleri Genel Kurul çalışmalarının yapılmaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerlerinde.
Sayın milletvekilleri, 39
uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Denetlemeye yetkili
kurumlar
MADDE 40.- İç denetim,
kamu kurum ve kuruluşlarının kendi yöneticileri veya kurumun üst yöneticisinin
görevlendireceği iç denetim elemanları tarafından yapılır.
Merkezî idareye dahil
kurum ve kuruluşlarla il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı
kuruluşlar ve mahallî idare birliklerinin dış denetimi kanunla belirlenecek
usul ve esaslar çerçevesinde Sayıştay tarafından yapılır veya yaptırılır,
sorumluların hesap ve işlemleri kesin hükme bağlanır. Bu amaçla Sayıştayın
teşkilât yapısı içinde özel ihtisas daireleri oluşturabileceği gibi, bölge
düzeyinde birimler kurulabilir.
Mahallî idareler,
bunların bağlı kuruluşları, işletmeleri ile mahallî idare birliklerinin malî
işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri; idarenin bütünlüğüne, kalkınma
planı ve stratejilerine, merkezî idare tarafından belirlenen standart, ilke ve
politikalara uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da denetlenir.
Köyler ile köylerin kendi
aralarında kurdukları birlikler, mülkî idare amirleri eliyle denetlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın
Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Değerli milletvekilleri, tasarının can alıcı maddelerinden
birini tartışıyoruz. Bu yasa tasarısı, bilindiği gibi, merkezî idarenin
üstlendiği görev, yetki ve sorumlulukları yerel yönetimlere devrediyor. Böyle
bir yetki devrinden sonra yerel yönetimlerin son derece ciddî bir biçimde
denetlenmesi gerekiyor. Oysa, tartıştığımız tasarının 40 ıncı maddesinde bunun
tam tersi yapılmaktadır. Maddede özü itibariyle teftiş kurullarının ortadan
kaldırılması ve denetlemede özdenetleme ilkesiyle birlikte Sayıştayın önplana
çıkarılması amaçlanmaktadır.
Öncelikle şunu
vurgulamalıyım: Bu düzenlemeyle, denetim, önemini ve gücünü yitirmiştir,
anlamını kaybetmiştir; çünkü, Sayıştay dışında denetime ilişkin var olan tüm
kurumlar tasfiye edilmektedir değerli milletvekilleri. Denetim yerine, âdeta,
denetimsizlik benimsenmektedir. Bu duruma göre, 38 inci, 39 uncu ve 40 ıncı
maddelerde denetimden bahsedilmesi ise abesle iştigal etmekten başka bir şey
değildir.
Genel gerekçe ve madde
gerekçesine baktığımızda, kontrol, teftiş, gözetim, denetim gibi kavramların
eşanlamlı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Oysa, bırakınız hukuk alanını,
Türkçe bilen birisi bile bu kavramların farklı olduğunu bilir. Teftiş, bir
olayı idarî, malî, hukukî yönleri ve sonuçlarıyla inceler; oysa, denetim,
sadece evrak üzerinde kontrol yapar.
Değerli milletvekilleri,
teftiş kurulları neden kapatılmak istenmektedir? Yerine, işlemesi mümkün
olmayan içdenetim sistemi diye bir sistem neden getirilmektedir? Madde
gerekçesine göre, teftiş kurulları yeterince etkin ve tarafsız değildir; bu
nedenle, yolsuzluklar engellenememektedir. Bu tasarının mimarlarından biri olan
Ömer Dinçer'e göre ise, denetim elemanları, devlete, yıllık 68 trilyon Türk
Lirası yük getiriyor; bu yükten kurtulmak için, teftiş kurullarını kapatmak
gerekiyor.
Gerçekler bu kadar
çarpıtılır mı değerli milletvekilleri... Hepimiz biliyoruz ki, teftiş
kurulları, devletimize, yalnızca Örümcek Ağı Operasyonunda 665 000 000 dolar,
Neşter Operasyonunda 250 000 000 dolar katkı sağladılar. Bugün, kamuoyunda
Balina, Kasırga, Beyaz Enerji, Buffalo ve Beyaz Önlük gibi adlarla bilinen
birçok yolsuzluk, işte, bu denetim elemanlarının özverili çalışmaları sonunda
ortaya çıkarılmadı mı?! Eğer, Mecliste yolsuzlukları araştırabiliyorsak, bunu,
denetim elemanlarınca hazırlanan raporlara borçlu değil miyiz?! Meclis
Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, bu raporlara dayanarak çalışmalarını
yürütmüyor mu?! Ömer Dinçer'e göre, devlet 68 trilyon liralık yükten
kurtulacakmış! Bu, nasıl bir anlayıştır değerli milletvekilleri! Kurullar
kapatılınca, bu müfettişlerin işine son verilmiyor ki; devlette istihdamları
devam ediyor; kazanılmış hakları var. O halde, tasarruf bunun neresinde; bunu
da anlamak mümkün değil.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer yolsuzluklar engellenemiyorsa, şu gerçeğin altını
çizmeliyiz: Bunun nedeni, bu kurulların, madde gerekçesinde belirtildiği gibi
etkin çalışamamaları değil, etkin çalışmalarının engellenmesidir. Başbakan, bu
yasa tasarısına karşı çıkanları, yönetimi bilmemekle suçladı. Yönetimi bilmeyen
kim; eğer müfettişlere soruşturma talimatı vermezseniz, müfettişler kendi
inisiyatifleriyle doğrudan harekete geçebilir mi; hazırladıkları raporları
sumenaltı ederseniz, yolsuzluklar engellenebilir mi? Belediye adaylarınızdan
kaç tanesinin soruşturma dosyasının beklediğini biliyor musunuz; bu çerçevede
bir araştırma yaptınız mı?
Değerli milletvekilleri,
teftiş kurullarının yerini alacak olan içdenetim sistemi nasıl bir sistemdir
biliyor musunuz; hükümetle gelip gidecek olan genel müdür veya müsteşarın
görevlendireceği kişiler, denetimle görevlendirilmektedir. Bu maddeyle, denetim
fonksiyonunu yerine getirecek olan denetçiler, herhangi bir memurun
görevlendirildiği, sıradan soruşturmacı, yani, muhakkik derecesine
indirilmiştir. Peki, bu kişilerin tayin edeceği içdenetçiler, nasıl tarafsız
bir denetim yapacaklardır? Eğer bu yasa geçerse, denetimin siyasallaşması
kaçınılmaz olacaktır. Her siyasî iktidar kendi denetçisini getireceğinden,
hükümetlerle gelip hükümetlerle gidecek olan denetçiler ortaya çıkacaktır.
Denetimde esas olan bağımsızlık ilkesi de tamamen ortadan kalkmış olacaktır.
Bu maddeyle, denetçilerin
hiçbir güvencesi kalmayacaktır. Neden kalmayacaktır; çünkü, denetim yapan
memurların görevlerine, amirleri istedikleri anda son verebilecektir. Özlük
hakları bu amirler tarafından kontrol edilen muhakkiklerin objektif denetim
yapacaklarını varsaymak mümkün müdür?! Sayın Başbakan diyor ki: "Ben bir
yerde genel müdürsem, genel müdür olduğum kurumun tamamının denetimi de,
teftişi de, hepsi kime aittir; birinci derecede bana aittir. Eğer orası batarsa
'sen bu işi yürütemiyorsun arkadaş' der, onu görevden alırız." Oh ne âlâ,
ne âlâ; batırdıktan sonra görevden alacaksınız! Bu nasıl mantık; yani, bunu
anlamak mümkün mü?!
Peki, eğer o genel müdür
ya da bir müsteşar yolsuzluğa bulaşırsa ne olacak? Bir denetçi, kendini
görevlendiren ve amiri durumunda bulunan genel müdürü ya da müsteşarı nasıl
denetleyecek? Üstelik, denetim ve teftiş konusunda hiçbir uzmanlığı ve bu
konuda kariyeri olmayan kişiler, hangi bilgi ve deneyimle denetim yapacakladır
değerli milletvekilleri?!
Denetim ve teftişin
esası, bağımsız ve tarafsız kurullar ve kişilerce yapılmasıdır. Bu düzenleme,
böyle bir denetimden vazgeçilmekte olduğunu göstermektedir. Müfettiş
güvencesine sahip olmayan, inceleme ve soruşturma yapabilmek için gerekli
nitelikleri bulunmayan ve yönetici tarafından sübjektif olarak, sadece bir
olaya mahsus olarak görevlendirilen muhakkiklerden, tarafsız ve sorunu çözücü
rapor beklemek kesinlikle mümkün değildir.
Geçen kasım ayında,
Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin teftiş kullarının kaldırılmasıyla
ilgili yapılan eleştirilere şöyle yanıt vermişti: "Tasarı dokunulmaz
değil, haklı itirazlar doğrultusunda elbette gerekli düzeltmeler yapılır."
Peki, neden bu değişiklikleri yapmadınız Sayın Bakan?! Yapılan eleştirilerin
sizce tümü haksız mıydı, bunların içinde bir tek dahi doğru eleştiri yok
muydu?!
Değerli milletvekilleri,
teftiş kurullarının uzman kadrolarıyla yaptığı denetleme görevi, içi
boşaltılarak, dışdenetim adı altında Sayıştaya devredilmektedir. Sayıştay,
halen denetim kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının ancak yüzde 13'ünü
denetleyebilmektedir. Bu tasarıyla, merkezî idareye dahil kurum ve kuruluşlar
ile il özel idareleri ve belediyelerin hukuka uygunluk, malî ve performansa
ilişkin tüm dışdenetim görevi, Sayıştaya verilmektedir. Sayıştayın bu kadar
birimi denetleyebilmesi mümkün müdür?! Sakın yanlış anlaşılmasın; biz,
Sayıştayın mevcut görevlerini yapabilmesi için daha da güçlendirilmesi
gerektiğine inanıyoruz; ancak, Sayıştay, teftiş kurullarının yerini alamaz;
çünkü, Sayıştayın soruşturma yetkisi yoktur. Sayıştay, yapılan hizmetlerin
yürürlükteki norm ve kurallara uygunluğunu denetler. Kaldı ki, Sayıştayın kârlılık,
verimlilik gibi konularda denetim yapması da görev ve uzmanlık alanı
dışındadır. Daha da ötede, Sayıştayın bölge düzeyinde birimler kurabileceği
ifade ediliyor. Hangi bölgeler bunlar; Marmara, Karadeniz gibi coğrafî bölgeler
mi, yoksa Türkiye'nin yeni bölgelere bölünmesi mi planlanıyor? Bölge kalkınma
ajansları taslağıyla, Türkiye 26 farklı bölgeye ayrılacak deniliyor. Böyle bir
çerçevede mi bunlar düşünülmektedir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yeni bölgelerde, eğer böyle 26 yeni
bölge ihdas edilecekse, Sayıştayın teşkilatlanması, gerekli donanımı sağlaması
ve elemanları istihdam etmesi kolay bir iş değildir. Belki, yıllarca, bu bölgelerde
sağlıklı bir denetim yapılamayacak demektir.
Bu maddeyle, Sayıştaya,
bugüne kadar yapmadığı ve esasen yapamayacağı bazı ağır denetim görevleri
yüklenmesinin kasıtlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Şu anda bile büyük bir iş yükü
altında ezilen Sayıştayın bu maddedeki görevlerini özel şirketlere devretmesi
zorunlu görülmektedir. Neyse ki, Anayasa Mahkemesinin, kamu hizmetlerinin özel
kişiler tarafından yerine getirilemeyeceği konusunda kararları var; bu, bizi
biraz da olsa rahatlatmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
görüştüğümüz maddeyle, mülkî idare amirlerinin denetim yetkileri, yalnızca
köyler ve köylerin kendi aralarında kurdukları birliklerle sınırlandırılmıştır.
Merkezî yönetimin temsilcileri olan mülkî idare amirlerinin, il ve ilçelerdeki
yerel yönetim birimleri de dahil, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemesi
neden engellenmektedir?! Halkımız, kamu hizmetlerinin, ayırımcılığa,
savurganlığa ve yolsuzluklara yol açmadan gerçekleşmesini istemektedir; bunu
sağlamanın yolu, yolsuzlukları, usulsüzlükleri soruşturan ve görevini başarıyla
sürdüren teftiş kurullarını ortadan kaldırmak değildir, tam tersine, devletin
en sağlıklı çalışan kurumlarından birisi olan teftiş kurullarını güçlendirmemiz
ve özerkliklerini artırmamızdır.
Yolsuzlukla mücadele
etmekte samimîyseniz, geliniz, bakan ve parlamenterlerin dokunulmazlığını
sınırlandıralım. Siz, geçmiş iktidarları teftiş kurullarının hazırladıkları
raporlara dayanarak sorgularken, kendi döneminizle ilgili sorgulamaları
engellemek için teftiş kurullarını tasfiye ediyorsunuz. Bunu anlamak ve kabul
etmek kesinlikle mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu çerçevede sizi tekrar uyarmak istiyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz,
ülkemizin köklü teftiş kurullarına sahip çıkıyoruz, yolsuzluk ve usulsüzlükleri
artıracak bu tasarının yasalaşması halinde ortaya çıkabilecek tehlikeler
karşısında sizi bir daha uyarmayı borç biliyoruz.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 40 ıncı maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek için, şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Kamu yönetiminin çağdaş
gereksinmelere uyarak iyi bir şekilde değiştirilmesi, verimli ve etkin bir kamu
yönetiminin sağlanması, vatandaşa eziyet değil, hizmet eden bir anlayışın
getirilmesi, bugün, gerçekten Türkiye'nin en acil gereksinmelerinden biridir.
Türkiye'de kamu görevi
yapan kimseye genelde "memur" denir. Türkiye Cumhuriyetinde, memur,
vatandaşa hizmet eden insan anlamına gelmez; bizde, memur, aldığı emri yapan
insan demektir. Oysa, gelişmiş ülkelerde, Avrupa'da, İngiltere'de "civil
servant" yani, halka hizmet eden adam anlamına gelmektedir. Görüldüğü
gibi, fark, önce buradan başlamaktadır. Batı'da, gelişmiş ülkelerde, kamu
çalışanları, vatandaşa, tepeden değil, aşağıdan bakarlar; çünkü, vatandaşa
hizmet ederek maaş aldıklarını bilirler. Bizde, yani, Türkiye'de ise, memur,
aldığı emri yaparak, uygulayarak maaş hak ettiğini bilir. O emir, vatandaşa
hizmet için değil, amiri korumak için verilir. Memur ise, vatandaşa emrederek
tatmin olur. Demek ki, reforma önce bu noktadan başlamak gerekir.
Kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesinde uygulanması istenen temel ilkeler çok yerindedir. Örneğin,
sürekli gelişim, katılımcılık, saydamlık, hesap verilirlik, öngörülebilirlik,
yerindelik, beyana güven, hizmetlerin sonucuna ve hizmetten yararlananların
ihtiyaçlarına odaklanma; bu ilkeler arasında, verimlilik ve etkinlik ilkesi öne
çıkarılmalıdır. Kamu hizmetlerinin görülmesinde, uygunluk denetiminin yanı
sıra, verimlilik ve etkinlik denetimi yapılmalı ve bu konuda, kalıcı ve
sağlıklı bir sistem kurulmalıdır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında, bahsettiğim denetimlerin, ne amaçla, nasıl, hangi sürede,
hangi ölçütler kullanılarak yapılacağı konularında zayıf kalınmıştır, net
değildir. Türkiye'de, sosyolojik ve iktisadî alanda bütünleşme ve uluslaşma
henüz yeterli düzeye getirilmediği için, kamu hizmetlerinin bu çapta yerel
yönetimlere devredilmesi sakıncalıdır. Yerel yönetimler, yapı ve kadro olarak,
verimli ve etkin bir kamu yönetimi verebilecek altyapıya, bilgi ve teknik
birikime henüz sahip değildir. Üstelik, bu yasa tasarısıyla, yerel yönetimler,
bugün kullandıkları kamu kaynağının 4 katı büyüklüğündeki bir kaynağı da, bu
tasarı yasalaştıktan sonra kullanacaklardır; yani, bugün, yerel yönetimler,
gayri safî millî hâsılanın yüzde 4'ü büyüklüğündeki bir kaynağı kullanırken, bu
yasa tasarısı kanunlaştıktan sonra, yüzde 20'yi aşan bir kaynağı
kullanacaklardır. Dolayısıyla, ciddî yönetim ve denetim kapasite problemi olan
bu idarenin, bu düzeydeki bir kaynağı yönetmesi ve kullanması mümkün değildir.
Bu çerçevede, yerel yönetimlerde kapasiteyi güçlendirmek için, süratli ve
kapsamlı biçimde, eğitim ve danışmanlık hizmetleri alarak yetiştirilmeleri
acilen gereklidir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısındaki içdenetim ve
Sayıştayın yapacağı dışdenetimin bu ihtiyacı gidermesi tartışma konusudur.
Burada, siyasî etkinlik değil, ekonomik, malî ve idarî etkinlik önemli
olmalıdır. Kaynakların kullanımında belirlenmiş önceliklere -yani, eğitime,
yatırıma, sağlığa- ne şekilde uyulduğuna ve dikkate alınıp alınmadığına
bakılmalıdır. Sorumlu olan yöneticilerin mevcut kanunlara, diğer ilgili
düzenlemelere ne düzeyde uyup uymadığı, kamu yararı ilkelerine hesap verme
sorumluluğu çerçevesinde riayet edilip edilmediği, iç ve dışdenetimde mutlaka
yerine getirilmesi gereken hususlardır. Burada, toplumsal fayda esas
alınmalıdır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının, doğru uygulanabilmesini garanti altına alacak
düzenlemelerden yoksun olduğu görülmektedir; çünkü, bu, çerçeve bir yasa
tasarısıdır. Çerçeve olunca, içinde resim yoktur. Resimler olmadan, bu çerçeve
yasanın çıkması sakıncalı olabilir. Ülkemizde, partizanlık, yandaşlık, kayırma,
adam kullanma, yolsuzluk çok yüksektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tandoğdu.
İ. SAMİ TANDOĞDU
(Devamla) - İşte, bu riskleri azaltacak düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Yönetimde, idarelere sağlanan esneklik kadar, hesap verme ve saydamlık
sisteminin de güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bu görüşlerimin dikkate
alınarak düzenlemelerin yapılacağı umuduyla, Yüce Meclisi ve sizleri
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tandoğdu.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, Sayıştayın millet adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
yaptığı denetleme yetkisi ihale edilebilecektir bu tasarıya göre. Bu hükmün
gerekçesi nedir? Madde gerekçesinde bu yetkinin ihale edilmesine neden olanak
verildiğine ilişkin bir açıklama, gerekçe belirtilmemektedir. Bu hükmün
gerekçesi, Türkiye adına, Dünya Ticaret Örgütü tarafından yönetilen
"Hizmet Ticareti Genel Anlaşması" adlı, kısaca GATS diye bilinen
anlaşma nedeniyle verdiğiniz taahhütler olabilir mi? GATS adlı bu anlaşmaya
göre, Türkiye muhasebecilik, danışmanlık ve defter tutma hizmetleri alanında
serbest muhasebeci malî müşavirlere kendi aralarında şirket kurma serbestliği
tanımaktadır. GATS anlaşması kapsamında Türkiye taahhütlerine göre durum
şöyledir: Yabancı serbest muhasebeci malî müşavirler karşılıklılık şartına
bağlı olarak Maliye Bakanlığının teklifi üzerine, Başbakanın onayıyla
yetkilendirilirler. Yabancı malî müşavirler, muhasebecilik, vergi danışmanlığı
ve malî danışmanlık hizmetlerini verebilirler; yani, yabancı malî müşavir
şirketler, ülkede serbestçe şirket halinde faaliyet gösterebilirler.
Yabancıların uyacağı tek millî muamele koşulu da şimdilik Türk ve yabancı
serbest muhasebeci malî müşavirlerin kurduğu ortak bürolarda veya şirketlerde
yabancı isim ve unvan kullanamazlar; tabiî, AKP çoğunluğuna bağlı olarak bunu
değiştirebilecektir önümüzdeki günlerde.
Ben, şimdi, buradan
hareketle soruyorum: Sayıştayın denetim yetkisinin ihale edilmesi ne anlama
geliyor? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kullandığı yetkiyi, millet adına
gördüğü işlevi ihale etmesi demek değil midir? Osmanlı dönemi uygulamalarına
geri mi dönüyoruz? Osmanlı döneminde vergileri toplama yetkisi iltizam
sistemiyle ihale edilirdi, şimdi de devletin denetlenmesini ihaleye çıkararak,
Türkiye Cumhuriyetini Osmanlılaştırıyor musunuz? Bu denli zayıf bir denetleme
sistemi kurmanızın amacı nedir? Sayıştay yetkilerinin ihale konusu yapılması
ile bu taahhütler arasında, yani, GATS'a vermiş olduğunuz taahhütler arasında
bir ilişki var mıdır? Yine bir dış anlaşma dayatması altında mısınız?
Bir diğer sorum da, demin
Sayın Bakan, Dubai Anlaşmasının ekonomik hükümler içerdiğini belirtmişti. Ben,
anlaşmanın özüne ilişkin, Dubai Anlaşmasının hükümlerinden sadece birini
hatırlatmak istiyorum Sayın Bakana. O anlaşma metinlerinden birisi, Türkiye,
bütçe reformu ile ekonomi reformlarını içeren güçlü ekonomik politikalar
uygulamaktadır. Bu çerçevede, Türkiye'nin uluslararası malî kurumlarca
desteklenen programlarda gösterdiği performans çok büyük öneme sahiptir. Bütçe
reformları, yalnızca şu sayılanla sınırlı olmamak üzere, bütçe fazlası, vergi
politikası reformu, kamu sektöründe şeffaflık ve etkinliği artırmaya yönelik
politikaları kapsayacaktır. Diğer ekonomik reformlar -kısa kesiyorum- kamu
teşebbüslerinin özelleştirilmesinde ilerleme sağlanmasını da içermektedir.
Diğer hükümleri siz açıklayabilir misiniz Sayın Bakanım?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Pekel.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.
Bu kanun tasarısıyla
ilgili olarak birçok konuşmacı arkadaşım, denetimin ve müfettişlik mesleğinin
ortadan kaldırılması gibi konuları sıkça dile getirdiler; ben de, buna göre iki
soru yöneltiyorum:
Birincisi, teftiş
kurullarının kaldırılmasının gerçek sebeplerini bir kez daha Meclis huzurunda
açıklamasını talep ediyorum Sayın Bakandan.
İkinci olarak da, teftiş
kurullarının kaldırılmasının arkasında, uzunca bir dönem iktidar olacağını
varsayan AKP'nin, bu dönem içerisinde yapacağı tasarrufların denetim dışında
bırakılması amacı olduğunu düşünüyorum. Bu durumda, AKP'nin iktidar döneminde
sadece belge üzerinde dışdenetim yapan Sayıştay ile iktidara bağlı müsteşar ve
genel müdürlerin emrindeki içdenetçilerin yapacağı içdenetimin özellikle
belirsizlik içerisinde bırakılmasının gerçek sebebi bu olabilir mi, merak
ediyor, soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pekel.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
önce Sayın Çetin'in sorusundan başlamak istiyorum.
Şu anda görüşmekte
olduğumuz maddenin ikinci fıkrasına göre, merkezî idareye dahil kurum ve
kuruluşlar ile il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ve
mahallî idare birliklerinin dışdenetimi kanunla belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde Sayıştay tarafından yapılır veya yaptırılır.
Sayın Çetin'in tabiî,
üstünde durduğu burada, "yaptırılır" ın ne anlama geldiği, kime
yaptıracak, nasıl yaptıracak; Sayıştay tarafından yapılacağı konusunda aramızda
bir ihtilaf yok, kendisinin buraya da bir itirazı yok.
Şimdi, diyelim ki, Allah
göstermesin, bir yerde deprem oldu, binalar yıkıldı. O binaların standartlara
uygun yapılıp yapılmadığı konusunda idarecilerin sorumluluğu var mı yok mu, bu konuda bir denetim yapıyoruz; ama,
Sayıştay denetçisi, bu konuda uzman olmayabilir, uzman çalıştıracak. Nasıl
yapacak bu işi; bu konuda uzman olanlardan, işte, üniversite öğretim
üyelerinden bilgi alacak, raporlar isteyecek. İşte, buna imkân sağlansın diye
böyle bir yaptırılır kelimesi buraya konuldu. Yeminli malî müşavirlerden de bu
konuda hizmet satın alacak. Ancak, bu almış olduğu bilgiler, önincelemeler
nihaî bir karar olmayacak; nihaî kararı, yine Sayıştay verecek.
O bakımdan, bu yaptırılır
şeklindeki ifade, Sayıştayın denetim konusunda gerçekten kendisinden bekleneni
verebilmesi için konulmuştur. Buna ihtiyaç vardır. Bu, falan kurum, falan
uluslararası teşkilat bunu istediği için değil, Sayıştayla da görüşülerek,
Sayıştayın yetkilileriyle de görüşülerek, böyle bir kelimenin buraya
eklenmesinin, Sayıştayın görev ve sorumluluklarını daha iyi yapması için
lüzumlu görülmüş ve bu istişare sonucunda konulmuştur, başka bir amacı da
yoktur.
Bunun dışında...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
GATS anlaşmasıyla bağlantılı olarak soruyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim?..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ile Sayıştay arasındaki denetlemenin...
Sayıştayın devredışı bırakılmasının gerçek nedenini...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayıştay devredışı bırakılmıyor ki
burada, nerede bırakılıyor?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Uluslararası...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayıştay her zaman devrededir.
"Yaptırılır"la ifade edilenin ne olduğunu biraz önce ifade ettim.
Biz, bu çalışmayı yaparken, herhangi bir kurum, herhangi bir kuruluş,
uluslararası kuruluş, bize, şuraya şöyle bir kelime ekleyin, fıkra ekleyin diye
telkinde bulunmamıştır, bulunması da mümkün değildi. Niçin böyle bir tasarıyı
hazırladığımızı, daha önce sorduğunuz sorularda da zaten cevaplandırmıştım.
Avrupa Birliği bağlamında böyle bir tasarı hazırlanacaktı. Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı doğrultusunda böyle bir tasarının hazırlanması öngörülmüştü. O
bakımdan, biz, Türkiye'de denetim konusunda daha randımanlı bir sonucu almak
düşüncesiyle bu kelimeyi, yani yaptırılır kelimesini buraya eklemek durumunda
kaldık; başka bir amacımız yoktur. Uluslararası kuruluşların talebi üzerine de
bu değişiklik yapılmamıştır.
Sayın Başkanım teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasındaki ikinci
cümlede geçen "oluşturabileceği" kelimesinin
"oluşturulabileceği" şeklinde değiştirilmesini; üçüncü fıkrasına
"İçişleri Bakanlığı tarafından" ibaresinden sonra gelmek üzere
"18 inci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulacak rehberlik ve denetim
birimi marifetiyle" ibaresinin eklenmesini ve ayrıca aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Hanefi
Mahçiçek |
Haluk
İpek |
|
Ankara |
Kahramanmaraş |
Ankara |
|
Özkan
Öksüz |
Mustafa
Tuna |
|
|
Konya |
Ankara |
|
"Kamu kurum ve
kuruluşlarının denetimleri konusunda Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda
yer alan hükümler saklıdır."
BAŞKAN - En aykırı olan
ikinci önergeyi okutup, işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı Kanun Tasarısının "Denetlemeye yetkili kurumlar" başlıklı
40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
Mehmet
Kartal |
Enis
Tütüncü |
|
İstanbul |
Van |
Tekirdağ |
|
Ali Rıza
Gülçiçek |
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
Birgen
Keleş |
|
İstanbul |
Ankara |
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Usulsüzlük ve
yolsuzlukların, toplumun ahlakî değerlerini erozyona uğrattığı bir dönemde,
devletin devlet olmaktan kaynaklanan denetim fonksiyonunu yerine getiren
"profesyonel ve bağımsız müfettişlere" bugün her zaman olduğundan
daha fazla ihtiyaç vardır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısıyla öngörülen denetim sisteminde devletin yolsuzlukla mücadele
fonksiyonu sahipsiz ve eksik kalmaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinin birinci
fıkrasının sivil toplum kuruluşlarının da katılımı sağlanarak, yeniden
düzenlenmesi için tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasındaki ikinci
cümlede geçen "oluşturabileceği" kelimesinin,
"oluşturulabileceği" şeklinde değiştirilmesini; üçüncü fıkrasına
"İçişleri Bakanlığı tarafından" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"18 inci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulacak rehberlik ve denetim
birimi marifetiyle" ibaresinin eklenmesini ve ayrıca aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
"Kamu kurum ve
kuruluşlarının denetimleri konusunda Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda
yer alan hükümler saklıdır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında mahallî idarelerin İçişleri
Bakanlığı tarafından da denetlenmesi öngörülmüştür. Ancak, bu denetimin
Bakanlık içinde hangi birim tarafından yapılacağı konusuna açıklık
getirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 40 ıncı maddesinde denetlemeye yetkili kurumlar düzenlenmektedir.
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda da denetlemeye ilişkin hükümler
bulunduğundan, bu hükümlerin saklı olduğunun açıkça belirtilmesinin uygun
olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
Bilgi edinme hakkı ve
saydamlık
MADDE 41. - Gerçek ve
tüzel kişiler, kanunla belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bilgi edinme
hakkına sahiptir. Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilerin talep
etmeleri halinde, istenen bilgi ve belgeleri kanunda belirtilen istisnalar
dışında vermekle yükümlüdür.
Kamu kurum ve
kuruluşları, görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki temel nitelikli karar
ve işlemlerini, mal ve hizmet alımlarını, satımlarını, projelerini ve yıllık
faaliyet raporlarını bilgi iletişim teknolojilerini de kullanmak suretiyle
kamuoyunun bilgisine sunarlar.
Kesinleşen faaliyet ve
denetim raporları uygun vasıtalarla kamuoyunun incelemesine açık hale
getirilir. Mahallî idarelerde bu raporlar meclislerinin ilk toplantısında
üyelerin bilgisine de sunulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi,
görüşmekte olduğumuz 349 sıra sayılı yasa tasarısının 41 inci maddesi üzerinde
söz almış bulunduğum bu aşamada sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde, belki de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak içeriğine gönülden
katılabileceğimiz tek madde. Bu madde, bilgilenme hakkıyla ilgili bu madde,
çağdaş yönetimin temelini oluşturan saydamlık, katılımcılık ilkelerini
kapsayan, o çerçeve içinde bireyin kamu yönetiminde yapılan işlemler hakkında
bilgilenme hakkını alan açan bir madde. Esasında biz bu konuda bir yasayı yakın
zamanda AB uyum yasaları çerçevesi içinde kabul ettik ve bir şekilde bu toplum,
bilgilenme hakkının o yasa içinde kabul edilen şekliyle en azından yaşama
geçirilmesini, uygulanmasını bekliyor; ama, bu yasada da böyle bir madde var;
yani, günışığında yönetim anlayışı; yani, dürüst yönetime temel teşkil edecek
olan bir çerçeve, katılımcılık paralelinde bilgilenme. Bunlar hep güzel şeyler,
gerçekten demokrasinin özü bir anlamda; ancak, Allahaşkına sormak istiyorum
değerli arkadaşlarım, bu maddenin, bu söylediğim şeylerin, hükümetinizin bugüne
değin izlediği politikalar ve yönetimde uyguladığı yöntemlerle bir ilgisi var
mı!.. Şöyle bir bakıyorum, gerçekten, kamu yönetimi yolsuzluk ve çıkar
odaklarıyla kuşatılmış, partizanlık diz boyu, yurttaşa kapalı hantal bir
yönetim yapısı. Bu mevcut yapı sürdürülemez. Bu yasa tasarısının da bir anlamda
bunu değiştirmeye yönelik olduğu ifade ediliyor; ama, bir çelişkiyi
beraberinizde taşımaktasınız. Bu yasanın bu maddesi ile sizin yaptığınız ve
söyleminiz uyum içinde değil. Bu madde, âdeta, partinizin, hükümetinizin
takıyyeci anlayışının açık bir görüntüsü.
Evet, bu yapı
saydamlaştırılmalı, bireye hizmet anlayışı yeniden şekillendirilmeli,
uygulamaya konulmalı; ama, eğer bu ülkenin Sayın Başbakanı "hepimizin
hakkında, haklı veya haksız, açılan davalar var; dokunulmazlığı kaldırırsak,
geceyarısı kapımıza polis dayanır, alır götürür" diyebiliyorsa, yargıdan
kaçmak için dokunulmazlık zırhına sığınabiliyorsa, böyle bir maddeye kim inanır
değerli arkadaşlarım?! Eğer, bu yasa tasarısının fikir babası olduğu ifade
edilen Başbakanlık Müsteşarının yazmış olduğu bir kitabın intihal, yani çalıntı
olduğu ortaya çıkarsa, o yasa tasarısının bu özü doğru olan maddesine gerçekten
kim inanır?! Siz inanır mısınız?! Halkımız inanır mı?!
Değerli arkadaşlarım,
bilgilenme hakkı güzel. O yasa tasarısı tartışılırken de bu kürsüden ifade
etmiştim; ancak, milletvekilleri olarak, kamu yönetiminde, halkımıza bilgilenme
kapılarını açarken -ve doğrudur, yapılmalıdır- bu yasayı, bu Yüce Meclis
çatısında kabul edecek olan milletvekilleri, acaba, kendileri hakkında,
halkımızın bilgilenmesinin kapılarını açıyorlar mı?! Acaba, kendileri
yeterince, acaba, bu çatı yeterince saydam mı?! Diğer Batı demokrasilerinde
olduğu gibi, bu çatı altında görev yapmakta olan milletvekilleri, kendi mal
varlıklarını, acaba her yıl kamuoyuna açıklıyorlar mı?! Acaba, bu ülkenin
Başbakanının, her geçen gün bir yeni şirkete ortak olarak oluşturduğu gelenek,
Batı demokrasilerinde temel olan siyasî ahlak kurallarına, etik kurallarına
uyuyor mu?! Acaba, seçimlerde yapılan harcamalar, acaba, milletvekillerinin ve
bakanların Meclisdışı kazançlarının kaynakları konusunda toplumun bilgilenme
hakkı konusunda adım atıyorlar mı; toplumu bilgilendiriyorlar mı? Soruyorum, bu
konularda halkımıza bilgilenme hakkını verecek olan, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin vermiş olduğu yasa tasarısını Anayasa Komisyonunda
bekleterek, halkımıza bu hakkı çok görmenin vebali altında kalabileceğinizi acaba
düşünmekte misiniz?
Değerli arkadaşlarım,
temiz siyaset, esasında, 1 nolu Kopenhag kriteridir. Eğer, Avrupa Birliği
kapısını açmak istiyorsak, önce, temiz siyaset için Batı demokrasilerinde
geçerli olan kuralları yaşama geçirmeliyiz, o konuda bilgilenme hakkını
uygulamaya koymalıyız. Evet, kamu yönetiminde bilgilenme, hakkı; ama, evet,
siyasette, halkın, onu yönetenler hakkında, yani, milletvekilleriyle ilgili
konularda da bilgilenme, hakkı.
Değerli arkadaşlarım,
onaltı ay evvel, halkımızın üçte 1'inin oyunu alarak, Türkiye'de, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde elde ettiğiniz üçte 2 çoğunlukla, gerçekten, zorumuza giden,
halkımızın çok önemli bölümünün içine sindiremediği yasalar kabul ediyorsunuz
ve siyaset üretiyorsunuz.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Zorunuza gidiyor; ama, yasal...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Laik cumhuriyetimizin temel değerleri üzerindeki, ulusal birikimler
üzerindeki, emek hakları üzerindeki davranışlarınız, o alanda kasıp kavurmanız,
silindir gibi geçmeniz, gerçekten, halkımızı derinden sarsmakta.
Görüşmekte olduğumuz bu
savruk, hukukî temelden ve bilimsel sistematikten yoksun, kamu yararına
duyarsız, Türkiye gerçeklerinden kopuk, derme çatma yasa tasarısıyla, batıl
zihniyetinizi, bir kez daha, Yüce Meclise dayatmakta bulunmaktasınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Son
cümle olmadı...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Daha onaltı ay geçmeden, ülkeyi çıkmaza taşıdınız, Türkiye'yi bir yol
ayırımına getirdiniz. Şimdi, önümüzde iki yol var; ya temiz siyaset ya
yozlaşmış, ilkesiz siyaset...
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Temiz siyaset.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- ...ya dürüst yönetim ya dokunulmazlığa sığınmış keyfî yönetim; ya çağdaş
sosyal demokrasi ya takıyyeci, bağnaz, tüccar siyaset.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- İkinci şıklar bize hiç uymuyor.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Biri, aydınlığın, aydınlanmanın yolu; diğeri, karanlığın, batıla tutsaklığın
yolu. Yüce Parlamentonun ve halkımızın tercihte hata yapmayacağına yürekten
inanıyorum. Zira, hiçbirimizin bir kez daha hata yapma lüksü olmadığına inanıyorum.
Bu duygularla, hepinize
en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Antalya Milletvekili Sayın Tuncay Ercenk; buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 41 inci
maddesinin gerekçesinde "kamu yönetimi esas itibariyle halkın
yönetimidir" deniliyor ve halkın ortak değerlerini, görüşlerini,
taleplerini alarak bu şekilde bir çalışmanın yapılması, kamu hizmetinin
üretilmesi öngörülüyor. Yani, kamu yönetimi, kamu hizmetini üretirken, onu
sunarken, onu hazırlarken, mutlak surette ilgili olan kesimlerin de görüşlerini
ve taleplerini almak zorundadır deniliyor. Biz de buna katılıyoruz; gerekçedeki
tespit, gerçekten, çok güzel, doğru bir tespittir. Bir kamu hizmeti üretilecek,
hazırlanacak, sunulacak; elbette ki, bu kamu hizmetinden etkilenecek olan
kesimlerin görüşlerinin alınması doğrudur. Şimdi, uygulamaya bakacağız,
inşallah, böyle olacaktır; ancak, kamu hizmeti üretiminin özel sektöre
devrinden sonra bu nasıl olacak, onu gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.
Şimdi, üstünde durulması
gereken önemli bir nokta da şu: Siz, kamu hizmeti üretimini yaparken, o
kesimlerin görüşünü, taleplerini dikkate alacağız diyorsunuz; doğru; fakat, bu
kamu hizmetinin nasıl işleyeceğini, yöntemini, biçimini, sunuş tarzını, kimin
üreteceğini, kimin sunacağını belirleyen kurumun da yasalar olduğunu kabul
etmek lazım. Bugün, şu anda görüştüğümüz tasarı da bunları belirliyor. Şimdi,
siz, kamu hizmetini üretirken halkın taleplerini, görüşlerini alacağız
diyeceksiniz; ama, bunun yöntemini belirleyen, kuralını koyan, biçimini
belirleyen yasa tasarısını hazırlarken bu gereği yerine getirmeyeceksiniz.
Şimdi, size getirilen en
büyük eleştiri -sizi kastetmiyorum, hükümeti kastediyorum- sivil toplum
örgütlerinin, üniversitelerin, yargının, yani, ilgili kesimlerin -gerekçede belirtildiği gibi- görüşlerinin
alınmadığı konusunda yoğunlaşıyor. Demek ki, bu konuda bir eksiklik olduğu
sizin tarafınızdan da kabul ediliyor diye düşünüyorum; yani, kamu hizmeti
üretirken halkın görüşünü alacağım; ama, bununla ilgili tasarıyı hazırlarken
halkın görüşlerine gerek yoktur, ilgili kesim görüşlerine gerek yoktur demek
yanlış bir yaklaşımdır diye düşünüyorum.
Ayrıca, kamu yönetiminin
işleyişinde önemli olan bir katkının da saydamlık ve hesap verilebilirlik
olduğunu gerekçeye almışsınız. Gerçekten de doğrudur; yani, kamu yönetimi
açısından, bilgi edinme ve saydamlık doğru bir tespittir; ancak, ben, şu anda,
bunu söyleyenlerin saydam ve hesap verebilir konumda olmadıklarını görüyorum.
Yani, hem hesap verilebilir diyeceksiniz hem saydam olacaksınız diyeceksiniz;
ama, bunun gereğini, bunu söyleyenler yerine getirmeyecek. Şimdi, ben,
milletvekili olarak -vatandaş adına da söylüyorum- hangi bakanın, hangi suçu
işlediğini bilmiyorum, hangi dosyadan yargılandığını bilmiyorum; hangi
milletvekili hangi suçu işlemiş, bilmiyorum; ama, bu, benim bilgi edinme
hakkımın da ortadan kaldırılması... Bu durumda, gerekçeye alınmasının hiçbir
anlamı kalmamış diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, hem
hesap verebilirlik diyeceksiniz hem de hesap vermekten kaçacaksınız; hem
saydamlık diyeceksiniz hem de dosyalarla ilgili bilgi vermekten kaçarak
vatandaşın bilgilenmesini önleyeceksiniz. Bu da büyük bir çelişkidir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, yeterince kamuoyunun bilgisine sunulmamış, üzerinde daha iyi
değerlendirme yapma fırsatı tanınmamıştır.
Bu bölümde bir paragraf
okuyacağım. "Tasarıda, kamu hizmetlerinin ticarîleştirilerek özel sektöre
bırakıldığı görülüyor. Bu sosyal devlet ilkesiyle ne derece örtüşür,
takdirinize bırakıyorum. Yasa tasarısının ismine ve amacına bakarak yola
çıktığınızda buna benzer yetkilerin belediyelere de verildiğini düşünebilirsiniz;
ama ne yazık ki, tasarı incelendiğinde öyle olmadığı açıkça görülüyor.
Ülkemizin sorunlarının, tüm kamu hizmetlerini özel firmalara devretmekle
çözülemeyeceği aşikârdır."
Bakın, bunu, bu tasarıya
karşı çıkan milletvekili olarak ben zaten söylüyorum da, bu sözün sahibi ben
değilim; bu düşünceye aynen katılıyorum. Bu sözü söyleyen de DİSK, KESK veya
Kamu-Sen gibi sivil toplum örgütleri değil; bu sözü, kamu hizmeti üretimini
devretmeyi düşündüğünüz özel sektör temsilcisi söylüyor. Antalya Sanayici ve
İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mustafa Talat Sözen'in
sözleridir.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Kaç tane üyesi var?
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Antalya... Burhan Beye sorarsın kaç üyesi olduğunu ve Antalya gibi bir dünya
kentinin Sanayici ve İşadamları Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı bu.
Takdirinize bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
buyurun.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, biz, bu tasarının ülkenin üniter yapısını
bozacağını, cumhuriyetin ilkelerini zedeleyeceğini, denetimsizlik nedeniyle
yolsuzluğun artacağını söylüyoruz. Siz de "yahu, nereden çıkıyor bu;
tasarının neresinde böyle bir şey var; müşteri kavramı nerede; bu niyet okuma
nereden çıkıyor" diye soruyorsunuz haklı olarak. Biz de diyoruz ki, bu
görüşlere, bu şüphelere bizi sevk eden sizin davranışlarınız. Bakın, gerçekten,
sizin getirdiğiniz her şeyden kuşku duymaya başladık.
Nasıl oluyor arz edeyim:
Bakın, şimdi "2/B" diyorsunuz, güzel diyoruz. Hakikaten bizim de
istediğimiz bir yasa tasarısı. İnceliyoruz, güzel bir şey olacak; ama,
arkasından bir Maliye Bakanının 52 dönümlük arazisi çıkıyor. Ee, kuşkuyla
bakmaya başlıyoruz. Efendim, vergi barışı deniyor; güzel, hakikaten esnaf zor
durumda, vergisini ödeyememiş, "affedelim" diyorsunuz; arkasından
Albayraklar çıkıyor, naylon fatura sorumlusu bakan çıkıyor. Tabiî, ben kuşkuyla
bakıyorum bundan sonra getireceğiniz
tasarılara. Kamu yasası diyorsunuz, arkasından bir başka bakanın çıkarı ortaya
geliyor. Mısır ithali diyorsunuz, arkasından bir bakanın oğlu çıkıyor. Tezkere
diyorsunuz, arkasından Dubai'de imzalanan 8 500 000 000 dolarlık bir kredi
anlaşması çıkıyor. Yani, hangi birini sayayım... Feribot diyorsunuz; güzel,
Rodos'a, İtalya'ya gidip gelelim hakikaten; orada da bir başka bakanın oğlu
çıkıyor. Şimdi, ben de, müsaade edin de, bu konuya kuşkuyla bakayım, şüpheyle
bakayım ve gerçekten, doğru olanı birlikte yapmaya çalışalım.
Şimdi, bakın, Eve Dönüş
Yasası dediniz; doğrudur, aldatılmış, kandırılmış, baskı altında dağa
çıkarılmış gençleri affedelim, doğru, suç işlememiş; ama, bakıyorsunuz,
arkasından bir başka örgüt çıkıyor; Hizbullah çıkıyor, Sivas katliamının
sanıkları çıkıyor. Ben de, getirdiğiniz bu Kamu Yönetimi Reform Kanunu
Tasarısına da kuşkuyla bakmak zorunda kalıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar
mısınız.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Bitiyor Sayın Başkan, bir cümle...
Bakın, ben size bir şey
daha söyleyeyim. Bu 6 sıfır meselesi var ya; ben, ona da kuşkuyla bakmaya
başladım.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hesap işi o tabiî, hesaptan anlamak kolay değil.
TUNCAY ERCENK (Devamla) -
Şimdi, işin esprisi... İnşallah öyle değildir. Bu 6 sıfır atılırken... Sizleri
kastetmiyorum; ama, yandaşlarınızın, size destek veren birtakım
arkadaşlarımızın, sermaye kesiminin, acaba, bir yerde birikmiş, çuvallar içinde
dolu bozuk parası mı var diye düşünmekten, gerçekten kendimi alamıyorum. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler) O kadar kuşkuya düşürdünüz ki bizi, bu 6 sıfır
neden atılır... Ekonomik gereği ayrı; ama, bunun arkasında da bir şey olabilir
diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercenk.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarının 41
inci maddesinde "gerçek ve tüzelkişiler, kanunla belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde bilgi edinme hakkına sahiptir" hükmü yer almaktadır.
Bilindiği gibi, AKP
İktidarınca, bizlerin de verdiği destekle, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı
Kanunu çıkarılmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda, demokratik ve şeffaf
yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak,
kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmaları amaçlanmıştır.
Takdir edileceği gibi,
yasaların çıkması ve yürürlüğe girmesi, çoğu zaman pek bir şey ifade
etmemektedir. Önemli olan, yasaların uygulayıcılar ve yürütme tarafından
kabullenilmesi ve içimize sindirebilmemizdir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir üyesi olarak, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir soru
yönelterek, Meclis İçtüzüğüne göre bilgi edinme hakkımı kullanmak istedim. Ne
yazık ki, bilgi edinme hakkım ve denetim hakkım engellendi. Sorularımın bir
kısmına hiç cevap verilmedi, bir kısmına da geçiştirilerek cevap verildi.
Bunlara örnek vermek isterim: Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a,
Başbakanlığa açıktan atanan kişilerin bitirdikleri okulları sormuştum. Ne yazık
ki, hiçbirisine cevap verilmedi. Yine, açıktan atananların, bu göreve gelmeden
önce yapmış oldukları görevleri sordum. Ne yazık ki, bu konuda da çok net cevap
verilmedi.
Bu anlamda, böylesi bir
uygulama içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesinin bilgi
edinemediği bir ortamda, bir yurttaşın bilgi edinme hakkını nasıl
kullanabileceğini düşünüyorsunuz? Bu yönde bir yaptırım uygulanacak mıdır?
Yine, bir önceki maddede,
zamanın yetmemesi nedeniyle soramadığım ikinci bir soruyu sormak istiyorum:
Bildiğiniz gibi, bu tasarının 40 ıncı maddesinde, merkezî idareye dahil kurum
ve kuruluşlar ile il özel idareleri, belediyeler ve mahallî idarelerin
dışdenetimi Sayıştaya verilmiştir. Bu arada, rehberlik ve denetim birimiyle
ilgili, bağlantılı biçimde, 40 ıncı maddenin üçüncü fıkrasıyla "Mahallî
idareler, bunların bağlı kuruluşları, işletmeleri ile mahallî idare
birliklerinin malî işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri; idarenin
bütünlüğüne, kalkınma planı ve stratejilerine, merkezî idare tarafından belirlenen
standart, ilke ve politikalara uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı
tarafından da denetlenir" hükmü konulmuştur.
Maddenin bu fıkrasıyla,
İçişleri Bakanlığına verilen denetim yetkisinin malî işler dışında kalan idarî
işlemleri kapsamamasıyla ne amaçlanmaktadır? Tasarıyla mahallî idarelerin
denetlenmesine karşı gösterdiğiniz bu direncin gerekçeleri nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Yiğit.
SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Teşekkürler.
Sayın Bakan Mehmet Ali
Şahin'in, CHP milletvekili arkadaşlarımızın sorularına verdikleri bir cevap
şöyle: "Sosyal devleti, sadece devlet millete hizmet eder şeklinde
anlamadığımızı ifade etmek istiyorum."
Peki, sosyal devlet kime
hizmet eder; onu öğrenmek istiyorum.
Ayrıca, bu tasarı
yasalaştığında gerçekten sosyal devletten söz edebilecek miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yiğit.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bu sorular maddeyi etkilemeye yönelik; Sayın Bakanların
"yazılı cevap vereceğim" demesi bu işin özüne uygun değildir.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
ben, burada, kimseyi cevap verme konusunda, soru sorma konusunda veya neyi
söyleyeceği konusunda yönlendiremem, zorlayamam.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sorumlu Başbakan Yardımcımız geldi; hiç olmazsa, o cevaplandırsın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Bakan arkadaşımızın görüşlerine
katılıyorum efendim.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bilgi edinme hakkı ve saydamlık" başlıklı 41 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Mehmet Kartal |
Ali Rıza Gülçicek |
|
İstanbul |
Van |
İstanbul |
|
Birgen Keleş |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Enis Tütüncü |
|
İstanbul |
Ankara |
Tekirdağ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 41 inci maddesiyle yapılan düzenleme, kapsaması gerekli olan
konuları kapsamamaktadır. Maddenin bu haliyle özensiz olarak hazırlandığı
görülmektedir.
Yukarıda belirtilen
nedenlerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Bilgi edinme hakkı ve
saydamlık" başlıklı 41 inci maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da
katkıları sağlanarak, yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi
okutuyorum:
Mahallî idareler halk
denetçisi
MADDE 42.- Her ilde,
mahallî idareler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile bu idareler tarafından kurulan
birlik ve işletmelerin, kurum dışı gerçek ve tüzel kişilerle ilgili işlem ve
eylemlerinden kaynaklanan anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak üzere bir
halk denetçisi seçilir.
Halk denetçisi, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) fıkrasının 1, 4, 5, 6
ve 7 nci bentlerinde belirtilen şartları taşıyan; en az dört yıllık yüksek
öğretim kurumlarından mezun veya bu alanlarda lisansüstü derecesi olan ve en az
on yıl mesleki tecrübe sahibi, toplumda saygınlığı bulunan kişiler arasından
beş yıl süre ile görev yapmak üzere il genel meclisinin üçte iki çoğunluğunun
kararı ile seçilir. İlk iki turda üçte iki çoğunluk sağlanamazsa, üçüncü turda
salt çoğunlukla seçim sonuçlandırılır. Halk denetçiliğine kişiler kendileri
aday olabileceği gibi, il genel meclisi üyelerinin beşte biri tarafından da
aday gösterilebilir.
Halk denetçisi
seçildikten sonra varsa siyasî partisiyle ilişiği kesilmiş sayılır.
Halk denetçisi, görevinin
devamı süresince işlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile
yürüteceğine, kanun hükümlerine aykırı hareket etmeyeceğine dair il genel
meclisi önünde yemin ederek görevine
başlar.
Halk denetçisi, görevini
engelleyen fizikî ve psikolojik bir rahatsızlığı, görevi gereği edindiği
kişisel bilgi ve sırları açıklaması, halk denetçisi olma şartlarını
taşımadığının anlaşılması veya sonradan kaybetmesi sebepleriyle il genel
meclisinin salt çoğunluğunun kararı ve valinin mütalaası üzerine Danıştay
kararı ile görevinden alınabilir. Bu şekilde boşalan halk denetçiliğine, kalan
süreyi tamamlamak üzere yenisi seçilir.
Halk denetçisi, görevinin
devamı süresince, herhangi bir kamu kuruluşunda veya özel kuruluşta ücretli bir
işte çalışamaz. Kamu görevlileri arasından seçilen halk denetçisi, bu süre için
kurumundan aylıksız izinli sayılır. İzinli oldukları sürece memuriyetleri ile
ilgili özlük hakları devam ettiği gibi, bu süreler terfi ve emekliliklerinde
hesaba katılır, terfileri başkaca bir işleme gerek kalmadan süresinde yapılır.
Bu şekilde seçilen halk denetçilerinin kadroları ve tabi olduğu sosyal güvenlik
kurumu ile ilişkileri devam eder, ancak bunların ve diğer halk denetçilerinin
daha önce tabî oldukları sosyal güvenlik kurumlarına ödenmesi gereken primleri
kendileri tarafından yatırılır.
Halk denetçisinin bürosu
ve iş yükü ile orantılı sayıda personel il özel idaresi tarafından sağlanır.
Halk denetçisine, il nüfusu 500.000'e kadar olan illerde 50.000;
500.001-1.000.000 olan illerde 60.000; 1.000.001-2.000.000 olan illerde 70.000
ve 2.000.001'den fazla olan illerde 80.000 gösterge rakamının Devlet memurları
için belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık brüt
ödenek verilir. Halk denetçisi gördüğü hizmet nedeniyle talep sahiplerinden hiçbir
şekilde ücret veya başka bir karşılık alamaz.
Halk denetçisi, birinci
fıkrada sayılan kuruluşların gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren işlem ve
eylemlerine karşı menfaati ihlâl edilenler tarafından yapılacak başvuru
üzerine, gerekli bilgi ve belgeleri inceleyerek, gerektiğinde tarafları
dinleyerek, kırkbeş gün içinde kararını verir. Kararı, ilgili idareye ve talep
sahibine bildirir. İlgili idare halk denetçisinin verdiği karara karşı tutumunu
en geç on gün içinde açıklar. İdare, halk denetçisinin tavsiyesini uygun
bulmazsa görüşünü gerekçelendirmek zorundadır. Halk denetçisinin raporları
Bilgi Edinme Kanununun çizdiği yasal çerçeve dahilinde kamuoyuna açıktır.
İlgili kurum ve
kuruluşlar, halk denetçisi tarafından istenen bilgi ve belgeler ile soruların
cevaplarını en geç bir hafta içinde vermek zorundadır.
Konusu açık olmayan,
somut iddia içermeyen, halk denetçisinin yetki alanına girmeyen veya dava
konusu yapıldığı anlaşılan başvurular işleme konulmaz. Halk denetçisi
incelemesi sırasında, teknik hususlarda bedeli il özel idare bütçesinden
karşılanmak suretiyle her türlü uzmandan yararlanabilir.
Menfaati ihlâl edilen
gerçek veya tüzel kişiler, işlem ve eylemden haberdar olduktan sonra veya
yaptıkları başvuruya süresi içinde cevap verilmemesi üzerine otuz gün
içerisinde halk denetçisine başvurabilirler. Halk denetçisine başvuru süresi,
eylem ve işlemin tekemmül tarihinden itibaren altı ayı geçemez.
Dava açma süresi içinde
halk denetçisine yapılan başvuru, dava açma süresini durdurur. Halk denetçisinin
tavsiye kararının verilen süre içinde yerine getirilmemesi veya başvuru
sahibini tatmin etmemesi halinde, kararda belirtilen sürenin bitiş tarihinden
itibaren, talep sahibinin dava açma süresi yeniden işlemeye başlar. Dava konusu
edilmiş veya üçüncü kişilere dönük karar ve işlemler sebebiyle halk denetçisine
başvurulamaz. Halk denetçisine başvuru, idarî yargıya müracaat hakkının önşartı
değildir.
Halk denetçisi,
incelemesi nedeniyle elde ettiği kişilere ait bilgilerin gizliliğinin
korunmasından sorumludur. Halk denetçisi tarafından alınan tavsiye kararları
arşivlenir. Halk denetçisi, her yıl Ocak ayında, bir önceki yılda verdiği
tavsiye kararları ile ilgili genel değerlendirme raporunu il genel meclisinin
bilgisine sunar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
herhalde, bu tasarının en garip maddelerinden birisi de bu. Neredeyse yarım
saattir okunuyor; fakat, madde bir türlü bitmiyor.
Şimdi, bunun bir çerçeve
kanun olduğunu söyledik; temel kuralları, temel ilkeleri belirleyen bir kanun
olduğunu söyledik; temel kuralları belirleyen bir kanunun arkasında da başka
yasaların olması gerektiğini söyledik. Sayın Bakan da böyle söylüyordu. Yani,
ayrıntılar başka yasalarda olacaktı; ama, önümüze bir halk denetçiliği maddesi
geliyor, aslında özel bir yasada düzenlenmesi gereken bir kurum, bir çerçeve
yasada ve tek bir maddeyle düzenleniyor. Oysa, benim bildiğim kadarıyla, Adalet
Bakanlığında, bu konuda hazırlanmış çok güzel tasarılar var. Niçin acaba böyle
bir tasarı gelmiyor da, burada bütün ayrıntılar düzenleniyor?
Bir başka soru: Niçin,
sadece mahallî idarelerde var da halk denetçiliği, diğer yerde, merkezî idarede
yok? Adalet Bakanlığının daha önce hazırladığı tasarıda, halk denetçiliği iki
tarafta da var. Yani, yarın bir bakanlıkla muhatap olan bir yurttaş haksızlığa
uğradığını öğrendiği zaman niçin halk denetçiliğine başvurmasın da sadece
mahallî idareler için olsun bu?!
Bir başka soru: Maddeye
baktığınız zaman, maddede atamadan bahsediliyor; halk denetçisi nasıl atanır...
Güzel, on yıllık koşul getirilmiş; ama, bir şey daha var; en az on yıl meslekî
tecrübe sahibi olması lazım. Hangi meslekî tecrübe sahibi?!. Düşünün, bir yerde
iyi bir tacir var, toplumda saygınlığı var; ama, ticaretine üç yıl ara vermiş,
sonra tekrar başlamış; ama, on yılı dolmamış. Orada halk da onu seçmek istiyor.
"Sende meslekî tecrübe on yıl olmadığı için ben seni seçemem"
diyecek. Gerçekten de mantıklı çözümler getireceksek, buna göre getirmemiz,
maddeyi buna göre düzenlememiz lazım.
Yine, aynı şekilde, aynı
yerde, eğer saygınlığı olan bir adamı taşıyorsak buraya, nasıl atıyorsak
buraya, beş yıl süreyle il genel meclisi seçiyorsa, görevden almada da benzer
bir prosedürün olması lazım; ama, bakıyorsunuz, görevden alma da daha farklı bir prosedüre bağlanmış. Görevden
alma nasıl oluyor; önce il genel meclisinin salt çoğunluğu oluyor; bu yetmiyor,
arkadan, valinin onayı olacak; bu da yetmiyor, arkadan, Danıştayın kararı
olacak. Biz buraya cumhurbaşkanı mı tayin ediyoruz, bu kadar zor görevden
alınıyor bu kişi?! Düşünün, bu kişi, diyelim ki, rüşvet yedi ve yakalandı
veya böyle bir kanı var. Şimdi, bunu
görevden almak nasıl olacak? İl genel meclisi de karar vermiyorsa görevden
almaya, kimse görevden alamayacak. Peki, biz, bu yasada katılımcılıktan söz
ediyorduk. Düşünün, bir halk denetçisi var; ama, halk istemiyor. Koyun sandığı
oraya; halk seçsin halk denetçisini veya eğer görevden alınacaksa, en azından
il genel meclisi kararı, bir de sandığı koyun oraya, halk bir şekliyle buna
katılmış olsun. O da yok.
Bir başka soru: Üçüncü
aşamaya geliyoruz. Halk denetçisi nasıl karar verecek; düzenleme yapılmış,
kırkbeş gün içinde karar verecek ve bu kırkbeş günlük süre içerisinde karar
verirken de yargıya eğer yurttaş başvuru... Başvuru süresi donmuş oluyor
burada. Arkasından, karar vermeyi kırkbeş güne bağlıyoruz. Daha sonraki bir
düzenlemede, bir fıkrada da, halk denetçisinin bu kararı vermeden önce neler
yapması gerektiği söyleniyor. Ne yapacak;
halk denetçisi ilgili kurum ve kuruluşlardan bilgi isterse, bu ilgili
kurum ve kuruluşlar bir hafta içinde bilgi vermek zorundalar. Peki, bilgi
vermezlerse ne olacak, bir düzenleme yok; bilgi vermezse hiçbir şey olmayacak.
Her ne kadar bilgi verme yasamız var; ama, o, fiilen çalışmıyor. Neden fiilen
çalışmıyor; ben, milletvekili olarak bilgi alamıyorum kamu kuruluşlarından,
vatandaş nasıl alacak, alamaz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum)
- Öyle şey olur mu?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, oluyor Değerli Milletvekilim. Belki, siz, İktidar Partisi
milletvekilisiniz, size bütün kapılar açık; ama, biz, bilgiyi, tırnaklarımızla
ancak alabiliyoruz.
Hatta, ben size şunu
söyleyeyim Sayın Milletvekilim: İktidar kanadından milletvekilisiniz; hangi
ilde kaç kişiye kömür dağıtıldı, biliyor musunuz? Söyler misiniz bana?
ALİM TUNÇ (Uşak) - Ben
kendi ilimde biliyorum.
AHMET GÖKHAN SARIÇAM
(Kırklareli) - İsterseniz, verirler.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Vermiyorlar efendim.
Bakın, ben size bir
bilgiyi anlatayım; örnek de vereyim. Bir örnek vereyim değerli milletvekili
arkadaşlarım...
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Erzurum'da 8 500 aileye dağıtıldı; geçen yıl 2 500 aileydi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Çok güzel... Çok güzel...
Bakın, şimdi, bizim
sorunumuz şu, değerli arkadaşlar; yani, milletvekili olarak: Siz, belki,
ilinizi düşünebilirsiniz; ama, bir de, düşünün, bir başka parlamenter,
gerçekten, bu konuda araştırma yapmak istiyor. Ne kadar kömür dağıtıldı, kaç
aileye dağıtıldı, yoksulluk sınırı nedir; bunu öğrenme hakkımız var. Biz, bunu,
gidip de, her seferinde, bürokratı ara, işte, bilgi al, vesaire...
"Efendim, bakana haber vereceğiz..." Bakanın özel kalem müdürünü arıyorsunuz;
oraya fakslanmış, oradan geliyor... Yüklersiniz internet sitesine; biz de, adam gibi, gireriz oraya, öğreniriz
oradan. Eksik olduğu zaman telefon açarız; yahu, şu bilgiyi de yükleyin deriz.
Doğrusu budur zaten. Biz bunu istiyoruz; ama, bu yapılmıyor.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Olacak... Olacak...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Olacak tabiî, olmayacak değil. Karamsar da değiliz bu konuda; zaman
içerisinde olacak tabiî ve bunu söylüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim;
orada da her sayın bakana söylüyoruz; yani, sayın bakanım, bu bilgiler için biz
sizi rahatsız etmeyelim, şuraya yükleyin, siz de rahat etmiş olursunuz.
Bizim konumuza gelelim.
Değerli arkadaşlar, halk
denetçisi, ondan sonra, eğer isterse bilirkişi istihdam edebilecek. Bir konu
geldi, halk denetçisi o konuyu bilmiyor; bilirkişi çalıştıracak. Bilirkişinin
parasını kim verecek; il özel idaresi. Peki, alt-üst sınır var mı; yok. Peki,
ben gittim, bir yakınımı buldum, ona da, belli, istediğim konuda, bana göre
teknik konu diyebilirim ve bilirkişiye gönderebilirim; üstelik hep aynı kişiye
gönderebilirim veya 5 arkadaşım var, oraya gönderebilirim. Bununla ilgili de
bir düzenleme yok.
Şimdi, bir başka şey;
kişiler nasıl başvuracak halk denetçisine; bu da en sonda düzenlenmiş oluyor.
Şimdi, madde o kadar garip ki, atamayı yapıyoruz, görevden almayı düzenliyoruz;
arkasından geliyoruz, bilirkişi nasıl karar verecek ona, ondan sonra geliyoruz,
bilirkişi nasıl çalışacak... Bari, önce çalışacak, "şöyle çalışacak, şu
bilirkişiye başvuracak, ondan sonra karar verecek" de.
Değerli arkadaşlar,
baktığınız zaman, bu tasarının niçin yeniden görüşülmesi gerektiğini, herhalde,
bu maddeden daha iyi anlatan bir madde olamaz. Bu tasarı, yeniden ele alınıp
düzenlenmek zorunda.
Bir başka konu; az önce
görüştüğümüz bir madde vardı; o madde oylarınızla kabul edildi; içkontrol,
içdenetim, dışdenetim diye geçti. Bakın, şimdi, dünyadaki uygulamadan örnek
vereceğim, içkontrol nedir. Amerikan Sayıştayının yaptığı ve bütün dünya
sayıştaylarının uyduğu bir kural; aynen onların kuralını okuyorum sizlere:
"İçkontrol, tekil bir olay değil, bütün bir örgüt faaliyetlerinde ve
devamlılık temelinde oluşan bir dizi eylem ve aktivitedir. İçkontrol, kuruluş
içinde ayrı bir sistem olmaktan çok, yönetimin faaliyetlerini düzenlemede ve yönlendirmede
yararlandığı sistemlerin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmelidir."
Devamı var bunun.
Peki, içdenetim nedir;
içdenetim, içkontrolden farklı bir olaydır. İçdenetimin tanımını vereyim.
Dünyada İçdenetçiler Enstitüsü vardır; onun verdiği tanımı aynen okuyorum:
"İçdenetim, kurumun her türlü etkinliğini denetlemek, geliştirmek,
iyileştirmek ve kuruma değer katmak amacıyla, bağımsız ve tarafsız bir şekilde
güvence ve danışmanlık hizmeti vermektir. İçdenetçiler, risk yönetimi,
içkontrol ve yönetim süreçlerinin etkinliği ve verimliliğinin değerlendirilmesi
ve geliştirilmesi için sistematik yaklaşımlar geliştirerek kurumun hedeflerinin
gerçekleştirilmesine yardımcı olurlar."
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Güzel... Çok güzel işte...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Ama, sizin tasarınız böyle değil. Sayın Kapusuz, keşke böyle olsa.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İşte denetçilerin görevlerini sayıyorsunuz. Biz de katılıyoruz, doğru bir şey
diyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabiî, elbette, böyle düzenlense ne kadar güzel; ama, maalesef,
sizin getirdiğiniz, içkontrol.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İçdenetim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - İçdenetim değil. Adı içdenetim; fakat, uluslararası standartta iç
kontrol. İçdenetim daha farklı bir olay.
Keşke böyle olabilse,
yeniden düzenlenebilse; göreceksiniz, bu tasarı daha güzel olacak, daha verimli
olacak ve uygulamada daha erken sonuç alabileceğimiz mekanizmaları kendi içinde
taşımış olacak. Bu haliyle çıkacak, göreceksiniz, tıpkı Bilgi Edinme Yasasında
olduğu gibi yurttaşın bilgi edinmeme kuralları, yine her zamanki gibi devam
etmiş olacak.
Teşekkür ediyorum değerli
milletvekili arkadaşlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 42 nci
maddesi üzerinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Kamu denetçiliği kurumu
ya da dünyada kullanılan adıyla ombudsmanlık, her şeyden önce idarenin daha iyi
denetlenmesi amacıyla oluşturulan bir organdır. Kamu gücüyle donatılmış devlet
kurumlarının hukuka uygun davranıp davranmadıklarını, temel hak ve
özgürlüklerin güvence altına alındığı rejimlerde idarenin bu hak ve
özgürlükleri zedeleyici kararlar alıp almadıklarını kontrol eden
mekanizmalardan biri de kamu denetçiliği kurumudur.
Yurttaşların kendi
aralarında ve devletle olan uyuşmazlıklarının genel olarak çözüldüğü yer, idarî
ve adlî yargıdaki mahkemelerdir; ancak, ülkemizde yargı süreçlerinin uzun zaman
alması, yargı harçlarının yüksek olması, uyuşmazlıkların çözümüne yönelik
farklı arayışları gündeme getirmektedir. Bu madde gerekçesinde belirtildiği
gibi, idarî yargının yükünü hafifletmek amacıyla 81 ilde mahallî idareler halk
denetçiliği kurulması öngörülmektedir. Bu maddeyle, bağımsız bir halk
denetçiliği sistemi kurulmamaktadır.
Halk denetçiliği
sisteminin üç temel özelliği vardır; bunlardan birincisi, idarenin işlem, eylem
ve davranışlarının denetlenmesi; ikincisi, yürütmeden ve idareden bağımsız
olması ve üçüncüsü, mahkemeler gibi bağlayıcı kararlar alamıyor olmasıdır. Bu
temel ilkelerden yola çakarak, bu maddede öngörülen halk denetçiliği kurumunun
yürütme ve idareden bağımsız olmadığı açıktır.
Siyasal süreçler
sonucunda oluşmuş, ama, merkezî idarenin ildeki temsilcisi olan valinin ağır
vesayeti altında bulunan il genel meclisi tarafından seçilmesi, mahallî
idareler halk denetçisinin bağımsızlığını gölgelemektedir. Halk denetçisinin
büro ve personelini il özel idaresinin sağlayacak olması, yapılacak olan
denetimin bağımsızlığını tartışma konusu yapacaktır. Ayrıca, görev süresinin
bir dönem olması ve kendisini seçen meclislerin görev sürelerinden daha fazla olması,
bağımsız kararlar almasını sağlayacaktır. Maddede geçen beş yıllık süre
değiştirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; idarenin etkili bir şekilde denetlenmesi, halkın yönetime
katılım mekanizmalarından biri olarak gösterilen kamu denetçiliği kurumu,
demokrasiyi özümsemiş, sivil toplum örgütlerinin etkin olduğu ve halkın bu
örgütler aracılığıyla aktif bir şekilde yönetime katıldığı ülkelerde,
tarafsızlık, objektiflik ve kamuya hizmet ilkeleri ışığında hizmet vermektedir.
Bu ilkelerin, bu maddeyle oluşturulmaya çalışılan kamu denetçiliği kurumunun
çalışmasında önplana alınması gerekmektedir. Ancak, bağlayıcılığı Anayasada
belirtilmiş olan yargı kararlarını tartışan, kimi durumlarda kendisini yargı
yerine koyarak yargılama yapan, yargının vermiş olduğu bazı kararları
uygulamama eğiliminde olan hükümetin ve onun sevk ve idaresindeki kamu
kurumlarının, hiçbir yaptırımı olmayan kamu denetçisi tarafından verilecek olan
kararlara uymasını beklemek hayalî bir yaklaşım olacaktır.
Bu madde, yurttaşların,
kamu hizmetlerinden eşit bir şekilde, haksızlığa uğramadan yararlanabilmelerini
güvence altına alacak bir denetim mekanizması kurma hedefinden uzaktır.
İl özel idarelerinde,
belediyelerde, yine seçimle işbaşına gelen yetkililerin bulunduğu kurumlarda, mahallî
idareler halk denetçisi aracılığıyla denetim öngören hükümetin, kendisinin
denetlenmesi için gerekli olan milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması
konusunda bir adım atmaması, derin bir çelişkidir.
Yine, aynı şekilde,
kanunların Anayasaya uygunluk denetimini yapan Anayasa Mahkemesinin yapısını
değiştirerek, sayısal çoğunlukla çıkardığı kanunları, bağımsız yargı denetimi
dışında tutmaya çalışan hükümetin, denetim konusunda ülkemizi kaosa
sürükleyecek bu tasarıyla yeni bir denetçilik sistemi kurmaya çalışması
düşündürücüdür.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yerel düzeyde öngörülen, yani, 81 ilde kurulacak olan halk
denetçisi kurumu, birçok devlette, merkezde de bulunmaktadır. Bu durum,
uygulamada alınacak ayrı ayrı kararlar nedeniyle birçok tartışmayı beraberinde
getirecektir. Bu tartışmaları ortadan kaldırmak ve idarenin bütünlüğü ilkesini
sağlayabilmek için, merkezi ve yereli kapsayacak şekilde oluşturulması
gerekmektedir.
Yine, tasarıyla, idarî
yargıya başvurmanın önü kapatılmamaktadır; ancak, kamu denetçisinin hukuka
aykırı diye nitelendirdiği bir idarî işlemi, idarî yargının hukuka uygun
bulması gibi durumlar, yargıya olan güvenin azalmasına yol açacaktır.
Bu madde de, tasarının
birçok maddesi gibi Anayasaya aykırıdır. Anayasanın 9 uncu maddesinde
"yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır"
denilmektedir. Mahallî idareler halk denetçisinin, hukuka uygunluk denetimi de
yapacağının hükme bağlanması, Anayasanın bu maddesinde bağımsız mahkemelere
verilen yargı yetkisi tekelinin fiilen ortadan kalkmasına neden olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaplan.
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla)
- Köklü ve güçlü bir idarî yargı geleneğine sahip olan bir ülke olarak, halk
denetçisinin vereceği tavsiye kararlarının idarî yargı kararlarıyla çelişmesi,
bu geleneğe ve güce zarar verecektir.
Bu madde, AKP'nin kendi
milletvekili ve Başbakan Yardımcısı tarafından açıkça ifade edilen
"yargıya güvenmiyoruz" görüşüne hizmet edecek, yargıyı daha da
tartışılır hale getirecektir.
Bu madde, hem
uluslararası kabul görmüş kamu denetçiliği sistemini kurmaktan uzaktır hem de
ülkemizin idarî yargı sistemini altüst edecektir.
Güvenoyu gibi, geri
çağırma gibi, önemli konuları halkoyuna sunma gibi çağdaş halk denetimleri
sistemini kuramayan bir tasarının, halk denetçiliği kurumunun oluşturulması
için riskli düzenlemeler içermesi, hükümetin denetime verdiği önemi
göstermektedir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Madde üzerinde,
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarının
"Mahallî idareler halk denetçisi" başlıklı 42 nci maddesinde
"Her ilde, mahallî idareler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile bu idareler
tarafından kurulan birlik ve işletmelerin, kurumdışı gerçek ve tüzelkişilerle
ilgili işlem ve eylemlerinden kaynaklanan anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı
olmak üzere bir halk denetçisi seçilir" denilmektedir.
Bu bağlamda, halk
denetçileri, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka aykırılığını mı, yoksa
idarenin kötü işleyişini mi değerlendireceklerdir?
Tasarıdaki "halk
denetçisi, görevinin devamı süresince, herhangi bir kamu kuruluşunda veya özel
kuruluşta ücretli bir işte çalışamaz" hükmüyle, halk denetçilerinin özel
kuruluşlardan da seçilebileceği anlamı çıkmakta mıdır?
Halk denetçisinin, görevi
süresince, kamuda veya özel sektörde herhangi bir işte çalışamayacağı hükmüyle,
ücretli bir işte çalışamayacağı anlamı çıkmakta mıdır? Bu hükümle, halk
denetçisi ticaret yapabilecek midir; bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yine tasarıda, mahallî
idareler halk denetçisi, her ne kadar, ombudsmanlığa benzetilmek istense de,
yetki, görev ve siyasî bağımsızlık bakımından daha çok yerel yönetimlerin bir
memurunu andırmaktadır. Bu anlamda, İsveç veya pek çok gelişmiş ülkede
başarıyla uygulandığı gibi, halk denetçiliği, yani, ombudsmanlık kurumunun
parlamentolar tarafından kurulması, yargı, yürütme ve yasamadaki
olumsuzlukların giderilmesi neden amaçlanmamıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bir şeyi
düzeltmek istiyorum; dikkatlerin dağıldığı şu anda, dikkatlerden kaçtı diye
düşünüyorum. Siz de çok dikkatlisiniz; ama, Sayın Algan Hacaloğlu, konuşması
sırasında "batıl zihniyet, bağnaz düşünce" şeklinde, Grubumuza da
yönelik birtakım ifadeler kullandılar. Onların düzeltilmesini talep ediyor,
sorumu hemen Sayın Bakana sormak istiyorum.
Kısaca söylüyorum: 42 nci
maddede "her ilde bir halk denetçisi seçilir" şeklinde bir ifade var.
İstanbul, Ankara gibi çok yoğun nüfusu olan yerlerde bir halk denetçisinin
olması, amacımızı ne derece gerçekleştirir? İzahta bulunurlarsa, sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sıvacıoğlu.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Biraz önce
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, halk denetçisi kavramı, özellikle
İskandinav ülkelerinde başarıyla uygulanan ombudsmanlık müessesesinin -çok dar
bir çerçevede de olsa- Türkiye'ye taşınmasından ibarettir.
Geçtiğimiz yasama
döneminde, Adalet Bakanlığınca hazırlanan böyle bir kanun tasarısı Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelmiş; ancak, Adalet Komisyonunda görüşülemeyerek kadük
olmuştu. Şimdi, biz, daha geniş çerçeveli bir halk denetçiliği tatbikatına
geçmeden önce, bunu daha dar bir ölçekte uygulayalım, neticelerini bir görelim,
eğer gerçekten olumlu sonuçlar veriyorsa böyle bir müessese, bundan sonra, bunu
genişletmek ve yaygınlaştırmak gibi bir adımı atalım düşüncesiyle, mahallî
idarenin eylem ve işlemlerinden şikâyetçi olan kişiler ile mahallî idareler
arasındaki bu anlaşmazlıkları çözmede yardımcı olmak üzere düşündük. Bu,
yargının işine müdahale falan değildir. Kimse buraya başvurmak zorunda falan da
değildir, isterse yargıya gider; ama, yargıya gitmeden önce, kısa sürede, bir
mahallî idare ile vatandaş arasındaki bir sorunu çözmek için böyle bir
mekanizma geliştiriliyor. Biz arzu ve temenni ediyoruz ki, bu getirdiğimiz
müessese çalışsın, yararlı olsun, faydalı sonuçlar versin ve Türkiye'de
ihtilafları çok kısa sürede çözmek gibi bir mekanizmayı Türkiye'ye taşıyalım.
Kaldı ki, tahkim sistemi, zaten, bizim hukukumuzda var; yani, bir hakeme gitme
müessesesi var, bu, onun belki farklı bir versiyonudur. O bakımdan, ben,
Türkiye için getirilmiş bir yenilik olduğunu, bir adım olduğunu düşünüyorum. O
bakımdan, arkadaşlarımızın eleştirilerini "bu eksiktir, daha genişini
tutalım" şeklinde değerlendiriyorum; yani, muhalefet partisinden
arkadaşlarımız da bunu değerlendirirken ombudsmanlık ve halk denetçiliği
müessesesine karşı çıkmadılar, destek verdiler "bunu daha da
geliştirelim" dediler. Şu adımı bir atalım, tatbikatını görelim, daha
genişini inşallah hep birlikte yaparız.
Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 42 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki
"veya bu alanlarda lisansüstü derecesi olan" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Haluk İpek |
Hanefi Mahçiçek |
|
Ankara |
Ankara |
Kahramanmaraş |
|
Özkan Öksüz |
Alim Tunç |
Mustafa Tuna |
|
Konya |
Uşak |
Ankara |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 42 nci maddesinin ikinci fıkrasında
"salt" kelimesinden sonra gelen "çoğunlukla seçim
sonuçlandırılır" ibaresinin çıkarılarak yerine "çoğunluk aranır. Bu
turda salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde, üçüncü turda en çok oy alan iki
aday arasında dördüncü tur oylama yapılır ve dördüncü turda en çok oy almış
bulunan aday seçilir" cümlesinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
|
Eyüp
Fatsa |
Hacı
Biner |
Ali
Osman Sali |
|
Ordu |
Van |
Balıkesir |
|
Nur
Doğan Topaloğlu |
Hüsnü
Ordu |
|
|
Ankara |
Kütahya |
|
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarının "Mahallî idareler halk denetçisi" başlıklı
42 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
Mehmet
Kartal |
Ali Rıza
Gülçiçek |
|
İstanbul |
Van |
İstanbul |
|
Muzaffer
Kurtulmuşoğlu |
Enis
Tütüncü |
|
|
Ankara |
Tekirdağ |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
42 nci madde kapsaması
gereken konuları kapsamadığı için özensiz olarak hazırlanmış bir düzenleme
niteliğindedir. Getirilen uygulama yönetsel işleyiş açısından yeni bir uygulama
olmasına karşın, her il için seçilecek halk denetçilerinin alacağı kararların
uygulamada ortaya çıkaracağı farklılıkları giderici geniş kapsamlı bir
düzenleme yapılmamıştır. Kapsamlı düzenleme yapılamaması her ilde farklı bir
uygulama ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 42 nci maddesinin, sivil toplum
kuruluşlarının da katılımını sağlamak amacıyla, yeniden düzenlenmek üzere
tasarı metninden çıkarılması doğru olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 42 nci maddesinin ikinci fıkrasında
"salt" kelimesinden sonra gelen "çoğunlukla seçim
sonuçlandırılır" ibaresinin çıkarılarak yerine "çoğunluk aranır. Bu
turda salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde, üçüncü turda en çok oy alan iki
aday arasında dördüncü tur oylama yapılır ve dördüncü turda en çok oy almış
bulunan aday seçilir" cümlesinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ilave cümleyle seçimin
sonuçlandırılmasına imkân getirileceği gerekçesiyle öneride bulunulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 42 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki
"veya bu alanlarda lisansüstü derecesi olan" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN -Hükümet katılıyor
mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 42 nci maddesinde Anayasa Komisyonunda verilen önergeyle
yapılan değişiklik sebebiyle gerek kalmayan bu ibarenin de metinden
çıkarılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum :
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli ve Geçici
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Yöneticilerin
sorumlulukları
MADDE 43. - Bu Kanun
kapsamındaki kurum ve kuruluşların her kademedeki yöneticileri, görevlerini
mevzuata, stratejik plân ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet
kalite standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumludur.
BAŞKAN-Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Cumhur Yaka.
Buyurun Sayın Yaka.
CHP GRUBU ADINA ALİ
CUMHUR YAKA (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 43 üncü maddesiyle ilgili Grubum adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısı tartışmaya açılalıdan bu yana, tüm sivil toplum örgütleri
tarafından, muhalefet partileri tarafından ve Mecliste bulunmayan siyasî
partiler tarafından sürekli eleştirildi. Bugüne kadar da, bu yasa tasarısıyla
ilgili hiçbir mutabakat sağlanmadan, aşağı yukarı beş altı gündür geceli
gündüzlü bu yasa tasarısını burada tartışmaya devam ediyoruz. Bazı
arkadaşlarımız, özellikle AKP'li milletvekili arkadaşlarımız, bugünkü kamu
yönetiminden şikâyetçi olduklarını; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin, kamu
yönetiminin bu hantal yapısını devam ettirmek istediğini bu kürsüden sürekli
vurguladılar.
Değerli arkadaşlarım, bu
yapının değişmesi gerektiğini belki de ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi dile
getirmiş ve bu konuda raporlar hazırlamıştır. Hatta bu raporların bir bölümü
AKP'li sözcü arkadaşlarımız tarafından bu kürsüden okunmuştur. Biz de kamu
yönetiminin reformuna inanıyoruz, mutlaka değişmesi gerektiğine de inanıyoruz,
bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın; ancak, biraz önce söylediğim gibi, tüm
ülkeyi ilgilendiren, Türkiye'deki kamu yönetimini temelden değiştiren bu yasa tasarısının
toplum katmanları tarafından bir mutabakatla çıkarılmaması ülkede büyük
huzursuzluk yaratmaktadır. Bu nedenle, buraya çıkan Cumhuriyet Halk Partili tüm
milletvekili arkadaşlarım da, bu konuda şimdiye kadar AKP Grubunu ya da
hükümeti uyarmaya devam etmektedirler, ben de bu konuda, tekrar, bu yasa
tasarısının çok önemli olduğunu, ülkemizde mutabakatın sağlanarak çıkması
gerektiğine inanıyorum.
Biz, bu yasa tasarısının
bazı maddelerine de eksikleriyle fazlasıyla katılıyoruz; ama, şimdi, yasa
tasarısının 43 üncü maddesine bir bakalım. Burada, performans -zaten bu
tasarıda çok sık geçen bir kelime- nedir; amaçlı ve planlı bir etkinlik sonunda
ürünün geriye dönük değerlendirilmesidir. Çok çeşitli bileşenleri vardır ve
yalnızca ekonomik yönü yoktur. Denetçilerin ortadan kaldırılıp, denetlemenin bu
tasarıyla sadece Sayıştaya verildiğini düşünürsek, eğitim, sağlık gibi sosyal
alanlardaki değerlendirmenin nasıl yapılacağı ve burada performansın nasıl
ölçüleceği, bizlerde özellikle kuşku yaratmaktadır, bu konuda kuşkuluyuz.
Örneğin, eğitimde performans, öyle bir günde, iki günde, bir yılda
değerlendirilecek bir konu değildir. Bir öğretmenin performansı bir öğrenciyi
yetiştirmesidir ve bu, genellikle -kendi mesleğim olduğu için söylüyorum- çok
kısa dönemde de değerlendirilecek bir konu değildir.
Bunun dışında, performans
ölçütleri nelerdir; gelir dağılımının, bölgeler arasında uçurumlar yarattığı,
Türkiye'nin doğusu ile batısı arasındaki gelir dağılımında çok büyük
uçurumların bulunduğu bir yerde, çalışanların işyerlerine bakarak, işyerlerinin
donanımına bakarak performansın ölçülmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü, bir
işyerindeki donanım, orada çalışan kişinin performansını çok yakından
etkileyecektir. Bu konuda da performans değerlendirmesini, tasarının her tarafında
geçen, ama, nasıl yapılacağı belli olmayan, biraz önce de arkadaşlarımın
söylediği gibi, muallakta kalan bir terim olarak görüyorum.
Aynı maddede
"çalışanlar, sıralı amirlerine karşı sorumludur" deniliyor. Kamu
hizmeti yapanlar, bana göre, önce halkına karşı sorumludur. Maddede
belirtildiği gibi, sıralı amirlerine karşı sorumlu olan kamu çalışanı, halkın
çıkarından çok, amirinin isteklerini yerine getirecektir. Bunun sonucunda da,
düşündüklerini söyleyemeyen, uygulayamayan kapıkulu, itaat sahibi bir memur
yaratılmak isteniyor. Başbakan "artık, salla başı, al maaşı dönemi
geçti" demektedir. Evet, bu maddeyle memurun başı yerden hiç kalkmayacaktır. Çünkü, Türkiye'de amirlerin
nasıl atandığını, performansın neye göre hesaplandığını, hem bizler biliyoruz
hem bu toplum biliyor. 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde Millî Eğitimde
çalışan 3 100'ün üzerinde yönetici görevinden alınmıştır. Bu konuyu bu kürsüden
hep birlikte defalarca da tartıştık. Acaba, bu görevden alınan arkadaşlarımızın
performansı neye göre ölçülmüştür; bu arkadaşlarımız, görevlerinden hangi
sebeplerle, hangi performans düşüklüğüyle alınmışlardır?
Bütün milletvekili
arkadaşlarımın odasına sivil toplum örgütlerinden bu yasa tasarısıyla ilgili
olarak onlarca kitap, bildiri ve yazı geldi. Bu gelen yazıların hiçbirinde bu tasarıyı destekleyen bir ibare
kesinlikle yoktu. Bu nedenle, sivil toplum örgütlerinin halkın temsilcileri
olduğu savından yola çıkarsak, bu örgütlerin dediklerine de kulak asmamız gerekir.
Biraz önce de söylediğim gibi, bu konu üzerinde mutabakatın sağlanmasına çok
önem verdiğimi tekrar belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
muhalefetin şöyle bir şanssızlığı vardır: Yasa tasarıları görüşülürken biz
eleştirilerimizi yaparız; ama, bu, iktidar tarafından dinlenir, kale alınır
veya alınmaz, bu yasalar çıkar. Muhalefetin dediklerinin anında çıkması söz
konusu değildir. Muhalefetin haklılığı, genellikle, daha sonraları, bizim, 1999
seçimlerine girerken genel başkanımızın söylediği gibi, bir müddet sonra ortaya
çıkıyor. Eleştirilerinizde halk ya da kuruluşlar tarafından haklı bulunsanız
dahi, haklılığınız ilk anlarda ortaya çıkmıyor. Mesela, burada, yasama yılı
başladığından beri, bazı konularda eleştiri getiriyoruz. En önemli
eleştirilerimiz de özelleştirme konusundaydı. Bugüne kadar, 58 ve 59 uncu
hükümetler döneminde yapılan özelleştirmeleri, biraz önce bazı arkadaşlarımız
burada eleştirdiler; hepsini söylememe gereke yok; ama, orada da şunu
görüyoruz: Bu özelleştirmelerin hiçbiriyle, şu andaki ekonomiye bir kuruşluk
katkı yapılmamıştır. Sadece, özelleştirilen tüm kamu malları başkalarına peşkeş
çekilmiştir. Bu da bizim eleştirilerimizden biriydi. Ancak, aradan bir müddet
geçtikten sonra bu eleştirilerin haklılığı ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, bize göre, halkı bazı şeylere zorlayacaktır. Nedir bunlar; sosyal devlet
mi, düzenleyici devlet mi çelişkisi ortaya çıkıyor. Düzenleyici devletin,
devletin verdiği hizmetleri özelleştirmek anlamına geldiğini hepiniz
biliyorsunuz. Ayrıca, üniter devlet mi federal devlet mi, bağımsız Türkiye mi,
yoksa yarı bağımsız Türkiye mi; hatta, memuru, çiftçisi, emeklisi, zengini,
yoksulu bu kararı vermek zorunda kalacak yakında Türkiye'de ve biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu kararı verdik, biz, bu tasarıya karşı çıkıyoruz ve 43 üncü
maddenin de, memuru kapıkulu yapma anlamında bir madde olduğunu söylüyor, tüm
Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yaka.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli; buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 349 sıra sayılı kanun tasarısının
43 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarıyı bir bütün olarak ele alıp, detaylı olarak incelediğin zaman,
gerçekten, tasarının ne demek istediğini, ne yapmak istediğini anlıyorsun.
Şimdi, bu tasarıyı bir bütün olarak
şöyle bir incelersek, ulusal bütünlük ve sosyal devlet ilkesi kırılıyor,
iç-dış şirketlere -çıkar sağlama yönünde- büyük avantajlar sağlıyor, sosyal
devlet değil tüccar devlet hâkimiyeti ortaya çıkıyor; yurttaş, müşteri; ülke,
pazar oluyor; kamu, tüccar gibi davranıyor, kaynak israfına sebep oluyor,
eşitsizlik artırılıyor, iş güvencesi yok ediliyor; ulusal zenginliklerimiz,
gerçekten, ona buna peşkeş çekilecek bir duruma getiriliyor; dinsel, etnik,
yörecilik, hemşericilikle ayrışmaya, ulusal birliği yok etmeye sebep oluyor.
Hazırlanan yasa tasarısı, millete değil, özellikle belirli çıkar gruplarına ve
sermayeye hizmet ediyor.
Baktığınız zaman, her
yerde "denetim, şeffaflık, açıklık" kelimeleri var. Allahaşkına, biz,
dünya kadar soru soruyoruz, soru önergeleri veriyoruz. Biraz da, şu Ankara
Belediye Başkanınıza söyleseniz de, birazcık şeffaf olsa, açık olsa; gerçekten,
böyle şeffaflık, açıklık; ortaya çıksa da, soru önergelerimize bir cevap verse,
acaba nasıl olacak; bu şeffaflık nasıl bir şey?! Bu açıklık nasıl bir şey?!
Değerli arkadaşlar,
burada, bu yasayla, valilere, il genel meclisi üyelerine, gerçekten, aşırı bir
şekilde yetki veriliyor. Bu yetkiyi nasıl denetleyeceksiniz? Bu yetkiyi nasıl
kontrol edeceksiniz? Bu kadar yetkiyle, bu il genel meclisi üyelerini, bu
valileri, nasıl denetleyeceksiniz?! Eski yasayla bile yaptıkları ihaleleri
görüyorsunuz; en ufak bir depremde, en ufak bir hadisede, ihale edilen bu
kurumlar yerle bir oluyor. Siz, şimdi, bir de denetim mekanizmalarını ortadan
kaldırıyorsunuz.
Bankaları bir görün;
Yüksek Denetleme Kurulu inceliyor, yeminli murakıplar inceliyor, teftiş
kurulları inceliyor; bir bakıyorsunuz ki, milyarlarca dolar gitmiş.
Şimdi, siz, bunların
tamamını kaldırıyorsunuz. Daha önce, mahallî idarelerde ve yerel yönetimlerde
yapılan ihalelerde, alabildiğine yolsuzluk var, alabildiğine hırsızlık var.
Peki, bütün bu denetim mekanizmalarını da kaldırıyorsunuz; bunları nasıl
denetleyeceksiniz? Bunları kim denetleyecek; dolayısıyla, bunlardan kim hesap
soracaktır? Şimdi, burada, olduğu gibi bu denetimler kalkıyor, bu kişilere de
sınırsız yetki veriyorsunuz. Türkiye çapında il genel meclisi üyeliğine aday olanların
tahsil durumlarına bir alın bakın şöyle; bunlara, bu yetkiyi verdiğiniz zaman,
nasıl baş edeceksiniz? Bence, yetkiler sınırlandırılmalıdır; fazla yetki
verilmesi, demokrasiye de uygun değildir. Bence, bunların iyi denetlenmesi,
sınırlandırılması, yetkilerin kontrol edilmesi lazım. Denetim mekanizması yok,
kontrol edecek kimse yok. İçdenetimi sağlayacaksınız; bu içdenetim de ilgili
kişinin yetkisinde olacak; bir Sayıştay kalacaktır. Acaba, Sayıştay, bu kadar
denetim mekanizması olan ülkede, bütün belediyeleri, bütün devlet dairelerini
kontrol edebiliyor mu? Acaba, bunların elinde, gerçekten, sihirli değnek mi
var? Bu kadar yetkiyle donatılan il özel idareleriyle nasıl baş edeceksiniz?!
Bunun acısını, gerçekten, ilerideki uygulamalarda hepimiz göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL DEĞERLİ (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bence, bu tasarı iyi
irdelenmemiş, bu tasarıyı Türk toplumu iyi değerlendirememiş, bu tasarıyla
ilgili olarak, gerçekten, sendikalar, kamu kuruluşlarının bağımsız organları,
bununla ilgili gerekli çalışmayı yapmamıştır; o nedenle, doğru bir tasarı
değildir, uygun bir tasarı değildir. İleride göreceksiniz, bu yasa, yine,
değişecektir.
Bu duygularımla, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Değerli.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana, belki, yine, aynı tarzda, bir haftadan
bu yana cevap alamadığım konuları sormaya devam edeceğim; çünkü, burada, kökü
dışarıda kavram ve kelimeleri görünce, gerçekten, toplumun bu kavram ve
kelimeleri iyi anlamasına büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Daha evvel de
söyledim, maddenin gerekçesine bakıldığı zaman, performans ölçütlerine ve
hizmet kalite standartlarına uygunluğun da arandığı bir denetim anlayışı
getirildiği belirtiliyor ve "kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar
sıralı amirlerine karşı maddede belirtilen kriterlere uygun davranıp
davranmadıklarından da sorumlu tutulacaktır" deniliyor. Maddeye
baktığımızda da "yöneticiler(...) hizmet kalite standartlarına uygun
olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumludur" denilirken, burada,
açıkça yargıdan kaçışın izleri görülüyor.
Bilindiği gibi, 3 Kasım
seçimlerinden önce, AKP olarak verdiğiniz, Sayın Başbakanın Başbakan olmadan
önce ulusal televizyonlardan halka verdiği dokunulmazlıkların kaldırılması sözü
sürüncemede bırakıldı. O konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, defalarca,
dokunulmazlıkların kaldırılmasını, kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmasını
gündeme getirdik; yolsuzlukların, hırsızlıkların, bankaların içinin
boşaltılmasının engellenebilmesi için, en azından Mecliste böyle bir adımın
atılmasının zorunlu olduğunu söyleyegeldik. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, yolsuzlukların, hırsızlıkların engellenmesi için dokunulmazlıkların
sınırlandırılmasını istiyoruz. Bu yasa tasarısında, bir taraftan bu tasarı
görüşmelerinin başından bugüne kadar tartışılagelen müsteşar başta olmak üzere,
en üst düzey yöneticilerin sorumlulukları zırha büründürülürken, dokunulmazlık
zırhı verilirken, bu maddeyle de yönetici dokunulmazlığı pekiştiriliyor ve
dokunulmaz bürokrat dönemine geçişin izleri görülüyor. Neden dokunulmazlıkların
sınırlandırılması varken, dokunulmazlık zırhının bürokratlara kadar
indirilmesini ihtiyaç olarak hissediyorsunuz?
İkinci sorum: Diğer
taraftan, yine kamuoyunda herkes tarafından çok iyi biliniyor ki, bu
dokunulmazlıklar kaldırılmadığı sürece ne yazarsanız yazın hiçbir şey
değişmeyecek. Siyasetin, bürokratlar ve üst düzey yöneticiler arasında iyice yaygınlaştığı, yani, üst düzey
yöneticilerin, hükümetle, siyasal partilerle gelip gidici olduğu bir ortamda,
bu tasarıyla, bu bürokratları dokunulmazlık zırhına büründürerek -daha evvel
çıkardığınız birtakım yasalarla, şimdi, bazı bakanları ve eski siyasetçileri
Yüce Divana gönderiyoruz- siz, her zaman AKP, AKP'li yöneticiler hakkında
dokunulmazlık devam edecek diye mi düşünüyorsunuz?! Sizin için gelecekte
pişmanlık yasası çıkarılmayacağını hiç aklınıza getirmiyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarıya
göre, içdenetim, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi yöneticileri veya ilgili
kurumun üst yöneticilerinin görevlendireceği içdenetim elemanları tarafından
yapılmaktadır. Tasarıdan, Yüksek Denetleme Kurulu ve bakanlıklardaki teftiş
kurulları çıkarılmıştır; bunun yerine, idarenin içdenetimleri kendilerine
bırakılmıştır. Tasarıdaki bu düzenlemeyle, aslında, denetim ve teftişin ciddî
bir şekilde yapılamayacağı anlamı çıkmakta mıdır? Çünkü, burada esas olan,
denetim ve teftişin bağımsız ve tarafsız kurullar ve kişilerce yapılması
olduğuna göre, bu düzenlemeyle, denetleme ve teftiş kurullarından
vazgeçildiğini söylemek yanılgı mı olacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Çetin, üstünde
görüşmekte olduğumuz 43 üncü maddedeki "her kademedeki yöneticileri,
görevlerini mevzuata, stratejik plan ve programlara, performans ölçütlerine ve
hizmet, kalite ve standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karşı
sorumludur" cümlesinden hareketle, bizim, kamu görevlilerine dokunulmazlık
zırhı büründürdüğümüzü ve böylece yargılanmaktan onları kaçırdığımızı iddia
etti.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; şimdi, 43 üncü madde önünüzde; ben, şimdi hâlâ yürürlükte bulunan
3046 sayılı Kanunun 34 üncü maddesini, yöneticilerin sorumluluklarını okuyorum;
takip edin, noktası, virgülüne kadar aynı olduğunu göreceksiniz. 1984 yılından
beri, şu anda getirdiğimiz buradaki madde, bu haliyle, yani "üst
kademelere karşı sorumludurlar" şeklindeki bu ifade aynen var iken, kamu
görevlileri dokunulmazlık zırhına bürünmemişlerken, idarî yargıdan
kaçırılmamışlarken, şimdi nasıl oluyor bu?! Tabiî, bunu takdirlerinize
bırakıyorum. Hiç böyle bir şey yoktur; böyle bir düzenleme hâlâ yürürlüktedir;
ne yeni bir dokunulmazlık getirilmiştir, ne onlar yargıdan kaçırılmıştır;
mevcut kanundaki bir madde aynen buraya taşınmıştır, konu bundan ibarettir.
Ayrıca, Sayın
Karademir'in sorusuna, daha önce, denetimle ilgili maddelerde çok teferruatlı
şekilde cevap vermiştim; değerli arkadaşımızın, o bilgilerle iktifa etmesini
arz ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Yöneticilerin sorumlulukları" başlıklı
43 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Osman Kaptan |
İsmail Değerli |
|
İstanbul |
Antalya |
Ankara |
|
Ali Dinçer |
Erdal Karademir |
İzzet Çetin |
|
Bursa |
İzmir |
Kocaeli |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçeyi okutunuz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
43 üncü maddede, her
kademedeki yöneticilerin görevlerini stratejik plana uygun olarak yürütmekten
üst kademelere karşı sorumlu olduğu belirtilmiştir. Ancak, stratejik planın
kalkınma planlarıyla ilişkisi düzenlenmemiştir. Madde bu haliyle kapsaması
gereken düzenlemeleri kapsamadığı için özensiz hazırlanmış bir düzenleme
niteliğindedir.
Belirtilen gerekçeler ve
hazırlanmasında sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlamak üzere, 43 üncü
maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi
okutuyorum:
İdarî düzenleme yetkisi
MADDE 44.- Bakanlıklar
ile kamu tüzel kişileri, önceden kanunla düzenlenmeyen konularda ve kanun
hükümlerine aykırı şekilde idarî düzenleme yapamazlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olunan
tasarının 44 üncü maddesi üzerinde,
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
"İdarî düzenleme
yetkisi" başlığını taşıyan bu maddede, bakanlıklar ile kamu
tüzelkişilerinin, önceden kanunla düzenlenmeyen konularda ve kanun hükümlerine
aykırı şekilde idarî düzenleme yapamayacaklarını hükme bağlamaktadır.
Bizim hukuk sistemimizde,
normlar hiyerarşisinin en tepesinde Anayasa yer almaktadır. Anayasadan sonra
kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ve usulüne uygun bir şekilde içhukukumuza
aktardığımız uluslararası sözleşmeler gelmektedir. Bunların yanı sıra, yürütme
organı ve idare, değişik isimler altında düzenleme yapmaktadır. Uygulamada,
tüzük, yönetmelik, kararname, talimat, yönerge, genelge, sirküler, karar,
tebliğ gibi isimler altında idarî düzenlemeler, hukuk sistemimizde
görülmektedir.
Normlar hiyerarşisinde
alt sıralarda bulunan ve hiyerarşide kendisinden önce gelen Anayasa, kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerin uygulanmasını göstermek ve bunlara aykırı olmamak
kaydıyla idarî düzenlemeler yapılmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının gerekçesinde, bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarında, kanun düzeyinin altındaki idarî düzenlemelerde âdeta bir
enflasyon yaşandığı ve bu düzenlemelerin çoğu yayımlanmadığı için hizmet
alanların bilgisi dahilinde olmayan idarî düzenlemelerle kamu hizmetlerinin
yerine getirildiği belirtilmektedir.
Gerekçede "Anayasa
Mahkemesi de, muhtelif kararlarında, yürütmenin düzenleme yetkisinin, sınırlı,
tamamlayıcı ve bağımlı bir yetki olduğunu; bu nedenle, yasalarla düzenlenmemiş
alanlarda yürütmenin genel nitelikte kural koyma yetkisinin bulunmadığını belirtmektedir."
denilmektedir.
Yine, Danıştay 4.
Dairesi, idarî düzenlemelerle ilgili vermiş olduğu bir kararda, idarî
düzenlemelerin, yasa kurallarını kaldırma, değiştirme, daraltıp genişletme
gibi, yasama organına, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisine ilişkin görev ve
yetkilerinin içinde bulunan hususların idare tarafından yapılamayacağını hükme
bağlamaktadır. İdareye bu tür yetkiler verilmesinin, Anayasanın 6, 7 ve 8 inci
maddelerine aykırılık oluşturduğu, bu kararda ileri sürülmektedir.
Anayasamızda egemenliği
kullanma yetkisi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında paylaştırılarak,
devlet görev ve yetkilerinin güçler ayrılığı ilkesine göre yürütülmesi
benimsenmiştir. Bununla birlikte, yasa koyucu, belirli konularda gerekli temel
kuralları koyup, çerçeveyi çizer, uygun veya gerekli görürse, bu kuralların
uygulanması yolunda belirlenmiş alanlar bırakır. Bu alanlarda, düzenleme
yetkisine dayanarak, idare, bazı düzenlemeler yapabilir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hukuk devleti ilkesinin genel kuralları, normlar hiyerarşisine
bağlı kalmaktadır. İdare, düzenleme yetkisini, hukuka aykırı bir şekilde
kullanamaz. Bu kural, Anayasamızın "Tüzükler" başlıklı 115 inci
maddesinde ve "Yönetmelikler" başlıklı 124 üncü maddesinde hükme
bağlanmıştır. İdareye tüzük ve yönetmelikler konusunda yetki veren bu maddeler,
aynı zamanda, idarenin, hukuk kuralları içinde düzenleme yapmasını
emretmektedir.
Diğer düzenleyici işlem
ve kararlar için, Anayasada böylesine açık ve net bir tanımlama bulunmazken,
idarenin düzenleyici işlemlerinin hukuka aykırı olamayacağı, hukukun temel
kuralıdır. Reform olarak sunulan bu tasarıya bu genel kuralın konulması bir
yenilik değildir, bir reform değildir. Zira, tüzük ve yönetmelikler için
Anayasada belirtilen sınırlamaların diğer düzenleyici idarî metinler için de
geçerli olduğu Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında mevcuttur.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hukuk devleti, her istediğini istediği şekilde yapamayan,
yapmaktan da kaçınan, çekinen bir devlettir. Hükümetlerin bu konudaki özeni,
kendi saygınlığının temel koşuludur. Bu hükümet, hukuk devleti ve hukukun
üstünlüğü ilkelerinde saygınlığını yitirmiştir. Bu tasarı, Anayasaya aykırı
olan maddelerle doludur. Anayasa Mahkemesi, kurulduğu günden bugüne, hiçbir
yasama döneminde, bu dönemde olduğu kadar, çıkan yasalarla ilgili yürütmeyi
durdurma ve iptal kararları vermemiştir ve hiçbir hükümet, bu hükümet kadar,
yargı kararlarını tartışmamış, yargı kararlarına rağmen idarî ve yasal
düzenlemelerde ısrar etmemiştir.
Yine, hiçbir hükümet
döneminde, bir düzenleyici işlem olan Bakanlar Kurulu kararı önce gizli olarak
çıkarılıp, sonra bu kararın içeriği Amerikan gazetelerinde ortaya çıkınca
açıklamak zorunda kalınmamıştır. Bu hükümet, ABD askerlerinin Türkiye üzerinden
ABD'ye gitmeleri için çıkardığı Bakanlar Kurulu kararını gizlemiştir. Daha
sonra, bu durum bir Amerikan gazetesinde yer alınca, hükümet, gizlilik kararını
kaldırmış ve rotasyon için tezkereye gerek olmadığı görüşünde ısrar etmiştir.
Oysa, Anayasanın 92 nci maddesi çok açıktır ve bu madde gereğince, yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi sadece ve sadece
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Tezkereyi mi görüşüyoruz?!
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla)
- Yaptıklarınızı görüşüyoruz efendim.
Hükümet, bu konuda,
Birleşmiş Milletlerin 1483 sayılı kararını dayanak olarak gösterirken, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasanın açık hükmünü görmezden gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yargı kararlarını tartışmaya açan, yargı kararlarına uymayan
bir hükümetin bu maddeyle hukuka uygun idarî düzenlemeler yapacağını beklemek
nafiledir. Ayrıca, bu madde, idarenin düzenleme yetkisini kanunda açıkça yetki
verilen konularla sınırlamıştır.
Yönetmelik çıkarılması
kanunda açıkça belirtilmedikçe, idare, yönetmelikle düzenleme yapamayacaktır.
Anayasamıza göre, sayılı birkaç durum dışında, idarenin aslî düzenleme yetkisi
bulunmamaktadır; ancak, Anayasamızın 124 üncü maddesi, kanunla düzenlenmemiş
alanlarda, idarenin yönetmelik çıkarma yetkisine sınırlama getirmemiştir. Kamu
kurum ve kuruluşlarının kendi görev alanı içinde bulunmak, kanun ve tüzüklere
aykırı olmamak kaydıyla, yönetmelik çıkarılmaktadır. O nedenle, bu maddeyle
getirilen, yönetmelik çıkarmak için kanunla yetki verilmesi kuralı, Anayasamızın
124 üncü maddesine aykırıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; reform olarak kamuoyuna sunulan bu tasarı, bir iyileşme, bir
gelişme, bir ilerleme değil, kamu yönetimi sistemimizi kaosa sürükleyecek olan
bir geriye gidiştir. Kamu hizmetlerinde nitelik ve nicelik olarak bir iyileşme
sağlamayacak olan bu tasarı, kamu hizmetlerinin, yerelleşmeyle birlikte
özelleştirilmesinin önünü açacak bir düzenlemedir. Oysa, toplumun beklentisi,
yoksulluğa, işsizliğe, yolsuzluğa, açlığa dur diyecek bir kamu yönetimi ve
devlet örgütlenmesidir.
Anayasaya aykırılıkları
içinde barındıran, kamu hizmetlerinde iyileşme sağlamayacak olan, toplumun
günlük yaşamında karşılaştığı sorunları çözmekten uzak olan bu tasarı geri
çekilmelidir.
Yönetim sistemimizi
kökten değiştirmeyi hedefleyen bu tasarı için olmazsa olmaz koşul, toplumsal
mutabakattır. Bu tasarı, toplumsal uzlaşmayı değil, toplumsal ayrışmayı temsil
etmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
N. GAYE ERBATUR (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
44 üncü maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Madde üzerinde konuşmaya
başlamadan önce, birkaç cümleyle, sizinle paylaşmak istediğim önemli bir konu
var. Birkaç gün önce, 22 yaşında genç bir kadın, Güldünya, yine, töre
cinayetine kurban oldu. 21 inci Yüzyıl Türkiyesine yakışmayan bu çağdışı
uygulamayla, çok sık yüz yüze gelir olduk. Duyduğum infiali ve üzüntüyü, bu
kürsüden paylaşmak istedim. Töre cinayetlerinin ve her türlü şiddetin tarihe
gömülmesi dileğiyle, Güldünya ve adını bilmediğimiz töre cinayeti kurbanlarına
Allah rahmet eylesin diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın 115 inci maddesinde tüzükler, 124 üncü maddesinde
de yönetmeliklerle ilgili düzenleme hükümleri var. Bu hükümler, zaten, tüzüğün
ve yönetmeliğin yasaya dayanmadan çıkarılamayacağını gösteriyor. Anayasanın 8
inci maddesindeki hüküm, yürütmenin aslî bir düzenleme yetkisi olmayacağını
ifade etmektedir. Anayasanın 7 nci maddesinde de, aslî düzenleme yetkisinin
yasama organına, yani Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ifade
edilmektedir.
Getirilen düzenleme, bu
ilkelerin yasa düzeyinde ifade edilmiş biçimi olarak görülmektedir. Anayasa
hükmünü tekrarlamak, yasa yapmak değildir; sadece, Anayasa hükümleri yasaya
aktarılmış ve Anayasa çerçevesinde bir yasal düzenlemeye gidilmemiştir. Ayrıca
idarî düzenleme denilmiş ve idarî düzenleme ifadesiyle hangi tür işlemlerin
kastedildiği belirtilmemiştir. Halbuki, idare, çeşitli adlar altında
düzenleyici işlem yapabilir. Bu maddede
idarî düzenlemeden, hangi tür düzenleyici idarî işlemlerin kastedildiğinin
belirtilmesi gerekirdi. Burada, bir belirsizlik yaratılmıştır. Bu belirsizlik,
hukuk devleti ilkesine aykırıdır, idarenin kanunîliği ilkesine aykırıdır. Bütün
bu aykırılıkların kökeninde de, görüşmeme, danışmama, toplumdan ve muhalefetten
görüş almama anlayışı yatmaktadır.
Şunu ifade etmek isterim
ki, yapılan, ülkenin ana çatısına müdahaledir ve en küçük bir yanlış veya
boşluk, altından kalkılamayacak derecede büyük ve kalıcı sosyal ve yönetsel
sorunlar yaratabilecek özelliktedir. Bu yüzden, bu tasarı, altyapısı iyi
hazırlandıktan, ilgili birim ve kesimlerden görüş alındıktan sonra, gerçekten,
kamu yönetimini düzeltmek amacıyla Meclisin önüne gelmeliydi. Kanımca, bu tasarı,
kamu yönetimi reformundan ne Cumhuriyet Halk Partisinin ne de toplumun
beklediklerini getirmektedir. Anayasaya pek çok aykırılıklar içermektedir. Ne
katılımcı bir anlayışla hazırlanmıştır ne de hazırlanışına gereken önem
gösterilmiştir. Böyle bir tasarıya olumlu oy vermem mümkün değildir.
Kanaatimce, bu kanun tasarısı, cumhuriyeti, laikliği, sosyal devleti yıpratacak
bir zemini hazırlamaktadır. AKP, bu tasarıyı bizim tüm uyarılarımıza karşın
yasalaştırırsa, bunun vebalini taşıyacak ve tarih önünde sorumlu olacaktır.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erbatur.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan biraz önce 3046 sayılı Yasadaki 43 üncü maddeyi okudu. Esasında, bu
tasarıda da 43 ve 45 inci maddeler bir bütün olarak değerlendirilebilir. Tabiî,
bir önceki yasada böyle bir düzenlemenin var olmasının, o maddeye yönelik eleştirilerin
yapılmaması gerektiği anlamına gelmediği açıktır. Gözden kaçmış olabilir; konu
şimdi önümüzde olduğu için, şimdi yakalamış olabiliriz.
Sayın Bakan, tasarı,
yöneticilerin sorumluluğunu, kurumun stratejik plan ve programına bağlamıştır.
Bir kez daha, ulusal kalkınma planı gözardı edilmiştir. Artık iyice anlaşılıyor
ki, hükümet, açıkça söylememekte direnmekle birlikte, beş yıllık ulusal
kalkınma plancılığını terk etmektedir. Bu hükümet, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin dikkatinden kaçırma yoluyla ulusal plancılık dönemini kapatmaktadır.
Madde 43'e göre, kamudaki her kademe yönetici performans ölçütlerine ve kalite
standartlarına bağlanmıştır. Asıl olan, bu iki ölçütün hangi ilkelere dayandığıdır. Performans ve
kalite ölçütleri nasıl belirlenecek, hangi ilkelere göre geliştirilecektir? Bu
ilkelerin, şirketler gibi kârlılık felsefesine, bedelini ödeyen hizmeti alır
ilkesine, piyasada rekabeti bozmama hedefine bağlanması durumunda bu ölçütler
başka sonuçlar yaratmayacak mıdır? Bu ilkelerin, toplumda eşitsizlikleri
gidermek, ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmak, ülkenin bağımsızlığını
güçlendirmek, halkın refahını artırmak felsefesine bağlanması durumunda başka
sonuçlar yaratmayacak mıdır?! Bunlar, idarenin temel ilkelerini belirleyen
böyle bir yasada yer alması gereken gerçek ve en temel ilkelerdir. Performans,
kalite gibi standartlar, yöneticilerin sorumluluklarında bağlı olacakları
ilkeleri ortaya koymak demek değildir. Bunların anılması, tersine, bir kez daha
gerçek ilkelerin örtülmesi demektir. Yöneticilerin sorumluluğu, böylesine
örtülü, belirsizken, bunların yetkilerini alt kademelere devretmekte genel
yetkili hale getirilmesinin sonuçları neler olacaktır? Sonuç, idarenin
görevlerini yerine getirmesi bakımından tam bir hesap sorulamazlık, kaos içine düşmesi
olmayacak mıdır?!
Bu tasarı, merkezde,
taşrada, yerel yönetim düzeyinde tüm kamu kurum ve kuruluşlarında temel esas
olan hiyerarşik yönetim esasını ortadan kaldırmaktadır. Bu durum madde 43'te
açıkça düzenleme konusu yapılmıştır. Oysa, hiyerarşik yönetim ilkesi böyle
ifade edilmez. Doğru ifade, 3046 sayılı Kanunda olduğu gibi "bir üst
kademeye karşı sorumludur" biçimindedir. Elbette, bu ifade, tasarının
özensiz yazılışına bir örnek olarak da yorumlanabilir; ancak, yazılan metin
yasadır, kanundur. Özensizliğin, böyle bir metinde affedilebilir bir hata
olmaması gerekir. Bu tasarı, hiyerarşik denetim ilkesini, teftiş kurulunu
kaldırarak sona erdirmektedir. Hiyerarşik yönetim ilkesi de, bu hükümleri
zayıflatmakta ve idarenin bütünlüğü ilkesi, bir kez daha, zedelenmektedir. Bunu
nasıl izah edeceksiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Efendim, yazılı cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bir cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, İçtüzüğümüzde yer alan bu, soru-cevap bölümü, ilgili sorular,
maddeye yönelik sorular; maddenin daha iyi anlaşılmasını, açılmasını ve
Meclisin değerli üyelerinin madde hakkında bilgilenmesini amaçlayan soruların
sorulması içindir. Bu soruların daha iyi anlaşılması, açılması da, sayın
bakanların, bakanlık sorumluluğu, hükümet üyeliği sorumluluğu, devlet adamlığı
sorumluluğu içerisinde cevap vermesiyle mümkün olabilecektir. Soruları yazılı
olarak cevaplandırmak, yazılı soru önergesiyle, ayrıca düzenlenmiştir.
Burada, hükümetin, AKP'li
bakanların, soruya...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
neticelendirir misiniz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
... yazılı cevap
vereceğim demesi, bir sorumsuzluk örneğidir.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ne ilgisi var?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Yüce Meclise böyle davranmaya hakları yoktur. Sorular, halk adına, millet adına
sorulan sorulardır; cevabın burada verilmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
İçtüzüğün 81 inci maddesinin (b) bendi açıktır. Burada sorular sorulur; cevap
verme takdiri tamamen sayın bakanlara aittir. Bu konuda, Başkan olarak,
Başkanlık Divanı olarak herhangi bir zorlamada bulunamayız.
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan, Sayın Çetin.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İdarî düzenleme yetkisi" başlıklı 44
üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali
Topuz |
Erdal
Karademir |
Osman
Kaptan |
|
İstanbul
|
İzmir |
Antalya |
|
İsmet
Çanakcı |
İzzet
Çetin |
İsmail
Değerli |
|
Ankara |
Kocaeli |
Ankara |
|
|
Ali
Dinçer |
|
|
|
Bursa |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
44 üncü maddede
bakanlıklar ile kamu tüzelkişilerinin daha önceden kanunla düzenlenmeyen
konularda ve kanun hükümlerine aykırı şekilde idarî düzenleme yapamayacakları
belirtilmiş; ancak, idarî düzenleme türü zikredilmemiştir. Madde, bu haliyle,
kapsaması gereken düzenlemeleri kapsamadığı için, özensiz hazırlanmış bir
düzenleme niteliğindedir.
Belirtilen gerekçeler ve
hazırlanmasında sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlamak üzere, 44 üncü
maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 44 üncü madde kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi
okutuyorum:
Yetki devri
MADDE 45. - Bakanlıklar
ile bağlı ve ilgili kuruluşların üst düzey yöneticileri, valiler, kaymakamlar
ve belediye başkanları, sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak şartıyla
yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Yetki devri, uygun araçlarla
ilgililere duyurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Muğla Milletvekili Sayın Ali
Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 45 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kamu yönetiminde değişim ihtiyacı, otuz ilâ kırk yıllık dinamikleri farklı iki
sosyal ve tarihsel sürecin bugün tüketildiği noktadaki dayatmadan
kaynaklanıyor. Birinci süreç, dışsal süreç. Küreselleşme süreciyle,
uluslararası sermayenin önündeki tüm ekonomik ve politik engellerin
kaldırılması hedefleniyor. Uluslararası sermayeyle iç içe geçen, aynı zamanda
bir holding sahibi olan medyanın ve sağ iktidarların politikalarıyla, yüz
yıllık büyük bir mücadele sonucu elde edilen parasız eğitim, sağlık, sosyal
güvenlik, sosyal konut, işsizlik sigortası gibi birçok hakkın kamuya büyük yük
olduğu, halkın bir kesiminin çalışanların sırtından geçindiği, bu ortamın
sermayenin rekabet gücüne engel olduğu gerekçesiyle büyük bir ideolojik
bombardıman yapılıyor. Sosyal devletin görev alanında olan birçok yatırım
sermayeye terk edilerek "vatandaş" kavramının yerine "müşteri"
kavramı ikame edilmeye çalışılıyor ve ne yazık ki, bu anlamda da büyük bir
başarı elde etti sermaye.
Özelleştirme, bu dönemin
en etkili kamu politikasıdır. Uluslararası sermaye, gelişmiş Batı ülkelerinde
sosyal devletin gücünü azaltmaya çalışırken, diğer yandan da önünde büyük engel
olan ulus devletleri evcilleştirmeye, ulus devletleri güçsüzleştirmeye
çalışıyor. Medyadaki numaracı cumhuriyetçiler, sağ politikacılar aracılığıyla
yayılan bu ideoloji, son çeyrek yüzyılda adım adım halkın büyük kesimlerini
kapsayacak bir biçimde yerleştirilmiştir. Hatta, bugün, özelleştirme sonucu
işsiz kalan, Türk-İş'in önünde eylem yapan birçok işçi arkadaşımız bile, bu
politikaların etkisiyle, bu sağ politikalara oylarıyla destek vermişlerdir. Ne
zamana kadar; işsiz kalana kadar, aşsız kalana kadar.
Küreselleşme sürecinin
Türkiye'deki aktörleri, son dönemde Dünya Bankası ve IMF'dir. Uluslararası
sermayenin bu güçlü şirketleri, kurumları, Türkiye'deki yönetsel yapının
merkezden yerele kaydırılması yönünde telkinlerde bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
toplumsal ve tarihsel sürecin ikinci ayağı da, içsel dinamiklerdir.
Cumhuriyetin ilanını izleyen dönemde oluşturduğumuz kamu yönetimi modelimiz,
bugün, maalesef, hantaldır, iş göremez durumdadır, vatandaşın sorununu çözemez
hale gelmiştir.
Ümmet toplumundan, çağdaş
Batılı laik bir devlet yaratılması için, devrimlerin korunması için,
bürokrasinin, kültür değişimlerinin temel aracı olarak kullanılması, yönetim ve
halk arasında, karşı devrimcilerin de büyük propagandasıyla bir kopukluk yaratmıştır.
O dönemin koşullarında okuma yazma oranının yüksek olmaması, kitle iletişim
araçlarının yeterince yaygın olmaması nedeniyle de, maalesef, bu olumsuzluk
bürokrasi ile halk arasında büyük bir çelişki yaratmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
yukarıda özetlemeye çalıştığım iki dinamik, kamuda yeniden yapılanmayı
dayatmaktadır. Mevcut sistemde içsel nedenlerle zaten reforma ihtiyaç vardır;
küreselleşmeden hiç etkilenmeden varlığını sürdürmesi de mümkün
görülmemektedir.
Değerli arkadaşlarımız,
geçtiğimiz günlerdeki görüşmelerde, Sayın Bakan Mehmet Ali Şahin'in, belki
biraz da sorulardan bunaldığı için, "ben Çin'e gittim, Çin bile sizin
kadar devletçi değil" şeklinde bir konuşması oldu.
Değerli arkadaşlarım,
küreselleşme konusunda büyük bir inceleme yapılıyor ve önemli bir kitapta -bu
kitaptan size biraz sonra bir pasaj okuyacağım- bütün dünyadaki küreselleşmenin
etkileri araştırılıyor. Pasaj şöyle: “Bayan Vu, bir büyük bilgisayar şirketinin
Pekin temsilcisi. Yönetim Kurulu Başkanıyken, açıklanmayan kişisel nedenlerle,
Haziran 1999'da -bu olay Çin'de oluyor- görevinden istifa ediyor. Bayan Vu'nun
istifasının gerçek nedeni, Microsoft'un, Çin pazarını ele geçirme biçiminden
duyduğu hoşnutsuzluk. Bayan Vu, Microsoft'un Çin şirketleriyle rekabet etmek
için uyguladığı bazı stratejilerin ahlakdışı, dolayısıyla da kabul edilemez
olduğu düşüncesindeydi. İyi bir yönetim kurulu başkanı olmak ile iyi bir Çin
yurttaşı olmak arasında kalmış ve Microsoft Genel Merkezindeki üstlerine
şikâyetlerini ve itirazlarını bildirdikten sonra, ayrılmayı seçmişti.
İstifasının ardından arkadaşlarına (sonuç olarak, ben bir Çinliyim) diyor Bayan
Vu." Kitaptaki paragraf bu.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, küreselleşme artık reddedilemez bir olgu. Bu rüzgâr karşısında
halkımızı nasıl koruyacağımızı, işsizimizi, işçimizi, esnafımızı, sanayicimizi,
toplumun tüm kesimlerini nasıl koruyacağımızı hesaplamak zorundayız.
Küreselleşmeye karşı çıkmak elbette mümkün değil.
Sayın Bakandan ve Adalet
ve Kalkınma Partisinden, IMF ve Dünya Bankasının dayatmaları karşısında -biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak- Pekin'de Bayan Vu'nun gösterdiği dirayeti,
cesareti göstermesini bekliyoruz. Elbette, küreselleşme karşısında Türkiye'de
birtakım değişiklikler olacak; ancak, biz Türküz, ben bir Türküm anlamıyla, kararlılığıyla
da küreselleşmeye karşı ülkemizi nasıl koruyacağımızı hesap etmek zorundayız. O
nedenle, bu tasarıyı enine boyuna tartıştıktan sonra, hayata geçirmeye
çalışmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
cumhuriyetin temel ilkelerine zarar vermeden, bir yeniden yapılanma nasıl
yapılacaktır; bunu düşünmeliyiz, buna çalışmalıyız. Bu tasarının bugünkü mimarı
Ömer Dinçer'e itirazımız, cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkma azim ve
kararlılığımızdan kaynaklanmaktadır.
AHMET YENİ (Samsun) - 45
inci madde o mu?!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Sayın Dinçer, makalesinde, demokrasinin, ancak, ademi merkeziyetçi bir modelde
örgütlenen toplumlarda gerçekleşebileceğini söylüyor; Türkiye'deki merkezî
bürokratik yapının İslamî gelişmelere engel olduğunu söylüyor; yerel birimlerin,
güçlendirilerek, daha Müslüman bir yapıya geçmenin aracı haline getirilmesini
öneriyor.
AHMET YENİ (Samsun) -
Madde 45'te öyle bir şey yok!
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Dinçer, elbette, istediği şeyi düşünebilir; ancak,
Sayın Dinçer, Meteoroloji Genel Müdürü değil; Sayın Dinçer, bu tasarının mimarı
ve Başbakanlık Müsteşarı; Ömer Dinçer'e itirazımız bu nedenle. Bizim ve şimdiye
kadar görüşlerini almaya gerek duymadığınız -sanıyorum, yarın, bu konuda bir
çalışma olacak- emek tabanlı sivil toplum kuruluşlarının itirazları, AKP'nin,
uluslararası baskıları da arkasına alarak, Ömer Dinçer'in makalesinde açıkça
ortaya koyduğu niyetlerini, yani, yerelleşmeyi, İslamî ideolojinin yaşama
geçirilmesi için bir araç olarak kullanmak istemesinden kaynaklanıyor;
sorunumuz budur, sorumuz budur.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, gerçekten, bir toplumsal ihtiyaçtan, yerel yönetimlerde reform
yapılması gerektiği düşüncesinden kaynaklanıyor; ancak, bu haliyle, Türkiye
Cumhuriyetinin başına büyük çoraplar örecektir; bu inançtayız. Bu nedenle, bu
tasarının geri çekilmesini öneriyoruz.
Bu duygularla, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arslan.
Sayın Ekmekcioğlu, madde
üzerinde konuşmaktan vazgeçtiniz galiba?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Hayır efendim, vazgeçmedim.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 45 inci maddeyle ilgili
olarak görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla, ülkemizi
uluslararası ve yerel sermayenin sınırsız ve kuralsız egemenliğine teslim etmek
amaçlanmaktadır. Tasarıdaki demokrasi, katılım, şeffaflık, bilgiye erişim gibi
içi boşaltılmış kavramlarla ulusal alanın, sosyal devletin tasfiyesi gizlenmeye
çalışılmaktadır; halkın ve emekçilerin katılım ve uygulamada denetleme hakkına
ilişkin en küçük bir mekanizma dahi bulunamamaktadır. Yoksulluğun yaygınlaştığı
ve derinleştiği ülkemizde, toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasının esas
alınması gereken kamu hizmeti ticarî bir işletmeye dönüştürülmekte, merkezî
hükümetten yerel yönetimlere ve oradan da özelleştirilecek sermayeye
devredilmesi hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıda, insanca yaşamanın, eğitimin, sağlığın, sosyal
güvenliğin bir hak olduğu ve devletin görevinin bütün yurttaşların bu haklardan
parasız, sürekli ve eşit olarak yararlanmasını sağlamak olduğu unutturulmak
istenmektedir.
Kamu hizmetinin tasfiye
sürecinde, çalışanlar, sözleşmeli statüye geçirilerek bu tasfiye sürecine
dolaylı olarak gireceklerdir. AKP Hükümeti, uyguladığı yoğun kadrolaşma
hareketleriyle, devletin tüm kurum ve kuruluşlarında mevcut personel yapısını
yeterince mağduriyete uğratmıştır; bu tasarıyla da, kadrolaştığı tüm
kurumlardaki personeli, kanunla tespit edilecek kadrolara kaydırmak üzere
hazırda bekletmek amacındadır.
Kamuda istisnaî olan
sözleşmelilik durumu genel duruma getirilmeye çalışılmaktadır.
Kamu denetim işlevinden
vazgeçerek, teftiş kurulları kapatılmakta, Sayıştay denetimi ise dışdenetim
için yeterli yapılanma içinde bulunmamaktadır.
Hükümet, bu düzenlemeyle
-eklemeyi düşündüğü, kamu personeli, yerel yönetimler, imar ve gelirlerle
ilgili düzenlemelerle- birlikte kamusal alanı bütünüyle tasfiye ederek ülkemizi
küresel sermayeye ve sömürge koşullarına teslim etmek istemektedir. İdarenin
bütünlüğünün karşısında olan bu tasarıyla kamu kurumları birbirinden
bağımsızlaştırılarak, AKP Hükümetinin daha rahat hareket edebileceği bir konuma
getirilecektir. Tasarıyla toplumun bazı kesimlerinin öncelikleri gözetilerek
bir devlet modeli tasarlanmaya çalışılmaktadır. Yerelleşme, birsürü bilgi ve
belgenin belediyelerde, yerel idare birimlerinde gözden kaybolması, yok olması
sonucunu doğuracaktır, usulsüzlükler artacaktır.
Bu tasarıda ülkemizdeki
sosyal tarafların görüşü yoktur; ama, bu tasarıda ülkemizin geleceğini tesis
etmek isteyen, halkımızın kazanımlarından biri olan sosyal devleti tasfiyeye
hazırlanan dış güç odaklarının birlikteliği vardır. Siyasal iktidarın her
fırsatta basın önünde, şeffaflık, katılım, bilgiye erişim gibi konuların
demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu söylemesine karşın, kamu yönetimi
ve idare hukukunu ciddî şekilde değiştirecek, rejim tartışması yaratacak önemli
bir yasa tasarısını tartışma ortamından uzak tutmak istemesi, hükümetin ne
yapmak istediği konusunda ciddî kuşkular uyandırmaktadır.
Tasarıyla kamu personeli
sisteminde, kamu hukukunun ortadan kaldırıldığı, özel hukuka dayalı bir
bürokratik yapı tercih edilmiştir. Bu tasarı, Türkiye'nin yerel birimler eliyle
uluslararası sermayenin güdümüne sokulmasını öngören ve belediyelerinin
fütursuzca uluslararası piyasalardan borçlanmasına olanak tanıyan, yerelde
hizmet verme söylemiyle kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin kılıflarını
hazırlayan; dolayısıyla, bu hizmetlere gereksinim duyan yoksul kesimleri yalnız
bırakan bir tasarıdır. Bu girişimler dünyanın hiçbir yerinde başarıya
ulaşmamıştır. Bunun en güzel örneği Arjantin'dir.
Hükümetin önceden
dedikleri ve sonradan yaptıklarıyla ilgili birkaç örnek vermek üzere AKP Genel
Başkanı Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bazı konuşmalarından alıntı yapmak
istiyorum. Sayın Erdoğan, 28 Temmuzda yaptığı konuşmasında "sosyal
politika halkın yanında olmayı gerektirir" demiştir. Bu mudur sosyal
politika?! Halkın yanında olmak bu mudur değerli arkadaşlar?! O yüzden mi halk
sokaklarda sayın milletvekilleri?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Sayın Erdoğan 6 Mayısta yaptığı konuşmasında, Kamu Yönetimi Yasası
Tasarısıyla ilgili olarak "hükümetimiz, diğer bütün alanlarda olduğu gibi
kamu yönetimi reformunda da toplumsal kesimlerle birlikte düşünerek, birlikte
karar alacaktır" demiştir. Yine aynı konuşmasında "öntaslak
oluşturulduktan sonra, başta Anamuhalefet Partisi olmak üzere, Parlamento
dışındaki bütün partilerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin
bu konudaki düşünceleri alınacak ve sonrasında da ortak bir taslak
çıkacak" demişti.
İşçiler, memurlar
sokaktadır "ekmeğimizi vermeyeceğiz" diye seslenmektedirler. Lütfen,
bu sese kulak veriniz. Ülkemizi sıkıntıya sokmayınız. Halk, işi için, işyeri
için, ekmeği için, ülkesi için, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısına karşı
çıkmaktadır. Bu ülke hepimizindir ve bu tasarının kanunlaşmasını AKP'den başka
hiç kimse istememektedir. Ben, kendilerini, halkın, işçinin, memurun sesine
kulak vermeye, sağduyulu olmaya davet ediyorum.
Kamu Yönetimi Yasası
Tasarısının geri çekilmesinin ülkemiz ve halkımız için en iyisi olacağını
düşünüyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının öngördüğü idarî yapı ile hesap verme sorumluluk
ilişkileri kurulamaz; çünkü, hesap verme sorumluluk ilişkileri için, yetkiyi
alan ve devreden tarafın olması gerekir. Yani, taraflardan biri, yetkiyi veren
ya da kaynağı tahsis edendir; diğeri ise, yetkiyi veya kaynağı kullanan
taraftır. Diğer bir deyişle, taraflardan biri yetki ve kaynağı vermekte; ama,
karşılığında da ölçülebilir bir sonucun elde edilmesini beklemektedir. Oysa,
öngörülen model, yetki genişliği çerçevesinde, merkezin taşraya yetki devrinde,
merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisini ortadan kaldırdığına
göre, merkez ile yerel yönetim arasında hesap verme sorumluluk ilişkileri nasıl
kurulacaktır?
İkinci sorum şu: Tasarıya
göre, dış denetimi Sayıştay yapacaktır. Sayıştaya bugüne kadar yapmadığı ve
esasen yapamayacağı bazı ağır denetim görevleri yüklenmektedir. Bunun için özel
ihtisas daireleri kurulabileceği öngörülmüş olmakla birlikte, Sayıştayın yapısı
ve personelinin nitelikleri değiştirilmeden böyle bir şeyin
gerçekleştirilmesinin imkânsız olduğu ortadadır. Ayrıca, tasarıda, Sayıştayın
denetimi bizzat yapmayıp, başkalarına yaptırması olanağı da öngörülmüştür.
Bundan, acaba ülkemizde uzun süredir özel sektörün malî, performans ve
verimlilik denetimini yapmakta olan birtakım yabancı şirketler mi
kastedilmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
Sayın Karademir
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, sorum oldukça kısa; ama, son derece önemli. Bu tasarı, yetki devrini,
45 inci maddede düzenlemektedir. Bu konu, yürürlükte olan 3046 sayılı Yasanın
38 inci maddesinde düzenlenmiştir ve maddede "yetki devri, devreden amirin
sorumluluğunu kaldırmaz" hükmü vardır. Tasarı maddesinde ise, böyle bir
hüküm yoktur. Yetki devredildiğinde, devreden amirin yetkisi kalkacak mıdır ?
Yetkinin devri, sorumluluğun da devri anlamına mı gelmektedir? Mevcut yasada
var olan bu hüküm, hangi nedenle kaldırılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Sayın Karademir'in sorusunun maddeyle ilgisini kuramadım. O bakımdan, Sayın
Çetin'in sorusuna cevap vermeye gayret edeceğim.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, bunu, tasarının bütünü içinde soruyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çünkü, üzerinde görüşmekte olduğumuz
madde, yetki devrini düzenlemektedir.
Sayın Çetin, yürürlükte
bulunan 3046 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin son fıkrasındaki "ancak,
yetki devri, yetki devreden amirin sorumluluğunu kaldırmaz" cümlesinin
neden tasarıya alınmadığını soruyorlar.
Bilindiği gibi, biraz
önce, yöneticilerin sorumluluğuyla ilgili 43 üncü maddeyi görüştük. Bu kanun kapsamındaki
kamu kurum ve kuruluşlarının her kademedeki yöneticilerinin mevzuata uygun
davranmalarıyla ilgili bir maddeyi görüştük.
Ayrıca, yine, bu
tasarının 14 ve 15 inci maddelerinde, bakanlıkların ve diğer kamu
görevlilerinin sorumluluklarını görüştük. Dolayısıyla, bu cümlenin buraya
alınmamasının nedeni, bir yetkiyi devralanın, nasıl olsa ben sorumlu değilim,
bu işten, bu yetkiyi bana devreden sorumludur diye düşünmemesi içindir.
İkinci olarak, zaten
yetkiyi devredenin genel hükümlere göre sorumluluğu her zaman vardır ve devam
etmektedir. Nitekim, biraz önce söylediğim, tasarının diğer maddelerinde de bu
sorumluluk devam etmektedir. Ayrıca, Anayasanın ilgili maddelerine göre,
yöneticilerin, özellikle bakanların emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden
dolayı sorumlulukları da devam etmektedir. Anayasa bir üstün hukuk normudur; bizim o cümleyi almamamızın nedeni,
genel hükümlere göre sorumluluğun her zaman var olmasından kaynaklanmaktadır.
Devralanların da, o cümleye bakarak, bana devredilen her türlü yetkiyi
kullanırım; ama, sorumlu değilim diye bir düşünceye kapılmaması içindir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Yetki devri" başlıklı 45 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Osman Kaptan |
İzzet Çetin |
|
İstanbul |
Antalya |
Kocaeli |
|
İsmail Değerli |
Erdal Karademir |
Ali Dinçer |
|
Ankara |
İzmir |
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde bu haliyle,
kapsaması gereken düzenlemeleri kapsamadığı için özensiz hazırlanmış.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 45 inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 00.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.40
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale),
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Müzakerelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
46 ncı maddeyi
okutuyorum:
İnsan kaynakları yönetimi
MADDE 46. - Kamu
hizmetleri memurlar, tam zamanlı veya kısmî zamanlı çalışan diğer kamu
görevlileri ve işçiler eliyle yürütülür.
Memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin işe alınmaları ve görevde yükselmeleri ehliyete dayalı seçme
sınavı ve liyakat esasına göre yapılır.
Diğer kamu görevlileri
ile işçilerden tam zamanlı veya kısmî zamanlı olarak ve kadro şartına bağlı
olmaksızın sözleşmeli statüde istihdam edileceklerin sözleşmelerinde, ilgili
personelin görevleri, hak ve yükümlülükleri ile performans ölçütleri yer alır.
Memurlar ve diğer kamu
görevlileri, performans ölçütlerine göre değerlendirilir ve ödüllendirilir.
Hükümetin görevi sona
erdiğinde, Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarı hariç müsteşarlar ile başkanlık ve
genel müdürlük şeklinde kurulan bağlı ve ilgili kuruluşlarda kendi genel
kurullarının seçimiyle gelenler dışındaki başkan veya genel müdürlerin görevi
kendiliğinden sona ermiş sayılır. Ancak bu görevlere yeni bir atama ya da
görevlendirme yapılıncaya kadar bu kişiler görevlerine devam ederler. Bu
şekilde görevi sona erenlerden başka bir göreve atanmayanlar, özlük hakları
saklı kalmak üzere, kadro şartı aranmaksızın bakanlık müşaviri olarak
atanırlar.
Merkezî idarede 2451
sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun hükümleri
dışında kalan memurların atamaları bakan tarafından yapılır. Bakan bu yetkisini
alt kademelere devredebilir. Bağlı ve ilgili kuruluşların kuruluş
kanunlarındaki atamaya ilişkin özel hükümler saklıdır.
Merkezî idarenin kadro
ihdas, iptal ve değişikliği ile kadrolara ilişkin diğer hususlar genel
hükümlere tâbidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Kamu Yönetimi Temel Kanunuyla kamu personeline ilişkin ileride yapılacak daha
radikal düzenlemelerin temel yaklaşımını oluşturmak üzere 46 ncı maddenin
düzenlendiğini tasarının gerekçesi söylüyor. 46 ncı madde, 2 500 000'i aşkın
kamu çalışanının kaderini doğrudan ilgilendiren hükümler içermektedir. Konuyu
tam olarak görebilmek için, kamu çalışanlarıyla ilgili olarak hükümetin temel
kabullerini ortaya koymak gerekir. Bunun için de üç temel belgeye bakmak
gerekiyor; yani, AKP'nin acil eylem planına, hükümet programına ve Kamu
Yönetimi Kanun Tasarısına. Bu belgelerin bu konuyla ilgili bölümlerinde şunlar
yer almaktadır:
"Kamuda personel
fazladır; azaltılması gerekir." (Gerekçe)
"Ömür boyu istihdam
garantisi doğru değildir; kaldırılması gerekir." (Gerekçe)
"Aslî ve sürekli
görevlerde çalışanların dışındakiler İş Kanununa göre çalıştırılacaktır."
(Acil eylem planı)
"Eşit işe eşit ücret
yerine performansa bağlı ücret sistemine geçilmelidir." (Üç belgenin üçü
de)
"Kadro karşılığı
olmaksızın sözleşmeli çalışmak esas olmalıdır." (Acil eylem planı ve
gerekçe)
"Kamu görevlileri
için esnek çalışma usulleri getirilecektir." (Acil eylem planı)
"Aslî ve sürekli
görevlerde çalışanlar tüm kamu çalışanlarının belli bir oranını geçemeyecek;
yani, memur sayısı azaltılacaktır." (Acil eylem planı)
"Üst düzey kamu
görevlilerinin görev süresi hükümetin göreviyle birlikte sona erecektir."
(Acil eylem planı ve bu tasarı)
Değerli arkadaşlarım, bu
söylediklerimle hükümetin niyeti açıkça ortaya çıkmaktadır. Kamuda bundan sonra
da yapılacak düzenlemelerle ciddî bir personel hareketliliği yaşanacak, kamu
çalışanlarının kazanılmış hakları gasp edilecektir. Kamu çalışanlarının
sayısının azaltılması, sözleşmeliliğin yaygınlaştırılması ve esnek çalışma
ilişkileri ile performansa dayalı ücret sistemi, tasarladığınız kamu personel
rejiminin esasını oluşturmaktadır.
Sayın Bakan, bu konudaki
kaygılarımız karşısında, her defasında "bir tek çalışana bile bir şey
olmayacak" diyor; ama, ya Sayın Bakan -kusura bakmasın- yalan söylüyor, ya
da AKP'nin bu belgeleri yalan söylüyor, Bakanı yalanlıyor. Tüm kamu çalışanları
ve onların örgütleri sendikalar, bugünlerde, bu yasaya karşı cop yiyorlarsa,
bunun nedeninin burada aranması gerekir. Konuyu kimseye bir şey olmayacak deyip
geçiştirmek mümkün değildir; yapmak istediğiniz şey ortadadır. Belki, bu yasa,
kısa vadede, bu konuda kesin sonuçlar ortaya koymayacak; ama, biliniyor ki,
hazırlıklarını yaptığınız kamu personel rejimi kanunu tasarısıyla, bu niyetiniz
tam olarak ortaya çıkacaktır. Bu yüzden, şimdi çıkın, halkımıza ve tüm
çalışanlara gerçekleri söyleyin.
Tasarının gerekçesinde,
genel idarî hizmetler sınıfında çalışan 320 000, yardımcı hizmetler sınıfında
çalışan 120 000 kamu görevlisinin kamu hizmeti üretmediği ve fazlalık olduğu
belirtilmektedir. Tasarıyla öngördüğünüz, devletin küçültülmesi ve kamu
hizmetlerinin özelleştirilmesiyle daha ne kadar kamu çalışanı fazlalık durumuna
gelecektir; bunun da yanıtlanması gerekmektedir.
Acil eylem planınızda,
kamu kurumlarında norm kadro uygulamasına geçileceği belirtilmektedir. Sizden
önceki hükümetin de öncelikleri arasında yer alan norm kadro uygulaması için
önemli kaynaklar sarf edilerek yapılan çalışmalar, bu yasayla birlikte
bakanlıkların teşkilat yapıları değiştirildiğinden, uygulanamayacak ve çöpe
atılacaktır; yani, israf olacaktır. Yapılacak yeni norm kadro çalışmaları ise,
özelleştirmeyi temel alan bir kamu yönetimi anlayışında, kamu istihdamının
azaltılması ve kamu istihdamında esnekleşmeye hizmet edecektir.
Bu tasarı ve AKP
Hükümeti, çalışanların, hak ve özgürlükleri açısından en yüksek ortak paydada
eşitlenmesini değil, tam tersine, memurların istihdam güvencesinin ve sosyal
kazanımlarının zayıflatıldığı, işçilerin ise esnek çalışma biçimleri içinde
sendikasızlaştığı en düşük ortak paydada eşitlenmesini öngörmektedir; bütün
çabanız buna yöneliktir.
Sözleşmeli personel
uygulamasının, kadro karşılığı olmaksızın yaygınlaştırılacağından söz
etmektesiniz. Burada, sözleşmeli personelle neyin kastedildiği açık değildir.
Sözleşmeli personel uygulamasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin kimi kararları
ortadayken, bir anayasa değişikliği yapılmadan, bu uygulama nasıl
gerçekleştirilecektir?.. Sözleşmeli çalışma, bütün iş güvencesinden, koruma
sistemlerinden yoksunlaşma, sendikalılık hakkından yoksun kalma, bir ve beş
yıllık sözleşmelilik üzerine kurulacak olan yeni bir istihdam sistemi,
sözleşmenin il özel idaresi ve belediyenin seçilmişleri tarafından yapılması
anlamına gelmektedir. Her türlü korumadan uzaklaştırılmış, yerel ve sözleşmeli
yeni bir kamu istihdam rejimi gündeme gelmektedir.
Yine, hükümet
programında, yöneticiler ile çalışanlar arasında yapılacak sözleşmelerden söz
edilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, kamudaki istihdam da, sınırlı bir
memur kesimi ile esnek usullerde çalışan işçi ve hepten güvencesiz sözleşmeli
statüsündeki personel olacaktır.
Maddenin gerekçesinde,
bir başka sorun olarak da, aşırı merkezîleşme sonucunda Ankara'da istihdam
edilen personel sayısının artmasına karşın, değişik illerde çalışacak
personelin temin edilemeyişi gösterilmektedir; bu da doğru tespit değildir. Tüm
kamu personelinin yüzde 75'i, merkezî yönetim kurumlarında çalışmaktadır. Bu
görevlilerin büyük bir bölümü, Ankara dışında, köy birimlerine kadar uzanarak,
ülke genelinde hizmet verme çabasındadır. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı
personelinin sadece yüzde 1'i Ankara'da çalışmaktadır, yüzde 99'u ise
Anadolu'da görev yapmaktadır. Merkezî yönetimin personelinin ağırlıklı olarak
Ankara'da olduğu anlayışı, bu bakımdan, doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla, kamu çalışanlarının büyük bir bölümü, merkezin görevlerinin yerele
devriyle birlikte, yerel yönetimlere devrediliyor. Bilindiği gibi, bazı yerel
yönetimlerde kaynak sorunu yaşandığı için, işçiler ve memurlar aylarca ücretlerini
alamıyorlar. Bu kaynak sıkıntısı tam olarak çözülmeden yerele devredilecek
görevler ve personel ücretleri konusunda daha büyük çaplı sorunların yaşanacağı
açıktır.
Şimdi, burada, somut bir
örnek vermek istiyorum: Bildiğiniz gibi, belediyelerimiz, İller Bankasından pay
alırlar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin bu ayki payı 2,7 trilyon liraydı.
Yasaya göre de, borçlarına mukabil, bunun ancak yüzde 40'ı kesilebilirken,
bugün, 2,7 trilyon alacağına karşı Kocaeli Büyükşehir Belediyesine 163 milyar
gönderdiniz. Gerekçesi, 28 Mart seçimlerinden önce işçiler ve memurlar
ücretlerini ve maaşlarını alamasınlar ve belediye başkanlarına karşı infial
içine girsinler. Geçtiğimiz aylarda da, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin
istihkak toplamı olan 3,5 trilyonun tamamını kestiniz. Partizan tutum ve
tavrınızı, yerel yönetimler üzerinde net olarak gösteriyorsunuz; bu tasarı
kanunlaştığında, daha da açık ortaya koyacaksınız. Bunu, somut olarak yaşıyoruz
ve görüyoruz. Şimdi, 163 milyar, 2,7 trilyonun neredeyse yüzde 5'i...
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Ankara'dan niye kesmiyorlar?!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Yani, büyük bir bölümünü keserek, işçiler ile memurları o kurumlara karşı
kışkırtıyorsunuz ve onlardan şimdilik medet bekliyorsunuz; yarınlarda da onları
tam bağımlı hale getireceğinizden hiç kuşku duymuyorum. Bu kaynak sıkıntısı tam
olarak çözülmeden, yerele devredilecek görevler ve personel ücretleri konusunda
daha büyük çaplı sorunların yaşanacağı muhakkak. Bu kaynak sorunu, çalışanlar
üzerinde, işten çıkarmalar, ücretlerde ve çalışma koşullarında gerileme ve
esnekleşme yönünde ağır bir baskı oluşturacaktır.
Değerli milletvekilleri,
savunucuları tarafından her defasında demokratikleşmeyi sağlayacağı söylenen bu
tasarı, kamuda çalışan işçi ve memurların sendikalarını da hedef almaktadır.
Personelin yerel yönetimlere devrinden sonra, farklı illerde, farklı il özel
idareleri ve belediyeler işveren konumunda olacaktır; bu da, çalışanların
örgütlülüklerini sürdürmelerinde sıkıntılara yol açacağı gibi, her yerel
yönetimin kendi bütçe politikasının, personel politikasının olmasına, her
işyerinde ayrı ayrı uygulamaların olmasına yol açacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
toparlar mısınız.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Yine, bu düzenlemelerle,
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasıyla uyum sorunları ortaya
çıkacaktır; hizmet kollarından yetki meselesine kadar, bir dizi sorun
yaşanacaktır. Bugün, grevsiz, toplusözleşmesiz de olsa sendikal haklarına
kavuşan ve bunu genişletmeye çalışan kamu görevlileri sözleşmeli hale
getirildiğinde, bu kesimde örgütlenmeden söz edilemeyecektir. Demokratikleşme,
sadece yetki ve görevlerin yerele devredilmesiyle sağlanamaz; sendikal hak ve
özgürlüklerin korunup geliştirilmesi de demokratikleşmeyle ilgilidir. Tasarı,
bu haliyle, çalışan kesimin haklarını ve kazanımlarını görmezden gelmektedir.
Yerelleşme, ücretli çalışanlar için örgütsüzleşme demekse, bu, nasıl bir
demokratikleşmedir?! Yerelleşme politikasının ücretli çalışanları
örgütsüzleştirme etkisi, bu politikanın demokrasi adına vaatlerinden kuşku
duyurucu özellik taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan, her defasında, bu yasa tasarısının Avrupa Birliği müktesebatına
uyumdan kaynaklandığını söylüyor. Bugün örnek alacağınız konu, sadece, Dubai
Sözleşmesi, GATS Anlaşması olmamalı. Bugün örnek alınacak konunun, o Avrupa
Birliği ülkelerindeki çalışma norm ve standartlarını Türkiye'deki çalışanlara,
işçiye, memura çok görmemenizden de geçtiğini hatırlatıyor, Yüce Meclisin
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının
46 ncı maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
birçok kez söyledik, dinliyorsunuz; bizim ağzımıza sağlık, sizin de
kulaklarınıza; böyle böyle gidiyor. Her vesileyle, bu yasanın kazanılmış
hakları ortadan kaldıracağını, sendikal hareketi ortadan kaldıracağını,
beklenmedik sorunları gündeme getireceğini
söyledik; kısa, birkaç bilgi aktarmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bu yasa çıktıktan sonra,
belli ki işlerin büyük bölümünü -kamu küçülürse, herhalde o işleri biri
yapacak- özel sektöre devredeceksiniz. Bunun adı taşeronlaşma; yani, işleri
taşeron alacak. Hiç taşeron işçisinin sendikalı olduğunu gördünüz mü?.. Bunun
tam anlamıyla sigorta priminin kesildiğini gördünüz mü?.. Taşeronda çalışıp,
emekli olan işçi gördünüz mü?.. Çok nadirdir. Bunu getiriyor; bu, bir.
İkincisi, bu yasayla,
yerel yönetimlere, mahallî idarelere devrediyoruz kamunun büyük bölümünü.
Değerli arkadaşlarım,
doğudan bazı işçi ve memur batıya tayin istediği zaman, tayini kabul edilmiyor.
Neden kabul edilmiyor biliyor musunuz "aman burayı doldurmayın, burada
imtihan açılırsa bu yörenin insanları burada işe girsin" deniyor; siz
bunları yaşıyorsunuz. Bununla, bir ilden başka bir ile işçinin, memurun tayin
olması mümkün mü?.. Bu yolu kapatıyoruz. Dahası var. Ekonomik yönden güçlü olan
belediyelerde ücretler farklı olur. Biraz önce Sayın İzzet Çetin'in de
söylediği gibi, ücretini ödeyemeyen bazı belediyeler var, o zaman, bunların
durumları ne olur? Bu dengeleri nasıl kuracağız?..
Değerli arkadaşlarım,
diğer taraftan, imtihan açıldığı zaman, örneğin Antalya'da memura veya işçiye
ihtiyaç var, Erzurum'dan, Kars'tan birisi gidip oradaki imtihana katılabilecek
mi? Peki, hep oralarda iş sahası açılırsa, o yörelerdeki boş insanların durumu
ne olacak değerli arkadaşlarım? Bunları söylediğimiz zaman, bizi, bunlar
muhalefet, hep söylüyor anlamında dinliyorsunuz. Bunlar, yarın, sizin önünüze
gelecek, bizim önümüze gelecek. Bunlar, şu andaki olayların gerçekleri.
Birisi Erzurum'dan
Bursa'ya tayin oluyor, tayini kabul edilmiyor... Ben, o şube başkanını,
seçimde, görevden düşürttürdüm. Kabul etmiyor, diyor ki; burayı doğulularla
dolduruyorsunuz, bizim buradakiler boş mu kalacak?! Yarın, bunların daha
beteriyle karşılaşacaksınız değerli arkadaşlarım. Bunları niye görmezlikten
geliyorsunuz. Bunları düşündünüz mü?..
Bu yasa tasarısını yazan,
bunları bilmez, bunları yaşamamıştır. Yazdı; sanki ayettir, Allah göstermesin,
kelimesi değişmiyor ve bunun hayrını görmeyeceksiniz, bu kalacak; merak
etmeyin.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Önerge vermiyorsunuz...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Önerge mi vermiyoruz?!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Vermiyorsunuz tabiî...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Herhalde, uykusuzluğun sonucunda kaşıntı başladı sende!
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu, bir şey daha getirir; sendikaların olmadığı her yerde, işçiden ne
sigorta primi kesilir -çok nadirdir, çok azdır, bütün işverenleri kastetmek
istemiyorum, çok saygıdeğer insanlar da vardır- ne de devlete vergi ödenir.
Yarın burada devletin büyük kaybı söz konusu olacaktır; bir. O da yetmiyor...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Bayram Beye su verin!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Burada su var, teşekkür ederim.
Efendim, kusura bakmayın,
biz eskiden teşkilatta birlikte çalıştık, bir şey söylememi istiyor; ama,
söylemiyorum, vazgeçtim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Burada devletin kaybı 1,
çalışanın kaybı 2, müessesenin kaybı 3. Bu tasarı yasalaşırsa, öyle bir çıkmaza
girecek ki, bir gün geleceksiniz "hakikaten, Sayın Cumhuriyet Halk
Partililer, yürümüyor, biz bunu ford zannediyorduk, kağnıya döndü, yürümüyor;
gelin bunun tekerlerini değiştirelim" diyeceksiniz. Bu söylediklerim kayda
geçtiyse... Yarın göreceksiniz, kırsal illerde bir kişi işe giremeyecek, diğer
sanayi bölgelerindeki müesseselere kırsal bölgelerden giden insanlar işe
alınmayacak ve bu yasa tasarısına elini kaldıran o bölgenin milletvekilleri de
"sen haklıymışsın ama, ne yapalım, o zaman bizim gücümüz yetmedi"
diyecek.
Değerli arkadaşlarım, bir
şey daha söyleyeyim: Zahmetinize rağmen, bu yasa raflarda küflenecek.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum. 46 ncı maddenin
beşinci fıkrasında, hükümetlerin görevi sona erdiğinde, Millî Savunma Bakanlığı
müsteşarı dışındaki tüm müsteşarların, tüm genel müdürlerin, seçimle gelmeyen
tüm başkanların görevi de sona eriyor.
Birinci sorum: Sayın
Bakan, bu yasayla siz, müsteşar, genel müdür ve daire başkanlarını devletin
memuru olmaktan çıkarıp, hükümetin memuru yapmıyor musunuz?
İkinci sorum: Bu
maddeyle, bu görevlilerin, görevlerini yaparken, kamu yararı yerine, parti
yararı gözetmelerini nasıl önleyeceksiniz?
Üçüncü sorum: Örneğin
Dışişleri Bakanlığının çok başarılı bir müsteşarının hükümetle birlikte
gitmesinde ne kamu yararı görüyorsunuz?
Son sorum: Anayasanın 128
inci maddesindeki "kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" hükmüne
ilişkin Anayasa Mahkemesi içtihatı, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve
kamu hizmetlerinin hukukî rejimi konularında önemli açıklıklar getirmektedir.
Anayasanın 128 inci
maddesinin mantığına göre, genel idare esaslarına göre kamu hizmeti yürüten bir
yapıda, idare, mutlaka kamu görevlisi çalıştırmak zorundadır. Bu nedenle,
Anayasa Mahkemesi, kamu hizmeti ile hizmetin görülmesi arasında kamu görevlisini
aramakta, bunun bulunmaması halindeyse iptal kararı vermektedir.
46 ncı maddedeki, tam
zamanlı, kısmî zamanlı olarak ve kadro şartına bağlı olmaksızın sözleşmeli
statüde personel çalıştırılacağı hükmü, Anayasanın 128 inci maddesine açıkça
aykırı değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, personel rejiminin temelini belirleyen bu maddeye göre, memurlar
ile diğer kamu görevlileri -yani, sözleşmeliler- hizmete alınmada ve yükselmede
aynı esasa tâbi olacaklardır; ama, sahip oldukları görev, hak, yükümlülük,
performans ölçütleri farklı şekillerde belirlenecektir. Sözleşmeliler, bu
açıdan, işçiler gibi muamele görecektir. Buna karşın, değerlendirme bakımından memur
ile sözleşmeli aynı ilkeye bağlıdır; performans değerlendirmesi ilkesine bağlı
olacakları açıkça belirtilmiştir. Ne var ki, işçilerin değerlendirilmesindeyse
performans değerlendirmesi olacağı açıkça belirtilmemiştir. Memur sözleşmeli
için açıkça belirtilme gereği duyuluyor, işçiler için böyle bir hüküm
getirilmiyor. Demek ki, işçiler performans değerlendirmesine tâbi tutulmayacak.
Şimdi, sorularımı
soruyorum Sayın Bakan.
1- Memurlar ile diğer
kamu görevlilerinin hizmete alınması ve yükselmesi aynı esaslara bağlanmıştır.
Peki, bu durum, hem kadro karşılığı sözleşmeliler hem de kadrosuz sözleşmeliler
için geçerli bir hüküm müdür?
2- İşçilerin
değerlendirmesinde, performans değerlendirmesi söz konusu olmayacak mıdır?
3- Bu maddeyi gerçekten
olgunlaşmış ve yeterli buluyor musunuz?
4- Üst düzey memurlar
hükümetle gelip hükümetle gidecek diyorsunuz. Bu giden memurlar nereye gidecek,
onu bir açıklığa kavuşturur musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Bakan, Ömer Dinçer'i sormayacağım, o konudaki sorular bir tarafa.
Bu maddeyle, kamu
görevlileri büyük ölçüde siyasallaştırılıyor ve üst makamlara karşı da sorumlu
oluyor. Üst makamların tamamı da (müsteşar, başkan, genel müdür) hükümetle
gelip, hükümetle gidiyor.
Şimdi, böyle olunca:
1- Bürokrasi fazlasıyla
siyasallaşmış olmayacak mı? Kamu görevi tamamen siyasallaşmayacak mı?
2- Böyle yapınca, doğal
olarak, kamu görevlilerine siyasetle uğraşma olanağı, siyasî partilere üye olma
hakkı vermeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız, bun hakkı ne zaman
vereceksiniz?
3- Ülkemizde, insan
kaynaklarının kötü kullanıldığı ortada. APK olayına nasıl bakıyorsunuz? Oranın,
nitelikli insanların işsiz bırakıldığı bir alan olmasını nasıl düzelteceksiniz
bu yasaya göre?
Sayın Başkan, son sorum:
IMF'ye, Maliye Teftiş Kurulunun kapatılacağı yönünde, hükümetiniz tarafından
bir taahhüt verildi mi ve sonra, bu ne oldu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Buyurun Sayın Değerli.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanıma bir soru soracağım.
Borcu olan Cumhuriyet
Halk Partili belediyelerin gelirleri kaynağından kesiliyor, gönderilmiyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin 3,5 katrilyon lira borcu var. Acaba, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin de bu ay parası kesilmiş midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Değerli.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bana kaç dakika süre kaldı Sayın
Başkan?
BAŞKAN - Cevap verme
süreniz 3 dakika 30 saniyedir.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Niye benim hakkımı soru soran
arkadaşlara veriyorsunuz?
BAŞKAN - Arkadaşların
süreyi dikkatli kullanmaları gerekirdi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi,
Anamuhalefet Partisi. Tabiî, anamuhalefet partileri, demokrasilerde, muhtemel
iktidar partileridir. Sizin, bize, böyle bir düzenleme yaptığımız için teşekkür
etmeniz lazım. Gerçekten iktidara gelmekte samimî iseniz, bakın size imkân
sağlıyoruz; bizim atadığımız müsteşarlar, genel müdürler, iktidara geldiğinizde
kendiliklerinden ayrılacaklar, siz de kendi adamlarınızı atamış olacaksınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İyiyse, başarılıysa yerinde kalsın.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kaldı ki, bu düzenleme, mutlaka o
kişileri görevden alma sonucunu doğurmaz. Siyasî iktidar, o müsteşarla, o genel
müdürle çalışmak istiyorsa, çalışmaya devam eder.
Bakın, Türkiye'de her
değişen iktidarın ilk birkaç ayında, mutlaka
-biz hesap ettik- ortalama 600 üst düzey bürokrat değiştirilmiştir;
çünkü, her siyasî iktidarın -tabiî, müsteşar, bir bakanın veya bir başbakanın en
yakın mesai arkadaşıdır- güvenebileceği insanların olması lazımdır. Biz, bu
düzenlememizle, tüm hükümetler döneminde, ilk altı ayda yapılan ortalama 600
civarındaki üst düzey yönetici değişikliğini 200'e indiriyoruz, gerçekten 200'e
indiriyoruz. Bu, şu andaki fiilî uygulamadan çok daha uygun bir düzenlemedir.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Vekâleten var, tedviren var...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, bunu ilk defa biz keşfediyor
değiliz; ileri Batı ülkelerinde, bu, artık teamül haline gelmiş. Bu,
uygulanabilen bir modeldir. Biz, başka ülkelerde uygulanmış, başarısı görülmüş
olan bir modeli Türkiye'ye getirmek istiyoruz.
Şimdi, Sayın Çetin,
tabiî, çok çetin sorular soruyor gerçekten. İyi ki öğretmen olmamışsınız Sayın
Çetin, öğrenciler yanmıştı yoksa.
Şimdi "neden,
işçiler için performans, ödüllendirme öngörülmemiştir" dediniz; çünkü,
işçiler, İş Kanununa tabidir de ondan. İş Kanununa tabi oldukları için, eğer
onlarla ilgili böyle bir ölçü getirilecekse, İş Kanununda getirilir; çünkü, zaten,
toplusözleşme imkânları var. Ayrıca, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle
ilgili performans ölçütlerinin hangi yasal düzenlemede getirileceğini, daha
önceki maddeleri görüşürken ifade etmiştim. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
yerine geçsin diye şu anda çalışmaları devam eden Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlileri Kanunu Tasarısı taslağı, TODAİE'nin bir çalışmasıyla şu anda
gündemdedir; memur sendikalarımız, konfederasyonlarımız bu çalışmalara davet
edilmişlerdir, onlar da önerilerini getireceklerdir. Oradan bir metnin bize
gelmesini istiyoruz. Bizim dışımızda, hükümetin dışında, bu konuda
tecrübelerine güvendiğimiz, böylesine bir kamu kuruluşuna verdik bu çalışmayı
biz. Orada çalışmaları yapılacak ve bize gelecek; biz de Bakanlar Kurulunda
tartışacağız.
Sayın Çetin, grup adına
yapmış olduğunuz konuşmada "bu tasarı çıktığında kamu görevlileri mağdur
edilmeyecektir, onlar bir zarara uğramayacaklardır" dediğimi ve bunun bir
yalan olduğunu ifade ettiniz. Bunu ben söylemiyorum Sayın Çetin; bu tasarının
geçici 7 nci maddesini okursanız, geçici 7 nci maddesinde benim ne demek
istediğimi göreceksiniz, okuyun orada. Hiç kimsenin mağdur edilmeyeceğini,
herkesin müktesep haklarının korunacağını, geçici 7 nci maddeyle biz teminat
altına alıyoruz. O bakımdan, o söz, tasarının bir sözüdür.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir
de belediyeyi söyleyin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, tabiî, belediyeyle ilgili soru
bu maddeyle ilgili değil; ama, bakın, biz, iktidara geldiğimiz günden beri,
hangi siyasî partiye mensup olursa olsun, belediyelerimizin borcu ne olursa
olsun, mutlaka, hakedişlerinin yüzde 60'ını gönderiyoruz
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan, o zaman, yarın sizden istiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bana Maliye Bakanlığının, İller
Bankasından sorumlu ilgili Bakanın -Bakanlar Kurulunda bu zaman zaman gündeme
gelir- vermiş olduğu bilgi budur, ölçü budur. Bunun dışında farklı bir uygulama
varsa, özel bir örnek varsa, getirin, ben takip edeyim; oldu mu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Pazartesi getireceğim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Peki...
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bir düzeltme ihtiyacı var.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
böyle bir uygulama yok.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çok kısa bir düzeltme yapacağım, Sayın Bakanla ilgili.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım zannediyorum yanlış anladı. Ben hem acil eylem
planındaki hem gerekçedeki hem de bu tasarıdaki ortak hükümleri ve söylemleri
dile getirerek, Sayın Bakanımızın hiçbir kamu görevlisinin, çalışanın zarar
görmeyeceğini söylediğini, ya belgelerin ya da Sayın Bakanımın yalan
söylediğini, bunların ikisinin de doğru olmasının imkânsız olduğunu dile
getirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bizim elimizdeki referans şu yasa
tasarısıdır; burada ne varsa, odur.
BAŞKAN - Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İnsan kaynakları yönetimi" başlıklı 46
ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nejat
Gencan |
Yavuz
Altınorak |
Salih
Gün |
|
Edirne |
Kırklareli |
Kocaeli |
|
Vedat
Yücesan |
Ali
Dinçer |
Ali
Topuz |
|
Eskişehir |
Bursa |
İstanbul |
|
Ali Rıza
Gülçiçek |
M. Vedat
Melik |
İsmet
Çanakcı |
|
İstanbul
|
Şanlıurfa |
Ankara |
|
|
Erdal
Karademir |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
konuşacak mısınız?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 46 ncı
maddesiyle hem üst düzey yöneticileri siyasî kadro haline getirilmekte hem de
statü hukuku terk edilerek kamu hizmetinde istihdam sözleşmeli personel üzerine
kurulmaktadır. Düzenleme esnek çalışma koşulları getirmekte, kamu görevlilerini
örgütsüz ve iş güvencesinden yoksun bırakmaktadır.
46 ncı maddeyle,
"performans ölçütleri" kavramı getirilmiş, ancak bu ölçütlerin neler
olduğu yolunda bir düzenleme yapılmamıştır. Yani, performans ölçütlerini
belirleme yetkisi yürütmenin takdirine bırakılarak aslî düzenleme yetkisi
yürütmeye verilmektedir.
Belirtilen gerekçeler ve
hazırlanmasında sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlamak üzere, 46 ncı
maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi
okutuyorum:
Başka kurumlarda personel
görevlendirme
MADDE 47. - Bakanlıklarda
bakanın, il özel idarelerinde valinin, belediyelerde ise belediye başkanının
talebi ve ilgilinin ve kurumunun muvafakatı üzerine, merkezî idare
personelinden memur statüsünde olanlar mahallî idarelerin yönetici kadrolarında
veya bakanlıklarda geçici olarak görevlendirilebilir. Bu personel, kurumundan
izinli sayılır ve asıl kadrosuyla ilgisi devam eder. Bunların terfileri başkaca
bir işleme gerek kalmaksızın kurumlarınca yapılır. Bu hükme göre
görevlendirilenler, görev sürelerince, görevlendirmeye ilişkin belgede
belirtilmek kaydıyla malî ve sosyal haklarını görevlendirildikleri kurumdan
alabileceği gibi, kadrolarının bulunduğu kurumdan da alabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEDAT
PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 47 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini sunmak için söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 47 nci maddesi, kısaca, başka kurumlarda personel görevlendirmeyi
içermektedir. Bu maddeye göre, bakanın, valinin veya belediye başkanının
talebiyle, merkezî idare personeli olup memur statüsünde bulunanlar mahallî
idarelerin yönetici kadrolarında ya da bakanlıklarda geçici olarak
görevlendirilebileceklerdir. Tasarının bu maddesi, bir önceki "İnsan
kaynakları yönetimi" başlıklı 46 ncı maddenin tamamlayıcısı olarak
değerlendirildiğinde tüm masumiyetini yitirmektedir. Her iki maddede üstü
örtülü bir şekilde ifade edilen hükümlerin açık anlamı şudur: Kamu
çalışanlarının performansı, siyasete iyice yaslanmış, yarı siyasî, yarı
bürokrat diye tanımlanabilecek bir yapının tartışmalı objektiflik değerleriyle
tespit edilecek ve kamu çalışanları, performans ölçütünü, Demokles'in kılıcı
gibi, her yıl sözleşme yenileme dönemlerinde enselerinde hissederek, âdeta,
korkuyla yaşayacaklardır. Personel, aynı zamanda, yetkili otoritenin isteği
uyarınca, süresi belli olmayan geçici görevlendirme kararlarıyla da muhatap
olacak. Bu durum ise, beraberinde çalışanın mağduriyetini getirebilecektir.
Yine, tasarının 46 ncı
maddesiyle hükme bağlanan personelin geçici görevlendirilmesi, ilgilinin
muvafakatine, yani, amirinin inisiyatifine bırakılmakta; bunun ise hangi
kriterlere göre tespit edileceği belirtilmemektedir.
Sayın milletvekilleri,
kamu çalışanlarıyla ilgili çok ciddî sıkıntıları taşıyan tasarı, devlet
memurluğunu istisnaî bir hale getirmektedir. Sözleşmeli personel olmayı esas
durum haline getiren ve yaklaşık 1 500 000 devlet memurunu sözleşmeyle karşı
karşıya bırakan tasarı, son derece yanlış, sıkıntılar ortaya çıkarabilecek bir
anlayışın ürünüdür ve devlet memurlarının "geçici görev" adı altında
başka yerlerde görevlendirilmesine imkân tanımaktadır. Bu durum, siyasî
kayırımcılığı, daha uç noktada ise partizanlığı ortaya çıkarabilecek bir
yaklaşımdır ve geçmişten günümüze memurlarımızın şikâyet ettiği sürgün kurumunu
yasallaştırmaktadır. Öyle ki, "artık şurada görevlisin" diyen
amirine, memur "gidemem" diyemeyecek, gitmediği takdirde de karşısına
istifa kurumu çıkacaktır. Bununla birlikte, kamu hizmeti, sürekli sunulan bir
hizmettir. Sürekli sunulan bir hizmette ise, kamu görevlilerinde de süreklilik
esas olmalıdır; yani, personelin iş güvencesi olmalıdır. Yarınım ne olacak
kaygısı olan, evine götüreceği ekmeğin kaygısını duyan insanların nasıl verimli
olabilecekleri, hiç kuşkusuz, bu tasarıda düşünülmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının ilgili maddeleri, örtülü olarak, kamu çalışanı sayısının azaltılacağını
da belirtmektedir. Kamu görevlisi sayısının çok olduğu ve bunun azaltılmasının
gerektiği gibi bir iddiayı taşıyan tasarının bu iddiası gerçekçi değildir.
Rakamlar gösteriyor ki, 2002 verilerine göre Türkiye'de 2 750 885 kamu çalışanı
görev yapmaktadır. OECD verilerine göre kamu personelinin nüfusa oranı
Finlandiya'da yüzde 10, Fransa'da yüzde 8, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde
7, Almanya'da yüzde 5, Türkiye'de yalnızca yüzde 3,3'tür. Bu rakamlar,
Türkiye'de kamu görevlisi sayısının çok fazla olduğu iddiasını yalanlamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
tasarıya kamu çalışanlarını ilgilendiren bütünsellik içinde bakıldığında, kamu
çalışanlarına ilişkin ciddî hiçbir tasarım içermemektedir. Kamu çalışanları yok
değilse bile, açıkça önemsiz sayılmaktadır. Hizmetlerin düzenli, sürekli,
verimli, etkin ve tarafsız bir biçimde yerine getirilmesini sağlayacak, kamu
çalışanlarının liyakat ilkesine dayalı olarak işe alınmaları, yükseltilmeleri,
güvenceleri, hak ve sorumlulukları, örgütlenmeleri ve benzeri konularda tasarı
tamamen yetersizdir. Reform olarak sunulan tasarının yasalaşması halinde,
yüzbinlerce çalışan ve onların milyonlarca yakını olumsuz yönde etkilenecektir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının öngördüğü, merkezî yönetimin yerine getirdiği görevlerden birçoğunun
yerel yönetimlere devredilmesinin beraberinde getirdiği bir diğer sorun ise,
kamu personelinin karşılaşacağı yeni durumdur. Tasarı, bu personelin statüsünün
ve kadrolarının esas itibariyle saklı tutulmasını öngörmesine karşılık, kısa bir
zaman sonra, Genel Kurula getirilecek Yerel Yönetimler Yasası Tasarısında yer
alan, "yerel yönetimlerde istihdam esas olarak sözleşmeliliğe
dayanır" hükmüyle ortaya bir kaos
çıkacaktır. Eğer, Yerel Yönetimler Yasası Tasarısı, şimdi görüştüğümüz tasarının
hemen ardından yasalaşırsa, bu konuda daha sonra yürürlüğe giren hükümler,
öncekini değiştirmiş olacak ve böylece, yerel yönetimlere devredilen kamu
personeli, memurlar da dahil olmak üzere, sözleşmeli personel statüsüne
alınacaktır. Bunun doğuracağı sonuç çok açıktır; önceden memur statüsünde
olanlar da dahil olmak üzere, tüm personel sözleşmeli statüsüne alınacaktır.
Bu, özellikle memurlar bakımından ciddî bir meslekî hak ve güvence kaybı
anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri,
kamu yönetiminin yeniden yapılanması önemli bir ihtiyaçtır. Bu düşünceyi, CHP
Grubu olarak biz de dile getirdik, biz de söyledik; ancak, Türkiye tarihine
baktığımızda bugüne kadar sağ politikalar yönetimi merkezîleştirmişlerdir. Kamu
yönetimini, hantal, işlemez, üretemez, verimsiz, pahalı bir hale
getirmişlerdir. Bu yaklaşımla bakacak olursak, itibarı zedelenen kamu
yönetiminin, gerçekten, yeniden, çağdaş ve verimli olarak yapılandırılması
gerekmektedir.
AKP Hükümetinin, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısını bir bütün olarak ele aldığımızda, tasarıyla
aslında sosyal devletin tasfiyesine yönelik uygulamalarına ilişkin bir
başlangıç yaptığı açıkça ortadadır. AKP Hükümetinin her yerde olduğu gibi
burada da ciddî bir takıyye yaptığı görülmektedir.
Sivil toplum örgütleri,
sendikal kuruluşlar ve diğer örgütlerle, kendisine göre bir birliktelik
oluşturduğu görüntüsünü veren hükümet, her şeyi kendi istediği, kendi dayattığı
zemine oturtmaktadır. Sosyal devleti tasfiye eden, Türkiye'de kamu kavramını,
kamu hizmetini, kamu görevlisini ortadan kaldırmayı amaçlayan bu tasarı,
devlet-yurttaş ilişkisi yerine işveren-müşteri ilişkisini ikame etmektedir.
Büyük sıkıntılar, sakıncalar, tehlikeler ortaya koyabilecek bu tasarı,
Türkiye'yi yönetim bütünlüğünün dışına çıkarmaya yönelik, üniter yapısına
saldıran bir tasarıdır.
Kuşkusuz ki, Türkiye'nin
idarî bir reforma ihtiyacı vardır; fakat, bunun hem idarî işlerin
basitleştirilmesi ve hızlandırılması hem de suiistimalleri önleyecek ciddî bir
denetim sisteminin geliştirilmesi suretiyle yapılması gerekirken, tasarıda
böyle bir nitelik görülmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, bu şekliyle Anayasaya aykırı maddeler de
içermektedir. Tasarının temelleri, merkezî idare ile mahallî idareler
arasındaki görev bölüşümünün yeniden yapılması ve merkezî idare ile mahallî
idarelerin, tüm kamu hizmetlerini özel sektöre gördürebilme yetkisi
verilmesidir. Yasa taslağının kurduğu bu yeni yetki ve görev bölüşümü, anayasal
dengeyi bozmaktadır.
Türk idarî sistemini,
piyasa odaklı bir anlayışla, bütünüyle değiştirmeyi hedefleyen kamu yönetimi
tasarısının bu haliyle yasalaşması durumunda, Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmesi güçlü bir olasılıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Pekel,
toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; reformlar, toplumların ihtiyaçlarından
doğar ve toplumların geleceğini etkiler. Reform niteliğinde sunulan bu tasarı,
tüm toplum kesimlerinin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, tüm siyasî
partilerin görüşleri alınarak hazırlanması gerekirken, bu yapılmamış,
katılımcılıktan uzak, sakat bir düzenleme olarak Genel Kurula getirilmiştir.
Tasarı bu haliyle, ne yazık ki bir reform değildir. AKP Hükümetinin dikkate
almadığı bu konu, ülkenin geleceğinde onarılmaz yaralar açacaktır.
AKP Hükümetini buradan
uyarıyoruz, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan, toplumu zorlayan, mağdur
durumda bırakan bu tasarıyı, daha çağdaş, daha verimli, daha yararlı bir hale
getirmek için henüz zamanımız bulunmaktadır; bunun için geç kalmış
sayılmazsınız.
Sözlerime burada son
verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pekel.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (Alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 47 nci maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisimize sunulan
ve komisyonlarımızdan geçen son tasarıyla ortaya konulmak istenen yönetim
yapısında, devlet-vatandaş ilişkisinden ziyade, işveren-müşteri ilişkisine
dönüştürülerek, hangi amaçla, ne zaman, nerede, niçin kullanılacağı belli
olmayan bir düzenleme ortaya konulmaktadır; devlet ciddiyetinden
uzaklaştırılmaktadır. Bu tasarıyla, Türkiye, etnik şehirlere ayrılarak, bu
şehirlerde, özelleştirme ve yerelleştirme adı altında, kendi etnik yapılarına
göre kadrolaşmaya gidilerek, kendi çalışanlarını, kendi memurlarını kendi
belirleyerek, etnik bir yerel yönetim sistemi getirilmek istenmektedir.
46 ncı maddenin beşinci
paragrafında "Hükümetin görevi sona erdiğinde, Millî Savunma Bakanlığı
Müsteşarı hariç müsteşarlar ile başkanlık ve genel müdürlük şeklinde kurulan
bağlı ve ilgili kuruluşlarda kendi genel kurullarının seçimiyle gelenler
dışındaki başkan ve genel müdürlerin görevleri kendiliğinden sona ermiş
sayılır" ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle, hükümetlerin kadrolaşmasının
önü açılmış olacaktır. Bu görevlere atanan bürokratlar, atanmalarını sağlayan
hükümetlerin başarılı olabilmesi için, alt kadrolarını da kurmak
isteyeceklerdir. Bu kadroları yaparken, kanun ve yönetmeliklerin elvermemesi
durumunda, geçici görevlendirme maddesinin uygulanmasını sağlayarak,
istediklerini istedikleri şekilde atayabileceklerdir, şu anda yapılan
atamalarda görüldüğü gibi.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, genel olarak, kamu kurum ve kuruluşlarında, personele görev
verilirken ve hatta yönetici atanırken, çoğu kez, eğitimine, başarısına ve o
görevi yapıp yapmayacağına bakılmamaktadır. Bu durum da, işlerin istenilen
seviyede yürümemesine ve hizmetlerin aksamasına sebep olmaktadır. Bu, 58 inci
ve 59 uncu hükümetler dönemi atamalarında çok belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Birçok bakanlığın genel müdürlük ve daire başkanlıkları geçici görevle gelen
vekiller tarafından idare edilmektedir. Geçici görevlendirmelerin yerel
yönetimlerde de oluşturulması halinde, bankamatik memurlar çoğalacaktır;
partizanlık artacaktır, adam kayırmalar önplana çıkacaktır, bir idarecide
olması gereken eğitim, başarı, kariyer ve liyakatten uzaklaşılacaktır. Geçici
görevli atanan memurlar, geçici oldukları düşüncesiyle kanun ve yönetmeliklerde
tavizkâr davranacaklar, usulsüzlük ve yolsuzluklar artacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 47 nci maddenin gerekçesinde, mahallî idarelerde, özellikle
yönetici kadrosunda personel sıkıntısı daha da artmaktadır denilmektedir. Başka
bir kurumdan yönetici atanması halinde iş disiplini bozulacak ve alt kademede
verim düşecektir. Geçici görevlendirme yerine, norm kadro uygulaması ile
hizmetiçi eğitim seminerleri açılarak personel yetiştirilmesinin, liyakat
sistemiyle alt kademeden personel atanmasının daha sağlıklı olacağı kanaatini
taşımaktayım. Geçici görevlendirmenin yerine, sorumluluk bilinci içerisinde
hareket edecek akıllı, deneyimli, gerekli eğitimi almış asil memurlar
atanmalıdır. Yine, 47 nci maddede hükümetin teklif ettiği ve komisyonun aynen
kabul ettiği metin içerisinde, geçici görevle görevlendirilen personel için
"kurumundan izinli sayılır denilmektedir ve bunların terfileri başka bir
işleme gerek kalmaksızın kurumlarınca yapılır" ifadesi yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, izinli saydığınız, görmediğiniz, denetleyemediğiniz,
tanımadığınız bir personelin terfiini nasıl yapacaksınız? Burada, geçmişte
görev yapan çok değerli belediye başkanı arkadaşlarım var. Bu, etik açıdan
doğru olacak mıdır?
Değerli milletvekilleri,
bu üzerinde konuştuğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, usulsüzlükler ve
yolsuzluklara meydan verebilecek çelişkilerle dolu bir tasarı halindedir. Bu
nedenle, belki tasarının sonuna geldik; ama, bu tasarının, yeniden, çok
kapsamlı bir şekilde değerlendirilmek üzere geri çekilmesini talep ediyor; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, gecenin bu
saatinde görev yapıyoruz; ancak, bir önceki madde sırasında sorduğum sorulara
yanıt vermediniz. Bu nedenle, gerçekten, üzüntülerimi belirtmek istiyorum ve o
sorulara yanıt verilmesini talep ediyorum.
Bunlardan birincisi
şudur: Kamu çalışanlarına ne zaman siyasî partilere üye olma hakkı
tanıyacaksınız?
İkinci sorum: Kurumların
araştırma-geliştirme birimleri bir sürgün yeri olarak kullanılıyor. Siz, insan
kaynaklarının değerlendirilmesinde bu tür sürgün yerleri oluşturacak mısınız,
uygulayacak mısınız?
Üçüncü sorum da şuydu:
IMF'yle yapılan anlaşmalarda Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun kapatılması
yönünde hükümetiniz bir söz verdi mi?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kepenek.
Buyurun Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. Bu yasaya göre,
sözleşmeli eş durumu nakilleri nasıl yapılacak? Örneğin, Antalya'da, İzmir'de
bir öğretmenin, bir subayın, bir polisin eşi de belediyede sözleşmeli sağlık
görevlisi. O subay, öğretmen veya polisin Erzurum'a tayin edildiğini düşünelim.
Sözleşmeli olduğu için, o sağlık görevlisi personel, eşinin yanına nasıl gidecek?
Yani, ya işinden olacak, işini bırakmak zorunda kalacak, eşinin arkasından
gidecek ya da eşinin yanına gittiği zaman, oradaki belediye veyahut il özel
idaresi, senin hizmetine ihtiyacım yok derse, bu tayin nasıl yapılacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarının 47
nci maddesi, başka kurumlarda geçici olarak personel görevlendirmeyi
düzenlemektedir. Buna göre, bakanlıklarda bakanın, il özel idarelerinde
valinin, belediyelerde ise belediye başkanının talebi ve ilgilinin ve kurumun
muvaffakatı üzerine merkezî idare personelinden memur statüsünde olanlar
mahallî idarelerin yönetici kadrolarında veya bakanlıklarda geçici olarak görevlendirilebilir.
Halen, 5442 sayılı İl İdare Yasasında ve Devlet Memurlarını Geçici Süreli
Görevlendirme Yönetmeliğinde, belli koşullarda memurların başka kurumlarda
görevlendirilmesine olanak sağlayan hükümler bulunmaktadır.
Tasarının bu şekliyle,
belli koşullar ortadan kaldırılarak yasallaştırılmasıyla sürgünlerin yasal
dayanağı mı hazırlanmaktadır ya da
hükümetin kadrolarına serbest hareket olanağı mı amaçlanmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, 58 inci ve 59 uncu hükümet döneminde geçici görevle
görevlendirilen kamu görevlilerinin devlete maliyeti ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Kepenek'in daha
önce sormuş olduğu sorulara zaman darlığı nedeniyle cevap verememiştim; çünkü,
kendilerinden önce soru soran arkadaşlarımızın cevaplarını vermeye çalışırken,
bir bakıyorum, süre dolmuş oluyor.
Bu kez, sanıyorum, erken
davrandınız ve ilk soruyu sorma imkânını buldunuz. Daha önceki sorularınızı
cevaplandıramadığım için özür diliyorum. Tekrar sordunuz, "kamu
çalışanlarına ne zaman siyaset hakkı vereceksiniz" dediniz.
Tabiî, bu, Anayasa
değişikliğini gerektirir. Sanıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yakın bir
gelecekte, köklü bir anayasa değişikliğini gündeme alır. Anayasa değişikliği,
iktidar-muhalefet işbirliğiyle bu zamana kadar gerçekleşmiştir; bundan sonra da
o şekilde olmasını temenni ediyorum. Gerek 20 nci Dönemde gerek 21 inci Dönemde
kurulmuş olan uzlaşma ve uyum komisyonları, anayasa değişikliği konusunda
önemli çalışmalar yapmıştı. Dileğim o ki, bu dönemde de bu çalışmalar yapılsın
ve gerçekten, anayasa değişikliği konusunda halkımızın beklediği adımları
atabilelim. Sanıyorum, kamu çalışanlarına siyaset hakkı konusu da bu bağlamda
gündeme gelecektir; çünkü, 2001 Anayasası, memur ve işçi ayırımını kaldırmış ve
her ikisine birlikte "çalışanlar" ibaresiyle hitap etmiştir. Bu,
sizin de bu dileğinize doğru ileri bir adımdır diye değerlendiriyorum.
"Acaba, bu tasarı
bir sürgünü de gündeme getirir mi, sürgün yerleri olacak mı" dediniz.
Mesela, biz, mecburî hizmeti bile kaldırdık Sağlık Bakanlığında. Yani, o
bakımdan, bizim, iktidarımız döneminde ülkemizin herhangi bir yerini sürgün
olarak nitelememiz ve böyle bir uygulama yapmamız mümkün değildir. Bu bizim
aklımızın köşesinden geçmez.
"IMF'ye teftiş
kurullarının kaldırılacağı konusunda bir söz verdiniz mi" dediniz. Bu IMF
heyetleri, Türkiye'ye geldiklerinde genellikle bana da uğrarlar. Yani, birkaç
ayda bir geliyorlar. Memur ve işçilerle ilgili toplusözleşme ve görüşme,
Bakanlar Kurulunda benim uhdeme verilmişti; bu konuları sorsa sorsa bana sorarlar
diye düşünüyorum. Bana hiç böyle bir konu gelmedi, böyle bir talep gelmedi, ben
böyle bir şeye de tanık olmadım.
Sayın Kaptan'ın, sorusunu
iyice anlayamadım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Eş
durumundan tayin olur mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tabiî, bu konuyla ilgili çalışmalar bu
tasarıda yok. Bundan sonra -daha önce de ifade etmiştim- personel yasalarıyla
düzenlenecek olan hükümlerdir. O bakımdan, sözleşmeli personel deyince, kadro
karşılığı sözleşmeli personel var, kadro karşılığı olmaksızın sözleşmeli
personel var. Dolayısıyla, bu yasalarda, hazırlayacağımız ve şu anda üzerinde
çalıştığımız yasalarda, bu nakli ortadan kaldırıcı herhangi bir düzenleme
olması mümkün değildir diye değerlendiriyorum.
Sayın Karademir de "acaba,
bu 47 nci madde, sürgünlerin yasal dayanağını oluşturabilir mi?.." Dikkat
ederseniz, burada bir kelime var; merkezdeki bir kamu görevlisi taşraya geçici
olarak bir göreve gönderildiğinde, kendisinin muvafakati aranıyor. Yani, sadece
çalıştığı kurumun muvafakati değil, kendisi de muvafakat edecek. Böylesine bir
güvence koyuyoruz. "Ben gitmek istemiyorum" derse, muvafakat etmezse,
o zaman nasıl gönderirsiniz? Tasarıya biz bunu da teminat olarak aldık.
Sayın Üstün, "geçici
görevli personelin maliyeti nedir" dediniz. Doğrusu, onu bilmiyorum; onu,
ancak, araştırır ve size yazılı olarak cevap verebilirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır. Önergeleri, geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 47 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen
"memur statüsünde olanlar" ibaresinin "memur ve diğer kamu görevlileri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Hanefi Mahçiçek |
Özkan Öksüz |
|
Ankara |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
Haluk İpek |
Alim Tunç |
|
|
Ankara |
Uşak |
|
BAŞKAN - En aykırı olan
ikinci önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Başka kurumlarda personel
görevlendirme" başlıklı 47 nci maddesinin, tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Ali Rıza Gülçiçek |
Ali Dinçer |
|
İstanbul |
İstanbul |
Bursa |
|
Erdal Karademir |
Vedat Melik |
İsmet Çanakcı |
|
İzmir |
Şanlıurfa |
Ankara |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici görevlendirmeler
için 3046 sayılı Yasada öngörülen süre sınırlaması kaldırılmaktadır. Bu düzenleme, kamu kurum ve kuruluşlarının
bilimsel esaslara göre belirlenmiş norm kadrolarla hizmet vermesi anlayışıyla
bağdaşmamaktadır. Geçici görevlendirilenlerin, kendi kurumlarındaki malî ve sosyal
haklardan mı yoksa geçici görevle gittikleri kurumlardaki malî ve sosyal
haklardan mı yararlanacakları, yürütmenin takdirine bırakılmaktadır. Böyle bir
durum, idareye, belirtilen konuda takdir yetkisini keyfî olarak belirleme
olanağı vermektedir.
Belirtilen gerekçeler ve
hazırlanmasında sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlamak üzere, 47 nci
maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 47 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen
"memur statüsünde olanlar" ibaresinin "memur ve diğer kamu
görevlileri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 47 nci maddesinde başka kurumlarda personel görevlendirilmesinin
ilkeleri belirlenmektedir. Başta mahallî idareler olmak üzere özellikle
yönetici kademesi bakımından karşılaşılan nitelikli personel temini güçlüğünü
aşabilmek amacıyla getirilen maddeye memur statüsünde olanların yanında diğer
kamu görevlilerinin de başka kurumlarda görevlendirilmesine imkân sağlayan bir
hüküm eklenmesinin kanunun amacı bakımından uygun olacağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 47 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
48 inci maddeyi
okutuyorum:
Saklı tutulan hükümler
MADDE 48. - Bu Kanunun,
24 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi hariç olmak üzere İkinci
Kısmındaki hükümler, 46 ncı maddesinin beşinci fıkrası dışındaki hükümler ile
47 nci maddesi hükümleri Millî Savunma Bakanlığı hakkında uygulanmaz
BAŞKAN - Madde hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 48 inci maddesi hakkında görüşlerimi
belirtmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
iktidarların görevleri, elbette ki, halkın her türlü sorununu çözmeye çalışmak
ve çağdaş medeniyetin getirdiği olanaklardan azamî ölçüde yararlanmalarını
sağlamak için her türlü çabayı göstermektir; bu doğrultuda her türlü yasal
düzenlemeyi yapma hakkına da sahiptirler. Ancak, ülkeye getirilecek herhangi
bir yeniliğe önce toplumun ihtiyacının olup olmadığına karar verilmesi, eğer
varsa, bu ihtiyacın nasıl ve hangi yollardan giderileceğinin açıklanması
gerekir. Kime açıklanacaktır veya kimden onay alınacaktır? Elbette ki meselenin
asıl sahibi olan halkın görüşü alınmalıdır. Genel bir görüş birliği sağlandıktan
sonra da, düşünülen değişikliğin yapılmasında ve uygulanmasında hiçbir sorun
kalmayacaktır.
Bu tür iktidar
davranışlarının örneklerini, son yıllarda, çok önemsiz konularda dahi,
gelişmiş, çağdaş ülkelerde sık sık görmekteyiz; ama, hepimiz biliyoruz ki, bu
tür davranış biçimlerine ancak katılımcılığı ve çoğulculuğu benimsemiş, esas
iktidarın parlamenter çoğunluğu elinde bulunduran hükümette değil halkın
kendisinde olduğuna inanan, demokrasi kültürüne sahip toplumlarda rastlamak
mümkündür. Demokrasinin temel kurallarının dahi bir türlü yerleştirilemediği,
ekonomik, siyasî, hukukî kimliğini bir türlü bulamayan ve kültürel kimliğini
giderek kaybeden bizim gibi toplumlarda ise, bu değişimi sağlayan dinamikler
başka şekillerde oluşagelmiş ve o şekilde devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, son
ikiyüz yıldır, bu toprakları yöneten insanların çıkardığı tüm önemli yasalar
veya yaptıkları tüm önemli düzenlemeler, maalesef, yabancı ülkelere danışılarak
veya onlara benzemek için veya daha kötüsü, onlar öyle istiyor diye
yapılmıştır; yani, son ikiyüz yıldır, yabancı ülkeler, çoğunlukla da bizim
şimdi girmek için can attığımız Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Amerika
Birleşik Devletleri ne demişse öyle olmuştur. Bunun çok değişik versiyonları
vardır. Bazen, eğer, bizim gibi olmak istiyorsanız, sosyal yaşamınızla ilgili
şu yasayı çıkarın; yok ekonomik sıkıntıları atlatmak istiyorsanız, şöyle
davranın gibi telkinlerde bulunmuşlar ve bu ülkede, her zaman da, kendilerini
destekleyen taraftarlar bulmuşlardır. Bu dayatmalara, bu empozelere karşı
çıkanlar, bazen çağdışı veya geri kafalı, bazen de komünist insanlar veya
partiler olarak suçlanmışlardır. Bunun tek istisnası, Türkiye halkının
inandırıldıktan sonra verdiği mücadele sonunda kurduğu cumhuriyet ve o yıllarda
alınan temel ekonomik kararlarla yapılan yatırımlardır; ancak, halkı
önemsemeyen, milletin devlet için var olduğu düşüncesinde olan atanmış memurlar
ile halkın tamamının benimsemediği seçim yasalarıyla Meclise gelmiş, seçilmiş
yöneticilerinin büyük bir kısmı, yapılan bu empozeleri, halkın menfaatına uygun
olup olmadığına bakmadan veya halkın yaşamını kökten değiştirecek olan çok
önemli kararları alırken dahi, halka sorma gereğini bile duymamışlardır.
Değerli milletvekilleri,
günledir, burada, gece geç saatlere kadar bu kürsüde konuşan birçok
konuşmacının da defalarca belirttiği gibi, ülke insanımızın yaşamını çok
yakından ve uzun süreli etkileyecek bir yasa tasarısını görüşmekteyiz. Bizim
düşünce ve görüşlerimize göre, 22 nci Dönem milletvekillerinin şu ana kadar görüştükleri
en önemli yasa tasarısıdır; ancak, bu kadar önem arz etmesine rağmen, ilgili
bütün kurum ve kuruluşlarca yeterince tartışılamamış, vatandaşa ise sorma
gereği bile duyulmamıştır. Anayasa kadar önemli olan böyle bir yasa bütün
illerde halka anlatılmalı ve bu kanunla birlikte yaşamlarının nasıl
değişebileceği izah edilmelidir.
Bazı maddelerinin
Anayasamıza uygun olmadığı gerekçesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderileceği kesin gözüyle bakılan böyle bir yasanın görüşülmesi sırasında,
Anamuhalefet Partisi olarak, en azından, iktidarı uyarma ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza gerçekleri anlatma zorunluluğunda olduğumuzu, başta, İktidar
Partisi olmak üzere, herkesin anlaması gerektiğine inanmaktayız.
Değerli arkadaşlar, son
maddelerine yaklaştığımız bu kanun tasarısı üzerinde, birçok konuşmacı
arkadaşımız görüşlerini dile getirdiler; ama, ben de, birkaç önemli konuya
tekrar dikkatinizi çekmek isterim.
Bu yasa tasarısıyla,
yerel yönetimlere birçok görev, yetki ve malî kaynak aktarılırken, bunları
denetleyici bir mekanizma önerilmemektedir. Teftiş kurullarının kaldırılarak,
merkezî ve yerel yönetimlerin tüm denetlenmesi Sayıştaya yüklenmektedir.
Sayıştayın yapısı ve personelinin nitelikleri değiştirilmeden, böyle bir
denetimin gerçekleştirilmesi imkânsızdır; ancak, Sayıştayın denetimi bizzat
yapmayıp başkalarına yaptırması olanağı da sağlandığı için, bunda amaç, bir
süredir Türkiye'de özel firmaların yaptırdığı gibi, bu denetimleri yabancı
kurumlara yaptırmaktır.
Merkezî devletin
hantallığı ve kırtasiyeciliğinin iktisadî kalkınmanın önündeki en önemli
engeller olduğu gösterilerek, kamu yararı kavramı bir tarafa bırakılırken,
verimlilik, etkinlik ve kârlılık gibi kavramlara sihirli işlevler yüklenerek
yüceltilmektedirler.
Yine, bu bağlamda, söz
konusu tasarının ilgili maddelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunlarla
kendilerine açıkça görev olarak verilmeyen alanlarda işletme kuramayacağı, mal
ve hizmet üretimi yapamayacağı, yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarına giren
görev ve hizmetler için yerel düzeyde birimler kuramayacağı; yerel yönetimlerin
görev, yetki ve sorumluluk alanlarına giren konularda, merkezin, bu yetkileri
kısıtlayıcı ve yerel yönetimleri zayıflatıcı tüzük ve yönetmelikler
çıkaramayacağı ve buna benzer hükümler getirilmektedir. Böylece, teknolojik ve
toplumsal gelişmenin zorunlu kılacağı ve ulusal ölçekte yerine getirilmesi
gereken işlevlerin merkezî hükümet görevleri arasına alınması, ancak bu
konularda yeni yasalar çıkarılmasıyla mümkün olacaktır. Halbuki, yapılması gereken
ise, bunun tam tersi olmalı ve bu türden sınırlamalar yerel yönetimler için
getirilmelidir. Merkezî hükümetin yetkilerinin önemli bir bölümünün yerele
devredilmesinin gerekçeleri gösterilirken, ekonomik etkinlik ve demokratikleşme
amaçları da ortaya konmaktadır; ancak, merkezî hükümetin yetkilerinin büyük bir
çoğunluğunun yerel yönetimlere devredilmesinin ne ekonomik gelişmeyi ne de
demokratikleşmeyi güçlendirme olasılığı vardır. Aksine, ülkemizin sosyal yapısı
gözönüne alındığında, özellikle küçük bölgelerde, ekonomik ve demokratik yapı
bazı insanların aleyhine gelişebilecektir.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, bu yasa tasarısıyla birlikte, yerel yönetim birimlerinin küresel
sermayeyle bütünleşmesini kolaylaştırıcı bir model sunulmaktadır. Buna göre, yerel
yönetimlerin yabancı bankalardan borç alabilmesine ve tahkim yasalarına tabi
olabilmelerine imkân vermektedir. İşte, başlıbaşına bu ibare bile, bu yasa
tasarısının daha büyük bir titizlikle incelenmesini gerektirmektedir.
Değerli arkadaşlar,
aramızda, Türkiye'nin çok değişik bölgelerinde idareci olarak çalışmış çok
değerli milletvekilleri vardır. Bu arkadaşlarımızın, ülkemizin şartlarını
bizden çok daha iyi bilmeleri gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Melik.
MEHMET VEDAT MELİK
(Devamla) - Şimdi, biz, bu tasarıyla,
çok değerli yeraltı kaynakları ve dünyada eşi bulunmayan coğrafî güzelliklere
sahip olan, ancak, bunu şimdiye kadar değerlendirme imkânı bulamayan bir yerel yönetim
birimine, sahibi bulunduğu bu güzellikleri, bu kaynakları değerlendirebilmek
için, yabancı bankalarla veya yabancı yatırımcılarla, bire bir, merkezî
yönetimin onayını almadan anlaşma yetkisi veriyoruz. Ülkemizin şartlarını
düşündüğünüz zaman, iyi niyetli olmayan yatırımcıların hangi amaca hizmet etmek
için bu tür yatırımlara girişebileceğini, Türkiye'yi tanıyan her insanın
anlayabileceği kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin çıkarları, halkımızın huzuru için, bu tasarının, şimdilik geri
çekilerek, komisyonlarda daha detaylı görüşüldükten ve halka daha iyi
anlatıldıktan sonra Yüce Meclisin huzuruna getirilmesi düşüncesiyle, hepinizi
saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Melik.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Erdal Karademir; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 48 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hiç kuşkusuz, ülkemizde,
bir kamu yönetimi reformuna ihtiyaç vardır. Demokratik devletin egemenliğini,
yetki bütünlüğünü yeniden inşa edecek, yasama, yürütme, yargı erkini bir bütün
olarak ulusa geri verecek, halkın ve çalışanların yararına çözümler
getirebilecek bir reforma elbette ihtiyaç vardır; çünkü, ülkemizde, bölgeler
arasında dengesizlik var ise, Marmara Bölgesinde kişi başına gelir 11 000
dolar, Doğu Anadoluda 100 dolar ise, işsizlik resmî rakamlarla yüzde 19'lara
ulaşmış, sağlık hizmetlerine ayrılan kaynak halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzak ise, eğitimde kaynak yetersiz ve fırsat eşitliği ortadan kalkmış ise,
eğitim gibi kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü piyasa koşullarında
yürütülüyorsa; ulaştırma, haberleşme, madencilik, enerji, tarım, çevre ve
orman, imar, kültür ve turizm, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik hizmetleri
halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak ise, bu ülkede gerçekten kamunun
yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç vardır.
Kamu yönetimi reformu,
ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bölgeler arasındaki adaletsizliği ve kamu
hizmetlerinden yararlanmadaki eşitsizliği ve yetersizliği çözümleyecek, ülke
kaynaklarının adil bir biçimde dağılımını sağlayacak düzenlemeler olmalıdır.
Ancak, söz konusu tasarı, kamu yönetiminde reform iddiasıyla, kamunun
görevlerini özelleştirme yoluyla sırtından atma çabasının ürününden başka bir
şey değildir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarı, kamu yararı ilkesinden, piyasa ilkelerine geçişi düzenlemektedir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, iddia edildiğinin aksine yerel yönetimleri
güçlendirmek ya da etkin veya verimli kamu hizmeti sunmak amacına hizmet
etmemektedir. Yapılmaya çalışılan, kamu hizmetinin piyasayla ve yurttaşın
müşteriyle değiştirildiği bir yerelleştirme projesidir. Ne yazık ki, bu tasarı,
kamu yararı ilkesinden vazgeçilen kamu hizmetlerinde piyasanın belirleyiciliği
ilkesine geçişi düzenlemektedir ve bu tasarı, devlet sistemini yerellik ve
özelleştirme ilkeleri üzerinde değiştirmeyi amaçlamaktadır.
Değerli arkadaşlar, kamu
hizmeti nedir; kamu hizmeti toplumsal gereksinimlerin giderilmesi için
ortaklaşa alana sunulan hizmettir. Ortaklaşa alana sunulduğu için bir rekabet
söz konusu olamaz; olabildiğince daha fazla insanın yararlanması amacını güder.
Kamu hizmeti, doğası gereği kâr ve piyasa süreçlerinin dışında, sadece kamu
kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilebilir. Kamu hizmetinin genel ilkesi,
süreklilik, eşitlik ve tarafsızlıktır.
Anayasa Mahkememizin
28.6.1995 gün 1995/23 sayılı kararında belirtildiği gibi, en geniş tanımına
göre kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzelkişileri tarafından ya da
bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve ortak gereksinimleri
karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma
sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarı kimindir ve neyi amaçlamaktadır? Elimizdeki tasarılar, yerli
tasarılar değildir. Getirilen bu tasarılar, yabancı kaynaklıdır, dış güçlerin
ve odakların dayattığı çözümlerdir. Tasarının sahibi, IMF, Dünya Bankası, GAT,
OECD gibi ulusüstü kuruluşlardır. Bu tasarı, küreselleşmenin, yani küresel
sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırılması projesidir. Bu tasarı, ulus
devletin niteliğinin değiştirilmesi projesidir. Bu tasarı, uluslararası
sermayenin projesidir. Bu tasarı, kamu kaynaklarının ve kamu hizmet alanlarının
ulusötesi sermayeye aktarılmasını yasal güvence altına alan bir projedir.
Değerli arkadaşlarım, son
zamanlarda çıkan veya tartışılan yasa ve yasa tasarılarına baktığımızda,
Uluslararası Tahkim Yasası, Teknolojik Bölgeleri Geliştirme Yasası, Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasa, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası
ve Turizm Teşvik Yasası, Köy Yasası, Tapu Kanununda yapılan değişiklik ile
orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı, kıyılar ve SİT alanlarında yapılması
düşünülen değişikliklerle ilgili yasa, hazırlayanların niyetlerini ve
amaçlarını ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karademir,
toparlar mısınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, ülkemize dayatılan küresel politikaların bir sonucudur ve ulusal
birliğimizi ve toplumsal varlığımızı tehdit etmektedir. Görünen o ki, sosyal
devlet tasfiye edilerek, toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas
alması gereken kamu hizmeti, ticarî bir işletmeye dönüştürülecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı göstermektedir ki, kamu kaynaklarının tasfiye edilerek
yağmalanmasına zemin hazırlayacaktır. Doğal kaynak ve kamu hizmet alanlarımızda
talan girişimleri yaşanacak ve bu alanlarda, bugün olduğu gibi yarınlarda da,
yerel iktidar odakları ve rant çevreleri, dilediklerini yapabileceklerdir.
Ayrıca, getirilen
düzenlemelerle, yerel yönetimler istasyon görevi üstlenecek, kamu mallarının
ulusüstü sermayeye devri gerçekleşecektir.
Değerli arkadaşlarım,
geliniz, bu tasarıdan vazgeçiniz. Dış güçlerin ya da odakların dayattığı
çözümlere itibar etmeyiniz. Teslimiyetçi olmayınız, ulusal gerçeklere dayalı
çözümler üretiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ülkemiz için insandan,
emekten ve yaşama çevresinden yana ve kamu kaynaklarını yatırıma ve üretime
yönelten ulusal bağımsız bir politika ve strateji izleyiniz.
Bu ülke, her şeyden önce,
hepimizindir. Umarım, hükümet bir kez daha düşünür ve siz AKP milletvekilleri,
aklıselim karar vererek, tasarıyı geri çekersiniz.
Sözlerimi burada
tamamlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, tasarının
"Saklı tutulan hükümler" başlıklı 48 inci maddesini görüşüyoruz.
Sayın Bakanım, ben, saklı kalmamasını arzu ettiğim bir durumun açıklığa
kavuşması için size sorumu yöneltiyorum:
Son Millî Güvenlik Kurulu
toplantısında, bu yasa tasarısı görüşülmeye başlamadan önce, Başbakanlık
Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer'in, temel düşünce ve fikirlerinden dolayı,
kamuoyunda tartışmaların başladığı dönemde Millî Güvenlik Kurulu toplantısının
gündeminde, irticaî faaliyetlerle ilgili sunuş yapacağı kamuoyuna açıklanmıştı;
ama, tam toplantı gününde, toplanma saatlerinde, gündem değişikliği yapılarak,
Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer'in Millî Güvenlik Kurulu toplantısına
katılmadığı, yine kamuoyuna yansıyan bilgiler arasındadır. Sayın Bakanım, siz
de bir Millî Güvenlik Kurulu üyesi ve hükümetin Başbakan Yardımcısı, Bakanı
olarak, acaba bu doğru mudur? Doğru ise, Sayın Müsteşarın temel görevleri
arasında olan bu tür çalışmalarını bundan sonra yürütmesi mümkün olacak mıdır;
olmayacaksa, bu çalışma, bu görev nasıl yürütülecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Emek.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Emek'e teşekkür ediyorum.
Evet, ben, aynı zamanda,
Anayasanın 118 inci maddesi gereği, Millî Güvenlik Kurulu üyesiyim; ancak, hem
Anayasanın 118 inci maddesi sebebiyle hem de Millî Güvenlik Kurulunun Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Yasa gereğince, Millî Güvenlik Kurulu üyeleri, Millî
Güvenlik Kurulunun gündemi ve konuşulan hususlarla ilgili dışarıda açıklama
yapamazlar. Ben, Anayasaya ve yasalara sadık bir kişi olarak, sorunuza, bu nedenlerle,
üzülerek cevap veremeyeceğim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde soru cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Saklı tutulan hükümler" başlıklı 48
inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Ali Rıza Gülçicek |
Ali Dinçer |
|
İstanbul |
İstanbul |
Bursa |
|
Erdal Karademir |
İsmet Çanakcı |
M. Vedat Meki |
|
İzmir |
Ankara |
Şanlıurfa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
konuşacak mısınız?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde bu haliyle
kapsaması gereken konuları kapsamadığı için özensiz hazırlanmış bir düzenleme
niteliğindedir.
Belirtilen gerekçeler ve
hazırlanmasında sivil toplum örgütlerinin de katılımını sağlamak üzere, 48 inci
maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
49 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kaldırılan hükümler ve
kuruluşlar
MADDE 49. - 27.9.1984
tarihli ve 3046 sayılı Kanun, 24.10.1960 tarihli ve 108 sayılı Savunma
Sekreterlikleri Kurulmasına Dair Kanun ile 24.6.1983 tarihli ve 72 sayılı
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
yürürlükten kaldırılmıştır.
9.5.1985 tarihli ve 3202
sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla
kurulan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmıştır.
Dışişleri Bakanlığı ile
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı hariç bakanlıkların ve diğer kamu
kurum ve kuruluşlarının yurtdışı teşkilatı kaldırılmış ve yurtdışı kadroları
iptal edilmiştir.
Bakanlıklar ile bağlı ve
ilgili kuruluşlar ve bu Kanun kapsamına giren diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının kuruluş ve görevlerine ilişkin kanunların ve kanun hükmünde
kararnamelerin bu Kanun hükümlerine aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın
Bayram Meral.
Sayın Meral, aynı zamanda
şahsınız adına da söz istediğiniz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 49 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hakikaten bu madde hepimiz için önemli; ama, benim için daha çok önemli. Otuz
yıl genel başkanlığını yaptığım, binbir çeşit sıkıntılara muhatap olan bir
teşkilatın, bugün, üzerine bir çizgi çekilmek isteniyor.
Biliyorsunuz, bu
teşkilat, daha önce YSE, bilahara Toprak Su, Toprak İskân, Orman Yolları, Orman
Atölyelerinin birleşmesinden meydana geldi, güçlü bir kuruluştu ve ne acıdır
ki, siyasîlerin en fazla at oynattığı teşkilatlardan birisiydi.
Bir zamanlar -hele geçtiğimiz
dönem seçimlerde- geçici işçi alındığı zaman, seçimi kazanabilmek için, bir
kalemde 1 000 kişi, 2 000 kişi, 3 000 kişi işe alınıyordu, ki, bunları
biliyorsunuz. Ama, son zamanlarda teşkilat toparlandı değerli arkadaşlarım,
teşkilat oturdu. Bakınız, 1984 yılında 10 240 olan memur sayısı, bugün 6 400'e
inmiştir. Yine, o dönemlerde çok fazla geçici işçi çalışırdı bildiğiniz gibi; o
günlerde 70 000'in üzerinde olan sayı, bugün 48 000'lere düşmüştür değerli
arkadaşlarım. Bunu, 81 ile dağıtacak olursak, hakikaten, teşkilatta israf
konusunda tartışılacak bir nokta yoktur.
Muhterem arkadaşlarım,
bununla birlikte, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da kaldırılıyor. Zaten,
müfettiş, başmüfettiş, denetçi falan bırakmadınız maşallah! Diyorsunuz ki
"her şeyi bizim atadığımız memur yapar; o denetler, o denetleyemiyorsa
emrinde çalışan birisine denetlettirir."
Gelin, bir örnek gösterin
bize, deyin ki "kardeşim, siz hep söylüyorsunuz, biz bir yerden
başlayacağız." Bakınız, önümüzde seçim var; meydanlara gideceğiz, belki
doğru belki yanlış, bazı konuları halka anlatacağız. Yanlış bir konuyu konuşmak
veya birisine iftira etmek, çok korkunç bir olaydır. İftira, hırsızlıktan daha
kötüdür; şahsen böyle düşünürüm.
Burada arkadaşlar hep
konuşuyor, bir mısır çıktı sonradan ortaya. Karadenizliler lazut diyordu değil
mi buna?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Lazot, lazot...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Lazot...
Bir pirinç çıktı, hiç
bilmiyoruz; şunları bir soruşturun; yani, bir yerden başlayın. Belki de hiç
kusuru yoktur bu söylenenlerin. Bunun ortadan kalkma yollarını arayın.
Sizden taraf olan, sizi
çok seven bir gazeteci bana ne dedi biliyor musunuz "geçmişte Anavatan
Partisinin başını ne yediyse, AK Partinin başını da aynı şeyler yer" dedi.
Bunu ben ondan aldım, size aktarıyorum, dikkatli olun diye bunu söylüyorum.
Yani, bir maliye bakanı veya diğer bakanlar, bunun altından kalkması lazım
değerli arkadaşlarım. Böyle dinleyip geçmeyin. Yarın bunlar önünüze gelecektir,
biz de bir yerde konuşacağız; ama, doğruyu konuşalım.
Şimdi, gerekçeyi okurken,
gerekçede iki şey çok dikkatimi çekti bu müfettişlerle ilgili. Efendim
"müfettiş gidiyor, oradaki müdürleri, amirleri meşgul ediyor" diyor.
Olacak iş mi?! Gerekçede, gerekçede; Başbakanlığın gerekçesinde... Nasıl olsa
diyoruz, rapor tutsa da işe yaramıyor. Vallahi... Millî Eğitim Bakanı demiş ya
"okullar olmasaydı, millî eğitim bakanlığı güzel yapılır..." Böyle
şey olur mu arkadaşlar...
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Oluyor işte.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Oluyor, evet...
Bakınız, eğer siyasî zat,
müfettişin -içinizde müfettiş vardır- hazırladığı raporu alır da sumenin altına
koyar veya biraz bekle derse, bu yürümez işte değerli arkadaşlarım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Öyle yapmışlar.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, siz yapmayın; yani, birisi yanlış bir şey yapmışsa...
Meydanlarda çıktınız, dediniz ki "biz iyisini yaparız." Yapın;
elinizi tutan mı var?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Yapıyoruz işte, değiştiriyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Neyi değiştiriyorsunuz?!
Bakınız, içinizde,
valilik yapmış değerli arkadaşlarımız var.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sadece vali değil, başka meslekler de var.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, vali mülkî amirdir; şimdi, her şeyi valiye teslim ediyoruz
ya; niye rahatsız oluyorsun?!
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Valilere güvenmiyor musun?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, her şeyi valiye teslim ediyoruz ya...
Öyle rahatsızlığın varsa,
kendi unvanını da yazdırsaydın.
Değerli arkadaşlarım,
Allah'a karşı hürmeti olan, yaptığı işten ve halktan utanan herkese saygım
vardır benim. Allah'tan korksun, milletten utansın; o tip insana saygım vardır,
onu bilesiniz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibe söz atmayalım.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bırakmıyorlar.... Düşersin onları...
Şimdi, muhterem
arkadaşlarım, Allah hiç kimsenin düzenini bozmasın. (AK Parti sıralarından
"Amin" sesleri) Bakınız, bu yasayla düzen bozuyorsunuz. (AK Parti
sıralarından gülüşmeler)
Hem amin hem...
Düzen bozuluyor. Bir
teşkilatın kapatılması düzeni bozmaz mı?!
Şimdi, hepimiz
milletvekiliyiz, seçimi kaybettiğimiz zaman buradaki düzenimiz bozulmuyor mu
değerli arkadaşlarım?! Niye kabullenmiyorsunuz?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Altyapısı sağlamsa bozulmaz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Geliniz, değerli arkadaşlarım, yarın meydanlara gideceksiniz;
oradaki Köy Hizmetlerinde çalışan işçilerin hepsi gelip, sizi bulacak...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Başbakan meydanlarda.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Gelip, sizi bulacak... Benim buraya emeğim var; ona üzülüyorum,
emek verdim. Bir şeyi daha bilesiniz ki değerli arkadaşlarım, hiç çalışmayanı
savunmadım. Hatta, işverenlere, birisi çalışmıyorsa, senden önce altına imzayı
atacağım diyen bir adamım; bunu böyle bilin. Çalışmıyorsa, oturuyorsa ben
eleştiririm sizden önce. Herkes aldığının karşılığını verecek. Bu teşkilat bir
yere geldi değerli milletvekilleri. Bu teşkilat oturdu. Bu teşkilat köye yol
götürüyor, su götürüyor; sayacağım biraz sonra.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Ama, günde iki saat çalışıyor.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Babacığım, günde iki saat nasıl çalışır?! Allah rızası için...
Bunu, bari sen söyleme.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Köy Hizmetlerindekileri görüyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Nasıl çalışır iki saat?! Altı saat o zaman bir yerde yatıyor mu
bu?! Oranın müdürü yok mu, amiri yok mu?!
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Anadolu'ya gidin, göreceksiniz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, öyle demeyin, deyin ki: "Biz IMF'ye söz verdik, belli
güçlere söz verdik; kardeşim, kusura bakma, böyle demek zorundayız" deyin,
zoruma gitmesin; ama, iki saat çalışıyor demeyin ona arkadaşlar. Şunları kim
yaptı o zaman, kim yaptı?!.
Bakın, diyor ki:
"Yalnız 2003 yılı içerisinde..." Yazılı şurada, ilan etmiş; siz de
okudunuz. Hepinize geldi bunlardan; hepinizin odasında var. Ne olur, Allah
rızası için, bir açın da, bakın; burada bir şey var, nedir bu... Yani, gidecek,
karşınıza çıkacak bunlar.
Bakınız, 2003 yılında,
yalnızca, 29 717 kilometre köy yolu yapılmış, 2003 yılında.
AHMET YENİ (Samsun) -
Yetmez; bunu katlayacağız, artıracağız...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 599 770 kilometre köy yolu tamir edilmiş, bakımı yapılmış. 2 012
adet köprü yapılmış, 2003 yılında. "Bir şey yapmadı" diyorsunuz ya!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Köprüyü müteahhit yapıyor.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Zaten derdiniz müteahhide vermek; yani, olayın altında yatan o;
yani, hepiniz birer müteahhit olacaksınız. Hele, sen olacaksın; mesleğin de ona
yatkın; onu bekliyorsun. Tam bir taşeron!..
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Özel sektör gelecek.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 8 058 köye içmesuyu götürülmüş, değerli arkadaşlarım, 2003 yılında.
Hani "bir şey yapmadı" diyorsunuz ya!
924 aileye -geçende
gittiniz, açtınız ya merasimle- konut yapmış;
orada alkışlıyordunuz yapanları, teşekkür ediyordunuz. İşte, bunlar
yaptı. Şimdi, kapısına kilit vuruyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Daha çok yapacağız...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 1 808 adet altyapı; yani, kanalizasyon benzeri şeyler yapılmış. 106
260 hektarlık arazi düzeltilmiş, ekili hale, hazır hale getirilmiş. 65 301
noktada şantiye kurulmuş. Hani "iki saat çalıştı" diyorsunuz ya!
Oralara, köylere, ilgili yerlere hizmet götürülmüş.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Daha fazlasını yapacağız.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, daha çoğaltılabilir.
Efendim, bir konuyu daha
bilginize sunmak istiyorum. Hep devlet yanlış yapıyor!.. Kimseyi eleştirerek
söylemiyorum, raporlardan konuşuyorum. Bana gelen not: Dozer aynı dozer; Köy
Hizmetleri 1998 yılında almış aynı dozeri, 69 458 dolara. İlini isterseniz
söyleyeyim; ama, söylemeyeyim gelin...
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Söyleyin, söyleyin!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Söylemeyeyim, söylemeyeyim, boş verin!
AHMET IŞIK (Konya) - Sen
bilirsin Sayın Başkan; istersen söyle!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)
- Özel idare almış aynı dozeri 123 393 dolara; aradaki farka bakınız... Hani,
hep devlet zarar ediyor, öbür taraf dört dörtlük... Buyurun!.. Buyurun!.. Özel
idarenin aldığı, bir de Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün aldığı... "İsraf vardı" diyorsunuz ya! Kürsüden
söylüyorum bunu. Yine bir il, bir özel idarenin aldığı dozer...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Hangi senede, nerede Sayın Meral?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 1998.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Hayır, hayır, özel idarenin aldığı sene hangi sene?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 1998 diyorum ya 1998...
Efendim, birçoğu var
şurada, alelacele not aldım, elime not geçti; Van ve Giresun. Giresun'un aldığı
da aynı dozer; 134 047; yani...
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Taksitle almıştır...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Taksitle almıştır! Yaa, kılıf mı yok sizde!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Alelacele yazdığınızdan öyle oluyor! (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, bunlar gülüp geçilecek şeyler değil.
Ciddî bir şey konuşuyoruz burada. Diyorum ki, aynı sene, aynı marka, aynı
dozeri biri almış buna, biri almış buna diyorum. Ee, siz böyle mi denetleme
yapacaksınız!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Giresun Valisi CHP'den aday olmuş daha sonra!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
O, o vali değil.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, böyle mi denetim yapacaksınız siz. Böyle mi denetim
yapacaksınız! Olmaz bunlar! Gülüp geçmeyin değerli arkadaşlarım.
Kusura bakmayın da,
şöyle, halinize bakıyorum, aynı şey aklıma geldi; Bayburt Bayburt olalı bir şey gördü ya, siz de böyle bir şey
gördünüz. Halinize bakıyorum, dökülüyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Niye dökülüyoruz; dimdik ayaktayız.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yapmayın bunu. Gelin...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Meydanlar gösterecek.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yahu kardeşim, meydanınızı seveyim. Meydanda olsanız ne olur...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
toparlar mısınız...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - 15 dakika bitti mi?!
Bakınız, Allah
göstermesin, sizi ben neye benzetiyorum. Temenni etmiyorum. Bir adam çok zengin
olur, şeker hastası olur, malını yiyemez. Şimdi, siz de, sayınız çok, parmak
kaldırıyorsunuz hükümetsiniz, vatandaşa götürdüğünüz bir şey yok, götürdüğünüz
hiçbir şey yok.
NEVZAT DOĞAN (Kocaeli) -
Vatandaş çok memnun... Vatandaş çok memnun...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sizi buna benzetiyorum. Onun için, gelin, değerli arkadaşlarım,
daha belediye -isimler değişmediyse- kanunu taslağı gelecek; bir.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Yerel yönetim.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, buna ilaveten, isimleri değiştirmediyseniz eğer, belediye
kanunu taslağı, bir; büyükşehir kanunu taslağı, iki; İl özel idareleri kanunu
taslağı, üç; belediye ve il özel idarelerinin gelir kaynakları için taslak,
dört.
Gözünüz aydın, size bir
de müjde vereyim. Bunu durduracaksınız, bu taslaklar görüşülecek, ondan sonra
bu yasa yürürlüğe girecek.
AHMET YENİ (Samsun) -
Eşzamanlı yapacağız bunları.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Öyle zannediyorum ki, bir dahaki Meclise kalır bunlar; kendinizi
yormayın. Yarın meydanlarda o güzel ifadeyi değiştirirsiniz, vatandaşın hoşuna
gidecek laf konuşursunuz "acele etmeyin, merak etmeyin, taslak duruyor,
kestik, bekletiyoruz" diyeceksiniz... Şimdiden ben bunları biliyorum; ama,
gelin, bir şey yapın.
Değerli arkadaşlarım, ben
sizden bir şey istiyorum: Gelin, bu müesseseyi kapatmayın. Bakın, bu müesseseyi
kapatmayın.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Kapatmıyoruz, aktif hale getiriyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, bu gitti mi gider. Burada binlerce işçi işinden olur.
Sayın Bakanımız oturuyor burada. Özelleştirmeden mütevellit işten atılanlar
var, size de geliyorlar. Efendim...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, burada binlerce insan resen, zorakî emekli edilir, bazı
insanlar başka müesseselere, birimlere gönderilir, adamın düzeni bozulur -hani,
düzeni bozulmasın dedik ya- gidemez, ayrılır. Bakınız, kaş yapayım derken göz
çıkarıyorsunuz. Gelin, bu maddeyi çıkarın değerli arkadaşlarım. Köy
Hizmetlerini kapatmayın; bu teşkilat yerine oturdu.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Hepsini kökten kapatacağız.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bu teşkilat, köylüye büyük hizmet götürüyor. Bakınız, şu anda,
karla ilgili cayır cayır çalışıyorlar, geceleri yok, gündüzleri yok. Bu
müessese ne olur yarın biliyor musunuz; yarın, yerel yönetimlere devrettiğiniz
zaman, muhtardan al...
SONER AKSOY (Kütahya) -
Kökten kapatacağız.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Gülme komşuna gelir başına, kökten gider bir gün... Temenni
etmiyorum, sen de bir gün kökten gidersin. Temenni etmiyorum; ama, sana
yakışmıyor. Burada 40 000-50 000 adama "kökten gider" demek, hele
sana hiç yakışmıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Önemli olan, vatandaşı mutlu
etmektir, önemli olan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sürem bitti mi?..
BAŞKAN - Sayın Meral,
sürenizi iki defa uzattım ben.
Teşekkür için buyurun
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir kez daha sizden rica ediyorum; bunun
gülünüp geçilecek hiçbir tarafı yok. 81 ilde kuruluşu olan, 16 bölge müdürlüğü
olan, 81 il müdürlüğü olan bir teşkilatı şakaya alarak bir kalemde çiziyoruz.
Bunu, lütfen... Bu maddeyle ilgili şimdi önerge verdik, sizin katkınızı
bekliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanımıza, birinci paragrafla ilgili, kaldırılan iki kurum
var, o iki kuruma ilişkin sorularımı yöneltmek istiyorum.
Kamu yönetiminde sivil
savunma sekreterlikleri, 1960 tarihli yasayla kurulmuştur. Yasa metni, şu anda
Sayın Bakanın veya yetkililerin elinde olmadığı için ilk 3 maddesini okumak
istiyorum.
108 sayılı Yasanın, 1
inci maddesinde "topyekûn savunma ve millî seferberlik hizmetlerini millî
güvenlik amaçlarına uygun bir şekilde planlamak ve yürütmek üzere genel bütçeye
dahil daireler ile katma bütçeli idareler ve devlet ekonomi kurumları ve
bunlara bağlı kurumlarda savunma sekreterlikleri kurulmuştur", 2 nci
maddesinde "savunma sekreterliklerinin teşkilatı, görev ve yetkileri ile
çalışma usul ve esasları Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğince
hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunca kabul olunacak bir talimatnameyle
belirtilir", 3 üncü maddesinde "savunma sekreterlikleri teşkilatında,
savunma sekreteri ve savunma uzmanı olarak Harp Okulu, üniversite ve yüksek
okullar mezunu emekli, müstafi ve ordudan izinli subaylarla Millî Savunma
Akademisi mezunları istihdam olunurlar.
Bunların tayini Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teklifi üzerine ilgili daire ve
kurumlarca yapılır" denilmektedir.
Bu yasa kaldırıldığına ve
sivil savunma hizmetleri, destek hizmetleri daire başkanlığı içine alındığına
göre, bu hizmetlerin örgütlenmesi nasıl gerçekleştirilecektir?
108 sayılı Yasanın yerine
yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?
Sivil savunma hizmetlerinin
ulusal güvenlik politikasıyla ilişkisinin kurulması düşünülmekte midir?
Sivil savunmasız yurt
savunması olmaz denilir; yeni düzenleme, yurt savunması bakımından zaaf
yaratmayacak mıdır?
İkinci kuruma yönelik
sorum: Yine, bu 49 uncu maddeyle 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kaldırılıyor.
Yüksek Denetleme Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, KİT'leri denetleme
yetkisini gerçekleştirmesinin en önemli parçasıdır. Hükümet, IMF niyet
mektuplarında, Dünya Bankası anlaşmalarında KİT'leri hızla tasfiye etme sözü
verdiği ve KİT'leri tümüyle ortadan kaldırmayı öngören kamu sermayeli şirketler
kanun taslağı diye bilinen bir hazırlık içinde olduğu için, Yüksek Denetleme
Kurulundan şimdiden vazgeçmektedir. Bu, sırasız, zamansız bir düzenleme değil
midir?
Kurulun, Sayıştaya
devredileceğini ve denetimin, gerek duyulduğu sürece Sayıştay tarafından
yapılacağını, yaptırılacağını ileri sürmek, aceleyi açıklamaya yeterli
değildir. Bu devrin, zaman gerektireceği, yerleşik çalışma süreçlerini etkisiz
kılacağı açıktır.
Türkiye'de, ne mutlu ki,
halkın binbir güçlükle yarattığı kamu iktisadî teşebbüsleri, henüz tümüyle
elden çıkarılabilmiş değildir. Kamu sektöründe KİT'ler vardır; her zamanki
gibi, son derece önemli işleri de görmektedir. KİT'lerin denetim sistemini sona
erdirme bakımından sergilenen bu aceleci tutumun nedeni nedir?
Balıkesir-SEKA'da,
TÜPRAŞ'ta, limanlarda olduğu gibi, KİT'leri, yandaşlara, yakınlarınıza peşkeş
çekme anlayış ve uygulamalarından vicdanlarınız sızlamıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Meral, biraz önce,
grup adına yapmış olduğu konuşmada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kaldırılmasıyla, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinin düzeninin
bozulacağını ifade ettiler. Önce, şunu hemen belirteyim ki, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün yürüttüğü hizmetler, mahallî müşterek nitelikli
hizmetlerdir. Anayasanın 127 nci maddesinin, mahallî yönetimlerin tarifiyle
ilgili birinci fıkrası, mahallî müşterek nitelikli hizmetlerin, mahallî
idareler tarafından yerine getirileceğini amirdir. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün yapmış olduğu hizmetlerin tamamı, köye yönelik hizmetlerdir; yani,
mahallinde yapılan hizmetlerdir ve halkın müştereken yararlandığı hizmetlerdir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün taşra teşkilatı, bilindiği gibi, il özel idareleri bünyesinde,
yine, köye yönelik o personel, hizmetlerine devam edecektir. Şu anda, taşradaki
Köy Hizmetleri personeli, hangi durumdaysa, hangi ilde görev yapıyorsa, nerede
oturuyorsa, yine orada oturmaya devam edecek; tüm özlük hakları, malî hakları,
il özel idareleri tarafından karşılanacaktır. O bakımdan, bu personelin
statüsünde ve durumunda herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü personeli iken, il özel idaresi personeli olacaklar. Kimse
mağdur edilmemektedir.
Peki, merkezdeki Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü personeli ne olacaktır; Tarım Bakanlığı bünyesinde
kendilerine görev verilecektir; yani, onlar da yine Ankara'da bulunmaya devam
edeceklerdir. Nerede bunda mağduriyet?! O bakımdan, bu işlemin, Anayasanın 127
nci maddesinin birinci fıkrası gereği, mutlaka yapılması gereken bir iş olduğu
kanaatindeyim; kimse de mağdur edilmiyor. Bu insanlar, yine köye yönelik
hizmetlerine devam edeceklerdir; belki, il özel idarelerine bağlı oldukları
için, daha randımanlı şekilde devam edeceklerdir. Ben, bu işleme karşı
çıkılmasındaki mantığı anlayabilmiş değilim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Bu dediklerinizin hiçbirisi olmayacak Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Çetin'in savunma sekreterliğiyle
ilgili sorusuna geliyorum. Savunma sekreterliği, destek hizmetleri daire
başkanlığı içerisinde hizmetlerine devam edecektir. Daha önce konuştuğumuz
maddelerde de bu konuyu ifade etmiştim.
Bilindiği gibi, İçişleri
Bakanlığında Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, zaten sivil savunmayla ilgili
görevleri Türkiye genelinde yapmaktadır. "Sivil savunma sekreterliğinin
teşkilatlanmasıyla ilgili olarak bakanlıklarda nasıl bir durumla
karşılaşacağız" dedi Sayın Çetin. Bilindiği gibi, bakanlıkların teşkilat
kanunları, bu tasarı kanunlaşıp yürürlüğe girdikten sonra, bir yıl içerisinde
yeniden gözden geçirilecek, bununla ilgili teşkilatlanmalar da destek
hizmetleri daire başkanlığı bünyesinde, o kanunlar cümlesinden hazırlanacak ve
Parlamentoya sevk edilecektir.
Ayrıca, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu ile Sayıştayın yapmış olduğu görevler birbirine çok
benzeyen görevlerdir. Bu kanun tasarısının ilgili maddesinde, aynı görevi yapan
birden fazla kurum olamayacaktır diyoruz. Şimdi, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunu Sayıştaya katmak suretiyle -Sayıştay Kanununda da değişiklik
yapacağız- burada görev yapan arkadaşlarımız da Sayıştayda bu denetim görevini
yapmaya devam edeceklerdir. Bu arkadaşlarımızın da... Yani, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu benimle ilgilendirilmiş bir kuruldur aynı zamanda; biz,
kendileriyle görüştük. O bakımdan, burada da herhangi bir sorun, herhangi bir
sıkıntı yoktur. Bu, 49 uncu maddenin bu tasarının en önemli maddelerinden biri
olduğu kanaatindeyim. Yapılması gereken bir düzenleme olduğunu düşünüyorum ve
personelle ilgili de herhangi bir mağduriyeti doğurması mümkün değildir. Zaten,
geçici 7 nci madde bu konudaki tüm sorunları çözmektedir.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"10.12.2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I) sayılı cetvelde
yer alan "37-Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu" ve "43-Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü" ibareleri cetvelden çıkarılmıştır."
|
Salih Kapusuz |
Hanefi Mahçiçek |
Özkan Öksüz |
|
Ankara |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
Haluk İpek |
Alim Tunç |
|
|
Ankara |
Uşak |
|
BAŞKAN - En aykırı olan
ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Kaldırılan hükümler ve kuruluşlar"
başlıklı 49 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Ali Topuz |
Osman Kaptan |
Şevket Arz |
|
İstanbul |
Antalya |
Trabzon |
|
Sami Tandoğdu |
Ali Dinçer |
Bayram Meral |
|
Ordu |
Bursa |
Ankara |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
|
|
Bilecik |
|
BAŞKAN -Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, YSE, Toprak Su ve Toprak İskân Genel Müdürlükleri ile Orman Yolları
ve Orman Atölyelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Böylece, hizmetler tek elden
verimli bir şekilde yürütülmeye başlanmıştır.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Türk köylüsüne; yol, içmesuyu, kanalizasyon, iskân, altyapı, sulama,
arazi toplulaştırma, tarlaiçi geliştirme, toprak koruma, tarımsal altyapı,
gölet yapımı, kar programı, duble yol ve programda öngörülen, Türk Halkının ve
Türk köylüsünün ihtiyacı olan bütün hizmetleri yerine getirmeye çalışmaktadır.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünce hazırlanan yıllık programlara ilaveten, illerde valinin başkanlık
ettiği il yıllık programları dahilinde de hizmet götürülmektedir. Köy
Hizmetleri bölge müdürlükleri ve il müdürlükleri büyük ölçüde valinin
gözetiminde çalışmaktadır.
Böylece, 1966 yılında
ülkemizdeki 36 500 köyden yarısından fazlasının, 19 500 köyün hiç yolu yoktu.
Bugün köy yolu ağı 291 000 kilometredir ve köylerimizin hepsinin yolu vardır.
Bu yolların yüzde 31'i asfalt, yüzde 41'i stabilize kaplamalı ve yüzde 20'si de
tesviyeli yoldur.
Hükümetin övünerek
savunduğu 15 000 kilometre duble yol projesinde çalışan toplam 1 348 iş
makinesinin 898 adedi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce karşılanmıştır. Bu
makinelerde Köy Hizmetleri işçileri çalışmıştır.
2003 yılında 1 400 adet
konut tamamlanmıştır.
Yılda ortalama 800 000
kilometre yolda kar mücadelesi çalışmaları yapılmıştır.
Suyu olmayan birçok
mezraa su, kanalizasyon, tarlaiçi geliştirme, toprak koruma, tarımsal altyapı,
gölet yapımı ve benzeri hizmetleri başarıyla yerine getirmiştir.
Bu hizmetleri yaparken,
illerde valilerin, ilçelerde kaymakamların denetimi ve gözetimi söz konusudur.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, mülkî amirlerle bu kadar iç içe çalışmasına rağmen "Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatıyoruz, il özel idarelerine
devrediyoruz" kararına anlam vermek zordur.
Köy Hizmetleri Genel
müdürlüğünün kapatılması;
1.- İş barışını
bozacaktır. Bu Genel Müdürlükte çalışan birçok teknik eleman, yeni düzenleme
karşısında verimli olamayacaktır.
2.- İllerarası personel
arasında tayin, nakil zorluğu olacaktır. Memurların ve işçilerin anayasal
hakları elinden alınacaktır.
3.- Zamanla illerarası
ücret farklılıkları söz konusu olacaktır.
İşçilerin kazanılmış
hakları ve sendikal hakları ellerinden alınacak ve birçok işçi işinden
olacaktır. Mevsimlik çalışma, aylık çalışma gibi iş düzenini bozan
sendikacılığı ve çalışanların sosyal haklarını ortadan kaldıran yeni
düzenlemeler gündeme gelecektir. Çokbaşlılık ve çokseslilik söz konusu olacak,
üretim düşecek, siyasî kayırmalar ve kollamalar önplana çıkacaktır. Bu gibi iş
barışını bozan, üretimi düşüren, taşeronlaşmayı ve kayıtdışını önplana çıkaran,
sendikacılığı yok eden birçok konu
sıralanabilir. Bunlara gerek kalmadan üretken, köylüyle kucaklaşmış Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasının böylelikle madde metninden
çıkarılmasının ülkemiz için yararlı olacağını düşünüyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
10.12.2003 tarihli ve
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (1) sayılı cetvelde yer
alan "37- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu" ve "43- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü" ibareleri cetvelden çıkarılmıştır.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU(İstanbul) -Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -Hükümet katılıyor
mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe:
Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu ile Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırıldığından, 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun bu kurumları genel bütçe
kapsamındaki idareler arasında gösteren eki (1) sayılı cetvelinde de değişiklik
yapılması amacıyla hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 49 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süresinin bitimine çok az bir süre kalmıştır; yeni bir maddeye başlasak
bile bitiremeyeceğiz; bu nedenle, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 2 Mart 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 02.45