BIM 2 22 2004-04-16T13:53:00Z 2004-04-16T13:53:00Z 90 56181 320235 TBMM 2668 640 393271 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 42       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

59 uncu Birleşim

27 Şubat 2004 Cuma

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, çeşitli turizm şirketlerine ait Mercedes O 403 otobüslerin, kaza anında veya seyir halinde alev alıp yanarak can ve mal kayıplarına sebep olmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türk parlamenterlerin sınır kapılarından vizesiz geçiş yapabilmeleri yönünde aldığı karara ve bu ülkeyi ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu İli orman köylüsünün sorunları ile yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/490)

2. - Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr Lytvyn ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/491)

3. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492)

4. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve girişimlerde bulunmak üzere Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/493)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)

 

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Türkiye Diyanet Vakfınca kestirilecek kurbanlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1861)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14 .00'te açılarak sekiz oturum yaptı.

Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu ilinin kalkınmasında üniversite kurulmasının önemi ile İlin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere,

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Âli Yücel'in 43 üncü ve eğitimci Rauf İnan'ın 8 inci ölüm yıldönümlerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi'nin, Nevşehir İlinin tarımsal potansiyeliyle, bu konuda yapılması gereken çalışmalara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın:

Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere Suudî Arabistan'a;

Görüşmelerde bulunmak üzere,

Amerika Birleşik Devletlerine,

Kore Cumhuriyetine;

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, görüşmelerde bulunmak üzere Bulgaristan'a;

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, Dakka'da düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Çok Yanlılığın Zorlukları" konulu konferansa katılmak üzere Bangladeş'e;

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, görüşmelerde bulunmak üzere Romanya'ya;

Yaptıkları resmî ziyaretlere katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Genel Kurulun,

26 Şubat 2004 Perşembe günkü birleşiminde çalışma süresinin saat 24.00'e kadar olmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi,

27 Şubat 2004 Cuma, 28 Şubat 2004 Cumartesi, 29 Şubat 2004 Pazar ve 1 Mart 2004 Pazartesi günleri 14.00-24.00 saatleri arasında çalışması ile bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin AK Parti,

Grup önerilerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349) görüşmelerine devam olunarak, 27 nci maddesine kadar kabul edildi; 27 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri Grubuna atfetmesi;

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, şahsıyla ilgili ileri sürmüş olduğu görüşler;

İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in,

Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral, İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın,

Şahsına sataşması;

Nedenleriyle açıklamada bulundular.

Alınan karar gereğince, 27 Şubat 2004 Cuma günü, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 24.00'te son verildi.

 

Sadık Yakut

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

Yaşar Tüzün

Mehmet Daniş

 

 

 

Bilecik

Çanakkale

 

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 


No. : 92

II. - GELEN KÂĞITLAR

27 Şubat 2004 Cuma

Tasarı

1. - 5027 Sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile 5029 Sayılı 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu ve Bu Kanunlara Bağlı Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/764) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2004)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Koç Üniversitesine kullandırılan krediye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1734)

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ihaleye konu işlerin emanet ve pazarlık yoluyla yaptırılmasıyla ilgili soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1779)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, prospektüslerin halkın anlayacağı bir dilde düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781)

4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Sağlık Bakanlığına alınacak sözleşmeli personel sınavı sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1783)

5. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (7/1798)

6. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, kamudaki bürokrat sayısına ve sosyal imkânlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1805)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

27 Şubat 2004 Cuma

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, alev alarak vatandaşlarımızın ölümüne sebebiyet veren taşıtlar hakkında söz isteyen, Adana Milletvekili Atilla Başoğluna aittir.

Buyurun Sayın Başoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, çeşitli turizm şirketlerine ait Mercedes O 403 otobüslerin, kaza anında veya seyir halinde alev alıp yanarak can ve mal kayıplarına sebep olmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; üretilmeye başladıkları 1997 yılından beri kaza anında yanan 403 Mercedes otobüsler ve buna benzer tasarımlı vasıtalarla ilgili olarak önceki dönemlerde verilen soru önergeleri ve daha sonra, bu dönemde her iki parti tarafından verilen Meclis araştırması önergelerine rağmen, bu önergelerin, Sanayi Bakanı Ali Coşkun Bey tarafından son anda durdurulması ve anılan otobüslerin hâlâ karayollarında kaza anında veya seyir halinde yanmaya devam etmesi üzerine gündemdışı söz alarak huzurlarınızda bulunuyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, toplum düzeninin ve ahlakının yüksek standartlarda olduğu ülkelerde, insan olan insanın önce yalan söylemediği, kişi ve toplumları yanıltmadığı gözlenir ki, bu toplumlarda huzur, refah ve paylaşım sorunları yoktur. Aksi hareketlerin yaşanmış olduğu toplumlar ise, eylemlerin yoğunluğu çerçevesinde, bir kaos içerisinde yuvarlanır dururlar.

Yüksek ahlakî vasıflarla donanmış toplumlarda bir birey ile bir başbakanın veya bir bakanın, vermiş olduğu ifadelerle kişileri veya toplumları yanlış yöne sevk etmesi     arasında bir fark yoktur; zira, oralardaki bakış açısı, her söylemin de bir insanın ağzından çıkmış olmasıdır ve eğer bir başarısızlık veya yanlışlık mevcut ise, ilgililer, bütün ahlakî düzenin yüksek olduğu toplumlarda olduğu gibi, basit bir hareketle, görevlerinden ayrılırlar ve görevlerini, kendilerinden sonra gelen daha liyakatli devlet adamlarına teslim ederler.

Tabiî ki, ahlak kavramının ne olduğunu henüz tespit edemeyen ve ahlakı, yalan ve toplum düzeninin bozulmasından başka yerlerde arayan toplumlarda ise durum çok farklılık arz eder. İşte bu toplumlarda, en üst düzey yöneticilerden kaynaklanan ve bilhassa gücü kullanarak yapılan yanlış bilgilendirme ve yönlendirme, suya atılan bir taşın çıkardığı halkalar gibi dalga dalga toplumun her safına yayılır ki, bundan sonra o toplumda rahat, huzur, refah ve paylaşımı bulabilmek imkânsızdır.

Değerli milletvekilleri, bir devlet adamının milletine yalan, hatta yanlış söyleme hakkı yoktur, olamaz. Üzücüdür ki, Sanayi Bakanımız Ali Coşkun Beyefendi, kamuoyunda Karapınar olayı olarak bilinen ve devamlı yanan 403 Mercedes otobüslerle ilgili Meclis araştırmasında, milletimize ve yaşanan olaylara karşı bilemediğimiz ve anlayamadığımız bir koruyuculuğu üstlenmiş ve ilgili üretici firmanın aleyhine, birsürü, yasal bilirkişi vasfı taşıyan şahsın ve üniversitenin raporları da olmasına rağmen, kendisini bilirkişilerin üstünde görerek, CHP'den Sayın Atilla Kart ve AKP'den Sayın Musa Uzunkaya Beyefendilerin Meclis kürsüsünden insanlık adına haykırarak vermiş oldukları Meclis araştırmasına son anda yapmış olduğu muhalif görüşlü konuşmayla, iktidar milletvekillerimizin de -onbeş gün içerisinde ne değiştirmiştir ki-    inanarak 42 kişiyle, bir sorgulama gerektirecek şekilde verdikleri Meclis araştırmasına,  eksiksiz karşı oy kullanarak araştırmanın düşürülmesine ve Genel Kurul salonunda, tutanaklar tarihine gömülmesine sebebiyet vermiştir.

Değerli milletvekilleri, peki, düşürülen Meclis araştırmasından sonra neler oldu?.. Hadise, birçok arkadaşımız için, hatta Meclisimiz için kapanmış bile olsa, siyasal hayatında "mücadele her şeyin bittiği yerden başlar" diyen Ulu Önder Atatürk'ü rehber edinenler için takip edilen bir konudur; hele hele, böyle bir konu kapanmamıştır ve kapanmayacaktır. Bu ahlaktan hareketle, hemen aynı gün, Meclis araştırmasının durdurulduğu gün itibariyle, hem AKP'den hem de CHP'den bu kadar değerli kişinin yapmış oldukları araştırmalar ve çalışmalar boş muydu diye düşünerek, Sayın Bakanımıza, "Meclis araştırmasını durdurduğunuz günden beri yanan 403 Mercedes otobüslerimiz kaç tanedir" diye (7/918) esas numaralı soru önergemizi verdik. Soru önergemize, beklediğimiz -çalışılmamış veya çalıştırılmamış- cevap geldi. Zira, cevapta, Sayın Bakanımız "bize intikal eden bir olay yoktur" derken, bilerek veya bilmeyerek, bizi, Yüce Meclisi, daha da önemlisi Yüce Milleti kandırmaya mı çalışıyordu?..

Zira, sıradan bir kişi olarak, Türkiye'deki ilgililerle yapmış olduğumuz görüşmelere göre, birhayli 403 Mercedesin yandığı ve en son, bayramdan evvel, 21 Ocak 2004 tarihinde İstanbul'da turist taşıyan bir otobüsten başlayarak geriye doğru sayabileceğimiz oldukça ciddî ve yüksek bir rakamın varlığı elimize ulaştı, ki; bunlardan bazıları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başoğlu.

ATİLLA BAŞOĞLU (Devamla) - ...Mersin'de Hidayet Turizm, Kula'da Hakiki Koç, Kayseri'de Malatya VIP, Mucur'da Kent Turizm, Bursa'da Kâmil Koç, Karacabey'de Nilüfer Turizm, Samsun'da Sahil Turizm, Boğazlıyan'da Ses Turizm, Kömürler'de Hidayet Turizm ve daha niceleri... Ama, eminiz ki, bunları daha niceleri de takip edecek. Şu ana kadar elimize ulaşan bilgiler, 25 tane Mercedes otobüsün yandığı şeklindedir. Takdir, Yüce Meclisindir ve koskoca bir bakanın, bizim gibi sıradan bir milletvekilinin ulaşmış olduğu bilgilere ulaşamamasına da, doğrusu hayret ettik.

Şimdi, Sayın Bakanım, bir mühendis ve hesap adamı olarak;

Ülkemizdeki kaza riskinin yüksekliğine rağmen ve 403 Mercedeslerin piyasaya çıkışına kadar olan bu kadar kazaya rağmen yanma olayının olmayışını, bu oranın 403'lerle beraber artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Meclis araştırmasını durdurduğunuz tarih itibariyle olmuş ve olacak kazalardaki maddî ve manevî hasarlardan ötürü vicdanınız sızlayacak mıdır?..

İdarî tedbir almamakla ve hakikat arayışçılarını durdurmakla, olmuş ve olacak tüm olayların sorumluluğunu üstlendiğinizin farkında mısınız?..

Hüsnüniyetten uzak, yetkilerinizi suiistimal ettiğinize veya altına girdiğiniz sorumluluğu taşıyabildiğinize inanıyor musunuz?..

Ve en önemlisi, yananların, yeşil köşkün lambası olmadığını ne zaman fark edeceksiniz?..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ne Hans'ın ne de Sam'ın çöplüğüdür. Vatandaşlarımızı yanan tabutlara mahkûm eden bir zihniyetten Tanrı hepimizi korusun derken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu olayların sonuna kadar takipçisi olacağımızı arz eder, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başoğlu.

Gündemdışı ikinci söz, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Beşar El-Esad'ın, Türk parlamenterlerin    vizesiz geçiş yapma talimatı hakkında söz isteyen, Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK Parti sırlarından alkışlar)

2. - Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türk parlamenterlerin sınır kapılarından vizesiz geçiş yapabilmeleri yönünde aldığı karara ve bu ülkeyi ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşar Esad'ın, Türk parlamenterleri ve sınır kapıları için ülkemiz lehine aldığı serbest geçişle ilgili kararlar hususunda gündemdışı konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

9 Aralık 2003 tarihindeki gündemdışı ilgili konuşmamda tamamlayamadığım bazı hususları kısaca sizlere sunduktan sonra, yeni alınan bu sevindirici kararı açıklamaya çalışacağım.

Bu arada, geçen defa da söylediğim gibi, Suriye ziyaretinden döner dönmez heyetimizi kabul eden Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclisimizin Değerli Başkanı Muhterem Bülent Arınç'a ve Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'a, bizi kabul etmiş olmalarından dolayı, heyetimiz adına şükranlarımı tekrar etmekten zevk duyuyorum.

Değerli milletvekilleri, biz, bütün milletimizin değerlerini gözönüne alarak, her vatandaşımızın da hassasiyetini dikkate alan ve onların görüşlerine ve mülahazalarına değer veren bir siyasî hareketiz. Milletimizin bizden ne istediğinin gayet iyi farkındayız. Bu yüzdendir ki, Allah'a şükürler olsun, yurdumuzun bu güzel insanlarının teveccühüyle bugünlere geldik.

Değerli arkadaşlarım, her zaman söylediğimiz bir şey var; Türkiye'de, artık, koyu particilik yok; Türk Milleti var. Doğrularda, haklarda, millî ve manevî değerlerde yek vücut olmuş bir millet, bir kitle var. Bu kitle, nereye ulaşırsa oradan ses getiren bir mana ifade eder, kıymeti harbiyesi ortaya çıkar, üzeri küllerle örtülmüş kor halindeki şanlı tarih, neşvünema bulur.

Bu davranış ve tavır biçimi, bütün birim, kurum, kuruluş, müessese ve dinamikleriyle, yani, bir milleti millet yapan bütün değer ve vasıflarıyla olur. Öyle zannediyorum ki, bu güzel günlerin ufuktaki belirtileri, yurtiçi ve yurt dışında, 3 Kasım 2002 seçim miladından sonra görülmeye ve işaretleri gelmeye başladı.

Bu noktainazardan, dışarıdaki gelişmelere bir göz atarsak; bildiğiniz üzere, son dönemde, dışpolitikada hızlı bir süreç yaşamaktayız. Türkiye'nin son kırk yıllık dışpolitika serüveninde maruz kaldığı tavırları ve dünyaya kendini tam anlatamadığı politikaları, bir yıl gibi kısa bir zaman diliminde uluslararası platformlarda dile getirilmiştir ve devam etmektedir. Bunu yaparken de, milletimizin iradesine, millî hedeflerimize ve hassasiyetlerimize, esas olarak, değerlerimize, tarihimize ve millî ideallerimize ters düşecek bir dışpolitika izlenmedi ve izlenmeyecek de.

Bütün dünyanın takip ettiği gibi, 2004 yılı çok önemli bir yıl olacak. Bir yandan Irak'taki gelişmeler, bir yandan Kıbrıs'taki çözüm çalışmaları süreci içerisinde müzakerelerin başlaması, diğer yandan da Avrupa Birliğine girişin hızla devam etmesi...

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 2-6 Aralık 2003 tarihlerinde, Parlamentolararası Suriye Dostluk Grubu olarak, 6 arkadaşımla, Suriye Halk Meclisi Başkanlığının ve Eşbaşkan Sayın Muhammed El-Hallak'ın davetlisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Suriye'ye gidilmiştir. Bu geziye, biri Başkan Yardımcısı Sayın Abdulaziz Yazar Bey olmak üzere, CHP'den 2 milletvekili, AK Partiden 4 milletvekili iştirak etmiştir.

Çok faydalı geçen bu ziyaretimizde, başta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad olmak üzere, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Halk Meclisi Başkanı, Savunma Bakanı başta olmak üzere 9 bakan ile İş Konseyi Başkanı, Halep Valisi, Sanayi ve Ticaret Odası başkanlarıyla çok sıcak, verimli ve etkili görüşmelerimiz oldu.

Sayın Esad'ın heyetimize göstermiş olduğu yakın ilgi ve alaka bizlere değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi şahsında Türkiye'ye ve Türk Milletinedir. Özellikle, 3 Kasım seçim miladında, Türk Milletinin kararına istinaden, tarihe altın harflerle yazılmış sayfalardan birlik ve beraberlik numunesine izafeten Türk Milletine gösterilmiştir.

Bu gezi, tarihî geçmiş, aynı coğrafya, iklim, kültür, medeniyet ve yakın tarihimizdeki komşuluk değerlerine, bugünler için de bölgesel ve ulusal güvenlik ve savunma işbirliğine dayandığını gözlemlediğimiz yakın münasebetleri ve bunu vurgulayan Batı eğitimi almış, coğrafik ve bölgesel tarihi iyi kavramış, global dünyanın gerisinde kalınmamasına inanan genç ve basiretli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çavuşoğlu.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - ... Sayın Devlet Başkanının, bizatihi, davranışlarıyla gerçekleşmiştir.

Suriye'ye ayak basışımızdan ülkemize dönünceye kadar bu sıcak dost ve kardeş ilgi devam etmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanının, ilişkilerin mevcut seviyesini yeterli görmeyip, artarak devam etmesi gerektiğini ifade ederken "göreceksiniz, bundan sonra raflarda duran faydasız kararlar değil, hemen uygulamaya geçeceğimiz nice kararlar alacağız" sözleri tarihe mal olmuştur.

Sayın Esad, bu ziyaretimizde, Türkiye'nin güvenliğine büyük önem verdiklerini ve her türlü işbirliğine hazır olduklarını ifade etmiştir.

Bildiğiniz gibi, 6-8 Ocakta Sayın Cumhurbaşkanı ülkemizi ziyaret etmiştir.

Yakın geçmişte Dışişleri Bakanımız Sayın Abdullah Gül, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen'in yaptığı temaslar ve heyetimizin Suriye'yi ziyareti esnasında altyapısı yapılmış ve çerçevesi çizilmiş     şu mutabakat konuları, Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye'yi ziyaretinde gerçekleşmiştir:

1.- İki ülke arasında karşılıklı olarak çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması,

2.- Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşması,

3.- Turizm alanında işbirliğinin geliştirilmesini öngören programla ilgili anlaşmalar imzalanmış;

4.- Türk bandıralı gemilere, Suriye limanlarına yanaşma konusunda büyük ayrıcalık ve kolaylıklar sağlanması,

5.- Türk TIR'ları için de kolaylık getirilerek diğer ülkelere ait TIR'lara nazaran daha düşük ücret alınması,

6.- Türk vatandaşlarının Suriye'deki otellerde Suriye vatandaşlarına sağlanan indirim avantajlarından yararlanması imkânı getirilmiştir.

Bunların dışında, en önemlisi, geçtiğimiz hafta, 13 Şubat 2004'te Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın direktifleriyle alınan karar şudur: "Dost Türk-Suriye halkları arasındaki kardeşlik bağlarından hareketle iki ülke parlamento ve halkları arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacı..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, toparlar mısınız.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Hay hay.

"...ve bunun teyidi babında bundan böyle Suriye-Ankara Büyükelçiliğine ve İstanbul Başkonsolosluğuna başvurmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyelerine, Suriye'ye giriş vizelerinin tüm giriş kapılarından doğrudan verilmesi." Karar da budur, burada hepinize sunuyorum; hepinize hayırlı olsun.

Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen'in, 4-8 Mart 2004 tarihlerinde, kalabalık işadamları heyeti ve Dostluk Grubumuzla Suriye'ye yapacağı ziyaret büyük önem taşımaktadır.

Ümidimiz, iki ülke arasındaki serbest ticaret bölgesinin tesisi, sınır ticaret merkezlerinin kurulması, 2003 yılında 800 000 000 dolar civarındaki ticaret hacminin artırılması, sınırdaki mayınların temizlenerek organik tarıma geçilmesi gibi hususlarda anlaşmalar imzalanmasıdır.

Gaziantep'te Suriye Konsolosluğunun açılmasıyla ilgili çalışmalar son safhada olup, önümüzdeki günlerde hizmet vereceği inancını taşımaktayız.

Sözlerime son verirken, Yüce Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çavuşoğlu.

Gündemdışı üçüncü söz, Kastamonu İlinin orman köylüsünün sorunları ve yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasarla ilgili söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu İli orman köylüsünün sorunları ile yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, televizyonları başında bizi izleyen değerli Kastamonulular; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kastamonu'nun sorunlarını aktarmak, orman köylümüzün sorunlarını aktarmak, çiftçimizin sorunlarını aktarmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Kastamonu, birkaç hafta önce çıkardığımız teşvik yasası mağdurudur. Kastamonu, özelleştirme mağdurudur. Kastamonu, üniversiteden yoksundur ve üniversite mağdurudur. Kastamonulu orman köylümüz -Allah orman vermiş, ağaç vermiş- ağaç üretmesine rağmen, hizasına yazılan millî safî hâsıla nedeniyle aç ve sefil. Kastamonu'nun 500 doların altında millî geliri olmasına rağmen, Devlet İstatistik Enstitüsünün 1 781 dolar gibi yüksek bir millî gelir gösterilip "zenginsin" denildiği için mağdurdur.

Birkaç gün önce, Kastamonu'da, yoğun kâr yağışı nedeniyle, 660 köyümüzün yolu kapanmıştır. Doğanyurt-Başköy'de ilkokul göçmüş, okulların tatil olması nedeniyle öğrenciler canlarını kurtarabilmişlerdir ve afet vardır...

Kastamonu-Tosya İlçemizde, yoğun kâr yağışı nedeniyle, 11 fabrikamızda, yaklaşık 8 trilyon liranın üzerinde hasar vardır; ama, gelin görün ki, Kastamonu'da 1,5 metre kar yağarken, İstanbul'da 10 santim kar olsa dünyada afet çılgınlıkları, Türkiye'de afet çılgınlıkları; bütün televizyonlar bunu anlatmakta; Kastamonu, neredeyse, kaderine terk edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Kastamonu'ya özelleştirme mağduru ve teşvik mağduru dedik. Tosya İlçemizin, Çankırı'ya bağlı sınır komşusu Ilgaz İlçemiz vardır. Ilgaz sınırının bu tarafındaki köyler fakir, yine, Tosya İlçemizin sınırları içerisindeki köyler zengin... Çatalzeytin İlçemizin hemen köprüyle ayrılan sınırında, Sinop-Türkeli’ne köylerimiz ve ilçemiz fakir, Çatalzeytin İlçemiz zengin... Cide'nin-Kapusuyu bölgesinde, Kurucaşile sınırları ile Bartın sınırları fakir; Cide İlçemiz zengin... Biz, böyle bir uçuk kriterle Teşvik Yasasını Meclisten geçirdik ve bundan da Kastamonu, Karabük  de hakları olan bölgesel teşviki alamadılar; ama, inşallah, sizlerin katkısı ve hükümetimizin yeni bir değerlendirmesiyle önümüzdeki günlerde çıkarılacak olan kademeli bir teşvik yasasından yararlanmayı umut ediyor ve bekliyoruz, sanayicilerimiz bekliyorlar.

Değerli arkadaşlar, üniversite mağduru dedik Kastamonu. 6 500 civarında öğrencimiz var, fakültelerimiz var, altyapımız var. Biz, sadece Yüce Meclisten bir kanun istiyoruz. Öğretim üyesi bile istemiyoruz, kadro istiyoruz. Hacettepe Üniversitesinde, Ankara Üniversitesinde, İstanbul Üniversitesinde, Ege Üniversitesinde, Eskişehir Üniversitesinde Kastamonu'nun yetişmiş bilim adamları var, profesörler var, asistanlar var, doktorlar var, doçentler var, hepsi, Kastamonu'ya hizmet etmek için can atıyor ve hepsi, bir an önce Kastamonu Batı Karadeniz Teknik Üniversitesinde görev almak istiyor. Biz Kastamonulular, istiklal mücadelesinde çok can vermişiz, büyük emek vermişiz; bize bu hakkımızı vermesini hükümetten talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, orman ve orman köylümüzün sorunları var dedik. Değerli arkadaşlar, Kastamonu, 37,5 trilyon liralık orman varlığı üretiyor, bunun 16 trilyonunu Kastamonu'da bırakıyor, 21,5 trilyonunu genel bütçeye aktarıyor. Buna rağmen, Hanönü İlçemizde İşletme Müdürlüğü varken, hükümet, tasarruf tedbirleriyle, 45 000 metreküp üretim yapan, 26 köyün geçim kaynağı olan Hanönü İlçemizin İşletme Müdürlüğünü kaldırıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunun tasarrufla ne ilgisi olabilir?.. Sakız Köprüsünün öbür tarafında, Boyabat'ta fakir sayılan insanlar Teşvik Yasasından yararlanıyorlar, Sakız Köprüsünün hemen bu tarafında, yoksul olan, yüzde 55 göç veren Hanönü İlçemiz bu Teşvik Yasasından yararlanamıyor; üstelik, ürettiği orman gelirlerinden de yararlanamıyor. Bunun, hakkı, adaleti yok.    Tosya İlçemizde Sekiler Köyünün ve diğer köylerin muhtarları, dernek başkanları mektuplar yazdı arkadaşlar. 18 muhtar bize mektup yazıyor ve "ne olur, hakkımıza, hukukumuza sahip çıkın" diyor. Zaman almamak için bu muhtarlarımızın, Büyükseki, Küçükseki muhtarlarının ve 18 muhtarın mektubunu burada aktarmak istemiyorum. Nedir bu; Büyükseki'de bir orman deposu var. 20 000 metreküp, istihsal edilen tomrukların depolara istifi var ve orada istif edilen, satılan emvali yüklemek için, hamallık yapmak için, üç beş kuruş para kazanacaklar ve bunu da ellerinden almışız. Ne imiş; 1 depo memuru tasarrufu...

Peki, değerli arkadaşlar, burada yaşayan insanlar ne olacak?.. Göç mü edecekler?.. İstanbul'da 1 500 000 milyona yakın Kastamonulu var, Tosyalı var, Araçlı var. Peki, bunlar da mı gitsinler?.. Bunlar da doğdukları yerde doymasınlar mı?.. Bunu ne için ellerinden alıyoruz?..

Bununla da yetmiyor; Tosya'nın, birkaç gün önceki afette, değerli milletvekilleri, 11 fabrikası çöktü ve 8 trilyon liralık hasar var. Sayın Kaymakama da Sayın Valiye de teşekkür ediyorum; gerekli incelemeler yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Devamla)- Değerli arkadaşlar, Tosya Ticaret Odası mektup yazdı ve şunu söylüyorlar "Biz, sadece, merkezî hükümetten şunu istiyoruz: Biz, banka soymadık, banka hortumlamadık, kriz yaratmadık. Biz, üretim yapıyoruz, tuğla fabrikalarında üretim yapıyoruz. Bizim 8 trilyon lira parayı, yeniden, mart ayında üretime koyma imkânımız kalmadı. Şimdi, bize, uzun vadeli, iki yılı ödemesiz KOBİ desteğiyle merkezî hükümet yardım elini uzatsın hem yatırımı yeniden geliştirelim hem de üretimi artıralım, fabrikalarımızı çalıştıralım ve devletimize de ürettiğimiz mallardan yüzde 12 vergi ödeyelim."    . Merkezî hükümetten ben bunu bekliyorum, hükümetimizden bunu bekliyorum değerli arkadaşlar, bunlara sahip çıkın, Kastamonu'ya, Tosya'ya sahip çıkın diyoruz.

BAŞKAN- Sayın Yıldırım, toparlar mısınız...

MEHMET YILDIRIM (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Müsaade ederseniz, ben bir pazarcı değilim arkadaşlar, ben bir reklamcı değilim; ben bir milletvekiliyim, milletin vekiliyim. Tarlada pirinç üreten, tarlada sarmısak üreten, hayvan yetiştiren, meralarda hayvan besleyen insanların vekiliyim, hepinizin olduğu gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET YILDIRIM (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen teşekkür edin...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Lütfen, istirham ediyorum; bu, çok önemli.

BAŞKAN - Teşekkür edin lütfen.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kürsüye bu tür malzemeleri getiremezsiniz. Öyle bir şey yok; İçtüzükte böyle bir usul yok. Böyle bir şey olabilir mi?!

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - İstirham ediyorum efendim... Bitiriyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzükte böyle bir şey yok.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok dedi Sayın Bakan; var.

Bu Kastamonu Tosya pirinci, bu da ithal pirinç. Şimdi, her gün biz burada pilav yiyoruz... Lütfen, Sayın Halil Tiryaki ile Sayın Mehmet Özlek, bu ithal pirincin ne olduğunu gösterin.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum. Lütfen...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Bakan, ithalatın önünü açmayın. Çin milliyetçiliği yapmayalım, Amerikan milliyetçiliği yapmayalım, Türk milliyetçiliği yapalım.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzükte öyle bir şey yok.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Yıldırım...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, nasıl izin veriyorsunuz böyle bir şeye? Yani, buraya canlı bir hayvanla gelse alacak mısınız?!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir milletvekili elinde bir kilo pirinçle gelirse, Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetimi nasıl engellesin?!

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Evet, hayvanı da getireceğim, bacağınıza bağlayacağım burada!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Burası şov yeri değil; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Çok rahatsız oldunuz değil mi?! Bacağınıza bağlayacağım burada!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ayıp yahu!

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Amerika'nın 2 300 000 ton fazla pirinci var; Türkiye pazar mı?!

BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

 B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/490)

26.02.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 18 Şubat 2004 tarih ve 31 sayılı Kararı ile Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz ve beraberindeki parlamento heyetinin TBMM Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunması kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Oylama yok ki Sayın Koç.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr Lytvyn ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/491)

26.2.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 15 Ocak 2004 tarih ve 25 sayılı Kararı ile Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr Lytvyn ve beraberindeki Parlamento heyetinin TBMM Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunması kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

3. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye, yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492)

26.2.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 23-24 Ocak 2004 tarihlerinde İsviçre'ye yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

              Liste :

Ömer Çelik                   (Adana)

Reha Denemeç                  (Ankara)

Egemen Bağış                (İstanbul)

Şaban Dişli                 (Sakarya)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 14.34

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.47

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye, yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492) (Devam)

BAŞKAN - Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

4. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve girişimlerde bulunmak üzere Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/493)

26.2.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve girişimlerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 4-6 Şubat 2004 tarihleri arasında Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 27 nci maddesinin görüşmeleri ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.

Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sürekli" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum örgütü" ibaresinden sonra "ve sendika yöneticileri" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum örgütü" ibaresinden sonra "sendika temsilcileri" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - 4 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "Strateji Geliştirme Kurulu" ibaresinin "Ar-Ge Kurulu" olarak değiştirilmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "teşekkül tarzı" ibaresinin "kuruluş şekli" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                

Hüseyin Ekmekcioğlu

Haluk Koç

Mehmet Yıldırım

 

 

Antalya

Samsun

Kastamonu

 

Mehmet Parlakyiğit

Necati Uzdil

Abdulaziz Yazar

 

Kahramanmaraş

Osmaniye

Hatay

BAŞKAN - En aykırı ve son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Haluk Koç

Mehmet Yıldırım

 

 

Antalya

Samsun

Kastamonu

 

Mehmet Parlakyiğit

Necati Uzdil

Abdulaziz Yazar

 

Kahramanmaraş

Osmaniye

Hatay

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçenin okunmasını arz ediyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

"Bu Kanunun getirdiği sistemde, kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim anlayışına geçmesi benimsenmiştir. Böylece, günlük sorunların çözülmesi ve geçmişin denetlenmesi yaklaşımından geleceğin planlanması ve sonuç odaklı bir yönetim yaklaşımına geçilmiş olacaktır. Bu amaçla, kurum ve kuruluşların stratejilerini ve politikalarını geliştirmek; amaç ve hedeflerini, performans ölçütlerini ve hizmet kalite standartlarını belirlemek; kurumun faaliyet sonuçlarını periyodik olarak gözden geçirmek ve değerlendirmek; gerekli tedbirleri önermek üzere Strateji Geliştirme Kurullarının kurulması öngörülmektedir.

Kurum ve kuruluşların stratejileri ve politikaları, kurum içi ve dışı ilgili tüm tarafları kapsayacak bir yaklaşım içinde iyi yönetişim ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktır. Bu nedenle, kurul, bakanlık müsteşarının başkanlığında, bakanlık birimlerinin yöneticilerinden oluşturulurken, çalışmalarında, konuyla ilgili bilim adamları, uzman kişiler, kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden de yararlanacaktır.

Ayrıca, bu maddeyle, Strateji Geliştirme Kurulu dışında, bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda faaliyet alanıyla ilgili başka sürekli kurullar oluşturulmasına da imkân tanınmaktadır."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesinde, bakanlıklarda, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının belirlenmesine, bakanlık hizmet ve teşkilatının geliştirilmesine, bakanlık faaliyetlerinin performans sonuçlarının değerlendirilmesine yardımcı olmak üzere Strateji Geliştirme Kurulu oluşturulması öngörülmektedir. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle hukukî güç kazandırılan planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda, yasa koyucuyu, önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen görevlerin kalkınma planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.

Strateji Geliştirme Kurullarının görevlerinin belirtildiği 27 nci maddenin birinci fıkrasında sayılan görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi kurulmamıştır. Madde, bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının kalkınma planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını içeren bir düzenleme içermemektedir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi hükmüne aykırılık taşıma noktasında tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını göstermektedir. 27 nci madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları kapsamadığından dolayı, özensiz hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikalarından KESK, Strateji Geliştirme Kuruluna özel sektör kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri temsilcilerinin çağrılabilmesine olanak tanıyan düzenlemeyi, özel sektörün bakanlıkların strateji, amaç ve politikalarının belirlenmesinde etkinliğinin artırılması amacına dönük bir düzenleme olduğu gerekçesiyle eleştirmektedir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının hazırlanma süreci düşünüldüğünde, bu eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. KESK ve Kamu-Sen gibi kamu görevlilerinin tamamına yakınını temsil eden sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî anlayışın 27 nci maddede belirtilen katılım mekanizmasına da yansımayacağını kimse iddia edemez.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle tasarının 27 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, gerekçenin okutulmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

"Bu kanunun getirdiği sistemde, kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim anlayışına geçmesi benimsenmiştir. Böylece, günlük sorunların çözülmesi ve geçmişin denetlenmesi yaklaşımından geleceğin planlanması ve sonuç odaklı bir yönetim yaklaşımına geçilmiş olacaktır. Bu amaçla, kurum ve kuruluşların stratejilerini ve politikalarını geliştirmek; amaç ve hedeflerini, performans ölçütlerini ve hizmet kalite standartlarını belirlemek; kurumun faaliyet sonuçlarını periyodik olarak gözden geçirmek ve değerlendirmek; gerekli tedbirleri önermek üzere Strateji Geliştirme Kurullarının kurulması öngörülmektedir.

Kurum ve kuruluşların stratejileri ve politikaları, kurumiçi ve dışı ilgili tüm tarafları kapsayacak bir yaklaşım içerisinde iyi yönetişim ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktır. Bu nedenle, kurul, bakanlık müsteşarının başkanlığında, bakanlık birimlerinin yöneticilerinden oluşturulurken; çalışmalarında konuyla ilgili bilim adamları, uzman kişiler, kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden de yararlanacaktır.

Ayrıca, bu maddeyle, Strateji Geliştirme Kurulu dışında, bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda faaliyet alanıyla ilgili başka sürekli kurullar oluşturulmasına da imkân tanınmaktadır."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesinde, bakanlıklarda, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının belirlenmesine, bakanlık hizmet ve teşkilatının geliştirilmesine, bakanlık faaliyetlerinin performans sonuçlarının değerlendirilmesine yardımcı olmak üzere Strateji Geliştirme Kurulu oluşturulması öngörülmektedir. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle, hukukî güç kazandırılan planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda yasa koyucuyu önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen görevlerin kalkınma planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.

Strateji Geliştirme Kurullarının görevlerinin belirtildiği 27 nci maddenin birinci fıkrasında sayılan görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi kurulmamıştır. Madde bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının kalkınma planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını içeren bir düzenleme içermemektedir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi hükmüne aykırılık taşıma noktasında tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını göstermektedir. 27 nci madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları kapsamadığından dolayı, özensiz hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikalarından KESK, Strateji Geliştirme Kuruluna özel sektör kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri temsilcilerinin çağrılabilmesine olanak tanıyan düzenlemeyi, özel sektörün bakanlıkların strateji, amaç ve politikalarının belirlenmesinde etkinliğinin artırılması amacına dönük bir düzenleme olduğu gerekçesiyle eleştirmektedir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının hazırlanma süreci düşünüldüğünde bu eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. KESK ve Kamu-Sen gibi kamu görevlilerinin tamamına yakınını temsil eden sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî anlayışın 27 nci maddede belirtilen katılım mekanizmasına da yansımayacağını kimse iddia edemez.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, tasarının 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "teşekkül tarzı" ibaresinin "kuruluş şekli" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "Stratejik Geliştirme Kurulu" ibaresinin "Ar-Ge Kurulu" olarak değiştirilmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum örgütü" ibaresinden sonra "sendika temsilcileri" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

ORHAN ERDEM (Konya) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Önerge gayet güzeldi; niçin geri çekiyorsun?

BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Hiyerarşik kademeler  ve birim unvanları

MADDE 28.- Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir:

a) Bakanlık merkez teşkilâtında:

1. Müsteşarlık,

2. Genel Müdürlük, Başkanlık, Daire Başkanlığı,

3. Müdürlük.

Taşra teşkilâtı olan bakanlıklarda Genel Müdürlüklere bağlı olarak daire başkanlığı kurulabilir.

b) Bağlı kuruluşlarda:

Müsteşarlık şeklindeki bağlı kuruluşlarda:

1. Müsteşarlık,

2. Genel Müdürlük, Daire Başkanlığı,

3. Müdürlük.

Başkanlık şeklindeki bağlı kuruluşlarda:

1. Başkanlık,

2. Daire Başkanlığı,

3. Müdürlük.

Genel Müdürlük şeklindeki bağlı kuruluşlarda:

1. Genel Müdürlük,

2. Daire Başkanlığı,

3. Müdürlük.

c) Taşra teşkilâtı il kuruluşlarında:

1. Vali,

2. İl Müdürlüğü,

3. Şube Müdürlüğü.

d) Taşra teşkilâtı ilçe kuruluşlarında:

1. Kaymakam,

2. İlçe Müdürlüğü,

3. İhtiyaç duyulan ilçelerde Şube Müdürlüğü.

e) Bölge kuruluşlarında:

1. Bölge Müdürlüğü,

2. Şube Müdürlüğü veya Başmühendislik.

Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili kuruluşlar bu maddede öngörülen hiyerarşik kademe ve birim unvanlarına ilişkin hükümlere tabi değildir. Bunların hiyerarşik kademe ve birim unvanları kuruluş kanunlarında düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Burdur Milletvekili Sayın Kerim Özkan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 28 inci maddesine göre, bakanlıkların ve taşra teşkilatlarının sıra dizini, basamakları en altta, merkezde müdürlük, taşrada şube müdürlüğü olarak sonlanmaktadır.

Kamu örgütlenmesinde müdürlükler, hizmetin en temel çalışmalarını yapan en önemli birimlerdir. Her müdürlükte, birbiriyle ilişkili olsa bile, birbirinden tamamen ayrı görevler yapılmaktadır. Bunların her birisi ayrı bir küme olarak bir şefin yönetiminde çalışmakta, müdür ya da şube müdürü de bunlar arasındaki koordinasyon görevini yürütmektedir. Bugünkü durumda şefler, kamu yönetiminin temel direkleridir; işi asıl kotaran onlardır.

Tasarı, müdür ya da şube müdürü altındaki tüm çalışanları tek bir kadro altında birleştirmekte; üst yöneticileri, şefleri, yer değiştirmede,    memuriyete yeni başlamış kişiler düzeyine indirmesine olanak vermektedir. Kamu yönetiminin bu isimsiz kahramanları üzerinde uygulanacak bu esneklik, kamu yönetimini sarsacak bir önemde bulunmaktadır. Kesinlikle yanlıştır. Bu tasarıyı ve bu maddeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Bu yasayla, Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu, yeni bir adım atmaktadır; ancak, adım atarken dikkatli olmayı öneriyorum; çünkü, bundan önce çıkardığınız yasalarda hep tökezlediniz. Bunun için sizleri uyarıyorum; ama, her nedense, siz, bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Unutmayın, bu geminin içinde bizler de varız ve biz, beraber batmak istemiyoruz.

Çıkardığınız Eve Dönüş Yasasında "içbarış sağlanarak dağdaki teröristler teslim olacak" anlayışıyla yola çıktınız, dağdan inen olmadı; ama, cezaevlerindeki PKK, Hizbullah ve Sivas katliamı sanıklarını serbest bıraktınız. Şehitlerin kemikleri, yüreği yanan şehit yakınlarının içleri sızladı. Dağlarda yaz-kış demeden pusuda yatan; kıldan, kandan yola çıkarak canları pahasına savaşan Emniyet Teşkilatımızın, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın morallerini bozdunuz. Ayrıca "ormanları satacağız, 25 milyar dolar gelir toplayacağız" dediniz; günlerce Meclis gündemini meşgul ettiniz. Size yol gösterdik, dinlemediniz "gelin, tarımsal amaçlı kullanılan orman köylüsünün ekip biçtiği alanları kendilerine ücretsiz verelim, orman köylüsü doğduğu topraklarda doysun" dedik, dinlemediniz. Ne oldu; Taslak ortada kaldı.

Acil eylem planı diye bir belge sundunuz. Dünyayı ve Türkiye'yi yeniden keşfeder gibi davrandınız. Eylem planınızda duble yol iddianız vardı, ne oldu; yağmur yağdı, kar yağdı, duble yollar ilk yılında perişan oldu.

Yaptığınız hatalar saymakla bitmez.

BAŞKAN - Sayın milletvekili, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Sayın bakanlar ve Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri, kürsüye her çıkışlarında, vatandaşın gündeminde bu yasanın olduğunu, bu yasayla Türkiye'nin önünün açılacağını söylediler.

Değerli arkadaşlarım, bu cumhuriyet, seksen yıldan bu yana, kurulu yasalarla yönetilmiş; barajlarını, göletlerini, demiryollarını, deniz ve hava limanlarını, asma köprülerini, köy yollarını, karayollarını, duble yollarını, tünellerini, kanalizasyonlarını, içmesuyu şebekelerini, devlet üretme çiftliklerini, KİT'lerini bu yasalarla yapmıştır ve hiç acizlenmemiştir. Şimdi siz ne yapıyorsunuz?.. Oynayamayan gelin "yerim dar" dermiş, yeri genişletmişler, bu sefer "yenim dar" demiş. Bu millet size hükümet olma görevi verdi; hiç âcizleşmeyin, mazeret göstermeyin. Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını koruyan yasalar elinizde; bu gemiyi yüzdürün, bahane göstermeyin; at sahibine göre kişner, gereğini yapın.

Türkiye bu yasayı bekliyormuş... Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin ifadesi. Bu doğru değil arkadaşlar.

Bakın, bugünlerde seçim bölgelerine gideceksiniz; köyleri, kasabaları, ilçelerinizi dolaşacaksınız. Bu hafta çalışma olmasaydı, ben, Burdur'a gidiş gelişimin kırksekizincisini gerçekleştirecektim. Çok dikkatli bir şekilde vatandaşlarımızı dinliyorum. Gündemde neler var, bakın, iyice dinleyin, bilmiyorsanız not alın, seçim bölgenize gittiğinizde bunlara göre hazırlanın: Dokunulmazlıkların kaldırılması; temiz toplum, dürüst siyaset; doğrudan gelir desteği; paraların hâlâ ikinci ve üçüncü dilimlerinin verilmeyişi...

AHMET KAMBUR (Tekirdağ) - Verildi, verildi...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - ... ucuz yeşil mazot verileceğinin sözünün tutulmaması; Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı hizmetlerinin birleştirilmesinin bir türlü yapılamaması; hastane kapılarında vatandaşlarımızın mağdur edilişi; taburcu olacak hastalarımızın hastanelerde rehin kalışına göz yumulması; her gün artan işsizler ordusu; üniversite mezunu olup hâlâ kahvehane köşelerinde bekleyen öğrencilerimizin feryatları. İşsiz sayısı, hükümet olduğunuzdan bu yana 14 000 000'dan 15 000 000'a çıktı. Kahvehaneleri doldurmuş halk yığınları; milletvekilleri gelse de 10-15 çay satabilsem diye bekleyen kahvehane sahiplerinin beklentileri; üretmek isteyen, ekmek isteyen Türk köylüsünün isyanları; pancar ekim alanlarının daraltılması, kotaların hâlâ kaldırılmaması; geçtiğimiz yıl 200 kilo anason teslim ederken, bu yıl 150 kiloyla sınırlandırılan anason üreticisinin öfkesi; geçen yıl ve bu yıl satılamayan ve elde kalan, boynuzları 30-40 santime varan kurbanlık sahibi çobanların perişanlığı ve kahrı. Ayrıca, bu kurbanlıklar sorunu, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar tüm ülkemizin sorunudur. İnşaat sektöründe demirin kilosunun 500 000 liradan 800 000 liraya çıkmasıyla inşaatçılarımızın ve müteahhitlerimizin durumları...

Geçtiğimiz yıl yemin çuvalı 12 000 000, samanın kilosu 60 000 liraydı, sütün litresi 435 000 liraydı; şimdi, yemin çuvalı 23 000 000 lira, samanın kilosu 150 000 lira. Bu artışa göre sütün litresinin 700 000 lira olması gerekirken, süt, bugün, 465 000 liradan satılmaktadır. Bunun neresinde güzellik?! Vatandaş burnundan soluyor.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Bu kanunla ilgili mi bunlar?!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Hele hele, elma üreticisi... Burdur'da, Bucak'ta, Antalya'da, Elmalı'da, Korkuteli'nde, Gömbe'de, Akçay'da, Denizli'de, Çivil'de, Niğde'de, Amasya'da, Isparta'da, Eğridir'de, Gelendost'ta... Hepsini geziyorum arkadaşlarım.

AHMET KAMBUR (Tekirdağ) - Niye geldin?!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Soğukhava depoları ağızlarına kadar dolu; 400 000-450 000 liraya alan satan yok; en kısa zamanda, kilo başına bir desteklemeyle ihracat kapılarının açılmasını bekliyorlar. Ankaralı, İstanbullu, İzmirli, elmanın kilosunu 1 000 000-1 500 000 liradan alamıyor, vatandaş ise 400 000-450 000 liraya satamıyor. Bu buluşmayı kim yapacak; elbette hükümet. Bu sorunun acilen çözülmesi lazım değerli arkadaşlarım.

Burdur'da, Isparta'da, Afyon'da, Denizli'de, haşhaş üreticisi kotadan mustarip. Haşhaşta kota yoktu;  sizin döneminizde bunu da gördük.

BAŞKAN - Sayın Özkan, Sayın Özkan, maddeyle ilgili ne zaman konuşacaksınız?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Geliyorum, geliyorum...

AHMET KAMBUR (Tekirdağ) - Bitti... Bitti...

BAŞKAN - Buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Ona da ambargo koydunuz. Gündemde bu maddeler yok diyor Sayın Bakanım. Sayın Bakanımız, gündemde kamu yönetim yasası var diyor; gündemde bunlar var.

Kahverengi tohumlu haşhaş ektiriyorsunuz; birinin satışı 600 000 lira, diğerinin satışı 1 200 000 lira. Sizler, köylümüzün kazanmasını, alınterinin para etmesini istemiyor musunuz?!

Karşılaşılan sorunlardan birisi de, tarımsal amaçlı sulamalarda kullanılan enerji paraları. Ektirilmeyen, ürettirilmeyen vatandaşlarımız enerji paralarını yatıramıyorlar; 10 milyarlık borç, katlanmış, 45-50 milyar olmuş. Bunu da ödemeleri mümkün değil, bu yönde bir af bekliyorlar.

Seçimlerden önce "IMF reçetelerine karşı duracağız, isteyen istediği, dilediği kadar üretecek" dediniz, oy aldınız. Şimdi de vatandaşlarımızı oyalıyorsunuz. Pancarda, tütünde, anasonda, haşhaşta kotalarınız devam ediyor. Seçim bölgelerine gittiğinizde, zaten, vatandaşlarımız bunlar için sizden hesap soracak; onların yüzüne nasıl bakacaksınız?!

Acil eylem planında, 15 000 kilometre duble yol yapacağız dediniz, Köy Hizmetlerinin araçlarını karayollarında kullandınız; ama, 3-4 kilometrelik köy yollarını asfaltlamadınız.

Yatırım hamlelerine başlıyoruz, hızımıza yetişin, mazeret yok dediniz. Yarım kalan barajları, göletleri, arıtmaları, okulları, camileri, yolları, köprüleri ele bile almadınız.

Şu günlerde, Türk işverenini, işçisini, esnafını perişan eden, iflasa sürükleyen, ayakkabıdan oyuncağa, gözlükten halıya, televizyondan fotoğraf makinesine kadar 30 sektör, Çin mallarının istilasına uğramıştır. Hükümet de bu duruma seyirci kalmıştır.

Ayrıca, vatandaşın gündeminde, yurt dışından getirilen 4 000 ton mısır ticareti vardır.

Yine, vatandaşın gündeminde, 70 puanla, 80 puanla Türkiye'nin her yerinde çalışmayı kabul eden; ancak, Sağlık Bakanlığının sözleşmeli personel alımında, sıfır puanlıların işe alınması nedeniyle, başarılı gençlerin hükümete güvensizliği vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunların çözümünü yapamazsanız, inanın, yakanızdaki rozetle, arabanızdaki Türkiye Büyük Millet Meclisi kartıyla, değil seçim bölgenizde, Kızılay'ın cadde ve sokaklarında bile dolaşamayacaksınız.

Vatandaşların bizlere olan güveni sarsılıyor; vatandaşlar bu yasayı beklemiyor, vatandaşlar bu yasayı istemiyor.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Çok iyi fal bakıyorsun...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Bu yasaya karşı, toplumsal kitle örgütleri, sendikalar, üniversiteler, toplantılar, yürüyüşler düzenliyor, pankartlar açılıyor. Değerli arkadaşlarım, gelin, bu yasa tasarısını geri çekin, emekler boşa gitmesin.

Yasa tasarısı, dikey örgütlenmedeki kademeyi azaltma iddiasını taşıyor; modern örgütlenme gibi güzel gerekçeler öne sürülüyor; ama, bu maddedeki tek yenilik, şef kademesini kaldırmaktır. Büyük bir iş yapmış gibi, ellerinizi kaldırıp indiriyorsunuz. Şefleri, devlette...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Özkan.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Devletin örgütlenmesine sihirli bir el değmiş gibi, bürokrasi işlerlik mi kazanacak?! Unutmayın arkadaşlar, şeflerin önemli ve etkin görevleri vardır. Bu yasayla, şefleri, memuriyete yeni başlamış bir görevli gibi düşünmek, haklı bir düzenleme olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç şu: Bu yasayla, öyle -sizin gözü kapalı destekçiniz olan ticarî medyanın dediği gibi- ilerici filan olmuyorsunuz. Zaten, o medyaya ve destekçiniz köşe yazarlarına göre, Adalet ve Kalkınma Partisi ne yaparsa iyidir; ama, vatandaş öyle demiyor. Devlete borcu olan medyanın siyasî iktidar karşısında boynunun bükük olmasına şaşmamalı; siyasî iktidarı övecekler ki, borçları ertelensin, işleri yürüsün. Bu medyanın övgüleriyle fazla da heyecanlanıp yanlış adım atmayın; en zor gününüzde sizi yalnız bırakıp kaçarlar, ortada kalırsınız; ama, biz, demokrasi adına, halk adına, yine, burada sizlerle beraber oluruz.

Grubum adına, yasa tasarısını geri çekmenizi öneriyor; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Amasya Milletvekili Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Reformu Yasası Tasarısının 28 inci maddesiyle ilgili olarak, şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, sizleri ve bizi izleyen sevgili vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

349 sıra sayılı yasa tasarısının hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarıyla ilgili yeniden düzenlemenin, yapılanmanın yapıldığı İkinci Kısım, Birinci Bölümde yer alan 28 inci maddenin birinci fıkrasında, bakanlık merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı ile ilgili ve bağlı kuruluşların hiyerarşik kademeleri ile birim unvanları yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle; merkez teşkilatında, müsteşarlık, genel müdürlük, başkanlık, daire başkanlığı ve şube müdürlüğü; bağlı kuruluşlarda ise, müsteşarlık olarak bağlı kuruluşlar, başkanlık olarak bağlı kuruluşlar, genel müdürlük olarak bağlı kuruluşlar olmak üzere üçe ayrılmış; müsteşarlık olarak Başbakanlığa bağlı olan kuruluşlarda, yine, müsteşarlık, genel müdürlük, daire başkanlığı ve şube müdürlüğü; başkanlık şeklinde düzenlenen bağlı kuruluşlarda da, yine, başkanlık, daire başkanlığı, şube müdürlüğü; genel müdürlük olarak bakanlığa bağlı olan kuruluşlarda ise, genel müdürlük, daire başkanlığı, şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenme biçimi bu yasa tasarısıyla getirilmekte olup; teşkilatlanmayla ilgili olarak yapılan yeni düzenlemede ise, illerde, valilik, il müdürlüğü, şube müdürlüğü; ilçelerde, kaymakamlık, ilçe müdürlüğü; bölge teşkilatı olarak yapılan yeni düzenlemede ise, bölge müdürlüğü, şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenme biçimi getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yeniden yapılanmayla kamu yönetiminin dikey yapılanmasında, özellikle bakanlıklarda, hiyerarşik kademeler norm tespitten uzak olup, yönetim biliminde, yönetim gurularının az gelişmiş ülkelerle ilgili tespiti aynen şudur: "Az gelişmiş ülkelerin kamu dairelerinde, yönetimlerinde, kızılderiliden çok reis vardır, şef vardır." Bu tabirle    ifade edilir.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, bizim kamu yönetimimizdeki mevcut duruma baktığımızda, dikey yapılanmadan kaynaklanan, sayılamayacak kadar hiyerarşik kademeler, yine, sayılamayacak kadar unvanlar vardır. Türkiye, bu katı, hantal bürokratik yapıdan kurtulup, demokratik yapıya bir an önce kavuşmalıdır. Türkiye, şeffaf, saydam, katılımcı, özgürlükçü yapıya bir an önce kavuşmalıdır; ancak, bu demokratik yapı, günümüzde olduğu gibi, yönetilen demokrasi değil, yöneten demokrasi olmalıdır. İşte bu yasa tasarısının kanunlaşmasıyla kamu yönetiminde yeniden yapılanma gündeme gelecek, realize edilecek.

Bütçemizde batık bankalardan sonra en büyük pay, takdir edersiniz ki personel giderleriyle ilgilidir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ne ilgisi var?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Evet efendim, ilgisi var. Şu anda batık bankalar nedeniyle...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Onlar hiç iş yapmıyor mu? Bedava mı çalıştırıyoruz?

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - ...Türkiye, kamu bankalarının zararı nedeniyle, 83 milyar dolar zararı, bizim çocuklarımızın geleceğini çalarak ödemek durumundadır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ne insafsız adamlarsınız siz yahu!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - 2004 yılı yatırım programımıza baktığımızda, şahsen benim seçim bölgem olan Amasya'da kamu yatırım payı 16 trilyon 60 milyardır Sayın Başkanım. Eğer bu talan olmasaydı...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Mısırdan bahset, pirinçten bahset, bulgurdan bahset. Vurgun, talan orada, onlardan bahset.

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen...

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - ...bu yolsuzluk, usulsüzlük olmasaydı, Türkiye'nin 81 vilayetine bu milyar dolarları paylaştırdığınızda, il başına en az 1 milyar dolar kamu yatırım payının düştüğünü görecektiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hem ilahi doktrinlerin hem de kişisel doktrinlerin müşterek özelliği şudur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Albayrak, toparlar mısınız.

Buyurun.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Her iki doktriner düşüncede de olumsal gelişmelere karşı çıkanlar, olumsuzluktan nemalananlar olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, AK Parti olarak asla yanlışa şirin gözükmek için doğrudan taviz vermeyeceğiz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Özellikle şunun altını çizmek istiyorum: Bu yasa tasarısının kanunlaşmasıyla, hiçbir işçi vatandaşımız endişeye kapılmasın, bunlar asla mağdur edilmeyecektir, Köy Hizmetleri çalışanları da başta olmak üzere, bunlar sadece kurum değişikliği yapılarak özel idareye bağlanacaktır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Özelleştirmede ne oldu? İşten atılanlara ne oldu? Mağdurdan bahsediyorsun...

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Burada, elbette ki, sivil toplum kuruluşları içerisinde yer alan sendikalar, sendikal sözleşmelerini tek merkezde değil, iller, valiler bazında gerçekleştireceklerdir.

Değerli arkadaşlar, önemli yönetim bilimcilerinden Profesör Peter Draker'ın bir tespitini sizlerle paylaşmak istiyorum. "En ideal yönetim biçimi konsensüstür" diyor. Konsensüsün özelliği, bilgililerin ilgili, ilgililerin de bilgili olmasından dolayı, bilenlerin bilmeyenleri ikna etmesidir. Bu konsensüs, inşallah, doğruya taraf olma noktasında, hepimizce gerçekleştirilecek.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır" diyerek altını çizdiği gibi, aklıselim sahipleri, mesuliyetini müdrik insanlar asla umutsuz değildirler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Mesuliyetini müdrik insanlar, kendilerine verilen ruhsatı, şartlar oluşmadan, olumsuz şekilde kullanamazlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Albayrak, toparlar mısınız.

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Gerçekten, bir milletvekili olarak çok üzülüyorum. Şu Millet Meclisi çatısı altında çalışmalarımıza bakıyorum; İçtüzüğün, Anayasanın vermiş olduğu ruhsat, maalesef, şartlar oluşmadan kullanılıyor ve aziz milletimizin bizden beklediği hizmetler sekteye uğratılıyor.

BAŞKAN - Sayın Albayrak...

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tasvip etmediğimiz kıtalararası savaş bile üç günde bitiyor, üç günde; ama, biz, bir yasa tasarısını iki haftadır kanunlaştıramadık. Bunu, bizi izleyenlere nasıl izah edeceğiz?!

BAŞKAN - Sayın Albayrak...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sizin yerinize parmak mı kaldıralım?!

HAMZA ALBAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu yasanın 28 inci maddesinin hayırlı ve uğurlu olması dilek ve temennisiyle, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, çok düşündüm taşındım, size laf anlatmayı beceremedik...

BAŞKAN - Sayın Öktem, konuyla ilgili konuşur musunuz.Lütfen.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Ya biz beceremiyoruz, ya siz laf anlamayı bilmiyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen önce konuşma üslubuna dikkat et; ne biçim konuşuyorsun! İşin gücün provokatörlük.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Dolayısıyla, bugüne kadarki tüm uygulamalarınızla halkın beklentilerine ters davranışlar içerisindesiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler) Bütün konuşmalarımı keserek, kürsü özgürlüğümü de kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Sayın Başbakan, Kıbrıs konusunda da basına sansür uyguladı. Anlaşılıyor ki, bir taraftan, halkı açlığa mahkûm edip, özgürlüklerini kısıtlamak gibi bir yol seçeceksiniz; bir taraftan da, ulusal çıkarlarımız adına basına sansür uygulamaya çalışıyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi, burada Cumhuriyet Halk Partilileri de konuşturmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz.

Bu anlamda, sizi protesto etmek için, şu andan itibaren, konuşmama hakkımı kullanıyorum. Siz ağzımıza kilit vurmak istiyorsunuz, bunu da halka göstermek için ben ağzıma kilit vuruyorum.

(İzmir Milletvekili Enver Öktem, üzerinde "özgürlük istiyoruz" yazılı bir  bandı kendi ağzına yapıştırdı)

 (AK Parti sıralarından alkışlar[!]; CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

AHMET IŞIK (Konya) - Kürsü özgürlüğü, size hakaret hakkını vermez. Burası şov makamı değildir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen ama...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Konuşuyor bağırıyorsunuz, susuyor yine bağırıyorsunuz; anlamadım ki bu işi; yeter be! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkanım, söz hakkı bitti.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 2 dakika daha eksüre kullanma hakkı var Başkan.

EYÜP FATSA (Ordu) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsü, şov kürsüsü değildir.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, süresi bittikten sonra...

EYÜP FATSA (Ordu) - Söyleyeceği bir şey varsa, dağarcığında bir şey varsa hodri meydan; ne istiyorlarsa konuşsunlar. Kimse onların sesini kısmadı burada. (AK Parti sıralarından "Sayın Başkan, müdahale edin" sesleri; CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öktem, kürsü, hatip kürsüsüdür. Eğer, hatip konuşmayacaksa kürsüye çıkmaz. 

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - 2 dakika daha süren var; eksüre hakkını da kullan.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul)  - Sadece bir üyenin bantlaması yetmez ki, hepsinin bantlaması lazım.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Öktem, eksüre hakkını da kullan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... (Gürültüler)

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Arkadaşlar, hepiniz bantlayın, bir üye yetmez ki!.. (AK Parti sıralarından "Doğru... Bravo" sesleri, alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Konuşuyor bağırıyorsunuz, konuşmuyor bağırıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yerlerinize oturur musunuz. Karar vereceğiz.

FEHMİ ÖZTÜNÇ (Hakkâri ) - Neye karar vereceğiz?

BAŞKAN - Öncelikle, sayın milletvekillerini susmaya davet ediyorum.  

Sayın Öktem, orası hatip kürsüsüdür; eğer, hatip konuşacaksa çıkabilir oraya. Oturur musunuz Sayın Öktem. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, böyle bir şova izin veremezsiniz.

BAŞKAN - Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.31

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.41

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan her sayın milletvekili, konuşmak için kürsüye gelir ve kürsüde, meşru zeminler içerisinde istediği her şeyi konuşabilir, söyleyebilir; ancak, şunu, her sayın milletvekilinin bilmesi gerekir ki, kürsü konuşmak içindir, kürsüde konuşmanın haricinde hiçbir eylem yapılamaz, buna da müsaade edilemez.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayış ile işbirliği ve koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 28 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

 

Haluk Koç

Hüseyin Ekmekçioğlu

Muharrem Kılıç

 

Samsun

Antalya

Malatya

 

Haşim Oral

Yakup Kepenek

 

 

Denizli

Ankara

 

 

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Topuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk kamu yönetiminin en çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin çok olduğu, dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda hiyerarşik kademe oluştuğu; bu durumun, kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve işlemlerin yavaş yürütülmesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunlarının çıkmasına yol açtığı; modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara ihtiyaç duyulmakta olduğu, bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademelerin en aza indiği, iş ve işlemlerin yapılma sürecinin kısaldığı; bu düşünceden hareketle, maddeyle, hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edildiği; farklı düzeylerdeki idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlendiği; bakanlık merkez teşkilatında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki daire başkanlıklarının kaldırıldığı, sadece taşra teşkilatı kurabilen bakanlıklar bakımından gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin verildiği...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Soruyu sor!

YILMAZ KAYA (İzmir) - Madde gerekçesini okuyorsun!

AHMET IŞIK (Konya) - ...kurum ve kuruluşun özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilâtlanma modeli ve hiyerarşik kademelere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî istihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, madde gerekçesini okuyor; niye müdahale etmiyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, her soru sormak isteyen arkadaşımız aynı şeyi yapmaktadır. Milletvekillerimiz burada defalarca uyarıldı.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Soru sorsun!

AHMET IŞIK (Konya) - Müsaade eder misiniz... İstediğim soruyu ben kendim sorayım. Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - ...kurum ve kuruluşların özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilatlanma modeli ve hiyerarşik kademelere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, niye soru sormuyor?

BAŞKAN - Defalarca müdahale edildi sayın milletvekilleri. Her sayın milletvekilimiz soru sorarken aynı şeyi yapmaktadır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bu kadar yapmayın Sayın Başkan, bu kadar yapmayın!..

AHMET IŞIK (Konya) - ...Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar bu maddede öngörülen...

BAŞKAN - Sayın Işık, soru sorar mısınız...

AHMET IŞIK (Konya) - Soruyla bütünlük içerisinde olduğu için; tamamlıyorum efendim.

ATİLA EMEK (Antalya) - Soruya gelecek!..

AHMET IŞIK (Konya) - ...hiyerarşik kademe ve unvanlara ilişkin hükümlerden istisna tutulduğu; bu kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe ve unvanları bu kanundaki temel yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş kanunlarında düzenlendiği, tasarıda yer almaktadır.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Maddeyi oku şimdi, maddeyi!..

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve Emniyet Müdürlüğü gibi kuruluşlar 28 inci maddeden niçin istisna tutulmaktadır? Sorumun birincisi bu.

İkinci sorum: 28 inci maddeyle yapılan düzenlemede genel müdür yardımcılığı bulunmamaktadır. Halen bu kadrolarda görev yapan kamu görevlilerinin durumu kanunun yasalaşmasından sonra ne olacaktır?

Son sorum: Bakanlıklarda müsteşar yardımcılığı kadroları kaldırılmakta mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Buyurun Sayın Oral.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, çok net bir soru sormak istiyorum size. Eminim, arkadaşlarım da bu sorumdan yararlanacaktır.

İki tane il düşünüyoruz; birisi İzmir, birisi Bitlis. Her iki ilde çalışan işçilerin toplusözleşmelerini valiler, mülkî idare amirleri veya yetkili kılınan kişiler yapacaktır. Aynı işkolunda çalışan, aynı sendikaya bağlı işçilerin aralarındaki ücret dengesi nasıl sağlanacaktır? Bir.

Her iki ildeki gelirler farklı olacağı için, Bitlis gibi veya Mardin gibi, bir Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki alınacak ücret İzmir'e göre olacaksa, bu, o yöre insanıyla bir uçurum yaratmayacak mıdır veyahut oradaki insanlar daha az maaş alacaksa, bu, bir dengesizlik getirmeyecek midir mevcut koşullarda olduğu gibi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Dün, Adalet ve Kalkınma Partisinden Sayın Ayhan Zeynep Tekin'in güzel bir konuşması oldu. Sayın Tekin, aynen şunu söylüyor: "Şunu söylemeden edemeyeceğim: Ulu Önder Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete en az sizler kadar sahibiz ve sonsuza dek de sahip olacağız.

Siz, belki, dilinizle ikrar ediyorsunuz cumhuriyeti; ama, biz, yüreğimizde yaşıyoruz.

Ben, bir asker çocuğu olarak, Karboğazı'nın tepelerinde şalvarıyla düşmanın yolunu şaşırtan Fatma'nın akrabası olarak, bütün arkadaşlarımın da en az benim kadar cumhuriyete sahip olduğunu bilmek istiyorum.

Bu konuda bizi bir daha incitmemenizi temenni ediyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum."

Bu anlatımın altına, sanıyorum, Parlamentoda bulunan 550 milletvekilimiz itirazsız imza atarlar; ama, bizim anlayamadığımız şu ve bu soruyu Sayın Bakana yöneltmek istiyorum. Sayın Bakanım "halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür" diyen adamı, nasıl olur da Başbakanlık Müsteşarlığına getirirsiniz? Cumhuriyete bağlıyız diyen ve en az bizim kadar cumhuriyete bağlı olduğunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, nasıl oluyor da "halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür" diyen insanın arkasına takılıyorlar? İşte, bizim aklımızın almadığı soru bu.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Meclis İçtüzüğünün ilgili maddesi, maddeler üzerinde milletvekillerine soru sorma hakkı tanırken gerekçesi şudur: O maddenin daha iyi anlaşılmasını sağlayıcı sorular sorulacak ve ilgili Bakan da, o maddenin daha iyi anlaşılması için cevaplar verecektir. Şimdi, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın sorularını hep birlikte dinledik; Allahaşkına, maddeyle ne ilgisi vardı?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İlgili sorulara ne zaman cevap verdiniz Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, biraz önce Grup adına konuşan Sayın Özkan -görüşmekte olduğumuz, bakanlık ve kuruluşlara ait hiyerarşik kademeleri düzenleyen bir maddedir- çıktı, bir tek cümle söyledi: "Bu maddeyi kabul etmemiz mümkün değildir." Niçin değildir? Asıl verilmesi gereken cevap, bu "niçin değildir"e verilecek olan cevaptır.

Şimdi, ne oluyor; bakanlık merkez teşkilatında müsteşarlık olacak. Şu andaki yasaya göre, 3046'ya göre "müsteşarlığın altında genel müdürlük, kurul başkanlığı, daire başkanlığı olmayacak" deniliyor. 

Siz, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, bu doğru mu değil mi? Eğer eksikse, eksiğini söyleyin; fazlaysa, fazlasını söyleyin. Eğer bir yasalaşma faaliyetine, Anamuhalefet Partisi olarak katkı sağlamak istiyorsanız, maddeyle ilgili eleştirileriniz varsa, eksikler varsa, fazlalar varsa, bunları söyleyin; muhalefet bunu gerektirir. Ama, siz, söyleyeceğiniz bir şey olmadığı için, buraya çıkıyorsunuz şov yapıyorsunuz, ağzınıza bant yapıştırıyorsunuz ve "iktidar bizim ağzımıza kilit vurdu" diyorsunuz.

Bizim geleneğimizde ve geçmişimizde kilit yoktur; ama, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinde kilit vardır; nerelere vurulduğunu da tüm millet bilmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Bakan, bu, ne demek?! Ne söylüyorsun?!. Ayıp değil mi!.. Ne kilidi?!.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne demek istediğimi, bizi televizyonları başında izleyen vatandaşlarımız gayet iyi biliyorlar. Bizim geleneğimizde kilit yok; ama, sizinkinde var.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sizin geleneğinizde şeriat var, Hizbullah  var.

İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sizin geçmişinizde Sivas var, Sivas!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oturur musunuz...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, bu ülkede kitap yazan insanlar, düşüncesini açıklayan insanlar, daha düne kadar cezaevine girerdi ve yasak kitaplar bu ülkede yakılırdı; ama, birkaç aydır artık yakılmıyor; çünkü, AK Parti iktidardadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Ama, birkaç yıldır insanlar yakılıyor Bakan, insanlar yakılıyor!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oturur musunuz...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O nedenle, bu ülkede, bir yıldır, özgürlüklerin sınırları genişlemiştir, standartlar yükseltilmiştir. Buraya çıkıp, ağzına bant vurmak, sadece şovdur. (CHP sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan, Sivas'ta adamlar yakılıyor. Sivas'ta adamlar yakılıyor. Kitaplar yakılmıyor; ama, adamlar yakılıyor; ne konuşuyorsun sen orada?!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen, yerinize oturur musunuz...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O nedenle, eğer, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama faaliyetlerine katkı sağlamak istiyorsa, lütfen, maddelerle ilgili konuşun; maddelerin eksiğini, fazlasını ifade edin, söyleyin. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sivas'ta adamlar yakılıyor, adamlar!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, başka yapacağınız bir şey yok. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bakan sorulara cevap versin, sorulara!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sivas'ta yaktığın adamları konuş!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Başka yapabileceğiniz bir şey yok; sözü olan çıkar, söyler. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler))

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Diri diri insanları yaktığınızı unuttunuz mu?!

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sizin Müslümanlığınız, adam yakma Müslümanlığı mı?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Onları konuş, onları!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sisteme zarar veriyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, sorulara vereceğim cevap bundan ibarettir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bakana bak, bakana! Ayıp, Ayıp!

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen ama...

Sayın milletvekilleri...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sorulara cevap versin!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sivas'ı konuş, Sivas'ı! Sivas'ta yanan adamları konuş!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.58

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Madde üzerindeki soru ve cevap işlemi tamamlanmıştı.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, biraz evvel burada cereyan eden olumsuz gelişmeler karşısında, Sayın Bakanın, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik de ağır itham taşıyan ifadeler kullanmış olması nedeniyle söz istiyorum. Amacım, gerginliği tırmandırmak değildir; size de yardımcı olmak ve gerginliği yatıştırmaktır; ama, cevabı verilmeyen konular geride kalacak olursa -istemem ama- gerginlik devam eder. Bunu önlemek için, bize yapılan haksız saldırıya nezaket çerçevesi içinde cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Topuz, söz vereceğim.

Biraz önce, burada gerginlik yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir daha bu gerginliğin yaşanmaması için, hem Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekillerinden hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinden hem de sayın milletvekillerinden... (CHP sıralarından "Bakandan, Bakandan" sesleri)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önce Bakandan!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Yapmayın...

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını engelleyici konuşma yapmadan ve yeni tartışmalara sebep olmamak şartıyla; buyurun Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi en içten duygularımla ve saygılarımla selamlıyorum.

Biraz önce yaşadığımız olumsuz olaylardan ders çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı dolayısıyla burada yapılan tartışmalar hem iktidar için hem muhalefet için, İçtüzüğün kendisine verdiği bütün imkânları kullanarak düşüncelerini ortaya koymak açısından etkili, geniş bir platform halinde sürdürülüyor. Bunun bir temel nedeni var, bu tartışmaların bu kadar geniş bir çerçevede yapılmış olmasının bir temel sebebi var. Bu sebep, bu tasarının yeteri kadar tartışılmadan, olgunlaştırılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruluna getirilmiş olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, bugüne kadar bu Mecliste görüştüğümüz ve bazen hep beraber oluşturduğumuz tasarıların hepsinden farklı, hepsinden önemli, geleceğimizle ilgili çok önemli belirlemeler yapan bir tasarı. Gönül isterdi ki, bu tasarı, Meclis gündemine, Genel Kurul gündemine gelmeden önce, komisyonlarda altkomisyonlara aktarılsın, altkomisyonlarda bu tasarıyla ilgili bütün tarafları dinlemeye imkân veren geniş bir tartışma süreci yaşansın, bu kadar önemli bir tasarının hepimizin katkılarıyla, toplumumuzun istediği bir çerçevede oluşturulması sağlansın; ama, bu yapılamadı.

Hem İktidar Partisi hem Anamuhalefet Partisi, geçerli oylara göre, toplumumuzun ancak yüzde 55 civarında bir bölümünü temsil ediyor. Oysa, toplumumuzun bizim dışımızdaki kesimleri var; onları da çok yakından ilgilendiren ve geleceğe dönük belirlemeler yapan bu tasarının, toplumun bütün ilgili kesimlerinin katılımıyla, önerilerini dikkate alan ve bir uzlaşmaya dayanan biçimde getirilmesi gerekirdi.

Arkadaşlarım sırası geldiğinde söylediler, Türk Ceza Kanununa ilişkin düzenleme, şu sırada ilgili komisyonun altkomisyonunda görüşülüyor. Aylardan beri görüşülmesi devam ediyor; neden; hem iktidar hem muhalefet hem de o yasayla ilgili bütün toplumsal kurumlar, kuruluşlar düşüncelerini oraya yansıtıyor; tasarı, geldiğinden çok farklı bir şekilde oluşturularak, Yüce Meclisin önüne getirilmeye hazırlanıyor. Şimdi görüştüğümüz bu tasarı, o tasarıdan daha mı az önemli değerli arkadaşlarım?!. Bütün mesele, bu tasarının yeteri kadar tartışılmamış olmasından kaynaklanıyor.

Vaktinizi fazla almak istemiyorum; ama, bilesiniz ki, bu tasarının burada görüşülmesi sırasında, bu söylediğim nedenlerle, hem Anamuhalefet Partisi milletvekilleri hem de İktidar Partisi milletvekilleri, tasarıyı, bütün ayrıntılarıyla, boyutlarıyla değerlendirme hakkını kullanmak isteyeceklerdir; bunu yapıyorlar; soru soruyorlar, maddeler üzerinde söz alıp konuşuyorlar, geniş bir tartışma yapılıyor. Elbette, bu kadar uzun süren ve saat 14.00'ten 24.00'e kadar sürekli çalışmayı öngören yoğun bir tartışma içerisinde, zaman zaman, arkadaşlarımızın sinirleri gerilebiliyor ve tartışmalar, hiçbirimizin istemediği ölçülerde gerginliklere de taşınabiliyor. Sayın Başkanın ifade ettiği gibi, her iki partinin grup yöneticileri, bu gerginlikleri azaltmak için çaba sarf ediyorlar; bundan sonra, daha da çok çaba sarf etmeleri gerekir.

Burada, tartışmanın ortaya çıkması ve bir üzücü olayın cereyan etmiş olması, sanıyorum, Sayın Başbakan Yardımcımızın, sinirlerine hâkim olamayarak, bir ölçüde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ağır bir şekilde tahrik eden bir konuşma yapmış olmasından kaynaklanıyor. Sayın Başbakan Yardımcısı, Cumhuriyet Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Bakanıdır; bizim de Bakanımızdır, bizim de Başbakan Yardımcımızdır. Milletvekilleri, burada, belki, sinirlerine hâkim olamayarak, gerginliğe neden olabilirler; ama, Cumhuriyet Hükümetinin bir Sayın Bakanının, gerginlik yaratmak için, bir ölçüde, bir grubu ağır bir şekilde tahrik edecek tarzda bir üslup kullanmasını, doğrusu, uygun bulmadığımı, bunu bir Sayın Bakana yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu üslup, sadece, Cumhuriyet Halk Partisine karşı yapılmış bir tahrik değildir; bu üslup, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bir tahriktir. Bir Sayın Bakanın, sadece bir partiyi değil, böyle bir ağır itham yaparak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her iki partinin milletvekillerinin sinirlerinin gerilmesine neden olmak suretiyle, bence çok önemli bir yanlış yapmıştır; sadece bizden değil, Meclisin tümünden özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi için sarf ettiği sözleri, burada, ayrıntılı bir şekilde yanıtlamak istemiyorum; ama, eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, bizler milletvekili olarak, Sayın Mehmet Ali Şahin de Başbakan Yardımcısı olarak bulunuyorsa, bunu, Cumhuriyet Halk Partisine de bir ölçüde medyun olduğunu hatırlaması gerekir. Cumhuriyeti kuran bir partiye, demokrasiyi getiren bir partiye, özgürlükleri getiren bir partiye, geçmişe dönük olarak, bugünün koşullarında bakıp suçlama yapmak, belki bazı milletvekillerine yakışır; ama, Başbakan Yardımcısına yakışmaz. Biz, Türkiye'yi nereden aldık, nereye getirdik, hangi durumdan nereye taşınmasına sebep olduk, bunu Sayın Bakanın hatırlaması gerekir.

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi şereflerle doludur, bundan sonra da dolu olacaktır. Birbirimizi bu şekilde karalayarak, eğer demokrasiyi geliştirebileceğimizi zannediyorsak, hayal ederiz.

Sayın Bakanın Meclisten özür dilemesi yolundaki önerimi tekrarlıyorum. Böyle bir özür dilemenin, bu Mecliste, bundan sonra sürdürülecek tartışmalarda, görüşmelerde gerginliği önleyeceğine inanıyorum. Aksi takdirde, bu gerginliği önlemek için, bizim gücümüz de belki yetmemiş olabilir.

Hepinize teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

Açıklama yapacak mısınız Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, hangi konuda?..

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım... (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan özür dilemeyecek mi efendim?

BAŞKAN - ... sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bakan özür dilesin!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan özür dilemeyecek mi?

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Grup Başkanvekilimiz konuşmayı yapmıştır...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bakan özür dilesin!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ben kimseye hakaret etmedim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ettiniz.

BAŞKAN - ...sayın milletvekilleri bu konuyla ilgili gerekli ikazları almışlardır. (CHP sıralarından "özür dilesin" sesleri)

İlk önergeyi okutuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ettiniz; bu kadar açık!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hakaret etmedim.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın özür dilemesi gerekir...

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinin sonuna aşağıdaki f) bendinin eklenmesini arz ederim. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Meclisi böyle yürütemezsiniz...

BAŞKAN - Sayın Koç...

Sayın milletvekilleri...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan özür dilemek zorundadır.

BAŞKAN - Sayın Bakana soru soruldu, soru işlemi bittikten sonra...

HALUK KOÇ (Samsun) - Arkadaşımız gayet yapıcı bir konuşma yaptı. Bu Meclisin salim çalışması için bu şarttır.

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Bakana söz vereceğim; ancak, soru soruldu, soru işlemi bitsin, sonra, Sayın Bakana söz vereceğim. Önerge işlemi bitsin, ondan sonra Sayın Bakana söz vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Soru sorma işlemi bitti.

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Şimdi cevap versin.

BAŞKAN - Önerge işlemi başladı sayın milletvekili.

Sayın milletvekilleri, burada uygulanan bir İçtüzük var; önerge okunmaya başlandı, önerge işlemi bitsin söz vereceğim diyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkanvekilimiz çok açık izah etti, çok yapıcı bir konuşma yapt, bu gerginliği azaltacak boyutları kürsüye taşıdı; bu olgunluğa karşı Bakanın da olgunluk göstermesi gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Koç, önerge işlemini başlatmadan önce...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye dinler misiniz Sayın Koç. Bir saniye dinleyin.

HALUK KOÇ (Samsun) - Dinliyorum ama, Bakanın özür dilemesi lazım.

BAŞKAN - Önerge işlemini başlatmadan önce, ben, Sayın Bakana "açıklama yapacak mısınız" diye sordum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yapsın...

BAŞKAN - Bir saniye bir dinleyin... Lütfen... Dinleme zahmetinde bulunun. Biz, saatlerce burada sizi dinliyoruz. Lütfen ama Sayın Koç!..

Sayın Bakan, açıklamada bulunmayacağını söyledi. Ben, Başkan olarak Sayın Bakanı açıklama yapmaya zorlayamam. İçtüzük bana böyle bir yetkiyi vermemiş. Şimdi de diyorum ki...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önce, Sayın Bakan özür dileyecek.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakanın özür dilemesini istiyorum.

BAŞKAN - ...önerge işlemi bittikten sonra Sayın Bakan konuşacak, söz vereceğim. Daha bunu tartışmanın bir anlamı var mı...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, önerge işleminden önce özür dilesin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyelim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, bizim Partimizin geçmişine hakaret etmiştir. Bu çalışmanın sağlıklı yürütülmesi mümkün değil.

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

f) Nüfusu 10 000'i geçen beldelerde ilçeler gibi örgüt kurulur.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "b) Bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "müdürlük" ibaresinden sonra "şeflik" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "3. Müdürlük" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı yasa tasarısının İkinci Kısım Birinci Bölüm "Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları" başlıklı 28 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Ali Yüksel Kavuştu

Şükrü Önder

 

Ankara

Çorum

Yalova

 

Hamza Albayrak

Mehmet Zekai Özcan

Mustafa Said Yazıcıoğlu

 

Amasya

Ankara

Ankara

"Bakanlık merkez, bağlı ve ilgili kuruluşları ile taşra teşkilatının, hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir."

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Hüseyin Ekmekcioğlu

Muharrem Kılıç

 

Samsun

Antalya

Malatya

 

Haşim Oral

Yakup Kepenek

Orhan Ziya Diren

 

Denizli

Ankara

Tokat

 

BAŞKAN - En aykırı olan son önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Hüseyin Ekmekcioğlu

Muharrem Kılıç

 

Samsun

Antalya

Malatya

 

Haşim Oral

Yakup Kepenek

Orhan Ziya Diren

 

Denizli

Ankara

Tokat

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, gerekçeyi okutunuz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı Kanun Tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

"Türk kamu yönetiminin en çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin çokluğudur. Dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda (bir bakanlık örgüt yapısında dokuz basamak) hiyerarşik kademe oluşmuştur. Bu durum, kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve işlemlerin yavaş yürümesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunları çıkmasına yol açmıştır. Modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademeler en aza inmekte, iş ve işlemlerin yapılma süreci kısalmaktadır. Bu düşünceden hareketle madde ile hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edilmiş, farklı düzeylerdeki idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlenmiştir.

Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki daire başkanlıkları kaldırılmış, sadece taşra teşkilâtı kurabilen bakanlıklar bakımından gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin verilmiştir.

Kurum veya kuruluşun özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilâtlanma modeli  ve hiyerarşik kademlere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar bu maddede öngörülen hiyerarşik kademe ve unvanlara ilişkin hükümlerden istisna tutulmuştur. Bu kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe ve unvanları bu Kanundaki temel yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş kanunlarında düzenlenecektir"

Tasarının 28 inci maddesinde, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları saymak suretiyle belirtilmiştir. 28 inci maddenin yukarıda belirtilen madde gerekçesinde bazı bakanlıklarda dokuza ulaşan hiyerarşik kademelerin tasarının bu maddesiyle azaltılmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Ancak, hiyerarşik kademelerden genel müdürlük ve kurul başkanlığı altındaki daire başkanlıklarının sadece taşra teşkilatı, kaldırılan bakanlıkların merkez teşkilatında kaldırıldığı görülmektedir. Bakanlık merkez teşkilatında şeflikler, bağlı kuruluşlarda şeflik ve memurluklar, bölge kuruluşlarında şeflik ve mühendislikler, il kuruluşlarında şeflik ve memurluklar, ilçe kuruluşlarında ise yine şeflik ve memurluklar kaldırılmıştır.

Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları başlıklı 28 inci maddenin birinci fıkrası 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun "Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları" başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının bir tekrarı niteliğindedir.

Hiyerarşik kademelerin azaltılmasından kastın, taşra kuruluşları kaldırılan bakanlıkların kademelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

28 inci maddenin son fıkrası hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarına ilişkin getirilen düzenlemelere Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili kuruluşların tabi olmayacağı belirtilmiş; ancak, ilgili kuruluşlara ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İlgili kuruluşların hiyerarşik kademelerini kuruluş yasaları ya da statüleri ile belirleyebilecekleri 25 inci maddede düzenlenmiştir. Oysa 28 inci maddenin birinci fıkrasında ilgili kuruluşların da maddeyle yapılan düzenlemelere tabi olduğu belirtilmektedir. Bu çelişkinin giderilmesi gerekmektedir.

349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 28 inci madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi amacıyla tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Topuz, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Bayram Meral konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Olmaz Sayın Başkan; imzası yok.

BAŞKAN - Sayın Topuz, Sayın Meral'in imzası yok, imzası bulunan arkadaşlardan...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Özür diliyorum, önemli bir şey anlatıyorum...

BAŞKAN - Sayın Meral, anlatmanın şekli böyle olmaz. Lütfen Sayın Meral...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Müsteşar yardımcılığını kaldırıyorsunuz, müsteşar hasta olsa ne olacak bu memleketin işi?

BAŞKAN - Sayın Meral, yerinize oturur musunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu, İçtüzüğe aykırı; böyle şey olur mu kardeşim yahu! Burası Meclis...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Adam hasta olursa ne olacak? Ya bir ay istirahat alırsa müsteşar, o işi kim yapacak kardeşim, Allah Allah?!

BAŞKAN - Sayın Meral, yerinize oturur musunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

"Türk kamu yönetiminin en çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin çokluğudur. Dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda (bir bakanlık örgüt yapısında dokuz basamak) hiyerarşik kademe oluşmuştur. Bu durum, kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve işlemlerin yavaş yürümesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunları çıkmasına yol açmıştır. Modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademeler en aza inmekte, iş ve işlemlerin yapılma süreci kısalmaktadır. Bu düşünceden hareketle madde ile hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edilmiş, farklı düzeylerdeki idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlenmiştir.

Bakanlık merkez teşkilatında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki daire başkanlıkları kaldırılmış, sadece, taşra teşkilâtı kurabilen bakanlıklar bakımından, gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin verilmiştir.

Kurum veya kuruluşun özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilatlanma modeli ve hiyerarşik kademelere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar bu maddede öngörülen hiyerarşik kademe ve unvanlara ilişkin hükümlerden istisna tutulmuştur. Bu kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe ve unvanları, bu kanundaki temel yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş kanunlarında düzenlenecektir."

Tasarının 28 inci maddesinde bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları sayılmak suretiyle belirtilmiştir. 28 inci maddenin yukarıda belirtilen madde gerekçesinde, bazı bakanlıklarda dokuza ulaşan hiyerarşik kademelerin tasarının bu maddesiyle azaltılmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Ancak, hiyerarşik kademelerden genel müdürlük ve kurul başkanlığı altındaki daire başkanlıklarının, sadece taşra teşkilatı kaldırılan bakanlıkların merkez teşkilatında kaldırıldığı görülmektedir. Bakanlık merkez teşkilatında şeflikler, bağlı kuruluşlarda şeflik ve memurluklar, bölge kuruluşlarında şeflik ve mühendislikler, il kuruluşlarında şeflik ve memurluklar, ilçe kuruluşlarında ise yine şeflik ve memurluklar kaldırılmıştır.

Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları başlıklı 28 inci maddenin birinci fıkrası, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanununun "Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları" başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının bir tekrarı niteliğindedir. Hiyerarşik kademelerin azaltılmasından kastın, taşra kuruluşları kaldırılan bakanlıkların kademelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 28 inci madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.

28 inci maddenin son fıkrası, hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarına ilişkin getirilen düzenlemelere Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili kuruluşların tabi olmayacağı belirtilmiş; ancak, ilgili kuruluşlara ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İlgili kuruluşların hiyerarşik kademelerini kuruluş yasaları ya da statüleri ile belirleyebilecekleri 25 inci maddede düzenlenmiştir. Oysa 28 inci maddenin birinci fıkrasında ilgili kuruluşların da maddeyle yapılan düzenlemelere tabi olduğu belirtilmektedir. Bu çelişkinin giderilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi amacıyla tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı yasa tasarısının İkinci Kısım, Birinci Bölüm "Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları" başlıklı 28 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

"Bakanlık merkez, bağlı ve ilgili kuruluşları ile taşra teşkilatının, hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

28 inci maddenin birinci fıkrası ile alt fıkra başlıkları arasında; 16.10.1991/21023 sayılı (Resmî Gazetede münteşir bulunan) Kanun, Tüzük ve Yönetmelik Hazırlanmasında Uyulması Gereken Usul ve Esaslar Yönetmeliği hükümlerine uygunluk sağlanmış olacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "3. Müdürlük" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Bu ve bundan sonraki önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Mustafa Demir'in önergeleri geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "b) Bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

Orhan Erdem

             Konya

ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın Başkan, iki önergemi de geri çekiyorum.

BAŞKAN - İki önerge de geri çekilmiştir.

Maddenin oylamasına geçmeden önce Sayın Bakana söz vereceğim.

Sayın Bakan, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; önce, biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Topuz'a yapmış olduğu konuşma nedeniyle çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en deneyimli milletvekili olarak, hepimizin yararlanacağı bir konuşma yaptı; doğrusu, ben de yararlandım, istifade ettim, çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, tepki tepkiyi çekiyor. Bir milletvekili arkadaşımız, Hükümetimizi ağızlara kilit vurmakla itham edince, tabiî, bunun tepkisi de bazen aynı dozda olabiliyor.

Sayın Topuz haklıdır; buradaki milletvekili arkadaşlarımızın her konuda konuşmalarına dikkat edecekleri; ama, en fazla dikkat etmesi gerekenin de hükümet sorumluluğunu üstlenmiş arkadaşlar olduğu konusundaki değerlendirmesine ben de katılıyorum.

O tepkide ifade ettiğim cümleyi kullanmasaydım daha iyi olurdu; ama, kesinlikle Cumhuriyet Halk Partisi tüzelkişiliğine ve değerli milletvekili arkadaşlarıma hakaret etmek amacıyla o ifadeyi kullanmadım. Eğer, arkadaşlarımız, benim o cümlemden, hakaret edildiği şeklinde bir izlenim edinmişlerse, kuşkusuz ki, hem Cumhuriyet Halk Partisi tüzelkişiliğinden hem de tüm milletvekili arkadaşlardan, Cumhuriyet Halk Partisi camiasından özür dilerim. Benim böyle bir kastım yoktu. (Alkışlar)

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, 28 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III.-Y O K L A M A

BAŞKAN - Maddenin oylanmasından önce, bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, çoğunluğun olduğu görülüyor.

BAŞKAN - Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutuyorum:

Haluk Koç?.. Burada.

Haşim Oral?.. Burada.

Bayram Meral?.. Burada.

Halil Tiryaki?.. Burada.

Orhan Ziya Diren?.. Burada.

Mustafa Gazalcı?.. Burada.

Osman Kaptan?.. Burada.

Erdal Karademir?.. Burada.

Muhsin Koçyiğit?.. Burada.

Mesut Özakcan?.. Burada.

Yılmaz Kaya?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Hüseyin Ekmekcioğlu?.. Burada.

Abdulkadir Ateş?.. Burada.

İsmail Özay?.. Burada.

Yakup Kepenek?.. Burada.

Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Nejat Gencan?.. Burada.

Nuri Çilingir?.. Burada.

Erdoğan Yetenç?.. Burada.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Adlarını okuttuğum sayın üyelerin, yoklama için, elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Kuruluş işlemlerinin tamamlanması

MADDE 29. - Bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların kurulma işlemleri, genel hükümlere göre kadro ihdası ile tamamlanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haşim Oral söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Oral.

CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Söz konusu yasa tasarısıyla ilgili tartışmalarımız sürekli aynı mecrada devam ediyor. Tabiî, bu yasa tasarısıyla ilgili en büyük sıkıntı, yasa tasarısının yeterince tartışılamamasının ötesinde, yasa tasarısının Türkiye'nin ihtiyaçlarına tam cevap verip vermediği konusundaki mutabakatımızın olmayışıdır diye özellikle söylemek istiyorum.

Şimdi, bu yasa tasarısında öne çıkan konulardan bir tanesi Ankara'nın hantallığı; yani, Ankara'da bürokrasinin yoğunlaşmış olması. Sayın Başbakanlık Müsteşarının beyanına göre konuşuyorum; çünkü, kendisi önemli bir mevkidedir; Sayın Başbakanlık Müsteşarımız, özellikle kamu personelinin Ankara'da yığılması konusunda çok ciddî iddiaların sahibidir. Halbuki, Türkiye'deki kamu personeli sayısı, Avrupa ülkelerine göre oldukça düşüktür. Örneğin, OECD verilerine göre, kamu personelinin nüfusa oranı Finlandiya'da yüzde 10,4; Fransa'da yüzde 8,2; Almanya'da yüzde 5,3,;İtalya'da yüzde 4, Türkiye'de ise yüzde 3,3'tür.

Sayın Müsteşarımıza göre, kamu personelinin yaklaşık yüzde 16'sı Ankara'da odaklanmıştır.

Sayın milletvekili arkadaşlarım, bilgilenmemiz açısından şöyle bir açıklama yapmakta yarar görüyorum: 2 750 000 personelden -Ankara menşeli personelden bahsediyorum, Ankara'ya kayıtlı personelden bahsediyorum- 2 000 000'u memur, işçi, sözleşmeli statüsündeki merkez idare personelidir; yani, yüzde 80'i Ankara'ya bağlıdır. Bunların yerel yönetimlere devredileceği, bunların, Ankara'da, özellikle yurttaşın beklediği hizmeti veremediği, Sayın Başbakanlık Müsteşarı tarafından, muhtelif yerlerde söylenmiştir. Bunun işaretlerini basında birkaç sefer okudum.

Şimdi, bu 2 000 000 kişinin 635 000'i öğretmen ve okul görevlisidir. Yaklaşık 235 000 hekim ve sağlık görevlisi vardır. 100 000 imam vardır. 185 000 polis; 50 000 de, köy yollarını, içme sularını yapan mühendis ve işçi vardır. Yani, açıkça söylemek gerekirse, aslında, Ankara'da oturan yerleşik personel, kamu çalışanlarının ancak yüzde 1'ini teşkil etmektedir.

Tabiî, hal böyle olunca, özellikle Ankara'daki bürokrasiyi azaltmaktan veya vatandaşa, Siirt'e, Mardin'e, Bitlis'e, Şırnak'a yakın olmak adına Ankara'nın hantallığından bahsetmek, oraya, ekmeğin, suyun, yatırımın gelmesini, işsizliğin ortadan kalkmasını sağlamaya yetmez; çünkü, bu tasarı, dünkü konuşmamda da söylemeye çalıştığım gibi, Türkiye'deki özellikle gelir dengesizliğinin, gerçekten, bizim Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki insanların alacağı hizmetlerin Türkiye'den aldıkları pay nispetinde az olacağının çok net ifadesidir. Orada, hizmeti az alan insanların etnik kimliklere ve sığ ideolojilere teslim olmasını bu yasa güçlendirir diye bir tespit yapmak istiyorum. Çok ciddî olarak söylüyorum ve herkesin de bu konuda bir kez daha düşünmesini talep ediyorum.

Devletin ulaşamadığı yerlerde, etnik kimliklerin ve sığ ideolojilerin egemen olduğu yerlerde, ne yazıktır ki, hizmet veren, aş veren, iş veren, hatta eğitimi biçimlendiren, hatta televizyonuyla, hatta diliyle, hatta kitaplarıyla söz sahibi olan bir ideoloji veya bir birikim Türkiye'nin önünü açmaz. Türkiye insanının beklediği de bu değildir zaten, çağdaşlık da bu değildir zaten.

Yani, biz, kendimizi, İngiltere'yle, Amerika'yla veya Avrupa Birliğindeki ülkelerle mukayese ederken, özellikle kendi mutfağımıza çok iyi bakmak durumundayız. Mutfağımıza baktığımız zaman da, bu gerçeği görmezden gelirsek, bundan önceki iktidarların yaptığından fazlasını yapmış olmayız diye özellikle bir uyarıda bulunmak istiyorum. Yani, Sayın Bakanımın söylediği gibi, bu, zaten, belediyelerde yıllardır yapılıyor, temizlik işleri zaten belediyelerde özelleştiriliyordu; ama, kamu personeli yasasının, gerçekten, sadece temizlikle ilgili yasanın, temizlik işlerinde çalışanlarla ilgili yasanın veya o bölgedeki insanların temizlik ihtiyaçlarına cevap vermesi gereken bir yasanın ötesinde bir yasa olmalıydı.

Dolayısıyla, ben, burada ciddî bir öneri de sunmak istiyorum sizlere: Dün de Yüce Meclise arz etmeye çalıştığım gibi, eğer, biz, bundan sonraki çalışmalarımızda, hükümetimizle, Meclisimizle, Türkiye'den hortumlananları, Türkiye'den çalınanları, Türkiye'den gasp edilen milyar dolarları geri alıp, doğru kullanırsak, insanımızın ihtiyacına, yörelerimizin ihtiyacına göre dağıtırsak ve bunu da, devlet, sürekli olarak; yani, kesintilere uğratmadan, sürekli olarak yaparsa, o zaman, çıkacak bu yasayı, ulus bütünlüğü içerisinde, bayrak bütünlüğü içerisinde, ileride, çok rahatlıkla yürürlüğe koyarız; ama, gelin, biz, özellikle yapmamız gerekenleri, sığ ideolojilere, etnik kimliklere teslim etmeyelim şu anda. Devletimiz, özellikle, nerede, ne kadar destek vereceğinin tahlilini yapacak durumda; çağımız bilgi çağı, iletişim çağı. Bu konuda, bizler de yardımcı oluruz, valilerimiz de yardımcı olur, demokratik kitle örgütlerimiz, meslek odalarımız, il genel meclisi üyelerimiz destek olurlar; ama, inanın, bu tahlili Ankara'dan yaparak, bu sonuca Ankara'dan ulaşmak, bana göre, yapılabilecek en büyük hatadır.

Onun için, ben, bu konuda, iktidarımızın bir kez daha düşünmesini talep ediyorum ve bu talebimden biraz daha ileri giderek, özellikle geliri belirli bir düzeye ulaşmış olan illerimizde bu uygulamaya geçilebileceğini söylüyorum; ama, bunun ötesinde, hâlâ devletten hizmet bekleyen ve bu hizmeti almaya hakkı olan insanlarımıza "biz, size, artık, bu hizmeti veremiyoruz, buyurun, siz, alabildiğiniz kadar kendiniz alın, ayarlayabildiğiniz kadar kendiniz ayarlayın" dersek, oradaki işsizliğe katkı koyamayız, oradaki işsizlere istihdam sağlayamayız; açıkçası, oradaki yaraya merhem olamayız.

O yüzden, ben, çıkacak bu yasanın, Türkiye'nin ihtiyaçlarına tam cevap verebilecek bir yasa olmayacağını söylüyorum. Dün de söylediğim gibi -belki, tekrar etmek zorunda kalıyorum; ama, doğru olduğunu düşündüğüm için ısrarımdan vazgeçmiyorum- bütün dünyada, bu tür hizmetlerin görülmesi, devlet, yerel hizmetini tamamladıktan sonra, o yöre insanına teslim edilmiştir. Siz, dünyanın herhangi bir yerinde, metrosunu, sağlık hizmetlerini, eğitim hizmetlerini yerele bırakan bir iktidar, bir cumhuriyet gördünüz mü allahaşkına? Yoktur böyle bir şey. Önce devlet yapar, devlet bitirir, ondan sonra korunması ve geliştirilmesi için yerele teslim eder; doğrusu budur. Bunun için uzun bir çalışma yapılması gerekir; yani, bu, Sevgili Bakanımızın da  söylediği gibi, yıllardır tartışılan bir konu. Yıllardır tartışılan konu bilimsel tartışılmadı. Ben söyledim, siz söylediniz, bir başkası söyledi... Açıkçası, bunları oturup, sadece Bilgi Üniversitesiyle değil... Üniversite deyince Bilgi Üniversitesi diyorsunuz; sanki, Türkiye'de, bir tek Bilgi Üniversitesi var, sanki başka üniversite yok. Şimdi, bakıyorsunuz, bütün meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, yörelerin insanları... Yani, insanlara şunu derseniz "biz, size yetki veriyoruz..." Çok affedersiniz, 81 ilin valisi, ki, bu valiler kolay yetişmiyor; bu valilerin hepsi, gerçekten cumhuriyete duyarlı ve insanına hizmet verme konusunda -bana göre- iyi yetişmiş insanlar. Siz, bu insanları, eğer, birtakım yasal boşluklarla, birtakım etnik kimliklere, birtakım sığ ideolojilere teslim ederseniz, Türkiye'ye iyilik yapmazsınız diye düşünüyorum ve bu konuda uyarı yapmayı, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı ve milletvekili olarak zorunlu görüyorum.

Bu konudaki uyarılarımı bir kez daha yapmak istedim. Sayın Bakanım belki "bu maddeyle ne ilgisi var" diyecektir; ama, bana göre, bu tasarı bir bütündür; yani, siz de, size her sorulan şeyde, bize, temizlik işlerini örnek olarak veriyorsunuz. Bilgi Üniversitesini birkaç kez tekrar ettiniz. Bence bu konuyu daha derin düşünelim, daha sağlıklı düşünelim. Açıkça söylemek gerekirse, burada, iktidarıyla muhalefetiyle yapılması gereken -veya daha önce yaptığımız çalışmalara- bir örnek çalışma da bu çalışma olsun ve yaptığımız, harcadığımız enerjinin, seçim bölgelerimize döndüğümüzde karşılığını alalım, hepimizi alkışlasınlar.

Ben, bu düşüncelerle, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, başarılar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Madde üzerinde, şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut söz istemiştir.

Buyurun Sayın Akbulut. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına, maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gerçekten çok önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu, şahsen benim otuzbeş yıllık rüyamdır, Türk Milletinin elli yıllık bir beklentisidir. Takdir edersiniz, benim, oniki yıl kaymakamlık yapmış, on yıl valilik yapmış bir kardeşiniz olarak, bu tasarıyla ilgili, devletin çalışmasıyla ilgili, devletin düzeniyle ilgili bir hayli birikimim var ve bir o kadar da, gayet tabiî, sitemim var.

Sayın milletvekilleri, "cümlenin maksudu bir, amma, rivayet muhtelif" diyor eskiler. Gerçekten, hepimiz aslında devletin hantal yapısından şikâyetçiyiz, ceberut anlayışından şikâyetçiyiz, verimsiz olmasından şikâyetçiyiz; kısaca, devletin tıkandığından şikâyetçiyiz. Bunun aşılması için yıllardan beri ülkemizde çok önemli çalışmalar yapıldı. Ben 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdiğimde bizim önümüze "MEHTAP" adında bir proje konuldu ve bunu uzun bir süre ders olarak, âdeta, okuduk. MEHTAP'ın kısaca özeti... Devletin aşırı derecede merkezîleşmiş olmasından dolayı, hantal yapısının çözümüne ilişkin birtakım projeleri içeren Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi adıyla 1962 yılında hazırlanan bir proje üzerinde yıllarca Türkiye konuştu. Daha sonra 1991 yılında KAYA Projesi düzenlendi. Bu konuda, yeri gelmişken, kendisini rahmetle anıyorum; rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, âdeta, ömrünü, hantal devlet yapısının iyileştirilmesine ve   bürokrasinin azaltılması yoluna sarf etmiştir. 3 eseri vardır. Kitabının birisi "Bu Sistem Değişmeli" adını taşıyor. Bir küçük paragraf okuyacağım: "Bizde ise, merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev ve kaynak bölüşümü yapılmamıştır. Her hizmet, tüm ayrıntılarıyla merkezden yürütülmektedir. Türkiye'nin bütün meseleleri, en ince ayrıntısına kadar taşradan Başkente taşınmakta ve tekrar geriye götürülmektedir."

Yine aynı kitaptan: "Değil vatandaş, vali, belediye başkanı ve milletvekillerinin mesailerinin büyük bir bölümü iş takibiyle geçmektedir. Sistem, merkezde kilitlenmiştir. Yöneticilerle beraber vatandaş da dert küpüdür. Muhatap, bekçi, kapıcı ve sekreterdir" diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, yıllar içerisinde taşrada ve merkezde, sözünü ettiğim, gerçekten disiplini çok aşan, devletin bürokratik gelişmesini ağırlaştıran ve devleti, âdeta, iş görmez hale getiren birçok -maalesef- girişimler de oldu. Bu raporların gerektirdiği çözüm yolları konusunda, zaman zaman, bazı küçük adımlar atıldı; fakat, maalesef, şimdiye kadar böylesine ciddî bir adım atılamadı. Bu raporların gerektirdiği ve bu konudaki sıkıntıların çözümüne önemli ölçüde bir katkı sağlayacak bu tasarıyı hükümetimizin getirmiş olmasından dolayı, bu hükümete nasip olmasından dolayı, ben de, gerçekten, yetkililere teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki idarî yapı, taşrada, bölge müdürlükleri yoluyla önemli ölçüde bozuldu. Türkiye'de "bölge müdürlükleri" adıyla, yıllar içerisinde bir moda başlatıldı ve şurada, listede sizlere göstereceğim 37 adet bölge müdürlüğü kuruldu. Bunların birkaç tanesini sayıp devam edeceğim: Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı Bölge Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Bölge Müdürlüğü, Dış Ticaret Müsteşarlığı Bölge Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Bölge Müdürlüğü, Tapu-Sicil Kadastro Bölge Müdürlüğü, Türk Standartları Enstitüsü Bölge Müdürlüğü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, toparlar mısınız.

Buyurun.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Daha yeni başlamıştım Başkanım...

BAŞKAN - Süre 5 dakika Sayın Akbulut; bitti.

HALUK KOÇ (Samsun) - Grup adına konuşsaydınız Sayın Valim.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu bölge müdürlüklerinin kurulmasının nedeni, maalesef, devletin kaymakamından, valisinden denetim yetkisini kaçırmak, devleti, doğrudan doğruya bakana bağlı olan birtakım kuruluşları il idaresi yapısının dışına çıkarmaktı. Bu tasarı, önemli ölçüde bölge müdürlüklerinin tasfiye edilmesini, dolayısıyla, vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, devletin bir disiplin altına alınmasını amaçlıyor. Dolayısıyla, bana göre, üniter yapıyı bozmak değil, devletin, Bakanlar Kurulunun tayin etmiş olduğu, devletin ve hükümetin temsilcisi olan vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, görev vererek, üniter yapıyı daha fazla güçlendiriyor, devletin iki yakasının daha fazla bir araya getirilmesini, toparlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla, bu konuya dikkatinizi önemle çekmek istiyorum. Halkımıza, valimize, kaymakamımıza, mahallî idarelerimize, belediyelerimize güvenelim diyorum; çünkü, güvenmekle, taşraya yetki devretmekle demokrasinin daha da güçleneceği kanaatini taşıyorum.

Tasarıyla ilgili birtakım haksız eleştiriler var, haklı eleştiriler de var. Çok daha mükemmel hale getirilebilir; ama, bugünkü şartlarda bana göre yapılabilecek olanların en iyisidir, en güzelidir. Bu tasarı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde liberal demokrat yörüngede atılmış en önemli adımlardan birisidir. Özgürlükçü, halkçı, devlet-millet ilişkisini doğru yönde etkileyecek bir tasarıdır.

Tasarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dilemeden önce, bir vatandaşımızın -yüzlerce vatandaşımızdan böyle mektuplar alıyorum- mektubunun bir cümlesini okuyup sözlerime son vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Bir cümlesini okuyup, bitireceğim Sayın Başkan...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Valim konuşsun efendim, faydalanıyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbulut.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - "Televizyondan Kamu Yönetimi Tasarısı için mücadelenizi takdirle izliyoruz. Bu yasayı, yirmisekiz yıllık hizmeti olan birisi olarak, hantal bürokrasi ve yoğun devlet işlerinden kurtuluş çaresi olarak görüyorum. Bu yasa, Türkiye'nin rüştünü ispat yasası olacaktır. 2 000 000 memura bu fırsat tanınmalı, bu millete güvenilmelidir" diye, Zonguldak'tan bir vatandaşımız böyle bir mektup yazmış.

Hepinize teşekkür ediyorum; sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Madde üzerinde şahsı adına, Konya Milletvekili  Sayın Atilla Kart; buyurun efendim.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 29 uncu maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, "MEHTAP" ve "KAYA" özlemlerini giderecek bir tasarı değildir; bunu anlatmaya çalışıyoruz.

12 nci maddeye ilişkin değerlendirmemde de ayrıntılı olarak hep ifade ettim. Ülkemizde 1980'li yıllardan itibaren uygulanmaya başlanılan serbest piyasa ekonomisinin temel yaklaşımının sonucu olarak sürekli küçültülmeye çalışılan kamu yönetiminin, geçen zaman içinde denetim fonksiyonu her geçen gün artmaktadır.

Denetim mekanizmalarının gereğince kurulmaması ve çalışmaması sebebiyledir ki, son on yılda iki ciddî ekonomik kriz doğmuştur. Kriz sonucunda sorunlu alanlar olarak ortaya çıkan sektörlerin, aslında denetimin hiç yapılmadığı veya yetersiz sektörler olduğu da zaman içerisinde ortaya çıkmıştır.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, evrensel normlara uygun olarak 1990'lı yılların başında hayata geçmesi halinde, kamu bankalarının soygunundan doğan Hazine zararının doğmayacağı, artık, bugün bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye, bankacılık sektöründen kaynaklanan Hazine zararlarını bu denetimsizlik sebebiyle giderememiştir, gidermekte zorlanmaktadır.

Bu idarî denetimi sağlayacak mekanizmalar, hep ifade ediyoruz, özerk kurulların yanında, teftiş kurullarıdır. Kontrolör yapılanmasıyla idarî denetimden beklenen amaca ulaşılması mümkün değildir. Bu görevliler, yani kontrolörler, ast-üst ilişkisi içinde görev yapan kamu görevlileridir, talimatla görev yapan kamu görevlileridir. Hükümet  -tekrar ediyoruz- adlî ve yasama denetim mekanizmalarının yanında idarî aşamadaki bu denetim mekanizmalarını neden güçsüz ve etkisiz hale getirmek istediğini, demagoji yapmadan, tatminkâr ve tutarlı bir şekilde açıklamalıdır. İdarî denetim mekanizmalarındaki bu kopukluk karşısında idarenin bütünlüğünün nasıl sağlanacağını hükümet açıklamalıdır.

Değerli arkadaşlarım, komisyon görüşmelerinde, sureti haktan görünerek "merak etmeyin, beş on bürokratın düşünceleriyle bu devlet yıkılmaz" diyen Sayın Bakan, şimdi ise, gerçek düşüncesini ifade ederek ve var gücüyle Sayın Müsteşara sahip çıkarak inandırıcılığını ve tutarlılığını her geçen gün kaybetmektedir.

Aslında, bu hükümetin Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla neyi gerçekleştirmek istediğini, Sayın Başbakanın 2003 yılı bütçesinin eleştirilerine verdiği cevabın içeriğinde görmek, yakalamak mümkün değerli arkadaşlarım. Sayın Başbakan, Genel Kurulda eleştirileri cevaplandırırken, Türkiye'nin bölgenin süpermarketi olacağını, beşerî sermayesinin yeterli ve güçlü olduğunu, kendince önemle ve gururla ifade etmiştir. İnsan unsurunu beşerîi sermaye olarak nitelendiren ve ülkenin hedefini böylesine talihsiz ve ufuksuz bir hedefle sınırlandıran Sayın Başbakanın bu değerlendirmesi, aslında bu tasarının da özünü ifade etmektedir. "İşveren-taşeron-müşteri" ilişkisi bundan daha veciz ve maalesef bir o kadar da incitici bir şekilde ifade edilemezdi. Böyle bir değerlendirmeden sonra, hangi kamu yönetimi yapılanmasından söz edilebilir?! Bu değerlendirme, kamu yönetimindeki temel kültürü ve yetersizliği göstermeye yeterlidir. İnsan kaynakları daire başkanlığı düzenlemesi, çağdaş bir kavram olabilir. Buna, Sayın Koç'un bu noktadaki eleştirileri noktasında, bu şekilde savunmalar getirildi; ancak, bu kavram ve uygulama, özel sektör anlayışı ve ilişkilerinin hâkim olduğu alanlarda geçerlidir değerli arkadaşlarım. Bu kavramın, yani "insan kaynakları daire başkanlığı" kavramının kamu yönetiminde yeri yoktur. Salt bu düzenleme dahi, kamu hizmeti kavramına, işveren-müşteri ilişkileri içinde bakıldığını göstermeye yeterlidir.

Sayın milletvekilleri, 12 nci maddede çok ayrıntılı olarak ifade ettim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, toparlar mısınız.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, idarî, adlî ve yasama denetim mekanizmalarının içi boşaltılıyor. Teknik yapının ve sistemin müdahale edilebilir bir yapıya dönüşmesi için aradaki tuğlalar çekiliyor. Olayın ideolojik boyutu bir tarafa -bu boyuta ilişkin değerlendirmeye bu aşamada girmiyorum- boşaltılan bu yapının ve sistemin içi, kişisel, siyasal, mahallî ve en nihayet, cemaat ilişkileri ağı içinde doldurulacaktır; yani, hukukdışı ilişkiler ağı içinde bir yapılanma süreci başlayacaktır. Bu anlatım ve yaşanan süreç karşısında eleştiri ve kaygılarımızın, niyet sorgulaması veya arka bahçe saplantılarıyla geçiştirilemeyeceğini, asgarî sağduyu ve sorumluluk sahibi olan herkes kabul etmelidir.

Dışa bağımlılığı dönülmez bir aşamaya getirecek olan bir tasarı söz konusudur. Yeniden yapılanma ve geleceği düzenleme iddiasıyla hazırlanan bu tasarı, toplumsal uzlaşmayı esas almadığı gibi, emek hırsızlığına dayalı olması, demokrasinin temel ve teknik yapılanmasını yok edecek hükümler içermesi, suçüstü yakalanan bir kadro ve anlayış tarafından ve en önemlisi de dış dayatmalarla hazırlanmış olması sebebiyle, kamu yararına ve toplumsal uzlaşmaya hizmet etmeyecek bir tasarıdır.

Bu düşüncelerle, tasarının bütününde, tasarının özünde mevcut olan bu sakıncalar sebebiyledir ki, bu maddeye de, Grup olarak "hayır" oyu vereceğimizi, tasarının bu sakıncaları giderildikten sonra her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir defa daha ifade ediyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 29 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca, devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

 

Haluk Koç

Hüseyin Ekmekcioğlu

Mehmet Kartal

 

Samsun

Antalya

Van

 

Ali Kemal Deveciler

Halil Akyüz

 

 

Balıkesir

İstanbul

 

 

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır; soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maddede, bakanlıkların merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların kurulma işleminin ne zaman tamamlanacağı düzenlenmekte; buna göre, bu kuruluşlar genel hükümlere göre kadro alma işlemini tamamladıklarında kurulma işleminin de tamamlanmış olacağı ifade edilmektedir.

Sayın Bakanım, bakanlık, merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının kadrolarının ihdasının hangi usullere göre yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bu işlem nasıl yapılacaktır?

İkinci sorum: Kadro ihdas ve iptali ile değiştirilmesine ilişkin usuller basitleştirilecek midir?

Üçüncü sorum: Mahallî idarelerin kadro ihdas, iptal ve değiştirilmesinin usulü hakkında yeni bir düzenleme yapılmakta mıdır?

Son sorum: Mahallî idareler teşkilatının nasıl kurulacağı konusunda maddede bir düzenleme bulunmamaktadır. Mahallî idarelerin teşkilatı nasıl kurulacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Buyurun Sayın Karademir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kamunun yeniden yapılanmasının temelini oluşturan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, devlet sistemini "yerellik" ve "özelleştirme" ilkeleri üzerinde değiştirmeyi amaçlamaktadır. Yerelci ve özelci yönetişim, ülkenin ve toplumun ihtiyaçlarını değil, küresel sermayenin liberalizasyon ihtiyacını karşılamaktadır. İş stratejilerini dünya geneli için kuran küresel sermayenin, genel, yetkili ve güçsüz yerel güdümlerle serbestçe buluşması, 21 inci Yüzyıl sömürgeciliğinin inşaı anlamına gelmektedir. Bütün bu bilimsel ve somut verilere rağmen getirilmesi düşünülen bu modelin, ulusal birliğimizi ve toplumsal varlığımızı tehdit etmediğini düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, merkezî idare tarafından yürütülmesi gereken görev ve hizmetleri mahallî idarelerin görev ve sorumluluğuna vererek, merkezî idarenin taşra örgütlerini kaldırmaktadır. Bu anlamda, bu tasarı, Anayasamızın sağlık ve çevreye ilişkin 56 ncı maddesi, ormanlara ilişkin 169 uncu maddesi, kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin 63 üncü maddesi, tarım ve hayvancılığa ilişkin 44 ve 45 inci maddeleri, kıyılara ait 43 üncü maddesi ile tabiî servet ve kaynaklara ilişkin 168 inci maddesi sosyal hizmetlere ilişkin 41 inci maddesiyle aykırılık içermiyor mu?

Üçüncü sorum: Toprak kaynağımızın yönetimi, ulusal nitelikli ve ülkesel ölçekli bir temel konu olarak kamu sorumluluğundadır. Yerel yönetimlerin rant hesaplarına ve amaç dışı kullanımlarına konu olan toprağımızın yönetiminin yerel yönetimlere bırakılmasından doğacak sakıncalar hakkındaki görüşünüzü öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.

Buyurun Sayın Akbulut.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, tasarı, kamu hizmetlerinin özel sektöre devredileceği, bu hizmetlerin paralı hale getirileceği yönünde eleştirilmektedir. Bu eleştiriler sırasında, kıyıların da özel sektöre devredileceği, müzelerin yabancılara tahsis edileceği ve halkın müşteri olarak görüleceği ileri sürülmektedir.

Oysa, yasa tasarısının "Kamu hizmetlerinin gördürülmesi" başlıklı 11 inci maddesi "Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak yerine getirilebilmesi amacıyla, merkezî idare ile mahallî idareler, kendilerine ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri, ilgileri itibariyle üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine gördürebilir" şeklinde düzenlenmiştir.

Bu durumda, düşüncelerinizi alabilir miyiz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Sayın Emek, buyurun.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakanım, yasa tasarılarının Yüce Mecliste görüşülmesi sırasında üst düzey bürokratların Mecliste hazır bulunmaları teamüldür. Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının başmimarı Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer, ne komisyonlarda ne de Genel Kurulda hazır bulunmuştur.

Cumhuriyetin temel değerlerine karşı duruş ve fikirleriyle kamuoyunda tartışılan Müsteşar Sayın Ömer Dinçer'i, milletin vekillerinden uzak tutmak için mi hazır bulundurmuyorsunuz? Bu konuda, hükümetinizin ve Bakanlığınızın özel bir talimatı var mıdır, yok ise, katılmama nedenini nasıl açıklarsınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, milletvekili arkadaşlarımızın sormuş oldukları sorulara tek tek cevap vermeye çalışacağım.

Önce, Sayın Işık "kadro ihdası hangi usullere göre yapılacaktır" diye sordular. Bu maddede öngörülen kadro iptal ve ihdası, şu anda hâlâ yürürlükte bulunan 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun hükümlerine göre uygulanacaktır.

Ayrıca "bu konuda mahallî idarelerle ilgili bir düzenleme yapılacak mı" diye sordunuz. Bu alanda, yani, mahallî idarelerin kadro iptal ve ihdaslarıyla ilgili basitleştirme yapılacaktır. Bu, şu demektir: Kadroların ihdası ve iptali, yerel yönetimlerin yetkili organlarının kararıyla, herhangi bir onaya gerek kalmaksızın yapılacaktır. Bu cümleyi kullandıktan sonra, akla hemen "belediyeler istedikleri kadar kadro alma hakkına mı sahip olacaklardır" şeklinde bir soru gelebilir; ama, bilindiği gibi, bu yasa tasarısıyla ve daha önceden tasarlandığı şekilde, norm kadro uygulamasına geçilecektir. Yani, İçişleri Bakanlığı, hangi belediyedeki işlerin ne kadarlık bir kadroyla yapılacağını daha önceden tespit edeceği için, bu sınırların dışına çıkılmamak koşuluyla, yerel yönetimler, bu iptal ve ihdas işlemleriyle ilgili kararlarını yetkili organlarının alması sonucu gerçekleştirebileceklerdir.

Diğer bir sorunuz daha var, izin verirseniz, onu daha sonra cevaplandırayım; çünkü, zaman süratle ilerliyor.

Sayın Karademir "bu yasa tasarısıyla yerelleşme ve özelleştirme yaygınlaşacaktır. Bu, uluslararası sermayenin işine yarar; bu, sömürgeciliği gündeme getirir" şeklinde bir değerlendirme yaptılar. Kuşkusuz ki, kendi takdirleridir, bu düşünceye de saygı duyarız; ancak, hemen şunu ifade edelim ki, küreselleşmenin avantajları da vardır, dezavantajları da vardır. Akıllı hükümet, akıllı yönetimler odur ki, bu avantajları kendi halkının ve ülkesinin adına değerlendirmek, dezavantajlarından kurtulmak için azamî dikkati sarf etmektir. Bu, sadece, hükümetlerin değil, bu ülkedeki parlamentoların da -iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin- görevidir.

Küreselleşmeden kaçamazsınız. Yani, yağmur yağarken sokakta gezerseniz, mutlaka siz de ıslanacaksınız. O bakımdan, Arnavutluk gibi içinize kapanamazsınız. Avantajlarını, dezavantajlarını  iyi bileceksiniz, iyi hesap edeceksiniz; dezavantajlarını da gerekirse avantaja çevirmek için gayret edeceksiniz. Evet, bunun riskleri vardır; Sayın Karademir haklıdır. Evet, bu bir risktir. Bugünkü...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Özellikle son dönemde, GAP bölgemizde İsrail'e toprak  satışları söz konusudur. Buna benzer...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Karademir, doğru olabilir; yani, onu araştırmadım, elimde böyle bir rapor yok. Bu konularla ilgili teyakkuzda bulunmak gerekir; benim sizin beyanınızdan anladığım budur. Evet, Hükümet olarak biz de bu konuda dikkatli olmak ve iktidar ve muhalefet olarak, uluslararası sermayenin Türkiye üzerinde birtakım hesapları varsa, bu hesapları tersine çevirmek gibi bir gayretin içerisinde de olmamız gerekir diye düşünüyorum.

Tabiî, süratle not alıyorum, okumakta da zorlanıyorum...

Bir de, bir konuyla ilgili "Anayasaya aykırılık teşkil etmez mi" dediniz.

O soruyu bir daha sorabilirseniz... Yani, Anayasaya ne aykırılık teşkil eder, orayı anlayamadım...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Merkezî idarenin görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesiyle ilgili olarak Anayasanın ...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Anladım; çok teşekkür ederim.  Sağ olun,. tamam.

Şimdi, bu sorulardan şöyle bir intiba ediniyorum: Sanki, idare deyince, sadece merkezî yönetimden ibaretmiş gibi bir anlam çıkıyor. Anayasanın 123 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, gayet açık şekilde deniliyor ki: "İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır." Dolayısıyla, yerel yönetimler de idare içerisinde yer alır, merkezî yönetim de idare içerisinde yer alır.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, merkezde zorunlu olarak yapılması gereken görevlerden bahsediyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yani, siz, "taşrada teşkilatı olan bakanlıkların bu taşra teşkilatlarını yerel yönetimlere bırakıyorsunuz, bu Anayasaya aykırı olmaz mı" dediniz. Biz, bunları kaldırmıyoruz. Biz, bunların personelini, görevlerini, yetkilerini, araçlarını gereçlerini, ödenekleriyle birlikte yerel yönetimlere bırakıyoruz. Burada, biz, bir Anayasaya aykırılık görmüyoruz; çünkü, yerel yönetim de, merkezî yönetim de idare içerisinde değerlendirilmiştir.

Sayın Akbulut'un bir sorusu oldu, bir eleştiriyi soru haline getirdiler. Anayasanın ilgili maddesi, aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceğini amirdir. Biz, burayı değiştirmedik. Yine, kamu hizmetleri, aslî ve sürekli hizmetler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmeye devam edilecektir. O bakımdan, aslî ve sürekli olmayan görevlerin, şimdi, uygulamada zaman zaman rastladığımız gibi, üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve gerekirse özel sektöre gördürülmesinde Anayasaya bir aykırılık görmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sürem doldu mu?

BAŞKAN - Doldu efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Beni uyarırsanız; çünkü, saate bakmıyorum.

Sayın Emek dediler ki: "Sayın Başbakanlık Müsteşarı, bu görüşmelerde, komisyonda veya burada niye yok?" Aslında, Kamu Yönetimi Kanunuyla ilgili, Başbakanlıkta asıl sorumluluk, şu anda sağ tarafımda oturan Müsteşar Yardımcımız Emin Zararsız Beyin uhdesindedir. O bakımdan, tasarı görüşülmeye başlandığı andan beri yanımda o bulunmaktadır. Bana yardımcı oluyor. Ben, Sayın Ömer Dinçer'e, şu ana kadar, burada bir ihtiyaç hissetmedim. Tabiî, kendi takdirleridir.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "genel hükümlere göre" ibaresinin "genel kanunî hükümlere göre" olarak değiştirilmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu  Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşların" ibaresinden sonra "proje ve kurulma" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu  Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "kadro ihdası" ibaresinden sonra "ve atanması" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu  Tasarısının 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

a) Bu kuruluşların kuruluş aşamasında kadrolar öncelikle karşılanır

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu  Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "genel hükümlere göre" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu maddesinde yer alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Osman Kaptan

Orhan Sür

 

Samsun

Antalya

Balıkesir

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Bayram Meral

Ali Kemal Deveciler

 

Antalya

Ankara

Balıkesir

 

 

Mehmet Kartal

 

 

 

Van

 

 

 

BAŞKAN - En aykırı ve son önergeyi okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Osman Kaptan

Orhan Sür

 

Samsun

Antalya

Balıkesir

 

Erdal Karademir

Bayram Meral

Mehmet Kartal

 

İzmir

Ankara

Van

 

Ali Kemal Deveciler

 

Balıkesir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Meral konuşacaklar efendim, önergede imzaları var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu güzel akışı bozmadan, müsaade ederseniz, bir üzüntümü ifade etmek istiyorum: Bu yaşa geldim, ömrümün büyük bölümü meydanlarda geçti; iyi yaptım, kötü yaptım; ama, bugün burada duyduğum bir laf gibi hiçbir laf duymadım. Üzüntümü bildiriyorum ve şunu söylüyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; ola ki, kader, insanları buraya getirmiş olabilir; ama, burada, kamuoyu karşısında, halk karşısında, oturduğumuzu kalktığımızı, büyük ölçüde, ne konuştuğumuzu bilmemiz gerekir. Bilmeyenlere şunu söylemek istiyorum: "Söz bilirsen söz söyle, senden ibret alsınlar / Söz bilmiyorsan sükût et, seni adam sansınlar."

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, uzun yıllar kamuda görev yapmış saygıdeğer valilerimiz, kaymakamlarımız, kamuyu çok iyi bilen arkadaşlarımız, burada, konuşmalarında dile getirdi: Kamu tıkandı, kamu verimsiz; amaç, kamuyu küçültelim, daha işler hale getirelim...

Şimdi, kusura bakmayın değerli arkadaşlarım; acaba, bu verimsizlik memurlardan mı kaynaklandı, işçilerden mi kaynaklandı, oradaki müdürlerden mi kaynaklandı?! Kusura bakmayın; biraz, iğneyi kendimize batırsak olmuyor mu?! Bu verimsizliğin ana kaynaklarından birisi, siyasîlerimiz ve siyasî hükümetlerimiz. Çok siyasî bakan bilirim; gittiği ile, mesai saati olmasına rağmen, otobüslerle oraya işçileri gönderdi ve kalabalık oluşturdu, kendisini alkışlattırdı. Verim olur mu değerli arkadaşlarım?!

Her şeyi dağıtırsak, valilere verirsek her şey düzelir, yerel yönetimlere verirsek her şey düzelir... Bu, çok iyimserlik değerli arkadaşlarım. Sayın valilerimize hiçbir sözüm yok. Bunca yıldır kendileriyle teşriki mesaim oldu; şükran borçluyum, hiçbir validen olumsuz bir hareket, olumsuz bir cevap almadım; her zaman onları saygıyla andım ve saygıyla anacağım; ama, kusura bakmayın, valiyi rahat bırakmazsanız, siyasî gücünüzü valinin de üzerinde kullanırsanız, valiyi orada iş yapamaz hale getirirsiniz. İşte, o verimsizlik, hantal yapı orada da oluşur. Belki, eski mantıkları biraz yoklarsak, biliyorsunuz, geçmişte, başbakanlık yapmış bir değerli zatı, siyasî baskı yüzünden, bir valimiz bir ile sokmadı; konuşmasına müsaade etmedi.

Sorunların asıl kaynağında, olumsuz siyasetin olumsuz gidişatı yatmaktadır. Sorunları nasıl çözeceksiniz; valiyi rahatlatacaksınız... Birçok okulda çocuk okula kaydolamıyor. Emniyet müdürünü aşıp, valiye telefon ediyoruz. Bunu çözmediğiniz sürece, işsizliği çözmediğiniz sürece, yoksulluğu çözmediğiniz sürece, gecekonducuya tapu verdiğiniz sürece hantal yapıyı nasıl ortadan kaldıracaksınız? Vali orada nasıl rahat işlem görecek, iş görecek? Bunlar yapılmıyor mu değerli arkadaşlarım?! Özde bunları çözelim. Bunları çözmediğimiz sürece, efendim, ne oldu; işi biz devrettik birisine; kardeşim, bir vali tayin ettik, o da bir şey yapamıyor; al onu, bir başkasını gönder; sorun çözüldü mü?! Bu yapı bir kargaşayı da getirir. Görmezlikten gelmeyin değerli arkadaşlarım. Valilik yapmış arkadaşlarımız burada oturuyor. Bir vali, atanan bir vali, iktidarın belediye başkanının getirdiği taleplere büyük ölçüde hayır diyebilecek mi; belediye meclisi üyelerinin getirdiklerine hayır diyebilecek mi; il genel meclisi üyelerinin getirdiklerine hayır diyebilecekler mi?! Bunlar, yerel yönetimlerdeki bütün müesseselerin işlerine müdahale etmeyecek mi?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, toparlar mısınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

"Temelli kapattım bu kadroları, aldım, açtım yeni kadrolar..." Merak ediyorum muhterem arkadaşlarım, bu kadar adamı nerede barındıracaksınız; nerede oturtacaksınız?! Bunların içerisinde genç kuşak var; dünya kadar müdür var, müdür yardımcısı var, şube müdürü var. Bunları böyle görmezlikten gelmeyin; yani, bir kalemde her şeyi halledeceğinizi zannediyorsunuz. Onun için, derin derin bir düşünelim. Ne yaptığımızı bilelim; ama, yasa tasarısı hazırlanmış, maalesef, benim parmak sayım var; bunu bitirelim diyorsunuz.

Burada 16 sivil kuruluş; içinde Türk-İş var, Hak-İş var, mimar ve mühendisler var, Türk tabipler var, var da var... Rica ettiler "ne olur bunu geri çeksinler; oturalım, yeniden tartışalım..."

Halka hizmet gidiyorsa, köye hizmet gidiyorsa, şehre hizmet gidiyorsa, vatandaş huzur buluyorsa, buna hayır diyecek bir kimse var mı içimizde; yok. O zaman niye acele ediyoruz değerli arkadaşlarım?! Ne oldu; yani, onbeş gün sonra, yirmi gün sonra, bir ay sonra bu yasa çıksa, neyi kaybederiz?! Maalesef, çıkaracağız; dediğim dedik... Ama, değerli arkadaşlarım, bu dediğim dediğin faturası gelecekte hepimize çok ağıra mal olur; ama, bazı kişilere daha ağıra mal olur; onlar da, o yerin mülkî amirleri; çünkü, öyle bir kargaşanın, öyle bir olumsuzluğun içerisine o valileri itiyorsunuz ki, başına büyük bela açıyorsunuz. Birisi yine buraya, sana gelecek, aç telefonu valiye sayın milletvekili "sayın vali, bunu hallet..." Etse bir türlü, etmese bir türlü. Ne anladık?! Yani, buraya geleni orada bıraktın!.. Neyi kurtardın; hangi sorunu çözdün?! Sorun ortada, sorun. İşsizlik ortada, yoksulluk ortada, eğitim ortada, hastane ortada, gecekondu ortada. Bunları ortadan kaldır; yok... Valiye gönderdim, vali halletsin... İnşallah halleder!.. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu maddesinde yer alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:

"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Esasen, ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası "Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi" (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalarla sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.

Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi, kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.

Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde 'iyi yönetişim' ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."

Tasarının yukarıda yer alan genel gerekçesinde, tasarının genel amacının, yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak olarak vurgulanmıştır. Genel gerekçesinde büyük değişim ve dönüş iddiasında olan ve katılımcılığı öngördüğü vurgulanan bir kanun tasarısının, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin katılımı sağlanmadan hazırlanması çelişkilidir.

342 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesiyle yapılan düzenleme, kapsaması gerekli olan konuları kapsamamaktadır. Maddenin bu haliyle özensiz olarak hazırlandığı görülmektedir.

Yukarıda belirtilen nedenlerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu maddesinde yer alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin madde metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "genel hükümlere göre" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Bu ve diğer önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "kadro ihdası" ibaresinden sonra "ve atanması" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

ORHAN ERDEM (Konya) - Önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşların" ibaresinden sonra "proje ve kurulma" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

KERİM ÖZKUL (Konya) - Önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Madde üzerindeki önerge işlemi tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, 29 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III.-YOKLAMA

BAŞKAN - Maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama talebini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesinin oylamasına geçilmesinden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit ediyoruz.

Haluk Koç?.. Burada.

Şevket Arz?.. Burada.

Halil Akyüz?.. Burada.

Mustafa Gazalcı?.. Burada.

Mevlüt Coşkuner?.. Burada.

Ali Cumhur Yaka?.. Burada.

Osman Kaptan?.. Burada.

Atilla Başoğlu?.. Burada.

Kemal Sağ?.. Burada.

Halil Tiryaki?.. Burada.

Bihlun Tamaylıgil?.. Burada

Mehmet Küçükaşık?.. Burada

Gaye Erbatur?.. Burada.

Mehmet Kartal?.. Burada.

Kerim Özkan?.. Burada.

Yılmaz Kaya?.. Burada.

Ersoy Bulut?.. Burada.

Mesut Özakcan?.. Burada.

Selami Yiğit?.. Burada.

Atila Emek?.. Burada.

Yoklama talebinde bulunan 20 üye hazır bulunmaktadır.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Adlarını okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Sayın Başkan, elektronik cihazda 28 Şubat yazıyor, bugün 27 Şubat.

KEMAL SAĞ (Adana) - Hem saat hem de tarih yanlış.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - 29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.52
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.07

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 30 uncu maddesini okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Danışma Birimlerinin Görev ve Yetkileri

Strateji Geliştirme Başkanlığı

MADDE 30. - Strateji Geliştirme Başkanlığı aşağıdaki görevleri yapar:

a) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları, yıllık program ve hükümet programı çerçevesinde bakanlığın orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını belirlemek, amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak,

b) Bakanlığın görev alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri geliştirmek ve bu kapsamda verilecek diğer görevleri yerine getirmek,

c) Bakanlık bütçesini stratejik plana ve yıllık hedeflere göre hazırlamak; bakanlık faaliyetlerinin bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek,

d) Bakanlığın yönetimi ile hizmetlerin geliştirilmesi ve performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak ve yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak,

e) Üst yönetimin iç denetime yönelik işlevinin etkililiğini ve verimliliğini artırmak için gerekli hazırlıkları yapmak,

f) Bakanlığın görev alanına giren konularda, hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum içi kapasite araştırması yapmak, hizmetlerin etkililiğini ve tatmin düzeyini analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak,

g) Yönetim bilgi sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek,

h) Strateji Geliştirme Kurulunun sekreterya hizmetlerini yürütmek.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli izleyenler; tasarının 30 uncu maddesi üzerinde CHP Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinize saygılar sunarım.

Anlaşılan, strateji geliştirme başkanlıkları yeni bir birim olarak öneriliyor ve tasarının asıl, temel unsurlarından birini oluşturuyor. Strateji, planlama kavramıyla birlikte düşünülmelidir ve bu bağlamda bakıldığında, tasarı, maddenin (a) bendinde ulusal kalkınma planlarına referans vermiyor, ulusal kalkınma strateji ve politikalarından söz ediyor, daha kapsamlı tutuyor bu sorunu. Bunda bu yaklaşım doğru sayılabilirdi; ancak, Anayasanın düzenlemelerine ne derece yatkın olduğu tartışılmalıdır.

Planlama, ulusal düzeyden, ölçekten başlamalı, yerel yönetimleri kapsamalı, kır ve kent bölgelerini içermeli ve bir bütünlük içinde tasarlanmalıdır. Tasarı, bu bileşimi, bu bütünlüğü, bu yapıyı kurtaramıyor, bunu sağlayamıyor. Gelişmenin bütünlüğü ilkesi tasarıda yer almıyor. Tasarıda, ayrıca, tarih, doğa ve kültür değerlerinin nasıl korunacağı doğru dürüst stratejiye, plana bağlanmıyor.

Sayın milletvekilleri, burada, çoğu kez tartışılıyor, "Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgelerinde de planlamadan söz ediliyordu ya da yerel yönetimin yeniden yapılanması söz konusuydu; farkımız ne" deniyor.

Değerli arkadaşlar, farkımız çok. Önce, çağımızın stratejik planlama anlayış ile burada kabul edilen stratejik planlama anlayışı arasında büyük fark var. Çağımız, küreselleşmeden gidiyor. Kuşkusuz, tasarının gerekçesinde de küreselleşmeye yer verilmesinden kaynaklanan bir yakınlık kurulmak istenebilir; ancak, bizim planlama anlayışımızda, ulusal ekonominin üretim güçlerinin en çoklaştırılması, artırılması, yükseltilmesi var. Tasarı, küreselleşme bakımından, küreselleşme görüşü itibariyle bizden çok farklı, çok değişik. Bize göre kürselleşme, üretim yapısının evrimidir, değişimidir; tasarıya göre küreselleşme, yerelleşmedir, İslamın genişlemesidir vesaire. Bunlar birbirine taban tabana zıt anlayışlardır. O nedenle, bizim planlama anlayışımız, tarımdan çalışanlara, emekçilere kadar, küçük üreticilerden ekonominin mal ve hizmet üreten tüm kesimlerine kadar, gerektiğinde ulusal sermayenin, ulusal birikimin, ulusal gelişmenin korunması ve kollanması anlayışına dayanır, en az gelişmiş ülkeler kadar korunması ve kollanması anlayışına dayanır. Bizim çiftçimizin, Alman ya da Amerikan çiftçisinden daha geri, daha ilkel, daha verimsiz düşünülmesinin önüne, ancak, planlı ve programlı bir anlayışla geçebiliriz. Biz, kendi üreticimize sahip çıkmaz, onları korumazsak, hiç sonuç alamayız. Dolayısıyla, bu çerçevede, anlaşmamız ya da bu yaklaşımın tarafımızdan benimsenmesi düşünülemez.

Değerli arkadaşlar, Türkiye kamu yönetimi yeniden yapılanmalıydı, bu bir zorunluluktu; ancak, yapılan bu değildir. Bakın, nasıl değildir: Her şeyden önce, kamu yönetiminin şimdiki durumunun doğru irdelenmesi gerekirdi, önhazırlığın iyi yapılması gerekirdi. Örneğin, kamu yönetiminin rüşvet ve yolsuzluktan arındırılması gerekirdi. Örneğin, kayıtdışılık elimine edilmeliydi, bir tarafa bırakılabilmeliydi. Bankacılık, siyaset, mal ve hizmet üretimi iç içe geçmekten kurtarılmalıydı. En başta, milletvekili dokunulmazlıklarına dokunulmalıydı; sayenizde dokunamadık. Yargı bağımsızlığı sağlanmalıydı -Sayın Bakan burada- ve merkezî yönetimin aklanması sağlanmalıydı. Bu sağlanmadan... Bir anlamda, yarı çürük elmayı ikiye bölmüşsünüz, kimi yükleri yerel yönetimlere vermişsiniz; bundan, sağlam bir sonuç bekleme olanağı yoktur. Şimdi, örnekler vereceğim. Ülkemizdeki 3 215 belediyenin yalnızca -nüfus anlamında- yüzde 75'inin kanalizasyon olanağı vardır, yüzde 25'inin yoktur. Belediye, asıl görevini yapamıyor. Belediye nüfusunun -kırsalı unuttunuz zaten- yalnızca yüzde 16,8'i atıksu arıtma tesisine sahip belediyelerde yaşıyor ve kanalizasyon sularının yüzde 44'ü denize, yüzde 40'ı akarsulara akıtılıyor, çevre kirletiliyor, belediyeler görevini yapamıyor.

Daha dün, İzmir gibi bir yerde, halka, istemediği bileşimde et yediriliyor. Tarım ve Köyişleri Bakanına "gıda denetimi nasıl yapılıyor" diye sordum; verdiği yanıt şudur: "Kaçak et ve et bileşimi konusundaki denetim belediyelere aittir."

Değerli arkadaşlar, çok açıktır; biz, Türkiye'de, yerel yönetimleri, önce asıl işlerini, temel işlevlerini, temel görevlerini yapar hale getirmedikçe, onlara yeni yükler, yeni görevler, yeni ödevler vermemizin sağlıklı bir sonuç vereceğini ummak hiç de doğru değildir.

Buradan ne çıkar; buradan şu çıkar: Halka hizmet çıkmaz; buradan, yönetim kargaşası çıkar; buradan, rant yağmasının daha da artması çıkar; buradan, siyasal gücün özçıkar için kullanılması çıkar. Biz, burada, medya-ticaret- siyaset üçlüsünün bağını kesmedikçe, koparmadıkça, bunu, yalnızca yerel yönetimlere -tabiatıyla bir bölümünü- aktarmış oluruz. Bu doğru değildir. 

Sayın bakanların pek çoğu, burada, sürekli olarak "devlet sanayici olmaz, devlet ticaret yapmaz, devlet bankacılıkla uğraşmaz" diyorlar. Çok doğrudur; çok doğrudur da, aynı devletin başbakanı şirket ortağı olmamalıdır, aynı devletin bakanlarının bir bölümünün yakınları siyasî güçlerini kullanarak çıkar sahibi olmamalıdırlar. Bu durum, piyasa mekanizmasına, piyasa rekabetine de aykırı bir durumdur.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ülke, rüşvet ve yolsuzluğun bedelini çok ağır ödüyor. Bakın, nasıl ödüyor: Şubat ayının ortalarında yayımlanan uluslararası raporlara göre, rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle, Türkiye, 77 ülke arasında, yine, kirlilik bakımından, Irak, Arjantin ve Venezüella'dan sonra 4 üncü sıradadır. Türkiye, Şili'den, Hindistan'dan, Endonezya'dan, Kolombiya'dan, Filipinler'den, Çin'den çok daha riskli bir ülkedir. Bunu böyle tutmaya hakkımız yok. Bu veriler -bu rakamlar- son bir yılın rakamlarıdır. Sonuçta, aynı şekilde, Türkiye üzerinde raporlar yazan Alman Deutsche Bankın son raporunda, Türkiye, 21 ülke arasında en istikrarsız ülkelerden biri olarak, 18 inci sırada görülüyor. Sonuçta ne oluyor; sonuçta şu oluyor: Geçen yıl ülkemize gelen yabancı sermaye 364 000 000 dolardır. Eğer ülkeden çıkan yatırım sermayesini -spekülasyon sermayesini değil- üretken sermayeyi de dikkate alırsanız -bu 500 000 000 dolardır- Türkiye, 2003'te, hükümetimizin sayesinde, 126 000 000 dolar net sermaye ihraç etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kepenek, toparlar mısınız.

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Türkiye'de tasarruf yok, Türkiye'de yatırım yok; ama, başka bir şey oluyor; riskli ülke olduğumuz için, doğru dürüst plan ve program yapamadığımız için, ufuk açamadığımız için yerli sermaye kaçıyor. Yabancı sermaye girişinde Türkiye, geçen yıl; yani, 2003'te, tarihinde ilk kez eksiye düşmüştür. Bunu yapmaya hakkımız yok.

Bir önceki bu işten sorumlu Sayın Bakan -siz değil Sayın Bakanım- geçenlerde burada "Çin de değişti; sermaye düşmanlığı yapmayın; yabancı sermaye çekiyor herkes; komünistler, sosyalistler de kafayı değiştirdiler; CHP bu konuda kendini gözden geçirsin" dediler. Ben, şimdi, şunu söylüyorum: Bu ülkeden yabancı sermaye neden kaçıyor, bu ülkeye yabancı sermaye yatırımı neden yapılmıyor, asıl sorulması gereken soru budur. Rüşveti, yolsuzluğu, istikrarsızlığı dikkate alarak, bu hükümet, kendine bir kez daha sormalıdır; çünkü, bu, sonuçta hepimizi ilgilendiriyor değerli arkadaşlar. Hepimiz bundan zarar görüyoruz, ekonomi zarar görüyor ve sonuçta, Türkiye, üretemeyen, hep satın alan, iş bulamayan, yatırım yapamayan bir konumda kalıyor. Aylardır, bir yılı aşkın bir süredir bunu özellikle istedik, istemeye devam edeceğiz. Bu olmadan, yani, Türkiye'nin merkezî yönetimi de yerel yönetimleri de -ki, o alanı hiç incelemedik, Meclis soruşturmalarının dışında tuttuk- rüşvet ve yolsuzluktan arındırılmadıkça,  değerli arkadaşlar, Türkiye'nin düzlüğe çıkması, projeler yapması, ileriye gitmesi olanakları, imkânları zayıftır, hiç denecek düzeydedir, yok denecek düzeydedir.

Son bir noktaya daha değinerek sözlerime son vereceğim.

Değerli arkadaşlar, burada, çalışalım, düzgün işler yapalım, iyi yasalar çıkaralım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...iyi işlev görelim, denetim yapalım, yasa çıkaralım diye uğraşıyoruz hep birlikte. Bu tasarıyı görüşmeye başladığımız günden bu yana, burada Başbakanlık Müsteşarının gölgesi dolaşıyor, onun hayaleti bu Meclisi gölgeliyor. Sayın Bakan, burada "bundan biz de rahatsızız" dedi; bir önceki bakan, öbür bakan. Sayın Bakan, eğer rahatsız iseniz, elli defa sorduk "Başbakanlık Müsteşarı ne zaman görevden alınacak" diye.

BAŞKAN- Sayın Kepenek, toparlar mısınız.

YAKUP KEPENEK (Devamla)- İletişimle başlamıştım, öyle bitireyim. Mustafa Kemal, biliyorsunuz, Kurtuluş Savaşında çok telgraf çekmiş; telgraflarına şunu yazarmış: "Dakika tehiri gayri caizdir" Yani, ötelenemez, ertelenemez. Başbakanlık Müsteşarının yerinde kalması da gayri caizdir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek.(CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gülçiçek.

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısının "Danışma Birimlerinin Görev ve Yetkileri" bölümünde yer alan 30 uncu madde, strateji geliştirme başkanlığının kurulması ve görevleriyle ilgilidir. Yasadaki bu maddeyle, devletimizin temel amaçlarına uygun bir biçimde kurulmuş kurumlar işlevini doldurmuş kabul edilmektedir. Örneğin, yeni iktidarla birlikte gözden düşen Devlet Planlama Teşkilatı, tamamen gözden çıkarılmıştır. Onun yerine, yine, özel işletme mantığıyla, strateji geliştirme kurulu ikame edilmektedir.

Strateji geliştirme başkanlığının görevini yapan birimler, her bakanlıkta mevcut ve çalışır durumdadır. strateji geliştirme başkanlığının yapacağı görevleri araştırma planlama kurulu daire başkanlığı, zaten, şu anda yapmaktadır.

İsim değiştirilerek yapılan bu değişikler altındaki gerçek maksadı anlamak çok zor değil; tek bir maksadı var; kamuda kadrolaşmak.

Diğer tüm maddelerde olduğu gibi, 30 uncu maddede de kamu hizmeti ve kamu yararı kavramlarıyla çok bağdaşmayan, daha çok, özel işletme, kâr amaçlı işletme terminolojisinde yer alan "kârlılık, performans ölçütleri" terimleri sıkça yer almaktadır. Bu tasarı, felsefesini, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütünün küreselleşme, özelleştirme ve yerelleştirme kavramlarıyla tanımlanan bir ideolojiden almaktadır. Öngörülen yeniden yapılanma, toplumsal kaynakları yerelleşme adıyla küresel sermayeye bağlayacak, kamu hizmetlerini her düzlemde piyasaya teslim edecek bir özelleştirme sürecidir.

Bu tasarıyla, kamusal alan daha da daraltılmakta, kamu hizmetlerinin sunulmasında, piyasacı mantıkla, yurttaşlar müşteri konumuna getirilmektedir. Devlet, sosyal devlet olarak değil, düzenleyici devlet olarak tanımlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısında, merkezî kentsel düzeylerdeki kamu yönetimini, sanki özel kesim kuruluşuymuş gibi, verimlilik, etkinlik, dolayısıyla, kârlılık amacıyla çalışan, yurttaşa ve kenttaşa müşteri gözüyle bakan bir anlayışla yönetme, daha doğrusu, işletme amacı ağır basmaktadır.

Bu yasa tasarısında, memur güvencesinin ortadan kaldırılması, daha da kötüsü, kadroların liyakate değil, siyasal yeğlemelere dayandırılması, her türlü keyfîliğe, partizanlığa açık duruma getirilmesi söz konusudur.

Performans sisteminden neyi anlamalıyız; çalışanların maaşlarının düşük tutulması, kadro iptali, istihdamın azaltılması, sözleşmeli ve ücrete dayalı anlaşma yapılması mı, yoksa, kadrolaşmak için birimlerin adını değiştirme olarak mı algılamalıyız.

Bu yasa tasarısındaki temel amaç, çalışanların sendikalarının devreden çıkarılması, bireysel hakların askıya alınması ve kazanılmış hakların gasp edilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, ulusal dinamiklerin değil, küresel dinamiklerin esiridir ve küresel piyasanın ihtiyaçlarına cevap vermek kaygısıyla hazırlanmıştır. Bu ideoloji, tasarının gerekçesinde çok açık bir dille yazılmıştır.

Türk kamu yönetiminin iyileştirilmesi, reforme edilmesi, yani, Türkiye'nin idarî reformunun temel ideolojik referansı küreselleşmecilik değil, cumhuriyetçilik, kalkınmacılık ve demokrasi olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak, katılımcı, demokratik, üniter devlet yapısıyla bağdaşmalı ve sosyal grupların uzlaşmasıyla ortaya çıkmalıdır. Biz de, onların temsilcileri olarak, hep beraber, hiçbir kuşkuya meydan vermeden bu yasayı çıkarmalıyız. Bu dayatma ve baskı insanlarda kafa karışıklığına yol açmaktadır. Gelin, çağdaş, katılımcı, demokratik ve tüm tarafların memnun olacağı bir yasa çıkaralım; çünkü, bu, bir gerekliliktir. Kaldı ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, seksen yıldır topluma öncülük etmiş, ilerici, çağdaş her yapıya destek vermiş bir partiyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; idarî reform gerici değil ilerici, liberal küreselleşmeci değil sosyal planlamacı, dayatmacı değil demokratik, derme çatma değil bilimsel olmalıdır. Oysa, bu yasa, çağdaş, demokratik, bilimsel olmak yerine, toplumun ümmetçi olmasını hedeflemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülçiçek, toparlar mısınız.

Buyurun.

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) - Bu yasayla, Türkiyemizi, Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmanız mümkün değildir.

Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülçiçek.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 30 uncu maddesini konuşuyoruz. Bu 30 uncu maddeye kadar, bir milletvekili olarak, sabırla, inatla Meclisi anlamaya, muhalefeti anlamaya, neler söylendiğini anlamaya çalıştım. Bildiklerimi hayatta sınamak adına, buradaki duyduklarımla, Türkiye kamuoyu ne söylüyor, bunları test etmek adına, dışarı çıkıp ders     çalıştım; ama, yetmedi, 27 nci maddeye kadar bütün tutanakları Meclis arşivinden aldırdım. Tutanakların tamamını inceledim ve ne yazık ki, şöyle bir hazin fotoğrafla karşı karşıya kaldım: Cumhuriyet Halk Partisi -değerli Anamuhalefitimiz- adına 78 tane -27 nci maddeye kadar- konuşma yapılmış.

BAŞKAN - Sayın Kafkas, madde üzerinde konuşur musunuz.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Bu da yeterli, biz cevap veririz.

AHMET ERSİN (İzmir) - Anlamıyorsunuz, ne yapalım.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Başkanım, madde üzerinde konuşuyorum.

27 maddede 78 tane konuşma yapılmış. Bu konuşmaların 55 tanesinde Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer'den söz edilmiş.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Dağarcığında ne varsa, onlara gel.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Kepenek'in son konuşmasını dinlerken de, itidalî bilen bir arkadaşımız olarak Sayın Kepenek, acaba, bu konuya girmez mi diye düşündüm; ama, Sayın Kepenek, son cümlelerinde beni yanılttı; o da, Ömer Dinçer'e ilişkin konuştu.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Stratejik planı anlat.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Ömer Dinçer, Başbakanlık Müsteşarıdır; bu ülkede, bu ülkenin, cumhuriyet Türkiyesinin okullarında okumuş, strateji, planlama konusunda -ki, dünyada, bu anabilim dalı yeni gelişmektedir- çok ciddî eğitim almış, bu konuda değerli eserler vermiş, dünya çapında bir bilim adamımızdır.

YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) - Kopya çekerek, başkasının kitabını alarak...

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Buralara kadar da, bütün cumhuriyet evlatları gibi, dişiyle tırnağıyla hak kazanarak gelmiştir; söyledikleri ortadadır, yasalar ortadadır, herkesin ne yapabileceği de ortadadır; ama, bir konuda eyleme geçmek yerine, sadece burada cevap verme hakkı olmayan insanlar üzerinde konuşmak yerine, cumhuriyet tarihimizin önemli bir konusunu tartışırken...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçiden, memurdan bahset.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - İşçinin durumunu anlat.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - İşçiye, memura da geleceğim, size de geleceğim; rahat olun biraz, sakin olun.

Bir başka boyutu, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisindeki değerli arkadaşlarımız, kendilerine yapılan en ufak bir eleştiride şahin kesiliyorlar. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum: Şu tutanakta, AK Partiye ve hükümetimize yöneltilen eleştirilerin hiçbirini kabul etmiyoruz; çünkü, burada, eleştiri yok, hakaret var. Biraz önce, değerli konuşmacı "bu yasa ümmetçiliği getirecektir" diyor. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Doğru... Doğru...

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu Mecliste, bu Yüce Mecliste hiçbir milletvekilinin böyle bir amacı, böyle bir arzusu, böyle bir iştiyakı olamaz.

ERSOY BULUT (Mersin) - Müsteşarın var ama.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - 59 uncu cumhuriyet hükümeti, 1 inci cumhuriyet hükümeti kadar, 19 uncu, 29 uncu cumhuriyet hükümeti kadar bu ülkenin temel değerlerine bağlı bir cumhuriyet hükümetidir.

Herkes şunu bilsin ki, Atatürk'ün muasır medeniyetlere bu ülkeyi taşıma arzusu ve ülküsü bizim tarafımızdan gerçekleştirilmektedir ve gerçekleştirilecektir. (CHP sıralarından "Bravo(!)" sesleri)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo (!)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yeşil bayraklarla mı?!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Avrupa Birliğine giriş sürecinde yapılan çalışmalar bunun örneğidir.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli mensupları; bu haksızlıkları niye yapıyoruz?! 22 nci Dönem milletvekilleri olarak, cumhuriyet tarihinin en önemli demokratik açılımlarını birlikte gerçekleştirmedik mi? Yani, bunları birlikte yapabilme becerisi olan bir Meclisin, kısır bir döngü içerisinde, vehimler üzerine bir tartışmayı buraya taşımasını şiddetle kınıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN-  Sayın Kafkas, toparlar mısınız.

Buyurun.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Burada ümmetçilik adına... Sivas'taki katliamları bize yamayanları lanetle kınıyorum; çünkü, o dönem, kim Başbakan Yardımcısıysa herkes biliyor.

YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) - Yakanları lanetleyin.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Yapan suçsuz, Başbakan Yardımcısı suçlu, öyle mi?

AGÂH KAFKAS (Devamla) -  Hiç suçu olmayan bir gruba böyle bir ithamda bulunmayı kınıyorum.

İkincisi, çok önemli bir konunun daha altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartıştığımız bu yasa tasarısı, yerinden yönetimi getirmektedir. Ne işçinin ne memurun, kimsenin çıkarılmayacağı burada defalarca beyan edildiği halde... Köy Hizmetlerinin bölünmez bütünlüğü parçalanıyor; doğrudur. Köy Hizmetlerine bakan sendikamız, artık, bir tane sözleşmeyle 150 000 kişinin sözleşmesini yapmayacak, işçilerin içerisinde daha çok bulunması gerektiğini anlayacak; 81 ilin valisiyle, 81 tane yerel koşulla ve yerel imkânlarla toplu iş sözleşmesi yapma zahmetinde bulunacak. (CHP sıralarından gürültüler)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - O ücret dengesini nasıl sağlayacaksın; sen sendikacısın?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçileri kandırdınız, memurlara mı geldi sıra!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu, demokrasimiz açısından, demokratik açılım açısından çok önemli bir kazanım olacak.

Masa başında yıllarca kamu sendikacılığı yapan insanların bunu anlıyor olmasını beklemek, tabiî ki zor. Biz, 15 kişiye sözleşme yapan bir sendikal gelenekten geliyoruz. (CHP sıralarından "Doğru!.. Doğru!.." sesleri)

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Memurların sendikal haklarını ellerinden alıyorsunuz, işçilerin hakkını aldığınız gibi.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Herkes bu ülkede sorumluluklarını bilecek, dersine iyi çalışacak ve beraberce, bu ülkede, olmazları birlikte yürüteceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinler misiniz.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri, AK Parti olarak, bu ithamları şiddetle reddediyoruz.

Cumhuriyetin temel değerleri bizim değerlerimizdir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkanım...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, hakkımda sataşma var; söz istiyorum. O sözleşmeleri yapan benim...

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, itidalimi neden kaybettiğimi Yüce Meclise...

BAŞKAN - Sayın Kepenek, ne söyleyeceksiniz, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Söyleyeyim efendim: Neden itidalli konuşmadığımın gerekçelerini... Sayın Kafkas itidalimi kaybettiğimi söyledi. Ben de, itidalli konuşamadığımın nedenlerini Yüce Meclise açıklamak için, sizden 5 dakika söz istiyorum. Gayet itidalli konuşacağım, gayet sakin konuşacağım; bundan emin olabilirsiniz.

BAŞKAN - Sayın Kepenek...

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Hayır, Sayın Kepenek, söz vermiş değilim; öyle bir uygulamamız yok yani.

Madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, özür dilerim; burada çok konuşuldu...

BAŞKAN - Sayın Meral, tutanakları getirteceğim; inceleyeceğim, gerekirse söz vereceğim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Peki efendim.

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 30 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca, devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

                

Haluk Koç

V.Haşim Oral

Halil Akyüz

 

 

Samsun

Denizli

İstanbul

 

Orhan Sür

Osman Kaptan

 

 

Balıkesir

Antalya

 

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Topuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kurum ve kuruluşlar stratejik yönetim ilkelerine göre yönetileceği için, bu yaklaşımda ihtiyaç duyulan çalışmaları yapmak ve strateji geliştirme kurulunun sekreterya hizmetlerini yürütmek üzere danışma birimi olarak strateji geliştirme başkanlıkları kurulması öngörüldüğü, maddede strateji geliştirme başkanlıklarının görevleri sayıldığı, halen kamu kurum ve kuruluşlarının bilgiişlem birimlerince yerine getirilmekte olan görev ve hizmetlerden yönetim sistemlerinin geliştirilmesine yönelik olarak strateji geliştirme başkanlığının görev alanına alınarak satın alma, onarım ve işletim gibi görevlerin destek hizmetleri birimine bırakılmasının öngörüldüğü, tasarıda ifade edilmektedir.

Sayın Bakanım, birinci sorum: Strateji geliştirme kurulu ile strateji geliştirme başkanlığı arasında nasıl bir ilişki kurulması öngörülmektedir?

İkinci sorum: Madde metninde strateji geliştirme başkanlığı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, bununla ilgili olarak Yüce Meclise bilgi verebilir misiniz?

Üçüncü sorum: Strateji geliştirme başkanlığının, bakanlık bütçesinin hazırlanmasındaki fonksiyonu nedir?

Son sorum: Strateji geliştirme başkanlığının kurulmasından sonra araştırma ve koordinasyon kurulları varlıklarını sürdürebilecekler midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Buyurun Sayın Karademir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, söz hakkımı Sayın İzzet Çetin'e veriyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç kısa sorum olacak. Sorularım, maddenin ve konunun, bu kanun tasarısının amacının daha iyi anlaşılması ve madde oylanmadan önce, Yüce Meclisin değerli üyelerinin kararını etkilemeye yöneliktir. O nedenle, millet adına, halk adına soruyorum ve Sayın Bakandan, AKP'nin kadrolu engelleyici sorucusunun sorusuyla vakit öldürmeden, amaca uygun cevaplandırılmasını diliyorum.

Sorum şu: Sayın Bakan, bu tasarının 12 nci maddesinde "her kurum kendi stratejik planını yapacak" diyorsunuz.

1- Bu planın DPT tarafından hazırlanan planla ilişkisi ne olacaktır?

2- Stratejik planın yıllık programla ilişkisi ne olacaktır?

3- Stratejik planın beş yıllık planlarla ilişkisi ne olacaktır?

4- Geçtiğimiz aylarda yasalaşan Bütçe Kontrol Kanununda bu konularda bir ilişkilendirmeden söz ediliyor ve bir yönetmelik çıkarılacağından bahsediliyor; ama, bunun yasayla ilişkilendirilmesi ve bunun da detaylarının Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bilgisi ve onayıyla gerçekleşmesi gerekmez mi?

5- Bakanlar, bakanlıklarını yönetirken, kalkınma planı ve yıllık programları uygulamaktan sorumlu olmayacaklar mı yoksa kalkınma planlarını kaldırıyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)- Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Kafkas kürsüye geldiğinde, 85 kez muhalefet kanadının kürsüye gelip, Ömer Dinçer'in görevden alınmasını istediğini söyledi. Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ve Kabine üyesi olan Sayın Bakanın, muhalefet kanadının bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu anlaması gerekirdi.

Şimdi, ben Sayın Bakana soruyorum; Sayın Bakanım, şu cümleyi içinize sindiriyor musunuz: "Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür." Sayın Bakanım, siz, siyasette deneyimli bir politikacısınız. Şimdi, bu ifadeyi kullanan bir kişiyi, normalde, devlette memur dahi yapmazlar. Şimdi, siz, bir iktidar olarak, bu söylemde bulunan ve hâlâ bu söylemin arkasında olduğunu da rahatlıkla ifade eden bir kişiyi Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna getireceksiniz, bütün bürokrasinin tepesine oturtacaksınız ve ondan sonra diyeceksiniz ki, biz, ülkeyi, bu bürokrasiyle çağdaş uygarlık düzeyine taşıyacağız... Gerçekten de, bu Müsteşarla, bu ülke çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Soru sorma süresi dolmuştur.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; evvela, Sayın Işık'ın sorduğu sorularla ilgili olarak bir iki hususa temas etmek istiyorum.

30 uncu maddede, strateji geliştirme başkanlığı, "Danışma Birimlerinin Görev ve Yetkileri" başlığı altındadır. Şüphesiz, bunlar, danışma nitelikli kuruluşlardır.

Devlet hayatı dinamik bir hayat; şartlar devamlı değişiyor, her gün değişiyor, her sene değişiyor. Özellikle, globalleşen dünyamızda, eskiden ülke şartları sadece kendi içerisinde oluşuyordu. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki bir beyan, bir olay, anında, dünyanın bir başka ülkesinde hiç istenmedik sorunları gündeme getirebilmektedir. O sebeple, çok önceden konulmuş birkısım yapılara göre bugünün şartlarında devlet hizmetini götürmekte bazı zorluklarla karşı karşıya kalınmıştır.

Esasen, devlet bünyesindeki birkısım kuruluşlar görevlerini bugünün şartlarında yapabilmiş olsalardı, zaten, böyle bir düzenlemeye gerek yoktu, böyle bir yasayı çıkarmaya gerek yoktu. Anlaşılıyor ki, bizim yönetimimizde bir eskime var, günün şartlarını doğru dürüst okuyamama var, anında bilgiye ulaşıp onu karar haline getirememe durumu söz konusu. Onun için, yeni bir anlayışla, devlet yönetimini yeni baştan bir gözden geçirmek gerekiyor. O sebeple, böyle bir tasarı hazırlandı. Bunun içerisine de strateji geliştirme başkanlığı konuldu.

Şüphesiz, böyle bir başkanlığın kurulmuş olması, APK'dan bazı noktalarda farklılıklar ifade edecektir. Her ne kadar, bugün AKP var ise de, bunlar büyük ölçüde fonksiyonel değil, senede bir defa belki bütçe hazırlanmasına yardımcı olur, onun dışında yeteri kadar kadrosu da yoktur, imkânı da yoktur, anlayışı da farklıdır. Onun için, burada yeni bir anlayış geliştirilmiştir ve APK'dan farklı görevleri olacak, bütçenin dışında -şüphesiz, bütçeyi de hazırlayacak yine- bu başkanlık, sadece araştırma, veri derleme, politika önerileri geliştirme gibi faaliyetler yapmakla kalmayacak, aynı zamanda, malî alanda da sorumluluk üstlenecektir. Böylece, politika geliştirme fonksiyonu ile bu politikaları bütçeye yansıtma fonksiyonu birleşmiş olacaktır.

Ayrıca, Sayın Işık'ın bahsettiği, bütçe hazırlanırken, şüphesiz, bu strateji geliştirme başkanlıkları daha bilimsel metotlara ve usullere göre çalışacak; çünkü, bunun arkasında çok ciddî bir birikimi olacak, arşivi olacak, verileri olacaktır. Bugünkü gibi sembolik bir kuruluş olmanın ötesinde, bu anlamda daha fonksiyonel bir birim olarak varlığını sürdürecektir.

Şimdi, Sayın Çetin'in söylediği birkaç husus var; onu kısaca cevaplamak isterim: Tabiatıyla, bugünkü, beş yıllık kalkınma planları var, şu an sekizinci Beş Yıllık Plan, dokuzuncusu da hazırlanacak, onuncusu da hazırlanacaktır. Buna karşılık, planlara uygun olarak kalkınma programları var. Bunlar bir harita diliyle ifade etmek gerekirse, kalkınma planları bir anlamda 1/1 000 000 ölçeğindeki yaklaşımlardır, programlar bunu 1/100 000'e, 10 000'e indirmektir. Şimdi, bu çerçevede, bakanlıkların bu strateji geliştirme merkezleri ise, bu direktifler doğrultusunda, kendi açılarından, kendi görev alanlarıyla ilgili, bunu 1/1 000'lere indirmek suretiyle, uygulanabilir, herkesin görebildiği, herkesin takip edebildiği, herkesin anlayabildiği tarzda bir çalışmayı orta yere koymuş olacaktır. Bu da, şeffaf bir kamu yönetimi açısından, kimin, neyi, ne zaman, nasıl, neye göre yaptığını kamuoyunun denetimi açısından fevkalade faydalı olacaktır diye düşünüyoruz. Kaldı ki, zaten 30 uncu maddede yazılı hususlara baktığımızda, bu neviden görevlerin yapılmasında, böyle bir birimin kurulmasında herhangi bir sakınca da yoktur.

Bu maddeyle ilgili olarak dile getirilen sakınca, bir kadrolaşma iddiasıdır; yani, bu neviden yeni yeni birimler kurulmak suretiyle devlete adam alınacak, kadrolaşma yapılacak diye. Bu hükümet için söylenmeyecek en önemli şeylerden bir tanesi de budur. Çünkü, her sene devletten 3 misli, 5 misli aldığımızın ötesinde insan emekli olduğu halde, bizim bu sene kamuya alacağımız her alandaki görevli sayısı 40 000'i geçmeyecektir. Zaten bunu bir taahhüt haline getirmişiz. Eğer bir hükümet kadrolaşma ihtiyacında ise, böyle bir görüntüsü varsa, neden 100 000 kişi ayrılmışken, 40 000 alacağım deyip de 60 000 kadroyu iptal etsin ki?!. Onun için, bunlar, belki, bir siyasî söylem olarak söylenebilir, bunda bir mahzur da yoktur; ama, şunu söyleyelim ki, bizim kadrolaşmak diye bir niyetimiz olmadığı gibi, Türkiye'de herkes her istediğini de yapamaz. Türkiye bir hukuk devletidir. Bir yanlış yapılırsa, bunun, bugünkü hukuk düzeni içerisinde, en azından, dört beş tane bariyeri vardır. Bir yerde bir yanlışlık yapılırsa, bir başka noktada zaten onu düzeltecek mekanizmalar bu devletin kendi içerisinde de vardır.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun sorusu, büyük ölçüde, şahsa yönelik bir konu. Dolayısıyla, böylesine bir çatı altında şahıslarla ilgili karşılıklı bir değerlendirme yapmayı, doğrusu ben pek uygun bulmuyorum; ama, istiyorsanız, onu bir başka şekilde, bir başka platformda tartışırız.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi bitmiştir.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Işık.

Sayın Meral, yeni bir sataşmaya meydan vermeden...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hayır... Sakin...

BAŞKAN - Olduğu takdirde sözünüzü keserim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Canın sağ olsun.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

3 dakika süre veriyorum.

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması (Devam)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; acaba hemşerilerimle ve meslektaşlarımla takışır mıyım diye iki şeyden çok korkarım, son derece rahatsız olurum; ama, maalesef bazen oluyor.

Değerli arkadaşlarım, çok iyi bilirsiniz ki, birileri yükseklere sürünerek çıkar, birileri de uçarak çıkar. Ben buralara sürünerek geldim. Birileri çanta taşıyarak geldiyse, onlara bir şey demiyorum; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, toplusözleşmeyi -bunu çok iyi biliyorsunuz, içinizde toplusözleşme yaptığım arkadaşlarım da var- her toplusözleşmeyi Türk-İş yapar, arkasından diğer konfederasyonlar gider, kafasına göre iktidar varsa, bir iki puan fazla alır, sözleşmeyi bitirir.

Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yani, toparlıyorum. Bitiriyorum dediysem, birden, sen de fit olma. (Gülüşmeler)

Diğer bir konu, bu yasa tasarısı -Köy Hizmetleri de olsa diğer müesseseler de olsa- kamuda sendikacılığı bitirir. Çok üzülerek bir anımı anlatmak istiyorum. Çok sevdiğim bir vali bir yere tayin oldu, oradaki işçiler sendikaya üye oldu, ertesi gün kapının dışına koydu. Yani, bunları ben yaşamış bir insanım. Kimseyi burada eleştirmek istemiyorum; yalnız, Yüce Meclis, sizden benim bir ricam var -kusura bakmayın- polis memuru olacak kişiden tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor istersiniz, assubay olacak kimseden tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor istersiniz; gelin bu raporu Yüce Mecliste de isteyin, tam teşekküllü hastaneden rapor alanlar milletvekilliğine aday olsun.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Sayın milletvekilleri, Sayın Işık, Başkanlığımıza "madde 30 hakkında soru hakkımı kullandıktan sonra, benden sonra söz alan sayın vekil, şahsımı 'kadrolu soru engelleyicisi' olarak nitelendirmiştir. İçtüzüğün ilgili maddesince sataşmadan dolayı cevap hakkımı kullanmak istiyorum" diye müracaat etmiştir.

Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun.

3. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 30 uncu maddesinde, İçtüzüğün bana vermiş olduğu hakkı kullanarak soru sorma aşamasından sonra soru hakkını elde eden Sayın Çetin, bana hitaben "kadrolu soru engelleyicisi" tabirini kullanmıştır. Ben, bu tabiri yadırgıyorum ve bu tabiri kullanan Sayın Çetin'i de kınıyorum.

Ayrıca, Sayın Çetin'in başka bir vekilin yasama faaliyetini tanzim etme hakkı olmadığını kendisine hatırlatıyor, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Birleşime saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.58


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 20.05

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı tasarının müzakerelerine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesi (h) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

Eyüp Fatsa Haci Biner         Ali Osman Sali

              Ordu                       Van                   Balıkesir

Nur Doğan Topaloğlu     Hüsnü Ordu

             Ankara                   Kütahya

"(ı): Bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "performans ve kalite ölçütleri geliştirmek" ibaresinden sonra "ve kamu kurumlarıyla işbirliği yapmak" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Erdoğan Özegen

               Niğde

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

ı) Bakanlığın hizmetleri hakkında ayrıntılı rapor hazırlamak.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "yönetim bilgi sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

Polat Türkmen

       Zonguldak

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

     İsmail Bilen

            Manisa

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı" başlıklı 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Haluk Koç Bayram Meral               Atila Emek

           Samsun                    Ankara                    Antalya

Orhan Sür     Muhsin Koçyiğit

          Balıkesir                Diyarbakır

BAŞKAN - En aykırı olan son önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı" başlıklı 30 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Haluk Koç Bayram Meral              Atila Emek

           Samsun                   Ankara                   Antalya

Orhan Sür    Muhsin Koçyiğit

          Balıkesir               Diyarbakır

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, çeşitli konular görüşülürken ilgili maddelerde söz alan arkadaşlarımız, zaman zaman, o maddelerin dışında, genel konularda da görüşlerini belirtiyorlar. Bu arada, Sayın Kafkas'ın konuşmasında değindiği gibi, en çok, o madde dışında gündeme gelen önemli bir isim Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer. Belki konuşulan konuşma sayısına benim konuşmamı da eklemek durumunda kalır. Bu konuşmamı, Sayın Agâh Kafkas'ın, fazla yüzme bilmeden, boyunu aşan bir suda konuşması üzerine yapıyorum. O da şu:

Sayın Kafkas, kendi ilgili alanının çok dışında bir konuda, Sayın Ömer Dinçer'in akademik performansını burada olumlu bir mercekten değerlendirmeye açtı; doğal olarak, belli bir akademik formasyondan gelen bir milletvekili olarak, Sayın Agâh Kafkas'ın ilgi alanı dışında olan bu konu hakkında sizleri yanlış bilgilendirmesinin önüne geçmek için bu konuşmayı yapıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de akademik yükseltilmeler 2547 sayılı Kanun çerçevesinde olur. Bu süreç içerisinde, kişiler, üniversite mezunu olurlar, daha sonra, ilgilendikleri bilim dalında, sanat dalında uzman olurlar; ondan sonra, o süre içerisinde yaptıkları bilimsel çalışmaları toplarlar bir dosya halinde, o üniversitenin ilgili fakültesinde açılan bir yardımcı doçent kadrosu varsa o dalla ilgili, oraya başvururlar, bugünkü sistem içerisinde üç öğretim üyesinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilir ve ondan sonra, bu jürinin, o dosyayı değerlendirmesi sonucunda atanır. Bu süre üç yıldır, 3 defa uzatılabilir. Bu süre içerisinde, YÖK'ün koyduğu standartlar çerçevesinde merkezî yabancı dil sınavını geçerse, yine bu süre içerisinde yaptığı çalışmalar toparlanır. Her bir üniversitenin kendi koyduğu kriterler vardır. Bu kriterler içerisinde, o adayın yaptığı ulusal ve uluslararası yayımlar, ürettiği kitaplar, çeşitli bilimsel etkinlikleri bir puantaja tabi tutulur. O üniversitenin ilan ettiği o puantajı tamamlıyorsa dosyasını hazırlar ve daha sonra, bugünkü sistem içerisinde, o dosya, YÖK'ün belirlediği bir bilimsel jüri tarafından bilimsel açıdan incelenir. Bu aşamadan geçtikten sonra da, aday, 5 kişilik bir kolokyumda imtihana girer. Üniversite doçentliği sıfatını kazandıktan sonra, beş yıl, bir üniversitede ders vererek aktif öğretim üyesi olarak çalışır ve ondan sonra, ilgili dalda boş kadro varsa, yine 2547'ye göre ilan edilen kadrolara müracaat eder. Bu sefer, yine aynı içerikte çok geniş bir dosya hazırlar. Yine her üniversitenin ayrı puantajına tabi olur.

Bu arada, en önemli indekslerden bir tanesi, kendi alanındaki uluslararası saygın hakemli dergilerde yapmış olduğu yayımlar ve bu yayımlara, yine uluslararası dergilerde, başka müellifler tarafından yapılan bilimsel atıflardır.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Sizi orası mı ilgilendiriyor?!

HALUK KOÇ (Devamla) - Bunlar, İngilizcesi Science Citation İndex dediğimiz uluslararası atıflar listesinde yer alır.

Şimdi, Sayın Kafkas'ın konusu bunun oldukça dışında; ben, bu konuda bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, önerge üzerinde konuşacak mısınız...

HALUK KOÇ (Devamla) - Konuşuyorum efendim.

Ne yazık ki, Sayın Ömer Dinçer'in, hiçbir uluslararası atfı yoktur. Bunu, yanlış bilgilenmemeniz için söylüyorum.

Bakın, ben, burada, genellikle, yapıcı, uyarıcı, kendime göre gördüğüm yanlışları ifade edici, bir ulusal duyarlılığı sergileyen konuşmalar yapıyorum.

Şimdi, Sayın Ömer Dinçer'in...

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - CHP'ye oy kaybettiriyorsunuz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Siz kazanıyorsunuz o zaman.

Bakın, yine 1990'lı yıllarda "İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri" isimli bir kitap var. Bu kitabın fotokopisini, isteyen arkadaşlarıma hemen takdim edebilirim. Bu kitap, bir Pakistanlı müelliften tercüme bir kitap; fakat, içine baktığınız zaman, cihattan ribaya kadar, bir İslam toplumu oluşturma yönünde kamusal alanın nasıl düzenlenmesine kadar bütün teoriler bu kitapta yer alıyor. Bu kitap, Sayın Ömer Dinçer'in felsefesini ortaya koyuyor, bilimsel düzeyini ortaya koyuyor. Peki, bu, nasıl profesör olmuş; Türkiye'de 1980 sonrasında getirilen dayatmacı üniversiter akademik sistem içerisinde yeni geliştirilmekte olan üniversitelerde, maalesef...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Bundan dolayı mı YÖK Yasasına karşısınız?!

HALUK KOÇ (Devamla) - YÖK Yasasına karşı değiliz arkadaşım, YÖK  Yasasına karşı değiliz. Siz, bizim söylediklerimizi ne zaman anlayacaksınız; ben, isterseniz, başka bir dilde konuşayım, Türkçe konuşmak herhalde sıkıntılı geliyor! Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz; herhalde, arada sırada yoklama için salona girdiğiniz için pek takip edemiyorsunuz ve her seferinde hepinize tekrar açıklamak gereği ortaya çıkıyor.

Bu Müsteşarın temel niyetleri belli arkadaşlar. Bunları samimiyetle ifade ediyoruz ve söylüyoruz. Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin yararına olmayan bir konuyu bir kere daha gündeme getiriyorum ve sözlerimi bitiriyorum. Bu müsteşarın görevde kalması, Türkiye'den çok size zarar veriyor.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı" başlıklı 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi mi okutalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı" başlıklı 30 uncu maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:

"Kurum ve kuruluşlar stratejik yönetim ilkelerine göre yönetileceği için, bu yaklaşımda ihtiyaç duyulan çalışmaları yapmak ve strateji geliştirme kurulunun sekreterya hizmetlerini yürütmek üzere danışma birimi olarak Strateji Geliştirme Başkanlıkları kurulması öngörülmektedir. Maddede Strateji Geliştirme Başkanlıklarının görevleri sayılmıştır. Halen kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem birimlerince yerine getirilmekte olan görev ve hizmetlerden yönetim sistemlerinin geliştirilmesine yönelik olanlar Strateji Geliştirme Başkanlığının görev alanına alınarak satın alma, onarım ve işletim gibi görevlerin destek hizmetleri birimine bırakılması öngörülmüştür."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu maddesinde düzenlenen strateji geliştirme başkanlıklarının, yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca kurulmuş bulunan araştırma  planlama ve koordinasyon kurulu başkanlıklarının yerine kurulmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak, 30 uncu maddenin incelenmesinde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda araştırma planlama ve koordinasyon kurulu başkanlıklarına kalkınma planları ile ilişkili olarak verilen görevlerin Strateji Geliştirme Başkanlıklarının görevleri içinde sayılmadığı görülmüştür. Dikkat çeken bir diğer özellik de, 3046 sayılı Yasada araştırma planlama kurulu başkanlıklarının görevleri arasında sayılan "millî güvenlik siyaseti çerçevesinde verilen emir ve görevlerin yerine getirilmesi konusunda çalışma esaslarını tespit etmek" görevi strateji geliştirme başkanlıkları görevleri arasında sayılmamıştır. Bunun nedenlerine de madde gerekçesinde yer verilmemiştir. Bu nedenleri bilmek Yüce Meclisin hakkıdır.

Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle hukukî güç kazandırılan planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda, yasa koyucuyu, önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen görevlerin, kalkınma planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.

Strateji geliştirme başkanlığının yetki ve görevlerinin belirtildiği 30 uncu maddede sayılan görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi kurulmamıştır. Madde bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının, kalkınma planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını içeren bir düzenlemeye yer vermemiştir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi hükmüne aykırılık taşıma noktasında, tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını göstermektedir. 30 uncu madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları kapsamadığından dolayı, özensiz hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikalarından KESK, strateji geliştirme kuruluna özel sektör kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri temsilcilerinin çağrılabilmesine olanak tanıyan düzenlemeyi, özel sektörün, bakanlıkların strateji, amaç ve politikalarının belirlenmesinde etkinliğinin artırılması amacına dönük bir düzenleme olduğu gerekçesiyle eleştirmektedir. Strateji geliştirme başkanlıkları da, bu yapının sekreterya hizmetlerini yürütecektir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının hazırlanma süreci düşünüldüğünde, bu eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. KESK ve Kamu-Sen gibi, kamu görevlilerinin tamamına yakınını temsil eden sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî anlayışın, 27 nci maddede belirtilen katılım mekanizmasına da yansımayacağını kimse iddia edemez.

Belirtilen gerekçelerle, tasarının 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

     İsmail Bilen

            Manisa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Koç, niye heyecanlanıyorsunuz; gerekçeyi okutacağım daha.

Karar yetersayısının olup olmadığını arayacağım Sayın Koç.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bir kamu kurumunun dış faktörleri incelemek üzere yeni bir araştırma birimi gibi çalışması çok zor olacağından bu ibarenin çıkarılması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "yönetim bilgi sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

Polat Türkmen

       Zongulduk

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

Bakanlığın hizmetleri hakkında ayrıntılı rapor hazırlamak.

   Orhan Erdem

             Konya

ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "performans ve kalite ölçütlerini geliştirmek" ibaresinden sonra "ve kamu kurumları ile işbirliği yapmak" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Erdoğan Özegen

               Niğde

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesi (h) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesi arz ve teklif edilir.

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

ı) Bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tartışmaları önlemek açısından bent düzenlemesi ihtiyaç olduğundan önerilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza...

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan İçtüzüğün 57 nci maddesine göre, yoklama yapılmasını talep ediyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın Grup Başkanvekili İçtüzükteki hakkını kullanıyor.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini tespit ediyorum:Sayın Koç, Sayın Gülçiçek, Sayın Oral, Sayın Tiryaki, Sayın Diren, Sayın Çetin, Sayın Kaptan, Sayın Özyürek, Sayın Artantaş, Sayın Arıtman, Sayın Ersin, Sayın Bulut, Sayın Özpolat, Sayın Çetin, Sayın Gün, Sayın Başoğlu, Sayın Ercenk, Sayın Araslı, Sayın Koçyiğit, Sayın Boztaş.

20 üye yoklama istemiştir; yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Adlarını okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Hukuk Müşavirliği

MADDE 31. - Hukuk Müşavirliği aşağıdaki görevleri yapar:

a) Bakan, bakanlık birimleri ve diğer bakanlıklar tarafından gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarıları ile diğer hukukî konular hakkında görüş bildirmek.

b) Bakanlığın menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.

c) 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş; buyurun (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 3046 sayılı bakanlıkların kuruluş ve görevlerini düzenleyen yasanın hukuk müşavirliğiyle ilgili düzenlemesinde, hukuk müşavirleri, malî, cezaî ve hukukî konularda görüş bildirme yetkisine sahip kılınırken, bu tasarının (a) bendinde "malî" ve "cezaî" sözcükleri çıkarılmakta, sadece hukuk konuları üzerinde görüş bildirmekle yetinilerek yetki daraltmasına gidilmektedir.

Yine, 3046 sayılı Yasanın (d) bendinin tamamen çıkarıldığını görmekteyiz. Mevzuata, plan ve programa uygun çalışmalara ilişkin teknik konularda hukukî teklifleri hazırlama yetkisi, bu tasarıyla bakanlık hukuk müşavirlerinin elinden alınmıştır. Tabiî, bütün bunların bir anlamı var; tasarının genelinde egemen kılınan sosyal devletten, devleti piyasalaştırma sürecinde bakanlık hukuk müşavirlerinin de kendi paylarına düşeni almaması düşünülemezdi.

Değerli milletvekilleri, hukuk müşavirleri mevcut yasayla bile pek çok sıkıntıyla yüz yüzeyken, getirilmek istenilen düzenlemeyle tamamen edilgen ve eli kolu bağlanmış bir duruma terk edilmektedir. Bakanlık hukuk müşavirleri, bakanlıkların yarar ve çıkarlarını gözeten sağlıklı ve kaliteli kamu hizmetinin sunulmasında bilgilerinden yararlanılan danışma birimleridir; ancak, ne var ki, bizde bu durum tamamen gözardı edilmektedir. Bakanlıklar çalışmalarını yaparken, önceden, hukuk müşavirlerinden, hiçbir konuda yararlanma gereği görmemekte; fakat, uygulamadaki aksaklıklardan, doğan ve yargıya intikal ettirilen bütün sorunları çözmelerini talep etmektedirler.

Değerli milletvekilleri, hukuk müşavirlerinin çıkarlarına bir tasarı olmadığı açık; ancak, böyle bir düzenlemeden hükümet yetkilileri ne bekliyor olabilir? Öyle anlaşılıyor ki, tüccar siyaset mantığını bu maddede de görmek mümkün. Dışarıdaki bütün sivil toplum örgütlerinin temsilcileri tasarının Anayasaya aykırı olduğuna, kamu çalışanlarını işsizliğe sevk edeceğine, iş barışını, çalışma barışını ortadan kaldıracağına dair düşüncelerini dile getirmiş olmalarına rağmen, maalesef, hükümet, hem sivil toplum örgütlerinin görüşüne hem de burada, Parlamentoda muhalefet görevini yapmaya çalışan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekililerine karşı gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamış vaziyettedir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı için -birçok milletvekili arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup sözcüleri tarafından da dile getirildi- üniter devlet yapısını riske eden bir tasarıdır denildi.

Değerli arkadaşlar, hep söylüyoruz; bizim için Ömer Dinçer ismi çok önemli değil; ama, Ömer Dinçer'in felsefesi önemli. Buraya çıkan AKP'li milletvekillerinin hepsi cumhuriyetten yana söylem geliştiriyorlar; ama, hareketlerine baktığımızda eylemleri ile söylemleri bütünlük içerisinde değil. Bunu görmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip olduğunu söyleyen değerli arkadaşlarım, cumhuriyeti koruma konusunda da aynı bilinci haiz olduğunuzu eylemlerinizde de görmek istiyoruz.

Bir değerli arkadaşım, kendisine çok saygı duyduğumuz değerli bir arkadaşım, cumhuriyetin kurulmasında dedelerimizin kanları var demişti. Bizim, o dedelerin torunları olmayı hak eden icraatı burada hükümet olarak göstermemiz gerekmiyor mu?

EYÜP FATSA (Ordu) - Bu tasarı, odur.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bu tasarı, dedelerimizin kemiklerini sızlatacak bir tasarıdır.

Biz, kalkıp, Ömer Dinçer'in kimliğiyle ilgili değil; ama, felsefesiyle ilgili bir tartışma açtık. Neden; Ömer Dinçer'in, bugün hâlâ o sözlerimin arkasındayım diyen bir anlayışı var mı... Başbakan, Ömer Dinçer ismindeki şahsa sahip çıkıyor mu... Bugüne kadar, hiçbir AKP'li milletvekilinden "arkadaş, biz, bu felsefenin arkasında değiliz" diye bir cümle duymadık. Sahipleniliyor olması, böyle bir görüntü veriyor olması, cumhuriyetin temel ilkelerini yürekten savunan kesimleri rahatsız etmektedir. Onbeş aylık AKP İktidarının uygulamalarına baktığımızda, cumhuriyeti savunan kesimleri üzerken, rencide ederken, bir başka kesime, moral değerlerini yükseltecek tavırlar sergilendi. Nedir o; Eve Dönüş Yasası. Bize diyorlar ki "bu kadar kaygılanmayın, cumhuriyet istismarı yapmayın." Cumhuriyeti savunmak, cumhuriyet istismarı değildir. Biz, bu zamana kadar binlerce şehit verdik cumhuriyeti savunma uğruna. Yattığı yer cennet mekân olsun diyelim, Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar boşuna ölmedi. Biz, cumhuriyeti savunma konusunda çok bedel ödemiş bir toplumun bireyleriyiz. Dolayısıyla, eğer, sizler de bizler kadar cumhuriyet konusunda hassassanız, gelin, söylemleriniz ile eylemlerinizi birleştirin. (AK Parti sıralarından gürültüler)

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Neye dayanarak şüpheleniyorsunuz?..

SUAT KILIÇ (Samsun) - Maddeye dön, maddeye.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Böyle saçmalık olmaz!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - İzin verin...

Bakın, Eve Dönüş Yasasını konuşalım. Eve Dönüş Yasasından işçiler mi yararlandı, esnaf mı yararlandı, sokaktaki işçi mi yararlandı?!

BAŞKAN - Sayın Boztaş, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Efendim, bunlar bir bütünlük arz ediyor; Cumhuriyet Halk Partisinin maddeye ilişkin hassasiyetini dile getiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, Eve Dönüş Yasasıyla, Sivas katliamını yaratanlar, cezaevindeki Hizbullah terör örgütü mensupları salıverildi. Bizler bunu görmezlikten gelemeyiz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) - Maddeye dön, maddeye.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Bırakın bunları; söylediklerinizin aslı astarı yok.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Maddeye gel, maddeye.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, benim burada söylediğim, sizin yaptıklarınızdır. Benim söylediklerimden rahatsız oluyorsanız, yaptıklarınızdan vazgeçin. Eve Dönüş Yasasını çıkarmasaydınız... Hangi milletvekili arkadaşım, burada, kalktı da, Eve Dönüş Yasası bu ülke için uygun değildir dedi? Herkes, aynaya bakıp, kendi yaptıklarını düşünmesi lazım. Biz bunları yaptık; cumhuriyetin temel değerleri rencide olmuş denilmesi lazım.

BAŞKAN - Sayın Boztaş, lütfen, maddeyle ilgi görüşlerinizi söyleyin.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yine, AKP sözcüleri, tasarının görüşülmeye başlandığı ilk günde, 1920'li yılları anımsatarak, konuşmalar yaptılar. Aynı tarihleri bizler de hatırlayalım. 1920'lerde, cumhuriyet, iki kesime karşı mücadele verilerek kuruldu. Bunlardan biri emperyalizm, biri de gerici güçlerdir; ama, bu tarihe kadar gördüğümüz bir şey vardır ki, iki kesim de, emellerinden vazgeçmiş değillerdir; sadece taktik değiştirerek, kendilerini gizleyerek her seferinde mevzi elde etmeye çalışmışlardır.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Maddeye gel kardeşim.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Nereye geleceğimi, değerli milletvekili arkadaşım, size sormayacağım. İzin verin... Dinleyin.

Biliyorum, demokrasi sizleri rahatsız ediyor. (AK Parti sıralarından "Gürültüler") Bir taraftan, halk bizim yanımızda derken, bir taraftan da halkın temsilcilerinin, burada, bu yasa tasarısının görüşülmesi sırasında, şu Meclis koridorlarında dolaşmasına bile izin vermediniz, devletin polisini o insanların üzerine yürüttünüz, barikat oluşturttunuz; ama, aynı gün, burada bir değerli arkadaşım dedi ki: "Çarşamba ve perşembe günleri buraya ziyaretçi alınmıyor." Ben çok iyi biliyorum ki, her AKP'li milletvekilinin misafiri vardı yanında. Sadece AKP'lilerin misafirleri buraya gelebilir, milletvekili arkadaşların misafirleri gelebilirde, işçi temsilcileri, sivil toplum örgütünün temsilcileri mi gelemezdi?

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Maddeye gel, maddeye.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bu madde, sizin felsefenizin bir ürünüdür. Sizin felsefenizle bir bütünlük arz ettiği için genel anlamda bir çizgi çiziyorum.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Bitti mi lafın?

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşım, izin verin, buradaki süremi gönlümce kullanacağım.

Biz buraya oturmaya gelmedik.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ayakta dur...

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Saygısızlık ettiğinizin farkında mısınız, bilmiyorum...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Saygısızlık ettiğinizin farkında mısınız, bilmiyorum...

BAŞKAN- Sayın Boztaş'ın konuşmasından sonra, AK Parti Grubu adına veya Hükümet adına Sayın Bakan konuşacaktır; niye müdahale ediyorsunuz.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bir parlamentoda mazbata alarak milletvekili olabilirsiniz; ama, o koltuğun hakkını veremiyorsanız, o koltuğun altında eziliyorsanız, milletvekiline yakışan saygın bir duruşu sergileyemiyorsanız, size oy verenler de bundan pişman olacaktır değerli arkadaşlarım.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bizi seçen millet, sen değilsin.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bir kere, dinlemeyi öğrenin, sabredin.

BAŞKAN - Sayın Boztaş, maddeyle ilgili konuşmadığınız takdirde sözünüzü keseceğim.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Peki Sayın Başkan, maddeye geri dönüyorum.

Bu madde, baştan da söylediğimiz üzere, tüccar siyaset mantığının bir göstergesidir. Sosyal devlet anlayışını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Üniter devlet yapısını zaafa uğratacağını defalarca söylemiştik. Biz, üniter devlet yapısını ortadan kaldırıyor demiyoruz; sadece, üniter devlet yapısını zaafa uğratıyor diyoruz. Geçmişte, biz, birçok şeyi hep beraber gördük.Yurt dışında "ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik, Kemalist düzeni yıkmaya geldik" diye talim gören, silahlı eğitim gören kesimler ortadan kalkmış değil. Yakın tarihe kadar, yine, cuma namazlarından sonra bir gösteri, bir şova dönüşük davranışlar sergileyenler hâlâ kafamızın içerisinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Boztaş.

MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Onun için, attığımız her adımda, cumhuriyetin temel niteliklerine bir zarar veriyor muyuz diye, çıkan her yasada cumhuriyetin temel değerlerine bir zarar gelir mi diye hassasiyetle düşünmek zorundayız. Bu hassasiyet, sadece Cumhuriyet Halk Partililerin üstüne düşen bir görev değildir; yürekten, samimî bir şekilde cumhuriyeti koruma konusunda iddia sahibi olduğunu ileri süren AKP'li milletvekillerine de düşen görevdir. Sizlerin bu konuda herhangi bir... Benim bakış açıma göre bir rahatsızlığım yok; ancak, bir şeyi birlikte paylaşalım istiyoruz; burada duygu birliği içerisinde olalım istiyoruz.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyor, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Boztaş.

Madde üzerinde söz isteyen, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde müzakere yaptığımız tasarı, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir tasarıdır. Görüştüğümüz madde de "Hukuk Müşavirliği" başlığını taşıyan, bakanlıklardaki, kuruluşlardaki, kurumlardaki hukuk müşavirlerinin görevlerini, sorumluluklarını, yetkilerini belirleyen bir maddedir.

Şüphesiz, bu kürsüye gelen her arkadaşımız bu neviden tasarılar görüşülürken iki türlü konuşma yapar; birincisi,  doğrudan doğruya ilgili madde üzerinde, tasarı üzerinde; ikincisi de, bu tasarı vesilesiyle ya da bu madde vesilesiyle biraz da dışa dönük, biraz da tribünlere dönük konuşma. Bunun ikisi de saygıya değerdir; çünkü, burası, milletin kürsüsüdür, milletin vekillerinin burada istediği gibi konuşma hakkı vardır. Kaldı ki, AK Parti İktidarı olarak biz, bu Meclisten, insanlar, fikirlerini, düşüncelerini, cebir ve şiddete kaçmaksızın, terörü teşvik etmeksizin; ama, kişisel haklara da tecavüz etmeden, istediği gibi konuşsun diye kanun çıkaran bir iktidarız. Onun için, bu çerçevede her türlü görüşmeyi, her türlü fikri saygıyla karşılıyoruz; ama, zaman zaman, insanlarımızın yanlış anlamalarına imkân verecek, toplumda gerginliklere, sıkıntılara sebebiyet verecek, yanlış anlamalara sebebiyet verecek, insanlar hakkında, kişiler hakkında, kurumlar hakkında, partiler hakkında yanlış hükümler tesis edilmesine imkân verecek, aslı esası olmayan, gerçekle bağdaşmayan, hiçbir temeli olmayan sözler söylenirse, buna karşı söylenecek, elbette, bazı şeylerin de olması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, siyaset adına hayalet taşlamaktan vazgeçmeliyiz. Bunun, siyasete bir faydası olmadı, çok samimî söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) İnsanların niyetlerini okuyan bir alet edevat da icat edilmedi. Hiç kimse, bir diğerinin demokrasiye sadakatinin, cumhuriyete sadakatinin mihenk taşı değildir; kimsenin böyle bir, görevi de yoktur. Yani, birileri, bu kürsüde konuşan bir değerli arkadaşımız, böyle bir, cumhuriyete sadakat kantarı icat edildi de, o kantara çıktı 100 kilo vurdu da, bir başkası 80 kiloda mı kaldı?! Böylesine indî değerlendirmelerin siyasete bir faydası olduğunu mu zannediyoruz ya da konuşan kişiye bir prim yaptığını mı zannediyoruz?!

Şimdi, bakınız, 28 Martta bir seçim var. Buradaki konuşmalar dinleniyor. Eğer, meseleyi böylesine keskin bir eksene getirir, oturtursanız, ya yarın vatandaş, bize yüzde 50 verir, size yüzde 15 verirse, o zaman durumunuz ne olacak, o zaman nasıl izah edeceğiz bu durumu?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, cumhuriyete sadakati olanlar yüzde 15, sadakati olmayanlar yüzde 50 mi diyeceğiz?! Neden, faydası olmayan, toplumda kamplaşmalara, kutuplaşmalara sebebiyet veren böylesine bir anlayışı buradan dile getirmeye çalışıyoruz?! Bunlar, yanlıştır.

Bu Hükümeti tenkit edebilirsiniz, belki tenkit edilecek 50 tane noktasını da bulabilirsiniz; ama, bu Meclisin çatısı altında olan ve buradan güvenoyu almış bir hükümetin cumhuriyete sadakatini tartışma konusu yapmak, emin olun, rejime de, sisteme de, demokrasiye de zarar verir. Hepimiz cumhuriyete inanıyoruz, bunda hiç kimsenin tereddütü yok. Bunlar, bizim temel mutabakatlarımızdır. Gelin, ihtilaflarımızı başka konuda götürelim, bu noktada değil; birincisi budur.

İkincisi, Topluma Kazandırma Yasası. Şimdi, hatırlıyorsanız, İstanbul'daki ikinci terör olayı olduğu zaman, burada, bu konu yine gündeme geldi. Ben, o zaman -hatırlarsanız, tutanaklarda da var- dedim ki: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, eğer bu kanunun nasıl gündeme geldiğini, neden gündeme geldiğini konuşmak istiyorsanız, bir önerge verin, gelin, detaylarını burada konuşalım. Bizim bu konuda çekineceğimiz hiçbir husus yoktur.

Daha birkaç gün evvel, burada, bu Mecliste, Kıbrıs'la ilgili müzakereler yapılırken, genel görüşme yapılırken, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan değerli arkadaşımız "siz bu konuyu Millî Güvenlik Kurulunda görüştünüz mü" dedi. Eğer, bir işin Millî Güvenlik Kurulunda görüşülüp karara bağlanması işin doğruluğunun temelini oluşturuyorsa, biz, bu konuyu Millî Güvenlik Kurulunda konuştuk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Oradan çıkan karar çerçevesinde, bir devlet ihtiyacı olarak... Hatta, bu Grubun içerisinde pek çok arkadaşımız "böyle bir yasa niye gündeme geliyor" dediğinde "devletin ihtiyacı olarak gündeme geliyor; devlet hayatında, devlet yönetenler, yeri gelir, bağırlarına taş basarlar, şahsen kanaatleri o istikamette olmasa bile, ülkenin âli menfaatı icabı, bu neviden kararları alırlar, bu neviden yasaları çıkarırlar" dedik.

Dolayısıyla, eğer, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Eve Dönüş Yasası ya da Topluma Kazandırma Yasası Türkiye'nin gündemine nasıl geldi, ne zaman geldi, kimler getirdi; bu, bir devlet politikası olarak mı geldi, yoksa, AK Parti İktidarının bir talebi, bir ihtiyacı olarak mı gündeme geldi; bunun teferruatını öğrenmek isterseniz, biz, bu hesabı bu Yüce Meclise vermekten şeref duyarız. Bunu çok açık olarak söylüyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Siz çıkardınız Sayın Bakan. Siz çıkardığınıza göre, sizin tasarrufunuzda.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Devletin ihtiyacı ile siyasetin ihtiyacını karıştırmamamız lazım gelir diye düşünüyorum.

Bakın, cumhuriyet diyoruz, devlet diyoruz. Bu neviden, aslı esası olmayan birkısım yaklaşımlarla, emin olun, korumaya çalıştığımız değerlere en fazla zararı veririz diye düşünüyorum.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Karaman Milletvekili Sayın Yüksel Çavuşoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci maddesi üzerindeki görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlarım, ben, konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmeye başlamadan önce, özellikle beni çok rahatsız eden bir husus üzerinde birkaç cümle söylemek istiyorum.

Ülkemizdeki prosedür çerçevesinde, bir bilim adamı olarak, gerçekten çok rahatsızlık duydum ve incindim. Dolayısıyla, bir hafta on günden beri ve bugün yaptığımız bu tartışmalarda, sanki, önemli bir nokta yakalamış gibi bir halimiz var diye düşünüyorum. Bilim adamının şahsına değil, onun ilmî araştırma prensiplerine ve analizler sonucunda ortaya konulmuş sonuçlara saldırılıyor kanaati hâsıl oluyor bende. Özellikle değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Bayram Meral Bey başta olmak üzere, birçok milletvekili arkadaşım, sanki, tasarı ile birilerinin bilimsel bir makalesini özdeşleştirmektedirler gibi geldi bana. Doğrusu, böyle düşünenler için bir açıklama yapma mecburiyeti hâsıl olmuştur; hatta, bu konuda hazırlık yapma görevi, bazı milletvekili arkadaşlarım tarafından bana tevdi edilmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bilim ve bilim adamı olmak, her şeyden önce, nesnel olmayı gerektirir. Bilinen veya bilinmeyen bir konuya tarafsız yaklaşır, problemi şartsız anlamaya çalışır ve çözüm yollarını, tarafsız kişiliğiyle, bu prensip içerisinde, özgürce düşünüp, anladığı şekilde ortaya koyar. Bilimin evrensel olabilmesi için dini, milleti, rengi ve vatanına bakmaksızın, bir yandan hür düşünceyle ele aldığı konuyu özgür araştırma prensipleriyle, bilim adamı, bir yenilik getirme, yeryüzündeki insanlık âlemine bir şeyler verebilme lezzet ve izzetini taşır. Bilim adamı, bu arada, kim alınacak, kime dokunacak, kim rahatsız olacak, ona göre konuşayım diye, ikiyüzlü davranış içerisine, siyasî polemiklere girmez, giremez.

Diğer yandan, her türlü toplumlarda, her türlü yeni veya kendilerinin beğenmediği fikirlere karşı çıkan çevreler her zaman olmuştur. Bilim ve bilim adamı bütün bu karşı çıkışlara ve tepkilere, özgürlük ve geniş müsamaha içerisinde değerlendirme yaparak cevap verir. Bilimin gelecekte kendi doğru ve gerçekleriyle aydınlanmasını ümit eder.

Eğer, böyle olmasaydı, acaba o günün şartlarına göre çok aykırı telakki edilen bilimler protesto edilir, nice bilim adamları öldürülür müydü? Eğer, bilim adamları, bilim adına her doğruyu, her yerde, her karşı fikre rağmen, özgür ve tarafsız bir düşünceyle söyleyip, savunmasalardı ve bu tespitlerinin arkasında durmasalardı -şimdi soruyorum, özellikle, çok tenkit eden arkadaşlarıma- bugünkü bilimin ve dolayısıyla teknolojinin bu duruma gelmesi mümkün müydü? Özgürlük, demokrasi, inanç hürriyeti, sosyal davranışlar, insan hakları vesaire bu denli neşvü nema bulup da, daha da iyileşebilir miydi?

Teknik açıdan bakacak olursak, yer çekimi kanunu savunulmasaydı, uzay çalışmaları nasıl olabilirdi? Kütle kanunları, atış kanunları, ışık kanunları, dalga kanunları, etki-tepki kanunları vesaire yerine, dünyanın dönmesi yerine, öküzün boynuzu üzerinde durduğu safsatasına uyulmuş olsaydı; Macellan ve Kristof Kolomb, ölüm tehlikelerine rağmen, bilim adına, özgürlük adına, insanlık adına davranmasalardı -soruyorum- bugün için durum nasıl olurdu? Bu itibarla diyorum ki: Gelin, arkadaşlar, siyasetle ilgisi bulunmayan ilmin tartışıldığı, bilim adamlarının kendi özgür düşüncelerini hiçbir hesap yapmadan, ülkenin ilim ve bilim araştırma-geliştirme çalışma ve tartışmalarının yapıldığı panel, kongre, sempozyum ve benzeri yerlerde yapılan konuşmaları siyasî polemik haline getirmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Çavuşoğlu, toparlar mısınız.

Buyurun.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla)- Hay hay.

Getirmeyelim ki, araştırmacı ve geliştirmeci, bugünün genç insanları, genç ilim adamları, düşünce ve çalışmaları ile araştırmalarını, gelecekte, çıplak, tarafsız, açık, şeffaf ve özgürce yapsınlar. Bunları yaparken, acaba beş yıl sonra, on yıl sonra birileri kalkar da, kısır görüş ve davranışlar uğruna bizleri ilzam ederler mi, yargılarlar mı kaygısına kapılmasınlar lütfen. Benim şahsî kanaatim de bu meyanda. Siz değerli milletvekillerinden istirhamım, tartışılan kanun tasarısı hakkında bu ikilemden lütfen kurtulalım ve iki hususu birbirinden ayıralım derim. Lütfen arkadaşlarım, bundan sonra, bilim adamı arkadaşımızın bulgu ve verilerini tenkit etmeyi terk edelim. Şahsıyla veya davranışıyla ilgili hususlar varsa, o sizin bileceğiniz iştir, ona biz karışmayız.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın sonunda, şunu belirtmek istiyorum: Hükümetçe hazırlanarak Meclisimize gönderilen Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı, bu hususları telafi edecek şekilde hazırlandığını göstermektedir. Bu sebeple, ülkemizin daha modern bir kamu yönetimine kavuşmasına katkıda bulunacağını ümit ettiğim kanun tasarısının hepimize ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çavuşoğlu.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Mustafa Bey, sen bari madde üzerinde konuş.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 31 inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada en çok tartışılan konu, söz alan milletvekillerimizin madde hakkında, konu hakkında konuşmayışıdır. Hatta, Sayın Başkanımız "madde hakkında konuşmazsanız sözünüzü keserim" dedi ve Adalet Bakanımız geldi, bu konuda, 31 inci madde hakkında bizi aydınlatıcı bir konuşma yaptı; AKP'li milletvekili arkadaşımız da bizi aydınlatan, fiziğe kadar uzanan güzel konuşmalar yaptı. Hep birlikte 31 inci maddenin ne anlama geldiğini anlamış bulunuyoruz. (Alkışlar) Sayın Bakanımızı bıraksak, 1 Mart tezkeresine kadar giden bir tartışmayı, hep birlikte, burada yapacaktık; ama, ben, 31 inci madde hakkında konuşacağım değerli arkadaşlarım.

Şimdi, dikkatle okursanız, bu maddenin özellikle son fıkrasında deniliyor ki "idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satınalma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Anayasamızın 128 inci maddesi çok açık; devletin aslî ve sürekli görevleri, ancak memurlar ve kamu görevlileri eliyle yürütülebilir. Burada, devletin tartışmasız en aslî, en temel görevlerinden biri, davalarda taraf olmak, devleti, bakanlıkları mahkemelerde temsil etmektir.

Şimdi, siz, kamu görevlisi olmayan, devlet memuru olmayan birisine davayı takip etme, devleti temsilen mahkemede bulunma yetkisi verirseniz, bu, Anayasanın 128 inci maddesine açıkça aykırı olur. Yapılabilecek şudur: Gerekçede deniliyor ki "konular çok karmaşık hale geldi, uzmanlık konusunda destek almak gerekir." Evet, destek alırsınız, siz, mahkemeye katılacak, devleti temsil edecek avukatlarınıza danışmanlık hizmeti alabilirsiniz; ama, kamu görevlisi olmayan birisine temsil yetkisi veremezsiniz. Bunu verirseniz, bu, Anayasanın 128 inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder. Bu tasarının pek çok maddesinin Anayasaya aykırılığı çeşitli vesilelerle dile getirildi; burada da bir aykırılık var.

Değerli arkadaşlarım, elbette, biz, özel sektörden hizmet alınmasına karşı değiliz; ama, özel sektöre yaptırılacak işler vardır, mutlaka devlet memuru eliyle yaptırılması gereken işler vardır. Bunu ayırt etmediğimiz takdirde, hem anayasal açıdan hem de işin gereği olarak yanlış yapmış oluruz. Bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuyla ilgili birçok arkadaşımız vardır. Gerçekten, devlet avukatları, özellikle Hazine avukatları, çok önemli davalarda devleti temsil ediyorlar; fakat, çeşitli nedenlerle, yeterli hazırlığı yapamadan davalara çıkıyorlar ve devlet o davaları kaybediyor. Burada ona "sen bir kenarda dur, piyasada bu konuda daha iyi bir avukat var, ben onu devleti temsilen mahkemeye çıkaracağım" diyemezsiniz. Olsa olsa yapabileceğiniz, devleti temsil eden avukatı bilgi yönünden, çeşitli yönlerden takviye edersiniz, desteklersiniz, onun devleti, Hazineyi en iyi şekilde temsil etmesini, Hazinenin haklarını, kamunun haklarını savunmasını sağlayabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Yapılması gereken budur. Bu yanlıştan dönülmesini diliyorum.

Yüce Heyeti saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine  göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin, devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 31 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

 

Haluk Koç

Erdal Karademir

Ahmet Sırrı Özbek

 

Samsun

İzmir

İstanbul

 

Mehmet Mesut Özakcan

Yılmaz Kaya

 

 

Aydın

İzmir

 

 

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı...

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakanlıklarda danışma birimi olarak öngörülen bir birimin de hukuk müşavirliği olduğu, bakanlıkla ilgili adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil ettirilen davalar bakımından vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine etmek üzere görevlendirilen hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda, bakanlıkla ilgili hukukî konularda görüş ve öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını korumak için...

BAŞKAN -Sayın Işık, lütfen soru sorar mısınız.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkanım, ben, tamamen maddeyle ilgili, maddenin gerekçesinden...

BAŞKAN - Sırada bekleyen 8 sayın milletvekili var...

AHMET IŞIK (Konya) - Müsaade eder misiniz...

Maddenin gerekçesinden yola çıkarak bir soru soracağım... yani, şimdi, sayın vekillerin sorduğu soruların maddeyle alakasını hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Hani katılımcıydınız, muhalefetin görüşlerine açıktınız?!

AHMET IŞIK (Konya) - Onun için, benim, maddeyle tamamen bağlantılı soruma lütfen müdahale etmeyin. Lütfen...

BAŞKAN - Sayın Işık, sorunuzu sorun.

Buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Kamu kurumlarında dava sayılarının giderek artması ve niteliklerinin uzmanlaşmayı gerekli kılması nedeniyle, hizmet satın alınması yönteminin kullanılmasının ihtiyaç haline geldiği, bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz olduğu durumlarda, hizmet satın alınması yöntemiyle, serbest çalışan avukatlardan yararlanılmasının kamuya önemli yararlar getireceği tasarıda ifade edilmektedir.

Sayın Bakanım, hizmeti satın alınacak olan serbest avukatlardan tercih yapılırken, tercih kriterleri ve usulleri neler olacaktır? Birinci sorum böyle.

İkinci sorum: Hizmet satın almada ücreti vekâlet kıstası ne olacaktır?

Üçüncü sorum: Hizmeti satın alınacak olan avukatların hukukî sorumlulukları dışında idarî sorumlulukları da söz konusu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Buyurun Sayın Ercenk.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisinin, tarihi boyunca birtakım kurumlara kilit vurduğu doğrudur. Cumhuriyet Halk Partisi, saltanata, hilafete, tekkelere, zaviyelere, şeriat yuvalarına kilit vurmuştur ve bundan da onur duymaktadır.

BAŞKAN - Sayın Ercenk, konuyla ilgili olacak sorunuz...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkanım, bürokrasi, bizde ise modernleşme hareketinin bir aracı olarak düşünülmüştür.

Soruyu soruyorum Sayın Başkanım: Bürokratik devlet veya modern devlet kurulduğu dönemlerde, bizim ülkemizde ve hatta Anadolu'nun küçük şehirlerinde bile balolar tertip edilmiş, dans partileri verilmiş ve bürokratların tamamının buna katılması sağlanmıştır. O dönemden bugüne kadar geçen süreç içinde, gerçekte, İslama yönelik olarak, modern devletin bizlere birtakım dayatmaları da olmuştur. Sayın Bakan, bu görüşlere katılıyor musunuz? Bürokrasi, modernleşme hareketinin ve modern devletin aracı olduğu için mi ortadan kaldırılmak istenmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercenk.

Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu maddede ve daha önce sorup da yanıt alamadığım maddede, bakanlık merkez ve yurtdışı örgütleri ile ona bağlı ilgili kuruluşların kadrolarının genel hükümlere göre. alınacağı belirtiliyor. Bu genel hükümler nedir?

Dün de sormuştum; ama, yine zaman yetersizliğinden yanıt alamadım; örneğin Millî Eğitim Bakanlığı, bu yasa çıktıktan sonra yurt dışında örgüt kurabilecek mi, eleman alabilecek mi? Eğer, alamayacaksa, iki gün önce, Millî Eğitim Bakanlığı, tartışmalı, yurt dışına eleman gönderme yönetmeliği çıkardı; bu, doğru mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Buyurun Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakan, getirilen tasarıyla, hukuk müşavirliği de özelleştirilmektedir. Tasarının 31 inci maddesinin (c) bendinde, bakanlıkların taraf oldukları yönetsel davalarda bakanlığı temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satın almak yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek, hukuk müşavirliğine getirilen yeni rol olacaktır. Buna göre, bakanlıklar, ilgili hukuk sorunlarını ihale yoluyla özel hukuk bürolarına havale edecekler; bunları koordine etme görevi de, kendi hukuk müşavirliklerine verilecek. Kamu yerine piyasa anlayışının bundan daha iyi anlatımı olabilir mi? Bu, bir.

İkinci sorum: Geçtiğimiz aylarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan bir davada, hükümet olarak, davaya istenilen şekilde müdahil olmayıp davayı geri çektiniz, düşürdünüz, savunmayı geri aldınız. Şimdi, özel hukuk bürolarına verdiğinizde, devletin şahsiyetine yönelik açılmış bir uluslararası davada, o özel hukuk bürosu devlet aleyhine faaliyet gösteren bir büro ise, bunun önüne nasıl geçeceksiniz? Onlara uygulayacağınız müeyyide ne olacaktır?

Üçüncüsü de, bu Yüce Mecliste, geçtiğimiz dönem araştırma komisyonlarında gördük ki, ihalelerde, muvazaalı, 10,01'li ya da 10,02'li, anlaşmalı ihaleler yapılmış...

BAŞKAN - Sayın Çetin, soru sorma süresi dolmuştur.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tamamlıyorum.

Nedenini sorduğumuzda, hep artırıma gidilmiş, akitler süresinde bitirilmemiş ve devlet zarara uğratılmış. Şimdi, özel hukuk bürolarıyla yaptığımız anlaşmalarda, bu tarzda davalar, para yönünden, istenilen zamanda, sürede sonuçlandırılmayıp, devletin kasasından biraz daha fazla ücret alabilmek, pay alabilmek için uzatılır ve devlet bundan zarar görürse, bunun sorumlusu siz olmayacak mısınız Sayın Bakanım?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİCEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir anlamda, 31 inci maddede "Hukuk Müşavirliği" başlığı altında, idarenin ihtiyacı olan alanlarda hizmet satın alması ve hukuk müşavirlerinin görev, yetki ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Bu, ilk defa bu kanun tasarısıyla gündeme gelen bir husus değil. Bugün, devlet örgütü içerisinde, hemen hemen her genel müdürlüğün, her bakanlığın hukuk müşavirliği vardır; esas itibariyle, o hukuk müşavirleri hangi görevleri icra ediyorsa, bugün, bu 31 inci maddeyle getirilen hukuk müşavirleri de aşağı yukarı aynı görevleri ifa edeceklerdir.

Yalnız, burada, uygulamada bir farklılık şurada ortaya çıkıyor: Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi, gerçekten, artık, günümüzde birçok ihtilaf, sıradan hukuk bilgisiyle çözme imkânı yoktur. Hatta, biz, yargıyla ilgili, burada, bu çatı altında, bazı konuları konuşurken, özellikle Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan arkadaşlarımız da ifade ettiler ki, yargıda bile bir ihtisaslaşmaya gidilmekte, bunun için de ihtisas mahkemeleri kurulmaktadır. O sebeple, ihtisası gerektiren konularda, pekâlâ, idare, kamunun menfaatını korumak, devletin menfaatını korumak, milletin menfaatını korumak noktasında, ola ki, özel ihtisası gerektiren konuda yetişmiş biriyle kendisini temsil ettirme ihtiyacını duyabilir. Özellikle ekonomik ilişkilerin son derece girift hale geldiği ve uluslararası şirketlerin günümüzde bir realite olarak gündemde olduğu bir dönemde, devlet aleyhine açılan pek çok davada, realiteyle de biliyoruz ki, artık, sadece pratisyen düzeyindeki hukuk müşavirleriyle devletin hukukunu korumak mümkün olamamaktadır. Bunu, bittecrübe görüyoruz. İşte, böyle bir noktada, idareye bir imkân getirilmekte; icap ediyorsa, kamunun menfaatını korumak adına hizmet satın almasına imkân getirilmektedir. Devlet, zaman zaman böyle bir ihtiyacı geçmişte de duydu, bugün de duyuyor, yarın da duyabilecektir.

Burada dikkat edilecek husus ne; evvela, hizmet satın alma söz konusu olduğuna göre, tabiatıyla, bu konuda birkısım şartlar zaten mevzuatımızda, kanunlarımızda var. Buna ilaveten, konunun içeriği ne ise, muhtevası ne ise, zaten o konuda uzmanlaşmış, belgesi olan, bilgisi olan, sertifikası olan, doktorası olan insanları getirecektir. Tabiatıyla, bunun bir sorumluluğu yok mu; elbette var. Evvela, bu kararı verecek, böyle bir hizmet satın alacak kişi, bakandır, onayı verecek bakandır, bunun bir siyasî sorumluluğu vardır. Eğer böyle bir konuda yanlış yapıyorsa, devletin, milletin menfaatını korumayacak bir işlem gerçekleştirdiyse, bunun hesabını gelir hem yargıda verir hem Parlamento huzurunda verir.

İkincisi, eğer böylesine bir kişi -biriyle bir vekâlet sözleşmesi yapıldı- maksat hilafına ya da devletin, milletin menfaatını koruyacak yerde davadan vazgeçti, eğer böyle bir tereddütünüz varsa, o zaman anlaşma yaptığınız kişiye hangi konularda yetkili olduğu hususunda daha titiz davranırsınız, bilfarz, davadan vazgeçme yetkisini vermezsiniz, sulh yetkisini vermezsiniz; eğer böyle bir yola gidecek idiyse, gelip, sizden çok açık talimat alması gibi bir yola da gidilebilir. Onun için...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bizim dediğimiz o değil.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Anayasa açısından,  128 inci maddesi...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Topuz, arkadaşlarımızın sorduğu soru sizin söylediğiniz gibi değil, ben sorulara cevap verdiğim için bu açıdan söylüyorum.

Sayın Özyürek'in söylediği açıdan, ben, şahsen, Anayasa açısından bir problem görmüyorum. Bugün de, zaman zaman devlet, hakem kurullarında vesairede bu neviden uzmanlıklardan istifade edebilmekte, hizmet satın alabilmektedir, görevlendirme yapmaktadır. Onun için, getirilen düzenleme, aslında, kamunun menfaatını daha iyi koruyabilme adına, mevcut müesseseleri ve bugüne kadar işleyen sistemin yeterli olmamasından yola çıkarak yeni bir alternatif getirmekte, yeni bir açılım ortaya koymaktadır. Tabiatıyla, burada verilen her yetkinin beraberinde getireceği bazı sorumluluklar var; bu kararın altına imza atan insanlar da bakandır, müsteşardır, genel müdürdür; bunun da bir sorumluluğu ortaya çıkacaksa, bunun hesabını da gelir yargıda verir, siyasî kişiyse Parlamentoda verir.

Onun için, bu maddenin düzenleniş şeklinin, bir ihtiyaçtan kaynaklandığı ve günün ihtiyaçlarına cevap verebileceği kanaatini taşıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin ( c ) bendinde geçen "8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre" ibarelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Halide İncekara

Nusret Bayraktar

Suat Kılıç

 

İstanbul

İstanbul

Samsun

 

Ramazan Toprak

Mehmet Ali Bulut

 

 

Aksaray

Kahramanmaraş

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31/a maddesinde geçen "yönetmelik tasarıları" ibaresinden sonra "yayımlanan genelgeler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

"d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilen diğer görevleri yapmak."

            Halide İncekara      Nusret Bayraktar Suat Kılıç

           İstanbul                   İstanbul                   Samsun

Mehmet Ali Bulut        Ramazan Toprak

Kahramanmaraş                 Aksaray

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki (d) bendinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

"d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak."

 

Eyüp Fatsa

Hacı Biner

Ali Osman Sali

 

Ordu

Samsun

Balıkesir

 

Doğan Topaloğlu

Hüsnü Ordu

 

 

Ankara

Kütahya

 

 

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesindeki (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin   (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Şevket Arz

Osman Kaptan

 

Samsun

Trabzon

Antalya

 

Orhan Ziya Diren

Mustafa Gazalcı

 

 

Tokat

Denizli

 

 

BAŞKAN - Okutacağım son önerge, en aykırı önerge olup, okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                

Haluk Koç

Osman Kaptan

Şevket Arz

 

 

Samsun

Antalya

Trabzon

 

Orhan Ziya Diren

Mustafa Gazalcı

 

 

Tokat

Denizli

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçenin okunmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir: "Bakanlıklarda danışma birimi olarak öngörülen bir birim de hukuk müşavirlikleridir. Bakanlıkla ilgili adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil ettirilen davalar bakımından vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine etmek üzere görevlendirilen hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda bakanlıkla ilgili hukukî konularda görüş ve öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını korumak için gerekli önleyici hukukî tedbirleri alacaktır.

Kamu kurumlarında dava sayılarının giderek artması ve niteliklerinin uzmanlaşmayı gerekli kılması nedeniyle, hizmet satın alması yönteminin kullanılması ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz olduğu durumlarda hizmet satın alınması yöntemiyle serbest çalışan avukatlardan yararlanılması, kamuya önemli yararlar getirecektir."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin madde gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, taraf olunan davalarda, hukuk müşavirliğinin görevlerinin, hizmet satın alma yoluyla serbest çalışan avukatlara gördürülmesine olanak tanınmaktadır.

349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:

"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir. 

Esasen, ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir.  1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi, 2001-2005 dönemini kapsayan  Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.

Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.

Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde 'iyi yönetişim' ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."

Gerekçedeki ifadelerden de görüldüğü gibi, kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlattığı iddia edilen tasarının 31 inci maddesinin, yürürlükteki mevzuatla aynı hükümleri taşıması ve yeniliklere yer vermemesi çelişkidir. Bu konuda oluşturulan toplumsal beklentileri karşılamak için, mevcut mevzuatın tekrarı yerine, kamu yönetimini iyileştirici somut adımların atılması gerekmektedir.

Bu bakımdan, tasarının 31 inci maddesinin kapsaması gerekli konuları kapsamadığı, özensiz olarak hazırlandığı ve çelişkiler içerdiğinden, tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Bir diğer önerge de aynı mahiyette olduğu için, onu da okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesindeki (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir.

"Bakanlıklarda danışma birimi olarak öngörülen bir birim de hukuk müşavirlikleridir. Bakanlıkla ilgili adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil ettirilen davalar bakımından vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine etmek üzere görevlendirilen hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda bakanlıkla ilgili hukukî konularda görüş ve öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını korumak için gerekli önleyici hukukî tedbirleri alacaktır.

Kamu kurumlarında dava sayılarının giderek artması ve niteliklerinin uzmanlaşmayı gerekli kılması nedeniyle, hizmet satın alması yönteminin kullanılması ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz olduğu durumlarda hizmet satın alınması yöntemiyle serbest çalışan avukatlardan yararlanılması, kamuya önemli yararlar getirecektir."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin madde gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, taraf olunan davalarda, hukuk müşavirliğinin görevlerinin, hizmet satın alma yoluyla serbest çalışan avukatlara yalnız zorunlu hallerde değil, sürekli nitelikte gördürülmesine olanak tanınmaktadır. Anayasanın 128 inci maddesinde "devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer tüzelkişilerin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği" bildirilmektedir.

Halbuki, 349 sıra sayılı tasarının 31 inci maddesinde "8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, Anayasanın 128 inci maddesinde belirtilen aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin sürekli bir biçimde memurlar ve kamu görevlisi olmayan kişilere gördürülmesine olanak tanımaktadır.

Belirtilen gerekçelerle, Anayasaya uygunluğunun tartışılması gereken 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin (c) bendi, yeniden düzenlenmek üzere madde metninden çıkarılmalıdır.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olan iki önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısının 31/a maddesinde geçen "yönetmelik tasarıları" ibaresinden sonra "yayımlanan genelgeler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

           Mustafa Demir

            Samsun

MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki (d) bendinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak.

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olan diğer önergeyi de okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilen diğer görevleri yapmak.

                        Halide İncekara (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tartışmaları önlemek açısından bent eklenmesi yararlı olacağı için öneride bulunulmuştur.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olan iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin (c) bendinde geçen "8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre" ibarelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları

SUAT KILIÇ (Samsun) - Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

MADDE 32. - Bakanlıklarda, basın ve halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri planlamak ve bu faaliyetlerin belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 32 nci maddesi hakkında Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

32 nci maddeye geçmeden önce, biraz önce 31 inci maddedeki Anayasaya aykırılık konusundaki düşüncemi tam olarak anlatamadığım sonucuna vardım, Sayın Bakanın cevabından; çünkü, Sayın Bakan, bu hizmetin nasıl satın alınacağı, bu noktada yapılan hataların nasıl cezalandırılabileceği gibi konulara temas etti; ama, davaların takibi, duruşmalara katılınması konusu, benim düşünceme göre devletin aslî ve sürekli hizmetlerindendir. Bu aslî ve sürekli hizmetler, ancak ve ancak devlet memurları ve kamu görevlileri eliyle yürütülebilir. Bu, 128 inci maddenin amir hükmüdür. Eğer, bu tasarının 31 inci maddesi aynen bu şekliyle kalırsa Anayasaya açıkça aykırılık teşkil eder. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin benzer ihtilaflar nedeniyle verilmiş kararları vardır; onu dikkatle incelemesini Sayın Bakandan istirham ederim. Bir katkı olsun diye, boşu boşuna Anayasa Mahkemesinden bu madde dönmesin diye, ben bu düşüncemi burada ifade ettim; ama, Sayın Bakan, hemen, acaba, bu konuda hangi kararlar var, nasıl sonuca varılmış gibi bir değerlendirme yapmadan "benim kanaatime göre, burada Anayasaya bir aykırılık yoktur" deyip çıktı. Mesele bu kadar basit değil, bu kadar basit olsaydı, ben buraya zaten getirmezdim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, 32 nci madde, basın ve halkla ilişkiler müşavirliklerini düzenliyor. Şu anda da pek çok bakanlığımızda basın ve halkla ilişkiler müşavirliği vardır; ama, bugün geldiğimiz noktada, hiçbir gazeteci, bir bakanlığa gidip, basın ve halkla ilişkiler müşavirliğinden bilgi almıyor. Çünkü, o hale geldi ki, bakanlar, başbakanlar, genel müdürler, sürekli, doğrudan, basın mensuplarına muhatap oluyorlar ve gazeteciler de haklı olarak, esas konuyu bilen, yetkili ve sorumlu kişi olan üst düzeydeki yetkililerden, sorumlulardan bilgi alıyorlar. O bakımdan, basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri, şu anda hiçbir fonksiyonu olmayan, hiçbir görevi olmayan, sadece, bazı kişilere, artık emekliliği yaklaşmış basın mensuplarına istihdam imkânı sağlamaktan öte bir noktaya gitmemektedir.

Yine, bu tasarıda bu şekliyle bir düzenleme yapılmak suretiyle, bu birim korunmak isteniyor ve yine, belli kişilere hiç kuşkunuz olmasın, sadece çalışma, istihdam imkânı sağlanacaktır ve bir işlev kazandırılamayacaktır. Zaten, daha önce çıkardığımız bilgi edinme konusundaki düzenleme ve yine bu tasarıda yer alan bu konudaki şeyler, eğer uygulayabilirsek, artık, şeffaflığı, saydamlığı çok yaygın hale getirecektir, o zaman da, basın müşavirliklerinin çok fazla bir fonksiyonu olmayacaktır. Tabiî, böylece buraya koymak suretiyle, her bakanlıkta mutlaka bulunması gerekli hale getiriyoruz. Öyle bakanlıklar vardır ki, basınla ilişkisi son derece sınırlıdır, niçin oraya bir basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kuralım. Zaten, daha önce bir söz alma fırsatım olsaydı, 28 inci maddede hiyerarşik kademeler sayılmasında da önemli eksiklikler olduğunu belirtecektim, bu vesileyle ona değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, her bakanlığı aynı elbisenin içine hapsedemezsiniz veya her bakanlığa aynı elbise uymaz. Her bakanlığın, her genel müdürlüğün farklı bir yapısı olur. Bunu, kanunun içine yerleştirmek suretiyle esnekliğini kaldırıyorsunuz. Öyle bir bakanlık vardır ki, daire başkanlığına ihtiyaç duymaz, öyle bakanlık vardır ki, müdürlüklere ihtiyaç duymaz. Şimdi, bunlar, tüzükte, yönetmelikte rahatlıkla düzenlenebilecek hususlardır; bunları, reform olarak getirilen bir tasarının içinde çok önemli düzenlemeler diye getirmek doğru değildir.

Şimdi, bu noktaları, yani, devlet hiyerarşisini, kamu kurumlarındaki hiyerarşileri, böyle, kanuna yazarak, olmazsa olmaz şekilde düzenlediğiniz zaman, oradaki mevkiler, makamlar mutlaka doldurulur. Gerçi, maddede, işte, o bakanlıklara bir atama yapılabilmesi için kadro tahsisi gerektiğine dair hükümler var; ama, siz, bu kanunu çıkardığınız zaman, ilgili bakanlar, genel müdürlükler sürekli hükümeti zorlarlar, kadro tahsisi yaparlar; biz de, ihtiyaç olmadığı halde belli müdürlükleri, daire başkanlıklarını kurmuş oluruz. Onun için, bu tasarıda, bazı görevlerde, bazı yetkilerde, sorumluluklarda bir esnekliğin sağlanması gerekir diye düşünüyorum. Çok rijit, dar kalıp çizilmekte ve bütün bakanlıklar üniform bir şekilde bu kalıbın içine hapsedilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili daha sonraki maddelerde de görüşeceğiz, ama, şimdiden söyleyeyim, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in daha önceki cevaplarında, Türkiye'de, denetim, teftiş, kontrol konusunda büyük bir karmaşa yaşadığımızı, bir kavram kargaşasıyla karşı karşıya bulunduğumuzu gördüm. Şimdi, burada, teftiş kurullarını kaldırıyoruz, teftişi ortadan kaldırıyoruz. Buna karşı, Sayın Bakan diyor ki: "Hayır, biz denetimi geliştiriyoruz."

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda öngörülen denetim, bir öndenetimdir veya o birimin yetkilisine verilmiş olan bir denetim yetkisidir. Oysa, teftiş, olaylar olup bittikten sonra, biraz, eski deyimle, tahkikatı da içerecek şekilde olayların incelenmesidir, teftiş edilmesidir, değerlendirilmesidir, rapora bağlanmasıdır. Esas, bu fonksiyon, bu tasarıyla ortadan kaldırılıyor. Devletin, böyle bir hizmete ihtiyacı var.

Bu tasarının mimarı Sayın Dinçer midir değil midir, o kısma gelmek istemiyorum, Ömer Dinçer konusunu da tartışmaya açmak istemiyorum, bizim Ömer Dinçer'le falan bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz, Başbakanın böylesi yanlış bir tercih yapmış olmasındadır, onu söyleyeyim. Yalnız, burada, arkadaşlar biraz işletme kökenli oldukları için, devleti, biraz, şirket gibi algılamışlar, biraz, holding gibi algılamışlar ve ona göre bazı müesseseleri oluşturmuşlar. Oysa, gidiniz Fransa'ya, gidiniz Almanya'ya; bu devletlerde, çağdaş devletlerin hepsinde teftiş hizmeti vardır. Fransa'da, teftiş hizmeti veren, mesela, Maliye Teftiş Kurulu, Fransa'nın en önemli kuruluşlarından biridir. Nitekim, bizdeki Maliye Teftiş Kurulu da, oradan esinlenilerek alınmıştır. Çağdaş devletlerin hepsinde teftiş hizmeti vardır.

Bu tasarıyı hazırlayan arkadaşlarımızın kafasında, bir model olarak, şirket ve holding olduğu için, teftiş ile öndenetimi, kontrolü karıştırmışlardır; oysa, bu konuda yazılmış pek çok eser var, pek çok kaynak var. Onlara bakıldığı takdirde, teftiş hizmetinin, devlet var oldukça, vazgeçilmeyecek bir hizmet olduğu çok açık görülebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlar mısınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

"Biz yaptık, oldu" diyebilirsiniz ve bugünkü teftiş hizmetlerine, müfettişlere kızabilirsiniz; ama, bu, vazgeçilmez bir görevdir. Rahmetli Özal'ın da böyle bir tutkusu vardı; geldiği andan itibaren, canım, bu teftiş kurullarına ne ihtiyaç var; bunlar sadece ayak bağıdır gibi bakmıştı; ama, kendisi, Başbakanlık Teftiş Kurulunu kurmak suretiyle, mevcut teftiş kurullarına ilave bir şey getirmişti.

Burada yapılması gereken şudur: Teftiş hizmetlerini devlette belli bir ünite etrafında toplamak ve ona özerklik vermek, bağımsızlık vermek ve ciddî şekilde, yolsuzlukların üzerine gitmektir. Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, Türkiye'de, bugün, çok eleştirdiğimiz, büyük eksikleri olan teftiş hizmetinin dahi verilemeyeceğini, devletin ve yolsuzlukların denetimdışı kalacağını açıkça belirtmek istiyorum. Bu konular son derece önemlidir. Böyle, sabah kalkıp "canım, bu teftiş heyetleri de ne işe yarıyor" diye kaldırmak ve devletin esas fonksiyonlarından olan teftiş hizmetini ortadan kaldırmak kabul edilebilecek bir nokta değildir. Bu hususların tekrar değerlendirilmesini ve denetim nedir, öndenetim nedir, teftiş nedir, hangi maksatla literatürde ve uygulamada yerini almıştır, bizim ihtiyacımız var mı yok mu, bunların ciddî şekilde değerlendirilmesi gerekir. Burada, İktidar Partisi "siz herhangi bir katkı sunmuyorsunuz, sizin bir öneriniz yok" diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ama, hangi öneriyi sunsak hiç kale almıyorlar; bunu da takdirlerinize sunmak istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Madde üzerinde şahsı adına, Adana Milletvekili Gaye Erbatur söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Bu tasarı, katılımcılık, demokrasi gibi kulağa hoş gelen, kimsenin hayır diyemeyeceği kavramların arkasına sığınılarak reform diye kamuoyuna sunulmuş bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, reform, var olana daha iyi bir biçim verme, düzeltme, iyileştirme yapmak demektir. Oysa, yapılmak istenenlere baktığımızda, hiçbir yenilikçi, çağdaş çözüm göremiyoruz. Reform iddiasıyla ortaya konan bu tasarıyla, kamu yönetiminin daha doğru, daha verimli işletilebileceğini söylemek zordur.

Bir yeniden yapılanma sürecinde, yenilikleri yaşama geçirecek olan insan kaynağıdır. Dolayısıyla, işin başarısı, bu işi yürütebilecek insan kaynağına sahip olmakta yatar. Bilimsel verilere göre, insan kaynağının yenilenebilme süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, reformu, elde mevcut kaynakları göz önünde tutarak düzenlemek gerekir.

3 500 belediyemizin kaçında, kaynakları, personeli, bütçesi ve borçlarıyla sorumlulukları altına verilecek kurumları idare etme kapasitesi mevcuttur? Devredilen birimlerin bütçeleri olarak gelen paraların amacına uygun olarak hizmet sunumunda kullanımı yerine, aylardır ödenemeyen maaşları ödemek için kullanılmayacağı ve hizmetin aksamayacağı nasıl garanti edilecektir? Belediye meclisleri bu yeni sorumlulukların altından kalkabilecek midir? İşler aksarsa bunun bedelini kim ödeyecektir? Son on yılda, belediyeler, devlet garantisiyle borçlanma düzenlemesi içinde devlet hazinesine 13 milyar dolar borç ödetmiştir.

Tüm bu kargaşanın içinde 32 nci maddeye göre, bakanlıklarda basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri kurulacaktır. Şimdi, acaba, bu müşavirlikler halka ne anlatacaktır? Ulus devlet modelinde var olan iş bölümünün parçalanmasıyla küresel rekabette bir başına kalan yerel birimler, ekonomik varlıklarını sürdürme yarışında zaten yenik düşerken, bir de her konuda kendi kendilerini idare etme, başının çaresine bakma durumunda kalınca, dezavantajlı bölgelerin daha da gerilemesi, bölgesel farklılıkların daha da artması nasıl engellenebilecektir? Bu bölgeler kaderleriyle baş başa bırakılmamalıdır. Basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri bunu mu anlatacaktır?

Kursağa giren ekmek, cana can katansa, can pazarı diye de adlandırabileceğimiz küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmek için alınacak kararlar acaba her zaman ulusal çıkarlara uygun olacak mıdır? Yerel yönetimlerin kendilerine devredilen sorumlulukları özel sektöre devretmesinin teşvik edildiği "yönetişim" adı altında özel sektörle yönetim sorumluluklarının paylaşıldığı bir ortamda, kamu yararı kavramı, ulusal çıkarlar acaba hiç akla gelecek midir? Bu müşavirlikler, bunu mu anlatacaktır?

Öte yandan, yerelin kaderiyle baş başa kalmaması ve bölgesel eşitsizliklerin ortadan kalkması için bölgesel örgütlenmeye gereksinim vardır. Mekânsal, ekonomik ve toplumsal etkenler temelinde bütünleşen yeni bölge tanımları yapılması gerekir. Böylesi bir bölgesel kurumlaşma, kaynakların ortaklaşa etkin kullanımı ve güç birliği olanağı sağlar.

Kültür mirasını koruma, sulama, orman, çevre gibi doğal alanlara yönelik strateji, ilke ve bilgiyi üretmek üzere kurumlararası nitelikte olacak bölgesel bir yapılanma, yerelleşmeyi desteklemelidir. Tasarı, ancak zorunluluk halinde bölge teşkilatı kurulmasını öngörerek, bu konuda çok yetersiz kalmıştır.

Basın ve halkla ilişkiler müşavirliği, kaybedilen ihaleleri, başka rakiplere kaptırılan işleri ve ekonominin kötüye gidişini mi anlatacaktır?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı olanaklarla kapısını araladığımız bilgi toplumunda, elektronik ortamda pek çok hizmeti merkezden yürütmek çok daha ekonomik, eşitlikçi ve pratik olacaktır. E-devlet projesi, merkezî olarak çok daha etkin ve hızlı biçimde yaşama geçirilebilir. Yetkileri yerele devretme yerine e-devlet projemizi geliştirsek daha iyi olmaz mı? Şimdi, insanlar, birbirine bir "tık" mesafesinde. Basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri, halka, e-devlete geçişte Avrupa kıyaslama tablolarında ne kadar geriden gittiğimizi mi anlatacaktır; yoksa, ülkeyi bilgisayar ağıyla donatmanın çok mu zor olduğunu anlatacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Erbatur.

Buyurun.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ülke yangın yerine dönerken, bakanlıklar, basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri kurarak ne anlatacaktır? Sevgili Atamızdan miras aldığımız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedefimizde destek değil, köstek olacak bu tasarının çok yanlış ve sakıncalı olduğu konusunda, kamuoyunu oluşturan siyasî düşünürler, sivil toplum örgütleri, bürokratlar ve akademisyenler fikir birliği içindedir; ama, hükümet, bu eleştirilere hiç kulak asmamaktadır. Bunun nedeni, icraatının, uygulamalarının izlenmesini, denetlenmesini ve en önemlisi, kamuoyunun gündemine taşınmasını ortadan kaldırma arzusudur. Böyle bir girişimi desteklememin mümkün olmadığını üzülerek belirtir, saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin dününü, bugününü ve yarınını planlayan birçok hükümet, bugüne kadar, bu tasarıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, defalarca planlamış, gündeme getirmiş; fakat, bugüne kadar bir sonuç alamamıştır.  59 uncu hükümet, bu tasarıyı, geçmişten bugüne kadar çok önemsendiğinden dolayı, çok önemli saymış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, iktidar iklimi ile muhalefet iklimini yeniden değerlendirme ölçeğinde tartışmaya ve sonuç almaya gayret etmektedir.

Buraya çıkan iktidarın ve muhalefetin bütün temsilcileri, elbette, Türkiyemizin yararına işler yaptığını düşünmektedir. Bütün konuşmacıların yaptıkları ve yapacakları kayıt altına alınmaktadır.

Bugüne kadar, kamu yönetiminde bulunanlar, gerek halkla ilişkileri gerek basını işlemiş; fakat, özel sektör, özellikle bu konuyu kamudan daha iyi bir şekilde değerlendirmeyi bilmiştir.

Tasarının tümüne baktığımız zaman, elbette, eksikleri vardır. Yasaların bütün maddelerini değerlendirmek ve bunların içini doldurmak hepimizin üzerine düşen görevdir; bunun için çalışmak mecburiyetindeyiz.

Bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar görüşülen tasarılardan farklıdır. Nedenine gelince; tabiî ki, Türkiye'nin ekonomisine rüzgâr olarak, hava olarak yeni bir açılım getiren 2/B yasası ne kadar önemliyse, Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasarısı da, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı da, zannediyorum, Türkiye'de, siyasî açıdan olmaktan öte, ülkemizin insanına verilen değer açısından ülke insanının moralini yükseltecek, onun, gerçekten, meseleye duyarlılık noktasında yaklaşımına yeni bir açılım getirecektir. Bu nedenle, AK Parti Hükümetinin gerek milletvekilleri gerek bu noktada çalışan insanları, meseleyi her boyutuyla değerlendirmeye, eksiksiz bir yasa çıkarmaya gayret etmişlerdir. Anamuhalefet partisi de, çıkacak olan bu yasanın eksiklerini sürekli olarak gündeme getirerek, yasanın çıkmaması noktasında tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu, muhalefet ve iktidar olarak herkesin yapmak istediği asıl görevdir; ama, ben, muhalefetin ve muhalefet ikliminde ülkenin menfaatının, insanımızın menfaatının, ülkemizin gelecekteki duruşunun yeniden gözlemlenmesini istiyorum ve diyorum ki, Türkiyemizin geleceği için, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için çıkardığımız bu yasalar, bizi, tarihin sayfalarına altın harflerle yazmış olsun.

Bir şeyi engellemek uğruna özel bir tavrımız olabilir; ama, bu tavırlar yapıcı mı yıkıcı mı; buna dikkat çekmek istiyorum. Hazırlanan kanunlar eksik de olsa, yarın, o eksikliği görüp uygulama alanında düzeltmek, elbette, bizim veya bizden sonraki parlamentoların görevi olacaktır.

Sayın Başkanımıza, buraya çıkarak konuşma fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Bu duygu ve düşünceler içerisinde, Yüce Meclisi, bu yasaların çıkmasındaki tavrından dolayı kutluyor; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.56


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.10

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin 7 nci Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

32 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 32 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

 

Haluk Koç

Mehmet Mesut Özakcan

Yılmaz Kaya

 

Samsun

Aydın

İzmir

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

N. Gaye Erbatur

 

 

Antalya

Adana

 

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birinci sorum: Sayın Bakanım, maddede kurulması öngörülen basın ve halkla ilişkiler müşavirliğinde, özellikle halkla ilişkilerin daha fonksiyonel hale gelmesine yönelik çalışma söz konusu mudur?

İkinci sorum: Bağlı kuruluşlarda da basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kurulacak mıdır? Kurulacak ise, hangi usule göre kurulacaktır?

Son sorum: Meclisimizce kabul edilip hayata geçen, bilgi edinme hakkını düzenleyen Bilgi Edinme Kanununda öngörülen bilgi edinme hakkının kullanılmasında basın ve halkla ilişkiler müşavirliğine bir görev verilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Buyurun Sayın Oral.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım, öncelikle, hem kendi adıma hem de sizin adınıza bir düzeltme yapmak istiyorum izninizle.

Demin, Yüce Meclise, bize bilgi verirken, malum, cumhuriyeti koruyanlar ve cumhuriyete karşıt olanlar diye bir benzetme yaptınız. Ancak, şunu, özellikle, bilmek isterim, daha doğrusu söylemek isterim; eminim siz de benimle hemfikirsinizdir: Adalet ve Kalkınma Partinizin oyu yüzde 35'tir, Cumhuriyet Halk Partimizin oyu yüzde 20'dir; ama, Meclis dışında kalan yüzde 45 gibi bir potansiyel daha vardır. Dolayısıyla, iktidar olmak, Mecliste iktidar olmak demek, ülkede iktidar olmak demek değildir. Ayrıca, seçim sonuçlarının da buna endekslenmesini, bir dil sürçmesidir diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Sayın Oral, sorunuzu sorar mısınız.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Yoksa, bu Mecliste cumhuriyete karşı olanların veya cumhuriyeti koruyanların savaşır halde olduklarını, herhalde, ne ben ne buradaki arkadaşlarım söylemek isterler. Biz, doğruyu yapmak istiyoruz hep birlikte. Bunu özellikle düzeltmek istiyorum. Sorumdan da bu şekilde vazgeçiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Buyurun Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakan, tasarıda "basın ve halkla ilişkiler müşavirliği birimi kurulabilir" deniliyor. Görevi de, halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri planlamak ve bu faaliyetlerin, belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak. Şimdi, bu görevi de piyasalaştıracağınız anlaşılıyor Sayın Bakan. Bunun en yakın örneği, önceki gün, Sayın Başbakanın, basın mensuplarıyla buluştuğu kahvaltı masasında, Başbakanın ve sizin düşüncenize uygun, yakın basın mensuplarının Başbakanın yakınında, çağdaş, uygar olanların da masanın uzak köşelerinde yer bulduklarını, yine basından okuduk.

Şimdi, siz, Sayın Bakan, az önceki konuşmanızda, biraz önce Sayın Oral'ın da belirttiği gibi, oranlar üzerinde bazı rakamlar vermeye çalıştınız. Bir anlamda merhum Özal'ın gerçekleştiremediği "ikibuçukluk" basını siz gerçekleştirdiniz. Yarınlarda, bu basın ve halkla ilişkiler müşavirliğini de özelleştirdiğinizde, basın ve hakla ilişkiler müşavirliğini bu tür yandaşınız basın mensupları ve ihaleci basınla doldurup, ülkeyi bu tasarının özünde var olan Sevr'e doğru yönlendirmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bu tasarı, sözde, bir yerelleşmeyi getiriyor; bu madde de, basın ve halkla ilişkileri düzenliyor.

1. - Ülkemizde, basın alanında bir tekelleşme var. Anadolu'da birçok yerel basın yaşam savaşı verirken, hükümetler, çeşitli ekonomik yaptırımlarla, büyük tekel basınların, halka, doğru bilgi vermesini etkiliyor. Yerel gazetelerin desteklenmesi nasıl sağlanır, basının üzerindeki hükümetin bu dolaylı etkisi nasıl önlenebilir?

2. - Hükümetler, bakanlıklar, aldıkları kararları, şimdiye değin Resmî Gazetede ve Tebliğler Dergisinde yayımlıyordu. Bu tasarı yasalaşırsa, yerel birimlerin aldığı kararlar halka nasıl yansıtılacaktır?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben, Sayın Adalet Bakanı bugün hükümet sıralarında oturduğu için, yine, geçen beş altı gün içindeki tartışmalar boyutunda bir soru yöneltmek istiyorum:

Hukuk sistemimizde devlet organları arasındaki görev ve yetki bölüşümünü yapan Anayasa, toplumsal yaşamın hukuksal çerçevesini düzenleyecek kurallar koyma yetkisini yasama organına, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştir. Devletin somutlaşmış biçimi olan idare, yasalarla çizilen bu hukuksal çerçeve içinde faaliyette bulunur. İdarenin, yasalar çerçevesinde kalarak ve yasalara aykırı olmamak üzere genel ve soyut hukuk kuralları koyabilmesi, yetkisi dahilindedir. İdare ile yasa arasındaki ilişki Anayasada açık ve net biçimde kurgulanmıştır.

Tüm bu gerekçelerden sonra, bu yasanın birçok maddesinin Anayasaya aykırılığı, gerekçeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri tarafından dile getirildi. Bunları görmezden gelip, bu ısrar, bu dayatmayı, Anayasaya aykırı bu yasayı bu kadar dayatmayla çıkarma gereğini nasıl değerlendiriyorsunuz Sayın Bakan?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Soru sorma süresi dolmuştur.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, evvela Sayın Oral'ın beyanı üzerine bir iki hususu ifade etmek isterim; Sayın Çetin de ona atıfta bulundu. Benim söylediğim de, zaten, aşağı yukarı aynı şeyler. Yani, bu çatı altında veya dışarıda pek çok şeyi tartışabiliriz; ama, meseleyi bir rejim noktasına getirip de bizim söylediğimiz doğrudur, bizim karşımızdakiler rejim karşıtıdır gibi, meseleyi böylesine keskin bir zemine oturttuğumuzda, sonuçta, toplum bunları dinliyor, bir karar da verecek. O zaman, farkında olmadan, korumaya çalıştığımız değerlere zarar veririz, yanlış algılamalara da sebebiyet veririz. Onun için, bu Kamu Yönetimi Tasarısını veya başka tasarıyı konuşurken, ille de bunu rejimle irtibatlandırarak, hakikaten rejime karşı bir tavır, rejimi değiştirme gayreti filan gibi hiç de aklımızın köşesinden geçmeyen ve en az, bu neviden itirazları yapanlar kadar samimî olduğumuzu, vatansever olduğumuzu, cumhuriyetten yana, demokrasiden yana olduğumuzu ifade ederek bir şeyi söylemeye çalışıyoruz. Onun için, kimse kimsenin mihenk taşı değil. Gelin, birbirimizin samimiyetini bu noktalarda tartışmayalım, bu noktada sınama noktasına gitmeyelim. Millet dinliyor, millet bir karar verecek. Yani, cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden seksen sene geçmiş. Seksen sene sonra halen rejim tartışması yapıyorsak, bir yerde bir yanlışlığımız var, bir eksikliğimiz var. Cumhuriyet bu ülkenin seksen yıllık kazanımıdır. Bunda kimsenin tereddütünün olmaması lazım. Tereddüt varmış gibi her vesileyle bu dile getirildiğinde, o zaman topluma karşı da haksızlık olur. Eğer, bu tasarıyı getirenlerin böyle bir niyeti varsa, vatandaş bunu okuyamadı mı anlayamadı mı; bu kadar insan, milyonlarca insan bir yanlış üzerine ittifak ederek bir tercih mi yaptı?! Onun için, gelin tartışmaları bu zeminden çıkaralım. Tabiatıyla, bir siyasî iktidar kendi anlayışına uygun olarak, seçim propagandasına, seçim beyannamesine, partisinin programına uygun olarak bir tasarı getirdi. İlle de diğer partilerin bu konuda mutabakatını aramak gibi bir durum yok; bir tercih meselesidir. Siz beğenmezsiniz, gelirsiniz, değiştirirsiniz ya da eğer burada birkısım sıkıntılar varsa, zaten, devletin birçok kontrol mekanizmaları var. Bu tasarı buradan yasalaştıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanına gidecek. Beğenilmiyorsa, Anayasaya aykırılık iddiaları varsa, Anayasa Mahkemesi var. Bunların hepsine biz saygılıyız. Onun için, endişeye mahal yok. Olmayan şeyleri burada gündeme getirip, rejimle irtibatlı bir yasa haline getirilmesi yanlıştır. Tam tersine, bu yasa tasarısının eksiğini söyleyebilirsiniz; ama, şunu asla tartışmayız sizinle, bu doğru olmaz; o da şudur: Biz, cumhuriyetin nimetlerinden bu toplum daha iyi istifade etsin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kamu hizmetini vatandaşlarına daha verimli, daha kaliteli sunsun diye bu tasarıyı getirmeye çalışıyoruz. Meselenin bu kadar samimî bir zeminde tartışılması gerekirken, onbeş yirmi gündür, işte, bu tasarı çıkarsa, şöyle olur da, böyle olur da... Laiklik de falan... Yani, bu tartışmalarla Türkiye nereye varır? Geçmişte de bu tartışmalar yapıldı; siyasete de faydası olmadı, ülkeye de faydası olmadı; ama, şunda herkes müttefik: Şimdi, bakınız, biz bir tasarı getirdik; aksi takdirde, eğer bunu beğenmiyorsanız, sizin de teklif getirme hakkınız vardı. Bu çatı altında, bir konu iki şekilde çözüme kavuşturulur; ya hükümet tarafından tasarı haline getirilir ya da ilgili milletvekili veya milletvekilleri tarafından teklif haline de getirilebilir. Siz de, senelerdir bu konuda çalıştığınızı ifade ediyorsunuz; ben de aynı kanaatteyim; çalıştınız. Biz de sizin teklifinizi görmek isterdik. O zaman, bu tasarı ile sizin teklifinizi yan yana getirirdi millet; derdi ki: Burada şu yanlışlık var, burada şu fazlalık var... Siz, sadece, eski alışkanlıkla... Hükümetin tasarısı üzerinde konuşuyoruz tabiatıyla; ama, sizin teklifiniz nerede?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Teklif vermemize sizin tahammülünüz var mı?!

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Ben, Meclis komisyonlarında, kamu yönetimiyle ilgili bir teklifinizi görmedim.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önergelerle tıkıyorsunuz, sorularla tıkıyorsunuz...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Onun için, bu, kolaycı bir muhalefet anlayışı oluyor. Bunun, size de faydası olmuyor, bize de faydası olmuyor; onu söylemek istiyorum.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kolaycılık falan yok.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - İkincisi; şimdi, burada, basın ve halkla ilişkiler müşavirliği... Tabiatıyla, bugün, aşağı yukarı bütün bakanlıklarda, hatta, bazı genel müdürlüklerde basın ve halkla ilişkiler müşavirliği var. Yeteri kadar fonksiyonel mi derseniz, fonksiyonel değil; ama, biz, bugünkü duruma göre düşündüğümüz için böyle bir sonuca varıyoruz -Sayın Özyürek'in o noktadaki tenkitlerine katılıyorum- Ama, bakın, biz, göreve geldiğimizden beri, birkısım yasaları çıkardık; çıkarmaya devam ediyoruz. O şartlar altında bu müesseseye baktığımızda, çok daha işlevsel hale gelecek, çok daha fonksiyonel olacak; çünkü, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkardık. Bugün, kamunun, idarenin, vatandaşa bilgi verip vermemesi, kamu görevlisinin, bir anlamda, lütfuna ve inisiyatifine bağlıdır; isterse verir, isterse vermez. Bir dilekçe verdiğinizde, belli bir süre içerisinde cevap verirse verir; vermediği takdirde, reddedilmiş sayılır. Böylesine inisiyatifi kamu görevlisine vermiştir. Halbuki, hep beraber çıkardığımız Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gerçekleşti, yasalaştı; belli bir süre sonra yürürlüğe girecek. Şu an, Başbakanlıkta, Genel İdarî Usul Kanunu Tasarısı var. Bu iki tasarı birlikte yürürlüğe girdiğinde... Biri yürürlüğe girdi; diğeri, bir süre sonra gündeme gelecek; muhtemelen, mahallî seçimlerden sonra gündeme getireceğiz. Dolayısıyla, bu ikisi Türkiye'de yürürlüğe girdiği anda, artık, kamu görevlisi, "ben sana bilgi vermiyorum" diyemez, bilgi vermek mecburiyetindedir; çünkü, işin sahibi millettir, işin sahibi vatandaştır. Kamu görevlisinin -birinci önceliği- kendisine müracaat eden kişiye o bilgiyi vermek mecburiyeti var; vermediği takdirde, bunun müeyyidesi de, bu yasada ya da çıkarılacak yasalarda var. Onun için, adına "basın ve halkla ilişkiler müşavirliği" desek de demesek de, mecburen bu görevi yapacak bir birim olacaktır. Biz, o düşüncelerle, bunu, daha kurumsal hale getirmeye, daha işlevsel hale getirmeye çalışıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde 7 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinde geçen "usul ve ilkelere" ibaresinin "esaslara" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Nusret Bayraktar

Suat Kılıç

İnci Özdemir

 

İstanbul

Samsun

İstanbul

 

Mehmet Ali Bulut

Hasan Anğı

 

 

Kahramanmaraş

Konya

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinde geçen "planlamak" ibaresinin "düzenlemek" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Halide İncekara

İnci Özdemir

Suat Kılıç

 

İstanbul

İstanbul

Samsun

 

Ahmet Kambur

Mehmet Ali Bulut

 

 

Tekirdağ

Kahramanmaraş

 

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinin sonunda geçen "kurulabilir" ibaresinin "kurulur" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Halide İncekara

Suat Kılıç

Mehmet Ali Bulut

 

İstanbul

Samsun

Kahramanmaraş

 

Hasan Anğı

İnci Özdemir

 

 

Konya

İstanbul

 

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin sayısı (10) onu geçmeyecek şekilde sınırlandırılır."

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

Madde 32.- Bakanlıklarda basın ve halkla ilişkilerle ilgili görevleri planlamak ve bu görevleri belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği" başlıklı 32 nci maddesinde "Bakanlıklarda" ibaresinden sonra "ve bağlı kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

 

Samsun

Mersin

İstanbul

 

Muhsin Koçyiğit

Ali Kemal Deveciler

Ersoy Bulut

 

Diyarbakır

Balıkesir

Mersin

 

BAŞKAN - En aykırı olan son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği" başlıklı 32 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

 

Samsun

Mersin

İstanbul

 

Muhsin Koçyiğit

Ali Kemal Deveciler

Ersoy Bulut

 

Diyarbakır

Balıkesir

Mersin

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Topuz konuşacak mısınız?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ali Kemal Deveciler konuşacak efendim.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, üç haftadır aralıksız bir şekilde görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısını, tüm toplumsal muhalefete rağmen, tüm sivil toplum örgütlerinin uyarılarına ve eylemlerine rağmen kulaklarınızı tıkayarak, bu yasa tasarısıyla ilgili sivil toplum örgütlerince yapılan basın açıklamalarına ve tepki mitinglerine aldırış etmeksizin, hatta vatandaşın polis tarafından coplanarak dövülmesine müsaade edilerek gözaltına alınarak savcılıklara çıkarılmasına kılınızı dahi kıpırdatmadan, Meclisteki görüşmelerde de Cumhuriyet Halk Partisinin sözcülerinin uyarılarını hiçe sayarak, bir an evvel çıkarmak için üstün gayret göstermektesiniz. Elbette ki, Türkiye'de kamu reformuna ihtiyaç vardır; tüm yurttaşlarımızın eşit bir şekilde yararlanamadığı kamu hizmetlerinin düzeltilmesi, insanca yaşama amacıyla uyumlu hale getirilmesi bizlerin de isteğidir; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bizim de yıllardır savunduğumuz bir görüştür; yönetimlerin malî ve idarî özerkliğe kavuşturulması, bizlerin de en büyük arzusudur; ancak, İçtüzüğün 38 inci maddesinde, çok açık olarak "komisyonlar kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilkönce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler" denilmektedir. Bu tasarı incelendiğinde, çok açık bir biçimde, Anayasaya aykırı olduğu görülmektedir; cumhuriyetin kuruluş felsefesine terstir. Bir nevi, kamu yönetimini parçalayarak cumhuriyetin temel değerlerine saldırı amacı güdülmektedir. Getirdiğiniz yasa tasarısıyla, Meclisin denetim mekanizmalarını boşaltıp, yeni yeni yolsuzluk boyutlarını getiriyorsunuz.

Hazır yolsuzluklardan bahsetmişken, şu anda, kamuoyunu meşgul eden, meşhur Bakan Unakıtan'ın oğlunun, tavuklarını nasıl yemlediğini sizlere kısaca anlatmak istiyorum: Sayın Grup Başkanvekilimiz Haluk Koç bu konuyu gündeme getirdiğinde, Sayın Bakan Unakıtan, Haluk Koç'a "o, memleket meseleleriyle uğraşsın, bıraksın o konuları" demektedir. Bizler de günlerdir neyle uğraşıyoruz arkadaşlar? Mısır meselesi de memleket meselesi değil midir? Devletin kasasından bir saniyede alınan, gasp edilen 360 milyar lira memleket meselesi değil midir?!

BAŞKAN - Sayın Deveciler... Sayın Deveciler... Maddeyle ilgili konuşur musunuz.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Devam ediyorum, konuşuyorum.

Radikal Gazetesi yazarı Hakkı Devrim'in bugünkü yazısından sizlere bahsetmek istiyorum: Unakıtanların tavukları. Şu anda Unakıtan ailesinin mısırla başı derttedir. 120 000 tavuklu bir hayvancılık işletmesi adına, oğul Abdullah Unakıtan, ağustos ayında, ABD'den 4 000 ton yemlik mısır ithal etmiş. Yerli üreticiyi korumak amacıyla, her yaz olduğu gibi, mısır ithalinden alınan vergi, 8 ağustosta yüzde 20'den yüzde 45'e, sonra  da 70'lere çıkarıldığı için, oğul Unakıtan, durduğu yerde, 360 milyar lira para kazanmıştır. Ne ticaret be!.. Çünkü, o vergi zammından dört gün önce, yani 4 Ağustosta tamamlamış mısır ithalatını. Havadan para, mevsimlik vergi artışından gelmiş. Ee, baba Kemal Unakıtan ne de olsa Maliye Bakanı'dır; bu da, ne tesadüf değil mi?! Ama, sonra, Bakan, oğlunun mısırı "çiftliklerindeki tavuklarına yedirmek için ithal ettiğini" söylemiştir. Tabiî ki, şüphesiz bu doğrudur. Türkiye Cumhuriyetinin koskoca Maliye Bakanı yalan mı söylemektedir? Ben bir araştırma yaptım. Uzmanlara sordum ve şu cevabı aldım, sizlere de söylemek istiyorum. 4 000 ton mısır 80 000 çuval eder ki, havalanacak şekilde istifi ve muhafazası da zordur. 120 000 tavuğu varmış Unakıtan'ın, ton başına 400 kilogram mısır ve tavuk başına 120 gram/gün tüketim hesabıyla bu stokun iki yıla yakın depolarında kalması gerekecektir. Net 666 gün; ama tavuk giriş çıkışlarını ve aradaki temizlik sürelerini de dikkate almak gerekir. Sayın Unakıtan, depoda mısırınız bozulur, filizlenir diye endişe ederim, oğlunuz kâr beklerken zarara uğramasın!

Oğul Unakıtan'ın kazancının nasıl gerçekleştiğini sizlere arz etmek istiyorum. 17 Nisan 2003, mısır ithalatında gümrük vergisi yüzde 20'ye inmiştir. 15 Temmuz 2003, Abdullah Unakıtan'ın şirketi AB Gıda 4 400 ton ABD menşeli mısır ithalatı için kontrol belgesi almıştır. 4 Ağustos 2003, AB Gıda, 4 000 ton, ABD'den mısır ithal etmiştir. 8 Ağustos 2003 mısırda gümrük vergisi yüzde 45'e yükselmiştir. Mısırda gümrük vergisi 2004 yılında da yüzde 70'e yükselmiştir. Unakıtanlara devletin kasasından el değmeden 360 milyar haksız kazanç sağlanmıştır. Burası Türkiye, burada her şey mubahtır, yapanın yanına kâr kalmaktadır.

Bir yandan Müsteşar Ömer Dinçer, bir yandan Bakan Kemal Unakıtan ve oğlu mısır tüccarı Abdullah Unakıtan, bir yandan da diğer Bakan Binali Yıldırım ve armatör oğlu Yıldırım.

Sayın vekiller, götüren havuduyla götürüyor, bizler de sizler de burada köle İsaura gibi gece yarılarına kadar, sabahlara kadar, bilerek bilmeyerek, parmakları indirip kaldırmaya devam ediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

Madde 32.- Bakanlıklarda basın ve halkla ilişkilerle ilgili görevleri planlamak ve bu görevleri belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.

   Orhan Erdem

   Konya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede geçen "faaliyet" kelimesinden başka anlam çıkmasına meydan vermemek amacıyla "görev" olarak değiştirilmesinin uygun olacağı, düzgün anlaşılacağı amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği" başlıklı 32 nci maddesinde "Bakanlıklarda" ibaresinden sonra "ve bağlı kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, bu önergeyi takdire bırakıyoruz. 

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, katılıyoruz; çünkü, bu maddeyle ilgili, biraz evvel cevap olarak arz ettiğim hususta, zaten bir mecburiyet getirilmiyor, ihtiyaç varsa "kurulabilir" deniliyor. Bağlı kuruluşların da, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu  -ve ileride çıkaracağımız genel idarî usul kanunu- çerçevesinde, müracaat sahiplerine bilgi verme ihtiyacı hâsıl olabilir. Bu bilgiyi bir birim verecektir. Dolayısıyla, ihtiyaç varsa, bağlı kuruluşlarda da böyle bir başkanlığın kurulmasında fayda mülahaza ettiğimiz için katılıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, öncelikle Sayın Bakana teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan yoğun işleri dolayısıyla burada olmadığından, daha doğrusu, anasorumlu bakan, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin olduğu için, Sayın Şahin'in katıldığı oturumlarda, yedi gündür, yine bu konuyla ilgili tartışılan bir boyut var; belki, tüm tartışmaları izleme olanağınız olmadı; çünkü, bu tartışmalar boyutunda, Cumhuriyet Halk Partisi görüşlerini dile getirdi Sayın Bakan.

Şimdi, ben şu açılımı yapmak istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisinin kamu yönetimine bakış açısındaki farklılıkları sürekli dile getirdik ve bir yasa tasarısı çıkarmak, demokrasilerde, tek başına iktidar olmuş bir yapı ile tek başına muhalefet olmuş bir yapının oluşturduğu bir Meclis çatısı altında, maalesef muhalefetlerin görevi değildir Sayın Bakan; iktidarların görevidir, iktidarlar yasayı çıkarır. Muhalefet, olumlu olumsuz, eleştirilerini, katkılarını yapar; bunu, komisyonlarda ve Genel Kurulda dile getirir. Siz ne düşünüyorsunuz, siz ne yapıyorsunuz; izleme fırsatınız olmadığı için doğaldır, burada sürekli dile getiriyoruz; ama, yeni katıldığınız için, bugün öğleden sonraki oturumda temel olarak bu gerekçelerden neye karşı çıktığımızı, ben size, kalan sürem içerisinde ifade etmeye çalışayım.

Bizim, bu tasarıyla ilgili siyasal itirazlarımız var, bunları dile getirdik. Onun dışında, teknik itirazlarımız var; bunları dile getirdik. Hukuksal itirazlarımız var; demin son soru soran kişi olarak bunu ifade ettim, yürütme ile yargı arasındaki etkileşimi ifade ettim; anayasa devletinde, anayasanın -ben hukukçu olmadığım halde- tanımını yapmaya çalıştım. Sizler hukukçusunuz, anayasa hukuku profesörü Sayın Burhan Kuzu yanınızda, siz de hukukçusunuz; bu konuda, maalesef, siz, genel cevap verme ötesinde, bu konuya da temel bir açıklık getiremediniz.

Değişime karşı bizim bir direnmemiz yok. Kamu yönetiminde reform yapılmasına karşı bir direncimiz yok. Sadece, temel açılardan farklılıklar var, bunları ifade ettik.

Bakın, kamu yönetimiyle ilgili bu temel kanun tasarısının gerekçesi, hepimizin bildiği gibi -daha önce ifade edilmişti- burada, genel gerekçenizdeki başlangıç sözcüğü küreselleşmedir; küreselleşmenin dünya üzerinde getirdiği değişikliklerdir. Buna göre, kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacı olduğunu söylüyorsunuz ve nedenleri sıralıyorsunuz, biz de karşı çıkışlarımızı söylüyoruz. Taslağın hazırlanmasında temel olan iki gerekçeden biri, halkımızın artan ve çeşitlenen talepleridir. Taslak, halkın ihtiyaçlarını ve önceliklerini, ne yazık ki -aramızdaki temel fark bu Sayın Bakan- piyasa diliyle talep olarak görmektedir; ancak, genel gerekçe, bu talepler üzerinde herhangi bir değerlendirme yapmamakta; dolayısıyla, maalesef, çözüm de önermemektedir.

Taslak, Türkiye'nin devlet sistemini yeniden düzenlemektedir. Böyle bir amaca yönelmiş her ulusal yasa taslağı, ülkenin yönetim sisteminde yapılacak herhangi bir değişikliğin başka ülkelerde öyle yapıldığı için değil, öncelikle halkın ihtiyaçları ve ülkenin çıkarları öyle gerektirdiği için tasarlandığını ikna edici bir biçimde ortaya koymak zorundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde halkın öncelikli ihtiyaçları, işsizliğin ortadan kaldırılması -Sayın Şahin'le soru cevap tartışmalarında daha önce de vurguladım- halkın, bugün, uçurum derinliğindeki gelir dağılımı eşitsizliklerinden arındırılması, fırsat eşitsizliklerine son verilmesi, bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıklarının, uçurumlarının giderilmesi ve halkın, tüm kamu hizmetlerine eşitçe ve kolayca, yurttaş hakkı olarak ulaşabilmesidir. Bu tasarı, bunlara aykırıdır; bunları sağlamamaktadır. Bizim karşı koyuşumuz budur Sayın Bakan. Toplumsal bir tartışma ortamı yaratılmamıştır. Bunları ifade ediyoruz. Birçok konuşmacımız söyledi; halkın yüzde 45'inin oyunun dışarıda bulunduğu bir Parlamento yapısı içerisindeyiz. "Çeşitli sivil toplum örgütleri" adı altında geçiyor; fakat, ne yazık ki, emek tabanlı hiçbir sivil toplum örgütünden ve bir iki özel üniversitedeki küreselleşme boyutuna çok farklı bakan bir iki öğretim üyesinin dışındakilerden temel görüş alınmamıştır Sayın Bakan. Bunları ifade ediyoruz.

Bu durumda, taslağın, devlete, sanayi, tarım, hizmet sektörlerinde hem kamu hem özel kesimde istihdam olanaklarını genişletecek yatırımlar yapma, fırsat eşitliğini sağlamak üzere eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut ve her türlü çevre hizmetleri dahil sağlıklı bir ortamda yaşama olanakları sağlama, çeşitli kesimleriyle bölgeler arasında gelir dağılımı adaletsizliğini giderme amaçlı vergi reformları ve kamu harcamaları yapma gibi görevler vermesi beklenir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı).

BAŞKAN - Sayın Koç, toparlar mısınız.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Toparlıyorum. Çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu görevlerin hiçbirisi yok; yani, sosyal devlet ilkesi çok tartışıldı, ben açıkladım, çok açıkladım, kendi yorumumla çok ifade etmeye çalıştım, bu konuyla ilgili birkaç sosyal bilimciden yorum katkısı aldım, bunları burada dile getirdim, sosyal devlet ilkesini gerçekten zayıflatıyor dedim. Türkiye'de, bugünkü gelir dağılımı içerisinde, yurttaşların, vergi ödeyerek, hak olarak alma durumunda oldukları hizmetleri, üçüncü aşamada, yerel yönetimleri bir istasyon olarak görerek, daha sonra, piyasa koşullarında çeşitli örgütlere, yerli ve yabancı değişik şirketlere havale ederek, bir piyasalaştırma sürecini yaşatacak dedik. Bunları söyledik Sayın Bakan.

Arkadaşlarım, tekrar ediyorum; yani, muhalefetin görevi, yasa çıkarmak değildir; muhalefetlerin görevi, iktidarların getirdiği yasalar üzerinde olumlu olumsuz görüşlerini belirtmek, katkı yapmak veya eleştiri getirmektir. Bu eleştirilerden faydalanılırsa, mutlu oluruz. Bu eleştirilerin en temel noktası da, bu yasanın yeterince tartışılmadığıdır; mutlaka Parlamentodan çekilerek, daha geniş bir katmanda ele alınması gerekliliğidir.

Bir kere daha, sizin sonradan katıldığınız ve bu açıklamaları yaptığınız noktasından hareket ederek, size bunları ifade etmeyi bir görev saydım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.

"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin sayısı (10) onu geçmeyecek şekilde sınırlandırılır."

   Kerim Özkul

             Konya

KERİM ÖZKUL (Konya) - Önergemi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinin sonunda geçen "kurulabilir" ibaresinin "kurulur" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                        Halide İncekara (İstanbul) ve arkadaşları

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Önergemi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinde geçen "planlamak" ibaresinin "düzenlemek" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                        Halide İncekara (İstanbul) ve arkadaşları

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Önergemi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci maddesinde geçen "usul ve ilkelere" ibaresinin "esaslara" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                        Nusret Bayraktar (İstanbul) ve arkadaşları

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

32 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Bakanlık müşavirleri

MADDE 33. - Bakanlıklarda, önem ve öncelik taşıyan konularda bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirleri bulunabilir.

Bakanlık müşavirleri bakanlık makamına bağlıdır.

Bakanlık müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve yirmiyi geçmeyecek şekilde sayısı kuruluş kanunlarında gösterilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ERSOY BULUT (Mersin) - Değerli arkadaşlarım, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir hususa açıklık getirmek istiyorum. Bundan önceki bir maddede söz alan çok değerli, esprili AKP'li bir milletvekili, çok sevdiğim bir insana, İsmet Paşanın oğluna "Sivas'ta 37 insanın yakılmasıyla ilgili olarak esas kınanması gereken o; çünkü, o zaman Başbakan Yardımcısıydı" dediler. Bugün, cumhuriyetin kurulmasında, bu Meclisin açılmasında, çokpartili siyasal sisteme geçişte, Atatürk'ten sonra en büyük katkısı olan insan, o Erdal İnönü'nün babasıdır. Erdal İnönü, çocukluğunda, o evde milliyetçilik, cumhuriyetçilik, laiklik ninnileriyle büyüdü. O itibarla, onların mayasında, demokrasi aşkı, insan sevgisi ve ülke sevgisi vardır. Dinci terör başta olmak üzere, tüm terörizme karşı olmak, İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü'nün de en büyük hasletidir. O itibarla, Sayın Erdal İnönü'yü kınamak değil... Ki, Erdal İnönü, o zaman, Cumhurbaşkanı değil; emir veren, oradaki olaya el atan, Cumhurbaşkanı ve Başbakandı. Bir Başbakan Yardımcısının bu konudaki müdahalesi ne oranda olurdu; sizin takdirlerinize bırakıyorum; ama, esas, 37 insanı, 37 aydını cayır cayır yakan, yakma emrini veren insanları kınamak gerekirdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu insanları hapisten çıkaran, çıkmasına neden olan yasayı çıkaran Sayın Agâh Kafkas'ı kınamak gerekirdi, bu yasaya parmak kaldıran arkadaşlarımızı kınamak gerekirdi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bulut, maddeyle ilgili konuşacak mısınız?!.

ERSOY BULUT (Devamla) - Tamam, geçiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, kamu yönetimi, toplum düzeninin kesintisiz olarak işlemesi ve kamunun ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve hizmetlerin üretilip halka sunulmasına yönelik bir sistemdir. 18 inci Yüzyılın sonlarında ulus devletlerin ortaya çıkmaya başlamasıyla önem kazanmış olan kamu yönetimi, kavram ve kurum olarak, ulus devletin eseridir. Geleneksel devlette devlet başkanına tabi oluşu ifade eden tebaanın yerini, ulus devletlerde vatandaş almıştır. Devlet ile halk arasında, hukuk çerçevesinde karşılıklı yetki ve sorumluluklar oluşmaya başlamış "hukuk devleti" kavramı da böylece önplana çıkmıştır. Sanayileşmeyle birlikte önem kazanan kentleşme başta olmak üzere, ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik alanlarda yaşanan gelişmeler, sadece, devletlerin siyasal konumunu ve örgütsel yapısını köklü biçimde değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda devlet mekanizması da hızlı bir büyüme süreci içine girmiştir. Ülkemiz de, bu süreçlerden geçmiş ve içinde bulunduğumuz konuma gelmiştir. Halkımızın, yönetenlerden öncelikli beklentisi, kamu hizmetlerinin yeterli ve nitelikli bir biçimde kendisine sunulmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, kamu hizmetlerinin, yerinden yönetimlerle, halkın hizmetine daha etkin olarak sunulacağını savunmaktadır. Bizce, burada sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi, yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli kaynağın ayrılıp ayrılmayacağıdır. Söz konusu tasarının böyle bir sorunu yoktur. Hükümet, IMF programlarının dışına çıkamayacağını anlamış, kamu hizmeti sunma sorumluluğunu merkezî idarenin üzerinden atmaya çalışmaktadır. Bunun da savunulacak bir yanı yoktur.

Tasarıyla, kamu hizmeti, sadece yerele aktarılmamaktadır, yerel yönetimler aracılığıyla kamu hizmetinin bir bölümü piyasaya, özel sektöre aktarılmaktadır. Böylece, kamu hizmetlerinin bir bölümünün fiyatlandırılarak halka satılması planlanmaktadır. Tasarıyla, devlet-vatandaş ilişkisini ve kamu hizmetini ortadan kaldırmak, parayı ödeyenin hizmetten yararlanabilir anlayışını; yani, müşteri-piyasa ilişkisini getirmek amaçlanmaktadır. Bu yaklaşım, toplumun ihtiyaçlarına, toplumun taleplerine taban tabana zıttır. Oysa, toplum, kamu hizmetlerinin, ayırımcılığa, partizanlığa yer vermeden, kaynak israfına, savurganlığa ve yolsuzluklara neden olmadan gerçekleştirilmesini istemektedir.

Tasarı, rasyonel, verimli, etkin örgütlenme ve kaynak kullanımı adına kamu yönetim sistemini bütün sosyal boyutlarından soyutlayarak, sadece kâr amacı güden işletmeler haline dönüştürmektedir. Etkin demokratik bir kamu yönetiminin kurulması, kamu hizmetlerinin düzenli, etkili, kaliteli ve ekonomik bir şekilde sunulması gibi içi doldurulmamış söylemlerle kamu yönlendirilmek istenmektedir.

Kaynak israfından söz etmiştim; bakanlıkların yeniden düzenlenmesi çerçevesinde, kamu kaynaklarının ve kadrolarının nasıl kullanılmak istendiğini açıkça görmekteyiz. Bakanlıklarda danışma birimleri varken, tasarının 33 üncü maddesi de bakanlık müşaviriyle ilgili olup "önem ve öncelik taşıyan konularda bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirleri bulunabilir. Bakanlık müşavirleri bakanlık makamına bağlıdır. Bakanlık müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve yirmiyi geçmeyecek şekilde sayısı kuruluş kanunlarında gösterilir" denilmektedir. Ancak, tasarının 46 ncı maddesinde ise durum böyle değildir. Devlet memurluğundan hükümet memurluğuna geçişi sağlayan bu maddede "... görevi sona erenlerden başka bir göreve atanmayanlar, özlük hakları saklı kalmak üzere, kadro şartı aranmaksızın bakanlık müşaviri olarak atanırlar" denilmektedir. Bu haliyle, bakanlıklarda müşavirlerden geçilmeyecektir. Bunun adı, kaynakları heba etmek değil de nedir?!. Sizce değildir; çünkü, yandaşlarınıza yer açmaktasınız. Onların bilgisinden, görgüsünden yararlanacağız; eh, bu kadar olsun diyeceksiniz...

Değerli arkadaşlarım, ben üç yıl bakanlık müşavirliği yaptığım için iyi biliyorum. Eğer, görevden alınan bir üst bürokrat ise, onu giden iktidar getirdiği için, bırakınız bilgisinden, tecrübesinden yararlanmayı, bakanlığa bile gelmesinden rahatsız olunur; üstelik, ne bir doğru dürüst oda ve ne de bir masa ve telefon verilir. Esas çözüm bulunması gereken de budur.

Bu noktada, bakanlıklarda, mevcut durumda araştırma planlama kurulu ve önerilen haliyle strateji geliştirme başkanlıkları ne işe yararlar diye soruyorum. Bu öneriyle, danışma birimlerinden pek yararlanılamadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Danışmak için 20 müşavir alacağınıza göre, yoksa bu danışma birimlerini kapatmayı mı düşünüyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, devletin hantal yapısını düzeltelim diye yola çıktınız; ancak, bir ucube yaratmanın peşinde olduğunuzu da tüm kamuoyu gözlemlemektedir. Bu yanılgılar ve yanlışlar, yangından mal kaçırırcasına kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıkların doğal sonucudur; zira, tasarı çelişkiler ve Anayasaya aykırılıklar yumağı halindedir.

Değerli arkadaşlarım, bu dediklerimi, konuya ilişkin olarak çeşitli kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş olan paneller ve sempozyumlar sonucu yayımlanan tüm yayınlarda görebilirsiniz. Bunları, sıradan kişiler değil, bu ülkenin yetiştirdiği kamu yönetimi uzmanları ve yetkin hukuk adamları söylemektedirler. Elbette ki, bakanın makul ölçüde danışmanı olmalıdır; ancak, bunun sayısı 20 olmamalıdır. Hepsinden önemlisi, bu danışmanların da, ilgili bakanlıkta hizmet görenler arasından seçilmiş olmalarına özen gösterilmelidir.

Ayrıca, yönetim uygulamalarında yasal sorumlulukları olmamakla birlikte, gücünü yasalardan değil, sadece bakandan alan ve çok sayıda etkili müşavirin bulundurulması, düzenlemeye çalıştığınız, en azından öyle sandığınız, genelde kamu yönetiminde, özelde bakanlıklarda yeni zıtlaşmalara, gruplaşmalara ve karmaşaya yol açacaktır. O nedenle, mevcut müşavirlerin durumu ortadayken, bu duruma çözüm getirilmesi yerine rakamsal bir çözümün tercih edilmesinin kaynak israfı olacağını, söz konusu kadroların adam kayırmak için kullanılacağını, bu durumun da kamu vicdanını yaralayacağını, çalışma barışını bozacağını söylüyorum.

Sizleri sağduyulu olmaya ve Cumhuriyet Halk Partisi gibi, tasarının 33 üncü maddesine hayır demeye davet ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Van Milletvekili Mehmet Kartal; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

33 üncü madde, bakanlık müşavirlerinin sayısının 20'yle sınırlanmasıyla ilgilidir. Borç bini aştıktan sonra, 20 olmuş, 120 olmuş; bu ülkede, 120 000'i aşan bankamatik memurları var. Hiçbir şekilde bir yerlere uğramadan aydan aya gidip maaş alan insanlarımız var. Evvela, hep birlikte bunları önleyelim.

Değerli milletvekilleri, şu anda gündemde bulunan kamuoyu desteğini almayan bir tasarıyı görüşüyoruz, sivil toplum kuruluşlarının tasvip etmediği bir tasarıyı görüşüyoruz.

Biz, bu tasarıya eksikleri var diye karşıyız; bu tasarıya yerel yönetimlerde kilitlenme getireceği için karşıyız; biz, bu tasarıya çalışanların kazanılmış hakları meçhulde kalacağı için karşıyız; biz, bu tasarıya siyasal kadrolaşmalar yaratacağı için karşıyız ve Anayasaya aykırı olduğu için karşıyız; tarafsız valilerimiz görev yapamayacağı için, hizmetler kilitleneceği ve güçlükler doğuracağı bir ortam yaratacağı için, gerginlik yaratacağı için...

Çünkü, il genel meclisi üyeleri, belediye meclisi üyeleri bugünkü gibi iki meclisli bir konum yaratmaz, çokpartili bir konum yaratır. Bütün siyasî partilerimiz bugün seçime giriyorlar. 5-6 milletvekili olan partilerimiz daha sonra vilayetlerine gidince gruplaşmalar olacak. Her biri farklı tekliflerde bulunacak. Ben, yıllardan beri politikada olan bir aileden geliyorum. Bu gruplaşmaların sonucu, tarafsız valilerimiz görev yapamaz ve beni bu görevden azledin diyecekler.

Bu yasa tasarısı çok tartışıldı. Bu yasa tasarısını bir süre için geri çekelim; komisyonlarda yeniden görüşülsün, toplumsal bir uzlaşma sağlansın, daha sonra getirilsin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de destek verelim, birlikte geçirelim.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısında, denetim ve teftiş kurulları kaldırılıyor; görevler, Sayıştaya devrediliyor. Sayıştayın görevi zaten başından aşkın ve denetleme görevini güçlükle yapıyor. Bu ülkede denetim ve teftiş kurulları varken yolsuzluklar oldu. Bu, ne sizin ne de bizim... Geçmişteki parlamentoları kastederek, hükümetleri kastederek... Bu denetleme ve teftiş kurullarında görev yapan insanlarımıza sorumluluk getirmedik. Uzanların 250 trilyon lira elektrik borcu birikti. Şayet bu teftiş ve denetleme görevini yapan insanlarımıza da sorumluluk ve görev mesuliyeti getirip, cezaî müeyyide uygulama imkânı olsaydı, 250 trilyon liralık bu borç olmazdı. Sıradan bir abonenin elektrik borcu ikinci aya aktarılmaz. Daha yakın zamanda, Ankara'da olmadığım bir dönemde -Yıldız'da oturuyorum- evimin elektriğini kesmeye gelmişler. Yönetici, o anda "vekilimizin evidir, şu anda yok, gelip öder" diyor. O "ben zabıt tutuyorum" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kartal, toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET KARTAL (Devamla) - Sayın Başkan, hep madde üzerinde konuştum; bana biraz izin verin.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Kaçıncı maddeydi?..

MEHMET KARTAL (Devamla) - 33 üncü madde.

7 000 000 lira açma ve 7 000 000 lira kapama cezasını tutanağa eklemiş; bir gün sonra, birisini gönderip yatırttım. Bunu şunun için söyledim; tecrübe edinelim, ders alalım.

Sayın Başkan izin verirse, sizlerin de hoşgörüsüne sığınarak bir iki noktayı daha açıklamak istiyorum. Bugün, Yüce Meclisin çatısı altında bize yakışmayan bir kargaşa oldu. Bu dönemden önceki dönemlerde, Allah rahmet eylesin, bu tartışmalardan dolayı bir Şanlıurfa milletvekili arkadaşımız vefat etti, öldürüldü. Bugün, bu Mecliste, ağza alınmayacak galiz küfürler edildi, sataşmalar oldu. Bunları, hiçbir şekilde, bu Yüce Mecliste bir milletvekiline yakıştıramıyoruz ve diliyoruz ki, bunların hiçbiri bir daha olmasın. Oturduğumuz yerden birbirimize laf atıyoruz, bazen de, kendi aramızda bunu bir espri olarak kabul ediyoruz. Espri, bir zekâ örneğidir; ama, bir başkasını rencide etmeyecek koşullarda olur. Biz, bu Mecliste kendimize yakışanı yapalım. 21 inci Dönem milletvekilleri, basında ve televizyonlarda "biz rozet takmıyoruz, utanıyoruz milletvekili olduğumuz için" dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KARTAL (Devamla) - Bu dönem, gerçekten, yüzde 90'ımız rahatlıkla rozet takıyoruz, geri kalan yüzde 10'umuz ise, hiç olmazsa siyasî partilerimizin rozetini taşıyor. Niye; bu Meclis, biraz daha seviyeli ve itibar buldu. Bu Meclisi küçültmeye ve seviyesiz laf sarf etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Bir önerim daha olacak.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - 33 üncü madde...

MEHMET KARTAL (Devamla) - Evet, 33 üncü madde de, sonuçta, izin verin, bunu da söyleyeyim. Hani, çok maddede uzlaşma olmadı, gelin, bir maddede birleşelim, madem siz söylediniz. Bu yasa tasarısı, zaten, çoğunluk kararıyla çıkacaktır. İşte, görüyorsunuz, dışarıda kalıyoruz; yoklama istiyoruz; koşa koşa geliyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın Kartal, toparlar mısınız.

MEHMET KARTAL (Devamla) - Sayın Başkanım, iki senedir ikinci sefer çıkıyorum 2, izin verin 2 dakika.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kartal.

MEHMET KARTAL (Devamla)- Biz, bu yürürlük maddesinde anlaşalım; yani...

HALUK İPEK (Ankara)- "Evet"dersiniz...

MEHMET KARTAL (Devamla)-Şimdi, hep "evet" demememiz için bir sebep yoktur; bu ülkede doğrularda hep beraber birleşiriz. Geçmişte, bir 312'de, Sayın Genel Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi bu Meclise taşıdı, birlikte oy verdik.

Madem ki onu söylediniz, benim de tavsiyem, önerim de şu olacak: Bu yasa  tasarısını ya bir süre geri çekin, altkomisyonlarda görüşülsün, yeniden bir toplumsal uzlaşma sağlansın. Bu olmadı; geçirecekseniz, çoğunluk vardır. Yürürlük maddesi için uzlaşma; yürürlük maddesini, gelin, 23 üncü Dönem milletvekillerine ve yeni Meclise bırakalım; hiç olmazsa buna "evet" diyelim. Bunu, daha çok, rahat ve eksiksiz uygulamayı bulmak için söylüyorum.

Saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kartal, bu güzel konuşmadan dolayı teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Erzurum Milletvekili. Ömer Özyılmaz; buyurun. Sayın Özyılmaz (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan yasa tasarısının  33 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, günlerden beri Kamu Yönetimi Temel  Yasası Tasarısı üzerinde görüşmeler yapıyoruz; bugün, şu anda 33 üncü maddeyi görüşüyoruz. Şu ana kadar çok değişik durumlar ortaya çıktı. Bendeniz bir sosyal bilimci olarak konuya baktığımda, bu izlemelerim neticesinde şu hususları görüyorum:

Birincisi; biz, yıllardan beri, hatta, bir asrı aşan bir dönemdir derin ideolojik tartışmalar yaptık. O tartışmaların izleri, 21 inci Yüzyıla gelmemize rağmen, hâlâ, aramızda çok geniş ayrılıklar olduğunu göstermektedir.

İkincisi; bu tartışmalar, burada zaman zaman yaşanan sertleşmeler, hatta, bugün yaşadığımız gibi, bir değerli, tecrübeli milletvekilimizin burada yumuşak mesajlar veren konuşmaları, arkasından, Değerli Başbakan Yardımcımızın ortalığı daha da yumuşatacak beyanları gösteriyor ki, aslında, bu tartışmaların yapılması lazımmış, bizim buna ihtiyacımız varmış; ama, bu tartışmaları yaptıkça ayrışma olmuyor, tam aksine, bütünleşmeye, birleşmeye ve birbirimizi daha iyi tanımaya doğru bir gidiş var.

Mesela, bakın, günlerden beri, hatta, aylardan beri, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, bütün kanunlar üzerinde konuşurlarken kadrolaşmadan bahsediyorlardı. Şimdi, bu maddeye, 33 üncü maddeye baktığımızda... Şu andaki mevcut yasaya göre, bakanların müşavirlerinin sayısı 30'dur; eğer, kadrolaşma düşüncemiz olsaydı, biz, bunu 40'a çıkarırdık. Halbuki, bakın, bu maddeyle 20'ye indiriyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Emekliye sevk edeceksiniz!..

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Bu görüşmelerle, bu tartışmalarla birbirimizi daha iyi tanımaya başlayacağız. Bundan dolayı -tartışmaların olmasını istemem ama- baktığımda, bu tartışmalar bizi kötüye götürmüyor. Biz, yine de, bu manada dikkatli olursak daha iyi olur.

Değerli arkadaşlar, bu tartışmaların daha arzu edilen bir zeminde oluşabilmesi için, bizim, bu konuların arka planını daha değişik bir yöntemle, daha ciddî bir manada irdelememiz, incelememiz gerekmektedir. Bu çerçevede, bendeniz, konuya, yapılanmaya olan ihtiyaç açısından kısaca bir bakmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, toplumların yapısı ile o toplumdaki örgütlerin yapısı arasında, karşılıklılık esasına göre, oldukça yoğun bir etkileşim söz konusudur. Bu karşılıklı etkileşim sonunda toplumsal değişim ortaya çıkar.Toplumsal değişime paralel olarak da toplumsal yapıdaki değişim meydana gelir. Toplumsal yapıdaki değişim, o toplumdaki örgütlerde rol alan bireylerin, niteliklerini, üretim biçimi ve buna bağlı olarak üretim ve mülkiyet ilişkilerini, erişmiş oldukları teknolojik düzeyi, uymakta oldukları yasaları, içerisinde yaşadıkları siyasal düzeni etkileyerek, örgütleri yapısal değişime zorlar. Bunlara ek olarak, toplumdaki demografik ve ekolojik şartlar da örgütsel yapıyı etkiler.

Bütün bu etkileşimler sonucunda, örgütlerdeki yapı, belli direnmelere rağmen, tabiî olarak ve yavaş yavaş değişime zorlanır; fakat, tabiî olarak ya da kendi kendine gerçekleşmeye başlayan bu değişim, bazen, ya toplumsal değişime ayak uyduramaz ya da ortaya çıkan ihtiyaca cevap veremez olur. O esnada örgütlerin içinden çıkan aktörler, toplumsal değişime paralel olarak ve beliren toplumsal ihtiyaca cevap verecek şekilde, hem örgütün omurgasını hem de örgütteki insan ilişkilerini planlı ve programlı olarak yeniden düzenlerler ki, işte, buna "yeniden yapılanma" denir.

Kurum, kuruluş ve örgütlerde zorlayıcı sebepler ve şartlar ortaya çıktıkça, yeniden yapılanma çalışmalarını aksatmadan sürdürmek gerekir. Aksi halde, yeni oluşan toplumsal yapı ve anlayışta, hem ortaya çıkan fırsatlardan yararlanamazlar hem de çevredeki tehditlerin olumsuz baskısı altında işlevlerini yerine getiremez olurlar. Böylece, hem kendilerini hem de ilişkili oldukları kitleleri geri bırakır veya tarihin tozlu rafları arasına gömülmesine sebep olurlar. Halbuki, şartlarına uygun olarak gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmaları, bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldıracağı gibi, ilgili örgüte yeni bir kan, can ve dinamizm getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyılmaz.

ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Böylece, o örgüt veya kuruluş, yeni bir vizyon belirleyip, gelişme ve ilerlemesini sürdürür.

İşte, bugün, ülkemizde uzun zamandan beri yaşanan toplumsal değişim, yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı, genel olarak kamu alanının bütününde bir yeniden yapılanma çalışması yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira, sorunlar aşırı derecede yığılmış ve toplumumuzun ayakbağı halini almıştır. Bu sorunlar, bilimsel bir tarzda saptanıp, hem yaşanan tecrübelerden yararlanarak hem de bilimsel altyapısı hazırlanarak çözüme kavuşturulmalı ki, 21 inci Yüzyılı yaşayacak olan insanımızın önü açılabilsin. Bu çalışmaların, daha fazla geç kalmadan, bir an önce yapılması şarttır. Bu çalışmalar, toplumun ilerlemesi ya da geri kalması açısından fevkalade önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, konuya, ideolojik yaklaşmadan, konuya, partisel ve siyasal bir anlayış içerisinde yaklaşmadan, tamamen objektif, ülkemizin ve insanımızın kalkınması ve önünün açılması açısından yaklaşıp, daha bilimsel davranmak ve konuyu bir bütünlük içerisinde ele alıp çözüme ulaştırmak gerekir diyor; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyılmaz.

Madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.

Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.

Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 33 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.

 

Haluk Koç

Hüseyin Ekmekcioğlu

Algan Hacaloğlu

 

Samsun

Antalya

İstanbul

 

Bihlun Tamaylıgil

Ahmet Yılmazkaya

 

 

İstanbul

Gaziantep

 

 

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza...

HALUK KOÇ (Samsun)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN- Sayın Koç, uyumu niye bozuyorsunuz?!

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

33 üncü maddenin üçüncü fıkrasında "bakanlık müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve 20'yi geçmeyecek şekilde sayısı kuruluş kanunlarında gösterilir" denilmektedir. Müşavirliğin gerekli olup olmadığının kıstası nedir? 20 sayısıyla sınırlandırmaya neden tasarıda ihtiyaç duyulmuştur? Önceki sayı ne kadardır? Zorunluluk ve gereklilik halinde sayı sınırlaması nasıl halledilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Buyurun Sayın Oral.

V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Sayın Bakanım, ben bunu daha önce Sayın Şahin'e de sormuştum; ama, cevap alamamıştım; umuyorum, diliyorum, siz cevap verirsiniz Adalet Bakanımız olarak.

Efendim, şimdi iki il alıyoruz elimize; biri İzmir, Denizli gibi, ekonomik girdisi, özel idaresiyle, yerel yönetimleriyle güçlü bir il; diğeri de, Mardin, Bitlis, Şırnak gibi bir il. Toplusözleşmeler yapılırken, doğaldır ki, yerel yönetimler veya özel idareler burada çalışanların muhatabı olacaktır. Ben, şimdi, diyorum ki: Devletten aldığı paya göre, özel idare veya borç içinde olan bir belediye düşünürsek, aynı işkolundaki işçiler arasındaki ücret dengesi nasıl sağlanacaktır? Yani, işin tarifinin yapıldığı yerdeki, örneğin İstanbul'daki veya İzmir'deki veya Eskişehir'deki bir işkolunda çalışan bir işçi ile Mardin'deki, Bitlis'teki, Siirt'teki aynı işi yapan işçinin arasında bir ücret dengesi olabilir mi? Nasıl olur? Bunu bana açıklar mısınız lütfen.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

"Danışman" gibi Türkçe anlaşılır bir sözcük varken, niçin "müşavir" kullanılmıştır?

Danışman seçiminde ölçüt nedir?

9 bakanlığın taşra örgütü kaldırıldığı halde, bu düzenlemede, 33 üncü maddede, (I) ve (II) sayılı cetvellerde bir ayırım gözetmeksizin tüm bakanlıklar için 20'yi geçmeyecek şekilde bir sayı konulmuştur; niçin?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Buyurun Sayın Özay.

İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, genel üzerinde bir sorum var, bir de, müsaade ederseniz, özel bir soru sormak istiyorum.

Cumhuriyet tarihinde Anayasaya aykırı yasa yapma rekoru bu Parlamentoya aittir. Anayasaya aykırı bu tasarı ve teklifler, ya hükümete ya da İktidar Partisi milletvekillerine aittir. Bu tekliflerin Anayasaya aykırılığı Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ikaz edilmesine rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmektedir. Gerçekten merak ediyorum, Anayasaya aykırı yasa tekliflerini, bile bile Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmaktaki amaç nedir?

Her seferinde, Anayasa Mahkemesinden gelen bu ret kararıyla karşılaşmak, sizin gibi ciddî bir hukukçu ve Adalet Bakanı olarak sizde nasıl bir duygu yaratmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.

Sayın Koç, soru sormaktan vaz mı geçtiniz?

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır; mikrofonun ışığı demin yanıyordu, şimdi yanmıyor. Eğer sormamı istemiyorsanız sormam.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, Sayın Bakana şu soruyu soracağım; birçok arkadaşımın da kafasında soru işareti olarak bulunuyor. Gündeminde bu konu olmayan arkadaşlarımın kafasına da, ben, soru işareti olarak getirmek istiyorum. Bu getirilen yasa tasarısının, 22 Eylülde Abu Dabi'de imzalanan, henüz kullanılmayan Amerikan Kongresinde onaylanan 8 500 000 000 dolarlık kredi anlaşmasının bir koşulu olduğu ileri sürülmektedir. Bu ciddî bir soru işaretidir. Sayın Bakan, bu konuda hem Meclise hem Meclis-TV kameraları aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyor musunuz? Ben, bu konuda hükümet yetkilisi bir sayın bakanın açıklama yapmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer, soruların yoğunluğu arasında buna yanıt verememe gibi bir durumunuz olursa, ben, arkadaşlarımdan müsaade istiyorum, bu sorunun yanıtını öne alırsanız, mutlu olacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; müzakeresini yaptığımız 33 üncü madde, bakanlık müşavirleriyle alakalıdır. Bakanlık yapan her arkadaşımız bilir ki, gerçekten, bulunduğunuz makamda birkısım görevleri klasik devlet sistemi içerisinde yürütme imkânınız yoktur. Şube müdürü, daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar muavini vesaire... Halbuki, bazı işler özel takip gerektiriyor; özellikle, vatandaşın acil ihtiyacı olan konularda, bir kişinin, yani, tabiri caizse, bir mobil tim gibi gidip o işi yapıp gelmesi, takip edebilmesi ve vatandaşın işlerinin süratle görülebilmesi açısından. Onun için, bir tecrübenin sonucu olarak, bugünkü bakanlıkların teşkilat kanunlarında da bu müşavirlikler vardır. "Müşavir" tabiri yerleşik bir tabir olduğu için kullanılmaktadır "danışman" denirse, o da olabilir, o da Türkçenin zenginliğidir. Dolayısıyla, bu ikisi de, bugün günlük lisanımızda kullanılmaktadır. Onun için, bakanlıkların müşavirlere, şüphesiz, ihtiyaçları var.

Ancak, her bakanlığın ne kadar müşavire ihtiyacı olduğu, tabiatıyla, bu kanun çıktıktan sonra, her bakanlığın teşkilatlarını, görevlerini, yetkilerini, sorumluluklarını düzenleyen kanunlar Meclisin gündemine gelecektir; o zaman -bu sayının azamî miktarı burada belirlenmiştir- bunu geçmemek üzere Tarım Bakanlığı gibi, Millî Eğitim Bakanlığı gibi çok yaygın teşkilatı olan yerlerde bu sayıda müşavire ihtiyaç olabileceği gibi, bir başka bakanlık için belki bunun çok daha altında müşavire ihtiyaç olabilir. Onun takdiri, o bakanlığın teşkilat kanunu görüşülürken burada tartışılabilecek ve konuşulabilecektir. Dolayısıyla, buradaki sayı belli bir yaklaşımla tespit edilmiştir.

Kaldı ki, bu tasarının özünde şöyle bir yaklaşım var: Her iktidar değişikliğinde, hep beraber görüyoruz ki, gerçekten, kamu personeli arasında ciddî bir hareketlilik yaşanıyor. Bir önceki iktidar döneminde mağdur olduğunu düşünen birkısım kamu görevlileri, üst düzey makamlara gelebilmek noktasında ciddî bir çekişmenin, ciddî bir yarışmanın içerisine giriyor. Kamu yönetiminin siyasallaşması da, aslında, memurlar arasındaki bir çekişmeden, bir koltuk kapma kavgasından kaynaklanıyor. Bunu geriye dönük çokça da görüyoruz. Belki seçim kanunları düzenlenirken bu noktanın üzerinde ayrıca durulması lazım. Onun için, idarenin politize olmasını önlemek, adil ve eşit bir uygulamayı tesis edebilmek adına burada çok önemli bir adım atıldı. Hükümetin değişmesiyle beraber belli görevdeki insanların da otomatik olarak değişmesi lazım. Bu, Batı'da da bazı ülkelerde uygulanan bir konudur. Şimdi, tabiatıyla, bu görev değişikliği söz konusu olduğunda, özlük haklarında da bir geriye gidişin olmaması gerekir. Onun için, müşavirlikler, bir anlamda böyle bir ihtiyacı da karşılamak üzere ihdas edilmiş demektir. Zaten bugün yapılan durum da budur. Aksine bir durum söz konusu olduğunda; yani, görev değişikliğinin sonucu olarak özlük haklarında bir geriye gitme söz konusu olursa, bir kayıp söz konusu olursa, bu, zaten yargıdan geri dönmektedir, onun da getirdiği bir sürü sakınca var. Bunu bu vesileyle belirtmek istiyorum.

Birkısım arkadaşlarımızın sorduğu soruların müzakeresini yaptığımız maddeyle de tasarıyla da bir alakası yoktur Sayın Oral. Özellikle...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Cevap alamadık Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Eğer, çalışma hayatıyla ilgili bir düzenlemeyi burada konuşsaydık, mesela bir Sendikalar Kanununu konuşsaydık, bir ücret konusunu konuşmuş olsaydık, şüphesiz...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Ama, yasanın içinde var Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Hayır, işçi ücretleri vesaire, bugün konuştuğumuz 33 üncü maddeyle doğrudan alakalı değil; biz burada müşavirleri konuşuyoruz. O sebeple, birkısım soruların, müzakeresini yaptığımız maddeyle doğrudan bir alakası yok. Onun için de müsaade ederseniz ona burada cevap vermek durumunda değilim.

Sayın Koç, sizin sorunuz her ne kadar bir cümleyle -bir teğet gibi- konuyla bağlantılı gözüküyorsa da dış politikayla alakalı, hazineyle alakalı, Türkiye'nin ekonomik politikalarıyla alakalı bir konudur, bu ise kamu yönetimiyle ilgili bir konudur.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Onu da mı beğenmediniz?

HALUK KOÇ (Samsun) - Yasayla da alakalı.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Dolayısıyla, her sorunun cevabını ilgili bölümde vermek belki daha uygun olacaktır. Onun için, sorularınıza maalesef bu anlamda cevap veremeyeceğim bu oturumda; ama, başka bir konumda, istediğiniz boyutta bu konuları tartışabiliriz diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakan, tam bir hükümet sözcüsü gibi konuştunuz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.32


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 23.37

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

349 sıra sayılı tasarının müzakeresine devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi, bir ve ikinci fıkralarındaki "bakanlık makamına" ibaresinin "bakana" şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

Eyüp Fatsa Haci Biner Ali Osman Sali

              Ordu                       Van                   Balıkesir

 

Nur Doğan Topaloğlu

Hüsnü Ordu

 

Ankara

Kütahya

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına yardımcı olmak" ibaresinin "bakanlık makamının işlerini yapmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "yirmiyi geçmeyecek şekilde" ibaresinin "onbeşi geçmeyecek şekilde" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "yirmiyi geçmeyecek" ibaresinden sonra "onu geçmeyecek" ibaresinin eklenmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına bağlıdır" ibaresinin "bakana bağlıdır" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Bihlun Tamaylıgil

Oğuz Oyan

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

İstanbul

İzmir

Antalya

 

Ahmet Yılmazkaya

Haluk Koç

 

 

Gaziantep

Samsun

 

 

BAŞKAN - En aykırı ve son önergeyi okutup, işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

Ahmet Yılmazkaya

Bihlun Tamaylıgil

 

Samsun

Gaziantep

İstanbul

 

Oğuz Oyan

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

 

İzmir

Antalya

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız gerekçeyi mi okutalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçeyi okumanızı talep ediyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:

"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Esasen ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi' (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı  Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesi ile belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.

Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.

Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde iyi yönetişim ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."

349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinde sayıları 20'yi geçmemek ve kuruluş kanunlarında belirtilmek üzere bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirinin bulunabileceği belirtilmiştir. 3046 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun aynı konuyu düzenleyen 27 nci maddesinde, özel yeteneği olanların bakanlık müşaviri olarak atanabilecekleri belirtilmiştir. Ancak, 33 üncü maddede bakanlık müşavirliklerinin niteliği konusunda herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Genel gerekçesinde bu tasarının "kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngördüğü" belirtilmesine karşın, mevcut mevzuatın bile standartlarının altında bir düzenleme yapılması çelişkidir.

349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 32 nci madde bu haliyle kapsaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergede "1988" şeklinde yazılmış 1998 olarak düzeltiyoruz ve o şekilde değerlendiriyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçenin okunmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:

"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Esasen ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası "Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1998 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesi ile belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.

Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.

Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde iyi yönetişim ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir. "

349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinde sayıları 20'yi geçmemek ve kuruluş kanunlarında belirtilmek üzere bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirinin bulunabileceği belirtilmiştir. 3046 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun aynı konuyu düzenleyen 27 nci maddesinde, özel yeteneği olanların bakanlık müşaviri olarak atanabilecekleri belirtilmiştir. Ancak, 33 üncü maddede bakanlık müşavirliklerinin niteliği konusunda herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Genel gerekçesinde bu tasarının "kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngördüğü" belirtilmesine karşın, mevcut mevzuatın bile standartlarının altında bir düzenleme yapılması çelişkidir.

349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 32 nci madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına bağlıdır" ibaresinin "bakana bağlıdır" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Kerim Özkul

             Konya

BAŞKAN - Önergeyi...

KERİM ÖZKUL (Konya) - Bu önergeyle birlikte, diğer iki önergemi de geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına yardımcı olmak" ibaresinin "bakanlık makamının işlerini yapmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.

   Orhan Erdem

             Konya

 

ORHAN ERDEM (Konya) - Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi, bir ve ikinci fıkralarındaki "bakanlık makamına" ibaresinin, "bakana" şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                        Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI  BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Fatsa?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda "bakanlık makamı" kavramı bulunmadığından, öneride bulunulmuştur.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Çalışma saatinin dolması sebebiyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Şubat 2004 Cumartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.52