DÖNEM : 22 CİLT : 42 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
59 uncu Birleşim
27 Şubat 2004 Cuma
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, çeşitli turizm şirketlerine ait Mercedes O 403 otobüslerin, kaza
anında veya seyir halinde alev alıp yanarak can ve mal kayıplarına sebep
olmalarına ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun,
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türk parlamenterlerin sınır kapılarından
vizesiz geçiş yapabilmeleri yönünde aldığı karara ve bu ülkeyi ziyaretlerindeki
izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, Kastamonu İli orman köylüsünün sorunları ile yoğun kar yağışı
nedeniyle Tosya İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasara ve bu konuda
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz
ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/490)
2. - Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr
Lytvyn ve beraberlerindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/491)
3. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye yaptığı
resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492)
4. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve
girişimlerde bulunmak üzere Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/493)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2. - Ankara Milletvekili Bayram Ali
Meral'in, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın,
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, Türkiye Diyanet Vakfınca kestirilecek kurbanlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1861)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14 .00'te açılarak
sekiz oturum yaptı.
Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu ilinin kalkınmasında üniversite kurulmasının önemi
ile İlin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı,
Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Âli Yücel'in 43 üncü ve eğitimci Rauf
İnan'ın 8 inci ölüm yıldönümlerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi'nin,
Nevşehir İlinin tarımsal potansiyeliyle, bu konuda yapılması gereken
çalışmalara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın:
Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere
Suudî Arabistan'a;
Görüşmelerde bulunmak üzere,
Amerika Birleşik Devletlerine,
Kore Cumhuriyetine;
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere Bulgaristan'a;
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un,
Dakka'da düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Çok Yanlılığın Zorlukları"
konulu konferansa katılmak üzere Bangladeş'e;
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere Romanya'ya;
Yaptıkları resmî ziyaretlere katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Genel Kurulun,
26 Şubat 2004 Perşembe günkü birleşiminde
çalışma süresinin saat 24.00'e kadar olmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi,
27 Şubat 2004 Cuma, 28 Şubat 2004
Cumartesi, 29 Şubat 2004 Pazar ve 1 Mart 2004 Pazartesi günleri 14.00-24.00
saatleri arasında çalışması ile bu birleşimlerde kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ilişkin AK Parti,
Grup önerilerinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349) görüşmelerine devam olunarak, 27 nci maddesine kadar kabul
edildi; 27 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri
Grubuna atfetmesi;
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, şahsıyla ilgili ileri sürmüş olduğu görüşler;
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır, Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral,
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın,
Şahsına sataşması;
Nedenleriyle açıklamada bulundular.
Alınan karar gereğince, 27 Şubat 2004 Cuma
günü, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 24.00'te son verildi.
|
Sadık Yakut |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
|
|
Bilecik |
Çanakkale |
|
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
No. : 92
II. - GELEN KÂĞITLAR
27 Şubat 2004 Cuma
Tasarı
1. - 5027 Sayılı 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu ile 5029 Sayılı 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Bütçe Kanunu ve Bu Kanunlara Bağlı Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/764) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2004)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Koç Üniversitesine kullandırılan krediye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1734)
2. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, ihaleye konu işlerin emanet ve pazarlık yoluyla
yaptırılmasıyla ilgili soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1779)
3. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, prospektüslerin halkın anlayacağı bir dilde düzenlenmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781)
4. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, Sağlık Bakanlığına alınacak sözleşmeli personel sınavı
sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1783)
5. - Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan
bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (7/1798)
6. - Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, kamudaki bürokrat sayısına ve sosyal imkânlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1805)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
27 Şubat 2004 Cuma
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, alev
alarak vatandaşlarımızın ölümüne sebebiyet veren taşıtlar hakkında söz isteyen,
Adana Milletvekili Atilla Başoğluna aittir.
Buyurun Sayın Başoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, çeşitli turizm şirketlerine ait Mercedes O 403
otobüslerin, kaza anında veya seyir halinde alev alıp yanarak can ve mal
kayıplarına sebep olmalarına ilişkin gündemdışı konuşması
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; üretilmeye başladıkları 1997 yılından
beri kaza anında yanan 403 Mercedes otobüsler ve buna benzer tasarımlı
vasıtalarla ilgili olarak önceki dönemlerde verilen soru önergeleri ve daha
sonra, bu dönemde her iki parti tarafından verilen Meclis araştırması
önergelerine rağmen, bu önergelerin, Sanayi Bakanı Ali Coşkun Bey tarafından
son anda durdurulması ve anılan otobüslerin hâlâ karayollarında kaza anında
veya seyir halinde yanmaya devam etmesi üzerine gündemdışı söz alarak
huzurlarınızda bulunuyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, toplum düzeninin ve ahlakının yüksek standartlarda olduğu
ülkelerde, insan olan insanın önce yalan söylemediği, kişi ve toplumları
yanıltmadığı gözlenir ki, bu toplumlarda huzur, refah ve paylaşım sorunları
yoktur. Aksi hareketlerin yaşanmış olduğu toplumlar ise, eylemlerin yoğunluğu
çerçevesinde, bir kaos içerisinde yuvarlanır dururlar.
Yüksek ahlakî vasıflarla
donanmış toplumlarda bir birey ile bir başbakanın veya bir bakanın, vermiş
olduğu ifadelerle kişileri veya toplumları yanlış yöne sevk etmesi arasında bir fark yoktur; zira,
oralardaki bakış açısı, her söylemin de bir insanın ağzından çıkmış olmasıdır
ve eğer bir başarısızlık veya yanlışlık mevcut ise, ilgililer, bütün ahlakî
düzenin yüksek olduğu toplumlarda olduğu gibi, basit bir hareketle, görevlerinden
ayrılırlar ve görevlerini, kendilerinden sonra gelen daha liyakatli devlet
adamlarına teslim ederler.
Tabiî ki, ahlak
kavramının ne olduğunu henüz tespit edemeyen ve ahlakı, yalan ve toplum
düzeninin bozulmasından başka yerlerde arayan toplumlarda ise durum çok
farklılık arz eder. İşte bu toplumlarda, en üst düzey yöneticilerden
kaynaklanan ve bilhassa gücü kullanarak yapılan yanlış bilgilendirme ve
yönlendirme, suya atılan bir taşın çıkardığı halkalar gibi dalga dalga toplumun
her safına yayılır ki, bundan sonra o toplumda rahat, huzur, refah ve paylaşımı
bulabilmek imkânsızdır.
Değerli milletvekilleri,
bir devlet adamının milletine yalan, hatta yanlış söyleme hakkı yoktur, olamaz.
Üzücüdür ki, Sanayi Bakanımız Ali Coşkun Beyefendi, kamuoyunda Karapınar olayı
olarak bilinen ve devamlı yanan 403 Mercedes otobüslerle ilgili Meclis
araştırmasında, milletimize ve yaşanan olaylara karşı bilemediğimiz ve
anlayamadığımız bir koruyuculuğu üstlenmiş ve ilgili üretici firmanın aleyhine,
birsürü, yasal bilirkişi vasfı taşıyan şahsın ve üniversitenin raporları da
olmasına rağmen, kendisini bilirkişilerin üstünde görerek, CHP'den Sayın Atilla
Kart ve AKP'den Sayın Musa Uzunkaya Beyefendilerin Meclis kürsüsünden insanlık
adına haykırarak vermiş oldukları Meclis araştırmasına son anda yapmış olduğu
muhalif görüşlü konuşmayla, iktidar milletvekillerimizin de -onbeş gün
içerisinde ne değiştirmiştir ki-
inanarak 42 kişiyle, bir sorgulama gerektirecek şekilde verdikleri
Meclis araştırmasına, eksiksiz karşı oy
kullanarak araştırmanın düşürülmesine ve Genel Kurul salonunda, tutanaklar
tarihine gömülmesine sebebiyet vermiştir.
Değerli milletvekilleri,
peki, düşürülen Meclis araştırmasından sonra neler oldu?.. Hadise, birçok
arkadaşımız için, hatta Meclisimiz için kapanmış bile olsa, siyasal hayatında
"mücadele her şeyin bittiği yerden başlar" diyen Ulu Önder Atatürk'ü
rehber edinenler için takip edilen bir konudur; hele hele, böyle bir konu
kapanmamıştır ve kapanmayacaktır. Bu ahlaktan hareketle, hemen aynı gün, Meclis
araştırmasının durdurulduğu gün itibariyle, hem AKP'den hem de CHP'den bu kadar
değerli kişinin yapmış oldukları araştırmalar ve çalışmalar boş muydu diye
düşünerek, Sayın Bakanımıza, "Meclis araştırmasını durdurduğunuz günden
beri yanan 403 Mercedes otobüslerimiz kaç tanedir" diye (7/918) esas
numaralı soru önergemizi verdik. Soru önergemize, beklediğimiz -çalışılmamış
veya çalıştırılmamış- cevap geldi. Zira, cevapta, Sayın Bakanımız "bize
intikal eden bir olay yoktur" derken, bilerek veya bilmeyerek, bizi, Yüce
Meclisi, daha da önemlisi Yüce Milleti kandırmaya mı çalışıyordu?..
Zira, sıradan bir kişi
olarak, Türkiye'deki ilgililerle yapmış olduğumuz görüşmelere göre, birhayli
403 Mercedesin yandığı ve en son, bayramdan evvel, 21 Ocak 2004 tarihinde
İstanbul'da turist taşıyan bir otobüsten başlayarak geriye doğru
sayabileceğimiz oldukça ciddî ve yüksek bir rakamın varlığı elimize ulaştı, ki;
bunlardan bazıları...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Başoğlu.
ATİLLA BAŞOĞLU (Devamla)
- ...Mersin'de Hidayet Turizm, Kula'da Hakiki Koç, Kayseri'de Malatya VIP,
Mucur'da Kent Turizm, Bursa'da Kâmil Koç, Karacabey'de Nilüfer Turizm,
Samsun'da Sahil Turizm, Boğazlıyan'da Ses Turizm, Kömürler'de Hidayet Turizm ve
daha niceleri... Ama, eminiz ki, bunları daha niceleri de takip edecek. Şu ana
kadar elimize ulaşan bilgiler, 25 tane Mercedes otobüsün yandığı şeklindedir.
Takdir, Yüce Meclisindir ve koskoca bir bakanın, bizim gibi sıradan bir
milletvekilinin ulaşmış olduğu bilgilere ulaşamamasına da, doğrusu hayret
ettik.
Şimdi, Sayın Bakanım, bir
mühendis ve hesap adamı olarak;
Ülkemizdeki kaza riskinin
yüksekliğine rağmen ve 403 Mercedeslerin piyasaya çıkışına kadar olan bu kadar
kazaya rağmen yanma olayının olmayışını, bu oranın 403'lerle beraber artışını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meclis araştırmasını
durdurduğunuz tarih itibariyle olmuş ve olacak kazalardaki maddî ve manevî
hasarlardan ötürü vicdanınız sızlayacak mıdır?..
İdarî tedbir almamakla ve
hakikat arayışçılarını durdurmakla, olmuş ve olacak tüm olayların sorumluluğunu
üstlendiğinizin farkında mısınız?..
Hüsnüniyetten uzak,
yetkilerinizi suiistimal ettiğinize veya altına girdiğiniz sorumluluğu
taşıyabildiğinize inanıyor musunuz?..
Ve en önemlisi,
yananların, yeşil köşkün lambası olmadığını ne zaman fark edeceksiniz?..
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ne Hans'ın ne de Sam'ın çöplüğüdür. Vatandaşlarımızı
yanan tabutlara mahkûm eden bir zihniyetten Tanrı hepimizi korusun derken,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu olayların sonuna kadar takipçisi olacağımızı
arz eder, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Başoğlu.
Gündemdışı ikinci söz,
Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Beşar El-Esad'ın, Türk
parlamenterlerin vizesiz geçiş yapma
talimatı hakkında söz isteyen, Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
(AK Parti sırlarından alkışlar)
2. -
Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın,
Türk parlamenterlerin sınır kapılarından vizesiz geçiş yapabilmeleri yönünde
aldığı karara ve bu ülkeyi ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı
konuşması
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye Devlet Başkanı Sayın
Beşar Esad'ın, Türk parlamenterleri ve sınır kapıları için ülkemiz lehine
aldığı serbest geçişle ilgili kararlar hususunda gündemdışı konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
9 Aralık 2003 tarihindeki
gündemdışı ilgili konuşmamda tamamlayamadığım bazı hususları kısaca sizlere
sunduktan sonra, yeni alınan bu sevindirici kararı açıklamaya çalışacağım.
Bu arada, geçen defa da
söylediğim gibi, Suriye ziyaretinden döner dönmez heyetimizi kabul eden Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Meclisimizin Değerli Başkanı Muhterem Bülent Arınç'a ve
Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'a, bizi kabul etmiş
olmalarından dolayı, heyetimiz adına şükranlarımı tekrar etmekten zevk
duyuyorum.
Değerli milletvekilleri,
biz, bütün milletimizin değerlerini gözönüne alarak, her vatandaşımızın da
hassasiyetini dikkate alan ve onların görüşlerine ve mülahazalarına değer veren
bir siyasî hareketiz. Milletimizin bizden ne istediğinin gayet iyi farkındayız.
Bu yüzdendir ki, Allah'a şükürler olsun, yurdumuzun bu güzel insanlarının
teveccühüyle bugünlere geldik.
Değerli arkadaşlarım, her
zaman söylediğimiz bir şey var; Türkiye'de, artık, koyu particilik yok; Türk
Milleti var. Doğrularda, haklarda, millî ve manevî değerlerde yek vücut olmuş
bir millet, bir kitle var. Bu kitle, nereye ulaşırsa oradan ses getiren bir
mana ifade eder, kıymeti harbiyesi ortaya çıkar, üzeri küllerle örtülmüş kor
halindeki şanlı tarih, neşvünema bulur.
Bu davranış ve tavır
biçimi, bütün birim, kurum, kuruluş, müessese ve dinamikleriyle, yani, bir
milleti millet yapan bütün değer ve vasıflarıyla olur. Öyle zannediyorum ki, bu
güzel günlerin ufuktaki belirtileri, yurtiçi ve yurt dışında, 3 Kasım 2002
seçim miladından sonra görülmeye ve işaretleri gelmeye başladı.
Bu noktainazardan,
dışarıdaki gelişmelere bir göz atarsak; bildiğiniz üzere, son dönemde,
dışpolitikada hızlı bir süreç yaşamaktayız. Türkiye'nin son kırk yıllık
dışpolitika serüveninde maruz kaldığı tavırları ve dünyaya kendini tam
anlatamadığı politikaları, bir yıl gibi kısa bir zaman diliminde uluslararası
platformlarda dile getirilmiştir ve devam etmektedir. Bunu yaparken de,
milletimizin iradesine, millî hedeflerimize ve hassasiyetlerimize, esas olarak,
değerlerimize, tarihimize ve millî ideallerimize ters düşecek bir dışpolitika
izlenmedi ve izlenmeyecek de.
Bütün dünyanın takip
ettiği gibi, 2004 yılı çok önemli bir yıl olacak. Bir yandan Irak'taki
gelişmeler, bir yandan Kıbrıs'taki çözüm çalışmaları süreci içerisinde
müzakerelerin başlaması, diğer yandan da Avrupa Birliğine girişin hızla devam
etmesi...
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 2-6 Aralık 2003 tarihlerinde, Parlamentolararası Suriye Dostluk
Grubu olarak, 6 arkadaşımla, Suriye Halk Meclisi Başkanlığının ve Eşbaşkan
Sayın Muhammed El-Hallak'ın davetlisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına Suriye'ye gidilmiştir. Bu geziye, biri Başkan Yardımcısı Sayın Abdulaziz
Yazar Bey olmak üzere, CHP'den 2 milletvekili, AK Partiden 4 milletvekili
iştirak etmiştir.
Çok faydalı geçen bu
ziyaretimizde, başta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad olmak üzere, Cumhurbaşkanı
Yardımcısı, Halk Meclisi Başkanı, Savunma Bakanı başta olmak üzere 9 bakan ile
İş Konseyi Başkanı, Halep Valisi, Sanayi ve Ticaret Odası başkanlarıyla çok
sıcak, verimli ve etkili görüşmelerimiz oldu.
Sayın Esad'ın heyetimize
göstermiş olduğu yakın ilgi ve alaka bizlere değil, Türkiye Büyük Millet
Meclisi şahsında Türkiye'ye ve Türk Milletinedir. Özellikle, 3 Kasım seçim
miladında, Türk Milletinin kararına istinaden, tarihe altın harflerle yazılmış
sayfalardan birlik ve beraberlik numunesine izafeten Türk Milletine
gösterilmiştir.
Bu gezi, tarihî geçmiş,
aynı coğrafya, iklim, kültür, medeniyet ve yakın tarihimizdeki komşuluk
değerlerine, bugünler için de bölgesel ve ulusal güvenlik ve savunma
işbirliğine dayandığını gözlemlediğimiz yakın münasebetleri ve bunu vurgulayan
Batı eğitimi almış, coğrafik ve bölgesel tarihi iyi kavramış, global dünyanın
gerisinde kalınmamasına inanan genç ve basiretli...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çavuşoğlu.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - ... Sayın Devlet Başkanının, bizatihi, davranışlarıyla
gerçekleşmiştir.
Suriye'ye ayak
basışımızdan ülkemize dönünceye kadar bu sıcak dost ve kardeş ilgi devam
etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının,
ilişkilerin mevcut seviyesini yeterli görmeyip, artarak devam etmesi
gerektiğini ifade ederken "göreceksiniz, bundan sonra raflarda duran
faydasız kararlar değil, hemen uygulamaya geçeceğimiz nice kararlar
alacağız" sözleri tarihe mal olmuştur.
Sayın Esad, bu
ziyaretimizde, Türkiye'nin güvenliğine büyük önem verdiklerini ve her türlü
işbirliğine hazır olduklarını ifade etmiştir.
Bildiğiniz gibi, 6-8
Ocakta Sayın Cumhurbaşkanı ülkemizi ziyaret etmiştir.
Yakın geçmişte Dışişleri
Bakanımız Sayın Abdullah Gül, Devlet Bakanımız Sayın Kürşad Tüzmen'in yaptığı
temaslar ve heyetimizin Suriye'yi ziyareti esnasında altyapısı yapılmış ve
çerçevesi çizilmiş şu mutabakat
konuları, Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye'yi ziyaretinde gerçekleşmiştir:
1.- İki ülke arasında
karşılıklı olarak çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması,
2.- Yatırımların
karşılıklı teşviki ve korunması anlaşması,
3.- Turizm alanında
işbirliğinin geliştirilmesini öngören programla ilgili anlaşmalar imzalanmış;
4.- Türk bandıralı
gemilere, Suriye limanlarına yanaşma konusunda büyük ayrıcalık ve kolaylıklar
sağlanması,
5.- Türk TIR'ları için de
kolaylık getirilerek diğer ülkelere ait TIR'lara nazaran daha düşük ücret
alınması,
6.- Türk vatandaşlarının
Suriye'deki otellerde Suriye vatandaşlarına sağlanan indirim avantajlarından
yararlanması imkânı getirilmiştir.
Bunların dışında, en
önemlisi, geçtiğimiz hafta, 13 Şubat 2004'te Suriye Arap Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın direktifleriyle alınan karar şudur: "Dost
Türk-Suriye halkları arasındaki kardeşlik bağlarından hareketle iki ülke
parlamento ve halkları arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacı..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu,
toparlar mısınız.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
- Hay hay.
"...ve bunun teyidi
babında bundan böyle Suriye-Ankara Büyükelçiliğine ve İstanbul
Başkonsolosluğuna başvurmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın
üyelerine, Suriye'ye giriş vizelerinin tüm giriş kapılarından doğrudan
verilmesi." Karar da budur, burada hepinize sunuyorum; hepinize hayırlı
olsun.
Devlet Bakanımız Sayın
Kürşad Tüzmen'in, 4-8 Mart 2004 tarihlerinde, kalabalık işadamları heyeti ve
Dostluk Grubumuzla Suriye'ye yapacağı ziyaret büyük önem taşımaktadır.
Ümidimiz, iki ülke arasındaki
serbest ticaret bölgesinin tesisi, sınır ticaret merkezlerinin kurulması, 2003
yılında 800 000 000 dolar civarındaki ticaret hacminin artırılması, sınırdaki
mayınların temizlenerek organik tarıma geçilmesi gibi hususlarda anlaşmalar
imzalanmasıdır.
Gaziantep'te Suriye
Konsolosluğunun açılmasıyla ilgili çalışmalar son safhada olup, önümüzdeki
günlerde hizmet vereceği inancını taşımaktayız.
Sözlerime son verirken,
Yüce Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çavuşoğlu.
Gündemdışı üçüncü söz,
Kastamonu İlinin orman köylüsünün sorunları ve yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya
İlçesindeki fabrikalarda meydana gelen hasarla ilgili söz isteyen, Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım.
(CHP sıralarından alkışlar)
3. -
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu İli orman köylüsünün
sorunları ile yoğun kar yağışı nedeniyle Tosya İlçesindeki fabrikalarda meydana
gelen hasara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, televizyonları
başında bizi izleyen değerli Kastamonulular; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kastamonu'nun sorunlarını
aktarmak, orman köylümüzün sorunlarını aktarmak, çiftçimizin sorunlarını
aktarmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
Kastamonu, birkaç hafta önce çıkardığımız teşvik yasası mağdurudur. Kastamonu,
özelleştirme mağdurudur. Kastamonu, üniversiteden yoksundur ve üniversite
mağdurudur. Kastamonulu orman köylümüz -Allah orman vermiş, ağaç vermiş- ağaç
üretmesine rağmen, hizasına yazılan millî safî hâsıla nedeniyle aç ve sefil.
Kastamonu'nun 500 doların altında millî geliri olmasına rağmen, Devlet İstatistik
Enstitüsünün 1 781 dolar gibi yüksek bir millî gelir gösterilip
"zenginsin" denildiği için mağdurdur.
Birkaç gün önce,
Kastamonu'da, yoğun kâr yağışı nedeniyle, 660 köyümüzün yolu kapanmıştır.
Doğanyurt-Başköy'de ilkokul göçmüş, okulların tatil olması nedeniyle öğrenciler
canlarını kurtarabilmişlerdir ve afet vardır...
Kastamonu-Tosya
İlçemizde, yoğun kâr yağışı nedeniyle, 11 fabrikamızda, yaklaşık 8 trilyon
liranın üzerinde hasar vardır; ama, gelin görün ki, Kastamonu'da 1,5 metre kar
yağarken, İstanbul'da 10 santim kar olsa dünyada afet çılgınlıkları, Türkiye'de
afet çılgınlıkları; bütün televizyonlar bunu anlatmakta; Kastamonu, neredeyse,
kaderine terk edilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Kastamonu'ya özelleştirme mağduru ve teşvik mağduru dedik. Tosya İlçemizin,
Çankırı'ya bağlı sınır komşusu Ilgaz İlçemiz vardır. Ilgaz sınırının bu
tarafındaki köyler fakir, yine, Tosya İlçemizin sınırları içerisindeki köyler
zengin... Çatalzeytin İlçemizin hemen köprüyle ayrılan sınırında,
Sinop-Türkeli’ne köylerimiz ve ilçemiz fakir, Çatalzeytin İlçemiz zengin...
Cide'nin-Kapusuyu bölgesinde, Kurucaşile sınırları ile Bartın sınırları fakir;
Cide İlçemiz zengin... Biz, böyle bir uçuk kriterle Teşvik Yasasını Meclisten
geçirdik ve bundan da Kastamonu, Karabük
de hakları olan bölgesel teşviki alamadılar; ama, inşallah, sizlerin
katkısı ve hükümetimizin yeni bir değerlendirmesiyle önümüzdeki günlerde
çıkarılacak olan kademeli bir teşvik yasasından yararlanmayı umut ediyor ve
bekliyoruz, sanayicilerimiz bekliyorlar.
Değerli arkadaşlar,
üniversite mağduru dedik Kastamonu. 6 500 civarında öğrencimiz var,
fakültelerimiz var, altyapımız var. Biz, sadece Yüce Meclisten bir kanun
istiyoruz. Öğretim üyesi bile istemiyoruz, kadro istiyoruz. Hacettepe
Üniversitesinde, Ankara Üniversitesinde, İstanbul Üniversitesinde, Ege
Üniversitesinde, Eskişehir Üniversitesinde Kastamonu'nun yetişmiş bilim
adamları var, profesörler var, asistanlar var, doktorlar var, doçentler var,
hepsi, Kastamonu'ya hizmet etmek için can atıyor ve hepsi, bir an önce
Kastamonu Batı Karadeniz Teknik Üniversitesinde görev almak istiyor. Biz
Kastamonulular, istiklal mücadelesinde çok can vermişiz, büyük emek vermişiz;
bize bu hakkımızı vermesini hükümetten talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar, orman
ve orman köylümüzün sorunları var dedik. Değerli arkadaşlar, Kastamonu, 37,5
trilyon liralık orman varlığı üretiyor, bunun 16 trilyonunu Kastamonu'da
bırakıyor, 21,5 trilyonunu genel bütçeye aktarıyor. Buna rağmen, Hanönü
İlçemizde İşletme Müdürlüğü varken, hükümet, tasarruf tedbirleriyle, 45 000
metreküp üretim yapan, 26 köyün geçim kaynağı olan Hanönü İlçemizin İşletme
Müdürlüğünü kaldırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bunun tasarrufla ne ilgisi olabilir?.. Sakız Köprüsünün
öbür tarafında, Boyabat'ta fakir sayılan insanlar Teşvik Yasasından
yararlanıyorlar, Sakız Köprüsünün hemen bu tarafında, yoksul olan, yüzde 55 göç
veren Hanönü İlçemiz bu Teşvik Yasasından yararlanamıyor; üstelik, ürettiği
orman gelirlerinden de yararlanamıyor. Bunun, hakkı, adaleti yok. Tosya İlçemizde Sekiler Köyünün ve diğer
köylerin muhtarları, dernek başkanları mektuplar yazdı arkadaşlar. 18 muhtar
bize mektup yazıyor ve "ne olur, hakkımıza, hukukumuza sahip çıkın"
diyor. Zaman almamak için bu muhtarlarımızın, Büyükseki, Küçükseki
muhtarlarının ve 18 muhtarın mektubunu burada aktarmak istemiyorum. Nedir bu;
Büyükseki'de bir orman deposu var. 20 000 metreküp, istihsal edilen tomrukların
depolara istifi var ve orada istif edilen, satılan emvali yüklemek için,
hamallık yapmak için, üç beş kuruş para kazanacaklar ve bunu da ellerinden
almışız. Ne imiş; 1 depo memuru tasarrufu...
Peki, değerli arkadaşlar,
burada yaşayan insanlar ne olacak?.. Göç mü edecekler?.. İstanbul'da 1 500 000
milyona yakın Kastamonulu var, Tosyalı var, Araçlı var. Peki, bunlar da mı
gitsinler?.. Bunlar da doğdukları yerde doymasınlar mı?.. Bunu ne için
ellerinden alıyoruz?..
Bununla da yetmiyor;
Tosya'nın, birkaç gün önceki afette, değerli milletvekilleri, 11 fabrikası
çöktü ve 8 trilyon liralık hasar var. Sayın Kaymakama da Sayın Valiye de
teşekkür ediyorum; gerekli incelemeler yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Değerli arkadaşlar, Tosya Ticaret Odası mektup yazdı ve şunu
söylüyorlar "Biz, sadece, merkezî hükümetten şunu istiyoruz: Biz, banka
soymadık, banka hortumlamadık, kriz yaratmadık. Biz, üretim yapıyoruz, tuğla
fabrikalarında üretim yapıyoruz. Bizim 8 trilyon lira parayı, yeniden, mart
ayında üretime koyma imkânımız kalmadı. Şimdi, bize, uzun vadeli, iki yılı
ödemesiz KOBİ desteğiyle merkezî hükümet yardım elini uzatsın hem yatırımı
yeniden geliştirelim hem de üretimi artıralım, fabrikalarımızı çalıştıralım ve
devletimize de ürettiğimiz mallardan yüzde 12 vergi ödeyelim." . Merkezî hükümetten ben bunu bekliyorum,
hükümetimizden bunu bekliyorum değerli arkadaşlar, bunlara sahip çıkın,
Kastamonu'ya, Tosya'ya sahip çıkın diyoruz.
BAŞKAN- Sayın Yıldırım,
toparlar mısınız...
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Müsaade ederseniz, ben
bir pazarcı değilim arkadaşlar, ben bir reklamcı değilim; ben bir
milletvekiliyim, milletin vekiliyim. Tarlada pirinç üreten, tarlada sarmısak
üreten, hayvan yetiştiren, meralarda hayvan besleyen insanların vekiliyim,
hepinizin olduğu gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen teşekkür edin...
MEHMET
YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Lütfen, istirham ediyorum; bu, çok
önemli.
BAŞKAN - Teşekkür edin
lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kürsüye bu tür malzemeleri
getiremezsiniz. Öyle bir şey yok; İçtüzükte böyle bir usul yok. Böyle bir şey
olabilir mi?!
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- İstirham ediyorum efendim... Bitiriyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzükte böyle bir şey yok.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok dedi Sayın Bakan; var.
Bu Kastamonu Tosya
pirinci, bu da ithal pirinç. Şimdi, her gün biz burada pilav yiyoruz... Lütfen,
Sayın Halil Tiryaki ile Sayın Mehmet Özlek, bu ithal pirincin ne olduğunu
gösterin.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum. Lütfen...
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Sayın Bakan, ithalatın önünü açmayın. Çin milliyetçiliği yapmayalım, Amerikan
milliyetçiliği yapmayalım, Türk milliyetçiliği yapalım.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İçtüzükte öyle bir şey yok.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Yıldırım...
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, nasıl izin
veriyorsunuz böyle bir şeye? Yani, buraya canlı bir hayvanla gelse alacak
mısınız?!
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
bir milletvekili elinde bir kilo pirinçle gelirse, Türkiye Büyük Millet Meclisi
yönetimi nasıl engellesin?!
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Evet, hayvanı da getireceğim, bacağınıza bağlayacağım burada!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Burası şov yeri değil; burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi!
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Çok rahatsız oldunuz değil mi?! Bacağınıza bağlayacağım burada!
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Ayıp yahu!
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Amerika'nın 2 300 000 ton fazla pirinci var; Türkiye pazar mı?!
BAŞKAN - Başkanlığın
Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize
sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz ve beraberlerindeki parlamento heyetinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî
ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/490)
26.02.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanının
18 Şubat 2004 tarih ve 31 sayılı Kararı ile Lüksemburg Meclis Başkanı Jean
Spautz ve beraberindeki parlamento heyetinin TBMM Başkanlığının konuğu olarak
ülkemize resmî ziyarette bulunması kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Oylama yok ki
Sayın Koç.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
2. -
Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr Lytvyn ve beraberlerindeki parlamento
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi
resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/491)
26.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanının
15 Ocak 2004 tarih ve 25 sayılı Kararı ile Ukrayna Parlamento Başkanı Volodymyr
Lytvyn ve beraberindeki Parlamento heyetinin TBMM Başkanlığının konuğu olarak
ülkemize resmî ziyarette bulunması kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup,
oylarınıza sunacağım.
3. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta düzenlenen
Dünya Ekonomik Forumuna katılmak üzere İsviçre'ye, yaptığı resmî ziyarete
katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492)
26.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Davos'ta düzenlenen Dünya
Ekonomik Forumuna katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
23-24 Ocak 2004 tarihlerinde İsviçre'ye yaptığım resmî ziyarete, ekli listede
adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Ömer Çelik (Adana)
Reha Denemeç (Ankara)
Egemen Bağış (İstanbul)
Şaban Dişli (Sakarya)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Koç.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.47
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumuna
katılmak üzere İsviçre'ye, yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/492) (Devam)
BAŞKAN - Başbakanlığın,
Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylanmasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Başbakanlık
tezkeresini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır,
tezkere kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
4. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
Gül'ün, Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve girişimlerde bulunmak üzere
Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/493)
26.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, Türkiye-AB ilişkileri konusunda temas ve
girişimlerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 4-6 Şubat 2004 tarihleri
arasında Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete Sakarya Milletvekili Şaban Dişli'nin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları
raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 27 nci
maddesinin görüşmeleri ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sürekli"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum
örgütü" ibaresinden sonra "ve sendika yöneticileri" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum
örgütü" ibaresinden sonra "sendika temsilcileri" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - 4 üncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "Strateji
Geliştirme Kurulu" ibaresinin "Ar-Ge Kurulu" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "teşekkül
tarzı" ibaresinin "kuruluş şekli" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli
kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Haluk Koç |
Mehmet Yıldırım |
|
|
Antalya |
Samsun |
Kastamonu |
|
Mehmet Parlakyiğit |
Necati Uzdil |
Abdulaziz Yazar |
|
Kahramanmaraş |
Osmaniye |
Hatay |
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli
kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Haluk Koç |
Mehmet Yıldırım |
|
|
Antalya |
Samsun |
Kastamonu |
|
Mehmet Parlakyiğit |
Necati Uzdil |
Abdulaziz Yazar |
|
Kahramanmaraş |
Osmaniye |
Hatay |
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçenin okunmasını arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar"
başlıklı 27 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"Bu Kanunun
getirdiği sistemde, kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim anlayışına
geçmesi benimsenmiştir. Böylece, günlük sorunların çözülmesi ve geçmişin
denetlenmesi yaklaşımından geleceğin planlanması ve sonuç odaklı bir yönetim
yaklaşımına geçilmiş olacaktır. Bu amaçla, kurum ve kuruluşların stratejilerini
ve politikalarını geliştirmek; amaç ve hedeflerini, performans ölçütlerini ve
hizmet kalite standartlarını belirlemek; kurumun faaliyet sonuçlarını periyodik
olarak gözden geçirmek ve değerlendirmek; gerekli tedbirleri önermek üzere
Strateji Geliştirme Kurullarının kurulması öngörülmektedir.
Kurum ve kuruluşların
stratejileri ve politikaları, kurum içi ve dışı ilgili tüm tarafları kapsayacak
bir yaklaşım içinde iyi yönetişim ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktır. Bu
nedenle, kurul, bakanlık müsteşarının başkanlığında, bakanlık birimlerinin
yöneticilerinden oluşturulurken, çalışmalarında, konuyla ilgili bilim adamları,
uzman kişiler, kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri ve sivil toplum örgütlerinin
temsilcilerinden de yararlanacaktır.
Ayrıca, bu maddeyle,
Strateji Geliştirme Kurulu dışında, bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda
faaliyet alanıyla ilgili başka sürekli kurullar oluşturulmasına da imkân
tanınmaktadır."
349 sıra sayılı kanun tasarısının
27 nci maddesinde, bakanlıklarda, bakanlık stratejilerinin, amaç ve
politikalarının belirlenmesine, bakanlık hizmet ve teşkilatının
geliştirilmesine, bakanlık faaliyetlerinin performans sonuçlarının
değerlendirilmesine yardımcı olmak üzere Strateji Geliştirme Kurulu
oluşturulması öngörülmektedir. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal
ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını
planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul edilmiştir.
Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının hazırlanmasına,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına, değiştirilmesine ve
bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasların
kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanmaları nedeniyle hukukî güç kazandırılan planların, ekonomik,
sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda, yasa koyucuyu, önceden
ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı bir gerçektir.
Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen görevlerin kalkınma
planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.
Strateji Geliştirme
Kurullarının görevlerinin belirtildiği 27 nci maddenin birinci fıkrasında
sayılan görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi
kurulmamıştır. Madde, bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve
politikalarının kalkınma planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını
içeren bir düzenleme içermemektedir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi
hükmüne aykırılık taşıma noktasında tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını
göstermektedir. 27 nci madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları
kapsamadığından dolayı, özensiz hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En fazla
üyeye sahip kamu görevlileri sendikalarından KESK, Strateji Geliştirme Kuruluna
özel sektör kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri temsilcilerinin
çağrılabilmesine olanak tanıyan düzenlemeyi, özel sektörün bakanlıkların
strateji, amaç ve politikalarının belirlenmesinde etkinliğinin artırılması
amacına dönük bir düzenleme olduğu gerekçesiyle eleştirmektedir. Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının hazırlanma süreci düşünüldüğünde, bu eleştirinin
haklılığı ortaya çıkmaktadır. KESK ve Kamu-Sen gibi kamu görevlilerinin
tamamına yakınını temsil eden sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî
anlayışın 27 nci maddede belirtilen katılım mekanizmasına da yansımayacağını
kimse iddia edemez.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle tasarının 27 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli
kurullar" başlıklı 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç,
konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, gerekçenin okutulmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Strateji Geliştirme Kurulu ve diğer sürekli kurullar"
başlıklı 27 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"Bu kanunun
getirdiği sistemde, kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim anlayışına
geçmesi benimsenmiştir. Böylece, günlük sorunların çözülmesi ve geçmişin
denetlenmesi yaklaşımından geleceğin planlanması ve sonuç odaklı bir yönetim
yaklaşımına geçilmiş olacaktır. Bu amaçla, kurum ve kuruluşların stratejilerini
ve politikalarını geliştirmek; amaç ve hedeflerini, performans ölçütlerini ve
hizmet kalite standartlarını belirlemek; kurumun faaliyet sonuçlarını periyodik
olarak gözden geçirmek ve değerlendirmek; gerekli tedbirleri önermek üzere
Strateji Geliştirme Kurullarının kurulması öngörülmektedir.
Kurum ve kuruluşların
stratejileri ve politikaları, kurumiçi ve dışı ilgili tüm tarafları kapsayacak
bir yaklaşım içerisinde iyi yönetişim ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktır.
Bu nedenle, kurul, bakanlık müsteşarının başkanlığında, bakanlık birimlerinin
yöneticilerinden oluşturulurken; çalışmalarında konuyla ilgili bilim adamları,
uzman kişiler, kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri ve sivil toplum örgütlerinin
temsilcilerinden de yararlanacaktır.
Ayrıca, bu maddeyle,
Strateji Geliştirme Kurulu dışında, bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda
faaliyet alanıyla ilgili başka sürekli kurullar oluşturulmasına da imkân
tanınmaktadır."
349 sıra sayılı kanun tasarısının
27 nci maddesinde, bakanlıklarda, bakanlık stratejilerinin, amaç ve
politikalarının belirlenmesine, bakanlık hizmet ve teşkilatının
geliştirilmesine, bakanlık faaliyetlerinin performans sonuçlarının
değerlendirilmesine yardımcı olmak üzere Strateji Geliştirme Kurulu
oluşturulması öngörülmektedir. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal
ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını
planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul
edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının
hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına,
değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin
usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle, hukukî güç kazandırılan
planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda yasa
koyucuyu önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı
bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen
görevlerin kalkınma planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.
Strateji Geliştirme
Kurullarının görevlerinin belirtildiği 27 nci maddenin birinci fıkrasında
sayılan görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi
kurulmamıştır. Madde bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve
politikalarının kalkınma planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını
içeren bir düzenleme içermemektedir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi
hükmüne aykırılık taşıma noktasında tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını
göstermektedir. 27 nci madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları
kapsamadığından dolayı, özensiz hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En
fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikalarından KESK, Strateji Geliştirme
Kuruluna özel sektör kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri
temsilcilerinin çağrılabilmesine olanak tanıyan düzenlemeyi, özel sektörün
bakanlıkların strateji, amaç ve politikalarının belirlenmesinde etkinliğinin
artırılması amacına dönük bir düzenleme olduğu gerekçesiyle eleştirmektedir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının hazırlanma süreci düşünüldüğünde bu
eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. KESK ve Kamu-Sen gibi kamu görevlilerinin
tamamına yakınını temsil eden sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî
anlayışın 27 nci maddede belirtilen katılım mekanizmasına da yansımayacağını
kimse iddia edemez.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, tasarının 27 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "teşekkül
tarzı" ibaresinin "kuruluş şekli" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "Stratejik
Geliştirme Kurulu" ibaresinin "Ar-Ge Kurulu" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinde geçen "sivil toplum
örgütü" ibaresinden sonra "sendika temsilcileri" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Önerge gayet güzeldi; niçin geri çekiyorsun?
BAŞKAN - 27 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Hiyerarşik kademeler ve birim unvanları
MADDE 28.- Bakanlık merkez
ve taşra teşkilâtı ile bağlı ve ilgili kuruluşların hiyerarşik kademeleri ve
birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate
alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir:
a) Bakanlık merkez
teşkilâtında:
1. Müsteşarlık,
2. Genel Müdürlük,
Başkanlık, Daire Başkanlığı,
3. Müdürlük.
Taşra teşkilâtı olan
bakanlıklarda Genel Müdürlüklere bağlı olarak daire başkanlığı kurulabilir.
b) Bağlı kuruluşlarda:
Müsteşarlık şeklindeki
bağlı kuruluşlarda:
1. Müsteşarlık,
2. Genel Müdürlük, Daire
Başkanlığı,
3. Müdürlük.
Başkanlık şeklindeki
bağlı kuruluşlarda:
1. Başkanlık,
2. Daire Başkanlığı,
3. Müdürlük.
Genel Müdürlük şeklindeki
bağlı kuruluşlarda:
1. Genel Müdürlük,
2. Daire Başkanlığı,
3. Müdürlük.
c) Taşra teşkilâtı il
kuruluşlarında:
1. Vali,
2. İl Müdürlüğü,
3. Şube Müdürlüğü.
d) Taşra teşkilâtı ilçe
kuruluşlarında:
1. Kaymakam,
2. İlçe Müdürlüğü,
3. İhtiyaç duyulan
ilçelerde Şube Müdürlüğü.
e) Bölge kuruluşlarında:
1. Bölge Müdürlüğü,
2. Şube Müdürlüğü veya
Başmühendislik.
Dışişleri Bakanlığı,
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilâtı
Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili kuruluşlar bu maddede
öngörülen hiyerarşik kademe ve birim unvanlarına ilişkin hükümlere tabi değildir.
Bunların hiyerarşik kademe ve birim unvanları kuruluş kanunlarında düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Burdur Milletvekili Sayın
Kerim Özkan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 28 inci
maddesine göre, bakanlıkların ve taşra teşkilatlarının sıra dizini, basamakları
en altta, merkezde müdürlük, taşrada şube müdürlüğü olarak sonlanmaktadır.
Kamu örgütlenmesinde
müdürlükler, hizmetin en temel çalışmalarını yapan en önemli birimlerdir. Her
müdürlükte, birbiriyle ilişkili olsa bile, birbirinden tamamen ayrı görevler
yapılmaktadır. Bunların her birisi ayrı bir küme olarak bir şefin yönetiminde
çalışmakta, müdür ya da şube müdürü de bunlar arasındaki koordinasyon görevini
yürütmektedir. Bugünkü durumda şefler, kamu yönetiminin temel direkleridir; işi
asıl kotaran onlardır.
Tasarı, müdür ya da şube
müdürü altındaki tüm çalışanları tek bir kadro altında birleştirmekte; üst
yöneticileri, şefleri, yer değiştirmede,
memuriyete yeni başlamış kişiler düzeyine indirmesine olanak
vermektedir. Kamu yönetiminin bu isimsiz kahramanları üzerinde uygulanacak bu
esneklik, kamu yönetimini sarsacak bir önemde bulunmaktadır. Kesinlikle
yanlıştır. Bu tasarıyı ve bu maddeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Bu yasayla,
Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu, yeni bir adım atmaktadır; ancak, adım
atarken dikkatli olmayı öneriyorum; çünkü, bundan önce çıkardığınız yasalarda
hep tökezlediniz. Bunun için sizleri uyarıyorum; ama, her nedense, siz,
bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Unutmayın, bu geminin içinde bizler de
varız ve biz, beraber batmak istemiyoruz.
Çıkardığınız Eve Dönüş
Yasasında "içbarış sağlanarak dağdaki teröristler teslim olacak"
anlayışıyla yola çıktınız, dağdan inen olmadı; ama, cezaevlerindeki PKK,
Hizbullah ve Sivas katliamı sanıklarını serbest bıraktınız. Şehitlerin
kemikleri, yüreği yanan şehit yakınlarının içleri sızladı. Dağlarda yaz-kış
demeden pusuda yatan; kıldan, kandan yola çıkarak canları pahasına savaşan
Emniyet Teşkilatımızın, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın
morallerini bozdunuz. Ayrıca "ormanları satacağız, 25 milyar dolar gelir
toplayacağız" dediniz; günlerce Meclis gündemini meşgul ettiniz. Size yol
gösterdik, dinlemediniz "gelin, tarımsal amaçlı kullanılan orman köylüsünün
ekip biçtiği alanları kendilerine ücretsiz verelim, orman köylüsü doğduğu
topraklarda doysun" dedik, dinlemediniz. Ne oldu; Taslak ortada kaldı.
Acil eylem planı diye bir
belge sundunuz. Dünyayı ve Türkiye'yi yeniden keşfeder gibi davrandınız. Eylem
planınızda duble yol iddianız vardı, ne oldu; yağmur yağdı, kar yağdı, duble
yollar ilk yılında perişan oldu.
Yaptığınız hatalar
saymakla bitmez.
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın bakanlar ve Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri, kürsüye her
çıkışlarında, vatandaşın gündeminde bu yasanın olduğunu, bu yasayla Türkiye'nin
önünün açılacağını söylediler.
Değerli arkadaşlarım, bu
cumhuriyet, seksen yıldan bu yana, kurulu yasalarla yönetilmiş; barajlarını,
göletlerini, demiryollarını, deniz ve hava limanlarını, asma köprülerini, köy
yollarını, karayollarını, duble yollarını, tünellerini, kanalizasyonlarını,
içmesuyu şebekelerini, devlet üretme çiftliklerini, KİT'lerini bu yasalarla
yapmıştır ve hiç acizlenmemiştir. Şimdi siz ne yapıyorsunuz?.. Oynayamayan
gelin "yerim dar" dermiş, yeri genişletmişler, bu sefer "yenim
dar" demiş. Bu millet size hükümet olma görevi verdi; hiç âcizleşmeyin,
mazeret göstermeyin. Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını koruyan yasalar
elinizde; bu gemiyi yüzdürün, bahane göstermeyin; at sahibine göre kişner,
gereğini yapın.
Türkiye bu yasayı
bekliyormuş... Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin ifadesi. Bu doğru
değil arkadaşlar.
Bakın, bugünlerde seçim
bölgelerine gideceksiniz; köyleri, kasabaları, ilçelerinizi dolaşacaksınız. Bu
hafta çalışma olmasaydı, ben, Burdur'a gidiş gelişimin kırksekizincisini
gerçekleştirecektim. Çok dikkatli bir şekilde vatandaşlarımızı dinliyorum.
Gündemde neler var, bakın, iyice dinleyin, bilmiyorsanız not alın, seçim
bölgenize gittiğinizde bunlara göre hazırlanın: Dokunulmazlıkların
kaldırılması; temiz toplum, dürüst siyaset; doğrudan gelir desteği; paraların
hâlâ ikinci ve üçüncü dilimlerinin verilmeyişi...
AHMET KAMBUR (Tekirdağ) -
Verildi, verildi...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - ... ucuz yeşil mazot verileceğinin sözünün tutulmaması; Bağ-Kur,
SSK, Emekli Sandığı hizmetlerinin birleştirilmesinin bir türlü yapılamaması;
hastane kapılarında vatandaşlarımızın mağdur edilişi; taburcu olacak
hastalarımızın hastanelerde rehin kalışına göz yumulması; her gün artan
işsizler ordusu; üniversite mezunu olup hâlâ kahvehane köşelerinde bekleyen
öğrencilerimizin feryatları. İşsiz sayısı, hükümet olduğunuzdan bu yana 14 000
000'dan 15 000 000'a çıktı. Kahvehaneleri doldurmuş halk yığınları;
milletvekilleri gelse de 10-15 çay satabilsem diye bekleyen kahvehane
sahiplerinin beklentileri; üretmek isteyen, ekmek isteyen Türk köylüsünün
isyanları; pancar ekim alanlarının daraltılması, kotaların hâlâ kaldırılmaması;
geçtiğimiz yıl 200 kilo anason teslim ederken, bu yıl 150 kiloyla
sınırlandırılan anason üreticisinin öfkesi; geçen yıl ve bu yıl satılamayan ve
elde kalan, boynuzları 30-40 santime varan kurbanlık sahibi çobanların
perişanlığı ve kahrı. Ayrıca, bu kurbanlıklar sorunu, doğusundan batısına,
kuzeyinden güneyine kadar tüm ülkemizin sorunudur. İnşaat sektöründe demirin
kilosunun 500 000 liradan 800 000 liraya çıkmasıyla inşaatçılarımızın ve
müteahhitlerimizin durumları...
Geçtiğimiz yıl yemin
çuvalı 12 000 000, samanın kilosu 60 000 liraydı, sütün litresi 435 000
liraydı; şimdi, yemin çuvalı 23 000 000 lira, samanın kilosu 150 000 lira. Bu
artışa göre sütün litresinin 700 000 lira olması gerekirken, süt, bugün, 465
000 liradan satılmaktadır. Bunun neresinde güzellik?! Vatandaş burnundan
soluyor.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Bu kanunla ilgili mi bunlar?!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Hele hele, elma üreticisi... Burdur'da, Bucak'ta, Antalya'da,
Elmalı'da, Korkuteli'nde, Gömbe'de, Akçay'da, Denizli'de, Çivil'de, Niğde'de,
Amasya'da, Isparta'da, Eğridir'de, Gelendost'ta... Hepsini geziyorum
arkadaşlarım.
AHMET KAMBUR (Tekirdağ) -
Niye geldin?!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Soğukhava depoları ağızlarına kadar dolu; 400 000-450 000 liraya
alan satan yok; en kısa zamanda, kilo başına bir desteklemeyle ihracat
kapılarının açılmasını bekliyorlar. Ankaralı, İstanbullu, İzmirli, elmanın
kilosunu 1 000 000-1 500 000 liradan alamıyor, vatandaş ise 400 000-450 000
liraya satamıyor. Bu buluşmayı kim yapacak; elbette hükümet. Bu sorunun acilen
çözülmesi lazım değerli arkadaşlarım.
Burdur'da, Isparta'da,
Afyon'da, Denizli'de, haşhaş üreticisi kotadan mustarip. Haşhaşta kota
yoktu; sizin döneminizde bunu da
gördük.
BAŞKAN - Sayın Özkan,
Sayın Özkan, maddeyle ilgili ne zaman konuşacaksınız?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Geliyorum, geliyorum...
AHMET KAMBUR (Tekirdağ) -
Bitti... Bitti...
BAŞKAN - Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Ona da ambargo koydunuz. Gündemde bu maddeler yok diyor Sayın
Bakanım. Sayın Bakanımız, gündemde kamu yönetim yasası var diyor; gündemde
bunlar var.
Kahverengi tohumlu haşhaş
ektiriyorsunuz; birinin satışı 600 000 lira, diğerinin satışı 1 200 000 lira.
Sizler, köylümüzün kazanmasını, alınterinin para etmesini istemiyor musunuz?!
Karşılaşılan sorunlardan
birisi de, tarımsal amaçlı sulamalarda kullanılan enerji paraları.
Ektirilmeyen, ürettirilmeyen vatandaşlarımız enerji paralarını yatıramıyorlar;
10 milyarlık borç, katlanmış, 45-50 milyar olmuş. Bunu da ödemeleri mümkün değil,
bu yönde bir af bekliyorlar.
Seçimlerden önce
"IMF reçetelerine karşı duracağız, isteyen istediği, dilediği kadar
üretecek" dediniz, oy aldınız. Şimdi de vatandaşlarımızı oyalıyorsunuz.
Pancarda, tütünde, anasonda, haşhaşta kotalarınız devam ediyor. Seçim
bölgelerine gittiğinizde, zaten, vatandaşlarımız bunlar için sizden hesap
soracak; onların yüzüne nasıl bakacaksınız?!
Acil eylem planında, 15
000 kilometre duble yol yapacağız dediniz, Köy Hizmetlerinin araçlarını
karayollarında kullandınız; ama, 3-4 kilometrelik köy yollarını
asfaltlamadınız.
Yatırım hamlelerine
başlıyoruz, hızımıza yetişin, mazeret yok dediniz. Yarım kalan barajları,
göletleri, arıtmaları, okulları, camileri, yolları, köprüleri ele bile
almadınız.
Şu günlerde, Türk
işverenini, işçisini, esnafını perişan eden, iflasa sürükleyen, ayakkabıdan
oyuncağa, gözlükten halıya, televizyondan fotoğraf makinesine kadar 30 sektör,
Çin mallarının istilasına uğramıştır. Hükümet de bu duruma seyirci kalmıştır.
Ayrıca, vatandaşın
gündeminde, yurt dışından getirilen 4 000 ton mısır ticareti vardır.
Yine, vatandaşın
gündeminde, 70 puanla, 80 puanla Türkiye'nin her yerinde çalışmayı kabul eden;
ancak, Sağlık Bakanlığının sözleşmeli personel alımında, sıfır puanlıların işe
alınması nedeniyle, başarılı gençlerin hükümete güvensizliği vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bunların çözümünü yapamazsanız, inanın, yakanızdaki rozetle,
arabanızdaki Türkiye Büyük Millet Meclisi kartıyla, değil seçim bölgenizde,
Kızılay'ın cadde ve sokaklarında bile dolaşamayacaksınız.
Vatandaşların bizlere
olan güveni sarsılıyor; vatandaşlar bu yasayı beklemiyor, vatandaşlar bu yasayı
istemiyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Çok iyi fal bakıyorsun...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Bu yasaya karşı, toplumsal kitle örgütleri, sendikalar,
üniversiteler, toplantılar, yürüyüşler düzenliyor, pankartlar açılıyor. Değerli
arkadaşlarım, gelin, bu yasa tasarısını geri çekin, emekler boşa gitmesin.
Yasa tasarısı, dikey
örgütlenmedeki kademeyi azaltma iddiasını taşıyor; modern örgütlenme gibi güzel
gerekçeler öne sürülüyor; ama, bu maddedeki tek yenilik, şef kademesini
kaldırmaktır. Büyük bir iş yapmış gibi, ellerinizi kaldırıp indiriyorsunuz.
Şefleri, devlette...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
toparlar mısınız Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Devletin örgütlenmesine
sihirli bir el değmiş gibi, bürokrasi işlerlik mi kazanacak?! Unutmayın
arkadaşlar, şeflerin önemli ve etkin görevleri vardır. Bu yasayla, şefleri,
memuriyete yeni başlamış bir görevli gibi düşünmek, haklı bir düzenleme
olmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç şu: Bu yasayla, öyle -sizin gözü kapalı destekçiniz olan
ticarî medyanın dediği gibi- ilerici filan olmuyorsunuz. Zaten, o medyaya ve
destekçiniz köşe yazarlarına göre, Adalet ve Kalkınma Partisi ne yaparsa
iyidir; ama, vatandaş öyle demiyor. Devlete borcu olan medyanın siyasî iktidar
karşısında boynunun bükük olmasına şaşmamalı; siyasî iktidarı övecekler ki,
borçları ertelensin, işleri yürüsün. Bu medyanın övgüleriyle fazla da
heyecanlanıp yanlış adım atmayın; en zor gününüzde sizi yalnız bırakıp
kaçarlar, ortada kalırsınız; ama, biz, demokrasi adına, halk adına, yine,
burada sizlerle beraber oluruz.
Grubum adına, yasa
tasarısını geri çekmenizi öneriyor; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Amasya Milletvekili Hamza Albayrak; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Reformu Yasası Tasarısının 28 inci maddesiyle ilgili olarak, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, sizleri ve bizi izleyen
sevgili vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
349 sıra sayılı yasa
tasarısının hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarıyla ilgili yeniden
düzenlemenin, yapılanmanın yapıldığı İkinci Kısım, Birinci Bölümde yer alan 28
inci maddenin birinci fıkrasında, bakanlık merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı
ile ilgili ve bağlı kuruluşların hiyerarşik kademeleri ile birim unvanları
yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle; merkez teşkilatında, müsteşarlık,
genel müdürlük, başkanlık, daire başkanlığı ve şube müdürlüğü; bağlı
kuruluşlarda ise, müsteşarlık olarak bağlı kuruluşlar, başkanlık olarak bağlı
kuruluşlar, genel müdürlük olarak bağlı kuruluşlar olmak üzere üçe ayrılmış;
müsteşarlık olarak Başbakanlığa bağlı olan kuruluşlarda, yine, müsteşarlık,
genel müdürlük, daire başkanlığı ve şube müdürlüğü; başkanlık şeklinde
düzenlenen bağlı kuruluşlarda da, yine, başkanlık, daire başkanlığı, şube
müdürlüğü; genel müdürlük olarak bakanlığa bağlı olan kuruluşlarda ise, genel
müdürlük, daire başkanlığı, şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenme biçimi bu
yasa tasarısıyla getirilmekte olup; teşkilatlanmayla ilgili olarak yapılan yeni
düzenlemede ise, illerde, valilik, il müdürlüğü, şube müdürlüğü; ilçelerde,
kaymakamlık, ilçe müdürlüğü; bölge teşkilatı olarak yapılan yeni düzenlemede
ise, bölge müdürlüğü, şube müdürlüğü şeklinde bir örgütlenme biçimi
getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yeniden yapılanmayla kamu yönetiminin dikey yapılanmasında,
özellikle bakanlıklarda, hiyerarşik kademeler norm tespitten uzak olup, yönetim
biliminde, yönetim gurularının az gelişmiş ülkelerle ilgili tespiti aynen
şudur: "Az gelişmiş ülkelerin kamu dairelerinde, yönetimlerinde,
kızılderiliden çok reis vardır, şef vardır." Bu tabirle ifade edilir.
Değerli arkadaşlar,
hakikaten, bizim kamu yönetimimizdeki mevcut duruma baktığımızda, dikey
yapılanmadan kaynaklanan, sayılamayacak kadar hiyerarşik kademeler, yine,
sayılamayacak kadar unvanlar vardır. Türkiye, bu katı, hantal bürokratik
yapıdan kurtulup, demokratik yapıya bir an önce kavuşmalıdır. Türkiye, şeffaf,
saydam, katılımcı, özgürlükçü yapıya bir an önce kavuşmalıdır; ancak, bu
demokratik yapı, günümüzde olduğu gibi, yönetilen demokrasi değil, yöneten
demokrasi olmalıdır. İşte bu yasa tasarısının kanunlaşmasıyla kamu yönetiminde
yeniden yapılanma gündeme gelecek, realize edilecek.
Bütçemizde batık
bankalardan sonra en büyük pay, takdir edersiniz ki personel giderleriyle
ilgilidir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ne ilgisi var?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Evet efendim, ilgisi var. Şu anda batık bankalar nedeniyle...
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Onlar hiç iş yapmıyor mu? Bedava mı çalıştırıyoruz?
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- ...Türkiye, kamu bankalarının zararı nedeniyle, 83 milyar dolar zararı, bizim
çocuklarımızın geleceğini çalarak ödemek durumundadır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ne insafsız adamlarsınız siz yahu!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- 2004 yılı yatırım programımıza baktığımızda, şahsen benim seçim bölgem olan
Amasya'da kamu yatırım payı 16 trilyon 60 milyardır Sayın Başkanım. Eğer bu
talan olmasaydı...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Mısırdan bahset, pirinçten bahset, bulgurdan bahset. Vurgun, talan orada,
onlardan bahset.
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen...
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- ...bu yolsuzluk, usulsüzlük olmasaydı, Türkiye'nin 81 vilayetine bu milyar
dolarları paylaştırdığınızda, il başına en az 1 milyar dolar kamu yatırım
payının düştüğünü görecektiniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hem ilahi doktrinlerin hem de kişisel doktrinlerin müşterek
özelliği şudur...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
toparlar mısınız.
Buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Her iki doktriner
düşüncede de olumsal gelişmelere karşı çıkanlar, olumsuzluktan nemalananlar
olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, AK Parti olarak asla yanlışa
şirin gözükmek için doğrudan taviz vermeyeceğiz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Özellikle şunun altını
çizmek istiyorum: Bu yasa tasarısının kanunlaşmasıyla, hiçbir işçi vatandaşımız
endişeye kapılmasın, bunlar asla mağdur edilmeyecektir, Köy Hizmetleri
çalışanları da başta olmak üzere, bunlar sadece kurum değişikliği yapılarak
özel idareye bağlanacaktır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Özelleştirmede ne oldu? İşten atılanlara ne oldu? Mağdurdan bahsediyorsun...
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Burada, elbette ki, sivil toplum kuruluşları içerisinde yer alan sendikalar,
sendikal sözleşmelerini tek merkezde değil, iller, valiler bazında
gerçekleştireceklerdir.
Değerli arkadaşlar,
önemli yönetim bilimcilerinden Profesör Peter Draker'ın bir tespitini sizlerle
paylaşmak istiyorum. "En ideal yönetim biçimi konsensüstür" diyor.
Konsensüsün özelliği, bilgililerin ilgili, ilgililerin de bilgili olmasından
dolayı, bilenlerin bilmeyenleri ikna etmesidir. Bu konsensüs, inşallah, doğruya
taraf olma noktasında, hepimizce gerçekleştirilecek.
Mustafa Kemal Atatürk'ün
"mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır" diyerek altını
çizdiği gibi, aklıselim sahipleri, mesuliyetini müdrik insanlar asla umutsuz
değildirler. (AK Parti sıralarından alkışlar) Mesuliyetini müdrik insanlar,
kendilerine verilen ruhsatı, şartlar oluşmadan, olumsuz şekilde kullanamazlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Albayrak,
toparlar mısınız.
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Sayın Başkanım, toparlıyorum.
Gerçekten, bir
milletvekili olarak çok üzülüyorum. Şu Millet Meclisi çatısı altında
çalışmalarımıza bakıyorum; İçtüzüğün, Anayasanın vermiş olduğu ruhsat,
maalesef, şartlar oluşmadan kullanılıyor ve aziz milletimizin bizden beklediği
hizmetler sekteye uğratılıyor.
BAŞKAN - Sayın
Albayrak...
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, tasvip etmediğimiz kıtalararası savaş bile üç günde
bitiyor, üç günde; ama, biz, bir yasa tasarısını iki haftadır
kanunlaştıramadık. Bunu, bizi izleyenlere nasıl izah edeceğiz?!
BAŞKAN - Sayın
Albayrak...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sizin yerinize parmak mı kaldıralım?!
HAMZA ALBAYRAK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Bu yasanın 28 inci
maddesinin hayırlı ve uğurlu olması dilek ve temennisiyle, hepinize saygı ve
selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Albayrak.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Enver Öktem; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, çok düşündüm
taşındım, size laf anlatmayı beceremedik...
BAŞKAN - Sayın Öktem,
konuyla ilgili konuşur musunuz.Lütfen.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Ya biz beceremiyoruz, ya siz laf anlamayı bilmiyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Sen önce konuşma üslubuna dikkat et; ne biçim konuşuyorsun! İşin gücün
provokatörlük.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Dolayısıyla, bugüne kadarki tüm uygulamalarınızla halkın beklentilerine ters
davranışlar içerisindesiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler) Bütün
konuşmalarımı keserek, kürsü özgürlüğümü de kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Sayın
Başbakan, Kıbrıs konusunda da basına sansür uyguladı. Anlaşılıyor ki, bir
taraftan, halkı açlığa mahkûm edip, özgürlüklerini kısıtlamak gibi bir yol
seçeceksiniz; bir taraftan da, ulusal çıkarlarımız adına basına sansür
uygulamaya çalışıyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi, burada Cumhuriyet Halk
Partilileri de konuşturmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
Bu anlamda, sizi protesto
etmek için, şu andan itibaren, konuşmama hakkımı kullanıyorum. Siz ağzımıza
kilit vurmak istiyorsunuz, bunu da halka göstermek için ben ağzıma kilit
vuruyorum.
(İzmir Milletvekili Enver
Öktem, üzerinde "özgürlük istiyoruz" yazılı bir bandı kendi ağzına yapıştırdı)
(AK Parti sıralarından alkışlar[!]; CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) -
Kürsü özgürlüğü, size hakaret hakkını vermez. Burası şov makamı değildir. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen ama...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Konuşuyor bağırıyorsunuz, susuyor yine bağırıyorsunuz; anlamadım
ki bu işi; yeter be! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkanım, söz hakkı bitti.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - 2 dakika daha eksüre kullanma hakkı var Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsü, şov kürsüsü değildir.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
süresi bittikten sonra...
EYÜP FATSA (Ordu) -
Söyleyeceği bir şey varsa, dağarcığında bir şey varsa hodri meydan; ne
istiyorlarsa konuşsunlar. Kimse onların sesini kısmadı burada. (AK Parti sıralarından
"Sayın Başkan, müdahale edin" sesleri; CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
kürsü, hatip kürsüsüdür. Eğer, hatip konuşmayacaksa kürsüye çıkmaz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - 2 dakika daha süren var; eksüre hakkını da kullan.
MUSTAFA BAŞ
(İstanbul) - Sadece bir üyenin
bantlaması yetmez ki, hepsinin bantlaması lazım.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Öktem, eksüre hakkını da kullan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... (Gürültüler)
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Arkadaşlar, hepiniz bantlayın, bir üye yetmez ki!.. (AK Parti sıralarından
"Doğru... Bravo" sesleri, alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Konuşuyor bağırıyorsunuz, konuşmuyor bağırıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yerlerinize oturur musunuz. Karar vereceğiz.
FEHMİ ÖZTÜNÇ (Hakkâri ) -
Neye karar vereceğiz?
BAŞKAN - Öncelikle, sayın
milletvekillerini susmaya davet ediyorum.
Sayın Öktem, orası hatip
kürsüsüdür; eğer, hatip konuşacaksa çıkabilir oraya. Oturur musunuz Sayın
Öktem. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, böyle bir şova izin veremezsiniz.
BAŞKAN - Birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.41
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan her sayın milletvekili,
konuşmak için kürsüye gelir ve kürsüde, meşru zeminler içerisinde istediği her
şeyi konuşabilir, söyleyebilir; ancak, şunu, her sayın milletvekilinin bilmesi
gerekir ki, kürsü konuşmak içindir, kürsüde konuşmanın haricinde hiçbir eylem
yapılamaz, buna da müsaade edilemez.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca
yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların
gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük
içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de
korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî
ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin
korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir
anlayış ile işbirliği ve koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul,
saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve
e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 28 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Hüseyin Ekmekçioğlu |
Muharrem Kılıç |
|
Samsun |
Antalya |
Malatya |
|
Haşim Oral |
Yakup Kepenek |
|
|
Denizli |
Ankara |
|
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Topuz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır;
önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk kamu yönetiminin en
çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin çok olduğu,
dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda hiyerarşik kademe
oluştuğu; bu durumun, kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve
işlemlerin yavaş yürütülmesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunlarının
çıkmasına yol açtığı; modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara
ihtiyaç duyulmakta olduğu, bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademelerin en aza
indiği, iş ve işlemlerin yapılma sürecinin kısaldığı; bu düşünceden hareketle,
maddeyle, hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edildiği; farklı
düzeylerdeki idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlendiği;
bakanlık merkez teşkilatında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki
daire başkanlıklarının kaldırıldığı, sadece taşra teşkilatı kurabilen
bakanlıklar bakımından gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin
verildiği...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Soruyu sor!
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Madde gerekçesini okuyorsun!
AHMET IŞIK (Konya) -
...kurum ve kuruluşun özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilâtlanma
modeli ve hiyerarşik kademelere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı,
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî istihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar...
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın
Başkan, madde gerekçesini okuyor; niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, her soru sormak isteyen arkadaşımız aynı şeyi yapmaktadır.
Milletvekillerimiz burada defalarca uyarıldı.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Soru sorsun!
AHMET IŞIK (Konya) - Müsaade eder misiniz... İstediğim
soruyu ben kendim sorayım. Müsaade eder misiniz...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - ...kurum ve kuruluşların özelliğinden
dolayı maddede öngörülen teşkilatlanma modeli ve hiyerarşik kademelere uygun
düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı...
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, niye soru sormuyor?
BAŞKAN - Defalarca müdahale edildi sayın milletvekilleri.
Her sayın milletvekilimiz soru sorarken aynı şeyi yapmaktadır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bu kadar yapmayın Sayın Başkan,
bu kadar yapmayın!..
AHMET IŞIK (Konya) - ...Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar bu
maddede öngörülen...
BAŞKAN - Sayın Işık, soru sorar mısınız...
AHMET IŞIK (Konya) - Soruyla bütünlük içerisinde olduğu
için; tamamlıyorum efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) - Soruya gelecek!..
AHMET IŞIK (Konya) - ...hiyerarşik kademe ve unvanlara
ilişkin hükümlerden istisna tutulduğu; bu kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe
ve unvanları bu kanundaki temel yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş
kanunlarında düzenlendiği, tasarıda yer almaktadır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Maddeyi oku şimdi, maddeyi!..
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Bakanım, Dışişleri Bakanlığı,
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı ve Emniyet Müdürlüğü gibi kuruluşlar 28 inci maddeden niçin
istisna tutulmaktadır? Sorumun birincisi bu.
İkinci sorum: 28 inci maddeyle yapılan düzenlemede genel
müdür yardımcılığı bulunmamaktadır. Halen bu kadrolarda görev yapan kamu
görevlilerinin durumu kanunun yasalaşmasından sonra ne olacaktır?
Son sorum: Bakanlıklarda müsteşar yardımcılığı kadroları
kaldırılmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, çok net bir soru sormak istiyorum size.
Eminim, arkadaşlarım da bu sorumdan yararlanacaktır.
İki tane il düşünüyoruz; birisi İzmir, birisi Bitlis. Her
iki ilde çalışan işçilerin toplusözleşmelerini valiler, mülkî idare amirleri
veya yetkili kılınan kişiler yapacaktır. Aynı işkolunda çalışan, aynı sendikaya
bağlı işçilerin aralarındaki ücret dengesi nasıl sağlanacaktır? Bir.
Her iki ildeki gelirler farklı olacağı için, Bitlis gibi
veya Mardin gibi, bir Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki alınacak ücret İzmir'e
göre olacaksa, bu, o yöre insanıyla bir uçurum yaratmayacak mıdır veyahut
oradaki insanlar daha az maaş alacaksa, bu, bir dengesizlik getirmeyecek midir
mevcut koşullarda olduğu gibi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Dün, Adalet ve Kalkınma
Partisinden Sayın Ayhan Zeynep Tekin'in güzel bir konuşması oldu. Sayın Tekin,
aynen şunu söylüyor: "Şunu söylemeden edemeyeceğim: Ulu Önder Atatürk'ün
kurduğu cumhuriyete en az sizler kadar sahibiz ve sonsuza dek de sahip
olacağız.
Siz, belki, dilinizle ikrar ediyorsunuz cumhuriyeti; ama,
biz, yüreğimizde yaşıyoruz.
Ben, bir asker çocuğu olarak, Karboğazı'nın tepelerinde
şalvarıyla düşmanın yolunu şaşırtan Fatma'nın akrabası olarak, bütün
arkadaşlarımın da en az benim kadar cumhuriyete sahip olduğunu bilmek
istiyorum.
Bu konuda bizi bir daha incitmemenizi temenni ediyor,
hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum."
Bu anlatımın altına, sanıyorum, Parlamentoda bulunan 550
milletvekilimiz itirazsız imza atarlar; ama, bizim anlayamadığımız şu ve bu
soruyu Sayın Bakana yöneltmek istiyorum. Sayın Bakanım "halk için ve halk
adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için
çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür" diyen adamı,
nasıl olur da Başbakanlık Müsteşarlığına getirirsiniz? Cumhuriyete bağlıyız
diyen ve en az bizim kadar cumhuriyete bağlı olduğunu söyleyen Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri, nasıl oluyor da "halk için ve halk adına
yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında bizim için çok fazla
bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür" diyen insanın arkasına
takılıyorlar? İşte, bizim aklımızın almadığı soru bu.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Meclis İçtüzüğünün ilgili maddesi, maddeler üzerinde
milletvekillerine soru sorma hakkı tanırken gerekçesi şudur: O maddenin daha
iyi anlaşılmasını sağlayıcı sorular sorulacak ve ilgili Bakan da, o maddenin
daha iyi anlaşılması için cevaplar verecektir. Şimdi, muhalefet partisine
mensup arkadaşlarımızın sorularını hep birlikte dinledik; Allahaşkına, maddeyle
ne ilgisi vardı?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İlgili sorulara ne zaman cevap
verdiniz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Şimdi, biraz önce Grup adına konuşan Sayın Özkan -görüşmekte
olduğumuz, bakanlık ve kuruluşlara ait hiyerarşik kademeleri düzenleyen bir
maddedir- çıktı, bir tek cümle söyledi: "Bu maddeyi kabul etmemiz mümkün
değildir." Niçin değildir? Asıl verilmesi gereken cevap, bu "niçin
değildir"e verilecek olan cevaptır.
Şimdi, ne oluyor; bakanlık merkez teşkilatında müsteşarlık
olacak. Şu andaki yasaya göre, 3046'ya göre "müsteşarlığın altında genel
müdürlük, kurul başkanlığı, daire başkanlığı olmayacak" deniliyor.
Siz, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, bu doğru mu değil
mi? Eğer eksikse, eksiğini söyleyin; fazlaysa, fazlasını söyleyin. Eğer bir
yasalaşma faaliyetine, Anamuhalefet Partisi olarak katkı sağlamak istiyorsanız,
maddeyle ilgili eleştirileriniz varsa, eksikler varsa, fazlalar varsa, bunları
söyleyin; muhalefet bunu gerektirir. Ama, siz, söyleyeceğiniz bir şey olmadığı
için, buraya çıkıyorsunuz şov yapıyorsunuz, ağzınıza bant yapıştırıyorsunuz ve
"iktidar bizim ağzımıza kilit vurdu" diyorsunuz.
Bizim geleneğimizde ve geçmişimizde kilit yoktur; ama,
Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinde kilit vardır; nerelere vurulduğunu da tüm
millet bilmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Bakan, bu, ne demek?! Ne
söylüyorsun?!. Ayıp değil mi!.. Ne kilidi?!.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Ne demek istediğimi, bizi televizyonları başında izleyen
vatandaşlarımız gayet iyi biliyorlar. Bizim geleneğimizde kilit yok; ama,
sizinkinde var.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sizin geleneğinizde şeriat var,
Hizbullah var.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sizin geçmişinizde Sivas var,
Sivas!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım... (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oturur musunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Bakın, bu ülkede kitap yazan insanlar, düşüncesini açıklayan
insanlar, daha düne kadar cezaevine girerdi ve yasak kitaplar bu ülkede
yakılırdı; ama, birkaç aydır artık yakılmıyor; çünkü, AK Parti iktidardadır.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Ama, birkaç yıldır insanlar yakılıyor Bakan, insanlar yakılıyor!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oturur musunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O nedenle, bu ülkede, bir yıldır,
özgürlüklerin sınırları genişlemiştir, standartlar yükseltilmiştir. Buraya
çıkıp, ağzına bant vurmak, sadece şovdur. (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakan, Sivas'ta adamlar yakılıyor. Sivas'ta adamlar yakılıyor. Kitaplar
yakılmıyor; ama, adamlar yakılıyor; ne konuşuyorsun sen orada?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, lütfen, yerinize oturur musunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O nedenle, eğer, yasama organı olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama faaliyetlerine katkı sağlamak istiyorsa,
lütfen, maddelerle ilgili konuşun; maddelerin eksiğini, fazlasını ifade edin,
söyleyin. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sivas'ta adamlar yakılıyor, adamlar!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, başka yapacağınız bir şey yok.
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bakan sorulara cevap versin, sorulara!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sivas'ta yaktığın adamları konuş!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Başka yapabileceğiniz bir şey yok;
sözü olan çıkar, söyler. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler))
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Diri diri insanları yaktığınızı unuttunuz mu?!
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sizin Müslümanlığınız, adam yakma Müslümanlığı mı?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Onları konuş, onları!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sisteme zarar veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, sorulara vereceğim
cevap bundan ibarettir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Bakana bak, bakana! Ayıp, Ayıp!
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen ama...
Sayın milletvekilleri...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sorulara cevap versin!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sivas'ı konuş, Sivas'ı! Sivas'ta yanan adamları konuş!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, diğer sorulara yazılı
cevap vereceğim.
BAŞKAN - Birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.58
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.13
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Madde üzerindeki soru ve
cevap işlemi tamamlanmıştı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Topuz.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, biraz evvel burada cereyan eden olumsuz gelişmeler karşısında,
Sayın Bakanın, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik de ağır itham taşıyan ifadeler
kullanmış olması nedeniyle söz istiyorum. Amacım, gerginliği tırmandırmak
değildir; size de yardımcı olmak ve gerginliği yatıştırmaktır; ama, cevabı verilmeyen
konular geride kalacak olursa -istemem ama- gerginlik devam eder. Bunu önlemek
için, bize yapılan haksız saldırıya nezaket çerçevesi içinde cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Topuz, söz
vereceğim.
Biraz önce, burada
gerginlik yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir daha bu
gerginliğin yaşanmaması için, hem Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekillerinden hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekillerinden hem
de sayın milletvekillerinden... (CHP sıralarından "Bakandan,
Bakandan" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Önce Bakandan!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... Yapmayın...
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarını engelleyici konuşma yapmadan ve yeni tartışmalara
sebep olmamak şartıyla; buyurun Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin'in Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi en içten duygularımla ve
saygılarımla selamlıyorum.
Biraz önce yaşadığımız
olumsuz olaylardan ders çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı dolayısıyla burada yapılan tartışmalar hem iktidar için hem
muhalefet için, İçtüzüğün kendisine verdiği bütün imkânları kullanarak
düşüncelerini ortaya koymak açısından etkili, geniş bir platform halinde
sürdürülüyor. Bunun bir temel nedeni var, bu tartışmaların bu kadar geniş bir
çerçevede yapılmış olmasının bir temel sebebi var. Bu sebep, bu tasarının
yeteri kadar tartışılmadan, olgunlaştırılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Genel Kuruluna getirilmiş olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, bugüne kadar bu Mecliste
görüştüğümüz ve bazen hep beraber oluşturduğumuz tasarıların hepsinden farklı,
hepsinden önemli, geleceğimizle ilgili çok önemli belirlemeler yapan bir
tasarı. Gönül isterdi ki, bu tasarı, Meclis gündemine, Genel Kurul gündemine
gelmeden önce, komisyonlarda altkomisyonlara aktarılsın, altkomisyonlarda bu
tasarıyla ilgili bütün tarafları dinlemeye imkân veren geniş bir tartışma
süreci yaşansın, bu kadar önemli bir tasarının hepimizin katkılarıyla,
toplumumuzun istediği bir çerçevede oluşturulması sağlansın; ama, bu yapılamadı.
Hem İktidar Partisi hem Anamuhalefet Partisi, geçerli oylara
göre, toplumumuzun ancak yüzde 55 civarında bir bölümünü temsil ediyor. Oysa,
toplumumuzun bizim dışımızdaki kesimleri var; onları da çok yakından
ilgilendiren ve geleceğe dönük belirlemeler yapan bu tasarının, toplumun bütün
ilgili kesimlerinin katılımıyla, önerilerini dikkate alan ve bir uzlaşmaya
dayanan biçimde getirilmesi gerekirdi.
Arkadaşlarım sırası geldiğinde söylediler, Türk Ceza
Kanununa ilişkin düzenleme, şu sırada ilgili komisyonun altkomisyonunda
görüşülüyor. Aylardan beri görüşülmesi devam ediyor; neden; hem iktidar hem
muhalefet hem de o yasayla ilgili bütün toplumsal kurumlar, kuruluşlar
düşüncelerini oraya yansıtıyor; tasarı, geldiğinden çok farklı bir şekilde
oluşturularak, Yüce Meclisin önüne getirilmeye hazırlanıyor. Şimdi görüştüğümüz
bu tasarı, o tasarıdan daha mı az önemli değerli arkadaşlarım?!. Bütün mesele,
bu tasarının yeteri kadar tartışılmamış olmasından kaynaklanıyor.
Vaktinizi fazla almak istemiyorum; ama, bilesiniz ki, bu
tasarının burada görüşülmesi sırasında, bu söylediğim nedenlerle, hem
Anamuhalefet Partisi milletvekilleri hem de İktidar Partisi milletvekilleri,
tasarıyı, bütün ayrıntılarıyla, boyutlarıyla değerlendirme hakkını kullanmak
isteyeceklerdir; bunu yapıyorlar; soru soruyorlar, maddeler üzerinde söz alıp
konuşuyorlar, geniş bir tartışma yapılıyor. Elbette, bu kadar uzun süren ve
saat 14.00'ten 24.00'e kadar sürekli çalışmayı öngören yoğun bir tartışma
içerisinde, zaman zaman, arkadaşlarımızın sinirleri gerilebiliyor ve
tartışmalar, hiçbirimizin istemediği ölçülerde gerginliklere de taşınabiliyor.
Sayın Başkanın ifade ettiği gibi, her iki partinin grup yöneticileri, bu
gerginlikleri azaltmak için çaba sarf ediyorlar; bundan sonra, daha da çok çaba
sarf etmeleri gerekir.
Burada, tartışmanın ortaya çıkması ve bir üzücü olayın
cereyan etmiş olması, sanıyorum, Sayın Başbakan Yardımcımızın, sinirlerine
hâkim olamayarak, bir ölçüde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu ağır bir şekilde
tahrik eden bir konuşma yapmış olmasından kaynaklanıyor. Sayın Başbakan
Yardımcısı, Cumhuriyet Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Bakanıdır; bizim de
Bakanımızdır, bizim de Başbakan Yardımcımızdır. Milletvekilleri, burada, belki,
sinirlerine hâkim olamayarak, gerginliğe neden olabilirler; ama, Cumhuriyet
Hükümetinin bir Sayın Bakanının, gerginlik yaratmak için, bir ölçüde, bir grubu
ağır bir şekilde tahrik edecek tarzda bir üslup kullanmasını, doğrusu, uygun
bulmadığımı, bunu bir Sayın Bakana yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu üslup, sadece, Cumhuriyet Halk
Partisine karşı yapılmış bir tahrik değildir; bu üslup, Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı bir tahriktir. Bir Sayın Bakanın, sadece bir partiyi değil,
böyle bir ağır itham yaparak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her iki partinin
milletvekillerinin sinirlerinin gerilmesine neden olmak suretiyle, bence çok
önemli bir yanlış yapmıştır; sadece bizden değil, Meclisin tümünden özür
dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi için sarf ettiği
sözleri, burada, ayrıntılı bir şekilde yanıtlamak istemiyorum; ama, eğer,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, bizler milletvekili olarak,
Sayın Mehmet Ali Şahin de Başbakan Yardımcısı olarak bulunuyorsa, bunu,
Cumhuriyet Halk Partisine de bir ölçüde medyun olduğunu hatırlaması gerekir.
Cumhuriyeti kuran bir partiye, demokrasiyi getiren bir partiye, özgürlükleri
getiren bir partiye, geçmişe dönük olarak, bugünün koşullarında bakıp suçlama
yapmak, belki bazı milletvekillerine yakışır; ama, Başbakan Yardımcısına
yakışmaz. Biz, Türkiye'yi nereden aldık, nereye getirdik, hangi durumdan nereye
taşınmasına sebep olduk, bunu Sayın Bakanın hatırlaması gerekir.
BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Topuz.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi
şereflerle doludur, bundan sonra da dolu olacaktır. Birbirimizi bu şekilde
karalayarak, eğer demokrasiyi geliştirebileceğimizi zannediyorsak, hayal
ederiz.
Sayın Bakanın Meclisten
özür dilemesi yolundaki önerimi tekrarlıyorum. Böyle bir özür dilemenin, bu
Mecliste, bundan sonra sürdürülecek tartışmalarda, görüşmelerde gerginliği
önleyeceğine inanıyorum. Aksi takdirde, bu gerginliği önlemek için, bizim
gücümüz de belki yetmemiş olabilir.
Hepinize teşekkür
ediyorum beni dinlediğiniz için.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Topuz.
Açıklama yapacak mısınız
Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, hangi konuda?..
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım... (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan özür dilemeyecek mi efendim?
BAŞKAN - ... sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bakan özür dilesin!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan özür dilemeyecek mi?
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın
Grup Başkanvekilimiz konuşmayı yapmıştır...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bakan özür dilesin!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ben kimseye hakaret etmedim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ettiniz.
BAŞKAN - ...sayın
milletvekilleri bu konuyla ilgili gerekli ikazları almışlardır. (CHP
sıralarından "özür dilesin" sesleri)
İlk önergeyi
okutuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisine hakaret ettiniz; bu kadar açık!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hakaret etmedim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanın özür dilemesi gerekir...
BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinin sonuna aşağıdaki f)
bendinin eklenmesini arz ederim. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Meclisi böyle yürütemezsiniz...
BAŞKAN - Sayın Koç...
Sayın milletvekilleri...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakan özür dilemek zorundadır.
BAŞKAN - Sayın Bakana
soru soruldu, soru işlemi bittikten sonra...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Arkadaşımız gayet yapıcı bir konuşma yaptı. Bu Meclisin salim çalışması için bu
şarttır.
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın
Bakana söz vereceğim; ancak, soru soruldu, soru işlemi bitsin, sonra, Sayın
Bakana söz vereceğim. Önerge işlemi bitsin, ondan sonra Sayın Bakana söz
vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Soru
sorma işlemi bitti.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara)
- Şimdi cevap versin.
BAŞKAN - Önerge işlemi
başladı sayın milletvekili.
Sayın milletvekilleri,
burada uygulanan bir İçtüzük var; önerge okunmaya başlandı, önerge işlemi
bitsin söz vereceğim diyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkanvekilimiz
çok açık izah etti, çok yapıcı bir konuşma yapt, bu gerginliği azaltacak
boyutları kürsüye taşıdı; bu olgunluğa karşı Bakanın da olgunluk göstermesi
gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Koç, önerge işlemini başlatmadan önce...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye dinler misiniz Sayın Koç. Bir saniye
dinleyin.
HALUK KOÇ (Samsun) - Dinliyorum ama, Bakanın özür dilemesi
lazım.
BAŞKAN - Önerge işlemini başlatmadan önce, ben, Sayın Bakana
"açıklama yapacak mısınız" diye sordum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yapsın...
BAŞKAN - Bir saniye bir dinleyin... Lütfen... Dinleme
zahmetinde bulunun. Biz, saatlerce burada sizi dinliyoruz. Lütfen ama Sayın
Koç!..
Sayın Bakan, açıklamada bulunmayacağını söyledi. Ben, Başkan
olarak Sayın Bakanı açıklama yapmaya zorlayamam. İçtüzük bana böyle bir yetkiyi
vermemiş. Şimdi de diyorum ki...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önce, Sayın Bakan özür dileyecek.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Bakanın özür dilemesini
istiyorum.
BAŞKAN - ...önerge işlemi bittikten sonra Sayın Bakan konuşacak,
söz vereceğim. Daha bunu tartışmanın bir anlamı var mı...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, önerge
işleminden önce özür dilesin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyelim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, bizim
Partimizin geçmişine hakaret etmiştir. Bu çalışmanın sağlıklı yürütülmesi
mümkün değil.
BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:
f) Nüfusu 10 000'i geçen beldelerde ilçeler gibi örgüt
kurulur.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28
inci maddesinde geçen "b) Bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra
"ve ilgili kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28
inci maddesinde geçen "müdürlük" ibaresinden sonra "şeflik"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28
inci maddesinde geçen "3. Müdürlük" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı yasa tasarısının İkinci Kısım Birinci Bölüm "Hiyerarşik
kademeler ve birim unvanları" başlıklı 28 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
"Bakanlık merkez,
bağlı ve ilgili kuruluşları ile taşra teşkilatının, hiyerarşik kademeleri ve
birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate
alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir."
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar"
başlıklı 28 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Muharrem Kılıç |
|
Samsun |
Antalya |
Malatya |
|
Haşim Oral |
Yakup Kepenek |
Orhan Ziya Diren |
|
Denizli |
Ankara |
Tokat |
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar"
başlıklı 28 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk Koç |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Muharrem Kılıç |
|
Samsun |
Antalya |
Malatya |
|
Haşim Oral |
Yakup Kepenek |
Orhan Ziya Diren |
|
Denizli |
Ankara |
Tokat |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, gerekçeyi okutunuz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı Kanun
Tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Türk kamu
yönetiminin en çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin
çokluğudur. Dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda (bir
bakanlık örgüt yapısında dokuz basamak) hiyerarşik kademe oluşmuştur. Bu durum,
kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve işlemlerin yavaş
yürümesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunları çıkmasına yol
açmıştır. Modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademeler en aza inmekte, iş
ve işlemlerin yapılma süreci kısalmaktadır. Bu düşünceden hareketle madde ile
hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edilmiş, farklı düzeylerdeki
idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlenmiştir.
Bakanlık merkez
teşkilâtında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki daire
başkanlıkları kaldırılmış, sadece taşra teşkilâtı kurabilen bakanlıklar
bakımından gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin verilmiştir.
Kurum veya kuruluşun
özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilâtlanma modeli ve hiyerarşik kademlere uygun düşmeyecek
olan Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili kuruluşlar bu maddede öngörülen
hiyerarşik kademe ve unvanlara ilişkin hükümlerden istisna tutulmuştur. Bu
kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe ve unvanları bu Kanundaki temel
yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş kanunlarında düzenlenecektir"
Tasarının 28 inci
maddesinde, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların
hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları saymak suretiyle belirtilmiştir. 28
inci maddenin yukarıda belirtilen madde gerekçesinde bazı bakanlıklarda dokuza
ulaşan hiyerarşik kademelerin tasarının bu maddesiyle azaltılmasının
hedeflendiği belirtilmektedir. Ancak, hiyerarşik kademelerden genel müdürlük ve
kurul başkanlığı altındaki daire başkanlıklarının sadece taşra teşkilatı,
kaldırılan bakanlıkların merkez teşkilatında kaldırıldığı görülmektedir.
Bakanlık merkez teşkilatında şeflikler, bağlı kuruluşlarda şeflik ve
memurluklar, bölge kuruluşlarında şeflik ve mühendislikler, il kuruluşlarında
şeflik ve memurluklar, ilçe kuruluşlarında ise yine şeflik ve memurluklar
kaldırılmıştır.
Hiyerarşik kademeler ve
birim unvanları başlıklı 28 inci maddenin birinci fıkrası 3046 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun "Hiyerarşik kademeler
ve birim unvanları" başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının bir
tekrarı niteliğindedir.
Hiyerarşik kademelerin
azaltılmasından kastın, taşra kuruluşları kaldırılan bakanlıkların
kademelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
28 inci maddenin son
fıkrası hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarına ilişkin getirilen
düzenlemelere Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili
kuruluşların tabi olmayacağı belirtilmiş; ancak, ilgili kuruluşlara ilişkin bir
düzenlemeye yer verilmemiştir. İlgili kuruluşların hiyerarşik kademelerini
kuruluş yasaları ya da statüleri ile belirleyebilecekleri 25 inci maddede
düzenlenmiştir. Oysa 28 inci maddenin birinci fıkrasında ilgili kuruluşların da
maddeyle yapılan düzenlemelere tabi olduğu belirtilmektedir. Bu çelişkinin
giderilmesi gerekmektedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 28 inci maddesinin katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı
görülmektedir. Madde metninin bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı
niteliğindedir. 28 inci madde bu haliyle kapsamaması gereken bütün konuları
kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin, sivil
toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi
amacıyla tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar"
başlıklı 28 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Bayram Meral konuşacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Olmaz Sayın Başkan; imzası yok.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
Sayın Meral'in imzası yok, imzası bulunan arkadaşlardan...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Özür diliyorum, önemli bir şey anlatıyorum...
BAŞKAN - Sayın Meral,
anlatmanın şekli böyle olmaz. Lütfen Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Müsteşar yardımcılığını kaldırıyorsunuz, müsteşar hasta olsa ne olacak bu
memleketin işi?
BAŞKAN - Sayın Meral,
yerinize oturur musunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bu, İçtüzüğe aykırı; böyle şey olur mu kardeşim yahu! Burası Meclis...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Adam hasta olursa ne olacak? Ya bir ay istirahat alırsa müsteşar, o işi kim
yapacak kardeşim, Allah Allah?!
BAŞKAN - Sayın Meral,
yerinize oturur musunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Hiyerarşik kademeler ve unvanlar" başlıklı 28 inci
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Türk kamu
yönetiminin en çok eleştirilen özelliklerinden biri de hiyerarşik kademelerin
çokluğudur. Dikey örgütlenme modelinin doğal sonucu olarak çok sayıda (bir
bakanlık örgüt yapısında dokuz basamak) hiyerarşik kademe oluşmuştur. Bu durum,
kamu yönetiminde sadece bürokrasinin artması ve iş ve işlemlerin yavaş
yürümesine değil, aynı zamanda katılaşma ve eşgüdüm sorunları çıkmasına yol
açmıştır. Modern örgütlenme modelinde ise yatay ve esnek yapılara ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu tür örgütlenmelerde hiyerarşik kademeler en aza inmekte, iş
ve işlemlerin yapılma süreci kısalmaktadır. Bu düşünceden hareketle madde ile
hiyerarşik kademelerin azaltılması yolu tercih edilmiş, farklı düzeylerdeki
idarî birimler için farklı hiyerarşik kademeler belirlenmiştir.
Bakanlık merkez
teşkilatında genel müdürlük ve kurul başkanlıklarının altındaki daire
başkanlıkları kaldırılmış, sadece, taşra teşkilâtı kurabilen bakanlıklar
bakımından, gereken hallerde bu birimlerin kurulmasına izin verilmiştir.
Kurum veya kuruluşun
özelliğinden dolayı maddede öngörülen teşkilatlanma modeli ve hiyerarşik
kademelere uygun düşmeyecek olan Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve ilişkili
kuruluşlar bu maddede öngörülen hiyerarşik kademe ve unvanlara ilişkin
hükümlerden istisna tutulmuştur. Bu kurum ve kuruluşların hiyerarşik kademe ve
unvanları, bu kanundaki temel yaklaşıma uygun bir anlayışla kuruluş
kanunlarında düzenlenecektir."
Tasarının 28 inci
maddesinde bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşların
hiyerarşik kademeleri ve birim unvanları sayılmak suretiyle belirtilmiştir. 28
inci maddenin yukarıda belirtilen madde gerekçesinde, bazı bakanlıklarda dokuza
ulaşan hiyerarşik kademelerin tasarının bu maddesiyle azaltılmasının
hedeflendiği belirtilmektedir. Ancak, hiyerarşik kademelerden genel müdürlük ve
kurul başkanlığı altındaki daire başkanlıklarının, sadece taşra teşkilatı
kaldırılan bakanlıkların merkez teşkilatında kaldırıldığı görülmektedir.
Bakanlık merkez teşkilatında şeflikler, bağlı kuruluşlarda şeflik ve
memurluklar, bölge kuruluşlarında şeflik ve mühendislikler, il kuruluşlarında
şeflik ve memurluklar, ilçe kuruluşlarında ise yine şeflik ve memurluklar
kaldırılmıştır.
Hiyerarşik kademeler ve
birim unvanları başlıklı 28 inci maddenin birinci fıkrası, 3046 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanununun "Hiyerarşik
kademeler ve birim unvanları" başlıklı 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının bir tekrarı niteliğindedir. Hiyerarşik kademelerin azaltılmasından
kastın, taşra kuruluşları kaldırılan bakanlıkların kademelerinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin
katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin
bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 28 inci madde bu
haliyle kapsamaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış
bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
28 inci maddenin son
fıkrası, hiyerarşik kademeler ve birim unvanlarına ilişkin getirilen
düzenlemelere Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ilişkili
kuruluşların tabi olmayacağı belirtilmiş; ancak, ilgili kuruluşlara ilişkin bir
düzenlemeye yer verilmemiştir. İlgili kuruluşların hiyerarşik kademelerini
kuruluş yasaları ya da statüleri ile belirleyebilecekleri 25 inci maddede
düzenlenmiştir. Oysa 28 inci maddenin birinci fıkrasında ilgili kuruluşların da
maddeyle yapılan düzenlemelere tabi olduğu belirtilmektedir. Bu çelişkinin
giderilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci maddesinin, sivil
toplum kuruluşlarının da katkısı sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi
amacıyla tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı yasa tasarısının İkinci Kısım, Birinci Bölüm "Hiyerarşik
kademeler ve birim unvanları" başlıklı 28 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
"Bakanlık merkez,
bağlı ve ilgili kuruluşları ile taşra teşkilatının, hiyerarşik kademeleri ve
birim unvanları; hizmetin özelliklerinden kaynaklanan farklılıklar dikkate
alınmak suretiyle aşağıdaki şekilde düzenlenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
28 inci maddenin birinci
fıkrası ile alt fıkra başlıkları arasında; 16.10.1991/21023 sayılı (Resmî
Gazetede münteşir bulunan) Kanun, Tüzük ve Yönetmelik Hazırlanmasında Uyulması
Gereken Usul ve Esaslar Yönetmeliği hükümlerine uygunluk sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "3.
Müdürlük" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Bu ve bundan sonraki önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Mustafa Demir'in
önergeleri geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 28 inci maddesinde geçen "b) Bağlı
kuruluşlarda" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluşlarda"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, iki önergemi de geri çekiyorum.
BAŞKAN - İki önerge de
geri çekilmiştir.
Maddenin oylamasına
geçmeden önce Sayın Bakana söz vereceğim.
Sayın Bakan, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
önce, biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın
Topuz'a yapmış olduğu konuşma nedeniyle çok teşekkür ediyorum. Gerçekten,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin en deneyimli milletvekili olarak, hepimizin
yararlanacağı bir konuşma yaptı; doğrusu, ben de yararlandım, istifade ettim,
çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, tepki tepkiyi çekiyor. Bir milletvekili arkadaşımız, Hükümetimizi
ağızlara kilit vurmakla itham edince, tabiî, bunun tepkisi de bazen aynı dozda
olabiliyor.
Sayın Topuz haklıdır;
buradaki milletvekili arkadaşlarımızın her konuda konuşmalarına dikkat
edecekleri; ama, en fazla dikkat etmesi gerekenin de hükümet sorumluluğunu
üstlenmiş arkadaşlar olduğu konusundaki değerlendirmesine ben de katılıyorum.
O tepkide ifade ettiğim
cümleyi kullanmasaydım daha iyi olurdu; ama, kesinlikle Cumhuriyet Halk Partisi
tüzelkişiliğine ve değerli milletvekili arkadaşlarıma hakaret etmek amacıyla o
ifadeyi kullanmadım. Eğer, arkadaşlarımız, benim o cümlemden, hakaret edildiği
şeklinde bir izlenim edinmişlerse, kuşkusuz ki, hem Cumhuriyet Halk Partisi
tüzelkişiliğinden hem de tüm milletvekili arkadaşlardan, Cumhuriyet Halk
Partisi camiasından özür dilerim. Benim böyle bir kastım yoktu. (Alkışlar)
Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, 28
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-Y O K
L A M A
BAŞKAN - Maddenin oylanmasından
önce, bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, çoğunluğun olduğu görülüyor.
BAŞKAN - Yeterli sayıda
sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama talebinde bulunan
sayın üyelerin isimlerini okutuyorum:
Haluk Koç?.. Burada.
Haşim Oral?.. Burada.
Bayram Meral?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Orhan Ziya Diren?..
Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Osman Kaptan?.. Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Muhsin Koçyiğit?..
Burada.
Mesut Özakcan?.. Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğlu?..
Burada.
Abdulkadir Ateş?.. Burada.
İsmail Özay?.. Burada.
Yakup Kepenek?.. Burada.
Nezir Büyükcengiz?.. Burada.
Nejat Gencan?.. Burada.
Nuri Çilingir?.. Burada.
Erdoğan Yetenç?.. Burada.
Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın üyelerin, yoklama için, elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda 28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
Kuruluş işlemlerinin tamamlanması
MADDE 29. - Bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile
bağlı ve ilgili kuruluşların kurulma işlemleri, genel hükümlere göre kadro
ihdası ile tamamlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Haşim Oral söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Oral.
CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Söz konusu yasa tasarısıyla ilgili tartışmalarımız sürekli
aynı mecrada devam ediyor. Tabiî, bu yasa tasarısıyla ilgili en büyük sıkıntı,
yasa tasarısının yeterince tartışılamamasının ötesinde, yasa tasarısının
Türkiye'nin ihtiyaçlarına tam cevap verip vermediği konusundaki mutabakatımızın
olmayışıdır diye özellikle söylemek istiyorum.
Şimdi, bu yasa tasarısında öne çıkan konulardan bir tanesi
Ankara'nın hantallığı; yani, Ankara'da bürokrasinin yoğunlaşmış olması. Sayın
Başbakanlık Müsteşarının beyanına göre konuşuyorum; çünkü, kendisi önemli bir
mevkidedir; Sayın Başbakanlık Müsteşarımız, özellikle kamu personelinin
Ankara'da yığılması konusunda çok ciddî iddiaların sahibidir. Halbuki,
Türkiye'deki kamu personeli sayısı, Avrupa ülkelerine göre oldukça düşüktür. Örneğin,
OECD verilerine göre, kamu personelinin nüfusa oranı Finlandiya'da yüzde 10,4;
Fransa'da yüzde 8,2; Almanya'da yüzde 5,3,;İtalya'da yüzde 4, Türkiye'de ise
yüzde 3,3'tür.
Sayın Müsteşarımıza göre, kamu personelinin yaklaşık yüzde
16'sı Ankara'da odaklanmıştır.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, bilgilenmemiz açısından
şöyle bir açıklama yapmakta yarar görüyorum: 2 750 000 personelden -Ankara
menşeli personelden bahsediyorum, Ankara'ya kayıtlı personelden bahsediyorum- 2
000 000'u memur, işçi, sözleşmeli statüsündeki merkez idare personelidir; yani,
yüzde 80'i Ankara'ya bağlıdır. Bunların yerel yönetimlere devredileceği,
bunların, Ankara'da, özellikle yurttaşın beklediği hizmeti veremediği, Sayın
Başbakanlık Müsteşarı tarafından, muhtelif yerlerde söylenmiştir. Bunun
işaretlerini basında birkaç sefer okudum.
Şimdi, bu 2 000 000 kişinin 635 000'i öğretmen ve okul
görevlisidir. Yaklaşık 235 000 hekim ve sağlık görevlisi vardır. 100 000 imam
vardır. 185 000 polis; 50 000 de, köy yollarını, içme sularını yapan mühendis
ve işçi vardır. Yani, açıkça söylemek gerekirse, aslında, Ankara'da oturan
yerleşik personel, kamu çalışanlarının ancak yüzde 1'ini teşkil etmektedir.
Tabiî, hal böyle olunca, özellikle Ankara'daki bürokrasiyi
azaltmaktan veya vatandaşa, Siirt'e, Mardin'e, Bitlis'e, Şırnak'a yakın olmak
adına Ankara'nın hantallığından bahsetmek, oraya, ekmeğin, suyun, yatırımın
gelmesini, işsizliğin ortadan kalkmasını sağlamaya yetmez; çünkü, bu tasarı,
dünkü konuşmamda da söylemeye çalıştığım gibi, Türkiye'deki özellikle gelir
dengesizliğinin, gerçekten, bizim Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki
insanların alacağı hizmetlerin Türkiye'den aldıkları pay nispetinde az
olacağının çok net ifadesidir. Orada, hizmeti az alan insanların etnik
kimliklere ve sığ ideolojilere teslim olmasını bu yasa güçlendirir diye bir
tespit yapmak istiyorum. Çok ciddî olarak söylüyorum ve herkesin de bu konuda
bir kez daha düşünmesini talep ediyorum.
Devletin ulaşamadığı yerlerde, etnik kimliklerin ve sığ
ideolojilerin egemen olduğu yerlerde, ne yazıktır ki, hizmet veren, aş veren,
iş veren, hatta eğitimi biçimlendiren, hatta televizyonuyla, hatta diliyle,
hatta kitaplarıyla söz sahibi olan bir ideoloji veya bir birikim Türkiye'nin
önünü açmaz. Türkiye insanının beklediği de bu değildir zaten, çağdaşlık da bu
değildir zaten.
Yani, biz, kendimizi, İngiltere'yle, Amerika'yla veya Avrupa
Birliğindeki ülkelerle mukayese ederken, özellikle kendi mutfağımıza çok iyi
bakmak durumundayız. Mutfağımıza baktığımız zaman da, bu gerçeği görmezden
gelirsek, bundan önceki iktidarların yaptığından fazlasını yapmış olmayız diye
özellikle bir uyarıda bulunmak istiyorum. Yani, Sayın Bakanımın söylediği gibi,
bu, zaten, belediyelerde yıllardır yapılıyor, temizlik işleri zaten
belediyelerde özelleştiriliyordu; ama, kamu personeli yasasının, gerçekten,
sadece temizlikle ilgili yasanın, temizlik işlerinde çalışanlarla ilgili
yasanın veya o bölgedeki insanların temizlik ihtiyaçlarına cevap vermesi
gereken bir yasanın ötesinde bir yasa olmalıydı.
Dolayısıyla, ben, burada ciddî bir öneri de sunmak istiyorum
sizlere: Dün de Yüce Meclise arz etmeye çalıştığım gibi, eğer, biz, bundan
sonraki çalışmalarımızda, hükümetimizle, Meclisimizle, Türkiye'den
hortumlananları, Türkiye'den çalınanları, Türkiye'den gasp edilen milyar
dolarları geri alıp, doğru kullanırsak, insanımızın ihtiyacına, yörelerimizin
ihtiyacına göre dağıtırsak ve bunu da, devlet, sürekli olarak; yani,
kesintilere uğratmadan, sürekli olarak yaparsa, o zaman, çıkacak bu yasayı,
ulus bütünlüğü içerisinde, bayrak bütünlüğü içerisinde, ileride, çok rahatlıkla
yürürlüğe koyarız; ama, gelin, biz, özellikle yapmamız gerekenleri, sığ
ideolojilere, etnik kimliklere teslim etmeyelim şu anda. Devletimiz, özellikle,
nerede, ne kadar destek vereceğinin tahlilini yapacak durumda; çağımız bilgi
çağı, iletişim çağı. Bu konuda, bizler de yardımcı oluruz, valilerimiz de
yardımcı olur, demokratik kitle örgütlerimiz, meslek odalarımız, il genel
meclisi üyelerimiz destek olurlar; ama, inanın, bu tahlili Ankara'dan yaparak,
bu sonuca Ankara'dan ulaşmak, bana göre, yapılabilecek en büyük hatadır.
Onun için, ben, bu konuda, iktidarımızın bir kez daha
düşünmesini talep ediyorum ve bu talebimden biraz daha ileri giderek, özellikle
geliri belirli bir düzeye ulaşmış olan illerimizde bu uygulamaya
geçilebileceğini söylüyorum; ama, bunun ötesinde, hâlâ devletten hizmet
bekleyen ve bu hizmeti almaya hakkı olan insanlarımıza "biz, size, artık,
bu hizmeti veremiyoruz, buyurun, siz, alabildiğiniz kadar kendiniz alın, ayarlayabildiğiniz
kadar kendiniz ayarlayın" dersek, oradaki işsizliğe katkı koyamayız,
oradaki işsizlere istihdam sağlayamayız; açıkçası, oradaki yaraya merhem
olamayız.
O yüzden, ben, çıkacak bu yasanın, Türkiye'nin ihtiyaçlarına
tam cevap verebilecek bir yasa olmayacağını söylüyorum. Dün de söylediğim gibi
-belki, tekrar etmek zorunda kalıyorum; ama, doğru olduğunu düşündüğüm için
ısrarımdan vazgeçmiyorum- bütün dünyada, bu tür hizmetlerin görülmesi, devlet,
yerel hizmetini tamamladıktan sonra, o yöre insanına teslim edilmiştir. Siz,
dünyanın herhangi bir yerinde, metrosunu, sağlık hizmetlerini, eğitim
hizmetlerini yerele bırakan bir iktidar, bir cumhuriyet gördünüz mü
allahaşkına? Yoktur böyle bir şey. Önce devlet yapar, devlet bitirir, ondan
sonra korunması ve geliştirilmesi için yerele teslim eder; doğrusu budur. Bunun
için uzun bir çalışma yapılması gerekir; yani, bu, Sevgili Bakanımızın da söylediği gibi, yıllardır tartışılan bir
konu. Yıllardır tartışılan konu bilimsel tartışılmadı. Ben söyledim, siz söylediniz,
bir başkası söyledi... Açıkçası, bunları oturup, sadece Bilgi Üniversitesiyle
değil... Üniversite deyince Bilgi Üniversitesi diyorsunuz; sanki, Türkiye'de,
bir tek Bilgi Üniversitesi var, sanki başka üniversite yok. Şimdi,
bakıyorsunuz, bütün meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, yörelerin
insanları... Yani, insanlara şunu derseniz "biz, size yetki
veriyoruz..." Çok affedersiniz, 81 ilin valisi, ki, bu valiler kolay
yetişmiyor; bu valilerin hepsi, gerçekten cumhuriyete duyarlı ve insanına hizmet
verme konusunda -bana göre- iyi yetişmiş insanlar. Siz, bu insanları, eğer,
birtakım yasal boşluklarla, birtakım etnik kimliklere, birtakım sığ
ideolojilere teslim ederseniz, Türkiye'ye iyilik yapmazsınız diye düşünüyorum
ve bu konuda uyarı yapmayı, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı ve milletvekili
olarak zorunlu görüyorum.
Bu konudaki uyarılarımı bir kez daha yapmak istedim. Sayın
Bakanım belki "bu maddeyle ne ilgisi var" diyecektir; ama, bana göre,
bu tasarı bir bütündür; yani, siz de, size her sorulan şeyde, bize, temizlik
işlerini örnek olarak veriyorsunuz. Bilgi Üniversitesini birkaç kez tekrar
ettiniz. Bence bu konuyu daha derin düşünelim, daha sağlıklı düşünelim. Açıkça
söylemek gerekirse, burada, iktidarıyla muhalefetiyle yapılması gereken -veya daha
önce yaptığımız çalışmalara- bir örnek çalışma da bu çalışma olsun ve
yaptığımız, harcadığımız enerjinin, seçim bölgelerimize döndüğümüzde
karşılığını alalım, hepimizi alkışlasınlar.
Ben, bu düşüncelerle, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum, başarılar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Madde üzerinde, şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Tevfik
Ziyaeddin Akbulut söz istemiştir.
Buyurun Sayın Akbulut. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım adına, maddeyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi
sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, gerçekten çok önemli bir tasarıyı
görüşüyoruz. Bu, şahsen benim otuzbeş yıllık rüyamdır, Türk Milletinin elli
yıllık bir beklentisidir. Takdir edersiniz, benim, oniki yıl kaymakamlık
yapmış, on yıl valilik yapmış bir kardeşiniz olarak, bu tasarıyla ilgili,
devletin çalışmasıyla ilgili, devletin düzeniyle ilgili bir hayli birikimim var
ve bir o kadar da, gayet tabiî, sitemim var.
Sayın milletvekilleri, "cümlenin maksudu bir, amma,
rivayet muhtelif" diyor eskiler. Gerçekten, hepimiz aslında devletin
hantal yapısından şikâyetçiyiz, ceberut anlayışından şikâyetçiyiz, verimsiz
olmasından şikâyetçiyiz; kısaca, devletin tıkandığından şikâyetçiyiz. Bunun
aşılması için yıllardan beri ülkemizde çok önemli çalışmalar yapıldı. Ben 1968
yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdiğimde bizim
önümüze "MEHTAP" adında bir proje konuldu ve bunu uzun bir süre ders
olarak, âdeta, okuduk. MEHTAP'ın kısaca özeti... Devletin aşırı derecede
merkezîleşmiş olmasından dolayı, hantal yapısının çözümüne ilişkin birtakım
projeleri içeren Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi adıyla 1962
yılında hazırlanan bir proje üzerinde yıllarca Türkiye konuştu. Daha sonra 1991
yılında KAYA Projesi düzenlendi. Bu konuda, yeri gelmişken, kendisini rahmetle
anıyorum; rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, âdeta, ömrünü, hantal devlet
yapısının iyileştirilmesine ve bürokrasinin
azaltılması yoluna sarf etmiştir. 3 eseri vardır. Kitabının birisi "Bu
Sistem Değişmeli" adını taşıyor. Bir küçük paragraf okuyacağım:
"Bizde ise, merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev ve kaynak
bölüşümü yapılmamıştır. Her hizmet, tüm ayrıntılarıyla merkezden
yürütülmektedir. Türkiye'nin bütün meseleleri, en ince ayrıntısına kadar
taşradan Başkente taşınmakta ve tekrar geriye götürülmektedir."
Yine aynı kitaptan: "Değil vatandaş, vali, belediye
başkanı ve milletvekillerinin mesailerinin büyük bir bölümü iş takibiyle
geçmektedir. Sistem, merkezde kilitlenmiştir. Yöneticilerle beraber vatandaş da
dert küpüdür. Muhatap, bekçi, kapıcı ve sekreterdir" diye devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, yıllar içerisinde taşrada ve merkezde,
sözünü ettiğim, gerçekten disiplini çok aşan, devletin bürokratik gelişmesini
ağırlaştıran ve devleti, âdeta, iş görmez hale getiren birçok -maalesef-
girişimler de oldu. Bu raporların gerektirdiği çözüm yolları konusunda, zaman
zaman, bazı küçük adımlar atıldı; fakat, maalesef, şimdiye kadar böylesine
ciddî bir adım atılamadı. Bu raporların gerektirdiği ve bu konudaki
sıkıntıların çözümüne önemli ölçüde bir katkı sağlayacak bu tasarıyı
hükümetimizin getirmiş olmasından dolayı, bu hükümete nasip olmasından dolayı,
ben de, gerçekten, yetkililere teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki idarî yapı, taşrada,
bölge müdürlükleri yoluyla önemli ölçüde bozuldu. Türkiye'de "bölge
müdürlükleri" adıyla, yıllar içerisinde bir moda başlatıldı ve şurada,
listede sizlere göstereceğim 37 adet bölge müdürlüğü kuruldu. Bunların birkaç
tanesini sayıp devam edeceğim: Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı Bölge
Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı Tasfiye
İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Bölge Müdürlüğü, Dış Ticaret Müsteşarlığı
Bölge Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Bölge Müdürlüğü, Tapu-Sicil Kadastro
Bölge Müdürlüğü, Türk Standartları Enstitüsü Bölge Müdürlüğü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut, toparlar mısınız.
Buyurun.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Daha yeni başlamıştım
Başkanım...
BAŞKAN - Süre 5 dakika Sayın Akbulut; bitti.
HALUK KOÇ (Samsun) - Grup adına konuşsaydınız Sayın Valim.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu bölge müdürlüklerinin kurulmasının nedeni, maalesef, devletin
kaymakamından, valisinden denetim yetkisini kaçırmak, devleti, doğrudan doğruya
bakana bağlı olan birtakım kuruluşları il idaresi yapısının dışına çıkarmaktı.
Bu tasarı, önemli ölçüde bölge müdürlüklerinin tasfiye edilmesini, dolayısıyla,
vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, devletin bir disiplin altına
alınmasını amaçlıyor. Dolayısıyla, bana göre, üniter yapıyı bozmak değil,
devletin, Bakanlar Kurulunun tayin etmiş olduğu, devletin ve hükümetin
temsilcisi olan vali ve kaymakama daha fazla yetki vererek, görev vererek,
üniter yapıyı daha fazla güçlendiriyor, devletin iki yakasının daha fazla bir
araya getirilmesini, toparlanmasını sağlıyor. Dolayısıyla, bu konuya dikkatinizi
önemle çekmek istiyorum. Halkımıza, valimize, kaymakamımıza, mahallî
idarelerimize, belediyelerimize güvenelim diyorum; çünkü, güvenmekle, taşraya
yetki devretmekle demokrasinin daha da güçleneceği kanaatini taşıyorum.
Tasarıyla ilgili birtakım haksız eleştiriler var, haklı
eleştiriler de var. Çok daha mükemmel hale getirilebilir; ama, bugünkü
şartlarda bana göre yapılabilecek olanların en iyisidir, en güzelidir. Bu
tasarı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde liberal demokrat yörüngede atılmış en önemli
adımlardan birisidir. Özgürlükçü, halkçı, devlet-millet ilişkisini doğru yönde
etkileyecek bir tasarıdır.
Tasarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dilemeden
önce, bir vatandaşımızın -yüzlerce vatandaşımızdan böyle mektuplar alıyorum-
mektubunun bir cümlesini okuyup sözlerime son vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Bir cümlesini okuyup,
bitireceğim Sayın Başkan...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Valim konuşsun efendim,
faydalanıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbulut.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - "Televizyondan
Kamu Yönetimi Tasarısı için mücadelenizi takdirle izliyoruz. Bu yasayı,
yirmisekiz yıllık hizmeti olan birisi olarak, hantal bürokrasi ve yoğun devlet
işlerinden kurtuluş çaresi olarak görüyorum. Bu yasa, Türkiye'nin rüştünü ispat
yasası olacaktır. 2 000 000 memura bu fırsat tanınmalı, bu millete
güvenilmelidir" diye, Zonguldak'tan bir vatandaşımız böyle bir mektup
yazmış.
Hepinize teşekkür ediyorum; sevgiler, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
Madde üzerinde şahsı adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun efendim.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 29 uncu maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi beyan
etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, "MEHTAP" ve
"KAYA" özlemlerini giderecek bir tasarı değildir; bunu anlatmaya
çalışıyoruz.
12 nci maddeye ilişkin değerlendirmemde de ayrıntılı olarak
hep ifade ettim. Ülkemizde 1980'li yıllardan itibaren uygulanmaya başlanılan
serbest piyasa ekonomisinin temel yaklaşımının sonucu olarak sürekli
küçültülmeye çalışılan kamu yönetiminin, geçen zaman içinde denetim fonksiyonu
her geçen gün artmaktadır.
Denetim mekanizmalarının gereğince kurulmaması ve
çalışmaması sebebiyledir ki, son on yılda iki ciddî ekonomik kriz doğmuştur.
Kriz sonucunda sorunlu alanlar olarak ortaya çıkan sektörlerin, aslında denetimin
hiç yapılmadığı veya yetersiz sektörler olduğu da zaman içerisinde ortaya
çıkmıştır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, evrensel
normlara uygun olarak 1990'lı yılların başında hayata geçmesi halinde, kamu
bankalarının soygunundan doğan Hazine zararının doğmayacağı, artık, bugün bir
gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye, bankacılık sektöründen
kaynaklanan Hazine zararlarını bu denetimsizlik sebebiyle giderememiştir,
gidermekte zorlanmaktadır.
Bu idarî denetimi sağlayacak mekanizmalar, hep ifade
ediyoruz, özerk kurulların yanında, teftiş kurullarıdır. Kontrolör
yapılanmasıyla idarî denetimden beklenen amaca ulaşılması mümkün değildir. Bu
görevliler, yani kontrolörler, ast-üst ilişkisi içinde görev yapan kamu
görevlileridir, talimatla görev yapan kamu görevlileridir. Hükümet -tekrar ediyoruz- adlî ve yasama denetim
mekanizmalarının yanında idarî aşamadaki bu denetim mekanizmalarını neden
güçsüz ve etkisiz hale getirmek istediğini, demagoji yapmadan, tatminkâr ve
tutarlı bir şekilde açıklamalıdır. İdarî denetim mekanizmalarındaki bu kopukluk
karşısında idarenin bütünlüğünün nasıl sağlanacağını hükümet açıklamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, komisyon görüşmelerinde, sureti haktan
görünerek "merak etmeyin, beş on bürokratın düşünceleriyle bu devlet
yıkılmaz" diyen Sayın Bakan, şimdi ise, gerçek düşüncesini ifade ederek ve
var gücüyle Sayın Müsteşara sahip çıkarak inandırıcılığını ve tutarlılığını her
geçen gün kaybetmektedir.
Aslında, bu hükümetin Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
neyi gerçekleştirmek istediğini, Sayın Başbakanın 2003 yılı bütçesinin
eleştirilerine verdiği cevabın içeriğinde görmek, yakalamak mümkün değerli
arkadaşlarım. Sayın Başbakan, Genel Kurulda eleştirileri cevaplandırırken,
Türkiye'nin bölgenin süpermarketi olacağını, beşerî sermayesinin yeterli ve
güçlü olduğunu, kendince önemle ve gururla ifade etmiştir. İnsan unsurunu
beşerîi sermaye olarak nitelendiren ve ülkenin hedefini böylesine talihsiz ve
ufuksuz bir hedefle sınırlandıran Sayın Başbakanın bu değerlendirmesi, aslında
bu tasarının da özünü ifade etmektedir. "İşveren-taşeron-müşteri"
ilişkisi bundan daha veciz ve maalesef bir o kadar da incitici bir şekilde
ifade edilemezdi. Böyle bir değerlendirmeden sonra, hangi kamu yönetimi
yapılanmasından söz edilebilir?! Bu değerlendirme, kamu yönetimindeki temel
kültürü ve yetersizliği göstermeye yeterlidir. İnsan kaynakları daire
başkanlığı düzenlemesi, çağdaş bir kavram olabilir. Buna, Sayın Koç'un bu
noktadaki eleştirileri noktasında, bu şekilde savunmalar getirildi; ancak, bu
kavram ve uygulama, özel sektör anlayışı ve ilişkilerinin hâkim olduğu
alanlarda geçerlidir değerli arkadaşlarım. Bu kavramın, yani "insan
kaynakları daire başkanlığı" kavramının kamu yönetiminde yeri yoktur. Salt
bu düzenleme dahi, kamu hizmeti kavramına, işveren-müşteri ilişkileri içinde
bakıldığını göstermeye yeterlidir.
Sayın milletvekilleri, 12 nci maddede çok ayrıntılı olarak
ifade ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, idarî, adlî ve
yasama denetim mekanizmalarının içi boşaltılıyor. Teknik yapının ve sistemin
müdahale edilebilir bir yapıya dönüşmesi için aradaki tuğlalar çekiliyor.
Olayın ideolojik boyutu bir tarafa -bu boyuta ilişkin değerlendirmeye bu
aşamada girmiyorum- boşaltılan bu yapının ve sistemin içi, kişisel, siyasal,
mahallî ve en nihayet, cemaat ilişkileri ağı içinde doldurulacaktır; yani,
hukukdışı ilişkiler ağı içinde bir yapılanma süreci başlayacaktır. Bu anlatım
ve yaşanan süreç karşısında eleştiri ve kaygılarımızın, niyet sorgulaması veya
arka bahçe saplantılarıyla geçiştirilemeyeceğini, asgarî sağduyu ve sorumluluk
sahibi olan herkes kabul etmelidir.
Dışa bağımlılığı dönülmez bir aşamaya getirecek olan bir
tasarı söz konusudur. Yeniden yapılanma ve geleceği düzenleme iddiasıyla
hazırlanan bu tasarı, toplumsal uzlaşmayı esas almadığı gibi, emek hırsızlığına
dayalı olması, demokrasinin temel ve teknik yapılanmasını yok edecek hükümler
içermesi, suçüstü yakalanan bir kadro ve anlayış tarafından ve en önemlisi de
dış dayatmalarla hazırlanmış olması sebebiyle, kamu yararına ve toplumsal
uzlaşmaya hizmet etmeyecek bir tasarıdır.
Bu düşüncelerle, tasarının bütününde, tasarının özünde
mevcut olan bu sakıncalar sebebiyledir ki, bu maddeye de, Grup olarak
"hayır" oyu vereceğimizi, tasarının bu sakıncaları giderildikten
sonra her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir defa daha ifade ediyor;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
"kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir
bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı,
bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma
vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve
operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için,
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu
hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir.
Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin
mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp
saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni
düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma
sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta,
yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktırılmakta,
"vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam edilerek
konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar
bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci
maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine
karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 29
uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca, devam
etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk
Koç |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Mehmet
Kartal |
|
Samsun |
Antalya |
Van |
|
Ali
Kemal Deveciler |
Halil
Akyüz |
|
|
Balıkesir |
İstanbul |
|
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır; soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maddede, bakanlıkların merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı
ile bağlı ve ilgili kuruluşların kurulma işleminin ne zaman tamamlanacağı
düzenlenmekte; buna göre, bu kuruluşlar genel hükümlere göre kadro alma
işlemini tamamladıklarında kurulma işleminin de tamamlanmış olacağı ifade
edilmektedir.
Sayın Bakanım, bakanlık, merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı
ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının kadrolarının ihdasının hangi usullere göre
yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bu işlem nasıl yapılacaktır?
İkinci sorum: Kadro ihdas ve iptali ile değiştirilmesine
ilişkin usuller basitleştirilecek midir?
Üçüncü sorum: Mahallî idarelerin kadro ihdas, iptal ve
değiştirilmesinin usulü hakkında yeni bir düzenleme yapılmakta mıdır?
Son sorum: Mahallî idareler teşkilatının nasıl kurulacağı
konusunda maddede bir düzenleme bulunmamaktadır. Mahallî idarelerin teşkilatı
nasıl kurulacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamunun yeniden yapılanmasının temelini
oluşturan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, devlet sistemini
"yerellik" ve "özelleştirme" ilkeleri üzerinde değiştirmeyi
amaçlamaktadır. Yerelci ve özelci yönetişim, ülkenin ve toplumun ihtiyaçlarını
değil, küresel sermayenin liberalizasyon ihtiyacını karşılamaktadır. İş
stratejilerini dünya geneli için kuran küresel sermayenin, genel, yetkili ve
güçsüz yerel güdümlerle serbestçe buluşması, 21 inci Yüzyıl sömürgeciliğinin
inşaı anlamına gelmektedir. Bütün bu bilimsel ve somut verilere rağmen
getirilmesi düşünülen bu modelin, ulusal birliğimizi ve toplumsal varlığımızı
tehdit etmediğini düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, merkezî
idare tarafından yürütülmesi gereken görev ve hizmetleri mahallî idarelerin
görev ve sorumluluğuna vererek, merkezî idarenin taşra örgütlerini
kaldırmaktadır. Bu anlamda, bu tasarı, Anayasamızın sağlık ve çevreye ilişkin
56 ncı maddesi, ormanlara ilişkin 169 uncu maddesi, kültür ve tabiat
varlıklarına ilişkin 63 üncü maddesi, tarım ve hayvancılığa ilişkin 44 ve 45
inci maddeleri, kıyılara ait 43 üncü maddesi ile tabiî servet ve kaynaklara
ilişkin 168 inci maddesi sosyal hizmetlere ilişkin 41 inci maddesiyle aykırılık
içermiyor mu?
Üçüncü sorum: Toprak kaynağımızın yönetimi, ulusal nitelikli
ve ülkesel ölçekli bir temel konu olarak kamu sorumluluğundadır. Yerel
yönetimlerin rant hesaplarına ve amaç dışı kullanımlarına konu olan
toprağımızın yönetiminin yerel yönetimlere bırakılmasından doğacak sakıncalar
hakkındaki görüşünüzü öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, tasarı, kamu hizmetlerinin özel sektöre
devredileceği, bu hizmetlerin paralı hale getirileceği yönünde
eleştirilmektedir. Bu eleştiriler sırasında, kıyıların da özel sektöre
devredileceği, müzelerin yabancılara tahsis edileceği ve halkın müşteri olarak
görüleceği ileri sürülmektedir.
Oysa, yasa tasarısının "Kamu hizmetlerinin
gördürülmesi" başlıklı 11 inci maddesi "Kamu hizmetlerinin daha
etkili ve verimli olarak yerine getirilebilmesi amacıyla, merkezî idare ile
mahallî idareler, kendilerine ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri,
ilgileri itibariyle üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil
toplum örgütlerine gördürebilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu durumda, düşüncelerinizi alabilir miyiz?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakanım, yasa tasarılarının
Yüce Mecliste görüşülmesi sırasında üst düzey bürokratların Mecliste hazır
bulunmaları teamüldür. Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
başmimarı Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer, ne komisyonlarda ne de Genel
Kurulda hazır bulunmuştur.
Cumhuriyetin temel değerlerine karşı duruş ve fikirleriyle
kamuoyunda tartışılan Müsteşar Sayın Ömer Dinçer'i, milletin vekillerinden uzak
tutmak için mi hazır bulundurmuyorsunuz? Bu konuda, hükümetinizin ve
Bakanlığınızın özel bir talimatı var mıdır, yok ise, katılmama nedenini nasıl
açıklarsınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, milletvekili arkadaşlarımızın sormuş oldukları
sorulara tek tek cevap vermeye çalışacağım.
Önce, Sayın Işık "kadro ihdası hangi usullere göre
yapılacaktır" diye sordular. Bu maddede öngörülen kadro iptal ve ihdası,
şu anda hâlâ yürürlükte bulunan 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun hükümlerine göre uygulanacaktır.
Ayrıca "bu konuda mahallî idarelerle ilgili bir
düzenleme yapılacak mı" diye sordunuz. Bu alanda, yani, mahallî idarelerin
kadro iptal ve ihdaslarıyla ilgili basitleştirme yapılacaktır. Bu, şu demektir:
Kadroların ihdası ve iptali, yerel yönetimlerin yetkili organlarının kararıyla,
herhangi bir onaya gerek kalmaksızın yapılacaktır. Bu cümleyi kullandıktan
sonra, akla hemen "belediyeler istedikleri kadar kadro alma hakkına mı
sahip olacaklardır" şeklinde bir soru gelebilir; ama, bilindiği gibi, bu
yasa tasarısıyla ve daha önceden tasarlandığı şekilde, norm kadro uygulamasına
geçilecektir. Yani, İçişleri Bakanlığı, hangi belediyedeki işlerin ne kadarlık
bir kadroyla yapılacağını daha önceden tespit edeceği için, bu sınırların
dışına çıkılmamak koşuluyla, yerel yönetimler, bu iptal ve ihdas işlemleriyle
ilgili kararlarını yetkili organlarının alması sonucu
gerçekleştirebileceklerdir.
Diğer bir sorunuz daha var, izin verirseniz, onu daha sonra
cevaplandırayım; çünkü, zaman süratle ilerliyor.
Sayın Karademir "bu yasa tasarısıyla yerelleşme ve
özelleştirme yaygınlaşacaktır. Bu, uluslararası sermayenin işine yarar; bu,
sömürgeciliği gündeme getirir" şeklinde bir değerlendirme yaptılar.
Kuşkusuz ki, kendi takdirleridir, bu düşünceye de saygı duyarız; ancak, hemen
şunu ifade edelim ki, küreselleşmenin avantajları da vardır, dezavantajları da
vardır. Akıllı hükümet, akıllı yönetimler odur ki, bu avantajları kendi
halkının ve ülkesinin adına değerlendirmek, dezavantajlarından kurtulmak için
azamî dikkati sarf etmektir. Bu, sadece, hükümetlerin değil, bu ülkedeki
parlamentoların da -iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin- görevidir.
Küreselleşmeden kaçamazsınız.
Yani, yağmur yağarken sokakta gezerseniz, mutlaka siz de ıslanacaksınız. O
bakımdan, Arnavutluk gibi içinize kapanamazsınız. Avantajlarını,
dezavantajlarını iyi bileceksiniz, iyi
hesap edeceksiniz; dezavantajlarını da gerekirse avantaja çevirmek için gayret
edeceksiniz. Evet, bunun riskleri vardır; Sayın Karademir haklıdır. Evet, bu
bir risktir. Bugünkü...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Özellikle son dönemde, GAP bölgemizde İsrail'e toprak satışları söz konusudur. Buna benzer...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Karademir, doğru olabilir; yani,
onu araştırmadım, elimde böyle bir rapor yok. Bu konularla ilgili teyakkuzda
bulunmak gerekir; benim sizin beyanınızdan anladığım budur. Evet, Hükümet
olarak biz de bu konuda dikkatli olmak ve iktidar ve muhalefet olarak,
uluslararası sermayenin Türkiye üzerinde birtakım hesapları varsa, bu hesapları
tersine çevirmek gibi bir gayretin içerisinde de olmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Tabiî, süratle not
alıyorum, okumakta da zorlanıyorum...
Bir de, bir konuyla
ilgili "Anayasaya aykırılık teşkil etmez mi" dediniz.
O soruyu bir daha
sorabilirseniz... Yani, Anayasaya ne aykırılık teşkil eder, orayı
anlayamadım...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Merkezî idarenin görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesiyle ilgili olarak
Anayasanın ...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Anladım; çok teşekkür ederim. Sağ olun,. tamam.
Şimdi, bu sorulardan
şöyle bir intiba ediniyorum: Sanki, idare deyince, sadece merkezî yönetimden
ibaretmiş gibi bir anlam çıkıyor. Anayasanın 123 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında, gayet açık şekilde deniliyor ki: "İdarenin kuruluş ve
görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır."
Dolayısıyla, yerel yönetimler de idare içerisinde yer alır, merkezî yönetim de
idare içerisinde yer alır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, merkezde zorunlu olarak yapılması gereken görevlerden
bahsediyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yani, siz, "taşrada teşkilatı
olan bakanlıkların bu taşra teşkilatlarını yerel yönetimlere bırakıyorsunuz, bu
Anayasaya aykırı olmaz mı" dediniz. Biz, bunları kaldırmıyoruz. Biz,
bunların personelini, görevlerini, yetkilerini, araçlarını gereçlerini, ödenekleriyle
birlikte yerel yönetimlere bırakıyoruz. Burada, biz, bir Anayasaya aykırılık
görmüyoruz; çünkü, yerel yönetim de, merkezî yönetim de idare içerisinde
değerlendirilmiştir.
Sayın Akbulut'un bir
sorusu oldu, bir eleştiriyi soru haline getirdiler. Anayasanın ilgili maddesi,
aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
yürütüleceğini amirdir. Biz, burayı değiştirmedik. Yine, kamu hizmetleri, aslî
ve sürekli hizmetler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmeye
devam edilecektir. O bakımdan, aslî ve sürekli olmayan görevlerin, şimdi,
uygulamada zaman zaman rastladığımız gibi, üniversitelere, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve gerekirse özel sektöre gördürülmesinde
Anayasaya bir aykırılık görmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sürem doldu
mu?
BAŞKAN - Doldu efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Beni uyarırsanız; çünkü, saate
bakmıyorum.
Sayın Emek dediler ki:
"Sayın Başbakanlık Müsteşarı, bu görüşmelerde, komisyonda veya burada niye
yok?" Aslında, Kamu Yönetimi Kanunuyla ilgili, Başbakanlıkta asıl
sorumluluk, şu anda sağ tarafımda oturan Müsteşar Yardımcımız Emin Zararsız
Beyin uhdesindedir. O bakımdan, tasarı görüşülmeye başlandığı andan beri
yanımda o bulunmaktadır. Bana yardımcı oluyor. Ben, Sayın Ömer Dinçer'e, şu ana
kadar, burada bir ihtiyaç hissetmedim. Tabiî, kendi takdirleridir.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 7 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "genel
hükümlere göre" ibaresinin "genel kanunî hükümlere göre" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29
uncu maddesinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşların" ibaresinden
sonra "proje ve kurulma" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29
uncu maddesinde geçen "kadro ihdası" ibaresinden sonra "ve
atanması" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29
uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
a) Bu kuruluşların
kuruluş aşamasında kadrolar öncelikle karşılanır
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29
uncu maddesinde geçen "genel hükümlere göre" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı Kanun Tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması"
başlıklı 29 uncu maddesinde yer alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Osman Kaptan |
Orhan Sür |
|
Samsun |
Antalya |
Balıkesir |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Bayram Meral |
Ali Kemal Deveciler |
|
Antalya |
Ankara |
Balıkesir |
|
|
Mehmet Kartal |
|
|
|
Van |
|
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı Kanun Tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması"
başlıklı 29 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
|
||||||||||||||||
Ali Kemal Deveciler |
|
||||||||||||||||
Balıkesir |
|
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Meral konuşacaklar efendim, önergede imzaları var.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının
29 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu güzel akışı bozmadan,
müsaade ederseniz, bir üzüntümü ifade etmek istiyorum: Bu yaşa geldim, ömrümün
büyük bölümü meydanlarda geçti; iyi yaptım, kötü yaptım; ama, bugün burada
duyduğum bir laf gibi hiçbir laf duymadım. Üzüntümü bildiriyorum ve şunu
söylüyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; ola ki, kader, insanları
buraya getirmiş olabilir; ama, burada, kamuoyu karşısında, halk karşısında,
oturduğumuzu kalktığımızı, büyük ölçüde, ne konuştuğumuzu bilmemiz gerekir.
Bilmeyenlere şunu söylemek istiyorum: "Söz bilirsen söz söyle, senden
ibret alsınlar / Söz bilmiyorsan sükût et, seni adam sansınlar."
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, uzun yıllar kamuda görev yapmış saygıdeğer valilerimiz,
kaymakamlarımız, kamuyu çok iyi bilen arkadaşlarımız, burada, konuşmalarında
dile getirdi: Kamu tıkandı, kamu verimsiz; amaç, kamuyu küçültelim, daha işler
hale getirelim...
Şimdi, kusura bakmayın
değerli arkadaşlarım; acaba, bu verimsizlik memurlardan mı kaynaklandı,
işçilerden mi kaynaklandı, oradaki müdürlerden mi kaynaklandı?! Kusura
bakmayın; biraz, iğneyi kendimize batırsak olmuyor mu?! Bu verimsizliğin ana
kaynaklarından birisi, siyasîlerimiz ve siyasî hükümetlerimiz. Çok siyasî bakan
bilirim; gittiği ile, mesai saati olmasına rağmen, otobüslerle oraya işçileri
gönderdi ve kalabalık oluşturdu, kendisini alkışlattırdı. Verim olur mu değerli
arkadaşlarım?!
Her şeyi dağıtırsak,
valilere verirsek her şey düzelir, yerel yönetimlere verirsek her şey
düzelir... Bu, çok iyimserlik değerli arkadaşlarım. Sayın valilerimize hiçbir
sözüm yok. Bunca yıldır kendileriyle teşriki mesaim oldu; şükran borçluyum,
hiçbir validen olumsuz bir hareket, olumsuz bir cevap almadım; her zaman onları
saygıyla andım ve saygıyla anacağım; ama, kusura bakmayın, valiyi rahat
bırakmazsanız, siyasî gücünüzü valinin de üzerinde kullanırsanız, valiyi orada
iş yapamaz hale getirirsiniz. İşte, o verimsizlik, hantal yapı orada da oluşur.
Belki, eski mantıkları biraz yoklarsak, biliyorsunuz, geçmişte, başbakanlık
yapmış bir değerli zatı, siyasî baskı yüzünden, bir valimiz bir ile sokmadı;
konuşmasına müsaade etmedi.
Sorunların asıl kaynağında, olumsuz siyasetin olumsuz
gidişatı yatmaktadır. Sorunları nasıl çözeceksiniz; valiyi rahatlatacaksınız...
Birçok okulda çocuk okula kaydolamıyor. Emniyet müdürünü aşıp, valiye telefon
ediyoruz. Bunu çözmediğiniz sürece, işsizliği çözmediğiniz sürece, yoksulluğu
çözmediğiniz sürece, gecekonducuya tapu verdiğiniz sürece hantal yapıyı nasıl
ortadan kaldıracaksınız? Vali orada nasıl rahat işlem görecek, iş görecek?
Bunlar yapılmıyor mu değerli arkadaşlarım?! Özde bunları çözelim. Bunları
çözmediğimiz sürece, efendim, ne oldu; işi biz devrettik birisine; kardeşim,
bir vali tayin ettik, o da bir şey yapamıyor; al onu, bir başkasını gönder;
sorun çözüldü mü?! Bu yapı bir kargaşayı da getirir. Görmezlikten gelmeyin
değerli arkadaşlarım. Valilik yapmış arkadaşlarımız burada oturuyor. Bir vali,
atanan bir vali, iktidarın belediye başkanının getirdiği taleplere büyük ölçüde
hayır diyebilecek mi; belediye meclisi üyelerinin getirdiklerine hayır
diyebilecek mi; il genel meclisi üyelerinin getirdiklerine hayır diyebilecekler
mi?! Bunlar, yerel yönetimlerdeki bütün müesseselerin işlerine müdahale
etmeyecek mi?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, toparlar mısınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
"Temelli kapattım bu kadroları, aldım, açtım yeni
kadrolar..." Merak ediyorum muhterem arkadaşlarım, bu kadar adamı nerede
barındıracaksınız; nerede oturtacaksınız?! Bunların içerisinde genç kuşak var;
dünya kadar müdür var, müdür yardımcısı var, şube müdürü var. Bunları böyle
görmezlikten gelmeyin; yani, bir kalemde her şeyi halledeceğinizi
zannediyorsunuz. Onun için, derin derin bir düşünelim. Ne yaptığımızı bilelim;
ama, yasa tasarısı hazırlanmış, maalesef, benim parmak sayım var; bunu
bitirelim diyorsunuz.
Burada 16 sivil kuruluş; içinde Türk-İş var, Hak-İş var,
mimar ve mühendisler var, Türk tabipler var, var da var... Rica ettiler
"ne olur bunu geri çeksinler; oturalım, yeniden tartışalım..."
Halka hizmet gidiyorsa, köye hizmet gidiyorsa, şehre hizmet
gidiyorsa, vatandaş huzur buluyorsa, buna hayır diyecek bir kimse var mı
içimizde; yok. O zaman niye acele ediyoruz değerli arkadaşlarım?! Ne oldu;
yani, onbeş gün sonra, yirmi gün sonra, bir ay sonra bu yasa çıksa, neyi
kaybederiz?! Maalesef, çıkaracağız; dediğim dedik... Ama, değerli arkadaşlarım,
bu dediğim dediğin faturası gelecekte hepimize çok ağıra mal olur; ama, bazı kişilere
daha ağıra mal olur; onlar da, o yerin mülkî amirleri; çünkü, öyle bir
kargaşanın, öyle bir olumsuzluğun içerisine o valileri itiyorsunuz ki, başına
büyük bela açıyorsunuz. Birisi yine buraya, sana gelecek, aç telefonu valiye
sayın milletvekili "sayın vali, bunu hallet..." Etse bir türlü,
etmese bir türlü. Ne anladık?! Yani, buraya geleni orada bıraktın!.. Neyi
kurtardın; hangi sorunu çözdün?! Sorun ortada, sorun. İşsizlik ortada,
yoksulluk ortada, eğitim ortada, hastane ortada, gecekondu ortada. Bunları
ortadan kaldır; yok... Valiye gönderdim, vali halletsin... İnşallah halleder!..
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının
"Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu maddesinde yer
alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde
bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi
toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile
halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve
katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma
ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen, ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma
çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki
çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası "Merkezî Hükümet
Teşkilatı Araştırma Projesi" (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalarla
sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye
uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması
(KAYA) projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda
olduğu gibi 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde
yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas
komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli
araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin
1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi, kamu
yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların
temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer
tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma
ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri
değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve
özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu
belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda
yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da
ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden
yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır.
Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon
yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli
bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde 'iyi yönetişim'
ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."
Tasarının yukarıda yer alan genel gerekçesinde, tasarının
genel amacının, yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden
yapılanma sürecini başlatmak olarak vurgulanmıştır. Genel gerekçesinde büyük
değişim ve dönüş iddiasında olan ve katılımcılığı öngördüğü vurgulanan bir
kanun tasarısının, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin
katılımı sağlanmadan hazırlanması çelişkilidir.
342 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesiyle yapılan
düzenleme, kapsaması gerekli olan konuları kapsamamaktadır. Maddenin bu haliyle
özensiz olarak hazırlandığı görülmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, 349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Kuruluş işlemlerinin tamamlanması" başlıklı 29 uncu
maddesinde yer alan "yurtdışı teşkilatı" ibaresinin madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29
uncu maddesinde geçen "genel hükümlere göre" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Bu ve diğer önergelerimi geri
çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "kadro
ihdası" ibaresinden sonra "ve atanması" ibaresinin eklenmesini
arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinde geçen "bağlı ve
ilgili kuruluşların" ibaresinden sonra "proje ve kurulma"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Madde üzerindeki önerge
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, 29
uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Yoklama talebini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu maddesinin oylamasına geçilmesinden önce,
İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını tespit ediyoruz.
Haluk Koç?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Halil Akyüz?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Mevlüt Coşkuner?..
Burada.
Ali Cumhur Yaka?..
Burada.
Osman Kaptan?.. Burada.
Atilla Başoğlu?.. Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Bihlun Tamaylıgil?..
Burada
Mehmet Küçükaşık?..
Burada
Gaye Erbatur?.. Burada.
Mehmet Kartal?.. Burada.
Kerim Özkan?.. Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Ersoy Bulut?.. Burada.
Mesut Özakcan?.. Burada.
Selami Yiğit?.. Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Yoklama talebinde bulunan
20 üye hazır bulunmaktadır.
Yoklama için 3 dakika
süre vereceğim.
Adlarını okuduğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı)
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Başkan, elektronik cihazda 28 Şubat yazıyor, bugün 27 Şubat.
KEMAL SAĞ (Adana) - Hem
saat hem de tarih yanlış.
(Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - 29 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.52
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 18.07
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 30 uncu
maddesini okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Danışma Birimlerinin
Görev ve Yetkileri
Strateji Geliştirme
Başkanlığı
MADDE 30. - Strateji
Geliştirme Başkanlığı aşağıdaki görevleri yapar:
a) Ulusal kalkınma
strateji ve politikaları, yıllık program ve hükümet programı çerçevesinde
bakanlığın orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını belirlemek,
amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak,
b) Bakanlığın görev
alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri geliştirmek ve bu
kapsamda verilecek diğer görevleri yerine getirmek,
c) Bakanlık bütçesini
stratejik plana ve yıllık hedeflere göre hazırlamak; bakanlık faaliyetlerinin
bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek,
d) Bakanlığın yönetimi
ile hizmetlerin geliştirilmesi ve performansla ilgili bilgi ve verileri
toplamak, analiz etmek, yorumlamak ve yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak,
e) Üst yönetimin iç
denetime yönelik işlevinin etkililiğini ve verimliliğini artırmak için gerekli
hazırlıkları yapmak,
f) Bakanlığın görev
alanına giren konularda, hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum
içi kapasite araştırması yapmak, hizmetlerin etkililiğini ve tatmin düzeyini
analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak,
g) Yönetim bilgi
sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek,
h) Strateji Geliştirme
Kurulunun sekreterya hizmetlerini yürütmek.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın
Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli
izleyenler; tasarının 30 uncu maddesi üzerinde CHP Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım; hepinize saygılar sunarım.
Anlaşılan, strateji
geliştirme başkanlıkları yeni bir birim olarak öneriliyor ve tasarının asıl,
temel unsurlarından birini oluşturuyor. Strateji, planlama kavramıyla birlikte
düşünülmelidir ve bu bağlamda bakıldığında, tasarı, maddenin (a) bendinde
ulusal kalkınma planlarına referans vermiyor, ulusal kalkınma strateji ve
politikalarından söz ediyor, daha kapsamlı tutuyor bu sorunu. Bunda bu yaklaşım
doğru sayılabilirdi; ancak, Anayasanın düzenlemelerine ne derece yatkın olduğu
tartışılmalıdır.
Planlama, ulusal
düzeyden, ölçekten başlamalı, yerel yönetimleri kapsamalı, kır ve kent
bölgelerini içermeli ve bir bütünlük içinde tasarlanmalıdır. Tasarı, bu
bileşimi, bu bütünlüğü, bu yapıyı kurtaramıyor, bunu sağlayamıyor. Gelişmenin
bütünlüğü ilkesi tasarıda yer almıyor. Tasarıda, ayrıca, tarih, doğa ve kültür
değerlerinin nasıl korunacağı doğru dürüst stratejiye, plana bağlanmıyor.
Sayın milletvekilleri, burada, çoğu kez tartışılıyor,
"Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgelerinde de planlamadan söz
ediliyordu ya da yerel yönetimin yeniden yapılanması söz konusuydu; farkımız
ne" deniyor.
Değerli arkadaşlar, farkımız çok. Önce, çağımızın stratejik
planlama anlayış ile burada kabul edilen stratejik planlama anlayışı arasında
büyük fark var. Çağımız, küreselleşmeden gidiyor. Kuşkusuz, tasarının
gerekçesinde de küreselleşmeye yer verilmesinden kaynaklanan bir yakınlık
kurulmak istenebilir; ancak, bizim planlama anlayışımızda, ulusal ekonominin
üretim güçlerinin en çoklaştırılması, artırılması, yükseltilmesi var. Tasarı,
küreselleşme bakımından, küreselleşme görüşü itibariyle bizden çok farklı, çok
değişik. Bize göre kürselleşme, üretim yapısının evrimidir, değişimidir;
tasarıya göre küreselleşme, yerelleşmedir, İslamın genişlemesidir vesaire.
Bunlar birbirine taban tabana zıt anlayışlardır. O nedenle, bizim planlama
anlayışımız, tarımdan çalışanlara, emekçilere kadar, küçük üreticilerden
ekonominin mal ve hizmet üreten tüm kesimlerine kadar, gerektiğinde ulusal
sermayenin, ulusal birikimin, ulusal gelişmenin korunması ve kollanması
anlayışına dayanır, en az gelişmiş ülkeler kadar korunması ve kollanması
anlayışına dayanır. Bizim çiftçimizin, Alman ya da Amerikan çiftçisinden daha
geri, daha ilkel, daha verimsiz düşünülmesinin önüne, ancak, planlı ve
programlı bir anlayışla geçebiliriz. Biz, kendi üreticimize sahip çıkmaz,
onları korumazsak, hiç sonuç alamayız. Dolayısıyla, bu çerçevede, anlaşmamız ya
da bu yaklaşımın tarafımızdan benimsenmesi düşünülemez.
Değerli arkadaşlar, Türkiye kamu yönetimi yeniden
yapılanmalıydı, bu bir zorunluluktu; ancak, yapılan bu değildir. Bakın, nasıl
değildir: Her şeyden önce, kamu yönetiminin şimdiki durumunun doğru irdelenmesi
gerekirdi, önhazırlığın iyi yapılması gerekirdi. Örneğin, kamu yönetiminin
rüşvet ve yolsuzluktan arındırılması gerekirdi. Örneğin, kayıtdışılık elimine
edilmeliydi, bir tarafa bırakılabilmeliydi. Bankacılık, siyaset, mal ve hizmet
üretimi iç içe geçmekten kurtarılmalıydı. En başta, milletvekili
dokunulmazlıklarına dokunulmalıydı; sayenizde dokunamadık. Yargı bağımsızlığı
sağlanmalıydı -Sayın Bakan burada- ve merkezî yönetimin aklanması
sağlanmalıydı. Bu sağlanmadan... Bir anlamda, yarı çürük elmayı ikiye
bölmüşsünüz, kimi yükleri yerel yönetimlere vermişsiniz; bundan, sağlam bir
sonuç bekleme olanağı yoktur. Şimdi, örnekler vereceğim. Ülkemizdeki 3 215
belediyenin yalnızca -nüfus anlamında- yüzde 75'inin kanalizasyon olanağı
vardır, yüzde 25'inin yoktur. Belediye, asıl görevini yapamıyor. Belediye
nüfusunun -kırsalı unuttunuz zaten- yalnızca yüzde 16,8'i atıksu arıtma
tesisine sahip belediyelerde yaşıyor ve kanalizasyon sularının yüzde 44'ü
denize, yüzde 40'ı akarsulara akıtılıyor, çevre kirletiliyor, belediyeler
görevini yapamıyor.
Daha dün, İzmir gibi bir yerde, halka, istemediği bileşimde
et yediriliyor. Tarım ve Köyişleri Bakanına "gıda denetimi nasıl
yapılıyor" diye sordum; verdiği yanıt şudur: "Kaçak et ve et bileşimi
konusundaki denetim belediyelere aittir."
Değerli arkadaşlar, çok açıktır; biz, Türkiye'de, yerel yönetimleri,
önce asıl işlerini, temel işlevlerini, temel görevlerini yapar hale
getirmedikçe, onlara yeni yükler, yeni görevler, yeni ödevler vermemizin
sağlıklı bir sonuç vereceğini ummak hiç de doğru değildir.
Buradan ne çıkar; buradan şu çıkar: Halka hizmet çıkmaz;
buradan, yönetim kargaşası çıkar; buradan, rant yağmasının daha da artması
çıkar; buradan, siyasal gücün özçıkar için kullanılması çıkar. Biz, burada,
medya-ticaret- siyaset üçlüsünün bağını kesmedikçe, koparmadıkça, bunu,
yalnızca yerel yönetimlere -tabiatıyla bir bölümünü- aktarmış oluruz. Bu doğru
değildir.
Sayın bakanların pek çoğu, burada, sürekli olarak
"devlet sanayici olmaz, devlet ticaret yapmaz, devlet bankacılıkla
uğraşmaz" diyorlar. Çok doğrudur; çok doğrudur da, aynı devletin başbakanı
şirket ortağı olmamalıdır, aynı devletin bakanlarının bir bölümünün yakınları
siyasî güçlerini kullanarak çıkar sahibi olmamalıdırlar. Bu durum, piyasa
mekanizmasına, piyasa rekabetine de aykırı bir durumdur.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ülke, rüşvet ve
yolsuzluğun bedelini çok ağır ödüyor. Bakın, nasıl ödüyor: Şubat ayının
ortalarında yayımlanan uluslararası raporlara göre, rüşvet ve yolsuzluk
nedeniyle, Türkiye, 77 ülke arasında, yine, kirlilik bakımından, Irak, Arjantin
ve Venezüella'dan sonra 4 üncü sıradadır. Türkiye, Şili'den, Hindistan'dan,
Endonezya'dan, Kolombiya'dan, Filipinler'den, Çin'den çok daha riskli bir
ülkedir. Bunu böyle tutmaya hakkımız yok. Bu veriler -bu rakamlar- son bir
yılın rakamlarıdır. Sonuçta, aynı şekilde, Türkiye üzerinde raporlar yazan
Alman Deutsche Bankın son raporunda, Türkiye, 21 ülke arasında en istikrarsız
ülkelerden biri olarak, 18 inci sırada görülüyor. Sonuçta ne oluyor; sonuçta şu
oluyor: Geçen yıl ülkemize gelen yabancı sermaye 364 000 000 dolardır. Eğer
ülkeden çıkan yatırım sermayesini -spekülasyon sermayesini değil- üretken
sermayeyi de dikkate alırsanız -bu 500 000 000 dolardır- Türkiye, 2003'te,
hükümetimizin sayesinde, 126 000 000 dolar net sermaye ihraç etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kepenek, toparlar mısınız.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Türkiye'de tasarruf yok, Türkiye'de yatırım yok; ama, başka
bir şey oluyor; riskli ülke olduğumuz için, doğru dürüst plan ve program
yapamadığımız için, ufuk açamadığımız için yerli sermaye kaçıyor. Yabancı
sermaye girişinde Türkiye, geçen yıl; yani, 2003'te, tarihinde ilk kez eksiye
düşmüştür. Bunu yapmaya hakkımız yok.
Bir önceki bu işten sorumlu Sayın Bakan -siz değil Sayın
Bakanım- geçenlerde burada "Çin de değişti; sermaye düşmanlığı yapmayın;
yabancı sermaye çekiyor herkes; komünistler, sosyalistler de kafayı
değiştirdiler; CHP bu konuda kendini gözden geçirsin" dediler. Ben, şimdi,
şunu söylüyorum: Bu ülkeden yabancı sermaye neden kaçıyor, bu ülkeye yabancı
sermaye yatırımı neden yapılmıyor, asıl sorulması gereken soru budur. Rüşveti,
yolsuzluğu, istikrarsızlığı dikkate alarak, bu hükümet, kendine bir kez daha
sormalıdır; çünkü, bu, sonuçta hepimizi ilgilendiriyor değerli arkadaşlar. Hepimiz
bundan zarar görüyoruz, ekonomi zarar görüyor ve sonuçta, Türkiye, üretemeyen,
hep satın alan, iş bulamayan, yatırım yapamayan bir konumda kalıyor. Aylardır,
bir yılı aşkın bir süredir bunu özellikle istedik, istemeye devam edeceğiz. Bu
olmadan, yani, Türkiye'nin merkezî yönetimi de yerel yönetimleri de -ki, o
alanı hiç incelemedik, Meclis soruşturmalarının dışında tuttuk- rüşvet ve
yolsuzluktan arındırılmadıkça, değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin düzlüğe çıkması, projeler yapması, ileriye gitmesi
olanakları, imkânları zayıftır, hiç denecek düzeydedir, yok denecek düzeydedir.
Son bir noktaya daha değinerek sözlerime son vereceğim.
Değerli arkadaşlar, burada, çalışalım, düzgün işler yapalım,
iyi yasalar çıkaralım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...iyi işlev görelim, denetim yapalım, yasa çıkaralım diye
uğraşıyoruz hep birlikte. Bu tasarıyı görüşmeye başladığımız günden bu yana,
burada Başbakanlık Müsteşarının gölgesi dolaşıyor, onun hayaleti bu Meclisi
gölgeliyor. Sayın Bakan, burada "bundan biz de rahatsızız" dedi; bir
önceki bakan, öbür bakan. Sayın Bakan, eğer rahatsız iseniz, elli defa sorduk
"Başbakanlık Müsteşarı ne zaman görevden alınacak" diye.
BAŞKAN- Sayın Kepenek, toparlar mısınız.
YAKUP KEPENEK (Devamla)- İletişimle başlamıştım, öyle
bitireyim. Mustafa Kemal, biliyorsunuz, Kurtuluş Savaşında çok telgraf çekmiş;
telgraflarına şunu yazarmış: "Dakika tehiri gayri caizdir" Yani,
ötelenemez, ertelenemez. Başbakanlık Müsteşarının yerinde kalması da gayri
caizdir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek.(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Gülçiçek.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30
uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısının "Danışma
Birimlerinin Görev ve Yetkileri" bölümünde yer alan 30 uncu madde,
strateji geliştirme başkanlığının kurulması ve görevleriyle ilgilidir. Yasadaki
bu maddeyle, devletimizin temel amaçlarına uygun bir biçimde kurulmuş kurumlar
işlevini doldurmuş kabul edilmektedir. Örneğin, yeni iktidarla birlikte gözden
düşen Devlet Planlama Teşkilatı, tamamen gözden çıkarılmıştır. Onun yerine,
yine, özel işletme mantığıyla, strateji geliştirme kurulu ikame edilmektedir.
Strateji geliştirme
başkanlığının görevini yapan birimler, her bakanlıkta mevcut ve çalışır
durumdadır. strateji geliştirme başkanlığının yapacağı görevleri araştırma
planlama kurulu daire başkanlığı, zaten, şu anda yapmaktadır.
İsim değiştirilerek
yapılan bu değişikler altındaki gerçek maksadı anlamak çok zor değil; tek bir
maksadı var; kamuda kadrolaşmak.
Diğer tüm maddelerde
olduğu gibi, 30 uncu maddede de kamu hizmeti ve kamu yararı kavramlarıyla çok
bağdaşmayan, daha çok, özel işletme, kâr amaçlı işletme terminolojisinde yer
alan "kârlılık, performans ölçütleri" terimleri sıkça yer almaktadır.
Bu tasarı, felsefesini, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütünün
küreselleşme, özelleştirme ve yerelleştirme kavramlarıyla tanımlanan bir
ideolojiden almaktadır. Öngörülen yeniden yapılanma, toplumsal kaynakları
yerelleşme adıyla küresel sermayeye bağlayacak, kamu hizmetlerini her düzlemde
piyasaya teslim edecek bir özelleştirme sürecidir.
Bu tasarıyla, kamusal
alan daha da daraltılmakta, kamu hizmetlerinin sunulmasında, piyasacı mantıkla,
yurttaşlar müşteri konumuna getirilmektedir. Devlet, sosyal devlet olarak
değil, düzenleyici devlet olarak tanımlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısında, merkezî kentsel düzeylerdeki kamu yönetimini, sanki özel
kesim kuruluşuymuş gibi, verimlilik, etkinlik, dolayısıyla, kârlılık amacıyla
çalışan, yurttaşa ve kenttaşa müşteri gözüyle bakan bir anlayışla yönetme, daha
doğrusu, işletme amacı ağır basmaktadır.
Bu yasa tasarısında,
memur güvencesinin ortadan kaldırılması, daha da kötüsü, kadroların liyakate
değil, siyasal yeğlemelere dayandırılması, her türlü keyfîliğe, partizanlığa
açık duruma getirilmesi söz konusudur.
Performans sisteminden
neyi anlamalıyız; çalışanların maaşlarının düşük tutulması, kadro iptali, istihdamın
azaltılması, sözleşmeli ve ücrete dayalı anlaşma yapılması mı, yoksa,
kadrolaşmak için birimlerin adını değiştirme olarak mı algılamalıyız.
Bu yasa tasarısındaki
temel amaç, çalışanların sendikalarının devreden çıkarılması, bireysel hakların
askıya alınması ve kazanılmış hakların gasp edilmesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, ulusal dinamiklerin değil, küresel dinamiklerin
esiridir ve küresel piyasanın ihtiyaçlarına cevap vermek kaygısıyla
hazırlanmıştır. Bu ideoloji, tasarının gerekçesinde çok açık bir dille
yazılmıştır.
Türk kamu yönetiminin
iyileştirilmesi, reforme edilmesi, yani, Türkiye'nin idarî reformunun temel
ideolojik referansı küreselleşmecilik değil, cumhuriyetçilik, kalkınmacılık ve
demokrasi olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısı, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri
alınarak, katılımcı, demokratik, üniter devlet yapısıyla bağdaşmalı ve sosyal
grupların uzlaşmasıyla ortaya çıkmalıdır. Biz de, onların temsilcileri olarak,
hep beraber, hiçbir kuşkuya meydan vermeden bu yasayı çıkarmalıyız. Bu dayatma
ve baskı insanlarda kafa karışıklığına yol açmaktadır. Gelin, çağdaş,
katılımcı, demokratik ve tüm tarafların memnun olacağı bir yasa çıkaralım;
çünkü, bu, bir gerekliliktir. Kaldı ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
seksen yıldır topluma öncülük etmiş, ilerici, çağdaş her yapıya destek vermiş
bir partiyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; idarî reform gerici değil ilerici, liberal küreselleşmeci
değil sosyal planlamacı, dayatmacı değil demokratik, derme çatma değil bilimsel
olmalıdır. Oysa, bu yasa, çağdaş, demokratik, bilimsel olmak yerine, toplumun
ümmetçi olmasını hedeflemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülçiçek,
toparlar mısınız.
Buyurun.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK
(Devamla) - Bu yasayla, Türkiyemizi, Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef olarak
gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmanız mümkün değildir.
Bu düşüncelerle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gülçiçek.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
30 uncu maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 30 uncu maddesini konuşuyoruz. Bu 30 uncu maddeye
kadar, bir milletvekili olarak, sabırla, inatla Meclisi anlamaya, muhalefeti
anlamaya, neler söylendiğini anlamaya çalıştım. Bildiklerimi hayatta sınamak
adına, buradaki duyduklarımla, Türkiye kamuoyu ne söylüyor, bunları test etmek
adına, dışarı çıkıp ders çalıştım;
ama, yetmedi, 27 nci maddeye kadar bütün tutanakları Meclis arşivinden
aldırdım. Tutanakların tamamını inceledim ve ne yazık ki, şöyle bir hazin
fotoğrafla karşı karşıya kaldım: Cumhuriyet Halk Partisi -değerli
Anamuhalefitimiz- adına 78 tane -27 nci maddeye kadar- konuşma yapılmış.
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
madde üzerinde konuşur musunuz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Bu da yeterli, biz cevap veririz.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Anlamıyorsunuz, ne yapalım.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Sayın Başkanım, madde üzerinde konuşuyorum.
27 maddede 78 tane
konuşma yapılmış. Bu konuşmaların 55 tanesinde Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer
Dinçer'den söz edilmiş.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dağarcığında ne varsa, onlara gel.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Sayın Kepenek'in son konuşmasını dinlerken de, itidalî bilen bir arkadaşımız
olarak Sayın Kepenek, acaba, bu konuya girmez mi diye düşündüm; ama, Sayın
Kepenek, son cümlelerinde beni yanılttı; o da, Ömer Dinçer'e ilişkin konuştu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Stratejik planı anlat.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Ömer Dinçer, Başbakanlık Müsteşarıdır; bu ülkede, bu ülkenin, cumhuriyet
Türkiyesinin okullarında okumuş, strateji, planlama konusunda -ki, dünyada, bu
anabilim dalı yeni gelişmektedir- çok ciddî eğitim almış, bu konuda değerli
eserler vermiş, dünya çapında bir bilim adamımızdır.
YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) -
Kopya çekerek, başkasının kitabını alarak...
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Buralara kadar da, bütün cumhuriyet evlatları gibi, dişiyle tırnağıyla hak
kazanarak gelmiştir; söyledikleri ortadadır, yasalar ortadadır, herkesin ne
yapabileceği de ortadadır; ama, bir konuda eyleme geçmek yerine, sadece burada
cevap verme hakkı olmayan insanlar üzerinde konuşmak yerine, cumhuriyet
tarihimizin önemli bir konusunu tartışırken...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İşçiden, memurdan bahset.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- İşçinin durumunu anlat.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
İşçiye, memura da geleceğim, size de geleceğim; rahat olun biraz, sakin olun.
Bir başka boyutu, şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisindeki değerli arkadaşlarımız, kendilerine yapılan en ufak
bir eleştiride şahin kesiliyorlar. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum: Şu
tutanakta, AK Partiye ve hükümetimize yöneltilen eleştirilerin hiçbirini kabul
etmiyoruz; çünkü, burada, eleştiri yok, hakaret var. Biraz önce, değerli
konuşmacı "bu yasa ümmetçiliği getirecektir" diyor. (CHP sıralarından
"Doğru" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Doğru... Doğru...
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Bu Mecliste, bu Yüce Mecliste hiçbir milletvekilinin böyle bir amacı, böyle bir
arzusu, böyle bir iştiyakı olamaz.
ERSOY BULUT (Mersin) -
Müsteşarın var ama.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
59 uncu cumhuriyet hükümeti, 1 inci cumhuriyet hükümeti kadar, 19 uncu, 29 uncu
cumhuriyet hükümeti kadar bu ülkenin temel değerlerine bağlı bir cumhuriyet
hükümetidir.
Herkes şunu bilsin ki, Atatürk'ün muasır medeniyetlere bu
ülkeyi taşıma arzusu ve ülküsü bizim tarafımızdan gerçekleştirilmektedir ve
gerçekleştirilecektir. (CHP sıralarından "Bravo(!)" sesleri)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo (!)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yeşil bayraklarla mı?!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Avrupa Birliğine giriş sürecinde
yapılan çalışmalar bunun örneğidir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
mensupları; bu haksızlıkları niye yapıyoruz?! 22 nci Dönem milletvekilleri
olarak, cumhuriyet tarihinin en önemli demokratik açılımlarını birlikte
gerçekleştirmedik mi? Yani, bunları birlikte yapabilme becerisi olan bir
Meclisin, kısır bir döngü içerisinde, vehimler üzerine bir tartışmayı buraya
taşımasını şiddetle kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın
Kafkas, toparlar mısınız.
Buyurun.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Burada ümmetçilik adına...
Sivas'taki katliamları bize yamayanları lanetle kınıyorum; çünkü, o dönem, kim
Başbakan Yardımcısıysa herkes biliyor.
YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) - Yakanları lanetleyin.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Yapan suçsuz, Başbakan Yardımcısı
suçlu, öyle mi?
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Hiç suçu olmayan bir gruba böyle bir ithamda bulunmayı kınıyorum.
İkincisi, çok önemli bir konunun daha altını çizmek
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartıştığımız
bu yasa tasarısı, yerinden yönetimi getirmektedir. Ne işçinin ne memurun,
kimsenin çıkarılmayacağı burada defalarca beyan edildiği halde... Köy
Hizmetlerinin bölünmez bütünlüğü parçalanıyor; doğrudur. Köy Hizmetlerine bakan
sendikamız, artık, bir tane sözleşmeyle 150 000 kişinin sözleşmesini
yapmayacak, işçilerin içerisinde daha çok bulunması gerektiğini anlayacak; 81
ilin valisiyle, 81 tane yerel koşulla ve yerel imkânlarla toplu iş sözleşmesi
yapma zahmetinde bulunacak. (CHP sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - O ücret dengesini nasıl
sağlayacaksın; sen sendikacısın?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İşçileri kandırdınız, memurlara mı
geldi sıra!
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bu, demokrasimiz açısından,
demokratik açılım açısından çok önemli bir kazanım olacak.
Masa başında yıllarca kamu sendikacılığı yapan insanların
bunu anlıyor olmasını beklemek, tabiî ki zor. Biz, 15 kişiye sözleşme yapan bir
sendikal gelenekten geliyoruz. (CHP sıralarından "Doğru!.. Doğru!.."
sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Memurların sendikal haklarını
ellerinden alıyorsunuz, işçilerin hakkını aldığınız gibi.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Herkes bu ülkede sorumluluklarını
bilecek, dersine iyi çalışacak ve beraberce, bu ülkede, olmazları birlikte
yürüteceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinler misiniz.
AGÂH KAFKAS (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri,
AK Parti olarak, bu ithamları şiddetle reddediyoruz.
Cumhuriyetin temel değerleri bizim değerlerimizdir diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, hakkımda sataşma
var; söz istiyorum. O sözleşmeleri yapan benim...
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, itidalimi neden
kaybettiğimi Yüce Meclise...
BAŞKAN - Sayın Kepenek, ne söyleyeceksiniz, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Söyleyeyim efendim: Neden itidalli
konuşmadığımın gerekçelerini... Sayın Kafkas itidalimi kaybettiğimi söyledi.
Ben de, itidalli konuşamadığımın nedenlerini Yüce Meclise açıklamak için,
sizden 5 dakika söz istiyorum. Gayet itidalli konuşacağım, gayet sakin
konuşacağım; bundan emin olabilirsiniz.
BAŞKAN - Sayın Kepenek...
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Hayır, Sayın Kepenek, söz vermiş değilim; öyle bir
uygulamamız yok yani.
Madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir
önerge vardır...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, özür dilerim;
burada çok konuşuldu...
BAŞKAN - Sayın Meral, tutanakları getirteceğim;
inceleyeceğim, gerekirse söz vereceğim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Peki efendim.
BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
"kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin
bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı,
bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma
vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale
gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri
gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve
operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde
karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar
ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle
yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde
ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu
hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir.
Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin
mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp
saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni
düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma
sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta,
yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktarılmakta,
"vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 30 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca, devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç |
V.Haşim Oral |
Halil Akyüz |
|
|
Samsun |
Denizli |
İstanbul |
|
Orhan Sür |
Osman Kaptan |
|
|
Balıkesir |
Antalya |
|
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Topuz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır;
önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kurum ve kuruluşlar
stratejik yönetim ilkelerine göre yönetileceği için, bu yaklaşımda ihtiyaç
duyulan çalışmaları yapmak ve strateji geliştirme kurulunun sekreterya
hizmetlerini yürütmek üzere danışma birimi olarak strateji geliştirme
başkanlıkları kurulması öngörüldüğü, maddede strateji geliştirme
başkanlıklarının görevleri sayıldığı, halen kamu kurum ve kuruluşlarının
bilgiişlem birimlerince yerine getirilmekte olan görev ve hizmetlerden yönetim
sistemlerinin geliştirilmesine yönelik olarak strateji geliştirme başkanlığının
görev alanına alınarak satın alma, onarım ve işletim gibi görevlerin destek
hizmetleri birimine bırakılmasının öngörüldüğü, tasarıda ifade edilmektedir.
Sayın Bakanım, birinci
sorum: Strateji geliştirme kurulu ile strateji geliştirme başkanlığı arasında
nasıl bir ilişki kurulması öngörülmektedir?
İkinci sorum: Madde
metninde strateji geliştirme başkanlığı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta,
bununla ilgili olarak Yüce Meclise bilgi verebilir misiniz?
Üçüncü sorum: Strateji
geliştirme başkanlığının, bakanlık bütçesinin hazırlanmasındaki fonksiyonu
nedir?
Son sorum: Strateji
geliştirme başkanlığının kurulmasından sonra araştırma ve koordinasyon
kurulları varlıklarını sürdürebilecekler midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, söz hakkımı Sayın
İzzet Çetin'e veriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana birkaç kısa sorum olacak. Sorularım,
maddenin ve konunun, bu kanun tasarısının amacının daha iyi anlaşılması ve
madde oylanmadan önce, Yüce Meclisin değerli üyelerinin kararını etkilemeye
yöneliktir. O nedenle, millet adına, halk adına soruyorum ve Sayın Bakandan,
AKP'nin kadrolu engelleyici sorucusunun sorusuyla vakit öldürmeden, amaca uygun
cevaplandırılmasını diliyorum.
Sorum şu: Sayın Bakan, bu
tasarının 12 nci maddesinde "her kurum kendi stratejik planını
yapacak" diyorsunuz.
1- Bu planın DPT
tarafından hazırlanan planla ilişkisi ne olacaktır?
2- Stratejik planın
yıllık programla ilişkisi ne olacaktır?
3- Stratejik planın beş
yıllık planlarla ilişkisi ne olacaktır?
4- Geçtiğimiz aylarda
yasalaşan Bütçe Kontrol Kanununda bu konularda bir ilişkilendirmeden söz
ediliyor ve bir yönetmelik çıkarılacağından bahsediliyor; ama, bunun yasayla
ilişkilendirilmesi ve bunun da detaylarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin bilgisi ve onayıyla gerçekleşmesi gerekmez mi?
5- Bakanlar,
bakanlıklarını yönetirken, kalkınma planı ve yıllık programları uygulamaktan
sorumlu olmayacaklar mı yoksa kalkınma planlarını kaldırıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)- Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Kafkas kürsüye geldiğinde, 85 kez muhalefet kanadının
kürsüye gelip, Ömer Dinçer'in görevden alınmasını istediğini söyledi. Aslında,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ve Kabine üyesi olan Sayın Bakanın,
muhalefet kanadının bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu anlaması gerekirdi.
Şimdi, ben Sayın Bakana soruyorum; Sayın Bakanım, şu cümleyi
içinize sindiriyor musunuz: "Halk için ve halk adına yönetim diye tarif
edilen cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade
etmediğini söylememiz de mümkündür." Sayın Bakanım, siz, siyasette
deneyimli bir politikacısınız. Şimdi, bu ifadeyi kullanan bir kişiyi, normalde,
devlette memur dahi yapmazlar. Şimdi, siz, bir iktidar olarak, bu söylemde
bulunan ve hâlâ bu söylemin arkasında olduğunu da rahatlıkla ifade eden bir
kişiyi Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna getireceksiniz, bütün bürokrasinin
tepesine oturtacaksınız ve ondan sonra diyeceksiniz ki, biz, ülkeyi, bu
bürokrasiyle çağdaş uygarlık düzeyine taşıyacağız... Gerçekten de, bu
Müsteşarla, bu ülke çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Soru sorma süresi dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; evvela, Sayın Işık'ın
sorduğu sorularla ilgili olarak bir iki hususa temas etmek istiyorum.
30 uncu maddede, strateji geliştirme başkanlığı,
"Danışma Birimlerinin Görev ve Yetkileri" başlığı altındadır.
Şüphesiz, bunlar, danışma nitelikli kuruluşlardır.
Devlet hayatı dinamik bir hayat; şartlar devamlı değişiyor,
her gün değişiyor, her sene değişiyor. Özellikle, globalleşen dünyamızda,
eskiden ülke şartları sadece kendi içerisinde oluşuyordu. Bugün dünyanın
herhangi bir yerindeki bir beyan, bir olay, anında, dünyanın bir başka
ülkesinde hiç istenmedik sorunları gündeme getirebilmektedir. O sebeple, çok
önceden konulmuş birkısım yapılara göre bugünün şartlarında devlet hizmetini
götürmekte bazı zorluklarla karşı karşıya kalınmıştır.
Esasen, devlet bünyesindeki birkısım kuruluşlar görevlerini
bugünün şartlarında yapabilmiş olsalardı, zaten, böyle bir düzenlemeye gerek
yoktu, böyle bir yasayı çıkarmaya gerek yoktu. Anlaşılıyor ki, bizim
yönetimimizde bir eskime var, günün şartlarını doğru dürüst okuyamama var,
anında bilgiye ulaşıp onu karar haline getirememe durumu söz konusu. Onun için,
yeni bir anlayışla, devlet yönetimini yeni baştan bir gözden geçirmek
gerekiyor. O sebeple, böyle bir tasarı hazırlandı. Bunun içerisine de strateji
geliştirme başkanlığı konuldu.
Şüphesiz, böyle bir başkanlığın kurulmuş olması, APK'dan
bazı noktalarda farklılıklar ifade edecektir. Her ne kadar, bugün AKP var ise
de, bunlar büyük ölçüde fonksiyonel değil, senede bir defa belki bütçe
hazırlanmasına yardımcı olur, onun dışında yeteri kadar kadrosu da yoktur,
imkânı da yoktur, anlayışı da farklıdır. Onun için, burada yeni bir anlayış
geliştirilmiştir ve APK'dan farklı görevleri olacak, bütçenin dışında
-şüphesiz, bütçeyi de hazırlayacak yine- bu başkanlık, sadece araştırma, veri
derleme, politika önerileri geliştirme gibi faaliyetler yapmakla kalmayacak,
aynı zamanda, malî alanda da sorumluluk üstlenecektir. Böylece, politika
geliştirme fonksiyonu ile bu politikaları bütçeye yansıtma fonksiyonu birleşmiş
olacaktır.
Ayrıca, Sayın Işık'ın bahsettiği, bütçe hazırlanırken, şüphesiz,
bu strateji geliştirme başkanlıkları daha bilimsel metotlara ve usullere göre
çalışacak; çünkü, bunun arkasında çok ciddî bir birikimi olacak, arşivi olacak,
verileri olacaktır. Bugünkü gibi sembolik bir kuruluş olmanın ötesinde, bu
anlamda daha fonksiyonel bir birim olarak varlığını sürdürecektir.
Şimdi, Sayın Çetin'in söylediği birkaç husus var; onu kısaca
cevaplamak isterim: Tabiatıyla, bugünkü, beş yıllık kalkınma planları var, şu
an sekizinci Beş Yıllık Plan, dokuzuncusu da hazırlanacak, onuncusu da
hazırlanacaktır. Buna karşılık, planlara uygun olarak kalkınma programları var.
Bunlar bir harita diliyle ifade etmek gerekirse, kalkınma planları bir anlamda
1/1 000 000 ölçeğindeki yaklaşımlardır, programlar bunu 1/100 000'e, 10 000'e
indirmektir. Şimdi, bu çerçevede, bakanlıkların bu strateji geliştirme
merkezleri ise, bu direktifler doğrultusunda, kendi açılarından, kendi görev
alanlarıyla ilgili, bunu 1/1 000'lere indirmek suretiyle, uygulanabilir,
herkesin görebildiği, herkesin takip edebildiği, herkesin anlayabildiği tarzda
bir çalışmayı orta yere koymuş olacaktır. Bu da, şeffaf bir kamu yönetimi
açısından, kimin, neyi, ne zaman, nasıl, neye göre yaptığını kamuoyunun
denetimi açısından fevkalade faydalı olacaktır diye düşünüyoruz. Kaldı ki, zaten
30 uncu maddede yazılı hususlara baktığımızda, bu neviden görevlerin
yapılmasında, böyle bir birimin kurulmasında herhangi bir sakınca da yoktur.
Bu maddeyle ilgili olarak dile getirilen sakınca, bir
kadrolaşma iddiasıdır; yani, bu neviden yeni yeni birimler kurulmak suretiyle
devlete adam alınacak, kadrolaşma yapılacak diye. Bu hükümet için söylenmeyecek
en önemli şeylerden bir tanesi de budur. Çünkü, her sene devletten 3 misli, 5
misli aldığımızın ötesinde insan emekli olduğu halde, bizim bu sene kamuya
alacağımız her alandaki görevli sayısı 40 000'i geçmeyecektir. Zaten bunu bir
taahhüt haline getirmişiz. Eğer bir hükümet kadrolaşma ihtiyacında ise, böyle
bir görüntüsü varsa, neden 100 000 kişi ayrılmışken, 40 000 alacağım deyip de
60 000 kadroyu iptal etsin ki?!. Onun için, bunlar, belki, bir siyasî söylem
olarak söylenebilir, bunda bir mahzur da yoktur; ama, şunu söyleyelim ki, bizim
kadrolaşmak diye bir niyetimiz olmadığı gibi, Türkiye'de herkes her istediğini
de yapamaz. Türkiye bir hukuk devletidir. Bir yanlış yapılırsa, bunun, bugünkü
hukuk düzeni içerisinde, en azından, dört beş tane bariyeri vardır. Bir yerde
bir yanlışlık yapılırsa, bir başka noktada zaten onu düzeltecek mekanizmalar bu
devletin kendi içerisinde de vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun sorusu, büyük ölçüde, şahsa yönelik
bir konu. Dolayısıyla, böylesine bir çatı altında şahıslarla ilgili karşılıklı
bir değerlendirme yapmayı, doğrusu ben pek uygun bulmuyorum; ama, istiyorsanız,
onu bir başka şekilde, bir başka platformda tartışırız.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi bitmiştir.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Işık.
Sayın Meral, yeni bir sataşmaya meydan vermeden...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hayır... Sakin...
BAŞKAN - Olduğu takdirde sözünüzü keserim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Canın sağ olsun.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.
3 dakika süre veriyorum.
VI. - AÇIKLAMALAR VE
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2. - Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması (Devam)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; acaba hemşerilerimle ve meslektaşlarımla takışır mıyım diye iki
şeyden çok korkarım, son derece rahatsız olurum; ama, maalesef bazen oluyor.
Değerli arkadaşlarım, çok
iyi bilirsiniz ki, birileri yükseklere sürünerek çıkar, birileri de uçarak
çıkar. Ben buralara sürünerek geldim. Birileri çanta taşıyarak geldiyse, onlara
bir şey demiyorum; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi, toplusözleşmeyi
-bunu çok iyi biliyorsunuz, içinizde toplusözleşme yaptığım arkadaşlarım da
var- her toplusözleşmeyi Türk-İş yapar, arkasından diğer konfederasyonlar
gider, kafasına göre iktidar varsa, bir iki puan fazla alır, sözleşmeyi
bitirir.
Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yani, toparlıyorum. Bitiriyorum dediysem, birden, sen de fit olma.
(Gülüşmeler)
Diğer bir konu, bu yasa
tasarısı -Köy Hizmetleri de olsa diğer müesseseler de olsa- kamuda
sendikacılığı bitirir. Çok üzülerek bir anımı anlatmak istiyorum. Çok sevdiğim
bir vali bir yere tayin oldu, oradaki işçiler sendikaya üye oldu, ertesi gün
kapının dışına koydu. Yani, bunları ben yaşamış bir insanım. Kimseyi burada
eleştirmek istemiyorum; yalnız, Yüce Meclis, sizden benim bir ricam var -kusura
bakmayın- polis memuru olacak kişiden tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor
istersiniz, assubay olacak kimseden tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor
istersiniz; gelin bu raporu Yüce Mecliste de isteyin, tam teşekküllü hastaneden
rapor alanlar milletvekilliğine aday olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Işık, Başkanlığımıza "madde 30 hakkında soru hakkımı kullandıktan
sonra, benden sonra söz alan sayın vekil, şahsımı 'kadrolu soru engelleyicisi'
olarak nitelendirmiştir. İçtüzüğün ilgili maddesince sataşmadan dolayı cevap
hakkımı kullanmak istiyorum" diye müracaat etmiştir.
Yeni bir sataşmaya mahal
vermeden, buyurun.
3. - Konya
Milletvekili Ahmet Işık'ın, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 30 uncu maddesinde,
İçtüzüğün bana vermiş olduğu hakkı kullanarak soru sorma aşamasından sonra soru
hakkını elde eden Sayın Çetin, bana hitaben "kadrolu soru
engelleyicisi" tabirini kullanmıştır. Ben, bu tabiri yadırgıyorum ve bu
tabiri kullanan Sayın Çetin'i de kınıyorum.
Ayrıca, Sayın Çetin'in
başka bir vekilin yasama faaliyetini tanzim etme hakkı olmadığını kendisine
hatırlatıyor, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Birleşime saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati : 20.05
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı tasarının müzakerelerine devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı:
349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30
uncu maddesi (h) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesi
arz ve teklif olunur.
Eyüp Fatsa Haci Biner Ali Osman Sali
Ordu Van
Balıkesir
Nur Doğan Topaloğlu Hüsnü
Ordu
Ankara Kütahya
"(ı): Bakan ve müsteşar tarafından verilecek diğer
görevleri yapmak."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30
uncu maddesinde geçen "performans ve kalite ölçütleri geliştirmek"
ibaresinden sonra "ve kamu kurumlarıyla işbirliği yapmak" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30
uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
ı) Bakanlığın hizmetleri hakkında ayrıntılı rapor
hazırlamak.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30
uncu maddesinde geçen "yönetim bilgi sistemlerine ilişkin hizmetleri
yerine getirmek" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Polat Türkmen
Zonguldak
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "hizmetleri
etkileyecek dış faktörleri incelemek" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı"
başlıklı 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç Bayram Meral Atila Emek
Samsun Ankara
Antalya
Orhan Sür Muhsin Koçyiğit
Balıkesir Diyarbakır
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı"
başlıklı 30 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk Koç Bayram Meral Atila Emek
Samsun Ankara Antalya
Orhan Sür Muhsin Koçyiğit
Balıkesir Diyarbakır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
çeşitli konular görüşülürken ilgili maddelerde söz alan arkadaşlarımız, zaman
zaman, o maddelerin dışında, genel konularda da görüşlerini belirtiyorlar. Bu
arada, Sayın Kafkas'ın konuşmasında değindiği gibi, en çok, o madde dışında
gündeme gelen önemli bir isim Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer. Belki
konuşulan konuşma sayısına benim konuşmamı da eklemek durumunda kalır. Bu
konuşmamı, Sayın Agâh Kafkas'ın, fazla yüzme bilmeden, boyunu aşan bir suda
konuşması üzerine yapıyorum. O da şu:
Sayın Kafkas, kendi
ilgili alanının çok dışında bir konuda, Sayın Ömer Dinçer'in akademik
performansını burada olumlu bir mercekten değerlendirmeye açtı; doğal olarak,
belli bir akademik formasyondan gelen bir milletvekili olarak, Sayın Agâh
Kafkas'ın ilgi alanı dışında olan bu konu hakkında sizleri yanlış
bilgilendirmesinin önüne geçmek için bu konuşmayı yapıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de akademik yükseltilmeler 2547 sayılı Kanun çerçevesinde olur. Bu
süreç içerisinde, kişiler, üniversite mezunu olurlar, daha sonra,
ilgilendikleri bilim dalında, sanat dalında uzman olurlar; ondan sonra, o süre
içerisinde yaptıkları bilimsel çalışmaları toplarlar bir dosya halinde, o
üniversitenin ilgili fakültesinde açılan bir yardımcı doçent kadrosu varsa o
dalla ilgili, oraya başvururlar, bugünkü sistem içerisinde üç öğretim üyesinden
oluşan bir jüri tarafından değerlendirilir ve ondan sonra, bu jürinin, o
dosyayı değerlendirmesi sonucunda atanır. Bu süre üç yıldır, 3 defa
uzatılabilir. Bu süre içerisinde, YÖK'ün koyduğu standartlar çerçevesinde
merkezî yabancı dil sınavını geçerse, yine bu süre içerisinde yaptığı
çalışmalar toparlanır. Her bir üniversitenin kendi koyduğu kriterler vardır. Bu
kriterler içerisinde, o adayın yaptığı ulusal ve uluslararası yayımlar,
ürettiği kitaplar, çeşitli bilimsel etkinlikleri bir puantaja tabi tutulur. O
üniversitenin ilan ettiği o puantajı tamamlıyorsa dosyasını hazırlar ve daha
sonra, bugünkü sistem içerisinde, o dosya, YÖK'ün belirlediği bir bilimsel jüri
tarafından bilimsel açıdan incelenir. Bu aşamadan geçtikten sonra da, aday, 5
kişilik bir kolokyumda imtihana girer. Üniversite doçentliği sıfatını
kazandıktan sonra, beş yıl, bir üniversitede ders vererek aktif öğretim üyesi
olarak çalışır ve ondan sonra, ilgili dalda boş kadro varsa, yine 2547'ye göre
ilan edilen kadrolara müracaat eder. Bu sefer, yine aynı içerikte çok geniş bir
dosya hazırlar. Yine her üniversitenin ayrı puantajına tabi olur.
Bu arada, en önemli
indekslerden bir tanesi, kendi alanındaki uluslararası saygın hakemli
dergilerde yapmış olduğu yayımlar ve bu yayımlara, yine uluslararası
dergilerde, başka müellifler tarafından yapılan bilimsel atıflardır.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Sizi orası mı ilgilendiriyor?!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunlar, İngilizcesi Science Citation İndex dediğimiz uluslararası atıflar
listesinde yer alır.
Şimdi, Sayın Kafkas'ın
konusu bunun oldukça dışında; ben, bu konuda bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, önerge
üzerinde konuşacak mısınız...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Konuşuyorum efendim.
Ne yazık ki, Sayın Ömer
Dinçer'in, hiçbir uluslararası atfı yoktur. Bunu, yanlış bilgilenmemeniz için
söylüyorum.
Bakın, ben, burada,
genellikle, yapıcı, uyarıcı, kendime göre gördüğüm yanlışları ifade edici, bir
ulusal duyarlılığı sergileyen konuşmalar yapıyorum.
Şimdi, Sayın Ömer
Dinçer'in...
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- CHP'ye oy kaybettiriyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Siz
kazanıyorsunuz o zaman.
Bakın, yine 1990'lı yıllarda
"İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri" isimli bir kitap var. Bu
kitabın fotokopisini, isteyen arkadaşlarıma hemen takdim edebilirim. Bu kitap,
bir Pakistanlı müelliften tercüme bir kitap; fakat, içine baktığınız zaman,
cihattan ribaya kadar, bir İslam toplumu oluşturma yönünde kamusal alanın nasıl
düzenlenmesine kadar bütün teoriler bu kitapta yer alıyor. Bu kitap, Sayın Ömer
Dinçer'in felsefesini ortaya koyuyor, bilimsel düzeyini ortaya koyuyor. Peki,
bu, nasıl profesör olmuş; Türkiye'de 1980 sonrasında getirilen dayatmacı
üniversiter akademik sistem içerisinde yeni geliştirilmekte olan
üniversitelerde, maalesef...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız
Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Bundan dolayı mı YÖK Yasasına karşısınız?!
HALUK KOÇ (Devamla) - YÖK
Yasasına karşı değiliz arkadaşım, YÖK
Yasasına karşı değiliz. Siz, bizim söylediklerimizi ne zaman
anlayacaksınız; ben, isterseniz, başka bir dilde konuşayım, Türkçe konuşmak
herhalde sıkıntılı geliyor! Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz; herhalde, arada
sırada yoklama için salona girdiğiniz için pek takip edemiyorsunuz ve her
seferinde hepinize tekrar açıklamak gereği ortaya çıkıyor.
Bu Müsteşarın temel
niyetleri belli arkadaşlar. Bunları samimiyetle ifade ediyoruz ve söylüyoruz.
Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin yararına olmayan bir konuyu bir kere daha gündeme
getiriyorum ve sözlerimi bitiriyorum. Bu müsteşarın görevde kalması,
Türkiye'den çok size zarar veriyor.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı"
başlıklı 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç,
gerekçeyi mi okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Strateji Geliştirme Başkanlığı" başlıklı 30 uncu
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Kurum ve kuruluşlar
stratejik yönetim ilkelerine göre yönetileceği için, bu yaklaşımda ihtiyaç
duyulan çalışmaları yapmak ve strateji geliştirme kurulunun sekreterya
hizmetlerini yürütmek üzere danışma birimi olarak Strateji Geliştirme
Başkanlıkları kurulması öngörülmektedir. Maddede Strateji Geliştirme
Başkanlıklarının görevleri sayılmıştır. Halen kamu kurum ve kuruluşlarının
bilgi işlem birimlerince yerine getirilmekte olan görev ve hizmetlerden yönetim
sistemlerinin geliştirilmesine yönelik olanlar Strateji Geliştirme
Başkanlığının görev alanına alınarak satın alma, onarım ve işletim gibi
görevlerin destek hizmetleri birimine bırakılması öngörülmüştür."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 30 uncu maddesinde düzenlenen strateji geliştirme başkanlıklarının,
yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca kurulmuş bulunan araştırma planlama ve koordinasyon kurulu
başkanlıklarının yerine kurulmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak, 30
uncu maddenin incelenmesinde, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174
Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda araştırma planlama ve koordinasyon kurulu başkanlıklarına kalkınma
planları ile ilişkili olarak verilen görevlerin Strateji Geliştirme
Başkanlıklarının görevleri içinde sayılmadığı görülmüştür. Dikkat çeken bir
diğer özellik de, 3046 sayılı Yasada araştırma planlama kurulu başkanlıklarının
görevleri arasında sayılan "millî güvenlik siyaseti çerçevesinde verilen
emir ve görevlerin yerine getirilmesi konusunda çalışma esaslarını tespit
etmek" görevi strateji geliştirme başkanlıkları görevleri arasında sayılmamıştır.
Bunun nedenlerine de madde gerekçesinde yer verilmemiştir. Bu nedenleri bilmek
Yüce Meclisin hakkıdır.
Anayasanın 166 ncı
maddesiyle, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli
şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin
görevi kabul edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma
planının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına,
değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin
usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle hukukî güç kazandırılan
planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda, yasa
koyucuyu, önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya
zorladığı bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen
görevlerin, kalkınma planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir.
Strateji geliştirme
başkanlığının yetki ve görevlerinin belirtildiği 30 uncu maddede sayılan
görevlerin kalkınma planları ve yıllık programlarla ilişkisi kurulmamıştır.
Madde bu haliyle, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının, kalkınma
planları ve yıllık programlarla uyumunun sağlanmasını içeren bir düzenlemeye
yer vermemiştir. Bu durum, Anayasanın 166 ncı maddesi hükmüne aykırılık taşıma
noktasında, tartışmalara açık bir düzenleme yapıldığını göstermektedir. 30 uncu
madde, bu bakımdan kapsaması gereken konuları kapsamadığından dolayı, özensiz
hazırlanan bir düzenleme niteliğindedir. En fazla üyeye sahip kamu görevlileri
sendikalarından KESK, strateji geliştirme kuruluna özel sektör kuruluşları ve
ilgili sivil toplum örgütleri temsilcilerinin çağrılabilmesine olanak tanıyan
düzenlemeyi, özel sektörün, bakanlıkların strateji, amaç ve politikalarının
belirlenmesinde etkinliğinin artırılması amacına dönük bir düzenleme olduğu
gerekçesiyle eleştirmektedir. Strateji geliştirme başkanlıkları da, bu yapının
sekreterya hizmetlerini yürütecektir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
hazırlanma süreci düşünüldüğünde, bu eleştirinin haklılığı ortaya çıkmaktadır.
KESK ve Kamu-Sen gibi, kamu görevlilerinin tamamına yakınını temsil eden
sendikaların katılımına izin vermeyen siyasî anlayışın, 27 nci maddede belirtilen
katılım mekanizmasına da yansımayacağını kimse iddia edemez.
Belirtilen gerekçelerle,
tasarının 30 uncu maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "hizmetleri
etkileyecek dış faktörleri incelemek" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, gerekçe okunsun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç, niye
heyecanlanıyorsunuz; gerekçeyi okutacağım daha.
Karar yetersayısının olup
olmadığını arayacağım Sayın Koç.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bir kamu
kurumunun dış faktörleri incelemek üzere yeni bir araştırma birimi gibi
çalışması çok zor olacağından bu ibarenin çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "yönetim bilgi
sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Polat Türkmen
Zongulduk
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz.
POLAT TÜRKMEN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
Bakanlığın hizmetleri
hakkında ayrıntılı rapor hazırlamak.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinde geçen "performans ve
kalite ölçütlerini geliştirmek" ibaresinden sonra "ve kamu kurumları
ile işbirliği yapmak" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesi (h) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesi arz ve teklif edilir.
Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
ı) Bakan ve müsteşar
tarafından verilecek diğer görevleri yapmak.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçeyi
okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tartışmaları önlemek
açısından bent düzenlemesi ihtiyaç olduğundan önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza...
III. -
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan İçtüzüğün 57 nci maddesine göre, yoklama yapılmasını talep
ediyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... Sayın Grup Başkanvekili İçtüzükteki hakkını
kullanıyor.
Yoklama talebinde bulunan
sayın milletvekillerinin isimlerini tespit ediyorum:Sayın Koç, Sayın Gülçiçek,
Sayın Oral, Sayın Tiryaki, Sayın Diren, Sayın Çetin, Sayın Kaptan, Sayın
Özyürek, Sayın Artantaş, Sayın Arıtman, Sayın Ersin, Sayın Bulut, Sayın
Özpolat, Sayın Çetin, Sayın Gün, Sayın Başoğlu, Sayın Ercenk, Sayın Araslı,
Sayın Koçyiğit, Sayın Boztaş.
20 üye yoklama
istemiştir; yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Adlarını okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı:
349) (Devam)
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
Hukuk Müşavirliği
MADDE 31. - Hukuk Müşavirliği aşağıdaki görevleri yapar:
a) Bakan, bakanlık birimleri ve diğer bakanlıklar tarafından
gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarıları ile diğer hukukî konular
hakkında görüş bildirmek.
b) Bakanlığın menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları
önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu
esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.
c) 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre
adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî
davalarda bakanlığı temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla
temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek.
BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş; buyurun (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 3046 sayılı bakanlıkların kuruluş
ve görevlerini düzenleyen yasanın hukuk müşavirliğiyle ilgili düzenlemesinde,
hukuk müşavirleri, malî, cezaî ve hukukî konularda görüş bildirme yetkisine
sahip kılınırken, bu tasarının (a) bendinde "malî" ve
"cezaî" sözcükleri çıkarılmakta, sadece hukuk konuları üzerinde görüş
bildirmekle yetinilerek yetki daraltmasına gidilmektedir.
Yine, 3046 sayılı Yasanın (d) bendinin tamamen çıkarıldığını
görmekteyiz. Mevzuata, plan ve programa uygun çalışmalara ilişkin teknik
konularda hukukî teklifleri hazırlama yetkisi, bu tasarıyla bakanlık hukuk
müşavirlerinin elinden alınmıştır. Tabiî, bütün bunların bir anlamı var;
tasarının genelinde egemen kılınan sosyal devletten, devleti piyasalaştırma
sürecinde bakanlık hukuk müşavirlerinin de kendi paylarına düşeni almaması
düşünülemezdi.
Değerli milletvekilleri, hukuk müşavirleri mevcut yasayla
bile pek çok sıkıntıyla yüz yüzeyken, getirilmek istenilen düzenlemeyle tamamen
edilgen ve eli kolu bağlanmış bir duruma terk edilmektedir. Bakanlık hukuk
müşavirleri, bakanlıkların yarar ve çıkarlarını gözeten sağlıklı ve kaliteli
kamu hizmetinin sunulmasında bilgilerinden yararlanılan danışma birimleridir;
ancak, ne var ki, bizde bu durum tamamen gözardı edilmektedir. Bakanlıklar
çalışmalarını yaparken, önceden, hukuk müşavirlerinden, hiçbir konuda
yararlanma gereği görmemekte; fakat, uygulamadaki aksaklıklardan, doğan ve
yargıya intikal ettirilen bütün sorunları çözmelerini talep etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, hukuk müşavirlerinin çıkarlarına
bir tasarı olmadığı açık; ancak, böyle bir düzenlemeden hükümet yetkilileri ne
bekliyor olabilir? Öyle anlaşılıyor ki, tüccar siyaset mantığını bu maddede de
görmek mümkün. Dışarıdaki bütün sivil toplum örgütlerinin temsilcileri
tasarının Anayasaya aykırı olduğuna, kamu çalışanlarını işsizliğe sevk
edeceğine, iş barışını, çalışma barışını ortadan kaldıracağına dair
düşüncelerini dile getirmiş olmalarına rağmen, maalesef, hükümet, hem sivil
toplum örgütlerinin görüşüne hem de burada, Parlamentoda muhalefet görevini
yapmaya çalışan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekililerine karşı gözlerini
kapatmış, kulaklarını tıkamış vaziyettedir.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı için -birçok milletvekili
arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup sözcüleri tarafından da dile
getirildi- üniter devlet yapısını riske eden bir tasarıdır denildi.
Değerli arkadaşlar, hep söylüyoruz; bizim için Ömer Dinçer
ismi çok önemli değil; ama, Ömer Dinçer'in felsefesi önemli. Buraya çıkan
AKP'li milletvekillerinin hepsi cumhuriyetten yana söylem geliştiriyorlar; ama,
hareketlerine baktığımızda eylemleri ile söylemleri bütünlük içerisinde değil.
Bunu görmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip olduğunu söyleyen
değerli arkadaşlarım, cumhuriyeti koruma konusunda da aynı bilinci haiz
olduğunuzu eylemlerinizde de görmek istiyoruz.
Bir değerli arkadaşım, kendisine çok saygı duyduğumuz
değerli bir arkadaşım, cumhuriyetin kurulmasında dedelerimizin kanları var
demişti. Bizim, o dedelerin torunları olmayı hak eden icraatı burada hükümet
olarak göstermemiz gerekmiyor mu?
EYÜP FATSA (Ordu) - Bu
tasarı, odur.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Bu tasarı, dedelerimizin kemiklerini sızlatacak bir tasarıdır.
Biz, kalkıp, Ömer
Dinçer'in kimliğiyle ilgili değil; ama, felsefesiyle ilgili bir tartışma açtık.
Neden; Ömer Dinçer'in, bugün hâlâ o sözlerimin arkasındayım diyen bir anlayışı
var mı... Başbakan, Ömer Dinçer ismindeki şahsa sahip çıkıyor mu... Bugüne
kadar, hiçbir AKP'li milletvekilinden "arkadaş, biz, bu felsefenin
arkasında değiliz" diye bir cümle duymadık. Sahipleniliyor olması, böyle
bir görüntü veriyor olması, cumhuriyetin temel ilkelerini yürekten savunan
kesimleri rahatsız etmektedir. Onbeş aylık AKP İktidarının uygulamalarına baktığımızda,
cumhuriyeti savunan kesimleri üzerken, rencide ederken, bir başka kesime, moral
değerlerini yükseltecek tavırlar sergilendi. Nedir o; Eve Dönüş Yasası. Bize
diyorlar ki "bu kadar kaygılanmayın, cumhuriyet istismarı yapmayın."
Cumhuriyeti savunmak, cumhuriyet istismarı değildir. Biz, bu zamana kadar
binlerce şehit verdik cumhuriyeti savunma uğruna. Yattığı yer cennet mekân
olsun diyelim, Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar boşuna ölmedi.
Biz, cumhuriyeti savunma konusunda çok bedel ödemiş bir toplumun bireyleriyiz.
Dolayısıyla, eğer, sizler de bizler kadar cumhuriyet konusunda hassassanız,
gelin, söylemleriniz ile eylemlerinizi birleştirin. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Neye dayanarak şüpheleniyorsunuz?..
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Maddeye dön, maddeye.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Böyle saçmalık olmaz!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyin.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
İzin verin...
Bakın, Eve Dönüş Yasasını
konuşalım. Eve Dönüş Yasasından işçiler mi yararlandı, esnaf mı yararlandı,
sokaktaki işçi mi yararlandı?!
BAŞKAN - Sayın Boztaş,
maddeyle ilgili konuşur musunuz.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Efendim, bunlar bir bütünlük arz ediyor; Cumhuriyet Halk Partisinin maddeye
ilişkin hassasiyetini dile getiriyorum.
Değerli arkadaşlarım, Eve
Dönüş Yasasıyla, Sivas katliamını yaratanlar, cezaevindeki Hizbullah terör
örgütü mensupları salıverildi. Bizler bunu görmezlikten gelemeyiz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Maddeye dön, maddeye.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Bırakın bunları; söylediklerinizin aslı astarı yok.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Maddeye gel, maddeye.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, benim burada söylediğim, sizin yaptıklarınızdır. Benim
söylediklerimden rahatsız oluyorsanız, yaptıklarınızdan vazgeçin. Eve Dönüş
Yasasını çıkarmasaydınız... Hangi milletvekili arkadaşım, burada, kalktı da,
Eve Dönüş Yasası bu ülke için uygun değildir dedi? Herkes, aynaya bakıp, kendi
yaptıklarını düşünmesi lazım. Biz bunları yaptık; cumhuriyetin temel değerleri
rencide olmuş denilmesi lazım.
BAŞKAN - Sayın Boztaş,
lütfen, maddeyle ilgi görüşlerinizi söyleyin.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, yine, AKP sözcüleri, tasarının görüşülmeye başlandığı ilk
günde, 1920'li yılları anımsatarak, konuşmalar yaptılar. Aynı tarihleri bizler
de hatırlayalım. 1920'lerde, cumhuriyet, iki kesime karşı mücadele verilerek
kuruldu. Bunlardan biri emperyalizm, biri de gerici güçlerdir; ama, bu tarihe
kadar gördüğümüz bir şey vardır ki, iki kesim de, emellerinden vazgeçmiş
değillerdir; sadece taktik değiştirerek, kendilerini gizleyerek her seferinde
mevzi elde etmeye çalışmışlardır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Maddeye gel kardeşim.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Nereye geleceğimi, değerli milletvekili arkadaşım, size sormayacağım. İzin
verin... Dinleyin.
Biliyorum, demokrasi sizleri rahatsız ediyor. (AK Parti
sıralarından "Gürültüler") Bir taraftan, halk bizim yanımızda derken,
bir taraftan da halkın temsilcilerinin, burada, bu yasa tasarısının görüşülmesi
sırasında, şu Meclis koridorlarında dolaşmasına bile izin vermediniz, devletin
polisini o insanların üzerine yürüttünüz, barikat oluşturttunuz; ama, aynı gün,
burada bir değerli arkadaşım dedi ki: "Çarşamba ve perşembe günleri buraya
ziyaretçi alınmıyor." Ben çok iyi biliyorum ki, her AKP'li milletvekilinin
misafiri vardı yanında. Sadece AKP'lilerin misafirleri buraya gelebilir,
milletvekili arkadaşların misafirleri gelebilirde, işçi temsilcileri, sivil
toplum örgütünün temsilcileri mi gelemezdi?
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Maddeye gel, maddeye.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bu madde, sizin felsefenizin bir
ürünüdür. Sizin felsefenizle bir bütünlük arz ettiği için genel anlamda bir
çizgi çiziyorum.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Bitti mi lafın?
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşım, izin verin,
buradaki süremi gönlümce kullanacağım.
Biz buraya oturmaya gelmedik.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Ayakta dur...
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Saygısızlık ettiğinizin farkında
mısınız, bilmiyorum...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Saygısızlık ettiğinizin farkında
mısınız, bilmiyorum...
BAŞKAN- Sayın Boztaş'ın konuşmasından sonra, AK Parti Grubu
adına veya Hükümet adına Sayın Bakan konuşacaktır; niye müdahale ediyorsunuz.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bir parlamentoda mazbata alarak
milletvekili olabilirsiniz; ama, o koltuğun hakkını veremiyorsanız, o koltuğun
altında eziliyorsanız, milletvekiline yakışan saygın bir duruşu
sergileyemiyorsanız, size oy verenler de bundan pişman olacaktır değerli
arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bizi seçen millet, sen değilsin.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Bir kere, dinlemeyi öğrenin,
sabredin.
BAŞKAN - Sayın Boztaş, maddeyle ilgili konuşmadığınız
takdirde sözünüzü keseceğim.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Peki Sayın Başkan, maddeye geri
dönüyorum.
Bu madde, baştan da söylediğimiz üzere, tüccar siyaset
mantığının bir göstergesidir. Sosyal devlet anlayışını tamamen ortadan
kaldırmaktadır. Üniter devlet yapısını zaafa uğratacağını defalarca
söylemiştik. Biz, üniter devlet yapısını ortadan kaldırıyor demiyoruz; sadece,
üniter devlet yapısını zaafa uğratıyor diyoruz. Geçmişte, biz, birçok şeyi hep
beraber gördük.Yurt dışında "ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik, Kemalist
düzeni yıkmaya geldik" diye talim gören, silahlı eğitim gören kesimler
ortadan kalkmış değil. Yakın tarihe kadar, yine, cuma namazlarından sonra bir
gösteri, bir şova dönüşük davranışlar sergileyenler hâlâ kafamızın içerisinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Boztaş.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) - Onun için, attığımız her adımda,
cumhuriyetin temel niteliklerine bir zarar veriyor muyuz diye, çıkan her yasada
cumhuriyetin temel değerlerine bir zarar gelir mi diye hassasiyetle düşünmek
zorundayız. Bu hassasiyet, sadece Cumhuriyet Halk Partililerin üstüne düşen bir
görev değildir; yürekten, samimî bir şekilde cumhuriyeti koruma konusunda iddia
sahibi olduğunu ileri süren AKP'li milletvekillerine de düşen görevdir.
Sizlerin bu konuda herhangi bir... Benim bakış açıma göre bir rahatsızlığım
yok; ancak, bir şeyi birlikte paylaşalım istiyoruz; burada duygu birliği
içerisinde olalım istiyoruz.
Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyor, Yüce
Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Boztaş.
Madde üzerinde söz isteyen, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek;
buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde müzakere yaptığımız tasarı, kamu yönetiminin
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir tasarıdır. Görüştüğümüz madde de
"Hukuk Müşavirliği" başlığını taşıyan, bakanlıklardaki,
kuruluşlardaki, kurumlardaki hukuk müşavirlerinin görevlerini,
sorumluluklarını, yetkilerini belirleyen bir maddedir.
Şüphesiz, bu kürsüye gelen her arkadaşımız bu neviden
tasarılar görüşülürken iki türlü konuşma yapar; birincisi, doğrudan doğruya ilgili madde üzerinde,
tasarı üzerinde; ikincisi de, bu tasarı vesilesiyle ya da bu madde vesilesiyle
biraz da dışa dönük, biraz da tribünlere dönük konuşma. Bunun ikisi de saygıya
değerdir; çünkü, burası, milletin kürsüsüdür, milletin vekillerinin burada
istediği gibi konuşma hakkı vardır. Kaldı ki, AK Parti İktidarı olarak biz, bu
Meclisten, insanlar, fikirlerini, düşüncelerini, cebir ve şiddete kaçmaksızın,
terörü teşvik etmeksizin; ama, kişisel haklara da tecavüz etmeden, istediği
gibi konuşsun diye kanun çıkaran bir iktidarız. Onun için, bu çerçevede her
türlü görüşmeyi, her türlü fikri saygıyla karşılıyoruz; ama, zaman zaman,
insanlarımızın yanlış anlamalarına imkân verecek, toplumda gerginliklere,
sıkıntılara sebebiyet verecek, yanlış anlamalara sebebiyet verecek, insanlar
hakkında, kişiler hakkında, kurumlar hakkında, partiler hakkında yanlış
hükümler tesis edilmesine imkân verecek, aslı esası olmayan, gerçekle
bağdaşmayan, hiçbir temeli olmayan sözler söylenirse, buna karşı söylenecek,
elbette, bazı şeylerin de olması gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, siyaset adına hayalet
taşlamaktan vazgeçmeliyiz. Bunun, siyasete bir faydası olmadı, çok samimî
söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) İnsanların niyetlerini okuyan bir
alet edevat da icat edilmedi. Hiç kimse, bir diğerinin demokrasiye sadakatinin,
cumhuriyete sadakatinin mihenk taşı değildir; kimsenin böyle bir, görevi de
yoktur. Yani, birileri, bu kürsüde konuşan bir değerli arkadaşımız, böyle bir,
cumhuriyete sadakat kantarı icat edildi de, o kantara çıktı 100 kilo vurdu da,
bir başkası 80 kiloda mı kaldı?! Böylesine indî değerlendirmelerin siyasete bir
faydası olduğunu mu zannediyoruz ya da konuşan kişiye bir prim yaptığını mı
zannediyoruz?!
Şimdi, bakınız, 28 Martta bir seçim var. Buradaki konuşmalar
dinleniyor. Eğer, meseleyi böylesine keskin bir eksene getirir, oturtursanız,
ya yarın vatandaş, bize yüzde 50 verir, size yüzde 15 verirse, o zaman
durumunuz ne olacak, o zaman nasıl izah edeceğiz bu durumu?! (AK Parti
sıralarından alkışlar) Yani, cumhuriyete sadakati olanlar yüzde 15, sadakati
olmayanlar yüzde 50 mi diyeceğiz?! Neden, faydası olmayan, toplumda
kamplaşmalara, kutuplaşmalara sebebiyet veren böylesine bir anlayışı buradan
dile getirmeye çalışıyoruz?! Bunlar, yanlıştır.
Bu Hükümeti tenkit edebilirsiniz, belki tenkit edilecek 50
tane noktasını da bulabilirsiniz; ama, bu Meclisin çatısı altında olan ve
buradan güvenoyu almış bir hükümetin cumhuriyete sadakatini tartışma konusu
yapmak, emin olun, rejime de, sisteme de, demokrasiye de zarar verir. Hepimiz
cumhuriyete inanıyoruz, bunda hiç kimsenin tereddütü yok. Bunlar, bizim temel
mutabakatlarımızdır. Gelin, ihtilaflarımızı başka konuda götürelim, bu noktada
değil; birincisi budur.
İkincisi, Topluma Kazandırma Yasası. Şimdi, hatırlıyorsanız,
İstanbul'daki ikinci terör olayı olduğu zaman, burada, bu konu yine gündeme
geldi. Ben, o zaman -hatırlarsanız, tutanaklarda da var- dedim ki: Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, eğer bu kanunun nasıl gündeme geldiğini, neden gündeme
geldiğini konuşmak istiyorsanız, bir önerge verin, gelin, detaylarını burada
konuşalım. Bizim bu konuda çekineceğimiz hiçbir husus yoktur.
Daha birkaç gün evvel, burada, bu Mecliste, Kıbrıs'la ilgili
müzakereler yapılırken, genel görüşme yapılırken, Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz alan değerli arkadaşımız "siz bu konuyu Millî Güvenlik Kurulunda
görüştünüz mü" dedi. Eğer, bir işin Millî Güvenlik Kurulunda görüşülüp
karara bağlanması işin doğruluğunun temelini oluşturuyorsa, biz, bu konuyu
Millî Güvenlik Kurulunda konuştuk. (AK Parti sıralarından alkışlar) Oradan
çıkan karar çerçevesinde, bir devlet ihtiyacı olarak... Hatta, bu Grubun
içerisinde pek çok arkadaşımız "böyle bir yasa niye gündeme geliyor"
dediğinde "devletin ihtiyacı olarak gündeme geliyor; devlet hayatında,
devlet yönetenler, yeri gelir, bağırlarına taş basarlar, şahsen kanaatleri o
istikamette olmasa bile, ülkenin âli menfaatı icabı, bu neviden kararları
alırlar, bu neviden yasaları çıkarırlar" dedik.
Dolayısıyla, eğer,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Eve Dönüş Yasası ya da Topluma Kazandırma
Yasası Türkiye'nin gündemine nasıl geldi, ne zaman geldi, kimler getirdi; bu,
bir devlet politikası olarak mı geldi, yoksa, AK Parti İktidarının bir talebi,
bir ihtiyacı olarak mı gündeme geldi; bunun teferruatını öğrenmek isterseniz,
biz, bu hesabı bu Yüce Meclise vermekten şeref duyarız. Bunu çok açık olarak
söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Siz çıkardınız Sayın Bakan. Siz çıkardığınıza göre, sizin tasarrufunuzda.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Devletin ihtiyacı ile siyasetin ihtiyacını karıştırmamamız lazım
gelir diye düşünüyorum.
Bakın, cumhuriyet
diyoruz, devlet diyoruz. Bu neviden, aslı esası olmayan birkısım yaklaşımlarla,
emin olun, korumaya çalıştığımız değerlere en fazla zararı veririz diye
düşünüyorum.
Bu duygularla, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Karaman Milletvekili Sayın Yüksel Çavuşoğlu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU
(Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel
İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci maddesi
üzerindeki görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
ben, konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmeye başlamadan önce, özellikle beni
çok rahatsız eden bir husus üzerinde birkaç cümle söylemek istiyorum.
Ülkemizdeki prosedür
çerçevesinde, bir bilim adamı olarak, gerçekten çok rahatsızlık duydum ve
incindim. Dolayısıyla, bir hafta on günden beri ve bugün yaptığımız bu
tartışmalarda, sanki, önemli bir nokta yakalamış gibi bir halimiz var diye
düşünüyorum. Bilim adamının şahsına değil, onun ilmî araştırma prensiplerine ve
analizler sonucunda ortaya konulmuş sonuçlara saldırılıyor kanaati hâsıl oluyor
bende. Özellikle değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Bayram Meral Bey başta
olmak üzere, birçok milletvekili arkadaşım, sanki, tasarı ile birilerinin
bilimsel bir makalesini özdeşleştirmektedirler gibi geldi bana. Doğrusu, böyle
düşünenler için bir açıklama yapma mecburiyeti hâsıl olmuştur; hatta, bu konuda
hazırlık yapma görevi, bazı milletvekili arkadaşlarım tarafından bana tevdi
edilmiştir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bilim ve bilim adamı olmak, her şeyden
önce, nesnel olmayı gerektirir. Bilinen veya bilinmeyen bir konuya tarafsız
yaklaşır, problemi şartsız anlamaya çalışır ve çözüm yollarını, tarafsız
kişiliğiyle, bu prensip içerisinde, özgürce düşünüp, anladığı şekilde ortaya
koyar. Bilimin evrensel olabilmesi için dini, milleti, rengi ve vatanına
bakmaksızın, bir yandan hür düşünceyle ele aldığı konuyu özgür araştırma
prensipleriyle, bilim adamı, bir yenilik getirme, yeryüzündeki insanlık âlemine
bir şeyler verebilme lezzet ve izzetini taşır. Bilim adamı, bu arada, kim
alınacak, kime dokunacak, kim rahatsız olacak, ona göre konuşayım diye,
ikiyüzlü davranış içerisine, siyasî polemiklere girmez, giremez.
Diğer yandan, her türlü
toplumlarda, her türlü yeni veya kendilerinin beğenmediği fikirlere karşı çıkan
çevreler her zaman olmuştur. Bilim ve bilim adamı bütün bu karşı çıkışlara ve
tepkilere, özgürlük ve geniş müsamaha içerisinde değerlendirme yaparak cevap
verir. Bilimin gelecekte kendi doğru ve gerçekleriyle aydınlanmasını ümit eder.
Eğer, böyle olmasaydı,
acaba o günün şartlarına göre çok aykırı telakki edilen bilimler protesto
edilir, nice bilim adamları öldürülür müydü? Eğer, bilim adamları, bilim adına
her doğruyu, her yerde, her karşı fikre rağmen, özgür ve tarafsız bir
düşünceyle söyleyip, savunmasalardı ve bu tespitlerinin arkasında durmasalardı
-şimdi soruyorum, özellikle, çok tenkit eden arkadaşlarıma- bugünkü bilimin ve
dolayısıyla teknolojinin bu duruma gelmesi mümkün müydü? Özgürlük, demokrasi,
inanç hürriyeti, sosyal davranışlar, insan hakları vesaire bu denli neşvü nema
bulup da, daha da iyileşebilir miydi?
Teknik açıdan bakacak olursak, yer çekimi kanunu
savunulmasaydı, uzay çalışmaları nasıl olabilirdi? Kütle kanunları, atış
kanunları, ışık kanunları, dalga kanunları, etki-tepki kanunları vesaire
yerine, dünyanın dönmesi yerine, öküzün boynuzu üzerinde durduğu safsatasına
uyulmuş olsaydı; Macellan ve Kristof Kolomb, ölüm tehlikelerine rağmen, bilim
adına, özgürlük adına, insanlık adına davranmasalardı -soruyorum- bugün için
durum nasıl olurdu? Bu itibarla diyorum ki: Gelin, arkadaşlar, siyasetle ilgisi
bulunmayan ilmin tartışıldığı, bilim adamlarının kendi özgür düşüncelerini
hiçbir hesap yapmadan, ülkenin ilim ve bilim araştırma-geliştirme çalışma ve
tartışmalarının yapıldığı panel, kongre, sempozyum ve benzeri yerlerde yapılan
konuşmaları siyasî polemik haline getirmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Çavuşoğlu, toparlar mısınız.
Buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Devamla)- Hay hay.
Getirmeyelim ki, araştırmacı ve geliştirmeci, bugünün genç
insanları, genç ilim adamları, düşünce ve çalışmaları ile araştırmalarını,
gelecekte, çıplak, tarafsız, açık, şeffaf ve özgürce yapsınlar. Bunları
yaparken, acaba beş yıl sonra, on yıl sonra birileri kalkar da, kısır görüş ve
davranışlar uğruna bizleri ilzam ederler mi, yargılarlar mı kaygısına
kapılmasınlar lütfen. Benim şahsî kanaatim de bu meyanda. Siz değerli
milletvekillerinden istirhamım, tartışılan kanun tasarısı hakkında bu ikilemden
lütfen kurtulalım ve iki hususu birbirinden ayıralım derim. Lütfen
arkadaşlarım, bundan sonra, bilim adamı arkadaşımızın bulgu ve verilerini
tenkit etmeyi terk edelim. Şahsıyla veya davranışıyla ilgili hususlar varsa, o
sizin bileceğiniz iştir, ona biz karışmayız.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamın sonunda, şunu belirtmek
istiyorum: Hükümetçe hazırlanarak Meclisimize gönderilen Kamu Yönetiminin Temel
İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı, bu hususları
telafi edecek şekilde hazırlandığını göstermektedir. Bu sebeple, ülkemizin daha
modern bir kamu yönetimine kavuşmasına katkıda bulunacağını ümit ettiğim kanun
tasarısının hepimize ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Çavuşoğlu.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mersin Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Mustafa Bey, sen bari madde üzerinde
konuş.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 31 inci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada en çok tartışılan konu, söz alan milletvekillerimizin
madde hakkında, konu hakkında konuşmayışıdır. Hatta, Sayın Başkanımız
"madde hakkında konuşmazsanız sözünüzü keserim" dedi ve Adalet
Bakanımız geldi, bu konuda, 31 inci madde hakkında bizi aydınlatıcı bir konuşma
yaptı; AKP'li milletvekili arkadaşımız da bizi aydınlatan, fiziğe kadar uzanan
güzel konuşmalar yaptı. Hep birlikte 31 inci maddenin ne anlama geldiğini
anlamış bulunuyoruz. (Alkışlar) Sayın Bakanımızı bıraksak, 1 Mart tezkeresine
kadar giden bir tartışmayı, hep birlikte, burada yapacaktık; ama, ben, 31 inci
madde hakkında konuşacağım değerli arkadaşlarım.
Şimdi, dikkatle okursanız, bu maddenin özellikle son
fıkrasında deniliyor ki "idarî davalarda bakanlığı temsil etmek veya
bakanlıkça hizmet satınalma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine
etmek."
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Anayasamızın 128 inci maddesi
çok açık; devletin aslî ve sürekli görevleri, ancak memurlar ve kamu
görevlileri eliyle yürütülebilir. Burada, devletin tartışmasız en aslî, en
temel görevlerinden biri, davalarda taraf olmak, devleti, bakanlıkları
mahkemelerde temsil etmektir.
Şimdi, siz, kamu
görevlisi olmayan, devlet memuru olmayan birisine davayı takip etme, devleti
temsilen mahkemede bulunma yetkisi verirseniz, bu, Anayasanın 128 inci
maddesine açıkça aykırı olur. Yapılabilecek şudur: Gerekçede deniliyor ki
"konular çok karmaşık hale geldi, uzmanlık konusunda destek almak
gerekir." Evet, destek alırsınız, siz, mahkemeye katılacak, devleti temsil
edecek avukatlarınıza danışmanlık hizmeti alabilirsiniz; ama, kamu görevlisi
olmayan birisine temsil yetkisi veremezsiniz. Bunu verirseniz, bu, Anayasanın
128 inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder. Bu tasarının pek çok
maddesinin Anayasaya aykırılığı çeşitli vesilelerle dile getirildi; burada da
bir aykırılık var.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, biz, özel sektörden hizmet alınmasına karşı değiliz; ama, özel sektöre
yaptırılacak işler vardır, mutlaka devlet memuru eliyle yaptırılması gereken
işler vardır. Bunu ayırt etmediğimiz takdirde, hem anayasal açıdan hem de işin
gereği olarak yanlış yapmış oluruz. Bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bu konuyla ilgili birçok
arkadaşımız vardır. Gerçekten, devlet avukatları, özellikle Hazine avukatları,
çok önemli davalarda devleti temsil ediyorlar; fakat, çeşitli nedenlerle,
yeterli hazırlığı yapamadan davalara çıkıyorlar ve devlet o davaları
kaybediyor. Burada ona "sen bir kenarda dur, piyasada bu konuda daha iyi
bir avukat var, ben onu devleti temsilen mahkemeye çıkaracağım"
diyemezsiniz. Olsa olsa yapabileceğiniz, devleti temsil eden avukatı bilgi
yönünden, çeşitli yönlerden takviye edersiniz, desteklersiniz, onun devleti,
Hazineyi en iyi şekilde temsil etmesini, Hazinenin haklarını, kamunun haklarını
savunmasını sağlayabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Yapılması gereken budur.
Bu yanlıştan dönülmesini diliyorum.
Yüce Heyeti saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine
göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş
hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu
denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve
fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin
mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji
geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî
idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı,
değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler
verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel
standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada
büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen
hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin, devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 31 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Erdal Karademir |
Ahmet Sırrı Özbek |
|
Samsun |
İzmir |
İstanbul |
|
Mehmet Mesut Özakcan |
Yılmaz Kaya |
|
|
Aydın |
İzmir |
|
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı...
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlıklarda danışma
birimi olarak öngörülen bir birimin de hukuk müşavirliği olduğu, bakanlıkla
ilgili adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî
davalarda bakanlığı temsil etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil
ettirilen davalar bakımından vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine
etmek üzere görevlendirilen hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda, bakanlıkla ilgili
hukukî konularda görüş ve öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını korumak
için...
BAŞKAN -Sayın Işık,
lütfen soru sorar mısınız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkanım, ben, tamamen maddeyle ilgili, maddenin gerekçesinden...
BAŞKAN - Sırada bekleyen
8 sayın milletvekili var...
AHMET IŞIK (Konya) -
Müsaade eder misiniz...
Maddenin gerekçesinden
yola çıkarak bir soru soracağım... yani, şimdi, sayın vekillerin sorduğu
soruların maddeyle alakasını hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hani katılımcıydınız, muhalefetin görüşlerine açıktınız?!
AHMET IŞIK (Konya) - Onun
için, benim, maddeyle tamamen bağlantılı soruma lütfen müdahale etmeyin.
Lütfen...
BAŞKAN - Sayın Işık,
sorunuzu sorun.
Buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Kamu
kurumlarında dava sayılarının giderek artması ve niteliklerinin uzmanlaşmayı
gerekli kılması nedeniyle, hizmet satın alınması yönteminin kullanılmasının
ihtiyaç haline geldiği, bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz olduğu
durumlarda, hizmet satın alınması yöntemiyle, serbest çalışan avukatlardan
yararlanılmasının kamuya önemli yararlar getireceği tasarıda ifade
edilmektedir.
Sayın Bakanım, hizmeti
satın alınacak olan serbest avukatlardan tercih yapılırken, tercih kriterleri
ve usulleri neler olacaktır? Birinci sorum böyle.
İkinci sorum: Hizmet
satın almada ücreti vekâlet kıstası ne olacaktır?
Üçüncü sorum: Hizmeti
satın alınacak olan avukatların hukukî sorumlulukları dışında idarî
sorumlulukları da söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
Buyurun Sayın Ercenk.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Cumhuriyet
Halk Partisinin, tarihi boyunca birtakım kurumlara kilit vurduğu doğrudur.
Cumhuriyet Halk Partisi, saltanata, hilafete, tekkelere, zaviyelere, şeriat
yuvalarına kilit vurmuştur ve bundan da onur duymaktadır.
BAŞKAN - Sayın Ercenk,
konuyla ilgili olacak sorunuz...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkanım, bürokrasi, bizde ise modernleşme hareketinin bir aracı olarak
düşünülmüştür.
Soruyu soruyorum Sayın
Başkanım: Bürokratik devlet veya modern devlet kurulduğu dönemlerde, bizim
ülkemizde ve hatta Anadolu'nun küçük şehirlerinde bile balolar tertip edilmiş,
dans partileri verilmiş ve bürokratların tamamının buna katılması sağlanmıştır.
O dönemden bugüne kadar geçen süreç içinde, gerçekte, İslama yönelik olarak,
modern devletin bizlere birtakım dayatmaları da olmuştur. Sayın Bakan, bu
görüşlere katılıyor musunuz? Bürokrasi, modernleşme hareketinin ve modern
devletin aracı olduğu için mi ortadan kaldırılmak istenmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercenk.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu maddede ve daha önce
sorup da yanıt alamadığım maddede, bakanlık merkez ve yurtdışı örgütleri ile
ona bağlı ilgili kuruluşların kadrolarının genel hükümlere göre. alınacağı
belirtiliyor. Bu genel hükümler nedir?
Dün de sormuştum; ama,
yine zaman yetersizliğinden yanıt alamadım; örneğin Millî Eğitim Bakanlığı, bu
yasa çıktıktan sonra yurt dışında örgüt kurabilecek mi, eleman alabilecek mi?
Eğer, alamayacaksa, iki gün önce, Millî Eğitim Bakanlığı, tartışmalı, yurt
dışına eleman gönderme yönetmeliği çıkardı; bu, doğru mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakan, getirilen tasarıyla,
hukuk müşavirliği de özelleştirilmektedir. Tasarının 31 inci maddesinin (c)
bendinde, bakanlıkların taraf oldukları yönetsel davalarda bakanlığı temsil
etmek veya bakanlıkça hizmet satın almak yoluyla temsil ettirilen davaları
takip ve koordine etmek, hukuk müşavirliğine getirilen yeni rol olacaktır. Buna
göre, bakanlıklar, ilgili hukuk sorunlarını ihale yoluyla özel hukuk bürolarına
havale edecekler; bunları koordine etme görevi de, kendi hukuk müşavirliklerine
verilecek. Kamu yerine piyasa anlayışının bundan daha iyi anlatımı olabilir mi?
Bu, bir.
İkinci sorum: Geçtiğimiz aylarda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine açılan bir davada, hükümet olarak, davaya istenilen şekilde müdahil
olmayıp davayı geri çektiniz, düşürdünüz, savunmayı geri aldınız. Şimdi, özel
hukuk bürolarına verdiğinizde, devletin şahsiyetine yönelik açılmış bir
uluslararası davada, o özel hukuk bürosu devlet aleyhine faaliyet gösteren bir
büro ise, bunun önüne nasıl geçeceksiniz? Onlara uygulayacağınız müeyyide ne
olacaktır?
Üçüncüsü de, bu Yüce Mecliste, geçtiğimiz dönem araştırma
komisyonlarında gördük ki, ihalelerde, muvazaalı, 10,01'li ya da 10,02'li,
anlaşmalı ihaleler yapılmış...
BAŞKAN - Sayın Çetin, soru sorma süresi dolmuştur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Tamamlıyorum.
Nedenini sorduğumuzda, hep artırıma gidilmiş, akitler
süresinde bitirilmemiş ve devlet zarara uğratılmış. Şimdi, özel hukuk
bürolarıyla yaptığımız anlaşmalarda, bu tarzda davalar, para yönünden,
istenilen zamanda, sürede sonuçlandırılmayıp, devletin kasasından biraz daha
fazla ücret alabilmek, pay alabilmek için uzatılır ve devlet bundan zarar
görürse, bunun sorumlusu siz olmayacak mısınız Sayın Bakanım?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİCEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir anlamda, 31 inci
maddede "Hukuk Müşavirliği" başlığı altında, idarenin ihtiyacı olan
alanlarda hizmet satın alması ve hukuk müşavirlerinin görev, yetki ve
sorumlulukları düzenlenmiştir. Bu, ilk defa bu kanun tasarısıyla gündeme gelen
bir husus değil. Bugün, devlet örgütü içerisinde, hemen hemen her genel
müdürlüğün, her bakanlığın hukuk müşavirliği vardır; esas itibariyle, o hukuk
müşavirleri hangi görevleri icra ediyorsa, bugün, bu 31 inci maddeyle getirilen
hukuk müşavirleri de aşağı yukarı aynı görevleri ifa edeceklerdir.
Yalnız, burada, uygulamada bir farklılık şurada ortaya
çıkıyor: Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi, gerçekten, artık,
günümüzde birçok ihtilaf, sıradan hukuk bilgisiyle çözme imkânı yoktur. Hatta,
biz, yargıyla ilgili, burada, bu çatı altında, bazı konuları konuşurken,
özellikle Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan arkadaşlarımız da ifade
ettiler ki, yargıda bile bir ihtisaslaşmaya gidilmekte, bunun için de ihtisas
mahkemeleri kurulmaktadır. O sebeple, ihtisası gerektiren konularda, pekâlâ,
idare, kamunun menfaatını korumak, devletin menfaatını korumak, milletin
menfaatını korumak noktasında, ola ki, özel ihtisası gerektiren konuda yetişmiş
biriyle kendisini temsil ettirme ihtiyacını duyabilir. Özellikle ekonomik
ilişkilerin son derece girift hale geldiği ve uluslararası şirketlerin
günümüzde bir realite olarak gündemde olduğu bir dönemde, devlet aleyhine
açılan pek çok davada, realiteyle de biliyoruz ki, artık, sadece pratisyen
düzeyindeki hukuk müşavirleriyle devletin hukukunu korumak mümkün
olamamaktadır. Bunu, bittecrübe görüyoruz. İşte, böyle bir noktada, idareye bir
imkân getirilmekte; icap ediyorsa, kamunun menfaatını korumak adına hizmet
satın almasına imkân getirilmektedir. Devlet, zaman zaman böyle bir ihtiyacı
geçmişte de duydu, bugün de duyuyor, yarın da duyabilecektir.
Burada dikkat edilecek husus ne; evvela, hizmet satın alma
söz konusu olduğuna göre, tabiatıyla, bu konuda birkısım şartlar zaten
mevzuatımızda, kanunlarımızda var. Buna ilaveten, konunun içeriği ne ise,
muhtevası ne ise, zaten o konuda uzmanlaşmış, belgesi olan, bilgisi olan,
sertifikası olan, doktorası olan insanları getirecektir. Tabiatıyla, bunun bir
sorumluluğu yok mu; elbette var. Evvela, bu kararı verecek, böyle bir hizmet
satın alacak kişi, bakandır, onayı verecek bakandır, bunun bir siyasî
sorumluluğu vardır. Eğer böyle bir konuda yanlış yapıyorsa, devletin, milletin
menfaatını korumayacak bir işlem gerçekleştirdiyse, bunun hesabını gelir hem
yargıda verir hem Parlamento huzurunda verir.
İkincisi, eğer böylesine bir kişi -biriyle bir vekâlet
sözleşmesi yapıldı- maksat hilafına ya da devletin, milletin menfaatını koruyacak
yerde davadan vazgeçti, eğer böyle bir tereddütünüz varsa, o zaman anlaşma
yaptığınız kişiye hangi konularda yetkili olduğu hususunda daha titiz
davranırsınız, bilfarz, davadan vazgeçme yetkisini vermezsiniz, sulh yetkisini
vermezsiniz; eğer böyle bir yola gidecek idiyse, gelip, sizden çok açık talimat
alması gibi bir yola da gidilebilir. Onun için...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bizim dediğimiz o değil.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Anayasa açısından, 128 inci maddesi...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Topuz,
arkadaşlarımızın sorduğu soru sizin söylediğiniz gibi değil, ben sorulara cevap
verdiğim için bu açıdan söylüyorum.
Sayın Özyürek'in söylediği açıdan, ben, şahsen, Anayasa
açısından bir problem görmüyorum. Bugün de, zaman zaman devlet, hakem
kurullarında vesairede bu neviden uzmanlıklardan istifade edebilmekte, hizmet
satın alabilmektedir, görevlendirme yapmaktadır. Onun için, getirilen
düzenleme, aslında, kamunun menfaatını daha iyi koruyabilme adına, mevcut
müesseseleri ve bugüne kadar işleyen sistemin yeterli olmamasından yola çıkarak
yeni bir alternatif getirmekte, yeni bir açılım ortaya koymaktadır. Tabiatıyla,
burada verilen her yetkinin beraberinde getireceği bazı sorumluluklar var; bu
kararın altına imza atan insanlar da bakandır, müsteşardır, genel müdürdür;
bunun da bir sorumluluğu ortaya çıkacaksa, bunun hesabını da gelir yargıda
verir, siyasî kişiyse Parlamentoda verir.
Onun için, bu maddenin düzenleniş şeklinin, bir ihtiyaçtan
kaynaklandığı ve günün ihtiyaçlarına cevap verebileceği kanaatini taşıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci
maddesinin ( c ) bendinde geçen "8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun
hükümlerine göre" ibarelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Halide
İncekara |
Nusret
Bayraktar |
Suat
Kılıç |
|
İstanbul |
İstanbul |
Samsun |
|
Ramazan
Toprak |
Mehmet
Ali Bulut |
|
|
Aksaray |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31/a
maddesinde geçen "yönetmelik tasarıları" ibaresinden sonra
"yayımlanan genelgeler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci
maddesine aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilen diğer
görevleri yapmak."
Halide İncekara Nusret
Bayraktar Suat Kılıç
İstanbul İstanbul Samsun
Mehmet Ali Bulut Ramazan
Toprak
Kahramanmaraş Aksaray
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesine aşağıdaki (d) bendinin
eklenmesi arz ve teklif olunur.
"d) Bakan ve
Müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri yapmak."
|
Eyüp Fatsa |
Hacı Biner |
Ali Osman Sali |
|
Ordu |
Samsun |
Balıkesir |
|
Doğan Topaloğlu |
Hüsnü Ordu |
|
|
Ankara |
Kütahya |
|
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31 inci maddesindeki (c) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci
maddesinin (c) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Şevket Arz |
Osman Kaptan |
|
Samsun |
Trabzon |
Antalya |
|
Orhan Ziya Diren |
Mustafa Gazalcı |
|
|
Tokat |
Denizli |
|
BAŞKAN - Okutacağım son
önerge, en aykırı önerge olup, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç |
Osman Kaptan |
Şevket Arz |
|
|
Samsun |
Antalya |
Trabzon |
|
Orhan Ziya Diren |
Mustafa Gazalcı |
|
|
Tokat |
Denizli |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçenin okunmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir: "Bakanlıklarda danışma
birimi olarak öngörülen bir birim de hukuk müşavirlikleridir. Bakanlıkla ilgili
adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî
davalarda bakanlığı temsil etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil
ettirilen davalar bakımından vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine
etmek üzere görevlendirilen hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda bakanlıkla
ilgili hukukî konularda görüş ve öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını
korumak için gerekli önleyici hukukî tedbirleri alacaktır.
Kamu kurumlarında dava
sayılarının giderek artması ve niteliklerinin uzmanlaşmayı gerekli kılması
nedeniyle, hizmet satın alması yönteminin kullanılması ihtiyaç haline
gelmiştir. Bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz olduğu durumlarda hizmet
satın alınması yöntemiyle serbest çalışan avukatlardan yararlanılması, kamuya
önemli yararlar getirecektir."
349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin madde
gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, taraf olunan davalarda, hukuk
müşavirliğinin görevlerinin, hizmet satın alma yoluyla serbest çalışan
avukatlara gördürülmesine olanak tanınmaktadır.
349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde
bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi
toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile
halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve
katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma
ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen, ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma
çabaları uzun bir geçmişe sahiptir.
1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam
etmiş, 1960 sonrası Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) başta
olmak üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan
hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme
getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesiyle belli bir olgunluğa
ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi, 2001-2005 dönemini
kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da
yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas
komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli
araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin
1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu
yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. 1990'lı yıllarda daha
belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz
bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine
düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son
yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim
anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin
çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu
gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden
yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır.
Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon
yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun
vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde 'iyi
yönetişim' ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."
Gerekçedeki ifadelerden de görüldüğü gibi, kamu yönetiminde
yeniden yapılanma sürecini başlattığı iddia edilen tasarının 31 inci maddesinin,
yürürlükteki mevzuatla aynı hükümleri taşıması ve yeniliklere yer vermemesi
çelişkidir. Bu konuda oluşturulan toplumsal beklentileri karşılamak için,
mevcut mevzuatın tekrarı yerine, kamu yönetimini iyileştirici somut adımların
atılması gerekmektedir.
Bu bakımdan, tasarının 31 inci maddesinin kapsaması gerekli
konuları kapsamadığı, özensiz olarak hazırlandığı ve çelişkiler içerdiğinden,
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Hukuk Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin (c) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Bir diğer önerge de aynı mahiyette olduğu için, onu
da okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31
inci maddesindeki (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun tasarısının "Hukuk
Müşavirliği" başlıklı 31 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu
ifadelere yer verilmiştir.
"Bakanlıklarda danışma birimi olarak öngörülen bir
birim de hukuk müşavirlikleridir. Bakanlıkla ilgili adlî ve idarî davalarda
gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı temsil
etmek veya hizmet satın alınması yoluyla temsil ettirilen davalar bakımından
vekâlet sözleşmesi yapılan avukatları koordine etmek üzere görevlendirilen
hukuk müşavirlikleri, aynı zamanda bakanlıkla ilgili hukukî konularda görüş ve
öneriler geliştirecek ve bakanlık çıkarlarını korumak için gerekli önleyici
hukukî tedbirleri alacaktır.
Kamu kurumlarında dava sayılarının giderek artması ve niteliklerinin
uzmanlaşmayı gerekli kılması nedeniyle, hizmet satın alması yönteminin
kullanılması ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle, kadrolu avukatların yetersiz
olduğu durumlarda hizmet satın alınması yöntemiyle serbest çalışan avukatlardan
yararlanılması, kamuya önemli yararlar getirecektir."
349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin madde
gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, taraf olunan davalarda, hukuk
müşavirliğinin görevlerinin, hizmet satın alma yoluyla serbest çalışan
avukatlara yalnız zorunlu hallerde değil, sürekli nitelikte gördürülmesine
olanak tanınmaktadır. Anayasanın 128 inci maddesinde "devletin, kamu
iktisadî teşebbüslerinin ve diğer tüzelkişilerin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevleri, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği"
bildirilmektedir.
Halbuki, 349 sıra sayılı tasarının 31 inci maddesinde
"8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adlî ve idarî
davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda bakanlığı
temsil etmek veya bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen
davaları takip ve koordine etmek" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm,
Anayasanın 128 inci maddesinde belirtilen aslî ve sürekli kamu hizmetlerinin
sürekli bir biçimde memurlar ve kamu görevlisi olmayan kişilere gördürülmesine
olanak tanımaktadır.
Belirtilen gerekçelerle, Anayasaya uygunluğunun tartışılması
gereken 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci maddesinin (c) bendi, yeniden
düzenlenmek üzere madde metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN - Aynı mahiyette olan iki önergeyi de oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısının 31/a
maddesinde geçen "yönetmelik tasarıları" ibaresinden sonra
"yayımlanan genelgeler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Önergemi geri çekiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 31
inci maddesine aşağıdaki (d) bendinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilecek diğer görevleri
yapmak.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
-Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyette olan diğer önergeyi de okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci
maddesine aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
d) Bakan ve Müsteşar tarafından verilen diğer görevleri
yapmak.
Halide
İncekara (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tartışmaları önlemek açısından bent eklenmesi yararlı
olacağı için öneride bulunulmuştur.
BAŞKAN - Aynı mahiyette olan iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 31 inci
maddesinin (c) bendinde geçen "8 Ocak 1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun
hükümlerine göre" ibarelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
SUAT KILIÇ (Samsun) - Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
MADDE 32. - Bakanlıklarda, basın ve halkla ilişkilerle
ilgili faaliyetleri planlamak ve bu faaliyetlerin belirlenecek usul ve ilkelere
göre yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
kurulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 32 nci maddesi hakkında
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
32 nci maddeye geçmeden önce, biraz önce 31 inci maddedeki
Anayasaya aykırılık konusundaki düşüncemi tam olarak anlatamadığım sonucuna
vardım, Sayın Bakanın cevabından; çünkü, Sayın Bakan, bu hizmetin nasıl satın
alınacağı, bu noktada yapılan hataların nasıl cezalandırılabileceği gibi
konulara temas etti; ama, davaların takibi, duruşmalara katılınması konusu,
benim düşünceme göre devletin aslî ve sürekli hizmetlerindendir. Bu aslî ve
sürekli hizmetler, ancak ve ancak devlet memurları ve kamu görevlileri eliyle
yürütülebilir. Bu, 128 inci maddenin amir hükmüdür. Eğer, bu tasarının 31 inci
maddesi aynen bu şekliyle kalırsa Anayasaya açıkça aykırılık teşkil eder. Bu
konuda Anayasa Mahkemesinin benzer ihtilaflar nedeniyle verilmiş kararları
vardır; onu dikkatle incelemesini Sayın Bakandan istirham ederim. Bir katkı
olsun diye, boşu boşuna Anayasa Mahkemesinden bu madde dönmesin diye, ben bu
düşüncemi burada ifade ettim; ama, Sayın Bakan, hemen, acaba, bu konuda hangi
kararlar var, nasıl sonuca varılmış gibi bir değerlendirme yapmadan "benim
kanaatime göre, burada Anayasaya bir aykırılık yoktur" deyip çıktı. Mesele
bu kadar basit değil, bu kadar basit olsaydı, ben buraya zaten getirmezdim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, 32 nci madde, basın ve halkla
ilişkiler müşavirliklerini düzenliyor. Şu anda da pek çok bakanlığımızda basın
ve halkla ilişkiler müşavirliği vardır; ama, bugün geldiğimiz noktada, hiçbir
gazeteci, bir bakanlığa gidip, basın ve halkla ilişkiler müşavirliğinden bilgi
almıyor. Çünkü, o hale geldi ki, bakanlar, başbakanlar, genel müdürler,
sürekli, doğrudan, basın mensuplarına muhatap oluyorlar ve gazeteciler de haklı
olarak, esas konuyu bilen, yetkili ve sorumlu kişi olan üst düzeydeki
yetkililerden, sorumlulardan bilgi alıyorlar. O bakımdan, basın ve halkla
ilişkiler müşavirlikleri, şu anda hiçbir fonksiyonu olmayan, hiçbir görevi
olmayan, sadece, bazı kişilere, artık emekliliği yaklaşmış basın mensuplarına
istihdam imkânı sağlamaktan öte bir noktaya gitmemektedir.
Yine, bu tasarıda bu şekliyle bir düzenleme yapılmak
suretiyle, bu birim korunmak isteniyor ve yine, belli kişilere hiç kuşkunuz
olmasın, sadece çalışma, istihdam imkânı sağlanacaktır ve bir işlev
kazandırılamayacaktır. Zaten, daha önce çıkardığımız bilgi edinme konusundaki
düzenleme ve yine bu tasarıda yer alan bu konudaki şeyler, eğer
uygulayabilirsek, artık, şeffaflığı, saydamlığı çok yaygın hale getirecektir, o
zaman da, basın müşavirliklerinin çok fazla bir fonksiyonu olmayacaktır. Tabiî,
böylece buraya koymak suretiyle, her bakanlıkta mutlaka bulunması gerekli hale
getiriyoruz. Öyle bakanlıklar vardır ki, basınla ilişkisi son derece
sınırlıdır, niçin oraya bir basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kuralım. Zaten,
daha önce bir söz alma fırsatım olsaydı, 28 inci maddede hiyerarşik kademeler
sayılmasında da önemli eksiklikler olduğunu belirtecektim, bu vesileyle ona
değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, her bakanlığı aynı elbisenin
içine hapsedemezsiniz veya her bakanlığa aynı elbise uymaz. Her bakanlığın, her
genel müdürlüğün farklı bir yapısı olur. Bunu, kanunun içine yerleştirmek
suretiyle esnekliğini kaldırıyorsunuz. Öyle bir bakanlık vardır ki, daire
başkanlığına ihtiyaç duymaz, öyle bakanlık vardır ki, müdürlüklere ihtiyaç
duymaz. Şimdi, bunlar, tüzükte, yönetmelikte rahatlıkla düzenlenebilecek
hususlardır; bunları, reform olarak getirilen bir tasarının içinde çok önemli
düzenlemeler diye getirmek doğru değildir.
Şimdi, bu noktaları, yani, devlet hiyerarşisini, kamu
kurumlarındaki hiyerarşileri, böyle, kanuna yazarak, olmazsa olmaz şekilde
düzenlediğiniz zaman, oradaki mevkiler, makamlar mutlaka doldurulur. Gerçi,
maddede, işte, o bakanlıklara bir atama yapılabilmesi için kadro tahsisi
gerektiğine dair hükümler var; ama, siz, bu kanunu çıkardığınız zaman, ilgili
bakanlar, genel müdürlükler sürekli hükümeti zorlarlar, kadro tahsisi yaparlar;
biz de, ihtiyaç olmadığı halde belli müdürlükleri, daire başkanlıklarını kurmuş
oluruz. Onun için, bu tasarıda, bazı görevlerde, bazı yetkilerde,
sorumluluklarda bir esnekliğin sağlanması gerekir diye düşünüyorum. Çok rijit,
dar kalıp çizilmekte ve bütün bakanlıklar üniform bir şekilde bu kalıbın içine
hapsedilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili daha sonraki
maddelerde de görüşeceğiz, ama, şimdiden söyleyeyim, Devlet Bakanı Sayın Mehmet
Ali Şahin'in daha önceki cevaplarında, Türkiye'de, denetim, teftiş, kontrol
konusunda büyük bir karmaşa yaşadığımızı, bir kavram kargaşasıyla karşı karşıya
bulunduğumuzu gördüm. Şimdi, burada, teftiş kurullarını kaldırıyoruz, teftişi
ortadan kaldırıyoruz. Buna karşı, Sayın Bakan diyor ki: "Hayır, biz
denetimi geliştiriyoruz."
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda öngörülen denetim, bir
öndenetimdir veya o birimin yetkilisine verilmiş olan bir denetim yetkisidir.
Oysa, teftiş, olaylar olup bittikten sonra, biraz, eski deyimle, tahkikatı da
içerecek şekilde olayların incelenmesidir, teftiş edilmesidir,
değerlendirilmesidir, rapora bağlanmasıdır. Esas, bu fonksiyon, bu tasarıyla
ortadan kaldırılıyor. Devletin, böyle bir hizmete ihtiyacı var.
Bu tasarının mimarı Sayın Dinçer midir değil midir, o kısma
gelmek istemiyorum, Ömer Dinçer konusunu da tartışmaya açmak istemiyorum, bizim
Ömer Dinçer'le falan bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz, Başbakanın böylesi
yanlış bir tercih yapmış olmasındadır, onu söyleyeyim. Yalnız, burada,
arkadaşlar biraz işletme kökenli oldukları için, devleti, biraz, şirket gibi
algılamışlar, biraz, holding gibi algılamışlar ve ona göre bazı müesseseleri
oluşturmuşlar. Oysa, gidiniz Fransa'ya, gidiniz Almanya'ya; bu devletlerde,
çağdaş devletlerin hepsinde teftiş hizmeti vardır. Fransa'da, teftiş hizmeti
veren, mesela, Maliye Teftiş Kurulu, Fransa'nın en önemli kuruluşlarından
biridir. Nitekim, bizdeki Maliye Teftiş Kurulu da, oradan esinlenilerek
alınmıştır. Çağdaş devletlerin hepsinde teftiş hizmeti vardır.
Bu tasarıyı hazırlayan arkadaşlarımızın kafasında, bir model
olarak, şirket ve holding olduğu için, teftiş ile öndenetimi, kontrolü
karıştırmışlardır; oysa, bu konuda yazılmış pek çok eser var, pek çok kaynak
var. Onlara bakıldığı takdirde, teftiş hizmetinin, devlet var oldukça,
vazgeçilmeyecek bir hizmet olduğu çok açık görülebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, toparlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
"Biz yaptık, oldu" diyebilirsiniz ve bugünkü
teftiş hizmetlerine, müfettişlere kızabilirsiniz; ama, bu, vazgeçilmez bir
görevdir. Rahmetli Özal'ın da böyle bir tutkusu vardı; geldiği andan itibaren,
canım, bu teftiş kurullarına ne ihtiyaç var; bunlar sadece ayak bağıdır gibi
bakmıştı; ama, kendisi, Başbakanlık Teftiş Kurulunu kurmak suretiyle, mevcut
teftiş kurullarına ilave bir şey getirmişti.
Burada yapılması gereken şudur: Teftiş hizmetlerini devlette
belli bir ünite etrafında toplamak ve ona özerklik vermek, bağımsızlık vermek
ve ciddî şekilde, yolsuzlukların üzerine gitmektir. Bu tasarı kanunlaştığı
takdirde, Türkiye'de, bugün, çok eleştirdiğimiz, büyük eksikleri olan teftiş
hizmetinin dahi verilemeyeceğini, devletin ve yolsuzlukların denetimdışı
kalacağını açıkça belirtmek istiyorum. Bu konular son derece önemlidir. Böyle,
sabah kalkıp "canım, bu teftiş heyetleri de ne işe yarıyor" diye
kaldırmak ve devletin esas fonksiyonlarından olan teftiş hizmetini ortadan
kaldırmak kabul edilebilecek bir nokta değildir. Bu hususların tekrar
değerlendirilmesini ve denetim nedir, öndenetim nedir, teftiş nedir, hangi
maksatla literatürde ve uygulamada yerini almıştır, bizim ihtiyacımız var mı
yok mu, bunların ciddî şekilde değerlendirilmesi gerekir. Burada, İktidar
Partisi "siz herhangi bir katkı sunmuyorsunuz, sizin bir öneriniz
yok" diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ama, hangi öneriyi sunsak hiç
kale almıyorlar; bunu da takdirlerinize sunmak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Madde üzerinde şahsı adına, Adana Milletvekili Gaye Erbatur
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde
kişisel görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygı
ve sevgiyle selamlarım.
Bu tasarı, katılımcılık, demokrasi gibi kulağa hoş gelen,
kimsenin hayır diyemeyeceği kavramların arkasına sığınılarak reform diye
kamuoyuna sunulmuş bulunuyor.
Değerli arkadaşlar, reform, var olana daha iyi bir biçim
verme, düzeltme, iyileştirme yapmak demektir. Oysa, yapılmak istenenlere
baktığımızda, hiçbir yenilikçi, çağdaş çözüm göremiyoruz. Reform iddiasıyla
ortaya konan bu tasarıyla, kamu yönetiminin daha doğru, daha verimli işletilebileceğini
söylemek zordur.
Bir yeniden yapılanma sürecinde, yenilikleri yaşama
geçirecek olan insan kaynağıdır. Dolayısıyla, işin başarısı, bu işi
yürütebilecek insan kaynağına sahip olmakta yatar. Bilimsel verilere göre,
insan kaynağının yenilenebilme süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir.
Dolayısıyla, reformu, elde mevcut kaynakları göz önünde tutarak düzenlemek
gerekir.
3 500 belediyemizin
kaçında, kaynakları, personeli, bütçesi ve borçlarıyla sorumlulukları altına
verilecek kurumları idare etme kapasitesi mevcuttur? Devredilen birimlerin
bütçeleri olarak gelen paraların amacına uygun olarak hizmet sunumunda
kullanımı yerine, aylardır ödenemeyen maaşları ödemek için kullanılmayacağı ve
hizmetin aksamayacağı nasıl garanti edilecektir? Belediye meclisleri bu yeni
sorumlulukların altından kalkabilecek midir? İşler aksarsa bunun bedelini kim
ödeyecektir? Son on yılda, belediyeler, devlet garantisiyle borçlanma
düzenlemesi içinde devlet hazinesine 13 milyar dolar borç ödetmiştir.
Tüm bu kargaşanın içinde
32 nci maddeye göre, bakanlıklarda basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri
kurulacaktır. Şimdi, acaba, bu müşavirlikler halka ne anlatacaktır? Ulus devlet
modelinde var olan iş bölümünün parçalanmasıyla küresel rekabette bir başına
kalan yerel birimler, ekonomik varlıklarını sürdürme yarışında zaten yenik
düşerken, bir de her konuda kendi kendilerini idare etme, başının çaresine
bakma durumunda kalınca, dezavantajlı bölgelerin daha da gerilemesi, bölgesel
farklılıkların daha da artması nasıl engellenebilecektir? Bu bölgeler
kaderleriyle baş başa bırakılmamalıdır. Basın ve halkla ilişkiler
müşavirlikleri bunu mu anlatacaktır?
Kursağa giren ekmek, cana
can katansa, can pazarı diye de adlandırabileceğimiz küresel rekabet ortamında
ayakta kalabilmek için alınacak kararlar acaba her zaman ulusal çıkarlara uygun
olacak mıdır? Yerel yönetimlerin kendilerine devredilen sorumlulukları özel
sektöre devretmesinin teşvik edildiği "yönetişim" adı altında özel
sektörle yönetim sorumluluklarının paylaşıldığı bir ortamda, kamu yararı
kavramı, ulusal çıkarlar acaba hiç akla gelecek midir? Bu müşavirlikler, bunu
mu anlatacaktır?
Öte yandan, yerelin
kaderiyle baş başa kalmaması ve bölgesel eşitsizliklerin ortadan kalkması için
bölgesel örgütlenmeye gereksinim vardır. Mekânsal, ekonomik ve toplumsal
etkenler temelinde bütünleşen yeni bölge tanımları yapılması gerekir. Böylesi
bir bölgesel kurumlaşma, kaynakların ortaklaşa etkin kullanımı ve güç birliği
olanağı sağlar.
Kültür mirasını koruma,
sulama, orman, çevre gibi doğal alanlara yönelik strateji, ilke ve bilgiyi
üretmek üzere kurumlararası nitelikte olacak bölgesel bir yapılanma,
yerelleşmeyi desteklemelidir. Tasarı, ancak zorunluluk halinde bölge teşkilatı
kurulmasını öngörerek, bu konuda çok yetersiz kalmıştır.
Basın ve halkla ilişkiler
müşavirliği, kaybedilen ihaleleri, başka rakiplere kaptırılan işleri ve
ekonominin kötüye gidişini mi anlatacaktır?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bilgi ve iletişim teknolojilerinin yarattığı olanaklarla
kapısını araladığımız bilgi toplumunda, elektronik ortamda pek çok hizmeti
merkezden yürütmek çok daha ekonomik, eşitlikçi ve pratik olacaktır. E-devlet
projesi, merkezî olarak çok daha etkin ve hızlı biçimde yaşama geçirilebilir.
Yetkileri yerele devretme yerine e-devlet projemizi geliştirsek daha iyi olmaz
mı? Şimdi, insanlar, birbirine bir "tık" mesafesinde. Basın ve halkla
ilişkiler müşavirlikleri, halka, e-devlete geçişte Avrupa kıyaslama
tablolarında ne kadar geriden gittiğimizi mi anlatacaktır; yoksa, ülkeyi
bilgisayar ağıyla donatmanın çok mu zor olduğunu anlatacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız
Sayın Erbatur.
Buyurun.
N. GAYE ERBATUR (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Ülke yangın yerine
dönerken, bakanlıklar, basın ve halkla ilişkiler müşavirlikleri kurarak ne
anlatacaktır? Sevgili Atamızdan miras aldığımız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma
hedefimizde destek değil, köstek olacak bu tasarının çok yanlış ve sakıncalı
olduğu konusunda, kamuoyunu oluşturan siyasî düşünürler, sivil toplum
örgütleri, bürokratlar ve akademisyenler fikir birliği içindedir; ama, hükümet,
bu eleştirilere hiç kulak asmamaktadır. Bunun nedeni, icraatının,
uygulamalarının izlenmesini, denetlenmesini ve en önemlisi, kamuoyunun
gündemine taşınmasını ortadan kaldırma arzusudur. Böyle bir girişimi
desteklememin mümkün olmadığını üzülerek belirtir, saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erbatur.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin dününü, bugününü ve yarınını
planlayan birçok hükümet, bugüne kadar, bu tasarıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında, defalarca planlamış, gündeme getirmiş; fakat, bugüne kadar bir
sonuç alamamıştır. 59 uncu hükümet, bu
tasarıyı, geçmişten bugüne kadar çok önemsendiğinden dolayı, çok önemli saymış
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, iktidar iklimi ile muhalefet
iklimini yeniden değerlendirme ölçeğinde tartışmaya ve sonuç almaya gayret
etmektedir.
Buraya çıkan iktidarın ve
muhalefetin bütün temsilcileri, elbette, Türkiyemizin yararına işler yaptığını
düşünmektedir. Bütün konuşmacıların yaptıkları ve yapacakları kayıt altına
alınmaktadır.
Bugüne kadar, kamu
yönetiminde bulunanlar, gerek halkla ilişkileri gerek basını işlemiş; fakat,
özel sektör, özellikle bu konuyu kamudan daha iyi bir şekilde değerlendirmeyi
bilmiştir.
Tasarının tümüne
baktığımız zaman, elbette, eksikleri vardır. Yasaların bütün maddelerini
değerlendirmek ve bunların içini doldurmak hepimizin üzerine düşen görevdir;
bunun için çalışmak mecburiyetindeyiz.
Bu tasarı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bugüne kadar görüşülen tasarılardan farklıdır. Nedenine
gelince; tabiî ki, Türkiye'nin ekonomisine rüzgâr olarak, hava olarak yeni bir
açılım getiren 2/B yasası ne kadar önemliyse, Kamu Yönetimi Reformu Yasa
Tasarısı da, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı da, zannediyorum, Türkiye'de,
siyasî açıdan olmaktan öte, ülkemizin insanına verilen değer açısından ülke
insanının moralini yükseltecek, onun, gerçekten, meseleye duyarlılık noktasında
yaklaşımına yeni bir açılım getirecektir. Bu nedenle, AK Parti Hükümetinin
gerek milletvekilleri gerek bu noktada çalışan insanları, meseleyi her
boyutuyla değerlendirmeye, eksiksiz bir yasa çıkarmaya gayret etmişlerdir.
Anamuhalefet partisi de, çıkacak olan bu yasanın eksiklerini sürekli olarak
gündeme getirerek, yasanın çıkmaması noktasında tavrını net bir şekilde ortaya
koymuştur. Bu, muhalefet ve iktidar olarak herkesin yapmak istediği asıl
görevdir; ama, ben, muhalefetin ve muhalefet ikliminde ülkenin menfaatının,
insanımızın menfaatının, ülkemizin gelecekteki duruşunun yeniden gözlemlenmesini
istiyorum ve diyorum ki, Türkiyemizin geleceği için, çocuklarımızın ve
torunlarımızın geleceği için çıkardığımız bu yasalar, bizi, tarihin sayfalarına
altın harflerle yazmış olsun.
Bir şeyi engellemek
uğruna özel bir tavrımız olabilir; ama, bu tavırlar yapıcı mı yıkıcı mı; buna
dikkat çekmek istiyorum. Hazırlanan kanunlar eksik de olsa, yarın, o eksikliği
görüp uygulama alanında düzeltmek, elbette, bizim veya bizden sonraki
parlamentoların görevi olacaktır.
Sayın Başkanımıza, buraya
çıkarak konuşma fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Bu duygu ve düşünceler
içerisinde, Yüce Meclisi, bu yasaların çıkmasındaki tavrından dolayı kutluyor;
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.56
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.10
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 59 uncu Birleşiminin 7 nci Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
32 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
"kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin
bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı,
bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma
vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale
gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri
gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve
operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için,
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri
sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 32 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Mesut Özakcan |
Yılmaz Kaya |
|
Samsun |
Aydın |
İzmir |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
N. Gaye Erbatur |
|
|
Antalya |
Adana |
|
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci sorum: Sayın
Bakanım, maddede kurulması öngörülen basın ve halkla ilişkiler müşavirliğinde,
özellikle halkla ilişkilerin daha fonksiyonel hale gelmesine yönelik çalışma
söz konusu mudur?
İkinci sorum: Bağlı
kuruluşlarda da basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kurulacak mıdır?
Kurulacak ise, hangi usule göre kurulacaktır?
Son sorum: Meclisimizce
kabul edilip hayata geçen, bilgi edinme hakkını düzenleyen Bilgi Edinme
Kanununda öngörülen bilgi edinme hakkının kullanılmasında basın ve halkla
ilişkiler müşavirliğine bir görev verilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, öncelikle, hem kendi adıma hem de sizin adınıza bir düzeltme
yapmak istiyorum izninizle.
Demin, Yüce Meclise, bize
bilgi verirken, malum, cumhuriyeti koruyanlar ve cumhuriyete karşıt olanlar
diye bir benzetme yaptınız. Ancak, şunu, özellikle, bilmek isterim, daha
doğrusu söylemek isterim; eminim siz de benimle hemfikirsinizdir: Adalet ve
Kalkınma Partinizin oyu yüzde 35'tir, Cumhuriyet Halk Partimizin oyu yüzde
20'dir; ama, Meclis dışında kalan yüzde 45 gibi bir potansiyel daha vardır.
Dolayısıyla, iktidar olmak, Mecliste iktidar olmak demek, ülkede iktidar olmak
demek değildir. Ayrıca, seçim sonuçlarının da buna endekslenmesini, bir dil
sürçmesidir diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Oral,
sorunuzu sorar mısınız.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Yoksa, bu Mecliste cumhuriyete karşı olanların veya cumhuriyeti koruyanların
savaşır halde olduklarını, herhalde, ne ben ne buradaki arkadaşlarım söylemek
isterler. Biz, doğruyu yapmak istiyoruz hep birlikte. Bunu özellikle düzeltmek
istiyorum. Sorumdan da bu şekilde vazgeçiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakan, tasarıda "basın ve
halkla ilişkiler müşavirliği birimi kurulabilir" deniliyor. Görevi de,
halkla ilişkilerle ilgili faaliyetleri planlamak ve bu faaliyetlerin,
belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak. Şimdi, bu görevi de
piyasalaştıracağınız anlaşılıyor Sayın Bakan. Bunun en yakın örneği, önceki
gün, Sayın Başbakanın, basın mensuplarıyla buluştuğu kahvaltı masasında, Başbakanın
ve sizin düşüncenize uygun, yakın basın mensuplarının Başbakanın yakınında,
çağdaş, uygar olanların da masanın uzak köşelerinde yer bulduklarını, yine
basından okuduk.
Şimdi, siz, Sayın Bakan, az önceki konuşmanızda, biraz önce
Sayın Oral'ın da belirttiği gibi, oranlar üzerinde bazı rakamlar vermeye
çalıştınız. Bir anlamda merhum Özal'ın gerçekleştiremediği
"ikibuçukluk" basını siz gerçekleştirdiniz. Yarınlarda, bu basın ve
halkla ilişkiler müşavirliğini de özelleştirdiğinizde, basın ve hakla ilişkiler
müşavirliğini bu tür yandaşınız basın mensupları ve ihaleci basınla doldurup,
ülkeyi bu tasarının özünde var olan Sevr'e doğru yönlendirmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bu tasarı, sözde, bir
yerelleşmeyi getiriyor; bu madde de, basın ve halkla ilişkileri düzenliyor.
1. - Ülkemizde, basın alanında bir tekelleşme var.
Anadolu'da birçok yerel basın yaşam savaşı verirken, hükümetler, çeşitli
ekonomik yaptırımlarla, büyük tekel basınların, halka, doğru bilgi vermesini
etkiliyor. Yerel gazetelerin desteklenmesi nasıl sağlanır, basının üzerindeki
hükümetin bu dolaylı etkisi nasıl önlenebilir?
2. - Hükümetler, bakanlıklar, aldıkları kararları, şimdiye
değin Resmî Gazetede ve Tebliğler Dergisinde yayımlıyordu. Bu tasarı
yasalaşırsa, yerel birimlerin aldığı kararlar halka nasıl yansıtılacaktır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, Sayın Adalet Bakanı bugün hükümet sıralarında oturduğu
için, yine, geçen beş altı gün içindeki tartışmalar boyutunda bir soru
yöneltmek istiyorum:
Hukuk sistemimizde devlet organları arasındaki görev ve
yetki bölüşümünü yapan Anayasa, toplumsal yaşamın hukuksal çerçevesini
düzenleyecek kurallar koyma yetkisini yasama organına, yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisine vermiştir. Devletin somutlaşmış biçimi olan idare, yasalarla
çizilen bu hukuksal çerçeve içinde faaliyette bulunur. İdarenin, yasalar
çerçevesinde kalarak ve yasalara aykırı olmamak üzere genel ve soyut hukuk
kuralları koyabilmesi, yetkisi dahilindedir. İdare ile yasa arasındaki ilişki
Anayasada açık ve net biçimde kurgulanmıştır.
Tüm bu gerekçelerden sonra, bu yasanın birçok maddesinin
Anayasaya aykırılığı, gerekçeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri
tarafından dile getirildi. Bunları görmezden gelip, bu ısrar, bu dayatmayı,
Anayasaya aykırı bu yasayı bu kadar dayatmayla çıkarma gereğini nasıl
değerlendiriyorsunuz Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Soru sorma süresi dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, evvela Sayın Oral'ın beyanı üzerine
bir iki hususu ifade etmek isterim; Sayın Çetin de ona atıfta bulundu. Benim
söylediğim de, zaten, aşağı yukarı aynı şeyler. Yani, bu çatı altında veya
dışarıda pek çok şeyi tartışabiliriz; ama, meseleyi bir rejim noktasına getirip
de bizim söylediğimiz doğrudur, bizim karşımızdakiler rejim karşıtıdır gibi,
meseleyi böylesine keskin bir zemine oturttuğumuzda, sonuçta, toplum bunları
dinliyor, bir karar da verecek. O zaman, farkında olmadan, korumaya
çalıştığımız değerlere zarar veririz, yanlış algılamalara da sebebiyet veririz.
Onun için, bu Kamu Yönetimi Tasarısını veya başka tasarıyı konuşurken, ille de
bunu rejimle irtibatlandırarak, hakikaten rejime karşı bir tavır, rejimi
değiştirme gayreti filan gibi hiç de aklımızın köşesinden geçmeyen ve en az, bu
neviden itirazları yapanlar kadar samimî olduğumuzu, vatansever olduğumuzu,
cumhuriyetten yana, demokrasiden yana olduğumuzu ifade ederek bir şeyi
söylemeye çalışıyoruz. Onun için, kimse kimsenin mihenk taşı değil. Gelin,
birbirimizin samimiyetini bu noktalarda tartışmayalım, bu noktada sınama
noktasına gitmeyelim. Millet dinliyor, millet bir karar verecek. Yani,
cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden seksen sene geçmiş. Seksen sene sonra halen
rejim tartışması yapıyorsak, bir yerde bir yanlışlığımız var, bir eksikliğimiz var.
Cumhuriyet bu ülkenin seksen yıllık kazanımıdır. Bunda kimsenin tereddütünün
olmaması lazım. Tereddüt varmış gibi her vesileyle bu dile getirildiğinde, o
zaman topluma karşı da haksızlık olur. Eğer, bu tasarıyı getirenlerin böyle bir
niyeti varsa, vatandaş bunu okuyamadı mı anlayamadı mı; bu kadar insan,
milyonlarca insan bir yanlış üzerine ittifak ederek bir tercih mi yaptı?! Onun
için, gelin tartışmaları bu zeminden çıkaralım. Tabiatıyla, bir siyasî iktidar
kendi anlayışına uygun olarak, seçim propagandasına, seçim beyannamesine,
partisinin programına uygun olarak bir tasarı getirdi. İlle de diğer partilerin
bu konuda mutabakatını aramak gibi bir durum yok; bir tercih meselesidir. Siz
beğenmezsiniz, gelirsiniz, değiştirirsiniz ya da eğer burada birkısım
sıkıntılar varsa, zaten, devletin birçok kontrol mekanizmaları var. Bu tasarı
buradan yasalaştıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanına gidecek. Beğenilmiyorsa,
Anayasaya aykırılık iddiaları varsa, Anayasa Mahkemesi var. Bunların hepsine
biz saygılıyız. Onun için, endişeye mahal yok. Olmayan şeyleri burada gündeme
getirip, rejimle irtibatlı bir yasa haline getirilmesi yanlıştır. Tam tersine,
bu yasa tasarısının eksiğini söyleyebilirsiniz; ama, şunu asla tartışmayız
sizinle, bu doğru olmaz; o da şudur: Biz, cumhuriyetin nimetlerinden bu toplum
daha iyi istifade etsin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kamu hizmetini
vatandaşlarına daha verimli, daha kaliteli sunsun diye bu tasarıyı getirmeye
çalışıyoruz. Meselenin bu kadar samimî bir zeminde tartışılması gerekirken, onbeş
yirmi gündür, işte, bu tasarı çıkarsa, şöyle olur da, böyle olur da... Laiklik
de falan... Yani, bu tartışmalarla Türkiye nereye varır? Geçmişte de bu
tartışmalar yapıldı; siyasete de faydası olmadı, ülkeye de faydası olmadı; ama,
şunda herkes müttefik: Şimdi, bakınız, biz bir tasarı getirdik; aksi takdirde,
eğer bunu beğenmiyorsanız, sizin de teklif getirme hakkınız vardı. Bu çatı
altında, bir konu iki şekilde çözüme kavuşturulur; ya hükümet tarafından tasarı
haline getirilir ya da ilgili milletvekili veya milletvekilleri tarafından
teklif haline de getirilebilir. Siz de, senelerdir bu konuda çalıştığınızı
ifade ediyorsunuz; ben de aynı kanaatteyim; çalıştınız. Biz de sizin
teklifinizi görmek isterdik. O zaman, bu tasarı ile sizin teklifinizi yan yana
getirirdi millet; derdi ki: Burada şu yanlışlık var, burada şu fazlalık var...
Siz, sadece, eski alışkanlıkla... Hükümetin tasarısı üzerinde konuşuyoruz
tabiatıyla; ama, sizin teklifiniz nerede?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Teklif vermemize sizin tahammülünüz
var mı?!
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Ben, Meclis
komisyonlarında, kamu yönetimiyle ilgili bir teklifinizi görmedim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önergelerle tıkıyorsunuz, sorularla
tıkıyorsunuz...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Onun için, bu, kolaycı
bir muhalefet anlayışı oluyor. Bunun, size de faydası olmuyor, bize de faydası
olmuyor; onu söylemek istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kolaycılık falan yok.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - İkincisi; şimdi,
burada, basın ve halkla ilişkiler müşavirliği... Tabiatıyla, bugün, aşağı
yukarı bütün bakanlıklarda, hatta, bazı genel müdürlüklerde basın ve halkla
ilişkiler müşavirliği var. Yeteri kadar fonksiyonel mi derseniz, fonksiyonel
değil; ama, biz, bugünkü duruma göre düşündüğümüz için böyle bir sonuca
varıyoruz -Sayın Özyürek'in o noktadaki tenkitlerine katılıyorum- Ama, bakın,
biz, göreve geldiğimizden beri, birkısım yasaları çıkardık; çıkarmaya devam
ediyoruz. O şartlar altında bu müesseseye baktığımızda, çok daha işlevsel hale
gelecek, çok daha fonksiyonel olacak; çünkü, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
çıkardık. Bugün, kamunun, idarenin, vatandaşa bilgi verip vermemesi, kamu
görevlisinin, bir anlamda, lütfuna ve inisiyatifine bağlıdır; isterse verir,
isterse vermez. Bir dilekçe verdiğinizde, belli bir süre içerisinde cevap
verirse verir; vermediği takdirde, reddedilmiş sayılır. Böylesine inisiyatifi
kamu görevlisine vermiştir. Halbuki, hep beraber çıkardığımız Bilgi Edinme
Hakkı Kanunu gerçekleşti, yasalaştı; belli bir süre sonra yürürlüğe girecek. Şu
an, Başbakanlıkta, Genel İdarî Usul Kanunu Tasarısı var. Bu iki tasarı birlikte
yürürlüğe girdiğinde... Biri yürürlüğe girdi; diğeri, bir süre sonra gündeme
gelecek; muhtemelen, mahallî seçimlerden sonra gündeme getireceğiz.
Dolayısıyla, bu ikisi Türkiye'de yürürlüğe girdiği anda, artık, kamu görevlisi,
"ben sana bilgi vermiyorum" diyemez, bilgi vermek mecburiyetindedir;
çünkü, işin sahibi millettir, işin sahibi vatandaştır. Kamu görevlisinin
-birinci önceliği- kendisine müracaat eden kişiye o bilgiyi vermek mecburiyeti
var; vermediği takdirde, bunun müeyyidesi de, bu yasada ya da çıkarılacak
yasalarda var. Onun için, adına "basın ve halkla ilişkiler
müşavirliği" desek de demesek de, mecburen bu görevi yapacak bir birim
olacaktır. Biz, o düşüncelerle, bunu, daha kurumsal hale getirmeye, daha
işlevsel hale getirmeye çalışıyoruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 7 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım; sonra,
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinde geçen "usul ve ilkelere" ibaresinin "esaslara"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Nusret
Bayraktar |
Suat
Kılıç |
İnci
Özdemir |
|
İstanbul |
Samsun |
İstanbul |
|
Mehmet
Ali Bulut |
Hasan
Anğı |
|
|
Kahramanmaraş |
Konya |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinde geçen "planlamak" ibaresinin "düzenlemek" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Halide
İncekara |
İnci
Özdemir |
Suat
Kılıç |
|
İstanbul |
İstanbul |
Samsun |
|
Ahmet
Kambur |
Mehmet
Ali Bulut |
|
|
Tekirdağ |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinin sonunda geçen "kurulabilir" ibaresinin "kurulur"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Halide
İncekara |
Suat
Kılıç |
Mehmet
Ali Bulut |
|
İstanbul |
Samsun |
Kahramanmaraş |
|
Hasan
Anğı |
İnci
Özdemir |
|
|
Konya |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32
nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin sayısı (10)
onu geçmeyecek şekilde sınırlandırılır."
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32
nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Madde 32.- Bakanlıklarda basın ve halkla ilişkilerle ilgili
görevleri planlamak ve bu görevleri belirlenecek usul ve ilkelere göre
yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği" başlıklı 32 nci maddesinde
"Bakanlıklarda" ibaresinden sonra "ve bağlı kuruluşlarda"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mustafa
Özyürek |
Ali
Topuz |
|
Samsun |
Mersin |
İstanbul |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Ali
Kemal Deveciler |
Ersoy
Bulut |
|
Diyarbakır |
Balıkesir |
Mersin |
BAŞKAN - En aykırı olan son önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği" başlıklı 32 nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mustafa
Özyürek |
Ali
Topuz |
|
Samsun |
Mersin |
İstanbul |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Ali
Kemal Deveciler |
Ersoy
Bulut |
|
Diyarbakır |
Balıkesir |
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Topuz konuşacak mısınız?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ali Kemal Deveciler konuşacak
efendim.
BAŞKAN - Sayın Deveciler, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, üç haftadır aralıksız bir şekilde
görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısını, tüm toplumsal
muhalefete rağmen, tüm sivil toplum örgütlerinin uyarılarına ve eylemlerine
rağmen kulaklarınızı tıkayarak, bu yasa tasarısıyla ilgili sivil toplum
örgütlerince yapılan basın açıklamalarına ve tepki mitinglerine aldırış
etmeksizin, hatta vatandaşın polis tarafından coplanarak dövülmesine müsaade
edilerek gözaltına alınarak savcılıklara çıkarılmasına kılınızı dahi
kıpırdatmadan, Meclisteki görüşmelerde de Cumhuriyet Halk Partisinin
sözcülerinin uyarılarını hiçe sayarak, bir an evvel çıkarmak için üstün gayret
göstermektesiniz. Elbette ki, Türkiye'de kamu reformuna ihtiyaç vardır; tüm
yurttaşlarımızın eşit bir şekilde yararlanamadığı kamu hizmetlerinin
düzeltilmesi, insanca yaşama amacıyla uyumlu hale getirilmesi bizlerin de
isteğidir; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bizim de yıllardır savunduğumuz
bir görüştür; yönetimlerin malî ve idarî özerkliğe kavuşturulması, bizlerin de
en büyük arzusudur; ancak, İçtüzüğün 38 inci maddesinde, çok açık olarak "komisyonlar
kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilkönce Anayasanın metin ve
ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler" denilmektedir.
Bu tasarı incelendiğinde, çok açık bir biçimde, Anayasaya aykırı olduğu
görülmektedir; cumhuriyetin kuruluş felsefesine terstir. Bir nevi, kamu
yönetimini parçalayarak cumhuriyetin temel değerlerine saldırı amacı
güdülmektedir. Getirdiğiniz yasa tasarısıyla, Meclisin denetim mekanizmalarını
boşaltıp, yeni yeni yolsuzluk boyutlarını getiriyorsunuz.
Hazır yolsuzluklardan
bahsetmişken, şu anda, kamuoyunu meşgul eden, meşhur Bakan Unakıtan'ın oğlunun,
tavuklarını nasıl yemlediğini sizlere kısaca anlatmak istiyorum: Sayın Grup
Başkanvekilimiz Haluk Koç bu konuyu gündeme getirdiğinde, Sayın Bakan Unakıtan,
Haluk Koç'a "o, memleket meseleleriyle uğraşsın, bıraksın o konuları"
demektedir. Bizler de günlerdir neyle uğraşıyoruz arkadaşlar? Mısır meselesi de
memleket meselesi değil midir? Devletin kasasından bir saniyede alınan, gasp
edilen 360 milyar lira memleket meselesi değil midir?!
BAŞKAN - Sayın
Deveciler... Sayın Deveciler... Maddeyle ilgili konuşur musunuz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Devam ediyorum, konuşuyorum.
Radikal Gazetesi yazarı
Hakkı Devrim'in bugünkü yazısından sizlere bahsetmek istiyorum: Unakıtanların
tavukları. Şu anda Unakıtan ailesinin mısırla başı derttedir. 120 000 tavuklu
bir hayvancılık işletmesi adına, oğul Abdullah Unakıtan, ağustos ayında,
ABD'den 4 000 ton yemlik mısır ithal etmiş. Yerli üreticiyi korumak amacıyla,
her yaz olduğu gibi, mısır ithalinden alınan vergi, 8 ağustosta yüzde 20'den
yüzde 45'e, sonra da 70'lere
çıkarıldığı için, oğul Unakıtan, durduğu yerde, 360 milyar lira para
kazanmıştır. Ne ticaret be!.. Çünkü, o vergi zammından dört gün önce, yani 4
Ağustosta tamamlamış mısır ithalatını. Havadan para, mevsimlik vergi artışından
gelmiş. Ee, baba Kemal Unakıtan ne de olsa Maliye Bakanı'dır; bu da, ne tesadüf
değil mi?! Ama, sonra, Bakan, oğlunun mısırı "çiftliklerindeki tavuklarına
yedirmek için ithal ettiğini" söylemiştir. Tabiî ki, şüphesiz bu doğrudur.
Türkiye Cumhuriyetinin koskoca Maliye Bakanı yalan mı söylemektedir? Ben bir
araştırma yaptım. Uzmanlara sordum ve şu cevabı aldım, sizlere de söylemek
istiyorum. 4 000 ton mısır 80 000 çuval eder ki, havalanacak şekilde istifi ve
muhafazası da zordur. 120 000 tavuğu varmış Unakıtan'ın, ton başına 400
kilogram mısır ve tavuk başına 120 gram/gün tüketim hesabıyla bu stokun iki
yıla yakın depolarında kalması gerekecektir. Net 666 gün; ama tavuk giriş
çıkışlarını ve aradaki temizlik sürelerini de dikkate almak gerekir. Sayın
Unakıtan, depoda mısırınız bozulur, filizlenir diye endişe ederim, oğlunuz kâr
beklerken zarara uğramasın!
Oğul Unakıtan'ın
kazancının nasıl gerçekleştiğini sizlere arz etmek istiyorum. 17 Nisan 2003,
mısır ithalatında gümrük vergisi yüzde 20'ye inmiştir. 15 Temmuz 2003, Abdullah
Unakıtan'ın şirketi AB Gıda 4 400 ton ABD menşeli mısır ithalatı için kontrol
belgesi almıştır. 4 Ağustos 2003, AB Gıda, 4 000 ton, ABD'den mısır ithal
etmiştir. 8 Ağustos 2003 mısırda gümrük vergisi yüzde 45'e yükselmiştir.
Mısırda gümrük vergisi 2004 yılında da yüzde 70'e yükselmiştir. Unakıtanlara
devletin kasasından el değmeden 360 milyar haksız kazanç sağlanmıştır. Burası
Türkiye, burada her şey mubahtır, yapanın yanına kâr kalmaktadır.
Bir yandan Müsteşar Ömer
Dinçer, bir yandan Bakan Kemal Unakıtan ve oğlu mısır tüccarı Abdullah
Unakıtan, bir yandan da diğer Bakan Binali Yıldırım ve armatör oğlu Yıldırım.
Sayın vekiller, götüren
havuduyla götürüyor, bizler de sizler de burada köle İsaura gibi gece
yarılarına kadar, sabahlara kadar, bilerek bilmeyerek, parmakları indirip
kaldırmaya devam ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederim.
Madde 32.- Bakanlıklarda
basın ve halkla ilişkilerle ilgili görevleri planlamak ve bu görevleri
belirlenecek usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak üzere Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede geçen
"faaliyet" kelimesinden başka anlam çıkmasına meydan vermemek
amacıyla "görev" olarak değiştirilmesinin uygun olacağı, düzgün anlaşılacağı
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği"
başlıklı 32 nci maddesinde "Bakanlıklarda" ibaresinden sonra "ve
bağlı kuruluşlarda" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, bu önergeyi takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, katılıyoruz; çünkü, bu maddeyle ilgili, biraz evvel
cevap olarak arz ettiğim hususta, zaten bir mecburiyet getirilmiyor, ihtiyaç
varsa "kurulabilir" deniliyor. Bağlı kuruluşların da, Bilgi Edinme
Hakkı Kanunu -ve ileride çıkaracağımız
genel idarî usul kanunu- çerçevesinde, müracaat sahiplerine bilgi verme
ihtiyacı hâsıl olabilir. Bu bilgiyi bir birim verecektir. Dolayısıyla, ihtiyaç
varsa, bağlı kuruluşlarda da böyle bir başkanlığın kurulmasında fayda mülahaza
ettiğimiz için katılıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, öncelikle Sayın Bakana teşekkür ederek başlamak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan yoğun işleri dolayısıyla burada olmadığından, daha doğrusu,
anasorumlu bakan, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin olduğu için, Sayın
Şahin'in katıldığı oturumlarda, yedi gündür, yine bu konuyla ilgili tartışılan
bir boyut var; belki, tüm tartışmaları izleme olanağınız olmadı; çünkü, bu
tartışmalar boyutunda, Cumhuriyet Halk Partisi görüşlerini dile getirdi Sayın
Bakan.
Şimdi, ben şu açılımı
yapmak istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisinin
kamu yönetimine bakış açısındaki farklılıkları sürekli dile getirdik ve bir
yasa tasarısı çıkarmak, demokrasilerde, tek başına iktidar olmuş bir yapı ile
tek başına muhalefet olmuş bir yapının oluşturduğu bir Meclis çatısı altında,
maalesef muhalefetlerin görevi değildir Sayın Bakan; iktidarların görevidir,
iktidarlar yasayı çıkarır. Muhalefet, olumlu olumsuz, eleştirilerini,
katkılarını yapar; bunu, komisyonlarda ve Genel Kurulda dile getirir. Siz ne
düşünüyorsunuz, siz ne yapıyorsunuz; izleme fırsatınız olmadığı için doğaldır,
burada sürekli dile getiriyoruz; ama, yeni katıldığınız için, bugün öğleden
sonraki oturumda temel olarak bu gerekçelerden neye karşı çıktığımızı, ben
size, kalan sürem içerisinde ifade etmeye çalışayım.
Bizim, bu tasarıyla
ilgili siyasal itirazlarımız var, bunları dile getirdik. Onun dışında, teknik
itirazlarımız var; bunları dile getirdik. Hukuksal itirazlarımız var; demin son
soru soran kişi olarak bunu ifade ettim, yürütme ile yargı arasındaki
etkileşimi ifade ettim; anayasa devletinde, anayasanın -ben hukukçu olmadığım
halde- tanımını yapmaya çalıştım. Sizler hukukçusunuz, anayasa hukuku profesörü
Sayın Burhan Kuzu yanınızda, siz de hukukçusunuz; bu konuda, maalesef, siz,
genel cevap verme ötesinde, bu konuya da temel bir açıklık getiremediniz.
Değişime karşı bizim bir
direnmemiz yok. Kamu yönetiminde reform yapılmasına karşı bir direncimiz yok.
Sadece, temel açılardan farklılıklar var, bunları ifade ettik.
Bakın, kamu yönetimiyle
ilgili bu temel kanun tasarısının gerekçesi, hepimizin bildiği gibi -daha önce
ifade edilmişti- burada, genel gerekçenizdeki başlangıç sözcüğü
küreselleşmedir; küreselleşmenin dünya üzerinde getirdiği değişikliklerdir.
Buna göre, kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacı olduğunu
söylüyorsunuz ve nedenleri sıralıyorsunuz, biz de karşı çıkışlarımızı
söylüyoruz. Taslağın hazırlanmasında temel olan iki gerekçeden biri, halkımızın
artan ve çeşitlenen talepleridir. Taslak, halkın ihtiyaçlarını ve
önceliklerini, ne yazık ki -aramızdaki temel fark bu Sayın Bakan- piyasa
diliyle talep olarak görmektedir; ancak, genel gerekçe, bu talepler üzerinde
herhangi bir değerlendirme yapmamakta; dolayısıyla, maalesef, çözüm de
önermemektedir.
Taslak, Türkiye'nin
devlet sistemini yeniden düzenlemektedir. Böyle bir amaca yönelmiş her ulusal
yasa taslağı, ülkenin yönetim sisteminde yapılacak herhangi bir değişikliğin
başka ülkelerde öyle yapıldığı için değil, öncelikle halkın ihtiyaçları ve ülkenin
çıkarları öyle gerektirdiği için tasarlandığını ikna edici bir biçimde ortaya
koymak zorundadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüzde halkın öncelikli ihtiyaçları, işsizliğin ortadan
kaldırılması -Sayın Şahin'le soru cevap tartışmalarında daha önce de
vurguladım- halkın, bugün, uçurum derinliğindeki gelir dağılımı
eşitsizliklerinden arındırılması, fırsat eşitsizliklerine son verilmesi,
bölgeler arasındaki hizmet dağılım farklılıklarının, uçurumlarının giderilmesi
ve halkın, tüm kamu hizmetlerine eşitçe ve kolayca, yurttaş hakkı olarak
ulaşabilmesidir. Bu tasarı, bunlara aykırıdır; bunları sağlamamaktadır. Bizim
karşı koyuşumuz budur Sayın Bakan. Toplumsal bir tartışma ortamı
yaratılmamıştır. Bunları ifade ediyoruz. Birçok konuşmacımız söyledi; halkın
yüzde 45'inin oyunun dışarıda bulunduğu bir Parlamento yapısı içerisindeyiz.
"Çeşitli sivil toplum örgütleri" adı altında geçiyor; fakat, ne yazık
ki, emek tabanlı hiçbir sivil toplum örgütünden ve bir iki özel üniversitedeki
küreselleşme boyutuna çok farklı bakan bir iki öğretim üyesinin dışındakilerden
temel görüş alınmamıştır Sayın Bakan. Bunları ifade ediyoruz.
Bu durumda, taslağın,
devlete, sanayi, tarım, hizmet sektörlerinde hem kamu hem özel kesimde istihdam
olanaklarını genişletecek yatırımlar yapma, fırsat eşitliğini sağlamak üzere
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut ve her türlü çevre hizmetleri dahil
sağlıklı bir ortamda yaşama olanakları sağlama, çeşitli kesimleriyle bölgeler
arasında gelir dağılımı adaletsizliğini giderme amaçlı vergi reformları ve kamu
harcamaları yapma gibi görevler vermesi beklenir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı).
BAŞKAN - Sayın Koç,
toparlar mısınız.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Toparlıyorum. Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu görevlerin
hiçbirisi yok; yani, sosyal devlet ilkesi çok tartışıldı, ben açıkladım, çok
açıkladım, kendi yorumumla çok ifade etmeye çalıştım, bu konuyla ilgili birkaç
sosyal bilimciden yorum katkısı aldım, bunları burada dile getirdim, sosyal
devlet ilkesini gerçekten zayıflatıyor dedim. Türkiye'de, bugünkü gelir
dağılımı içerisinde, yurttaşların, vergi ödeyerek, hak olarak alma durumunda
oldukları hizmetleri, üçüncü aşamada, yerel yönetimleri bir istasyon olarak
görerek, daha sonra, piyasa koşullarında çeşitli örgütlere, yerli ve yabancı
değişik şirketlere havale ederek, bir piyasalaştırma sürecini yaşatacak dedik.
Bunları söyledik Sayın Bakan.
Arkadaşlarım, tekrar
ediyorum; yani, muhalefetin görevi, yasa çıkarmak değildir; muhalefetlerin
görevi, iktidarların getirdiği yasalar üzerinde olumlu olumsuz görüşlerini
belirtmek, katkı yapmak veya eleştiri getirmektir. Bu eleştirilerden
faydalanılırsa, mutlu oluruz. Bu eleştirilerin en temel noktası da, bu yasanın
yeterince tartışılmadığıdır; mutlaka Parlamentodan çekilerek, daha geniş bir
katmanda ele alınması gerekliliğidir.
Bir kere daha, sizin
sonradan katıldığınız ve bu açıklamaları yaptığınız noktasından hareket ederek,
size bunları ifade etmeyi bir görev saydım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 32
nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin sayısı (10)
onu geçmeyecek şekilde sınırlandırılır."
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Önergemi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinin sonunda geçen "kurulabilir" ibaresinin "kurulur"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Halide
İncekara (İstanbul) ve arkadaşları
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Önergemi geri çekiyorum
efendim.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinde geçen "planlamak" ibaresinin "düzenlemek" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Halide
İncekara (İstanbul) ve arkadaşları
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Önergemi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 32 nci
maddesinde geçen "usul ve ilkelere" ibaresinin "esaslara"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Nusret
Bayraktar (İstanbul) ve arkadaşları
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, önergeyi geri
çekiyoruz.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
32 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
Bakanlık müşavirleri
MADDE 33. - Bakanlıklarda, önem ve öncelik taşıyan konularda
bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirleri bulunabilir.
Bakanlık müşavirleri bakanlık makamına bağlıdır.
Bakanlık müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve yirmiyi
geçmeyecek şekilde sayısı kuruluş kanunlarında gösterilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut; buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ERSOY BULUT (Mersin) - Değerli arkadaşlarım,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir hususa açıklık getirmek istiyorum.
Bundan önceki bir maddede söz alan çok değerli, esprili AKP'li bir
milletvekili, çok sevdiğim bir insana, İsmet Paşanın oğluna "Sivas'ta 37
insanın yakılmasıyla ilgili olarak esas kınanması gereken o; çünkü, o zaman
Başbakan Yardımcısıydı" dediler. Bugün, cumhuriyetin kurulmasında, bu
Meclisin açılmasında, çokpartili siyasal sisteme geçişte, Atatürk'ten sonra en
büyük katkısı olan insan, o Erdal İnönü'nün babasıdır. Erdal İnönü,
çocukluğunda, o evde milliyetçilik, cumhuriyetçilik, laiklik ninnileriyle
büyüdü. O itibarla, onların mayasında, demokrasi aşkı, insan sevgisi ve ülke
sevgisi vardır. Dinci terör başta olmak üzere, tüm terörizme karşı olmak, İsmet
Paşanın oğlu Erdal İnönü'nün de en büyük hasletidir. O itibarla, Sayın Erdal
İnönü'yü kınamak değil... Ki, Erdal İnönü, o zaman, Cumhurbaşkanı değil; emir
veren, oradaki olaya el atan, Cumhurbaşkanı ve Başbakandı. Bir Başbakan Yardımcısının
bu konudaki müdahalesi ne oranda olurdu; sizin takdirlerinize bırakıyorum; ama,
esas, 37 insanı, 37 aydını cayır cayır yakan, yakma emrini veren insanları
kınamak gerekirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu insanları hapisten çıkaran, çıkmasına neden olan yasayı
çıkaran Sayın Agâh Kafkas'ı kınamak gerekirdi, bu yasaya parmak kaldıran
arkadaşlarımızı kınamak gerekirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bulut, maddeyle ilgili konuşacak mısınız?!.
ERSOY BULUT (Devamla) - Tamam, geçiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, kamu yönetimi, toplum
düzeninin kesintisiz olarak işlemesi ve kamunun ortak ihtiyaçlarını karşılamaya
yönelik mal ve hizmetlerin üretilip halka sunulmasına yönelik bir sistemdir. 18
inci Yüzyılın sonlarında ulus devletlerin ortaya çıkmaya başlamasıyla önem
kazanmış olan kamu yönetimi, kavram ve kurum olarak, ulus devletin eseridir.
Geleneksel devlette devlet başkanına tabi oluşu ifade eden tebaanın yerini,
ulus devletlerde vatandaş almıştır. Devlet ile halk arasında, hukuk
çerçevesinde karşılıklı yetki ve sorumluluklar oluşmaya başlamış "hukuk
devleti" kavramı da böylece önplana çıkmıştır. Sanayileşmeyle birlikte
önem kazanan kentleşme başta olmak üzere, ekonomik, sosyal, kültürel ve
teknolojik alanlarda yaşanan gelişmeler, sadece, devletlerin siyasal konumunu
ve örgütsel yapısını köklü biçimde değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda devlet
mekanizması da hızlı bir büyüme süreci içine girmiştir. Ülkemiz de, bu
süreçlerden geçmiş ve içinde bulunduğumuz konuma gelmiştir. Halkımızın,
yönetenlerden öncelikli beklentisi, kamu hizmetlerinin yeterli ve nitelikli bir
biçimde kendisine sunulmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, kamu hizmetlerinin,
yerinden yönetimlerle, halkın hizmetine daha etkin olarak sunulacağını
savunmaktadır. Bizce, burada sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi,
yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı
temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli kaynağın ayrılıp
ayrılmayacağıdır. Söz konusu tasarının böyle bir sorunu yoktur. Hükümet, IMF
programlarının dışına çıkamayacağını anlamış, kamu hizmeti sunma sorumluluğunu
merkezî idarenin üzerinden atmaya çalışmaktadır. Bunun da savunulacak bir yanı
yoktur.
Tasarıyla, kamu hizmeti, sadece yerele aktarılmamaktadır,
yerel yönetimler aracılığıyla kamu hizmetinin bir bölümü piyasaya, özel sektöre
aktarılmaktadır. Böylece, kamu hizmetlerinin bir bölümünün fiyatlandırılarak
halka satılması planlanmaktadır. Tasarıyla, devlet-vatandaş ilişkisini ve kamu
hizmetini ortadan kaldırmak, parayı ödeyenin hizmetten yararlanabilir
anlayışını; yani, müşteri-piyasa ilişkisini getirmek amaçlanmaktadır. Bu
yaklaşım, toplumun ihtiyaçlarına, toplumun taleplerine taban tabana zıttır.
Oysa, toplum, kamu hizmetlerinin, ayırımcılığa, partizanlığa yer vermeden,
kaynak israfına, savurganlığa ve yolsuzluklara neden olmadan
gerçekleştirilmesini istemektedir.
Tasarı, rasyonel, verimli, etkin örgütlenme ve kaynak
kullanımı adına kamu yönetim sistemini bütün sosyal boyutlarından soyutlayarak,
sadece kâr amacı güden işletmeler haline dönüştürmektedir. Etkin demokratik bir
kamu yönetiminin kurulması, kamu hizmetlerinin düzenli, etkili, kaliteli ve
ekonomik bir şekilde sunulması gibi içi doldurulmamış söylemlerle kamu
yönlendirilmek istenmektedir.
Kaynak israfından söz etmiştim; bakanlıkların yeniden
düzenlenmesi çerçevesinde, kamu kaynaklarının ve kadrolarının nasıl kullanılmak
istendiğini açıkça görmekteyiz. Bakanlıklarda danışma birimleri varken,
tasarının 33 üncü maddesi de bakanlık müşaviriyle ilgili olup "önem ve
öncelik taşıyan konularda bakanlık makamına yardımcı olmak üzere bakanlık
müşavirleri bulunabilir. Bakanlık müşavirleri bakanlık makamına bağlıdır.
Bakanlık müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve yirmiyi geçmeyecek şekilde sayısı
kuruluş kanunlarında gösterilir" denilmektedir. Ancak, tasarının 46 ncı
maddesinde ise durum böyle değildir. Devlet memurluğundan hükümet memurluğuna
geçişi sağlayan bu maddede "... görevi sona erenlerden başka bir göreve
atanmayanlar, özlük hakları saklı kalmak üzere, kadro şartı aranmaksızın
bakanlık müşaviri olarak atanırlar" denilmektedir. Bu haliyle,
bakanlıklarda müşavirlerden geçilmeyecektir. Bunun adı, kaynakları heba etmek
değil de nedir?!. Sizce değildir; çünkü, yandaşlarınıza yer açmaktasınız.
Onların bilgisinden, görgüsünden yararlanacağız; eh, bu kadar olsun
diyeceksiniz...
Değerli arkadaşlarım, ben üç yıl bakanlık müşavirliği
yaptığım için iyi biliyorum. Eğer, görevden alınan bir üst bürokrat ise, onu
giden iktidar getirdiği için, bırakınız bilgisinden, tecrübesinden
yararlanmayı, bakanlığa bile gelmesinden rahatsız olunur; üstelik, ne bir doğru
dürüst oda ve ne de bir masa ve telefon verilir. Esas çözüm bulunması gereken
de budur.
Bu noktada, bakanlıklarda, mevcut durumda araştırma planlama
kurulu ve önerilen haliyle strateji geliştirme başkanlıkları ne işe yararlar
diye soruyorum. Bu öneriyle, danışma birimlerinden pek yararlanılamadığı sonucu
ortaya çıkmaktadır. Danışmak için 20 müşavir alacağınıza göre, yoksa bu danışma
birimlerini kapatmayı mı düşünüyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, devletin hantal yapısını düzeltelim
diye yola çıktınız; ancak, bir ucube yaratmanın peşinde olduğunuzu da tüm
kamuoyu gözlemlemektedir. Bu yanılgılar ve yanlışlar, yangından mal
kaçırırcasına kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıkların doğal sonucudur;
zira, tasarı çelişkiler ve Anayasaya aykırılıklar yumağı halindedir.
Değerli arkadaşlarım, bu dediklerimi, konuya ilişkin olarak
çeşitli kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş olan paneller ve sempozyumlar sonucu yayımlanan
tüm yayınlarda görebilirsiniz. Bunları, sıradan kişiler değil, bu ülkenin
yetiştirdiği kamu yönetimi uzmanları ve yetkin hukuk adamları söylemektedirler.
Elbette ki, bakanın makul ölçüde danışmanı olmalıdır; ancak, bunun sayısı 20
olmamalıdır. Hepsinden önemlisi, bu danışmanların da, ilgili bakanlıkta hizmet
görenler arasından seçilmiş olmalarına özen gösterilmelidir.
Ayrıca, yönetim uygulamalarında yasal sorumlulukları
olmamakla birlikte, gücünü yasalardan değil, sadece bakandan alan ve çok sayıda
etkili müşavirin bulundurulması, düzenlemeye çalıştığınız, en azından öyle
sandığınız, genelde kamu yönetiminde, özelde bakanlıklarda yeni zıtlaşmalara,
gruplaşmalara ve karmaşaya yol açacaktır. O nedenle, mevcut müşavirlerin durumu
ortadayken, bu duruma çözüm getirilmesi yerine rakamsal bir çözümün tercih
edilmesinin kaynak israfı olacağını, söz konusu kadroların adam kayırmak için
kullanılacağını, bu durumun da kamu vicdanını yaralayacağını, çalışma barışını
bozacağını söylüyorum.
Sizleri sağduyulu olmaya ve Cumhuriyet Halk Partisi gibi,
tasarının 33 üncü maddesine hayır demeye davet ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Van Milletvekili
Mehmet Kartal; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
33 üncü madde, bakanlık müşavirlerinin sayısının 20'yle
sınırlanmasıyla ilgilidir. Borç bini aştıktan sonra, 20 olmuş, 120 olmuş; bu
ülkede, 120 000'i aşan bankamatik memurları var. Hiçbir şekilde bir yerlere
uğramadan aydan aya gidip maaş alan insanlarımız var. Evvela, hep birlikte
bunları önleyelim.
Değerli milletvekilleri,
şu anda gündemde bulunan kamuoyu desteğini almayan bir tasarıyı görüşüyoruz,
sivil toplum kuruluşlarının tasvip etmediği bir tasarıyı görüşüyoruz.
Biz, bu tasarıya eksikleri
var diye karşıyız; bu tasarıya yerel yönetimlerde kilitlenme getireceği için
karşıyız; biz, bu tasarıya çalışanların kazanılmış hakları meçhulde kalacağı
için karşıyız; biz, bu tasarıya siyasal kadrolaşmalar yaratacağı için karşıyız
ve Anayasaya aykırı olduğu için karşıyız; tarafsız valilerimiz görev
yapamayacağı için, hizmetler kilitleneceği ve güçlükler doğuracağı bir ortam
yaratacağı için, gerginlik yaratacağı için...
Çünkü, il genel meclisi
üyeleri, belediye meclisi üyeleri bugünkü gibi iki meclisli bir konum yaratmaz,
çokpartili bir konum yaratır. Bütün siyasî partilerimiz bugün seçime
giriyorlar. 5-6 milletvekili olan partilerimiz daha sonra vilayetlerine gidince
gruplaşmalar olacak. Her biri farklı tekliflerde bulunacak. Ben, yıllardan beri
politikada olan bir aileden geliyorum. Bu gruplaşmaların sonucu, tarafsız
valilerimiz görev yapamaz ve beni bu görevden azledin diyecekler.
Bu yasa tasarısı çok
tartışıldı. Bu yasa tasarısını bir süre için geri çekelim; komisyonlarda
yeniden görüşülsün, toplumsal bir uzlaşma sağlansın, daha sonra getirilsin,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de destek verelim, birlikte geçirelim.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısında, denetim ve teftiş kurulları kaldırılıyor; görevler,
Sayıştaya devrediliyor. Sayıştayın görevi zaten başından aşkın ve denetleme
görevini güçlükle yapıyor. Bu ülkede denetim ve teftiş kurulları varken
yolsuzluklar oldu. Bu, ne sizin ne de bizim... Geçmişteki parlamentoları
kastederek, hükümetleri kastederek... Bu denetleme ve teftiş kurullarında görev
yapan insanlarımıza sorumluluk getirmedik. Uzanların 250 trilyon lira elektrik
borcu birikti. Şayet bu teftiş ve denetleme görevini yapan insanlarımıza da
sorumluluk ve görev mesuliyeti getirip, cezaî müeyyide uygulama imkânı olsaydı,
250 trilyon liralık bu borç olmazdı. Sıradan bir abonenin elektrik borcu ikinci
aya aktarılmaz. Daha yakın zamanda, Ankara'da olmadığım bir dönemde -Yıldız'da
oturuyorum- evimin elektriğini kesmeye gelmişler. Yönetici, o anda
"vekilimizin evidir, şu anda yok, gelip öder" diyor. O "ben
zabıt tutuyorum" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kartal,
toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KARTAL (Devamla) -
Sayın Başkan, hep madde üzerinde konuştum; bana biraz izin verin.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Kaçıncı maddeydi?..
MEHMET KARTAL (Devamla) -
33 üncü madde.
7 000 000 lira açma ve 7
000 000 lira kapama cezasını tutanağa eklemiş; bir gün sonra, birisini gönderip
yatırttım. Bunu şunun için söyledim; tecrübe edinelim, ders alalım.
Sayın Başkan izin
verirse, sizlerin de hoşgörüsüne sığınarak bir iki noktayı daha açıklamak
istiyorum. Bugün, Yüce Meclisin çatısı altında bize yakışmayan bir kargaşa
oldu. Bu dönemden önceki dönemlerde, Allah rahmet eylesin, bu tartışmalardan
dolayı bir Şanlıurfa milletvekili arkadaşımız vefat etti, öldürüldü. Bugün, bu
Mecliste, ağza alınmayacak galiz küfürler edildi, sataşmalar oldu. Bunları,
hiçbir şekilde, bu Yüce Mecliste bir milletvekiline yakıştıramıyoruz ve
diliyoruz ki, bunların hiçbiri bir daha olmasın. Oturduğumuz yerden birbirimize
laf atıyoruz, bazen de, kendi aramızda bunu bir espri olarak kabul ediyoruz.
Espri, bir zekâ örneğidir; ama, bir başkasını rencide etmeyecek koşullarda
olur. Biz, bu Mecliste kendimize yakışanı yapalım. 21 inci Dönem
milletvekilleri, basında ve televizyonlarda "biz rozet takmıyoruz,
utanıyoruz milletvekili olduğumuz için" dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET KARTAL (Devamla) -
Bu dönem, gerçekten, yüzde 90'ımız rahatlıkla rozet takıyoruz, geri kalan yüzde
10'umuz ise, hiç olmazsa siyasî partilerimizin rozetini taşıyor. Niye; bu
Meclis, biraz daha seviyeli ve itibar buldu. Bu Meclisi küçültmeye ve seviyesiz
laf sarf etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Bir önerim daha olacak.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - 33 üncü madde...
MEHMET KARTAL (Devamla) - Evet, 33 üncü madde de, sonuçta,
izin verin, bunu da söyleyeyim. Hani, çok maddede uzlaşma olmadı, gelin, bir
maddede birleşelim, madem siz söylediniz. Bu yasa tasarısı, zaten, çoğunluk kararıyla
çıkacaktır. İşte, görüyorsunuz, dışarıda kalıyoruz; yoklama istiyoruz; koşa
koşa geliyorsunuz...
BAŞKAN - Sayın Kartal, toparlar mısınız.
MEHMET KARTAL (Devamla) - Sayın Başkanım, iki senedir ikinci
sefer çıkıyorum 2, izin verin 2 dakika.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kartal.
MEHMET KARTAL (Devamla)- Biz, bu yürürlük maddesinde
anlaşalım; yani...
HALUK İPEK (Ankara)- "Evet"dersiniz...
MEHMET KARTAL (Devamla)-Şimdi, hep "evet"
demememiz için bir sebep yoktur; bu ülkede doğrularda hep beraber birleşiriz.
Geçmişte, bir 312'de, Sayın Genel Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi bu Meclise
taşıdı, birlikte oy verdik.
Madem ki onu söylediniz, benim de tavsiyem, önerim de şu
olacak: Bu yasa tasarısını ya bir süre
geri çekin, altkomisyonlarda görüşülsün, yeniden bir toplumsal uzlaşma
sağlansın. Bu olmadı; geçirecekseniz, çoğunluk vardır. Yürürlük maddesi için
uzlaşma; yürürlük maddesini, gelin, 23 üncü Dönem milletvekillerine ve yeni
Meclise bırakalım; hiç olmazsa buna "evet" diyelim. Bunu, daha çok, rahat
ve eksiksiz uygulamayı bulmak için söylüyorum.
Saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kartal, bu güzel konuşmadan dolayı teşekkür
ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Erzurum
Milletvekili. Ömer Özyılmaz; buyurun. Sayın Özyılmaz (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 33
üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle,
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, günlerden beri Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısı üzerinde görüşmeler
yapıyoruz; bugün, şu anda 33 üncü maddeyi görüşüyoruz. Şu ana kadar çok değişik
durumlar ortaya çıktı. Bendeniz bir sosyal bilimci olarak konuya baktığımda, bu
izlemelerim neticesinde şu hususları görüyorum:
Birincisi; biz, yıllardan beri, hatta, bir asrı aşan bir
dönemdir derin ideolojik tartışmalar yaptık. O tartışmaların izleri, 21 inci
Yüzyıla gelmemize rağmen, hâlâ, aramızda çok geniş ayrılıklar olduğunu göstermektedir.
İkincisi; bu tartışmalar, burada zaman zaman yaşanan
sertleşmeler, hatta, bugün yaşadığımız gibi, bir değerli, tecrübeli
milletvekilimizin burada yumuşak mesajlar veren konuşmaları, arkasından,
Değerli Başbakan Yardımcımızın ortalığı daha da yumuşatacak beyanları
gösteriyor ki, aslında, bu tartışmaların yapılması lazımmış, bizim buna
ihtiyacımız varmış; ama, bu tartışmaları yaptıkça ayrışma olmuyor, tam aksine,
bütünleşmeye, birleşmeye ve birbirimizi daha iyi tanımaya doğru bir gidiş var.
Mesela, bakın, günlerden beri, hatta, aylardan beri,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, bütün kanunlar üzerinde konuşurlarken
kadrolaşmadan bahsediyorlardı. Şimdi, bu maddeye, 33 üncü maddeye
baktığımızda... Şu andaki mevcut yasaya göre, bakanların müşavirlerinin sayısı
30'dur; eğer, kadrolaşma düşüncemiz olsaydı, biz, bunu 40'a çıkarırdık.
Halbuki, bakın, bu maddeyle 20'ye indiriyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Emekliye sevk edeceksiniz!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) - Bu görüşmelerle, bu tartışmalarla
birbirimizi daha iyi tanımaya başlayacağız. Bundan dolayı -tartışmaların
olmasını istemem ama- baktığımda, bu tartışmalar bizi kötüye götürmüyor. Biz,
yine de, bu manada dikkatli olursak daha iyi olur.
Değerli
arkadaşlar, bu tartışmaların daha arzu edilen bir zeminde oluşabilmesi için,
bizim, bu konuların arka planını daha değişik bir yöntemle, daha ciddî bir
manada irdelememiz, incelememiz gerekmektedir. Bu çerçevede, bendeniz, konuya,
yapılanmaya olan ihtiyaç açısından kısaca bir bakmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
toplumların yapısı ile o toplumdaki örgütlerin yapısı arasında, karşılıklılık
esasına göre, oldukça yoğun bir etkileşim söz konusudur. Bu karşılıklı
etkileşim sonunda toplumsal değişim ortaya çıkar.Toplumsal değişime paralel
olarak da toplumsal yapıdaki değişim meydana gelir. Toplumsal yapıdaki değişim,
o toplumdaki örgütlerde rol alan bireylerin, niteliklerini, üretim biçimi ve
buna bağlı olarak üretim ve mülkiyet ilişkilerini, erişmiş oldukları teknolojik
düzeyi, uymakta oldukları yasaları, içerisinde yaşadıkları siyasal düzeni
etkileyerek, örgütleri yapısal değişime zorlar. Bunlara ek olarak, toplumdaki
demografik ve ekolojik şartlar da örgütsel yapıyı etkiler.
Bütün bu etkileşimler
sonucunda, örgütlerdeki yapı, belli direnmelere rağmen, tabiî olarak ve yavaş
yavaş değişime zorlanır; fakat, tabiî olarak ya da kendi kendine gerçekleşmeye
başlayan bu değişim, bazen, ya toplumsal değişime ayak uyduramaz ya da ortaya
çıkan ihtiyaca cevap veremez olur. O esnada örgütlerin içinden çıkan aktörler,
toplumsal değişime paralel olarak ve beliren toplumsal ihtiyaca cevap verecek
şekilde, hem örgütün omurgasını hem de örgütteki insan ilişkilerini planlı ve
programlı olarak yeniden düzenlerler ki, işte, buna "yeniden
yapılanma" denir.
Kurum, kuruluş ve örgütlerde
zorlayıcı sebepler ve şartlar ortaya çıktıkça, yeniden yapılanma çalışmalarını
aksatmadan sürdürmek gerekir. Aksi halde, yeni oluşan toplumsal yapı ve
anlayışta, hem ortaya çıkan fırsatlardan yararlanamazlar hem de çevredeki
tehditlerin olumsuz baskısı altında işlevlerini yerine getiremez olurlar.
Böylece, hem kendilerini hem de ilişkili oldukları kitleleri geri bırakır veya
tarihin tozlu rafları arasına gömülmesine sebep olurlar. Halbuki, şartlarına
uygun olarak gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmaları, bütün bu
olumsuzlukları ortadan kaldıracağı gibi, ilgili örgüte yeni bir kan, can ve
dinamizm getirir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) -
Böylece, o örgüt veya kuruluş, yeni bir vizyon belirleyip, gelişme ve
ilerlemesini sürdürür.
İşte, bugün, ülkemizde
uzun zamandan beri yaşanan toplumsal değişim, yukarıda saydığımız sebeplerden
dolayı, genel olarak kamu alanının bütününde bir yeniden yapılanma çalışması
yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira, sorunlar aşırı derecede yığılmış ve
toplumumuzun ayakbağı halini almıştır. Bu sorunlar, bilimsel bir tarzda
saptanıp, hem yaşanan tecrübelerden yararlanarak hem de bilimsel altyapısı
hazırlanarak çözüme kavuşturulmalı ki, 21 inci Yüzyılı yaşayacak olan
insanımızın önü açılabilsin. Bu çalışmaların, daha fazla geç kalmadan, bir an
önce yapılması şarttır. Bu çalışmalar, toplumun ilerlemesi ya da geri kalması
açısından fevkalade önemlidir.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, konuya, ideolojik yaklaşmadan, konuya, partisel ve siyasal bir
anlayış içerisinde yaklaşmadan, tamamen objektif, ülkemizin ve insanımızın
kalkınması ve önünün açılması açısından yaklaşıp, daha bilimsel davranmak ve
konuyu bir bütünlük içerisinde ele alıp çözüme ulaştırmak gerekir diyor;
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyılmaz.
Madde üzerinde İçtüzüğün
72 nci maddesine göre verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin
operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî
hizmetleri dışında bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel
ve yerinden yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim
anlayışının benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin
kurulduğu, denetim sistemi performans esaslı ve içdenetim boyutunun
güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil
olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin
görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve
hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin
strateji geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken,
mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve operasyonel esnekliğinin
vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek
esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum
genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet, bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 33 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Algan Hacaloğlu |
|
Samsun |
Antalya |
İstanbul |
|
Bihlun Tamaylıgil |
Ahmet Yılmazkaya |
|
|
İstanbul |
Gaziantep |
|
BAŞKAN- Önergeyi
oylarınıza...
HALUK KOÇ (Samsun)- Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN- Sayın Koç, uyumu
niye bozuyorsunuz?!
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir;
karar yetersayısı vardır.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
33 üncü maddenin üçüncü fıkrasında "bakanlık
müşavirlerinin gerekli olup olmadığı ve 20'yi geçmeyecek şekilde sayısı kuruluş
kanunlarında gösterilir" denilmektedir. Müşavirliğin gerekli olup
olmadığının kıstası nedir? 20 sayısıyla sınırlandırmaya neden tasarıda ihtiyaç
duyulmuştur? Önceki sayı ne kadardır? Zorunluluk ve gereklilik halinde sayı
sınırlaması nasıl halledilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Sayın Bakanım, ben bunu daha önce
Sayın Şahin'e de sormuştum; ama, cevap alamamıştım; umuyorum, diliyorum, siz
cevap verirsiniz Adalet Bakanımız olarak.
Efendim, şimdi iki il alıyoruz elimize; biri İzmir, Denizli
gibi, ekonomik girdisi, özel idaresiyle, yerel yönetimleriyle güçlü bir il;
diğeri de, Mardin, Bitlis, Şırnak gibi bir il. Toplusözleşmeler yapılırken,
doğaldır ki, yerel yönetimler veya özel idareler burada çalışanların muhatabı
olacaktır. Ben, şimdi, diyorum ki: Devletten aldığı paya göre, özel idare veya
borç içinde olan bir belediye düşünürsek, aynı işkolundaki işçiler arasındaki
ücret dengesi nasıl sağlanacaktır? Yani, işin tarifinin yapıldığı yerdeki,
örneğin İstanbul'daki veya İzmir'deki veya Eskişehir'deki bir işkolunda çalışan
bir işçi ile Mardin'deki, Bitlis'teki, Siirt'teki aynı işi yapan işçinin
arasında bir ücret dengesi olabilir mi? Nasıl olur? Bunu bana açıklar mısınız
lütfen.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
"Danışman" gibi Türkçe anlaşılır bir sözcük
varken, niçin "müşavir" kullanılmıştır?
Danışman seçiminde ölçüt nedir?
9 bakanlığın taşra örgütü kaldırıldığı
halde, bu düzenlemede, 33 üncü maddede, (I) ve (II) sayılı cetvellerde bir
ayırım gözetmeksizin tüm bakanlıklar için 20'yi geçmeyecek şekilde bir sayı
konulmuştur; niçin?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Özay.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, genel üzerinde bir sorum var, bir de, müsaade
ederseniz, özel bir soru sormak istiyorum.
Cumhuriyet tarihinde Anayasaya aykırı yasa yapma rekoru bu
Parlamentoya aittir. Anayasaya aykırı bu tasarı ve teklifler, ya hükümete ya da
İktidar Partisi milletvekillerine aittir. Bu tekliflerin Anayasaya aykırılığı
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ikaz edilmesine rağmen, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilmektedir. Gerçekten merak ediyorum, Anayasaya aykırı yasa
tekliflerini, bile bile Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmaktaki amaç nedir?
Her seferinde, Anayasa Mahkemesinden gelen bu ret kararıyla
karşılaşmak, sizin gibi ciddî bir hukukçu ve Adalet Bakanı olarak sizde nasıl
bir duygu yaratmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.
Sayın Koç, soru sormaktan vaz mı geçtiniz?
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır; mikrofonun ışığı demin
yanıyordu, şimdi yanmıyor. Eğer sormamı istemiyorsanız sormam.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bakana şu soruyu soracağım; birçok arkadaşımın da
kafasında soru işareti olarak bulunuyor. Gündeminde bu konu olmayan
arkadaşlarımın kafasına da, ben, soru işareti olarak getirmek istiyorum. Bu
getirilen yasa tasarısının, 22 Eylülde Abu Dabi'de imzalanan, henüz
kullanılmayan Amerikan Kongresinde onaylanan 8 500 000 000 dolarlık kredi
anlaşmasının bir koşulu olduğu ileri sürülmektedir. Bu ciddî bir soru
işaretidir. Sayın Bakan, bu konuda hem Meclise hem Meclis-TV kameraları
aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyor musunuz? Ben, bu
konuda hükümet yetkilisi bir sayın bakanın açıklama yapmasının son derece
önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer, soruların yoğunluğu arasında buna yanıt
verememe gibi bir durumunuz olursa, ben, arkadaşlarımdan müsaade istiyorum, bu
sorunun yanıtını öne alırsanız, mutlu olacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; müzakeresini yaptığımız
33 üncü madde, bakanlık müşavirleriyle alakalıdır. Bakanlık yapan her
arkadaşımız bilir ki, gerçekten, bulunduğunuz makamda birkısım görevleri klasik
devlet sistemi içerisinde yürütme imkânınız yoktur. Şube müdürü, daire başkanı,
genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar muavini vesaire... Halbuki, bazı
işler özel takip gerektiriyor; özellikle, vatandaşın acil ihtiyacı olan
konularda, bir kişinin, yani, tabiri caizse, bir mobil tim gibi gidip o işi
yapıp gelmesi, takip edebilmesi ve vatandaşın işlerinin süratle görülebilmesi açısından.
Onun için, bir tecrübenin sonucu olarak, bugünkü bakanlıkların teşkilat
kanunlarında da bu müşavirlikler vardır. "Müşavir" tabiri yerleşik
bir tabir olduğu için kullanılmaktadır "danışman" denirse, o da
olabilir, o da Türkçenin zenginliğidir. Dolayısıyla, bu ikisi de, bugün günlük
lisanımızda kullanılmaktadır. Onun için, bakanlıkların müşavirlere, şüphesiz,
ihtiyaçları var.
Ancak, her bakanlığın ne kadar müşavire ihtiyacı olduğu,
tabiatıyla, bu kanun çıktıktan sonra, her bakanlığın teşkilatlarını,
görevlerini, yetkilerini, sorumluluklarını düzenleyen kanunlar Meclisin
gündemine gelecektir; o zaman -bu sayının azamî miktarı burada belirlenmiştir-
bunu geçmemek üzere Tarım Bakanlığı gibi, Millî Eğitim Bakanlığı gibi çok
yaygın teşkilatı olan yerlerde bu sayıda müşavire ihtiyaç olabileceği gibi, bir
başka bakanlık için belki bunun çok daha altında müşavire ihtiyaç olabilir.
Onun takdiri, o bakanlığın teşkilat kanunu görüşülürken burada tartışılabilecek
ve konuşulabilecektir. Dolayısıyla, buradaki sayı belli bir yaklaşımla tespit
edilmiştir.
Kaldı ki, bu tasarının özünde şöyle bir yaklaşım var: Her
iktidar değişikliğinde, hep beraber görüyoruz ki, gerçekten, kamu personeli
arasında ciddî bir hareketlilik yaşanıyor. Bir önceki iktidar döneminde mağdur
olduğunu düşünen birkısım kamu görevlileri, üst düzey makamlara gelebilmek
noktasında ciddî bir çekişmenin, ciddî bir yarışmanın içerisine giriyor. Kamu
yönetiminin siyasallaşması da, aslında, memurlar arasındaki bir çekişmeden, bir
koltuk kapma kavgasından kaynaklanıyor. Bunu geriye dönük çokça da görüyoruz.
Belki seçim kanunları düzenlenirken bu noktanın üzerinde ayrıca durulması
lazım. Onun için, idarenin politize olmasını önlemek, adil ve eşit bir
uygulamayı tesis edebilmek adına burada çok önemli bir adım atıldı. Hükümetin
değişmesiyle beraber belli görevdeki insanların da otomatik olarak değişmesi
lazım. Bu, Batı'da da bazı ülkelerde uygulanan bir konudur. Şimdi, tabiatıyla,
bu görev değişikliği söz konusu olduğunda, özlük haklarında da bir geriye gidişin
olmaması gerekir. Onun için, müşavirlikler, bir anlamda böyle bir ihtiyacı da
karşılamak üzere ihdas edilmiş demektir. Zaten bugün yapılan durum da budur.
Aksine bir durum söz konusu olduğunda; yani, görev değişikliğinin sonucu olarak
özlük haklarında bir geriye gitme söz konusu olursa, bir kayıp söz konusu
olursa, bu, zaten yargıdan geri dönmektedir, onun da getirdiği bir sürü sakınca
var. Bunu bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Birkısım arkadaşlarımızın sorduğu soruların müzakeresini
yaptığımız maddeyle de tasarıyla da bir alakası yoktur Sayın Oral. Özellikle...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Cevap alamadık Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Eğer, çalışma hayatıyla
ilgili bir düzenlemeyi burada konuşsaydık, mesela bir Sendikalar Kanununu konuşsaydık,
bir ücret konusunu konuşmuş olsaydık, şüphesiz...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Ama, yasanın içinde var Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Hayır, işçi ücretleri vesaire, bugün konuştuğumuz 33 üncü maddeyle
doğrudan alakalı değil; biz burada müşavirleri konuşuyoruz. O sebeple, birkısım
soruların, müzakeresini yaptığımız maddeyle doğrudan bir alakası yok. Onun için
de müsaade ederseniz ona burada cevap vermek durumunda değilim.
Sayın Koç, sizin sorunuz
her ne kadar bir cümleyle -bir teğet gibi- konuyla bağlantılı gözüküyorsa da
dış politikayla alakalı, hazineyle alakalı, Türkiye'nin ekonomik
politikalarıyla alakalı bir konudur, bu ise kamu yönetimiyle ilgili bir
konudur.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Onu da mı beğenmediniz?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yasayla da alakalı.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Dolayısıyla, her sorunun cevabını ilgili bölümde vermek belki daha
uygun olacaktır. Onun için, sorularınıza maalesef bu anlamda cevap
veremeyeceğim bu oturumda; ama, başka bir konumda, istediğiniz boyutta bu
konuları tartışabiliriz diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakan, tam bir hükümet sözcüsü gibi konuştunuz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 23.37
BAŞKAN : Başkanvekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59 uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı tasarının müzakeresine devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731)
(S.Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33
üncü maddesi, bir ve ikinci fıkralarındaki "bakanlık makamına"
ibaresinin "bakana" şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Eyüp Fatsa Haci Biner Ali Osman Sali
Ordu Van
Balıkesir
|
Nur
Doğan Topaloğlu |
Hüsnü
Ordu |
|
Ankara |
Kütahya |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33
üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına yardımcı olmak" ibaresinin
"bakanlık makamının işlerini yapmak" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33
üncü maddesinde geçen "yirmiyi geçmeyecek şekilde" ibaresinin
"onbeşi geçmeyecek şekilde" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33
üncü maddesinde geçen "yirmiyi geçmeyecek" ibaresinden sonra
"onu geçmeyecek" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık
makamına bağlıdır" ibaresinin "bakana bağlıdır" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Bihlun Tamaylıgil |
Oğuz Oyan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
İstanbul |
İzmir |
Antalya |
|
Ahmet Yılmazkaya |
Haluk Koç |
|
|
Gaziantep |
Samsun |
|
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Ahmet Yılmazkaya |
Bihlun Tamaylıgil |
|
Samsun |
Gaziantep |
İstanbul |
|
Oğuz Oyan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
|
İzmir |
Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
konuşacak mısınız gerekçeyi mi okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçeyi okumanızı talep ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
349 sıra sayılı tasarının
genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve
sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan
dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin
artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen ülkemizde kamu
yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu
yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960
sonrası Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi' (MEHTAP) başta olmak üzere
çeşitli çabalar ile sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş
odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesi ile
belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005
dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma
ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar
yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli
araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin
1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu
yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların
temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer
tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma
ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri
değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve
özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu
belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda
yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da
ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden
yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır.
Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon
yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun
vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde iyi yönetişim
ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir."
349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinde
sayıları 20'yi geçmemek ve kuruluş kanunlarında belirtilmek üzere bakanlık
makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirinin bulunabileceği
belirtilmiştir. 3046 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında
174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun aynı
konuyu düzenleyen 27 nci maddesinde, özel yeteneği olanların bakanlık müşaviri
olarak atanabilecekleri belirtilmiştir. Ancak, 33 üncü maddede bakanlık
müşavirliklerinin niteliği konusunda herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Genel gerekçesinde bu tasarının "kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında
ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngördüğü"
belirtilmesine karşın, mevcut mevzuatın bile standartlarının altında bir
düzenleme yapılması çelişkidir.
349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin
katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin
bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 32 nci madde bu
haliyle kapsaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış bir
düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun
tasarısının 33 üncü maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı
sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergede "1988" şeklinde yazılmış 1998
olarak düzeltiyoruz ve o şekilde değerlendiriyoruz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bakanlık müşavirleri" başlıklı 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçenin okunmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu tespitlerde
bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi
toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile
halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin artırılması ve
katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma
ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen ülkemizde kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları
uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar,
1950'li yıllarda devam etmiş, 1960 sonrası "Merkezî Hükümet Teşkilatı
Araştırma Projesi (MEHTAP) başta olmak üzere çeşitli çabalar ile sürdürülmüş,
1998 yılında Altıncı Plan hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve
vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Projesi
ile belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi
2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden
yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca
çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli
araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan kararlara karşılık, ülkemizin
1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği serbestleşmeyi ve değişimi kamu
yönetimi alanında tam olarak başardığı söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların
temelinde bu kısmî değişimin doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer
tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma
ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri
değişimin oldukça gerisine düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve
özellikle ülkemizin son yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu
belirginleşen mevcut yönetim anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda
yeniden yapılanmanın vaktinin çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da
ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden
yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır.
Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon
yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı, kapsamlı bir çerçeve ve uzun
vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde iyi yönetişim
ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflemektedir. "
349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinde
sayıları 20'yi geçmemek ve kuruluş kanunlarında belirtilmek üzere bakanlık
makamına yardımcı olmak üzere bakanlık müşavirinin bulunabileceği
belirtilmiştir. 3046 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında
174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun aynı
konuyu düzenleyen 27 nci maddesinde, özel yeteneği olanların bakanlık müşaviri
olarak atanabilecekleri belirtilmiştir. Ancak, 33 üncü maddede bakanlık
müşavirliklerinin niteliği konusunda herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Genel gerekçesinde bu tasarının "kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında
ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngördüğü"
belirtilmesine karşın, mevcut mevzuatın bile standartlarının altında bir
düzenleme yapılması çelişkidir.
349 sıra sayılı kanun tasarısının 33 üncü maddesinin
katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Madde metninin
bazı bölümleri yürürlükteki mevzuatın tekrarı niteliğindedir. 32 nci madde bu
haliyle kapsamaması gereken bütün konuları kapsamakta ve özensiz hazırlanmış
bir düzenleme özelliğini taşımaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 349 sıra sayılı kanun
tasarısının 33 üncü maddesinin, sivil toplum kuruluşlarının da katkısı
sağlanmak suretiyle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33
üncü maddesinde geçen "bakanlık makamına bağlıdır" ibaresinin
"bakana bağlıdır" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Önergeyi...
KERİM ÖZKUL (Konya) - Bu
önergeyle birlikte, diğer iki önergemi de geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesinde geçen "bakanlık
makamına yardımcı olmak" ibaresinin "bakanlık makamının işlerini
yapmak" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergemi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesi, bir ve ikinci fıkralarındaki
"bakanlık makamına" ibaresinin, "bakana" şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Fatsa?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda "bakanlık
makamı" kavramı bulunmadığından, öneride bulunulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Çalışma saatinin dolması
sebebiyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 28 Şubat 2004 Cumartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.52