DÖNEM
: 22 CİLT : 42 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
58 inci Birleşim
26 Şubat 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1. - Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu İlinin kalkınmasında üniversite kurulmasının önemi
ile ilin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Âli Yücel'in 43 üncü ve
eğitimci Rauf İnan'ın 8 inci ölüm yıldönümlerine ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Nevşehir Milletvekili Osman
Seyfi'nin, Nevşehir İlinin tarımsal potansiyeliyle, bu konuda yapılması gereken
çalışmalara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere Suudî Arabistan'a yaptığı resmî ziyarete
katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/484)
2. - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın görüşmelerde
bulunmak üzere Bulgaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/485)
3. - Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un Dakka'da düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Çok Yanlılığın
Zorlukları" konulu konferansa katılmak üzere Bangladeş'e yaptığı resmî
ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/485)
4. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
görüşmelerde bulunmak üzere Kore Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/487)
5. - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
görüşmelerde bulunmak üzere Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/488)
6. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî
ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/489)
V. -
ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ
1. - Genel Kurulun çalışma saatlerine
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
2. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
VII. -
AÇIKLAMA VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüşleri Grubuna atfetmesi nedeniyle konuşması
2. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, şahsıyla ilgili ileri sürmüş
olduğu görüşler nedeniyle açıklaması
3. - İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın,
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in şahsına sataşması nedeniyle açıklaması
VIII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Irak'taki durumla ilgili televizyon yayınlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1782)
2. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, dünyada ve ülkemizde yaşanan değişimler karşısında kültür alanında
karşılaşılacak risklere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı (7/1863)
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, sosyoekonomik değişim ve küreselleşme sürecinde kültür alanındaki
proje ve politikalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı (7/1864)
4. - İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, koruyucu aile uygulamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güldal
Akşit'in cevabı (7/1900)
5. - İstanbul Milletvekili Erdal
Karademir'in, İzmir'de ortaya çıkan trişinellozis hastalığına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1906)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
yedi oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan,
ilaçta fiyatlandırma ve kâr marjı konusunda yapılacak yeni düzenlemelerin
ulusal ilaç sanayiine ve Türk eczacılığına etkilerine ve bu konuda alınması
gereken tedbirlere,
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Tekel
Bilecik İçki Fabrikası özelleştirilmesinin yarattığı sorunlara,
Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan,
Zonguldak'ın ekonomik, sosyal, güncel sorunları ve Türkiye Taşkömürü Kurumu ile
Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları faaliyetlerinin il ekonomisine katkılarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Belçika Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık
tezkeresi;
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, TBMM
Başkanvekilliğinden,
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un,
(9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden,
Çekildiklerine ilişkin önergeleri;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Azerbaycan ve
İran'a,
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in,
İngiltere'ye,
Yaptıkları resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349) görüşmelerine devam olunarak, 22 nci maddesine kadar kabul
edildi; 22 nci madde üzerinde bir süre görüşüldü.
26 Şubat 2004 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 24.00'te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Mehmet Daniş Yaşar Tüzün Enver
Yılmaz
Çanakkale Bilecik Ordu
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
No. : 91
II. - GELEN
KÂĞITLAR
26 Şubat
2004 Perşembe
Tasarılar
1. - Türk Ticaret Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/761) (Adalet ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.2.2004)
2. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Sağlık
Bakanlığı ile Kosova Geçici Öz Yönetim Kurumları (Sağlık Bakanlığı) Adına Görev
Yapan Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi Arasında Sağlık Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/762) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.2.2004)
3. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Önündeki Yargılama Sürecine Katılan Kişilere İlişkin Avrupa Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.2.2004)
Teklifler
1. - Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin; Yalova İlinde Taşköprü Adında Yeni Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun
Teklifi (2/254) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.2.2004)
2. - Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın İtibarlarının İadesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/255) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.2.2004)
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/256) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.2.2004)
4. - Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar ve
53 Milletvekilinin; Denizciler, Gözcüler, Karaağaç ve Payas Adlarıyla Dört İlçe, İskenderun Adı ile Bir İl
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/257) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.2.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
26 Şubat
2004 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
58 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Kastamonu İlinin
kalkınmasında üniversite kurulmasının önemi ve ilin problemleri hakkında söz
isteyen, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Sıvacıoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1. -
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu İlinin kalkınmasında
üniversite kurulmasının önemi ile ilin sorunlarına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu kısa süre içerisinde, mümkün
olduğunca, Kastamonu'nun problemlerini anlatmaya çalışacağım.
Kastamonu İlinin kalkınmasında üniversite
kurulmasının önemi ve ilin problemleri konusunda gündemdışı söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir toplumun
gelişmişliği veya geri kalmışlığı ile o toplumun eğitim sistemi arasında bir
ilişkinin bulunduğu, tüm dünyaca kabul edilen bir gerçektir. Ülkeler, sağlıklı
bir eğitim sistemi ve okullaşmanın artışıyla kalkınabilirler. Nitelikli ve
çağın gereklerine uygun eğitim, kalkınmanın temeli ve lokomotifidir. Asıl olan,
insanların kapasite ve yetenekleri doğrultusunda, her yerde ve her düzeyde,
devlet tarafından, kişilere eğitim imkânı sağlanmasıdır. Eğitimde, ülkenin
doğal ve ekonomik kaynaklarının geliştirilerek insanların hizmetine sunulması
esastır. Bu bağlamda, ülkemizin gelişmişliğine ve eğitimine katkıda bulunmak
için, Kastamonu'da bir üniversite kurulmasında büyük yarar bulunmaktadır.
Kastamonu'nun stratejik önemi, bölgenin ihtiyaçları gözönünde
bulundurulduğunda, adı geçen ilde üniversite kurulması ihtiyacı açıkça
görülmektedir. İlin şu andaki durumu gözönünde bulundurulduğunda, okulöncesi
eğitimden üniversiteye kadar tüm eğitim metotlarıyla, beşerî kaynakların,
yetişkinlik düzeylerinin hızla yükseltilmesi gerekmektedir.
Kastamonu, cumhuriyetten önce Üsküdar'a
kadar uzanan önemli bir sancaktı. O dönemde, bugünkü fakültelere eşit olan 35
adet medreseyi sadece il merkezi barındırmakta idi. Bu haliyle de önemli bir
ilim ve kültür merkeziydi.
İlimizde bir üniversite kurulma zamanı
çoktan gelmiştir. Kastamonu, bir üniversite kurulması için gerek altyapı
gerekse öğrenci sayısı itibariyle bu potansiyele sahiptir. Halihazırda
Kastamonu'da üç fakülte, iki yüksekokul, bir meslek yüksekokulu, bir de polis
meslek yüksekokulu bulunmaktadır. Bunlar, Gazi Üniversitesine bağlı olarak
eğitim ve öğretimini sürdüren Eğitim Fakültesi, Orman Fakültesi, Fen ve
Edebiyat Fakültesi, Beden Eğitimi Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Yüksekokulu;
Ankara Üniversitesine bağlı olarak eğitim ve öğretimini sürdüren Meslek
Yüksekokuludur. Bu eğitim kurumlarında 152 öğretim elemanı ile 6 700 öğrenci
bulunmaktadır.
İlimize üniversite kurulması halinde,
komşu iller bu imkândan büyük oranda yararlanacaklardır; Karabük, Bartın,
Sinop, Çankırı ve diğer büyük ilçeler olmak üzere.
Nüfusunun büyük çoğunluğunu İstanbul ve
Ankara gibi illere göç veren Kastamonu'da üniversite kurulması, bu göçlerin
azalmasına katkı sağlayacak; üniversite, ilimizin eğitim ve kültür seviyesi ve
istihdamını artıracak, ekonomik canlanmanın da itici gücü olacaktır.
13 000 kilometrekare yüzölçüme sahip olan
Kastamonu, yüzölçümü bakımından iller arasında 17 nci sırayı almakta,
kilometrekareye de 28 kişi düşmektedir. Karadenizde 170 kilometre sahil şeridi
vardır. 1990 yılı genel nüfus sayısında 423 000 olan nüfus, 2000 yılı genel
nüfus sayımına göre 375 000'e gerilemiştir. Nüfusu en az artan iller arasında
Tunceli, Ardahan, Sinop ve Kilis'ten sonra 5 inci sırayı almaktadır. Gelir
kaynakları sadece orman ve tarıma dayalı olan ilimizden, her geçen gün büyük
şehirlere göç artmaktadır.
1 071 köyü, 2 558 yerleşim yeriyle,
Sivas'tan sonra Türkiye'de 2 nci sırada yer almaktadır.
Özellikle Osmanlı döneminde el
sanatlarıyla ünlenen Kastamonu, daha sonraki yıllarda geri kalmışlık çemberini
bir türlü kıramayarak, küçüle küçüle bugünkü halini almıştır.
Evliyalar şehri olarak bilinen, İstiklal
Savaşında hayatî rol oynamış olan Kastamonu, hiç de işgale uğramadığı halde,
taa İnebolu'dan Ankara'ya kadar cephane taşımış, vatanın kurtulması için tüm
çabayı sarf etmiş, Çanakkale Savaşında en fazla şehit veren ilimiz olmuştur.
İstiklal Savaşı yazarı Mehmet Âkif
Ersoy'un İstiklal Savaşı sırasında Nasrullah Camiinde verdiği vaazlarla,
Kastamonu, Kurtuluş Savaşı kıvılcımının çakılmasında öncü olmuştur.
Bunca tarihî geçmişine, doğal
zenginliklerine ve hiçbir dönemde merkezî idareye karşı problemlere neden
olmamasına rağmen, ilimiz, sürekli kan kaybetmektedir. Bunun nedenleri de,
yollarının ve suyunun yetersiz olması, sağlık hizmetlerinin yeterince
verilememesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sıvacıoğlu, konuşmanızı
toparlar mısınız.
Buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Kastamonu'nun bu çıkmazdan kurtulabilmesi
için, başta ulaşım olmak üzere, özellikle, projesi onaylanan Ilgaz tünelinin
açılması suretiyle, İstiklal Savaşındaki hizmetlerinden dolayı, bu yolun adının
"istiklal yolu" olarak değerlendirilmesi ve isimlendirilmesi,
Kastamonu halkını mutlu kılacaktır.
Şu anda su problemi olan şehir merkezine
ileride su sağlayacak ve 11 000 hektar araziyi sulayacak olan Kırık barajının
bir an evvel yapımına başlanması, Kastamonu halkının en büyük dileğidir.
Yüzde 98 fizikî gerçekleşmesi tamamlanan
organize sanayi bölgesi ile uzun zamandan beri yapımı devam eden İnebolu
limanının bitirilmesinin, ticaret borsası kurulmasında yardımcı olunarak
Taşköprü sarmısağının, Tosya pirincinin değerlendirilmesinin, ilimiz
ekonomisine katkısı bakımından büyük yararları olacaktır.
Tarihî ve doğal güzellikleriyle turizm cenneti
olan Kastamonu'nun bu potansiyeli de değerlendirilerek, hem ilin kalkınması
sağlanmış olacak hem de ülke ekonomisine büyük katkısı olacaktır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
muhtelif görüşmelerimde "siz Kastamonu'yu gördünüz mü" dediğimde,
aşağı yukarı 100'e yakın milletvekili arkadaşımın Kastamonu'yu görmediğini
tespit ettim. Hemen, buradan otobüse bindiğiniz takdirde, üç saatte Ilgaz
Dağlarındasınız, orada güzel konaklama yerlerimiz var. Şu anda da otobüs
firmaları arasında rekabet var -bitti mi bilemiyorum ama- 5 000 000 liraya
Ilgaz Dağlarına ulaşabiliyorsunuz. Hepiniz Ilgaz Dağlarında misafirimsiniz;
davet ediyorum.
Yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Sıvacıoğlu.
Gündemdışı ikinci söz, Hasan Âli Yücel'in
43 üncü, eğitimci Rauf İnan'ın ise 8 inci ölüm yıldönümleri nedeniyle söz
isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
2. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan
Âli Yücel'in 43 üncü ve eğitimci Rauf İnan'ın 8 inci ölüm yıldönümlerine
ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Eğitim eski Bakanlarından Hasan Âli Yücel'i 26
Şubat 1961'de; yine, eğitimci Mehmet Rauf İnan'ı 29 Şubat 1996'da yitirmiştik.
Bu iki değerli eğitimciyi anmak için gündemdışı söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlarım.
Hasan Âli Yücel, 1897'de İstanbul'da, Rauf
İnan ise, 1905 yılında Bingöl'de doğdu. Savaş, acı, direniş ve kurtuluş içinde
büyüyüp okuyan, sürekli kendini yetiştiren bu iki insan, önce ayrı ayrı, sonra
birlikte ülkemize ve insanlığa sayısız hizmetler verdi. Hasan Âli Yücel, İzmir
Öğretmen Okulunda, Rauf İnan ise Kayseri-Zincidere Öksüz Yurdunda ilk
öğretmenliğine başladı.
Rauf İnan, 1928 yılında, pedagoji
konusunda üç yıllığına Viyana'ya, 1930'da da Hasan Âli Yücel Paris'e
gönderildi.
Hasan Âli Yücel, müfettişlik, Gazi Eğitim
Enstitüsü Müdürlüğü, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yaptıktan sonra, 1935'te İzmir
Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.
Rauf İnan ise, yine, müfettişlik, 1937'de
Manisa'da Millî Eğitim Müdürlüğü yaptı. Burada çalışırken, Horoz Köyünde ilk
eğitmen kurslarından birisini açtı ve yürüttü. Daha sonra da öğretmen
federasyonlarının önerisi üzerine, 1960'da, Kurucu Meclis üyesi olarak Meclise
geldi.
Hasan Âli Yücel'in 1938 yılında başladığı
yedi yıl yedi ay yedi gün sürecek başarılı Millî Eğitim Bakanlığı sırasında,
Rauf İnan, önce, 1938-1945 arasında Eskişehir-Çifteler'de, daha sonra da
1945-1947 yılları arasında Hasanoğlan'da köy enstitüsü müdürlüğü yaptı.
Hasan Âli Yücel, Tonguç, Rauf İnan ve
arkadaşları, eğitim yoluyla toplumu geliştirmek, bilinçli üretici insan
yetiştirmek için gece gündüz çalıştılar. Yurt dışına, bilgisini, görgüsünü
artırmak için yurtsever, laik insanları gönderdiler. İkinci Dünya Savaşının
koşulları içerisinde, faşizmden kaçıp gelen aydınları ülkeye aldılar.
Rauf İnan, 2 ciltte topladığı "Bir
Ömrün Öyküsü" adlı kitabında o günleri şöyle anlatır: "Türkiye
Cumhuriyetinin bir eğitim ve ekin devleti olma niteliği kazandığı o yılların
atılımında, öğrenenler, anlayan başlar ve duyan yürekler, inanıyorum ki, şu
kanıya varacaklardır: Halkevlerini, köy enstitülerini, öğretmen örgütlerini,
tümüyle köy eğitimini, halk eğitimini yok edenler, yalnız Türk Ulusuna değil,
insanlığa, özellikle gelişmekte olan ülkelere kötülük etmişlerdir, çok şeyler
yitirtmişlerdir."
Rauf İnan, aynı kitapta "eğitim,
gözleri iyi görmeye, kulakları iyi işitmeye, elleri iyi iş yapmaya, beyinleri
iyi düşünmeye, ağızları iyi konuşmaya, yürekleri iyi duymaya, insanı iyi
davranmaya alıştırmaktır, ona bu alışkanlıkları kazandırmaktır" diyordu.
Onlar, hep bunun için uğraştı.
Ne yazık ki, 1946 yılında, Hasan Âli Yücel
Millî Eğitim Bakanlığından, kısa bir süre sonra da Rauf İnan köy enstitüsü
müdürlüğünden alındı. Rauf İnan, oradan oraya sürüldü, Hasan Âli Yücel'e de
olmadık acılar çektirildi; ama, bu iki seçkin insan, küsmedi, yılmadı,
insanlığa ve ülkesine hizmet etmeye devam etti. İkisi de UNESCO'da görev aldı,
başarılı çalışmalar yaptı.
Rauf İnan'ın 30'a yakın, Hasan Âli
Yücel'in birbirinden değerli 60'a yakın yayımlanmış kitabı vardır. Rauf İnan,
ölmeden bir yıl önce, bakanlığı döneminde eğitim ve kültür için büyük çağ açan
Hasan Âli Yücel için yazdığı kitabın adını "Atatürkçü Destansal Millî
Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel" koymuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Rauf İnan,
yine, aynı kitapta, Hasan Âli Yücel'i "millî eğitim tarihimizde ve dünya
eğitim tarihinde yer alacak, durmayan adam" olarak nitelemiş, yaptığı
hizmetleri özellikle yeni kuşak öğretmenlere tanıtmak için, eğitim
fakültelerini göreve çağırmıştı. Onun adının, yüzyıllar boyunca, yazılarında,
yapıtlarında, bakanlığındaki eşsiz, büyük başarılarında ve eğitim tarihinde
yaşayacağını söylemişti.
Ne acı ki, Hasan Âli Yücel'in ve Rauf
İnan'ın uyguladığı, özlediği eğitim, kültür düzeyi, bugün Türkiye'de yok.
Özellikle, eğitim paralı hale getirilmiş, eğitimde fırsat eşitliği yok edilmiş
durumdadır.
Hasan Âli Yücel, Rauf İnan ve
arkadaşlarının öğretim birliği içerisinde verdikleri laik, üretici eğitimden,
fırsat eşitliğinden bugün çok uzaklaşıldı; ama, ileriye dönük umudumuz hiç
sönmedi ve sönmeyecek. Onların düşünceleri, günümüz koşullarına uyarlanarak, er
geç, bu ülkede geçerli olacaktır.
Sözlerimi, 1944 yılında Hasan Âli Yücel'in
Köy Enstitüsü Dergisinde yayımladığı birkaç satırla bitirmek istiyorum.
"Ne için yaşadığımızı bilmek, ne aldanmak, ne aldatmak; gözü pek, yüreği
yumuşak olmak; doğruyu kuşun ötüşü gibi söylemek."
Ülkesine, insanlığa sayısız hizmetlerde
bulunan ve kalıcı yapıtlar bırakan Hasan Âli Yücel'i ölümünün 43 üncü, yine
büyük eğitimci Rauf İnan'ı ölümünün 8 inci yılında saygıyla anıyorum.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Gündemdışı üçüncü söz, Nevşehir İlinin
tarım sorunları hakkında söz isteyen, Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi'ye
aittir.
Buyurun Sayın Seyfi.(AK Parti sıralarından
alkışlar)
3. -
Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi'nin, Nevşehir İlinin tarımsal potansiyeliyle,
bu konuda yapılması gereken çalışmalara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
OSMAN SEYFİ (Nevşehir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Nevşehir İlinin tarım sorunları hakkında gündemdışı söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Nevşehir, ekonomisi
tarıma dayalı bir ilimizdir. 550 000 hektar tarım arazisinden 350 000 hektarı
ekilebilir arazidir. Bunun da ancak 50 000 hektarında sulu tarım
yapılabilmektedir. Devlet tarafından yapılan gölet, baraj, kanal, pompaj
vesaire gibi tesislerle yapılan sulama, ancak 8 000 - 10 000 hektar
civarındadır. Geriye kalan 40 000 hektarlık alanı ise, vatandaşlar, kendileri
tarafından açılan kuyulardan su motorları veyahut elektrik motorlarıyla sulamaktadırlar.
Tarım yapılan alanların 25 000 hektarında
patates, 22 000 hektarında bağcılık, 250 000 hektarında tahıl, 6 000 hektarında
da şekerpancarı üretilmektedir. Ben, burada, zaman darlığı sebebiyle, sadece
patates üreticilerinin bazı durumlarından -sorunları demiyorum- söz etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de üretilen
5 500 000 ton patatesin yarısını Nevşehir ve Niğde İllerimiz üretmektedir;
yani, Nevşehir'de üretilen patates 1 000 000 ile 1 200 000 ton arasında
değişmektedir. Ortalama 4 500 çiftçi ailesi Nevşehir'de patates ekimiyle
uğraşmakta, geçimini bu yoldan temin etmekte ve bunların ikinci bir gelir
kaynakları da bulunmamaktadır. Bugün itibariyle, patates üreticisinin durumu
gerçekten perişan bir haldedir.
Biraz önce bahsettiğim gibi, patates
üreticisi, sulamasuyunu yeraltından temin etmektedir. Su seviyeleri aşağıya
inmiş olduğundan, bazı yerlerde 30-40 metreden çekilen su, Nevşehir'de patates
üreticileri tarafından 150 ilâ 250 metre derinlikten çekilmekte, bu da yakıt
masraflarının artışına sebep olmaktadır. Yılda ortalama 8 defa sulanan
patatesi, 2003 yılında havaların kurak geçmesi ve aynı zamanda sıcak olması
sebebiyle, üretici, 14-15 defa sulamak zorunda kalmıştır.
2002 yılında elektriğin kilovat/saati 96
000 lira iken 2003 yılında elektriğin kilovat/saati 141 500 Türk Lirasına
çıktığından, üreticinin elektrik maliyetindeki artış yüzde 200'e yaklaşmıştır.
Bu ve buna benzer diğer girdilerdeki artış sebebiyle 2003 yılında ürünün
maliyet fiyatı 180 000 liraya çıkmıştır. Şu anda patates 110 000 ilâ 120 000
liraya satılmaktadır; bu fiyata dahi alıcı bulamamaktadır. Şu anda, Nevşehir'de
depolarda bekleyen 600 000 tona yakın patates vardır; fakat, biraz önce
söylediğim gibi, satış, maalesef yoktur.
Bu çiftçilerin, tarımsal sulamadan dolayı,
TEDAŞ'a 76 trilyon lira borçları bulunmaktadır. Gerçi, TEDAŞ bu borcu
taksitlendirmiş, 3 taksite bağlamıştır; fakat, faizle taksite bağladığı için,
çiftçi bunu ödeyemeyecek durumdadır. Burada şu konunun da üzerinde durmak
istiyorum: Şu anda kredi faizleri bankalarda yüzde 2'den aşağıya çekilmişken,
TEDAŞ'ın, elektrik borcundan dolayı üreticiyi yüzde 4'le taksite bağlamış
olmasını hakkaniyetle bağdaştıramıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, durum bu haldeyken,
Tarım Bakanlığımız Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün, 21.1.2004 tarihinde,
81 il tarım müdürlüğüne gönderdiği bir genelgeyle, Nevşehir ve Niğde İllerinde
üretilen tohumlukların kullanılmaması tamim edilmiştir. Bu, tarım il
müdürlüklerince yanlış anlaşılmış, hallere bildirilmiştir. Hallerde de şu anda
Nevşehir ve Niğde'de üretilen patatesler hakkında bir şüphe uyanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyfi.
OSMAN SEYFİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu tamimde, olay, hastalık, gereği gibi araştırılmamıştır.
Kendileriyle bizzat konuştuğumuzda, 1
000 dekarlık bir alandan bahsetmektedirler; fakat, söyledikleri, tamimde
bahsedilen alan 20 000 dekarlık, 30 000 dekarlık bir alandır. Bundan dolayı,
olayken, münferit bir olayken, sanki genelmiş gibi yaygınlaştırılmıştır. Bundan
dolayı, bu tamimin bir an önce düzeltilmesini Sayın Bakanımızdan beklemekteyiz.
Ayrıca, eğer Ziraî Karantina Kanunu
hükümleri uygulanacaksa, onun tazminatla ilgili hükümlerinin de faaliyete
geçirilmesini dilemekteyiz.
Sayın Bakanımızdan, bir an önce, patates
tüketen kurumlarla diyaloğa geçilerek, patates tüketiminin artırılması ve
onlara pazarlanması yönünde bize yardımcı olmasını, üreticilere yardımcı
olmasını diliyoruz. Ayrıca, her yıl patatese ton başına ihracat primi olarak
ödenen 19 ilâ 20 dolarlık primin de bir an önce çıkarılarak yürürlüğe
konulmasını diliyoruz.
Bu duygular ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve bu imkânı verdiği için de Sayın Başkanımıza teşekkür
ediyorum; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyfi.
Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Nevşehir Milletvekilimiz Sayın
Osman Seyfi'nin, Nevşehir İlinin tarım sorunlarıyla ilgili yapmış olduğu
gündemdışı konuşmaya cevap vermek için söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilimiz, bölgesi için, şehri
için çok önem arz eden üründen bahsettiler. Bu ürün, dünyada beslenme ihtiyacı
bakımından da gerçekten çok önemli bir konumdadır, tahıllardan sonra en fazla
kullanılan bitkidir; ucuzluğu, birim alandan fazla verim alınması, besin
değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, kullanım alanının geniş olması ve
her çeşit iklimde yetişmesi gibi nedenlerle, hemen hemen bütün dünya ülkeleri
tarafından üretilmekte ve tüketilmektedir.
Ülkemizde de geniş bir alanda üretim
yapılmakta. Tohumluk patatesin en iyi yetiştiği yerler Kars, Erzurum, Uludağ,
Bolu yaylalarıdır. Patates üretiminde önde gelen illerimiz ise, başta Nevşehir
olmak üzere, Niğde, Çorum, Erzurum, Trabzon, Kayseri, Sivas, Konya, Kütahya,
Adapazarı ve Afyon'dur.
Türkiye'nin yıllık üretimi 5 000 000 tonun
üzerindedir. Elde ettiği verim ise dünya ortalamasının çok üzerinde bir
seviyeye çıkmıştır. Dünyada ortalama dekar başına 1,6 ton verim elde edilirken,
Türkiye'de 2,6'dır, Nevşehir'de bu rakam 4 tona kadar yükselmiştir.
Sayın milletvekilimizin ifade ettiği konu,
elde kalan, şu anda stoklarda bulunan ve 500 000 tonun üzerinde olan patates
miktarının bir biçimde tüketilmesi ve bunun için gerek yurtiçi gerekse yurtdışı
piyasalarda bir imkânın aranması, bulunması yönündedir.
İkinci önemli konu ise, patates
üreticilerinin kullandığı elektriğin fiyatlarının ve maliyetinin çok yüksek bir
seviyede olduğu, büyük bir borç birikiminin söz konusu olduğu ve dolayısıyla,
bununla ilgili bir tedbirin alınmasıdır.
Gerçekten de, yeraltı su seviyelerinde
meydana gelen büyük düşme ve patates üretiminin duyduğu sulama ihtiyacının
çokluğu, elektrikle çıkarılan suların maliyetini çok artırmıştır ve bugün, bu
bölgede büyük miktarlarda elektrik borcu birikimiyle karşı karşıyayız. TEDAŞ'ın
bu konuda aldığı tedbirler konuya tam bir çözüm getirememiş ve aylık faiz
oranlarının yüzde 4 seviyesinde olması, milletvekilimizin ifade ettiği gibi,
bize yansıyan şikâyetlerden de, oldukça yüksek bulunmaktadır; biz de, bu
konuyla ilgili olarak Enerji Bakanlığımızla ve ilgili genel müdürlükle
görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Sanıyorum TEDAŞ bu konuda yeni bir öneri
hazırlamaktadır, hem ödeme planı konusunda tüketicilerin taleplerini dikkate
alacağını hem de bu konuda, iyileştirme konusunda arayış içerisinde olduğunu
ifade ediyorum.
Ben, burada, özellikle patates üretiminin
yoğunlaştığı Niğde ve Nevşehir'le ilgili olarak söyleyeceğim hususları birkaç
noktada toplamak istiyorum; o da şu: Ülkemizde bu dönemde sadece patates değil,
bunun yanında geçen hafta konuştuğumuz elma, bunun dışında domates ve yumurta
üreticileri de benzer bir sorunla karşı karşıyadır. Bu ürünlerin üretiminde
meydana gelen artış, pazarlamada aynı oranda bir gelişmeyi beraberinde
sağlayamadığımız için, bir soruna dönüşmüştür ve dolayısıyla, bu ürünlerin bir
bütün olarak değerlendirilmesi söz konusudur.
Bununla ilgili olarak yaptığımız
çalışmaları ve değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak ve bu konuda, kendi
bölgesinde bu ürünler yoğun olarak üretilen milletvekillerimizin de desteğini
almak düşüncesiyle, bunları size aktarmak istiyorum:
Bugün için, ülkede, yaklaşık 500 000 ton
patates ve bundan biraz daha fazla, 700 000 tona yakın bir elma stokunun
olduğunu biliyoruz. Buna ilaveten, domates ve yumurtada da benzer bir sorun
vardır. İlk iki ürün, yani, patates ve elmayla ilgili olarak, ülkemizde kamu
kurumları içerisinde, bakanlıklarımız içerisinde, özellikle Millî Savunma,
Millî Eğitim ve Adalet Bakanlıklarımızın bu konularda büyük tüketim potansiyeli
vardır, bunlarla temas kurduk ve bu ürünlerin, ek bir maliyet getirmeden
tüketilmesi konusunda bir artışın nasıl sağlanabileceğini araştırıyoruz.
İkincisi, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonunun illere gönderdiği yardımlarla ilgili olarak, daha
ziyade doğrudan yardıma muhtaç insanlara aktarılan aynî yardımlara bu ürünlerin
dahil edilmesini gündeme getirdik.
Ekmek üretiminde belli oranda patates
ununun kullanılması konusunu, şu anda, büyükşehir belediyeleri ve Fırıncılar
Federasyonu başta olmak üzere, ilgili kurumlarla görüşüyoruz. İlaveten, elma
suyu ve özünü çıkaran, işleten tesislerin, daha düşük fiyatlarla bunları alıp
işlemesi ve pazarlayabilmesi için DEFİF kaynaklarından bir imkânın bu
işletmelere sağlanabilmesi, üzerinde durduğumuz bir başka husus.
Bunun dışında -yine Sayın
Milletvekilimizin belirttiği konudur ve hepinizin de dikkatine sunuyorum-
patates ve elmada ihracat desteği verilmesi konusunda Para-Kredi ve
Koordinasyon Kurulunun kararı gerekmektedir. Bununla ilgili olarak, sadece
patates için değil, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın, aralık ayında patates için,
şubat ayında elma için, yine aralık ayında domates ve yumurta için, benzer bir
kararı, ihracat fon desteği verilmesi konusunda bir teklifi olmuştur. Bununla
ilgili görüşmeleri de kısa sürede sonuçlandırmaya çalışacağız ve dolayısıyla,
az da olsa, ihracatla ilgili bir imkânın artırılması da şarttır.
Tabiî, en temel sorun şudur: Türkiye'de,
bazı ürünlerin üretimini artırmakta, teknik ve coğrafî özellik bakımından fazla
bir mahzur ve engel yoktur; ancak, pazarlama konusunda, maalesef, büyük bir
problemle karşı karşıyayız. Bunu aşmak için de, ilave teşviklere ihtiyaç
vardır. Ben, bu ürünlerin yoğun olarak üretildiği illerimizin milletvekili olan
arkadaşlarımıza da, bu hususta bizlere yardımcı olmalarını, gerekli, konuyla
ilgili kurumlar arasında işbirliğine katkı sağlamalarını temenni ediyorum.
Burada, esas konunun, Nevşehir açısından
ifade ettiği önemi belirtmek için, Sayın Milletvekilimize dönerek şunu söylemek
istiyorum: Nevşehir'de, dekar başına verim 4 tona kadar çıkmıştır; bu, dünyada
çok yüksek seviyeye ulaşan bir verimliliktir; ama, bu verimliliğe rağmen, çok
sulama ihtiyacının duyulması, yılda 8 defa sulama ihtiyacının duyulması ve
kurak zaman dilimlerinde bunun 12-15'e kadar çıkmış olması ve suyun da elektrik
enerjisiyle çok derin kuyulardan çekilecek olması, bu üretimi ekonomik olmaktan
çıkarmaktadır. Dolayısıyla, biz, bu vesileyle, bölge milletvekilleri olarak ve
konuyla ilgili tarım örgütleriyle münavebeye geçmek zorundayız. Bu, hem
Türkiye'de patates üretiminin daha kontrollü bir şekilde yapılmasını hem de
Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu başka ürünlerin o bölgede üretilmesini mümkün
kılacaktır. Elbette, üreticimiz açısından burada bir gelir kaybı söz konusu
olacaktır. Bu gelir kaybını telafi edici bir sistemi eğer geliştirebilirsek,
bu, bölgenin topraklarının hem daha iyi, verimli kullanılmasını hem de daha
uzun süreli kullanılmasını sağlayacaktır.
Yine, sayın milletvekilimizin bahsettiği
hastalıkla ilgili konuda, elde edilen bilgiler genel olarak doğru; ancak,
toplam 1 316 dekarlık bir alanda gözlem ve denetimde bulunmak zorundayız. Bu
alan çok büyük bir alan değildir. Bu alanla ilgili olarak da, burada üretimi
sınırlamanın, bir müddet zorunlu olarak başka ürünlerin üretilmesinin -yani,
burada yağlı tohumların, yem bitkilerinin ekilmesi, meyvecilik yapılması- ve
buna karşılık, gelir kaybını telafi edici bir ödemeyi buradaki üreticilerimize
yaparak, onların da gönüllü olarak bu faaliyete destek vermesinin ve sorunlu
alanların yayılmasının önüne geçmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bu patates mevzuuyla ve -Nevşehir
bölgemizin bu temel sorunuyla- aslında elma, domates ve yumurtayla ilgili
konularda da yapılması gereken çalışmalar için genel bir çerçeve çizmeye
çalıştım. Tekrar, milletvekili arkadaşlarımızın bu hususta desteğini talep
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Divan Üyesinin sunuşları oturarak okuması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş 6 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler ve Önergeler
1. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere Suudî
Arabistan'a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/484)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere bir
heyetle birlikte 17-19 Ocak 2004 tarihlerinde Suudî Arabistan'a yaptığım resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre, gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik (Adana)
Asım Kulak (Bartın)
Egemen Bağış (İstanbul)
Cengiz Kaptanoğlu (İstanbul)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Kabul edenler...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım...
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri, birleşime 15 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati :14.40
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.58
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)
1. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cidde Ekonomik Forumuna katılmak üzere Suudî
Arabistan'a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/484)(Devam)
BAŞKAN - Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci
maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar oya sunup karar
yetersayısı arayacağım.
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, tezkere kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. - Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Bulgaristan'a yaptığı
resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/485)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere 14-15 Ocak 2004 tarihlerinde Bulgaristan'a yaptığı
resmî ziyarete, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3. - Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un Dakka'da düzenlenen "Küresel Ekonomi ve
Çok Yanlılığın Zorlukları" konulu konferansa katılmak üzere Bangladeş'e
yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/485)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un,
17-18 Ocak 2004 tarihlerinde Dakka'da düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Çok
Yanlılığın Zorlukları" konulu konferansa katılmak üzere 15-19 Ocak 2004
tarihlerinde Bangladeş'e yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Prof.
Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Kore Cumhuriyetine
yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/487)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle
birlikte 7-10 Şubat 2004 tarihlerinde Kore Cumhuriyetine yaptığım resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik (Adana)
Egemen Bağış (İstanbul)
Canan Arıtman (İzmir)
İsmail Katmerci (İzmir)
Soner Aksoy (Kütahya)
Hasan Ali Çelik (Sakarya)
Şaban Dişli (Sakarya)
Haluk Koç (Samsun)
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5. -
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın görüşmelerde bulunmak üzere Romanya'ya
yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/488)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 20-21 Ocak 2004 tarihlerinde
Romanya'ya yaptığı resmî ziyarete, Sinop Milletvekili Mustafa Öztürk'ün de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6. - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik
Devletlerine yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/489)
25.2.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle
birlikte 25 Ocak-1 Şubat 2004 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletlerine
yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Ömer Çelik (Adana)
Egemen Bağış (İstanbul)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
V. -
ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ
1. - Genel
Kurulun çalışma saatlerine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
26.2.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26.2.2004 Perşembe günü
saat 13.00'te yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, geçmiş uygulamalarda bir veya iki maddesi kalan tasarı ve
teklifler ile görüşülmesi zorunlu olan bütçe takviminin tamamlanması gibi
durumlarda gündemin veya görüşmenin bitimine kadar müzakereler uzatılmaktaydı.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı gibi önemli bir tasarının, dört günde ancak
21 maddesi üzerindeki görüşmelerin tamamlandığı, 60 maddelik bir tasarının
bitimine kadar müzakerenin uzatılması yürürlükteki mevzuatımıza, Anayasamıza ve
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine aykırı düşmektedir. Bu nedenle, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
K. Kemal Anadol
İzmir
CHP Grup Başkanvekili
Genel Kurulun 26.2.2004 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde çalışma süresinin saat 24.00'e kadar olması önerilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Öneri üzerinde
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
sizlere sunmak için huzurunuza çıktım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, önce kamuoyunda uzun
süre tartışıldı. Belli olmayan taslaklar üzerinde tartışmalar yapıldı, soyut
tartışmalar; çünkü, ortada somut metinler yoktu, Bakanlar Kurulundan çıkmış,
ete kemiğe bürünmüş bir tasarı yoktu. Uzun süre, hayalî tartışmalar oldu,
hayalî metinler üzerinde. Daha sonra, Bakanlar Kurulu tasarısı haline dönüştü
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ve sonradan Meclise geldi.
Aşağı yukarı dört beş gündür, bu tasarı
üzerinde, Mecliste uzun süren görüşmeler yapılıyor. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu yasanın, halkımızın mutluluğuna olmadığına, idarî
sistemimizi olumsuz anlamda altmış yetmiş sene ipotek altına alacağına
inanıyoruz, Anayasa hukukuna ters olduğuna inanıyoruz, hukukun evrensel
ilkelerine aykırı olduğuna inanıyoruz ve bu nedenle, bu tasarının geri
çekilmesini istiyoruz, hükümetten. Tasarının müellifine, mimarına, esastan, özden
itirazımız var. Bu muhalefetlerimizi, bildiğiniz gibi, bu kürsüden, defalarca,
sözcülerimiz aracılığıyla dile getiriyoruz. Siz de, bir iktidar olarak,
istediğiniz tasarıyı Meclisten geçirme yolunda ısrarda bulunabilirsiniz. Bu
ısrara muhalefet olarak saygı göstermek zorundayız; ama, şunu belirtmek
durumundayım: Artık, yaptığınız eylem, sözcük anlamıyla ısrar olmaktan çıktı,
sözcük anlamıyla bir inada dönüştü, inat, telaş egemen oldu; bir an evvel, bunu
bu Meclisten çıkarmak, ne olursa olsun bu Meclisten çıkarmak...
Şimdi, bunu, bir soyut iddia olarak ortaya
atmıyorum. Salı günü Danışma Kurulu toplandı. Danışma Kurulunda anlaşamadık.
Neden; çünkü, şu günde, şu saatlerde anlaşamadık, bakın; Salı günü mesai
saatleri 15.00-24.00, çarşamba günü saat 14.00-24.00, perşembe günü, yani
bugün, 14.00 ve bitimine kadar. Böyle, hukuksal anlamda belirsiz, mesai saati
kavramının dışında bir anlayış sergilediği için saat 14.00 ve bitimine kadar,
buna karşı çıktık, karşı çıktığımız için anlaşamadık, anlaşamayınca, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisi olarak huzurunuza geldi, Meclisin oy
çoğunluğuyla kabul edildi ve bu gündem, salı, çarşamba günü uygulandı ve bugün,
perşembe günü devam ediyor. Yani, saat 14.00'te toplandık, yasa tasarısının
bitimine kadar çalışacağız. Ne demek bu; toplam 60 madde, 21 maddesi geçmiş,
tam 38 madde bitinceye kadar bu Meclis çalışacak demektir.
Arkadaşlar, şimdi, geçmiş uygulamalardan
bahsediyorum, genel uygulamalardan. Bir tasarının, teklifin iki maddesi kalır,
oturumu yöneten Meclis Başkanı oylama yapar, maddeler bitinceye kadar
müzakerelerin uzamasını önerir, Meclis kabul eder veya bütçe müzakereleri olur,
üç bakanlığın bütçesi biter, dördüncüsü -örneğin, Bayındırlık Bakanlığı
kalmıştır- ertesi güne sarkmasın, bütçe görüşme takvimi bozulmasın diye
Bayındırlık Bakanlığının bütçesi bitinceye kadar uzaması teklif edilir, Meclis
Genel Kurulu bunu kabul eder; ama, öyle değil, 38 maddeyi bitimine kadar
görüşeceğiz...
Şimdi, bir hukukçu olarak merak ettim,
küçük bir inceleme yaptım. 3008 sayılı İş Kanunundan başladım; Türkiye
Cumhuriyetinin ilk İş Kanunu, 1936'da kabul edilmiş. "Seferberliğe
hazırlık ve seferberlik esnasında İcra Vekilleri Heyeti, memleket müdafaası
ihtiyaçlarını temin eden işyerlerinde fazla çalışmaya lüzum görürse, işlerin
cinsine ve ihtiyacın şiddetine göre, günlük iş müddetini, işçinin azamî çalışma
kabiliyetine çıkarabilir." Orada bile, seferberlik halinde bile, İcra
Vekilleri Heyeti -İkinci Dünya Savaşında- işçinin azamî çalışma kabiliyetine
göre çıkarabiliyor.
Nedir bu azamî çalışma kabiliyeti
arkadaşlar; nedir?.. Herhalde, 38 maddeyi üç gün, kırksekiz saat, altmış saat
müzakere etmek değil.
RECEP GARİP (Adana) - Hayır, şu demek:
Önergeyi geri çekeceksiniz...
K.KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın, aynı
şekilde, 1971'de çıkarılan 1475 sayılı İş Kanununda "fazla çalışma süresi
günde üç saati geçemez" deniliyor. Uzun uzun madde saymıyorum. Son kabul
ettiğiniz, bu Parlamentonun kabul ettiği 22.5.2003 tarihinde yürürlüğe giren
4857 sayılı Kanunda, aynı şekilde, fazla çalışmanın haftalık kırkbeş saati aşan
çalışma olduğu belirtiliyor. Bölün kırkbeş saati 5'e; kaç saat çıkıyor?
Arkadaşlar, Meclisin çalışma saati, bir
yanılgıya düşmeyelim, 14.00'te veya 15.00'te başlamıyor, Meclisin resmî mesai
saati 09.30'dur. 24.00'e kadar tam ondörtbuçuk saat süre geçiyor.
Telafi çalışması diye bir hüküm var; orada
da "telafi çalışmaları, günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile
günde üç saatten fazla olamaz" deniliyor. Sizin kabul ettiğiniz, bizim
kabul ettiğimiz son İş Kanunu.
Fazla çalışma uygulama esaslarını gösteren
yönetmelik var, devlet memurlarının haftada kırk saat çalışacağını öngörüyor,
cumartesi pazar tatiliyle. Devlet Memurları Kanunu aynı. İçişleri Bakanlığının
Trafik Kanununa göre çıkardığı bir yönetmelik var "şoför, devamlı beş saat
araç kullanabilir, dinlenerek toplam dokuz saat kullanabilir" deniliyor.
Neden; çünkü, kaza yapar. Bizim burada kaza yapmamızı engelleyen iki şey var,
iki unsur: Bir, Cumhurbaşkanı geri gönderebilir, ikinci ısrar hakkı yok; bir
de, Anayasa Mahkemesi bozabilir. Başka, kaza yapmamızı engelleyen hüküm yok.
Siz, burada, normal çalışma koşullarını anormal hale getirirseniz, insanların,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkımızı temsil eden milletvekillerinin
sağlıklı çalışma ortamını zorlarsanız, yanlış yapmaya itersiniz bu Genel
Kurulu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Engellemeyin o
zaman.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Aynı şekilde, Yargıtayın
bir içtihadını okuyacağım size. Kabule göre, yemeğin çalışma yerinde yenmiş
olması, davacının anılan yasada öngörülen ara dinlenmesinden yararlandığını
göstermez, 12 saatten fazla çalışma yapılmaz; Yargıtay kararları var. Zabıta
personeliyle ilgili, itfaiyeyle ilgili... (AK Parti sıralarından gürültüler)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Burası Meclis,
belediye değil.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakınız,
bakınız, çeşitli yerlerden örnek veriyorum. Zabıta, polis, işçi, memur...
Anayasanın 18 inci maddesinde "hiç kimse zorla çalıştırılamaz, angarya
yasaktır" deniliyor.
Şimdi, bakınız, Anayasa Mahkemesi, yasanın
bir maddesini bozduğu an, yaptığımız çalışmalar da angarya olur. Neden; çünkü,
aynı şeyi bir daha yapacağız; boşuna çalıştırmış olacaksınız. Arkadaşlar, 3
Kasımdan bu tarafa, angarya çalıştığımızı gösteren örneklerle doludur Meclis
tutanakları. Anayasa Mahkemesinin bozduğu bütün yasalardaki çalışmalarımız
angarya oldu, angarya! Şimdi, bir daha angarya olmasın...
Arkadaşlar, Danışma Kurulu toplantısında,
Sayın Millet Meclisi Başkanımıza sordum; o da bürokratlara sordu "bu
Meclis yapıldığında, 1960'larda kömürle ısıtılıyordu" dediler teknik bilgi
veren bürokratlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bitireceğim
Sayın Başkan.
Kliması 1960'tan bu tarafa el
değiştirmemiş; bu salonun havalandırma sistemi gayri sıhhî; siz, ısrar
ediyorsunuz...
Şimdi, vaktim azaldı, atlıyorum; şunu
söyleyeyim: Arkadaşlar, şekle uygunluk, kanunî meşruiyet, her zaman hukukî
meşruiyeti, sosyal meşruiyeti, siyasal meşruiyeti getirmez. Siz, her şeye
rağmen, yaptığımız bütün itirazlara rağmen, ille ne olursa olsun, salı,
çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, Pazar, 60 saat üst üste, o telaşla, o
inatla bu Yüce Parlamentoyu çalışmaya zorlarsanız, bu çıkaracağınız yasanın
siyasal, hukuksal meşruiyetine gölge düşürürsünüz, etik meşruiyetine gölge
düşürürsünüz. Bizi de bu gölge düşürmeye ortak etme mecburiyetinde bırakmayın;
uyarıyorum sizi.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Fatsa, konuşacak mısınız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lehinde mi, aleyhinde mi Sayın
Fatsa?
EYÜP FATSA (Ordu) - Aleyhinde Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Aleyhinde konuşmak üzere, Sayın
Fatsa, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre
talep etmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta ve bu
hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde Kamu Reformu Yasası Tasarısı
var. Dolayısıyla, Meclis gündemini ve çalışma saatlerini tespit edebilmek için,
bu, aynı tasarı üzerinde üçüncü kere verilmiş Danışma Kurulu önerisidir.
Geçtiğimiz hafta Meclis çalışma saatlerini tespit ederken, iktidar grubu
olarak, bizim, salı, çarşamba günleri saat 24.00'e kadar, perşembe günü de saat
14.00'ten bitimine kadar diye bir talebimiz olmuştu; ancak, Danışma Kurulundan
önce, Anamuhalefet Partisinden gelen öneri üzerine, perşembe günkü bitimine
kadar olan süreyi Danışma Kurulu önerisinden çıkararak, saat 24.00'le
sınırlandırdık ve geçtiğimiz hafta, bu tasarı üzerindeki çalışmaları, bu
süreyle, bu zamanla kayıtlı kalarak görüştük.
Bu hafta başında, yine bizim talebimiz
üzerine, Meclis çalışma saatlerinin ve gündeminin tespit edilmesi
doğrultusunda, Danışma Kurulunda, bir önerimiz oldu. Bu öneri de, Genel
Kurulda, Kamu Reformu Yasası Tasarısının görüşmelerinin, 24 Şubat 2004 Salı
günü 15.00-24.00 saatleri arasında, çarşamba günü 14.00-24.00 saatleri
arasında, perşembe günü de saat 14.00'te başlayıp bitimine kadar devam
edilmesiyle alakalı bir öneriydi. Kurulda bir mutabakat sağlanamadığı için bunu
Genel Kurula getirmiştik ve Genel Kurulun kararıyla bu saatler tespit
edilmişti.
Ancak, bugün, Anamuhalefet Partimizin,
Danışma Kurulunda, bir talebi oldu. Bu talepte "sabahlara kadar çalışmak,
çalışma verimliliği açısından da çok sağlıklı olmuyor; dolayısıyla, bu
saatleri, bitimine kadar değil de 14.00-24.00'le sınırlandıralım" denildi.
Biraz önce, Sayın Anadol da, bu teklifi üzerinde, burada, düşüncelerini ve
görüşlerini ifade etti. Biz de, gelen bu teklif üzerine, 26 Şubat 2004 Perşembe
günü (bugün) bitimine kadar olan süreyle ilgili muhalefetin getirmiş olduğu
öneriyi makul kabul ettik ve üzerinde bir anlaşma, bir mutabakat oldu; yani,
saat 24.00'ten sonra, bitimine kadar bir çalışma olmayacak. Dolayısıyla, muhalefetin
getirmiş olduğu bu öneriye, biz, olumlu katkıda bulunacağız.
Ancak, bizim de bir karşı önerimiz oldu,
bir teklifimiz oldu. Biraz sonra, o teklif de burada okunarak oylarınıza
sunulacaktır. Cuma, cumartesi, pazar ve pazartesi günleri de, Meclisin, ara
vermeden, 14.00-24.00 saatleri arasında çalışmalarına devam etmesi yönünde bir
teklifimiz var. Biraz sonra, bu teklif de okunacak, oylarınıza sunulacaktır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Anadol'u
dinledik. Tabiî, kendilerine göre, haklı gerekçeler ortaya koydular; ama, biz,
biliyoruz ki -baştan beri tavırlarını açık olarak ortaya koydukları için, bu
bir tahmin ve vehim de değil- Kamu Reformu Yasası Tasarısının Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülmesine şiddetle karşılar. Zaten, bunu istemediler. Bu
tasarı Genel Kurula gelmeden önce de bu düşüncelerini açıkça ifade ettiler.
Ayrıca, Genel Kurulda bu tasarı görüşülürken, İçtüzüğün kendilerine vermiş
olduğu bütün hakları ve yetkileri kullanarak, engelleme noktasında da
-özellikle, bu çalışma saatleriyle ilgili olarak- ellerinden geleni yaptılar.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kurulduğundan bugüne kadar, çoğu zaman, ihtiyaç duyulduğunda, normal
çalışma saatlerinin dışına çıkarak, çalışma kararları almıştır. Burada, uzun
yıllar Parlamentoda görev yapan arkadaşlarımız var veya Parlamento
çalışmalarını izleyen arkadaşlarımız da hatırlayacaktır. Burada, bazen, bir
gün, iki gün, üç gün, hatta haftayı bulan inkıtasız çalışmalar yapılmıştır.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde fazla çalışma saatinin konulması, AK Partiye ait, yani, AK Partinin
ortaya koyduğu, icat ettiği bir anlayış değildir; bundan önce de var olan ve
ihtiyaç duyulduğunda da başvurulan bir yöntemdir.
Değerli arkadaşlar, yine, çalışma
saatleriyle ilgili değişik ifadeler ve özellikle bu süreyle ilgili, verimli
çalışma süresiyle ilgili birtakım kararlar okudu burada Sayın Anadol;
"Eksüreyle beraber, ilave süreyle beraber bu çalışma saati günlük 9 saati
geçmemelidir" dedi. Zaten 14.00-24.00 saatlerine baktığımız zaman, bu, 10
saatlik bir süredir; ancak, bunun içerisinden ihtiyaç ve yemek için verilen 1
saatlik arayı da çıkardığımızda, zaten bu süre de 9 saati geçmiyor. Dolayısıyla,
bu süre, Sayın Anadol'un ortaya koymuş olduğu gerekçeye uygun bir süredir.
YILMAZ KAYA (İzmir)- 14.00'ten önce
kahvede mi oturuyorsunuz Sayın Fatsa?!
ALİ DİNÇER (Bursa)- Hem angarya...
EYÜP FATSA (Devamla)- Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının angarya olduğunu ifade edebilmek
için biraz düşünmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, şunu söylemek
istiyorum: Yine, bu yoğun çalışmaya arkadaşlarımız şu gerekçelerle itiraz
ediyorlar; diyorlar ki : "Olabilir. Biz burada yoğun bir çalışma
yapıyoruz; ama, Sayın Cumhurbaşkanından bu geri dönebilir." Gerekçelerinden
birisi bu. Yine, bir diğer gerekçe olarak da "Anayasa Mahkemesinden de
dönebilir; dolayısıyla, bizim bu yapmış olduğumuz çalışmalar angarya çalışma
sınıfına düşer" gibi iddiaları var.
Değerli arkadaşlar, bu Meclisin normal
çalışma saatlerinde görüşüp kanunlaştırdığı birçok kanun Sayın
Cumhurbaşkanından dönmüştür; bizim dönemimizde de dönmüştür, bizden önce geçen
58 hükümet döneminde de, cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar geçen 58
hükümet döneminde de, zaman zaman, buradan çıkan kanunlar, Cumhurbaşkanı
tarafından bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmiştir; aynı gerekçeyle Anayasa Mahkemesinden de dönmüş, tekrar iade
edilen, kabul edilmeyen, Anayasa Mahkemesinde Anayasaya aykırı bulunan kanunlar
da olmuştur. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı nasılsa bu yasayı geri çevirecek,
Anayasa Mahkemesi nasıl olsa bu yasayı geri çevirecek gibi bir düşünceyle
hareket edersek, o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir yasayı
görüşmemize gerek kalmaz. Böyle bir mantığı kabul etmek de mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, onun için, bu
tasarıyla ilgili, bu tasarının ruhuyla ilgili, özüyle ilgili çok farklı
düşünceler ifade edildi. Ben, bunları tekrar etmek istemiyorum. Tabiî,
muhalefettir; kendi görüşlerini, düşüncelerini ifade edecektir; saygı duyarız.
Ancak, bu tasarıya karşı çıkış gerekçelerinin hiçbirisi, bu tasarının önemini,
bu tasarının Türkiye için elzemliğini, gerekliliğini ortadan kaldırmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan,
sözlerimi toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) - Zaten, kendileri de
ifade ediyorlar; Türkiye'nin bir kamu reformu yasası tasarısına, Türkiye'nin
böyle bir tasarıya ihtiyacı olduğunu; ancak, bu ihtiyaç duyulan tasarının
iktidarın getirdiği tasarı değil de muhalefetin teklif ettiği tasarı olduğunu
söylüyorlar; yoksa, bu tasarı, böyle bir kamu reformu yasası tasarısı çıkmasın
demiyorlar, böyle bir şeye Türkiye'nin ihtiyacının olmadığını da söylemiyorlar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Böyle bir yasa
yüzde 35'le çıkmaz.
EYÜP FATSA (Devamla) - Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, her türlü eleştirinize, her türlü tenkidinize ve İçtüzükten
kaynaklanan her türlü engelleme hakkınıza saygı duyuyoruz.
Ancak, tabiî, şunu da bilmek gerekir:
Türkiye, 28 Mart 2004 tarihi itibariyle bir yerel seçimler sathı mailine
girmiştir; hem iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın hem
muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın, bir an önce, seçim
bölgelerine gitme noktasında acele ettiklerini biliyoruz. Dolayısıyla,
muhalefet diyor ki, "bir an önce bunu Genel Kurul gündeminden çekin, seçim
mahallerine dönelim." Biz de diyoruz ki: Evet, seçim mahallerine dönelim;
ama, biz de, bu yasayı çıkarmak üzere kamuoyuna söz verdik; bu yasayı
çıkaralım, sonra, hep beraber seçim bölgelerimize dönelim.
Bu duygu ve düşüncelerle, muhalefetin
getirmiş olduğu, perşembe günü...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Kamuoyuna başka
sözleriniz de var; dokunulmazlıkları kaldıracağınız sözünü de verdiniz
televizyonda!..
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz verdik efendim,
biz verdik ve sözümüzde duruyoruz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - IMF'ye söz
verdiniz!
EYÜP FATSA (Devamla) - Hayır, biz, IMF'ye
filan söz vermedik; bu aziz millete söz verdik ve millete verdiğimiz sözün de
arkasındayız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Başka sözleriniz
de var! Millete verilmiş söz var, söz!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
eğer, IMF tartışmalarına girersek, bunun arkasından Sayın Derviş ve 57 nci
hükümet çıkar.
Dolayısıyla, biz, AK Parti Grubu olarak,
muhalefetin getirmiş olduğu 26 Şubat 2004 Perşembe günü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) - ...14.00-24.00
saatleri arasındaki çalışma taleplerine olumlu oy vereceğiz. Ancak, ben, Genel
Kurulda biraz sonra bizim de grup önerimiz okunacaktır, oradaki talebimize
Genel Kurulun olumlu cevap vereceği düşüncesiyle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Önerinin lehinde
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
Sayın Koç, bir saniye... Yalnız, iki kişi,
önerinin lehinde konuştu.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Fatsa,
aleyhinde konuştu. (AK Parti sıralarından "lehinde konuştu" sesleri)
BAŞKAN - Ama, lehinde konuştu, bizden,
lehinde konuşmak için söz istedi.
HALUK KOÇ (Samsun) - O, lehinde
konuştuysa, ben aleyhinde konuşacağım.(AK Parti sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından "aleyhinde konuştu" sesleri)
BAŞKAN - Kendi önerinizin aleyhinde mi
konuşacaksınız?!
AHMET IŞIK (Konya) - Hocama saygı
duyuyoruz, sözüne sadık kalacağına inanıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç, bundan sonra, yine,
bir öneri var; ama...
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, Sayın Fatsa,
lehinde konuştuysa, ben aleyhinde konuşacağım.
AHMET IŞIK (Konya) - Hocam ilkeli bir
insandır, sözüne inanıyoruz.
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde
konuşacaksanız, önce, bunu oradan bir deklare edin.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Mikrofonu açtıysanız
söyleyebilirim.
BAŞKAN - Sayın Koç, önerinin lehinde mi
aleyhinde mi konuşacaksınız?
HALUK KOÇ (Samsun) - Şimdi, Sayın Fatsa,
bu verdiğimiz öneriye Grubunun olumlu oy vereceğini açıklarsa, ben de aleyhinde
konuşacağım. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde oy
kullanacağını, cumartesi, pazar, pazartesi mesai olmadan, salı günü de... İşte,
önergede farklılık var.
Sayın Başkan, önce, Sayın İçişleri Bakanı
salondayken, ben bir konuyu, kendi dikkatlerine sunmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan,
sözlerime başladım. Müsaade ederseniz...
Sayın İçişleri Bakanı salondayken, salonu
terk etmeden, bir konuda kendisini bilgilendirmek istiyorum.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, önce,
lehinde mi aleyhinde mi konuşacak; onu söylesin.
BAŞKAN - Sayın Koç, bir saniye... Önce,
lehinde mi aleyhinde mi konuşacağınızı kesinleştirelim, ondan sonra...
Önerinin lehinde mi konuşacaksınız,
aleyhinde mi; ona göre...
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, beş
kere söyledim, aleyhinde konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun o zaman.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Eyüp Bey, aleyhinde
söz aldı. Teyit etti burada.
HALUK KOÇ (Devamla) - Tutanaklara bakılsın
Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutanaklara
bakın efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Tutanaklara
bakılsın, Sayın Eyüp Fatsa aleyhinde konuştu.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç, tamam,
aleyhinde konuşacaksanız buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Eyüp Fatsa aleyhinde
konuştu Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, lehinde söz istedi Sayın
Koç. Lütfen, ama...
HALUK KOÇ (Devamla) - Tutanaklara bakın.
BAŞKAN - Tutanaklarda lehinde tabiî.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır,
tutanaklara bakın.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yazıyor mu o
şekilde?
BAŞKAN - Biz lehinde verdik tabiî.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Tutanaklarda
aleyhinde Sayın Başkan. Aleyhinde konuştu.
BAŞKAN - Şimdi Sayın Koç, Sayın Fatsa...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Aleyhinde söz aldı
efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Fark etmez
efendim, hoca ne derse yeridir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, ara verilsin, tutanaklara bakılsın.
BAŞKAN - Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.31
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.46
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
58 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalara kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
V. -
ÖNERİLER (Devam)
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)
1. - Genel
Kurulun çalışma saatlerine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisi üzerindeki görüşmelere devam
ediyoruz.
Önerinin lehinde, Samsun Milletvekili
Sayın Haluk Koç söz istemiştir.
Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başkanın, tutanaklardan, Sayın Eyüp Fatsa'nın Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almasını tespit etmesi dolayısıyla
teşekkür ediyorum. Dolayısıyla, bir takıyye içinde olmadan, grup önerimizin
lehinde söz alma hakkını kullanmak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlgili bölüme geçmeden önce, Sayın
İçişleri Bakanı buradayken bir konuyu bilgilerinize sunmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Cumhuriyet Halk Partisinin karşı görüşüne ve konuyla ilgili
duyarlılıklarını sözcüleri aracılığıyla ifade etmesine karşın, görüşülmeye
devam ediliyor.
Şimdi, bu süreç içerisinde, bu yasa
tasarısının getirdiği bazı uygulamalara, çeşitli toplum kesimlerinden
demokratik tepkiler gelmesi son derece olağan bir olaydır. Türkiye'nin değişik
bölgelerinde, çeşitli sivil toplum örgütleri, çeşitli şekillerde, kendilerinin
demokratik haklarını kullanma özgürlüğünü yaşamak istiyorlar. Biraz önce gelen
iki telefon bilgisi dahilinde konuşuyorum -Genel Kurulun ara vermesi sırasında
Sayın Bakanla da bu konuyu konuştuk- bunlardan bir tanesi Balıkesir'de, bir
tanesi Samsun'da. Balıkesir'de, bu yasa tasarısının aleyhinde görüşlerini bir
basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmak isteyen Kamu Emekçileri Sendikası
Konfederasyonuna bağlı 11 sendikacı, polis tarafından, zor kullanılarak,
gözaltına alınmıştır. Aynı şekilde, tam birleşime ara verildiğinde -İktidar
Partisi Grubundan Samsun Milletvekili iki arkadaşım da yanımdaydı-Samsun'da da
"Gazi" dediğimiz beldemizde, yine, bir açıklama sırasında, zor
kullanma olayları yaşandığı, olayda sıkıntılar yaşandığı, bölge milletvekili
olarak bana ifade edildi.
Değerli milletvekilleri, bakın, Avrupa
Birliği yolunda adımlar atmaya çalışıyoruz. Hep beraber, hepimiz, kendimize
düşen görevler cephesinde, bu sorunu taşımaya çalışıyoruz. Daha dün, 60
kordiplomat eşine, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki tutumunu ve neler
yaptığını, Türk kadınının Türkiye Cumhuriyeti döneminde neler kazandığını ve
Türk kadınının siyasetteki görevini, parlamento çalışmalarına katılmalarını,
Türkiye'de kadın haklarının gelişimini ifade ettik. Yine, Sayın Onur Öymen,
çeşitli günlük gazetelerde, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda yaptığı
çalışmaları ifade ediyor.
Şimdi, bakın, uyum yasaları çıkardık.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını da
kapsayan, temel özgürlüklerle ilgili kararlar kabul ettik. Ayrıca, 1993 Avrupa
Kopenhag Kriterlerinin "Demokratik hak ve özgürlükler" bölümünün
Türkiye'de uygulanmasına, içinizden biri karşı çıkabilir mi; mümkün değil.
Peki, siyasî irade, bunların bu şekilde olmaması yönünde; ama, çevredeki
uygulamada, oradaki görevlilerin, bunu henüz algılayamayıp, uygulamada birtakım
sıkıntılara yol açacak davranışlar sergiledikleri düşünülebilir; ama, burada da
siyasî iradeye görev düşüyor.
Ben, Sayın Bakan burada otururken, bir
kere daha hatırlatmak istiyorum: Balıkesir'de, şu anda, savcılıkta, zor
kullanılarak, dövülerek ifade veren 11 KESK üyesinin bu haklarını
kullanmalarına engel olmamalarını talep ediyorum; bunu, sizler adına da
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Samsun'da, basın açıklaması yapan kamu
emekçilerinin önüne polis engeli çıkarılmasını kınıyorum ve Sayın Bakanın bu
konuda gerekli yerlere talimat vereceğine de inanmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Cumhuriyet
Halk Partisinin grup önerisi konusunda, Sayın Anadol çeşitli açıklamalarda
bulundu, çeşitli mevzuatlardan örnekler verdi. Ben, bir hekim olarak olaya
yaklaşacağım ve bu şekildeki bir sorumluluğun, tıbbî boyutta bu kadar
yoğunluktaki bir mesaiyle sağlıklı götürülemeyeceğinin gerekçelerini sizlerle
paylaşmaya çalışacağım.
Her şeyden önce, insan belleği, tıpkı
insanın yürüyüş yaparken, koşarken kas gücünü kullanması gibi bir güce dayanır,
bir sınırı vardır. Evet, şunu söyleyeceğinize ben hiç inanmıyorum: “Görüşülen
yasa tasarısının ilgili maddesi bizim için çok önemli değil; bunun içeriği ne
getiriyor ne götürüyor, bizim için çok önemli değil; bu yasanın çıkması
gerektiği bize ifade edildi; biz, o konuda siyasî irademizi burada el
kaldırarak sergileyebiliriz." Böyle düşüneceğinize inanmıyorum, mümkün de
değil; çünkü, o yasa tasarısının o maddesinin neler getirip neler
götürebileceğini, olumlu-olumsuz yanlarını irdelemeniz gerekiyor,
değerlendirmeniz gerekiyor, bilgi sahibi olmamız gerekiyor hepimizin. Belki,
sizin görmediğiniz birtakım eksik noktaları, Cumhuriyet Halk Partisi,
sözcülerinin burada yaptığı konuşmalarla tamamlama fırsatı veriyor size. Yani,
bunları, bu bellek kısmını hiç düşünmeden, belleğe harcayacağımız mesai
zamanını düşünmeden, sadece süre içerisinde bir direnç yarışına dönüştürerek,
kim tükenirse o çekilsin, biz yolumuza devam ederiz mantığıyla götürmek yanlış.
Bu, saygın bir parlamenter çalışma düzeni değil değerli arkadaşlarım. Bunu,
gerçekten, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakın, 14.00-24.00 arası... Sayın
Fatsa'nın yanıldığı bir husus var; ben, hiçbir milletvekilimizin, saat 14.00'te
mesaiye başladığını düşünmüyorum. Sabahın çok erken saatlerinden itibaren,
seçmenlerinizle ilgili olarak veya önünüze gelecek kanun tasarılarıyla ilgili
olarak veya komisyonlardaki görevleriniz dolayısıyla komisyon gündemindeki
tasarılarla ilgili olarak mesai harcıyorsunuz, bir bellek enerjisini
kullanıyorsunuz. Bu şekilde biteviye bir çalışma temposu, sağlıklı yasa çıkarma
bellek süzgecini aşındırır; mümkün değildir. Onun için, bir milletvekilinin
sadece Parlamentoda yasama göreviyle yükümlü olduğunu düşünmek de yanlış.
Bakın, hafta sonlarında, değişik milletvekillerimizin -sizlerin arasında da
var- değişik yerlerde konuşma programları var, değişik yerlerde çalışma
randevuları var. En basiti, yaklaşan yerel seçimler dolayısıyla, seçim
bölgelerinizdeki adaylarınıza çalışma sözünüz var, destek göreviniz var; hepimizin
var. Şimdi, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi, salı... Değerli arkadaşlarım,
lütfen, Parlamentonun bu çalışma sistemini tahrip etmeden bunu yapalım; diğer
görevlerimize zaman kalsın. Ben, sizden, özellikle istirham ediyorum. Bakın,
bugün (Perşembe) 24.00'e kadar çalışma kararı alalım, grup önerimizin lehinde
oy kullanın -gelin, konsensüsü burada başlatalım- cumartesi, pazar, pazartesi,
yine, milletvekili olarak, Parlamento dışındaki normal görevlerimizi yapalım; salı
günü, tekrar, bir grup önerisi gelirse, denetim kalkabilir, kalkmayabilir,
normal takvimine devam edelim; bugün, zaten, tasarının yarısına geliniyor.
Ben, bu konuda, sizlerin de, bir kere,
muhalefet partisi bu görüşü getirdi, mutlaka karşısında olmalıyız düşüncesinden
sıyrılacağınıza inanıyorum. Belki, kalan 1,5 dakikam boyunca, Sayın Grup
Başkanvekili arkadaşımın, Partisinin daha yetkili kurullarıyla bir temas etme
fırsatı olur. Şu çalışma takvimini, bu düzene göre planlayalım; sizlerin de
gönülden katıldığı bu öneriyi, Partinizin önerisi olarak da birleştirelim;
hafta sonunu, diğer çalışmalarımıza uyarlayalım ve ondan sonraki hafta
içerisinde de mesaimize devam edelim düşüncesindeyim.
Sayın Bakanın, ilk yaptığım açıklamalara,
mutlaka, bir görüş belirteceğini... Balıkesir ve Samsun'daki olaylarla ilgili
olarak, demin, bir telefon konuşması yaptı. Sayın emniyet müdürleri "bize
intikal eden bir şey yok" diyor; ama, sokak öyle demiyor Sayın Bakan,
sokaktan gelen sesler öyle demiyor.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Samsun'da 35
kişi tutuklandı...
HALUK KOÇ (Devamla) - Lütfen, sayın
emniyet müdürünün dışında da birtakım
noktalardan, hiç olmazsa onun bilgi almasını bekleyerek, sağlayarak, talep
ederek sorularıma cevap verin.
Hepinizden, demin söylediğim noktada,
sağlıklı bir milletvekili olarak görev yapabilmek için, Sayın Fatsa'nın da
katılacağı, grup önerisinin lehinde oy kullanmanızı rica ediyorum; bu, hepimiz
için bir gereklilik.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Müsaade eder misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakan, İçtüzük
gereği size söz veremiyorum; ancak, yerinizden, kısa bir açıklamada
bulunabilirsiniz.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sayın konuşmacı biraz önce
kendi önerileri lehine konuşurken iki olayı da gündeme getirdiler.
HALUK KOÇ (Samsun) - Samsun'da 35 kişi,
darpla, gözaltına alınmış!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Değerli arkadaşlarım, elbette ki, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum
örgütleri, çeşitli konulardaki tepkilerini yasalara uygun olarak yerine
getirebilirler; elbette ki, demokratik haklarını yasalar çerçevesinde
kullanabilirler. Bize müracaat eden herkese söylediğimiz de budur; buyurun,
tepkinizi, söyleyeceklerinizi, yasalara uygun olarak yapın; ama, ben demokratik
hakkımı kullanıyorum, ben gerekli tepkimi koyacağım, ama, ben bunu yaparken de
kanuna uymayacağım, kanunsuz yürüyüş yapacağım, toplantı yapacağım demeye de
kimsenin hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika efendim... Bakın, siz
konuştunuz, dinledim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, açıklamanız kısa
olursa...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü yapıldığında, bu kanunsuzluğu önlemek
polisin görevidir, vazifesidir; yapmazsa, biz, görevini yapmadın deriz. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Ama, bunu yaparken...
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Bakan, cuma
yürüyüşü yapanlara niye uygulamıyorsunuz?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Evet... Lütfen dinle..
Bunu yaparken, tabiî ki aynı şekilde,
kibar, nazik, kırmadan davranması gerektiğini söylüyoruz. Bakın, her iki olayı
da incelettim; doğrudur, bugün bir vizite eylemi yapmışlardır, eylemden sonra
büyük gruplar halinde yürümeye kalkmışlar; sadece masum bir basın toplantısı
değil.
Yürüyüş yapmadan iki gün önce Balıkesir
İlimizde kendilerine ikaz edilmiş; "Yürüyüş yapacaksanız, toplantı
yapacaksanız bize iki satırlık bir dilekçe verin, buyurun yapın." Ben bunu
bizzat sayın genel başkanlarına da söyledim bir ay kadar önce bir eylemleri
sırasında; yapacağınız toplantılar kanunî olsun, buyurun; Ankara'nın,
İstanbul'un yasalara göre miting yapacağınız her meydanında, gelin her gün
konuşun, size mâni olmayız; ama, yasaların yasakladığı yerde yürüyüş ve toplantı
yapamazsınız. Mesela, yasalar der ki, Meclise yakın, 1 kilometre mesafede
toplantı yapılamaz, bunu yapamaz kimse. Polisin görevi de bunu önlemek; ama,
bütün bu sivil toplum örgütlerinin, basın toplantılarını kendi binalarının
içinde yapmalarına rağmen, dışarıda yapmalarına da müsamaha ediyoruz. Bakın,
Balıkesir'de de Samsun'da da basın toplantısını yapmışlar; ama, Samsun'da,
basın toplantısından sonra, kalabalık bir grup halinde, caddede, toplantı
yürüyüş güzergâhı olmayan ve izin alınmamış bir caddede yürümeye başlamışlar.
Polis, trafik tıkanmadan yürümelerini temin etmiş; ama, bir noktaya gelmişler,
caddeyi trafiğe kapatmışlar. O zaman, polis, caddenin açılması için müdahale
etmiş ve savcının talimatıyla, hem Samsun'da hem Balıkesir'de gözaltına
alınanlar...
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlar mısınız...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Toparlıyorum efendim.
Cumhuriyet savcısının "mevcutlu
olarak getirin" talimatı üzerine, o direnenler, kanunsuz yürüyüşte,
toplantıda direnen, birinde 11 kişi, birinde sayısını bilemiyorum, siz
söylediniz...
HALUK KOÇ (Samsun) - 35 kişi...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- ... şu anda cumhuriyet savcılığına götürülmüşlerdir, olay budur.
Elbette ki, nazik bir şekilde
davranılacak; ama, herkes, bu hakkını kullanırken yasalara uygun kullanmalıdır.
Arz ediyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok nazik oldu Sayın
Bakan! Darp var, darp!
BAŞKAN - Öneriyi yeniden okutup oylarınıza
sunacağım.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Coplamak
hakları mı?! Kemiklerini kırmışlar! (AK Parti sıralarından "otur
yerine" sesleri)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Yok öyle bir şey.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sizin
işiniz gücünüz parmak kaldırmak; indir, kaldır; başka bir şey yok! (AK Parti
sıralarından "otur yerine" sesleri)
Fikrinizi söyleyemiyorsunuz, talimata göre hareket ediyorsunuz!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yerinize
oturur musunuz.
Öneriyi okutuyorum:
Öneri:
Genel Kurulun 26.2.2004 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde çalışma süresinin saat 24.00'e kadar olması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
2. - Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 26.2.2004 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Eyüp Fatsa
Ordu
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 27 Şubat 2004 Cuma, 28 Şubat
2004 Cumartesi, 29 Şubat 2004 Pazar ve 1 Mart 2004 Pazartesi günleri saat
14.00-24.00 saatleri arasında çalışması ile bu birleşimlerde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri hakkında söz talebi?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Önerinin
aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bu toplantı başlamadan önce, değerli
arkadaşım Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanvekili Eyüp Fatsa ile birlikte
Danışma Kuruluna katıldık. Orada, Meclis Başkanımız Sayın Arınç'a, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili olarak, Sayın Başkanım, sizi, Yüce Meclisin
Başkanı olarak, hepimizin Başkanı olarak, bu konuya el koymaya davet ediyorum;
hakemliğinizi baştan kabul ediyorum, vereceğiniz kararın şu anlaşmazlığı
giderici yolda olacağına inanıyorum ve sizden istirham ediyorum, bu duruma el
koyun, hakemliğinizi yerine getirin dedim.
Hemen bir adım daha attım, böyle
"bitimine kadar" gibi hukuksal olarak tartışmalı bir kavram yerine,
bugün saat 24.00'te çalışma bitsin, cuma günü, Yüce Meclis bir çalışma yapsın,
yine saat 24.00'e kadar çalışsın; ama,
milletvekillerini, cumartesi, pazar, pazartesi boş bırakalım, istedikleri gibi
çalışmalarını yapsınlar, seçim bölgelerine giden gitsin, milletvekili biraz
rahat nefes alsın; salı günü de Meclis, normal mesai saati içerisinde
toplansın, çalışmalarına başlasın dedim.
Değerli arkadaşlarım, size bilgi veriyorum.
Sayın Meclis Başkanımız, Anamuhalefet
Partisi Grup Başkanvekilinin sözlerinden cesaret alarak, Sayın Eyüp Fatsa'nın
da orada olmasından yararlanarak "ben bir öneri sunuyorum: O zaman, cumaya
ilaveten -Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, cuma günü saat 24.00'e kadar çalışmayı
kabul etti- cumartesi günü de Meclis
saat 24.00'e kadar çalışsın, pazar ve pazartesi milletvekilleri serbest
kalsın, salı günü çalışmaya başlasın" önerisinde bulundu.
Arkadaşlar, Sayın Bülent Arınç'ın bu
önerisi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili tarafından uygun
bulunmadı; reddedildi. Şimdi, bu öneriyle karşı karşıya kaldık; yani, bugün
saat 24.00'e kadar çalışacağız, yarın saat 24.00'e kadar çalışacağız, öbür gün
saat 24.00'e kadar çalışacağız, daha öbür gün saat 24.00'e kadar çalışacağız.
(AK Parti sıralarından alkışlar [!])
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - O alkışlayanlar
buradan ayrılmayacak ama; kaytarma yok, oturacaklar burada.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Arkadaşlar,
demin, değerli arkadaşım, çok saydığım arkadaşım Sayın Fatsa, kendisine
yakıştıramadığım bir cümle kullandı burada: "Meclis çalışmalarına, CHP
Grup Başkanvekili angarya diyor" yakıştırması yaptı. (AK Parti
sıralarından "dedin" sesi)
Demedim. Çok üzüldüm bu ifadeden.
Arkadaşlar, şunu söyledim ve söylüyorum,
altını tekrar çiziyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun değerli sözcüleri,
daha önce, bu Mecliste, bu gündemde bulunan çeşitli yasaların tartışılmasında
yaptıkları gibi, her maddede belirttiler. Anayasaya nereden aykırı; bunları,
teker teker burada belirttiler. Anayasaya aykırı hükümleri, teker teker vukufla
belirttiler ve dediler ki, yapmayın, bu, Cumhurbaşkanından geri gelir veya
Anayasa Mahkemesi bunu iptal eder. Bu Meclisin maliyeti yüksektir. Birçok personel
var, teknik hizmetler var; yasa çıkarma maliyeti yüksek bir Meclistir; fakir
fukaranın, saçı bitmedik yetimin hakkı olan bütçeden karşılanıyor, masrafa
sokmayın; çünkü, tekrar çalışacağız; bir daha bozulacak, bir daha çalışacağız;
angarya haline getirmeyin. Bunu söyledik. Yüce Meclisin saygınlığına gölge
düşürmemek için, bunu yapmayın dedik. Ben, onları tekrarladım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Her maddede aynı
önergeyi niye veriyorsunuz o zaman?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Tekrar
ediyorum; bu telaş içinde, bu acele içinde, bu Yüce Meclisi, sağlıklı karar
verme niteliğinden uzak tutarak, anormal çalıştırarak, insan sağlığına aykırı
olarak anormal koşullarda çalıştırarak; cuma, cumartesi, pazar, pazartesi
çalıştırarak; sağlıklı karar vermeyi, düşünmeyi, oy kullanmayı âdeta
engelleyerek, bu zor çalışma koşullarında zorlarsanız, bunun anlamı ne? Bunun
anlamı ne?
Şimdi, Anayasa Mahkemesi bir yasayı iptal
eder, sonra da süre verir. Şu süre içinde Meclis yasa çıkarmak zorundadır. Öyle
bir durum var mı; yok. (AK Parti sıralarından "var" sesleri)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Nerede var?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Nerede var?
Nerede var?
Veya süresinde Yüce Meclisin onaylaması
gereken bir uluslararası anlaşma vardır, süreye bağlıdır; mecburdur Meclis, o
süre içerisinde o yasayı çıkarmaya, o sözleşmeyi, anlaşmayı onaylamaya; buna
bir diyeceğimiz yok.
Tekrar ediyorum, zabıtlara geçsin diye
tekrar ediyorum -istediğiniz kadar bana kızın- göreceksiniz, çıkacak olan bu
yasa, Anayasa Mahkemesinden -birkaç maddesi- geri dönecektir. Bakayım o zaman
ne diyeceksiniz?! O zaman ne diyeceksiniz?!
EKREM ERDEM (İstanbul) - Yine çıkar...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hah, işte bu
laf, bu söz var ya "yine çıkar" sözü var ya, bu, Meclisin çalışmasını
angaryaya dönüştürmenin ikrarıdır. "Dönerse dönsün, biz yine
çıkarırız" demek, bu anlayışı simgeliyor.
Onun için, Meclisin saygınlığına gölge
düşürmeyin arkadaşlar. Sağlıklı çalışalım, sağduyuyla karar verelim, sağduyuyla
oy kullanalım; Anayasa Mahkemesinden geri dönecek yasalar değil, hukukun
üstünlüğünü kendi içerisinde yansıtan yasalar çıkaralım. Bunu söylüyoruz; ama,
siz ısrar ediyorsunuz, yangından mal kaçırır gibi. Bu ısrarınızı anlamak mümkün
değil. Çıkardığınız yasanın zaten toplumsal meşruiyeti yok bu tartışmalarda...
Sadece şekle uygunluk, bir yerde, siyasal, hukuksal ve toplumsal meşruiyeti
sağlamaz. Biz, baştan beri, bir toplumsal uzlaşma, bir millî mutabakat
sağlansın, bu yasa öyle çıksın diye uğraşıyoruz. Çünkü, hepimizin, sadece iki
partinin değil, tüm halkın, en az elli altmış senelik geleceğiyle ilgili bir
yasadır bu... Bu ciddiyet içerisinde çalışalım diyoruz. Siz "hayır;
önümüze ne konulduysa, ne konuşulursa konuşulsun, biz elimizi kaldıracağız
indireceğiz, bunu çıkaracağız" diyorsunuz. Buna, hayırlı olsun demek de
mümkün değildir.
Ben, tekrar, Millet Meclisi Başkanımız
Sayın Bülent Arınç'ın gösterdiği sağduyuyu size hatırlatıyorum ve o doğrultuda
oy kullanmanızı istirham ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
EYÜP FATSA (Ordu) - Söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN -Sayın Fatsa, lehinde mi, aleyhinde
mi konuşacaksınız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Lehinde, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, kayıkçı kavgasına döndü bu iş; bir lehinde, bir aleyhinde!..
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşım, ben kürsüye çıkarken
"bir lehinde, bir aleyhinde; kayıkçı kavgasına döndü bu iş" dedi.
Zaten, bir mutabakat olsaydı, bir lehinde, bir aleyhinde konuşma olmazdı. Bunun
fıtratında olan, doğasında olan bir tartışma şekli, görüşme, müzakere şeklidir;
dolayısıyla, lehinde ve aleyhinde konuşmakta yadırganacak bir şey olduğu
kanaatinde değilim.
Değerli arkadaşlar, bu grup önerimize,
Genel Kurulun olumlu oy vereceği kanaatimi ifade etmek istiyorum. Bunları
tekrar tekrar konuşmak istemiyorum; ancak, saygı duyduğum Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Başkanvekili Sayın Anadol, şahsımı da ismen zikrederek
"Sayın Anadol bu çalışmalara angarya diyor" gibi, benden
kaynaklandığını ifade ettiği bir düşünce ortaya koydu. Ben, eğer konuşmam öyle
anlaşıldıysa, Sayın Anadol'dan özür diliyorum; ancak, ben şunu söylemiştim: "Nasılsa,
bu yasa Anayasa Mahkemesinden geri dönecek; dolayısıyla, bizim bu çalışmalar
angarya sınıfına geçecektir" diye ifade edilince, ben, bunun üzerine şunu
söyledim: Eğer, görüşülen tasarılar Sayın Cumhurbaşkanından geri döner endişesiyle
ve Anayasa Mahkemesinden geri döner endişesiyle hareket edersek, bu Meclisin,
hiçbir kanun tasarısını görüşmeye ihtiyacı olmaz. O zaman, nasılsa geri dönecek
düşüncesiyle, hiçbir şeyi burada görüşmemize gerek kalmaz. Bir şey daha söylemiştim;
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasının angarya olduğunu ifade
edecek hiçbir sayın milletvekilinin de olmadığına inanıyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Dönmeyen
yasalar ne peki?!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
çoğu zaman, ittifakla çıkmış yasaların da, Anayasa Mahkemesinden ve
Cumhurbaşkanından geriye döndüğünü hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, işin teamülü
sizin ifade ettiğiniz gibi değildir.
Grup önerimize Genel Kurulun olumlu oy
vereceği kanaatiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ben, sadece bir
düzeltme yapmak üzere söz aldım.
Saygılar sunuyorum, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
Sayın Koç, buyurun.
Sayın Koç, lehinde mi, aleyhinde mi
konuşacaksınız?
HALUK KOÇ (Samsun) - Aleyhinde...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Tam ortadan
konuşacak, ne lehinde ne aleyhinde!
HALUK KOÇ (Devamla) - Hangisinde konuşmamı
istiyorsunuz Zülfü Bey?!
Normal olarak İçtüzük uygulanıyor. Bir
grup önerisi var. Danışma Kurulunda uzlaşma sağlanamadığı için, grup önerisinin
lehinde ve aleyhinde 10'ar dakikayı geçmemek üzere iki kişi söz alır; İçtüzük
hükmüdür. İçtüzük hükmünü uyguluyor Sayın Başkan.
Sizin yerinize konuştum galiba; özür
dilerim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Sayın İçişleri Bakanı, yoğun mesaisi dolayısıyla Genel Kurulu terk etmek
zorunda kaldı. Bu iş yoğunluğunda bunu anlayışla karşılamak mümkün. Fakat,
Samsun'da gelişen olay şudur...
HASAN ANĞI (Konya) - Ne alakası var?!
HALUK KOÇ (Devamla) - Efendim, son derece
alakalı. Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili bir husus. Bilgi sahibi
olmanız gerekiyor. Bakın, aranızda sendikacı arkadaşlar var, aranızda sendikacı
milletvekili arkadaşlar var. Bunları, toplumda olanları bu kürsüde dile
getirmek bizim görevimiz, muhalefet olarak bunları getirmek bizim görevimiz;
onu da getireceğim; 10 dakikalık sürem içerisinde konuşacağım. O zaman, bakın,
10 dakikalık süre var; siz de çıkın, lehinde konuşun.
HASAN ANĞI (Konya) - Konuşacağım.
HALUK KOÇ (Devamla) - Tabiî, çıkın
konuşun... Çıkın, konuşun...
Yani, Türkiye'de bazı şeyler yaşanacak,
Türkiye'de bazı olaylar olacak; biz, Genel Kurulda bir dayatmayla karşı
karşıya, bu olayları görmeyeceğiz, hissetmeyeceğiz, toplumun sesi olmayacağız,
yaşananları buraya aktarmayacağız ve ondan sonra muhalefet görevi yapacağız! Böyle bir şey olur mu?!
BAŞKAN - Sayın Koç, öneriyle ilgili
konuşur musunuz.
HALUK KOÇ (Devamla)- Değerli arkadaşlarım,
Samsun'da yapılan iş, Adalet ve Kalkınma Partisi ilçe binasının önüne siyah
çelenk bırakma eylemi. Yani, şimdi, bu tasarı görüşülüyor; toplumda tepkiler
artıyor, bu tepkilerden, acaba, siz, iktidar olarak çekiniyor musunuz?! (AK
Parti sıralarından "ne alakası var" sesleri) O zaman, ne alakası
yoksa, bunlara sabırlı olacaksınız; demokratik bir toplumdayız.
Bakın, daha önce de söyledim; uyum
yasaları çıkardık. Bu uyum yasalarının uygulamasını yapamadıktan sonra,
istediğiniz kadar ülkeye, istediğiniz kadar heyetle gidelim, hiçbir şekilde
inandırıcı olamayız, hiçbir şekilde inandırıcı olamayız.
Ben, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak, artık, sabah, televizyonlarda, yabancı televizyon ekranlarında,
Fransız, İngiliz kanallarında dolaşırken "no comment" diye, yorumsuz,
Türkiye'de, saçından başından sürüklenen, tekmeyle, dipçikle polis otolarına
sıkıştırılan insanlar görmek istemiyorum, siz de istemiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Gelin, bunu birlikte yapalım; gelin, bunu birlikte
yapalım. Bu, Türkiye'nin manzarası için hoş bir olay değil. Bırakın tepkilerini
göstersinler. Siyah çelenk koymakla siz kararmazsınız; ama, bu şekilde inat
ederseniz, kararırsınız toplumun gözünde.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan gitti;
umarım, ona iletilir bu konuşma; umarım, bu tutanak iletilir. Bir bakanın
söylemesi gereken, kalıp içerisinde, burada, yasal kurallar dışına çıkılırsa,
polis müdahale eder. Polis ancak enterne eder. Polis onları etkisizleştirir.
Polis, 19 kişinin darp altında adlî tıbba gitmesine sebep olmaz uygar bir
ülkede. Yanlış mı söylüyorum?! Buna niye tepki gösteriyorsunuz?! Ortak bir
sorunu paylaşıyorum; niye tepki gösteriyorsunuz?!
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu yasa
tasarısı toplumda sıkıntılara yol açacak. Sayın Anadol vurguladı. Türkiye'nin
önümüzdeki elli altmış yılına mal olacak bir yasa. Belli duyarlılıklar var; bu
duyarlılıklar... Sayın Fatsa konuşmasında şöyle bir ifadede bulundu : "Bu
yasa tasarısını Türkiye istiyor." Türkiye istemiyor bunu Sayın Fatsa,
Türkiye istemiyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - İstiyor... İstiyor...
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakın, içinizde
millî duyarlılığı olan arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu yasa tasarısının
yasalaşmasını Dünya Bankası istiyor, IMF istiyor; hatta, Abu Dabi'de yapılan,
şu anda kullanılmayan kredi anlaşmasındaki maddeye konulan gerekçe istiyor. Bu
kadar açık. Türkiye'nin ulusal kaynaklarını, ulusal değerlerini, yabancı,
çokuluslu şirketlere zaman içerisinde aktarmayı düşünen, planlayan, amaçlayan,
tehlikeli tuzaklar var. Bu tuzakları söylüyoruz, duyarlılığa davet ediyoruz.
Hepimiz, bu ülkenin birliği, bütünlüğü, yücelmesi için görev yapıyoruz. Bu
görevimiz sırasında gördüğümüz bu tuzakları sizlerle paylaşmayacağız da kiminle
paylaşacağız?! Siz çoğunluktasınız, bu noktalardaki bu tuzaklara dikkat çekmek
zorundayız biz; yani, bu duyarlılığı hep beraber sergilemek zorundayız. Onun
için, çalışma takvimi... Lütfen, bakın, birçok arkadaşım, üzülerek söylüyorum,
karar yetersayısının aranılması istenildiğinde ya da 20 kişi bir yoklama
talebinde bulunduğunda, koşar adım, kulisten içeriye koşarak, hangi madde için
ne istendiği bilinmeden... Onları da suçlayamıyorum; bir yerel seçim
aşamasındayız; örgütleriyle sorunları olabilir, yoğun işleri olabilir, tam
irdeleyememiş olabilirler, bilgi sahibi olmamış olabilirler; ama, buradaki
konuşmaları değerlendirmeden... Bakın, bir 43 üncü madde gelecek; 43 üncü
maddeye, yine, aynı şekilde, bir orkestra gibi "evet" diyecek
olursanız, Türkiye'yi felakete götüreceksiniz. 43 üncü madde...
ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Ne demek
bir orkestra gibi?!
HALUK KOÇ (Devamla) - Ne demek olduğunu
söylüyorum. 43 üncü madde gelecek, göreceksiniz; bunun gibi birkaç madde daha
geçti. Dün, burada, insan kaynakları konusunda bir açıklama yaptım "insan
kaynakları" teriminin nereye götürmek istediğini söyledim. Verdiğimiz iki
önergenin de lehinde söz aldım. Bunları, lütfen, doğru olursa paylaşın; ama, el
kaldıramıyorsanızda, hiç olmazsa yüreğiniz de bunun yargılamasını yapın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile
İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 22 nci maddesinin görüşmeleri ve
soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.
Madde üzerinde 8 adet önerge vardır;
bunlardan 7 adedini önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinde geçen "ilçelerde teşkilatlanır"
ibaresinin "nüfusu 25 000'den fazla olan ilçelerde" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
(x) 349 S. Sayılı
Basmayazı 18.2.2004 tarihli 54 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin (d) fıkrasında geçen "Bakanlar Kurulu kararı
ile kurulur" ibaresinden sonra
"veya değiştirilir" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin (c) fıkrasında geçen "zorunlu kıldığı hallerde"
ibaresinden sonra "acil ihtiyaç olduğu takdirde" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinde geçen "b) Bakanlıklar ve bağlı kuruluşların
il ve ilçelerde, tek bir taşra teşkilatı kurmaları esastır" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"f) Bölge teşkilatlarının kuruluşu
bazı bakanlıklarda bakanın imzasıyla kurulabilir."
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Taşra teşkilatı ve kuruluşuna ilişkin esaslar" başlıklı
22 nci maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk Koç Haşim Oral Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Samsun Denizli
Malatya
R.Kerim Özkan Enis
Tütüncü Kemal Kılıçdaroğlu
Burdur Tekirdağ
İstanbul
BAŞKAN - Yedinci önerge,
aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Taşra teşkilatı ve kuruluşuna ilişkin
esaslar" başlıklı 22 nci maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Haşim Oral Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Samsun Denizli
Malatya
R.Kerim Özkan Enis
Tütüncü Kemal Kılıçdaroğlu
Burdur Tekirdağ
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun?
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
22 nci maddenin (a) bendinde "taşra
teşkilatı, görev ve hizmetlerinin niteliğine, sosyal ve ekonomik şartlara ve
nüfus durumuna göre farklı yapıda kurulabilir" düzenlemesine yer
verilmiştir. Bu düzenleme Anayasanın 126 ncı maddesinin birinci fıkrasına
aykırıdır. Anayasanın "Merkezî idare" başlıklı 126 ncı maddesinin
birinci fıkrasında "Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya
durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere;
iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır" hükmüne yer verilmiştir.
Anayasanın 126 ncı maddesinin son fıkrasında ise, kamu hizmetlerinin
görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezî
idare teşkilatı bulunabileceği bildirilmiştir.
22 nci maddenin (d) bendinde bölge
kuruluşları dışındaki taşra teşkilatının Bakanlar Kurulu kararıyla
kurulabileceği belirtilmiştir. Bu düzenleme Anayasanın 123 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aykırıdır. Çünkü bakanlıkların taşra teşkilatı yapısına
ilişkin esasların ve hangi bakanlıkların taşra teşkilatı kurabileceği hususunun
önce yasayla gösterilmesi gerekir. Bakanlar Kurulu ancak bu hususlar yasayla
gösterildikten sonra, bu yasalarda belirtilen ilkeler çerçevesinde herhangi bir
bakanlığın taşra teşkilatı kurmasına karar verme yetkisiyle donatılabilir.
Anayasanın "İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği" başlıklı 123
üncü maddesinde "idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir" hükmü yer almaktadır. 22 nci maddenin (d) bendinde yukarıda
değinilen hususlar gözetilmeden taşra teşkilatının kurulması yetkisinin
Bakanlar Kuruluna bırakılması Anayasanın yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkelerine aykırıdır. Anayasanın 7 nci maddesinde "Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez"
denilerek, yasama yetkisinin devredilmezliği vurgulanmıştır. Tasarının 22 nci
maddesinde ise, Anayasanın 126 ncı maddesinde belirtilen il ve ildeki kademeli
bölümler esasına dayalı örgütlenme ilkesine bağlanmadan, görev ve hizmetin
niteliğine, sosyal ve ekonomik şartlara ve durumuna göre farklı yapılarda
merkezî idare taşra örgütü kurulmasına izin verilerek Anayasanın 126 ncı
maddesiyle uyum halinde olmayan bir düzenleme yapılmıştır.
Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı
olan bir düzenlemenin, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti
ilkesiyle de bağdaşmayacağı ortadadır.
Çünkü hukuk devleti kavramı, vatandaşların
hukukî güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk
kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır. Anayasa Mahkemesi de hukuk
devletini "bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu
başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasaya aykırı durum
ve tutumlardan kaçan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren,
yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde, yasa koyucunun da uymak zorunda
olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasanın bulunduğu bilinci olan devlet"
şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımlar ortada dururken, yasama
erkinin Anayasaya aykırı bir düzenleme yapması hukukun üstünlüğünü zedeler ve
dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesinin yanı sıra, Anayasanın 11 inci
maddesinde ifade edilen Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de
çelişir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasaya
aykırı hükümler içeren 349 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesinin
yeniden düzenlemek üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok, yok...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Yok Sayın Başkan.
Bu bir rezalet.
BAŞKAN - Sayın Çetin, niye acele
ediyorsunuz, sayıyor arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Taşra teşkilatı ve kuruluşuna ilişkin esaslar" başlıklı
22 nci maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk
Koç (Samsun)ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının ve bu maddenin, bir kez daha,
Anayasaya aykırılığını söylemek için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından "aynı şeyleri söyleyeceksiniz"
sesleri)
Evet, aynı şeyleri söylemeye devam
edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, hem
merkezî hem de yerel yönetimleri, kamu hizmeti görme bakımından
yasaklamaktadır. Bu yasakçı zihniyet, önceki maddelerde ortaya konulmuştu.
Merkezî yönetim, buna ek olarak, bir de yerel yönetimler lehine olacak şekilde,
bir kez daha yasaklanmaktadır. Bu yasaklar, idarenin kuruluşuna getirilen
yasaklamalarla garanti altına alınmıştır. Yaratılmaya çalışılan idare, iş görme
yetkisi, kabiliyeti ve araçları bakımından kötürüm bir idaredir.
Taşrada örgütlenebilecek bakanlık sayısı
sadece 6'dır. Bunlardan, Millî Savunma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, görev
alanları gereğince, taşra genel yönetimi içerisinde farklı konumdadır.
Valilikler, askerî makamlara ve adlî makamlara emir veremez ve bunları
denetleyemez. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, zaten, tüm illerde örgütlü
değildir; 23 bölge müdürlüğü vardır; 81 ilde, il çalışma müdürlüğü yoktur;
ilçelerde de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının herhangi bir örgütü
yoktur. Geriye, Maliye, İçişleri, Millî Eğitim Bakanlıkları kalmıştır. Millî
Eğitim Bakanlığının, kamuoyunun zorlamasıyla bu kapsama alındığını herkes
bilmektedir. AKP milletvekilleri, Millî Eğitimin taşra kapsamından çıkarılması
ısrarından vazgeçmiş değildir. Gerçekte, devletin il ve ilçelerdeki varlığı, 3
bakanlıkla sınırlı kalmaktadır. Bu yapı, Anayasadaki "illerin idaresi
yetki genişliği esasına dayanır" hükmünü fiilen ortadan kaldırmaktadır. Bu
tasarıyla, illerin idaresi yerellik esasına dayandırılmıştır; Anayasa ihlal
edilmektedir. Bu tasarıya göre, topu topu 6 bakanlık taşrada örgütlenebilir. Bunlar
bile, eli kolu bağlı hale getirilmiştir. Sınırlı sayıda kalan taşra örgütünün,
eli kolu 22 nci maddeyle bağlanmıştır. Bu madde, 6 bakanlık için şunu
söylemektedir: İllerde örgütlen; ilçelerde örgütlenmen arzu edilmez. İlçelerde
örgütlenmen, hizmet niteliğine ve ihtiyaçlara göre, zorunluysa olabilir.
Değerli arkadaşlarım, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı devlete, merkezî yönetime ait olan önemli bir görev alanını
yerel yönetimlere devrederek, ilin genel idaresini gerçekleştirme olanağını
fiilen yerel yönetime devretmektedir. Anayasal tarihimizde bilinen şey, böyle
bir işbölümü, tefriki vezaif, yani görevler ayrılığı ilkesinin benimsenmesi
anlamına gelir. Bu, yüzotuz yıllık büyük bir tartışmadır. Bu tartışmanın bir
yanında, illerin idaresinde mülkî sistemin genel yetkili olmasını savunan
İttihat ve Terakki ile 1919'dan sonra cumhuriyetçi tercihi vardır; öbür yanında
ise, illerin genel idaresinde özel idarenin, yani yerel güçlerin, TESEV'in,
YASED'in, TOBB'un, TÜSİAD'ın doğrudan yönetimini savunan Prens Sabahattinci
Hürriyet ve İtilaf ve numaralı cumhuriyetçilerin tercihi yer almaktadır.
Yapılan bu düzenleme, ikinci tarafın yeniden canlanışından ibarettir.
İllerin genel yönetiminde merkezcil mülkî
idare yerine yerel güçlerin yönetimini asıl hale getirmek, yüzotuz yıldan bu
yana yerel güçlerin aşiret, cemaat, yerel çıkar grupları ve önceki yüzyılın
başında olduğu gibi etnik kimlik ve yabancı şirket faktörlerine iktidar vermek
anlamına gelmektedir. Bu unsurların yerel iktidarları üç büyük tehlike taşımaktadır;
birincisi, ulusal birliğin çözülmesi; ikincisi, toplumsal eşitsizliklerin
artırılması; üçüncüsü de, ücretli çalışanların iş güvencesi ve sendikal
örgütlenme haklarından mahrum bırakılmasıdır.
Böyle bir yasal düzenlemenin, böyle bir
maddenin bu kadar açık bir şekilde Anayasaya aykırılığı ortada iken, ısrarınızı
sizlerin anlayışına bırakıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"f) Bölge teşkilatlarının kuruluşu
bazı bakanlıklarda bakanın imzasıyla kurulabilir."
Kerim
Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Geri çekiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinde geçen "b) Bakanlıklar ve bağlı kuruluşların
il ve ilçelerde tek bir taşra teşkilatı kurmaları esastır" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Geri çekiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin (c) fıkrasında geçen "zorunlu kıldığı
hallerde" ibaresinden sonra "acil ihtiyaç olduğu takdirde"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) - Her ikisini de geri
çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Orhan Erdem'e ait önergeler
geri çekilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 22 nci maddesinin (d) fıkrasında geçen "Bakanlar Kurulu kararı
ile kurulur" ibaresinden sonra "veya değiştirilir" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Geri çekiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
Yurtdışı hizmetlerinin yürütülmesi
MADDE 23. - Dışişleri Bakanlığı ile Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı hariç, bakanlıklar ile diğer kamu
kurum ve kuruluşları yurtdışı teşkilatı kuramazlar. Bakanlıklar ile diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından hangilerinin hangi ülkelerde yurtdışı hizmeti sunacağı
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. Bu suretle belirlenecek kurum ve
kuruluşların yurtdışı hizmetleri ilgili kurum veya kuruluş personelinin
Dışişleri Bakanlığı kadrolarına belirli süreli olarak görevlendirilmesi
suretiyle yürütülür. Bu görevlere Dışişleri Bakanlığı elemanları atanamaz ve
görevlendirilemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen... Yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben
konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; zorunlu bir yer değişikliği oldu. Herhalde,
Onur Bey bir telefon görüşmesinde, özür diliyorum Grubum adına, Grup
Başkanvekili olarak bu görevi ben üstlenmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 23 üncü maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor. Dün
akşamki görüşmeler sırasında, Sayın Bakan, çeşitli üniversitelerden görüş
aldıklarını, en çok da Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerinden
yararlandıklarını söylemişti; kendisine, gerçekten, bizim görüşlerimizden
yararlandıkları için teşekkür ediyoruz; ancak, Cumhuriyet Halk Partisinin hangi
görüşünden yararlandıklarını açıklarlarsa, bu teşekkür dileğimiz çok daha
netlik kazanacak. Örneğin, Sayın Öymen, tasarının görüşüldüğü ve bir
tartışmasının yapıldığı Marmara Üniversitesinde, Başbakanlık Sayın Müsteşarı ve
konuyla ilgili önemli bazı akademisyenlerin katıldığı bir seminerde Partimizin
görüşlerini açıklamış; özetle, bu tasarının, gelişmiş ülkelerin kamu reformu
yasalarının da dikkate alınarak yeniden yazılması gerektiğini, orada da,
Cumhuriyet Halk Partisi adına söylemişti ve çeşitli ülkelerden, bu konudaki
hükümlerle ilgili de örnekler vermişti.
Şimdi, başından beri savunduğumuz,
tasarının yeniden yazılması ya da görüşlerimizin yeniden tartışmaya açılması
konusundaki eleştirilerimizin hiç dikkate alınmadığını, defaatle, Sayın Bakanın
açıklamalarından tespit ediyoruz.
23 üncü madde, devletin yurtdışı
hizmetinin sunulmasında bugünkü uygulamaya nazaran köklü değişiklikler getiren
bir maddedir. Halen, Türkiye Cumhuriyetinin dış ilişkilerini ne şekilde
yürüteceği, Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu
Hakkında, 5 Mayıs 1969 tarihli ve 1173 sayılı Kanunla düzenlenmiştir. Ayrıca,
bir de, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 12 Aralık 1983
tarihli ve 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bulunmaktadır.
Gündemimizdeki tasarı, çeşitli devlet
kuruluşlarına mensup personelin Dışişleri kadrosunda geçici olarak
görevlendirilmesini amaçlamaktadır. Bugünkü uygulamada, yurtdışı hizmetleri,
Dışişleri Bakanlığının eşgüdümünde, bir bütünlük içinde, etkin biçimde
yürütülmektedir; bu, bilinen bir husustur.
Değerli arkadaşlarım, ilgili kurum ve
kuruluşların personelinin yurtdışına atanmaları, Dışişleri Bakanının da
imzasının olduğu bir kararnameyle yapılmaktadır. Yurtdışında, misyon şefleri,
diğer kurum ve kuruluşların disiplin amiri konumundadırlar. Yine, Dışişlerinin
görüşü alınarak, yurtdışındaki çeşitli kurumlara ait birimlerin ve personel
sayılarının azaltılması mümkün olmaktadır.
Başka kurumların personelinin Dışişleri
Bakanlığının kadrolarına atanması, Bakanlığın bütçesi üzerinde, gerçekten büyük
bir yük oluşturacaktır. Ayrıca, atamalarda bürokratik işlemler artacak, diğer
kurum ve kuruluşların yurtdışına atanacak personelinin özlük konularının
izlenmesinde güçlükler ortaya çıkaracaktır.
Bu söylediklerimiz önemli noktalar. Eğer,
bu maddenin yazılış biçimine Dışişleri Bakanlığımız onay vermişse, oldukça
şaşırtıcı bir durum; bunu da paylaşmak istiyoruz. Yurtdışına atanacak diğer
kuruluş memurlarının Dışişleri kadrolarında görevlendirilmelerinin ne büyük
sorunlara yol açabileceği, yaşanan değişik tecrübelerle ortadadır. Tasarı bu
haliyle yasalaşırsa, gerçekten, ileride büyük sıkıntılara yol açacak bir
husustur.
Sayın milletvekilleri, tasarının başka bir
maddesi, müsteşarların bakanla beraber gelip bakanla beraber gideceği hükmünü
getiriyor. Sadece Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarı bundan muaf tutuluyor.
Yani, siz, bu uygulamayla, maalesef, Dışişleri Müsteşarlığını da siyasî bir
makam haline getiriyorsunuz. Bu, bizim öteden beri vurguladığımız seksen yıllık
Dışişleri geleneğine gerçekten aykırı bir durumdur; ulusal dışpolitikanın
devamlılığı bakımından, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığının siyasî bir konuma
getirilmemesi gerekir.
Tasarı, ayrıca, bakanlıklar arasında memur
değişimini yasallaştırıyor. Dışişleri gibi, özelliği olan, sadece belirli
sınavlar kazanılarak girilebilen bir bakanlığa, başka bakanlıklardan memur
atanabilir mi? Sayın Bakan -buradalar- diyeceklerdir ki, böyle bir niyetimiz
yok. O zaman, bu istisnaları tasarıya niye açıkça yazmadınız; bunları sorma
gereğini hissediyoruz veya sizin şu anda niyetiniz olmayabilir; ama, bu, bir
uygulama safhası kazandıktan sonra, sizden sonra geleceklerin böyle bir niyet
taşımadığını sizler garanti edebilir misiniz; bu da ayrı bir soru.
23 üncü maddeye, yine, yurtdışı
hizmetlerinin, ilgili kurum veya kuruluş personelinin yürüteceği yurtdışı
görevlerinde Dışişleri Bakanlığı elemanlarının görevlendirilemeyeceği hükmü
konulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bu hüküm,
uygulanması hiç mümkün olmayan bir niteliktedir; çünkü -bilgilerinize bazı
rakamlar sunacağım, paylaşmak istiyorum- Türkiye'nin, yurt dışında, 93
büyükelçiliği, 11 daimî temsilciliği, 57'si faal olmak üzere, 60 konsolosluğu
bulunmasına rağmen, ticaret müşaviri sayısı 71'den ibarettir, ekonomi müşaviri
sayısı 24'tür, Maliye Bakanlığı temsilcilerinin sayısı 19'dur, Devlet Planlama
Teşkilatının 7 kadrosu, Millî Eğitim müşavirliğinin de 33 kadar kadrosu vardır,
basın müşaviri sayısı ise 17'dir. Bu kadroların önemli bir bölümü de boştur.
Örneğin, Kültür ve Turizm Bakanlığına ait 60 kadrodan 41'i halen boş
bulunmaktadır. Boş kadroların bulunduğu bu temsilciliklerimize görevi kim
yapacaktır? Siz, Dışişleri memurlarını görevlendirmezseniz buralarda devlet
hizmeti görülemeyecektir anlamı çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, kültürden söz
ederken, bir başka konuya da değinmek gerekiyor. Dış kültür hizmetlerini
yürütürken, size yön verecek dünya görüşü, düşünce nedir? Eğer, bu yasanın
mimarının bir süre önce yazdığı ve şimdi de sahip çıktığı makaledeki görüşlere
bakacak olursanız, bu zihniyetin çağdaş değerlerle pek bağdaşmadığını
göreceksiniz.
Bakınız, o makalede bu bölümle ilgili
şöyle deniliyor: "Bizim kendi müziğimiz yasaklanırken, diğer taraftan,
Batı musikisi ya da senfoni orkestraları Anadolu'nun şehirlerinde gezdirilerek
vatandaşlara zorla dinlettirilmiştir."
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu
düşünce, Atatürk'ün kültür devrimine karşı bir tepki belirtmedir. Atatürk'ün,
Batı müziğinin ülkemize yerleştirilmesi, sevdirilmesi, benimsetilmesi için sarf
ettiği çabaların da bir inkârı anlamına gelmektedir. Bırakınız Atatürk
dönemini, bu, 19 uncu Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun Batı kültürüne açılma
çabalarına bile ters düşen bir yaklaşımdır. II. Mahmut, Guiseppe Donizetti'ye
kurdurduğu orkestranın 1829 yılında verdiği konserlerine bizzat katılıyor ve
çalınan eserleri ayakta alkışlıyordu; bunları belirtmek lazım. Abdülmecit,
1849'da, Franz Lizst'in konserini bizzat izliyordu. İşte, önümüzdeki tasarının
mimarlarının dünya görüşü, kültür anlayışı, maalesef, üzülerek söylüyorum,
atalarımızdan II. Mahmut'un da Abdülmecit'in de gerisinde gözükmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüleceği gibi
pek çok ülkedeki büyükelçiliğimizde ve başkonsolosluğumuzda bu kurum ve
kuruluşlarımızın görevlileri yoktur. Onların görevleri doğal olarak Dışişleri
memurları tarafından yapılmaktadır. "Bu görevlerde Dışişleri memurlarına
vazife verilemez" demek "dünyanın pek çok ülkesinde bu hizmet hiç
yapılamayacak" demektir. Kaldı ki, çeşitli kurum ve kuruluşlarımızın dış
temsilciliklerimizde görevlendireceği memurların tümünün, önemli müzakereleri
yürütecek lisan bilgisine sahip olmadıkları da bir gerçektir; bunu da paylaşmak
gerekiyor. O bakımdan, bu eksiklik, daima Dışişleri memurları tarafından
doldurulmakta ve devlet hizmeti yurt dışında ancak böyle yürütülebilmektedir.
İşte, Yüce Meclisimizin huzurundaki tasarı, bu olanağı ortadan kaldırmaktadır.
Demin grup önerilerinin lehinde, aleyhinde konuşurken duyarlılık noktalarına
dikkat çekmiştim, bir başka nokta da burada doğuyor. Böylece, reform adı
altında sunulan bu tasarı, bugünkü durumu bile aratma tehlikesini
doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, evvelce, ekonomi
bürokrasisine mensup bazı memurların yeterli yabancı dil bilmedikleri için yurt
dışına atanmalarına Dışişleri Bakanlığının izin vermediği hallerde ekonomi
bürokrasisinin, baskı yapmak amacıyla, Dışişleri Bakanlığının tahsisatlarını
kestiğini de hepimiz hatırlıyoruz. Reform yapılacaksa bu konularda yapılması
gerekli; yani, çok iyi yabancı dil bilmeyen personelin yurtdışına atanmasına
olanak vermeyen hükümler getirilmeli. Bu, ülkenin prestiji bakımından da son
derece önemlidir; önümüzdeki amaçlar bakımından, Avrupa Birliği yönünden, son
derece önemlidir.
Yine, kamu yönetimi reformu eğer
yapılacaksa, devlet kuruluşları arasındaki uyumsuzluğu, iletişimsizliği,
işbirliği eksikliğini gideren hükümler getirilmelidir. Doğrusunu söylemek
gerekirse, Türk bürokrasisinin bu konudaki durumu hazin bir manzara
sergilemektedir. Batılı ülkelerde, Dışişleri ile ekonomi bürokrasisi ve diğer
ilgili bakanlıklar arasında politikaların oluşturulması ve uygulanmasında ve
dış hizmetin finansmanında çok yakın bir eşgüdüm ve işbirliği mevcuttur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla)- Teşekkür ederim.
Örneğin, Fransa'da, parlamentonun, yerel
yönetimlerin hatta hükümet dışı kuruluşların dış temaslarının yürütülmesinde
Dışişleri Bakanlığıyla çok yakın bir işbirliği bulunmaktadır. Bütün bu
koordinasyonu sağlamak için Fransız bütçesinde 28 değişik kalem bulunmaktadır.
Bu amaçla, elektronik iletişim vasıtaları yaygın biçimde kullanılmaktadır. Yurt
dışındaki bu çalışmaların yürütülmesi için 1994 yılında, bakanlıklar arasındaki
koordinasyonu sağlayacak SIMEE adında bir kuruluş oluşturulmuştur. Bizde ise,
kuruluşların birbirinden bilgi saklaması ve eşgüdüm eksikliği nedeniyle devlet
hizmetlerinin yürütülmesi maalesef aksatılmaktadır. Örneğin, yıllardan beri IMF
ile yürütülen temaslar ve görüşmeler hakkında Dışişleri Bakanlığına hiçbir
bilgi verilmemektedir. O nedenle, IMF'nin siyasî sonuçlar verebilecek bazı
talepleri, beklentileri ve koşulları hakkında bilgi sahibi olmayan Dışişleri
Bakanlığı, dışpolitikayı yönlendirmekte ulusal çıkarlar açısından büyük
zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu, özellikle paylaşmak istediğimiz bir husus.
Aynı şekilde, ekonomi bürokrasisini ziyaret eden yabancı büyükelçilerin
temasları hakkında da, çoğu zaman Dışişleri Bakanlığına herhangi bir bilgi
verilmemektedir. İşte, Türk bürokrasisinde düzeltilmesi gereken bunlardır.
Şimdi,
buna benzer uyum ve işbirliğine
yönelik önlemler getireceğiniz
yerde, tam tersine, 23 üncü maddenin
son paragrafında olduğu gibi, bürokratik kuruluşlar arasına bu tasarıyla
duvarlar örülmektedir. O nedenle, bu madde, kesinlikle kabul edilemez
niteliktedir.
Değerli arkadaşlarım, yine, konunun dış
boyutuyla ilgili bir iki hususu belirtmek istiyoruz. Kamu yönetiminde reform
çalışmaları bir tek Türkiye'de yapılmıyor, 18 ülkede yürütülen bu çalışmalar
hakkında OECD'nin hazırladığı raporlar var. Bu raporları incelediğiniz zaman
görüyorsunuz ki, raporlar hazırlanırken toplumun tüm kesimlerinin görüşleri
alınmaktadır. Üniversitelerin ilgili fakültelerinin fikirleri mutlaka
sorulmaktadır; oysa, öğrendiğimize göre...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koç, eksüre de doldu,
teşekkür edin.
HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, birçok
aksaklık belirtildi; ama, özellikle dışpolitika açısından, ülkenin ulusal
çıkarları bakımından, Dışişleri Bakanlığının burada devredışı kalmasının
mahzurlarını belirtmeye çalıştım. Ben, bir aracı konuşma dile getirdim; bu
konudaki duyarlılıkları, umarım Sayın Öymen'in vurgusuyla aktarabildim.
Duyarlılığınızı rica ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına Konya
Milletvekili Halil Ürün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Ürün, aynı zamanda şahsınız adına da
söz talebiniz var; konuşma süreniz 15 dakikadır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÜRÜN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu maddede ifade edilen hususlara
baktığımızda, Dışişleri Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı dışındaki kurumlardan, yurt dışında görev almak isteyen, görev ve
hizmet yapmak isteyen bakanlık mensuplarının, kendi uzmanlık alanlarındaki bu
görevlerini Dışişleri Bakanlığının bünyesindeki kadrolarda yapmaları
öngörülmektedir. Bu, aslında, çok yerinde bir hükümdür; çünkü, uzmanlık
alanındaki bir görevi eğer siz Dışişleri yetkililerine verecek olursanız, bu
görevlerin uygun tarzda yürütülmesi imkânından mahrum kalınacaktır. Dışişleri
Bakanlığının yetkilileri burada tamamen devredışı bırakılmış olmayacaktır,
onlar da fahrî olarak mutlaka bu hizmetlerin koordinasyonunda yer alacaktır.
Dolayısıyla, bu madde, oldukça yerinde bir maddedir.
Yurtdışı hizmetlerinin yürütülmesindeki
bürokratik birtakım sıkıntıları da bu maddeyle gidermiş oluyoruz aslında. Diğer
bakanlıkların, bu yoldaki çalışmalarını, bu yoldaki hizmetlerini kendi
kadrolarıyla yürütmek üzere kuruluşlar tesis etmeleri, birtakım teşkilatlar
kurmaları, aslında, bürokratik açıdan da, ülkemizin tasarruf tedbirleri
açısından da yerinde değildir. Daha az elemanla daha çok süreli iş görebilme
anlayışını biz öngördüğümüze göre, bu yolda, bu madde, bu tasarıyı tamamlayan
bir maddedir ve tasarının bütünlüğü içerisinde bu maddeyi görmek gerekir.
Maddenin muhtevasında, ayrıca, bu
meselenin tabiî ki uzmanlık alanına girdiğini dikkate aldığımızda, süresini de
dikkate aldığımızda, sadece belli bir süreyle bunun yapılacağını görmüş
oluyoruz; dolayısıyla, süresi de belirtildiğine göre, bunun, bu çalışmaları
daha da rahatlatacağını, daha da uygun hale getireceği açıkça görülmektedir.
Daha rasyonel, daha rantabl bir hizmetin verilebilmesi açısından Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısında bu maddenin yer almış olması yerindedir. Yurtdışı
hizmetlerinin yürütülmesinde bu madde esas alınacak olan bir maddedir.
Değerli arkadaşlar, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı, tabiî, bir bütün olarak ele alınmak zorundadır. Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısını ele alırken, bu maddeleri bağımsız olarak düşünmek
mümkün değildir.
Bazı tespitleri yeri gelmişken ifade etmek
istiyorum. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, sadece burada görüşeceğimiz
maddelerden ibaret değildir. Bunun hemen arkasından, belediyeler yasa tasarısı,
büyükşehir belediyeleri kanunu tasarısı, il özel idareleri kanunu tasarısı
gelecektir; bunlarla ilgili gelirler, bunlarla ilgili personel düzenlemeleri
gelecektir. Dolayısıyla, bazı tenkitleri yaparken, bazı itirazlarda
bulunulurken, bütün bu muhtevayı gözönünde tutmak lazım. Yani, bireysel olarak,
eğer, biz, sadece kanun tasarısının bu maddelerini dikkate alır, buna göre
itirazlarımızı yapacak olursak -özellikle, muhalefet grubunun buna dikkat
etmesi gerekir diye düşünüyorum- bu hususta yanılırız. Dolayısıyla, işte,
zikrettiğim, bütün -gelecek olanlar da dahil olmak üzere- bu tasarıların tamamı
dikkate alınarak bu değerlendirmeleri yapmak gerekir.
Grupları adına konuşan arkadaşlarımız, bu
tasarının maddeleri üzerinde söz alırken, açıkça, sıkça, aynı hususlara
değiniyor ve biraz da ütopik, biraz teorik, biraz kişisel, biraz hayalî, biraz
da ideolojik birtakım vurgularla meseleyi ele alıyorlar; bu da yanlış.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Konuşmayı hiç
dinlememişsin.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Aslında, meselenin
bilimsel platformda ele alınması lazım. Bu düzenlemeler, medenî dünyanın,
gelişmiş ülkelerin ve özellikle de, Avrupa Birliği ülkelerinin halen
uyguladıkları hükümleri ihtiva ediyor ve elbette, Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının hükümlerini ihtiva ediyor, ki, altında imzamız var. Bu imzayı
biz atmadık; ama, bizden önce atılan bu imzada, ben inanıyorum ki, Cumhuriyet
Halk Partisinin de emeği vardır. Onları da, bu, noktada kutluyorum; çünkü, bu
kanun tasarısının buraya gelişine de bu sebep teşkil etmiştir.
Bakınız, uygulamadan gelen biri olarak,
pratikten gelen biri olarak şunu söylemek istiyorum: Emredici hükümler
olmamasına rağmen, yasaklayıcı hüküm de bulunmadığı için, biz, belediyelerde,
pek çok konuda, burada, devri sakat görülen, devri uygun görülmeyen pek çok
hizmeti yerine getirdik. Bu hizmetler sosyal amaçlı hizmetlerdir, bu hizmetler
sağlık alanındaki hizmetlerdir, bu hizmetler eğitim alanındaki hizmetlerdir, bu
hizmetler kültürel alandaki, sportif alandaki hizmetlerdir. Dolayısıyla, bu
kanun tasarısının bugün buraya gelişinin asıl amacı, burada, emredici
hükümlerle, bunun bütün belediyelerimize yaygınlaştırılması, kamu yönetiminin
bu şartlar içerisinde daha rantabl, daha verimli, daha üretken, daha katılımcı,
daha pratik, daha ciddî hizmetleri daha süratli bir şekilde verebilmesi,
kalitenin artması hedeflenmiştir, esas alınmıştır. Pek çok yerel yönetim bunu
zaten yapmaktadır, bugün için de yapmaktadır ve bunların arasında, ben
inanıyorum ki, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler de vardır. Esasen,
Cumhuriyet Halk Partili grup yöneticileri veya sözcüleri birazcık kendi yerel
yöneticilerine kulak verseler, eminim ki, burada daha az itiraz eder durumuna
geçerler.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Olur!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bu kanun tasarısı
Meclisten geçtiği zaman, ben inanıyorum ki, en fazla bundan istifade edecek
olan parti Cumhuriyet Halk Partisi olacaktır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Teşekkür ederiz,
sağ olun!..
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Allah,
Allah!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Neden Cumhuriyet
Halk Partisi olacaktır; çünkü, zaten, iktidarda olmayan bir durumları var; ama,
hasbelkader, eğer 28 Martta bazı belediyeleri alacak olurlarsa, iktidar erkini
de orada kullanma imkânları olacaktır; dolayısıyla, onların buna taraftar
olmalarını bekliyoruz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Ne ilgisi var?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne alakası var
yahu?!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Ama, eğer, halktan
korkuları varsa, halktan çekinceleri varsa, Samsun'u bahane gösterirler, başka
yeri bahane gösterirler; bu da netice vermez, netice sağlamaz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Dışişleriyle ne
alakası var?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Belediye
başkanıyken iktidarda mıydınız... Ayıp!.. Ayıp!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) -Bakınız, bu
tasarının muhtevasına pek çok önemli kavram girmiştir. Bunlardan biri
"performans" kavramıdır, bunlardan biri, elbette "stratejik
plan" kavramıdır. Bütün bunların hepsini, biz, kendi yapısı içerisinde iç
içe ele aldığımızda, bunların, mutlaka, bu ülkenin daha iyi noktaya gelebilmesi
açısından şart olduğunu görürüz. Performans, ekonomiklik, verimlilik, etkililik
ve hizmette üretimi daha da üst düzeye çıkarabilmeyi esas alan bir kriterdir,
bir kıstastır ve bu kanunun kapsamı içerisinde yer almıştır. Biz, kendi
hizmetlerimizi bu çerçevede yürütürken, bu hizmetleri bu ölçülere dikkat ederek
yürütmüş olacağız.
Bu hizmetlerin yürütülmesinde, kamu
yönetimini, sadece merkezî yönetim olarak anlamıyoruz. Elbette, kamu
yönetiminin en önemli üyelerinden, öğelerinden biri de yerel yönetimlerdir.
Siz, yerel yönetimleri kamu yönetiminin bir parçası saymazsanız, yarım bir
bakışla bakmış olursunuz; esasen, yerel yönetimlerin hüviyetini, yerel
yönetimlerin etkililiğini, yerel yönetimlerin etkinliğini, yerel yönetimlerin
Türk siyasî hayatındaki yerini görmemiş olursunuz. Bu bakımdan, bazı yetkilerin
yerel yönetimlere devrinin mutlaka şart olduğuna ve bunların da, elbette,
üniter yapıyı bozmadan yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Üniter yapının bozulması hangi durumlarda
olur; eğer, siz, yasama yetkisini verirseniz, eğer, siz, yargı yetkisini
verirseniz üniter yapı bozulur. Eğer, siz, eğitimdeki birliği bozacak olan
eğitimle ilgili müfredat programlarının ana hatlarını yerel yönetimlere
verirseniz, işte o zaman yerel yönetimlerin üniter yapıyı bozmasından veya bu
yetkilerin yerel yönetimlere verilmesinin üniter yapıyı bozacağından söz
edebilirsiniz. Halbuki, burada, yasama, yürütme ve yargının sadece yürütmeye
ait olan bazı hususları ve bu hususlarda da belli ölçüde bazı yetkileri -yine,
yetkiler merkezde kalmak kaydıyla- belki verilmektedir; bu da, kesinlikle,
bahsedilen konuda hiçbir zaman aykırı bir durum meydana getirmeyecektir.
Sendikaların yetkileri kısılıyor,
sendikalar, artık, iş göremez hale gelecek, sendikalar, bu ülkede, bu ülke insanının,
emekçinin, memurun, işçinin hakkını gözetemez durama gelecek deniliyor. Bu,
kesinlikle asılsızdır; çünkü, şu şartlarda, Avrupa ülkeleri dahil, gelişmiş
ülkeler dahil, belki, birçok hizmetin sivilleştiğini dahi, özelleştiğini dahi
görmemize rağmen, o özel sektörde de sendikalar vardır ve bunlar, işçinin
hakkını gözetmektedir, bunlar, memurun hakkını gözetmektedir. Hele hele, kamu
yönetiminde, yetkilerin yerel yönetimlere devriyle bu kısıtlamanın
doğabileceğini düşünmek kesinlikle manasızdır, anlamsızdır; çünkü, bugün,
gerçekten, yerel yönetimlerin tamamında sendikalar vardır ve sendikalar, burada
da, en faal bir şekilde, işçinin de hakkını gözetmektedir.
İlk defa memur sendikalarının yer aldığı
yerel yönetimler, bizzat benim başında bulunduğum yerel yönetimlerdir. Bu
bakımdan da, kesinlikle, ne memurun ne işçinin hakkının zayi olacağını; onun
sosyal alandaki taleplerinin kesinlikle yok olamayacağını buradan ifade etmek
istiyorum.
"Bu kanun tasarısı sosyal içerikli
değildir" demek de yanlıştır; çünkü, bu kanun tasarısının muhtevasına
baktığımız zaman, yerel yönetimlerin, pek çok konuda, sosyal içerikli projelere
imza atacağı yer almaktadır. Geçmişte de bu yapıldı; fakat, emredici olmadığı
için, bazı yerel yönetimler, bunu çok ciddîye almadılar; ama, biz, bugün,
burada, bu imkânları vererek -bunu yasal düzenlemeyle vererek- yerel
yönetimlerin, çok daha sosyal, çok daha ciddî ve toplumun tamamını kuşatan
projelere imza atmalarını istiyoruz.
Aslolan, yetkinin, halka en yakın olan
yönetimlere verilmesidir. Burada, yetki, eğer, halka yakın olan idareciye
verilecek olursa, halkın daha rahat hesap sorma imkânı doğar ve esasen, en
uygun vasat da, bu vasattır; ama, elbette, ülkenin birliği ve bütünlüğü
açısından, merkezde kalması lazım gelen yetkilerin merkezde kalması, yerele
devredilmesi lazım gelen yetkilerin yerele devredilmesi suretiyle, en rantabl,
en uygun çözümü bulma konusunda bir irade ortaya konulmaktadır. AK Parti Grubu
bu iradeyi ortaya koyuyor; biz arzu ederiz ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da,
birtakım engellemeleri bırakarak, bu konuda daha yapıcı davransın. Birçok
konuda, elbette, yapıcı davrandıklarını görüyoruz; ama, kendilerine en çok
lazım olan bu hususta da, AK Parti Grubuna yardımcı olmalarını, kesinlikle,
Türkiye'nin yapısını, birlik ve bütünlüğünü bozmayacak, Türkiye'deki toplum
yapısı üzerinde müspet etki bırakacak olan bu kanun tasarılarının, bu kanun
dizilerinin altında imzalarının bulunmasını arzu ediyoruz. Bu imza, gelecekte
onları mahcup etmeyecektir, daha fazla sevindirecektir.
Ben, görüşülmekte olan kanun tasarısının
23 üncü maddesinde yer alan, yurt dışındaki belirli bazı görevlerin -uzman
kişilerin buralardaki kadrolarda tutularak- Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla,
onun koordinesinde yapılmasının, bu çıkacak kanunun bütünlüğü içerisinde uygun
düştüğünü, Grubumuzun bu doğrultuda olumlu katkıda bulunacağını ve olumlu oy
kullanacağını ifade ediyor; bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ürün.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen,
Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Kamu Yönetimi
Temel Kanun Tasarısının 23 üncü maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmek
üzere söz aldım.
Bu madde, tasarının tamamında gördüğümüz
birçok zafiyeti de içerisinde taşıyor; fakat, bunlara girmeden önce, genellikle
slogan düzeyinde söylenen birtakım sözlere kısa bir atıfta bulunmak istiyorum.
Benden önceki AKP'li sayın konuşmacı,
örneğin, performans kavramına değindi "performansı ölçeceğiz" dedi.
Otururken, birden, bu, bana bir küçük hesap yaptırdı. Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısı üzerinde, Yüce Meclis, şu ana kadar, yaklaşık 34 saat çalışma
yapmıştır. Yaklaşık 300 kişinin -gerek çay içerek olsun gerek burada olsun-
bununla angaje olduğunu düşünürsek, bu da yaklaşık 10 000 milletvekili saati
demektir. Bu da -kaba hesaplarla haftada 50 saat mesai olarak düşünürsek- 200 işgünü
demektir ve haftada 5 mesai günü düşünürsek, 40 hafta demektir. Neredeyse, bir
milletvekilinin bir yıllık mesaisine, biz, burada, iktidarın, ne toplumsal ne
de muhalefetle... Toplumsaldan kastım; hizmet götürmeyi, hizmeti ayağına
götürmeyi düşündüğü, halkımızın temsilcisi olan sivil toplum örgütlerine sorup,
onlarla uzlaşma aramamasının, muhalefetle uzlaşma aramamasının sonucu olarak bu
israf önümüzdeyken, biz, yeni Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısıyla kamuda
israfı önleyeceğimizi söylüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, küreselleşme, yasa
tasarısının gerekçesinin birinci kelimesi ve sık sık da geçiyor.
Küreselleşmenin bir olgu olduğu ve bunun gereğinin yapılacağını sık sık yasa
tasarısının çeşitli gerekçelerinde ve çeşitli konuşmalarda görüyoruz.
Küreselleşmeye karşı politikaları iki aşırı uçta gözleyebiliriz: Birisi tam
teslimiyettir, öbürü, tümden karşı çıkmaktır. İkisinin de yanlış olduğu aşikâr.
Bu geniş spektrum içerisinde bu tasarı küreselleşme karşısında nasıl bir tavır
alıyor; bu tasarının, küreselleşme karşısında Türkiye'nin ulusal çıkarlarını
koruyacak güçlü bir devlet... Güçlü bir devlet, hemen üretim yapan, şu bu
devlet değildir, halkı ezen devlet de değildir; ama, dış rekabette, uluslararası
rekabet gücünde olsun; ama, sadece ekonomide değil, kültürel bağlamda da,
uluslararası anlaşmalarda da, Türkiyeyi, güçlü temsil edilebilecek bir devlet
anlayışını bu tasarıda görmek mümkün değil; bunun neresinde olduğunu, baştan
sona baktım, bulamadım. Bunu soru olarak da Sayın Bakana soracağım. Ondan sonra,
o zaman gerekçelere baktım.
Bu tasarının, destekleyen bir kitabı var,
hepimize verildi. Bakın, bu kitabın içinde diğer ülkelerdeki örneklerden
bahsediliyor ve bu bahsedilen diğer ülkelerin arasında -ki, bu da yanlıştır; bu
ülkeler hep gelişmiş ülkeler, belli bir noktaya geldikten sonra, ben, bunun
neden-sonuç ilişkisini Sayın Bakana sormuştum; konuyu inceleyeceğini
söylemişti- birinci örnek Amerika Birleşik Devletleridir. Bakın, Amerika
Birleşik Devletlerinden iki örnek vereyim size. Bir tanesi, bundan önceki
başkan, Demokrat Partiden Başkan Clinton'un söylemiş olduğu bir laftır:
"Uluslararası şirketler nedeniyle, ben, ülkemi doğru dürüst yönetemez hale
geliyorum."
Biliyorsunuz, şu sıralar, Amerika yeni bir
seçime hazırlanıyor. Seçimde iki parti arasındaki, iki partinin başkan adayları
arasındaki çekişmenin en önemli gündem maddesi nedir, biliyor musunuz;
Amerika'dan dünyaya, küreselleşme sonucunda iş ihracatıdır. Ne demektir bu;
Amerikan yatırımcısının gidip başka yerlerde yatırım yapmasıdır. Bu konu,
seçimin birinci gündem maddesi haline gelebiliyor ve bunun karşısında belli
devlet politikalarının geliştirilmesi zorunluluğu üzerinde iki rakip aday görüş
bildiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, tamamlar
mısınız.
Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Küreselleşme
karşısında verdiğiniz örnek, liberal, kapitalist ekonomiyi özümsemiş bir ülke
örneğinde bile, güçlü küresel akımlara karşı devleti güçlü kılmak için
politikaları veya güçlü kılamamanın kaygıları varken, böyle bir kaygıyı Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde görmemek de, biraz önemli bir ihmalmiş gibi gelebiliyor
bana.
Bunun ikinci kanıtını da, gerek AKP'nin
gerekse hükümetin ideologu olduğunu anladığımız Sayın Başbakanlık Müsteşarının
makalesinde görüyoruz. Aynen makaleden okuyorum: "Rekabetin
uluslararasılaşmasıyla ilgili bir başka husus da, milliyetçilik ilkesinin
zayıflaması, anlamını kaybeden bir ilke haline gelmesidir. Uluslararası
işbirlikleri, aslında, başlangıçta ekonomik bir ilişkiyle başlarken, giderek
siyasallaşmakta ve ulusal devlet fikri, yerini daha çok, bölgesel devletlere
bırakmaktadır."
Yani, ideoloğun, bir ulusalcılık, bir
ulusal devlet anlayışının artık anlamını yitirdiğini söylediği bir ortamda,
ancak bir bölge devletinin -hangi bölge; İslam coğrafyasına arkasından giriyor,
oraya girmiyorum- söz konusu olduğu da, ideoloğunuzun, hükümetin ideoloğunun
makalesinde yer alıyor. Dolayısıyla, bu tasarının bu maddesi de ayrıca
zafiyetler taşıyor ve gerek küresel rekabet içerisinde olsun gerekse küresel
kültürel baskılar altında olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, eğer, biz,
çıkarlarını savunmak istiyorsak... İleride kurulacak bölgesel devlet
düşünüyorsak o ayrı; ama, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlü olup,
çıkarlarını savunacak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Eğer, ileride
kurulması öngörülen bir bölge devleti için değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletini
küresel baskılar karşısında güçlü kılmaya yönelik bir yasa düşünüyorsak, bu
yasa o değildir, bu madde onu yerine getirmez. Bunu, tekrar, dikkatlerinize
getirir, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Coşkunoğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısıyla, "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının uyması
gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık,
şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan
haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi
teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi
veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî
idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek merkezî idarenin
stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatı ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutu güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği,
bu kapsamda, merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken, bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle, bu kanunda öngörülen çağdaş
yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de,
tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı
için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak
sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin
mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri
sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur. Daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele aktarılmamakta yerel yönetimler
aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktarılmakta,
"vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin
görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
görüşülmekte olan 23 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci
maddesi uyarınca devam edilmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç V. Haşim Oral Halil Tiryaki
Samsun Denizli Kırıkkale
Bayram Ali Meral Mustafa Gazalcı
Ankara Denizli
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Mikrofon açılmadı
Sayın Başkan.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Zamanı
öldürüyor Sayın Başkan, doğru bir hareket değil.
AHMET IŞIK (Konya) - Benim elimde olan bir
şey değil.
BAŞKAN - Sayın Meral, niye acele
ediyorsunuz! Teknik bir arıza söz konusu, niye heyecanlanıyorsunuz!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Niyetini
biliyoruz da onun için.
YILMAZ KAYA (İzmir) - O zaman, süreyi
durdurun, süreyi sıfırlayın Sayın Başkan.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Her şeyi tersinden
yorumlamayın lütfen!
AHMET IŞIK (Konya) -Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Sayın Meral, süreyi yeniden
başlattım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan .
BAŞKAN - Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Bakanlık ve diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının yurt dışında çok sayıda teşkilat kurdukları ve
bunların rasyonel esasa dayanmadığı konularında çeşitli eleştiriler yapıldığı,
1977 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan bir Meclis araştırmasında
da bu eleştirileri haklı gören sonuçlara ulaşıldığı, bu eleştiriler dikkate
alındığında, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yurt dışında
teşkilatlanma konusunun yeniden düzenlenmesi ihtiyacının ortaya çıktığı,
yapılan düzenlemeyle, Dışişleri Bakanlığı ve TİKA Başkanlığı dışındaki bakanlık
kurum ve kuruluşlarının yurtdışı hizmetlerini yerine getirmek için yurtdışı
teşkilatı kuramayacakları, bu hizmetlerin, ilgili bakanlık ve kurum
personelinin Dışişleri Bakanlığı kadrolarına belirli süreli olarak
görevlendirilmesi suretiyle yürütüleceği, bu hizmetlerin özel uzmanlık
gerektirmesi nedeniyle, bu kadrolarda, sadece, ilgili kurum ve kuruluş personelinin
görevlendirilmesinin öngörüldüğü, böylece, yurtdışı hizmetlerinin bütünlük
içinde ve bir şekilde yönetilmesinin amaçlandığı hükümetçe öngörülmektedir.
Sorum: Yurtdışı hizmetlerinin
yürütülmesinde, bakanlık ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının çeşitli
teşkilatlar kurdukları ve bunların rasyonel esasa dayanmadığından
bahsedilmektedir. Sayın Bakanım, diğer bakanlıkların yurtdışı teşkilatları
neden kapatılmaktadır ve rasyonel esas kriterleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Meral, heyecanınızı şimdi anlıyorum.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkanım, müsaadenizle, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum: Görüşülmekte
olan bu yasa tasarısının mimarı Müsteşarımız Sayın Ömer Dinçer, demokratik,
laik cumhuriyete karşı olduğunu, değişmesi gerektiğini birçok kez açıklamıştır.
Böyle bir müsteşarla çalışmak, Sayın Müsteşarın düşüncelerini kabullenmek
anlamına gelmez mi? Sayın Bakanıma bunu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Görüştüğümüz bu maddeye göre, Dışişleri
Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı dışında bakanlık ve
kuruluş yurt dışında örgüt kuramayacak. Bakanlıklar ile öteki kurum ve
kuruluşların hangilerinin hizmet sunacağına ilişkin kararı da hükümet verecek.
Burada hükümetin ölçütü ne olacak, neye göre bu kuruluşları seçecek?
Yurt dışındaki yurttaşlarımız,
Türkiye'deki seçimlerde, bulundukları yerde değil sınırlarda oy kullanabiliyor.
Tabiî, karşı hükümetlerin de bu konuda tutumları var; ama, hükümet bunları
düzeltmek için, şimdiye değin ne yapıyor?
Bu yasa çıkarsa, Millî Eğitim Bakanlığı
yurt dışına eleman gönderebilecek mi? 24.2.2004 tarihli Resmî Gazetede, Millî
Eğitim Bakanlığı, Yurt Dışı Teşkilatına Sürekli Görevle Atanacak Personelin
Seçimine İlişkin Yönetmelik yayımladı. Burada, laiklik ölçütlerini kaldırdı ve
"millî şuur" adı altında bir şey topladı. Buradaki niyet ne? Eğer,
Millî Eğitim Bakanlığı, gerçekten bir teşkilat kuramayacaksa, eleman gönderemeyecekse
bu yasaya göre, niçin bu yönetmeliği bu biçimde çıkardı?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakana bir sorum var: Sayın Başbakan
2003 yılı bütçesine ilişkin eleştirileri Genel Kurulda cevaplandırırken yapmış
olduğu konuşmada, ülkemizin hedeflerini sıralarken, Türkiye'nin, bölgenin
süpermarketi olmaya aday bir ülke olduğunu; zira, beşerî sermayesinin yeterli
ve güçlü olduğunu önemle ve gururla ifade etmiştir. İnsan unsurunu "beşerî
sermaye" olarak nitelendiren ve ülkenin hedefini, böylesine talihsiz bir
ifadeyle değerlendiren Sayın Başbakanın bu değerlendirmesi, aslında, bu
tasarının da özünü ifade etmektedir; yani, işveren-taşeron-müşteri ilişkisi
bundan daha veciz bir şekilde ifade edilemezdi. Böyle bir değerlendirmeyi kamu
hizmeti ve sosyal devlet kavramıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz, nasıl
açıklıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Soru sorma süresi bitmiştir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Önce, Sayın Işık'ın sorusundan başlamak
istiyorum; diğer bakanlıkların yurtdışı teşkilatı neden kapatılmaktadır diye
bir soru yönelttiler.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
konuda çalışmayı yaparken ve özellikle bu maddeyle ilgili değerlendirmeyi
yaparken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1997 yılında yapmış olduğu bir Meclis
araştırması raporundan büyük ölçüde yararlandığımızı ifade etmek istiyorum. Bu
araştırma önergesi, Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli diplomatlardan biri olan
ve bakanlık da yapmış olan Sayın Kâmran İnan ve arkadaşları tarafından
verilmişti ve 9 kişilik bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyonda görev yapan 7
arkadaşımız, şu anda Parlamentoda değil; ama, 2 arkadaşımız, şu anda
Parlamentoda parlamenterlik görevini yürütüyorlar; bunlardan biri Sayın Hüseyin
Kansu'dur, bir diğeri de Sayın Birgen Keleş Hanımefendidir. Bu raporda,
Dışişleri Bakanlığı ve diğer bakanlıkların yurt dışındaki temsilcilikleriyle
ilgili çok ciddî değerlendirmeler yapılmış ve bu değerlendirmeler şu şekilde
toparlanmış: Yurt dışında teşkilatlanan kurum ve kuruluşların gereğinden fazla
ülkede teşkilatlanmış oldukları -birinci tespit bu- gereğinden fazla eleman
istihdam ettikleri ve ayrıca, burada istihdam edilenlere çok fazla ücret
ödendiği gibi birtakım tespitler yapıldıktan sonra, öneri bölümünde "yurt
dışındaki görevler bir bütün olarak ele alınmalı ve yeni oluşan dengeler, çağın
koşulları, Türkiye'nin konumu ve yararları dikkate alınarak yeniden
tanımlanmalıdır. Mevcut durum veri kabul edilmeden, bu görevlerin en etkin ve
verimli şekilde nasıl yerine getirileceği tasarlanmalı ve ondan sonra,
temsilcilik açılıp açılmayacağı, ne büyüklükte olacağı ve hangi bakanlık ve
kuruluşların buralarda temsilci bulunduracakları belirlenmelidir" şeklinde
öneriler getirildiğini görüyoruz. Biz de, bu çalışmayı yaparken,
arkadaşlarımızın biraz önce üstünde görüşlerini ifade ettikleri 23 üncü
maddeyi, demin okunduğu ve üstünde tartışıldığı şekilde düzenledik.
Burada, görüldüğü gibi, Dışişleri
Bakanlığı ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı dışındaki
bakanlıklarımızın ve kuruluşlarımızın yurtdışı teşkilatları kuramayacakları
belirlendikten sonra; "ama, ihtiyaç olursa ne yapacak" sorusunun
cevabı da ikinci cümlede verilmektedir ve "Bakanlıklar ile diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından hangilerinin hangi ülkelerde yurtdışı hizmeti sunacağı
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir" denilmektedir. Biraz önceki raporda
da ifade edildiği gibi, bu konuda değerlendirme yapılması önerilmiş, biz de, bu
değerlendirmenin Bakanlar Kurulu tarafından yapılacağı hükmünü buraya koyduk;
dolayısıyla, hangi bakanlığın, hangi kuruluşun yurt dışında temsilci bulundurabilecekleri
ve buralarda, ne kadar görevliyle bu temsil görevini ifa edecekleri Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenecek.
Peki, bunlar nerede görevlendirilecek?
İşte, maddede bunun da cevabı vardır. Bu suretle belirlenecek kurum ve
kuruluşların yurtdışı hizmetleri ilgili kurum ve kuruluş personelinin Dışişleri
Bakanlığı kadrolarına belirli süreli olarak görevlendirilmesi suretiyle
yürütüleceği ifade edilmiş; ayrıca, Dışişleri Bakanlığı elemanlarının da bu
görevlere atanamayacakları ve görevlendirilemeyecekleri ifade edilmiştir.
Sayın Başkanım, tabiî, Sayın Meral'in,
Sayın Gazalcı'nın ve Sayın Kart'ın sorularına zaman...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, 1 dakikalık
süreniz var.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamam.
Sayın Meral'in sorusunun, kuşkusuz,
üzerinde görüşmekte olduğumuz maddeyle bir ilgisi yok. Bir kamu bürokratının
düşüncesini ifade etmek suretiyle, geçmişte, dokuz yıl önce yazmış olduğu bir
makaleden bahsetmek suretiyle...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) -
"Arkasında duruyorum" diyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...onun rejim karşıtı, laik, demokratik rejime
karşı olduğunu ifade ediyor.
Ben, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Dinçer'i
tanıyorum, onunla birlikte de çalıştık ve çalışıyoruz. Ben, kendisinin, Türkiye
Cumhuriyetinin temel niteliklerine karşı bir düşünce yapısında olduğu
kanaatinde değilim, kendisinden hiçbir zaman böyle bir izlenim almadım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Bakan,
kendi söylüyor, ben söylemiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bu ülkenin yetiştirdiği en önemli bürokratlardan
birisidir ve kendisine profesörlük payesi verilmiş bir arkadaşımızdır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Maşallah,
Allah bağışlasın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -Sayın Meral, siz ve bu konuda kuşkusu bulunan
arkadaşlarımız -çünkü, ben burada bulunmayan bir arkadaşımızla ilgili soru
sormayı da doğrusu beşerî kurallara pek uygun görmediğimi ifade etmek
istiyorum- kendisini ziyaret edin, Başbakanlıktadır, konuşun, bu konularla
ilgili düşüncelerini öğrenin. (CHP sıralarından gürültüler)
Bu tür münasebetlerde ben yarar olduğu
kanaatindeyim. Ancak, şunu hemen ifade edeyim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, cevap verme süresini
dikkate alırsanız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Eğer Sayın Dinçer'in farklı bir düşüncesi var
ise, eğer var ise, o yapmış olduğu konuşma yasalarımıza göre suç teşkil
ediyorsa, şimdiye kadar hakkında mutlaka bir soruşturma açılmalı, mutlaka
yargılanmalı ve kamu hizmetlerinden mahrum edilmeliydi. Biz, bir kişiyi kamu
görevine alırken onun adlî siciline bakarız, adlî sicilinde bir şey yoksa,
yeterli şartları taşıyorsa kamu görevine alınır; nitekim teklif edilmiş, Sayın
Cumhurbaşkanımız da onamış ve Başbakanlık Müsteşarlığına gelmiştir. Eğer bunun
dışında adli mercilerin görevlerini layıkı şekilde yapmadığı, ortada bir suç
varsa bu suçun üzerine gitmediği şeklinde kuşkunuz varsa, cumhuriyet
savcılıklarına suç duyurusunda bulunabilirsiniz; ama, bunun dışında, Anayasa,
hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini
ifade ediyor. Bunu siz, bu kürsüden kaç defa ifade ettiniz, neden bu hükme ve
kendi düşüncelerinize şimdi bu noktada sahip çıkmıyorsunuz?!
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 7 adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 23 üncü maddesinde geçen "Dışişleri Bakanlığı kadrolarına
belirli süreli" ibaresinin "bir yıl süreli" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 23 üncü maddesinde geçen "Dışişleri Bakanlığı elamanları
atanamaz" ibaresinin "Bakan onayı olmadıkça Dışişleri Bakanlığı
elamanları atanamaz" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 23 üncü maddesinde geçen "hangi ülkelerde yurtdışı hizmeti
sunacağı" ibaresinden sonra "ilgili Bakanlık tarafından
belirlenir" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
a) Yurtdışı hizmet verecek olan kamu
kuruluşları kanunla belirlenir.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
a) Dışişleri Bakanlığı kadrosuna süreli
olarak atanan memurlar Dışişleri Bakanlığının malî haklarından faydalanır.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Yurtdışı hizmetlerinin yürütülmesi" başlıklı 23 üncü maddesinde yer
alan "Bu görevlere Dışişleri Bakanlığı elamanları atanamaz ve
görevlendirilemez" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk Koç Haşim Oral Halil Tiryaki
Samsun Denizli Kırıkkale
Onur Öymen Mustafa Gazalcı Bayram Meral
İstanbul Denizli Ankara
BAŞKAN - Son ve en aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanunu tasarısının "Yurtdışı hizmetlerinin yürütülmesi"
başlıklı 23 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk Koç Haşim Oral Halil Tiryaki
Samsun Denizli Kırıkkale
Onur Öymen Mustafa Gazalcı Bayram Meral
İstanbul Denizli Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, önergeyle ilgili Sayın Öymen konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öymen.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; son iki önerge hakkında görüşlerimizi arz
etmek için söz almış bulunuyorum.
Sayın Haluk Koç, biraz
önce 23 üncü maddeyle ilgili Grubumuzun görüşlerini açıkladı; ona ilaveten bir
iki unsuru belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şunu ifade edeyim ki, bu tasarının 23 üncü maddesi, uygulanması mümkün olmayan
bir maddedir. Bu madde yasalaştığı takdirde, devlet hizmeti, işlemez, yerine
getirilemez hale gelecektir. Arkadaşım söyledi, dünyanın pek çok ülkesinde bu
sözü edilen görevler, dışticaret hizmetleri, kültür hizmetleri, turizm
hizmetleri, eğitim hizmetleriyle ilgili ataşelikler, müşavirlikler
bulunmamaktadır. Bu görevler, Dışişleri Bakanlığının meslek memurları
tarafından yürütülmektedir.
Şimdi, bu tasarı
kanunlaşınca "bu görevlere Dışişleri memurları atanamaz ve bu görevlerde
görevlendirilemez" dediğiniz takdirde, bu görevi kim yapacaktır?! Hangi
devlet memurları bu görevi yerine getirecektir?! Bu mümkün değildir. Birçok
ülkede, bu görevler için tahsis edilen kadrolar boştur; o ülkelerde kim yapacak
bu görevleri?! Memurların bulunduğu ülkelerde -kendi tecrübemi size anlatayım-
pek çok durumda, ilgili makamlar tarafından atanan devlet görevlileri,
Dışişleri memurlarının desteğini kendileri talep ediyorlar, birlikte
çalışıyorlar, müzakerelere birlikte gidiyorlar, devletimizi birlikte temsil
ediyorlar; çok da başarılı oluyorlar. Niçin bu sistemi kaldıracaksınız
ortadan?!
Değerli arkadaşlarım, bir
kere daha söylüyorum; bu madde böyle yasalaşırsa, devleti işlemez hale
getirirsiniz. Bu madde, uygulanması mümkün olmayan bir maddedir.
Biz, bunu daha önce
söyledik mi; söyledik; nerede söyledik; Sayın Haluk Koç'un sözünü ettiği
Marmara Üniversitesindeki seminerde, ben, Sayın Başbakanlık Müsteşarına bizzat
söyledim. Yalnız bunu söylemedim; diğer ülkelerin yaptığı reform kanunları
hakkında bilgi verdim. Dedim ki: "Bakın, sizin hazırladığınız bu tasarı, o
kadar değişik ki, diğer ülkelerden, Avrupa ülkelerinden, Amerika'dan,
Japonya'dan o kadar farklı ki, onlarla kıyasladığınız zaman, bunu bir kamu
yönetimi reformu yasası saymak kabil değildir." O seminere katılan çeşitli
bilim adamlarımız vardı, ünlü profesörlerimiz vardı; biri bile, ama biri bile
çıkıp da bu yasa tasarısı çok uygundur, ülkemizin çıkarlarına uygundur demedi;
bizim eleştirilerimize iştirak ettiler.
Değerli arkadaşlarım,
size bir bilgi vereyim. Bu çalışmalar ilk defa yapılmıyor. Bundan önceki
Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel zamanında, Fransa'nın Devlet Reformu Projesini
yürüten çok ünlü bir uzmanı var, Piek; bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından
Türkiye'ye davet edildi ve kendisiyle Cumhurbaşkanlığında toplantılar yaptık.
Fransız sistemini, Fransa'daki devlet reformu anlayışını ve uygulamalarını
anlattı. Ben de bunları, o seminerde, Sayın Başbakanlık Müsteşarına anlattım.
Bu tasarıda bir tanesi bile yoktur. Hani, Sayın Bakan, iyi niyetli olarak
"muhalefetin görüşlerinden yararlandık" diyor; fakat, kendisine
söyleyeyim ki, bizim edindiğimiz bu tecrübelerden tek bir satır yoktur bu
projede ve bu projenin, diğer tasarılarla birlikte, diğer ülkelerin yasalarıyla
birlikte okunduğu zaman, bir reform tasarısı niteliğiyle yakından uzaktan
ilgisi yoktur. Bu tasarı, bazı yetkileri yerel yönetimlere devretme
tasarısıdır. Orada da o kadar ileri gidilmiştir ki -efendim, biz üniter devleti
koruyacağız diyorlar- federal devlette merkezî yönetime ait bazı yetkiler
burada mahallî yönetimlere bırakılıyor; mesela, çevre konusu. Almanya, federal
hükümettir; Almanya'da federal Çevre Bakanı var. Bizde merkezî hükümete
bırakılan yetkiler içerisinde çevre konuları yok; yani, bu tasarı, o kadar
sakatlıklarla doludur ki, size çok açık söylüyorum -o toplantıda ifade ettik-
bu tasarının baştan aşağıya yeniden yazılması lazım; çaresi yok. Biz, reforma
sizin kadar inanıyoruz, sizden daha çok inanıyoruz. Devletimizin tepeden
tırnağa reforma ihtiyacı var, doğrudur; yerel yönetimlerin daha çok yetkiye
ihtiyacı var, doğrudur; daha çok parasal kaynağa ihtiyacı var, hepsi doğrudur;
ama, bu, bu yasayla sağlanacak iş değil. Onun için, bizim size önerimiz, bu
yasayı olduğu gibi geri çekmektir; birlikte çalışalım, ülkemize layık bir yasa
yapalım.
Değerli arkadaşlarım, bir
de şunu söyleyeyim: Bizi rahatsız eden en önemli unsur, bu yasayı hazırlayan
zihniyettir. Bunu, çok açık yüreklilikle, huzurunuzda ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu yasa ne diyor; şeffaflık diyor. Bu yasa ne diyor; halkın haber alma,
bilgi alma ihtiyacı diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Sayın Başkan, zannediyorum ki, ikinci önergeyle ilgili olarak, bir 5 dakika
daha konuşma hakkım var, müsaade buyurursanız.
Şimdi, bu yasa ne diyor;
bu yasa, demin söylediğim gibi şeffaflıktan bahsediyor, halkın haber alma
ihtiyacından bahsediyor.
Şimdi, bu yasanın mimarı
Başbakanlık Müsteşarıdır deniliyor, diğer devlet memurlarından bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bizce, bu yasanın esas mimarı hükümettir. Hükümetin başında olan da Sayın
Başbakandır. O bakımdan, Sayın Bakana şunu ifade etmek istiyorum ki, bizim esas
eleştirilerimiz, siyasî sorumluluk taşıyan hükümetedir.
Bakınız, Sayın Bakan
"dokuz sene önce söylenmiş laflar için bugün yargıda bulunmak doğru mudur,
eleştiride bulunmak doğru mudur" diyor.
Peki, Sayın Bakan,
değerli arkadaşlar; dün söylenmiş, 24 saat önce söylenmiş sözlere ne diyelim?
24 saat önce, Sayın Başbakan, basın mensuplarına diyor ki: "Basın kendi
kendini sansür etsin." Şimdi, hangi demokratik ülkede, bir Başbakan böyle
bir şeyi söylemiştir?! Basın ile sansür, aynı cümlede, ne zaman yan yana
getirilmiştir?! "Kıbrıs'la ilgili haberleri verirken, basın dikkatli
olsun, kendini sansür etsin" diyor. Gazetelerde okuduk, tekzip eden
olmadı.
Peki, bu zihniyetle mi
hazırladık biz bu raporu?! Bu tasarının içindeki hükümler, bu zihniyetle
bağdaşıyor mu arkadaşlar?!
Dikkatinizi çekmek
isterim; bu konuda, hükümet, çok açık bir tavır ortaya koymalıdır. Ya çağdaş,
Avrupa'nın gerektirdiği, Avrupa Birliğinin gerektirdiği bir reform tasarısı
hazırlayacağız diyorsanız, o zaman sizinle beraberiz, birlikte, otururuz,
hazırlarız veya "biz çağdaş dünyanın değerlerini, görüşlerini
benimsemiyoruz..." O zaman hazırlayacağımız tasarılar, Türkiye'yi ileri
değil geriye götürür. Bu konuda, Yüce Heyetinizin dikkatini özellikle çekmek
istiyorum.
Bir de, işi aceleye
getirme girişimi var. Deniliyor ki, efendim, saat 24.00'e kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Sayın Başkan, sanıyorum diğer önergede de söz isteğim vardı.
BAŞKAN - Sayın Öymen,
teşekkür için söz vereyim. Önerge okunmadan söz hakkınızı bununla birleştirmem
mümkün değil.
Teşekkür için söz
veriyorum; buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, görüşlerimi ifade ettim. Öbür önergeyle ilgili olarak
birkaç söz daha söyleyeceğim.
Yüce Heyete saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öymen.
Önergeyi oylarınıza...
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
yoktur.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.48
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 18.00
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), MEHMET DANİŞ
(Çanakkale),
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 23 üncü maddesi
üzerinde verilen, Samsun Milletvekili Haluk Koç ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. 23 üncü maddenin metinden
çıkarılmasına ilişkin önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır;
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Yurtdışı hizmetlerin yürütülmesi"
başlıklı 23 üncü maddesinde yer alan "bu görevlere Dışişleri Bakanlığı
elemanları atanamaz ve görevlendirilemez" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Onur Öymen (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öymen.
ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; deminki oylamayı büyük bir üzüntüyle
izledik. Sizi, bu mesleğe kırk yılını vermiş bir arkadaşınız olarak uyardım,
Türkiye'de uygulanması imkânı olmayan bir maddeyi yürürlüğe koyacaksınız dedim
ve siz bile bile oy verdiniz. Derin bir üzüntü duyuyorum. Bu yaklaşımlarla bu
devleti çağdaş bir ülke haline getirme imkânımız var mıdır?! Size,
uygulanamayacağını söylediğim, açıkça ilan ettiğim ve kanıtladığım bir metni
kabul etmenizden derin üzüntü duydum. Bunu çok açıklıkla ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu defa verdiğimiz
önerge, gene bununla ilgilidir. Size şu soruyu soruyorum: Değerli arkadaşlarım,
diğer ülkeleri incelediniz mi? Diğer ülkelerde, kendi dışişleri bakanlığı
memurlarının bu gibi faaliyetlerde bulunmalarını yasaklayan bir hüküm var mı?
Bu yasa tasarısını Avrupa Uyum Komisyonuna havale ettiniz mi? Diğer ülkelerle
mukayese etme imkânını sağlamak için, diğer ülkelerin uygulamaları hakkında
bilgi edinmek için, bunu, Avrupa Uyum Komisyonuna havale ettiniz mi; etmediniz.
İşte, size tavsiye ediyoruz. Bu metnin, hiç değilse, bu bölümünü geri çekiniz.
Avrupa Uyum Komisyonuna sorunuz; bizden başka yasasında böyle bir hüküm bulunan
ülke var mıdır?
Biz, hayatımız boyunca
yabancı diplomatlarla çalışıyoruz ve pekâlâ, her gün görüyoruz ki, diplomatlar,
Dışişleri Bakanlığı memurları, ekonomik konularda da, kültürel konularda da,
başka konularda da faaliyet gösteriyorlar. Başka türlü diplomasi hizmeti
veremezsiniz. Bu tasarının, hangi anlayışla, hangi düşünceyle kaleme alındığını
anlamakta çok zorluk çekiyoruz. Demin anlattım, bir kere daha söylüyorum:
Şimdi, bu, çağdaşlaşma yasasıdır, Türkiye'yi çağdaş ülkeler düzeyine yükseltme
amacıyla kaleme alınmış bir tasarıdır ve bu tasarıyı hazırlayan hükümetin,
beklenir ki, çağdaşlığı özümsediğini bütün halkımız görsün, kabul etsin. Ne
görüyoruz; tam tersini görüyoruz. İşte, demin örneğini verdim. Basının kendine
sansür uygulamasını tavsiye eden bir uygar ülke başbakanı biliyor musunuz?!
Biliyorsanız, bize de söyleyin. Şimdi, bu zihniyetle, bu anlayışla, biz, çağdaş
bir yasa yapacağız.
Bir noktaya daha
değineyim. Şimdi, büyük bir acele var; büyük bir telaşla bunu yasalaştırmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
diğer ülkelerde de buna benzer yasalar çıktı. Acaba, o ülkelerin hükümetleri de
meclislerini gece yarıları çalıştırarak mı
çıkardılar bunu; cumartesi, pazar çalıştırarak mı çıkardılar?! Hiç merak
ettiniz mi?! Merak ettiyseniz, size söyleyeyim. Bakın, diğer ülkelerde ne oldu;
mesela, İngiltere'de kamu yönetimi reformu tasarısı ortaya atıldığında, bir
üniversite ile, bir araştırma kuruluşunun işbirliğiyle, hükümet, ülke
vatandaşlarının ortalama kesitini temsil eden 5 000 kişiyi saptadı; 5 000 kişi,
bir reform yasasının nasıl bir metin olması gerektiğini üç yıl boyunca
araştırdı. Diğer ülkelerde bu yasalar böyle hazırlanıyor, böyle geliştiriliyor
ve sonra sonuçlandırılıyor. Biz ne yapıyoruz; yangından mal kaçırır gibi,
geceyarılarına kadar Meclisi çalıştırarak bu yasa tasarısını süratle
geçireceğiz. Buyurun mübarek olsun! Ama, sizi açıkça uyarıyorum; uygar
ülkelerde bu işler böyle olmuyor. Kanada'da ne yaptılar? Kanada'da şunu
yaptılar: Pilot proje uyguladılar; acaba bu yasa tasarımız başarılı olacak mı
olmayacak mı diye 9 000 kişiyi kapsayan bir pilot proje hazırladılar, adım adım
gittiler, baktılar, başarılar oluyor mu olmuyor mu. Biz ne yapıyoruz; bütün
bunları bir tarafa bırakıyoruz ve bir an önce, geceyarılarına kadar çalışarak,
yanlış, uygulama şansı olmayan bir yasayı çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
yasada bir hüküm var; diyor ki: "Müsteşarlar, bakanla birlikte gelir
gider." Tek istisnası Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarı; yani, Dışişleri
Bakanlığı Müsteşarı, bakan gidince
gidecek. Şimdi, ben,
bu görevi yapmış bir
arkadaşınızım; size şunu söyleyeyim:
Ben 6 hükümetle çalıştım, 6 hükümet zamanında görev yaptım. Hükümetler
geliyor, gidiyor; ama, müsteşar, sürekliliği sağlıyor. Öyle bakanlar oldu ki bu
dönemde, bir ay görev yaptı; siz her ay müsteşar mı değiştireceksiniz?! Üç ay
görev yapan bakan oldu; üç ayda bir müsteşar mı değiştireceksiniz?! Şimdi, bu
hükümler doğru mudur; vicdanınıza sığıyor mu; bunu yapmakla doğru bir iş
yaptığınıza inanıyor musunuz? İşte, onun için diyoruz ki, bu tasarı alelacele
hazırlanmıştır, iyi düşünülmeden hazırlanmıştır ve bu tasarı yasalaşırsa
eğer...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
...Türkiye, sizin
umduğunuz gibi, çağdaş ülkeler arasında yer almayacaktır, Türkiye geri
gidecektir; çünkü, çağdaş ülkelerin yasalarında bu maddeler yoktur. Onun için
geri çekmenizi tavsiye ediyoruz. İşte, bu önergeyi bunun için verdik. Belki
Sayın Bakan görüşünü ifade etme fırsatını bulursa, umarım ki, hiç değilse bu
noktada bizim haklı olduğumuzu kabul edecektir. Biz, hükümete destek olmak için
bunları söylüyoruz; içpolitika yapmak için söylemiyoruz. Uzun vadede ülkemizin
yapısını, geleceğini etkileyen bir tasarıyı konuşuyoruz ve bunun, ülkemize en
yararlı biçimi alması için çalışıyoruz; ama, siz, bütün bu önerilerimizi kulak
arkası ederseniz, bizim söyleyecek bir tek sözümüz olur değerli arkadaşlar; o da
şudur: İyi geceler Türkiye!
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öymen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"a) Dışişleri
Bakanlığı kadrosuna süreli olarak atanan memurlar Dışişleri Bakanlığının malî
haklarından faydalanır."
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, bunu ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - İki önerge de
geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"a) Yurtdışı hizmet
verecek olan kamu kuruluşları kanunla belirlenir."
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, her iki önergemi de geri çekiyorum.
BAŞKAN - Her iki önerge
de geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinde geçen "hangi
ülkelerde yurtdışı hizmeti sunacağı" ibaresinden sonra "ilgili
bakanlık tarafından belirlenir" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: İlgili bakanın
bu konuda yetkili kılınması.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
23 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Bağlı kuruluşlar
MADDE 24. - Bağlı
kuruluşlar, bir bakanlığın hizmet ve görev alanına giren anahizmetlerden özel
önemi bulunanları yürütmek üzere, kanunla kurulan kuruluşlardır. Başbakanlığa
bağlı olanların dışında müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluş kurulamaz.
Bağlı kuruluşlar, merkez
teşkilatı ile istisnai ve zorunlu hallere münhasır olmak üzere ihtiyaca göre
kurulan taşra teşkilatından oluşur. Ancak, bölge düzeyinde teşkilatlanan bağlı
kuruluşlar illerde, illerde teşkilatlanan bağlı kuruluşlar bölge düzeyinde
teşkilatlanamaz. Bağlı kuruluşların taşra teşkilatı kanunla kurulur.
Bağlı kuruluşların
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri 18 inci madde ile bakanlık
merkez teşkilatına ilişkin diğer hükümler gözönünde bulundurularak hizmet
özelliklerine göre kuruluş kanunlarında belirlenir. Ayrıca, bağlı kuruluşlarda
temel görev ve hizmetlerin bir gereği olarak, kurum dışı işyeri, mükellef veya
üçüncü kişi ve kuruluşlara yönelik olmak üzere, kuruluş kanunlarında
belirtilmek şartıyla anahizmet birimi şeklinde rehberlik ve denetim birimi
oluşturulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Enver
Öktem; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Öktem, konuşma
süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENVER
ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 24 üncü
maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama başlamadan
önce, Sayın Bakanın, Sayın Meral'in bir sorusuna yönelik verdiği cevapla ilgili
bir tespitte bulunmak istiyorum. Sayın Bakan, Başbakan Müsteşarıyla ilgili,
"çok iyi bir bürokrattır, profesör unvanına sahiptir; böyle nitelikli,
kaliteli eleman bulmak her zaman mümkün değildir" gibi bir ifade kullandı.
Yine, bu yasa tasarısının iki üç gündür süren müzakereleri boyunca da, her
seferinde, gerek Sayın Bakan gerekse Komisyon Başkanı, Sayın Müsteşarın görüşlerinin
hiçbir şekilde bu tasarıya yansıtılmadığını ifade etmişlerdir.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Makale... Makale...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Madem ki, bu müsteşar, çok iyi, nitelikli, verimli, üretken bir insandı, neden
o zaman düşüncelerini tasarıya yansıtmadınız ya da yasa tasarısına düşüncelerin
yansıması kadar tehlikeli bir şey yoksa, neden o müsteşara sahip çıkıyorsunuz
diye bir soruyu kendisine yöneltmek gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, tasarının 24 üncü maddesiyle ilgili görüşlerimi açıklayacağım. Öncelikle
şunu ifade etmeliyim ki, görüşmekte olduğumuz bu tasarı, hazırlayıcılarından
hazırlanışına, içeriğinden savunucularına kadar ayrı ayrı değerlendirilebilecek
bir özellik taşımaktadır. Bu tasarının nasıl bir zihniyet tarafından
hazırlandığını, bu zihniyetle cumhuriyetin süreç içinde sürekli erozyona
uğrayacağını, CHP olarak, sürekli dile getirdik.
Yine, devletin işleyişini
kökten değiştirecek böyle kapsamlı bir
tasarının, hiçbir devlet tecrübesi bulunmayan ve bu anlamda Türk yönetim
kültüründen de bihaber olan bir kadro tarafından nasıl alelacele hazırlandığını
da belirtmiştik; tasarının içeriğinden de zaten anlaşılmaktadır. Bu tasarının,
hangi kesimlerin özel ısrarı ve dayatmasıyla gündeme alındığı da bellidir. Bu
kesimlerin, Türk toplumsal gerçekliğini dikkate almadıkları, tamamen küresel
piyasanın kâr güdüsüyle hareket ettikleri ve hâkim olmasını istedikleri yönetim
kültürünün asla ulusal olmadığı ve olmayacağı tasarının gerekçesinde de net bir
biçimde yer almaktadır.
Bütün bu ön tespitleri
bir kenara bırakalım. Tasarının maddelerini incelediğimizde de, getirilmek
istenen sistemin, bu topraklara yabancı, dayatılmış bir sistem olduğu çok net
bir şekilde anlaşılmaktadır. Yani, aslında hükümet, takdire şayan bir
cesaretlilik içerisinde, cumhuriyetin yapı taşlarını ortadan kaldıracak böyle
bir tasarının yasalaşması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasına
seyirci kalabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir komedi, böyle
bir garabet, böyle bir çaresizlik yaşanmamıştır.
Önümüzde bir metin var,
yasalaşması istenen bir metin. Bu metin yasalaşırsa, cumhuriyeti ayakta tutan
temel kurumlar sarsılacak. Bunu herkes söylüyor, saygın bilim adamları
söylüyor, devlet tecrübesi olan siyaset adamları söylüyor, demokratik kitle
örgütleri söylüyor, siyasî partiler söylüyor, biz söylüyoruz; ama, şu komediye
bakın ki, bu yasa tasarısını hazırlayanlar da aynı şeyleri söylüyorlar,
tasarının gerekçesi de aynı şeyi ifade ediyor, tasarı da söylüyor. Yani, biz
de, onlar da yasanın getirecekleri konusunda aynı şeyleri söylüyoruz.
Yasa tasarısını
hazırlayanlar, aslında, bizim söylediğimiz her eleştiriyi, uyarıyı aynen kabul
ediyorlar; ama, bu tasarıdaki düşünceleri bir tehdit olarak algılamıyorlar, tam
tersine, savunuyorlar. Tasarının teknik hazırlayıcısı olan bürokratın
düşünceleri, aynı bürokrat tarafından yazılmış olan ve Başbakanlık bünyesinde
hazırlanmış olan gerekçeli kitaptan ve yasanın resmî gerekçesinden de
anlaşılıyor.
Yani, biraz dramatize
ederek söylersek, tasarının hazırlayıcılarıyla aramızda, sanki şöyle bir
diyalog geçmektedir: Biz "cumhuriyet kurumları tehdit altındadır"
diyoruz; onlar "zaten bu tehdit her zaman vardır" diyorlar. Biz
"bu tasarı yasalaşırsa ulusal bütünlük sarsılır" diyoruz; onlar
"tam üstüne bastınız, demek ki, bu tasarıyla bütünlüğü sağlayacağız"
diyorlar. Biz "bu yasayla birlikte devletin sorumluluğu diye bir şey
kalmayacak" diyoruz; onlar "maalesef, ulusal güvenlik, dışpolitika
gibi bazı konularda da devlet hâlâ yetkili, bunu aşamadık" diyorlar. Biz
"bu yasayla kamu sorumluluğundaki hizmetler özelleştiriliyor, paralı hale
getiriliyor, kamu hizmeti diye bir kavram kalmıyor" diyoruz; onlar "en
kısa zamanda, özelleştiremediklerimizi de özelleştirmeye devam edeceğiz"
diyorlar. Biz "bu yasa yerel yönetimlerin değil, yerel oligarşinin,
rantiyeciliğin güçlendirilmesine hizmet eder" diyoruz; onlar "bırakın
da buna onlar karar versin, yerel demokrasinin gereği budur" diyorlar. Biz
"ulusal devlet gidiyor" diyoruz; onlar "sorumlusu biz
değiliz" diyorlar. Biz "laiklik tehlikede" diyoruz; onlar
"o kadarını biz de beklemiyorduk, sahi mi" diye, karşı soruyla
kaçamak cevap veriyorlar. Biz "bu yasayla, kamu hizmetiyle birlikte
planlama düşüncesinden vazgeçildiğini, her şeyin, piyasaya, kâr-zarar
mekanizmasına havale edildiğini, bu durumun ekonomik adaletsizliği, sosyal
çöküntüyü ve idarî çarpıklığı daha da artıracağını" söylüyoruz; onlar
"doğrudur, ama, piyasa tanrısına müdahale edemeyiz" diyorlar. Biz
"bu yasayla, sosyal devlet tarihe karışacak" diyoruz; onlar
"karıştıracağız inşallah" diyorlar. Biz "vatandaş, cumhuriyetin
varlık nedenidir; bu yasa, vatandaş kavramı yerine müşteriyi getiriyor"
diyoruz; onlar "iyi anlamışsınız, aynen öyledir" diyorlar. Üstelik,
bu düşüncelerini, gerekçe kitaplarında da aynen yazmışlardır.
Peki, biz, burada, neyi
konuşacağız; neyi tartışacağız?! Aslında, tartışmaya açılanın, basit bir
tasarının maddelerinin olmadığı o kadar açık ki, her şey o kadar uluortada
oluyor ki.
Değerli milletvekilleri,
AKP İktidarı, ilk defa, burada, takıyye bile yapmamaktadır. Alenen,
cumhuriyetin temel ilkelerini ve kurumlarını tartışmaya açmaktadır. Devrimle
kurulan bir cumhuriyetin temel niteliklerini, temel bir yasayla, dönüştürmeye
çalışmaktadır. Bu tasarının "Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde
Değişim" isimli gerekçe kitabının 159 uncu sayfasında, kamu kurumlarının
vatandaşa müşteri olarak bakmalarının zorunluluğundan bahsediliyor; aynen bu
ifadeler kullanılıyor. Zaten, tasarının temel felsefesi de, kamu hizmetinin ticarî
ilişkiye, kamu alanının piyasalara, vatandaşın müşteriye dönüştürülmesi üzerine
kurulmuştur.
Şimdi "bu tasarı,
cumhuriyeti dönüştürüp, şeriat düzeninin veya piyasa otonomlarının yolunu
açacak" denildiği zaman küplere binen milletvekillerine soruyorum:
Vatandaşın müşteriye dönüştüğü bir ülkede, cumhuriyetten söz etmek mümkün müdür?
Cumhuriyetin varlıksal temeli vatandaş değil midir. Bu tasarı, en önce,
vatandaş kavramını değiştirmeyi amaçlamıyor mu?! Bu anlayış, gerekçe
metinlerinde çok açık bir şekilde ifade edilmiyor mu?!
Değerli milletvekilleri,
artık, şu gerçek kesinlikle bilinmeli ve kabul edilmelidir ki, bu tasarı, bir
idarî reform tasarısı değildir; çünkü, idarî reformun dayanağı olan kamu
yönetimi parçalanmaktadır. Hükümet, sorunu kökten halletmeyi düşünüyor.
"Şu mektepler olmasa, Millî Eğitimi ne güzel idare ederim" diyen
Millî Eğitim Bakanının misalini andırmaktadır. Etkin yönetim için, yönetimin
felsefesi ve kurumlarıyla birlikte ortadan kaldırılması gibi bir mantaliteyi
radikal bir idarî reform zannediyorsunuz. Vatandaşı da müşteri kılığına sokarak
piyasalara havale etti mi, ortada ne yönetim ne sorumluluk, tabiî, ne de sorun
kalacaktır. İşte, Hükümetin reform anlayışı budur.
Sayın milletvekilleri,
tasarının kamu yönetimi yapısını âdeta ticarî bir işletme gibi düşündüğünü,
devletin kamu hizmeti sorumluluğunu piyasada satın alınabilir bir ticarî
hizmete dönüştürme amacı taşıdığını söylemiştik. Tasarı, bununla yetinmeyip,
bunun doğal sonucu olarak, kamu çalışanlarının statü, görev ve hizmet tanımlarını
da değiştirmektedir; kamu personelinin kamu hukukunun işleyişi bakımından
önemli olan çalışma güvencesini de büyük oranda ortadan kaldırmaktadır.
Tasarının esas mantığı, kamu hizmetlerinin yerelleştirilmesi ve
özelleştirilmesidir. Bu, aslında, devlet memuru kavramını da, klasik anlamıyla,
ortadan kaldırmaktadır ve niteliği ne olursa olsun, nasıl olursa olsun,
devletin iş gördüğü, hizmetli
anlamında devletin memuru kavramı önplana çıkarılmaktadır. Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğan tarafından sık sık tekrarlanan "bu yasayla birlikte,
kamu çalışanları üstlerine hizmet etmek yerine, halka hizmet eder hale
gelecektir" sözü de burada anlam kazanmaktadır. Burada, bu tasarının
felsefesinin de gereği olarak, "üstler" kelimesini nitelikleriyle,
görev, sorumluluk ve gelenekleriyle birlikte "devlet" olarak,
"halk" kelimesini de, vatandaş ortadan kaldırıldığına göre,
"piyasa" olarak algılamak mümkündür. Tayyip Erdoğan'ın ve onun
düşüncelerini taşıyan bu tasarı, kamu çalışanlarının devlet hizmeti, kamusal
hizmet yürütümünden rahatsızdır; bu hizmetlerin piyasa aktörleri tarafından
yapılması gerekmektedir.
Sayın Erdoğan'ın
yukarıdaki sözünün Türkçesi şudur: Bu yasayla birlikte, kamu çalışanları
vatandaşa kamu hizmeti üretmek yerine, parası olan müşteriye hizmet eder hale
gelecektir. Bu sözde kamu reformuyla birlikte, kamusal çalışma yaşamında
taşeronluğun, sözleşmeliliğin ve bu çerçevede hizmetlerin özelleştirilmesinin
de önü açılacağına göre, artık, devlet memuru, devletin hizmet sorumluluğuna
göre değil, yasayla birlikte, piyasanın talep yoğunluğuna göre çalıştırılan
piyasa memuru özelliği taşıyacaktır. Böyle bir yapılanmadan, nasıl ki, İş
Kanunu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Bu yasada memur sendikacılığının yapı taşları ortadan kaldırılmaktadır. Tasarı,
kamu personeli rejimini düzensizleştirmekte, ücret sistemini
dengesizleştirmekte, hizmet sunumunda yerelliği önplana çıkardığı için bölgesel
dengesizliği de derinleştirmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarıda çoğu maddenin içeriğinde karşılaştığımız gerekçede de, daha açık bir
biçimde gördüğümüz çok çarpık bir kamu hizmeti anlayışı tanımlaması vardır.
Kamu yönetimi sisteminin fonksiyonu ve kamu çalışanlarının bu sistem içerisinde
pozisyonları da çarpık anlayışa göre belirlenmiştir. Tasarıda kamu hizmeti
sanki kamunun, kamu yönetiminin yapmak zorunda olduğu işler, görevler değilmiş
gibi, hizmeti verenlerde hizmetin kendisi önplanda tutulmuştur. Bu yerel alanın
başka nelerle, hangi iktidar odaklarınca doldurulacağını, genişletileceğini ve
nasıl yerel iktidarlar oluşturulacağını şimdilik bilemiyoruz. Bildiğimiz bir
şey var, bu yerel iktidarlar meşruiyetini vatandaştan değil, piyasadan
alacaklardır ve bu iktidarlar güçlendikçe, halk iktidarı, yani demokrasi, yani
cumhuriyet zayıflayacaktır. Bu kara düzenin mimarı da AKP Hükümeti olacaktır.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öktem.
EYÜP FATSA (Ordu) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
madde üzerinde mi konuşacaksınız, sataşmadan dolayı mı?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hangi konuda sataşma olduğu hakkında bir açıklama yaparsanız, anlarız Sayın
Başkan.
VII. -
AÇIKLAMA VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ileri sürmüş
olduğu görüşlerden farklı görüşleri Grubuna atfetmesi nedeniyle konuşması
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kamu Reformu Yasası Tasarısı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlandığı günden itibaren, hatta, tümü
üzerinde görüşmeler yapılırken, gerek grup sözcülerimizin gerekse Grubumuz
adına konuşan arkadaşlarımızın ısrarla reddettiği; ama, muhalefet grubunun da,
olmayan bir şeyi ısrarla varmış gibi göstermeye çalıştığını ve iddialarının
hiçbirisinin de gerçeği yansıtmadığını, bir kere daha huzurlarınızda ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Öktem, burada, diyalog halinde
bir konuşma yaptı, sanki bizimle karşılıklı görüşüyor, konuşuyor gibi ve
ısrarla, baştan beri, hep şunu söylediler. "Bu tasarıyla, AK Parti ve bu
tasarıyı Meclise getiren irade, cumhuriyetin temel ilkelerine karşı gizli hesap
peşindedir. Yönelişler vardır, laik cumhuriyete karşı yönelişler vardır"
gibi, bizim kökten reddettiğimiz suçlamalarla bizi itham etmeye çalışıyorlar.
Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi burada milletvekili olan arkadaşlarımın -iktidar ve muhalefete
mensup- ve bizi dinleyen aziz milletimizin bütün fertlerinin her birinin
ailesinin, bu cumhuriyetin mayasında kanı vardır. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Dolayısıyla, dedesinin kanıyla kurduğu
cumhuriyeti yıkacak bir şerefsiz insan bu Mecliste yoktur. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz,
bu ülkede cumhuriyet düşmanlarını gördük. Bu aziz millet, cumhuriyet
düşmanlarına karşı evlatlarını dağlarda şehit verdi. Cumhuriyet düşmanlarını bu
aziz millet tanıyor ve ona karşı tedbirlerini de alıyor, almaya da devam
edecek, buna da gücü yeter; ama, bir şeyi daha biliyor bu aziz millet,
cumhuriyet istismarcılarını da biliyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Bir diğer husus da şudur:
Bu yasa tasarısı görüşülürken -daha önce Sayın Bakan da ifade etti- seksen
yıllık Cumhuriyet Halk Partisinin, anamuhalefet konumunda olan bir partinin,
böyle ciddî bir meseleyi müsteşar seviyesine düşürmüş olmasını da, doğrusunu
isterseniz, burada, üzüntüyle takip ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
fıkra anlatmak istiyorum. Sadece bu bürokratla ilgili, muhalefetin iddialarını,
bütün lisanımızla anlatmaya çalıştık, bütün gerçekleriyle anlatmaya çalıştık;
ama, anlaşılmadı. Bu fıkra, belki bunu iyi anlatır diye düşünüyorum.
Temel sınıfta... Özür
diliyorum...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Temel... Başka neyiniz var zaten!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Öğretmen Temel'e "evladım, bana öyle bir şey söyle ki, içinde (p) harfi
olsun" diyor. Temel "şişe, öğretmenim" diye cevap veriyor.
"Evladım, şişenin neresinde (p) harfi var" diye sorunca,. Temel
"hocam, tıpasında" diyor. Herhalde, muhalefet de, olayı böyle bir
mantıkla anlatmaya çalışıyor!..
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sayın sözcü, Cumhuriyet Halk Partisine dönük olarak
"cumhuriyet istismarcısı" suçlamasında bulunmuştur; Grubum adına söz
istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Değil efendim, değil; öyle bir sataşma yok. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Kapusuz, sataşma olup olmadığına Sayın Başkan karar verecek, siz değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
İstismar etmiyorsunuz ki... Ediyor musunuz?..(CHP sıralarından gürültüler)
İstismar mı ediyorsunuz arkadaşlar?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Niye korkuyorsunuz?! "Cumhuriyet istismarcısı" suçlaması
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Koç, madde
üzerinde Grubunuz adına konuşan Sayın Enver Öktem Beyin konuşmasına karşılık
Grup Başkanvekili söz istedi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Cumhuriyet istismarcısı" suçlaması yapıldı. (AK Parti sıralarından
"Değil, değil" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN - Hayır;
tutanakları getirteceğim.
Madde üzerinde söz
isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Grubum adına kısa açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Tutanakları
getirteceğim Sayın Koç...(CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) - Şu
anda cevap vermek istiyorum Sayın Başkan. Demin, tutanakları getirtmeden söz
verdiniz. Ortamı gerginleştirecek bir açıklama yapmayacağım "cumhuriyet
istismarcısı" suçlamasına cevap vereceğim.
BAŞKAN - Hayır, ortamı
gerdirmiyorum.
Sayın Oral, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bakın...
BAŞKAN - Sayın Koç,
tutanakları getirteceğim... Söz vermeyeceğim demiyorum ki. (Gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Kabul
etmiyorsanız, siz bilirsiniz Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan "cumhuriyet istismarcısı" suçlaması yapıldı. Partim
adına bunu kabul edemem, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Tutanakları
getirtip, size söz vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, biraz önce tutanakları getirtmeden söz verdiniz. Cevap vermem gerekir,
benim görevim bu.
BAŞKAN - Sayın Koç,
göreviniz... Görevinize itirazım yok benim. Söz vermeyeceğim demiyorum. Sayın
Oral'ın konuşması sırasında tutanakları getirtip inceleyeceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ilgili madde uyarınca tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Oral,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Vermiyorum Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz istiyorum; İçtüzüğün ilgili maddesine göre, takdir hakkınız
yok; tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Tutanakları
getirtip inceleyeceğim diyorum; niye itiraz ediyorsunuz Sayın Koç?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Tutumunuz hakkında söz istiyorum; takdir hakkınız yok.
BAŞKAN - Buyurun konuşun,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Emin olabilirsiniz,
müsamahanızı suiistimal etmeyeceğim; ama, bir konuda açıklama getirmek
istiyorum.
Değerli Grup Başkanvekili
arkadaşım, herhalde Cumhuriyet Halk Partisini ima ederek "cumhuriyet
istismarcıları" diye bir suçlamada bulundu. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Efendim, müsaade edin,
açıklama yapayım.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bizim dile getirmek istediğimiz konular, size yaldızlı bir şekilde
sunulan bu kanun tasarısının altında birtakım tuzakların olabileceği konusunda
sizleri bilgilendirmek hususunda düğümleniyor, orada odaklanıyor.
Şimdi, bakın, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin ulusal bütünlüğüne, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
üniter devlet yapısına, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine dönük birtakım
tehditler olabileceği, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koyduğu bir
iddia değil.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Cumhuriyet düşmanlığıyla bunun alakası yok, anlayışla bunun alakası yok. Her
sözcünüz, cumhuriyetin temel ilkelerine karşı gizli hesaplar yapıldığını
söylüyor.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bakın, elimde, Bilgi Üniversitesi dışında değişik üniversitelerin raporları
var. Bunlar, bu raporların hepsinde dile getiriliyor; yani, bunları, bir tek
sizin doğrultunuzda konuşan üniversitelerin ya da bilim adamlarının görüşleri
içermiyor. Böyle bir tehdit yok anlamında nasıl değerlendirebilirsiniz? Karşı
görüşlere, olası birtakım tehlikelere, bazı tuzaklara, Türkiye'nin başına
sıkıntı getirebilecek bazı gelişmelere dikkat çekmek suç mu?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bunun sataşmayla ne alakası var?!
HALUK KOÇ (Devamla) - Suç
mu?!.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Koç... Sayın Koç...
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, oturur musunuz lütfen.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, bu konuda, bakın, biz, inandıklarımızı söyleyeceğiz. Herhalde,
Cumhuriyet Halk Partisine karşı söylenebilecek en hafif yaklaşım
"cumhuriyet istismarcısı" suçlamasıdır. Bunu, aynen reddediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, Sayın Eyüp Fatsa'nın söylediklerinden
yola çıkarak, onu destekleyerek sözlerime başlıyorum. Eğer, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin içinde, bilerek veya bilmeyerek, gizli, dışında veya içinde,
bu cumhuriyeti yıkmak isteyen şerefsiz varsa, o bu Meclisi terk etsin! (CHP
sıralarından alkışlar) Olmadığı halde, böyle bir şeyin altına biz imza atarız;
ama... Ben, cumhuriyet istismarcısıyım. Niye biliyor musunuz; ben, cumhuriyeti
nalına mıhına korumak isteyen bir partinin neferiyim; tarikatlarla ilgisi
olmayan, ay yıldızlı bayraktan başkasını kabul etmeyen ve Amerika istedi diye,
PKK'ya, Hizbullaha af çıkarmayan bir Cumhuriyet Halk Partisinin neferiyim. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunları söylerken hiç kimse gocunmasın, bunları
söylerken hiç kimse aldanmasın; çünkü, dünyanın hiçbir ülkesinde insan...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Maddeye gel delikanlı, maddeye!
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Delikanlı mı!.. Ne dediniz siz!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arkadaşlarım yahu, istirham ediyorum, şu yasayla bunların ne alakası var!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Başkan...
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sen ne diyorsun bana! "Delikanlı" diye sen bana konuşamazsın, alo!..
BAŞKAN - Sayın Oral...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Böyle bir anlayış olamaz!..
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sen, bana "delikanlı" diyemezsin; ayıptır yahu!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Böyle olmaz işte!..
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sen, Grup Başkanvekilisin!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Olmaz işte böyle!..
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sen, bana "delikanlı" diyemezsin!.. Sen onu diyemezsin!.. Ben,
delikanlıyım; ama, sen, bana milletvekili diyeceksin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Beyefendi, burada bu şekilde de konuşamazsınız!
BAŞKAN - Sayın Başkan...
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sen bana "delikanlı" diyemezsin. Ben milletvekiliyim, doğru düzgün
konuş!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yaşlandın mı yoksa?!
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Doğru düzgün konuş!.. Sen, Grup Başkanvekilisin, doğru düzgün konuş!
BAŞKAN - Sayın Oral...
(Gürültüler)
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 18.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
24 üncü madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Haşim Oral; buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa tasarısı
gündeme geldiğinden beri en çok konuşulan şey, Sayın Bakanımızın da bizlere
özellikle söylediği "biz, bu yasa tasarısını hazırlarken, Cumhuriyet Halk
Partisinin daha önceki çalışmalarından yararlandık" şeklindeki ifadesidir.
Tabiî, aslında bir bakıma doğrudur; ama, ne yaptığınız değil, nasıl yaptığınız
önemlidir, bunun altını çizerek söylemek istiyorum öncelikli olarak.
Şimdi, cumhuriyeti kuran
parti olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin kamu yönetimi ve yerel yönetim reformu
anlayışı ile, "muhafazakârlık" ve "tüccar siyaset" gibi
nitelemeleri kimliğin temel unsurları olarak benimseyen, temel kamu hizmetlerini
yerelleştirme görüntüsü altında piyasa koşullarına terk etmeyi amaçlayan, kamu
hizmetinin odağına insanı, yurttaşı koymak yerine müşteriyi koyan, dolayısıyla,
sosyal devlet sorumluluklarından kaçışı hızlandıran, esnek istihdam biçimlerini
kamu çalışma ilişkileri alanında dahi egemen kılmaya çalışan, sözde kamu
yönetimi reformunu millî görüşçü kadrolaşmanın bir fırsatı olarak gören,
saydamlıktan, katılımdan, denetimden, hesap vermekten kaçan, cumhuriyetin temel
değerlerini aşındırmaya, bunun için tüm kazanımları yok sayarak kamu
kurumlarını parçalamaya yönelen, dış ekonomik ve siyasî odakların telkinleriyle
uluslaşma sürecini kesintiye uğratacak girişimleri kendi emelleri açısından
uygun gören, teslimiyetçi ve laik cumhuriyetle çok bağdaşmayan bir sağ
siyasetin -ki bunun örnekleri daha önce de görülmüştür- Cumhuriyet Halk
Partisinin programıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin ilkeleriyle aynı kefeye
konulması düşünülemez.
Şimdi, bakın, size, çok
net bir şey söyleyeceğim. Türkiye'de 3 215 tane belediye var, 81 tane de il
var, toplam 3 296 tane birime bu hizmeti dağıtacaksınız. Şimdi, ben, soruyorum
ve Türkiye'de herkesi bir şekilde düşünmeye davet ediyorum: İstanbul'daki,
Denizli'deki -benim kendi ilimdir- devletten alınan payla, Artvin'deki,
Bitlis'teki, Muş'taki, Bingöl'deki aynı mıdır; mümkün değil, aynı değildir.
Dolayısıyla, buralara aktarılacak, özel idarelere aktarılacak paylarla bu insanları
kendi kaderlerine mahkûm etmek, ne kadar mantıklı ne kadar akılcıdır?
Demin, Sayın Onur Öymen
anlattı, dedi ki: Başka ülkelerde bu yasalarla ilgili çalışmalar yapılırken,
böyle üç beş günde, oniki saati hedefleyen çalışmalarla değil, çok ciddî pazar
araştırmalarıyla -yani, sizin tabirinizle, çok ciddî kamuoyu araştırmalarıyla-
bu işler yapılır. Bütün dünyada, bütün yerel yönetimlerle ilgili çalışmalar
önce devlet tarafından başlatılmıştır, bizde bu yön eksiktir.
İlk günlerde arz etmeye
çalışmıştım, bizim Ağrı milletvekili arkadaşımız burada konuşurken, Ağrı'daki
yerel yönetimin sıkıntısından bahsederken, hem o yerel yönetimin sıkıntısından
hem insanlarımızın oradaki sıkıntılarından bahsediyordu.
Şimdi, Ağrı'daki insanı
hâlâ kaderine mahkûm etmek, yani, orada devletin yapması gereken altyapıları
tamamlamaması, eğitimle ilgili, herkesin eğitimden eşit şekilde faydalanmasını
sağlamadan, sağlıkla ilgili her türlü birimleri tahsis etmeden "ben,
şimdiye kadar bu kadarını yaptım, bundan sonrası size ait, buyurun, size
vereceğim üç beş kuruşla bunu yapın" demek, ne çağdaşlıkla ne
yurtseverlikle ne de yurttaşlık bilinciyle örtüşür diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, bütün dünyada olduğu gibi, bizde de devlet, önce hakkı gözeterek,
önce öncelikleri gözeterek, önce o bölgenin ihtiyaçlarını gözeterek o bölgenin
insanına hizmet verme konusundaki sorumluluğunu yerine getirmelidir. Evet,
devlet, bu konuda zafiyete düşmüştür; doğrudur; ama, bu devletin zafiyet
göstermesinin sebebi, devletin çalışma arzusu veya o insanların ihtiyacının
bitmesi değildir, şimdiye kadarki o çok övündüğümüz sağ iktidarların Türkiye'ye
getirdiği haldir. Bunu hiç kimse inkar etmesin.
Şöyle bir düşünün
Allahaşkınıza, şu yaklaşık altmış yılda olanları bir düşünün, şapkasıyla
siyaset yapanlar, iki gün önce de Uzanlara UZİ silahı verdiği tespit edilen bir
cumhurbaşkanı modeli; dünyanın neresinde var böyle bir insan?! Soruyorum size,
dünyanın neresinde var?!. Sayın Özal gibi bir Cumhurbaşkanı, eşi, çocuğu
yargılanan, prensleriyle bankaları hortumlatan ve açıkça söyleyeyim
"Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" diyen siyaset, bu
devletin bu hale gelmesine...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAMİT TAŞÇI (Ordu) - Onun
için değiştirmeye çalışıyoruz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Onun arkasından konuşma.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Oral.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Bunun, dünyanın neresinde olduğunu sizlere soruyorum ve diyorum ki, eğer, biz,
gerçekten doğruyu yapmak istiyorsak, önce, şimdiye kadar bu hizmetleri
yapamayanların, yapmayanların yapması gerekenleri yapalım; yani, hortumcuların
hortumlarını tıkayalım; yani, hesap soralım; yani, insanlarımızı kaderlerine
mahkûm etmeyelim.
Açıkça söylemek
gerekirse, bu yasa tasarısının bizim ulus bütünlüğümüze, insanımızın ihtiyacına
cevap vermekten uzak olduğunu ısrarla düşünüyor ve söylüyorum. Yasa tasarısının
gözden geçirilmesi için elimizde yeterince zaman olacak. Şuna sığınmak
istemiyorum; bakın, bu, Anayasa Mahkemesinden döner, Cumhurbaşkanından döner,
nereden dönerse döner; ama, doğru olan bir şey var, yanlış hesap bir yerden
döner. Onun için, sizlerden istirhamım, ricam, bu konudaki duyarlılığımızı
lütfen paylaşın ve insanlarımızın bizden beklediğini hakça ve onların hak
ettiği çağdaş insanlık haklarını veya hizmetlerini verme konusunda -kâğıt
üzerinde değil de, onların gönülleriyle- geçmişte yapılan hataları bertaraf
ederek yapmaya çalışalım.
Sayın Başkanım, bana bu
fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor, Yüce Meclisi ve Yüce Türk Ulusunu
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ayhan Zeynep Tekin Börü; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi hakkında, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, kürsü
heyecanımız var, biz "Türkiye'ye iyi geceler" diyen kırk yıllık
bürokrat, Saygıdeğer Milletvekili Sayın Öymen gibi düşünmüyoruz; ben
"günaydın Türkiye" diye Türkiye'yi selamlıyorum "aydınlık
günlere" diye selamlıyorum. Bizi buraya taşıyan insanları karanlığa
gömmeye, o temennilerde bulunmaya herhalde hakkımız yok diye düşünüyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Ayrıca "biz ve
onlar" kavramını Sayın Enver Öktem'in hangi amaçla kullandığını da çok
merak ediyorum. Biz ve onlar... Bizi buraya binbir umutla taşıyan halkımıza bu
haksızlığı yapmaya hiç kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Herkes birinci sınıf olacak.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Devamla) - 24 üncü maddeyle, bağlı kuruluşlar tanımlanmakta ve
teşkilatlanmalarına ilişkin esaslar, görev alanına giren ve özel önemi bulunan
anahizmetlerin ayrı bir kuruluşla yürütülmesi ihtiyacından doğmaktadır.
Tasarıyla, bağlı kuruluş
şeklinde yürütülen anahizmetlerin, ayrıca bakanlık içinde birim kurularak
yürütülmesi engellenmektedir. Bu şekilde, dublikasyon engellendiği gibi, yetki
çatışmalarının ve kaynak israfının da önüne geçilmektedir.
58 inci hükümetimiz
döneminde bağlı kuruluş sayısı neredeyse yarıya indirilerek ilgili bakanlıklara
bağlanmıştır; bu, Başbakanlığın koordinasyon alanını artırmıştır. Bağlı
kuruluşların, ihtiyaca göre taşra teşkilatı oluşturması mümkündür. Ancak,
illerde teşkilatlanan bağlı kuruluşlar bölgelerde, bölgelerde teşkilatlananlar
ise illerde teşkilatlanmayacaktır. Böylece, bütün organizasyonlar için temel
bir eğilim olan gereksiz büyümenin ve hantallaşmanın önüne geçilmektedir. Bağlı
kuruluşlar ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler, kendi kuruluş kanunları gözden
geçirilirken yapılacaktır. Bu düzenlemeler yapılırken, esas itibariyle,
bakanlıkların teşkilatlanmasında belirlenen hükümler geçerli olacaktır.
Maddeyle ilgili bu
düzenlemeleri, kamuda getirdiğimiz yeni yönetim anlayışı içinde değerlendirmek
gerekir. Özel öneme sahip konularda görev yapacak olan bu kurumların hantal
olmaması, dinamik bir yapıya sahip olması son derece önemlidir.
Biz, sadece yerel
yönetimleri güçlendirmekle kalmıyoruz, merkezî idareyi de daha etkin bir konuma
kavuşturuyoruz. Gereksiz yüklerden arınmış merkezî kuruluşlarımız, dünyayı daha
iyi izleyecek, yeni politikalar oluşturacak, genel standartlar geliştirecek,
bunları etkin şekilde uygulayacak, uygulama sonrası etkin bir izleme ve
değerlendirme sistemiyle, sonuç odaklı bir şekilde çalışacaktır. Bu çalışma
düzeninde, katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi çağdaş yönetim
ilkeleri hayata geçirilecektir.
Sonuç itibariyle,
halkımızın kaynaklarıyla çalışan bu kurumlarımızın, halka, daha hızlı, daha
fazla, daha kaliteli hizmet sunması sağlanacaktır. Maddenin kamuya getireceği
yararlar gözle görülür şekilde ortadadır.
Kaldı ki, biraz önce
Sayın Haşim Oral'ın da bahsettiği asrın vurgunu Uzan efsanesinin durumunu
ortaya çıkaran AK Parti Hükümeti, bugüne kadar hiçbir hükümetin yapamadığını,
belki de yapmak istemediğini cesurca gerçekleştirmiştir; bunu gözardı edemeyiz.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu ve benzeri hizmetlerimizden dolayı oy
oranımız her geçen gün artmaktadır. Yüksek oy, güven demektir; güven, istikrar
demektir. Türkiye'nin en kıdemli muhalefet partisi olarak, hiç değilse bu
fırsatı iyi değerlendirin ki, hızla düşen oy oranınıza yararı olsun.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sen kendine bak!
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Devamla) - Halkımızı yok sayıp, onlara tepeden bakma huyunuzdan da vazgeçin
lütfen. "Aynı şeyleri tekrar etmeyin" diyorsunuz; ancak, siz, yine,
temcit pilavı gibi, cumhuriyet konusundaki asılsız suçlamalarınızdan
vazgeçmiyorsunuz.
Şunu söylemeden
edemeyeceğim: Ulu Önder Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete en az sizler kadar
sahibiz ve sonsuza dek de sahip olacağız. (Alkışlar)
Siz, belki, dilinizle
ikrar ediyorsunuz cumhuriyeti; ama, biz, yüreğimizde yaşıyoruz.
Ben, bir asker çocuğu
olarak, Karboğazı'nın tepelerinde şalvarıyla düşmanın yolunu şaşırtan Fatma'nın
akrabası olarak, bütün arkadaşlarımın da en az benim kadar cumhuriyete sahip
olduğunu bilmek istiyorum.
Bu konuda bizi bir daha
incitmemenizi temenni ediyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Börü.
Birleşime, saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.00
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Madde üzerinde, İçtüzüğün
72 nci maddesine göre verilmiş 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile "kamuda ilk kez, bütün kamu
kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu,
kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu; bakanlıklar ve
kuruluşlar arasında görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi
veya uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî
idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin
stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların
gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük
içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de
korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî
ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin
korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir
anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul,
saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve
e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin
ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların
gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu Kanunda
öngörülen çağdaş yönetim anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede
belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri
kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada
büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen
hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında
sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan maddeyle ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 24
üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç Halil Tiryaki Haşim Oral
Samsun Kırıkkale Denizli
Mehmet Tomanbay Mustafa Gazalcı
Ankara Denizli
BAŞKAN - Önergeyi...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
yoktur.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.12
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.25
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
24 üncü maddeyle ilgili
olarak İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilen, görüşmelerin devamına ilişkin
önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır;
önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
dost ve kardeş Makedonya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Boris Trajkovski'nin, bir
uçak kazası sonucunda, ölümünü büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Makedonya Halkının ve Trajkovski ailesinin
acılarını paylaşıyor ve metanet diliyoruz.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Maddede, bağlı
kuruluşların tanımı yapılarak, buna göre, bağlı kuruluşların, bir bakanlığın
hizmet ve görev alanına giren anahizmetlerden özel önemi bulunanları yürütmek
üzere kanunla kurulan kuruluşlar olduğu; dolayısıyla, esasında, bağlı
kuruluşlar, bir bakanlığın anahizmet birimi olarak da teşkilatlanabilecek
kuruluşlar olduğu; maddeyle, ayrıca, Başbakanlığa bağlı olanların dışında
müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluş kurulmamasının öngörüldüğü; bazı hizmetlerin
yerine getirilebilmesi bakımından, bağlı kuruluşların taşrada teşkilatlanması
gerekebileceği; bu nedenle, bu kuruluşların taşra teşkilatı kurabilmelerine
imkân tanındığı; ancak, bağlı kuruluşların tamamının değil, taşra teşkilatı kurmaları
zorunlu olanların bunları kurmalarına imkân sağlandığı ve bu amaçla, bağlı
kuruluşların taşra teşkilatının zorunlu ve istisnaî hallere münhasır olarak
ancak kanunla kurulabileceği hükme bağlandığı; kamu yönetiminde teşkilatlanma
bakımından bu zamana kadar yaşanan deneyimlerin, kurumların hem dikey
örgütlenme hem de aynı kurum için gereksiz yere birden fazla örgütlenme yoluna
gidildiğini göstermekte olduğu; bu anlamda, mesela, bağlı kuruluşların hem
bölge düzeyinde örgütlendiği hem de il düzeyinde örgütlendikleri, bunun gibi
yeni gereksiz örgütlenmelerin önüne geçebilmek için, bağlı kuruluşların taşra
teşkilatı bakımından bir sınırlama daha getirildiği ve bölge düzeyinde teşkilatlananların
il düzeyinde, il düzeyinde teşkilatlananların ise bölge düzeyinde
teşkilatlanmalarının önlendiği; bağlı kuruluşların anahizmet, danışma ve
yardımcı hizmet birimleri, hizmet özelliklerine göre 18 inci madde ile bakanlık
merkez teşkilatına ilişkin diğer hükümler gözönünde bulundurularak teşkilat
kanunlarında belirleneceği, tasarıda ifade edilmektedir.
Sayın Bakanım,
Başbakanlık dışında diğer bakanlıklarda müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluşlar
kurulmamaktadır.
BAŞKAN - Sayın Işık,
soruyu sorar mısınız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Soruyu soruyorum efendim.
Neden böyle bir
düzenlemeye gerek duyulmuştur?
İkinci sorum ise şu:
Bağlı kuruluşların, esas olarak, bakanlığın anahizmet birimi olması gerekirken,
daha rahat hareket imkânı sağlanması için ayrı kurulmaları öngörülmüştür. Bu
durumun, bakanlık ile bağlı kuruluş arasında yetki çatışmasına yol açması söz
konusu değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanıma sormak
istiyorum; tasarının bu maddesinde, bağlı kuruluşların, bir bakanlığın hizmet
ve görev alanına giren anahizmetlerden özel önemi bulunanları yürütmek üzere,
kanunla kurulan kuruluşlar olduğu belirtilmektedir. O halde, bu bağlı
kuruluşlar, üstlendikleri kamu hizmetlerini piyasaya gördürme yetkisine de
sahip olacaklar mıdır? Eğer olacaklarsa, bu hizmetler hangi hizmetlerdir; hangi
koşul ve yöntemler kullanılarak yapılacaktır?
İkinci sorum da şöyle:
Tasarıda, topraklarımızın, meralarımızın, ormanlarımızın ve kıyılarımızın
yönetiminin ve sorumluluğunun yerel yönetimlere devredilmesinin; diğer
taraftan, yine Meclisçe bundan önce çıkarılmış olan Milletlerarası Tahkim
Yasası, Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasa, Doğrudan Yabancı
Yatırımlar Yasasının gerçek amacı, yerli ve uluslararası sermayeye kârlı
bulduğu her alanda sınırsız şekilde daha kolay ve düşük maliyette üretim yapmasını
sağlamak mıdır?
Tasarı, bu haliyle,
Anayasamızın 6 ncı maddesinde vurgulanan egemenlik ilkesine aykırılık teşkil
etmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
Cumhuriyet Halk Partisinin "Yerel Çözüm 2000" programında "şimdi
yerel yönetimlerde köklü bir reform zamanıdır; sistemin tümüyle yenilenmesi
gerekmektedir; yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması görevi de CHP'ye düşmektedir..."
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Evet, doğru...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - "...bunu başaracak deneyim, birikim ve cesaret CHP'de
mevcuttur" deniliyor.
Yine, değerli birçok
CHP'li sözcü arkadaşımızın eleştirdiği şu husus yer almış programda:
"Merkezî yönetimin kültür ve sanat, çevre, turizm, toplukonut ve iskân,
özellikle köy hizmetleri, spor, gençlik, kadın -birçok kuruluş sayıldıktan
sonra- ilgili görevler yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakılacaktır"
deniliyor. Kamu yönetiminde reformun deneyim, birikim ve cesaret işi olduğu
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar tarafından da dile getiriliyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakana zaman kalmadı.
BAŞKAN - Sayın Akbulut...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ben Sayın Bakanımdan şunu soruyorum: Değerli Bakanım, tasarıdaki
birçok hususla bu programda belirtilen reformlar örtüşüyor; tasarı
hazırlanırken bu programdan yararlanılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbulut.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben de teşekkür
ederim.
Önce, Sayın Işık'ın
yönelttiği sorudan başlamak istiyorum. Sayın Işık, sorusunda, Başbakanlık
dışındaki bakanlıklarda müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluş kurulamayacağını,
bunun nedeninin ne olabileceğini sordular. Anladığım kadarıyla, sorusu bu
şekilde özetlenebilir. Tabiî, sorusu içerisinde, bağlı kuruluşun ne anlama
geldiğini, ne gibi fonksiyonları olduğunu da ayrıca ifade ettiler; o bakımdan
da teşekkür ediyorum.
Sayın Işık, bağlı
kuruluşlar anahizmet birimidir; yani, bir bakanlığın yerine getirmesi gereken
aslî görevleri ve hizmetleri yapan kuruluşlardır. Dolayısıyla, bir bakanlıkta
anahizmet birimi şeklinde yürütülmesi gereken hizmetlerin, müsteşarlık şeklinde
kurulması halinde, hizmetlerde koordinasyonu sağlamanın çok zor olacağı
düşünüldüğü için, bakanlıklarda müsteşarlık şeklinde bir örgütlenmeye bu tasarı
yer vermemektedir. Hemen şunu da ifade edeyim ki, şu andaki uygulama da aslında
bu şekildedir; yani, böyle bir düzenlemeyle getirilmiş büyük bir değişiklik de
yoktur.
Ayrıca, bir soru daha
sordunuz. "Bağlı kuruluşlar için öngörülen sistemin bir yetki çatışmasına
yol açması mümkün müdür" diye sordunuz. Bilindiği gibi, bağlı kuruluşlar,
doğrudan bakana ve dolayısıyla, bakan adına hareket edebilen müsteşara
bağlıdır. Dolayısıyla, bakan ve müsteşar, bu koordinasyonu -şu ana kadar,
Türkiye'de, uygulamada- başarıyla yürüttükleri için, bundan sonra da böyle bir
yetki çatışması olmayacağı düşüncesindeyiz.
Sayın Karademir
"bağlı kuruluşlar, hizmetlerini özel sektöre de gördürecekler midir"
diye bir soru yönelttiler.
Sayın Karademir, benim
bakanlığıma bağlı kuruluşlar var. Bunlardan bir tanesi, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüdür, bir diğeri de Vakıflar Genel Müdürlüğüdür. Geçtiğimiz hafta, Plan
ve Bütçe Komisyonundan, sponsorlukla ilgili bir yasa tasarısını, iktidar ve
muhalefete mensup komisyon üyesi arkadaşlarımızın da desteğiyle ve
koordinasyonuyla komisyondan geçirdik ve şu anda, yanılmıyorsam, elimizdeki
gündemin de 42 nci sırasında yer aldı. Yani, Anayasa, devlete sporun tabana
yaygınlaştırılması görevini yüklemiş.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Bakanım, Akbulut'un sorusuna da cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Dinleyin... Dinleyin... Bir saniye...
Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün, spor tesislerini yapması, Anayasanın yüklediği bir görevidir;
ancak, 2000'li yıllarda bir sponsorluk yasası çıktı; yani, birtakım kişiler,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün yapması gereken bu hizmetleri yapar hale
geldiler.
Şimdi, biz, bu sponsorluk
yasasıyla...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakanım, bizim sorumuz şu...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verin... Ben cevap vereyim, sonra
tekrar sorarsınız; nasıl olsa çok soru soracaksınız; çünkü, zamanım doldu, 16
saniyem var.
Yani, bağlı kuruluşların
yapmış olduğu hizmetlere özel sektör şöyle veya böyle girdiği gibi, biz bu
konuda yasa çıkarma hazırlığı içerisindeyiz ve kaldı ki, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünce falan ilde bir kapalı spor salonu yaptırılacak; nasıl yaptıracağız
onu; ihaleye çıkarıyoruz, özel sektör giriyor ve burada...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Şu anda özel sektöre yaptırılıyor; ama, bu yasadan sonra hangi hizmetler
yaptırılacak?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -...ihalede en iyi teklifi veren kişi
geliyor, bu spor salonunu yapıyor.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Mesela, sağlık hizmetleri yaptırılacak mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kuşkusuz ki, bağlı kuruluşların
yapması gereken hizmetlerin ifasında özel sektöre de görev düşmektedir. Burada
yadırganacak bir şey yoktur. Şu andaki uygulama da zaten bu şekildedir.
Sürem doldu Sayın Başkan;
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Soruma cevap vermiyorsunuz ki...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 7
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinde geçen "Başbakanlığa
bağlı olanların dışında müsteşarlık" ibaresinin "Genel Müdürlük"
olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinde geçen "Bağlı
kuruluşların taşra teşkilatı kanunla kurulur" ibaresinin "Bağlı
kuruluşların taşra teşkilatı kanunla ya da Bakanlar Kurulu kararıyla
değiştirilir" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinde geçen "Müsteşarlık
şeklinde bağlı" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluş" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"a) Aynı görevi
yapan ikinci bir bağlı kuruluş kurulamaz."
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"a) Bağlı
kuruluşların bağlanacağı bakanlıklar kanunla belirlenir."
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı kuruluşlar" başlıklı 24 üncü
maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Halil Tiryaki Haşim Oral
Samsun Kırıkkale Denizli
Bayram Meral Mehmet Tomanbay Mustafa Gazalcı
Ankara Ankara Denizli
BAŞKAN - Son ve en aykırı
olan önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı kuruluşlar" başlıklı 24 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Halil Tiryaki Mustafa Gazalcı
Samsun Kırıkkale Denizli
Muharrem Kılıç Haşim
Oral Bayram Meral
Malatya Denizli Ankara
Mehmet
Tomanbay
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
gerekçeyi mi?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını arz ediyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bağlı kuruluşlar" başlıklı 24 üncü maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Maddede bağlı
kuruluşların tanımı yapılmaktadır. Buna göre, bağlı kuruluşlar, bir bakanlığın
hizmet ve görev alanına giren anahizmetlerden özel önemi bulunanları yürütmek
üzere kanunla kurulan kuruluşlardır. Dolayısıyla, esasında bağlı kuruluşlar bir
bakanlığın anahizmet birimi olarak da teşkilatlanabilecek kuruluşlardır.
Madde ile, ayrıca,
Başbakanlığa bağlı olanların dışında müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluş
kurulamaması öngörülmektedir.
Bazı hizmetlerin yerine
getirilebilmesi bakımından bağlı kuruluşların taşrada teşkilatlanması
gerekebilir. Bu nedenle, bu kuruluşların taşra teşkilatı kurabilmelerine imkân
tanınmaktadır. Ancak, bağlı kuruluşların tamamının değil, taşra teşkilatı
kurmaları zorunlu olanların bunları kurmalarına imkân sağlanmış ve bu amaçla
bağlı kuruluşların taşra teşkilatının zorunlu ve istisnaî hallere münhasır
olarak ancak kanunla kurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Kamu yönetiminde
teşkilatlanma bakımından bu zamana kadar yaşanan deneyimler, kurumların hem
dikey örgütlenme hem de aynı kurum için gereksiz yere birden fazla örgütlenme
yoluna gidildiğini göstermektedir. Bu anlamda, mesela bağlı kuruluşlar hem
bölge düzeyinde örgütlenmişler hem de il düzeyinde örgütlenmişlerdir. Bunun
gibi yeni gereksiz örgütlenmelerin önüne geçebilmek için bağlı kuruluşların
taşra teşkilatı bakımından bir sınırlama daha getirilmekte ve bölge düzeyinde
teşkilatlananların il düzeyinde, il düzeyinde teşkilatlananların ise bölge
düzeyinde teşkilatlanmaları önlenmektedir.
Bağlı kuruluşların
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri, hizmet özelliklerine göre 18
inci maddeyle bakanlık merkez teşkilatına ilişkin diğer hükümler göz önünde
bulundurularak teşkilat kanunlarında belirlenecektir."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 3046 Sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
13.12.1983 gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun "Bakanlık bağlı kuruluşları" başlıklı 10 uncu
maddesinde mevcut olan hükümlere yer verilmiştir. Bu bakımdan, 24 üncü madde,
tasarının genel gerekçesinde vurgulanan kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılması amacından uzak, mevcut mevzuatın tekrarı niteliğindedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının yürürlüğe girmesi durumunda birçok soruna çözüm getirileceği
iddiasındaki bir tasarının, mevcut mevzuatı tekrar etmesi, bu konuda yaratılan
beklentileri karşılamaktan uzaktır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısını tanıtmak üzere milletvekillerine sunulan kitapçıklarda, 24
üncü maddede yer alan "kurumdışı işyeri" kavramı yerine
"kurumdışı müşteri" kavramı kullanılmıştır. Tasarının 24 üncü
maddesine ilişkin tanıtım taslağında "müşteri" kavramının öngörülmüş
olması, sivil toplum kuruluşlarının tasarıya yönelik olarak "vatandaş
kavramını yok ederek, bunun yerine müşteri kavramı getirilmek isteniyor"
şeklinde yaptıkları eleştirileri de doğrulamaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle ve tasarı metninin oluşturulmasında sivil toplum kuruluşlarının da
katılımını sağlamak amacıyla 24 üncü maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bağlı kuruluşlar" başlıklı 24 üncü
maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
gerekçe mi okunsun?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını arz ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bağlı kuruluşlar" başlıklı 24 üncü maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Maddede bağlı
kuruluşların tanımı yapılmaktadır. Buna göre, bağlı kuruluşlar, bir bakanlığın
hizmet ve görev alanına giren anahizmetlerden özel önemi bulunanları yürütmek
üzere kanunla kurulan kuruluşlardır. Dolayısıyla, esasında bağlı kuruluşlar bir
bakanlığın anahizmet birimi olarak da teşkilatlanabilecek kuruluşlardır.
Maddeyle, ayrıca,
Başbakanlığa bağlı olanların dışında müsteşarlık şeklinde bağlı kuruluş
kurulamaması öngörülmektedir.
Bazı hizmetlerin yerine
getirilebilmesi bakımından bağlı kuruluşların taşrada teşkilatlanması
gerekebilir. Bu nedenle, bu kuruluşların taşra teşkilatı kurabilmelerine imkân
tanınmaktadır. Ancak, bağlı kuruluşların tamamının değil, taşra teşkilatı
kurmaları zorunlu olanların bunları kurmalarına imkân sağlanmış ve bu amaçla
bağlı kuruluşların taşra teşkilatının zorunlu ve istisnaî hallere münhasır
olarak ancak kanunla kurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Kamu yönetiminde
teşkilatlanma bakımından bu zamana kadar yaşanan deneyimler, kurumların hem
dikey örgütlenme hem de aynı kurum için gereksiz yere birden fazla örgütlenme
yoluna gidildiğini göstermektedir. Bu anlamda, mesela bağlı kuruluşlar hem
bölge düzeyinde örgütlenmişler, hem de il düzeyinde örgütlenmişlerdir. Bunun
gibi yeni gereksiz örgütlenmelerin önüne geçebilmek için bağlı kuruluşların
taşra teşkilatı bakımından bir sınırlama daha getirilmekte ve bölge düzeyinde
teşkilatlananların il düzeyinde, il düzeyinde teşkilatlananların ise bölge
düzeyinde teşkilatlanmaları önlenmektedir.
Bağlı kuruluşların
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri, hizmet özelliklerine göre 18
inci madde ile bakanlık merkez teşkilatına ilişkin diğer hükümler göz önünde
bulundurularak teşkilat kanunlarında belirlenecektir."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 3046 Sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
13.12.1983 Gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun "Bakanlık bağlı kuruluşları" başlıklı 10 uncu maddesinde mevcut olan hükümlere yer verilmiştir. Bu bakımdan, 24 üncü madde, tasarının genel
gerekçesinde vurgulanan kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması amacından
uzak, mevcut mevzuatın tekrarı niteliğindedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının yürürlüğe girmesi durumunda birçok soruna çözüm getirileceği
iddiasındaki bir tasarının mevcut mevzuatı tekrar etmesi, bu konuda yaratılan
beklentileri karşılamaktan uzaktır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısını tanıtmak üzere milletvekillerine sunulan kitapçıklarda, 24
üncü maddede yer alan "kurumdışı işyeri" kavramı yerine
"kurumdışı müşteri" kavramı kullanılmıştır. Tasarının 24 üncü
maddesine ilişkin tanıtım taslağında "müşteri" kavramının öngörülmüş
olması, sivil toplum kuruluşlarının tasarıya yönelik olarak "vatandaş
kavramını yok ederek, bunun yerine müşteri kavramı getirilmek isteniyor"
şeklinde yaptıkları eleştirileri de doğrulamaktadır.
Yukarıda belirtilen
gerekçelerle ve tasarı metninin oluşturulmasında sivil toplum kuruluşlarının da
katılımını sağlamak amacıyla, 24 üncü maddenin son fıkrasının madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"a) Bağlı
kuruluşların bağlanacağı bakanlıklar kanunla belirlenir."
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın İpek,
gerekçeyi mi okutayım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Keyfekeder bir şekilde
bağlı kuruluşların bağlı olduğu bakanlıkların değiştirilmesi işleminin daha
ciddî bir kurala bağlanması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
a) Aynı görevi yapan
ikinci bir bağlı kuruluş kurulamaz.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Bunu ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - İki önerge de
geri çekilmiştir.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sana da bu yakışır...
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinde geçen "müsteşarlık
şeklinde bağlı" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluş" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) - İki
önergeyi de geri çekiyorum.
BAŞKAN - İki önerge de
geri çekilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
İlgili kuruluşlar
MADDE 25. - İlgili
kuruluşlar; özel kanun veya statü ile kurulan, iktisadî devlet teşekkülleri ve
kamu iktisadî kuruluşları ile bunların müessese, ortaklık ve iştirakleri veya
özel hukukî, malî ve idarî statüye tâbi, hizmet bakımından yerinden yönetim
kuruluşlarıdır.
Bu kuruluşların görev,
yetki ve sorumlulukları ile teşkilâtlanmalarına ilişkin esaslar ve ilgili
olduğu bakanlık, kuruluş kanunu veya statülerinde belirlenir. Müsteşarlık
şeklinde ilgili kuruluş kurulamaz.
İlgili kuruluşların
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri, 18 inci madde ile bakanlık
merkez ve bağlı kuruluşlarının teşkilâtlanmasına ilişkin diğer hükümler göz
önünde bulundurularak hizmet özelliklerine göre kuruluş kanunlarında veya
statülerinde belirlenir
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Bayram
Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 25 inci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeye göre -biraz
önce okunduğu gibi- yerinden yönetim birimlerinin oluşturulması için -18 inci
maddeye de atıfta bulunulmuş- müsteşarlık hariç, gerekli birimler, Bakanlar
Kurulu kararına göre oluşturuluyor; yani, özü şu: Bir taraftan kapat, bir
taraftan yeni birimler aç, orada istediğin kadroları oluştur.
Değerli arkadaşlarım,
başta Türk-İş olmak üzere, 16 kuruluş, bu tasarının geri çekilmesi için faks
göndermişlerdi; dünkü konuşmamda, bunu, burada okudum. Bu tasarının geri
çekilmeyeceğini çok iyi biliyordum; çünkü, IMF'ye, Dünya Bankasına, hatta ve
hatta Avrupa Birliğine, gereken görüş bildirilmiş, kamu küçültülecek denilmiş,
bunun sözü verilmiş.
Muhterem arkadaşlarım,
kamu küçültülecek de ne olacak; bunların işleri, özel sektöre, yerel
yönetimlere verilecek; daha doğrusu, taşeron mafyasına yeni iş sahaları
açılacak.
Bazı konularda
birbirimizin ifadelerine alınganlık göstermeyelim değerli arkadaşlarım. Bizim
üzüldüğümüz bir konu, milletvekillerimiz burada konuştuğunda, hep eleştiri
yapıyorlar gözüyle bakıyorsunuz. Hiç mi, bizim, madde metinleriyle ilgili
söylediklerimizin doğru bir tarafı yok; bunları bir kez olsun gözden
geçirmediniz?! Kusura bakmayın, laf gelip yine bir tarafa dayanıyor, söylemeye
üzülüyorum; ama, bunun mimarı olan müsteşar -birçok yerde bunu söylemiş- diyor
ki: "Tek cümlesi bile değiştirilmeden, bu tasarı metni Meclisten
çıkarılacak." Bunu demek beni üzüyor; ama, demek zorunda kalıyorum.
Kamu küçülecek, tasarruf
yapılacak... Vatandaş "Sayın Başkan, tasarruf yapacaklarsa, 550
milletvekilini de 300'e indirin; tasarruf yapılacaksa, o da fazla" diyor.
Vatandaşın bu dediğine aynen katılıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - O
zaman sen buraya gelemezsin ki!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben gelemezsem, sen de gelemezsin ya!
Değerli arkadaşlarım, bir
gerçeği kabul edelim, niye bu kadar tereddüt geçiriyoruz? Yasa eksik çıkmış
fazla çıkmış, zaman bunu halleder; önemli olan, o yasayı yürüten siyasî
iktidarların niyetidir, tutumudur, davranışıdır. Şimdi, kusura bakmayın; yani,
gözümüzün içine baka baka, demokratik, laik cumhuriyete karşı olan bir
müsteşarın hazırladığı tasarıyı, onun söylediklerinin arkasında duran bir
bakanın, bir Başbakanın, hakkaniyet ölçüleri içerisinde yürüteceğinden şüphemiz
var; işin özü budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
size de hak veriyorum. Şimdi, içinizden "Sayın Başkan, bu müsteşarı alsak,
bunun gibi 10 tanesi var; hangi birisiyle uğraşalım" diyebilirsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Belki, bunda da haklı bir tarafınız var, temeli
değiştiremiyoruz diyebilirsiniz; bunda haklısınız. Bunları açık açık söyleyin
de, ne kendinizi ezdirin ne de bizi burada konuşturun; tamam Başkan, doğrudur
deyin ve doğrudur.
Değerli arkadaşlarım,
öyle bir sistem istiyorsunuz ki, denetim olmasın. Dünyanın hiçbir ülkesinde
denetimsiz bir sistem gördünüz mü? Aklımdan şu geçti: Bu müfettişler, zamanında
sizi biraz sıkıştırdı, acaba bunlara karşı bir intikam isteği mi var? Niye
böyle yapıyorsunuz? Kafamdan öyle geçiyor. Belki olmayabilir; ama, konuya biraz
da haklı tarafım var gözüyle bakıyorum.
Onun için, tasarıyı, iki
konu nedeniyle... Geri çekemezsiniz; bunu biliyorum; ama, bir iki konuyu gözden
geçirmenizde bir yarar var; bunlardan birisi, teftiş kurullarının durumları,
ikincisi de -yine, kendi müesseselerini düşünüyor demezseniz- Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğüdür. Her nedense, bazı milletvekilleri, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bu teşkilattan intikam alırcasına ifadeler kullandılar. Sonradan,
bütçe görüşmeleri sırasında, birçok milletvekili, çıktı, teşkilatı methetti;
dedi ki: "Görüşümüzü değiştirdik." Bu ne biçim görüş değiştirmek?! Ne
yaptı bu müessese; bu müessesede bir zamanlar yakıt parası yokken, işçiler,
aralarında para topladı, teşkilatı çalıştırdı. İçinizde buna şahit olan birçok
arkadaşınız var. Şimdi bu teşkilatı yerle bir ediyorsunuz. Sebep?.. Sayın Bakan
diyor ki: "Efendim, bunlar, yerel yönetimlerle birlikte çalışıyor, daha da
çalışır."
Değerli arkadaşlarım, bu
yasanın getireceklerini biliyor musunuz; bu yasa tasarısı neye benziyor biliyor
musunuz; maazallah, İstanbul'da bir kaza oldu ya; bir tanker, Allah
göstermesin, önünde, güzergâhında ne kadar kamyon varsa, makine varsa, ezdi
götürdü ya bu tasarı da yasalaşırsa, işçi bırakmayacaktır, memur
bırakmayacaktır değerli arkadaşlarım, yok edip götürecektir; çünkü, bunun
altında yatan ne var biliyor musunuz; kısa süreli çalışma, mevsimlik çalışma ve
taşeronlaşma. Taşeron işçisinin kıdem tazminatı var mı, ihbar öneli var mı?
Kuşa çevirdiniz, kuşa...
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- İş Kanununda da aynı şeyleri söyledin, gerçekleşmedi.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kim o İş Kanunu diyen? İş Kanunundan bile haberi yok.
Kuşa çevirdiniz...
Taşeron işçisine İş Kanunu uygulanır mı allahınızı severseniz... İçinizde
müteahhidiniz var, işvereniniz var; taşeron işçisinin sendikası var mı,
emeklisi var mı, kıdem tazminatı var mı, ihbar öneli var mı; bu tasarıyla onları
getiriyorsunuz.
Bir şey daha
getiriyorsunuz değerli arkadaşlarım, yazık ediyorsunuz, düne kadar devletin
memuru "ben, devletin memuruyum" diyordu, bundan sonra "ben,
falan siyasî partinin memuruyum, işçisiyim" diyecek. Yaptığınız tahribatın
farkında mısınız?..
Bir şey daha var; bir
ilden bir ile, ne bir işçinin tayini olabilecek ne de bir memurun tayini
olacak.
Bir şey daha olacak, kırk
başlılık olacak, kırk başlılık! Oradaki bir memurun, bir işçinin bugün 4 amiri
varsa, yarın 100 amiri olacaktır. O işyerinden verim mi bekliyorsunuz siz! Biz,
bunları söylüyoruz. Verim mi olacak orada; yok. Bilmiyorsunuz, kafanızdan
diyorsunuz ki, acaba öyle mi; öyle, değerli arkadaşlarım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Tasarıyı iyi okumamışsın!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, bunları söylüyoruz, "efendim, bunlar hepsini eleştiriye
alışmışlar; işte, bunlar muhalefet, bunlar böyle söyler..." Bunlarda bir
yalan var mı muhterem arkadaşlarım, bir eksiklik var mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
100 amiri olacak diye nerede yazıyor?..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bazen, müfettişlik yaptığınızı söylüyorsunuz. Ben araştırdım,
öğleye doğru gidiyormuşsunuz işyerine, pilav, komposto; ondan sonra, işveren
bir araba vermiş altına... Araştırdım senin iş müfettişliğini. Böyle bir iş
müfettişinin diyeceği böyle olur.(CHP sıralarından alkışlar)
Muhterem arkadaşlarım,
bakınız, IMF, Dünya Bankası bizden öyle şeyler istiyor ki, bu lafımı lütfen
samimî kabul edin, gelecekte bunları isteseniz dahi yerine koyamayacaksınız.
İstense dahi yerine konmaz; çünkü, dünyada bunların ödettiği bir bedel var.
Dünyanın birçok ülkesi bu bedeli ödedi, şimdi Türkiye'ye ödettiriyorlar. Ne
veriyorlar; kredi veriyorlar. Nereye gidiyor kredi; borçlara. Yatırıma bir şey
yapabiliyor musunuz; ver parayı, geri al. Gerisinden ne istiyorsun; şuraları
tahrip et. Ondan sonra, binlerce insanı kapının dışına koy. Yarın, bu tasarı
çıktıktan sonra binlerce adamı resen emekli edeceksiniz, kapı dışına
koyacaksınız, başka yolunuz yok.(AK Parti sıralarından "nerede
yazıyor" sesi")
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Değerli hemşerim, nerede yazdığını oku. Köy Hizmetlerinde bölge var,
il var. Hadi, işçiyi bir yere gönderdiniz, kapattınız genel müdürlüğü; dünya
kadar daire başkanı var, genel müdür yardımcısı var, genel müdür var, var da
var... Nereye gönderiyorsun bunları; kar programına mı göndereceksin?..
Oturtacaksın bir yerde; bunu söylüyorum. Lütfen, biraz kulak verin, ne olur,
allahaşkına!.. Oturacaklar bunlar bir yerde. Ne yaptıracaksınız bunlara; hiçbir
şey.
Şimdi, aktif bir kadro
var, üretken bir kadro var. Bunlar, iş yapmak istiyor. Biz, şimdi, bunların
elini kolunu bağlıyoruz; diyoruz ki, kapattım. Kapatırsınız; ama, bir gün gelir
açamazsınız değerli arkadaşlarım. Bu müesseseler kolay kolay kurulmamış. Bir
müessesenin kuruluşunu düşünün, onun telefonunu düşünün, onun santralını
düşünün, onun masasını düşünün, onun sandalyesini düşünün, onun binasını
düşünün, onun servis araçlarını düşünün. Bunları bir kalemde yok ediyorsunuz. Ne
oluyor; iyi yaptık...
VEZİR AKDEMİR (İzmir)-
Satarlar!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- İyi yapmıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Yarın dönüş yapsanız, buna
hükümetin gücü yetmez, bütçenin gücü yetmez. Onun için, gelin, değerli
arkadaşlarım muhalefet, muhalefet yapıyor demeyin. Muhalefetin söyledikleri,
bazen... Çok ciddî, kayda değer muhalefet yaptığımız da oluyor. Kayda değer
konular var.
Onun için, ne olur
muhterem arkadaşlarım, bir gözden geçirin. Siz de bu ülkeye hizmet etmek
istiyorsunuz, biz de bu ülkeye hizmet etmek istiyoruz. Bu anlayışımızı niye
oluşturamıyoruz, birleştiremiyoruz?.. Farklı mı düşünüyoruz ülkemiz için?..
Yani, siz, iş buldunuz da biz sizi alkışlamadık mı?.. Hortumcudan, talancıdan
hesap sordunuz da niye soruyorsunuz mu dedik?..
Değerli arkadaşlarım...
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye)- Dediniz ya! Geçen hafta demediniz mi?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Sen, onu, VIP salonunda oturan, "ayakkabısı bir memurumun
parası ediyor" diyen "parfüm kokuyor" diyen bakanına sor!.. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye)- Ben ona da karşıyım...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Benim ömrüm, talancıyla, vurguncuyla mücadele etmekle geçti.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye)- Senin ömrün saltanatla geçti!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Allah'tan kork!..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Ömrüm mücadele etmekle geçmiş; onu söyleme bana. Başka bir şey söyle
de onu söyleme.
Değerli arkadaşlarım,
geliniz, daha güzelini yapalım, birlikte bir ses çıkaralım. Vatandaş bizden
hizmet bekliyor, vatandaş bizden görev bekliyor, gelin, gücümüzü, kuvvetimizi,
kudretimizi, düşüncemizi, fikrimizi birleştirelim, daha güzel şeyler yapalım.
Saygılar sunuyorum
hepinize.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, şahsıma karşı sataşma oldu.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şahsıma
karşı sataşma oldu efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu
Reformu Yasası Tasarısının 25 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, değerli sözcü arkadaşlarımızı bugüne kadar eleştirileriyle,
değerlendirmeleriyle dinledik. Ben, değerli sözcü arkadaşların...
Sayın Koç, eğer
kalırsanız, size de bir iki açıklamam olabileceğini zannediyorum, memnun
olurum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Peki...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben de kalayım mı?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Zatıâliniz de kalabilirsiniz efendim. Hatta, CHP'nin tümü gelseydi daha iyi
olurdu. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) -
Sen kendi arkadaşlarını topla!
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, Sayın Meral'in az önceki temennisine aynen
katılıyorum. Keşke, Cumhuriyet Halk Partisinin çok değerli üyeleri, Adalet,
Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında bu yasa tasarısı için gerekli
katkılarını -birkısım yasalarda olduğu gibi- ciddî anlamda verebilmiş
olsalardı. En azından, kendilerinin hazırladıkları mahallî idarelerle ilgili,
kendilerine göre reform, bize göre de reform diye nitelenen o
değerlendirmelerinden, burada da biz yararlanmış olabilirdik.
Yine, Sayın Deniz
Baykal'ın, Muhterem Genel Başkanınızın 12.10.1992 tarihinde Yüce Parlamentoda
bu konuyla ilgili yaptığı konuşmaları, bir katkı olarak, siz de, bu
komisyonlara getirebilmiş olsaydınız; ama, yöntem olarak farklı bir yöntemi
tercih ettiniz. Çünkü, siz, tasarının içeriğine bakmadan -açık olarak
söylüyorum- değerlendirmeden, bir mantık önermesiyle ortaya çıktınız. Dediniz
ki: "Bu tasarının arkasında bir bürokrat var, Sayın Ömer Dinçer var; bize
göre Ömer Dinçer sakıncalıdır." Ömer Dinçer sakıncalıysa, bu tasarının
içerisinde onun da adı varsa -ki, yok adı, ama, hazırlayan kurmaylar içerisinde
olması bittabiî normaldi- öyleyse, bu mantık önermesiyle, bu küçük önerme diye
adlandırdığımız önermenizle, dediniz ki, bu tasarı da sakıncalıdır. Nereden
hareketle; kendinize göre önce bir sakıncalı piyade uydurdunuz, ardından da
tasarıyı sakıncalı ilan ettiniz. Keşke, sakıncalı diye nitelendirdiğiniz
maddeler üzerinde, az önce arz ettiğim gibi, bütün bu komisyonlarda
katkılarınızı sağlamış olsaydınız; fakat, yöntemi yanlış seçtiniz. Yani,
protesto ettiniz, boykot ettiniz, hatta yetmedi, işgal ettiniz. Bunlar bir
gerçek. Komisyonları işgal ettiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ama, hazine arazilerini işgal etmedik!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, bu yöntemi de çok yadırgamıyorum; çünkü, yeni
yöntemlerinde, gerilla yöntemini dahi telaffuz edebilecek arkadaşların, işgal
dahil, birçok şeyi yapabilmeleri mümkündü; nitekim, onlar da yapılmış oldu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bugün
burada yapılan sadece tribünlere oynamak, son dakikalarda zamanı ne kadar
uzatabiliriz, hakemi maçı ne kadar geç bitirmeye sevk edebilirizin
mücadelesidir. Hatta, o kadar olmuştur ki, bugün, çok değerli bir grup başkanvekili
arkadaşımız, değerli hemşerim, ajite edici anlamda, kamu reformunu...
Şimdi, diyor ki Sayın
Meral, 14 tane sendika sokaklara düştü. Kusura bakmayın, o sokaklara düşenleri
kimlerin düşürdüğünü biliyoruz biz.
Bu, demokratik haktır;
ama, bu hakkın nasıl istismar edildiğini ve insanların nasıl istiskal
edildiğini çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Siz, camilerde yaptınız onu, camilerde!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Camie hayatta girmedin ki, ne bilirsin camide ne konuşulur!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Ben, senden daha fazla Müslümanım, bayrağıma daha fazla saygılıyım!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Yani, girmediğin yeri bana tarif etme.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Camileri unuttunuz mu?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Arkadaşlar, bakın, Samsun'da bugün gösteri yapıldı; doğrudur...
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- Kamu kuruluşlarından özür dileyin, özür!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Samsun'da, bugün...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Allah'ın evini işgal ettiniz!..
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) -
Sendikalardan özür dileyin!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bana sataşmayla hiçbiriniz söz yetiştiremezsiniz; bunu bilin.
Değerli arkadaşlar,
Samsun'da, bugün Gazi Caddesi işgal edildi; normaldir, ben buna bir şey
demiyorum, bir hakkı kullandılar; fakat, bir şeyi söylüyorum; Türkiye genelinde
benzeri hareketler yapıldı, yapılıyor, yapılmaya devam ediyor. Samsun
Emniyetiyle de Valiliğiyle de görüştüm; kendilerine, arkadaşlara rica edildi
"kamu reformunu protesto edebilirsiniz -nitekim, Mecliste de protesto
edildi- siz de sokakta edin, mahzuru yok; ama, yasal hakkınızı yasalar
çerçevesinde kullanın. İzin isteyin; bu, normal yasal hakkınızdır."
denildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Teşkilatımın önü işgal edildi, siyah çelenk konuldu, denildi ki... Siyahla
siyahlanmayız. Sizin siyahınızla veya çelenklerin siyahıyla değil, 28 Martta
milletin oyuyla biz rengimizi, göreceğiz; siz de renginizi göreceksiniz AK
Parti de rengini görecek! (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Yeşil bayrağı çek, yeşil bayrağı!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ancak, bir şeyi söylüyorum, bakın, gözaltına alındı denilen arkadaşlar 35
değil, 19 kişi. Bunların 15'i erkek, 4'ü bayan. Adlî tıbba sevk edilmesi
olayını, doktor olan bir grup başkanvekilimizin çok iyi biliyor olması lazım.
Emniyette gözaltına alınanların her biri adliyeye sevk edilirken, darp edilip
edilmediklerinin tespiti için adlî tıbba gönderilir, rapor alınmak istenir. Ne
Balıkesir'de ne de Samsun'da, tek bir günlük iş kaybı diye, en ufak bir darp
işareti olmadı ve iş kaybı raporu verilmeksizin, arkadaşlar, adliyeye sevk
edilmeden serbest bırakılmıştır. Yani, bunu niçin söylüyorum; birkısım haberler
yanlış gelebilir, bunları ajite edip Meclis ekranına getirmenin doğru
olmadığını düşünüyorum; en azından, duyarlı olan bir partinin çok duyarlı
olması gereken bir grup başkanvekili, konuları çok iyi tahlil ederek, Yüce
Parlamentoda gerçekten gündeme getirilmesi gerekiyorsa, onu gündeme
getirmesinden tabiî bir şey olamaz.
Bu hakların
savunuculuğunu yıllarca bu kürsüden yaptık. Aynı özgürlüğün savunulması
konusunda, AK Parti olarak, sizden daha çok mücadeleciyiz; çünkü, bunların,
haksızlığın ne anlama geldiğini siz görmediniz; ama, biz çok yaşadık bunun ne
olduğunu.
Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla, bu yasa tasarısıyla ilgili eleştirilerinizin -açık olarak söylüyorum-
sağlıklı, en kayda değer bir argümanını ortaya koymanız mümkün değil. Hele hele
"Yerel Çözüm 2000" adlı raporunuz ortada. Sayın Deniz Baykal'ın bu
konulardaki, daha önce, 1992 yılından beri, oniki yıldır iddiaları
ortadayken... İsterseniz bunları size okuyabilirim; ama, zamanımın
kifayetsizliği nedeniyle bunları size elbette arz etmem mümkün değil; ancak,
bir şey söyleyeyim, halen internet sayfanızda diyorsunuz ki "merkezî
yönetimin yerel yönetimlere devredilen işlevlerinin yürütülmesinde valiye bağlı
olarak görev yapan kamu görevlileri, milletin seçtiği il meclislerine bağlı
olarak çalıştırılır." Bundan daha demokratik bir söylem olabilir mi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
teşekkür eder misiniz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Pekâlâ, siz bunun neyine karşı çıkıyorsunuz?.. Neyi koparmış olacağız burada?..
Sayın arkadaşlar, bir
şeyi yapıyorsunuz siz; bu, tribünlere oynamaktır. Bu, muhalefetin âdetidir,
oynar. Sağlıklı oynayın, oy toplayın. Biz bunları yaptık; ama, sadece laf olsun
diye yapmadık; haklı olarak yaptık, haklılığımız bizi bir yerlere getirdi;
fakat, sizin bu siyasetteki tavrınız seksen yıldır sizi orada oturtuyor,
üzülüyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunkaya.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Özcan; buyurun.
Sayın Özcan, konuşma
süreniz 5 dakikadır.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 25 inci madde üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının 25 inci maddesi, iktisadî devlet teşekkül ve müesseselerinin, hizmet
bakımından yerinde yönetim kuruluşlarının genel hukukî çerçevesini çizmektedir.
Bu kanunun 2003 yılı taslağında ilgili kuruluşların listesi vardı; ama, şimdi,
huzurunuza gelen tasarıda ilgili kuruluşların listesi bulunmamaktadır; bu, çok
büyük bir eksikliktir.
Değerli arkadaşlarım,
yerel yönetimlerin daha geniş görev alanı olmasını destekliyoruz, daha fazla
yetkisinin olmasını biz de istiyoruz, kaynaklarla donatılmasının yanındayız.
Zaten, geçen yıl, bütçede belediye paylarını yüzde 6'dan yüzde 5'e indiren
sizdiniz; yüzde 6'da kalsın diye mücadele veren de bizdik; bunu, siz de
biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyla, yerel düzeyde, mafyanın, şeyhlerin, bölücü terör örgütlerinin gücü
artacaktır. Terör örgütü PKK/KADEK'in 2003 yılı haziran ayında yapılan
kongresinde -dikkatinizi çekmek istiyorum- yerel yönetimlere ilişkin olarak
alınan 2,5 sayfalık kararın 4 üncü maddesini aynen okuyorum: "Yerel
yönetimlerin yetkileri artırılarak, sağlık ve kültür başta olmak üzere, bazı
hizmetler yerel yönetimlere bırakılarak, demokrasinin derinleşmesi sağlanmalıdır."
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyla, devlet ile halk arasındaki bağlar kopacaktır. Devlet, halka hizmet
götürerek etkisini sürdürebilir, ulusal bütünlüğü pekiştirebilir. Bu tasarıyla,
devletin halka hizmet götürme kanalları yok edilmektedir, devletin yerini yerel
güç odakları almaktadır.
Arkadaşlar, sağlık
hizmetlerini devlet götürürse ulusal birlik ve bütünlük artar. Sağlık hizmeti
özelleşir veya devletten alınarak yerel yönetimlere verilirse, bunu, vakıflar
veya yerel güç odakları vermeye başlar. Bu da, bölgeciliği, cemaatçiliği
önplana çıkarır, ulusal bütünlüğü de tahrip eder.
Değerli arkadaşlarım,
toplum, vergisini veriyor; bunun karşılığında da kamu hizmetinin nitelikli bir
şekilde kendisine yansımasını istiyor. Bunu neyle sunacaksınız; vergi
gelirlerinin yüzde 66'sını faizlere veren bir bütçeyle mi?!
"Ekonomi iyiye
gidiyor" diye masallar anlatmaya devam edebilirsiniz. Borcumuz, birbuçuk
yıl içinde 54 milyar dolar arttı mı artmadı mı; çıkın, bunu konuşun.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Millî gelir ne oldu?!
OSMAN ÖZCAN (Devamla) -
Bunları çok iyi görüyorsunuz. Nasrettin Hoca'nın hikâyesi gibi "parayı
veren düdüğü çalar" diyerek, kamu hizmetini paralı hale getirmeye
uğraşıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü tamamen tasfiye etmektedir. Köy
Hizmetleri, kamu kesiminin en verimli çalışan kuruluşlarından biridir. Bu
kuruluş, merkezî idare adına, halkımız ile devletimiz arasındaki bağları
pekiştiren bir kuruluştur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi kuruluşların
kapatılması, köye ve köylüye olduğu kadar, ulusal bütünlüğe bir darbe indirmek
değil de nedir?!
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun, büyük bir ihtimalle, Cumhurbaşkanından geri dönecektir; fakat, siz, emri
büyük yerden aldınız, inat edeceksiniz, tasdik edeceksiniz. Bu sefer ne
olacaktır; Anayasa Mahkemesinden dönecektir.
Ben, seçim bölgeme
gidiyorum, vatandaşlarla, asillerle konuşuyorum. "Hocam, çok güzel
çalışıyorsunuz, Meclis çok güzel çalışıyor, güzel kanunlar çıkarıyorsunuz; ama,
bu kadar masrafa yazık olmuyor mu? Kanunlar, Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor.
Yahu, Hocam, bu Mecliste, kanunların Anayasaya uygunluğunu bilen uzmanlar yok
mu" diyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Var, var...
OSMAN ÖZCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, o zaman benim boynum bükülüyor. Eğer sizin boynunuz
bükülmüyorsa pes doğrusu demekten de kendimi alamıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
işin özü, bu kanunla devletimiz zayıflayacaktır, ulusal bilinç tasfiye
edilerek, etnik kimlik temelinde küçücük temeller oluşacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
benzetmek gibi olmasın, bu yasa, Rumlar ile İngilizlerin gizlice hazırlayıp
Annan'a verdiği Kıbrıs planına benzemektedir.
Hepinizi saygı ve
sevgilerle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özcan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, benim bir talebim vardı efendim...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sataşılmıştı efendim...
BAŞKAN - Sayın Kacır,
tutanakları istedim; inceleyeceğim ve ona göre söz vereceğim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri
ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle
yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde
ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 25 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç Haşim Oral Halil Tiryaki
Samsun Denizli Kırıkkale
Fahrettin Üstün Mustafa Gazalcı
Muğla Denizli
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sanıyorum,
ben Türkçe konuşuyorum; fakat, ne hikmetse, Sayın Bakana sorduğum hiçbir soruya
doğru dürüst yanıt alamıyorum. Acaba, Sayın Bakan benim anlatımlarımı
anlayamıyor mu; o konuda da biraz zorlanıyorum.
Sayın Bakana çok açık ve
net bir soru sordum: Bu tasarıyı, Türkiye'deki binlerce sivil toplum örgütünden
destekleyen üç tanesini sayabilir misiniz dedim. Sayın Bakan bana ne yanıt
veriyor; Sayın Bakan diyor ki: "Tasarıyı hazırlarken Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsüyle birlikte çalıştık." Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü bir sivil toplum örgütü değil, bir kamu kurumudur. Yine Sayın
Bakan diyor ki: "Ankara'daki üniversitelerin kamu hukuku bölümlerindeki hocalarla
görüştük." Bunlar da sivil toplum örgütü değil. Bir üçüncü yanıt:
"İstanbul'da Bilgi Üniversitesiyle beraber çalıştık ve onlardan görüş
aldık." Üniversitenin bir sivil toplum örgütü olduğunu da Sayın Bakandan
duyuyoruz. Böyle bir örnek literatürde de yok.
Yine bir başka soru
sordum, Sayın Bakanın verdiği yanıt: "Herkesin üzerinde mutabık kaldığı
bir yasa tasarısını hazırlamak mümkün değil." Herkes üzerinde mutabık
kalmaz; ama, toplumun önemli bir kesimi destek verebilir. Şimdi, bu, bu yasa tasarısıyla
ilgili olarak Türkiye'deki binlerce sivil toplum örgütünden üç tanesinin dahi
sayılamadığı, destek veren bir sivil toplum örgütünün olmadığı bir ortamda bu
yasa tasarısına yapılan eleştirilerin ne kadar haklı, tutarlı, yerinde olduğunu
göstermiyor mu acaba Sayın Bakanım?
Yine, Sayın Bakan, bir
soruya verdiği yanıtta, temmuz ayında kamu personeli sınavının
yapılacağını, işçi sınavlarının da aynı
tarihe denk getirileceğini, objektif
bir sınav yapılacağını söyledi.
Sayın Bakanın yapacağı bu
çalışmadan ötürü kendisini kutluyoruz; ancak, şu soruyu sormaktan kendimi
alamıyorum: Sayın Bakan, sizin hükümetten önce, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
sıfır puan alıp da kamu görevlisi olarak atanan başka bir memur var mıdır?
Sayın Bakan bana açıkça desin ki, şu hükümet, şu tarihte bir sınav yaptı; o
sınavda da sıfır puan alan şu kadar kişi yerleştirildi. Biz de öğrenmiş oluruz.
Yine, Sayın Bakanımız,
Türkiye Cumhuriyetinin sosyal politikalarıyla ilgili olarak Grup
Başkanvekilimizin sorduğu bütün sorulara kaçamak yanıt verdi.
Şimdi, ben, Sayın Bakana,
çok açık ve net bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, Sayın Başbakan, bayramda Safranbolu'da gezerken yurttaşlar arasından
bir kadıncağız, Sayın Başbakanın önüne çıkıp "7 tane yetimim var; birisine
iş verin" diyor. Sayın Başbakanın verdiği yanıt şu: "Bende de 70 000
000 yetim var."
Şimdi, merak ediyorum;
acaba, Sayın Bakan ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakanın 70 000 000'luk yetim sınıfına giriyorlar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu tasarı,
merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkileri, herhangi bir
federal siyasal yapılanmada görülebilen federal devlet ve eyaletler arasındaki
ilişkileri paralel biçimde kurmaktadır.
Tasarıda, her ne kadar,
kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinin temel ilkeleri arasında anayasal temel
hüküm olan "idarenin bütünlüğü" ilkesine yer verilmişse de, aynı
maddedeki "kamu kurum ve kuruluşlarında görev, yetki ve sorumluluklar, hizmetten
yararlananlara en uygun ve yakın birimde verilir" hükmünde de görüldüğü
gibi, tüm tasarıya "yerellik" ilkesi egemendir. Bu bağlamda, bu ilke,
federal bir devlet yapısına dönüştürme sürecinde uygulanacak siyasî nitelikte
bir yönetim ilkesi midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, ilgili
kuruluşlar, hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarıdır ve merkezî idarenin
tanımına da alınmamıştır. Böyle bir düzenlemeye neden ihtiyaç duyulmuştur?
İkinci sorum: İlgili
kuruluşlar da, rehberlik ve denetim birimi oluşturabilecekler midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Soru sorma süresi
dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Önce Sayın
Kılıçdaroğlu'nun sorularına cevap vererek başlamak istiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu, bu
tasarıyı destekleyen 3 tane sivil toplum örgütü sayabilir misiniz diye daha
önce de sorduklarını, bir türlü cevap alamadıklarını ifade ettiler. Hükümetler,
yasalaşmasını düşündükleri alanlarda tasarı hazırlarken, geniş bir inceleme,
araştırma yaparlar, mümkün olduğunca birçok yerden görüş alırlar; ancak,
kamuoyunda, sivil toplum örgütleri bazında, örneğin -soruda olduğu gibi- bir
anket yaparak, bunu yasalaştıralım mı yasalaştırmayalım mı diye bir soru
sormazlar, böyle bir gelenek yoktur.
Biz, cumhuriyet
hükümetlerinin birikimi olan bir konuda yasal düzenleme yapıyoruz. Taa
1930'larda başlayan kamuda yeniden yapılanma birikimini şu anda hayata
geçiriyoruz. 1962 yılında MEHTAP Projesi, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarda
olduğu, rahmetli İnönü'nün Başbakan olduğu dönemde hazırlandı.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O
projeyle bunların hiçbir ilgisi yok.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz, onların üzerine eklenen diğer
projeleri ve kendi birikimlerimizi ve Cumhuriyet Halk Partisinin son
birikimlerini de bir araya getirerek, Türkiye için yararlı gördüğümüz bir yasal
düzenleme yapıyoruz. İki gün önce, burada, yine bir soru üzerine verdiğim
cevapta da ifade ettiğim gibi, biz, hükümet olarak, sivil toplum örgütlerinden,
üniversitelerden görüşler alırız; ancak, bazı sivil toplum örgütleri -isimlerini
burada sayacak değilim- bana gelmişlerdir, şu maddeyi buradan çıkarırsanız...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın; isimlerini söylemekten çekinmeyin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, ismini vermiyorum; çünkü, saygı
duyuyorum bu sivil toplum örgütüne ve başkanlarına; şu maddeyi şuradan çıkarın,
59 maddesine destek vereceğiz demişlerdir. O madde de onlarla ilgilidir. O
bakımdan, böylesi bir mantıkla yaklaşılırsa, bu işin içinden çıkmak mümkün
değildir. O bakımdan, yasa yapmanın tekniği, yolu yordamı vardır; biz, bu yolu
yordamı kullanarak bu tasarıyı önünüze getirdik.
"Sıfır puan alıp,
atanan bir memur var mıdır" dediler. Bu, bizim devralmış olduğumuz
sistemin bir ürünüdür; yanlıştır, bunu düzelteceğiz. Niye; bakınız, Sağlık
Bakanlığında, müracaat edenlerden, tercihlerini bildirmeleri istenmiş bildiğim
kadarıyla. Bir yere, sıfır puan... Sıfır puan olur mu, onu da bilemiyorum;
yani, bir okulu bitirmiş olan bir kişi, kendisine sorulan soruların hiçbirini
yapamayabilir mi, onu da anlayabilmiş değilim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Boş kâğıt verirse sıfır alır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Diyelim ki sıfır puan almıştır. Bir
yeri sadece bir kişi istemişse ve oraya da biri atanacaksa, onun atanacağı
şeklinde bir düzenleme vardır, şu anda mevcuttur; şimdi, biz onu değiştirmeye
çalışıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu bu itirazında da haklıdır. Bu yanlıştır; bu,
kamu vicdanını da rahatsız eder; burada kendisine hak veriyorum.
Sayın Başbakanın bir
konuşmasından bir cümle ifade ettiler. Biliyorsunuz, milletvekili
arkadaşlarımız yazılı ve sözlü soru sorabiliyorlar. Sayın Başbakana bunu sorun,
herhalde cevabını verecektir; ben, Sayın Başbakan adına, bunu hangi amaçla
söylediği konusunda burada açıklama yapmaya mezun değilim.
Şimdi, Sayın Karademir'in
sorusunu anlayamadım; ancak, biraz önce konuşan değerli arkadaşımız Sayın
Bayram Meral o kadar çok şey söyledi ki konuşurken, doğrusu, hayretler içerisinde
kaldım.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sorulara cevap verin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Denetimi ortadan kaldırdığımızı,
memurların başına 100 tane amir getireceğimizi ve buna benzer birçok şey
söyledi.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Belediye meclisi üyeleri onların emrinde çalışmayacak mı?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kendisi konuşurken, kusura bakmasın
-Sayın Kılıçdaroğlu Safranbolu'dan bahsetti- Sayın Bayram Meral de konuşurken,
Safranbolu türküsü vardır, o aklıma geldi. Sayın Anadol bunu çok iyi bilir.
"Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış duydun mu"
sözündeki ifadeler ne kadar gerçekse, Bayram Meral'in söyledikleri de o kadar
gerçektir! (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Tosya... Tosya...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde geçen "müsteşarlık
şeklinde ilgili kuruluş kurulamaz" ibaresinden sonra "kurulmuşsa
kaldırılır" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinde geçen "veya
statülerinde" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen
"veya statülerinde" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"İlgili kuruluşlar
Bakanlığın talebi üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın
lağvedilebilir."
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"Kanun hükmünde
kararname ile ilgili kuruluş kurulamaz."
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlgili kuruluşlar" başlıklı 25 inci
maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hüseyin Ekmekcioğlu Haluk
Koç V. Haşim Oral
Antalya Samsun Denizli
Halil Tiryaki Fahrettin Üstün Mustafa Gazalcı
Kırıkkale Muğla Denizli
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlgili kuruluşlar" başlıklı 25 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç V. Haşim Oral Halil Tiryaki
Samsun Denizli Kırıkkale
Mustafa Gazalcı Hüseyin
Ekmekcioğlu Fahrettin Üstün
Denizli Antalya Muğla
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergeyle ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Bu arada, gelişen
konuşmalar boyutunda da, bu süre içerisinde, görüşlerimi ifade edeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
maddenin, niye tasarıdan çıkarılması gerektiği bütün konuşmacılarımız
tarafından ifade ediliyor. Bu arada, biraz önce, şahsı adına söz alan Samsun
Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya, bugün yaşanan olayları benim abartarak Meclis
kürsüsüne getirdiğim noktasında bir görüş belirttiler. Sayın İçişleri Bakanı
buradaydı ben konuşurken; kendisi de, Balıkesir ve Samsun İllerinin Emniyet
Müdürleriyle görüştü telefonla ve ondan sonra da, kendi bakan jargonu
içerisinde bir açıklama yaptı.
Gelişen olaylar Samsun'da
oldukça boyutludur; bunu, bir kere ifade etmek istiyorum. Hiçbir şey olmamış
değildir. Gazi Caddesinde başlayan olay, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilçe
binasının önüne bir siyah çelenk koymaya dönük bir eylem; fakat, bu, emniyet
güçleri tarafından zor kullanılarak püskürtülmüştür. Şöyle ki: Bu sırada
yaşanan arbedede -hiçbir şey olmamış" dedi Sayın Uzunkaya- bir kamu
emekçisi, bir sendika yetkilisi arkadaş ortada dövülerek kafa travması geçirmiş
ve gözaltında tutulduğu yerden sadece adlî tıp kurumuna değil, oradan devlet
hastanesine götürülerek beyin tomografisi çekilmiş ve müşahede altında
alınmıştır, Sayın Uzunkaya.
Balıkesir'le ilgili bilgilere
gelince, Sayın Uzunkaya sanki bir televizyon kamerası gibi anlattı olayları.
Sayın İçişleri Bakanından ben bilgi almadığından eminim. Balıkesir'deki
olayları bir Balıkesir milletvekili kadar yakından izlediğine göre, o zaman çok
yakın birinden bilgi aldı Sayın Uzunkaya. Onu da ben size söyleyeyim, merak
ediyorsanız; bunu daha önce ifade etmemiştim. Evet, Balıkesir Emniyet
Müdüründen bilgi almıştır belki; çünkü, Balıkesir Emniyet Müdürü, Sayın Musa
Uzunkaya'nın ağabeyi Sayın Celal Uzunkaya'dır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Onu da yanlış biliyorsunuz, kardeşim, kardeşim.
HALUK KOÇ (Devamla)
-Balıkesir Emniyet Müdürü Sayın İhsan Yılmaztürk, daha süresini doldurmadan
merkeze alınmış ve Sayın Başbakanın "eş dost, akraba ataması
yapmayacağız" telkinine, genelgesine, duyurularına rağmen, Sayın
Uzunkaya'nın ağabeyi Balıkesir Emniyet Müdürlüğüne atanmıştır. Bu bilgiyi bu
kadar yakın alabilir ki, bu kadar detaylı bir ajans haberi gibi buraya
aktarabilir.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Koç, bilmiyorum, benden 7 yaş küçük olan bir insanı nasıl ağabeyim diye
tanıtıyorsunuz!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi...
SUAT KILIÇ (Samsun) - Bir
emniyet müdürünü bu şekilde tanıtamazsınız; kariyeri hakkında bilgi sahibi
misiniz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Efendim, bir daha söz alır, çıkar, konuşursunuz... Bir daha söz alır
konuşursunuz... Bir daha söz alır konuşursunuz.
Ben ilk konuşmamda bu
konuya değinmeyecektim; ama, siz söz alıp bu şekilde bir olayı gündeme
getirince söyledim.
Şuna gelince...
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Sayın Koç, CHP Genel Merkezine gelen eylemcileri nasıl püskürttünüz?!
Partililerinizi CHP Genel Merkezinden nasıl püskürttünüz?! Bunu söyleyebilir
misiniz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şuna gelince, kamu emekçilerinin bu yasa tasarısıyla ilgili yaptıkları her
türlü demokratik hak gösterisinde, sadece Samsun Milletvekili Haluk Koç olarak
değil, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
örgütleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekilleri olarak
onların yanlarında olduk ve olacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, bizim
emeğe bakışımızdır.
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Sayın Koç, CHP Genel Merkezi, CHP örgütünü partiden püskürttü.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bu,
bizim sendikal haklara, toplusözleşmeli haklara, işçi haklarına bakışımızdır.
Bunun gereğini yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz ve onların burada
uğradıkları haksızlıklar konusunda düşüncelerimizi özgürce ifade edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım...
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Genel merkezdeki CHP'lileri nasıl püskürttünüz Sayın Koç; bir anlatın da,
öğrenelim!..
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan, sorular konusunda oldukça sıkıntı çekiyor anlaşılan ve
birtakım darbımesellerle, birtakım benzetmelerle cevap vermeye uğraşıyor. Sayın
Bakana sorulan sorulara cevap veriş tarzı -ben, bu üslubu kullanmayacaktım;
ama, kendi üslubuyla, bir benzetmeyle cevap vereyim- "dam üstünde
saksağan, bu ne biçim lacivert" benzetmesi; evet...
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Sayın Koç, CHP Genel Merkezindeki partilileri nasıl püskürttünüz?!
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkanım, şahsımla ilgili yanlış bir bilgi sunulduğu için, lütfen...
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
bulunduğunuz yerden...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
İstirham ediyorum, iki dakika... Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VII. -
AÇIKLAMA VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2. - Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, şahsıyla
ilgili ileri sürmüş olduğu görüşler nedeniyle açıklaması
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben,
tabiî, iki Samsun Milletvekilinin birbirine cevap veriyor olmasından
üzüldüğümü, şahsım adına değil, ama, Sayın Koç adına özellikle üzüldüğümü ifade
ediyorum; çünkü...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Siz söylerken iyi de...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sayın Koç, yoklar mı?..
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Burada, burada, dinliyor...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ooo, Koç, kuzu olmuş, yok olmuş.
Değerli
arkadaşlar...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Kuzu orada, Kuzu orada!.. Koç burada, Kuzu orada!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama, Koçunuz kayboldu!
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, tamamen açıklamalar...
Bakın, samimî bir şey
söyleyeyim. Şimdi, bir şeyi, insan, buradan söylerken... Sayın Kepenek -ki,
kendisine çok saygı duyduğum, hakikaten bir dostumdur, yakinen sevdiğim
birisidir- daha önce, burada, bölgemizde bir yakınımın atanmasıyla ilgili
"hele, Sayın Uzunkaya, sen hiçbir şey söyleme" dedi. Sanki, ben,
büyük ceraim işlemiş, ağır cezada yargılanan bir kişi konumuna düşürülmüşüm
gibi oldum. Asla alakası olmayan bir olaydı olay. Sayın Kepenek olayı çok iyi
biliyor.
Sayın Celal Uzunkaya, bir
kere, benim 7 yaş küçüğümdür. İkincisi, Celal Uzunkaya'nın devresi Ankara
Emniyet Müdürü, yedi yıldır il müdürüdür; Celal Uzunkaya, dokuz senedir, Musa
Uzunkaya'dan dolayı il emniyet müdürü olamamıştır. Bu gerçeği niye görmezlikten
geliyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Dokuz yıldır...
Bundan önceki bir
İçişleri Bakanı, şurada oturan bir İçişleri Bakanı, bana aynen şunu
söylemiştir: "Polis kolejini birincilikle, akademiyi birincilikle
bitirmiş, meslek hayatı başarılarla dolu bir müdür; ancak, Fazilet Partisi
milletvekilinin kardeşini il emniyet müdürü yaparsam, önce, kendi başımı benim
partililerim yer." Birinci sınıf emniyet müdürü olduğu halde senelerce
APK'da ve teftişte tutmuşlardır. Celal Uzunkaya, hudâyînâbit, semadan hakkı
olmayan bir yere düşmemiş, bilakis dokuz sene teahhura uğrayan hakkı bir
hükümet döneminde adaletin gereği olarak kendisine verilmiştir. Bunu önce böyle
bilmeniz lazım.
İkinci bir şeyi daha
bilmeniz lazım.
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Keşke bakan olsaydı...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakın, ben, burada kardeşimden bahsetmekten teeddüp ederim; keşke Balıkesir
milletvekilleri anlatsa burada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Niye söylüyorum; bir aydır Balıkesir'de her türlü mafya ve benzeri faaliyetlerin...
Ali Kemal Bey, sen de
biliyorsun bunu; geçtiğimiz hafta gazetelerde de yazıldı. Bu olumsuz haberleri
de veren sizsiniz.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Daha kaç ay oldu geleli; bir şeyini görmedik daha.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bunlar aile meseleleri.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bir ayda bütün bunların soluğunu kesti.
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
toparlar mısınız...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama, siz, şahsı buraya taşıyarak haksız bir değerlendirme yapıyorsunuz.
Samsun'da da travmalı tek
bir hasta yoktur. Bakın, işte, açsınlar Samsun hastanesine sorsunlar, açsınlar
Samsun Valisine sorsunlar. Olayı tamamen ajite ederek yanlış boyuta getirmenin
anlamı yoktur, gerçekleri olduğu gibi aktarmak zorundasınız. Bütün bu
bilgilerin ne kadar yanlış olduğu bir hakikat olarak ortaya çıkıyorsa,
Samsun'la ilgili iddialar da aynı şekilde hilafi hakikattir.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzunkaya.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Uzunkaya, daha iki üç ay oldu; bir şeyini görmedik daha.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlgili kuruluşlar" başlıklı 25 inci
maddesinin birinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Hüseyin
Ekmekcioğlu (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "İlgili kuruluşlar" başlıklı 25 inci maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Türk kamu
yönetiminde bağlı kuruluş kapsamında değerlendirilemeyen bir idarî birim çeşidi
de ilgili kuruluş olarak tanımlanan kurum ve kuruluşlardır. Bunlar iktisadî
devlet teşekkülleri ve kamu iktisadî kuruluşlarından oluşan kamu iktisadî
teşebbüsleri ya da özel hukukî, malî ve idarî statüye tabi diğer kuruluşlardır.
Bu kuruluşlar, merkezî
idare ile mahallî idarelere dahil kuruluşlara benzemedikleri için ayrı bir
kategori olarak değerlendirilmekte ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları
ile teşkilatlanmalarına ilişkin esaslar kuruluş kanunlarına veya statülerine
bırakılmaktadır. Ancak, ilgili kuruluşlar için, özellikleri nedeniyle
teşkilatlanma bakımından bağlı kuruluşlardan farklı esaslar da öngörülmüştür.
Bu kuruluşların
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri, bu Kanunda belirlenen
hiyerarşik kademeler ile bakanlık merkez ve bağlı kuruluşlarının
teşkilatlanmalarına ilişkin diğer hükümler gözönünde bulundurularak hizmet özelliklerine
göre belirlenecektir. Ayrıca, müsteşarlık şeklinde ilgili kuruluş
kurulamayacağı öngörülmek suretiyle 24 üncü maddede bağlı kuruluşlar için
getirilen sınırlama bunlar için daha geniş bir şekilde hükme
bağlanmaktadır."
Tasarının ilgili
kuruluşları düzenleyen 25 inci maddesinde ilgili kuruluşlar, özel kanun veya
statüyle kurulan, iktisadî devlet teşekkülleri ve kamu iktisadî kuruluşları ile
bunların müessese, ortaklık ve iştirakleri veya özel hukukî, malî ve idarî
statüye tabi, hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları olarak
tanımlanmıştır. Belirtilen düzenleme, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve
Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 Gün
ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun "Bakanlık ilgili kuruluşları" başlıklı 11 inci maddesinde yer
alan düzenlemelerin tekrarı niteliğindedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının genel gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir: "Bu
genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve
kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini
başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi
zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü
değişiklikler öngören tasarı; kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif
içinde, merkezî idare ve mahallî idarelerde 'iyi yönetişim' ilkelerini hayata
geçirmeyi hedeflemektedir."
Gerekçedeki ifadelerden
de görüldüğü gibi kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlattığı iddia
edilen bir tasarının yürürlükteki mevzuatla aynı hükümleri taşıması ve
yeniliklere yer vermemesi çelişkidir. Bu konuda oluşturulan toplumsal
beklentileri karşılamak için, mevcut mevzuatın tekrarı yerine, kamu yönetimini
iyileştirici somut adımların atılması gerekmektedir.
Bu bakımdan tasarının 25
inci maddesinin kapsaması gerekli konuları kapsamadığı, özensiz olarak
hazırlandığı ve çelişkiler içerdiği görülmektedir.
Belirtilen gerekçelerle
349 sıra sayılı tasarının 25 inci maddesinin birinci fıkrasının madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"Kanun hükmünde
kararname ile ilgili kuruluş kurulamaz"
Orhan Erdem
(Konya)
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"İlgili kuruluşlar
Bakanlığın talebi üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın
lağvedilebilir."
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen
"veya statülerinde" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Maddeyi oylarınıza...
III. - Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, biz 20 milletvekili ayağa kalktık, İçtüzüğün 57 nci maddesine
göre yoklama yapılmasını talep ediyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Şu anda 20 kişi kalkmadı ayağa.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - 20 kişi ayaktayız.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Usulü de öğreteceğiz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
İsimlerimizi kaydederseniz...
BAŞKAN -Sayın Haluk Koç,
Sayın Haşim Oral, Sayın Halil Tiryaki, Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu, Sayın Mehmet
Kartal, Sayın Orhan Diren, Sayın Feramus Şahin, Sayın Necati Uzdil, Sayın
Abdulaziz Yazar, Sayın Ali Rıza Gülçiçek, Sayın Ali Cumhur Yaka, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, Sayın Feridun Baloğlu, Sayın Şevket Arz, Sayın Ali Topuz, Sayın
Ramazan Kerim Özkan, Sayın Ali Kemal Deveciler, Sayın Mustafa Özyürek, Sayın
Birgen Keleş, Sayın İzzet Çetin yoklama isteminde bulunmuşlardır.
Yoklama yapılacaktır.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Ünal Kacır, Sayın Bayram Meral'in konuşması sırasında şahsına
sataştığı...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, isim yok orada...
BAŞKAN - ... şeklinde
müracaatı olduğundan, kendisine söz veriyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İsim yok...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kacır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VII. -
AÇIKLAMA VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3. -
İstanbul Milletvekili Ünal Kacır'ın, Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in
şahsına sataşması nedeniyle açıklaması
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bayram Meral, burada, konuşması
sırasında, tasarının maddesiyle ilgili olmadığı halde, kendi kafasındaki
vehimlerden hareketle... (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - "Vehim" olmaz!.. Yapma!..
ÜNAL KACIR (Devamla) -
... "bundan böyle, işçilerin ve memurların yüzlerce amiri olacak"
şeklindeki sözleri üzerine...
BAŞKAN - Sayın Kacır,
başka bir sataşmaya mahal vermeden bahsederseniz...
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Hayır efendim... Vermeyeceğim efendim...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
"Vehim" dedi, sataştı...
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Bendeniz, bu maddede böyle bir şey yok, nereden çıkarıyorsunuz şeklinde
söylediğimde...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Yani, oradan laf atarken mi demek istiyorsunuz!.. Yani, oradan laf
mı attınız?!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
... "seni araştırdım, müfettişken işyerlerine yemek saatinde gidiyormuşsun
ve pilav, komposto yiyormuşsun" şeklinde sözler söylediler. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Laf atmaya cevap vermek diye bir şey var mı?! Hem laf atıyor hem
cevap veriyor!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, hatibin konuşmasını dinler misiniz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Biz de sayın milletvekilinin yaptığı işi yapalım...
ALİ CUMHUR YAKA (Muğla) -
Bu mu sataşma!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Haşlama da var!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Efendim, bendeniz, Çalışma Bakanlığında 1977-1985 yılları arasında şerefimle
müfettişlik görevi yaptım. Yapılan araştırmaları sonucunda sadece tesadüfen,
belki işyerlerine gittiğimizde işçilerin karavanasından pilav, komposto
-onların deyimiyle- hoşaf yemişiz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Afiyet olsun...
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Onlar öyle söylüyorlar, ben hatırlamıyorum, olabilir. Ama, bu memlekette hiçbir
müfettiş işçi karavanasından yemek yemek için yemek saatini gözlemez Sayın
Meral. Çalışma Bakanlığındaki iş güvenliği müfettişleri işçilerin haklarının
korunması doğrultusunda çalışma yaparlar, bendeniz de o doğrultuda çalışmalar
yaptım. Zatıâliniz, işçilerin sırtından kazanırken ve o kazandıklarınızı beş
yıldızlı otel odalarında çaldırırken, biz, işçilerin hakkını arıyorduk
oralarda. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, Kamu Yönetimi Kanunu Tasarısının bu sözlerle ilgisi
ne?! Türk-İş kongresi mi burası?!.. Bu ne biçim konuşma! Böyle konuşulmaz!..
Ayıp!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Sayın Başkan, elbette söylenecek çok söz var; ama, bu arkadaşlarımızın gayesi,
zaten, sataşmalarla işi geçiştirmek, yasayı geciktirmek, yasayı engellemek.
Bunun için sözü fazla uzatmayacağım. Şerefiyle müfettişlik yapan yüzlerce,
binlerce işyerini teftiş eden bir müfettiş olarak, eski bir müfettiş olarak
beni İstanbul'da herkes tanır; şerefimle seçildim, şerefimle buradayım.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kacır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sataşma var...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Çok ağır ithamda bulundu, söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Meral'in konuşması sırasında "bazen müfettişlik
yaptığını söylüyorsunuz. Ben araştırdım, öğleye doğru gidiyormuşsunuz işyerine,
pilav, komposto... Ondan sonra, işveren bir araba vermiş altına, araştırdım
senin iş müfettişliğini, böyle bir iş müfettişinin diyeceği böyle olur"
şeklindeki sözlerinden dolayı Sayın Kacır'a söz hakkı verdim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Orada isim var mı isim?
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Meral, kime söylediniz?
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Şimdi sataşma var...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Şu anda sataşma oldu.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Meral,
oturduğunuz yerden, kısa bir söz hakkı veriyorum; buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hayır efendim... Sayın Başkanım, çok rica ediyorum...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
"Beş yıldızlı otellerde paraları çaldırırken" dedi; vallahi, öyle
söyledi. Böyle laf edilir mi yahu?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Meral, cevap
hakkınız kısa olsun ve yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Çok kıymetli arkadaşlarım, buraya her çıktığımda sayın milletvekilleri bana
takılır, ben bunlardan hiç rahatsızlık duymam, bazen de espri yaparsınız; ama,
benim, devletin hakkını koruyan, çalışanın hakkını koruyan bütün müfettişlere
hürmetim vardır, saygım vardır. Ben bunları her zaman konuşmuşumdur. Ben,
namusumla, haysiyetimle sendikacılık yaptım, hükümetlere karşı mücadele ettim;
hiçbir hükümet de, benim hakkımda tek kuruşluk bir usulsüzlük bulamadı, alnımın
akıyla karşınızdayım; bu, bir.
İkincisi, beş yıldızlı
otelde para çalınmış. Sevindin mi? Hırsızın biri çaldı; sevindin mi yani buna?
Arkadaşların avansını aldım...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Beş yıldızlı otelde ne işin vardı?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Beş yıldızlı otel değil beyefendi. Cenevre'de, beş yıldızlı değil, iki
yıldızlı değil; yurtdışına giden herkes, ucuz otel bulur, orada kalır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Orada ne işin vardı?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Biraz sabreder misin?! Anan seni altı ayda mı doğurdu?!
Değerli arkadaşlarım,
buradan giderken arkadaşların avansını aldım -genel başkanım- gittim, parayı
çaldılar. Çalanı da biliyorum, tespit ettim; ama, ne fayda. Bir şey daha var.
Biliyor musunuz, benim dışımda, aynı otelde, bir doktor hemşerimizin 30 000
dolarını çaldılar orada ve uluslararası otelcilik, o otele mim koydu. Bu otel
böyledir.
Sayın milletvekilim, eğer
çok rahatsız oluyorsan, sen de laf atma. Ben eksik söyledim, özür dilerim -bana
söyleneni söylüyorum, sana iftira etmiyorum- yalnız pilav, hoşaf değil, haşlama
da var.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.03
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.13
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 26 ncı
maddesini okutuyorum:
İlişkili kuruluşlar
MADDE 26. - İlişkili
kuruluşlar, piyasalara ilişkin düzenleyici ve denetleyici görev yapan, kamu
tüzel kişiliği ile idarî ve malî özerkliği haiz, özel kanunla kurulan
kuruluşlardır.
Bu kuruluşların ilişkili
olduğu bakanlık, kuruluş kanununda gösterilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun
Tamaylıgil; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26
ncı maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz tasarının kapsamına alınmadan önce ve özellikle 59 uncu hükümet
döneminde, özerk idarî otoriteler ya da bağımsız düzenleyici ve denetleyici
kurumlar olarak adlandırılan kuruluşlar, gündemdeki yerini sürekli olarak
korumuştur. 2003 yılı içinde bu kurumlara yönelik bir tasarı hazırlanmış, uzun
süre tartışılmış ve şu an beklemektedir.
Düzenleyici ve
denetleyici kurumlar ya da özerk idarî otoritelerin kuruluşundan işleyişine,
verimliliğinden yurt dışındaki uygulamalara kadar geniş bir perspektifte
bakılması gerekir. Özerk kurumların ortaya çıkış nedenleri incelendiğinde
bunların üç temel başlıkta toplandığını görmekteyiz. Bu nedenlerin ilki,
devletin klasik işleyişinin günümüz toplumunun ihtiyaçlarına tam olarak yanıt
vermez duruma geldiği noktada, klasik devlet yapısının iş yapış şekillerine alternatif
olarak belli sektörlerin işleyişine ilişkin devletin düzenleme ve denetleme
görevinin, siyasetten uzak ve ilgili sektörde uzmanlık kazanmış kadroların
oluşturacağı dinamik ve bağımsız bir yapılanma tarafından yerine getirilmesi
gereğini doğurmaktadır.
İkinci neden, Anayasada
düzenlenmiş olan bazı temel hak ve özgürlükler ile bankacılık, sermaye piyasası
işlemleri gibi bazı ekonomik etkinliklerin kaynak kullanımı ve ekonomik
verimliliği artıracak bazı mekanizmalara ihtiyaç duyar hale gelmiş olmasıdır.
Üçüncü neden ise,
özelleştirme uygulamaları ile faaliyetten çekilmiş olduğu bazı sektörlerde,
devletin, denetim, gözetim görevini yerine getirmesinin sağlanmasıdır.
Ülkemizde de, 1980 yılından sonra bazı bağımsız kurullar, kurumlar örnekler
olarak ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde idare hukukunun
bağımsız otorite olarak tanımladığı üst kurullar, kendi özel kanunlarında
belirlenen görev ve yetkileri idarî ve malî özerklik içinde kullanan, faaliyet
gösterdikleri ekonomik ve sosyal alanda düzenleme, gözetim, denetim, yaptırım
yetkileri bulunan ve ayrıca, kendi alanlarında danışmanlık yapma, uyuşmazlık
çözme işlevleri bulunan kurumlardır. Bir kurumun özerkliği, kurumsal
yapılanmasında ve karar alma mekanizmalarında bağımsız hareket etmesine
bağlıdır. Burada bağımsızlıktan anlaşılması gereken, bu kurumların karar alma
yetkisi bulunan kurulları ile tüm personelinin her türlü siyasî baskı, etki ve
telkinden arındırılmış bir statü taşıması gereğidir. Ancak bu şekilde, bu
kurumlar, siyasî baskı ve yönlendirmeden uzak bir şekilde, kendilerine verilen
düzenleme ve denetleme yetkisini kullanabileceklerdir.
Bağımsızlık dile
getirilirken, kime karşı bağımsız olunacaktır; bu başlıkları iyi belirlemek
gerekiyor. Bu karşılaştırdığımız bağımsızlık noktaları, siyaset, sektörel
bağımsızlık, diğer bürokratik kurumlardan bağımsızlık, medyadan bağımsızlık,
uluslararası kurum ve örgütlerden bağımsızlıktır. İşte, bağımsız kurulların
kamu idarî yapısı içerisinde oluşan yerinin, bu değerlendirmeler ışığında
sağlanacak bağımsız karar alma olgusunun ortaya konulmasıyla işleyişini
sağlıklı yerine getireceği unutulmamalıdır.
Tasarının 26 ncı
maddesinin gerekçesinde, özerk idarî otoritelerin merkezî idareyle olan
ilişkilerinde ne bağlı kuruluşlara ne de ilgili kuruluşlara benzediğinden
hareketle, bu kuruluşlar, üçüncü bir kategori olarak "ilişkili kuruluşlar"
şeklinde adlandırılmaktadır.
Özerk kurum oluşumunun
başlıca gerekçelerinden biri, uzmanlığı ve hesap verebilirliği olan bir kurum
oluşturmak olmalıdır. Böyle bir uzmanlık gerektiren kurumsal yapılanımda,
burada çalışacak kişilerin siyasî baskıdan uzak, işin gerektirdiği uzman
kimliğe sahip olmaları gerekmektedir; dünyadaki gelişmeleri izleyecek ve
kararlarını buna göre vereceklerdir. Özerk kurumlar, ne derece kurumsal bir
yapıya kavuşursa, görevlerini ne derece iyi yerine getirirlerse ve kamuoyuna
saygın bakış açısını kazanırlarsa, o ölçüde güçlenirler ve siyasî yapıya karşı
o ölçüde bağımsız olabilirler. Bu noktada en önemli faktör, kurumlara atanan
kişilerin taşımış olduğu niteliklerin üstünlüğü olacaktır; ancak, bunun yerine,
genelde sizin tercih ettiğiniz kriter olan, sadece dili yakın, düşüncesi
paralel kişileri yeterli görmek temel nitelik olmamalıdır.
Bu özerk kurulların
yönetimi oluşturulacak. Peki, bu yöneticilerin kurul üyeliği sonrasındaki
çalışma hayatları nasıl düzenlenecek? Bugün bu konuda çağdaş yaklaşım, bu tür
kurullarda çalışanların görevleri bitince başka bir bürokratik göreve
getirilmemesi ya da politikaya atılmamaları yönündedir. Bunun dayanağıysa,
kurulda görev yapan bir kimsenin, süresi dolduktan sonra, gerek bürokratik
gerekse bir politik beklentiye girerek, politikacı karşısında özerkliğini
koruyamayacağıdır.
Daha önce hazırlanan,
bağımsız, düzenleyici ve denetleyici kurumlar hakkında kanun tasarısı
kamuoyunda uzun bir süre tartışılmıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarı, bir
çerçeve yasa olarak nitelendirildiğine ve bunun bir başlangıç olduğu dile
getirildiğine göre, diğer konularda olduğu gibi, denetleyici kurullarla,
düzenleyici kurullarla ilgili olarak da yeni bir yasa tasarısı gündeme gelecek
demektir. Peki, bu ilişki derecesi, ilişkili kuruluşlarda nasıl belirlenecektir,
hangi bakış açısı etkin olacaktır; bu noktada önemli bir iki başlığa
dikkatinizi çekmek istiyorum.
8 Kasım 2002; o dönemde
Sayın Başbakan, AKP Genel Başkanı sıfatında ve kendisi, kurullara bakış açısını
şöyle dile getiriyor: Hormonal büyüme içinde olan üst kurulları sistemde
tutmanın anlamı olmadığını vurguluyor ve kamu harcamalarında tasarrufu
başlatacaksak, bakanlıkları tasfiye edeceksek, hormonal büyüme içinde olan
kurulları bu yapı içinde tutmanın anlamı yok diyor.
Diğer taraftan, Sayın
Bakanımız, geçtiğimiz yıl, bir bağımsız düzenleyici kurumlar seminerinde
konuşma yapıyor ve bu konuşmada diyorlar ki, "bağımsız düzenleyici
kurullar, ülkemizde birçok alanda ve birçok kez olduğu gibi bir dayatma ve
zorlama sonucu oluştu." Bugün, ilişkili kuruluş olarak tanımlanacak bu
kurumların oluşumunda yapılacak olan yasal çalışma da bu düşüncenin hâkimiyeti
ne kadar olacak; yoksa, uluslararası normlar ve ilkelerde özerkliğin sağlandığı
bir yapılanım mı ortaya çıkacak? Bu yaklaşımın, sayın hükümetin üst kurullara
bakış açısını özetlediğini düşünüyorum. Bu noktadan baktığımızda, hükümetin
esas görüşü ve IMF'ye verilen taahhütler bir arada düşünüldüğünde, bu çerçeve
yasaya dayanılarak hazırlanacak olan düzenlemenin ne olacağı da
şekillenmektedir.
26 ncı maddede yer alan
ilişkili kuruluş tanımı, ileride, bağımsız idare otoritelerini de herhangi bir
kamu kurumu ya da bakanlık yapısına dönüştürmenin yolunu mu açacaktır? Siyasetin
bu kurumlara da müdahale etmesi, kararlarda ve kadro yapısında siyasetin etkili
olmasının sağlanması, tasarruf ya da IMF taahhütleri görüntüsü altında mı
gerçekleşecektir? Bu, yalnızca, eski tarz siyaset anlayışının uygulanmasında,
üst kurulların araç olarak kullanılması anlamına mı gelecektir?
Değerli arkadaşlar, size,
gelin, bir örnek vereyim. Dün, Sayın Başbakan, medya temsilcileriyle yaptığı
toplantıda, Kıbrıs konusunda sansür uygulanmasını istedi. Böyle bir zihniyet,
bunu yazılı medyadan isteyebilecek gücü kendinde görüyorsa, malum bu yasayı,
RTÜK'ü siyasî erkle ilişkilendirip, ulusal ve yerel tüm televizyonlara talimat
verir gibi haber seçtirilebilecek veya sansür uygulanabilecektir.
Tasarıda, kurumların
Sayıştay denetimine tabi tutulması gibi bir maddeye yer verilmiş; ama, aynı
zamanda, Sayıştayın da, temsilci gönderebileceği kurullara atanabileceği
söylenmekte. Bir kurumun, başka bir kurumun hem yönetiminde hem de denetiminde
yer alması mümkün müdür?
Diğer taraftan, bir
çerçeve yasa hazırlandı ve bu çerçeve yasa, peşpeşe gelecek diğer yasalarla
doldurulacak ve siz, uzun zamandır Sayın Müsteşarın bu konularla
ilgilenmediğini söylüyorsunuz kamuoyuna arkadaşlar. Bu içi doldurulacak -ki, en
önemli kısmını oluşturan- kısmını hazırlayan ve sunan, Sayın Müsteşarımızdır.
Ancak, ben, burada, bir
noktayı, büyük üzüntü duyduğum bir noktayı da dile getirmek istiyorum. Biraz
önce, zannedersem 24 üncü madde görüşmeleri sırasında, AKP Grup Başkanvekili
Sayın Eyüp Fatsa, bu konuyu müsteşar aşamasına indirdiğimizi ve bunu
anlatamadıklarını dile getirdi. Anlatırken de öyle bir fıkrayla örnek verdi ki,
teşbihte hata olmaz değil, teşbihte çok büyük bir hata yaptı. Ben, bu fıkrayı
burada tekrarlayamıyorum; çünkü, bu, bürokrasinin en büyük makamına -bu makamda
oturan kişiye olan eleştiriler farklıdır; ama- o makama yapılmış olan böyle bir
teşbihin esef uyandıracak bir sonucudur. Ben, bunu, tekrarlamaktan, gerçekten,
tekrarlamaktan çok büyük üzüntü duyuyorum.
Çerçeve yasa olarak
yansıtılan görüşmekte olduğumuz tasarı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - ...ve buna bağlı düzenlemelerin gerekçelerinin altında, aslında,
ülke yönetimini istenilen konuma getirmek mi amaçlanmaktadır?
Aslında, yapılması
gereken, diğer konularda olduğu gibi, özerk kurullar konusunda da, ileride
hazırlanacak kanunî düzenlemelerin, açık ve şeffaf bir yaklaşımla, toplumun
ilgili tüm kesimlerinden gelen uyarıları dikkate alarak, kamuoyunun görüşlerine
daha fazla dikkat gösterilerek, toplumun yararına olacak şekilde
hazırlanmasının gerçekleştirilmesi yönünde olmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
yasalar, katılımcı demokrasinin gerektirdiği ilkelerle hazırlanmalıdır. Bunu
önemsemeyen, dayatmacı, tüm değerlendirmelere kulak tıkayan, anayasal yapıyı
dikkate almayan bir yaklaşımla, yasamanın başarısının ortadan kaldırılacağı
unutulmamalıdır.
Bu hassasiyet içerisinde
ilgili taslağı değerlendirmenizi diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Madde üzerinde şahsı
adına söz, isteyen Ordu Milletvekili Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; şahsım adına konuşmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumun ihtiyacı olan
her türlü mal ve hizmeti üreten iki ana organizasyon var; bunlardan bir tanesi
devlet, bir tanesi özel sektör. Devlet, maliyet minimizasyonu esasına göre
çalışır; özel sektör, kâr maksimizasyonu esasına göre çalışır.
Özel sektör, özellikle
son yirmi-yirmibeş yılında, tüketici tercihlerine dayalı olarak ve serbest
piyasa ekonomisi içerisinde oldukça büyük başarılar elde etti ve ülkede, bütün
ülkelerde, hem çeşitleri artırdı hem kaliteyi yükseltti ve hem de maliyetleri
ucuzlattı, ucuz mal sattı, toplumu memnun etti. Toplum, özel sektörü benimsedi
ve bu, özel sektöre büyük bir prestij kazandırdı, itibar kazandırdı. Aynı
toplum, devletten bir hizmet veya mal almaya kalktığı zaman, burada aynı
başarıyı göremedi. Aynı başarıyı göremediği için de, vatandaş, vergisinin
hesabını sormaya başladı. Gerçekten de, devletin, katı, hantal, fleksibiliteden
yoksun tutumu, davranışı, toplumu, devlet karşısında, devlete karşı itimatsız
bir hale getirdi. Bu durumda, bunun için bir çare arandı. Bu çare, devletin
küçültülmesi ve merkezî yapının azaltılması oldu. Esasında, bütün iktisat ve
cemiyet sistemlerinde, merkezî yapı, bağnazlığın, toplumu ezmenin bir vasıtası
gibi oldu. Eğer, çok merkezî yapılar başarılı olsaydı, kolektivist sistemler ve
sosyalist sistemler yıkılmazdı. O bakımdan, merkezî yapıların mutlaka
dağıtılması gerekir.
Bu kanun tasarısı
içerisinde, aynı zamanda, 24, 25 ve 26 ncı maddeler, devletin katı kuralları
içerisinde yapılamayacak olan işlerin, bağlı, ilişkili kuruluşlar tarafından
yapılmasını öngörmektedir.
Ben, bu kısa açıklamadan
sonra, çok sayın muhalefet milletvekillerinin, özellikle, bazı konularda ileri
sürdükleri iddialara değinmek istiyorum.
En çok hayret ettiğim,
sosyal devletin çok zayıflatıldığı konusudur. Bugün, Türkiye'de, sosyal
devletin, sosyal politikaların uygulamasının ana merkezi, ana üssü, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bütün
kurumlarıyla, taşra teşkilatıyla, bu yapı içerisinde, bu kanun tasarısı
içerisinde yer almaktadır. Hatta, bundan dört beş ay evvel, Sosyal Sigortalar
Kurumu, Bağ-Kur ve İŞKUR'un kanunlarını çıkardık. Daha önce bağımsız olan,
özerk olan bu kurumlar, bizim dört beş ay evvel çıkardığımız kanunlarla,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesi içerisine alındı, daha da
merkezîleştirildi daha da merkezî bir sisteme kavuşturuldu. Hatta, elimde
bulunan şu kanun taslağı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
hazırlandı, bizim hükümetimizin de hem acil eylem planında hem de programında
var. Böylece, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve İşçi Bulma Kurumu
kaldırılıyor, bir yaşlılık sigortası kurumu kuruluyor; yani, daha merkezî bir
hale getiriliyor; genel sağlık sigortası getiriliyor. Sosyal Sigortalar Kurumu
hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri ve Sosyal Sigortalar Kurumunun Sağlık
Bakanlığıyla birleştirilmesi suretiyle, bir yerde, genel sağlık sigortası
haline getiriliyor. O bakımdan da, sosyal devletin bu tasarıda yok edildiği
iddiasının hiçbir mesnedi yoktur.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Bilmediğin şeyi konuşuyorsun; senin o anlattığın şey doğru değil. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, lütfen...
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bak, bir şey söyleyeyim: Benim bildiğimin zekâtını versem, sen böyle
konuşmazsın! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
İşçileri pazarlama bürosu kurdunuz... Bilmediğin şeyleri konuşuyorsun!
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Eğer, burada, sana, bildiklerimin Damga Vergisini versem, sen, böyle
konuşmazsın!
Çok değerli
milletvekilleri, bakın, daha sonra...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Kime söylüyorsun sen, işçi pazarlama bürosu kurduğunuzu söylesene!
BAŞKAN - Sayın Öktem...
Buyurun Sayın Uysal.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bakın, burada bir şey daha var; insanı yüceltmekten bahsediliyor. Hiçbir
merkezî yapıda, insan yüceltilmez.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Siz, yanıltıyorsunuz. Çıkardığınız yasayı unutmuşsunuz; çıkardığınız yasadan
memnun musunuz?
CEMAL UYSAL (Devamla) -
"Devleti, şirket haline, vatandaşı da müşteri haline getirdiniz"
deniliyor. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Aynen öyle, doğru.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bakın, çok değerli kardeşlerim, keşke bu mümkün olsa...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Türkiye'ye söyle, Türkiye'ye...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uysal.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bakın, en son yirmi yıldan beri, kamu tercihi teorisinde yapılan çalışmalar
sonunda, bu konuyu ele alan ünlü iktisatçı James Buchanan Nobel Ekonomi Ödülü
aldı. Bakın, burada öyle şeyler var ki, bu yapılan çalışmalar sonunda...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Bize değil, vatandaşa konuş; müşteri vatandaşa konuş!
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Hatta, partiler arasındaki çekişmeyi, partiler arasındaki yarışmayı, bir nevi,
şirket yarışmasına; oy maksimizasyonunu, bir yerde, şirketler arasındaki kâr
maksimizasyonuna benzeten çalışmalar var. Bununla Nobel Ekonomi Ödülü alındı.
Eğer, bilmiyorsanız, James Buchanan'ın "Anayasal İktisat ve Kamu Tercihi
Teorisi" adlı kitabını okuyun.
Çok değerli
milletvekilleri, gerçekten de...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Size de bir ödül vereceğiz; devleti yok etme ödülü!
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Devlet yok olmaz; hiç canınızı sıkmayın, devlet yok olmaz.
O bakımdan, dünyada çok
önemli gelişmeler var. Bu gelişmelerin sonunda da merkezî yapılar yok oluyor.
Merkezî yapı yok oluyor dediğim zaman, gerçekten de, merkezî yapının belli
bölümleri taşraya devrediliyor.
Bakın, burada, bir özel
sektörü bile andıran 3 tane madde var; 24, 25 ve 26 ncı maddelerde, devletin
ilişkili kuruluşları özerk kuruluşlar haline getiriliyor. O bakımdan da, bu
taslaktan hiçbir şüphe edilmemesi gerekir. Bu taslak, Türkiye'de vilayetler
arasında da bir yarışma getirecektir. Bu, aynı zamanda, bir kamu harcama
reformudur, bu, aynı zamanda bir idarî reformdur, bu, aynı zamanda, bir kontrol
reformudur; çünkü, bugün, hiçbir vatandaş, buraya gelip, bakanla görüşemiyor...
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Görüşsün...
CEMAL UYSAL (Devamla) -
... genel müdürle görüşemiyor, müsteşarla görüşemiyor; ama, kendi seçtiği
insanları, mahallesinde, kapısının önünde, sokakta bulacak, taşrada
sorgulayacaktır.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Valiyle görüşecek herhalde... Vali onların sorununu çözer...
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Bu, çok iyi bir denetim sistemidir.
Bakın, bir örnek
veriyorum size; çok değerli milletvekilleri, bu, 2001 senesinde benim
memleketimde oldu: "Bir garip soruşturma..." Türkiye'nin en büyük
gazetesinde deniliyor ki...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uysal,
buyurun.
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
"Bayındırlık
Bakanlığının 3,5 trilyon liraya ihaleye çıkarmak istediği adliyeyi 350 milyar
liraya mal eden başsavcı hakkında soruşturma açıldı." Gerçekten de açıldı.
Bu, benim memleketimde oldu. Bakanlık "3,5 trilyon liraya çıkacak, ödenek
veremem" dedi, sonra, bu iş halledildi, 350 milyar liraya emanet usulüyle
çıkarıldı...
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Olmaz böyle bir şey... Olmaz böyle şey... Olmaz...
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Yani, vilayetleri yarışa sokmak lazım, mutlaka, kaynakları rasyonel kullanmak
lazım.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Olmaz böyle bir şey.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - At
yarışı mı oynuyoruz biz burada?! At yarışı mı oynanacak?!
CEMAL UYSAL (Devamla) -
Çok değerli milletvekilleri, bakın, bu dünyada, devlet, artık, katrilyonlar
harcıyor; 163 katrilyon liralık bütçemiz var, 110 milyar dolarlık bütçe
harcıyoruz. Vatandaş bunun hesabını soracak, bunun hesabını veremeyiz. Mutlaka,
devleti rasyonel bir hale getirmek lazım. Devlet, tabiî ki, rantabl çalışamaz;
ama, rasyonel çalışmak zorundadır.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uysal.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu tasarı,
gerçekten, çok gergin bir ortamda görüşülmeye devam ediyor. Merak ediyorum, bu
yasa tasarısını kim istiyor? İşçi örgütleri istemiyor, Anamuhalefet Partisi
olan Cumhuriyet Halk Partisi istemiyor; gözlerinize bakıyorum, sizin aranızda
da kerhen isteyenler var. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Senin gözlerinde bir şey var; gözlerin bozuk!
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Değerli arkadaşlar -sana söylüyorum; mühendis olan arkadaşlarım burada; sen
de dahil, ben de dahil- eğer, siz, burada "Bayındırlık Bakanlığı bir
ihalede 3,5 trilyon liralık keşif yaptı" deyip de "bir başsavcı 350
milyar liraya çıkardı" derseniz; bir taraftan "şu anda, devletin ve
Köy Hizmetlerinin imkânlarıyla, devletin işçisiyle pahalı iş yaptırıyoruz, özel
sektöre yaptıralım" bir taraftan da "emanet işte daha ucuz iş
yaptırıyoruz" derseniz, kendi kendinizle çelişki içerisine düşersiniz;
duble yollarda düştüğünüz duruma düşersiniz.
Bakın, hepimiz, duble yol
veya bölünmüş yol çalışmasına destek verdik. Sayın Başbakan da, iki gün önce
Sayın Bakan da, burada, Köy Hizmetlerinin atıl duran makine parkının ve
işçisinin ve Karayollarının, bölünmüş yolların yapılmasında büyük hizmet
verdiğini ifade etti ve bunları valilerin yaptığını söyledi.
Değerli arkadaşlar,
valiler yol müdürü değil; valiler yol şantiye şefi değil, valiler yol mühendisi
değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Organizatör o...
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Herkes işini yapacak; vali valiliğini yapacak, yol müdürü yol müdürlüğünü
yapacak, dozer operatörü dozer operatörlüğünü yapacak, kamyon şoförü kamyon
şoförlüğünü yapacak; herkes bu ülke için, herkes bu millet için üretmeye devam
edecek. Hani, sevgili milletvekilimin demin dediği gibi, öyle bir şey olmaz
değerli arkadaşlar. Eğer, siz, inanıyorsanız -şu anda, Bayındırlık Bakanlığı,
hükümet, Başbakanlık sizin elinizde- 3.5 trilyon lirayı Bayındırlık Bakanlığının
mühendisleri oraya dayatma olarak, keşif bedeli olarak göndermişlerse, Adalet
Bakanlığının savcısı, onu 350 milyar liraya yaptırmışsa, yer yerinden oynamalı.
Hani, geçenlerde,
ilk geldiğiniz günlerde,
Karadeniz bölünmüş yolunun
yapılmasında "340 000 000 dolar fazla ödeme var" diye
Bayındırlık Bakanlığının bütçe kitabına koymuştunuz. Şimdi, bu bölünmüş yol
devam etmekte, o şirketler işini yapmakta, hakedişler ödenmekte. Hani fazla
ödeme vardı, hani dağ fare mi doğurdu, oraya ne oldu? Keşif artışlarını fazla
ödeme gibi göstererek, insanları karalamaya çalışmayalım, mühendislere çamur
atmayalım. Hiçbir zaman 350 milyara...
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
madde üzerinde konuşacak mısınız?
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Geliyorum efendim... Maddeyle ilgisi var...
Değerli arkadaşlar, Köy
Hizmetlerinin yapmış olduğu bu yatırımlara da, bu anlayışla devam edeceksiniz.
Bir şeyi düzeltmek
istiyorum. Sayın Bakan, az önce, bir Kastamonu Tosya türküsünü... (AK Parti
sıralarından "Safranbolu" sesleri) Hayır, Tosya türküsünü, Safranbolu
türküsü olarak buraya, Yüce Meclise anlatmaya çalıştı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Safranbolu Türküsü.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Sayın Bakanım, o türkü, Kastamonu Tosya türküsüdür. "Manda yuva yapmış
söğüt dalına" türküsü, Tosya türküsüdür ve mahkemeyle tescil edilmiştir.
Lütfen sapla samanı birbirine karıştırmayalım diyorum.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti sıralarında mühendis arkadaşım var. Ben konuşurken diyor ki: Evet Mehmet
Yıldırım, 3,5 trilyonluk bir keşif, 350 milyara yapılmaz. Eğer kürsüye çıkıp
milletvekili arkadaşlarım bunu böyle anlatıyorsa, Türkiye'de büyük yolsuzluk
olduğu şeklinde şaibeler yaratırız diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Sayın Başkan, bitiriyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa tasarısının en önemli olaylarından birisi de, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılması ve bunun il müdürlüklerinin bağlanmasıdır.
Bakın, Kastamonu'dan
örnek vermek istiyorum. Şu anda 660 köyümüzün yolları kapalı. Kastamonu'nun
Tosya İlçemizde büyük kar afeti olmuştur ve 11 fabrika çökmüştür. Kastamonu
Bayındırlık Müdürlüğü keşif yapmıştır. Basına göre 8 trilyon, Bayındırlık
Müdürlüğünün yapmış olduğu 2003 keşfine göre 4 trilyon kayıp vardır. Tuğla
fabrikaları yok olmuştur. 1 adet tuğla üreten vatandaşım baharda tuğla üretmeye
başlayacaktır. Hem iş üretecektir hem ekmek çıkaracaktır hem istihdam
yaratacaktır. Bununla birlikte, devlete de yüzde 18 KDV verecektir.
Bu yasa çıktığı zaman,
bayındırlık iskân müdürlüğü -örneğin Kastamonu, Diyarbakır veya Şırnak-
valilerin emrine girmektedir, buradaki Afet İşleri Genel Müdürlüğüyle bağı
kesilmektedir. Bu insanlarımızın dertleri ne olacaktır? Bu yasada buna nasıl
ilişki kurduracağız? Örneğin, Kastamonu'da 1 070 köy var, İstanbul'da 173 köy
var.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul)- 256 köy var.
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Kadıköy de dahil herhalde bu işe.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul)- Dahil!.. Dahil!..
MEHMET YILDIRIM
(Devamla)- Kadıköy, Bakırköy, Çengelköy...
Evet, değerli arkadaşlar,
özel idarenin aldığı pay 100 trilyon; ama, Kastamonu'da ve Kastamonu gibi
arazisi apik olan yörelerde, Karadenizde kamudan aldığı pay 5 trilyon
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Bunun maddî gerekçesi nerede?
Bu yasa tasarısı
yanlıştır. Bu yasa tasarısını geri çekin; meydanlar hareketlendi, pim
çekilmiştir, AK Parti de sandıkta hesabını verecektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca
yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu; bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon
ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif
kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların
gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük
içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de
korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî
ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin
korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir
anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul,
saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve
e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin
ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların
gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda
öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel gerekçede
belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri
kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada
büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen
hedeflere erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Gerekçeyi anlayamıyoruz Sayın Başkan; nasıl oy vereceğiz?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, kendi aranızda konuşmazsanız anlarsınız.
Buyurun, okumaya devam
edin.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 26 ncı maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç Halil Tiryaki Fahrettin Üstün
Samsun Kırıkkale Muğla
İzzet Çetin Mehmet Kartal
Kocaeli Van
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, öncelikle, size teşekkür ediyorum bize bu olanağı yarattığınız
için. Eğer siz olmasanız, inanın, soru da sordurmazlar gibi geliyor bana.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Gerçekten, çok önemli bir konuyu görüştüğümüze, ben, yürekten inanıyorum. Bunu,
laf olarak da söylemiyorum bir başkaları gibi. Kamu yönetimi yasası, toplumun
geleceğini şekillendirecek; bazı arkadaşlarımın dediği gibi, kırk elli yılını
belirleyecek diyoruz. Ben, buna yürekten inanıyorum. Peki, yürekten siz de
inanıyorsanız, bu yasanın önemini idrak ediyorsanız, gerçekten, aceleniz niye?!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Ne
acelesi kardeşim, kaç sene oldu!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Çalışmaları aralıksız sürdürmeniz niye; bu kadar önemli, reform diye sunulan
bir yasada acelecilik niye diye düşünüyorum. Buna, Bakanımın yine cevap
vermeyeceğini, yazılı cevap vereceğini biliyorum; ama, yine de sormadan
edemiyorum.
Peki, bu yasa bu kadar
önemli; hani, nerede; nerede bu halk, nerede?! Günlerdir, bir tek izleyici yok
sevgili arkadaşlarım. Evet... Milletvekillerimiz diyor ki, reform yapıyoruz,
reform yapıyoruz; yasa çok önemli; çok önemli, doğru...
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
soru sorar mısınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Şurada oturma zahmetine bile katlanmayıp, maçları seyretmek, bunun önemini mi
gösteriyor acaba Sevgili Bakanım?!
RESUL TOSUN (Tokat) -
Soru sormuyor Sayın Başkanım.
NECATİ UZDİL (Devamla)
-Soru soruyorum, evet...
Söylüyoruz, günlerdir
söylüyoruz. Üniversitelerden hangi üniversiteler, demokratik kitle
örgütlerinden hangileri, meslek odalarından hangileri bu yasaya olumlu görüş
bildirdi diyoruz; ama, cevap yok, veremezsiniz; çünkü, olumlu görüş bildiren
yok. Değerli arkadaşlarım, yine soruyoruz, en doğal hakkımız, soracağız da.
Arkadaşlarım, bir yere
daha gelmek istiyorum. Sevgili Bakanım, yüzde 35 oy aldı AKP; Cumhuriyet Halk
Partisi de yaklaşık yüzde 20 oy aldı. Şu Meclis, vatandaşın yüzde 55 oyuyla
ayakta. Peki, geri kalan yüzde 45'in hakkı yok mu? Siz, olumlu görüşü onun için
bildirmiyorsunuz. Bu toplumun, en azından...
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
maddeyle ilgili soru sorar mısınız...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Soruyorum efendim.
Yüzde 35 oyla yüzde 70'in
hakkını kullanarak bu ülkenin yapı taşlarıyla oynamaya hakkınız var mı?!
Anayasaya aykırı olduğunu bile bile yüzde 35 oyla bunu sağlamaya hakkınız var
mı?! Soruyu böyle soruyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yüzde 65'in oyuna karşı, sizin böyle bir yasayı çıkarmanızı yüzde 65'e
saygısızlık olarak düşünebilir miyiz? Bu da bir soru.
Bu soruları bana sorma
olanağı verdiği için Sayın Başkanıma, tekrar, teşekkür ediyorum. Bakanımın da
cevap vereceğini zannetmiyorum.
Saygılar sunuyorum.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Soru sormadı ki cevap versin! Soru yok ortada.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzdil.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk idarî sisteminde
1980'li yıllardan itibaren görülmeye başlanan ve özellikle 2000'li yıllarda
sayıları giderek artan bir yapılanma şeklinin de düzenleyici ve denetleyici
kurumlar veya özerk idarî otoriteler olduğu; ancak, bu kurumların merkezî
idareyle olan ilişkileri, ne bağlı kuruluşlara ne de ilgili kuruluşlara
benzemediği; bu nedenle, bunların üçüncü bir kategori olarak "ilişkili
kuruluşlar" şeklinde adlandırılmakta olduğu; bu kurumların temel
özelliklerinin, çalışmalarında herhangi bir merkezî kuruluşla hiyerarşik
ilişkilerinin olmaması...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Soruya gel, soruya!..
AHMET IŞIK (Konya) -
Tamamen soruyla alakalı, tamamen soruyla alakalı...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Soru böyle sorulur; soruyu dinle!..
AHMET IŞIK (Konya) -
Lütfen dinleyin, yararlanın lütfen.
...idarî ve malî
özerkliğe sahip olmaları, belli alanlarda düzenleme ve denetleme yetkilerinin
olduğu tasarıda ifade edilmiştir.
Sayın Bakanım, kanun
tasarısının metninde ilişkili kuruluşlarla ilgili yeterli düzenleme
bulunmamaktadır. Bu konuda başka bir düzenleme yapılmakta mıdır?
İkinci sorum: İlişkili
kuruluşların ilişkili bulunduğu bakanlıkla olan bağı idarî ve malî özerkliği
zedeleyecek nitelik taşımakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Soru sorma süresi
dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Uzdil, benim
sorularına cevap vermeyeceğimi düşünerek "herhalde cevap
vermeyecektir" dedi. Ben, tüm sorulara cevap vermeye özen gösteriyorum;
ama, kendisi de telefonla konuşmayı bırakarak beni dinlerlerse, çok daha
anlamlı olur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Uzdil, Sayın
Başkanımıza, "bana soru sorma imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim"
dedi. Bu imkânı Sayın Başkan değil, İçtüzük veriyor. İçtüzüğün vermiş olduğu
bir hakkı milletvekili arkadaşlarımız kullanıyorlar ve en doğal haklarını
kullanıyorlar.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
İçtüzüğün verdiği çok imkân var; ama, kullandırmıyorsunuz.
Teşekkür ediyorum
Başkanıma.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Uzdil "aceleniz ne"
dedi. Bu, bir yıllık bir çalışmanın ürünü değildir; elli yıllık cumhuriyet
tarihinin, tüm cumhuriyet hükümetlerinin özlemidir, çalışmalarının birikimidir;
bunu gerçekleştirmek de, AK Parti İktidarına nasip olmuştur. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Daha gerçekleştirmek nasip
olmadı; bu devletin
daha hukuku var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Uzdil, en azından bu tasarıyı hazırlayarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirmek bizim iktidarımıza nasip
olmuştur; o şekilde ifade edeyim.
"Yüzde 35 oyla yüzde
70'in temsiline hakkınız var mı" dedi. Bunu da yasalar verdi; seçim
yasaları, mevzuat, neyse; bu mevzuatı, bu seçim yasalarını biz düzenlemedik,
bizden önce vardı bunlar; biz de mevcut kurallar içerisinde partimizi kurduk,
seçime girdik ve işte, halkımızın verdiği oyla buradayız.
Sayın Işık, bağımsız
düzenleyici kurullarla ilgili bir soru yöneltti. Aynı konuya, Grubu adına
konuşan Sayın Tamaylıgil de temas etmişti; hatta, şöyle bir soru da sormuştu.
Benim TÜSİAD'da yapmış olduğum bir konuşmada, bu bağımsız kurullarla ilgili
eleştirel bir demeç verdiğimi, konuşma yaptığımı ve hatta Sayın Başbakanımızın
da "hormonal büyüme içerisindeler" diye eleştirdiğini ifade etmişti.
Biz, hemen şunu ifade edelim ki, bağımsız kurulların, yani, üst kurulların sistemimiz
içerisinde mevcudiyetlerini sürdürmelerini düşünüyoruz, bu düşüncedeyiz; ancak,
bu konuda bir yasa taslağı çalışmasını da yapmakta olduğumuzu belirtmek
istiyorum. Biz, bu kurumların, piyasa düzeni içerisinde kamunun ve tüketicinin
menfaatlarını korumalarını önplana çıkaracak bir düzenleme içerisindeyiz.
Kuşkusuz ki, bu çalışma yapılırken, hükümet politikaları çerçevesinde, bağımsız
karar alacak, gerçekten bağımsız karar alacak, bağımsız ve düzenleyici kurullar
olmalarını arzu ediyoruz. Şu hususlara özen göstereceğiz: Bu konuda
hazırlayacağımız düzenleme, standart birliğini sağlamayı amaçlayacaktır;
kamuoyuna ve Meclise karşı şeffaf olmayı getirmeyi amaçlayacaktır. Ayrıca,
nasıl denetleneceklerini net hale getirecektir. Şu anda, 10 civarında bağımsız
ve düzenleyici kurul vardır. Bu kurulların işleyişiyle ilgili, son zamanlarda
işlevsel birtakım adımların atıldığını sizler de takip ediyorsunuz. Özellikle
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun son haftalarda yapmış olduğu çalışmalar, bu
kurumlara olan güveni de artırmıştır. Bundan sonra, düşündüğümüz yasa tasarısı
gerçekleştiğinde, sanıyorum, bu konudaki şikâyetler de en asgarîye inecektir.
Sayın Başkanım, böylece,
sorulara kısaca cevap vermiş oldum. Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı
maddesinde geçen "kuruluş kanununda gösterilir" ibaresinin
"Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenir" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı
maddesinde geçen "bakanlık kuruluş kanununda gösterilir"
ibaresinden sonra "ve kamu reformu yasasına eklenir" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı
maddesinde geçen "düzenleyici ve denetleyici" ibaresinden
sonra "kanunla verilmiş görevler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı
maddesinde geçen "düzenleyici ve denetleyici" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ederim.
"a) İlişkili
kuruluşların yönetim kurulu ilişkili olduğu bakan değiştiğinde yeniden
atanır."
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlişkili kuruluşlar" başlıklı 26
ncı maddesinin son fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erdal Karademir Fahrettin
Üstün Haşim Oral
İzmir Muğla Denizli
Haluk Koç Hüseyin
Ekmekcioğlu İzzet Çetin
Samsun Antalya Kocaeli
Halil Tiryaki Muharrem Doğan Feramus Şahin
Kırıkkale Mardin Tokat
Orhan
Ziya Diren
Tokat
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlişkili kuruluşlar" başlıklı 26 ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç Feramus Şahin Orhan Ziya Diren
Samsun Tokat
Tokat
Hüseyin Ekmekcioğlu Haşim
Oral Halik Tiryaki
Antalya Denizli
Kırıkkale
Erdal Karademir Muharrem Doğan
İzmir Mardin
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; isterseniz gecenin ilerleyen bu
saatinde, mandayı da söğüt dalını da bir kenara bırakalım; bu maddenin
gerektirdiği daha ciddî açıklamaları bu önerge vesilesiyle yapmama müsaade
edin.
Şimdi, bu 26 ncı maddede
"İlişkili kuruluşlar, piyasalara ilişkin düzenleyici ve denetleyici görev
yapan, kamu tüzelkişiliği ile idarî ve malî özerkliği haiz, özel kanunla
kurulan kuruluşlardır" deniliyor.
Şimdi, ilişkili
kuruluştan kastedilen yapılar, BDDK, Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme
Kurulu, Şeker Piyasası Üst Kurulu gibi kuruluşlardır. Bunların sayısı, bugün,
bir düzineye kadar ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım
"düzenleme ve denetleme" adını taşıyan bu kurullar, ülkemizin
gündemine, hepinizin bildiği gibi, IMF stand-by anlaşmalarıyla,
düzenlemeleriyle girmiş ve malum küresel ve bölgesel örgütlerce daha da
bağımsız, daha da denetlenemez; ama, daha fazla kamu yetkisiyle donanmış olması
için dışdünya tarafından da gerçekten sürekli bir destek programına tabi
tutulmuştur.
Bakın, bu kurullar,
bakanlıkların yetkilerini devralmaktadır. Bakanlıkların yönetim alanı, bu
kurullara devredilen her kamu yetkisiyle biraz daha daraltılmaktadır. Bunlar,
bir bakanlığa bağlı değildir, bir bakanlıkla ilgili değildir, ilişkilidir
sadece. Bu kurullar, Anayasaya yabancı, Türk kamu hukuku sistemine yabancı,
hukuksal tanımı muğlak, aslında, askıda olan kuruluşlardır. Aranızda hukukçu
birçok arkadaşımız var.
Birçok arkadaşım,
yukarıda yazan, Mustafa Kemal Atatürkün deyişini gösterdi: "Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir." Şimdi, bakın, bununla uyuşmamız lazım. Bu kurullar,
millete ait yetkileri, halkça seçilmiş ve seçilenlerce atanmış tarafsız olmakla
yükümlü kamu temsilcilerinden değil, özel sektör ile sivil toplum kurumları
temsilcilerinden almaktadır.
Şimdi, kamu adına karar
alma, danışma, denetleme, cezalandırma yetkisi kullanan bu kuruluşlarda şimdiye
kadar bakanlıklarca kullanılan yetkiler kullanılmaya başlanmıştır. İlişkili
kuruluş olacak düzenleyici kuruluşların yapısal özellikleri arasında en
önemlisi, bağımsızlık ve tarafsızlıktır. Kimden bağımsız; değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve hükümetten mi bağımsız; bu yazıyla uyuşuyor
mu bu?! Şimdi, bakın, kendi söylediklerinizle çelişkiye düşüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
hiçbir ulusal devlette, kamu kudreti, o ülkenin parlamentosundan ve o ülkenin
hükümetinden bağımsız olamaz.
Bu sözler üzerine
alkışlamanızı beklerdim.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Yorulduk...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Yoruldunuz; ama, bunlar önemli konular.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, kimden bağımsız bu kurullar; bakın, hükümetten ve parlamentodan
bağımsız; ama, dünya genelindeki kartellerden, tröstlerden, dev şirketlerden
bağımsız değil, birbiriyle rekabet esasında çalışması gereken özel sektör ile
aktörlerinin her birinden de bağımsız değil. Aralarındaki rekabeti sağlamak
için bu şart olduğuna göre, bu bağımsızlığı sağlayacak yapı nedir değerli
arkadaşlarım? Peki, sağlanamazsa eğer, Türkiye'de Şeker Piyasası Üst Kurulunda
bir dünya devi yabancı şirketin işi ne değerli milletvekilleri?!
Herkes şereften bahsetti;
kimsenin bu ülkenin çıkarları dışında davranmayacağını, aksine olursa şerefsiz
olacağını söylediler. Şimdi, dünya devi yabancı bir şirketin Türkiye Şeker
Piyasası Üst Kurulunda işi ne?! Kamuyu arkasına alarak, orada, Türkiye'de
-yaklaşık sayısını da vereyim size- 450 000 şekerpancarı üreticisinin cebinde
eli ne arıyor?!
Değerli arkadaşlar,
şimdi, -önemli bir konu, dikkatinizi çekmek istiyorum- bir yabancı şirketin, bu
ülkenin şeker politikasını belirlemesi, bu kurulun bağımsızlığı anlamına mı
geliyor; ben, bunu reddediyorum. O zaman ülkenin bağımsızlığı ne oluyor?! Şeker
fabrikaları satılınca, bunların en önemli kısmını alacak şirket, özel sektörün
ikinci temsilcisi olarak da bu kurula yerleşecek. Bu kurul nereden
bağımsızdır?!
Düzenleme kurulları,
baştan sona gözden geçirilerek, ülkenin çıkarı için, bu ulusun çıkarı için,
Türkiye'nin çıkarı için Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti yönetiminde, halkı temsil eden üyelerle çalışan, gerçek kamu kurumları
haline dönüştürülmek zorundadır.
Sayın milletvekilleri,
ben, sık sık sizin duyarlılığınıza seslenmek istiyorum. Şimdi, bu ülkenin 450
000 şeker pancarı üreticisini doğrudan ilgilendiren bir konu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Birçok değerli arkadaşım,
kendi seçim bölgelerinde, bu üreticilerin yaşadığı sıkıntıya yakından tanık
oluyor. Şimdi, böyle bir alanın yönetimi, yerlisi-yabancısı ayırt edilmeden,
nasıl şirket temsilcilerine devredilebilir?!
Arkadaşlarım, bakın,
yabancı şirketler, bu ülkeye, teknoloji, istihdam, sermaye artışı getirdikleri
sürece, hani o benzersiz konukseverliğimizi, ev sahipliğimizi tabiî ki hak
edeceklerdir, başımızın üstünde yerleri var; ama, ülkemizin bakanlıklarınca
kullanılan yetkileri devralan üst kurullarda dünya devi şirketlerin, yabancı
kuruluşların yer almasına olanak tanıyan irade kimindir?!
Değerli arkadaşlarım,
bakın, şimdi söyleyeceğim en acı bölüm. Lütfen, sizinle paylaşmak istiyorum ve
bana bu konuda destek verecek çok sayıda arkadaşımın olduğuna da inanıyorum.
İşte, bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı, topsuz, tüfeksiz, silahsız böyle işgal
edilir ve sonrasında da, son dönemlerde yaşadığımız, Irak gibi, Kıbrıs gibi
kendi kaderimizi yakından etkileyen ana sorunlarda, dışpolitika sorunlarında
kendi irademizle kendi kaderimizi belirleyecek kararları bize aldırtmayacak
duruma getirirler bizi.
Değerli arkadaşlarım,
daha sonrasında ne mi olur; daha sonrasında, işte "öyle bir tehlike yok,
siz nereden uyduruyorsunuz bunu" diye suçlamalar geliyor. Biz, bu
duyarlılığı dile getiriyoruz. Bakın, bu maddede örneklerle anlattım. Daha sonra
da, bu güç odaklarının Türkiye Cumhuriyetinde, bağımsızlık savaşı vererek
yıktığımız o Sevr Anlaşmasının koşullarının, pek yakında, Türkiye için makul ve
mazur gösterilmesi yönünde talepleri olacaktır. İşte, ulusal bütünlüğümüzü
tehdit eden olay budur değerli arkadaşlarım. Bunları, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yasaları bu Meclis yapıyor Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Duyarlı olan milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum; sizi ilgilendirmeyebilir
Sayın Vekilim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; bağlıyorum.
Onun için, gerçekten,
sizi, bu millî konularda, bu ulusal konularda, duyarlılığa ve sağduyuya davet
ediyoruz. Yaptığımız, yıkıcı muhalefet değil; yaptığımız, uyarı. Türkiye'nin
ulusal bütünlüğünün tehlike altında olması savını size çok güzel özetledim.
Sayın milletvekilim,
demin, sosyal devlet ile sosyal güvenlik, sosyal sigorta kavramını karıştırdı
kendi mesleğiyle ilgili olduğu için. Zamanım kalmadığından, sosyal devleti
tekrar açıklayamadım. Sosyal güvenlik başka, sosyal devlet başkadır.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "İlişkili kuruluşlar" başlıklı 26 ncı
maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Benim konuşmam yetmiyor; siz, gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı tasarının
genel gerekçesinde şu tespitlerde bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve
sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan
dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin
artırılması ve katılımcılık ekseninde, kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen, ülkemizde, kamu
yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu
yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960
sonrası 'Merkezî Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi' (MEHTAP) başta olmak
üzere çeşitli çabalarla sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan hazırlıkları
kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren Kamu
Yönetimi Araştırması (KAYA) projesiyle belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Çeşitli
plan ve programlarda olduğu gibi, 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Plan
kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile getirilmiş ve bu
amaçla, özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar,
çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan
kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği
serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı
söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde, bu kısmî değişimin
doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha
belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz,
bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine
düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle, ülkemizin son
yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim
anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin
çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu
gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde
hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, yeni ve kapsamlı bir perspektif
içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu süreçte
rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında
ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı,
kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve
mahallî idarelerde, iyi yönetişim, ilkelerini hayata geçirmeyi
hedeflemektedir."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinde, ilişkili kuruluşlar, piyasalara ilişkin
düzenleyici ve denetleyici görev yapan, kamu tüzelkişiliği ile idarî ve malî
özerkliği haiz, özel kanunla kurulan kuruluşlar olarak tanımlanmıştır. 26 ncı
maddenin madde gerekçesinde de, ilişkili kuruluş yapılanmasının Türk idarî
sistemine girişinin 1980'li yıllar olduğu ve 2000'li yıllarda sayılarının
giderek arttığı tespitinde bulunulmuştur. 3046 sayılı Kanunda ilişkili kuruluşlara
ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen genel
gerekçesinde kamu yönetiminde köklü değişiklikler gerçekleştirileceği
iddiasında olan bir tasarıda, ilişkili kuruluşlar hakkında yetersiz bir
düzenleme yapılması bir çelişkidir. Tasarının 26 ncı maddesinin madde
gerekçesinde Türk idarî yapısında 2000'li yıllardan sonra sayısal olarak
arttığı tespitinde bulunan özerk idarî otoritelerinin üstlendikleri görev ve
sorumlulukların ağırlığı bu konuda daha kapsamlı bir düzenleme yapmayı
gerektirmektedir. Bu bakımdan tasarının 26 ncı maddesinin kapsaması gerekli
konuları kapsamadığı için eksiklikler içerdiği ve özensiz olarak hazırlandığı
görülmektedir.
Tasarının 26 ncı
maddesinin son fıkrasında ilişkili kuruluşların ilişkili olduğu bakanlığın
kuruluş kanunlarında belirtileceği hükmüne yer verilmiştir. Ancak, ilişkili
bakanlıkla olan ilişki hakkında yeterli açıklayıcı bir düzenlemeye yer
verilmemiştir.
Belirtilen gerekçelerle
349 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı maddesinin son fıkrasının madde
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
a) İlişkili kuruluşların
yönetim kurulu ilişkili olduğu bakan değiştiğinde yeniden atanır.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinde geçen "düzenleyici ve
denetleyici" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Mustafa Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinde geçen "düzenleyici ve
denetleyici" ibaresinden sonra "kanunla verilmiş görevler"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Koç.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Duruma göre kanunla yeni
görevler verilebileceğinden bu cümlenin eklenmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinde geçen "bakanlık,
kuruluş kanununda gösterilir" ibaresinden sonra "ve kamu reformu
yasasına eklenir" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHIN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
önerge hakkında konuşacak mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu reformu yasası genel
bir kanun olduğundan değişikliklerin bu yasada güncelleşmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinde geçen "kuruluş
kanununda gösterilir" ibaresinin "Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenir" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHIN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
önerge hakkında konuşacak mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibarenin madde
metninde bulunması ilgili bakanlığın sürekli kanunla belirlenmesi şartını
getirmektedir. Bu şartın konulması ancak bürokrasiyi artıracağından
değiştirilmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Strateji Geliştirme
Kurulu ve diğer sürekli kurullar
MADDE 27. -
Bakanlıklarda, bakanlık stratejilerinin, amaç ve politikalarının
belirlenmesine, bakanlık hizmet ve teşkilatının geliştirilmesine, bakanlık
faaliyetlerinin performans sonuçlarının değerlendirilmesine yardımcı olmak üzere
Strateji Geliştirme Kurulu oluşturulur. Kurul, bakanlık müsteşarının
başkanlığında, bakanlıkların kuruluş kanunlarında belirtilen birim amirlerinden
oluşur ve konu ile ilgili kişiler, kamu veya özel kuruluş ve sivil toplum
örgütü temsilcileri çağrılabilir. Kurulun sekreterya hizmetleri Strateji
Geliştirme Başkanlığınca yürütülür.
Ayrıca bakanlıklarda ve
bağlı kuruluşlarda, görevleri ve teşekkül tarzı kuruluş kanunlarında
gösterilmek kaydıyla sürekli kurullar oluşturulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Zeynep Damla
Gürel; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ZEYNEP
DAMLA GÜREL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi
Temel Yasası Tasarısının 27 nci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla ve
sevgilerimle selamlarım.
Bugün, Türkiye'de kamu
yönetiminde ciddî problemlerin varlığını hiçbirimiz görmezden gelemeyiz. Her
şeyden önce, kamu yönetiminin ve çalışanlarının en önemli görevi dünyadaki
çağdaş gelişmeleri de dikkate alarak, vatandaşlarımızın her türlü ihtiyacını
karşılamak ve hayatını kolaylaştırmaktır. Bizlerin de yasal düzenlemeler
yaparken, başlangıç noktası olarak bu hususu dikkate almamız son derece
önemlidir.
Kamu yönetiminin
vatandaşlarımızın gerçek ihtiyaçlarına, en etkili, en doğru, en hızlı şekilde
hizmet üretebilmesi ve yanıt verebilmesi açısından bir stratejik boyuta sahip
olması büyük önem taşımaktadır. Bugün tartışmakta olduğumuz Kamu Yönetim Temel
Yasası Tasarısının en önemli eksikliklerinden bir tanesi, bu stratejik boyuta
ilişkin genel ilkeleri ortaya koyması gerekirken, yer yer fazla detaya girerek,
ayrıntılı düzenlemeler getirmeye çalışması, kimi yerlerde ise, ortaya koymaya
çalıştığı ilkeleri yeterince belirginleştirememesi, ya da kamu yönetiminin
önemli düzenleme alanlarıyla kopuk kalmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
27 nci maddede, stratejik yönetim anlayışıyla, bakanlıklarda, strateji
geliştirme kurulları ve diğer sürekli kurullar oluşturulması öngörülmektedir.
Bu oluşturulacak kurulun, sekreterya hizmetlerinin de, Strateji Geliştirme
Başkanlığınca yürütüleceği belirtilmektedir. Bakanlıkların yönetiminde
stratejik bir yaklaşımın ortaya konup, hayata geçirilmesi, gerçekten, çok
önemli ve gerekli bir düzenlemedir. İlke olarak bunun doğruluğunu yadsımak
mümkün değildir; ancak, getirilmek istenen düzenlemenin, gerçekten, bu amaca
hizmet için ihtiyaç duyulan yapı ve işleyişi de sağlaması gerekir.
Bu tasarıda, Strateji
Geliştirme Kurulunun, gerek orta ve uzun vadeli hedeflerle gerekse bütçe
gelir-gider çerçevesiyle bağlantılı olması gereken stratejik yaklaşımı nasıl
hayata geçireceği yeterince belirgin değildir. Yani, kısaca, stratejik yönetim
ile stratejik planlama arasındaki bağ yeterince açık değildir. Çünkü,
birincisi, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasında düzenlenen stratejik planla
ilgili 9 uncu maddesinde "stratejik planların hangi kamu idarelerince
hazırlanacağına Devlet Planlama Teşkilatınca karar verilecek"
denilmektedir.
İkincisi, stratejik
yönetimde bütçeyle ilgili olan bağın ne kadar önemli bir faktör olduğu
ortadadır. Bu tasarının 30 uncu maddesinde, bütçe hazırlama görevi Strateji
Geliştirme Başkanlığına verilmiştir. Oysa, aynı tasarının 20 nci maddesinin
gerekçesinde, Strateji Geliştirme Başkanlığının bir danışma birimi olduğu ifade
edilmiştir.
Üçüncüsü, 27 nci maddenin
ve 20 nci maddenin gerekçelerine bakacak olursak, Strateji Geliştirme Kurulu
ile Strateji Geliştirme Başkanlığının işlevleri ve bunlar arasındaki ayırımlar
belirsizdir. Bunun da ötesinde, müsteşarın başkanlığındaki bir kurulun
işlevleri bir danışma birimininkiler gibi tanımlanmakta, bir danışma birimi
olarak ifade edilen Strateji Geliştirme Başkanlığı ise, belirleyici işlevlerle
yükümlü tutulmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
görüldüğü gibi, stratejik yönetimin vazgeçilmez temel koşullarından biri olan
netlik, açıklık durumundan oldukça uzaktayız. Bunun önemli bir nedeni, başta da
belirttiğim gibi, bu tasarının ilkelerle yetinmemesi, düzenlediği ayrıntılarda
da net bir kurumsal çerçeveye dayanmamasıdır. Oysa, bakanlıkların
teşkilatlanmasına ilişkin ayrıntılı hususların, bu tasarıyla eşzamanlı, ama,
ayrı bir yasa çerçevesinde düzenlenmesi gerekirdi. Açıkça ifade etmek
gerekirse, şu anda, bu durum, bizi, zaten, bütünü de bulanık olan resmin
parçalarıyla birlikte ortaya konulmamasının yol açtığı uyumsuzluk ve
belirsizliklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Şimdi, yürürlük maddesinde durmak
suretiyle bu eksikliğin giderileceğinden söz edilmektedir; ama, ortaya bu
dağınık ve kopukluğu giderecek net bir yol haritası konulmamış, amaçladığı
söylenen strateji boyutuna uygun bir davranış, maalesef, sergilenmemiştir.
Nitekim, bu çerçevede en fazla kaygı
duyulması gereken hususlardan biri, Strateji Geliştirme Kurulunun sekreterya
görevini yürütecek olan Strateji Geliştirme Başkanlığının, başlangıçta iyi
niyetle kurulmuş; ancak, daha sonra siyasî kızak mekanizması haline dönüşmüş
olan APK kurullarının akıbetine uğrayabileceği tehlikesidir. Ayrıca, bir de,
görev tanımı netleştirilmemiş, ihtiyaç halinde oluşturulması planlanan sürekli
kurulların varlığından bahsedilmektedir. Bütün bu dağınıklıklar, bugünkü
belirgin kadrolaşma çabası ve süreci de gözönüne alındığında, kaygılarımızı
daha da artırmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan, 27 nci maddede, Strateji Geliştirme Kurulunun toplantılarına özel
ve kamu kuruluşları ile sivil toplum temsilcilerinin de katılabileceğinden söz
edilmektedir.
Şimdi, hepimiz, katılımcı
demokrasi kavramını gerçekten çok seviyoruz, çok da benimsedik gibi gözüküyor.
Sivil toplum ve siyasetin el ele vermesi, temsilî demokrasi sürecinden
katılımcı demokrasi sürecine hızla geçmeye çalışmamız, konu bazında uzmanlaşmış
sivil toplum örgütleriyle, siyasîlerin ve bürokratların görüş alışverişinde
bulunması, benim gibi, sivil toplumdan siyasete girmiş biri için ne kadar
önemlidir hepiniz tahmin edebilirsiniz; ancak, üzülerek ifade etmem gerekir ki,
bu düşünceler, zaman zaman sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Katılımcı demokrasi
felsefesi, kâğıt üzerinde çok seviliyor, benimseniyor; ama, iş pratiğe dönünce,
uygulamak bir yana, sivil topluma rağmen, alınan kararlarda zaman zaman ısrarcı
olunuyor ve bütün uyarılara kulaklar tıkanıyor. Bugüne kadarki performansı
gözönüne alınacak olursa, hükümetin, sivil toplumun ya da bir başka deyişle,
vatandaşın sesinden yararlanmaya pek de eğilimli olduğu söylenemez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; son olarak, kamu reformu açısından hepimiz için
büyük önem taşıması gerektiğini düşündüğüm bir
konuya daha değinmek arzusundayım. Konunun sizi sıktığını ve üzdüğünü
biliyorum; ama, değinmek mecburiyetindeyim.
27 nci maddede
oluşturulması hedeflenen kurul Strateji Geliştirme Kuruludur. Hepimizin bildiği
gibi, stratejiler belirli hedefler için oluşturulur. İşte, bu noktada akla
gelen ve açıkçası net olarak cevaplanamayan soru şu: Bakanlıklar bünyesinde
oluşturulacak Strateji Geliştirme Kurulunda, bu tasarının mimarı olan, bir
zamanlar yazdığı makalelerde ifade ettiği ve bugün de ısrarla arkasında
durduğunu söyleyen Sayın Müsteşarın hedeflerine yönelik stratejiler mi oluşturulacak,
yoksa, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak hedefi olması gereken modern,
çağdaş, şeffaf, demokrat, laik, hukukun üstünlüğüne inanan, Avrupa Birliği
üyeliği yolunda ilerleyen bir Türkiye için mi stratejiler oluşturulacak.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, her ne kadar aksi iddia edilse de, Sayın Müsteşar, bu tasarının
gerçek mimarıdır, bunu hepimiz biliyoruz. Birbirimize karşı ve millete karşı,
bence, son derece açık olmalıyız burada; çünkü, ben, kendisini, geçtiğimiz ekim
ayında KalDer'in İstanbul'daki bir toplantısında kendi tasarısının sunumunu
yaparken de dinledim. Şimdi, burada benim endişem, belki tasarının içeriğinden
daha da önemli olan bir endişem var; tasarının düzenlemeyi amaçladığı kamu
yönetimi açısından bugün hâlâ en kilit görevde tutulan birisinin stratejik hedefleriyle
aslında bizlerin, yani iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin, Meclisin ortaya
koymuş olduğu Avrupa Birliği hedefinin örtüşmediği noktasındadır. Eğer bir
hedef birlikteliği yoksa, o zaman ilerlenen yolda belirlenecek stratejilerin de
ne şekilde oluşturulacağı şüphe uyandırmaktadır. Elbette ki siyasî tercihler
arasında farklılıklar olacaktır, olması doğaldır, gerekir de; fakat, hepimizin
ortak düşüncesi olduğuna inanmak istediğim, Türkiye'nin çağdaş uygarlığa uygun
temel hedefleriyle zıt hedefler, çağdaşlaşma ve modernleşme adı altında
savunulamaz. Bu konudaki iki farklı ve bağdaşmaz söylemden hangisi geçerlidir?
Bence bu soruyu kendinize sorma cesaretini gösterdiğiniz ve yanıtını net bir
şekilde ortaya koyduğunuz takdirde kamu yönetimindeki stratejik yaklaşımlar
konusundaki gerçek niyet ortaya çıkacaktır ve bu açıklık, tutarlı bir stratejik
yaklaşım için başlangıç noktası olacaktır.
Bu düşüncelerle, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gürel.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 27 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, 27 nci maddede
getirilen düzenleme, kamu yönetimi anlayışımıza ve hukuk düzenimize ilk defa
girmiş bir müesseseyi ifade ediyor. Aslında, bu kanun tasarısının Türkiye'nin
en önemli öncelikleri arasında bulunduğunu belirtmeliyim.
Dünyada, gelişmiş
ülkelerin yönetim anlayışlarını gözönüne aldığınızda, bürokrasinin
olabildiğince azaltıldığı, özgürlüklerin teminat altına alındığı, ben bilirimci
yönetim anlayışından, birlikte biliriz ve başarırız anlayışına geçildiğini
görmekteyiz.
Dünyada, ciddî anlamda
hızlı bir değişim gözlenmekte, bu hızlı değişime ayak uyduramayan yönetimler
çok çabuk eskimektedir. Eskiyen, değişime ayak uyduramayan, bilgi ve tecrübeye
yetişemeyenleri ise, fakirlik, yoksulluk ve hatta yokluk beklemektedir. Bu
yönetim anlayışıyla var olabilmek neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Dahası,
kendi toplumuna güvenmeyen, toplumunu, yönetilmesi ve yönlendirilmesi gereken
bir topluluk olarak telakki edenlerin, önümüzdeki yüzyılda var olma imkânları
ortadan kalkacaktır.
Hükümetimizin, Meclis
gündemine taşımış olduğu bu kanun tasarısıyla yönetimden yönetişime geçilmiş
olacaktır. Bu tasarıyla bilgi, tecrübe ve danışmaya ağırlık verilecek, bir
kurumda çalışan ve o kuruma emek veren kişilerin yanında, sivil toplumun bilgi,
tecrübe ve önerilerinden azamî ölçüde istifade yoluna gidilecektir.
Üzerinde konuşmuş
olduğumuz maddeyle, aslında, kamu yönetimi alanında bir reform
gerçekleştirilmiş olunmaktadır. Bu maddeyle, kamu yönetimine demokratik bir
açılım getirilmekte ve kamu yönetimi sivil toplumun önerilerine açık hale gelmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısıyla, devlet, denetimden de vazgeçmiş olmamaktadır; ancak,
denetimin alanı ve tanımı değiştirilmektedir. Tasarıda, hizmetlerin süreç ve
sonuçlarının mevzuata uygunluğu ile performans ölçütlerine ve kalite
standartlarına uygunluğu denetim faaliyetinin konuları olarak ifade
edilmektedir. Halen, yürürlükteki yasalarda, performans ölçütlerine ve kalite
standartlarına uygunluk, denetim konusuna girmemektedir. Mevcut yasalarda, denetim,
mevzuata uygunluk açısından yapılmaktadır. Getirilen düzenlemeyle, mevzuata
uygunluğun yanında, performans ölçütleri ve kalite standartları da denetim
kapsamına girmektedir. Artık, devlet yönetiminde, geleceğin planlaması ve sonuç
odaklılık anlayışı hâkim olmalıdır. Geçmişte yapılan işlerin denetimi yerine,
kurum faaliyetlerinin sonuçlarını periyodik olarak gözden geçirmek ve
değerlendirmek esas alınmalı; yani, sonuca odaklanılmalıdır. Eğer, bir kurum,
sonuçta iyi bir performans ortaya koyuyorsa, iyi bir kalite standardı
yakalamışsa, bu, takdir edilmelidir.
27 nci maddede yapılmak
istenilen düzenlemeyle, performans ölçütlerini ve kalite standartlarını
belirleyecek bir kurul oluşturulmaktadır. Bu kurul, kamu veya özel kuruluş ve
sivil toplum örgütlerini de kapsamına almak suretiyle, kamu yönetimine
demokratik bir açılım sağlamaktadır. Kamu yönetiminde tarafları ilgilendiren
bir mevzu ilgili taraflarca tartışıldıktan sonra karar bağlanabilecektir; bu
da, ortaya konulan kararların daha sağlıklı olmasını beraberinde getirecektir.
Tasarıda getirilen bir
düzenlemeyle, kamu yönetiminde, geleceğin tasarlanması da gündeme gelmektedir.
Kurumlar, kendilerine bir hedef belirleyecek, bu hedefin tutturulması konusunda
planlamalar yapacaklardır. Kurumların ve personelin başarısı, performans
değerlendirmesine göre yapılacaktır; bu ise, kamu yönetiminde kaliteyi ve
verimliliği artıracaktır. Sonuç üzerinde odaklanmak suretiyle, iş
performansında artış, verimlilikte de kalite hâkim olacaktır.
Eğer, çağı yakalamak,
gelecek nesillerimizi daha iyi imkânlarla donatmak, gelişmek, bilgi ve kültürle
donanmak ve geleceğin dünyasında biz olarak, kendimiz olarak kalmak istiyorsak,
değişime ayak uydurmak zorundayız; bu ise, dünyadaki gelişmeleri takip ederek,
ona göre vaziyet alarak olur.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının bunu sağlamada bir destek olmasını umuyor; bu vesileyle,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgün.
Madde üzerinde şahsı
adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 27
nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
27 nci madde, bakanlıklarda strateji geliştirme kurulu ve diğer sürekli
kurulların kuruluşunu düzenlemektedir. Bakanlıkların örgütlenme yapılarına yeni
getirilen bu kurul, aslında, devletin, sosyal devlet rolünün düzenleyici devlet
rolüne dönüşümüne paralel olarak, son yıllarda, hemen her alanda ortaya çıkan
üst kurullar uygulamasının bir uzantısıdır. Bu düzenleyici kurullar, bağımsız
idarî otoriteler olarak bilinmektedir. Bu maddede, kurulun yapı itibariyle
farkı ise, bağımsız olmayıp, ilgili bakanlığa bağlı bir kurul olmasıdır; çünkü,
kurul, bakanlık müsteşarının başkanlığında, maddede belirtilen kişilerden
oluşacaktır.
Bu kurul hangi ihtiyaçtan
ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevabı madde gerekçesinde vardır. Gerekçede
"kurum ve kuruluşların stratejileri ve politikaları, kurum içi ve dışı
ilgili tüm tarafları kapsayacak bir yaklaşım içinde iyi yönetişim ilkeleri
doğrultusunda oluşturulacaktır" denilmektedir.
Burada, önemli gördüğüm
için, yönetişim kavramı üzerinde durmak istiyorum. Yönetişim kavramı, son
yıllarda, devletin rolünün değişmeye başlamasıyla birlikte yaygınlaşan yeniden
yapılandırma girişimleriyle gündemimize geldi. Bu kavramın ne anlama geldiği
konusunda akademik çevrelerin yapmış olduğu çok sayıda çalışma var. İlk
bakışta, iktidarı sivil topluma devretme, yönetime katılım kanallarını
çeşitlendiren formül olarak algılanan bu kavram, aslında, iktidarı, sermayeyle
paylaşmanın, hatta, oraya devretmenin bir aracıdır. Nitekim, bütün düzenleyici
kurullar bu yönetişim temeli üzerinde kurulmuş ve buradaki karar organlarında
yerli ve yabancı sermaye grupları, ulusötesi şirketler yer almıştır. Biraz
evvel Grup Başkanvekilimiz Sayın Haluk Koç'un da belirttiği gibi, bunun en
somut örneği, Şeker Üst Kuruludur. Türkiye şeker sisteminin tam yetkili karar
organında, ulusötesi Amerikan firması Cargil oturmaktadır ve Maliye Bakanının
oğlunun da, Cargil firmasından tavuk yemi ithal ettiğini hepinize hatırlatmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
düzenleyici kurullar, sosyal devletin gereği olan kamu yararını değil,
piyasanın yararını gözetirler ve piyasanın kendi kurallarına göre
düzenlenmesiyle ilgilenirler. Piyasa kurallarına aykırı girişimler yasaklanır,
tıpkı bu tasarının genel mantığında olduğu gibi.
27 nci maddeyle öngörülen
Strateji Geliştirme Kurulu da aynı amaca hizmet etmektedir. "Kurul,
bakanlık müsteşarının başkanlığında, bakanlıkların kuruluş kanunlarında
belirtilen birim amirlerinden oluşur ve konu ile ilgili kişiler, kamu veya özel
kuruluş ve sivil toplum örgütü temsilcileri çağrılabilir" denilmektedir.
Sermaye kesimi, bu
bakanlığın amaç ve politikalarının belirlenmesine hem doğrudan hem de örgütlü
oldukları sivil toplum kuruluşu aracılığıyla dolaylı olarak katılmaktadır.
Burada bahsedilen sivil toplum kuruluşlarının sadece sermayeyi kapsadığı iddia
edilebilir; ancak, tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden önce
görüşlerine başvurulan sivil toplum kuruluşlarını dikkate aldığımızda,
sermayeyi TOBB'un, sivil toplum kuruluşlarını TESEV ve YASED'in oluşturduğunu
yine hatırlatıyorum. Burada kastedilenin sermaye tabanlı sivil toplum
kuruluşları olduğu açık.
Emek tabanlı örgütlerin
başında gelen sendikaların, bu tasarının tümü hakkındaki görüşlerinin
alınmadığını biliyoruz. Bu nedenle, bu maddeyle öngörülen kurula katılımların
söz konusu olmadığı da bir gerçektir.
Burada, bakanlık birim
amirleri ve diğer kamu temsilcileri, bürokrasi ayağını; özel sektör,
şirketlerin temsilcisi ayağını; sivil toplum örgütleri ise, sermaye tabanlı
ayağını oluşturmaktadır. Böyle üç ayaklı bu kurulun iki ayağını sermaye
oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri,
burada değinmek istediğim bir konu da, her seferinde katılımcı bir yönetim
öngördüğü ileri sürülen tasarının bütününde olduğu gibi bu maddede de,
bakanlığın, kendi çalışanlarının örgütlerinin katılımına açık olmamasıdır.
Bunun nedenini de, tasarıyı hazırlayanların, kamu çalışanları örgütlülüğünü
dikkate almamasında aramak gerekir.
Sonuçta, bu tasarı
tümüyle dikkate alındığında, bugünkü anlamıyla "kamu çalışanı"
kavramı yok edileceğinden, bunun doğal sonucu olarak, onların örgütleri de
zaafa uğratılmış olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Halbuki, bir bakanlığın amaç ve politikalarının belirlenmesinde, ilgili
kişilerden, özel sektörden önce o bakanlığın çalışanları ve onların örgütleri
olan sendikalar yer almalıydı.
Değerli milletvekilleri,
burada, çok açıkça, stratejik planın kalkınma planları yerine geçeceğ, 12 nci madde
görüşülürken gündeme geldi. "Stratejik plan" kavramının getirilip,
beş yıllık kalkınma plancılığından vazgeçilip vazgeçilmediğine hükümet bir
türlü cevap vermedi. Sayın Bakana iki kez sordum, buradan üçüncü kez soruyorum.
Yani, bakanların hangi temel metinlere bağlı olacağını belirlemek, bunların
arasında kalkınma planının ve programının yer alıp almayacağını öğrenmek,
herhalde, hepimizin hakkı. Plansız, programsız hiçbir kurulun, hiçbir kurumun,
hiçbir örgütün, hiçbir ülkenin doğru dürüst strateji planı geliştirip
uygulayabilmesi olanağının olmadığını hepiniz çok iyi biliyorsunuz. O nedenle,
kalkınma planlarının çöpe atılıp atılmadığını, bundan sonra, gelecekte dikkate
alınıp alınmayacağını, Yüce Milletimizin huzurunda, Sayın Bakana bir kez daha
soruyorum.
Bir başka sorum şu:
Bakanların görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin bağlı olması gereken
esaslardan bir tanesi de, millî güvenlik siyasetine bağlılıktır. Sayın Bakana,
bakanlıkların millî güvenlik siyasetine uymakla yükümlü olup olmadıklarını, bir
kez daha soru olarak yöneltiyorum ve cevaplanmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Madde üzerinde, İçtüzüğün
72 nci maddesine göre verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez, bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb.
ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği, teşkilat yapıları yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullanma ve
operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet, bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle
yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde
ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 27 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
Haluk Koç Mehmet Yıldırım Hüseyin Ekmekcioğlu
Samsun Kastamonu Antalya
Mehmet Parlakyiğit Necati Uzdil
Kahramanmaraş Osmaniye
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul)- Teşekkürler Sayın Başkan.
Sıfır puan alanların
atanmasıyla ilgili olarak daha önce sorduğum soruya Sayın Bakan "bize
devredilen sistemin bir ürünüdür bu" şekilde cevap verdi ve bunun yanlış
olduğunu vurguladı. Önce, yanlış olduğunu söylemesi açısından Sayın Bakanı
kutluyorum; ancak, Sayın Bakana şunu hatırlatayım: Sınav, Kamu Personeli Seçme
Sınavı değil, ÖSYM tarafından yapılmamıştır. Sınav, eskiden devredilen bir
sistem değildir, Millî Eğitim Bakanlığı yapmıştır bu sınavı; dolayısıyla da,
torpile, sübjektif pek çok değer yargısına yol açmıştır ve gerçekten de
kamuoyunda ciddî tepkiler doğurmuştur.
Şimdi şu soruyu sormak
istiyorum: Teftiş kurullarına eleman alımı son derece ciddî sınavlarla
yapılmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde de teftiş kurulundan gelen
son derece saygın milletvekillerimiz bulunmaktadır. Merak ettiğim konu şu:
Teftiş kurullarını kapatmak, acaba teftiş kurullarından bir intikam almanın
gereği olarak mı düşünülmüştür? Daha önce de söyledim, 2003 yılı temmuz ayında
bu tasarı hazırlanırken, teftiş kurulları güçlendirilerek tasarıda muhafaza
edilmişti; ama, daha sonra Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer hakkında
soruşturma açılıp yargıya sevk edildikten sonra, teftiş kurullarının
kapatılması bu tasarıyla gündeme gelmiştir. Her saygın ülke, denetim mekanizmalarının
objektif olması için, denetimin tutarlı olması için, denetim elemanlarının
kendi objektif değer yargılarını koruyabilmeleri için mutlaka çaba harcar.
Bakınız, İngiltere'nin Sayın Maliye Bakanı, İngiltere'nin bütçesini 50 yıldır
aynı çantayla parlamentoya götürür; köklü, saygın gelenekler oluştururlar.
Biz, cumhuriyetten,
cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kurduğumuz, değer verdiğimiz, üzerine
titrediğimiz teftiş kurullarını, şimdi, bir yasa değişikliğiyle kaldırıyoruz;
bu, doğru değildir. Bu konuda acaba, Sayın Bakan ne düşünüyor?
Şimdi, Sayın Bakanım, bir
diğer soru: Belediyelere geniş yetkiler veriliyor. Doğrudur; yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi gerektiğini, bu Parlamentoda görev yapan bütün milletvekilleri
kabul ediyorlar ve bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorlar; ama, yetkiyi
kullanacak olan belediyenin, eğer, sağlıklı bir kaynağı yoksa, bu yetkiyi ne yapacak?
Şimdi, bakın, yerel
yönetimlerin, aşağı yukarı tümü bir ağlama duvarı halinde. Sayın Maliye Bakanı
burada olsaydı, belediyelerden gelen, belediye başkanlarından gelen binlerce
şikâyeti, sitemi dinlerdi. Aylardır maaş ödeyemeyen belediyeler var ve şimdi,
biz, bu belediyelere yetki vereceğiz. Bu belediyeler bu yetkiyi nasıl
kullanacaklar?
Keşke, bu tasarıdan önce,
yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, onlara kaynak aktarılması, kaynak
yaratılmasıyla ilgili bir tasarı gelseydi ve biz de o tasarıyı bu Parlamentoda
kabul edebilseydik.
Şimdi, benim sormak
istediğim son bir soru şudur: Sayın Başbakanlık Müsteşarı, Türkiye
Cumhuriyetinde bürokrasiye, düşünceleri itibariyle yakışmayacak bir kişidir.
Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerini kendi temel değerleriyle -olabilir, o
yola inanabilir- örtüştürmek isteyen bir kişidir. Bu kişi, Başbakanlık
Müsteşarlığı görevinden ne zaman ayrılacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
tasarıyla önerdiğiniz sistem uygulandığında, il özel idarelerinin başındaki
atanmış valilik kurumunun sürmesi, il özel idarelerinin gerçek yerel yönetim
olup olmamaları bakımından hemen hiçbir anlam ifade etmeyecektir; çünkü,
valilik kurumunun gücünü veren bakanlıkların taşra örgütlenmesi valilikten
çıkıp, il özel idaresinin yönetimine geçmiş, il harcamalarında genel yetkili
kurum, il genel meclisi olmuş olacaktır. Bu konum, valinin, merkezin değil, il
seçmenlerinin temsilcisi kimliğini baskın kılacaktır. Bu durum, gücün kaynağı
ve atama usulü arasındaki kan uyuşmazlığı nedeniyle, gündemin, kısa bir zaman
sonra, valilerin seçimle işbaşına gelmeleri tartışmalarıyla işgal edilmesi sonucunu
doğurmayacak mıdır?
Bir soru daha sormak
istiyorum. Bu tasarı, tercihini "sosyal devlet" yerine
"düzenleyici devlet" ilkesinden yana yapmaktadır. Sosyal devlet,
toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldırma amaçlı devlettir; düzenleyici devlet
ise, piyasa mekanizmalarına dayanan bir sistemi, piyasanın gerekliliklerine
göre yönetme amacına bağlıdır. Düzenleyici devleti yaratmanın ilk şartı, sosyal
devletin, mal ve hizmet üreten, dağıtan, yöneten tüm kurum ve mekanizmalarını
tasfiye etmek, devletin bu tür kurumlaşmaya gitmesini yasaklamak olacağına
göre, halkın ihtiyaçları ve toplumsal fırsat eşitliği nasıl sağlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Soru sorma süresi
dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Kılıçdaroğlu
"teftiş kurullarını kapatmakla intikam mı alıyorsunuz" diye bir soru
sordu. Devlet ve devlet erkini kullanan hükümetler, intikamcı olmazlar. Devlete
ve devlet erkini kullanan hükümetlere "intikamcı" kelimesini izafe
etmeyi, büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyorum.
Biz, hükümet olarak, bu
tasarıyla farklı bir denetim anlayışını gündeme getirdik; bu, çağdaş denetim
anlayışıdır. Ülkemizde uygulanan denetim anlayışı, hataları bulma üzerine bina
edilmiş bir denetim anlayışıdır. Biz, bu tasarıyla, hataları bulmanın yanı
sıra, rehberlik, eğitim ve danışmanlık yaklaşımını da önplana çıkaran bir
denetim anlayışını Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Yani, hatalar ortaya çıkmadan
önce, o hataları önlemeyi de bir denetim görevi olarak değerlendiriyoruz.
Ayrıca, yine bu tasarıyla -daha önce de ifade etmiştim- hukuka uygunluk
denetimi yapılacaktır, malî denetim yapılmaya devam edilecektir, performans
denetimi yapılmaya devam edilecektir. Ayrıca -daha önce görüştük- 18 inci
maddenin son fıkrasıyla, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, anahizmet
birimi şeklinde, rehberlik ve denetim birimi oluşturma imkânına sahip
olacaktır. Denetim organlarının isminin şu veya bu olmuş olması, aslında bir
anlam ifade etmez, onların ne yapacakları önemlidir. Dolayısıyla, bizim
getirmiş olduğumuz bu sistem, daha hızlı, daha geniş kapsamlı, ama, çağdaş bir
denetim anlayışını Türkiye'ye getirmeyi amaçlamıştır.
"Belediyelerin
sağlıklı bir kaynağı yok; siz, belediyelere verdiğiniz bu görevleri o
belediyelere hangi kaynaklarla yaptıracaksınız" diye sordu Sayın
Kılıçdaroğlu. Aslında, son derece mantıklı bir soru; ama, daha önce,
biliyorsunuz -şu anda hangi madde olduğunu hatırlayamadım- bu konuyla ilgili
düzenlemeyi burada görüştük. Biz, belediyelerimize, yerel yönetimlere,
merkezden bazı görev ve yetkileri aktarırken, kaynaklarıyla birlikte
aktaracağımızı, bu tasarının bir maddesine özel olarak yazdık. Kuşkusuz ki, bu
görevleri ve yetkileri aktarırken, kaynaklarını da aktaracaksınız. Sayın
Kılıçdaroğlu "keşke belediye yasalarıyla gelseydi" dedi. Belediyeler
Kanunu Tasarısı, Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısı, İl Özel İdaresi Kanunu
Tasarısı Bakanlar Kurulunun imzasına açıldı; çok yakın bir zamanda, belki
önümüzdeki hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulacak. Ayrıca,
Belediye Gelirleri Kanunu üzerinde de şu anda çalışmalarımız devam ediyor. O
çalışmayı da sonuçlandırdığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yasama
organının önüne onu da getireceğiz.
Ben, bu arada, Sayın
Koç'a, bir önceki maddeyle ilgili yapmış olduğu, özellikle düzenleyici ve
denetleyici kurullarla ilgili yapmış olduğu konuşma nedeniyle, Şeker Kuruluyla
ilgili yapmış olduğu konuşma nedeniyle gerçekten teşekkür ediyorum. Yapmış
olduğu konuşma, bizim böyle bir düzenlemeyi yapmamızın en önemli
gerekçelerinden biridir. Bu konuda -biraz önce de ifade etmiştim- biz, bağımsız
ve düzenleyici kurullarla ilgili, bunlar arasında standart birliğini
sağlayacak, kamuoyuna ve Meclise karşı şeffaf olmaları konusunu getirecek, aynı
zamanda, denetimle ilgili hususları netleştirecek olan bir yasal düzenleme
üzerinde çalışıyoruz. Hemen şunu ifade edeyim: Tabiî ki, Şeker Kurumuyla ilgili
kanun, sizin İstanbul Milletvekiliniz Sayın Derviş'in ekonomiden sorumlu Devlet
Bakanı olduğu dönemde bu Parlamentodan geçti. Eğer bunun bir vebali varsa Sayın
Derviş'e aittir. Onu siz kendi aranızda halledin.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yanlış varsa düzeltin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ama, biz, bu konulardaki, sizin ifade
ettiğiniz aksaklıkları ve eksiklikleri gidermek istiyoruz. Siz de bu konuda
bize destek olursanız sevinirim.
Ayrıca, bilmiyorum vaktim
var mı Sayın Başkan; süre de doldu.
BAŞKAN - Süre tamamlandı
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Mehmet Yıldırım'ın "valiler
yol müdürü mü" şeklinde bana bir sorusu olmuştu ve tabiî ki Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün kaldırılmasıyla bağlantılı olarak bu soruyu sormuştu. Ben,
sevgili dostum ve aynı zamanda hemşerim Sayın Yıldırım'a şöyle bir cevap
vereyim: Bakın, 2003 yılında, il özel idareleri, yani, valinin de başkanı
bulunduğu il özel idareleri 71 ilimizde 9 344 kilometre köy yolu yapmış. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü -yine 2003 yılında- 10 562 kilometre yol yapmış.
Devam ediyorum; il özel idareleri 2003 yılında 4 365 köye içmesuyu getirmiş,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün içmesuyu getirdiği köy sayısı da 4 576; yani,
il özel idarelerinin köylere getirmiş olduğu hizmetler ile Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün getirmiş olduğu hizmetler aşağı yukarı birbirine yakın.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Size bağlı...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, biz, şunu düşünüyoruz: Bakın,
işte, elimizdeki resmî rakamlardır. Bir şey söylemek istiyorum: Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu hizmetler 100'e mal oluyorsa, il özel
idarelerinin yapmış olduğu hizmetlerin bedeli onun en az yarısına mal oluyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Tabiî!.. Tabiî!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Peki, devlette iktisadı nasıl
sağlayacaksınız; savurganlığa karşı nasıl tedbir alacaksınız...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Köy Hizmetleri size bağlı, Tarım Bakanlığına bağlı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...en ucuz şekilde nasıl yapıyorsa...
Zaten, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün personeli, araçları, o ilde, valinin
de işbirliğiyle köylerimize hizmet götürüyor.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Vali getirmedi, para getirdi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bunları il özel idarelerine bağlayarak
bu hizmetleri daha çabuk, daha hızlı, daha randımanlı olarak ve daha ucuza
getirmek bu ülkenin menfaatına değil midir.
O bakımdan, ne işçimiz
mağdur olacaktır ne memurumuz mağdur olacaktır; sadece, ülkemiz insanına daha
çabuk, daha hızlı, daha kaliteli hizmet gelecektir.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Böylece, madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Çalışma süremiz
tamamlandığı için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 27 Şubat 2004 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 24.00