DÖNEM
: 22 CİLT : 42 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
57 nci Birleşim
25 Şubat 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğan'ın, ilaçta fiyatlandırma ve kâr marjı konusunda yapılacak yeni
düzenlemelerin ulusal ilaç sanayiine ve Türk eczacılığına etkilerine ve bu
konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Tekel Bilecik İçki Fabrikası özelleştirilmesinin yarattığı sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın, Zonguldak'ın ekonomik, sosyal, güncel sorunları
ve Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları faaliyetlerinin
il ekonomisine katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Belçika
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi
resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/481)
2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in,
TBMM Başkanvekilliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/149)
3.- Diyarbakır Milletvekili Cavit
Torun'un, (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/150)
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
Azerbaycan ve İran'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/482)
5.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/483)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
İmar Bankasının hazine bonosu satış yetkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1858)
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, yönetici atama ve yer değiştirmeleriyle ilgili yönetmelik
değişikliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1878)
3.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un,
TCDD'nin yük taşımacılığında belirlediği asgarî ağırlık şartına ve özel
sektörün yük taşımacalığında özendirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım'ın cevabı (7/1904)
4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
demiryolu yük taşımacılığındaki sınırlandırmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/1922)
5.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
Evciler Çal karayoluna ve Evciler Gar İstasyonuna ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/1941)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
altı oturum yaptı.
Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner,
Bağ-Kur emeklileri, dul ve yetimleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin,
Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey, adliye binalarının içinde bulunduğu durum ile adlî personelin,
Çorum Milletvekili
Feridun Ayvazoğlu, ülkemizdeki sosyal güvenlik sistemlerinin yapısal ve
işlevsel,
Sorunlarına ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44
milletvekilinin, 2004 Yılı Özelleştirme Programı konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/10) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Genel Kurulun 24.2.2004 Salı günkü ve
25.2.2004 Çarşamba günkü birleşimlerinde, sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesine, çalışma süresinin ise 24.2.2004 Salı günkü
birleşimde saat 24.00'e kadar, 25.2.2004 Çarşamba ve 26.2.2004 Perşembe günkü
birleşimlerde 14.00-24.00 saatleri arasında olmasına, 26.2.2004 Perşembe günkü
birleşimde 349 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin saat 24.00'e kadar
bitirilememesi halinde bu tasarının görüşmelerinin bitimine kadar çalışma
süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edildiği açıklandı.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Hoçivan Hasköy Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/198),
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bir
İl ve İki İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/194),
Doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349) görüşmelerine devam olunarak, 16 ncı maddesine kadar kabul
edildi.
Ankara Milletvekili Oya Araslı, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle, bir açıklamada
bulundu.
25 Şubat 2004 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.59'da son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
|
Yaşar Tüzün |
|
|
Çanakkale |
|
Bilecik |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
No. : 90
II. – GELEN KÂĞITLAR
25 Şubat 2004 Çarşamba
Raporlar
1.- Hukukî veya Ticarî
Konularda Yabancı Ülkelerde Delil Sağlanması Hakkında Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/519) (S. Sayısı: 387) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/677) (S. Sayısı: 388) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
3.- Yabancı Hukuk
Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/707) (S. Sayısı: 389) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu ile İlgili
Uluslararası Yolcu ve Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/711) (S.
Sayısı: 390) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/713) (S. Sayısı: 391) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
6.- Spor Müsabakalarında
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/699)
(S. Sayısı: 392) (Dağıtma tarihi: 25.2.2004) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
25 Şubat 2004 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 57 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
ilaçta fiyatlandırma ve kâr marjı konusunda söz isteyen, Erzurum Milletvekili
İbrahim Özdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, ilaçta fiyatlandırma ve kâr marjı konusunda
yapılacak yeni düzenlemelerin ulusal ilaç sanayiine ve Türk eczacılığına
etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlaçla ilgili yeni
yapılacak düzenlemelerin ulusal ilaç sanayii ve Türk eczacılığına etkileri
konusunda üç alt başlıkta konuşmak istiyorum. Bunlar, yeni ilaç fiyat
kararnamesi, veri imtiyazı, ilaçta reklamın serbest bırakılması.
1.- Yeni ilaç fiyat
kararnamesi: Şu an geçerli olan, ithal ilaçta yüzde 16, yerli ilaçta yüzde 20
olan kârlılık farklılığını ortadan kaldırarak, yerli ve ithal ilaçların eşit
kârlılıkta satılmalarını öngörüyor. Bu eşitlik, ithal ilaçlara karşı az da olsa
var olan defansı tamamen ortadan kaldıracaktır. Fiyatları yerlisine oranla
oldukça yüksek olan ilaçların tüketimi artacak, bu durum, sosyal güvenlik
kurumlarının yükünü artıracaktır.
Yeni uygulama, ilaçların
fiyatlarının arttıkça kâr marjlarının düşmesini öngörüyor. Özellikle kanser ve
diyaliz tedavisinde kullanılan hayatî öneme sahip ilaçların 200 000 000 TL'nin
üzerinde olduğu düşünülürse, ortalama sabit masrafı yüzde 10-12 arasında olan,
devlet kurumlarına yüzde 2,5 indirim yapan, ayrıca, kuruma fatura ettiği ilaç
bedellerini 90 günden önce geri alamayan eczacıların 200 000 000 TL'nin
üzerindeki ilaçlardan zarar edecekleri, bu ilaçları halka sunamayacakları
açıktır. Ayrıca, dağıtım kanalları, fiyatı 200 000 000'un üzerinde ve kâr marjı
yüzde 3 olan bu ilaçları ellerinde bulunduramayacaklardır.
Bu uygulamanın, halk
sağlığını tehlikeye düşüreceği açıktır. Özellikle kan ürünü kullanan hastalar,
kanser hastaları ve diyaliz hastalarının tedavilerinde ciddî sorunlarla karşılaşılabilecektir.
2- Veri imtiyazı: Patent
süreci dolan ve ucuz eşdeğerinin üretiminin serbest hale geçmesi gereken
ilaçların üretim hakkının çokuluslu tekeller lehine saklı kalması, yerli
jenerik (ucuz eşdeğer) ilaç üreticilerinin bu ilaçları üretememesi anlamına
gelir. Bu da, yerli ilaç üreticilerinin sonunu hızlandıracaktır. Bunun sonucu
da, ilaç fiyatlarının artması olacaktır. Bu durumun yaratacağı malî yük, ilaç
sanayiiyle birlikte sosyal güvenlik kurumlarını ve eczaneleri iflasa
sürükleyecektir.
3- İlaçta reklamın
serbest bırakılmasının sonuçları: İlacın özellikleri reklamın yapılmasına
engeldir. İlaç, vazgeçilmez, tüketimi ertelenemez, ikame edilemez bir üründür;
talep esnekliği sıfırdır, fiyatı ne olursa olsun edinilmek zorunludur.
İlacın seçiminde
tüketicinin tercihi, beğenisi, bilgisi yoktur. Malın fiyatı yönünden çekiciliği
söz konusu değildir. Hekim ve eczacılar, yani, uzmanlar, ilaçla ilgili tercihi
tüketici adına yaparlar. İlaç, sosyal ve stratejik bir üründür.
Reklam sonucu oluşacak kendi
kendine tedavinin sonuçları şunlardır: Yanlış tanı, yanlış tedavi, risklerin
hesap edilmemesi, yan etki ve kontrendikasyonların tanınmaması, yanlış
kullanım, yanlış uygulama yolu, yanlış dozaj, aşırı kullanım, yanlış
kombinasyon.
Dünyadaki tüm zehirlenmelerin
yüzde 50'si ilaç zehirlenmesidir.
Reklamı yapılacak
ilaçların listesi açıklandığında, sosyal güvenlik kurumları bu ilaçları
ödemeyecek, bunun sonucunda, günlük geliri çok düşük düzeydeki 15 000 000
insanımız ağrı kesici, vitamin ve benzeri ilaçları hiç kullanamaz duruma
gelecektir.
Kısa vadede devletin
ödeme yükünü azaltacak bu uygulama, ileride daha ciddî rahatsızlıklara
yakalanacak hastaların tedavi maliyetlerini artıracaktır.
Çokuluslu tekellerin dev
reklam bütçeleriyle rekabet edemeyecek olan ulusal ilaç sanayimiz kapanma ya da
yabancı tekellerin eline geçme durumuyla karşılaşacaktır.
Sonuç: Bu uygulamalarla
"parası olana sağlık" anlayışı ülkemizde egemen olacak, sağlık alanı
ticaret alanına dönüşecektir. Sosyal devlet anlayışı ortadan kalkacaktır.
"Sağlıklı toplum, çok ilaç tüketen toplumdur" anlayışı yerleşecektir.
İlacın sosyal bir ürün olma özelliği yok sayılacaktır. İlaç, ulaşılması güç,
lüks bir tüketim maddesine dönüşecektir. Yerli ilaç sanayii, sosyal güvenlik
kurumları ve eczaneler kapanma noktasına gelecektir.
Ne yapılmalı: Yerli ilaç
sanayii desteklenmeli ve korunmalıdır. Eşdeğer ilaç uygulaması
desteklenmelidir. Gümrük birliğinin ilgili maddesi kullanılarak ithal ilaç
sınırlandırılmalıdır. İlaçlara, gerçek maliyete dayanan bir fiyatlandırma
sistemi getirilmelidir. İlaçta reklam serbestliği ortadan kaldırılmalıdır.
İlaçta reklam ve promosyon giderleri kısıtlanmalıdır. Biyoeşdeğerlik konusunda
belirsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Ulusal sağlık politikası uygulanmalıdır.
İlaçta KDV kaldırılmalıdır. İlacın ucuz ve kolay ulaşılabilir olması
sağlanmalıdır. Veri imtiyazı ertelenmelidir. Yeni ilaç fiyat kararnamesi hayata
geçirilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Eğer mümkünse, eczanelere yapılan kamu geri ödemeleri ortalama vadeye göre
yapılmalı ya da firmaların ve depoların vadelerine belli kriterler getirilmesi
konusunda düzenleme yapılmalıdır. Tüm bu hesaplar yapılırken, eczanelerin,
aldıkları ilacı derhal satamadıkları da hesaba katılmalıdır. Bu şekilde,
eczanelerin en büyük sıkıntısı olan nakit akışı problemi çözülmüş olacaktır.
Eczacı kâr oranı artırılmalı; ancak, mal fazlası ıskontosu uygulaması
kaldırılmalıdır. Mal fazlası alabilmek için gereğinden fazla ilaç alan eczane
ya reçetesiz ilaç satmak zorunda kalacak ya da suiistimallere eğilimli hale
gelecektir. Ayrıca, mal fazlası uygulaması, çok kazanana daha fazla
kazandırmakta, potansiyeli daha az olan eczanelerde ise kâr oranını iyice
düşürmektedir. Ayrıca, bazı ilaçların diğer eşdeğerlerinden daha fazla
kazandırıyor olması, meslekî etik kurallara sadakati zedelemektedir. Eczacılar,
mesleklerini hakkıyla icra etmekten ziyade, borsa simsarı gibi, vade ve ıskonto
takibi yapmak zorunda kalmaktadır. Yerli ilaçlar ve ithal ilaçlar için ortalama
vade ve kâr marjları, mal fazlasının kaldırılması durumuna göre yeniden
değerlendirilmelidir. Bu konuda, Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalar
dikkate alınmalıdır.
Teşekkür ediyor; Yüce
Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Gündemdışı ikinci söz,
Tekele ait Bilecik İçki Fabrikasının özelleştirilmesi sonucu doğacak sorunlar
hakkında söz isteyen, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün Tekel Bilecik içki
fabrikası özelleştirilmesinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Tekelin alkollü içecekler
bölümünün özelleştirilmesi neticesinde ortaya çıkan sorunlarla ilgili olarak
gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Tekel Genel Müdürlüğü, 8.4.1994 tarihli ve 6735 sayılı yazısıyla, İstanbul
Mecidiyeköy'de bulunan likör fabrikasının ilimize naklini düşündüklerini, bu
konuda, Bilecik Belediyesine ait Bilkon Konserve Fabrikasını satın almak
istediklerini beyan etmiştir. Bunun üzerine, 1994 yılında, benim de üyesi
olduğum Bilecik Belediye Meclisi, olağanüstü toplanarak, ilimizin ekonomisinin
canlanması, işsiz gençlerimize iş imkânlarının sağlanması amacıyla, 4 maddeden
oluşan Belediye Meclisi kararıyla, aşağıdaki konuları görüşmüştür:
1- Likör fabrikasının
yanında, cin ve votka fabrikalarının gerçekleşmesi,
2- Kurulacak 3 fabrikada
en az 300 işçinin istihdam edilmesi,
3- Kurulacak bu
fabrikaların birbuçuk yıl içerisinde hizmete sokulması,
4- Tekel Genel Müdürlüğünce
ileride özelleştirmeye veya fabrikanın satışına gidilmesi durumunda, Bilkon
Konserve Fabrikasının, Bilecik Belediyesine 400 000 dolar ödenmesi ve tapu
kütüğüne şerh düşülmesi kaydıyla, satışının gerçekleşmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir. Bu karar Tekel Genel Müdürlüğüne iletilmiş; ancak, Tekel Genel
Müdürlüğü mevzuatlarına uymadığını beyan ederek bu şartların kaldırılmasını
istemiştir.
Bunun üzerine, Belediye
Meclisimiz, 14.6.1995 tarihinde tekrar toplanarak, sanayileşmesini tamamlamış
büyük illerin ortasında sıkışmış olan Bileciğimizin önünü açmak, ekonomisini
canlandırmak için -likör fabrikasının, hammaddesini sağlayan tarım sektöründe
bir hareketlilik sağlanacağı düşüncesiyle- bütün şartları kaldırmış, bugünkü
şartlarda ekonomik değeri çok yüksek olan Bilkon Konserve Fabrikasının
metrekaresinin 1 lira gibi sembolik bir değer üzerinden satılmasına karar
vermiştir. Fabrikanın yapımı sırasında da ilimizin bütün imkânları seferber
edilmiştir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 2000 yılında yapımı tamamlanarak hizmete açılan 20 000 000 şişe kapasiteli -sayın
milletvekilleri, dikkatinizi çekiyorum- ülkemizin ve Avrupa'nın en modern içki
üretim tesislerinden biri olan, şişelenmiş 250 000 litre, şişelenecek 1 000 000
litre stoku bulunan ve yaklaşık 3 000 000 dolar civarında stok değerine sahip
olan Bilecik Alkollü İçecekler Fabrikası, diğer fabrikalar gibi
değerlendirilerek, özelleştirme kapsamına alınarak, özelleştirilmiştir.
Ayrıca, 59 uncu hükümetin
programında Tekelin özelleştirmesi varsa, neden birbuçuk yıl üretim yapabilecek
üzüm stoku, iki yıl üretim yapabilecek anason stoku bir yıllık üretimi
ambalajlayacak şişe stoku yapılmıştır?.. Özelleştirilen 16 fabrikanın
özelleştirme bedeli 292 000 000 dolardır. Oysa, Tekelin konsinye olarak
depolarında tuttuğu stok miktarı 180 000 000 dolardır. Bunun içerisine,
gayrimenkul değerleri, üretim makinelerinin ve demirbaşlarının ekonomik
değerleri konulmamıştır.
Bir büyük rakının
maliyeti 1 800 000 ile 2 500 000 lira arasında değişmektedir. Tekelin toptan
satış miktarı 11 750 000 liradır. Bu kadar kâr marjı yüksek olan Tekelin
alkollü içecekler bölümünün özelleştirilmesi mantığı nerededir? Bu özelleştirme
faaliyetleri sırasında ilimiz belediyesi ve mahallî idarelerin sağladığı
katkılar hiçe sayılmıştır. Bu özelleştirmeyle Bilecik işçisine, Bilecik
esnafına ve Bilecik çiftçisine darbe vurulmuştur.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Alkollü İçecekler Fabrikasının özelleştirilmesi neticesinde,
çalışan 3 200 işçiden 1 150 işçi Tekel Genel Müdürlüğünün diğer birimlerine
nakledilmiştir. Ancak, ilimizden, Bilecikli olan hiçbir işçimizin nakli
gerçekleşmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)-
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tekel Genel Müdürlüğü
yetkilileriyle yaptığım görüşmelerde, norm kadro çalışması olduğu, bu nedenle,
Bilecik'ten naklin olmayacağını beyan ettiler. Oysaki, yapmış olduğum araştırma
neticesinde, 6 işçinin, Tekelin diğer birimlerine tayinlerinin çıktığı ve halen
tayin işlemlerinin devam ettiği tespit edilmiştir. İstenilirse, tayinleri çıkan
işçilerin isimlerini de verebilirim. Eğer bu nakiller yapılıyorsa, tüm
işçilerin nakillerinin yapılması gerekmez miydi?.. Eğer nakil yapılmıyorsa,
bahsettiğim işçilerin nakilleri neden yapılmıştır? Nakil işlemi yapılan işlerde
ve sözleşme aktine son verilen işlerde hangi kriterler uygulanacaktır?..
Özelleştirme Kurumu, özelleştirilen fabrikalarda çalışan işçilerin durumu
hakkında bir çalışma yapmış mıdır?
Yine, İlimizin Bozüyük
İlçesi ÇİTOSAN Fabrikası 1997 yılında özelleştirilmiştir; 330 çalışanı ortada
kalmıştır, hâlâ, işçiler, sendika önlerinde, Meclis kapılarında mağdur
edilmektedir. Bu işçiler için 59 uncu hükümet tarafından bir çalışma yapılmakta
mıdır?
İlimiz Söğüt İlçesinin
ekonomisinin can damarı olan, bir dönem ülkemiz seramik sanayiinde söz sahibi
olan Söğüt Seramik Fabrikası, ekonomik kriz nedeniyle el değiştirmiş, halen
taşeron firma tarafından işletilmektedir. Çalışan işçilerin alacakları
ödenmemiştir. İşçiler mağdur edilmiş olup, mağduriyetleri de halen devam
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; Bilecik Belediyesinin ve mahallî idarelerin bu kadar hassas
davrandığı işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda ne yapılacaktır?
Bu konularda 59 uncu hükümet yetkililerinden cevap bekliyoruz. Tüm Bilecik
halkı gibi, biz Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri de
bekliyoruz; ama, görüyorum ki, 59 uncu hükümeti temsilen hiçbir bakan
arkadaşımız, maalesef, burada bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Bu sorunlarımız, yine, kürsüden konuştuğumuz gibi, tutanaklarda kayıtlı olarak
mı kalacaktır, hiçbir yetkili, Bilecik halkının ve bizlerin beklediği bu
sorulara cevap vermeyecek midir diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bundan daha önemli bir konu olamaz. Hükümet nerede?! Nerede
hükümet?! Yani, biz duvarlara konuşmuyoruz. Türkiye'nin sorununu dile
getiriyoruz; bir tek bakan yok burada!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İçtüzükte öyle bir husus mu var?.. Hükümet olmadan gündemdışı konuşma yapılamaz
mı?..
BAŞKAN - Gündemdışı
üçüncü söz, Zonguldak İlinin ekonomik, sosyal ve güncel sorunları ile Türkiye
Taşkömürü ve Ereğli Demir-Çelik Fabrikalarının faaliyetlerinin bölgeye
yansıması hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Aynı şey bu konuşma için de geçerli; sadece muhalefet milletvekilleri için
söylemiyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tutanakları alır okurlar; hiç merak etmeyin.
3.-
Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın, Zonguldak'ın ekonomik, sosyal, güncel
sorunları ve Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları
faaliyetlerinin il ekonomisine katkılarına ilişkin gündemdışı konuşması
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak İlimizin ekonomik, sosyal ve
güncel sorunları ile Türkiye Taşkömürü ve Ereğli Demir-Çelik Fabrikalarının
faaliyetlerinin bölgemize yansıtılması hakkında gündemdışı söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi en kalbî duygularımla
selamlıyorum.
Zonguldak İlimizin gayri
safî millî hâsıladan aldığı payın Türkiye içindeki oranı, yüzde 1,2'dir;
Türkiye'de, ürettiği katmadeğer ile vergi ve sağladığı gelirlerle, giderlerini
karşılayan birkaç ilden biri halindedir. İlde kişi başına düşen millî gelir 2
969 dolardır.
Kentin büyük
sorunlarından biri susuzluktur ki, 2003 yılında şehir merkezine dört beş günde
bir su verilmiştir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün devreye girmesiyle
programa alınan bu sorunun çözülmesi çalışmaları yoğun bir şekilde
sürdürülmektedir.
Bölgemizde Zonguldak
İlimizin bir çevre yolunun olmaması, ağır tonajlı araçların şehir merkezinden
geçmesi trafiği olumsuz yönde etkilemektedir. İlçe bağlantı yolları yetersiz ve
bakımsızdır. Bu nedenle, gerek özel idare kaynakları, gerek Bayındırlık ve
İskân Bakanlığımızın katkıları ve gerekse Sayın Maliye Bakanımızın ilimizi
ziyaretinde vermiş olduğu sözlerle bu sorunun çözümü yönünde adımlar atılmaya
başlanılmıştır. Takipleri hep beraber sağlanacaktır.
Bölgemizde yapılması
düşünülen duble yollardan Düzce-Akçakoca-KaradenizEreğli Yolu dış krediyle
bitirilmeye çalışılmaktadır; fakat, dış kredi miktarlarının kısıtlanması
nedeniyle inşaatı durma noktasına gelmiştir. Bu nedenle, yoğun kar yağışları,
yolun altyapısının yetersiz oluşu trafiği olumsuz yönde etkilemektedir.
Özellikle, basının ve halkımızın sürekli olarak dile getirdiği Gülüç
Köprüsü-Ereğli bağlantısı, köprü olmaktan çıkıp bir azap köprüsü haline
dönüşmüştür.
Bundan sonraki yatırım
planlamasında, bu yollar için 2,7 trilyonluk bir yatırım payı ayrılmıştır.
Öncelikle, Ereğli giriş köprü yolunun yanına ilave bir köprü yapılarak bu
sızının, bu sıkıntının bir an evvel çözülmesi gerekmektedir. Bunun takiplerini
yapıyoruz.
Köy yollarımızın yüzde
56'sının şu anda asfaltlanmış olduğu gözükse bile, bu yolların sürekli olarak
delik deşik olması problemlerinin çözümü, bu noktada, öncelikler arasına
alınmalıdır.
Zonguldak İlimizin
halihazırda bir kanalizasyon şebekesi yoktur. Hükümetimiz, bunun yapımını 2004
yılı yatırım programına almış ve Zonguldak'ın yıllardır çözülemeyen bu sorunu
çözüm yoluna girmiştir; 2007 yılına kadar kanalizasyon sorunu da
çözümlenecektir.
Zonguldak İlimizde 1992
yılında üniversite kurulmuştur. 17 000 öğrenci sayısına ulaşılmasına rağmen, bu
sayı bize göre yetersizdir. Bölge şartları nedeniyle, 10 000'i merkezde
diğerleri ilçelerde -Bartın ve Karabük de bunun içerisine dahil- olmasından
dolayı, bu konuda da gereken atılımlar yürütülmektedir. Hükümetimizin,
Zonguldak Karaelmas Üniversitesine bütçeden ayırdığı payın 44 trilyon olması,
mevcut üniversitelere ayrılan paya göre, sevindiricidir. Bu olumlu gelişmeleri
takdirle karşılıyoruz. Üniversitemizde, inşaat ve diğer altyapı çalışmaları da
bitirildikten sonra, diliyoruz ki, eğitim ve öğretim, Zonguldak'ta, en iyi
seviyede temsil edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, Zonguldak havzası, ekonomik yönden kömür ve
demir çelik ağırlıklıdır. Zonguldak'ta, özellikle kömürün ağırlığı her yönden
kendini hissettirmekte olup, kent âdeta emekli kenti haline gelmiştir. Kentte
kamuda çalışan 145 000 işçi, personel varken, Bağ-Kur ve emekli sayısı da
yaklaşık olarak 132 000 civarındadır. Bu nedenle, emek/yoğun bir bölgedir.
Bunun yanında, yeni
yatırımların TTK ve Erdemirin dışına çıkarılması gerekmektedir. Ereğli-Gülüç
mevkiinde bu nedenle temeli atılan bir tersaneler projesi vardır. Bu proje
yakın takibimizde devam etmektedir. Bütün altyapı, bürokratik çalışmalar
yapılmış; Bayındırlık Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığında yapılan
çalışmalarımız sonucu kooperatifler kurdurulmuştur; dolgu işlemleri önümüzdeki
günlerde başlayacaktır. Bu da bölge halkı tarafından yakın takiptedir; bunu da
milletvekili arkadaşlarımızla beraber takip ediyoruz.
Fakat, bugünlerde,
özellikle 5084 sayılı -millî geliri 1 500 doların altında bulunan iller
kapsamında Zonguldak olmadığından dolayı- Kanunun dışında kaldığı için,
sektörel bazda desteğe ihtiyaç vardır. Bu nedenle, uzun vadede, BAKAP
Projesinin, o bölgeye, özellikle bölgesel kalkınmada, uzun vadede çok önemli
katkıları olacaktır Bu proje devlet projesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erdoğan.
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) -
Bunun takibini, elbette, hep birlikte yapmamız lazım; ama, kısa vadede, özel
sektörün önünü açıcı adımların atılması için Erdemir devreye girmiştir;
organize sanayi bölgelerinden arsa alarak yatırımı teşvik etmektedir;
kendilerine, bu noktada teşekkür ediyorum.
Zonguldak ekonomisini bir
tek TTK'ya yönlendirmeyip TTK'yı rehabilite ederken, diğer taraftan, özel
sektörün önünü açmanın çalışmaları sürdürülmektedir. İlimizin, özellikle,
lokomotif kuruluşları arasında bulunan Erdemir, Zonguldak ekonomisini
sırtlanmıştır, Türkiye ekonomisini sırtlanmıştır, yılın şirketi seçilmiştir;
yöneticilerine, çalışan işçisine teşekkürlerimi bildiriyorum.
Özellikle, ilk defa,
kurulduğundan bugüne kadar üretimi yüzde 14 artmıştır. 1 100 işçi azalmasına
rağmen, 450 000 ton ilave bir üretim sağlanmıştır. Türkiye bütçesine, yaklaşık
olarak 236 000 000 dolar bir kâr
aktarmıştır, 55 000 000 dolar vergi vermiştir. Böyle bir kurumun bölgeye
yeniden dönmesini arzu ediyoruz. 2003 yılı programında, özel okullara,
özellikle millî eğitime, üniversiteye aktardığı, yapmış olduğu katkının 2004
yılında da devam etmesini istiyoruz. Böyle bir müessesenin, özellikle doğalgaz
konusunda, şehrin ısıtılması konusunda ve üniversiteye yapacağı katkı
konusunda... 55 000 000 dolar devlet bütçesine katkıda bulunan Erdemirin, en
azından 10 000 000 dolar gibi bir rakamı o bölgede yatırıma dönüştürülürse,
elbette, bizi sevindirir.
Yeni bir gelişme olarak,
TTK'nın çözümü noktasında, Erdemirle birlikte yeni bir adımın atılması
düşünülmektedir. Gerek Maden Yasası gerek yeni bir çerçeve yasayla, Armutçuk
bölgesinin, Erdemir yöneticileriyle beraber ele alınıp, 40 000 000-50 000 000
dolarlık bir yatırımla, bir anlayış yeniden geliştirilmelidir. Zarar eden
TTK'yı bir kenarından tutup, yeni bir modelle Zonguldak'a ve Türkiye'ye
katmadeğer olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, iki cümleyle bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erdoğan.
FAZLI ERDOĞAN (Devamla) -
1 500 000 ton, Kardemir, İsdemir, Erdemir gibi demir-çeliğin, metalin merkezi
olan bu kurumların taşkömürü ihtiyacı vardır. Özellikle Zonguldak'ın Armutçuk
bölgesinin kömürü, dünyada, gerçekten, özelliği açısından, bulunmayan bir
kömürdür. Bu kömür, yerin altında rezervi bulunan; fakat, üretime, ekonomiye
kazandırılmayan bir konumdadır. Zarar eden bir kurum; ama, aynı zamanda, kâr
eden bir demir-çelik vardır. Dünkü enerjinin merkezi olan TTK, bugün,
Türkiye'nin, eğer, kamburu noktasına, sıkıntısı noktasına gelmişse, yeterli
derecede yatırımın olmayışı, yönetim aksaklıkları, bu hükümet tarafından,
nerede, nasıl tutulacağı yeniden ele alınmalıdır. Siyasî birlikteliğimiz var,
sendika birlikteliğimiz var, yönetici birlikteliğimiz var; ekonomik destek
olarak da, Erdemir'in bu yönde atmak istediği adımlar var. Biz de, bölge
milletvekilleri olarak, bu konuda, hep birlikte destek oluruz, yasal
düzenlemeyi de, bu Meclis, inşallah, bu çatı altında sağlar, hem TTK'yı hem de
Erdemiri Türkiye'nin ekonomik ufkunu açan bir konuma getiririz. Bizim de
hepimizin bu konuda yapmış olduğu güzel hizmetler ülke insanımızın istihdamı noktasında
ve karnını doyurma noktasında yerini bulur.
Hepinize saygılar
sunuyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Belçika
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi
resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/481)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanın 18
Şubat 2004 tarih ve 31 sayılı Kararı ile, Belçika Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi
ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci
maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başkanlık Divanından bir
istifa önergesi vardır; okutuyorum:
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş'in, TBMM Başkanvekilliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/149)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bir yılı aşkın süredir
büyük bir onurla yürüttüğüm TBMM Başkanvekilliği görevimden, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığına aday olmam nedeniyle istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla
Yılmaz
Ateş
Ankara
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyondan bir istifa
önergesi vardır; okutuyorum:
3.-
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, (9/5, 6) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/150)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının (9/5, 6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
üyeliğinden, gördüğüm lüzum üzerine istifa etmiş bulunmaktayım.
Gereğinin takdir ve
ifasını saygılarımla arz ederim. 24.3.2004
Cavit
Torun
Diyarbakır
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
İlk tezkereyi okutuyorum:
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Azerbaycan ve İran'a yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/482)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 9-11 Ocak 2004 tarihleri arasında Azerbaycan ve İran'a yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Cemal Kaya (Ağrı)
Temel Yılmaz (Gümüşhane)
Tayyar Altıkulaç (İstanbul)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım Sayın Anadol.
Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur, Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 14.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.40
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER :Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza devam
ediyoruz.
IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak
üzere bir heyetle birlikte Azerbaycan ve İran'a yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/482) (Devam)
BAŞKAN - Başbakanlığın,
Anayasanın 82 nci maddesine göre verilen tezkeresinin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, Başbakanlık
tezkeresini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Başbakanlık tezkeresini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır, Başbakanlık tezkeresi kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
5.- Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/483)
24.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim Bakanı
Doç.Dr. Hüseyin Çelik'in, 5-8 Ocak 2004 tarihlerinde Londra'da düzenlenen
"Okullarda Bilgi Değişim Teknolojileri-Genç Beyinlerin
Hareketlendirilmesi-Küresel Bir Perspektif" konulu seminere katılmak üzere
bir heyetle birlikte İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete, Antalya Milletvekili
Burhan Kılıç'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergelerini görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden tasarıların ve teklifin müzakeresini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları
raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Kâtip üyenin maddeleri
oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Bakanlıklar
MADDE 16. - Bakanlıklar
merkez ve taşra teşkilatından oluşur. Ancak, ekli (I) sayılı cetvelde sayılan bakanlıklardan
ekli (II) sayılı cetvelde gösterilenler taşra teşkilatı kuramaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın
Erdoğan Kaplan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN
KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, biz, idarî yönetim yapımızın eskidiğini, etkinliğini ve
çağdaşlığını yitirdiğini, toplumsal gereksinimi ve beklentileri karşılamakta
yetersiz kaldığını ve bu nedenle, kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesinin bir
zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz. Aşırı boyutlarda merkezîleşmiş, iş görmeyen,
hizmet üretmeyen, hantal bir bürokratik yapı yerine çağdaş, uygar, demokrasiyi
derinleştirip kökleştirici, bireyin yaşamını kolaylaştırıcı, ulusal bütünlüğü
pekiştirici bir kamu yönetiminin yapılandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Uzun zamandır irdelenen
ve yeterli kamuoyu desteği almadan Meclis gündemine taşınarak görüşmelerine
başladığımız Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, bu haliyle, birçok bakımdan
yetersiz ve Türkiye'yi çağdaş bir kamu yönetimi yapısına kavuşturma
niteliğinden uzak, idarenin cumhuriyetin temel yapısıyla ilgili sıkıntılarını
bertaraf etme amacıyla gündeme getirdiği, idarenin bütünlüğü ilkesini zedeleyen
bir metin görünümündedir. Merkezî yönetimin görev alanlarını tek tek sayarak
sadece 11 adet hizmet alanıyla sınırlandıran bir şablon, üniter yönetim
özellikli bir ülke açısından, sanıyorum bir ilki oluşturacaktır.
Bakınız, emeğin başkenti
olan Zonguldak'tan, Tekirdağ'dan, Çorlu'dan, çeşitli sendika temsilcilikleri ve
demokratik kitle örgütlerinden gelen onlarca faks ve mail'lerin birkaçı şu an
elimde. İçerik yaklaşık hep aynı ve ortaklaşa şu endişeleri taşıyorlar:
"Kamu Yönetimi Temel
Yasası, yeniden yapılanma programının sadece temel ilkelerini koyan ve yasama
sistemimizde yer almayan bir çerçeve yasa kavramıyla karşımıza çıkmaktadır;
yani, bu Kamu Yönetimi Temel Kanunu çıkarılıp, buna uygun olarak çıkarılacak
tali yasalarla, bir tür içinin doldurulacağı görülmektedir.
Bütünlüğü sağlanmamış,
birbirini tamamlayıp desteklediği ortaya konulmamış bir tasarının, gelecekteki
parçalarını görmeden, yönetime yönelik düzenlemeler arasında tam bir bütünlük
olma zorunluluğuna karşın, sadece, geçtiğimiz hafta, bizlere ulaştırılan
Mahallî İdareler Kanunu Tasarısı dışında, hiçbir ucu açık görülmeyen düzenleme
girişiminin, hem bilimdışı hem de yasama tekniği ve sorumluluğu açısından
sakıncalı olduğu açıktır.
Tasarıda merkezî
planlamanın yer almaması, planlamanın yerel yönetimler üzerinden kurgulanması,
kamu hizmetlerinin eşit nitelikli olmasını ve yaygın bir biçimde sağlanmasını
engelleyeceği gibi, bölgesel farklılıkları da derinleştirecektir. Bu yaklaşım,
ulusal bütünlüğü ve sosyal devleti zafiyete uğratacağı gibi, sendikal meslek ve
demokratik kuruluşların ülke çapında örgütlenmesi önünde de engel
oluşturacaktır."
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısının 16 ncı maddesinde, taşra teşkilatı kuramayacak bakanlıklar
sayılmıştır. Buna göre, Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman, Bayındırlık
ve İskân, Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Kültür ve
Turizm Bakanlıklarının görev ve etkinliklerini, personel, tesis ve araçlarını
il özel idarelerine ve kısmen de belediyelere devrederek taşra teşkilatı
kuramayacak olmaları, bu hizmetlerden bazılarının verilmesinde ciddî sorunlara
neden olacaktır. Bugün bilinen yapısıyla bu yükün taşınamayacağı, mevcut il
özel idare şemasının ve anlayışının, açıklanamayan boyutlarda aşılmasının
düşünüldüğü açıktır.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığının, özel idarelere aktarılan taşra
teşkilatlarına ilişkin görev ve yetkiler ile aynı bakanlıkların belediyelere
aktarılan hizmetleri arasında nasıl bir uyum sağlanabilecektir? Hizmetler
belediyelere aktarılmış olmasına karşın, bunlar üstündeki görev ve yetkiler,
dolayısıyla yönetim, tümüyle il özel idarelerine kalacaktır.
Bir diğer sorun ise
şudur: Bu bakanlıklardan belediyelere aktarılan görevlerde, bugünkü
belediyelerin, nitelikleri, hizmet yapabilme kapasiteleri, hizmeti ekonomik ve
verimli biçimde yürütüp yürütemeyecekleri düşünülemediği için, çok büyük
aksamalar yaşanacak; hizmet, gerektiği ve doğru biçimde yürütülemeyecektir.
Tasarıda, dağıtılacak
görevlerin niteliği hiç gözönünde bulundurulmadan, toptancı bir yaklaşımla,
yukarıda belirtilen bakanlıkların niteliği ne olursa olsun, tüm görevleri,
belediye sınırları içerisinde belediyelere verilmiş bulunmaktadır. Bu toptancı
paylaşımda -Türkiye'de var olan belediyelerin yaklaşık 2 100'ünün nüfusunun 5
000'den, 2 500'ünün nüfusunun ise 10 000'den az olduğu düşünülürse- bunlardaki
potansiyelin hangi görevler için uygun, hangileri için uygunsuz ve yetersiz
olduğu düşünülmemiştir.
Anayasanın 127 nci
maddesine göre, yerel yönetimlerin varlık nedeni, mahallî müşterek ihtiyaçların
karşılanmasıdır. Aslolan, merkezî yönetimdir. Mevcut yapıda merkezî yönetim,
bütün ulusal coğrafyada yetkilidir; ancak, yeni yapıda mevcut durum tersine
çevrilmekte, bu da Anayasayla çelişmektedir.
Ayrıca, tasarıyla yerel
yönetimlere devredilen sağlık, kültür ve turizm, çevre ve orman, sanayi ve
ticaret, bayındırlık ve iskân gibi hizmetlerin ne ölçüde mahallî müşterek
ihtiyaç olduğu tartışmalıdır. Dolayısıyla, bu yaklaşım Anayasayla
örtüşmemektedir.
Ayrıca, tasarı,
Anayasanın 126 ncı maddesindeki "yetki genişliği" ilkesine de
aykırıdır. İllerdeki il idare kurulunun, bu bakanlıkların taşra örgütlerini
yönetmekle görevli kılınmasının, ilin genel yönetimini üstlendiği anlamına
gelmediği açıktır. Yetki genişliği, fiilen uygulanamaz duruma getirilmiş; ilin
genel yönetimi, ayrı bir kamu tüzelkişisi olan il özel idaresine geçmiştir.
Bu noktada, yasanın,
idare açısından bir çelişkisine dikkat çekmekte yarar vardır. Bakanlıkların
taşra teşkilatlarının, belediye sınırları içerisinde kalan yerlerde
belediyelere, bu sınırların dışında kalan yerlerde de il özel idarelerine
devredilmesi, her iki sınırı da kapsayan arazi, orman, göl ve su havzalarıyla
ilgili konularda görev karışıklığı doğuracaktır. Aynı hizmetler için, hem
belediyeler hem de il özel idareleri kaynak ayırmak durumunda kalacaktır.
Merkezî yönetimin önemli
bir avantajı, maliyetleri düşürmesi, uzmanlık bilgisine sahip olması,
koordinasyonu sağlamasıdır. Tasarı ise, yerel yönetimleri güçlendirme adına,
illeri çarpık bir biçimde bölüp, aynı görevleri iki ayrı kamu tüzelkişiliğine
vermektedir. Bu, hem maliyet artırıcı hem de çatışma yaratıcı bir yerellik
ilkesidir. Ayrıca, nüfusun yüzde 70'inden fazlasının belediye sınırları
içerisinde yaşadığı düşünüldüğünde, pek çok hizmeti il özel idareleri
vermeyecek ve işlev alanı daralacaktır. Bu durum, illerin idaresinden sorumlu
olan il özel idaresinin yetkileriyle çelişmektedir. Yani, bu durumda, tasarının
genel gerekçesinde dile getirilen "devletin aslî hizmetleri dışında,
bakanlıkların taşra teşkilatı ortadan kaldırılarak, yerel ve yerinden yönetim
birimleri güçlendirilmektedir" biçimindeki yargı, tasarının, devletin aslî
hizmetlerinin içeriğini ortaya koymaktadır. Buna göre, devletin aslî işlevleri,
taşrada örgütlenme olanağı tanınan bakanlıkların hizmet alanları, bir başka
deyişle, adalet, millî savunma, millî eğitim, içişleri, maliye ve çalışma ve
sosyal güvenliktir.
Değerli milletvekilleri,
üç dönem belediye başkanlığı yapan bir arkadaşınız olarak belirtiyorum:
Türkiye'de yerel yönetimlerin ve özellikle belediyelerin daha geniş görev
alanı, daha fazla yetki ve daha fazla kaynakla donatılarak mahallî idare
özelliğine kavuşması, çağın gereklerine uygun bir yeniden yapılanma süreci
içine sokulmaları, yıllardır yinelediğimiz, en büyük arzumuz; ancak, çağdaş
anlayışın bir gereği olarak algıladığımız yerelleşme sağlanırken, devletin
temel yapısının zedelenmemesi ve tarihten gelen birikimlerden doğan görev ve
sorumlulukların gözardı edilmemesi gerekmektedir. Tasarıda, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi söylemi arkasına sığınılarak, kamu hizmetleri, il özel
idarelerine ve kısmen belediyelere devredilerek yerelleşmeye, yerel
yönetimlerin de, işletme mantığından hareketle, işlevlerinin özel sektöre
devrinin de bir tür önü açılmaktadır. Her ne kadar söylem düzeyindeki
kesişmelerimiz olmakla beraber, biz, yerelleşmeyi, salt ekonomik bir sorun,
yani, ekonomik etkinliği artırmanın yolu olarak değil, yurttaşın kendisinin
çağdaş bir yaşamı sürdürme ve yönetime katılma anlamında gerçekleştirmesi,
yani, demokratikleşme olarak da görmekteyiz. Bugün, yerel yönetimlere aktarılan
bütçe vergi payları aşağı çekilerek, bu payların büyük bölümü yerel yönetim
borçlarına mahsuben alıkonulmaktadır. Anayasa Mahkemesi iptaline rağmen, yerel
yönetimlerin bütçe vergi gelirleri paylarını indiren bir anlayışın, içtenlikli
olarak yerel yönetimlerden yana olması mümkün değildir; yani, yaklaşımın
ardındaki ana neden, kamu hizmetlerinin piyasa merkezli anlayışlara terk
edilmek istenmesidir. Yani, hak sahibi yurttaş kavramından, hizmet pazarlanan
bir müşteriye geçiştir; çünkü, o aşamada, yerel yönetim düzeyinde kamu
hizmetinin özelleştirilmesi daha kolay görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tüm yurttaşların eşit şekilde yararlanamadığı kamu hizmetlerinin yeni bir
düzene sokulması, insanca yaşama amacıyla uyumlu, daha çağdaş hale getirilmesi,
kamu yönetimimizin yeni ve köktenci..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayabilir misiniz.
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaplan.
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla)
- ...açılımlarla rasyonelleştirilip geliştirilerek en ekonomik, en üretken, en
hızlı, en etkin bir noktaya taşınması, elbette hepimizin ortak dileği; ama,
kamusallığı ortadan kaldırarak toplumsallığı sağlamak mümkün müdür...
Devlet-vatandaş ilişkisi yerine, işveren-müşteri kavramlarını gündeme getirerek
uluslararası iyi bir pazar yakalama uğraşı yerine, devletimizin kamu yararı
kavramı önceliğiyle, zedelemeden, değerlerimizi, bütünlüğümüzü yitirmeden ve
devletimizi güçlendirerek yaşama geçirmek zorunluluğumuz vardır. Tasarının
oluşumuna önemli katkılar koyduğunu bildiğimiz Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer
Dinçer'in cumhuriyet konusundaki söylemlerinde de belirttiği gibi, tasarı,
uluslaşma sürecini henüz tamamlayamamış olan Türkiye Cumhuriyetini
hedeflerinden uzaklaştırıp, doğrultusunu da aksi yöne çevirme projesinin son
virajını yansıtan bir anlayışta olup, kamu bürokrasisini reformize eden değil,
onu küçültüp etkisizleştiren ve temel kamu görevlilerini kamu otoritesi dışına
çıkararak, yerelleşmenin değil, yerel özelleştirmenin yolunu açan bir
yapıdadır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Kırşehir Milletvekili Sayın Mikail Arslan; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
16 ncı maddesi için şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Merkezî idarenin, zaman
içerisinde, birçok görev ve yetkiyi üstlenmek suretiyle aşırı bir şekilde
büyüdüğü ve buna bağlı olarak hantallaşıp ağırlaştığı ve etkisinin azaldığı
bilinmektedir. Yapılan bu ayırımla, bir yandan mahallî idarelerin uygulama
kapasiteleri artırılırken, ayrıntılardan kurtulmuş merkezî idare, aslî işlevine
dönmek suretiyle, strateji geliştirme ve denetleme görevine dönmüştür.
Maddenin uygulanmasıyla,
yerinden yönetim, katılım, hizmetlerin vatandaşa en yakın birim tarafından
yerine getirilmesi, kamuoyu denetimi gibi ilkelerin hayata geçirilmesi
sağlanacaktır. Maliyetlerin düşürülmesi, kamu hizmetlerinde etkililik ve
verimliliğin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
Merkezî idarenin taşra
teşkilatı eliyle yerine getirilmesi, bazı hizmetlerin mahallî idarelere
devredilmesiyle birlikte, artık, bazı bakanlıkların taşra teşkilatlarına gerek
kalmayacaktır. Bu anlayışa uygun olarak, bakanlıklar, taşra teşkilatı olan ve
olmayan bakanlıklar olarak ikiye ayrılmıştır.
Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra, taşra teşkilatı kuramayacak olan bakanlıklar şunlardır:
Dışişleri, Tarım ve Köyişleri, Bayındırlık ve İskân, Sanayi ve Ticaret, Sağlık,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Ulaştırma, Kültür ve Turizm, Çevre ve Orman
Bakanlıklarıdır.
Yukarıda ismi sayılan
bakanlıklar, taşrada, mahallî düzeyde, doğrudan, hizmeti yerine
getiremeyeceklerdir. Bu bakanlıklardan bazılarının yerine getiremeyecekleri
hizmetleri burada zikredecek olursak, Sağlık Bakanlığının, hastane, sağlıkocağı
ve sağlıkevlerinin; Kültür Bakanlığının, devlet güzel sanatlar galerileri,
müzeler, kütüphaneler ve halk kütüphaneleri, kültür merkezleri ve ören
yerlerinin. -tabiî, burada, ören yerlerinin biraz daha düşünülmesi gerektiği
kanaatindeyim- Çevre ve Orman Bakanlığının, fidanlık, piknik yerleri, dinlenme
tesisleri ve benzeri tesislerinin; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Genel Müdürlüğünün, huzurevi, çocuk yuvası ve kreşlerinin; Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün spor sahası, spor salonu ve stadyumlarının tamamen il özel
idareleri tarafından yürütüleceğini arz etmek istiyorum.
İçişleri Bakanlığı,
burada, bu yetkilerle büyütülmüş durumdadır. İl özel idareleri, il daimî
encümenlerinin başkanlığı valiler tarafından yürütülmekte olduğundan, İçişleri
Bakanlığının yetkileri burada büyütülmüştür. Dolayısıyla, yerel yönetimlerin
yetkilerinin ve işlevlerinin artırılmasından dolayı, mahallî idareler, yerel
yönetimler bakanlığı kurulması ihtiyacı hâsıl olmuştur kanaatindeyim. Yine,
reformların fizibilite, etüt, inceleme, değerlendirme, araştırma gibi çok yönlü
vektörel elemanlarla değerlendirilmesi için, reformlar bakanlığı kurulması da
gerekmektedir. Gerçekten, Avrupa'da, birçok ülkede reformlarla ilgili
bakanlıklar bulunmaktadır ve reformlar, daha uzun süreçli incelemelerden,
bilimsel değerlendirmelerden sonra uygulamaya konulmaktadır.
Bu arada, Avrupa'daki
bazı bakanlıkları incelemeye tabi tutarsak: Portekiz'de, 19 adet bakanlık
bulunmaktadır; bunların arasında Şehircilik ve Çevre Bakanlığı, Bakanlar Kurulu
Bakanlığı gibi bakanlıklar vardır. Belçika'da, federal bakanlıkların sayısı
14'tür; Kamu Sağlığı, Gıda Güvenliği ve Çevre Bakanlığı bulunmaktadır; Çevre
Bakanlığı, çevreye sonuç etkisi nedeniyle Sağlık Bakanlığına bağlanmıştır.
Avusturya'da, 12 adet bakanlık bulunmaktadır; Eğitim, Bilim ve Kültür
Bakanlıkları, Tarım, Orman, Çevre ve Su Ekonomisi Bakanlıkları aynı bakanlık
çatısı altında toplanmışlardır. Yine, İsveç'te Eğitim, Bilim Bakanlığı;
Finlandiya'da Tarım, Orman Bakanlığı; Hollanda'da Eğitim, Kültür ve Bilim
Bakanlığı, Çevre, İskân ve Şehir Planlaması Bakanlığı aynı çatı altında hizmet
götürmektedir. İtalya'da Çevre, Toprak Koruma, Erozyon ve Tarım, Orman
Bakanlıkları bulunmakta; sandalyesiz bakanlıklar arasında ise, kurumsal
reformlar ve merkezî yetkilerin mahallî idarelere devri adı altında bir
bakanlık bulunmaktadır. Yine, Lüksemburg'da 26 adet bakanlık bulunmakta; Kamu
Görevleri ve Yönetim Reformu Devlet Bakanlığı, ayrıca, sekreteryası
bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, İrlanda'da
Çevre ve Yerel Yönetimler Bakanlığı bulunmakta; Almanya'da Aile, Yaşlılar,
Kadınlar, Gençlik Bakanlığı, Çevre, Doğa Koruma ve Reaktör Güvenliği Bakanlığı
bulunmaktadır. Fransa'da ise Kamu Hizmeti, Devlet Reformu ve
Ademimerkeziyetçilik Bakanlığı bulunmaktadır. Fransa, bu konuda kendisini
devamlı yenilemekte ve sistemini devamlı revize etmektedir.
Yine İngiltere'de...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arslan.
MİKAİL ARSLAN (Devamla) -
Yine, bakanlıkların taşra teşkilatı kuramayacak olması ve hizmetlerin il özel
idarelerince yapılacak olması şu hususları öne çıkarmaktadır:
Valilerin sorumlulukları
artacaktır, denetimin önemi artacaktır, seçilmişlerin önemi artacaktır. İl özel
idarelerinin nüfusa göre pay almasından dolayı, bölgesel adaletsizliğe yol
açılabilecektir. O yüzden, il özel idarelerinin yetkileri ve malî güçleri
artırılmalıdır. İl özel idaresine bağlı müdürlüklerin kendi kendine yeterli
hale gelmesi gerekmektedir. Müdürlükler, kendileriyle ilgili sorunlarda
uzmanlaşmış merkezî idareden devamlı yetki almakta, görüş sormakta ve destek
almaktadırlar. Bu şekliyle, buradaki müdürlüklerimizin kendi kendilerine
yeterli hale gelmesi için biraz zamana ihtiyaç bulunmaktadır ve devamlı destek
alması gerekmektedir.
Yine, il özel
idarelerinin, bu kadar yetki ve görev almasından dolayı yapı ve işlevi yeniden
düzenlenmeli ve yeni uygulamalarla teçhiz edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız
Sayın Arslan.
Buyurun.
MİKAİL ARSLAN (Devamla) -
Bütün bunlar reformların silsile halinde bundan sonra başlayacağını ve yeni
düzenlemelere süratle ihtiyaç hissedileceğini göstermektedir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arslan.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şu ana kadar bu tasarıyla
ilgili yapılan konuşmalar ve tartışmalar, bellibaşlı çarpıcı noktaları ortaya
koymuş bulunuyor. Bu tasarı, her şeyden önce, kamu vicdanında kabul görmemiş
bir tasarıdır. Şöyle ki: Tasarının, hazırlanış ve yapılış şekliyle
bilimsellikten uzak, ülkemizin coğrafî, siyasal ve sosyal gerçekleriyle
bağdaşmayan, kişisel egoların ve görüşlerin ağır bastığı, maalesef, Müsteşar
Ömer Dinçer damgası yemiş bir tasarı olduğu gerçektir.
Yine, bu tasarının gerek
hükümet tasarısı olarak sunulmasındaki kişisel -siyasal damga gerekse
komisyonlardaki görüşülme şekli, komisyonlardan kaçırılması ve Yüce Meclise
getirilmesi de dahil olmak üzere, yaygın bir benzerlikle tanımlanırsa,
yangından mal kaçırmaya dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlar, biz,
komisyon üyeleri olarak, Adalet Komisyonunda, Türk Ceza Kanunuyla ilgili
değişiklik yapmaktayız ve şu ana kadarki altkomisyon çalışmalarımız, sivil
toplum örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin görüşlerine değer vererek,
bir konsensüsle devam etmektedir; çünkü, işin içinde, ne demokrasiyle kavgalı
ne de cumhuriyet karşıtı Sayın Müsteşar Dinçer vardır ne de buna benzer
birileri; ama, bunlara karşın, değerli hukukçular ve biz ve siz, yani, milletin
özgür vekilleri vardır.
Görüşülen bu tasarının
yapısında ve içeriğinde ise, şer siyaset kokan, tüccar siyaset anlayışında,
esas amacı, devleti küçültme adına üniter devlet yapısını bozan, merkezî
otoriteyi, cumhuriyeti ve demokrasiyi zayıflatmak olan, federatif tipte eyalet
sistemine geçişin ayak izleri vardır. Sonuçta, bu tasarı, halkın ve ülkenin
bölünmesine geçişin ilk adımı olan tasarıdır.
Değerli milletvekilleri,
şu anda, ülkemiz düzeyinde, bölgelerarası dengesizlikleri daha da artırarak,
gelir dağılımını adaletsiz şekilde bozacak, köyler ve kentlerdeki yaşam
düzeyini daha da çarpıklaştıracak bir tasarıyla karşı karşıyayız. Devamında, bu
tasarıyla, kamu hizmetleri için gerekli olan kamu kaynakları, bölgeler
arasındaki dengesizlikler gözardı edilerek, nüfusa göre dağıtılacak ve sonuçta,
dengesizlikler ile uçurumlar daha da artacaktır. Tasarının 16 ncı maddesiyle,
birkaç bakanlığın taşra teşkilatının kaldırılacak olup olmaması, olumlu bir şey
getirmeyecektir; ama, buna karşın, olumlu bulunan çok şeyi ise alıp
götürecektir.
Yüce Meclisin değerli
üyeleri, kısaca, bu tasarı, bazılarının dediğinin aksine, bir reform, hele
hele, bir devrim değildir; çünkü, ülkemizde devrim, 1919'da, ulusla birlikte,
Kuvayı Milliye ruhuyla yapıldı. Eğer, bunlar, bu yoldan sapılmadan yaşama
geçirilebilseydi, devletin de halkın da bugüne kadar çektiği siyasî ve ekonomik
sıkıntıların çoğunluğu aşılırdı. Devamında, kendine güvenle bakan, geleceğine
ve gençliğine güven veren mutlu bir toplum, onurlu bir devlet olabilmemiz hiç
de zor olmayacaktı.
Sayın AKP
milletvekilleri, iddia ettiğiniz reform, daha önceleri, İngiltere'de ve Amerika
Birleşik Devletlerinde olan ve sonradan terk edilen bir sistem olup, kamu
hukukunda da yeri olmayan, Anayasamıza aykırı bir sistemdir. Eğer, iyi bir
şeyler yapılacaksa, şeffaf olunacaksa, yerel yönetimlerin odak noktası
konumunda olan belediyelerle ilgili mevzuattaki kolay ve faydacı
değişikliklerle belediyelerin özerk yapıya kavuşturularak, malî kaynaklarını
artırıp çözmek daha akılcı ve gerçekçi olmaz mıydı?!
Değerli milletvekilleri,
anlatmaya çalıştığım bu ve benzer nedenlerden dolayı, uyarıyoruz; iddia
ettiğiniz reform, devrim, seksen yıl önce elde edilen devrimin "d"si
bile değildir. Aksine, bugün ve bugüne kadar yapılmaya çalışılan, mirasyedi
anlayışıyla özelleştirme uğruna, cumhuriyetin kurum ve kuruluşlarının peşkeş
çekilerek, cumhuriyete, halka, demokrasiye ve laikliğe karşı bir devrimdir;
ama, unutmayınız ki, vicdanlarda kabul görmeyen bu tasarının yasalaşmasına,
yaşama geçmesine, anayasal kuruluşlarımızla, demokratik kitle örgütleriyle,
sivil toplum örgütleriyle ve halkımızla, izin vermeyeceğiz, verdirtmeyeceğiz.
Yüce Meclise
saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ayvazoğlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca
yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda, merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı; yine, bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği (CHP sıralarından "yavaş okusun" sesleri)
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken, bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği; ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği; yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı için,
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak,
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel
gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi, yoksa, yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur. Daha
doğrusu kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, vatandaş kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 16 ncı maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün
72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus Şahin |
Mehmet Kartal |
|
Samsun |
Tokat |
Van |
|
Ufuk Özkan |
|
Haşim Oral |
|
Manisa |
|
Denizli |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Merkezî idarenin taşra
teşkilatı eliyle yerine getirdiği hizmetlerin mahallî idarelere devredilmesiyle
birlikte, artık, bazı bakanlıkların taşra teşkilatına gerek kalmayacağı, bu
nedenle de, bakanlıkların, yeni anlayışa uygun olarak, taşra teşkilatı olan ve
olmayan bakanlıklar olarak ikiye ayrıldığı madde gerekçesinde ifade
edilmektedir.
Birinci sorum: Taşra
teşkilatları devredilmiş bakanlıkların fonksiyonları ile işbu bakanlıkların,
taşradaki yerel yönetimlerle hiyerarşileri ve hizmet ilişkileri neler
olacaktır?
İkinci sorum: Yerel
yönetimlerin devraldıkları taşra teşkilatlarıyla amaca uygun işler
görebilmeleri için, bu yönetimlere ilave kaynaklar sağlanacak mıdır?
Son sorum: Sayın
Bakanımız taşra yönetimlerinin içdenetimlerine yönelik bilgilendirmede
bulunabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakan, bilindiği
gibi, idarî vesayet, yasalarımızla düzenlendiği gibi Anayasamızın 123, 126 ve
127 nci maddelerinde de açık ve amir bir şekilde düzenlenmiştir. İdarî vesayeti
uygulamak, sonuçta, teknik bir uygulamadır ve mevzuatımıza göre, bu teknik
uygulama teftiş kurulları vasıtasıyla yapılmaktadır.
Bakıyoruz, getirilmek
istenilen yasayla, "içdenetim" adı altında bu teftiş kurullarını
etkisiz ve güçsüz hale getiren, bunun yanında, tamamen ast-üst ilişkileri içinde
denetimi amaçlayan bir yapılanma, bir düzenleme hali söz konusu olmaktadır.
Oysa, biliyoruz ki, teftiş kurullarının etkili olabilmesi için, özerk bir
yapıya sahip olması gerekir. Bu sebeple, Anayasanın ilgili maddelerinde ve
tasarının 6 ncı maddesinde, her ne kadar idarî vesayet kavramı korunmuşsa da,
aslında, uygulamada bu idarî vesayeti hayata geçirecek olan mekanizma yok
edilmiş olmaktadır, bu idarî vesayet kavramının fiilî dayanağı kalmamış
olmaktadır. Bu durum, takdir edersiniz ki, idarenin bütünlüğünü doğrudan
etkileyecek olan bir süreçtir. Bu sebeple, idarî vesayeti fiilen kaldırdığınız
takdirde, mülkî idare koordineyi ve idarenin bütünlüğünü nasıl sağlayacaktır?
Bu soruyu Sayın Adalet
Bakanına da; yani, hükümet sıralarında görev yapmakta olan Adalet Bakanına da
sordum. Sayın Bakan, tasarının 18 inci maddesiyle bu sakıncaların
giderilebileceğini söyledi. Oysa ki, 18 inci maddeyle böyle bir amaca, böyle
bir sonuca ulaşmak mümkün değil Sayın Bakanım. Bu sebeple, sorumla sınırlı
olmak üzere, somut, tutarlı ve açık cevap vermenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Buyurun Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, ören
yerlerinin yeniden düşünülmesi, yerel yönetim bakanlığı kurulması, bölgesel
dengesizliklerin oluşacağı konusunda endişelerini belirten AKP'li arkadaşıma,
sözcüye teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
sorunuzu sorar mısınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Bakanımızın bu konudaki düşüncelerini öğrenmek istiyorum.
Sayın Bakanım, geçen
hafta size soru sormuştuk, yazılı cevap vereceğinizi söylediniz. Sorumuz
"görüştüğünüz üniversiteler, demokratik kitle örgütleri ve meslek
odalarından bu tasarıya olumlu görüş bildiren kim var, bu görüşü bize iletir
misiniz" demiştik. Bu sorumuza yazılı cevap vereceğim demiştiniz; hâlâ
beklemekteyiz. Tasarı geçip gidecek; ama, bizim sorumuz cevaplandırılmayacak.
Sayın Bakanım, Anayasamız
yerli yerinde durmakta; devletin temel yapısıyla uğraşmaktayız, sosyal devleti
yok etmekteyiz. Görüşülen tasarı, kamu yönetimini düzenlemekte; toplumun,
vatandaşın, vatanın üzerindeki devletin geleceğini görüşmekteyiz. Laikliği,
milliyetçiliği ve cumhuriyeti, İslamî esaslar gözetilerek, yeniden yorumlamaya
kalkıyoruz. Demokrasi diyorsunuz; ama, tramvaya benzetiyorsunuz. Örgütlü toplum
diyorsunuz; tarikatları, cemaatleri öne çıkarmaya çalışıyorsunuz, vatandaşın
örgütlenmesini zorlaştırıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
sorunuzu sorar mısınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sorumu soruyorum efendim.
Şeffaf, katılımcı yönetim
diyorsunuz; kamu yönetiminin yerine, vatandaşı kaldırıp, müşteriyi getirip,
şirket-müşteri ilişkisini gündeme getirmeye çalışıyorsunuz. Peki, 3 Kasımda
aldığınız yüzde 35 oyla, bu hukuksal değişiklikleri yapma konusunda kendinizi
haklı görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzdil.
Buyurun Sayın Boztaş.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Efendim, şu anda yürürlükte bulunan 3046 sayılı Yasanın 5 inci maddesinde,
bakanlıkların temel kuruluşları belirtilmekte ve "Bakanlıklar, merkez
teşkilatı ile ihtiyaca göre kurulan taşra ve yurtdışı teşkilatından ve bağlı ve
ilgili kuruluşlardan meydana gelir" denilmektedir. Bu tasarıda ise,
bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşları olmayacaktır. Bu maddede yapılan
düzenlemeye göre, bakanlık adı verilen yapı yurtdışı örgütüne sahip olamaz. Bu
durumda Dışişleri Bakanlığı ne olacaktır?
Yurtdışı örgütlenme,
bağlı ve ilgili kuruluş bünyelerinin bakanlık genel yapısını tanımlayan bu
maddede açıkça belirtilmesi gerekirdi. İstisna durumlar ve sınırlamaların bu
genel hükümlerden sonra belirlenmesi, yasama tekniğinin bir gereğidir. Bu
durum, tasarının özensiz hazırlandığı biçiminde mi, yoksa, bakanlıkların merkez
ve taşra dışında başka bir parçaya sahip olamayacakları biçiminde mi yorumlanmalıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Boztaş.
Soru sorma süresi
dolduğundan, buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önce, Sayın Işık'ın
sorusundan başlıyorum. Sayın Işık, bu yasa tasarısıyla bazı bakanlıklarımızın
taşra teşkilatlarına gerek kalmadığını ve bu nedenle bu teşkilatların yerel
yönetimlere devredildiğini ifade etti. Bir düzeltme yapmak istiyorum.
"Taşra teşkilatlarına gerek kalmadığı" şeklindeki bir düşünce tam
yerine oturmayabilir. Bu bakanlıklarımızın taşrada görmüş olduğu hizmetler,
yerinden çözülebilecek sorunları veya hizmetleri ifade ettiği için, bu
bakanlıklarımızın taşra teşkilatlarını, biz, ortadan kaldırmıyoruz, il özel idarelerine
ve belediyelerimize devrediyoruz. Yani, personeliyle, araç gereçleriyle, menkul
ve gayrimenkul mallarıyla ve ödenekleriyle birlikte, bazı bakanlıklarımızın, 15
icracı bakanlıktan 9 tanesinin taşra teşkilatlarının birçoğunu il özel
idarelerine, bir bölümünü de belediyelerimize devrediyoruz. Yani "bunlara
gerek yoktur" şeklindeki bir mantıkla hazırlanmadı; buradaki personelimiz
yine o ilimizde hizmet etmeye devam edecektir, bakanlıklarımızın taşra
teşkilatındaki araç gereçler yine vatandaşımıza hizmet vermeye devam edecektir;
ancak, bunlar, il özel idareleri ve belediyelerin bünyesinde bu hizmetlerine
devam edeceklerdir.
"Peki, ilave kaynak
verilecek mi" dediniz. Kuşkusuz ki, taşra teşkilatları yerel yönetimlere
devredilecek olan bakanlıklarımızın bu konuyla ilgili ödenekleri de yerel
yönetimlere devredilecek. Geçici maddeler okunduğunda, bunun ödenekleriyle
birlikte devredileceğini de, zaten, görmüş oluyoruz.
Sayın Kart, idarî
vesayetin teftiş kurulları tarafından yerine getirildiğini ifade ettiler.
Aslında, idarî vesayet, teftiş kurulları tarafından değil, mahallî yönetimlerle
ilgili İçişleri Bakanlığı tarafından yerine getirilir. Anayasanın 127 nci
maddesinde idarî vesayetle ilgili merkezî yönetimin yetkisi kaldığı sürece -ki,
biz, bir anayasa değişikliği yapmadık- ilgili yasa tasarısına idarî vesayeti
taşımasak dahi, zaten, idarî vesayet var olmaya devam edecekti; çünkü, Anayasa
ve onun maddeleri üstün hukuk normudur. Eğer, yasalarımızda herhangi bir
tereddütle karşılaşırsak, üstün hukuk normu olan Anayasaya başvurur ve sorunu o
şekilde çözeriz.
"Teftiş kurullarını
etkisiz hale getiriyorsunuz" dedi Sayın Kart. 18 inci maddenin -ki, biraz
sonra sanıyorum onu da görüşmeye başlayacağız- son fıkrasında, bazı
bakanlıklarımız -ki, bunun içinde İçişleri Bakanlığı da vardır- birim tarzında,
örgüt tarzında denetim birimi kurma imkânına sahip oluyorlar. 18 inci maddenin
son fıkrasını şöyle bir okuduğumuzda, sanıyorum, bu konudaki tereddütler büyük
ölçüde gidecektir. "İçişleri, Maliye, Millî Eğitim, Sağlık ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında, temel görev ve hizmetlerin bir gereği olarak,
kurumdışı işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve kuruluşlar ile mahallî idarelere
yönelik olmak üzere, kuruluş kanunlarında belirtilmek şartıyla anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulabilir. Hâkim ve savcıların
denetimi için öngörülen hükümler saklıdır" denilmek suretiyle, aslında,
denetim zayıflatılmıyor, denetim, çağdaş denetim anlayışının Türkiye'ye
taşınması gibi bir yola giriyor. Nitekim -daha sonra önümüze gelecek, şu anda
taslak halinde hazırlandı- mahallî idareler kanun tasarılarıyla ilgili
taslağımızda "belediyelerle ilgili denetimin kapsamı ve türleri"
isimli 54 üncü madde var. Tabiî, zamanım dolmak üzere olduğu için bu maddeyi
okuyamıyorum. Bu madde okunduğunda, bu konudaki tereddütlerin büyük ölçüde,
hatta büyük ölçüde de değil, tamamıyla giderileceğini hemen ifade etmek
istiyorum.
Ayrıca, Sayın Özdil
dediler ki: "Ne zaman yazılı cevap vereceksiniz?" İçtüzükte
"onbeş gün içinde cevaplandırılır" deniliyor. İzin verin de,
İçtüzüğün o opsiyonunu ben de kullanayım Sayın Özdil. Onbeş gün içerisinde size
cevap gelecektir.
İslamî esaslara göre
demokrasi tarifi yapıyorsunuz filan... Bunlar son derece talihsiz beyanlardır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Talihsiz değil, gerçek bunlar. Ne yazık ki, Müsteşarınızın düşüncesi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
demokratik, laik bir sosyal hukuk devletidir. Laiklik demek, devletin nizamlarının
herhangi bir dinin kurallarına göre tertiplenmemesi anlamına gelir. O bakımdan,
bu konuları sık sık, ısıtıp ısıtıp gündeme getirmek, aslında, cumhuriyetin
temel nitelikleriyle ilgili tereddütlerinizin olduğunu gösteriyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Hepimizin ayıbı; ama, ne yazık ki öyle.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Seksen yıl geçmiş, hâlâ cumhuriyeti ve
onun temel niteliklerini tartışıyor olursanız, birileri de çıkar "yahu, bu
nasıl cumhuriyetmiş, seksen yılda hâlâ oturmamış mı" diye sorar. Lütfen,
bunları sık sık gündeme getirmeyin. Ne bu ülke insanının ne bu Parlamentoda
bulunan milletvekillerinin ne cumhuriyetle ne onun temel nitelikleriyle bir
problemi vardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir de, Sayın Özdil,
lütfen, şu tasarıyı doğru dürüst okuyun! Bakın "müşteri" diyorsunuz.
Şu tasarının neresinde müşteri geçiyor; bana bir gösterir misiniz lütfen!.
Gösterin bana. Neresinde "müşteri" var, gösterir misin?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Tarım hizmetlerini ihaleye verirseniz, müteahhidin karşısındaki müşteri olmaz
mı?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Neresinde "müşteri" kelimesi
geçiyor?! Okumadan konuşuyorsunuz; lütfen, okuyun!
Sayın Boztaş'ın sorusuna,
zamanım dolduğu için, bir sonraki madde görüşülürken cevap vereceğim.
Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlıklar" başlıklı 16 ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus Şahin |
Mehmet Kartal |
|
Samsun |
Tokat |
Van |
|
Ufuk Özkan |
|
Haşim Oral |
|
Manisa |
|
Denizli |
BAŞKAN - Aykırı olan
ikinci önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlıklar" başlıklı 16 ncı
maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus Şahin |
Mehmet Kartal |
|
Samsun |
Tokat |
Van |
|
Ufuk Özkan |
|
Haşim Oral |
|
Manisa |
|
Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıya bağlı (II)
sayılı cetvelde taşra teşkilatı olmayan bakanlıklar arasında Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığına
yer verilmesi Anayasaya aykırıdır. Belirtilen bakanlıkların taşra teşkilatı
kuramaması halinde bu bakanlıkların üstlendiği ve Anayasanın emrettiği birtakım
hizmet ve görevlerin Anayasanın emrettiği biçimde yerine getirilmesi mümkün
olmayacaktır.
Ulaşımda görevli gerek
Ulaştırma Bakanlığına gerekse Bayındırlık ve İskân Bakanlığına (II) sayılı
cetvelde yer verilmesi, ulaşımda merkezî planlamanın ve planın uygulanmasında
büyük engel oluşturur ve idarenin bütünlüğüne, genel yetkili oluşuna dair
anayasal düzenlemelere aykırılık oluşturur.
Enerji alanında yapılacak
yatırımlar büyük ölçekli yatırımlar olması nedeniyle merkezî olarak planlanması
ve uygulanması esastır ve yapısı gereği rekabete uygun olmadığından "doğal
bir tekel" niteliği taşır. Anayasanın "Tabiî servetlerin ve
kaynakların aranması ve işletilmesi" başlıklı 168 inci maddesinde
"Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli
bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve
kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak
veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine
bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve
Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunla
gösterilir" denilmektedir. Tasarıda ise, madencilik faaliyetleri, merkezî
idare tarafından yerine getirilecek olan görev ve hizmetler arasında
sayılmamış, yerel yönetimlere devri öngörülmüştür. Böyle bir düzenleme
Anayasanın 168 inci maddesine aykırı olacaktır.
Tasarıda Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının (II) sayılı cetvel kapsamına alınması, ülke genelinde
makro düzeyde bir sanayi politikası üretilmesi ve uygulanması olanağını ortadan
kaldırmakta ve merkezî idarenin genel yetkili oluşuna dair Anayasal düzenlemeye
aykırılık oluşturmaktadır.
Anayasanın 169 uncu
maddesinin birinci fıkrası, doğal kaynaklarımızın en önemlilerinden biri olan
ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için devlete gereken
tedbirleri alıp, kanunlar koymak ve bütün ormanları gözetmek ödevini
getirmektedir. İkinci fıkrada, devlet ormanlarının yalnızca devletçe yönetilmesi
ve işletilmesinin kanunla düzenleneceği, mülkiyeti ve yönetiminin özel kişilere
devrolunamayacağı belirtilmekte, maksatlı olarak yapılan orman tahripleri,
ağaçlar ve ormanlara tecavüzlerle ormanların zamanaşımı suretiyle mülk
edinilemeyeceği, kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamayacağı kesin
olarak hükme bağlanmış bulunmaktadır. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir
faaliyet ve eyleme müsaade edilmeyeceği hususu da üçüncü fıkrada anayasal bir
hüküm olarak yer almaktadır. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlığının taşra
teşkilatının yerel yönetimlere devredilmesi yönetim bütünselliğini ortadan
kaldıracağı için ormancılık bilim ve gerekleri ile millî park kavramına ters
düşmektedir. Çünkü, ormancılık çok dinamik bir ekosistem yönetimidir ve bu
bağlamda yapılacak çalışmalar belde, ilçe, hatta, il sınırlarına bağlı kalamaz.
Çevre politikalarının önemi de artık yadsınamaz.
Anayasanın "Sağlık
hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56 ncı maddesi "Devlet,
herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve
madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek
amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini
düzenler" demektedir. Anayasanın bu açık hükmü, (II) sayılı cetvelde
Sağlık Bakanlığının taşra teşkilatının yerel yönetimlere devredilmesiyle
gerçekleştirilemeyecek noktaya gelecektir.
Sayılan gerekçelerle 349
sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesinin, Anayasaya aykırılıkları
nedeniyle tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım Sayın Anadol.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlıklar" başlıklı 16 ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bakanlıklar" başlıklı 16 ncı maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Bakanlıklar, yeni
kamu yönetimi anlayışına uygun olarak ikili bir ayırım içinde
değerlendirilmiştir.
Merkezî idare, kamu
hizmetlerinin büyük bir çoğunluğunu hem merkezî hem de mahallî düzeyde doğrudan
kendisi yerine getirmekte ve mahallî düzeydeki hizmetleri illerde ve ilçelerde
kurulan taşra teşkilâtı eliyle yürütmektedir.
Genel gerekçede de
açıklandığı üzere, merkezî idarenin zaman içerisinde birçok görev ve yetkiyi
üstlenmek suretiyle aşırı bir şekilde büyüdüğü ve buna bağlı olarak hantallaşıp
etkililiğinin azaldığı bilinmektedir. Yapılan bu ayırım ile bir yandan mahallî
idarelerin uygulama kapasiteleri artırılırken, diğer yandan ayrıntılardan
kurtulmuş ve günlük uygulamalardan soyutlanmış merkezî idarenin, aslî
işlevlerine dönerek strateji geliştirme ve denetleme alanında yoğunlaşması
amaçlanmıştır.
Maddenin uygulanmasıyla,
yerinden yönetim, katılım, hizmetin vatandaşa en yakın birim tarafından yerine
getirilmesi, kamuoyu denetimi gibi ilkelerin hayata geçirilmesi; maliyetlerin
düşürülmesi, kamu hizmetlerinde etkililik ve verimliliğin sağlanması mümkün
olacaktır.
Merkezî idarenin taşra
teşkilatı eliyle yerine getirdiği bazı hizmetlerin mahallî idarelere
devredilmesiyle birlikte, artık bazı bakanlıkların taşra teşkilatına gerek
kalmamaktadır. Bu nedenle, bakanlıklar yeni anlayışa uygun olarak taşra
teşkilatı olan ve olmayan bakanlıklar olarak ikiye ayrılmaktadır.
Kanunun ekinde (I) sayılı
cetvelde tüm bakanlıkların sayıldığı listeye yer verilmiş; bu bakanlıklardan
taşrada teşkilat kuramayacak olanlar ise (II) sayılı cetvelde belirlenmiştir.
Böylece (II) sayılı cetvelde yer alan bakanlıklar bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra taşra teşkilatı kuramayacaklar ve taşrada mahallî düzeyde
doğrudan hizmet yerine getiremeyeceklerdir. (I) sayılı cetvelde yer alan bakanlıklardan
ise Adalet Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taşra
teşkilatı kurarak, bu teşkilatı eliyle bazı hizmetleri yerine
getirebileceklerdir."
Tasarıya bağlı (II)
sayılı cetvelde taşra teşkilatı olmayan bakanlıklar arasında Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığına
yer verilmesi halinde, bu bakanlıkların üstlendiği ve Anayasanın emrettiği
birtakım hizmet ve görevlerin Anayasanın emrettiği biçimde yerine getirilmesi
mümkün olmayacaktır.
Yukarıda açıklanan
gerekçelerle bu maddenin gerekli katılımcılık da sağlanarak yeniden düzenlenmesini
sağlamak üzere tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 16
ncı madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylamasından önce, bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim; yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Yoklama talebinde bulunan
sayın üyelerin isimlerini okutuyorum:
Sayın Haluk Koç?..
Burada.
Sayın Haşim Oral?..
Burada.
Sayın Mevlüt Coşkuner?..
Burada.
Sayın Halil Tiryaki?..
Burada.
Sayın Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Sayın Bayram Meral?..
Burada.
Sayın Erdal Karademir?..
Burada.
Sayın Necati Uzdil?..
Burada.
Sayın Mehmet
Parlakyiğit?.. Burada.
Sayın Atilla Başoğlu?..
Burada.
Sayın Nurettin Sözen?..
Burada.
Sayın Atilla Kart?.. Burada.
Sayın Mustafa Özyürek?..
Burada.
Sayın Abdulkadir Ateş?..
Burada.
Sayın Birgen Keleş?..
Burada.
Sayın Mesut Özakcan?..
Burada.
Sayın Kerim Özkan?..
Burada.
Sayın Tuncay Ercenk?..
Burada.
Sayın Atila Emek?..
Burada.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama için 3 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için, elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, pusula gönderen sayın milletvekillerinin salonda bulunup
bulunmadıklarını arayacağım.
Ertuğrul Yalçınbayır?..
Gürsoy Erol?..
Ömer Kulaksız?..
Sedat Kızılcıklı?..
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın
Başkan, bunlara müdahil olun.
BAŞKAN- Mehmet Alp?..
Halil Aydoğan?.. Burada.
Dengir Mir Mehmet
Fırat?.. Burada.
Mahfuz Güler?.. Burada.
Ali Temür?..
Bayram Özçelik?..
Nihat Ergün?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı vardır.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 16 ncı Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 15.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 17 nci
maddesini okutuyorum:
Bakanlık merkez teşkilatı
kurulmasına ilişkin esaslar
MADDE 17. - Bakanlıkların
merkez teşkilatının kurulmasında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır:
a) Ana hizmet, danışma ve
yardımcı hizmet birimlerinin kurulması, kaldırılması, görev, yetki ve
sorumlulukları kanunla düzenlenir.
b) Bağlı ve ilgili
kuruluşlar eliyle yürütülen hizmetler için bakanlık merkez teşkilatında ayrıca
birim kurulamaz.
c) Bakanlık merkez
teşkilatında 28 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde
gösterilenler dışında hiyerarşik kademe teşkil edilemez. Ancak, birim ve
personel sayısı dikkate alınarak bakanlıklardan sadece merkez teşkilatı
bulunanlar ile müsteşarlık şeklinde kurulan bağlı kuruluşlarda en çok üç; diğer
bakanlıklarda en çok beş müsteşar yardımcılığı; başkanlık ve genel müdürlük
şeklinde kurulan bağlı kuruluşlarda en çok üç başkan yardımcılığı ve genel
müdür yardımcılığı kadrosu ihdas edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Gazalcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
17 nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, bakanlığın
merkez örgütünün kurulmasına ilişkin temelleri, esasları belirtiyor. Gerçi,
tasarıda örgüt denilmiyor "teşkilat" deniliyor; bir yandan, yasa tasarısının,
çağdaş, ileri, bilgi toplumunu temsil ettiği söyleniyor, öte yandan dilde de
bir özen gösterilmemiş bu maddede de bütününde de. Yasa, anlaşılmak içindir,
halk içindir. Örneğin "yönetim" sözü dilimize yerleştiği halde,
tasarının kimi yerlerinde "idare" sözcüğüne yer veriliyor
"teşkilat" deniliyor "ihdas" deniliyor, bu maddede olduğu
gibi "hiyerarşi" sözcüğü var, gençlerin hiç anlayamayacağı
"tadat" sözcüğü var. Salt dil açısından değil, içerik açısından da,
tasarı, gerçekten büyük sakıncalar doğuruyor. Örneğin, bu maddenin (a) bendinde
"Anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin kurulması,
kaldırılması, görev, yetki ve sorumlulukların dağıtımı yasayla düzenlenir"
deniliyor; hemen arkasındaki (b) bendinde ise "Bağlı ve ilgili kuruluşlar
eliyle yürütülen hizmetler için bakanlık merkez teşkilatında ayrıca birim
kurulamaz" deniliyor; yani, bakanlık kendini bağlıyor.
Değerli arkadaşlar,
burada hemen her maddede "CHP de böyle düşünüyordu, bu tasarı, yıllardır
özlemimizdi diyorlardı" diye söyleniyor. Şimdi, bir karmaşa yaratılıyor.
Gerçekten yıllardır merkezî yönetimden yakınıldığı doğrudur; bir yerel yönetim
yasasının çıkarılması doğrudur; ama, CHP ile AKP'nin önerdiği arasındaki ayırım
ya da bugün kamuoyunu ayaklandıran, bütün kuruluşları ayaklandıran nedir?!
Bakın, burada yetki ve
sorumluluk veriliyor; tamam, bunda bir şey yok; ama, o yetki ve sorumluluk
içinde, aynı zamanda, merkezî örgüt "ben kendimi yetkili kabul
etmiyorum" diyor; yani "yerel yönetimler, ilgili birim bu işi
yapıyorsa, ben hiçbir şey yapmam; dünya yıkılsa da yapmam" diyor; yani,
bir, böyle bir ayrılık var.
İkincisi, değerli
arkadaşlar, bu yetkiyle birlikte, özelleştirme yetkisi veriliyor. Sayın Bakan,
hükümet ve ilgili sözcüler, bunu bir türlü anlamak istemiyor. Efendim, siz de
yakınmıştınız... Evet yakındık; merkezî örgütten biz de yakındık. Yerel
yönetime yetki verilmesini istedik, kaynak dağıtılmasını istedik; bütün bunlar
doğru. Peki, burada eğri olan ne; o yetkiyle birlikte, açıkgözlülük edip, işi,
kamu hizmetini özel kesime devretmek...
Şimdi, o yetkide bir de
kendinin elini kolunu bağlamak söz konusu. "Ben bir şey yapamam, bu
yapabilir, edebilir" de değil, bundan önceki yasalarda olduğu gibi;
"yapamaz, kuramaz" deniliyor; Sayın Bakanım "kuramaz"
deniliyor.
Bakın, Türkiye,
nerelerden nerelere geldi değerli arkadaşlar. Bir zamanlar, bütün ulus çapında,
eğitimde, kültürde yapılanları -bu millet mektepleriyle, köy enstitüleriyle
yapılanları saymıyorum- örneğin, bir tek sağlıkta -bugün taşra örgütü kurulamaz
denilen sağlıkta- şöyle bir anımsayalım; Kurtuluş Savaşından sonra bir başka
savaş başladı; karabilisizlikle eğitim alanında savaşılırken, sağlıkta da,
örneğin, sıtma ve veremle Anadolu çapında büyük bir savaş verildi ve Türkiye,
bunu başarmıştır; gerçekten başarılı olmuştur.
Şimdi, diyeceksiniz ki,
efendim, o, bilmem seksen yıl önceydi, yetmiş yıl önceydi; hayır; çağımızda
öyle salgın hastalıklar var ki -televizyonlardan izliyorsunuz- Çin'de de olsa,
İngiltere'de de olsa, seferberlik ilan ediliyor; bütün herkes ayağa kalkıyor;
yasaklar konuluyor. Peki sen ne yapıyorsun; efendim ben karışamam, yapamam...
Şimdi, böyle bir şey olamaz. İşte, fark burada değerli arkadaşlar. 9 tane
bakanlık; yani, bunun içerisinde Sağlık Bakanlığı var, Kültür Bakanlığı var,
Orman Bakanlığı var ve kamuyu ilgilendiren bakanlıklar var. "Ben bu konuda
hiçbir şey yapamam; çünkü, orada yapılıyor" deniliyor. Peki, o yapabilecek
mi bu işi; hayır, o da özel kesime devredecek. İşte, fark bu; bir türlü bunu
anlamıyorsunuz. Yani, çağdaşlık, bilgi toplumu, şu bu deniliyor; ama, aradaki
fark, gizleniyor, ısrarla anlatılıyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdiden, Kültür Bakanlığı, kıyıların kiraya verilmesinden, müzelerin
yabancılara işletmeye verilmesinden söz ediyor. Şimdi, bütün ören yerlerini,
müzeleri, kıyıları; halkın gireceği yerleri düşünün; yarın devrettiği zaman
belki "buraya halk giremez" denilecektir. Diyorsunuz ki "burada
halk var; biz, bunu halk için yapıyoruz." Ama, doğuracağı sonuç öyle
olmayacak; burada anlaşalım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Tabela asılacak!..
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Evet, değerli arkadaşlar "tabela asılacak" diyor değerli
arkadaşımız "halk giremeyecek diye tabela asılacak" diyor bu
arkadaşımız; çok acı, çok, değerli arkadaşlar!
Bu, bir gereksinimden
doğmuş bir yasa değil, Türkiye'nin gereksinimi var;ama, kendi yapısına uygun,
böyle, IMF'nin, Dünya Bankasının, OECD'nin dayatmasıyla çıkarılacak bir yasa
değil. Öyle sözcükler var ki bu tasarının içinde, Dünya Bankasına verilen o
niyet mektuplarındaki cümleler aynı. 12 Eylülde, savcılar çeşitli davalarda
-ben biliyorum- Barış davasında da, DİSK davasında da aynı cümleleri
kullanırdı. Burada da bakıyorsunuz, bu tasarıda çok açık. İsterse, ben, o niyet
mektuplarındaki satır ile bu tasarıdaki, aynı cümleleri gösterebilirim. Hele, o
gerekçede, bir karmaşa olan gerekçede birtakım fotoğraflar çekiliyor, şöyle
değil mi böyle değil mi; işte, ulusal gelir çarpık değil mi... Bütün bunlar
doğru; ama, getirdiğiniz çözüm ne; çözüm, efendim, bunu kamu yapamaz; yerel
yönetimler yapamaz, bunu özel kesime, sivil kuruluşlara verelim. O sivil
kuruluşlar ne; ölçüt yok. Vakıflar mı ya da yandaş dernekler mi ya da bir
başkası mı; ne zaman verilecek; bu yok. İşte, karşı çıkılan budur değerli
arkadaşlar.
Ben hukukçu değilim; ama,
bu tasarının Anayasaya aykırı olduğunu, bütün hukukçular, özellikle Anayasa
profesörleri söylüyor ve diyorlar ki: "İdarenin bütünlüğü içinde, genel
yönetimler, genel yetki sahibidir; yerel yönetimler ise, adı üstünde, yerel
yetki sahibidir." Bu tasarıda, bu karıştırılmış. Nerede Anayasaya
aykırılık diyorsunuz; işte, burada. Anlaşalım... Görüştüğümüz bu 17 nci
maddede, dünya yıkılsa, bağlı kuruluşların yaptığı işleri bakanlık yapamaz
diyorsunuz. Şimdi, ille burada yazması mı gerekiyor bağlanan elin kolun
bağlandığı?!
Değerli arkadaşlar, yerel
yönetimler, yerel yetkilere sahip olabilir; ama, genel yönetimler de genel
yetki sahibidir; Anayasa bunu öngörüyor; ama, siz, Anayasayı değiştirmeden, bu
tasarıyla, o yetkiyi veriyorsunuz. Sayın Bakanım, buradaki yanlışlıklardan
birisi de işte bu.
Değerli arkadaşlar, bir
de, siz inanabilirsiniz; efendim, her şeyi özel kesim yapsın; kamu kesiminde
çalışanlar sözleşmeli olsun; yabancı şirketler gelsin, yerli şirketler gelsin;
belediyeler yerli şirket olsun, sosyal devletin modası geçmiş diyebilirsiniz;
parası olan varsa hizmetten yararlanır diyebilirsiniz; ama, bir şeyi
yapamazsınız; geleceğe ipotek koyamazsınız. Sizin, seçmenin dörtte 1'inden oy
aldığınız doğru; sizin meşruluğunuzu tartışmıyoruz; ama, tartıştığımız,
geleceğe ipotek koymaktır. Bu tasarıda diyorsunuz ki... Yarın, sizin kafadaki
bir iktidar gelmedi, örneğin sosyal devlet anlayışına inanan Cumhuriyet Halk
Partisi geldi; siz, burada, bizim önümüzü bağlayamazsınız "kuramazsınız,
yapamazsınız" diyemezsiniz. Bakın, biz, yerel yönetimlere yetki
verilmesini istiyoruz; ama, istemediğimiz, o yetkinin bakanlıkta olmamasıdır,
orada yasak getirilmesi; öbür tarafta da özel kesime ya da sivil kuruluşlara
-ucu belli değil, ölçütü belli değil- açılmasıdır; yanlış olan odur. Çoğulculuk
öldürülüyor; gerçekten, gelecek karartılıyor değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
konuşmanızı toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu tasarıyı hazırlayan kişinin kişiliği
üzerinde çok duruldu, arkadaşlar da alınıyorlar; ama, değerli arkadaşlar,
inatlaşma burada da sürüyor. Bakın, bir iyi niyet olsa, bu kadar, kamu
yönetimindeki anlayışı, Türkiye'nin... "Cumhuriyette kuşkunuz mu var"
diyor Sayın Bakan; yok, sizin de kuşkunuzun olmadığına inanıyoruz; ama, Ömer
Dinçer'in kuşkusu olduğuna inanıyoruz; çünkü, o, çok açık söylüyor:
"Olmadı" diyor, "olmadı; bu laiklik olmadı, cumhuriyet
olmadı..."
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Fal bakıyorsunuz, fal...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
-Hayır, fal değil, makale...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Fal bakıyorsunuz, fal, fal...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Fal değil. Öyle söyleyip kafanı indirme.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Hayal kuruyorsun...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaş, burada, hayal kurmuyoruz; makale hayal olabilir mi?! Yani,
bizim kuşkumuz, bu tasarının başında oturan kişide.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Tasarının başındaki adam orada oturuyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibe söz atmayalım.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- O, televizyona çıkıp söylüyor; o, anlatıyor. Siz, özlemleri çarpıtıyorsunuz;
siz, halkın isteklerini çarpıtıyorsunuz. Siz, aynen, üniversitede YÖK'e karşı
tutum var; şöyle bir tasarı hazırlayıp da üniversiteyi ele geçiriverirsek, bu
olur... Merkezî örgüte, insanlar tepki duyuyor. Burada, Ankara'ya
gelmeyeceksiniz deniliyor; oh ne kadar güzel... Ama, yarın, bir özel kesime ya
da vakfa ya da sivil kuruluşa verip, arkadaş, para vereceksin, kamu hizmeti
devri geçti denildiği zaman, o parası olmayan insan ne olacak?! Burada, bu
tasarıda bu var.
RESUL TOSUN (Tokat) - Bir
daha oku!..
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ben, o yüzden, bu tasarının, gerçekten, sosyal devlet
anlayışına, Anayasanın ruhuna, kamu hizmeti anlayışına aykırı olduğuna
inanıyorum ve kazanılmış hakların -kişisel konuşmamda da söylediğim gibi-
budandığına inanıyorum; yani, kamu çalışanına da hiçbir şey vermiyor, ondan
alıp götürüyor. Bakın, kamu çalışanına toplusözleşme hakkı verilmiyor, grev
hakkı verilmiyor. Onun hakkını, siz, 1 500 000'e yakın insanın hakkını
alıyorsunuz, sözleşmeli yapıyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET CEYLAN (Karabük) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 17
nci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi,
küreselleşen dünyada, hemen her alanda yoğun bir rekabet yaşanmaktadır.
Ülkelerin rekabetçi bir yapıya kavuşmalarında kamu yönetim sistemlerinin çok
önemli bir fonksiyonu olduğu bir gerçektir. Kamu yönetim sisteminin, çok iyi
işleyen verimli bir sistem olması, ülkelerin kamu hizmeti alanındaki rekabet
gücünü de olumlu yönde etkilemektedir. Kamu olsun, özel olsun bütün organizasyonlarda
sürekli büyüme eğilimi olduğu hepimizin malumudur. Büyüyen bir yapı içinde ise
hiyerarşi artmakta, dikey ve yatay iletişim güçleşmekte, kaynak israfı
oluşmaktadır. Maalesef, ülkemizin kamu yönetim sistemi de zaman içinde dikey ve
yatay örgütlenmelerle giderek büyümüş ve ağır işleyen hantal bir yapıya
bürünmüştür.
Dünyada yeni kamu yönetim
anlayışı, dikey örgütlenmeden ziyade, ihtisaslaşmaya önem veren yatay
örgütlenmeyi, etkili bir yapıyı, sonuç odaklı bir çalışmayı ve etkin kaynak
kullanımını ve süratli iş akışını gerektirmektedir.
Türk kamu yönetim
sistemine baktığımızda, zaman içinde hem dikey hem de yatay örgütlenmenin
arttığını gözlemekteyiz. Dikey örgütlenme olarak, bir bakanlığın yapılanmasına
baktığımızda, en üst makam ile en alt makam arasında; yani, bir bakan ile bir
memur arasında -bir dikey örgütlenmede- yaklaşık 10 adet kademe bulunmaktadır.
Örneğin, en üst kademede bakan, altında müsteşar, müsteşar yardımcıları, genel
müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanı, daire başkan yardımcıları, şube
müdürü, şube müdür yardımcıları ve uzman, uzman yardımcıları veya memur olarak
düşündüğümüzde, bir bakan ile bir memur arasında, yaklaşık 10 tane kademe ve
örgütlenme bulunmaktadır. İşte böylesi bir yapı, maalesef, kamu yönetim
sistemimizde hantallığa ve iş akışının yavaşlamasına sebep olmaktadır.
İşte, bu tasarıyla, yeni
sistemde, bu dikey örgütlenmedeki kademeler olabildiğince azaltılmakta ve
verimli bir iş akışı sağlanması amaçlanmaktadır.
Tasarının 28 inci
maddesinde hem hiyerarşik kademeler azaltılmış hem de yeni hiyerarşilerin
oluşmasının engellenmesi için, 17 nci maddede tadadi bir şekilde sayılan
kademeler dışında yeni kademeler oluşturulması yasaklanmıştır.
Maddenin (a) fıkrasına
göre, bakanlıkların anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
kurulması, kaldırılması, görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla
düzenleneceği ifade edilmektedir.
Bu düzenlemeyle, merkezî
idarenin kanun dışındaki idarî tasarruf niteliğindeki düzenlemeleri ile mahallî
idarelere veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilen yetki, görev ve
sorumlulukları kendilerinde toplamasının önüne geçilmiş olmaktadır.
Ayrıca, maddenin (b)
fıkrasıyla, bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle yürütülen hizmetler için,
bakanlık merkez teşkilatında ayrıca birim kurulması önlenmektedir.
Bu fıkrayla da, kaynak
kullanımında ve hizmetlerin yerine getirilmesinde etkinlik ve verimliliğin
sağlanabilmesi ve yetki karmaşasının önlenebilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin (c) fıkrasında
ise, bakanlık merkez teşkilatında 28 inci maddede belirtilen kadrolar dışında
yeni kademelerin teşkil edilmesi engellenmektedir, ancak, birim ve personel
sayısı dikkate alınarak, bakanlıklardan sadece merkez teşkilatı bulunanlar ile
müsteşarlık şeklinde kurulan bağlı kuruluşlarda en çok 3, diğer bakanlıklarda
ise, taşra teşkilatı olanlarda, en çok 5 müsteşar yardımcılığı, başkanlık ve
genel müdürlük şeklinde kurulan bağlı kuruluşlarda da en çok 3...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ceylan,
sözlerinizi toparlayabilir misiniz.
MEHMET CEYLAN (Devamla) -
Toparlıyorum Başkanım.
...başkan yardımcılığı ve
genel müdür yardımcılığı kurulabilecektir.
Özetle söylemek
gerekirse, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında getirilen bu maddeyle,
gerçekten, Türk kamu sisteminde önemli bir gelişme sağlanmaktadır. Dikey
örgütlenme içinde kademeler ve bürokrasi azaltılmakta, verimlilik
artırılmaktadır. Bu şekilde de, Türk kamu yönetimi sisteminde verimlilik artışı
sağlanarak, kamu yönetiminin rekabet gücü artmış olacaktır.
Bu duygu ve düşünce
içinde, kanunlaşacak olan bu tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ceylan.
Madde üzerinde, şahsı
adına Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner söz istemiştir.
Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
17 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
17 nci maddenin (a)
fıkrası üzerinde durmayacağım; çünkü, madde gerekçesinde "bunların kanunla
düzenlenmesi Anayasanın bir gereğidir" deniliyor.
Ben, 3046 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun ilgili maddesinde yer
almasına karşın, bu maddede, bakanlık teftiş kurullarına, yani, denetim
birimlerine yer verilmemesini sorgulamak istiyorum.
Yolsuzlukla mücadele
edeceği söylemleriyle iktidara gelen bir siyasî anlayışın, devletin
yolsuzluklara ilişkin hafızasını boşaltma amacına yönelik bu düzenlemesini
halkımıza şikâyet ediyorum.
Şimdi, burada, tasarının
müzakerelerinin başlamasından beri, bu suçluluğun telaşıyla denetim
fonksiyonunun yeniden örgütleneceğini iddia ediyorlar; yani, şimdi, bu yasa
tasarısıyla, siyasallaştırdıkları, her siyasî iktidar değişikliğiyle yeniden
atanacak üst düzey bürokratik makamların belirleyeceği kamu görevlileri
içdenetçi olarak atanacak ve bu atanacak kişiler de, kendilerini atayan
hiyerarşik amirlerinin verdikleri kararların hukuka uygunluk ve malî
denetimlerini yapacaktır. Bizden bu gerekçeye inanmamızı nasıl beklersiniz?!
Kaldı ki, denetim görevinin, sürekliliği olmayan, her dönem değişecek
denetçiler eliyle yürütülmesi, yolsuzluklar konusunda, kamunun hafızasının
boşaltılmasından başka bir şey değildir. İçdenetçi atamak yerine, işlevini yerine
getiremediğini iddia ettiğiniz; ama, çalışanlarına da övgüler yağdırdığınız ve
takıyye yaptığınız anlayışınızı değiştirmeniz gerekir; çünkü, o müfettişler
görevlerini yapmak zorundadırlar.
Tasarının (b) fıkrası
üzerinde de durmayacağım.
Tasarının (c) fıkrasının
gerekçesinde, hiyerarşik kademelerin azaltıldığı iddia edilmektedir. Şu andaki
uygulama, bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez teşkilatında 2 müsteşar
yardımcılığının ihdas edilebilmesine; ancak, zorunlu durumlarda bu sayının 5'e
kadar çıkarılabilmesine olanak tanımaktadır. Bu fıkranın gerekçesinde, üst amir
durumundaki kişiler bakımından, yardımcılık müessesesinin devamında yarar
görüldüğü belirtilmektedir. Buna dayanak olarak da "üst düzey amirlerinin
protokol görevleri ile izin, görev gibi nedenlerle görevlerinin başında
bulunmadığı durumlarda yerlerine vekil bırakılması gerekmektedir"
açıklamasına yer verilmektedir. Ancak, bu gerekçe ortada dururken, taşra
teşkilatları olan bakanlıklarda zaten zorunlu durumlarda 5 olarak belirlenen
müsteşar yardımcılığı kadrosunda bir indirime gidilmemektedir. Şimdi,
hiyerarşik kademeleri azalttığınızı iddia edeceksiniz ve eleştirdiğiniz bu
uygulamada, taşra teşkilatı olan bakanlıklar için, zaten halen uygulanan 5
müsteşar yardımcısı kadrosunda indirime gitmeyeceksiniz! Bu, madde gerekçesinin
inandırıcılığını ortadan kaldırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen haftaki bir oturumda, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat,
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresinin hazırladığı Devlet Teşkilatı Rehberini,
kürsüde, elinde sallayarak şov yaptı. Devlet Teşkilatı Rehberi,
Cumhurbaşkanlığından sivil toplum örgütlerine kadar geniş bir yelpazede
kurulmuş teşkilatları tanımlayan, bilimsel bir çalışmanın ürünüdür. Belirttiğim
kurum ve kuruluşların hukukî dayanakları, belirli bir bilimsel sistematik
içerisinde bu rehberde yer almaktadır. Sizin, bu kanun tasarısıyla yapacağınız
değişikliklerden sonra, ne kadar sayıda ve unvanda hiyerarşik kademe
azaltılacaktır? Bunun yanıtını istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
elbette ki, Cumhuriyet Halk Partisi de, böyle bir yerinden yönetimi
istemektedir; ama, bizim çekincelerimiz vardır. Bu çekinceler şu şekilde
sıralanmaktadır:
Bütünlük Sorunu: Yönetim
bir bütündür ve bu temel yasaya uygun olarak çıkarılacağı açıklanan diğer 10 yasanın,
bu yasaya uyumlu olup olmadığını bilememekteyiz.
Toplumsal Uzlaşma Sorunu:
Yasanın, toplumsal bir uzlaşmanın ürünü olmadığı endişemiz vardır.
Anayasaya Uygunluk
Sorunu: Tasarının sunuluştaki içeriğinin Anayasaya uygunluğu tartışmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Sosyal Devlet Sorunu: Tasarının, sosyal devletin gerekliliğine inanmayan bir
öz taşıdığı, yaygın bir görüştür.
Üniter Yapı Sorunu:
Tasarı, devletin üniter yapısına ilişkin tereddütleri de tartışma gündemine
getirmektedir.
Kamu Çalışanlarına
İlişkin Sorun: Kamu çalışanlarının siyasallaştırılması söz konusudur. Onun
için, Cumhuriyet Halk Partisinin sunduğu projeye hiçbir zaman uymamaktadır.
Bu düşüncelerle, Yüce
Meclisi, tekrar, selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkuner.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu Bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki
görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü,
gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun
birimlere devri gündeme getirildiği merkezî idare ile mahallî idareler arasında
yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde
etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği devletin aslî hizmetleri dışında Bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışının hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de tasarı
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak,
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel
gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla, kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur. Daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır. Üstelik, kamu hizmetleri üretimi sadece yerele aktarılmamakta,
yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime aktarılmakta,
vatandaş kavramı yerine müşteri kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 17 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
V. Haşim Oral |
Mevlüt Coşkuner |
|
Samsun |
Denizli |
Isparta |
|
Mustafa Gazalcı |
|
Halil Tiryaki |
|
Denizli |
|
Kırıkkale |
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır;
önerge reddedilmiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikayla sınırlandırılmıştır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlıkların anahizmet,
danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin kurulması, kaldırılması, görev, yetki
ve sorumlulukları kanunla düzenlendiğinden, bu durum Anayasanın bir gereğiyken,
diğer taraftan kanun dışındaki düzenlemeler idarî tasarruflar olduğundan;
merkezî idarenin üst düzey birimlerinin, bu gibi tasarruflarla, mahallî
idarelere veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilen yetki, görev ve
sorumluluklarının kendilerinde toplanmasının da önüne geçilmiş olacağından
gerekçede bahsedilmektedir.
Sayın Bakanım, birinci
sorum: Bahsedilen sorumluluğun sınırları nelerdir?
İkinci sorum: Kamu yönetiminde yatay örgütlenmeden bahisle dikey örgütlenmenin olumsuzluklarına dikkat çekilmektedir. Yatay örgütlenme yapılanmasının temel kriterleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yönelteceğim ve cevapların
da sorulara bağlı olmasını isteyeceğim.
Bundan önceki
sorularımızda, bu tasarının stratejik plan kavramını getirip getirmediğini, beş
yıllık kalkınma plancılığından vazgeçilip vazgeçilmediğini sorduk; hükümet bir
türlü cevap vermedi. Örneğin, 12 nci madde, bakanların hangi temel metinlere
bağlı olacağını belirlemekte; bunların arasında kalkınma planı ve programlarına
yer vermemektedir. Bir kez daha soruyoruz: 14 üncü maddeye göre bakanlıkların
yönetimi, Anayasaya, yasalara, hükümet programına, Bakanlar Kurulu
stratejilerine uygun olacaktır. Bakanlar, bakanlıklarını yönetirken, kalkınma
planı ve yıllık programları uygulamaktan sorumlu olamayacaklar mı? Yazılması mı
unutuldu, yoksa, kalkınma planı mı kaldırılıyor?
İkinci sorum: 3046 sayılı
Yasanın 21 inci maddesi bakanların görev, yetki ve sorumluluklarını belirliyor.
Burada "bakan, bakanlık kuruluşunun en üst amiridir. Bakanlar, bakanlık
hizmetlerini mevzuata, Hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine,
kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütmekle ve Bakanlığın
faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu
sağlamakla görevli ve Başbakana karşı sorumludur" denilmektedir.
Şimdi, bakanlıklar, millî
güvenlik siyasetine uymakla yükümlü değil midir? Bu kıstas şimdiki düzenlemeden
neden çıkarılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakanıma, sormak
istiyorum: Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması
bağlamında, onlarca uluslararası sözleşmelere imza attığımız bilinmektedir;
1972 Stockholm Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansıyla başlayan
süreçte, 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı, 1996 İstanbul Habitat II
Konferansı, 2002 Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Konferansları ve
benzerleri. Ancak, bu tasarı, çevre ve çevre sağlığı gibi kamusal hizmetlerin
yerele devredileceğini ve bu hizmetlerden de kamunun çekileceğini açıkça beyan
etmektedir. Bu bağlamda, tasarı, Anayasanın sağlık ve çevreye ilişkin 56 ncı
maddesine aykırı değil midir?
İkinci sorumu soruyorum:
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında II sayılı cetvelde de görüleceği gibi,
Çevre ve Orman Bakanlığının, taşra teşkilatları kurması yasaklanmıştır. Son
zamanlarda da, basınımızda, bazı belediyelerin çöplerini düzensiz döktükleri ve
kanalizasyonlarını denize akıttıkları haberleri yer almıştır. Bu tür örnekler,
ülkemizde saymakla bitmez. Kaldı ki, sizin iktidarınızca çıkarılan 4856 sayılı
Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Çevre ve Orman
Bakanlığını, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda
arazinin ve doğal kaynakların en uygun ve verimli şekilde kullanılması ve
korunması, ülkenin doğal bitki, hayvan varlığı ile doğal zenginliklerinin
korunması, geliştirilmesi ve her türlü çevre kirliliğinin önlenmesi ile
ormanların korunması ve geliştirilmesi konularıyla yetkili kılmıştır. Durum
böyle iken -hangi mantık ve anlayışla- çevre gibi bir alanın tek başına yerel
yönetimlerin insafına bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, soru yönelten üç
arkadaşımıza cevap vermeden önce, biraz önce gruplar adına yapılan konuşmalarda
da şahsıma bazı sorular yöneltildi; izin verirseniz, oradan başlayarak
açıklanması gereken konularla ilgili, Muhterem Genel Kurulu bilgilendirmek
istiyorum.
Sayın Gazalcı
"tasarıda teşkilat kelimesi geçiyor, idare kelimesi geçiyor; neden örgüt
kelimesi geçmiyor" diye bir soru yönelttiler. Değerli arkadaşlarım, biz,
bu tasarıyı hazırlarken Anayasa dili kullanmaya özen gösterdik. Dolayısıyla,
Anayasamızda "teşkilat" ve "idare" kelimeleri birlikte,
aynı madde içinde geçtiği gibi, farklı maddelerde de geçmektedir. O bakımdan,
Anayasa dili kullanmaya özen gösterdiğimiz için, bu kelimeler bu yasa
tasarısında da muhafaza edilmiştir.
Bunun dışında,
arkadaşlarımız sık sık şu konuyu gündeme getiriyorlar ve -yeniden bir açıklama
yapma ihtiyacını hissediyorum- "siz bu tasarıyla kamu hizmetlerini
özelleştiriyorsunuz, kamu hizmetlerinin özel sektör tarafından yapılmasını
öngörüyorsunuz" diyorlar. Dün de açıklamıştım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, sorularımıza yanıt istiyoruz. Bunların sorularla alakası yok ki.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Anayasamızda devletin aslî ve sürekli
görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yapılacağı yazılıdır.
Aslî ve sürekli olmayan görevlerle ilgili Anayasamızda bir kısıtlama yoktur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakan sorulara cevap versin, Sayın Başkan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Çetin, dün de söyledim, tekrar
aynı cümleyi kullanmak zorundayım; sizin, soru sorma özgürlüğünüz var da, benim
cevap verme özgürlüğüm yok mu; istediğim gibi cevap veririm. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sorulara cevap verin Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Veriyorum işte... Bunlar da soru,
bunlar da son derece önemli sorular.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Çıkar konuşursunuz, onlara da cevap verirsiniz Bakan olarak.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Özelleştirmeyle ilgili, 11 inci
maddeyi -geçti- tekrar okumanızı istirham ediyorum. Madde, merkezî yönetimin
veya mahallî yönetimin, hangi kamu hizmetlerini, üniversitelere, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına veya özel sektöre gördüreceğini düzenlerken,
oraya çok önemli bir engel konuluyor; yani, bunun serbestçe kullanılmasının
önüne geçmek için, hangi kamu hizmetlerinin gördürülebileceği konusunun kanunla
düzenleneceğini öngörmek suretiyle, bu konuda yasama organına; yani, Türkiye
Büyük Millet Meclisine görev yüklüyor. O bakımdan, bunda endişe etmeye mahal
yoktur.
Aslî ve sürekli
görevlerin dışındaki birtakım hizmetler, bugün dahi özel sektör tarafından
görülmektedir. İçinizde belediye başkanlığından gelen arkadaşlarım var; -ben,
tek tek biliyorum- onlar, temizlik hizmetlerini özel sektöre gördürüyorlardı;
öyle değil mi? Özellikle, kuruluşlarının buna benzer hizmetlerini, hizmet satın
alma yoluyla gördürüyorlardı. Niye buna karşı çıkıyorsunuz?! Bunun gibi bir
düzenlemeyi bir tasarı metnine taşımıştır.
Bunun dışında, Sayın
Coşkuner, "ne kadar hiyerarşik kademe kaldıracaksınız" dedi ve biraz
önce, 17 nci maddeyle ilgili soru soran Sayın Işık da bu anlama gelen bir soru
yönelttiler; ne kadar hiyerarşik kademe kaldırılacak ve bundan ne kadar
tasarruf elde edilecektir şeklinde anladım ben onu.
Değerli arkadaşlarım,
Devlet Personel Başkanlığı uzmanlarına bir hesap yaptırdım; yani, bu tasarıyı
verdim, bu tasarıyla, özellikle bakanlıklarda ve taşra teşkilatında ne kadar
kademeyi ortadan kaldırıyoruz... Çünkü, biz, dikey örgütlenmeden vazgeçerek
yatay örgütlenmeye geçiyoruz, hiyerarşik kademeler azalsın, bürokrasi azalsın,
hizmetlerde çabukluğu getirelim diye.
Bakınız, Devlet Personel
Başkanlığı uzmanlarının bana vermiş olduğu raporda 3 845 ara kademenin
kaldırıldığı; bunun, kaldırılan ara kademelerdeki görevliler bazında yıllık
tasarrufunun 66 trilyon 139 milyar lira olduğu belirtiliyor. Mesela, 22
müsteşar yardımcılığı kadrosu azaltılıyor; bir müsteşar yardımcısının bir de
odacısı var, şoförü var, arabası var, öyle değil mi. Şimdi, bunları da hesap
ederseniz, bizim hesaplamalarımıza göre, ara kademelerin kaldırılmasından
devletin yıllık 500 trilyon lira gibi bir avantajı olacaktır. O bakımdan, bu
tasarı, kamuda ciddî bir tasarrufu da gündeme getirmektedir.
Vaktim dolduğu için,
diğer arkadaşlarımızın sorularına yazılı olarak cevap vereceğim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 17 nci madde başlığının "Bakanlık merkez
teşkilatı kurulmasına ilişkin esas ve usuller" şeklinde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
|
Eyüp
Fatsa |
Hacı
Biner |
Ali
Osman Sali |
|
Ordu |
Van |
Balıkesir |
|
N.
Doğan Topaloğlu |
|
Hüsnü
Ordu |
|
Ankara |
|
Kütahya |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı kurulmasına
ilişkin esaslar" başlıklı 17 nci maddesinin (c) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Haşim Oral |
Halil Tiryaki |
|
Samsun |
Denizli |
Kırıkkale |
|
Mustafa Gazalcı |
|
Bayram Meral |
Denizli Ankara
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı kurulmasına
ilişkin esaslar" başlıklı 17 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Haşim Oral |
Mevlüt Coşkuner |
|
Samsun |
Denizli |
Isparta |
|
Mustafa Gazalcı |
Salih Gün |
Halil Tiryaki |
|
Denizli |
Kocaeli |
Kırıkkale |
|
|
Bayram Meral |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı kurulmasına ilişkin esaslar"
başlıklı 17 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"Bir bakanlığın
anahizmet birimlerinden önemli görülen bazı alanlarda bağlı kuruluş statüsünde
kurumlar oluşturulmasına imkân verildiğinden, kaynak kullanımında ve
hizmetlerin yerine getirilmesinde etkinlik ve verimliliğin sağlanabilmesi ve
yetki karmaşasının önlenebilmesi için bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle
yürütülen hizmetler nedeniyle ayrıca bakanlık merkez teşkilâtında birimler
oluşturulması engellenmektedir.
Kamu yönetiminde,
hizmetlerin daha hızlı görülmesinde olumlu katkıları olan yatay örgütlenme
yerine, hantallığa ve iş ve işlemlerin süreçlerinin uzamasına yol açan dikey
örgütlenmeler yaygınlık kazanmıştır. Bu durum, kamu yönetiminde verimliliğin
önündeki en önemli engellerden biri olan hiyerarşik kademelerin çoğalmasına yol
açmaktadır. Bu nedenle, 28 inci maddede hem hiyerarşik kademeler azaltılmış,
hem de yeni hiyerarşiler oluşmasının engellenmesi için bu maddede tadadî bir
şekilde sayılan kademeler dışında yeni kademeler oluşturulması yasaklanmıştır.
Bununla birlikte, kurum ve kuruluşların tepe noktasında bulunan yöneticilerin
aynı zamanda kurumu temsil etmeleri nedeniyle, bunların idarî görevleri yanı
sıra protokole ilişkin görevleri de bulunmakta, bazı durumlarda bu görevler
yöneticilerin zamanlarının önemli bir bölümünü işgal etmektedir. Ayrıca, bu
yöneticilerin izin, görev gibi nedenlerle görevlerinin başında bulunmadığı durumlarda,
yerlerine vekil bırakılması gerekmektedir. Vekâletin kurumdaki herhangi bir
birimin başında bulunan yöneticilere bırakılması halinde bütüncül bakış
kaçırılabilmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı sadece en üst amir durumundaki
kişiler bakımından yardımcılık müessesesinin devamında yarar bulunmaktadır. Bu
kapsamda, birim ve personel sayısı dikkate alınarak bakanlıklardan sadece
merkez teşkilatı bulunanlar ile müsteşar şeklinde kurulan bağlı kuruluşlarda en
çok üç; diğer bakanlıklarda en çok beş müsteşar yardımcılığı; başkanlık ve
genel müdürlük şeklinde kurulan bağlı ve ilgili kuruluşlarda en çok üç başkan
yardımcılığı ve genel müdür yardımcılığı kadrosu ihdas edilebilmesine imkân
tanınmaktadır."
Bakanlık merkez teşkilatı
kurulmasına ilişkin 17 nci maddenin (a) bendinde anahizmet, danışma ve yardımcı
birimlerin kurulması, kaldırılması, görev yetki ve sorumluluklarının kanunla
düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu, yenilik getiren yeni bir düzenleme
değildir, anayasal ilkelerin tekrarı niteliğindedir.
17 nci madde ile
getirilen düzenlemede anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin
kurulmasına ilişkin esaslar düzenlenmiş; ancak mevcut uygulamada yer alan
denetim birimlerine yer verilmemiştir. Tasarının diğer maddelerinde denetime
ilişkin düzenlemelere yer verilmiş; ancak bu maddelerde de teftiş kurullarının
kapatılması öngörülmüştür. Teftiş kurullarının kapatılması Anayasada yer alan
hukuk devleti anlayışının gerçekleşmesini engelleyen bir tutumun tasarıya
yansımasıdır. Ayrıca tasarının genel gerekçesinde tasarının en önemli
amaçlarından biriymiş gibi gösterilen şeffaf yönetim anlayışının da tasarının
içeriğinde gözönünde tutulmadığının önemli bir göstergesidir. Denetim işlevinin
devlet kurumlarında kariyer sistemiyle işe alınan vasıflı personel yerine,
hiyerarşik amirlerin belirlediği içdenetçilere gönderilmesi de, hukuk
devletinin gerçekleşmesini engelleyici bir durumdur. Denetçi olarak belirlenen
kişilerin kendilerini atayan hiyerarşik amirlerinin verdikleri kararların
hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini yapacak olmaları,
denetim fonksiyonundan beklenen işlevin yerine getirilmesi için bir engeldir.
Teftiş kurullarının kapatılması ve denetim fonksiyonunun sürekliliği olmayan
kamu görevlilerine gördürülmesi, yolsuzluklar konusunda devletin hafızasının
boşaltılması anlamına gelmektedir.
17 nci maddenin
gerekçesinde hiyerarşik kademelerin azaltıldığı belirtilmiştir. Halen
yürürlükte olan mevzuata göre bakanlıklar ve bağlı kuruluşların merkez
teşkilatında 2 müsteşar yardımcısının görev yapabilmesine ilişkin düzenleme
yapılmış, zorunlu hallerde bu sayının 5'e çıkabilmesine olanak tanınmıştır. 17
nci maddenin (c) bendinde zorunlu haller gözetilmeksizin 5 müsteşar yardımcısı
kadrosu verilmesi madde gerekçesi ile çelişmektedir.
Belirtilen çelişki ve
eksikliklerden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılarak yeniden
düzenlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı kurulmasına
ilişkin esaslar" başlıklı 17 nci maddesinin (c) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı kurulmasına ilişkin esaslar"
başlıklı 17 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"Bir bakanlığın
anahizmet birimlerinden önemli görülen bazı alanlarda bağlı kuruluş statüsünde
kurumlar oluşturulmasına imkân verildiğinden, kaynak kullanımında ve
hizmetlerin yerine getirilmesinde etkinlik ve verimliliğin sağlanabilmesi ve
yetki karmaşasının önlenebilmesi için, bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle
yürütülen hizmetler nedeniyle ayrıca bakanlık merkez teşkilatında birimler
oluşturulması engellenmektedir.
Kamu yönetiminde,
hizmetlerin daha hızlı görülmesinde olumlu katkıları olan yatay örgütlenme
yerine, hantallığa ve iş ve işlemlerin süreçlerinin uzamasına yol açan dikey
örgütlenmeler yaygınlık kazanmıştır. Bu durum, kamu yönetiminde verimliliğin
önündeki en önemli engellerden biri olan hiyerarşik kademelerin çoğalmasına yol
açmaktadır. Bu nedenle, 28 inci maddede hem hiyerarşik kademeler azaltılmış hem
de yeni hiyerarşiler oluşmasının engellenmesi için bu maddede tadadî bir
şekilde sayılan kademeler dışında yeni kademeler oluşturulması yasaklanmıştır.
Bununla birlikte, kurum ve kuruluşların tepe noktasında bulunan yöneticilerin
aynı zamanda kurumu temsil etmeleri nedeniyle, bunların idarî görevleri yanı
sıra protokole ilişkin görevleri de bulunmakta, bazı durumlarda bu görevler
yöneticilerin zamanlarının önemli bir bölümünü işgal etmektedir. Ayrıca, bu
yöneticilerin izin, görev gibi nedenlerle görevlerinin başında bulunmadığı
durumlarda, yerlerine vekil bırakılması gerekmektedir. Vekâletin kurumdaki
herhangi bir birimin başında bulunan yöneticilere bırakılması halinde bütüncül
bakış kaçırılabilmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı sadece en üst amir
durumundaki kişiler bakımından yardımcılık müessesesinin devamında yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda, birim ve personel sayısı dikkate alınarak
bakanlıklardan sadece merkez teşkilatı bulunanlar ile müsteşarlık şeklinde
kurulan bağlı kuruluşlara en çok 3, diğer bakanlıklara da en çok 5 müsteşar
yardımcılığı, başkanlık ve genel müdürlük şeklinde kurulan bağlı ve ilgili
kuruluşlarda en çok 3 başkan yardımcılığı ve genel müdür yardımcılığı kadrosu
ihdas edilebilmesine imkân tanınmaktadır."
Bakanlık merkez teşkilatı
kurulmasına ilişkin 17 nci maddenin (a) bendinde anahizmet danışma ve yardımcı
birimlerin kurulması, kaldırılması, görev, yetki ve sorumluluklarının kanunla
düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu, yenilik getiren bir düzenleme değildir;
Anayasal ilkelerin tekrarı niteliğindedir.
17 nci maddeyle getirilen
düzenlemede anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinin kurulmasına
ilişkin esaslar düzenlenmiş; ancak, mevcut uygulamada yer alan denetim
birimlerine yer verilmemiştir. Tasarının diğer maddelerinde denetime ilişkin
düzenlemelere yer verilmiş; ancak, bu maddelerde de teftiş kurullarının
kapatılması öngörülmüştür. Teftiş kurullarının kapatılması Anayasada yer alan
hukuk devleti anlayışının gerçekleşmesini engelleyen bir tutumun tasarıya
yansımasıdır. Ayrıca, tasarının genel gerekçesinde tasarının en önemli
amaçlarından biriymiş gibi gösterilen şeffaf yönetim anlayışının da tasarının
içeriğinde gözönünde tutulmadığının önemli bir göstergesidir. Denetim işlevinin
devlet kurumlarında kariyer sistemiyle işe alınan vasıflı personel yerine
hiyerarşik amirlerin belirlediği içdenetçilere gördürülmesi de, hukuk
devletinin gerçekleşmesini engelleyici bir durumdur. Denetçi olarak belirlenen
kişilerin kendilerini atayan hiyerarşik amirlerinin verdikleri kararların
hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini yapacak olmaları,
denetim fonksiyonundan beklenen işlevin yerine getirilmesi için bir engeldir.
Teftiş kurullarının kapatılması ve denetim fonksiyonunun sürekliliği olmayan
kamu görevlilerine gördürülmesi, yolsuzluklar konusunda devletin hafızasının
boşaltılması anlamına gelmektedir.
17 nci maddenin
gerekçesinde hiyerarşik kademelerin azaltıldığı belirtilmiştir. Halen
yürürlükte olan mevzuata göre bakanlıklar ve bağlı kuruluşların merkez
teşkilatında 2 müsteşar yardımcısının görev yapabilmesine ilişkin düzenleme
yapılmış, zorunlu hallerde bu sayının 5'e çıkabilmesine olanak tanınmıştır. 17
nci maddenin (c) bendinde zorunlu haller gözetilmeksizin 5 müsteşar yardımcısı
kadrosu verilmesi madde gerekçesiyle çelişmektedir.
Belirtilen çelişki ve
eksikliklerinden dolayı maddenin tasarı metninden çıkarılarak yeniden
düzenlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 17 nci madde başlığının "Bakanlık merkez
teşkilatı kurulmasına ilişkin esas ve usuller" şeklinde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde başlığıyla fıkranın
uyumunun sağlanması, ifadenin daha belirgin olması için öneride bulunulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 17
nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN - Maddenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim; yeterli sayıda üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Yoklama talebinde bulunan
sayın üyelerin isimlerini okutuyorum:
Sayın Salih Gün?.. Burada.
Sayın Bayram Meral? Burada.
Sayın Erdal Karademir?.. Burada.
Sayın Muharrem İnce?.. Burada.
Sayın Kerim Özkan?.. Burada.
Sayın Osman Özcan?.. Burada.
Sayın Mehmet Boztaş?.. Burada.
Sayın Atila Emek?.. Burada.
Sayın Abdulkadir Ateş?.. Burada.
Sayın Kemal Sağ?.. Burada.
Sayın Nurettin Sözen?.. Burada.
Sayın Mehmet
Parlakyiğit?.. Burada.
Sayın Mehmet Işık?.. Burada.
Sayın Atilla Başoğlu?.. Burada.
Sayın Ersoy Bulut?.. Burada.
Sayın Selami Yiğit?.. Burada.
Sayın Halil Tiryaki?.. Burada.
Sayın Mustafa Gazalcı?.. Burada.
Sayın Mehmet Yıldırım?.. Burada.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN- Maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Bakanlık merkez teşkilatı
MADDE 18. - Bakanlık
merkez teşkilatı, bakanlığın sorumlu olduğu hizmetlerin yürütülmesi; bu
hizmetlerle ilgili politika, standart ve hedeflerin belirlenmesi; planlama,
koordinasyon ve denetimin sağlanması; eğitim, izleme ve değerlendirme
görevlerinin yerine getirilmesi amacıyla aşağıdaki birimlerden meydana gelecek
şekilde düzenlenir:
a) Bakanlıkların hizmet
ve görev alanlarına giren faaliyetlerini yürüten anahizmet birimleri,
b) Bakana ve anahizmet
birimleri ile bağlı ve ilgili kuruluşlara teknik, planlama,
araştırma-geliştirme, hukuki ve malî konularda yardımcı olan danışma birimleri,
c) İnsan kaynakları ve
destek hizmetlerini yerine getiren yardımcı hizmet birimleri.
İçişleri, Maliye, Millî
Eğitim, Sağlık ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında, temel görev ve
hizmetlerin bir gereği olarak, kurum dışı işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve
kuruluşlar ile mahallî idarelere yönelik olmak üzere, kuruluş kanunlarında
belirtilmek şartıyla anahizmet birimi şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulabilir.
Hâkim ve savcıların denetimi için öngörülen hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Sayın Birgen Keleş; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; incelemekte olduğumuz tasarının 18 inci maddesine ilişkin
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 18 inci
maddesinde, bakanlıkların merkez teşkilatı tanımlanmaktadır. Aslında, bu madde,
tasarının en önemli maddelerinden bir tanesidir. 18 inci maddede, anahizmet
birimlerinden, planlamadan, araştırma-geliştirmeden, hukukî ve malî konularda
yardımcı olacak danışma birimlerinden, insan kaynaklarından ve destek
hizmetlerinden söz edilmektedir; ama, bugün için fevkalade önemli bir işlevi
olan teftiş kurullarına yer verilmemektedir.
Tasarı, denetimi, iç ve
dışdenetim olarak ayırmakta; içdenetimi, her kamu kurumunda en üst düzeydeki
yöneticiye bağlı olarak çalışacak içdeneticilere vermektedir. Sayıştayın
denetimi ise, kendi sorumluluğunda olan kuruluşların mevzuata uygunluğunu da
içeren malî denetimini kapsamaktadır. Ayrıca, bu kuruluşların verimlilik,
etkinlik, ve tutumluluk esasına göre de incelenmesi öngörülmektedir.
İçdeneticilerin,
yolsuzlukları derinlemesine araştıracak, delil toplayacak, inceleme yapacak,
soruşturma yapacak yetkileri yoktur. Nitekim, eğer, soruşturma gerektiren bir
durum tespit ederlerse, bunu, en üst amire bildirmeleri öngörülmektedir.
Yalnız, ne var ki, en üst amire durum bildirildikten sonra da, soruşturmanın
kimler tarafından, nasıl yürütüleceği belli değildir.
Ayrıca, teftiş kurulları
kaldırıldığında -sayın milletvekilleri, burası önemli- bu kurullara yasalarla
verilmiş olan görevlerin kim tarafından nasıl yerine getirileceği de belli
değildir. Örneğin, Anayasanın 135 inci maddesi, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının devlet tarafından idarî ve malî bakımdan denetlenmesini
öngörmektedir. Gene Anayasanın 171 inci maddesi, devleti, kooperatifçiliğin
gelişmesini sağlayacak tedbirleri almakla görevli kılmıştır.
Gerek Anayasa gerek
çeşitli yasa hükümleri nedeniyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, şirketleri,
kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarını, ticaret sicillerini,
kooperatifleri, organize sanayi bölgelerini, küçük sanayi sitelerini, Ölçüler
ve Ayar Kanunu kapsamındaki aletleri, yaş meyve ve sebze hallerini denetleme
görevi vardır. Oysa, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teftiş kurulu
kaldırılmıştır. Başka teftiş kurullarına da benzer görevler verilmiştir; ama,
bunların da, söz konusu görevleri bundan sonra kimin yapacağı belli değildir.
Sayın milletvekilleri,
ayrıca, sadece bir bakanlığın değil, tüm kamu yönetimini ilgilendiren geniş
kapsamlı yolsuzluk ve usulsüzlükleri kimlerin soruşturacağı da, kurumlararası,
uluslararası ve organize nitelikli suçlarda yolsuzluk araştırmasını kimlerin
yapacağı da belirsizdir. Oysa, bütün Batılı ülkelerde, bu konularda, teftiş,
soruşturma ve inceleme yapmak üzere belli kurumlar vardır ve bunlar, yürütme
erki içinde yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri,
denetim, bütün dünyada, gerek kamu yönetiminde gerek büyük özel girişimlerde
çok önemli bir yere sahiptir. Türkiye'de de bu böyle olmuştur ve çok ciddî
görevler üstlenen teftiş kurulları, aynı zamanda, üst düzey devlet memuru ve
hatta devlet adamı yetiştirmenin okulları halinde de görev yapmıştır.
Teftiş kurulları
kaldırılırsa, malî sisteme güven sarsılacak, karmaşık nitelikli organize
suçlarla savaşım etkinliği azalacaktır. Yöneticilerin denetlenmesi, terörün
malî kaynaklarıyla mücadele edilmesi fevkalade güç bir duruma gelecektir.
Sayın milletvekilleri,
iktidar teftiş kurullarının kaldırıldığının iddia edilemeyeceğini; çünkü, bazı
bakanlıklarda teftiş kurullarına benzer birimler oluşturulduğunu ileri
sürmektedir. Aslında, tasarıda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, İçişleri, Maliye,
Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarında kurumdışı işyeri, mükellef veya üçüncü
kişi ve kuruluşlar ile mahallî idarelere yönelik olmak üzere anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulabileceği belirtilmiştir.
Sırası gelmişken, Sayın
Bakanın "müşteri" kelimesi nerede var sorusunu yanıtlamak isterim.
"Müşteri" kelimesi buradaki "işyeri" kelimesinin yerinde
vardı değerli arkadaşlarım. Buradaki "işyeri" ifadesinin yerine
"müşteri" kelimesi kullanılıyordu. Taslak, şimdi, bende, yanımda yok;
ama, Sayın Hasan Fehmi Güneş'te, masasında var, isteyen, ilgilenen görebilir.
Orada "müşteri" kelimesi yer almıştı; metnin son şeklinde
kaldırılmıştır.
Bazı bakanlıklarda
denetim birimlerinin kurulacağı öngörülmüştür; ama, bütün bakanlıklarda böyle
bir birimin kurulması öngörülmediği gibi, kurulması öngörülen bakanlıklarda da
bir zorunluluk getirilmemiştir. Bu tasarı yasalaştığında, bakanlıklarda
"içdenetçi" adını taşıyan ve herhangi bir kurula bağlı olmadan
çalışan görevliler olacaktır. Ayrıca, belirli bakanlıklarda ise, hesap
uzmanları kurulu gibi, kurumdışı işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve kuruluşlar
ile mahallî idarelere dönük olarak denetim yapan birimler bulunacaktır; ama,
değerli arkadaşlarım, bunların hiçbiri, teftiş kurullarıyla aynı işleve sahip
değildir.
Tasarının çeşitli
maddelerinde, merkezî idarenin, planlama, koordinasyon ve denetleme
fonksiyonlarının artırıldığı ve güçlendirildiği belirtilmektedir. Ayrıca,
merkezî idarenin, eski işlevlerine dönerek, strateji geliştirme ve denetleme
alanında yoğunlaşacağı da belirtilmektedir. Ne var ki, 18 inci maddeyle,
bakanlık yapısından teftiş kurullarının kaldırılması, tasarının çeşitli
yerlerinde yer alan bu amaç maddelerine de aykırıdır, onunla çelişmektedir.
Eğer, gerçekten, ciddî
bir denetim amaçlanıyorsa, o takdirde yapılacak olan şey, teftiş kurullarını
kaldırmak değil, tam tersine, güçlendirmektir. Belediyelerin kapasiteleri,
deneyimsizlikleri, içeriden ve dışarıdan maruz kalabilecekleri baskılar
düşünüldüğünde, ciddî bir denetimin önemi çok açık olarak görülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının hazırlık aşamasında teftiş kurullarının kaldırılmasına gösterilen
tepki üzerine, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa iki madde eklenmiş ve
Maliye Bakanı ile İçişleri Bakanına, bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda,
teftiş işlerinde yetkili denetim elemanlarından yararlanma yetkisi verilmiştir.
Ancak, bundan, müfettişlerin soruşturma yetkisinin devam ettiği gibi bir sonuç
çıkarılmamalıdır; çünkü, bu yetki çok özel koşullarda verilmiştir. Kamu malî
yönetimi ve kontrol sisteminin çökmesi, yolsuzluklarla ilgili çok önemli
işaretlerin ortaya çıkması durumunda böyle bir yetki kullanılabilecektir. Onun
için, yaratılan boşluk geçerlidir ve gerçektir.
Teftiş kurulları tasfiye
edilerek kamu denetiminin zayıflatıldığı ileri sürüldüğünde, kamu
yöneticilerinin, soruşturmacılar aracılığıyla soruşturma yapabilecekleri
belirtilmektedir. Değerli milletvekilleri, denetim faaliyeti, meslekî
güvenceden yoksun olan, denetim konusunda bilgi birikimi olmayan ve de bağımsız
hareket edemeyen kişiler tarafından yapılamaz.
Bu kanun tasarısının
öngördüğü idarî yapı "hesap verilebilirlik" gibi moda kavramlara yer
vermekle birlikte, bunun altyapısını da hazırlamış değildir; çünkü, hesap
vermenin yaşama geçirilebilmesi için, yetki veren ve bu yetkiyi alan tarafların
olması lazımdır. Oysa, burada öngörülen düzende, yetki genişliği çerçevesinde,
merkezin taşraya yetki devri ve merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayet
yetkisi ortadan kaldırıldığından, merkez ile yerel yönetim arasında böyle bir
bağlantının kurulması mümkün değildir.
Sayın Bakan "idarî
vesayeti Anayasadan kaldırmadık. Onun için, her ne kadar, idarî vesayeti yeni
kanuna taşımıyorsak da, merkezin idarî vesayeti olmadığını söyleyemeyiz"
diyor. Kusura bakmayın ama, bu, hiç anlamlı bir açıklama değildir; çünkü, eğer
bu mantık işletilirse, o zaman, hiçbir yasanın Anayasaya aykırı olduğu ileri
sürülemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Toparlıyorum efendim.
Sürülemez; çünkü,
Anayasada olan hüküm eğer yasada olmazsa, Anayasaya aykırılık iddiasının da
geçerliliği olamaz.
Değerli arkadaşlarım,
taşra teşkilatı olmayan bakanlıkların yerel yönetimler için politika üretmeleri
ve yerel yönetimlerin de kendi üretmedikleri politikaları uygulamaları gerçekçi
bir çözüm değildir. Eğer, bakanlığın, taşrada yürütülecek faaliyetlerle ilgili
örgütü ve bununla ilgili bir bütçesi yoksa, bundan, genel müdürlerin,
müsteşarların, bakanların sorumlu tutulması da zordur. Yine, belirlenen
politikaları yaşama geçirecek hedeflerin saptanmasında rolü olmayan yerel
yönetimlerin de bunların uygulamasından sorumlu tutulmaları fevkalade güçtür.
İncelemekte olduğumuz 18
inci maddenin geri çekilmesi birkaç nedenle çok önemlidir. Bir defa, 18 inci
maddede teftiş kurullarına yer verilmemesi yüzünden, Anayasa ve yasalarla
devlete verilen görevlerin yerine getirilmesi açısından bir boşluk
yaratılmıştır; ikincisi, tasarının amaçları ile getirdiği yapı arasında çelişki
vardır; üçüncüsü de, tasarıyla getirilen düzenleme sonucunda, hesap verme olanağı
ortadan kalkmıştır.
Eğer, amacınız,
gerçekten, etkin, verimli, çağdaş ve demokratik bir kamu yönetimi oluşturmak
olsaydı, o zaman, tasarıyı ve 18 inci madde gibi maddeleri geri çekerdiniz; biz
de, o durumda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bütün gücümüzle size destek
verirdik. Eğer, amacınız, mevcut sistemi çökerterek bir boşluk yaratmak ve
bundan yararlanarak çağdışı bir düzen getirmekse, o takdirde yapabileceğimiz
tek bir şey vardır, o da, size, tarihî sorumluluğunuzu hatırlatmaktır; biz de,
zaten, bunu yapıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Sivas Milletvekili Sayın Selami Uzun; buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İngiliz rönesansının en
bağımsız düşünürü Thomas More, ceza kuramı üstüne şöyle der: "Öyle yasalar
çıkarın ki, köyleri, çiftlikleri yıkan beyler ya hepsini yeniden yapmak ya da
toprağı yeniden çiftlik kuracak insanlara bırakmak zorunda kalsın. Zenginlerin
cimri bencilliğini frenleyin, sömürme, tekel kurma hakkını alın ellerinden.
Aylak insan bırakmayın memleketinizde. Tarımı geliştirin, yeni üretim yolları
yaratın. Yoksulluk yüzünden bugüne dek hırsızlık, serserilik, uşaklık eden
birsürü insan oralara girip yararlı bir çalışma yoluna girsin. Bütün bu
anlattığım dertlere çare bulamazsanız, adaletinizle övünmeyin." İslam
düşünürü Farabi, 10 uncu Asırda "siyasî toplum, mutluluk için vardır"
diyerek, toplumsal ortak amacı açıklıyor.
Değerli milletvekilleri,
yarım asırdan fazladır Türkiye'de idarenin yeniden yapılandırılması
konuşulmakta; ama, şimdi, sadece konuşulmakla kalmayıp, gerçekten kamu yeniden
yapılandırılmaktadır. Dünyada örnekleri var; ama, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri tarihinde bu işi yapmak bu Meclise nasip olmaktadır. Bu bir
ayrıcalıktır, belki övünülecek bir şeydir. Modern siyasal bilimin habercisi
sayılan Fransız Etienne de la Boetie, 16 ncı Asırda "gözü pek kişiler
istedikleri iyiliği elde etmek için tehlikeye atılmaktan hiç korkmazlar. Akıllı
kişiler ise, hiçbir güçlükten kaçınmazlar" demektedir. Bu güç iş için
taşın altına elini koyacak sizden başka hiçbir meclis ve hükümet çıkmamıştır.
Yüzelli yıldır, bu toprakların üzerinde yaşayan insanların asıl sorunu nedir
biliyor musunuz; çeşitli siyasal ve toplumsal sorunların yanında, asıl sorun,
sistemin daha fazla ekmek üretip üretememe sorunudur. Dünyayla aramızdaki fark
açılmış durumdadır. Yani, sorun, kâğıt üzerinde gelir-gider hesabı, bilanço
açıklaması değil, Meclisteki milletvekillerinden köydeki Mehmet Efendiye
varıncaya kadar ilgilendiren ekmek konusudur, ekmekten daha fazla pay alma
konusudur, artık, dünyadaki ekmekten daha fazla pay alabilme yarışıdır.
Toplumun tüm kesimleri,
siyasî partiler bir değişimden söz ederken, topyekûn değişimden söz etmenin
zamanı gelmiştir. Öyleyse, bunu hangi yöntemle halledeceğimizi konuşmanın
zamanıdır. Kamu Yönetimi Temel Kanunu, kapsamlı ve köklü düzenleme içeren veya
öngören bir reformun başlangıç yasası olmuştur.
Bir reformda, devletin
yürütmesi gereken neler olacağı belirlenmeliydi; belirlenmiştir.
Bir reformda, özel sektör
ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülmesi halinde daha verimli olacak
hizmetler belirlenmeliydi; belirlenmiştir.
Bir reformda, kısa vadede
kamuda bırakılıp uzun vadede kamunun çekileceği alanlar belirlenmeliydi;
belirlenmiştir.
Bir reformda, stratejik
açıdan kamuda kalması gereken sektörler belirlenmeliydi; belirlenmiştir.
Bir ilkeler ve
standartlar seti oluşturulmuştur.
Bu yasa tasarısının en
önemli boyutu ise, siyasî kararlılıktır. Siyasî kararlılık olmayan hiçbir yerde
reform gerçekleştirilemez arkadaşlar. Japonya ve İngiltere gibi ülkelerde bu
siyasal kararlılıkla reformlar gerçekleştirilmiş olup, İngiltere'de bu
komitenin başkanlığını bizzat Başbakanın yaptığını ve her toplantıya
katıldığını biliyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Saddam da siyasî kararlar aldı!..
SELAMİ UZUN (Devamla) -
Reformlarda kamuoyu desteği önemli diğer bir ayaktır ki, Türkiye toplumu, uzun
yıllardır zaten buna hazırdır.
Bir önemli ayak da,
bürokrasi örgütlenmesidir ki, belki bizim için en önemli noktalardan birisi de
burasıdır; çünkü, her kurum konuya kendi geleceği açısından bakmaktadır.
Aslında, bu temel yasanın
ve devamında gelecek olan yasaların özeti, 5 inci maddenin (e) bendinde
görülmektedir. Burada "görev, yetki ve sorumluluklar hizmetten
yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilir" denilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELAMİ UZUN (Devamla) -
Sayın Başkanım, 1 dakikamız daha var mı?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uzun.
SELAMİ UZUN (Devamla) -
Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, çok yerinde bir tespitle şöyle derdi:
"Türkiye, 1930'larda şimdikinden daha demokratikti." Bunu niye
diyordu; geçen gün Genel Başkan Yardımcımız Dengir Fırat'ın tespitleriyle 1921
Anayasasında "Büyük Millet Meclisince vazedilecek kavanin mucibince evkaf,
medaris, maarif, sıhhiye, iktisat, ziraat, nafıa ve muavenet-i içtimaiye
işlerinin tanzim ve idaresi, vilayet şûralarının salahiyeti dahilindedir"
denilmektedir. Biz, bu tasarıyla 1921 Anayasanın 11 inci maddesini yakalamaya
çalışıyoruz arkadaşlar; yakalayacağız ve daha birçok şeyi yakalayacağız.
Sevgiler, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzun.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 inci madde hakkında söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
madde, "Bakanlıklar ile Bağlı ve İlgili Kuruluşların Teşkilatlanmasına
İlişkin Esas ve Usuller" kısmının Birinci Bölümünde yer alıyor. Tasarının
genel yaklaşımına koşut olarak, bakanlıkların merkez teşkilatlarında bir daralma
ve küçülme öngörülüyor. Madde incelendiğinde, bakanlıkların teşkilat yapıları
içerisinde daha önce yer alan danışma ve denetim birimleri yerine, sadece
danışma birimleri yer almış. Tasarının Üçüncü Kısmında daha ayrıntılı olarak
tartışılacağı gibi, bakanlıkların denetim birimleri olan teftiş kurulları
kaldırılmıştır.
Tasarının kamuoyundaki
tartışmaları sürerken, İktidar Partisi sözcüleri, bilindiği gibi, teftiş
kurullarının tasfiyesine gerekçe olarak, yolsuzlukların bu kurullara rağmen
önlenemeyişini göstermişlerdi. Peki, bakanlıklarda, teftiş kurullarının yerine,
denetim görevi için ne getiriliyor; teftiş kurullarının görevini, kamu kurum ve
kuruluşlarında üst yöneticinin belirleyeceği içdenetim elemanları yerine
getirecek; yani, üst yöneticinin kendi sorumluluğundaki icraatları, yine
kendisinin görevlendireceği kişilerce yapılacak, bununla da yolsuzluklar
önlenecek, öyle mi?!
Burada güdülen amaç,
yolsuzlukların önlenmesi değil, tersine, yapılanların denetimden
kaçırılmasıdır.
Yine, ilerideki maddelerde
tartışılacağı gibi, burada, içdenetim böylece ortadan kaldırılıp, dışdenetimi
de yerli-yabancı özel sektöre verip denetimsiz alanda her istediğini yapma
imtiyazı arayışı vardır.
İktidar Partisi Lideri ve
sözcülerinin yargıya karşı da aynı yaklaşımı sergilediklerini dikkatlerinize
sunuyorum.
AKP, yargıya güvenmediği
için, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkıyor; teftiş kurumuna
güvenmediği için teftiş kurullarını tasfiye ediyor; üzerlerindeki
dokunulmazlıklar yetmiyormuş gibi, durmadan, kendilerine, bürokratlarına ve
yandaşlarına dokunulmazlık arayışını sürdürüyor. 18 inci madde, bir yandan
teftiş kurullarını kaldırırken, 5 bakanlıkta rehberlik ve denetim birimi
kurulmasına izin veriyor. Ancak, bunun nasıl ve neler olacağı, bu birimlerin hangi
ilke ve kriterlere göre çalışacağı gibi konular belirsiz. Gerçi, Sayın Bakan,
tasarının 2 nci maddesi üzerinde yapmış olduğum konuşmaya verdiği cevapta, 18
inci maddeye atıfta bulunarak, 5 bakanlıkta kurulması öngörülen rehberlik ve
denetim birimlerinin teftiş kurullarının yerine kurulduğunu söylemişti; ancak,
Sayın Bakan tasarıyı dikkatlice inceleyecek olursa, öngörülen bu denetim
biriminin kurumiçi denetim faaliyetiyle bir ilgisinin olmadığını görecektir. Bu
denetim ve rehberlik hizmetleri kurum dışına yöneliktir. Sayın Bakan, bunun,
klasik anlamdaki teftiş denetimiyle ilgisi yoktur; yani, bakanlıkların mensubu
durumunda olan kamu görevlilerinin denetimi ve soruşturulması bu birimlerin
görev alanlarının dışındadır.
Kaldı ki, madde, bu
haliyle bile belirlenen amacı tam olarak karşılamaya yeterli değildir. Örneğin,
son beş yılda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri tarafından yürütülen
denetimlerin yüzde 85-90'ına yakını, tamamen kurumdışı üçüncü kişi ve
işyerlerine karşı olmuştur. Bunlar, Türk Ticaret Kanununa göre kurulan
şirketler, kooperatifler, esnaf odaları, ticaret ve sanayi odaları gibi diğer
kuruluşlardır. Ne var ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bu maddede sayılan
bakanlıkların içerisinde yer almamıştır.
18 inci madde konusunda
dile getirmek istediğim diğer bir konu da (c ) bendiyle ilgilidir. Burada
yardımcı hizmet birimleri düzenlenirken, insan kaynakları yönetimi ve destek
hizmetleri biriminden söz edilmektedir.
Yine, tasarının temel
amacına hizmet eden söylemleri, yani, kamu yönetiminden işletme yönetimine
söylemi burada yer almış. Tasarının 35 ve 46 ncı maddelerinde de ayrıntılı
olarak tartışacağımız gibi, insan kaynakları yönetimi özel sektöre ait bir
kavramdır ve kamu yönetiminden şimdiye kadar personel yönetimi kavramı
kullanılagelmiştir. İnsan kaynakları yönetiminin personel yönetimi yerine ikame
edilmesinde güdülen amaç, kamu personel rejiminin 4857 sayılı İş Yasasına koşut
duruma getirilerek iş hukuku mevzuatımıza aktarılan esnek çalışma hükümlerini,
bir anlamda kamu personeline de uygulanabilir duruma getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bu düzenleme ve tasarıdaki insan kaynaklarına ilişkin diğer düzenlemeler, kamu
personel rejiminde esas olan iş güvencesinin çözülerek iş güvencesiz çalışma
biçimini olağan hale getirmeye yöneliktir.
Değerli arkadaşlarım,
Kamu Yönetimi Kanunu Tasarısının, hazırlayanların "çok tartıştık, çok
sorduk" savları ile toplumsal kesimlerin "hiç görüşümüz
alınmadı" açıklamaları arasında ezilmiş bir tasarı olduğunu görmenizi
bekliyor, bu tasarıyı olduğu gibi geri çekmeyi öneriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tane tane okuyalım...
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart
birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen
hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 18 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Yıldırım |
Mevlüt Coşkuner |
|
Samsun |
Kastamonu |
Isparta |
|
Halil Tiryaki |
|
Mustafa Gazalcı |
|
Kırıkkale |
|
Denizli |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.32
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.48
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı tasarının
müzakeresine devam edeceğiz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN -Komisyon ve
Hükümet yerinde.
18 inci maddeyle ilgili
olarak İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilen görüşmelerin devamına ilişkin
önergenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana yönelteceğim soru Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanunuyla bağlantılı olduğu için, sizin kesmemenizi, Sayın Bakanın
da soruya bağlı cevap vermesini diliyorum.
Sorum şu: 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 75 inci maddesinde Maliye Bakanına, 77
nci maddesinde İçişleri Bakanına, kamu malî yönetimi ve kontrol sistemi içinde,
kamu idareleri ve mahallî idareler nezdinde denetim yapma görevi verilmiştir.
Tasarının 18 ve 40 ıncı maddelerinde, bu hükme paralel olarak, İçişleri Bakanı
açısından gerekli düzenleme yapılmışken, Maliye Bakanı için aynı yöndeki
düzenlemenin yapılmadığı görülmektedir. Böylece, İçişleri Bakanlığının
tasarının 18 inci maddesinde yer alan denetim birimi oluşturabilme yetkisi ile
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 77 nci maddesinde yer alan teftiş
ettirme yetkisini karşılayan düzenlemeler, bu eklenen fıkralarla açıklığa
kavuşturulmaktadır. Ancak, İçişleri Bakanlığı için getirilen bu açıklayıcı
düzenlemelere paralel olarak, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 75 inci
maddesinde yer alan düzenleme gereği, benzeri bir belirlemenin Maliye Bakanlığı
için de yapılması gerekmektedir. Zira, temel görev ve hizmetlerinin bir gereği olarak,
sadece mahallî idareler üzerinde değil, bütün üçüncü kişi ve kuruluşlarla
mükellefler nezdinde denetim yaptırma gibi geniş bir yetkiyi haiz olan Maliye
Bakanının, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 75 inci maddesinde
belirtildiği üzere, tüm kamu idareleri nezdinde teftiş yetkisi de
bulunmaktadır. Ayrıca...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
soruyu sorar mısınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hemen soruma geliyorum.
Ayrıca, tasarının 18 inci
maddesinde "...kuruluş kanunlarında belirtilmek şartıyla anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi kurulabilir" denilmekte ve
"hâkim ve savcıların denetimi için öngörülen hükümler saklıdır"
taahhüdü getirilmektedir. Burada yer alan bu ve benzeri tanımların, yönetimde
ve denetimde birlik ilkesini ortadan kaldırdığı inancındayım; bu yanlışın
düzeltilmesi gerektiği düşüncemi de saklı tutuyorum. Devlet yönetiminde
birliğin sağlanması, denetimin ayırımsız her kademede işlerliğini koruyabilmesi
için, son derece özenli çalışma yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın olumlu sonuçlanması
için de, ilgili tüm kesimlerin görüşleri alınmalıdır. Bu nedenle, iki yasanın
denetimle ilgili hükümleri arasında da, belirsizliği giderecek bir açıklayıcı
düzenleme yapılması gerektiğinden, tasarının 18 inci maddesinin de, Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu sistemi içinde, kamu idarelerinin de tadil edilmesi
şarttır.
Sorum şu: Bu durumda,
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasının 75 inci maddesi hükümlerini nasıl
uygulayacaksınız?
İkinci sorum: Madde bu
şekliyle geçtiği takdirde bakanlık teftiş kurullarının son durumlarının ne
olacağını izah edebilir misiniz?
Üçüncü sorum: Bu durumda,
gelecekte yapılacak yolsuzlukları nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin. 5 dakikalık sürenin 3 dakika 30 saniyesini kullandınız.
Buyurun Sayın Boztaş.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Sayın Başkan, daha önceki maddelerde sorduğumuz bir soruya yanıt alamamıştık.
Sayın Bakan, sürenin yetmediğinden bahisle, daha sonraki maddelerde yanıt
vereceğini söyledi; ancak, şu ana kadar, bu yanıtı alamadık. Bu nedenle, sorumu
tekrar ediyorum.
Bakanlıkların temel
kuruluşuyla ilgili 5 inci maddede, şu andaki mevzuata göre, 3046 sayılı Yasanın
5 inci maddesine göre "Bakanlıklar, merkez teşkilatı ile ihtiyaca göre
kurulan taşra ve yurtdışı teşkilatından ve bağlı ve ilgili kuruluşlardan
meydana gelir" denilmektedir. Bugünkü görüşülmekte olan tasarının maddesi
-bakanlıkların, bağlı ve ilgili kuruluşları vardır- hükmüne göre, bakanlıkların
bağlı ve ilgili kuruluşları olmayacaktır. Bu maddede yapılan düzenlemeye göre
"bakanlık" adı verilen yapı, yurtdışı örgütüne sahip olamaz. Bu
durumda, Dışişleri Bakanlığı ne olacaktır? Yurtdışı örgütlenme, bağlı ve ilgili
kuruluş bünyelerinin bakanlık genel yapısını tanımlayan bu maddede açıkça
belirtilmesi gerekirdi. İstisna durumlar ve sınırlamaların bu genel hükümden
sonra belirlenmesi yasa tekniğinin bir gereğidir demiştik. Bu durum, tasarının
özensiz hazırlandığı biçiminde mi, yoksa bakanlıkların merkez ve taşra dışında
başka bir parçaya sahip olamayacakları biçiminde mi yorumlanmalıdır demiştik,
bu sorumuza yanıt alamamıştık. Yine Sayın Bakanıma şunu da sormak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Boztaş, 5
dakikalık süre dolmak üzere; dakika dolunca keseceğim; sorunuzu sorar mısınız.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Tamam efendim.
Yine kalkınma planlarına
ve yıllık programlara...
BAŞKAN - Sayın Boztaş
süre tamamlanmıştır.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Peki efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Çetin, partisi
adına yapmış olduğu konuşmada da dile getirdi, şimdi soru sorarak da teftiş
kurullarının kaldırılmasının denetimi zayıflatıp, zayıflatmayacağını sordu ve
ayrıca, şimdi sormuş olduğu soruda da bu tasarının ilgili maddesinde İçişleri
Bakanlığının teftiş kurullarının devamının sağlandığını, aynı anlamda Maliye
Bakanlığı için bir düzenleme yapılıp, yapılmayacağını sordular; benim,
kendisinin bu açıklamasından ve sorusundan anladığım budur. Şimdi, izin
verirseniz denetimle ilgili bu tasarının getirmiş olduğu yeniliklerden sizlere
kısaca bahsetmek istiyorum ve dolayısıyla Sayın Çetin'in sorusuna da cevap
vereceğim.
Değerli arkadaşlarım,
kamu kurum ve kuruluşlarında bu tasarıyla üç türlü denetim yapılacaktır.
Bunlardan bir tanesi hukuka uygunluk denetimidir; yani, kamu kurum ve
kuruluşlarının eylem ve işlemlerinin ilgili kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer
mevzuata uygun olup olmadığı bakımından denetim yapılacaktır. Ayrıca, yine bu
tasarıya göre malî denetim yapılacaktır; yani, gelir-gider ve mallara ilişkin
hesap ve işlemlerin doğru olup olmadığı yönünden de denetim yapılacaktır.
Üçüncü bir denetim yolu da performans denetimidir; yani, yönetimin
faaliyetleri, uygulamaları etkin mi, verimli mi ve ekonomik mi, bu açıdan da
kamu kurum ve kuruluşları denetime tabi olacaktır. Peki, kim yapacaktır bu
denetimleri; bu tasarıda, başlıca iki ana denetim yolu öngörülmektedir.
Bunlardan bir tanesi içdenetimdir, diğeri de dışdenetimdir. İçdenetim, ilgili
bakanlığın, kuruluşun içdenetim elemanlarınca yapılan denetimidir. Dışdenetim
ise, Sayıştayca yapılacaktır, hesap ve işlemleri üzerinden yapılacaktır. Yine
bu tasarıda, Sayıştayda özel ihtisas daireleri kurulabileceği öngörülmektedir,
ayrıca, Sayıştayca bölge düzeyinde taşra birimlerinin oluşturulabileceği de
öngörülmektedir.
Şimdi, Sayın Çetin'in
özellikle altını çizerek vurguladığı konuya gelmek istiyorum. Şu anda
görüşmekte olduğumuz 18 inci maddenin son fıkrasında, İçişleri, Maliye, Millî
Eğitim, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında, anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulacağı yazılıdır; yani, bu
bakanlıklarda, tek kişinin denetimi değil, bir kurumun denetiminin söz konusu
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, İçişleri
Bakanlığına, başka bir maddeyle, farklı bir imtiyaz tanındığını, bunun neden
Maliye Bakanlığına tanınmadığını ifade ettiler. Tasarımızın daha sonra
görüşeceğimiz 40 ıncı maddesine, Komisyonda şöyle bir ilave yapıldı, izin
verirseniz, okumak istiyorum: "Mahallî idareler, bunların bağlı
kuruluşları, işletmeleri ile mahallî idare birliklerinin malî işlemler dışında
kalan diğer idarî işlemleri; idarenin bütünlüğüne, kalkınma planı ve
stratejilerine, merkezî idare tarafından belirlenen standart, ilke ve
politikalara uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da
denetlenir" fıkrası eklendi.
Bu fıkrayı eklemenin,
İçişleri Bakanlığında Teftiş Kurulu devam edecektir anlamında yorumlandığını
tahmin ediyorum. Onun için, Maliye Bakanlığının da böyle bir hakka sahip olması
düşünülmektedir ki, Sayın Çetin de "18 inci maddeye şu ibareyi eklerseniz
bu hakkı elde eder" diye bir değerlendirme yaptı.
Değerli arkadaşlarım,
bizim, Hükümet olarak, 40 ıncı maddeyle ilgili yanlış anlamaları önlemek ve bu
tereddütleri ortadan kaldırmak için şöyle bir değişiklik teklifimiz olacaktır:
"Bu denetim, 18 inci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulacak rehberlik ve
denetim birimi marifetiyle yapılacaktır." 18 inci maddenin son fıkrasında
sayılan bakanlıklar arasında herhangi bir ayırım yapılmasın diye, bunu
vurgulamak için, böyle bir değişiklik önergemiz var. 40 ıncı madde görüşülürken
bu konuda daha detaylı bilgi verme imkânımız olacaktır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım, iki yasa arasında fark var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Boztaş "Dışişleri
Bakanlığının yurtdışı teşkilatları ne olacaktır" diye sordular. Sayın
Boztaş, tasarının 23 üncü maddesini okursanız, bu sorunun cevabını orada
bulmanız mümkündür. İzin verirseniz, okuyayım:
"Yurtdışı hizmetlerinin
yürütülmesi
Madde 23.- Dışişleri
Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı hariç -yani, yurt
dışında temsilciliği bulunan kuruluşlarla ilgili hariç- bakanlıklar ile diğer
kamu kurum ve kuruluşları yurtdışı teşkilatı kuramazlar."
Demek ki, Dışişleri
Bakanlığı istisna tutulmuş; Dışişleri Bakanlığının yurtdışı teşkilatları olacak
demektir.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim; sürem doldu.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasında geçen
"mükellef" ibaresinin "sorumlu" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Erdoğan
Özegen
Niğde
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (a) bendinde geçen
"hizmet" ibaresinin "sorumluluk" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
İsmail
Bilen
Manisa
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"koordinasyon" ibaresinin "eşgüdüm" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
Sabri
Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasında geçen
"saklıdır" ibaresinin "saklı tutulabilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"düzenlenir" ibaresinin "düzenlenebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim
Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı" başlıklı 18
inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mehmet
Yıldırım |
Mevlüt
Coşkuner |
|
Samsun |
Kastamonu |
Isparta |
|
Halil
Tiryaki |
|
Mustafa
Gazalcı |
|
Kırıkkale |
|
Denizli |
BAŞKAN - En aykırı ve son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı" başlıklı 18
inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mehmet
Yıldırım |
Mevlüt
Coşkuner |
|
Samsun |
Kastamonu |
Isparta |
|
Halil
Tiryaki |
|
Mustafa
Gazalcı |
|
Kırıkkale |
|
Denizli |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Komisyon Başkanının ifadesini duyamadık Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Komisyon Başkanı önergeye katılmıyor efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederiz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç, ben
duydum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Biz
de duyalım; ona göre oy kullanacağız. Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi ...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçenin okunmasını talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 18 inci maddesi
bakanlıkların merkez teşkilatlarını tanımlamaktadır. Tasarıda, anahizmet birimlerine,
danışma birimlerine, yardımcı hizmet birimlerine değinilmekte; ancak, teftiş
kurullarına yer verilmemektedir. Tasarıyla teftiş kurullarının kaldırılması,
kamu yönetimi açısından çok büyük bir eksikliktir; çünkü, denetim açısından
büyük bir boşluk yaratılmaktadır.
Tasarıda getirilen
düzenlemeyle, Anayasa ve yasalarla teftiş kurullarına verilen görevlerin nasıl
yerine getirileceği konusu açıkta kalmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlükleri
kimin soruşturacağı, organize suçlarla ve uluslararası suçlarla nasıl mücadele
edileceği de belirsiz bir hal almaktadır. Bazı bakanlıklarda kurulması
öngörülen rehberlik ve denetim birimleri, nitelik ve yetki açısından teftiş
kurullarıyla kıyaslanamaz. Bu durum, tasarının, merkezî idarenin denetim
fonksiyonlarını artırma ve etkinleştirme amacıyla da çelişkilidir. Tasarıyla
getirilen yapı, hesap verme sorumluluğunun gereklerinin yerine getirilmesine ve
merkezde belirlenen amaç ve hedeflerin yerel yönetimler tarafından yaşama
geçirilmesine de uygun değildir.
Madde metninin
düzenlenmesinde katılımcı bir anlayış benimsenmemiştir. En çok üyeye sahip
sendikalarımızdan KESK, 18 inci maddenin (c) bendinde yer alan "insan
kaynakları" biriminden, yürürlükteki mevzuatta yer alan personel daire
başkanlıklarının kastedildiğini ve özel sektörde kullanılan bu kavramın kamu
sektörüne yerleştirilerek, özel sektör ilkelerine dayalı bir personel rejimi
oluşturulmak istendiğini vurgulamaktadır.
18 inci maddede
"İçişleri, Maliye, Millî Eğitim, Sağlık ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlıklarında, temel görev ve hizmetlerin bir gereği olarak, kurumdışı
işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve kuruluşlar ile mahallî idarelere yönelik
olmak üzere, kuruluş kanunlarında belirtilmek şartıyla anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulabilir" hükmüne yer
verilmiştir. Belirtilen bakanlıkların içerisinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
sayılmamış olması, bu maddede sayılan bakanlıkların hangi kriterlere göre
tespit edildiği konusunda ciddî kuşkuların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, özel kanunlardan kaynaklanan kurumdışı üçüncü kişilere
yönelik denetim yetki ve görevi en fazla olan bakanlıkların başında gelmesine
karşın, 18 inci maddede sayılan bakanlıkların içinde yer almamıştır. Oysa, Türk
Ticaret Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu, 5590 sayılı
Kanun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayarlar
Kanunu gibi özel yasalarda Sanayi Bakanlığına ve bir kısmı da doğrudan bu
bakanlık müfettişlerine denetim görevi verilmiştir. Ayrıca, bakanlık ve
bakanlık müfettişlerinin yaş sebze meyve ve toptancı halleri, umumî mağazalar,
yurtiçi fuarlar, küçük sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri ve
teknoloji bölgeleri gibi kuruluşlar üzerinde denetim görevleri de bulunmaktadır.
Bu kadar geniş denetim görevi verilmiş bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Teftiş Kurulunun kapsam içine alınmamasının nedenleri anlaşılamamıştır.
Anayasanın "kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları" başlıklı 135 inci maddesinde,
"Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idarî ve malî denetimine ilişkin
kurallar kanunla düzenlenir" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının denetlenmesi Anayasanın emridir. Bu
kurumlara rehberlik ve denetim hizmetlerinin verilmesi, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında kurulacak rehberlik ve denetim birimiyle mümkündür.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısını tanıtmak üzere milletvekillerine sunulan kitapçıklarda
"kurumdışı işyeri" kavramı yerine "müşteri" kavramı
kullanılmıştır. Tasarının 18 inci maddesine ilişkin tanıtım taslağında
"müşteri" kavramının öngörülmüş olması, sivil toplum kuruluşlarının
tasarıya yönelik olarak "vatandaş kavramını yok ederek bunun yerine
müşteri kavramı getirilmek isteniyor" şeklinde yaptıkları eleştirileri de
doğrulamaktadır.
18 inci maddenin,
yukarıda açıklanan eksiklik ve tutarsızlıklar ile sivil toplum örgütlerinin
katılımı da alınarak yeniden düzenlenmesini sağlamak üzere tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN -Önergeyi...
K.KEMAL ANADOL (İzmir)-
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadolu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Karar yetersayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı Kanun Tasarısının "Bakanlık merkez teşkilatı" başlıklı 18
inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç,
konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını arz ediyorum.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 18 inci maddesi
bakanlıkların merkez teşkilatlarını tanımlamaktadır. Tasarıda anahizmet birimlerine,
danışma birimlerine, yardımcı hizmet birimlerine değinilmekte; ancak, teftiş
kurullarına yer verilmemektedir. Tasarıyla teftiş kurullarının kaldırılması,
kamu yönetimi açısından çok büyük bir eksikliktir; çünkü, denetim açısından
büyük bir boşluk yaratılmaktadır.
Tasarıda getirilen
düzenlemeyle, Anayasa ve yasalarla teftiş kurullarına verilen görevlerin nasıl
yerine getirileceği konusu açıkta kalmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlükleri
kimin soruşturacağı, organize suçlarla ve uluslararası suçlarla nasıl mücadele
edileceği de belirsiz bir hal almaktadır. Bazı bakanlıklarda kurulması
öngörülen rehberlik ve denetim birimleri, nitelik ve yetki açısından teftiş
kurullarıyla kıyaslanamaz. Bu durum, tasarının merkezî idarenin denetim
fonksiyonlarını artırma ve etkinleştirme amacıyla da çelişkilidir. Tasarıyla
getirilen yapı hesap verme sorumluluğunun gereklerinin yerine getirilmesine ve
merkezde belirlenen amaç ve hedeflerin yerel yönetimler tarafından yaşama
geçirilmesine de uygun değildir.
Madde metninin
düzenlenmesinde katılımcı bir anlayış benimsenmemiştir. En çok üyeye sahip
sendikalarımızdan KESK, 18 inci maddenin ( c ) bendinde yer alan "insan
kaynakları" biriminden yürürlükteki mevzuatta yer alan personel daire
başkanlıklarının kastedildiğini ve özel sektörde kullanılan bu kavramın kamu
sektörüne yerleştirilerek özel sektör ilkelerine dayalı bir personel rejimi
oluşturulmak istendiğini vurgulamaktadır.
18 inci maddede
"İçişleri, Maliye, Millî Eğitim, Sağlık ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlıklarında, temel görev ve hizmetlerinin bir gereği olarak, kurumdışı
işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve kuruluşlar ile mahallî idarelere yönelik
olmak üzere, kuruluş kanunlarında belirtilmek şartıyla anahizmet birimi
şeklinde rehberlik ve denetim birimi oluşturulabilir" hükmüne yer
verilmiştir. Belirtilen bakanlıkların içerisinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
sayılmamış olması, bu maddede sayılan bakanlıkların hangi kriterlere göre
tespit edildiği konusunda ciddî kuşkuların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, özel kanunlardan kaynaklanan kurumdışı üçüncü
kişilere yönelik denetim yetki ve görevi en fazla olan bakanlıkların başında
gelmesine karşın 18 inci maddede sayılan bakanlıkların içinde yer almamıştır.
Oysa, Türk Ticaret Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu,
5590 sayılı Kanun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 3516 sayılı Ölçüler ve
Ayarlar Kanunu gibi özel yasalarda Sanayi Bakanlığına ve bir kısmı da doğrudan
bu bakanlık müfettişlerine denetim görevi verilmiştir. Ayrıca bakanlık ve
bakanlık müfettişlerinin yaş sebze meyve ve toptancı halleri, umumî mağazalar,
yurtiçi fuarlar, küçük sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri ve
teknoloji bölgeleri gibi kuruluşlar üzerinde denetim görevleri bulunmaktadır.
Bu kadar geniş denetim görevi verilmiş bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Teftiş Kurulunun kapsam içine alınmamasının nedenleri anlaşılamamıştır.
Anayasanın "Kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları" başlıklı 135 inci maddesinde
"Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idarî ve malî denetimine ilişkin
kurallar kanunla düzenlenir" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının denetlenmesi Anayasanın emridir. Bu
kurumlara rehberlik ve denetim hizmetlerinin verilmesi Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında kurulacak rehberlik ve denetim birimi ile mümkündür.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısını tanıtmak üzere milletvekillerine sunulan kitapçıklarda
"kurumdışı işyeri" kavramı yerine "müşteri" kavramı
kullanılmıştır. Tasarının 18 inci maddesine ilişkin tanıtım taslağında
"müşteri" kavramının öngörülmüş olması, sivil toplum kuruluşlarının
tasarıya yönelik olarak "vatandaş kavramını yok ederek bunun yerine
müşteri kavramı getirilmek isteniyor" şeklinde yaptıkları eleştirileri de
doğrulamaktadır.
18
inci maddenin son fıkrasının yukarıda açıklanan eksiklik ve tutarsızlıklar ile
sivil toplum örgütlerinin
katılımı da alınarak yeniden düzenlenmesini sağlamak üzere tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN -Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"düzenlenir" ibaresinin "düzenlenebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim
Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık merkez
teşkilatına takdir hakkı tanınabilmesi için böyle bir düzenlemeye gidilmesine
gerek duyulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasında geçen
"saklıdır" ibaresinin "saklı tutulabilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkanım, geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"koordinasyon" ibaresinin "eşgüdüm" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
Sabri
Vardar
Gümüşhane
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Sabri Varan" efendim, soyadını doğru okuyun!
KÂTİP ÜYE AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) - "Sabri Varan, Gümüşhane Milletvekili".
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda geçen yabancı
kökenli kelimelerin temizlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (a) bendinde geçen
"hizmet" ibaresinin "sorumluluk" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
İsmail
Bilen
Manisa
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlıkların
sorumluluklarının da olduğunun hatırlatılması için bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin son fıkrasında geçen
"mükellef" ibaresinin "sorumlu" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Erdoğan
Özegen
Niğde
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
"Sorumlu"
ibaresinin kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 18
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Haluk Koç?.. Burada.
Mehmet Yıldırım?..
Burada.
Gökhan Durgun?.. Burada.
Şevket Arz?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Bayram Meral?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Selami Yiğit?.. Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Enver Öktem?..
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz.
Atilla Başoğlu ?..
Burada.
Mehmet Parlakyiğit?..
Burada.
Nurettin Sözen?.. Burada.
Oya Araslı?..
TÜRKÂN MİÇOĞULLARI
(İzmir) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz.
Ali Rıza Bodur?.. Burada.
Bülent Baratalı?..
Burada.
Mehmet Vedat Melik?..
MEHMET KARTAL (Van) -
Üstleniyorum.
BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz.
Atila Emek?.. Burada.
Abdülkadir Ateş?..
Burada.
Yeterli sayıda üye
bulunmaktadır.
Yoklama için 3 dakikalık
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - 18 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Bakanlık anahizmet
birimleri
MADDE 19. - Bakanlıkların
sorumlu oldukları temel hizmet ve görevler, merkez teşkilatı bünyesinde kurulan
anahizmet birimleri tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Kars Milletvekili Selami
Yiğit; buyurun. (CHP Sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SELAMİ
YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 19 uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın birçok ülkesinde ve ülkemizde kamu yönetiminin hantallaşması, halkın
temel ve acil sorunlarına çözümler üretilememesi, bütün siyasî oluşumları ve
hükümetleri bazı arayışlara yöneltmiştir. Şunu herkes kabul etmelidir ki, kamu
yönetiminde yaşanan aksaklıklar nedeniyle kamuda bir reform yapılması,
ülkemizde, artık, zorunlu bir hal almıştır; ancak, sosyal niteliğini
kaybetmeyen kamusal hizmetler, halkımızın daha etkin kullanabileceği, daha
sağlıklı bir biçimde yararlanabileceği hale getirilmelidir. 57 nci hükümet
döneminden başlayarak gündeme getirilen kamu yönetimi reformu çalışmaları, 58
ve 59 uncu hükümetler döneminde de devam etmiştir; ancak, gündeme getirilen
tasarı, başta demokratik kitle örgütleri olmak üzere toplumun tüm örgütlü
kesimlerinden büyük tepki toplamaktadır. Bu tasarılar hakkında Partimiz
Cumhuriyet Halk Partisi de ciddî eleştiriler getirmekte ve endişeler
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
nedir bu endişeler? Öncelikle, bu tasarı, zaten kör topal yürütülmeye çalışılan
sosyal devlet anlayışını tamamen ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeleri
içermektedir. Tasarıdaki anlayış, sosyal ve ekonomik fonksiyonlarla donatılmış
bir devletin istenmediğini ortaya koymaktadır. Devlete ait ne kadar sosyal ve
ekonomik politika aracı varsa, bu tasarıyla tasfiye edilmektedir. Böylece,
ulusal devletin maddî temelleri de ortadan kaldırılmış olmaktadır ki, bizim
açımızdan, ulusal devlete yönelik bir tehdit. Bu, tasarıya karşı çıkmanın en
temel gerekçesini oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yeni dünya düzeninin öngördüğü rekabetçi piyasa şartlarına odaklanmış ve sosyal
devlet olma ilkesi ortadan kaldırılmış bir devlet biçimi, bu taslakta yer
almaktadır. Bu taslak, felsefesiyle Anayasanın 2 nci maddesinde yerini bulan,
sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Kamu hizmeti, parçalanarak
parasallaştırılmakta ve ticarîleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
kamu hizmetini ticarî bir faaliyet olarak düşündüğümüzde, orada sosyal
devletten söz etmek mümkün değildir; çünkü, böylece, tüm toplumsal yaşam piyasa
koşullarına göre düzenlenmiş olmaktadır. Bu da, ekonomik gücü elinde bulunduran
azınlığın refahını, geniş kesimlerin ise daha da yoksullaşmasını ve kamu
hizmetlerinden yararlanmamasını getirmektedir.
Bu taslaklar içinde yer
alan yerel yönetimler reformu da, benzer endişeleri taşımamıza neden olacak
düzenlemeler içermektedir; çünkü, yerelleşmeyle amaçlanan da, sonuç olarak,
kamu hizmetlerinin ticarîleşmesini ve özelleştirmesini beraberinde
getirmektedir. Hizmet satın alma anlayışı yaygınlaştırılacaktır. Zaten
niteliksiz olan kamu hizmetlerini yerelleşmeyle birlikte düzenlemeye kalkmak
tam tersi bir etki yaratacak ve geniş halk yığınlarının bu hizmetlerden
yararlanmamasına neden olacaktır.
Ülkemizde, son derece
yanlış olarak, yerel yönetimler ve kamu hizmetlerinin yerelleştirilmesi,
demokratikleşme gibi sunulmaktadır. Oysa, gerçek demokrasi, yalnızca seçimle
işbaşına gelmek ya da merkezî otoritenin bazı yetkilerini yerel örgütlere
devretmek değildir. Amaç, siyasî demokrasi kadar, iktisadî demokrasiyi de
gerçekleştirmek olmalıdır. Gerçek demokrasi, halkın eğitim, sağlık, barınma
gibi temel ihtiyaçlarının herkese eşit alanlarla, eşit imkânlarla ve kamu
eliyle sunulmasını içerir.
Eğitimin, sağlığın
ticarîleştiği, geniş kesimlerin Anayasayla güvence altına alınmış bu temel
haklarını kullanmadığı bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Bu
yasal düzenlemeyle, eğitim ve sağlık gibi temel kamusal hizmetler gelecekte daha
da pahalı olacak, düşük gelirli kesimlerin de bu hizmetlerden yararlanması
zorlaşacaktır.
Değerli milletvekilleri,
1980'den sonra, Türkiye'de, ithal ikameci ekonomiden serbest piyasa ekonomisine
geçilmiştir. Ayrıca, dönemin iktidarı tarafından "vergi alma, borç
al" politikası benimsenmiştir. Oysa, kamu hizmetlerinin temel geliri, borç
almak değil, vergi toplamaktır. Vergilendirilemeyen ekonomi, önemli ölçüde
kayıtdışına çıkmıştır. Devlet, bu kez, kayıtdışı ekonomiden, yüksek faizle borç
almaya başlamıştır. Faizler yükselmiş, yatırımlar düşmüştür. Vergi toplayamayan
devlet, kamu hizmetini ve sosyal yardımları yapamaz hale gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
işte bu aşamada, bu taslakla, merkez, yapamadığı hizmetleri yerele havale etmek
istemektedir. Hizmetlerin yerele havale edilmesi, bu tasarıyla, devletin sosyal
olma özelliğini de ortadan kaldırmaktadır. Geçmişte malî alanda yapılan yanlış
uygulamalar, bu tasarıyla, idarî alana da taşınmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu taslağa ilişkin değinilecek çok fazla konu vardır. Özellikle, memur
sendikalarımızı ve meslek örgütlerini çok yakından ilgilendiren, kamu
çalışanlarının özlük haklarını ve demokratik haklarını kaybetmelerine yol
açacak bazı düzenlenmeler de getirilmektedir. Devlet, yalnızca, polisi,
jandarması, mahkemesiyle kamu düzenini sağlamakla görevli değildir ve
olmamalıdır. Devlet, vatandaşını koruyan, gözeten, toplumsal geliri adaletli
olarak bölüştüren, zor gününde vatandaşın yanında bulunabilen, adil ve etkin
devlet olmalıdır. Günümüzde, bunu başaran devletlere "çağdaş devlet"
denilmektedir. Türkiye de, bu temel düzenlemeleri layıkıyla yaparak, çağdaş bir
devlet olma yolunda ilerlemelidir. Eğer ülkemiz, kendi geleceği hakkında söz
sahibi olmak istiyorsa, ülkeyi yönetenlerin ve toplumu etkileyen kesimlerin
ruhundaki bu küreselleşme rüzgârından kurtulmalıdır; çünkü, küresel güç,
yaydığı değerler sistemiyle, toplumları, ülkeleri tahrip etmektedir; sosyal
devlete ait ne kadar sosyal ve ekonomik politika araçları varsa, hepsini
tasfiye etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarının, Türkiye'nin siyasî ve ekonomik anlamda ufkunun daraltıldığı,
sorunların ağırlaştığı ve büyük bir borç yükü altına sokulduğu bir dönemde
gündeme getirilmesi düşündürücüdür; çünkü, bu tasarıyla, sosyal ve ekonomik
fonksiyonlarla donatılmış bir devletin istenmediği ortaya çıkmaktadır. Türkiye
gibi belli bölgesel ve diğer hassasiyetlerin yoğun olduğu ülkelerde böylesi
düzenlemelere gitmek yanlıştır ve tehlikelidir.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan, bu tasarıyla, Devlet Planlama Teşkilatı devredışı bırakılmaktadır;
makroplanlar terk edilmekte, bunun yerine yerel planlamalar yapılmaktadır;
anahizmet birimleri ile yerel hizmet birimlerinin ilişkisi koparılmaktadır;
bakanlıklararası eşgüdüm ve ortak plan yapma olanağı ortadan kaldırılmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, bu maddeye ve bu tasarıya ret oyu vereceğimizi bildirir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yiğit.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada -aslında bir metin hazırlamıştım ama- bu temel yasadaki, Kamu İhale
Yasasındaki ve yerel yönetimlerdeki sıkıntıları yaşayarak gelen bir
arkadaşınızım. Buradaki konuşmasında beni de misal gösteren, daha önce bakanlık
yapmış olan Hasan Fehmi Güneş Beyefendi, Sakarya Akyazı'da hemşerimiz
bulunmakta, yaptığımız hizmetleri orada görmektedir ve şahit olmuştur. Ben,
şunu arz etmek istiyorum:
Kamu yönetiminin
merkezden yapılması iflas etmiştir; şu ana kadar gecikmesi hakikaten çok hatalı
olmuştur. 57 hükümet geçti, 57 hükümetin yapamadığı, cesaretle uygulayamadığı
bu yasayı 58 inci ve 59 uncu hükümetlerin bu şekle getirmesi büyük bir
başarıdır. Ben şahsen, burada, göreve geldiğimiz zaman, bu hizmetlerin
yapılmasında ne kadar sıkıntı çekildiğini yaşayan bir kardeşinizim. Aynı
zamanda, 1999 depreminde de yerelleşmemenin kötü faturasını -açık bir dilde-
bütün belediye başkanlarımız yaşamıştır. Kamu yönetimi ve yerel yönetimler
birlikte olmadığı takdirde ayağa kalkmanın çok zor olduğunu yaşadık. Bakınız,
göreve geldik, hizmetler konusunda bir işçi alacaksınız, bir memur
getireceksiniz, eliniz kolunuz bağlı; bunda Ankara'dan müsaade alacaksınız,
yapacaksınız. Karşınıza muhtarlar gelmekte, belediye başkanı arkadaşlar
gelmekte, merkezdeyseniz beldelerde vazife yapan arkadaşlarınız gelmekte, bir
kamyon çakıl istiyor muhtar, sağlık ocağının yapılmasıyla ilgili, bir ihata
duvarını yapacak, karşınıza geliyor, siz, o köye belediye sınırlarının dışında olduğu
için yardım edemiyorsunuz. Valilik ve köy hizmetleri, onlar da kendi
ellerindeki imkânlarla hizmeti götürmek istiyor; ama, programında yoksa bu
hizmetleri sunamıyor.
Değerli kardeşlerim, bir
köyün suyu için 1 metre boru döşenmesi, bir deponun yapılması için, bir ihata
duvarının veya bir taş duvarın yapılması için, küçük bir meblağ paranın
alınması için, köy muhtarlarımız, halkımız, belediyelerimiz, ilgili kurum ve
kuruluşların peşinde, politikacıların peşinde, gece gündüz, vilayetiyle Ankara
yolları arasında gidip gelmekte; bunu, muhalefet milletvekili arkadaşlarımız
da, belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımız da açık ve net olarak
bilmektedirler. Bu yasa çıktığı takdirde, bakınız bunların hepsi kökten
silinecek; gidip gelmek de, siyasetteki bütün olumsuzluklar, rüşvetler,
yolsuzluklar da ortadan kalkacaktır; açık ve net olarak söylüyorum.
Arkadaşlar, 1989'da
göreve geldim, anacaddeleri asfaltlamak istedik. Karayolları "biz
belediyelere asfalt yapamıyoruz, kendi hizmetlerimizi yürütemiyoruz" dedi.
Köy Hizmetleriyle anlaşarak yapalım dedik "bizim programımız var,
programın dışına çıkamayız" dediler. Belediye olarak bir asfalt şantiyesi
kurduk, kendi asfaltımızı kendimiz yapalım dedik ve yaptık. Öyle bir noktaya
geldik ki arkadaşlar, özel sektörün -Sakarya genelinde konuşuyorum, bütün iller
için de bu geçerlidir- yapmış olduğu asfaltı daha pahalı yapar hale geldik. Bu
kez, asfalt şantiyemizi kapattık ve özel sektörden asfalt alarak ilçemizin
yollarına asfalt yapmaya, parke döşemeye başladık ve bunları, kendi belediye
elemanlarımıza yaptırmadık.
Şimdi, özelleştireceğiz
diyorsunuz. Siz de iyi biliyorsunuz ki, halkın karşısına çıktığınız zaman, her
türlü şeyi yapacağız, edeceğiz diyorsunuz; ama, bu Parlamentoya geldiğiniz
zaman, şu masaya oturduğunuz zaman ne oluyor; halkın ihtiyacının dışında
konuşuyorsunuz. Bakın, arkamızda ne yazıyor: "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir." (AK Parti sıralarından alkışlar) Milletin; ama, o milletin
vermiş olduğu reylerle buraya gelen arkadaşların, inancına, zihniyetine, her
türlü ahlak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Yıldırım,
konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Bakınız, yaptığınız konuşmaların tümünün özeti şu: "Sosyal devlet
ortadan kaldırılıyor."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Evet.
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- "Çağdaş bir yasa değil. Cumhuriyete karşı bir yasa. Dinci yapıyı ve
etnik köken ayırımını körükleyecektir."
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Evet.
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- "Bu yasa Anayasa aykırıdır. Tam tartışılmadı. Demokrasiye ters
düşmektedir. Hizmetler özelleştiriliyor..."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Anayasa Mahkemesinde görürsünüz.
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Yahu, başka ne var?!
Sayın Komisyon
Başkanımız, Bakanımız açıkça söylüyor, bu tasarının Anayasaya aykırı bir tek
maddesini çıkaramadınız, söyleyemediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Kaç
defa söyledik!
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Bakın, lafla değil, işle geliyorum.
Ben 1989'da göreve
geldiğimde -Sakarya'da o zaman Cumhuriyet Halk Parti zihniyetli bir belediye
başkanımız vardı ve diğer belediye başkanlarımız vardı- Türkiye'de işçisine üç
beş ay maaş ödeyemeyen belediyeler vardı. Akyazı Belediyesi olarak
"işçinin alınteri kurumadan hakkını ödeyin" prensibiyle çalıştık ve
işçisine altınla, dolarla maaş ödeyen bir belediye başkanı karşınızda. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Altınla, dolarla nasıl maaş ödeniyor?!
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- İşi, öyle polemiğe getirmeyin, rica ediyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sünnette mi gelmişti o altınlar?!
RECEP YILDIRIM (Devamla)
- Bir konuyu da hesap ediyorum, bakın: Rahmetli babam, 1960'larda şunu
söylemişti -bakın, aynı zihniyet, o arkadaşlar da rahmetli oldu- yirmi yıl
belediye başkanlığı yapmış olan Ahmet Sarıçizmeli -Sayın Bakanım iyi tanır-
Akyazı ilçe merkezindeki parkın önüne betondan yol yapıyor. Betondan bu yolu
yaparken, sizin zihniyetinizdeki bir amcaya "amca, bu yol iyi oluyor
mu" diye soruyor. Amca da "iyi olmuyor" diye cevap veriyor.
"Yahu arkadaş, niye olmuyor?" diye sorunca da "yahu olmuyor;
çünkü, muhalefet partisiyiz de onun için olmuyor" diyor. Bakın, bu kafa,
bu anlayış -özür diliyorum- 1960'larda böyleydi. Bakın, 2000'li yıllara geldik,
hâlâ aynı anlayıştasınız; ilerleyin kardeşlerim, açıkça söylüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Bizim kimseye karşı
kastımız yoktur. İşte, Halep oradaysa arşın burada. Türkiye'de şu anda
Başbakanlık koltuğunda oturan, inancına, samimiyetine, her türlü ahlakına,
töresine ciddî şekilde... (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, çamurdan
geçilmeyen o yerlerde halkın gönlünü yaparak Başbakan olmuştur, inşallah,
Türkiye ileriye gidecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar[!])
Değerli kardeşlerim, bu
duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyor, hürmetlerimi arz ediyorum; sağ olun,
var olun. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkanım... Efendim...
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Sayın Bayram Meral; buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sözcü beni eleştirdi. Üstelik de "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir" sözünü göstererek.
BAŞKAN - Sayın Meral, madde
üzerinde söz talebiniz var; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Meral, ille ki
yerinizden laf atacaksınız. Zaten, söz talebiniz var, kürsü sizin; buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 19 uncu
maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Bakanımız, bütün
konuşmalarında "sivil toplum örgütlerinden görüş aldık" diye
buyurmuşlardı. Şimdi, elime bir faks geçti; bu ayın 24'ünde toplantı yapmışlar;
Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK, Memur-Sen, BASK, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği,
Tüm İşçi Emeklileri Derneği, Tüm Bağ-Kur Emeklileri Derneği, Türkiye Mimar ve
Mühendis Odaları Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Diş Hekimleri
Birliği, Türkiye Eczacılar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Veteriner
Hekimler Birliğinin sizlere selamları var sayın milletvekilleri. Diyorlar ki:
"Bu yasa tasarısı toplumun beklentilerine cevap vermiyor, yasa
tasarısından rahatsızlık duyuyoruz. Toplumsal bir uyum sağlamayı düşünüyorlarsa,
bu tasarıyı geri çeksinler." Size diyorlar, ben de bunu sizlere
iletiyorum. "Sivil toplum örgütleri" dediğiniz, sizi, bizi buraya
gönderenler, sizden bir görev bekliyor ve "bu yasa tasarını geri
çekin" diyorlar. Çekmezseniz... Halk şu anda meydanlarda. Size oy veren,
meydanlardaki o halkı, polisle karşı karşıya getirmeye hakkınız yok. Geçmişte
bunu yapanlar, şimdi balkonlardan sizi seyrediyor. Unutmayın ki, o halk
-onların tersine bir iş tutarsanız- onlara verdiği dersi, yarın size de verecektir.
Bakınız -bir taraftan
kapatıyoruz, bir taraftan açıyoruz- 19 uncu maddede deniliyor ki:
"Bakanlıkların sorumlu oldukları temel hizmet ve görevler, merkez
teşkilatı bünyesinde kurulan anahizmet birimleri tarafından yerine
getirilir." Yani, bazı birimler kurulacaktır.
Sayın Bakanım, peki,
birim kuruyorsanız, oturmuş, hizmet üreten Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü
niye kapatıyorsunuz? Sizin Sayın Bakanınız -biraz önceki konuşmacıya da cevap
olsun- Plan ve Bütçe Komisyonunda "özel sektörün 1 000 000 000 liraya
yaptığı bir işi 200 000 000 liraya kamuya yaptırıyorum" demedi mi;
dosyalarınızda bunlar yok mu değerli arkadaşlarım? Beceriksiz bir belediye
başkanı başaramamış, bunun suçunu bir başka şeye yüklemesin, başaramamış! (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
yapılması gereken dünya kadar iş var. Meydanlarda söz verdiniz emekliye;
emekli, şimdi, geceyi bekliyor ki, pazarlardan domates toplasın, elma toplasın;
ucuz ekmek kuyruklarında baygınlık geçirenler var; onlarla ilgili yasa
getirseniz ya! Her evde üniversiteyi bitirmiş bir iki işsiz genç var. Avrupa
Birliğinden bekliyorsunuz ki, onbeş sene sonra bize mama gönderir, biz de bunu
millete dağıtırız. Bir çivi çakın, çivi; bir çivi çakmış mısınız memlekete?!
(CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Çiviler çaktık, çiviler!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - 29 Martta konuşacağız!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çiftçi, pancarı sökmedi, toprağın altında
duruyor, toprağın; esnaf, kan ağlıyor; fakat, pişkinsiniz değerli arkadaşlarım.
Bu pişkinliğinize hayranım. Geçenlerde Maliye Bakanınızı seyrettim
televizyonda, efendim, hayalî ihracattan geldi, ondan sonra arsadan geldi,
şimdi de mısırdan bahsediyor; öyle bir pişkinlik ki, ne surat maşallah, çifte
kavrulmuş Çorum leblebisi! Bu pişkinliği bırakın arkadaşlar. Bu pişkinliğin
dersini mi aldınız siz.
Arkadaşlar, sizin
yanınıza hiç işsiz gelmiyor mu, hiç emekli gelmiyor mu, hiç esnaf gelmiyor mu?
Ne iş gördünüz; yani, 57 nci hükümetten farklı yaptığınız bir işi anlatın bize.
57 nci hükümetten, 58 inci hükümetten veya 55 inci hükümetten farklı ne
yaptınız?! Özelleştirmeden bahsediyor; Başbakan geldi Türk-İşin genel kuruluna,
özelleştirme mağdurlarına "onbeş gün sonra yasa çıkarıp sizleri işe
aldırırım" diyordu, taslağı geri çektiniz; günah, günah!.. Milleti
sızlatıyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Değerli arkadaşlarım, şimdi yasa çıkmasın demiyoruz. Her şey dört
dörtlük gidiyor demiyoruz. Sorunlar var; ama, talandan mal kaçırır gibi
aceleniz ne?!.
HALİL AYDOĞAN (Afyon)-
Sakin... Sakin...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Hal mi koyuyorsun sakin sakin?!. Sakini mi kaldı bunun?.. Neresi
sakin bunun?..
Şimdi, sayın
milletvekilleri, belediyelerde sorun var, biliyoruz, işlerin bazı konularda iyi
gitmediğini biliyoruz; fakat, bunun bir ölçüsü vardır; benim gücüm var ve ben
bunu yaparım.
ASIM AYKAN (Trabzon)-
Halktan geliyor, halktan!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Yapmayın bunu... Ne güçler gördük biliyor musun... Ondan sonra, 4
metrelik, 2 metrelik bir yerde, sığınakta... Neler gördük... Güç, önemli
değildir değerli arkadaşlarım; gücü, güçlerle birleştirip sorunlara
yönlendirmek, sorunları çözmek önemlidir. Elimi kaldırdım bitti; biter. Biri de
gelir düzeltir... Biri de gelir, düzeltir...Sorun bu değildir. Öyle bir şey
koymak lazım ki, sürekli kalsın; helal olsun bu Meclis geldi, bu yasa
tasarısını çıkardı ve millet bundan rahatladı denilsin.
Şimdi, vatandaş
meydanlarda. Yani, şimdi, Türk-İşten al, mimar, mühendislerden al, memur
ekibinden al, veteriner hekimlerden al, Türk tabiplerden al; bunların hepsi
meydanlarda. Bunların söylediklerinin kayda değer hiçbir anlamı yok mu sayın
milletvekilleri?!.. Bunlar, sizin vatandaşlarınız değil mi?!.. İçinizde doktor
yok mu, mühendis yok mu, o şeylere kayıtlı değil misiniz; sizinkiler
bağırıyor... Benim de konfederasyonum bağırıyor; çıkıp bunu burada dile
getiriyorum.
Bir şey daha söylüyorum.
Yol-İş, bir gün birçok milletvekilinizi buyur etti ve bir otel lokantasında
yemek yediniz; helalü hoş olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Köy Hizmetlerinin kapanmayacağına dair oradaki genel başkanıma,
arkadaşlarıma söz verdiniz. Ne çabuk unutuyorsunuz yediğinizi!.. Bir kahvenin
kırk yıl hatırı vardır deniliyor; yani, orada söz vermediniz mi?! İçinizden
orada olanlar yok muydu?! Yok muydu orada?!. Niye kapatıyorsunuz? (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Bir dakika arkadaşlar...
BAŞKAN - Sayın Meral,
toparlar mısınız konuyu.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Hemen toparlıyorum.
Oldubitti, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, ilçelerde kaymakamın, illerde valinin emrinde çalışmıyor mu;
özel idareyle bütünleşmemiş mi... Ne günahı var ki, bu oturmuş müesseseyi...
Plan ve Bütçe Komisyonunda oradaki işçileri konuşuruz, şimdi de geliyorsunuz
paha biçiyorsunuz.
Sayın Bakanım, sendikanın
ilanından rahatsızsın, toplusözleşme yapamazlar diyorsun; bu yasa toplusözleşme
bırakıyor mu! Bu yasayla bundan sonra -daha bir maddede konuşacağım- kısa
süreli iş, mevsimlik iş... Toplusözleşme... Nerede toplusözleşme yapacak,
bitiriyorsunuz bununla. Binlerce insan kapının dışına çıkacak, göreceksiniz bu
yasadan sonra, meydanlara çıkamayacaksınız. Onun için, bu değerli kuruluşun
teklifini kabul edin, tasarıyı geri çekin.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart
birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik
kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu
kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 19 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Ali Cumhur Yaka |
Atila Emek |
|
Samsun |
Muğla |
Antalya |
|
Kemal Sağ |
|
Mehmet Küçükaşık |
|
Adana |
|
Bursa |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı Kanun
Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
349 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesi üzerindeki soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Akbulut?.. Yok.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bakanıma sizin kanalınızla sormak istiyorum. Kamu malları, devletle bağıntılı olan, özel mülkiyete elverişli olmayan, herkesin ortak ve genel yararlanmasına sunulan, kamu yararına kullanılmak üzere ayrılan, bir kamu hizmetine tahsis olunan mallardır, ormanlar, meralar, yaylalar, kıyılar, su kaynakları, akarsular, göller gibi. Tasarıya göre bu kamu mallarının yönetimi ve sorumluluğu mahallî idarelerin eline geçecektir. Bu malların niteliklerinin değişmemesi ve korunması için mahallî idareler ne gibi önlem alacaktır? Yoksa, geçmişte 3194 sayılı İmar Yasasının 11 inci maddesinin son fıkrasında yer aldığı gibi, mera gibi kamu mallarının niteliklerinin kaybettirilerek, önce Hazinenin mülküne daha sonra da özel mülkiyete dönüştürülmesi mi hesaplanmaktadır?
İkinci bir soru sormak
istiyorum. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun taşınır ve taşınmaz
mallarının yerel yönetimlere devredilmesiyle, tümü korunmaya muhtaç çocuklara,
yaşlılara ve özürlülere bağışlanmış olan mal varlıklarının amacı dışında
kullanılmasının yolu açılacak mıdır?
Özürlüler ve kimsesizlere
bağışlanmış mallarda yerel yönetimlerin dilediği gibi tasarrufta bulunmaları
nasıl önlenecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Emek.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Sayın Bakanım,
bugünkü birleşimde açıkladığı üzere, cumhuriyetin değerlerine içten bağlı
olduğunu ifade ettiler; biz de buna katılıyoruz ve takdirle karışılıyoruz;
ancak, cumhuriyetin temel değerlerine karşı fikir taşıyan, şimdi ise Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının başmimarı olan Başbakanlık Müsteşarı Sayın
Ömer Dinçer'in, bu anlayışla görevini sürdürmesinden yana mısınız? Karşı
iseniz, görevden alınması gerekli midir? Bu hususun cevaplandırılmasını
saygıyla talep ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Emek.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üç sorum olacak Sayın
Bakana.
Temmuz 2003'te bir ilk
taslak hazırlanmış ve bu taslakta, teftiş kurulları, güçlendirilerek muhafaza
ediliyordu. Daha sonra, Eylül 2003'te teftiş kurulları tamamen çıkarıldı; ama,
bu arada, Ağustos 2003'te, Sayın Ömer Dinçer hakkında, Eyüp 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde, müfettiş raporlarına dayanılarak dava açıldı. Teftiş kurullarının
bu tasarıdan çıkarılmasının temel nedeni, Ömer Dinçer hakkında açılan dava
mıdır?
Bir diğer sorum:
Türkiye'de, bugün, binlerce sivil toplum örgütü var. Sayın Bakanım, acaba, bu
tasarıyı tümüyle destekleyen 3 sivil toplum örgütünü sayabilir misiniz?
Son bir soru: Bir yandan
teftiş kurulları kaldırılırken, Adalet Bakanlığınca hazırlanan yolsuzlukla
mücadele kanunu tasarı taslağında, savcılar ile müfettişler arasındaki
işbirliğini öngören hükümlere yer veriliyor. Acaba, hangi gerekçeyle ve niçin
böyle bir düzenlemeyi Adalet Bakanlığı öngörüyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Kart?.. Yok.
Sayın Oral, buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, bu yeni yasa ve ilgili madde -çok samimî olarak soruyorum- hangi
kaliteyi içermektedir? Çağdaş mıdır? Bunun ötesinde, insanımıza ne katkılar
getirecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın
sorularına cevap vermeye çalışacağım; ancak, grup adına yapılan, ara vermeden
önceki konuşmada, Sayın Bayram Meral Beyin "Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünü niçin kapatıyorsunuz" sorusunun da çok önemli ve cevaplandırılması
gereken bir soru olduğuna inanıyorum.
Sayın Meral de ifade
ettiler, Yol-İş Sendikası gazetelere tam sayfa ilanlar vermek suretiyle, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün niçin kapatılmaması gerektiğini izaha
çalışıyorlar; ancak, bu açıklama okunduğunda, aslında, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün niçin yerel yönetimlere devredilmesi gerektiğinin itiraflarını
görmek mümkün. Şöyle söyleniyor: Ülkemizin 290 000 kilometrelik köy yollarında
kar mücadelesi yapıyor, kapalı köy yollarını açıyor; yaz aylarında köy
yollarının bakım ve onarımını yapıyor ve bunu da, personel, evlerinden uzak
şekilde yerine getiriyor. Köy Hizmetleri, taşımalı eğitime katkı sağlıyor; 140
000 kilometrelik köy yollarında, 20 000 köyden binlerce çocuğumuz, yüzlerce
araç kullanılarak eğitim için okullara taşınıyor. Duble yollar projesine, her
yıl, yaz aylarında 1 200, kış aylarında 700 araç ve yüzlerce işçisiyle katkı
sağlanıyor.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Bakan, konuşmalara kürsüden yanıt verebilir; sorulan sorulara
yanıt versin lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İzin verin; bu da bir sorudur.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Konuşmalara kürsüden cevap verin!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Grubunuz adına bir milletvekilinin
kürsüye çıkıp sorduğu soru, en az sizinki kadar önemlidir Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Siz, oradan, istediğiniz sorulara cevap veriyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tabiî, siz, istediğiniz gibi soru
sorarsanız, ben de istediğim gibi cevap veririm. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bu sorular...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
Sayın Bakan, sayın milletvekillerinin sordukları sorulara cevap veriyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben cevap vermeye devam
ediyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, bu soruların cevapları ilgili maddenin oylamasını etkileyecek;
cevap verilmesi gereken soruları cevaplasınlar.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
Sayın Bakan sizin istediğiniz yerden mi cevap verecek?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, burada sayılan bütün bu
hizmetler, bu hizmetlerin büyük bir çoğunluğu, il özel idareleri tarafından
yapılıyor şu anda; İl Özel İdaresi Kanunuyla, bunların büyük bir bölümü il özel
idarelerine verilmiş. Dolayısıyla, mesela, duble yollar projesine, her yıl, yaz
aylarında 1 200, kış aylarında da 700 aracı ve yüzlerce işçiyi veriyoruz.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Yapılan yollardan geçilmiyor Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Kim yürütüyor duble yol çalışmalarını;
il özel idaresi, valilik değil mi. Şimdi, bu fiilî işbirliğini hukukî işbirliği
haline getirmenin kime ne zararı vardır allahaşkına?! (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Bakın, bu personel, bu araç ve gereçler,
şu anda, fiilen il özel idaresi tarafından kullanılıyor mu; kullanılıyor.
Mademki birlikte çalışıyorsunuz, mademki, bir ilimizde, köylere yönelik bu
hizmetleri birlikte yapıyorsunuz, o halde, Ankara'dan talimat almaya, Ankara'da
ayrıca bir genel müdürlüğe ne gerek var; bu hizmetler zaten yerinde görülüyor.
Bunları, araçlarıyla, personeliyle birlikte, valiliğe bağlarsınız, il özel idarelerine
bağlarsınız, bu hizmetler çok daha uygun bir şekilde yürür.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Bir
ara arkadaşlarınıza anlatırsınız bunları; şimdi soruları cevaplandırın.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Aynı şeyleri okuyup, söyleyip duruyorsunuz!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünde çalışan hiçbir arkadaşımızı kapının önüne
koymuyoruz. Bunlar, çalışmalarına, il özel idaresinin personeli olarak devam
edecektir; zaten, o illerde oturmaktadırlar, o illerde hizmet görmektedirler. O
bakımdan, efendim, ha Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlanmış, ha valiliğe
bağlanmış.... Mademki, o vilayet sınırları içerisinde, yerinden yönetime,
yerinden yönetim sınırları içerisinde hizmet sunuyor bu arkadaşlarımız,
yerinden yönetim organlarına bağlamak en mantıklı, en akıllı iş değil mi? (AK
Parti sıralarından "Evet" sesleri)
YILMAZ KAYA (İzmir) - Ha
gayret Sayın Bakan!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O bakımdan, burada, kurumsal
milliyetçilik yaparak, efendim Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde biz
çalışıyoruz, bizim personelimiz de orada çalışıyor, bu nedenle, işte, böyle
gelmiş böyle gitsin diyemezsiniz. Bakın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 2003
yılında bütçesi 1,5 katrilyon liradır arkadaşlar; bu bütçenin yüzde 76'sı
personel giderlerine ayrılmaktadır; yatırım için ayrılan yüzde 23 civarında bir
bölümdür. Böylesine hantal hale gelmiş bir kurumu, kuşkusuz ki, biz, yasasını
ortadan kaldırarak kapatıyoruz; ama, personelini asla mağdur etmiyoruz ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelini, merkezde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bünyesine veriyoruz, taşra teşkilatlarında da, o personeli, il özel idarelerine
veriyoruz. Bu, ülkemizin ekonomisi açısından da önemlidir, personelimizin
durumunda da herhangi bir değişiklik olmayacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Yazılı cevap değil Sayın Bakan, bu sorulardaki amaç maddenin özünü açmaktır.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Maddeye ilişkin bilgilenmek istiyoruz. Sayın Bakan nutuk çekmek istiyorsa,
çıkar kürsüye, nutkunu çeker.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
söylediklerinizden hiçbir şey anlaşılmadı; bir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İsterseniz anlarsınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - İkincisi, Sayın
Bakanın cevaplarını dinlemek istemiyorsanız soru sormazsınız; bu kadar kolay.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Meclisi yönetme anlayışınız bu mu?!
BAŞKAN - Madde üzerinde 7
adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinde geçen
"getirilir" ibaresinin "getirilebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Erdoğan
Özegen
Niğde
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra: Bakanlıklar
gerekli gördüğünde görevlerinin bir kısmını veya tamamını taşra teşkilatına
devredebilir.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra: Maliye,
İçişleri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarının bünyesinde merkez
teşkilatı haricinde yetki ve görevler taşra teşkilatına devredilebilir.
İsmail
Bilen
Manisa
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra: Bakanlık
anahizmet birimleri taşra teşkilatını kaynakların yerinde kullanılması ve
etkinlik açısından denetler.
İbrahim
Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra: Anahizmet
birimleri ayrı bir tüzelkişilik ve bütçeye sahip olabilir.
Sabri
Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık anahizmet birimleri" başlıklı
19 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mehmet
Parlakyiğit |
Mehmet
Işık |
|
Samsun |
Kahramanmaraş |
Giresun |
|
Ali
Cumhur Yaka |
|
Ali
Rıza Bodur |
|
Muğla |
|
İzmir |
"Madde 19.-
Bakanlıkların sorumlu oldukları hizmet ve görevler, merkez teşkilatı bünyesinde
kurulan anahizmet birimleri tarafından yerine getirilir"
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık anahizmet birimleri" başlıklı
19 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mevlüt
Coşkuner |
Halil
Tiryaki |
|
Samsun |
Isparta |
Kırıkkale |
|
Mustafa
Gazalcı |
Şevket
Arz |
Mehmet
Yıldırım |
|
Denizli |
Trabzon |
Kastamonu |
|
|
Bayram
Meral |
|
|
|
Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 20.20
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 19 uncu
maddesinin metinden çıkarılmasına ilişkin Samsun Milletvekili Haluk Koç ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Önergeyi tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık bulunduğundan, oylamayı elektronik cihazla
yapacağız.
Oylama için 3 dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
Pusula gönderen sayın
milletvekillerinin Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Gürsoy Erol?..
Burada.
Halil Aydoğan?.. Burada.
Mehmet Özlek?.. Burada.
Hamit Taşcı?.. Burada.
Orhan Taş?.. Burada.
Ramazan Can?.. Burada.
Mustafa Zeydan?.. Burada.
Zekeriya Akçam?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık anahizmet birimleri" başlıklı
19 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
"Madde 19-
Bakanlıkların sorumlu oldukları hizmet ve görevler, merkez teşkilatı bünyesinde
kurulan anahizmet birimleri tarafından yerine getirilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Evet.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bakanlık anahizmet birimleri" başlıklı 19 uncu
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Maddede bakanlığın
anahizmet birimlerinin kuruluş nedeni belirlenmektedir. Buna göre, bir bakanlığın
sorumlu olduğu temel hizmet ve görevler anahizmet birimleri tarafından yerine
getirilecektir. Anahizmet birimleri dışındaki bakanlık hizmet birimleri bu
nitelikteki görevleri yerine getiremeyeceklerdir."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 19 uncu maddesinde bakanlıkların sorumlu oldukları temel hizmet ve
görevler, merkez teşkilatı bünyesinde kurulan anahizmet birimleri tarafından
yerine getirilir hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm yürürlükteki mevzuatla
paralellik taşımaktadır. 349 sıra sayılı tasarının genel gerekçesinde şu
tespitlerde bulunulmuştur:
"Küreselleşme ve
sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan
dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkililiğin
artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Esasen, ülkemizde kamu
yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu
yıllarda başlayan bu yöndeki çalışmalar, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1960
sonrası "Merkezî Hükümet Teşkilâtı Araştırma Projesi" (MEHTAP) başta
olmak üzere çeşitli çabalarla sürdürülmüş, 1988 yılında Altıncı Plan
hazırlıkları kapsamında, ilk kez AB'ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme
getiren Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) projesi ile belli bir olgunluğa
ulaşmıştır. Çeşitli plan ve programlarda olduğu gibi 2001-2005 dönemini
kapsayan Sekizinci Plan kapsamında da yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı dile
getirilmiş ve bu amaçla özel ihtisas komisyonlarınca çalışmalar yapılmıştır.
Ancak, tüm bu çabalar
çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye
ulaşılamamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalara, yayımlanan raporlara ve alınan
kararlara karşılık, ülkemizin 1980 sonrası ekonomi alanında gerçekleştirdiği
serbestleşmeyi ve değişimi kamu yönetimi alanında tam olarak başardığı
söylenemez. Bugün yaşadığımız sorunların temelinde, bu kısmî değişimin
doğurduğu uyum sorunları önemli bir yer tutmaktadır. 1990'lı yıllarda daha
belirgin hale gelen kamuda yeniden yapılanma ihtiyacı ihmal edilmiş ve ülkemiz,
bu alanda diğer ülkelerin gerçekleştirdikleri değişimin oldukça gerisine
düşmüştür. Dünya genelinde yaşanan hızlı değişim ve özellikle ülkemizin son
yıllarda yaşanan krizlerle sürdürülemez olduğu belirginleşen mevcut yönetim
anlayışı ve yapısı dikkate alındığında, kamuda yeniden yapılanmanın vaktinin
çoktan gelip geçtiği, bu alanda ihtiyacın da ötesinde bir gerekliliğin oluştuğu
gözlenmektedir.
Bu genel çerçeve içinde
hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı yeni ve kapsamlı bir perspektif
içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece
rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında
ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören tasarı;
kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezî idare ve
mahallî idarelerde iyi yönetişim ilkelerini hayata geçirmeyi
hedeflemektedir."
Tasarının genel
gerekçesinde de belirtildiği gibi, kamuoyuna reform olarak sunulan bir
tasarının mevcut mevzuatta yer alan hükümleri tekrar etmesi ve bu konuda
yenilikler içermemesi çelişkili bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tasarının 19 uncu maddesinde yapılan düzenlemenin mevcut haliyle kapsaması
gereken konuları kapsamadığı için eksiklikler içerdiği ve özensiz bir şekilde
hazırlandığı görülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra:
"Anahizmet birimleri ayrı bir tüzelkişilik ve bütçeye sahip
olabilir."
Sabri
Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hizmetlerin etkinliğinin
sağlanması amacıyla böyle bir düzenleme ihtiyacı duyulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra:
"Bakanlık anahizmet birimleri, taşra teşkilatını kaynakların yerinde
kullanılması ve etkinlik açısından denetler."
İbrahim
Köşdere
Çanakkale
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Sayın Başkanım, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra:
"Maliye, İçişleri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarının bünyesinde
merkez teşkilatı haricinde yetki ve görevler taşra teşkilatına
devredilebilir."
İsmail
Bilen
Manisa
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Bu üç bakanlığın
örgütlenmesindeki özel önem dolayısıyla taşra örgütlenmesi ayrıcalığı
taşımaması amacını taşır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki ikinci
fıkranın eklenmesini arz ederim.
İkinci fıkra:
"Bakanlıklar gerekli gördüğünde görevlerin bir kısmını veya tamamını taşra
teşkilatına devredebilir."
Kerim
Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesinde geçen
"getirilir" ibaresinin "getirilebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Erdoğan
Özegen
Niğde
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Merkez
teşkilatına görevleri yerine getirmede rahatlık sağlamak amacıyla böyle bir
düzenlemeye gidilme ihtiyacı duyulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 19
uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Haluk Koç?.. Burada.
Kemal Anadol?.. Burada.
Ali Topuz?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Kemal Sağ?.. Burada.
Ali Cumhur Yaka?..
Burada.
Osman Özcan?.. Burada.
Abdulkadir Ateş?..
Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Mehmet Parlakyiğit?..
Burada.
Atilla Başoğlu?.. Burada.
Mehmet Yıldırım?.. Burada
Birgen Keleş?..
ATİLA EMEK (Antalya) -
Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Kemal Kılıçdaroğlu?..
Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Ersoy Bulut?.. Burada.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - 19 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
Bakanlık danışma
birimleri
MADDE 20.- Bakanlık
merkez teşkilatında ihtiyaca göre aşağıdaki danışma birimleri kurulabilir:
a) Strateji Geliştirme
Başkanlığı.
b) Hukuk Müşavirliği.
c) Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği.
Gerekli görülen hallerde
33 üncü Maddede öngörülen esaslar dahilinde bakanlık müşavirliği kadrosu ihdas
edilebilir.
Bağlı kuruluşların merkez
teşkilatında ihtiyaca göre Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Hukuk
Müşavirliği ile Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz
Kaya; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ
KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, bu
tasarının komisyonlarda görüşülmesi sırasında, büyük tartışmalar yaşanmış;
ancak, bizim, hem yöntem hem de yasa tasarısının içeriği üzerine belirttiğimiz
görüşler, yaptığımız haklı itirazlar, her zaman yapıldığı gibi, hiç dikkate
alınmamış ve yine, çoğu kez yapıldığı gibi, İçtüzük, âdeta, katledilerek,
ayaklar altına alınarak, komisyonlarda, görüşmeler, sadece AKP'li üyelerin
katılımıyla tamamlanmış ve sonuçta, tasarı, bugün Meclis Genel Kuruluna
getirilmiştir.
Sadece bizim görüşlerimiz
ve karşı çıkışlarımız dikkate alınmamakla kalmamış, bir özel üniversite hariç,
diğer tüm üniversitelerin, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının,
baroların, barolar birliğinin, derneklerin hiçbirinin de, görüşleri ve karşı
çıkışları dikkate alınmamıştır.
Bir komisyon başkanı
düşünün ki, yasa tasarısı görüşülmekteyken, komisyon görüşmelerine son vermiş
ve daha sonra, İçtüzük gereği, yeni bir toplantı saati ve yeri bildirip yeniden
toplantı yapması gerekirken, sadece AKP'li komisyon üyeleriyle, bilinmeyen bir
yerde, bilinmeyen bir zamanda gizlice komisyon toplantısı yapmış, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarihinde ilk kez korsan komisyon toplantısı düzenlenmiş ve o
komisyondan geçen bu tasarı Meclis Genel Kuruluna getirilmiştir.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
İlk defa da, bir komisyon bir grup tarafından basılmış!..
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Böyle yapmaya devam ederseniz, çok basılır daha.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
"Basılmış..." Tamam!..
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Bir komisyon başkanı düşünün ki, bu korsan toplantı yerini bulup komisyona
katılan partimizin komisyon üyesi Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Siyam
Kesimoğlu'nun komisyonda yaptığı itirazları hiç dikkate almamış ve bunları
tutanaklara geçirtmemiştir.
İşte, İçişleri
Komisyonundan bu şekilde, tamamen usulsüz, İçtüzüğe aykırı, hukuk ihlalleriyle
dolu bir görüşme sürecinden sonra geçen söz konusu yasa tasarısı, daha sonra
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçerek benim de üyesi bulunduğum Anayasa
Komisyonuna gelmiştir. Anayasa Komisyonunda yapılan görüşmelerde Hükümeti
temsilen bulunan Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tasarıyı savunarak,
komisyon raporunda da yer alan görüşlerinde, tasarının uzun sürede
hazırlandığını belirtmiştir.
Değerli arkadaşlar, tek
başına uzun zaman kavramı o kadar sübjektif bir kavramdır ki, bir kişinin uzun
bulduğu bir süreyi başka bir kişi kısa bulabilir. Örneğin, bir saat otobüs
bekleyen bir kişi çok uzun zaman beklemiş olabilir; ancak, üç dört yaşında
okumayı öğrenen bir çocuk kısa zamanda okumayı öğrenmiş sayılabilir; ama,
devletin önemli birimlerinde ve devlet yapısında köklü değişiklikler yapma
iddiasıyla hazırlanan bu tasarı, inanın ki, uzun zamanda hazırlanmamıştır;
aksine, çok kısa bir zamanda, gerekli hazırlık yapılmadan, âdeta paldır küldür
hazırlanmış ve önümüze getirilmiştir.
Bu tür köklü
değişiklikler yapma iddiasıyla hazırlanan yasalar, Avrupa ülkelerinde, yıllarca
tartışılıp ilgili birimlerle tam bir mutabakat sağlanmasıyla ve ayrıca
uygulanmaya başlanması halinde yaratması muhtemel sakınca ve aksaklıklar,
doğuracağı olumsuz sonuçlar dahi düşünülerek hazırlanmaktadır; yani, bu
ülkelerde, bu süreç dört-beş yılı bulmaktadır. Oysa, bu yasa tasarısı, Sayın
Bakanın hem komisyonlarda hem de birçok yerde belirttiği gibi uzun sürede
hazırlanmış bir yasa değildir.
Yine, komisyon raporunda
yer alan bir iddia -ki, bu, bence sadece bir iddiadır- siyasî partilerin, sivil
toplum örgütlerinin, üniversitelerin, kısaca, her kesimin önerilerinden
yararlanıldığıdır. Şimdi, ben, Sayın Bakana soruyorum; bir üniversite dışında
hangi üniversiteden öneri aldınız da, o önerileri değerlendirdiniz? Hangi sivil
toplum örgütünün görüşlerini değerlendirdiniz? Hangi siyasî partilerin
katkılarından faydalandınız? Sayın Bakan, biraz önce, bununla ilgili sorulan
soruya da ısrarla cevap vermekten kaçınmıştır; tahmin ediyorum devlet sırrı
değildir, herhalde, bu soruya maddenin görüşülmesinin bitiminden sonra cevap
verecektir. Katılımdan şunu anlıyorsanız bir diyeceğimiz yoktur: Siyasî
partiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, sendikalar ve diğer
kuruluşlar, size bu yasanın kötü bir yasa olduğunu, uygulanmasının büyük
sakıncaları olacağını, devletin üniter yapısı konusunda zararları olacağını,
sosyal devlet anlayışına son verdiğini, kamu hizmetlerinden yararlanmada vatandaş
kavramını ortadan kaldırıp müşteri kavramını esas aldığını, bütün bunlara
rağmen kamu yönetimini de kolaylaştırmadığını söylemelerine rağmen "en
iyisini biz biliriz" mantığıyla bildiğinizi okuyarak gelen bu itirazları
hiç dikkate almadan, bu görüş ve itirazların tam tersini yapmanıza rağmen, bunu
katılımcılık sayıyorsanız bir diyeceğimiz yoktur. Sizin katılımcılık
anlayışınız bu mudur?
Değerli arkadaşlar,
sizin, görüşlerini aldığınızı söylediğiniz üniversitelerden, sendikalardan,
barolardan, sivil toplum örgütlerinden bize her gün yüzlerce yazı gelmektedir
ve bu tasarıya itirazları içeren bu yazılarda, bu tasarının yasalaşmaması
gerektiği belirtilmekte ve engel olmamız istenmektedir. Kısacası, bu tasarı bir
katılım sonucu ve mutabakatla hazırlanmış bir tasarı değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, tasarının gerekçesinde yer alan ve Anayasa Komisyonunda
Sayın Bakanın hararetle savunduğu ve tasarının yasalaşması halinde
gerçekleşeceği iddia edilen merkezde toplanan görev, yetki ve sorumlulukların
belli bir bölümünün mahallî idarelere aktarılması sonucu, vatandaşın kendisine
en yakın noktadan hizmet alabileceğini, vatandaşın aldığı hizmetin kalitesinin
yükseleceğini ve rahat etmesinin gerçekleşeceğini düşünmekse, en iyimser
tabirle, tam bir hayalperestliktir.
Değerli arkadaşlar,
mahallî idarelere devrettiğiniz bazı yetki, görev ve sorumluluklarla birlikte
onlara bazı doğaüstü güçler ya da sihirli değnek de mi devrediyorsunuz?! Yerel
yönetimlere yüzde 5 daha fazla kaynak aktaracaksınız ve vatandaşın en yakın
noktadan, daha kaliteli hizmet almasını ve rahat etmesini sağlayacaksınız; buna
siz inanıyor musunuz?! Bunu bir yana bıraktık, yetki, görev ve sorumluluk
devrettiğiniz yerel yönetimler, bu yapılacağını hayal ettiğiniz şeyleri
yapmadığında ne yapacaksınız? Bu yasayla, her türlü denetim makamını devredışı
bıraktığınız için, sorumluluk verdiğiniz bu birimleri nasıl denetleyeceksiniz?
Bu yasa tasarısıyla Sayıştayı bile zafiyete uğrattığınızın farkında değil
misiniz? Sayıştayın bile denetim yetkisinin özele devrinin bu yasayla mümkün
olduğunu bilmiyor musunuz? Yetki, görev ve sorumluluk verilen bu birim, bu
yetkisini doğru olarak kullanmadığı takdirde görevlerini yerine getirmediğinde
ve sorumlu davranmadığında onu bunlara zorlamak için bir müeyyide
uygulayamıyorsanız, vatandaşın daha kaliteli hizmet alabileceğini düşünmek
nasıl mümkün olabilmektedir? Yani, siz böyle düşünüyorsunuz diye, vatandaş
çocuğunu okula kaydettirirken artık ondan para istenmeyecek mi? Sağlık
hizmetleri aldığında bir ücret ödemeyecek mi?
Değerli arkadaşlar,
vatandaş kamudan hizmet bekler; bunun merkezî idare veya yerel idare tarafından
verilmiş olması onun için hiç önemli değildir. Kısacası, bu tasarının,
vatandaşın daha kaliteli ve kendisine en yakın noktadan hizmet alacağı iddiası
da doğru olmayıp, ayrıca, mümkün görünmemektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının hazırlanmasının asıl gerekçelerinden biri de, merkezî idareyi
parçalayarak, onu yok ederek, ortadan kaldırarak, kamu çalışanlarını tasfiye
etme düşüncesidir. Bu sayede, kamu çalışanları tamamen tasfiye edilecek ve
onların güvenceleri de ortadan kaldırılacaktır; ama, bununla da kalınmayacak,
aynı anda, ihdas edilen yeni kadro ve birimlerle, hem yerelde kadrolaşma yoluna
gidilecek hem de üst düzey kamu görevlileri siyasallaştırılacaktır. Bu yasa
tasarısı, bu anlamda çok büyük olanaklar sağlamakta ve dolayısıyla, çok büyük
sakıncalar taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı adıyla görüşmekte
olduğumuz bu yasa tasarısında dikkati çeken ve ilk kez tanık olduğumuz bir
husus da, tasarının adında bulunan "temel yasa" ibaresidir. Bu
"temel yasa" ibaresinin, kaldırılmış olmasına rağmen... Bilindiği
üzere, hukuk sistemimizde temel yasa, Anayasadır. Kanunlar hiyerarşisine göre
de, Anayasadan sonra gelen hukuksal düzenlemeler, yasalardır. Şimdi, bu temel
yasa ara kademesi, nereden, kimden ve neye dayanılarak icat edilmiştir? Bu
tasarının ne denli gayri ciddî bir tasarı olduğu da bu şekilde yapılan
düzenlemeden anlaşılmaktadır. Yoksa, bunun bilinmesine rağmen, üniter yapıda
olmayan ve federatif yapıda yer alan temel yasa çıkarma hazırlığıyla, üniter
yapının zafiyete uğratılması mı amaçlanmaktadır?.. Yasa tasarısının mimarı olan
ve görüşleri tasarının gerekçesini oluşturan Ömer Dinçer'in ileri sürdüğü
görüşlerden olan, Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel
ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini
daha çok katılımcı, daha ademimerkezîyetçi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi
zorunluluğu ve artık bunun...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
...zamanının geldiği düşüncesi mi hayata geçirilmek istenmektedir?! Savunduğu
görüşler cumhuriyete, laikliğe, milliyetçiliğe apaçık karşı olan ve daha önce
bazı ülkelerde tesis edilen veya edilmek istenen İslamî yönetim biçimlerinden
ders çıkarılması ve hataların tekrar edilmemesi gerektiğini belirten ve halen
de bu görüşleri savunmakta ısrar eden Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in
hazırladığı bu tasarıyı, bütün tepkilere, karşı çıkmalara rağmen yasalaştırmaya
çalışmanın ne gibi bir nedeni olabilir acaba?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hem yasa tasarısının taşıdığı ruh ve hukuk sistemimizde yeri
olmayan bir düzenleme biçiminde olması hem de Anayasamızdaki sosyal devlet
ilkesini bertaraf etmesi, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramını esas alması, "kamu yararı" yerine
"hizmet satışı" esasını getirmesi, karşılıksız hizmet yerine kâr
amacı gütmesi, merkezî idareyi parçalayıp, yerine denetimdışı ve müeyyidesiz
yetki, görev ve sorumluluk vermesi, özelleştirmeye olanak vermesi nedeniyle
birçok hükmünün Anayasaya aykırı olduğu tartışılmaz olan bu tasarının Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edileceği belli değil midir!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda izah ettiğimiz üzere, katılımcılıkla, şeffaflıkla,
sosyal devlet ilkesiyle alakası olmayan ve Anayasaya apaçık aykırı olduğu belli
olan, tasfiyeye yönelik çalışmaları içeren müeyyidesiz ve denetimdışı yetki,
görev ve sorumluluğu yerele devrettiğinden, bu yasa tasarısına Grubumuz olarak
karşı çıkmaktayız ve olumsuz oy kullanacağız.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Madde üzerinde şahsı adına
söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 20 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Benden önce söz alan
değerli CHP milletvekilimizi dinledim, maddeyle ilgili hiçbir şey söylemedi.
Sanki, kanun tasarısının tümü üzerinde söz almış gibi, yine aynı şeyleri
tekrarladı.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sen söyle! Grup adına konuş istersen...
BAŞKAN - Sayın Erdem, siz
madde üzerinde konuşur musunuz.
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Ben konuşacağım; ama, Grubumuz ve Partimiz hakkında söylediği ithamları da
düzeltmek durumundayız.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Bunu grup başkanvekiliniz düzeltir, sen işine bak!
HASAN ÖREN (Manisa) - 2
dakika geçti...
ORHAN ERDEM (Devamla) -
"Cumhuriyet tarihinde ilk defa..."
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sen cumhuriyet tarihini nereden biliyorsun?!
ORHAN ERDEM (Devamla) -
"...bir komisyon toplantısı..."
ATİLA EMEK (Antalya) -
Son görevini yapıyorsun...
ORHAN ERDEM (Devamla) -
"... korsan toplantı şeklinde yapıldı" diye bir ifade kullanıyor.
(CHP sıralarından "doğru, doğru" sesleri)
Cumhuriyet tarihinde ilk
defa bir muhalefet partisi komisyon basıyordu. Bunu da herhalde ilk defa
yaşıyorduk. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne
demek basmak?!
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Biz oraya gittiğimizde komisyon üyesi arkadaşlar oturacak yer bulamamıştı ve bu
arkadaşlar, gerekli çalışmaların yapılması için Başkana yer vermeleri talebinde
bulunurken, hiç alakası olmayan arkadaşlar orada bulunuyordu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İçtüzüğü oku!
HASAN ÖREN (Manisa) - Sen
madde üzerinde konuşuyorsun; bravo!
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Bunları söylemek gerekiyor; yanlış yönlendirmemek lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Her milletvekilinin komisyona katılma hakkı var.
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Ben fazla gerginlik yaratmak istemiyorum, maddeye geçiyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
İçtüzükten haberin yok senin, ahkâm kesiyorsun!..
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Siz tekrar söz alır, konuşursunuz.
Değerli Grup
Başkanvekiliniz yerinden laf atanlara ne güzel bir cevap veriyor
"Başkanım, söz verin" diyor. Başkanım, söz istiyor arkadaş!..
Değerli arkadaşlar, 3046
sayılı Bakanlıkların Kuruluş, Görev ve Esasları Hakkında Kanun tüm
bakanlıkların danışma ve denetim birimlerini belirlemiştir. Bu kanuna göre,
danışma ve denetim birimleri, teftiş kurulu başkanlığı, hukuk müşavirliği,
basın ve halkla ilişkiler müşavirliği ve bakanlık müşavirlikleri şeklinde
oluşturulmuştur. 20 nci maddeyle danışma birimleri tanımlanmış olup denetim
birimleri ayrı bölümde değerlendirilmiştir. 20 nci maddede danışma birimleri,
strateji geliştirme başkanlığı, hukuk müşavirliği, basın ve halkla ilişkiler
müşavirliği birimlerinden oluşturulmuştur.
Kalkınma, ancak, ar-ge ve
planlama sayesinde olur. Danışma birimlerinde daha önce var olan APK
başkanlıklarının asıl görevleri, bakanlığa, hükümet programı, kalkınma plan ve
programları, Bakanlar Kurulu kararları ve millî güvenlik siyaseti çerçevesinde
verilen emir ve görevlerin yerine getirilmesi için çalışma esaslarını tespit
etmek, bu esaslara uygun olarak bakanlığın anahizmet politika ve planlarının
hazırlanmasına yardımcı olmak, uzun vadeli planlarla kalkınma planlarında ve
yıllık programlarda öncelikle yer alması gerekli görülen hizmet ve tedbirlerin
ve bunlarla ilgili temel politikaların ilmî araştırma esaslarına göre tespitini
sağlamaktır; ancak, siyasî nedenlerle, APK başkanlıkları, asıl görevlerini
yerine getirmekten bir hayli uzaklaştırılmıştır; gerekli tercih ve öncelikleri
ortaya koyamamakta, geleceğe dair vizyon ve hedefleri formüle edememektedir.
Sonuç olarak, değişimi
yönetmek yerine değişime maruz kalmayla sonuçlanan bir süreç yaşanmaktadır. Bu
nedenle, APK başkanlığı yeniden teşkil edilerek, strateji geliştirme
başkanlığına dönüştürülmüştür. Strateji geliştirme başkanlığı, kamu kurum ve
kuruluşlarının orta ve uzun vadeli amaçlarını, temel ilke ve politikalarını,
hedef ve önceliklerini, performans ölçütlerini ve bunlara ulaşmak için
izlenecek yöntemler ile kaynak dağılımlarını planlayacak, ayrıca, stratejik
planların hazırlanması sonucunda ulusal plan ve stratejiler çerçevesinde
oluşacak olan projeleri başarıyla ortaya koyacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Erdem.
ORHAN ERDEM (Devamla) -
Burada temel amacımız, bu yapıların ve birimlerin isimlerini değiştirmek değil,
tam aksine, ifade edildiği gibi, strateji üreten, geliştiren yapıları birbirine
bağlayarak bir yeknesaklık oluşturmaktır. Kamu yönetiminde stratejik yönetim
ile stratejik planlama anlayışına geçilmesi düşünülen önümüzdeki dönemde,
strateji geliştirme başkanlığına çok önemli görevler düşecektir; âdeta,
bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının beyni olacak bu birimler,
stratejik plana uygun şekilde yıllık amaç ve hedeflerle, bunlara uygun olarak
bütçeyi hazırlayacaktır. Ayrıca, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla
getirilen içdenetçilik hizmetlerinin daha iyi yerine getirilmesi için de
gerekli altyapı, bu başkanlık tarafından yerine getirilecektir.
Değerli milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu
yönetimine yeni bir ivme kazandıracağına ve halkın problemlerini daha kısa
sürede ve daha az maliyetle çözüme kavuşturacağına inanıyor; bu çalışmada emeği
geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdem.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Maddede, bakanlık danışma
birimlerinin yapılandırılması tanımlanıyor. Buna göre, strateji geliştirme
başkanlığı, hukuk müşavirliği, basın ve halkla ilişkiler müşavirliği gibi
birimlerin, bakanlık merkez teşkilatında ihtiyaca göre oluşturulacağı
öngörülüyor.
Aslında, üniter devlet
yapısının terk edilme eğilimini yansıtan bir yasa tasarısının maddeleri
üzerinde konuşmak veya eleştiri yapmak gereksizdir diye düşünüyorum. Cumhuriyet
Halk Partisinin benden önceki konuşmacılarını dikkatle dinleyen bir insan, bu
yasanın ülkeyi nereye götürmek istediğini, zaten, kolayca anlayabilir.
Kamu yönetimine çağdaş
bir anlayış getirme iddiasındaki iktidar, çağdaşlıktan belirsizliği anlıyorsa,
söylenecek birkaç sözümüz var.
Çağımız iletişim çağıdır,
saydamlık çağıdır; hele hele, daha demokratik olma iddiasıyla yola
çıkıyorsanız, gerçekten ne yapmak istediğinizi topluma açıklamak zorundasınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Toplum bizi anlıyor; siz anlıyor musunuz?!
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Kaldı ki, Meclisi oluşturan siyasî iradelerden değişime destek istiyorsanız,
mantık ve amacınızı açıkça ortaya koymak durumundasınız. Ne yazık ki, Genel
Kurulumuza sunulan tasarıyla ne yapılmak istendiği, bir bakıma, kamuoyundan
gizlenmektedir. Burada yasa yapılıyor, burada adına reform denilen yeni bir
yapılanma tartışılıyor; ama, ortada net bir fotoğraf yok; bakınca, "işte
bu, o fotoğraf" denilecek bir tanımlama yok ortada.
Kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılmasını öngören bu tasarıda neyin ne olduğunu anlamak için müneccim
olmak bile yetmez; zaten, belirsizlikler içerisinde Genel Kurula getirilen bu
tasarıdaki tanımların netleşmesi ve anlaşılır hale gelebilmesi için birkaç yasa
daha yapılması gerektiğini siz de belirtiyorsunuz. Oysa, içinde bulunduğumuz
bilgi ve iletişim çağında, zaman o kadar hızlı geçiyor ve o kadar değerli ki,
insanoğlu, verimi artırmak için az zamanda çok şey yapmanın yollarını
aramaktadır. Biz ise, karmaşık, ne olduğu anlaşılmayan tanımlarla hizmet
üretmeye çalışıyoruz, hem de yeniden yapılanma iddiasıyla ortaya çıkarak. Bu
yeniden yapılanma iddiası, biraz şüphe uyandırıyor zihinlerde. Önce resmin
flusunu gösterip sonra aslına geçmek varken, dahası çok şey yapıyormuş
abartısını öne çıkarmak varken, gerçekle yüzleşmek bilgi ve birikim ister. Bu
bilgi ve birikim, Cumhuriyet Halk Partisinde var. Bu nedenle, ülkemiz ve
halkımızın yüce menfaatlarını ilgilendiren her konuda görüşlerimizi belirtip,
İktidar Partisini olumlu adımlarda destekliyor, olumsuz adımlarda, hem
eleştirilerimizi hem de önerilerimizi belirterek iktidarı uyarıyoruz; ancak, ne
var ki, iktidar, bilgi ve birikimlerini bizden daha farklı kaynaklara, örneğin,
Sayın Ömer Dinçer ve benzerlerinin bilgi ve tecrübelerine dayandırdığı için,
tabiatıyla, varılan sonuçlar da farklı oluyor.
İktidar, yapmak
istediğini açıkça dillendirmeli, kamuoyunun bilgisine sunmalıdır; eğer, halkın
ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir düzenlemeye gidiliyorsa, kamuoyundan gelen,
sivil toplum örgütlerinden gelen eleştiriler dikkate alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
Ama, görünen o ki, İktidar Partisi AKP, kurulduğu günden beri dilinden
düşürmediği sivil toplum örgütlerinin feryadını, iktidar olduğundan beri,
nedense, duymazdan geliyor. Demokrasilerin yapıtaşlarını oluşturan sivil toplum
örgütleri ve onların düşünceleri, hiçbir demokratik toplumda böylesine yok
sayılmamıştır. Onları yok sayanlar, unutmayın ki, tarihte yerlerini
almışlardır.
Sözlerimi tamamlarken,
siz değerli AKP'li dostlarıma birkaç soru yöneltmek istiyorum.
1- Yeni düzenlemeyi iktidarın
parmak çokluğuyla Meclisten geçirip, sözde reformunuzu gerçekleştirince, kamu
kadrolarını da yenileyecek misiniz?
2- Bu sözde reform
sonucunda işinden olacak, yaşamının büyük bölümünü devlete hizmetle geçiren
nice deneyimli insanı nerede istihdam edeceksiniz?
3- Son zamanlarda su
yüzüne çıktığı gibi, kendinize yakın kadrolara, yine, öncelik mi
vereceksiniz?..
4 üncü ve son sorum:
Yoksa, reform, sizin lügatinizde, devletin yapısını ve kadrolarını değiştirme
yöntemi olarak mı tanımlanıyor?.
İktidar Partisinin sayın
mensupları, lütfen, devletimizin temel yapıtaşlarıyla oynamayınız, bu devletin
temelini sarsmayınız, bu devlet yıkılırsa, unutmayınız ki, altında hepimiz
kalırız.
Sizleri bir kez daha bu
konuda düşünmeye, sağduyulu olmaya ve bu yasa tasarısını geri çekmeye davet
ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı, yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart
birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 20 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
V. Haşim Oral |
Halil Tiryaki |
|
Samsun |
Denizli |
Kırıkkale |
|
Feramus Şahin |
|
Enis Tütüncü |
|
Tokat |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde, 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, ben, önce, sizin bize sorduğunuz bir sorudan yola çıkarak soru
sormak istiyorum. Dediniz ki, Cumhuriyet Halk Partililer, cumhuriyetin seksen
yılda tam olarak yerleşmediğinden, bu ulusun ulus bilincine ulaşmadığından mı
yakınıyor, böyle bir tereddütleri mi var?.. Evet, Sayın Bakanım, bizim böyle
tereddütlerimiz var. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Şevki Yılmazlar
var...
AHMET IŞIK (Konya) -
Şevki Yılmaz'la ne alakası var?!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Türkiye Cumhuriyetinin içinde, şu anda da, Türkiye'yi terk etmiş olan yerel
yöneticiler var. Yine, Türkiye'de, Türk Bayrağı yerine başka örgütlerin
bayraklarını yerel yönetimlerinde kullanan yerel yöneticiler var. Türkiye'de
Atatürk'ün resminden rahatsız olan milletvekilleri var. Daha sayabileceğim
birsürü sebep var. Sizin bunu anlamanız, sizin, gerçekten, bir bakan olarak
bunun sorumluluğunu taşımanız lazım. Onun için, bu konudaki hassasiyetimizi
sizinle paylaşıyoruz ve hemen soruma geçiyorum.
Bu ilgili yasa
tasarısında danışma birimi olan strateji geliştirme başkanlığı oluşturulması,
iyi yönetişim, özel işletme mantığı, işletmeye uygun insan arayışı ve
işletmenin verimliği için ise, yani, özel sektör gibi kâr-zarar hesabı yaparsa
-ki, başka normatif ölçü aranamaz- kamu personelinin, cumhuriyetin temel
hedefleri doğrultusunda eğitilmeleri ve gerekliliği yerine bunun piyasa
argümanlarıyla belirlenmesi, yani, bu işin strateji araştırma geliştirme
merkezleri eliyle yapılması, sosyal devletle ne kadar bağdaşır, bunu sizden
öğrenmek istiyorum.
Saygıyla.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakana üç soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, Türkiye Cumhuriyetinde binlerce sivil toplum örgütü var. Acaba, bu tasarıyı, tümüyle destekleyen üç sivil toplum örgütünün ismini verebilir misiniz? Bir kez sordum, yanıt vermediniz, ikinci kez soruyorum bunu.
Temmuz 2003'te bu taslak
hazırlanırken, teftiş kurulları güçlendirilerek taslağa konulmuştu. Başbakanlık
Müsteşarı Ömer Dinçer, Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, Ağustos 2003'te,
müfettiş raporlarına dayanılarak yargılandıktan sonra, Eylül 2003'te, bu
taslakla teftiş kurullarını kaldırdınız. Bunun temel gerekçesi bu olay mı?
Kürsüye çıkan AKP
milletvekilleri, sürekli olarak şunu söylüyorlar: "Bu tasarıda bir tek
madde gösterin ki, Anayasaya aykırı olsun. Devamlı soruyoruz, siz, hiçbir madde
göstermiyorsunuz." Şimdi söylüyorum: Tasarının, 3 üncü maddesinin (c )
bendi, 4 üncü maddesi, 5 inci maddesinin (d), (e) ve (f) bentleri, 7 nci
maddesi, 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 11 inci maddesi, tasarıya ekli (II)
sayılı cetvel, 42 nci madde, 43 üncü maddenin üçüncü fıkrası. Bu düşüncelere
katılıyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçi, sorularımı
soruyorum; ama, Sayın Bakanımızdan bir türlü cevap alamıyorum. Bu tasarıyla
ilgili, bizim sorularımız, katkı koyma açısındandır. Tereddütlerimizi dile
getirmek istiyoruz, kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz; ama, Bakanımız, ne yazık
ki, cevap vermiyor.
Ben, yine, Bakanıma iki
soru sormak istiyorum.
Tarım hizmetleri, merkezî
planlamaya dayalı, havza bazında çalışma gerektiren, özel uzmanlık bilgisine
gereksinim gösteren hizmetlerdendir. Devletin, tarım arazileri ile çayır ve
meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim
planlaması gibi görevleri bulunmaktadır. Bu anlamda, tarımsal hizmetlerin yerel
yönetimlere devredilmesi, Anayasanın tarım ve hayvancılığa ilişkin 44 ve 45
inci maddelerine aykırı değil midir?
İkinci sorumu soruyorum.
Bu tasarının, halkımızın ve ülkemizin çıkarlarını gözardı eden, yeraltı
kaynaklarımızı yabancı tekellere açan, tarım topraklarımızın, mera
alanlarımızın, ormanlarımızın, millî parklarımızın, tabiat parklarımızın, SİT
alanlarımızın, ağaçlandırma alanlarımızın, kıyılarımızın, su havzalarımızın,
turizm gelişim ve koruma bölgelerimizin talanının önünü açan düzenlemeler
içerdiği düşünülebilir mi? Bu anlamda, tasarı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
birçok maddesine de aykırılık göstermekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Efendim, idarî vesayetle
ilgili sorularıma cevap alınmadığını tekrar ifade etmek istiyorum; bu konudaki
soru haklarımı saklı tutuyorum.
Bunun dışında, şunu
sormak istiyorum: Anayasanın 42 nci maddesi eğitim ve öğrenim hakkını, 48 inci
maddesi çalışma ve sözleşme hürriyetini, 51 inci maddesi ise sendika kurma
hakkını düzenlemiştir. Bilindiği gibi, bu hakların tamamı, temel ve vazgeçilmez
insan hakları kapsamında olan haklardır. Kamu yönetimi, varlıklı-yoksul ayırımı
yapmadan, toplumun tüm kesimlerine bu hizmetleri götürmekle sorumludur.
Anayasanın diğer ilgili maddeleri bir tarafa, kamu hizmetlerinin
özelleştirilmesi halinde, yukarıda sözü edilen Anayasa maddelerinden
kaynaklanan görev ve sorumluluklar, yani, sosyal devlet vasfı uygulaması nasıl
yerine getirilecektir? Bunun açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Önce, Sayın Oral'ın
sorusundan başlamak istiyorum. Ben, konuşmam esnasında, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin ilkeleriyle birlikte seksen yılı geride bıraktığını, son derece
güçlü olduğunu, bu nedenle, cumhuriyetin tehlikede olduğu şeklindeki birtakım
iddiaların cumhuriyete inancı olumsuz etkilediğini ifade etmiştim. Sayın Oral
birtakım isimler verdi; bunların, konuşmaları sebebiyle yargılandıklarını,
haklarında dava açıldığını ve yurtdışına kaçtıklarını ifade etti. "Bunlar
cumhuriyet için bir tehlike değil midir" dedi.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Hatta, kınama cezası aldılar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Birkaç konuşmanın, içeriğine asla
katılmadığımız birtakım beyanların Türkiye Cumhuriyeti Devletini sarsabileceği
ve yıkabileceği kanaatinde değilim; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet
yaşayacak kadar güçlüdür ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilkeleriyle birlikte
sahibi de Türk Milletidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) O bakımdan, hiçbir
endişe duymuyoruz.
Sayın Kılıçdaroğlu ile
Sayın Karademir'in soruları birbiriyle örtüşüyor. "Bu tasarı hazırlanırken
kimlerden destek aldınız, size destek veren üç kurum sayabilir misiniz"
diye soru yönelttiler. Bizim bu konuda hazırlamış olduğumuz, içerisinde
tasarının ve gerekçelerinin bulunduğu kitapçığın iç sayfasında da yazılı olduğu
gibi, biz, bu konudaki ilk çalışmamızı Ankara'da, Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü Başkanlığında yaptık. Ankara'daki üniversitelerimizin kamu
hukuku alanında uzman öğretim üyeleri katıldılar. Bir gün yapıldı; buraya yarım
gün ben de katıldım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Üniversite, üniversite!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Oraya katılan üniversitelerimizin
ilgili kürsülerinin yetkilileri, saygıdeğer hocalarımız bu tasarıyla ilgili
öneriler getirdiler, eleştiriler getirdiler. Biz de, bu önerileri ve
eleştirileri tespit ettik, çalışmalarımızda değerlendirdik.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Hangi üniversiteler?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ayrıca, İstanbul'da Bilgi
Üniversitesinde, yine aynı nitelikte çalışma yapıldı; İstanbul'da ve
çevresindeki üniversitelerimizin kamu yönetimi alanında uzman öğretim üyeleri
katıldılar; onların da görüşlerini...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Olumlu görüş bildirenleri soruyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tüm üniversitelerimizden aşağı
yukarı...
İstanbul'da Bilgi
Üniversitesinin değerli yetkililerine çok teşekkür ediyoruz; onlar, kardeş
üniversitelerin yetkililerini bu toplantıya davet ettiler; yüzde 90'dan fazla katılım
oldu; onların da değerli görüşlerini aldık ve değerlendirdik.
Hemen şunu söyleyeyim:
Herkesin üstünde ittifak edebileceği bir yasa tasarısını hazırlayabilmek ve
Meclise sevk etmek pek mümkün değildir. Nasreddin Hoca'nın şu hikâyesini size
hatırlatırım: Affedersiniz, merkebi, kendisi ve çocuğu pazara giderken başına
gelenleri hepiniz bilirsiniz; hiç kimseyi memnun etmek mümkün değildir; kimi
üstüne bindiğiniz için eleştirir, kimi yürüdüğünüz için eleştirir ve
dolayısıyla kimi de sırtınıza aldığınız için eleştirir. O bakımdan, biz, aklın
gereği olarak ve Türkiye'nin şartlarına ve dünyanın gittiği istikamete bakarak
bu tasarıyı hazırladık.
Değerli arkadaşlarım,
İzmir Milletvekili arkadaşımız Sayın Yılmaz Kaya "hangi partinin
önerilerinden yararlandınız" dedi. Doğrusu, en fazla yararlandığımız
siyasî parti Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Bravo!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Onların önerilerinden yararlandık ve
özellikle 2000 yerel yönetimler çalışmasını yapan ve bu çalışmada yer alan
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımıza, gayretleri sebebiyle, ortaya koymuş
oldukları önerileri sebebiyle, gerçekten teşekkür ediyorum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Bir bizim hassasiyetimizi kavrayamadınız, hepsi o!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Merkezî yönetim yeniden
yapılanacak ve merkezî yönetim koordinasyon ve denetim görevini
yapacaktır" cümlesi, 2001 yılında kurulmuş olan AK Partiyi ve onların
yetkililerini son derece etkilemiştir; doğrusu bundan yararlandık ve ayrıca,
Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanının bu Mecliste yapmış olduğu şu
konuşmadaki ifadeler bizi son derece etkilemiştir ve bunlardan yararlandık:
"Türkiye'deki bütün ebeleri, bütün hemşireleri, bütün imamları Ankara'dan
tayin edeceksiniz; olacak iş midir?!"
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Saptırmayın... Saptırmayın...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Ankara'daki, Başkentteki 2 kilometrelik
bir alan, Türkiye'deki bütün ilkokul öğretmenlerinin, bütün hemşirelerin, bütün
ebelerin sicillerini, tayinlerini, dosyalarını elinde bulunduracak, o
izleyecek, o götürecek; bunun bir anlamı kalmamıştır."
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Doğru... Doğru...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Bakınız, şu Meclisin önüne her
gün 20 000'in üzerinde insan geliyor. Bu neyi gösterir; Türkiye'deki idarî
sistemin artık iflas ettiğini, tıkandığını, bu sistemle işlerin götürülemeyeceğini,
yürütülemeyeceğini gösterir."
Biz, Sayın Baykal'ın
kendisine müteşekkiriz, bu konuşmalarından da yararlandık. (CHP sıralarından
alkışlar) Tabiî, diğer siyasî partilerin, daha önceden devletimizin yapmış
olduğu, ilgili kurumların yapmış olduğu bu konudaki çalışmalardan yararlandık
ve ülkemiz için yararlı gördüğümüz bu tasarıyı huzurunuza getirdik. İnanıyorum
ki, bu Meclis bu tasarıya sahip çıkacaktır.
Çok teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan bizim sorularımıza cevap vermedi ki.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Strateji geliştirmeyle ilgili soruma cevap vermediniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biraz sonra cevap vereceğim.
BAŞKAN - Madde üzerinde 7
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "Hukuk
Müşavirliği" ibaresinden sonra "Akademisyenler" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "bakanlık
müşavirliği" ibaresinden sonra "ve danışmanlık" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "öngörülen
esaslar dahilinde" ibaresinden sonra "Bakan danışmanı ve"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesine (c) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
d ) Halkla İlişkiler
Müşavirliği.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "ve Halkla
İlişkiler" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık danışma birimleri" başlıklı
20 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mehmet
Yıldırım |
Mevlüt
Coşkuner |
|
Samsun |
Kastamonu |
Isparta |
|
Halil
Tiryaki |
Bayram
Meral |
Mustafa
Gazalcı |
|
Kırıkkale |
Ankara |
Denizli |
BAŞKAN - En aykırı olan
son önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık danışma birimleri" başlıklı
20 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Mevlüt
Coşkuner |
Mehmet
Yıldırım |
|
Samsun |
Isparta |
Kastamonu |
|
Halil
Tiryaki |
İzzet
Çetin |
Bayram
Meral |
|
Kırıkkale |
Kocaeli |
Ankara |
|
|
Mustafa
Gazalcı |
|
|
|
Denizli |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi?..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece, bu maddenin değil, tasarının
bütününün geri çekilmesine ilişkin görüşlerimizi her seferinde söylüyoruz.
Sayın Bakan, biraz evvel,
hem Genel Başkanımızın konuşmalarından hem de bizim daha evvel hazırlamış
olduğumuz, 1998 yılında hazırlanan belgelerimizden alıntılar yaparak kafaları
karıştırmaya çalışıyor.
Şunu, altını çizerek söylüyorum: Türkiye'nin, kuşkusuz, bir idarî reforma ihtiyacı vardır; fakat, bunun hem idarî işlerin basitleştirilmesi ve hızlandırılması hem de suiistimalleri, yolsuzlukları önleyecek birtakım tedbirleri alacak yöntemleri bulup çıkarması gerekir. Daha evvelki konuşmalarımda da söyledim, mahallî idarelerin, mutlaka, güçlendirilmesi ve malî imkânsızlıklarından kurtarılması bizim de düşüncemiz, bizim de önerimiz. Elbette, biz, olumlu olan her şeye katkı yapıyoruz, yapmaya da hazırız. Bir tanesini örnek olarak vermek istiyorum. Bu Mecliste, daha 22 nci Dönem açıldığında, demokrasinin aksak olmaması için, bir siyasal partinin genel başkanının Parlamento dışında kalmasının demokrasiyle uyumlaşmayacağını kabul ederek, Sayın Başbakanın yasaklılığını, kısıtlılığını, Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla, birlikte kaldırdık; ama, iddiayla söylüyoruz, rahatsızlık duysanız da bir kez daha söyleyeceğim: Bakınız, buraya çıkmamdaki ana nedenlerden birisi -gerçi madde geçti ama- cumhuriyeti ve demokrasiyi tahrip edecek bir yasal düzenlemeden söz ettiğimizde, AKP içerisinde kimi arkadaşların olumlu tepki verirken, kimilerinin de şiddetle tepki gösterdiğine tanık oluyoruz. Örneğin, yasanın 4 üncü maddesinde, kamu yönetiminin temel amaç ve görevleri gerekçede yazılırken, Anayasamızın 5 inci maddesine atıfta bulunuluyor ve deniliyor ki: "Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devletini korumak." Burada, eğer kişilerin ve toplumun refah ve huzurundan önceki cümle "cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak" ise ve de bu, madde metninden çıkarılıyorsa, elbette, bu yasanın getireceklerinden kuşku duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakanın biraz evvel -biraz evvel değil, her gün- bir bakan
sorumluluğundan, bir devlet adamlığı, bir hükümet üyesi olmanın sorumluluğundan
uzak, ne tür soru sorarsak soralım verdiği yanıt aynı; Köy Hizmetlerinde
çalışanların zaten illerde çalıştığını ve şimdi de valiliklere bağlı olarak
çalışmaya devam edeceklerini söylüyor; ama, Sayın Bakan, eğer o koltukta otuyor
ise, onların bir işverene bağlı olarak çalıştıklarını, sendikalılık haklarını
kullandıklarını, yarın da, eğer bu yasal düzenleme geçerse, sendikalılık
haklarını kaybetmeleri bir yana, toplusözleşme haklarından da mahrum
bırakılacaklarını, 1 işveren yerine 81 ayrı işvereni olacağını; bırakınız
işçileri, o kurumda çalışan memurların da, sözleşmeli statüye aktarıldıktan
sonra, belki, seçimden seçime uzatılacak şekilde onları idareye bağımlı hale
getirmeyi amaçladıklarını; binbir çileyle, uzun yıllar mücadeleyle elde
ettikleri sendikalılık hakkı toplusözleşme hakkından yoksun olsa da, o
sendikalılık hakkını, kullanamayacaklarını, kaybedeceklerini, en az benim kadar
bilmiş olmasına rağmen, istismar ediliyor.
Bir başka konu:
Gerçekten, bu tasarının başına bakıldığında, iki bürokratla birlikte, TESEV'e,
TÜSİAD'a, TOBB'a, YASED'e teşekkür ediliyor. Orada, açıkça, şunun anlaşılması
gerekir: Bu tasarının bir ayağı bürokrasi, bir ayağı TESEV, TÜSİAD, TOBB,
YASED, bir ayağı da hükümet; yani, sermaye tabanlı kuruluşlar ile hükümet bir
olmuş, halkın elindeki, demokratikleşme adına, ekonomik kalkınma adına, uzun
yıllar vermiş oldukları mücadeleler sonunda elde ettikleri hakları, tek tek
yontma çabasından başka bir şeyi görebilmek mümkün değil. Gerçekten, ikide bir,
konuşmacılar, çıkıyorlar, diyorlar ki, katılım; Cumhuriyet Halk Partisi katkı
vermiyor... Görüyoruz, sahte önergelerle, önerge hakkımızı tıkadınız; sözlü
soruları basarak, tıkamaya çalışıyorsunuz. Biz ne soru sorarsak soralım, bakan,
katkılardan uzak, benim oğlum bina okur, döner döner yine okur diye, aynı
mantıkla konuşmaya devam ediyor; böyle mi katkı olacak?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, eğer, Türkiye'de, gerçekten, Türkiye'nin ihtiyaçlarına
cevap verebilecek, Türkiye'yi çağdaş dünyayla buluşturabilecek, Türkiye'nin
demokratikleşmesinin, ekonomik kalkınmasının önündeki engelleri kaldırabilecek,
yerel yönetimlerin güçlenmesine ciddî anlamda katkı yapacak, Türkiye'ye özgü,
kendimize özgü bir yasal düzenleme geldiği zaman, inanın ki, Cumhuriyet Halk
Partisi, sizlerden çok daha fazla, o yasaya katkı yapacaktır. Onun için, ben,
özellikle Sayın Bakandan rica ediyorum; devlet adamlığı, bakanlık ve hükümet
üyeliği sorumluluğu içinde, sorulan sorulara... Biz, sorularımızı millet adına
soruyoruz, halk adına soruyoruz, bizimle alay etmek, milletle, halkla alay
etmek anlamına gelir. O nedenle, Sayın Bakanın, sorduğumuz soruların özüne
uygun yanıt vermesini istiyoruz; çünkü, sorduğumuz soru, görüşülen maddenin
oylanmasına etki etmek amacıyla sorulan sorudur, Bakanın siyasî nutuk atmasına,
siyasî olarak konuşmasına yönelik bir soru değildir.
Bunları belirtmek için
söz aldım. Tasarının ve bu maddenin geri çekilmesi, ülkemizin, halkımızın
menfaatınadır diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık danışma birimleri" başlıklı
20 nci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Haluk
Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
konuşulacak mı, gerekçeyi mi okutayım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Bakanlık danışma birimleri" başlıklı 20 nci maddesinin
madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Bakanlık merkez
teşkilatında kurulacak hizmet birimlerinden bir bölümü de danışma birimleridir.
Bu birimler, bakanlığın sorumlu olduğu temel hizmetlerin yerine getirilmesinde
bakana ve anahizmet birimleri ile bağlı ve ilgili kuruluşlara yardımcı olmak,
bu hizmetlerle ilgili politika, standart ve hedeflerin belirlenmesi,
planlanması, koordinasyonu ve denetiminin sağlanması görevlerini yapmak üzere
kurulacak Strateji Geliştirme Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ve Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğidir.
Bu birimler dışında,
gerekli görülmesi halinde 33 üncü maddede belirtilen esaslar çerçevesinde
bakanlık müşavirliği kadrosu da ihdas edilebilecektir.
Bakanlığa bağlı
kuruluşların merkez teşkilatında ise ihtiyaç duyulması halinde Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ile Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği kurulabilecektir."
3046 sayılı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
13.12.1983 gün ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun "Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez
teşkilatındaki danışma ve denetim birimleri" başlıklı 12 nci maddesi,
bakanlık ve bağlı kuruluşlarda teftiş kurulları kurulması öngörmektedir. 349
sıra sayılı kanun tasarısının aynı konuyu düzenleyen 20 nci maddesinde ise
denetim birimlerine yer verilmediği görülmektedir. Teftiş kurullarının
kapatılması Anayasada yer alan hukuk devleti anlayışının gerçekleşmesini
engelleyen bir tutumun tasarıya yansımasıdır; ayrıca, tasarının genel
gerekçesinde tasarının en önemli amaçlarından biriymiş gibi gösterilen şeffaf
yönetim anlayışının da tasarının içeriğinde gözönünde tutulmadığının önemli bir
göstergesidir. Denetim işlevinin devlet kurumlarında kariyer sistemiyle işe
alınan vasıflı personel yerine, hiyerarşik amirlerin belirlediği içdenetçilere
gördürülmesi de, hukuk devletinin gerçekleşmesini engelleyici bir durumdur.
Denetçi olarak belirlenen kişilerin kendilerini atayan hiyerarşik amirlerinin
verdikleri kararların hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini
yapacak olmaları, denetim fonksiyonundan beklenen işlevin yerine getirilmesi
için bir engeldir. Teftiş kurullarının kapatılması ve denetim fonksiyonunun
sürekliliği olmayan kamu görevlilerine gördürülmesi, yolsuzluklar konusunda
devletin hafızasının boşaltılması anlamına gelmektedir.
Tasarıda getirilen
düzenleme ile Anayasa ve yasalarla teftiş kurullarına verilen görevlerin nasıl
yerine getirileceği konusu açıkta kalmaktadır. Yolsuzluk ve usulsüzlükleri
kimin soruşturacağı, organize suçlarla ve uluslararası suçlarla nasıl mücadele
edileceği de belirsiz bir hal almaktadır. Bazı bakanlıklarda kurulması
öngörülen rehberlik ve denetim birimleri nitelik ve yetki açısından teftiş
kurulları ile kıyaslanamaz. Bu durum tasarının merkezî idarenin denetim
fonksiyonlarını artırma ve etkinleştirme amacıyla da çelişkilidir. Tasarıyla
getirilen yapı, hesap verme sorumluluğunun gereklerinin yerine getirilmesine ve
merkezde belirlenen amaç ve hedeflerin yerel yönetimler tarafından yaşama
geçirilmesine de uygun değildir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 20 nci maddesinin son fıkrasının, yukarıda açıklanan eksiklik ve
tutarsızlıkların giderilmesi ile sivil toplum örgütlerinin katılımının da
alınması suretiyle yeniden düzenlenmesini sağlamak için madde metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "ve Halkla
İlişkiler" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim
Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, bu ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "öngörülen
esaslar dahilinde" ibaresinden sonra "bakan danışmanı ve" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!] )
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde geçen "bakanlık
müşavirliği" ibaresinden sonra "ve danışmanlık" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!] )
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 20
nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN - Maddenin
oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır; şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim; yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla
yoklama yapacağım.
Üyelerin isimlerini
okutuyorum:
Haluk Koç?.. Burada.
Haşim Oral?.. Burada,
Halil Tiryaki?.. Burada.
Enis Tütüncü?.. Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Kemal Anadol?.. Burada.
Ali Topuz?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Feridun Baloğlu?..
Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Abdulkadir Ateş?..
Burada.
Atila Emek?.. Burada.
Ersoy Bulut?. Burada.
Ramazan Kerim Özkan?..
Burada.
Osman Özcan?.. Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Mehmet Küçükaşık?..
Burada.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin, yoklama için, elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 20 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
Bakanlık yardımcı hizmet
birimleri
MADDE
21. - Bakanlık merkez teşkilatında ihtiyaca göre aşağıdaki yardımcı hizmet
birimleri kurulur:
a) Özel Kalem Müdürlüğü,
b) İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı,
c) Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığı.
Taşra teşkilâtı olan
bakanlıklarda insan kaynakları birimi genel müdürlük şeklinde kurulabilir.
Bağlı kuruluşların merkez teşkilatında ihtiyaca göre İnsan Kaynakları Daire
Başkanlığı ile Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı kurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Ersoy Bulut; buyurun
efendim. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERSOY
BULUT (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 21 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bundan evvel,
konuşma yapan bir değerli AKP milletvekili arkadaşım, bu yasa tasarısının
gerçekleşmesi halinde, Ulu Önder Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir" sözünün de gerçek anlamda yerine getirilmiş olacağını
söylediler. Ama, ben diyorum ki: Bu milletin köylüsünün, bugün, üç beş
ithalatçının para kazanması uğruna her türlü sebzesinin, domatesinin,
biberinin, patlıcanının, kabağının bile, her türlü meyvesinin dışardan ithal
edilmesi karşısında ne yoksul duruma düştüğünü, bir ziraat yüksek mühendisi ve
eski bir genel müdür olarak gittiğim, gördüğüm seçim bölgemde aynen hissettim,
yaşadım. Çiftçi bitmiş, çiftçi ölmüş, çiftçi artık köyden şehre inecek dolmuş
parasını dahi bulamaz hale gelmiş.
Ben aynı zamanda bir muz
üreticisiyim; inanınız iki sene önce sattığım muzun kilosu bugünkünden daha
fazlaydı; ama, gübre, ilaç, işçilik katbekat arttı ve şu anda para
kazanamıyorum ya bu köylü ne yapsın, sebzesi hiç para etmiyor, hayatı bitmiş,
kararmış. Bunun yanında esnafımız derseniz kepengini bir kuruş alışveriş
yapmadan kapıyor, bankaya olan borçlarını ödeyemez hale gelmişler.
Geçenlerde Partim adına
gönderildiğim Trakya'daki birkısım illerde gördüm, aynen yaşadım, kendi seçim
bölgemde de aynen yaşadım. 2 000 nüfuslu bir beldede bile 10'un üzerinde
kahvehane var ve hıncahınç dolu, muazzam bir genç işsiz nüfus var. Türkiye,
tarihinin en fazla işsiz gençliğinin bulunduğu bir dönemi yaşıyor. Bu denli
perişan hale gelmiş çiftçi, esnaf ve gence bir de diyoruz ki, bu kanun tasarısı
çıktıktan sonra kamu hizmetleri yerele aktarılacak; ama, yerel de bunu
şirketlere, özel sektöre devredecek, şirketler de vatandaşa devletin bugün
bedava verdiği hizmetleri parayla... Parası olan düdüğü çalacak bundan sonra. O
köylünün devletin hizmetlerini parayla alma şansı ve imkânı var mı; hayır. O
itibarla, bu kanun tasarısının çıkması halinde, egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir dediğimiz o milletin fertleri daha da yoksul olacak, daha da
perişan olacak.
Değerli arkadaşlarım,
ben, sözüme başlamadan evvel, bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Şöyle soluma baktığımda
görüyorum ki, Bakanlar Kurulu koltuklarında bir tek bakan yok.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - İşleri güçleri var...
ERSOY BULUT (Devamla) -
Sayın Mehmet Ali Şahin, tek başına, bu kanun tasarısını hazırlayan insan değil,
tek başına muhatap olan insan değil...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
O da gitti...
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Orman Bakanı Sayın Pepe burada.
ERSOY BULUT (Devamla) -
...ama, böylesine, ülkede reform yapıyorum, ülkenin yapısını değiştireceğim
iddiasındaki bir yasa çıkarılırken, Bakanlar Kurulu sıralarının bomboş olması
karşısında, yeminle söylüyorum, utanıyorum şimdi ben. Emin olun, utanıyorum!
Olmaz!..
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Evlerinden takip ediyorlar.
ERSOY BULUT (Devamla) -
Sayın arkadaşım, gerçekten olmaz!.. Yarın, biz de gelir, biz de aynısını
yaparsak, aynı şeyi siz söyleyin.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Bir sürü işleri var...
ERSOY BULUT (Devamla) -
Ama, yapmayız sevgili hemşerim; sağ ol... (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de, kamu yönetiminin yeniden
düzenlenmesinden yanayız. Ülkemizde kamu yönetimi hantallığının olduğu
doğrudur, merkezî idare tıkanmıştır. Uygulanan idarî vesayet sistemi, yerel
yönetimlerin elini kolunu bağlamıştır; bu da doğrudur. Bu yapının mutlaka
iyileştirilmesinin gerektiği, esasen, bizim Partimizin de görevidir, hatta,
görüşüdür. Ancak, böylesine önemli, böylesine hayatî bir konu, deneyimli kamu yönetimi
uzmanlarının, devlete hizmet vermiş deneyimli ve tarafsız bürokratların, sivil
toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve siyasî partilerin katılımıyla
hazırlanır. Ancak, siz böyle yapmadınız. Kapalı kapılar ardında
"cumhuriyetçiliği, laikliği ve milliyetçiliği din temelinde değiştirmek
gerekir" diyecek kadar karanlık düşünen bir müsteşar ve birkaç arkadaşının
hazırladığı tasarıyı, yangından mal kaçırırcasına önümüze koyuyorsunuz. Bu
tasarının toplumsal bir uzlaşma sonucu hazırlanmasında ne sakınca görüyorsunuz?!
Kimden, neyi kaçırıyorsunuz?! Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz. Avrupa'da bu
tür reformlar, yukarıda belirttiğim gibi, çok geniş katılımlarla, tartışılarak
hazırlanmış ve bu günlere gelinmiştir.
Bu tasarı, devlet
sistemimizi, yerellik ve özelleştirme ilkeleri üzerinde değiştirmeyi
amaçlamaktadır. Bu tasarı, merkezî idarenin dağıtılıp parçalanmasını
amaçlamaktadır. Bunlar da, 21 inci Yüzyıl sömürgeciliğinin inşaını teşkil
etmekle eşanlamlıdır.
Bu model, ülkemizin
ulusal birliğini ve toplumsal varlığını tehdit etmektedir. Amerika Birleşik
Devletlerinden kamu yönetimi uzmanları davet edilse, federal sisteme yakın bir
sistem oluşturun dense, acaba, bu uzmanlar, bu derece cesur olabilirler mi,
ulusal sistemimizi bir anda tersyüz edebilirler mi?!
Anayasamızın
güvencesindeki ulusal devlet, sosyal devlet ve yetki devrine dayanan yerinden
yönetim ilkelerine rağmen, bu kanun tasarısıyla, küreselleşme, özelleştirme ve
yerelleştirmenin gölgesinde yasama, yargı ve yürütme erkinin paylaşılması,
dolayısıyla da, zaten koordinasyon sorunu olan Türk kamu yönetiminde karar alma
ve denetim mekanizmasıyla sürecin parçalanması öngörülmektedir. Yasama, yürütme
ve yargı erkinin uluslararası tahkim, ikili ve çok taraflı uluslararası
anlaşmalar gibi çeşitli vasıtalarla sınırlandırılmış olduğu gerçeği de dikkate
alındığında, başkanlık benzeri bir sistemin, vergi koyma ve toplama yetkileri
de verilmiş bir federal devlet yapısının kapımızda olduğunu, üniter devlet
yapımızın değiştirilmek istendiğini de görmemek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
kamu hizmeti, niteliği gereği, bir mal değildir; kamu hizmeti, toplumsal
gereksinmelerin giderilmesi için ortaklaşa alana sunulan bir hizmettir.
Ortaklaşa alana sunulduğu için, bir rekabete dayanmaz, olabildiğince daha fazla
insanın yararlanması esasını güder ve dolayısıyla da, burada bir ortaklaşalık
ve paylaşım süreci vardır. Bu tasarıyla, kamu hizmetlerinden ancak parası
olanın yararlanabilmesi esası getirilmektedir. Bu hizmetlerin piyasalar
aracılığıyla yürütülmesi, kamu hizmetlerinin ucuz, kolay, ulaşılabilir, herkese
eşit uygulanabilir, saydam ve etkin olmasını sağlayamayacaktır.
Hizmette etkinliğin
sağlanması, kalitenin artırılması ise, mevcut hizmet birimlerinin adlarını
değiştirmekle sağlanamaz. Bu tür bir yaklaşım, sağlasa sağlasa, kamuda
kadrolaşmayı sağlar ki, üzerinde tartıştığımız tasarının da temel amaçlarından
biri bu olmaktadır.
Ne yapmaktasınız; kamu
kurumlarının isimlerini değiştirerek, sözde "yeniden yapılanma" adı
altında görevden alacağınız kişilere yargı yolunu kapatarak, yandaşlarınıza yer
açmak ve kendinize dikensiz bir gül bahçesi yaratmanın peşindesiniz. İsimlerini
değiştirdiğiniz personel genel müdürlükleri ya da daire başkanlıkları ve idarî
ve malî işler daire başkanlıkları, mevcut yönetim sistemimizin içerisinde var
olup, burada yapılan, söz konusu kurumların işlevlerini tartışmak yerine,
isimlerini değiştirmekten ibarettir.
21 inci maddeyle,
bakanlık makamının çalışma programını düzenlemek üzere özel kalem müdürlüğü,
insan kaynaklarını yönetmek üzere insan kaynakları daire başkanlığı veya genel
müdürlüğü, idarî ve malî işleri yürütmek üzere destek hizmetleri daire
başkanlığı önermektesiniz. Mevcut personel daire başkanlıkları veya genel
müdürlükleri, idarî, malî işler daire başkanlıkları ve özel kalem
müdürlüklerinin yürürlükteki görevleri, bu tasarının 34, 35 ve 36 ncı
maddelerinde tanımlanan görevlerle örtüşmektedir.
Personel daire
başkanlıkları veya genel müdürlükleri, tek başına, tayin, nakil ve atamaların
yapıldığı yerler değildir; ancak, gelinen günde, yapılan hizmetler, tayin,
nakil hizmetleriyle sınırlı kalmıştır; dolayısıyla, işlevleri daralmıştır.
Personel genel müdürlüklerinin görevlerinden biri de, personel planlaması
yapmak ve hayata geçirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bulut,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ERSOY BULUT (Devamla) -
Tabiî.
Bu, maalesef,
yapılamamıştır. O nedenledir ki, bu tasarının 46 ncı maddesinde belirtilen
merkezde yığılmalar meydana gelmiş, taşranın birçok yerinde eleman sıkıntısı,
elemana olan ihtiyaç sürekli hale gelmiştir. Bu dengesiz dağılımın önüne,
kurumların isimlerini değiştirerek, performansa göre yapılacak
değerlendirmelerle, hele hele mevcut ücret dengesizliğini ve yetersizliğini
gidermeden geçemezsiniz.
Az gelişmiş yerlerde
yatırım yapacak işadamlarına, sanayicilere bedava arsa ve birtakım kolaylıklar
sağlanırken, aynı yerlerde hizmet gören kamu çalışanlarına ne tür imkânlar
sağlandığı, doğrusu, merak konusudur. İşe yeni başlamış, 7 nci, 8 inci
dereceden bir mühendise, merkezde 735 000 000 TL, taşrada ise 800 000 000 TL
ücret vermektesiniz. Yoksulluk sınırının altında ücret verdiğiniz ve mahrumiyet
bölgelerinde çalışan bu görevlilerden nasıl performans beklersiniz?!
Olayın bir başka yönü de
yönetseldir. Tayin nakil işlerine kimlerin, nasıl müdahale ettiğini hepimiz
bilmekteyiz. Eski bir Personel ve İdari İşler Genel Müdürü olarak ben daha iyi
bilmekteyim ki, bu baskılar ortadan kalkmadığı sürece, isim de değiştirseniz,
ne yaparsanız yapınız, personel planlaması yapamazsınız.
Genelde personel
yönetiminin amacı, personele vereceğiniz eğitimlerle bilgisini sürekli
yenilemesini sağlamak, böylece personelin niteliğini artırmak, nitelikli
personeli de uygun zamanda ve uygun yerlerde istihdam etmek olmalıdır. Bunu da,
mevcut personel yönetiminin görevleri arasında görmekteyiz. Burada sorun,
yönetimlerin işlevsel olmayışıdır.
Değerli arkadaşlarım,
sözü edilen birimlerin görevlerini gereği gibi yerine getirmediğine
inanıyorsanız, onların isimleriyle değil, işlevleriyle ilgileniniz; o nedenle
işlevsel olmadıklarını belirleyip, bunları gidermek için çaba sarf ediniz;
ediniz ki, iyi niyetli olduğunuz anlaşılabilsin.
Bütün bunları, devletin
temel yapısını değiştirme, kendi ideolojinizi ve yandaşlarınızı devlette hâkim
kılma adına yapıyorsunuz dediğim takdirde kızıyorsunuz; ama, ne yazık ki,
tasarıda baştan sona bu amaçlanmıştır.
Toplumun her katmanında
büyük bir çoğunluk bu tasarıya karşıdır ve sizler de toplumsal karşı duruşa
kayıtsız kalamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERSOY BULUT (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ülkemiz çıkarı ve
menfaatı gereği, sizleri, toplumsal mutabakat sağlanmadan, dar bir kadro
tarafından hazırlanarak gündeme getirilen bu tasarıya ve görüşmekte olduğumuz
21 inci maddeye "hayır" demeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bulut.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
21 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Temel olmaktan çıktı.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Ülkelerin ve toplumların hayatlarında, unutulmayan ve etkisi uzun süren
olaylar olmuştur. Geleceği çok yakın ilgilendiren ve kalıcı izler bırakan bu
olaylar ve kararlar, güçlü iktidarların ve devlet adamlarının işidir. Türkiye
Cumhuriyetinin en kapsamlı ve en etkili bir alanı ilgilendiren bir kanun
tasarısı, bugün, Meclis gündeminde tartışılmaktadır. Vatandaşlarımız, bu
değişikliği merakla ve ilgiyle takip ediyor, bir an önce hayata geçmesini
bekliyor. Maalesef, her kesim tarafından yıllarca konuşulan, beklenen yerinden
yönetim anlayışı bir türlü ele alınamamış ve hayata geçirilememiştir. Bu
değişimi ve reformu, bu değerli Meclis sağlayacak; belki de, döneminin en
hayırlı hizmetini yapacaktır. Böylesine önemli ve anlamlı yapılanmayı hayata
geçirme gayretinden dolayı, hükümeti de kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
merkezî yönetimin yetkilerinin bir kısmının mahallî idarelere devredilmesi,
devletin aslî işlerinde daha etkin ve verimli olması, sorunların daha çok
yerinde çözülmesi herkesin isteğidir. Hükümetimiz, bu talebin yerine
getirilmesi ve ülkenin bir an önce sıçrama yaparak ekonomik ve sosyal refaha
kavuşması için, yerinden yönetimi sağlamak ve hayata geçirmek üzere, bu
değişikliği gündeme getirmiştir. Bunların toplum hayatında ve ülke yönetiminde
ne denli menfaat sağlayacağı kısa zamanda anlaşılacaktır; çünkü, gelişmiş
ülkelerin çoktan terk ettiği hantal devlet anlayışının faturasını, bu fakir
millet, çok pahalıya ödemeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bugün, geleceğimizi ilgilendiren bu reform tasarısıyla, toplumun taleplerine
karşı daha duyarlı, katılımcılığa önem veren, şeffaf, daha küçük, ancak, daha
etkin bir kamu yönetimini konuşuyoruz. Böyle bir yönetim anlayışının herkes
tarafından kolay anlaşılması da mümkün değildir. Tarih, nice yenilikleri hayata
geçirenleri ve onlara karşı çıkanları görmüştür. Biz böyle bir yapılanmaya
karşı değiliz; ama, diğerleri değişsin, ben değişmeyeyim mantığıyla konuya
bakanların samimiyetini ve niyetini kamuoyu yakinen bilmekte ve
değerlendirmektedir. Bu yüzden, içinde bulunduğumuz asırda, kamu yönetiminin
saydam, katılımcı, hesap verebilir, etkili ve verimli, insan hak ve
özgürlüklerine saygılı, hukuka dayanan, esnek ve süratli bir yönetim
anlayışıyla mümkün olabileceği gerçeğini herkes kabul etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinde, bakanlık merkez
teşkilatında, ihtiyaca göre, özel kalem müdürlüğü, insan kaynakları daire
başkanlığı, destek hizmetleri daire başkanlığı adı altında yardımcı birimlerin
kurulması öngörülmektedir. Bununla beraber, taşra teşkilatı olan bakanlıklarda
insan kaynakları biriminin genel müdürlük şeklinde kurulması düşünülmüştür.
Bağlı kuruluşların merkez teşkilatında, ihtiyaç durumuna göre, insan kaynakları
daire başkanlığı ile destek hizmetleri daire başkanlığı kurularak, toplumun
isteklerine ve önceliklerine dikkat ederek hizmet sağlayacaklardır.
İhtiyaçlara en uygun ve
en etkin yönetim anlayışının yerine getirileceğine inanıyorum. Bu ülkenin,
artık, demode olmuş, yetki karmaşası ve bürokrasi kıskacında boğulan bu hantal
yönetim anlayışının yükünü çekmeye tahammülü yoktur.
Değerli milletvekilleri,
bakanlıklarda bu hizmetlere etkin ve süratli devam edilebilmesi için, özel
kalem müdürlüğüyle, bakanın çalışma programının, resmî ve özel yazışmalarının,
protokol ve tören işlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesi sağlanacaktır. İnsan
kaynakları daire başkanlığı ise, bakanlığın insangücü politikasını ve
planlamasını yapmak ve teklif etmek, üretmek, personel ataması, nakil, sicil,
terfi, ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlerini yürütmek, bakanlık
teşkilatının eğitim planını hazırlamak ve uygulamak üzere görevlendirilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çakmak.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- Üçüncü olarak, yeni oluşan destek hizmetleri daire başkanlığı da, bakanlığın
taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarını tutmak, bakanlık sivil savunma ve
seferberlik hizmetlerini planlayıp yürütmek üzere hizmetlerde bulunacaktır.
Bunların hepsi, çok uzun
tecrübeyle oluşan, devlet yönetim tecrübesi ve dünya gerçeklerine açık ve
devletimizin hassasiyetleri dikkate alınarak hazırlanan bir görev dağılımıdır
ve akıl ve bilime dayalı bir yönetim anlayışını mümkün kılacaktır.
Yıllarca konuşulan,
beklenen, bir türlü ele alınamayan böylesine önemli bir kanunun milletimize
hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çakmak,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Aydın Milletvekili Sayın Özlem Çerçioğlu.
Buyurun Sayın Çerçioğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
21 inci maddesine ilişkin şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddede, bakanlık merkez teşkilatında, ihtiyaca göre, özel
kalem müdürlüğü, insan kaynakları daire başkanlığı, destek hizmetleri daire başkanlığı
kurulabileceği hükmü yer alıyor.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, şunu ifade etmek istiyorum: Yasanın bütünlüğü ve maddenin içeriğine
bakıldığında, bir musibetle karşı karşıya kalacağımız açıkça görülmektedir.
Tasarının, bu maddelerin yasalaşarak geçmesi halinde, bir nepotizmle karşı
karşıya kalacağız; yani, akraba kayırıcılık mekanizması hayata geçecektir.
Hükümet yetkilerini taşraya devrederken, bu kez yeni imtiyazlar doğacaktır.
Dolayısıyla, hükümet, kendi düşüncesini ve felsefesini geniş kitlelere yayacak
bir mekanizmayı hayata geçirecektir, daha doğrusu, kadrolaşma hareketi başlamış
olacaktır. Hükümetin her fırsatta dile getirdiği, bürokrasiyi azaltma
söylemleri ne olacak?! Bu, düpedüz, yeni atamaların yapılacağı bir
kadrolaşmadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, bu maddeyle -tasarının genel anlayışı içerisinde-
gerçekleştirmek istediğiniz icraatlardan biri de, düşünce yapısı size uygun
olan ve olmayanı ayırarak, kadrolaşma hareketinizi hayata geçirip, uzman
yöneticilerin yetiştirilmesini sağlamaktır. Bu mantıkla da rejimi, kapalı bir
kompartımana koyarak yola çıkıyorsunuz. Bu, ağır bir vebaldir; fakat,
Türkiye'yi hiçbir yere taşıyamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Anadolu insanı, bir iş
umudu için hayal kurarken, siz aynı düşünceyi taşıyan kişileri işe alarak
kadrolaşma hareketini yapacaksınız! Bu insanlara haksızlık etmiyor musunuz?!
Yaptığınız, demokrasinin en temel kuralı olan "eşitlik" ilkesine
aykırı olmayacak mı?! Unutmayınız ki, bu halk, kendisine yapılanı unutmaz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siz ne kadar iddia ederseniz edin, bu maddeyle çağdaş bir
anlayış, maalesef, topluma kazandırılmıyor; sadece, aktüel, popüler bir anlayış
yaklaşımı ortaya konulmaktadır. Bunun için, hükümetin, çağdaş olmak ile aktüel
ve popüler olmak arasındaki farkı iyi görmesi gerekmektedir; çünkü, çağdaşlık
ile popüler kültür çok farklı şeylerdir. Devlet idaresi, popüler, günlük
düzenlemeler değil, kalıcı, yapıcı ve üretken kurallar sağlamaktır. İsim
değişiklikleriyle, taşra teşkilatlanmasını, görev ve yetki sonucunda -tabiri
caizse- arapsaçına çeviren bir uygulamayı getiriyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısının yürürlüğe girmesiyle beraber, bu maddede
belirtilen vasıflara ilişkin yeni kadro istihdamı gerekecektir. Anadolu insanı
size dönüp sormaz mı; bu kadar kadro ne için?..
Bakınız değerli
milletvekilleri, bu kadrolardan kimler yararlanacak; cevabı çok açık; bugünkü
kadrolaşma anlayışınıza bakıldığında, belli ki, aynı nitelikte insanlar yararlanacak.
Hani siz adaletten söz ediyordunuz; hani, herkese eşit olduğunuzu ifade
ediyordunuz?! Bu yasayla mı bunlar gerçekleşecek?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde, teknik olarak, bir imtiyazlılığı getirmektedir. Özel
kalem müdürü, insan kaynakları, destek birimi; bütün bunlar, yeni, farklı bir
örgütlenme şeklidir; bu, tamamen, bir siyasallaşma mantığının hareketidir. Bu,
toplumsal bütünlük adına doğru bir yasa ve madde değildir. Bu yasa, madde ve
bütün olarak, toplumsal birliği sağlamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; destek birimi, bize oy verene hizmet, vermeyene ceza mantığını
ortaya koymaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Bu, çok tehlikeli bir
yaklaşımdır. Bunun, demokrasi ve çağdaşlıkla hiçbir alakası yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçioğlu,
buyurun.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Sizin, insan kaynaklarıyla özel bilgileri, özel kalem müdürüyle imtiyazı,
destek birimiyle oy vermeyeni cezalandıran bir anlayışı gütmekten başka bir şey
düşünmediğiniz apaçık ortadadır; işin özü de, maalesef, budur.
Şahsım adına, sorumlu
olduğum Türk Milleti adına, bu maddenin memlekete hayırlı bir vesile olmayacağı
gibi, musibet zuhur etmeden nasihat gerekli olduğuna inanarak görüşlerimi dile
getirip, buna hayır oyu vereceğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çerçioğlu.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 22.22
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.36
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57 nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 21
inci madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapılarının, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmaları ile ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlılık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm
Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi,
vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye
geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak
düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata
geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda,
sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için aceleyle
yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde
ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerinin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 21 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Haşim Oral |
Halil Tiryaki |
|
Samsun |
Denizli |
Kırıkkale |
|
Feramus Şahin |
|
Enis Tütüncü |
|
Tokat |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
5 dakika soru sorma
süresi vardır.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bakanlık merkez
teşkilatında anahizmetlerin ve diğer hizmet birimlerinin iş ve işlemlerine
yardımcı olmak ve bakanlıkta çalışanların özlük hakları, eğitimleri, idarî ve
malî işleri gibi görevleri yürütmek üzere yardımcı hizmet birimleri kurulması
öngörüldüğü; bu birimlerin, bakanlık makamının çalışma programını düzenlemek
üzere özel kalem müdürlüğü, insan kaynaklarının yönetimini yürütmek üzere insan
kaynakları daire başkanlığı ve bakanlığın idarî ve malî işleri ile güvenlik
işlerini yürütmek üzere destek hizmetleri daire başkanlığı şeklinde
belirlendiği; bağlı kuruluşların merkez teşkilatında ise özel kalem müdürlüğü
hariç diğer iki yardımcı hizmet biriminin kurulmasına imkân tanındığı ifadesi
madde gerekçesinde yer almaktadır.
Maddede ise:
"Bakanlık merkez teşkilatında ihtiyaca göre, özel kalem müdürlüğü, insan
kaynakları daire başkanlığı, destek hizmetleri daire başkanlığı
kurulabilir" denilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Işık,
soruyu sorar mısınız.
AHMET IŞIK (Devamla) -
Bağlantılı olduğu için Sayın Başkan...
Taşra teşkilatı olan
bakanlıklarda insan kaynakları birimi genel müdürlüğü şeklinde kurulabileceği,
bağlı kuruluşların merkez teşkilatında ihtiyaca göre insan kaynakları daire
başkanlığı ile destek hizmetleri daire başkanlığı kurulabileceği ifade
edilmektedir.
Birinci sorum:
"Taşra teşkilatı olan bakanlıklarda genel müdürlük kurulabilir"
denilmekte; oysaki, genel olarak daire başkanlığı kurulması öngörülmektedir. Bu
ayırım kriteri nedir?
İkinci sorum: destek
hizmetleri daire başkanlığında ne tür faaliyetler öngörülmektedir?
Son sorum ise, en ideal yasalar dahi insan kaynaklarıyla hayata geçirilebileceğine göre, insan kaynaklarındaki çalışmalarınız nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, bu tasarıyla ilgili özellikle kendinizden bahsederken, tasarıyı
bize açıklarken, yerel yönetimlerce temizlik işlerinin özelleştirilmesinin şu
anda zaten bir ölçüde yaşandığını söylüyorsunuz. Yani, bu tasarının, temizlik
işlerinin özelleştirilmesiyle o düzeye düşürülmesi gerçekten bizi düşündürüyor,
sizi de düşündürmeli diye düşünüyorum.
Bir de demin sorduğum
soruyu yineleyeceğim: Danışma birimi olan strateji geliştirme başkanlığı,
gerekçesi, iyi yönetişim, özel işletme mantığıyla, işletmeye uygun insan
arayışıyla işletmenin verimliliği için ise; yani, özel sektör gibi kâr-zarar
hesabı yaparsa -ki, başka normatif ölçü aranamaz- kamu personelinin,
cumhuriyetin temel hedefleri doğrultusunda eğitilmeleri ve gerekliliği yerine,
piyasa argümanlarıyla belirlenmesi, sosyal devletle bağdaşır mı Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın
Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.
Birincisi, daha genel
gerekçenin birinci paragrafından başlayarak, daha sonraki gerekçelerde ve
konuşmalarda, bu yasanın, Türkiye'yi bilgi toplumuna taşıyacak nitelikte olduğu
iddiası sık sık tekrarlandı. Daha önce, size bu yönde, bu yasa Türkiye'yi nasıl
bilgi toplumuna taşıyacak diye sorduğumda, 5 inci maddenin (h) bendinde
"kamu hizmetlerinde bilgi teknolojilerinden etkili ve yaygın şekilde
yararlanılır" diyor -9 kelimelik bir fıkra- siz, buna dayanarak "bu
sayede yapacağız" demiştiniz. Ben, bu yanıtı yeterli bulamadım. Taşra
teşkilatı ve merkez teşkilatı üzerine, buralardaki hizmet birimleri olsun,
diğer birimlerde olsun, bu türlü bilgi teknolojilerini kullanacak bir şey de göremedim.
Bunu sormak istiyorum Sayın Bakanım.
İkinci sorum da, yine, bu
tasarının çeşitli yerlerinde ve çeşitli zamanlarda, katılımcılığı teşvik edici
nitelikte olduğu çok ısrarla vurgulandı, halka hizmeti götüreceği ve
katılımcılığı teşvik edeceği vurgulandı, keza destek kitabında da bu
vurgulanıyor; fakat, daha önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun sormuş olduğu soruya
yanıt alamadık. Bu tasarıya destek veren 3 tane sivil toplum örgütünü örnek
verebilir misiniz? TODAİ'yi örnek verdiniz; ama, o sivil toplum örgütü değil.
Yani, toplum kesimlerini temsil eden, bu yasaya destek vermiş olan 3 sivil
toplum örgütünü örnek verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Soru sorma süresi
dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, bu madde üzerinde soru
soran üç arkadaşımız oldu; ancak, daha önce de, madde görüşülürken, yine,
arkadaşlarımız tarafından, milletvekili arkadaşlarımız tarafından, şahsıma
sorular yöneltilmişti; ama, zaman darlığı sebebiyle, zaman yetmediği için
cevaplandıramamıştım. Bunlardan bir tanesi, Sayın Karademir'in sorusuydu; biri
de, Sayın Oral'ın sorusuydu; onlara, hemen, kısaca cevap vermek istiyorum.
Sayın Karademir
"kamu malları yerel yönetimlere devredilince ne olacak ve ayrıca, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu yerel yönetimlere devredilince, varlıkları
nasıl korunacak" diye bir soru yönelttiler.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
şunu, sanıyorum, hepimiz biliyoruz ve idrakindeyiz ki, merkezî yönetim de yerel
yönetimler de, idarenin bütünlüğü ilkesi gereği, kamu kurumudur; yani, merkezî
yönetim ayrı, yerel yönetim ayrı değil. Anayasamız, her ikisini de, idarenin
bütünlüğü çerçevesi içerisinde değerlendirmek suretiyle, idarenin parçaları
olarak değerlendirmiştir. O bakımdan, bazı hizmetler merkezde görülürse iyi;
bunlar yerele aktarılırsa, görevlerini tam anlamıyla yerine getiremezler, orada
birtakım riskler oluşur demek, yerel yönetimlere ve orada görev yapan
arkadaşlarımıza bir güvensizlik anlamına da yorumlanabilir.
MEHMET KARTAL (Van) -
Yetki karmaşası yaratır Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Karademir'in böyle düşündüğünü
söylemek istemiyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, bazı hizmetler var ki, bütünsellik arz ediyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Karademir böyle düşünmüyor,
biliyorum; ancak, işte kamu mallarının bir bölümü, işte, piknik alanları
örneğin -ilk aklıma gelen- fidanlıklar yerel yönetimlere bırakılırsa, yerel
yönetimler, bunları, merkezî yönetim kadar itinayla koruyamaz, ellerinde
tutamaz gibi bir düşünceyle bunun sorulduğu kanaatindeyim. Biz, yerel
yöneticilerimize de, merkezî yöneticiler kadar güveniyoruz; onların da kamu
hizmeti yaptığı inancındayız; bunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Sayın Oral
strateji geliştirme başkanlığıyla ilgili bir soru yönelttiler. Hemen şunu ifade
edeyim ki, bu başkanlık, kamu kurumlarımız için bir nevi ar-ge mutfağı gibi
çalışacaktır -bilindiği gibi, şu anda, kamumuzda APK birimleri vardır- APK'nın
yerine düşünülen kurumlardır. Bunlar, geleceğe dönük, ölçülebilir ve
izlenebilir hedefler ortaya koyacaklar, bunu bütçelerle de dengelemek
suretiyle, yıllardır özlemini çekmiş olduğumuz kamudaki reformu APK'nın yerine
geçmek suretiyle gerçekleştireceklerdir. Bu amaçla, strateji geliştirme
başkanlığı bu tasarı içerisinde yer almaktadır.
Biraz önce, Sayın Çetin
şahsımla ilgili bir iki cümle kullandı. Ben, şahsıma yönelik ithamlara pek
cevap vermem, bunu kamuoyunun ve siz değerli arkadaşlarımızın takdirine
bırakırım. Benim devlet adamı sorumluluğu taşımadığım anlamına gelecek ifadeler
kullandılar. Benim devlet adamı sorumluluğu taşıyıp taşımadığımın takdirini
aziz milletim, halkım yapar, bunun takdiri Sayın Çetin'e de düşmez. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Özlem Çorapçıoğlu
Hanımefendi...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Çerçioğlu...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Affedersiniz, çok özür dilerim. Özlem
Hanımdan özür diliyorum.
Sayın Çorapçıoğlu
Hanımefendi...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Çerçioğlu...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çerçioğlu... Özür diliyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Daha, çok özür dileyeceksiniz!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Özlem Hanım, bizim, merkezdeki bazı
yetkileri mahalline devretmekle ciddî bir kadrolaşma yapacağımızı, aynı
düşünceyi taşıyan insanların kamuya yerleştirileceğini ifade ettiler ki, bu
iddialara katılmak mümkün değil. Eğer, biz böyle düşünseydik, böyle bir
tasarıyı buraya getirmememiz gerekirdi; çünkü, hükümet olarak, tüm yetkiler
bizim elimizde, tek başımıza da iktidara gelmişiz, bu yetkileri tepe tepe de
kullanabilirdik. Şimdi, bu yetkilerin bir kısmını personeliyle, kaynaklarıyla
birlikte yerel yönetimlere devreden bir iktidar ancak alkışlanır ve takdir
edilir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Çünkü, o
yerel yöneticiler sizin partinizden olabilir, başka siyasî partiden olabilir, bizim
partimizden olabilir. Biz, seve seve bu yetkileri mahallî yönetimlere
aktarıyoruz; ayrıca, kamuda görev alacak olan memur ve işçileri, yine, merkezî
sistemle alacağız, bundan vazgeçmiş değiliz. Bakın, bu yılın 10 ve 11
Temmuzunda yeniden Kamu Personeli Seçme Sınavı yapacağız. Ayrıca, işçilik
sınavını da aynı gün yapmayı planlıyoruz. Yine, ayrıca, kurumların çalıştırmak
durumunda olduğu özürlü vatandaşlarımız için, eski hükümlüler için de o gün
sınav yapmak suretiyle vatandaşlarımızı lüzumsuz masraflardan da kurtarmak
istiyoruz. Ne olacak bu sınav sonucunda; bu sınav sonucunda en yüksek puan
almış olanlardan başlamak suretiyle -bunlar aynı düşünceyi taşır mı taşımaz mı,
ben nereden bileyim onu, imtihana girmiş, ÖSYM sınav yapmış- kamu kuruluşlarına
yerleştirilecek.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
tamamlayabilir misiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O nedenle "kadrolaşıyorsunuz,
aynı düşüncedeki insanları kamu kuruluşuna yerleştireceksiniz..." Bunlar,
aslı astarı olmayan, gerçeği asla yansıtmayan şeylerdir. O bakımdan, biz, son
derece şeffaf, vatandaşlarımıza adil davranan, işe girmelerinde de adalet
ölçüsünü muhafaza edecek olan bir düşüncedeyiz, uygulamayı da bu şekilde
yapacağız.
Çok teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Bakan, her şeye güveniyorsunuz da sınava mı güvenmiyorsunuz...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorsunuz!..
ATİLA EMEK (Antalya) -
Bunlar cevap değil ki...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, soruyu soran sizsiniz, dinlemeyen yine sizsiniz, ne diyelim
şimdi...
YILMAZ KAYA (İzmir) - Biz
cevap istiyoruz, cevap!.. Cevap bunlar değil ki...
BAŞKAN - Madde üzerinde 7
adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinde geçen "İnsan
Kaynakları Daire Başkanlığı" ibaresinin "Personel Daire Başkanlığı"
olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinde geçen "bağlı
kuruluşların" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluşların"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Mehmet
Çiçek |
Harun
Tüfekci |
|
Ankara |
Yozgat |
Konya |
|
Abdullah
Veli Seyda |
|
Yahya
Baş |
|
Şırnak |
|
İstanbul |
"Bağlı kuruluşların
merkez teşkilatında ihtiyaca göre İnsan Kaynakları ile Destek Hizmetleri Daire
Başkanlıkları veya Müdürlükleri kurulur."
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"d) Basın
Müşavirliği"
Mustafa Demir
Samsun
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanun Tasarısının 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"d) Malî İşler Daire
Başkanlığı kurulur."
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık yardımcı hizmet birimleri"
başlıklı 21 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
V.
Haşim Oral |
Halil
Tiryaki |
|
Samsun |
Denizli |
Kırıkkale |
|
Feramus
Şahin |
|
Enis
Tütüncü |
|
Tokat |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Son ve en aykırı
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık yardımcı hizmet birimleri"
başlıklı 21 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz
|
Haluk
Koç |
V.
Haşim Oral |
Halil
Tiryaki |
|
Samsun |
Denizli |
Kırıkkale |
|
Feramus
Şahin |
|
Enis
Tütüncü |
|
Tokat |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan "uzun zamandır Sayın
Grup Başkanvekili sosyal devlet ilkesinden vazgeçti herhalde, niye soru
sormuyor" diye merakını belirtti. Hemen belirteyim, sisteme girmeye
çalışmama rağmen, bir türlü ön sıralarda yer alamadım. Sayın Bakanla olan bu
ilişkiyi bir süre inkıtaa uğrattım, özür diliyorum; ama, Sayın Bakanın üç
gündür söylediği "bu yasa tasarısı, sosyal devlet ilkesini
etkilememektedir, böyle bir şey yoktur ve burada bana bir tane 'müşteri'
kavramı gösterin" sözünü burada tüm Meclisin ve Türk kamuoyunun önünde
çürütmek için, belgeleriyle sizlerin huzurunuzda sunmak için, önergenin
gerekçesi üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, 21
inci maddede, bakın, burada bakanlık personel yönetimini yürütecek daire
başkanlığına "insan kaynakları" adı veriliyor. Şimdiki durumda 3046
sayılı Yasada bu fonksiyon "personel genel müdürlüğü" ya da
"personel daire başkanlığı" olarak adlandırılan birime verilmiştir.
Tasarı "personel birimi" yerine "insan kaynakları birimi"
deyişini seçerek, kamu istihdam sistemine ilişkin bakışını ortaya koymaktadır;
açığa düşmektedir, kendini teşhir etmektedir. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri[!])
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Olmadı!..
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, övgü dolu sözlerinizi, lütfen, dinleyerek dile getirin ve
duyarlılıkla değerlendirin.
Şimdi, tasarı, herhangi
bir şirkette değil, bir defa, bir devlet dairesinde, bir kamu kurumunda çalışan
ve varlık nedeni de bir kamu hizmeti üretmek olan insanı tanımlıyor değerli
milletvekilleri. Tek tek çıkarlar karşısında, kamunun, halkın genel çıkarını
gözetmekle yükümlü olan kamu görevlilerinin bütün bu özelliklerini yok sayıp
yalnızca bir işgücü, bir mekanik tanımlamaya, bu dediğim sıfatlardan uzak bir
çerçeveye oturtma gayreti, hatta, işgücü de değil, belki onları esnek istihdam
modeli içerisinde bir sermaye olarak görüyor. "İnsan kaynakları"
terimi, devleti hizmet vermek bakımından yasaklayan ve devleti
"şirket" kavramıyla karıştıran moda bir terim günümüzde çok sık
kullanılıyor.
HAMİT TAŞÇI (Ordu) -
Çağdaşlık...
HALUK KOÇ (Devamla) -
“İnsan kaynakları” terimi, çağdaşlıktan biraz uzak bir deyim değerli arkadaşım.
İnsan kaynakları terimi,
açık söylüyorum, değerli milletvekilleri, belirli bir anlayışın ifadesidir. Bu
anlayış, kamu hizmetini üstlenmeyi halka hizmet olarak görmekten vazgeçmek
demektir. Kamu hizmeti yapmayı, yalnızca kendi çıkarını en üste çıkarma ve
bunun bir aracı olarak görme anlayışıdır.
Sayın milletvekilleri,
insan kaynakları terimi, kamuda istihdamın sözleşmelilik esasına
dayandırılacağı anlamına gelir. İnsan kaynakları terimi, personele ücretin,
kariyere göre değil, sözleşme ve performansa göre belirleneceği anlamına gelir.
Ücretin performansa göre
belirlenmesi, temel ücretin kamu bütçesinden, bunun üstündeki kısmın,
performansa göre, dönersermaye gibi sistemlerden karşılanması demektir. Yine
kendi mesleğimle ilgili bir örnek vereceğim: Bir hekimin ücreti, ne kadar
hastaya bakarsa o kadar çok olacaktır mantığı. Bu kısım, dönersermaye kasasına,
müşteri haline getirilen hastadan alınacaktır ve alınmaktadır; örnekleri var.
Gelmiyor mu hastalarınız hiç Anadolu'dan?! Özel muayene için üniversitelere
göndermiyor musunuz?! Orada, o hastaya bakmakla yükümlü olan kişinin, o hastayı
muayene etmesi için, dönersermayeye özel muayene fişi kestirdiğini biliyor
musunuz?! İşte bunu derinleştiriyorsunuz, bunu kurumsallaştırıyorsunuz.
Ücreti performansa göre
ödemek, tüm temel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesiyle mümkündür.
Sayın milletvekilleri, bu
nedenle, insan kaynakları teriminin seçilmesi -Sayın Bakan, buna hiçbir açılım
getiremeyeceksiniz- işte, bu sosyal devlet ilkesinden vazgeçmek demektir. Eğer,
tasarının müzakeresi önümüzdeki haftaya kalırsa, ilave kaynakları, hafta sonunda
çalışmanıza başvurarak, belki, buna bir açıklama getirirsiniz.
Sayın milletvekilleri,
buna çok örnek vermek mümkün.
Bir başka olay: Bakın,
bu, Batı'da da tartışılıyor çünkü. Mesela, bir ilkokul öğretmeni düşünün.
Birincisi yılda 20 öğrenci, diğeri 30 öğrenci eğitiyor. Sayın eğitimci
milletvekillerimiz de burada. Bu örnekte 30 öğrenci eğiten öğretmeni mi verimli
kabul edeceğiz? Bu mu performans? Nedir kriterler? Bunları iyi niyetle
soruyoruz, tartışmaya açıyoruz.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Ölçü, üniversiteye sokma oranı, Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bazı arkadaşlarımız, çok dikkatle izliyorum, konunun içine dalmadan, konuya tam
vâkıf olmadan sadece istenilen yoklamalar sırasında içeriye girip, bir futbol
maçı izler gibi taraftar olma rolünü seçiyorlar; konuyu içerdiği boyutta
değerlendirmeden, getirilen açıklamalara, kendi grubundan geliyorsa veya Sayın
Bakanın açıklamasıysa alkışlayarak tempo tutuyorlar. Bu, milletvekili
iradesiyle bağdaşmayan bir durumdur.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
CÜNEYİT KARABIYIK (Van) -
Bu, milletvekillerine bir hakarettir.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanlık yardımcı hizmet birimleri"
başlıklı 21 inci maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
önergenin lehinde tekrar söz aldım; bazı şeyleri, tekrar, huzurunuzda açıklamak
istiyorum ve paylaşmak istiyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Tamam; al.(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Vallahi çok komik bir şey söylemedim. Ben, milletvekili olarak görevimi
yapıyorum; yani, sizi güldürecek bir açıklama hiç yapmadım; belki, olsa olsa,
sizi, üzecek, derin derin düşündürecek açıklamalar yapıyorum. Gülerek
karşılamak gibi bir tevessül içinde bulunursanız bu çok yadırgatıcı oluyor. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Vakit boşa geçiyor Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Olabilir
efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibi dinleyelim lütfen!
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakın, personel genel müdürlüğü biriminin adı -demin de söyledik- insan kaynakları olarak değiştirildi, değiştiriliyor. Şimdi, bu, kamu personel sisteminin nasıl düzenleneceğine ilişkin çok açık ipuçları veriyor. İnsan kaynakları terimi içi boş bir laf değil değerli arkadaşlarım. Bu, temel bir tercihi yansıtan bir deyim, bir seçim. Belli bir istihdam sisteminin benimsendiğini anlatan bir deyim; keşke çağdaş olabilse; o kadar uzaksınız ki o noktadan.
Bu istihdam sisteminin
temel özellikleri şunlar: Esnek istihdam, sözleşmelilik, performans
ücretlendirme, performans değerlendirme. Demin vurguladım, bir kere daha
söylüyorum: Bu sistem, kariyer ilkesine dayanmamaktadır, memurluk sistemini
yıkan bir anlayışa dayanmaktadır. Kariyer sistemi, kamu görevliliği sistemi,
maaş ve ücretlerin vergi gelirleri kaynağından ödendiği sistemdir. İnsan
kaynakları anlayışı, kamuda istihdam edilenlerin ücretini performansa dayandırarak,
demin vurguladığım örnekteki gibi, dönersermaye sistemlerinden ödenmesini
gündeme getirecektir. Döner sermayenin bu şekilde ücret ödemeye başlaması,
gelir elde ettiği oranda mümkündür. Geliri nereden elde edecek; hangi alanda
hizmet veriyorsa, o alanda kamu hizmeti alması zorunlu olan vatandaştan elde
edecek.
Sayın Bakan, bundan
sonra, bu tasarı içerisinde hiçbir kavramın müşteri deyimini çağrıştırdığını
bana gösterin diyemezsiniz. İşte, size, müşteri; vatandaşın müşteri kapsamında
alındığı bir anlam.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Müşteri velinimettir.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Oldukça net ve Türkçe açıklıyorum Sayın Bakan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bu, sizin yorumunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bundan sonra, tekrar tekrar o soruyu sormaya hakkınız yok, çarpıtmaya hakkınız
yok, olayı yanlış yönlerde sunmaya hakkınız yok.
Sosyal devleti de bu yasa
tasarısı delmektedir, vatandaşı da müşteri haline getirmektedir; açıklamaları
da buradadır. Bundan sonra sorulara cevap verirken, isterseniz, sporda
sponsorluk yasasından bahsedebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bir başka örnek, bir başka kamu görevlisi örneği... Örnek olarak
söyleyeyim: Bir polis memuru, bir güvenlik görevlisi, bulunduğu kurumda kendi
alanıyla ilgili çalışıyor. Bunun performansını nasıl ölçeceksiniz; tutukladığı
suçlu sayısıyla mı ölçeceksiniz?! Bunlar, berrak kriterler değil. Adalet
hizmetlerinde nasıl bir verimlilik, performans ölçüsü bulacaksınız veya
belediyelerde ve diğer yerel idarelerde şehir plancısının, hukukçunun,
veterinerin, asfalt işçisinin, çöp işçisinin, su işçisinin, toplutaşım
işçisinin ve benzeri kamu çalışanlarının verimlilik ve performansını nasıl
ölçeceksiniz?!
MEHMET KARTAL (Van) -
Burada tek kriter var; bizdendir- bizden değildir!..
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu soruları, gerçekten, yüzlerce sayıda artırmak mümkün.
Bakın, savunduğunuz
noktalarda Sayın Bakanı taltif ediyorsunuz; ama -ben, bugün bir basın
toplantısında da söyledim- Grubunuzun taltif ettiği, alkışlarla desteklediği
bakanlar çok açık veriyorlar. Sayın Şahin, bu oturumlarda, sosyal devlet
konusunda ve demin vurguladığı, iddia ettiği "bu yasa tasarısında vatandaş
müşteri haline gelmiyor" noktasındaki tezinde açığa düşmüştür; lütfen
alkışlamayın. (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın Maliye Bakanı da aynı
şekilde -bir başka konuşmada söylemiştim- kendisini alkışlarla taltif ettikçe
başka işlere vesile olduğu ortaya çıkıyor; onu da taltif etmeyin, kendinize
iyilik yaparsınız.
Bir başka soru...
AHMET IŞIK (Konya) -
Tutuklama, hâkim kararıyla olur!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Kalkın, burada konuşun. Siz soru soruyorsunuz...
AHMET IŞIK (Konya) -
Hâkim kararıyla olur tutuklama, polis tutuklayamaz. Açığa düşüyorsunuz, açığa!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Siz, doldurun; siz, engin bilginizle doldurursunuz, merak etmeyin.
AHMET IŞIK (Konya) -
Tutuklama, hâkim kararıyla olur!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bir arkadaşımız çıktı, şu verdiği naylon
önergeleri geri çekmekle meşhur bir arkadaşımız, burada, yavaş yavaş, bu yasa
tasarısı Anayasaya aykırı değildir, bir tanesini gösteremezsiniz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür
ederim, sağ olun; müsamahanızı suiistimal etmeyeceğim, güvenebilirsiniz.
Şimdi, bir kere daha
söylüyorum; lütfen, Sayın Bakan gibi, buraya gelip aynı şeyleri tekrar etmeyin
değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bu yasa tasarısı, temelde
Anayasaya aykırıdır; 123 ve 127 nci maddelerine aykırıdır. Bunların hepsi
tutanaklara geçiyor. Daha birçok madde; 6, 7, 8, 9 uncu maddeler, Anayasanın
127 ve 128 inci maddelerine aykırıdır; taslağın görüşülecek olan 41 inci
maddesi, Anayasanın 125 inci maddesine aykırıdır; birçok aykırılık var. Bakın,
bunları söylüyorsunuz, tutanaklar sizi mahcup edecek; çünkü, bu yasa, aynı
şekilde, buraya, tekrar görüşülmek için gelecek.
AHMET IŞIK (Konya) -
Anlaştınız mı Sayın Başkan?!
HALUK KOÇ (Devamla) - Bu
dediklerinizi, o zaman, tutanaklardan, biz, sizin yüzünüze tekrar vurmak
zorunda kalacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"d- Malî İşler Daire
Başkanlığı kurulur."
Orhan
Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) -
Önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Her iki önerge
de geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederim.
"d- Basın
Müşavirliği."
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Basınla ilgili
işleri yürütmek üzere bir büronun kurulması ve yardımcı hizmetlerin bu büroyla
yürütülmesi uygun olur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
"Bağlı kuruluşların
merkez teşkilatında, ihtiyaca göre, insan kaynakları ile destek hizmetleri
daire başkanlıkları veya müdürlükleri kurulur."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Fatsa?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okuyalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi
değiştirilerek, daha küçük ölçekli bağlı kuruluşlarda halen olduğu gibi,
yardımcı hizmet birimlerinin, ihtiyaca göre, daire başkanlığı veya müdürlük
şeklinde kurulabilmesine imkân sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu tasarısının 21 inci maddesinde geçen "bağlı
kuruluşların" ibaresinden sonra "ve ilgili kuruluşların"
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Mustafa
Demir
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Demir?..
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Gerekçeyi okutunuz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bağlı kuruluşlarla ilgili
her düzenleme ilgili kuruluşları ilgilendirdiği için bu maddenin eklenmesi.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu tasarısının 21 inci maddesinde geçen "insan
kaynakları daire başkanlığı" ibaresinin "personel daire
başkanlığı" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Orhan
Erdem
Konya
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Erdem?..
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okutunuz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut uygulamanın bu
şekilde bilinmesi nedeniyle.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Taşra teşkilatı ve
kuruluşuna ilişkin esaslar
MADDE 22. - Taşra
teşkilatı olan bakanlıklar illerde ve hizmetin niteliği ile ihtiyaçlar dikkate
alınarak ilçelerde teşkilatlanır. Bunlar, vali ve kaymakama bağlı olarak
çalışır.
Taşra teşkilatının
kurulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur:
a) Taşra teşkilatı, görev
ve hizmetin niteliğine, sosyal ve ekonomik şartlara ve nüfus durumuna göre
farklı yapıda kurulabilir.
b) Bakanlıklar ile bağlı
kuruluşların il ve ilçelerde, tek bir taşra teşkilatı kurmaları esastır.
c) Kamu hizmetlerinin
zorunlu kıldığı hallerde, birden çok ili kapsayan alanlarda, sürekli veya
geçici nitelikte, kanunla bölge teşkilatı kurulabilir. Ancak, bölge düzeyinde
teşkilatlanan bakanlıklar illerde, illerde teşkilatlanan bakanlıklar ise bölge
düzeyinde teşkilatlanamaz.
d) Bölge kuruluşları
dışındaki taşra teşkilatı, Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur, kaldırılır veya
değiştirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Metnin geneline
baktığımızda, özellikle Anayasada güvence altına alınan idarenin bütünlüğü ve
üniter devlet yapısıyla bağdaşmayan bir çizgi sergilediği görülmektedir.
Bakanlıkların taşra
teşkilatlarının kaldırılmasının sonucu ortaya çıkacak yetki boşluğu, bu maddede,
yetki devriyle, valilik ve kaymakamlıklara bırakılmıştır.
Yönetmelikler
hazırlanırken yasalara uygunluk, bir yasa hazırlanırken de Anayasaya uygunluk
hukukun temel kuralıdır. Anayasanın 123, 126, 127 nci maddeleri, idarenin
bütünlüğünü, yetki genişliği, yetki devri ve idarî vesayeti düzenlemektedir.
Özellikle, Anayasanın ilgili maddeleri ortadayken, böylesi bir düzenlemenin
yapılması aykırılık içermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti
devlet yönetimi anlayışı, demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını savunma
yanında, cumhuriyetin değişmez temel ilkelerine bağlılık ve üniter devlet
anlayışını içerir.
Merkezî yönetim, devlet
yönetiminin her aşamasını düzenleme, yönetim ölçülerini koyma, bunların
uygulanışını izleme ve denetleme görevlerini güçlü biçimde yaptığı ölçüde,
yerinden yönetimin, üniter devlet yapımızı zedelemesi olanaksızdır.
Merkezî yönetim,
düzenleyici, kanun yapıcı ve denetleyicidir. Devletin rutin işlerini, merkezin
koyduğu kurallar içerisinde yönetilmek üzere yerel yönetimlere aktaran merkezî
yönetim, uygulamaları, dışarıdan ve çok daha etkin bir biçimde izleyebilir ve
denetleyebilir. Bu tasarıda olması gereken bunlardı.
Tasarı, görünüşte, yerel
yönetimleri tümüyle başıboş bırakır gibi bir izlenim vermektedir. Gerçekte,
hükümet, siyasî bir etkileşim ve baskıyla, yerel yönetimleri etkisi altına
almak istemektedir. Üniter devlet yapısının bozulmaya çalışılması, beraberinde,
federatif yönetim biçimini getirmektedir; Ortaçağ derebeyliklerinde olduğu
gibi, yerel yönetimlerin özerkliklerini ilan ederek "bu işlerin patronu
benim, burası benim toprağım" anlayışıyla hareket etmesi kaçınılmaz hale
gelecektir.
Valilik ve
kaymakamlıkların "yerel yönetimlerin güçlendirilmesi" adı altında,
devlet içinde devlet yaratılmaya çalışılmaktadır. Tasarı, üniter devlet
yapısını ortadan kaldırması dışında, yine Anayasada yer alan ve cumhuriyetin
temel ilkelerinden olan sosyal devlet ilkesini de zedelemektedir. Kamu hizmeti
kavramının içi boşaltılmaktadır, ortadan kaldırılmaktadır. Bakanlık taşra
teşkilatlarının kaldırılması, devletin vatandaşa sağladığı hizmetlerin yerel
yönetimler kanalıyla yürütülmesi anlamına gelecektir. Bunun nasıl yapılacağına
da, tasarının 10 uncu maddesinde açıkça yer verilmiştir. Yerel yönetimler, kamu
hizmetlerini özel sektöre gördürebileceklerdir.
Şimdi, bir taraftan,
vatandaşın sırtında yük diyerek, kamu vakıflarını, yaptıkları işlemlerden
dolayı topladıkları paraları kaldıracak düzenlemeye gidiliyor, diğer taraftan
bu yapılanları anlamsız kılacak, vatandaşın önüne çok daha büyük sorunlar
çıkaracak bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Vatandaş, devletle karşı karşıya
geldiği her noktada, işinin yapılabilmesi için para vermesi gerekecektir; yani,
kamu kuruluşları şirketleşecek, özel şirketler de kamu kuruluşları haline
geleceklerdir.
Neden kamuda yeniden
yapılanmaya ihtiyaç duyuyoruz; bu sorunun yanıtı, herhalde, vatandaşı devletten
korkar hale getirmek değildir. Hele reform, atanmış kaymakam ve valileri büyük
yetkilerle donatarak da yapılamaz.
Bu kadar büyük yetkilerle
donatılmış bir valinin atanmış olması, ileride, onun da seçimle işbaşına
gelmesini ister istemez doğuracaktır. Özellikle de, daha sonraki aşamalarda,
vergi koyma ve yasal düzenleme yapma yetkisinin de il özel idarelerine
verilmesi durumunda üniter yapıdan federatif yapıya geçiş kolaylıkla sağlanmış
olacaktır.
Maddenin (a) bendinde
"taşra teşkilatı, görev ve hizmetin niteliğine, sosyal ve ekonomik
şartlara ve nüfus durumuna göre farklı yapıda kurulabilir" denilmekte;
aynı maddenin son fıkrasında da "bölge kuruluşları dışındaki taşra
teşkilatı, Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur" denilmektedir. Bu hüküm,
kamu örgütü kavramında kargaşa yaratacak niteliktedir. Her an değişebilecek bir
kamu örgütü, yönetimde istikrarı, kazanılan deneyimleri, personelin güven
duygusunu altüst edecek, halkın başvurularını ve kamuyla olan ilişkilerini ise
zedeleyecektir.
Bakanlıkların taşra
teşkilatında, görev ve personel sayısı açısından zaten bir esneklik vardır.
Örgütün bulunduğu yere ve koşullara göre yasal sınırlar içerisinde bir esneklik
sağlanabilir. Maddenin yönetim etiği açısından sakıncaları bir yana, kamu
yönetimi güvenilirliğine çok büyük sakıncalar getirecektir.
Burada, yine, Anayasanın
123 üncü maddesi karşımıza çıkmaktadır. 123 üncü maddede "İdare, kuruluş
ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir" denilmektedir. Buna
göre, bakanlıkların görevleri ile bu görevleri yürütecek örgütleşmeyi -yani,
kuruluşlarını- birbirinden ayırma ve ayrı statüde düzenleme olanağı ise,
Anayasaya göre mümkün değildir.
Şimdi, biz, Devlet Su İşleri
ve Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerini daha önceki yasalarla kaldırmıştık.
Şimdi ise, bu tasarıda, tekrar bölge müdürlüklerinin kurulmasını öngörüyoruz;
ancak, Köy Hizmetleri il müdürlüğünün, il özel idarelerine bırakılması
sakıncalar yaratmayacak mı? Örneğin, devam eden büyük sulama projeleri, köprü
projeleri ne olacak? Şu anda, Türkiye, bir yarım kalan projeler mezarlığıdır.
Seçilmiş il meclisleri bu projelere ne kadar kaynak ayıracaktır? Siyasî
aykırılıklar ne oranda giderilecektir?
Örneğin, şu anda, çok net
bir şey söylemek istiyorum. 1998 yılından beri Bursa'nın Mustafakemalpaşa
İlçesinin bir köyünde köprü yapılması gerekiyor. Köy Hizmetleri Bursa İl
Müdürlüğü projeyi hazırladı, her şeyi yaptı, bölge müdürlüğünden onaylandı,
Genel Müdürlükten onaylandı. Bursa'da, şu anda, sadece 1 000 000 000 lira gibi
çok büyük bir ödenek ayrıldı! Fakat, bu köprünün projesini çizecek mühendis, ne
yazık ki, Bursa İl Müdürlüğünde yok, Bölge Müdürlüğünde yok, sadece Genel
Müdürlükte var. Şimdi, söyler misiniz bana allahaşkına, biz bu projeyi kime
çizdireceğiz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Özel sektöre çizdireceğiz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Özel sektöre...
Evet, siz, yetkiyi yerele
devretmiyorsunuz. İşte sorun bu. Siz, bütün kamusal yetkileri özel sektöre
devrediyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Özel sektör düşman mı?!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Allah'a şükür, Ünal bey, yine, karşılıklı konuştuk; ne güzel oldu;
ama, siz, özel sektöre devrediyorsunuz; yani, sorun bu. Siz, yerel yönetimleri
güçlendirmekten bahsetmiyorsunuz; siz, taşeronlaşma yoluyla, devleti özel
sektöre devretmeyi düşünüyorsunuz, yabancı sermayeye devretmeyi düşünüyorsunuz.
Sizin sorununuz bu zaten; bizim de eleştirdiğimiz bu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çok geride kaldınız, çok geride.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Devam ediyorum.
Çok ileriye giderseniz
fren yapamayacaksınız, duvarları deleceksiniz; dikkat edin.
RECEP GARİP (Adana) -
Devlette devamlılık esastır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Devlette devamlılık esastır.
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
Genel Kurula hitap eder misiniz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Ediyorum efendim.
Devlet Su İşleri, şimdi,
kaldırıldı, bölge müdürlüklerini kaldırdınız; Devlet Su İşleri ne olacak şimdi?
Devlet Su İşlerinin devam eden birçok projesi var, baraj projeleri var,
elektrik projesi var.
Şu anda, hepimizin de
bildiği gibi, Türkiye'nin hidroelektrik santrallarındaki kapasite yüzde 50'ye
düşürüldü. Neden; çünkü, doğalgazdaki üretim yapan otoprodüktörlerden elektrik
alınsın diye.
Şimdi, Türkiye'de bir
enerji darboğazına tekrar giriliyor; yine zam yapılacak. Pekala, siz, DSİ'nin
yetkilerini devrettiniz, elektrik ihalelerini bundan sonra kimler yapacak, kim
ihale edecek? Bölge müdürlükleri mi, il özel idareleri mi yapacak bu projeleri?
Bu projelerin birçoğuna uluslararası kaynaklardan, finans sağlanıyor. Bu
projeleri bundan sonra kim yapacak? Türkiye Cumhuriyetinin daha önce iftiharla
sunduğu GAP gibi projeler, batıda GAP'lar yapılamayacak mı? Siz, bunlardan
vazgeçiyorsunuz, Türkiye'nin büyük projelerinden vazgeçiyorsunuz; çünkü, özel
idarenin o kaynağı yok, o elemanı yok, o parası yok. Şunu yaparsınız;
büyükşehir belediyelerini, uluslararası kuruluşlara borçlandırarak, devletin ve
halkın sırtına, bugünkü gibi yıkarsınız; ancak onu yaparsınız, başka bir şey yapamazsınız.
Ayrıca, belediyelere
verilen yetkileri de, İcra İflas Yasasında yapılan değişiklikle
kaldıracaksınız, belediye mallarını haczedilebilir hale getireceksiniz; o
toplumsal değerlerimizin, zenginliklerimizin de yabancıların eline geçmesini
sağlayacaksınız. Lütfen, dikkat edin. Sermayeye el değiştirtiyorsunuz, kamusal
alandan elinizi çekmiyorsunuz sadece...
İkincisi, il ve ilçe
tarım müdürlükleri kaldırılıyor. Örneğin, bu ülkede tarım reformu uygulamaya
konulamayacak mı arkadaşlar? Türkiye Cumhuriyetindeki tüm hükümetlerin temel
prensibi, tarım reformunun yapılmasıdır. Tarım reformunu, bu Türkiye
Cumhuriyeti yapacak mı yapmayacak mı? Ben, Sayın Bakana, bunu özellikle
soruyorum. Tarım reformu ne olacak? Kim uygulayacak, hangi müdürlükler
uygulayacak, hangi özel idare uygulayacak?
Örneğin, dağınık
toprakları birleştirmek, tarımda üretimi, verimi artırmak için toprak
toplulaştırılması gibi projeler var. Toprak toplulaştırmasını yapacak, bana,
hangi il özel idaresini gösterebilirsiniz? Türkiye'nin batısında gösterirsiniz,
doğusunda gösterebilir misiniz, Orta Anadoluda gösterebilir misiniz? Hangi
ödenekle yapılacak, hangi parayla yapılacak bunlar? O kaynak yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Göreceksiniz, hepsini göreceksiniz.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Şimdi görüyorum ben. Bakın, beyefendi, Türkiye Cumhuriyeti, bir
köprüye, beş yıldan beri 1 000 000 000 lira ödenek ayırdı diyorum. 1 000 000
000 lirayla, onun ilan parasını veremezsiniz. Aldatmayın kendinizi; hiçbir şey
yapmıyorsunuz.
"Türkiye tarım memleketi"
diyorsunuz "insanlar burada aç" diyorsunuz "tarımsal sanayii
destekleyeceğiz" diyorsunuz; siz, bunlardan vazgeçiyorsunuz.
İkinci çelişkinizi
söyleyeyim size, yine tarımla ilgili; TİGEM ve haralar var bu ülkede. En son
projeyle, TİGEM ve haralar kamusal alan dışına çıkarılmaktan vazgeçildi. Peki,
haziranda, TİGEM ve haraların da il özel idarelerine devredilecek olduğunu
biliyor musunuz? Çok iyi bildiğinizi iddia ettiğiniz bu tasarıyla -haziran
ayında hazırladığınız tasarıda- TİGEM ve haraları da il özel idarelerine
devredecektiniz. Şimdi çıkarıldı bu tasarıdan. Hani, siz toplumda her şeyi
tartışmıştınız, siz her şeyi biliyordunuz; niye çıkarmak zorunda kaldınız?!
İleride ne yapacaksınız bunları, hangi bakanlığın uhdesinde bırakacaksınız,
kime devredeceksiniz; yarın öbür gün kime devredilecek?..
RECEP GARİP (Adana) -
Tartışmanın sebebi uzlaşmayı ummaktır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Uzlaşma falan değil!.. Siz, millî eğitimden de vazgeçiyordunuz;
bakın, komisyonda "Millî Savunma Bakanlığını da devredelim" dediniz,
İçişleri Bakanlığını da söylediniz, Millî Eğitimi de söylediniz. Yapmayın,
gözünüzü seveyim!..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
toparlar mısınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Yine, sağlık... Hastaneleri il özel idarelerine bırakıyorsunuz.
Bakın, bugün, Bağ - Kurlu bir insan, SSK'lı bir insan, eğer ilçesinde devlet
hastanesi varsa, nasıl tedavi olur allahaşkına?!. Bu insan, fakir fukara
fonundan yardım alıyor. İl özel idarelerine hastaneleri bıraktınız. Bu insan,
kanser; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan da yeşil kartını alamadı;
nerede tedavi olacak bana söyler misiniz? Genel sağlık sigortasını
çıkaramadınız, çıkmayacak da çok uzun bir süre. Bu, tasarıya göre, bir yıl
içerisinde yerel yönetimlere devredilecek. Bu insanları sokakta mı bırakacağız
arkadaşlar? Dersiniz ki "yönetmelik çıkarırız..." Ben bir örnek
vereyim; 1998 yılında hemşire iken dişhekimi olan bir arkadaşımız, 1998
yılından 2004 yılına kadar SSK Kanunu çıkmadığı için, SSK Kanununun çıktığı
haziran ayından bugüne kadar da, dokuz aydan beri de yönetmelik çıkmadığı için
kadrosunu alamadı, hâlâ hemşire olarak çalışıyor; sizin bundan haberiniz var
mı?!
Biraz önce Sayın Bakana
bir eleştiri yöneltildi; özelleştirme nedeniyle mağdur olan işçiler için
çıkarılacak yasanın tasarısı, haziran ayından beri -tarih olarak da toplarsak-
dokuz aydan beri Sayın Bakanın çekmecesinde bekliyor, daha ortaya konulmadı;
niye konulmadığını biz bilmiyoruz; kendisi cevaplasın isterseniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Engellemeyin de çıkaralım.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Lütfen... Türkiye'de yaşıyorsunuz... Şurada, onbeş aydan beri hangi
yasaları çıkardığımızı çok iyi biliyorsunuz. Bir İş Yasası çıkardık, Türkiye
Cumhuriyetinin yarasına merhem olacak şekilde.
RECEP GARİP (Adana) -
İnsaf, insaf... Hangi kanunları çıkardığımızı herkes biliyor.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Canım, temel yasa olarak söylüyorum. Geri kalanlar anlaşmalardı,
onlara biz de destek verdik. Bakın, başka bir yasa çıkarmadık burada.
Uluslararası anlaşmaları, uyum yasalarını beraber çıkardık, biz de destek
verdik.
Lütfen, çok iyi düşünün;
Türkiye'nin üniter yapısını parçalayıcı, yerele devredici ve Anayasaya aykırı
bu Kamu Yönetimi Reformu Yasasından lütfen vazgeçin. Anayasaya aykırı diyoruz,
ben açıkça söylüyorum.(AK Parti sıralarından "Aklınız ermiyor" sesi)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Eriyor... Bak, ben, Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum; benim hocam
da, Sayın Prof. Dr. Oya Araslı.
Teşekkür ederim;
saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Benim hocam da orada oturuyor, bak.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Küçükaşık.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en içten sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 22 nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu maddenin genel
gerekçelerine baktığımızda, merkezî idare tarafından yerine getirilen
hizmetlerin mahallî idarelere devri ve bakanlık hizmetlerinin taşra
teşkilatlarına devrinin yaratacağı sorun ve sıkıntılar görülmeden, sivil toplum
örgütleri ve ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve düşüncelerine bakılmaksızın
hazırlandığı, gösterilen tepkilerden de anlaşılmaktadır.
Kamu Yönetimi Reformu
Yasa Tasarısını uzmanlarla konuşmak, bilgi edinmek ve üzerinde bol bol
tartışmak suretiyle, ciddî bir hatadan dönmüş olacağımız kanısındayım.
İlgili maddeden
anlaşıldığı kadarıyla, duruma göre sürekli değişebilen bir kamu örgütünün
yaratacağı kaos, kurum içerisindeki, hiyerarşi karmaşasına ve çalışan
personelin güven duygusunun zedelenmesine neden olacaktır.
Bakanlıkların, taşra
teşkilatlarında farklılıklar göstermesi, esasen, Anayasamıza aykırılık
göstermektedir. Aynı bakanlığın, (A) ilinde farklı (B) ilinde farklı bir
teşkilat yapısında olması, içinden çıkılamaz bir kaos yaratmaktadır.
AKP Hükümetinin gündeme
getirdiği bu yasa tasarısı, uluslararası sermaye örgütlerinin talep ettiği kamu
hizmetlerinin özelleştirilmesi ve kamu personelinin tasfiyesi girişiminden
başka bir şey değildir. Yasa tasarısıyla, tüm kamu kurum ve kuruluşları hem
merkezde hem yerel yönetimlerde, hizmetleri doğrudan kendi personeli ve
örgütleri eliyle değil, özel sektöre devir yoluyla gördürmeyi amaçlamaktadır.
Bu düzenleme, doğrudan doğruya, iş güvencesinin ve kamu çalışanlarının
kazanılmış haklarını da yok etmeye yöneliktir. Çalışanların iş güvencesi yok
edilerek 22 nci maddeyle sözleşmeli personel istihdamı hayata geçirilmek
istenmektedir. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere birçok bakanlıkta çalışan
personelin önemli bir bölümü, bu yasayla, kadrosuz sözleşmeli istihdam
uygulaması içerisine alınarak, gerek işçi gerekse memur sendikalarının yok olma
riskiyle karşı karşıya bırakılmak istenmektedir.
Ayrıca, mahallî
idarelerin daha etkin olması isteniyorsa, eskimiş yasa hükümlerinin
değiştirilerek bu idarelerin görev ve yetkilerinde çağdaş, akılcı yöntemlerle
düzenleme yapılması, bunların daha özerk bir yapıyla verimli çalışmasını mümkün
kılacak malî imkânlara kavuşturulması gerektiğine inanmaktayım.
Merkezî iradenin, yerele
indirgenmesiyle, birtakım siyasal sonuçlar da doğuracağı aşikârdır. Merkezî
ekonomi politikaları idaresine, özerk üst kurullar eliyle, uluslararası ve yerel
sermayenin ortak olmasıdır. Bu noktada, sermayenin yerelliğe müdahale şansının,
yerel ekonominin uluslararası rekabette başarılı olması suretiyle artacağı
görülecektir. Bu yasa, federal bir yapıya doğru gidişimizin başlangıcı
olacaktır. Sağlık, kültür gibi hizmetlerin merkezî yönetimi, ulusal bilincin
oluşması açısından da önemlidir. Yerel kültür ile ulusal kültürün birbirini
karşılıklı beslediği bir dengenin kurulması, ortak ulusal kültür bilinci
oluşturulması açısından önemlidir.
Bu kanunun, iddia edildiği
gibi, bölgesel eşitsizliği giderici yönde mi çalışacağı, yoksa, bölgelerin
ulusal ekonominin parçaları gibi değil de, birbirinden kopuk parçalar gibi mi
ele alınacağı belirsizdir. Global ekonomiyle bütünleşmeyi ulusal ekonominin
bölgeleri arasındaki bütünleşmenin önüne koyan bir yaklaşımın, devletin
bölgeler arasındaki eşitsizlikleri gidermesine uygun bir yapı oluşturması zor
görünüyor.
Bölgesel kalkınma, sadece
üretim fazlası sağlamayı değil, üretim açığını kapatma bakış açısına sahip
olmayı da gerektiriyor. Yeni yapı içerisinde, üretim açığı olan bölgelerin
desteklenmesi nasıl olanaklı olacaktır? Merkezî bütçeden alacakları payın
performansla ilişkilendirilmesi, performans düşüklüğü olan bölgelerin ihmaline
yol açacaktır. Küreselleşme sürecinin acı bir ürünü olan fakirleşmenin,
ülkemizin az gelişmiş bölgelerinde yaşanması nasıl engellenecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güler.
HÜSEYİN GÜLER (Devamla) -
Bir diğer sonuç da, geçmişte banka ve belediyelere sağlanan uluslararası
piyasalardan borçlanma şansının iyice artması, belediyelerin hizmet yarışı
içerisinde sadece kendilerini değil, ulusal ekonomiyi de artan borç yüküyle
karşı karşıya bırakacaktır. Bütçe disiplini üzerindeki olumsuz etkileri nasıl
kontrol altına alınacaktır; merak ediyoruz.
Kamu hizmetlerinin
piyasalaştırılması, kamu hizmetlerinin genişletilmesini ve yaygınlaştırılmasını
değil, daraltılması ve ulaşılmaz hale getirilmesi sonucunu doğuracaktır. Bunun
sebebi, kamu hizmetlerinde maliyetin azaltılmasına verilen önemdir. Bu da
ücretlerin ve emek gelirlerinin düşürülmesi sonucunu yaratacaktır.
Öte yandan, kamu
hizmetlerinin fiyatlandırılması ise, düşen ücret ve emek geliri sahiplerini,
kamu hizmeti satın alamaz, kamu hizmetlerine ulaşamaz hale getirecektir. Şu
anda yaşanmakta olan bu durum, kamu yönetimi reformu sonucunda daha da
ağırlaşacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Güler.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
22 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hızla değişen ve gelişen
bir dünyada yaşıyoruz. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu sosyolojik bir
tahlil olarak görmek ve gereğini iyi bir zamanlamayla yerine getirmek
gerektiğine inanıyorum. Çağın ihtiyaçlarına yerinde ve zamanında çözüm bulmak,
teşhis ve tedavi açısından son derece önemlidir. Ülkemizde yaşadığımız
sorunların başında, çağın gelişmişliğine cevap veremeyen hantal bürokrasi
gelmektedir. Bu anlayışın, modern dünyanın gereksinimlerine uygun bir biçimde
yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 22 nci maddesi gereğince, bölgesel sorunların, yerel
anlamda, yerinde tespitinin yapılarak kısa sürede çözüme kavuşturulması, bölge
açısından ivedilik arz eden projelerin hayata geçirilebilmesi bakımından
oldukça önemlidir. Örneğin, içmesuyu olmayan bir köyümüze hizmet götürebilmek
için proje onayından tutun, projeyi hayata geçirebilmek için gerekli olan
ödeneğine kadar her türlü kararın Ankara'dan çıktığını düşünürsek, susuz kalan
ya da su problemi olan köylerimizin yeterli hizmet alabilmesi için yaşanılan
mağduriyetin büyüklüğünü sizler de, elbette, takdir edersiniz. Bu durum,
vatandaşlarımıza sunmaya çalıştığımız birçok hizmet kaleminde de böyledir.
Bu tasarı kanunlaştığı ve
hayata geçirildiği takdirde, tüm hizmet alanlarında büyük bir zaman israfının
önüne geçileceği gibi, vatandaşlarımıza -özellikle de taşrada, kasabada,
kırsalda yaşayan vatandaşlarımıza- yerinde, zamanında, sağlıklı hizmetlerin götürülebilmesinin
önü açılmış, konuyla ilgili tüm planlamalar bizzat yerinde yapılmış ve
sonuçlandırılmış olacaktır.
Burada, Ankara'nın, yani,
merkezî hükümetlerin yapması gereken, denetimi etkili bir şekilde yürütmektir,
hukukî tıkanıklıkları süratle aşmak, daha özgür ve daha üretken bir Türkiye
için gerekli yasal düzenlemeleri daha fazla zaman kaybetmeden yerine
getirmektir. Bu, aynı zamanda, devlet ve millet bütünleşmesini, topluma,
milletimize olan güvenin artarak devam etmesini sağlayacaktır.
Merkezî yapının
küçülmesi, taşra teşkilatlarının güçlenmesi, kamunun, yerelde halkımızın
ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçlardaki önceliklere göre şekillenmesini
sağlayacaktır. İl merkezinde veya herhangi bir ilçedeki okulumuzun masa ve sıra
ihtiyaçlarının bir yığın prosedürle hâlâ Ankara merkezli temin edilme yoluna
gidilmesi düşündürücüdür. Çocuklarımız, hizmetin zamanında ulaştırılamamasından
dolayı kırık dökük masa ve sıralarda eğitim ve öğretimlerini yapmak zorunda
kalmaktadırlar. Bu tür hizmetlerin yerinde yapılması, artık, bir zorunluluk
haline gelmiştir. Devletimizin her kurumuna aynı şekilde güvenmek ve bu güveni
tesis etmek zorundayız. Hizmette başarının, etkili ve verimli çalışmanın yolu
böyle bir güvenin tesis edilmesinden geçmektedir.
Siyaset, kurumlar ile insanlar
arasındaki ilişkileri düzenler. Bu düzenlemede insanı esas almak, gerçekçi ve
faydalı siyaseti ortaya çıkaracaktır. AK Parti, vatandaşımızın refah ve
mutluluğunu, yaşam standardını yükseltmeyi ve daha insanca yaşamasını temel
aldığı için, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı gibi birçok tasarıyı gündemine
almıştır ve bunları gerçekleştirmek için gayret etmektedir.
Alışkanlıklardan
kurtulmanın zor olduğunu bilmekteyiz. Uzun yıllardır insanı değil devleti baz
alan politikalar, bu politikalar sonucu yerleşen uygulamalar, insanımızın
siyaset kurumuna olan güvenini yıpratmış, kurum ve vatandaş ilişkisinde hizmet
değil, efendilik anlayışı ve tavırları hâkim olmuştur. Bugün git yarın gel
anlayışı insanımızı bunaltmış, ne yazık ki bütün bunlar belli bir alışkanlık
meydana getirmiştir. Vatandaşlarımız, böyle gelmiş böyle gidecek düşüncesiyle
gününü geçirmekte, yanlış politika ve uygulamaların sonucu olarak çektiği
sıkıntı ve zorlukların bitmeyeceğine inanmakta, yaşadığı olumsuzlukları burası
Türkiye, burada değişim dışında her şey olur diyerek, bu alışkanlığı zoraki bir
kader gibi sinesine çekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
RECEP GARİP (Devamla) -
AK Partinin tek başına iktidar olması, her şeye rağmen Türk insanının değişim
istediğinin bir göstergesidir. Bizim için esas olan insandır. Köklü ve pratik
değişimler için, özellikle zihinsel ve felsefî değişimler gerekmektedir.
Felsefe ve anlayış değişmeden hiçbir şeyin değişeceğine inanmamaktayım.
Grubumuz, kendi içinde bu felsefî değişimi yaşamış, sağlıklı ve insanî
gelişimler için çaba sarf etmektedir. Bu tasarı, bütün pratik sonuçlarını bir
kenara bıraksak, asıl olarak statükonun değil değişimin, kısa vadeli politika
ve projelerin değil uzun ve yüzyıllar sürecek bir siyasetin ve projelerin
işaretidir.
Biz, zorlukları kolay
kılmaya geldik; kurumsal hegemonyanın devamı için değil, insanımızın rahata
kavuşması için geldik; biz, efendilik etmeye değil hizmet etmeye geldik, hizmet
ederek efendi olunabileceğine inandık. Bizler, milletin vekilleriyiz,
halkımızın arzusu ve tercihiyle buraya geldik. Bizim için tek ölçü halkımızın
isteğidir. Biz, halkımızı daha rahat, daha müreffeh, daha insanca ve en güzel
barış ortamında yaşatmak için buradayız. Görevimizi asla unutmayacağız. Bütün
gayretimiz, halkımızın gülmeyen yüzünü güldürmek, ülkemizi aydınlık yarınlara
taşımaktır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının bu maddesine olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Sayın milletvekilleri, 22
nci madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince verilmiş olan bir önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği
teşkilat yapılarının, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve
etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki
görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü,
gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun
birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı; yine, bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken,
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart
birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden,
mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği,
ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük
ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlılık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm
Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi,
vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye
geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak
düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata
geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda,
sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle
yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde
ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha
etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa, sorun bu hizmetleri merkezî kamu
yönetiminin mi, yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu
hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli
ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha
doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya
çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti
üretimi sadece yerele aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü
piyasaya, özel üretime aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine
"müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 22 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Haşim Oral |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Samsun |
Denizli |
Malatya |
|
Kerim Özkan |
|
Enis Tütüncü |
|
Burdur |
|
Tekirdağ |
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanımız birçok
sorumuza hiç cevap vermedi, bir kısmına da yeteri açıklıkta cevap vermedi.
Nedense, yine, Sayın Bakanımızın, bu anlayışıyla ilgili geçmişteki bir
yaklaşımı da var önümde. Ben, bundan bir ay önce, Sayın Başbakan Tayyip
Erdoğan'a bir soru yöneltmiştim, 59 uncu ve 58 inci hükümetlerdeki açıktan
atamalarla ilgili. Bu atamalarla gelen kişilerin mezun oldukları, bitirdikleri
okulları sormuştum. Sayın Bakan, sadece "dört yıllık, lise" gibi
cevaplarla bu soru önergemi cevaplandırdı. Yine, aynı bakana, açıktan
atananların, bu görevlere gelmeden önce yaptıkları işleri sormuştum; bununla
ilgili de hiçbir açıklama yapmamıştı.
BAŞKAN - Sayın Karademir,
soruyu sorar mısınız.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Nasıl bu tasarı için sadece Bilgi Üniversitesinden görüş aldık diyorsa,
sorduğum, açıktan atanan kişilerin hangi okullardan mezun oldukları sorusuna
sadece "dört yıllık okul" veya "lise" diye cevap vermesi,
sorulara ne kadar açık ve içten cevap verdiğinin bir göstergesi!
Ben, yine, sorularıma
devam etmek istiyorum. Mevcut 32 adet millî parkımızın 28 tanesi orman rejimi
altındadır. Bilindiği gibi, millî parklarımız başka kurum ve kuruluşlara
devredilemez. Tasarının, Orman Yasasına ve ülkemizdeki millî park, tabiat
parkı, tabiatı koruma alanı ve tabiat anıtlarının planlanmasını ve
geliştirilerek yönetilmesini sağlayan Millî Park Yasasına, Anayasamızın 169
uncu maddesine ve Avrupa Peyzaj Sözleşmelerine aykırı olmadığını söylemek
mümkün müdür?
Yine, Bakanıma bir soru
daha sormak istiyorum. Enerji alanında yapılacak yatırımların büyük ölçekli
yatırımlar olması nedeniyle, merkezî olarak planlanması esastır ve yapısı
gereği rekabete uygun olmadığından, doğal bir tekel niteliği taşır. Ülkemizde
enerji sektörünün bu özelliklerinden dolayı kamu hizmeti anlayışıyla yönetilmesi,
kısa, orta ve uzun vadede planlanması yapılan ulusal bir enerji stratejisinin
acilen oluşturulması gerekmekteyken, bu hizmetlerin yerel yönetimlere
devredilmesi Anayasaya aykırı değil midir?
Yine bu tasarıda, devlet
hastaneleri, il özel idarelerine bırakılmış, bunun dışında kalan, koruyucu
hizmet veren yataksız sağlık tesisleri belediyelere bırakılmıştır. Tasarıda,
sağlık hizmeti veren kuruluşların üç ayrı idareye verildiği görülmektedir.
Tasarıya göre, Türkiye'deki sağlık örgütlenmesinin temel direği sağlık
müdürlükleri de işlevsiz kalmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Karademir,
süre bitmek üzere; lütfen, soruya gelin.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bitiriyorum.
Oysa, sağlık
hizmetlerinin, Anayasamız açısından tek elden yürütülmesi zorunluluğu vardır.
Tasarı bu şekliyle Anayasaya aykırı değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 66'sı borç faizlerine gidiyor.
Yine, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 5'i de özel idarelere devrediliyor. Bu
tasarının gelir kaynağı olarak bunlar öne çıkıyor. Acaba, bu, 81 ilin özel
idaresi için yeterli olacak mıdır? Birinci sorum bu.
Yine, 22 nci maddenin (a)
fıkrasında "taşra teşkilatı, görev ve hizmetin niteliğine, sosyal ve
ekonomik şartlara ve nüfus durumuna göre farklı yapıda kurulabilir"
deniliyor. Aynı maddenin son fıkrasında da "bölge kuruluşları dışındaki
taşra teşkilatı, Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur, kaldırılır veya değiştirilir"
denilmektedir. Bu hüküm, kamu örgütü kavramında karmaşa yaratacak nitelik
taşımamakta mıdır? Her an değişebilecek bir kamu örgütü, yönetimde istikrarı,
edinilen deneyimleri, personelin güven duygusunu altüst ederek, halkın
başvurularını ve kamuyla olan ilişkilerini zedelemeyecek midir?
Anayasanın 123 üncü
maddesinde "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir" denilmektedir. Bu maddeye göre, bakanlıkların görevleri ile bu
görevleri yürütecek örgütleşmeyi, yani kuruluşları birbirinden ayırma ve ayrı
statüde düzenleme olanağı bulunmamaktadır diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Işık.
Sayın Işık, soru sormak
istemiyor musunuz?
AHMET IŞIK (Konya) -
Yerime oturmuşlar da Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkanım, mikrofonum kapalı.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, konuşamadan mikrofonum kapandı.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada sosyal devlet
anlayışıyla ilgili tartışmalara tanık oluyoruz. Ben de Sayın Bakanımızdan,
sosyal devlet anlayışıyla ilgili birikiminden yararlanmak amacıyla bir soru
sormak istiyorum; eğer, aydınlatırsa, gerçekten memnun olacağım. Çağdaş sosyal
devlet anlayışının olmazsa olmaz koşulları arasında, tüm çalışanların, insan
onur ve saygınlığına yaraşır bir ücret düzeyine kavuşturulması ilkesi yok
mudur? Çağdaş sosyal devlet anlayışının olmazsa olmaz koşullarında...
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
saati de dikkate alarak, soruyu sorar mısınız lütfen; saat 24.00'e 5 var.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Tabiî, soruyorum; sorular iç içe, soruyorum Sayın Başkan.
...bölgeler arasında ve
çalışan nüfus grupları arasında gelir adaletsizliğinin kaldırılması olayı yok
mudur ve çağdaş sosyal devlet anlayışının olmazsa olmaz koşullarının içinde
beşikten mezara tüm insanların yaşlılık, maluliyet, ölüm, iş kazası, meslek
hastalığı, hastalık, analık, işsizlik gibi sosyal ve ekonomik riskler
karşısında sosyal güvenlik şemsiyesi altında tutulması ilkesi yok mudur? Bu
konuda Sayın Bakanın bizi aydınlatmasını rica ediyorum ve bu tasarıda, acaba bu
söylediğim olmazsa olmaz koşullar ne kadar kapsanmaktadır?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önce Sayın Karademir'in
sorularına cevap veriyorum. Sayın Karademir, 32 adet millî parkımızın başka
kuruluşlara, yani, yerel yönetimlere devredilmesinin Anayasaya aykırı olup
olmadığını sordular. Millî parklarımız yerel yönetimlere devredilmiyor; Çevre
ve Orman Bakanlığının uhdesinde bundan sonra da korunmaya devam edilecektir. Bu
tasarı öyle bir hüküm öngörmemektedir.
Ayrıca, enerji
yatırımlarıyla ilgili bir soru yönelttiniz. Aynı soruyu biraz önce -bir önceki
madde görüşülürken- bir başka arkadaşımız da sormuştu. Hemen şunu ifade edeyim
ki, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, bağlı bir kuruluştur. Bu tasarı bağlı
kuruluşların taşra teşkilatlarını kaldırmamaktadır. Arkadaşlarımız bu tasarıyı
bir bütün olarak incelemedikleri için, oradan buradan birtakım cümleleri
okuyarak sonuç çıkarmaya çalışıyorlar, tabiî, böyle hatalı sonuçlara
varıyorlar.
Biraz önce grup adına
konuşan Küçükaşık arkadaşımız da "Bursa'daki Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün baraj projeleri ne olacak; devredeceksiniz yerel yönetimlere"
dedi. Hayır, böyle bir şey yok. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün taşra
teşkilatları duracak; çünkü, büyük ölçekli yatırımları, otoyolları, barajları
yapma konusu yine merkezî hükümetin uhdesinde olacaktır.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Bölge müdürlükleri kaldırıldıktan sonra, projeyi kim hazırlayacak? Projeleri
bölge müdürleri hazırlar bölge müdürlüklerinde. O yöreyi Ankaradaki hangi
bürokrat bilir? 1965'ten beri devam eden projeler var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bizim yerel yöneticilerimizin ilkokul
mezunu olduğunu mu zannediyorsunuz siz? Yerel yönetimlerimizde, bu ülkede
yetişmiş o kadar çok mühendislerimiz var ki, yerel yönetimlerimizde bunlar
istihdam edilecek. Üniversitelerimizden hizmet satın alabiliriz. Nitekim öyle
bir hüküm de getirdik. Kamu kurum ve kuruluşları üniversitelerimizden hizmet
satın alacaklar; onlara da yaptırabilirler. Kaldı ki, eğer ülkemizin bazı
yerlerinde, bazı yörelerinde mühendis açığı varsa, teknik eleman açığı varsa,
hükümet olarak yapmamız gereken, ilave kadrolar vererek, yetişmiş, binlerce,
elinde diploma olan gençlerimizi oralara göndererek bu açığı kapatırız.
Yetişmiş elemanlarımız var çok şükür, hatta bunların bir kısmı yurt dışına
gitmek durumunda bile kalıyorlar. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Bunlara verseydiniz bu hale gelmezdi.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "81 il için yeterli olacak mı
ödenekleriniz? Çünkü, bütçemizin gelirlerinin yüzde 65'ini biz faiz ödemelerine
ayırıyoruz" dedi Sayın Oral. Son derece haklıdır. Gerçekten Türkiyemiz çok
borçlu bir ülkedir, iç ve dış borcu çoktur; biz böyle bir tabloyu devraldık;
ama bakın, bir yıl içerisinde faiz oranlarını yüzde 23'lere, yüzde 24'lere
düşürmek suretiyle, 2003 yılı bütçesinde 65,5 katrilyon lira faiz ödemeyi
öngörmüşken faiz oranları düşürüldüğü için 7 katrilyon lira daha az faiz
ödedik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Demek ki, malî disipline
uyarsanız, bütçe dengelerini muhafaza ederseniz faiz oranları düşer, enflasyon
düşer, bir gün gelir ki bütçenizden faizler için ayıracağınız para en alt
noktaya iner, aradaki farkı da bu ülkenin kalkınması için, bu ülke insanının
refahı için ayırırsınız. Biz de onun mücadelesini yapıyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
55 milyar dolar artırdık mı artırmadık mı, azalttık mı?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Taşra teşkilatının kurulmasını
Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz" dedi Sayın Oral. Şu anda da öyledir Sayın
Oral; yani, taşra teşkilatının kurulması zaten Bakanlar Kurulu kararıyla
olmaktadır. Bizim bu tasarımızda da yine Bakanlar Kurulunun kararıyla
olacaktır.
Sürem dolmak üzere.
Ben, tabiî, bu arada
Sayın Koç'un müşteri kavramıyla ilgili sorusuna da cevap veremedim. Sayın Koç,
insan kaynakları daire başkanlığının altında bayağı müşteri aradı. Şu arada
müşteri sıkıntınız var galiba Sayın Koç. Seçimlere giderken böyle bir sıkıntı
içerisinde olduğunuz anlaşılıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok
efendim, size anlattım gerekçesini.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, bu tasarıda müşteri kavramı
geçmemektedir; sadece kurum dışı işyeri kavramı geçmektedir. Kurumdışı işyeri
kavramıyla kastedilen de şudur: Mesela, mahallî idareler, İçişleri Bakanlığı
için kurumdışı işyeridir. Mesela vergi mükellefi olan işyerleri, Maliye Bakanlığı
için kurumdışı işyeridir. Mesela, özel okullarımız, Millî Eğitim Bakanlığı için
kurumdışı işyeridir.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Biz vatandaştan bahsediyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Özel sağlık kurumları da Sağlık
Bakanlığımız için kurumdışı işyeridir ve ayrıca tüm işyerleri, işgüvenliği
denetimi açısından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı için kurumdışı
işyeridir.
Müşteri kavramından bu
kadar rahatsız olmanızı da anlayamadım. Keşke, kamu kuruluşlarında, devlet
dairelerinde görev yapan memurlarımız, kamu görevlilerimiz oraya hizmet için
gelen vatandaşlarımıza müşteri gibi davranabilse "siz benim
velinimetimsiniz, sizin için buradayız" diyebilse... (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Vatandaş gibi davransın...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Aslında, onlara diyebilseler ki
"başka bir emriniz var mı ey vatandaşım, sizin için buradayız, siz, bizim
velinimetimizsiniz. Bugün git yarın gel demiyoruz, işinizi hemen
yapacağız." Bundan niye rahatsız oluyorsunuz, niye rahatsız oluyoruz Sayın
Koç?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan, isterseniz siz hiç konuşmayın, konuştukça zora giriyorsunuz.
Grubunuzun alkışı bile size yetmiyor, konuştukça batıyorsunuz!
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır; ancak, çalışma süremizin dolmuş olması
sebebiyle, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 26 Şubat 2004
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 24.00