DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 42
56 ncı
Birleşim
24 Şubat 2004 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Bağ-Kur emeklileri, dul ve
yetimleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sorunlarına ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, adliye binalarının
içinde bulunduğu durum ile adlî personelin sorunlarına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'nun, ülkemizdeki sosyal
güvenlik sistemlerinin yapısal ve işlevsel sorunlarına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44 milletvekilinin, 2004 Yılı
Özelleştirme Programı konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/10)
C) Tezkereler ve
Önergeler
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Hoçivan Hasköy Adıyla Bir İlçe
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/198) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/147)
2. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bir İl ve İki İlçe
Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/194) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/148)
V. - ÖNERİLER
A) Sıyasî Partİ
Grubu Önerİlerİ
1. - Sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine, kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin;
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349)
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular
ve CevaplarI
1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Alman cezaevlerinde Türk
mahkûmlara yönelik insan hakları ihlallerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1720)
2. - İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, Gebze Cezaevindeki
nüfus kaydı olmayan bir tutukluya ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1730)
3. - Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, lise düzeyindeki eğitim
programları ve meslek liselerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1741)
4. - Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, sözleşmeli sağlık
personeli sınavına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı (7/1764)
5. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Bingöl depreminde
hasar gören bir yatılı bölge okulunun onarım ihalesine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1771)
6. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Bingöl'deki öğretmen
sayısına ve Çeltiksuyu Yatılı İlköğretim Okuluna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1772)
7. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, SSK hastanelerine 2002 yılında
alınan sözleşmeli personelin kadroya alınmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/1786)
8. - Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın, belediyelerdeki üst düzey
yöneticilere makam tazminatı ödenmesi için bir çalışma olup olmadığına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1819)
9. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın bazı şirketlere ve araç kayıt
bilgilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı (7/1822)
10. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, DSİ Genel Müdürlüğünde görevli
iki personelin geçici olarak İstanbul'da görevlendirilmelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in
cevabı (7/1826)
11. - Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, SSK işitme cihazı ihalesine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı (7/1834)
12.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, üniversitelerin kullanmadığı
2003 yılı araştırma ödeneklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1836)
13. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, bekçi kadrolarına ve silah
ruhsatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
(7/1835)
14. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi
ihalesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1868)
15. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar'da
kapatılan Ziraat Bankası Şubesinin yeniden açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı (7/1872)
16. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Kur'an kurslarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1874)
17. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, eğitim kurumları
yöneticilerinin atama ve yer değiştirmeleri hakkındaki yönetmeliğe ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1879)
18. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Genelkurmay Başkanlığının
verdiği brifinge ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
Gönül'ün cevabı (7/1881)
19.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türk vatandaşlığından
çıkarılanlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
(7/1889)
20. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa'daki bazı meslek
liselerinin teçhizat ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1892)
21. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara'daki bazı sosyal
alanların bakımına ve korunmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı (7/1894)
22. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, gebe düve
ihtiyacının karşılanmasına,
- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, tarım ve hayvancılık
politikasına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
(7/1908,1912)
23. - Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi
ihalesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1914)
24. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, gübre fiyatlarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1915)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak altı oturum yaptı.
Bayburt Milletvekili Fetani Battal, Bayburt'un düşman işgalinden
kurtarılışının 86 ncı yıldönümüne,
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek, Bektaşiler ve Alevîler için
muharrem ayının önemine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız'ın, belediyelerin çeşitli kurum ve
kuruluşlara olan borçlarının yarattığı sıkıntılara ve bu borçların yeniden
yapılandırılması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşmasına, İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu cevap verdi.
Bulgaristan Ulusal Meclisi Başkanı Ognyan Gerdjikov ve beraberindeki
parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak
ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/802, 6/825, 6/899)
esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sözlü
soruların geri verildiği bildirildi.
Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 48 milletvekilinin, Konya'da çöken bina
özelinde yapı güvenliğindeki sorunların araştırılarak etkin imar denetiminin ve
sağlıklı yapılaşmanın sağlanması için (10/169),
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 29 milletvekilinin, zeytin ve
zeytinyağı üretiminde karşılaşılan sorunların araştırılarak (10/170),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye - Suudi Arabistan
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi,
kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının
(1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları
henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetimi Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349),
görüşmelerine devam olunarak, 10 uncu maddesine kadar kabul edildi; 10 uncu
maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
24 Şubat 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
23.55'te son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
|
Suat Kılıç |
Ahmet Küçük |
|
Samsun |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No. :87
20 Şubat 2004
Cuma
Tezkere
1. - Yozgat Milletvekili MehmetErdemir’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/480) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.2.2004)
23 Şubat 2004 Pazartesi No. :88
Tasarılar
1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Terörizmle Mücadelede İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/756)
(İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.2.2004)
2. - Tekstil Ürünleri Ticaretine Dair 2003/1 Sayılı
Türkiye-Litvanya Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/757) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.2.2004)
3. - Noterlik Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/758) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.2.2004)
4. - Aşırı Derecede Yaralayan ve Ayırım Gözetmeyen
Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması
veya Sınırlandırılması Sözleşmesi ve Eki I; Tadil Edilmiş II. ve IV.
Protokollerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/759)
(Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
18.2.2004)
5. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/760) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.2.2004)
Teklifler
1. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Elbistan
Adıyla Bir İl Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/251) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
2. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Devlet
Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/252) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.2.2004)
3. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi Vakfı Kanunu Teklifi (2/253) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.2.2004)
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uganda
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/466) (S. Sayısı : 375) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
2. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Genel Ticari, Ekonomik, Kültürel ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/467) (S. Sayısı : 376) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kongo Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/472) (S. Sayısı : 377) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
4. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kosta Rika
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/474)
(S. Sayısı : 378) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Jamaika Hükümeti
Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/480) (S. Sayısı :
379) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Karayip Devletleri Birliği
Arasında İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/485) (S. Sayısı : 380) (Dağıtma
tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lüksemburg Büyük
Dükalığı Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor
Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/680) (S. Sayısı : 381) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Sanat, Eğitim, Bilim, Teknoloji, Spor,
Dinlence ve Gençlik Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/709) (S. Sayısı : 382) (Dağıtma tarihi :
23.2.2004) (GÜNDEME)
9. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çek Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/712) (S.
Sayısı : 383) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
10. - Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı : 384) (Dağıtma
tarihi : 23.2.2004) (GÜNDEME)
11. - Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi
Verilmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/755) (S. Sayısı : 385) (Dağıtma tarihi : 23.2.2004)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, KOBİ'lerin ve
esnafın vergi yüküne ve kredi şartlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/954) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
2. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, Hatay İlinde
doğrudan gelir desteği ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/955) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.2.2004)
3. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın,
Burdur'un Bucak İlçesindeki bir yolun asfaltlanmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/956) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.2.2004)
4. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, yetkili sendika
tespitinde zorluk çıkartıldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/957) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
5. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Kars
köylerindeki yol ve su çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/958) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Çin'den yapılan
ithalatın etkilerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) sözlü soru
önergesi (6/959) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
7. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, bankaların
kredi kartlarına uyguladığı faiz oranlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/960) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
8. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, özelleştirme
sonucu işsiz kalanların kamuda istihdamına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/961) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.2.2004)
9. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, zorunlu
tasarruf kesintilerinin ödenmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Devlet Bakanından
(Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/962) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
10. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, SSK ve
BAĞ-KUR'un idari yapıları ile üst düzey yönetici atamalarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/963) (Başkanlığa geliş tarihi
: 13.2.2004)
11. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, kayıt dışı
istihdamın ve ücretlerin düşük beyan edilmesinin denetimine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/964) (Başkanlığa geliş tarihi
: 13.2.2004)
12. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Mısırlı
bir gazeteciye türbanlı fotoğrafıyla basın kartı verilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/965) (Başkanlığa geliş tarihi
: 16.2.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, TBMM'de çalışan
geçici işçilerin özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/1993) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.1.2004)
2. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Başbakanlık
Müsteşarının bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1994)
(Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2004)
3. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, Çin malları
ithalatının ulusal ekonomiye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1995) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
4. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
bakanlıklarda vekaleten görev yapan bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1996) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
5. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, BDDK'nın bir
taşınmazı kiralamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1997)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.2.2004)
6. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Adana
İlinde fabrikaların hava kirliliğine karşı denetlenip denetlenmediğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1998) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2004)
7. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Orman Genel
Müdürlüğü görevlilerinin, Orman Mühendisleri Odası şube seçimlerine müdahale
ettikleri iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1999) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
8. - İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, SHÇEK
Saray Rehabilitasyon Merkezindeki atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal
Akşit) yazılı soru önergesi (7/2000) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2004)
9. - İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun,
kadroları SHÇEK'de olmayan bazı görevlilere lojman tahsis edildiği iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/2001)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2004)
10. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, bağlı
kurumlarda yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı
soru önergesi (7/2002) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
11. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa'nın
Orhangazi İlçesinde bazı enerji nakil hatlarında meydana gelen arızalara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2003)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2004)
12. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya
İlinin elektrik şebekesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2004) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
13. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı sivil
toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde ayrımcı uygulamalar yaptıkları iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2005) (Başkanlığa geliş
tarihi : 10.2.2004)
14. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2006) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.2.2004)
15. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamulaştırdığı bir arsayı sattığı iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2007) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.2.2004)
16. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, seçim
sürecinde verilecek inşaat ruhsatlarının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2008) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
17. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, belirlenen
yerler dışında kurban kesenlere kesilen cezalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2009) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
18. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın,
İnternetten kimlik numarası bilgisine ulaşmanın çifte vatandaşlıkta doğuracağı
soruna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2010) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.2.2004)
19. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun,
bir akrabasına Diyarbakır Valiliğinde oda tahsis edildiği ve görev verildiği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2011) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.2.2004)
20. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin ve bağlı kuruluşlarının şirketlerindeki çalışanlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2012) (Başkanlığa geliş
tarihi : 16.2.2004)
21. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak
Belediye Başkanı ve bazı Meclis üyeleriyle ilgili çeşitli iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2013) (Başkanlığa geliş tarihi :
16.2.2004)
22. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın,
Almanya'daki vatandaşlarımızın vergi numaralarına İnternet üzerinden Alman
makamlarının da ulaşabilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2014) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
23. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in,
özelleştirilen Kilis Suma Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2015) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.2.2004)
24. - İstanbul Milletvekili Zeynep Damla Gürel'in,
araştırma proje ödeneklerinin bütçeye gelir kaydedilmesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2016) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.2.2004)
25. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Adana
yöresinin endemik bitkilerinin korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2017) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2004)
26. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, greyfurt
ihracat desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2018) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2004)
27. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
İstanbul-Ankara seferinde kullanılan yataklı vagonlardaki yeni bir uygulamaya
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2019) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2004)
28. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Nilüfer-Gölyazı Beldesinin balıkçı barınağı yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2020) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
29. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, çocuk
mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2021)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2004)
30. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, misyonerlik
faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/2022) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.1.2004)
31. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, organize
sanayi bölgelerine ayrılan ödeneklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2023) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
32. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, deprem
konutlarının tapu dağıtımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2024) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2004)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizlik
sigortasına ve vergi primlerini ödeyemeyen esnafa ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1733)
2. - Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün,
üniversitelerde intihal yaptığı belgelenen öğretim üyesi olup olmadığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1740)
3. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ücretlilerin
aylıklarında iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1743)
4. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, uyuşturucu
kullanımını önlemek için alınan tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1744)
5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
belediyelerin doğalgaz aboneliğinde aldığı ücrete ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1749)
6. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Türk
vatandaşlarının yurt dışında gayrimenkul edinme haklarına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1750)
7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'ta
gelişen olaylara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/1752)
8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Talabani ve
Barzani'nin Türk pasaportlarını iade etmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1753)
9. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Rusya ile
yapılan doğalgaz müzakerelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1759)
10. - Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, İstanbul
Emniyet Müdürlüğü bünyesinde yapılan bir hizmet içi eğitim programına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1761)
11. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, SSK,
Bağ-Kur ve Emekli Sandığının bağlı iştiraklerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1770)
12. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
konut edindirme yardımı amacıyla toplanan paraya ilişkin Devlet Bakanından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/1774)
24 Şubat
2004 Salı No. :89
Rapor
1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/753) (S. Sayısı : 386) (Dağıtma tarihi :24.2.2004) (GÜNDEME)
Genel Görüşme
Önergesi
1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 44
Milletvekilinin, 2004 Yılı Özelleştirme Programı konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/10) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.2.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 15.00
24 Şubat 2004
Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Bağ-Kur ve işçi emeklilerinin
sorunları ve talepleriyle ilgili söz isteyen, Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'e aittir.
Buyurun Sayın Coşkuner. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Bağ-Kur emeklileri, dul ve yetimleri ile bakmakla yükümlü
oldukları kişilerin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşamları, çileleri, umutları birbirine benzeyen Bağ-Kur ve
işçi emeklileri, onların dul ve yetimleri hakkında gündemdışı söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Gelir dağılımındaki eşitsizliklerin düzeltilmesi,
sosyal devlet anlayışının bir gereğidir ve bunun sağlanabilmesi için, belli
ekonomik, sosyal ve malî politikaların uygulanması gerekmektedir. Emeklilerin
korunması, bütün dünyada, sosyal güvenliğin temel sorunlarından birini
oluşturmaktadır. Emeklilerin korunması, yeterli düzeyde aylık belirlenmesi ve
bu düzeyin korunmasıyla mümkündür; ancak, emekli aylıkları, hem yetersizdir hem
de enflasyona yenik düşmektedir. Yoksulluk kavramı bir neden değildir, bir
sonuçtur; gelir dağılımı eşitsizliğinin sonucunu göstermektedir.
Gelir dağılımında ciddî boyutlarda eşitsizlik olan bir
ülkede yaşamaktayız. 5 400 000 işçi ve Bağ-Kur emeklisi ve onların dulları,
yetimleri ile bakmakla yükümlü olduklarıyla birlikte toplam 20 000 000
insanımız mağdur durumdadır ve onları, yoksulluk sınırının altında yaşamaya
mecbur bırakmışız. Ayrıca, bu yetmezken, vergisini ödemiş, primini ödemiş
emeklilerimiz zor durumdadır. Bu emeklilerimiz, kendi günlük yaşamlarına
katkıda bulunmak için, emekli olduktan sonra, esnaflık yapayım deyince,
maalesef, bir kuruma bağlı olmalarına rağmen, onların maaşından belli bir,
yüzde olarak, para kesilmektedir; yani, primini ödeyen bu insanlar ikinci defa
mağdur edilmektedir. Emekli aylıklarının oranlarının, yüzdesinin
hesaplanmasında yeniden düzenlemeye gidildiğinde, hiç değilse, bir miktar
olsun, emeğini yıllarca bu millete harcamış ve bu kesime katkı sağlamış kesim
düşünülmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İşçi
Emeklileri Derneğinin, 19 Ocak günlü, tüm milletvekillerine göndermiş oldukları
mektuplardan sizlere örnekler okuyacağım :
"Sayın milletvekillerimiz, Türkiye İşçi Emeklileri
Derneği olarak, başta 72 şubemizde teşkilatlanmış 1 000 000'u aşkın üyemiz olmak
üzere, bütün işçi ve Bağ-Kur emeklilerimiz ile dul ve yetimleri, seslerini her
platformda duyurmaya çalışmaktadır. Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik
darboğazın aşılabilmesi için, en samimî duygularımızla, üzerimize düşen her
fedakârlığı yerine getirdik. Yaşamlarımızın sonbaharında olsak bile, yarınlara
ve sizlere olan güvenimizi, inancımızı hiç kaybetmedik; ancak, sizler de takdir
edersiniz ki, hayatlarının sonbaharını yaşayan bizlerin artık önünde bir başka
bahar bulunmamaktadır, bizler artık yarınlar için umut besleyecek yaşlarımızı
çoktan aştık; şimdi, sadece istek ve talep makamıyız.
Yaptığımız tüm fedakârlıkların, torunlarımızın,
çocuklarımızın ve siz değerli vatan evlatlarımızın aydınlık Türkiyesi için
olduğunun bilincindeyiz. Yarınlarımız olan sizlere ve genç Türkiye
Cumhuriyetine çok değerli eserler bırakıyoruz. 72 000 000 insanımızın yürüdüğü
yollarda, tedavi gördüğü hastanelerde, eğitim gördüğü okullarda, kısacası,
yaşamın her alanında ve mekânında bizlerin alınteri, elemeği, göznuru vardır.
Gerek çalışma yaşamlarımızda ve gerekse emekliliğe ilk
adımımızı attığımızda, ülkemizin peşini bir türlü bırakmayan ekonomik krizlerle
birlikte yaşlandık. Yaşanan tüm ekonomik sıkıntıların yükünü en ağır biçimde
omuzlarında hisseden bizler olduk. Hiçbir şekilde sorumlusu olmadığımız bu
ekonomik krizin faturasını biz ödedik. Siz değerli milletvekillerimize tarihî
bir sorumluluk düşüyor.
1- Avrupa Birliğiyle bütünleşme yolunda atılacak
adımların başına, emeklilerimiz için yapılacak düzenlemeleri koyalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - "Örneğin, yapılacak
küçük bir ek düzenlemeyle, emeklilerimize, çağdaş ülkelerde veya Avrupa Birliği
ülkelerinde olduğu gibi, sendika hakkı tanıyan bir hükmü Anayasamıza
yerleştirelim.
2- Yıllardır, her platformda dile getirmeye
çalıştığımız, bir haksızlığı ortadan kaldıracak şekilde, işçi emeklilerinin
umutla beklediği intibak yasasını elbirliğiyle çıkaralım ve adaletsizliği
ortadan kaldıralım.
3- Sosyal güvenlik kuruluşlarımızın tek çatı altında
toplanmaya çalışıldığı bu dönemde, işçi, memur, Bağ-Kur emeklileri arasında var
olan ücret farklılığını, en azından taban aylıklarını ortadan kaldıralım.
Toplumca yaşadığımız ekonomik sıkıntıların bilincinde
olan insanlar olarak, en azından, torunlarımıza bir okul harçlığı veya
bayramlarda yüzlerini güldürecek, başımızı dik tutabilmeyi sağlayacak kadar bir
para verebilelim. Açlık sınırına taşınan maaşlarımızı, biraz daha üzerine
çıkarmaya gayret ederseniz, bizi sevindirirsiniz. Bu konuda hükümetimizin ikna
edilmesinde, siz değerli milletvekillerimizin yardımlarını bekliyoruz.
Her zaman ifade ettik ve bir kez daha yineliyoruz:
Bizler size güveniyoruz. Bu ülkenin her taşında bizden parça var. Yaşanan
ekonomik krizlerin, içerisinde bulunduğumuz coğrafyanın bizlere getirdiği
yükleri, her zaman bizler ödemekteyiz. Bu ülkeyi IMF kurtarmayacak, siz
milletvekillerimiz ve vatanını seven evlatlarımız kurtaracaktır. Bizler, eli
nasırlı, yüzü nurlu, ağzı dualı insanlarız. Bu kurtuluş mücadelesinde,
dualarımızla ve tüm varlığımızla sizlere destek olmak da, bizlerin tarihî
sorumluluğudur. Son bir yıldır zam almadan 332 000 000 liralık aylıklarımızla
sürdürdüğümüz yaşantımız ve yaptığımız fedakârlıklar, bu sorumluluğu yerine
getirmek için..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkuner.
Gündemdışı ikinci söz...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Son cümlesini söylesin,
teşekkür etsin...
BAŞKAN - Sayın Coşkuner, süreniz bitti, 2 dakikalık
süreyi verdim, 1 dakika kalınca...
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - 20 000 000 insanın sesini
duyuruyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür etsin Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Coşkuner.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - "...yetimlerimiz için
yapmış olduğunuz ve bundan sonra yapacağınız tüm hizmetler için sonsuz
şükranlarımızı sunuyoruz.
Bizler sizlerle beraber bu ülkenin bütün sorunlarına
saf tutmaya hazırız ve sizleri sevgiyle selamlıyoruz" diyorlar.
Ben de Yüce Meclisi sevgiyle selamlıyorum; bütün
milletvekillerimden işçi emeklilerine destek bekliyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkuner.
Gündemdışı ikinci söz, adliye binaları ve adlî
personelin sorunları hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey'e aittir.
Buyurun Sayın Beyribey.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, hükümet nerede,
hükümet?! Bu arkadaşlar kime konuşuyorlar?!
2. - Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey'in, adliye binalarının içinde bulunduğu durum ile adlî personelin
sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı taşra teşkilatının adliye hizmet
binalarının ve adlî personelin sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Anayasamızda yer alan üç temel kuvvetten biri olan
yargı kuvvetini bağımsız mahkemeler yerine getirmektedir. Bağımsız
mahkemelerimiz, gücünü temel hukuk prensipleri ve Anayasamızdan almaktadır. Bu
çerçevede, bağımsız mahkemelerce haklarında hürriyeti bağlayıcı cezalar verilen
ve tutuklanan kişilerin tedbir ve cezalarının yerine getirilmesi, ıslah
edilmeleri, topluma yararlı birer fert haline getirilmeleri, toplum eğitim
bilgisinden yoksun olanlara bu eğitimin verilmesi, bu kişilerin meslek sahibi
edilmeleri gibi birçok görevleri bulunan ceza infaz kurumları ve
tutukevlerimizi de yargı kuvvetinin içerisine dahil etmek gerekmektedir; yani,
adalet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla beraber bir bütün olarak
değerlendirilmelidir. Zira "adalet mülkün temelidir" ifadesinde de
belirtildiği gibi, adalet kavramı önemlidir; ancak, yargı ve yargı erkini
kullanarak, Türk Milleti adına adalet dağıtan kamu görevlilerinin içerisinde
yaşadıkları sorunları da bir an evvel çözmek gerekir.
Liberal siyasî sistemlerde, kamu hizmetlerinin özel
sektöre devri öngörülür. Devletin iktisadî sistemden çekilmesi, kamu tarafından
kullanılan ekonomik değerlerin olabildiğince küçülmesi temel amaç olarak
alınır; ancak, en açık, en serbest ekonomik sistemlerde bile, adalet
hizmetlerini devletin kendisi vermek zorundadır. Adalet hizmetleri, özel
sektöre devredilemez.
Bu itibarla, adalet teşkilatının sorunlarını teşhis
etmek, bunları bir an evvel çözmek gerekmektedir. Bu düşünceyle hareket eden
hükümetimiz, bu göreve geldiği günden bugüne kadar, yargının ve yargı gücünü
kullanan kamu görevlilerinin sorunlarının bilincinde olmuştur.
Yargının temel sorunlarının başında, çağımıza ayak
uyduramamış, zamanında değişiklikleri yapılmamış mevzuat hükümleri gelmektedir.
Hükümet, birbuçuk yıla yaklaşan süreç içerisinde, gerek Türk Ceza Kanununda
gerek infaz hukuku hakkındaki kanunda gerekse birçok değişik mevzuatta
değişiklik yaparak, bunları Meclise getirmiş ve Meclisin desteğini alarak
kanunlaştırmıştır. Avrupa Birliğine girmeyi temel amaçlarından birisi edinmiş
olan hükümetimiz, uyum kanunlarını paketler halinde Yüce Meclisimize sunarak,
kanunlaşmasını sağlamış, yine mevzuatımıza kazandırmıştır.
Adalet Bakanlığımızda devam eden mevzuatı çağımıza
uygun hale getirme çalışmalarına itiraz eden, direnç gösteren bazı çevrelerin
ifadeleri bizleri üzmektedir.
Değerli milletvekilleri, birçok ilimizde, ilçemizde,
adalet hizmetleri, vilayet binaları veya hükümet binaları içerisindeki
bölümlerde verilmeye çalışılmakta, mekân
yetersizliği ve bina yetersizliği verimi ve kaliteyi düşürmekte,
dosyalar üst üste birikmektedir. Bunun için, ekonomimizin tam olarak
rahatlaması, gelir ve giderlerin dengelenmesi, Adalet Bakanlığına, bütçeden
yeterli miktarda para veya pay ayırmakla mümkündür.
Hükümetimiz, bu bütçe döneminde, bütçede yüzde 24 artış
yaparak, beklenen enflasyonun üzerinde bir ek yardımda bulunmuştur, ek gelir
sağlamıştır; böylelikle, bu konuda işleri çözeceği mesajını vermiştir.
Hâkim ve savcılarımızın ve adlî personelin özlük
sorunlarının, bu mesleği icra edenler tarafından değil, bizler tarafından dile
getirilmesi gerekmektedir. Yeni göreve başlayan bir savcının aldığı maaş 900
000 000 lira civarındadır. Birinci sınıf bir savcının aldığı maaş ise 1 700 000
000 lira civarındadır. Yine, adlî personelin maaşları da çok düşük rakamlarda
kalmaktadır. Katılmamama rağmen, bir Yargıtay başkanının söylediği gibi, adlî
personel vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmıştır. Bu adlî personeli, cüzdanı
ile vicdanı arasındaki sıkışıklıktan kurtaracak yasal ve ekonomik
düzenlemelerin bir an önce yapılmasının gerektiğini düşünmekteyim.
Dünyanın hiçbir ülkesinde -hatta en geri kalmış
ülkelerde bile- yargı kuvvetini kullananların maaşları ve özlük hakları, diğer
meslek gruplarıyla kıyaslanamaz. Bu nedenledir ki, o ülkelerde, bu mesleği icra
edenler, mesailerinin tamamını adalete dağıtmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Beyribey.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
İlk cümlemde de, yargının bir bütün olarak
değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş, bu çerçevede, cezaevlerinin, yargının
bir parçası olduğunu söylemiştim. Şu anda, birçok ilimizde boş cezaevi
bulunmakta ve buralarda, boşu boşuna personel istihdam edilmekte ve israf
yapılmaktadır. Avrupa Birliğine girecek olan ülkemizin cezaevlerinin de, Avrupa
Birliği standartlarında olması gerekmektedir. Bir an evvel cezaevlerimizin
ıslah edilmesi ve yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Birçok ilçemizde adliye binalarının kapatılacağı ve bu
ilçelerdeki adliyelerin kaldırılacağı doğrultusunda bir bilgi, kulaktan kulağa,
fısıltı halinde yayılmaktadır. Sayın Adalet Bakanımız Cemil Çiçek'ten, bunun
doğru olup olmadığını öğrenmek istiyorum. Ben, Kars'ın ilçelerindeki adliye
binalarının kaldırılacağı bilgisinin doğru olduğu kanaatini taşımıyorum; çünkü,
AK Parti, hizmeti, vatandaşının ayağına götürme felsefesiyle hareket eden bir
partidir. Bugün itibariyle yurt dışında olan Sayın Bakanımız Cemil Çiçek'in,
döndüğü zaman bu sorumla ve personelle ilgili konuda açıklama yapacağı
kanaatini taşıyorum.
İstanbul ve Ankara İllerimiz başta olmak üzere, birçok
ilimizde, yetersiz cezaevi koşullarını gidermek amacıyla planlamalar
yapılmaktadır; ancak, geçmiş yıllarda yeterli sayıda personel alımı olmadığı
için, bunlar yeterli ve istenilen düzeyde çalışmamaktadır. Normalde, gelişmiş
ülkelerde, cezaevinde olan mahkûm sayısının yarısı kadar da personel istihdam
edilir; Türkiye'de ise, bu, 1/4 oranındadır ve mutlaka personel ihtiyacı
duyulmaktadır.
Netice olarak, bu adliye binalarının kapatılıp
kapatılmayacağı, personelin durumunun düzeltilip düzeltilmeyeceği konusunda,
Adalet Bakanımızın bir cevap vereceği kanaatini taşıyorum; Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.
Gündemdışı üçüncü söz, ülkemizde sosyal güvenlik
sisteminin yapısal ve işlevsel sorunları hakkında söz isteyen, Çorum
Milletvekili Feridun Ayvazoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
3. - Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu'nun, ülkemizdeki sosyal güvenlik sistemlerinin yapısal ve işlevsel
sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milletvekili olarak yaptığım yurt gezilerinde ve seçim bölgem olan Çorum'da
yurttaşlarımız tarafından şahsıma intikal ettirilen ve çoğunlukla dar ve sabit
gelirlilerin sorunlarını içeren konularla ilgili olarak gündemdışı söz almış
bulunuyorum; ancak, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Biz, burada sorunlarımızı
anlatırken, tartışırken, burada bulunan, Mecliste hazır olması gereken
milletvekillerimizle birlikte, sayın hükümet yetkililerimizin de olmaması,
bizleri gerçekten üzmüştür; ancak, şu anda aramızda bulunan ve hükümet
sıralarında yer almış bulunan Sayın Bakanımızın bu hassasiyeti şahıs olarak
göstermiş olmasından dolayı, kendisine teşekkürü de borç biliyoruz. Bu duygu ve
düşüncelerle, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, üzülerek tespit ve ifade etmek
durumundayım ki, ülkemiz, bir sorunlar yumağı halinde ve yurttaşlarımız bu
sorunların altında ezilmiş durumdadırlar. Bunların başında da, hepimizin
bildiği gibi, toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan SSK'lı ve Bağ-Kurlu
emekliler ile yine emekli olarak adlandırdığımız bir toplum kesimi gelmektedir.
Şimdi, bu sorunlardan bazılarına Yüce Meclisin ve
hükümetin dikkat ve ilgisini çekmeye çalışacağım. Bunlardan önemlice bir
bölümü, Bağ-Kur ve diğer sosyal güvenlik kuruluşlarının mevzuatı ve
faaliyetleriyle ilgili bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, Bağ-Kur Yasası 2.8.2003 tarihinde
değiştirilerek, daha önce sadece Bağ-Kur emeklilerinden ticaret ve serbest
mesleklerini devam ettirenler için getirilen, 12 nci gelir basamağının yüzde 10
oranındaki sosyal güvenlik destek primi ödeme zorunluluğu, diğer sosyal
güvenlik kanunlarına göre emekli olanlara da uygulanmaya başlanmıştır.
Zamanında, yasaya uygun olan primlerini ödeyip emekli aylığına hak kazanan bu
insanlardan, geçimlerini sağlamak zorunda oldukları için, ticaret yapıyor veya
serbest mesleğini icra ediyor, devam ettiriyor diye, bu faaliyetlerinin yasal
vergisini de ödedikleri halde, destek primi istenmesi, sadece sosyal güvenlik
sisteminin açıklarını kapatma endişesinden kaynaklanmış olması gerekir. Böyle
bir düşüncenin Anayasamıza uygunluğu söylenemeyeceği gibi, yine, Anayasamızdaki
eşitlik ilkesine de uygun olmadığı ve aykırı olduğu da bir gerçektir. Bununla
birlikte, insanlarımızın girişimcilik hevesinin de, bu şekilde, manevî yönden
ortadan kaldırılmış olduğu da ayrı bir gerçektir.
Emekli Sandığı, SSK ve özellikle Bağ-Kur emeklileri
düşük aylık aldıkları için zaten mağdur durumda; bu insanlardan yüksek oranda
destek primi alınması hakkaniyet ölçüleriyle de bağdaşmamaktadır. Bu nedenle,
bu sistemden tümüyle vazgeçilmesi ve eğer bu mümkün olmayacaksa, prim oranının
yüzde 1'e çekilmesi, Yüce Meclisin ve hükümetin değerlendirmesine muhtaçtır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bilindiği
gibi, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, ülkemizde, sadece il merkezlerinde örgütlenmiş
durumdadır. İl merkezlerine ilaveten de 133 ilçede -büyük ilçeler- irtibat
bürosu mevcuttur. Uygulamada, yaşlılık ve malullük aylığı alan sigortalıların
sağlık yardımına muhtaç 18 yaşını dolduran çocukları için her yıl sağlık
karnesi vize zorunluluğu sürdürülmektedir. Bu zorunluluk, Bağ-Kur örgütü
bulunmayan ilçelerde ve bu ilçelerin köylerinde oturan sigortalılar için büyük
bir eziyet haline gelmiştir. Bu sıkıntının ortadan kaldırılmasını temin için,
tıpkı Bağ-Kur Yönetim Kurulunun daha önce sigortalı eşleri ve 18 yaşından
küçüklerden vize zorunluluğunu kaldıran ve muafiyet getiren 13.5.1999 tarih ve
133 sayılı kararında olduğu gibi, ilgililerden muafiyet beyan formu tanzimi
istenerek taahhüt alınması mümkündür. Nitekim, Emekli Sandığı Yönetim Kurulu,
22.1.2004 tarih ve 6 sayılı kararıyla sağlık karnelerine konulan vize uygulamalarını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - ...ortaöğretimde 20,
yükseköğretimde ise 25 yaşına kadar kaldırmıştır veya bu yola gidilemiyorsa,
sigortalıların yoğun olduğu irtibat bürosu ve örgüt bulunmayan ilçelerde
kaymakamlarla işbirliği halinde yer ve araç gereç temin edilerek her ayın belli
günlerinde merkezden eleman gönderilmek suretiyle sorunun çözümüne de
gidilebilir düşüncesindeyiz.
Değerli milletvekilleri, yine sosyal güvenlik
kuruluşlarının uygulamalarının yarattığı bir başka olumsuzluk da, ölen
sigortalılara bağlı olarak maaş alan 18 yaşını tamamlamış yetimlerin maaş
vizesi sorunudur. Bilindiği üzere, bu konumda yetim maaşı alanların yaşayıp
yaşamadıklarının, yaşıyorlarsa okula devam edip etmediklerinin denetlenmesi
zorunluluğu, vize mecburiyeti olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabiatıyla, bu
durumdakilerin hak sahipliği konumunun devam edip etmediği, Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü sistemiyle bilgisayar ortamında bulunacağı,
kişi hakkında tüm bilgilere ulaşılabileceği gibi, üniversitelerden de
öğrencilik statüsünün devam etmediğinin araştırılması pekâlâ mümkündür.
Sayın milletvekilleri, dikkatinize sunmak istediğim son
olarak şu konu vardır: Çırak, kalfa veya ustaların eğitimiyle ilgili okullarda
ve işletmelerde yapılacak meslekî eğitime ilişkin esasları düzenleyen söz
konusu yasanın ilgili maddelerinde, Sosyal Sigortalar Kanununun iş kazaları ve
meslek hastalıkları ile hastalık sigortası hükümleri uygulanmakta ve sigorta
primleri, İş Kanununun ilgili hükümleri uyarınca, Bakanlık bütçesine konulan
ödenekten karşılanmaktadır; ancak, maalesef, çıraklar da bu haklarından
yeterince faydalanamamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, zor şartlarda insanca yaşam
mücadelesiyle ayakta kalmaya çalışan tüm emeklilerimizin onurlarını kurtarmak
bizlere ve siz saygıdeğer milletvekillerine ve özellikle de iktidarda bulunan
hükümete düşmektedir.
Emeklilerimizin onurlu bir yaşam mücadelesinde,
bizlerin de katkısını görmek, emeklerinin karşılığını görmek en büyük
haklarıdır diyorum. Bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum :
B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
44 milletvekilinin, 2004 Yılı Özelleştirme Programı konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/10)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
16 Şubat 2004
Geçen hafta, 11 Şubat 2004 günü, özelleştirmeden
sorumlu Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından açıklanan ''2004 Yılı
Özelleştirme Programı'', toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren çok
önemli bir konudur.
Çünkü, açıklamada, 2004'te, daha önceki özelleştirme
programlarından "farklı bir yöntem" izleneceği belirtilmektedir. Bu
çerçevede:
1. Özelleştirmede, 2003 uygulamasının sonuçları
değerlendirilmelidir.
2. Sayın Bakanın, "gerçek alıcılara göre strateji
belirlenecek" sözleri,
a) Hükümetin "satış öncesi" kimi alıcılarla
gizli görüşme yapacağı kuşkusu taşımaz mı?
b) Bu durum, kimi 2003 örneklerinde görüldüğü gibi,
KİT'in, siyasal yandaşlara çok ucuza satılacağı anlamına mı geliyor?
c) Bu köklü yöntem değişikliği hangi yasal düzenlemeye
dayanmaktadır?
3. İhale sonrası, teklif veren tarafların kamuoyu
önünde açık artırıma girmesi yöntemi neden terk edilmektedir?
4. En önemli ve stratejik KİT'in satılmasına çalışılacağı
anlaşılan 2004 yılında, özelleştirmeden sorumlu bakanın, kamu görevlilerine
''ağzınızdan rakam duymayacağım'' biçiminde bir yasaklama getirmesinin
nedenleri nelerdir?
Rakam açıklamamak:
a) KİT fiyatları konusunda toplumun bilgisiz kalmasına
ve özelleştirmenin bu nedenle zarar görmesine yol açmayacak mıdır?
b) Bu uygulama, AKP Hükümetinin ''saydam'' ve ''açık''
bir yönetim anlayışına sahip olduğu iddiasıyla nasıl bağdaşıyor?
c) Fiyatsız satış olamayacağına göre, özelleştirilecek
KİT'in satış öncesi fiyatını kimler bilebilecektir?
d) Bu durum, özelleştirme işlemlerine, rüşvet ve
yolsuzluk gölgesinin düşmesine neden olmaz mı?
Sorularına doğru yanıt bulmak amacıyla, Anayasanın 98
inci ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca ''genel görüşme''
açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1. - Yakup
Kepenek (Ankara)
2. - Ufuk
Özkan (Manisa)
3. -
Mehmet Küçükaşık (Bursa)
4. - Mehmet
Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
5. - Nurettin
Sözen (Sivas)
6. - Necati
Uzdil (Osmaniye)
7 .- Vahit Çekmez(Mersin)
8. - Halil
Akyüz (İstanbul)
9. - Muharrem
Eskiyapan (Kayseri)
10. - Ersoy Bulut (Mersin)
11. - Uğur Aksöz (Adana)
12. - Mustafa Gazalcı (Denizli)
13. - Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
14. - Gökhan Durgun (Hatay)
15. - Mustafa Sayar (Amasya)
16. - V. Haşim Oral (Denizli)
17. - Halil Tiryaki (Kırıkkale)
18. - Bayram Ali Meral (Ankara)
19. - Esat Canan (Hakkâri)
20. - Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
21. - Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
22. - Züheyir Amber (Hatay)
23. - Atilla Kart (Konya)
24. - Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
25. - Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
26. - Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
27 .- İsmail Özay (Çanakkale)
28. - Emin Koç (Yozgat)
29. - Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
30. - Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
31. - Muharrem İnce (Yalova)
32. - Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
33. - Nadir Saraç (Zonguldak)
34. - Atilla Başoğlu (Adana)
35. - Canan Arıtman (İzmir)
36. - Hasan Aydın (İstanbul)
37. - Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
38. - A. İsmet Çanakcı (Ankara)
39. - Hasan Güyüldar (Tunceli)
40. - Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
41. - Ensar Öğüt (Ardahan)
42. - Nezir Büyükcengiz (Konya)
43. - Orhan Sür (Balıkesir)
44. - Bülent Baratalı (İzmir)
45. - Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
Gerekçe :
Özelleştirmeden sorumlu olan Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan'ın 11 Şubat 2004'te açıkladığı
''2004 Yılı Özelleştirme Programı'' üzerine Genel Görüşme açılmalıdır. Çünkü:
1- Özelleştirmenin 2003'te çok başarısız olduğu, Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın açıkladığı sayılardan anlaşılmaktadır. Bakanın
açıklamasına göre, 2003 yılında, 4 milyar dolarlık bir satış planlanmasına
karşılık, 2 200 000 000 dolarlık bir özelleştirme yapılabilmiş ve 248 000 000
dolarlık nakit girişi sağlanmıştır. Gerçekleşme/planlama oranı yüzde 55'te
kalmıştır ve net nakit girişi de 248 000 000 dolarla planlananın yüzde 6'sı
düzeyindedir. Benzer başarısızlıkların yaşanmaması için, nedenlerinin enine
boyuna incelenmesi gerekir.
2- Özelleştirme, her zaman tartışmaya açıktır.
Özellikle de satış yöntemi, fiyat saptanması ve çalışanların hakları, haklı
olarak kamuoyunun yakın ilgisini çekmektedir. Bu nedenle, özelleştirmenin açık
ve saydam yapılması, bu konudaki yasal düzenlemelere uyulması ve kamu yararı
gözetilmesi önemlidir.
Bu açıdan bakılınca, Sayın Bakanın 2004'te
''özelleştirmenin çarşı pazara göre belirlenecek'' sözleri ile özelleştirmeyle
ilgili kamu görevlilerine ''rakam söyleme yasağı'' getirmiş olması, birkaç
bakımdan irdelenmelidir.
a) Sayın Bakanın açıkladığı 2004 yılı özelleştirme
yöntemi bu konudaki mevzuata uygun mudur?
b) Bakanın yaklaşımı, bu konudaki tartışmaları ve
kuşkuları çok daha artıracaktır; çünkü, önceden rakam söylememek ''fiyat
açıklamamak'' anlamına gelir. Böyle olunca da ''satıcıya göre satış'' gibi bir
uygulama kaçınılmaz olacaktır. Bu yaklaşım özelleştirmenin amaçlarıyla nasıl
bağdaşır sorusunun tartışılması gerekir.
c) Özelleştirmeyle alınacak sonuç ne olursa olsun,
özelleştirme işlemlerini yürüten kamu görevlilerinin üzerine, doğru olup
olmadığına bakılmaksızın, rüşvetin ve yolsuzluğun gölgesi düşecektir.
Demokratik ve hesap veren hükümet anlayışıyla bağdaşmamasına ek olarak, Sayın
Bakanın, kamu çalışanlarının üzerine rüşvet ve yolsuzluk kuşkusunu düşürmeye
hakkı olmamalıdır.
Yukarıdaki nedenlerle, Meclisin, ''2004 Yılı
Özelleştirme Programı"nı genel görüşme konusu yapması ve toplumun ve
ekonominin bu yaşamsal sorununun yasalara ve demokratik hesap verme kurallarına
uygun yürütülmesi için gerekli önlemleri bir an önce alması, sorumluluğunun bir
gereği olarak düşünülmelidir .
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ
Grubu Önerİlerİ
1. - Sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesine, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24.2.2004 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Eyüp Fatsa
Ordu
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri :
Genel Kurulun 24.2.2004 Salı günkü (bugün) ve 25.2.2004
Çarşamba günkü birleşimlerinde; sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmemesi, çalışma süresinin ise 24.2.2004 Salı günkü birleşimde saat
24.00'e kadar, 25.2.2004 Çarşamba ve 26.2.2004 Perşembe günkü birleşimlerde
14.00-24.00 saatleri arasında olması, 26.2.2004 Perşembe günkü birleşimde 349
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin saat 24.00'e kadar bitirilememesi
halinde bu tasarının görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılması.
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Aleyhte...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün yapılan Danışma Kurulu toplantısına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'yla birlikte
katıldık ve maalesef, bir anlaşma sağlayamadık.
Arkadaşlar, kamuoyunda çok büyük tartışmalar yaratan,
olumsuz birtakım yankılara neden olan ve toplumda, gerçekten, bir uzlaşma
sağlayamayan ve yasalaştığı takdirde Türkiye'nin en az altmış yetmiş yıllık
dönemini ipotek altına alacak olan bu tasarıda vaki ısrarı, bu aceleciliği, bu
ivedi tavrı anlamak mümkün değil. Türkiye'nin gündeminde çok önemli sorunlar
var. Halkın gereksinimleri çok fazla. Bunlara çare arayacağımıza, bunlara çare
bulacağımıza, bunları mercek altına alıp Türkiye'nin bu önemli sorunlarını
Meclis gündemine taşıyacağımıza, gerçekten toplumsal uzlaşma isteyen, bir millî
mutabakat isteyen böylesine önemli bir yasayı ne olursa olsun Meclisten geçirme
gayretini, gerçekten, anlamak mümkün değil.
Arkadaşlar, şu ortaya çıktı: Hükümet adına bu yasayı
takip eden Sayın Başbakan Yardımcısının çeşitli açıklamalarına karşın, bu
yasayla ilgili olan sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler
açıkladılar "bizim görüşlerimiz alınmadı, bizim görüşlerimize
başvurulmadı" dediler. Grubumuz adına tasarının tümü üzerinde konuşan
Sayın Hasan Fehmi Güneş, bunları, teker teker, somut örneklerle ortaya koydu.
Şu anda, Parlamentonun dışında bulunan ve bu tasarıyla ilgili olan örgütler,
tüzelkişilikler, doğrudan bu yasayla ilgilenen ve çıkarı zedelenme sorunu olan
özel kişiler, hiçbir sosyal güvencesi kalmayacak olan işçiler, statüsü ortadan
kalkacak olan memurlar gazetelere tam sayfa ilanlar veriyorlar, şikâyetlerini
dile getiriyorlar, bunu tınmıyorsunuz; hem "mutabakat; gelin, muhalif
olduğunuz maddeyi söyleyin, düzeltelim" diye, şeklen, bu kürsüden, bu
mikrofondan konuşuyorsunuz; ama, tam sayfa ilanlara, Yol-İş Sendikasının
-Türkiye'nin en büyük sendikalarından biri- tam sayfa ilanlarına bakmıyorsunuz,
okumuyorsunuz bile...
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Hepsini okuyoruz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - ...ve bunu, Meclise
getirip, gayriinsanî koşullarla... Parantez içerisinde, bunu da söylemek
zorundayım. Hâlâ, davası devam ediyor; sanıkları hakkındaki soruşturma afla
düştü şu Meclis salonunun; hukuk davaları devam ediyor. Sayın Meclis
Başkanından, hâlâ kesin kabulünün yapılmadığını öğrendim. Kabulü tamamlanmamış
şu salon inşaatının ve -eski halini de bilen bir milletvekili olarak
söylüyorum- maliyeti bu kadar yüksek bu salonun yapımı sırasında, maalesef,
Meclisin açıldığı 1960'taki havalandırma sistemi, eskiyen havalandırma sistemi
devam ediyor; kulise çıktığımız vakit, iktidar ve muhalefet milletvekilleri,
sürekli şikâyet ediyorlar baş ağrısından, iyi havalanmadığı için; ışık
düzeninden şikâyet ediyorlar. Yani, bunu da, altını çizerek belirtmekte yarar
görüyorum. Sayın Meclis Başkanı da katıldılar bu düşünceme ve siz, bu tasarıyı
geçirmek için, sabaha kadar, bu Parlamentoyu çalışmaya mecbur ediyorsunuz.
Kaç madde bu; geçici maddeleriyle beraber 60 madde
diyelim. Bir hafta çalıştık burada, hem de bütün çalışma koşullarını zorlayarak
çalıştık; kaç madde geçti; 9 madde. Yani, bunu, bu tasarıyı, şimdi, şu Danışma
Kurulundan geçmeyen grup önerinizle, bu hafta sonuna kadar geçireceğinizi mi
sanıyorsunuz; mümkün değil arkadaşlar. Niye zorluyorsunuz Parlamentoyu; niye
zorluyorsunuz?! Bence, bunu yapacağınıza, bu tasarıyı geri çekip, gerçekten
ulusal mutabakat isteyen bu konuda, bu sivil toplum örgütleriyle,
üniversitelerle, Parlamento içerisinde Anamuhalefet Partisiyle, otursanız, bir
konuşsanız, bir anlaşsak, bütün milletin benimseyeceği şekle soksak ve o zaman
çabuk geçirsek, daha iyi olmaz mı arkadaşlar?! Niye bu inatlaşma?! Yani, bu
inatlaşma, ne bu Parlamentoya ne Adalet ve Kalkınma Partisine ne Cumhuriyet
Halk Partisine yarar getirir ne de millete faydası var arkadaşlar.
Bu kadar acele ediyorsunuz, başka konularda niye acele
etmiyorsunuz? Dokunulmazlık dosyaları var; Anayasa Komisyonunda, karma
komisyonda bekliyor.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Onu açma!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Onu açmayalım...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Onu açma; çünkü, cılk...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Gocunurlar!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yani, arkadaşlar, millet
bunu bekliyor.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Dilekçenizi versenize...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz, dilekçemizi verdik.
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri "aman, dokunulmazlığımı kaldırın"
diye dilekçeler yağdırıyorlar.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Kim verdi?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Kim mi verdi; Hakkı Ülkü
verdi, Sefa Sirmen verdi, Atilla Kart verdi...
ASIM AYKAN (Trabzon) - Nerede?!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bakın, isimleri sayıyorum.
Daha sayayım mı?!
Muharrem İnce verdi...
Niye; Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri
"önce bizim dokunulmazlık dosyalarımız temizlensin, biz yargılanmak
istiyoruz, adil yargılanma hakkı Anayasaya göre en doğal insan hakkıdır"
diye başvurdular, dilekçeler verdiler.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Basına açıklama yapıyorlar!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bizim arkamıza
saklanıyorsunuz, bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırmıyorsunuz, kendi
dokunulmazlıklarınızın devamını sağlıyorsunuz, ondan sonra, Sayın Başbakanın
dosyasını da dönem sonrasına bırakıyorsunuz. Niye orada acele etmiyorsunuz?!
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Bizim korkumuz yok; dosya
sizde...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bu telaş niye orada yok?!
ASIM AYKAN (Trabzon) - Yapmayın allahaşkına!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Niye, dokunulmazlık söz
konusu olunca bu acele yok, anlamak mümkün değil... İlle bu yasayı
çıkaracaksınız.
Biz, halkın sesine kulak veriyoruz. Parlamentonun
dışındaki demokrasi güçlerinin, bu yasayla doğrudan ilgili işçi sendikalarının,
memur sendikalarının, üniversitelerin, bu yasayı istemeyen güçlerin sesini
burada dile getiriyoruz. Parlamento dışındaki bu sesleri, bu kürsüden, bu
mikrofondan dile getiriyoruz ve bu yasanın ülkeye hayır getirmeyeceğini
söylüyoruz. Onun için, bu tür acelelere, emrivakilere Anamuhalefet Partisi
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı olduğumuzu bir kez daha
belirtiyoruz. Bu tasarının bu hafta buradan geçemeyeceğini, geçmeyeceğini
belirtiyorum ve zorlamanızın bir faydasının olmayacağını söylüyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, önerinin lehinde söz
istiyorum.
BAŞKAN - Önerinin lehinde söz isteyen, AK Parti Grup
Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İçtüzüğümüzün 19 uncu maddesine istinaden bir önerimiz oldu;
ancak, Danışma Kurulunda mutabakat sağlanamadığı için önerimizi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu iradesine getirdik. Danışma Kurulu önerisinin
lehinde AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle de Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde görüşülmeye başlanan Kamu Reformu Yasa Tasarısıyla
ilgili, geçtiğimiz hafta da Meclisin gündemine alınmasıyla alakalı bir Danışma
Kurulu toplantısı yapmıştık; ancak, Anamuhalefet Partimizin Grup Başkanvekili
Sayın Haluk Koç, Danışma Kuruluna gelmeden önce Grubumuza bir teklifle geldi.
Biz, o Danışma Kurulu önerimizde çarşamba ve perşembe günleri Meclisin
15.00-24.00, cuma günü de 15.00'ten başlamak suretiyle kanun tasarısının
bitimine kadar çalışmasını istiyorduk. Bize gelen teklifte denildi ki:
"Siyasî partilerin belediye başkanlarının aday adaylığının tespiti
noktasında son günler yaşanıyor, partimizin de bu meyanda danışma kurulu
toplantıları, başkanlık divanı toplantıları oluyor, milletvekili arkadaşlarımız
seçim bölgelerine gidiyor, genel merkezimizle birtakım görüşmeleri, onlara
talepleri oluyor; dolayısıyla, buna fırsat vermek için, eğer uygunsa, cuma
günkü görüşmeleri bu Danışma Kurulu önerisinden çıkaralım, çarşamba, perşembe
günleri 15.00-24.00 saatleri arasında görüşelim, önümüzdeki hafta da salı günü
ve diğer günler denetim yapmadan bu tasarının görüşülmesine devam edelim sizce
uygunsa." Biz de, muhalefetin getirmiş olduğu bu teklifi değerlendirdik,
uygun olduğunu kendilerine bildirdik ve geçen haftanın gündemini, muhalefetin
isteği üzerine tanzim ettik; ancak, o gün de, Grup önerimize destek
vermemişlerdi. Kaldı ki, geçen hafta, nöbetçi olan Grup Başkanvekili Sayın
Haluk Koç, salı günü ve haftanın diğer günlerinde bu tasarının görüşülmesi
konusunda, biz kendilerine bir teklif götürmeden, bize bir teklif getirmişti.
Biz, o düşünceden hareketle, bugün Danışma Kurulunun toplanmasını istedik;
ancak, kendi teklifleri olmasına rağmen, geçen hafta bize destek vermediler,
bugün de destek vermeyeceklerini ifade ettiler; saygıyla karşılarız.
Değerli arkadaşlar, tabiî, Kamu Reformu Yasa
Tasarısıyla ilgili çok şey söylendi; özellikle, geçen hafta tasarının tümü
üzerinde görüşmeleri yapılırken. Bugün, Anamuhalefet Partimizin Çok Saygıdeğer
Grup Başkanvekili Sayın Anadol da, aynı, bilinen gerekçeleri tekrar etti. "Tartışılmadı", "ne yapmak
istiyorsunuz", "milletten ne kaçırmak istiyorsunuz" gibi,
gerçekten, bu tasarıyı ve bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getiren hükümet iradesini anlamayan, onun düşüncelerini ve kararlılığını
yansıtmayan bir anlayışla, sürekli, bu tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminden geriye çekilmesini talep ediyorlar. Bu, bir şey kaçırmak değildir.
Bunun böyle olmadığını herkes biliyor, kamuoyu da biliyor. İşte, bu tasarıyla
ilgili her şey Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden yetmiş milyon
insanımızla paylaşılarak, onların bilgisi dahilinde yapılıyor. Kaldı ki, bir
sene de bunun hazırlığı yapıldı. Bununla ilgili neler yapıldığını geçen hafta
ifade ettik.
Sayın Anadol "bir sendikamız -ismini vererek-
bunun aleyhinde tam sayfa ilanlar verdi, karşı çıkıyorlar" dedi. Tabiî,
eğer böyle düşünülürse, bu tasarının lehinde, gazetelere tam sayfa ilan verecek
onlarca sivil toplum örgütünün de varlığını sayın muhalefetin bilmesi gerekir.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Kim var; göster de görelim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
görüşlerinizi burada ifade ediyorsunuz ve muhalefet partisi olarak da,
İçtüzükten kaynaklanan bütün engelleme haklarınızı kullanıyorsunuz; buna saygı
duyarız. Bu, İçtüzüğün size vermiş olduğu bir haktır; ancak, bu, bir acelecilik
değildir, bu tasarıyla ilgili, hükümetin ortaya koyduğu kararlılıktır. Bunun
böyle bilinmesini arzu ediyorum.
Tabiî, hiç gereği yokken, her seferinde,
dokunulmazlıkları Türkiye'nin gündemine getiren, sanki bütün öncelik buymuş
gibi, bütün işin başına bunu koyan muhalefete buradan bir şey sormak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Mecliste her dönem kurulan bir komisyon vardı; uyum
komisyonu. Bu dönemin başında da, Meclis oluşur oluşmaz, iktidar ve muhalefet
partilerinden, bu uyum komisyonunun oluşturulmasını ve iktidar ve muhalefet
partilerinin bu komisyona eşit sayıda üye vermelerini Sayın Meclis Başkanı
talep etti; ama, Anamuhalefet Partimiz, bu komisyonun çalışmasına fırsat
vermediği gibi, komisyonun kurulmasıyla ilgili bütün vaki davetlere de olumsuz
cevap vererek, üye vermemiştir. Hatta,
bu komisyon oluşursa, oluşturulursa, bu komisyonun oluşmasına destek
verirlerse, bu komisyonunun gündeminin birinci sırasına dokunulmazlıklarla ilgili yasal ve Anayasal değişikliklerin alınmasının
mümkün olacağı kendilerine ifade edildiği halde, ısrarla, ne bu komisyonun
çalışmasına imkân vermişlerdir ne de üye vermişlerdir.
Değerli arkadaşlar, mesele, sizin anlattığınız gibi
değil. Komisyonun çalışmasını niye engellediniz? Gündemine ilk olarak
dokunulmazlıkların alınması taahhüt edildiği halde, komisyona niye üye
vermediniz? Yani, lütfen... Burada, her seferinde dokunulmazlığı gündeme
getiren arkadaşların, bunun gerekçelerini de aziz milletimize ve Genel Kurula
izah etmeleri gerekir.
Değerli arkadaşlar, ben, olayın teferruatına
girmiyorum; ancak, bir şey daha söyleyeceğim: Türkiye'nin gündeminde çok önemli
meseleler olduğunu; dolayısıyla -sanki, bu önemsiz bir meseleymiş gibi- daha
önemlileri varken, önemsiz bir meseleyi Meclisin gündemine getirme isteğinin
doğru olmadığını arkadaşımız ifade etti. Evet, Türkiye'nin çok önemli
meseleleri vardır; bunu inkâr etmek, bunu görmemek mümkün değildir; ama,
Türkiye'nin problemlerinin temelinde de, devletin merkeziyetçi yapısı
yatmaktadır; mevcut yönetim ve devlet yapısının bu hantal yapısı yatmaktadır.
Dolayısıyla, eğer, biz, Kamu Reformu Yasa Tasarısını kanunlaştıramaz ve
uygulamaya koyamazsak, hiç kimse aklından çıkarmasın ki, şimdi "çok
önemli" diye ifade ettiğimiz meseleleri aşmamız, halletmemiz de mümkün
değildir; o meselelerin halli, bu tasarının hayata geçmesiyle mümkündür.
Ben, bu duygularla, Genel Kurulun Grup önerimize olumlu
oy vereceği kanaatimi ifade ediyor, Genel Kurulu bir kere daha saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fatsa.
Önerinin aleyhinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Zaman kazanmak istiyorsunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Grup Başkanvekili değerli
arkadaşım Eyüp Fatsa'nın konuşmasında, toplantıya muhatap olarak adımın da
geçmesi dolayısıyla söz aldım; o konuya bir açıklık getirmek istiyorum. Geçen
haftaki nöbetçi görevim sırasında, Sayın Fatsa'yla da, Sayın Kapusuz'la da,
Adalet ve Kalkınma Partisinde benzer görev yapan muhatap arkadaşlarım olarak,
bu görüşmelerde birlikte bulunduk. Şunu ifade etmek istiyorum: Evet, doğrudur,
ben Sayın Fatsa'yı ziyaret ettim, Sayın Kapusuz'la da daha sonra konuştuk;
Sayın Topuz da, Sayın Kapusuz'la konuştu ve geçen haftanın yoğunluğu içerisinde,
siyasî partilerin aday belirleme süreçlerinin sonuna yaklaştığımızı, bu dönem
içerisinde milletvekillerimizin bölgelerindeki adaylıklarla ilgili çeşitli
sorunlarının olduğunu; bunları iletmek için çeşitli randevu talepleri olduğunu
söyledik. Sizin Grubunuzda da benzer durumlar söz konusu olmuştur. Bu yoğun
mesai arasında o hafta için görüşülmesini talep ettiğiniz ve oldukça geniş bir
mesai dilimi önerdiğiniz bu tasarının layıkıyla görüşülemeyeceği ve son gün
sabaha kadar olan görüşme teklifinde sıkıntılarla karşılaşılacağı için,
"cuma günü bunu görüşmeyelim" önerisini ben götürdüm; ama, hemen şunu
da -Sayın Fatsa tanıktırlar, kendisi belirttiği için söylüyorum- ifade ettim:
"Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının görüşülmesine karşıyız. Bu tasarının hükümet tarafından geri
çekilmesi talebini dile getiriyoruz." Bu, mesai konusunda cuma gününün
bundan muaf tutulması talebini dile getirdim; ama, görüşülmesine karşı
olduğumuz düşüncemi de Sayın Fatsa'ya ilettim. Dolayısıyla, bir uzlaşma zemini
doğmamış oluyor burada. Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Fatsa, konuşması
sırasında -belki sürçülisan ederek- Sayın Anadol'un konuşmasına atıfta
bulunarak "Saygıdeğer Grup Başkanvekili, hükümetin getirdiği bu görüşlere
uygun bir tavır sergilemiyor" gibi... Böyle bir anlam çıkardım ben. Not
aldım, elimde. Tutanaklardan kendisi izleyebilir sonra, doğru olup, yanlış
olmadığını...
Değerli arkadaşlarım, bir muhalefet grup
başkanvekilinin hükümetin görüşlerine uygun görüş belirtme zorunluluğu var mı
demokrasilerde; böyle bir olay söz konusu mu; böyle bir şey söz konusu bile
değil. Ben, bunu sürçülisan olarak kabul ediyorum.
Bir başka konu: Bakın, burada kendisi değindiği için,
ben açıklıkla söylüyorum ve burada sizlerin de görüşünüze başvuruyorum değerli
arkadaşlarım. Hepinizin elinde bu Meclisin bir İçtüzük kitabı var.
Sayın Başkan, Sayın Kapusuz'u uyarır mısınız...
Bu kitabın başında Anayasamız var, ikinci bölümünde de
İçtüzük var. Şimdi, ben hepinize soruyorum. Hiç çarpıtmayın bu konuyu, hiç
yokuşa sürmeyin: O Meclis İçtüzüğünde, bu Genel Kurulda bir anayasa değişikliği
yapılmadan önce "siyasî partiler arasında bir uzlaşma komisyonu kurulması
zorunludur" diye bir madde var mı? Böyle bir madde yok değerli arkadaşlarım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Yok; ama, teamül var, teamü.!..
HALUK KOÇ (Devamla)- Bu, çok partinin grubunun
bulunduğu bir parlamentoda, böylesi anayasa değişikliği tekliflerinin, daha
önce, gruplar arasında bir konsensüs, bir uzlaşma aranması amacıyla kurulmuş
-kendisinin ifadesiyle söylüyorum- alışılagelmiş bir komisyon; yani, teamüldeki
bir komisyon. Böyle bir komisyon ikili partide yok ve ben, size temel
çelişkinizi söyleyeceğim şimdi.
Bakın, Orman Yasasıyla ilgili, 169 ve 170 inci
maddelerle ilgili değişiklikleri Genel Kurula taşırken, o dayatmayı sergilerken
-Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı da biraz sonra komisyon sıralarında yerini
alacak; yanılıyorsam beni düzeltin -bir uzlaşma komisyonu kurma ihtiyacı
hissettiniz mi; böyle bir komisyondan geçirdiniz mi 169, 170 teklifini buraya
getirirken?!. Demek ki... Bakın, çelişkinizi ben ifade ediyorum, çelişkinizi
ifade ediyorum. Yani, siz, istediğiniz noktayı, buraya, bir uzlaşma komisyonu
falan aramadan getirip, dayatabiliyorsunuz; sıra dokunulmazlıklara, 83 ve 100
üncü maddeye geldiği zaman "niye uzlaşma komisyonuna üye
vermiyorsunuz" sığınmasına giriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu çelişkiyi her yerde
söylüyorsunuz; uzlaşma komisyonunun bir İçtüzük gereği olmadığını bir kere daha
hatırlatıyorum. Bu argümanı, bu gerekçeyi bir daha kullanırsanız, siyasî hata
hanenize yazılacak bir konu olduğunu bir kere daha kibarca ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın...
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- 5 dakika daha kazandınız.
HALUK KOÇ (Devamla)- 5 dakikam var, evet; ben onu
gözlüyorum.
BAŞKAN- Sayın Kapusuz, lütfen...
HALUK KOÇ (Devamla)- Efendim, Sayın Kapusuz'un da söz
hakkı var; lehinde, 10 dakika, o da konuşabilir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Yok, konuşmayacağım.
HALUK KOÇ (Devamla)- Görüşlerinden faydalanmış
olabiliriz; uzlaşma komisyonuyla ilgili, belki, bir içtüzük önerisinde bulunur
ve Genel Kurul bunu değerlendirir, tartışır, bir öntartışma fırsatı olur.
İsterseniz, usul tartışması da açabiliriz, uzlaşma komisyonu gerekli mi gerekli
değil mi diye. Biz, Grubumuz olarak, bu usul tartışmasına da her boyutuyla
katılırız. Önemli olan tartışılması Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa, ciddî
bir yasadır, çeşitli boyutlarda Türkiye'yi sıkıntılarla karşı karşıya getirebilecek
olan bir yasadır. Bunu, yapıcı bir şekilde, burada, çeşitli maddeleri
görüşülürken ifade ediyoruz, ifade etmeye de devam edeceğiz. Ben, konuşma
fırsatı bulduğum her platformda, sizlerin duyarlılıklarına seslenmeye devam
edeceğim.
Bakın, Sayın Bakanımız burada; biraz sonra soru-cevap
uygulaması olacak, kendisiyle tekrar ikili diyaloglarımız olacak. Sayın
Komisyon Başkanımız da oturacak; onunla da diyaloglarımız olacak.
Şimdi, geçen haftaki konuşmalar sırasında Sayın Kuzu
şöyle söylemişti: "Bana bir tane maddesini gösterin Anayasaya aykırı,
iddia ediyorum..."
Değerli arkadaşlarım, bakın, elimde birçok müellifin,
otörün, konuyla ilgili uzmanın görüşü var. Taslağın merkezî idare ile mahallî
idareler arasında kurduğu yetki ve görev bölüşümü, yani 6,7,8 ve 9 uncu
maddeler, geçen maddeler -geçen haftadan sorulduğu için, yanıtsız kaldığı için
söylüyorum ve sizlere seslenmek istiyorum- Anayasanın 127 nci ve 128 inci
maddelerine aykırıdır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Niçin?..
HALUK KOÇ (Devamla) - Aranızda hukukçular var...
Bakın, 127 ve 128 inci maddelerine bu görev aktarımı
aykırıdır. Açıkça, iki defa söyleyerek ifade ediyorum.
Yine, tasarının kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine
yönelik 10 uncu maddesi -ki, önergeler görüşülecek şimdi- temel esasları,
ilkeleri ve yöntemleri belirlemediği, yeterli açıklık ve somutlukla bir
düzenleme getirmediği için, Anayasanın yasama yetkisinin devredilmezliğini
öngören 7 nci maddesi ile idarenin yasallığı ilkesini öngören -yine- 123 üncü
maddesine aykırıdır.
Bunları kaç defa söyleyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Daha, elimde... Çok geniş bu. Getirdiğiniz tasarının diğer maddeleriyle ilgili
Anayasaya aykırılık gerekçeleri ve hangi maddelerine ne için aykırı olduğu
defaatle söyleniyor ve burada bizleri kandıramıyorlar. Bakın, açık söylüyorum;
sizleri de kandıramadıklarına, inandıramadıklarına ben inanıyorum. Bunları,
defaatle... "Aykırı değil, benim süzgecimden geçti..."
Sayın milletvekilleri, bu nasıl süzgeç?! Bu, süzgeç
değil, kevgir oldu yahu geçen seneden beri. Bakın, Sayın Kuzu'nun süzgecinden
geçen, Anayasaya uygunluk bakımından, uygun olduğu iddia edilen her konu,
aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinden döndü. Çok madde var elimde; ben,
geçen hafta listesini sundum. Şimdi, bu gerçekleri konuşmak zorundayız, bunları
ifade etmek zorundayız. Lütfen, doğruları paylaşın değerli arkadaşlarım,
doğruları paylaşın.
Yani, bunu çok sık yineledim; sayısal çoğunluk, hukuk
devletini, kendi dediklerinin doğru olduğu yönünde oluşturamaz. Sayısal
çoğunluk, geçici bir çoğunluktur. Bir anayasa devletindeyiz; anayasa hukuku
var. Benim sayısal çoğunluğum, şu aşamada, bu konjonktürde bu dediğimi yasa
olarak buradan çıkarır mantığı doğru mu; doğru; ama, hukuk devleti açısından
doğru mu; doğru değil. Bunu paylaşmaya çalışıyorum, bunu ifade etmeye
çalışıyorum. Süre daraldığı için, birçok boyutuna girmeyeceğim; ama, diğer
maddelerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğu konusunda eğer sohbet
etmek isteyen arkadaşlarımız varsa, kendilerine de sunabilirim.
Değerli milletvekilleri, bakın, ulusal duyarlılığınıza
sesleniyorum: Bu tasarının birçok noktasında, ulusal zenginliklerimiz -kültür
olsun, sermaye olsun- birçok açıdan tehlike altındadır. Lütfen, lütfen, bu
duyarlılıkları paylaşın; hiç olmazsa, bazı yanlışlardan dönün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Buyurun Sayın Koç.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu tehlike, Türkiye
Cumhuriyeti için değil, Cumhuriyet Halk Partisi için vardır.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kapusuz'a söz vereceksiniz
değil mi efendim; sabırsızlanıyor?..
BAŞKAN - Evet Sayın Koç, Sayın Kapusuz'a söz vereceğim.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, en doğrusu,
bu tasarının -bunu tüm iyi niyetimle söylüyorum- geri çekilmesidir. Türkiye'nin
dokusuna uygun, Türkiye'nin küreselleşme boyutunda uğrayacağı zararları hesap
edebilen, Türkiye'nin ulusal
bütünlüğünü hesap edebilen, küreselleşmenin Türkiye üzerindeki
emellerini hesap edebilen bir ulusal duyarlılıkla yaklaşın lütfen. Bu ulusal
duyarlılığı gösterecek çok sayıda arkadaşım var aranızda, ben biliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Sayın Kapusuz, söz istiyor musunuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır efendim, oylamaya
geçelim.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Anadol.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, kâtip üyeler arasında sayım açısından
farklılık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Sayın Gazalcı, Sayın Koç, Sayın Kart, Sayın Özay, Sayın
Kepenek ve Sayın Karademir, söz talebinde bulunmuşsunuz; ancak, elektronik
cihazla oylama yaptığımız takdirde isimleriniz silineceğinden sisteme yeniden
girmeniz rica olunur.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderen sayın
milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın Harun Tüfekçi?.. Burada.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu'na vekâleten Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali
Şahin?.. Burada.
Sayın Abdullah Çetinkaya?.. Yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Abdullah Bey yok, pusulası var!
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bu ayıp yahu!
BAŞKAN - Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada.
Sayın Kerim Özkul?.. Burada.
Sayın Hasan Angı?.. Burada.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah
Gül'e vekâleten Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener?..
Burada.
Sayın Mehmet Kılıç?.. Burada.
Sayın Mehmet Özlek?.. Burada.
Sayın Nevzat Pakdil?.. Burada.
Sayın Hüseyin Tanrıverdi?..
Sayın Hakan Taşçı?.. Burada
Sayın Halil Aydoğan?.. Burada
Sayın Ahmet İnal?.. Burada
Sayın Köksal Toptan?.. Burada
Sayın Cemal Kaya?..
Sayın Süleyman Turgut?..
Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın?.. Burada
Sayın Mustafa Tuna?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, olmayan üyelere
hangi işlemi yapacaksınız?..
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Sahte imza atmak
sahtekârlıktır. Sahtekârlık suçtur. (CHP sıralarından "Ayıp, ayıp"
sesleri)
BAŞKAN - Sayın Anadol, neye itiraz ediyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmayan üyelere hangi işlemi
yapacaksınız diye soruyorum.
BAŞKAN - Henüz okumamız bitmedi, sayıyoruz.
Sayın Edip Uğur?..
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ'a vekaleten Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.
Sayın Mustafa Zeydan?.. Burada
Sayın Ekrem Erdem?.. Burada
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, öneri
kabul edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Şimdi soruyorum: Okuduğunuz
halde burada olmayan üyeler hakkında hangi işlemi yapacaksınız Sayın Başkan?
ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep)- Bu sahtekârlığa göz mü
yumacaksınız Sayın Başkan?!
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri bu konuda uyarılmıştır.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Bir daha sahtekârlık
yapmayın...
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, pusula gönderen sayın
milletvekillerinin salonda hazır bulunmaları Başkanlık Divanınca tebliğ olunur.
(CHP sıralarından "Bu kadar mı" sesleri)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Bu kadar mı yani?!
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Tezkereler ve Önergeler
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Hoçivan Hasköy Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/198)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/147)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/198) esas numaralı kanun teklifim, 45 gün içinde
komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
13.2.2004
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN- Buyurun Sayın Öğüt.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Ardahan İline bağlı Hoçivan Hasköy adıyla bir ilçe kurulması için vermiş
olduğum kanun teklifiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, ben, Hoçivan Hasköy'ün ilçe olması
dışında şunu söylemek istiyorum: Dün, Ardahan'ın düşman işgalinden
kurtarılışının 83 üncü yıldönümüydü. Ardahan'la ilgili gündemdışı söz istememe
rağmen söz verilmedi; ama, burada, bunu işledikten sonra, ilçe olmasıyla ilgili
görüşlerimi açıklayacağım.
Edirne'den Ardahan'a kadar bu toprakları vatan yapan
bütün şehitleri rahmet ve saygıyla anıyorum; Ardahan'ın tabyalarında yatan
şehitlere de rahmet diliyorum, Ardahanlılara da saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 1950'lere kadar çok zengin olan
Ardahanımız bugün 700 000'den fazla göç vermiştir, 130 000 civarında insan
yaşamaktadır ve bu insanlarımızın çoğu, yani yüzde 70'i, işsizlikle ve
yoksullukla yaşam mücadelesi veren bir toplum haline gelmiştir.
Kar kış demeden kış şartlarında yaşam mücadelesi veren,
sınırda anadan doğma bekçilik yapan bu insanlara, ne yazık ki, şu ana kadar -59
uncu hükümet de dahil- hiçbir hükümet el atmadı, bölgenin kalkınmasıyla ilgili de hiçbir proje sunmadı.
Ama, ne yazık ki, sınır ili olan Ardahan'ın sınırının
öteki tarafında, Kafkaslar, Rusya ve Türk cumhuriyetlerinde 300 000 000 insan
yaşıyor; bu, çok ciddî bir şey. Bu insanların ticaret hacminden
yararlanamıyoruz.
Ardahan'ın 2 sınır kapısı var; Çıldır Aktaş kapısı
kapalı, Posof Türkgözü kapısı da yarım çalışıyor. Bir ara, mazot ticareti yapan
Ardahan esnafının yüzü biraz güler gibi oldu; ama, büyük şirketlerin,
holdinglerin, kuruluşların, akaryakıt
firmalarının bastırması nedeniyle, Mesut Yılmaz dönemindeki hükümet
mazot ticaretini de yasakladı. Ardahan esnafının, 100 trilyon liraya yakın, SSK
ve Bağ-Kura prim borcu var, Gelir Vergisi borcu var.
Hakikaten, iki defa Rusya'ya savaş tazminatı olarak
verilen Ardahan'ın, Türkiye'nin garantisi olarak verilen Ardahan'ın, bugünkü
konumuna baktığımızda, ne kadar mağdur olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ensar Bey, Iğdır da aynı...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tabiî ki, Kars, Ardahan, Iğdır,
bir bütün olarak o bölgenin -Erzurum'da, Artvin'de, Doğu Anadolu'da- bütün
Türkiye'nin kalkınması için Kars-Tiflis demiryolunun yapılması lazım. İpekyolu
Çin'e kadar gidiyor; 1 500 000 000 insana ulaşan İpekyolunun, derhal, bir an
evvel yapılması lazım, hem doğunun hem Türkiye'nin kalkınması için.
Değerli arkadaşlar, Ardahan İline bağlı Eskibucak,
Hoçivan Hasköy, Hülya Avşar'ın babasının köyüdür; kendisiyle de iftihar
ediyoruz. Ben Hülya Avşar'ın yakınlarıyla da görüştüm; eğer Hasköy ilçe olursa,
kendileri de katkı sunacaklarını söylediler. Şimdi, devlet, hükümet demesin ki,
bizim paramız yok; binayı biz yapacağız. Hoçivan Hasköy ilçe olsun; binayı biz
yapacağız. Şu anda, Hoçivan Hasköy'ün, 21 pare köyü var; 20 000 civarında
nüfusu var; 80 000 nüfusu dışarıya göç etmiş. Ardahan'a 33 kilometre, Kars'a 65
kilometre olan Hoçivan Hasköy ve köylüleri, tarım, hayvancılık ve balcılıkla
uğraşıyorlar. 100 000 civarında büyükbaş ve küçükbaş hayvanı olan bu bölge,
hakikaten, kış şartları altında, ziraat yapamıyor, tarım yapamıyor,
hayvanlarını da besleyemiyor; insanlarına da bakamıyor. İnsanlarımız, Hoçivan
yöresinde hastane olmadığı için, kızaklarda ölüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Doktorumuz yok. Öğretmenimiz
sürgün gitmiş, hastamız kızakta ölmüş; hiç kimsenin umurunda değil. Şu kış
şartlarında televizyonları izliyorsunuz, İstanbul'a 10 santimetre kâr yağıyor,
hayat felç oluyor; ama, orada, 1,5 metre kâr var; insanlar dimdik duruyor,
sınırda Türkiye'yi bekliyor. Böyle insanlara hizmet etmek ibadet değil de
nedir... Oradaki insanlara hizmet etmek, oradaki insanları kalkındırmak en
büyük ibadettir arkadaşlar.
Bu nedenle, Hoçivan Hasköy'ün ilçe olması, o bölgenin
kalkınmasını sağlayacaktır. O bölgedeki kapalı sağlık ocaklarının bir an evvel
açılmasını istirham ediyorum. O bölgeye okulların kurulması ve eğitimin en üst
düzeye gelmesi gerekiyor; hakikaten çok zor durum. Türkiye'de, Ardahan,
eğitimde sonuncu. Arkadaşlar, bu, hepimizin ayıbıdır. Ardahan, Türkiye'nin
garantisi olarak, üç defa Rusya'ya savaş tazminatı olarak veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika süre
verir misiniz; bitiriyorum
BAŞKAN - Sayın Öğüt, teşekkür eder misiniz...
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Türkiye için kırküç yıl Rus
işgali altında kalan Ardahan, bugün, bu Meclisi kurmuş, cumhuriyeti kurmuş,
cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmış, Türkiye'ye sahip çıkmış, sınırda bekçilik
yapıyor. Bu insanlara hizmet etmek -demin de dedim- en büyük ibadettir. Sizden
istirham ediyorum, Hoçivan Hasköy'ün, 21 pare köyüyle birlikte ilçe olması için
kabul oyu vermenizi istirham ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Başka söz talebi?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum :
2. - Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Bir İl ve İki İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/194) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/148)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
5.11.2003 tarihinde vermiş olduğum (2/194) esas
numaralı, Bir İl ve İki İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifim, üzerinden kırkbeş
günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen komisyonda görüşülmemiştir. Kanun
teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınması hususunda gereğini arz ederim. 30.1.2004
Saygılarımla.
Sedat Pekel
Balıkesir
BAŞKAN- Sayın Pekel, söz istiyor musunuz?
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bandırma İlçesinin
Sarıköy ve Edincik Beldelerinin de ilçe olmasıyla ilgili kanun
teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 126 ncı maddesi,
ülkemizin merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafî durumuna, ekonomik şartlar ve kamu hizmetlerinin gereklerine
göre, illere; illerin de, diğer kademeli bölümlere ayrılacağını hüküm altına
almış bulunmaktadır. Bu ilke doğrultusunda ülkemiz, il, ilçe ve belde olarak
teşkilatlanmış bulunmaktadır. Kamu hizmetlerinin verimli ve etkili bir şekilde
yürütülmesi, ülkemizin coğrafî yapısındaki özelliklerin değerlendirilmesi,
sosyokültürel ve sosyoekonomik dengelerde görülen değişikliklerin de zaman
içerisinde iyi bir şekilde izlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, sosyal
devlet ilkesi gereğince kamu hizmetlerinin etkin ve verimli şekilde yerine
getirilmesi için taşra teşkilatını geliştirmek ve güçlendirmek kaçınılmaz bir
zorunluluk halini almaktadır.
Sayın milletvekilleri, 2000 yılı nüfus sayımına göre,
nüfusu 100 000'i aşan Bandırma'nın coğrafî yapısı, sosyokültürel ve
sosyoekonomik yapısı incelendiğinde, il olması büyük önem taşımaktadır. Marmara
Denizi kıyısında yer alan Bandırma, güneye doğru Manyas Gölüne dek uzanır.
Bandırma, Balıkesir, Bursa, Çanakkale illeriyle doğrudan karayoluyla
bağlanırken, Balıkesir üzerinden demiryoluyla İzmir'e, denizyoluyla da
İstanbul'a ulaşım sağlanmaktadır. Bandırma, bu iller başta olmak üzere, pek çok
ilimizle de ticaret ve sanayi açısından
yoğun bağlantılar içindedir.
Bandırma'da, Marmara Bölgesinin İstanbul'dan sonra en
büyük ve en modern tesislerine sahip liman mevcuttur. Her türlü maddenin
ihracat ve ithalatının yapıldığı Bandırma Limanından, başta boraks, mermer,
çimento, bitkisel yağlar, salça ihracı yapılmaktadır. 2002 yılında yapılan
ihracat 215 000 000 dolar, ithalat 176 000 000 dolar iken, 2003 yılı toplam
ihracatı 213 000 000, ithalatıysa 299 000 000 dolar olarak gerçekleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, başta Bandırma olmak üzere,
Erdek, Gönen, Manyas, Marmara ve Susurluk İlçelerinin, coğrafî avantajlarından
kaynaklanan ürün çeşitliliği bulunmakta, zeytin, zeytinyağı, domates, hububat,
çeltik, şekerpancarı gibi ürünler yetiştirilebilmekte, buna bağlı olarak da,
tarıma dayalı sanayi her geçen gün gelişmektedir. Süt ve süt ürünleri,
tavukçuluk ve balıkçılık gibi ülke ekonomisinde önemli yer tutan sektörlerin
beraberinde, sanayimiz açısından ekonomik değer taşıyan borikasit, boraks,
sülfirikasit ve yapay gübre üreten modern tesisler bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının yapmış olduğu illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması
araştırmasına göre, Bandırma, Balıkesir İli içinde en yüksek gelişmişlik
endeksiyle ilk sırada yer almış, Türkiye genelindeyse, 1996 yılında 33 üncü
sırada bulunurken, 2003 verilerine göre artı 7 oranında büyüyerek 30 uncu
sıraya yükselmiştir.
Bandırma'nın il olmasıyla, başta ilçenin ve diğer komşu
ilçelerin sorunlarına da çözüm üretilebilecektir. Örneğin, Marmara ilçemizdeki
bir yurttaşımız, devlet kurumlarından herhangi birinin bölge müdürlüğüne
ulaşabilmek için adadan beş saatlik bir yol katetmek zorunda kalmakta,
dönebilmek içinse bir gece konaklaması gerekmektedir. Yurttaşlarımızın bu ve
benzeri sorunlarını Bandırma'nın il olması çözecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin gündemini
yıllardır meşgul eden bu gerçeği, bu teklifin altına imza koyan başta Balıkesir
bölgesi CHP ve AKP milletvekili arkadaşlarım olmak üzere, Edirne'den Ardahan'a,
Trabzon'dan Adana'ya 160 milletvekili arkadaşım da imza koyarak gözler önüne
sermiştir. Bandırma'nın il olması için AKP İktidarının da Bandırmalılara sözü
vardır. Bu sözün yerine getirilmemesi, AKP Hükümetini zora sokacaktır.
Yıllardır popülist yaklaşımlarla "il yapacağız" vaadiyle Bandırmalı
vatandaşlarımızdan oy alanlar, siyaset gündeminden düşmüşlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Pekel; konuşmanızı tamamlayın.
SEDAT PEKEL (Devamla) - Şimdi, ortada, siyasetüstü bir
çalışma vardır; CHP ve AKP milletvekillerinin, Bandırma'nın il yapılması için
yürüttüğü bir çalışma vardır. Artık, Bandırma'nın il yapılmasının vakti
gelmiştir; bir hakkın, geç de olsa, hak edenlere, yani Bandırmalılara
verilmesinin zamanı gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, Edincik ve Sarıköy Beldelerine
de, hem ekonomik hem sosyal gelişme açısından, artık, ilçe statüsünün tanınması
bir zorunluluk haline gelmiştir. 2000 yılı nüfus sayımına göre 5 224 nüfusu
olan Sarıköy'e, hasat mevsiminde başka illerden çok sayıda yurttaşımız gelmekte
ve istihdam olanağı bulabilmektedir. İstihdama sağladığı olanağın yanı sıra, belde
ekonomisine katkısı olan çeltik, un, yem, süt ve süttozu fabrikaları bulunan
Sarıköy, tarım ve hayvancılık bakımından büyük bir potansiyele sahiptir.
Sarıköy'ün ve diğer yandan da Edincik'in ilçe olması, hem şu ana kadar
yakalamış oldukları gelişmeyi devam ettirmelerine hem de bu gelişmenin kültürel
açıdan desteklenmesine katkıda bulunacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEDAT PEKEL (Devamla) - Sarıköylü yurttaşlarımıza ilçe
olma sözünü veren AKP'nin, önlerine gelen bu fırsatı objektif olarak
değerlendireceğine, benimle birlikte tüm Sarıköylüler de inanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Bandırma'nın il olmasında,
Edincik ve Sarıköy Beldelerinin de ilçe olmasında, ekonomik, sosyal, coğrafî ve
kamu hizmetlerinin gereklerine göre büyük yararlar bulunmaktadır. Bu kanun
teklifi, bu amaçla hazırlanmıştır.
Siyasetüstü bu çalışmaya imza koyarak bir ilki de
imzalamış olan CHP ve AKP Balıkesir milletvekili arkadaşlarımla birlikte, yasa
teklifimin Genel Kurul gündemine alınması için gereğinin yapılacağına inancım
tamdır. Bandırma'nın il, Edincik ve Sarıköy'ün de ilçe olması için verdiğim
teklifi imzalayan başta CHP ve AKP milletvekili arkadaşlarıma ve yasa
teklifimin doğrudan gündeme alınması için destek vereceğini düşündüğüm tüm
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pekel.
Başka söz talebi?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.40
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 56 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer
denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı : 305)
BAŞKAN -Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı;
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresini erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Plan
ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 10 uncu maddesinin müzakereleri
tamamlanmıştı; ancak, madde üzerindeki soru-cevap işlemlerinde kalmıştık.
Madde üzerinde soru cevap işlemi yapılacaktır.
Soru cevap işlemine ayrılan süre, 5 dakika soru sorma
süresi, 5 dakika cevap verme süresi olmak üzere, 10 dakikadır.
Soru sormak isteyen Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bakanımıza sormak istiyorum: Anayasamızda, sosyal
devlet ilkesi benimsenmiş ve bu, açıkça belirtilmiştir. Sosyal hizmet sunumunun
odak noktası insandır. İnsana yönelik hizmetlerde de insan
(x) 349 S.
Sayılı Basmayazı 18.2.2004 tarihli 54 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
hakları ve sosyal adalet esastır. Anayasamızda ve
uluslararası sözleşmelerde de, sosyal hizmet bir yurttaşlık hakkıdır. Bu
hakların kullanılmasında, insan hakları ve adalet ilkeleri gözetilmek
zorundadır.
Anayasamızın 41 inci maddesine göre, devlet, ailenin
huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak
ve teşkilatını kurmakla yetkili kılındığına göre, tasarının Anayasayla
çeliştiği konusunda ne düşünmektesiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanla, geçen haftadan kalan bir soru cevap
diyaloğumuz var. O konuda, belki, aradan geçen tatil süresince, sosyal devlet
tanımına, sporda sponsorluk yasası ya da serbest piyasa ekonomisi kavramları
dışında bir yanıt oluşturabilmişlerdir diye düşünüyorum.
Bu söylediğim konular dışında, bu yasanın, sosyal
devlet ilkesini zedeleyip zedelemediği konusunda bir açıklık getirebilir mi
Sayın Bakan? Bunu sormak istiyorum.
Sayın Kuzu, geçen hafta içerisinde defeatle ifade
etmiştir. Deminki İktidar Partisi Grup önerisinin aleyhine de belirttiğim bazı
hususlar vardı -bilmiyorum, Sayın Kuzu komisyonun arka sıralarında oturuyor
muydu oturmuyor muydu- bununla ilgili çelişen temel maddeleri söyledim.
Kendisinin "bu bizim süzgecimizden geçmiştir; bu yasa tasarısının hiçbir
maddesi Anayasaya aykırı değildir" şeklinde ifadesi vardı.
Tasarının 6, 7, 8, 9 uncu maddeleri, Anayasanın 127 ve
128 incimaddelerine; kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine dönük 10 uncu
maddesi, Anayasanın 123 maddesine; yine, bu tasarının 41 inci maddesi,
Anayasanın 125 inci maddesine aykırıdır iddialarım var. Anayasa Komisyonu
Başkanı Sayın Burhan Kuzu da, geçen haftaki tezlerine karşılık, bu ifadeler
karşısında, ne görüş beyan edeceklerdir; merak ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
"Bu tasarının hükümet tarafından gündeme
getirilmesindeki temel amaç, yerel yönetimlere kaynak aktarmaktır"
savlardan birisi bu; ancak, bu görüştüğümüz maddede bir belirsizlik var
"mahallî idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından pay
ayrılır" denilmektedir.
1- Bu payın oranı nedir?
2- Görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları
nerelerden sağlanacaktır?
3- Yaz ve kış mevsimlerinde nüfusu değişen ya da
Denizli-Pamukkale'deki gibi, dünya incisi, insanlığın ortak değeri yerlere
nasıl bir kaynak aktarılacaktır? Başınızın çaresine bakın mı denilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Buyurun Sayın Özay.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkanım, Sayın
Bakanımıza bir soru yöneltmek istiyorum.
10 uncu madde, malî kaynaklardan bahsediyor ve bu malî
kaynakları belirlerken de, temel bir yaklaşım içerisinde bulunuluyor. Bu temel
yaklaşımı irdelediğimizde, tasarının gerekçesinde sıkça bahsedilen Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartına atıfta bulunuluyor. Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının 9 uncu maddesinde malî kaynaklardan bahsediliyor. Bu temel
kavramlar içerisinde özellikle -8 fıkradan oluşuyor- 3'üne Türkiye Cumhuriyeti
çekince koymuş durumda; fakat, dikkati çeken 5 inci madde var, kabul ettiğimiz
5 inci madde.
5 inci maddede aynen şöyle deniliyor: "Malî
bakımdan daha zayıf olan yerel makamların korunması, potansiyel malî
kaynakların ve karşılanması gereken malî yükün eşitsiz dağılımının
etkinliklerini ortadan kaldırmaya yönelik malî eşitleme yöntemlerinin veya buna
eş önlemlerin alınmasını gerektirir."
BAŞKAN - Sayın Özay, sorunuzu sorar mısınız. Soru sorma
süresi dolmak üzeredir.
Buyurun.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Acaba, temel yaklaşımı
içerisinde, tasarıda bu maddeye yer verilmediğine göre, hükümetimizce bu maddeye
rezerv konulmuş durumda mı? Çünkü, 10 uncu maddede bu konuda hiçbir açıklık
yok. Onu sormak istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Sorulara cevap verme süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Dört değerli arkadaşımın sorularına kısa kısa cevap
vereceğim; ancak, Anayasa Komisyonu Başkanımıza da bir soru yöneltildi; o da
bana ayrılan bu süreden bir miktar kullanmak istiyor.
Sayın Karademir ile Sayın Koç, yine, sosyal devlet
ilkesi üzerinde durdular. Özellikle Sayın Koç, bizim sosyal devlet ilkemizin ne
olduğunu, ne olması gerektiğini geçtiğimiz hafta yapılan görüşmeler esnasında
da çeşitli sorularla gündeme getirmişti.
Bilindiği gibi, Anayasanın 2 nci maddesinde sosyal
devlet ilkesi düzenlenmiştir. Anayasa koyucu, sosyal devlet ilkesinden neyi
kastettiğini Anayasanın gerekçesinde yazmıştır. İzin verirseniz bu gerekçeyi
okumak istiyorum:
"Sosyal hukuk devleti ise, bizzat devletin koyduğu
hukuk kurallarına uyacağı ve çalışan, çalıştığı halde elde ettiği ürün ile
mutlu olabilmek için tasarladığı maddî ve manevî değerlere sahip olamayan
kişilerin yardımcısı olacağı ilkesini belirtmektedir."
Nitekim, yine, elimdeki kitapta, Anayasa Mahkemesinin,
sosyal devletten ne anlaşılması gerektiğiyle ilgili birtakım içtihatları da
var.
Şimdi, ben, bunlarla ilgili ve sizin sorunuza da cevap
olsun diye bazı bölümler okumak istiyorum; ama, tabiî, süre süratle ilerliyor.
Dolayısıyla, bizim, sosyal devletten anladığımız, Anayasanın 2 nci maddesinin
gerekçesinde ve Anayasa Mahkemesinin muhtelif kararlarında değinildiği şekilde
bir anlayıştır. Bunu, sorunuza cevaben vurgulamak istiyorum.
Ayrıca, Sayın Gazalcı, mahallî idarelere ayrılan pay
nedir diye sordular. Bu, bilindiği gibi, Belediye Gelirleri Kanununda yapılacak
olan değişiklikle ortaya çıkacaktır. Şu anda, bu konuda çalışmalar devam
etmektedir. Sadece nüfus değil, diğer bazı objektif kriterler de bu çalışmalarda
ele alınmaktadır. Bunlar nedir diye soracak olursanız; yaz-kış nüfusunun
farklılığı, gece-gündüz nüfusunun farklılığı; bu kriterlerden biridir. Ayrıca,
yerel yönetimin; yani, belediyenin bulunduğu bölge, gelişmişlik düzeyi gibi
kriterler, çalışmalar esnasında ele alınmaktadır. Bu taslak, tasarı haline
dönüştüğünde, kuşkusuz ki, sizlere de gönderilecektir, görüşleriniz
alınacaktır; çok kısa sürede de Parlamentoya sevk etmeyi düşünüyoruz;
geldiğinde, bunları, burada, daha geniş şekilde değerlendirme imkânına sahip
olacağız.
Sayın Komisyon Başkanımız da, herhalde süre kullanacak.
1,5 dakika var...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Koç, deminki konuşmasında ve şimdiki sorusunda,
Anayasaya aykırılıktan söz etti. Şimdi, bir defa, bu elimizdeki metin
içerisinde, Anayasaya aykırı hükümler bulunur, bulunmaz; o, ayrı bir tartışma
konusu.
Benim demek istediğim şu: Şimdi, biz, yaptığımız
incelemede, ekim metnine baktığımızda, 5-6 maddede bazı sorunlar vardı; benim
ikazlarım üzerine bunlar dikkate alındı ve düzeltildi; ama, buna rağmen gözden
kaçan durum olabilir.
Sayın Koç, genel olarak, şu şu madde Anayasaya aykırı
diye böyle yuvarlak bir itiraz yapılmaz; yani, bunu, mutlaka, somut olarak
göstermemiz lazım. Dememiz gerekir ki "şu maddenin şu cümlesi..."
Anayasamızı açıyorum "idarenin
kuruluş ve görevleri, merkezî yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır"
deniliyor idarenin esaslarıyla ilgili 123 üncü maddede, bu madde önemli bir
madde. Fakat, ne kadarı merkezde kalır, ne kadarı taşraya verilir; bu hususlar
yok Anayasamızda...
Şu bir gerçek ki, bizim Anayasamızın genel yapısı daha
çok merkeze yönelik; ama, biz, bunu, Anayasanın bütününden çıkarmaya
çalışıyoruz; yoksa, maddelerinde, bunu, çok net olarak görmüyoruz.
"Mahallî, müşterek ihtiyaçlar..." Nedir
bunlar; eğitim olabilir, sağlık olabilir, yoruma bağlı bunlar. Başka ülkelerde
bunlar hep verilmiş taşra teşkilatlarına. O bakımdan, çok genel olarak "şu
aykırı, bu aykırı" şeklinde sözler yerine, bence somut olarak bunlar
verilirse, belki onlar dikkat alınır; ona bakmak lazım. Onu anlatmaya
çalışıyorum Sayın Koç; yoksa, demek istediğimiz...
Mesela, yasa tasarısında "idarî vesayet" ve
"idarenin bütünlüğü" esasları çok sık vurgulanıyor. Bu yasa
tasarısının bizi rahatsız eden yönü -biz derken, genel olarak sizleri ve belki
kamuoyunu- öteki yasadan farklı bir yapı arz etmesidir; yani, bir anlamda çerçeve
yasa görünümünü veriyor. Gerçi, çıkaracağımız yasanın ismi falan değiştirildi,
içerisindeki demin anlattığım kaygılar falan giderildi; ama, yine de, bu yasa
tasarısı, bu haliyle, bazı sorunlar taşıyor gibi gözüküyor.
Buna şöyle bakmak lazım: Çıkaracağımız bu yasayla
ilgili Anayasaya aykırılık talebinde bulunulmuş olsa... Danıştay Başkanımız,
kendisiyle istişari mütalaamda, görüşlerini aldığımda "sırf bu yüzden
Anayasaya aykırılık ileri sürülemez" diyor -yani sadece bu iddiayla- ama,
şu olamaz: Diyelim ki, biz, bundan sonra bir yasa çıkardık "efendim bu
yasa aykırı..." Olabilir; bu yasa, onun üzerinde bir yasa değil ki.
Yalnız, sadece bu haliyle -alışmadığımız bir yol bile olsa bu- sırf bu sebebe
dayanarak -tartışmalı bir konu olmakla beraber- Anayasaya aykırı olduğunu
düşünmüyorum.
Demek istediğim şu: Benim bulunduğum komisyonda
süzgeçten geçti; göz göre göre Anayasaya aykırı bir hüküm olmadığını
düşünüyorum; bunu anlatmaya çalışıyorum.
Teşekkür ederim.
ATİLA EMEK (Antalya) - Bütün bilim adamları aksini
söylüyor Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Ben
de bilim adamıyım efendim; otuz yıl kürsüde ders verdim herhalde; bizi de
saymanızı ummamız lazım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Bütün Anayasa hocaları aksini
söylüyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Efendim, aksini söyleyebilir; bunların hiç biri nass değil.
ATİLA EMEK (Antalya) - O zaman, siz iyi göremiyorsunuz
herhalde.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Anlamadım... Nasıl dediniz?..
ATİLA EMEK (Antalya) - Siz iyi göremiyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Biz
o işi bilmiyor muyuz?!. Çok ayıp oluyor yani! Bunu bana söylememen lazımdı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 5 adet önerge vardır. Önergeleri, önce,
geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Kâtip üyenin önergeleri oturarak okumasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
10 uncu maddesinde geçen "ve bu paylardan yapılacak kesintilere"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
10 uncu maddesinde geçen "orantılı" ibaresinden sonra "ve
yeterli" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
10 uncu madde başlığının "Parasal kaynak dağılımı" şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı yasa tasarısının 10
uncu maddesinin tasarıdan çıkarılmasını ve diğer madde numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Ensar Öğüt |
Yücel
Artantaş |
|
İstanbul |
Ardahan |
Iğdır |
|
Mehmet
Boztaş |
|
Mustafa
Gazalcı |
|
Aydın |
|
Denizli |
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Malî kaynak dağılımı" başlıklı 10 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet
Mesut Özakcan |
Halil
Akyüz |
|
Samsun |
Aydın |
İstanbul |
|
Mehmet
Kartal |
Güldal
Okuducu |
Oya Araslı |
|
Van |
İstanbul |
Ankara |
|
|
Enis Tütüncü |
|
|
|
Tekirdağ |
|
BAŞKAN - Beş ve dördüncü önergeler aynı mahiyette
olduğu ve en aykırı önergeler oldukları için, önce onlara işlem yapacağım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun tasarısının "Malî kaynak
dağılımı" başlıklı 10 uncu maddesinin gerekçesi aynen şöyledir:
"Mahallî idarelere yetki devredilmesinin ve bu
çerçevede mahallî müşterek hizmetlerin tamamının mahallî idarelerce yerine
getirilmesinin ön şartlarından biri de mahallî idarelere yeterli miktarda
kaynak sağlanmasıdır. Bu amaçla, maddede, mahallî idarelere yetki, görev ve
sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları sağlanması öngörülmektedir. Buna
paralel olarak, mahallî idarelere sağlanacak malî kaynakların dağılımının
objektif kriterlere göre gerçekleştirilmesini sağlayacak mekanizmalar
kurulacaktır."
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 10 uncu
maddesinde; "Mahallî idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı
gelir kaynakları sağlanır. Mahallî idarelere genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatından pay ayrılır. Payların ayrılmasına, dağıtımına ve bu paylardan
yapılacak kesintilere ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir"
denilmektedir.
Mahallî idareleri ekonomik olarak rahatlatacak, onlara
yeni kaynaklar aktaracak yasal düzenlemelerin bu yasada değil, mahallî
idarelerin kendi özel yasalarında ve somut iyileştirmeleri içerecek biçimde
yapılması gerekir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, mahallî idareleri
ekonomik olarak rahatlatacak yeni hiçbir şey getirmeden ve zaten Anayasada da
var olan hükümleri tekrar yasa hükmü haline getirmektedir.
Bilindiği gibi, Anayasanın 127 nci maddesi aynen
şöyledir:
"Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının
mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla
belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından
seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri,
yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
(Değişik Fıkra: 23.07.1995-4121 Sayılı Kanun, Madde 12)
Mahallî idarelerin seçimleri, 67 nci maddedeki esaslara göre beş yılda bir
yapılır. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir
yıl içinde yapılması gereken mahallî idareler organlarına ve bu organların
üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara
seçimleriyle birlikte yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel
yönetim biçimleri getirebilir.
Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık
sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki
denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile
hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu
organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme
kadar uzaklaştırabilir.
Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî
hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu
görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi
karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî
vesayet yetkisine sahiptir.
Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi
amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları,
görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı
bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir
kaynakları sağlanır."
Yerel yönetimler, görevleri ile orantılı gelir
kaynaklarına sahip olma ihtiyacı içindedir. Halk, lüzumsuz oyalamalar yerine
somut adımların atılmasını istiyor. Belediyelerin gelirlerini artıracak basit
yasal düzenlemeler yerine "mahallî idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları
sağlanır." "Mahallî idarelere genel bütçe vergi gelirleri
tahsilatından pay ayrılır" şeklindeki hiç kimsenin itirazı olmayan ve
zaten Anayasamızda ve yasalarımızda olan hükümleri tekrar yasa hükmü haline
getirmenin ne yararı olabilir.
Bu nedenle oyalama yerine somut adımların atılmasını
sağlamak amacıyla 10 uncu maddenin tasarıdan çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Koç, önergeniz hakkında konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde tanım olarak objektif kıstaslar getirmekten
uzaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu iki önerge 10 uncu
maddenin metinden çıkarılmasıyla ilgili.
Önergeyi oylarınıza...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı
yok; sıksan da çıkmaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 17.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine devam
ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 10 uncu maddesinin metinden çıkarılmasına
dair önergelerin oylanmasında karar yetersayısı bulanamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
10 uncu madde başlığının "Parasal kaynak dağılımı" şeklinde
değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım?
KERİM ÖZKUL (Konya) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
İfadenin daha anlaşılır hale getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
10 uncu maddesinde geçen "orantılı" ibaresinden sonra "ve
yeterli" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, önergemi ve bundan
sonraki önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum :
Kamu hizmetlerinin gördürülmesi
MADDE 11. - Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli
olarak yerine getirilebilmesi amacıyla, Merkezî idare ile mahallî idareler,
kendilerine ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri, ilgileri itibariyle
üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet
birliklerine, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine
gördürebilir. Bu durumda idarenin sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sayın Oya Araslı; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Araslı, konuşma süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 349 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı,
hükümet tarafından, bir yeniden yapılandırma ve reform girişimi olarak topluma
takdim edilmiştir. Kamu yönetiminde bir yeniden yapılandırmanın gerekli olduğu,
Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardır savunduğu bir görüştür; ama, bu tasarı, ne
halkın yeniden yapılandırmadan beklentilerini karşılayabilmektedir ne
Cumhuriyet Halk Partisinin anladığı anlamda bir yeniden yapılandırmayı
getirmektedir ne de bir reform niteliği taşımaktadır. Bu tasarı incelendiği
zaman, aslında, sadece, yönetsel ve ulusal yapıyı ve vatandaş-devlet
ilişkilerini küreselleşmenin belirlediği hedeflere ve sermaye beklentilerine
uyarlamaya yöneldiği görülmektedir.
Bu gerek ve beklentiler de şunlardır: Merkezî yönetimin
yetkileri ve görevleri büyük ölçüde yerel yönetimlere aktarılacaktır, kamu
hizmeti kavramının kapsamı daraltılacaktır, kamu personeli sayısı
azaltılacaktır, kamu hizmetlerinin üretim ve sunumu özelleştirilecektir.
Bunların sonucunda, merkezî yönetim zayıflayacaktır, devlet küçülecektir ve
sosyal devlet karakterini hızla kaybedecektir.
Bu sıraladıklarımıza baktığımız zaman, bu amaçların, bu
hedeflerin, bu beklentilerin büyük ölçüde laik cumhuriyet düzenini yıkmaya
yönelenlerin beklentileriyle ve hedefleriyle çakıştığı görülmektedir.
Tasarının 11 inci maddesi de, bu hedef ve beklentilere
en güzel biçimde yanıt veren bir madde olarak karşımıza çıkmaktadır; toplumun
beklentilerine değil, sadece, sıraladığımız bu beklentilere yanıt veren bir
düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tasarının 11 inci maddesinde merkezî idare ile mahallî
idarelerin kendilerine ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri, ilgileri
itibariyle üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına,
hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum
örgütlerine gördürebileceği bildirilmiştir.
Bu hüküm, devletin, pek çok alanda kamu hizmeti
üretmekten ve kamu hizmeti sunmaktan çekilmesine imkân hazırlayan, zemin
hazırlayan bir düzenlemedir.
Niçin; bunu sizlere açıklamak istiyorum: Bir önceki
maddede, gelirlerden mahallî yönetimlere pay ayrılacağından söz edilmişti. Bu
payın, ne kadarlık bir pay olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu anda mahallî
yönetimler kaynak sıkıntısı içerisindedirler ve sırtlarında, burada sıralanan,
mahallî yönetimlere devredilmesini -bu yasanın- öngördüğü hiçbir görev de henüz
yoktur; ama, şimdi, bu kaynaklar bu kadar azken, mahallî yönetimlerin sırtına
bir de merkezî yönetimin bugüne kadar yerine getirdiği; ama, bu yasayla
üzerinden attığı birtakım kamu hizmetlerini yerine getirme yükümlülüğü
yüklenmektedir.
Mahallî yönetimler hangi kaynakla bu görevleri yerine
getirecektir; elbette ki, kaynak sıkıntısı çeken mahallî yönetim birimi,
üzerine düşen bu görevleri yerine getirmek için kamu hizmetinin
özelleştirilmesi yoluna gidecektir. Bir başka deyişle, bu hizmetin görülmesini
özel sermayeye, özel sektöre bırakacaktır. O andan itibaren de, kamu hizmeti,
kamu hizmeti olma niteliğini kaybedecektir; çünkü, kamu hizmeti, vatandaşa
bedava sunulması gereken bir hizmettir, eşit bir şekilde sunulması gereken bir
hizmettir, kâr amacı gözetilmeden sunulması gereken bir hizmettir; ama, siz, bu
hizmeti görme işini özel sektöre bıraktığınız zaman, kâr unsuru devreye
girecektir. Özel sektör, bunu bedava üretip, topluma bedava sunmayacaktır;
üzerine, kendisi için bir kâr koyarak topluma sunacaktır ve o zaman, sunulan bu
hizmetin bedelini karşılamaya malî imkânı yeten vatandaşlar bu hizmetten
yararlanacaktır, yetmeyen vatandaşlar içinse, artık öyle bir kamu hizmetine
erişmek söz konusu olmayacaktır. Bunun vatandaş için ne kadar büyük bir ıstırap
kaynağı oluşturacağını düşünebiliyor musunuz?!
Vatandaş, kamu hizmetlerinin, kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılması denildiği zaman, eğitim hizmetine, avuç dolusu parayı özel
okullara vermeden, aynı kalitede, devletin okulundan ulaşmayı beklemektedir;
özel hastaneye gitmeden, devletin hastanesinde, kendisine en az özel hastanede
sunulduğu kadar kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasını beklemektedir;
vatandaşın beklentisi bu; ama, siz, bu tasarıyla ne yapıyorsunuz; kamu
hizmetine ulaşmayı, vatandaş için, bugüne kadar olduğundan kat kat pahalı ve
erişilmez bir hale getiriyorsunuz. Böyle bir düzenin kime yararı var; sermayeye
yararı var; bu alanlardan para kazanacaklar. Kime zararı var; vatandaşa var;
çünkü, ucuz ve kaliteli kamu hizmetine rahatlıkla ulaşamayacaklar; vatandaşlar
arasında bir eşitsizlik ortaya çıkacak.
Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi, bu tasarıyı
hazırlarken bunları düşünmedi mi?! Düne kadar, meydanlarda, yoksulun yanındayız
diyordu; fakirin arkasındayız, onun desteği olacağız diyordu; ama, ne yazık ki,
bu tasarıyı hazırlarken, meydanlarda bol keseden dağıttıkları bu vaatleri
unutmuş görünüyorlar, yoksul kesimi tamamen gözden çıkarmış görünüyorlar ve
tamamen sermayenin hizmetine yönelik bir politikayı, bu tasarıya monte etmiş,
yerleştirmiş durumdalar. Bunun ayıbını, ben, Adalet ve Kalkınma Partisine
bırakıyorum. Vatandaşa meydanlarda ne söyleyip Meclise geldikleri zaman ne
yaptıklarının hesabını onlar vereceklerdir; ama, burada, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bizi üzen, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları, böyle
bir kadere terk edilmemelidir; layık değildir. Sosyal devlet ilkesi, böyle, bir
kalemde gözden çıkarılmamalıdır. Biz, burada, bunları vurgulamak istiyoruz;
çünkü, getirilen bu uygulama, sosyal devleti, Anayasadaki sosyal devleti sosyal
devlet olmaktan çıkaracaktır; bu düzenleme, buna imkân hazırlayacaktır.
Bu düzenlemenin, bunun yanında, Anayasaya aykırı pek
çok yanı vardır. Bakınız Anayasanın 128 inci maddesinde ne deniliyor: Merkezî
idare esaslarına göre yerine getirilmesi gereken kamu hizmetleri... Gerek
merkezî idarenin gerek KİT'lerin gerekse kamu tüzelkişilerinin yerine getirmesi
gereken kamu hizmetleri kamu personeli tarafından, memurlar ve diğer kamu
çalışanları tarafından yerine getirilir. Bu düzenlemeye baktığınız zaman, bu
ilkenin aşılması için gereken her türlü zemin yaratılmış. Bu getirilen, Anayasa
hükmüyle nasıl bağdaştırılacak? İşte "neresi Anayasaya aykırı"
denildiği zaman, benim görebildiğim, Anayasa Mahkemesi kararlarının Anayasanın
hükümlerine aykırılığını gösterdiği yanlardan birisi bu. Bunu sizlerin
dikkatine sunmak istiyorum. Biraz önce, eşitlik ilkesine aykırı nasıl
durumların ortaya çıkabileceğini söyledim. Bu hüküm eşitlik ilkesini de
çiğnemektedir, o açıdan da Anayasaya aykırıdır. Hepimizin bildiği gibi,
Anayasaya aykırı olan bir hüküm hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşamaz.
Anayasaya aykırı olan bir hüküm Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ilkeleriyle de bağdaşamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu nedenle, bu düzenlemeler Anayasanın 2 nci ve 11 inci
maddeleriyle de uyum halinde değildir. Bu hususa dikkatlerinizi çekmek
istiyorum; uyarsınız, uymazsınız; bugüne kadar uymadınız, yasaları bir kere
değil, Anayasa Mahkemesi iptal ettikten sonra bir kere daha görüşmemiz gerekti
çoğu kez. Yine Anayasa Mahkemesinin kararlarına ve Anayasanın ne dediğine kulak
asmadınız, yaptığınız düzenleme tekrar Anayasa Mahkemesinden döndü, tekrar
burada görüşmek zorunda kaldık. "Bu vakitleri kaybetmeyelim, acelemiz var;
gece yarılarına, sabahlara kadar çalışalım" diyorsunuz. İnsanın dikkatini
zinde tutabileceği sürelerin fevkinde bir çalışma programıyla önümüze
geliyorsunuz. Bunları yapmaya gerek yok hızlı çalışabilmek için. Yeter ki, siz,
neyin Anayasaya uygun olduğunu, neyin olmadığını ayırt edebilesiniz, burada
yapılan uyarılara kulak asabilesiniz. O zaman, bu kazanmaya yöneldiğiniz
vakitleri, biz, zaten, eskiden kaybetmemiş oluruz.
Onun için, bu uyarıyı burada yinelemekte yarar görüyorum
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Kırşehir
Milletvekili Hüseyin Bayındır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bayındır, konuşma süreniz 5 dakikadır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 11 inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Aziz Türk Milleti önünde,
kuyuya taş atan, bu kadar akıllı insanın çıkarmaya çalıştığı bir tasarıyı
Meclise getiren, cumhuriyetle, Anayasanın temel ilkeleriyle, laiklik ilkesiyle,
milliyetçilik ilkesiyle sorunu olan Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer'i
Yüce Türk Milleti adına kınıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 13 üncü Yüzyılda Ahilikte bir
felsefe vardır, o da şudur: Ekonomide esnaflar kendi aralarında yaptıkları
üretimde, denetimlerini, yine, kendi mekanizmaları içerisinde yaparlarmış ve
bunlar herhangi bir çalıntı, herhangi bir yalan, herhangi bir riyakârlık ya da
bir başkasının hakkını gasbeden bir anlayışla bir esnaf bulurlarsa, ceza olarak
o esnafın pabucunun bir tanesini dama atarlarmış. Ben de buradan söylüyorum;
işte, bu tasarıyı hazırlayan Ömer Dinçer'in intihalle 1995 yılında bilimsel bir
kitap çaldığını -işte, gazetelerde var- yine, 1994 yılında yayımlanan
makalesinin de nereden çalındığını tahmin ediyorum; o makalesini de kimden çaldığını,
kimden intihal ettiğini siz daha iyi bilirsiniz diyorum ve buradan, Yüce Türk
Milleti önünde, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer'in, Ahiler diyarının
milletvekili olarak, pabucunu Başbakanlık Müsteşarlığının damına atıyorum;
ayağın yalın senin bundan sonra. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bayındır, maddeyle ilgili konuşur
musunuz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Geliyorum Başkan.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, genel olarak bazı
noktalara değinmek istiyorum. Ülkemizde kamu yönetimi alanında yeniden
yapılanmaya ihtiyaç olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Her reformun bir
birikimin sonucu oluştuğunu da hepimiz biliyoruz. Kamu yönetimi sistemimiz,
yıllardan beri, sağ anlayışların, yani sizlerin iktidarları tarafından
hantallaştırılmış, yozlaştırılmış ve işlevsiz hale getirilmiştir. Kamu yönetimi
sisteminin yeniden düzenlenmesi ihtiyacı ortadadır. Zaten, biz, değişmeyen tek
şeyin değişim olduğunu biliyoruz; ama, buradaki değişime, çağdaş bir kamu
yönetimi anlayışıyla değil, gerici bir kafayla hazırlandığı için karşı
çıkıyoruz.
Tasarı birçok bakımdan yetersiz ve Türkiye'yi çağdaş
bir kamu yönetimi yapısına kavuşturma niteliğinden uzaktır. Türkiye'de devletin
yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç vardır, bu doğrudur; ancak, bu yapılandırma
ihtiyacı, devletin yeniden yapılandırılmasıdır; devletin bölünerek,
parçalanarak yerelselleştirilmesi değildir. İktidar, Türkiye'de kamu yönetimini
altüst eden bir yaklaşımı reform olarak sunmaktadır. Ülkemizin üniter devlet
yapısını bozacak, sosyal devlet anlayışını ve iş güvencesini ortadan kaldıracak
bu tasarının ülkemize hiçbir fayda getirmeyeceği açıktır; esasen, bunu siz de
biliyorsunuz.
Ne yazık ki, bu tasarı ve bunu izleyecek olan
düzenlemeler, maalesef, bu konuyla ilgili beklentilerimizi karşılayamadığı
gibi, Türkiye'yi çok karanlık, çok çelişkili ve sıkıntılı bir döneme taşıyacak
niteliklere sahiptir.
Gündeme getirildiğinden bugüne, açık tartışma
ortamlarında tartışılmasını engellemek istiyorsunuz. Bu engellemenizin
arkasındaki gerekçenin de, bütün kamu çalışanlarına, memurlara, işçilere,
köylülere, yoksul insanlara hiçbir fayda getirmeyeceği açıkça belli olan bu
tasarının hesabını da, 28 Martta, Türk insanı, size soracak.
Madde 11 "kamu hizmetleri üniversitelere, meslek
kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil
toplum örgütlerine gördürülebilir" hükmünü taşıyor. Buradaki temel kastın
özel sektör olduğunu hepimiz biliyoruz. Niye biliyoruz, biliyor musunuz;
Başbakanı ticaret yapan bir ülkede, kendi şirketini kuran bir ülkede,
Başbakanın ticaretle uğraştığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede bir Maliye
Bakanımız var "ithal ettiği mısırın çocuğunun tavuklarına yem
olduğunu" söylüyor. Ben de Sayın Bakana diyorum ki, Sayın Bakan, ufak at
da, civcivlere de yem et onları! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Bu tasarıyla, kamu hizmeti ticarî bir işletmeye
dönüştürülmekte, merkezî hükümetten yerel yönetimlere ve özelleştirilerek
oradan da sermayeye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayındır, maddeyle ilgili konuşsaydınız,
süreniz yetecekti.
Buyurun.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Arkadaşlar, elimdeki bu kitaplar nedir, biliyor musunuz
-kürsüye gelirken "hazırlıklı mısınız" dediniz- Türkiye'deki bilim
adamları, Türkiye'deki sendikalar, Türkiye'deki sivil toplum örgütleri, sizin
bu çıkarmaya çalıştığınız tasarının Türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını, açık
seçik ve net bir şekilde haykırdılar. Kızılay Meydanında kulaklarınız sağır
mıydı, tıkalı mıydı, duymadınız mı o insanları? Siz, o insanların neler
yapacaklarını göreceksiniz. İşte, sendikaların yazdıkları; işte, bilim
adamlarının yazdıkları; bütün bunlar bilmiyor da yalnızca bir grup AKP'li siz
mi biliyorsunuz?!
Sizin bildiğiniz ülke ortada; yoksulluk dizboyu, açlık
dizboyu... Bu tasarıyla, devletin üniter yapısının bozulma tehlikesiyle karşı
karşıya olduğunu biliyoruz. Sizin takıyyeci olduğunuz da, artık netleşti. Biz,
sizin art niyetinizden kaynaklı, bu tasarının mimarından kaynaklı, bu tasarının
sosyal taraflarıyla görüşmediğinizden kaynaklı bu tasarıya ret oyu vereceğiz.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bayındır.
Madde üzerinde, şahsı adına, Konya Milletvekili Sayın
Ahmet Işık; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisin ilk kuruluş aşamasından bugüne kadarki
süreçte, "büyük millet, büyük devlet" davasına katkıda bulunmuş
olanlardan, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milletvekillerimizden ahrete
intikal edenleri rahmetle, hayatta olanları da saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada kamu
yönetiminde hızlı değişim ve dönüşümler yaşanırken, maalesef, Türkiye'de bu
çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanmış ve istenilen kaliteye ulaşılamamıştır. 59
uncu hükümet, tarihî bir adımla, kamu yönetimindeki temel değişiklikleri
öngören işbu tasarıyı büyük bir azim ve kararlılıkla Yüce Meclisin gündemine
taşımış bulunmaktadır. Tasarıda öngörüldüğü üzere, küreselleşme ve sanayi toplumu
şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki
gelişmeler ve halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri ve ana hatlarıyla ortaya
konan değişimler ve eğilimler, ülkemizin kamu yönetimi alanına yansıtılamamış
ve bunun sonucunda, gün geçtikçe daha belirgin hale gelen yeniden yapılanma
ihtiyacı ortaya çıkmış olup, rekabete açık bir dünyada halkın rızasına dayalı
olmayan bir yönetim, insanları mutsuz kılmakta, nitelikli insangücünü başka
ülkelere kaçırabilmekte, buna karşın, artan yabancı sermaye yatırımlarından
faydalanamamakta, sonuçta uluslararası rekabette ülkenin nispî konumu
kötüleştirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıdaki yeni yönetim
anlayışıyla, hukukun güvencesi altında sivil toplum kuruluşlarına geniş bir
alan tanınmakta, yerel ve yerinden yönetim yapılarını öne çıkarmakta, herkesin
bilgi edinme hakkı olduğu, hesap verilebilirliğin artırıldığı, insan
kaynaklarını geliştirmeyi ve güçlendirmeyi hedefleyen, mevzuatta kısalık ve
sadelikten yana, bilgi teknolojilerini yönetimin bütün süreçlerine yayan ve
kullanan uygulamayla ülkemizde yaşayan milyonlarca insanın özgür ve müreffeh
yaşaması kadar, gelecek nesillerin mutluluğu açısından da önemine dikkat
çekilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı dünyada
ve ülkemizde yaşanan değişimler sonucunda, Türkiye'de kamu yönetiminde yeniden
yapılanmayı gerekli kılan dört temel açığı, stratejik açık, bütçe açığı,
performans açığı ve güven açığı şeklinde özetlemekte ve devamla, bu dört açık,
yönetimde değişim çabalarının temelinde yatan sorunlara kapsamlı bir çerçeve sunmakta, stratejik bir bakış
açısından ve bu uzun vadeli planlamadan yoksun bir çerçevede aşırı büyüyen ve
merkezileşen kamu idaresi, gelirini aşan harcamalara yönelmekte ve kaynaklarını
verimli kullanmayarak bütçe açığı oluşturmaktadır. Halkın beklentilerini
karşılamayarak performans açığı vermekte, bu verimsiz yönetim süreci çeşitli
yozlaşma ve yolsuzluk olaylarıyla birleştiğinde ise, halkın yönetime olan
güvenini eritmekte olduğu ifade edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada değişim
ve 1980 sonrası ülkemizin, ithal ikameci ve içe dönük stratejiye geçmesi,
özellikle piyasa ekonomisine dönüştürmeye dönük politikalar, kamu yönetimi
alanında da değişimi uyaran önemli bir faktör olduğu, dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi ülkemizde de bu dönemde yeniden yapılanma kavramının geniş kabul
görmesi ve tartışılmasının rastlantı olmadığı vurgulanmakta, toplumun
taleplerine daha duyarlı, katılımcılığa önem veren, hedef ve önceliklerini netleştirmiş,
hesap veren, şeffaf, daha küçük, ancak daha etkin, kamunun üretimden çekilmesi,
düzenleyici işlevinin güçlendirilmesi, özel sektör ve toplumla paydaşlık
ilişkisi geliştirilmesi; kamu, piyasa ve sivil toplumun birbiriyle rakip değil,
birbirini tamamlayıcı olarak öngörüldüğü vurgulanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Devamla)- Hükümet tarafından, küreselleşme
ve bilgi toplumu süreçlerinin bütün dünyada meydana getirdiği değişimin yeniden
yapılanma süreci içinde dikkatle izlenmesi ve değerlendirilmesi, değişimin
süreçlerinin rekabeti artırdığı, halkın yönetimden beklentilerini yükselterek
ve daha kaliteli bir yönetimin zorunlu kılındığı, içe kapanmanın bir çare
olmadığı, küresel süreçlere strateji geliştirerek uyum sağlama ve fırsatların
değerlendirilmesini, bütün bu değişim süreçlerinin ulus devletleri ve merkezî
yönetim yapılarını ortadan kaldırmadığı; sonuç olarak, kamu kurumlarının, daha
az kaynakla daha fazla ve daha kaliteli hizmet üretecek şekilde etkinlikleri
artırılarak enerjilerinin öncelikli alanlara yoğunlaştırıldığı ifade
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının, tarihî bir dönüşümü
gerçekleştireceği ve beraberinde ise, beklenen yapısal değişimi getireceği
inancıyla, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel
ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık,
hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına
saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden
yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat
yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir
çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev
dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz
hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri
gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
arttırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile,
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışı hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak,
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel
gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla
kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı
söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetleri merkezî kamu yönetiminin mi yoksa
yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev
sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni
düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma
sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele
aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime
aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam
edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve
sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte
olan 11 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Ahmet
Ersin |
Osman
Kaptan |
|
Samsun |
İzmir |
Antalya |
|
Muharrem
Eskiyapan |
Sedat
Pekel |
Birgen
Keleş |
|
Kayseri |
Balıkesir |
İstanbul |
|
|
Halil
Tiryaki |
|
|
|
Kırıkkale |
|
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.45
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati
: 17.58
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
11 inci maddeyle ilgili olarak, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilen görüşmelerin devamına ilişkin önergenin oylanmasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yok yok; Sayın
Bakanla 126, Atilla Beyle 127 kişi ediyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, izin verirseniz, aracılığınızla, Sayın
Bakanımıza sayılar verip, bir soru sormak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, bugün aldığımız Devlet İstatistik
Enstitüsü haber bülteninin de kanıtladığı gibi, gösterdiği gibi, ülkemizdeki
nüfusun yalnızca yüzde 78,7'si belediye sınırları içindedir. Belediye sınırları
içinde olan bu nüfusun da yalnızca yüzde 75'ine kanalizasyon hizmeti
götürülebilmektedir. Türkiye belediyelerinin yüzde 25'inde kanalizasyon hizmeti
yoktur. Değerli arkadaşlar, bu durum önemli bir sorundur.
Atıksu şebekesinden yararlanan nüfus oranı yüzde
16,8'dir. Bu durum kanıtlıyor ki Sayın Başkan, Sayın Bakan, biz, yerel yönetim
hizmetlerinde çok geri kalmış durumdayız.
Çok isterdim ki, tasarının gerekçesinde bu noktalar
irdelenerek...
BAŞKAN - Sayın Kepenek, soru sorma süresinin 5 dakika
olduğunu hatırlatırım.
Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Biliyorum, ama, Sayın Başkan,
bu gürültü ortamında soru sormanın da bir beceri olduğunu kabul ediniz.
Şimdi, yerel yönetimlerin bu yetersizliği karşısında,
onca hizmeti yerel yönetimlere aktarmanın hizmet sunumu yönünden mantığı ve
anlamı nedir?
Sorum bundan ibarettir.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum. Bu,
biraz "arkası yarın" programına döndü. Sayın Bakan, demin, getirdiği
kayıtlardan "sosyal devlet" kavramını ifade ettiler.
Ben, Sayın Bakana şunu açıklıkla sormak istiyorum:
Demin verdiğiniz yanıtla "sosyal devlet" kavramına getirdiğiniz tanım
ile bugün, Mecliste görüşülmek üzere sunduğunuz bu tasarının temel hükümleri
çelişiyor mu, çelişmiyor mu Sayın Bakan? Çünkü, vatandaşın -hak olarak- vergi
ödeyerek almaya hak kazandığı temel kamusal hizmetleri, önce yerelde, daha
sonra, yerelden şirketlere aktararak, özel sektöre aktararak, müşteri konumunda
ücretini ödeyerek bu hizmeti alma konumuna indirgenmesi, sizin, demin açık
yüreklilikle ifade ettiğiniz "sosyal devlet" kavramıyla bağdaşıyor mu
bağdaşmıyor mu Sayın Bakan?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, bu
görüştüğümüz maddeye göre, kamu hizmetlerinin, sözde, daha etkili ve verimli
yapılabilmesi için, merkezî ve yerel yönetimlerde, kimi kuruluşlara ve özel
sektöre hizmet gördürülebilecek.
1- Var olan kamu görevlileri acaba ne yapacak?
2- Tasarının hemen bundan sonraki, 12 nci maddesinde
"idarenin bütünlüğü esastır" denildiği halde, yine, tasarının 17 nci
maddesinde "genel yönetimler, bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle yürütülen
hizmetler için birim kuramaz" denilmektedir. Bir yandan Bakanlığın merkez
örgütüne hizmet yasağı gelirken -yani "bu konuda birim kuramaz"
denilirken- öte yandan işlerin başkalarına havale edilmesi, özel kesime
bırakılması, kamu kaynaklarını dağıtmak değil midir?
3- Kamu hizmetleri görülürken, bu maddede sıralanan
hizmet gördürmelerde bir öncelik sırası var mıdır? Örneğin, bir kamu hizmeti
görülürken, önce, birim, kendisi bu işe bakacak, olmazsa kamu kuruluşları,
olmazsa üniversiteler, olmazsa özel kesim diye bir sıralama olacak mı; yoksa,
her yerel yönetim, bir şirket gibi mi çalışacaktır, öncelikleri özel kesime mi
verecektir? İşin niteliği düşünülmeden, birtakım çevrelere kaynak mı
aktarılacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Bu şekilde, soru sorma süresi tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Bakan.
Cevap süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Kepenek, belediyelerimizin önemli bir bölümünde
kanalizasyon şebekesinin bulunmadığından ve altyapı bakımından
belediyelerimizin eksikliklerinden bahsetti. Sayın Kepenek'in bu tespiti büyük
ölçüde doğrudur, ancak, belediyelerimizi, yerel yönetimlerimizi her bakımdan
güçlendirerek bu sorunları aşabiliriz.
Şimdi, biraz önce, 10 uncu maddeyle ilgili soruya
verdiğim cevapta, yerel yönetimlerle ilgili bir yasa çalışması yaptığımızı ve
Belediye Gelirleri Yasası yerine geçecek bir yasal düzenleme üzerinde
çalıştığımızı ifade etmiştim. Belediyelerimize, daha doğrusu, yerel yönetimlere
devredilecek olan bu görev ve hizmetleri görebilecekleri kadar kaynak
aktarımını, zaten, bu tasarıda öngörüyoruz. Bunun nasıl olacağını, işte, biraz
önce bahsettiğim, bu yasal düzenleme içerisinde ortaya koyacağız.
Sayın Koç, yine, sosyal devlet ilkesinden bahsettiler.
Sanıyorum, bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçene kadar, Sayın Koç,
sosyal devlet ilkesini gündeme getirmeye devam edecektir. "Sosyal devlet
ilkesiyle, bu yasa tasarısının getirdiği temel hükümler çelişmiyor mu"
ifadesini kullandılar. Asla, çelişmiyor; çünkü, şu anda, bazı kamu kurum ve
kuruluşları, kendi yasaları ve yönetmelikleri gereği, bazı hizmetleri, hizmet
satın almak suretiyle, zaten gördürüyorlar ve kaldı ki, Anayasanın ilgili
maddesinde, kamu hizmetleriyle ilgili sürekli hizmetlerin ve aslî hizmetlerin,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yapılacağı yazılı olduğu sürece,
sürekli hizmetlerin, memurların ve kamu görevlilerinin dışında kişilere
gördürülmesi mümkün değil.
Burada öngörülen, bunun dışındaki hizmetlerle ilgili,
kamu kuruluşlarının kanunla öngörülecek şekilde -dikkatinizi çekiyorum ve altını
çiziyorum- hangi hizmetler merkezî yönetim tarafından veya mahallî yönetim
tarafından, üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına
gördürülecek; bu kanunla tespit edilecek. Ne merkezî yönetim, ne mahallî
yönetim, ben şu hizmeti, işte şu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşuna
gördüreceğim, üniversitelere gördüreceğim veya belirli nitelikleri taşıyan özel
sektöre gördüreceğim diyebilir. Bunların ne olacağını, yine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi; yani, yasama organı tayin edecek ve çerçevesini çizecektir. O
nedenle, bu konuda, herhangi bir endişeye mahal olmadığı görüşündeyim.
Biraz önce Sayın Araslı'yı, benim, kendisine saygı
duyduğum Saygıdeğer Hocamızı dinlerken şöyle bir intibaa kapıldım, daha
doğrusu, bende böyle bir intiba uyandı. Şimdi "siz sermayeyi önplana
çıkarıyorsunuz, sermayeye ön açıyorsunuz" gibi bir ifadede bulundular.
Bakın, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam ettiğimiz memur sayısı ve işçi
sayısı bellidir. Kamu işçisi 400 000 civarındadır, memur sayısı 2 400 000 civarındadır.
Bunun dışındaki 70 000 000 memleket evladının karnını nerede doyuracaksınız,
nerede çalıştıracaksınız, nerede istihdam yaratacaksınız bunlara; kuşkusuz ki,
özel sektörün fabrikalarında. Şimdi, sermaye düşmanlığı yaparak, özel sektör
düşmanlığı yaparak Türkiye'de hiçbir yere varılamayacağını herkes bilmelidir.
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Sayın Bakan, yapmayın; hiç kimse
özel sektör düşmanlığı yapmıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)- Bakın, komünizmle yönetilen Çin'de, serbest piyasa ekonomisinin
koşulları şu anda yerleştirilmeye çalışılıyor. altı ay önce ziyaret ettim.
Yabancı sermaye çekiyor. Komünistler dahi, sosyalistler dahi bu mantığı, bu
kafayı bir tarafa attılar, terk ettiler. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Cumhuriyeti kuran Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda kendisini yeniden bir
gözden geçirsin. (CHP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
OYA ARASLI (Ankara)- Sayın Başkan, Sayın Bakan
tarafından, adım da verilmek suretiyle, hem görüşlerim olmadığı bir biçimde
yansıtılmıştır hem de sataşma yapılmıştır. İçtüzük hükümlerine göre, söz rica
ediyorum cevap vermek üzere.
BAŞKAN- Sayın Araslı, tutanakları inceletip ona göre
söz vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI (Ankara)- Efendim, tutanağı incelemeye mahal
yok. Siz de kulağınızla duydunuz.
BAŞKAN- Niye itiraz ediyorsunuz Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Ankara)- Herkes duydu burada. Bu kadar
aşikâr bir şeyi... Yapmayın lütfen.
BAŞKAN- Sayın Araslı, takdir hakkı benim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Anladık da, çok net Sayın
Başkan.
BAŞKAN- Tutanakları getirtip inceleyeceğim, ona göre de
karar vereceğim. Talebiniz reddedilmiş değildir.
OYA ARASLI (Ankara)- Sayın Başkan, burada kimsenin
Cumhuriyet Halk Partisini komünistlikle, servet düşmanlığıyla itham etmeye
hakkı yok.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş
6 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın, burada usul
hakkında tartışma isteyebiliriz; Cumhuriyet Halk Partisini komünistlikle ya da
servet düşmanlığıyla suçlayan bir beyanda bulundu Sayın Bakan. Yani, Partinin
hükmî kişiliğine bir sataşma söz konusu.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Partiye saldırı var.
OYA ARASLI (Ankara) - Yapılması gereken...
BAŞKAN - Sayın Koç, talebiniz reddedilmiş değildir;
tutanakları getirtip inceleyeceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Ne demek "komünistlerden
daha geri kafalısınız." Ayıp!
OYA ARASLI (Ankara) -Bu tarz bir konuşma yaparak bir
partiyi kötülemek ayıp!..
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Biz size "şeriatçı"
demiyoruz, "faşist" demiyoruz; biz size, sabah akşam, şeriatçı mı
diyelim, faşist mi diyelim!
BAŞKAN - Sayın Araslı, Sayın Koç, dinler misiniz...
Tüzüğün 69 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
denilmektedir ki: "Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde
olmak üzere söz verme zamanını takdir eder." (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Takdirinizin, zamanında olması
lazım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmacıların
konuşmalarını dikkatle takip edin; Genel Kurulda uğultu olmadığı takdirde
anında anlaşılacaktır. Sayın Araslı'nın talebiyle ilgili "tutanaklar
getirtilip inceletilecektir, ona göre karar vereceğim" diye söyledim.
OYA ARASLI (Ankara)- Hayır, cevap hakkını kötüye
kullanıyor.
BAŞKAN - İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
11 inci maddesinde geçen "sivil toplum örgütlerine" ibaresinden sonra
"dernek ve vakıflara" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
11 inci maddesinde geçen "mahallî idareler" ibaresinin "yerel
yönetimler" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
11 inci maddesinde geçen "hizmet birliklerine" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
11 inci maddesinde geçen "üniversitelere" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"kamu hizmetlerinin gördürülmesi" başlıklı 11 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Halil
Tiryaki |
Oya Araslı |
|
Samsun |
Kırıkkale |
Ankara |
|
Nezir
Büyükcengiz |
Mehmet
Kartal |
Mustafa
Gazalcı |
|
Konya |
Van |
Denizli |
|
|
Muhsin
Koçyiğit |
|
|
|
Diyarbakır |
|
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
Anayasaya aykırı olan 11 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Haluk Koç |
Nezir
Büyükcengiz |
|
Ankara |
Samsun |
Konya |
|
Mehmet
Kartal |
Mustafa
Gazalcı |
Halil
Tiryaki |
|
Van |
Denizli |
Kırıkkale |
|
|
Muhsin
Koçyiğit |
|
|
|
Diyarbakır |
|
BAŞKAN - Bu önerge, en aykırı önerge olduğu için işleme
koyuyorum.
Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz de katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın önerge sahibi, gerekçeyi mi okutayım,
yoksa, konuşacak mısınız?
OYA ARASLI (Ankara) - Önerge üzerinde konuşacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu, bu önerge üzerinde konuşacağımı söylerken, bazı
tereddütler ve kuşkular taşıdığımı da sizlerden gizlemek istemiyorum.
Kuşkularımın nedeni şudur: Acaba, burada söyleyeceğim sözler de, Sayın Bakan
tarafından nasıl çarpıtılacak; bunun endişesini taşıyorum. Çünkü, biraz önce,
buradan siz, bu hükümle, fakir fukaradan önce sermayenin çıkarlarını
gözetiyorsunuz dediğim zaman, Bakanın yorumuna göre, iş, neredeyse, Cumhuriyet
Halk Partisinin servet düşmanı olduğu noktasına kadar vardı. Cumhuriyet Halk
Partisi servet düşmanı değildir. Bu memlekette kimin görüşlerinin komünizm
sayılıp sayılamayacağı ise, burada tartışılamayacak kadar açıktır.. Cumhuriyet
Halk Partisi, sosyal demokrat bir partidir; ama, Türkiye'nin şu koşullarında
ben halkın hizmetinde parti diye o partiye derim ki, fakir halkın, yoksul
yığınların ihtiyacını bir kenara bırakıp sermayenin çıkarlarının peşine
düşmesin; burada ifade ettiğim o.
Siz, buradaki düzenlemeyle, sermayeye kâr alanları
açıyorsunuz; tabiî açacaksınız. Bu toplumun insanlarına iş bulma görevi de
sizlerin; bunu da yapacaksınız; ama, bunu, fakir fukaranın sırtından
yapmayacaksınız. İş alanı açacağım, sermayeye alan yaratacağım derken, fakir
fukaranın kamu hizmetlerine ulaşma imkânını ortadan kaldırmayacaksınız. Bu mu
sermaye düşmanlığı?!
Sayın Bakana soruyorum ve kendisine, bu söylediğimiz
sözleri çarpıtarak sermaye düşmanlığı olarak topluma yansıtmayı hiç
yakıştıramadığımı buradan ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Kendisini
dürüst bir insan olarak tanırdım. Bu şekilde, demagojiye sapmayacak kadar
yürekli bir insan olarak bilirdim. Burada, biraz önce, Cumhuriyet Halk
Partisini töhmet altında bırakmak için yapmış olduğu konuşmayı, kendisinde var
olarak bildiğim bu hasletlere hiç yakıştıramadığımı da buradan ifade etmek
istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu tasarının bu maddesi, tamamen yoksulu gözden
çıkarmaktadır; yoksulun kamu hizmetlerine ulaşma imkânını ortadan
kaldırmaktadır. Bunu yaptığı için şimdi ben de sizleri "yoksul
düşmanı" olarak mı ilan edeyim? Yaptığınız bu orada çünkü. Yaptığınız bu.
(CHP sıralarından alkışlar) Yoksulun dostu bir düzenleme değil burada
getirilmiş olan, sosyal devlet anlayışına taban tabana aykırı bir düzenleme, bu
nedenle de, Anayasanın sosyal devlet ilkesine aykırı.
Ayrıca, şunu öğrenmek istiyorum: Burada bir hüküm var
"alanında uzman demokratik kitle örgütleri" deniyor. Kim bunlar?
Hangi kritere göre belirlenecek bunlar? Anayasamızda yürütmenin kanunîliği diye
bir ilke var. Bu, Anayasanın çeşitli yerlerinde ifade edilmiş. Bu demokratik
kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin hangi kriterlere göre uzmanlaşmış
sayılacağını siz neye göre belirleyeceksiniz? Bu hükümde böyle bir kriter yok,
böyle bir düzenleme yok. Tamamen, idareye, serbest biçimde, bu takdir yetkisini
kullanma imkânını tanıyor. Bu da yürütmenin, idarenin kanunîliği ilkesine taban
tabana zıt, keyfî uygulamalara ardına kadar kapıyı açan bir düzenleme. Bu
nedenle hukuk devleti ilkesine de aykırı, Anayasanın 8 inci maddesine de
aykırı, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığından söz eden 11 inci maddesine de
aykırı. Bu aykırılıkların da giderilmesini sağlayabilmek için tasarının bu
hükmünün madde metninden çıkarılarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bu hususu
bilgilerinize arz etmek için söz istedim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
arz ediyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir;
karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Kamu hizmetlerinin gördürülmesi" başlıklı 11 inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ ATİLLA KOÇ (Aydın) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum :
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun tasarısının "Kamu
hizmetlerinin gördürülmesi" başlıklı 11 inci maddesinin madde gerekçesinde
aynen şu ifadelere yer verilmiştir :
"Yeni kamu yönetimi anlayışı doğrultusunda Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartına da uygun olarak kamu hizmetlerinin en yakın
yerde, en uygun yöntemle ve yönetim birimi tarafından yürütülmesi
öngörülmektedir. Kamu hizmetlerinin daha etkili, verimli ve süratli şekilde
görülmesi için, merkezî idare veya mahallî idarelere ait hizmetlerden
kanunlarda öngörülenlerin gerektiğinde üniversitelere, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve
alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerinde gördürülebilmesine imkân
tanınmaktadır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çevre, kültür, sanat, sosyal
hizmetler gibi alanlar başta olmak üzere, uygun hizmet alanlarında, sivil
toplumun katkısını ve katılımını sağlamak amacıyla, hizmetin gereklerine bağlı
olarak, maddede belirtilen kurum ve kuruluşlara hizmetlerin gördürülmesi
konusunda ek bir kapasite oluşturulması amaçlanmaktadır. Hizmetin bu
kuruluşlara gördürülmesi, idarenin görev ve sorumluğunun bu kurum ve
kuruluşlara devri anlamına gelmemektedir. İdare, hizmet standart ve usullerini
belirler ve hizmetin yürütülmesini denetler. Bu düzenlemeyle, hizmetin yönetimi
ve denetimi, ilgili kamu idaresinin sorumluluğundan çıkarılmamakta ve kamu
hizmetinin kapsamı daraltılmamakta; hizmetin, belirtilen kurum ve kuruluşlara
gördürülmesi suretiyle, kamu hizmetlerinin yürütülüş biçimi çeşitlendirilerek
zenginleştirilmektedir.
Tasarının 11 inci maddesinde "kamu hizmetlerinin
daha etkili ve verimli olarak yerine getirilebilmesi amacıyla, merkezî idare ve
mahallî idareler, kendilerine ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri,
ilgileri itibariyle üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektör ve alanında uzmanlaşmış sivil
toplum örgütlerine gördürebilir" hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm, kamu hizmetlerinin merkezî ve mahallî
idareler dışındaki birtakım gerçek ve tüzelkişilere gördürülebilmesine, bir
başka deyişle, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine imkân tanımaktadır.
Kamu hizmetinin gördürülmesinin herhangi bir ayırım
yapılmaksızın özel sektöre bırakılması, devleti sosyal devlet olmaktan
çıkaracak ve küçültecek bir husustur.
Halbuki, çağdaş devlet, küçülmüş ve kamu hizmeti
görmeyen devlet demek değildir.
Çağdaş devlet, kamu idarelerindeki gücü ve olanakları
en üst düzeyde ve verimde harekete geçirerek, vatandaşa kaliteli kamu hizmeti
sunan devlettir.
Diğer yandan, kamu hizmetinin görülmesinin özel sektöre
bırakılması, vatandaşı müşteri konumuna indirger; kamu hizmetlerinin yönelmesi
gereken temel amaç hizmet sunumu olmasına karşın, kâr amacının öne çıkmasına
yol açar.
Kâr amacının ise, kamu hizmetlerinin sunumunda ücreti
yükselteceği veya kâr için hizmet kalitesinin düşürülmesine neden olacağı
açıktır.
Bunlar ise, halkın, kamu yönetiminde yeniden
yapılanmadan bekledikleri değildir.
Vatandaşlarımız, kamuda yeniden yapılandırmanın,
kendisine erişilebilir, kaliteli kamu hizmeti verilmesini sağlamasını
beklemekte; güvenlikte olmak, eğitim ve sağlık hizmetlerine, insanlık onuruna
yarışır bir çerçevede ulaşmak, sağlıklı bir çevrede yaşamak, güler yüzlü, hızlı
ve düzenli çalışan, şeffaf ve hesap sorulabilir bir yönetime kavuşmak
istemektedirler.
Getirilen bu düzenlemeyle, bu beklentilerin arzu edilen
biçimde karşılanması mümkün değildir.
Kamu hizmetlerinde özelleştirme, kamu hizmeti
kavramının içeriğini boşaltacak, kamu personelinin giderek azalmasına ve
sonuçta devletin küçülmesine neden olacak; yoksul yığınların kamu hizmetine
erişebilmesini güçleştirecektir.
Bu nedenle, söz konusu 11 inci maddenin yerine yeni bir
düzenleme yapılabilmesine imkân tanımak için, söz konusu maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını önermek gerekli olmuştur.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
11 inci maddesinde geçen "üniversitelere" ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, bu önergemi ve
diğer önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
Maddeyi oylamadan önce, yoklama talebi vardır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, oylamaya
geçildi; bir sonraki maddede yaparsınız. Oylamaya geçtikten sonra yoklama
yapamazsınız.
BAŞKAN - Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin
isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Haluk Koç?.. Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Feramus Şahin?.. Burada.
Orhan Ziya Diren?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?.. Burada.
Mehmet Semerci?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Mehmet Boztaş?..
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Tekabbül ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kim tekabbül etti Sayın
Başkan; salonda yoklar...
BAŞKAN - İzzet Çetin?.. Burada.
HALUK KOÇ (İzmir) - 20 kişi var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yeterli kişi yoksa, yoklama
talebi düşer...
BAŞKAN - Erdal Karademir?.. Burada.
Mehmet Işık?..
OYA ARASLI (Ankara) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Araslı...
Osman Kaptan?.. Burada.
Kerim Özkan?.. Burada.
Osman Özcan?..Burada.
Atilla Kart ?..Burada.
Nurettin Sözen ?..Burada.
Mehmet Parlakyiğit?..Burada.
Ahmet Yılmazkaya?..Burada.
Feridun Ayvazoğlu?..
AHMET ERSİN (İzmir) - Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Feridun Baloğlu?.. Burada.
Mevlüt Coşkuner?..Burada.
Yeterli sayıda imza vardır; yoklama için 3 dakika süre
veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tutanaklar getirilip
incelenmiştir.
Biraz önceki söz talebiyle ilgili, buyurun Sayın Koç.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
OYA ARASLI (Ankara) - Benim talebim olmuştu Sayın
Başkan.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Araslı konuşacaktı.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Anadol, burada, Sayın Araslı'yla
ilgili herhangi bir şey yok.
OYA ARASLI (Ankara) - "Biraz önce konuşan
hatip" diyor efendim; tamamen benim sözlerime atıf yapıyor.
BAŞKAN - Sayın Araslı, ben, Sayın Bakanın konuşmasını
okuyorum: "Biraz önce, Sayın Araslı'yı, benim kendisine saygı duyduğum
Saygıdeğer Hocamızı dinlerken şöyle bir intibaa kapıldım; daha doğrusu, bende
böyle bir intiba uyandı. Şimdi 'siz sermayeyi önplana çıkarıyorsunuz, sermayeye
ön açıyorsunuz' gibi bir ifadede bulundular. Bakın, kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam ettiğimiz memur sayısı ve işçi sayısı bellidir. Kamu
işçisi 400 000 civarındadır, memur sayısı 2 400 000 civarındadır. Bunun
dışındaki 70 000 000 memleket evladının karnını nerede doyuracaksınız, nerede
çalıştıracaksınız, nerede istihdam yaratacaksınız bunlara; kuşkusuz ki, özel
sektörün fabrikalarında. Şimdi, sermaye düşmanlığı yaparak, özel sektör
düşmanlığı yaparak Türkiye'de hiçbir yere varılamayacağını herkes
bilmelidir."
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, bu sözlere, benim
sözlerimin bir sermaye düşmanlığı şeklinde yansıtılmasından başka bir yorum
getirilebilir mi?!
BAŞKAN - Sayın Araslı, burada, nerede sataşma var?
OYA ARASLI (Ankara) - Benim söylemiş olduğum fevkalade
yanlış şekilde aktarıldı.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, gruplar adına söz aldığımız zaman, fevkalade ciddî bir
biçimde, tasarıyla ne getirilmek istendiğini, bunun muhtemel ne gibi sakınca ve
yararları olacağını tartışmaya çalışıyoruz. Burada ifade ettiğimiz her söz, bu
amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. En azından, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
için bu böyledir. Biz, burada, söz alıp bu amaçları gerçekleştirmeye
çalışırken, bizi dinleyen bir Sayın Bakanın da, en az bizim kadar, eğer bir
yanlışlık varsa, ciddiyetle, bunu düzeltmek amacıyla bizim sözlerimizi
dinlemesi ve değerlendirmesi gerekir; yoksa, o sözleri çarpıtıp, bir partiyi,
olmadığı niteliklerle nitelendirmek, halkın gözünde servet düşmanı olarak
töhmet altında bırakmak, yaralamak için bir değerlendirme yapmaması gerekir.
Devlet adamlığı bunu gerektirir. Her bakan, kuşkusuz, devlet adamı niteliğinde
olmaz; ama, kural, olmasıdır. Bu olması lazım geleni gerçekleştirmek için de
izlenecek yollar bellidir; ağır olarak, sakin olarak, söylenenle ne ifade
edilmek istendiğini çarpıtmadan anlayarak ve anlatarak... Biz, toplantılarda
bulunan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmaları izleyen sayın
bakanlarımızdan bunu bekliyoruz; yoksa, burada "zenginin hakkı kollanırken
fakirin hakkı kollanmıyor" diyen bir kişiyi -ki, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı, maalesef, iktidara geçtiğinden bu yana, bundan başka bir şey
yapmamıştır- bunu söylüyor, bizim bir eksiğimizi ortaya koyuyor; aman, bunu
nasıl kapatalım, bunu kapatmanın yolu halkın gözünde bunu servet düşmanı olarak
ilan etmektir endişesi içerisinde konuşması değil bir bakanın yapması gereken.
Ben, bunu, Sayın Bakana ifade etmek için burada söz
aldım ve kendisinden ve bundan sonra, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tartışmalarını izleyecek sayın bakanlarımızdan, devlet adamı ciddiyeti
içerisinde bize yanıt vermesini beklemek istediğimizi ifade etmek için bu
süreyi değerlendirmek gereğini duydum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - 12 nci maddeyi okutuyorum :
İKİNCİ KISIM
Bakanlıklar ile Bağlı ve
İlgili Kuruluşların Teşkilatlanmasına İlişkin Esas ve Usuller
BİRİNCİ BÖLÜM
Bakanlıklar ile Bağlı ve
İlgili Kuruluşların Teşkilatlanması
Teşkilatlanmaya ilişkin ilke ve esaslar
MADDE 12. - Bakanlıklar ile bağlı ve ilgili
kuruluşların kuruluş ve teşkilatlanmasına ilişkin ilke ve esaslar şunlardır:
a) Görev ve yetkilerin tespiti ile teşkilatlanmada,
idarenin bütünlüğü ilkesi esas alınır.
b) Bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşların
teşkilatlanmasında etkili ve verimli bir yapı kurulması amacıyla, kurum ve
kuruluşların görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanır. Benzer nitelikteki
hizmet ve görevler birden fazla kurum ve kuruluşa verilemez.
c) Bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar,
stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedeflerine bağlı olarak teşkilat
yapısını, hizmet kalite standartlarını, yönetim ve hizmet süreçlerini sürekli
geliştirici tedbirleri alır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 12 nci maddesi hakkında hem
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hem de kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere
söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kamu yönetimi ve kamunun
yapılanması bir bütünlük içinde olur; idaresiyle, yargısıyla, yasama organıyla
bir bütünlük içinde bu yapılanmanın tamamlanması gerekir.
BAŞKAN - Sayın Kart, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu
vardır, sayın hatibin konuşması anlaşılmamaktadır.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - Bu uyum, verimliliği ve
demokratikleşmeyi doğrudan etkiler. Hangi uyumdan söz ediyorum; yetki ve
denetim mekanizmaları arasındaki uyumdan söz ediyorum değerli arkadaşlarım.
Görüşülmekte olan tasarı bu amaca hizmet edebilecek midir? Sorunun esası bu
noktada yoğunlaşmaktadır.
Sayın milletvekilleri, devletin teknik yapılanmasının
sağlanabilmesi, yolsuzlukla mücadele edilebilmesi ve kamu denetiminin etkin
olabilmesi için idarî, adlî ve yasama birimlerindeki denetim mekanizmalarının
tutarlı ve tamamlayıcı olması gerekir. Bu denetim mekanizmalarının, mevcut yapı
içinde, mevzuatımızda halen yeterli olmadığı da bir vakıadır. Ancak, ilginçtir,
58 ve 59 uncu hükümetler döneminde bu mevcut denetim mekanizmalarının da,
bilinçli ve tertipli olarak işlemez hale getirildiğini, rejime yönelik boyutun
dışında ve özellikle, sistemin, kurumların, kuralların içinin boşaltılmak
istenildiğini üzülerek ve kaygıyla görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, kabul etmek gerekir ki, idarî
denetim mekanizmaları içinde teftiş kurullarının ayrı bir önemi ve etkisi
vardır. Bu yapının "iç ve dışdenetim" adı altında değiştirilerek,
denetim kavramıyla bağdaşmayacak şekilde ve tamamen yürütme organına tabi
olacak şekilde, ast-üst ilişkisi içinde bir düzenleme yapılmak istenildiğini
görüyoruz.
Her nedense, idarî yapı içinde, yürütme organı adına ve
teknik anlamda denetim yapan Maliye, Mülkiye hesap uzmanları kurulları gibi
kurullar özellikle hedef alınarak, bu mekanizma devreden çıkarılmak
istenmektedir. Bunların yerine, tamamen yürütmenin denetiminde olan ve halen
uygulamada mevcut olan kontrolör sistemiyle bu iş yapılmak istenmektedir.
Yapılmak istenilen bu uygulama, idarî vesayeti
kaldırmaktan başka bir anlama gelmez değerli arkadaşlarım. Bunun da ötesinde,
böyle bir uygulama, idarenin bütünlüğünü ve tekliğini ihlal eden sonuçlar
yaratacaktır.
Bu sonuç ve uygulamayı, kendilerine bilimsel ve
objektif bir görüntü veren ve hükümet üzerinde belli bir ölçüde etkili olan
bazı köşe yazarlarının daha sorumlu davranmaları ümidiyle, önemle vurguluyorum.
Ayrıca, bu konuyu, Anayasa Komisyonu Başkanımız Sayın Burhan Kuzu'nun merakını
tatmin etmek için de söylüyorum; çünkü, Sayın Kuzu, hangi maddenin Anayasanın
hangi maddelerine aykırı olduğunun açıklanması gerektiğini ifade ediyor. Sadece
bu maddeyle sınırlı olmak üzere söylüyorum değerli arkadaşlarım. Bu madde ve bu
maddeyle bağlantılı olan 38, 39 ve 40 ıncı maddeler, yani, denetimi düzenleyen
maddeler, Anayasanın 48, 51, 60 ve en önemlisi 123, 126, 127 nci maddelerine
açıkça aykırıdır. Bilim adamı tutarlılığı olan herkes, bu mutlak çelişkileri
görür ve buna göre tavır koyar değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bakıyoruz, kayıp trilyon davası,
Maliye Bakanıyla ilgili sahte belge ve hayalî ihracat dosyası, İstanbul
Büyükşehir Belediyesiyle bağlantılı zimmet, nitelikli dolandırıcılık gibi
dosyalardaki raporların, biraz evvel sözünü ettiğim, mülkiye kurulları, Maliye
kurulları, hesap uzmanları kurulları gibi kurullar tarafından hazırlanmış
olmasının, bu siyasî iktidarı son derece rahatsız ettiği ve endişeye sevk
ettiği açıkça görülüyor. Oysa, biliyoruz ki, idarî yapı içindeki sağlıklı
denetim mekanizmaları, hem yürütmenin hizmet üretmesini kolaylaştırır hem de
ihtilafları büyümeden önlemesi ve bu suretle yargının yükünü azaltması
sebebiyle, son derece önemli ve yerinde olan mekanizmalardır. Bu mekanizma,
siyasî iktidar tarafından, biraz evvel açıkladığım gerekçelerle, kaldırılmak
istenilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bakıyoruz, adlî denetim
mekanizmalarında da aynı uygulamayı görüyoruz. Yargının bazı sorunlarını,
yargıya güvenmemek noktasına taşıyan ve bunu kendince bir gerekçe olarak
kullanmaya çalışan siyasî iktidarın, yargının bu sorunlarını istismar etme ve
yargıyı bağımlı hale getirme arayışlarını daha da hızlandırdığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, siyasî iktidar, sağlıklı bir kamu
yapılanmasını gerçekleştirmek istiyorsa, yargı mekanizması içinde, herhalde,
öncelikle Personel Genel Müdürlüğünü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna
bağlamalı, bunun da devamında Teftiş Kurulunu Adalet Bakanına bağlı olmaktan
çıkarıp, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlamalıdır. Bu yolda Sayın
Bakana yöneltmiş olduğumuz başvuru ve soru önergelerine bugüne kadar hiçbir
cevap alınmadığını, üzülerek ifade ediyorum.
Bakıyoruz, bu yapılanmayı gerçekleştirmeyen siyasî
iktidarın, uzman bir kuruluş olan Adlî Tıp Kurumunun yapılanmasına da müdahale
ettiğini ve bu Kurumu sıradan bir kurum haline getirmeye çalıştığını görüyoruz;
tıpkı, TÜBİTAK'a yapılan müdahale gibi.
Adlî kolluk yapılanmasını gerçekleştirmek istemeyen
siyasî iktidarın gerek idarî ve gerek adlî yapılanma içerisinde -önemle ifade
ediyorum değerli arkadaşlarım- delil toplama sürecine -tekrar ifade ediyorum,
delil toplama sürecine- müdahale edilmesini ve yönlendirme yapılmasını
sağlayacak bir çalışma içerisinde olduğunu görüyoruz.
Bağlantılı olarak daha vahim bir uygulamadan söz etmek
istiyorum. Bakıyoruz, Emniyet yapılanması içerisinde ikinci sınıftan birinci
sınıfa terfi işlemleri yapılırken, 81 kişinin terfii yapılırken, 622 kişilik
liste içerisinde ilk 150'den sonraki kişilerin terfiinin yapıldığını görüyoruz
değerli arkadaşlarım.
Bu uygulama nedir biliyor musunuz; bu uygulama,
kadrolaşma falan değil değerli arkadaşlarım; bu uygulama, devletin, kurumların,
sistemin içinin boşaltılmasıdır. Bunu yaptığınız zaman, siz, devletin, sistemin
arşivini, hafızasını yok ediyorsunuz. En üst düzeyde -hükümeti kast ediyorum-
kişisel husumet duygularıyla Organize Suçlar Müdürünü görevden aldığınız zaman,
burada, sistemin hafızasını yok ediyorsunuz. Bu hafızayı yok ettiğiniz içindir
ki, bu tahribata yol açtığınız içindir ki, orada, İstanbul'daki terör
olaylarında istihbarat zafiyeti doğuyor değerli arkadaşlarım. Sistemin içinin
boşaltılması derken, bunlardan söz ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer endişe verici uygulama
nedir; yasama denetimi mekanizmaları da işlemez hale getiriliyor; soru
önergelerimize ya hiç cevap verilmiyor ya da içeriğine uygun cevap verilmiyor.
Başbakanın ticaret yapmasının sorgulamasını ve takibini
yapamıyorsunuz.
Başbakanın yasal özelleştirme sürecinden evvel
Vekselberg'le yapmış olduğu görüşmeyle ilgili sorumuza cevap alamıyoruz değerli
arkadaşlarım.
Sayın Başbakanın bazı ticarî ürünlere yönelik olarak
gizli reklam uygulaması içine girmesinin önünü alamıyoruz, hesabını
soramıyoruz.
Bakıyoruz, Başbakanın şahsıyla ilgili ve konusu görevi
kötüye kullanma olan İSKİ dosyası, Başbakanlıkta, beş ay boyunca hiçbir işlem
yapılmadan bekletiliyor.
Maliye Bakanı ve Albaraka firması yetkilileri hakkında,
sahte belge düzenleme suçlamasıyla hazırlanan ve Hazinenin, usulsüzlük,
kaçakçılık cezalarıyla birlikte, zararının 7 trilyon lirayı aştığı bir dosya,
bakıyoruz, Fatih ve İstanbul Savcılığında, dokuz on ay, hiçbir işlem yapılmadan
bekletilebiliyor değerli arkadaşlarım.
Hayalî ihracat yaptığı ve sahte belgeler düzenlediği
yolunda ciddî ve kapsamlı raporlar bulunan bir kişi, halen Türkiye
Cumhuriyetinin Maliye Bakanı olarak görev yapıyor değerli arkadaşlarım.
Kayıp trilyon dosyasında, yargılamaları mahkûmiyet
aşamasına gelen milletvekillerinin dokunulmazlıklarına temas edemiyoruz.
İşte, böyle bir tablo içinde, karma komisyonun neden
bir yıl boyunca toplanamadığı ve dokunulmazlıklara temas edilemediği açık
olarak ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, biz, bu soruları soracağız,
bunların takibini yapacağız; siz de, bu sorulara, siyasî iktidar olarak cevap
ve hesap vereceksiniz. Biz cevap ve hesap vermeyiz diyorsanız, o zaman bu
rejimin adı demokrasi olmaz, başka bir şey olur. Size bunları anlatmaya
çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkan, kişisel konuşma süremi
de, izninizle, bu konuşmamın devamında kullanmak istiyorum. Bunu takdirinize
sunuyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kamu
yönetiminde, böyle bir tasarıyla şeffaflığı, hizmetlerin yerelleşeceğini ve denetim
anlayışının geliştirileceğini savunan bir siyasî iktidarın, asgarî ölçülerde
tutarlı ve inandırıcı olabilmesi adına, herhalde ve öncelikle, bunların
hesabını vermesi gerekir. Mevcut denetim mekanizmalarıyla böylesine ağır hukuk
ve İçtüzük ihlalleri yapan bir siyasî iktidarın, bu konulara açıklama getirmesi
gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bu siyasî iktidarın temel sorunu
şu; en hafif deyimiyle ifade ediyorum; kimlik sorunuyla bağlantılı olarak,
tutarlı olmamak, inandırıcı olmamak, kamuoyunu yanlış bilgilendirmek ve
kamuoyunu yanlış yönlendirmek.
Performans, stratejik plan gibi soyut ve sınırları
belli olmayan, ucu açık olan kavramlarla yapılan düzenlemeye de, aslında, pek
şaşırmıyoruz. İş Yasasıyla, işçi ve emek aleyhine getirilen düzenlemelerin paraleli
olan bu hükümler, bu defa, Kamu Yönetimi Yasası Tasarısıyla, memur konumunda
olan kişilere de sirayet ettirilmek istenilmektedir. Başarı ve disiplin
konularında, teknik ve objektif ölçüler getirilmemiş olmakla, kamu personelinin
teminatını yok ediyorsunuz. Amir durumundaki siyasî otorite ajanlarının,
talimatla görev yapmalarının yolunu açıyorsunuz.
Sayın Başkan, birinci sırada cep telefonuyla konuşan
arkadaşlarım var; lütfen uyarır mısınız.
Değerli arkadaşlarım, neyi görüyoruz; yasama
dokunulmazlığının sınırlandırılmasını hukukdışı manevralarla ve siyasî gücüyle
engellemeye çalışan siyasî iktidarın daha da ötesini yapmak istediğini, kürsü
sorumsuzluğuna müdahale etme sürecini başlattığını görüyoruz. Bu talihsiz ve
ibret verici çelişki, mutlaka değerlendirilmesi gereken bir süreçtir; ancak,
maalesef, bu sürecin sonu, kaçınılmaz olarak, keyfî ve totaliter bir sistem
uygulamasıdır değerli arkadaşlarım. Bu tasarının özünde, ideolojik boyutun
dışında, işte bu amaç vardır değerli arkadaşlarım.
Belirli bir grubu hedef alan son operasyona bakıyoruz
değerli arkadaşlarım. İstismarı önlemek amacıyla ifade ediyorum. Yolsuzluk
yapan her grubun üstüne ayırım yapılmadan gidilmelidir. Bu grubun üstüne, bir
grubun üstüne özel olarak gidilirken, benzer gruplar hakkında -şartları daha
evvelden doğmuş olmasına rağmen- yasal işlem yapılmaması ve hoşgörü
gösterilmesi, herhalde sorgulanması gereken bir davranıştır. Daha da ötesi,
muhalif olan bu basın grubuna karşı, bu vesileyle ve basın özgürlüğünü ihlal
etmek pahasına yapılan bir eylem söz konusu; medyanın iktidarlaştırılması
yoluyla sansür uygulanması -tekrar ifade ediyorum; medyanın iktidarlaştırılması
yoluyla sansür uygulanması- ve bunun devamında da, yandaş ekonomik grup yaratma
senaryosunun yeni bir uygulamasını, bütün unsurlarıyla görüyoruz. Meslek
etiğine ve sorumluluk duygusuna sahip olan tüm gazetecileri, meslek odalarını,
olayın bu yönü üzerinde değerlendirme ve takip yapmaya davet ediyorum. Olayın
bu boyutu, elbette, tarafımızdan da takip edilecektir. Bu basın grubunun, henüz
aradan iki üç gün geçmeden, siyasî iktidarın borazanı ve yarı resmî organı
haline geldiğini ibretle görüyoruz. Herhalde, değerli arkadaşlarım
"konjonktürü kullanmak" kavramı bu kadar maharetli kullanılabilir. Bu
yönüyle, siyasî iktidarı kutlamak gerekiyor.
Bütün bu sürecin sonunda, değerli arkadaşlarım, yapılan
şu: Kurum ve kuralların içi boşaltılmakta, teknik yapının ve sistemin müdahale
edilebilir bir yapıya dönüşmesi için, aradaki tuğlalar çekilmektedir. Bu
süreçten sonrası gayet kolay olacaktır. Yöntem ve hedef son derece açıktır.
Bakıyoruz, bu ilişkiler ağı içinde, bir taraftan, özelleştirme kavramı
kullanılarak yandaş gruplar ekonomik olarak güçlendirilmekte, bu ilişki yerel
yönetimler aracılığıyla yurt sathına yayılmak istenilmekte ve ülke, bir
taraftan dışa bağımlı hale getirilmekte, öbür taraftan da demokratikleşme
kavramı ve Avrupa Birliği süreci kullanılarak ve bağlı olarak denetim
mekanizmaları zayıflatılarak, etkisizleştirilerek siyasî otoriteye ve dışa
bağımlı bir yapı gerçekleştirilmek istenilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sureti haktan görünmekten lütfen
vazgeçelim. Şunun adını doğru koyalım. Eğer sağlıklı bir kamu yönetimi
yapılanması sağlamak istiyorsanız, böyle bir yapılandırmayı gerçekleştirmek
istiyorsanız, bu işin başlangıcı, özerk teftiş kurulları ve bağımsız yargının
bütün unsurlarıyla gerçekleştirilmesinden geçer.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Neyi görüyoruz; mevcut siyasî
ve bürokratik kadronun gelecek dönemlere yönelik olarak hesap verme
sorumluluğunu ortadan kaldırmayı amaçlayan, bilinçli ve tertipli bir çalışma
söz konusu. Sayın Oğuz Oyan'ın deyimiyle "bu tasarı, denetimden kaçış
tasarısıdır." Bu ifadeyi ben biraz daha açıyorum; bu tasarı, denetimden
kaçışın ve kurumların içinin boşaltılmasının esaslarını düzenleyen bir
tasarıdır. Bu yönüyle, itiraf etmek gerekir ki, hukuk sistemimizde emsali
bulunmayan bir tasarıdır.
Değerli arkadaşlarım, siz şunu yapabiliyor musunuz;
hamaset yapmak yerine, dinî, etnik ve şovenist duygular üzerine politika
üretmek yerine, şunu yapabiliyor musunuz; kar yağışıyla nasıl mücadele
edileceğini planlayan, depremin sonuçlarına nasıl müdahale edileceğini önceden
planlayan, göçük facialarına yol açılmasını önleyen, trafik kazalarının sosyal
bir drama dönüşmesini engelleyen, sağlık ve yangın afetleriyle nasıl mücadele
edileceğini bilen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum Sayın Kart.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu
görüyoruz: Bir taraftan, Hazineyi zarara uğratan ve içini boşaltan bir Maliye
Bakanı, diğer taraftan da sistemin, kurumların ve kuralların içini boşaltmaya
çalışan Başbakanlık Müsteşarı ve benzerleri. Kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılması konusunda samîmiyseniz, ciddîyseniz, tutarlıysanız, herhalde,
öncelikle bu ve benzeri ayıplardan kurtulmamız gerekiyor.
Bu arınmayı yaptıktan sonra ve yukarıda açıkladığımız
sakıncalar giderildikten sonra, toplumsal uzlaşma sağlandıktan sonra bu
tasarıya her türlü desteği vereceğimizi, bu gerekçelerle bu maddeye de ret oyu
vereceğimizi beyan ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; kamunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili,
12 nci maddeyle ilgili, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi,
bu vesileyle, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geldiğimiz bu noktada bir tespit yapmak
istiyorum. Bu tespiti yaparken, hiç şüphesiz, bu Genel Kurulda bulunan,
geçmişte yerel yönetimlerle ilgili, mahallî idarelerle ilgili bir sürü
arkadaşımız adına, belediye başkanlarımız adına, kaymakamlarımız, valilerimiz
adına ve şahsım olarak da, hasbelkader on yıl gibi bir süreyle ve onun
evveliyatında yerel bir idareci olarak, yerel bir yönetici olarak, buradan, bu
Genel Kuruldaki bugüne kadar yapılan çalışmalarla ilgili bu meseledeki
düşüncelerimi aktarmayı, bir tespiti yapmayı bir görev biliyorum.
Şimdi, ben, Cumhuriyet Halk Partisinde görev yapan bir
sürü yerel yöneticimizin, bu tasarının temel felsefesiyle ilgili, merkezî
idarenin hantal olmasıyla ilgili, hızlı ve verimli çalışmamasıyla ilgili bu
tespitlere aynen katıldığına yürekten inanıyorum ve onlarla konuşuyoruz. Bunda
bir problem yok. Peki nedir problem; bizim sorun haline getirdiğimiz şey?.. Bu
kanunun temel felsefesinin dışında, temel yaklaşımının dışında, biz, neyi
tartışıyoruz?
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Ömer Dinçer felsefesini
tartışıyoruz; daha anlayamadın mı?!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şimdi, geçmişe bir baktığımızda,
kamunun geldiği durum ortada. Merkezî idare hantal, verimsiz, sağlıksız
çalışıyor; bu kesin. Peki, biz ne yapmışız ülke olarak, geçmişe bir bakalım,
tespit yapalım. Son yarım asırdır değerli milletvekillerim, biz nelerle
uğraşmışız; uğraşmamız gereken meseleleri bir tarafa bırakmışız, bakın neler
yapmışız: Bu ülke, yarım asırdır Alevî-Sünnî tartışmasını yapıyor,
laik-antilaik tartışmasını yapıyor, Kürt-Türk tartışmasını yapıyor; etnik
meselelerimizi tartışıyoruz, bölgesel meselelerimizi önplana çıkarıyoruz. Bunlar
yetmiyor, hiç şüphesiz hepimizin kabul ettiği ve herkesin katıldığı cihanşümul
bir din olan İslam Diniyle ilgili tartışma yapıyoruz ve bunun -altını
çiziyorum- siyasetteki temsilciliğinin yapılmaması gereğini ortaya koyuyoruz.
Bunlar hepsi doğru şeyler. Yani, AK Parti olarak biz de diyoruz ki; gerçekten
cihanşümul bir din olan İslam Dininin temsilcisi AK Parti değildir, bir başka
siyasî parti de değildir. Biz de bunu kabul ediyoruz. Bizim ortada bir siyasî
yönetim anlayışımız var ve bizim siyasî bir liderimiz var diyoruz, siyaset
yönetimi yapıyoruz diyoruz. Bunlarla hiç kimsenin bir sorunu, bir problemi
olmuyor; bu sözler, bu laflar herkesin hoşuna gidiyor; ama, bakın, biz, burada
bir şeyi daha söylüyoruz. Şimdi, ben söylenen sözlere baktım -bunlar benim şahsımı
bağlar- çok değerli sözcülerimizin burada ifade ettiği şeyleri söylüyorum.
"Yönetsel terörizm", "cumhuriyet kalelerine saldırmak." Bu
tasarıyla ilgili, bizi, cumhuriyet kalelerine saldırmakla suçlayan çok değerli
sözcülerimiz oldu, laik cumhuriyete saldırıyla, suçlayan çok değerli
sözcülerimiz oldu. Şimdi, bunlar yapılırken Türkiye'de, geçmişe dönüp
bakıyoruz; yarım asırdır bunlar söyleniyor. 200 milyar dolar para gitmiş,
uçmuş.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Doğru.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - 206 milyar dolar hâlâ daha
borcumuz var.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayenizde!
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Televizyonlara bakıyoruz; hâlâ
daha, insanlarımızla ilgili aslî sorunlarımız,
çözülmesi gereken sorunlar ortada dururken, bu ülkenin televizyonlarında
hâlâ daha Televole programlarını seyrettiriyorlar bize.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Sizin televizyonlar onlar...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Siz iktidarsınız...
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Değerli milletvekillerimiz,
şimdi, söylemek istediğim şunlar: Bizim, gerçekten, bu ülkenin sorunlarını bir
bir çözme aciliyetimiz var, bu hıza ihtiyacımız var.
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Borçları artırdınız... 40 milyar dolar arttı borç...
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Dolayısıyla, hakikaten, merkezî
idarenin görevlerini, yetkilerini yeniden düzenleyen, yerel yönetimlere,
yerinden, halka daha yakın, daha aktif, daha hızlı, verdiği imkânlarla yeniden
kamunun bu israfını, yolsuzluğunu, suiistimalini önleyecek önemli nedenlerden
biri olan bu tasarıyla ilgili, gerçekten, bizim, yerel yönetici olarak sonuna
kadar inandığımız hızlılıkla çalışmaya ihtiyacımız var diye samimiyetle
düşünüyorum.
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Unakıtan'ın oğlu ne oldu?!
Mısırları halledin!..
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sizin yerel yöneticileriniz
bunları bilmiyor mu?! Dokunulmazlıkları kaldırın önce...
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Şimdi, bunları ifade ettikten
sonra, kanunun özeline baktığımızda şunu görüyoruz...
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Tavuk yemini açıkla!..
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bir örnek vereceğim. Merkezî
yönetimin, yerel yönetimlerle, hakikaten, müşterek yaptığı birsürü görev
vardır. Merkezî idareden, örneğin Bayındırlık, okul yapar, altyapı yapar, aynı
şeyi özel idare de yapar, hatta belediyeler de yapar. Sağlıkla ilgili
hizmetleri, Sağlık Bakanlığı yapar, sağlık il müdürlüğü yapar, yine özel idare
yapar.
Bu kanunun ana metninde yapılmak istenen şey şu:
Merkezî yönetimin yaptığı birtakım hizmetleri, görevleri, taşrada olan bu
teşkilatları özel idarelere devrederek, daha hızlı, daha verimli, daha etkin ve
tek elden bir bütünleşme yapmayı hedefliyor; bu gerçek.
Bir şey daha hedefliyor. Ben, on yıllık bir yönetici
olarak şunu söyleyebilirim: Bu ülkede merkezî idareden bugüne kadar yapılan
ihalelerin birçoğuyla -istisnalar hariç- gerçekten, daha pahalı, daha etkin
olmayan, daha verimsiz olan binlerce yatırım yapılmıştır. Bunlar, halka yakın,
yerinden yönetimler tarafından -hiç şüphesiz inancım tamdır- yapıldığı zaman
daha etkin, daha verimli ve daha kontrollü olacaktır.
Bir defa, bu kanunun temel amacında, en azından böyle
bir niyet vardır. Bir örnek vereyim: 1990 yılında Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün yapısına bakalım. Bu yapıya baktığımızda, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün 971 000 000 dolarlık toplam gideri var; personel harcamaları yüzde
35, yatırım harcamaları yüzde 61. Gelelim 2001 yılına. 872 000 000 dolarlık bir
gideri var; personel harcamaları yüzde 72, yatırım harcamaları ise yüzde 25. Bu
bile, onbir senelik bir sürece baktığımızda, kamunun bu temel yaklaşımıyla
yatırım harcamalarında ne kadar geriye gittiğinin bir örneğidir, bir tespittir.
Bunu birsürü örnekle şekillendirebiliriz.
Gerçekten bu tasarının ana ruhuna dönerek, bu ülkeyi,
AK Parti Grubu, yapılması gereken gerçek tasarılarla, gerçek reformlarla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu, şahsınız adına da söz talebiniz
var; kullanacak mısınız?
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Kullanmayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - ... en hızlı ve en verimli
şekilde bu yasaları geçirerek, geçmişte kaybettiğimiz süreleri kaybetmememiz
gereğine yürekten inanıyor; bu tasarının, yerel yönetimlere ve ülkemize hayırlı
olmasını canıyürekten temenni ediyorum.
Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.
Madde üzerinde şahsı adına, Samsun Milletvekili Haluk
Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, bütün taleplerimize
rağmen ısrarla görüşülmeye devam ediliyor.
Bu konudaki aksaklıkları biz, sürekli dile getirmeye
devam edeceğiz; her konu üzerinde, her madde üzerinde çekincelerimizi ifade
edeceğiz; tasarının geneline dönük, o maddeyle bağlantılı hükümler konusundaki
düşüncelerimizi açıklayacağız; belli noktalarda sizleri duyarlılığa davet
edeceğiz; bunun, yapmamız gereken muhalefet görevlerinin en önemlisi olduğuna
inanıyorum.
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin, kamu yönetimi
konusunda, bu getirilen tasarıdan çok daha ileri söylemleri olduğu ifade edildi
biliyorsunuz. Geçen hafta içerisindeki görüşmelerde bunlarla ilgili, Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın İsmail Özay, Cumhuriyet Halk Partisinin getirmek istediği
kamu yönetimi değişikliği ile iktidarınızın sunduğu ve bugün tartışmaya konu
olan kanun tasarısı arasında çok önemli farklılıklar olduğunu ifade etmişti; bunları,
konuşmacılar arada bir dile getiriyor. "Cumhuriyet Halk Partisi de bunları
söylüyordu, niye şimdi farklı bir noktada görüş bildiriyorsunuz, duruş
sergiliyorsunuz" diye ifadelerde bulunuyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye'de yapılacak -bu
önerinin dışında söylüyorum- bir kamu yönetimi yapılandırılması -reformu
demiyorum; reformun Türkçesi yeniden yapılandırma, yeniden oluşturma- neleri
hedeflemelidir; bir defa, kamu hizmetlerini ülke coğrafyasının her yerine eşit
ulaştırmayı hedeflemelidir. Türkiye'nin bugünkü gerçeğine baktığınız zaman,
ülkenin coğrafyasını gözünüzün önüne getirdiğiniz zaman, ülkenin doğusuyla
batısı arasında, kuzeyiyle güneyi arasında hizmet dağılımı farklılığı açısından
o kadar derin uçurumlar var ki. Bunu, bu uçurumları en derin yaşayan bölge
milletvekilleri yakından biliyorlar, hissediyorlar, seçmenlerini görüyorlar,
bölgelerini tanıyorlar.
Şimdi, yapılması gereken en önemli unsur, bu coğrafya
bütününde, mutlaka, ülkenin her yerine kamu hizmetlerini eşit ulaştıracak önlemleri
alacak bir iradeyi bu yasaya yansıtmaktır.
İkincisi, yurttaşların kamu hizmetlerinden daha etkin
ve uygun koşullarda yararlanmasını sağlamaktır.
Sayın Bakanla, bugün üçüncü gün, soru-cevap kısmında
-ben "arkası yarın" olarak niteledim- bir sosyal devlet tartışması
yapıyoruz. Ben, özellikle Sayın Bakanı sosyal devlet tanımlamasına çekerek, bu
yasada yok edilmeye çalışılan sosyal devlet görevini hatırlatmaya çalışıyorum.
Peş peşe sorduğum soruların amacı budur.
Sayın Bakan bu sorulara ilk zamanlarda oldukça farklı
yanıtlar verdi; sporda sponsorluk yasasını anlattı, serbest piyasa ekonomisinin
gereklerini anlattı; fakat, ondan sonra...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Siz de maddeyle hiç ilgisi
olmayan konuşma yapıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Kapusuz söz
almak istiyorlar. Demin konuşurken de aynı gayreti gösterdiler. Lütfen,
esirgemeyin kendisinden bu söz hakkını.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Maddeyle hiç alakası yok
yapılan konuşmanın. Bunu hatırlatmak istedim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Lütfen esirgemeyin. Burada
anlatsın, biz de dinleyelim. Hakkı var, konuşabilir.
Bakın, grubu adına kişisel konuşma hakkını
kullanmadıkları için, ben şu arada kürsüye çıktım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hakkımızı verdik size.
HALUK KOÇ (Devamla) -O hakkı kullanabilir Sayın
Kapusuz.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Sayın Kapusuz sizden izin
alacak değil herhalde!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu iyiliğimizi unutma!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi,
burada gerçekten söylüyorum, sosyal devlet... En basitiyle ben size bir ülke
gelir haritası sunacağım. Ortada bir ulusal gelirimiz var. Bunu, bir pasta
olarak düşünün, bir somun olarak düşünün. Bu somunun yüzde 13,5'ini, bu ülkede
yaşayan insanların yüzde 48,5'i alıyor. Değerli milletvekilleri, maalesef, bu gelir
dağılımı adaletsizliği derinleşmeye de devam ediyor. Şimdi, bunu düzeltmeden,
siz, kamunun vermek durumunda olduğu, vatandaşın vergi ödeyerek almak hakkına
sahip olduğu birtakım temel hizmetleri -ki, onlara kamusal hizmetler diyoruz-
önce yerelleştirerek -yerelleştirme tartışılabilir; o, bizim programımızda da
var- ama, ondan sonra, Sayın Araslı'nın vurguladığı gibi, birtakım kuruluşlara,
ne olduğu belli olmayan, tam tanımında ifadesine netlik kazandırmayan bir
açılımla, kime, nasıl, ne koşulda devredeceksiniz?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bağlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen,
kendi bölgelerinizi düşünün. Bu pastadan, ulusal gelirden bu kadar düşük pay
alan bölgelerde iseniz, seçim bölgeniz buraları ise, bölgenizde yaşayan hangi
insan, sağlığa, kamusal hizmet dışında ücret ödeyerek yaklaşıp bu hakkını talep
edebilir; mümkün değil değerli arkadaşlarım. Bakın, mesleğimde yaşayarak
geliyorum; mümkün değil. Bakın, aile hekimliği diye bir sistem getiriyorsunuz;
bu, tamamen, Dünya Bankasının bir dayatmasıdır. "Efendim, Almanya'da da
var; Almanya'da, bu sistem gayet iyi işliyor..." Ben de size diyorum ki,
keşke bir Almanya olabilsek, keşke bir Fransa olabilsek; keşke olabilsek Sayın
Valim, keşke olabilsek...
BAŞKAN - Sayın Koç, toparlayabilir misiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Yani, yıllardır sürdürülen bu
yanlış yönetimle gelir dağılımı arasında açılan bu uçurumları, farklılıkları
keşke giderebilsek. Anadolu'nun hangi coğrafyasında, siz, aile hekimliğiyle
hizmet verebileceksiniz, ücretli hale getireceksiniz?! Bakın, bundan kaçış yok;
bu sistem bunu getiriyor; piyasalaştırma... Lütfen, düşünün, duyarlı olun. Bu
değindiğim, sadece bir boyutu. Fırsat bulursam, kültür boyutuna da ulusal
varlıklar boyutuna da ülke bütünlüğü boyutuna da, kendi düşünce penceremden
çekincelerimi anlatmaya çalışacağım.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Saat 20.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 19.15
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 20.18
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri; madde üzerinde İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarı ile
"kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin bir
bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkinlik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı,
bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma
vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken,
mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının
genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların taşra
teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliğiyle,
koordinasyonla azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim
anlayışının hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de,
tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı
için aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla
kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı
söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetlerin merkezî kamu yönetiminin mi yoksa
yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel
görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele
aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime
aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam
edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve
sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca görüşülmekte olan maddeyle ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte
olan 12 nci maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Feridun
Baloğlu |
Mustafa
Gazalcı |
|
Samsun |
Antalya |
Denizli |
|
İzzet
Çetin |
|
Muharrem
Kılıç |
|
Kocaeli |
|
Malatya |
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur;
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 20.25
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati
: 20.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 56 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş olan önergenin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, soru olmasını
istiyoruz, yorum değil.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, soru da soracağım; tabiî
ki, soruyu sormadan önce soruyu betimleyen ufak bir yorum da yapacağım.
Soru sormasını Grup Başkanvekili arkadaşım Sayın
Kapusuz'dan öğrenecek değilim. İtiraz edersiniz, usul hakkında tartışma
istersiniz, gerekli görürse Sayın Başkan usul hakkında tartışma açar; 10
dakikayı geçmemek üzere iki kişi lehinde, iki kişi de aleyhinde konuşur Sayın
Kapusuz.
BAŞKAN - Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz, kıdemli bir
milletvekilisiniz, ben öğretmeyeceğim bunu size.
BAŞKAN - Sayın Koç, İktidar ve Anamuhalefet
Partilerinin Grup Başkanvekillerinin çok güzel anlaştığını tüm Türkiye
seyrediyor!
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Ben, Sayın Bakanın, yemek öncesindeki oturumda
Cumhuriyet Halk Partisinin tüzelkişiliğiyle ilgili yaptığı açıklamaları şanssız
bir döneme bağlıyorum. Sayın Bakanı soru-cevap süresince rahatsız edecek
boyutta sorular sormadığımızı düşünüyorum. Sadece "arkası yarın" olarak
tanımladığım tarzda, sosyal devleti tanımlama, sosyal devletin bu yasa
tasarısıyla nasıl yok edildiği konusunda kendisinin de teyidini alma yönünde
sorularımı birbirine ekleyerek soruyorum ve Sayın Bakan, son açıklamasında da
bunun teyidini yapmıştır ve "evet, bu yasa, sosyal devlet mantığına,
felsefesine terstir" demiştir. Kendisine bu açıklaması için teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakana sorum şu: Şimdi, küreselleşme dediğimiz
olgu, toplumların bu küreselleşmeden beklentisi, dünyanın ileri ülkelerinin refah
düzeyine ulaşmak şeklinde özetleniyor. Şimdi, küreselleşme boyutuna
baktığımızda, dünyada yarattığı eşitsizlikler de ortada; bu, son derece önemli.
Şimdi, küreselleşme, güçlü ulus devletleri daha güçlü kılarken, uluslaşma
sürecini yaşayan ülkeler üzerinde parçalayıcı, oranın bütünlüğünü sarsıcı
birtakım dayatmaları da beraberinde getiriyor. Sayın Bakan, acaba, bu yasa
tasarısının, küreselleşme boyutuyla baktığımızda, Türkiye'nin ulus devlet
kavramı içerisinde bir zarar görmesine sebep olup olmayacağı konusundaki
görüşleriniz nedir?
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Kapusuz, teşekkür ederim izin verdiğiniz için!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Bakanımıza şunu sormak istiyorum: Anayasamızın 63 üncü
maddesinde "devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin
korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri
alır" denilmektedir. Yine, Anayasamızın 43 üncü maddesinde "kıyılar,
devletin hüküm ve tasarrufu altındadır" denilmektedir. Kıyılar, devletin
egemenlik hakkının uzantısı ve devamı olması nedeniyle, devletin egemenliği ve
kullanımı altında bulunmasının bir sonucu olarak, kıyılarda kamusal ve özel
mülkiyet oluşturulamaz. Görüldüğü gibi, merkezî idare, kıyılar ve kültür ve
tabiat varlıklarının özellikleri ve nitelikleri gereği kendisini yetkili ve
sorumlu saymaktadır; ancak, kıyılarımızda ve kültür varlıklarımız üzerinde
kaçak ve kontrolsüz yapılar ibret abidesi gibi dururken, bu tasarıyla, yerel
yönetimlere bırakılacaktır. Dolayısıyla, kıyı alanlarımız başta olmak üzere,
bütün kamu mallarımızın, doğal ve kültürel değerlerin korunması, geliştirilmesi
nasıl sağlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Sayın Akbulut?.. Yok.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Birinci sorum şu: Görüştüğümüz maddenin (a) bendinde,
görev ve yetkilerin saptanmasında ve örgütlenmede idarenin bütünlüğü esas
alınır denildiği halde, merkezî yönetimlerin bağlı ve ilgili kuruluşlar eliyle
yürütülen hizmetler için bakanlık merkez örgütünde ayrıca birim kurulamaz
denilmesi, bu ilkeye aykırı değil midir?
İkinci sorum şu: AKP'nin çok övündüğü duble yol
yapımında, Bayındırlık ve İskân Bakanı, kamunun bütün araç ve gereçlerini
seferber ettiğini; böylelikle, hem daha tutumlu hem de daha verimli olduğunu,
Mecliste söyledi. Bu tasarı yasalaşırsa, böyle hizmetlerin birleştirilmesi ya
da devletin elindeki bir olanağın, yine, devletin bir işi için başka bir alanda
kullanılması yasaklanacak mı; yoksa, iş, özel kesime mi devredilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, teşekkür ediyorum.
Çok kısa olmak şartıyla, Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan konuşmasında "sermaye düşmanlığı
yaparak bir yere varılamaz, Çin'de komünistler dahi bunu yapmıyorlar, CHP bu
mantığı bir tarafa bıraksın" dediler. Ben, Sayın Bakanın bu sözlerini geri
almayı düşünüp düşünmediğini soruyorum ve geri almasını talep ediyorum. Ben,
aynı zamanda, CHP Parti Meclisi üyesiyim; bunu önemsiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kepenek, süre tamamlanmıştır.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Bir dakika efendim...
Bitiriyorum... İzin veriniz...
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - İkinci sorum: Başbakanın
şirket sahibi olmasının, bakanların yakınlarının ticaretle uğraşmasının serbest
piyasa mantığıyla ne ölçüde uyuştuğunu, uygun olup olmadığını soruyorum Sayın
Bakanımdan?
Üçüncü sorum: Hükümetinizin işbaşında bulunduğu onbeş
ay boyunca, Türkiye'ye ne kadar yabancı sermaye gelmiştir, Türkiye'den ne kadar
yatırım sermayesi kaçmıştır ve hangi nedenle kaçmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Önce Sayın Koç'un sorularından başlıyorum. "Bu
tasarının sosyal devlet mantığına ters düştüğünü ve bunun, benim tarafımdan da
teyit edildiğini" ifade ettiler.
Bu tasarının, Anayasanın 2 nci maddesinde öngörülen
sosyal devlet ilkesiyle çelişen hiçbir yönü yoktur.
Sağlık ocaklarının, dispanserlerin mahallî yönetimlere
bırakılmasının, sosyal devleti nasıl yaralayacağını veya zedeleyeceğini siz
milletvekili arkadaşlarımın takdirlerine bırakıyorum.
Biraz sonra görüşeceğiz; 20 olan devlet bakanlıklarının
sayısının 8'e indirilmesinin, sosyal devleti nasıl zedelediğini sizlerin
takdirine bırakıyorum.
"Dikey örgütlenmeden yatay örgütlenmeye geçelim ve
böylece, hiyerarşik kademeler azalsın, vatandaşın işi çabuk görülsün, bugün git
yarın gel olmasın, bürokrasi azalsın" öngörüsüyle hazırlanan bu tasarı,
allahaşkına, sosyal devlet ilkesinin neresiyle çelişir?!
Burada şu cümleler kullanıldı : "Bu tasarı,
yoksulu gözden çıkarma tasarısıdır." Bu cümle, bu tasarıyla yan yana
konulduğunda, bunu izah edecek kelime bulmakta oldukça zorlandığımı ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, bakın, bu tasarıyla, özetle, merkezdeki bazı
yetki ve görevler, kaynaklarıyla birlikte mahallî yönetimlere, il özel idarelerine
ve belediyelere aktarılıyor; yani, vatandaş, yerinden çözülebilecek bir sorunu
için, bundan sonra, merkeze, yani, Ankara'ya gelmek zorunda kalmayacak.
Zenginin parası vardır, Ankaralara kadar gelebilir; ama, fakiri, niye Ankara'ya
kadar getirtiyorsunuz? Allahaşkına, bu tasarının neresi fakirin karşısında,
zenginin yanındadır?!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Fakir çarşıya çıkamıyor
ki! Ankara'yı bırakın, şehre gidemiyor fakir.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Mahallî seçimlere doğru gidiyoruz. Biz, İktidar Partisi olarak,
sayın belediye başkanı adaylarımız, il genel meclisi üyesi adaylarımız,
belediye meclisi üyesi adaylarımız, gideceğiz vatandaşımıza, biz, İktidar
Partisi olarak, yerinde çözülebilecek olan sorunların yerinde çözümlenmesini
istiyoruz; 15 tane icracı bakanlığın 9 tanesinin taşra teşkilatlarını,
görevleriyle, yetkileriyle ve kaynaklarıyla birlikte sizlere vereceğiz
diyeceğiz. Siz, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım ne diyeceksiniz;
çıkacaksınız, İktidar Partisi, merkezî hükümetten, bazı görevleri, yetkileri,
kaynaklarıyla birlikte size devretmek istiyordu; biz, Mecliste aslanlar gibi
mücadele ederek, size bu aktarıma engel olduk mu diyeceksiniz? Böyle deyince
size ne söyleyecekler, allahaşkına, ne söyleyecekler?! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Biz ne söyleyeceğimizi sizden
mi öğreneceğiz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Siz, şimdi, bu davranışınızla şunu söylemek istiyorsunuz aslında.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sorulara cevap verin siz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz, bu belediye
başkanlarına güvenemiyoruz, biz, bu il genel meclisi üyelerine güvenemiyoruz,
biz, bu belediye meclisi üyelerine güvenemiyoruz; çünkü, onlar, eğer bu
yetkileri kendilerine devredersek, bu ülkenin üniter yapısını bozarlar demek
istiyorsunuz..
Biz, bu ülke insanına güveniyoruz, belediye
başkanlarına, hangi partiden olursa olsun, güveniyoruz, il genel meclisi
üyelerine güveniyoruz ve belediye meclisi üyelerine güveniyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ankara'daki bürokratlarımız ne kadar vatanseverse, bu
ülkenin üniter yapısıyla ilgili ne kadar hassassa, yerel yönetimlerdeki
yöneticilerimiz de o kadar hassastır. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sorulara yanıt ver, sorulara!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sorulara cevap
versin, sorulara!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Haydi, gidin, anlatın bakayım halka; gidin, belediye başkanlarına
"biz mâni olduk" deyin!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, bakan
sorumluluğunda cevap versin!
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, sorularıma yanıt
istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sorulara yanıt
versin!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, sorulara yanıt
vermedi.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sorularımızın hiçbirine yanıt
verilmiyor Sayın Başkan; sorularımıza yanıt istiyoruz!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, arkadaşlar
"sorularımıza cevap alamadık" diyorlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 6 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "ilke ve esaslar"
ibaresinin "ilkeler ve esaslar" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (c) bendinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşlar"
ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (b) bendinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşların"
ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "bağlı ve
ilgili kuruluşların" ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşların" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (b) bendinin son cümlesinin (c) bendi olarak düzenlenmesini,
mevcut (c) bendinin (d) bendi olarak teselsülünü arz ve teklif ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN - 6 ncı önerge, aynı zamanda en aykırı önerge
olduğu için, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
Teşkilatlanmaya ilişkin ilke ve esaslar başlıklı 12 nci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Feridun
Baloğlu |
Oya Araslı |
|
Samsun |
Antalya |
Ankara |
|
Birgen
Keleş |
Osman
Kaptan |
R. Kerim
Özkan |
|
İstanbul |
Antalya |
Burdur |
|
Feramus
Şahin |
Erdal
Karademir |
Hüseyin
Bayındır |
|
Tokat |
İzmir |
Kırşehir |
|
|
Abdulaziz
Yazar |
|
|
|
Hatay |
|
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun tasarısının Teşkilatlanmaya
ilişkin ilke ve esaslar başlıklı 12 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen
şöyle denilmektedir:
Madde ile, bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşların
teşkilatlanmasının ilke ve esasları belirlenmektedir.
Bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar
teşkilatlanırken ve görev ve yetkileri belirlenirken idarenin bütünlüğü ilkesi
esas alınacak ve bu bütünlüğü bozacak şekilde teşkilâtlanma ile görev ve yetki
belirlemesi yapılmayacaktır.
Teşkilatlanmada kamu hizmetlerinin etkili ve verimli bir
şekilde yerine getirilmesine uygun bir yapı kurulacaktır. Bu amacı sağlamaya
yönelik bir yapı oluşturabilmek için kurum ve kuruluşların görev, yetki ve
sorumlulukları mutlaka tanımlanacaktır. Özellikle, benzer hizmet ve görevler
birden fazla kuruluşa verilmeyecektir. Böylece, kişiler bir iş için birden
fazla kurum veya kuruluşa gitmeden yetkili olan tek kuruluştan iş ve
işlemlerini tamamlayabilecek ve kurumlar arasındaki yetki çatışmaları da
önlenecektir.
Bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşlar belirlemiş
oldukları stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedeflerine ulaşabilmek için
teşkilat yapılarını ve sundukları hizmetlerin kalite standartlarını sürekli
geliştirecekler, kamu hizmetlerinin, yararlananlara, daha kısa sürede ulaşması
için süreçleri hızlandırıcı tedbirler alacaklardır.
Bu maddede geçen kavramlardan; "sürekli
geliştirme" kavramı, kamu kurum ve kuruluşlarında yapı, kaynak, süreç ve
sonuçların, bir bütün olarak yönetimin sürekli ve sistematik olarak izlenmesini
ve iyileştirilmesini; "strateji" kavramı, belirli amaçları
gerçekleştirmek için gerekli kararlar ve faaliyetler bütününü; "stratejik
plan" kavramı, kamu kurum ve kuruluşlarının uzun ve orta vadeli amaçları,
temel ilke ve politikaları, hedef ve öncelikleri, ölçülebilir performans göstergeleri ile bunlara ulaşmak
için izlenecek yol ve yöntemler ile kaynak dağılımlarını içeren
dokümanları; "stratejik
yönetim" kavramı, stratejik planların hazırlanması, uygulanması ve
sonuçların değerlendirilmesini ve denetimini; "amaç" kavramı,
kurumdan beklenen ve kurumun nihaî olarak gerçekleştirmek istediği, ulaşılması
beklenen, arzu edilen sonuçları; "hedef" kavramı, belirli bir dönem
içerisinde ulaşılması gereken ve ölçülebilir sonuçları ifade etmektedir.
12 nci maddenin (c) bendinde "bakanlıklar ile
bağlı ve ilgili kuruluşlar, stratejik planlarına, yıllık amaç ve hedeflerine
bağlı olarak teşkilat yapısını, hizmet kalite standartlarını, yönetim ve hizmet
süreçlerini sürekli geliştirici tedbirleri alır" hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm, Anayasanın "Planlama" başlıklı 166 ncı maddesine aykırıdır.
Anayasanın 166 ncı maddesi, planın bütünlüğünü bozacak değişikliklerin
önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceğini belirterek
TBMM'ye bu konuda görev vermiştir. Stratejik planın tanımı yapılırken, bunun
merkezî kalkınma planıyla hiçbir ilişkisi kurulmamıştır ve bu ilişkinin
kurulmaması nedeniyle, sanki stratejik plan merkezî kalkınma planının dışında,
onunla ilgisi kurulmaması gereken, böyle bir zaruret olmayan bir plan türü
olarak ortaya konulmuştur ve böyle konulduğu için, Anayasamızın 166 ncı
maddesinde yer alan, planın bağlayıcılığı, planın bütünlüğü ve merkezî planlama
ilkelerine tamamen zıt, karşıt bir durum ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, hepimizin
bildiği gibi, Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı olan bir düzenleme, hukuk
devleti ilkesini de zedelemektedir. Hukuk devleti ilkesi, Anayasamızın 2 nci
maddesinde yer alan bir ilkedir ve bu nedenle, söz konusu düzenleme, stratejik
plan hakkındaki tanımlama, Anayasanın 2 nci maddesine de aykırıdır.
Anayasamızın 11 inci maddesi, Anayasanın üstünlüğünü ve bağlayıcılığını ifade
etmiştir. Yani, yasama, yürütme ve yargı organları, bütün gerçek ve
tüzelkişiler, Anayasa hükümlerine uygun hareket etmek zorundadırlar. Anayasanın
166 ncı maddesindeki ilkelere aykırı olan stratejik plan kavramı, bu nedenle,
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkelerine, dolayısıyla, Anayasanın 11
inci maddesine de aykırıdır.
Bu bakımlardan Anayasaya uygunluğu tartışma yaratacak
olan 12 nci maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN- Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (b) bendinin son cümlesinin (c) bendi olarak düzenlenmesini,
mevcut (c) bendinin (d) bendi olarak teselsülünü arz ve teklif ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Benzer nitelikteki hizmet ve görevlerin birden fazla
kurum ve kuruluşa verilemeyeceği bu mevcut (b) bendinden ayrı bir içerik
taşımaktadır. Bu sebeple bu değişikliğe gidilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "bağlı ve
ilgili kuruluşların" ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşların" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, önergemi geri
çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (b) bendinde "bağlı ve ilgili kuruluşların"
ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İbrahim Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Tasarının 2 nci maddesiyle paralellik sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin (c) bendinde geçen "bağlı ve ilgili kuruluşlar"
ibaresinin "bağlı, ilgili ve ilişikli kuruluşlar" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Tasarının 2 nci maddesiyle paralellik sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
12 nci maddesinin birinci cümlesinde geçen "ilke ve esaslar"
ibaresinin "ilkeler ve esaslar" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum :
Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Başbakan yardımcıları
MADDE 13. - Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan
oluşur. Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı ve Başbakanlık teşkilatının en üst
amiridir.
Başbakana yardımcı olmak ve Başbakan tarafından
verilecek görevleri yerine getirmek amacıyla sayıları sekizi geçmemek üzere
Devlet Bakanı atanabilir. Başbakana yardımcı olmak ve bakanlıklar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere en çok üç bakan Başbakan Yardımcısı olarak
görevlendirilebilir.
Başbakan yardımcıları ile Devlet bakanlarının danışma
ve büro hizmetlerini yürütecek personele ait kadrolar Başbakanlık kadro
cetvelinde gösterilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Tomanbay; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Sayın
Başkan, yüce ulusumuzun değerli vekilleri; üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısı,
AKP İktidarının önemli bir değişikliğini gösteriyor. AKP İktidarı, bu
tasarıyla, kendi iktidarı dönemindeki önemli bir değişimi kanıtlıyor; bu
tasarıyla, artık, gizli gündemleri ve amaçları gereği, toplumu dönüştürmeye
başladıklarını ilan ediyor. Bu tasarıyla, altında imzası bulunan Başbakanlık
Müsteşarı Ömer Dinçer'in, o ünlü makalesindeki sözleriyle kanıtladığı gibi,
laiklik, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik döneminin bittiği, bunun yerine,
Türkiye'de, daha İslamî bir yapının kurulmaya başlandığı ilan ediliyor. Bu
nedenle, bu tasarı, bir anlamda, Türkiye'de, siyasal rejimi değiştirme
tasarısıdır, bunun ilanı tasarısıdır ve bu açıdan da çok önemli bir tasarıdır.
HACI BİNER (Van) - Başka bir şey bilmiyorsunuz ki...
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - O zaman, bu tasarının,
siyasal rejimi değiştirme tasarısı olmadığını kanıtlamak istiyorsanız,
çıkarsınız, burada, çok ciddî bir şekilde açıklarsınız.
RESUL TOSUN (Tokat) - Anlayana açıklarız!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Ama, bakın, bu tasarı
burada konuşulurken, siz değerli AKP milletvekilleri, emir almışcasına -ki,
tabiî, aldığınız da çok açık, şu anda belki bu sözlerimle beni biraz dinlemeye
başladınız- kürsüye çıkan Cumhuriyet Halk Partili vekillerin açıklamalarını
hiçbir şekilde dinlemediğinizi, kafalarınız önünüzde, kendi kâğıtlarınızla
meşgul olduğunuzu; bu tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin neleri getirmeye çalıştığını, neleri eleştirdiğini, hangi
konuda katkıda bulunduğunu hiç dinleme zahmetinde bulunmadığınızı, günlerden
beri televizyonları başında bizleri seyreden milyonlarca vatandaşımız görüyor.
Vatandaşımız, siz değerli AKP'li milletvekillerinin bu tasarıya ne kadar önem
verdiğinizi de böylece televizyonlarda görüyor! Şu anda, tabiî, biraz bakmaya
başladınız; ama...
BAŞKAN - Sayın Tomanbay, madde üzerinde konuşur
musunuz...
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Geliyorum maddeye Sayın
Başkan.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Gerçekle alakası olmayan
konuşma bunlar!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Dolayısıyla, önemli olan,
bu tasarıya ne kadar önem verdiğinizdir ve bu tasarıyı ne kadar ciddîye
aldığınızdır.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Şu ana kadar önemli ne söylediniz?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Zaten, o arkadaki amaçları
kanıtlamak için, o arkadaki amaçları hayata geçirmek için planlanmış bir tasarı
olduğu için, çok fazla üstünde değilsiniz. Sayısal çoğunluğunuza bakarak
"biz nasıl olsa bunu geçireceğiz; CHP'liler ne derse desin, hiç önemli
değil" yaklaşımı içindesiniz; ama, bu tavrınızı, ne güzel ki milyonlarca
vatandaşımız görüyor ve ne kadar önem verdiğinizin farkında oluyorlar!..
Bakın, bu tasarı sizler açısından, toplumu değiştirmeye
çalışma açısından çok önemli olmasına rağmen, ne yazıktır ki, biryığın yanlışla
dolu, biryığın teknik bozuklukla dolu ve bir yığın Anayasaya aykırılıkla dolu.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Ne diyorsun, ne
anlatıyorsun?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Dinlerseniz, hemen
söylüyorum; bakın, yanlışları not alın.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, bizler, bu
yanlışları söylemeye devam edeceğiz; ama, söylemeden önce şunu da vurgulamak
istiyorum. Milyonlarca vatandaşımız izliyor bizi; kuşkusuz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz de programımızda, merkezî yönetimin hantallığını ortadan
kaldıran, kimi yetkilerini yerel yönetimlere devreden, sosyal devlet ilkesini
yerel yönetimler adıyla tüm yurt düzeyine yayan, etkin, işlevsel, düzenleyici
bir devlet yapısını oluşturmayı elbette istiyoruz; ama, sizin bu tasarınızın,
reform adı altında, reformla hiç ilgisi olmayan ve demin dediğim gibi, sadece
rejimi değiştirmeyi amaçlayan bir tasarı olması nedeniyle de buna tümüyle karşı
çıkıyoruz. Bu çok açık ortada.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Hangi madde?..
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Bakın, sivil toplum
kuruluşları sokaklarda mitingler yapıyor, doktorlar, öğretmenler, tüm
çalışanlar sizlere milyonlarca e-mail gönderiyor; yani, tasarınızın toplumu ne
kadar ilgilendirdiğini sizler bu protestolarla görüyorsunuz!...
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bir tek e-mail gelmedi.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 13
üncü madde, bu tasarı içindeki maddeler içerisinde en masum görüneni. Aslında
bir dolgu maddesi; şimdi o teknik noktaya geliyorum.
Bakın, 13 üncü maddenin başlığı da "Bakanlar
Kurulu, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları." Tasarı içinde bu maddenin yer
aldığı bölümün başlığı ise "Bakanlıklar ile Bağlı ve İlgili Kuruluşların
Teşkilatlanması." Kısım başlığı ise "Bakanlıklar ile Bağlı ve İlgili
Kuruluşların Teşkilatlanmasına İlişkin Esas ve Usuller." Bu haliyle 13
üncü madde Anayasa hükümlerini yineleyen bir madde; ancak, bu maddede başka
yasa hükümleri de tekrarlanmış. Bu tasarının yürürlükten kaldırdığı, 1984
yılında çıkarılarak yürürlüğe giren 3046 sayılı Yasa, tekrarlanan yasalardan
birisi; onu tekrarlamışsınız bu maddede. 3046 sayılı Yasanın adı Bakanlıkların
Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanundur; ama, buradaki beceriksizlik,
bilgisizlik nerede, açıklayayım. Bu tasarıda 3046 sayılı Kanunun adı alınmış,
kısım, bölüm başlığı yapılmış, kanun kaldırılıp temel kanunun içine taşınmış;
ancak, bu taşınma sırasında biryığın hasar ortaya çıkmış. 4 Kasımda
açıkladığınız bu tasarının, ilk getirdiğiniz temel yasa taslağının 3 üncü
maddesine göre "merkezî idare" denilince ilgili kuruluşlar da
anlaşılacaktı ve ilgili kuruluşlar, onun gerekçesinde, hizmet yönünden yerinden
yönetim kuruluşuydu; ancak, hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşunun
merkezî idare hiyerarşisi dışında özerk kuruluşlar olduğunu size hatırlatmıştık
ve siz de, 29 Aralık tarihinde Yüce Meclisimize gönderdiğiniz tasarıda bu
maddeyi düzeltmiş, merkezî idare tanımından "ilgili ve ilişkili
kuruluşlar"ı çıkarmıştınız. Şimdi, ne olmuş; bütün bunlara karşın
tasarının "kısım" ve "bölüm" başlığında "ilgili
kuruluşlar" ibaresini kaldırmayı yine unutmuşsunuz.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Bu maddî hata
cumhuriyeti nasıl tehdit ediyor?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Hâlâ, bakanlıklar ile
ilgili kuruluşları birlikte düzenlemeye kalkmışsınız. Anladınız mı Sayın Vekil,
soruyordunuz nedir aksaklık diye? Bu, tam bir bilgisizlik.
Ve tabiî, 3046 sayılı Yasanın başlığında da
"ilgili kuruluşlar" ibaresi yok. Böylece, bu yasa taslağını hazırlayanların
hukuka giriş dersine ne kadar muhtaç oldukları bir kez daha belgelendi.
Geçen de, burada, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat,
kalktı, bize, ilkokul yurttaşlık derslerinden öğrenmemiz gerekenler olduğunu
söyledi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Doğru söylemiş.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Değerli AKP'liler, biz,
yurttaşlık dersini, Yüce Önder Atatürk'ün yurttaşlık kitabından öğrendik; ama,
bu tasarıyı hazırlayanlar, ne yazık ki, hukuka giriş dersinden bile haberdar
değiller.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Suiistimal etme!..
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Konumuzla ilgili bir yasa
daha var; o da 3056 sayılı Yasa; tarihi 1984, adı "Başbakanlık..."
Burada daha büyük bir komiklik var; Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun... Bu yasadaki
hükümleri de temel yasada tekrarlıyorsunuz; ama, bu noktada en büyük şaşkınlık,
3046'yı yürürlükten kaldırırken, aynı işleme tabi tuttuğunuz 3056'yı
yürürlükten kaldırmıyorsunuz. Tabiî, 3056 sayılı Yasayı, "yürürlükten kaldırılan
hükümler" maddesine yazmayı unutmuşsunuz. Bu mu hukuk bilgisi?! Bu mu
kanun hazırlama bilgisi?!
Bir başka gariplik de ilk tümceyle ilgili. Bakın
"Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan oluşur" diyor ilk tümceniz.
Anayasanın 109 uncu maddesinin ilk tümcesinde ise "Bakanlar Kurulu,
Başbakan ve bakanlardan kurulur" deniliyor. Yani, temel yasanızın hükmü
ile Anayasa hükmü arasındaki fark "oluşur" ile "kurulur"dan
ibaret; bu kadar basit. Bu fark, hikmeti hükümet işi midir nedir, tabiî, size
soruyorum. Burada ne büyük bir fark görüyorsunuz, bir büyük hukuk katkısı mı
yaptığınızı düşünüyorsunuz; onu tabiî, siz değerli vekillerin bilgisine ve
takdirine sunuyorum.
13 üncü maddenin ikinci tümcesi ise
şöyle:"Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı ve Başbakanlık teşkilatının en
üst amiridir."
3056 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde de şu tümce
yazılı: "Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı, bakanlıkların ve
Başbakanlık teşkilatının en üst amiridir." Bakın, buradaki ilginçlik veya
bilgisizlik de nerede...
Anlaşılacağı üzere, bu yasa tasarısında hem Anayasa
hükümlerini hem de yürürlükte olan bir başka yasa hükümlerini tekrarlıyorsunuz.
Anayasanın daha ayrıntılı düzenlediği Başbakanlığı, Anayasadan daha dar
kapsamlı bir hükümle düzenlemeye kalkıyorsunuz. Sanki, bu yasa, Anayasa üstü
bir metinmiş gibi, daha genel bir düzenleme yapıyorsunuz.
Üstelik, Başbakanlığı düzenleyen ayrıntılı, kapsamlı
başka bir yasayı da yürürlükte bırakıyorsunuz; açıkça, varlığını unutuyorsunuz;
daha nereyi eleştirelim... Böyle yasa olmaz, böyle hukuk bilgisi olmaz.
Açıkçası, ne yaptığınızı bilmiyorsunuz ya da bu tasarıyı hazırlayanlar ne
yaptığını bilmiyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen biliyor musun?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Size, işte, ben, bildiğimi
söylüyorum, size aktarıyorum.
Ne yaptığınızı bilmemeye bir diğer önemli örnek ise,
devlet bakanlığı sayısının 8'e indirilmesiyle ilgili. 13 üncü maddenin ikinci
fıkrasında, devlet bakanlığı sayısını 8'e düşürüyorsunuz. Madde gerekçesinde de
"Böylece, kamu yönetiminin küçültülmesi -demin, Değerli, Sayın Bakan da
aynı şeyi söyledi- daha etkin bir yönetim kurulması ihtiyacı ile kamuoyunun bu
doğrultudaki beklentilerinin karşılanması da amaçlanmıştır" diyorsunuz.
Oysa, devlet bakanlığı sayısını 8'e indirmeniz yetmez ki; bu sayı en fazla 2 ya
da 3 olmalı değerli AKP'liler; çünkü, siz, ne yaptınız bu tasarıyla, 9
bakanlığın taşra kuruluşunu kaldırdınız, birçok kamu kurumunu yok ettiniz.
Sonra da, üstelik, 3 Başbakan Yardımcısı varken, hâlâ, 8 devlet bakanlığını
savunuyorsunuz... 8 devlet bakanının çalışacağı devlet kurumu mu kaldı,
bakanlık mı kaldı?.. Onun için, 2-3 devlet bakanlığı yeter; 8'i çok fazla
koyuyorsunuz Sayın Bakan...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bir iki asır sonra iktidara
gelirseniz, yaparsınız!..
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
tasarının, 68 sözcükten oluşan en kısa, en sorunsuz maddelerinden biriymiş gibi
görünen 13 üncü maddesi de, gördüğünüz gibi bir yığın teknik hatayla ve sorunla
dolu.
Bu yasa tasarısının Anayasaya aykırı hükümler
taşıdığını söylemek eksik, yetersiz bir değerlendirmedir. Bu yasa tasarısı,
Anayasayı yalan yanlış tekrar eden, Anayasayı tagyir ve tebdil eden bir
yasadır. AKP Hükümetinin gözü öylesine kara ve başı öylesine dönmüş ki,
hazırladığı yasa tasarısının Anayasaüstü bir metin olduğunu bile fark etmiyor,
Anayasanın yerine geçecek bir metin olduğunu bile fark etmiyor. Bu, işin, hukuk
tekniği açısından görünümüdür.
Bu yasa, hukuksal kargaşa çıkaracaktır. Daha önemlisi,
bu yasa, Türkiye'yi üretemez bir duruma sokacak, daha da sömürgeleştirecek ve
Türkiye'nin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tomanbay.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) -Dolayısıyla, bu yasa,
Türkiye'nin ulusal birliğini tehlikeye düşürecek bir yasadır. Bunu, burada
defalarca tekrarlıyoruz, söylüyoruz; ama, tabiî, yasa, uzun da bir yasa; içinizde belki birkaç kişi
ayrıntılı okudu, diğerleriniz ayrıntılı okumadığınız için, incelemediğiniz
için, tehlikeli yönlerini hiçbir şekilde fark etmediğiniz için, burada, tabiî,
bir grup bütünlüğüyle, bizleri gülerek izliyor, bizleri bir anlamda...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ağlayarak mı izleyelim?!
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Hayır, yani -biraz da,
tabiî, sizlerin gülmenizde fayda var- gülerek izliyorsunuz ve kendi
yapacağınızı yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, hükümet, anayasal düzeni
değiştirmek istiyor; ancak, ne yazık ki, AKP'ye oy veren veya vermeyen
seçmenlerin laik cumhuriyetin değiştirilmesi gibi bir beklentisi yok. Halkımız,
iş istiyor, aş istiyor, parasız eğitim istiyor, kaliteli sağlık hizmeti
istiyor; Türkiye'nin fabrikalarının, topraklarının, tesislerinin satılmasını
değil, Türkiye'nin üretim yapmasını istiyor.
Bakın, iktidarınız süresince işsiz sayısı arttı,
dışborçlar arttı. Dolaylısıyla, gelin, anayasal düzeni tahrip ederek ülkemizi
büyük sıkıntılar içine düşürecek bu kargaşa tasarısı yerine, halkımızın
sorunlarına çözüm bulalım.
Bu düşüncelerle, bu tasarıya reddoyu vereceğimizi
belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti
sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tomanbay.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Ali Sezal, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, seçim meydanlarında çok söz verdik,
bütün partilerimiz söz verdi. Bunlardan bir tanesi de Türkiye'nin yeniden
yapılanması idi.
Şimdi, geldiğimiz şu yılda, şu çağda, baktığımızda
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ekmek, aş dediniz, ekmek
aş; yapılanma yoktu!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinler misiniz.
ALİ SEZAL (Devamla) - Ekmek, aştan da bahsederiz
efendim. Türkiye'nin geldiği bu noktada, bana, hiçbir milletvekili kardeşim, şu
daireden memnunuz, şu idareden memnunuz diyemez. Hepimiz bir söz verdik, bu
yasayı meydana getirdik, hep beraber, doğrusuyla, yanlışıyla bunu Parlamentoya
taşıdık ve bir karar vereceğiz. Değerli muhalefet partisine mensup kardeşlerim
itiraz ediyorlar, haklı olabilirler; muhalefetin görevi budur, gereği de budur.
Şimdi, ben, söze komisyondan başlamak istiyorum. İki
dönemdir Parlamentodayım, böyle bir şey görmedim. Komisyona girdiğimde,
komisyon üyelerinin iskemleleri, değerli muhalefet milletvekilleri tarafından
doldurulmuştu ve içeride 100'e yakın değerli parlamenter vardı. Koltuğa...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Katkı koymak için geldik.
ALİ SEZAL (Devamla) - Tabiî, tabiî, koymak için
geldiniz, ona katılıyorum, tavır da koyacaksınız; ama, karşılığını da muhakkak
ki alacaksınız.
Şimdi, demokrasiden bahsediyoruz... Halk, AK Partiyi
iktidara getirmiş; bir defa bunu kabul edeceksiniz. Muhalefeti de yapacaksınız;
ama, komisyonda bir şey görüşülürken, komisyon üyesinin iskemlesine oturup, ben
de milletvekiliyim demek, muhalefete yakışmıyor. (CHP sıralarından "Allah
Allah" sesleri) Yani, içeriyi 200 milletvekiliyle dolduracaksınız,
komisyon üyeleri görüşmeye bile geçemeyecek; olmaz böyle bir şey!
HALUK KOÇ (Samsun) - 175 kişiyiz.
ALİ SEZAL (Devamla) - Değerli kardeşlerim söz istiyor.
Değerli Başkan söz veriyor; fakat, muhalefet milletvekilleri, komisyonu,
durmadan, laflarla, maalesef, çalışamaz hale getirdi ve o günün neticesinde
buraya geldik. Bir özel toplantı yaptık, belki de tartışacağımız maddeleri,
değerli muhalefet milletvekillerinin katkılarını alamadan buraya kadar
getirdik.
Değerli kardeşlerim, bu ülke bizim ve hepimiz,
Türkiye'nin bu yapılanmasından müştekiyiz. Karşılıklı oturacağız, tartışacağız;
muhalefet muhalefet görevini yapacak, belki engelleyecek; ama, bu konuşmalara
da mâni olmak size hiçbir şey kazandırmaz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Hayır; katkı koymak
istedik... Altkomisyon kurulabilirdi...
ALİ SEZAL (Devamla) - Değerli kardeşlerim, tavır
koyacaksınız; ama, bunu kavga zeminine taşımaya kimsenin hakkı yoktur. (CHP
sıralarından gürültüler) Hep beraber yasayı yapacağız, belki yanlış olacak,
belki doğru olacak; ama...
BAŞKAN - Sayın Sezal, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, geride 45 madde var, konuşacak
da çok zamanımız var; kürsü burada... Lütfen, konuşmacıya müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Sezal.
ALİ SEZAL (Devamla) - Değerli kardeşlerim, evet, ben
yanlış söyleyebilirim, siz de yanlış düşünebilirsiniz; Parlamento zemini,
tartışarak doğruları bulma zeminidir; bunu, beraber yapacağız. Ben, değerli
kardeşlerimden muhalefet değil, katkı bekliyorum. Diyorsunuz ki, çok büyük bir
gücünüz var; doğrudur; Türk Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Milleti, bu gücü bize
vermiş. Eğer...
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Seçim sistemi getirdi, seçim
sistemi!
ALİ SEZAL (Devamla) - Seçime gideceğiz efendim;
bekleyin, bir ay kaldı; orada da göreceksiniz. Niye tahammül etmiyorsunuz?!
Komisyonda tahammül etmiyorsunuz, seçime bir ay kalmış tahammül etmiyorsunuz;
bu muhalefetten bir kâr elde edemezsiniz.
BAŞKAN - Sayın Sezal, Genel Kurula hitap eder misiniz.
ALİ SEZAL (Devamla) - Peki efendim.
Değerli arkadaşlar, biz, muhalefettin katkılarını
bekliyoruz. Türkiye, yapılanmasıyla iyi bir sürece gelmemiştir; inşallah, bütün
dairelerimizi, Ankara'dan alacağız, illerimize taşıyacağız. Bir köprünün
yapılmasına, bir köyün köprüsünün yapılmasına Ankara karar vermeyecek; oradaki
valimiz, belediye başkanımız, il genel meclisi üyelerimiz, belediye meclisi
üyelerimiz karar verecek. Parlamentoya taşıyamadığımız birçok değerimiz,
illerimizde bizi bekliyor.
İnşallah, hep beraber, ülkemiz için hayırlı kanunlar
çıkarırız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sezal.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde,
şahsım adına, söz almış bulunmaktayım.
Bugün, burada, demokratik, laik, sosyal hukuk
devletinin yönetilmesiyle ilgili çok temel bir kanun tasarısı, ana bir kanun
tasarısı görüşüyoruz; Türkiye'yi yönetecek bir kanun. Bu tasarıyı görüşürken
-Türkiye'yi bir bütün olarak- Türkiye'deki bütün sivil toplum örgütlerinin,
cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik, demokratik sivil toplum örgütlerinin görüşleri
alındı mı, onu merak ediyorum. Alınmadı... Nasıl bir toplumsal barış bu?! Nasıl
bir toplumsal katkı sunuluyor bununla?! Tek taraflı, topluma tek tip elbise
giydirmekle toplumda barış sağlanmaz; bu, toplumda kaos yaratır. Ben, dün değil
evvelsi gün İstanbul'daydım. İstanbul'da, 16 tane sivil toplum örgütü, bu
tasarının geri çekilmesi için, Şişli Meydanında miting yaptılar. Orada, 10 000
insan vardı. Yarın, o insanlar buraya yürüyecekler, 6 Martta Kızılay
Meydanından Meclisin kapısına gelecekler.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Öyle mi örgütlediniz?..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, size soruyorum; bir kanun
çıkarılırken uzlaşma sağlansa kötü bir şey olur mu?.. Sosyal devletin anlayışı
bu değil mi arkadaşlar?.. Tabiî ki muhalefet yapacağız; ama, Cumhuriyet Halk
Partisi kadar yol gösterici, yapıcı muhalefet de yoktur; onu da size
söyleyeyim. Biz diyoruz ki, böyle bir tasarı görüşülürken sivil toplum
örgütlerinden görüş alınır. Alındı mı; alınmadı. Alınmadı, insanlar yollarda,
caddelerde... Böyle bir toplumsal barış olmaz! Bu nedenle, bu tasarının derhal
geri çekilmesi lazım. Bakın...
HACİ BİNER (Van) - Söylediniz... Defalarca
söylediniz...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Müsaade edin... Sırayla
konuşuyoruz beyefendi!
9 tane bakanlığı Anadolu'dan alıyorsunuz; Anadolu'daki
bütün teşkilatları kapanıyor.
HACİ BİNER (Van) - Defalarca söylediniz...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Müsaade edin...
Bunların içerisinde Sağlık Bakanlığı var. Değerli
arkadaşlar, bugün, Sağlık Bakanlığına ait olan devlet hastanelerinde ve SSK
hastanelerinde, bir yıldan önce, ameliyat olmak için randevu alan sıradan
vatandaş var mı?
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Çok...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ne çok!.. Gidin, sorun; altı ay,
sekiz ay, bir yıl sonraya gün veriyorlar. Hele, bir de Anadolu'dan Sağlık
Bakanlığının teşkilatını kaldırırsanız, sosyal devlet anlayışı farklı bir
konuma gelir.
İkincisi ve en önemlisi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu çok ciddî bir şey. Sosyal devletin görevi
vatandaşına hizmettir. Şimdi, nüfusumuzun yüzde 40'ını istihdam ediyor köylü ve
çiftçi; siz köylüye hizmet götüren Köy Hizmetleri Müdürlüğünü kapatıyorsunuz!..
(AK Parti sıralarından "Kapatmıyoruz" sesleri)
Efendim, müsaade edin...
AHMET IŞIK (Konya) - Kapatmıyoruz, yanlış biliyorsun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Köy Hizmetleri Müdürlüğü 290 000
kilometre yol açıyor, hizmet veriyor, köylere su götürüyor...
AHMET IŞIK (Konya) - Kapatma yok, devrediliyor...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Nasıl devredilecek?.. O zaman,
devredilecek, orada çalışan insanlar ne olacak; orada çalışan insanlar işsiz
kalacak.
AHMET IŞIK (Konya) - Hayır, hayır, mağdur olmayacak.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, ben size şunu söylüyorum:
Bu yasa... (AK Parti sıralarından gürültüler)
Arkadaşlarım, müsaade edin...
Bu yasa IMF'nin dayatmasıyla çıkarılan bir yasadır. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
RESUL TOSUN (Tokat) - Saptırıyorsun!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Müsaade edin...
Bana göre, küreselleşen bir dünyada Türkiye'yi
sömürmeye çalışanlardır. Niçin; ben örneğini vereceğim.
Maliye Bakanının oğlu 4 000 ton mısır getirdi mi.. Ne
oldu mısır...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Ne alakası var?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bir dakika kardeşim...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Tavuklarına yedirecek o!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Mısır üreticileri nereye gitti,
iflas etmedi mi mısır üreten köylü, çiftçi?! Hani çiftçinin, köylünün
dostuyduk?! Bakın değerli arkadaşlar, ben şunu söyleyeyim...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Çorba yaptı çorba.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, ben ekonomistim; iyi
dinleyin beni. Rekabet sistemi, dünyada, yaptığınız zaman, Çin'e
dayanamazsınız, Amerika'dan gelen ucuz tarım ürünlerine dayanamazsınız... Zaten
yabancıların gayesi, bizi rekabet sisteminin içerisine sokmak, kendi ucuz
mallarını göndermek, çiftçimize üretim yaptırmamak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
...çiftçimizi zorda bırakmak, çiftçimizi iflas
ettirmektir. Bugün, her çiftçinin evine, köylünün evine icra gidiyor. İnsanlar
perişan bir durumda iken, bir de üretimini eğer bununla kısarsanız, o zaman bu
yasanın bir özelliği kalmaz. Benim ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim
tavsiyemiz şudur arkadaşlar: Bu yasa tasarısı, IMF'nin dayatmasıyla bize
dayatılan bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısı, emeğe ve emekçiye karşı,
emeği ve emekçiyi ezen, insanları işsiz bırakan bir yasa tasarısıdır. Bu yasa
tasarısının çekilmesi lazım. Bu yasa tasarısına, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
ret oyu vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel
ilkelerin bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık,
hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına
saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden
yararlanma vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları,
yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu, etkililik
ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde
karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar
ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasisinin
azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans
sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi
gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle, bu kanunda öngörülen çağdaş
yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de,
tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı
için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla
kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle
daha etkin olarak sunulacağı söylenmektedir. Oysa sorun, bu hizmetleri
merkezî kamu yönetiminin mi yoksa yerel yönetimlerin mi sunacağından önce,
devletin bu hizmetleri sunmayı temel görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler
için yeterli ödenek ayırıp ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi
yoktur; daha doğrusu, kamu hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin
üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele
aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime
aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam
edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve
sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili görüşmelerin
devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte
olan 13 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Halil
Tiryaki |
Feramus
Şahin |
|
Samsun |
Kırıkkale |
Tokat |
|
Muhsin
Koçyiğit |
|
Mustafa
Gazalcı |
|
Diyarbakır |
|
Denizli |
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden bir şey
ifade edebilir miyim..
Başından beri dikkatle takip ediyorsunuz. Bu, İçtüzüğün
72 nci maddesiyle ilgili verilmiş olan önergeler, metin ve mahiyet itibariyle
aynıdır. Bu, iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Bu önergelerin işleme konulması,
İçtüzüğün Meclis çalışmalarını düzenleyen diğer maddelerine de aykırıdır. Aynı
metin tekrar ediliyor.
Takdirlerinize arz ediyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın
Başkan, muhalefet partisi İçtüzüğün verdiği bir hakkı kullanıyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bravo Başkan!
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hakkı suiistimal ediyorlar. Bu,
hakkın suiistimalidir.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Kendiniz önergeleri
alıyorsunuz, veriyorsunuz; ona niye bir şey demiyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Sayın Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Gerçi, Bakanımıza soru soralım mı sormayalım mı,
bilemiyorum. Bakanımıza biraz önce de soru sormuştuk; cevabını alamadık. Onun
için, tereddüt de ediyorum; ama, Bakanıma, tekrar sormak istiyorum.
Bilindiği gibi, doğal kaynaklarımız içerisinde önemli
bir yer tutan madenlerimiz tükenebilir, yenilenemez ulusal
zenginliklerimizdendir, sanayi ve enerjimizin önemli girdileridir ve bu doğal
kaynaklarımızın da mahallî idarelere devredileceği, tasarıdan anlaşılmaktadır.
Doğal kaynakların en önemli özelliği, hiçbir topluluk,
sınıf ya da katmanın emeği karşılığı üretilmiş olmaması nedeniyle, hiç
kimsenin, herhangi bir gerekçeyle sahiplenme hakkı iddia edemeyecek olmasıdır
ve dolayısıyla, tanımı gereği, bu kaynakların tasarruf hakkının kamuda olması
gerekmektedir.
Tasarı, tabiî servetler ve kaynakların devletin hüküm
ve tasarrufu altında olduğu ve bunların aranması ve işletilmesi hakkının
devlete ait olduğu hükmünü içeren Anayasamızın 168 inci maddesine aykırılık
içermekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istediğim soru, sosyal devletle ilgili. Sayın Bakan, biraz
önce, konuşması sırasında, bu yasanın sosyal devleti güçlendireceğini iddia
etti ve bu çerçevede de bazı açıklamalarda bulundu.
Sayın Bakana sorum şu: Tam bir yıl önce işçi
sendikaları konfederasyonlarıyla -geçtiğimiz yıl- yaptığınız kamu
sözleşmelerinde, 7 nci maddede, özelleştirmeden mağdur olmuş 3 600'e yakın kamu
işçisinin, bir önceki hükümet döneminde, yani, 57 nci hükümet döneminde olduğu
gibi, diğer sektörlere yerleştirileceğine ilişkin bir akit imzaladınız. Şu
anda, bu konuda soru önergesi vermiş olmama rağmen, herhangi bir olumlu yanıt
almadım; ancak, 3 600 kişinin mağduriyetinin yanında, yine, sosyal devlet
anlayışınıza uygun, 70 000'e varacak sayıda KİT'lerde çalışanları memur
kadrolarına aktaracağınızı söylediniz. Bu konunun Plan ve Bütçe Komisyonuna
intikal ettiğini, altkomisyona havale edildiğini, altkomisyonda da altı aydır
toplantı yapılmadığını, en son olarak da, alt komisyonun toplanması bir yana,
bu tasarının komisyondan geri çekildiğini söylediniz.
BAŞKAN - Sayın Çetin, sorunuzu sorar mısınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Soruyorum, soruyorum.
Şimdi, Sayın Bakana sorum şu: Bu tasarıyı geri çekmiş
iseniz, çekme gerekçeniz, IMF istedi, dayattı diye mi, yoksa -siz, biraz evvel,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bizi, sermaye düşmanı olarak lanse etmeye
çalıştınız- bunu savsaklamak, imzanıza sahip çıkmamak, bir yıldan bu yana,
özelleştirmeden mağdur olanları sürüncemede bırakmak, sizin, işçi, işsiz,
köylü, yoksul kesimlere düşmanlığınızdan mı kaynaklanıyor Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Buyurun Sayın Kepenek.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Biraz önce sorduğum 3 soruya somut, net yanıt istiyorum
Sayın Bakan; isterseniz sorularımı yeniden sorayım.
1.- Cumhuriyet Halk Partisini özel sektör düşmanı
olarak niteleyip "komünistler dahi, sosyalistler dahi bu mantığı terk
ettiler" sözlerini geri alacak mı? Bir Cumhuriyet Halk Partili olarak
sözlerini geri almasını ben talep ediyorum.
2. - Başbakanın şirket ortağı olduğu, siyasetçinin
nüfuz suiistimali yaptığı, bakan yakınlarının açık açık ticaretle uğraştığı bir
ortam ile serbest piyasa ekonomisi nasıl bağdaşıyor? Siyasetçinin nüfuz ve makamını ticaret için kullanması ile piyasa
ekonomisi mantığı bağdaşıyor mu?
3.- Bu hükümet zamanında ülkemize giren doğrudan
yatırım sermayesi ne kadardır, ülkemizi terk eden yatırım sermayesi ne
kadardır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Soru sorma süresi tamamlanmıştır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu sualler tevcih edilemez Sayın Başkan.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Niye sıkıntı çekiyorsunuz?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - İçtüzüğümüzün 81 inci maddesi, milletvekili arkadaşlarımıza,
görüşülmekte olan kanun tasarı ve tekliflerinin maddeleri üzerinde de, ilgili
bakana ve dolayısıyla hükümete soru sorma imkânı tanımaktadır; ancak, İçtüzüğün
ilgili maddesinin gerekçesi tetkik edildiğinde, görüşülmekte olan maddeyle
ilgili, ilgili bakana veya hükümete soru sorulabileceği şeklindedir. Her
maddede 5 dakika soru sorma hakkını kullanan arkadaşlarımızın sormuş oldukları
soruların önemli bir bölümünün görüşülmekte olan maddeyle hiçbir ilgisi yoktur.
Şimdi, soru soran arkadaşlarımız diyorlar ki: "Benim soruma cevap
vermiyorsunuz." O kadar ilgisiz sorular soruyorsunuz ki, bu, biraz önce
Sayın Kapusuz'un da ifade ettiği gibi, İçtüzüğün tanımış olduğu bazı hakların
suiistimali şeklinde de yorumlanabilir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sahte önergeler suiistimal
değil mi Sayın Bakan?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sahteliğiyle ilgili sorunuz varsa, usulüne göre sorarsanız ve
cevabı alırsınız.
Sayın Karademir, madenlerimizin devredilip
devredilmeyeceğini sordular. Bizim tasarımızda -Anayasanın ilgili maddesini
okudular- böyle bir düzenleme yoktur; bunlar, devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır, doğrudur; ancak, devlet deyince de, sadece, merkezî hükümeti, yani,
Ankara'daki merkezî yönetimi hatırlamayın; devlet deyince, yerel yönetimler ile
merkezî yönetimler, birlikte devleti temsil ederler. O bakımdan, devlet deyince
aklınıza, sadece, Ankara merkezî yönetim gelmesin.
Deminden beri konuşmaları dinliyorum, sanki, yerel
yönetimler, bu ülkede ülke bütünlüğünü ortadan kaldırmak için fırsat kollayan
birtakım organlarmış gibi değerlendiriliyor; halbuki, yerel yönetimlerde görev
yapan arkadaşlarımız da, en az, merkezde görev yapan arkadaşlarımız kadar
ülkenin birliği, bütünlüğü konusunda hassastırlar.
Şimdi, tabiî, arkadaşlarımız istedikleri gibi soru
sorma imkânını kullanınca... Biraz önce Sayın Tomanbay "siz bir yerlerden
emir almış gibi, işte, gece de Meclisi çalıştırmak suretiyle bu tasarıyı
yasalaştırmak istiyorsunuz" dediler; evet, biz, bir yerlerden emir aldık;
ama, milletimizden emir aldık; biz, sadece, milletimizden emir alırız. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Milletimize bizim
sözümüz var, halkımıza sözümüz var. Türkiye'de yeniden yapılanma konusunda
çalışma yapacağız. Ankara'da toplanmış olan, kümelenmiş olan ve Ankara'yı
hantal hale getirmiş olan bu yapıyı önemli ölçüde değiştireceğiz, yetkileri,
görevleri ve kaynakları mahalline devredeceğiz dedik, halkımız da bize oy
verdi, iktidara getirdi. Şimdi, halkımızın bizi desteklemesini emir telakki
ediyoruz, işte, vermiş olduğumuz bu sözlerin gereğini yerine getiriyoruz,
bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz.
"Efendim, bunu tartışmadınız, kimsenin görüşünü
almadınız..." Zannetmiyorum ki, cumhuriyet tarihinde bu yasa tasarısı
kadar Meclise gelmeden önce tartışma olmuş olsun, görüş alınmış olsun. Bizzat
ben gittim birçok yere, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünde
üniversitelerimizin rektörlerini topladık, bir gün süreyle orada atölye
çalışması yaptık; üniversitelerimizde atölye çalışmaları yapıldı. Şimdi,
"efendim, işte, yürüyüşler yapılıyor, mitingler yapılıyor..."
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Niçin yapılıyor?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Niçin yapılıyor; tekrar ediyorum, bazı sendikalar ve
konfederasyonlar, bu yasa tasarısı çıktığında kendilerine ilave yükler ve
zahmetler geleceğini düşünüyorlar. Toplusözleşme ve görüşmeleri Ankara'da bir tek
kişiyle, bir tek masada yapıyorlardı; şimdi, 15 tane icracı bakanlıktan 9
tanesinin taşra teşkilatlarını, biz, özel idarelere ve belediyelere devredince
bu sendikalarımız, bir zahmet, gidip valiliklerle de yapsınlar bu
toplusözleşmeleri ve görüşmeleri. Kendileri şunu söyleyemiyorlar, "yahu,
rahatımız bozuluyor" diyemiyorlar "üniter yapı bozuluyor" diye
ortalıkta dolaşıp duruyorlar; söylesenize "rahatımız bozulacak" diye.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlarım...
Sürem doluyor değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Evet Sayın Bakan.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yakup Hocaya cevap verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Arkadaşlarımızın cevaplandıramadığım sorularını -kuşkusuz ki
zabıtlara geçiyor- yazılı olarak cevaplandıracağım. Bu arkadaşlarımız,
sorularının cevapsız kalacağı endişesine kapılmasınlar, mutlaka, o sorulara da
yazılı olarak cevap vereceğiz.
Bir de, gazetelerde, işte, çarşaf çarşaf ilanlar
çıkıyor, bir sendikamızın bu tasarıyla ilgili itirazlarını içeren. Bu tam sayfa
çıkan ilanları okuduğunuzda, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün niçin
personelinin il özel idarelerine devredilmesinin gerekliliğini, Ankara'daki Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, niçin kapatılması gerektiğini apaçık görürsünüz;
okuyun, tespit edeceksiniz.
Ne diyor : "Ülkemizin 290 000 kilometrelik köy
yollarında kar mücadelesi yapıyoruz, köy yollarını açıyoruz." Bunlar,
zaten, mahallinde yapılıyor. Bunları, zaten, valiliklerin onayıyla, tensibiyle
yapıyorsunuz.
Aslında, şu anda Köy Hizmetleriyle ilgili yaptığımız,
fiilî uygulamanın hukuken bir kalıba oturtulması halidir. Efendim, diyorlar ki
ilanda: "Bu duble yollara biz yardımcı oluyoruz." Oluyorsunuz işte;
tamam, ne güzel. Bundan sonra da devam edecek. Ne bir memurumuz, ne bir işçimiz
bu yasa çıktıktan sonra, hiçbiri sokağa konmayacaktır, hiçbiri mağdur
edilmeyecektir; sadece, bağlı oldukları kurumlar değişebilir. Sosyal ve
ekonomik haklarıyla ilgili, malî haklarıyla ilgili, kendilerine yönelik hiçbir
mağduriyet söz konusu olmayacaktır. Televizyonları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımıza da bunun altını çizerek ifade ediyorum; sadece, şu anda görev
yaptıkları illerde çalışmaya devam edeceklerdir. İşte, Ankara'daki bakanlığın
veya bir genel müdürlüğün değil, bulundukları yerdeki il özel idarelerinin veya
belediyenin personeli olarak devam edeceklerdir.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde 5 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım,
sonra da aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "ve bakanlıklar arasında
koordinasyonu sağlamak" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
BAŞKAN- İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "sekizi" ibaresinin
"beşi" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN- Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "başkanı" ibaresinin
"başı" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları" başlıklı 13 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet
Tomanbay |
Erdal
Karademir |
|
Samsun |
Ankara |
İzmir |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Halil
Tiryaki |
Oya Araslı |
|
Diyarbakır |
Kırıkkale |
Ankara |
|
Şevket Arz |
Muharrem
Eskiyapan |
Feramus
Şahin |
|
Trabzon |
Kayseri |
Tokat |
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları" başlıklı 13 üncü
maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Haluk Koç |
Mehmet
Tomanbay |
|
Ankara |
Samsun |
Ankara |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Osman
Özcan |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
|
Diyarbakır |
Antalya |
Antalya |
|
Halil
Tiryaki |
|
Feramus
Şahin |
|
Kırıkkale |
|
Tokat |
BAŞKAN - Bu önerge, aynı zamanda en aykırı önerge
olduğu için işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?
OYA ARASLI (Ankara) - Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 13 üncü maddesi Anayasaya
aykırı birtakım hususlar içermektedir, bu nedenle tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir. Anayasanın, Başbakana tanımış olduğu yetkiler, bu tasarıdaki 13 üncü madde metnine
daraltılarak intikal ettirilmiştir ve böylece, Anayasanın vermiş olduğu
birtakım yetki ve görevler Başbakandan alınmıştır. Bu nedenle, Anayasaya
aykırılık içeren bu maddenin yeniden düzenlenmesi amacıyla tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir. Muhalefet partisinin milletvekilleri olarak, sizi
uyarmak amacıyla bu önergeyi verdik; ama, kimi arkadaşlarımız muhalefet etmeyi,
yapılan bir düzenlemeye karşı olmayı katkı olarak kabul etmiyorlar. Adalet ve
Kalkınma Partisinin sözcüleri bunu bu şekilde ifade ettiler ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin, katkıdan, sadece onların buraya getirdikleri düzenlemeleri
bizim kabul etmemizi anladığını ortaya koydular.
Değerli arkadaşlarım, muhalefet, bu değildir. Katkı,
sadece olumlu oy vererek desteklemek demek değildir; yanlışları ikaz etmek,
göstermek de katkıdır ve kanımca, katkıların en büyüğüdür; çünkü, insanı,
partiyi, hükümeti birtakım yanlışlardan koruyan işte bu tür katkılardır,
eleştirilerdir; ama, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, gerek grubundaki
milletvekilleriyle gerek Bakanlar Kurulundaki bakanlarıyla bu tür katkıları
katkı olarak kabul etmeme anlayışında ve alışkanlığında. Öyle ki, burada dile
getirdiğimiz birtakım eleştiriler, sanki bu eleştirileri yapma hakkımız,
yetkimiz yokmuş gibi şu çatının altında değerlendiriliyor, bu tür düşünceler
ileri sürülüyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan birtakım
milletvekillerimiz ve bugün aramızda bulunan Sayın Bakanımız, bu eleştirilerden
yola çıkarak, partimizi çok ağır töhmetler altında bulunduruyorlar ve bizi
birtakım ithamlarla karşı karşıya getiriyorlar.
Biraz önce Sayın Bakan "biz, kamu yönetiminin
hızlanmasını arzu ediyoruz" dedi; biz de arzu ediyoruz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak. "Merkezî yönetimdeki yetkiler çoktur; bunları illere,
taşra örgütlerine aktarmak istiyoruz" dedi; Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim de kafamızdaki budur; ama, yöntemler ve tarzlar konusunda
farklılaşıyoruz. Bir şeyi belki iyi niyetle yapmak istiyorsunuz; ama,
getirdiğiniz yöntem, yaptığınız düzenleme, iyi niyetle istediğiniz şeyi
gerçekleştirmeye elverişli değil.
Demin burada söyledik; Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükümetinin kamu yatırımlarına ayırmış olduğu pay çok az. Cumhuriyet dönemine
baktığınız zaman, en büyük daralmanın bu dönemde olduğunu görüyorsunuz. Siz,
birtakım yetkileri taşra örgütlerine veriyorsunuz, birtakım kamu hizmetlerini
yerine getirmek görevini yerel yönetimlere bırakıyorsunuz. Biz de diyoruz ki,
bu konuda dikkatli olun. Bakın, özelleştirme kapısını da açıyorsunuz burada. Bu
özelleştirme, iyi, güzel, özel sektöre iş imkânı hazırlıyorsunuz, yer
açıyorsunuz, onu destekliyorsunuz; ama, onu desteklerken yoksulu gözden
çıkarıyorsunuz, dikkat edin diyoruz. Biz de milletimizden bu direktifi aldık.
Ülkemizdeki insanların çoğunluğu aç, susuz, yoksul; ucuz ve kaliteli kamu
hizmeti bekliyor. Eğer, siz bu yolu açarsanız, onlar, bu hizmete, bekledikleri
ölçüde ucuz ulaşamayacaklar. Bizim de söylemek istediğimiz bu. Siz de
kalkıyorsunuz diyorsunuz ki: "Halka ne söyleyeceksiniz, nasıl hesap vereceksiniz?"
Biz hesabımızı veririz. Biz, yoksulun arkasında olduğumuz için bunu söyledik
deriz; ama, siz nasıl vereceksiniz hesabınızı? Yarın öbür gün, yoksul, sağlık
hizmetine, eğitim hizmetine, birtakım kamu hizmetlerine ulaşabilmek için
kuyruklarda inim inim inlerse, hizmeti satın alabilmek için yetecek parayı
cebinde bulamazsa, siz ne yaparsınız? Bize "siz nasıl hesap
vereceksiniz" sorusunu sormadan önce, kendinizin ne yapacağınızı düşünün.
Biz, böyle bir tehlikeyi gördüğümüz için uyarıda bulunmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Araslı, buyurun.
OYA ARASLI (Devamla) - Ama, siz, bu hakkı, bu imkânı
bize çok görüyorsunuz. O kadar çok görüyorsunuz ki, iki dönemdir
milletvekilliği yaptığını söyleyen bir arkadaşınız, kalktı, burada, her
milletvekilinin İçtüzükten doğan, komisyon toplantılarına katılmak ve
görüşlerini ifade etmek hakkı vardır, bunu çok gördü Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerine. "Dizim dizim dizildiler, komisyon üyelerine yer
kalmadı" dedi. Kalmadıysa, komisyon başkanı yer bulur efendim; ama, önemli
olan, milletvekilinin, o komisyondaki çok önemli tasarının görüşülmesine
katkıda bulunmasını sağlamaktır. Bu bile çok görüldü, bu bile burada eleştirildi.
Bunu bırakın arkadaşlar; bu yol çıkıcı yol değil, bu yol bizi selamete götürücü
bir yol değil ve yaptığımız uyarıları dikkate alın. Bu uyarılar doğrultusunda,
bu düzenleme de, 13 üncü madde de Anayasaya aykırıdır. Oyunuzu verirken, 13
üncü maddeyle ilgili bu uyarılarımızı da dikkate almanızı rica ederek,
sözlerimi, sizleri saygıyla selamlamak suretiyle bitiriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kanun Tasarısının
"Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları" başlıklı 13 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe: 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları" başlıklı 13 üncü
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Maddede Bakanlar Kurulunun oluşumu, Başbakanın
statüsü ve Başbakan Yardımcılarının görevlendirilmesi ile Devlet Bakanlarının
atanmasıyla ilgili hususlar düzenlenmektedir.
Anayasa gereği, Bakanlar Kurulu Başbakan ve bakanlardan
oluşmaktadır. Bakanlar, Anayasada belirlenen esas ve usullere göre Başbakan
tarafından seçilecek ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır. Yine, Anayasadaki
esas ve usullere göre belirlenen Başbakan hem Bakanlar Kurulunun başkanı hem de
Başbakanlık teşkilatının en üst amiridir.
Maddeyle getirilen yeniliklerden biri de Başbakana
yardımcı olmak ve Başbakan tarafından verilecek görevleri yerine getirmek
amacıyla görev yapmakta olan devlet bakanlıklarının sayısının yirmiden sekize
indirilmesidir. Böylece, kamu yönetiminin küçültülmesi, daha etkin bir yönetim
kurulması ihtiyacı ile kamuoyunun bu doğrultudaki beklentilerinin karşılanması
da amaçlanmıştır.
Başbakanın iş yükünü hafifletmek amacıyla Başbakanlığa
bağlı ve ilgili kurumlar Devlet Bakanlarına da bağlanabilir ve
ilgilendirilebilir. Ayrıca, birden çok bakanlığın görev alanına giren
konularda, Başbakana yardımcı olmak ve bakanlıklar arasında koordinasyonu
sağlamak üzere, en çok 3 bakanın Başbakan Yardımcısı olarak
görevlendirilebilmesi öngörülmektedir. Başbakan Yardımcıları, Devlet Bakanları
arasından görevlendirilebileceği gibi, hizmet bakanları arasından da
görevlendirilebilecektir.
Maddede, Başbakan Yardımcıları ile Devlet Bakanlarının
danışma ve büro hizmetlerini yürütecek personele ait kadroların Başbakanlık
kadro cetvelinden gösterilmesi hükme bağlanmaktadır. Devlet Bakanlarının bir
bakanlık teşkilatının bulunmaması sebebiyle, böyle bir düzenlemenin
yapılmasında, kanunla öngörülen görevlerin yerine getirilmesi bakımından fayda
görülmektedir."
Madde, bu haliyle, kapsaması gereken tüm konuları
kapsamamaktadır. Maddenin birinci fıkrası, Anayasanın "Bakanlar
Kurulu" başlıklı 109 uncu maddesinde yer alan "Bakanlar Kurulu,
Başbakan ve bakanlardan kurulur" ve "Görev ve siyasî sorumluluk"
başlıklı 112 nci maddesinde yer alan "Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı
olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin
yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte
sorumludur" hükmünün eksik bir tekrarı niteliğindedir. Bu bakımdan, 13
üncü maddenin birinci fıkrasında yeni bir düzenleme getirilmemekte, var olan
hükümlerin eksik bir biçimde tekrar edilmesiyle yetinilmektedir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, başbakan yardımcıları ile
devlet bakanlarının danışma ve büro hizmetlerini yürütecek personele ait
kadroların Başbakanlık kadro cetvelinde gösterileceğine ilişkin düzenleme
getirilmiştir. Maddenin bu fıkrasında yapılan düzenlemede de, yine, daha önce
yürürlükte olan düzenlemeler tekrar edilmiştir.
Tasarı, sivil toplum örgütlerinin katılımı sağlanarak
hazırlanmamıştır, buna karşın, kamu yönetiminde katılımcılığı sağlamak
iddiasındadır. Üye sayısı itibariyle en çok üyeye sahip kamu görevlilerini
temsil eden KESK ve Kamu-Senin ve ilgili diğer sivil toplum örgütlerinin
görüşlerini yansıtmayan bu tasarının katılımcı bir anlayışla hazırlanmadığı
açıktır.
Yürürlükte olan mevzuatta yer alan hükümleri tekrar
etmesi, dolayısıyla, hiçbir yenilik içermeyen hükümlere yer vermesi, özensiz
hazırlanması ve katılımcı bir anlayışı yansıtmaması nedenleriyle, maddenin
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "başkanı" ibaresinin
"başı" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, önergeyi geri
çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "sekizi" ibaresinin
"beşi" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Devlet bakanlıklarının en asgarî düzeyde tutulması
idaredeki dağınıklığı ortadan kaldıracaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "ve bakanlıklar arasında
koordinasyonu sağlamak" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, önergeyi geri
çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
III - YOKLAMA
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 13 üncü madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylamasından önce, bir yoklama talebi vardır;
şimdi, bu talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin
isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim; yeterli
sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, şu görüntü,
zaten, var olduğunu gösteriyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Zorunlu bir muamele.
BAŞKAN - Yoklama talebinde bulunan üyeleri tespit
ediyorum:
Sayın Koç?.. Burada.
Sayın Ekmekcioğlu?.. Burada.
Sayın Özcan?.. Burada.
Sayın Koçyiğit?.. Burada.
Sayın Yetenç?.. Burada.
Sayın Karademir?.. Burada.
Sayın Diren?.. Burada.
Sayın Tiryaki?.. Burada.
Sayın Kerim Özkan?.. Burada.
Sayın Şahin?.. Burada.
Sayın Oral?.. Burada.
Sayın Ufuk Özkan?.. Burada.
Sayın Kılıç?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, tekabbül
ediyorum.
BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.
Sayın Çetin?.. Burada.
Sayın Boztaş?.. Burada.
Sayın Ayvazoğlu?.. Burada.
Sayın Melik?.. Burada.
Sayın Kart?.. Burada.
Sayın Sözen?.. Burada.
Sayın Küçükaşık?.. Burada.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın üyelerin, yoklama için,
elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349) (Devam)
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum :
Bakanların görev, yetki ve sorumluluğu
MADDE 14. - Bakan, bakanlık kuruluşunun en üst amiri
olup, bakanlık icraatından ve emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden
sorumludur. Her bakan aşağıdaki görev, yetki ve sorumluluğa sahiptir:
a) Bakanlığını, Anayasaya, kanunlara, hükümet
programına ve Bakanlar Kurulunca belirlenen politika ve stratejilere uygun
olarak yönetir.
b) Bakanlığı ile bakanlığına bağlı ve ilgili
kuruluşların görev alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliştirir,
bunlara uygun olarak yıllık amaç ve hedefler oluşturur, performans ölçütleri
belirler, bakanlık bütçesini hazırlar, gerekli yasal ve idarî düzenleme
çalışmalarını yapar. Belirlenen stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri
doğrultusunda uygulamayı koordine eder, izler ve değerlendirir.
c) Bakanlığı ile bakanlığına bağlı ve ilgili
kuruluşların faaliyetlerini, işlemlerini denetler, yönetim sistemlerini gözden
geçirir, kurumun yapısı ve yönetim süreçlerinin etkililiğini gözetir, yönetimin
geliştirilmesini sağlar.
d) Faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklar,
kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği ve koordinasyonu sağlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun.
Konuşma süreniz, grup adına 10 dakikadır; şahsınız
adına da talebiniz olduğu için, 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle getirilmek
istenilen yeni yönetim modeli, stratejik yönetim anlayışına dayandırılıyor;
bakanların görev, yetki ve sorumlulukları, bu anlayış içerisinde yeniden
tanımlanmaya çalışılıyor.
Hemen belirtmeliyiz ki, bu madde, Anayasanın 112 nci
maddesine aykırıdır. 112 nci maddede asıl olan, bakanların birlikte, yani,
müteselsil sorumluluk taşımalarıdır. Bu maddeyi, ya böyle düzenlemeyeceksiniz
ya da eğer, mutlaka düzenlemek istiyorsanız, Anayasaya göre düzenleyeceksiniz.
Ne yazık ki, bu madde, bu haliyle Anayasa Mahkemesinden dönecek olan bir
maddedir.
Stratejik yönetim anlayışına gelince, bu anlayış,
stratejik planlama temeline oturtuluyor. Bu konudaki görüşlerimin bir bölümünü,
önerge üzerindeki konuşmalarımızda dile getirmeye çalışacağım.
AKP, 5 Temmuz 2003 tarihinde, Yüksek Planlama Kurulunda
stratejik plan çalışmaları başlatma kararı almıştı. Bu iş için 8 pilot kurum
seçilmişti; seçilen kurumlar, 2004 Haziranına kadar, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı gözetiminde stratejik planlarını yapacaklardı ve uygulamaya
geçeceklerdi. Seçilen pilot kurumlar, ancak geçen ay haberdar kılınmışlardır.
Karar tarihinden sekiz ay sonra, 16 Şubat 2004'te ise, ilk toplantılarını
yapmışlardır. Yani, şunu söylemek istiyorum Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri: AKP, kendi başlattığı çalışmaları da ciddîye almıyor. Burada,
sizi, bu konuda uyarmayı görev sayıyorum; daha onbeş aylık bir iktidarsınız,
böyle laçkalık olmaz.
İşin trajikomik yanı ise şudur: Yüksek Planlama
Kurulunun söz konusu kararında, 2005 yılı için tüm kamuda stratejik yönetime
geçilmesi hükme bağlanmıştı. Peki, bunu nasıl yetiştireceksiniz? Yani, 2005
yılında tüm bakanlıklarda ve bağlı kuruluşlarda stratejik yönetim anlayışına
nasıl geçeceksiniz? Bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Az önce
söylediğim gibi, onbeş aydan bu yana iktidarsınız, mühür sizde; ama, süleyman
değilsiniz.
Şimdi, her derde deva, akıllara seza olarak gördüğünüz
Kamu Yönetimi Yasa Tasarısını burada savunuyorsunuz. Savunuyorsunuz; ama,
gözükara savunuyorsunuz. Bizim eleştirilerimize gözünüzü, kulağınızı
kapatıyorsunuz. Hele bir yola çıkalım, göç yolda düzelir...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Düzelir değil,
düzülür.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - ...diyorsanız -ki, bu tasarı
aynen ona benziyor- bilin ki, bu yolun sonu selamet değildir. Neden değildir?
Bakınız, küreselleşme sürecinde dünya genelinde bazı yeni haklar, talepler ve
bir yığın yeni olanaklar ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, örneğin, farklı etnik
gruplar ya da farklı alt kimlikler kendi kültürlerini, kendi inançlarını
geliştirmeye dönük taleplerini yoğunlaştırıyorlar. Halk iş istiyor, aş istiyor,
insan onur ve saygınlığına yaraşır bir yaşam düzeyi istiyor.
Uluslaşma sürecini 19 uncu Yüzyılda tamamlamış olan
İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya gibi ülkelerde, küreselleşme sürecinde
ortaya çıkan uyumsuzluklar sorun yaratmadan aşılıyor; ancak, Türkiye'de,
sıkıntılarla karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Dikkatinizi çekmek
istediğim konu budur. Çünkü, küreselleşme sürecinde yükselen yeni haklar ve
talepler, cumhuriyetimizin eşit, özgür ve saygın yurttaşlık bilincindeki
aşındırılmanın yoğunlaştığı bir zamana rastladı. Yine, bu zaman kesitinde, ne
yazık ki, ülkemizde işsizliğin, yoksulluğun, hırsızlığın, adaletsizliğin ve
yolsuzluğun artmasına engel olunamadı. Üstüne üstlük, hırsızlık, yolsuzluk,
haksızlık yapandan, kamuoyu vicdanını rahatlatacak biçimde hesap da
sorulamıyor.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Soruyoruz, hesap
soruyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bu nedenle, halkımız,
umutsuzluk içinde, kızgın ve tepkili. İşte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önündeki en önemli mesele, böylesine ağır ve güç koşullardan Türkiye'nin nasıl
esenliğe çıkarılabileceğinin ortaya konulmasıdır.
İki yol görülüyor. Türkiye, uluslaşma sürecini,
cumhuriyetin aynı derecede eşit, özgür ve saygın yurttaşlık bilincini, Kopenhag
Kriterleri ışığında yeni bir anlayışla güçlendirerek mi esenliğe çıkarılabilir,
yoksa "bırakınız şu ulus olma bilincini ya da cumhuriyetin yurttaşlık
kavramını; bunların modası geçti, bunlar başka şeyler" deyip dünya
yurttaşlığı anlayışına sarılarak mı esenliğe çıkarılabilecek? Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak birinci yolu benimsiyoruz. Türkiye, söz konusu zor
koşullardan ancak ve ancak, uluslaşma bilincini, cumhuriyet yurttaşı olma
bilincini, Kopenhag Kriterleri ışığında, yeni bir anlayışla yoğurarak ve
güçlendirerek esenliğe çıkarılabilir. Ulus olma, millet olma anlayışı yok
edilirse, bu topraklarda yaşayan insanları hiç kimse ciddîye almaz; her yabancı
ülke, her şirket ya da güçlü olan herkes, insanımızı, kendi çıkarları için
istediği gibi kullanabilir. Ulus olma anlayışı terk edilirse, cumhuriyetin aynı
derecede eşit, özgür ve saygın yurttaşı olma bilinci körletilirse, bu toprağın
insanı dar gününde hangi dala tutunacak, nereye sığınacak!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusçuluğun
temelinde, sevgi, barış, güven ve dayanışma bütünlüğünde yurttaşlık anlayışının
yattığını bir daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Yurttaşlık anlayışında, bu
ülkede yaşayan herkes aynı hakka, aynı hukuka sahip, eşit bireylerdir. Devlet,
herkesi eşit şekilde temsil ve ifade eder. Hangi kökenden gelirse gelsin, hangi
dili konuşursa konuşsun ve hangi inancı paylaşırsa paylaşsın, hiç kimseyi
azınlık konumuna indirgemek mümkün değildir. Her birey, yurttaş olarak,
Edirne'den Kars'a, Ardahan'a kadar, bu ülkenin aslî sahibidir. Bu nedenle
yurttaşlar arasında karşılıklı anlayış, hoşgörü ve barış egemen kılınmalıdır;
farklı etnik, kültürel ve toplumsal duyarlılık kümeleri arasında yeni anlayış
ve hoşgörü kanalları açılmalıdır; insanların, kendi farklılıklarıyla,
ulusçuluğun eşit yurttaş anlayışında bütünleşmesi esas alınmalıdır.
Birbirine sevgisi ve güveni artan, şefkat ve dayanışma
duyguları gelişen bir toplum düzeni kurulması amaçlanmaktadır. Bu nedenle,
eğitimde fırsat eşitliği, istihdam, sağlık ve sosyal güvenlik, yarışma
özgürlüğü gibi temel haklar, çağdaş sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yeniden
düzenlenmelidir. Toplumsal dayanışmanın geliştirilmesi için, tüm özendirme
yöntemlerinden yararlandırılmalıdır.
Devlet, yurttaşlarını kaderleriyle başbaşa
bırakmamalıdır. Ayrıca, her bir yurttaşın diğerinin sorumluluğunu duyacağı bir
anlayış toplumda egemen kılınmalıdır. Yurttaşlık anlayışında, yaşlı, engelli,
kimsesiz ve korunmaya muhtaç durumda olan insanlarımız, toplumun ortak
duyarlılığı ve kaygısı içinde görülmelidir. Sivil toplumun gönüllü kuruluşları,
söz konusu ortak duyarlılığın pekiştirilmesi açısından devletçe
özendirilmelidir ve desteklenmelidir.
Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız üvey evlat
muamelesinden kurtarılmalıdır. Yurttaşlar arasındaki eşitlik, sevgi, barış,
güven ve dayanışma bütünlüğü, devlette, işyerinde, belediyelerde,
üniversitelerde ve mümkün olan her ortamda önplanda tutulmalıdır. Bunun sağlanmasında,
katılımın ve çoğulculuğun sistemli bir şekilde geliştirilmesine özen
gösterilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu toprağın
insanı, aslında, başka ülkelerde bulunmayan değerleri, başka ülke insanında
bulunmayan güzellikleri ve zenginlikleri sinesinde barındırıyor. Bunları
dikkate alınca, Türkiye'deki cumhuriyet yurttaşlığı kimliğinin bambaşka bir
anlam, bambaşka bir değer ifade ettiği ortaya çıkıyor. Söz konusu değerleri,
güzellikleri ve zenginlikleri en iyi gören, en iyi yakalayan kişi, kanımızca,
Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Atatürk'ün başarısının temelinde insanımızın
özündeki değerleri, insanımızın sinesindeki güzellikleri yakalamak, onu anlamak
ve insanımıza güvenmek yatmaktadır.
Hepimiz biliyoruz ki, Anadolu'da, sekizyüz yıl önce,
insanın evrende yaşayan en yüce varlık olduğu anlayışı kabul görmüştür. 13 üncü
Yüzyıldaki Anadolu hümanizması felsefe sisteminden söz etmek istiyorum. Bu
felsefe sisteminin temelinde, Anadolu'da tarih boyunca yaşamış tüm kavimlerin,
antik Yunan'ın, İslam öncesi İran'ın, eski Hindistan'ın, Ortaasya Türk
boylarının inanç, kültür ve düşünce sistemlerinden süzülen değerler
yatmaktadır. Bu değerler, üç semavî din olan Musevîlik, Hıristiyanlık ve
İslamiyet inanç sistemleri içinde asırlarca yoğrulmuştur ve son tahlilde, bu
değerler, İslamın evrenselliği ve yüceliği ışığında, Hacı Bektaş Veli, Mevlânâ
Celâleddin Rûmî ve iktisatçı filozof Ahi Evren tarafından yeni bir mana
derinliğine kavuşturulmuştur. Bu düşünce akımında "önce insan" tezi
geliştirilmiştir; "insana hizmet, en büyük ibadettir" anlayışı
benimsenmiştir. İnsanın yüceliğinden yola çıkılarak, aklın üstünlüğü,
düşüncenin aydınlığı, bilginin önemi ve anlamı, kadının değeri ve saygınlığı,
özgürlük, barış, dayanışma, sosyal adalet, toplumsallığa açılım gibi konularda,
çağını çok aşan düşünceler savunulmuştur. Avrupa'da, insanlar, engizisyon
mahkemelerinin vahşeti altında inim inim inlerken, Batı'daki Rönesans
hareketinden ikiyüz yıl önce, kanımızca, Anadolu'da, çok ciddî bir aydınlanma
hareketi başlatılmıştır. Bu, Anadolu hümanizmasının insan, sevgi ve bilgi
odaklı Rönesans hareketidir.
Ne yazık ki, bu aydınlanma süreci, bilinen nedenlerden
dolayı sürdürülememiştir. Bu düşünce akımında, hepimiz biliyoruz ki, dincilik
aşılmıştır, ırkçılık aşılmıştır, cinsiyet ayırımı aşılmıştır. O zaman
söylenenlerin değerine şöyle bir bakınca, bugün, sanki, daha iyi anlaşılıyor.
Mevlânâ, Konya'dan seslenmiş insanlara: "Ey
Tanrıyı arayan, aradığın sensin." Hacı Bektaş Veli, Anadolu'nun başka bir
yerinden haykırmış: "Benim Kâbem insandır. Hiçbir milleti ve hiçbir insanı
ayıplamayınız." Aynı felsefe sisteminin bir filozofu Şeyh Edebali ise,
Batı dünyasında devlet anlayışının oluşmasından ikiyüzelli yıl, üçyüz yıl önce,
Osman Gazi'ye "Ey oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın" diye öğüt
vermiş. Anadolu hümanizmasının ünlü ozanı Yunus Emre, Anadolu'yu karış karış
dolaşarak, insan, sevgi ve bilgi odaklı felsefe sistemini sözüyle, sazıyla
anlatmaya çalışmış." Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/
Yetmişiki millet dahi/ Elin, yüzün yumaz değil" demiştir.
Az önce söylediğim gibi, bu düşünce akımını en iyi
kavrayan kişi, kanımızca, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Mustafa Kemal'in
attığı her adımda, getirdiği her yenilikte, sanki, Anadolu hümanizması felsefe
sisteminin yansımaları görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bunlara neden
değiniyorum; şunun için değiniyorum: Türkiye'deki uluslaşma anlayışı ile
yurttaşlık bilincinin temelinde önce insan anlayışı yatmaktadır. Bakınız,
Mustafa Kemal ne demiş: "Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu,
İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir soyun evlatları, hep aynı cevherin
damarlarıdır. Bizim yeni işimiz budur. Bu damarlar, birbirini duysun ve
birbirini tanısın."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Tütüncü, toparlar mısınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
"Bu dediğim şey gerçek olacak; çünkü, gerçektir.
Bu dediğim şey olduğu zaman, başka bir âlem görülecek ve bu âlem, dünyaya
hayret verecek; ışığı ve feyzi
insanlığa saçacaktır."
26 Eylül 1932, Diyarbekir Gazetesi.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal'in bu
ifadesindeki "cevher" sözcüğü, insan varlığı anlamında
kullanılmıştır.
Yine, Mustafa Kemal, 27 Mayıs 1935'te insanın yüceliği
konusunda şöyle konuşmuştur "İnsanlar arasında kin ve hırs denilen olumsuz
duyguları boğmak, öldürmek gerekir; onun yerine, insan denilen varlığın
büyüklüğü fikri ve bu büyüklüğü sevmek esası konulmalıdır."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa
tasarısı, Türkiye'deki uluslaşma anlayışı ile yurttaşlık bilincine ters
düşmektedir. Size anlatmaya çalıştığımız
konunun da özü, esası budur. İnsan, sevgi ve bilgi odaklı felsefe
sistemi, biliyorsunuz, sekizyüz yıldan bu yana bu topraklarda yoğrularak,
yaşanarak, Anadolu ve Rumeli İslamiyet anlayışını oluşturmuştur. Bunun için, bu yasa tasarısına karşıyız. Bu
yasa tasarısı, sanki, az önce söylediğimiz yurttaşlık bilincini, uluslaşma
süreci anlayışını ortadan kaldırmaya dönük birtakım çağrışımlar yapmaktadır.
Bu düşünceleri sizlerle paylaşma ihtiyacını duydum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz için büyük önemi haiz olan Kamu Yönetiminin Temel
İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, soğuk savaş yıllarının sona
ermesinden sonra başlayan hızlı değişim, 1990'lı yıllardan itibaren girdiği son
süreçte, toplumsal dönüşümleri de getirdi. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğunda,
13 000 000'luk nüfusa, 300 000'lik büyük kentlere sahipti. Bugün ise, Türkiye,
70 000 000'luk nüfusa, milyonları aşan büyük kentlere ulaşmıştır. O günün
şartlarında hazırlanan yasalar, artık, bugünün ihtiyaçlarına cevap
verememektedir.
Yeni kurulan, muasır medeniyet seviyesini hedefleyen
genç cumhuriyet, kendini yenileyemeden, demokratikleşmeyi ve yerelleşmeyi
sağlayamadan günümüze kadar gelmiştir. Hâlâ, 1930'lu yıllarda hazırlanan
kanunlarla, değişen ve dönüşen bir topluma hizmet sunmak, aydınlık geleceğe
taşımak, yarınların daha güçlü Türkiyesini kurmak imkânsızdır. Bugün gelinen
noktada, toplumsal sistemimizi, kamu yönetimimizi, kurum ve kuruluşlarımızı
yarınlara hazırlayamazsak, Atatürk'ün hedeflediği muasır medeniyet yarışında
ülkemiz çok geri kalacaktır. Türkiye'yi yarınlara taşıyacak evrensel çizgilere
sahip bu reform tasarısına "istemezük" mantığıyla karşı çıkmanın
anlamını, doğrusu, bulamıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, artık, orta sınıfın
teşekkül ettiği, sosyal ve kültürel çoğulculuğun gelişmekte olduğu, dışa açık
bir toplumdur. Böyle bir toplumun sorunları, parti devleti zihniyetiyle,
otokratik devlet uygulamalarıyla çözülemez. Artık, yeni, evrensel normları,
aklı ve bilimi önplanda tutan, modern ve çağdaş yönetim anlayışını getirmek
zorundayız.
Değerli milletvekilleri, tasarı üzerinde günlerdir
konuşuluyor; ama, kimse, tasarının içeriği hakkında eleştiri getirmiyor.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Getiriyoruz, getiriyoruz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Elbette, birileri
yapacak, birileri engel olmaya çalışacaktır. Bu kanun tasarısı hakkında da,
bazı çevreler, AK Parti Hükümetinin, Türkiye'yi bölünmeye götürdüğünü, eyalet
sistemine geçmeye çalıştığını, yerel krallıklar getirmek istediğini
dillendiriyor. Daha düne kadar, parti programlarında, seçim beyannamelerinde,
hükümet protokollerinde, çeşitli platformlarda "yerel yönetimler
güçlendirilmelidir, yerel yönetimlere özerklik verilmelidir, yetkiler yerele
devredilmelidir" diyenler, şimdi, bunları AK Parti yapıyor diye cepheden
karşı çıkıyorlar, üniter devlet kavramının arkasına sığınarak bu büyük reformu
engellemeye çalışıyorlar.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Hayır, hayır... Yakışmıyor...
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Tasarının bir kelimesini
dahi okumadan beş sayfalık eleştiri getirenleri yüce milletimize havale
ediyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Nasıl okumadık; kim okumamış?!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
kimse, ülkemizin birtakım hassasiyetlerini kullanarak, aydınlık bir geleceğe
sahip ülkemizin önünü tıkamaya çalışmasın. Cumhuriyet kimsenin tekelinde
değildir; cumhuriyet, hepimizin cumhuriyetidir. Demokratik cumhuriyet, işleyen
devlet, katılımcı demokrasi, herkesin en tabiî hakkıdır.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O zaman, savunun.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Savunuyoruz...
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Cumhuriyet önünde herkes
eşittir. Cumhuriyetin yegâne sahibi vardır; o da, yüce milletimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistemin kökünden
değişmesi gerektiği açıktır. Devletin, demokratik hak ve özgürlüklerin
garantörlüğüyle, halkın temel ihtiyaçlarına hizmet veren bir kurum haline,
hizmet devletine dönüşmesi, mutlak bir zorunluluktur. Artık, aydınından
kırsaldaki köylüsüne kadar herkes, Türkiye'de kanunların yeniden düzenlenmesi
gerektiği üzerinde hemfikirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, toparlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bildiğiniz gibi, dünyada
ve ülkemizde birçok şey değişmiştir; ancak, ne yazık ki, kendini yenileyemeyen
bazı kafalar vardır.
Değerli milletvekilleri, devleti, yeniden, işleyen,
demokratik, dinamik bir yapıya kavuşturmak için hazırlanan bu tasarıyla,
inanıyoruz ki, devlet, aslî görev alanına çekilecek ve böylece, dinamizm
kazanacak, paslanmış bürokrasi çarkları dönmeye başlayacaktır. Türkiye'nin
cumhuriyetten sonra gerçekleştireceği en büyük değişim niteliğinde olan bu
tasarının kanunlaşmasıyla, ülkemizin geleceği daha aydınlık, daha huzurlu olacak,
geçmişten gelen israfa ve nemelazımcılığa dayanan devlet anlayışı terk
edilecektir; devlet-millet arasındaki soğuk duvarlar artık yıkılacaktır;
halkından çekinen devlet, devletinden korkan halk olmayacaktır; devlet ile halk
arasında sevgi ve güven bağı yeniden tesis edilecektir; çünkü, bizim sevdamız
Türkiye sevdasıdır. Biz, en küçüğünden en büyüğüne kadar, yaptığımız bütün
hizmetlerin bu topraklar üzerinde yaşayanlar için olduğunun bilincindeyiz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının kanunlaşmasıyla,
Türkiye, tarihî ve kültürel misyonuyla örtüşen, güçlü, müreffeh, dinamik ve
demokratik bir ülke olma yolunda çok büyük bir adımı atmış olacaktır.
Sözlerime burada son verirken, tekrar, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tanrıverdi.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı
ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin
bir bütün olarak ortaya konulduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına saygı,
bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden yararlanma
vb. ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sisteminin performans
esaslı ve iç denetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(Ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken, bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliğiyle
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi
edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve
basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve
ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok
alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının
hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı için,
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de
erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla
kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı
söylenmektedir. Oysa sorun bu hizmetlerin merkezî kamu yönetiminin mi yoksa
yerel yönetimlerin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel
görev sayıp saymadığıdır. Bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur. Daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele
aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime
aktırılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam
edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve
sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte
olan 14 üncü maddesiyle ilgili görüşmelerin, İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus
Şahin |
Kerim
Özkan |
|
Samsun |
Tokat |
Burdur |
|
Haşim Oral |
|
Halil
Tiryaki |
|
Denizli |
|
Kırıkkale |
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemine
geçilecektir.
Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Buyurun Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, daha önceden de birkaç kez ifade
edildiği üzere, Cumhuriyet Halk Partisinin, devletin yeniden yapılanmasıyla
ilgili bir çalışması var. Burada, öncelikle şu tespit yapılıyor: "Toplumun
hemen hemen tüm kesimleri, sağlıklı çalışmayan, üretmeyen, kırtasiyeciliğe
boğulmuş bir kamu yönetiminin varlığından şikâyetçidir" denildikten sonra
"raporun amacının, sorunların saptanmasından çok, kamu yönetiminde var
olan sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin temel saptamaları yapmak"
şeklinde belirtiliyor ve kamu bürokrasisi şöyle tarif ediliyor:
"Merkeziyetçi ve statükocu, aşırı formalitelere boğulmuş, gizlilik ve dışa
kapalılığı ilke edinmiş, genellikle aracı kullanılmadan ulaşılamayan,
kayırmacı, yolsuzluk ve rüşvete açık bir yapı."
Çözüm olarak da "yönetimde merkeziyetçiliği
aşacağız, yerelleşmeyi sağlayacağız" denildikten sonra "yerel olarak
sunulabilen tüm hizmetlerde merkeziyetçiliğin aşılması ve yerelleşmenin
sağlanması, ülkede demokratikleşmenin ve yönetimde etkinliğin temel
koşuludur" deniliyor ve devamla: "Merkezî yönetim ile yerel yönetim
arasında yetki, görev bölüşümünü yeniden düzenleyeceğiz, yerel yönetimlere
kendi sınırları içinde yerel nitelikli tüm hizmetleri özgürce yürütme yetkisi
ve sorumluluğu vereceğiz" deniliyor.
BAŞKAN - Sayın Akbulut, soruya gelir misiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Hemen geliyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi, uzun yıllardan beri, hiçbir hükümetin yapmaya
cesaret edemediği bir değişiklik, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıyla halka
sunuluyor ve bir tasarı olarak Meclise getirildi. Sayın Bakanımızdan,
Cumhuriyet Halk Partisinin, halkın yararına olan, uzun yıllardan beri
bekleyen sorunlara çözüm olacak böyle
bir tasarıyı engelleme girişimlerini nasıl değerlendirdiğini sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
ATİLLA KART (Konya) - Hükümete soru soracak Sayın
Başkan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kürsüde konuşsun...
Ne biçim soru soruyor?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu konuda hiçbir
milletvekili arkadaşımızın itiraz hakkı yoktur; çünkü, herkes aynı şeyi
yapıyor.
Buyurun Sayın Karademir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bakanımıza sormak istiyorum. Tasarıya göre, tarihî,
kültürel ve doğal varlıkların belirlenmesi, korunması ve yönetimi için bundan
böyle ülke bütününde planlamalar ve havza bazında uygulamalar yapılamayacaktır.
Tasarı, yerel siyasî baskılar sonucu, doğal ve kültürel değerlerin amaç dışı
kullanımını kolaylaştıracak, arazi kullanım planları ve kararlarında siyasî
iradenin belirleyici olmasını sağlayacaktır. Tasarı, bu şekliyle, tahribat
yasası olmaktan öteye geçemeyecektir. Tasarı, kamu vicdanında "kime hizmet
ediyor" sorularının odağı olacaktır.
Tasarıdaki bu tür sorunların giderilerek kamu ve toplum
yararına bir düzenlemeye gidilmesi düşünülmekte midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanı fazla üzmek istemiyorum; çünkü, muhalefet
sıralarından sorulan sorulara, Sayın Bakan, kendi partisinin bir il
kongresinde, ilçe kongresinde olduğunu sanarak yanıt vermeye çalışıyor; oysa,
Sayın Bakanın, şu anda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümetinin bir bakanı
olarak Parlamentoda hükümet sıralarında oturduğunu hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, sorunuzu sorar mısınız.
HALUK KOÇ (Samsun) - Soracağım efendim. Sayın Akbulut'a
tanıdığınız süreyi bana da tanırsanız, tabiî ki soracağım.
Sayın Akbulut'un yönelttiği soru da Sayın Bakanı zora
koşmasın. Sayın Oya Araslı bildirdiler; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yasa
tasarısının temelindeki yanlışları hatırlatmaya devam ediyoruz ve devam
edeceğiz.
Şimdi, Sayın Bakana şunu sormak istiyorum : Sayın
Bakanım, sorulan sorulara yanıt vermiyorsunuz. Belki, oturumların uzaması sizin
de sinirlerinizi gerdi, insan psikolojisi içerisinde bunu da doğal karşılamak
mümkün. O gülümsemenizin, soruların yanıtlanması sırasında, bir başka tarza
dönüştüğünü demin izledim, gördüm. Oysa, biz, yapıcı sorular sormaya devam
ediyoruz; sinirlenmezseniz, soru sormaya devam edelim Sayın Bakan. Eğer
sinirlenirseniz, Sayın Akbulut soru sorsun, güzel bir çanak, siz de cevap
verin, bizim sorulara da "yazılı cevap vereceğim" deyip, hiçbir
şekilde yanıtlamayın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Koç, henüz soruya gelmediniz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, soruyu soruyorum, Sayın
Bakan yazılı olarak cevaplayacaklardır. Ben, bir kere daha yineliyorum, ısrarla
söylüyorum; bu yasa tasarısı, Sayın Bakanın kitaplardan okuyarak, burada cevap
verdiği tarzda, sosyal devlet ilkesini yok etmektedir. Sayın Bakanın, o
tespitine, her ne kadar ilk ifadesinden kaçsa da, ben katılıyorum, onun
teyidini üç günde yaptırdığım için de mutluluk duyuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Soru sorma süresi dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Evet, sorulara cevap vermeye gayret edeceğim; ancak,
bir önceki madde görüşülürken, zaman yetmediği için cevaplandıramadığım,
Kocaeli Milletvekili Sayın Çetin'in "özelleştirme mağdurları" olarak
nitelediği kişilerle ilgili sorduğu soruya, kısaca cevap vermek istiyorum.
Bilindiği gibi, özelleştirme kapsamındaki kurum ve
kuruluşlarda, özelleştirme sonucu burayı satın alan kişiler, birtakım
personelle çalışmaya devam ediyorlar, emekliliği gelmiş olan kişiler
emekliliklerini istiyorlar; ancak, emekliliği gelmemiş olanlardan, orada
çalışma imkânı bulamayan kişilerin ne olacağı sorusu, öteden beri hep gündemde
olan bir sorudur.
Biz, bu konuda, Hükümet olarak, Parlamentoya bir yasa
tasarısı sevk etmiştik. Sayın Çetin'in de ifade ettiği gibi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldü ve altkomisyona havale edildi. Altkomisyonda uzunca bir
süre görüşüldü, tartışıldı; ancak, çok önemli gördüğümüz bu yasa tasarısını bir
kez daha gözden geçirerek, yeni bir tasarı olarak Meclise sevk etmek için
Bakanlar Kurulunda geri çektik. Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında yeniden
görüşmek suretiyle, yeni bir tasarı halinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
etmeyi düşünüyoruz. Sayın Çetin'in sorusu üzerine bu açıklamayı yapma
ihtiyacını hissettim.
Sayın Tütüncü'nün Grubu adına yapmış olduğu konuşmada,
maddenin Anayasaya aykırı olmasıyla ilgili bir beyanı oldu. Anayasanın 112 nci
maddesine tıpatıp uyan bir düzenleme yapmadığımız ifade edildi. Doğrudur;
ancak, tasarının, daha doğrusu şu raporun 14 üncü maddeyle ilgili gerekçesi
okunduğunda, bu kaygınızın büyük ölçüde giderilebileceği kanaatindeyim; çünkü, burada
açıkça şu ifade edilmektedir: "Bakanlar sadece siyasî sorumluluk taşıyan
kişiler değil, aynı zamanda bir bakanlığın en üst düzeydeki yöneticisi ve
sorumlusudur." Biz, bu anlayışı maddeye taşıdık. Anayasada siyasî
sorumluluk da vardır; bakanın, ayrıca bakanlığıyla ilgili sorumluluğu da
vardır. Buraya taşımış olduğumuz, bakanlığıyla ilgili sorumluluktur. Anayasa,
üstün bir hukuk normudur. Kuşkusuz ki, Anayasa, zaten tüm yasaların üstünde
uygulanacaktır. Burada, bize göre Anayasaya bir aykırılık yoktur; bunu ifade
etmek istiyorum.
Ulus devlet anlayışının ortadan kaldırılabileceği
endişesini ifade ettiniz. Ben, izin verirseniz, bu ulus devletle ilgili
tartışmalara, Sayın Zülfü Livaneli'nin bugünkü yazısından bir cümleyle cevap
vermek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Zülfü
Livaneli bugünkü yazısında "Ulus Devlet Bitiyor mu" başlıklı
yazısında şöyle diyor: "Hiçbir hükümet, hiçbir devlet küreselleşemez,
ulusal kalır. Küreselleşen şirketlerdir ve ekonomidir." Sanıyorum, Sayın
Livaneli'nin bu değerlendirmesi, bu tür kaygılara verilebilecek en güzel
cevaplardan biridir diye düşünüyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Kendi fikri o.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, soru soran arkadaşlarımın sorularını
cevaplandırmaya çalışıyorum.
Sayın Karademir "tasarıyı geri çekmeyi düşünüyor
musunuz" dediniz -çünkü, sizin sorduğunuz soruların bir kısmı, buraya, çok
net cümlelerle gelmiyor; siz orada, kuşkusuz ki, net cümlelerle konuşuyorsunuz-
ama, belki uğultudan, belki ses düzeninden, doğrusu, konuşmanızın bütününü
anlamakta çok güçlük çektim. Eğer -sorularınızı yazılı olarak verebilirseniz-
izin verirseniz, onu, bir başka madde görüşülürken değerlendireyim.
Sayın Koç, yine, sosyal devlet konusuna geldiler, benim
cevap verme üslubumu eleştirdiler. Sayın Koç, nasıl, sizin soru sorma
özgürlüğünüz varsa, izin verin, benim de cevap verme özgürlüğüm olsun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge
vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin (b) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Enis
Tütüncü |
Birgen
Keleş |
Ali Rıza
Gülçiçek |
|
Tekirdağ |
İstanbul |
İstanbul |
|
Orhan Ziya
Diren |
|
Feramus
Şahin |
|
Tokat |
|
Tokat |
BAŞKAN - İkinci ve en aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Bakanların görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 14 üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Boztaş |
İzzet
Çetin |
Haluk Koç |
|
Aydın |
Kocaeli |
Samsun |
|
Mehmet
Işık |
Nurettin
Sözen |
Züheyir
Amber |
|
Giresun |
Sivas |
Hatay |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç, gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun tasarısının "Bakanların
görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 14 üncü maddesinin madde
gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Bakanlar sadece siyasî sorumluluk taşıyan kişiler
değil, aynı zamanda bir bakanlığın da en üst düzeydeki yöneticisi ve
sorumlusudur. Bu bakımdan maddede buna vurgu yapılmış ve bakanların bakanlıkların
en üst amiri olduğu ve bakanlığın icraatından ve bakanlık görevlilerinin
yaptığı faaliyet ve işlemlerinden sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu yetki ve
sorumluluk doğal olarak bakanlığın bağlı ve ilgili kuruluşlarını da
kapsamaktadır.
Maddeyle ayrıca bakanların görev, yetki ve
sorumlulukları düzenlenmektedir. Yeni kamu yönetimi anlayışında merkezî
idarenin uygulamaya yönelik yetkilerinin önemli bir kısmı mahallî idarelere
devredilirken, planlama, koordinasyon ve denetleme fonksiyonları artırılmakta
ve güçlendirilmektedir. Bunun yanında, yeni yönetim anlayışının temelini
oluşturan stratejik yönetim, üst düzey yöneticilerin görev ve yetki tanımında
değişiklikleri de gerektirmektedir. Bu nedenle bakanların görev ve yetkileri
tanımlanırken bu hususlar da gözönünde bulundurulmuştur.
Maddede ayrıca, bakanların, bakanlığı ile bağlı ve
ilgili kuruluşlarını Anayasaya, kanunlara, hükümet programına ve Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak yöneteceği
ve denetleyeceği hükme bağlanmaktadır.
Bakanlığının, bağlı ve ilgili kuruluşlarının görev
alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliştirmek, bunlara uygun
yıllık amaç ve hedefler oluşturmak, performans ölçütlerini belirlemek, bakanlık
bütçesini hazırlamak ve gerekli yasal ve idarî düzenlemeleri yapmak veya
yaptırmak da bakanın görev ve yetki alanına girmektedir. Ayrıca, belirlenen
stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri çerçevesinde uygulamanın
koordinasyonu, izlenmesi ve değerlendirilmesi de bakanların görevlerindendir.
Bakanların koordinasyon görevi sadece bakanlık içi ve
bağlı kuruluşları arasında değil, bakanlığın görev alanına giren konularda
diğer bakanlıklar ile tüm kamu kurum ve kuruluşlarını, hatta sivil toplum
kuruluşlarını da kapsamaktadır."
Tasarının bakanların görevlerinin sayıldığı (b)
bendinde "Bakanlığı ile bakanlığına bağlı ve ilgili kuruluşların görev
alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliştirir, bunlara uygun
yıllık amaç ve hedefler oluşturur, performans ölçütleri belirler, bakanlık
bütçesini hazırlar, gerekli yasal ve idarî düzenleme çalışmalarını yapar.
Belirlenen stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri doğrultusunda
uygulamayı koordine eder, izler ve değerlendirir" ifadesine yer
verilmiştir. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu
amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul edilmiştir. Ayrıca,
Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının hazırlanmasına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü
bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasların kanunla
düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmaları nedeniyle, hukukî güç kazandırılan planların, ekonomik, sosyal ve
kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda yasa koyucuyu önceden ilkeleri
belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı bir gerçektir.
Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte belirtilen görevlerin kalkınma
planıyla ilişkisi madde metninde düzenlenmemiştir. Tasarının 14 üncü maddesinde
bakanların görevlerinin sayıldığı maddede yer alan görevlerin kalkınma
planlarıyla belirlenen ilkelerle uyumlu olmasını içeren herhangi bir
düzenlemeye yer verilmemiştir. Yani, bu haliyle, Anayasa ile çeliştiği
noktasında tartışmalara açık ve eksik bir düzenlemedir. Ayrıca, bakanların
görevlerinin kalkınma planlarıyla ilişkisinin kurulmamasının uygulamada ortaya
çıkaracağı sorunlar da maddenin düzenlenmesinde gözönünde bulundurulmamıştır.
Belirtilen nedenlerle, madde yeniden düzenlenmek üzere,
tasarı metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin (b) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, konuşacak mısınız?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde
üzerinde AKP Grubu adına konuşan Sayın Tanrıkulu'nu şaşkınlıkla dinledik.
Sayın Tanrıkulu, burada, Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerinin... (AK Parti sıralarından "Tanrıverdi" sesleri)
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Tanrıverdi...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Tanrıverdi... Affedersiniz,
özür diliyorum. Tanrıverdi... Ama "Tanrı" var değil mi...
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, önerge üzerinde konuşur
musunuz.
Sayın Tanrıverdi, Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin
tasarıdaki maddeleri yeterince okuyamadan buraya çıktıklarını ifade ettiler.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri olarak ne
söylediğimizi, neleri dile getirmeye çalıştığımızı çok iyi biliyoruz ve
söylediklerimizin de sonuna kadar arkasındayız; ama, AKP sözcüleri, acaba,
sizler neyi, neleri savunduğunuzun farkında mısınız?! Acaba, önümüzdeki dönemde
şu anda burada savunduklarınızın arkasında durabilecek misiniz? Çok zor
duracağınızı sanıyorum.
AHMET IŞIK (Konya) - Sonuna kadar...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Göreceğiz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; burada, bu maddede
"stratejik planlama" kavramına öylesine bir sarılınmış ki, yani, bir
planlamacı olarak bunu da şaşkınlıkla izliyorum.
Bakınız, bir Trakya tabiri vardır: Nekka ekmek, okka
köfte. Bilir misiniz bunu? Siz de, ne kadar kuruluş, ne kadar bakanlık varsa o
kadar stratejik plan yapıyorsunuz. Peki... Peki de, bu köftenin eti nereden
gelecek?! Nereden gelecek?!
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Trakya'dan...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Un nereden gelecek?
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Tekirdağ'dan...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Tekirdağ'dan mı?
Yani, ulusal kalkınma planınız nerede, ulusal kalkınma
planı nerede? Anayasaya aykırılık bir de burada var. Bu maddenin içerisinde
ulusal kalkınma planının olması lazım. Siz, ulusal kalkınma planını hiç dile
getirmeyeceksiniz, ulusal kalkınma planını burada düzenlemeyeceksiniz; ondan
sonra, stratejik plan yapacaksınız ve sözümona, bütün kuruluşlarda, bütün
bakanlıklarda stratejik plan yapacaksınız ve stratejik plan anlayışı temelinde
stratejik yönetim anlayışını sürdüreceksiniz; rahmetli İsmet Paşa sağ olmuş
olsaydı, herhalde "hadi canım sende" derdi.
Teşekkür eder, hepinizi, sevgiyle, saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum :
Müsteşarın görev, yetki ve sorumluluğu
MADDE 15. - Müsteşar, bakanın yardımcısı olup bakanlık
hizmetlerini, bakan adına ve onun emir ve yönlendirmesi doğrultusunda, mevzuat
hükümlerine, bakanlığın amaç ve politikalarına, stratejik planına uygun olarak
düzenler ve yürütür. Bu amaçla, bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri verir
ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.
Müsteşar yukarıda belirtilen hizmetlerin
yürütülmesinden bakana karşı sorumludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Nurettin Sözen, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Sözen, konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısının 15 inci maddesine
ilişkin görüşlerimi sunacağım; bu sunuştan önce, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasalar, Tanrı buyruğu değildir;
dolayısıyla, gerekli görülürse, gereksinim duyulursa tümüyle ortadan
kaldırılabilir, tümüyle veya bir bölümü değiştirilebilir.
Yeni bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Birçok
yasanın değişikliğiyle karşı karşıyayız. Bu değişikliklerin Anayasamıza uygun
olması gerekmektedir. Yasaların ve değişikliklerin, yasa tasarısının çağdaş
olması gerekmektedir. Gelişen ya da değişen gereksinimimizi karşılamalıdır bu
değişiklikler. Eski yasaların uygulamasından ortaya çıkan sıkıntıları,
zorlukları ve mahzurları ortadan kaldırmalıdır. Eski bir yasayı değiştirirken,
kaş yapalım derken göz çıkarılmamalı ya da Dimyat'a pirince giderken evdeki
bulgurdan olunmamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, oysa, söz konusu yasa tasarısı,
konuşan arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, Anayasamızın değişik maddelerine
aykırıdır. En başta adı Anayasaya aykırıydı. Altı aydan beri bunu
söylemekteydik; geç de olsa, yasa tasarısının müzakeresi sırasında bu
değişikliği gerçekleştirdiniz, bir tanesini değiştirdiniz.
Ayrıca, bu yasa tasarısıyla, idarenin bütünlüğü ve
idarî vesayet kuralı bozulmakta, asıl önemlisi, sosyal devlet tamamen ortadan
kaldırılmaktadır. Ayrıca, kamu hizmetinin özel sektör eliyle yerine
getirilmesi, sağlık hizmetlerinin tek elden yönetilme ilkesinin ortadan
kaldırılması, çalışanların kazanılan haklarının ortadan kaldırılması,
hizmetlerin eşit şekilde verilmesi, dağıtılması gibi anayasal ilkeleri yok
saymıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Dönem
çalışmalarında üzüntüyle gördük ve tespit ettik ki, AKP, Anamuhalefet Partisi
veya diğer muhalefet partileri ve de en önemlisi, meslek odaları, sendikalar ve
diğer sivil toplum örgütleriyle görüş alışverişinde bulunmayı, tartışmayı,
uzlaşmayı yeğlememektedir, bu demokratik yöntemi uygulamayı sevmemektedir. Bu
yasa taslağının bugüne dek süren hazırlık sürecinde bu yöntem uygulanmamış;
daha kötüsü, uygulandığı iddia edilmiştir. Sadece kendi yandaşı olan bazı
sermaye tabanlı oda ve kuruluşlarla görüşmeyi de, bu iddialar için kanıt olarak
göstermişlerdir.
Yasa taslağının en önemli sorunlarından biri de,
bütünlük sorunudur. Bu çerçeve yasanın 10 kadar yasayla tamamlanacağı
bildirilmektedir. Anayasanın bütünlük ilkesini bozmadan, kamuoyunun ve
Anamuhalefet Partisinin dahi bilmediği diğer tasarılar ortada yokken, bu tasarı
nasıl tartışılabilir, nasıl yasalaşabilir?! Bu tartışmayı kabul etmek, bu
tartışmadan hayırlı sonuç beklemek olanaksızdır.
Tasarıda "kamu hizmeti, memurlar, tam zamanlı ve
kısmî zamanlı çalışan diğer kamu görevlileri ve işçiler eliyle yürütülür"
denilmektedir. Ayrıca, kadro şartı aranmaksızın sözleşmeli statüde kamu
görevlisi istihdam edileceği bildirilmektedir. Böylece, başta sağlık
çalışanları olmak üzere, tüm çalışanların iş güvenceleri ortadan kalkmaktadır.
İl özel idarelerine devredilecek hastanelerin yanında, sağlık ocağı, ana çocuk
sağlığı merkezi, verem savaş dispanseri gibi birinci basamak sağlık birimleri
de, tasarıda belirtilen kâr amaçlı özerk işletmelere dönüştürülecek ve kamusal
hizmet alanı dışına çıkarılacaktır. Bu anlayış ve uygulamalarla, yurttaşın
sağlığıyla ilgili ciddî kaygılar ortaya çıkmaktadır.
Tasarıda, kişilerin hak ve özgürlüklerini
kullanmalarının önündeki engellerin kaldırılacağı belirtilmektedir. Bu
engellerin neler olduğunu bilmek istiyoruz; bunların açıkça ifade edilmesini,
yazılmasını bekliyoruz. Bunun, değişik çevrelerce farklı yorumlanacağı ve
değerlendirileceği açıktır.
Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak yerine
getirilmesi amacıyla, özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum
örgütlerine bu hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili yetki verilmesi söz konusudur.
Bu husus, kamu hizmetleri anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Kamu hizmetleri ve kamu
yararına tasarı kavramları ortadan kalkmakta, hizmet kavramının yerini kâr
almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinde
"devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli
tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" denilmektedir. Yine, Anayasamızın 56 ncı
maddesinde "devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenler" denilmektedir. 41 inci maddede, annenin ve
çocukların korunması için devletin teşkilat kurması ve gerekli tedbirleri
almasının gerekliliği bildirilmektedir. 56 ncı maddede ise, sağlık
kuruluşlarının tek elden planlanması öngörülmektedir. Anayasanın verdiği bu
görev nasıl yerine getirilecektir?! Taşra teşkilatı olmayan Sağlık Bakanlığı,
anayasal görevlerini nasıl yerine getirecektir?!
Anlaşılıyor ki,
sağlık konusu önemi ölçüsünde ele alınmamıştır. Temel sağlık hizmetleri, bir
kamu görevidir, devletin temel görevidir. Sağlık alanında diğer ülkelerle ve
uluslararası kuruluşlarla imzalanan bildirge ve anlaşmalarla, devlet, birçok
sorumluluk üstlenmiştir. Uluslararası bu sözleşmeler, bildirgeler ve anlaşmalar
ne olacaktır, tüm bunları yok mu sayacağız?
Tasarının 46 ncı maddesinde, hükümetin görevinin sona
ermesi durumunda, müsteşarların, başkan ve genel müdürlerin görevlerinin
kendiliğinden sona ermesi öngörülmektedir. Böylece, her hükümet değişiminde,
her bakanlıkta, yaklaşık 10 üst düzey yönetici, müşavir olacaktır. Oysa,
bakanlıklarda ancak 20 müşavir kadrosunun varlığı uygun görülmektedir.
Dolayısıyla, iki üç hükümet değişikliğinde, müşavir kadroları kalmayacak ve üst
düzey yöneticiler, maalesef, açıkta kalacaktır. Bu sistem, siyasî
kadrolaşmanın, yani, partizan üst düzey yönetici yetiştirmenin, atamanın ta
kendisidir. İşte, bu partizan üst düzey yöneticileri, kendi siyasî dünyasından
insanları da sözleşmeli kadrolara atayacaklar ve işleri bitireceklerdir.
Aynı yasa tasarısının 15 inci maddesinde, müsteşar
yardımcılığından söz edilmektedir. Yasa tasarısının 15 inci maddesinde
"bakan yardımcılığı", "müsteşar yardımcılığı" olarak
yazılmıştır; oysa, dünyanın bütün ileri ülkelerinde, o makam, siyasî bir
makamdır. Ülkemizde ise, müsteşarlık, bilindiği gibi, bir devlet görevidir.
Siyasî tarihimiz, bu tür partizan kadrolaşmaların ülkemize getirdiği
olumsuzlukların öyküleriyle doludur.
Bu yasa tasarısının çok önemli olan bir başka yanı daha
vardır. Bilindiği gibi, bu yasa tasarısının taslağı, bir çalışma grubu
tarafından hazırlanmıştır; hazırlanan taslak da, Bakanlar Kurulundan
geçirilerek, yasa tasarısı halini almıştır. Bu taslağı hazırlayan çalışma
grubunun başkanı, daha önce Başbakanın başdanışmanı olan, sonra da Başbakanlık
Müsteşarlığına atanan Sayın Ömer Dinçer'dir. Her ne kadar, Sayın Ömer Dinçer'in
bu hazırlıklara sonradan katıldığı söyleniyorsa da, bu doğru değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda, taslağın sunuşunu, Sayın Dinçer yapmıştır.
Başbakan Yardımcısının, taslağı kamuoyuna sunarken, sağ yanında Sayın Dinçer
vardır. Kanun tasarılarının yazıldığı kitaplarda da, grubun başı olarak, Sayın
Dinçer belirtilmektedir.
Bu arkadaşımızın, toplumumuzun, devletimizin sosyal ve
siyasal yapısı hakkındaki görüşlerini dikkate aldığımızda, bu tasarıyı kabul
etmek olanaksızdır. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Adı geçen arkadaşımızın
düşünceleri, bir makaleyle ortaya çıkmaktadır. Bu makale dokuz yıl önce yazılsa
da, Sayın Dinçer, bugün de, makalede yazılanlarla aynı görüşü taşıdığını ifade
etmektedir.
Bakın, tarafsız bir yazar, 5 sayfalık makalenin
anafikirlerini şöyle özetliyor: "İslam bir bütündür; devlet dahil, tüm
insan faaliyetlerini kapsar; bunlardan bir kısmını kabul edip bir kısmını
reddetmek olmaz. Şeriat ile Müslüman inancı birbirinden ayrılmaz; Müslüman,
şeriatı da tümüyle kabul etmek durumundadır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN - Sayın Sözen, konuşmanızı toparlar mısınız.
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Teşekkür ederim.
"Devleti tüm olanakları ve gücüyle ele geçirme
düşüncesi, İslamiyetin temelinde mevcuttur. Cumhuriyet, laik ve millî devlet
kabul edilemez. Devletin tamamı İslamiyete uygun hale getirilmelidir.
Cumhuriyetin nitelikleri millete bürokratlar tarafından zorla kabul
ettirilmiştir.
İslamî hareket, siyasî yoldan ya da kültürel amaçlı
yollardan, uzun vadede devleti ele geçirmeye yönelik olmalıdır."
Kuşkusuz, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini
korumak için, yemin ederek görev üstlenen siz milletvekillerinin, bu
düşünceleri paylaşması, onaylaması mümkün olamaz. Ayrıca, bu düşüncelerin,
hiçbir şekilde, tasarıya yansımadığını söylemek de çok safdillik olur. Bu da
kabul edilemez.
Bu düşüncelerin ifade edilmesi suç olmayabilir; ancak,
bu düşüncelere sahip birinin, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti
hükümetinin Başbakanlık Müsteşarı olması düşündürücüdür; düşündürücü olduğu
kadar da acıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu acı gerçeği içimize
sindiremiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika rica
edeceğim; konuşmamın son kısmı kaldı.
BAŞKAN - Sayın Sözen, 1 dakika eksüre verdim sadece
teşekkür için...
Buyurun.
NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Sayın Dinçer'in
düşüncelerinin gölgesi altındaki bu tasarı bizim için bütünüyle kabul edilemez.
Sayın Başbakanlık Müsteşarının istifa ettirilmesi bizim dileğimizdir.
Tasarı geri çekilerek, tüm sivil toplum örgütlerinin de
görüşlerinin değerlendirildiği, yeni bir yasa tasarının hazırlanmasını ve
yasalaşmasını diliyorum.
Demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğunu, bugüne kadar
kanıtlayan örnekler, maalesef, 22 nci Dönemde çok görülmedi. Bu vesileyle,
belki, bir uzlaşma sağlanabilir. Bu tasarının çekilmesi demokrasiye yapılacak
bir katkıdır.
Bu dilek ve düşüncelerle hepinizi, saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sözen.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Melik, konuşma süreniz 5 dakikadır.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 15
inci maddesi hakkında kişisel görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, acaba, bu ülkede kamu hizmetlerinin
aksaksız yürütülmeye çalışıldığını söyleyen bir tek vatandaş gösterebilir
misiniz veya insanca bir yaşamdan bahsedebilmek için hemen saymaya başladığımız
sağlık, eğitim, yol, su, elektrik gibi temel hizmetlerin, ülkemizin hemen hemen
tamamında, bize benzeyen ülkelere göre dahi çok geride olduğundan kimsenin bir
şüphesi var mıdır?!
Ülke halkının büyük bir kısmı yıllardır açlık sınırı
altında yaşarken, milletin devletin hizmetinde olduğuna inanan devletin yönetim
kademelerinde görev alan seçilmişler ile atanmış görevlilerin, ülke insanının
ortak kaynaklarının bir kısmını gösterişli resmî binaların yapımına, onbinlerce
gereksiz makam aracı ve lojman alımına harcadığı yönünde de, bana göre, bu
Meclis çatısı altında bulunan insanlar arasında bir fikir ayrılığı yoktur.
Değerli arkadaşlar, özellikle son yıllarda, kamu
yönetimindeki aşırı merkeziyetçiliğin ülke çapında oluşturduğu sıkıntılardan
söz edilmekte, yönetim düzenindeki hantallıktan ve bunun işlemez duruma
gelmesinden yakınılmakta, kamu yönetimi uygulamalarındaki verimsizlik ve kaynak
israfından söz edilmektedir. Bu konuda yapılan birçok araştırma sonucundaki
saptama, uzun yılların verdiği deneyimler ve kamuoyunda oluşan genel kanaat de,
aşırı merkeziyetçiliğin bırakılarak, hiç olmazsa, sıradan ve yerel nitelikli
hizmetlerin, Anayasaya uygun, demokrasinin kuralları ve kamu hizmetlerinin
gerekleri doğrultusunda yerel yönetim birimlerine aktarılması yönündedir.
Değerli arkadaşlar, şimdi bir ilçe düşünün ki, o
ilçenin kaymakamlığı, yılın ortasında bozulan ambulansı, kışın akmaya başlayan
okulun çatısını tamir ettirememekte, 300-500 metrelik köy yolunun bakım ve
onarımını yaptıramamakta veya içmesuyu pompası arızalanan bir köye o pompanın
yenisini verememektedir. Niçin; çünkü, il özel idaresi bütçesinde kaynak
kalmamıştır; merkezî idareden kaynak istenilmek durumundadır. Bunun da ne kadar
süre içerisinde geleceği veya hangi bürokratik engele takılacağı da belli
değildir.
Değerli arkadaşlar, insanlarımızın büyük bir
çoğunluğunun gelecekle ilgili bir beklentisi pek kalmamıştır; fakat, günlük
yaşamlarını rahatlatacak çok basit düzenlemelerin bir an önce yaşama
geçirilmesini beklemektedirler. İnsanlarımız, kışın kaloriferli, yazın klimalı
evde oturma umudunda da değildirler. Büyük bir çoğunluğunun, olanaksızlıklar
nedeniyle, kafasında "tatil" diye bir kavram da yoktur. Bütün
istedikleri, çocuğunun elini tutmuş okula kaydettirmeye götürürken, kayıtla
görevli kişinin kendisinden istediği parayı verememe durumunda çocuğunun yanında
küçük düşmemektir veya çocuklarının, okula giderken yolda donarak veya sorumsuz
yönetimlerin açtığı dipsiz çukurlara düşerek ölmemeleridir.
Değerli milletvekilleri, çağdaş medeniyetin sağladığı
olanaklardan azamî ölçüde toplumu yararlandırmak, yeni sistemler getirmek, yeni
düzenlemeler yapmak veya işlevini yitirmiş olanları kaldırmak, elbette ki,
bizim aslî görevlerimizin başında gelmektedir; ama, bu düzenlemeleri yaparken,
niye bazılarının bize hatırlatmasını bekliyor ve biraz da, kendimizi, onların
istediği şekilde hareket etme mecburiyetinde hissediyoruz; çünkü, her ülkenin
kendine özgü şartları vardır. Kamu yönetiminde çok önemli değişikliklere neden
olacak ve daha sonra getirilecek yasa tasarılarına da temel teşkil edeceği
belirtilen bu tasarının bu haliyle geçmesi durumunda, vatandaşlarımız da,
ülkemizin, sosyal, siyasî yapısı ve kültürü gözönüne alınarak, yetkilerin
tamamen yerele aktarılması durumunda, şu andaki hizmetin bile alınamayacağı
korkusu hâkimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Melik, buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - İşte, ülkemiz insanının
ekonomik ve idarî anlamda yaşamını bu kadar yakından ve temelden etkileyecek
bir yasa çıkarılırken, tüm kesimlerin bu konudaki görüşleri alınmalıdır.
Halkın, genelde kendisine neler getireceğini ve neler götüreceğini, günlük
yaşamını nasıl düzenleyeceğini iyice anlamadığı ve dolayısıyla, benimsemediği
yasaların Meclis gündemine getirilmesi, iyi niyetli düşünce ve kararların
uygulanmasında sıkıntılar yaratacağı gibi, büyük değişimler beklentisinde olan
kitlelerde umutsuzluğa sebebiyet verecektir. Bunun en canlı örneği, geçen yıl
çıkarılan Topluma Kazandırma Yasasıdır.
Dolayısıyla, bu tasarının tamamen geri çekilmesi,
ülkenin bütünündeki, yalnız büyükşehirlerdeki değil, tüm meslek kuruluşları ve
sivil toplum örgütlerinin görüşleri alındıktan sonra Meclis gündemine
getirilmesinin, ülkemizin menfaatına olacağı kanısındayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melik.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Hanefi Mahçiçek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HANEFİ MAHÇİÇEK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarımızın 15 inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli
planlamadan yoksun bir çerçevede aşırı büyüyen ve merkezîleşen kamu idaresi, bu
tasarıyla yeni bir anlayış doğrultusunda, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına da uygun olarak, kamu hizmetlerinin en yakın yerde, en uygun yöntemle
ve yönetim birimi tarafından yürütülmesini amaçlamaktadır.
Ülkemizde uyguladığımız bürokratik süreçte bir
yatırımın hangi aşamalardan geçtiğini, izninizle, birkaç örnekle Yüce
Heyetinize sunmak istiyorum: Diyelim ki, bir kasabada ya da bir ilçede bir
gölet yapacaksınız; ülkemizdeki sürece lütfen bir dikkat edelim. İlgili kamu
kurumu neresidir; Devlet Su İşleridir. Devlet Su İşlerinin şube müdürlüğü, o göletle
ilgili projesini hazırlar, intikal ettirir; nereye; Devlet Su İşleri Bölge
Müdürlüğüne, yani ilgili bölge müdürlüğüne.
İlgili bölge müdürlüğü o proje üzerinde çalışır,
değerlendirmelerini yapar, gönderir; nereye; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü aynı proje üzerinde bir değerlendirme daha
yapar, gönderir; nereye gönderir; ilgili bakanlığa, yani Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığına.
MEHMET KARTAL (Van) - Bir de siyasî partilerin il, ilçe
başkanlıklarına gönderir!..
HANEFİ MAHÇİÇEK (Devamla) - İlgili bakanlık da, adı
geçen, bahsettiğimiz projeleri, bir demet halinde, Devlet Planlama Teşkilatına
gönderir. Devlet Planlama Teşkilatı, önüne gelen aynı nitelikteki yüzlerce
proje arasından -eğer seçerse- bir kısmını seçer, programa koyar.
Kamuda çalışan arkadaşlarımız bilir ki, bu süreç en az
iki yıl alır. Eğer, o proje programa konulursa, bir izbedel dediğimiz ya da
izödenek dediğimiz ödenek konulur; bir yıl da öyle geçer.
Nihayet, bir yıl sonra diyelim, ödenek konulur, üç,
dört yılda, o süre zarfında realize
edilmeye çalışılır ve bir gölet, altı, yedi, belki sekiz sene sürer.
Bir başka örnek -eğitimci arkadaşlarımız bilir- diyelim
ki, bir kasabada ya da bir ilçede. bir lise yapacaksınız. Millî eğitim
müdürlüğü, bildiğiniz gibi, bir tip proje çerçevesinde ihtiyacını belirler,
Bakanlığa gönderir; Bakanlık APK'sı, yani Araştırma, Planlama, Koordinasyon
Başkanlığı, kendisine intikal eden lise projelerini Planlamaya götürür;
Planlama, kaynaklar ile ihtiyaçlar arasında bir denge kurar, o denge
çerçevesinde bazı lise projelerini programa koyar, programa koyduktan sonra da
ödeneğini koyar. Değerli arkadaşlarım, böyle bir süreçte, böyle bir yapıda,
"çalışıyor" demek mümkün mü? İşte, bu yasayla getirilmek istenilen,
artık, bu ülkede, bir kentte bir okul yapabilecek, bir göleti yapabilecek yerel
yönetimlerin, özellikle valiliklerin bulunduğunu bilmemiz lazım; hatta, tip
projeden de öte, oradaki insanların, yaratıcı zekâlarını da kullanarak çok daha
iyi projeler ortaya koyabilmesi lazım ve ülkenin, kaynak israfından, zaman
israfından kurtarılması için de böyle bir yasa şart.
Bu ülkede, artık, bir liseyi, yedi, sekiz, on senede
bitirmememiz lazım. Yerinde, yerel yönetimler tarafından, özel idareler
tarafından altı ayda bir liseyi, bitirip, çocuklarımızın, gençlerimizin
hizmetine sunmamız lazım. Bunu, bu ülkenin yetişmiş insanları, bu ülkenin
gerçekten insan kaynakları başarabilecek güçte; imkân ve fırsat verirsek
bunları yapacak. Bugüne kadar bu aşamaları, maalesef, gerçekleştiremedik. Ben
inanıyorum ki, inşallah, bu yasayla bu ülkenin kıt kaynakları, kıt zaman
dilimleri daha iyi kullanılacak ve kıt yollardan elde ettiğimiz kaynaklarımız
israf olmadan halkımızın hizmetine sunulacak.
Bu vesileyle, yasanın, milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, tekrar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mahçiçek.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı
ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkelerin
bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda katılımcılık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, etkinlilik, hizmetlerin sonucuna odaklılık, insan haklarına
saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik, bilgi teknolojilerinden
yararlanma vb ilkelerin uygulanabilir hale getirildiği teşkilat yapıları, yatay
organizasyon ve yetki devri esası uyarınca yeni ve etkin bir çerçeveye
kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar arasındaki görev dağılımı
netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş
kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya uygun birimlere devri gündeme
getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler arasında yetki ve görev
paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde etkinliği
artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği, bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliğiyle, koordinasyonla
azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme
hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve
basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve
ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok
alanda yapılacak düzenlemelerle bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışı
hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılamadığı için
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak,
kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel
gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının yasalaşmasıyla
kamu hizmetlerinin yerinden yönetimle daha etkin olarak sunulacağı
söylenmektedir. Oysa, sorun, bu hizmetlerin merkezî kamu yönetiminin mi yoksa
yerel yönetimlerinin mi sunacağından önce, devletin bu hizmetleri sunmayı temel
görev sayıp saymadığıdır, bu hizmetler için yeterli ödenek ayırıp
ayırmadığıdır. Yeni düzenlemenin böyle bir meselesi yoktur; daha doğrusu, kamu
hizmeti sunma sorumluluğu merkezî yönetimin üzerinden atılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik, kamu hizmeti üretimi sadece yerele
aktarılmamakta, yerel yönetimler aracılığıyla bir bölümü piyasaya, özel üretime
aktarılmakta, "vatandaş" kavramı yerine "müşteri" kavramı
getirilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, maddenin görüşülmesine devam
edilerek konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa kavuşmasında sayısız ve
sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan maddeyle ilgili
görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşülmekte
olan 15 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca
devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus
Şahin |
Halil
Tiryaki |
|
Samsun |
Tokat |
Kırıkkale |
|
Ufuk Özkan |
|
V. Haşim
Oral |
|
Manisa |
|
Denizli |
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım Sayın Anadol.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Soru sorma süresi 5 dakikadır.
Sayın Boztaş?..Yok.
Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Nurettin Sözen
Hocamızın konuşmasında da belirttiği gibi,
Başbakanlık Müsteşarının o konuşması, gerçekten, bu yasa tasarısının
üzerine düşmüştür. Bundan önceki bir konuşmamda da sormuştum; Sayın Bakandan bu
konuda kesin bir yanıt vermesini rica ediyorum. Sayın Müsteşarın bu konuşması
çerçevesinde, kamudaki bürokrasinin en yüksek makamında oturma hakkı acaba
nereden kaynaklanmaktadır? Sayın Müsteşar, burada oturma hakkını, o sözlerine
rağmen, nereden bulmaktadır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım, ben, bir
önceki maddeye de atıfta bulunarak sorumu sormak istiyorum; çünkü, bakanlık ile
müsteşarlık, et ve tırnak gibidir. Sizin yasanızın gerekçelerinden bir tanesi
de, ülkeyi yerelden idare etmek; Ankara'dan, Ankara'daki kargaşadan vatandaşı
uzak tutmak; kesinlikle onu beyan ediyorsunuz. Şimdi, ben, 14 üncü maddede de
bunu görüyorum; bakanlıkların ve müsteşarların, bağlı ve ilgili kuruluşların
görev alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliştirmek, bunlara
uygun yıllık amaçlar ve hedefler oluşturmak, performans ölçütlerini belirlemek
gibi sorumlulukları var. Şimdi, ben soruyorum; madem ki, yerelden idare edilmek
istenilen bir yasayla bu sorunu çözmek istiyoruz, peki, konusunda deneyimli
olmayan bir bakan, bu konuda nasıl bir strateji geliştirme hakkını kendisinde
bulacak; çünkü, yerelden yapılmıyor; altını çizerek söylüyorum. Yasanın içeriğinde,
bu iş, yine, bakan tarafından ve bakanın müsteşarı tarafından yapılıyor.
Dolayısıyla, performans ölçütleri yerelde belirlenebilecekken, daha sonra
Ankara'ya sunulabilip, Ankara'dan bunun denetlenebileceği aklıseliminden yola
çıkarak, bunun tam karşıtı olmuyor mu? Yani, yine, bakanlıklar, bakanlar ve
müsteşarlar, bu konuda, belirleyen, stratejileri geliştiren, politikaları
geliştiren kişiler oluyorlar; bu bir.
İkincisi, demin de söylediğim gibi...
BAŞKAN - Sayın Oral, soruyu sorar mısınız.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sordum efendim; ikinci soruma
geliyorum.
Bir de, örneğin, Sağlık Bakanı var, doktor değil.
Şimdi, böyle bir bakanın, bir genel müdürün olmadığını da varsayarsak, sadece
ve sadece çevresinde bir müsteşarın olduğunu varsayarsak, acaba diyorum,
vatandaşın arzu ettiği bu kalite, Ankara'daki bürokrasi karmaşası gerçekten bu
yasayla bitmiş mi olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 15 inci maddede, müsteşarın görev, yetki
ve sorumluluğu düzenlenmektedir. Müsteşar, mevzuat hükümlerine, bakanlığın amaç
ve politikalarına, stratejik plana uygun olarak görev yapıp yetki kullanırken
ölçütler neler olacaktır? Kısmî de olsa siyasî sorumluluğu var mıdır; yoksa,
yalnızca idarî sorumluluğu mu esastır?
Bir diğer sorum şu: Bakanın görevden ayrılması ya da
yeni kabine kurulması durumunda, müsteşarın görevinin otomatik olarak sona
ermesi söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, konunun bir başka boyutuna dikkat çekmek istiyorum
ve Sayın Bakana o boyutuyla ilgili bir soru yöneltmek istiyorum.
Küreselleşmenin sonucu olarak, çokuluslu sermayenin,
gelişmekte olan ülkelerin doğal kaynaklarına dönük birtakım taleplerinin olduğu
ve bunun da, özellikle o ülkelerdeki emekçiler ve bilhassa bu kanun tasarısının
hedefinde olan kamu emekçileri ve diğer tüm orta ve alt sınıf için önemli bir
sorun oluşturduğu bilinmektedir. Bu, değişik ekonomistlerin de görüşleri
içerisinde yer almaktadır. Şimdi, bu konuda bu şekilde fikir beyan edenler,
küreselleşmenin üç tane temel dinamiği olduğunu söylüyorlar, yerelleşme ve
yönetişim kavramlarıyla iç içe geçtiğini ifade ediyorlar ve bunu da, gelişmiş
Batı ülkeleri, bizler gibi gelişmekte olan kaynak aktaracak ülkelere bir model
olarak dayatıyorlar. Bugün, dünyada yaşanan tablo budur ve bu tablo karşısında,
her ulus, kendi iç dinamiğini bunlara teslim etmemek yönünde bir direnç
sergilemektedir. Şimdi, Sayın Müsteşarın -maddeyle bağlantılı sorum bu- bu
küreselleşme tezlerinden son derece etkilendiğini ifade eden açıklamaları var
ve bu tasarının kaleme alınmasında Sayın Müsteşarın kafasının arkasındaki
fikirlere de hizmet edebileceği düşüncesiyle, ulus devletin zayıflaması hedef
olarak konuluyor. Sayın Bakan, siz de Müsteşarı sonuna kadar destekliyorsunuz;
bu görüşlere katılıyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, önce, bir önceki madde görüşülürken, iyice
anlayamadığım için sorusuna cevap veremediğim İzmir Milletvekili arkadaşımız
Erdal Karademir Beyin sorusuna kısaca cevap vermek istiyorum. Kendileri, bu tasarıya
göre, tarihî, kültürel ve doğal varlıkların belirlenmesi, korunması ve yönetimi
için, bundan böyle, ülke bütününde planlamalar ve havza bazında uygulamalar
yapılamayacaktır şeklinde bir değerlendirme yaparak, bunun böyle olup
olmayacağını, bana, bir soru olarak yönelttiler. Sayın Karademir, bu tasarı,
tarihî, kültürel ve doğal varlıkların korunması ve yönetimi konusunda ayrıntılı
düzenlemeler içermemektedir. Bilindiği gibi, kültür ve tabiat varlıklarımızın
korunması konusunda, 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarının korunması
hakkında bir kanun bulunmaktadır; bu kanun, halen yürürlüktedir ve bu tasarımız
da, bu kanunu ortadan kaldırmamaktadır. O bakımdan, endişe etmenize mahal
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Bunun dışında, Sayın Tütüncü'nün sorusu, aslında, ne
görüşmekte olduğumuz tasarıyla ne de şimdi üzerinde görüştüğümüz maddeyle
ilgilidir. Sayın Başbakanlık Müsteşarıyla ilgili bir soru yöneltmişlerdir.
Geçtiğimiz hafta bu tasarı görüşülürken de, size, hep şu soruyu yönelttik:
"Sayın Müsteşarın yapmış olduğu bir konuşmanın bu tasarıya gölgesi
düşmüştür ve dolayısıyla, biz, bu nedenle bu tasarıya karşıyız" ifadesini
kullanıyorsunuz; biraz önce, Sayın Sözen de, buna benzer bir ifadede bulundu.
Biz de, size hep şu soruyu soruyoruz: O konuşmanın hangi cümlesi, hangi
kelimesi bu tasarıya yansımışsa lütfen onu söyleyin çıkaralım diyoruz; ama şu
ana kadar, evet bu konuşmanın şu bölümü, şu fıkrası, şu cümlesi, şu kelimesi bu
tasarıya yansımıştır diye bir beyanda bulunmadınız. Şimdi bir şeye gelmek istiyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Ya biz anlatamıyoruz ya siz
anlamıyorsunuz. Çok gerekçe söyledik.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Tamamı Sayın Bakan, tamamı;
zihniyet bu.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Şimdi, o zaman, ben size şunu soruyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Siz, bizim yerel yönetimler
bildirgemize imza attınız, onu getirin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Eğer, bu tasarıda öngörülenler, Sayın Müsteşarın görüşlerinin bir
yansıması ise, şu görüşlerdeki ifadeler hangi görüşlerin yansımasıdır;
"Türkiye'de yönetim sistemini çok köklü bir biçimde yeniden ele
alacağız".
HALUK KOÇ (Samsun) - Doğrudur.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALI ŞAHİN
(İstanbul) - "Sadece Bakanlar Kurulu düzeyinde değil, Ankara'nın
yetkilerini Anadoluyla paylaşacağız". (CHP sıralarından "doğru"
sesleri) "Artık Ankara'da merkezî idarede toplanan imkânlar, yetkiler,
atamalar, kadrolar Anadoluda illere yansıtılacaktır". (CHP sıralarından
"doğru" sesleri) "İller kendi sorunlarını kendi kararlarıyla
çözme imkânına kavuşacaklardır. İller düzeyinde bütçe yapılacaktır."
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Konuştuklarınızın tamamı o
zihniyet.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Bakan...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALI ŞAHİN
(İstanbul) - Dikkatinizi çekiyorum: "İller düzeyinde bütçe
yapılacaktır."
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir saniye...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - "İller ihale yapacaktır. İller vergi koyacaktır ve halkın
seçtiği temsilciler, o bölgede halkı yönetir hale geleceklerdir." Bu
cümleler bize ait değil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Onu yapalım; sadece altına
imza koymayalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Bu cümleler, sizin Genel Başkanınız Sayın Baykal'a aittir, 28
Eylül 1998'de Olağan Büyük Kongrede söylemiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, ben size soruyorum; sizin bu düşünceleriniz
kimin ürünü?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bizim ürünümüz, bizim.
HASAN ÖREN (Manisa) - Cumhuriyetin, cumhuriyetin...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Hangi konuşmanın yansımaları bunlar?
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Bakan...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Bakın "illere vergi koyma" sözünden bahsediyorsunuz.
"Halkın seçtiği temsilciler, o bölgede halkı yönetir hale gelecektir"
diyorsunuz; işte, eyalet sistemi budur. İşte, Türkiye'yi eyaletlere bölme bu
düşüncenin ürünüdür; biz, bunu yapmadık.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hayır... Saptırma, takıyye
yapma.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Biz, sorumlu bir partiyiz, sorumlu bir iktidarız; Türkiye'nin
üniter yapısını bozacak ne bir teklifte bulunuruz, ne buraya böyle bir tasarı
getiririz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Belli, belli!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Demek ki, Allah muhafaza etsin, siz iktidar olsaydınız, bunları
hayata geçirseydiniz, işte o zaman Türkiye'nin üniter yapısı bozulacaktı. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Halkımız, ne yaptığını çok iyi biliyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Halkımız, kimi seçeceğini gayet iyi biliyor.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Anayasaya aykırı olduğunu
sizin arkadaşlarınız söylüyor...
BAŞKAN - Sayın Uzdil... Sayın Uzdil...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Bakın, söylediğiniz her sözün, sorduğunuz her sorunun cevabı bizde
vardır, çok daha şiddetlisiyle vardır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Var, var!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - O nedenle, konuşurken, buraya çıkarken "biz, size yardımcı
olmak istiyoruz" diyorsunuz...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yazdığınızı anlamıyorsunuz!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Allahaşkına, bakın, şu anda 15 inci maddeyi görüşüyoruz, hiçbir
maddeyle ilgili, şu madde şöyle olsun diye bir önerge verdiniz mi?!(AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Doğru, takıyyenin hepsi sizde
var...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sadece bir şey söylüyorsunuz; bu değişiklik önerisi, madde
metninden çıksın, kanun tasarısından çıksın diyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) - Tadilat önergesi vermiyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Saptırıyorsunuz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Hiçbir müspet öneri getirmediniz. Nasıl katkı sağlayacaksınız
allahaşkına?!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Anayasa değişmeden bu yasa
yürürlüğe girmez diyor sizin arkadaşlarınız...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Anamuhalefet Partisi, kendi öngörüleri de olan böyle bir tasarıya
sahip çıkmalıydı.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Takıyye yapmayın...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Hatta, şunu söylemeliydi: Arkadaşlar, bu eksiktir, şöyle şöyle
şöyle önergelerle bunu tamamlayalım, daha da mükemmel hale getirelim. Ama, siz,
toptan karşı çıkıyorsunuz. O sizin takdirinizdir. (CHP sıralarından
gürültüler).
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Ya, ya, ne güzel!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Ancak, bu tasarı, ülkemizde, insanlarımızın yıllardır beklediği,
kamuda yeniden yapılanmayı gerçekleştirmek için hazırlanmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Siz Bakansınız, takıyye
yapmayın!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Parlamento, inanıyorum ki, buna sahip çıkacaktır ve milletimizin
bu arzusunu gerçekleştirecektir.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Siz Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin Bakanısınız...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Neyi alkışladığınızı sonra
anlayacaksınız!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sorularımıza yazılı cevap
verin.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Uzdil, görüşlerinizi, oturduğunuz yerden yüksek
sesle söyleyerek değil de, kürsüden...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Söz verirseniz bildiririz...
BAŞKAN - Sayın Uzdil, dinler misiniz...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Dinliyorum...
BAŞKAN - ...kürsüden anlatırsanız, hem Genel Kuruldaki
sayın milletvekilleri hem de televizyonları başında dinleyenler faydalanmış
olurlar.
Teşekkür ederim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Olur efendim, kürsüden
anlatayım...
BAŞKAN - Hayır, sizin şu anda söz hakkınız yok efendim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Müsaade edin, anlatayım
efendim.
BAŞKAN - Madde üzerinde, 1'i Hükümete ait olmak üzere 8
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Siz davet ettiniz ama Sayın
Başkan, anlatayım...
BAŞKAN - Sayın Uzdil, bundan sonra görüşülecek 45 madde
vardır, söz istersiniz, verilir; ama, oturduğunuz yerden...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - 16 ncı maddede söz istiyorum.
BAŞKAN - ...Türkiye Cumhuriyetinin Başbakan
Yardımcısına laf atma hakkınız yoktur.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Soru soruyorum, yazılı cevap
vereceğim diyor, vermiyor.
BAŞKAN - Önergeleri okutuyorum... (AK Parti
sıralarından "otur yerine" sesleri)
Oturur musunuz Sayın Uzdil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Oturacağız tabiî ki, davet
ettiniz diye geldik.
BAŞKAN - Ben sizi kürsüye davet etmedim Sayın Uzdil.
Birinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinde geçen "mevzuat hükümlerine" ibaresinin
"mevzuata" olarak değiştirilmesini arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinde geçen "emir ve yönlendirmesi" ibaresinin
"talimatları" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinde geçen "bakanın yardımcısı olup" ibaresinin
"bakandan sonra gelen en üst düzey yetkili olup" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Ali Şahin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
BAŞKAN - Dörtüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "yürütülmesinden" ibaresinden
sonra "bağlı bulunduğu" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
İbrahim Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "gözetir ve" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesindeki ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Selami Uzun
Sivas
BAŞKAN - Yedinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasının metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Ören |
Erdal
Karademir |
Enis
Tütüncü |
|
Manisa |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Mehmet
Kartal |
Feramus
Şahin |
Ufuk Özkan |
|
Van |
Tokat |
Manisa |
|
Haşim Oral |
|
|
|
Denizli |
|
|
BAŞKAN - En aykırı olan son önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının
"Müsteşarın görev, yetki ve sorumluluğu" başlıklı 15 inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus
Şahin |
Halil
Tiryaki |
|
Samsun |
Tokat |
Kırıkkale |
|
Haşim Oral |
Mustafa
Gazalcı |
Engin
Altay |
|
Denizli |
Denizli |
Sinop |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Hangi önergeyi okudunuz efendim?
BAŞKAN - En aykırı olan son önerge.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Madem öyle, katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz
efendim.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hangi önergeye katılmadınız?!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - En
aykırı önergeye katılmıyoruz, Anayasaya aykırılık önergesine katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Komisyon Başkanı gibi hangi önerge olduğunu, doğal olarak
benim de anlamam mümkün olmadı.
BAŞKAN - Hangi önerge olduğunu siz de bilmiyorsunuz
galiba.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, anlamadım.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Anlaşılmadı efendim. İsimleri
tekrar okutur musunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
349 sıra sayılı kanun tasarısının "Müsteşarın
görev, yetki ve sorumluluğu" başlıklı 15 inci maddesinin madde gerekçesinde
aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"Bir bakanlıkta bakandan sonraki en yüksek
hiyerarşik amir müsteşardır. Müsteşar, bakanın en yakın yardımcısı ve danışmanı
olarak bakanlık hizmetlerini bakan adına onun emir ve direktifleri
doğrultusunda mevzuat hükümlerine, bakanlığın amaç ve politikalarına, stratejik
planına uygun olarak düzenlemekten ve yürütmekten sorumlu kişidir. Müsteşar, bu
görevini yerine getirmek için bakanlık kuruluşlarına gerekli emirleri vermek ve
bunların uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür. Maddede, müsteşarın bu
hizmetlerin yürütülmesinden bakana karşı sorumlu olduğu da hükme
bağlanmaktadır."
15 inci maddede müsteşarın görev, yetki ve sorumluluğu
belirlenmiş, bakanlık hizmetlerini bakan adına, ve onun emir ve yönlendirmesi
doğrultusunda bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri vermesi öngörülmüş;
ancak, bakan adına işlem yapan müsteşarın imza yetkisine ilişkin hiçbir
düzenleme öngörülmemiştir. Tasarının 46 ncı maddesiyle, müsteşarlık görevinin,
hükümetin görevinin sona ermesiyle kendiliğinden sona ereceğine ilişkin
düzenleme öngörülmesi, bu konudaki düzenlemeyi daha da önemli kılmaktadır.
Tasarının 46 ncı maddesiyle siyasallaştırılan müsteşarlık makamının görev,
yetki ve sorumluluğunu düzenleyen önemli bir maddenin eksiklikler içermesi,
uygulamada birçok sorunu da beraberinde getirecektir. 15 inci maddenin,
kapsaması gereken tüm konuları kapsaması, daha özenli ve katılımcı bir
anlayışla hazırlanması amacıyla yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları
Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
"Müsteşarın görev ve sorumlulukları" başlıklı 22 nci maddesinde,
müsteşarın, bakanlık hizmetlerini, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun
olarak düzenleyeceği ve yürüteceği belirtilmiştir. 349 sıra sayılı kanun
tasarısının, aynı konuyu düzenleyen, "Müsteşarın görev, yetki ve
sorumluluğu" başlıklı 15 inci maddesinde, kalkınma planları ve yıllık
programlara ilişkin bir düzenleme getirmemesi, Anayasaya uygunluk açısından
tartışmalara neden olacaktır. Anayasanın 166 ncı maddesiyle, ekonomik, sosyal
ve kültürel kalkınmayı, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını
planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak, devletin görevi kabul
edilmiştir. Ayrıca, Anayasa, maddenin üçüncü fıkrasında, kalkınma planının
hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına,
değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin
usul ve esasların kanunla düzenleneceği kuralını getirmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanmaları nedeniyle, hukukî güç kazandırılan
planların, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı ilgilendiren konularda, yasa
koyucuyu, önceden ilkeleri belirlenmiş bir doğrultuda düzenleme yapmaya zorladığı
bir gerçektir. Bakanların görevlerinin sayıldığı bu bentte, belirtilen
görevlerin kalkınma planıyla ilişkisi, madde metninde düzenlenmemiştir.
Tasarının 15 inci maddesinde müsteşarın görevlerinin sayıldığı, maddede yer
alan görevlerin kalkınma planlarıyla belirlenen ilkelerle uyumlu olmasını
içeren herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir; yani, bu haliyle Anayasayla
çeliştiği noktasında tartışmalara açık bir düzenlemedir.
Belirtilen eksiklik ve çelişkilerden dolayı, 349 sıra
sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinin yeniden düzenlenmek üzere tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasının metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önergeye Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu maddede, müsteşarın,
bakanlık hizmetlerini mevzuat hükümlerine, bakanlığın amaç ve politikalarına,
stratejik planına uygun olarak düzenleyeceği ve yürüteceği öngörülmektedir.
Geçen hafta, stratejik plan kavramını düzenleyen 3 üncü
maddede yapmış olduğum konuşmada, stratejik planın ne anlama geldiğini teknik
ayrıntılarıyla birlikte sizlere sunmaya çalışmıştım. Stratejik planlama,
kuruluşların bütçeleme süreçleriyle ilgili bir kavramdır. Bu maddede, stratejik
plan kavramının kullanılışına baktığımızda, bunun, yeterince bilinçli,
yeterince özenli bir şekilde kullanılmadığı yönünde bir izlenim ortaya çıkıyor.
Sanki, dostlar alışverişte görsün kabilinden, bir stratejik planlama anlayışı
yansıyor. Sonuçta, şöyle bir manzarayla karşılaşma tehlikesiyle karşı karşıya
kalabiliriz:
Yalnızca ve yalnızca bütçeleme süreçlerinden hareket
edersek, kamu hizmetlerine, ürün performansı gibi bakılmaya başlanabilir.
Her alanda rekabet anlayışı önplana çıkabilir.
"Stratejik plan" anlayışının orijinal kavramında, zaten, bu esaslar
var.
Hizmet üreten tüm kamu kuruluşlarında, müşteri
memnuniyeti anlayışı egemen olabilir.
Halkımızın, yurttaşlarımızın eşit kamu hizmeti alma
hakkı zedelenebilir.
İstihdamda esnekliğin artırılması, sözleşmeli
çalışmanın yaygınlaştırılması ve kârlılık hedeflerinin kovalanması gibi
politikalar ve uygulamalar, kamu üretimi hizmet alanlarına hâkim olabilir.
Müşteriyi elde tutma -ki, stratejik planlama
anlayışının özüdür, esasıdır- organizasyona bağlılığın artırılması çabaları
artabilir. Bu çabalara kendimizi kaptırabiliriz. Bu durumda, demokrasi ve
özgürlük anlayışı zedelenebilir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bundan önceki
konuşmamda da değinmeye çalıştığım gibi, stratejik planlamaya ve stratejik
yönetim anlayışına böylesine ağırlık verilirken ulusal kalkınma planının
gerektiği şekilde düzenlenememiş olması, hem kaynak savurganlığına yol açabilir
hem denetimi zorlaştırabilir hem de kamu hizmetleri alanını -buraya
dikkatlerinizi çekiyorum- dış borçlanmaya ve yabancı sermayenin kârlılık
tercihlerine teslim edebilir. Sonuçta, bu tasarıyla, bu ülke insanının kendi
devletinden kamu hizmeti alma hakkı kısıtlanabilir. Bunun Türkiye'yi nerelere
götürebileceğini, Türkiye'ye nelere mal olabileceğini hepimizin düşünmesi
gerekiyor.
Bu duygu ve düşüncelerle "stratejik plan"
kavramının doğru kullanılmadığını, yeterince özenle, bilinçle kullanılmadığını,
tekrar, dikkatlerinize sunmak istiyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesindeki ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Selami Uzun
Sivas
SELAMİ UZUN (Sivas) - Geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "gözetir ve" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Sayın Başkan, geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "yürütülmesinden" ibaresinden
sonra "bağlı bulunduğu" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
İbrahim Köşdere
Çanakkale
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)-
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)- Biz de katılmıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe : Yetki kargaşası ortadan kaldırılmalı.
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinde geçen "bakanın yardımcısı olup" ibaresinin
"bakandan sonra gelen en üst düzey yetkili olup" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Ali Şahin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)-
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)- Sayın Başkanım, katılıyoruz; ancak, şöyle bir talebimiz var: "Bakandan sonra gelen en üst düzey
yetkili" ibaresindeki "yetkili" kelimesinin yerine "kamu
görevlisi" ibaresini bir redaksiyon yaparak koyabilirsek daha isabetli
olacağını düşünüyorum, eğer böyle bir şey mümkünse.
BAŞKAN- Önergeyi buna göre, okutuyorum :
Türkiye Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349 sıra sayılı kanun tasarısının 15
inci maddesinde geçen "bakanın yardımcısı olup" ibaresinin
"bakandan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olup" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Ali Şahin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)-
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul)- Katılıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Efendim, önergede tek imza mı
olur; 5 imza olması gerekir.
BAŞKAN- Hükümet adına verildi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinde geçen "emir ve yönlendirmesi" ibaresinin
"talimatları" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Sabri Varan
Gümüşhane
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Önergemi geri çekiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
15 inci maddesinde geçen "mevzuat hükümlerine" ibaresinin "mevzuata"
olarak değiştirilmesini arz ederim.
İsmail Bilen
Manisa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutalım Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Türkçe dil kuralları gereği mevzuat kelimesi, mevzuat
hükümleri manasını içerdiğinden bu değişiklik teklifi verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 15 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 25 Şubat 2004 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 23.59