DÖNEM
: 22 CİLT : 41 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
55 inci Birleşim
19 Şubat 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bayburt Milletvekili Fetani Battal'ın,
Bayburt'un düşman işgalinden kurtarılışının 86 ncı yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Bektaşiler ve Alevîler için muharrem ayının önemine ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim
Yıldız'ın, belediyelerin çeşitli kurum ve kuruluşlara olan borçlarının
yarattığı sıkıntılara ve bu borçların yeniden yapılandırılması gerektiğine
ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bulgaristan Ulusal Meclisi Başkanı
Ognyan Gerdjikov ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/478)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/802), (6/825), (6/899) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/146)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye - Suudi Arabistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/479)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 48
milletvekilinin, Konya'da çöken bina özelinde yapı güvenliğindeki sorunların
araştırılarak etkin imar denetiminin ve sağlıklı yapılaşmanın sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/169)
2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 29
milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretiminde karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis
Tütüncü'nün, Özelleştirme Destek Projesinin uygulandığı illere ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (7/1787)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in,
İzmir Kentiçi Geçişi Projesine ve çevre yollarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1804)
3.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın,
BİM İklim Değişikliği Sözleşmesi kapsamındaki kredi imkânlarından ne ölçüde
istifade edildiğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı (7/1815)
4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Atatürk'ün Selanik'teki evinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1824)
5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa Harmancık Ballısaray Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1837)
6.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
AK Parti il başkanlarının ihalelere müdahale ettiği iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı
(7/1857)
7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in;
Bursa çevreyoluna,
Bursa'nın Keles İlçesinde meydana gelen
depremde zarar görenlere yapılacak yardımlara,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1859, 1869)
8.- Çankırı Milletvekili Hikmet
Özdemir'in, yazma eserlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı (7/1890)
9.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Alaşehir Gölündeki kod seviyesi
tespitlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı (7/1898)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın,
Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik;
Tokat Milletvekili Resul Tosun'un,
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın,
Özellikle Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden
ithal edilen ve ekonomiyi olumsuz yönde etkileyen, standartdışı, ucuz ve
kalitesiz ürünlere karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşmalarına, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen;
Cevap verdi.
Van Milletvekili Cüneyit Karabıyık ve 83
milletvekilinin, Van Gölündeki kirlenmenin önlenmesi ve yöredeki turizmin
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Özelleştirme Uygulamalarının
Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda
bulunan tasarının hükümete geri verildiği bildirildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye -
Letonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi, kabul edildi.
Genel Kurulun 18.2.2004 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 22 nci
sırasında yer alan 349 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına,
24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31 inci sıralarında yer alan 371, 365, 367, 369,
364, 373, 366, 368 sıra sayılı kanun tasarılarının ise yine bu kısmın
10,11,12,13,14,15,16,17 nci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma sürelerinin 18.2.2004 Çarşamba ve
19.2.2004 Perşembe günkü birleşimlerde 15.00-24.00 saatleri arasında olmasına
ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı:
152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasına alınan, Kamu Yönetimi
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349), tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 4 üncü maddesine
kadar kabul edildi; 4 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle, bir açıklamada
bulundu.
19 Şubat 2004 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.59'da son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Suat Kılıç |
|
Ahmet Küçük |
|
Samsun |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No: 86
II. - GELEN KÂĞITLAR
19 Şubat
2004 Perşembe
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 48
Milletvekilinin, Konya'da çöken bina özelinde yapı güvenliğindeki sorunların
araştırılarak etkin imar denetiminin ve sağlıklı yapılaşmanın sağlanması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/169) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2004)
2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 29
Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üretiminde karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/170) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
19 Şubat
2004 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır, hükümet
bu konuşmalara cevap verebilir, hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugünkü
birleşim süresince milletvekili arkadaşlarımızın sözlerini toparlaması için
sadece 1 dakikalık eksüre vereceğim, bunu birleşimin başında ilan ediyorum.
Bilgilerinize sunulur.
Gündemdışı ilk söz, Bayburt İlimizin
düşman işgalinden kurtarılış yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Bayburt
Milletvekili Fetani Battal'a aittir.
Sayın Battal, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bayburt
Milletvekili Fetani Battal'ın, Bayburt'un düşman işgalinden kurtarılışının 86
ncı yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
ÊFETANİ BATTAL (Bayburt) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayburtumuzun Rus ve Ermeni işgalinden kurtarılışının
86 ncı yılı münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum, hepinizi en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Kurtarılış günleri, tarihe yeniden, bir
kere daha göz atma, gerekli dersleri çıkarma ve bugünümüze dönerek millî
duruşumuzu yeniden gözden geçirme günleridir. Bu açıdan baktığımızda, şairin
memleketimizin insanlarına dair:
"Kızdı mı cehennem kesilir, sevdi mi
cennet,
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert,
Alınlar görmüşüm ki vatanımın
coğrafyasıdır,
Her kırışığı sorulacak bir hesabı,
Her çizgisi tarihten bir yaprağı
anlatır." demesi, benim duygularımı anlatmaya yetiyor.
İnsanoğlunun tarihini birkaç kelimeyle
özetlemeye kalktığımızda "işgal, fetih, kurtuluş ve özgürlük"
kelimeleri, zannediyorum meramımızı anlatmak için yetebilir. Bir anlamda, dünya
tarihi işgallerin tarihidir ya da bir anlamda dünya tarihi, işgallere ve
istilalara karşı, milletlerin kendi özgürlük mücadelesi verdiklerinin
tarihidir. Bu gözle baktığımızda, tarihin her sayfasında karanlık sayfalar,
kanlı sahneler gözümüzde canlanmaktadır. İnsanoğlunun geride bıraktığı her
yüzyıl, büyük ve kanlı çatışmaların, cesetlerin geride bırakıldığı yüzyıllar
olmuştur.
Güya, insanoğlu, özellikle son yüzyılda
yaşadığı iki dünya savaşından büyük dersler çıkarmış olacaktı. Birçok tarihî gözlemciye
göre, artık, 2000'li yıllarda fiilî işgaller olmayacaktı. Birçok insan,
beyinlerin işgal edildiği, yüreklerin işgal edildiği, hayatların, hayallerin ve
tasavvurların işgal edildiği bu çağda, artık, yeni işgallere gerek
kalmayacağını düşünüyordu; ama, yaşadığımız çağın, günün, anın, aynı zamanda
tanıklarıyız hepimiz. Hepimiz evlerimizde otururken, çoluk çocuk, aile boyu,
işlenen zulümlerin, yaşatılan işgallerin birer canlı tanıklarıyız ve
izlediğimiz her gerçek, bizi bir kez daha düşünmeye ve meselenin arka planını
yeniden ve yeniden idrak etmeye çağırıyor; çünkü, çağlar geçse de, yüzyılların
adı değişse de, takvimler 2004 yazsa da, işgal, yine işgal hedefi, niyetleri
hiç değişmiyor ve hepimiz biliyoruz ki, günümüzde işgaller, artık "size
özgürlük getireceğiz, size demokrasi getireceğiz" diye yapılıyor.
Bu çerçeveden baktığımızda; yıl 1916.
Canımızdan aziz bildiğimiz vatan toprağımız, Bayburtumuz, Rus ve Ermeniler
tarafından işgal ediliyor. Eli silah tutan her fert "hayatlarımızı
alabilirsiniz; ama, özgürlüklerimizi asla" diyerek silahbaşı yapıyor;
vatan savunmasında, şahadete koşmanın sevinciyle bir mücadelenin içerisinde yer
alıyor. Eli silah tutamayanlar, mazlumlar, çocuklar, kadınlar bir seferberlik
kervanına katılıyor ve Orta Anadolu onları kucaklarken, bir tarafta muhacir,
diğer tarafta ensar sahneleri yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz, seferberlik
hikâyeleriyle büyüdük. Biz, dedelerimizden ve ninelerimizden savaş hikâyeleri
dinleyerek büyüdük. Her Bayburtlu bunu dinlediği için, Bayburt'tan hiçbir zaman
hain çıkmadı. Bayburtlu, her zaman milletinin, devletinin yanında oldu, onu,
canı pahasına, her platformda savunmaya çalıştı. Biz, dedelerimizden,
ninelerimizden, Bayburtlunun istiklali için, özgürlüğü, hürriyeti, vatanı, dini
ve bayrağı için nasıl savaştığının hikâyelerini dinleyerek büyüdük.
Yıl 1918, 21 Şubat, Bayburt'un işgalden
kurtarıldığı, yani, istiklalini ve hürriyetini elde ettiği kutlu gündür.
Arkadaşlar, bu mücadele ortasında, özellikle Kop Dağına yolunuz düştüğünde
-eğer bir gün Erzurum-Bayburt yolundan giderseniz o yol, sizi Kop Dağının
zirvesine götürür-...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Battal, 1 dakikalık eksüre
veriyorum; buyurun.
FETANİ BATTAL (Devamla) - ... o Kop
Dağının zirvesinde bir şehitler abidesi göreceksiniz, şehitlerin kabristanına
varmış olacaksınız. O abideye dikkatle bakarsanız, siz de hissedersiniz, hâlâ
orada yatan ölülerimiz, Anadolu'ya, tepeden, gülümseyerek bakmaktadırlar. Bunun
için, böyle bir işgalin sonrasında, şairimiz Zihni "Vardım ki yurdundan
ayağı göçürmüş/ Yavru gitmiş, ıssız kalmış otağı/ Camlar şikest olmuş, meyler
dökülmüş/ Sakiler meclisten çekmiş ayağı" derken, bu büyük hadiseyi bütün
çıplaklığıyla anlatabildi. Onun için, zaman zaman biz bu kürsüden Bayburt adına
feryat edersek, lütfen yanlış anlamayın; bu, tribünlere oynadığımız veya
abarttığımız anlamında değildir; hele hele, bu, şehir şovenizmi yaptığımız
anlamında hiç değildir; ama, genlerimize yerleşmiştir Bayburt'u koruma
refleksi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Battal, buyurun, son
cümlenizi söyleyin.
FETANİ BATTAL (Devamla) - Çünkü, bizim
genlerimizde var. Dedelerimiz de savaşmıştı o topraklar için, onların dedeleri
de, onların dedeleri de.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum nezaketiniz
için.
Gündemdışı ikinci söz, Muharrem ayıyla
ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'e aittir.
Sayın Gülçiçek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Bektaşiler ve Alevîler için
muharrem ayının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hicri takvime göre, Muharrem ayı, Bektaşiler ve Alevîler için
özel bir önem taşır. Muharrem ayını bu denli özel kılan, Bektaşi ve Alevî
dünyası için yine çok özel olan, Kerbela olayının bu ay içerisinde meydana
gelmiş olmasıdır. Önümüzdeki 21 Şubat günü, Yas-ı Muharremin birinci günüdür.
Bu faciayı anmak, lanetlemek ve yurttaşlarımızın yas-ı matemlerine ortak olarak
acılarını azaltmak amacıyla gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu itibarla, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum ve Sayın Başkana, bana bu olanağı tanıdığı
için teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Kerbela olayının
temelinde iki temel karşıtlığın savaşı yatar. Bu karşıtlıklardan biri iyiyi,
diğeri kötüyü simgeler. Eşit koşullarda bir savaş olmadığı için, diğer bir
deyişle taraflardan biri bir anlamda tuzağa düşürüldüğü için, mazlum ile
zalimin savaşıdır ve bir zulmün hikâyesidir. Bu hikâye, aynı coğrafyada bugün
halen devam etmektedir.
Bu elim olayda Hz. Muhammed'in sevgili
kızı Fatma, Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin ve ehlibeytin haklılığına inandıkları
için orada bulunan tüm insanlar, Emevi Halifesi Yezit'in kastı sonucunda Kerbela'da
öldürüldüler. Onlara Yüce Tanrıdan rahmet, yurttaşlarımıza, İslam âlemine ve
tüm insanlığa başsağlığı diliyorum.
Kerbela olayı tarihsel ve toplumsal
anlamda, toplu kıyımların en zalim ve acımasız olanlarından biridir. Bir kıyım
olarak Kerbela'yı anmamak ve ona yanmamak elde değildir. Bu kapsamda, Kerbela
katliamının boyutlarını algılayabilen herkes, Kerbela için yanar, tutuşur; onun
anısını yaşatmak için bir şey yapmak, orada şehit edilenleri anmak ve
üzülenlerle saf olmak ister; çünkü, bu, insan olmanın şeref ve onuruyla ilgili
bir durumdur.
Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, tarih
sayfalarını acılı hikâyeleriyle oluşturmuşlardır. Onların hikâyelerinin
çarpıcılığı günümüze dek mesajın vurgulamasını taşımıştır. Bugün, artık, Hz.
Hüseyin'in şahadeti ve Kerbela olayı, yeryüzünün herhangi bir yerindeki zulme
karşı isyanın ve mazlumların simgesi haline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu gerçekle birlikte,
Kerbela toplu katliamına duyguyla değil, akılla yaklaştığımızda, olayı bir
ağlama duvarı olarak öne çıkarmanın doğru olmadığını görüyoruz. Yapılması
gereken, olayı unutmadan usulünce anmak, daha da önemlisi, geleceğe ışık
tutmanın bir anahtarı olarak ibret almak ve ders çıkarmaktır.
Bize göre, devleti yöneten iktidar
mensupları, yönetimde adil ve eşitlikten yana olmalı, zalime ve zulme karşı
durmalısınız. Devletin gücü sizin gücünüz değildir. O güce kanıp, kişisel ve
siyasal amacınız için kullanmaktan sakınmalısınız. Bilmelisiniz ki, yapacağınız
her icraatın, atacağınız her adımın tanığı tarihtir.
Bu yüzden, yüzlerce yıl sonra dahi, bugün
yapacağınız iyilik ve kötülüklerin sorumlusu olduğunuzu unutmamalısınız. Tarihe
karşı en büyük sorumluluğunuz, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti
emanetini, bulunduğu noktadan daha geriye götürmek değil, hiç olmazsa mevcudu
korumak ve muhafaza etmek olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, laik, demokratik,
çağdaş hukuk devleti hedeflerinden geri dönmek demek, yeni Kerbela, yeni Sivas,
yeni Çorum katliamı demektir. Kerbela katliamı, dinin siyasete alet edilmesinin
en tipik örneklerinden biri, somut ve tarihsel sonucudur.
Bu olayın Alevî-Bektaşiler bakımından
ifadesi şudur: Kerbela olayı, hangi inançtan olursa olsun, hangi ulustan
gelirse gelsin, zulme uğramış insanların acısını, insanlığın ortak acısı
durumuna getirmenin yürek dağlayan bir anısıdır.
Değerli arkadaşlar, bu olayda Hz.
Peygamberimizin yakınları, torunları öldürüldü. Katliam bununla da sınırlı
kalmadı; suç, suçluya değil, suçsuza yüklendi; acı, acıyı verenden değil, acıyı
çekenden; baskı, baskıyı yapandan değil, baskıya uğrayandan soruldu.
Binlerce yıl, bu acının dinmesine yetmedi;
tazelendi, büyüdü, çoğaldı ve giderek insanlığın unutulmaz acılarından biri
oldu. Alevî-Bektaşiler acılarını dile getirmek için ağıt türünün en anlamlı
örneklerini Kerbela olayına hasrettiler. Bunlardan biri de, 7 büyük Türkmen
ozanımızdan biri olan Pir Sultan Abdal'dır.
Büyük ozanımız acısını şöyle dile
getiriyor:
"Damarlar yarıldı kanlar çağladı
Gökte melek yerde insan ağladı
Ay gün kara giydi kara bağladı
İmam Hüseynimin kanı nicoldu?
Dedesi Muhammed yanına geldi
Torununun elin, eline aldı
Arş'ta Fatma ana saçını yoldu
İmam Hüseynimin kanı nicoldu?"
Değerli arkadaşlarım, katliamın muhatabı,
Yüce Peygamberimizin soyudur. "İki gözümün nuru" dediği sevgili
torunları ve ehlibeytidir. Katliamı düzenleyen ve bu amaçla Kerbela üzerine
asker gönderen Muaviye oğlu Yezit'tir. İşte bunun içindir ki, Alevî-Bektaşiler
binlerce yıldır Muaviye ve Yezit'e lanet eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Gülçiçek, 1 dakikalık ek
süreniz başladı.
Buyurun.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla)- Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Alevî-Bektaşi ve Şiî yurttaşlarımız, 21 Şubattan
başlayarak, 12 imam ve ehlibeytin anısına 12 gün oruç ve yas tutacak; muharrem
cemi yapacak, ibadet edecek, inançlarının gereğini yerine getirecekler.
Binlerce yıl olduğu gibi olayları anımsayacak, üzülecek, Kerbela anısına yine
susuz kalacak.
Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri
Başkanlığı bizim inancımızla ne zaman ilgilenecek merak ediyoruz. Çok yakından
bildiğiniz gibi böyle bir kurum vardır ve adı Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Ne
iş yapar, ne için vardır; ulusal bütçeden bu kuruma milyar dolarlar niye
verilir? Bu kurum, çok sayıda inanç zenginliğine sahip olan ülkemizde, neden
tek mezhebin akideleri doğrultusunda görev yapar?
Değerli arkadaşlarım, özellikle Diyanet
İşleri Başkanlığı gibi Alevî-Bektaşiliği yok sayan kurumlardan biri de TRT'dir.
TRT'den özellikle, bu seneden başlamak kaydıyla, inançlara, bütün inançlara
eşit davranmasını, Alevî-Bektaşi inancına ve onun önemli günlerine de yer
vermesini talep ediyorum, bekliyorum.
Çok değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanım;
sözlerime son verirken, böyle acıların ülkemizde, bölgemizde, dünyamızda hiç
yaşanmaması, insanların kendi inancı dışındaki tüm inançlara saygı göstermesi,
hor görmemesi, dostça, kardeşçe bir arada yaşaması dileğiyle, ehlibeyt yası
tutan tüm yurttaşlarımızın acılarını paylaşıyor, Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülçiçek.
Gündemdışı üçüncü söz, belediyelerin
borçlarıyla ilgili söz isteyen Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız'a aittir.
Sayın Yıldız, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
3.- Ağrı
Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız'ın, belediyelerin çeşitli kurum ve kuruluşlara
olan borçlarının yarattığı sıkıntılara ve bu borçların yeniden yapılandırılması
gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yerel seçimler yaklaşırken, belediye borçlarıyla
ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, bazı istatistikî
bilgiler vermek istiyorum. Türkiye'de 3 252 belediye bulunmaktadır. Bunlardan
16'sı büyükşehir belediyesi, 65'i il belediyesi, 31'i alt kademe belediyesi,
850'si ilçe belediyesi ve 2 290'ı belde belediyesidir.
Türkiye'deki 3 252 belediyeden 2 713
belediyenin yurtiçi ve yurtdışı çeşitli kurum ve kuruluşlara borcu
bulunmaktadır. Borcu olmayan belediye sayısı sadece 539'dur. Oran olarak
belirtirsek, belediyelerimizin yüzde 85'i borç yükü altındayken, ancak yüzde
15'inin borcu bulunmamaktadır.
Belediyelerimizin toplam borçları yaklaşık
11 katrilyon 215 trilyon Türk Lirasıdır ve bu borcun 6 katrilyon 559 trilyon
lirası hazine garantili dış kredi (borç) kapsamındadır. Toplam borcun 3
katrilyon 47 trilyon liralık kısmını SSK'ya, 1 katrilyon 509 trilyon liralık
kısmını da İller Bankasına olan borçlar oluşturmaktadır.
Borcu bulunan 2 713 belediyeden biri de, aranızda
temsilcisi olarak bulunduğum Ağrı İlinin belediyesidir. Ağrı Belediyesinin
yaklaşık 10 trilyon Türk Lirası borcu bulunmaktadır. Bu borçların çoğu, devlet
kurumlarına olan borçlarıdır. Ayrıntılı olarak belirtmek gerekirse, Ağrı
Belediyemizin, SSK'ya 4 trilyon 465 milyar, TEDAŞ'a 3 trilyon 500 milyar,
Emekli Sandığına 448 milyar, çalışanlarına 450 milyar, İller Bankasına 400
milyar, Maliye Bakanlığına 300 milyar, diğer borçlar olarak da 481 milyar borcu
bulunmaktadır. Tüm bu borç yüküne karşın, Ağrı Belediyesinin toplam yıllık
geliri 6 trilyon lira kadardır.
Ayrıca, küçük belediyelerimizden birini de
örnek olarak vermek istiyorum. 15 000 nüfusu olan Eleşkirt Belediyesinin yıllık
geliri 2 trilyon lira civarındadır. Buna karşılık, toplam borcu 6 trilyon 400
milyar lira kadardır. Bu belediyeler, diğer pek çok belediye gibi hiçbir hizmet
gerçekleştirmeden, çalışanlarına maaş ödemesi yapmadan, gelirinin tamamını borç
ödemesine ayırsa da, bu borç sarmalından kurtulması mümkün değildir. Ödenmesi
mümkün olmayan bu borçlar, her ay, yeni faizlerle beraber katlanarak
artmaktadır.
Ağrı Belediyesi gibi yüzlerce belediye,
çalışanlarına maaş ödeyememektedir. Hatta, bazıları, iki üç yıldan beri bu
durumdadır. Burada karşılaştığımız manzara oldukça trajikomiktir. Bir kamu
kurumu olan belediyeler, başka devlet kurumlarına borçlu durumdadır. Zaman
zaman, bazı kamu kurumları, belediyelerin banka hesaplarına haciz
koydurmaktadır. Belediyeler, tüm gayrimenkullerini, hatta hizmet binalarını
bile, borçlarına karşılık olarak vermektedirler. Bu duruma mutlaka bir çözüm
bulmak lazımdır. Belediyeler, içinde bulundukları borç batağından
kurtarılmalıdır.
Sorunun sebeplerinin ortadan kaldırılması
yönünde yapısal düzenlemeler geliştirilmelidir. Belediye borçları, faizler
gözönünde tutularak yeniden yapılandırılmalıdır. Borcun anaparası korunarak,
faizlerin silinmesi ya da en azından düşük tutulması düşünülmelidir. Aksi
halde, borçların, katlanarak altından kalkılmaz rakamlara ulaşması
kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükümetimizin belediye borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik
çalışmaları olduğu kamuoyunca bilinmektedir. Ayrıca, kamu yönetimi reformu ve
yerel yönetimler yasasının Meclisten geçmesiyle, bu konuda çözüme yönelik
mesafeler alınacağına inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, 1 dakika eksüre
veriyorum.
Buyurun.
MEHMET KERİM YILDIZ (Devamla) -
Muhtemelen, 28 Mart yerel seçimlerinden sonra belediye borçları konusu
gündemdeki yerini yoğun bir şekilde alacak ve çözüme yönelik doğru adımlar
atılacaktır.
Sözlerime son verirken, borçlu
belediyelerin olmadığı bir Türkiye özlemiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK parti sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı Milletvekili Sayın Kerim
Yıldız'ın belediyelerin borçları konusunda yaptığı gündemdışı konuşma nedeniyle
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Sayın Yıldız'ın konuşmalarında ifade
ettikleri üzere, belediyelerimizin ciddî malî sıkıntıları bulunmaktadır. Hele,
nüfusu 2 000'in altındaki 354 belediyenin varlığı dikkate alındığında, malî
sıkıntıların önemli yapısal nedenlerinin bulunduğunu söylemek mümkün
görülmektedir. Belediyelerdeki ölçek sorunu, karşı karşıya kaldığımız problemin
nedenlerinden yalnızca biridir. Bununla birlikte, belediyelerimizde,
belediyelerin özgelir oluşturacak kapasiteden yoksun olmaları, bütçe içerisinde
personel ve diğer cari giderlerinin önemli bir yer tutması, yatırım
önceliklerinin tespitinde ve kaynakların optimum yarar ilkesi ışığında
belirlenmesinde kimi zorlukların bulunması, kentlerimizin temel altyapı
ihtiyaçlarının henüz karşılanmamış olması nedeniyle hizmet açıklarının çokluğu
gibi açmazlar da borç nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
Esas itibariyle, sayıları 2 251'i bulan
belde belediyelerinin ana gelir kaynağı, genel bütçe vergi gelirlerinden nüfus
esasına göre aldıkları paydır. Onun için, Hükümetimiz, göreve başladığı daha
ilk günlerde, belediyelerimizin malî sıkıntılarına acil çözüm olmak üzere,
İller Bankası aracılığıyla dağıtılan genel bütçe vergi geliri paylarından,
belediye borçlarına karşılık yapılan kesintilere bir üst limit koymuş
bulunmaktadır. Aldığımız bu kararla, payların en az yüzde 60'ının belediyelere
gönderilmesi, yüzde 40'ının da borcuna karşılık olarak kesilmesi söz konusudur
ve uygulama bu şekilde yapılagelmektedir. Böylece, belediyelerimiz, bir miktar
da olsa, bir nefes alabilecek duruma gelmişlerdir; ama, esas olan,
belediyelerin sağlam gelir kaynaklarına kavuşturulmasıdır.
Halen kullanılmakta olan 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yazılı gelir kalemleri, bu gelirleri toplamak için
harcanması gereken zorunlu kamu kaynağından çok kere daha azdır. Sorun, biraz
da, birbirleriyle aynı dili konuşan, kendi içerisinde tutarlı, yasal altyapı
eksikliğiyle de alakalıdır.
Değerli arkadaşlarım, yasaların
hayatiyetleri de, tıpkı canlı organizmalar gibi, belli bir zaman dilimiyle
sınırlı olarak sürdürülebilir. Tabiatıyla, zaman aralığının uzunluğu ya da
kısalığı, dünyada meydana gelen değişmeler ve sosyal hayatın aldığı yeni formla
yakından ilintilidir. Takdir edersiniz ki, artık, yüzyıllarca hükmünü devam ettirecek
yasalar çıkarma imkânı kalmadı; ama, biz, hâlâ, 3 Nisan 1930 tarihli Belediye
Kanunu, 1981 yılında çıkarılan Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ve yine, 1981 yılında
çıkarılan Belediye Gelirleri Kanunuyla yerel hizmetleri düzenlemeye
çalışıyoruz. Halbuki, son on yılda bile, insanoğlu, baş döndüren bir hızla,
kurumsal yapılarını tamamen değiştirdi, yönetim anlayışını yeniledi.
Şunu, hemen, kendimize ve televizyonları
başında bizi seyreden vatandaşlarımıza açıkça söyleyelim: Bu yasal çerçeveyle,
çağın yönetim anlayışını yakalamak, çağdaş kentlerde yaşamak, halkı mutlu
kılmak mümkün değil. Bunu mahallî idareler seçimi öncesinde söylediğimin de
farkındayım.
Değerli arkadaşlarım, dün, bu Yüce Meclisin
çatısı altında, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısını tartışmaya başladık; bu
tartışmalar, görüşmeler, bugün de devam edecek. Hükümetimizin ajandasında,
Belediye Kanunu, Büyükşehir Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunu
Tasarıları vardır. Bu yasa tasarılarıyla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirme
çalışmalarına devam ediyoruz. Ayrıca, teknokratlarımızın, bizim siyasî
hedeflerimiz çerçevesinde, yerel yönetimlerin gelirlerini düzenleyen kanunlar
üzerinde çalıştıklarını ve hazırlamakta olduklarını da hatırlatmak istiyorum.
Hükümetimiz, sorunun idrakindedir ve Türkiye'yi 2000'li yıllara hazır hale
getirmek için, çağdaş yönetim değerleriyle teçhiz edilmiş bir Türkiye vizyonu
ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, gelişmişliğin bir
ölçüsü de toplam kamu harcamaları içerisinde mahallî yönetimlerin aldığı
paydır. Elimizdeki rakamlara göre, toplam kamu harcamaları içerisinde mahallî
idarelere tahsis edilen kaynak yüzde 12-15 civarındadır; gelişmiş Batı
toplumlarında bu oran yüzde 50-60 seviyelerine kadar çıkabilmektedir. Artık,
bütün kamuoyu biliyor ki, bizim kamu yönetimi reformu çalışmalarımızda yerel
yönetimlerin kaynak ve yetki açısından güçlendirilmesini hedefliyoruz.
Biraz önce, Sayın Yıldız'ın da ifade
ettiği gibi, belediyelerin birikmiş borçlarının önemli bir kısmı, kamu kurum ve
kuruluşlarına olan vergi borçları, SSK ve Emekli Sandığı prim borçları ile dış
kaynaklı borçlardan oluşmaktadır. Yerel yönetim reformu paketi içerisinde,
belediyelerin, gerçekçi gelir kaynaklarına kavuşturulması da sağlanmış
olacaktır.
Borç sorununun çözümü için, mahsup sistemi
dahil, çeşitli alternatifler üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. Tabiatıyla,
sorunun makro düzeyde çözülmesi halinde, bundan Ağrı Belediyesi ve Ağrılı
hemşerilerimiz de tabiî ki, yararlanacaktır.
Ben, bu düşüncelerle Yüce Heyetinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın, Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bulgaristan Ulusal Meclisi Başkanı Ognyan Gerdjikov ve beraberindeki parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemizi
resmî ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/478)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 15 Ocak 2004 tarih ve 25 sayılı Kararı ile Bulgaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Ognyan Gerdjıkov ve beraberindeki Parlamento heyetinin TBMM
Başkanlığının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunması
kararlaştırılmıştır.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
|
Bülent Arınç |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
Başkanı |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır, okutuyorum:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/802), (6/825), (6/899) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/146)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 323, 344, 413 üncü sıralarında yer alan (6/802, 825, 899) esas
numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygıyla arz ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri
verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır,
okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 48 milletvekilinin, Konya'da çöken bina özelinde yapı
güvenliğindeki sorunların araştırılarak etkin imar denetiminin ve sağlıklı
yapılaşmanın sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konya şehir merkezinde, Selçuklu İlçesi
sınırları içerisindeki Kerkük Caddesinde bulunan Zümrüt Apartmanı, 2.2.2004
günü 30-40 saniye içinde tamamen çökmüştür.
Yıkılan Zümrüt Sitesi, zemin artı 9 katlı
bir yapıdır. Zemin katı ticarî (mağaza) üst katları ise her katta 4 daire
olacak şekilde inşa edilmiştir. Binanın 4.8.1994 tarihinde yapı ruhsatı
alınmış, 1998 yılında iskân ruhsatı alınmadan ikâmet başlamış, 1999 yılı aralık
ayında ise iskân ruhsatı alınmıştır.
Binanın çökmesi esnasında, duvarların ve
kolonların ezilmesi sebebiyle, bir bölümü zemin seviyesi altına gömülmüş, diğer
katlar ise âdeta istif edilir gibi üst üste yığılmıştır.
Kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesinde
teknik müdahaleler, olağanüstü insanî ve iyi niyetli gayretlere rağmen yetersiz
kalmış ve niteliği konusunda ihtilaflar doğmuştur.
Endişe verici bir diğer husus, Zümrüt
Apartmanı inşaatında ve çöküşünde mevcut olan sorunların önemli bölümünün,
gerek Konya'da ve gerek ülkemizin diğer bölgelerinde de mevcut olduğu yolundaki
kanı ve bulgulardır. Teknik yönden benzeri eksiklikleri bulunan ve ikâmet
olunmasında sakınca olan binaların bir an evvel tespiti ile takviye dahil olmak
üzere, alınması gereken tedbirlerin hemen uygulamaya konulması zorunluluğu
vardır.
Meydana gelen olay, hem Konya'nın özel
şartları ve hem de ülkemizin diğer bölgeleri için emsal teşkil edecek
özellikler içermesi sebebiyle, çarpıcı özellikler taşımaktadır. Olayın sosyal
ve teknik boyutları araştırılarak, alınması gereken yasal ve idarî önlemlerin
niteliği hakkında rapor hazırlanmalıdır.
Bilindiği gibi, yapı ve imar denetimi,
kamu güvenliği ve birey hayatı için temel bir sorumluluktur. Gerek söz konusu
olay ve gerek muhtemel olaylar yönünden gerekli yasal ve idarî tedbirlerin
alınması ve benzer olayların önlenmesi bakımından Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1.Haluk Koç |
(Samsun) |
2. K. Kemal Anadol |
(İzmir) |
3. Ali Topuz |
(İstanbul) |
4. Atilla Kart |
(Konya) |
5. Nezir Büyükcengiz |
(Konya) |
6. Nuri Çilingir |
(Manisa) |
7. Nejat Gencan |
(Edirne) |
8. Ali Dinçer |
(Bursa) |
9. Ahmet Küçük |
(Çanakkale) |
10. Ali Oksal |
(Mersin) |
11. Sedat Uzunbay |
(İzmir) |
12. Fikret Ünlü |
(Karaman) |
13. V. Haşim Oral |
(Denizli) |
14. Ersin Arıoğlu |
(İstanbul) |
15. Vezir Akdemir |
(İzmir) |
16. Muharrem Toprak |
(İzmir) |
17. Abdurrezzak Erten |
(İzmir) |
18. Mehmet Kartal |
(Van) |
19. Hüseyin Özcan |
(Mersin) |
20. Turan Tüysüz |
(Şanlıurfa) |
21. Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
(Malatya) |
22. Bihlun Tamaylıgil |
(İstanbul) |
23. Kemal Kılıçdaroğlu |
(İstanbul) |
24. Ali Arslan |
(Muğla) |
25. Rasim Çakır |
(Edirne) |
26. Ali Rıza Gülçiçek |
(İstanbul) |
27. Muharrem Doğan |
(Mardin) |
28. Mehmet Sefa Sirmen |
(Kocaeli) |
29. Ersoy Bulut |
(Mersin) |
30. Tacidar Seyhan |
(Adana) |
31. Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
32. Mehmet Vedat Yücesan |
(Eskişehir) |
33. Mehmet Boztaş |
(Aydın) |
34. İzzet Çetin |
(Kocaeli) |
35. Özlem Çerçioğlu |
(Aydın) |
36. Muharrem İnce |
(Yalova) |
37. Zeynep Damla Gürel |
(İstanbul) |
38. Mehmet Semerci |
(Aydın) |
39. Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
40. Nurettin Sözen |
(Sivas) |
41. İsmet Çanakçı |
(Ankara) |
42. Hasan Güyüldar |
(Tunceli) |
43. Şevket Arz |
(Trabzon) |
44. Mehmet Ali Arıkan |
(Eskişehir) |
45. İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
46. Mevlüt Coşkuner |
(Isparta) |
47. Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
48. Salih Gün |
(Kocaeli) |
49. Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın) |
Gerekçe:
Bu ve benzeri olaylarda alınması gereken
yasal ve idarî tedbirler somut olarak tespit edilip, kamu görevlilerinin
sorumlulukları açığa kavuşturulmalıdır. Kamu görevlilerinin sorumluluğu
birbirlerinin üstlerine atmasını engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.
Hantal bürokrasi, yasal yetersizlikler,
meslek örgütlerinin zafiyeti, cezaî müeyyidelerin yetersizliği gibi
gerekçelerin ardına sığınılmamalıdır. Bu tür felaketlerin olmasını engelleyecek
altyapı çalışmaları hemen hayata geçirilmelidir. Bunun yanında, bu tür
felaketlerin her an olabileceği yaklaşımı ve düşüncesiyle, gerekli teknik
müdahaleyi ve kurtarma çalışmalarını yapabilecek teknik yapılanma gerçekleştirilmelidir.
Böylesine olağanüstü durumlarda gerekli koordinasyon ve organizasyon, kriz
yönetimi, hemen devreye girmelidir.
Zemin etüdünün, parselasyon ve adalar esas
alınarak yapılıp yapılmadığı, yerel yönetimlerin belirli aşamalarda yapmaları
gereken yasal ve idarî denetimleri yapıp yapmadıkları, bu kapsamda kullanılan
malzemenin ve işçiliğin uygun olup olmadığının,
belediye+inşaatşirketi+kooperatif (fiilî ilişkiler ve hiyerarşik yapılanmalar
şeklinde) ilişkileri içinde, idarî ve yasal denetim mekanizmalarının güçsüz ve
etkisiz hale getirilip getirilmediği) iskân ruhsatından sonra statik sisteme
müdahale yapılıp yapılmadığı, taşıyıcı sistemi etkileyecek şekilde zeminde
herhangi bir çökmenin olup olmadığının (apartman altlarında su kaynakları
açılması gibi) tespiti, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasayla getirilmiş
olan dörtlü sorumluluğun koordinesini sağlayacak bir düzenlemeye ihtiyaç olup
olmadığı değerlendirilmelidir.
“Yapı müteahhitliği” kavramına somut bir
tanımlama ve sınırlama getirilmelidir. Yapı müteahhidi ve fennî sorumlu
kavramlarının irtibat ve işbirliği açıklık kazanmalıdır. Yapı müteahhidinin
mutlaka lisans tahsili yapan bir kişi olması ve bu sorumluluğu üstlenecek kişi
veya kurumun belirli bir meslekî kariyere ulaşmış olması şartı üzerinde
durulmalıdır.
Bu tür sonuçlara yol açan yasadışı ve
sorumsuz eylemlere yönelik olarak cezaî müeyyide düzenlemesi üzerinde
durulmalı, TCK’nın 383 ve 455 inci maddeleri dışında artık "olası
kast" kavramı uygulamaya sokulmalıdır.
Konya olayı, yerel yönetimlere ilişkin
“yetki ve denetim mekanizmaları” hiyerarşisini irdelemek için, çok özel ve
somut unsurları bünyesinde barındıran özellikler taşımaktadır. Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısında amaçlandığı gibi, denetim mekanizmalarından uzak bir
şekilde yetki devri yapıldığı takdirde, nasıl bir kaosun doğacağı gözardı
edilmemelidir. Merkezî idarenin mevcut denetim mekanizmalarına rağmen böylesine
felaketlerin doğmuş olması, çarpıcı ve düşündürücüdür. Bu sebeple, denetim ve
yetki mekanizmaları arasındaki sınırlar somut bir şekilde düzenlenmelidir.
Meslek örgütlerinin denetimi
artırılmalıdır.
4708 sayılı Yasanın 11 inci maddesindeki
gerekçe ve mantık, geçerliliğini kaybetmiştir. Ülkenin tümünde uygulanacak
düzenlemeler yapılması gereği doğmuştur. Çünkü, ülkemizde, maalesef "rant
aktarımı ilişkileri" içinde uygulama ve yoğunluk kazanan bir süreç
başlamıştır. Bu sebeple, denetim mekanizmalarının ülke genelinde uygulanması ve
yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılmaması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
"Deprem bölgesi olma" özelliğine
bakılmaksızın belli merkezlerde bu tür
olaylarda arama ve kurtarma
çalışmalarını yönetecek "teknik ekipler" hemen oluşturulmalı ve bu
eğitim öncelikle sağlanmalıdır.
Ayrıca, zorunlu sigorta sistemi
oluşturulmalıdır.
Açıklanan sebeplerle işbu önergenin
hazırlanması ve ivedi olarak görüşülmesi zorunluluğu doğmuştur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 29 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üretiminde karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde
üreticilerimizin karşılaştığı sorunlar araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
arz ederiz.
1- Ahmet
Ertürk |
(Aydın) |
2- Ahmet
Rıza Acar |
(Aydın) |
3- Alim
Tunç |
(Uşak) |
4- Hakan
Taşcı |
(Manisa) |
5-
Abdullah Erdem Cantimur |
(Kütahya) |
6-
Mehmet Emin Tutan |
(Bursa) |
7- İrfan
Rıza Yazıcıoğlu |
(Diyarbakır) |
8- Cavit
Torun |
(Diyarbakır)
|
9-
Hikmet Özdemir |
(Çankırı) |
10-
Mehmet Salih Erdoğan |
(Denizli) |
11-
Ümmet Kandoğan |
(Denizli) |
12-
Muharrem Candan |
(Konya) |
13-
Bayram Özçelik |
(Burdur) |
14-
Mehmet Alp |
(Burdur) |
15- A.
Müfit Yetkin |
(Şanlıurfa) |
16-
Mustafa Said Yazıcıoğlu |
(Ankara) |
17-
Remziye Öztoprak |
(Ankara) |
18-
Serpil Yıldız |
(İzmir) |
19-
Mustafa Demir |
(Samsun) |
20-
Burhan Kılıç |
(Antalya) |
21-
Mehmet Dülger |
(Antalya) |
22-
Osman Akman |
(Antalya) |
23-
Abdullah Çetinkaya |
(Konya) |
24-
Hasan Anğı |
(Konya) |
25-
Harun Tüfekci |
(Konya) |
26-
Orhan Erdem |
(Konya) |
27-
Halil Aydoğan |
(Afyon) |
28-
Şemsettin Murat |
(Elazığ) |
29-
Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu |
(Muğla) |
30-
Atilla Koç |
(Aydın) |
Gerekçe:
Dünyada yaklaşık olarak 900 000 000'u
aşkın zeytin ağacı olduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu zeytin ağacı
varlığının yüzde 98'i Akdeniz ülkelerinde ve bu ağaç varlığının 100 000 000
adedinin ülkemizde olduğu tahmin edilmektedir.
Dünya zeytin ve zeytinyağı ticaretinde ilk
4 ülke, Türkiye, İspanya, Yunanistan ve İtalya'dır. Dünya ticaretinde
kullanılan zeytinyağı miktarı da 509 000 tondur. Ülkemiz üretim açısından
zeytin ağacı varlığına rağmen diğer ülkelere göre geride kalmıştır. Bunun temel
nedeni ise ağaçlarımızın verimliliklerinin düşük olmasıdır. Zeytinciliğin
merkezi olan Akdeniz havzasının doğusunda yer alan ülkemizde zeytin, Ege,
Marmara sahilleri başta olmak üzere sahil şeridi boyunca Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde yetiştirilmektedir. Türkiye, dünya sofralık zeytin üretiminde
ikinci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde dördüncü büyük üretici
konumundadır. Ülkemiz zeytin üretiminin yüzde 80,5'i Ege Bölgesinde, yüzde
11,8'i Akdeniz Bölgesinde, yüzde 6,1'i Marmara Bölgesindedir. Ülkemizde 400 000
ailenin geçim kaynağı zeytinciliktir; 8 000-10 000 kişinin ise gelirine dolaylı
katkıda bulunmaktadır.
Ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde bu
noktadayken gerek zeytin ve zeytinyağı üretiminde gerekse ticaretinde istenen
noktaya henüz gelebilmiş değildir. Ülkemizde zeytinyağı tüketimi kişi başına 1
kilogram olarak tahmin edilmektedir. Bunun yanında, Yunanistan'da 21 kilogram,
İspanya ve İtalya'da 10-12 kilogramdır. Rakamlardan da görüldüğü gibi
zeytinyağı, sağlıklı beslenme açısından son derece önemli olmasına rağmen
tanıtımının yeterince yapılamaması tüketimi olumsuz etkilemektedir.
Zeytin ve zeytinyağı üreticimizin
bilinçlendirilmesi ve üretimin daha bilimsel yollarla yapılması için gerekli
çalışmaların yapılması bir zorunluluktur. Yetiştirme ve bakım konularında
gerekli eğitim çalışmaları zaman geçirilmeden yapılmalı ve bunun altyapısı
hazırlanmalıdır.
Bunun yanında üreticimizin en önemli
yetiştirme sorunu, yetişmiş zeytin ağaçlarının "solgunluk" hastalığı
nedeniyle kurumasıdır. Birkaç yıldır görülmeye başlanan hastalık "ölmez
ağaç" olarak bilinen zeytin ağacını dört-beş ay gibi kısa bir sürede
kurutmaktadır. Mevcut zeytin ağacı varlığımız bu hastalığın tehdidi altındadır.
Hastalık şu anda Aydın, Akhisar ve Manisa yörelerimizde yoğun olarak
görülmektedir.
Hastalıkla ilgili bilinen etkin ziraî mücadele
yöntemi yoktur. Bu nedenle hastalıkla mücadeleye katkısı olabilecek her türlü
etkin çalışmaya ivedilikle ihtiyaç vardır. Gerek ar-ge çalışmalarına destek
verilmesi gerekse konuyla ilgili uluslararası kuruluşlarla etkileşime geçilerek
soruna çözüm aranması için zaman geçirilmemesi gerekmektedir.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulacak Meclis araştırması komisyonunda incelenmesi ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi hayatî öneme sahiptir. Gerek zeytin üreticimizin
sorunlarına çözümler getirilmesi gerekse zeytin ağacı varlığımızın korunması ve
ülkemiz zeytinciliğinin dünya ülkeleri arasında hak ettiği yere gelebilmesi
için bu konu çok büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını
bir tezkeresi daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, Türkiye - Suudi Arabistan Parlamentolararası Dostluk
Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/479)
18.2.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Suudi Arabistan Parlamentosu arasında Parlamentolararası Dostluk
Grubu kurulması, TBMM'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile
İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
4.- Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde verilen
önergelerin işleminde kalmıştık.
Maddeyle ilgili ilk önerge reddedilmişti.
Şimdi, ikinci önergeyi okutup, işlemini
yapacağım.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
Kâtip Üyemizin, bundan sonraki sunumlarını oturduğu yerden yapmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesinde geçen "hayat kalitesini geliştirmek"
ibaresinin "hayat kalitesini yükseltmek" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, bu önergemi ve diğer iki önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinde geçen "hayat
kalitesini" ibaresinin "yaşam kalitesini" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
(x) 349 S.
Sayılı Basmayazı 18.2.2004 tarihli 54 üncü Birleşim tutanağına eklidir.
ORHAN ERDEM (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesindeki "...ve bu amaçlarla
kanunlarla" ibaresinin "...ve kanunlarla" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Hacı Biner |
Ali Osman Sali |
|
Ordu |
Van |
Balıkesir |
|
Nur Doğan Topaloğlu |
Hüsnü Ordu |
|
|
Ankara |
Kütahya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "...ve bu amaçlarla..." bölümü
çıkarılıyor değil mi efendim; buna katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Fatsa?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu idaresi "amacına"
bakmaksızın kanunların kendilerine verdiği görevi yapmakla yükümlüdür.
Belli ilkelere bağlı olarak ve bu ilkeler
çerçevesinde "amaç" değerlendirmesi yapmak görevi ise yasama organına
aittir.
Değişiklikle birlikte yasal olarak kamu
idaresinin temel amaç ve görevi ile kanunların verdiği görev ve hizmetler eş
düzeyde değer kazanacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam; önergeyi oylayacağım ve
karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
makul süre içinde sayılsın.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.50
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 16.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
4 üncü madde üzerinde verilen, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinin
temel ilkeleri
MADDE 5. - Kamu yönetiminin kuruluş ve
işleyişinde esas alınacak temel ilkeler şunlardır:
a) Kamu yönetiminin kuruluş ve
işleyişinde, idarenin bütünlüğü esastır.
b) Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde,
sürekli gelişim, katılımcılık, saydamlık, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik,
yerindelik, beyana güven ile hizmetten yararlananların ihtiyacına ve
hizmetlerin sonucuna odaklılık esas alınır.
c) Yapılacak yeni düzenlemeler ve ihdas
edilecek birimler için düzenleyici etki analizi yapılır.
d) Kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesinde ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayırımcılık; bu hizmetlerle
ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama
yapılamaz.
e) Görev, yetki ve sorumluluklar,
hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilir.
f) Kamu hizmetlerine ilişkin temel
kararların alınmasında, ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve
sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerilerinden yararlanılır.
g) Kamu kurum ve kuruluşları, halkın bilgi
edinme hakkını kullanması için gerekli tedbirleri alır.
h) Kamu hizmetlerinde bilgi
teknolojilerinden etkili ve yaygın şekilde yararlanılır.
i) Kamu kurum ve kuruluşları, insangücü ve
maddî kaynaklarını etkili ve verimli şekilde kullanır, bu amaçla kendi
aralarında işbirliği yapar.
j) Kamu hizmetlerinin usul ve standartları
belirlenerek, hizmetten yararlananların bunları önceden bilmesi sağlanır. Kamu
kurum ve kuruluşlarının üst yöneticileri, hizmetlerin bu standartlara uygun
şekilde yerine getirilmesinden ve hizmetten yararlananların ihtiyacına
uygunluğunu sağlamaktan sorumludur.
k) Kamu kurum ve kuruluşlarınca, gerçek ve
tüzel kişilerden, sadece hizmet usul ve standartlarında öngörülen bilgi ve
belgeler istenebilir. Bilgi ve belge istemine ilişkin usul ve standartlar;
etkililiği, verimliliği ve basitleştirmeyi sağlamak amacıyla düzenli olarak
gözden geçirilir.
l) Kamu kurum ve kuruluşları, kanunlarla
kendilerine açıkça görev olarak verilmeyen ve kuruluşun amacıyla doğrudan
ilgili olmayan alanlarda işletme kuramaz, mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu
amaçla personel, bina, araç, gereç ve kaynak tahsis edemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi hakkında görüşlerimi sizlerle
paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, biz, bu tasarının
altındaki gizli gündemi İçişleri Komisyonunda dile getirmeye çalıştık.
"Çalıştık" diyorum; çünkü, başaramadık. Konuşabilmiş olsaydık,
bunları ifade edebilecektik; ancak, görüş ve değerlendirme bildirme hakkımız
elimizden alındı. Sayın Fatsa, dünkü konuşmasında, komisyonda niye katkı
konulmadığını ifade etti. Sayın Fatsa, eğer, konuşabilmiş olsaydık, katkı verecektik;
konuşamadan nasıl katkı verebilirdik. Umuyorum ve diliyorum ki, sözlerimi
tamamlama fırsatı bulacağım.
Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz madde
ve genel anlamda bu tasarı, devleti, son derece açık bir biçimde, yerellik
ilkesine göre örgütlüyor. Merkezî idare, bundan sonra, yerel düzeyde
örgütlenemeyecek ve teşkilat kuramayacak. Bu tür bir düzenleme, Anayasamızda
yer alan "idarenin bütünlüğü" ilkesine açıkça aykırıdır. Aynı
samimiyetsizliğin devamını (d) bendinde görüyoruz; "insan hak ve
özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz" deniliyor.
Böyle bir tanım, hak ve özgürlüklerin sınırsız olduğu anlamına gelmez mi?
Ayrıca, idarenin bu yönde kural koyma, yaptırımda bulunma ve bunları uygulama
yetkisinin bulunmayacağı anlamına gelmez mi? Kişi hak ve özgürlükleri, başka
kişilerin ve kamunun hak ve özgürlükleriyle çatışmadığı sürece korunabilir. Bu
nedenlerle, her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de sınırlanabilir. Kamu
hizmetlerinden yararlandırmada ayırımcılık yapılamaz diyorsunuz; ancak, kişileri,
kamu hizmetlerinden yararlandırırken, bazı durumlarda ayırımcılık yapmamak
adalete uygun düşmeyebilir. Herhangi bir yardım malzemesi dağıtırken, zenginler
ile yoksulları bir tutamazsınız; bu ikisi arasında bir ayırım yapmak
zorundasınız.
Ne derseniz deyin Sayın AKP
milletvekilleri, bu maddeyle kamu hizmetlerinde insan haklarının geliştirilmesi
amacı güdülmemektedir. Gizli bir hedef vardır; bu gizli hedef de türbandır,
türbanın kamusal alanda serbestleşmesini sağlamaktır. Anayasa Mahkemesi ilgili kararında
belirtmiş, demiş ki "kamusal alanda türban takılmasının yasaklanması temel
hak ve hürriyetlerin kısıtlanması anlamına gelmemektedir..."
AHMET YENİ (Samsun) - Türbanla ne alakası
var?
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Efendim,
ben olduğunu iddia ediyorum; siz buyurursunuz, söylersiniz olmadığını,
ispatlarsınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Uydurun kafadan bir
şeyler, uydurun, uydurun...
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Yasa
maddesine böyle örtülü bir ekleme yaparak, Anayasa Mahkemesinin kararlarını
by-pass yapamazsınız. Eğer gerçekten vatandaşların kamu hizmetlerinden
yararlanmasında ayırımcılık yapılmasına karşı iseniz devleti devretmeyin,
sosyal devleti yok etmeyin, vatandaşı müşteri yapmayın. Eğer bu tasarı
yasalaşırsa parası olan vatandaş ayrıcalıklı olacak, böylece, anayasal, sosyal
devlet ilkesi zedelenecek. Parası olan kamu hizmetlerinden yararlanacak,
olmayan ise temel kamu hizmetlerinden mahrum kalacak. Böyle bir anlayış
olabilir mi? Böyle bir adalet anlayışı olabilir mi? Bu mu Partinizin adalet anlayışı?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
üzerinde görüşlerimi belirttiğim 5 inci maddenin (c) bendi buram buram tercüme
kokan yeni bir terimi hukuk ve idare terminolojimize sokmaya çalışıyor
"düzenleyici etki analizi".
Sayın AKP milletvekilleri, sizlere sormak
istiyorum; düzenleyici etki analizi ne demektir? Bu kavram, Hizmet Ticaret
Genel Anlaşmasının yani GATS'ın önerdiği ve OECD tarafından da geliştirilen bir
kavramdır. Bu kavramın bu maddede geçmesi bile, bu tasarının halkın ihtiyaçları
gözetilmeden ithal edilerek ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer tarafından
taçlandırılarak Meclise sunulduğunun bir kanıtıdır. Bu kavram, kamu
hizmetlerinin verilmesinde, fayda ve maliyetin tek başına ölçüt alınacağı
anlamına gelmektedir. Yapılacak olan düzenlemelerin maddî olarak faydasını ve
maliyetini saptamanın bilimsel ve standart bir yöntemi var mıdır? Eğer varsa,
bu yasanın, maddî olarak faydası nedir? İdarede ne kadarlık tasarrufa yol
açacaktır? Eminim, yanıtını bilen yok; varsa, benden sonra söz alır, hepimiz
öğrenmiş oluruz.
Sayın milletvekilleri, aslında, bu bentte,
yasak savmak için, Anayasaya, gözboyama amaçlı bir gönderme daha yapılması
gerekiyordu. Örgütsel davranış doktoralı Sayın Başbakanlık Müsteşarı, her
nasılsa unutmuş; ben hatırlatayım, belki, bir önerge verip düzeltme ihtiyacını
hissedersiniz: Anayasamızda 9 kez geçen "kamu yararı" kavramı. Merak
ediyorum; düzenleyici etki analizi ile kamu yararı kavramı nasıl bağdaşacak?!
Örneğin, devletçe işletilmesinde kamu yararı olan ormanları özel sektöre mi
devredeceksiniz?! Kamu varlıklarını ve kaynaklarını har vurup harman
savurmanın, yandaşlarınıza peşkeş çekmenin, Partinizin tüccar siyaset
anlayışının bir parçası olduğunu, artık, herkes biliyor! Şimdi buna bir yasal
kılıf uydurmaya mı çalışıyorsunuz?! Hemen söyleyeyim; boşuna uğraşmayın. Ne
şekilde önümüze getirirseniz getirin, ülkemizin ormanlarını peşkeş çekmenizi
nasıl engellediysek, diğer kamu varlıklarının yandaşlarınıza peşkeş çekilmesini
de aynı titizlikle engelleyeceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
maddede geçen "katılımcılık", "saydamlık", "hesap
verebilirlik", "öngörülebilirlik", "beyana güven" hiç
kimsenin itiraz etmeyeceği kavramlardır; ancak, tasarıda bu kavramlar bir süs
malzemesi olarak kullanılmış. Özellikle katılımcılıktan bu kadar uzak
hazırlanan bir tasarıda katılımcılıktan bahsedilmesi bana son derece manidar
geldi.
Tasarıyla ilgili basılan kitabın
girişinde, kanun tasarısının hazırlanması çalışmalarına çok sayıda bilim adamı,
bürokrat, işadamı, vali, belediye başkanı ve uzmanın katkısının bulunduğu
söyleniyor. Kim bu bilim adamları, yöneticiler, işadamları; söyler misiniz,
kim?! 3 kişi mi, 5 kişi mi, kaç kişi?!
Yönetimde tasarruf ve verimliliği
hedefleyen bir tasarı. 144 sayfalık kitap basılmış; 144 sayfalık bu kitapta 22
sayfa boş, bomboş.
Sayın AKP milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz maddenin (f) bendinde, meslek kuruluşları ve sivil toplum
kuruluşlarının görüş ve önerilerinden yararlanacağınızı ifade ediyorsunuz.
Madem idarenin katılımcı olması hedefleniyor, neden bu tasarının hazırlanması
konusunda, sadece ve sadece sermaye tabanlı sivil toplum örgütlerinin katkısına
başvurdunuz?! Bu tasarının arkasında duran demokratik kitle örgütü hangisi?
Hangi meslek kuruluşu var? Hangi sendika var?
AHMET YENİ (Samsun) - Bunun arkasında halk
var.
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Göreceğiz
efendim, 28 Martta, kimin durduğunu göreceğiz.
Geniş halk kesimlerini temsil eden bu
kuruluşların hepsi, tasarının karşısında ve siz bunu çok iyi biliyorsunuz.
Tasarıyı hazırlarken uygulamadığınız katılımcılığı, tasarı yasalaştıktan sonra
nasıl sağlayacaksınız?! Kamu hizmetlerine ilişkin temel kararları alırken,
yalnızca sermaye tabanlı sivil toplum kuruluşları ile cemaat ve tarikat
örgütlerinin görüşlerini mi alacaksınız?!
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
maddenin son bendinde, kamu kurum ve kuruluşlarının memurlarımıza sundukları
sosyal imkânların tasfiyesinin önü açılmaktadır. Bu maddeyle hem merkezî
yönetimin hem de pek çok görev ve yetki devrettiği yerel yönetimlerin kamu
hizmeti yapmaları yasaklanıyor ve özelleştirme, âdeta zoraki hale getiriliyor.
Bu da, tıpkı, tasarının genelinde getirmek istediğiniz özelleştirme anlayışında
olduğu gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kesimoğlu, size 1 dakikalık
eksüre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilleri, geniş halk yığınlarının karşı çıktığı bu tasarıyı, yalnızca
Meclis çoğunluğunuza güvenerek Meclisten geçirebilirsiniz; ama, bu yanlış
hesabınız geriye dönecektir. Bu yanlış hesap, Bağdat'a dahi gerek kalmadan
geriye dönecektir. Bağdat dedim, Bağdat'ta da bu hesabı dikkate alacak mecal
-Amerika tarafından- tabiî ki bırakılmamıştır. Neyse...
Bu hesap geriye dönecektir. Tıpkı
büyükşehir belediyelerinin sınırlarının tespitiyle ilgili kanunda olduğu gibi,
tıpkı Denizli Belediyesi sınırlarının tespitiyle ilgili kanunda olduğu gibi,
tıpkı 340 beldenin tüzelkişiliğinin kaldırılmasıyla ilgili kanunda olduğu gibi
ve diğerlerinde olduğu gibi geriye dönecektir.
Adalet ve Kalkınma Partisinin saygıdeğer
milletvekilleri, gelin, toplumun büyük bir kesimini ve onların örgütlerini
dışlamadan, aceleye getirmeden, toplumsal uzlaşmayı sağlayarak yasayı
geçirelim.
Öneri bizim, takdir sizin; ama, gelecek
hepimizin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
aldığımız bir habere göre, Bingöl Adaklı'da, helikopter düşmesi sonucunda 5
askerimiz şehit olmuştur. Milletimize, Genelkurmay Başkanlığımıza ve ailelerine
başsağlığı dileklerimi, Başkanlık Divanı adına sunuyorum; Allah rahmet eylesin.
5 inci madde üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün.
Sayın Ergün, şahsınız adına da görüşme
talebiniz var mı?
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Vardı; ama,
vazgeçtim Sayın Başkan, Grup adına konuşacağım.
BAŞKAN - Peki efendim.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu tasarı, uzun zamandır Türkiye'nin
gündeminde, kamuoyunun her kesiminde, zaman zaman tartışma zemininin dışına kayılarak
da tartışılmış, aslında, Parlamentoya, tartışılması için çok fazla bir alan da
bırakılmamış bir halde bulunuyor.
Gerçekten, bu tasarı, çok ayrıntılı bir
şekilde tartışıldı. Bu tasarı hakkında, daha gündeme çıkar çıkmaz, onlarca
kitabın neşredildiğini, hep beraber biliyoruz; birçok dergilerde bununla ilgili
yazılar çıktı, birçok panellerde tartışıldı.
Enine boyuna tartışılmış bir tasarının
kanunlaşması safhasında, Parlamentoda bu müzakereleri yapıyoruz. Bu müzakereler
sonucunda, bu tasarının, hayırlı bir şekilde kanunlaşmasını ümit ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, tasarının 5 inci
maddesi, gerçekten tasarının özünü, ruhunu ortaya koyan bir madde; 4 üncü
maddeyle de bağlantılı olarak, kamu yönetiminin, kamu kuruluşlarının, kamu
hizmetlerini hangi mantıkla, hangi felsefeyle yerine getirmesinin daha doğru
olacağını ortaya koyan bir madde. Bu maddedeki bölümleri, bu maddedeki
fasılları değerlendirirken, aklın ve bilimin yolunu takip eden hiçbir insaf
sahibinin bunlara itiraz etmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Gerçekten, bu
maddeler, bundan sonra Türkiye'de kamu hizmetlerini yürüten kamu idarelerinin
hangi esaslara göre hareket edeceğini belirlemektedir. Bu esaslar, sırasıyla
ortaya konulmuştur.
Değerli arkadaşlar, bizim açımızdan önemli
olan, aslında, kamu idaresinin, kamu hizmetlerini nasıl vereceğidir; aslolan,
kamu hizmetidir. Kamu hizmeti, kuşkusuz, toplumun, medenî, ortak ihtiyaçlarını
karşılama işidir. Kuşkusuz, 4 üncü maddede de ifade edildiği gibi, halkın
hayatını kolaylaştırma işidir, halkın hayatını kolaylaştıracak organizasyonları
yapma işidir. Ancak, kamu hizmeti nedir diye bir soru sorduğumuzda, elli yıl
önce kamu hizmeti olan bir hadisenin, elli yıl sonra kamu hizmeti olmadığını,
kamu hizmeti niteliğinden çıktığını görüyoruz. Elli yıl önce, Türkiye'de ya da
dünyanın başka yerlerinde, patiska üretmek bir kamu hizmeti sayılabilirdi;
çünkü, o ülkede, bir müteşebbis heyetin, bir sermaye birikiminin ve teknolojik
birikimin olmadığını düşündüğümüzde, halkın hayatını kolaylaştırmak, kumaş üretmek
bir kamu hizmeti sayılabilirdi; ama, bu hizmetler, süreç içerisinde bir piyasa
hizmeti niteliğine dönüşmüş ve artık, kamunun bu alanda olmaması gerektiğini
açık bir şekilde önümüze koymuştur. Doğal olarak, geçmişte kamu hizmeti
sayılmayan birtakım hizmetlerin de, bugün, kamu hizmeti olarak karşımıza
çıkabileceğini görüyoruz. Bu nedenle de, yeni kamu örgütlenmelerine ihtiyaç
hâsıl olabilir. Gelecek yıllarda da, elli yıl sonra da, hem yeni kamu
hizmetleri ortaya çıkabilir hem de bu hizmete bağlı olarak yeni kamu
örgütlenmeleriyle karşı karşıya kalabiliriz; ancak, gelecek yıllarda, bugün
kamu hizmeti olan birtakım hadiselerin de kamu hizmeti niteliğinden
çıkabileceğini gözardı etmememiz lazımdır.
Dolayısıyla, kamu hizmeti kavramı statik
bir kavram değildir; kamu hizmeti kavramı dinamik bir kavramdır, süreç
içerisinde değişebilen bir kavramdır. Kamu hizmeti kavramı değişebildiği gibi,
kamu yönetimi kavramı da süreç içerisinde değişebilmektedir. Kamu hizmetinin
niteliğinin değişikliğine göre, kamu yönetiminin de niteliği, kuşkusuz,
değişmektedir.
Kamu hizmetlerinin bir kısmı, kuşkusuz,
merkezî nitelikli kamu hizmeti, bir kısmı yerel nitelikli kamu hizmetidir ve
merkezî nitelikli olanları merkezî idare, yerel nitelikli olanları yerel
idareler vermelidir; ancak, birkısım hizmetler, zaman içerisinde yine, merkezî
nitelikli olmaktan çıkıp, yerel nitelikli hale dönüşebilmektedir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Ne gibi?..
Hangileri?..
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu açıdan, bugün,
yerel nitelikli hizmetlerin ve merkezî nitelikli hizmetlerin neler olduğu
konusunda, yeniden bir değerlendirme yapma ihtiyacımız vardır. Dünya bu
ihtiyacı bizden evvel görmüş ve yapmıştır; bizim de bugün, bu ihtiyacı görmemiz
ve yapmamız gerekiyor.
Kamu hizmetlerini sunarken, aslolan, kamu
hizmetlerinin, halka, ucuz, kaliteli ve çabuk bir şekilde ulaştırılmasını
sağlamaktır. Eğer, merkezî idare ucuz, kaliteli ve çabuk bir şekilde
ulaştırabiliyorsa merkezî idare ulaştırmalıdır; ama, yerel idare çabuk, ucuz ve
kaliteli bir şekilde halka kamu hizmetini ulaştırabiliyorsa, bunun yerel idare
tarafından ulaştırılması gerekmektedir.
Kuşkusuz, adalet hizmetlerinin yerel
idareler tarafından görülmesi, insanların kendi bölgelerinde şu eylemi ya da bu
eylemi suç sayıp saymaması mümkün olamaz, cezaların illere göre farklı
verilmesi söz konusu olamaz ya da savunma hizmetlerinin, bir ülkenin nasıl
savunulacağının her ile göre değişiklik arz etmesi mümkün olamaz. Bütün
bunların merkezî idare tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Buna benzer birçok
hizmet tasarıda da sayılmıştır; ama, birçok hizmetin de, artık, yerel idareler
tarafından verilmesi lazımdır. Eğitimin politikasını, kuşkusuz, merkezî idare
belirlemelidir; ama, okulun nereye yapılacağını yerel idarenin belirlemesi
lazımdır. Değerli arkadaşlar, bu anlayışla hareket eden bir yaklaşım ortaya
koymamız gerekiyor.
Ayrıca, ucuz, nitelikli ve çabuk kamu
hizmetinin sadece merkezî ve yerel idareler eliyle de ulaşması gerekmiyor.
Bugünkü anlayış, sivil toplum örgütleri eliyle de kamu hizmetlerinin
sunulabileceği, birkısım kamu hizmetlerinin özel sektörden satın alınabileceği
ve özel sektöre de -kamu hizmetlerinin- yaptırılarak halka ucuz ve nitelikli
kamu hizmetinin sağlanmasının mümkün olabileceği hepimiz tarafından
bilinmektedir. Yoksa, bugün, hiçbir otoyolu ihale etmememiz gerekir;
Karayolları Genel Müdürlüğünün bütün otoyolları, her şeyi yapması gerekir. Bu
nedenle, değerli arkadaşlar, kamu hizmetlerinin halka sunulmasında, merkezî
idare kadar, yerel idare kadar, sivil toplum örgütlerinin ve özel sektörün de
payının olduğu önemli bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Bu tasarı, idarenin bütünlüğü esasına
dayanıyor. İdarenin bütünlüğünü tahrip ettiği iddiası, bence, içi çok da dolu
olmayan bir iddiadır. Neden; çünkü, hiyerarşik denetim devam ettiği müddetçe,
vesayet denetimi devam ettiği müddetçe, içdenetim ve dışdenetim
organizasyonları güçlendirildiği müddetçe ve halkın denetimi güçlendirildiği
müddetçe, idarenin bütünlüğü ilkesinin tahrip edildiğinden söz edilemez.
Burada, bütün bu denetim imkânlarının ortaya konulduğunu görüyoruz. Üniter
devlet yapısından federalizme geçildiği şekilde hiçbir bilimsel ölçüte
dayanmayan eleştiriler yapıldı. Eğer, bir tane, üniter yapıdan federalizme
geçişi öngören, yani, yasama ve yargı yetkisini vilayetlere devrettiğimizi
öngören bir yaklaşım bunun içerisinde olsaydı, kuşkusuz, buna herkes itiraz
ederdi.
Yerel yönetimlere yetki devri yapıldıkça,
merkezî idarenin denetim yetkisi de, kuşkusuz, daha iyi düzenlenmelidir. Bu
tasarıda ne eksik varsa söyleyin, tamamlayalım; ne yanlış varsa söyleyin,
düzeltelim; ama, bu tasarının çağdaş olmadığını, bilimsel olmadığını,
üniterlikten federalizme geçiş olduğunu, hatta hatta, zamanla, cumhuriyeti
tahrip eden bir nitelik taşıdığını iddia etmek, açıkçası, gülünç sayılabilecek
iddialardır.
Değerli arkadaşlar, sözlerimin bu
noktasında... Bu tasarıda birçok madde var; ama, en önemli maddelerden bir
tanesi, kamu hizmetlerinin halka en yakın idare tarafından görülmesi
anlayışıdır. Evet, kamu hizmetlerinin halka en yakın idare tarafından görülmesi
rasyonel, bilimsel ve evrensel bir ölçüttür; buna karşı çıkmak için halktan
iyice uzaklaşmış olmak lazımdır. Halktan iyice uzaklaşmış olan, halkın
değerlerinden iyice uzaklaşmış olan siyasî partilerin, halka yakın idarelere
yetki ve kaynak devrine itiraz etmeleri ya da bürokratik mekanizmaların itiraz
etmeleri doğal karşılanabilir; ancak, gerçekçi değildir, bilimsel değildir,
rasyonel değildir.
Değerli arkadaşlar, Anayasaya aykırılık
iddiaları da, açıkça, gerçeği
yansıtmıyor. Evet, bir anayasa problemimiz vardır. Anayasamız reformcu
değildir. Anayasamız, özgürlükçü unsurları içinde yeterince barındırmıyor.
Bizim, şiddetle, ruhuyla ve lafzıyla, özgürlükçü ve reformcu bir anayasaya
ihtiyacımız vardır; ama, bununla beraber, anayasa yorumcularının da en az
anayasa kadar özgürlükçü ve reformcu bir yorum anlayışına, bir düşünsel
altyapıya sahip olmaları gerekmektedir.
ATİLA EMEK (Antalya) - Önce Anayasayı
değiştirin.
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Türkiye'nin,
maalesef, böyle bir eksiğinin de var olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, eleştirileri
zemininden kaydırarak başka bir istikamete götürerek, yapılan bu çalışmaları
gölgelemek, açıkçası, bize yakışmıyor, hiç kimseye de yakışmıyor. Eleştirileri
zemininden kaydırmak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergün, 1 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Aslında,
eleştirilerin zemininden kaydırılması, hatta zaman zaman sövme ve hakaret gibi
birtakım unsurları da içinde barındırması, açıkça, Türkiye'de siyaset zeminini
tahrip etmektir. Bu nitelikteki eleştirileri kabul etmek... Aslında, bunlara
cevap bile vermek gereksizdir. Zannedilmesin ki, bunlara cevap verilmiyor,
bunlar karşısında bir tepki gösterilmiyor, söyleyecek sözümüz yoktur ya da
bunlar karşısında endişe ve kaygı ve korku içerisindedir insanlar; asla böyle
değil. Türk siyasetinin itiş kakışa ihtiyacı olmadığı için ve siyasetçi itiş
kakışının Türk toplumuna bir faydası olmadığı için, biz, bu itiş kakışın
içerisine girmiyoruz. Bunun herkes tarafından böyle bilinmesinde yarar olduğunu
düşünüyor ve tasarının milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ergün, teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı adına Ankara
Milletvekili Sayın Mehmet Tomanbay; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tomanbay, süreniz 5 dakika.
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Sayın Başkan,
Yüce Ulusumuzun değerli vekilleri; Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5
inci maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak için söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5 inci madde, tasarıyı, bir anlamda
Anayasanın yerine geçiren bir maddedir; çünkü, maddenin (a) fıkrası
"idarenin bütünlüğü esastır" demektedir. Bu, Anayasada da yer alan ve
devletin üniter yapısını belirleyen bir sözdür; ancak, bu fıkra, kamuoyunun
büyük baskısı sonucu, hepinizin bildiği gibi, bu tasarıya son anda eklenmiş bir
fıkradır. Ne yazık ki, 5 Nisandan bu yana ortaya çıkan taslakların hiçbirisinde
idarenin bütünlüğü sözü geçmemektedir. Buna da, tabiî, şükrediyoruz; ama, ne
yazık ki, bir anlamda idarenin bütünlüğüne inanılmadan tasarıya eklenen bu
fıkra, bu sefer de tasarının gerekçesinde yer almamıştır, tasarının
gerekçesinde yoktur.Bu nedenle de, gerekçede yer almayan idarenin bütünlüğü
ilkesi, acaba, AKP tarafından ne kadar samimî olarak savunulmaktadır ve ne
kadar yasallık kazanır?!
Burada sorulması gereken soru, bu
tasarının ve bu tasarıyı hazırlayan AKP'nin idarenin bütünlüğü ilkesine, bir
diğer deyişle üniter devlet ilkesine neden bu kadar soğuk olduğu sorusudur.
Oysaki, hepinizin bildiği gibi idarenin bütünlüğü ilkesi, ülkenin siyasal,
toplumsal, ekonomik birliğinin güvencesidir. Daha açık deyişle, Anayasada yer
alan üniter yapının temel ilkesidir bu ilke. Bu nedenle, ilke, tasarının
gerekçesinde de yer almalıdır. Ama, ne
yazık ki, daha dün buraya çıkan AKP'li Milletvekili Sayın Asım Aykan, CHP'ye
laf atayım derken, TV'de bizleri dinleyen milyonlarca vatandaşın önünde gerçek
niyetini de açığa çıkarmış ve üniter devlet yapısına ne kadar uzak olduğunu
açıkça dile getirmiştir. Bize "siz devletin, biz milletin partisiyiz"
diyerek, ne yazık ki, ülkemizi devleti ve milletiyle bir bütün olarak görmeyen,
devletimizi milletinden ayıran çok tehlikeli ve kabul edilemez bir yaklaşımı
dile getirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Yine, bu sözleriyle, bu tasarının
altında yatan üniter devlet yapısına karşı olan ve onu değiştirmeyi amaçlayan
düşüncelerini de, sanırım, açıkça ifade etmiştir.
Neden bu tasarının gerekçesinde üniter
devlet yapısının en temel ilkesi olan idarenin bütünlüğü ilkesine yer
verilmediğini, Sayın Aykan, devletle hiçbir bağlarının olmadığı anlamına gelen
sözleriyle açıklamıştır.
Sayın Aykan, Sayın AKP'liler, biz,
adımızda da olduğu gibi, halkın, milletin partisiyiz; ama, bir yandan da, halkımızın,
milletimizin hizmetinde olan devletimize ve onun laik ve demokratik üniter
yapısına da sahip çıkan, sizin gibi, biz, sadece milletin partisiyiz, devlete
karşıyız zihniyeti içinde olmayan, devlet-millet ayırımı yapmayan, ülkemize
milletiyle, binlerce şehidimizin kanıyla kurulmuş devletiyle de sahip çıkan bir
partiyiz.
Değerli milletvekilleri, 5 inci maddede
getirildiği şekliyle, bu yolun sonu, özerk bölge yönetimlerine dayanan...
BAŞKAN - Sayın Tomanbay, izin verir
misiniz...
Konuşmanız sırasında "devlete karşı
çıkma" ifadesini kullandınız. Dün oturumu ben yönetiyordum; sayın hatibin
böyle bir ifadesi olmamıştır. Bunu, lütfen, tashih eder misiniz efendim...
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Efendim, ben
"...partisiyiz, devlete karşıyız zihniyeti içinde olmayan" dedim;
yani, orada...
BAŞKAN - Hayır, tutanakları getirteceğim;
öyle demediniz. Benim anladığım kadarıyla " kendisi 'devlete karşıyım'
ifadesini kullandı" dediniz.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - " Siz
devletin biz milletin, partisiyiz" dedi. Dolayısıyla, buradan o anlam
çıkıyor. Tabiî, eğer, siz, bunu o şekilde anlamak istemiyorsanız, tashih
ediyorum; ama, milyonlarca vatandaşın önünde devlete uzak olduğunu kendi
sözleriyle, burada, AKP'li milletvekili açıkladı. Onu vurgulamak istiyorum.
Halbuki, milletiyle devletiyle bir bütündür Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye
Cumhuriyetinde herkesin, hem devletine hem milletine sahip çıkması
gerekmektedir. Ben, burada, bu noktayı vurguluyorum. Bu ayırım, Türkiye'de çok
tehlikeli bir ayırımdır. Bu ayırımı, milyonlarca vatandaşımızın önünde dile
getirdiği için de AKP'li milletvekilimizi kınıyorum!
Değerli milletvekilleri, 5 inci maddede
getirildiği şekliyle bu yolun sonu, özerk bölge yönetimlerine dayanan bir
devlet yapısı, bölgeselleşmiş devlet yapısı, yönetsel federasyondur.
Bakınız, Türk il özel idareleri, Avrupa
Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi bünyesinde bulunan Bölgesel
Yönetimler Meclisinde temsil ediliyor. Sözünü ettiğim kongre, yani Avrupa
Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, 1996 yılında Türkiye'de
denetimler yapıyor ve 19 madde halinde tavsiyelerde bulunuyor.
Avrupa kuruluşu, bu tavsiyelerden bir
tanesinde şunu diyor: "Türk Anayasasının 127 nci maddesinin reformu
düşünülmelidir. 127 nci maddede yerel ve bölgesel özerklik ve subsidiarite
ilkesine açık bir gönderme yapılabilir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tomanbay, eksürenizi
başlatıyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
Buyurun.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Tamamlıyorum,
teşekkür ederim.
Dikkatinizi çekerim, Avrupa Birliği adına
AB dışı ülkelerde bölgeselleşme ve yerelleşme politikalarının takipçisi olan
Avrupa Konseyi, Türkiye'den bölgesel özerklik istiyor, subsidiarite ilkesine
açık bir gönderme yapılmasını istiyor. Dolayısıyla, siz, bu yasayla, bölgesel
özerkliğin temellerini atıyorsunuz ve Anayasamıza aykırı olmasına karşın, bu
maddenin (e) fıkrasıyla subsidiarite ilkesini getiriyorsunuz. O masum tümce,
değerli AKP'li milletvekilleri, bölgeselleşmenin temel ilkesidir. AKP, acil
eylem planında, bölgesel kalkınma kurumu olarak bölge kalkınma ajanslarını da
gündeme getirmiştir.
Kısacası, bütün bu gündeme getirilen
maddeler, bu reform paketinizin sonu, en azından, bölgeselleşmiş devlet
yapısıdır, yönetsel federasyondur. Bu yapının neden olacağı kaosu Türkiye
kaldıramaz, AKP hiç kaldıramaz. Türkiye, bu rotadan AKP'ye rağmen ayrılmalıdır
ve ayrılacaktır.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tomanbay.
Şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın
Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 5 inci maddesinin (a) bendinde,
idarenin bütünlüğü ilkesi yer almasına rağmen, tasarının getirdiği
düzenlemelerle bu bütünsellik ortadan kaldırılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, aynı maddenin (b)
bendinde, hizmetten yararlananların ihtiyacına ve hizmetlerin sonucuna
odaklılık esası getirilmiştir. Bu, kamu hizmetlerini, gerçekten, parçalayıcı bir
hükümdür.
Tasarının 5 inci maddesinin (l) bendine
göre, kamu kurum ve kuruluşları, kanunlarla yetkili ve görevli kılınmadıkları
alanlarda işletme kuramaz, mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu amaçla bina, araç,
gereç ve kaynak tahsis edemez. Bu hüküm, zaten yetki ve görevleri budanmış kamu
kuruluşlarının faaliyet alanını, özellikle de çalışanlara yönelik sosyal amaçlı
faaliyetleri, istihdam yaratacak kamusal işleri kısarken, özelleştirmeyi âdeta
zoraki hale getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, burada "kamu
kurum ve kuruluşlarının kurumsal çıkarları" ifadesinden ne
anlaşılmaktadır; kurumsal çıkarlar, kişisel çıkarlar olmayacağına göre,
devletin çıkarları olarak tefsir edilebilir. Burada da devletin çıkarları ile
halkın çıkarları arasında organik bir tezat ve karşıtlık varmış gibi
düşünülmekte, devletin, bütün toplumu, vatandaşı kapsaması gereken görev alanı,
sadece, ihtiyaç duyan muhatap vatandaş; yani, hizmeti satın alma durumunda
kalan kişi, müşteriyle sınırlanmakta; devlet, etkinlik alanı açısından da daraltılmakta
ve özel bir işletmeymiş gibi değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, demin söz alan,
Grubunuz adına konuşan Kocaeli Milletvekili arkadaşım, sövmeden bahsetti. Biz
burada eleştirilerimizi dile getiriyoruz, kimse kimseye sövmüyor. İyi niyetle,
gördüğümüz aksaklıkları Grubumuz adına ve kişisel olarak, sözlerimizle ifade
ediyoruz. Ben, burada hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin ölçü
dışında, kural dışında bir konuşmasına tanık olmadım. Herhalde sayın
milletvekilimiz konuşmasını yapıp dışarı çıktı, belki farkında olmuyor Kurulda
yapılan konuşmaların; onu bir kere hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, bakın -sağlıkla ilgili bölümüne
geleceğim- halkın sorunlarına çare olamaz eleştirimiz nereden kaynaklanıyor:
Şimdi, o kadar doğru ki bu eleştiri. Demin söylediğim mantıkta, siz, sağlık
hizmetlerini il özel idarelerine devredip, istasyon olarak onu görüp, oradan da
özel sektöre, bunu, kâr-zarar, maliyet analiziyle sunması için devrederseniz,
Türkiye'de neler olabilir, Türkiye'de kimler müşteri olabilir sağlık
hizmetlerini almada; ancak, varlıklı olanlar olabilir değerli arkadaşlarım,
bunu ifade ediyoruz.
Bakın, sağlık çok farklı bir alandır.
Örnek olarak söylüyorum, sağlık kime, nerede, ne zaman, ne kadar gerekli
olabilir, bunu önceden kestiremezsiniz. Önceden kestiremediğiniz için
kâr-zarar, maliyet hesabı yapamazsınız sağlık ekonomisinde. Bunu özel sektöre
devrederseniz, ancak kâr getirecek olan alanlarda bu yatırımı yapar, hizmeti
sunabilir. Onu da gücü olanlar satın alabilir. Koruyucu sağlık hizmetleri sekte
görür, zarar görür. Hiç kimse, kendi harcadığını karşılamadan koruyucu aşı
yapmaz yerel yönetimlerde, sağlıkla ilgili olarak altyapı hizmetlerini yapmaz!
Yanlış mı söylediklerim?!
Bakın, bunlar, uyarıcı eleştiriler,
lütfen... "Rasyonel, bilimsel gerçek" dendi sayın milletvekili
tarafından. Gerçek rasyonellik, gerçek bilimsellik, gerçek halkını sevmek,
milletini sevmek, halkına ihtiyacı olduğu kadar sağlık hizmetini, vazgeçilmez
bir kamu hizmeti olarak götürmektir. Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tasarının 5
inci maddesinin (l) bendinde -demin de söyledim- "kamu kurum ve
kuruluşları, kanunla yetkili ve görevli kılınmadıkları alanlarda işletme
kuramaz, mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu amaçla bina, araç, gereç ve kaynak
tahsisi yapamaz" denilmektedir.
Şimdi, bütün bu mantığı alt alta
eklediğimizde, bu tasarının hangi amaçla çıkarıldığı, somut bir biçimde ortaya
çıkmaktadır. Bakın, önce, merkezî idarenin görev ve sorumluluk alanı
daraltılmakta, yetki ve sorumluluklarının önemli bir kısmının yerelleştirilmesi
sağlanmaya çalışılmakta; sonra da, yerelleştirilen kamu hizmetlerinin,
kâr-zarar mantığıyla hareket eden özel sektöre devredilebileceği, lütfen,
aklınızın bir ucundan çıkmasın. Sonra da, "nerede hata yaptık" sorusuna
muhatap olmayın.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, 10
dakika soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sormak isteyen sayın üyelerin
isimleri ekranda görünüyor; ben, sırasıyla, onlara söz vereceğim.
İlk 5 dakika, soru sormak için sayın
milletvekillerimize ait olacaktır; ikinci 5 dakika ise, Sayın Bakanın cevap
süresi olacaktır.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Dün, bazı konulara temas etmiştim; o
sorularımın devamı olarak, Sayın Bakanla bazı şeyleri paylaşmak istiyorum
müsaade ederlerse.
Şimdi, bu sosyal devlet konusu, oldukça
tartışmalı bir konu, Sayın Bakanla aramızda; sosyal devlet kavramında,
kesinlikle anlaşamıyoruz. Sayın Bakan, dün, yanıtlarında, Anayasadan bazı
hükümler okuyarak, serbest piyasa düzenine kadar geldi sosyal devleti
açıklamakta. Ben, şu açılımı yapmak istiyorum müsaade ederseniz: Şimdi, tabiî
ki, bir sosyal yardımlaşma olayı, toplumun geleneklerinde var, olması da
gerekli. Bu sosyal yardımlaşma olayını, sosyal devlet olarak anlamak, sadece,
maddî gücü yüksek olan kişilerin, kurumların, vakıfların, devletin aslında
yapması gereken bazı hizmetleri kendi uhdelerine alarak, vatandaşa bir inayet
gibi, bir zekât gibi sunması, sanıyorum, sosyal devlet anlayışı içerisinde
değerlendirilmemeli Sayın Bakanım; çünkü, bu, çok farklı bir mantığa yol
açacak. Bu hizmeti alan kişi, bu hizmeti kendisine veren kuruma, kişiye, vakfa
karşı bir medyunluk, bir minnet, bir şekilde ona borcunu ödeme mantığı
içerisinde davranma kalıbına itilecek. Bunu, siyaset alanında çok sık görüyoruz
ve çok sık uyguladığınız bir yöntem bu. Yani, insanların yoksullukları
üzerinden, onların onurlarını siyasete ortak etmek...
Ben, sosyal devletin bu bağlamda
tarafınızdan değerlendirilip değerlendirilmediğini öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Sayın Oral, buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Ben de saygı
sunuyorum ve Sayın Bakana da kolay gelsin diyorum.
Konuya, hemen gündemdışı konuşmalardan
başlamak istiyorum. Biraz önce, bir Ağrı Milletvekilimiz, özellikle
belediyelerin içinde bulunduğu sıkıntılarla ilgili konuşmuştu. Adalet ve
Kalkınma Partisi Ağrı Milletvekili arkadaşım, iki üç yıldır maaşları ödeyemeyen
belediyelerin varlığından bahsettiler. Buradan yola çıkarak, Sayın Bakanıma
şunu sormak istiyorum:
Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki sağlık hizmetleri, buradaki sağlık hizmetlerinin sunuluşu, hatta
oradaki personelin yetersizliği hepimiz tarafından malumken, yani, devlet,
kendisinin bir parçası olan, yurdun bir parçası olan insanına hizmet
götüremezken, çok merak ediyorum, acaba, iki üç yıldır maaş ödeyemeyen, oldukça
sıkıntı içinde olan bu yerel yönetimler, sağlık hizmetlerini hangi dayanakla,
hangi ölçülerle sunacaklar? Kendi yetersizlikleri gündeme gelince, örnekten
yola çıkarak söylüyorum, çok taze bir örnek -Ağrılı yurttaşlarım gücenmesinler,
gönül bırakmasınlar, eminim, onlar ismi geçtiği için daha da memnundurlar-
acaba, Sayın Bakanım veya Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, Ağrı'daki bu
sağlık hizmetlerini hangi özel sektöre devredecektir? Eğer özel sektöre
devretmek bu kadar kolaysa, büyük şehirlerimiz niye Güneydoğu ve Doğu Anadolu
Bölgelerinden göç almaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Bakanıma,
ben de, bu maddenin özellikle (j) ve son fıkrasıyla ilgili soru yöneltmek
istiyorum.
"Kamu, hizmetten yararlananların
ihtiyacına uygunluğunu sağlamaktan sorumludur" deniliyor.
Diğer fıkrada da "kamu kurum ve
kuruluşları, kanunlarla kendilerine açıkça görev olarak verilmeyen ve kuruluşun
amacıyla doğrudan ilgili olmayan alanlarda işletme kuramaz, mal ve hizmet
üretimi yapamaz, bu amaçla personel, bina, araç, gereç ve kaynak tahsis
edemez" deniliyor. Tabiî, gerekçeye de bakıldığında bunu çok açıkça görmek
mümkün. Şimdi, kamu kurum ve kuruluşları ya da kamu hizmetlerini yürüten
organlar, acaba, bu hükümle, bundan sonra, IMF ve Dünya Bankası gibi, bu yasanın
dayatmacılarından izin almadan bu işleri yapamayacaklarına göre, bu hizmetleri
kimler üretecek? Birinci soru olarak bunu yöneltiyorum.
İkinci sorum da şu: Biraz önce arkadaşım
da değindi; ama, 5 inci maddenin (a) fıkrasında "...idarenin bütünlüğü esastır"
cümlesi geçiyor; fakat, şimdiye kadar hazırlanan tasarıların hiçbirisinde böyle
bir bütünlüğe ilişkin hüküm yoktu. Bu hükme gerekçede de yer verilmemiş, bu
fıkra gerekçede yok. Gerekçede yeri olmayan bir ilke, nasıl yasal bir ilke
olabiliyor? Bu tasarı, neden idarenin bütünlüğü ilkesine karşı böyle soğuk?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın Kesimoğlu, buyurun.
MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana yöneltmek istediğim sorum şu:
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi (l) bendinde "kamu
kurum ve kuruluşları, kanunlarla yetkili ve görevli kılınmadıkları alanlarda
işletme kuramaz, mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu amaçla personel, bina, araç,
gereç ve kaynak tahsis edemez" hükmü getirilmektedir. Bu hükmün
uygulanması, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesislerin kapatılması
sonucunu doğuracak mıdır?
Devlet memurlarının kendi kurum ve
kuruluşlarından ücretsiz ya da uygun fiyatla yararlandıkları sosyal imkân ve
hizmetleri özel sektörden sağlamaları için yeni bir düzenleme getirilerek
ücretlerinin artırılması ya da eködeme yapılması düşünülmekte midir? Bu bentle
getirilen düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine ait sosyal imkân ve
hizmetler için de geçerli midir?
Son sorum: Aynı tasarının 5 inci maddesi
(c) bendinde yer alan "...düzenleyici etki analizi"ni yapmanın,
bilimsel, tutarlı ve genel geçer bir yöntemi var mıdır? Eğer varsa, yeni bir
düzenleme getiren Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının düzenleyici etki analizi
yapılmış mıdır? Bu yasanın maddî olarak faydası nedir? İdarede ne kadarlık bir
tasarrufa yol açacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kesimoğlu, ben teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Koç'la,
sosyal devlet anlayışı konusundaki tartışmalarımıza devam ediyoruz.
Dün, Anayasamızın "Sosyal ve Ekonomik
Haklar ve Ödevler" konulu bölümünü gözden geçirmeye başlamıştım, birkaç
maddesinden bahsettim; yani, Anayasamızın, devlete, hükümete ve dolayısıyla
bizlere yüklemiş olduğu sosyal ve ekonomik alanlarla ilgili görevlerin ancak
birkaç tanesini ifade edebilmiştim. Anayasamızın ilgili bölümü baştan sona
incelendiğinde, aslında, sosyal alanda ne gibi görevlerimizin olduğunu açık ve
net şekilde görürüz; ama, şöyle, bir iki cümleyle özetleyecek olursam, kuşkusuz
ki, devletin ve tabiî ki devlet erkini kullanan, başta hükümetler olmak üzere
hepimizin görevi, bu ülkede yaşayan herkesin işinin, aşının olacağı bir refah
toplumu meydana getirmektir. Bunu meydana getirirken devlete düşen görevler
vardır. Bilindiği gibi, devletimizin, her konuyu kısa sürede gerçekleştirerek,
halkımızın bütün sorunlarını çözmesi mümkün değil. İşte, seksen yılı geride
bıraktık. Seksen yıl içerisinde cumhuriyetimiz önemli mesafeler aldı. Yapılmış
olanları küçümseyemeyiz; ama, yapmamız gereken daha çok iş var. Bizimle
birlikte kalkınma yarışına girmiş olan ülkeler bizi fersah fersah geçtiler.
Bizimle birlikte kalkınma yarışına girenler veya İkinci Dünya Savaşına girip
yerle bir olan ülkeler daha sonra tekrar devlet olmuşlar ve biz İkinci Dünya
Savaşına girmediğimiz halde bizi geçmişlerse, bir yerde birtakım sorunlar var
demektir, bunları da gözden geçirmemiz gerekir.
Bu cümlelerimle şunu ifade etmek
istiyorum: Kuşkusuz ki, halkımıza hizmet götürme noktasında, devlet,
görevlerini yapacak; ancak, bu arada, sivil toplum örgütlerimizi ve özel
sektörü de ihmal etmemeliyiz.
Cumhuriyet Halk Partisine mensup
arkadaşlarımız, her kürsüye çıktıklarında, bu tasarıda, kamu hizmetlerinin özel
sektöre aktarılabileceği endişesini taşıdıklarını ifade ettiler. Bakın, şu anda
böyle bir yasal düzenleme falan gerçekleştirmedik. Sizin belediyeleriniz var.
Belediyeleriniz, birçok hizmeti -birçok demem belki yanlış anlaşılabilir- bazı
hizmetleri, hizmet satın alma yoluyla özel sektöre yaptırmıyorlar mı?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Sağlık ayrı, temizlik
ayrı, eğitim ayrı, köy hizmetleri ayrı, çevre ayrı... Kamusal görevler...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bir saniye...
Bizim bu tasarımız, eğitim ve sağlığı özel
sektöre devredici birtakım hükümler mi içeriyor?..
Şunu kastediyorsanız, bu ülkede özel
eğitim ve öğrenim kurumları var, bunlar da olmamalıdır diyorsanız; o, tabiî,
sizin takdirinizdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Öyle bir şey söyleyen
yok Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ama, kuşkusuzdur ki, eğitim alanında özel sektör
de hizmet ediyor. Vakıf üniversiteleri de var. Birtakım kişiler ortaöğretim
kurumları kurmuşlar, onlarla da hizmet yapıyorlar. Onlara karşıysanız bir şey
diyemem; ama, onlar da, Türk millî eğitimine, tabiî ki, eğitim birliği ve
cumhuriyetimizin temel ilkeleri çerçevesi içerisinde hizmet etmektedirler.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sorum o değil Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Dolayısıyla, biz, devlet olarak ve hükümetler
olarak kendimize düşen görevleri yaparken birtakım sivil toplum örgütlerini,
gerekirse hür teşebbüsü de devreye sokarak halkımıza çok daha çabuk ve daha
randımanlı hizmetler götürebilmeliyiz. Nitekim, vakıflar var; devletin yapması
gereken birçok hizmeti yapmıyorlar mı?..
Biraz önce Plan ve Bütçe Komisyonunda
sponsorlukla ilgili bir tasarıyı görüştük. Kendilerine teşekkür ediyorum;
Cumhuriyet Halk Partisi mensubu komisyon üyesi arkadaşlarımız, sponsorluk
kapsamının genişletilmesi konusuna önerileriyle katkılar sağladılar. Yani, bu
şu demektir: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, spor tesisleri yapacak. Birtakım
kulüplerimize, sporcularımıza sponsor bulma noktasında, sadece uluslararası
müsabakalar için bu imkân varken, şimdi bu kapsamı genişlettik.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sosyal devlet
sponsor mu olacak Sayın Bakan?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bir saniye... Bir saniye...
Ulusal ve uluslararası spor
müsabakalarıyla ilgili sponsor olma keyfiyetini de getirdik. Hatta, sponsor
olacaklara birtakım vergi kolaylıkları da getirdik ki, devletin yetişemediği
alanlarda, kuşkusuz, özel sektör de devreye girecek, yarım kalmış olan birtakım
spor tesislerini tamamlayacaklar.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı
tamamlarsanız... Süreniz doldu efendim; lütfen...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tabiî; o kadar çok soru soruluyor ki...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın
Bakanın sözlerini kesmeyin; sosyal devletin cevabını alamadım.
BAŞKAN - Efendim, İçtüzüğü uygulamak
zorundayım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Nasıl olsa, diğer sorulara cevap verirken, şu
anda cevap veremediğim sorulara orada da cevap veririm.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakana, bir
dahaki sefere, sponsorluk hakkında soru sorarım, sosyal devletin cevabını
alırım...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sosyal devleti, sadece "devlet millete
hizmet eder" şeklinde anlamadığımızı ifade etmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesinde geçen "temel ilkeler" ibaresinin
"esas ilkeler" olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi (b) bendinde geçen
"saydamlık" ibaresinden sonra "verimlilik" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinde geçen "insan hak ve
özgürlüklerini" ibaresinden sonra "insan temel hak ve
özgürlüklerini" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi (h) bendinde geçen
"etkili" ibaresinden sonra "verimli" ibaresinin eklenmesini
arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesindeki;
(c) bendinin "Yapılacak yeni düzenlemeler ve
kurulacak birimler için düzenleyici etki analizi yapılır" şeklinde
değiştirilmesini,
(f) bendinin içinde yer
alan "temel" kelimesinin metinden çıkarılmasını,
(i) bendindeki:
"insangücü ve maddî kaynaklarını" ibaresinin "insangücü, bilgi
birikimi ve maddî kaynaklarını" şeklinde değiştirilmesini,
(j) bendindeki: "üst
yöneticileri" kavramının "yöneticileri" olarak değiştirilmesini;
Arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Hacı
Biner |
Ali
Osman Sali |
|
Ordu |
Van |
Balıkesir |
|
Nur
Doğan Topaloğlu |
Hüsnü
Ordu |
|
|
Ankara |
Kütahya |
|
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinin (d) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya
Araslı |
Enis
Tütüncü |
Ersoy
Bulut |
|
Ankara |
Tekirdağ |
Mersin |
|
Birgen
Keleş |
Salih
Gün |
Bayram
Meral |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Ankara |
BAŞKAN - Son önergeyi
okutuyorum. Bu önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamu yönetiminin kuruluş
ve işleyişinde esas alınacak temel ilkeleri belirlerken Anayasamıza aykırı ve
idare ve hukuk sistemimize yabancı bir düzenleme getiren Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Yasa Tasarısının 5 inci maddesinin açık, anlaşılabilir ve tutarlı bir
şekilde yeniden düzenlenebilmesi için yasa tasarısından çıkarılmasını arz
ederiz.
|
Bayram Meral |
Mehmet S. Kesimoğlu |
İsmail Özay |
|
Ankara |
Kırklareli |
Çanakkale |
|
Mehmet
Semerci |
Yılmaz
Kaya |
Kemal
Demirel |
|
Aydın |
İzmir |
Bursa |
|
M. Vedat
Melik |
Tuncay
Ercenk |
|
|
Şanlıurfa |
Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahipleri?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu Yönetimi Temel Kanununun 5 inci
maddesi, kamu yönetimine dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamak üzere,
bu kurum ve kuruluşların, kuruluşlarında ve yerine getirecekleri her türlü
hizmet ve görevler ile kullanacakları her türlü yetkide uyacakları temel
ilkeler belirlenmektedir. Maddenin (c) bendinde "Yapılacak yeni
düzenlemeler ve ihdas edilecek birimler için düzenleyici etki analizi
yapılır" ifadesi yer almaktadır.
OECD ülkelerinde kullanıldığı biçimiyle bu
terim, yeni yapılan düzenlemelerin ya da yeni oluşturulan birimlerin
fayda-maliyet analizi, maliyet-etki analizi, maliyet değerlendirmesi ve fayda
değerlendirmesi yöntemleriyle analizini içerir. Hangi yöntemin hangi konularda
uygulanacağını bilimsel olarak saptamak mümkün değildir. Bu nedenle, tamamıyla
öznel değerlendirmelerle bu dört farklı ölçütten birisi seçilerek düzenleyici
etki analizleri yapılabilir.
Düzenleyici etki analizinin teorisi ve
kamu idaresinde kullanımı oldukça yenidir. Düzenleyici etki analizi tekniğinin
Batılı ülkelerin bir kısmında kamu yönetimi alanına uygulanması ve yaygınlık
kazanması 1990'ların ikinci yarısında başlamıştır. Bu tekniğin analizinin kamu
idaresinde uygulanmasında bilimsel ve standart bir yöntem yoktur. Somut
uygulamalar, ülkelerin mevcut yapılarına ve gelişmişlik düzeylerine göre farklı
sonuçlar vermektedir.
Tutarlılığı ve geçerliliği son derece
düşük bu analiz yöntemini uygulamak son derece masraflıdır. Bu analizi
gerçekleştirmek için ölçülmesi son derece zor birçok değişkenin oldukça karmaşık
hesaplamalara tabi tutulması gerekmektedir. İstenen verilerin doğru
toplanamaması nedeniyle, düzenleyici etki analizi, yüksek hata payı riski
taşıyan bir tekniktir. Kamu idaresinde çalışanlar bu tür hesaplamaları
yapabilecek gerekli donanım ve yeterliliğe sahip değillerdir. Bu tür bir analiz
ve inceleme kapasitesini oluşturmak, bu konuda idarî kamu görevlilerini eğitmek
çok uzun bir süre alacaktır.
"Düzenleyici etki analizi"nin
kamu hizmetlerinde temel ölçüt olarak değerlendirilmesi, Anayasamızda yer alan
kamu yararı kavramına aykırılık oluşturacaktır. Kamu yararı, hiç kuşkusuz,
yalnızca maliyet-fayda hesabıyla ortaya çıkmaz. Kamu yararı kavramı içerisinde
yer alan ahlakî değerlerin maliyet-fayda analizine tabi tutulmaları mümkün
değildir.
Maddenin son bendinde "Kamu kurum ve
kuruluşları, kanunlarla yetkili ve görevli kılınmadıkları alanlarda işletme
kuramaz, mal ve hizmet üretimi yapamaz, bu amaçla personel, bina, araç, gereç
ve kaynak tahsis edemez" hükmü getirilmektedir. Bu düzenleme, devlet memurlarının
çalıştıkları kamu kurum ve kuruluşlarının kendilerine sundukları sosyal
imkânlar ile çeşitli sosyal amaçlı kamu hizmetlerinin tasfiye edilmesinin
yolunu açmaktadır. Bu maddeyle, hem merkezî yönetimin hem de pek çok görev ve
yetki devrettiği yerel yönetimlerin "kamu hizmeti" yapmaları âdeta
yasaklanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerin
özelleştirilmesi, bu düzenlemeyle zorunlu hale gelecektir.
Bu düzenleme sonucunda, devlet memurları,
çocuklarını kendi kurum ve kuruluşlarındaki kreşler yerine özel kreşlere
göndermek zorunda kalacaklardır. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal
tesisler bu düzenlemeyle ortadan kaldırılacak ve devlet memurlarımız aldıkları
son derece düşük maaşlarla kısa süreli de olsa tatil yapma olanağından yoksun
kalacaktır. Oldukça düşük maaşlarla görev yapan ve geçinmeye çalışan kamu
görevlilerimiz, bu düzenleme sonucunda yalnız mağdur kalmayacaklar, aynı
zamanda, çalışma motivasyonları da olumsuz etkilenecektir. Zaten toplumsal
itibarı oldukça zedelenen devlet memurluğu iyice gözden düşecektir.
K. KEMAL ANADOL (İstanbul) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Anadol, önergeyi hem
oylayacağım hem de karar yetersayısını arayacağım.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
maddesinin (d) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya Araslı (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci
maddesinin (d) bendine bakıldığında, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde
ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayırımcılık yapılamayacağının bildirildiği
görülmektedir. Halbuki, günümüzde olumlu ayırımcılık kavramı eşitlik ilkesinin
doğal bir uzantısı, hatta olmazsa olmazı olarak görülmektedir. Maddenin bu
ifade biçimiyse olumlu ayırımcılığı da yasaklayıcı niteliktedir. Böyle bir
yasaklamayı çağımızın eşitlik anlayışı çerçevesinde Anayasanın 10 uncu
maddesiyle bağdaştırmak mümkün olamaz. Olumlu ayırımcılığın yasaklanması
Anayasaya aykırıdır.
Diğer yandan, bu bende kamu hizmetleriyle
ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme
yapılamayacağına ilişkin ibarenin de Anayasanın 13 üncü maddesiyle uygunluğunu
tartışmak gerekir. Anayasanın 13 üncü maddesi, hak ve özgürlüklerin kanunla
sınırlanabileceğini bildirmektedir, yürütmenin ise kanunla düzenlenmemiş bir
alanda aslî düzenleme yetkisi kullanması Anayasanın 8 inci maddesine göre
olanaksızdır. Yürütme, Anayasanın gösterdiği istisnaî haller dışında ancak
yasayla aslî olarak düzenlenmiş bir alanda kural koyabilir.
5 inci maddenin (d) bendinde ise bu husus
gözardı edilerek sanki yürütme aslî düzenleme yetkisini kullanabilirmiş
izlenimi veren bir hüküm getirilmiştir. Böyle bir hükmün Anayasanın 7 nci ve 8
inci maddelerine aykırı düşeceği açıktır.
Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı
olan bir düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşması mümkün değildir;
çünkü, hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu
başlıca geçerlilik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı
duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk
kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların
üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleriyle
Anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir. Bu bağlamda, yasaların Anayasaya
uygun olması zorunluluğunu kabul eden hukuk devletinde Anayasanın herhangi bir
kuralına aykırılığı saptanan yasa kuralları doğal olarak hukuk devleti ilkesine
de aykırılık oluştururlar.(Anayasa Mahkemesinin 26.11.1997 tarih E.1997/54,
K.1997/67 sayılı kararı, R.G. 9.3.2000, sa.23988)
Diğer yandan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı yasaların Anayasanın 11 inci maddesinde ifade edilmiş olan
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesiyle bağdaşması da düşünülemez.
Anayasanın 11 inci maddesinde;
"Anayasa hükümleri, yasama, yürütme
ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz"
denilmektedir.
Anayasanın bu açık hükümleri karşısında
349 sıra sayılı kanunun 5 inci maddesinin (d) bendinin Anayasanın 2, 10, 11 ve
13 üncü maddelerine aykırılığından kuşku duyulmaması gerekir. Bu Anayasaya
aykırılığın giderilmesi için söz konusu bendin tasarı metninden çıkarılması ve
Anayasaya uygun bir tanım yapılabilmesinin sağlanması amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesindeki;
(c) bendinin: "Yapılacak yeni
düzenlemeler ve kurulacak birimler için düzenleyici etki analizi yaptırır"
şeklinde değiştirilmesini,
(f) bendinin içinde yer alan
"temel" kelimesinin metinden çıkarılmasını,
(i) bendindeki: "insangücü ve maddî
kaynaklar" ibaresinin "insangücü, bilgi birikimi ve maddî
kaynakları" şeklinde değiştirilmesini,
(j) bendindeki: "üst
yöneticileri" kavramının "yöneticiler" olarak değiştirilmesini
Arz ve teklif ederiz.
Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: (c) bendindeki "ihdas"
kavramı "kadro" ile birlikte kullanıldığından; (f) bendinin temel ve
temel olmayan karar tartışmasına neden olacağından; (i) bendindeki "bilgi
birikimi" kavramının eklenmesinin ifadeye güç katacağına inandığımızdan;
(j) bendindeki "üst yöneticiler"in tanımı ile çizdiği çerçeve
belirgin olmadığından,
Bu öneriler yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesi (h) bendinde geçen "etkili" ibaresinden
sonra "verimli" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) - Bu
ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi (b) bendinde geçen "saydamlık" ibaresinden sonra
"verimlilik" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Bu ve diğer önergemi
geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
5 inci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Merkezî İdarenin ve Mahallî İdarelerin
Yetki, Görev ve Sorumlulukları
Merkezî idarenin genel yetkileri
MADDE 6. - Merkezî idarenin kamu
hizmetleri ile ilgili yetki ve sorumlulukları şunlardır:
a) Kamu hizmetlerine ilişkin ulusal
düzeyde genel ilke ve politikalar, amaç ve hedefler ile standartları
belirlemek,
b) Kamu hizmetlerinin hukuka, belirlenen
politika ve standartlara uygunluğunu izlemek, değerlendirmek ve denetlemek,
c) Hizmetlerin verimli ve Merkezî idare
ile mahallî idareler arasında koordinasyon içerisinde yerine getirilmesini
sağlamak,
d) Kamu kurum ve kuruluşları ile özel
sektör, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri
arasında iletişim ve işbirliğini sağlayıcı mekanizmalar oluşturmak, hizmet ve
işlev kapasitelerini geliştirmek,
e) Kamu hizmetlerini uygun ölçek ve
nitelikte olmak üzere merkezde, gerekli durumlarda yetki genişliği ilkesi
çerçevesinde taşrada ve yurt dışında örgütlenerek yerine getirmek,
f) Mahallî idareler ve hizmet yönünden
yerinden yönetim kuruluşları üzerinde kanunlarla öngörülen idarî vesayet
yetkisini kullanmak.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Abdulkadir Ateş konuşacak.
Sayın Ateş, şahsınız adına da söz
talebiniz vardır, ikisini birleştirerek size söz veriyorum.
Sayın Ateş, vereceğim eksüreyi de şimdiden
ilave ediyorum; konuşmanız bittiğinde sözünüz kesilmiş olacaktır.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kamu
yönetimimizin yeniden yapılanma ihtiyacı, günümüzde, toplumumuzun tüm
kesimlerince kabul edilen bir gerçektir. Bunu en fazla isteyen kurumların
başında da, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partililer gelir.
Kamu yönetimi düzenimiz, maalesef, yıllar
boyunca, sağ iktidarlarca yozlaştırılarak, hantal ve ağır işleyen, siyasî
baskılara açık, hizmet üretmeyen bir duruma getirilmiştir. Yönetim sistemimizin
içerisinde bulunduğu bu sorunların ve tıkanıklıkların giderilmesi, aşılması,
biz Cumhuriyet Halk Partililerin temel hedeflerinin en başında gelir.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi, Türkiye'de yerel yönetim felsefesini geliştiren bir partidir; yaptığı
yasal düzenlemelerle olsun, uygulamalarıyla olsun, yerel yönetimleri, her
zaman, çok önemli bir yerel hizmet ve yerel demokrasi odağı olarak görmüş,
kalkınma ve demokratikleşme programlarının önüne oturtmuştur; ancak, Cumhuriyet
Halk Partisinin yerel yönetim anlayışının, birçok konuda, sağ partilerle ve
özellikle de AKP'yle, büyük ayrılıklar, büyük anlaşmazlıklar içerisinde
olduğunu vurgulamak zorundayım. Bu konuda temel farklılıklarımız var.
İzninizle, bu temel farklılıkları sıralamak istiyorum.
Bu farklılıklardan birincisi şudur:
Cumhuriyet Halk Partisi, yerel yönetimleri, yerel iktidar odakları olarak görme
gibi bir hastalık içerisinde değildir. Siz, bu tasarıda, yerel yönetimleri,
yerel iktidar odakları olarak görüp, bunu, siyasî düşüncelerinizi, siyasî
fikirlerinizi ve parti çıkarlarınızı yerleştirmek için kullanamazsınız. Biz,
buna karşıyız.
Yine, aynı zamanda, Cumhuriyet Halk
Partisi, yerel iktidarları veya yerel yönetimleri, yerel demokrasi odağı olarak
görmektedir. Yerel yönetimleri yerel demokrasi odağı olarak görmek ne demektir;
biz, yerel yönetimleri, ona hizmet eden, onun düşüncelerini alan, onu yönetime
katan bir anlayış içerisinde görmekteyiz. Bu açıdan da, AKP'nin getirmiş olduğu bu yeni tasarıyla aynı
düzeyde düşünmüyoruz ve desteklemiyoruz.
İkinci bir farklılığımız daha var; biz,
yerel yönetimleri, merkezî yönetime rakip olarak değil, onun tamamlayıcısı
olarak görüyoruz. Yine, bu tasarıda, dikkat ettiyseniz ve okuduysanız -bundan
eminim- sanki merkezî hükümet ile yerel yönetimler arasında ciddî bir çatışma,
bir paylaşım sorunu varmış gibi hareket ediliyor. Halbuki, bu ikisi, merkezî
yönetimler ile yerel yönetimler birbirini tamamlayan bir bütünün parçasıdır;
öyle düşünmek lazım. Bu konuda da, AKP'den ve AKP'nin getirmiş olduğu bu tasarıdan
ciddî bir biçimde ayrı düşünüyoruz. Siz yerel yönetimleri bir tarafa iterek,
merkezî yönetimi sadece ele alamazsınız veya tersini yapamazsınız. Türkiye'de
böyle bir lüksünüz yoktur, hiçbir toplumda da böyle bir lüks yoktur.
Üçüncü temel farkımız; biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, yerel yönetimlere, AKP'nin bu tasarıda baktığı gibi,
yalnız iktisadî yönden bakamıyoruz, bakmıyoruz, bakılmaması da gerekir. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yerel yönetimleri, siyasî, iktisadî ve sosyal
bir olgu olarak görmek istiyoruz ve bu tasarıda, maalesef, bu özelliği de
görmemiz mümkün değil.
Görüşmekte olduğumuz bu tasarının özünü
oluşturan, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması için yerel yönetimleri bir
araç olarak görmek ve yerel yönetimleri bu yönde kullanmak, Cumhuriyet Halk
Partisinin kamu yönetimi ve yerel yönetim anlayışıyla taban tabana zıttır.
Değerli milletvekilleri, yine,
yurttaşlarımızı müşteri gibi gören, kamu hizmetlerini ise ticarî bir meta
olarak, âdeta, tanımlamaya çalışan bu tasarıyla bizim hemfikir olmamız mümkün
değildir ve CHP'nin destek vermesi, doğal olarak beklenemez.
Değerli milletvekilleri, burada, üzerinde
durmak istediğim başka bir farklılık -ki, bu farklılık çok önemli- sizin yerel
yönetimlere, daha doğrusu kamu yönetimlerine bakış açınız, tahliliniz ile bizim
tahlilimiz ve teşhisimiz arasındaki büyük farklılıktır.
Genel Gerekçenin 1 inci sayfasındaki 3 üncü paragrafı ve üçüncü sayfadaki
bölümleri okuduğunuzda, bir birinci dalgadan ve bir de ikinci dalgadan
bahsediliyor. Birinci dalganın, daha çok, Türkiye'de engelleri kaldırma
konusuna değindiğini, ikinci dalganın ise, yapılamadığını, yeniden bir
düzenleme, yeni bir yapılaşmayı öngördüğünü söylüyorsunuz ve bu nedenle de, bu
tasarı yazarlarınca "ülkemizde ortaya çıkan tüm sorunların temelinde
devletin yönetsel krizi yatmaktadır" denilmektedir. "Devletin
yönetsel performansı, hizmet üretme performansı, özel sektör ile rekabetçi
piyasa mekanizmasının gerisinde kalmıştır" denilmektedir. "Bugünkü
küreselleşme ortamında toplumun öncü güçleri ise, özel sektör ve sivil toplum
örgütleri olmalıdır" denilmektedir gerekçede. Bu nedenle, kamu
yönetimimizin, küreselleşmenin bu gereklerine adapte edilmesi gerekir ve
yönetim aygıtımız da, yönetim erki de, Türkiye'de özel sektör ve sivil toplum
örgütleriyle paylaşılmalıdır gibi bir sonuç burada çıkarılıyor. Bu açıdan
baktığımızda ve tasarının genel gerekçesinde görüldüğü gibi, küreselleşme
sürecine özel sektör öncülüğünde bir uyum içerisinde geçişi hazırlamaya
çalışıyor bu tasarı. Asıl amacın burada, konunun, kamu yönetimi, yerel
yönetimler ve hizmetlerin daha etkin bir biçimde dağılımı vesaireyle hiçbir
ilgisi yoktur.
Sayın milletvekilleri, genel gerekçedeki
açıklamalar, işte, söylediğimiz, 1980'li yılların başında neoliberal anlayışın
tipik bir özelliğini yansıtmaktadır ve onun uygulamalarıdır ki, Türkiye'yi
büyük sorunlara itmiştir. Özetlemek gerekirse, neoliberal anlayış, geçmişte
devletin işletmeciliği beceremediği ve bütçe açıkları verdiği ya da doğru
ekonomi politikaları uygulayamadığını söylerken, şimdi tasarının genel
gerekçesinde belirtildiği gibi, yönetme işlevini de devletin yapamadığı ve
bunun yanında, biraz daha ileriye giderek, devletin veya kamunun, siyaseti de
artık yürütemediği gibi bir sonuç çıkarılmaya çalışılmaktadır ki, bu da,
Türkiye için, bizler için büyük bir talihsizliktir diye düşünüyorum.
Daha önceleri, kamu yönetimlerine ilişkin
yalnızca bütçe açığı vurgulanırken, bugün, artık, IMF programlarıyla birlikte,
şimdi, daha çok, yönetsel, siyasal beceriksizlikten Türkiye için söz edilmeye
başlanılmaktadır ve bu nedenle de, gerekçeleriyle birlikte bu tasarıda,
stratejik açık, performans açığı ve güven açığı denilen üç konu üzerinde
durulmaktadır.
Şimdi, izin verirseniz değerli
milletvekilleri, bu üç açığın, gerçekten tasarıda belirtildiği gibi, acaba,
yönetim krizinden mi doğduğu, yoksa, bir ideolojik gereklilikten mi doğduğu
üzerinde sizlerle fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Bütçe açığı diyorsunuz. Bütçe açığı
Türkiye'de ne zaman doğmaya başladı; 1980'li yılların başında neoliberal
ekonomi politikalarının uygulamalarına geçilmesiyle, arz yanlısı vergi
politikalarıyla başlamıştır Türkiye'de. Bu, vergi kaçaklarıyla biraz daha
büyümüş ve kaçışlarla da artmıştır. Bu, bir gerçektir; bunun yönetimle ilgisi
yoktur, bu ideolojik tercihtir.
Yine, ikinci konuya gelelim; performans
açığından söz ediliyor. Neoliberal anlayış içerisinde, yine, değerli
milletvekilleri, toplumsal içerikli bütçe yapılması ve yatırım giderlerinin
toplumsal içerikli hale dönüştürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle de
bütçelerde, bu doğrultuda, bugün olduğu gibi, 2004'te olduğu gibi, 2003'te
olduğu gibi kısıtlamalara gidilmiştir; toplumsal talep ile bütçe arasında büyük
farklar, büyük makaslar oluşmuştur.
İşte, bu nedenle de, kamu hizmetini
sağlama ve kamu hizmetinde performans düşüklüğü zaten ortaya çıkacaktı ve
çıkmıştır da. Onun için, bunu, yönetim kötülüğünden ayırmak lazım. Devletin
performansı bu nedenle düşmüştür.
Üçüncü önemli bir şey, güven açığından söz
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, hatırlayınız,
siyaset kurumu ile bürokrasi arasındaki geleneksel ilişki, koordinasyon ne
zaman kopmuştur Türkiye'de; 1980'lerde prensler yönetimlerinin Türkiye'nin
bürokrasisine hâkim olmaya başladığı dönemde kopmuştur ve yine, bu prensler
dönemindeki yönetim biçiminin, bütçe dışındaki fonlarla birtakım hareketler
içerisine girmesiyle, toplum ile bürokrasi arasındaki güven duyguları
zedelenmiştir ve bu nedenle de, güven sorunu ortaya çıkmıştır Türkiye'de.
Şimdi, siz gelir de, bunu tüm Türkiye kamu yönetimine uygulamaya çalışırsanız,
yanılırsınız.
Stratejik açıktan söz ediliyor değerli
milletvekilleri. 1980'li yılların neoliberal aşırılığı içerisinde,
hatırlayınız, her türlü yapısal uyumun piyasa yoluyla çözüleceği iddia
edilmişti, savunulmuştu. Devletin stratejik kurgulayıcı fonksiyonu, planlayıcı,
koordine edici görevleri, yönlendirici işlevleri, biliyorsunuz, tümüyle ortadan
kaldırılmıştı. Ne olmuştur; devlet, artık, planlayamaz, stratejik kararlar
alamaz, yönlendiremez, koordine edilemez hale getirilmiştir. Niye
getirilmiştir; bilinçli olarak getirilmiştir, yani, ortalık bir orman kanununa
bırakılmış, yapılanlar, insanların yanına kâr kalmıştır, yani, Türkiye, bir
boşluk içerisine itilmiştir. Nitekim, banka soygunlarının, bankaların içlerinin
boşaltılma hareketleri hep bu dönemde başlamadı mı. Bunun yönetimle ne ilgisi
var. Bu, bilinçli ideolojik bir hareketti. Bunu böyle bilmek lazım. Türkiye, o
dönemde kaptansız ve dümeni olmayan bir gemi gibiydi.
Değerli arkadaşlarım, elbette ki, süreç
içerisinde eski örgütsel, kurumsal, yönetsel yapılar değişmelidir, işleyişler
değiştirilip, yenilenmelidir. Ancak, değişiklik yapılırken, tahlillerimizi
doğru yapmak, teşhislerimizi ona göre kurmak zorundayız. Tahlilde de, teşhiste
de bu tasarı yanılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, biz, ülkemizin,
içerisinde bulunduğu toplumsal, iktisadî, hatta, siyasî sorunların yönetsel bir
eksikliğe indirgenmesi mantığına karşıyız; böyle bir gerekçe olamaz diyoruz.
Sorunların ve incelenen konunun ideolojik bir yönünün de olduğu bir tarafa itilerek,
konuyu sadece yönetsel açıdan ele almak yanlıştır, eksiktir diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, üzerinde durmak
istediğimiz, bizlerin, bu tasarıya bakış açımızdaki sizlerle
farklılıklarımızdan bir tanesi de şu: Bu tasarı, 1970 ve 1980'lerde kalmış hizmet
temelli bir yerel yönetim modelini getiriyor bugün. Bugün, Türkiye'nin
ihtiyacı, ekonomik, toplumsal ve çevresel değerleri korumaya yönelik gelişme
temelli bir yerel yönetim anlayışı olmalıydı. Bugün illerimizde, il gelişme
planları vardır valiliklerimizin önünde. İşte, buna benzer, bu fonksiyonlarını
artırıcı, o yerel bölgenin potansiyelini ortaya çıkarıcı, sermayedarıyla,
girişimcisiyle, işçisiyle, memuruyla bir arada rekabet eden bir yerel yönetim,
yerel birlik yaratacağımız yerde, biz ne yapıyoruz; tam tersini, 1970 ve
1980'lerden kalma ve hizmet temelli bir yerel yönetim modelini uygulamaya
çalışıyoruz. Bunun zamanı otuz yıl önce idi, yirmi yıl önce idi; bu, geçmiştir.
Değerli arkadaşlarım, 1970 ve 1980'lerin başlarındaki yerel işleyiş modelinin modası
artık geçmiştir. Bunun yerine biz, yerel birimlerin ihtiyaçlarına göre gelişme
potansiyellerini ortaya çıkaracak bir tasarı hazırlamak zorundayız.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
birçok sorunlu yönü var. Bunlardan bir tanesini hemen söyleyeyim: Şimdi,
diyelim ki, birtakım bakanlıkların taşra teşkilatlarını yerel yönetimlere
bıraktık. Bunlar kimi istihdam edecektir; bugün belediyelerde olduğu gibi,
sadece o bölgedeki insanları istihdam etmeye başlayacaktır. Bir kültür ve
turizmi alalım. Kültür ve turizmin, Gaziantep'te çalışanları, zaman içerisinde,
sadece Gazianteplilerden oluşacaktır. Bir Trabzonlunun Gaziantep'te çalışma
hakkı olmayacaktır. Bu gelişmeler bizi buraya doğru götürecektir. Böyle bir
ayırımı, Türkiye'de yapmanın anlamı var mıdır? Memurluk sistemi, askerlik
sistemi gibi, Türkiye'yi birleştiren, bütünleştiren; bölgeleri, insanlarımızın
tanımasını sağlayan bir sistemdir; ama, siz bunu da yok ediyorsunuz, bunun gibi
birçok soruna yol açıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, son olarak, bu
tasarının 6 ncı maddesi, Anayasanın
123, 126 ve 127 nci maddelerine tümden karşıdır, aykırıdır. Bunları siz de
biliyorsunuz, içinizde bulunan tüm hukukçular da biliyor, en azından,
fakültelerde, anayasa hukukuna giriş kitabını okuyanlar da biliyor; ama, bunu
ısrarla yapmaya çalışıyorsunuz. Neden bunları yapıyorsunuz? Mevcut Anayasaya,
anayasal düzene aykırı olduğu açıkça belli bu tasarıyı neden buraya getirmeye
çalışıyorsunuz? Anayasa Mahkemesinin, Çankaya'nın duvarlarına çarparak
döneceğini bildiğiniz bu tasarıyı niye getirmekte ısrar ediyorsunuz? Nedir,
sizin, Türkiye Cumhuriyetinin anayasal kurumlarıyla sorununuz nedir? Bunu bile
bile yapmanın anlamı nedir? Eğer, siz, biraz önce konuşan, benden önce konuşan
AKP'li arkadaşın dediği gibi, Anayasayı değiştirmek istiyorsanız, çıkacaksınız,
seçim meydanlarında, ben Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının şu şu maddelerini
değiştireceğim diyeceksiniz; ben, Türkiye'deki bu cumhuriyet rejimiyle ilgili
sizinle aynı fikirde değilim Cumhuriyet Halk Partisi, değiştireceğim
diyeceksiniz, halk da size oy verirse değiştireceksiniz; ama, seçim
meydanlarında bunları söylemeyip hatta seçim meydanlarında anayasa
değişiklikleriyle ilgili söylediğiniz sözleri tutmayıp bugün burada gelip,
Anayasa Mahkemesinin duvarlarına çarparak dönecek bu tür girişimlerde neden
bulunuyorsunuz? Bunu biz de anlayamıyoruz, Türkiye kamuoyu da anlamakta güçlük
çekiyor. Bu yasa tasarısı Anayasa Mahkemesinden dönmeyecektir diyen bir tek
burada AKP'li değerli arkadaşım bulunabilir mi?! Biraz hukuk bilgisi olan, şu
kadar hukuk bilgisi olan bunu söyleyebilir mi?! Durum böyleyken değerli
arkadaşlarım, bunu neden yapıyorsunuz? Cumhuriyetin kurumlarına karşı niye bu
kadar kinlisiniz; bunu sormak istiyorum; bunu düşünün diyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle bir üslupla
konuşamazsınız; bu size yakışmıyor!.. Bu üslup yakışmıyor!..
ABDULKADİR ATEŞ (Devamla) - Eğer bu konuda
böyle düşünmüyorsanız... (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
müdahale edin lütfen!..
BAŞKAN - Sayın Ateş...
RESUL TOSUN (Tokat) - Bu kürsü sana
hakaret hakkını vermiyor.
ABDULKADİR ATEŞ (Devamla) - Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Bu millet,
milletin vekilliğini hiçbir zaman size vermedi, layık görmedi. Siz, çünkü, bunu
taşıyacak şeyde değilsiniz!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bu
kürsüden nasıl hitap edileceği İçtüzükte açıkça ifade edilmiştir. Değerli
arkadaşlarımızın, konuşmalarında hassasiyet göstermeleri lazım; en azından,
kendilerine saygı gereği bunu yapmaları lazım. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Yapmayın, ayıp!..
BAŞKAN - Şahsı adına, Van Milletvekili
Sayın Hacı Biner.
Sayın Biner, buyurun.
RESUL TOSUN (Tokat) - Ne konuştuğunu
bilmiyor...
Kullandığın kelimeleri dikkatli seç!.
BAŞKAN - Sayın Tosun...
Sayın Biner, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Dava konusu, Sayın
Başkan, dava konusu!..
HACİ BİNER (Van) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 6 ncı maddesiyle ilgili
şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Biraz önce CHP'li arkadaşımızın ifadelerini
duydunuz. Şunu söylüyorum: Esasen, AK Parti milletvekilleri ve AK Parti
felsefesinde ve gerisinde, cumhuriyete karşı, laikliğe karşı tek bir şey
bulamazsınız; ama, inceleyin -burada birçok milletvekili arkadaşlarım var;
otuzbeş yıldır ben bunları izliyorum- bunların kafasının gerisinde, maalesef,
ideolojik yapılar var.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Ne var?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ne var, söyle?
HACİ BİNER (Devamla) - Evet, söyleyeyim,
söyleyeyim...
ATİLA EMEK (Antalya) - Ömer Dinçer
nerede?!
HACİ BİNER (Devamla) - Millete hizmet
gidecek; siz, millete hizmeti niçin engelliyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Biner... Sayın Biner,
lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Atatürk'ün
mareşal resminden kim rahatsız oldu?!
HACİ BİNER (Devamla) - Sizin burada seçim
bildirgenizin bir maddesinde aynen şu söyleniyor...
BAŞKAN - Sayın Biner, beni dinler
misiniz...
Sayın Biner, çok önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz; ortamı gerginleştirmeden veya herhangi bir sataşmaya
meydan vermeden, lütfen, Genel Kurula hitap ederseniz daha güzel olur.
Buyurun.
HACİ BİNER (Devamla) - Bakın, CHP'nin
seçim bildirgesinin bir maddesinde aynen şöyle söyleniyor...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Biner,
bizim kafamızda seksen yıldır Kemalizm ideolojisi var; doğrudur.
HACİ BİNER (Devamla) - ...bu maddeyle
ilgili deniliyor ki: Halkın yönetime katılımını sağlayacağız, yönetimi yeniden
yapılandıracağız, merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasındaki yetki ve
görev dağılımını yeniden düzenleyeceğiz.(CHP sıralarından gürültüler)
V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Seksen yıldır;
Mesut Yılmaz, Tansu Çiller...
ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Yarın milletin
karşısına nasıl çıkacaksınız?!
HACİ BİNER (Devamla) - Merkezî yönetimin
yerel yönetimler üzerindeki vesayetini kaldıracağız, belirli yetkileri seçilmiş
organlara devredeceğiz. Peki, bu maddede getirilen ne? (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, sizden farklı bir şeyimiz var; siz,
vesayeti kendi elinizde tutuyorsunuz, merkezî yönetimde tutuyorsunuz; ama, AK
Parti Hükümeti, vesayeti elinde tutuyor, vesayeti vermiyor.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - AK Parti,
devlet değil, hükümet, Sayın Biner.
HACİ BİNER (Devamla) -Diyeceksiniz ki,
vesayet nedir. Belki, vesayet ile vasiyeti karıştıracaksınız; onu da
söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın, yerel
yönetimlerin yaptıklarını ve merkezî yönetimin yaptıklarını, size, bir misalle,
ufak bir misalle arz edeceğim.
Bir dönem, merkezî yönetimden bir şark
vilayetine bir yazı yazılıyor "kışın siz ne yakıyorsunuz" diye.
Oradan cevap geliyor: "Efendim, biz, tezek yakıyoruz." Peki, tezek
nedir, kalorisi kaçtır" diye tekrar yazı yazılıyor; cevap geliyor
"efendim, tezek falan filandan yapılıyor, kalorisi yoktur."
Bakın, bir tek şey için aylarınız
alınıyor, zamanınız geçiyor. AK Parti, bu zaman israfını ortadan kaldırıyor,
hizmeti yeknesak olarak ortaya koyuyor. Bu madde bunu getiriyor, bu kanun bunu
getiriyor; niçin buna karşı çıkıyorsunuz?! (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tezek kanunu
mu!..
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Tezek kanunu
mu?! Bu kanunun adı, ne oluyor?!.
HACİ BİNER (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bir misal verdim; o, tezek kanunu değil. Burada bir incelik var,
siz o inceliği anlayamadınız. Sizin anlayabilmeniz için, AK Parti anlayışını
benimsemeniz lazım.
ATİLA EMEK (Antalya) - Biz çok iyi
anlıyoruz.
HACİ BİNER (Devamla) - Bu kanun tasarısı,
fevkalade güzel şeyler getiriyor, millete hizmet getiriyor, millete zaman
kazandırıyor, kırtasiyeciliği kaldırıyor, hizmet anlayışını yeniden
yapılandırıyor. Millet bunu bekliyor; ama, maalesef, milletin gözü önünde, CHP
bunu engellemeye çalışıyor.
ATİLA EMEK (Antalya) - Ömer Dinçer'i
aklıyor musunuz?!
HACİ BİNER (Devamla) - Bakın, tüzüğün bu
ilgili maddesi, bir yıldır burada; allahaşkına, hangi maddede kullanıldı?!
Sadece milletin hayrına olan bir kanunu çıkarmamak için, özellikle engellemeye
çalışıyorsunuz; ama, millet sizi seyrediyor, 28 Martta millet sizin dersinizi
verecek.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Tezeği yerel
belediyeler mi dağıtacak Sayın Biner?!
HACİ BİNER (Devamla) - Bu kanun fevkalade;
millet için hayırlı ve uğurlu olsun.
Teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Tezek işine Van
Belediyesi mi bakacak Sayın Biner?!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Biner.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 72 nci
maddesi uyarınca, 6 ncı maddeyle ilgili bir önerge vardır. Önergeyi
okutacağım.Yalnız -dün akşam da söyledim, daha önceki uygulamaları da
incelettirdim- önergenin gerekçesini okutmayacağım, sadece önergeyi okutup,
görüşmesiz oylarınıza sunacağım.
K.KEMAL ANADOL (İzmir)- Sayın Başkan,
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun)- Önerge bir bütündür
Sayın Başkan; önerge, gerekçesi ve imzalarla bir bütündür
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hayır efendim.
Çok ayrı bir şeydir Sayın Başkan.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Tutumunuz
hakkında söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Sayın Anadol, ne hakkında, ne
bakımdan söz istiyorsunuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerek yok Sayın
Başkan, gerek yok...
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Efendim,
uygulamanız açık; bu uygulamanız ve sizin yönetim biçiminiz hakkında... İçtüzük
açık. Takdir yetkisi de yok zatıâlinizin; söz vermek, müzakere açmak
durumundasınız.
BAŞKAN - Niye?..
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Açık efendim...
BAŞKAN - Açık, ben de okuyorum. 72 nci
maddeyi açın okuyun Sayın Anadol, açık; 72 nci madde açık.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Bakın efendim,
bakın oraya, okuyun lütfen
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, takdir
yetkiniz yok, usul hakkında söz istiyor.
BAŞKAN - Bakınız, takdir yetkimi
kullanmıyorum; buradaki olay var. Dün okuduk burada, açık, belli, Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, Sayın Başkan,
bakın, usul hakkında söz isteniyor; usul hakkında söz istendiğinde sizin takdir yetkiniz yok.
BAŞKAN - Hayır, usul hakkında... Onu
demiyorum ben; yani, bu maddeyle ilgili diyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, usul
hakkında söz istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun.
Sayın Anadol, çok kısa olarak..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, her
şeye itiraz eder gibi görünmek istemiyorum; ama, böyle bir usul tartışması
açılamaz; İçtüzük açıkken böyle bir usul tartışması açılamaz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, bir dakika
efendim...
OYA ARASLI (Ankara) - Usul tartışması
değil, usul hakkında söz istedi. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Anadol, çok kısa, buyurun
efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Kısa değil efendim,
10 dakika yazılı orada süresi; 10 dakikayı geçmemek üzere...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Şimdi, efendim,
lüzumsuz, gereksiz tartışmalarla Meclisin vaktini almamak için, aynen... (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])
Teşekkür ederim arkadaşlar, teşekkür
ederim.
"Usul hakkında konuşma
Madde 63 - Görüşmeye yer olup olmaması,
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya
davet, bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer
işlerden önce konuşulur.
Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar
dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz
verilir.
Bu görüşme sonucunda oya başvurmak
gerekirse, oylama işaretle yapılır."
Ne var, açık olmayan bir şey var mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hangi
gerekçeyle?..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Meramımı
anlatacağım, bir dakika efendim.
Şimdi, Başkanı çalışma usullerine davet
için söz aldım. Değerli milletvekilleri, Yüce Heyetinize onun için
başvuruyorum. Sayın Başkana da, çalışma usullerine uyması için çağrıda
bulunuyorum, davette bulunuyorum ve İçtüzüğün bana verdiği bu hakkı
kullanıyorum. Niye itiraz ediyorsunuz?!
Efendim, önerge bir bütündür...
MUSTAFA DURU (Kayseri) - Zamanımızı
alıyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Zamanınızı
almıyorum efendim; bakınız, arz edeceğim.
Mecellede bir hüküm vardır; "suimisal
emsal olmaz."
AHMET YENİ (Samsun) - Mecelle geçmişte
kaldı.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir hukuk
eseridir...
AHMET YENİ (Samsun) - Geçti, geçti...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Yürürlükte
olmasa bile, hukukun genel kuralları, dünyanın neresinde olursa olsun, evrensel
kuralları her zaman geçerlidir. Kötü misal emsal olmaz diyorum. Eğer, burada,
daha önce bir uygulama yapıldıysa, bunun kaynağı İçtüzük değil, orada oturan, o
makamı işgal eden kişinin, Divanın uygulaması...
ASIM AYKAN (Trabzon) - İşgal değil...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) -
"İşgal"i olumsuz anlamda söylemedim; hayır, "işgal"i
olumsuz anlamda söylemedim. Uyarınıza da teşekkür ederim.
Orada, o makamda bulunan kişinin ve
Başkanlık Divanının yanlış bir uygulamasıdır; kaynağını Anayasadan almıyor,
İçtüzükten almıyor, herhangi bir yasadan almıyor. Nedir o; önergeyi gerekçesiz
olarak oylamak. Önerge neden veriliyor? Önerge, gerekçeyle beraber bir bütün
olarak, Meclisin ıttılaına, bilgisine sunuluyor. Onun içindir ki,
milletvekillerinin, bunu öğrenip, olumlu veya olumsuz biçimde oy kullanmaları
için o gerekçe oraya yazılıyor; Sayın Maliye Bakanının deyimiyle, spor olsun
diye yazılmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Başkan, eski bir uygulamayı
misal göstererek, kötü bir uygulamayı misal göstererek bunu bir gelenek haline
getirirse, bundan sonraki uygulamalarda da önergeler gerekçesi okunmadan
oylanırsa...
Arkadaşlar, bu aritmetik, Parlamento
aritmetiği gelip geçicidir. Allah sayınızı artırsın; kıskandığım falan yok. (AK
Parti sıralarından "Amin" sesleri) ama, bilin ki, Cumhuriyet Halk
Partisi barajın altında kalıp Parlamento dışında bulunduğu zaman...
AHMET YENİ (Samsun) - Onu da istemeyiz.
K.KEMAL ANADOL (Devamla) - ...bu Meclis
kürsüsüne gelip Cumhuriyet Halk Partisiyle alay edenler, bu Mecliste yok,
milletvekili sıfatı taşımıyorlar artık, dışarıdalar. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, siyasal geçmişe bakmak lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama, geçmişten
ders almamışsınız.
K.KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir atasözü
var, biliyor musunuz; "Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli." Şimdi,
bırakalım bunları.
Yarın, bu uygulama, bu İçtüzük maddesi
size de lazım olabilir. Bir hukuk uygulamasından bahsediyoruz; laf
yarıştırmıyoruz burada. Onun için, bir doğru uygulama yapalım, istirham
ediyorum sizden.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Doğruyu
yapalım.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Gerekçesiz
önerge okuma gibi bir ayıbı, bu uygulamayı, Meclise layık görmeyelim
arkadaşlar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati : 18.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine devam edeceğiz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
6 ncı maddenin görüşmelerinin devam
etmesine dair verilen önergeyle ilgili olarak yapılan usul tartışmasında
kalmıştık.
Önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
görüşülmekte olan 6 ncı maddesiyle ilgili görüşmelerin İçtüzüğün 72 nci maddesi
uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Işık |
Atila Emek |
|
Samsun |
Giresun |
Antalya |
|
Osman Özcan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Mehmet Kartal |
|
Antalya |
Antalya |
Van |
Gerekçe:
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca
yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik düzeyde
etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde esneklikleri ve
kaynaklarının genişletildiği devletin aslî hizmetleri dışında bakanlıkların
taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim birimlerinin
güçlendirildiği kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği ve kaynak
tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi performans
esaslı ve iç denetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk denetçisi
(ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin güçlendirildiği bu
kapsamda merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî
müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere bırakıldığı, yine bu
kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel koordinasyon ve
yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin inisiyatif kullandırma
ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı değişen koşulların gerektirdiği
farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken bütünlük içinde uyumlu
çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin de korunduğu,
etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel
düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî
yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliğiyle
koordinasyona azamî önem verildiği, yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın
bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve e-devlet bürokrasisinin azaltılması
ve basitleştirilmesi, vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine
ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok
alanda yapılacak düzenlemelerle bu konuda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının
hayata geçirileceği" genel gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı,
kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında yeteri kadar tartışılmadığı için,
aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle, uygulamada büyük sorunlarla
karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamayacak ve
tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde belirtilen hedeflere
erişilemeyecektir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi, 10 dakikalık
soru-cevap işlemini başlatıyorum.
İlk söz, Sayın Osman
Coşkunoğlu'nun.
Buyurun.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Coşkunoğlu yoklar efendim.
BAŞKAN - Sayın Işık,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorum: 6 ncı
maddenin (b) bendinde "kamu hizmetlerinin hukuka, belirlenen politika ve
standartlara uygunluğunu izlemek, değerlendirmek ve denetlemek"
denilmektedir. Kamu hizmetlerinin hukuka uygunluğunu denetlemek, esasen
yargının görevi değil midir?
İkinci sorum: (c)
bendinde "hizmetlerin verimli ve merkezî idare ile mahallî idareler
arasında koordinasyon içerisinde yerine getirilmesini sağlamak"
denilmektedir. (c) bendindeki yetki, yerel yönetimlerin idarî özerkliğini
sınırlandırmaz mı?
Son sorum: 6 ncı maddenin
(f) bendinde "mahallî idareler ve hizmet yönünden yerinden yönetim
kuruluşları üzerinde kanunlarla öngörülen idarî vesayet yetkisini
kullanmak" denilmektedir. İdarî vesayet Anayasada uygulanabilecek şekilde
düzenlendiği halde, burada neden tekrarlanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Haşim Oral,
buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, biraz önce sorduğum soruyu zamansızlık yüzünden
yanıtlayamadınız, aynı soruyu tekrar sormak istiyorum.
Özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sağlık sorunları, sağlık hizmetlerinin
yetersizliği hepimizin malumu. Sağlık ünitelerinin yerel yönetimlere
devredilmesiyle, acaba, yerel yönetimlerce nasıl başarılı bir halde
kullanılacak? Mesela, iki üç yıldır personelinin maaşını ödeyemeyen yerel
yönetimler, özel sektörün istihdam yaratamadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki illerimizde sağlık sorunu hangi yerel yönetim mekanizmasıyla
veya dinamiğiyle halledilecek? Eğer, konuyla ilgili ekonomik bir katkı varsa,
onu da sizden duymak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, ben,
sosyal devlet konusuna devam etmeyeceğim; çünkü, sporda sponsorluk konusuyla
yanıt veriyorsunuz. Onun için, başka bir soruya geçeceğim.
6 ncı maddede, idare
hukukunun temel kavramı olan kamu hizmeti kavramı orijinal anlamından farklı
bir şekilde tanımlanmakta ve âdeta değeri düşürülmektedir.
Şimdi, 6 ncı maddenin
gerekçesindeki ifadeler, gerçekten, bu demin yukarıda söylediğim kanımızı
kuvvetlendirmektedir. Özellikle, şöyle ifade var: "...1980'li yıllarda
dünyada meydana gelen gelişmeler, devletin rolünde de önemli değişiklikler
meydana getirmiştir. Devlet, doğrudan hizmet üretmekten ziyade, hizmetin
üretilmesini kolaylaştırıcı önlemleri alan ve düzenlemeleri yapan konuma
çekilmiş, devlet eliyle yürütülen bazı hizmetler ise, mahallî idareler, sivil
toplum örgütleri ve özel sektör tarafından yerine getirilmeye başlanmıştır.
Merkezî idare ise, ulusal ölçekli olanlar hariç, doğrudan kamu hizmetini yerine
getirmek yerine, genel ilke, politika, amaç ve hedefleri belirleme,
koordinasyonu sağlama ve denetleme görevini üstlenmektedir."
Şimdi, gerekçede olumlu
olarak gösterilen bu ifadede ilginç bir tanımlama var Sayın Bakan. Kamu
hizmeti, sanki kamunun, kamu yönetiminin yapmak zorunda olduğu işler, görevler
değilmiş gibi, hizmeti verenler değil de, hizmetin kendisi önplanda
tutulmuştur; yani, bu kamu hizmeti gereklidir; ama, bu hizmetin devlet
tarafından verilmesi şart değildir. Pekala, özel sektör de, sivil toplum
kuruluşları da kamu hizmeti verebilir. Üstelik, bunların, yani, devletdışı
kurumların kamu hizmeti görmesi daha verimli olacaktır. Peki, merkezî idare ne
yapacak? Ne yapmalı? Sorumun birincisi bu.
Elbette, bu küreselleşme,
yerelleşme düzenini korumalı, sadece bu açıdan güçlü, yani, bir polis devleti
manzarasında kalmalıdır merkezî idare. Kamu hizmeti kavramı ile devlet
arasındaki ilişkinin bu şekilde gevşetilmeye çalışılması, Türkiye'nin, bu
yasanın bütün boyutunda tartışmaya açıldığı gibi, federalizm bile değil, piyasa
otonomlarına dönüştürülmeye çalışıldığını göstermektedir. Tasarının yerelcilik
anlayışı da zaten budur. Bu görüşüme katılıyor musunuz Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Evet, başka soru
yok.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, önce, Sayın Işık'ın
sorusuyla başlamak istiyorum. Sayın Işık "kamu hizmetlerinin, hukuka,
belirlenen politika ve standartlara uygunluğunu izlemenin, değerlendirmenin ve
denetlemenin merkezî idarenin görevi olduğunu 6 ncı madde yazmaktadır; halbuki,
hukuka uygunluk denetimini yargı yapmıyor mu Türkiye'de" anlamına gelen
bir soru tevcih ettiler. Kuşkusuz ki, kamu hizmetlerinin hukuka uygunluk
denetimi, kamu kurum ve kuruluşları bünyesindeki -şu anda teftiş kurulları,
çıkaracağımız bu yasa yürürlüğe girdiği takdirde de- denetim birimleri
tarafından yapılacaktır. Tabiî, bu denetim birimlerinin yapmış olduğu
çalışmalar, hazırladıkları raporlar ve uygulamaları hususunda, ilgili kişiler,
yapılan uygulamanın hukuka aykırı olduğu kanaatine varırlarsa, bilindiği gibi,
idarî yargıya da başvurma hakları vardır. Dolayısıyla, burada, yani 6 ncı maddenin
(b) fıkrasında öngörülen hukuka uygunluğu değerlendirmek ve denetlemek,
politika ve standartlara uygunluğu izlemek, değerlendirmek ve denetlemenin
merkezî idarenin görevleri arasında sayılması, Anayasaya ve hukukun genel
prensiplerine aykırılık teşkil etmemektedir.
Ayrıca, Sayın Işık,
Anayasanın 127 nci maddesinde idarî vesayetten bahsedildiği halde, neden bu
tasarının 6 ncı maddesine "idarî vesayet" ibaresinin de taşındığını
sordular. Gerçekten, bu konuda haklıdırlar. Anayasanın 127 nci maddesi idarî
vesayetten bahseder ve genel idarenin, yani, merkezî yönetimin yerel yönetimler
üzerinde idarî vesayet yetkisi olduğunu, Anayasa, özenle vurgulamıştır. Buraya
niye taşıdık; Anayasa, üstün hukuk normudur. Burada idarî vesayet ibaresi yer
almasaydı bile, genel yönetimin, merkezî yönetimin, zaten, yerel yönetimler
üzerinde idarî vesayet yetkisi kaldırılmış olmayacaktı; ancak, dün de burada
ifade ettim, Danıştayda yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda, atölye
çalışmaları sonucunda, Danıştay Başkanımız başta olmak üzere, bu konudaki
yetkin hukukçular, idarî vesayet yetkisinin bu yasaya da taşınmasında yarar
gördüler; biz de, hukukçularımızın önerdiği bu hususu yasaya taşımak durumunda
olduk. Bunun bir mahzuru olacağı kanaatinde değiliz; iki kez, aynı husus vurgulanmış
oldu.
Bunun dışında, Sayın Oral
"sağlık hizmetlerini yerel yönetimlere aktarıyorsunuz; halbuki, sağlık
hizmetleri önemli bir maddî kaynağa ihtiyaç hissettirir. Zaten belediyelerimiz
personel maaşlarını zor ödüyor; bu nedenle, bu isabetsiz değil midir" diye
sordular. Bu anlamda bir soru yönelttiniz, değil mi?
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Yaklaşık olarak, evet.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Haşim Bey, geçici 1 inci maddenin (a)
fıkrası okunduğunda, Sağlık Bakanlığının taşra teşkilatının, eğitim hastaneleri
hariç, birtakım ünitelerinin araç, gereç, taşınır ve taşınmaz mallarıyla,
alacak ve borçlarıyla, bütçe ödenekleri ve kadrolarıyla birlikte, belediyelere
değil, il özel idarelerine devredildiğini yazmaktadır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Aynı şey.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ancak, tabiî, birtakım
belediyelerimizin ekonomik sıkıntılar içerisinde olduğunu da, bir önceki madde
görüşülürken, sorunuz içinde ifade etmiştiniz.
Hemen şunu ifade edeyim:
Gerçekten, bazı belediyelerimizin ekonomik güçlükler içerisinde olduğunu
biliyoruz; çünkü, İller Bankasından krediler almışlar, birtakım borçları var,
bu borçlar nedeniyle kesinti oluyor; ancak, biz şöyle bir uygulama yaptık gelir
gelmez: Tüm belediyeler, hangi siyasî partiye mensup olursa olsun, isterse
bağımsız olsunlar, ne kadar borçlu olurlarsa olsunlar, mutlaka, aylık,
kendilerine Ankara'dan gönderilmesi gereken paranın yüzde 60'ı
gönderilmektedir; Sayın Başbakanın talimatıdır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Uygulama tam olarak öyle değil, Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - O bakımdan, tabiî ki, belediyelerimiz
de ayaklarını yorganlarına göre uzatmalıdırlar. Planlarını, programlarını,
istihdam sorununu veya istihdamla ilgili uygulamalarını kendilerine göre
yapmalılar. Ancak, yasalar, bir belediyeye ne kadar para gönderilmesi
gerektiğini söylüyorsa, kuşkusuz ki, Ankara'dan o kadar para gitmektedir.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Ağrı Özel İdaresi nasıl aşacak bunu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bir süre sonra, buraya, belediye
yasalarıyla ilgili tasarılar da gelecek. Bu sorun, sizin gündeme getirdiğiniz
buna benzer sorunlar, İl Özel İdaresi Yasası gelecek, Belediyeler Yasası
gelecek; orada büyük ölçüde çözülüyor. Katkılarınızla belki tamamen çözme
imkânı elde ederiz.
Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süreniz tamam; teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (f) bendinde geçen
"idarî vesayet" ibaresinden sonra "ve denetim" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (b) bendinde geçen
"hukuka" ibaresinden sonra "insan temel hak ve
özgürlüklerine" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Madde 6/c- Hizmetlerin
verimli, merkezî idare ile yerel yönetimler arasında koordinasyon içerisinde
yerine getirilmesini sağlamak.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (d) bendinde geçen
"kamu kurum ve kuruluşları" ibaresinden sonra "ve mahallî
idareler" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi (a) bendinde geçen
"amaç" ibaresinin "gaye" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idarenin genel yetkileri"
başlıklı 6 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Abdulkadir Ateş |
Haluk Koç |
|
Ankara |
Gaziantep |
Samsun |
|
|
Mehmet S. Kesimoğlu |
|
|
|
Kırklareli |
|
BAŞKAN - Yedinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya
Araslı |
Haluk
Koç |
Mehmet
Nuri Saygun |
|
Ankara |
Samsun |
Tekirdağ |
|
Dursun
Akdemir |
V. Haşim
Oral |
Bayram
Ali Meral |
|
Iğdır |
Denizli |
Ankara |
BAŞKAN - Bu önerge en
aykırı önerge olduğu için işleme alıyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 6 ncı
maddesinde merkezî idarenin genel yetkileri kenar başlığı altında, merkezî
idarenin kamu hizmetleri ile ilgili yetki ve sorumlulukları düzenlenmiştir.
Anayasamıza göre idare,
kuruluş ve görevleri ile bir bütündür ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve
görevleri, dolayısıyla yetkileri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim
esaslarına dayanır. Merkezî idare kamu hizmetleri konusunda genel yetkili
idaredir. Mahallî idarelerin görev ve yetkileri ise, Anayasanın 127 nci
maddesinde açıkça belirtildiği gibi, il, belediye veya köy halkının mahallî
müşterek ihtiyaçlarıyla sınırlıdır.
Anayasanın hükümleri bu
doğrultuda iken merkezî idarenin sanki özel yetkileri de varmış gibi genel
yetkilerinin yasada sıralanması ve
böylece tadadi hale getirilmesi Anayasanın 123, 126 ve 127 nci maddelerine
açıkça aykırıdır.
Bu tür tadadî bir yetki
ve görev ayırımı yöntemi genellikle federal yapıdaki devletlerde federe ve
federal düzeyde yetkilerin gösterilmesi amacıyla kullanılır. Üniter yapılı
devletlerde bu tür bir ayırıma merkezî
idare için gidilmesi, üniter devlet
kavramını ruhuyla bağdaşmaz ve düzenlemenin Anayasanın 3 üncü maddesine
uygunluğunu tartışmalı hale getirir, getirmiştir de.
Anayasanın genel yetki
olarak düzenlediği ve yetki alanı tüm kamu hizmetleri ve tüm Türkiye
coğrafyasını kapsamına alan genel idarenin yetkilerini kalem kalem yazarak
tadadî hale getirmek, bir anlamda genel idarenin yerel yönetim alanlarında,
sıralanan yetkiler dışında hiçbir yetki kullanamayacağı, görev yapamayacağı
anlamına gelir ki, bu da Anayasanın 123, 126 ve 127 nci maddeleriyle bağdaşmaz.
Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı olarak bir düzenlemenin hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşması
mümkün değildir; çünkü, hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinin hukuk
kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan
haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve
hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık olan,
yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri
ile Anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir. Bu bağlamda, yasaların
Anayasaya uygun olması zorunluluğunu kabul eden hukuk devletinde Anayasanın
herhangi bir kuralına aykırılığı saptanan yasa kuralları doğal olarak hukuk
devleti ilkesine de aykırılık oluştururlar. (Anayasa Mahkemesinin 26.11.1997
tarih E. 1997/54, K.1997/67 sayılı kararı, R.G. 9.3.2000, sa.23988).
Diğer yandan Anayasanın
herhangi bir hükmüne aykırı yasaların Anayasanın 11 inci maddesinde ifade
edilmiş olan Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesiyle bağdaşması da
düşünülemez. Anayasanın 11 inci maddesinde;
"Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı
olamaz."
denilmektedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının Anayasanın 2, 11, 123, 126 ve 127 nci maddelerine aykırı olan 6 ncı
maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve yerine Anayasaya uygun bir hükmün
getirilmesi için yeni bir düzenleme yapılmasının sağlanması amacıyla bu önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idarenin genel yetkileri"
başlıklı 6 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oya Araslı (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutuyorum?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "merkezî idarenin genel yetkileri" başlıklı 6 ncı
maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer verilmektedir:
"Bu maddede, merkezî
idare ile mahallî idareler arasındaki yetki ve sorumlulukların paylaşımı
düzenlenmektedir. Özellikle 1980'li yıllarda dünyada meydana gelen gelişmeler
devletin rolünde de önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Devlet, doğrudan
hizmet üretmekten ziyade hizmetin üretilmesini kolaylaştırıcı önlemleri alan ve
düzenlemeleri yapan konuma çekilmiş; devlet eliyle yürütülen bazı hizmetler ise
mahallî idareler, sivil toplum örgütleri ve özel sektör tarafından yerine
getirilmeye başlanmıştır. Merkezî idare ise ulusal ölçekli olanlar hariç
doğrudan kamu hizmetini yerine getirmek yerine genel ilke, politika, amaç ve
hedefleri belirleme, koordinasyonu sağlama ve denetleme görevini
üstlenmektedir. Küreselleşme süreci ile birlikte merkezî idare kurumlarının
uluslararası ilişkiler sistemindeki artan rolünü güçlendirebilmek için günlük
uygulamaların ve işlemlerin dışına çıkarılması gerekmektedir. Böylece, merkezî
idare daha etkili hale gelecek; daha güçlü bir şekilde plan ve daha yeterli
denetim yapabilecektir.
Diğer taraftan, merkezî
idare, idarenin bütünlüğü ilkesini gerçekleştirmek amacıyla, yerinden yönetim
kuruluşlarının işlem ve eylemleri üzerinde sahip olduğu vesayet yetkisini
kullanabilecektir. Anayasanın 127 nci maddesinin beşinci fıkrasında
"mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde
yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması
ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla" mahallî
idareler için öngörülen idarî vesayet yetkisinin, merkezî idareye daha bağımlı
olan hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları üzerinde de geçerli olduğu
konusunda tartışma bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, madde ile
merkezî idarenin kamu hizmetlerinin görülmesi konusundaki genel yetki ve
sorumlulukları belirlenmektedir. Buna göre 3 üncü maddede tanımlanan merkezî
idare kapsamına giren kurum ve kuruluşlar;
a) Kamu hizmetlerinin
ulusal düzeyde genel ilke ve politikalarını, amaç ve hedeflerini ve
standartlarını belirleyecek,
b) Kamu hizmetlerinin
hukuka, belirlenmiş politika ve standartlara, performans ve hedeflerine uygun
olup olmadığını izleyecek, değerlendirecek ve denetleyecek,
c) Kamu hizmetlerinin, bu
Kanunda belirlenen temel ilkelere uyumlu olarak etkin ve verimli bir şekilde
yerine getirilmesini sağlamak için merkezî idareye dahil kurum ve kuruluşlar
ile mahallî idareler arasında koordinasyonu sağlayacak,
d) Kamu kurum ve
kuruluşları ile özel sektör, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve
sivil toplum örgütleri arasında iletişim ve işbirliğini sağlamaya yönelik
mekanizmaları oluşturacak ve bunların hizmet ve işlev kapasitelerini
geliştirecek,
e) Kamu hizmetlerini
merkez ve gerektiğinde taşra ve yurtdışı teşkilatı kurarak doğrudan yerine
getirecek,
f) Mahallî idareler ve
hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları üzerinde kanunlarla öngörülen
idarî vesayet yetkisini kullanacaktır."
6 ncı maddenin (d)
fıkrasında merkezî idarenin genel yetkileri içerisinde "Kamu kurum ve
kuruluşları ile özel sektör, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve sivil
toplum örgütleri arasında iletişim ve işbirliğini sağlayıcı mekanizmalar
oluşturmak, hizmet ve işlev kapasitelerini geliştirmek" hükmüne yer
verilmiştir. Burada öngörülen yalnızca bir danışma mekanizması değil,
"hizmet ve işlev kapasitesini güçlendirmek" ifadesinden anlaşılacağı
gibi kurumsal bir örgütlenmedir. Günümüzde kamu kudreti, yasama emrinde çalışan
yürütme organı ve ona bağlı bürokrasi tarafından kullanılmaktadır. Öngörülen
mekanizmayla kamu kudreti bu noktadan dışarı çıkarılacaktır. Yeni konumda yetki
sahipleri yalnızca yürütme bürokrasisi değil, bununla birlikte şirket
temsilcilerinden gelen kişiler olacaktır. Hüküm, kamu kudretinin yerini ve
aktörünü değiştirmenin ikiyüz yıllık temsilî demokratik yapılanmaya son
vermenin başlangıç adımının ilan hükmüdür. Katılımcılık adına yapılan bu
düzenleme toplumsal kesimlerden sermaye kesimini tercihini ortaya koyan siyasî
anlayış düşünüldüğünde, örgütlenme düzeyi düşük geniş toplumsal kesimleri karar
sistemi dışına itecektir. Bu anlayış yerli-yabancı sermaye kesimini ulusal kamu
kudretine eşit ortak kılma amaçlarına hizmet etmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (a) bendinde geçen
"amaç" ibaresinin "gaye" olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) - Bu
ve diğer önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hangi önergeler efendim; isterseniz, okuyun da ondan sonra çekin.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi (b) bendinde geçen
"hukuka" ibaresinden sonra "insan temel hak ve
özgürlüklerine" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) - Bu
ve diğer önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, çok yararlı bir önerge, niye geri çekiyorlar?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 6 ncı madde üzerindeki görüşmemler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Tamam, maddeyi
hem oylayacağım hem de karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, mükerrer sayım oluyor; elektronik cihazla oylama yapın.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bütün milletvekili arkadaşlarımız yerlerine oturduktan sonra
işaret ederlerse, oy sayımını sağlıklı yapacağız. Lütfen arkadaşlarımız
yerlerine otursunlar.
Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Merkezî idare tarafından
yürütülecek görev ve hizmetler
MADDE 7. - Merkezî idare
tarafından yürütülecek görev ve hizmetler şunlardır:
a) Adalet, savunma,
güvenlik, istihbarat, dış ilişkiler ve dış politikaya ilişkin görev ve hizmetler.
b) Maliye, hazine, dış
ticaret, gümrük hizmetleri ile piyasalara ilişkin düzenleme görev ve
hizmetleri.
c) Ulusal düzeyde
ekonomik, sosyal ve fiziki planları hazırlamaya, bölgeler arasındaki
gelişmişlik farklılıklarını gidermeye yönelik program ve projelerin
uygulanmasını sağlamaya ilişkin görev ve hizmetler.
d) Millî eğitimle ilgili
görev ve hizmetler.
e) Diyanetle ilgili görev
ve hizmetler.
f) Sosyal güvenlikle
ilgili görev ve hizmetler.
g) Tapu ve kadastro,
nüfus ve vatandaşlıkla ilgili görev ve hizmetler.
h) Acil durum yönetimi ve
sivil savunma ile ilgili ulusal düzeyde yapılması gereken görev ve hizmetler.
i) Vakıflarla ilgili
görev ve hizmetler.
j) Mahallî idarelere
teknik ve malî yardımda bulunma, rehberlik yapma ve eğitim desteği sağlama
görev ve hizmetleri.
k) Kanunlarla münhasıran
Merkezî idare tarafından yerine getirilmesi öngörülen ulusal nitelikli veya
birden çok ili kapsayan diğer görev ve hizmetler.
BAŞKAN - 7 nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, benim, kişisel söz hakkımın da olması lazım.
BAŞKAN - Hayır, sizin,
şahsınız adına söz talebiniz yok; başka bir milletvekili arkadaşınızın var.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
toplumun çok değişik kesimlerinde, çok derin izler ve sıkıntılar yaratan,
kaygılar oluşturan bir yasa tasarısının, bu kaygıları en yoğun biçimde yaşatan
maddelerinden birini tartışıyoruz. Sayın Bakan dahi, bu kaygılardan
telaşlandığı için, başta sayın milletvekillerimiz olmak üzere, televizyonları
aracılığıyla bizi dinlemeye ve bu tasarıyla ilgili kaygılarını hiç olmazsa
belli ölçüler içerisinde gidermeye çalışan yurttaşlarımızı, âdeta, yanıltmak
amacıyla, bu yasa tasarısının geçici 1 inci maddesine atıfta bulunarak, sağlık
ocağı, kütüphane, fidanlık, piknik yeri, üretme istasyonları ve benzeri gibi
birtakım kurumların yerel yönetimlere devredilmesinin karşısında olmayı
anlayamadığını, burada, hiç rahatsızlık duymadan ifade edebildi.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddenin kapsamıyla getirilenler bunlardan ibaret midir?! Sayın Bakan, bu
maddenin kapsamıyla, bunu mu getirmeye çalışıyorsunuz?! Eğer, sadece bunlar
gelecekse, yine, sizin konuşmanızda ve İktidar Partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımın yapmış oldukları konuşmalar içerisinde, bunun, ismini
değiştirdiğiniz, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının; yani, Anayasamızda
olmayan, mevcut hukuk sistemimizin içerisinde yer almayan bir çerçeve yasa
tasarısı olduğunu, buna bağlı olarak, kapsamlı 7-8 tasarının hazırlıklarının
tamamlanmak üzere olduğunu, hatta, tümü üzerinde konuşma yapan AKP'li
milletvekili arkadaşımızın, buna bağlı 1-2 yasanın da, buradan bir şekilde
geçtiğini ifade etmesini nasıl değerlendireceğiz?! Sizin böyle bir hakkınız
nasıl var Sayın Bakan?! Siz, kendinizde böyle bir hakkı nasıl görüyorsunuz?!
Burada, İktidar Partisine
mensup, tümü üzerinde konuşma yapan arkadaşım, kamu personeline ait kalın bir
kitaptan bahsetti. Ben, o arkadaşıma ve bu arada bütün milletvekili
arkadaşlarımıza, şu kitapları sadece benim bulabildiğim, bu yasa tasarısıyla
ilgili yazılmış ve içinde toplumun değişik örgütlü kesimlerinin olağanüstü
kaygılarını, milletvekillerini uyararak, dikkatlerini çekerek, bu yasa metnindeki
kaygılarını toplumla, bizimle paylaşmak üzere yazılmış bu kitapları, lütfen,
dikkate almalarını öneriyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
kaygılarını dile getiren kurumların içerisinde, milyonlarca üyesi olan memur
sendikası var. Bunlar için "bunlar niyet okuyucusudur" diyoruz. Yine,
bu ifadeleri, bu kaygıları dile getiren bir başka sendika var. Sayın Bakan
"bunlar kurum milliyetçisidir" diyor. Bu yasa tasarısının
gerekçeleriyle, bu tasarıyı hazırlamak üzere göreve getirilmiş Başbakanlık Müsteşarının
bugün de arkasında olduğunu söylediği cumhuriyet karşıtı metin, tam anlamıyla
bu yasa tasarısının gerekçeleriyle örtüşmektedir deniliyor; "Başbakanlık
Müsteşarını bu işe karıştırmayın, Başbakanlık Müsteşarının bu işle ne ilgisi
var" deniliyor.
Değerli arkadaşlarım, şu
Başbakanlık Müsteşarıyla ilgili metin ortaya çıktığı güne kadar, bu yasa
tasarısının tartışıldığı her platformda, bu yasa tasarısının mimarı olarak, bu
yasa tasarısını hazırlamak üzere Başbakanlık Müsteşarlığına getirilmiş kişi
olarak, bize, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer gösterilmiyor muydu?! Bütün
gazetelerde, bütün televizyonlarda bu yasa tasarısı Başbakanlık Müsteşarı
tarafından anlatılmaya çalışılmıyor muydu?!
Sayın Bakan, siz, Meclis
üyelerine, komisyon üyelerine bu tasarıyla ilgili bilgi vermek üzere
geldiğinizde, sizin yanınızda Başbakanlık Müsteşarı yok muydu?! Hani
Başbakanlık Müsteşarı? Niye, Başbakanlık Müsteşarı, şimdi, Meclisin
koridorlarında dolaşıyor; ama, hiçbir televizyonda bu yasa metniyle ilgili bir
tek ifade kullanamıyor?! Niye?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Vazifesi bitti de ondan.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Onu biz yapacağız, Meclis yapacak.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Görevi bitti de ondan. Onu biz
konuşuyoruz, siz konuşuyorsunuz işte
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Başbakanlık Müsteşarı, daha önce Sayın Bakanla birlikte, bu yasa
tasarısının hazırlanışının mimarı olarak, her alanda, her noktada yer alırken,
görev alırken, sorumluluk üstlenirken, şimdi, bizim oralarda bir ifade vardır "sin,
külahın görünmesin" misali hiç ortalıkta görünmüyor.
AHMET YENİ (Samsun) -
Vazifesini tamamladı.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, doğrudur, doğrudur...
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
kendi işinize bakın...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının gerekçeleriyle,
Başbakanlık Müsteşarının cumhuriyet karşıtı olduğunu ifade ettiğim metni
arasında tam bir örtüşme söz konusudur. İkisi arasındaki tek fark, metinlerin
birinin gerçek niyetleri ortaya koyma anlamında çok daha açıklayıcı olmasıdır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Niyet okumaya devam edin siz...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, okumaya devam ediyorum; şimdi, geliyorum niyet okumaya.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanlık Müsteşarı ne söylüyor...
AHMET YENİ (Samsun)
- Hayalî niyetleri okumaya devam edin.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - "Böylece, Türkiye Cumhuriyetinin, başlangıçta ortaya koyduğu
bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel
ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezî, daha Müslüman bir yapıya
devretmesi zorunluluğu ve artık, bunun zamanının geldiğini düşünüyorum."
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, çok açık bir soru soruyorum: Cumhuriyetin, başlangıçta ortaya
koymuş olduğu bütün temel ilkelerin, artık, değerini yitirdiğini düşünen Sayın
Bakan, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bir milletvekili var mı, lütfen,
ben bu düşünceye katılıyorum diyen, rica ediyorum; soruyorum, bu düşünceye
katılan bir tek milletvekili var mı? (AK Parti sıralarından "Var"
sesleri)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Kim?.. Cumhuriyetin bütün değerlerinin anlamını yitirdiğini
söyleyen milletvekili kim? Lütfen... Rica ediyorum...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ayıp oluyor ama!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Rica ediyorum... Kim?.. Yok, Evet... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Böyle bir şey sormaya hakkın yok! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Epeyce var anlaşılan!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Müsaade eder misiniz...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Provokatör!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Provokatör sensin!..
Sevgili yurttaşlarım,
değerli yurttaşlarım...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu yahu?!
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Böyle konuşma yok; bunu, Başbakanlık Müsteşarı söylüyor, ben
demiyorum.
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bunu, sizin Başbakanlık Müsteşarınız söylüyor...
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Provokatif davranışlarla bu gerçekleri...
AHMET IŞIK (Konya) -
Tahrik etmeyin!..
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, konuşmanız sırasında şahısları hedef alarak veya Genel Kurulda
birkısım arkadaşlara yönelerek soru sorma itiyadını bir tarafa bırakarak,
lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bize de soruyor, sadece AKP'lilere değil.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin bir metninden yola
çıkılarak, Cumhuriyet Halk Partisine onlarca defa soru yöneltildi. Ben,
buradan, Sayın Bakana ve sayın milletvekillerine, cumhuriyetin başlangıçta
ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin anlamını yitirdiğini düşünen bir tek
milletvekili var mı diye soruyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Soramazsın bu soruyu!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet... Yani...
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu...
AHMET YENİ (Samsun) - Kim
oluyorsun sen?!.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani "hayır" diyemiyorsunuz değil mi?!
"Soramazsınız" diyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu... Sayın Kumkumoğlu...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Müsaade eder misin Sayın Başkan.
Arkadaşlarım
"soramazsın" diyor "hayır" diyemiyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Ne hakla soruyorsun?!.
AHMET YENİ (Samsun) -
Soramazsın böyle soruyu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, ben, arkadaşlarımın bilgilerine bir şey daha sunmak
istiyorum. Bu ifadeleri kullanan bir kişinin bu ülkede Başbakanlık Müsteşarlığı
yapmasına, bu Parlamentonun çatısı altında yer alan bir tek milletvekilinin
müsaade etmesinin anlamı, mantığı nedir değerli arkadaşlar?
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Bal gibi yapar!.. Bal!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, bal gibi yapar!..
Değerli arkadaşlarım,
mantık bu!.. Olay açık!.. Mantık bu!.. (CHP sıralarından alkışlar)
"Bal gibi
yapar" diyor değerli arkadaşlarım. Yani, cumhuriyetin bütün ilkelerinin
anlamını yitirdiğini ifade eden bir kişinin bu ülkede Başbakanlık
Müsteşarlığını bal gibi yapabileceğini söyleyen bir anlayışa, bence, bu çatı
altında anlatabilecek çok fazla şey kalmıyor.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Evet...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet... Evet... Evet...
Değerli arkadaşlarım,
bakın, burada öyle çelişkili bir mantık var ki, insanları sıkıştıran, kendi
halinde, kendi dünyasındaki insanları bir teslimiyetin içerisine sokmaya
çalışan, olağanüstü provokatif, olağanüstü teslimiyetçi yaklaşımlar var. Bakın,
ne söylüyor: "Dolayısıyla, globalleşmenin olduğu her yerde mahallî
kültürlerin gelişmeye başladığını görüyoruz. Bizim ülkemiz söz konusu olduğunda
ise, mahallî kültür İslamdır. Globalleşme ne kadar artarsa İslamlaşma o kadar
artacaktır, böylelikle varlığını hissettirmeye başlayacaktır; nitekim,
hissettirmektedir de. Öyleyse, Türkiye'nin, bu durumu fark ederek gerekli
düzenlemeleri yapması gerekir."
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bununla, aslında, samimî, inançlı yurttaşlarımıza şu öneri taşınıyor:
Burada İslamlaştırma anlayışı değil, dincileştirme anlayışı değil, o insanları
bir anlayışa mahkûm ettirme yaklaşımı. Nedir bu?.. Globalizm bu ülkeye ne
getirmiştir; yokluk, yoksulluk, işsizlik, çaresizlik, adaletsizlik... Şimdi, bu
anlayışla, samimî, inançlı yurttaşlarımıza deniliyor ki: "Ya globalizmin
getirdiği yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe teslim olursunuz ya da..." (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, bir dakika...
Arkadaşlar, bir dakika.
Sayın Kumkumoğlu, size 1
dakika eksüre veriyorum; buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
burada, bu anlayış içerisinde; yani, benim Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi
olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüsü olarak "bu belgenin arkasında
durduğunu ifade eden Başbakanlık Müsteşarı cumhuriyet düşmanıdır" dememe
rağmen...
AHMET IŞIK (Konya) -
Alakası yok... Cumhuriyete bağlı...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) -...sırf, bu belge konuşulmasın, sırf, bu belge tartışılmasın diye bu
ifadeyi, Parlamentonun resmî organlarında seslendirmiş bir milletvekilini
mahkemeye verme cesaretini bile gösteremeyen bir Başbakanlık Müsteşarının
hazırladığı bir metinle karşı karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) -
Tasarının muhatabı hükümettir.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bu metin, bu metin...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Yalan söylüyorsun, yalan!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bu metin, hazırlanan bu 7 nci maddesiyle, bütün bu anlayışları;
yani, cumhuriyetin bugüne kadar kurmuş olduğu bütün yapıları tersyüz ederek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, teşekkür ediyorum; buyurun...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN - Süreniz
dolmuştur; buyurun...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Son cümlem Sayın Başkan.
Dolayısıyla, başta bu
madde olmak üzere, bu yasa tasarısı Parlamento gündeminden geri çekilmelidir.
(CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler, alkışlar [!])
AHMET IŞIK (Konya) -
Asla...
AHMET YENİ (Samsun) -
Maddeyle ilgili bir şey söyledin mi?!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - İtirazın varsa, şu kadar yüreğin varsa, onu söyle.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Şov yapıyorsun artık.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 7 nci madde üzerinde, hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin konuşacaklardır.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
zaman zaman, Hükümet adına açıklama yapmak üzere huzurunuza gelme ihtiyacını
hissediyorum. Biraz önce Grubu adına sizlere hitap eden saygıdeğer meslektaşım
Sayın Kumkumoğlu, bazı konularda açıklama yapma zaruretini duymama neden olan
ifadelerde bulundu.
Önce, üzerinde görüşmekte
olduğumuz 7 nci madde, merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetleri
düzenlemiştir. Merkezî idaredeki birtakım yetki ve görevlerin yerel yönetimlere
devredilmesi halinde, mutlaka, merkezî idarenin uhdesinde kalacak olan görev ve
hizmetler vardır. Bunları yerel yönetimlere aktarmamamız gerekir. Aslında, biz
bu tasarıyla, merkezî yönetimi, standart koyan, makro ölçekte planlar ortaya
koyan ve denetim görevini yapan bir organ haline getirmek suretiyle, kamu
hizmetlerinde etkinliği sağlamak istiyoruz. Bu düşünce sadece bizim düşüncemiz
değil; yani, şu 7 nci maddeyle yapmış olduğumuz düzenleme sadece bizim öngörmüş
olduğumuz bir düşüncenin ürünü değil.
Şimdi, size, Cumhuriyet
Halk Partisinin yerel yönetimlerle ilgili seçim beyannamesinden birkaç cümle
okumak istiyorum: "Merkezî yönetim yalnızca koordinasyon ve denetim
yapacaktır." Şu kanun tasarısının mantığı bir tek bu cümlede
toplanmaktadır. Sizinle aynı fikirdeyiz, işte bu düşüncelerle getirdik. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Şeriat isteyen...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Siz diyorsunuz ki: "Merkezî
yönetim yalnızca koordinasyon ve denetim yapacaktır." İşte, buyurun.
Bakınız, sizin sahip
çıktığınız ve şu anda internet sitesinde yer alan "Yerel Yönetimler
2000" çalışmasını yaptığını söyleyen eski bakanlardan Sayın Onur
Kumbaracıbaşı'nın bundan iki ay kadar önce bir makalesi yayımlandı bir
gazetede. Şimdi, makalesinden bir bölüm okumak istiyorum.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Bakan partili; bizi ne ilgilendirir!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Kumbaracıbaşı diyor ki:
"Cumhuriyet Halk Partisinin bu yerel yönetimlerle ilgili çalışmalarının
içerisinde yer aldım." Şimdi, makalesinin son bölümünü sizlere aktarmak
istiyorum. Sayın Kumbaracıbaşı diyor ki: "Bunu hazırlayan ekipte ben de
vardım. Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin, hükümet tasarısını eleştirmesi beni
çok şaşırtıyor; çünkü, tasarı, neredeyse, tümüyle Cumhuriyet Halk Partisi
modelinden esinlenmiş görünüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi,
öncelikle kendi yerel yönetim reformuyla yeni tasarının farklılıklarını
belirlemelidir. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisinin denetime ilişkin duyarlılığı
tamam; ama, denetimi vurgularken doğruları sahiplenmesi, eleştirilerini
önerilerle netleştirmesi, tasarının bodoslama reddinden daha anlamlı olmaz
mı?" Bu, benim ifadelerim değil. Yerel yönetimlerle ilgili hazırlığı yapan
ekipte yer alan Sayın Kumbaracıbaşı'nın ifadeleridir.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Sayın Bakan, Onur Kumbaracıbaşı bizi ilgilendirmiyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Diyor ki: "Salt muhalefet yapmak
uğruna, Cumhuriyet Halk Partisi, kendi reform modelinden vazgeçmişse, bunun
nedenlerini açıklamalıdır..."
K. KEMAL ANADOL (İzmir)-
Onur Beyden bize ne!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- "... yok, unutmuşsa; hafızasız bir
partiyi vatandaş nasıl değerlendirsin." (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, siz,
hafızanızı kaybettiniz.
ALİ ARSLAN (Muğla)-
Erbakan Hoca ne diyor?!.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)-
Lütfen, şu hafızanızı bir yenileyiniz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)-
Biz de, Necmettin Erbakan'ın, Sayın Tayyip Erdoğan ile ilgili söylediklerini mi
okuyalım!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Şu yerel yönetimlerle ilgili halka vaat
ettiğiniz...
K. KEMAL ANADOL (İzmir)-
Elbette, biz, söylediklerimizin arkasındayız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- ...internet sitesine yüklediğiniz,
kitaplaştırdığınız ve iktidara gelirsek şunları, şunları yapacağız diye vaat
ettiğiniz şeyleri bir kez daha hatırlayın.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Söylediklerinizin cevapla bir ilgisi yok; lütfen sorulara cevap
verin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Sizin burada yapmış olduğunuz
eleştiriler, halka vaat etmiş olduklarınızla tamamen çelişmektedir. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN- Lütfen, sakin
olalım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Bu, kuşkusuz ki, sayın milletvekili
arkadaşlarımızın dikkatinden kaçmıyor.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Dokunulmazlıkları bir kaldırın bakalım!..
BAŞKAN- Sayın Bakanım,
müsaade eder misiniz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Televizyonları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızın dikkatlerinden kaçmıyor. Bakınız, merkezî yönetimin... (CHP
sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Sayın Bakan, konuşun, konuşun iyi oluyor...
BAŞKAN- Sayın Bakanım,
müsaade eder misiniz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Efendim, konuşsunlar. Ben konuşuyorum
Sayın Başkan; onlar konuşsunlar...
BAŞKAN- Sayın Bakanım,
bir dakika...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Ben kürsüye hâkimim; beni dinleyen
dinler. İşte, arkadaşlar dinliyor. Televizyonları başında vatandaşlarımız da
dinliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın, yerel yönetimlere
birtakım merkezî görev ve yetkiler devredildikten sonra, mutlaka, merkezî yönetimde kalması gereken görev ve
yetkilerin tadadî olarak sayılmasının iki nedeni vardır; Türkiye'nin, altına
imza koymuş olduğu Avrupa Yerel Yönetimler, Özerklik Şartının bir sonucudur;
çünkü, Türkiye'nin, altına imza koyduğu bu uluslararası anlaşmada, merkezî
yönetimin yetkilerinin tadadî olarak sayılması öngörülmektedir; Türkiye de
bunun altına imza koymuştur.
Ayrıca, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden geçen Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da "bu
doğrultuda, kamuda yeniden yapılanma gerçekleştirilmeli ve merkezî yönetimin
yetkileri ve görevleri tek tek tadadî olarak sayılmalıdır" denilmektedir.
O uluslararası anlaşma
buradan onaydan geçmiştir. Ayrıca, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı bu
Meclisin onayından geçmiştir. Dolayısıyla, bu Meclisin onaylamış olduğu iki
yasanın ürünü olarak, biz, 7 nci maddede, genel merkezin, merkezî yönetimin
yetkilerini böyle tadadî olarak sayıyoruz.
Tabiî, Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımızın bazıları maddelerle ilgili gerekçeyi okuyup, bazıları
da okumadan buraya geliyor. Neden bunu böyle yaptığımızın gerekçeleri, aslında,
bu raporda da mevcuttur.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Söylediğini sen bile bilmiyorsun; Amerika'nın talimatına göre
yapıyorsun; Amerikancı Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, tıpkı
Anamuhalefet Partimiz Cumhuriyet Halk Partisi gibi, merkezî yönetimin yalnızca
koordinasyon ve denetim görevi yapmasını öngörüyoruz; çünkü, onlar da onu
öngörüyorlar.
Bakın, Cumhuriyet Halk
Partisi "merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasındaki yetki-görev
dağılımını yeniden düzenleyeceğiz" diyor. Şimdi, dikkat edin, aynen bu
maddedir, okuyorum: "Halen merkezî yönetimde olan yetkilerden, içişleri,
dışpolitika, millî savunma, adalet, maliye, sosyal güvenlik, bayındırlık,
ulaştırma, enerji vb. hizmetlerin, kısmen sağlık ve eğitim ile ülke ölçeğinde
genel planlama, eşgüdüm ve denetim dışında kalan tüm yetkiler yerel yönetimlere
aktarılacaktır. Sonraki dönemde, yerelleşme, Batı demokrasilerinde yer alan
daha ileri boyutlara ulaştırılacaktır."
Sayın Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarım, aynen sizin öngördüklerinizi yapıyoruz, milimi milimine,
aynen sizin öngördüklerinizi yapıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Partimize sataşmaya devam ediyor; birazdan söz isteyeceğim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, tabiî, siz, muhalefet
partisisiniz, Anamuhalefet Partisisiniz; sizi de anlamaya çalışıyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakan, Ömer Dinçer'i anlamaya çalış!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Böylesine güçlü, Türkiye'nin
meselelerine böylesine sahip, her gün başarılı bir adım atmaya azmetmiş iktidar
karşısında muhalefet görevi yapmanın zorluğunu da takdir ediyorum; bunun
zorluğu içerisindesiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Sayın Bakan, Meclisi gaz dolum istasyonuna çevirdiniz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, anamuhalefet partisinin,
muhalefetin seviyesini bir kamu bürokratının seviyesine düşürmemesi gerekir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Nereden çıkarıyorsun?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Anamuhalefet partisinin muhatabı
iktidar partisi olmalıdır, biz olmalıyız. Bir kamu görevlisinin muhatap
alınarak, buraya gelip, o kamu görevlisini muhatap almak, muhalefetin
seviyesini düşürür. Sizin, muhalefetin seviyesini düşürmeye ne hakkınız var.
(CHP sıralarından gürültüler) Şimdi, müsteşar seviyesine düşürdüler muhalefetin
seviyesini; acaba, daire başkanlığı, şube müdürlüğü veya odacı seviyesine
düşürürler mi diye de endişe ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir kamu görevlisi
geçmişte şöyle veya böyle bir konuşma yapmış olabilir, o konuşma bizi bağlamaz,
o konuşma, sadece o bürokratı bağlar. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Kamu görevlisi, devletin temeline dinamit koyuyor!..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun sana!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Eğer o konuşmada bir suç varsa,
geçmişte yapılmış olan o konuşmada bir suç varsa, işte, yargı organlarını
göreve davet ediyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bir Bakan nasıl böyle konuşabilir?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Lütfen, görevlerini yapsınlar. Beratı
zimmet asıldır. Anayasa diyor ki: "Hiç kimse, hakkında kesinleşmiş mahkeme
kararı olmadan suçlu ilan edilemez." Bu cümleyi Anayasa söylüyor, sizler
de, buraya çıktığınızda söylüyorsunuz.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Suçluların telaşı içerisindesiniz Sayın Bakan.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bu yolla müsteşarı kurtaramazsınız Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Dolayısıyla, lütfen, tutarlı olalım,
ilkeli olalım; muhalefet yapıyoruz diye, muhalefetin seviyesini düşürmeyelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Ak Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan?..
BAŞKAN - Evet, Sayın
Anadol?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Bakan yaptığı açıklamada, tamamen, Cumhuriyet Halk Partisini hedef tutan
cümleler kullanmıştır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Yanlış anlamışsınız!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
69 uncu madde açık; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Partimize sataşıldığı
için açıklama yapmak istiyorum. İçtüzük 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Anadol,
buraya çıktığı zaman, partilerin kendi programları üzerindeki görüşler beyan
edildi. Sayın Bakan, sizin, internet sitesinde yayımlanan Partinizin
görüşlerini beyan etti; burada bir sataşma falan yoktur. (CHP sıralarından
gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hayır... Olmaz efendim... Hayır, direniyorum... Israr ediyorum...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bakana yakışan müsteşar!..
BAŞKAN - Burada bir
sataşma yoktur efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK Parti Grubu adına,
Konya Milletvekili Sayın Halil Ürün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Oylama yapın... Israr ediyorum... Oylama yapmak zorundasınız...
BAŞKAN - Hayır efendim...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Direniyorum efendim; oylama yapın.
BAŞKAN -
Direniyorsunuz...
Değerli milletvekilleri,
Sayın Anadol bir sataşma olduğu iddiasındadır. Ben, Başkanlık Divanının
yöneticisi olarak burada bir sataşma görmedim; ama, kendisi ısrar ediyor;
dolayısıyla, İçtüzük gereği oylarınıza sunacağım.
Oylarınıza sunuyorum:
Sataşma olduğunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, bundan sonra biz de aynı üslupla konuşacağız.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Onlar sataşma görmemiş!..
BAŞKAN - Sayın Ürün,
buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALİL ÜRÜN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı önemli bir zaruretten ortaya çıkmıştır, bir
gerekten ortaya çıkmıştır. Bu, yeni değildir, yılların meselesidir; bugün,
sadece AK Partinin meselesi değildir, AK Parti Hükümetlerinin meselesi
değildir, AK Parti Grubunun meselesi değildir; geçmiş dönemlerde, çeşitli
vesilelerle, iktidarların, hepsinin öne aldıkları; ama, muvaffak olamadıkları
bir konudur.
AK Parti Hükümeti, bugün,
tek başına iktidardadır; sözler vermiştir, meydanlarda halka sözler vermiştir;
halkın çalışma azmini, çalışma gücünü artıracak, işleri kolaylaştıracak, daha
hızlı, daha verimli, daha kaliteli, daha üretken, daha katılımcı bir iş düzeni
ve hukuk düzeni kurmak üzere söz vermiştir; yönetimdeki boşlukları, yönetimdeki
sıkıntıyı aşma sözü vermiştir. Bu sözünü yerine getirmek üzere, Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısı burada gündeme gelmiştir.
Öncelikle, geçmiş dönemi,
şöyle, kısaca bir ele alacak olursak, geçmiş dönemde, bu, tasarılar halinde
geldi; ancak, Meclise getirilmeden kadük oldu. Neden; o dönemin yönetimleri
bunu göğüsleyemediler, bu konudaki çalışmaları yürütemediler. Neden; başka
işleri vardı, onları yürüttüler.
Şimdi, 7 nci maddede,
merkezî idare tarafından yürütülecek olan görev ve hizmetler sıralanmıştır.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sıralanmamış, sınırlandırılmıştır; iki şeyi birbirine
karıştırmayın.
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Anayasamızın amir hükümlerinin hiçbiriyle çatışmayan ciddî bir program ortaya
konulmuştur burada.
Bakınız, adalet, savunma,
güvenlik, istihbarat, dışilişkiler, dışpolitikaya ilişkin görev ve hizmetler
merkezî yönetimin uhdesinde tutulmuştur; maliye, hazine, dışticaret, gümrük
hizmetleri, piyasalara ilişkin düzenlemeler merkezî hükümetin yetkisinde
tutulmuştur; ulusal düzeydeki ekonomik programlar ve koordinasyon hizmetleri,
denetim hizmetleri merkezî yönetimin, merkezî hükümetin uhdesinde tutulmuştur.
Millî eğitimle ilgili görev ve hizmetler, en çok itiraz gelen nokta bu;
efendim, üniter yapı bozulacak, üniter yapı bozulacak, üniter yapı bozulacak...
Bununla oturup, bununla kalkıyor bazıları. Ben, buradan, Grubum adına ve şahsım
adına şunu ifade etmek istiyorum: Devletin üniter yapısının bozulmasını
istemeyen, en çok istemeyen bir parti var, o da AK Parti, AK Parti yönetimleri
ve hükümetleri. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!])
ALİ ARSLAN (Muğla) - Ne
zamandan beri?!.
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Ancak, eğer, endişe şuysa -bunun bu çerçeve içerisinde verildiğine bakarak
aldanmamak lazım- endişe, eğer, vurguncuların, soyguncuların, talancıların
kurdukları üniter yapının bozulmasıysa, bu endişede haklıdırlar; onlar
bozulacak; yani, o üniter yapı bozulacak; bunu bilin. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen bu hortum işlerini iyi biliyorsun herhalde; senin niyetin
kötü...
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Dokunulmazlığı kaldırın; önce, dokunulmazlığı kaldırın.
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, merkezî yönetimin kendi uhdesinde tuttuğu yetki ve
görevleri en iyi şekilde yürütebilmesinin şartı, merkezî yönetime ait olmayan,
doğrudan merkezî yönetimle ilgili olmayan yetkilerin yerel yönetimlere
devredilmesidir; dünyanın gerçeği budur. Bu, sadece bizim görmemiz lazım gelen
bir gerçek değildir; dünyadaki bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, bu
gerçeği görerek hareket etmişler ve yönetim biçimlerini bu kıstaslara göre
düzenlemişlerdir. Onun için, kesinlikle, bilimden yana, akılcılıktan yana ve
dünyanın gerçeklerinden yana bir tavırla bu yasa tasarısı buraya gelmiştir ve
biz, mutlaka, bu yasa tasarısının buradan geçmesini temin edeceğiz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Siz önünüzü göremiyorsunuz, dünyayı nasıl göreceksiniz?!
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Bakınız, millî eğitimle ilgili görev ve hizmetler... Burada, müfredat, tamamen,
merkezî yönetimin uhdesine bırakılmıştır. Eğer, müfredat yerel yönetimlere terk
edilmiş olsa, haklıdırlar; birtakım değişik tutumlar, davranışlar gelebilir.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Başta nasıldı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başta devrettiniz; başta vardı o...
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Dünyanın diğer ülkelerinde, aslında, millî eğitimle ilgili bu tür görevler de
yerel yönetimlere devredilmiştir; ama, bizim ülkemizde, biz, bu konudaki
hassasiyetimizi koruyoruz ve Anayasanın amir hükümlerinin hiçbirinin dışına
çıkmadan, yürürlükteki mevcut Anayasaya uygun bir yasa tasarısını buraya
getiriyoruz.
Şimdi, burada, tabiî,
muhalefet biraz sızlanıyor; ancak, muhalefetin sızlanmasına bakarak karar
vermek doğru değil, muhalefetin yerel yönetimlerine gidip, bakın. Ben, çoğuyla
görüştüm, çoğuyla yüzyüze oturup konuştum; onların büyük ekseriyeti bizim gibi
düşünüyor. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi, burada, kendi yerel yöneticilerini
dinlese, eminim ki, bizim doğrultumuzda hareket edecektir; bundan eminim.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Yerel yöneticiler dava açar, afakî konuşma.
HALİL ÜRÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakınız, acil durum yönetimi ve sivil savunmayla
ilgili ulusal düzeyde yapılması gereken görev ve hizmetler; tapu ve kadastro,
nüfus ve vatandaşlıkla ilgili görev ve hizmetler; vakıflarla ilgili görev ve
hizmetler; mahallî idarelerin teknik bakımdan lüzumlu gördükleri, teknik
yardımlarla ilgili düzenlemeler; bütün bunların hepsi merkezî yönetimin
uhdesine bırakılmıştır. Dünyada, artık, merkeziyetçi yöntemlerle idare edilen
ülke kalmadı. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun değerli milletvekilleri
bunu istiyorlarsa, günün birinde eğer onlar da iktidar olurlarsa, onlar da
değiştirirler. Ne yapalım; başka yapacak bir şey yok; ama, ben şunu söylemek
istiyorum: Bizim yaptığımız, günün birinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
-bugün muhalefette- eğer, iktidar olurlarsa, hazıra konmuş olacaklar, bu
kolaylıklardan en çok onlar istifade etmiş olacaklar. Dolayısıyla, onların bu
doğrultuda bizim gibi düşünmeleri gerekir diye ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, burada, şunu esas almak lazım; esas itibariyle, en önemli husus şudur:
Bir yetki kullanılırken, bir hizmetin en ciddî anlamda, en verimli olarak
ortaya çıkması esastır. Eğer, siz, birkaç ayda çıkması beklenen bir hizmeti,
birkaç yılda ortaya koyuyorsanız, orada bir eksiklik var demektir. O eksikliği
sizin görmeniz lazım. Merkezî yönetimin hantal yapısını, eğer, siz, hâlâ
korumaya devam ederseniz, sizin burada yaptığınız kesinlikle dünya
çıkarlarıyla, dünya gerçekleriyle çatışır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)-
Eleştirilerden bu kadar mı anladınız?!
HALİL ÜRÜN (Devamla)-
Esas itibariyle, yapılması lazım gelen, daha kolay, daha üretken, daha
ekonomik, daha kaliteli, daha hızlı bir hizmetin ortaya çıkmasıdır. Bu da,
yetkiyi, mümkün olduğu kadar halka en yakın olan mahalle taşımakla yapılabilir.
Dolayısıyla, bizim yapmakta olduğumuz budur ve yasa tasarısı üzerinde
yaptığımız bu çalışmayı nihayetlendirmek suretiyle, arzu ettiğimiz bu hizmet
hızını yakalayacağız. Bugün dünyanın hiçbir ülkesi hâlâ o sistemle kalkınmasını
gerçekleştirmiş değildir; bundaki ısrarı ben anlayamıyorum, bundaki ısrara
anlam veremiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
maddeyle alakalı olarak şahsî görüşüm; madde, tamamen uygundur, yerindedir; hem
Türkiye gerçeklerine uymaktadır hem Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına,
imza attığımız o özerklik şartına uygundur hem uyum yasalarına uygundur hem
Türkiye'nin kalkınmasını sağlayacak olan bir maddedir. Bu maddenin mutlaka
geçmesi gerekir diye ifade ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle
selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Ürün.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)-
Hem IMF'nin felsefesine uygundur hem Ömer Dinçer'in felsefesine uygundur.
BAŞKAN- Komisyon
Başkanının söz talebi var, bir açıklaması olacak.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Yerimden.
BAŞKAN- Sayın Başkan,
buyurun efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarıyı dünden beri
tartışıyoruz. 5-6 madde geçirebildik. Ağır gidiyor. İşte, artık belki bunda da
bir hayır vardır, o ayrı bir mesele.
FERAMÜZ ŞAHİN (Tokat)-
Acelemiz yok Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Hayır, memleketin acelesi vardır belki. O açıdan
söylüyorum.
FERAMÜZ ŞAHİN (Tokat)-
Yok yok, senin bir acelen var!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Şimdi, Anayasayla ve tasarıyla ilgili olarak iki husus
üzerinde duruluyor. Komisyon çalışması sırasında da ben bu konuda açıklamalar
yaptım. Bir daha tekrar ediyorum huzurunuzda.
Anayasaya aykırılık
konusunda ekim metnine baktığımız zaman bu tasarının, gerçekten bazı noktalarda
ciddî sorunlar vardı altı yedi hususta; ben onları tespit ettim; Danıştayımızın
da yardımıyla bu konular önemli ölçüde düzeltildi.
Gözden kaçan noktalar
olabilir; o, ayrı bir konu. Yani, bile bile, Anayasaya aykırı bir metin, en
azından, benim bulunduğum komisyondan geçmez. (CHP sıralarından "Oo"
sesleri)
Hayır, müsaade buyurun
efendim... Anlatamıyorum...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Anayasa Mahkemesinden dönen yasalar burada görüşülüyor Sayın Başkan; başka
bir Mecliste görüşmedik, burada görüştük.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar doğrudur diye
bir şey yok. Onlar, nass durumunda değildir. Verdiği kararın sonucuna
uyarsınız, o kadar. Yanlış da olabilir; yani, kararın verilmiş olması, doğru
olduğu anlamına gelmez. (CHP sıralarından gürültüler)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar yanlış mıdır?!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Bana mesleğimi öğretmeyin lütfen; otuz yıldır bu işin
içerisindeyim ben. Müsaadenizle... O konuyu kapattım.
İkinci husus; muhalefet
partimizden benim bir ricam var. Bakın, bunu samimî olarak söylüyorum; orada da
bunu sordum -Kemal Anadol da oradaydı, Sayın Topuz da oradaydı- bir daha
soruyorum, diyorum ki, bakın, bir müsteşarın on sene önce yazdığı bir makale;
doğru yanlış, onu bir tarafa bırakalım. (CHP sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- "Arkasındayım" diyor.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Müsaade buyurun efendim... Bir şey soruyorum,
lütfen... Dinleyin, bakın, dünden beri konuşmadım. Müsaadenizle...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - "Yanlış" de...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan...
Şimdi, şunu soruyorum
sizden; milletin huzurunda, 70 000 000 bizi dinliyor, hepinize şunu
soruyorum...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Hepsi dinlemiyordur.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Dinleyen dinler.
Diyorum ki, bu sözü geçen
makaleden hangi satır, hangi cümle, hangi kelime, hangi fikir elimizdeki bu
metne girmişse, önerge verin çıkaracağım, söz veriyorum; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler) Yapmayın!..
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şahsı adına, Sivas
Milletvekili Sayın Selami Uzun?.. Yok.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Sayın Anayasa Komisyonu
Başkanı, çok değer verdiğim Profesör Burhan Kuzu'nun şimdi sordukları soruya
yanıt vermek istedim; İktidar Grubunun değerli oylarıyla reddedildi. Ordu
Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen arkadaşıma teşekkür ediyorum, söz hakkını bana
devretti; hiç olmazsa, Sayın Bakanın ve Sayın Komisyon Başkanının sorularına
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına yanıt verme olanağı buldum.
Şimdi, arkadaşlar,
deminden beri tartışıyoruz; şu Ömer Dinçer meselesini bir halledelim, şu
müsteşar meselesini evvela... (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Neyi halledeceksin, mahkeme mi burası!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Felsefesi çok kıymetli, biliyoruz; felsefesi burada!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Sakin... Kızmayın, kızmayın... (AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, bir
dakika, dinleyin ama... Dinleyin... Dinleyin yahu!.. Dinleyin...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, dinleyelim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, Komisyon Başkanınız soru sordu, yanıt veriyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Sayın Ömer Dinçer, 1995
yılında bir makale yazmış, arkadaşlarımız bu makaleyi okudular; iki önemli cümleyi
ben de okuyarak geçeceğim: "Sanki, birbirinden farklı iki tane İslam
varmışçasına, siyasî İslam ve kültürel İslam denilirken, bugün, modern devletin
bize aşılamaya çalıştığı veya dayatmaya çalıştığı şeriatçılık ve Müslümanlık
gibi iki farklı kavramın, teorik temellere oturtulması düşüncesi yatıyor gibi
geliyor bana." Bu ne demektir; yani, bir adam Müslümansa, mutlaka şeriatçı
olacak demektir; bunun başka anlamı yok! (AK Parti sıralarından "Maddede
ne yazıyor" sesleri, gürültüler)
Dinleyin...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Kaçıncı maddede yazıyor?!
BAŞKAN - Sayın Anadol,
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Başkanım, bunlar süreden düşülüyor değil mi?
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Hangi maddede yazıyor o!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Ne kadar rahatsız oluyorsunuz?! Ne olur, meramımı anlatayım. Niye rahatsız
oluyorsunuz bu kadar?!
Aynı şekilde
"Türkiye'de cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi
gerektiğini ve nihayet, laiklik ilkesinin yerinin İslamla bütünleşmesinin
gerekli olduğu kanaatini taşıyorum" diyor, devam ediyor. (AK Parti
sıralarından "Hangi maddede yazıyor o" sesleri) Vakit değerli,
okumuyorum devamını.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Hangi maddede var o!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Tasarının ruhunda var, her tarafına sinmiş!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, 1995'teki bu makalesi, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar tarafından
deşifre edilince, Sayın Müsteşar, 24.12.2003 tarihinde -Anadolu Ajansındaki
demecini söylüyorum- "Sözlerimin arkasındayım, arkasında duruyorum,
tekrarlıyorum, zaman beni haklı çıkardı" diyor, 24.12.2003'te diyor bunu.
(AK Parti sıralarından "Delikanlı adam" sesi)
Delikanlı adam tabiî...
Delikanlı adam...
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi maddede?..
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Açın gözünüzü, görürsünüz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 8 Ocak 2004 Perşembe günü
Yavuz Donat'a verdiği demeçten bir cümle okuyacağım. Yavuz Donat soruyor:
"Sayın Başbakan, yeni müsteşarınız koltuğunu koruyacak." Cevap: "Müsteşarım
hakkında fikir yürütenlerin hiçbiri onu benim kadar tanımaz..."
AHMET YENİ (Samsun) -
Doğru diyor.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- "... Yaklaşım tarzları çirkin. Bilim adamı olarak medyaya açık bir yerde
konuşmuş. O konuşma ne zaman ortaya çıkarılıyor; aradan dokuz yıl geçtikten
sonra, Başbakanlık Müsteşarı olduktan sonra." Dikkatinizi çekerim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Madde... Madde...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Kamu yönetimi reformu üzerinde çalışırken, bütün kamuoyunun bu ayrıntıya
dikkat etmesini isterim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Heyecanlanma... Heyecanlanma...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Yani, Recep Tayyip Erdoğan, müsteşarınızın bu tasarının üstündeki damgasını,
mührünü tescil ve tespit ediyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Başbakan söylüyor, karşı çıkmayın, aman ha!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in 14 Ocak 2004 tarihinde, komisyon
toplantıları başlamadan bir gün önce, TRT-2 Haber Postası programında yaptığı
konuşmanın deşifre edilmiş metni elimde. Bir cümle okuyacağım. Diyor ki Ömer
Dinçer: "Gördüğünüz gibi ben işimi yapıyorum. Hatta, böyle bir taslağın
hazırlanmasında rol aldığım için inanın çok mutluyum; çünkü, hakikaten, bu ülke
için bir şey yapma fırsatı bana verildi ve ben de onu en iyi şekilde yapmaya
çalıştım ve yapmaya devam edeceğim."
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Sayın Bakan, dinliyor musunuz?
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Şimdi, Sayın Bakan soruyor: Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol, 1
dakikalık eksürenizi başlatıyorum, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bizim parti programında ve seçim bildirgesindeki metnimizi okudu. Müsteşarın
bu metnin arkasında olduğundan çok daha fazla, programımızın da, tüzüğümüzün
de, seçim bildirgemizin de arkasındayız. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar [!])
Aramızdaki fark ne? (AK
Parti sıralarından alkışlar [!])
Bunları süreden
düşüyorsunuz değil mi?
Uzlaşma nasıl olur?..
Vasıtaya binmek uzlaşma demek değildir. İstanbul'a gitmeye karar veririz hep
beraber, siz uçakla gitmeye karar verirsiniz, biz de otobüsle gitmeye karar
veririz; anlaşırız, trenle gideriz; ama, biz İstanbul'a gitmek isterken siz
Erzurum'a gitmek istiyorsanız anlaşmak mümkün mü?
AHMET IŞIK (Konya) -
Erzurum da vatan.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Biz, yerelleşme programını, partimizin programında, seçim bildirgesinde yer
alan metinleri daha ileri bir Türkiye için, üniter devlet yapısı içinde, özgür
birey için, özgür yerel yönetimler için, yerel demokrasiler için istedik, onun
için bunları yazdık, sözümüzün arkasındayız... (CHP sıralarından
"bravo" sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol,
tamam...
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen,
cümlelerinizi tamamlar mısınız Sayın Anadol.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- ... ama, sizin tasarınız örümcekli, çağdışı. Globalleşmeyi yerelleşme ve bu
yerelleşmeyi de dinci bir anlayışa dönüştürme çabası içindeki bu tasarıyı bizim
benimsememiz onun için bundan farklı. Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk
devrimlerini hedefliyor, siz çağdışı bir anlayışın temsilciliğini yapıyorsunuz
burada, onun için karşıyız. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Örümcek kafalı değiliz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Ordu) - Söz
talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Neyle ilgili?
EYÜP FATSA (Ordu) - Hem
Sayın Başbakanımıza hem Grubumuza hem de hiçbir arkadaşımın böyle bir düşüncesi
ve niyeti olmadığı halde, sadece niyet okuyarak veya içinden geçenleri
Grubumuzun ve arkadaşlarımızın düşüncesiymiş gibi takdim ederek, arkadaşlarımıza
ve Grubumuza haksız istinatta bulunan Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerine cevap
vermek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) -
Oyla, oyla!..
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
tutanakları getirteceğim...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Başbakana hakaret edilmemiştir.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
tutanakları getirteceğim; o sataşmalar varsa, söz hakkı vereceğim size.
Şahsı adına, Sayın
Araslı; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan, değerli meslektaşım,
Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun açıklamaları üzerine söz
almak ihtiyacını duydum. Eğer, yanlışsa bundan sonra söyleyeceklerim, müdahale
etmesini dilerim.
Öyle zannediyorum ki, meslekî
hayatımızın başlangıcında
-üniversitede- bana öğretildiği gibi kendisine de öğretilmiş olan bir
temel bilgi vardır; bu da şudur: Akademik hayatta görev alacak kimseler
"bu doğrudur" deyip, kendine göre doğru olanı ortaya koyduktan sonra,
başkalarının fikirlerine zihinlerinin kapısını kilitlememelidirler.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Doğru...
AHMET IŞIK (Konya) - Çok
doğru.
OYA ARASLI (Devamla) -
Bana öğretildiği gibi, bu değerli arkadaşıma da, bunun, çeşitli hocaları
tarafından -aynı hukuk fakültesinden mezunuz- öğretildiğini zannediyorum. Ama,
ne yazık ki, bu değerli arkadaşımın, burada görev yaparken, zaman zaman, bu
öğretiden uzaklaştığını, sanki ikimize de böyle bir şey öğretilmemiş gibi bir
tavır içerisine girdiğini izliyorum. Arkadaşımız, devamlı şunu söylüyor:
Anayasa Mahkemesinin kararları, dogma değildir, mutlak doğru değildir; ama,
Anayasa Mahkemesi, o kararı vermiştir, tartışılır... Doğru, evet; tartışılır.
Hepimiz de Anayasa Mahkemesinin kararları üzerine, bu kararlara katıldığımızı
veya katılmadığımızı gösteren, çeşitli açılardan eleştiren makaleler
yazmışızdır; ama, bu, vatandaş olarak, milletvekili olarak, Anayasa Komisyonu
Başkanı olarak, bakan olarak, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorunluluğumuzu
ortadan kaldırmaz; ama, Anayasa Mahkemesi kararlarının, bir küçük heyetin
çoğunluğunun verdiği kararlar olup, bizden doğruyu bulduğunun tartışmalı
olduğunu ifade etmek, bu kararların meşruiyetine, herkesi bağlayıcılığına gölge
düşürür. Bunu, bir bilim adamına, bir milletvekiline, bir anayasa profesörüne
yaraştırmakta zorlandığımı burada ifade etmeliyim.
Önümüze konulan tasarıda,
her şey ayıklandı deniliyor. Burhan Kuzu'nun penceresinden, Anayasaya aykırı
olan her şey ayıklanmış olabilir; ama, ben, görüyorum ki, Anayasaya
aykırılıklar, hâlâ, bu tasarıda, şu kürsülerde, defaatle, çeşitli maddeler
münasebetiyle dile getirilecek kadar çok sayıda. Onun için, ben, arkadaşıma,
tasarıyı, tekrar tekrar, bir kere daha okumasını diliyorum.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Çok okuduk Hocam...
OYA ARASLI (Devamla) -
Bize sordukları bir şey var: "Ömer Dinçer'in fikirleri neresinde bu
tasarının." diyor Neresinde değil ki sevgili arkadaşım, neresinde değil
ki... (CHP sıralarından alkışlar) Amacından başlayarak, her yerinde damgası var
bu fikirlerin. Bunu ben söylemiyorum, kendisi söylüyor; bu damgadan müftehir.
Bunu iftiharla da, biraz önce Sayın Anadol'un açıkladığı gibi, her yerde
açıklıyor.
Bir şeyin aynı
kelimelerle ifade ediliyor olması, aynı amaçla ifade ediliyor olması demek
değil. Galiba, bizleri ayıran en büyük ayırım da amacımız. Biz, laik,
demokratik Türkiye'yi, Atatürk'ün kurmuş olduğu Türkiye'yi, Türkiye
Cumhuriyetini ilelebet yaşatmak azim ve kararlılığındayız; Cumhuriyet Halk Partisinin
kuruluş nedeni budur. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar, AK
Parti sıralarından alkışlar)
Her zaman bu nedenin
arkasındayız, her zaman arkasında olacağız. Siz, meydanlarda "cumhuriyeti
korumak bizim de fikrimizdir, bizim de idealimizdir; laik cumhuriyet bizim de
hedefimizdir" diyorsunuz; ama, Ömer Dinçer'in fikirlerini böyle bir
tasarıya, laik cumhuriyetin işlevinin bittiğini, zamanının geçtiğini söyleyen
Ömer Dinçer'in eline, böyle bir yasa tasarısının hazırlığını.teslim etmekte tereddüt etmiyorsunuz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı, ek
sürenizi veriyorum, buyurun.
OYA ARASLI (Devamla)
-Bitiriyorum Sayın Başkan.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Hocam, bir tek madde söyleyin.
OYA ARASLI (Devamla) -
Neresinde olduğunu her vesileyle söylüyoruz efendim; ama, bazı kişiler için bir
şeyi bir kere söylemek yeter, bazıları için defaatle söylemek yeter; hâlâ
"neresinde" diye soruyorsanız, bu, artık, bizim sorunumuz değil, sizin
sorununuz; biz anlatmaktan yorulduk, siz de biraz anlamaya gayret ediniz.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Saygıdeğer
milletvekilleri, birleşime 1 saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 19.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.30
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 7 nci maddesi
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, 10 dakika süreyle,
soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Haluk Koç?.. Yok.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, 7 nci maddede, merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve
hizmetler "sayma" usulüyle belirtilmiştir; bu görevler, onun hizmet
alanıyla sınırlı mıdır?
Diğer sorum: Maddede
sayılmayan ve halen merkezî idare tarafından yürütülen bazı hizmetler, örneğin
meteoroloji gibi hizmetler yerel yönetimler eliyle yapılabilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ben geldim; söz hakkım geçti mi?
BAŞKAN - Evet, bu defa
sizin sıranız geçti Başkanım.
Sayın Oral, buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, öncelikle şunu sormak istiyorum: Malum, siz, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakansınız; ancak, yasa tasarısında gençlik ve
sporla ilgili bir şey göremiyorum. Bu, merkezden mi yönetilecek, yoksa,
illerdeki gençlik ve spor il müdürlükleri marifetiyle mi yürütülecek? Bu,
birinci sorum.
İkinci sorum: Çok iyi
niyetle ve bütün arkadaşlarımın da affına sığınarak bir şey söylemek istiyorum.
Demin, Sayın Bakanım, özellikle bu yasanın gerekliliği konusunda aydınlatıcı
bilgiler verirken "biz, bizden çok gerilerde olan ülkelerin çok gerisinde
kaldık" dediler; ki, haklılar, doğrular. Ben, burada şöyle bir yorum
getirmek istiyorum; bilmiyorum Sayın Bakanım bana katılır mı: Geçmişte,
şapkayla siyaset yapanlar, başörtüsüyle siyaset yapanlar, gazetelere elleri
kolları bağlı yerel yöneticilerin resimlerini koyanlar, kadayıfın altıyla
üstüyle siyaset yapanlar, yeğenlerle siyaset yapanlar, bankaları
hortumlayanlar, acaba, bu yasanın bu hale gelmesinde, bu yasanın
kullanılamamasında, yerel yönetimlerin, daha doğrusu, bu yasanın tarif edilmesi
sırasındaki ihtiyaçların gerçek sebepleri değiller midir diye, sizin de benim
düşüncelerimle ilgili yoruma katkı koymanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oral.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, Sayın Bakana, aracılığınızla, şu soruları yöneltmek istiyorum:
1- Görüşmekte olduğumuz
bu tasarının ilk taslağında millî eğitim hizmetleri de bütünüyle yerel
yönetimlere devrediliyordu. Görüştüğümüz tasarıda bundan vazgeçildiğini
görüyoruz. Önce taslağa konulduğu halde sonradan çıkarılması, kamuoyunda oluşan
tepkiler üzerine mi olmuştur?
2- Kültür Bakanlığı da
taşra teşkilatı kuramayacak bakanlıklar arasında. Eğitimde görülen bir sakınca
Kültür Bakanlığında görülmeyecek mi?
3- Millî Parklar Genel
Müdürü, Çanakkale Gelibolu Şehitliğine girişi paralı yapmıştır. Bu, yerel
tepkilere yol açmıştır; insanların şehitliklerini parayla ziyaret etmesi...
Ayrıca, yine, Kültür ve
Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu "müzelerin işletmesini özel şirketlere
devredeceğiz" diye bir açıklama yapmıştır. Ayasofya Müzesinin işletmesini
almak için İtalyanlar istekli olmuşlardır. Bu tasarı yasalaşırsa, örneğin,
Millî Parklar Genel Müdürlüğü, Gelibolu Şehitliğini paralı yapabilecek midir?
Kültür ve Turizm Bakanı müzeler konusunda bir karar verebilecek midir? Siz bu
kararları benimsiyor musunuz?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Efendim, bu tasarının tartışma sürecinin ikinci gününü yaşıyoruz.
Toplumda geniş bir tepki oluşuyor, Meclisin kapısına kadar dayandı insanlar. Bu
tasarının mimarı olmakla övünen Müsteşar, dün bir memur toplantısında -çok
üzülerek söylüyorum- yuhalanarak toplantıyı terk etmek zorunda kaldı. Bu gergin
ortamda bu tasarıyı Meclisten geçirmekte direnecek misiniz; geri çekmeyi
düşünüyor musunuz? Bu, bir.
İki; sağdan sola kadar
birçok kitle örgütü bu tasarıya karşı. Böylesine bir karşıtlık karşısında
herkesin yanıldığını, sadece sizin doğru düşündüğünüzü mü düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Her tepki gösterilen yasayı geri mi çekeceğiz?!
BAŞKAN - 5 dakikalık süre
doldu; eğer Sayın Bakanın cevaplarından arta kalan süre olursa yine
kullandıracağım.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, bana ayrılan süre
içerisinde, sorulara kısa kısa cevaplar vermeye çalışacağım.
Önce, Sayın Işık,
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün hizmetleri de mi taşra örgütleri tarafından
görülecek diye bir soru yönelttiler. Bu soruya hemen cevap vermek durumundayım.
Kanunlarla, münhasıran merkezî idare tarafından yerine getirilmesi öngörülen
ulusal nitelikteki görev ve hizmetler merkezî yönetimler tarafından yerine
getirilecektir. Meteoroloji hizmetleri de, merkezî idare tarafından yerine
getirilmesi gereken ulusal nitelikli bir görev olduğu için, bu yetki merkezî
idarenin elindedir. Size, bu sorunuzla ilgili vereceğim cevap bundan ibarettir.
Sayın Oral, Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatlarının yerel yönetimlere devrini
hatırlatan bir soru yönelttiler bana.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Öyle bir şey demedim; nasıl yöneteceksiniz dedim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Evet, şimdi, hemen ona cevap
veriyorum. Bizim bu tasarımızın sanıyorum geçici 1 inci...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
7 nci maddede yok Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bir saniye... Bir saniye... Var, olmaz
mı.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Nerede var?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Evet, geçici 1/f maddesi...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Geçici madde!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatının görev ve yetkileri ile spor sahaları, spor salonları,
stadyumlar ve diğer spor tesisleri bina, araç, gereç, taşınır ve taşınmaz
malları, alacak ve borçları, bütçe ödenekleri ve kadroları ile birlikte olmak
üzere personeli, belediye sınırları içinde belediyelere, belediye sınırları
dışında da il özel idarelerine devredilecektir." Yani, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü, yine denetim görevini yapacaktır, koordinasyon görevini
yapacaktır; ama, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün il ve ilçe örgütleri,
belediye sınırları içerisinde olan yerlerde belediyelerimize, belediye
sınırları dışında olan yerlerde de il özel idarelerine devredilecek ve bu
hizmetler yerel yönetimler tarafından görülmeye devam edilecektir.
Şöyle bir soru daha
yönelttiniz Haşim Bey. "Niçin bu ihtiyaçlar şimdiye kadar
gerçekleşmedi" dediniz ve birtakım misaller de verdiniz. Ben, zaman
darlığı sebebiyle oralara girmek istemiyorum.
Ben, ilk gün yapmış
olduğum konuşmada da ifade etmiştim; özellikle son yıllarda kurulan aşağı
yukarı tüm hükümetlerin programında, kamuda yeniden yapılanma hedefi yer
almıştır, Ankara'da toplanan yetkilerin önemli bir bölümünün yerel yönetimlere
devriyle ilgili vaatler yer almıştır. Hükümetlerin bunu yapacağı hükümet
programlarında yer almıştır. Şu ana kadar niçin gerçekleşmedi diye
düşündüğümüzde, benim ilk aklıma gelen, bir siyasî irade noksanlığıdır. Biz,
son yıllarda, daha çok koalisyon hükümetleriyle yönetildik. Koalisyon
hükümetlerinde bu tür temel konularda uzlaşı sağlayarak bir yasa tasarısını
Parlamentoya sevk etmenin belki güçlüğü burada yatmaktadır. Aynı zamanda,
tabiî, bir de güçlü bir siyasî irade gerekir. 3 Kasımdan sonra Parlamentoda
oluşan bu tablo, İktidar Partisine, bu konuda güçlü bir irade ortaya koyma
imkânı vermiştir. Bu, milletimizin bir tercihinin sonucudur. İşte, biz de, o
nedenle, şu ana kadar hep özlemi duyulduğu halde bir türlü gerçekleşemeyen bir
adımı atmış bulunuyoruz; şu anda bir tasarıyı görüşüyoruz.
Sayın Gazalcı Millî
Eğitim Bakanlığıyla ilgili bir soru yönelttiler "daha önceki metinlerde
Millî Eğitim Bakanlığının da taşra teşkilatları mahallî yönetimlere
aktarılıyordu; ama, bundan vazgeçtiniz" dediler. Ben, ilk gün yaptığım
konuşmada da ifade etmiştim; Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyarete gittiğimizde,
Sayın Cumhurbaşkanımız da, Millî Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu hizmetlerin
özelliği ve teşkilatının büyüklüğü sebebiyle "eğer Millî Eğitim
Bakanlığının taşra teşkilatları yerel yönetimlere devredilecekse, bunun için
geçiş sürecini uzun tutun" demişti. Nitekim, daha sonra bunu beş yıla
çıkarmıştık; ama, daha sonra, Bakanlar Kurulunda değerlendirildi. İleriki bir
aşamada Millî Eğitim Bakanlığının taşra teşkilatlarının yerel yönetimlere devri
hususunu mahfuz tutarak bu metinden çıkardık. Tepki demeyelim; ama -bazı
konularda, biz, son derece hassasız Hükümet olarak- ülkemizin içinden geçtiği
süreçte, bu hassasiyetleri değerlendirerek böyle bir tercihte bulunduk. İleride
bunu gündeme tekrar alabiliriz.
Kültür Bakanlığıyla
ilgili sorular yönelttiniz. Kültür Bakanlığıyla ilgili sorulara, tabiî, şu anda
cevap verebilmem için Kültür Bakanının yanımda olması lazım. Bu sorularınıza
da, izin verirseniz, yazılı cevap vereyim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi (b) bendinde geçen
"hazine" ibaresinden sonra "bankalar" ibaresinin
eklenmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinde geçen "Kanunlarla
münhasıran" ibaresinin "Kanunlarla belirlenen" olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesindeki (j) bendinin madde
metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre yeniden teselsül ettirilmesini
arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesindeki (i) bendinin madde
metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre yeniden teselsül
ettirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesindeki (d) bendinin madde
metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre yeniden teselsül
ettirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, son okunacak iki önergenin gerekçesi 500 kelimeyi geçtiği için
işleme alamazsınız efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bilgisayar programında 499 kelimeyi geçmiyor. Herhalde
bilgisayar, Sayın Kapusuz'dan daha iyi sayar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, burada saydım; bir önceki de böyle...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, Sayın Kapusuz'un saymasındansa bilgisayarın sayması daha güvenilir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayarsanız, görürsünüz...
BAŞKAN - Bir dakika..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bunlar sayılarak veriliyor.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
bir dakika müsaade ederseniz...
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Başkan, tek tek sayın.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, geçerli olup olmaması konusunda, Başkanlık Divanının önergedeki
kelime sayısını tespit etmesini istiyorum!..
BAŞKAN - Buyurun; siz,
okumaya devam edin lütfen.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev
ve hizmetler" başlıklı 7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu |
R. Kerim
Özkan |
|
Samsun |
Ankara |
Burdur |
|
Mehmet
Kartal |
Mehmet
Işık |
|
|
Van |
Giresun |
|
BAŞKAN - Yedinci önergeyi
okutuyorum. Bu önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev
ve hizmetler" başlıklı 7 nci maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oya
Araslı |
Haluk
Koç |
Ufuk
Özkan |
|
Ankara |
Samsun |
Manisa |
|
Haşim
Oral |
Halil
Tiryaki |
|
|
Denizli |
Kırıkkale |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetler"
başlıklı 7 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmektedir.
"Madde, 8 inci madde
ile birlikte bu Kanunun en hayatî hükümlerini oluşturmaktadır. Çünkü ilk defa
merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev, yetki ve sorumluluk
dağılımı yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak farklı bir yaklaşımla ele
alınmıştır. Bu görev dağılımı yapılırken kamu yönetiminin bütünlüğü ilkesi
dikkate alınmış, merkezî idare ile mahallî idareler birbirlerini ikame edecek
kurumlar olarak değil, devletin yürütmeye ilişkin ve birbirini tamamlayan
unsurları olarak değerlendirilmiştir.
Merkezî idare 6 ncı
maddede sayılan yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, bazı görev ve hizmetleri
doğrudan kendisi yerine getirecektir. Bu hizmetler, niteliği gereği doğrudan
merkezî idare tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetler olup, mahallî
idarelere devredilemeyecek niteliktedir. Diğer taraftan, ülkemizin de onaylamış
olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının bir gereği olarak, bunlar
tadadî bir şekilde sayılıp, bunlar dışında kalanların mahallî idareler
tarafından yerine getirilmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda maddede doğrudan
merkezî idarenin yerine getirmesi gereken görev ve hizmetler sayılmıştır."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetler"
başlıklı 7 nci maddesi, merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve
hizmetleri kalem kalem sıralamıştır.
Anayasamızın 123, 126 ve
127 nci maddeleri merkezî idarenin, idarede genel yetkili birim olduğunu ortaya
koymaktadır. Bu gerçek ortada dururken, 7 nci maddede merkezî idare tarafından
yürütülecek görev ve hizmetlerin tadadî olarak gösterilmesi, merkezî idarenin
genel yetkili ve görevli idarî birim olma özelliğini Anayasaya aykırı bir
biçimde ortadan kaldıracaktır.
Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı olan bir düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşması
mümkün değildir; çünkü, hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinin hukuk
kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlilik koşulu sayan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm
devlet organlarına egemen kılan, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık
olan, yasaların Anayasaya uygun olma zorunluluğunu kabul eden hukuk devletinde,
Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığı saptanan yasa kuralları, doğal olarak
hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluştururlar.
Diğer yandan, Anayasanın
herhangi bir hükmüne aykırı yasaların Anayasanın 11 inci maddesinde ifade
edilmiş olan Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesiyle bağdaşması da
düşünülemez. Anayasanın 11 inci maddesinde "Anayasa hükümleri yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz"
denilmektedir.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının yukarıdaki gerekçelerle Anayasaya aykırı olan 7 nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve yerine Anayasaya uygun bir düzenleme
yapılmasını sağlamak amacıyla bu önerge verilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunup, karar yetersayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Yok, hiç uğraşmayın.
BAŞKAN - Karar
yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 21.00
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 55 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Önergenin oylanmasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, AK Parti Grubu kabul etti; önerge kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Hayır, hayır...
Bir dakika Hocam, yapmadık ki bir şey...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, kabul edildi.
BAŞKAN - Hayır efendim,
hayır...
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev
ve hizmetler" başlıklı 7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetler
başlıklı 7 nci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmektedir:
"Madde, 8 inci
maddeyle birlikte bu Kanunun en hayatî hükümlerini oluşturmaktadır. Çünkü ilk
defa merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev, yetki ve sorumluluk
dağılımı yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak farklı bir yaklaşımla ele
alınmıştır. Bu görev dağılımı yapılırken kamu yönetiminin bütünlüğü ilkesi
dikkate alınmış, merkezî idare ile mahallî idareler birbirlerini ikame edecek
kurumlar olarak değil, devletin yürütmeye ilişkin ve birbirini tamamlayan
unsurları olarak değerlendirilmiştir.
Merkezî idare, 6 ncı
maddede sayılan yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, bazı görev ve hizmetleri
doğrudan kendisi yerine getirecektir. Bu hizmetler, niteliği gereği doğrudan
merkezî idare tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetler olup, mahallî
idarelere devredilemeyecek niteliktedir. Diğer taraftan, ülkemizin de onaylamış
olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının bir gereği olarak, bunlar
tadadî bir şekilde sayılıp, bunlar dışında kalanların mahallî idareler
tarafından yerine getirilmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda, maddede doğrudan
merkezî idarenin yerine getirmesi gereken görev ve hizmetler sayılmıştır."
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve hizmetler"
başlıklı 7 nci maddesi, merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve
hizmetleri kalem kalem sıralamıştır.
Anayasamızın 123, 126 ve
127 nci maddeleri, merkezî idarenin idarede genel yetkili birim olduğunu ortaya
koymaktadır.
Bu gerçek ortada
dururken, 7 nci maddede merkezî idare tarafından yürütülecek görev ve
hizmetlerin tadadî olarak gösterilmesi, merkezî idarenin genel yetkili ve
görevli idarî birim olma özelliğini, Anayasaya aykırı bir biçimde, ortadan
kaldıracaktır.
Diğer yandan, böyle bir
düzenleme, sıralanan hususlar dışında merkezî idarenin mahallî idare
coğrafyasında yetkisiz olduğu anlamına gelecektir. Bu da Anayasanın 123, 126 ve
127 nci maddelerine aykırı düşeceği gibi, düzenlemenin Anayasanın 3 üncü
maddesinde ifade edilen üniter devlet ilkesine uygunluğunu da tartışmaya
açacaktır.
İdarenin bütünlüğü
ilkesinde "genel yetki" merkezî yönetimdedir. Yerel yönetimlerin
yetkileri, görevlerin sayılıp sınırlandırmasıyla belirlenir. Buna karşın,
yerellik ilkesinde "genel yetki" yerel yönetimlere aittir. Görevleri
sayılıp sınırlandırıldığı taraf merkezî yönetimdir. Anayasanın "mahallî
müşterek ihtiyaçları karşılamak" üzere kurulmasını öngördüğü mahallî
idarelere verilen görevlerin karşılayacağı toplumsal ihtiyaçların büyük çoğunluğunun
"yerel ortak ihtiyaç" olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Bugüne
kadar, merkezî idare ile yerel yönetimler arasındaki görev bölüşümüne ilişkin
birçok kanun, dava ya da itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. İmar
planları yapma yetkisine ilişkin düzenlemelerden Güneydoğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma Teşkilatı kurulmasına ilişkin düzenlemelere kadar Anayasa
Mahkemesinin bu konuda bir dizi kararı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi
kararlarında, merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev sınırlarına
ilişkin sorunlar, merkezî idare yetkilerinin mahallî idareler aleyhine
genişletilmesinden doğmuştur. 349 sıra sayılı kanun tasarısında ise, merkezî
idarenin görevleri mahallî idareler lehine sınırlanmaktadır. Bu anlamda,
Anayasaya aykırılıkların ayıklanması için maddenin tasarıdan çıkarılması doğru
olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesindeki d) bendinin madde
metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre yeniden teselsül
ettirilmesini arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinde geçen "Kanunlarla
münhasıran..." ibaresinin "Kanunlarla belirlenen..." olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Orhan Erdem
Konya
ORHAN ERDEM (Konya) - Her
iki önergeyi de geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci
madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Mahallî idarelerin görev,
yetki ve sorumlulukları
MADDE 8. - Mahallî
müşterek ihtiyaçlara ilişkin her türlü görev, yetki ve sorumluluklar ile
hizmetler mahallî idareler tarafından yerine getirilir.
Mahallî idareler görev,
yetki ve sorumluluk alanlarına giren hizmetleri, idarenin bütünlüğüne,
kanunlarla belirlenen esas ve usullere, kalkınma plânının ilke ve hedeflerine,
kendi stratejilerine, amaç ve hedeflerine, performans ölçütlerine uygun olarak
yürütür.
Mahallî idarelerin
kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri ciddi şekilde aksatması ve bu
durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi
durumunda, aksamanın boyutu ile ölçülü olmak kaydıyla, ilgili merkezî idare
kuruluşunun talebi üzerine İçişleri Bakanlığı bu aksaklıkların giderilmesi için
kanunlarda öngörülen tedbirleri alır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili İsmail Özay;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Özay, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA İSMAİL
ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısında merkezî idarenin yetkileri 7 nci maddede sayılırken, 8 inci
maddede de, mahallî idarelerin yetkileri "mahallî müşterek ihtiyaçları
yerine getirmek" gibi soyut bir tanımla belirlenmeye çalışılmıştır. Hangi
konuların mahallî müşterek ihtiyaçlara girdiği konusu yasalarca
tanımlanmamıştır. Örneğin, kentsel bir alanın planlanması, ilk bakışta, hiç
tartışmasız yerel yönetimlerin yetkisi içerisinde, mahallî müşterek ihtiyacın
yerine getirilmesi olarak düşünülebilir; ama, Anayasa Mahkemesi, 1991'de
"imar planlamasının, mutlaka ve yalnızca yerel bir gereksinim olarak
nitelenmesi zordur" şeklinde bir karar almıştır. Tanımları açıkça
yapılmamış kavramları yasanın içine yerleştirerek, kendi işimize geldiği gibi
yorumlamamız çok sakıncalıdır. Bu nedenle, mahallî idarelerin görev ve
yetkilerinin tanımlanması boşluktadır, anayasal tartışmaya açıktır.
Maddenin ikinci fıkrası,
yerel hizmetlerin yürütülmesindeki prensipleri belirlemeye çalışmaktadır. İlk
bakışta, merkezî idareyle eşgüdüm içerisinde ortak bir strateji ve planlama
yapılacağı izlenimini uyandırmaktadır; ama, kavramlar incelendiğinde tuzak
ortaya çıkmaktadır. Yerel hizmetlerin yürütülmesinde merkezî idareyle eşgüdüm
sağlanmasında hiçbir zorunluluk yoktur. Yerel yönetimler hizmetlerini
sürdürürken, kendi stratejilerine, amaç ve hedeflerine, kendi performans ölçütlerine
uymak zorundadır denilmektedir. Üstelik, tasarının 6 ncı maddesi, merkezî
yönetimin yerele yönelik planlama yapmasına ve strateji belirlemesine de izin
vermemektedir. Bu durum, ilintisiz, kaynak israfına yol açan yatırımların
yapılmasına neden olacaktır.
Yine, bu maddenin üçüncü
fıkrasında, anlamsız, yetersiz bir tanımlama yapılmış, partizanlığa açık bir
denetim şekli oluşturulmaya çalışılmıştır. Yerel yönetimlerin hizmetlerini
ciddî şekilde aksatması, halkın sağlık, huzur ve esenliğinin olumsuz etkilenmesi
gibi soyut kavramlar, İçişleri Bakanlığının vesayet yetkisini genişletmektedir.
Bu saydıklarım, hukuksal
boyutu olan, hukuk tekniği içerisinde tartışılacak ciddî, önemli sorunlardır.
Bu tartışmalar yapılır; ama, asıl olan, bu yerelleşme modeline göre halkın
yaşamının nasıl etkileneceğidir. Sağlık, tarım, orman, kültür ve sosyal
hizmetler yerel yönetimlere devredilecektir. Bu hizmetler gelir getiren değil,
aksine kaynak tüketen hizmetlerdir. Merkezî hükümet, geçtiğimiz dönemlerde, bu
hizmetlere yönelik bütçe kaynaklarını giderek azaltmaktaydı. Şimdi, külfet gibi
gördüğü bu hizmetleri yerele bırakarak sorumluluktan kaçmaktadır. Merkezden
kaynak aktarılacağı lafları da ayrı bir tuzaktır. Ortada yerel yönetimlerin
gelirlerini artıracak yasanın izi bile yoktur. Merkezî bütçeden aktarılacağı
bahsedilen kaynağın ölçütü bile belirlenmemiştir. Yerel yönetimler, zaten
kendileri kaynak sıkıntısı içerisindedirler, merkezden de yeterli kaynak
gelmeyeceği için, bu hizmetler daha çok aksayacaktır.
Yerel yönetimler, bu
giderleri karşılayabilmek için, ya sağlık hizmetlerini pahalılaştıracaklar ya
da yetersiz hizmet vermek durumunda kalacaklardır. Bu durumda özel sağlık
kuruluşlarının devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır, özellikle sabit ve dar
gelirli vatandaşlarımızın sağlık hizmeti alabilmeleri neredeyse imkânsız hale
gelecektir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıyı daha iyi değerlendirebilmek için maddelerine bakmak yetmez; amacına
ve gerekçesine bakarak, kamu yönetiminin hangi amaçla, nasıl şekillendirilmek istendiği
daha iyi anlaşılabilir. Kamu yönetimimizin, toplumun ihtiyacını yeterince
karşılamadığı bir gerçektir. Üstelik, halkımızın da, kamu yönetiminin yeniden
yapılanması konusunda uzun yıllardır bir beklentisi bulunmaktadır. 1980 sonrası
dünyadaki ideolojik değişimler ve 1990 sonrası küreselleşmenin etkileri, kamu
düzenlerinin yeniden ele alınması ihtiyacını daha da hızlandırmıştır. Yeni kamu
düzeninde yerelleşme daha çok kabul gören ortak bir çözüm gibi görülmektedir;
ancak, yerelleşmenin nasıl gerçekleşeceği, yerelleşen yetkileri kimin, nasıl
kullanacağı gibi birçok konu bugün tartışılmaktadır.
Bakıldığında,
yerelleşmeyi, geniş halk kesimleri, samimiyetle, kendi görüşleri de alınarak,
günlük işleri daha kolay çözümlensin diye isterken, sermaye çevreleri,
uluslararası sermaye kuruluşları, piyasanın önündeki engellerin kalkması ve
yeni pazarlar yaratılması için yerelleşmeyi istemektedirler. Türkiye'deki başka
gruplar da, yerelleşmeyi başka amaçlarla savunmaktadırlar. Bunların arasında
numaralı cumhuriyet tezlerini ortaya atanlar ile cumhuriyetin temel
niteliklerini değiştirmeyi düşünenler de bulunmaktadır. O zaman, yerelleşmeyi
savunan herkesin aynı şeyi savunmadığı, aynı amacı gütmediği açıkça ortaya
çıkmaktadır. Doğaldır ki, sermayeyle, cumhuriyetle hesaplaşmak isteyen insanlar
ile sokaktaki halkın yerelleşme isteği arasında dağlar kadar fark vardır.
Şimdi, yerelleşmeyi
isteyen sermaye ile uluslararası kuruluşların yerelleşmeyi niçin istediklerine
bakalım. Örneğin, Türkiye'de yerelleşme doğrultusunda kamu düzeni değişikliğini
isteyen IMF, bütçe ve borçlanmalara sıkı kontrol getirecektir diye
beklentilerini açıklamaktadır. OECD ise, özellikle ekonomik altyapıyla ilgili
mevzuatın azaltılması ve rekabet politikasının kurumsallaşmasını
gerçekleştirmelidir diyerek, kamu yönetimindeki değişiklikleri izlemekte ve
denetlemektedir. Uluslararası kuruluşların beklentileri bellidir; bütçedeki
gider kalemini olumsuz etkileyen personel harcamaları ile sosyal harcamaların
azaltılması ve uluslararası şirketlerin sosyal hizmet ve kentsel altyapı
ihalelerine girmelerinin kolaylaştırılmasıdır. Bunun için, özellikle sosyal
hizmet üreten birimlerin kadrolarıyla birlikte yerelleşmesini ve yerel
yönetimlerin bir şirket anlayışı içerisinde örgütlenmesini istemektedirler. Bu
ticarî yaklaşıma göre yapılacak kamu düzenlemesi, ülkeyi pazara, kamu ve yerel
yönetimleri şirkete, yurttaşı müşteriye dönüştürür. Hedefi sadece bu olan,
uluslararası kuruluşların önünde diz çökerek bu tür bir yerelleşmeye,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz karşı çıkıyoruz. Ülkemizde entelektüel
geçinen numaralı cumhuriyetçiler ile cumhuriyetin temel niteliklerini
sorgulayan ve değiştirmek isteyen insanlar da yerelleşmeyi savunuyorlar. Onlar,
niçin yerelleşmeyi istediklerini yazılı olarak kamuoyuna sunmuşlardır. Onlar,
cumhuriyetin ilkelerinin zayıflatıldığını ve işlevini kaybettiğini belirterek,
devletin daha ademimerkeziyetçi ve daha Müslüman bir yapıya kavuşması
gerektiğini söyleyerek yerelleşmeyi niçin istediklerini belirtmektedirler. Bu
sözler "bugün de söylediklerimin arkasındayım" diyen, bu yasayı
kaleme alan Ömer Dinçer'indir. Yerelleşmeyi cumhuriyetle hesaplaşma olarak
anlayan kişilerin özlemine yardımcı olacak böyle bir yerelleşme yasasına, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kesinlikle karşıyız.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Sayın Bakanımız, Cumhuriyet Halk Partisinin yerel yönetim
programına yönelik bir değerlendirmesini sundu; ama, bu arada söylediği başka
bir konu vardı; yaptığınız eleştirilerde muhalefetin seviyesiyle ilgili bir
sorgulama vardı, muhalefeti müsteşar düzeyindeki bir değerlendirmeyle
özdeşleştirdi.
Değerli arkadaşlarım,
biz, cumhuriyete gelen her türlü tehdit nereden gelirse gelsin karşı çıkarız.
Bunun için mevkie, makama, yere bakmayız, biz, Atatürk'ün Bursa nutkunu
okuyarak, içimize sindirerek buraya geldik. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) - Biz,
yaşayarak geldik.
İSMAİL ÖZAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, biz, Atatürk'ün Bursa'daki nutkunu her dakika içimizde
hissediyoruz; ama, şimdi, ben, iktidara soruyorum: Siz, iktidar olarak bu
müsteşarın arkasında durduğunuza göre, acaba, siz hangi seviyedesiniz, bunun
cevabını gerçekten bekliyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Taktın müsteşara be!
İSMAİL ÖZAY (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, Sayın Onur
Kumbaracıbaşı'nın hazırladığı bir makalede söylendiği gibi değil. Bakın, onu
burada yaşayan arkadaşlarımız var; 1998'in şubat ayında, ben ve burada bulunan
iki üç arkadaşımız da dahil olmak üzere, yerel yönetim programını sekiz aylık
bir çalışma çerçevesi içerisinde gerçekleştirdik. Oraya 30 civarında belediye
başkanı ve akademisyenler katıldı, sekiz ay çalıştık. Onun tümünü okuyacak
olursanız, orada şunlar var unuttuğunuz: Her yer belediyeye dönüşecek, onu
öneriyoruz; il meclisleri geliyor, il genel meclisleri kalkıyor; yetki
genişliği yerine görev devrinden bahsediliyor; demokratik denetim getiriliyor;
geri çağırma, referandum var; yerel yönetimlerin bölgesel denetim mahkemeleri
öneriliyor; yerelden merkeze sürdürülebilir planlama öneriliyor; malî
kaynakların örgütlenmesi öneriliyor ve en önemlisi örgütlü toplum öneriliyor.
Performans kriterleri falan değil, grevli, toplusözleşmeli sendikal hak
öneriliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin önerdiği yerel yönetim programıyla bu gelen yerel
yönetim programı arasında dağlar kadar fark var. İçinden bir kelimeyi cımbızla
çekerek işin içerisinden çıkma imkânına sahip değilsiniz. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, halkımızın, samimî duygularla, güncel ihtiyaçlarının yerelde
çözümlendiği, çözüme kendisinin de katıldığı, denetimin hukuksal olarak
güçlendirildiği, referandum, geri çağırma gibi demokratik denetim haklarının
kullanılabildiği...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özay, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
İSMAİL ÖZAY (Devamla)-
Tabiî efendim.
...kamu yönetiminde
sosyal yararın önde tutulduğu bir yerelleşmeyi öneriyoruz. "İktidar olarak
sekiz aydır çok tartıştık, herkesle konuştuk" deyip hiç fikrini
almadığınız emek örgütleriyle, sermaye tabanlı olmayan sivil toplum
kuruluşlarıyla birlikte, halkla paylaştığımız halktan yana yerelleşmeyi
savunuyoruz. İşte, Cumhuriyet Halk Partisinin savunduğu yerelleşme,
sözcülerinizin hayranlıkla okuduğu "Çözüm-2000"de önerdiğimiz yerel
yönetim programımızdır. Sizin bugün önümüze getirdiğiniz, sermayenin dikte
ettirdiği, cumhuriyet karşıtlarının amaçlarına hizmet edecek yerelleşmeyle
arasında dağlar kadar fark vardır.
O bakımdan, bizim
önerimiz, bu tasarınızı geri çekerek, yeni bir demokratik yasa tasarısıyla
halkımızı kucaklamanız olacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Özay.
Komisyon adına, Komisyon
Başkanı Sayın Burhan Kuzu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın
Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünden bu tarafa çok
konuşmamayı tercih etmeme rağmen, yasa üzerindeki çok ağır ithamlar beni
kürsüye çıkmaya sevk etmiştir.
Değerli arkadaşlar, Oya
Araslı Hocamla ben meslektaşım, doğrudur; benden daha kıdemlidir. O açıdan,
saygı duyduğum bir hocamdır; bu ayrı bir mesele. Yalnız, bizim aynı meslekten
olmuş olmamız aynı yönde düşünmemizi gerektirmez. Fikir özgürlüğü olan bir
ülkede, bir meselede farklı düşünmek, farklı yorumlamak herkesin en tabiî
hakkıdır. Benim söylediklerim çok açık. Zaten, kısa konuştum; ama, herhalde,
biraz daha uzun konuşmam gerekecek, öyle anlaşılıyor, anlaşılması bakımından.
Anayasa Mahkemesinin
kararları elbette ki, bağlayıcıdır. Sonuçları bakımından bunu tartışacak bir
şey yok, Anayasa çok açık zaten bu konuda. Bunu benim söylemem mümkün değil
zaten; fakat, bir yasayı Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olması, o yasanın
mutlaka yanlış olduğu anlamına gelmez. O günkü şartlarda verilmiş olabilir,
hakikaten samimî olarak aykırı da olabilir; ama, bütün mesele şu: Bir siyasî
iktidar, bir yasayı Anayasaya aykırı olduğunu göre göre, bile bile, kolay kolay
çıkarmaz; bunu anlatmaya çalışıyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, baştan beri öyle yapıyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Müsaadenizle Sayın Koç...
Şimdi, bu yasa tasarısı
benim başkanı olduğum komisyona geldiğinde, daha doğrusu, gelmeden önce -bir
yıldan beri tartışılıyor bu yasa tasarısı- bununla alakalı olarak, ben, hükümet
sözcüleriyle de, yetkililerle de görüştüm; işte, Sayın Bakanımız da burada,
kendisiyle de konuştum. Dedim ki, Anayasaya birkaç hüküm konulursa, daha
sağlıklı, daha rahat olur bu yasanın çıkması. O zaman söylediği şu oldu:
"Hocam, mevcut olan Anayasa çerçevesinde yaptığımız kadar yaparız, zaten
idealimiz bu değil, daha ileri gitmesi gereken bir yasa; elbette ki, yeterli
bir yasa değil; bunu hepimiz kabul ediyoruz." Bu bakımdan, getirilen bu yasa
tasarısını bu çerçevede Anayasaya aykırı görmenin doğru olmayacağını ben
anlatmaya çalışıyorum. Buna rağmen, ben, 5-6 maddeyi o zaman tespit ettim;
onlara daha farklı bir şekil vererek, bazı cümleler ilave ederek, mesela,
Anayasada geçen vesayet yetkisini daha açık koymak suretiyle... Yine, idarenin
bütünlüğü esasını, çok net olacak şekilde, bu yasa tasarısının metnine biz
koymuş olduk. Bütün buna rağmen, gözden kaçan bir yer olabilir; bunu anlatmaya
çalışıyorum. İkide bir buraya çıkıp, bu, Anayasaya aykırıdır, şudur budur
şeklindeki görüşleri doğru bulmuyorum; bunu anlatmaya çalışıyorum.
Şimdi, ikinci bir iddia,
Müsteşarla alakalı kısma gelelim. Bu konuda, Müsteşar, bir bilimadamıdır, bir
profesördür, akademik bir kimliği vardır. Söylediği görüşler doğrudur,
yanlıştır; o bir...
HALUK KOÇ (Samsun) - Kaç
atıf almış uluslararası?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sana ne kaç atıf almış; profesör değil mi?!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Sayın Koç, şu anda, biz, jüri mi kurduk; allahaşkına,
adamın akademik durumunu mu değerlendiriyoruz?! Yapmayın bunları!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, akademisyen dediniz de...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Ben, şimdi, hadisenin başka bir tarafına gelmek
istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
yığın fason akademisyen var Türkiye'de.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
-İntihal var, intihal!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır, öyle demeyin. Şimdi, bir bilimadamı hakkında,
burada olmayan kimse hakkında, ben olsam, konuşmam; açık söylüyorum. Şimdi, ben
başka bir şey anlatmak istiyorum size.
Bu elimizdeki yasa
tasarısı; Sayın Araslı bilir, hepiniz de bilirsiniz. Anayasanın 88 inci maddesi
çok açık; iki yolla gelir yasa buraya; bir teklif olarak, bir tasarı olarak.
Müsteşar yasası diye bir teklif, tasarı yok, böyle bir şey yok, dünyada da yok
bunun örneği; açık söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir şey
yok. Dolayısıyla, burada, gelen yasayı, bizim, hükümet tasarısı olarak
algılamamız lazım. Tabiî ki, hükümet, bunu hazırlarken, teknik bir heyetten
istifade edecektir; elbette ki, bu, en tabiî hakkıdır.
Ben şunu soruyorum: Demin
Sayın Anadol da burada çok satırlar okuyarak... Komisyonda da bunlar o gün,
biliyorsunuz, okundu. Basına da bunlar yansıdı; o, üç dört sayfalık bir makale.
Ayrıca, basında da bu konuda yazılmış birtakım yazılardan da alıntılar yaparak
okudu.
Ben, şunu deklare
ediyorum: Şimdi, okuduğunuz bu satırlar, fikirler, elimizde görüştüğümüz bu
yasaya, hangi maddesine, hangi gerekçesine, hangi cümlesine, hangi fıkrasına
yansımıştır? Önerge verin diyorum, çıkarttıracağım, söz veriyorum, buyurun.
(CHP sıralarından gürültüler)
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Ruhuna aykırı Hocam, ruhuna...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır... Buyurun...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Lafzına ve ruhuna...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır, hayır... Hayır...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Hem lafzına hem ruhuna...
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Felsefesine...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bağırmadan... Müsaadenizle...
Bunu ispatlamadığınız
müddetçe, benim Grubum, buraya çıkan her sözcünüze, hangi maddede, hangi
cümlede, hangi kelimede vardır diye soracaktır; bunu bilesiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Kaç
tane gerekçe okunuyor...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ruh çağırması mı yapacağız burada!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bunun hiç kaçışı yok. Çünkü, bakın, elinizdeki
verdiğiniz bilgilere baktığımız zaman...
OYA ARASLI (Ankara) -
Önerge veriyoruz... Anlamıyorsunuz...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) -Müsaadenizle Hocam...
Bakın, isnatlarda
"cumhuriyet ilkesine aykırılık, laiklik ilkesine aykırılık, ülkenin
bölünmezliği ilkesine aykırılık, dinci anlayışta hazırlanmış" dediğiniz
şeyler, Anayasanın değişmez maddeleriyle alakalı hususlardır. Şimdi, bu kadar
açık aykırılık varsa, gösterin, çıkaralım diyorum.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sayın Kuzu, tuzaklar var.
OYA ARASLI (Ankara) -
Önerge verdik, kaç kere anlattık; anlamanız için kaç kere anlatmamız gerekiyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Söylüyorum, buyurun; nerede varsa çıkaralım diyorum. Bu
kadar açık aykırılık varsa, sizin burada durmamanız lazım; kusura bakmayın o
zaman. Bu kadar ağır itham olmaması lazım. Ama, buna rağmen, gerçekten, samimî
olarak söylüyorum, varsa bir aykırılık, bunu düzeltmeye hazırız.
Bu yasa yanlış olabilir,
doğru olabilir, onu eleştirebilirsiniz, şu cümle eksiktir, bu cümle yanlıştır,
şu ifade daha doğru olsa şöyle olur filan gibi; bunlar, elbette ki, en tabii
hakkınızdır. Bunu, komisyonda sordum, bir daha soruyorum; bunları, zabıtlara
geçsin diye söylüyorum. Ben, bir komisyon başkanıyım, bunun vebalini bu şekilde
üzerime alamam, açık konuşuyorum.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Başkan, devenin neresi doğru ki, düzeltelim!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Kusura bakmayın, benim bu konudaki hassasiyetimi
içinizdeki birçok arkadaşımız bilir. Soruyorum burada.
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- İdarenin bütünlüğü gerekçede yok. İdarenin bütünlüğü yok ki gerekçede,
gerekçeye almamışsınız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Soyut aykırılıklar değil, bana somut aykırılıklar
getirin; hangi ilke cumhuriyete aykırıdır, hangisi laikliğe aykırıdır. Bu
tasarının neresinde dinci bir anlayış vardır, dinci, söyleyin, buyurun.
Söyleyin çıkaralım, hangi dinci anlayış var burada?! Yapmayın bunları! (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- Üniter devleti gerekçeye almamak aykırıdır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, madde 123'ün temeline aykırı.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bunlar, kamuoyunu aldatmaya yöneliktir.
Şimdi, müsaadenizle,
şuradan bir şey okuyayım; ben, okumayı sevmem, ama, okumam gerekiyor:
"Türkiye, artık, bugünkü idarî anlayışla yönetilebilecek ülke olmaktan
çıkmıştır. Bugünkü koşullarda Türkiye'nin yönetimi yeni anlayışları
gerektiriyor. Artık, Türkiye, bugünkü merkeziyetçi yaklaşımla sorunlarını
çözebilecek konumdan çıkmıştır. Türkiye'nin, daha ademimerkeziyetçi, daha
yerinden yönetime fırsat sağlayacak bir idarî yapılanmaya kavuşması gerekir.
Türkiye'deki bütün ebeleri, bütün hemşireleri, bütün imamları Ankara'dan tayin
edeceksiniz; olacak iş midir. Bakınız, şu Meclisin önüne, her gün, 20 000'in
üzerinde insan geliyor. Bu neyi gösteriyor; Türkiye'de, idarî sistemin, artık,
iflas ettiğini, tıkandığını, bu sistemle işlerin götürülemeyeceğini,
yürütülemeyeceğini gösteriyor. Bütün yetkileri buraya almışız, buradan her şeyi
biz yapacağız... Hadi yap. Yapman da mümkün değil. Zaman israfı, para israfı,
enerji israfı... Sorunlar giderek büyüyor, altından kalkılamaz hale geliyor.
Sonuç: Türkiye, yeni bir anlayışla yeni yapılanmaya geçmelidir, daha
ademimerkeziyetçi, daha desantralize bir yönetim yapısını bir an önce
kararlaştırmalıdır. Bu, ülkenin temel sorunudur ve ciddî bir sorundur."
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok
doğru bunlar. Bunların hepsi doğru şeyler.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi, birleşim 38, 1992, oturum
iki, konuşan, Sayın Deniz Baykal. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Biz de bunu getirdik,
kusura bakmayın. Biz de bunu getirdik; fakat, eksik getirdik, sizinki çok daha
ileride. Keşke, bunların tamamını getirebilmiş olsak, Anayasa değişse. Buna
razı gelin hiç olmazsa, eksikleri siz de giderin, buyurun.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum herkese. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kuzu.
Şahsı adına, madde
üzerinde, Rize Milletvekili Sayın İlyas Çakır; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Çakır, süreniz 5
dakika.
İLYAS ÇAKIR (Rize) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinde, görüşlerimi açıklamak
üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, çok
önemli bir tasarı görüşülürken iktidarıyla muhalefetiyle verilen destek,
dünyadaki değişmeler ve gelişmeler, ülkemizin ihtiyacı doğrultusunda yapılan
düzenlemeler ve muhalefetin -amaç maddesinde verdiği önergeyle- bizimle mutabık
olduğu tasarının "Amaç" maddesindeki durum gösteriyor ki, hakikaten
ihtiyacımız olan bir tasarıyı görüşüyoruz.
Ben, burada, bir polemiğe
girmeden, sadece, şahsım adına söz aldığım 8 inci madde üzerinde hazırladığım
notları size okumak istiyorum.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üç temel hususu içermektedir: Bunlardan
birincisi, mahallî müşterek nitelikli her türlü görev ve yetkinin yerel
yönetimlere ait olduğu. "Mahallî müşterek" terimi -CHP'den konuşan
arkadaşımızın "mahallî müşterek" teriminin muğlak ve müphem olduğuna
dair iddiası var- esasında, anayasal bir terim olduğunu hepimizin bildiği ve
içeriğinin de ne olduğunu herkesin bildiği bir terimdir. İkincisi, mahallî
idarelerin bu görev ve yetkileri, idarenin bütünlüğü içinde, ulusal düzeyde
belirlenen standartlara uygun olarak yürütülür. Üçüncüsü, 8 inci madde,
herhangi bir hizmetin ciddî ölçüde aksatılması halinde, merkezî idarenin
müdahalede bulunma hakkının olduğunu düzenlemektedir.
Esasen, 1930'lu yıllarda
hazırlanan 1580 sayılı Belediye Kanununa baktığımızda, mahallî idarelerin
bugünkünden çok daha geniş görev ve yetkilerle donatıldığını; ancak, zaman
içinde bu yetkilerin birçoğunun merkezî idare tarafından fiilen üstlenildiğini
görmekteyiz. Arkadaşlar, bu yeni düzenlemeyle, merkezî idare kuruluşlarının
mahallî müşterek hizmetlere girerek aşırı ayrıntıya boğulması engellenmektedir.
Biraz önce, arkadaşlar da
söylediler, Sayın Başkan da söyledi; günde 10 000 kişinin ziyaret ettiği bir
Meclis kampusunda, işlerin düzenli yürütülerek, memleketin ihtiyacı olan
düzenlemeleri, çalışmaları yapmanın mümkün olmadığını hepimiz yaşıyoruz
arkadaşlar.
Merkezî idare, ulusal ve
bölgesel nitelikli alanlarda yoğunlaşarak, daha etkin bir yapı kazanırken,
mahallî idareler halka en yakın birimler olarak, ilgili mahalli ilgilendiren
konularda daha etkin bir konuma yükseltilmektedir. Bu yolla, mahallî müşterek
ihtiyaçların daha sağlıklı bir şekilde tespiti ve karşılanması sağlanacağı
gibi, bu hizmetlerin planlanmasında ve uygulanmasında katılımcılığın ve
demokratik karar alma süreçlerinin önemi de artacaktır.
Dünyadaki genel
eğilimlere ve ülkemizin ihtiyaçlarına dayanarak yapılan bu düzenleme, mahallî
idarelerde başıbozukluk anlamına da gelmemektedir arkadaşlar. Tam aksine,
gereksiz yüklerden arınmış merkezî idare, idarenin bütünlüğü ilkesi
çerçevesinde, mahallî idareleri daha sağlıklı bir şekilde yönlendirecek ve
denetleyecek bir konuma kavuşturulmaktadır.
Ayrıca, kuruluşundan bu
yana üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartını da 1998 yılında onaylamış bulunmaktayız; merkezî
idare tarafından görülecek görev ve hizmetler dışında kalan mahallî müşterek
nitelikli ve tüm hizmetlerin mahallî idareler tarafından yerine getirilmesi esasını
benimsemiş bulunmaktayız.
Bu maddede ortaya konulan
anlayış, bu kanunla bütünlük arz eden ve inşallah, yakında Meclis gündemine
gelecek olan büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve il özel idareleri
kanunlarıyla da birlikte düşünülmesi gerekiyor.
Bu madde kapsamında,
görev ve yetkileri sağlıklı bir şekilde tanımlanan mahallî idarelerimizin, kamu
hizmetlerinde etkinliği artıracağı ve hizmetten yararlananlara odaklı bir
anlayış içerisinde, kaynakları mahallinde en uygun ihtiyaçlara yönlendireceği beklenmektedir.
Ülkemizin, 21 inci
Yüzyılın yönetim vizyonuna ve mekanizmalarına uygun bir şekilde yeniden
yapılanmasını öngören bu önemli kanun tasarısının, iktidarı ve muhalefetiyle
siyasetin ve diğer bütün ilgili tarafların desteğiyle başarıya ulaşmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLYAS ÇAKIR (Devamla)-
Son cümlem...
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Çakır, 1 dakikalık eksüreniz var.
İLYAS ÇAKIR (Devamla)-
Teşekkür ederim.
Hepinizi, sorumlu bir
siyaset anlayışı içinde bu değişim sürecine liderlik yapmaya davet ediyor ve
hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Şahsı adına ikinci
konuşma, İzmir Milletvekili Enver Öktem'e aittir.
Sayın Öktem, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 8 inci maddesiyle ilgili
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, 3
Kasım seçimlerinden bu yana, şahsım olarak, AKP Hükümetini ve onun değerli siz
üyelerini yakından izlemeye çalışıyorum. (AK Parti sıralarından "AK
Parti" sesleri) Gerçekten, acaba sizin hakkınızı mı yiyoruz diye düşünmeye
çalışıyorum. Bire bir, insan olarak çok değerli insanlarsınız. Saygıda da kusur
etmemeye çalışıyorum; ancak, takdir edersiniz ki, bir anlayışla karşı
karşıyayız, bir felsefeyle karşı karşıyayız;
bir hükümeti, bir iktidarı değerlendirebilmek için, onun yaptığı
uygulamalarla onun notunu vermek gibi bir durumla karşı karşıyayız. Bugüne
kadar AKP'nin yaptığı uygulamalara baktığımız zaman, gerçekten, çok masum
olmadığınız ortaya çıkıyor. Bugün yapmak istediklerinizi incelediğimizde,
gerçekten... Seçim öncesinde bir plan yayımladınız, acil eylem planıydı bunun
adı; ama, bence, yaptığınız uygulamalardan ortaya çıkan bir başka gerçek vardır
ki, o da, yayımlamadığınız bir acil eylem planıdır. O acil eylem planının adı
da, kanımca, yaptığınız uygulamalara baktığımız zaman, Türkiye Cumhuriyetinin
yok edilmesiyle ilgili bir acil eylem planıdır. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya)- Ne
alakası var! Suç işliyorsun, suç!..
AHMET YENİ (Samsun)- Suç
işliyor Sayın Başkan.
AHMET IŞIK (Konya)-
Sözünü geri alsın.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Dolayısıyla... (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Suç
işliyorsun, suç!..
BAŞKAN - Sayın Öktem...
Sayın Öktem...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sizin uygulamalardaki... (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Başkan tarafından
hatibin mikrofonu kapatıldı)
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, suç işliyor.
BAŞKAN - Sayın Öktem...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Öktem...
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Yalan söyleme...
BAŞKAN - Sayın Öktem...
Sayın Kafkas...
Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Yalan söyleme, adam gibi konuş!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Sözünü geri alsın.
BAŞKAN - Sayın Kafkas...
Halil Bey, lütfen...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Böyle bir... (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Ayıp be!...
MEHMET TOMANBAY (Ankara)
- Enver... Enver...
BAŞKAN - Sayın Öktem...
Sayın Öktem... (AK Parti sıralarından gürültüler) Sayın Kafkas... Sayın
Öktem...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Koskoca İktidar Partisini cumhuriyeti
yıkmakla itham ediyor; ayıp yahu!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Şuna bak be! Şov yapıyor yahu!
BAŞKAN - Arkadaşlar bir
susar mısınız...
Halil Bey... (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Cumhuriyeti senden mi öğreneceğiz!
BAŞKAN - Sayın Kafkas...
Arkadaşlar, bir dakika... Yahu, susarsanız konuşalım beyler; bir dakika... Musa
Bey, bir dakika... (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Hangi maddede cumhuriyete karşı bir şey var?!
BAŞKAN - Zafer Bey,
lütfen sakin olalım...
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Koskoca Türkiye Cumhuriyetine...
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen... (AK Parti sıralarından gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Cumhuriyet düşmanlığı ne demek.
BAŞKAN - Sayın Tekin...
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Kim oluyor o!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen susar mısınız...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Görevini yaptı, gülüyor şimdi de. Provokatörlük yapıyor.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir
dakika... Sayın arkadaşlar...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Sayın Fatsa, bir
dakika...
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, suç işliyor.
BAŞKAN - Sayın Işık...
Arkadaşlar, susarsanız izah edeceğiz.
AHMET IŞIK (Konya) -
Meclis Başkanlığı suç duyurusunda bulunsun savcılığa!..
BAŞKAN - Sayın Işık,
lütfen...
Sayın Öktem, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bulunuyorsunuz ve Genel Kurulda -ben,
yetkili Başkanvekili olarak size söz verdim- konuşuyorsunuz; ama, buraya
çıkmak, layüsel olmak anlamını taşımaz. Hiç kimseyi, burada cumhuriyeti yıkıcı
olmakla itham edemezsiniz, böyle bir konuşmaya hakkınız yok, böyle bir
konuşmaya biz müsaade edemeyiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için,
konuşmanıza devam etmek için, sözlerinizi, lütfen, tashih ediniz, geri alınız
ve bu şekilde konuşma yaparsanız, konuşmanızı kesinlikle keseceğim; böyle bir konuşmaya
fırsat veremem, kusura bakmayın. Lütfen, yani, konuşurken, biraz ölçülü olmamız
lazım. Birbirimize bu kadar ağır ithamlar yapmak olmaz.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
İzin verirseniz konuşacağım.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yasayla ilgili konuşacaksın. Yasada yok o dediklerin!
BAŞKAN - Musa Bey... Musa
Bey, lütfen. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ENVER ÖKTEM (Devamla)-
Bağırarak korkutacağınızı sanıyorsanız aldanıyorsunuz!..
MUSA UZUNKAYA (Samsun)- O
zaman sen de bize hakaret edemezsin!
BAŞKAN- Arkadaşlar...
Arkadaşlar, hep bir ağızdan konuşursak, bir neticeye varamayız. Lütfen...
Sayın Öktem, şimdi
mikrofonunuzu açacağım, önce o konuşmanızı tashih edeceksiniz; tashih
etmezseniz, kesinlikle sözünüzü keseceğim, söz vermeyeceğim. Onun için, önce
mikrofonunuzu açıyorum, tashih edeceksiniz ve konuşmanıza devam edeceksiniz.
Eğer, tekrar bu minval üzere bir konuşma yaparsanız, söz hakkınızı
kullandırmayacağım.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Kürsü dokunulmazlığı var!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sayın Başkan, ben, burada yapılan uygulamalar sonucunda kendi değerlendirmemi
sunuyorum ve diyorum ki... (AK Parti sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sunamazsın böyle bir değerlendirmeyi!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Ya, izin vermiyorlar konuşalım Başkan... İzin verirseniz konuşalım; ama,
lütfen!..
BAŞKAN - Sayın Kafkas!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Burası dağbaşı değil, izin verin de konuşalım o zaman!.. Hayret bir şey! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Değil tabiî!..
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Söylediklerinin bununla ne alakası var!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Dağbaşı değil tabiî.
BAŞKAN - Sayın
Terzibaşıoğlu, lütfen...
Buyurun Sayın Öktem.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Özür dilesin.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Demek istediklerimi bir anlamaya çalışınız, ondan sonra bağırınız! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Diyorum ki, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında, gelişme sürecinde üzerinde yapılandığı dört
ana temel vardır. Bunlardan birisi, ulusal üniter devlet; bir diğeri, sosyal
hukuk devleti; bir diğeri, laik eğitim-laik devlet; bir diğeri de, ulusal
dışpolitikadır. (AK Parti sıralarından gürültüler) Şimdi, izin verirseniz,
eğer, siz bunlara uygun bir davranış içerisinde değilseniz, üzerinize
alınmayınız. Ben karşı eylemle ilgili görüşlerimi açıklıyorum. Siz, benim
görüşlerimi engelleyemezsiniz. (AK Parti sıralarından "Sözünü geri
almadı" sesleri, gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Ama, sen de bize olmadığımız şekilde hakaret edemezsin!
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Size hakaret etmiyorum. Eğer, sizin uygulamalarınız... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sözünü geri almak zorunda...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sayın Başkan, izin verirseniz, ben konuşmak istiyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
sayın milletvekilleri...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, hatibin konuşmasını sağlayın.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan, görevinizi yapınız, böyle şey olur mu!
HALUK KOÇ (Samsun)
Hatibin konuşmasını sağlayın Sayın Başkan.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Burası dağbaşı mı?!
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
görevimi yapıyorum.
Bakınız, Sayın Öktem...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Efendim, açıklamama izin vermiyorlar.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
RESUL TOSUN (Tokat) -
Önce özür dileyeceksin.
BAŞKAN - Muhterem
arkadaşlarım...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Özür dilesin adam gibi!
BAŞKAN - Devam edin Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Benim, demin saydığım bu dört ana temel üzerinde...
AHMET YENİ (Samsun) -
Özür dile! Sözlerinizi geri alacaksınız, sözlerinizi...
BAŞKAN - Sayın Yeni,
lütfen...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
İzin verin de konuşalım kardeşim yahu!.. (AK Parti sıralarından "özür
dile" sesleri)
Niye özür dileyeceğim
kardeşim, sebep ne?!.. Sebep ne?!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Özür mözür yok!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sen niye üzerine alınıyorsun?!.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sayın Başkan, konuşmama bir izin versinler de, açıklama yapayım.
BAŞKAN - Sayın Öktem,
süreniz çalışıyor; buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Benim bu saydığım dört ana temelin karşısında çıkarılacak her yasa, bu ana
temelin dışında çıkarılacak her yasa, cumhuriyet karşıtı yasalardır.
AHMET IŞIK (Konya) - Buna
siz karar veremezsiniz.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Eğer siz bunları çıkarmıyorsanız, sözüm size değildir. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
bakınız, 5 dakikalık süreniz doldu. (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkanım, ne zaman doldu?! Konuşma hakkı tanımadınız, konuşma güvencesi
sağlamadınız.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen oturur musunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hatibin konuşma hakkını sağlamadınız.
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun lütfen, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sözünü geri alsın.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Fikrini söylüyor. Söylemeye hakkı var.
AHMET YENİ (Samsun) -
Böyle söyleyemez!.. Böyle söyleyemez!.. (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) - Ne
bağırıyorsun?!. Rahatsız mı oluyorsun?!
(AK Partili ve CHP'li
milletvekilleri kürsü önünde toplandılar)
BAŞKAN - Arkadaşlar...
Sayın Koç...
Arkadaşlar, lütfen
yerlerinize oturun. (Gürültüler)
İdare Amirleri...
(Gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 21.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 21.54
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
349 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, biraz önce, şahsı adına konuşma yapan İzmir Milletvekili Sayın
Enver Öktem, yaptığı konuşmada -zabıtları getirttim- aynen şöyle ifade ediyor:
"Bugün, yapmak istediklerinizi incelediğimizde, gerçekten... Seçim
öncesinde bir plan yayımladınız. Acil eylem planıydı bunun adı; ama, bence,
yaptığınız uygulamalardan ortaya çıkan bir başka gerçek vardır ki, o da, yayımlamadığınız
bir acil eylem planıdır. O acil eylem planının adı da, kanımca, yaptığınız
uygulamalara baktığımız zaman, Türkiye Cumhuriyetinin yok edilmesiyle ilgili
bir acil eylem planıdır." İfadeler bunlardır.
Ben, şimdi, Sayın Enver
Öktem'i kürsüye çağıracağım ve bu konuşmasıyla ilgili olarak tashih
isteyeceğim. Bu konuşması son derece yanlış bir konuşmadır. Bu konuda bir
açıklama yapmasını kendisinden isteyeceğim. Sayın Öktem'i çağırıyorum ve
kendisine, kalan 2 dakikalık eksüresini veriyorum ve konuşmasını yapmaya davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Öktem. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabiî, benim konuşmam bir bütün olduğu için,
bütünün bir tarafından tutuldu ve sonu beklenmeden bir değerlendirmeye, bir yargıya
varıldı. Burada benim kastettiğim olay, bir partiyi, burada bulunan
milletvekillerini kastetmek değil. Ben, bir anlayışı vurgulamaya çalıştım ve bu
anlayışla ilgili dört ana ilke sıraladım ve bu cumhuriyetin kuruluşundan
kaynaklanan ilkeleri koydum. Bu ilkeleri tek tek incelediğimizde, ilkelerin
karşısında yeni düzenlemeler söz konusu olduğu takdirde, bunun cumhuriyet
karşıtı bir program olabileceğini bir düşünce olarak ortaya koymaya çalıştım.
Ancak, arkadaşlarımız, tabiî, konuşmanın bütününü dinleme gereği duymadıkları
için, peşinen bir yargılama, bir infaz noktasına olayı taşıdılar.
Dolayısıyla, bir kez daha
ifade ediyorum. Hepimiz Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Bedel ödenerek
kurulan bir cumhuriyettir; değerleri vardır. Bu değerleri sahiplenmek, Enver
Öktem kadar, Cumhuriyet Halk Partisi kadar, sizin de, hepimizin de görevidir.
Hepinizin de bu görev bilincinde olduğuna inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
açıklama mı yapacaksınız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet,
İçtüzüğe göre söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Tashih etti; daha ne desin?!
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
isterseniz, daha sonraki aşamada ben size söz vereyim. Siz buyurun...
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları yatay organizasyon ve yetki devri esası uyarınca
yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu, bakanlıklar ve kuruluşlar
arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği, merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatının ortadan kaldırılarak yerel ve yerinden yönetim
birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının benimsendiği
ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim sistemi
performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale getirildiği, halk
denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere kamu denetiminin
güçlendirildiği, bu kapsamda, merkezî idarenin görev ve fonksiyonlarının
belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin mahallî idarelere
bırakıldığı; yine, bu kapsamda merkezî birimlerin strateji geliştirme, genel
koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî idarelerin
inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı, değişen
koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler verilirken
bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel standart birliğinin
de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden vazgeçmeden, mahallî
ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket edildiği, ayrıca
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında kamu yönetiminde bütünlük ilkesinin
korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında tamamlayıcı bir
anlayışla işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği, yine, idarî usul,
saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye projesi ve
e-devlet bürokrasisinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılamadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere de erişilemeyecektir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 8 inci maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam etmesine karar verilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Feramus Şahin |
Mehmet Kartal |
|
Samsun |
Tokat |
Van |
|
Birgen Keleş |
Mesut Özakcan |
|
|
İstanbul |
Aydın |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8 inci madde üzerinde, 10
dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
İlk söz, Sayın
Küçükaşık'ın.
Buyurun efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sayın Bakanım, biraz önceki konuşmanızda Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer
Dinçer hakkında konuşurken, kendisinin, bu kamu yönetimi reformu yasasında
hiçbir etkisinin olmadığını söylediniz; fakat, tüm milletvekillerine gönderilen
ve şu anda elimde bulunan bu kitabın önsözünde çok net bir ibare var "bu
kitap, 2003 yılında başlatılan kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları
çerçevesinde, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hazırlama komitesi adına
Prof. Dr. Ömer Dinçer ve Dr. Cevdet Yılmaz tarafından yazılmıştır" ibaresi
var ve bizlere bu yasanın açıklaması yapıldı.
Bu kitapçıkta anlatılan
bütün genel kavram ve ilkeler ile o makaleyi yan yana koyduğumuzda da aynen
örtüştüğü görülmektedir. Bu makaledeki bilgilerin çok geniş bir açıklamasını,
Ömer Dinçer'e 3 klasörü bulan bir kitapçıkla anlatma gereğinin niçin
duyulduğunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Sayın Ülkü...
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Hakkımı arkadaşıma veriyorum; çünkü, biraz sonra benim kendi konuşmam var.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla, ben,
Sayın Bakanımızdan bir noktanın özellikle açıklanmasını istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanımız, aralık ayı sonunda, bu yasayı kamuoyuna açıklarken, teşekkür ettiği
kişilerin bir listesini verdi -isim
listesi var- ve bu listenin birinci sırasında, komisyon başkanı olarak, Kamu
Yönetiminde Yeniden Yapılanma Komisyonu Başkanı olarak Müsteşar Prof. Dr. Ömer
Dinçer'in adı yazılı.
Üzülerek belirteyim ki,
bir üniversite öğretim üyesinin bir yasanın görüşülmesi sırasında bu derece
tartışma konusu olması, gerçekten, rahatsız edici bir durum; ama, bu
rahatsızlığın ana nedeni, Sayın Bakanın daha sonraki bir konuşmasında
"canım, söylenen, nihayet zihinsel egszersizdir; bunda ne var" sonra
da "eğer Müsteşar laik cumhuriyete karşıysa, yerinde tutmayız"
anlamına gelecek açıklamalarda bulundular.
Değerli arkadaşlar,
düşünce özgürlüğü saygındır, demokrat olmalıyız, düşünce özgürlüğüne saygı
duymalıyız, her düzeyde bunu yapabilmeliyiz. Bu çok önemlidir. Düşünce
alıntıymış, çalıntıymış; onlar kendi içinde, üniversitede çözülecek işlerdir;
ancak, burada ciddî bir sorun var değerli arkadaşlar; o da şudur: Sayın Dinçer
sıradan bir akademisyen değildir, Türkiye'deki bürokratik uygulamanın en tepe
noktasında yer almaktadır ve bu tepe noktasında yer aldığı için, kadrolaşmadan
harcamalara kadar, şimdi bu yasayla gerçekleşecek olan kamu mülkünün, taşınır
taşınmaz malların alım satımından ihalelere kadar birçok konuda tek başına söz
sahibidir, uygulamacıdır. Bu nedenle kamuoyunda tartışma konusudur.
Yasaya bağlı olmadan şunu
söyleyeyim. Ömer gider Ali gelir, Veli olur, o ayrı; ama, Sayın Bakana somut
olarak şunu soruyorum: Hükümetiniz bu kadar tartışmalı bir müsteşarı hâlâ görevinde
tutmayı sürdürecek midir? Soru bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Demin konuşma yapmak için
kürsüye gelen Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu, son birbuçuk yıllık
iktidar döneminde Anayasaya aykırı gördüğü birçok noktayı hazırlanan, getirilen
kanun tekliflerinde ayıkladığını söyledi. Benim elimde bir liste var. Bu, son
birbuçuk yılda Sayın Kuzu'nun hassas Anayasa süzgecinden geçen ve Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından Genel Kurulda, komisyonlarda yapılan uyarılardan sonra
dikkate alınmayan aykırılıkların Anayasa Mahkemesine götürülüş listesi. Merak
ediyorsa kendisine verebilirim. 776 sayılı Kanun, yürürlüğü durdurulma, iptal;
4839 sayılı Kanun, yürürlüğü durdurulma, bir maddesi iptal, bir maddesi ret...
Uzatmıyorum, iki sayfa yazı. Bunlar, hep Anayasaya aykırı hükümlerinden dolayı
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasalar. Daha da sırada karar
bekleyen birçok kanun var.
Şimdi, bu tasarıda, yine,
anayasaya aykırı olduğunu gördüğümüz ve ifade ettiğimiz pek çok hüküm var;
bunları ifade ediyoruz. Bir defa, temeli, 123 üncü maddeye aykırı -madde madde
istedi Sayın Burhan Kuzu- 123 üncü maddeye zaten temelden aykırılık içeriyor.
Bunlarla ilgili anayasaya
aykırılık önerilerimize, Hükümet ve Anayasa Komisyonu Başkanı katılmıyorlar ve
yok diye ısrar ediyorlar. Bu hükümlerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmesinin, ulusumuzun ne kadar zaman ve maddî kaynağının kaybına yol
açacağını acaba hesapladılar mı?! Tabiî bütün bu karne, bu siyasî karne, Sayın
Kuzu'nun akademik performansının da bir yansıması oluyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Soru neydi Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Kamu yönetimi alanında
Türkiye için önemli gördüğümüz bir değişiklik tasarısı görüşülürken, bunun
şahıslara indirgenmiş olmasından, doğrusu ben de rahatsızlık duyuyorum;
zannederim, buradaki görüşmeleri takip eden vatandaşlarımız da rahatsızlık
duyuyorlardır. Getirmekte olduğumuz yeni düzenlemeler, halkımıza ne gibi
kolaylıklar getirecektir; sanıyorum, halkımız bizden bunu bekliyor. Ancak, bana
sorulan sorular, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Dinçer'le ilgili.
Sayın Dinçer, 2003
yılının nisan ayında Başbakan Başmüşaviri olarak göreve başladı; ondan çok
önce, biz, Hükümet olarak -acil eylem planımızda ifade edildiği gibi- Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı çalışmalarına başlamıştık ve Sayın Başbakan
böyle bir görevin koordinasyon sorumluluğunu bendenize vermişti. Başbakanlıkta,
Devlet Planlama Teşkilatında, İçişleri Bakanlığında bu konuda uzman olarak
çalışan arkadaşlarımızdan bir ekip kurarak bu konuda çalışmaya başladık; daha
sonra, bu çalışmaların içerisine, bu komisyonun içerisine Sayın Dinçer de dahil oldu. Sayın Dinçer, bu
çalışmaların içerisinde, Hükümet olarak bu komisyondan ne beklemişsek, o
doğrultuda çalışmalar yaptı, tıpkı diğer komisyon üyesi arkadaşlarımız gibi.
Onun konuşması, dokuz
sene önce yapmış olduğu konuşma, tefrika halinde bazı gazetelerde yayımlandı,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız tarafından da fotokopi yapılarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ve diğer yerlerde çokça dağıtıldı.
Anayasa Komisyonu
Başkanımız Sayın Burhan Kuzu iki defa bir soru sordu. O soruyu, ben tekrar
burada sormak durumundayım. O konuşmanın içerisindeki hangi cümle, hangi kelime
bu tasarının içerisinde varsa, söyleyin çıkaralım diyoruz.
Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımızdan, bu sorumuza, şu ana kadar daha cevap alamadık.
OYA ARASLI (Ankara) -
Aldınız da, anlamadınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Lütfen, bu konuda somut bir şey getirin,
deyin ki, şu konuşmanın içerisindeki şu cümle buraya girmiştir.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Tamamı Sayın Bakan, tamamı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bu, Türkiye'deki laik cumhuriyeti
ortadan kaldırıcı nitelikte bir düzenlemedir deyin, biz de hemen bunu
çıkaralım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Anlayış... Anlayış...
OYA ARASLI (Ankara) - Biz
anlatıyoruz, siz anlamamakta kararlı ve ısrarlısınız.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Tamamını geri alın Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bakın, bizim...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
izin verirseniz, cevaplarınız tamamlandıysa...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamamlanmadı efendim.
BAŞKAN - Sayın Koç'un
konuşmalarının bir kısmında Sayın Komisyon Başkanına hitaben ifadeler oldu,
Komisyon Başkanı da cevap vermek istiyor, ona da fırsat vereceğim.
Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Son olarak şu cümleyi söyleyeyim: Bu
tasarı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir tasarısıdır, Meclise böyle
gelmiştir, tasarı olarak komisyonlardan geçmiş, şu anda, hükümet tasarısı
olarak burada görüşülmekte. Bunun dışında söylenen hiçbir şeyin gerçekle ilgisi
yoktur, ciddîye alınması da mümkün değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kuzu,
buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Koç, siz, tabiî,
bir tıp profesörüsünüz, dolayısıyla, benim akademik kimliğim vesaire konusundaki
performansımın ne olduğunu bilemezsiniz. Meslektaşlarım beni bilirler, sizin
içinizde de beni tanıyan çok insanlar var, burada benim çok sayıda da öğrencim
var, milletvekili arkadaşlarım olarak şu anda beraber çalışıyoruz.
Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı nasıl benim haneme yazılır, böyle bir şey söyleyebilir misiniz siz?!
Nasıl bir anlayıştır bu?! Yani, bu şekildeki bir yargılamayı siz nereden
alıyorsunuz?! Anayasa Mahkemesine gidecek olan yasalar, Anayasa Komisyonundan
geçer, sonra Genel Kuruldan geçer. Bazen, senin de orada imzanın olduğu
olabiliyor, mümkündür. Yani, burada bulunan grubun bir yasaya evet demiş
olması, sonunda iptalle neticelenmişse, burasının yanlış yaptığı anlamına
gelmez ki. Demin de söyledim; Anayasa Mahkemesinin kendi kararları içerisinde,
yüzlerce tezat vardır; Oya Hanım, bunu yakından bilir. Biz, onu, acı acı tenkit
ederiz. Verdiği kararlar, mesela, yürütmeyi durdurma, örnek vereyim bir tane
size: 8 kararında, yürütmeyi durdurma yetkim yoktur, yoktur, yoktur, yoktur dedi;
şimdi, vardır, vardır, vardır... Ne yapacaksınız, söyler misiniz bunu bana;
hangisi doğru bunun?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesinin
kararının şöyle ya da böyle olması, hiç kimseye, eksi veya artı puan getirmez.
Bütün mesele şu: Hükümet
olarak, İktidar olarak ve biz, milletvekili olarak, bir yasayı, Anayasaya
aykırıdır diye, göz göre göre, elbette ki, kabul edemeyiz; gözümüzden kaçmış
olabilir; o, ayrı bir mesele. Fakat, bir Özal döneminde -rahmetli Özal- bir de
bu hükümet döneminde çok yasa iptal ediliyor. Bunu da ben size soruyorum; neden
acaba bu?! Demek ki, birtakım yasalar köklü değişim gerektiriyor. Mevcut
Anayasanın içerisindeki hantal yapı, belki yorumla, buna müsait hale
getiriliyor. Buyurun, beraber oturalım, şu çağdaş yasanın önünü açacak şekilde,
Anayasayı beraber değiştirelim. Anayasayı oradan iptal ettirmek bir maharet
değil ki.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Önce dokunulmazlık, ama Sayın Başkan.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, hukukçusunuz; Mecliste mahkeme kararlarını tartışıyorsunuz.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Eğer, verilmeyen cevaplar varsa, Sayın Bakan,
yazılı olarak, o cevapları, zatıâlinize veya diğer arkadaşlara verebilir.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Bir tek kelime söyleyecek Sayın Başkan; evet ya da hayır diyecek.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde, 7 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım; sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin başlığının "Yerel
yönetimlerin görev, yetki ve sorumlulukları" şeklinde değiştirilmesini arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin birinci bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederim.
"Yerel ortak
ihtiyaçlara ilişkin her türlü görev, yetki ve sorumluluklar ile hizmetler yerel
yönetimler tarafından yerine getirilir."
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinde geçen "mahallî
idareler" ibaresinin "yerel yönetimler" olarak değiştirilmesini
arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederim.
"İl özel idaresi ve
belediyeler arasında görev dağılımı kanunla belirlenir."
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederim.
Madde: "...ve ilgilileri
hakkında gerekli soruşturmayı yapar."
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumlulukları" başlıklı 8 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Ali
Arslan |
Sami
Tandoğdu |
|
Samsun |
Muğla |
Ordu |
|
Hüseyin
Bayındır |
Bayram
Meral |
Hüseyin
Ekmekçioğlu |
|
Kırşehir |
Ankara |
Antalya |
BAŞKAN - Okutacağım
yedinci önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumlulukları" başlıklı 8 inci maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
Koç |
Ali
Arslan |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
|
Samsun |
Muğla |
Antalya |
|
Sami
Tandoğdu |
Mustafa
Özyurt |
Hüseyin
Bayındır |
|
Ordu |
Bursa |
Kırşehir |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, gerekçeyi mi okutayım?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Mahallî idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları"
başlıklı 8 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"Madde ile mahallî
idarelerin görev yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir. Ancak, bu düzenleme
yapılırken Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartından da hareketle 7 nci
maddede merkezî idare tarafından görülecek görev ve hizmetler dışında kalan
mahallî müşterek nitelikteki tüm kamu hizmetlerinin mahallî idareler tarafından
yerine getirilmesi esası benimsenmiştir. Buna göre, mahallî müşterek
ihtiyaçlara ilişkin her türlü görev ve hizmetler mahallî idareler tarafından
yerine getirilecektir. Ancak, mahallî idareler görev, yetki ve sorumluluk
alanına giren hizmetleri Anayasada ifadesini bulan idarenin bütünlüğü ilkesine,
kanunlara; ayrıca, kalkınma planının ilke ve hedeflerine, kendi stratejilerine,
amaç ve hedeflerine, performans ölçütlerine ve standartlara uygun olarak
göreceklerdir.
Bununla birlikte, mahallî
idarelerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri yerine getirmesinde
ciddî aksamaların meydana gelmesi ve yapılan inceleme ve araştırma sonucunda bu
durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilediğinin
somut olarak belirlenmesi halinde, ilgili merkezî idare kuruluşunun talebi
üzerine İçişleri Bakanlığının bu aksaklığının giderilmesi için aksamanın boyutu
ile ölçülü ve geçici nitelikte olmak şartıyla kanunlarda öngörülen tedbirleri
alması öngörülmektedir. Bakanlık, makul bir süre içinde söz konusu aksaklığın
telafisi için ilgili idareyi uyarır ve aksaklığın giderilmesi için fırsat
tanır. Bu tedbirlerin alınmasında bütçe imkânları elverdiği halde ödenek ve
personel tahsis edilmemesi, gerekli yatırımların yapılmaması gibi objektif
kriterler esas alınır ve tedbirler aksayan kamu hizmetleriyle sınırlı
tutulur."
İdarenin bütünlüğü
ilkesinde "genel yetki" merkezî yönetimdedir. Yerel yönetimlerin
yetkileri, görevlerin sayılıp sınırlandırılmasıyla belirlenir. Buna karşın
yerellik ilkesinde "genel yetki" yerel yönetimlere aittir. Görevleri
sayılıp sınırlandırıldığı taraf merkezî yönetimdir. Anayasanın "mahallî
müşterek ihtiyaçları karşılamak" üzere kurulmasını öngördüğü mahallî
idarelere verilen görevlerin karşılayacağı toplumsal ihtiyaçların büyük
çoğunluğunun "yerel ortak ihtiyaç" olarak nitelendirilmesi
gerekmektedir. Bugüne kadar merkezî idare ile yerel yönetimler arasındaki görev
bölüşümüne ilişkin birçok kanun dava ya da itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine
götürülmüştür. İmar planları yapma yetkisine ilişkin düzenlemelerden Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma Teşkilatı kurulmasına ilişkin düzenlemelere
kadar Anayasa Mahkemesinin bu konuda bir dizi kararı bulunmaktadır. Anayasa
Mahkemesi kararlarında merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev
sınırlarına ilişkin sorunlar merkezî idare yetkilerinin mahallî idareler
aleyhine genişletilmesinden doğmuştur. 349 sıra sayılı kanun tasarısında ise,
merkezî idarenin görevleri mahallî idareler lehine sınırlandırılmaktadır. Bu anlamda
Anayasaya aykırılıkların ayıklanması için maddenin tasarıdan çıkarılması doğru
olacaktır.
Ayrıca, 8 inci maddenin
son fıkrasıyla yerel yönetimlerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri
ciddî şekilde aksatması ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli
ölçüde olumsuz etkilemesi durumunda ilgili merkezî idare kuruluşu ve İçişleri
Bakanlığının aksaklıkların giderilmesi için tedbir alabilmesine olanak
tanınmıştır. Bu düzenlemeyle, anlaşılması zor, tanımı yeterince yapılmamış
soyut kavramlara yer verildiğinden, siyasî iktidarların partizanlık
yapabilmesine açık bir denetim mekanizması oluşturulması öngörülmektedir. Madde
gerekçesinde aksaklıkların giderilmesi için yerel yönetimlere süre verilmesi
öngörülmüş; ancak, madde metninde süre verilmesine ilişkin hiçbir hükme yer
verilmemiştir. Tasarının madde gerekçesi ile madde metninde yer alan hükümlerin
birbiriyle çelişmesi karışıklıklara yol açacağı gibi, kanun yapma tekniğiyle de
bağdaşmamaktadır.
Belirtilen Anayasaya
aykırılıklardan dolayı 8 inci madde metninin tasarıdan çıkarılması bir
zorunluluktur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumlulukları" başlıklı 8 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, gerekçeyi mi okutayım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının "Mahallî idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları"
başlıklı 8 inci maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir.
"Madde ile, mahallî
idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir. Ancak, bu düzenleme
yapılırken Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartından da hareketle 7 nci
maddede merkezî idare tarafından görülecek görev ve hizmetler dışında kalan
mahallî müşterek nitelikteki tüm kamu hizmetlerinin mahallî idareler tarafından
yerine getirilmesi esası benimsenmiştir. Buna göre, mahallî müşterek
ihtiyaçlara ilişkin her türlü görev ve hizmetler mahallî idareler tarafından
yerine getirilecektir. Ancak, mahallî idareler, görev, yetki ve sorumluluk
alanına giren hizmetleri Anayasada ifadesini bulan idarenin bütünlüğü ilkesine,
kanunlara; ayrıca, kalkınma planının ilke ve hedeflerine, kendi stratejilerine,
amaç ve hedeflerine, performans ölçütlerine ve standartlara uygun olarak
göreceklerdir.
Bununla birlikte, mahallî
idarelerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri yerine getirmesinde
ciddî aksamaların meydana gelmesi ve yapılan inceleme ve araştırma sonucunda bu
durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilediğinin
somut olarak belirlenmesi halinde, ilgili merkezî idare kuruluşunun talebi
üzerine İçişleri Bakanlığının, bu aksaklıkların giderilmesi için, aksamanın
boyutu ile ölçülü ve geçici nitelikte olmak şartıyla, kanunlarda öngörülen
tedbirleri alması öngörülmektedir. Bakanlık, makul bir süre içinde söz konusu
aksaklığın telafisi için ilgili idareyi uyarır ve aksaklığın giderilmesi için
fırsat tanır. Bu tedbirlerin alınmasında, bütçe imkânları elverdiği halde
ödenek ve personel tahsis edilmemesi, gerekli yatırımların yapılmaması gibi
objektif kriterler esas alınır ve tedbirler, aksayan kamu hizmetiyle sınırlı
tutulur.
İdarenin bütünlüğü
ilkesinde "genel yetki" merkezî yönetimdedir. Yerel yönetimlerin
yetkileri, görevlerin sayılıp sınırlandırılmasıyla belirlenir. Buna karşın yerellik ilkesinde "genel
yetki" yerel yönetimlere aittir. Görevleri sayılıp sınırlandırıldığı taraf
merkezî yönetimdir. Anayasanın "mahallî müşterek ihtiyaçları karşılamak"
üzere kurulmasını öngördüğü mahallî idarelere verilen görevlerin karşılayacağı
toplumsal ihtiyaçların büyük çoğunluğunun "yerel ortak ihtiyaç" olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Bugüne kadar merkezî idare ile yerel yönetimler arasındaki görev bölüşümüne
ilişkin birçok kanun dava ya da itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine
götürülmüştür. İmar planları yapma yetkesine ilişkin düzenlemelerden Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma Teşkilatı kurulmasına ilişkin düzenlemelere
kadar Anayasa Mahkemesinin bu konuda bir dizi kararı bulunmaktadır. Anayasa
Mahkemesi kararlarında, merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki görev
sınırlarına ilişkin sorunlar, merkezî idare yetkilerinin mahallî idareler
aleyhine genişletilmesinden doğmuştur. 349 sıra sayılı kanun tasarısında ise,
merkezî idarenin görevleri mahallî idareler lehine sınırlandırılmaktadır. Bu
anlamda Anayasaya aykırılıkların ayıklanması için maddenin tasarıdan
çıkarılması doğru olacaktır.
Ayrıca, 8 inci maddenin
son fıkrasıyla, yerel yönetimlerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri
ciddî şekilde aksatması ve durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli
ölçüde olumsuz etkilemesi durumunda ilgili merkezî idare kuruluşu ve İçişleri
Bakanlığının aksaklıkların giderilmesi için tedbir alabilmesine olanak
tanınmıştır. Bu düzenlemeyle anlaşılması zor, tanımı yeterince yapılmamış soyut
kavramlara yer verildiğinden, siyasî iktidarların partizanlık yapabilmesine
ilişkin açık bir denetim mekanizması oluşturulması öngörülmektedir. Madde gerekçesinde
aksaklıkların giderilmesi için yerel yönetimlere süre verilmesi öngörülmüş;
ancak, madde metninde süre verilmesine ilişkin hiçbir hükme yer verilmemiştir.
Tasarının madde gerekçesi ile madde metninde yer alan hükümlerin birbiriyle
çelişmesi karışıklıklara yol açacağı gibi, kanun yapma tekniğiyle de
bağdaşmamaktadır.
Belirtilen Anayasaya
aykırılıklar ile gerekçe ve madde metninde yer alan çelişkili ifadelerden
dolayı 8 inci madde metninin tasarıdan çıkarılması bir zorunluluktur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederim.
"Madde ve ilgilileri
hakkında gerekli soruşturmayı yapar."
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önergeler geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Merkezî idare ile mahallî
idareler arasındaki ilişkiler
MADDE 9. - Merkezî idare
tarafından yürütülmesi öngörülen hizmetlerden illerde yapılması gerekenlerin,
kanunlarda belirtilen istisnalar dışında, valilik ve kaymakamlıklar tarafından
gerçekleştirilmesi esastır.
Merkezî idare birimleri,
mahallî idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve hizmetler için mahallî
düzeyde teşkilat kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz.
Merkezî idarenin
görevleri arasında sayılan hizmetlere ait yatırımlardan ilgili bakanlıkça uygun
görülenler, mahallî idareler eliyle de gerçekleştirilebilir. Bu yatırımlara ait
ödenekler, ilgili kuruluş tarafından o mahallî idare bütçesine aktarılır. Bu
ödenekler başka amaçla kullanılamaz.
Merkezî idare,
desteklemek ve geliştirmek istediği hizmetleri, proje bazında gerekli
kaynaklarını ilgili mahallî idarelere aktarmak suretiyle onlarla işbirliği
içinde yürütebilir.
Mahallî idareler,
yatırımlarını, yetkili organlarının kararıyla ve bedeli mukabilinde başka
mahallî idarelere veya merkezî idare kuruluşlarına yaptırabilir. Mahallî
idareler, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içinde ortak yatırım
yapabilir.
Mahallî idarelerin görev,
yetki ve sorumluluk alanlarına giren konularda çıkarılacak tüzük, yönetmelik ve
benzeri düzenlemelerde, mahallî idarelerin yetkilerini kısıtlayıcı, mahallî
hizmetleri zayıflatıcı ve yerinden yönetim ilkesine aykırı hükümler konulamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ülkü, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının -dün akşam değişen şekliyle "Kamu Yönetiminin Yeniden
Yapılandırılması" galiba- "Merkezî idare ile mahallî idareler
arasındaki ilişkiler" başlıklı 9 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarı, küçük devlet anlayışı çerçevesinde merkezî yönetimin gücünü
sınırlamakta, geleneksel olarak merkezî yönetim kapsamı içinde kalan pek çok
hizmeti yerel yönetimlere bırakmaktadır. Bilindiği gibi, Türk yönetim
geleneğinde ve Anayasamızda düzenlendiği biçimiyle, yönetim sistemimizde
merkezî idare genel yetkilidir; oysa, tasarının düzenlendiği şekliyle bu
anlayış tersine dönmekte, genel yetkili merkezî yönetimin görevleri tek tek
sayılmak suretiyle sınırlandırılmakta ve genel yetki yerel yönetimlere
aktarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tasarı, yerel yönetimlere bırakılan geniş hizmet yelpazesini garantilemek için,
ileride merkezî yönetimin müdahalesini önleyebilecek ek güvenceler
getirmektedir. 9 uncu maddenin ikinci fıkrasında yer alan "merkezî idare
birimleri, mahallî idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve hizmetler
için mahallî düzeyde teşkilat kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz"
şeklindeki hüküm, merkezî yönetimin müdahalesini önleme amacını taşıyan bir ek
güvence hüviyetindedir. Tasarının geçici 1 ve 2 nci maddeleri ile 2 sayılı
cetveli dikkate alındığında, yerel yönetimler, Sağlık Bakanlığından, Çevre ve
Orman Bakanlığına kadar pek çok bakanlığın il düzeyinde yürüttükleri hizmetleri
üstlenmektedirler. Bu durum, yerel yönetimlerin, şimdiye kadar hiç talep
etmedikleri hizmetleri üstlenmek durumunda kaldıklarını göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, Anayasanın 127 nci maddesi "Mahallî
idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene
kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu
tüzelkişileridir.
Mahallî idarelerin
kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak
kanunla düzenlenir" hükmünü getirmektedir.
127 nci maddenin anlamı
kısaca şudur: 1.- mahallî idareler, mahallî ve müşterek ihtiyaçları karşılamak
üzere kurulurlar. 2.- hizmet sunumunda merkezî idarenin yetki ve görevi
esastır, mahallî idarelerin yetki ve görevi ise istisnadır. Tasarının yerel
yönetimlere yüklediği misyonla Anayasanın 127 nci maddesi arasında çok açık bir
çelişki bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9 uncu maddenin birinci fıkrasında "merkezî idare
tarafından yürütülmesi öngörülen hizmetlerden illerde yapılması gerekenlerin,
kanunlarda belirtilen istisnalar dışında, valilik ve kaymakamlıklar tarafından
gerçekleştirilmesi esastır" denilmektedir. Taşra teşkilatı kurma yetkisi
ellerinden alınan bakanlıklar açısından bu hükmün hiçbir anlamının bulunmadığı
aşikârdır; kaldı ki, taşra teşkilatı kurulabilecek bakanlıklar açısından da, bu
hüküm, hesap verme sorumluluk ilişkilerini net ve belirgin biçimde tesis
etmekten de uzaktır. Çünkü, bakanlıklar ile taşra teşkilatları arasındaki
ilişkiler, yetki ve sorumluluk devri prensibine göre şekillendirilememektedir;
başka bir ifadeyle, yetki ve sorumluluk dağılımı sağlam esaslara
bağlanmamaktadır. Yetki ve sorumluluk mekanizmalarının sağlam esaslara
bağlanmadığı durumlarda saydamlıktan da, hesap verme sorumluluğundan da söz
etmek anlamsızdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının genel gerekçesinde, kısa adı KAYA olan Kamu Yönetimi Araştırması
Projesine atıfta bulunularak, bu projenin, Avrupa Birliğine uyumu ve vatandaş
odaklı olmayı gündeme getirdiği belirtilmektedir. O zaman, Kamu Yönetimi
Araştırması Projesi tutanağında yerel yönetimlere verilecek kamu hizmetlerinin
seçiminde dikkate alınması uygun görülen şu ilkeleri hatırlatmakta yarar
vardır:
1 - Yerel nitelikte olan
ve öncelikle yerel halkın gereksinmelerine yanıt veren hizmetler.
2 - Yerel halkın katkısını
gerektiren ya da bu katkıya açık olan hizmetler.
3 - Bölgesel ya da ulusal
düzeyde bir eşgüdüm gerektirmeyen hizmetler.
4 - Yerel yönetim
biriminin gücünü çok aşacak biçimde büyük yatırımları ya da özel teknik ve
uzmanlık gerektirmeyen hizmetler.
5 - Yerel yönetim
birimince yürütülmesinde hizmet etkinliği ve rasyonel kaynak kullanımı sağlanan
hizmetler.
Bir başka araştırmada da,
yerel yönetimlerin yeni görev ve hizmetlerini üstlenmelerinin, özetle, yapısal
bir değişime tabi tutulmaları, gelir ve kaynak
gelişmesinin sağlanması ve merkezî idare kuruluşlarıyla etkin ve uyumlu
işbirliğinde bulunmaları gibi koşullara bağlanması gereğine dikkat
çekilmektedir.
Hiç kuşku yok ki, her
alanda olduğu gibi, hizmette halka yakınlık ilkesinin benimsenip yaşama
geçirilmesi konusunda da dış etmenlerden çok, ülkemizin kendine özgü, ekonomik,
siyasal ve sosyokültürel koşullarının belirleyici rol oynaması asıldır, zaten
öyle de olmalıdır.
Yerelleşmeyi bir iktidar
paylaşımı olarak görmek yanlıştır. Amaç, yerel iktidar odaklarını değil, yerel
demokrasiyi geliştirmek olmalıdır. İşte bu nedenle, yerelleşmeyi tek başına ve
ne olursa olsun savunmak ve onu bir amaç haline getirmek doğru değildir.
Meseleye, soyut kavramlarla değil, fonksiyonel açıdan, kamu hizmetinin etkinliği
ve verimliliği açısından bakmak gerekir.
Ayrıca, merkezî yönetimin
yerel yönetim dengesinin korunması da şarttır; yoksa, yerel demokrasiyi
güçlendirelim ve yerelleşelim derken, yerel derebeylerini güçlendirme
tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Özetlersek, bu tasarı ve
bu tasarının 9 uncu maddesi -ama, bütününü ele alırsak- sosyal devleti terk
ederek, düzenleyici devlet faaliyetlerini kapsamaktadır; yönetişim gibi,
saydamlık gibi, hesap verilebilirlik gibi, katılımcılık gibi ilk bakışta çekici
ve benimsenebilecek kelimelerin ve deyimlerin sık yer aldığı bir kökten
değiştirme çabasını içermektedir.
Bu tasarının birçok
maddesi Anayasaya aykırıdır. Aslında, Anayasaya aykırı olduğunu hükümet de
bilmektedir; ama, düzenleyici reformlarla piyasanın gerekleri, pazar
ekonomisinin ihtiyaçları hedeflenmektedir. Katılım konusu da, devletin
piyasalaşması amacına yönelik olmaktadır. Vatandaş katılımı adı altında, özel
sektörün karar verme süreçlerine katılımı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, eğer, bu
düzenleyici reformlar yerine getirilmediği takdirde, ulusdışı, ülkedışı
yönlendirmeler olduğu gibi, borç alamama, girilmek istenilen üyeliklere
girilememe ve dışlanma gibi tehditlerle karşılaşılır. Bunları da bilmektedir
hükümet. Ancak, hükümetin bir başka hedefi vardır; büyük olasılıkla, Anayasa
Mahkemesinden, Anayasaya aykırı olduğu savıyla dönebilecek olan bu tasarıyla
ilgili, Anayasanın 123 ve 127 nci maddelerine ilişkin herhangi bir değişiklik
yapılmadan döndüğünde, onlar da, yani iktidar da, yani sizler de, halka dönüp,
işte, görüyorsunuz -bir de, sanki kendi buluşlarınızmış gibi- reform yapmak
istiyoruz; ancak, bu kurumlar önümüzü tıkıyorlar... Yani, bu kurumlar
dediğiniz, anayasal kurumlar, Cumhurbaşkanlığı vesaire. Düşünceleriniz bununla
kalsa yine iyi. Asıl hedef, mademki bu kurumlar bizim karşımızda, o halde bu
kurumları yıpratalım, yıpratmaya devam edelim, gelecekte Çankaya hesabı
yapalım...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü, son
1 dakikalık eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
... ve bu kurumlar bizim istediğimiz şekle sokuluncaya kadar çalışalım;
öylesine çalışalım ki, kimse karşımızda duramasın... Çünkü, Çankaya hedefinden
sonraki hedef -birçok arkadaşımızın da yinelediği gibi- sistemi bütünüyle
değiştirmektir. Buna giden yol da, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının bir
şekilde çıkarılması ve giderek, ona bağlı olan yasaların çıkarılmasıdır.
Görüyoruz, biliyoruz ve
arkadaşlarımızın da biraz önce karşılaştığı taciz durumundan da anlaşılıyor ki,
biz, bütün bir dokunulmazlığı isterken ve kürsü dokunulmazlığını ısrarla
savunurken, ne kadar haklı olduğumuz ortada. Biraz önce, arkadaşlarımızdan
birisinin, burada, sadece laik cumhuriyetin tehlikeye düşürülebileceği
konusunda dolaylı bir şekilde söylemiş olduğu sözlere tahammül edilemeyip de,
kürsüye saldırılması bile bunun en belirgin örneği.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kaşıma olayı... Yakışmıyor.
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
süreniz tamam.
Teşekkür ederim.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Son cümlem Sayın Başkan...
BAŞKAN - Tamam...
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Son cümlem...
BAŞKAN - Tamam...
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Kürsü dokunulmazlığının olmadığı bir ortamda demokrasiden de bahsedilemez ve
dolayısıyla sizleri de demokrat olmaya çağırıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Şahsı adına,
Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Sali, süreniz 5
dakika.
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 9 uncu maddeyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu yönetiminin aşırı
merkeziyetçi yapısının, kamu hizmetlerinin süratli, kaliteli, etkili ve verimli
bir şekilde yerine getirilmesini engellediği, toplumun genel bir şikâyet
konusudur. O zaman, kamu hizmetlerinin, süratli, kaliteli, etkili ve verimli
bir şekilde yerine getirilmesinin yöntemi ne olacaktır?
Bu sorunun cevabı tek
değildir sayın milletvekilleri. Örneğin:
1- Merkezî yönetimin
taşra teşkilatının yetkileri genişletilerek hizmetler yürütülebilir. Nitekim,
Anayasanın 126 ncı maddesi "İllerin idaresi yetki genişliği esasına
dayanır" hükmüyle bu yöntemi kabul etmiştir.
2- Anayasanın 127 nci
maddesinde, mahallî müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere mahallî idarelerin
varlığı ve kuruluşu da kabul edilmiştir.
Mahallî müşterek
ihtiyaçların kapsamı zaman içinde değişebilir ve kanun koyucu bu yönde
düzenleme yapabilir. Anayasa, mahallî idarelerin görevlerinin, yerinden yönetim
ilkesine göre, yasayla düzenleneceğini de öngörmüştür.
Kuruluş biçimi ne olursa
olsun, bütün idareler, bir bütünün parçaları olarak hareket etmek zorundadır.
Merkezî idare ile mahallî idareler, idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde,
birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Kamu hizmetlerinin amacı
vatandaşın hayatını kolaylaştırmak ve mutluluğunu artırmak olduğuna göre, bu
amaç çerçevesinde hizmetlerin hangi yöntem ve teşkilat aracılığıyla yerine
getirilmesinin uygun olacağı tamamen bir tercih sorunudur; ister merkezî
yönetim aracılığıyla bu hizmetleri yürütebilirsiniz ister mahallî idareleri bu
iş için kullanabilirsiniz veya yeni yöntemler de geliştirebilirsiniz.
Güncel genel kabul,
merkezî idarenin, politika belirleme, planlama ve denetleme görevini yerine
getirmesi, hizmetlerin ise, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birim
tarafından yerine getirilmesidir. Ülkemizin tercihi de, merkezî idarenin,
politika belirleme, planlama ve denetleme işini yürütmesi, operasyonel işlerin
ise, yerel yönetimlerce yürütülmesi yönünde olmuştur. Yerel yönetimler,
idarenin bütünlüğü ilkesinin dışında değildir ve merkezî idare ile bütünlük ve
uyum içerisinde kamu hizmetlerini yürütmek zorundadır.
Tabiî, bu uyumun
sağlanması, idarelerin, yöneticilerin, iyi niyetli yaklaşımlarına da
bırakılamaz. Anayasamızda her iki idare biçimi öngörüldüğüne göre, bu idareler
arasındaki hizmet alanlarının bölüşümü, işbirliği, israf ve mükerrerliklerin
önlenmesi, merkezî idarenin tercih önceliği, sınırları gibi hususların yasa ile
düzenlenmesi gerekmektedir. 9 uncu madde ile bu gereklilik yerine
getirilmiştir.
Hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sali
teşekkür ederim.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9 uncu maddeyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
9 uncu madde, merkezî
idare ile mahallî idarelerin arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Anayasamızın
123, 124, 126 ve 127 nci maddeleri de merkezî idarenin ve mahallî idarenin
yapılandırılmasını, görev yapma sırasında izleyecekleri ilkeleri ve
birbirleriyle olan ilişkilerini ele almaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 9
uncu madde, Anayasanın bu 4 maddesine de aykırıdır; çünkü, 9 uncu maddede,
getirilen kısıtlamalar, Anayasa maddelerindeki idarenin bütünlüğü, yetki
genişliği ve idarî vesayet ilkelerini dikkate almadan düzenlenmiştir ve onlarla
bağdaşmamaktadır. Merkezî idarenin taşra teşkilatı kurması, ihale ve harcamalar
yapması yasaklanmaktadır. Merkezî idarenin yönetmelik, tüzük gibi düzenlemeler
yapması, mahallî idarelerin hareketini sınırlamamak gibi bazı koşullarla
sınırlandırılmaktadır. Oysa, merkezî idarelerle, belediyeler arasında görev
ayırımı yapıldığı zaman, belediyelerin kapasitesi, iş görme çapı hiç
düşünülmemiştir. Sayın milletvekilleri, bu yüzden de, 9 uncu maddede getirilen
sınırlamalar, sadece Anayasanın biraz önce değindiğim maddelerine değil, aynı
zamanda, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına da aykırıdır; çünkü, Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartında, hizmetin bir başka birime aktarılmasında
görevin niteliği, verimlilik ve ekonomik gereklilik gibi bazı unsurların
dikkate alınması öngörülmektedir. Yerel yönetimlerin uhdesinde olan bir
hizmetin başka bir otoriteye aktarılmasında gözetlenmesi gereken bu ilkelerin,
hizmetin bizzat yerel yönetimlere verilmesinde gözetileceği gayet açıktır,
mantığın ve aklın bir gereğidir.
Sayın milletvekilleri,
her belediye kendi olanaklarına, kendi iş görme kapasitesine göre, belli
boyutta ve nitelikte görecektir kendisine tevdi edilen hizmetleri. Anayasanın
127 nci maddesinde öngörülen idarî vesayet ise, bu birimler arasında ve hizmet
standartları arasında bir denge kurmaya ve bir uyum sağlamaya yöneliktir. 9
uncu maddeyle, yerel yönetimlere devredilen alanlarda merkezî idarenin
sınırlandırılması ve âdeta iş göremez hale getirilmesi, Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının da bir gereği değildir; çünkü, Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartında ilgili maddede -4 üncü maddenin üçüncü bendinde-
"genellikle" ve "tercihen" gibi ifadeler kullanılmaktadır.
Böylece, üye devletlere bir serbesti tanınmaktadır.
9 uncu maddeyle merkezî
idareye getirilen kısıtlamalar, Anayasaya aykırı olduğu gibi, gerçekçi de
değildir değerli arkadaşlarım; çünkü, örneğin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
hizmetlerini, eğer, yerel yönetimlere devrediyorsanız ve Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının köylüyle olan bağlantısını koparıyorsanız, o zaman, Türkiye'deki
tarım üreticisini, Avrupa'nın çok iyi yöntemlerle, etkin yöntemlerle korunan
tarım üreticisi karşısında hangi yöntemlerle ve nasıl korunacağını da açıklamak
ve hesaplamak durumundasınız.
Gerekli sağlık yatırımını
yapamayan veyahut da gerekli sayıda doktor bulundurmayan bir belediyenin, temel
insan haklarından en önemlilerinden biri olan sağlıklı yaşam hakkını nasıl
sağlayacağını da öngörmek durumundasınız. Sosyal devlet olmanın bu en önemli
unsurunu, ilkesini nasıl yaşama geçireceksiniz?
Tasarının tam bir
karmaşaya yol açacağı açıktır ve 9 uncu maddeyle getirilen kısıtlamalar, bu
karmaşayı daha üst boyutlara yükseltecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, 1
dakikalık ek sürenizi başlattım.
Buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Tasarı, eğer bu haliyle yasalaşırsa, hiç kuşku yok ki, kamu yönetimini ve kamu
hizmetlerini çökertme işlevini görecektir.
Kuşkusuz bu durum,
cumhuriyetin temel ilke ve niteliklerini benimsemeyen ve boşluktan yararlanarak
istediği düzeni yaşama geçirmek isteyen bazı siyasetçileri ve Türkiye'nin
aleyhine olan amaçlarını gerçekleştirmek için bu boşluğu fırsat bilecek olan
yabancıları mutlu edebilir ve onların işine yarayabilir; ama, kesinlikle Türk
toplumunun işine yaramayacaktır. Bunun içindir ki, toplumdaki bütün ciddî sivil
toplum örgütleri, meslek odaları, sendikalar ve cumhuriyetin temel ilke ve
niteliklerini korumakla kendisini görevli sayan Cumhuriyet Halk Partisi bu
tasarıya tümüyle karşıdır.
Sayın milletvekilleri,
sizleri bir kez daha uyarıyorum ve kamu yönetiminde ciddî bir çökertmeye yol
açacağına inandığım bu tasarının bir an önce geri çekilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Keleş.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 72 nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum.
Türkiye büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği, teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca, yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin
önlenmesinin öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların ve işlevlerin
tasfiyesi veya uygun birimlerin devri gündeme getirildiği merkezî idare ile
mahallî idareler arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî
idarenin stratejik düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarenin operasyonel
düzeyde esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri
dışında bakanlıkların taşra teşkilatlarının ortadan kaldırılarak, yerel ve yerinden
yönetim birimlerinin güçlendirildiği kamuda stratejik yönetim anlayışının
benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmaları ile ilişkisinin kurulduğu, denetim
sistemi, performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale
getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere, kamu
denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve
fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin
mahallî idarelere bırakıldığı yine bu kapsamda merkezî birimlerin strateji
geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî
idarelerin inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı
değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler
verilirken bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel
standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliğiyle koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet bürokrasisinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu konuda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere erişilemeyecektir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 9 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam edilmesine karar verilmesini arz
ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Işık |
Mehmet Mesut Özakcan |
|
Samsun |
Giresun |
Aydın |
|
Feramus Şahin |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Mehmet Kartal |
|
Tokat |
Ankara |
Van |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam Sayın
Başkanım; önergeyi oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Sayın milletvekilleri
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Karar yetersayısı vardır.
9 uncu madde üzerinde
soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Kesimoğlu, buyurun.
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakana yöneltmek
istediğim sorum: Bu madde altı fıkradan oluşuyor. Altı fıkradan ikisi, merkezî
yönetime yasak getiriyor; iki ve altıncı paragraf. Altı fıkradan üçü, merkezî
yetkilerin yerele devrini düzenliyor ve yerel yönetimlere esneklik getiriyor;
üç, dört ve beşinci paragraflar. Altı fıkradan beşi, merkezî idareyi
sınırlamaya ayrılmış bulunuyor; merkez, yerel karşısında yasaklanıyor,
sınırlanıyor.
Madde 11'de göreceğiz,
yerel de, merkezle birlikte, piyasa karşısında yasaklı kılınıyor,
sınırlandırılıyor. Bu tasarı, önce piyasa, sonra yerel, sonra merkez diyor. Bu
sıralamayla, halk ve ülke çıkarları, devletin, halkı, ülkesi için varlık
felsefesi sizce ortadan kalkmış olmuyor mu?
Adalet ve Kalkınma Partisi
olarak siz, çok yakın bir tarihte, 16 büyükşehir belediyesinin sınırlarını,
Denizli Belediyesinin sınırlarını ve 340 belde belediyesinin tüzelkişiliğini
kaldırdınız; ancak, bildiğiniz gibi, bu yasalar, Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından, tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildi.
Oysa, bu tarihten yaklaşık oniki yıl önce, 8.5.1991 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir kanun çıktı; adı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun. Bu kanunun 5 inci
maddesinde şöyle deniliyor: "Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın
elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla, ilgili yerel
topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz."
Şimdi, sorumu soruyorum.
Bu yasa teklifleri hazırlanırken, sayısal üstünlüğünüze dayalı olarak Genel
Kurulda yasalaştırırken, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının yukarıda
ifade ettiğim 5 inci maddesini biliyor muydunuz? Biliyordunuz da, görmezden mi
geldiniz? Bu çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, saygılar sunuyorum.
Sayın Bakanıma soruyorum.
Esasen, ülkemizde, kamu yönetiminde yeniden yapılanma çabaları uzun bir geçmişe
sahiptir; ancak, tüm bu çabalar, çeşitli nedenlerle başarısız kalmış ve kamu
yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır. Aydınlarımızın, sivil toplum
örgütlerinin, bilim adamlarının, yöneticilerin ve halkımızın heyecanla
beklediği, iyi yönetişim olarak da tarif edilebilecek bu çağdaş yönetim
zihniyetine ve yapısına Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde
kavuşabilecek miyiz?
İkinci sorum; cumhuriyet
tarihinin en önemli reformlarından biri niteliğindeki bu tasarı
kanunlaştığında, örneğin, Samsun'un Alaçam İlçesinin Kızlanındaki okulun boya
badanasının yapılabilmesi için, binbir güçlükle, eli çantalı insanlar Ankara'ya
gelmekten kurtarılacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben Teşekkür
ederim.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum.
Sayın Bakan, bilindiği
gibi, idarî vesayet, yasalarımıza ve Anayasamıza göre kamu yönetiminin temel
ilkelerinden biridir. İdarî vesayeti uygulamak, sonuçta, teknik bir
yapılanmayla mümkündür. Bu, teknik ve yasal denetim ise, bugüne kadar, teftiş
kurullarıyla yapılagelmiştir. "İçdenetim" adı altında yapılmak
istenilen düzenlemeyle bu kurullar etkisiz hale getirilmek istenilmektedir.
Zira, içdenetim mekanizmalarının özerk bir yapısının olmadığını gayet iyi
biliyoruz.
Bu sebeple, Anayasanın
127 ve işbu tasarının 6 ncı maddesinde idarî vesayet kavramının muhafaza
edilmesinin pratikte hiçbir öneminin olmadığını özellikle ifade etmek
istiyorum. Böylece, idarî vesayet kavramının içi boşaltılmış ve fiilî dayanağı
kalmamış olmaktadır. İdarenin
bütünlüğünü etkileyecek bir süreç, işte bu aşamada başlamaktadır. İdarî
vesayeti fiilen kaldırdığınız takdirde, mülkî idare, koordineyi ve idarenin
bütünlüğünü nasıl sağlayacaktır?
Sorumla sınırlı olmak
üzere, açık, somut ve tutarlı cevap talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarı, esas itibariyle, Yüce Meclisin
huzuruna gelmezden evvel, toplumun çok değişik kesimlerinde, değişik
platformlarda, değişik komposizyonlar içerisinde tartışılmıştır. Bu tasarıyı
sadece hükümet hazırlayıp, çalakalem Parlamentonun önüne getirmemiştir.
Üniversitelerimizde, sivil toplum kuruluşlarımızda ve mahallî idarelerimizden
değişik görüşlere sahip belediye başkanlarımızın da zaman zaman katıldığı,
değişik platformlarda gerekli danışmalar yapılarak, istişareler yapılarak
buraya getirilmiştir. Yüksek mahkemelerde zaman zaman bu tasarıyla ilgili
paneller tertip edilmiştir. Dolayısıyla, aslında, Türkiye'de etkin ve verimli
bir devlet yönetiminin kurulabilmesi açısından bir toplumsal talep vardır. Bu
talep olduğu içindir ki, bütün siyasî partiler seçim beyannamelerinde bu konuya
özel önem vermişlerdir.
Türkiye, şu an Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı sürecine girmiştir ve onun da neredeyse sonuna
gelmiştir. Bu Sekizinci Beş Yıllık Plan döneminde de, hemen hemen her plan
hedefleri içerisinde, merkezî idare ile mahallî idarenin görev, yetki ve
sorumluluklarının güncelleştirileceği, modern hale getirileceği, vaki
şikâyetlerin ortadan kaldırılacağı hep zikredilegelmiştir. Aslında, taa
1937'den beri Türkiye'nin tartıştığı bir konudur. Dolayısıyla, altmışyedi
yıldan beri tartışıla, tartışıla, tartışıla tartışılmaktan bu toplum bıkmıştır;
yani, bu konuda lafın iyisi söylenmiştir, ama, işin iyisi de yeteri kadar
yapılamamıştır.
Şimdi, Hükümet, bütün bu
tartışmalardan, yazılmış bunca raporlardan gerekli neticeleri çıkarmak
suretiyle bugün önemli bir adımı atmıştır. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarımızın sorduğu soruları, bu tasarı büyük ölçüde karşılamaktadır.
Tabiatıyla, böylesine köklü bir değişiklikte, ne kadar çaba sarf edersek
edelim, uygulamaya geçildiğinde bazı aksaklıklar, eksiklikler olabilecekse, onu
da uygulamanın belli bir döneminde tekrar gözden geçirmek her haliyle mümkün
olacaktır. Tabiatıyla, bu tasarı hazırlanırken, bir taraftan altmışyedi yıldan
beri tartışılan ve ortaya çıkarılan tüm görüşler, tüm teklifler, tenkitler
dikkate alındığı gibi, öbür taraftan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak
altına imza koyduğumuz bütün anlaşmalar, bütün sözleşmeler, bütün şartlar da
dikkate alınmak suretiyle hazırlanmaya çalışılmıştır.
Üzerinde tartıştığımız 9
uncu madde ise -başlığından da bellidir- merkezî idare ile mahallî idare
arasındaki ilişkileri düzenliyor. Eğer, bu ilişkileri bir bütünlük içerisinde
düzenlemediğimiz takdirde, parça parça bu değişiklikler gündeme geldiğinde,
işte o zaman esas problem ortaya çıkıyor. Bugüne kadar yapılan şudur: Köklü bir
değişiklik yapmak yerine, bazı maddeler değiştirilmek suretiyle zaman zaman
kanunlarda bu bütünlük bozulduğu için, bu değişikliklerden beklenen maksat da
hâsıl olmamıştır.
İlk defadır ki, bir
cumhuriyet hükümeti, 59 uncu hükümet, hükümet programına, seçim beyannamesine
uygun olarak ve demin söylediğim altmışyedi yıllık tecrübeyi de dikkate almak
suretiyle, Parlamentonun önüne böyle bir tasarıyı getirmiştir. Bunun çok önemli
olduğunu düşünüyoruz. Burada dile getirilen hususların da büyük ölçüde varit
olmadığını görüyoruz. Mesela, idarî vesayet kavramının kalktığı ifade ediliyor.
18 inci maddeye bakıldığında, denetim unsurları itibariyle de bakıldığında,
aslında, Sayın Kart'ın sorduğu sorunun cevabı 18 inci maddede var.
Diğer hususlar da arz
ettiğim çerçevede değerlendirildiği takdirde, 9 uncu maddeyle ilgili soruları
cevaplandırdığımız kanaatini taşıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, 9
uncu madde üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 9
uncu maddesinde geçen "kanunlarda belirtilen istisnalar dışında"
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 9 uncu madde birinci fıkrasındaki "illerde" ibaresinin "il ve
ilçelerde" şeklinde değiştirilmesini;
Aynı maddenin ikinci
fıkrasının da "Merkezî idare, mahallî idarelerin sorumluluk alanlarına
giren görev ve hizmetler için mahallî düzeyde teşkilat kuramaz, doğrudan ihale
ve harcama yapamaz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Hacı
Biner |
Hüsnü
Ordu |
|
Ordu |
Van |
Kütahya |
|
Ali
Osman Sali |
N.Doğan
Topaloğlu |
|
|
Balıkesir |
Ankara |
|
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare ile mahallî idareler
arasındaki ilişkiler" başlıklı 9 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bayram Meral |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
Samsun |
Ankara |
Ankara |
|
Nurettin Sözen |
Mevlüt Coşkuner |
Mehmet Parlakyiğit |
|
Sivas |
Isparta |
Kahramanmaraş |
|
Atilla Başoğlu |
Abdulaziz Yazar |
|
|
Adana |
Hatay |
|
BAŞKAN - 4 üncü önergeyi
okutuyorum; bu önerge en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare ile mahallî idareler
arasındaki ilişkiler" başlıklı 9 uncu maddesinin Anayasaya aykırılığı
nedeniyle tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Bayram Meral |
Hakkı Ülkü |
|
Samsun |
Ankara |
İzmir |
|
Nurettin Sözen |
Abdulaziz Yazar |
Mevlüt Coşkuner |
|
Sivas |
Hatay |
Isparta |
|
Atilla Başoğlu |
Mehmet Parlakyiğit |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
Adana |
Kahramanmaraş |
Ankara |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
349 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu maddesinin madde gerekçesinde aynen şu ifadelere yer
verilmiştir:
"7 nci maddenin
gerekçesinde de ifade edildiği gibi, kamu yönetimi bir bütün olup, kamu
hizmetlerini gören kurum ve kuruluşların birbirlerinin alternatifi veya biri
diğerinin yerine ikame edilen kuruluşlar olarak düşünülmesi söz konusu olamaz.
Merkezî idarenin yanında mahallî idareler de kamu hizmetlerinin görülmesi
konusunda bu kapsamdadırlar. Mahallî idareler, merkezî idarenin alternatifi
veya onun yerine ikame edilecek kurumlar olarak düşünülemez. Ancak, bu
hizmetlerin yerine getirilmesinde ölçekten ve görülecek hizmetin niteliğinden
kaynaklanan bir görev bölüşümü ve dağılımı söz konusudur. Bu bölüşüm yapılırken
merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki ilişkilerin sınırları ve esasları
da belirlenmelidir. Madde ile bu ilişkilerin sınırları belirlenmektedir.
Merkezî idare tarafından
yerine getirilmesi gereken hizmetlerden illerde yapılması gerekenler özel
kanunlarda öngörülen istisnalar dışında valilikler ve kaymakamlıklar eliyle
gerçekleştirilecektir. Bu durum, daha çok taşra teşkilâtı kurabilen bakanlıklar
bakımından söz konusu olmakla birlikte, taşra teşkilatı kuramayan bakanlıklar
tarafından da zamanla illerde hizmet görülmesi gerektiğinde prensip olarak bu
hizmetler valilikler ve kaymakamlıklar eliyle gördürülecektir.
Mahallî idarelerin görev,
yetki ve sorumluluk alanına giren konularda merkezî idare birimleri yerel
düzeyde teşkilat kuramayacaklar, bu konularda doğrudan ihale ve harcama
yapamayacaklardır. Böylece, merkezî idarenin mahallî idare alanına giren görev
ve hizmetlerin yerine getirilmesine müdahalesi önlenmiş olacaktır.
Merkezî idare ile mahallî
idareler arasındaki ilişkiler düzenlenirken, merkezî idarenin mevzuattan
kaynaklanan ikincil düzenlemeler yapma yetkisini kullanması sırasında mahallî
idarelerin yetkilerini kısıtlayıcı, kullanılmasını önleyici veya merkezî
idareye görev ve yetki aktarmayı sağlayacak hükümler konulmasına yönelik
yasaklama da getirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede merkezî idare birimleri,
mahallî idarelerin görev, yetki ve sorumluluk alanlarına giren konularda
çıkaracakları tüzük, yönetmelik ve benzeri düzenlemelerde, mahallî idarelerin
yetkilerini kısıtlayıcı, yerel hizmetleri zayıflatıcı ve yerinden yönetim
ilkesine aykırı hükümler koyamayacaktır."
Tasarının 9 uncu maddesi,
merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Söz
konusu madde, merkezî idare tarafından yürütülmesi öngörülen hizmetlerden,
illerde yapılması gerekenlerin kanunlarda belirtilen istisnalar dışında valilik
ve kaymakamlıklar tarafından gerçekleştirilmesini öngörmekte ve mahallî
idarelerin sorumluluk alanına giren konularda merkezî idarelere kısıtlamalar
getirmektedir. 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre, merkezî idare mahallî
idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve hizmetler için mahallî düzeyde
teşkilat kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz. 9 uncu maddenin son
fıkrasına göre de mahallî idarelerin görev, yetki ve sorumluluk alanlarına
giren konularda çıkarılacak tüzük, yönetmelik ve benzeri düzenlemelerde,
mahallî idarelerin yetkilerini kısıtlayıcı, mahallî hizmetleri zayıflatan ve
yerinden yönetim ilkesine aykırı hükümler konulamaz.
9 uncu maddenin ikinci ve
son bendinde yer alan bu hükümler Anayasanın 123, 124, 126 ve 127 nci
hükümlerine aykırıdır. Söz konusu maddeler, idarenin bütünlüğünü, Başbakanlık,
bakanlık ve kamu tüzelkişilerinin sorumluluk alanlarındaki kanun ve tüzüklerin
uygulanması için yönetmelik çıkarabileceklerini, illerin idaresinin yetki
genişliği esasına dayandığını ve merkezî idarenin, mahallî idareler üzerinde,
mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ve toplum yararı ilkelerine uygun
şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, mahallî
ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve
usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahip olduğunu hükme bağlamaktadır.
Merkezî idarenin mahallî
idarelere bırakılan konularda taşra teşkilatı kurmasının, ihale ve harcama
yapmasının yasaklanması ve bir merkezî idarenin en doğal hakkı olan yönetmelik
çıkarma hakkının koşullara bağlanması ve sınırlandırılması Anayasanın 123, 124,
126 ve 127 nci maddelerine aykırıdır. Bu nedenle 9 uncu maddenin tasarıdan
çekilmesi zorunludur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 349
sıra sayılı kanun tasarısının "Merkezî idare ile mahallî idareler
arasındaki ilişkiler" başlıklı 9 uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Kurtulmuşoğlu, gerekçeyi mi okutayım?
MUZAFFER R. KURTULMUŞOĞLU
(Ankara) - Evet.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 127 nci
maddesine göre: "Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî
müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve
karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahallî idarelerin
kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak
kanunla düzenlenir."
Mahallî idarelerin
örgütlendikleri coğrafyada merkezî idarenin hizmet örgütlememesi Anayasada
kurulmuş bulunan idarî yapıyla terstir. İdarenin örgütlenmesinde, merkezî idare
hizmetlerinin tüm coğrafyada illeri birim alarak kuracak, mahallî idarelerin
mahallî müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere kuracağı hizmetler ve örgütlenme,
kendilerinin coğrafî alanlarıyla sınırlı olarak merkezî idarenin hizmetleri ve
örgütüyle iç içe geçecektir. Mahallî idarelerin, idarenin kuruluşunda, merkezî
idarenin tamamen dışında bir örgütlenme olarak tasarlanması da, Anayasada
yapıyla çelişir. Anayasa, idarenin bütünlüğü ilkesini ve bunu sağlamak için
getirilen vesayet denetimi kurumunu düzenleyerek, bu olasılığı tamamen dışarıda
bırakmıştır.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Taslağında kurulmaya çalışılan yapı, Anayasanın kurmuş olduğu yapıya
açıkça aykırıdır. Yasanın bu haliyle çıkarılması halinde, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmesi güçlü bir olasılıktır. Zira, taslaktaki düzenleme,
Anayasanın kurduğu mantığın tersini kurmaktadır. Anayasada, yerel yönetimlerin
varlık nedeni, yerel ortak ihtiyaçların karşılanması için hizmet üretmekle
sınırlanırken ve yerel yönetimlerin varlığı, söz konusu alanda merkezî idarenin
kuruluşunu dışlamazken, taslak tam tersi bir düzenleme getirmektedir.
Tasarının merkezî idare
ile mahallî idareler arasında kurduğu yetki ve görev bölüşümü, anayasal dengeyi
bozması nedeniyle Anayasaya aykırı olduğu gibi, mahallî idarelere bırakılan
hizmetlerin niteliği açısından da aykırılık söz konusudur. Bu noktanın
anlaşılabilmesi için, Anayasanın kullandığı "mahallî müşterek
ihtiyaçlar" ibaresi üzerinde durmak gereklidir.
Anayasanın mahallî
müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere kurulmasını öngördüğü mahallî idarelere
verilen görevlerin karşılayacağı toplumsal ihtiyaçların büyük çoğunluğunun
yerel ortak ihtiyaç olarak nitelenmesi mümkün değildir. Yerelliği aşan
gereksinimler, özellikler ve sonuçlar söz konusudur. Mahallî idarelerin varlık nedeniyle
hizmetlerin ilgisi zayıftır.
Merkezî idare ile yerel
yönetimler arasında görev bölüşümüne ilişkin birçok kanun, dava veya itiraz
yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelmiştir. Mahkeme, bu vesilelerle, mahallî
müşterek ihtiyaçlar kavramına ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesine göre,
127 nci maddede belirtilen mahallî müşterek ihtiyaç kavramı, herhangi bir yerel
yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel
çıkarlarını değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan eylemli durumların
yarattığı, yoğunlaştırdığı ve güncelleştirdiği, özünde yerel ve kamusal hizmet
karakterinin ağır bastığı ortak ihtiyaç ve beklentileri ifade etmektedir.
Bir başka Anayasa
Mahkemesi kararıyla, kentsel toprakların planlanması gibi yerellik niteliğinden
kuşku duyulmayan bir ihtiyacın bile ülke ve bölge düzeyindeki sonuçları
nedeniyle, merkezî idarenin yerel hizmetlere müdahil olması haklı görülmüştür.
Anayasada ve Anayasa
Mahkemesi içtihatlarında, yerel yönetimlere mahallî müşterek ihtiyaçlar
alanında doğrudan görevler verilmesi Anayasaya aykırıdır. Bu haliyle
çıkarılacak Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Anayasanın 127 nci maddesine
aykırı olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 9 uncu madde birinci fıkrasındaki
"illerde" ibaresinin "il ve ilçelerde" şeklinde
değiştirilmesini;
Aynı maddenin ikinci
fıkrasının da "Merkezî idare,
mahallî idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve hizmetler için mahallî
düzeyde teşkilat kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
gerekçeyi mi okutayım?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddedeki
"kaymakamlıklar" ilçeyle ilgili olduğu için noksanlığın giderilmesi;
ikinci fıkranın ise daha düzgün hale getirilmesi amacıyla öneride
bulunulmuştur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
349 sıra sayılı Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinde geçen "kanunlarda
belirtilen istisnalar dışında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kerim Özkul
Konya
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Sayın Başkan, önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 9
uncu maddeyi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam efendim,
oylama yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Sayın milletvekilleri, 9
uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusundaki şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Malî kaynak dağılımı
MADDE 10. - Mahallî
idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları sağlanır.
Mahallî idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından pay ayrılır.
Payların ayrılmasına, dağıtımına ve bu paylardan yapılacak kesintilere ilişkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
BAŞKAN - 10 uncu madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de önemli bir tasarıyı görüşüyoruz; ancak, bu tasarıyı görüşürken,
hükümet kanadından Sayın Bakan ve Sayın Kuzu, ısrarla "bu tasarının
Anayasaya aykırı hangi hükmü vardır, bize söyleyin, biz onu değiştirelim"
diyorlar. Şimdi, buradan Sayın Kuzu'nun dikkatini çekiyorum; işte, o aykırı
düzenlemelerden birisi de budur. Neden, bu, Anayasaya aykırı, bakın şimdi:
Maddede "mahallî idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı
gelir kaynakları sağlanır" deniliyor. Anayasanın 73 üncü maddesine göre,
vergiyi merkezî idare koyar, vergi kanunla konulur, kanunla kaldırılır. Belki,
Sayın Kuzu şöyle düşünebilir: "Efendim, biz, mahallî idarelere vergi koyma
yetkisi vermeyeceğiz, bunu genel bütçeden karşılayacağız." Ama, ikinci
cümlesi var bunun; bakın, ikinci cümle ne diyor: "Mahallî idarelere genel
bütçe vergi gelirleri tahsilatından pay ayrılır."
Değerli arkadaşlar,
burada özellikle bu tasarı tartışıldı ve bazı oturumlar oldukça gergin bir
ortamda geçti. Uygar ve demokrasiyi sindirmiş toplumlar, bir toplumu böylesine
ilgilendiren bir yasayı, uzun süre toplumun gündeminde tutar, tartışırlar ve
ondan sonra parlamentonun gündemine getirirler. Demokrasiyi içine sindirmemiş
iktidarlar ise, parlamentoda dahi görüştürmeden, sivil toplum örgütlerinden
sözde görüş alıp buraya getirirler ve burada da, sanki çok önemli şeyler
yapılıyormuş gibi, bazı sorulara, bazı çanak sorulara sayın bakanları muhatap
ederler.
Bir değerli milletvekili
şunu sordu az önce: Bu yasa çıktığı zaman, Samsun'un bilmem hangi köyüne ödenek
gidecek mi, oradaki insan çantasıyla buraya gelecek mi? Değerli milletvekilim,
bu yasa çıktığı zaman hiç öyle bir şey olmayacak. Neden olmayacak biliyor
musunuz; çünkü, bu yasa, çerçeve yasa. Vatandaşın Ankara'ya gelmesini önleyecek
yasa, başka yasa; o yasa çıktığı zaman olacak ancak; ama, tabiî, siz, olayı
kamuoyuna böyle sunarsanız, böyle bir tabloyla da karşılaşırsınız.
Değerli milletvekilleri,
biz, şu toplantılarda, bugüne kadar görüşülen bütün yasalarda şöyle bir
tabloyla karşılaştık: İktidar kanadı ile muhalefet kanadı arasında ciddî bir
güven bunalımı var. Biz, iktidar kanadına ve onun oluşturduğu hükümete güven
duymuyoruz. Şimdi, diyecekseniz ki; arkadaşlar, niçin güven duymuyorsunuz? Size
bazı örnekler vereceğim. Bu tasarıda saydamlıktan bahsediyoruz değil mi
arkadaşlar; peki; elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hesapları saydam mı? Türkiye Büyük Millet Meclisinin internet sayfasında, bu
Meclisin geliri, gideri, harcamaları yer alıyor mu; kaç personel çalıştığı
belli mi; burada hangi bakanlığın, kaç personeli görevli, belli mi; belli
değil. Bunun için yasa çıkarmaya gerek var mı; hayır. Kim yapacak; siz yapacaksınız.
Siz, bunu dahi yapamıyorsunuz, bir de, gelip, burada saydamlıktan söz
ediyorsunuz.
Bir başka konuya
geliyorum: "Bu tasarıyla yerel yönetimleri güçlendireceğiz"
diyorsunuz. Şimdi, bunu, belki, buradan söyleyerek, bu konuda bilgisi olmayan
yurttaşlarımızı kandırabilirsiniz; ama, açıkça söyleyeyim, Anadolu'daki
binlerce belediyeyi kandıramazsınız. Bu Parlamentodan bir yasa çıkardınız ve bu
yasayla, Emlak ekvergisi getirdiniz. Arkadaşlar, Emlak ekvergisini toplama
yetkisini belediyelere verdiniz ve sonra, bu belediyelerin paylarını kestiniz;
binlerce belediyeyi mağdur ettiniz, sonra da diyorsunuz ki: "Yerel
yönetimleri güçlendireceğiz, bize güvenin."
Bir başka örnek vereyim:
3030 sayılı Yasaya göre büyükşehir belediyelerine ayrılan kaynaklar var, özel
bir yasa var. Bu yasaya göre, genel bütçe gelirlerinin 4,1'i büyükşehir
belediyelerine ayrılır. Siz ne diyorsunuz; "belediyeleri
güçlendireceğiz." Ne yapıyorsunuz; bu payı düşürüyorsunuz, sonra da
muhalefet kanadına dönüp "arkadaşlar, biz doğruyu söylüyoruz, bize
güvenin" diyorsunuz ve biz de, size güveneceğiz!
Bir başka konu... (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Tabiî, bize güvenmeyin...
Biz, doğruları söylüyoruz; çünkü, bizim söylediklerimiz doğrulardan, doğal
olarak, siz rahatsız olacaksınız arkadaşlar; bundan doğal daha ne var.
Başka bir şey söylüyorum,
Sayın Bakandan da özellikle istirham ediyorum, bu konuyu, bu anlattığımı önemle
dinlesin. (AK Parti sıralarından "gerek yok" sesleri)
Gerek olup olmadığına
bakacaksınız.
Siz değerli arkadaşlar,
AKP belediyelerine daha fazla pay ayırmak için, onların nüfuslarıyla
oynuyorsunuz. (AK Parti sıralarından "insaf" sesleri)
"İnsaf"
diyorsunuz; bakın, ben söyleyeyim: Ben bunu kanıtlarsam siz milletvekilliğinden
istifa edin; siz kanıtlarsanız ben istifa edeyim; bu kadar açık ve net
söylüyorum; çünkü, ben, size söylüyorum; elimde belge olmadan, onu görmeden,
okumadan, asla ve asla bir şey söylemem; ama, bir şey söylüyorsam, çok
önemlidir; üstelik, sizin bulunduğunuz ille ilgili Sayın Kocatopçu. (CHP Sıralarından
alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Baştopçu...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Sayın Baştopçu!.. Evet, Baştopçu!.. Sizi biliyorum; çünkü, siz,
otelde de yatmıştınız; paranızın kim tarafından ödendiğini de biliyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
- Sen hâlâ orada takıldın kaldın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, takıldım orada, orada takıldım kaldım; çünkü, bunun hesabını
vereceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
Bir şey daha söylüyorum
arkadaşlar; dediniz ki: "Bankaları batıranlardan hesap soracağız, para
alacağız." Ne kadar güzel; biz de destek verdik mi size; verdik. Ne
yaptınız; Uzan grubuna el koydunuz; gayet güzel, tebrik ediyoruz; doğru
yaptınız; peki, arkadaşlar, köşeyazarlarının beyinlerine niye el koyuyorsunuz?
Onlara el koyma yetkisini size kim veriyor? Sizin göreviniz, onlar para
alıyorlarsa, paralarına el koymak; köşeyazarlarının beyinlerine el koymak
demokrasiyle bağdaşmaz. Siz, maalesef, bunu yapıyorsunuz. Bakın, Star Gazetesi,
üç gündür, Sayın Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafını yayımlıyor. Ne mutlu size değil
mi!? Siz, medyayı korkutarak, onları ele geçirerek, dikensiz gül bahçesi
yaratacağınızı ve halkın size oy vereceğini sanıyorsunuz; sanın, arkadaşlar!..
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakın arkadaşlar, ben,
size niçin güvenmediğimizi söylüyorum. Bir şey daha söyleyeyim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Başkanımız var, değil mi
arkadaşlar. Gidersiniz, Toplu Konut İdaresinin bir binasına yerleşirsiniz,
evinizi taşırsınız oraya...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sen magazin anlatırsın ancak.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Siz taşındınız mı oraya Sayın Baştopçu?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sen ancak magazin anlatırsın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Magazin değil; siz taşındınız mı oraya? Onun parasını kim veriyor?
Siz gidip bir müteahhidin dairesine oturun bakayım, müteahhit size izin verecek
mi! Bu milletvekili arkadaşımız bir de şunu söylüyor: "Efendim, Toplu
Konut İdaresi bunu satılığa çıkaracak, ben de ihaleye girip bunu alacağım."
Niye gidip orada oturuyorsun; sana bu yetkiyi kim verdi? Şimdi, benim hükümete
teklifim; efendim, bu kişiyi, Sayın Ali Babacan'ı alsınlar, Hazineden sorumlu
bakan yapsınlar, bir de Hazineye yerleşsin, bakalım ne olacak!
Bir başka konu
arkadaşlar, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat geldi burada dedi ki: "Efendim,
biz çok önemli iki yasa çıkardık." Ne kadar güzel. Bu çok önemli iki
yasadan birisinin ismini söyledi, kamu finansmanı yasası. Oysa, Sayın Dengir
Mir Mehmet Fırat'a söylemek gerekiyor, bu Parlamentodan bu isimle hiçbir yasa
geçmedi ve ne kadar önemli bir yasaymış ki, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat bu
yasanın adını dahi hatırlamıyor! Neden hatırlamıyor; çünkü, çıkan yasanın ne
olduğunu bilmiyor; ama, önemli olduğunu sanıyor. Doğrudur, önemli bir yasaydı;
en büyük desteği de biz verdik, Plan ve Bütçe Komisyonunda da verdik bu
desteği, güzelleştirdik, iyi yaptık; bu yasanın adı Kamu Malî Yönetimi
Yasasıydı arkadaşlar. (AK Parti sıralarından "o kadar önemli değil"
sesleri)
Bir başka şey değerli
arkadaşlar: Yine, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, burada, geldi dedi ki:
"Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda çalışma yaptı. Devletin yeniden
yapılanması, kamu yönetimi ve siyasette yeniden yapılanma konusunda Dr. Yavuz
Ege, Birgen Keleş, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yazılmış sizin de bir resmî
evrakınız var."
Şimdi, bir şeyi
bilmiyorsanız, sorarsınız arkadaşlar. Bu, bir defa resmî evrak değil. Böyle bir
çalışma var...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bağlıyorum efendim.
Çalışmanın adı da bu
değil işin garip tarafı. Peki, nereden gelip bunu söylüyorsunuz; araştırın,
bilin, görün, gelin, burada söyleyin, biz de kabul edelim; biz inkâr etmiyoruz.
Bakın, Çanakkale Milletvekilimiz
Sayın İsmail Özay Bey, kalktı, yerel yönetimlerle ilgili olarak bizim
görüşlerimizi tek tek söyledi; ne kadar demokrasiye açık, yerel yönetimde
katılımcılığı öngören, referandumu öngören bir model öneriyoruz biz. Bu yasanın
içinde bir tek uygulama yoktur ki, katılımcılıkla ilgili olsun; ama, lafı var
katılımcılığın!
Geliyorum bir başka şeye
-vaktinizi fazla almak istemiyorum; çünkü, vaktim yok, son 21 saniye kaldı-
Amerika Birleşik Devletleri Sayıştayının yaptığı iç kontrol ile, Uluslararası
İç Denetçiler Enstitüsünün yaptığı iç denetimi Sayın Bakan, Sayın Mehmet Ali
Şahin bir okusun, olayları karıştırmasın; içdenetim nedir, iç kontrol nedir,
teftiş kurulları nedir, onu öğrensin. Siz, geleceğinizi kurtarmak için teftiş kurullarını kapatmayın.
Hepinize teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Sayın Kuzu, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu
"Anayasaya aykırılık konusunda işte örnek" dedi. Madde 10'u okuyorum,
madde 73'ü okuyorum; hakikaten, nasıl aykırılık var, doğrusu ben göremedim.
Şimdi, esas bir de şunu
merak ediyorum: Şu ana kadar, 10 maddenin 10'u için de "Anayasaya
aykırıdır, metinden çıkarın" diye önergeler geldi. Yani, bu konudaki
inandırıcılığınızı kaybettiniz, onu anlatmaya çalışıyorum. Hangi biri aykırı
bunun; ben, hakikaten merak ediyorum bunu. Bu 10 maddenin tamamı aykırıysa,
zaten, o zaman neyi konuşacaksınız.
HALUK KOÇ (Samsun)- Onun
için vermedik efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Ne için verdiniz; süre kazanmak için mi?
HALUK KOÇ (Samsun)- 10
uncu madde için Anayasaya aykırılık önergesi vermedik.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Hayır, onu demiyorum; söyledi...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul)- Ben öyle bir şey söylemedim.
HALUK KOÇ (Samsun)- 5
tane naylon önerge görüyoruz!..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Sayın Kılıçdaroğlu söylediği için söylüyorum; ama, 9
madde hakkında, Sayın Koç, verdiniz ve önergeler burada.
HALUK KOÇ (Samsun)- Evet,
hepsinin de gerekçesi yazılı!..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Yani, her biri hakkında ikişerden saydığınız zaman 18
önergede Anayasaya aykırılık çıkar...
HALUK KOÇ (Samsun)- Evet,
hepsi aykırı, 123'e göre aykırı!..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Peki; yani, onu soruyorum ben; hepsi aykırıysa, o
zaman, bu yasanın tamamı aykırı.
HALUK KOÇ (Samsun)- İlk
defa doğru söylüyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Tamam işte, ben de diyorum ki, o konuda anlaşamıyoruz.
Somut bir şey varsa
gösterin, şu aykırıdır deyin; her şey Anayasaya aykırı olur mu canım!.. Kusura
bakmayın, böyle bir şey olmaz.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Vallahi, somut şeyleri siz niye görmüyorsunuz, biz de şaşırıyoruz!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)-Yok artık, inandırıcılığınızı kaybettiniz Sayın Koç bu
konuda. Samimî olduğunu bilseydim, hakikaten ben de ona göre bir kafa yorardım.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun)- Siz
hiç yormayın Sayın Kuzu; yorduğunuz zaman yanlış oluyor!..
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Rize Milletvekili Sayın İmdat Sütlüoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin
kurulduğu yıllarda ülke nüfusu 13 600 000 iken, bu nüfusun yüzde 25'i
belediyelerde yaşamaktaydı ve o dönemde toplam bütçe gelirlerinin yüzde 25'i
yerel yönetimlere verilmekteydi. Sonraki yıllarda yerel yönetimlerin gelirleri
sürekli olarak düşüş göstermiş ve bugün, maalesef, yüzde 10'ların altına
düşmüştür.
Yerel yönetimlerin
ağırlıklı olarak idarede yer almaları demokrasinin gereğidir ve ileri
demokrasilerle yönetilen tüm ülkelerde, kamu hizmetleri, ağırlıklı olarak,
yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu oran, yüzde 35 ile yüzde
80 arasında değişmektedir. Batı demokrasilerinde, gelişmiş olan ülkelerde kamu
hizmetlerinin çoğunu yerel yönetimler yapmaktadır ve kamuda çalışan personelin
de çoğu yerel yönetimlerde çalışmaktadır.
Avrupa Birliği
ortalaması, yerel yönetimlerin genel bütçeden aldıkları pay itibariyle yüzde
42'dir; ki, ayrıca, vergi koyma yetkileriyle beraber bu oran yüzde 50'lerin
üzerine çıkmaktadır. Türkiye'de, tabiî ki, sadece seçimle gelmek, birtakım
kişilerin ve organların seçilmiş olması önemlidir; ama, yeterli değildir.
Seçilen insanların, seçilen organların görevlerini yapabilecek gelir seviyesine
kavuşturulmaları da yine demokrasinin gereğidir.
Yerel yönetimler, şehir
yönetimleri, demokrasilerin beşiğidir, kaynağıdır. Gerçek demokrasiler, yerel
yönetimlerle aşağıdan yukarıya doğru katılıma dayalı olarak kurulabilir ve
sürdürülebilir. Ülkemiz için idarî desantralizasyon, yani, yetkilerin merkezden
taşraya, yerele devredilmesi, gereklilikten de öte bir zorunluluktur.
Teferruatın yerel yönetimlere devredilmesi, merkezî yönetime aslî görevlerini
yapma, makro düzeydeki işlevlerine ağırlıklı olarak konsantre olma imkânını
verir.
Yapılan değişiklik,
hiçbir zaman üniter yapıyı zedeler mahiyette bir değişiklik değildir. Yerel
yönetimlere yetki devri itibariyle Fransa örnek bir ülkedir; çok ileri
seviyededir. Fransa, üniter yapıyla idare edilen bir ülkedir ve Türkiye de,
üniter yapısı içerisinde, bu çerçeve içerisinde bu değişikliği
gerçekleştirmektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu, bunun
yeteri kadar tartışılmadığını ve çok acele olarak gündeme getirildiğini ifade
ettiler. Bu, doğru değildir. Her partinin programında, her hükümetin
programında yerel yönetimler reformunun yapılacağı vardır; ama, maalesef,
bugüne kadar, bunu, hiçbir hükümet gerçekleştirememiştir. Bu, birçok kuşağın
rüyasıdır. Birden çok kuşak bunu göremeden bu dünyayı terk etmiştir. Bugün,
biz, bu değişikliği yapmanın huzuru içindeyiz, bahtiyarlığı içindeyiz. Ankara
teferruattan kurtulacak, sayın vekillerimiz, çok değerli kabine üyelerimiz
teferruatla uğraşmayacaklar, esasa geçecekler, vatandaş, artık, çok basit
işlemleri için, köyüne 500 metre yol yapılacak, 300 metre su borusu alınacak
diye Ankara'ya gelmeyecek. Vatandaş, ilçesinde, en fazla il merkezinde
ihtiyaçlarını karşılayacak, problemlerini halledecek. Vatandaşımızı çok büyük
bir işkenceden kurtarıyoruz. Bu, aslında, gönülden alkışlanacak bir değişimdir.
Vergi tahsilatları
konusunun Anayasaya aykırı olduğu hususu da, hiçbir şekilde doğru değildir.
Mevcut sistemde de, vergiyi, merkezî yönetim takdir eder, tahsil eder,
belediyelere dağıtır; değişik bir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sütlüoğlu,
buyurun.
İMDAT SÜTLÜOĞLU (Devamla)
- Evet, yapılan işler, yapılmak istenilen değişiklikler demokrasinin gereğidir.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, yüksek standartlı demokrasinin bu ülkeye
getirilmesi ve hayata hâkim kılınmasıdır, hizmetin halkın ayağına götürülmesi
olayıdır, halkın, gerek karar alma mekanizmalarında bulunması gerekse
uygulamada, seçtiği insanlarla beraber uygulamanın içerisinde yer alması
olayıdır. Yapılan işlem, her haliyle takdir edilecek, alkışlanacak bir
işlemdir.
Bu duygularla, hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sütlüoğlu,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Elimde kalın bir dosyayla
geldim. Evet, 3 tane ayrı kitapçık var, üçü de Sayın Ömer Dinçer tarafından
yazılmış. Şimdi, izninizle, bunları okumak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bırakın yahu!.. Yapmayın yahu!..
MEMHET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Lütfen... Lütfen...
Biraz önce Sayın
Bakanımız "bir tek madde gösterin" dedi ya ve Sayın Komisyon
Başkanımız "bir tek madde" dedi...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Maddeyi göster... Maddeyi göster...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Maddeyi göstereceğim. Yalnız,
dinleyin, sabredin.
Ünal Bey, profesyonel laf
atıcı olmayın, dinleyin lütfen.
Bakınız, okuyorum...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hadi bakalım, maddeyi göster. Yalnız, buradan oku.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Okuyorum, lütfen...
Bakın, Sivas'taki
konuşmasında aynen şöyle diyor: "Dolayısıyla, artık, önce ekonomi
dünyasında başlayan ademimerkezileşme ve toplumun daha alt birimlerine yetki
verme temayülü, giderek sosyal ve siyasal hayatımızda da kendisini göstermekte,
böylece, dolayısıyla, devlet yapısının da değişmesini ve hatta, birtakım
fonksiyonlarını özel sektöre ya da üçüncü sektöre devretmesini
gerektirmektedir." Sivas konuşması, 1995.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda yahu!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Sizlere, elinize dağıtılan ve kendisinin yazdığını iftiharla
söylediği kitapçığı okuyorum: "Kamunun, kendisinden beklenen ölçüde hizmet
sunamaması, piyasa şartlarının ise sosyal açıdan önem taşıyan bazı değerleri
yeterince karşılayamaması sonucunda, sivil toplum kuruluşlarının sayısında ve
işlevlerinde büyüme olmuştur. Kamu ve özel sektör dışında üçüncü bir sektör
olarak isimlendirilecek ölçüde gelişen sivil toplum kuruluşları, kamu ve
piyasayla etkileşim içinde, birçok kamusal işlevi üstlenmeye başlamışlardır.
Böylece, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olan sivil
toplum kuruluşları, hizmet üretimi ve sunumu süreçlerinde de önemli bir konuma
yükselmişlerdir."
Şimdi, madde 11... Madde
11... Okuyorum; madde 11...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Makaleyle uyuyor mu, makaleyle?..
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Aynı... Aynı cümleler...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Makaleye bak, makaleye...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Aynı cümleler, madde 11;
lütfen, iyi dinleyin: "Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak
yerine getirilebilmesi amacıyla, merkezî idare ve mahallî idareler, kendilerine
ait hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri, ilgileri itibariyle, üniversitelere,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel
sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine gördürebilir. Bu
durumda, idarenin sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır."
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Evet, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanım, aynı madde değil mi madde
madde?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda, ne var?!.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Aynı madde değil mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Hayır, bir aydan beri "bana bir madde gösterin" diye
bağırdınız; işte madde! İşte madde; 11 inci madde! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MEHMET ATİLLA MARAŞ
(Şanlıurfa) - Sen içeriğini oku.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne suç var bunda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Arkadaşlar, anlamakta bir sorununuz olabilir, okumakta da mı
sorununuz var?! Biz mi anlatamıyoruz, bizde mi bir sorun var; ben, bunu
anlayamadım. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen anlatmayı öğren yahu!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Allahaşkına, yapmayın... Allahaşkına, yapmayın...
İsterseniz, ikinci bir
şey daha okuyacağım size. Bakın, sadece kelimeleri değiştiriyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne var bunda yahu?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Ne var?!.. Siz, aynı maddeyi okuyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Ne suç var bunda?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Ünal Bey, sizin göreviniz, burada, profesyonel olarak laf atmak... Lütfen,
okumayı öğrenin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen anlamayı öğren yahu! Bunda ne var?!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Lütfen... Lütfen...
Ben, burada,
geldiğimizden -onbeş aydan- beri bir şeye dikkat ediyorum; eğer, siz, bir
arkadaşımıza laf atmazsanız, vallahi, Ünal Beyi hasta olmuş sanıyorum!... Emin
olun... Buraya geldiğinizden beri başka hiçbir şey yapmadınız.
Şimdi, bakınız, size
başka bir şey daha söyleyeceğim. Bakınız...
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Senin görevin Ünal Beyi takip etmek mi?..
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Ne yapayım; artık, burada, profesyonel laf atışlar var...
FATMA ŞAHİN (Gaziantep)-
Sizin oradan da hep laf atıyorlar.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Ünal Beyden sorumlu devlet bakanı mısın?!
MEHMET KÜÇÜKKAŞIK
(Devamla) - Hayır.. 0 işi yapıyor; ben, başka bir şey yaptığını görmedim.
Bakınız, 11 inci maddeyi
söylüyorum; lütfen, sayın bakanlarımız ve Anayasa Komisyonu Sayın Başkanımız
dikkatlice bir incelesin.
Bakın, arkadaşlar, burada
çok iddialı laflar söylediniz. Sayın Başbakanımız, Başbakan olduğu dönemde
hepinize elini sallamıştı. "siz bir şey bilmiyorsunuz, ben tüccar
başbakanım, burada 25 milyar dolarlık 2/B arazisi var" demişti. Ne oldu arkadaşlar; 1 milyar dolar için
Amerika'yı, dünyayı dolaşıyorsunuz da 25 milyar dolarlık 2/B arazisi için niye
Anayasa değişikliğini yapamıyorsunuz?.. Niye referanduma gidemiyorsunuz?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Gideceğiz, merak etmeyin; az kaldı.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Bakınız, kimseyi aldatmayalım, burada hukukçular var; ilk taslakta
169 ve 170'i değiştirmeye kalktınız. İkinci taslakta 169'dan, yani ormanların
özelleştirilmesinden neden vazgeçtiniz?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Onu mu konuşuyoruz şimdi?
MEHMET KÜÇÜKKAŞIK
(Devamla) - Tabiî konuşuyorum; çünkü, bu yasanın sonunda orman işletmelerinin
devri var. Fidanlıklar sonradan eklendi oraya, orman sayılan yerler, sayılmayan
yerler... Bakın, taslakları iyi okuyun, metinleri iyi okuyun; metinler
silinmez, söz ağızdan uçar; ama, burada söylenen sözler, iz bırakır, kalır,
tutanaklara geçer. Lütfen dikkatli konuşalım. Yanlış konuşuyoruz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Fal bakıyorsun fal!
MEHMET KÜÇÜKKAŞIK
(Devamla) - Hayır, ben fal bakmıyorum. Bakın teker teker...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Bakın, diyorsunuz ki "biz yerel hizmetlere daha fazla kolaylık
getireceğiz." Sayın Sütlüoğlu da biraz önce söyledi. Şimdi, ben size bir
şey söyleyeceğim: Siz Köy Hizmetlerini, il müdürlüklerine, valiliklere, özel
idarelere devredeceksiniz, değil mi? Köy Hizmetleri il müdürlüklerinin başında
da, şu anda vali bulunuyor. Bakın, arkadaşlar, kar yağalı 10 gün oldu, 1
haftadan beri Bursa'nın 250 köyüne hâlâ Köy Hizmetleri ulaşamadı...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - İşte onun için getirdik tasarıyı.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Makineler elinizde, yapın. At binenin, kılıç kuşananın. Siz
bilmiyorsanız, günah bizden gitti.
Sevgiler, saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET IŞIK (Konya) -
Sabret, göreceksin.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kuzu, buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Mehmet Küçükaşık, 10 uncu
maddeyi görüşürken 11 inci maddeye geçti, örnek olarak gösterdi. Benim
konuşmamda, hatırlarsanız, şunu ileri sürdüm; dedim ki: İki gündür bu yasa
tasarısı hakkında çok ağır ithamlar var. Cumhuriyeti ciddî olarak zedeliyor
-ben, kibar olsun diye böyle söylüyorum, ağırına dilim varmıyor- laiklik
ilkesini iyice hırpalıyor, devletin bölünmez bütünlüğünü perişan ediyor ve dine
dayalı devlet kurma yönünde bir adım şeklinde söylendi. Demek istediğim, bu konularda bana örnek gösterin, çıkarayım
diyorum. Yine söylüyorum.
Şimdi, bakın,
söylediğiniz, dışarıda iş gördürme... Bunu Ömer Dinçer demiş, Hasan, Hüseyin,
Memiş demiş, ne fark eder. Bugün belediyeler dışarıda iş gördürmüyor mu, söyler
misiniz? İhale Yasası niçin çıkarıldı?!
Yapmayın böyle bir şey allahaşkına. Yani, belediyeler bugün dışarıda çok net
bir şekilde iş gördürüyor. Kanun çıkaracak, filan filan şirket, filan filan
üniversiteler, neyse, iş verecek. Bu, devir değil, iş gördürmedir. Bugün birçok
temizlik işleri böyle gördürülüyor. Bunu Dinçer dese ne olur, başka biri dese
ne olur... Yani, her denilen laf yanlış mıdır?! Yapmayın bunu, etmeyin bunu.
Yani, ben bile kızdığıma göre, hakikaten ortada çok ciddî bir sorun var
demektir.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince verilmiş olan bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla "kamuda ilk kez bütün kamu kurumlarının
uyması gereken temel ilkelerin bir bütün olarak ortaya konduğu, kamuda
katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna
odaklılık, insan haklarına saygı, bürokratik işlemlerde ve mevzuatta sadelik,
bilgi teknolojilerinden yararlanma ve benzeri ilkelerin uygulanabilir hale
getirildiği teşkilat yapıları, yatay organizasyon ve yetki devri esası
uyarınca, yeni ve etkin bir çerçeveye kavuşturulmakta olduğu bakanlıklar ve
kuruluşlar arasındaki görev dağılımı netleştirilerek, mükerrerliklerin önlenmesinin
öngörüldüğü, gereksiz hale gelmiş kuruluşların veya işlevlerin tasfiyesi veya
uygun birimlere devri gündeme getirildiği merkezî idare ile mahallî idareler
arasında yetki ve görev paylaşımı netleştirilerek, merkezî idarenin stratejik
düzeyde etkinliği artırılırken, mahallî idarelerin operasyonel düzeyde
esneklikleri ve kaynaklarının genişletildiği, devletin aslî hizmetleri dışında
bakanlıkların taşra teşkilatlarının ortadan kaldırılarak, yerel ve yerinden
yönetim birimlerinin güçlendirildiği, kamuda stratejik yönetim anlayışının
benimsendiği ve kaynak tahsisi mekanizmalarıyla ilişkisinin kurulduğu, denetim
sistemi, performans esaslı ve içdenetim boyutunun güçlendirilmiş hale
getirildiği, halk denetçisi (ombudsman) mekanizması dahil olmak üzere, kamu
denetiminin güçlendirildiği, bu kapsamda merkezî idarenin görev ve
fonksiyonlarının belirlendiği, mahallî müşterek nitelikli görev ve hizmetlerin
mahallî idarelere bırakıldığı, yine, bu kapsamda, merkezî birimlerin strateji
geliştirme, genel koordinasyon ve yönlendirme kapasitesi artırılırken, mahallî
idarelerin inisiyatif kullandırma ve operasyonel esnekliğinin vurgulandığı,
değişen koşulların gerektirdiği farklılaşma ihtiyacını giderecek esneklikler
verilirken, bütünlük içinde uyumlu çalışmanın gerektirdiği minimum genel
standart birliğinin de korunduğu, etkililik ve ekonomiklik ilkelerinden
vazgeçmeden, mahallî ihtiyaçların yerel düzeyde karşılanması ilkesinden hareket
edildiği, ayrıca, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamu yönetiminde
bütünlük ilkesinin korunmasına, merkezî yapılar ile mahallî idareler arasında
tamamlayıcı bir anlayışla, işbirliği ile koordinasyona azamî önem verildiği,
yine idarî usul, saydamlık ve vatandaşın bilgi edinme hakkı, e-dönüşüm Türkiye
projesi ve e-devlet bürokrasinin azaltılması ve basitleştirilmesi, vatandaş
memnuniyetinin ölçülmesi, performans sistemine ve ödüllendirmeye geçiş, kamuda
etik kuralların gözden geçirilmesi gibi birçok alanda yapılacak düzenlemelerle
bu kanunda öngörülen çağdaş yönetim anlayışının hayata geçirileceği" genel
gerekçede belirtilmiş ise de, tasarı, kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarında
yeteri kadar tartışılmadığı için, aceleyle yapılacak bir düzenlemeyle,
uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılacak, kamu yönetiminde arzu edilen
kaliteye ulaşılamayacak ve tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde
belirtilen hedeflere erişilemeyecektir.
Bütün bu nedenlerle,
maddenin görüşülmesine devam edilerek, konunun daha çok aydınlığa ve açıklığa
kavuşmasında sayısız ve sınırsız yarar bulunduğuna inandığımız için, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 72 nci maddesi uyarınca, görüşülmekte olan
maddeyle ilgili görüşmelerin devam etmesine karar verilmesi için bu önerge
verilmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının görüşülmekte olan 10 uncu maddesiyle ilgili görüşmelerin,
İçtüzüğün 72 nci maddesi uyarınca devam edilmesine karar verilmesini arz
ederiz.
|
Haluk Koç |
Halil Akyüz |
Mehmet Mesut Özakcan |
|
Samsun |
İstanbul |
Aydın |
|
Oya Araslı |
Enis Tütüncü |
Güldal Okuducu |
|
Ankara |
Tekirdağ |
İstanbul |
|
|
Mehmet Kartal |
|
|
|
Van |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İçtüzüğün 72 nci
maddesine göre verilmiş olan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ve diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 24 Şubat 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı geceler.
Kapanma Saati : 23.55