BIM 2 9 2004-02-17T12:50:00Z 2004-02-17T12:50:00Z 90 60376 344145 TBMM 2867 688 422634 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 40

 

48 inci Birleşim

28 Ocak 2004 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kapatılması yıldönümünde, köy enstitülerinin eğitim modeli olarak eğitim sistemimizdeki yerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, Meclis Başkanı Bülent Arınç Başkanlığında parlamento heyetiyle Avusturya'ya resmî ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yoğun kar yağışı sonrasında Çanakkale'de yaşanan sıkıntılara, yağışın yol açtığı zararlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/459)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/593), (6/594) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)

3.- (10/69, 118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/460)

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/461)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Başbakanın ticarî ortaklığıyla ilgili iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî faaliyetleri konusundaki ilkelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK üyeliklerine atamalar konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741) (S. Sayısı: 356)

5.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in; Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı: 355)

6.- Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/526, 1/190, 1/205) (S. Sayısı: 362)

7.- Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/728) (S. Sayısı: 363)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurul çalışmalarına 5 Şubat 2004 Perşembe günü ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kanada'da Ermeni soykırımını anma günü kabul edilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1643)

2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Adana'nın Kozan İlçesinde kamu kuruluşlarının teşkilatlarının kapatılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1677)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa-Tophane Çocuk Kütüphanesinin kapatılacağı iddiasına,

- Bursa-Tophane Çocuk Kütüphanesine,

İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1678,1712)

4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, kültür varlıklarının çevresindeki çirkin yapılaşmalara karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1681)

5.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı'nın, Altındağ ve Keçiören Belediye Başkanlıkları bünyesinde kurulan vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1700)

6.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, kick boks dünya şampiyonuna verilen ödüle ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1701)

7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bankacılık sektöründe Devlet borçlanma senetlerine karşı oluşan güven sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1702)

8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili uluslararası kamuoyuna yönelik çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1716)

9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, eğitim ve kültür politikalarında Türkçe hassasiyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1717)

10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, İller Bankasının belediyelere verdiği yardımın kriterlerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Vekili ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1742)

11.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, halıcılık sektörünün desteklenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1765)

12.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1793)

13.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1841)

14.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Trakya Su, Kanalizasyon ve Katı Atık İdaresi kuruluş çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/1633)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, yoğun kar yağışının İstanbul'daki olumsuz etkilerine,

Ordu Milletvekili Hamit Taşçı'nın, gençliği tehdit eden ve giderek artan uyuşturucu kullanımına karşı alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.

Antalya Milletvekili Nail Kamacı, ülkemizi son dönemlerde çok etkileyen ve can ve mal kayıplarına sebep olan doğal afetlere karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın (6/823),

Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın (6/566),

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un (6/431),

Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in (6/895, 6/896, 6/908),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına dair önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda (10/160),

Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 24 milletvekilinin, OHAL uygulamasının sonuçlarının incelenerek (10/161),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun 27.1.2004 Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 25 inci sırasında yer alan (10/51) esas numaralı Meclis Araştırması önergesinin öngörüşmelerinin bitiminden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci sırasında yer alan 338 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 340 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılmış bulunan 356, 355, 362 ve 363 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat geçmeden 6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30 ve 31 inci sıralarında yer alan kanun tasarılarının ise bu kısmın 10 ilâ 20 nci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma süresinin bugünkü birleşimde 340 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, 28.1.2004 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesine ve 363 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 2 milletvekilinin; Geri Kalmış İllerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/199), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, önergeye konu teklif Plan ve Bütçe Komisyonunca görüşülerek sonuçlandırıldığından, gündemden çıkarıldığı,

İzmir Milletvekili Enver Öktem'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/176), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Sivas Milletvekili Orhan Taş,

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Van Milletvekili Halil Kaya,

Seçildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci           sırasında bulunan (6/402),

3 üncü " " (6/404),

8 inci " " (6/415),

11 inci " " (6/420),

12 nci " " (6/421),

Esas numaralı sorulara, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu;

7 nci           sırasında bulunan (6/413),

10 uncu " " (6/418),

17 nci " " (6/427),

Esas numaralı sorulara, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik;

14 üncü sırasında bulunan (6/424) esas numaralı soruya, TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin,

22 nci           sırasında bulunan (6/433),

32 inci " " (6/454),

Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı Beşir Atalay,

Cevap verdi; (6/418), (6/427) esas numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.

2 nci           sırasında bulunan (6/403),

4 üncü " " (6/405),

5 inci " (6/408),

6 ncı " " (6/409),

9 uncu " " (6/417),

13 üncü " " (6/422),

15 inci " " (6/425),

16 ncı " " (6/426),

18 inci " " (6/428),

19 uncu " " (6/429),

20 nci " " (6/430),

23 üncü " " (6/434),

24 üncü " " (6/435),

25 inci " " (6/436),

26 ncı " " (6/437),

27 nci " " (6/444),

28 inci " " (6/446),

29 uncu " " (6/447),

30 uncu " " (6/449),

31 inci " " (6/453),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/51) öngörüşmeleri tamamlandı; yapılan oylamadan sonra, Meclis araştırması açılmasının kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

4 üncü sırasına alınan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi (1/694) (S.Sayısı: 338),

5 inci sırasına alınan, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri (1/729) (S.Sayısı: 340),

Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

28 Ocak 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.50'de son verildi.

 

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Yaşar Tüzün

 

Enver Yılmaz

 

Bilecik

 

Ordu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 


     No. : 75

II. - GELEN KÂĞITLAR

28 Ocak 2004 Çarşamba

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 360) (Dağıtma tarihi: 28.1.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlindeki Dikilitaş Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/930) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, gıda maddelerinin kamusal denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/931) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, koruyucu aile uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/1900) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

2.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, evlat edindirme hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

3.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının çözümüne ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

4.- İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, İstanbul'da yaşanan kar fırtınasında yetkililerin sorumluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

5.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, TCDD'nin yük taşımacılığında belirlediği asgarî ağırlık şartına ve özel sektörün yük taşımacılığında özendirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1904) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Alevi-Bektaşi kuruluşlarına mali yardımda bulunulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

7.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, İzmir'de ortaya çıkan "trişinellozis" hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1906) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

8.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, bir yasadışı örgütün propagandasını yaptıkları iddiasıyla Fransa'dan sınırdışı edilen bazı kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1907) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)

9.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekçioğlu'nun gebe düve ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1908) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)

10.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Türkiye Diyanet Vakfının kurban kesimi ihalesine ve diğer faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1909) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)

11.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, karayolunda yük taşıyan araçların donanımına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1910) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)

12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Diyanet İşleri Başkanlığında görev yerleri değiştirilen bürokrat ve din görevlilerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1911) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, tarım ve hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1912) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin, Başbakanın ticarî ortaklığıyla ilgili iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî faaliyetleri konusundaki ilkelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2004)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK üyeliklerine atamalar konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2004)

 

 

 


BİRİNCİ OTURUM

28 Ocak 2004 Çarşamba

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, dün, Ankara-Kırıkkale yolunda, Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Tiryaki bir trafik kazası geçirdi. Kendilerine, adınıza, geçmiş olsun dileklerimizi ilettim. Dilerim, en kısa sürede sağlığına kavuşup tekrar aramızda yerini alacaktır. Tekrar kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 27 Ocak 1954'te köy enstitülerinin kapatılmasının yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Tekirdağ Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan'a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kapatılması yıldönümünde, köy enstitülerinin eğitim modeli olarak eğitim sistemimizdeki yerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Ocak 1954'te kapatılan köy enstitüleriyle ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım.

Geçmişten bugüne kadar, değinmek gerekirse, Osmanlı Devletinden yeni ve modern Türkiye Cumhuriyetine kalan miras, birikmiş borçlar içinde ekonomisi çökmüş bir ülke, uzun yıllar süren savaşlar sonunda ümidini ve gücünü tüketmiş bir halk, yoksulluk ve perişanlık içinde kıvranan bir Anadolu'ydu. Yüzyıllar boyu hanedan tarafından sömürülen, ezilen ve karanlığa mahkûm edilen Anadolu halkı için, dinsel dogmaların yerini bilimsel gerçekler alıyordu. Devrimlerin halka anlatılması, benimsetilmesi için, köy enstitüleri, eğitim alanında gerçekleştirilebilen en önemli adımdır.

Köy enstitüsü sistemi, cumhuriyet aydınlanmasının eğitim alanındaki en özgün ve en çok ses getiren bir uygulamasıdır. 17 Nisan 1940'ta kabul edilen 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanununda "Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliğince köy enstitüleri açılır" denilmektedir. Bu yasa hükmüne göre, enstitülerin görevi, sadece köy öğretmeni yetiştirmekle sınırlı olmayıp, öğretmenle birlikte sağlık görevlileri, teknisyenler, meslek elemanları yetiştirmektir.

Köy enstitüleri, alışılmış eğitim kalıplarının dışına çıkan ve dönemin en gelişmiş ülkelerinde bile beğenilerek örnek alınan, benzersiz bir eğitim modelidir. Bu modelle, eğitim, bir ayrıcalık olmaktan çıkarılarak yaygınlaştırılmış, köy çocukları üretici ve eğitici niteliklerle donatılarak tekrar köylere gönderilmiştir.

Eğitim, bir yandan toplumsal kültürü genç kuşaklara aktarmak, öte yandan bu kültürün gelişip zenginleşmesini, çağdaşlaşmasını sağlayarak halka mal etmek zorundadır. Eğitim, yalnızca çevreye uyum sağlamayı amaçlıyorsa, bu, toplumdaki egemen güçlerin çıkar düzenlerini sürdürmesine hizmet etmekten öteye gidemez.

1935-1936 yıllarına gelindiğinde ülkenin üç temel sorunu vardı; birincisi, yapılmış olan devrimleri, cumhuriyetimizin kalıcılığı açısından benimsetmek; ikincisi, iktisadî ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek; üçüncüsü de, tüm bunları organize edecek insan gücünü yetiştirmektir.

1923-1935 arası dönemde, köye kendisini adayacak öğretmen tipi yetiştirilememiş, öğretmenler köy kökenli olmamış, cumhuriyetin laik okulları klasik eğitim sistemini bir türlü kıramamıştır; bu yüzden, köy enstitülerine giden yola girilmiştir.

Köy enstitülerinin kurulduğu yıllarda ülkemiz nüfusunun ve eğitiminin durumunu özetleyecek olursak, 1935-1936 yılları arasında, Türkiye'nin o günkü nüfusu 16 000 000'dur. Bu nüfusun yüzde 20'si kasabalarda, yüzde 80'i köylerde yaşamaktadır. O dönem, ülke nüfusunun yüzde 76'sı, köylerde yaşayan nüfusun yüzde 90'ı okuma yazma bilmemektedir. Köy enstitüleri öncesinde ülkemizde, yılda, ortalama 500-600 öğretmen yetiştirilmekteydi. Köylerimize gerekli öğretmenleri yetiştirmek için, bu hızla, 300 senelik bir zamana ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.

Köy enstitülerinin faaliyette bulunduğu 1940 yılından, enstitülerin resmen kapatıldığı 1954 yılına kadar 40 000 köyün üçte 1'i öğretmene kavuşmuştur.

Köy enstitüleri, aynı zamanda, köy kökenli aydın kuşağının yetiştiği bir ocak gibidir. Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Dursun Akçam gibi yazarların yanında birçok ressam, politikacı ve eğitimci bu okullarda yetişmiştir.

Enstitülerin, köylüyü amaçlaması ve niteliğinin onların gereksinimlerine uygun olması, eğitimi yalnızca seçkinlere özgü görenlerden büyük tepki aldı. Karşı çıkışlar daha ilk günlerden başlamıştı. İş eğitimi, demokratik yaşam biçimi, özellikle karma eğitim eleştirilmekteydi. "Herkes okursa, köyde çobanlık yapan insan kalmayacak" kaygısına kapılan köy ağaları, tutucu eğitimciler ve çıkarcı politikacılar eleştirenlerin başında geliyordu. Günümüz Türkiyesinde de aynı gerici düşünce azımsanamayacak kadar çoktur. En çok eleştirilen konu, bu kurumlarda uygulanan karma eğitim sistemiydi; kız ve erkeklerin aynı çatı altında bulunması, aynı ders ve işleri yapmasıydı. Köy enstitülerini ve Atatürk devrimlerini gözden düşürmek için solculuk, komünistlik suçlamaları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Kaplan, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

ERDOĞAN KAPLAN (Devamla) - ...durmadan kullanılıyordu. Enstitülerde öğrenciyi merkez alan kitap, kültür, sanat etkinliklerinden vazgeçiliyordu. Önce, 1947 genelgesiyle, kız ve erkek öğrencilerin kaldığı yerler birbirinden ayrıldı, 1950'den sonra kızların hepsi bir enstitüye toplandı. Çokpartili dönemin politikacıları, halkın bilinç düzeyinin düşüklüğünü kötüye kullanarak, nüfusun yüzde 80'i için sağlanan bu büyük aydınlanma ve kalkınma girişimini sona erdirmişlerdi. Köy enstitüsü politikasından vazgeçmekle, en başta cumhuriyet devriminin en önemli kazancı olan eğitimde fırsat ve olanak eşitliği ilkesi altüst edilmiştir. Eğitim politikasından bu dönüşe bakıldığında, aynı, Osmanlı döneminde olduğu gibi, bir yandan dinî eğitim, bir yandan yabancı dille eğitim, öte yandan işe el sürmeyen, sözde laik, ezberci eğitim olarak üç başlı eğitime doğru gidildiği görülür.

Cumhuriyetin aydınlanma hedefleri, ülke gerçekleri ve çağdaş eğitim biliminin verileri arasında yapılmış başarılı bir sentezin ürünü olan köy enstitüleri, köy insanını bilimin aydınlığında bilinçli bir liderlikle kendi yazgısını değiştirmeye yönelik bir harekettir. Köy enstitüleri aydınlanmayı köye taşıyarak yeniden doğuşun tohumlarını Anadolu'nun kıraç topraklarına ekmiştir. Tohumlar, Anadolu topraklarında filizlenerek Türk köylüsüne ışık vermiştir. Kul olmaktan kurtulup, insanlık onurunun farkında, bilimsel düşünen, üreten, yurttaş olma yolunda ilerleyecek olan Türk köylüsü için bu ışığı istemeyenler, bu kurumların kapanmasında büyük çabalar sarf etmişlerdir.

Feodal yapıyı tehdit ediyor, kazanılan bağımsızlığı perçinliyordu; köy aydınlandıkça bazı çevreler kendi karanlığında boğuluyordu; ağaların, beylerin yaşamaları için köy enstitüleri kapatılmalıydı; çünkü, köy enstitülerinde verilen eğitim, halkçı, eşitlikçi ve tam bağımsızlıkçıydı. Böyle bir eğitim ise, ne emperyalizmin ne feodalitenin ne de yerli işbirlikçilerin işine gelecekti. Zamanla iktidarı ele geçirenler, Anadolu köylüsünün bu uyanışını, bilinçlenip dirilişini fark ederek, kendi iktidarları için, ışığı söndürecek, aydınlığı karanlığa çevireceklerdi.

İşte geldiğimiz son nokta; ne acıdır ki, tanımın başında "millî" kelimesi bulunan, eğitimin ve öğretimin merkezi olan, gelecek kuşaklarımızın aydınlanması için bizlere öncülük eden Millî Eğitim Bakanlığımızın en üst düzey bürokratı, nerede görev yaptığına bakmadan, ümmetçi olduğunu söyleyebiliyor; ama ne yazık ki, "milliyetçiyim, laikim" diyemiyor. İşte, sevgili dostlar, eğitimde geldiğimiz en üst nokta burasıdır.

Hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Gündemdışı konuşmaya, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tekirdağ Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan'ın, köy enstitülerinin kapandığı tarih olan, daha doğrusu, köy enstitülerinin, ilköğretmen okullarına dönüştürülmek üzere kapandığı tarih olan 27 Ocak 1954 tarihi münasebetiyle, bu yıldönümü münasebetiyle yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Ben, öncelikle, köy enstitülerinin kuruluşunda büyük hizmetleri geçen, dönemin Millî Eğitim Bakanları olan, yani, benim seleflerim konumunda olan Saffet Arıkan'ı, Mustafa Necati'yi, Hasan Âli Yücel'i ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç'u burada rahmetle yâd etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, kurumlar ihtiyaca göre kurulur; kurumlar da tıpkı insanlar gibi doğar, gelişir, büyür ve işlevlerini yitirdikleri zaman onların da hayatiyeti, ömrü sona erer; tıpkı devletlerin, tıpkı imparatorlukların hayatlarında olduğu gibi. Hayatta büyük bir dinamizm hâkimdir, en büyük dinamizmin yaşandığı alanlardan birisi de eğitimdir.

Köy enstitüleri, sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, yüzde 80'i köyde yaşayan, yüzde 80'i köylü olan bir toplumun eğitim ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan okullardı; köy çocuklarını, köylü çocuklarını alarak bu okullarda eğitiyorlardı; onları, öğretmen, eğitmen, sağlık memuru veyahut ebe, hemşire olarak, tekrar, köyde hizmet etmek üzere gönderiyorlardı. 1937-1939 yılları arasında, aslında, köy enstitülerinden önce, köy ilköğretmen okulları 4 yerde açıldı. Bu uygulamanın iyi sonuçlar verdiği anlaşıldıktan sonra, 17 Nisan 1940 yılında çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunuyla bu enstitüler Türkiye çapında kurulmaya başlandı. 1940 yılında 14 tane, 1941'de 2 tane, 1942'de 2 tane, 1944'te 2 tane ve 1948'de de 1 tane olmak üzere, toplam 21 tane köy enstitüsü kurulmuştur.

Bu köy enstitülerinden önemli bir kısmı daha sonra -yani 1954'teki kapanmadan sonra- ilköğretmen okullarına dönüştürülmüştür. Erzurum-Ilıca'daki köy enstitüsü kapatılmıştır. 2003 yılında, bizim dönemimizde, Ilıca'daki eski köy enstitüsü, anadolu öğretmen lisesi olarak tekrar açılmıştır. Son açılan, 1948 yılında açılan köy enstitüsü, Van'ın Muradiye İlçesindeki, şu andaki adıyla Alpaslan Anadolu Öğretmen Lisesidir; o zaman Van-Erciş Köy Enstitüsüydü, benim de mezun olduğum okuldur. Bu okullarımız, gerçekten, zamanında, önemli bir ihtiyacı karşılamıştır; ama, daha sonra... Tabiî, ben bu konuda Sayın Kaplan'a katılmıyorum; mutlaka, köy enstitülerinde, çok güzel hizmetlerin yapıldığını kabul ediyorum. Sayın Başbakanımız bizatihi bana verdiği bir talimatla -ki Sayın Başbakanımız bunu bir Ulusa Sesleniş konuşmasında da dile getirdi- köy enstitüleri uygulamasından bugün için çıkaracağımız dersler nelerdir; köy enstitüleri uygulamasından bugüne taşıyabileceğimiz, bugün yararlanabileceğimiz unsurlar nelerdir şeklinde bir araştırma yapılmasını istedi. Nitekim, arkadaşlarıma verdiğim bir talimatla, köy enstitüleriyle ilgili olarak, çıkmış bütün yasalar, bütün yönetmelikler ve uygulamalar, arkadaşlarım tarafından inceleniyor. Bugün için buradan çıkarabileceğimiz dersler varsa, bu dersleri çıkaracağız. Bugüne uyarlanabilecek uygulamalar varsa, onları bugüne taşıyacağız; ancak, takdir edersiniz ki, o gün yüzde 80'i köylü olan, o gün yüzde 80'i köyde oturan Türk toplumu ile bugün yüzde 70'i şehirde yaşayan, yüzde 30'u köyde yaşayan Türk toplumu aynı toplum değildir; ihtiyaçları tamamen farklılaşmıştır. O gün, ortaokulu bitiren insanlar öğretmen yapılıyordu; bugün, öğretmenlerimizin, artık, mutlaka lisans mezunu olması gibi bir mecburiyet getirilmiştir. Hatta, bu bile yetmez; öğretmenlerimizin lisansüstü eğitim yapmaları, mastır yapmaları tarafımızdan arzu edilmektedir.

Onun için, köy enstitülerini eski formatında, eski yapısında, olduğu gibi bugüne taşımak, onları, bugün, tekrar, olduğu gibi diriltmek mümkün değildir, gerek de yoktur, buna ihtiyaç da yoktur. Ancak, köy enstitüleri pratiğinden bizim çıkaracağımız biryığın ders vardır.

Nitekim, bildiğiniz gibi, Tarım Bakanlığımız tarafından başlatılan bir proje vardır. "1 000 köye 1 000 tarımcı" adıyla başlatılan bu projeye, biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak da destek veriyoruz. Köylerimize gönderdiğimiz tarımcı arkadaşlarımızın, ziraat mühendislerinin, veteriner hekimlerin, aynı zamanda, köydeki köy okulunda okuyan çocuklarımızı bilgilendirmesi; bilgilerini, birikimlerini, özellikle tarımın pratiğiyle ilgili bilgilerini onlarla paylaşmaları; Millî Eğitim Bakanlığına ait olan, özellikle, YİBO ve PİO'larda, uygulamalı alanlarda çocuklarımıza tarım bilgisi vermeleri bizim hedeflediğimiz bir şeydir. Tarım Bakanlığıyla, önümüzdeki günlerde, bununla ilgili olarak bir proje imzalayacağız.

Değerli arkadaşlarım, öğretmen yetiştirme, öğretmen eğitimi, dün olduğu gibi bugün de toplumumuzun gündemindedir, en önemli olan konuların başında gelmektedir. Biz de, hükümet olarak, bu meseleye son derece önem veriyoruz; ama, dediğim gibi, kurumların varlığını, kurumların açılmasını ihtiyaçlar ve günün şartları belirler. 1954 yılında, yine, eğitimciler tarafından, köy enstitüleri, politize edildiği için, belli ideolojilerin temerküz ettiği, merkezleştirdiği mekânlar haline getirildiği için kapatılmıştır. Burada, aslında, eğitimcilerin de bu sonuçtan ders çıkarmaları gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Kaplan'ın, özellikle bugünkü Millî Eğitim Bakanlığından söz ederken, sözü, yine, döndürüp dolaştırıp Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarına getirmesiyle ilgili olarak da bir iki şey söylemek istiyorum. Sayın Müsteşar, sözü edilen televizyon programında "siz milliyetçi misiniz" sorusu sorulduğu zaman, Yahya Kemal'in verdiği bir cevabı nakletmiştir ve şunu söylemiştir: "Yahya Kemal 'siz bir şeyci olursanız, kendinizi onun dışında bırakırsınız, ona sempati duyarsınız; halbuki, ben, Türk millî hayatının bir unsuruyum, ayrılmaz bir bireyiyim, ferdiyim'demiştir." Sayın Müsteşar, bunu, özellikle vurgulamıştır. Aksi takdirde "ben milletimi sevmem, ben vatanımı sevmem, ben milletimin menfaatı için çalışmam, dolayısıyla ben milliyetçi değilim" şeklinde bir ifade kesinlikle kullanmamıştır.

AHMET ERSİN (İzmir) - "Ümmetçiyim" demiş mi?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Öte taraftan, ümmetçilik meselesine gelince "ben bir dinin mensubuyum, bir inancın mensubuyum, eğer bundan..."

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Hepimiz o inancın sahibiyiz, biz de Müslümanız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder misiniz... Müsaade edin, ben söyleyeyim. Ben sizi dinledim, sözünüzü kesmedim Sayın Kaplan, lütfen dinleyin.

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Bakanım, biz de Müslümanız. Müslümanlık sadece size mi ait?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hayır, siz Müslüman değilsiniz diyen mi oldu, böyle bir itirazda mı bulunduk?!

BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen...

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, o televizyon programında yapılan konuşmanın metni var. Sayın Müsteşar, ideolojik bir manada, kesinlikle ümmetçi olmadığını... Bakın, yanlış anlamayın, tekrar tekrar söylüyorum: "Ben ümmetçi değilim" diyor. Bunu söylediği halde, tekrar tekrar, başta Sayın Genel Başkanınız olmak üzere, bütün parti sözcüleriniz bu konuyu istismar ediyor. Lütfen, bu istismarcılıktan vazgeçelim.

AHMET ERSİN (İzmir) - Ama "ümmetçiyim" demişse, sonra "demedim" demesi...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, sosyolojide bir soğan teorisi vardır. Soğanın ortasında bir çekirdek vardır, siz o bireysiniz; üzerinde bir tabaka vardır, sizin ailenizdir, bu, farklı bir kimliğinizi oluşturur; mensup olduğunuz boy başka bir kimliğinizi oluşturur; mensup olduğunuz şehir başka bir kimliğinizi oluşturur; mensup olduğunuz millet bir üst kimliğinizi oluşturur; bir dine mensup olursunuz, bu, başka bir kimliğinizi oluşturur ve nihaî olarak, insanlık âleminin bir ferdi olursunuz, o, sizin başka bir kimliğinizi oluşturur. Bunların hiçbiri diğerinin alternatifi değildir, bunların hiçbiri diğerini nakz etmez, bunların hepsi insan kimliğinin birer parçasıdır, o sizin kişiliğinizi, şahsiyetinizi oluşturur.

Onun için, soğuk savaş döneminden sonra, sizin dediğiniz bu sloganvari şeyler de ortadan kalkmıştır. Sen önce Türk müsün önce Müslüman mısın; ümmetçi misin milliyetçi misin; sağcı mısın solcu musun; bu kavramlar, artık, bayatladı. Biz, insanlarımızı, gerçekten, ülkelerine bağlılıklarıyla, kişilikleriyle, birikimleriyle, bu toplum için yaptıklarıyla değerlendirelim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bir slogan ezberliyoruz; onu, sabah akşam tekrarlıyoruz. Bundan, lütfen kaçınalım. Bakın, buna kategorizasyon denir. Birbirimizi kategorize etmeyelim. Siz falancısınız siz de filancısınız... Hepimiz bu toplumun fertleriyiz.

Değerli arkadaşlar, bir kez daha ifade edeyim: Modern devlet anlayışında, devletin konumu orkestra şefliğidir. Bakın, orkestrada çok farklı enstrümanlar bulunabilir ve bütün enstrümanlar farklı sesler çıkarır; kemanın sesiyle zilin sesi hiçbir zaman için aynı değildir. Eğer, orkestra şefi maharetli olursa, kabiliyetli olursa, o orkestradan bir armoni çıkar, hoş bir musikî çıkar; ama, eğer, orkestra şefi maharetli, kabiliyetli olmazsa, oradan kakafoni çıkar. Hiçbirinizin, zile, sen niye kemanın çıkardığı sesi çıkarmıyorsun deme hakkınız yoktur; saksofona, sen niye zurna gibi ses çıkarmıyorsun deme hakkınız yoktur. Bakın, demokrasinin çoğulcu vasfı budur. Bir insan, ister dindar olsun ister dinsiz olsun, ister Sünnî olsun ister Alevî olsun, ister doğulu olsun ister batılı olsun; laik devlette, demokratik devlette, o vatandaşın kanunlar karşısında ne kadar saygılı olduğu; birey olarak, vatandaş olarak ödevlerini ne kadar yerine getirdiği, ülkeye, millete, memlekete, kamuya bağlılığı ve hizmetleri nedir; buna göre, o insan ölçülür, değerlendirilir. Bırakın, insanları dar ideolojik kalıplar içerisinde değerlendirmeyelim, birbirimizi de o şekilde değerlendirmeyelim.

Sayın Kaplan, bana "biz Müslüman değil miyiz" diye soruyor. Bugüne kadar sizin Müslümanlığınızdan şüphe eden oldu mu; burada, bunu ifade eden oldu mu? "Biz Müslüman değil miyiz" diye bir reaksiyon göstermeniz de abestir değerli arkadaşlarım.

Onun için, bakın, benim Müsteşarım, Atatürk'le ilgili 7 tane müstakil kitap yazmıştır arkadaşlar. Benim Müsteşarım, Profesör Doktor Mehmet Kaplan'ın doktorantıdır. Mehmet Kaplan'ın, Türk kültür hayatına yaptığı hizmetler ortadadır ve Türk milliyetçiliğinin sembol isimlerinden biridir. Profesör Doktor Nejat Birinci, Atatürk'le ilgili 7 tane müstakil kitap yazmıştır.

Şimdi, bütün bunlar ortadayken, biz, lafa, söze bakmayız, söyleme bakmayız, eyleme bakarız arkadaşlar. Şimdi, bunları bırakın "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbei aklı eserinde." Kişinin aklının derecesini, onun eserinde görürüz.

Onun için, köy enstitüleri dolayısıyla söze başlayıp, değerli milletvekili arkadaşımın, tekrar, meseleyi, bu ideolojik noktaya getirmesi, meselenin mecraından saptırılması sonucunu veriyor. Siz, böyle konuştuğunuz zaman...

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Saptırmadık efendim. Ben, ülkemizin gerçeklerinden bahsettim. Ne ideolojisi!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Kaplan, siz, köy enstitülerini anlatırken meseleyi buraya getirirseniz, ben de size böyle cevap veririm.

Halbuki, bugün, ben, Hasan Âli Yücel'e, Saffet Arıkan'a, öte taraftan Mustafa Necati'ye, İsmail Hakkı Tonguç'a rahmet dileyerek söze başladım. Birbirimizin yaptığı güzel hizmetleri görmezden gelmeyelim. İlle de eleştiri yapacağız diye, birbirimizi eleştireceğiz diye, sahip olduğumuz ideolojinin dar kalıplarından bakmayalım olaya.

Niçin köy enstitüleri kapatıldı...

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Aydın insan yetişmesin diye kapatıldı efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Köy enstitülerini kapatanlar, sizin gibi, meseleye ideolojik olarak bakan insanların, oraları merkez haline getirmesinden dolayı kapattılar; ama, biz... (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bunu nasıl kanıtlayacaksınız? Bu da bir önyargı Sayın Bakan, bu son söylediğiniz de bir önyargı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Önyargı değil...

Bakın, köy enstitülerini Demokrat Parti kapattı.

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Bu ülkeye, oradan mezun olan insanlardan hiçbir zarar gelmedi Sayın Bakanım. Hep, millete öyle anlatıldı, tamam mı efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Kaplan...

HACI BİNER (Van) - Onları AK Parti mi kapattı? Her seferinde bunu söylüyorsunuz.

ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - AK Parti kapattı demiyorum Hacı Bey, niye kızıyorsunuz!.. Önümüz bayram.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Bakanım, siz buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Kaplan, beni dinler misiniz lütfen.

Bakın, burada, tekrar, köy enstitülerini kuranlara, köy enstitülerinden mezun olanlara ve Türk millî eğitimine yıllarca öğretmen olarak hizmet edenlere, vefat etmişlerse Allah'tan rahmet, hayatta iseler sağlıklı, uzun ömürler diliyorum ve Türk millî eğitimine yaptıkları katkılardan dolayı onlara müteşekkirim. Yaptıkları bir yanlış varsa, o yanlışlarının hesabını millete verdiler, Allah'a da vereceklerdir; ama, köy enstitülerini, ilköğretmen okullarına dönüştüren merhum Menderes'in de isabet ettiğini düşünüyorum, onu da rahmetle anıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç'ın Başkanlığındaki Parlamento heyetinin, Avusturya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyaretle ilgili söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç'a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın, Meclis Başkanı Bülent Arınç Başkanlığında parlamento heyetiyle Avusturya'ya resmî ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç ve beraberindeki Parlamento heyetinin, 19 - 22 Ocak 2004 tarihlerinde, Avusturya Cumhuriyetine gerçekleştirmiş oldukları resmî ziyaretin ayrıntıları hakkında Yüce Heyetinizi bilgilendirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç, beraberinde Meclis Başkanlık Divanı Üyesi, Türkiye - Avusturya Parlamentolararası Dostluk Grubu Üyesi ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç; Meclis Başkanlık Divanı Üyesi, Cumhuriyet Halk Partisi Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; Türkiye - Avusturya Parlamentolararası Dostluk Grubu Üyesi, AK Parti Erzurum Milletvekili Sayın İbrahim Özdoğan; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Sırrı Özbek ve AK Parti Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali'den oluşan 6 kişilik bir Parlamento heyetiyle birlikte, 19 Ocak 2004 tarihinde Avusturya'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

Sayın Arınç ve Parlamento heyetinin yaptığı bu ziyaret, dokuz yıldan bu yana, Türkiye Cumhuriyetinden Avusturya'ya yapılan parlamento başkanı düzeyindeki ilk resmî ziyarettir.

Avusturya Parlamento Başkanı ise, ülkemizi, en son, bundan yaklaşık beş yıl önce resmen ziyaret etmişti. Bu resmî ziyaret, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül'ün 2003 yılı içerisinde bu ülkeye gerçekleştirdikleri resmî ziyaretlerin devam eden bir halkasını oluşturmuştur. Bu meyanda, mezkûr ziyaretin, iki ülke parlamentoları arasında geleceğe dönük sağlıklı işbirliği imkânlarının geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağına olan inancımız tamdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avusturya'ya yaptığımız resmî ziyaretin ilk gününde, Viyana'da bulunan Büyükelçilik binamıza, Avusturya'da yaşayan yurttaşlarımız ve Türk derneklerinin temsilcileriyle ilk kez, bu ölçüde geniş katılımlı, önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Bu sayede, Avusturya'da yaşamakta olan ve sayıları 200 000 rakamını çoktan aşan vatandaşlarımızın maruz kaldığı sorunları birinci ağızdan ve bizzat kendilerinden dinleme imkânını yakalamış olduk.

Avusturya'da yaşayan Türklerin problemleri, genel olarak, eğitim, tabiiyet, sosyal haklar ve siyasî sorumluluklar ana başlıkları altında toplanmaktadır. Özellikle Türkiye'den bu maksatla giderek Avusturya'da okumakta olan üniversite öğrencilerimizin harç problemi, bu anlamda, sorunlar listesinin ilk sırasında yer almaktadır. Görüşmeler sırasında, bu problemlerin iki ülke arasındaki ilişkiler ve hükümetler kanalıyla çözümüne katkı sağlanacağına ilişkin taahhütler verilmiştir. Bunun yanında, Türklerin, Avusturya'nın yerel ve federal meclislerinde yeterince yer alamadığından duyduğumuz üzüntü nedeniyle, vatandaşlarımızı, Avusturya yasalarının kendilerine sağladığı seçme ve seçilme haklarından hassasiyetle ve özenle yararlanmaları yönünde teşvik etmiş bulunuyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ziyaretimizin ikinci gününde, ilk resmî temas, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın, Avusturya Parlamento Başkanı Sayın Andreas Kohl ile baş başa yaptığı görüşmeyle gerçekleşmiştir. Sayın Arınç, bu görüşmede, iki ülke arasındaki temel meselelere değinmiş, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik perspektifinden söz etmiş ve muhatabını Türkiye'ye davet etmiştir. Daha sonra, iki Meclis Başkanının başkanlığında, iki ülke parlamenterlerinin de katıldığı heyetlerarası görüşmelere geçilmiş ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde son yıllarda gerçekleştirdiği kapsamlı uyum ve reform paketlerinden etraflıca söz etme imkânı yakalanmıştır.

Ayrıca, 2004 yılı aralık ayı sonunda müzakere takviminin belirlenmesi beklentimize paralel kararlılık vurgusu yinelenmiştir. Avusturya Parlamento Başkanı Sayın Kohl, Türkiye'nin tam üyelik yolunda ev ödevlerini büyük bir özen ve cesaretle yürütüyor olmasını takdirle karşıladıklarını ve bu süreci gönülden ve samimiyetle desteklediklerini ifade etmişlerdir.

Bu görüşme esnasında gündeme taşınan Kıbrıs konusunda da 1 Mayıs 2004 tarihine kadar Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin hazırladığı plan zemininde adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması için tarafımızın iyi niyetli ve yapıcı bir çözüm arayışı içerisinde olduğu özenle vurgulanmıştır. Ayrıca, Adadaki tüm tarafların iyi niyet ve hakkaniyete dayalı çözüm için cesaretlendirilmeleri gerektiği üzerinde önemle durulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, sözlerini tamamlar mısınız.

Buyurun.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Bu ziyarette, muhataplarımız, ayrıca, Türkiye'nin, başta Suriye olmak üzere, komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmek yönündeki kararlı girişimlerinden duydukları memnuniyeti de ifade etmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı gün, tüm temaslarımıza eşlik eden Avusturya Parlamento Başkanı Kohl ile birlikte Avusturya Başbakanı Sayın Schüssel, Meclis İkinci Başkanı Sayın Fischer, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Schieder ve Avusturya Dışişleri Bakanı Waldner ile görüşmelerde bulunulmuştur.

Heyetimizin tüm temaslarında, Avrupa Birliği ve ikili ilişkilerimiz üzerine yapıcı, içten ve yararlı görüşmeler yapılmıştır. Bu temaslar sırasında muhataplarımız, Avrupa Birliği yolundaki adımlarımızdan ve Türk ekonomisindeki iyileşmelere ilişkin gelişmelerden dolayı duydukları memnuniyeti ve bu yöndeki takdir ve övgülerini ısrarla dile getirmişlerdir.

Ziyaretimizin ikinci gününde yapılan bu temasların ardından, Parlamento Başkanı Khol, ziyaretimize verdiği önemi vurgulayacak şekilde ve bugüne kadar alışılmamış bir jestle, Parlamento binasında, Viyana'da yaşamakta olan 500 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile Avusturya Dışişleri Bakanı ve Avusturyalı parlamenterlerin de katıldığı bir davet vermiştir. İlk kez gerçekleşen bu ölçüde bir davetle, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti gerekse Avusturyalı muhataplarımız, bu ülkede yaşamakta olan Türklerin sorunlarını, ilk kez, bir arada ve bizzat kendilerinden duyma imkânını yakalamışlardır.

Üç günlük resmî ziyaretin son gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç ve beraberindeki heyet Avusturya Cumhurbaşkanı Thomas Klestil tarafından da kabul edilmiştir. Bu görüşmede de ağırlıklı olarak Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik süreci ele alınmış, iki ülke arasındaki siyasî ve ticarî ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin niyetler ifade edilmiştir.

Temasların sonunda, Türkiye-Avusturya Parlamentolararası Dostluk Grubunun Avusturyalı başkan ve üyeleri de Türkiye'ye davet edilmişlerdir. Hemen kabul edilen bu davetin 2004 yılı sonbahar aylarında gerçekleşmesi beklenmektedir.

Avusturya basınının da yakın ilgisini çeken bu ziyaret sırasında Sayın Bülent Arınç, önde gelen iki gazete ve televizyona verdiği mülakatlarla da, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine tam üyelik konusundaki kararlılığını tekrar tekrar ve Avrupa kamuoyuna da yansıtılmak üzere vurgulamıştır.

Sonuç olarak, bu sıcak temasların ve üç gün boyunca heyetimize gösterilen müstesna konukseverliğin iki ülke ilişkilerine çok yönlü, önemli ve olumlu katkılar sağlayacağına olan inancımız tamdır.

Bu düşünceler içerisinde, gelişmeleri, Yüce Heyetinizin bilgilerine saygıyla arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Çanakkale İlimizde, büyük bir fırtına sonucu, vatandaşlarımız bir mağduriyet yaşadılar. Çanakkale Milletvekillerimiz Sayın Mehmet Daniş, Sayın İbrahim Köşdere ve Sayın Ahmet Küçük, bu sorunu dile getirmek istediler. Biz de bir sayın milletvekilimize söz verebildik.

Şimdi, bu iki arkadaşımızın da duygularını dile getirmek üzere, gündemdışı üçüncü söz, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'e aittir.

Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yoğun kar yağışı sonrasında Çanakkale'de yaşanan sıkıntılara, yağışın yol açtığı zararlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; 21 Ocak günü gece 12 civarında başlayan yoğun kar yağışı sonucunda, etkileri bugüne kadar kar ve fırtına şeklinde devam eden, Çanakkale'de meydana gelen afetin yol açtığı zararlarla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, Çanakkale, ülkemizin batısında, Ege'ye yakın, Marmara'nın bir ili; ama, esas olarak fırtınası bol bir ilimiz, bilir herkes. Ama, ilk defa böyle bir yoğun kar yağışıyla karşılaşıyor ve gece 12 dolayında başlayan kar yağışı, çok kısa bir süre içerisinde, ertesi gün saat 10.00'dan itibaren Çanakkale'nin tüm Türkiye'yle ulaşımını sağlayan ana arterlerinin kapanmasına, yolda birçok yurttaşımızın mağdur kalmasına ve dolayısıyla, Çanakkale'nin içinin de, şehir ortamının da yaşanmaz bir hale gelmesine sebep oluyor. Bu, Çanakkale içinde böyle olurken, aynı şey tüm Çanakkale coğrafyasında, ilçelerde de devam ediyor ve kar yağışı sonucunda şehir merkezinde 40 santimetreye, iç kesimlerde 2 metreye kadar ulaşan kar yükseklikleriyle karşılaşıyoruz. Bu, tamamen, Çanakkale'de yaşamı çekilmez hale getiriyor ve bunun sonucunda da, maalesef, Kumkale'de 2 ve Özbek Köyümüzde 1 yurttaşımız olmak üzere 3 yurttaşımızı donarak ölmek suretiyle kaybediyoruz. Bu vesileyle, ben, kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bu arada, tabiî, bu kar afeti nedeniyle oluşan olumsuz durumdan etkilenerek meydana gelen kazalarda önemli kayıplar oluşuyor. Karı koca, çok genç iki doktor kardeşimizi, 3 çocuğuyla birlikte, maalesef, bir trafik kazasında kaybediyoruz. Bunun benzeri çok tatsız olayları yaşıyoruz Çanakkale'de ve bu vesileyle de, ben, herkese geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Çanakkaleliler, her ne kadar, bu sıkıntıyı şu an itibariyle atlatmamış olsalar da, tüm Çanakkaleli hemşerilerime, hiç olmazsa bugüne ulaşabildikleri için, sağlıkla ulaşabilenlere geçmiş olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, şu an itibariyle, Çanakkale'de köy yolları, lodos esmeye başlamasıyla, teker teker açılmaya başladı ve ulaşılmaya başlandı. Tabiî, köylerdeki meydana gelen zararlar da yeni yeni tespit edilebiliyor ve önemli zararlarla karşılaşıyoruz. Bunları, biraz sonra, sektör sektör, yöre yöre anlatacağım. Gerçekten, Çanakkale'de çok önemli zararların meydana geldiğini görüyoruz.

Tabiî, işin başında elektrik var. Yaşamımızın kalitesini artıran, yaşamımızı güzelleştiren ve yaşamımızın devam etmesinde en büyük etkenlerden birisi olan elektrik kesilince, ana hatlar, 154 kilovoltluk hatlar -hem Biga yönünden gelen hat hem de Ezine, Çan yönünden gelen hat- kesilince, elektrik sistemi tamamen çöküyor. Tabiî, buna ilave olarak bir de fırtına dolayısıyla ağaçların devrilmesi sonucu şehiriçi elektrik tellerinin kopması, yine aşırı buzlanma nedeniyle tellerin ağırlaşarak kopması nedenleriyle, şehir içerisinde tamamen elektrik dağıtımı imkânsız hale geliyor ve hızla, tabiî, bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ve jeneratör olanakları zorlanıyor. Jeneratör olan fırınların ekmek çıkarması sağlanmaya çalışılıyor. Şehir içinde etkin bir çalışmayla, şehiriçi ulaşımı sağlanarak ekmek dağıtımı yapılmaya çalışılıyor; ama, her şey ağır aksak devam ediyor; ama, en önemlisi, elektrik kesilince ısınma olayı bitiyor; çünkü, Çanakkale, herkesin bildiği gibi, ısınmasının büyük bir çoğunluğunu, çağdaş bir kent olması nedeniyle, kaloriferle gerçekleştirdiği için, elektrikler kesilince kalorifer sistemleri çalışmıyor ve soğuktan herkes titremeye başlıyor ve büyük sağlık sorunlarının çıkması gündeme geliyor.

Değerli arkadaşlarım, halen, şu anda, Çanakkale merkezinin yüzde 30-40'ına elektrik verilememiş vaziyette. Tabiî, bu çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor, gerekli tedbirler alındı, Valilik bünyesinde oluşturulan kriz yönetimi elinden geleni yapıyor, TEDAŞ Genel Müdürümüz Çanakkale'de, burada özel şirketler de devreye sokularak elinden geleni herkes yapıyor, bunları biliyoruz; ama, şu anda dahi merkezin yüzde 30-40'ına elektrik verilememiş vaziyette. Telefon hatları, her şeye rağmen, Çanakkale'de kolay bir biçimde devreye sokuldu ve şu anda, köylerin tamamına telefonlar aracılığıyla ulaşılabilir hale gelindi. Bu vesileyle, Telekom İl Müdürümüzü ve personelini kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Çanakkale'de iyi organize olunamadığı ve iyi bir altyapının oluşmadığı çok açık ortaya çıktı. Süratle bu altyapı eksikliklerinin tamamlanması lazım.

Çanakkale Merkez Belediyesi ve ilçe belediyelerimiz, bu yaşanan afette ellerinden geleni yaparak, krizin en kolay şekilde atlatılmasını sağlayacak olanakları, kendi olanaklarını maksimum kullandılar, tüm yurttaşlarımız gibi olağanüstü gayret sarf ettiler; şehiriçi ulaşımı açık tutmaya çalıştılar. Isınma, bildiğimiz gibi, ancak ve ancak, tüp yoluyla olabildiği için, yurttaşların tüp teminini sağlayabilecek yolları açık tutmaya çalıştılar. Su temini çok fazla gecikmedi, sadece Çanakkale'nin yüksek kesimlerine su verilemedi; o da, bir süre sonra kolayca halledildi. Hastanelerin önleri açık tutulmaya çalışıldı. Şu an itibariyle de, Çanakkale Belediyesi, olası bir sel afetine karşı bütün tedbirleri aldı ve Çanakkale'yi hazır tutma gayreti içerisindedir. Bu vesileyle de, Çanakkale Belediyesinin, başta Başkan olmak üzere tüm personeline, gösterdikleri iyi niyetli ve olağanüstü gayretler için çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu işten en çok zarar gören kesimlerin başında tarım geliyor. Tarım üretimi esas olarak doğa şartlarıyla baş başa yapıldığı için, başa gelebilecek doğal bir felaket en çok bu sektörü etkiliyor ve başta zeytin üreticilerimiz olmak üzere bütün tarım kesimi bu işten büyük zarar görmüşlerdir. Ezine, Bayramiç, Küçükkuyu ve Gülpınar'ın yüksek kesimlerinde kar dolayısıyla zeytin ağaçlarının dalları yüzde 70'e yakın kırılmış, alçak kesimlerde de fırtına dolayısıyla çok büyük bir zayiat meydana gelmiştir. Sadece Ezine'de, 1 600 000 zeytin ağacının 1 200 000 - 1 300 000'e yakınında çok önemli zararlar meydana gelmiştir ve Ezine Ziraat Odamızın yaptığı çalışmalara, hesaplara göre görünen şu ki, Ezine İlçesinde yüzde 70- 80 dolayında zarar vardır; 100 trilyonu geçen bir zarar meydana gelmiştir ve tarım üreticilerinin kendi başlarına bu zararın altından kalkıp, yeniden sürdürülebilir bir üretime geçmeleri mümkün değildir, mutlak surette çok ciddî desteklere ihtiyaç vardır.

Yine, tabiî, örtüaltı tarımla uğraşan insanlarımız büyük zarar görmüşlerdir. Tahıl ekim alanlarıyla ilgili, diğer ekim alanlarıyla ilgili ne zararlar olduğu tespit edilebilmiş değildir; çünkü, köylere ulaşım ancak yapılmaya başlanmıştır ve köylülerle diyalog tam manasıyla kurulamadığı için bu zararlar hakkında bilgi sahibi değiliz.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, Çanakkale esnafı perişan vaziyette; çünkü, dükkânını açamıyor, açsa, vatandaş alışveriş yapamıyor. Sanayicisi, elektrik yokluğu nedeniyle çalışamıyor. Bütün bunlardan dolayı, arkadaşlar, Çanakkale derhal, afet bölgesi ilan edilmelidir. Bir hafta geçmiştir ve bu afetle ilgili sorunlar ortadan kaldırılamamıştır. O nedenle, Çanakkale, derhal, Bakanlar Kurulu kararıyla afet bölgesi ilan edilmelidir ve afet bölgesi uygulamasına esas olmak üzere, tabiî, esnafımızın elektrik borçları, Bağ-Kur ve sigorta primleriyle ilgili borçları ertelenmeli, her türlü kolaylık sağlanmalıdır.

Gerçekten, esnafımızın ve sanayicimizin çok büyük bir mağduriyete uğradığı çok açık bir gerçektir.

BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi toparlar mısınız.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabiî, tarımda da çok önemli zararlar meydana gelmiştir. Tabiî, öncelikle, bu yörelerimizde, yani, Çanakkale'de, doğrudan gelir desteklerinin tamamının derhal ödenmesi lazım, felaket bölgesi kapsamı içerisinde. Zeytinyağı primleri, maalesef ödenmemiştir; zeytinyağı primlerinin derhal ödenmesi gerekmektedir ve bölge, afet bölgesi kapsamına alınarak, çiftçi borçları, en az beş yıl süreyle, faizsiz olarak ertelenmeli ve zeytin üreticilerine, bu ağır hasardan dolayı, beş yıl süreyle, bu hasarı atlatabilmeleri için, mutlak surette, fidanlarını yeniden revize edip üretime sokabilmeleri için, uygun şartlarda krediler temin edilmelidir; çünkü, zeytin, bir ağaçtır, hepimizin bildiği gibi; bir sene ekilip tekrar biçilecek bir ürün olmadığı için, bu ağaçların yeniden üretim içerisine katılabilmesi önemli bir uğraşıyı gerektirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuya dikkatinizi çekiyoruz; çünkü, Çanakkale, Çanakkale olalı böyle bir afet görmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, Çanakkale'de, şimdi, bir tartışma başladı; yahu neden böyle oldu, olmalı mıydı, olmamalı mıydı, kim görevini iyi yapamadı... Bu tartışmaya, bence, çok gerek yok; ama, şu anlaşılmıştır: Çanakkale'de, bir felaket yaşanmıştır, bir kriz ortamı ortaya çıkmıştır ve bu kriz ortamında, bu işin üzerinden siyaset yapmak falan da hiç doğru değildir; ama, şu bir gerçektir: Bu kriz ortamında, iyi bir kriz yönetimi gerçekleştirilememiştir. Vatandaşın yaygın kanaati budur; bunu ifade ediyoruz; kimseyi suçlamıyoruz. Bakın, ben inanıyorum, Sayın Valimizden en küçük memurumuza, tüm sivil toplum örgütlerimizden belediyelerimize kadar, herkes elinden geleni yapmış; ama, iyi bir ürün ortaya çıkarılamamıştır, vatandaş rahatlatılamamıştır; yani, iyi bir yönetim uygulaması olmamıştır.

BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Dolayısıyla, bununla ilgili olarak, mutlaka, bir organizasyonsuzluk olduğu ortaya çıkmıştır. Bu organizasyonsuzluğun giderilmesi ve bundan sonraki zararların giderilebilmesiyle ilgili tedbirlerin mutlaka alınması lazımdır. Biraz sonra, sanıyorum, bir bakan arkadaşımız, konuyla ilgili cevap verecektir. Cevap verirken, mevcut, olmuş olayların tekrarından ve giderilmişlerden ziyade, bundan sonraki rahatsızlıklar nasıl giderilecektir, Sayın Bakan bunu anlatmalıdır diye düşünüyorum; bir. ikincisi, burada, birtakım kusurları olanlar olabilir, görevini yapmamış olanlar olabilir. Şimdi, bunlara bakılmadan bütün sorunlar halledildikten sonra, kusur nerede vardır ve bu kusur nasıl giderilmelidir, bundan sonra kusur nasıl oluşmamalıdır, bunların araştırılması lazımdır ve altyapı, böyle, birtakım felaketlere karşı nasıl hazırlıklı hale getirilmelidir, gerek insanların felakete karşı organizasyonu gerek altyapının organizasyonu açısından bu araştırılmalıdır.

Bu vesileyle, ben, tüm Çanakkaleli hemşerilerime, diğer milletvekili arkadaşlarım adına da geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum. Umarım, böyle felaketlerle hiçbir zaman karşılaşmayız ve Çanakkalelilerin bu yaraları en kısa zamanda sarılır.

Sevgiler, saygılar sunuyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Gündemdışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'ün, Çanakkale ve çevresinde meydana gelen yoğun kar yağışı ve fırtına sonucunda Çanakkale ve ilçelerinde oluşan mağduriyetler konulu gündemdışı konuşması üzerine Hükümetimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Aslında, bu gündemdışı konuşmaya İçişleri Bakanımız Sayın Aksu cevap verecekti; ama, kendisi bir program dolayısıyla burada bulunamadığı için, bu gündemdışı konuşmaya ben cevap vereceğim.

Geçen hafta ortasında, özellikle batı ve güney bölgelerimizde etkili olan yoğun kar yağışı ve fırtına, maalesef Çanakkale İlimizi de tesiri altına almıştır. Özellikle enerji nakil hatlarında meydana gelen arızalar, yoğun kar yağışı ve fırtınaya bağlı ulaşım problemleri, bu hafta başına kadar Çanakkale il merkezi ve ilçelerinde, ne yazık ki hüküm sürmüştür; ancak, alınan tedbirler sonucunda, günlük hayatın normal akışı sağlanmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, fırtınanın il merkezinde 110 kilometre, açıklarda, özellikle Bozcaada İlçemizde 170 kilometre hıza ulaştığı, kar kalınlığının il merkezinde 36 santimetreyi ve iç kesimlerde 2 metreyi bulduğu bir durumdan söz ettiğimizi hatırlatmak isterim. Bu şartlar altında enerji nakil hatlarının zarar görmemesini, ulaşımda kimi aksamaların olmamasını beklemek, gerçekleri görmezlikten gelmek olur diye düşünüyorum.

Bu noktada önemli olan, devletin imkân ve kabiliyetlerinin yeterince etkili bir biçimde kullanılıp kullanılmadığında odaklanmaktadır. Bunun test edilmesi için, önce, karşı karşıya kalınan doğal afetin yaptığı tahribatın boyutlarının iyi anlaşılması gerektiği kanaatindeyim.

Çanakkale'ye enerji sağlayan 256 kilometre uzunluğundaki yüksek gerilim hattında 9 adet direk yıkılmış ve muhtelif yerlerde tel kopması meydana gelmiştir. Bu nedenle ile elektrik verilememiş, bu kesintiye bağlı olarak il merkezinde yüksek rakımlı mahallelere de su pompalanamamıştır. 22 Ocak 2004 tarihi saat 10.00 itibariyle, ana arterler dahil olmak üzere, tüm devlet yolu, il yolu, köy yollarında ulaşım durmuş, denizyolu taşımacılığı da, fırtına ve görüş mesafesinin düşük olması nedeniyle, yapılamamıştır. Yine, 22-23 Ocak 2004 tarihlerinde, Çanakkale İlimizdeki tüm ilköğretim ve ortaöğretimdeki eğitim ve öğretime ara verilmiştir.

Yoğun kar yağışı ve fırtına devam ederken, teknik olarak, ne yol açma çalışması ve ne de oluşan elektrik arızalarına müdahale edilebilmesi mümkün olmuştur. Bütün bu şartlara rağmen, kamu kuruluşlarınca makineli çalışmalar yapılmaya gayret edilmiş, fırtınanın ve yağışın tüm gün etkisini sürdürmesi nedeniyle, 22 Ocak 2004 günü, sadece yolda mahsur kalan araç ve insanların kurtarılmasına yönelik çalışmalar icra edilebilmiştir. Gerek jandarma ve gerekse emniyet birimleriyle koordineli bir biçimde, mahsur kalan araç ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına yetişilmeye gayret edilmiştir. O gün itibariyle kurtarılan 112 yolcu, kamu kurum ve kuruluşlarına ait misafirhanelere yerleştirilerek iaşe ve ibateleri; yani, yeme, içme ve barınma hizmetleri sağlanmıştır. Nispeten yağışın etkisini kaybetmesi üzerine, 23 Ocak tarihinden itibaren, ilin komşu illerle bağlantısını sağlayan ana yollar açık tutulmaya çalışılmıştır.

Çanakkale'nin en acil problemi olarak algılanan elektrik verme çalışmaları, ilin mevcut personeline ilave olarak, İzmir, Bursa, Balıkesir İllerinden gelen takviye ekipler ve müteahhit firmaların ekipleriyle birlikte, yoğun şekilde devam etmektedir. Müteahhit firmalara 2,4 trilyon tutarında 11 adet iş verilmiş olup, çalışmalara başlanılmıştır.

23 Ocak 2004 günü, enerji hatlarında yıkılan direkler ve şebekelerde meydana gelen hat kopuklukları giderilen Çan, Yenice ve Gelibolu İlçe merkezlerine elektrik verilmiştir. 24.1.2004 günü Biga ilçe merkezine, 25.1.2004 günü Ayvacık İlçesine, 26.1.2004 günü il merkezi, Bayramiç, Ezine ve Lapseki İlçelerine kısmî olarak elektrik verilmesi sağlanılmıştır. 27 Ocak 2004 saat 18.00 itibariyle Çan-Çanakkale yüksek gerilim hattındaki arıza giderilmiş, ana santrala enerji verilmiştir.

Köy yollarında karla mücadele ve yol çalışmaları halen devam etmektedir.

Kamu kuruluşlarının makine parkı ve personeli, Çanakkale Belediyesinin imkânlarıyla birleştirilerek, şehiriçi ulaşımın sağlanılmasına yönlendirilmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlayacaksınız, dün, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek, İstanbul'daki yoğun kar yağışı ve fırtınadan dolayı, İstanbul'un eski ve yeni Belediye Başkanlarına yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştur. Biraz önce, Sayın Küçük de belirtti; bu tür felaketler ve afetler üzerinden küçük siyaset yapmak, aslında, bir parlamentere, bir politikacıya yakışan bir tavır değildir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Mühim olan, vatandaşlarımızın yaralarını en kısa sürede sarmak, bu felaketlerden gerekli dersi çıkarmak, bundan sonra bu ve benzeri hallerle karşılaştığımız zaman, her tür tedbirin ivedilikle alınmasını sağlamaktır.

Şimdi, biraz önce, Sayın Küçük de söyledi; Çanakkale Belediyesi, hayatın normale dönmesi için, bütün imkânlarını seferber etmiş bulunmaktadır. Çanakkale Belediyesi, CHP'ye ait bir belediyedir. Başkanımız, Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bağımsız bir belediye başkanıdır, Sayın Genel Başkanımız da eski belediye başkanı idi. Ben inanıyorum ki, siyaset yapan bütün insanlar, bir ilde valilik, belediye başkanlığı yapan bütün insanlar, halkın kendilerinden memnun olması için olanca güçlerini sarf ederler, gerekli bütün imkânlarını seferber ederler. Çanakkale Belediyesinin imkânlarını seferber etmesi gibi, İstanbul da, diğer illerimiz de bu imkânları seferber ediyorlar; ancak, öyle felaketler, öyle afetler vardır ki, geldiği zaman, maalesef, insanoğlunu aciz durumda bırakır. Sayın Küçük kendisi de ifade etti, belki, yıllardan beri, onyıllardan beri Çanakkale, böyle bir kar yağışı görmemiştir; ama, şunu rahatlıkla söyleyeyim: Karanlık gecelerin sabahları aydınlık olur. Bu sene çok kar yağdı; ümit ederim ki, özellikle tarım açısından, yeraltı ve yerüstü sularımız açısından bereketli bir yılın olmasına vesile olur; ama, buradan -Sayın Küçük'e mutlaka katılıyorum- çıkarmamız gereken çok ders var; sivil savunma sistemlerimizi çok daha iyi geliştirmeliyiz, deprem gibi, sel gibi, kar yağışı gibi, aşırı soğuk gibi, aşırı sıcak gibi afetlere karşı daha hazırlıklı olmalıyız.

Hatırlarsanız, geçen yaz ayında Fransa'da aşırı sıcaklar oldu ve aşırı sıcaklardan dolayı kalbi yetmeyen 15 000 insan öldü; yani, Fransız Hükümeti atmosfere falan hükmedemedi; ama, mühim olan, bu ve benzeri afetlere karşı hazırlığımızın en maksimum düzeyde olmasıdır. Aşırı sıcaktan, aşırı soğuktan ölme ülkemize mahsus değildir.

Ben, bu vesileyle, Çanakkale'de aşırı kar yağışı dolayısıyla hayatını kaybeden üç vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum, onların kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum, sabırlar diliyorum.

Ahmet Beyin, özellikle "bundan sonra ne yapılacaktır sorusuna cevap verilmelidir" şeklindeki talebi üzerine de şunları söylüyorum: Olumsuz hava şartları sebebiyle vergi mükelleflerinin ödemelerini yerine getirmekte sıkıntı çektikleri yönünde Maliye Bakanlığına intikal eden bilgiler üzerine, 22 Ocak 2004-30 Ocak 2004 tarihleri arası mücbir sebep hali olarak kabul edilmiş, beyanname verme ve ödeme süreleri uzatılmıştır. Tabiî afetten zarar gören ziraî ürünlerin -ki, bunun başında zeytinin geldiği anlaşılmaktadır- bu arada, zeytinliklerin tespiti bakımından il ve ilçe hasar komisyonları kar mücadelesinin bitiminde faaliyete başlayacaklardır. Şu anda, bu kar felaketinden kurtulmak önceliklidir ve ardından, hasar tespit çalışmaları başlayacaktır ve devletimiz, hükümetimiz tarafından, gereken neyse, tarım kesimine, esnafımıza, tüccarımıza yönelik, onların yaralarını sarmaya, zararlarını gidermeye yönelik ne yapılması gerekiyorsa bunlar yapılacaktır.

Çanakkale İlinde meydana gelen afetin en üzücü yanı, dediğim gibi, can kaybının olmasıdır. Maalesef, bu, bizi en fazla üzen taraf olmuştur. Ümit ediyorum ki, altyapı çalışmalarına hız verilir ve bundan sonra bu tür musibetlerle, felaketlerle karşılaşmayız; karşılaştığımız zaman da bunları hafif atlatırız.

Değerli arkadaşlar, bir kez daha şunu huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Aslında, bu tür musibet anları, insanların başına musibet, felaket geldiği zaman, daha önce bunu yaşamış insanların yaşadıklarını da anlama açısından bence ders çıkarılması gereken anlardır. Çanakkale, ilk defa böyle bir kar yağışına sahne olmaktadır; ama, Erzurum, Kars, Iğdır, Ardahan, Ağrı, Van, Muş, Bingöl, Hakkâri, yedi ay boyunca aşağı yukarı benzer kar yağışına sahne olmaktadır ve oradaki insanlarımız da, maalesef, çok kötü şartlarda hayatlarını sürdürmektedir. Türkiye'de doğu-batı dayanışması ve insanlarımızın çektiği eziyetin boyutlarının daha iyi anlaşılması açısından, buralardan da çıkarılması gereken dersler vardır.

Ben, Değerli Milletvekilimize katılıyorum. Bunlara karşı, maalesef, devlet olarak, Batı standartlarında bir hazırlığımız mevcut değildir. Bunlar yapılmalıdır diyorum ve Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Divan üyemizin, yerinde, oturarak sunuşları sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/459)

  23 Ocak 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Adalet Bakanlığının 03.11.2000 tarihli ve 30565 sayılı yazısı.

b) 17.11.2000 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-20909 sayılı yazımız.

c) Adalet Bakanlığının 12.01.2004 tarihli ve 1951 sayılı yazısı.

Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan hakkında tanzim edilen soruşturma dosyası Adalet Bakanlığının ilgi (a) yazısı ekinde alınarak, Anayasanın 83 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere ilgi (b) yazımızla Başkanlıklarına sunulmuştur.

Ancak, Adalet Bakanlığının ilgi (c) yazısı eki Diyarbakır Valiliği Memurin Muhakematı Komisyonunun 17.07.2003 tarihli ve İd.Ku.02.2003/01 sayılı kararıyla adı geçen hakkında "dava açılmasının ertelenmesine" karar verilmiş olup, İçişleri Bakanlığının 09.01.2004 tarihli ve 26053 sayılı yazısıyla soruşturma dosyasının iadesi talep edilmektedir.

Gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/593), (6/594) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 133 ve 134 üncü sıralarında yer alan (6/593, 594) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini sayılarımla arz ederim.

          Mahmut Göksu

        Adıyaman

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Başbakanın ticarî ortaklığıyla ilgili iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî faaliyetleri konusundaki ilkelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakan, başbakanlık görevini sürdürdüğü süre içinde bir ticarî şirket kurmuştur. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni kurulan bu pazarlama şirketine ortaklığı hangi gerekçeye dayanmaktadır? Siyasî ahlak açısından bunun sorgulanması gerektiği açıktır. Gerçi, Sayın Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı bir konuşmada "tüccar siyaset" deyimini kullanmış ve "tüccar siyaset" politikası izlediklerini belirtmiştir.

Üyesi olmaya çalıştığımız tüm AB üyesi ülkelerde, böylesine bir ticarî siyasî anlayışın olmadığı açıktır. Kaldı ki, Sayın Başbakanın ortağı olduğu bir pazarlama şirketinin, aynı alanda iş yapan diğer pazarlama şirketlerine göre daha avantajlı olacağı ve bu durumun haksız rekabete yol açacağı da açıktır.

Çocuklarının yurtdışı eğitim harcamalarını bir işadamının karşıladığı, ayrıca, yeterli mal varlığının da olduğu bilinen Sayın Başbakanımızın, ayrıca bir pazarlama şirketi kurması, Türk siyasal yapısının sağlıklı oluşumu açısından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir husustur. Bu konuda yapılacak bir araştırma, sadece Sayın Başbakanın değil, sayın milletvekillerinin de bundan böyle hangi alanlarda daha özenli davranmaları konusunda belirleyici olacaktır.

Sağlıklı siyasal ilkeler oluşturmak ve siyaset adamının halk nezdindeki itibarını yükseltmek açısından bu konunun araştırılması, sorgulanması ve bu alanda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.

Saygılarımızla.

1.- Kemal Kılıçdaroğlu                                 (İstanbul)

2.- Birgen Keleş                                 (İstanbul)

3.- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                (Malatya)

4.- Kazım Türkmen                                (Ordu)

5.- Osman Kaptan                                 (Antalya)

6.- Mehmet Akif Hamzaçebi                                 (Trabzon)

7.- Mehmet Mesut Özakcan                                 (Aydın)

8.- Gürol Ergin                                 (Muğla)

9.- Hasan Güyüldar                                 (Tunceli)

10.- Yakup Kepenek                                 (Ankara)

11.- Ali Kemal Deveciler                                 (Balıkesir)

12.- Ali Kemal Kumkumoğlu                                 (İstanbul)

13.- Mehmet Küçükaşık                                 (Bursa)

14.- İsmet Atalay                                 (İstanbul)

15.- Mehmet Boztaş                                 (Aydın)

16.- Hüseyin Ekmekcioğlu                                 (Antalya)

17.- Nuri Çilingir                                 (Manisa)

18.- Mehmet Nuri Saygun                                 (Tekirdağ)

19.- Mustafa Özyurt                                 (Bursa)

20.- Atilla Başoğlu                                 (Adana)

21.- Algan Hacaloğlu                                 (İstanbul)

22.- Muharrem İnce                                 (Yalova)

23.- İsmail Değerli                                 (Ankara)

24.- Mehmet Kartal                                 (Van)

Gerekçe :

Türkiye'de henüz yürürlükte olan bir siyasî ahlak yasası yoktur. Bu nedenle, milletvekillerinin hangi işleri yapamayacakları konusunda belirlenmiş bir hukuk normu da söz konusu değildir. Sadece Anayasanın 82 nci maddesinde üyelikle bağdaşmayacak işler sayılmıştır.

Ancak, milletvekillerinin, yüklendikleri görevler nedeniyle, kamuoyu vicdanını rahatsız edecek işlerle uğraşmamaları gerektiği de açıktır; çünkü, parlamenter sistem, toplumun saygınlığı üzerine inşa edilmek zorundadır. Aksi takdirde, temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum gibi kavramların içi boşaltılmış olur.

Bu konuda yasal sınırlamalar olmasa bile, toplumun duyarlılıklarını esas alarak, bazı temel ilkeleri de oluşturabiliriz. Bu araştırma talebinin kabulü, bu ilkelerin oluşmasında önemli bir adım olacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci araştırma önergesini okutuyorum:

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK üyeliklerine atamalar konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasanın 112 nci maddesinde "her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur" hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı maddede "Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür" denilmektedir.

1- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun boşalan yönetim kurulu üyeliklerine, yapılan uyarılara rağmen zamanında atama yapmayan ilgili Bakan Sayın Abdüllatif Şener ile bununla ilgili gözetme sorumluluğu olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, görevlerini zamanında yerine getirmemekten dolayı kamuyu zarara uğrattıkları bilinmektedir. Ancak, bu atamaların zamanında yapılmaması nedeniyle oluşan zarar bugüne kadar kamuoyuna açıklanmamıştır.

2- Öte yandan, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanının seçilmesiyle ilgili süreci askıya alarak, atanma işlemini gerçekleştirmemesi ve daha sonra süreleri dolan yönetim kurulu üyeliklerine de zamanında atama yapmayarak, bu Kurumu karar alamaz noktaya getirmesi nedeniyle, Kurumdan sorumlu Mehmet Ali Şahin ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görevlerini kötüye kullandıkları açıktır.

Bu nedenle, her iki kurumla ilgili olarak, atamaların hangi gerekçelerle yapılmadığının belirlenmesi için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

1- Kemal Kılıçdaroğlu                                (İstanbul)

2- Birgen Keleş                                (İstanbul)

3- Kâzım Türkmen                                (Ordu)

4- Mehmet Akif Hamzaçebi                                (Trabzon)

5- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

6- Gürol Ergin                                (Muğla)

7- Mehmet Kartal                                (Van)

8- Osman Kaptan                                (Antalya)

9- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                (Malatya)

10- İsmail Değerli                                (Ankara)

11- Muharrem İnce                                (Yalova)

12- Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

13- Yakup Kepenek                                (Ankara)

14- Ali Kemal Deveciler                                (Balıkesir)

15- Ali Kemal Kumkumoğlu                                (İstanbul)

16- Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

17- İsmet Atalay                                (İstanbul)

18- Mehmet Boztaş                                (Aydın)

19- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

20- Nuri Çilingir                                (Manisa)

21- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

22- Mustafa Özyurt                                (Bursa)

23- Atilla Başoğlu                                (Adana)

24- Algan Hacaloğlu                                (İstanbul)

Gerekçe:

Ülkeyi yönetmekle görevli olan kişilerin, ülkenin bazı temel kurumlarını, önce -atamaları zamanında yapmayarak- işlevsiz bırakmaları ve daha sonra da bu kurumlarda siyasal kadrolaşmaya gitmeleri, çağdaş yönetim anlayışıyla çelişmektedir. Açıkça yasaları ihlal ederek böyle bir ortamın yaratılması, devlet yönetiminde olmaması gereken keyfî bir karar sürecinin oluşumuna yol açmıştır.

Ayrıca, bu kadrolaşma anlayışı, sağlıklı bir bürokratik yapının oluşumunu engellemekte; liyakat, yetenek, deneyim yerine, siyasal yandaşlık, eş-dost, akraba gibi sübjektif kimlikler öne çıkmaktadır. Ayrıca, atamaların zamanında yapılmayarak, kamunun uğradığı zararların boyutlarının da önemli olduğu açıktır.

Konunun sağlıklı bir şekilde saptanması, kamunun uğradığı zararların belirlenmesi açısından bir Meclis araştırmasının açılması gereği açıktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak, orman köylerinin kalkındırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69, 118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- (10/69, 118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/460)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak, orman köylerinin kalkındırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69, 118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuzun görev süresi 7 Şubat 2004 tarihinde sona ermektedir.

Ancak, çalışmaların tamamlanıp, raporun hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 21 Ocak 2004 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, Komisyonumuza, 8.2.2004 tarihinden itibaren bir aylık eksüre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

             Nusret Bayraktar

           İstanbul

       Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, Komisyona bir aylık eksüre verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/461)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Berlin'de gerçekleştirilen Uluslararası Bertelsmann Forumuna katılmak üzere, bir heyetle birlikte, 8-10 Ocak 2004 tarihlerinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

                        Liste

Ömer Çelik                                (Adana)                  

Egemen Bağış                                (İstanbul)               

Şaban Dişli                                (Sakarya)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu ihale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741) (S. Sayısı: 356) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu, 356 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri ve dinleyicilerimiz; ben, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para biriminin değiştirilmesine yönelik yasa tasarısı üzerinde CHP Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, para birimimiz "lira" ya da "Türk Lirası" ya da "TL", onyıllardır, gerçek değerini yitirmiş bulunuyordu. Paramız -uygun deyimiyle- pula dönüşmüştü.

Bu durum, enflasyonun, ekonomik krizlerin ve siyasal çalkantıların bir sonucu olarak, halkımızın TL'den kaçışını hızlandırdı. Dolar kullanmak moda haline geldi, dolarlaşma ya da dolarizasyon denilen süreç, bütün ağırlığıyla ekonominin üzerine yerleşti. Çocuklar ve gençler TL'yi tanımaz oldular, para birimimizi tanımaz duruma geldiler. Hele hele liranın yüzde 1'i olan kuruş, neredeyse halkın sözünden tümüyle kalktı, çıktı ve TL'den, bu ulusal paradan kaçış ayıbı, onyıllardır ülkemizde yaşanmaktaydı.

O nedenle, hükümetin, bu noktaya eğilmesini, bu yasa tasarısıyla, bir para birimi tanımlamasını, biz, CHP olarak, ulusal paraya dönüş, ulusal paranın değerini yeniden elde etmesi bağlamında, olumlu buluyoruz, doğru buluyoruz.

Değerli arkadaşlar, yalnız, buraya gelmeden, ülkemizde, şu, liranın, kısaca, serüvenine, tarihçesine bakmakta yarar var diye düşünüyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, özellikle de Merkez Bankasının kurulmasından sonra, ülkemizde açık bütçe politikası uygulanmadığı için; yani, Maliyenin altın kuralı geçerli olduğu için, açıktan para basılmadığı için, TL'nin değeri, İkinci Dünya Savaşı yılları dahil, 1923'ten 1945 yılına kadar, 1 dolar karşısında, ortalama 1 lira 55 kuruştur. 1946'da devalüasyon yapılmadan önce -IMF'nin kuruluş günlerinde- 1 dolar, 130 kuruştur.

O yıllarda kurulan IMF, ulus devletlerin, hükümetlerin devalüasyon yapmasına karşıydı. Sonradan bu politika değişti ve bir sınırlama getiriyordu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, o yıllarda, IMF'ye üye olmanın biraz da aceleciliği içinde, Türk Lirasını dolar karşısında yüzde 115 devalüe etti, değerini düşürdü ve 1 dolar, 2,80 liraya eşitlendi. Ancak, özellikle 1950'lerden sonra yaşanan bütçe finansmanında sürekli açık vermenin ve açıktan para basmanın da bir sonucu olarak Türk Lirası, yabancı paralar karşısında sürekli değer kaybetti ve sonuçta 1980'e gelindiğinde Türk Lirasının değeri, 1 dolar, 80 lira düzeyindeydi. Çok uzak değil, 2000 yılında, yıllık ortalama         623 000 liradır. Günümüzdeki durumunu biliyorsunuz. Kısaca, TL'nin hızla değer kaybetmesinde, hızla çok sıfırlı bir konum kazanmasında enflasyonun, para basılmasının, dış açığın, bütçe açığının çok büyük katkıları vardır. Haa, böyle olunca da, bizim, bu değişkenler konusunda hükümeti uyarmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, hükümetimiz 2003 yılında -Sayın Bakanımızın dün açıkladığı gibi- yeteri kadar vergi toplayamadı. Vergi beklentisi, geçen yıl 86,8 katrilyon olacaktı. Bakanın, Bakanlığın açıklamaları gösteriyor ki, bu miktar 84,3'te kaldı. Yani, malî miladın uygulanmaması, vergi affının çıkarılması ve diğer önlemler, vergi kaçırılmasını engelleyemedi; tam tersine, Türkiye vergi toplayamaz özelliğini korudu ya da daha da artırdı. Şöyle ki, 2002'de kaçak oranı yüzde 173'tü, 2003'te bu oran, Gelir Vergisinde 7,8 kata çıktı; ortalama olarak da kaçak oranı yüzde 214'tür. Bu şu demektir: Yüksek gelir sahipleri vergi vermiyor. Aslında, hükümetimiz, yüksek gelirden vergi almıyor.

Şimdi, böyle olunca ne oluyor; böyle olunca şu oluyor: Biraz sonra, ikinci sırada, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili yasa tasarısı var; biz, orada Gelir Vergisi teşvikini konuşacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, vergi kaçağının 1'e 8 olduğu bir ortamda, aslında, vergi verilmiyor. Gelir Vergisi ödenmeyen bir yerde, verginin alınamadığı bir ortamda vergi teşvikinin ne anlamı olabilir?! Ya da bir anlamı olabilir mi?! Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Hükümetin politikalarının geçerliliği, tutarlılığı, Türk Lirasının güçlü olması, ekonomi politikalarında ek destekleri ya da köklü değişimleri gerektiriyor. Oysa, hükümet, bunun tersine bir yol izliyor; ne yapıyor: Yüksek gelirden, faizden vergi almıyor, vergileri akaryakıt, KDV, ÖTV, MTV gibi çok V'li, daha doğrusu yoksul halkın üzerine yığılan, yalnız yoksul halkın ödediği, zengin-yoksul ayırımı yapmayan, gelire oranlı olarak, gelire bağlı olarak artmayan vergi türlerine yükleniyor ve bu yolda gidiyor. Böyle gittiğiniz zaman, sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturamazsınız. Sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturamadığınız zaman da, Türk Lirasının adını "yeni" olarak da tanımlasanız, adının baş tarafına "yeni" kelimesini ilave de etseniz, sağlıklı, sağlam bir para birimi oluşturma şansınız azalır.

Peki, bu neden oluyor? Yani, Türkiye, geçen yıl, faiz gelirinin 315 milyarını, beyannamedışı, vergi vermeyecek düzlemde tuttu. Peki, yüksek gelir sahipleri neden vergi ödemiyor, bunu doğru düşünmemiz, doğru teşhis etmemiz, buna çözüm bulmamız gerekiyor.

Yalnızca vergi aflarıyla, yalnızca teşviklerle sağlıklı bir bütçe yapısının oluşmadığını hükümetimiz 2004 yılında en azından dikkate almak ve buna bağlı politikalar üretmek zorundadır.

Sayın Bakan, bu gelişmeler karşısında "zam yapmamak için çaba göstereceğiz" diyor. Çok iyi de "zam yapmayacağız" diyemiyor, demiyor.

Değerli arkadaşlar "zam yapmayacağız, onun yerine dengeli, hakça, adil vergi alacağız" demenin ve bunu uygulamanın yollarını bulmak zorundayız. Bunu yapmadığınız zaman, hakça, çok kazanandan çok vergi almadığınız zaman, zorunlu olarak yoksulun üzerine vergiyle gidersiniz, onun kullandığı temel mallara zam yaparsınız ve biraz önce değindiğim, Sayın Bakanın da sözünü ettiği bütçe açığınızı -ki, önümüzdeki yıl bunun, tahminler, 6 katrilyon dolayında olacağını söylüyor- kapatmak için yine yoksulun omuzlarına bindirirsiniz her türlü maliyeti. O zaman, yani, yeniden bir zam furyası başlatılırsa, bu barajın, bu gölün kapıları açılırsa ve yoksul halkın üzerindeki vergiler daha da ağırlaştırılırsa bizim Yeni TL'yi tanımlamamızın ve yeni bir güven, paraya güven ortamı oluşturmamızın ne anlamı kalır ne gereği kalır ne de geçerliliği, kalıcılığı olur. Bu noktalara değindikten sonra bir iki önemli noktanın daha altını çizeyim.

Değerli arkadaşlar, para birimi değişikliği yapan ülkelerin deneyimleri, Avrupa Birliğinin euroya, bazılarına göre avroya geçiş deneyimi kanıtlıyor ki, para değişiklikleri, yuvarlama etkisiyle ve başka nedenlerle fiyatları artırıcı bir etki yapıyor, bir baskı yapıyor; yani, para birimi yeniden tanımlandığı, değiştirildiği zaman fiyatlar artıyor. Bu ülke enflasyondan çok çekti ve hükümetimiz haklı olarak, doğru olarak uyguladığı program sonucu enflasyonu düşürmekle övünüyor, bu güzel bir şeydir; ancak, para değişikliğinin yeniden enflasyonist baskı yapmaması için kurumsal önlemler alınması gerekiyor. Bunu çok önemsiyorum.

Bu çerçevede bir başka şey daha söyleyeyim:

Değerli arkadaşlar, ülkemizde okur-yazar olmayan çok sayıda yurttaşımız var. Bu miktar, çağ nüfusu içinde, yani, 6 ve daha yukarı yaşlarda kadınların 5 600 000'i, erkeklerin de 1 900 000'i okur-yazar değildir, son nüfus sayımı, 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre. Şimdi, bu, yüksek bir sayıdır. Para değişikliğinin yapılması durumunda, bu insanlarımızın, okur-yazar olmayan yurttaşlarımızın zarar görmemesi, aldatılmaması, haksızlığa uğramaması için, bakanlığımızın ilgili birimlerinin, gerekli önlemleri alması gerektiğini düşünüyorum; buna çok önem veriyorum.

Yine, biraz evvel burada bir başka konu tartışıldı, o bağlamda da bir şey söylememe lütfen izin verin. Sayın Millî Eğitim Bakanı, köy enstitüleriyle ilgili gündemdışı bir konuşmaya yanıt verirken "kurumlar, doğar, büyür ve işlevlerini bitirdiklerinde ölür" dedi. Eğer, köy enstitülerinin kalıcılığı, işlevleri, görevleri devam ettirilseydi -ki, ben de, o yıllarda, orada öğrenciydim; onu da söyleyeyim- ne olurdu; ülkemizde, biraz evvel sözünü ettiğim, okuma yazma bilmeyen kalmazdı; yani, Türkiye'nin, okuma yazma bilmeme ayıbını taşımasının önüne geçilmiş olurdu. Ülkenin çağ nüfusunun yüzde 100'ü okur-yazar olurdu; bu, çok önemlidir. Tabiî, biz, eğitimimizi o derece perişan ettik ki, bu yıl bile, içinde bulunduğumuz yıl bile, nüfusun, çocuklarımızın 700 000-800 000'inin okul görmediği, okula gidemediği açıklanabiliyor.

Başka bir şey daha var: Geçtiğimiz karlı günlerde, Atalay Kemaloğlu adlı çocuğumuz, İstanbul'da donarak öldü, elinde karne vardı. Değerli arkadaşlar, buradaki sözlerimiz ne olursa olsun, laflarımız ne olursa olsun, övgülerimiz, yergilerimiz ne olursa olsun, bu, büyük bir ayıptır, ayıptı. O çocuğun ailesi 100 000 000 ekpara ödeyemediği için, çocuğunu uzak okula göndermek zorunda kalmıştı, daha uzun...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 90 000 000... 90 000 000...

YAKUP KEPENEK (Devamla) - Peki, 90 000 000; düzeltmeniz için çok teşekkür ediyorum; çok fark etmez içeriği itibariyle.

Şunu demek istiyorum: Sorunlarımızı bir bütünlük içinde görüp çözüm bulmak zorundayız; eğitimiyle, maliyesiyle, vergisiyle; eğer, doğru düzgün, bütünlük içinde, kaderde ve sevinçte ortak yurttaşlar olarak bu ulusun bireyleri olacaksak.

Değerli arkadaşlar, yeni paralar, ancak, güven verdikleri, değişik finansman araçlarıyla güçlendirildikleri ve kullanıldıkları ölçüde kalıcı ve başarılı olurlar; yukarıda söylediğim dengeli bir bütçe yapısı, doğru dürüst bir dış açık ve para miktarını artırmama koşullarına ek olarak.

Bütçe dengesi önemlidir dedik. Başka bir şey önemlidir; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığı çok önemlidir. Hükümetimizin işbaşına geldiği günlerde, kendi içinde kimi bakanlarının ikircikli tutumlarına, kimi çevrelerin baskılarına karşın, rağmen, Merkez Bankasının bağımsızlığına hükümetin sahip çıkmasını doğru ve olumlu buluyoruz, bunun devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz; çünkü, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biri, daha yüzde 10'lara çekilemeyen enflasyonun yeniden tırmanışa geçmesidir. Hükümet, bunun önüne geçmeli ve bu, Merkez Bankasına yönelik, bağımsızlığına yönelik ikircikli tutumundan kesenkes uzak durmalıdır. Artı, Yeni TL başarılı olmalıdır.

Paranın yönetiminin banknot ve ufaklık olarak ayrılmasındaki sakıncalar ortadadır. Sanıyorum, yeni paranın yönetimi çok daha tutarlı, çok daha sağlıklı ve güçlendirici olur.

Bu dileklerle, Yeni TL'nin halkımıza, ülkemize, hepimize hayırlı olmasını diliyor; uyarılarımızın dikkate alınacağı umuduyla, sizlere -Haluk İpek dahil- saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun. (AK Parti sıralarından "Muharrem Karslı" sesleri)

Bana gelen notta Sayın Mustafa Açıkalın yazıyor. Muharrem Karslı mı konuşacak?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bir değişiklik oldu Sayın Başkan, Grubumuz adına Muharrem Karslı konuşacaklar.

BAŞKAN - Bize, Gruptan gelen belgede Sayın Açıkalın'ın ismi yazılı; o nedenle...

Buyurun Sayın Karslı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 356 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bugün, yeni bir Türk Lirası ihdas etme ihtiyacını duyuyorsak, bu, otuz yıldır devam eden enflasyonun ve bu enflasyonun paramızın sonuna ilave ettiği sıfırların sonucudur. Enflasyon devam ettiği sürece, her üç yılda ya da dört yılda bir, paramızın sonuna bir sıfır eklenmiştir. Böylece, gele gele, 6 tane fuzuli sıfır birikmiş oluyor. Şimdi, onları atmanın, o sıfırlardan kurtulmanın ve o sıfırlara hamallık yapmamanın yollarını aramak üzere, yeni bir kanun çıkarma ihtiyacını duymuş bulunuyoruz.

Enflasyonun tarihçesine şöyle kısaca bir göz atacak olursak, Türkiye'de, içinde yaşadığımız enflasyon, cumhuriyet tarihi içinde dördüncü enflasyondur. Bunlardan birincisi, Atatürk döneminde, daha küçük çaplı ve kalkınma hamlelerinin sonucunda ortaya çıkan bir enflasyondur. İkincisi, İkinci Dünya Savaşı şartları içinde ve İnönü döneminde, savaş masraflarının meydana getirdiği enflasyondur. Bunlar da, nispeten, ılımlı enflasyonlar olarak tarihimize geçmiştir.

Daha büyük bir enflasyon, 1953 yılından itibaren, Menderes döneminde yaşandı. Daha değişik sebeplerle başlayan bu enflasyon, 1958 büyük devalüasyonu sonucunda frenlendi; fakat, 1960 darbesine engel olamadı. Menderes enflasyonunun sebebi, 1952, 1953, hatta 1954 yıllarında, başta buğday mahsulü olmak üzere, ürün üretimindeki patlamalardır. Çok miktarda buğday ve diğer mahsuller üretildiği için, Toprak Mahsulleri Ofisi de bunları satın almak zorunda olduğundan, Merkez Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisinin imzalayıp tedavüle çıkardığı Hazine kefaletini haiz bonoları ıskonto ederek, bunların karşılığında piyasaya para sürmesi neticesinde ufak ufak bir para arzı artışı olmuştur ve bundan sonra da bu para arzı geri alınamamıştır. Neden geri alınamamıştır; çünkü, daha sonraki senelerde de, havaların uygun gitmesi sebebiyle, yine aynı üretim fazlaları olmuştur. Tabiî, bu durumda, para arzı birdenbire artmak zorunda; çünkü, aşağı yukarı, Türkiye'nin her tarafında, belli mahsuller aynı mevsimde hasat edilmekte, yani, devletçe satın alınmaktadır; fakat, bunların Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından ihraç edilmesi ya da yıl içinde yavaş yavaş piyasaya sürülmesi zaman almaktadır. Diyelim ki, buğdayı, piyasadan bir ay içinde alırsınız; ama, piyasaya bir yıl içinde sürersiniz; çünkü, ekmeklik buğday ve un ihtiyacını yavaş yavaş karşılamak durumundasınız. Demek oluyor ki, bunların satın alınması için piyasaya sürülen para, bir ay içinde sürülüyor; fakat, bu paranın geri alınması, ancak bir yıl içinde vuku buluyor. Böylece, piyasada bir friksiyonel para arzı artışı sürekli hale geliyor ve bu da enflasyon yaratıyor.

Daha sonra, son enflasyon, yani yaşadığımız enflasyon, bugünlerde 30 uncu yaş gününü kutladığımız büyük enflasyonumuz, 1972, 1973 yıllarında başlamıştır. Onun da sebeplerinden bir tanesi, üretimdeki patlamadır, ikinci sebebi de işçi dövizlerindeki patlamadır.

Yine, Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girmiş, buğday başta olmak üzere, diğer mahsulleri de satın almak için tedavüle para çıkarılmış ve Avrupa'dan gelen işçi dövizlerini satın almak için de, yine, Merkez Bankası, tedavüle para çıkarmak zorunda kalmıştır. Avrupa'dan gelen işçi vatandaşlarımız, bankalara gidip dövizlerini bozdurduğu zaman, bunlar, bankalar tarafından Merkez Bankasına getirilmiş -çünkü, o zaman kambiyo serbestisi yoktu, bankalar döviz fazlalığını Merkez Bankasına devretmek zorundaydılar- Merkez Bankası da, bunları satın alabilmek için Türk Lirası basmak zorunda kalmıştır.

Şimdi, burada önemli olan nokta, her iki enflasyonun da, gerek Menderes enflasyonunun gerekse 1970'lerde başlayan enflasyonun müşterek tarafı, her ikisinde de basılan paranın karşılıklı olarak basılmasıdır.

Halk arasında bir inanış vardır; hükümet, karşılıksız para basarsa enflasyon olur. Bu, halkın bu inanışının doğru olmadığını gösteren bir vakıadır. Hepsi karşılıklı olarak basılmıştır. İşte, depolar ağzına kadar buğday doludur, o buğdaylara karşılık para basılmıştır; Merkez Bankası ve bankaların kasaları ağzına kadar döviz doludur, onlara karşılık para basılmıştır; ama, enflasyon da olmuştur. Demek ki, enflasyon, paranın karşılıklı veya karşılıksız basılmasıyla değil, tedavül ihtiyacının üzerinde bir para miktarının tedavüle çıkması ve tedavülde kalması sonucunda oluşuyor.

Şunu da hemen ilave etmem gerekir: 1972, 1973'lerdeki, bugünkü enflasyonun başlangıcında, Türkiye'nin başında, hükümetin başında, Merkez Bankası eski bir başkanı bulunmaktaydı.

Şimdi, bu enflasyon, 1970'li yıllarda başlayan enflasyon, giderek hızlanarak arttığı için, zaman zaman IMF'yle anlaşmalar yapılmıştır; stand-by anlaşmaları yapılmıştır, IMF'den taze paralar alınmıştır, borç ertelemeleri ve borç yeniden yapılandırılmaları yapılmıştır; fakat, bunların hiçbiri, enflasyonu durdurmaya yetmemiştir.

IMF, Türkiye'ye her defasında yardım elini uzattı. IMF, Dünya Bankasıyla birlikte, yanlış hatırlamıyorsam, 1947 yılında kurulmuş bir müessesedir; İkinci Dünya Savaşının yaralarını sarmak üzere, Marshall yardımıyla, Marshall Planıyla birlikte devreye sokulmuş bir kurumdur ve IMF'nin fonksiyonu, parasal olarak zor duruma düşen ülkelere taze para yardımı yapmak; ama, bunun yanında da, onlara bir program empoze etmek, bu programın disiplinle uygulanmasını sağlamak, böylelikle, o ülkelerin, enflasyondan ve krizden çıkmalarını sağlamaktır.

"IMF her işimize karışıyor" diye, bu memlekette, bir IMF düşmanlığı yaratılmaya çalışıldı. IMF, Türkiye'nin kötülüğü için değil, iyiliği için gayret sarf etmektedir. Öyle, meydanlarda, genç bir parti başkanının bağırıp çağırarak söylediği gibi "ey IMF, sen kim oluyorsun da benim para işlerime karışıyorsun, benim köylüye vereceğim prime karışıyorsun" diye hamasî laflarla memleketteki enflasyon ve parasal krizlerin düzelmeyeceği açıktır.

Peki, otuz yıldır, IMF yardımlarına, IMF programlarına ve yapılan çeşitli stand-by anlaşmalarına rağmen enflasyon neden dizginlenememiştir? Bunun sebebi açıktır. Enflasyonu dizginlemek için yapılan programların büyük bir malî disiplin içerisinde yürütülmesi gerekir, bunların laçkalaşmaması gerekir, bunların dejenere edilmemesi gerekir, bunların popülist politikalara alet edilmemesi gerekir; ama, her defasında bunlar yapıldığı için, enflasyona karşı IMF'nin yardımlarına rağmen, IMF'den alınan taze para halindeki borçlara rağmen, enflasyon Türkiye'de durdurulamamıştır, her defasında alınan borçlar da, Türkiye'nin borç stoku üzerine binmiştir ve bugün, 200 milyar dolarları aşan bir borç stokunu kucağımıza vermiştir.

Bana, bir toplantıda, genç bir arkadaş şöyle bir soru sordu: "IMF yardımıyla, IMF programlarıyla, IMF desteğiyle düze çıkan, kriz içinde bir ülke tanıyor musunuz?" Hakikaten, cevap vermekte zorlandım. Bir Meksika vardı; fakat, o arkadaş dedi ki: "Meksika'nın petrolü var da ondan çıktı." Doğrudur, Meksika'nın petrolü var; ama, Meksika'nın, krize girerken de petrolü vardı. Bütün mesele, IMF'yi suçlamak değil, IMF'nin getirdiği reçeteleri ve anlaşmaları neden disiplin içinde uygulayamadık, neden popülizme kaçtık, neden işi laçkalaştırdık, bunun kabahatini kendimizde aramamız gerekir.

İşte, otuz yıldır, geçmiş hükümetler, enflasyondan bir türlü çıkamamış; ama, enflasyonun bu otuzuncu yıldönümünde, enflasyonu sınırlamak, disiplin altına almak, küçültmek ve tek haneli sayılara yaklaştırmak, bizim hükümetimize kısmet olmuştur. Bu da, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin asla ve asla popülizme kaymadığının, asla popülizm yapmadığının, popülizm uğruna, oy kazanmak uğruna, malî disiplini bozacak hareketler yapmadığının en önemli, en büyük kanıtıdır.

Tabiî, enflasyonun disiplin altına alınmasında çok önemli bir pay da -bugün söylemek lazım, hakkını vermek lazım- Merkez Bankasının bağımsızlığındadır. Merkez Bankasının bağımsızlığı üzerinde, bizim hükümetimiz döneminde olsun veya ondan önce IMF ile yapılan programın başlangıç döneminde olsun, oynanmamıştır ve Merkez Bankası bağımsızlığını muhafaza etmiştir. Bunun, gelecek yıllarda da sürmesini, ben, şahsen temenni ediyorum.

Şimdi, paramızda bir sürü sıfırla uğraşıyoruz. Bir defa, sıfır hamallığı yapıyoruz; bir simit alacaksak, beş sıfırlı rakamlar kullanıyoruz. Halbuki, benim çocukluğumda, demirden, siyah renkli, tırtıklı 1 kuruş vardı; sonradan, ortası delik, sarı 1 kuruş çıkarıldı; bununla biz su içerdik. Daha sonra, ortası delik 2,5 kuruş çıkarıldı; bununla "Hayat" alırdık. Ben ilkokuldaydım o sıralarda.

HALUK İPEK (Ankara) - "Hayat" ne?

MUHARREM KARSLI (Devamla) - "Sütlü, şekerli Yeni Hayat" diye bağırırlardı çocuklar. 5 kuruşla küçük simit alırdık, 10 kuruşla büyük simit alırdık, 10 kuruşa gazoz içerdik, 25 kuruşa ekmek alırdık. İnşallah, o günlere, yeniden, yavaş yavaş dönüyoruz.

Tabiî, bu kadar sıfırla uğraşırken, hesap makineleri çalışmaz hale gelmiş, yepyeni yazarkasalar sıfırlara haneleri yetmediği için atılmış, yenileri ithal edilmiş; istatistikler, benzin pompaları, taksimetreler hep aynı şeyden zarar görmüş.

Dünyada, bugün, bol sıfırlı paraları olan ülkelerin sayısı 6'dır. Bunların en büyük paraları      100 000 rakamıyla ifade ediliyor. Bir tanesinde de 1 000 000'luk banknot var; ama, hiçbirinde         20 000 000'luk banknot yok, ki, bu da bizim rekorumuzdur.

Paradan sıfır atma olayında benim hatırladığım ilk örnek -ki, öğrencilik yıllarımda, Fransa'da, bu olayın içinde bulundum- General de Gaulle'ün Fransız Frankından 2 sıfır atması olayıdır. Fransız Frankından neden 2 sıfır atıldı; çünkü, Fransız Frankının kuruşu vardı. Onlar "santim" diyorlar. Tekrar bu kuruşu ihdas edebilmek için 2 sıfır atıldı. O 2 sıfırın yerine de kuruşlar kullanılsın denildi; fakat, bu, teknik açıdan çok büyük bir hataydı. 2 sıfır, 4 sıfır, 5 sıfır gibi sayılarda atılan sıfırlar, halkın yeni paraya alışmasını önlüyor. Son, yakın zamanlarda Fransa'ya gittiğimde görüyorum ki, halk, hâlâ, eski frankı konuşuyor. Aynı hatayı İsrail ve Yugoslavya da yaptı. Biri 4 sıfır, biri -yanılmıyorsam- 5 sıfır atmak suretiyle paralarını çorbaya çevirdiler ve uzun zaman halklarının yeni paraya uyumunu sağlayamadılar.

Bendeniz, sekiz yıl kadar Milliyet Gazetesinde köşe yazarlığı yaptım. Bu yazılarımda, zaman zaman, Türk Lirasından sıfır atılmasını savunmuşumdur; ama, hep uyarmışımdır idarecileri: "Aman, sakın, 1, 2, 4, 5 gibi sıfırlar atmayın; sıfır atacaksanız, 3'er 3'er atın." O zaman zaten 3 sıfır atmak söz konusuydu. Karşı çıkıldı, "efendim, enflasyon belli bir duraklama, yavaşlama sürecine girmeden sıfır atılırsa, bu sıfırlar yeniden gelir" denildi; ama, sıfırlar atılmadı, üstüne yeni sıfırlar geldi. Bu sefer, şimdi, 6 sıfır atmayı konuşuyoruz.

Ben, kişisel olarak, paradan sıfır atılması için ille de enflasyonun tek haneli rakamlara inmesinin beklenmesi gerektiğine kani değilim; ama, ekonomistlerimiz, yöneticilerimiz, bürokratlarımız böyle karar verdiler, bunu beklediler ve bugün, mutlu bir sonuç olarak, paramızdan 6 sıfır atma imkânını bulmuş oluyoruz. Böylece, yeni bir parayla güven ifade eden, gelen turistlerin alayına maruz kalmayan iyi bir para birimine sahip olacağız inşallah.

Hakikaten, Türkiye'ye ilk defa gelen turistler, bir 100 dolar bozdurdukları zaman, ellerine milyonlarca liralık meblağlar geçiyor; kendilerini, bir an için, milyoner, milyarder gibi hissediyorlar; sonra, çarşıya çıktıkları zaman, almak istedikleri en basit şeyin 1 000 000 lira, 2 000 000 lira olduğunu gördükleri zaman önce bir şaşkınlık geçiriyorlar, sonra işi alaya alıyorlar.

Şimdi "sıfırların atılması Türk Lirasında yeni bir enflasyona, küçük çapta bir enflasyona ya da hayat pahalılığına sebep olur mu" diye soranlar, konuşanlar oluyor. Bu, Avrupa ülkelerinde Euroya geçişte vuku bulmuş bir olaydır. Euroya geçişte yuvarlak bir meblağı Euroya çevirdiğiniz zaman küsurlu bir rakam ortaya çıkıyor. O küsur, esnaf tarafından hemen yukarıdaki bir yuvarlak rakama iblağ ediliyor ve böylece, geçici bir pahalılaşma ortaya çıkıyor. Bizim paramızda da bu olabilir; ama, o kadar fazla bir imkânı yok bunun. Şöyle olabilir belki: 1 755 000 liralık bir malı Yeni Türk Lirasıyla 1 lira 75 kuruşa alacaksınız; ama, sonunda bir 5 lira var, 5 000 lira var; ya 75 kuruş ya 80 kuruş olacak. Bunun 75'ten 80'e yuvarlatılması halinde de, kıyamet kopmaz herhalde, büyük bir önemi olmasa gerek.

Şimdi, sizlere, Yeni Türk Lirasının esaslarından söz edip sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu kanun kabul edilirse ortaya çıkacak olan yeni para birimimizin ismi, Yeni Türk Lirasıdır. Bunun kısaltılması, YTL harfleriyle olacak. Yeni Türk Lirasının alt birimi, eskiden olduğu gibi, bizim çocukluğumuzda olduğu gibi kuruş, ama yeni kuruştur. 1 Yeni Türk Lirası 100 Yeni Kuruşa eşittir. Mısır'a giderseniz Mısır Lirasının kuruşu 1 000 kuruştur, Lübnan'a giderseniz orada da 1 000 kuruştur; ama, bizde 100 kuruş. Oranınki öyle, bizimki böyle.

Türk Lirası, Yeni Türk Lirasına dönüştürülürken, 1 000 000 Türk Lirası, 1 Yeni Türk Lirası olacaktır; bu değişim oranı esas alınacaktır. Diğer bir ifadeyle, paramızdan 6 tane sıfır atılacaktır; tabiî, meblağ yuvarlak ise. Yani, bugün en büyük kupürümüz olan 20 000 000 lirayı bankaya verdiğinizde, karşılığında 20 lira alacaksınız. 1 000 000 000 lira maaşı olan bir memur 1 000 lira maaş alacaktır; ama, çarşıya çıktığı zaman da ayakkabısını 1 000 000 liraya boyatırken 1 liraya boyatacaktır; değişen bir şey yok. Dolayısıyla, bu, şeklî bir olaydır, yapısal bir olay değildir. Bunun için çok uzun hazırlıklara da gerek yoktur. Ekonomiyi de çok derinden etkileyecek bir olay değildir; ancak, adam gibi bir paraya sahip olmanın sonucunda, psikolojik olarak, Türk Lirasının itibarı artacaktır, prestiji artacaktır. Bu da, enflasyonla mücadelede, Türk Lirasına en azından psikolojik açıdan bir destek sağlayacaktır.

Yeni paralarımız, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren tedavüle verilecektir. En küçük para 1 yeni kuruş, en büyük para ise 100 Yeni Türk Lirası olacaktır; yani, bugünkü değerle ifade edersek,       100 000 000 liralık banknotumuz olmuş olacak; ama, bugün bastırmıyoruz bu parayı.

Operasyonun ilk aşamasında Türk Lirası ve Yeni Türk Lirası paralar, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren bir yıl süreyle birlikte tedavül edilecektir. Eski lira burada, yeni lira burada; bir arada tedavül edilecek. Ondan sonra, eski Türk Lirası, tedavülden 2005 yılı sonunda kalkacaktır. Dolayısıyla, şu anda kullanmakta olduğumuz paralar, 2005 yılının sonuna kadar geçerli olan paralardır.

Bu bir yıllık geçiş dönemi boyunca, vatandaşlarımız, ellerindeki paraları, rahatlıkla yeni paralara dönüştürebileceklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karslı.

MUHARREM KARSLI (Devamla) - Kanunlarda ve diğer mevzuatta, idarî işlemlerde, yargı kararlarında, her türlü hukukî muamelelerde, kıymetli evrak ve hukukî sonuç doğuran diğer belgeler ile ödeme ve değişim araçlarında Türk Lirasına yapılan atıflar, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren, bu değişim oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılacaktır.

Operasyonun 2006 yılından sonraki bir tarihte yapılacak olan ikinci aşamasında ise "Türk Lirası" ibaresinin başına konulan "Yeni" ibaresi de kaldırılacak ve para birimi olarak tekrar "Türk Lirası" adlandırılmasına dönülecektir; aynen Fransa'da olduğu gibi, "yeni frank" gitti, sadece "frank" kaldı.

Böylece, Yeni Türk Lirası, enflasyonun düşmesi sonucu ortaya çıktığı için, daha değerli, en azından, psikolojik olarak daha değerli bir para haline gelecektir. Dolayısıyla, dış piyasalarda da itibar kazanacak bir para birimi olacaktır. Zaten, hukuken paramız konvertibiliteye sahiptir; ama, arkasında 6 tane sıfır olan bir para, hukuken konvertibl olsa ne olur olmasa ne olur. Bundan sonra, inşallah, paramızın konvertibl olarak tedavül etmesinin faydalarını dış piyasalarda göreceğiz.

Bu operasyonda üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konu ise, tüm kurum ve kuruluşların üzerlerine düşen görevleri ve gerekli hazırlık çalışmalarını zamanında ve eksiksiz olarak sonuçlandırmalarıdır. Bu amaçla, çalışmaların seri bir şekilde yürütülebilmesi için, kanun tasarısı, yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir yıl önceden hazırlanmış ve yasalaşma aşamasına getirilmiştir. Bundan sonra yapılacak iş, kanunun yürürlüğe girmesi için gerekli fiilî hazırlıkların yapılmasıdır.

Paradan 6 sıfır atılması, Türkiye için tarihî bir dönüm noktası, ekonomimiz için de yeni bir sayfa olacaktır. Bir yıl sonra ise, inşallah, milyarlar, trilyonlar, katrilyonlar, belki de, buruk bir şekilde gülümseten hatıralar olarak kalacaktır; ancak, burada önemli olan, Türkiyemizin bu istikrarı muhafaza etmesidir. Türkiye'nin yeni hayal kırıklıklarına asla tahammülü bulunmamaktadır. Zira AB standartlarında bir enflasyon oranının tutturulması ve bu oranın korunması, hayatî önem arz etmektedir.

Yeni Türk Liramızın, hepimize, memleketimize, milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karslı.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN PARA BİRİMİ HAKKINDA

KANUN TASARISI

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para birimi

MADDE l. - Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para birimi Yeni Türk Lirasıdır. Yeni Türk Lirasının alt birimi Yeni Kuruştur. Bir Yeni Türk Lirası (YTL) yüz Yeni Kuruşa (YKr) eşittir.

Bakanlar Kurulu, Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruşta yer alan yeni ibarelerini kaldırmaya ve uygulamaya ilişkin esasları belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak gerçekte söz almayacaktım; fakat, biraz önce konuşan Sayın Muharrem Karslı'nın bazı açıklamalarına ben de katkı yapmak amacıyla kürsüye gelmiş bulunuyorum.

Sayın Muharrem Karslı, son derece teknik ve güzel bilgiler verdiler; ancak, bir yerde, "enflasyonu indirmek, bizim hükümetimize kısmet oldu" şeklinde bir cümle kullandılar. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye, enflasyonla mücadelede çok uzun yıllarını kaybetmiştir. Gerçek anlamda enflasyonla mücadele kararlılığını 2000 yıllarına girerken göstermiş, talihsiz bir kriz yaşamış ve 2001 krizinden sonra da, uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programıyla, enflasyondaki inişleri yaşamaya başlamıştır.

Hatırlayacaksınız, 2002 yılında, yıl sonu enflasyonu yüzde 35 olarak planlanmış olmasına rağmen, gerçekleşme yüzde 30'un altında, yüzde 29 dolaylarında olmuştur. Enflasyonla mücadelede bu hususu sizlerin dikkatine sunmak istedim. 57 nci hükümet döneminde ilk inişler başlamış, mevcut hükümet döneminde de bu süreç devam etmektedir.

Bu vesileyle şunları da ifade etmek istiyorum: Tabiî ki, enflasyonla mücadele ediliyor ise ve gerçekten, tek haneli bir enflasyon planlanmış ise, Türk Lirasının sıfırlarının atılması son derece yerindedir. Bu, hükümetin, enflasyonla mücadeleye devam edeceğinin bir işareti olmaktadır. Bu güzel bir şey; ancak, öte yandan uygulanan politikaları da değerlendirirsek, bazen, acaba, gerçekten, hükümet enflasyonla mücadele ediyor mu, bu mücadelede kararlılığını sürdürecek mi konusunda, ister istemez insanlar tereddüte düşüyor.

2004 bütçesini yeni yaptık, biliyorsunuz. Daha bütçe yılının ilk ayındayız ve bütçe yılının ilk ayında bütçe hedeflerinden 6,5 katrilyon liralık bir sapmadan söz ediyoruz. Hükümet, önümüze bir ekbütçe yasa tasarısı getirerek mevcut bütçe ödeneklerinin çok önemli bir bölümünü yüzde 10 oranında kesecektir; ancak, yüzde 10 oranındaki kesinti dahi bütçenin ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek, onun ötesinde, gelir hedeflerinin tutmamasından dolayı, 2003 hedeflerinin tutturulabilmesi açısından ilave bir önlem alma zorunluluğuyla karşı karşıya kalacaktır. Bu da, yaklaşık 3 katrilyon lira civarındadır; ödeneklerden yapılacak kesinti dışında, hükümetin almak zorunda olduğu önlemin toplamı 3 katrilyon liradır. Sayın Maliye Bakanımız, bunu "şubat ayında netleştireceğiz, zam veya vergi şu anda yok" veya "zam yapmamaya çalışıyoruz" şeklinde bir açıklamaya kavuşturduysa da, bu önlemlerin önümüze geleceği açıktır. Daha ilk ayda, bütçe yılının ilk ayında ek bütçe ihtiyacını ortaya koyan hükümetin, ister istemez enflasyonla mücadelede kararlılığında bir tereddüte yol açmaktadır. Bunu dikkatlerinize sunmak istedim.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konumuz para. Tabiî, para olunca, hepimiz parayı seviyoruz; ama, onu da birçok vesileyle kötülemekten geri kalmıyoruz. Gerçekten de parayı kirleten, parayı kötü gösteren iki tane olay var; biri enflasyon, diğeri de yolsuzluktur.

Tabiî, enflasyonla ilgili olarak, konuşmacılar, gerçekten de çok geniş açıklamalar yaptılar. Zaten para tarihi, bir yerde enflasyon tarihi demektir; ama, yolsuzluk olayı, tabiî, çok kötü bir olay, gerçekten de parayı kirletiyor. Bunun tarihteki en etkili örneği Judas'ın İsa'yı 30 altına satmasıdır. Daha doğrusu, Judas, İsa'yı 30 para birimi almak suretiyle ihbar etmiştir. Bizdeki en kötü olayı da, benim kanaatime göre, bir müddet evvel yaşanan banka soygunudur; burada 50 milyar dolar gitmiştir. Bu, tabiî, işin anekdotu; fakat, tabiî, para nedir; efendim, parayla ilgili olarak, ciltlerce kitap yazılmıştır. Esasında, paranın ekonomideki tüm fonksiyonlarının ne olduğu bilinmemektedir; esasında, paranın tarifi de bilinmemektedir; ama, tabiî ki, ekonomide gerçek fonksiyonun ne olduğu, büyük bir bölümü itibariyle bilinmektedir.

Arkadaşlarım enflasyondan bahsettiler. Gerçekten de, bir ülkedeki mal ve hizmet miktarına veyahut da bunun çoğaltılması imkânına nazaran, fazla miktarda para basılırsa, çok para, yetersiz miktardaki mal ve hizmetin peşinden koşmaya başlar. Bu şekilde, tamamen, enflasyonun oldukça yoğunlaştığı bir iktisadî konjonktüre girilir. O bakımdan da, parayı mümkün olduğu kadar az basmak gerekir.

Tabiî, paradan sıfır atılması olayı, esasında, bir maliye politikası veya iktisat politikası değildir. Sayın Karslı değindiler; bu, benim kanaatime göre, maddî bir düzeltmedir, zorunlu bir düzeltmedir. Tabiî, düşünebiliyor musunuz, bugün, 1 euro, Türk Lirasından 1 650 000 defa daha fazladır; yani, bunun iştira gücü bakımından böyledir. Bu, çok kötü bir durumdur; mutlaka, paramızdan sıfır atılması gerekir. Bugün hiçbir malın alımında, en küçük bir mal ve hizmetin alımında bir iştira gücü olarak kullanma kabiliyeti olmayan 250 000 lirayla, benim çocukluğumda, ilkokula gittiğim 1947 yılında, Anadolu'da, iki katlı 30 tane ev alınırdı. 1980'in başında, 100 metrekare bir ev 2 500 000-3 000 000 lira idi; milyon lira ve bugün geldiğimiz rakamlara bakın!.. O bakımdan da, mutlaka, sıfırların atılması gerekir; para biriminin, hiç değilse, birim olarak düşürülmesi gerekir.

Gerçekten, para tarihi, biraz evvel de söyledim, enflasyon tarihiyle eşdeğerdedir. Enflasyon, nazarî ve tatbikî iktisadın çok derin bir konusudur; ama, gerçek anlamda da, kim ne derse desin, parasal bir olaydır; tamamen, para arzının mal ve hizmet arzına nazaran çok daha fazla artırılmasından kaynaklanır. Tabiî, burada, nakdî akımlar ile reel akımlar arasında bir dengenin sağlanması gerekir. Bu denge sağlandığı takdirde, enflasyon olmayacaktır; ama, bunun için de önemli olan ekonomik istikrar ve siyasî sürekliliktir. İşte görüyorsunuz, bir yıldan beri enflasyonun düşmesinin gerçek sebebi de budur.

Tabiî, burada, paranın optimizasyonu fevkalade önemli bir konudur; çünkü, ekonomi teorisinin amacının, çeşitli ekonomik değişkenlerin nasıl optimize edileceğini incelemek olduğu söylenegelmiştir; ama, parasal ekonomimizin tek anahtar değişkeni olan para, bugüne kadar optimizasyon analizlerinin dışında tutulmuştur; o bakımdan da, çok yüksek bir enflasyon konjonktürüne girilmiştir. O bakımdan da, paranın, millî gelirin ve mal ve hizmetlerin mübadelesini sağlayacak ölçüde, ama, enflasyonu artırmayacak ölçüde çok kısıtlı olarak çıkarılması gerekir.

Benim bildiğim, tarihte -arkadaşlarım da örnek verdiler- 1948 yılında, Almanya'da Doyçe Marka geçilmiştir ve o zaman ekonomiden sorumlu kişi olan Erhard, 1948 yılında radyodan bir konuşma yapmıştır. Radyodan yaptığı bu konuşmada "bundan sonra parayı o kadar kısıtlı çıkaracağız ki, bütün işletmeler, herkes, bu paraya sahip olmak için çok dikkatli olacak ve çok düşük maliyetle çalışacak, çok rasyonel çalışacak" demiştir; bu, fevkalade önemlidir.

Ben paradan sıfır atılmasının ülkemiz için çok hayırlı, faydalı olacağına inanıyor; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uysal.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Türk Lirası ile Yeni Türk Lirası arasında değişim oranı

MADDE 2. - Türk Lirası değerler Yeni Türk Lirasına dönüştürülürken, bir milyon Türk Lirası (1.000.000 TL) eşittir bir Yeni Türk Lirası ( l YTL) değişim oranı esas alınır.

Yeni Türk Lirası cinsinden yapılan işlemlerde yarım Yeni Kuruşun üzerindeki değerler bir Yeni Kuruşa tamamlanır; yarım Yeni Kuruş ve altındaki değerler dikkate alınmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Türk Lirasına yapılan atıflarda değişiklik

MADDE 3. - Kanunlarda ve diğer mevzuatta, idarî işlemlerde, yargı kararlarında, her türlü hukukî muamelelerde, kıymetli evrak ve hukuki sonuç doğuran diğer belgeler ile ödeme ve değişim araçlarında Türk Lirasına veya liraya yapılan atıflar, 2 nci maddede belirtilen değişim oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Banknotların resim ve görüntülerinin çoğaltılması ve yayınlanması

MADDE 4. - Halen tedavülde bulunan, tedavülden çekilmiş veya tedavüle çıkarılacak olan banknotların resim ve görüntülerinin çoğaltılması ve yayınlanmasına ilişkin boyut, renk, malzeme, çözünürlük, üzerinde bulunacak ibareler ve benzeri hususlarla ilgili şartlar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenir ve Resmî Gazetede ilân olunur.

İlân olunacak şartlara uymayan kişiler hakkında fiil daha ağır bir suça vücut vermediği takdirde birmilyarbeşyüzmilyon liradan beşmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 5. - 24.12.1937 tarihli ve 3290 sayılı Devlet Hesaplarında Liranın Esas İttihaz Edilmesi Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE l. - Halen tedavülde bulunan Türk Lirası banknotlar ile madeni paralar 1.1.2005-31.12.2005 tarihleri arasında Yeni Türk Lirası banknotlarla ve yeni çıkarılacak madeni paralarla birlikte tedavül eder.

Söz konusu banknotların birlikte tedavülü ve değiştirilmesine ilişkin esaslar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca, madeni paraların birlikte tedavülü ve değiştirilmesine ilişkin esaslar ise Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.

Bu Kanunun uygulanmasında karşılaşılan tereddütleri gidermeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan; görev alanlarına giren konularda düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Türk Lirası üzerinden yapılan her türlü hukuki muamele ile hukuki sonuç doğuran belgelerin 2 nci maddede belirtilen değişim oranı dikkate alınarak 31.12.2005 tarihine kadar, bu tarih dahil Yeni Türk Lirasına göre değiştirilmesi halinde, muamele ve düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim, harç ve diğer yükümlülüklerden muaftır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. -1.1.2005-31. 12. 2005 tarihleri arasında, bütün mal ve hizmet bedellerinin, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 12 nci maddesi çerçevesinde düzenlenecek etiket ve tarife listelerinde Türk Lirası ve Yeni Türk Lirası üzerinden ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur.

Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler hakkında 4077 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen ceza uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 6. - Bu Kanunun;

a) 4 üncü maddesi ile geçici 1 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yayımı tarihinde,

b) Diğer hükümleri 1.1.2005 tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:                                206

Kabul:                                206 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın bir teşekkür konuşması talebi var.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Başkanın açıkladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısını kıymetli oylarınızla kabul etmiş bulunuyorsunuz.

Çok değerli milletvekilleri, kabul ettiğiniz bu kanun, fevkalade önemli bir değişimi getiriyor. Bu kanunu kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, bu kanunu getiren hükümet, bu kanunu hazırlayan bakanlık, Merkez Bankası ve bu kanuna hizmeti geçen herkes, ileride, tarihte, çok iyi bir şekilde anılacaktır. Tarihe geçecek bir karar verdiniz.

Bakınız, düşünün, bu kanun kabul edildikten sonra, 2004'ün sonunda ve 2005'in sonunda, inşallah, büyük bir mâni çıkmazsa -bundan sonra göreceğiniz manzara çok önemli- artık, 1 kuruş çıkacak. Bir düşünün, söylediklerimi şöyle bir düşünün; 10 kuruş çıkacak, 25 kuruş çıkacak, 50 kuruş çıkacak, 100 kuruş çıkacak ve bir de, 1 lira çıkacak. O 1 lira da, hem madenî para olacak hem kâğıt para olacak. Hafızalarınızı şöyle geriye doğru bir götürün; 1 liralık kâğıt para hiç gördünüz mü?..

Şimdi, size bir şeyi daha söylemek istiyorum: 50 000 lirayla, 40 000 lirayla şimdi ne alıyorsunuz?.. 50 000 lirayla, 40 000 lirayla ev alacaksınız, ev. Şimdi, bunların hepsi hayal gibi geliyor; ama, bu millet, bir sene sonra bunları yaşayacak.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Parayı nereden bulacaklar?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne olacak; artık, milletin parasına güven gelecek; millet, kendi parasıyla gururlanacak, benim de kıymetli param var diyecek. Bir milletin kendi parasına güvenmesi, kendisine güvenmesi demektir. Her başarının altında, kendine güven yatar. Türk Milletine bir kere daha bu gururu tattıracaksınız, bu güveni kazandıracaksınız; bundan dolayı, hepinizi tebrik ediyorum.

Teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.22
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.40

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı: 355) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 355 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşeceğimiz tasarı, Türkiye'nin 36 ilini teşvik kapsamına almaktadır; bu yönüyle bir bölgesel teşvik tasarısı niteliği taşımaktadır. Bölgesel teşviklerden amaç, yatırımların, teşvik edilmek istenen bölgelere çekilmesidir. Yatırımcılar açısından bu bölgelere gidilmesinde çeşitli zorluklar vardır; coğrafî olarak zorluklar vardır, ulaşım zorlukları vardır, altyapı zorlukları vardır, nitelikli eleman temin etme zorluğu vardır; çünkü, eğitim düzeyi o kadar yüksek değildir ve diğer birtakım sosyal olumsuzluklar vardır.

Bu nedenlerle, bu bölgelerle diğer bölgeler arasında bir haksız rekabet vardır ve amaç, bu tip düzenlemelerle, bu bölgelerin aleyhine olan haksız rekabet durumunu ortadan kaldırmaktır.

Tasarı da bu amaçla hazırlanmıştır. Türkiye Cumhuriyetinde bu amaçla hazırlanıp, yürürlüğe girmiş olan çok çeşitli kanunlar vardır. Türkiye'de teşvikler, daha cumhuriyet ilan edilmeden, 1913 yılında başlar. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, 1927 yılında yürürlüğe giren bir Teşviki Sanayi Kanunu vardır ve belki cumhuriyet tarihinin en ileri teşvik anlayışının sahip olduğu bir kanundur. Tabiî ki, dönemin ve ekonominin özelliklerine göre teşvik anlayışları da zaman zaman değişebilmektedir. En son uygulanan teşvik kanunu, 1998 yılında yürürlüğe girmiş olan ve 2002 yılı sonuna kadar işe başlayan mükellefler açısından uygulanmış olan 4325 sayılı Kanundur. 4325 sayılı Kanunun uygulanmasından sonra, şimdi, önümüzdeki bu tasarı yasalaştığı takdirde -ki, yasalaşacağı anlaşılıyor- yeni bir teşvik yasası Türkiye'nin gündemine gelmiş olacak.

4325 sayılı Yasa, 22 ili teşvik kapsamına alırken, görüşmekte olduğumuz tasarı, 22 ili 36'ya çıkarmaktadır ve 36 il teşvik kapsamına girmektedir; vergi ve sigorta primi teşviki ile enerji desteği açısından 36 il desteklenmektedir. Bu 36 ilin belirlenmesinde, 2001 yılı gayri safî yurtiçi hâsılası 1 500 dolar ve daha aşağısı olan iller esas alınmıştır; ölçü budur.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, ifade edeyim ki, tek başına bu ölçünün alınması, bizi doğru sonuçlara götürmeyecektir ve bu tasarı kendisinden bekleneni, maalesef, vermeyecektir.

Neden 1 500 dolar esas alınmıştır ve neden 2001 yılı rakamı esas alınmıştır? 2001 yılı kriz yılıdır, Türkiye'nin krizde olduğu bir yıldır, esasında, sağlıklı ekonomik verilerin olmadığı bir yıldır. 2001 yılının baz alınması doğru olmamıştır. Bir başka yıl, yine 36 ile ulaşacak şekilde alınabilirdi, o yılın millî gelir rakamı alınabilirdi. Zannediyorum, 1998 yılında uygulamaya giren 4325 sayılı Yasa, o zaman 1 500 dolar sınırını almış olduğu için bu tasarı da 1 500 dolar sınırını esas almıştır; ancak, hepsinden önemlisi, Sayın Başbakanın, geçen yaz aylarında "1 500 dolar" kelimesini telaffuz etmesidir. "1 500 dolar" kelimesi telaffuz edilince Sayın Başbakan tarafından, artık, Maliye Bakanlığı da bu rakamı esas almak suretiyle ve 2001 yılının 1 500 dolarını esas almak suretiyle bu tasarıyı hazırlamıştır.

Değerli arkadaşlar, 1 500 dolar ölçüsü neden tek başına yanlıştır; 1998 yılındaki 1 500 dolarla 22 il kapsama girerken, şimdiki 1 500 dolarla 36 il kapsama girmektedir. Yanlışlık bu sayının artmasında değildir. Sayının artmasını hükümet tercih etmiştir, daha fazla il yararlansın demiştir. Biz de bunu olumlu buluyoruz; ancak, sadece 1 500 dolar ölçüsüyle gelişmeyi ölçmeye kalkışmak son derece yanlıştır. 1 500 doları geçtiği halde buraya giremeyen birçok il vardır. Bunların örneklerini ben size verebilirim. Trabzon'da 1 506 dolar, örneğin; 6 dolarla girememektedir; Isparta'da 1 510 dolar, Konya'da 1 554 dolar, Kahramanmaraş'ta 1 564 dolar, Tunceli'de 1 584 dolar... Bu illeri çoğaltmak mümkün. Denilebilir ki: Bir başka dolar ölçüsü koysaydık; örneğin, 1 600 dolar, 1 700 dolar, 1 800 dolar, yine fark etmeyecekti; o rakamın üzerinde kalmış olan iller yine bundan yararlanamayacağı için şikâyet konusu olacaktı; dolayısıyla, bu itiraz, bu eleştiri doğru değildir.

Değerli arkadaşlar, buradan yaklaşırsak sonuca ulaşamayız. 1 500 dolar yerine, gerçekten, 1 600 de deseniz, 1 700 de deseniz, başka sorunlar da çıkacaktır, doğrudur. Başka ölçüler vardır. Alınması gereken ölçüler bunlardır. Örneğin, 1998 yılındaki yasa, 1 500 dolar yanında o ilin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini esas almıştır; 1 500 dolar, artı, o ilin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi; ki, bunu, Devlet Planlama Teşkilatı hesaplamaktadır. Eksi yarım veya daha aşağıdaysa, daha geri kalmışsa, 1 500 dolar şartına bakılmaksızın o il de teşvik kapsamına girmiştir. Yapılması gereken, böyle bir kriteri bu tasarıya katmaktır; tek başına 1 500 dolar, çok büyük adaletsizliklere yol açmaktadır.

Yine, bir yılın 1 500 doları yerine, belli yılların ortalaması alınabilirdi; gayri safî yurtiçi hâsıladaki, yani millî gelirdeki performansa bakılabilirdi, son beş yılın, on yılın ortalaması alınabilirdi.

O ilin istihdam düzeyi nedir, işsizlik oranı nedir, o ilin millî gelirinin oluşumunda sanayi sektörünün payı nedir, altyapı durumu nedir, eğitim durumu nedir; bütün bunları dikkate almadan, tek başına dolar ölçüsüyle, tek başına millî gelir ölçüsüyle yaklaşmak, kesinlikle, bu tasarıdan beklenileni vermeyecektir.

Olacak olan şudur: 36 il kapsama girmektedir. 36 il içerisinde Orta Anadoluda, hatta, Batı Anadoluda olan iller vardır, bunun yanında, Doğu Anadoluda olan iller vardır ve teşvikler açısından bu iller arasında hiçbir ayırım gözetilmemiştir. Batıdaki ile verilen teşvik de aynıdır, doğudaki, güneydoğudaki ile verilen teşvik de aynıdır.

Teşvikten amaç neydi; bu bölgelerde ulaşım olanakları yetersiz; pazara uzak; sanayici, imalatçı malı üretse bile, hangi ulaşım olanağıyla hangi pazara bunu sevk edecek; maliyetler bu nedenle yüksek, ulaşım maliyeti yüksek, hammadde temininde güçlüğü olacak. Bütün bu güçlükleri aşabilmek için yatırımcılara bir teşvik veriliyordu.

Peki, batıdaki il ile doğudaki ile aynı teşviki verirsek, İstanbul'daki yatırımcı, Batı Anadoludaki yatırımcı, neden doğuya gidip yatırım yapsın.

Değerli arkadaşlar, bunun örneğini, uygulamasını gördük; 4325 sayılı Yasa, 1998 yılında uygulamaya girdiği zamanki ölçü açısından bu tasarıdan çok daha iyi bir yasaydı; ama, ona rağmen yatırımlar Doğu Anadoluya gitmedi. Tamam, Türkiye'nin güvenlik problemi vardı, Türkiye'de ekonomide istikrar yoktu, yatırımcının çok daha fazla para kazanacağı başka alanlar vardı; ama, bütün bunların yanında bir miktar yatırım olmadı mı; oldu. Nerede oldu; batıdaki illerde oldu. O halde, yapılması gereken neydi; bu illeri en azından ikili bir gruba ayırmaktı. Diğerlerine kıyasla daha gelişmiş olanlara biraz daha az teşvik, daha az gelişmiş veya gelişmemiş illerimize biraz daha fazla teşvik. Aksi takdirde, ben, size, olacakları söyleyeyim: Bu tasarı yürürlüğe girdikten sonra, yatırımcılar, batıda teşvik kapsamındaki birkaç ile gidecektir. Görünürde 36 olan teşvikten yararlanan il sayısı fiilen çok daha aşağılara düşecektir.

Değerli arkadaşlar, yatırım süresine baktığımızda, çok kısıtlı bir süredir. Eski yasayı örnek vereceğim yine; 4325 sayılı Yasa, 1998 yılı ocak ayında yürürlüğe girdi; 2002 yılı sonuna kadar işe başlayan mükellefler açısından uygulandı. 1998-2002 yılları arasında işe başlayan mükellefler, işe başladığı tarihten itibaren beş yıl süreyle o teşviklerden yararlandılar. Yani, 2001 yılında işe başlamışsa, 2006 yılına kadar; 2002 yılında işe başlamışsa, 2007 yılına kadar o teşvikten o mükellefler yararlandı. Tasarıda ne deniliyor bu konuda; tasarı, çok farklı; 2003 yılının ocak ayında işe başlıyor -hatta, bazı hallerde biraz daha erken- teşvikler 2007 yılı sonuna kadar yapılacak yatırımlar için uygulanacak. Yani, yatırımcı 2006 yılında yatırımını bu illerden birisinde yaparsa, teşvik, 2007 sonuna kadar uygulanacak. Başladığı tarihten itibaren beş yıl süreyle uygulanmıyor. Peki, ben size soruyorum: O zaman, bu yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren ikinci, üçüncü yılında, hangi yatırımcı, batıdan kalkıp bu illere gidecektir?!. Kalmış geriye bir yıl, iki yıl; ben, bir yıl, iki yıl için neden bu illere gideyim diyecektir. Hatta, beş yıllık süre bile yetersizdir arkadaşlar. En azından, yatırımda geçecek süreyi bundan istisna etmek gerekirdi. Yatırımda geçecek süre hariç tutulabilir. Yatırım iki yıl sürerse, geriye kalıyor üç yıl. Yatırımcı hesap edecek; kalan üç yıl için bu teşviklerle oraya gitmeye değer mi; gitmeyecektir. Gidebilen de batıya gidecektir. Ağrı'da 568 dolardır, Kırşehir'de 1 488 dolardır; Şırnak'ta 638 dolardır, Çankırı'da 1 136 dolardır. Kırşehir, Çankırı, tabiî ki, yatırım ihtiyacı olan illerimizdir; daha çok yatırım gitsin; ama, herhalde, Ağrı'ya, Şırnak'a, Tunceli'ye, Trabzon'a da yatırım gitsin istiyoruz. Değerli arkadaşlar, bu ölçü kesinlikle yanlıştır. Tek başına millî gelir ölçüsünün alınması, kesinlikle, bu tasarıdan bekleneni vermeyecektir. Görünürde, Sayın Başbakanın kamuoyuna verdiği sözün gereği yerine getiriliyor olacaktır; ancak, sonuçları hep beraber izleyeceğiz, göreceğiz; sonuçta, bu illerde bir yatırım artışı olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, yine, tasarının bir önemli eksiği, işçi sayısı ve yatırımın türü konusunda bir şart koymuyor. Vergi ve sigorta primi desteğini kastediyorum burada. Enerji desteğinde daha farklı düzenlemeler var, enerji desteğinde sayı var; ama, vergi ve sigorta priminde sayı yok. Sayının olmaması nedir; bakın, enerji desteği güzel bir destek; tasarının en olumlu düzenlemesi. Enerji desteğinde sayılmış, hangi tür yatırımlar; gerçekten, yatırımcı teşvik ediliyor orada. Enerji maliyetinin yüzde 20'sini devlet karşılayacak. Son derece yerinde, güzel bir düzenleme. Hiçbir itirazım yok ona. Enerji desteği 36 ilde uygulanıyor. Orada yatırımlar tanımlanıyor, hangi sektörlerde olduğu tanımlanıyor; ama, vergi ve sigorta primi desteğinde tanımlanmıyor. Yani, 1 kişilik bir dükkân bile açsanız bundan yararlanacaksınız; güzel, belki ilk bakışta güzel gibi gözüküyor; ama, bu, yatırım değil artık; 1 kişinin istihdam edileceği bir şey yatırım değildir, o başka bir şey. Bunu da teşvik etmek isteyebilirsiniz, olabilir; ama, bu, fiktif yatırımlara neden olacaktır. En azından 4325 sayılı Yasada olduğu gibi bir sınırlama konulabilirdi. Orada 10 kişi denmişti, 5 olabilir, 3 olabilir; bütün bunlar denilebilirdi.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; özellikle 1 500 doların esas alınması çok önemli sakıncalar yaratacaktır ve 1 500 doların hesabı da gerçekten, üzerinde durulması gereken bir konudur. Tabiî ki, Devlet İstatistik Enstitüsü bunu kendi hesaplama yöntemleriyle ölçmektedir, öteden beri nasıl hesaplıyorsa şimdi de öyle hesaplamaktadır; ancak, eğer, bir il birkaç dolarla bu teşvik kapsamına girme şansını kaybedip, diğer bir il birkaç dolarla teşvik kapsamına girebiliyorsa, bu ölçüde bir yanlışlık var. Yani, bu kadar hassas bir terazi olamaz. Demek ki, tek başına bu ölçünün alınması doğru değil. O ilde kamu kurumları olabilir. Teşvik kapsamına giremeyen bazı iller var, kamu kurumları var, üniversite var, yatırımcı kamu kuruluşları var; bütün bunların orada yaptığı harcamalar var. Bu harcamalar, millî gelir hesabında, ister istemez dikkate alınmaktadır. Üretim yöntemiyle bu hesap yapılmaktadır; ancak, üretim yöntemiyle dahi olsa, sonuçta, ekonomiye giren bir para olduğu için bunlar o ilin millî gelir hesabında dikkate alınıyor; ama, yatırım yönünden baktığınızda kamu kurumlarını çekip alsanız o ilden, yatırım olarak hiçbir şey kalmıyor neredeyse. O zaman, burada, bu ölçüde, bir yanlışlık var; o nedenle, başka ölçüleri dikkate almamız gerekir dedim. Sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi olarak ifade ettiğim, o ilin, hakikaten, altyapı durumu, eğitim durumu, ulaşım olanakları, istihdam durumu gibi özelliklerin, ona ilişkin ölçülerin, bu yasa tasarısına mutlaka konulması gerekirdi. Aksi takdirde, tekrar ifade ediyorum, tasarı, kendisinden bekleneni yaratamayacak ve yatırımlar, 36 il yerine 3-5 tane ile gidecek; ama, diğer iller bu yatırımlardan yararlanamayacaktır. Eksiktir; bu eksikliği gidermek için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, muhtelif önerilerimiz, önergelerimiz olacaktır; onları, sizlerin dikkatlerine, değerlendirmelerine sunacağız.

Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın.

Buyurun Sayın Açıkalın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımların ve istihdamın teşvikine dönük olarak hazırlanmış bulunan ve görüşmekte olduğumuz tasarı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlarım.

Bilindiği üzere, yatırım ve istihdamın teşviki amacıyla, bu kanundan önce de birçok kanun uygulamaya konulmuş bulunmaktadır. Geriye dönük olarak baktığımızda, esasen, yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla uygulamaya konulmuş bulunan kanunların önemli ölçüde amacına ulaşamadığı ve başarılı olamadığı ifade edilmektedir. Bu bazdan hareket ettiğimizde, bu teşvik kanunlarının neden başarıya ulaşamadıklarının üzerinde düşünmemiz, en azından, bu kanunun başarısı bakımında da önem arz etmektedir.

Her şeyden önce, teşvik kanunlarının amacına ulaşabilmesi için, yatırım ikliminin, ülkedeki yatırım şartlarının elverişli olması gerekir. Tek başına yatırım ve teşviklerle ilgili kanunlar, yatırımları teşvik amacına hizmet etmeye kâfi gelmemektedir. Bu açıdan baktığımızda, yatırım ve istihdamın önündeki engeller nelerdir; bunları gözden geçirmek istiyorum.

Başlıklar itibariyle vermemiz icap ederse, yatırımın önündeki iktisadî engellerin birincisi nedir; her şeyden önce, bilindiği üzere, ülkedeki ekonomik istikrarsızlık çok büyük engeldir yatırımlarda ve istihdamda.

İkincisi, kayıtdışı ekonominin mevcudiyetidir. Ülkemizde, gayet tabiî, kesin bir hesaplaması bulunmamakla birlikte, bunun yüzde 50'nin üzerinde olduğu ifade edilmektedir.

Üçüncüsü, sürekli ertelenen reformlar, malî ve idarî reformlar yatırımların önünde bir engeldir.

Dördüncüsü, özelleştirmenin ciddî anlamda yapılamamış olmasıdır.

Bilindiği üzere, ülkemiz, 1980'li yıllardan itibaren özelleştirme kavramı ve uygulamasıyla tanışmış bulunmaktadır. Bugüne kadar, iktidarda bulunan hükümetler ve icra makamları tarafından özelleştirmeye ilişkin uygulamalar yapılmıştır; ancak, ifade etmek gerekir ki, gerçekten, bu yıldan itibaren yapılan özelleştirmelerde, Türkiye, önemli ölçüde bir başarı elde edememiş, ciddî bir özelleştirme yapamamıştır.

Dünyaya baktığımızda, bunun çok başarılı örneklerini görmekteyiz. Bilindiği üzere, Doğu Almanya'nın Batı Almanya'yla birleşmesinden sonra, Batı Almanya, aşağı yukarı 2 500 devlet kuruluşunu, kamu kuruluşunu, ikibuçuk yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde özelleştirmiş ve ekonomiye kazandırmıştır.

Yatırımların önündeki diğer bir engel, yüksek üretim maliyetleridir, girdi maliyetleridir, enerji maliyetleridir, finansman maliyetleridir. İşte, tasarıyla bunlardan bir tanesi hafifletilmek istenmektedir; enerjinin daha ucuza yatırımcıya temini amaçlanmaktadır.

Diğer bir engel, finans sektöründeki istikrarsızlıktır. Geçmiş on yıl içerisinde finans sektöründe neler yaşadığımızı, yaşadığımız yanlışlıkları hepimiz bilmekteyiz.

Son olarak, iktisadî engeller bakımından söyleyeceğim husus, yüksek faiz oranlarıdır. Özellikle, yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı gösteren işletmeler bakımından, faiz oranları önemli bir yatırım engeli olarak karşımıza çıkmaktadır.

Enflasyon oranındaki inişe paralel olarak borçlanma maliyetlerinin düşmüş olması, Merkez Bankası faizlerinin inmesi, aynı şekilde, finans kurumlarının da orta ve uzun vadeli yatırımlara uyguladıkları faizlerde indirimlere yol açmış bulunmaktadır.

Vergi sistemi bakımından karşımıza çıkan engellerde vardır; burada birinci derecede, vergi nispet ve yükünün ağırlığı önümüze çıkmaktadır. Her ne kadar, vergi yükü OECD ülkeleriyle mukayese edildiğinde, henüz, daha vergilenecek potansiyel olduğu gibi bir kanaat birçok kesim tarafından ifade ediliyor olmakla birlikte, kanaatimce, burada, vergiden sonra tüketici veya yatırımcının elinde kalan gelire bakmak lazım. Bu noktadan mukayese ettiğimizde, gerçekten, vergi yükünün, ben, şahsen, ülkemizde ağır olduğunu düşünmekteyim.

Vergi bakımından diğer bir engel, enflasyon muhasebesinin uygulanmamış olmasıdır. Bilindiği üzere, bu Meclis, çok yakın bir zaman içerisinde, Maliye Bakanlığının, enflasyon muhasebesi uygulamasıyla ilgili göndermiş bulunduğu tasarıyı kabul etmiş ve kanunlaştırmıştır.

Müktesep hakların korunmaması, keza, önemli bir engeldir. Vergi idaresinin ve vergi incelemelerinin zaman zaman belirsizlikler ve keyfîlikler göstermesi de, vergi bakımından önemli bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapısal engeller nelerdir diye baktığımızda; birinci olarak, rekabet hukukundaki aksaklıklar önümüze gelmektedir. İkincisi, fikrî ve sınaî haklar bakımından yeterli korumanın olmaması bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Üçüncü bir engel de, kamunun iktisadî hayattaki ağırlığıdır. Bilindiği üzere, kamu, devlet, şu anda Türkiye'de mal ve hizmet üretiminde, satıcı ve alıcı olmak bakımından hâlâ yüzde 50'nin üzerinde bir paya sahiptir.

Merkezî ve mahallî idareler hizmetlerinin performansının düşüklüğü önemli bir mâniadır. Bilindiği üzere, performans bütçe uygulamaları sayesinde, bu hizmetlerdeki verimlilik ve performans ölçülmesine başlanılmış bulunmaktadır.

Şeffaflığın olmaması, opaklığın bulunması, çok önemli bir engeldir. Ülkemizde, gerçekten şeffaflığın yok olması, çeşitli süreçlerde karşımıza çıkan ve uluslararası incelemelerde bizi fevkalade kötü pozisyonda bırakan önemli bir engel olarak gözükmektedir. Yapılmış bulunan bir incelemeye göre, Türkiye, Çin, Rusya ve Endonezya'dan sonra, şeffaflık bakımından, en az şeffaf ülke konumundadır. En şeffaf ülkelere baktığımızda, karşımıza, Singapur ve Amerika Birleşik Devletleri çıkmaktadır. Şeffaflığın olmamasının, uluslararası yatırımlar bakımından, yüzde 36 mertebesinde gizli bir ekvergi olduğu ifade edilmektedir.

Siyasî engellere baktığımızda, en başta, tabiî ki, siyasî istikrarsızlık ve buna bağlı olarak, daha önce ifade ettiğim gibi, iktisadî istikrarsızlık önemli bir mâniadır. Sermayeye uygulanmış olan diskriminasyon, ayırımcılık bir engeldir. İç ve dış gerginlikler ve merkeziyetçi ve şüpheci bir devlet geleneği, yatırımlarda bir engeldir.

Sosyokültürel engeller nelerdir diye incelediğimizde; birinci olarak, sermayeye ve girişimciye olan düşmanlık veya husumet; ikinci olarak, devletçilik ve himaye anlayışı; son olarak da güven ve ahlakî erozyon, yatırım ve istihdamın önündeki engeller olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünya uygulamalarına baktığımızda, esasen, gelişmiş ülkeler de dahil, dünyada birçok ülke, yatırım ve istihdamını teşvik etmektedir; ancak, bu gelişmiş ülkeler bakımından, Danimarka hariç tutulursa, yatırımlar ve istihdamın teşviki, devlet yardımları şeklinde olmaktadır. Doğu ve Ortaavrupa ülkelerinde, bizim gibi, teşvikler, vergi ve gümrük teşvikleri olarak uygulanmaktadır.

Şimdi, kısaca, tasarının neler getirdiğine bakmak istediğimizde, her şeyden önce, bu tasarı, istihdamı ve ona bağlı olarak da yatırımları teşvik amacına yönelik olarak hazırlanmış bir tasarıdır. İstihdamı teşvike gerçekten ihtiyaç var mıdır? Şu anda, gerçekten, ülkemizin en önemli sorunu istihdamdır, işsizliktir, işsizlikle mücadeledir. İşsizliği yüzde 9 mertebesinde düşündüğümüzde, çeşitli sektörler bakımından, 1 kişiye yeni bir iş alanı, yeni bir istihdam alanı yaratabilmek için, ortalama 100 milyar TL civarında bir yatırım gerekmektedir. Sektörler bakımından buna baktığımızda, mesela, tarımda 80 milyardır, madencilikte 20 milyardır, hizmetlerde 200 milyardır, imalat sanayiinde 120 milyardır, buna mukabil, enerji sektöründe 1 trilyonun üzerindedir; ancak, tabiî, enerji sektöründeki bu yüksek maliyet, ortalamaların hesabında dikkate alınmamaktadır. Ortalama 100 milyarı dikkate aldığımızda ve yüzde 9 nispetiyle hesapladığımızda, bugün, Türkiye'nin, yüzde 9 mertebesindeki işsizliği yok edebilmek için aşağı yukarı, millî gelirinin 3 katı kadar bir yatırım yapma ihtiyacı bulunmaktadır. Bu da, bu tasarının uygulamaya konulmasındaki ihtiyacı ve zarureti ifade etmesi bakımından önemlidir diye düşünüyorum.

İstihdamın sektörler itibariyle ülkemizdeki dağılımına baktığımızda, tarım sektörü istihdamın yüzde 35'ini, sanayi yüzde 18'ini, hizmetler yüzde 46'sını -küsuratlarını dikkate almadığımızda- temin etmekte; buna mukabil, bu sektörlerin gayri safî millî hâsılaya katkıları itibariyle baktığımızda -sanayi ve hizmetler dışında- tarım sektörü, istihdamıyla mütenasip olmayan düşük bir oranda gayri safî millî hâsılaya katkı vermektedir; gayri safî millî hâsılaya katkı oranı yüzde 14 civarındadır; yani, istihdamın yüzde 35'ini kullanmasına mukabil, gayri safî millî hâsılaya yüzde 14 civarında katkıda bulunmaktadır. Sanayi sektörü, istihdamdan daha fazla, yüzde 23 mertebesinde katkı yapmaktadır. Tabiî, niteliği itibariyle hizmetler sektörü, istihdamından çok daha fazla gayri safî millî hâsılaya katkıda bulunmaktadır ki, mertebesi yüzde 62,6'dır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, kanunlaştırılmak istenen bu tasarıdan da önce ülkemizde yatırım ve istihdamın teşviki amacıyla birçok kanun yürürlüğe konulmuş ve uygulanmıştır. Uyguladığımız en son kanun 4325 sayılı Kanundur. Belirtildiği üzere bu kanun aşağı yukarı 22 ili kapsamaktaydı. Bugün görüşmekte olduğumuz tasarı üç teşvik bakımından 36 ili kapsamakta, biraz sonra ifade edeceğim gibi, bilâbedel arazi ve arsa tahsisi bakımından, kalkınmada öncelikli yöreleri de içine almak suretiyle il sayısı 50'ye çıkmaktadır. Yani, bu noktadan baktığımızda mevcut tasarı 50 ile teşvik getirmektedir; 4325 sayılı Kanuna göre, aşağı yukarı, il bakımından iki katından fazla bir artıştır.

Bu tasarıyla, ilk defa, il bazında gayri safî yurtiçi hâsıla -fert başına düşen 1 500 dolar- esas alınmak suretiyle, bu miktarın altındaki iller teşvikten istifade ettirilmek suretiyle, bölgesel teşvik yerine; yani, Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi yerine, böyle objektif bir kıstas esas alınmış ve bu miktarın altındaki -Türkiye'deki- 36 il bu teşvikten istifade eder hale gelmiştir.

BAŞKAN - Bir saniye, Sayın Açıkalın...

Sayın milletvekilleri, oturma düzenimiz, yüzünüzün Divana dönmesi şeklindedir; sayın milletvekillerinin buna uymasını rica ediyorum.

Buyurun.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teşvikler nakdî teşvikler değil, doğrudan doğruya üretim ve istihdama bağlı teşviklerdir. Geçmiş uygulamalarda yaşadığımız şekliyle nakdî teşvikler kısmen istismar edilmiştir, kötüye kullanılmıştır ve bu sebeple de teşvikler amacına ulaşmamıştır. Oysa, bu teşvik, yatırım ve istihdam arttığı sürece uygulamaya girecek teşviklerdir; binaenaleyh, suiistimal edilmesi nispeti fevkalade düşüktür.

Bu teşvikler, yatırımcı yerli sermaye bakımından geçerli olduğu kadar, aynı şekilde yabancı sermaye bakımından da geçerli teşviklerdir. Yani bu teşviklerle yabancı sermaye de teşvik edilmiş bulunmaktadır.

Teşviklerin amaçlarından bir tanesi, özellikle son yıllarda düşük kur uygulamasının -tabiî, bu, ülke şartları dışında gerçekleşen, Türkiye'nin kontrol edemediği bir uygulamadır- ihracatçıya verdiği sıkıntıyı, maliyetleri indirmek suretiyle, bir ölçüde, telafi eden bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu tasarıda, daha önceki uygulamalardan farklı olarak, Gelir ve Kurumlar Vergisi istisna ve muafiyetleri yer almamıştır. Bunun bir eksiklik olduğu ifade edilebilir; ancak, ben, çok önemli bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum; iki bakımdan düşünmüyorum; birincisi, bilindiği üzere, Yüce Meclis, daha önce, burada, yatırım indirimiyle alakalı olarak, yüzde 40 nispetindeki yatırım indirimini bütün Türkiye'ye uygulamak, bütün Türkiye'ye şamil olmak üzere bir kanun kabul etmiştir. Bu tasarı, kanundaki bu eksikliği belli ölçüde telafi etmektedir. İkinci olarak, belirttiğimiz gibi, bu ülkede bir vakıa olarak, yatırımcıların ve üretim yapan kişilerin, müteşebbislerin Gelir ve Kurumlar Vergisi karşısındaki hassasiyetleri zayıftır. Dolayısıyla, bu iki aracın, önemli ölçüde teşvik unsuru olacağını düşünmüyorum veya bu yatırım indiriminin, bu eksikliği giderdiğini düşünüyorum.

Bu tasarının bir özelliği de şudur: Yeni yatırımlar dışında mevcut yatırımlar da, istihdamı artırmak, ilave istihdam sağlamak şartıyla, teşviklerden istifade eder hale getirilmiştir. Teşviklerden yararlanmanın alt sınırı, 10 kişi çalıştırıyor olmak şeklinde belirlenmiştir. Bu, gerçekten fevkalade düşük bir orandır. Bununla, KOBİ'lerin de teşvik edilmesi amaçlanmıştır.

Tasarıda, bedelsiz arsa tahsisi bakımından, organize sanayi bölgeleri öncelik taşımaktadır. Organize sanayi bölgelerinde boş parsel bulunduğu takdirde, bu bölge dışında bilabedel bir arsa tahsisi yapılmayacaktır.

Gerçekten de, ülkemizdeki organize sanayi bölgelerine baktığımızda, bugüne kadar 76 adet bitmiş, 107 adet de devam eden organize sanayi bölgesi yatırımı yapılmıştır. Bu konuda, gerçekten, hem kamu hem özel sektör önemli ölçüde yatırım yapmış bulunmaktadır. Bitmiş olan ve devam etmekte olan organize sanayi bölgelerinin teorik istihdam kapasitesi 1 200 000 işçidir. Oysa, bugün halen kullanılan ve sağlanan istihdam 400 000 civarındadır. Demek ki, şu andaki mevcut durum itibariyle, organize sanayi bölgeleri, ancak üçte 1 istihdam temin etmiş bulunmaktadır. Esasen, tasarı, organize sanayi bölgelerine öncelik vermek suretiyle, teorik kapasiteye ulaşmayı amaçlamıştır.

Burada, sözümün başında da ifade ettiğim gibi, bilabedel, kamuya ait, belediyelere ait, özel idarelere ait, katma bütçeli idarelere ait arazilerin tahsisinde, 36 il dışında, kalkınmada öncelikli yörelerdeki iller de bu teşvikten istifade edecektir. Dolayısıyla, bu teşvikten istifade edecek il sayısı 36 değil, 50'dir.

Organize sanayi bölgelerine baktığımızda, halen 8 000 adet parsel -ki, bunlar, aşağı yukarı 9 000 hektara tekabül etmektedir- henüz tahsis edilmemiştir.

Bu arazilerin tahsisinde, merkezî idare dışında, gerçekten belediyelere ve mahallî idarelere fevkalade önemli bir görev ve yükümlülük düşmektedir. Bilindiği üzere, kamu arazileri, planlamada, önemli ölçüde kamu hizmetlerine tahsis edilmiştir; yani, okul, hastane, PTT, kaymakamlık binası gibi... Bütün kamu arsa ve arazilerinin -belediye sınırları içerisindeki araziler ve arsalar- imarı, aşağı yukarı böyle geliştirilmiştir. Burada, ihtiyaç fazlası olanların, yatırımcılara bilabedel tahsis edilebilmesi için imar değişikliği yapılması ihtiyacı vardır. O bakımdan, özellikle belediyelerin bu konuda anlayış içerisinde olmaları; eğer, bölgelerine, şehirlerine yatırımcıyı çekmek istiyorlarsa, şehirlerinin yatırım açısından bir cazibe merkezi olmasını istiyorlarsa, yatırım planlarının yapılmasında titiz davranmaları, bu planların yapılmasına öncelik vermeleri icap etmektedir.

Enerji teşviki dışındaki teşviklerde herhangi bir sektör ayırımı yapılmamıştır; ancak, enerji sektöründe, teşvikten istifade edebilmek için, bilindiği üzere, imalat sanayiinde çalışıyor veya yatırım yapıyor olmak, madencilik sektöründe çalışıyor olmak, hayvancılık, seracılık, soğuk hava deposu, turizm, eğitim ve sağlık alanlarında yatırım yapıyor olmak gerekmektedir.

Pek tabiî, burada dikkati çeken husus, önemli ölçüde, tarım ve tarıma dayalı sektörlerin teşvik ediliyor olması, turizmin teşvik ediliyor olmasıdır. Aynı şekilde, imalat sanayii tanımı da fevkalade geniş bir tanımdır. İmalat sektörü içerisinde birçok sektör...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Açıkalın, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bir özelliği, vergi ve sigorta işveren payı teşvikinde asgarî istihdam sınırlaması yokken, bedelsiz arsa ve enerji desteğinden yararlanmak için asgarî 10 kişi istihdam ediyor olmak gibi bir sınır getirilmiş olmasıdır. Takdir edileceği üzere, bu sınır fevkalade düşük bir sınırdır. İmalat sektörü bakımından bu sınırın aşılmaması diye bir sorun söz konusu değildir.

Vergi stopaj teşvikinde de, tabiî ki, sınır bulunmaktadır. Bu, asgarî ücrete isabet eden vergi ile yeni işe alınan personel sayısının çarpımı suretiyle bulunacak miktarı geçemeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasalaşacak olan bu tasarının, ülkemize, yatırımcılara hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına, Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat, Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir ve İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söz istemişlerdir.

Bildiğiniz gibi, İçtüzüğümüze göre iki üyeye söz verebiliyoruz.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat'ın.

Buyurun Sayın Murat. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, hükümetimiz, bölgesel ekonomik dengesizliklerin azaltılması, sanayiin geliştirilmesi ve istihdamın artırılması amacıyla, fert başına gayri safî millî hâsılası 1 500 doların altında olan iller için, şu an görüştüğümüz bu teşvik kanunu tasarısını hazırlamıştır.

Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, bu tasarıdan istifade edecek illerin sayısı 36 olarak belirlenmiştir; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki, Elazığ ve Tunceli illeri hariç, diğer iller, bu tasarıdan istifade edecektir.

Elazığ İlinde, fert başına düşen gayri safî millî hâsılanın 1 500 doların üzerinde olmasının sebebi, Keban Barajında üretilen enerjiden elde edilen gelirin, Elazığ ekonomisi içerisinde gösterilmesidir; oysa, bu gelir, gerçekte Elazığ'da kalmamaktadır. Keban Barajında üretilen enerjinin ülke kalkınmasına katkısı tartışılamaz; ancak, Elazığ ekonomisine katkısı yok denecek kadar azdır. Önemli tarım arazilerinin baraj gölü altında kalması, ildeki tarımı da menfi yönde etkilemiştir. Keban Barajından elde edilen yıllık ortalama 5 000 000 000 kilovat/saat elektriğin, elazığ ekonomisi içerisinde hesaplanması sonucu, kişi başına düşen gayri safî millî hâsıla 230 dolar artmaktadır. İlimizde yıllık ortalama elektrik tüketiminin 1 000 000 kilovat/saat olduğu düşünülürse, Keban Barajından elde edilen elektriğin ilimiz ekonomisi dışında tutulmasından daha doğal bir şey olamaz.

Dolayısıyla, Elazığ İlinin, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 1 704 dolar olarak hesaplanan kişi başına gayri safî millî hâsılasının -230 doların düşülmesiyle- reel olarak 1 474 dolar olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkacaktır.

Tunceli İlinde ise, kamuda çalışan memur ve işçilerin ücretleri dışında, gelir kaydedilecek önemli bir yatırım bulunmadığı gibi, çok göç vermesi de, fert başına düşen gayri safî millî hâsılanın 1 500 doların üzerine çıkmasına neden olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçmişte, Elazığ ve Tunceli İlleri, uzun yıllar boyunca, olağanüstü hal bölgesi kapsamında kalmış, terör nedeniyle oldukça sıkıntı çekmiş ve halen de çekmektedir. Bundan dolayıdır ki, Elazığ ve Tunceli İllerimizin de, çıkarılacak teşvik yasası kapsamında değerlendirilmesi, kalkınma ve gelişmemiz için büyük önem arz etmektedir. Bu illerimizin kapsam dışında tutulması, esasen çok zayıf durumdaki sanayi kuruluşlarının tamamen durmasına ve yeni yatırımların önünün kesilmesine sebep olacaktır; bu ise, bölgede yokluk, işsizlik ve sefaletin artması demektir. Hükümetimizin, terör nedeniyle çektiği sıkıntıları da dikkate alarak, Elazığ ve Tunceli İllerimizi tasarı kapsamına alması, bölge sanayicisinin ve halkımızın yüzünü güldürecek, çalışma ve üretme azmini artıracaktır. Bu konuda hükümetimize olan güvenimiz de artarak devam etmektedir. Elazığ İlimizin bu yasa kapsamına alınmaması durumunda, bırakın yeni yatırımların yapılıp istihdamın artırılmasını, halen faaliyetini ve üretimini sürdüren tesislerin kapanması ya da yanı başımızdaki diğer illere taşınması kaçınılmazdır. Şimdiden, teşvik kapsamı dışında kalabilme ihtimalinin tedirginliğiyle, bölge sanayicilerimizin, tesislerini başka illere taşıma konusunda araştırma çalışmalarına başladıkları, gelen üzücü haberler arasındadır. Böyle düşünmeye başlayan sanayici ve işadamlarımızın bu şartlarda rekabet etmelerini beklemek, hayalden öte bir şey olmayacaktır.

Bu yasa kapsamına alınan ve kapsam dışında kalan illeri gösteren bir haritayı size sunacağım. Buraya baktığımızda, ne kadar haklı olduğumuzu Yüce Heyetinizin takdirlerinize arz ediyorum. Değerli milletvekilleri, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadoluda sadece Elazığ ve Tunceli -burada gördüğünüz gibi- kapsam dışında kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimizin sanayii geliştirme ve istihdamı artırma konusunda hazırladığı bu tasarıyı muhakkak, gönülden destekliyoruz; ancak, Doğu Anadolu Bölgesinde sadece iki ilimizin kapsam dışında kalması da bizleri fevkalade üzmektedir. Hükümetimizin, bu konuda daha kapsamlı bir çalışma yaparak, en kısa zamanda bu mağduriyetimizi gidereceğini ümit ediyor ve bunu özlemle bekliyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Murat.

Şahsı adına ikinci söz, Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığınca hazırlanarak, Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ve bugün görüşülen Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

23.1.1998 tarih ve 23239 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4325 sayılı Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun iki amacı vardır; birincisi, sermayenin, katmadeğeri yüksek, ileri teknolojinin hâkim olduğu ve kullanıldığı sektörlere yönelmesinin sağlanması, dolayısıyla, daha çok kâr elde edilmesi ve verimli kullanılmasıyla ülke ekonomisinin gelişmesi; ikincisi, ülke içerisinde bölgelerarası ekonomik dengesizliklerin giderilmesi, sermayenin istihdam artırıcı yatırımlara yönelmesinin desteklenmesiyle de sosyal hedeflere ulaşılmasıdır.

Yine, bu kanunun amacı, olağanüstü hal bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde vergi teşvikleri uygulamak ve yatırımlara bedelsiz kamu arsa ve arazisi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkânlarını oluşturmaktır.

Genel teşvik mevzuatının yanı sıra, ülkemizde özellikle bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıkları azaltmak amacıyla bölgesel programlar uygulanmaktadır. 4325 sayılı Kanunla, kanun kapsamında yer alan illerde istihdamın artırılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi amaçlanmış ve bu hedeflere ulaşmak amacıyla kanun kapsamındaki illerde yapılacak yatırımlar, çeşitli destek unsurlarıyla desteklenmiştir.

Bölgesel yardım programlarının sağlıklı bir istatistikî veri tabanına dayanması zorunluluğu yanında, yardım uygulamalarına yönelik bölgesel seçimin de sübjektif kriterlerden ziyade, ekonomik, malî ve sosyal göstergelere göre yapılması zarurîdir, gereklidir. Bu alanda, Avrupa Birliğine üyelik için kararlı bir çalışma içinde olan ülkemizin Avrupa Birliğinin bölgesel yardım kriterlerini esas alması gerekli olup, Avrupa Birliğinde devlet yardımı uygulamalarına ilişkin olarak kullanılan tanımların esas alınması, hem uygulamalarda standardı getirecek hem de devlet yardımı uygulayan ilgili kurumlara yardım uygulamalarında esneklik sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ve gerekçesi incelendiğinde, gayri safî yurtiçi hâsılası 1 500 Amerika Birleşik Devletleri Doları ya da daha az olan illerde vergi teşviklerinin uygulanması, enerji desteğinin sağlanması ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi tahsis edilmesinin; yeni istihdam edilen personelin ücretlerinden kesilen Gelir Vergisi stopajının alınmamasının ve sigorta primi işveren paylarının Hazine tarafından ödenmesinin; serbest bölgelerde uygulanan süresiz ve sınırsız vergi teşvikinin kaldırılmasının ve bu bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin geçiş döneminde yararlanabilecekleri vergi düzenlemelerinin yapılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.

Sağlıklı bir bölgesel yardım stratejisinin vergisel mahiyette bazı indirim ve istisnalar içermesi yanında, işletmelerin yatırım ve işletme dönemi finansman ihtiyaçlarını giderici mahiyette destek unsurlarıyla da takviye edilmesi gerekli bulunmaktadır.

Bölgesel amaçlı destek sistemlerinin sektörel kısıtlama da içermesi gerekmektedir. Seçilen bölgedeki tüm projelerin desteklenmesi, uzun vadede, hem sağlanan kamusal desteğin hem de özel sektör kaynağının israfına yol açabilecektir.

Bu nedenle, altyapı eksikliklerine rağmen, bu bölgelerde yapıldığında verimli olabilecek yatırım alanlarını öne çıkaran, diğer bir deyişle, sektörel kısıtlama içeren bir sistem uygulamaya alınmalıdır. Bu amaçla, verilen teşvikler, verimli sabit yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi için, o bölgede kıt olan sermayeye katkı sağlanması -ki, yatırım kredisi ve bir dönemlik sermaye ihtiyacı- şeklinde olacağından, bu işletmelerin daha sonra tekrar desteklenmelerine ihtiyaç kalmayacaktır.

Kanunun, bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesini hedefleyerek uygulamaya aldığı 4325 sayılı Kanunun temel eksiklikleri vardır. Bunları;

1- Bölgesel tarif yapılırken kullanılan ekonomik ve sosyal kriterlerin yetersiz olması,

2- Sistemin diğer teşvik uygulamalarıyla uyumunun sağlanamaması,

3- Yasayla düzenlenmesi nedeniyle, ekonomideki dinamizme göre esnekliğin olmayışı,

4- Belirli bir istihdam koşulunu dikkate almakla beraber, bu koşulun sektörel seçicilik sağlama açısından yetersiz olması,

5- Bölgenin altyapısını, ekonomik, malî ve sosyal niteliklerini ve ihtiyaçlarını tam olarak yansıtamaması olarak sunabiliriz.

Yardım uygulamalarında sadece vergisel destekler söz konusu olsa bile, uygulamaya ilişkin kriterler, getirilecek kısıtlamalar, uygulamaya ilişkin genel ve özel kurumların tespiti ile getirilen müeyyideler açısından, devlet yardımları konusunda uzmanlaşan kurumların görüşleri de alınmalı ve uygulamalar koordineli bir şekilde yürütülmelidir.

Olağanüstü hal bölgesinin olumsuzluklarını yaşayan Elazığ ve Tunceli, maalesef, kanun kapsamı dışında tutulmakla karşı karşıyadır. Bu kanun kapsamı dışında kalan kendi seçim bölgem Elazığ'la ilgili bazı verileri dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Elazığ İlinin 2003 verileri baz alındığında, sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması 81 il içerisinde 36'dır. Eğer, baz olarak sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması alınsaydı, Elazığ, bugün, bu kanun kapsamı içerisinde olacaktı.

Şehirleşme oranı yüzde 63,95'le 15 inci sırada.

Yıllık ortalama nüfus artışında yüzde 13,39'la 36 ncı sırada.

Tarım işkolunda çalışanlarının toplam istihdama oranı yüzde 58,60'la 50 nci sırada.

Sanayi işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı yüzde 6,01'le 44 üncü sırada.

Ücretli çalışanların toplam istihdama oranı yüzde 35,57'yle 33 üncü sırada.

Sosyal yönden Elazığ'ın durumu da ileri düzeyde. Özellikle, üniversite bitirenlerin okul bitirenlere oranı yüzde 7,57'yle Türkiye sıralamasında 16 ncı sırada.

Liseler okullaşma oranı yüzde 50,01'le 5 inci sırada.

10 000 kişiye düşen hekim sayısı yüzde 14'le 8 inci sırada.

10 000 kişiye düşen hastane yatak sayısı yüzde 41'le 4 üncü sırada.

Yukarıdaki saydığım verilerden de anlaşılacağı üzere, Elazığ, üniversiteyi bitirmiş yetişmiş beyin gücü, gelişmiş altyapısı, kalifiye elemanı, bunlardan da önemlisi jeostratejik konumu ile ekonomik göstergeleri paralellik göstermemektedir.

Yıllarca olağanüstü halin ve terörün getirdiği olumsuzluklar, âdeta huzur adası olan güzel ilimizin nüfusunu artırmış, işsizliği had safhaya ulaştırmış, yatırımlar ülkemizdeki ekonomik olumsuzluklara paralel olarak durmuş, sanayi kuruluşlarımız birer birer kapanmıştır ve açlık ve sefalet ilimizde kol gezmektedir.

Bölgelerarası gelişmişlik sıralamasında en sonda kalan Doğu Anadolu Bölgesi içerisinde yer alan ilimizin ve Tunceli'nin teşvik kapsamı dışında tutulmasını, Elazığımızın geleceği açısından iç karartıcı bulmaktayız.

İlimizde kurulu tesislerin, teşvik yasası tasarısına dahil edilecek komşu illerle eşit koşullarda rekabet edemeyeceği, daha fazla istihdam yaratamayacağı, hatta mevcut çalışan işçilerin zamanla işten çıkarılabileceği, yatırıma yönelmek isteyen işadamlarımızın 4325 sayılı Kanun kapsamı içerisinde olan komşu illere yatırımlarını kaydıracakları gerçeğini vurgulamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından fert başına düşen gayri safî millî hâsıla hesaplaması yapıldığında, Elazığ İlinde bulunan Keban Barajı ve Eti Krom Anonim Şirketinin gelirleri dahil edildiğinde fert başına düşen gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ABD Dolarının üzerine çıkmaktadır.

Elazığ'da üretilen enerji ülke geneline taşınmakta ve satılmakta, elde edilen gelir Elazığ ekonomisine yansımamasına rağmen, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerinde, Elazığ'ın kişi başına düşen gelirine dahil edilmektedir. Bu, yaklaşık olarak -biraz önce arkadaşımızın da dediği gibi- 230-240 dolar civarında bir artış yapmaktadır. Ferrokrom tesisleri de, yine, Keban'a benzer şekilde, Elazığ'da fert başına düşen gayri safî yurtiçi hâsılayı yaklaşık 47 dolar artırmaktadır. Yani, normalde, biz, 1 400 doların altındayız. Keban İlçemiz, 27 000 dolar kişi başına düşen geliriyle dünyanın en zengin ilçelerinden biri olarak görülmektedir. Böyle bir kriter esas alınarak teşvik sistemi hazırlanmasının, doğru ve adil bir uygulama olmadığını söylemek istiyorum.

Elazığ İli, konumu itibariyle, civarında bulunan illerin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla, Elazığ İli kalkınmadan, Tunceli, Bingöl, Muş gibi illerimizin de kalkınamayacağı bir gerçektir.

Devlet İstatistik Enstitüsünün 2001 yılı yeni verilerine göre hazırlanan kişi başına gayri safî yurtiçi hâsılaya göre Elazığ İli, Gaziantep, Konya, Samsun gibi illerden daha gelişmiş görünmektedir. Bu verilere göre, teşvik sisteminin adaletli bir sistem olmadığı ortadadır. Bu kriterlere göre, Elazığ'ın bu kanun tasarısıyla mağdur edilip edilmediğini takdirlerinize arz ediyorum.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp daha sonra Meclise havale edilen bu kanun tasarısıyla ilgili, günlük gazetelerin ekonomi yazarları kendi köşelerinde, Elazığ'ın kanun kapsamı dışında bırakılmasının ne denli yanlış olduğunu ifade etmektedirler. Yine bu kanunla, Elazığ'la beraber komşu ilimiz Tunceli'nin de kapsamdışı kalması, işin vahametini göstermektedir.

Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Elazığ ve Tunceli İlleri hariç, tüm iller bu kapsam içerisine girmektedir. Bütün bu gerçekler doğrultusunda, bu teşvik yasasına Elazığ ve Tunceli'nin de dahil edilmemesi büyük bir haksızlığa neden olacaktır.

Yedi yıl olağanüstü hal bölgesinde, üç yıl da mücavir alan içerisinde kalan Elazığ'ın, artık, kan verecek canlılığı kalmamıştır.

Tasarı hazırlanma aşamasında iken görüştüğümüz tüm kamu kuruluşlarının yetkilileri, konunun uzmanları, mutlaka, Elazığ'ın ve Tunceli'nin de bu yasa kapsamına dahil edilmesi gerektiği görüşünde hemfikirdiler.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, toparlar mısınız.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının kriter aldığı 1 500 ABD Dolarının ilçeler bazında uygulanmasının daha sağlıklı sonuç vereceği ya da bu yasaya "olağanüstü hal bölgesinde kalmış Doğu Anadolu Bölgesindeki iller" ibaresi konularak, Elazığ ve Tunceli'nin de bu kapsamda değerlendirilmesiyle haksızlıkların önüne geçileceği kanaatindeyim.

Sayın Maliye Bakanımız buradalar. Biraz önce, bir arkadaşımız bir harita gösterdi; ben, artık, göstermek istemiyordum; ama, bu haritaya bakıldığında, Elazığ ve Tunceli'ye ne denli haksızlık yapıldığını herkes görecektir. Ben bunun yerine geçebilecek iyileştirmeleri, şimdiden, Maliye Bakanımızdan özellikle, bahusus, rica ediyorum.

Yüce Heyetinizi, tekrar, en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YATIRIMLARIN VE İSTİHDAMIN TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; bazı illerde vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmaktır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Hasan Güyüldar; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

1 inci madde, kapsamına giren bazı illerde vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmaktadır.

Bu tasarıyla getirilen düzenlemeleri CHP Grubu olarak gerekli ve yerinde buluyoruz; ancak, Devlet İstatistik Enstitüsünün hesap ve kriterlerinin fert başına belirlediği gayri safî yurtiçi hâsıla miktarlarında, bölgesel açıdan olsun, iller açısından olsun haksızlıklar olduğuna veya hesap yönteminde hakkaniyet ölçüsünün kaçırıldığına inanmaktayız.

Tasarının genel gerekçesinde ifade edildiği gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bazı illerinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yeni yatırım sahalarının açılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve diğer bölgelere olan göçün önlenmesi amaçlarıyla, 21.1.1998 tarihli 4325 sayılı Kanun yürürlüğe konularak, söz konusu bölgelerde, illerde, çeşitli vergi teşvikleri uygulanmıştır.

4325 sayılı Kanunun amaçlarının bugün de geçerli olduğu değerlendirilerek, bu tasarıda, gayri safî yurtiçi hâsıla miktarı baz alınarak, bazı illerin, kalkındığı, geliştiği için tasarı dışında tutulduğunu ve bazı illerin de ilave edildiğini görüyoruz. Elazığ İlimizin sayın milletvekilleri, özellikle bu sorunu dile getirirken, Tunceli'yi örnek olarak gösterdiler. Ben de, Yüce Heyetinize, Tunceli'yle ilgili örnek vermek istiyorum.

İlim olan Tunceli -anlaşılır gibi değil- geliştiği için, kalkındığı için bu kapsamdan çıkarılıyor!.. Hiçbir Tunceli insanının göremediği, yaşamadığı bir mucize gerçekleştiriliyor!.. Sanki, Tunceli'de, üretime dayalı fabrikalar kurulmuş, sanayi tesisleri harıl harıl çalışıyor, göç eden vatandaşlarımız köyüne dönüş yapıyor, tarlasında, bağında ziraî araçlarla herkes çalışıyor, işsizlik kalmamış gibi bir mucize Tunceli'de gerçekleştirilmiştir ve Tunceli, geri kalmış il, yoksul il statüsünden çıkarılıp, gelişmiş iller arasına, bu durumda girmiştir!..

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekten, göz göre göre, yanlışlık üzerine yanlışlık, haksızlık, adaletsizlik yapılıyor. Hiçbir vicdanın kabul etmediği bir vakıayla karşı karşıyayız. Bu ilimizde, 10 işçinin çalıştığı, üretime dayalı, özel ve devlet sektörüne ait bir yatırım yoktur. Bu ilimizde, ödenek olmadığından dolayı, köye dönüş yapan 1 vatandaşımız olmamıştır. Bu ilimizde, herkes işsiz, herkes yoksul. Bu ilimizde, kalıcı bir uzman doktor olmadığı için, hastalar can çekişiyor, ölüyor. Bu ilimizde, hayvancılık ve tarım çökmüş. Bu ilimizde, nüfusun yüzde 55'i göç etmiştir ve bu ilimiz, ilginçtir, fert başına 1 584 ABD Dolarıyla gelişmiş il olarak teşvik kapsamına alınmıyor.

DİE verilerine göre, Tunceli'nin Türkiye içindeki üretim payına bakıyoruz:

Tarım binde 21, sanayi onbinde 1, madencilik sıfır, imalat sanayii sıfır, ticaret onbinde 2, serbest meslek onbinde 1, banka hizmetleri onbinde 1, ithalat vergisi onbinde 1, hayvancılık, çiftçilik binde 20.

Yukarıdaki acı tabloya rağmen, Tunceli, gelişmiş iller arasında görülmektedir.

Yine, DİE verilerine göre, Tunceli'nin gelişmiş iller arasındaki sırasına bakalım:

Yıllık nüfus ortalaması, Türkiye sıralamasında 81 inci.

Sanayi işkolunda çalışan, Türkiye sıralamasında 76 ncı.

Ticaret işkolunda çalışan, Türkiye sıralamasında 80 inci.

İmalat işyeri sayısı, Türkiye sıralamasında 77 nci.

Tarımsal üretim değeri, Türkiye sıralamasında 77 nci.

Gayri safî yurtiçi hâsıla, Türkiye sıralamasında 79 uncu.

Kırsal yerleşimlerde asfalt yol oranı, Türkiye sıralamasında 81 inci.

Türkiye Cumhuriyeti karayolları asfalt yol oranı; Türkiye sıralamasında 81 inci.

Görüldüğü gibi, gelişmişliğe ölçü olan bazlarda, Türkiye genelinde birçok önemli konuda 81 inci sırada sonuncu veya sondan 2 nci, 3 üncü olan Tunceli İli, gelişmiş ve kalkınmış iller arasında gösterildiği için, yatırımlara teşvik kapsamına alınmıyor.

Gayri safî yurtiçi hâsıla içindeki payı binde 16 olan ve Türkiye sıralamasında 79 uncu sırada yer alan Tunceli, nasıl oluyor da, gelişmişlik ve kişi başına düşen yıllık gelirle Kahramanmaraş, Konya, Isparta, Trabzon, Kırşehir, Giresun, Malatya, Sivas, Uşak, Afyon illerimizin önüne geçiyor?.. Bu sorumuzun yanıtı şudur: Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Tunceli'de kişi başına düştüğü belirlenen 1 584 doların yaklaşık yüzde 55'i kamu kesiminde istihdam edilenlere ödenen ücretlerden, yüzde 40,40'ı tarımsal üretimden gelmektedir. Bu tabloya ayrıntılı olarak baktığımızda, 1 584 doların yüzde 55'ini hizmet sektöründe çalışan kamu görevlilerine ödenen ücretler teşkil etmektedir. Yine, 1 584 doların yüzde 40,40'ını teşkil eden tarımsal üretim de ilimiz gerçeklerini yansıtmamaktadır.

Türkiye tarımı sıkıntıdayken, tarımsal üretimde hepimizin bildiği birçok sorun varken, Tunceli tarımı nasıl gelişmiş olabilir, bunu anlamak zor.

DİE'nin rakamlarına göre, Tunceli'de kişi başına düşen tarımsal üretimin değeri 1 432 000 000 TL, Türkiye genelinde kişi başına düşen tarımsal üretimin değeri 1 124 000 000 TL, Doğu Anadolu ortalaması ise 884 000 000 TL!.. Türkiye genelinde nüfus yönünden 81 inci sırada bulunan ve son onbeş yılda nüfusunun yüzde 55'i göç eden Tunceli'de yüzlerce köy boşaltılmışken, evleri, tarlaları, bağları, bahçeleri viraneye dönmüşken, Tunceli, gelişmiş iller arasına alınıyor!..

DİE'nin hesap şeklinin, yönteminin adaletsiz olduğu her haliyle ortadadır. Elazığ'ın Keban İlçesi, Tunceli'nin Çemişkezek ve Pertek ilçeleriyle aynı kaderi taşıyor. Bu ilçede fert başına düşen millî gelir 27 000 doların üstündedir; ama, Keban'ın konumuna, köylerine bakıyor, el insaf diyoruz. Bu rakamlar, Tunceli'de olduğu gibi vatandaşla uzaktan yakından alakası olmayan rakamlardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çalışmalarımızı, hesaplarımızı yaparken bazı gerçekleri asla gözardı edemeyiz. Ülkemize ağır faturası olan terör faciasının en ağırını Tunceli halkı çekmiştir. Bu yarayı sarmalıyız, bu ağır hasarı kaldırmalıyız. "Huzur ve barış ortamı" deyip duruyoruz; hani, ne yapıldı Tunceli'ye?! Değişen hiçbir şey yok. Evvela, insanın kafasının içi rahat olması lazım. Huzur ve barış ortamı, insanın kafasının ve vicdanının rahat olmasıyla sağlanır. Allah da kul da biliyor ki, vicdanlar rahat değil. Tunceli'yi teşvik kapsamı dışında tutmak, yanlış uygulamaların, haksızlığın, çarpıklığın devamı demektir. Vatandaşların kafasının içi allak bullak; vicdanlarının sızısı devam ediyor.

Sayın iktidar milletvekillerine sesleniyorum, Tunceli'ye yapılan bu haksızlıktan, bu yanlışlıktan dolayı sizlere bir mektup gönderdim. Mektupta, siz İktidar Partisinin, adını adaletten alan "adalet ve kalkınma" gibi kutsal kelimelerin anlamı, Tunceli'nin başına gelen adaletsizlik ve haksızlığa ters düşmüştür. Tunceli'nin, görüşülmekte olan teşvik yasa tasarısı kapsamına alınması için verilen önergenin siz sayın milletvekillerince kabulü yönünde kullanacağınız oyunuzla, hem adaleti yerine getirmiş hem de geri bırakılmış Tunceli'de kalkınma hamlesini başlatarak bu yarayı sarmış olacaksınız.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğimiz bu yasa tasarısının hayırlı olması dileğiyle, önergemizin dikkate alınarak kabulünü Yüce Meclisten bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güyüldar.

Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Sinan Yerlikaya; buyurun.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yatırımları ve istihdamı geliştirmek ve yükseltmek amacıyla bir yasa tasarısı önümüzde. Olumlu, güzel, Türkiye için, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu için çok önemli bir tasarı. Bunu, hem parti olarak hem şahıs olarak, hepimiz destekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki, bu tasarı içerisinde bazı haksızlıklar da var. Az önce, saygıdeğer Elazığ Milletvekilleri ve Tunceli Milletvekili, olayı, gayet net biçimde dile getirdi. Yani, şimdi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadoluda bütün illeri bu tasarının kapsamı içerisine alıyorsunuz, Elazığ ve Tunceli'yi bu tasarı kapsamı dışına çıkarıyorsunuz... Nedir; burada fert başına düşen millî gelir 1 500 doların üzerinde. Şimdi, ben, bu, millî gelirin neye göre hesap edildiğini pek anlamış değilim. Yani, bir başkasının kazancının, bir yatırımın, bir şehre herhangi bir şey vermediğini bildiğiniz halde, bunları, bu kapsam içerisine almanız doğru mudur yanlış mıdır? Örnek; Elazığ'da bir Keban Barajı var. Değerli arkadaşlar, bu Keban Barajının geliri, hakikaten, Elazığ halkının cebine giriyor mu girmiyor mu, bunu, ekonomistler daha iyi biliyor. Şimdi, siz, Keban'dan dolayı Elazığ'a niye ceza veriyorsunuz?!

Gelelim Tunceli'ye. Söylemeye gerek yok, demin arkadaşlar da söylediler; şu anda Tunceli'nin köylerinin hiçbirinde okul yok. Bakınız, birkaç YİBO'nun dışında köylerde okul yok. Hiçbir köyümüzde sağlıkevi, sağlık ocağı yok arkadaşlar. Bakınız, açık ve net ifade ediyorum, hiçbir köyümüzde... Bırakın bunları, Tunceli merkezde doktor yok; az önce arkadaş da dile getirdi.

Şimdi, bakıyorsunuz, Tunceli, Samsun gibi, Gaziantep gibi, Konya gibi gelişmiş bir yer; hayret ediyoruz!..

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Maşallah!..

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) - "Maşallah" diyelim; ama, inşallah da diyelim. Gerçi, inşallahla maşallahla işler yürümüyor; ama, mantığımızı biraz kuvvetlendirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu tasarı, hakikaten, doğru ve güzel olmasına rağmen -açıkça ifade ediyorum- haksızlıkları da içeriyor.

Bakınız, demin arkadaşlar size bir harita gösterdiler, aynı harita benim elimde de var. Doğu ve güneydoğu illerimizden -ki, haklı olarak hepsi bu tasarı kapsamı dahilinde- sadece şu Elazığ ve Tunceli yok. Niçin yok; kişi başına düşen millî gelir 1 500 doların üstünde... Değil arkadaşlar; yani, tasarıyı hazırlayan arkadaşlarımız, özellikle bürokrat kesimin gözönüne aldığı kriterler gerçeklerle bağdaşmıyor, kişi başına millî geliri 1 500 doların üstünde göstermeleri tamamen sanal, hayalî bir şey.

Örneğin, Tunceli'de niye bu böyle; Tunceli nüfusu çok düştü, göç veren iller içinde birinci sırada; yani, son on onbeş yılda, hatta yirmi yılda Tunceli İli göç veren iller içinde birinci sırada. Bu, DİE'nin raporlarında var. Buna rağmen, orada, sevk edilen asker ve polis sayısı çok fazla.

Bakınız, bu yerel seçimler için yaptığımız bir tespite göre, oradaki asker ve polis oyu, hemen hemen orada yerleşik olan yerli halk düzeyinde. Şimdi, bu durumda, tabiî ki, oradaki kamu görevlilerinin aldığı maaşı Tunceli insanının cebinde saymanız mümkün mü; değil. Orada, hakikaten, o insanlar büyük sıkıntılar içinde görev yapıyorlar -kendilerini burada şükranla anıyorum- büyük bir görev yapıyorlar; kolay değildir; ama, orada üç beş yıl görev yapan arkadaşımız o birikintisini, o maaşını orada elinde tutuyor, biriktiriyor, geliyor kendi memleketinde, batıda, bir araba veya bir ev alıyor. Şimdi, burada Tunceli'nin üretimdeki payı nedir; yani, üretime dönük bir yararı nedir?.. Bu, haksızlıktır değerli arkadaşlar, bunu gidermemiz lazım.

Bakınız, bu harita içinde, doğu ve güneydoğudaki bütün iller içinde Tunceli ve Elazığ yok. Hadi, Tunceli'yi cezalandırmanızı bir anlamda doğru görüyorum. Niye görüyorum; çünkü, Tunceli laik, demokrat bir yer; yani, aydın bir yer; fakat, bu Elazığ'ı niye çıkardınız, ben, buna anlam veremiyorum! Hadi Tunceli'de milletvekiliniz yok; ama, bakınız, Elazığ'ın pırıl pırıl 3 milletvekili var; yani, niçin bunu böyle yaptınız ben anlamıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakınız arkadaşlar, hiç bağırmaya çağırmaya gerek yok, bu haksızlığı gidermemiz gerekiyor. Bu haksızlığı gidermek lazım; yani, Tunceli'nin perişanlığını, Elazığ'ın perişanlığını gelin görün, biz, burada boşuna konuşmuyoruz. Gelin, bir Tunceli'yi görün arkadaşlar. Tunceli'de bugün açlık ve sefalet en üst düzeydedir. Bunu samimiyetle beyan ediyorum, çok büyük bir açlık ve sefalet içindeyiz. Bir de bunun yanında, eğer siz, bu kanun kapsamına Tunceli'yi ilave etmezseniz Elazığ ile beraber...

Şimdi, Tunceli'de büyük bir turizm potansiyeli var; henüz el değmemiş; yayla turizmi var, dağ turizmi var, deniz turizmi de var; orada, güzel çaylarımızda, insanlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Yerlikaya, sözlerinizi tamamlar mısınız.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla)- Orada, Ovacık toprak havaalanı var. Ovacık'ta, 1950 ve 1960 yılları arasında, Amerikalılar, gayet güzel orayı kullanıyorlardı. Biz, çocuktuk, gidiyorduk ve kutu kolaları orada tanımıştık. Uçakları geliyordu, iniyordu; onlar, o Munzur'un alabalığında, avında, ayı avında, domuz avında, keklik avında; yani, Amerikalılar her yaz oradaydı.

Şimdi, orada büyük bir turizm potansiyeli var. Bu turizm potansiyeli, eğer ele alınır, reel bir biçimde bundan istifade edilirse, yalnız Doğu Anadolu değil, Güneydoğu Anadolu değil, bütün Türkiyemiz kalkınır. Bu nedenle, eğer oraya bu teşvikleri özendirirsek özellikle turizm yönünden, hakikaten büyük yatırım yapacaklar.

Şimdi, bakınız, bu yasayı bekleyen çok hemşerimiz var. Eğer, bu yasa böyle çıkarsa, Elazığ'a ve Tunceli'ye hiçbir insan gitmeyecektir. Demin, Sayın Trabzon Milletvekilimiz de söyledi; aksine, oradaki yatırımların birçoğu başka yere kayacaktır. Haksızlık meydana gelecektir, adaletsizlik meydana getireceğiz. Bu güzel yasayı, bu hakikaten haklı yasayı bu eksiklik içinde tamamlamayalım.

Bakınız, arkadaşlarla bir önerge verdik; şöyle bir şey: "Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi eksi olan illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları koşulu aranmaz." Gayet güzel, anlaşılır bir önerge. Tunceli, Elazığ gibi illerimizin de, bu durumda haksızlığa uğrayan illerimizin de haksızlığını gidermiş olacaktır. Ben, özellikle rica ediyorum. Bakınız, sizden, hakikaten rica ediyorum, bu önerge kabul edilirse, bu yasa çok güzel bir biçimde ortaya çıkacaktır. Bunun güzelliği sizin olsun, iyilik sizin olsun; biz de size teşekkür edelim.

Ben yine teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Şahsı adına, Giresun Milletvekili Sayın Hasan Aydın.

HASAN AYDIN (Giresun)- Sayın Başkan, grup adına konuşacaktım.

BAŞKAN- Hayır, şahsınız adına...

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, grup adına yazmıştık; ama, şahısları adına konuşmaya geçildi, galiba...

BAŞKAN - Şahısları adına konuşmalara geçildiği için, grup adına konuşulamaz.

Sayın Aydın, şahsınız adına konuşmak üzere, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN AYDIN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, kanun tasarısının 1 inci maddesi, bu kanun tasarısının amacının neler olduğunu içermektedir; kısaca belirtmem gerekirse, bazı illerde vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmektir. Süremin elverdiği ölçüde, bu yasa tasarısının amacını sizlere anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, teşvik, ülkelerin kalkınma stratejilerine, mevcut sosyoekonomik ve toplumsal yapılarına bağlı olarak belirli aktivitelerin yapılmasını veya yapılmamasını özendirmek amacıyla devlet tarafından sağlanan nakdî veya gayri nakdî destekler paketi olarak tanımlanabilir. Yatırımların teşvikini, bölgelerarası dengesizlikleri gidermek, sermayeyi tabana yaymak, istihdamı artırmak, katmadeğeri yüksek, ileri ve uygun teknolojilerin kullanılmasını sağlamak ve uluslararası rekabet gücünü artırmak amaçlarıyla, uluslararası yükümlülüklerin de dikkate alınması koşuluyla, yatırımların kamu tarafından desteklenmesi olarak tanımlamak mümkündür.

Değerli milletvekilleri, devlet yardımları, gelişmekte olan ülkelerde, gerek iç piyasanın büyütülmesi gerekse dış piyasalara güçlü bir rekabet yapısına sahip olarak çıkabilmek için yatırım oranının artırılmasında ve ihracatın yüksek seviyelere ulaşabilmesinde önemli bir yere sahiptir.

Bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerin genellikle karşılaştığı tasarruf yetersizliği, dengesiz gelir ve kaynak dağılımı ve kalkınmayı sağlayacak sermaye yetersizliği gibi nedenlerle, kamudan, özel girişimlere kaynak aktarılmaktadır.

Teşvik politikalarıyla, ekonomik birimlerin belli davranışlara yönlendirilerek arzulanan sonuçların gerçekleşmesini sağlamak amaçlanmaktadır. Bilindiği gibi, vergiler ve vergi teşvikleri, maliye politikasının, ekonomik ve sosyal alandaki en önemli araçlarıdır.

Ülkelerin kalkınma süreçlerinde bazı bölgelerin daha hızlı bazı bölgelerin de yavaş kalkındıkları görülmektedir; dolayısıyla, geri kalan bölgelerin kalkındırılması için, bölgesel kalkınma politikaları çerçevesinde, bu bölgeler, çeşitli ayrıcalıklı cazip teşvik araçlarıyla teşvik edilmektedir.

Ülkemizde teşviklerle ilgili olarak atılan ilk adımlar cumhuriyet öncesine dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanun-u Muvakkati, sanayiin teşvik edilmesi konusunda atılan en önemli adım olmuştur. Bu Kanun, cumhuriyet sonrası dönemde de kullanılmış ve daha sonraki uygulamaların da temelini oluşturmuştur. Daha sonra çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunuyla, millî sanayiin yurtiçi ihtiyaçları karşılandıktan sonra, ihracat yapan büyük sanayi işletmelerinin kurulması amaçlanmıştır.

Ülkemizde 1962 yılında Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla planlı döneme geçilmiştir. Planlı dönemde, genel olarak ithal ikamesine dayalı ve korumacı politikalar izlenmiş, 1980 sonrası dönemde ise, dışa dönük kalkınma stratejisi çerçevesinde, gümrüklerin indirilerek uluslararası piyasalara entegrasyon, içpiyasada serbest rekabet koşullarını oluşturarak, faiz, fiyat ve dövizin serbest piyasa koşullarında belirlenmesi ve özel sektörün ekonomik kalkınmanın öncülüğünü yüklenebilmesi için getirilen bazı cazip teşvikler ekonomi politikasının temel araçlarını oluşturmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Aydın, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli üyeler; son yıllarda ülkemizde malî disiplinin gerçekleştirilmesi adına vergi istisnası ve muaflıklarının daraltılması yoluna gidilmektedir. Bölgesel teşvikler, bugüne kadar bu eğilimin dışında kalmıştır. Geri kalmış yörelerimiz ile kalkınmada öncelikli yörelerimizde yeni yatırım sahalarının açılması, iş ve istihdam olanaklarının artırılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve diğer bölgelere olan göçlerin önlenmesi amacıyla, 1998 yılında, 4325 sayılı Yasa yürürlüğe girmiştir. Ancak, bu yasadan gerekli neticeler alınamamış ve gerekli faydalar sağlanamamıştır; çünkü, teşviklerin başarılı olabilmesi için ülkede siyasî istikrarın ve sürdürülebilir ekonomik istikrarın mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor. Hükümetimizin bu hedefler doğrultusunda ele aldığı bu uygulamayla birçok eksiklik giderilmek istenmektedir. Özellikle geri kalmış yörelerimizin ve illerimizin yatırım ve istihdam yönünden kuvvetlendirilmesi ve sermayenin buralara daha rahat gelmesi sağlanacaktır. Öyle ki, bu düzenlemeyle, geri kalmış yörelerimizin en büyük problemlerinden olan dışarıya göç verme, gelirin dengesiz dağılımı, sermayenin gelmemesi, işsizlik ve benzeri sıkıntılar ile daha da önemlisi -tasarının amacında yer alan- bölgelerarası eşitsizlikler büyük ölçüde giderilecektir. Tasarının amaçlarını, biraz önce ana hatlarıyla belirttim.

Gelir Vergisi ve sigorta primi işveren hissesi desteğiyle yeni işe başlayan mükelleflerin çalıştırmaya başladıkları işçiler için ödeyecekleri Gelir Vergisi ve sigorta primi işveren hissesi yükünden, organize sanayi bölgelerinde yatırım yapıyorlarsa tamamen, diğer yerlerde faaliyet gösteriyorlarsa yüzde 80 oranında kurtulmaktadırlar. Ayrıca, burada, işverene, sigorta primi ve diğer katkılarla beraber, işçi başına 137 000 000 lira katkı vardır.

Uygulanması öngörülen enerji desteğiyle, imalat sanayii, madencilik, hayvancılık, seracılık, soğuk hava deposu, turizm, konaklama tesisi, eğitim veya sağlık alanında yeni faaliyete geçen işletmelerin, asgarî 10 işçi çalıştırmaları şartıyla, enerji giderleri, yüzde 20 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda, Hazine tarafından karşılanacaktır. Bedelsiz arsa ve arazi desteğiyle de, en az 10 kişilik istihdam öngören yatırmalara girişen gerçek ve tüzelkişilere, Hazineye, katma bütçeli kuruluşlara, belediyelere ve il özel idarelerine ait arsa ve araziler bedava olarak verilecektir.

BAŞKAN - Sayın Aydın, sözlerinizi toparlar mısınız.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, 10 dakikayı tamamlayayım.

Ülkemizin en büyük problemi, işsizliktir; hükümetimiz de, 2004 yılını işsizlikle mücadele yılı olarak belirlemiştir. Bu tasarıyla, ülkede istihdamın önü açılacaktır; çünkü, yatırımlar ile istihdam arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Gelir dağılımında çok büyük dengesizlikler görülmektedir, bu dengesizlikler giderilecektir.

Bu yasa tasarısının bir başka önemli getirisi de, düşük kurdan dolayı sıkıntıya giren ihracatçılar için çok önemli bir yasal düzenleme olmasıdır. İşadamlarımızın ve sanayicilerimizin uluslararası piyasalarda mücadele gücünü artıracaktır. Ayrıca, bu bölgelerde yatırım yapacak reel sektörün girdi maliyetlerini düşürerek, daha ucuza üretim yapma imkânını ortaya koyacaktır. Bunun da, enflasyonla mücadele çalışmalarında önemli bir katkı sağlayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Zira, girdi maliyetlerinin düşmesi, üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını aşağıya çekecektir.

Son olarak da şunu belirtmek istiyorum: En çok eleştirilen kısım, 1 500 dolar kriteridir ve 2001 yılının neden kriter olarak alındığıdır. Devlet İstatistik Enstitüsünün son açıkladığı rakam, 2001 yılı rakamıdır. Benim anlayışıma göre, 2001 yılı rakamı bunun için alınmıştır. Ayrıca, hangi kriteri getirirseniz getirin, mutlaka, eleştirilecek bir yanı bulunacaktır.

Bir de şunu belirtmek istiyorum: İllerin sosyoekonomik kalkınmışlıkları ile 1 500 dolar kriteri de çok yerde örtüşmektedir. İlimizden örnek vermek gerekirse, Giresun İlinin millî geliri 1 443 dolardır, sosyoekonomik kalkınmışlık sıralamasında ise 50 nci sıradadır; yani, tersine düşündüğümüzde, 31 inci sırada yer almaktadır.

Çıkacak bu yasanın ülkemize çok büyük katkıları olacağına inanıyorum ve işadamlarımızın, bu çıkacak yasaya büyük itibar göstereceklerine inancım tamdır.

Bu duygularla sözlerimi bitirirken, başta Sayın Başbakanımız, Bakanlar Kurulu üyelerimiz ve bürokratlarımız olmak üzere, bu kanun tasarısına emeği geçen herkese candan teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Çıkacak yasanın, ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati : 19.15

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.15

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

355 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı: 355) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun;

a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayrisafi yurtiçi hâsıla tutarı 1500 ABD Doları veya daha az olan illeri,

b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

Kapsar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM (Kastamonu)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu tasarının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi ve kendi görüşlerimi sizlere arz edeceğim.

Bu yasa tasarısı Türkiye'nin ihtiyacı, destek veriyoruz, biz de destekliyoruz; ama, almış olduğu kriterler açısından, bu yasa tasarısı Türkiye'nin ihtiyacına cevap vermiyor; çünkü, almış olduğu kriter gayri safî yurtiçi hâsıla hesabı, yanlış bir hesap. Bu hesap doğru değil; bu hesap, illeri mağdur ediyor, ilçeleri mağdur ediyor, daha önce bu illerde yatırım yapmış yatırımcıları mağdur ediyor. Böyle bir yasanın çıkması, sanıyorum ki, ne Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini ne de AKP milletvekillerini memnun edecektir.

Değerli arkadaşlar, Devlet İstatistik Enstitüsünde epeyce çalışma yaptım. Bu yasanın kriter olarak aldığı bu 1 500 dolar nasıl hesaplanıyor, bunun hesap şekli nedir diye araştırdım. Üç şekilde hesap var:

1- Harcama esasına göre hesap,

2- Gelir esasına göre hesap,

3- Üretim esasına göre hesap.

Şimdi, bizim bu tasarıya esas teşkil eden hesap, üretim hesabı. Peki, örnekse, bu hesap nasıl yapılıyor...

Değerli milletvekili arkadaşlarım daha önce konuştular. Elazığ milletvekillerini ben kutlamak istiyorum. Kastamonu AK Parti milletvekillerinin de aynı duyarlılığı göstermelerini bekliyorum; çünkü, onlar kendi illerinin hakkını, hukukunu savunurken, bizim Kastamonu'dan buraya gelen arkadaşlarım, herhalde, calay değil.

Değerli arkadaşlar, biz, buraya, kendi yöremizin, halkımızın, vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu, Türkiye'nin hakkını, hukukunu korumak için geldik. Onların daha çok gelişmesi için, daha çok üretim yapması için, çocuklarına iş ve aş bulması için yasalar düzenlememiz gerekiyor.

Bakın, 4325 sayılı Yasa, önceki hükümet, 57 nci hükümet tarafından çıkarılmış; beş yıl yürürlükte kalmış, 22 ili kapsamış; baz aldığı değer 3 500 dolar. Türkiye 3 500 doları kriter alırken, 1998'den 2004'e gelinceye kadarki süreçte 1 500 dolara 36 il gerilemiş. Örneğin, Trabzon 1 506 dolarla bu yasanın kapsamı dışında kalıyor, Kastamonu 1 781 dolarla yasanın kapsamı dışında kalıyor.

MEHMET CEYLAN (Karabük)- Karabük de öyle...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Ceylan doğru diyor; keza, Karabük de aynı.

Değerli arkadaşlar, bakın, Devlet İstatistik Enstitüsü, yeniden, şöyle bir bölgesel planlama yapmış ve bu bölgesel planlamaya göre -Kastamonu, Çankırı, Sinop, Karadeniz illeri Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane- Türkiye'yi 26 bölgeye ayırmış. 26 bölgedeki planlama neticesinde, Kastamonu bu yasanın içerisine giriyor, Trabzon bu yasanın içerisine giriyor, Elazığ bu yasanın içerisine giriyor, Tunceli bu yasanın içerisine giriyor; ama, bu yasanın içerisinde olduğu halde, bu yasanın dışına çıkan 2 il var; biri Düzce, diğeri de Afyon. Sanıyorum, bu yasaya, sadece ve sadece -Düzceliler ve Afyonlular bize kırılmasınlar- "Düzce ve Afyon yasası" demek daha uygun düşecek; çünkü, bu tasarının Bingöl'e, Şırnak'a, Batman'a, Hakkâri'ye, Siirt'e yatırım getireceğini düşünüyorsak, kendimizi aldatırız. Beş yıl sonra, dört yıl sonra bakacağız, soru önergeleri vereceğiz, dört yıl içerisinde Şırnak'a, Hakkâri'ye, Batman'a, Diyarbakır'a ne kadar yatırım gittiğini Sayın Bakana soracağız. Anlaşılıyor... Sayın Bakan az önce buradaydı, gittim yanına, bu haritayı gösterdim; Devlet İstatistik Enstitüsünün hazırlamış olduğu ve Türkiye'yi 26 bölgeye ayıran bu plana göre bir değerlendirme yapılmasını talep ettim. Dedi ki "yasayı deldirmeyeceğiz." Arkadaşlar, Kuran-ı Kerim'in amentüsü mü bu?! Allahaşkınıza, ne için geldik buraya biz?! Biz, AK Parti milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak kaldır parmağı, indir parmağı... Onun için mi geldik buraya?! Yöremizin sorunlarını, inanmadığımız kanun tasarılarına... Elazığ milletvekillerim, nasıl oy verecekler, Kastamonu milletvekilleri nasıl oy verecekler buna?! Sormayacaklar mı Kastamonu'ya vardığı zaman, Elazığ'a vardığı zaman, Trabzon'a vardığı zaman, milletvekillerine halk sormayacak mı; "ne olacak benim hakkım, ne olacak benim hukukum" demeyecek mi?!

Değerli arkadaşlar, gelin -önergeler vereceğiz- kademeli bir uygulamayı gündeme getirelim. 1 500 dolar ile 2 000 doları veya 2 000 dolarla sınırlı kalmamak kaydıyla... Bu tasarı, teşviklerde, organize sanayi bölgelerinde yüzde 100'e kadar, organize sanayi bölgeleri dışında yüzde 80'lere kadar, elektrikte, arsa temininde ve sigorta primlerinde kolaylık getiriyor. Kademeli uygulamada bunlardan 10 puan daha aşağı olmak üzere, bir değerlendirmeyi planlayalım ve bu şekilde bir karar çıkaralım diyorum. Bakın, Kastamonu'da -örnek vermek istiyorum. Diyeceksiniz ki, Kastamonu... Evet, hep Kastamonu olacak, hep Kastamonu'yu konuşacağım, hep Kastamonu'yu örnek vermeye çalışacağım- orman var. Allah Kastamonu'ya orman vermiş, ağaç vermiş. 37,5 trilyon lira ormandan gelir elde ediyor Kastamonu. Kastamonu'nun ağacını, tomruğunu devlet alıyor, sadece yongasını, yaprağını bizim Kastamonumuza bırakıyor ve Kastamonu'da kalan tutar 16 trilyon lira. Geri kalan 21,5 trilyon lirasını Orman Genel Müdürlüğü kendi bütçesine aktarıyor ve 37,5 trilyon lirayı, Devlet İstatistik Enstitüsü "Kastamonu'dan elde ettiğim gelir" diye benim Kastamonumun hanesine yazıyor ve ondan sonra, bununla da yetinmiyor, geliyor... Kastamonu'da Karayolları Bölge Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü kurulmuş. Kuranlardan, hükümetlerden, bunun mücadelesini veren milletvekili arkadaşlarımdan Allah bin kere razı olsun diyorum; ama, görüyoruz ki... Kastamonu Valisi Sayın Mustafa Kara basına açıklama yaptı, "Bu bölge müdürlükleri Kastamonu'ya binadan başka bir şey vermemiştir" dedi ki, doğrudur. Bu bölge müdürlükleri sadece Kastamonu'ya hizmet etmiyor, Bartın'a, Karabük'e, Çankırı'ya, Sinop'a...

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Çankırı'ya gönderin.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Göndereceğiz, göndereceğiz Çankırı'ya. Bekle... Bekle, göndereceğiz.

... ve Zonguldak'a hizmet ediyor, oraya yapılan devlet yatırımlarını da Kastamonu'nun hizasına yazıyor ve ondan sonra Kastamonu'nun nüfusuna bölüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Tamamlıyorum.

Arkadaşlar, böyle uçuk bir kriter, böyle uçuk bir veri, bölgeler arasındaki kalkınmaya kriter olarak alınabilir mi; bu inandırıcı olur mu; buna insanlar inanır mı, güvenir mi; mümkün değil!..

Bu yasayı geri çekin, bu yasa bu şekliyle çıkmasın. En doğru kararı birlikte alalım. En doğru kararı vicdanlarınıza elinizi koyarak alın, ayaklarınızı vicdanınıza koymayın. İlle ki "Başbakan emretti, Bakan emretti bu yasayı deldirmeyeceğiz" anlayışından vazgeçin. Eğer böyle devam ederseniz, yemin ediyorum, halk sizi sandıkta delecek. Öyle bir noktaya gelecek ki, vatandaşın yüzüne bakamayacak duruma geleceksiniz. (AK Parti sıralarından "28 Martta görüşürüz" sesleri)

TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - 28 Martta görürsünüz, 28 Marttan sonra bunu konuşuruz.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - O zaman, gel, Kastamonu'da buluşalım.

TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Buluşuruz.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizden söylemesi. Kastamonulu olarak, Kastamonu Milletvekili olarak bu yasaya karşı "evet" oyu vermekle birlikte, bu yasanın doğru olmadığını ifade ediyor ve Kastamonu'nun kalkınmasını engellediği için bu yasanın geri çekilmesini talep ediyorum; ama, şunu da söylemek istiyorum: Biz Kastamonulular, bu memleket için, bu devlet için, bu Meclis için can vermişiz. Çocuklarımızı askere marşlarla gönderiyoruz, askerden dönüşlerinde, teröre verdiğimiz şehitlerimizi dualarla karşılıyoruz ve askerden sağ gelen çocuklarımızı, evlatlarımızı da, sırtına yorgan verip İstanbul'a gurbet ele iş ve aş için gönderiyoruz. Biz göç verdikçe, Kastamonu zengin görünüyor Tunceli örneği. Bu, nasıl iş arkadaşlar?! Böyle bir yasaya, böyle bir veri kriter kabul edilebilir mi?! Bunun doğruluğunu -allahaşkına söylüyorum- elinizi vicdanınıza koyun, elinizi vicdanınıza koyun da içinize sindirebiliyor musunuz? Eğer sindirebiliyorsanız, aşkolsun size; yani, bu doğru diyorsanız, bu doğru diyorsanız, bu doğru diyorsanız, aşkolsun size. Bu yanlış arkadaşlar; bu hesap yanlış! Bu doğru değil! Bu getirdiğiniz yasa, Türkiye'ye bir şey vermeyecek. Bu yasa, sadece -Düzce Milletvekili arkadaşım karşımda- Düzce'ye bir şeyler getirecek...

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - İnşallah.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - ...Afyon'a bir şeyler getirecek; belki Çankırı'ya da bir şeyler getirecek...

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, toparlar mısınız sözlerinizi.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

...ama, doğu ve güneydoğuya, bu yasa, bir şey getirmeyecek.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Getirecek, getirecek...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Getirmediğini hep birlikte göreceğiz. Eğer, getirecek diyorsanız -diyorsanız ki, sen devletçisin, ekonomiden devlet elini çekti- yeni bir model oluşturun; Mustafa Kemal'in oluşturduğu karma ekonomi sistemi içerisinde, kamu iktisadî kuruluşları gibi, devletin önderliğinde özel sektörle birlikte yapılan yeni bir sentezi ortaya koyun ve Güneydoğu Anadoluya öyle gidin, öyle. Başka türlü oraya kimse gitmez. Beş yıl sonra, ben bu Mecliste olacağım; ama, siz olacak mısınız, bakacağım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, görüşülmekte olan 355 sıra sayılı yasa tasarısının tüm ülkemiz için, özellikle de doğrudan kalkınmada öncelikli yöreler için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Yıldırım'ı az önce dinledim. Tabiî, burada, zaman zaman hep söylüyoruz; konuşmacılar birbirlerinin fotokopi kâğıdı değildir; elbette, farklı şeyler aynı parti içinde de söylenecektir, farklı partilerde de söylenecektir.

Müsademei efkârın barikai hakikati doğuracağını hepimiz kabul ediyoruz.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Türkçe...

HALUK KOÇ (Samsun) - Türkçe...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Vallahi, sizin Türkçenizin bu kadar kıt olduğunu da doğrusu bilmiyordum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Türkçemiz kıt değil.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biraz Türkçeniz vardı. Siz, hiç, Mustafa Kemal'in Nutuk'unu okumuyor musunuz?

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, siz, Genel Kurula hitap edin.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, siz, Mustafa Kemal'in Nutuk'unu okumuyorsunuz gibi geliyor bana; eksikliğiniz var. Tavsiye ederim; biraz okuyun, Türkçeniz gelişir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Mustafa Kemal'i okuyun, Türkçeniz gelişecek; hiç tereddütünüz olmasın! Oku, oku...

HALUK KOÇ (Samsun) - Mustafa Kemal'den ders aldığını kanıtla!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Koç, hele hele Mustafa Kemal'i sen biraz oku; Türkçen gelişecek.

HALUK KOÇ (Samsun) - Aman efendim, isterseniz, size istediğiniz konuda ders vereyim...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bu yasa tasarısı eleştirilebilir; nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonunda bendeniz de eleştirdim. Hiçbir yasa buraya çok mütekâmil, dört dörtlük geliyor diye... 59 tane hükümetten hiçbirisinin böyle bir iddiasının da varit olduğunu zannetmiyorum; yani, geçmiş hükümetleri de kastediyorum. Eğer öyle olsaydı, cumhuriyetin ilk döneminde çıkan tüm yasalar, o ilk Meclis, ilk hükümet zamanında çıkan yasalar, hâlâ devam edecekti; ama, etmiyor, niye; ya, çağ değişiyor, şartlar değişiyor.

Ne güzel demiş ki... Şimdi, yine, diyecek ki: Efendim, Türkçe konuş... Bir hukuk kaidesi var, deniyor ki: "Ezmanın tagayyürü ile ahkâm tebeddül eder." Türkçesini de söyleyeyim: Zaman değişirse, hükümler de zaman zaman değişir.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - O zaman, Türkçe söylesen daha iyi değil mi?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Zaman değişince...

Ama, onun o yönü de, o versiyonu da güzel efendim. Onu da unutmayın... Onu da unutmayın, tavsiye ederim.

Dolayısıyla, zaman değişince, birkısım hükümlerin de değişmesi elbette söz konusu olacak. Nitekim, daha önceki yasa, belli bir süre sonra bir değişime uğruyor. Bundan sonra da değişecek, değişmeyecek diye bir şey yok.

Mesela, bendenizin buradaki önerisi şuydu -komisyondaki CHP'li dostlarım, arkadaşlarım da hatırlayacak- biz dedik ki: Hakikaten, Türkiye'de, biz, 1 500 doları gayri safî millî hâsılada baz alıyoruz. Aslında tartışılması gereken -1 500 dolar nedir allahaşkına! 1 500 dolar nedir?!- Türkiye, bazı bölgelerinde 500 dolarları da yıllık gelir olarak göremeyen insanlarımızın yaşadığı bir ülke; bu gerçeği görelim.

Toptan kalkınma için ciddî bir projeyi elbette Meclis olarak hep beraber üreteceğiz. Bakın, şu anda Sayın Başbakanımız Amerika'da. Amerika, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi. Değerli arkadaşlarım çok iyi bileceklerdir; Amerika, 1930'lu yıllarda bölgesel kalkınmayı baz aldı ve Amerika, hakikaten ciddî bir finişe kalktı; bölgesel kalkınma...

Biz Türkiye'de belli bir bölgesel kalkınma için GAP Projesini uygulamaya başladık, başımıza gelenleri gördük, yirmi yıl o bölgede huzur ve asayiş elden gitmiş oldu; bir projeyi dahi, ülke, tamamlama imkânına maalesef malik olamadı.

Tabiatıyla, 36 ilin bu kapsam içinde oluyor olması, diğer illerin hakikaten... Ben yine yukarıda bir şeye itiraz ettim, yine arkadaşlarım hatırlayacaklardır; mesela, benim elimde de veriler var, DİE'nin raporlarıyla DPT'nin raporlarının farklılıkları var. DPT diyor ki, filan il falan sırada; DİE, filan sırada diyor. 1996'da yaptığı değerlendirmeyle diğerlerine bakıyorsunuz, çok farklı; Düzce ölçeğine bakıyorsunuz, çok farklı.

Çok sağlıklı mı; ben, Devlet İstatistik Enstitüsünün değerli yöneticilerini, yetkililerini eleştirmek için söylemiyorum; ama, bunun en garibi, en son yapılan nüfus sayımında, bir önceki beyan ettiği rakamla sonradan düzeltilerek ortaya sürdüğü rakam arasında 2 000 000 nüfus farkı çıktı. Yani, sağlıksız bir taban üzerinde de yürümeniz muhtemeldir;ama, arkadaşlarımın söylediği gibi, bu 1 501 baz alınırsa, denir ki niye 1 601 değil?

Rakamın çok sembolik olduğunu söylüyorum; ciddî olarak eleştirilebilir; ama, ben bir başka şeyi söylüyorum, gözden kaçan bir şeyi. Haddizatında, belki burada bu ölçekte ilçeler bazında, bugünkü teknolojiyle, bugünkü bilişim teknolojisinde çok rahatlıkla ilçeleri öne çıkarma imkânı varken, keşke hükümetimiz -bunu bir temenni olarak da arz ediyorum- bunu yapsaydı. Sayın Maliye Bakanımız burada yok, edebiyat fasahatıyla değerli bir bakanımız buradalar, şimdi keşke -Maliye Bakanımız da bu eleştirimi biliyor- bunu bugünkü teknolojide elimizdeki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Kademeli... Kademeli....

BAŞKAN -Sayın Uzunkaya, sözlerinizi tamamlar mısınız

Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Keşke, bunu ilçeler bazında ele alabilseydik.

Mesela, ben örnek olarak söylüyorum; bakın, benim elimde verileri var. Şimdi, Sayın Yıldırım"Kastamonu, Kastamonu"dedi, ben de Samsun diyorum; ama, Samsun'un elbette bu ölçekte ele alınmasını ben doğru bulmuyorum; ama, doğru bulduğum bir şey var: Değerli arkadaşlar, Samsun'u, size... Mesela, Türkiye'deki ilçeler sıralamasında Salıpazarı İlçesi 651 inci sırada, Yakakent İlçesi 780 inci sırada. Şimdi, Yakakent'in hemen bitişiği Sinop, Gerze, Kanlıçay'ın ötesinde, Samsunlu gidip yatırım yapıyor, hemen Kanlıçay'ı geçiyor yatırım yapıyor; Gebze sıralamada 553 üncü sırada; ama, Yakakent 780 inci sırada. 780 inci sırada olan ilçedeki yatırımcı, 553 üncü sıradaki ilçeye gidip yatırım yapıyor.

Bir başka örnek alıyorum: Salıpazarı 651 inci sırada, Ünye 194 üncü sırada; Salıpazarı, Terme, yani, bizim Samsun'un doğusundan baz alırsanız, 651 inci sıradaki ilçemin yatırımcısı, 194 üncü sıradaki ilçeye gidip yatırım yapıyor.

Bir başka örnek: Vezirköprü 314 üncü sırada, Havza 355 inci sırada, hemen yanında 296 ncı sıradaki Merzifon'a gidip yatırım yapacak. Mesela, Samsun açısından söyleyince, doğusunu, batısını ve güneyini çevreleyen iller bu kapsamın içinde. Samsunlu işadamını, git Ünye'ye, git Kanlıçay'a, git Merzifon'a yatırım yap demeye zorlamamalıydı bu yasa. Bunun mümkünü varsa, inşallah bundan sonraki versiyonu, hem kademelisi hem de ilçeler bazında... Bugün artık bilgilere, verilere çok rahat ulaşmak mümkün. Bölgesel kalkınmayı da, dengeli kalkınmayı da sağlayacak ve ilin içinde de dengeleri oluşturacak yatırıma, yani, ilin içinde de ciddî dengesi... Mesela, ben, bir Bafra örneğini vermiyorum, Türkiye'nin en gelişmiş ilçelerinden birisi; bir Çarşamba'yı vermiyorum, Türkiye'nin en gelişmiş ilçelerinden birisi, ovasıyla, imkânlarıyla.

Yani, şartlar öyledir Sayın Koç, kafanı böyle de sallasan, öyle de sallasan, sonuç, Çarşamba iyidir...

HALUK KOÇ (Samsun) - Çok da değil.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İyidir de, Çarşamba daha iyi olacak inşallah; hele bizim iktidarımızda çok daha iyi olacak inşallah, hiç tereddüt etme.

HALUK KOÇ (Samsun) - Pek öyle gözükmüyor.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben şunu söylüyorum; bunu ilçeler bazına çekmenin imkânlarını bundan sonraki etapta zorlamamızın yararlı olduğuna inanıyorum; ama, bakınız, vergide, sigorta priminde, enerji desteğinde ve bedelsiz arsa tahsisinde, bu illere, 36 ile, eğer ciddî bir şey getiriyorsa yapılacak tek şey var; bugünkü şartlarda, bu hükümeti tebrik etmek, başarılı olmasını temenni etmek ve işin arkasını da hep beraber takip etmektir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, idrak edeceğimiz kurban bayramını şimdiden tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Şahısları adına ikinci söz, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'ın.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, ben, en son, kanun tasarısı üzerinde söz alacaktım; ancak, burada, bir üzüntümü ifade etmek için söz almış bulunuyorum. Yalnız, yanlış anlaşılmamak için, tasarı hakkındaki görüşlerimi de söylemek istiyorum.

Bu ülkenin, mutlaka, her alanda teşvike ihtiyacı var; dengeli, istihdamı sağlayan, yoksullukla mücadele eden, rekabetçi bir piyasa yaratabilen bir teşvik anlayışına ihtiyacımız var; her bölgemizi kalkınmışlık düzeyine ulaştıracak bir teşvik anlayışına ihtiyacımız var; sanayileşmede dengeyi kurmaya ihtiyacımız var; dengeli istihdam yaratmaya, göçün önüne geçmeye ihtiyacımız var. Hangi siyasî görüşten olursa olsun, yolsuzlukla mücadele etme anlayışını, yoksullukla mücadele etme anlayışını kendine ilke edinmiş bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; sanayileşmenin önünü açan her yatırıma, istihdamı yaratan her milletvekiline, her vatandaşa sonsuz teşekkür ediyorum. Bu, çok önemli bir şey. Ben, aynı zamanda, siyaseti ve siyasetten çözüm üretmeyi insanlığa hizmet sayan ve bunun gelecek nesillere armağan olduğunu algılayan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Ancak, bu tasarı, bakın neyi içeriyor: Sanayi yatırımlarında sektörel denge kurmayı içeriyor; ticarette rekabeti sağlamayı, Türkiye'nin her bölgesini eşit kalkınmışlık seviyesine taşımayı içeriyor; bu tasarı, ürün-üretim dengesini korumayı içeriyor; bu tasarı, enerjide arz-talep dengesini, bundan kaynaklanacak sanayie teşviki içeriyor; ancak, yine bu tasarı, maalesef, şu görmüş olduğunuz tasarı metninde yazmasına rağmen, asıl komisyondan bizim komisyona gönderilmesine rağmen, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmeden Yüce Meclisin gündemine getiriliyor. Arkadaşlar, bunun neresi müzakere anlayışı?! Bunun neresi katılımcılık?! Siz, burada, katılımcı demokrasiden bir örnek görebiliyor musunuz allahaşkına?! Biz, uzmanlık alanları olan 24 arkadaşımızla -16'sı Adalet ve Kalkınma Partisinden, 8'i Cumhuriyet Halk Partisinden çok değerli insanlar- orada görev yapıyoruz. Bizi, bu Yüce Meclis, oraya, ihtisas komisyonlarına, cıvatanın boyutlarını ölçmek için mi seçti; niçin seçti?!. Yaban domuzlarının evcilleştirilmesini mi inceleyeceğiz biz orada?!. Böyle bir anlayış olur mu?! Biz, meslekî birikimimizi, biz, Türkiye'nin sanayileşmesine katkıyı, bizim komisyonda bir teşviki görüşmeden nasıl vereceğiz?! Siz bana söyler misiniz değerli arkadaşlar; yani, gerçekten, az önce söyledi "okumadınız mı Mustafa Kemal'i" dedi, Mustafa Kemal'in katılımcı demokrasi anlayışını hiç mi okumadı bunu buraya getirenler; hiç mi kendi yarattığı kurullara değer veren anlayışını bir kez gözden geçirmedi?! Peki, bunu nasıl izah edeceğiz?!

Daha iyi bir Türkiye mümkün; ama, burada, bunu yazmışsanız, bu bizim ihtisas komisyonumuzun konusu ise, yüce komisyonun gündeminden kaçırarak burada bu konuyu görüşmek, son derece yanlıştır. Tasarı çelişkilerle doludur. Olması gereken bir tasarı, bir dolu dengesizliği de içinde barındırıyor.

Arkadaşlar, çok uzatmayacağım. Gerçekten, bu ülkede, ben, milletvekilliğini bir makam olarak görmeyenlere, siyasî temsil hakkını görev ve sorumluluk alanı olarak görenlere gıpta ediyorum, hayranlık duyuyorum, hepsini yürekten kutluyorum. Siyasette, devlet yönetiminde keyfiyet olmaz. Bunun acelesi var, aman burası da olmayıversin diyemezsiniz. Biz, siyasî parti gözetmeksizin hepimiz orada görev yapıyoruz. Biz, burada temsil hakkımızı istiyoruz. Burada ihtisasımızı kullanmak istiyoruz, bilgiye önem veren insanları kutlayıp, kucaklayıp yeni çözümler üretmek istiyoruz. Ne olursunuz, bizlerle müzakereye açın bunları. Eğer bizlerle müzakere edemezseniz, biz bunları demokratik kitle örgütlerine nasıl götüreceğiz?!.. Halkın, kanuna, yönetmeliğe, idareye katılımını nasıl sağlayacağız?! Bu mümkün değil; ama, daha iyi bir Türkiye mümkün. Daha iyi bir Türkiye'nin mümkün olduğuna inanıp, Türkiye'nin sanayileşmesi için katkı koyan bütün arkadaşlarımı kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Seyhan, sözlerinizi toparlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sanayii, ticareti geliştiren, her konuda atılım yapan, katkı koyan bütün arkadaşlarımı, tekrar, yürekten kutluyorum; ama, kendi komisyonlarını, kendi ihtisas komisyonlarını görmezden gelip, tasarıları alelacele, değerlendirmeden buraya taşıyan zihniyeti de, komisyonumdaki Adalet ve Kalkınma Partili ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri adına, dışarıda muhalefette kalmış tüm insanlarımız adına, demokratik kitle örgütleri adına, yürekten kınıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. ( Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra ayrılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"c) Elazığ, Tunceli illeri."

 

Hasan Güyüldar

Sinan Yerlikaya

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Tunceli

Tunceli

İstanbul

 

İzzet Çetin

 

Atilla Kart

 

Kocaeli

 

Konya

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine "enerji desteği" ibaresinden sonra gelmek üzere "Hazine garantili kredi sağlanması" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Hasan Eren

Halil Ünlütepe

 

 

Antalya

Manisa

Afyon

 

Osman Özcan

Fahrettin Üstün

Selami Yiğit

 

Antalya

Muğla

Kars

 

 

Mustafa Özyurt

 

 

 

Bursa

 

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Güyüldar

Kemal Kılıçdaroğlu

Sinan Yerlikaya

 

Tunceli

İstanbul

Tunceli

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Toprak

Ahmet Küçük

 

Malatya

İzmir

Çanakkale

 

 

Mehmet Kartal

 

 

 

Van

 

 

"Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi (-) eksi olan illerde, birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları koşulu aranmaz. "

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) eksi olan illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz. "

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Arz

 

Trabzon

Malatya

Trabzon

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Yakup Kepenek

 

İstanbul

 

Ankara

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine "1 500 ABD Doları" ibaresinden sonra gelmek üzere "liman, havalimanı, üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge müdürlüklerinden en az ikisinin bulunduğu illerde bu tutar yüzde 20 fazlasıyla uygulanır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Arz

 

Trabzon

Malatya

Trabzon

 

Yakup Kepenek

Mehmet Kartal

İsmet Çanakçı

 

Ankara

Van

Ankara

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının", "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Eskiyapan

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

Malatya

Kayseri

İstanbul

 

Mehmet Yıldırım

 

Yakup Kepenek

 

Kastamonu

 

Ankara

 

"Kapsam

Madde 2.- Bu Kanun;

a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ve 2 000 ABD Doları veya daha az olan illeri,

b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

Kapsar."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge, son önerge ve en aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Eskiyapan

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

Malatya

Kayseri

İstanbul

 

Mehmet Yıldırım

 

Yakup Kepenek

 

Kastamonu

 

Ankara

 

“Kapsam:

Madde 2.-Bu Kanun;

a)Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 2 000 ABD Doları veya daha az olan illeri,

b)Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri, kapsar."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; verdiğimiz bu önergeyle, en azından, yanlış hesabın Bağdat'tan dönmesi gibi, 18 ilin daha -Elazığ, Tunceli, Kastamonu, Karabük gibi- bu kapsama alınmasını talep ettik. O bölgelerde yatırım yapmış ve yapmaya talip olmuş, örneğin, Kastamonu'dan İstanbul'a göç etmiş, ama, doydukları yerde kazandıklarını doğdukları yere taşımak için mücadele veren arkadaşlarımın başka iller nezdinde eşit bir katılım, eşit bir anlayış, eşit bir davranış içinde yarışmalarını, rekabet şartlarının oluşmasını sağlamak için, bu yasa tasarısının sınırının 1 500 dolardan 2 000 dolara çıkarılmasını teklif ettik.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Niye 3 000 dolar değil?

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Keşke, 3 000 dolar olsa. Geçmiş hükümetin sınırı olan 3 500 dolar yapmak da dileğimizdir.

Elazığ'dan seçildin geldin, yol müdürü; Elazığlılar, oraya varınca hesap sorarlar. İstanbul'da yol müdürlüğü, Elazığ'dan milletvekilliği yap ve burada da Elazığ'ın hakkını hukukunu korumazsan, Elazığ'da siyaset yaptırmazlar adama, yakadan tutarlar.

Bak, orada, Mehmet Ceylan gözümün içine bakıyor; sen benim dilime tercüman oluyorsun, beynimi okuyorsun, yoksa Karabük'e beni sokmayacaklar diyor. Karabük, daha önce, 1939'da 13 haneli bir köydü; şimdi, bu yasa tasarısıyla, yeniden köy mü yapmaya çalışıyorsunuz?! Bu tasarıyla, yeniden...

Üzerinize giydiğiniz Ramsey'in elbiseleri Karabük'te üretiliyor, Araç'ta üretiliyor. Ramsey'i, Sayın Remzi Gür'ü, siz çok iyi bilirsiniz; Başbakan da çok iyi bilir. Kastamonuludur, iftihar ettiğimiz bir işadamıdır. İğne iplikle İngiltere'ye gitmiştir, Kastamonu'ya gelmiştir, yatırım yapmıştır; kendisine müteşekkiriz. Peki, bu yasa tasarısı çıktığı zaman, örneğin, Çankırı'nın kıyısında veya Düzce'de yapılan bir konfeksiyon fabrikasıyla nasıl rekabet edecek; hiç düşünmüyor musunuz?! Hiç vicdanınız yok mu?! Arkadaşlar, vicdanınıza sesleniyorum: Lütfen...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aa!.. Aa!..

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - "Aa" demeye gerek yok. Gereğini yapalım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Saygılı ol.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Vicdanınıza sesleniyorum: Eğer, elinizi vicdanınıza koyarsanız, bu önergemize destek olursunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının", "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

           Mehmet Yıldırım (Kastamonu) ve arkadaşları

"Kapsam

Madde 2- Bu Kanun;

a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ve 2 000 ABD Doları veya daha az olan illeri,

b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

Kapsar."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti sıralarından "yine mi" sesleri)

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Değerli arkadaşlar, ben, buraya, parmak kaldırmaya değil; ben, buraya, yukarıdan, genel başkanların, başbakanların talimatlarıyla, yüreğime taş basarak oy kullanmaya gelmedim; halkımın yüreğini buraya taşımaya geldim. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Ben, buraya, bu yasanın kapsamıyla, işsiz kalacakları, yarın sökülecek fabrikaları dile getirmeye geldim. (AK Parti sıralarından "Yine mi" sesleri)

"Yine mi" diyeceğinize, gelin, siz de konuşun; ağzınızda fermuar mı var?!

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bizim söyleyecek boş lafımız yok; biz, iş yapıyoruz.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Herkes işini yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Ben vekilim, asiller Kastamonu'da. İstanbul'da, Kastamonu'dan göç etmiş 1 500 000 insan var.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Reklamları bırakın.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Siz de çıkın buraya Zeynep Hanım, siz de konuşun; ağzınız mı yok?!. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Ağzım da var, dilim de var Allah'a şükür.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, siz Genel Kurula hitap edin.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, görüyorsunuz...

Değerli arkadaşlar, çok rahatsız oldunuz...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Hiç de rahatsız olmadık. Hep aynı şeyi söylüyorsunuz.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sizin maskenizi indiriyoruz; maskeyi, maskeyi... Hani halktan yanaydınız?!.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Evet, öyle...

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Hani fakirden yanaydınız?! Hani Yoksuldan yanaydınız?! Hani neredesiniz?!. (AK Parti sıralarından gürültüler)

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - 28 Marta az kaldı.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sadece ramazan aylarında, devletin imkânlarıyla aş ve kömür dağıtmakla bu iş olmaz; devletin, milletin yarattığı kaynaklarla kömür dağıtmakla bu iş olmaz.

Değerli milletvekilleri, bakın, dün Hürriyet Gazetesinde de, diğer basında da haberler çıktı. Gelin, kademeli bir uygulamayı gündeme getirelim.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Bu birinci kademe işte.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Az önce, Sayın Uzunkaya da, konuşmasının sonunda "bu çıksın da, belki, sonra kademeyi getiririz..." Arkadaşlar, Türkiye deneme tahtası mı?! Dört yıl, beş yıl önce, 4325 sayılı Yasayla bir deneme yapılmış; yirmiiki yılın 3 500 dolarlık sınırı, 1 500 dolara düşmüş. 1 500 dolar sınırıyla, kapsamdaki il sayımız 36'ya çıkmış. Şimdi, siz, bu 36 ili 56 il yapmak için mi, bu yasayı yeniden çıkarıyorsunuz?!

Türkiye'nin kaynaklarını, eşit bir şekilde bölgeler arasında dağıtmak için, 1 500 dolara kadar, sizin getirdiğiniz tasarıyı ve 1 500 ile 2 000 dolar arasında kişi başına millî geliri olan illeri de, sizin getirdiğiniz tasarının, organize sanayi bölgesinde teşvikin yüzde 10 eksiğiyle uygulanmasını gündeminize getirmek istiyoruz.

El insaf!.. Gelin, bu tasarıya destek verin; gelin, bu tasarıya destek verin, bu önergeye destek verin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine "1 500 ABD Doları" ibaresinden sonra gelmek üzere "liman, havalimanı, üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge müdürlüklerinden en az ikisinin bulunduğu illerde bu tutar yüzde 20 fazlasıyla uygulanır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıdan memnun olan milletvekili sayısı belki de çok fazla değil. Kürsüde konuşan arkadaşlarımızın hemen hepsi -iktidar olsun, muhalefet olsun- tasarının eksikliklerini söylediler. Tunceli adına konuşan arkadaşlarımız oldu; Elazığ adına konuşan ve çeşitli illeri vesile ederek konuşan arkadaşlarımız, hep, tasarının esas almış olduğu ölçünün, tasarının kullandığı terazinin çok doğru olmadığını söylediler. Ben, bunu tekrar ifade etmek istiyorum: 1 500 ABD Doları ölçüsü tek başına doğru sonuç vermeyecek bir ölçüdür, yeterli değildir. Bunun çözümü, bunu 1 600 dolar yapalım, 1 800 yapalım, 2 000 yapalım da değildir. Bu da bir yoldur; ama, o yolun da çeşitli mahzurları vardır. Yapılması gereken, bu ölçünün yanına o ilin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini eklemektir. 1998'de bu kısmen yapılmıştı; bu tasarıda yok. 1 500 ABD Dolarını geçmiş olabilir kişi başına düşen gelir; ancak, diğer gelişmişlik unsurlarına baktığımızda o açıdan çok gerilerde olabilir; altyapısı yoktur, ulaşım ağları yeterli değildir, eğitim düzeyi yeterli değildir, nitelikli eleman bulma güçlüğü vardır. Bütün bunları telafi etmek için başka ölçülerin bu tasarıya mutlaka, konulması gerekirdi ve bu tasarı hiçbir zaman hedeflenen amaca ulaşamayacaktır.

Bu önerge neyi önermektedir; tasarıyla yapılması gereken diğer düzenleme şuydu: Tamam, 36 ili teşvik kapsamına aldı; ama, 36 ili teşvik kapsamına alırken, ister istemez, yatırımlar, ulaşım olanaklarının iyi olduğu, iç ve dış pazara yakın olan illere gidecektir; bunu hep beraber göreceğiz. Peki, bu esnada, 1 500 ABD Doları ölçüsünün, o ilin millî gelir hesabı yapılırken, o 1 500 doları etkileyen birtakım harcamaların, birtakım kamu kurumu harcamalarının dikkate alınması gerekmez miydi; gerekirdi. Tasarı bunu dikkate almamıştır. O ilde yatırımcı kurumların bölge müdürlükleri vardır, o ilde üniversite vardır, o ilde diğer kamu kurumları vardır; onların varlığından kaynaklanan birtakım harcamalar nedeniyle o ilin millî geliri 1 500 doları belki bir miktar aşabilmiştir. Bunun örnekleri çoktur; örneğin, Trabzon 6 dolarla bu kapsama girememektedir, Isparta 10 dolarla bu kapsama girememektedir -yukarı doğru çıktıkça bu rakamları görüyoruz- Elazığ girememektedir, Tunceli girememektedir. O halde, en azından şunu yapabiliriz tasarının bu aşamasında: Eğer, o ilde, yatırımcı kamu kuruluşları varsa, üniversite varsa, liman varsa, benzeri kurumlar varsa, bunlardan en az ikisinin olması halinde bu oran yüzde 20 fazlasıyla uygulanabilir şeklinde bir önergedir bu; bunu açıklamak için söz aldım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) olan illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz."

M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutayım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; biz, Hakkâri'nin hakkını istemiyoruz, Hakkâri'nin hakkını Malatya'ya vermeyin, Hakkâri'nin hakkını Düzce'ye vermeyin, Hakkâri'nin hakkını Kırşehir'e, Çankırı'ya vermeyin. Burada, yine, eksi olan bazı illerimiz var; bu illerimiz; Nevşehir, Karaman, Elazığ, Rize, Trabzon, Artvin, Çorum, Kahramanmaraş, Niğde, Kastamonu, Tunceli, Kilis; bunlar, eksi iller. Gelin, kademeli bir uygulama yapalım; Hakkâri'de yüzde 100 yapıyorsanız, başka illerde yüzde 50'ye kadar indirelim, bir şekilde sosyal dengeyi sağlayalım. Bu, bir haksızlık; yani, Düzce'ye giden bir yatırımcı Hakkâri'ye gitmez. Gelin, Hakkâri'yi daha cazip hale getirelim. Gelin, en çok eksi illeri daha cazip hale getirelim; aksi halde, oradaki insan, yatırımcı gitmez. Bir kere birbirimizi kandırmayalım. Eğer, bu tasarıda olduğu şekliyle -biraz sonra konuşacağım- bu beş yıllık süre iki misli devam ettiği sürece, gerçek bir tek yatırımcı hiçbir yere gitmez arkadaşlar. Onun için, şurada, eksi olan illerimize -yani Hakkâri gibi- bir Şırnak kadar ve çok daha sosyal boyutu eksi olan iller gibi bunu uygulamayalım; ama, burada bir kademe getirelim, bu kademelerde yapalım. Aksi halde, biz haksızlık yapıyoruz, bazı illere haksızlık yapıyoruz. Düzce ile Hakkâri'yi aynı kefeye koyarsak, inanın, çok büyük haksızlık yaparız. Gelin, kademelendirelim. Yüzde 100 verelim Hakkâri'ye; ama, diğer illere de, kısmen, yüzde 50'ye kadar, gelişmişlik oranına göre bunu değiştirelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Hasan Güyüldar (Tunceli) ve arkadaşları

"Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi (-) eksi olan illerde, birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları koşulu aranmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Peki.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda söz konusu edilen teşviklerden yararlanabilmek için, sadece 1 500 ABD Dolarının esas alınması uygulamada ciddî haksızlıklara yol açacaktır. Bu nedenle, 1 500 ABD Doları yanında, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinin de esas alınması daha adil olacaktır. Nitekim, daha önce yürürlükte olan yasada bu iki ölçü birlikte dikkate alınmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) olan illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz.

Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutalım?..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tek başına 1 500 ABD Doları şartının aranması yeterince objektif değildir. İllerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi de bir ölçü olarak alınmalıdır. Nitekim, 4325 sayılı Kanun uygulamasında bu ölçü de kullanılmıştır. Öneri, tek başına 1 500 ABD Doları ölçüsünün alınmasının yarattığı sakıncaları ortadan kaldırmaktadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutacağım.

Sayın milletvekilleri, bu önergede Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in de imzası bulunmaktaydı.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"c) Elazığ, Tunceli İlleri"

              Hasan Güyüldar (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Yerlikaya.

VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakikaten, çok önemli bir yasayı, burada, iyi bir düzeye getiremedik; yani, Türkiye açısından, özellikle doğu ve güneydoğu açısından yıllardır özlenen, geçmiş hükümetlerin çıkarıp da uygulayamadığı bu yasayı, burada, dört başı mamur bir şekilde çıkarsaydık, belki daha iyi olurdu.

Bir üzüntümü de şöyle beyan edeyim: Demin, bu tasarının eksik olduğunu, AKP milletvekillerinin bir kısmı eleştirdi. Şimdi, oylamaya geçtiğimizde bu arkadaşlarımızın oy vermediğini görüyorum; yani, anlaşılır gibi değil. Amaç nedir, belli değil. O zaman niçin eleştiriyorsunuz, niçin bu yanlışlıkları, eksiklikleri söylüyorsunuz; onu da anlamış değilim.

Değerli arkadaşlarım, Elazığ ve Tunceli hakikaten çok mağdur iki il; bunu açık ve net ifade ediyorum. Özellikle Elazığ, yıllarca Tunceli'nin kahrını çekmiştir; bunun altını da çiziyorum. Orada yaşayan birçok hemşerimiz vardır; işsiz, güçsüz, aç, perişan dolaşmaktadırlar. Az önce de vurguladık, Elazığ niçin bu yasaya dahil değil; Keban Barajından ötürü. Neymiş; Keban Barajının geliri olduğu gibi Elazığ'da görünüyor. Buna inanmanız mümkün mü?! Demin Kastamonu Milletvekilimiz "orada, Orman Genel Müdürlüğü bir ağaç kesimini yapıyor, üretimini yapıyor, 37,5 trilyon lira bir gelir elde ediyor, bu gelirin 16 trilyonu Kastamonu'da kalıyor, 21,5 trilyonu genel müdürlüğe geliyor; şimdi, siz, bu genel müdürlüğe gelen payı da Kastamonu'da olmuş gibi kabul ediyorsunuz" dedi. Bunun, hakla, adaletle, nasafetle bir alakası var mı? Şimdi size soruyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Tunceli, 81 ilin içinde en mağdur olan bir il. Bunu, Tuncelili olduğum için de söylemiyorum. Çocukluğunu, gençliğini Tunceli'de geçirmiş, hatta içinizde Tunceli-Çemişkezekli bir hemşerimiz de milletvekili. Allahaşkına sorun Van Milletvekili Cüneyit Beye, sorun o Çemişkezekli arkadaşımıza, Tunceli'nin hali ne diye. Tunceli, bugün, sefilleri oynuyor. Biz, bunu da, seçmene mesaj vermek için söylemiyoruz. Sayın Tayyar Altıkulaç da bilir, oradaki askerlik şubesinde başkanlık yaptı.

Değerli arkadaşlarım, Tunceli'nin hali perişan. Tunceli'nin bu kanun kapsamına alınmamasına kargalar gülüyor, kargalar... Göç veren iller içinde birinci sıradasınız, yoksulluk yönünden birinci sıradasınız, demin arkadaşlarımızın vurguladığı biçimde Türkiye'de sosyoekonomik gelişmişlik farkı içinde en son sıradasınız; şimdi, siz kalkıyorsunuz, Tunceli'yi, Gaziantep'le, Samsun'la, Konya'yla bir terazide tartıyorsunuz. Bu mümkün mü?! Bu sizin adaletinize sığıyor mu?! Bu ne biçim adalet?! İsminiz de adalet; ama, ben, bu adaletten bir şey anlayamadım, hiçbir şey anlayamadım. (CHP sıralarından alkışlar)

Demin Elazığlı arkadaşlarımız konuştular, hakikaten doğruyu konuştular. Biraz insaflı olalım. Bu tasarıyı deldirmemekle neyi amaçlıyorsunuz?! Bir zafer mi elde ediyorsunuz; değil; insanlara yazık ediyorsunuz, bölgelere yazık ediyorsunuz.

Bakınız, arkadaşlarıma katılıyorum; siz bu yasayı bu biçimiyle çıkarırsanız, o yasa içine soktuğunuz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerin hiçbirine yatırım yapılmayacaktır. Nereye yapılacaktır; ya Çankırı'ya ya Uşak'a ya da Afyon'a yapılacaktır. Kıskanmıyoruz, yapılsın; ama, hani onlar için bunu çıkarmıştınız; kim gidecek oraya?!

Değerli arkadaşlarım, sulandırmayalım. Bakınız, altını tekrar çiziyorum; çok doğru, Türkiye için gerekli bir yasa; ama, eksik bir yasa. Ne olur arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, hiç olmazsa şu önergeyi kabul edin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.

Sayın milletvekilleri, önergenin birinde bir mükerrerlik olmuş; şimdi, son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesine "enerji desteği" ibaresinden sonra gelmek üzere "hazine garantili kredi sağlanması" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Selami Yiğit (Kars) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Yiğit, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, özellikle geri kalmış bölgelerde yatırımları özendirecek olumlu bazı destekler getirmekle birlikte, ne yazık ki, en önemli nokta olan sermaye desteğini gözardı etmiş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, uzun yıllardır, hükümetler, getirdikleri teşvik yasalarıyla benzer muafiyetler tanımaktaydı. Ancak, teşvik yasalarının sürekli aksayan yanı kredi destekleri olmuştur. KOBİ'ler ve girişimciler yerine hortumculara kaynak aktaran kamu bankaları ve özel bankalar, KOBİ kredilerini ihmal etmişlerdir. Oysa, gelişmiş ülkelerde bile girişimciler, salt kendi sermayelerine güvenerek yatırım yapmazlar.

Sermaye ve kaynakları zaten kıt olan Türkiye gibi ülkelerde, yatırım kredileri desteği hayatî önem arz etmektedir. Ülkemizin geri kalmış yörelerinde kalkınma hamlesi başlatabilmek ve girişimcileri harekete geçirebilmek için öncelikle sermaye desteği sağlamak gerekir. Görüşülmekte olan tasarı, girişimcilerin, kredi verilerek desteklenmesi yönünde herhangi bir önlem içermemektedir. Yeni işletmelerin kurulmasını teşvik etmenin yanı sıra, kurulan işletmenin, çeşitli desteklerle varlığını ve rekabet gücünü devam ettirmesini, gelişmesini sağlamak da o kadar önemlidir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, yatırım için gerekli, ihtiyaç duyulan iki ana öğe vardır. Bunlardan birisi girişimcilik, diğeri ise sermaye kaynağıdır. Girişimcilere, iyi bir iş planı çerçevesinde bankacılık sistemini kullanarak sermaye desteği temin edilmelidir. Bunun için, girişimcilerin geliştirecekleri projelere, kamu ve özel bankalar tarafından Hazine garantili kredi verilerek finansman desteği sağlanmalıdır. Ancak, bu desteklemede öncelik KOBİ'lere tanınmalıdır. Proje geliştirme yaklaşımı çerçevesinde hazırlanacak iş planları, Hazine ya da onun adına kredi kullandıracak bankalar tarafından çok iyi şekilde analiz edilmelidir. Finansman desteği sağlanacak projelere aranan özkaynak oranı, önergemde belirttiğim gibi yüzde 10 olmalıdır.

Önergemdeki diğer bir özendirici unsur ise, kredilerde iki yıllık ödemesiz süreye, ortalama yatırım süresi beş yıl eklenerek, yedi yıllık süre tanınmasıdır. Yine, önergemde yer aldığı üzere, tasarı kapsamındaki illerde yatırım kredilerine uygulanan faizin enflasyon oranının yarısı kadar olması öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, Hazine garantili kredilere yıllık bütçede 500 000 000 dolar sınır getirilmiştir. Bu sınır, tek bir mega projenin Hazine tarafından desteklenmesi durumunda bile aşılabilir. Yatırımların aksamaması için kalkınmada öncelikli yörelerde verilecek Hazine garantili krediler, yıllık bütçedeki bu sınırın dışında tutulmalıdır.

Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamaya baktığımız zaman, yatırımların desteklenmesindeki öncelik, ar-ge kuruluşlarına ve KOBİ'lere sermaye ve kredi sağlanmasıdır. Karşımıza, sürekli olarak, Avrupa Birliğine uyum gerekçesiyle çeşitli düzenlemeler, tasarılar getiren iktidar, aynı duyarlılığı bu alanda da göstermelidir. Yatırımların teşviki ve kredilendirilmesinde, Avrupa Birliği ölçütlerini hayata geçirmelidir. Tasarıda yerini bulan illerdeki girişimcilerimiz ve KOBİ'lerimiz, bu desteği hak etmektedirler.

Tasarı kapsamındaki iller için düşünülen yatırım ve istihdam teşviklerine ek olarak özendirici kredi teşvikini dile getiren önergemizin Genel Kurulca kabulünü diler, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Gelir vergisi stopajı teşviki

MADDE 3.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003 tarihinden önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilâve olarak yeni işe aldıkları ve bu iş yerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinin organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için % 80'i, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.

Terkin edilecek tutar, yeni işe alınan işçi sayısı ile asgari ücret üzerinden ödenmesi gereken verginin çarpımı sonucu bulunacak tutarın organize sanayi ve endüstri bölgelerindeki iş yerlerinde tamamını, diğer yerlerdeki iş yerlerinde ise % 80'ini aşamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Uzunkaya'nın söylediği bir sözle başlayayım konuşmama. Sayın Uzunkaya, burada söz aldığında, şunu söyledi: "Hiçbir hükümet, bugüne kadar, Parlamentoya mükemmel bir tasarı getirmemiştir. Dolayısıyla, bu tasarı da mükemmel değildir. Plan ve Bütçe Komisyonunda eleştirdik ve bundan sonra, bu yasanın versiyonları çıkacak, dolayısıyla, orada daha mükemmel sonuçlara ulaşabileceğiz."

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O da mükemmel olmayacak...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - O da mükemmel olmayacak!

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tekâmül bunu gerektirir...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tekâmül şunu gerektirir Sayın Uzunkaya: Gelişen yaşam koşulları ve teknoloji, yeni davranışları, yeni duruşları zorunlu olarak gündeme getirir, ortaya yeni olaylar çıkar; o yeni olaylara göre, yasaları mümkün olduğu kadar mükemmel hale getirirsiniz; ama, benim anlayamadığım şu: Plan ve Bütçe Komisyonunda eleştirdik; Plan ve Bütçe Komisyonunda tek satırına dokunamadık. Peki, niye eleştirdik?! Plan ve Bütçe Komisyonu, bu konunun uzmanlarının oluşturduğu bir ihtisas komisyonu. Biz, ihtisas komisyonunda dahi bir maddeyi değiştiremiyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda nasıl değiştireceğiz?! Genel Kurulda hiç değiştirmeyeceğiz. Neden değiştirmeyeceğiz; çünkü, Genel Kurulda, iktidar kanadına mensup değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın ve Sayın Komisyon Başkanının ağzından çıkacak sözcüğe bakıyorlar. "Kabul mü? Kabul etmiyoruz..." El kaldırın "kabul etmiyoruz" el indirin "kabul etmiyoruz." Biz, burada neyi yapıyoruz?! İhtisas komisyonunda dahi bu haksızlıkları gideremedik.

Arkadaşlarımız dilleri döndüğü kadar anlatıyorlar. İktidar kanadından bir arkadaşımız, Sayın Abdulbaki Türkoğlu çıktı, anlattı; aynen okuyorum: "Elazığ'da açlık ve sefalet kol gezmektedir." Ben mi söylüyorum; hayır. Kim söylüyor; Elazığ Milletvekili söylüyor. Kim bu milletvekili arkadaşımız; İktidar Partisine mensup olan bir arkadaşımız. Elazığ'ı herhalde benden iyi bilir, sizlerden iyi bilir; o bölgeden seçilip gelmiş buraya. Diğer milletvekili arkadaşımız da söylüyor; ama, biz, Parlamento olarak "yok arkadaş, sen doğruyu bilmiyorsun" diyoruz. Kim doğruyu biliyor; Ankara'da koltuklarında oturan insanlar doğruyu biliyor!

2 değerli Tunceli Milletvekilimiz çıktı konuştu. Tunceli'nin koşullarını, değil Türkiye'de, dünyada bilmeyen yok; uzun süre terör baskısı altında yaşadı, tek bir sanayi kuruluşu dahi yok. Deniyor ki: "Tunceli'de gelir 1 500 doları aştı." El insaf denilen bir şey var.

Şimdi, Sayın Uzunkaya, "her seferinde, daha tekâmül eden, daha iyi bir yasa gelecek" diyor. Bu yasa geçmişi aratan bir yasa. Geçmişteki yasa bundan daha iyiydi. Bu yasa daha kötüye giden bir yasa olarak karşımıza çıktı.

Bakın, Devlet Planlama Teşkilatının yayımladığı bir kitap var, sanıyorum bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma gelmiştir. Ben, buradan Tunceli'ye bakmak istiyorum. Tunceli'de imalat sanayii işyeri sayısı yok, imalat sanayii yıllık çalışma ortalama sayısı sıfır, imalat sanayiinde kurulu güç kapasitesi miktarı sıfır, fert başına imalat sanayii elektrik tüketimi sıfır, fert başına imalat sanayii katmadeğeri sıfır ve burası 1 500 doları aşıyor. Kim söylüyor bunu; Devlet Planlama Teşkilatı söylüyor. Olabilir ya, burada hızlı bir kalkınma olmuştur.

Açıyoruz ilgili 183 üncü sayfayı, 1987'den 2000 yılına kadar sektörel büyüme hızlarını vermiş. Bakıyorsunuz, tarımda yüzde 3,8 -eksi- gerileme var bu ilde; bakıyorsunuz, hizmet sektöründe, sanayide gerileme var ve biz diyoruz ki "bu il kalkınmış bir il." Kime anlatacaksınız bunu; Parlamentoya söylüyorsunuz, değerli milletvekillerine; ama, değerli milletvekillerimiz kulaklarını tıkıyorlar, bunu duymak dahi istemiyorlar. Sadece Tunceli mi; Kilis'te de aynı sorun var, Artvin'de de aynı sorun var. Ben merak ediyorum, acaba Kilis ve Artvin milletvekilleri yok mu?! Kilis ve Artvin'in sorunları niçin burada dile getirilmiyor?

Değerli milletvekilleri, bir başka şey; şimdi, sanmayın ki, bu yasa çıktı, insanlar koşacak, Şırnak'a, Hakkâri'ye, Bingöl'e yatırım yapacak. Hayır arkadaşlar, oralara bir tek çivi dahi çakılmayacak; Ağrı dahil, Şırnak dahil, Tunceli dahil. Niye gitsin adam oraya, niye gitsin?! Siz ne tür bir teşvik getirdiniz de, adamlar oraya gidip yatırım yapsın! Yine, yatırımı götürecektir, kendi açısından en verimli, en mantıklı olan yerlere; Afyon'a, Uşak'a, Malatya'ya, Erzurum'a, Erzincan'a, Şanlıurfa'ya yapacaktır arkadaşlar; kendi kendimizi niye kandırıyoruz.

Bir başka husus; sanmayın ki, buralara da yatırım gidecek, yatırımlar patlayacak; çünkü, bu ülkenin ekonomisinin yarısı kayıtdışı arkadaşlar. Kayıtdışının bu kadar olduğu, âdeta vergi cenneti olan bir ülkede, adam, kendi kendini yorup da "ben, vergi avantajı elde edeceğim" diye oraya gider mi; hayır, gitmeyecektir. Burada yapılabilecek en ciddî teşvik, enerjide getirilen teşviktir, daha ucuz maliyetli enerji alacaktır; olsa olsa bunun yararı olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Muş, Ağrı, Kilis, Şırnak, Hakkâri ve Bitlis, bu yasa tasarısının kapsamında olmakla beraber, bu illerin milletvekilleri hep beraber şunu görecekler: Bu yasa tasarısı yasalaştığında bu illerde hiçbir şey olmayacak; bu iller yararlanmayacak.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda şöyle bir öneri getirmiştim: Siz -hangi ölçüyü alıyorsanız- objektif bir ölçü alınız, bu objektif ölçüye göre, eğer bir ilin millî geliri, ölçü olarak aldığınız kişi başına düşen millî gelir, o rakamı aşarsa, o rakamı aşan il bu kapsamdan çıksın; ama, bu kapsamın içerisinde o rakamı aşmayan ilde teşvik devam etsin; insanlar, bir gün Şırnak'a, Hakkâri'ye gidip yatırım yapıncaya kadar devam etsin bu. Eğer, Türkiye'nin bütün illerinde kişi başına düşen millî gelir 1 500 doları aşıyorsa, bu yasa da otomatikman ortadan kalksın. Böylece bir adaleti sağlamış olalım. Bakın, bu kanun tasarısı üç sefer geldi buraya, üç kezdir geliyor; bu bölgelere üç kezdir yatırım gitmiyor; niye bunu düşünmüyoruz?!

Bir husus daha var değerli arkadaşlar, biz, tasarıları doğru dürüst hazırlayarak buraya getirmiyoruz. 2001 yılı rakamlarını ölçü alarak bu yasa tasarısını hazırladık. Peki, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılında belirlediği illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması var, 2003 yılı rakamları var; niye bu rakamları almıyoruz; bu rakamları aldığımız zaman daha adil bir tabloyla karşılaşacağız, insanlara daha doğru dürüst bir şeyler söyleyebileceğiz.

Şimdi, ben merak ediyorum, siz Elazığ'a gittiğinizde "bu bölge kalkınmış bir bölgedir, dolayısıyla, siz, yatırım teşviklerinin kapsamı dışına çıktınız" diyebilecek misiniz acaba? Sayın Başbakan Elazığ'a gittiğinde, Elazığlılara bunu anlatabilecek mi? Orada, aç, sefil gezen insanlar varken "siz Keban'dan pay alıyorsunuz arkadaşlar, dolayısıyla, sizin geliriniz çok iyidir" diyebilecek mi?

Biz, muhalefet anlayışımızı, her seferinde, yasaların mükemmel çıkması, doğru çıkması, adil olması için kullanıyoruz; biz, başka bir şey için özel çaba harcamıyoruz. Her seferinde söyledik, ısrar ettik doğru dürüst bir yasa çıksın dedik. Siz, eğer, adaleti vergiyle getiremezseniz... Bu tasarıyla, siz, adaletsizliği getirmiş oluyorsunuz, adaletsizliği perçinlemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, sizleri, sağduyulu olmaya davet edeceğim; ama, benim bundan hiç umudumun olmadığını belirterek, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek?.. Yok.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsî görüşlerimi izah etmek için söz aldım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı hükümetimizin gündemine gelmeden önce, 21 inci Dönemde, içerik olarak, aşağı yukarı aynı içeriği kapsayan bir kanun teklifim vardı; bu teklif, diğer bazı milletvekili arkadaşlarımızın da teklifleriyle birleştirilmek ve hükümetin tasarısı esas alınmak suretiyle, bugün Meclisin huzuruna geldi. Ben, bu kadar zaman komisyonlarda beklemiş olan teklifimin bugün Meclis huzuruna gelmiş olmasından ve yasalaşacak olmasından dolayı memnunum. Bu memnuniyetimi, öncelikle, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kanaatime göre, bu tasarı, olabildiğince objektif bazı ölçütler kullanılarak hazırlanmış olan bir tasarıdır. Burada, metreyle ölçtüğünüz zaman farklı bir netice elde ediyorsunuz, kiloyla ölçtüğünüz zaman farklı bir netice elde ediyorsunuz; ama, hatırlarsınız, 4325 sayılı Yasada da doğru dürüst bir ölçü tutturulamamıştı, bir adalet temin edilememişti. Bu anlamda, gerek CHP'li arkadaşların gerekse iktidara mensup bazı arkadaşların yapmış oldukları kimi eleştirilerin, illerin gelişmişlik ölçülerini dikkate aldığımız zaman, bazı haklı noktalarını bulmakla beraber, doğrusu, 1 500 dolar kriterinin, ben, şahsen, bu anlamda olabilecek en objektif kriterlerden birisi olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, benim yasa teklifim ile bu yasa tasarısı arasındaki bir farka değinmek istiyorum. Benim yasa teklifimde öne çıkardığım konu, güneydoğu illeriyle alakalı yatırımların teşvik edilmesiydi. Güneydoğu Anadoluyla ilgili teklifi verdiğimiz zaman, biz, burada, sadece bir bölgecilik, o bölgeyi temsil eden bir milletvekili olarak bölgemizi kayıran bir yasa teklifi vermek düşüncesiyle vermedik. Bildiğiniz üzere, sadece bölgeyi değil, Türkiye'yi şaha kaldırma hedefiyle, gerçekten, düşünenleri bugün de kutlayacağımız bir Güneydoğu Anadolu Projemiz, kısaca GAP dediğimiz proje var. GAP, ülkenin imkânlarının kısıtlanması ve ülkenin ekonomik krizlere girmesiyle beraber, malumunuz, artık, karınca yürüyüşüyle ilerlemeye başladı ve bu gidişle on yıllarla ifade edilebilecek bir zaman zarfında tamamlanamama durumuyla karşı karşıya geldi.

Değerli arkadaşlar, GAP, herhangi bir ildeki filanca yatırımcı arkadaşımızın gidip bir fabrika açmasıyla kıyas edilemeyecek kadar büyük ve ülke ekonomisini şaha kaldıracak olan bir projedir. Bu, çoğu arkadaşımızın malumudur; ama, bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Tarıma kazandırılacak ve sulanabilecek arazilerin yanı sıra, bunun daha sonraki değerlendirme sahalarını düşündüğünüz zaman son noktasına kadar, ülke ekonomisine çok büyük girdiler temin edebilecek bir projeden bahsediyorum. Bu anlamda, belki, hükümetimiz, bu tasarının haricinde mi düşünür... Bana şahsen sorsaydınız, ben, şöyle düşünürdüm: Bölgelerarası bir kalkınmışlık farkını herkes kabul ediyor ve teslim ediyor. Orta Anadoluda, hatta, bazen Marmara'da da geri kalmış illerden bahsetmek mümkün; ama, bugün, ne yazık ki, şu veya bu nedenle bazı doğu ve güneydoğu illerimiz, bir şekilde, kalkınmışlık sıralamasında çok gerilerde kaldı.

Bunun yanı sıra, bölgenin yaşamış olduğu çok şiddetli bir terör travması var, yaklaşık yirmi yıl devam eden bu terör travmasının yaralarının rehabilite edilmesine ihtiyaç olduğunu her sözcü kabul eder, herkes kabul eder. Bunun en önemli yollarından birisinin, oradaki insanlara aş ve iş temini olduğunu da, yine herkes kabul eder. İşte, bu noktadan hareketledir ki, ben, şahsen, tasarının temel olarak objektif kriterlere dayalı olduğunu kabul etmekle beraber, 36 ile yayılmış olması; hele kendi seçim bölgem itibariyle düşündüğüm zaman, bizden daha batıda olan Osmaniye, daha ileri gidersek, Aksaray, Uşak, Afyon gibi illerin bu kapsam içerisine alınmış olması neticesinde, korkarım ki, bazı sözcülerin değerlendirmelerine bir miktar ben de katılmış olacağım. Yani, Afyon'da yatırım yapması teklif edilen bir arkadaş, batıda, örneğin İzmir'de fabrikası olan veya İstanbul'da olup da, Düzce'de yatırım yapması söz konusu olan bir arkadaş, doğaldır ki, Şırnak'ta, Hakkâri'de veya Şanlıurfa'da yatırım yapmayı düşünmeyecektir. Bu anlamda, kapsamın geniş tutulmuş olması, korkarım ki, tam anlamıyla istenilen amacı gerçekleştirmez diye endişe ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Akman, sözlerinizi tamamlar mısınız.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunun yanı sıra, bir de, özelde Şanlıurfamızı ilgilendiren bir engelden bahsetmek istiyorum; bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığım konuşmamda da ifade ettim. Şanlıurfa'ya mahsus olarak çıkarılmış olan 3083 sayılı bir Yasamız var ve yine, 4070 sayılı hazine arazilerinin satışına ilişkin bir yasa var. Bu, her iki yasadaki engelleyici hükümler nedeniyle, ne yazık ki -bu tasarı yasalaşıp, belki, Cumhurbaşkanı onayladığı takdirde birkaç gün içerisinde yürürlüğe girecek olmasına rağmen- bazı yasal engeller nedeniyle Şanlıurfa'da bunun tatbikatını göremeyeceğiz. Bu anlamda, Sayın Maliye Bakanımızdan, milletvekillerimizden, ilgili komisyonlarımızdan yardım bekliyoruz. Bazı değişiklik tekliflerimiz olacak. Burada, hazine arazilerinin daha kolaylıkla insanlara tahsis edilebilmesi, yatırımcılara tahsis edilebilmesi noktasında bazı yasal engellerin kaldırılmasına ihtiyaç var; bunlarla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor.

Ben, dediğim gibi, tekrar, hükümetimizi böyle bir yasa tasarısını bugün gündemimize getirmiş olmasından dolayı kutluyorum, kendilerine teşekkür ediyorum; bu vesileyle hepinize hayırlı akşamlar diliyorum ve önümüzdeki kurban bayramının bütün milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Kılıç

Mehmet Kartal

 

 

Malatya

Malatya

Van

 

Mustafa Gazalcı

Hasan Güyüldar

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Denizli

Tunceli

İstanbul

 

Madde 3.- 31.12.2012 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002 tarihinden önce işe başlamış olan mükelleflerin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan Gelir Vergisinin organize sanayi ve endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri için % 80'i, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz mü istiyorsunuz?..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; buradaki amaç şu: Haksızlık yapmamak. Ben, üretime verilen desteğe son derece taraftarım; çünkü, üretime destek veriliyor. Üretirsen, bu enerjinin bedelini ödeyeceksin; bu, son derece yerindedir. Yeni işe başlayanlara bu avantaj getiriliyor; fakat, yıllarca, orada birçok istihdam yaratanların, birçok insan çalıştıranların suçu ne? Onlara yazık, günah değil mi? Maddede 1.10.2003 tarihi baz alınmış; biz, burada verdiğimiz önergeyle, bunu, 1.10.2002 tarihinden sonra işe alınan işçilere de uygulayın diyoruz. Türkiye bir krizden geçti; bu insanlar birçok insanı işten çıkardı, bu insanlar üretimlerini durdurdu. Bu tarihten önceki dönemde insan çalıştıranlara haksızlık yapıyoruz. Burada, bir yıl önceye gidelim, krizin dibe vurduğu tarihten itibaren bu uygulamayı başlatalım. Amaç, yıllarca emek veren insanların daha fazla mağdur edilmesini önlemektir.

Hepinize saygılar sunuyor, desteğinizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Sigorta primi işveren paylarında teşvik

MADDE 4.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003 tarihinden önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilâve olarak yeni işe aldıkları ve bu iş yerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için, 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için % 80'i Hazinece karşılanır.

Hazinece karşılanacak tutar, organize sanayi ve endüstri bölgelerindeki iş yerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarını, diğer yerlerdeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarının % 80'ini aşamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça müştereken belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Bu maddenin, kanunun özüne katılıyorum. Türkiye'nin, bugün, içborcunun bu hale gelmesinin önemli etkenlerinden biri de, 1983'ten itibaren uygulanan ve herkesin cebine para olarak konulan teşviklerdir. Bu tasarının üreteni ve üretimi teşvik etmesine yürekten katılıyorum; yani, üretirsen enerji bedelini az ödeyeceksin, işçi çalıştırırsan primleri az ödeyeceksin. Özünde, çalışan insana, üreten insana getirilen bir teşviktir. Buna katılıyorum; ama, bu ülkede daha önceki yıllarda uygulanan teşvikte, özellikle 1983'ten 1991'e kadar, hak eden ile hak etmeyen, yapan ile yapmayan, tesisi kuran ile kurmayan aynı kefeye konuldu; hiç kimse ceza görmedi ve 4 tane direk diken parasını cebine koydu, gitti. O gün basılan hazine bonoları bugünkü içborcun temelidir. Kimseye ceza verilmedi, yapan ile yapmayan ayrılmadı.

Malatya'dan Adıyaman'a, Gaziantep'e giderken -hiç unutmam- Adıyaman Gölbaşı'nda, böyle, direkleri boynunu eğmiş yaklaşık 7 tane fabrika görürsünüz. Bunlar 1985 yılında yapıldı arkadaşlar. 1985 yılında, o günün teşviklerinde, akreditif açıldığı anda -maalesef, akreditif açılırken hurda makine veya emmisinin arsası 50 kat değerli gösterildi- hep birilerinin cebine para konuldu. Bu, ülkenin bu hale gelmesinin temel taşlarından biridir.

Değerli dostlar, sayın milletvekillerim; o 7 fabrika, 1985 yılında 50 milyar lira para aldı. O zaman Kalkınma Bankası ödüyordu. Bu fabrikalar yapılmıştır, hak edilmiştir... "Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu" adı altında veriliyordu; yüzde 30... O zaman ayrıcalıklı iki bölge vardı; kalkınmada öncelikli birinci bölge ve ikinci bölge. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan, birine yüzde 30 veriliyordu, diğerine ise yüzde 20 veriliyordu. Maalesef, o günün 50 milyarı bugünün kaç lirası biliyor musunuz; 1 katrilyon lirası; basit faizle gidiyorum.

Onun için, tasarının özüne katılıyorum; ama, sosyal adalet yönünden, bazı illere yapılan haksızlıklar yönünden tasarının içeriğine katılmıyorum. Çıkacak bu yasa üretim getirmeyecektir. Çıkacak bu yasayla, yasak savıyoruz. Aslında, 4325 sayılı Yasanın yürürlük tarihi sona ereli bir yıl oldu. Bu ülke için, bir yıl, üretimde büyük kayıptır. Aslında, böyle bir tasarı, 4325 sayılı Yasanın yürürlük tarihi sona erdiği anda getirilmeliydi. Bu, ülkeye bir yıl kaybettirmiştir. İnsanlar aç, ekmek bulamıyor, illerimize gidemiyoruz; ama, çıkacak bu yasa, sosyal adalet yönünden son derece büyük haksızlıklar getiriyor. Hiç üzülmesin Tunceli'deki arkadaşlarım, hiç üzülmesin Şırnak'taki arkadaşlarım, hiç üzülmesin bu teşvik kapsamına giremeyen iller; çünkü, buralara yatırım gitmeyecek arkadaşlar, gitmeyecek!..

Buralara yatırım iki açıdan gitmeyecek; birincisi, çıkacak yasanın yürürlük süresi çok kısa. Hiçbir üretici, hiçbir yatırımcı, önünü görmeden, bir yere sabit yatırım yapmaz arkadaşlar. Çıkacak bu yasanın yürürlük süresi, 2008 yılında sona eriyor. Bir yatırımcı, bugün planlasa, bugün karar verse, bir tesisi, en erken bir yılda üretime açar. 4 yıl için, hiçbir yatırımcı bir yere gitmez; çünkü, önünü görmüyor. Onun için, bir kere, çıkacak bu yasa, bu boyutuyla eksik. Çok üzülmesin arkadaşlarım; kimse gitmeyecek.

İkincisi; çıkacak bu yasayla, daha önce orada emek veren, insan çalıştıran, istihdam yaratan birçok insan arasında haksız rekabet yaratıyoruz. Demin arz ettiğim gibi, onları da aynı kefeye koyalım demiyorum -o insanları da haksız rekabetten korumak hepimizin görevi- sadece şunu söylüyorum: Günde 300 kilo iplik üreten bir tesis, ayda 150 milyar elektrik bedeli ödüyor. Yarın kurulacak, bir yıl sonra üretime girecek ve aynı miktarı üretecek bir fabrika ise, onun yarısı kadar -organize sanayi bölgelerinden bahsediyorum- elektrik bedeli ödeyecek arkadaşlar. Bu da 1 kilogram iplik üretiminde -kilogram başına- 200 000 lira demektir. Eğer, 1 kilogram iplik üretiminde bir fabrikanın, diğer fabrikaya göre 200 000 liralık daha ucuz bir maliyeti varsa, bu insanların, öbürüyle rekabet etmesi olanaksızdır. Onun için, biz, bir şeyi yaparken, bir şeyi de yıkmayalım; bunlara da haksızlık etmeyelim. Haksızlık ediyoruz...

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Oraya gittin mi, nereden biliyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hanımefendi, itiraz ediyorsanız, gidin, Gaziantep'te sorun. Gaziantep'te, yıllarca emek veren, iplik üreticisi insanlara bir sorun; yani, aynı tesis günde şu kadar... Gaziantep girmiyor tabiî... Bu yasa kapsamına girenle girmeyen arasındaki farkı sorun, ondan sonra itiraz edin; yani, bilerek itiraz edelim. Ben burada siyaset de yapmıyorum, ülkenin gerçeğini konuşuyorum; niye itiraz ediyorsunuz ki, bilmiyorum!..

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - İplik üretimini ne kadar biliyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben biliyorum efendim... Ben biliyorum...

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, siz, Genel Kurula hitap edin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Buraya gelmeden, ben, geçen hafta 300 kişiyle toplantı yaptım. "Eğer, bu yasanın yürürlük süresi, 2008'de sona erecekse, hiçbirimiz gitmeyiz. Niçin gidelim" diyorlar; çünkü, önleri açık değil, belirsiz. Gelin -tabiî, demin kabul etmediniz- hiç değilse, süreyi biraz uzatalım; bu insanları gönderelim.

Onun için, yasa, bu yönleriyle üretime çok katkı yapmayacak. Bazı bölgelerimize gidecekler; ama, bizim kalkınmada öncelikli yöre dediğimiz, göçü önleyelim dediğimiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimize çok büyük yatırımcı gitmeyecek. Bu yasadan sonra, yarın tüm yatırımlar buralara gidecek diye, hiç ümit etmeyelim. Dilerim ki, aynı akıbeti -1983 yılı için verdiğim örneği- burada, tekrar konuşmayız.

Değerli arkadaşlarım, ikinci olay; eğer yatırımların finansman sorununu çözmezseniz, ülkede planlı ve programlı bir finansman modeli kurmazsanız, yatırımlara yönelik orta ve uzun vadeli bir finansman sistemi geliştirmezseniz, yine bu yatırımları yapamazsınız. Onun için, bu yasa tasarısıyla birlikte -biraz sonra bir önerge vereceğim- orta ve uzun vadede de finansman problemini çözecek önlemler getirmek zorundayız.

Korkarım ki, bu bölgelere birkaç yatırımcı gidecek; ama, kalıcı yatırımcı gitmeyecek, ciddî yatırımcı gitmeyecek; kısa sürede bir şeyler elde edip, nasılsa beş yıl sonra ben buradan giderim diyen insanlar gidecek. Yine, biz, o yörelerin temel istihdam sorununu çözemeyiz kalıcı yatırımcıyı gönderemezsek.

Bu açıdan, bu yasa tasarısına 2008'i değil -demin Sayın Bakanıma arz ettim- gelin, hiç değilse 10 yıllık bir süre koyalım. 10 yıl olursa insanlar gidebilecektir; çünkü, herkes bir hesap kitap yapıyor; eğer, bu yasanın yürürlük süresi 10 yıl olursa, giderim diyor; ama, 2008 sonu olursa çok büyük yatırımcı gitmeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu bölgelerde işsizlik kol geziyor, bu bölgelerde insanlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN- Sayın Aslanoğlu, sözlerinizi toparlar mısınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Toparlıyorum.

Yasa tasarısının üç temel boşluğu var: Süre, eski yatırımcılara yapılan haksızlık... Bu çok önemlidir; mutlaka, bir yasayı çıkarırken, günün koşullarına göre çıkarmıyorsak, o yasa kadük doğuyordur, ölü doğuyordur. Yasanın amacına, hakikaten, katılıyorum; ama, ölü doğan, ölü doğacak ve ülkeye hiçbir şey vermeyecek bir yasa olarak çıkıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.

Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.

Bu yasa tasarısının getirdiği teşviklerin hemen hemen aynısı, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar'ın bir yıl önce, yani, Ocak 2003'te verdiği kanun teklifinde getirilmişti; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, şahsım ve mensubu bulunduğum Doğru Yol Partisi adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşmeye başladığımız bu tasarıyla, doğu ve güneydoğu illerinde ve ayrıca, kalkınmada öncelikli diğer illerde yatırım yapmanın ekonomik yönden daha cazip hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yıllarca olağanüstü hal kapsamında kalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri, terör olayları nedeniyle maddî ve manevî kayıplara uğramış, istihdam sağlayacak yeni yatırımlar gelmediği gibi, var olan işletmelerin büyük kısmının da faaliyetlerini durdurmasıyla bölgede işsizlik olağanüstü boyutlara ulaşmış, büyük kentlere göç dalgası başlamıştır. Göçün yoğunlaştığı illerde ortaya çıkan sosyoekonomik sorunlar, ülkemize ilave sorunlar getirmektedir.

Türkiye'nin temel sorunu haline gelen kalkınmada bölgesel dengesizlik, ülkemizin sağlıklı gelişmesinin önündeki en ciddî engeldir. Bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldırmanın yolu, yatırımların bu bölgelere kaymasını özendirecek önlemleri almakla mümkündür. Kamu kaynaklarının yetersizliği gözönüne alındığında, bu bölgelere doğal olarak özel sektörün yatırım yapması gereği karşımıza çıkıyor. Bugün, özel sektör yatırımlarının ülkenin belli bölgelerine sıkıştığını görüyoruz. Temenni ederim ki, bu kanun çıktıktan sonra bu sıkışıklığı daha da artırmasın.

Bu yatırımların tüm ülke sathına yayılabilmesini temin etmek amacıyla, hükümetler zaman zaman -özel sektörü özendirmek amacıyla- buna benzer kanunlar çıkarmışlardır. Ancak, çıkarılan yasalardan istenen sonuçlar alınmamış ve özel sektörün kalkınmada öncelikli yörelere yatırım yapması yeterince özendirilememiştir. Nitekim, 23.1.1998 tarihinde olağanüstü hal bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde istihdam yaratılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yürürlüğe konulan 4325 sayılı Kanunun yürürlük süresi dolmasına rağmen, yerine yeni bir uygulama başlatılmamış ve süresi de uzatılamamıştır. Bunun sonucunda, terör mağduru illerimiz, âdeta, kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.

Bir yılı aşkın süredir görev başında bulunan 58 inci ve 59 uncu hükümetler, bu konuda şimdiye kadar ciddî hiçbir önemli tedbir getirememişlerdir; ancak, onbeş ay gecikmeyle böyle bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilebilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, sizlere, görüşmekte olduğumuz tasarının içeriğiyle ilgili olarak kısa bilgiler sunmak istiyorum. Çünkü, olaylar o kadar karıştı ki, bu tasarı ne getirdi, ne götürdü... O nedenle, amaç, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki illerde vergi teşviklerini uygulamak, yatırımcılara bedelsiz kamu arsa ve arazisi temin etmek, işverenlere sosyal sigortalar prim desteği sağlamak suretiyle yatırımları ve istihdam imkânını artırmaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde ve kalkınmada öncelikli illerde istihdam yaratılması ve yatırımların teşvik edilmesi kapsamına giren iller belirlenmekte olup, burada, büyük yanlışlıklar yapılmaktadır. Yine, yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu illerdeki işyerlerinde fiilen sürekli olarak 10 ve daha fazla işçi çalıştırmaları halinde vergi muafiyetinden faydalanmaları getirilmiştir. Ayrıca, istihdamı artırmak amacıyla, işverenlere sigorta prim desteği sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, tasarıda belirtilen illerde yapılacak teşvik belgeli yatırımlara, vergi, resim, harç muafiyeti getirilmiştir. Şimdi, burada, tasarının getirdiğini saymakla konuyu daha önemli hale getirmiş oluyoruz; ancak, tüm konuşmacı arkadaşların da dile getirdiği gibi, ben de        1 500 dolar gayri safî yurtiçi hâsılanın kriter olarak alınmasının büyük yanlışlıklar getirdiğini burada vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla, bu yanlışlık, özellikle Elazığ ve Tunceli gibi illeri kapsamdışı bırakmanın büyük eksiklik olduğunu ortaya koymuştur. Tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken aynı konuyu Sayın Maliye Bakanımıza hitap ederek söylediğimizde "biz ileride bu eksiklikleri kapatacağız" demişti. Halbuki, yol yakındır. Şu anda bu eksikliklerin kapatılması, gayri safî yurtiçi hâsılanın ortaya koymuş olduğu bu aksaklığı düzeltici tedbiri almak için, siz milletvekilleri özgür iradelerini kullanarak, Bakanın "bu şekilde oy verin" önerisine bağlı kalmadan kararınızı verecek olursanız, bu eksiği düzeltmiş olacağız değerli milletvekili arkadaşlarım.

Burada gözönünde bulundurmamız gereken önemli kriterlerden biri de, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sırasını dikkate alarak tedbir almamızdır. Sosyoekonomik gelişmişlik kriteri nedir?.. Ben hekimim; burada size bir örnek vermek istiyorum: Mesela, bir ülkenin, bir ilin sağlık açısından gelişmişliğini gösteren kriter bebek ölüm hızıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer bebek ölüm hızını burada kriter olarak ele alacak olsaydık, önemli derecede eksikliklerin tespit edilmesi mümkün olacaktı. Sayın Maliye Bakanımızın kendilerine bu konunun tekrar dikkate alınmasını arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 4 üncü maddede, prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde yüzde 100 oranında karşılanması çok güzel bir tedbir olarak düşünülmüştür, buna katılıyoruz; ancak, şunu belirtmek istiyorum ki, organize sanayii olan bölgelerde, başka yerlerde bedava arsa verilmemesini önermek istiyorum. Çünkü, organize sanayi bölgelerinin altyapıları yapılmış, tamamlanmış, birtakım masraflar edilmiştir; buradaki arsalar, üzerine sanayi kurmaya ya da bir işletme açmaya hazırdır; halbuki, organize sanayii olmayan bölgelerde herhangi bir yer de ayrılabilir. Onun için, şöyle bir teklif getirmek istiyorum: Organize sanayii olan bölgelerde, lütfen, bedava arsaları bu organize sanayi bölgelerinden verelim, yeni çevre sorunlarının ve birtakım masrafların eklenmesinden kurtulmak için.

Ayrıca, burada, işadamlarına bu şekilde sigorta primi desteği verirken, şimdiye kadar dile getirilmeyen bir konuyu da dile getirmek istiyorum, arkadaşlarımın dikkatini çekebilirsem.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, sözlerinizi toparlar mısınız.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaadeniz olursa 1 dakikada tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlarım, burada işvereni teşvik etmek için onun primini Hazineden ödüyoruz; ama, işçinin sosyal sigorta primini niçin ödemiyoruz?.. Eğer işçinin de sosyal sigorta primini ödeyecek olursak, gelişmekte öncelikli yöreler ve Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde kalifiye ve vasıflı işçileri kendi bölgesinde tutmamız mümkün olacak ve dolayısıyla, bölgedeki çalışan insan kalitesini yükseltmiş olacağız. Bu konuya tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bir şey, yine, bu konu dışında bırakılmıştır; Sayın Başkanım müsaade ederse, onu da, hoşgörüsüne sığınarak hatırlatmak istiyorum. Daha önce, Bakanlar Kurulu bir karar almıştı. Bu kararın adı şu: Sınır ticaret merkezleri kurulmasına ilişkin karar. Hükümetin üçüncü ayda aldığı bir karar. Şimdiye kadar sınır bölgelerinde bu ticaret merkezleri kuruldu mu, bilmiyorum. Ben, Iğdır İlinin milletvekiliyim; Iğdır'da, henüz böyle bir merkez kurulmadı. Dolayısıyla, sınır ticaret merkezi olan yerlerin de bu kapsam içine alınarak değerlendirilmesini önermek istiyorum. Gözden kaçmış olduğunu sanıyorum; bunun dikkate alınması lazım, gerekiyor.

BAŞKAN - Peki, son sözlerinizi alabilir miyim.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Özetle şunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım: Bu yasa tasarısında getirilen süre çok kısadır. Bu süre uzatılmalıdır; en az on yıl olmalıdır. İşçilerden de sigorta primi muaf tutulmalıdır. Fert başına düşen gelirin yanında, diğer sosyoekonomik göstergeler de kriter olarak alınmalıdır. Ayrıca, sınır ticaret merkezlerinin de bu teşviklerden faydalanması kapsam içine alınmalıdır. Organize sanayi ve endüstri bölgesi olan illerde, özellikle bu bölgeden bedava arsa verilmelidir.

Sayın Başkanım, hoşgörünüz için teşekkür ediyorum. Bu yasanın, teklif ettiğim düzeltmeler yapıldığı takdirde, ülkemize çok önemli hizmet edeceğini umuyorum ve bu düzeltmeler olduğu takdirde, gönül rahatlığı içerisinde, kendimiz tatmin olmuş olarak oy vereceğimizi beyan etmek istiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Şahsı adına ikinci söz, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut'un.

Buyurun Sayın Akbulut.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemizde, bugüne kadar görev yapan tüm cumhuriyet hükümetleri, ülkenin kalkınması ve milletin refah seviyesinin yükseltilmesi yolunda yoğun bir çaba içinde olmuşlardır. Yürütülen çalışmalar sırasında, bölgelerarası kalkınmışlık farklılıklarının giderilmesine, geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasına özel önem verilmiş, bu amaçlarla bölgesel kalkınma planları yapılıp uygulamaya konulmuştur.

Kalkınmış ülkelerin refah seviyesine ulaşılabilmesinde, ülkedeki yatırımların ve istihdamın artırılması çok büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla çıkarılan, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında 4325 sayılı Yasanın uygulama süresi, bu yasanın 6 ncı maddesi gereğince, 31.12.2002 tarihinde sona ermiştir.

4325 sayılı Yasayla öngörülen beş yıllık süre içerisinde, yasa kapsamındaki illerde yatırımlar için bedava arsa ve arazi tahsisi, Gelir ve Kurumlar Vergisinden muafiyet, işveren sigorta primlerinin Hazinece karşılanması, teşvik belgeli yatırımların her türlü harç, vergi, resimden muaf olması gibi teşvik tedbirleri, yararlanılan illerdeki yatırımlarda önemli artışlar sağlamış ise de, gerek uygulama süresinin kısalığı gerek o tarihlerde ülkede yaşanan terör olayları ve gerekse birbiri ardına yaşanan ekonomik krizlerden dolayı, ne yazık ki, amaçlanan hedeflere ulaşılamamıştır.

4325 sayılı Yasanın yürürlük süresinin, uygulama süresi sona ermeden uzatılmasıyla ilgili çabalarımız, o günkü ekonomik koşullar içerisinde gerçekleştirilememiştir. Hükümetimizin, geri kalmış illerde ve kalkınmada öncelikli yörelerde yeni yatırım sahalarının açılması, buralarda yaşayan insanlarımız için iş ve istihdam imkânlarının artırılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve diğer bölgelere olan göçün önlenmesi amaçlarıyla bir yasa hazırlığı içinde olduğu bilinmekte ve bu hazırlığın bir an önce yasalaşması, özellikle, 4325 sayılı Yasa kapsamındaki illerde sabırsızlıkla beklenmekteydi. Hazırlanan bu tasarıyla, bazı illerde, vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle, yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmak amaçlanmaktadır.

Tasarı kapsamındaki tüm illerin sosyoekonomik kalkınmışlık farklılıklarına rağmen öngörülen teşviklerden eşit şekilde yararlandırılacak olması eleştirilebilir.Özellikle, Doğu Anadolu Bölgesinin, iklimi, her yıl yaşanan ağır kış koşulları, bölgenin coğrafî konumu, hammadde teminindeki güçlükler, pazara ulaşım zorluğu, ilave nakliye giderleri gibi nedenlerle yatırımcılar tarafından tercih edilmeyeceği ve bu nedenle yatırımların, yine yasa kapsamında olan ülkenin orta ve batı kesimlerindeki illerde yoğunlaşacağı, bu suretle, bölgelerarası kalkınmışlık farkının devam edebileceği gerçeğinin dikkate alınması gerekir.

Diğer yandan, 4325 sayılı Yasadan yararlanan ve yeni bir teşvik yasası çıkacağı umuduyla olumsuz ekonomik koşullara güçlük içinde direnerek bir süreden beri ekonomik varlıklarını sürdüren işletmelerin, yürürlüğe girecek teşvik yasasından yararlanacak olması çok olumludur; ancak, ilave istihdamla sınırlı olarak yararlandırılacak olmasında haksız rekabete yol açılmayacak tedbirlerin alınması ve gerekli düzenlemenin yapılması gözden uzak tutulmamalıdır.

Birkısım milletvekili arkadaşımla birlikte hazırladığımız kanun teklifinde, 4325 sayılı Yasada belirtilen teşvik tedbirlerine ilaveten, enerji, Katma Değer Vergisi ve navlun ücretleri teşvik tedbirleri de öngörülmekteydi. Ülkemizin içinde bulunduğu sınırlı ekonomik imkânlarla hedeflenen kalkınmanın sağlanabilmesi ve halkın refah seviyesinin yükseltilmesi yolunda hükümetimizin yoğun bir çaba içerisinde olduğu ve amaçlanan hedeflerin tek tek gerçekleştirildiği halkımız tarafından ilgiyle ve takdirle izlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbulut, son sözlerinizi alayım.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Yatırım ve istihdamın artırılması amacıyla öngörülen teşviklerin, ülke kaynaklarının elverdiği ölçüde ve ekonomik gerçek ve hedeflere uygun olarak belirlendiği de şüphesizdir; ancak, belirttiğimiz nedenlerle şu hususların dikkate alınması, teşvik tedbirlerinin amacına ulaşmasında önem taşımaktadır.

Yasa kapsamındaki iller için ikili bir ayırıma gidilmesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan illerdeki işyerlerinin her türlü Gelir ve Kurumlar Vergisinden muaf tutulması yararlı olacaktır.

Tasarıda öngörülen beş yıllık süre, söz konusu iller için ve özellikle yapılacak yeni yatırımlar için cazip olmaktan uzaktır, bu sürenin on yıla çıkarılması düşünülmelidir.

Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan işyerlerine, çalışan tüm işçileri kapsayacak şekilde teşvik tedbirlerinin uygulanması yararlı olacaktır.

Ülkemizdeki ekonomik ve siyasî istikrar nedeniyle, bu yasa, yatırım getirecektir, üretim getirecektir, istihdam getirecektir. Bu nedenle, yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla hazırlanan bu tasarının, kapsam dahilindeki iller ve tüm ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Kılıç

Feridun Ayvazoğlu

 

 

Malatya

Malatya

Çorum

 

Yaşar Tüzün

Mustafa Gazalcı

Mehmet Kartal

 

Bilecik

Denizli

Van

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

 

İstanbul

 

 

Madde 4.- 31.12.2012 tarihine kadar uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002 tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı SSK Kanununun 72 nci ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri için % 80'i Hazinece karşılanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının "Sigorta primi ve işveren paylarında teşvik" başlıklı 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Yıldırım

Feridun Ayvazoğlu

Muharrem Eskiyapan

 

Kastamonu

Çorum

Kayseri

 

Yaşar Tüzün

Kemal Kılıçdaroğlu

Yakup Kepenek

 

Bilecik

İstanbul

Ankara

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Malatya

 

 

Sigorta primi işveren paylarında teşvik

Madde 4.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerden, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan illerde 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003 tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için, 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri için % 80'i Hazinece karşılanır.

Hazinece karşılanacak tutar, organize sanayi ve endüstri bölgelerindeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarını, diğer yerlerdeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarının % 80'ini aşamaz.

Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları ile 2 000 ABD Doları arasında olan illerde % 80 oranı % 60 olarak uygulanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça müştereken belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bu önerge en aykırı önergeydi; işleme alıyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Yıldırım, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Gerekçeyi okuyalım efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının kapsamına, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller girmektedir.

Değişiklik önergemizle, vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları olan iller ile 2 000 ABD Doları veya daha az olan iller arasında farklı oranlarda teşvik ve destek verilmesi öngörülmüştür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Madde 4.- 31.12.2012 tarihine kadar uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde 1.10.2003 tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002 tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı SSK Kanununun 72 nci ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri için % 80'i Hazinece karşılanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yatırımcıların bu illerimize yatırım kararı ve yatırımın üretime geçmesi en az iki yıl süre alacağından, geriye kalan üç yıl için hiçbir yatırımcı bu illere gitmeyi tercih etmeyecektir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum; buyurun.

Bedelsiz yatırım yeri tahsisi

MADDE 5.- Bu Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendi kapsamındaki illerde en az on kişilik istihdam öngören yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişilere; Hazineye, katma bütçeli kuruluşlara, belediyelere veya il özel idarelerine ait arazi veya arsaların mülkiyeti bedelsiz olarak devredilebilir. Ancak, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde yer alabilecek yatırımlar için bu bölgelerde tahsis edilecek boş parsel bulunmaması şartı aranır. Devre konu taşınmaz üzerindeki kamuya ait bina ve müştemilâtı, 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca binalar için arsa payı hariç hesaplanan vergi değeri üzerinden devredilir.

Devir konusu arazi veya arsaların, imar plânları yoksa, bunların imar plânları öncelikle yapılır.

İstihdam edilecek işçi sayısına, yatırımın faaliyete geçmesi tarihinden itibaren beş yıl süre ile uyulması zorunludur.

Devredilen arazi veya arsaların tapu kaydına; Hazinece, katma bütçeli kuruluşlarca, belediyelerce veya il özel idarelerince bedelsiz olarak devir olunduğu, devir amaç ve koşullarına, devir alan gerçek veya tüzel kişilerin uymak zorunda olduğuna dair şerh konulur. Bu madde kapsamında belirlenmiş şartlara uyulmuş olması kaydıyla, talep üzerine, tapu kaydındaki şerh terkin edilir. Devredilen arazi veya arsa üzerindeki toplam yatırımın yarısından fazlasının tamamlanmış olması ve yatırımcının talep etmesi halinde, devredilen arazi veya arsanın rayiç bedeli tahsil edilerek tapu kayıtlarındaki şerh terkin edilir.

Yatırımcının, bu madde kapsamında belirlenen şartlara uymadığının veya öngörülen sürede yatırımın tamamlanmadığının tespiti halinde, herhangi bir yargı kararı aranmaksızın taşınmaz, üzerindeki muhdesat ile birlikte Hazine, katma bütçeli kuruluşlar, belediyeler veya il özel idareleri adına kaydolunur.

Bu maddenin uygulanması ile ilgili istihdam, yatırıma başlama ve tamamlama süresi, devredilen taşınmazın teminat olarak gösterilmesi, miktar ve devir veya satış koşulları ile diğer usul ve esaslar, Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 7 Ocak 2003 tarihinde, 4325 Sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi vermiştim, görüşülmüştü, Adalet ve Kalkınma Partisi, maalesef reddetmişti, teklifim yasalaşmamıştı, yani, bu süre uzatılmamıştı. O zamandan bu zamana geçen bir yıla hakikaten yazık oldu.

Ayrıca, benim bölgem olmamasına rağmen, daha önce kalkınmada öncelikli iller içerisine giren Tunceli, niçin bu kanun tasarısında yok; onu halen anlamış değilim. Hakikaten, Tunceli'ye yazık oluyor, Tuncelililere yazık oluyor; çünkü, fabrika yok, istihdam yok, hiçbir şey yok. Sadece, yüksek ücret alan özel timin ve askerî görevlilerin aldığı ücretlerle halkın gelirinin harman yapılması ve belli bir rakam çıkarılıp, Tunceli'nin fert başına geliri için 1 500 doların üzerinde denilmesinin yazık olduğunu düşünüyorum. Hakikaten, bölgedeki birçok ile yazık oluyor; Elazığ'a da yazık oluyor, hatta Artvin'e de yazık oluyor; çünkü, Artvin de kapsam dışında.

Değerli arkadaşlar, geliri 1 500 doların altında olan 36 ilde uygulanacak yatırım projelerini kapsayan kanun tasarısının adı güzel; fakat, içi boş. Niçin -ben işadamıyım, Ardahan'da iki tane yatırımım var; et kombinasının ve yem fabrikasının ortağıyım- çünkü, hiçbir deli, beş yıllığına gidip doğuya yatırım yapmaz. Düzce dururken, Bartın dururken, Osmaniye dururken, niye gitsin Ardahan'a, Şırnak'a, Van'a, Kars'a yatırım yapsın?! Bu, akıl, mantık işi değil. Ben, bütçe konuşmasında Sayın Bakana da arz ettim. Herhangi bir yerin çarşısında bir dükkân tutun; hemen dersiniz ki, en az beş yıl veya on yıllık olursa, olur. Niye; yatırım yapacaksınız, para harcayacaksınız. Bunun dönüşümü var. Adam, 20 000 000-30 000 000 dolar yatırım yapacak, fabrika kuracak; beş yıl sonra Türkiye'de ne olacağı belli değil, gelecek hükümet belli değil, gelecek hükümetin alacağı karar belli değil. Beş yıl sonrası için karanlık olan bir yere yatırım yapılır mı değerli arkadaşlar?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Merak etme, biz yine buradayız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şunu arz edeyim: Siz olursunuz, olmazsınız; ama, sermaye kuş gibidir, çok ürkektir. Sermayeye garanti vermezseniz, sermaye gitmez. Üç tür sermaye vardır; yurtdışı sermaye, yani, yabancı sermaye, yerli sermaye, bir de Romanya'ya, Bulgaristan'a yatırım yapan, dışarıya yatırım yapan yerli sermaye. Bunların, doğuya, Doğu Anadoluya, o bölgelere gidebilmesi için, bunları teşvik edecek, cazip gelecek birtakım garantiler vermeniz lazım.

Arkadaşlar, bir kere, süre çok önemlidir. Ben, bunun süresi için yirmi yıl diyorum -ben işadamıyım, ekonomi okumuşum- bunun kuralı da var, teorisi de var, pratiği de var; yirmi yılın altında olmaz; ama, arkadaşlarım on yıl diyor. Hiç olmazsa, on yıl olursa, doğuya, Doğu Anadoluya gider; yoksa, gitmez; yazık olur.

Bir de şu var: En az 10 işçi çalıştıran bu kanundan yararlanacak deniliyor.

Değerli arkadaşlar, Tayvan'a giden var mı; Tayvan'da her evin altında kompütür yapıyorlar, bilgisayar yapıyorlar, elektronik malzeme yapıyorlar; 2 kişi, 3 kişi, 5 kişi üretiyorlar. Siz, yedi sekiz ay kar altında olan Doğu Anadolu'ya kimi göndereceksiniz? Orada el sanatlarını geliştirecek 3'er 5'er kişilik atölyeler kurdurabilirseniz, o zaman, Kapalıçarşı'daki halıcı, gider, orada üretim yapar -ben, halı ticareti de yaptım- maliyet azalmış olur. Adam, evinde, kışın, bahara kadar halı dokur, el sanatları yapar. Bunun bir aklı, mantığı vardır.

Şimdi, efendim "biz, tüccar siyaseti yapağız..." Çok güzel; ama, çıkarılacak olan bu kanun, tüccar siyasetine de uymuyor. Hadi, uyuyorsa, bana söyleyin. Bizim, 700 dönüm arazi içerisinde 10 000 metrekare kapalı alanı olan et entegre tesislerimiz var. 10 arkadaşız, 10 000 000 dolar yatırım yaptık, halen zarardayız. Memleketimiz diye gittik. Satamıyoruz; maliyet yüksek, taşımacılık yüksek. Yani, yatırım yapan kişi, maliyeti düşünür. Eğer, siz, demiryollarına önem vermez, halen duble yollar yaparak taşımacılık maliyetlerini artırırsanız, halka yönelik toplu taşımacılığa, demiryollarına önem vermezseniz, bu yatırımlarla ilgili kimse oraya gitmez; çünkü, maliyet yüksektir.

Benim etim çok kaliteli et, buraya getirdiğim zaman, fiyatı, buradaki etin 1,5 katı oluyor, maliyet biniyor, satamıyorum. Küspe et değil, organik et, kaliteli et; ama, satamıyorum. Van Et de satamıyor, iflas etti, Ardahan Et de iflas etme durumuna gelecek, Kars Et kapandı.

Şimdi, akıllı ve mantıklı olmak mecburiyetindeyiz. Süre, maliyet çok önemli, arkadaşlar. Kârı varsa, herkes gider. Burada işadamı olan insanlar var. Kâr etmezsek, niye gidelim kardeşim?! Kâr etmek için maliyeti düşüreceğiz, süreyi uzatacağız; kârını artıracağız ki, vatandaş gitsin, başka türlü gitmez, değerli arkadaşlar.

Bakın, inanın üzülüyorum. Olağanüstü hal bölgesi içerisinde Tunceli var, şurada var; ama, burada çıkarılmış, yok, Elazığ da yok. Bunlar bizim insanlarımız, bizim yörelerimiz; yani, bir bütündür. O zaman, bunun en iyi yolu ne biliyor musunuz; hakikaten kademeli yapmaktır. Yani, Düzce de bunun içerisinde var. Sayın Bakan söyledi, dedi ki: "Beş sene sonra Düzce çok gelişmiş olabilir; çünkü, İstanbul'a çok yakın. Beş sene sonra, bu tasarıyı farklı getiririz." Doğru. Düzce'ye yüzde 20, yüzde 25 iskonto yapılsın, birtakım teşvikler verilsin; ama, Hakkâri'ye, Van'a, Kars'a, Ardahan'a, yüzde 100, yüzde 150, hatta yüzde 200 iskonto yaparsınız yatırımcı gider. Enayi midir yahu?! Düzce'de oniki ay yaz var, oniki ay üretim var; çiftçi, 3 defa, 4 defa mahsul elde ediyor, Doğu Anadoluda 1 defa mahsul elde edemiyor. Akıl var, mantık var...

Tabiî ki, Türkiye'nin her bölgesi bizim, her bölgenin kalkınması lazım. Size bir şey anlatacağım: Dün, beni, İstanbul Kartal'dan Mardinli bir arkadaşım aradı "çıkacak bu kanunun metnini bana bir fakslayabilir misiniz; ben, Bartın'a yatırım yapacağım" dedi. Niye Mardin'e yatırım yapmıyorsun, Mardin de bu kapsam içerisinde dedim. "Yahu, Bartın dururken Mardin'e kim gidecek" dedi. Aynen aktarıyorum. "Ben Mardinliyim; ama, Bartın'a gideceğim; çünkü, Bartın bana yakın" dedi.

Onun için, bunu kademeli bir şekilde yapmak lazım. Bu yapılmıyorsa, hiç olmazsa süreyi uzatalım. Sürenin uzatılıp, Doğu Anadoluda tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlara özellik tanınması lazım; çünkü, Antalya'daki de çiftçi, Doğu Anadoludaki de çiftçi; oradaki çiftçiye de aynı faiz uygulanıyor, Bursa'daki çiftçiye de, Ardahan'daki çiftçiye de aynı faiz uygulanıyor. Ardahan'daki çiftçi yılda 1 defa mahsul alamıyor, Yalova'daki çiftçi 3 defa mahsul alıyor. Bu, hakla, adaletle hiç bağdaşmıyor.

İnanın, sizin parti kurulduğu zaman, ismi de "Adalet ve Kalkınma Partisi" olduğunda, ne kadar güzel bir isim demiştim. Keşke, hakikaten bu isme layık şekilde, ülkeyi kalkındıracak adaletli bir çalışma, adaletli bir sistem olsa; ama, görüyoruz değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlarımız dahi, bu yasa tasarılarını benimsemiyor, diyorlar ki, diğer arkadaşların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öğüt, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yani "Adalet ve Kalkınma" ismini taşımakla, adaletli kalkınmayı sağlayamıyoruz arkadaşlar; hakikaten sağlayamıyoruz. Bu nedenle, şunu söyleyeyim, bunu herkes bilsin: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu yasa tasarısına kabul oyu vereceğiz, evet oyu vereceğiz; yani, az da olsa, eksikleri de olsa evet diyeceğiz; ama, gelin, bu eksiklikleri beraber tamamlayalım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Şahısları adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin ikinci satırındaki "en az 10" ibaresinin "en az 3" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

 

Ensar Öğüt

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Ardahan

Malatya

İstanbul

 

Selami Yiğit

Hasan Güyüldar

Mehmet Yıldırım

 

Kars

Tunceli

Kastamonu

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge en aykırı önerge olduğu için, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "belediyelere veya il özel idarelerine ait arazi ve arsaların" ifadesinin başına aşağıdaki ilavenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muharrem Kılıç

Mehmet Kartal

 

 

Malatya

Malatya

Van

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Mustafa Gazalcı

 

İstanbul

 

Denizli

 

"Madde 5- Mücavir alan ve iskân alanı dışındaki"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; amaç, istihdam yaratmak, üretimi teşvik etmek; ama, belediyelere ait arsalar ve belediyeye ait binalar, özel idareye ait arsa ve binalar şehrin göbeğindedir. Eğer, siz, şehrin göbeğine imalatı sokarsanız, bir kere, çevre açısından bir çevre suçu işliyorsunuz. İmalat, mutlaka, mücavir alan dışındaki organize sanayi bölgelerinde ve iskân bölgesi dışında olmalıdır; bir kere, birinci şık bu.

İkinci şık; hiçbir ceza yok. Sadece "verdiğim arsayı, verdiğim binayı geri alırım..." Hayır... Mademki insanlar böyle bir taahhüde giriyor, mademki belediyenin ve özel idarenin... Eğer bu madde böyle geçerse, belediyenin şehrin göbeğindeki arsasını ve binasını, gidip, bir imalatçı alacaktır. Hiçbir cezası yok. Sadece terkin eder, bir süre sonra. Hatta, "beş yıl içerisinde, çalıştırırsa bu işçileri, dilerse bedelini ödeyerek satın da alabilir" diyor. Yani, belediye ve özel idareler "şehrin içine imalatı sokmayalım..." Artı, hiçbir cezası yok. Buraya, taahhüdünü yerine getirmeyen insanlara bir ceza koyalım. Ceza koymadığımız sürece "valla ben yapamadım, alın arsanızı" diyecek. Onun için, burada yarın çok önemli sorunlar doğacak; bunu işaret etmek istiyorum. Bu insanlara bir ceza koyun. Taahhüdünü yapan insan ile yapmayanı ayırın. En kötü halde, yapmadığı zaman, o taahhüdü yerine getirmediği zaman cezasını bilmeli. Ona göre, o arsayı, belediye ve özel idare... Yoksa, organize sanayi bölgesinde bedava verelim istihdam yaratacaksa, bedava verelim, hiçbir itirazım yok; ama, bu insanlardan taahhüt almadığımız sürece, bu insanlara ceza uygulamasını, tıpkı 1983'lerden gelen, yapan ile yapmayanı ayırmadığınız sürece yine sorunlar doğar. Onun için, özellikle belediyelere yönelik arsalarda, özel idareye yönelik arsalarda mutlaka mücavir alan sınırı ve iskân bölgesi sınırı arayalım. Bir de, yerine getirilmediği takdirde, en azından, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre bir cezaî işlem uygulayalım. Bu açıdan işaret etmek istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin ikinci satırındaki "en az 10" ibaresinin "en az 3" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Öğüt, gerekçeyi mi okutayım, söz mü istiyorsunuz?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Küçük ilçelerde küçük işletmelerin istihdam kaynağı yaratılması için işçi sayısının 10'dan en az 3 kişiye indirilmesi bölgelerin kalkınmasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Enerji desteği

MADDE 6.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003 tarihinden itibaren, imalat sanayi, madencilik, hayvancılık (su ürünleri yetiştiriciliği ve tavukçuluk dahil), seracılık, soğuk hava deposu, turizm konaklama tesisi, eğitim veya sağlık alanında faaliyete geçen, fiilen ve sürekli olarak asgari on işçi çalıştıran işletmelerin elektrik enerjisi giderlerinin % 20'si Hazinece karşılanır. Bu orana on'dan sonraki her bir işçi için 0,5 puan eklenir. Hazinece karşılanacak oran, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.

1.10.2003 tarihinden önce birinci fıkrada belirtilen konularda faaliyete geçmiş olan işletmeler, bu maddenin yürürlük tarihini müteakip 1.10.2003 tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları en son dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayılarını fiilen ve sürekli olarak en az % 20 oranında artırmaları ve asgari on işçi çalıştırmaları koşuluyla % 20 oranında enerji desteğinden yararlanır. Bundan sonraki her bir işçi için destek oranı 0,5 puan artırılır. Yararlanılabilecek destek oranı organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.

Fiilen ve sürekli olarak çalıştırılan işçi sayısının tespitinde, bir takvim yılının en az 3/4’ünde çalıştırılmış işçi sayısı esas alınır. Yıl içinde faaliyete başlanmış olması halinde, faaliyette bulunulan süre dikkate alınır.

Bu maddenin uygulanmasına yönelik asgari kapasiteleri belirlemeye Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı, enerji giderlerinin iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye, iadeyi nakden veya mahsuben yaptırmaya ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık müştereken yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilli Sayın Muharrem Eskiyapan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kanunun ismi beni çok ilgilendirdiği için huzurunuzu işgal etmek istedim. Bazı tenkitlerimi, bazı eleştirilerimi, lütfen, bu gecikmiş olan saatte dinleyiniz.

Şimdi, bu kanun, Türkiyemizin çok ihtiyaç duyduğu bir kanun; hazırlayanlara, emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Özüne katılıyorum; ama, lütfen, bu kanun dört dörtlük çıksın. Ülkenin buna çok ihtiyacı var. Tasarı, başında yazdığı gibi, kanunlaştığında, yatırımları teşvik edecek ve de istihdam yaratacak. Bunun, bütün ülke genelinde olması lazım; ama, öyle görüyorum, bir kriter konulmuş, 1 500 dolar kriteri konulmuş, bu kriterin altında kalan illerimize tatbik edilecek. Bunun sayısı da 36. Gönlümüz istiyor ki, bazı konularda 81 ilimize yayılsın ve ülkemizin her tarafında, bu teşvikler nedeniyle, bazı yatırımlar tekrar başlasın; yani, bizim, ülkemizde yatırıma çok şiddetle ihtiyacımız var. İşsizliği çözecek olan da yatırımların yapılmasıdır; başka türlü istihdam imkânını bulamayız.

Dolayısıyla, bugüne kadar yapılmış olan, hükümetlerin yapmış olduğu teşvikler, öyle anlaşılıyor ki, doğu ve güneydoğuya gidememiş. Bugünkü iktidarımız, düşünmüş, belli yerlerden geçirmiş ve demiş ki, bu bölgelere, 36 ilimize bunu yayalım.

Ben, diğer illerden gelen arkadaşlarımın tenkitlerinin de, kendi illerinde yatırım teşvikini, yatırım şevkini artıracak tenkitler olduğuna inanıyorum. Gönlüm istiyor ki, bu yatırım kanunu, bu teşvik kanunu, inşallah, oralarda düşündüğümüze ulaşır; yani, yatırımlar yapılır. Benim gönlüm öyle istiyor. Diyorum ki, inşallah, bu kriterlerle yapılsın. Bugüne kadar yapılmamış; demek ki, o teşvikler gerçekçi değilmiş.

Sayın Maliye Bakanım, sağ olsun, esprili bir şekilde "taşıt vergilerini motorun gücüne göre alırım" diyor. Şimdi, orada da güçsüz arkadaşlarımız var, güçsüz sanayi var. Lütfen, oradaki vergileri de onların gücüne göre alalım.

Dolayısıyla, benim, üzerinde durmak istediğim şey şu: Bütününe katılıyorum, özüne katılıyorum; ama, CHP milletvekili arkadaşlarımızın önergeleri vardı, buraya gelirken korktum acaba benim söylediğimi de mi reddedeler diye; çünkü, tamamı reddedildi; yani, karbon kâğıdı konulmuş gibi tamamı reddedildi. Bunların içinde hiç mi doğru olanı yoktu?! Gönlüm isterdi ki, keşke bir tanesini, iki tanesini tetkik edip katılsaydık. İktidarıyla muhalefetiyle bu ülkede yatırım yapılması isteniyor. Bizim katkılarımız bu kanuna olabilirse sevineceğiz.

Ben birinci madde olarak bir şey söylemek istiyorum: Biraz evvel Ensar Bey "yatırım yapan insan enayi değildir" dedi. Yatırım yapan insan hakikaten akıllı insandır. Sayın Bakanım, bu koyduğunuz beş sene az. Kim yatırım yaparsa yapsın, beş sene için dükkân dahi açılmaz. Rica ediyoruz, lütfen, bu müddeti değiştirin. En azından on sene koyun. Buraya yatırım yapacak arkadaşlarımız, yatırımcılar bilsinler bugünden. Belki, bunu, ileride, 2008'de değiştireceksiniz; ama, bugünden bilmesi lazım. Köklü yatırım istiyorsak, lütfen, bugünden, bu 2008 tarihini değiştirelim. Bunu da reddetmeyin, rica ediyorum; yani, yatırımcı arkadaşlarımız buraya bir şey götüreceklerse, beş sene için gitmezler. Bunu hiç olmazsa on sene olarak koyalım, belki ileride değiştirirsiniz.

Bir başka şey, sadece 1 500 dolar kriterini almışız. Bakın, ben, Birinci Beş Yıllık Planda çalışmış bir arkadaşınızım, sanayi odası başkanlığı yapmış bir arkadaşınızım. Un ve unlu maddeler komisyonunda çalıştım Birinci Beş Yıllık Planda, Türkiye'yi karış karış gezdik. Kriter sadece 1 500 dolar olmamalıdır. Sektörel bazda da bazı şeyleri dikkate almamız lazım; yani, o bölgede ne olabilir; imalat sanayii, çok geniş bir sanayidir. İmalat sanayii dediniz mi, içine çok şey girer. Benim gönlüm istiyordu ki, bunu sektörel bazda yapsaydınız. 1 500 dolar kriteri kalsın; ama, o bölgede hiç olmazsa bunu biraz sektörel baza itekleyelim.

Benim gönlüm şunu istiyor: Bu kanun çıksın, özüyle beraber tatbik edilsin, o bölgelerdeki arkadaşlarımızın, yatırım yapmak isteyen arkadaşlarımızın tamamı gönülden buraya gitsinler. Güneydoğu ve doğuya gidilmedi diyoruz; demek ki, bundan evvelki teşviklerde doğru dürüst teşvik etmemişiz, bugün teşvik edelim, şu kanun dört dörtlük çıksın. Müddet açısından büyük itirazım var. Sayın Bakanım beş sene yetmez. Lütfen, bunu on seneye çıkarın ve hatta mümkünse daha da ileriye götürecek bir madde koyalım. Bunu da reddetmeyin lütfen, rica ediyorum. Beş senelik müddet, yatırım yapacak arkadaşlarımız için azdır.

Kanun çıktığı zaman ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eskiyapan.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı konuşuyoruz. Türkiye'de adaleti tesis edecek, Türkiye'nin yatırımına, gelişmesine hız verecek ve bu ülkede yaşayan insanları en çoğulcu biçimiyle hoşnut etmeye yönelik önemli bir tasarıyı konuşuyoruz gecenin bu geç saatlerinde.

Bu tasarı hazırlanırken Maliye Bakanlığının değerli bürokratları ve Bakanlık, birtakım temel kıstaslar koymuşlar, millî gelir gibi önemli kıstaslar koymuş. Ben, Edirne milletvekiliyim; bizim kişi başına millî gelirimiz 4 200 dolar civarında. Sadece bu rakamla Edirne'yi tanımaya ve tanımlamaya çalışırsak, inanıyorum ki, çok büyük hata yapmış oluruz; çünkü, Edirne, reel anlamda ciddî gelir kaybına uğrayan, önemli miktarda göç veren, nüfusu her geçen yıl azalmakta olan, köyleri boşalmış, ilçeleri belde haline gelmeye yönelmiş bir serhat şehri. İstanbul Üniversitesinin bilim adamlarının yapmış olduğu reel çalışmalarda, Edirne'nin birçok bölgesinde kişi başına millî gelirin 600-700 dolar olduğu bilimsel raporlarla tespit ediliyor.

Bunun yanında, Edirne, ekonomik anlamda Avrupa'ya en yakın, ciddî potansiyeli olan, yetişmiş, eğitimli insan potansiyeli olan, kaynakları olan, verimli toprakları olan bir il; ama, bu potansiyeli teşvik ederek, destekleyerek ülke potansiyeline kazanıma dönüştürmek, Parlamento olarak bizim görevimiz olması gerekir.

Biz seçim bölgemizde gezerken genç insanlara rastlayamıyoruz; köyler, 70 yaşının üzerinde insanlarla dolu. O bakımdan, bu tasarının, bu bakış açısıyla gerçekleri yansıtmadığı inancındayım.

Değerli Maliye Bakanımız, aynı zamanda hemşerimiz. Kendisine, Avrupa Birliğine giriş sürecinde, en azından sınır ticaretini artıracak, ekonomik zenginliğimizi artıracak anlamda, sınırdan belirli bir mesafe koyarak -biz bunu 40 kilometre diye öngördük- bu bölgenin de teşvik kapsamına alınıp, ülkenin ekonomik potansiyelini ihracata yönelik değerlendirelim diye önerilerde bulunduk. Maalesef, bu öneriler, bu yasanın içerisinde hayat bulmadı.

Gerçi, Değerli Bakanım, Edirneli olması sebebiyle yerel seçimlere yönelik olarak aday adaylarına veya aday adayı olabilme ihtimali olan kişilere, bölgeye yönelik yapacağı hizmetlerde bir sürü vaatlerde bulunmaya gayret ediyor; ama, şu unutulmasın ki, Edirneliler, veresiye çalışmayı sevmezler; gördükleri, dokundukları şeylere inanırlar. Bu anlamda, ben, bölgenin, ekonomik anlamda süratle geri gittiğini gören, tespit eden bir yöre milletvekili olarak, bu tasarının eksikliğinin giderilmesini önemle Yüce Meclise hatırlatmak istiyorum.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, ikinci söz, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün.

Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 355 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Gelirken de düşündüm; yani, biz ne kadar konuşursak konuşalım, eğer Sayın Bakanı ve hükümeti ikna edemiyorsak, sizleri de ikna edemiyorsak, konuşmamızın bir anlamı da yok herhalde.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - O zaman, burada niye oturuyoruz?!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Vallahi yani, burada da oturmayalım; o zaman, kapatalım Meclisi. Şimdi, halk, bizi niye gönderdi buraya; halkla ilgili kanun çıkarın...

ALİM TUNÇ (Uşak) - Çıkarıyoruz...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...halkı refaha kavuşturacak, mutluluğa kavuşturacak, bölgeleri kalkındıracak kanun çıkarın diye. Şimdi, burada, ters bir işlem görüyor. Biz ne dersek diyelim, siz elinizi kaldırıp indiriyorsunuz, biz bitiyoruz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ardahan yok mu?!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ardahan var; ama, Ardahan'a kimse gitmiyor değerli dostum. Beş yıl süre konulmuş, 10 işçi şartı getirilmiş. Bizim orada bir laf var: "Gören desin ki, Haço'nun hançeri var." Vallahi, birisi varmış, öyle, hançerini buraya koyarmış, herkes görsün ki, burada benim hançerim var... Şimdi, hükümet de, gören desin ki, ben, işte, bir kanun çıkardım, Doğu Anadoluyu, kalkınmada öncelikli olan illeri kalkındıracağım diye. Her hükümet geldiği zaman, bunu yapıyor; ama, başarılı olmuyor.

Değerli arkadaşlar, demin söylediniz; Tunceli'nin de, Elazığ'ın da, diğer bölgelerin de... Yani, kalkınmış il yok, hiçbir sanayi yok; o kapsam içinde değil; diğer kalkınmış iller kapsam içerisinde.

Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk had safhada, özellikle Doğu Anadoluda. Bakın, Devlet Planlama Teşkilatının yapmış olduğu bir araştırmayı söyleyeceğim size.

Doğu Anadoluda yüzde 70'e yakın işsizlik var. Bu, Devlet Planlama Teşkilatı istatistik raporunda var ve ayda 45 000 000 lirayla geçinen insanlar var. Şimdi, siz, burada, halen "efendim, 10 kişiden az olmayacak" derseniz... 10 kişiden az olan küçük işletmelerdeki insanlar size oy vermedi mi; bize oy vermedi mi?! "Kardeşim, biz, küçük esnafız, 3 kişi, 5 kişi çalıştırıyoruz. Doğu Anadolunun kahrını çekiyoruz; bakın, burada, sınırda vatanın bekçiliğini yapıyoruz. Bize de bir şeyler verin. Sizi milletvekili olarak gönderdik..." Kardeşim, gönderdikleri milletvekilleri "10 kişiden fazla olursa" diyor. Küçük esnaf ne yapsın?! Marangoz ne yapsın?! 3 kişilik, 5 kişilik torna atölyesindeki insan ne yapsın?! Değerli arkadaşlar, bunlar niye bu kapsamdan faydalanamıyorlar?!

Şimdi, beş yıl süre... Hiç inşaat yapan var mı Doğu Anadoluda? Arkadaşlar, dört beş ay inşaat sezonu var. Yani, beş ay inşaat yapabilirsiniz, daha fazla yapamazsınız; çünkü, kar yağar, don gelir, inşaat yapamazsınız, sezon biter.

Orada kuracağınız fabrikayı üç dört yılda kuramazsınız. Zaten, süre bitiyor... Yani, akıl var, mantık var. Bunu kim hazırlamış, hangi mantıkla hazırlamış?! İstanbul'da, Ankara'da inşaat yapmıyorsun ki kardeşim!.. Burada bile inşaat sezonu iki ay duruyor.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Teknoloji gelişti...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Neyin teknolojisi?.. Ben, inşaat yaptım yurt dışında. Sen neden bahsediyorsun?! Ömründe inşaat yaptın mı kardeşim?! Ben, yurt dışında on yıl inşaat yaptım. Neyi yapıyorsun?! Betonu hangi şeyle yapacaksın?! Ne kadar katkı maddesi koyarsan koy, betonu sen dondurabilir misin? Lütfen... Yani, mantıklı olalım.

Değerli arkadaşlar, süreyi uzun tutmazsanız, fabrika yapacak adam beş yılda, dört yılda ancak fabrikasını bitirir.

İkincisi, rekabet sistemi var; global ekonomi... Rekabet sistemi; yani "altta kalanın canı çıksın" ekonomi modeli var. Siz, küçük esnafı teşvik edecek birtakım imkânlar sağlamazsanız, büyük fabrikalar onları iflas ettirir. Görüyorsunuz, şehir merkezlerine büyük marketler kuruldu, bütün bakkallar iflas etti. Şimdi, burada, Doğu Anadoluda da öyle olacak. Bu mantık var.

Değerli arkadaşlar, bu mantık çerçevesinde, lütfen, birbirimizi anlayalım. Sayın Bakanım... Neyse, Maliye Bakanı gitti. Sayın Millî Eğitim Bakanım...

BAŞKAN - Millî Eğitim Bakanı daha iyi anlar. Siz buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hükümettesiniz. Hakikaten, şu sayıyı 10'dan 3'e indirin, 5'e indirin, süreyi 5'ten 10'a çıkarın; başka türlü kimse oraya gidip yatırım yapmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Şimdi, 6 ncı maddede enerji iskontosu var. 6 ncı maddeden aynen okuyorum: "...asgarî 10 işçi çalıştıran işletmelerin elektrik enerjisi giderlerinin yüzde 20'si Hazinece karşılanır." Şimdi, millet de diyecek ki, "bak, elektrik bedava." Elektrik nerede bedava?! Yüzde 20 indirim var arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu?! Yüzde 20 yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur; böyle bir anlayış var mı?! 2 milyar elektrik ödeyen adam, 200 000 000 lira ödese ne olur, ödemese ne olur; o 200 000 000'u da öder. Yani, yüzde 100 elektrik indirimi yapmıyorsunuz, yüzde 20 yapıyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 400 000 000 oluyor, hesabı yanlış yapıyorsunuz.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - 400 000 000, tamam.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, siz buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yani, 2 milyarı veren 400 000 000'u da verir arkadaşlar.

Şimdi, bu küçük rakamlarla kimse kimseyi kandırmasın. Bu nedenle, doğu ve güneydoğu için her hükümet kanun çıkarıyor. "Efendim, yapıyoruz ya!.." Hayır... Bakın, bu kürsüden söylüyorum, herkes bilsin; arsa bedava veriliyor; üzerinde bina varsa, onu parayla satıyorlar, diğerlerinde en az yüzde 20'den başlayan kademeli indirimler var. Başka bir şey de yoktur; hem süre anlamında hem sayısal anlamda hem indirim anlamında hiçbir şey olmuyor.

Bizi millet seçti, buraya gönderdi; derdine çare olmak için sizleri davet ediyoruz. İstemeyerek de olsa, bu kanun tasarısının yasalaşması için "evet" diyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin sonuna aşağıda belirtilen ifadenin konulmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Tüzün

 

 

Malatya

Trabzon

Bilecik

 

Mehmet Yıldırım

Ensar Öğüt

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Kastamonu

Ardahan

İstanbul

 

Bankalar ve özel finans kurumları kullandırdıkları kredilerin yüzde 5'lik kısmını en az 2 yıl vadeli olmak üzere bu kanun kapsamına giren yatırımlarla, kalkınmadaki öncelikli yörelerdeki yatırımlarda kullandırılacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin başlığının "Enerji ve Hazine garantili kredi desteği" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Selami Yiğit

Sinan Yerlikaya

Osman Kaptan

 

Kars

Tunceli

Antalya

 

Yaşar Tüzün

Rasim Çakır

Ensar Öğüt

 

Bilecik

Edirne

Ardahan

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

 

Girişimciler tarafından kalkınmada öncelikli yörelerde kurulmuş ve yeni kurulacak işletmelere yatırım projeleri çerçevesinde "Hazine garantili kredi" sağlanarak Türkiye Kalkınma Bankası ile kamu ve özel bankaların finansman desteği temin edilir.

Finansman desteği sağlanacak projelerde aranan özkaynak oranı yüzde 10'dur.

Girişimcilerin yapacakları yatırımlara en az 2 yıl ödemesiz, 7 yıl vadeli ve yıllık faiz oranı, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksinin (TEFE) yarısını aşmamak üzere kredi verilir.

Bu kanuna göre sağlanan Hazine garantili krediler bütçe kanunu ile getirilen sınırlamaların kapsamı dışında tutulur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, okutacağım önerge, en aykırı önerge olduğu için, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının "Enerji desteği" başlıklı 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Yıldırım

Muharrem Eskiyapan

Yaşar Tüzün

 

Kastamonu

Kayseri

Bilecik

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Yakup Kepenek

Ferit Mevlût Aslanoğlu

 

İstanbul

Ankara

Malatya

 

Enerji desteği:

Madde 6.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerden, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan illerde 1.10.2003 tarihinden itibaren, imalat sanayii, madencilik, hayvancılık (su ürünleri yetiştiriciliği ve tavukçuluk dahil) seracılık, soğuk hava deposu, turizm konaklama tesisi, eğitim veya sağlık alanında faaliyete geçen, fiilen ve sürekli olarak asgari 10 işçi çalıştıran işletmelerin elektrik enerjisi giderlerinin % 20'si Hazinece karşılanır. Bu orana 10'dan sonraki her işçi için 0,5 puan eklenir. Hazinece karşılanacak oran, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.

1.10.2003 tarihinden önce birinci fıkrada belirtilen konularda faaliyete geçmiş olan işletmeler, bu maddenin yürürlük tarihini müteakip 1.10.2003 tarihiden önce ilgili idareye vermiş oldukları en az 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayılarını fiilen ve sürekli olarak en az % 20 oranında artırmaları ve asgarî 10 işçi çalıştırmaları koşuluyla % 20 oranında enerji desteğinden yararlanır. Bundan sonraki her işçi için destek oranı 0,5 puan artırılır. Yararlanılabilecek destek oranı organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.

Bu maddede öngörülen enerji destek oranları, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları ile 2 000 ABD Doları arasında olan illerde % 10 eksiği ile uygulanır.

Fiilen ve sürekli olarak çalıştırılan işçi sayısının tespitinde, bir takvim yılının en az 3/4 ünde çalıştırılmış işçi sayısı esas alınır. Yıl içinde faaliyete başlanmış olması halinde, faaliyette bulunulan süre dikkate alınır.

Bu maddenin uygulanmasına yönelik asgarî kapasiteleri belirlemeye Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı, enerji giderlerinin iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye, iadeyi nakden veya mahsuben yaptırmaya ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık müştereken yetkilidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz talebiniz var mı, yoksa, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının kapsamına; Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller girmektedir.

Değişiklik önergemizle; vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları olan iller ile 2 000 ABD Doları veya daha az olan iller arasında farklı oranlarda teşvik ve destek verilmesi öngörülmüştür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin başlığının "Enerji ve Hazine garantili kredi desteği" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Selami Yiğit (Kars) ve arkadaşları

Girişimciler tarafından kalkınmada öncelikli yörelerde kurulmuş ve yeni kurulacak işletmelere yatırım projeleri çerçevesinde "Hazine garantili kredi" sağlanarak Türkiye Kalkınma Bankası ile kamu ve özel bankaların finansman desteği temin edilir.

Finansman desteği sağlanacak projelerde aranan özkaynak oranı yüzde 10'dur.

Girişimcilerin yapacakları yatırımlara en az 2 yıl ödemesiz, 7 yıl vadeli ve yıllık faiz oranı Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksinin (TEFE) yarısını aşmamak üzere kredi verilir.

Bu kanuna göre sağlanan Hazine garantili krediler bütçe kanunu ile getirilen sınırlamaların kapsamı dışında tutulur.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLî EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Gerekçeyi mi okutalım Sayın Yiğit?

SELAMİ YİĞİT (Kars)- Gerekçe okunsun.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülkemizin geri kalmış yörelerinde kalkınma hamlesi başlatabilmek ve girişimcileri harekete geçirebilmek için öncelikle sermaye desteği sağlama gerekir. Görüşülmekte olan tasarı, girişimcilerin kredilendirilerek desteklenmesi yönünden herhangi bir önlem içermemektedir. Yeni işletmelerin kurulmasını sağlamanın yanı sıra, kurulan bir işletmenin çeşitli desteklerle varlığını ve rekabet gücünü devam ettirmesini ve gelişmesini sağlamak da çok önemlidir. Bunun için gerekli iki öğe vardır; birisi girişimcilik, diğeri ise sermayedir. Girişimcilere iyi bir "iş planı" çerçevesinde bankacılık sistemini kullanarak sermaye desteği temin edilmelidir. Bunun için girişimcilerin geliştirecekleri projelere kamu ve özel bankalar tarafından "hazine garantili kredi" verilerek finansman desteği sağlanabilir. Ancak, bu desteklemede öncelik tasarıda yerini bulan illere tanınmalıdır.

Proje geliştirme yaklaşımı çerçevesinde hazırlanacak "iş planları" finansman imkânını sağlayacak birim ile bu finansmana garanti sağlayacak olan Hazine ya da onun adına kredi kullandıracak bankalar tarafından çok iyi bir şekilde analiz edilmelidir. Finansman desteği sağlanacak projelerde aranan özkaynak oranı görüşmekte olduğumuz tasarıda yerini bulan illerde yüzde 10 olmalıdır.

IMF ile yapılan anlaşmalarda yıllık bütçe içerisinde Hazine garantili kredilere getirilen sınırlamalar yüzünden yatırımların finansmanı kesintiye uğramamalıdır. Bunun için, tasarı kapsamındaki illerde verilen Hazine garantili kredilerin sınırlama kapsamı dışında tutulması yerinde olacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin sonuna aşağıda belirtilen ifadenin konulmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Bankalar ve özel finans kurumları, kullandırdıkları kredilerin % 5'lik kısmını en az iki yıl vadeli olmak üzere, bu kanun kapsamına giren yatırımlarla, kalkınmadaki öncelikli yörelerdeki yatırımlarda kullandırılacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Konuşacak mısınız?..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün, KİT Komisyonunda, bir kamu bankasını -KİT Komisyonundaki arkadaşlarım buradalar- görüştük. Sadece ve sadece dikkatinizi çekiyorum. Bu kamu bankası ülkede parayı topluyor, yurtdışı muhabirlerinde 3 milyar dolar parası bekliyor. Yani, bu ülkenin kaynakları bankalar tarafından toplanıp -bırakın diğerlerini- sadece 3 milyar doları -hem de 2001 yılı bilançosu- eğer bir şekilde yurtdışı muhabirlerinde bekletiliyorsa, birtakım yurtdışı bankalara plasman yapılıyorsa, bu ülkede kalkınma olmaz. Onun için, istediğiniz teşviki getirin, istediğiniz desteği verin, eğer finansman bacağını halletmezseniz, orta ve uzun vadeli finansman uygulamasını başlatmazsanız, bunlar yürümez. Bu ülke üretiminin sorunu, orta ve uzun vadeli finansmandır. O zaman, çok az yatırımcı gider. Eğer, siz, orta ve uzun vadede finansman imkânı sağlarsanız, birtakım yatırımlar buralara gider. Bunun için, bu ülkede, herkes, parmağını taşın altına sokmalıdır; bankalar da, özel finans kurumları da... Verdikleri kredilerin sadece yüzde 5'lik kısmını... Ahmet'e, Mehmet'e ver demiyoruz. Bu bölgelerdeki herhangi bir projeyi beğenirsen, projeye inanırsan, herkes projeye destek olmak zorunda. Yoksa, eğer, uzun vadeli bir finansman bulamazsa, hiçbir insan bu bölgede ciddî yatırım yapmaz.

Onun için, bu, bir ilave madde eklenmesi için verilmiş bir önerge. İlle yapılsın demiyorum, düzenlensin. Bankalara, bu kredileri verenlere birtakım teşvikler verilsin. Munzam karşılık düşürülsün, disponibilite oranları düşürülsün. İlle onlar mağdur edilsin demiyorum; ama, bunun değişik yolları var, risk sermaye oranları var, bunlar kurulsun. Bir çanak kurulsun, sırf, bu kalkınmada öncelikli yörelerdeki projelere destek olmak amacıyla. Aksi halde, buralara, ciddî yatırımcı gitmez.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Çeşitli hükümler

MADDE 7.- Bu Kanunun uygulanmasında:

a) 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tâbi olan hizmet ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetler hakkında 3, 4 ve 6 ncı madde hükümleri uygulanmaz.

b) 21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 8 inci maddesi kapsamında bedelsiz olarak tahsis edilen arazi veya arsalara istinat ettiği mevzuat hükümleri uygulanır.

c) Mevcut ve faaliyette bulunan işletmelerin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi haller, 3, 4 ve 6 ncı maddelerin uygulamasında yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.

d) Dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirilen işçi sayısı olarak bordronun ilgili olduğu dönemin son ayına ilişkin işçi sayısı dikkate alınır. Kapsama dahil olan illerde bulunan iş yerleri dolayısıyla birden fazla bordro verilmesi durumunda işçi sayısı olarak, 6 ncı madde uygulamasında ilgili işkolu veya sektörde faaliyet gösteren işletmelere ilişkin bordrolardaki işçi sayısının toplamı dikkate alınır. Mevcut bir işletmenin kapatılarak değişik bir ad veya unvan veya bir iş birimi olarak açılması halinde, bu faaliyet ile ilgili olarak bu Kanun hükümleri uygulanmaz.

e) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler, bu Kanunla getirilen teşviklerden yararlanamaz.

f) 4 üncü madde hükmüne göre Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz, 6 ncı madde kapsamında Hazinece karşılanılan enerji giderleri, iadenin yapıldığı dönemde gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınır.

g) Kamu işletmeleri hakkında 4 üncü madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bundan altı yıl evvel, o dönem bu Yüce Meclis çatısı altında bulunan milletvekillerinin çok iyi anımsayacağı gibi, bu tabloyu bir kez daha yaşamıştık. Konu, o zaman da, bugün de, gerekli ciddiyet içinde, olması gereken parametreler ve veriler doğru olarak değerlendirilerek ele alınmadı. O zaman da, milletvekillerimiz kendi aralarında bir yarışa girdiler "o il var, benim ilim yok, biz burada kaybediyoruz, biz niye yokuz" tartışmaları yaşandı ve buradan geçen yasa, zannediyorum, sonuçta 51 ili kapsar noktaya gelmişti. Aradan beş yıl geçti, ne yazık ki, dağ fare doğurdu.

Gerçekten, Türkiye'nin yatırıma ihtiyacı var; gerçekten, Türkiye'nin bugün yaşamakta olduğu en önemli sorunlar, işsizlik, eşitsizlik, bölgelerarası dengesizlik ve yoksulluktur. Bütün bunların çıkışı, sorunların aşılması, Türkiye'nin yatırım portföyünü zenginleştirmesi, yatırımların sadece bir bölgede, batıda, gelişmiş yörelerde değil, Türkiye'nin her yöresinde, bölgenin kaynaklarını, beşerî ve maddî kaynaklarını harekete geçirerek bölgesel kalkınmanın önünün açılması, toplumsal gelişmenin, sosyoekonomik gelişmenin yatırımlarla hızlandırılması...

Tabiî, bu bir yatırım atmosferini yaratabilme sorunu, bu bir güven sorunu; ama, başka sorunlar var. Bugün ele alınan bu yasa tasarısı, özünde, bazı teşviklerle, kaynakları, bu bölgelerde, geri kalmış bu illerde harekete geçirmeyi, yatırıma dönüştürmeyi ve istihdam yaratmayı hedef almakta. Ancak, çok net olarak ifade ediyorum, bundan evvel, 2002 yılı 30 Aralığında süresi dolan ve kadük olan yasanın başarıya ulaşamamasının altında yatan nedenler bugün aynen geçerlidir. O zaman başarıya ulaşamamanın temel nedeni, konuya, bir bölgesel kalkınma, bir bölgesel planlama bütünlüğü içinde bir "sosyoekonomik gelişmişlik" kavramını kucaklayacak ve sektörel bazda teşviki temel alan; ama, uygulamayı bölgesel düzeyde planlayan bir anlayışın uygulamaya konulamamış olmasıdır. Siz, eğer, sosyal ve ekonomik kriterler açısından bir bütünlük arz eden, bir bütün olarak geliştirilmesi gereken bir bölgenin iki iline bu türden teşvik verip, diğer bazı illerini onun bütünselliği dışında tutarsanız, o zaman, gerçekten, bölgesel kalkınmayı değil, bazı bölgelerde çarpık kaynak birikimini ve diğer illerde ise gerilemeyi yaratırsınız, oluşturursunuz.

Biraz evvel ifade ettiğim gibi, daha evvel yürürlükte olan yasanın süresi Aralık 2002 sonunda dolmuştu. Peki, niye uzatmadınız; yani, iyileştirerek, daha evvel niye ele almadınız? Bunu, Şubat 2003'te, Sayın Başbakanın veya belki, o zaman Başbakan olan, şimdiki çok değerli Dışişleri Bakanımızın sözleriyle halka, topluma bir vaat olarak verdiniz, bunu defaatle tekrar ettiniz ve aradan ondört ay geçti, şimdi, önümüze, bence, daha evvel süresi dolan yasadan daha geri bir yasayı getirdiniz. Olan neydi; niye getiremediniz? Biliyorsunuz nedenini; ama, ben size söyleyeyim: IMF size izin vermedi değerli arkadaşlarım.

IMF'nin programını belli boyutta uygulamaya koyma yükümlülüğünü taşıyoruz. Türkiye, ekonomisini belirli çerçevede bir rotaya, bir eksene oturtabilmek için, 2002 yılında uygulamaya koyduğu politikaları devam ettirmek durumunda; ancak, burada, maalesef ve maalesef, kantarın topuzunu kaçırdınız ve IMF ile olan ilişkilerinizde, aşırı teslimiyetçi bir noktaya geldiniz. Bunun sonucunu, işte, tarımda görüyoruz, bedelini çiftçimiz ödüyor. Ülkemizin, ne yazık ki, tarım teşvikleriyle geldiği nokta, tüm batı Avrupa ülkelerinden geride. Bunu, özelleştirme politikalarıyla ve kamu yatırımlarını 2003, 2004 yıllarında en dibe vurduracak uygulamayla, yani kamu yatırımlarını durdurarak uygulamaya koydunuz; bedelini toplum öyle ödüyor. Yatırımların durması demek, işsizlik demektir.

Ülkenin doğu ve güneydoğusunda veyahut da kalkınmada öncelikli yörelerinde mevcut olan tesislerin, yeni yatırımlar yapılmadan, özel sektör oraya dirije edilmeden, gönderilmeden, yönlendirilmeden, özelleştirilerek kapanır noktaya gelmiş olması, üretimin durmuş olması, esasında, bugün, karşı karşıya kaldığımız bu derin yoksullaşmanın, bu toplumsal barışı derinden tehdit eden durumun temel nedenleri arasındadır.

Sayın Maliye Bakanımıza saygı duyuyorum; ama, bu politikasına saygı duymuyorum. Yani "her şeyi satarım, tüm kamu tesislerini satarım" demek ve bunu ülkenin bütününde, sektörel farklılık gözetmeden, stratejik tanım getirmeden uygulamaya koymak, bu kalkınmada öncelikli yörelerdeki uygulamalar, sonuçta, bu tesislerin kapatılmasını gündeme getirmiş ve bugün karşı karşıya kaldığımız sorunların temelini oluşturmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı, gerçekten bir göz boyamadır. Bununla sonuç alamazsınız. Zannediyorum, şimdi alelacele gündeme gelmesinin nedeni, yaklaşmakta olan seçimlerdir. Yoksa, ben inanıyorum, içinizde, Grubunuzda ekonomiyi bilen, bu konularda gerek yöresinden gerekse geneli anlamda değerlendirme yapacak, yapabilecek çok sayıda arkadaş vardır. Uygulamasında ciddî sorunlarla karşılaşılacak. Pratikte, gerçekten, kaynakların oralara, yani, yatırım yapılması gereken bu geri kalmış yörelere gitmesini sağlayacak çerçeveyi içermeyen bir yasa tasarısıyla siz sonuç alamazsınız. Bedelini yine insanlarımız öder; insanlarımız oralardan göç etmeye devam eder, büyük kentlerde yaşayan insanlarımız öder, Türkiye ekonomisi öder, iç barışımız öder.

Değerli arkadaşlarım, ne yanlıştır burada; öncelikle, temel alınan yıl yanlış. Arkadaşlarımın çoğu benden evvel ifade ettiler. Böyle bir derin kriz döneminin istikrarsız ortamında oluşan gayri safî millî hâsıla üzerinden, çok belirgin olmayan, kuralları çok netleşmemiş kriterlerle oluşturulan il düzeyinde kişi başına gayri safî millî hâsıla değerlerini temel alarak, siz, eğer, teşvik politikalarını geliştireceğiz, uygulayacağız derseniz, çarpık sonuçlar çıkar ortaya.

Bakınız, Bartın ve Sinop'a teşvik veriyorsunuz; ama, aynı bölgenin ili olan Kastamonu'yu -ki, sosyoekonomik gelişmişlik kriteri -0,38- dışlıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Hacaloğlu, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla)- Kastamonu'yu dışlıyorsunuz. Bingöl ve Erzincan'a teşvik veriyorsunuz, planlama açısından, bölgesel kalkınma açısından aynı bölgenin ili olan Tunceli'yi dışında bırakıyorsunuz. Oysa, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, değeri, -0,4. Adıyaman ve Şanlıurfa'yı kapsıyorsunuz, Kilis'i dışarıda bırakıyorsunuz; Aksaray'ı kapsıyorsunuz, Niğde'yi dışarıda bırakıyorsunuz; Osmaniye'yi kapsıyorsunuz, Kahramanmaraş'ı dışarıda bırakıyorsunuz; Çankırı, Yozgat, Amasya, Tokat illerini kapsıyorsunuz, Çorum'u dışarıda bırakıyorsunuz. Bu saydığım Kastamonu, Tunceli, Kilis, Niğde, Kahramanmaraş, Çorum illerinin, bunların hepsinin sosyoekonomik gelişmişlik indikatör değeri eksidir, -3'lerin altındadır.

Değerli arkadaşlarım, bundan altı yıl evvel bu tartışmaları yaparken, bugün kullanılan afakî kriterin bence çok daha anlamlı bir çerçevesi oluşturulmuştu; yani, sadece kişi başına millî gelir değil, aynı zamanda, sosyoekonomik gelişmişlik indikatörü de devreye sokulmuştu; çünkü, burada önemli olan, sosyoekonomik gelişmedir, insanî gelişmedir. Sadece yatırımların sonuç itibariyle istihdam yaratması ve orada, bölge düzleminde, belirli bölgesel planlar çerçevesi içerisinde, ama, muhakkak, sektörel bazda hangi sektörler olduğu belirlenerek verilecek teşviklerle o amaca ulaşılabilinir.

Değerli arkadaşlarım, süre kısa, ifade edildi. Eski bir plancı olarak ifade ediyorum, kısa vadeli teşviklerle, kesinlikle, on yıldan evvel sonuç alamazsınız ve tabiatıyla, bölge zengini, bölgede imkânı olan insan bölgeye gitmelidir; tabiatıyla, bu bölgeye yatırım gitmelidir; tabiatıyla, bu bölgeye, kalkınma bankaları kanalıyla krediler, yatırım kredileri akmalıdır; ama, tekrar ifade etmek istiyorum, sonuçta, buralara devlet el atmadan, buraların kaderini değiştiremezsiniz; daha bir süre, daha uzun bir süre, yatırımıyla, üretimiyle, istihdamıyla, kalkınmada öncelikli yörelere, özellikle, o terörle mücadele sürecinde büyük mağduriyetlere uğramış olan bölgelere, kesinlikle devlet elini uzatmalı, kesinlikle devlet yatırımları orada varlığını hissettirmelidir. Ama, Adalet ve Kalkınma Partisinde, ne yazık ki, böyle bir misyon yok. Oysa, o bölgelerden çok sayıda milletvekili arkadaşımız var aramızda.

Burada Tunceli tartışması yaşandı, Kastamonu'yu biliyoruz. Bana şu anda işsizliğin en çok olduğu, en çok göçe maruz olan iki yer sayın deyin, Kastamonu derim, Tunceli derim. Tunceli, boşaltılan köyler, zorunlu boşaltılan köyleriyle en çok mağdur olmuş yer ve hâlâ ve hâlâ defeatla bu kürsüden ifade ettik; sözünü ettiniz zaman zaman; ama, hâlâ Köye Geri Dönüş Projesinin gereklerini yerine getirmediniz, mağdur olmuş insanlarımızın yaralarını sarmadınız ve şimdi de, daha evvel bu kapsamda olan Tunceli'yi kapsam dışında tutuyorsunuz. Hâlâ, Kastamonu gibi -örnek veriyorum, kalkınmada, gelişmişlik indeksi bakımından eksi düzeyde olan başka iller de var; ama, özellikle Kastamonu'nun altını çizmek istiyorum- çok sayıda göç veren, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir yeri gözardı etmekle, esasında bu yasanın ne kadar çelişkilerle dolu olduğunu, ne kadar dar bir vizyonla hazırlanmış olduğunu ve eğer bu böyle devam ederse, bir beş yıl sonra yine aynı noktadan başlamak zorunda kalacağımızı ifade ediyorum.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bu kürsüde konuşan Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüsü Sayın Hacaloğlu, bu yasa tasarısının ondört aydan beri hazırlanmamış olmasını, bugün getirilmiş olmasını IMF'nin izin vermemesine bağladı. Ben bir hükümet üyesi olarak şunu çok açıklıkla ifade edeyim ki, kesinlikle bu konuda IMF'nin izin vermesi veya vermemesi söz konusu olmamıştır; bunu açıkyüreklilikle ifade ediyorum. Elbette Hükümetimiz şu anda IMF ile bir ekonomik program yürütüyor. IMF ile yürüttüğümüz stand-by anlaşmaları bizim hükümetlerimizin icat ettiği anlaşmalar falan da değil. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin saflarında milletvekili olan değerli eski Bakan Kemal Derviş Bey zamanında bu programların en âlâsı yürürlüğe konmuştur ve devletin devamlılığı ilkesi gereği, bu programlarda önemli revizeler yapılarak bu program sürdürülmektedir. Dolayısıyla, birbirimizi onun emrini yerine getirmekle, bir başkasının emri altına girmekle suçlamak kesinlikle doğru değil, doğru bir üslup değil, doğru bir yaklaşım değil. Bugün biz Hükümetiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükümetiyiz; böyle ithamlarda bulunurken, aslında kendi hükümetimizin bir Uluslararası Para Fonunun emrine girdiğini ifade ederken, dolayısıyla ülkemizin onların emrine girdiğini ifade etmiş oluyoruz. Böyle bir şey asla söz konusu değildir; bunu açıklıkla ifade edeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hükümetimizin gündeminde çok önemli konular vardı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde çok önemli konular vardı; bugün buna sıra gelmiştir ve bundan sonra yapılacak çok iş vardır. Özellikle Kastamonu gibi, Niğde gibi, Karabük gibi, Elazığ gibi, Tunceli gibi, bu kapsama girmeyen illerimiz vardır; ancak, bir ilke konmuştur, 1 500 dolar ve altında gayri sâfi millî hasılaya sahip olan illerimiz bu kapsama alınmıştır. Eğer, Sayın Hacaloğlu'nun ifade ettiği gibi, yaklaşan seçimler dolayısıyla böyle bir şey yapılmış olsaydı, popülist bir yaklaşım olsaydı, o zaman, bakın, bu söz konusu ettiği illerin de hepsi kapsam içine alınırdı ve o popülist yaklaşım sergilenirdi. Burada ilke esastır; 1 500 dolar ve altında gelire sahip olan iller hangisi ise, onlar bu kapsama girmiştir. Kesinlikle, burada, seçim hesabı, belediye seçimini kazanma hesabı yapılmamıştır. Biraz önce ismini zikrettiğim bu illerimizin halkı da, Elazığ halkı da, Tunceli halkı da, Karabük halkı da, Niğde ve Kastamonu halkı da, bizim ne yaptığımız ve ne yapmaya çalıştığımızı çok iyi bilmektedir. Bu illerimizle ve yörelerimizle ilgili olarak da, önümüzdeki günlerde ve aylarda, kesinlikle, çok anlamlı iyileştirmeler yapılacaktır. Aslında, uzun vadede, bütün Türkiye'de, ilçe bazında, en ince, en detaylı araştırmalar yapılarak, bütün ilçelerimizin, bu anlamda, eğitim açısından, sağlık açısından, sosyoekonomik ve sosyokültürel göstergeleri bakımından ele alınması, Hükümetimizin de, Parlamentomuzun da görevidir.

Tekrar ifade ediyorum arkadaşlar, eğer biz seçim hesabı yapmış olsaydık, yaklaşan seçimler dolayısıyla böyle bir şey yapmış olsaydık, bugün, şikâyetçi olan, bizim Grubumuzdan da illeri bu kapsama alınmadığı için milletvekili arkadaşlarımızın rahatsız olduğu iller kesinlikle bu kapsama alınırdı; ama, burada prensip esas olmuştur. Burada bir ilke konulmuştur; ilkeli bir davranış sergilenmiştir. Bunu oraya buraya çekmenin hiçbir anlamı yok. Kaldı ki, şu anda bu kapsam içine alınan 36 ilde, AK Partinin, Cumhuriyet Halk Partisinden geri kalan bir tarafı mı var ki böyle bir popülist yaklaşım içinde olsun?! Bizim buna ihtiyacımız da yok. Halkımız, ne yaptığımızı, ne yapmaya çalıştığımızı ve mesajımızı çok iyi bilmektedir diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.

Buyurun Sayın Uysal.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; burada yapılan konuşmalarda, değerlendirmelerde, genellikle, çok değerli muhalefet milletvekilleri, sanki, bu, Türkiye'de, tek ve ilk teşvikmiş gibi bir değerlendirme yaptılar. Türkiye'de, teşvik, yıllardan beri uygulanmaktadır ve genel anlamda yatırımların, ihracatın teşviki ve yatırım belgesine dayalı teşvikler, muafiyetler, istisnalar vardır. Bunlar, genel olarak uygulanmaktadır. Bunlar, bu kapsama giren illerde de uygulanmaktadır, bu kapsamda olmayan illerde de uygulanmaktadır. Burada, sadece, spesifik olarak 1 500 ve 1 500 doların altında millî gelire sahip olan illerde uygulanacaktır; ama, esasında, teşviklerin, selektif uygulamaların, muafiyetlerin, istisnanın, mutlaka bu teşviklerin rasyonel bir mantığı vardır; ama, burada, Sayın Eskiyapan'ın dediği gibi, dört dörtlük teşvik olmaz. Sayın Eskiyapan, siz de çok iyi bilirsiniz ki, bu, gerçekten de adil değildir. Yani, burada, bir adalet söz konusu olamaz; çünkü, bir vilayete göre diğer vilayete bir avantaj sağlamak veya bir sektörden diğer sektöre bir avantaj sağlamak, hem millî gelirin deseni bakımından çok önemlidir hem de gerçekten de ona bir imkân sağlar. O bakımdan da, teşviklerde, mutlaka bir ayırımcılık vardır; bunu kabul ediyoruz.

Tabiî, buna rağmen, bütün dünyada bu teşvikler uygulanıyor, gerçekten de bütün dünya teşvikleri uyguluyor. Hesap Uzmanları Kurulu tarafından bir yarışma açılmış ve bu yarışmada, çok güzel bir eser ortaya çıkmış. Üç ekonomist, dünyada ve Türkiye'de yatırım iklimiyle ilgili çok güzel analizler yapmışlar; hepimize geldi, bende de var.

Orada, dünyada -bırakın ülke içerisinde- ülke dışından sermayeyi celp etmek için ne gibi teşvikler, neler uygulandığı çok detaylı olarak anlatılmaktadır; gerçekten de çok önemlidir.

Şimdi, nedir teşvik? Tabiî, serbest piyasa mekanizmasının kendi sistemi içerisinde, otonom yatırımları tahsis etme durumu vardır, bunun bir rasyoneli vardır; ama, tabiî, özel sektör, daha doğrusu özel yatırımlar, piyasa çekişlidir. Yani, o bölgedeki piyasa, talep bakımından, gelir bakımından uygunsa, burada yatırım yapılır; ama, bunun için de yatırımların uyarılması lazımdır; yani, otonom yatırımların uyarılmış yatırımlar haline dönüştürülmesi lazımdır. İşte, bu teşvikler, bunu yapmaktadır; zaten, bütün dünyada teşviklerin mantığı budur.

Emek-sermaye bakımından iki prensip vardır, bir tanesi, ya emek, sermayenin bulunduğu yere gidecektir veyahut da sermaye, emeğin bulunduğu yere gelecektir. 1960'lardan beri Türkiye, yurtdışına işçi gönderiyor. Neden; çünkü, biz, Türkiye'deki yatırım iklimini, konjonktürü dış yatırımların Türkiye'ye gelmesini sağlayacak şekilde ayarlayamadığımız için, bunu temin edemediğimiz için, işçiler yurtdışına göç etmiştir. Göç, her bakımdan çok sıkıntılı bir durumdur. Yurtdışına giden işçiler, gerçekten de orada büyük sıkıntılar çektiler. Yani, hem kültürel adaptasyon bakımından -ki, adaptasyon zaten mümkün değil- hem her bakımdan sıkıntı çektiler. Halbuki biz, burada eğer, yatırım iklimini, konjonktürü, ekonomik ekolojiyi buna müsait bir hale getirseydik, yurt dışından sermaye buraya gelecek, bizim vatandaşımız da, bizim insanımız da, bulunduğu yerde, beldesinde, köyünde istihdam imkânı bulacaktı.

Türkiye içindeki duruma baktığımız zaman nasıldır; Türkiye'de yine biz, Anadolu'ya sermayeyi yayamadığımız için, gerekli teşvikleri, gerekli ortamı yaratamadığımız için, sermaye İstanbul'a ve Marmara Bölgesine toplandı, sermayeyi Anadolu'ya getiremedik. Tabiî, işçiler de, bütün Türkiye'den emek, İstanbul bölgesine gitti ve İstanbul'da, aynen yurt dışında olduğu gibi, büyük problemler yaşandı; efendim, altyapıdan tutunuz da meskene kadar her şeyde büyük sıkıntılar yaşandı. Halbuki, biz, Anadolu'daki yatırım iklimini teşvik edebilseydik, uygun bir hale getirebilseydik, sermaye Anadolu'ya gelecekti ve işçiler gitmeyecekti, hiçbir problem de olmayacaktı. İşte, teşvik bunun için gerekli ve bu teşvikler, Türkiye'de şimdiye kadar, özellikle 1980'lerden beri uygulanan teşvikler, gerçekten de çok faydalı olmuştur, bundan Türkiye gerçekten de istifade etmiştir, bölgesel farklılıkları mümkün olduğu kadar gidermiştir; ama, arkadaşlar, gerçekten de, Türkiye'de yatırımları artırmamız ve Türkiye'yi kalkındırmamız gerekir.

Demin ifade etmiş olduğum eserde çok dikkat çekici bir şey var. "2025'le 2050 yılları arasında sanayide çalışan, gelişmiş ülkelerde, yüzde 2 ile yüzde 3 olacak" diyor. Bunu, yabancı kaynağa dayanarak söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Sayın Uysal, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Devamla) - Bu, çok enteresan bir rakamdır; çünkü, sanayi sektörü, sanayide çalışanlar veya sanayiyle meşgul olanlar yüzde 2,5-3'e düşecek, geri kalanlar, bilgi üretimi ve hizmet sektöründe çalışacak. Biz, daha, Türkiye'de, Anadolu'da sermayeyi yayamadık ve Türkiye, birinci sanayi devrimini kaçırdı, şimdi, global sanayi devriminin içinde bulduk kendimizi. Gerçekten işimiz çok güç; ama, hiç ümitsiz olmayalım. Bu teşvikin de, bu ifade ettiğim ekonomik gelişmeye mutlaka katkısı olacaktır.

Bu vesileyle, hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uysal.

Şahısları adına ikinci söz, Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan'a aittir.

Buyurun Sayın Ceylan.

MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu geç vaktinde konuşmak oldukça zor; ancak, konunun önemine binaen ve özellikle de, yasa tasarısı, seçim bölgemiz olan Karabük'ü ve bölgemizi çok yakından, derinden etkilediği için konuşma ihtiyacı hissettim; bu vesileyle, hepinizi tekraren saygıyla selamlıyorum. Özellikle de, konuşması sırasında iyi niyetli bir şekilde birkaç kez ismimden bahseden Sayın Mehmet Yıldırım Bey dostumuza da teşekkür ediyorum, onu da özel olarak selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının, ülkemizde yatırımları ve istihdamı geliştirmek açısından iyi niyetle hazırlanmış, olumlu bir yasa tasarısı olduğunda hemen hepimiz hemfikiriz. Tabiî, konuşan bütün arkadaşlarımız, özellikle yasa tasarısının esası üzerinde olumlu yönde görüş bildirmişler; ancak, birkısım arkadaşlarımız, tabiî, yasanın muhtevasının, kapsamının genişletilmesi açısından da önerilerde ve eleştirilerde bulunmuşlardır. Eleştiri getiren arkadaşlarımızın birçoğu, illeri itibariyle -10, 20, 50 dolar, 100 dolar, 200 dolarla bu yasa kapsamı dışında kalan iller daha ziyade- rahatsızlığı olan arkadaşlarımız. Tabiî, Karabükümüz de, maalesef, 1 587 dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılasıyla, kapsam dışında kalan illerimiz arasında bulunmaktadır. Karabük de, bölgemiz de -Kastamonu dahil- bu tasarıdan derinden etkileniyor.

Tabiî, Karabük ekonomisi geçmişte çok iyiydi, son yıllarda kan kaybediyor; özellikle, Kardemirin sıkıntılı olduğu zamanlarda kan kaybetti; göç devam ediyor, göç sürüyor; yeni yatırımlar gelmiyor; organize sanayi bölgemiz kuruldu, altyapı yatırımları tamamlandı; ama, daha henüz, maalesef, yüzde 10'u bile tamamlanamadı; o açıdan da sıkıntılı durumda.

Tabiî ki, gönül ister ki, bu yasa tasarısıyla getirilen teşvikler bütün illere şamil olsun, bütün iller bu yasa tasarısından yararlanabilsin; ama, ülkemizin kıt kaynakları da buna imkân vermiyor. Tabiî ki, şunu ifade etmem gerekir ki, bu yasa tasarısı, yatırımların teşviki açısından ilk yasa değildir; bundan sonra da, ben inanıyorum ki, hükümetimiz ve bakanlığımız, bu ve buna benzer yasa tasarılarının devamını getirecektir; çünkü, hükümetimiz bu yılı işsizlikle mücadele yılı olarak ilan etmiştir. O açıdan, biliyorum ki, bu yasa tasarılarının benzerlerinin devamı gelecektir. İşte, önümüzdeki günlerde gelecek bu ve buna benzer yasa tasarıları açısından ve özellikle bu yasa tasarısının da eksiklerinin giderilmesi açısından, çok hızlı bir şekilde, birkaç önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birincisi, eleştiri getiren bütün arkadaşlarımızın çoğunluğundan, gayri safî yurtiçi hâsıla değerlerinin sağlıklı bir şekilde tespit edilemediği konusunda eleştiri geldi. Devlet İstatistik Enstitüsü, gayri safî yurtiçi hâsıla değerlerini üretim yöntemine göre hesaplamaktadır. Ben inanıyorum ki, gayri safî yurtiçi hâsıla değerleri, eğer üretim yöntemine göre değil de, gelir yöntemine veya harcama yöntemine göre hesaplanmış olsa durum değişecektir. Örneğin, harcama yöntemine göre hesaplanmış bir gayri safî yurtiçi hâsıla değerinde, inanıyorum ki ben, Tunceli de bu kapsam içine girecek, Elazığ da girecek, 87 dolarla kapsam dışında kalan Karabük de girecektir. Çünkü, bizim nüfusumuzun da yüzde 50'si emekli kesiminden oluşmaktadır.

İkincisi, 1 600 dolar değil, 2 000 dolar değil, niye 1 500 dolar diye de bir eleştiri getirilmektedir. Bana göre de doğru olan, gayri safî yurtiçi hasıla değeri, Türkiye ortalaması olan olan 2 146 doların altındaki bütün iller, gelişmiş illere göre daha fakir, daha az kalkınmış iller kapsamında değerlendirilmelidir. Bu açıdan, gayri safî yurtiçi hâsılada Türkiye ortalaması olan 2 146 doların altındaki bütün iller kademeli olarak bu teşviklerden yararlanmalıdır diye düşünüyorum.

Üçüncü bir husus, Avrupa Birliğinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Ceylan, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET CEYLAN (Devamla) - 2-3 dakika istirham ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkelerde teşvikler, daha ziyade bölgesel bazda ve sektörel bazda verilmektedir. O açıdan, Devlet Planlama Teşkilatı da, ülkemizi coğrafî açıdan, düzeyler itibariyle bölgelere ayırmış durumda. Düzey 1 seviyesinde 12 bölgeye, düzey 2 seviyesinde de, gelişmişlik seviyeleri açısından 26 bölgeye ayırmış durumdadır. İşte ya düzey 1 seviyesinde 12 bölge veya düzey 2 seviyesinde 26 bölge itibariyle teşviklerin verilmesi, girmeye çalıştığımız Avrupa Birliğine uyum mevzuatı açısından da uygunluk arz edecektir diye düşünmekteyim.

Diğer bir husus, sektörel bazda selektif davranmak lazım. Bu yasanın esas amacından önemlisi, istihdamı geliştirmektir. Evet, ülkemizde bir gerçektir, işsizlik sorunu vardır, bununla mücadele etmekteyiz, hükümetimiz de işsizlikle mücadele yılı ilan etmiştir 2004 yılını. Bu anlamda, verilecek teşviklerin özellikle emek yoğun sektörlere verilmesinde fayda vardır diye düşünmekteyim; yani, sanayii geliştirme açısından teknolojiyoğun veya sermayeyoğun sektörler yerine emekyoğun, örneğin tekstil, konfeksiyon ve buna benzer dallara, sektörlere verilirse, işsizlikle daha iyi bir şekilde mücadele edilmiş olur diye düşünmekteyim.

Değinmek istediğim son bir husus, organize sanayi bölgeleri. Ülkemizde, gerçekten, yıllardır, organize sanayi bölgeleri teşvik edilmektedir. Bu, doğrudur, buna herkes katılmaktadır. Bakın, bugün, ülkemizde, toplam olarak, tamamlanan ve tamamlanmakta olan, devam eden organize sanayi bölgelerinin sayısı 183'tür. Bunun 76'sı tamamlanmış, 107 adedi de devam etmektedir. Bu 183 organize sanayi bölgesinde, toplam 30 309 parsel bulunmaktadır. Bu parsellerin, maalesef, 7 240 adedi henüz satılamamıştır, değerlendirilememiştir.

Şimdi, bu yasa tasarısı kapsamında, evet, organize sanayi bölgelerine, bir miktar, arsa temini açısından imkân getiriliyor; ama, diğer konularda, vergi, sigorta, enerji teşviki ve benzeri açılardan, bu kapsam dışında kalan illerdeki organize sanayi bölgeleri, maalesef yararlanamıyor; bunlardan bir tanesi de Karabük. Karabük'teki organize sanayi bölgesinde 50 parsel var, henüz yüzde 10'u bile doldurulamamış durumda. Ben, Sanayi Bakanlığının istatistiklerinden baktım, tamamlanmış organize sanayi bölgeleri içinde 2 tane organize sanayi bölgesi var; biri Tunceli, diğeri de Karabük, her ikisinde de, Sanayi Bakanlığının verilerine göre, hiçbir parsel satılamamış durumda. Bu, Tunceli'de de böyle, Karabük'te de böyle. Tabiî, bu ve buna benzer organize sanayi bölgelerine, devletimiz, trilyonlarca lira yatırım yapıyor; niçin; sanayi gelişsin, istihdam sağlansın diye; altyapısını yapıyor, kanalizasyonunu, suyunu, elektriğini, yolunu yapıyor; ama, bunların geri dönmesi gerekiyor. Bundan sonra çıkacak bu tür teşvik yasalarında, inanıyorum ki -Sayın Bakanımız da söz verdiler, sağ olsunlar- özellikle organize sanayi bölgelerine daha çok önem verilecektir; çünkü, devletimizin kıt kaynakları da, bu şekilde daha iyi değerlendirilecektir.

BAŞKAN - Sayın Ceylan, sözlerinizi tamamlar mısınız.

MEHMET CEYLAN (Devamla) - Bu duygu ve düşünce içinde, yasanın, her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyorum, ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.w

(AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ceylan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati : 23.55

 

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.08

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

355 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı: 355) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- 6.6.1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 6 .- Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.

Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.

Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, şahsı adına Bolu Milletvekili Sayın Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, gecenin bu saatinde konuşmaların da artık tadı kaçtı; sözlerimi pek uzatacak değilim.

Bu kanun tasarısı, teşvik kapsamına giren 36 ilde büyük bir coşkuyla karşılanırken, Bolu gibi, kâğıt üzerinde zengin gözüken, sosyoekonomik yönden gelişmişlik düzeyi çok düşük olan illerde sıkıntı yarattı. Bunu kabul etmek gerekir. Hele bir de teşvik kapsamına giren illerin etrafındaki illerde daha fazla sıkıntı yarattı.

Ben, bu tasarıyı Meclise getiren hükümetin mensubu olduğu partinin bir üyesi olarak, aslında, bu konu üzerinde konuşmayı hiç arzu etmemiştim; ancak, bu hafta sonu, seçim bölgem olan Bolu'ya gittiğimde, öyle enteresan şeylerle karşılaştım ki, burada söz alma ihtiyacını hissettim.

Bolu'da, geçtiğimiz günlerde, her kahvede, her toplantıda, her dükkânda, bu teşvik yasası çıktıktan sonra, acaba, hangi fabrikaların Bolu'dan kalkıp, Düzce'ye taşınacağı konuşuluyor. Ciddî bir işsizlik problemi olan Bolu'da, bu işsizliğin artacağından dolayı, bu, Bolu halkı içerisinde ciddî bir tedirginlik yarattı. Dolayısıyla, bu bakımdan bir sıkıntımız var.

Bu teşvik yasa tasarısı hazırlanırken, fert başına millî gelir dikkate alındı. Tabiî, burada, en çok, Bolu'nun komşusu olan Düzce İli ve Afyon İli gündeme getirildi.

Düzce İli, 1999 yılına kadar Bolu İlinin bir ilçesi idi. 1999 yılında, iki defa büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı, ciddî bir deprem geçirdi. Bu depremin yaralarının sarılması açısından, bu teşvik yasasının, Düzce açısından hayırlı olduğuna inanıyorum ve bu konuda, Bolu halkı, bizler, Bolulular, kesinlikle bir kıskançlık duygusu içerisinde değiliz; ancak, yapılan bu hesaplamalar neticesinde, Bolu mağdur oldu.

Gerçi, fert başına millî gelir dikkate alındığı zaman, bu 1 500 doları 2 000 dolara da çıkarsak, 3 000 dolara da çıkarsak, Bolu'nun bundan istifade etme şansı gözükmüyor; çünkü, Bolu'nun fert başına millî geliri 4 600 dolar gözüküyor.

Dolayısıyla, bu teşvik yasası çıkarıldığı zaman, Bolu'daki bazı fabrikaların, komşu il olan Düzce'ye taşınması gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacağımızdan, ciddî problemler de yaşayacağız.

Burada, bu fert başına millî gelirden bahsedilirken, biraz önce, Edirne Milletvekilimiz, Edirne'de, fert başına millî gelirin 4 200 dolar olduğunu; ancak, yapılan bilimsel çalışmalar neticesinde, bunun 600 doları geçmediğini söylemiştir. Bu fert başına millî gelir nasıl hesaplanıyor, Bolu'da nasıl 4 600 dolar çıkıyor; bunu, ne Bolulular ne de bizler izah edebilmiş değiliz.

Burada, Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan Bey'in de söylediği gibi, bu fert başına gelir hesaplanırken, öyle zannediyorum ki üretim rakamlarına göre yapıldı -hep bu konuşuluyor- fert başına millî gelir veyahut da bu teşvik yasa tasarısı başka türlü değerlendirilmiş olsaydı, farklı sonuçlar çıkacağı kanaatindeydik bizler de. Bolu'da, halkımıza, Düzce ile Bolu arasındaki bu korkunç fert başına millî gelir dengesizliğini açıklama şansına sahip değiliz, bunu açıklayamıyoruz; çünkü, ciddî bir fark var, 4 600 dolar ile 1 160 dolar arasında çok ciddî bir fark var. Bizler, Düzce'yi çok iyi tanıyoruz, yakın zamana kadar da bizim ilçemizdi. Bu hesaplamalar nasıl yapıldı; bunu anlamak mümkün değil.

Abant İzzet Baysal Üniversitesinin, geçmiş dönemde yapmış olduğu bir araştırma var. Bu araştırmada, tüketim miktarlarına göre hesaplandığında, Düzce'de bu rakam 2 100 dolara çıkarken, Bolu'da 1 600 dolar civarında.

Ümit ediyoruz ki - Bakanımız da bu konuda söz verdi- önümüzdeki günlerde, bu teşviklerle ilgili başka kriterler dikkate alınarak yasa değişikliği yapılır ve inşallah Bolu da bundan istifade eder.

Bolu'nun merkez ilçesine baktığımızda, gelişmişlik sırasında 31 inci gözükürken, ilçelerimiz 450 nci sıradan başlıyor. O bakımdan, Bolu, bundan istifade edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güner, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET GÜNER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, buradan, şunu da söylemeden edemiyorum: Ben, seçim bölgem olan Bolu'da yaşayan tüm insanlarımla gurur duyuyorum. Bolu'nun istatistiklerine bakıldığında, kayıtdışı ekonominin son derece düşük olduğunu görüyoruz; gerek vergi tahakkukunda gerekse SSK primlerinin tahakkukunda, ödeme oranlarına baktığımız zaman, bu, çok yüksek rakamlara ulaşıyor. Elektrik tüketiminde kayıplara baktığımız zaman da, Türkiye'de ortalama elektrik kayıpları yüzde 22 iken, Bolu'da elektrik kayıpları yüzde 7'lerde seyrediyor ve de kayıtdışı ekonominin olmayışı, bir yerde, dürüst yaşamayı ilke edinmiş Bolu halkına bir cezalandırma gibi gözüküyor bu teşvik yasası; ancak, şunu da kabul etmek gerekir ki, bu tasarı iyi niyetlerle hazırlandı; ülkede üretimi artıracağına, işsizlik problemine çözüm getireceğine inandığımız için, bu tasarıyı da destekleyeceğiz.

Bu yasa çıkacak. Ben, buradan, Sayın Bakanıma seslenmek istiyorum: Şimdi, burada, bu yasayla yeni yatırımlar teşvik ediliyor. Umut ediyoruz ki, hiç değilse, bu yasa çıktıktan sonra yeni yatırımları bu teşvik kapsasın, bazı fabrikaların komşu illere taşınması engellensin. Tabiî ki, bu zoraki olacak bir şey değil. Böyle bir şey olursa, gerçekten, bu illerde işsizlik patlamasıyla karşı karşıya kalabiliriz; bundan endişe ediyoruz.

Bu teşvik yasasından komşu illerin de etkilenmemesi için gerekli tedbirlerin alınması temennisiyle, yasanın hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- 3218 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3.- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;

a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.

b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.

c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının serbest bölgelerde vergi teşviklerini düzenleyen maddelerini görüşüyoruz. 9 uncu maddede, halen serbest bölgelerde uygulanmakta olan vergi teşvikleri yeniden düzenleniyor. Buna geçmeden önce, bitirdiğimiz yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin maddelerle ilgili çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Tasarı, gerçekte, teşvik edilecek il sayısını çok fazla tutmuştur; 36 il kapsama girmiştir. İl sayısı olarak Türkiye'nin tüm illerine oranladığımızda yüzde 45'idir; 81 ilin 36'sı, tüm illerin yüzde 45'i demektir. Bu kadar fazla sayıda il kapsama girince hükümet şunu yapmıştır: Tasarıyla verilecek olan teşvikleri olabildiğince sınırlamaya çalışmıştır; çünkü, tasarının öngördüğü teşvikler daha geniş tutulsaydı, süre daha geniş olsaydı, işe başlama tarihinden itibaren beş yıl veya on yıl süreyle teşvikler verilseydi, Gelir ve Kurumlar Vergilerinden ayrıca bir istisna öngörülseydi vergi kaybı çok yüksek olacaktı; bu da, tabiî, bütçe dengelerini olumsuz etkileyecekti. Bu nedenle, hükümet, uzun süre bunu tartışmış, IMF ile de konuşmuş ve sonuçta tasarıyı bu şekliyle huzurumuza getirmiştir.

Biraz önce Sayın Maliye Bakanının koltuğunda oturan Millî Eğitim Bakanımız, Sayın Hüseyin Çelik'in "IMF'yle kesinlikle konuşulmamıştır" ifadesini ben şöyle anlıyorum: IMF'yle kesinlikle konuşulmuştur. Bunu saklamanın hiçbir anlamı yok; basın, bunu, her gün yazdı. Bu konular şimdi mi IMF'yle konuşuluyor; hayır, 57 nci hükümet döneminde de konuşuluyordu. Eğer, IMF'yle bir program uyguluyorsanız, doğal olarak, sizin bütçe dengelerinizi etkileyecek tasarıları oturup IMF'yle konuşuyorsunuz. Bunu, Sayın Bakanın saklamasını ben son derece yadırgadım.

İl sayısı çok olunca vergi teşviklerinin kapsamı daraltılmıştır. Batı Anadoludan Doğu Anadoluya kadar -Doğu Anadolunun olması son derece normal tabiî ki- çok fazla sayıda il, çok fazla özelliği, çok farklı özellikleri olan birçok il aynı potaya konulmuştur. Geliri 1 488 dolar olan il de bu kapsama girmiştir, geliri 600 dolar civarında olan il de bu kapsama girmiştir. Oysa, gerçekten bir bölgesel teşvik özelliğini bu tasarı kazanabilseydi, farklı bir yaklaşımı olurdu. Bu 36 il içerisinde bölgesel özellikleri nedeniyle bir bütünlük arz eden illeri, en azından, ayrı ayrı gruplamak gerekirdi. Çok fazla grup olmayabilirdi; ama, en azından iki grup, üç grup yapılabilirdi.

Bakın, örnek vermek istiyorum: Çankırı, Kastamonu, Sinop; bu üç il coğrafî olarak birbirine yakındır, ekonomileri, aşağı yukarı birbirinin aynıdır ve bu üç ilin toplam gelir ortalaması, 2001 yılı fert başına düşen gayri safî yurtiçi hâsıla ortalaması 1 497 dolardır; ama, bu üçlü gruptan Kastamonu çıkarılmış, Çankırı ve Sinop kapsama alınmıştır. Bu grubu ben kendim yapmıyorum. Devlet İstatistik Enstitüsünün, Türkiye'nin mevcut illerini, ekonomilerinin bütünlüğü, birbirleriyle olan ilişkileri itibariyle yaptığı gruplamadır.

Bakın, bir diğer grup da, Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon. Bu grubun millî gelir ortalaması 1 428 dolardır; ama, buradan Trabzon, Rize, Artvin çıkarılmış, Giresun, Gümüşhane, Ordu kapsama alınmıştır. Bir başka grup, Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli grubu; millî gelir ortalaması 1 429 dolardır; ama, bu gruptan Elazığ ve Tunceli çıkarılmış, sadece Bingöl ve Malatya kapsama alınmıştır.

Bu tasarının doğru olmadığı, adalete uygun olmadığı açıktır. Bunu, hemen hemen bütün milletvekilleri paylaşıyor; ama, buna rağmen, böylesine, kendisinden beklenen sonucu vermeyecek bir tasarıyı yasalaştırmanın da nasıl bir anlayış olduğunu doğrusu çözemiyorum; yani, burada, âdeta, bir açıdan -hükümet açısından- defi bela yasası; bir söz verildi; Sayın Başbakan, 1 500 doların altındaki illere teşvik sözü verdiği için böyle bir yasayı, kapsamı ne olursa olsun çıkaralım yasası; bir yandan da, âdeta, işte, gelecekte bu yasanın yanlışlıklarını düzeltiriz şeklindeki bir özlemi ifade eden bir anlayış; ama, hiçbir zaman bu yanlışlık düzeltilemeyecektir değerli arkadaşlar. Yatırımlar, sonuçta, birkaç ilde olacaktır; diğer iller, bu tasarının kapsamında olduk diye belki ilk anda sevinecekler; ama, zaman geçince, yatırımlar gelmeyince bunun gerçek yüzünü göreceklerdir.

9 uncu maddenin serbest bölgelerdeki düzenlemesine gelince, şunu söylemek istiyorum. Serbest bölgeler, Türkiye'de büyük umutlarla kurulmuş olan kurumlardır. Serbest bölgeler kurulurken, buralara, yabancı sermayenin gelmesi, yabancı sermayenin burada yatırım yapması, istihdam yaratması ve Türkiye'nin ihracatına katkıda bulunması amaçlanmıştır ve bugünkü noktada 20'yi aşkın ilde serbest bölge kurulmuştur. Serbest bölgelere çok büyük vergi teşvikleri verilmiştir. Bu teşvikler amacına ulaşmış mıdır; vergi teşvikleri verilirken kendisinden beklenen istihdam yaratma, yabancı sermayeyi çekme, ihracat yapma amaçlarını gerçekleştirmiş midir diye bakarsak; hayır; maalesef, serbest bölgelerin geneli itibariyle, tümü itibariyle konuşursak, kendisinden beklenen hedefleri gerçekleştirememiştir. Serbest bölgelerdeki toplam ticaretin sadece yüzde 20'si ihracattır, yüzde 80'i iç piyasaya veya yurt dışından serbest bölgeye veya Türkiye'den serbest bölgeye satıştır. Serbest bölgeden yurt dışına satış, toplam ticaret hacminin, bu bölgelerden doğan ticaret hacminin sadece yüzde 20'sidir.

Bu çerçevede, bu tasarı, serbest bölgelere verilen teşviklerin sınırlanmasını öngörüyor. Tasarı, bu yaklaşımıyla, doğru bir düzenleme yapıyor; fakat, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Serbest bölgeler içerisinde gerçekten ihracata yönelik faaliyet gösteren, gerçekten yabancı sermayeyi çeken ve o bölgede istihdam yaratan kurumlar da vardır; bu tip serbest bölgeler de vardır. Bu düzenlemede, keşke, bunların ayırımı yapılabilseydi.

Serbest bölgeyi Türkiye'nin hedefleriyle uyumlu olarak kullanmayan işletmecilerle veya... Gerçekte, o işletmecinin, böyle bir yasal yükümlülüğü yok tabiî ki; serbest piyasa ekonomisi içerisinde istediği gibi kullanabilir; ama, sonuçta, böyle bir amaçla kullanılmışsa, sadece iç ticarete yönelik, Türkiye'den serbest bölgeye, serbest bölgeden Türkiye'ye veya yurt dışından serbest bölgeye satış amaçlı kullanılmışsa bu serbest bölge, buradaki teşviklerin kaldırılması son derece yerindedir. Sınırlanması değil, belki bunların tamamen kaldırılması gerekir; ama, eğer gerçekten üretim yapıyorsa, gerçekten yabancı sermaye gelmişse, gerçekten istihdam yaratmışsa ve gerçekten ihracat yapmışsa, bu tip serbest bölgeleri de farklı çerçevede değerlendirebilmek gerekirdi.

Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde, tabiî ki, bu vergi teşvikleri sonsuz değildir; ama, Avrupa Birliğine tam üyeliğe daha zamanımız var. Bu zaman dikkate alınarak, belirttiğim çerçevedeki serbest bölgelerin biraz daha farklı bir rejime tabi tutulmasının mümkün olabileceğini düşünüyorum.

Bunları söylemek için söz aldım. Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 10.- 12.4.2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası ile 21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendi kapsamındaki illerde bulunan ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kredisi kullanan organize sanayi bölgelerindeki tahsis edilmemiş parseller, organize sanayi bölgesinin yetkili organlarının karar almaları halinde gerçek veya tüzel kişilere, bedeli Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından organize sanayi bölgesine verilen krediden mahsup edilmek üzere bedelsiz olarak tahsis edilebilir.

Kanunun yayımı tarihinden önce bedelli olarak tahsis edilmiş parseller için ödemeler durdurulur ve kalan meblağ kredilerden mahsup edilir. Mahsup işlemleri, Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca her organize sanayi bölgesi için tespit edilecek yılı metrekare fiyatı üzerinden yapılır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kredisi kullanmamış ya da kredi borcunu ödemiş olan organize sanayi bölgelerinden de yetkili organlarının karar almaları halinde parsel tahsisi yapılabilir. Bu durumda tahsis edilen parsel bedeli, organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğine Hazinece ödenir. Bedel ödemeleri, Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca her organize sanayi bölgesi için tespit edilecek yılı metrekare fiyatı üzerinden yapılır.

Organize sanayi bölgelerinde parsel tahsisine ilişkin uygulama, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süre için geçerlidir. Bu süre Bakanlar Kurulu kararı ile en fazla üç yıla kadar uzatılabilir.

Bu maddenin uygulanması ile ilgili istihdam, yatırıma başlama ve tamamlama süresi, tahsis ve devir işlemleri ile diğer hususlar Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 11.- Bu Kanunun 3, 4 ve 6 ncı maddeleri yayımını izleyen ay başında, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yürürlük maddesi olan 11 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; bu nedenle, sizleri ve bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, bir yasanın hukuken geçerli olmasının, o yasanın yürürlüğe girmesiyle mümkün olabileceği kuralından hareketle, bu madde üzerinde söz aldığımın bilinmesini istiyorum.

Bu tasarının amacı, bu saate kadar yapılan konuşma ve görüşmelerden de anlaşılacağı gibi, elbette, iyi niyet ölçülerindedir. Ancak, yeni bilimsel, ekonomik ve sosyal verilere dayandırılmadan hazırlanan bu tasarının, maalesef, eksikliklerle dolu olduğu da gözler önüne serilmiş bulunmaktadır.

Bu tasarının amacı, belli ve açık bir biçimde, öz olarak, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2001 yılı verilerine göre gayri safî millî hâsılası kişi başına 1 500 ABD Doları ve daha aşağı olan, isimleri yazılı 36 ile, 31.12.2008 tarihine kadar, yaklaşık beş yıl boyunca Gelir Vergisi stopajı teşviki, sigorta primi işveren paylarında teşvik, bedelsiz yatırım yeri tahsisi, enerji desteği gibi devlet olanaklarının sağlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bizim konuyu bu şekilde ortaya koymamızın amacı ise, kesinlikle, adı geçen 36 il ve bu illerde yaşayan vatandaşlarımıza, işverenlerimize karşı olmak değildir; bunun bilinmesini özellikle istiyoruz. Bu amaca karşı değiliz, açıkça yanında ve destekçiyiz. Bizim karşı çıkış noktamız, Anayasanın eşitlik ilkesi ve insan haklarının, sosyal adalet ilkelerinin gözardı edilmiş olmasıdır, ihlal edilmiş olmasıdır.

Bu yasanın kabulünden sonra, 36 ilin dışındaki illere ve bir zamanlar Türkiye'de, başka illerle birlikte "Anadolu kaplanları" olarak bilinen; ama, şimdi, dışa göçün ve işsizliğin had düzeylere ulaştığı Çorum İlimize şunu seslenmek zorundayız: İl olarak, 2001 yılı verilerine göre ekonomik ve sosyal değerlerinizin, hükümetin gözünde ne olduğunu biliniz. Siz, 2001 yılında çok iyiydiniz, şimdi önemli değil...

2001 yılında dolar kaç liraydı, şu anda dolar kaç Türk Lirası ediyor; faiz nerelerde; bu önemli değil, öyle mi?! İşverenin her gün artan girdi maliyetleri hiç önemli değil, öyle mi?! Alım gücü kalmayan vatandaşın cebindeki enflasyon hiç önemli değil; hükümetçe önemli olan hayalî, sanal, düşük enflasyon rakamlarıdır, öyle mi?! Kısacası, siz, 2001 yılının dolar mağduru, dolar mahkûmusunuz. Siz, kendi özvarlığınızla, alınterinizle, dişinizle tırnağınızla fabrika kuran fabrikacılarımız ve üreten, ama, satamayan aşağı sanayideki, yukarı sanayideki, organize sanayideki sanayicilerimiz; siz, Türkiye'de ve dünyada, un, tahıl, çeltik, tavukçuluk, yumurtacılık gibi temel gıda sektörüne damgasını vuran; ama, kasası boş duran üreticilerimiz, tüccarlarımız, esnaflarımız; işte, size, teşvike layık, yurdumuzun, vazgeçilemeyen özümüz, taşımız toprağımız, sevgili 36 ilimiz; işte, teşvike layık olmadığı bu hükümetçe tescil edilen, şu andaki AKP İktidarının, sözüm ona gözbebeği Çorum ve benzeri illerimiz; bu kanun, hepimize hayırlı olsun.

Bu tasarıya olumlu oy vereceğiz. Neden mi; hiç olmazsa, hırsızlardan, yolsuzlardan, hortumculardan hesap soramayan AKP Hükümeti, bizi, Cumhuriyet Halk Partisini, yani, muhalefeti bahane ederek, sizlerin, bu yasayla elde edebileceği, hak ettiğiniz, hak edebileceğiniz olanaklara engel olmak istemediğimiz için, olumlu oy vereceğiz.

Evet, değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri, lütfen, bir durunuz, bir düşününüz; bir kez daha, yeni bilimsel verilere, ekonomik ve sosyal gelişmelere bakarak düşününüz. Tasarıyı geri çekmek, yenisini yapmak, hiç de zor değildir. Bu umut içerisinde, komşu illerimizin ortasından, sanki cımbızla dışlanmış Çorumlu hemşerilerimiz, 36 ildeki sevgili yurttaşlarımız, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sinoplu, Tokatlı, Yozgatlı, Amasyalı, Kırşehirli, Çankırılı, Ordulu yurttaşlarımız ve diğerleri; sizleri çok seviyoruz, hep birlikte çok seviyoruz, Türkiye'yi çok seviyoruz, cumhuriyetimizi çok seviyoruz, cumhuriyeti bize emanet edenleri, bu uğurda can verenleri çok çok seviyoruz. Geliniz, bu sevinci hep birlikte paylaşalım, paylaştıralım.

Sizlerin de sevmeyi bilmeniz dileğiyle, bu duygu ve düşüncelerle, yurttaşlarımızın önümüzdeki kurban bayramını kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayvazoğlu.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili yasa tasarısını yürekten destekliyorum; ancak, Burdur İlinin bu kapsamda olmayışının üzüntüsünü yaşıyorum. Kanun hükümlerini yürütecek Bakanlar Kuruluna başarılar diliyorum. Geleceğe ışık tutması ve tutanaklara geçmesi amacıyla söz aldım.

Dünya kenti ve ayrıca, turizmin başkenti Antalya, Burdur'a en yakın ildir. Antalya'da, yüzlerce beş yıldızlı otel, binlerce pansiyon ve turistik tesis vardır. Her yıl, 5 000 000 yabancı, 2 500 000 yerli turist Antalya'ya gelir. Bunların beslenme ihtiyaçlarının en natürel, en doğal, en taze karşılanacağı il Burdur İlidir.

Burdurumuzda hammadde zenginliği vardır; ama, ne yazık ki, sanayimiz zayıftır, sanayicimiz teşvik istemektedir, ucuz enerjiden yararlanmak istemektedir. Hatta, sanayicinin bölgeye gelmesi için, Ticaret ve Sanayi Odası, Burdur Belediyesi ucuz arsa sağlamakta kararlıdır.

Burdurumuzda süt var; süt, hammadde olarak İstanbul, Ankara ve İzmir'e gidiyor. Süt Endüstrisi Kurumu kapatıldı. Bir süt işleme entegre tesisimiz yok. Meyve diyarı; ama, meyveyi işleyecek bir meyvesuyu fabrikamız yok. Elma soğukhava depolarında çürümeye terk edildi. Domates üretimi had safhada; ama, salça fabrikamız yok; üzüm üretimi had safhada; ama, bir sirke fabrikamız yok; arıcılık var, konserve yapılacak sebze üretimi var; ama, paketleme ve konserve fabrikası yok; tütünümüz var; ama, sigara fabrikamız yok; sanayicimiz var, ustamız var; ama, traktör fabrikamız yok. Burdur, hem kalkınmada öncelikli iller kapsamında değil, hem de gelir düzeyi 1 500 doların üzerinde olduğundan, çıkacak olan bu yasadan yararlanamıyor. Halbuki, bu yasadan yararlanmış olsa, yatırımcılarımız pazar yakınlığından dolayı Burdur'u tercih edecekti; iş bekleyene iş, aş bekleyene aş verilecekti.

Organize sanayi bölgemizde, işadamlarımız, ucuz enerji yatırım desteği istiyorlar.

Burdur, demiryoluna, karayoluna ve havaalanına açık bir ildir.

Burdur, ekolojik tarıma en yatkın illerden biridir. Kültür bitkilerinin tamamı, pamuk hariç, haşhaş, anason, tütün, pancar, kendir, susam, havuç had safhada üretilmektedir. Halıcılık ve gülcülük bir zamanlar en önde gelen gelir kaynağı idi; bugün, bu sektör de devlet desteği görmediği için bitme konumuna gelmiştir. Hele, halıcılıkta çalışanlara tam sigorta zorunluluğu getirilince, halıcı esnafı işçi çalıştıramaz konuma gelmiştir; en kısa zamanda yasal bir düzenleme beklenmektedir.

Burdur, bu dönemde çıkacak olan bu yasadan yararlanamıyor; ancak, Sayın Bakandan ve hükümet yetkililerinden, bu vesileyle Burdur'un, coğrafî yapısından dolayı -tekrar ediyorum; Burdur'un coğrafî yapısından dolayı- gerekli bir yasal düzenleme yapılarak, 1 500 dolar sınırına bağımlı kalmadan, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili yasadan yararlanmasının sağlanmasını diliyorum.

Bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın milletvekilleri, 11 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 12.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan; buyurun.(Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yürütme maddesi hakkında, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, yatırımların, istihdamın, üretimin, ihracatın ve turizmin teşviki, ülkemizin en önemli ve en öncelikli kalkınma sorunudur; ancak, bu gerçeğin, bu kanun tasarısına yeterince yansıtılmadığını, geçmişteki uygulamaların yeterince değerlendirilmediğini, gelecekteki Türkiye ihtiyacının bu tasarıda yeterince yer almadığını üzüntüyle ifade etmek istiyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Madde üzerinde konuş!

BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen müdahale etmeyin.

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayın arkadaşlarım, bu tasarının amacı, bölgelerarasındaki kalkınmışlık farkının giderilmesi için, gayri safî yurtiçi hâsılada 1 500 doların altındaki 36 ili teşvik kapsamına almaktır. Elazığ ve Tunceli kapsam dışında tutulmuştur. 1 500 doları 6 dolarla geçen Trabzon ve 10 dolar geçen Isparta teşvik dışında kalmıştır..

1998 yılında çıkarılan 4325 sayılı Yasayla 22 ile teşvik uygulanmış, bu yasanın süresi 2002 sonunda bitmiş ve uygulaması fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Eski yasada sosyoekonomik gelişmişlik kriteri varken, bu yasada yoktur; bu, bir eksikliktir. Bu anlamda, bu yasa tasarısı, eski yasadan daha geri ve daha adaletsizdir; bu yasal düzenlemenin de fiyaskoyla sonuçlanmaması için, hükümetin ciddî önlemler alması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; illerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerinin hesaplanmasında, Devlet Planlama Teşkilatı, 58 tane değişken ele alıyor; nüfus, istihdam, eğitim, sağlık, sanayi, tarım, inşaat, malî ve altyapıdan yeşil karta kadar, 58 göstergeyle kapsamlı bir değerlendirme yapıyor.

Ben, 4325 sayılı Yasayla teşvik verilen 22 ilin Devlet Planlama Teşkilatının belirlediği 1996 yılındaki sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri ile 2003 yılındaki sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerini karşılaştırdım. 22 ile verilen teşvike karşın, bu illerin gelişmişlik performansları iyileşmemiş, ilerlememiş; tam tersine, daha da gerilemiştir. Örneğin, iller arasında sosyoekonomik gelişmişlikte Ağrı 74'üncü sıradan 80 inci sıraya, Mardin 66 ncı sıradan 72 nci sıraya, Van 67 nci sıradan 75 inci sıraya, Kars 62 nci sıradan 67 nci sıraya, Ordu 52 nci sıradan 55 inci sıraya, Bitlis 71 inci sıradan 79 uncu sıraya, Diyarbakır 57 nci sıradan 63 üncü sıraya, Hakkâri de 70 inci sıradan 77 nci sıraya düşmüştür. Sonuç olarak, 4325 sayılı Yasada teşvik verilen 22 ilden sadece Iğdır yerinde saymıştır; bu illerden hiçbirisi ileriye gitmemiş, bilakis gerilemiştir.

Değerli arkadaşlarım, öyleyse, bu teşviklerin hiç mi faydası yok? Biz, bu teşvikleri iller gerilesin diye mi veriyoruz? Yoksa, bu teşvikler, geçmişte hayalî ihracata verildiği gibi hayalî yatırıma mı veriliyor? Hayalî yatırıma verilmiyorsa, bunların verimlilikleri mi yok? Verimlilikleri yoksa, yatırımları ve istihdamı nasıl teşvik etmiş olacağız? Bu konuların ciddî olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, önemli bir tespitimi daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bazı illerimizin öyle ilçeleri, öyle beldeleri, öyle köyleri var ki, Türkiye'nin doğusu da, batısı da, güneyi de, kuzeyi de hep aynı, aralarında pek fark yok; çünkü, fakirlik, yoksulluk, işsizlik her yerde aynı. Hani, bu yasa tasarısının amacı olarak "bölgelerarası kalkınmışlık farkını gidermek" deniyor ya, bu açıdan bakıldığında, bu tasarı, bu farkı gidermede yetersiz kalıyor. Şöyle ki: Antalya'nın Gündoğmuş İlçesi, sosyoekonomik gelişmişlikte, 1996 yılında, ilçeler arasında 611 inci sırada iken, 2003'te 634 üncü sıraya düşmüş; Hakkâri'nin Çukurca İlçesinden 125 ilçe daha geride, Çukurca 509 uncu sırada. Çukurca'ya teşvik var, Gündoğmuş'a teşvik yok. Çukurca'ya teşvik niye veriliyor demiyoruz; ancak, Antalya'da da böyle ilçelerin olduğunu takdirlerinize sunuyoruz. Bingöl-Kiğı ilçesi ile Antalya'nın İbradı İlçesi aynı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinde; Bingöl'e teşvik olup, Antalya'ya teşvik olmadığı için, İbradı İlçesine teşvik yok. Antalya'nın Akseki İlçesi ile Erzincan'ın Üzümlü İlçesi aynı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinde; Üzümlü'ye teşvik var Akseki'ye teşvik yok. Antalya'nın Elmalı ilçesi ile Afyon'un Sandıklı İlçesi aynı gelişmişlik düzeyinde; Sandıklı'ya teşvik var, Elmalı'ya teşvik yok. Giresun'un Eynesil İlçesi, Antalya'nın Kaş ve Korkuteli ilçelerinden daha ileride olmasına karşın, Eynesil'e teşvik var, Kaş ve Korkuteli İlçelerine teşvik yoktur. Bu örnekler diğer illerde de aynıdır. Samsun'un Asarcık, Ayvacık, Salıpazarı ilçelerine bu yasaya göre teşvik yoktur.

Bu örnekler, illere göre teşvik verilmesinin gerçekçi olmadığını, ilçelere göre teşvik verilmesinin daha rasyonel ve daha adil olacağını açıkça ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha bu yasa çıkarılmadan yeni bir yasaya ihtiyaç olacağını hükümet dikkate almalıdır.

Sonuç olarak; bu teşviklerin illere göre değil, ilçelere göre düzenlenmesi gerekmektedir. İlçelerin belirlenmesinde, gayri safî yurtiçi hâsıladaki gelirleri yanında, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınmalıdır. Bu yasanın süresi, arkadaşlarımızın da belirttiği gibi kısadır; beş yıl, en az sekiz on yıla çıkarılmalıdır.

2001 yılı kriz yılıdır; teşvik belirlemede kriter olarak alınmaması gerekirdi. Teşvikte kademelendirmeye gidilmemesi bu yasanın bir eksikliğidir. Kişi başına geliri 1 488 dolar olan bir ilimiz ile kişi başına geliri 568 dolar olan Ağrı'yı, 578 dolar olan Muş'u aynı kefeye koymak adaletsizliktir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa yetersizdir, ihtiyacı karşılayamaz. Bu yasa, Bulgaristan'a, Romanya'ya, Letonya'ya, Estonya'ya giden yatırım göçünü durduramaz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, Türkiye'ye yabancı sermayeyi çekmek çok önemli. Dünyada sağ ve sol ideolojilerin çekişmesinden sonra, daha fazla demokrasi ve eşitlik adına, dünya, küreselleşme sürecine girmiştir. Ancak, küreselleşmeyle birlikte, dünyada, örneğin, 1970'li yıllarda, en fakir ile en zengin ülke arasındaki yıllık gelir bakımından fark 30 katken, bugün, 70 katına çıkmıştır; ama, ne olmuştur; sınırlar demokrasi adına kalkmıştır, şirketler doğmuştur; ama, insanların hareketliliği kontrol altına alınmıştır; bu da, terörizmi doğurmuştur.

Dünyada 40 000 şirket var ve bu şirketlerin yüzde 70'inin, yüzde 80'inin merkezi gelişmiş ülkelerde. Bizim gibi ülkeler, Avrupa Birliği müktesebatı dahil, birçok kanunu, dünyadaki bu 40 000 şirketin ortaya koymuş olduğu konjonktürde, gereksinim olarak çıkarmak zorunda kalıyor. Bugün kanunlaştırılmaya çalışılan bu tasarıyla, biz, Türkiye'de, iç sermayeyi batıdan doğuya mı kaydırmak istiyoruz; yoksa, dünyadaki yabancı sermayeyi Türkiye'ye mi çekmek istiyoruz? Eğer, yabancı sermayeyi çekeceksek, Türkiye'de kayıtdışı çok fazla, yabancı sermaye bundan korkar, gelmez; sigorta yüksekse, gelmez; vergi yüksekse, gelmez; istenilen teşvik yoksa, gelmez.

Biraz önce, Millî Eğitim Bakanımız geçmiş dönemde Sayın Kemal Derviş'in IMF programına bağlı kalmak zorunda olduğunu, bunun da, Kemal Derviş'in imza atması nedeniyle olduğunu söyledi. Ben, buradan bilimsel bir gerçeği ortaya koymak istiyorum: Türkiye'de -biz, tabiî, politika yapıyoruz, farklı çarpıtıyoruz ama- IMF programına biz teklifte bulunuyoruz; hangi dönemde olursa olsun, hükümetler borç almak için teklifte bulunurlar, onlar bize teklifte bulunmuyorlar; eğer, yanılıyorsam Sayın Bakan düzeltsin.

Ayrıca, geçen dönemde, ekonomi arabası devrilmişti, Sayın Kemal Derviş bunu biraz düzeltti, yoluna koydu. O Kemal o kadar güzel şeyler yapmış ki, bugünkü Kemal de bu güzelliği devam ettirmeye çalışıyor; bu da, takdire şayan bir şey; ama, bunları söylerken de, bir Kemal'in hakkını verirken, öbürünü yermememiz lazım; ikisini dengelememiz gerektiğine inanıyorum.

Bütün bunlarla beraber, yerel politikayı da, burada, 550 milletvekili, bu 36 il nedeniyle yapmak zorunda, ben de yapmak zorunda kalıyorum. Neden -Sayın Bakanım da Edirneli- şu anda, Uzunköprü'de 2 500 kişilik bir fabrikanın, arsası alındı, her şeyi tamamlandı. Biz de, milletvekili olarak, bütün arkadaşlar, kıvançla, fabrika sahibine "çok iyi olur, işsizlik problemi var" derken, şimdi, fabrika sahibi "ben Düzce'ye gideceğim, orası daha iyi, bu arsayı satarım, Düzce'ye giderim" diyor. Biz de, şimdi, bu yerel siyasetle ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Böyle olunca da, soru önergeleri veriyoruz. Öncelikle -Maliye Bakanımız da Edirneli olduğu için, Süloğlulu olduğu için- Süloğlu'yla ilgili bir soru önergesi verdik. Edirne'de 9 ilçe var, 9 ilçeden 2 tanesi -Lalapaşa ve Süloğlu- 1 100 dolar civarında geliri olan ve eğitim durumu çok kötü olan, fakirlik fazla olan ilçeler. Bu 2 ilçemiz sınır ilçeleri; ama, sınır ticaretinden bir gelir elde edemiyor; nüfusunun yüzde 80'i, yüzde 90'ı hayvancılıkla uğraşıyor. Sayın Bakanımız ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, burada, kürsüden bize verdikleri cevaplarda, bu ilçelerin gerçekten çok zor durumda olduğunu, terk edildiğini, hele hele bir hemşeri olarak sahip çıkılacağını söylediler. Bizim oranın deyimiyle, büyüklere biz "aga" deriz. Ben ve oradaki halk -telefonla bana "lütfen bunu ilet" diyorlar- Maliye Bakanımıza, hemşerimize "yağmasan da gürle be Kemal Aga" diyoruz.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

Sayın milletvekilleri, 12 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderenlerin isimlerini okuyorum:

Sayın Osman Başkurt?.. Burada.

Sayın Faruk Özak?.. Burada.

Sayın Nusret Bayraktar?.. Burada.

Sayın İdris Naim Şahin?.. Burada.

Sayın Miraç Akdoğan?.. Yok.

Sayın Fuat Ölmeztoprak?.. Burada.

Sayın Ahmet Kambur?.. Yok.

Sayın Sait Armağan?.. Yok.

Sayın Mehmet Alp?.. Yok.

Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Sayın Resul Tosun?..

RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, ben, önce sisteme girememiştim, pusula gönderdim; sonra sisteme girdim.

BAŞKAN - O zaman, pusulayı saymıyoruz.

Sayın Enver Yılmaz?.. Burada.

Sayın Süleyman Turgut?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                                :                                189

Kabul                                :                                184

Ret                                :                                1

Çekimser                                :                                        4 (x)

Sayın milletvekilleri, böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Maliye Bakanı teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; önce, gecenin bu saatlerine kadar çalışarak Türkiye için önemli bir kanun tasarısını kabul etmiş bulunuyorsunuz; bundan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum.

Kabul ettiğimiz kanun tasarısı, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanun tasarısı. Bir ülke kalkınmak istiyorsa, o ülkede üretimin artması şarttır. Üretimi artmadan, ne yaparsanız yapın, o ülkenin kalkınması mümkün değildir. Üretim için de yatırım şarttır. Yatırım olmadan üretim olmaz. Peki, yatırım ne istiyor; yatırım için de gerekli ortamın olması lazımdır.

Nasıl, ihtiyaç olunan, istediğiniz bir şey gerekli ortam olmazsa, iklim olmazsa, yetişemezse, aynen onun gibi, ortamı, iklimi yoksa yatırım da yapılamaz.

Bakınız, şimdi ben size bir şey söyleyeyim: İstediğiniz teşviki alın, istediğiniz kadar yardım yapın, şunu yapın, bunu yapın, ekonomi eğer krizdeyse, kimse bir kuruşluk yatırım yapmaz. Demek ki, önce ekonomiyi istikrara kavuşturmak lazım. Bakınız, şimdi bizim Hükümetimiz en büyük teşviki burada yaptı; ekonomi istikrara kavuştu. Sayın hemşerim de söyledi; işte arabayı birisi biraz daha düzeltti, öteki biraz daha düzeltti; ama, araba yola koyuldu. Şimdi bundan sonra eğer yatırımcı önünü görmez ise ve ülkede kriz varsa, ekonomide kriz varsa, imkânı yok, orada yatırım olmaz. Dolayısıyla, yatırım ortamı sağlanmıştır. En büyük teşvik bu. Bunu AK Parti Hükümeti çok şükür yaptı. Herkesin de burada yardımı var; muhalefetin de iktidarın da. Ben herkese teşekkür ediyorum. Bu, elbirliğiyle yapıldı.

İkinci husus şu: Şimdi, yatırımcı için ne lazım, neyle yapılır yatırım; parayla yapılır, para varsa yapılır. Paranın maliyetinin yüksek olduğu yerde de yatırım yapılmaz. Bakınız, şimdi, o yüksek faizlerle hiç yatırım yapılabilir miydi; yüzde 60, yüzde 70 faizleri, yüzde 100'leri geçen faizleri gördü bu memleket... Şimdi, o faizlerin düşmesi neticesinde, yani, paranın maliyetinin düşmesiyle yatırım yapılabilir. Şimdi, o da sağlandı. Bunlar, bütün Türkiye'ye yapılan teşviklerdir. En önemli teşvikler bunlardır.

Şimdi, bunun dışında bizim bir meselemiz var; o da, işsizlik sorununa acil çare bulmamız lazım. Bakınız, göreceksiniz, 2004 yılında, bu 36 il var ya, bunların dışında da yatırımların çok fazla arttığı bir yılı yaşayacağız, hep beraber bunu göreceğiz. Neden; çünkü, herkes, artık, önünü görmeye başladı, hesabını, kitabını yapmaya başladı.

Bunun yanında, şimdi, biz, ilaveten bir teşvik daha verelim, daha fazla tetikleyelim, daha fazla işsizliğe çare bulalım, daha fazla yatırım imkânları ortaya koyalım; fakat, bunu yaparken de, biz, önce, daha az gelişmiş yerlerden başlamak suretiyle bir taşla iki kuş vuralım, aynı zamanda bölgesel farklılıkları da azaltalım, geri kalmış yerlerimizin de ilerlemesine sebep olalım dedik. Bunun için de bir kriter lazımdı.

Biz, şimdi, o bölgeyi, bu bölgeyi... Hepiniz, ayrı ayrı şehirlerden, ayrı ayrı illerden geldiniz, seçildiniz; herkes kendi seçim bölgesini düşünmekte gayet haklı; ben, o konuda herkese saygı duyuyorum; ama, biz, Türkiye'nin hükümetiyiz, bizim Başbakanımız Türkiye'nin Başbakanı, ben de Türkiye'nin Maliye Bakanıyım.

Şimdi, burada bir kriter koymak lazımdı. Bu kriteri de Sayın Başbakanımız çeşitli defalar açıkladı, 1 500 dolar dedi; ama, elverseydi de 2 000 dolar deseydik; ama, her şeyin bir hesabı var, her şeyin de bir maliyeti var.

Şimdi, 1 500 doları baz aldık. 1 500 dolarda da oynamamak lazımdı; çünkü, bu kriter ve ilkeden sapmaya başlarsanız, onun sonu da gelmiyor. Efendim, komşu il şu kadardı, onun yanındaki bu kadardı... Hepsi haklı, ben hepsine hak veriyorum; ama, bir ilkede durmamız lazımdı: 1 500 dolarda durduk. Bu kademeli de yapılabilir, öteki de yapılabilir. Daha iyi, iyinin düşmanıdır her zaman. Daha iyi her zaman yapılabilir, onu da söylüyorum.

Yalnız, şimdi, bizim Hükümet olarak politikamız şu: Bu, bir başlangıç, bu kabul ettiğimiz teşvik bir başlangıçtır ve bundan sonra -ben Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştum- biz üretimi ve reel sektörü destekleyeceğiz, yatırımları destekleyeceğiz, başka çaremiz de yok ve o bakımdan da bu teşvikleri dalga dalga yayacağız. Bundan, Elazığ da istifade edecek, Tunceli de istifade edecek, Kastamonu da istifade edecek, Zonguldak da istifade edecek, herkes istifade edecek. Bunlar, gelecek ve Hükümetimiz bunları da getirecek. Bunu da böylece bilin. Çünkü, Türkiye kalkınmak mecburiyetindedir, Türkiye işsizine çare bulmak mecburiyetindedir, onun için yatırım yapmak mecburiyetindedir. Biz yatırımları teşvik edeceğiz; döneceğiz, sektörleri teşvik edeceğiz; döneceğiz, belli bölgeleri teşvik edeceğiz; döneceğiz, ihracat diyeceğiz, imalat diyeceğiz, serbest bölge diyeceğiz, teşvik edeceğiz. Başka çaremiz yok. Etrafımızdaki ülkeler nasıl yapıyor; öyle yapacağız.

Bunları yaparken, kendi maliyetlerimizi de hesaplamak zorundayız. Bugünlük imkânlarımız buna elverdi; çünkü, her şeyin bir maliyeti var. Bak, sigorta primi almıyorum, o sigorta primini bütçeden yatırıyorum. Mecburum. Haa, 36 ili yatırdık mı, yarın öbür gün daha fazlasını yatıracağız ve bu, bir başlangıçtır. Bunun devamı gelecektir ve bunları da sizler burada tekrar kabul edeceksiniz, tek tek kabul edeceksiniz. Elazığlılar da üzülmesin, Tuncelililer de üzülmesin, hiçbiri de üzülmesin, herkes de payını alacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın arkadaşlar, bundan sonra başka bir tasarıyı daha görüşeceğiz. Vaktinizi fazla almayayım.

Ben, tekrar, hepinize teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Bu kanunumuz da milletimize, memleketimize hayırlı olsun.

Sağ olun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 01.16

 

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.25

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik),  Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere devam edeceğiz; ancak, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurul çalışmalarına 5 Şubat 2004 Perşembe günü ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Genel Kurul çalışmalarına 5.2.2004 Perşembe günü ara verilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

 

Sadullah Ergin

K. Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/526, 1/190, 1/205) (S. Sayısı: 362)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.

7.- Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/728) (S. Sayısı: 363)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 29 Ocak 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

 

 

Kapanma Saati : 01.27