DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 40
48 inci Birleşim
28 Ocak 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, kapatılması yıldönümünde, köy enstitülerinin eğitim modeli olarak
eğitim sistemimizdeki yerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç'ın,
Meclis Başkanı Bülent Arınç Başkanlığında parlamento heyetiyle Avusturya'ya
resmî ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün,
yoğun kar yağışı sonrasında Çanakkale'de yaşanan sıkıntılara, yağışın yol
açtığı zararlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/459)
2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun
(6/593), (6/594) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi
(4/142)
3.- (10/69, 118) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/460)
4.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/461)
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Başbakanın ticarî ortaklığıyla ilgili
iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî faaliyetleri konusundaki
ilkelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/162)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK üyeliklerine atamalar
konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/163)
IV.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para
Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741) (S.
Sayısı: 356)
5.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in; Elazığ
Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22
Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743,
2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı: 355)
6.- Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun Bazı Maddeleri ile Ordu
Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/526, 1/190, 1/205) (S. Sayısı: 362)
7.- Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/728) (S. Sayısı:
363)
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurul çalışmalarına 5 Şubat 2004
Perşembe günü ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Kanada'da Ermeni soykırımını anma günü kabul edilmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı
(7/1643)
2.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Adana'nın Kozan İlçesinde kamu kuruluşlarının teşkilatlarının kapatılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/1677)
3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in,
Bursa-Tophane Çocuk Kütüphanesinin kapatılacağı iddiasına,
- Bursa-Tophane Çocuk Kütüphanesine,
İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1678,1712)
4.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
kültür varlıklarının çevresindeki çirkin yapılaşmalara karşı alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1681)
5.- Ankara Milletvekili Zekeriya
Akıncı'nın, Altındağ ve Keçiören Belediye Başkanlıkları bünyesinde kurulan
vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/1700)
6.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, kick boks dünya şampiyonuna verilen ödüle ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1701)
7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
bankacılık sektöründe Devlet borçlanma senetlerine karşı oluşan güven sorununa
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı (7/1702)
8.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili uluslararası kamuoyuna yönelik
çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1716)
9.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
eğitim ve kültür politikalarında Türkçe hassasiyetine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
(7/1717)
10.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün,
İller Bankasının belediyelere verdiği yardımın kriterlerine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Vekili ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı (7/1742)
11.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, halıcılık sektörünün desteklenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1765)
12.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1793)
13.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1841)
14.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın,
Trakya Su, Kanalizasyon ve Katı Atık İdaresi kuruluş çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/1633)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in,
yoğun kar yağışının İstanbul'daki olumsuz etkilerine,
Ordu Milletvekili Hamit Taşçı'nın,
gençliği tehdit eden ve giderek artan uyuşturucu kullanımına karşı alınması
gereken tedbirlere,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu cevap verdi.
Antalya Milletvekili Nail Kamacı, ülkemizi
son dönemlerde çok etkileyen ve can ve mal kayıplarına sebep olan doğal
afetlere karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma
yaptı.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın
(6/823),
Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın (6/566),
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un
(6/431),
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in
(6/895, 6/896, 6/908),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına dair önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22
milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve
toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda (10/160),
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 24
milletvekilinin, OHAL uygulamasının sonuçlarının incelenerek (10/161),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun 27.1.2004 Salı günkü (bugün)
birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 25 inci sırasında yer alan (10/51) esas
numaralı Meclis Araştırması önergesinin öngörüşmelerinin bitiminden sonra kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 18 inci
sırasında yer alan 338 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına,
19 uncu sırasında yer alan 340 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına,
daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılmış
bulunan 356, 355, 362 ve 363 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat geçmeden
6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30 ve 31 inci
sıralarında yer alan kanun tasarılarının ise bu kısmın 10 ilâ 20 nci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; çalışma
süresinin bugünkü birleşimde 340 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar, 28.1.2004 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların
görüşülmemesine ve 363 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut
ve 2 milletvekilinin; Geri Kalmış İllerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların
Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/199), İçtüzüğün 37 nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, önergeye konu teklif Plan
ve Bütçe Komisyonunca görüşülerek sonuçlandırıldığından, gündemden çıkarıldığı,
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/176), İçtüzüğün 37
nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen
Sivas Milletvekili Orhan Taş,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1
üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Van Milletvekili Halil Kaya,
Seçildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/402),
3 üncü " " (6/404),
8 inci " " (6/415),
11 inci " " (6/420),
12 nci " " (6/421),
Esas numaralı sorulara, Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu;
7 nci sırasında bulunan (6/413),
10 uncu " " (6/418),
17 nci " " (6/427),
Esas numaralı sorulara, Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik;
14 üncü sırasında bulunan (6/424) esas
numaralı soruya, TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin,
22 nci sırasında bulunan (6/433),
32 inci " " (6/454),
Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı
Beşir Atalay,
Cevap verdi; (6/418), (6/427) esas
numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.
2 nci sırasında bulunan (6/403),
4 üncü " " (6/405),
5 inci " (6/408),
6 ncı " " (6/409),
9 uncu " " (6/417),
13 üncü " " (6/422),
15 inci " " (6/425),
16 ncı " " (6/426),
18 inci " " (6/428),
19 uncu " " (6/429),
20 nci " " (6/430),
23 üncü " " (6/434),
24 üncü " " (6/435),
25 inci " " (6/436),
26 ncı " " (6/437),
27 nci " " (6/444),
28 inci " " (6/446),
29 uncu " " (6/447),
30 uncu " " (6/449),
31 inci " " (6/453),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23
milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/51) öngörüşmeleri tamamlandı; yapılan oylamadan sonra, Meclis
araştırması açılmasının kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.
4 üncü sırasına alınan, Gülhane Askerî Tıp
Akademisi (1/694) (S.Sayısı: 338),
5 inci sırasına alınan, Askerî Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri (1/729) (S.Sayısı: 340),
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştıkları
açıklandı.
28 Ocak 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.50'de son verildi.
|
|
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar
Tüzün |
|
Enver
Yılmaz |
|
Bilecik |
|
Ordu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 75
II. - GELEN
KÂĞITLAR
28 Ocak
2004 Çarşamba
Rapor
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 360) (Dağıtma
tarihi: 28.1.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde İlindeki Dikilitaş Göletine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/930) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
gıda maddelerinin kamusal denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/931) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, koruyucu aile uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal
Akşit) yazılı soru önergesi (7/1900) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
2.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, evlat edindirme hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Güldal
Akşit) yazılı soru önergesi (7/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
3.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının çözümüne
ilişkin Devlet Bakanından (Güldal Akşit) yazılı soru önergesi (7/1902)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
4.- İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in,
İstanbul'da yaşanan kar fırtınasında yetkililerin sorumluluğuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1903) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.1.2004)
5.- Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un,
TCDD'nin yük taşımacılığında belirlediği asgarî ağırlık şartına ve özel
sektörün yük taşımacılığında özendirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1904) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
6.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Alevi-Bektaşi kuruluşlarına mali yardımda bulunulmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
7.- İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in,
İzmir'de ortaya çıkan "trişinellozis" hastalığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1906) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
8.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, bir yasadışı örgütün propagandasını yaptıkları iddiasıyla
Fransa'dan sınırdışı edilen bazı kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1907) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2004)
9.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekçioğlu'nun gebe düve ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1908) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)
10.- İzmir Milletvekili Erdal
Karademir'in, Türkiye Diyanet Vakfının kurban kesimi ihalesine ve diğer
faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/1909) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)
11.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, karayolunda yük taşıyan araçların donanımına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1910) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.1.2004)
12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
Diyanet İşleri Başkanlığında görev yerleri değiştirilen bürokrat ve din
görevlilerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/1911) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)
13.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
tarım ve hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1912) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2004)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin, Başbakanın ticarî ortaklığıyla ilgili
iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî faaliyetleri konusundaki
ilkelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2004)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK üyeliklerine atamalar
konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/163) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
28 Ocak
2004 Çarşamba
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, dün,
Ankara-Kırıkkale yolunda, Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Tiryaki bir
trafik kazası geçirdi. Kendilerine, adınıza, geçmiş olsun dileklerimizi
ilettim. Dilerim, en kısa sürede sağlığına kavuşup tekrar aramızda yerini
alacaktır. Tekrar kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Üç sayın milletvekiline gündemdışı söz
vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 27 Ocak 1954'te köy
enstitülerinin kapatılmasının yıldönümü nedeniyle söz isteyen, Tekirdağ
Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan'a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, kapatılması yıldönümünde, köy
enstitülerinin eğitim modeli olarak eğitim sistemimizdeki yerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 27 Ocak 1954'te kapatılan köy enstitüleriyle ilgili
gündemdışı söz almış bulunmaktayım.
Geçmişten bugüne kadar, değinmek
gerekirse, Osmanlı Devletinden yeni ve modern Türkiye Cumhuriyetine kalan
miras, birikmiş borçlar içinde ekonomisi çökmüş bir ülke, uzun yıllar süren
savaşlar sonunda ümidini ve gücünü tüketmiş bir halk, yoksulluk ve perişanlık
içinde kıvranan bir Anadolu'ydu. Yüzyıllar boyu hanedan tarafından sömürülen,
ezilen ve karanlığa mahkûm edilen Anadolu halkı için, dinsel dogmaların yerini
bilimsel gerçekler alıyordu. Devrimlerin halka anlatılması, benimsetilmesi
için, köy enstitüleri, eğitim alanında gerçekleştirilebilen en önemli adımdır.
Köy enstitüsü sistemi, cumhuriyet aydınlanmasının
eğitim alanındaki en özgün ve en çok ses getiren bir uygulamasıdır. 17 Nisan
1940'ta kabul edilen 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanununda "Köy öğretmeni
ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine
elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif Vekilliğince köy enstitüleri
açılır" denilmektedir. Bu yasa hükmüne göre, enstitülerin görevi, sadece
köy öğretmeni yetiştirmekle sınırlı olmayıp, öğretmenle birlikte sağlık
görevlileri, teknisyenler, meslek elemanları yetiştirmektir.
Köy enstitüleri, alışılmış eğitim
kalıplarının dışına çıkan ve dönemin en gelişmiş ülkelerinde bile beğenilerek
örnek alınan, benzersiz bir eğitim modelidir. Bu modelle, eğitim, bir ayrıcalık
olmaktan çıkarılarak yaygınlaştırılmış, köy çocukları üretici ve eğitici
niteliklerle donatılarak tekrar köylere gönderilmiştir.
Eğitim, bir yandan toplumsal kültürü genç
kuşaklara aktarmak, öte yandan bu kültürün gelişip zenginleşmesini,
çağdaşlaşmasını sağlayarak halka mal etmek zorundadır. Eğitim, yalnızca çevreye
uyum sağlamayı amaçlıyorsa, bu, toplumdaki egemen güçlerin çıkar düzenlerini
sürdürmesine hizmet etmekten öteye gidemez.
1935-1936 yıllarına gelindiğinde ülkenin
üç temel sorunu vardı; birincisi, yapılmış olan devrimleri, cumhuriyetimizin
kalıcılığı açısından benimsetmek; ikincisi, iktisadî ve sosyal kalkınmayı
gerçekleştirmek; üçüncüsü de, tüm bunları organize edecek insan gücünü
yetiştirmektir.
1923-1935 arası dönemde, köye kendisini
adayacak öğretmen tipi yetiştirilememiş, öğretmenler köy kökenli olmamış,
cumhuriyetin laik okulları klasik eğitim sistemini bir türlü kıramamıştır; bu
yüzden, köy enstitülerine giden yola girilmiştir.
Köy enstitülerinin kurulduğu yıllarda
ülkemiz nüfusunun ve eğitiminin durumunu özetleyecek olursak, 1935-1936 yılları
arasında, Türkiye'nin o günkü nüfusu 16 000 000'dur. Bu nüfusun yüzde 20'si
kasabalarda, yüzde 80'i köylerde yaşamaktadır. O dönem, ülke nüfusunun yüzde
76'sı, köylerde yaşayan nüfusun yüzde 90'ı okuma yazma bilmemektedir. Köy
enstitüleri öncesinde ülkemizde, yılda, ortalama 500-600 öğretmen
yetiştirilmekteydi. Köylerimize gerekli öğretmenleri yetiştirmek için, bu
hızla, 300 senelik bir zamana ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.
Köy enstitülerinin faaliyette bulunduğu
1940 yılından, enstitülerin resmen kapatıldığı 1954 yılına kadar 40 000 köyün
üçte 1'i öğretmene kavuşmuştur.
Köy enstitüleri, aynı zamanda, köy kökenli
aydın kuşağının yetiştiği bir ocak gibidir. Fakir Baykurt, Mehmet Başaran,
Mahmut Makal, Talip Apaydın, Dursun Akçam gibi yazarların yanında birçok
ressam, politikacı ve eğitimci bu okullarda yetişmiştir.
Enstitülerin, köylüyü amaçlaması ve
niteliğinin onların gereksinimlerine uygun olması, eğitimi yalnızca seçkinlere
özgü görenlerden büyük tepki aldı. Karşı çıkışlar daha ilk günlerden başlamıştı.
İş eğitimi, demokratik yaşam biçimi, özellikle karma eğitim eleştirilmekteydi.
"Herkes okursa, köyde çobanlık yapan insan kalmayacak" kaygısına
kapılan köy ağaları, tutucu eğitimciler ve çıkarcı politikacılar eleştirenlerin
başında geliyordu. Günümüz Türkiyesinde de aynı gerici düşünce azımsanamayacak
kadar çoktur. En çok eleştirilen konu, bu kurumlarda uygulanan karma eğitim
sistemiydi; kız ve erkeklerin aynı çatı altında bulunması, aynı ders ve işleri
yapmasıydı. Köy enstitülerini ve Atatürk devrimlerini gözden düşürmek için
solculuk, komünistlik suçlamaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Kaplan, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla) - ...durmadan
kullanılıyordu. Enstitülerde öğrenciyi merkez alan kitap, kültür, sanat
etkinliklerinden vazgeçiliyordu. Önce, 1947 genelgesiyle, kız ve erkek
öğrencilerin kaldığı yerler birbirinden ayrıldı, 1950'den sonra kızların hepsi
bir enstitüye toplandı. Çokpartili dönemin politikacıları, halkın bilinç
düzeyinin düşüklüğünü kötüye kullanarak, nüfusun yüzde 80'i için sağlanan bu
büyük aydınlanma ve kalkınma girişimini sona erdirmişlerdi. Köy enstitüsü
politikasından vazgeçmekle, en başta cumhuriyet devriminin en önemli kazancı
olan eğitimde fırsat ve olanak eşitliği ilkesi altüst edilmiştir. Eğitim
politikasından bu dönüşe bakıldığında, aynı, Osmanlı döneminde olduğu gibi, bir
yandan dinî eğitim, bir yandan yabancı dille eğitim, öte yandan işe el
sürmeyen, sözde laik, ezberci eğitim olarak üç başlı eğitime doğru gidildiği
görülür.
Cumhuriyetin aydınlanma hedefleri, ülke
gerçekleri ve çağdaş eğitim biliminin verileri arasında yapılmış başarılı bir
sentezin ürünü olan köy enstitüleri, köy insanını bilimin aydınlığında bilinçli
bir liderlikle kendi yazgısını değiştirmeye yönelik bir harekettir. Köy
enstitüleri aydınlanmayı köye taşıyarak yeniden doğuşun tohumlarını Anadolu'nun
kıraç topraklarına ekmiştir. Tohumlar, Anadolu topraklarında filizlenerek Türk
köylüsüne ışık vermiştir. Kul olmaktan kurtulup, insanlık onurunun farkında,
bilimsel düşünen, üreten, yurttaş olma yolunda ilerleyecek olan Türk köylüsü
için bu ışığı istemeyenler, bu kurumların kapanmasında büyük çabalar sarf
etmişlerdir.
Feodal yapıyı tehdit ediyor, kazanılan
bağımsızlığı perçinliyordu; köy aydınlandıkça bazı çevreler kendi karanlığında
boğuluyordu; ağaların, beylerin yaşamaları için köy enstitüleri kapatılmalıydı;
çünkü, köy enstitülerinde verilen eğitim, halkçı, eşitlikçi ve tam
bağımsızlıkçıydı. Böyle bir eğitim ise, ne emperyalizmin ne feodalitenin ne de
yerli işbirlikçilerin işine gelecekti. Zamanla iktidarı ele geçirenler, Anadolu
köylüsünün bu uyanışını, bilinçlenip dirilişini fark ederek, kendi iktidarları
için, ışığı söndürecek, aydınlığı karanlığa çevireceklerdi.
İşte geldiğimiz son nokta; ne acıdır ki,
tanımın başında "millî" kelimesi bulunan, eğitimin ve öğretimin
merkezi olan, gelecek kuşaklarımızın aydınlanması için bizlere öncülük eden
Millî Eğitim Bakanlığımızın en üst düzey bürokratı, nerede görev yaptığına bakmadan,
ümmetçi olduğunu söyleyebiliyor; ama ne yazık ki, "milliyetçiyim,
laikim" diyemiyor. İşte, sevgili dostlar, eğitimde geldiğimiz en üst nokta
burasıdır.
Hepinize teşekkür eder, saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gündemdışı konuşmaya, Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tekirdağ Milletvekili Sayın
Erdoğan Kaplan'ın, köy enstitülerinin kapandığı tarih olan, daha doğrusu, köy
enstitülerinin, ilköğretmen okullarına dönüştürülmek üzere kapandığı tarih olan
27 Ocak 1954 tarihi münasebetiyle, bu yıldönümü münasebetiyle yapmış olduğu
gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; yüce Heyetinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Ben, öncelikle, köy enstitülerinin
kuruluşunda büyük hizmetleri geçen, dönemin Millî Eğitim Bakanları olan, yani,
benim seleflerim konumunda olan Saffet Arıkan'ı, Mustafa Necati'yi, Hasan Âli
Yücel'i ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç'u burada
rahmetle yâd etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, kurumlar ihtiyaca
göre kurulur; kurumlar da tıpkı insanlar gibi doğar, gelişir, büyür ve
işlevlerini yitirdikleri zaman onların da hayatiyeti, ömrü sona erer; tıpkı
devletlerin, tıpkı imparatorlukların hayatlarında olduğu gibi. Hayatta büyük
bir dinamizm hâkimdir, en büyük dinamizmin yaşandığı alanlardan birisi de
eğitimdir.
Köy enstitüleri, sayın milletvekilimizin
de ifade ettiği gibi, yüzde 80'i köyde yaşayan, yüzde 80'i köylü olan bir
toplumun eğitim ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan okullardı; köy
çocuklarını, köylü çocuklarını alarak bu okullarda eğitiyorlardı; onları,
öğretmen, eğitmen, sağlık memuru veyahut ebe, hemşire olarak, tekrar, köyde
hizmet etmek üzere gönderiyorlardı. 1937-1939 yılları arasında, aslında, köy
enstitülerinden önce, köy ilköğretmen okulları 4 yerde açıldı. Bu uygulamanın
iyi sonuçlar verdiği anlaşıldıktan sonra, 17 Nisan 1940 yılında çıkarılan 3803
sayılı Köy Enstitüleri Kanunuyla bu enstitüler Türkiye çapında kurulmaya
başlandı. 1940 yılında 14 tane, 1941'de 2 tane, 1942'de 2 tane, 1944'te 2 tane
ve 1948'de de 1 tane olmak üzere, toplam 21 tane köy enstitüsü kurulmuştur.
Bu köy enstitülerinden önemli bir kısmı
daha sonra -yani 1954'teki kapanmadan sonra- ilköğretmen okullarına
dönüştürülmüştür. Erzurum-Ilıca'daki köy enstitüsü kapatılmıştır. 2003 yılında,
bizim dönemimizde, Ilıca'daki eski köy enstitüsü, anadolu öğretmen lisesi
olarak tekrar açılmıştır. Son açılan, 1948 yılında açılan köy enstitüsü, Van'ın
Muradiye İlçesindeki, şu andaki adıyla Alpaslan Anadolu Öğretmen Lisesidir; o
zaman Van-Erciş Köy Enstitüsüydü, benim de mezun olduğum okuldur. Bu okullarımız,
gerçekten, zamanında, önemli bir ihtiyacı karşılamıştır; ama, daha sonra...
Tabiî, ben bu konuda Sayın Kaplan'a katılmıyorum; mutlaka, köy enstitülerinde,
çok güzel hizmetlerin yapıldığını kabul ediyorum. Sayın Başbakanımız bizatihi
bana verdiği bir talimatla -ki Sayın Başbakanımız bunu bir Ulusa Sesleniş
konuşmasında da dile getirdi- köy enstitüleri uygulamasından bugün için
çıkaracağımız dersler nelerdir; köy enstitüleri uygulamasından bugüne
taşıyabileceğimiz, bugün yararlanabileceğimiz unsurlar nelerdir şeklinde bir
araştırma yapılmasını istedi. Nitekim, arkadaşlarıma verdiğim bir talimatla,
köy enstitüleriyle ilgili olarak, çıkmış bütün yasalar, bütün yönetmelikler ve
uygulamalar, arkadaşlarım tarafından inceleniyor. Bugün için buradan çıkarabileceğimiz
dersler varsa, bu dersleri çıkaracağız. Bugüne uyarlanabilecek uygulamalar
varsa, onları bugüne taşıyacağız; ancak, takdir edersiniz ki, o gün yüzde 80'i
köylü olan, o gün yüzde 80'i köyde oturan Türk toplumu ile bugün yüzde 70'i
şehirde yaşayan, yüzde 30'u köyde yaşayan Türk toplumu aynı toplum değildir;
ihtiyaçları tamamen farklılaşmıştır. O gün, ortaokulu bitiren insanlar öğretmen
yapılıyordu; bugün, öğretmenlerimizin, artık, mutlaka lisans mezunu olması gibi
bir mecburiyet getirilmiştir. Hatta, bu bile yetmez; öğretmenlerimizin
lisansüstü eğitim yapmaları, mastır yapmaları tarafımızdan arzu edilmektedir.
Onun için, köy enstitülerini eski
formatında, eski yapısında, olduğu gibi bugüne taşımak, onları, bugün, tekrar,
olduğu gibi diriltmek mümkün değildir, gerek de yoktur, buna ihtiyaç da yoktur.
Ancak, köy enstitüleri pratiğinden bizim çıkaracağımız biryığın ders vardır.
Nitekim, bildiğiniz gibi, Tarım
Bakanlığımız tarafından başlatılan bir proje vardır. "1 000 köye 1 000
tarımcı" adıyla başlatılan bu projeye, biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak
da destek veriyoruz. Köylerimize gönderdiğimiz tarımcı arkadaşlarımızın, ziraat
mühendislerinin, veteriner hekimlerin, aynı zamanda, köydeki köy okulunda
okuyan çocuklarımızı bilgilendirmesi; bilgilerini, birikimlerini, özellikle
tarımın pratiğiyle ilgili bilgilerini onlarla paylaşmaları; Millî Eğitim
Bakanlığına ait olan, özellikle, YİBO ve PİO'larda, uygulamalı alanlarda
çocuklarımıza tarım bilgisi vermeleri bizim hedeflediğimiz bir şeydir. Tarım
Bakanlığıyla, önümüzdeki günlerde, bununla ilgili olarak bir proje
imzalayacağız.
Değerli arkadaşlarım, öğretmen yetiştirme,
öğretmen eğitimi, dün olduğu gibi bugün de toplumumuzun gündemindedir, en
önemli olan konuların başında gelmektedir. Biz de, hükümet olarak, bu meseleye
son derece önem veriyoruz; ama, dediğim gibi, kurumların varlığını, kurumların
açılmasını ihtiyaçlar ve günün şartları belirler. 1954 yılında, yine,
eğitimciler tarafından, köy enstitüleri, politize edildiği için, belli
ideolojilerin temerküz ettiği, merkezleştirdiği mekânlar haline getirildiği
için kapatılmıştır. Burada, aslında, eğitimcilerin de bu sonuçtan ders
çıkarmaları gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Kaplan'ın, özellikle bugünkü Millî
Eğitim Bakanlığından söz ederken, sözü, yine, döndürüp dolaştırıp Millî Eğitim
Bakanlığı Müsteşarına getirmesiyle ilgili olarak da bir iki şey söylemek
istiyorum. Sayın Müsteşar, sözü edilen televizyon programında "siz
milliyetçi misiniz" sorusu sorulduğu zaman, Yahya Kemal'in verdiği bir cevabı
nakletmiştir ve şunu söylemiştir: "Yahya Kemal 'siz bir şeyci olursanız,
kendinizi onun dışında bırakırsınız, ona sempati duyarsınız; halbuki, ben, Türk
millî hayatının bir unsuruyum, ayrılmaz bir bireyiyim, ferdiyim'demiştir."
Sayın Müsteşar, bunu, özellikle vurgulamıştır. Aksi takdirde "ben
milletimi sevmem, ben vatanımı sevmem, ben milletimin menfaatı için çalışmam,
dolayısıyla ben milliyetçi değilim" şeklinde bir ifade kesinlikle
kullanmamıştır.
AHMET ERSİN (İzmir) -
"Ümmetçiyim" demiş mi?!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Öte taraftan, ümmetçilik meselesine gelince "ben bir dinin
mensubuyum, bir inancın mensubuyum, eğer bundan..."
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Hepimiz o
inancın sahibiyiz, biz de Müslümanız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)
- Müsaade eder misiniz... Müsaade edin, ben söyleyeyim. Ben sizi dinledim,
sözünüzü kesmedim Sayın Kaplan, lütfen dinleyin.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Sayın Bakanım,
biz de Müslümanız. Müslümanlık sadece size mi ait?!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Hayır, siz Müslüman değilsiniz diyen mi oldu, böyle bir itirazda mı
bulunduk?!
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen...
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Bakın, o televizyon programında yapılan konuşmanın metni var. Sayın
Müsteşar, ideolojik bir manada, kesinlikle ümmetçi olmadığını... Bakın, yanlış
anlamayın, tekrar tekrar söylüyorum: "Ben ümmetçi değilim" diyor.
Bunu söylediği halde, tekrar tekrar, başta Sayın Genel Başkanınız olmak üzere,
bütün parti sözcüleriniz bu konuyu istismar ediyor. Lütfen, bu istismarcılıktan
vazgeçelim.
AHMET ERSİN (İzmir) - Ama
"ümmetçiyim" demişse, sonra "demedim" demesi...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, sosyolojide bir soğan teorisi vardır.
Soğanın ortasında bir çekirdek vardır, siz o bireysiniz; üzerinde bir tabaka
vardır, sizin ailenizdir, bu, farklı bir kimliğinizi oluşturur; mensup
olduğunuz boy başka bir kimliğinizi oluşturur; mensup olduğunuz şehir başka bir
kimliğinizi oluşturur; mensup olduğunuz millet bir üst kimliğinizi oluşturur;
bir dine mensup olursunuz, bu, başka bir kimliğinizi oluşturur ve nihaî olarak,
insanlık âleminin bir ferdi olursunuz, o, sizin başka bir kimliğinizi
oluşturur. Bunların hiçbiri diğerinin alternatifi değildir, bunların hiçbiri
diğerini nakz etmez, bunların hepsi insan kimliğinin birer parçasıdır, o sizin
kişiliğinizi, şahsiyetinizi oluşturur.
Onun için, soğuk savaş döneminden sonra,
sizin dediğiniz bu sloganvari şeyler de ortadan kalkmıştır. Sen önce Türk müsün
önce Müslüman mısın; ümmetçi misin milliyetçi misin; sağcı mısın solcu musun;
bu kavramlar, artık, bayatladı. Biz, insanlarımızı, gerçekten, ülkelerine
bağlılıklarıyla, kişilikleriyle, birikimleriyle, bu toplum için yaptıklarıyla
değerlendirelim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir slogan ezberliyoruz; onu, sabah akşam
tekrarlıyoruz. Bundan, lütfen kaçınalım. Bakın, buna kategorizasyon denir.
Birbirimizi kategorize etmeyelim. Siz falancısınız siz de filancısınız...
Hepimiz bu toplumun fertleriyiz.
Değerli arkadaşlar, bir kez daha ifade
edeyim: Modern devlet anlayışında, devletin konumu orkestra şefliğidir. Bakın,
orkestrada çok farklı enstrümanlar bulunabilir ve bütün enstrümanlar farklı
sesler çıkarır; kemanın sesiyle zilin sesi hiçbir zaman için aynı değildir.
Eğer, orkestra şefi maharetli olursa, kabiliyetli olursa, o orkestradan bir
armoni çıkar, hoş bir musikî çıkar; ama, eğer, orkestra şefi maharetli,
kabiliyetli olmazsa, oradan kakafoni çıkar. Hiçbirinizin, zile, sen niye
kemanın çıkardığı sesi çıkarmıyorsun deme hakkınız yoktur; saksofona, sen niye
zurna gibi ses çıkarmıyorsun deme hakkınız yoktur. Bakın, demokrasinin çoğulcu
vasfı budur. Bir insan, ister dindar olsun ister dinsiz olsun, ister Sünnî
olsun ister Alevî olsun, ister doğulu olsun ister batılı olsun; laik devlette,
demokratik devlette, o vatandaşın kanunlar karşısında ne kadar saygılı olduğu;
birey olarak, vatandaş olarak ödevlerini ne kadar yerine getirdiği, ülkeye,
millete, memlekete, kamuya bağlılığı ve hizmetleri nedir; buna göre, o insan
ölçülür, değerlendirilir. Bırakın, insanları dar ideolojik kalıplar içerisinde
değerlendirmeyelim, birbirimizi de o şekilde değerlendirmeyelim.
Sayın Kaplan, bana "biz Müslüman
değil miyiz" diye soruyor. Bugüne kadar sizin Müslümanlığınızdan şüphe
eden oldu mu; burada, bunu ifade eden oldu mu? "Biz Müslüman değil
miyiz" diye bir reaksiyon göstermeniz de abestir değerli arkadaşlarım.
Onun için, bakın, benim Müsteşarım,
Atatürk'le ilgili 7 tane müstakil kitap yazmıştır arkadaşlar. Benim Müsteşarım,
Profesör Doktor Mehmet Kaplan'ın doktorantıdır. Mehmet Kaplan'ın, Türk kültür
hayatına yaptığı hizmetler ortadadır ve Türk milliyetçiliğinin sembol
isimlerinden biridir. Profesör Doktor Nejat Birinci, Atatürk'le ilgili 7 tane
müstakil kitap yazmıştır.
Şimdi, bütün bunlar ortadayken, biz, lafa,
söze bakmayız, söyleme bakmayız, eyleme bakarız arkadaşlar. Şimdi, bunları
bırakın "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbei aklı
eserinde." Kişinin aklının derecesini, onun eserinde görürüz.
Onun için, köy enstitüleri dolayısıyla
söze başlayıp, değerli milletvekili arkadaşımın, tekrar, meseleyi, bu ideolojik
noktaya getirmesi, meselenin mecraından saptırılması sonucunu veriyor. Siz,
böyle konuştuğunuz zaman...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Saptırmadık
efendim. Ben, ülkemizin gerçeklerinden bahsettim. Ne ideolojisi!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Sayın Kaplan, siz, köy enstitülerini anlatırken meseleyi buraya
getirirseniz, ben de size böyle cevap veririm.
Halbuki, bugün, ben, Hasan Âli Yücel'e,
Saffet Arıkan'a, öte taraftan Mustafa Necati'ye, İsmail Hakkı Tonguç'a rahmet
dileyerek söze başladım. Birbirimizin yaptığı güzel hizmetleri görmezden
gelmeyelim. İlle de eleştiri yapacağız diye, birbirimizi eleştireceğiz diye,
sahip olduğumuz ideolojinin dar kalıplarından bakmayalım olaya.
Niçin köy enstitüleri kapatıldı...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Aydın insan
yetişmesin diye kapatıldı efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Köy enstitülerini kapatanlar, sizin gibi, meseleye ideolojik olarak
bakan insanların, oraları merkez haline getirmesinden dolayı kapattılar; ama,
biz... (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bunu nasıl
kanıtlayacaksınız? Bu da bir önyargı Sayın Bakan, bu son söylediğiniz de bir
önyargı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Önyargı değil...
Bakın, köy enstitülerini Demokrat Parti
kapattı.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - Bu ülkeye,
oradan mezun olan insanlardan hiçbir zarar gelmedi Sayın Bakanım. Hep, millete
öyle anlatıldı, tamam mı efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Sayın Kaplan...
HACI BİNER (Van) - Onları AK Parti mi
kapattı? Her seferinde bunu söylüyorsunuz.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ) - AK Parti
kapattı demiyorum Hacı Bey, niye kızıyorsunuz!.. Önümüz bayram.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
Sayın Bakanım, siz buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK
(Devamla) - Sayın Kaplan, beni dinler misiniz lütfen.
Bakın, burada, tekrar, köy enstitülerini
kuranlara, köy enstitülerinden mezun olanlara ve Türk millî eğitimine yıllarca
öğretmen olarak hizmet edenlere, vefat etmişlerse Allah'tan rahmet, hayatta
iseler sağlıklı, uzun ömürler diliyorum ve Türk millî eğitimine yaptıkları
katkılardan dolayı onlara müteşekkirim. Yaptıkları bir yanlış varsa, o
yanlışlarının hesabını millete verdiler, Allah'a da vereceklerdir; ama, köy
enstitülerini, ilköğretmen okullarına dönüştüren merhum Menderes'in de isabet
ettiğini düşünüyorum, onu da rahmetle anıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci
söz, Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç'ın Başkanlığındaki Parlamento
heyetinin, Avusturya Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyaretle ilgili söz isteyen
Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıç'a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç'ın, Meclis Başkanı Bülent Arınç Başkanlığında
parlamento heyetiyle Avusturya'ya resmî ziyaretlerindeki izlenimlerine ilişkin
gündemdışı konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent
Arınç ve beraberindeki Parlamento heyetinin, 19 - 22 Ocak 2004 tarihlerinde,
Avusturya Cumhuriyetine gerçekleştirmiş oldukları resmî ziyaretin ayrıntıları
hakkında Yüce Heyetinizi bilgilendirmek üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Genel Kurulu, en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç, beraberinde Meclis
Başkanlık Divanı Üyesi, Türkiye - Avusturya Parlamentolararası Dostluk Grubu
Üyesi ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç; Meclis Başkanlık Divanı Üyesi,
Cumhuriyet Halk Partisi Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; Türkiye -
Avusturya Parlamentolararası Dostluk Grubu Üyesi, AK Parti Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın
Ahmet Sırrı Özbek ve AK Parti Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali'den
oluşan 6 kişilik bir Parlamento heyetiyle birlikte, 19 Ocak 2004 tarihinde
Avusturya'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Sayın Arınç ve Parlamento heyetinin
yaptığı bu ziyaret, dokuz yıldan bu yana, Türkiye Cumhuriyetinden Avusturya'ya
yapılan parlamento başkanı düzeyindeki ilk resmî ziyarettir.
Avusturya Parlamento Başkanı ise,
ülkemizi, en son, bundan yaklaşık beş yıl önce resmen ziyaret etmişti. Bu resmî
ziyaret, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdullah Gül'ün 2003 yılı içerisinde bu ülkeye
gerçekleştirdikleri resmî ziyaretlerin devam eden bir halkasını oluşturmuştur.
Bu meyanda, mezkûr ziyaretin, iki ülke parlamentoları arasında geleceğe dönük
sağlıklı işbirliği imkânlarının geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağına olan
inancımız tamdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avusturya'ya yaptığımız resmî ziyaretin ilk gününde, Viyana'da bulunan
Büyükelçilik binamıza, Avusturya'da yaşayan yurttaşlarımız ve Türk
derneklerinin temsilcileriyle ilk kez, bu ölçüde geniş katılımlı, önemli bir
toplantı gerçekleştirdik. Bu sayede, Avusturya'da yaşamakta olan ve sayıları
200 000 rakamını çoktan aşan vatandaşlarımızın maruz kaldığı sorunları birinci
ağızdan ve bizzat kendilerinden dinleme imkânını yakalamış olduk.
Avusturya'da yaşayan Türklerin
problemleri, genel olarak, eğitim, tabiiyet, sosyal haklar ve siyasî
sorumluluklar ana başlıkları altında toplanmaktadır. Özellikle Türkiye'den bu
maksatla giderek Avusturya'da okumakta olan üniversite öğrencilerimizin harç problemi,
bu anlamda, sorunlar listesinin ilk sırasında yer almaktadır. Görüşmeler
sırasında, bu problemlerin iki ülke arasındaki ilişkiler ve hükümetler
kanalıyla çözümüne katkı sağlanacağına ilişkin taahhütler verilmiştir. Bunun
yanında, Türklerin, Avusturya'nın yerel ve federal meclislerinde yeterince yer
alamadığından duyduğumuz üzüntü nedeniyle, vatandaşlarımızı, Avusturya
yasalarının kendilerine sağladığı seçme ve seçilme haklarından hassasiyetle ve
özenle yararlanmaları yönünde teşvik etmiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ziyaretimizin ikinci gününde, ilk resmî temas, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın, Avusturya Parlamento Başkanı Sayın Andreas Kohl
ile baş başa yaptığı görüşmeyle gerçekleşmiştir. Sayın Arınç, bu görüşmede, iki
ülke arasındaki temel meselelere değinmiş, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam
üyelik perspektifinden söz etmiş ve muhatabını Türkiye'ye davet etmiştir. Daha
sonra, iki Meclis Başkanının başkanlığında, iki ülke parlamenterlerinin de katıldığı
heyetlerarası görüşmelere geçilmiş ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik
sürecinde son yıllarda gerçekleştirdiği kapsamlı uyum ve reform paketlerinden
etraflıca söz etme imkânı yakalanmıştır.
Ayrıca, 2004 yılı aralık ayı sonunda
müzakere takviminin belirlenmesi beklentimize paralel kararlılık vurgusu
yinelenmiştir. Avusturya Parlamento Başkanı Sayın Kohl, Türkiye'nin tam üyelik
yolunda ev ödevlerini büyük bir özen ve cesaretle yürütüyor olmasını takdirle
karşıladıklarını ve bu süreci gönülden ve samimiyetle desteklediklerini ifade
etmişlerdir.
Bu görüşme esnasında gündeme taşınan
Kıbrıs konusunda da 1 Mayıs 2004 tarihine kadar Birleşmiş Milletler Genel
Sekreterinin hazırladığı plan zemininde adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması
için tarafımızın iyi niyetli ve yapıcı bir çözüm arayışı içerisinde olduğu
özenle vurgulanmıştır. Ayrıca, Adadaki tüm tarafların iyi niyet ve hakkaniyete
dayalı çözüm için cesaretlendirilmeleri gerektiği üzerinde önemle durulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, sözlerini tamamlar
mısınız.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Bu ziyarette,
muhataplarımız, ayrıca, Türkiye'nin, başta Suriye olmak üzere, komşularıyla iyi
ilişkiler geliştirmek yönündeki kararlı girişimlerinden duydukları memnuniyeti
de ifade etmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aynı gün, tüm temaslarımıza eşlik eden Avusturya Parlamento Başkanı Kohl ile
birlikte Avusturya Başbakanı Sayın Schüssel, Meclis İkinci Başkanı Sayın
Fischer, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Schieder ve Avusturya
Dışişleri Bakanı Waldner ile görüşmelerde bulunulmuştur.
Heyetimizin tüm temaslarında, Avrupa
Birliği ve ikili ilişkilerimiz üzerine yapıcı, içten ve yararlı görüşmeler
yapılmıştır. Bu temaslar sırasında muhataplarımız, Avrupa Birliği yolundaki
adımlarımızdan ve Türk ekonomisindeki iyileşmelere ilişkin gelişmelerden dolayı
duydukları memnuniyeti ve bu yöndeki takdir ve övgülerini ısrarla dile
getirmişlerdir.
Ziyaretimizin ikinci gününde yapılan bu
temasların ardından, Parlamento Başkanı Khol, ziyaretimize verdiği önemi
vurgulayacak şekilde ve bugüne kadar alışılmamış bir jestle, Parlamento
binasında, Viyana'da yaşamakta olan 500 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile
Avusturya Dışişleri Bakanı ve Avusturyalı parlamenterlerin de katıldığı bir
davet vermiştir. İlk kez gerçekleşen bu ölçüde bir davetle, gerek Türkiye Büyük
Millet Meclisi heyeti gerekse Avusturyalı muhataplarımız, bu ülkede yaşamakta
olan Türklerin sorunlarını, ilk kez, bir arada ve bizzat kendilerinden duyma
imkânını yakalamışlardır.
Üç günlük resmî ziyaretin son gününde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç ve beraberindeki heyet
Avusturya Cumhurbaşkanı Thomas Klestil tarafından da kabul edilmiştir. Bu
görüşmede de ağırlıklı olarak Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik süreci
ele alınmış, iki ülke arasındaki siyasî ve ticarî ilişkilerin geliştirilmesine
ilişkin niyetler ifade edilmiştir.
Temasların sonunda, Türkiye-Avusturya
Parlamentolararası Dostluk Grubunun Avusturyalı başkan ve üyeleri de Türkiye'ye
davet edilmişlerdir. Hemen kabul edilen bu davetin 2004 yılı sonbahar aylarında
gerçekleşmesi beklenmektedir.
Avusturya basınının da yakın ilgisini
çeken bu ziyaret sırasında Sayın Bülent Arınç, önde gelen iki gazete ve
televizyona verdiği mülakatlarla da, Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine
tam üyelik konusundaki kararlılığını tekrar tekrar ve Avrupa kamuoyuna da
yansıtılmak üzere vurgulamıştır.
Sonuç olarak, bu sıcak temasların ve üç
gün boyunca heyetimize gösterilen müstesna konukseverliğin iki ülke
ilişkilerine çok yönlü, önemli ve olumlu katkılar sağlayacağına olan inancımız
tamdır.
Bu düşünceler içerisinde, gelişmeleri,
Yüce Heyetinizin bilgilerine saygıyla arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz hafta
Çanakkale İlimizde, büyük bir fırtına sonucu, vatandaşlarımız bir mağduriyet
yaşadılar. Çanakkale Milletvekillerimiz Sayın Mehmet Daniş, Sayın İbrahim
Köşdere ve Sayın Ahmet Küçük, bu sorunu dile getirmek istediler. Biz de bir
sayın milletvekilimize söz verebildik.
Şimdi, bu iki arkadaşımızın da duygularını
dile getirmek üzere, gündemdışı üçüncü söz, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet
Küçük'e aittir.
Buyurun Sayın Küçük. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yoğun kar yağışı sonrasında Çanakkale'de
yaşanan sıkıntılara, yağışın yol açtığı zararlara ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan,
çok değerli arkadaşlarım; 21 Ocak günü gece 12 civarında başlayan yoğun kar
yağışı sonucunda, etkileri bugüne kadar kar ve fırtına şeklinde devam eden,
Çanakkale'de meydana gelen afetin yol açtığı zararlarla ilgili olarak
gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, Çanakkale,
ülkemizin batısında, Ege'ye yakın, Marmara'nın bir ili; ama, esas olarak
fırtınası bol bir ilimiz, bilir herkes. Ama, ilk defa böyle bir yoğun kar
yağışıyla karşılaşıyor ve gece 12 dolayında başlayan kar yağışı, çok kısa bir
süre içerisinde, ertesi gün saat 10.00'dan itibaren Çanakkale'nin tüm
Türkiye'yle ulaşımını sağlayan ana arterlerinin kapanmasına, yolda birçok
yurttaşımızın mağdur kalmasına ve dolayısıyla, Çanakkale'nin içinin de, şehir
ortamının da yaşanmaz bir hale gelmesine sebep oluyor. Bu, Çanakkale içinde
böyle olurken, aynı şey tüm Çanakkale coğrafyasında, ilçelerde de devam ediyor
ve kar yağışı sonucunda şehir merkezinde 40 santimetreye, iç kesimlerde 2
metreye kadar ulaşan kar yükseklikleriyle karşılaşıyoruz. Bu, tamamen,
Çanakkale'de yaşamı çekilmez hale getiriyor ve bunun sonucunda da, maalesef,
Kumkale'de 2 ve Özbek Köyümüzde 1 yurttaşımız olmak üzere 3 yurttaşımızı
donarak ölmek suretiyle kaybediyoruz. Bu vesileyle, ben, kendilerine Allah'tan
rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bu arada, tabiî, bu kar afeti nedeniyle
oluşan olumsuz durumdan etkilenerek meydana gelen kazalarda önemli kayıplar
oluşuyor. Karı koca, çok genç iki doktor kardeşimizi, 3 çocuğuyla birlikte,
maalesef, bir trafik kazasında kaybediyoruz. Bunun benzeri çok tatsız olayları
yaşıyoruz Çanakkale'de ve bu vesileyle de, ben, herkese geçmiş olsun ve
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Çanakkaleliler, her ne kadar, bu sıkıntıyı
şu an itibariyle atlatmamış olsalar da, tüm Çanakkaleli hemşerilerime, hiç
olmazsa bugüne ulaşabildikleri için, sağlıkla ulaşabilenlere geçmiş olsun
diyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, şu an
itibariyle, Çanakkale'de köy yolları, lodos esmeye başlamasıyla, teker teker
açılmaya başladı ve ulaşılmaya başlandı. Tabiî, köylerdeki meydana gelen
zararlar da yeni yeni tespit edilebiliyor ve önemli zararlarla karşılaşıyoruz.
Bunları, biraz sonra, sektör sektör, yöre yöre anlatacağım. Gerçekten, Çanakkale'de
çok önemli zararların meydana geldiğini görüyoruz.
Tabiî, işin başında elektrik var.
Yaşamımızın kalitesini artıran, yaşamımızı güzelleştiren ve yaşamımızın devam
etmesinde en büyük etkenlerden birisi olan elektrik kesilince, ana hatlar, 154
kilovoltluk hatlar -hem Biga yönünden gelen hat hem de Ezine, Çan yönünden
gelen hat- kesilince, elektrik sistemi tamamen çöküyor. Tabiî, buna ilave
olarak bir de fırtına dolayısıyla ağaçların devrilmesi sonucu şehiriçi elektrik
tellerinin kopması, yine aşırı buzlanma nedeniyle tellerin ağırlaşarak kopması
nedenleriyle, şehir içerisinde tamamen elektrik dağıtımı imkânsız hale geliyor
ve hızla, tabiî, bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ve jeneratör olanakları
zorlanıyor. Jeneratör olan fırınların ekmek çıkarması sağlanmaya çalışılıyor.
Şehir içinde etkin bir çalışmayla, şehiriçi ulaşımı sağlanarak ekmek dağıtımı
yapılmaya çalışılıyor; ama, her şey ağır aksak devam ediyor; ama, en önemlisi,
elektrik kesilince ısınma olayı bitiyor; çünkü, Çanakkale, herkesin bildiği
gibi, ısınmasının büyük bir çoğunluğunu, çağdaş bir kent olması nedeniyle,
kaloriferle gerçekleştirdiği için, elektrikler kesilince kalorifer sistemleri
çalışmıyor ve soğuktan herkes titremeye başlıyor ve büyük sağlık sorunlarının
çıkması gündeme geliyor.
Değerli arkadaşlarım, halen, şu anda,
Çanakkale merkezinin yüzde 30-40'ına elektrik verilememiş vaziyette. Tabiî, bu
çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor, gerekli tedbirler alındı, Valilik
bünyesinde oluşturulan kriz yönetimi elinden geleni yapıyor, TEDAŞ Genel
Müdürümüz Çanakkale'de, burada özel şirketler de devreye sokularak elinden
geleni herkes yapıyor, bunları biliyoruz; ama, şu anda dahi merkezin yüzde
30-40'ına elektrik verilememiş vaziyette. Telefon hatları, her şeye rağmen,
Çanakkale'de kolay bir biçimde devreye sokuldu ve şu anda, köylerin tamamına
telefonlar aracılığıyla ulaşılabilir hale gelindi. Bu vesileyle, Telekom İl
Müdürümüzü ve personelini kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Çanakkale'de iyi organize olunamadığı ve iyi bir altyapının
oluşmadığı çok açık ortaya çıktı. Süratle bu altyapı eksikliklerinin
tamamlanması lazım.
Çanakkale Merkez Belediyesi ve ilçe
belediyelerimiz, bu yaşanan afette ellerinden geleni yaparak, krizin en kolay
şekilde atlatılmasını sağlayacak olanakları, kendi olanaklarını maksimum
kullandılar, tüm yurttaşlarımız gibi olağanüstü gayret sarf ettiler; şehiriçi
ulaşımı açık tutmaya çalıştılar. Isınma, bildiğimiz gibi, ancak ve ancak, tüp
yoluyla olabildiği için, yurttaşların tüp teminini sağlayabilecek yolları açık
tutmaya çalıştılar. Su temini çok fazla gecikmedi, sadece Çanakkale'nin yüksek
kesimlerine su verilemedi; o da, bir süre sonra kolayca halledildi.
Hastanelerin önleri açık tutulmaya çalışıldı. Şu an itibariyle de, Çanakkale
Belediyesi, olası bir sel afetine karşı bütün tedbirleri aldı ve Çanakkale'yi
hazır tutma gayreti içerisindedir. Bu vesileyle de, Çanakkale Belediyesinin,
başta Başkan olmak üzere tüm personeline, gösterdikleri iyi niyetli ve
olağanüstü gayretler için çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu işten en
çok zarar gören kesimlerin başında tarım geliyor. Tarım üretimi esas olarak
doğa şartlarıyla baş başa yapıldığı için, başa gelebilecek doğal bir felaket en
çok bu sektörü etkiliyor ve başta zeytin üreticilerimiz olmak üzere bütün tarım
kesimi bu işten büyük zarar görmüşlerdir. Ezine, Bayramiç, Küçükkuyu ve
Gülpınar'ın yüksek kesimlerinde kar dolayısıyla zeytin ağaçlarının dalları
yüzde 70'e yakın kırılmış, alçak kesimlerde de fırtına dolayısıyla çok büyük
bir zayiat meydana gelmiştir. Sadece Ezine'de, 1 600 000 zeytin ağacının 1 200
000 - 1 300 000'e yakınında çok önemli zararlar meydana gelmiştir ve Ezine
Ziraat Odamızın yaptığı çalışmalara, hesaplara göre görünen şu ki, Ezine
İlçesinde yüzde 70- 80 dolayında zarar vardır; 100 trilyonu geçen bir zarar
meydana gelmiştir ve tarım üreticilerinin kendi başlarına bu zararın altından
kalkıp, yeniden sürdürülebilir bir üretime geçmeleri mümkün değildir, mutlak
surette çok ciddî desteklere ihtiyaç vardır.
Yine, tabiî, örtüaltı tarımla uğraşan
insanlarımız büyük zarar görmüşlerdir. Tahıl ekim alanlarıyla ilgili, diğer
ekim alanlarıyla ilgili ne zararlar olduğu tespit edilebilmiş değildir; çünkü,
köylere ulaşım ancak yapılmaya başlanmıştır ve köylülerle diyalog tam manasıyla
kurulamadığı için bu zararlar hakkında bilgi sahibi değiliz.
Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla,
Çanakkale esnafı perişan vaziyette; çünkü, dükkânını açamıyor, açsa, vatandaş
alışveriş yapamıyor. Sanayicisi, elektrik yokluğu nedeniyle çalışamıyor. Bütün
bunlardan dolayı, arkadaşlar, Çanakkale derhal, afet bölgesi ilan edilmelidir.
Bir hafta geçmiştir ve bu afetle ilgili sorunlar ortadan kaldırılamamıştır. O
nedenle, Çanakkale, derhal, Bakanlar Kurulu kararıyla afet bölgesi ilan
edilmelidir ve afet bölgesi uygulamasına esas olmak üzere, tabiî, esnafımızın
elektrik borçları, Bağ-Kur ve sigorta primleriyle ilgili borçları ertelenmeli, her
türlü kolaylık sağlanmalıdır.
Gerçekten, esnafımızın ve sanayicimizin
çok büyük bir mağduriyete uğradığı çok açık bir gerçektir.
BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi toparlar
mısınız.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, tabiî, tarımda da çok önemli zararlar meydana gelmiştir. Tabiî,
öncelikle, bu yörelerimizde, yani, Çanakkale'de, doğrudan gelir desteklerinin
tamamının derhal ödenmesi lazım, felaket bölgesi kapsamı içerisinde. Zeytinyağı
primleri, maalesef ödenmemiştir; zeytinyağı primlerinin derhal ödenmesi
gerekmektedir ve bölge, afet bölgesi kapsamına alınarak, çiftçi borçları, en az
beş yıl süreyle, faizsiz olarak ertelenmeli ve zeytin üreticilerine, bu ağır
hasardan dolayı, beş yıl süreyle, bu hasarı atlatabilmeleri için, mutlak
surette, fidanlarını yeniden revize edip üretime sokabilmeleri için, uygun
şartlarda krediler temin edilmelidir; çünkü, zeytin, bir ağaçtır, hepimizin
bildiği gibi; bir sene ekilip tekrar biçilecek bir ürün olmadığı için, bu
ağaçların yeniden üretim içerisine katılabilmesi önemli bir uğraşıyı
gerektirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu konuya
dikkatinizi çekiyoruz; çünkü, Çanakkale, Çanakkale olalı böyle bir afet
görmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, Çanakkale'de, şimdi,
bir tartışma başladı; yahu neden böyle oldu, olmalı mıydı, olmamalı mıydı, kim
görevini iyi yapamadı... Bu tartışmaya, bence, çok gerek yok; ama, şu
anlaşılmıştır: Çanakkale'de, bir felaket yaşanmıştır, bir kriz ortamı ortaya
çıkmıştır ve bu kriz ortamında, bu işin üzerinden siyaset yapmak falan da hiç
doğru değildir; ama, şu bir gerçektir: Bu kriz ortamında, iyi bir kriz yönetimi
gerçekleştirilememiştir. Vatandaşın yaygın kanaati budur; bunu ifade ediyoruz;
kimseyi suçlamıyoruz. Bakın, ben inanıyorum, Sayın Valimizden en küçük
memurumuza, tüm sivil toplum örgütlerimizden belediyelerimize kadar, herkes
elinden geleni yapmış; ama, iyi bir ürün ortaya çıkarılamamıştır, vatandaş
rahatlatılamamıştır; yani, iyi bir yönetim uygulaması olmamıştır.
BAŞKAN - Sayın Küçük, sözlerinizi...
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Dolayısıyla,
bununla ilgili olarak, mutlaka, bir organizasyonsuzluk olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu organizasyonsuzluğun giderilmesi ve bundan sonraki zararların
giderilebilmesiyle ilgili tedbirlerin mutlaka alınması lazımdır. Biraz sonra,
sanıyorum, bir bakan arkadaşımız, konuyla ilgili cevap verecektir. Cevap
verirken, mevcut, olmuş olayların tekrarından ve giderilmişlerden ziyade,
bundan sonraki rahatsızlıklar nasıl giderilecektir, Sayın Bakan bunu
anlatmalıdır diye düşünüyorum; bir. ikincisi, burada, birtakım kusurları
olanlar olabilir, görevini yapmamış olanlar olabilir. Şimdi, bunlara bakılmadan
bütün sorunlar halledildikten sonra, kusur nerede vardır ve bu kusur nasıl
giderilmelidir, bundan sonra kusur nasıl oluşmamalıdır, bunların araştırılması
lazımdır ve altyapı, böyle, birtakım felaketlere karşı nasıl hazırlıklı hale
getirilmelidir, gerek insanların felakete karşı organizasyonu gerek altyapının
organizasyonu açısından bu araştırılmalıdır.
Bu vesileyle, ben, tüm Çanakkaleli
hemşerilerime, diğer milletvekili arkadaşlarım adına da geçmiş olsun
dileklerinde bulunuyorum. Umarım, böyle felaketlerle hiçbir zaman karşılaşmayız
ve Çanakkalelilerin bu yaraları en kısa zamanda sarılır.
Sevgiler, saygılar sunuyorum.(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.
Gündemdışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet
Küçük'ün, Çanakkale ve çevresinde meydana gelen yoğun kar yağışı ve fırtına
sonucunda Çanakkale ve ilçelerinde oluşan mağduriyetler konulu gündemdışı
konuşması üzerine Hükümetimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, bu gündemdışı konuşmaya İçişleri
Bakanımız Sayın Aksu cevap verecekti; ama, kendisi bir program dolayısıyla
burada bulunamadığı için, bu gündemdışı konuşmaya ben cevap vereceğim.
Geçen hafta ortasında, özellikle batı ve
güney bölgelerimizde etkili olan yoğun kar yağışı ve fırtına, maalesef
Çanakkale İlimizi de tesiri altına almıştır. Özellikle enerji nakil hatlarında
meydana gelen arızalar, yoğun kar yağışı ve fırtınaya bağlı ulaşım problemleri,
bu hafta başına kadar Çanakkale il merkezi ve ilçelerinde, ne yazık ki hüküm
sürmüştür; ancak, alınan tedbirler sonucunda, günlük hayatın normal akışı
sağlanmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
fırtınanın il merkezinde 110 kilometre, açıklarda, özellikle Bozcaada İlçemizde
170 kilometre hıza ulaştığı, kar kalınlığının il merkezinde 36 santimetreyi ve
iç kesimlerde 2 metreyi bulduğu bir durumdan söz ettiğimizi hatırlatmak
isterim. Bu şartlar altında enerji nakil hatlarının zarar görmemesini, ulaşımda
kimi aksamaların olmamasını beklemek, gerçekleri görmezlikten gelmek olur diye
düşünüyorum.
Bu noktada önemli olan, devletin imkân ve
kabiliyetlerinin yeterince etkili bir biçimde kullanılıp kullanılmadığında
odaklanmaktadır. Bunun test edilmesi için, önce, karşı karşıya kalınan doğal
afetin yaptığı tahribatın boyutlarının iyi anlaşılması gerektiği kanaatindeyim.
Çanakkale'ye enerji sağlayan 256 kilometre
uzunluğundaki yüksek gerilim hattında 9 adet direk yıkılmış ve muhtelif
yerlerde tel kopması meydana gelmiştir. Bu nedenle ile elektrik verilememiş, bu
kesintiye bağlı olarak il merkezinde yüksek rakımlı mahallelere de su
pompalanamamıştır. 22 Ocak 2004 tarihi saat 10.00 itibariyle, ana arterler
dahil olmak üzere, tüm devlet yolu, il yolu, köy yollarında ulaşım durmuş,
denizyolu taşımacılığı da, fırtına ve görüş mesafesinin düşük olması nedeniyle,
yapılamamıştır. Yine, 22-23 Ocak 2004 tarihlerinde, Çanakkale İlimizdeki tüm
ilköğretim ve ortaöğretimdeki eğitim ve öğretime ara verilmiştir.
Yoğun kar yağışı ve fırtına devam ederken,
teknik olarak, ne yol açma çalışması ve ne de oluşan elektrik arızalarına
müdahale edilebilmesi mümkün olmuştur. Bütün bu şartlara rağmen, kamu
kuruluşlarınca makineli çalışmalar yapılmaya gayret edilmiş, fırtınanın ve
yağışın tüm gün etkisini sürdürmesi nedeniyle, 22 Ocak 2004 günü, sadece yolda
mahsur kalan araç ve insanların kurtarılmasına yönelik çalışmalar icra
edilebilmiştir. Gerek jandarma ve gerekse emniyet birimleriyle koordineli bir
biçimde, mahsur kalan araç ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına yetişilmeye gayret
edilmiştir. O gün itibariyle kurtarılan 112 yolcu, kamu kurum ve kuruluşlarına
ait misafirhanelere yerleştirilerek iaşe ve ibateleri; yani, yeme, içme ve
barınma hizmetleri sağlanmıştır. Nispeten yağışın etkisini kaybetmesi üzerine,
23 Ocak tarihinden itibaren, ilin komşu illerle bağlantısını sağlayan ana
yollar açık tutulmaya çalışılmıştır.
Çanakkale'nin en acil problemi olarak
algılanan elektrik verme çalışmaları, ilin mevcut personeline ilave olarak,
İzmir, Bursa, Balıkesir İllerinden gelen takviye ekipler ve müteahhit
firmaların ekipleriyle birlikte, yoğun şekilde devam etmektedir. Müteahhit
firmalara 2,4 trilyon tutarında 11 adet iş verilmiş olup, çalışmalara
başlanılmıştır.
23 Ocak 2004 günü, enerji hatlarında
yıkılan direkler ve şebekelerde meydana gelen hat kopuklukları giderilen Çan,
Yenice ve Gelibolu İlçe merkezlerine elektrik verilmiştir. 24.1.2004 günü Biga
ilçe merkezine, 25.1.2004 günü Ayvacık İlçesine, 26.1.2004 günü il merkezi,
Bayramiç, Ezine ve Lapseki İlçelerine kısmî olarak elektrik verilmesi
sağlanılmıştır. 27 Ocak 2004 saat 18.00 itibariyle Çan-Çanakkale yüksek gerilim
hattındaki arıza giderilmiş, ana santrala enerji verilmiştir.
Köy yollarında karla mücadele ve yol
çalışmaları halen devam etmektedir.
Kamu kuruluşlarının makine parkı ve
personeli, Çanakkale Belediyesinin imkânlarıyla birleştirilerek, şehiriçi
ulaşımın sağlanılmasına yönlendirilmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hatırlayacaksınız, dün, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek, İstanbul'daki
yoğun kar yağışı ve fırtınadan dolayı, İstanbul'un eski ve yeni Belediye
Başkanlarına yönelik ağır eleştirilerde bulunmuştur. Biraz önce, Sayın Küçük de
belirtti; bu tür felaketler ve afetler üzerinden küçük siyaset yapmak, aslında,
bir parlamentere, bir politikacıya yakışan bir tavır değildir. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Mühim olan, vatandaşlarımızın
yaralarını en kısa sürede sarmak, bu felaketlerden gerekli dersi çıkarmak,
bundan sonra bu ve benzeri hallerle karşılaştığımız zaman, her tür tedbirin
ivedilikle alınmasını sağlamaktır.
Şimdi, biraz önce, Sayın Küçük de söyledi;
Çanakkale Belediyesi, hayatın normale dönmesi için, bütün imkânlarını seferber
etmiş bulunmaktadır. Çanakkale Belediyesi, CHP'ye ait bir belediyedir. Başkanımız,
Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı bağımsız bir belediye başkanıdır, Sayın Genel Başkanımız da eski
belediye başkanı idi. Ben inanıyorum ki, siyaset yapan bütün insanlar, bir ilde
valilik, belediye başkanlığı yapan bütün insanlar, halkın kendilerinden memnun
olması için olanca güçlerini sarf ederler, gerekli bütün imkânlarını seferber
ederler. Çanakkale Belediyesinin imkânlarını seferber etmesi gibi, İstanbul da,
diğer illerimiz de bu imkânları seferber ediyorlar; ancak, öyle felaketler,
öyle afetler vardır ki, geldiği zaman, maalesef, insanoğlunu aciz durumda
bırakır. Sayın Küçük kendisi de ifade etti, belki, yıllardan beri, onyıllardan
beri Çanakkale, böyle bir kar yağışı görmemiştir; ama, şunu rahatlıkla
söyleyeyim: Karanlık gecelerin sabahları aydınlık olur. Bu sene çok kar yağdı;
ümit ederim ki, özellikle tarım açısından, yeraltı ve yerüstü sularımız
açısından bereketli bir yılın olmasına vesile olur; ama, buradan -Sayın Küçük'e
mutlaka katılıyorum- çıkarmamız gereken çok ders var; sivil savunma
sistemlerimizi çok daha iyi geliştirmeliyiz, deprem gibi, sel gibi, kar yağışı
gibi, aşırı soğuk gibi, aşırı sıcak gibi afetlere karşı daha hazırlıklı
olmalıyız.
Hatırlarsanız, geçen yaz ayında Fransa'da aşırı
sıcaklar oldu ve aşırı sıcaklardan dolayı kalbi yetmeyen 15 000 insan öldü;
yani, Fransız Hükümeti atmosfere falan hükmedemedi; ama, mühim olan, bu ve
benzeri afetlere karşı hazırlığımızın en maksimum düzeyde olmasıdır. Aşırı
sıcaktan, aşırı soğuktan ölme ülkemize mahsus değildir.
Ben, bu vesileyle, Çanakkale'de aşırı kar
yağışı dolayısıyla hayatını kaybeden üç vatandaşımıza Allah'tan rahmet
diliyorum, onların kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum, sabırlar
diliyorum.
Ahmet Beyin, özellikle "bundan sonra
ne yapılacaktır sorusuna cevap verilmelidir" şeklindeki talebi üzerine de
şunları söylüyorum: Olumsuz hava şartları sebebiyle vergi mükelleflerinin
ödemelerini yerine getirmekte sıkıntı çektikleri yönünde Maliye Bakanlığına
intikal eden bilgiler üzerine, 22 Ocak 2004-30 Ocak 2004 tarihleri arası mücbir
sebep hali olarak kabul edilmiş, beyanname verme ve ödeme süreleri
uzatılmıştır. Tabiî afetten zarar gören ziraî ürünlerin -ki, bunun başında
zeytinin geldiği anlaşılmaktadır- bu arada, zeytinliklerin tespiti bakımından
il ve ilçe hasar komisyonları kar mücadelesinin bitiminde faaliyete
başlayacaklardır. Şu anda, bu kar felaketinden kurtulmak önceliklidir ve
ardından, hasar tespit çalışmaları başlayacaktır ve devletimiz, hükümetimiz
tarafından, gereken neyse, tarım kesimine, esnafımıza, tüccarımıza yönelik,
onların yaralarını sarmaya, zararlarını gidermeye yönelik ne yapılması
gerekiyorsa bunlar yapılacaktır.
Çanakkale İlinde meydana gelen afetin en
üzücü yanı, dediğim gibi, can kaybının olmasıdır. Maalesef, bu, bizi en fazla
üzen taraf olmuştur. Ümit ediyorum ki, altyapı çalışmalarına hız verilir ve
bundan sonra bu tür musibetlerle, felaketlerle karşılaşmayız; karşılaştığımız
zaman da bunları hafif atlatırız.
Değerli arkadaşlar, bir kez daha şunu
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Aslında, bu tür musibet anları,
insanların başına musibet, felaket geldiği zaman, daha önce bunu yaşamış
insanların yaşadıklarını da anlama açısından bence ders çıkarılması gereken
anlardır. Çanakkale, ilk defa böyle bir kar yağışına sahne olmaktadır; ama,
Erzurum, Kars, Iğdır, Ardahan, Ağrı, Van, Muş, Bingöl, Hakkâri, yedi ay boyunca
aşağı yukarı benzer kar yağışına sahne olmaktadır ve oradaki insanlarımız da,
maalesef, çok kötü şartlarda hayatlarını sürdürmektedir. Türkiye'de doğu-batı
dayanışması ve insanlarımızın çektiği eziyetin boyutlarının daha iyi
anlaşılması açısından, buralardan da çıkarılması gereken dersler vardır.
Ben, Değerli Milletvekilimize katılıyorum.
Bunlara karşı, maalesef, devlet olarak, Batı standartlarında bir hazırlığımız
mevcut değildir. Bunlar yapılmalıdır diyorum ve Yüce Heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Divan üyemizin, yerinde, oturarak
sunuşları sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın bir tezkeresi vardır;
okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/459)
23 Ocak 2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) Adalet Bakanlığının 03.11.2000
tarihli ve 30565 sayılı yazısı.
b) 17.11.2000 tarihli ve
B.02.0.PPG.0.12-310-20909 sayılı yazımız.
c) Adalet Bakanlığının 12.01.2004 tarihli
ve 1951 sayılı yazısı.
Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği
iddia olunan Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyası Adalet Bakanlığının ilgi (a) yazısı ekinde alınarak,
Anayasanın 83 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere ilgi (b) yazımızla
Başkanlıklarına sunulmuştur.
Ancak, Adalet Bakanlığının ilgi (c) yazısı
eki Diyarbakır Valiliği Memurin Muhakematı Komisyonunun 17.07.2003 tarihli ve
İd.Ku.02.2003/01 sayılı kararıyla adı geçen hakkında "dava açılmasının
ertelenmesine" karar verilmiş olup, İçişleri Bakanlığının 09.01.2004
tarihli ve 26053 sayılı yazısıyla soruşturma dosyasının iadesi talep
edilmektedir.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyonda bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutuyorum:
2.-
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun (6/593), (6/594) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 133 ve 134 üncü sıralarında yer alan (6/593, 594) esas numaralı sözlü
soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini sayılarımla arz ederim.
Mahmut Göksu
Adıyaman
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır.
Birinci önergeyi okutuyorum:
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, Başbakanın
ticarî ortaklığıyla ilgili iddiaların araştırılarak siyasetçilerin ticarî
faaliyetleri konusundaki ilkelerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir
başbakan, başbakanlık görevini sürdürdüğü süre içinde bir ticarî şirket kurmuştur.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni kurulan bu pazarlama şirketine
ortaklığı hangi gerekçeye dayanmaktadır? Siyasî ahlak açısından bunun
sorgulanması gerektiği açıktır. Gerçi, Sayın Başbakan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yaptığı bir konuşmada "tüccar siyaset" deyimini kullanmış
ve "tüccar siyaset" politikası izlediklerini belirtmiştir.
Üyesi olmaya çalıştığımız tüm AB üyesi
ülkelerde, böylesine bir ticarî siyasî anlayışın olmadığı açıktır. Kaldı ki,
Sayın Başbakanın ortağı olduğu bir pazarlama şirketinin, aynı alanda iş yapan
diğer pazarlama şirketlerine göre daha avantajlı olacağı ve bu durumun haksız
rekabete yol açacağı da açıktır.
Çocuklarının yurtdışı eğitim harcamalarını
bir işadamının karşıladığı, ayrıca, yeterli mal varlığının da olduğu bilinen
Sayın Başbakanımızın, ayrıca bir pazarlama şirketi kurması, Türk siyasal
yapısının sağlıklı oluşumu açısından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir
husustur. Bu konuda yapılacak bir araştırma, sadece Sayın Başbakanın değil,
sayın milletvekillerinin de bundan böyle hangi alanlarda daha özenli
davranmaları konusunda belirleyici olacaktır.
Sağlıklı siyasal ilkeler oluşturmak ve
siyaset adamının halk nezdindeki itibarını yükseltmek açısından bu konunun
araştırılması, sorgulanması ve bu alanda alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz.
Saygılarımızla.
1.- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
2.- Birgen Keleş (İstanbul)
3.- Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
4.- Kazım Türkmen (Ordu)
5.- Osman Kaptan (Antalya)
6.- Mehmet Akif Hamzaçebi
(Trabzon)
7.- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
8.- Gürol Ergin (Muğla)
9.- Hasan Güyüldar (Tunceli)
10.- Yakup Kepenek (Ankara)
11.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
12.- Ali Kemal Kumkumoğlu
(İstanbul)
13.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
14.- İsmet Atalay (İstanbul)
15.- Mehmet Boztaş (Aydın)
16.- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
17.- Nuri Çilingir (Manisa)
18.- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
19.- Mustafa Özyurt (Bursa)
20.- Atilla Başoğlu (Adana)
21.- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
22.- Muharrem İnce (Yalova)
23.- İsmail Değerli (Ankara)
24.- Mehmet Kartal (Van)
Gerekçe :
Türkiye'de henüz yürürlükte olan bir
siyasî ahlak yasası yoktur. Bu nedenle, milletvekillerinin hangi işleri
yapamayacakları konusunda belirlenmiş bir hukuk normu da söz konusu değildir.
Sadece Anayasanın 82 nci maddesinde üyelikle bağdaşmayacak işler sayılmıştır.
Ancak, milletvekillerinin, yüklendikleri
görevler nedeniyle, kamuoyu vicdanını rahatsız edecek işlerle uğraşmamaları
gerektiği de açıktır; çünkü, parlamenter sistem, toplumun saygınlığı üzerine
inşa edilmek zorundadır. Aksi takdirde, temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum
gibi kavramların içi boşaltılmış olur.
Bu konuda yasal sınırlamalar olmasa bile,
toplumun duyarlılıklarını esas alarak, bazı temel ilkeleri de oluşturabiliriz.
Bu araştırma talebinin kabulü, bu ilkelerin oluşmasında önemli bir adım
olacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
İkinci araştırma önergesini okutuyorum:
2.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 milletvekilinin, BDDK ve TÜBİTAK
üyeliklerine atamalar konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın 112 nci maddesinde "her
bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve
emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur" hükmüne yer
verilmiştir. Yine aynı maddede "Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa
ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri
almakla yükümlüdür" denilmektedir.
1- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun boşalan yönetim kurulu üyeliklerine, yapılan uyarılara rağmen
zamanında atama yapmayan ilgili Bakan Sayın Abdüllatif Şener ile bununla ilgili
gözetme sorumluluğu olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, görevlerini zamanında
yerine getirmemekten dolayı kamuyu zarara uğrattıkları bilinmektedir. Ancak, bu
atamaların zamanında yapılmaması nedeniyle oluşan zarar bugüne kadar kamuoyuna
açıklanmamıştır.
2- Öte yandan, Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanının seçilmesiyle ilgili süreci askıya alarak,
atanma işlemini gerçekleştirmemesi ve daha sonra süreleri dolan yönetim kurulu
üyeliklerine de zamanında atama yapmayarak, bu Kurumu karar alamaz noktaya
getirmesi nedeniyle, Kurumdan sorumlu Mehmet Ali Şahin ile Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın görevlerini kötüye kullandıkları açıktır.
Bu nedenle, her iki kurumla ilgili olarak,
atamaların hangi gerekçelerle yapılmadığının belirlenmesi için Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ve
talep ederiz.
Saygılarımızla.
1- Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
2- Birgen Keleş (İstanbul)
3- Kâzım Türkmen (Ordu)
4- Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
5- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
6- Gürol Ergin (Muğla)
7- Mehmet Kartal (Van)
8- Osman Kaptan (Antalya)
9- Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
10- İsmail Değerli (Ankara)
11- Muharrem İnce (Yalova)
12- Hasan Güyüldar (Tunceli)
13- Yakup Kepenek (Ankara)
14- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
15- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
16- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
17- İsmet Atalay (İstanbul)
18- Mehmet Boztaş (Aydın)
19- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
20- Nuri Çilingir (Manisa)
21- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
22- Mustafa Özyurt (Bursa)
23- Atilla Başoğlu (Adana)
24- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkeyi yönetmekle görevli olan kişilerin,
ülkenin bazı temel kurumlarını, önce -atamaları zamanında yapmayarak- işlevsiz
bırakmaları ve daha sonra da bu kurumlarda siyasal kadrolaşmaya gitmeleri,
çağdaş yönetim anlayışıyla çelişmektedir. Açıkça yasaları ihlal ederek böyle
bir ortamın yaratılması, devlet yönetiminde olmaması gereken keyfî bir karar
sürecinin oluşumuna yol açmıştır.
Ayrıca, bu kadrolaşma anlayışı, sağlıklı
bir bürokratik yapının oluşumunu engellemekte; liyakat, yetenek, deneyim
yerine, siyasal yandaşlık, eş-dost, akraba gibi sübjektif kimlikler öne
çıkmaktadır. Ayrıca, atamaların zamanında yapılmayarak, kamunun uğradığı zararların
boyutlarının da önemli olduğu açıktır.
Konunun sağlıklı bir şekilde saptanması,
kamunun uğradığı zararların belirlenmesi açısından bir Meclis araştırmasının
açılması gereği açıktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, orman köylülerinin
sorunlarının araştırılarak, orman köylerinin kalkındırılması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69, 118) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- (10/69,
118) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına
ilişkin tezkeresi (3/460)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Orman köylülerinin sorunlarının
araştırılarak, orman köylerinin kalkındırılması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/69, 118) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonumuzun görev süresi 7 Şubat 2004 tarihinde sona ermektedir.
Ancak, çalışmaların tamamlanıp, raporun
hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 21 Ocak 2004 tarihli
toplantıda bu konuda karar alınmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
105 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, Komisyonumuza, 8.2.2004 tarihinden
itibaren bir aylık eksüre verilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Nusret Bayraktar
İstanbul
Komisyon Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, Komisyona bir aylık eksüre
verilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
4.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/461)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Berlin'de gerçekleştirilen Uluslararası
Bertelsmann Forumuna katılmak üzere, bir heyetle birlikte, 8-10 Ocak 2004
tarihlerinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik (Adana)
Egemen Bağış (İstanbul)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu ihale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/741) (S. Sayısı: 356) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, komisyon raporu,
356 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, komisyonumuzun
değerli üyeleri, değerli milletvekilleri ve dinleyicilerimiz; ben, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin para biriminin değiştirilmesine yönelik yasa tasarısı
üzerinde CHP Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, para birimimiz
"lira" ya da "Türk Lirası" ya da "TL",
onyıllardır, gerçek değerini yitirmiş bulunuyordu. Paramız -uygun deyimiyle-
pula dönüşmüştü.
Bu durum, enflasyonun, ekonomik krizlerin
ve siyasal çalkantıların bir sonucu olarak, halkımızın TL'den kaçışını
hızlandırdı. Dolar kullanmak moda haline geldi, dolarlaşma ya da dolarizasyon
denilen süreç, bütün ağırlığıyla ekonominin üzerine yerleşti. Çocuklar ve
gençler TL'yi tanımaz oldular, para birimimizi tanımaz duruma geldiler. Hele
hele liranın yüzde 1'i olan kuruş, neredeyse halkın sözünden tümüyle kalktı,
çıktı ve TL'den, bu ulusal paradan kaçış ayıbı, onyıllardır ülkemizde
yaşanmaktaydı.
O nedenle, hükümetin, bu noktaya eğilmesini,
bu yasa tasarısıyla, bir para birimi tanımlamasını, biz, CHP olarak, ulusal
paraya dönüş, ulusal paranın değerini yeniden elde etmesi bağlamında, olumlu
buluyoruz, doğru buluyoruz.
Değerli arkadaşlar, yalnız, buraya
gelmeden, ülkemizde, şu, liranın, kısaca, serüvenine, tarihçesine bakmakta
yarar var diye düşünüyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, özellikle de
Merkez Bankasının kurulmasından sonra, ülkemizde açık bütçe politikası
uygulanmadığı için; yani, Maliyenin altın kuralı geçerli olduğu için, açıktan
para basılmadığı için, TL'nin değeri, İkinci Dünya Savaşı yılları dahil,
1923'ten 1945 yılına kadar, 1 dolar karşısında, ortalama 1 lira 55 kuruştur.
1946'da devalüasyon yapılmadan önce -IMF'nin kuruluş günlerinde- 1 dolar, 130
kuruştur.
O yıllarda kurulan IMF, ulus devletlerin,
hükümetlerin devalüasyon yapmasına karşıydı. Sonradan bu politika değişti ve
bir sınırlama getiriyordu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, o yıllarda, IMF'ye üye
olmanın biraz da aceleciliği içinde, Türk Lirasını dolar karşısında yüzde 115
devalüe etti, değerini düşürdü ve 1 dolar, 2,80 liraya eşitlendi. Ancak,
özellikle 1950'lerden sonra yaşanan bütçe finansmanında sürekli açık vermenin
ve açıktan para basmanın da bir sonucu olarak Türk Lirası, yabancı paralar
karşısında sürekli değer kaybetti ve sonuçta 1980'e gelindiğinde Türk Lirasının
değeri, 1 dolar, 80 lira düzeyindeydi. Çok uzak değil, 2000 yılında, yıllık
ortalama 623 000 liradır.
Günümüzdeki durumunu biliyorsunuz. Kısaca, TL'nin hızla değer kaybetmesinde,
hızla çok sıfırlı bir konum kazanmasında enflasyonun, para basılmasının, dış
açığın, bütçe açığının çok büyük katkıları vardır. Haa, böyle olunca da, bizim,
bu değişkenler konusunda hükümeti uyarmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, hükümetimiz 2003
yılında -Sayın Bakanımızın dün açıkladığı gibi- yeteri kadar vergi toplayamadı.
Vergi beklentisi, geçen yıl 86,8 katrilyon olacaktı. Bakanın, Bakanlığın
açıklamaları gösteriyor ki, bu miktar 84,3'te kaldı. Yani, malî miladın
uygulanmaması, vergi affının çıkarılması ve diğer önlemler, vergi kaçırılmasını
engelleyemedi; tam tersine, Türkiye vergi toplayamaz özelliğini korudu ya da
daha da artırdı. Şöyle ki, 2002'de kaçak oranı yüzde 173'tü, 2003'te bu oran,
Gelir Vergisinde 7,8 kata çıktı; ortalama olarak da kaçak oranı yüzde 214'tür.
Bu şu demektir: Yüksek gelir sahipleri vergi vermiyor. Aslında, hükümetimiz,
yüksek gelirden vergi almıyor.
Şimdi, böyle olunca ne oluyor; böyle
olunca şu oluyor: Biraz sonra, ikinci sırada, yatırımların ve istihdamın
teşvikiyle ilgili yasa tasarısı var; biz, orada Gelir Vergisi teşvikini
konuşacağız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, vergi kaçağının
1'e 8 olduğu bir ortamda, aslında, vergi verilmiyor. Gelir Vergisi ödenmeyen
bir yerde, verginin alınamadığı bir ortamda vergi teşvikinin ne anlamı
olabilir?! Ya da bir anlamı olabilir mi?! Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum:
Hükümetin politikalarının geçerliliği, tutarlılığı, Türk Lirasının güçlü
olması, ekonomi politikalarında ek destekleri ya da köklü değişimleri
gerektiriyor. Oysa, hükümet, bunun tersine bir yol izliyor; ne yapıyor: Yüksek
gelirden, faizden vergi almıyor, vergileri akaryakıt, KDV, ÖTV, MTV gibi çok
V'li, daha doğrusu yoksul halkın üzerine yığılan, yalnız yoksul halkın ödediği,
zengin-yoksul ayırımı yapmayan, gelire oranlı olarak, gelire bağlı olarak
artmayan vergi türlerine yükleniyor ve bu yolda gidiyor. Böyle gittiğiniz
zaman, sağlıklı bir ekonomik yapı oluşturamazsınız. Sağlıklı bir ekonomik yapı
oluşturamadığınız zaman da, Türk Lirasının adını "yeni" olarak da tanımlasanız,
adının baş tarafına "yeni" kelimesini ilave de etseniz, sağlıklı,
sağlam bir para birimi oluşturma şansınız azalır.
Peki, bu neden oluyor? Yani, Türkiye,
geçen yıl, faiz gelirinin 315 milyarını, beyannamedışı, vergi vermeyecek
düzlemde tuttu. Peki, yüksek gelir sahipleri neden vergi ödemiyor, bunu doğru
düşünmemiz, doğru teşhis etmemiz, buna çözüm bulmamız gerekiyor.
Yalnızca vergi aflarıyla, yalnızca
teşviklerle sağlıklı bir bütçe yapısının oluşmadığını hükümetimiz 2004 yılında
en azından dikkate almak ve buna bağlı politikalar üretmek zorundadır.
Sayın Bakan, bu gelişmeler karşısında
"zam yapmamak için çaba göstereceğiz" diyor. Çok iyi de "zam
yapmayacağız" diyemiyor, demiyor.
Değerli arkadaşlar "zam yapmayacağız,
onun yerine dengeli, hakça, adil vergi alacağız" demenin ve bunu
uygulamanın yollarını bulmak zorundayız. Bunu yapmadığınız zaman, hakça, çok
kazanandan çok vergi almadığınız zaman, zorunlu olarak yoksulun üzerine
vergiyle gidersiniz, onun kullandığı temel mallara zam yaparsınız ve biraz önce
değindiğim, Sayın Bakanın da sözünü ettiği bütçe açığınızı -ki, önümüzdeki yıl
bunun, tahminler, 6 katrilyon dolayında olacağını söylüyor- kapatmak için yine
yoksulun omuzlarına bindirirsiniz her türlü maliyeti. O zaman, yani, yeniden
bir zam furyası başlatılırsa, bu barajın, bu gölün kapıları açılırsa ve yoksul
halkın üzerindeki vergiler daha da ağırlaştırılırsa bizim Yeni TL'yi
tanımlamamızın ve yeni bir güven, paraya güven ortamı oluşturmamızın ne anlamı
kalır ne gereği kalır ne de geçerliliği, kalıcılığı olur. Bu noktalara
değindikten sonra bir iki önemli noktanın daha altını çizeyim.
Değerli arkadaşlar, para birimi
değişikliği yapan ülkelerin deneyimleri, Avrupa Birliğinin euroya, bazılarına
göre avroya geçiş deneyimi kanıtlıyor ki, para değişiklikleri, yuvarlama
etkisiyle ve başka nedenlerle fiyatları artırıcı bir etki yapıyor, bir baskı
yapıyor; yani, para birimi yeniden tanımlandığı, değiştirildiği zaman fiyatlar
artıyor. Bu ülke enflasyondan çok çekti ve hükümetimiz haklı olarak, doğru
olarak uyguladığı program sonucu enflasyonu düşürmekle övünüyor, bu güzel bir
şeydir; ancak, para değişikliğinin yeniden enflasyonist baskı yapmaması için
kurumsal önlemler alınması gerekiyor. Bunu çok önemsiyorum.
Bu çerçevede bir başka şey daha
söyleyeyim:
Değerli arkadaşlar, ülkemizde okur-yazar
olmayan çok sayıda yurttaşımız var. Bu miktar, çağ nüfusu içinde, yani, 6 ve
daha yukarı yaşlarda kadınların 5 600 000'i, erkeklerin de 1 900 000'i
okur-yazar değildir, son nüfus sayımı, 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre.
Şimdi, bu, yüksek bir sayıdır. Para değişikliğinin yapılması durumunda, bu
insanlarımızın, okur-yazar olmayan yurttaşlarımızın zarar görmemesi,
aldatılmaması, haksızlığa uğramaması için, bakanlığımızın ilgili birimlerinin,
gerekli önlemleri alması gerektiğini düşünüyorum; buna çok önem veriyorum.
Yine, biraz evvel burada bir başka konu
tartışıldı, o bağlamda da bir şey söylememe lütfen izin verin. Sayın Millî
Eğitim Bakanı, köy enstitüleriyle ilgili gündemdışı bir konuşmaya yanıt
verirken "kurumlar, doğar, büyür ve işlevlerini bitirdiklerinde ölür"
dedi. Eğer, köy enstitülerinin kalıcılığı, işlevleri, görevleri devam
ettirilseydi -ki, ben de, o yıllarda, orada öğrenciydim; onu da söyleyeyim- ne
olurdu; ülkemizde, biraz evvel sözünü ettiğim, okuma yazma bilmeyen kalmazdı;
yani, Türkiye'nin, okuma yazma bilmeme ayıbını taşımasının önüne geçilmiş
olurdu. Ülkenin çağ nüfusunun yüzde 100'ü okur-yazar olurdu; bu, çok önemlidir.
Tabiî, biz, eğitimimizi o derece perişan ettik ki, bu yıl bile, içinde bulunduğumuz
yıl bile, nüfusun, çocuklarımızın 700 000-800 000'inin okul görmediği, okula
gidemediği açıklanabiliyor.
Başka bir şey daha var: Geçtiğimiz karlı
günlerde, Atalay Kemaloğlu adlı çocuğumuz, İstanbul'da donarak öldü, elinde
karne vardı. Değerli arkadaşlar, buradaki sözlerimiz ne olursa olsun,
laflarımız ne olursa olsun, övgülerimiz, yergilerimiz ne olursa olsun, bu,
büyük bir ayıptır, ayıptı. O çocuğun ailesi 100 000 000 ekpara ödeyemediği
için, çocuğunu uzak okula göndermek zorunda kalmıştı, daha uzun...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 90 000 000... 90
000 000...
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Peki, 90 000
000; düzeltmeniz için çok teşekkür ediyorum; çok fark etmez içeriği itibariyle.
Şunu demek istiyorum: Sorunlarımızı bir
bütünlük içinde görüp çözüm bulmak zorundayız; eğitimiyle, maliyesiyle,
vergisiyle; eğer, doğru düzgün, bütünlük içinde, kaderde ve sevinçte ortak
yurttaşlar olarak bu ulusun bireyleri olacaksak.
Değerli arkadaşlar, yeni paralar, ancak,
güven verdikleri, değişik finansman araçlarıyla güçlendirildikleri ve
kullanıldıkları ölçüde kalıcı ve başarılı olurlar; yukarıda söylediğim dengeli
bir bütçe yapısı, doğru dürüst bir dış açık ve para miktarını artırmama
koşullarına ek olarak.
Bütçe dengesi önemlidir dedik. Başka bir
şey önemlidir; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bağımsızlığı çok önemlidir.
Hükümetimizin işbaşına geldiği günlerde, kendi içinde kimi bakanlarının
ikircikli tutumlarına, kimi çevrelerin baskılarına karşın, rağmen, Merkez
Bankasının bağımsızlığına hükümetin sahip çıkmasını doğru ve olumlu buluyoruz,
bunun devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz; çünkü, bu ülkeye yapılacak en büyük
kötülüklerden biri, daha yüzde 10'lara çekilemeyen enflasyonun yeniden
tırmanışa geçmesidir. Hükümet, bunun önüne geçmeli ve bu, Merkez Bankasına
yönelik, bağımsızlığına yönelik ikircikli tutumundan kesenkes uzak durmalıdır.
Artı, Yeni TL başarılı olmalıdır.
Paranın yönetiminin banknot ve ufaklık
olarak ayrılmasındaki sakıncalar ortadadır. Sanıyorum, yeni paranın yönetimi
çok daha tutarlı, çok daha sağlıklı ve güçlendirici olur.
Bu dileklerle, Yeni TL'nin halkımıza,
ülkemize, hepimize hayırlı olmasını diliyor; uyarılarımızın dikkate alınacağı
umuduyla, sizlere -Haluk İpek dahil- saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun. (AK Parti sıralarından
"Muharrem Karslı" sesleri)
Bana gelen notta Sayın Mustafa Açıkalın
yazıyor. Muharrem Karslı mı konuşacak?
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bir değişiklik
oldu Sayın Başkan, Grubumuz adına Muharrem Karslı konuşacaklar.
BAŞKAN - Bize, Gruptan gelen belgede Sayın
Açıkalın'ın ismi yazılı; o nedenle...
Buyurun Sayın Karslı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 356 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bugün, yeni bir Türk Lirası ihdas etme
ihtiyacını duyuyorsak, bu, otuz yıldır devam eden enflasyonun ve bu enflasyonun
paramızın sonuna ilave ettiği sıfırların sonucudur. Enflasyon devam ettiği
sürece, her üç yılda ya da dört yılda bir, paramızın sonuna bir sıfır
eklenmiştir. Böylece, gele gele, 6 tane fuzuli sıfır birikmiş oluyor. Şimdi,
onları atmanın, o sıfırlardan kurtulmanın ve o sıfırlara hamallık yapmamanın
yollarını aramak üzere, yeni bir kanun çıkarma ihtiyacını duymuş bulunuyoruz.
Enflasyonun tarihçesine şöyle kısaca bir
göz atacak olursak, Türkiye'de, içinde yaşadığımız enflasyon, cumhuriyet tarihi
içinde dördüncü enflasyondur. Bunlardan birincisi, Atatürk döneminde, daha küçük
çaplı ve kalkınma hamlelerinin sonucunda ortaya çıkan bir enflasyondur.
İkincisi, İkinci Dünya Savaşı şartları içinde ve İnönü döneminde, savaş
masraflarının meydana getirdiği enflasyondur. Bunlar da, nispeten, ılımlı
enflasyonlar olarak tarihimize geçmiştir.
Daha büyük bir enflasyon, 1953 yılından
itibaren, Menderes döneminde yaşandı. Daha değişik sebeplerle başlayan bu
enflasyon, 1958 büyük devalüasyonu sonucunda frenlendi; fakat, 1960 darbesine
engel olamadı. Menderes enflasyonunun sebebi, 1952, 1953, hatta 1954
yıllarında, başta buğday mahsulü olmak üzere, ürün üretimindeki patlamalardır.
Çok miktarda buğday ve diğer mahsuller üretildiği için, Toprak Mahsulleri Ofisi
de bunları satın almak zorunda olduğundan, Merkez Bankası, Toprak Mahsulleri
Ofisinin imzalayıp tedavüle çıkardığı Hazine kefaletini haiz bonoları ıskonto
ederek, bunların karşılığında piyasaya para sürmesi neticesinde ufak ufak bir
para arzı artışı olmuştur ve bundan sonra da bu para arzı geri alınamamıştır.
Neden geri alınamamıştır; çünkü, daha sonraki senelerde de, havaların uygun
gitmesi sebebiyle, yine aynı üretim fazlaları olmuştur. Tabiî, bu durumda, para
arzı birdenbire artmak zorunda; çünkü, aşağı yukarı, Türkiye'nin her tarafında,
belli mahsuller aynı mevsimde hasat edilmekte, yani, devletçe satın
alınmaktadır; fakat, bunların Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından ihraç edilmesi
ya da yıl içinde yavaş yavaş piyasaya sürülmesi zaman almaktadır. Diyelim ki,
buğdayı, piyasadan bir ay içinde alırsınız; ama, piyasaya bir yıl içinde sürersiniz;
çünkü, ekmeklik buğday ve un ihtiyacını yavaş yavaş karşılamak durumundasınız.
Demek oluyor ki, bunların satın alınması için piyasaya sürülen para, bir ay
içinde sürülüyor; fakat, bu paranın geri alınması, ancak bir yıl içinde vuku
buluyor. Böylece, piyasada bir friksiyonel para arzı artışı sürekli hale
geliyor ve bu da enflasyon yaratıyor.
Daha sonra, son enflasyon, yani
yaşadığımız enflasyon, bugünlerde 30 uncu yaş gününü kutladığımız büyük
enflasyonumuz, 1972, 1973 yıllarında başlamıştır. Onun da sebeplerinden bir
tanesi, üretimdeki patlamadır, ikinci sebebi de işçi dövizlerindeki patlamadır.
Yine, Toprak Mahsulleri Ofisi devreye
girmiş, buğday başta olmak üzere, diğer mahsulleri de satın almak için tedavüle
para çıkarılmış ve Avrupa'dan gelen işçi dövizlerini satın almak için de, yine,
Merkez Bankası, tedavüle para çıkarmak zorunda kalmıştır. Avrupa'dan gelen işçi
vatandaşlarımız, bankalara gidip dövizlerini bozdurduğu zaman, bunlar, bankalar
tarafından Merkez Bankasına getirilmiş -çünkü, o zaman kambiyo serbestisi
yoktu, bankalar döviz fazlalığını Merkez Bankasına devretmek zorundaydılar-
Merkez Bankası da, bunları satın alabilmek için Türk Lirası basmak zorunda
kalmıştır.
Şimdi, burada önemli olan nokta, her iki
enflasyonun da, gerek Menderes enflasyonunun gerekse 1970'lerde başlayan
enflasyonun müşterek tarafı, her ikisinde de basılan paranın karşılıklı olarak
basılmasıdır.
Halk arasında bir inanış vardır; hükümet,
karşılıksız para basarsa enflasyon olur. Bu, halkın bu inanışının doğru olmadığını
gösteren bir vakıadır. Hepsi karşılıklı olarak basılmıştır. İşte, depolar
ağzına kadar buğday doludur, o buğdaylara karşılık para basılmıştır; Merkez
Bankası ve bankaların kasaları ağzına kadar döviz doludur, onlara karşılık para
basılmıştır; ama, enflasyon da olmuştur. Demek ki, enflasyon, paranın
karşılıklı veya karşılıksız basılmasıyla değil, tedavül ihtiyacının üzerinde
bir para miktarının tedavüle çıkması ve tedavülde kalması sonucunda oluşuyor.
Şunu da hemen ilave etmem gerekir: 1972,
1973'lerdeki, bugünkü enflasyonun başlangıcında, Türkiye'nin başında, hükümetin
başında, Merkez Bankası eski bir başkanı bulunmaktaydı.
Şimdi, bu enflasyon, 1970'li yıllarda
başlayan enflasyon, giderek hızlanarak arttığı için, zaman zaman IMF'yle
anlaşmalar yapılmıştır; stand-by anlaşmaları yapılmıştır, IMF'den taze paralar
alınmıştır, borç ertelemeleri ve borç yeniden yapılandırılmaları yapılmıştır;
fakat, bunların hiçbiri, enflasyonu durdurmaya yetmemiştir.
IMF, Türkiye'ye her defasında yardım elini
uzattı. IMF, Dünya Bankasıyla birlikte, yanlış hatırlamıyorsam, 1947 yılında
kurulmuş bir müessesedir; İkinci Dünya Savaşının yaralarını sarmak üzere,
Marshall yardımıyla, Marshall Planıyla birlikte devreye sokulmuş bir kurumdur
ve IMF'nin fonksiyonu, parasal olarak zor duruma düşen ülkelere taze para
yardımı yapmak; ama, bunun yanında da, onlara bir program empoze etmek, bu
programın disiplinle uygulanmasını sağlamak, böylelikle, o ülkelerin,
enflasyondan ve krizden çıkmalarını sağlamaktır.
"IMF her işimize karışıyor"
diye, bu memlekette, bir IMF düşmanlığı yaratılmaya çalışıldı. IMF, Türkiye'nin
kötülüğü için değil, iyiliği için gayret sarf etmektedir. Öyle, meydanlarda,
genç bir parti başkanının bağırıp çağırarak söylediği gibi "ey IMF, sen
kim oluyorsun da benim para işlerime karışıyorsun, benim köylüye vereceğim
prime karışıyorsun" diye hamasî laflarla memleketteki enflasyon ve parasal
krizlerin düzelmeyeceği açıktır.
Peki, otuz yıldır, IMF yardımlarına, IMF
programlarına ve yapılan çeşitli stand-by anlaşmalarına rağmen enflasyon neden
dizginlenememiştir? Bunun sebebi açıktır. Enflasyonu dizginlemek için yapılan
programların büyük bir malî disiplin içerisinde yürütülmesi gerekir, bunların
laçkalaşmaması gerekir, bunların dejenere edilmemesi gerekir, bunların popülist
politikalara alet edilmemesi gerekir; ama, her defasında bunlar yapıldığı için,
enflasyona karşı IMF'nin yardımlarına rağmen, IMF'den alınan taze para
halindeki borçlara rağmen, enflasyon Türkiye'de durdurulamamıştır, her
defasında alınan borçlar da, Türkiye'nin borç stoku üzerine binmiştir ve bugün,
200 milyar dolarları aşan bir borç stokunu kucağımıza vermiştir.
Bana, bir toplantıda, genç bir arkadaş
şöyle bir soru sordu: "IMF yardımıyla, IMF programlarıyla, IMF desteğiyle
düze çıkan, kriz içinde bir ülke tanıyor musunuz?" Hakikaten, cevap
vermekte zorlandım. Bir Meksika vardı; fakat, o arkadaş dedi ki:
"Meksika'nın petrolü var da ondan çıktı." Doğrudur, Meksika'nın
petrolü var; ama, Meksika'nın, krize girerken de petrolü vardı. Bütün mesele,
IMF'yi suçlamak değil, IMF'nin getirdiği reçeteleri ve anlaşmaları neden
disiplin içinde uygulayamadık, neden popülizme kaçtık, neden işi
laçkalaştırdık, bunun kabahatini kendimizde aramamız gerekir.
İşte, otuz yıldır, geçmiş hükümetler,
enflasyondan bir türlü çıkamamış; ama, enflasyonun bu otuzuncu yıldönümünde,
enflasyonu sınırlamak, disiplin altına almak, küçültmek ve tek haneli sayılara
yaklaştırmak, bizim hükümetimize kısmet olmuştur. Bu da, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükümetinin asla ve asla popülizme kaymadığının, asla popülizm
yapmadığının, popülizm uğruna, oy kazanmak uğruna, malî disiplini bozacak
hareketler yapmadığının en önemli, en büyük kanıtıdır.
Tabiî, enflasyonun disiplin altına
alınmasında çok önemli bir pay da -bugün söylemek lazım, hakkını vermek lazım-
Merkez Bankasının bağımsızlığındadır. Merkez Bankasının bağımsızlığı üzerinde,
bizim hükümetimiz döneminde olsun veya ondan önce IMF ile yapılan programın
başlangıç döneminde olsun, oynanmamıştır ve Merkez Bankası bağımsızlığını
muhafaza etmiştir. Bunun, gelecek yıllarda da sürmesini, ben, şahsen temenni
ediyorum.
Şimdi, paramızda bir sürü sıfırla
uğraşıyoruz. Bir defa, sıfır hamallığı yapıyoruz; bir simit alacaksak, beş
sıfırlı rakamlar kullanıyoruz. Halbuki, benim çocukluğumda, demirden, siyah
renkli, tırtıklı 1 kuruş vardı; sonradan, ortası delik, sarı 1 kuruş çıkarıldı;
bununla biz su içerdik. Daha sonra, ortası delik 2,5 kuruş çıkarıldı; bununla
"Hayat" alırdık. Ben ilkokuldaydım o sıralarda.
HALUK İPEK (Ankara) - "Hayat"
ne?
MUHARREM KARSLI (Devamla) - "Sütlü,
şekerli Yeni Hayat" diye bağırırlardı çocuklar. 5 kuruşla küçük simit
alırdık, 10 kuruşla büyük simit alırdık, 10 kuruşa gazoz içerdik, 25 kuruşa
ekmek alırdık. İnşallah, o günlere, yeniden, yavaş yavaş dönüyoruz.
Tabiî, bu kadar sıfırla uğraşırken, hesap
makineleri çalışmaz hale gelmiş, yepyeni yazarkasalar sıfırlara haneleri
yetmediği için atılmış, yenileri ithal edilmiş; istatistikler, benzin
pompaları, taksimetreler hep aynı şeyden zarar görmüş.
Dünyada, bugün, bol sıfırlı paraları olan
ülkelerin sayısı 6'dır. Bunların en büyük paraları 100 000 rakamıyla ifade ediliyor. Bir tanesinde de 1 000
000'luk banknot var; ama, hiçbirinde
20 000 000'luk banknot yok, ki, bu da bizim rekorumuzdur.
Paradan sıfır atma olayında benim
hatırladığım ilk örnek -ki, öğrencilik yıllarımda, Fransa'da, bu olayın içinde
bulundum- General de Gaulle'ün Fransız Frankından 2 sıfır atması olayıdır.
Fransız Frankından neden 2 sıfır atıldı; çünkü, Fransız Frankının kuruşu vardı.
Onlar "santim" diyorlar. Tekrar bu kuruşu ihdas edebilmek için 2
sıfır atıldı. O 2 sıfırın yerine de kuruşlar kullanılsın denildi; fakat, bu,
teknik açıdan çok büyük bir hataydı. 2 sıfır, 4 sıfır, 5 sıfır gibi sayılarda
atılan sıfırlar, halkın yeni paraya alışmasını önlüyor. Son, yakın zamanlarda
Fransa'ya gittiğimde görüyorum ki, halk, hâlâ, eski frankı konuşuyor. Aynı
hatayı İsrail ve Yugoslavya da yaptı. Biri 4 sıfır, biri -yanılmıyorsam- 5
sıfır atmak suretiyle paralarını çorbaya çevirdiler ve uzun zaman halklarının
yeni paraya uyumunu sağlayamadılar.
Bendeniz, sekiz yıl kadar Milliyet
Gazetesinde köşe yazarlığı yaptım. Bu yazılarımda, zaman zaman, Türk Lirasından
sıfır atılmasını savunmuşumdur; ama, hep uyarmışımdır idarecileri: "Aman,
sakın, 1, 2, 4, 5 gibi sıfırlar atmayın; sıfır atacaksanız, 3'er 3'er
atın." O zaman zaten 3 sıfır atmak söz konusuydu. Karşı çıkıldı,
"efendim, enflasyon belli bir duraklama, yavaşlama sürecine girmeden sıfır
atılırsa, bu sıfırlar yeniden gelir" denildi; ama, sıfırlar atılmadı, üstüne
yeni sıfırlar geldi. Bu sefer, şimdi, 6 sıfır atmayı konuşuyoruz.
Ben, kişisel olarak, paradan sıfır
atılması için ille de enflasyonun tek haneli rakamlara inmesinin beklenmesi
gerektiğine kani değilim; ama, ekonomistlerimiz, yöneticilerimiz, bürokratlarımız
böyle karar verdiler, bunu beklediler ve bugün, mutlu bir sonuç olarak,
paramızdan 6 sıfır atma imkânını bulmuş oluyoruz. Böylece, yeni bir parayla
güven ifade eden, gelen turistlerin alayına maruz kalmayan iyi bir para
birimine sahip olacağız inşallah.
Hakikaten, Türkiye'ye ilk defa gelen
turistler, bir 100 dolar bozdurdukları zaman, ellerine milyonlarca liralık
meblağlar geçiyor; kendilerini, bir an için, milyoner, milyarder gibi
hissediyorlar; sonra, çarşıya çıktıkları zaman, almak istedikleri en basit
şeyin 1 000 000 lira, 2 000 000 lira olduğunu gördükleri zaman önce bir
şaşkınlık geçiriyorlar, sonra işi alaya alıyorlar.
Şimdi "sıfırların atılması Türk
Lirasında yeni bir enflasyona, küçük çapta bir enflasyona ya da hayat
pahalılığına sebep olur mu" diye soranlar, konuşanlar oluyor. Bu, Avrupa
ülkelerinde Euroya geçişte vuku bulmuş bir olaydır. Euroya geçişte yuvarlak bir
meblağı Euroya çevirdiğiniz zaman küsurlu bir rakam ortaya çıkıyor. O küsur,
esnaf tarafından hemen yukarıdaki bir yuvarlak rakama iblağ ediliyor ve
böylece, geçici bir pahalılaşma ortaya çıkıyor. Bizim paramızda da bu olabilir;
ama, o kadar fazla bir imkânı yok bunun. Şöyle olabilir belki: 1 755 000
liralık bir malı Yeni Türk Lirasıyla 1 lira 75 kuruşa alacaksınız; ama, sonunda
bir 5 lira var, 5 000 lira var; ya 75 kuruş ya 80 kuruş olacak. Bunun 75'ten
80'e yuvarlatılması halinde de, kıyamet kopmaz herhalde, büyük bir önemi olmasa
gerek.
Şimdi, sizlere, Yeni Türk Lirasının
esaslarından söz edip sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu kanun kabul edilirse
ortaya çıkacak olan yeni para birimimizin ismi, Yeni Türk Lirasıdır. Bunun
kısaltılması, YTL harfleriyle olacak. Yeni Türk Lirasının alt birimi, eskiden
olduğu gibi, bizim çocukluğumuzda olduğu gibi kuruş, ama yeni kuruştur. 1 Yeni Türk
Lirası 100 Yeni Kuruşa eşittir. Mısır'a giderseniz Mısır Lirasının kuruşu 1 000
kuruştur, Lübnan'a giderseniz orada da 1 000 kuruştur; ama, bizde 100 kuruş.
Oranınki öyle, bizimki böyle.
Türk Lirası, Yeni Türk Lirasına
dönüştürülürken, 1 000 000 Türk Lirası, 1 Yeni Türk Lirası olacaktır; bu
değişim oranı esas alınacaktır. Diğer bir ifadeyle, paramızdan 6 tane sıfır
atılacaktır; tabiî, meblağ yuvarlak ise. Yani, bugün en büyük kupürümüz olan 20
000 000 lirayı bankaya verdiğinizde, karşılığında 20 lira alacaksınız. 1 000
000 000 lira maaşı olan bir memur 1 000 lira maaş alacaktır; ama, çarşıya
çıktığı zaman da ayakkabısını 1 000 000 liraya boyatırken 1 liraya
boyatacaktır; değişen bir şey yok. Dolayısıyla, bu, şeklî bir olaydır, yapısal
bir olay değildir. Bunun için çok uzun hazırlıklara da gerek yoktur. Ekonomiyi
de çok derinden etkileyecek bir olay değildir; ancak, adam gibi bir paraya
sahip olmanın sonucunda, psikolojik olarak, Türk Lirasının itibarı artacaktır,
prestiji artacaktır. Bu da, enflasyonla mücadelede, Türk Lirasına en azından
psikolojik açıdan bir destek sağlayacaktır.
Yeni paralarımız, 1 Ocak 2005 tarihinden
itibaren tedavüle verilecektir. En küçük para 1 yeni kuruş, en büyük para ise
100 Yeni Türk Lirası olacaktır; yani, bugünkü değerle ifade edersek, 100 000 000 liralık banknotumuz olmuş
olacak; ama, bugün bastırmıyoruz bu parayı.
Operasyonun ilk aşamasında Türk Lirası ve
Yeni Türk Lirası paralar, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren bir yıl süreyle
birlikte tedavül edilecektir. Eski lira burada, yeni lira burada; bir arada
tedavül edilecek. Ondan sonra, eski Türk Lirası, tedavülden 2005 yılı sonunda
kalkacaktır. Dolayısıyla, şu anda kullanmakta olduğumuz paralar, 2005 yılının
sonuna kadar geçerli olan paralardır.
Bu bir yıllık geçiş dönemi boyunca,
vatandaşlarımız, ellerindeki paraları, rahatlıkla yeni paralara
dönüştürebileceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Karslı.
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Kanunlarda ve
diğer mevzuatta, idarî işlemlerde, yargı kararlarında, her türlü hukukî
muamelelerde, kıymetli evrak ve hukukî sonuç doğuran diğer belgeler ile ödeme
ve değişim araçlarında Türk Lirasına yapılan atıflar, 1 Ocak 2005 tarihinden
itibaren, bu değişim oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılacaktır.
Operasyonun 2006 yılından sonraki bir
tarihte yapılacak olan ikinci aşamasında ise "Türk Lirası" ibaresinin
başına konulan "Yeni" ibaresi de kaldırılacak ve para birimi olarak
tekrar "Türk Lirası" adlandırılmasına dönülecektir; aynen Fransa'da
olduğu gibi, "yeni frank" gitti, sadece "frank" kaldı.
Böylece, Yeni Türk Lirası, enflasyonun
düşmesi sonucu ortaya çıktığı için, daha değerli, en azından, psikolojik olarak
daha değerli bir para haline gelecektir. Dolayısıyla, dış piyasalarda da itibar
kazanacak bir para birimi olacaktır. Zaten, hukuken paramız konvertibiliteye
sahiptir; ama, arkasında 6 tane sıfır olan bir para, hukuken konvertibl olsa ne
olur olmasa ne olur. Bundan sonra, inşallah, paramızın konvertibl olarak
tedavül etmesinin faydalarını dış piyasalarda göreceğiz.
Bu operasyonda üzerinde durulması gereken
diğer önemli bir konu ise, tüm kurum ve kuruluşların üzerlerine düşen görevleri
ve gerekli hazırlık çalışmalarını zamanında ve eksiksiz olarak
sonuçlandırmalarıdır. Bu amaçla, çalışmaların seri bir şekilde yürütülebilmesi
için, kanun tasarısı, yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir yıl önceden
hazırlanmış ve yasalaşma aşamasına getirilmiştir. Bundan sonra yapılacak iş,
kanunun yürürlüğe girmesi için gerekli fiilî hazırlıkların yapılmasıdır.
Paradan 6 sıfır atılması, Türkiye için
tarihî bir dönüm noktası, ekonomimiz için de yeni bir sayfa olacaktır. Bir yıl
sonra ise, inşallah, milyarlar, trilyonlar, katrilyonlar, belki de, buruk bir
şekilde gülümseten hatıralar olarak kalacaktır; ancak, burada önemli olan,
Türkiyemizin bu istikrarı muhafaza etmesidir. Türkiye'nin yeni hayal
kırıklıklarına asla tahammülü bulunmamaktadır. Zira AB standartlarında bir
enflasyon oranının tutturulması ve bu oranın korunması, hayatî önem arz
etmektedir.
Yeni Türk Liramızın, hepimize,
memleketimize, milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karslı.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ DEVLETİNİN PARA BİRİMİ HAKKINDA
KANUN
TASARISI
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para birimi
MADDE l. - Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
para birimi Yeni Türk Lirasıdır. Yeni Türk Lirasının alt birimi Yeni Kuruştur.
Bir Yeni Türk Lirası (YTL) yüz Yeni Kuruşa (YKr) eşittir.
Bakanlar Kurulu, Yeni Türk Lirası ve Yeni
Kuruşta yer alan yeni ibarelerini kaldırmaya ve uygulamaya ilişkin esasları
belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
-Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesiyle ilgili
olarak gerçekte söz almayacaktım; fakat, biraz önce konuşan Sayın Muharrem
Karslı'nın bazı açıklamalarına ben de katkı yapmak amacıyla kürsüye gelmiş
bulunuyorum.
Sayın Muharrem Karslı, son derece teknik
ve güzel bilgiler verdiler; ancak, bir yerde, "enflasyonu indirmek, bizim
hükümetimize kısmet oldu" şeklinde bir cümle kullandılar. Hepinizin
bildiği gibi, Türkiye, enflasyonla mücadelede çok uzun yıllarını kaybetmiştir.
Gerçek anlamda enflasyonla mücadele kararlılığını 2000 yıllarına girerken
göstermiş, talihsiz bir kriz yaşamış ve 2001 krizinden sonra da, uygulanan
güçlü ekonomiye geçiş programıyla, enflasyondaki inişleri yaşamaya başlamıştır.
Hatırlayacaksınız, 2002 yılında, yıl sonu
enflasyonu yüzde 35 olarak planlanmış olmasına rağmen, gerçekleşme yüzde 30'un
altında, yüzde 29 dolaylarında olmuştur. Enflasyonla mücadelede bu hususu
sizlerin dikkatine sunmak istedim. 57 nci hükümet döneminde ilk inişler
başlamış, mevcut hükümet döneminde de bu süreç devam etmektedir.
Bu vesileyle şunları da ifade etmek
istiyorum: Tabiî ki, enflasyonla mücadele ediliyor ise ve gerçekten, tek haneli
bir enflasyon planlanmış ise, Türk Lirasının sıfırlarının atılması son derece
yerindedir. Bu, hükümetin, enflasyonla mücadeleye devam edeceğinin bir işareti
olmaktadır. Bu güzel bir şey; ancak, öte yandan uygulanan politikaları da
değerlendirirsek, bazen, acaba, gerçekten, hükümet enflasyonla mücadele ediyor
mu, bu mücadelede kararlılığını sürdürecek mi konusunda, ister istemez insanlar
tereddüte düşüyor.
2004 bütçesini yeni yaptık, biliyorsunuz.
Daha bütçe yılının ilk ayındayız ve bütçe yılının ilk ayında bütçe
hedeflerinden 6,5 katrilyon liralık bir sapmadan söz ediyoruz. Hükümet, önümüze
bir ekbütçe yasa tasarısı getirerek mevcut bütçe ödeneklerinin çok önemli bir
bölümünü yüzde 10 oranında kesecektir; ancak, yüzde 10 oranındaki kesinti dahi
bütçenin ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek, onun ötesinde, gelir hedeflerinin
tutmamasından dolayı, 2003 hedeflerinin tutturulabilmesi açısından ilave bir
önlem alma zorunluluğuyla karşı karşıya kalacaktır. Bu da, yaklaşık 3 katrilyon
lira civarındadır; ödeneklerden yapılacak kesinti dışında, hükümetin almak
zorunda olduğu önlemin toplamı 3 katrilyon liradır. Sayın Maliye Bakanımız,
bunu "şubat ayında netleştireceğiz, zam veya vergi şu anda yok" veya
"zam yapmamaya çalışıyoruz" şeklinde bir açıklamaya kavuşturduysa da,
bu önlemlerin önümüze geleceği açıktır. Daha ilk ayda, bütçe yılının ilk ayında
ek bütçe ihtiyacını ortaya koyan hükümetin, ister istemez enflasyonla
mücadelede kararlılığında bir tereddüte yol açmaktadır. Bunu dikkatlerinize
sunmak istedim.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal
Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; konumuz para. Tabiî, para olunca, hepimiz parayı
seviyoruz; ama, onu da birçok vesileyle kötülemekten geri kalmıyoruz. Gerçekten
de parayı kirleten, parayı kötü gösteren iki tane olay var; biri enflasyon,
diğeri de yolsuzluktur.
Tabiî, enflasyonla ilgili olarak,
konuşmacılar, gerçekten de çok geniş açıklamalar yaptılar. Zaten para tarihi,
bir yerde enflasyon tarihi demektir; ama, yolsuzluk olayı, tabiî, çok kötü bir
olay, gerçekten de parayı kirletiyor. Bunun tarihteki en etkili örneği Judas'ın
İsa'yı 30 altına satmasıdır. Daha doğrusu, Judas, İsa'yı 30 para birimi almak
suretiyle ihbar etmiştir. Bizdeki en kötü olayı da, benim kanaatime göre, bir
müddet evvel yaşanan banka soygunudur; burada 50 milyar dolar gitmiştir. Bu,
tabiî, işin anekdotu; fakat, tabiî, para nedir; efendim, parayla ilgili olarak,
ciltlerce kitap yazılmıştır. Esasında, paranın ekonomideki tüm fonksiyonlarının
ne olduğu bilinmemektedir; esasında, paranın tarifi de bilinmemektedir; ama,
tabiî ki, ekonomide gerçek fonksiyonun ne olduğu, büyük bir bölümü itibariyle
bilinmektedir.
Arkadaşlarım enflasyondan bahsettiler.
Gerçekten de, bir ülkedeki mal ve hizmet miktarına veyahut da bunun
çoğaltılması imkânına nazaran, fazla miktarda para basılırsa, çok para,
yetersiz miktardaki mal ve hizmetin peşinden koşmaya başlar. Bu şekilde,
tamamen, enflasyonun oldukça yoğunlaştığı bir iktisadî konjonktüre girilir. O
bakımdan da, parayı mümkün olduğu kadar az basmak gerekir.
Tabiî, paradan sıfır atılması olayı,
esasında, bir maliye politikası veya iktisat politikası değildir. Sayın Karslı
değindiler; bu, benim kanaatime göre, maddî bir düzeltmedir, zorunlu bir
düzeltmedir. Tabiî, düşünebiliyor musunuz, bugün, 1 euro, Türk Lirasından 1 650
000 defa daha fazladır; yani, bunun iştira gücü bakımından böyledir. Bu, çok
kötü bir durumdur; mutlaka, paramızdan sıfır atılması gerekir. Bugün hiçbir
malın alımında, en küçük bir mal ve hizmetin alımında bir iştira gücü olarak
kullanma kabiliyeti olmayan 250 000 lirayla, benim çocukluğumda, ilkokula
gittiğim 1947 yılında, Anadolu'da, iki katlı 30 tane ev alınırdı. 1980'in
başında, 100 metrekare bir ev 2 500 000-3 000 000 lira idi; milyon lira ve
bugün geldiğimiz rakamlara bakın!.. O bakımdan da, mutlaka, sıfırların atılması
gerekir; para biriminin, hiç değilse, birim olarak düşürülmesi gerekir.
Gerçekten, para tarihi, biraz evvel de
söyledim, enflasyon tarihiyle eşdeğerdedir. Enflasyon, nazarî ve tatbikî
iktisadın çok derin bir konusudur; ama, gerçek anlamda da, kim ne derse desin,
parasal bir olaydır; tamamen, para arzının mal ve hizmet arzına nazaran çok
daha fazla artırılmasından kaynaklanır. Tabiî, burada, nakdî akımlar ile reel
akımlar arasında bir dengenin sağlanması gerekir. Bu denge sağlandığı takdirde,
enflasyon olmayacaktır; ama, bunun için de önemli olan ekonomik istikrar ve
siyasî sürekliliktir. İşte görüyorsunuz, bir yıldan beri enflasyonun düşmesinin
gerçek sebebi de budur.
Tabiî, burada, paranın optimizasyonu
fevkalade önemli bir konudur; çünkü, ekonomi teorisinin amacının, çeşitli
ekonomik değişkenlerin nasıl optimize edileceğini incelemek olduğu
söylenegelmiştir; ama, parasal ekonomimizin tek anahtar değişkeni olan para,
bugüne kadar optimizasyon analizlerinin dışında tutulmuştur; o bakımdan da, çok
yüksek bir enflasyon konjonktürüne girilmiştir. O bakımdan da, paranın, millî
gelirin ve mal ve hizmetlerin mübadelesini sağlayacak ölçüde, ama, enflasyonu
artırmayacak ölçüde çok kısıtlı olarak çıkarılması gerekir.
Benim bildiğim, tarihte -arkadaşlarım da
örnek verdiler- 1948 yılında, Almanya'da Doyçe Marka geçilmiştir ve o zaman
ekonomiden sorumlu kişi olan Erhard, 1948 yılında radyodan bir konuşma
yapmıştır. Radyodan yaptığı bu konuşmada "bundan sonra parayı o kadar
kısıtlı çıkaracağız ki, bütün işletmeler, herkes, bu paraya sahip olmak için
çok dikkatli olacak ve çok düşük maliyetle çalışacak, çok rasyonel
çalışacak" demiştir; bu, fevkalade önemlidir.
Ben paradan sıfır atılmasının ülkemiz için
çok hayırlı, faydalı olacağına inanıyor; hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Sayın milletvekilleri, 1 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Türk Lirası ile Yeni Türk Lirası arasında
değişim oranı
MADDE 2. - Türk Lirası değerler Yeni Türk
Lirasına dönüştürülürken, bir milyon Türk Lirası (1.000.000 TL) eşittir bir
Yeni Türk Lirası ( l YTL) değişim oranı esas alınır.
Yeni Türk Lirası cinsinden yapılan
işlemlerde yarım Yeni Kuruşun üzerindeki değerler bir Yeni Kuruşa tamamlanır;
yarım Yeni Kuruş ve altındaki değerler dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Türk Lirasına yapılan atıflarda değişiklik
MADDE 3. - Kanunlarda ve diğer mevzuatta,
idarî işlemlerde, yargı kararlarında, her türlü hukukî muamelelerde, kıymetli
evrak ve hukuki sonuç doğuran diğer belgeler ile ödeme ve değişim araçlarında
Türk Lirasına veya liraya yapılan atıflar, 2 nci maddede belirtilen değişim
oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Banknotların resim ve görüntülerinin
çoğaltılması ve yayınlanması
MADDE 4. - Halen tedavülde bulunan,
tedavülden çekilmiş veya tedavüle çıkarılacak olan banknotların resim ve
görüntülerinin çoğaltılması ve yayınlanmasına ilişkin boyut, renk, malzeme,
çözünürlük, üzerinde bulunacak ibareler ve benzeri hususlarla ilgili şartlar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenir ve Resmî Gazetede ilân olunur.
İlân olunacak şartlara uymayan kişiler
hakkında fiil daha ağır bir suça vücut vermediği takdirde birmilyarbeşyüzmilyon
liradan beşmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 5. - 24.12.1937 tarihli ve 3290
sayılı Devlet Hesaplarında Liranın Esas İttihaz Edilmesi Hakkında Kanun
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE l. - Halen tedavülde bulunan
Türk Lirası banknotlar ile madeni paralar 1.1.2005-31.12.2005 tarihleri
arasında Yeni Türk Lirası banknotlarla ve yeni çıkarılacak madeni paralarla
birlikte tedavül eder.
Söz konusu banknotların birlikte tedavülü
ve değiştirilmesine ilişkin esaslar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca,
madeni paraların birlikte tedavülü ve değiştirilmesine ilişkin esaslar ise
Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.
Bu Kanunun uygulanmasında karşılaşılan
tereddütleri gidermeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; görev alanlarına giren konularda düzenleme yapmaya Maliye
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Türk Lirası üzerinden
yapılan her türlü hukuki muamele ile hukuki sonuç doğuran belgelerin 2 nci
maddede belirtilen değişim oranı dikkate alınarak 31.12.2005 tarihine kadar, bu
tarih dahil Yeni Türk Lirasına göre değiştirilmesi halinde, muamele ve
düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim, harç ve diğer yükümlülüklerden
muaftır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. -1.1.2005-31. 12. 2005
tarihleri arasında, bütün mal ve hizmet bedellerinin, 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 12 nci maddesi çerçevesinde düzenlenecek etiket ve
tarife listelerinde Türk Lirası ve Yeni Türk Lirası üzerinden ayrı ayrı
gösterilmesi zorunludur.
Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler
hakkında 4077 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen
ceza uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6. - Bu Kanunun;
a) 4 üncü maddesi ile geçici 1 inci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yayımı tarihinde,
b) Diğer hükümleri 1.1.2005 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 206
Kabul: 206 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanın bir
teşekkür konuşması talebi var.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce Sayın Başkanın açıkladığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para
Birimi Hakkında Kanun Tasarısını kıymetli oylarınızla kabul etmiş
bulunuyorsunuz.
Çok değerli milletvekilleri, kabul
ettiğiniz bu kanun, fevkalade önemli bir değişimi getiriyor. Bu kanunu kabul
eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, bu kanunu getiren
hükümet, bu kanunu hazırlayan bakanlık, Merkez Bankası ve bu kanuna hizmeti
geçen herkes, ileride, tarihte, çok iyi bir şekilde anılacaktır. Tarihe geçecek
bir karar verdiniz.
Bakınız, düşünün, bu kanun kabul
edildikten sonra, 2004'ün sonunda ve 2005'in sonunda, inşallah, büyük bir mâni
çıkmazsa -bundan sonra göreceğiniz manzara çok önemli- artık, 1 kuruş çıkacak.
Bir düşünün, söylediklerimi şöyle bir düşünün; 10 kuruş çıkacak, 25 kuruş
çıkacak, 50 kuruş çıkacak, 100 kuruş çıkacak ve bir de, 1 lira çıkacak. O 1
lira da, hem madenî para olacak hem kâğıt para olacak. Hafızalarınızı şöyle
geriye doğru bir götürün; 1 liralık kâğıt para hiç gördünüz mü?..
Şimdi, size bir şeyi daha söylemek
istiyorum: 50 000 lirayla, 40 000 lirayla şimdi ne alıyorsunuz?.. 50 000
lirayla, 40 000 lirayla ev alacaksınız, ev. Şimdi, bunların hepsi hayal gibi
geliyor; ama, bu millet, bir sene sonra bunları yaşayacak.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Parayı
nereden bulacaklar?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Ne olacak; artık, milletin parasına güven gelecek; millet, kendi parasıyla
gururlanacak, benim de kıymetli param var diyecek. Bir milletin kendi parasına
güvenmesi, kendisine güvenmesi demektir. Her başarının altında, kendine güven
yatar. Türk Milletine bir kere daha bu gururu tattıracaksınız, bu güveni
kazandıracaksınız; bundan dolayı, hepinizi tebrik ediyorum.
Teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.40
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ
Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22
Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve 11
Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.-
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili
Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S.
Sayısı: 355) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 355 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşeceğimiz tasarı, Türkiye'nin 36 ilini
teşvik kapsamına almaktadır; bu yönüyle bir bölgesel teşvik tasarısı niteliği
taşımaktadır. Bölgesel teşviklerden amaç, yatırımların, teşvik edilmek istenen
bölgelere çekilmesidir. Yatırımcılar açısından bu bölgelere gidilmesinde
çeşitli zorluklar vardır; coğrafî olarak zorluklar vardır, ulaşım zorlukları
vardır, altyapı zorlukları vardır, nitelikli eleman temin etme zorluğu vardır;
çünkü, eğitim düzeyi o kadar yüksek değildir ve diğer birtakım sosyal
olumsuzluklar vardır.
Bu nedenlerle, bu bölgelerle diğer
bölgeler arasında bir haksız rekabet vardır ve amaç, bu tip düzenlemelerle, bu
bölgelerin aleyhine olan haksız rekabet durumunu ortadan kaldırmaktır.
Tasarı da bu amaçla hazırlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinde bu amaçla hazırlanıp, yürürlüğe girmiş olan çok çeşitli
kanunlar vardır. Türkiye'de teşvikler, daha cumhuriyet ilan edilmeden, 1913 yılında
başlar. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, 1927 yılında yürürlüğe giren bir
Teşviki Sanayi Kanunu vardır ve belki cumhuriyet tarihinin en ileri teşvik
anlayışının sahip olduğu bir kanundur. Tabiî ki, dönemin ve ekonominin
özelliklerine göre teşvik anlayışları da zaman zaman değişebilmektedir. En son
uygulanan teşvik kanunu, 1998 yılında yürürlüğe girmiş olan ve 2002 yılı sonuna
kadar işe başlayan mükellefler açısından uygulanmış olan 4325 sayılı Kanundur.
4325 sayılı Kanunun uygulanmasından sonra, şimdi, önümüzdeki bu tasarı
yasalaştığı takdirde -ki, yasalaşacağı anlaşılıyor- yeni bir teşvik yasası
Türkiye'nin gündemine gelmiş olacak.
4325 sayılı Yasa, 22 ili teşvik kapsamına
alırken, görüşmekte olduğumuz tasarı, 22 ili 36'ya çıkarmaktadır ve 36 il
teşvik kapsamına girmektedir; vergi ve sigorta primi teşviki ile enerji desteği
açısından 36 il desteklenmektedir. Bu 36 ilin belirlenmesinde, 2001 yılı gayri
safî yurtiçi hâsılası 1 500 dolar ve daha aşağısı olan iller esas alınmıştır;
ölçü budur.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, ifade
edeyim ki, tek başına bu ölçünün alınması, bizi doğru sonuçlara götürmeyecektir
ve bu tasarı kendisinden bekleneni, maalesef, vermeyecektir.
Neden 1 500 dolar esas alınmıştır ve neden
2001 yılı rakamı esas alınmıştır? 2001 yılı kriz yılıdır, Türkiye'nin krizde
olduğu bir yıldır, esasında, sağlıklı ekonomik verilerin olmadığı bir yıldır.
2001 yılının baz alınması doğru olmamıştır. Bir başka yıl, yine 36 ile ulaşacak
şekilde alınabilirdi, o yılın millî gelir rakamı alınabilirdi. Zannediyorum,
1998 yılında uygulamaya giren 4325 sayılı Yasa, o zaman 1 500 dolar sınırını
almış olduğu için bu tasarı da 1 500 dolar sınırını esas almıştır; ancak,
hepsinden önemlisi, Sayın Başbakanın, geçen yaz aylarında "1 500
dolar" kelimesini telaffuz etmesidir. "1 500 dolar" kelimesi
telaffuz edilince Sayın Başbakan tarafından, artık, Maliye Bakanlığı da bu
rakamı esas almak suretiyle ve 2001 yılının 1 500 dolarını esas almak suretiyle
bu tasarıyı hazırlamıştır.
Değerli arkadaşlar, 1 500 dolar ölçüsü
neden tek başına yanlıştır; 1998 yılındaki 1 500 dolarla 22 il kapsama
girerken, şimdiki 1 500 dolarla 36 il kapsama girmektedir. Yanlışlık bu sayının
artmasında değildir. Sayının artmasını hükümet tercih etmiştir, daha fazla il
yararlansın demiştir. Biz de bunu olumlu buluyoruz; ancak, sadece 1 500 dolar
ölçüsüyle gelişmeyi ölçmeye kalkışmak son derece yanlıştır. 1 500 doları
geçtiği halde buraya giremeyen birçok il vardır. Bunların örneklerini ben size
verebilirim. Trabzon'da 1 506 dolar, örneğin; 6 dolarla girememektedir;
Isparta'da 1 510 dolar, Konya'da 1 554 dolar, Kahramanmaraş'ta 1 564 dolar,
Tunceli'de 1 584 dolar... Bu illeri çoğaltmak mümkün. Denilebilir ki: Bir başka
dolar ölçüsü koysaydık; örneğin, 1 600 dolar, 1 700 dolar, 1 800 dolar, yine
fark etmeyecekti; o rakamın üzerinde kalmış olan iller yine bundan
yararlanamayacağı için şikâyet konusu olacaktı; dolayısıyla, bu itiraz, bu
eleştiri doğru değildir.
Değerli arkadaşlar, buradan yaklaşırsak
sonuca ulaşamayız. 1 500 dolar yerine, gerçekten, 1 600 de deseniz, 1 700 de
deseniz, başka sorunlar da çıkacaktır, doğrudur. Başka ölçüler vardır. Alınması
gereken ölçüler bunlardır. Örneğin, 1998 yılındaki yasa, 1 500 dolar yanında o
ilin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini esas almıştır; 1 500 dolar, artı, o
ilin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi; ki, bunu, Devlet Planlama Teşkilatı
hesaplamaktadır. Eksi yarım veya daha aşağıdaysa, daha geri kalmışsa, 1 500
dolar şartına bakılmaksızın o il de teşvik kapsamına girmiştir. Yapılması
gereken, böyle bir kriteri bu tasarıya katmaktır; tek başına 1 500 dolar, çok
büyük adaletsizliklere yol açmaktadır.
Yine, bir yılın 1 500 doları yerine, belli
yılların ortalaması alınabilirdi; gayri safî yurtiçi hâsıladaki, yani millî
gelirdeki performansa bakılabilirdi, son beş yılın, on yılın ortalaması
alınabilirdi.
O ilin istihdam düzeyi nedir, işsizlik
oranı nedir, o ilin millî gelirinin oluşumunda sanayi sektörünün payı nedir,
altyapı durumu nedir, eğitim durumu nedir; bütün bunları dikkate almadan, tek
başına dolar ölçüsüyle, tek başına millî gelir ölçüsüyle yaklaşmak, kesinlikle,
bu tasarıdan beklenileni vermeyecektir.
Olacak olan şudur: 36 il kapsama
girmektedir. 36 il içerisinde Orta Anadoluda, hatta, Batı Anadoluda olan iller
vardır, bunun yanında, Doğu Anadoluda olan iller vardır ve teşvikler açısından
bu iller arasında hiçbir ayırım gözetilmemiştir. Batıdaki ile verilen teşvik de
aynıdır, doğudaki, güneydoğudaki ile verilen teşvik de aynıdır.
Teşvikten amaç neydi; bu bölgelerde ulaşım
olanakları yetersiz; pazara uzak; sanayici, imalatçı malı üretse bile, hangi
ulaşım olanağıyla hangi pazara bunu sevk edecek; maliyetler bu nedenle yüksek,
ulaşım maliyeti yüksek, hammadde temininde güçlüğü olacak. Bütün bu güçlükleri
aşabilmek için yatırımcılara bir teşvik veriliyordu.
Peki, batıdaki il ile doğudaki ile aynı
teşviki verirsek, İstanbul'daki yatırımcı, Batı Anadoludaki yatırımcı, neden
doğuya gidip yatırım yapsın.
Değerli arkadaşlar, bunun örneğini,
uygulamasını gördük; 4325 sayılı Yasa, 1998 yılında uygulamaya girdiği zamanki
ölçü açısından bu tasarıdan çok daha iyi bir yasaydı; ama, ona rağmen
yatırımlar Doğu Anadoluya gitmedi. Tamam, Türkiye'nin güvenlik problemi vardı,
Türkiye'de ekonomide istikrar yoktu, yatırımcının çok daha fazla para
kazanacağı başka alanlar vardı; ama, bütün bunların yanında bir miktar yatırım
olmadı mı; oldu. Nerede oldu; batıdaki illerde oldu. O halde, yapılması gereken
neydi; bu illeri en azından ikili bir gruba ayırmaktı. Diğerlerine kıyasla daha
gelişmiş olanlara biraz daha az teşvik, daha az gelişmiş veya gelişmemiş
illerimize biraz daha fazla teşvik. Aksi takdirde, ben, size, olacakları
söyleyeyim: Bu tasarı yürürlüğe girdikten sonra, yatırımcılar, batıda teşvik
kapsamındaki birkaç ile gidecektir. Görünürde 36 olan teşvikten yararlanan il
sayısı fiilen çok daha aşağılara düşecektir.
Değerli arkadaşlar, yatırım süresine
baktığımızda, çok kısıtlı bir süredir. Eski yasayı örnek vereceğim yine; 4325
sayılı Yasa, 1998 yılı ocak ayında yürürlüğe girdi; 2002 yılı sonuna kadar işe
başlayan mükellefler açısından uygulandı. 1998-2002 yılları arasında işe
başlayan mükellefler, işe başladığı tarihten itibaren beş yıl süreyle o
teşviklerden yararlandılar. Yani, 2001 yılında işe başlamışsa, 2006 yılına
kadar; 2002 yılında işe başlamışsa, 2007 yılına kadar o teşvikten o mükellefler
yararlandı. Tasarıda ne deniliyor bu konuda; tasarı, çok farklı; 2003 yılının
ocak ayında işe başlıyor -hatta, bazı hallerde biraz daha erken- teşvikler 2007
yılı sonuna kadar yapılacak yatırımlar için uygulanacak. Yani, yatırımcı 2006
yılında yatırımını bu illerden birisinde yaparsa, teşvik, 2007 sonuna kadar
uygulanacak. Başladığı tarihten itibaren beş yıl süreyle uygulanmıyor. Peki,
ben size soruyorum: O zaman, bu yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren ikinci,
üçüncü yılında, hangi yatırımcı, batıdan kalkıp bu illere gidecektir?!. Kalmış
geriye bir yıl, iki yıl; ben, bir yıl, iki yıl için neden bu illere gideyim
diyecektir. Hatta, beş yıllık süre bile yetersizdir arkadaşlar. En azından,
yatırımda geçecek süreyi bundan istisna etmek gerekirdi. Yatırımda geçecek süre
hariç tutulabilir. Yatırım iki yıl sürerse, geriye kalıyor üç yıl. Yatırımcı
hesap edecek; kalan üç yıl için bu teşviklerle oraya gitmeye değer mi;
gitmeyecektir. Gidebilen de batıya gidecektir. Ağrı'da 568 dolardır,
Kırşehir'de 1 488 dolardır; Şırnak'ta 638 dolardır, Çankırı'da 1 136 dolardır.
Kırşehir, Çankırı, tabiî ki, yatırım ihtiyacı olan illerimizdir; daha çok
yatırım gitsin; ama, herhalde, Ağrı'ya, Şırnak'a, Tunceli'ye, Trabzon'a da
yatırım gitsin istiyoruz. Değerli arkadaşlar, bu ölçü kesinlikle yanlıştır. Tek
başına millî gelir ölçüsünün alınması, kesinlikle, bu tasarıdan bekleneni
vermeyecektir. Görünürde, Sayın Başbakanın kamuoyuna verdiği sözün gereği
yerine getiriliyor olacaktır; ancak, sonuçları hep beraber izleyeceğiz,
göreceğiz; sonuçta, bu illerde bir yatırım artışı olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, yine, tasarının bir
önemli eksiği, işçi sayısı ve yatırımın türü konusunda bir şart koymuyor. Vergi
ve sigorta primi desteğini kastediyorum burada. Enerji desteğinde daha farklı
düzenlemeler var, enerji desteğinde sayı var; ama, vergi ve sigorta priminde
sayı yok. Sayının olmaması nedir; bakın, enerji desteği güzel bir destek;
tasarının en olumlu düzenlemesi. Enerji desteğinde sayılmış, hangi tür yatırımlar;
gerçekten, yatırımcı teşvik ediliyor orada. Enerji maliyetinin yüzde 20'sini
devlet karşılayacak. Son derece yerinde, güzel bir düzenleme. Hiçbir itirazım
yok ona. Enerji desteği 36 ilde uygulanıyor. Orada yatırımlar tanımlanıyor,
hangi sektörlerde olduğu tanımlanıyor; ama, vergi ve sigorta primi desteğinde
tanımlanmıyor. Yani, 1 kişilik bir dükkân bile açsanız bundan
yararlanacaksınız; güzel, belki ilk bakışta güzel gibi gözüküyor; ama, bu,
yatırım değil artık; 1 kişinin istihdam edileceği bir şey yatırım değildir, o
başka bir şey. Bunu da teşvik etmek isteyebilirsiniz, olabilir; ama, bu, fiktif
yatırımlara neden olacaktır. En azından 4325 sayılı Yasada olduğu gibi bir
sınırlama konulabilirdi. Orada 10 kişi denmişti, 5 olabilir, 3 olabilir; bütün bunlar
denilebilirdi.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
özellikle 1 500 doların esas alınması çok önemli sakıncalar yaratacaktır ve 1
500 doların hesabı da gerçekten, üzerinde durulması gereken bir konudur. Tabiî
ki, Devlet İstatistik Enstitüsü bunu kendi hesaplama yöntemleriyle ölçmektedir,
öteden beri nasıl hesaplıyorsa şimdi de öyle hesaplamaktadır; ancak, eğer, bir
il birkaç dolarla bu teşvik kapsamına girme şansını kaybedip, diğer bir il
birkaç dolarla teşvik kapsamına girebiliyorsa, bu ölçüde bir yanlışlık var.
Yani, bu kadar hassas bir terazi olamaz. Demek ki, tek başına bu ölçünün
alınması doğru değil. O ilde kamu kurumları olabilir. Teşvik kapsamına
giremeyen bazı iller var, kamu kurumları var, üniversite var, yatırımcı kamu
kuruluşları var; bütün bunların orada yaptığı harcamalar var. Bu harcamalar,
millî gelir hesabında, ister istemez dikkate alınmaktadır. Üretim yöntemiyle bu
hesap yapılmaktadır; ancak, üretim yöntemiyle dahi olsa, sonuçta, ekonomiye
giren bir para olduğu için bunlar o ilin millî gelir hesabında dikkate
alınıyor; ama, yatırım yönünden baktığınızda kamu kurumlarını çekip alsanız o
ilden, yatırım olarak hiçbir şey kalmıyor neredeyse. O zaman, burada, bu
ölçüde, bir yanlışlık var; o nedenle, başka ölçüleri dikkate almamız gerekir dedim.
Sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi olarak ifade ettiğim, o ilin, hakikaten,
altyapı durumu, eğitim durumu, ulaşım olanakları, istihdam durumu gibi
özelliklerin, ona ilişkin ölçülerin, bu yasa tasarısına mutlaka konulması
gerekirdi. Aksi takdirde, tekrar ifade ediyorum, tasarı, kendisinden bekleneni
yaratamayacak ve yatırımlar, 36 il yerine 3-5 tane ile gidecek; ama, diğer
iller bu yatırımlardan yararlanamayacaktır. Eksiktir; bu eksikliği gidermek
için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, muhtelif önerilerimiz, önergelerimiz
olacaktır; onları, sizlerin dikkatlerine, değerlendirmelerine sunacağız.
Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın.
Buyurun Sayın Açıkalın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA
AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımların ve
istihdamın teşvikine dönük olarak hazırlanmış bulunan ve görüşmekte olduğumuz
tasarı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bilindiği üzere, yatırım ve istihdamın teşviki
amacıyla, bu kanundan önce de birçok kanun uygulamaya konulmuş bulunmaktadır.
Geriye dönük olarak baktığımızda, esasen, yatırımların ve istihdamın teşviki
amacıyla uygulamaya konulmuş bulunan kanunların önemli ölçüde amacına
ulaşamadığı ve başarılı olamadığı ifade edilmektedir. Bu bazdan hareket
ettiğimizde, bu teşvik kanunlarının neden başarıya ulaşamadıklarının üzerinde
düşünmemiz, en azından, bu kanunun başarısı bakımında da önem arz etmektedir.
Her şeyden önce, teşvik kanunlarının
amacına ulaşabilmesi için, yatırım ikliminin, ülkedeki yatırım şartlarının
elverişli olması gerekir. Tek başına yatırım ve teşviklerle ilgili kanunlar,
yatırımları teşvik amacına hizmet etmeye kâfi gelmemektedir. Bu açıdan
baktığımızda, yatırım ve istihdamın önündeki engeller nelerdir; bunları gözden
geçirmek istiyorum.
Başlıklar itibariyle vermemiz icap ederse,
yatırımın önündeki iktisadî engellerin birincisi nedir; her şeyden önce,
bilindiği üzere, ülkedeki ekonomik istikrarsızlık çok büyük engeldir
yatırımlarda ve istihdamda.
İkincisi, kayıtdışı ekonominin
mevcudiyetidir. Ülkemizde, gayet tabiî, kesin bir hesaplaması bulunmamakla
birlikte, bunun yüzde 50'nin üzerinde olduğu ifade edilmektedir.
Üçüncüsü, sürekli ertelenen reformlar,
malî ve idarî reformlar yatırımların önünde bir engeldir.
Dördüncüsü, özelleştirmenin ciddî anlamda
yapılamamış olmasıdır.
Bilindiği üzere, ülkemiz, 1980'li
yıllardan itibaren özelleştirme kavramı ve uygulamasıyla tanışmış
bulunmaktadır. Bugüne kadar, iktidarda bulunan hükümetler ve icra makamları
tarafından özelleştirmeye ilişkin uygulamalar yapılmıştır; ancak, ifade etmek
gerekir ki, gerçekten, bu yıldan itibaren yapılan özelleştirmelerde, Türkiye,
önemli ölçüde bir başarı elde edememiş, ciddî bir özelleştirme yapamamıştır.
Dünyaya baktığımızda, bunun çok başarılı
örneklerini görmekteyiz. Bilindiği üzere, Doğu Almanya'nın Batı Almanya'yla
birleşmesinden sonra, Batı Almanya, aşağı yukarı 2 500 devlet kuruluşunu, kamu
kuruluşunu, ikibuçuk yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde özelleştirmiş ve
ekonomiye kazandırmıştır.
Yatırımların önündeki diğer bir engel,
yüksek üretim maliyetleridir, girdi maliyetleridir, enerji maliyetleridir,
finansman maliyetleridir. İşte, tasarıyla bunlardan bir tanesi hafifletilmek
istenmektedir; enerjinin daha ucuza yatırımcıya temini amaçlanmaktadır.
Diğer bir engel, finans sektöründeki
istikrarsızlıktır. Geçmiş on yıl içerisinde finans sektöründe neler
yaşadığımızı, yaşadığımız yanlışlıkları hepimiz bilmekteyiz.
Son olarak, iktisadî engeller bakımından
söyleyeceğim husus, yüksek faiz oranlarıdır. Özellikle, yatırım ve işletme
sermayesi ihtiyacı gösteren işletmeler bakımından, faiz oranları önemli bir
yatırım engeli olarak karşımıza çıkmaktadır.
Enflasyon oranındaki inişe paralel olarak
borçlanma maliyetlerinin düşmüş olması, Merkez Bankası faizlerinin inmesi, aynı
şekilde, finans kurumlarının da orta ve uzun vadeli yatırımlara uyguladıkları
faizlerde indirimlere yol açmış bulunmaktadır.
Vergi sistemi bakımından karşımıza çıkan
engellerde vardır; burada birinci derecede, vergi nispet ve yükünün ağırlığı
önümüze çıkmaktadır. Her ne kadar, vergi yükü OECD ülkeleriyle mukayese
edildiğinde, henüz, daha vergilenecek potansiyel olduğu gibi bir kanaat birçok
kesim tarafından ifade ediliyor olmakla birlikte, kanaatimce, burada, vergiden
sonra tüketici veya yatırımcının elinde kalan gelire bakmak lazım. Bu noktadan
mukayese ettiğimizde, gerçekten, vergi yükünün, ben, şahsen, ülkemizde ağır
olduğunu düşünmekteyim.
Vergi bakımından diğer bir engel,
enflasyon muhasebesinin uygulanmamış olmasıdır. Bilindiği üzere, bu Meclis, çok
yakın bir zaman içerisinde, Maliye Bakanlığının, enflasyon muhasebesi
uygulamasıyla ilgili göndermiş bulunduğu tasarıyı kabul etmiş ve
kanunlaştırmıştır.
Müktesep hakların korunmaması, keza, önemli
bir engeldir. Vergi idaresinin ve vergi incelemelerinin zaman zaman
belirsizlikler ve keyfîlikler göstermesi de, vergi bakımından önemli bir engel
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapısal engeller nelerdir diye
baktığımızda; birinci olarak, rekabet hukukundaki aksaklıklar önümüze
gelmektedir. İkincisi, fikrî ve sınaî haklar bakımından yeterli korumanın
olmaması bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Üçüncü bir engel de, kamunun
iktisadî hayattaki ağırlığıdır. Bilindiği üzere, kamu, devlet, şu anda Türkiye'de
mal ve hizmet üretiminde, satıcı ve alıcı olmak bakımından hâlâ yüzde 50'nin
üzerinde bir paya sahiptir.
Merkezî ve mahallî idareler hizmetlerinin
performansının düşüklüğü önemli bir mâniadır. Bilindiği üzere, performans bütçe
uygulamaları sayesinde, bu hizmetlerdeki verimlilik ve performans ölçülmesine
başlanılmış bulunmaktadır.
Şeffaflığın olmaması, opaklığın bulunması,
çok önemli bir engeldir. Ülkemizde, gerçekten şeffaflığın yok olması, çeşitli
süreçlerde karşımıza çıkan ve uluslararası incelemelerde bizi fevkalade kötü
pozisyonda bırakan önemli bir engel olarak gözükmektedir. Yapılmış bulunan bir
incelemeye göre, Türkiye, Çin, Rusya ve Endonezya'dan sonra, şeffaflık
bakımından, en az şeffaf ülke konumundadır. En şeffaf ülkelere baktığımızda,
karşımıza, Singapur ve Amerika Birleşik Devletleri çıkmaktadır. Şeffaflığın
olmamasının, uluslararası yatırımlar bakımından, yüzde 36 mertebesinde gizli
bir ekvergi olduğu ifade edilmektedir.
Siyasî engellere baktığımızda, en başta,
tabiî ki, siyasî istikrarsızlık ve buna bağlı olarak, daha önce ifade ettiğim
gibi, iktisadî istikrarsızlık önemli bir mâniadır. Sermayeye uygulanmış olan
diskriminasyon, ayırımcılık bir engeldir. İç ve dış gerginlikler ve
merkeziyetçi ve şüpheci bir devlet geleneği, yatırımlarda bir engeldir.
Sosyokültürel engeller nelerdir diye
incelediğimizde; birinci olarak, sermayeye ve girişimciye olan düşmanlık veya
husumet; ikinci olarak, devletçilik ve himaye anlayışı; son olarak da güven ve
ahlakî erozyon, yatırım ve istihdamın önündeki engeller olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Dünya uygulamalarına baktığımızda, esasen,
gelişmiş ülkeler de dahil, dünyada birçok ülke, yatırım ve istihdamını teşvik
etmektedir; ancak, bu gelişmiş ülkeler bakımından, Danimarka hariç tutulursa,
yatırımlar ve istihdamın teşviki, devlet yardımları şeklinde olmaktadır. Doğu
ve Ortaavrupa ülkelerinde, bizim gibi, teşvikler, vergi ve gümrük teşvikleri
olarak uygulanmaktadır.
Şimdi, kısaca, tasarının neler getirdiğine
bakmak istediğimizde, her şeyden önce, bu tasarı, istihdamı ve ona bağlı olarak
da yatırımları teşvik amacına yönelik olarak hazırlanmış bir tasarıdır.
İstihdamı teşvike gerçekten ihtiyaç var mıdır? Şu anda, gerçekten, ülkemizin en
önemli sorunu istihdamdır, işsizliktir, işsizlikle mücadeledir. İşsizliği yüzde
9 mertebesinde düşündüğümüzde, çeşitli sektörler bakımından, 1 kişiye yeni bir
iş alanı, yeni bir istihdam alanı yaratabilmek için, ortalama 100 milyar TL
civarında bir yatırım gerekmektedir. Sektörler bakımından buna baktığımızda,
mesela, tarımda 80 milyardır, madencilikte 20 milyardır, hizmetlerde 200
milyardır, imalat sanayiinde 120 milyardır, buna mukabil, enerji sektöründe 1
trilyonun üzerindedir; ancak, tabiî, enerji sektöründeki bu yüksek maliyet,
ortalamaların hesabında dikkate alınmamaktadır. Ortalama 100 milyarı dikkate
aldığımızda ve yüzde 9 nispetiyle hesapladığımızda, bugün, Türkiye'nin, yüzde 9
mertebesindeki işsizliği yok edebilmek için aşağı yukarı, millî gelirinin 3
katı kadar bir yatırım yapma ihtiyacı bulunmaktadır. Bu da, bu tasarının
uygulamaya konulmasındaki ihtiyacı ve zarureti ifade etmesi bakımından
önemlidir diye düşünüyorum.
İstihdamın sektörler itibariyle
ülkemizdeki dağılımına baktığımızda, tarım sektörü istihdamın yüzde 35'ini,
sanayi yüzde 18'ini, hizmetler yüzde 46'sını -küsuratlarını dikkate
almadığımızda- temin etmekte; buna mukabil, bu sektörlerin gayri safî millî
hâsılaya katkıları itibariyle baktığımızda -sanayi ve hizmetler dışında- tarım
sektörü, istihdamıyla mütenasip olmayan düşük bir oranda gayri safî millî
hâsılaya katkı vermektedir; gayri safî millî hâsılaya katkı oranı yüzde 14
civarındadır; yani, istihdamın yüzde 35'ini kullanmasına mukabil, gayri safî
millî hâsılaya yüzde 14 civarında katkıda bulunmaktadır. Sanayi sektörü,
istihdamdan daha fazla, yüzde 23 mertebesinde katkı yapmaktadır. Tabiî,
niteliği itibariyle hizmetler sektörü, istihdamından çok daha fazla gayri safî
millî hâsılaya katkıda bulunmaktadır ki, mertebesi yüzde 62,6'dır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten, kanunlaştırılmak istenen bu tasarıdan da önce ülkemizde yatırım ve
istihdamın teşviki amacıyla birçok kanun yürürlüğe konulmuş ve uygulanmıştır.
Uyguladığımız en son kanun 4325 sayılı Kanundur. Belirtildiği üzere bu kanun
aşağı yukarı 22 ili kapsamaktaydı. Bugün görüşmekte olduğumuz tasarı üç teşvik
bakımından 36 ili kapsamakta, biraz sonra ifade edeceğim gibi, bilâbedel arazi
ve arsa tahsisi bakımından, kalkınmada öncelikli yöreleri de içine almak
suretiyle il sayısı 50'ye çıkmaktadır. Yani, bu noktadan baktığımızda mevcut
tasarı 50 ile teşvik getirmektedir; 4325 sayılı Kanuna göre, aşağı yukarı, il
bakımından iki katından fazla bir artıştır.
Bu tasarıyla, ilk defa, il bazında gayri
safî yurtiçi hâsıla -fert başına düşen 1 500 dolar- esas alınmak suretiyle, bu
miktarın altındaki iller teşvikten istifade ettirilmek suretiyle, bölgesel
teşvik yerine; yani, Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi yerine,
böyle objektif bir kıstas esas alınmış ve bu miktarın altındaki -Türkiye'deki-
36 il bu teşvikten istifade eder hale gelmiştir.
BAŞKAN - Bir saniye, Sayın Açıkalın...
Sayın milletvekilleri, oturma düzenimiz,
yüzünüzün Divana dönmesi şeklindedir; sayın milletvekillerinin buna uymasını
rica ediyorum.
Buyurun.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu teşvikler nakdî teşvikler değil, doğrudan
doğruya üretim ve istihdama bağlı teşviklerdir. Geçmiş uygulamalarda
yaşadığımız şekliyle nakdî teşvikler kısmen istismar edilmiştir, kötüye
kullanılmıştır ve bu sebeple de teşvikler amacına ulaşmamıştır. Oysa, bu
teşvik, yatırım ve istihdam arttığı sürece uygulamaya girecek teşviklerdir;
binaenaleyh, suiistimal edilmesi nispeti fevkalade düşüktür.
Bu teşvikler, yatırımcı yerli sermaye
bakımından geçerli olduğu kadar, aynı şekilde yabancı sermaye bakımından da
geçerli teşviklerdir. Yani bu teşviklerle yabancı sermaye de teşvik edilmiş
bulunmaktadır.
Teşviklerin amaçlarından bir tanesi,
özellikle son yıllarda düşük kur uygulamasının -tabiî, bu, ülke şartları
dışında gerçekleşen, Türkiye'nin kontrol edemediği bir uygulamadır- ihracatçıya
verdiği sıkıntıyı, maliyetleri indirmek suretiyle, bir ölçüde, telafi eden bir
uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu tasarıda, daha önceki uygulamalardan
farklı olarak, Gelir ve Kurumlar Vergisi istisna ve muafiyetleri yer
almamıştır. Bunun bir eksiklik olduğu ifade edilebilir; ancak, ben, çok önemli
bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum; iki bakımdan düşünmüyorum; birincisi,
bilindiği üzere, Yüce Meclis, daha önce, burada, yatırım indirimiyle alakalı
olarak, yüzde 40 nispetindeki yatırım indirimini bütün Türkiye'ye uygulamak,
bütün Türkiye'ye şamil olmak üzere bir kanun kabul etmiştir. Bu tasarı,
kanundaki bu eksikliği belli ölçüde telafi etmektedir. İkinci olarak,
belirttiğimiz gibi, bu ülkede bir vakıa olarak, yatırımcıların ve üretim yapan
kişilerin, müteşebbislerin Gelir ve Kurumlar Vergisi karşısındaki
hassasiyetleri zayıftır. Dolayısıyla, bu iki aracın, önemli ölçüde teşvik
unsuru olacağını düşünmüyorum veya bu yatırım indiriminin, bu eksikliği giderdiğini
düşünüyorum.
Bu tasarının bir özelliği de şudur: Yeni
yatırımlar dışında mevcut yatırımlar da, istihdamı artırmak, ilave istihdam
sağlamak şartıyla, teşviklerden istifade eder hale getirilmiştir. Teşviklerden
yararlanmanın alt sınırı, 10 kişi çalıştırıyor olmak şeklinde belirlenmiştir.
Bu, gerçekten fevkalade düşük bir orandır. Bununla, KOBİ'lerin de teşvik
edilmesi amaçlanmıştır.
Tasarıda, bedelsiz arsa tahsisi
bakımından, organize sanayi bölgeleri öncelik taşımaktadır. Organize sanayi
bölgelerinde boş parsel bulunduğu takdirde, bu bölge dışında bilabedel bir arsa
tahsisi yapılmayacaktır.
Gerçekten de, ülkemizdeki organize sanayi
bölgelerine baktığımızda, bugüne kadar 76 adet bitmiş, 107 adet de devam eden
organize sanayi bölgesi yatırımı yapılmıştır. Bu konuda, gerçekten, hem kamu
hem özel sektör önemli ölçüde yatırım yapmış bulunmaktadır. Bitmiş olan ve
devam etmekte olan organize sanayi bölgelerinin teorik istihdam kapasitesi 1
200 000 işçidir. Oysa, bugün halen kullanılan ve sağlanan istihdam 400 000
civarındadır. Demek ki, şu andaki mevcut durum itibariyle, organize sanayi
bölgeleri, ancak üçte 1 istihdam temin etmiş bulunmaktadır. Esasen, tasarı,
organize sanayi bölgelerine öncelik vermek suretiyle, teorik kapasiteye
ulaşmayı amaçlamıştır.
Burada, sözümün başında da ifade ettiğim
gibi, bilabedel, kamuya ait, belediyelere ait, özel idarelere ait, katma
bütçeli idarelere ait arazilerin tahsisinde, 36 il dışında, kalkınmada
öncelikli yörelerdeki iller de bu teşvikten istifade edecektir. Dolayısıyla, bu
teşvikten istifade edecek il sayısı 36 değil, 50'dir.
Organize sanayi bölgelerine baktığımızda,
halen 8 000 adet parsel -ki, bunlar, aşağı yukarı 9 000 hektara tekabül
etmektedir- henüz tahsis edilmemiştir.
Bu arazilerin tahsisinde, merkezî idare
dışında, gerçekten belediyelere ve mahallî idarelere fevkalade önemli bir görev
ve yükümlülük düşmektedir. Bilindiği üzere, kamu arazileri, planlamada, önemli
ölçüde kamu hizmetlerine tahsis edilmiştir; yani, okul, hastane, PTT,
kaymakamlık binası gibi... Bütün kamu arsa ve arazilerinin -belediye sınırları
içerisindeki araziler ve arsalar- imarı, aşağı yukarı böyle geliştirilmiştir.
Burada, ihtiyaç fazlası olanların, yatırımcılara bilabedel tahsis edilebilmesi
için imar değişikliği yapılması ihtiyacı vardır. O bakımdan, özellikle
belediyelerin bu konuda anlayış içerisinde olmaları; eğer, bölgelerine,
şehirlerine yatırımcıyı çekmek istiyorlarsa, şehirlerinin yatırım açısından bir
cazibe merkezi olmasını istiyorlarsa, yatırım planlarının yapılmasında titiz davranmaları,
bu planların yapılmasına öncelik vermeleri icap etmektedir.
Enerji teşviki dışındaki teşviklerde
herhangi bir sektör ayırımı yapılmamıştır; ancak, enerji sektöründe, teşvikten
istifade edebilmek için, bilindiği üzere, imalat sanayiinde çalışıyor veya
yatırım yapıyor olmak, madencilik sektöründe çalışıyor olmak, hayvancılık,
seracılık, soğuk hava deposu, turizm, eğitim ve sağlık alanlarında yatırım
yapıyor olmak gerekmektedir.
Pek tabiî, burada dikkati çeken husus,
önemli ölçüde, tarım ve tarıma dayalı sektörlerin teşvik ediliyor olması,
turizmin teşvik ediliyor olmasıdır. Aynı şekilde, imalat sanayii tanımı da
fevkalade geniş bir tanımdır. İmalat sektörü içerisinde birçok sektör...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bir özelliği, vergi ve sigorta
işveren payı teşvikinde asgarî istihdam sınırlaması yokken, bedelsiz arsa ve
enerji desteğinden yararlanmak için asgarî 10 kişi istihdam ediyor olmak gibi
bir sınır getirilmiş olmasıdır. Takdir edileceği üzere, bu sınır fevkalade
düşük bir sınırdır. İmalat sektörü bakımından bu sınırın aşılmaması diye bir
sorun söz konusu değildir.
Vergi stopaj teşvikinde de, tabiî ki,
sınır bulunmaktadır. Bu, asgarî ücrete isabet eden vergi ile yeni işe alınan
personel sayısının çarpımı suretiyle bulunacak miktarı geçemeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasalaşacak olan bu tasarının, ülkemize, yatırımcılara hayırlı olmasını
diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına,
Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat, Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki
Türkoğlu, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir ve İstanbul Milletvekili
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söz istemişlerdir.
Bildiğiniz gibi, İçtüzüğümüze göre iki
üyeye söz verebiliyoruz.
Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Elazığ
Milletvekili Sayın Şemsettin Murat'ın.
Buyurun Sayın Murat. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, hükümetimiz, bölgesel
ekonomik dengesizliklerin azaltılması, sanayiin geliştirilmesi ve istihdamın
artırılması amacıyla, fert başına gayri safî millî hâsılası 1 500 doların
altında olan iller için, şu an görüştüğümüz bu teşvik kanunu tasarısını
hazırlamıştır.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine
göre, bu tasarıdan istifade edecek illerin sayısı 36 olarak belirlenmiştir;
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki, Elazığ ve Tunceli illeri hariç, diğer
iller, bu tasarıdan istifade edecektir.
Elazığ İlinde, fert başına düşen gayri
safî millî hâsılanın 1 500 doların üzerinde olmasının sebebi, Keban Barajında
üretilen enerjiden elde edilen gelirin, Elazığ ekonomisi içerisinde
gösterilmesidir; oysa, bu gelir, gerçekte Elazığ'da kalmamaktadır. Keban
Barajında üretilen enerjinin ülke kalkınmasına katkısı tartışılamaz; ancak,
Elazığ ekonomisine katkısı yok denecek kadar azdır. Önemli tarım arazilerinin
baraj gölü altında kalması, ildeki tarımı da menfi yönde etkilemiştir. Keban
Barajından elde edilen yıllık ortalama 5 000 000 000 kilovat/saat elektriğin,
elazığ ekonomisi içerisinde hesaplanması sonucu, kişi başına düşen gayri safî
millî hâsıla 230 dolar artmaktadır. İlimizde yıllık ortalama elektrik
tüketiminin 1 000 000 kilovat/saat olduğu düşünülürse, Keban Barajından elde
edilen elektriğin ilimiz ekonomisi dışında tutulmasından daha doğal bir şey
olamaz.
Dolayısıyla, Elazığ İlinin, Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından 1 704 dolar olarak hesaplanan kişi başına gayri
safî millî hâsılasının -230 doların düşülmesiyle- reel olarak 1 474 dolar
olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkacaktır.
Tunceli İlinde ise, kamuda çalışan memur
ve işçilerin ücretleri dışında, gelir kaydedilecek önemli bir yatırım
bulunmadığı gibi, çok göç vermesi de, fert başına düşen gayri safî millî
hâsılanın 1 500 doların üzerine çıkmasına neden olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçmişte, Elazığ ve Tunceli İlleri, uzun yıllar boyunca, olağanüstü hal bölgesi
kapsamında kalmış, terör nedeniyle oldukça sıkıntı çekmiş ve halen de
çekmektedir. Bundan dolayıdır ki, Elazığ ve Tunceli İllerimizin de, çıkarılacak
teşvik yasası kapsamında değerlendirilmesi, kalkınma ve gelişmemiz için büyük
önem arz etmektedir. Bu illerimizin kapsam dışında tutulması, esasen çok zayıf
durumdaki sanayi kuruluşlarının tamamen durmasına ve yeni yatırımların önünün
kesilmesine sebep olacaktır; bu ise, bölgede yokluk, işsizlik ve sefaletin
artması demektir. Hükümetimizin, terör nedeniyle çektiği sıkıntıları da dikkate
alarak, Elazığ ve Tunceli İllerimizi tasarı kapsamına alması, bölge
sanayicisinin ve halkımızın yüzünü güldürecek, çalışma ve üretme azmini
artıracaktır. Bu konuda hükümetimize olan güvenimiz de artarak devam
etmektedir. Elazığ İlimizin bu yasa kapsamına alınmaması durumunda, bırakın
yeni yatırımların yapılıp istihdamın artırılmasını, halen faaliyetini ve
üretimini sürdüren tesislerin kapanması ya da yanı başımızdaki diğer illere
taşınması kaçınılmazdır. Şimdiden, teşvik kapsamı dışında kalabilme ihtimalinin
tedirginliğiyle, bölge sanayicilerimizin, tesislerini başka illere taşıma
konusunda araştırma çalışmalarına başladıkları, gelen üzücü haberler
arasındadır. Böyle düşünmeye başlayan sanayici ve işadamlarımızın bu şartlarda
rekabet etmelerini beklemek, hayalden öte bir şey olmayacaktır.
Bu yasa kapsamına alınan ve kapsam dışında
kalan illeri gösteren bir haritayı size sunacağım. Buraya baktığımızda, ne
kadar haklı olduğumuzu Yüce Heyetinizin takdirlerinize arz ediyorum. Değerli
milletvekilleri, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadoluda sadece Elazığ ve Tunceli
-burada gördüğünüz gibi- kapsam dışında kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükümetimizin sanayii geliştirme ve istihdamı artırma konusunda hazırladığı bu
tasarıyı muhakkak, gönülden destekliyoruz; ancak, Doğu Anadolu Bölgesinde
sadece iki ilimizin kapsam dışında kalması da bizleri fevkalade üzmektedir.
Hükümetimizin, bu konuda daha kapsamlı bir çalışma yaparak, en kısa zamanda bu
mağduriyetimizi gidereceğini ümit ediyor ve bunu özlemle bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Murat.
Şahsı adına ikinci söz, Elazığ
Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığınca hazırlanarak, Bakanlar
Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ve bugün görüşülen Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
23.1.1998 tarih ve 23239 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 4325 sayılı Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun iki amacı vardır;
birincisi, sermayenin, katmadeğeri yüksek, ileri teknolojinin hâkim olduğu ve
kullanıldığı sektörlere yönelmesinin sağlanması, dolayısıyla, daha çok kâr elde
edilmesi ve verimli kullanılmasıyla ülke ekonomisinin gelişmesi; ikincisi, ülke
içerisinde bölgelerarası ekonomik dengesizliklerin giderilmesi, sermayenin
istihdam artırıcı yatırımlara yönelmesinin desteklenmesiyle de sosyal hedeflere
ulaşılmasıdır.
Yine, bu kanunun amacı, olağanüstü hal
bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde vergi teşvikleri uygulamak ve
yatırımlara bedelsiz kamu arsa ve arazisi temin etmek suretiyle yatırımları ve
istihdam imkânlarını oluşturmaktır.
Genel teşvik mevzuatının yanı sıra,
ülkemizde özellikle bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıkları
azaltmak amacıyla bölgesel programlar uygulanmaktadır. 4325 sayılı Kanunla,
kanun kapsamında yer alan illerde istihdamın artırılması ve bölgesel
farklılıkların giderilmesi amaçlanmış ve bu hedeflere ulaşmak amacıyla kanun
kapsamındaki illerde yapılacak yatırımlar, çeşitli destek unsurlarıyla
desteklenmiştir.
Bölgesel yardım programlarının sağlıklı
bir istatistikî veri tabanına dayanması zorunluluğu yanında, yardım
uygulamalarına yönelik bölgesel seçimin de sübjektif kriterlerden ziyade,
ekonomik, malî ve sosyal göstergelere göre yapılması zarurîdir, gereklidir. Bu
alanda, Avrupa Birliğine üyelik için kararlı bir çalışma içinde olan ülkemizin
Avrupa Birliğinin bölgesel yardım kriterlerini esas alması gerekli olup, Avrupa
Birliğinde devlet yardımı uygulamalarına ilişkin olarak kullanılan tanımların
esas alınması, hem uygulamalarda standardı getirecek hem de devlet yardımı
uygulayan ilgili kurumlara yardım uygulamalarında esneklik sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarı ve gerekçesi incelendiğinde, gayri safî yurtiçi hâsılası 1 500 Amerika
Birleşik Devletleri Doları ya da daha az olan illerde vergi teşviklerinin uygulanması,
enerji desteğinin sağlanması ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi tahsis
edilmesinin; yeni istihdam edilen personelin ücretlerinden kesilen Gelir
Vergisi stopajının alınmamasının ve sigorta primi işveren paylarının Hazine
tarafından ödenmesinin; serbest bölgelerde uygulanan süresiz ve sınırsız vergi
teşvikinin kaldırılmasının ve bu bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin
geçiş döneminde yararlanabilecekleri vergi düzenlemelerinin yapılmasının
öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Sağlıklı bir bölgesel yardım stratejisinin
vergisel mahiyette bazı indirim ve istisnalar içermesi yanında, işletmelerin
yatırım ve işletme dönemi finansman ihtiyaçlarını giderici mahiyette destek
unsurlarıyla da takviye edilmesi gerekli bulunmaktadır.
Bölgesel amaçlı destek sistemlerinin
sektörel kısıtlama da içermesi gerekmektedir. Seçilen bölgedeki tüm projelerin
desteklenmesi, uzun vadede, hem sağlanan kamusal desteğin hem de özel sektör
kaynağının israfına yol açabilecektir.
Bu nedenle, altyapı eksikliklerine rağmen,
bu bölgelerde yapıldığında verimli olabilecek yatırım alanlarını öne çıkaran,
diğer bir deyişle, sektörel kısıtlama içeren bir sistem uygulamaya alınmalıdır.
Bu amaçla, verilen teşvikler, verimli sabit yatırım projelerinin
gerçekleştirilmesi için, o bölgede kıt olan sermayeye katkı sağlanması -ki,
yatırım kredisi ve bir dönemlik sermaye ihtiyacı- şeklinde olacağından, bu
işletmelerin daha sonra tekrar desteklenmelerine ihtiyaç kalmayacaktır.
Kanunun, bölgelerarası dengesizliklerin
giderilmesini hedefleyerek uygulamaya aldığı 4325 sayılı Kanunun temel
eksiklikleri vardır. Bunları;
1- Bölgesel tarif yapılırken kullanılan
ekonomik ve sosyal kriterlerin yetersiz olması,
2- Sistemin diğer teşvik uygulamalarıyla
uyumunun sağlanamaması,
3- Yasayla düzenlenmesi nedeniyle,
ekonomideki dinamizme göre esnekliğin olmayışı,
4- Belirli bir istihdam koşulunu dikkate
almakla beraber, bu koşulun sektörel seçicilik sağlama açısından yetersiz
olması,
5- Bölgenin altyapısını, ekonomik, malî ve
sosyal niteliklerini ve ihtiyaçlarını tam olarak yansıtamaması olarak
sunabiliriz.
Yardım uygulamalarında sadece vergisel
destekler söz konusu olsa bile, uygulamaya ilişkin kriterler, getirilecek
kısıtlamalar, uygulamaya ilişkin genel ve özel kurumların tespiti ile getirilen
müeyyideler açısından, devlet yardımları konusunda uzmanlaşan kurumların
görüşleri de alınmalı ve uygulamalar koordineli bir şekilde yürütülmelidir.
Olağanüstü hal bölgesinin olumsuzluklarını
yaşayan Elazığ ve Tunceli, maalesef, kanun kapsamı dışında tutulmakla karşı
karşıyadır. Bu kanun kapsamı dışında kalan kendi seçim bölgem Elazığ'la ilgili
bazı verileri dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Elazığ İlinin 2003 verileri baz
alındığında, sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması 81 il içerisinde 36'dır.
Eğer, baz olarak sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması alınsaydı, Elazığ, bugün,
bu kanun kapsamı içerisinde olacaktı.
Şehirleşme oranı yüzde 63,95'le 15 inci
sırada.
Yıllık ortalama nüfus artışında yüzde
13,39'la 36 ncı sırada.
Tarım işkolunda çalışanlarının toplam
istihdama oranı yüzde 58,60'la 50 nci sırada.
Sanayi işkolunda çalışanların toplam
istihdama oranı yüzde 6,01'le 44 üncü sırada.
Ücretli çalışanların toplam istihdama
oranı yüzde 35,57'yle 33 üncü sırada.
Sosyal yönden Elazığ'ın durumu da ileri
düzeyde. Özellikle, üniversite bitirenlerin okul bitirenlere oranı yüzde
7,57'yle Türkiye sıralamasında 16 ncı sırada.
Liseler okullaşma oranı yüzde 50,01'le 5
inci sırada.
10 000 kişiye düşen hekim sayısı yüzde
14'le 8 inci sırada.
10 000 kişiye düşen hastane yatak sayısı
yüzde 41'le 4 üncü sırada.
Yukarıdaki saydığım verilerden de
anlaşılacağı üzere, Elazığ, üniversiteyi bitirmiş yetişmiş beyin gücü, gelişmiş
altyapısı, kalifiye elemanı, bunlardan da önemlisi jeostratejik konumu ile
ekonomik göstergeleri paralellik göstermemektedir.
Yıllarca olağanüstü halin ve terörün
getirdiği olumsuzluklar, âdeta huzur adası olan güzel ilimizin nüfusunu
artırmış, işsizliği had safhaya ulaştırmış, yatırımlar ülkemizdeki ekonomik
olumsuzluklara paralel olarak durmuş, sanayi kuruluşlarımız birer birer
kapanmıştır ve açlık ve sefalet ilimizde kol gezmektedir.
Bölgelerarası gelişmişlik sıralamasında en
sonda kalan Doğu Anadolu Bölgesi içerisinde yer alan ilimizin ve Tunceli'nin
teşvik kapsamı dışında tutulmasını, Elazığımızın geleceği açısından iç
karartıcı bulmaktayız.
İlimizde kurulu tesislerin, teşvik yasası
tasarısına dahil edilecek komşu illerle eşit koşullarda rekabet edemeyeceği,
daha fazla istihdam yaratamayacağı, hatta mevcut çalışan işçilerin zamanla
işten çıkarılabileceği, yatırıma yönelmek isteyen işadamlarımızın 4325 sayılı
Kanun kapsamı içerisinde olan komşu illere yatırımlarını kaydıracakları
gerçeğini vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından fert başına düşen gayri safî millî hâsıla
hesaplaması yapıldığında, Elazığ İlinde bulunan Keban Barajı ve Eti Krom Anonim
Şirketinin gelirleri dahil edildiğinde fert başına düşen gayri safî yurtiçi
hâsıla tutarı 1 500 ABD Dolarının üzerine çıkmaktadır.
Elazığ'da üretilen enerji ülke geneline
taşınmakta ve satılmakta, elde edilen gelir Elazığ ekonomisine yansımamasına
rağmen, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerinde, Elazığ'ın kişi başına düşen
gelirine dahil edilmektedir. Bu, yaklaşık olarak -biraz önce arkadaşımızın da
dediği gibi- 230-240 dolar civarında bir artış yapmaktadır. Ferrokrom tesisleri
de, yine, Keban'a benzer şekilde, Elazığ'da fert başına düşen gayri safî
yurtiçi hâsılayı yaklaşık 47 dolar artırmaktadır. Yani, normalde, biz, 1 400
doların altındayız. Keban İlçemiz, 27 000 dolar kişi başına düşen geliriyle
dünyanın en zengin ilçelerinden biri olarak görülmektedir. Böyle bir kriter
esas alınarak teşvik sistemi hazırlanmasının, doğru ve adil bir uygulama
olmadığını söylemek istiyorum.
Elazığ İli, konumu itibariyle, civarında
bulunan illerin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla, Elazığ
İli kalkınmadan, Tunceli, Bingöl, Muş gibi illerimizin de kalkınamayacağı bir
gerçektir.
Devlet İstatistik Enstitüsünün 2001 yılı
yeni verilerine göre hazırlanan kişi başına gayri safî yurtiçi hâsılaya göre
Elazığ İli, Gaziantep, Konya, Samsun gibi illerden daha gelişmiş görünmektedir.
Bu verilere göre, teşvik sisteminin adaletli bir sistem olmadığı ortadadır. Bu
kriterlere göre, Elazığ'ın bu kanun tasarısıyla mağdur edilip edilmediğini
takdirlerinize arz ediyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp daha
sonra Meclise havale edilen bu kanun tasarısıyla ilgili, günlük gazetelerin
ekonomi yazarları kendi köşelerinde, Elazığ'ın kanun kapsamı dışında
bırakılmasının ne denli yanlış olduğunu ifade etmektedirler. Yine bu kanunla,
Elazığ'la beraber komşu ilimiz Tunceli'nin de kapsamdışı kalması, işin vahametini
göstermektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine
göre, Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Elazığ ve Tunceli İlleri hariç, tüm iller
bu kapsam içerisine girmektedir. Bütün bu gerçekler doğrultusunda, bu teşvik
yasasına Elazığ ve Tunceli'nin de dahil edilmemesi büyük bir haksızlığa neden
olacaktır.
Yedi yıl olağanüstü hal bölgesinde, üç yıl
da mücavir alan içerisinde kalan Elazığ'ın, artık, kan verecek canlılığı
kalmamıştır.
Tasarı hazırlanma aşamasında iken
görüştüğümüz tüm kamu kuruluşlarının yetkilileri, konunun uzmanları, mutlaka,
Elazığ'ın ve Tunceli'nin de bu yasa kapsamına dahil edilmesi gerektiği
görüşünde hemfikirdiler.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, toparlar mısınız.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının kriter aldığı 1 500 ABD Dolarının ilçeler bazında
uygulanmasının daha sağlıklı sonuç vereceği ya da bu yasaya "olağanüstü
hal bölgesinde kalmış Doğu Anadolu Bölgesindeki iller" ibaresi konularak,
Elazığ ve Tunceli'nin de bu kapsamda değerlendirilmesiyle haksızlıkların önüne
geçileceği kanaatindeyim.
Sayın Maliye Bakanımız buradalar. Biraz
önce, bir arkadaşımız bir harita gösterdi; ben, artık, göstermek istemiyordum;
ama, bu haritaya bakıldığında, Elazığ ve Tunceli'ye ne denli haksızlık
yapıldığını herkes görecektir. Ben bunun yerine geçebilecek iyileştirmeleri,
şimdiden, Maliye Bakanımızdan özellikle, bahusus, rica ediyorum.
Yüce Heyetinizi, tekrar, en derin saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
YATIRIMLARIN
VE İSTİHDAMIN TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; bazı illerde
vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve
yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve
istihdam imkânlarını artırmaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Hasan Güyüldar; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
1 inci madde, kapsamına giren bazı illerde
vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve
yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve
istihdam imkânlarını artırmaktadır.
Bu tasarıyla getirilen düzenlemeleri CHP
Grubu olarak gerekli ve yerinde buluyoruz; ancak, Devlet İstatistik
Enstitüsünün hesap ve kriterlerinin fert başına belirlediği gayri safî yurtiçi
hâsıla miktarlarında, bölgesel açıdan olsun, iller açısından olsun haksızlıklar
olduğuna veya hesap yönteminde hakkaniyet ölçüsünün kaçırıldığına inanmaktayız.
Tasarının genel gerekçesinde ifade
edildiği gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bazı illerinde ve
kalkınmada öncelikli yörelerde yeni yatırım sahalarının açılması, gelir
dağılımının iyileştirilmesi ve diğer bölgelere olan göçün önlenmesi
amaçlarıyla, 21.1.1998 tarihli 4325 sayılı Kanun yürürlüğe konularak, söz konusu
bölgelerde, illerde, çeşitli vergi teşvikleri uygulanmıştır.
4325 sayılı Kanunun amaçlarının bugün de
geçerli olduğu değerlendirilerek, bu tasarıda, gayri safî yurtiçi hâsıla
miktarı baz alınarak, bazı illerin, kalkındığı, geliştiği için tasarı dışında
tutulduğunu ve bazı illerin de ilave edildiğini görüyoruz. Elazığ İlimizin
sayın milletvekilleri, özellikle bu sorunu dile getirirken, Tunceli'yi örnek
olarak gösterdiler. Ben de, Yüce Heyetinize, Tunceli'yle ilgili örnek vermek
istiyorum.
İlim olan Tunceli -anlaşılır gibi değil-
geliştiği için, kalkındığı için bu kapsamdan çıkarılıyor!.. Hiçbir Tunceli
insanının göremediği, yaşamadığı bir mucize gerçekleştiriliyor!.. Sanki,
Tunceli'de, üretime dayalı fabrikalar kurulmuş, sanayi tesisleri harıl harıl çalışıyor,
göç eden vatandaşlarımız köyüne dönüş yapıyor, tarlasında, bağında ziraî
araçlarla herkes çalışıyor, işsizlik kalmamış gibi bir mucize Tunceli'de
gerçekleştirilmiştir ve Tunceli, geri kalmış il, yoksul il statüsünden
çıkarılıp, gelişmiş iller arasına, bu durumda girmiştir!..
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gerçekten, göz göre göre, yanlışlık üzerine yanlışlık, haksızlık, adaletsizlik
yapılıyor. Hiçbir vicdanın kabul etmediği bir vakıayla karşı karşıyayız. Bu
ilimizde, 10 işçinin çalıştığı, üretime dayalı, özel ve devlet sektörüne ait
bir yatırım yoktur. Bu ilimizde, ödenek olmadığından dolayı, köye dönüş yapan 1
vatandaşımız olmamıştır. Bu ilimizde, herkes işsiz, herkes yoksul. Bu ilimizde,
kalıcı bir uzman doktor olmadığı için, hastalar can çekişiyor, ölüyor. Bu
ilimizde, hayvancılık ve tarım çökmüş. Bu ilimizde, nüfusun yüzde 55'i göç
etmiştir ve bu ilimiz, ilginçtir, fert başına 1 584 ABD Dolarıyla gelişmiş il
olarak teşvik kapsamına alınmıyor.
DİE verilerine göre, Tunceli'nin Türkiye
içindeki üretim payına bakıyoruz:
Tarım binde 21, sanayi onbinde 1,
madencilik sıfır, imalat sanayii sıfır, ticaret onbinde 2, serbest meslek
onbinde 1, banka hizmetleri onbinde 1, ithalat vergisi onbinde 1, hayvancılık,
çiftçilik binde 20.
Yukarıdaki acı tabloya rağmen, Tunceli,
gelişmiş iller arasında görülmektedir.
Yine, DİE verilerine göre, Tunceli'nin
gelişmiş iller arasındaki sırasına bakalım:
Yıllık nüfus ortalaması, Türkiye
sıralamasında 81 inci.
Sanayi işkolunda çalışan, Türkiye
sıralamasında 76 ncı.
Ticaret işkolunda çalışan, Türkiye
sıralamasında 80 inci.
İmalat işyeri sayısı, Türkiye
sıralamasında 77 nci.
Tarımsal üretim değeri, Türkiye
sıralamasında 77 nci.
Gayri safî yurtiçi hâsıla, Türkiye
sıralamasında 79 uncu.
Kırsal yerleşimlerde asfalt yol oranı,
Türkiye sıralamasında 81 inci.
Türkiye Cumhuriyeti karayolları asfalt yol
oranı; Türkiye sıralamasında 81 inci.
Görüldüğü gibi, gelişmişliğe ölçü olan
bazlarda, Türkiye genelinde birçok önemli konuda 81 inci sırada sonuncu veya
sondan 2 nci, 3 üncü olan Tunceli İli, gelişmiş ve kalkınmış iller arasında
gösterildiği için, yatırımlara teşvik kapsamına alınmıyor.
Gayri safî yurtiçi hâsıla içindeki payı
binde 16 olan ve Türkiye sıralamasında 79 uncu sırada yer alan Tunceli, nasıl
oluyor da, gelişmişlik ve kişi başına düşen yıllık gelirle Kahramanmaraş,
Konya, Isparta, Trabzon, Kırşehir, Giresun, Malatya, Sivas, Uşak, Afyon
illerimizin önüne geçiyor?.. Bu sorumuzun yanıtı şudur: Devlet İstatistik
Enstitüsü verilerine göre, Tunceli'de kişi başına düştüğü belirlenen 1 584
doların yaklaşık yüzde 55'i kamu kesiminde istihdam edilenlere ödenen
ücretlerden, yüzde 40,40'ı tarımsal üretimden gelmektedir. Bu tabloya ayrıntılı
olarak baktığımızda, 1 584 doların yüzde 55'ini hizmet sektöründe çalışan kamu görevlilerine
ödenen ücretler teşkil etmektedir. Yine, 1 584 doların yüzde 40,40'ını teşkil
eden tarımsal üretim de ilimiz gerçeklerini yansıtmamaktadır.
Türkiye tarımı sıkıntıdayken, tarımsal
üretimde hepimizin bildiği birçok sorun varken, Tunceli tarımı nasıl gelişmiş
olabilir, bunu anlamak zor.
DİE'nin rakamlarına göre, Tunceli'de kişi
başına düşen tarımsal üretimin değeri 1 432 000 000 TL, Türkiye genelinde kişi
başına düşen tarımsal üretimin değeri 1 124 000 000 TL, Doğu Anadolu ortalaması
ise 884 000 000 TL!.. Türkiye genelinde nüfus yönünden 81 inci sırada bulunan
ve son onbeş yılda nüfusunun yüzde 55'i göç eden Tunceli'de yüzlerce köy
boşaltılmışken, evleri, tarlaları, bağları, bahçeleri viraneye dönmüşken,
Tunceli, gelişmiş iller arasına alınıyor!..
DİE'nin hesap şeklinin, yönteminin
adaletsiz olduğu her haliyle ortadadır. Elazığ'ın Keban İlçesi, Tunceli'nin
Çemişkezek ve Pertek ilçeleriyle aynı kaderi taşıyor. Bu ilçede fert başına
düşen millî gelir 27 000 doların üstündedir; ama, Keban'ın konumuna, köylerine
bakıyor, el insaf diyoruz. Bu rakamlar, Tunceli'de olduğu gibi vatandaşla
uzaktan yakından alakası olmayan rakamlardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
çalışmalarımızı, hesaplarımızı yaparken bazı gerçekleri asla gözardı edemeyiz.
Ülkemize ağır faturası olan terör faciasının en ağırını Tunceli halkı
çekmiştir. Bu yarayı sarmalıyız, bu ağır hasarı kaldırmalıyız. "Huzur ve
barış ortamı" deyip duruyoruz; hani, ne yapıldı Tunceli'ye?! Değişen
hiçbir şey yok. Evvela, insanın kafasının içi rahat olması lazım. Huzur ve
barış ortamı, insanın kafasının ve vicdanının rahat olmasıyla sağlanır. Allah
da kul da biliyor ki, vicdanlar rahat değil. Tunceli'yi teşvik kapsamı dışında
tutmak, yanlış uygulamaların, haksızlığın, çarpıklığın devamı demektir.
Vatandaşların kafasının içi allak bullak; vicdanlarının sızısı devam ediyor.
Sayın iktidar milletvekillerine
sesleniyorum, Tunceli'ye yapılan bu haksızlıktan, bu yanlışlıktan dolayı
sizlere bir mektup gönderdim. Mektupta, siz İktidar Partisinin, adını adaletten
alan "adalet ve kalkınma" gibi kutsal kelimelerin anlamı, Tunceli'nin
başına gelen adaletsizlik ve haksızlığa ters düşmüştür. Tunceli'nin,
görüşülmekte olan teşvik yasa tasarısı kapsamına alınması için verilen
önergenin siz sayın milletvekillerince kabulü yönünde kullanacağınız oyunuzla,
hem adaleti yerine getirmiş hem de geri bırakılmış Tunceli'de kalkınma
hamlesini başlatarak bu yarayı sarmış olacaksınız.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy
vereceğimiz bu yasa tasarısının hayırlı olması dileğiyle, önergemizin dikkate
alınarak kabulünü Yüce Meclisten bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güyüldar.
Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın
Sinan Yerlikaya; buyurun.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yatırımları ve istihdamı geliştirmek ve
yükseltmek amacıyla bir yasa tasarısı önümüzde. Olumlu, güzel, Türkiye için,
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu için çok önemli bir tasarı. Bunu, hem parti
olarak hem şahıs olarak, hepimiz destekliyoruz.
Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki, bu
tasarı içerisinde bazı haksızlıklar da var. Az önce, saygıdeğer Elazığ
Milletvekilleri ve Tunceli Milletvekili, olayı, gayet net biçimde dile getirdi.
Yani, şimdi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadoluda bütün illeri bu tasarının
kapsamı içerisine alıyorsunuz, Elazığ ve Tunceli'yi bu tasarı kapsamı dışına
çıkarıyorsunuz... Nedir; burada fert başına düşen millî gelir 1 500 doların
üzerinde. Şimdi, ben, bu, millî gelirin neye göre hesap edildiğini pek anlamış
değilim. Yani, bir başkasının kazancının, bir yatırımın, bir şehre herhangi bir
şey vermediğini bildiğiniz halde, bunları, bu kapsam içerisine almanız doğru
mudur yanlış mıdır? Örnek; Elazığ'da bir Keban Barajı var. Değerli arkadaşlar,
bu Keban Barajının geliri, hakikaten, Elazığ halkının cebine giriyor mu
girmiyor mu, bunu, ekonomistler daha iyi biliyor. Şimdi, siz, Keban'dan dolayı
Elazığ'a niye ceza veriyorsunuz?!
Gelelim Tunceli'ye. Söylemeye gerek yok,
demin arkadaşlar da söylediler; şu anda Tunceli'nin köylerinin hiçbirinde okul
yok. Bakınız, birkaç YİBO'nun dışında köylerde okul yok. Hiçbir köyümüzde
sağlıkevi, sağlık ocağı yok arkadaşlar. Bakınız, açık ve net ifade ediyorum,
hiçbir köyümüzde... Bırakın bunları, Tunceli merkezde doktor yok; az önce
arkadaş da dile getirdi.
Şimdi, bakıyorsunuz, Tunceli, Samsun gibi,
Gaziantep gibi, Konya gibi gelişmiş bir yer; hayret ediyoruz!..
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Maşallah!..
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla) -
"Maşallah" diyelim; ama, inşallah da diyelim. Gerçi, inşallahla
maşallahla işler yürümüyor; ama, mantığımızı biraz kuvvetlendirmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlar. Bu tasarı, hakikaten, doğru ve güzel olmasına rağmen
-açıkça ifade ediyorum- haksızlıkları da içeriyor.
Bakınız, demin arkadaşlar size bir harita
gösterdiler, aynı harita benim elimde de var. Doğu ve güneydoğu illerimizden
-ki, haklı olarak hepsi bu tasarı kapsamı dahilinde- sadece şu Elazığ ve
Tunceli yok. Niçin yok; kişi başına düşen millî gelir 1 500 doların üstünde...
Değil arkadaşlar; yani, tasarıyı hazırlayan arkadaşlarımız, özellikle bürokrat
kesimin gözönüne aldığı kriterler gerçeklerle bağdaşmıyor, kişi başına millî
geliri 1 500 doların üstünde göstermeleri tamamen sanal, hayalî bir şey.
Örneğin, Tunceli'de niye bu böyle; Tunceli
nüfusu çok düştü, göç veren iller içinde birinci sırada; yani, son on onbeş
yılda, hatta yirmi yılda Tunceli İli göç veren iller içinde birinci sırada. Bu,
DİE'nin raporlarında var. Buna rağmen, orada, sevk edilen asker ve polis sayısı
çok fazla.
Bakınız, bu yerel seçimler için yaptığımız
bir tespite göre, oradaki asker ve polis oyu, hemen hemen orada yerleşik olan
yerli halk düzeyinde. Şimdi, bu durumda, tabiî ki, oradaki kamu görevlilerinin
aldığı maaşı Tunceli insanının cebinde saymanız mümkün mü; değil. Orada,
hakikaten, o insanlar büyük sıkıntılar içinde görev yapıyorlar -kendilerini
burada şükranla anıyorum- büyük bir görev yapıyorlar; kolay değildir; ama,
orada üç beş yıl görev yapan arkadaşımız o birikintisini, o maaşını orada
elinde tutuyor, biriktiriyor, geliyor kendi memleketinde, batıda, bir araba
veya bir ev alıyor. Şimdi, burada Tunceli'nin üretimdeki payı nedir; yani,
üretime dönük bir yararı nedir?.. Bu, haksızlıktır değerli arkadaşlar, bunu
gidermemiz lazım.
Bakınız, bu harita içinde, doğu ve
güneydoğudaki bütün iller içinde Tunceli ve Elazığ yok. Hadi, Tunceli'yi
cezalandırmanızı bir anlamda doğru görüyorum. Niye görüyorum; çünkü, Tunceli
laik, demokrat bir yer; yani, aydın bir yer; fakat, bu Elazığ'ı niye
çıkardınız, ben, buna anlam veremiyorum! Hadi Tunceli'de milletvekiliniz yok;
ama, bakınız, Elazığ'ın pırıl pırıl 3 milletvekili var; yani, niçin bunu böyle
yaptınız ben anlamıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakınız arkadaşlar, hiç bağırmaya
çağırmaya gerek yok, bu haksızlığı gidermemiz gerekiyor. Bu haksızlığı gidermek
lazım; yani, Tunceli'nin perişanlığını, Elazığ'ın perişanlığını gelin görün,
biz, burada boşuna konuşmuyoruz. Gelin, bir Tunceli'yi görün arkadaşlar.
Tunceli'de bugün açlık ve sefalet en üst düzeydedir. Bunu samimiyetle beyan
ediyorum, çok büyük bir açlık ve sefalet içindeyiz. Bir de bunun yanında, eğer
siz, bu kanun kapsamına Tunceli'yi ilave etmezseniz Elazığ ile beraber...
Şimdi, Tunceli'de büyük bir turizm
potansiyeli var; henüz el değmemiş; yayla turizmi var, dağ turizmi var, deniz
turizmi de var; orada, güzel çaylarımızda, insanlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Yerlikaya, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Devamla)- Orada,
Ovacık toprak havaalanı var. Ovacık'ta, 1950 ve 1960 yılları arasında,
Amerikalılar, gayet güzel orayı kullanıyorlardı. Biz, çocuktuk, gidiyorduk ve
kutu kolaları orada tanımıştık. Uçakları geliyordu, iniyordu; onlar, o
Munzur'un alabalığında, avında, ayı avında, domuz avında, keklik avında; yani,
Amerikalılar her yaz oradaydı.
Şimdi, orada büyük bir turizm potansiyeli
var. Bu turizm potansiyeli, eğer ele alınır, reel bir biçimde bundan istifade
edilirse, yalnız Doğu Anadolu değil, Güneydoğu Anadolu değil, bütün Türkiyemiz
kalkınır. Bu nedenle, eğer oraya bu teşvikleri özendirirsek özellikle turizm
yönünden, hakikaten büyük yatırım yapacaklar.
Şimdi, bakınız, bu yasayı bekleyen çok
hemşerimiz var. Eğer, bu yasa böyle çıkarsa, Elazığ'a ve Tunceli'ye hiçbir
insan gitmeyecektir. Demin, Sayın Trabzon Milletvekilimiz de söyledi; aksine,
oradaki yatırımların birçoğu başka yere kayacaktır. Haksızlık meydana
gelecektir, adaletsizlik meydana getireceğiz. Bu güzel yasayı, bu hakikaten
haklı yasayı bu eksiklik içinde tamamlamayalım.
Bakınız, arkadaşlarla bir önerge verdik;
şöyle bir şey: "Devlet Planlama Teşkilatınca hesaplanan 2003 yılı
sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi eksi olan illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD
Doları koşulu aranmaz." Gayet güzel, anlaşılır bir önerge. Tunceli, Elazığ
gibi illerimizin de, bu durumda haksızlığa uğrayan illerimizin de haksızlığını
gidermiş olacaktır. Ben, özellikle rica ediyorum. Bakınız, sizden, hakikaten
rica ediyorum, bu önerge kabul edilirse, bu yasa çok güzel bir biçimde ortaya
çıkacaktır. Bunun güzelliği sizin olsun, iyilik sizin olsun; biz de size
teşekkür edelim.
Ben yine teşekkür ediyorum; sağ olun, var
olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.
Şahsı adına, Giresun Milletvekili Sayın
Hasan Aydın.
HASAN AYDIN (Giresun)- Sayın Başkan, grup
adına konuşacaktım.
BAŞKAN- Hayır, şahsınız adına...
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan,
grup adına yazmıştık; ama, şahısları adına konuşmaya geçildi, galiba...
BAŞKAN - Şahısları adına konuşmalara
geçildiği için, grup adına konuşulamaz.
Sayın Aydın, şahsınız adına konuşmak
üzere, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (Giresun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 355 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği
gibi, kanun tasarısının 1 inci maddesi, bu kanun tasarısının amacının neler
olduğunu içermektedir; kısaca belirtmem gerekirse, bazı illerde vergi ve
sigorta primi teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara
bedelsiz arsa ve arazi temin etmektir. Süremin elverdiği ölçüde, bu yasa
tasarısının amacını sizlere anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, teşvik, ülkelerin
kalkınma stratejilerine, mevcut sosyoekonomik ve toplumsal yapılarına bağlı
olarak belirli aktivitelerin yapılmasını veya yapılmamasını özendirmek amacıyla
devlet tarafından sağlanan nakdî veya gayri nakdî destekler paketi olarak
tanımlanabilir. Yatırımların teşvikini, bölgelerarası dengesizlikleri gidermek,
sermayeyi tabana yaymak, istihdamı artırmak, katmadeğeri yüksek, ileri ve uygun
teknolojilerin kullanılmasını sağlamak ve uluslararası rekabet gücünü artırmak
amaçlarıyla, uluslararası yükümlülüklerin de dikkate alınması koşuluyla,
yatırımların kamu tarafından desteklenmesi olarak tanımlamak mümkündür.
Değerli milletvekilleri, devlet
yardımları, gelişmekte olan ülkelerde, gerek iç piyasanın büyütülmesi gerekse
dış piyasalara güçlü bir rekabet yapısına sahip olarak çıkabilmek için yatırım
oranının artırılmasında ve ihracatın yüksek seviyelere ulaşabilmesinde önemli
bir yere sahiptir.
Bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerin
genellikle karşılaştığı tasarruf yetersizliği, dengesiz gelir ve kaynak
dağılımı ve kalkınmayı sağlayacak sermaye yetersizliği gibi nedenlerle,
kamudan, özel girişimlere kaynak aktarılmaktadır.
Teşvik politikalarıyla, ekonomik birimlerin
belli davranışlara yönlendirilerek arzulanan sonuçların gerçekleşmesini
sağlamak amaçlanmaktadır. Bilindiği gibi, vergiler ve vergi teşvikleri, maliye
politikasının, ekonomik ve sosyal alandaki en önemli araçlarıdır.
Ülkelerin kalkınma süreçlerinde bazı
bölgelerin daha hızlı bazı bölgelerin de yavaş kalkındıkları görülmektedir;
dolayısıyla, geri kalan bölgelerin kalkındırılması için, bölgesel kalkınma
politikaları çerçevesinde, bu bölgeler, çeşitli ayrıcalıklı cazip teşvik
araçlarıyla teşvik edilmektedir.
Ülkemizde teşviklerle ilgili olarak atılan
ilk adımlar cumhuriyet öncesine dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun son
zamanlarında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanun-u Muvakkati, sanayiin teşvik
edilmesi konusunda atılan en önemli adım olmuştur. Bu Kanun, cumhuriyet sonrası
dönemde de kullanılmış ve daha sonraki uygulamaların da temelini oluşturmuştur.
Daha sonra çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunuyla, millî sanayiin yurtiçi
ihtiyaçları karşılandıktan sonra, ihracat yapan büyük sanayi işletmelerinin kurulması
amaçlanmıştır.
Ülkemizde 1962 yılında Devlet Planlama
Teşkilatının kurulmasıyla planlı döneme geçilmiştir. Planlı dönemde, genel
olarak ithal ikamesine dayalı ve korumacı politikalar izlenmiş, 1980 sonrası
dönemde ise, dışa dönük kalkınma stratejisi çerçevesinde, gümrüklerin
indirilerek uluslararası piyasalara entegrasyon, içpiyasada serbest rekabet
koşullarını oluşturarak, faiz, fiyat ve dövizin serbest piyasa koşullarında
belirlenmesi ve özel sektörün ekonomik kalkınmanın öncülüğünü yüklenebilmesi
için getirilen bazı cazip teşvikler ekonomi politikasının temel araçlarını
oluşturmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Aydın, sözlerinizi
tamamlayın.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; son yıllarda ülkemizde malî disiplinin gerçekleştirilmesi adına
vergi istisnası ve muaflıklarının daraltılması yoluna gidilmektedir. Bölgesel
teşvikler, bugüne kadar bu eğilimin dışında kalmıştır. Geri kalmış yörelerimiz
ile kalkınmada öncelikli yörelerimizde yeni yatırım sahalarının açılması, iş ve
istihdam olanaklarının artırılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve diğer
bölgelere olan göçlerin önlenmesi amacıyla, 1998 yılında, 4325 sayılı Yasa
yürürlüğe girmiştir. Ancak, bu yasadan gerekli neticeler alınamamış ve gerekli
faydalar sağlanamamıştır; çünkü, teşviklerin başarılı olabilmesi için ülkede
siyasî istikrarın ve sürdürülebilir ekonomik istikrarın mutlaka gerçekleşmesi
gerekiyor. Hükümetimizin bu hedefler doğrultusunda ele aldığı bu uygulamayla
birçok eksiklik giderilmek istenmektedir. Özellikle geri kalmış yörelerimizin
ve illerimizin yatırım ve istihdam yönünden kuvvetlendirilmesi ve sermayenin
buralara daha rahat gelmesi sağlanacaktır. Öyle ki, bu düzenlemeyle, geri
kalmış yörelerimizin en büyük problemlerinden olan dışarıya göç verme, gelirin
dengesiz dağılımı, sermayenin gelmemesi, işsizlik ve benzeri sıkıntılar ile
daha da önemlisi -tasarının amacında yer alan- bölgelerarası eşitsizlikler
büyük ölçüde giderilecektir. Tasarının amaçlarını, biraz önce ana hatlarıyla
belirttim.
Gelir Vergisi ve sigorta primi işveren
hissesi desteğiyle yeni işe başlayan mükelleflerin çalıştırmaya başladıkları
işçiler için ödeyecekleri Gelir Vergisi ve sigorta primi işveren hissesi
yükünden, organize sanayi bölgelerinde yatırım yapıyorlarsa tamamen, diğer
yerlerde faaliyet gösteriyorlarsa yüzde 80 oranında kurtulmaktadırlar. Ayrıca,
burada, işverene, sigorta primi ve diğer katkılarla beraber, işçi başına 137
000 000 lira katkı vardır.
Uygulanması öngörülen enerji desteğiyle,
imalat sanayii, madencilik, hayvancılık, seracılık, soğuk hava deposu, turizm,
konaklama tesisi, eğitim veya sağlık alanında yeni faaliyete geçen
işletmelerin, asgarî 10 işçi çalıştırmaları şartıyla, enerji giderleri, yüzde
20 ile yüzde 50 arasında değişen oranlarda, Hazine tarafından karşılanacaktır.
Bedelsiz arsa ve arazi desteğiyle de, en az 10 kişilik istihdam öngören
yatırmalara girişen gerçek ve tüzelkişilere, Hazineye, katma bütçeli
kuruluşlara, belediyelere ve il özel idarelerine ait arsa ve araziler bedava
olarak verilecektir.
BAŞKAN - Sayın Aydın, sözlerinizi toparlar
mısınız.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkanım, 10
dakikayı tamamlayayım.
Ülkemizin en büyük problemi, işsizliktir;
hükümetimiz de, 2004 yılını işsizlikle mücadele yılı olarak belirlemiştir. Bu
tasarıyla, ülkede istihdamın önü açılacaktır; çünkü, yatırımlar ile istihdam
arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Gelir dağılımında çok büyük
dengesizlikler görülmektedir, bu dengesizlikler giderilecektir.
Bu yasa tasarısının bir başka önemli
getirisi de, düşük kurdan dolayı sıkıntıya giren ihracatçılar için çok önemli
bir yasal düzenleme olmasıdır. İşadamlarımızın ve sanayicilerimizin
uluslararası piyasalarda mücadele gücünü artıracaktır. Ayrıca, bu bölgelerde
yatırım yapacak reel sektörün girdi maliyetlerini düşürerek, daha ucuza üretim
yapma imkânını ortaya koyacaktır. Bunun da, enflasyonla mücadele çalışmalarında
önemli bir katkı sağlayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Zira, girdi
maliyetlerinin düşmesi, üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını aşağıya
çekecektir.
Son olarak da şunu belirtmek istiyorum: En
çok eleştirilen kısım, 1 500 dolar kriteridir ve 2001 yılının neden kriter
olarak alındığıdır. Devlet İstatistik Enstitüsünün son açıkladığı rakam, 2001
yılı rakamıdır. Benim anlayışıma göre, 2001 yılı rakamı bunun için alınmıştır.
Ayrıca, hangi kriteri getirirseniz getirin, mutlaka, eleştirilecek bir yanı
bulunacaktır.
Bir de şunu belirtmek istiyorum: İllerin
sosyoekonomik kalkınmışlıkları ile 1 500 dolar kriteri de çok yerde
örtüşmektedir. İlimizden örnek vermek gerekirse, Giresun İlinin millî geliri 1
443 dolardır, sosyoekonomik kalkınmışlık sıralamasında ise 50 nci sıradadır;
yani, tersine düşündüğümüzde, 31 inci sırada yer almaktadır.
Çıkacak bu yasanın ülkemize çok büyük
katkıları olacağına inanıyorum ve işadamlarımızın, bu çıkacak yasaya büyük
itibar göstereceklerine inancım tamdır.
Bu duygularla sözlerimi bitirirken, başta
Sayın Başbakanımız, Bakanlar Kurulu üyelerimiz ve bürokratlarımız olmak üzere,
bu kanun tasarısına emeği geçen herkese candan teşekkür etmeyi bir borç
biliyorum.
Çıkacak yasanın, ülkemize, milletimize
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 20.15'te
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.15
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.15
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
355 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.-
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili
Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S.
Sayısı: 355) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun;
a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile
enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı
için belirlenen fert başına gayrisafi yurtiçi hâsıla tutarı 1500 ABD Doları
veya daha az olan illeri,
b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından
(a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer
illeri,
Kapsar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu tasarının 2
nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi ve
kendi görüşlerimi sizlere arz edeceğim.
Bu yasa tasarısı Türkiye'nin ihtiyacı,
destek veriyoruz, biz de destekliyoruz; ama, almış olduğu kriterler açısından,
bu yasa tasarısı Türkiye'nin ihtiyacına cevap vermiyor; çünkü, almış olduğu
kriter gayri safî yurtiçi hâsıla hesabı, yanlış bir hesap. Bu hesap doğru
değil; bu hesap, illeri mağdur ediyor, ilçeleri mağdur ediyor, daha önce bu
illerde yatırım yapmış yatırımcıları mağdur ediyor. Böyle bir yasanın çıkması,
sanıyorum ki, ne Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini ne de AKP
milletvekillerini memnun edecektir.
Değerli arkadaşlar, Devlet İstatistik
Enstitüsünde epeyce çalışma yaptım. Bu yasanın kriter olarak aldığı bu 1 500
dolar nasıl hesaplanıyor, bunun hesap şekli nedir diye araştırdım. Üç şekilde
hesap var:
1- Harcama esasına göre hesap,
2- Gelir esasına göre hesap,
3- Üretim esasına göre hesap.
Şimdi, bizim bu tasarıya esas teşkil eden
hesap, üretim hesabı. Peki, örnekse, bu hesap nasıl yapılıyor...
Değerli milletvekili arkadaşlarım daha
önce konuştular. Elazığ milletvekillerini ben kutlamak istiyorum. Kastamonu AK
Parti milletvekillerinin de aynı duyarlılığı göstermelerini bekliyorum; çünkü,
onlar kendi illerinin hakkını, hukukunu savunurken, bizim Kastamonu'dan buraya
gelen arkadaşlarım, herhalde, calay değil.
Değerli arkadaşlar, biz, buraya, kendi
yöremizin, halkımızın, vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu, Türkiye'nin
hakkını, hukukunu korumak için geldik. Onların daha çok gelişmesi için, daha
çok üretim yapması için, çocuklarına iş ve aş bulması için yasalar düzenlememiz
gerekiyor.
Bakın, 4325 sayılı Yasa, önceki hükümet,
57 nci hükümet tarafından çıkarılmış; beş yıl yürürlükte kalmış, 22 ili
kapsamış; baz aldığı değer 3 500 dolar. Türkiye 3 500 doları kriter alırken,
1998'den 2004'e gelinceye kadarki süreçte 1 500 dolara 36 il gerilemiş.
Örneğin, Trabzon 1 506 dolarla bu yasanın kapsamı dışında kalıyor, Kastamonu 1
781 dolarla yasanın kapsamı dışında kalıyor.
MEHMET CEYLAN (Karabük)- Karabük de
öyle...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
Sayın Ceylan doğru diyor; keza, Karabük de aynı.
Değerli arkadaşlar, bakın, Devlet
İstatistik Enstitüsü, yeniden, şöyle bir bölgesel planlama yapmış ve bu
bölgesel planlamaya göre -Kastamonu, Çankırı, Sinop, Karadeniz illeri Artvin,
Rize, Trabzon, Gümüşhane- Türkiye'yi 26 bölgeye ayırmış. 26 bölgedeki planlama
neticesinde, Kastamonu bu yasanın içerisine giriyor, Trabzon bu yasanın
içerisine giriyor, Elazığ bu yasanın içerisine giriyor, Tunceli bu yasanın
içerisine giriyor; ama, bu yasanın içerisinde olduğu halde, bu yasanın dışına
çıkan 2 il var; biri Düzce, diğeri de Afyon. Sanıyorum, bu yasaya, sadece ve
sadece -Düzceliler ve Afyonlular bize kırılmasınlar- "Düzce ve Afyon
yasası" demek daha uygun düşecek; çünkü, bu tasarının Bingöl'e, Şırnak'a,
Batman'a, Hakkâri'ye, Siirt'e yatırım getireceğini düşünüyorsak, kendimizi
aldatırız. Beş yıl sonra, dört yıl sonra bakacağız, soru önergeleri vereceğiz,
dört yıl içerisinde Şırnak'a, Hakkâri'ye, Batman'a, Diyarbakır'a ne kadar
yatırım gittiğini Sayın Bakana soracağız. Anlaşılıyor... Sayın Bakan az önce
buradaydı, gittim yanına, bu haritayı gösterdim; Devlet İstatistik Enstitüsünün
hazırlamış olduğu ve Türkiye'yi 26 bölgeye ayıran bu plana göre bir
değerlendirme yapılmasını talep ettim. Dedi ki "yasayı deldirmeyeceğiz."
Arkadaşlar, Kuran-ı Kerim'in amentüsü mü bu?! Allahaşkınıza, ne için geldik
buraya biz?! Biz, AK Parti milletvekilleri olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak kaldır parmağı, indir parmağı... Onun için mi geldik
buraya?! Yöremizin sorunlarını, inanmadığımız kanun tasarılarına... Elazığ
milletvekillerim, nasıl oy verecekler, Kastamonu milletvekilleri nasıl oy
verecekler buna?! Sormayacaklar mı Kastamonu'ya vardığı zaman, Elazığ'a vardığı
zaman, Trabzon'a vardığı zaman, milletvekillerine halk sormayacak mı; "ne
olacak benim hakkım, ne olacak benim hukukum" demeyecek mi?!
Değerli arkadaşlar, gelin -önergeler
vereceğiz- kademeli bir uygulamayı gündeme getirelim. 1 500 dolar ile 2 000
doları veya 2 000 dolarla sınırlı kalmamak kaydıyla... Bu tasarı, teşviklerde,
organize sanayi bölgelerinde yüzde 100'e kadar, organize sanayi bölgeleri
dışında yüzde 80'lere kadar, elektrikte, arsa temininde ve sigorta primlerinde
kolaylık getiriyor. Kademeli uygulamada bunlardan 10 puan daha aşağı olmak üzere,
bir değerlendirmeyi planlayalım ve bu şekilde bir karar çıkaralım diyorum.
Bakın, Kastamonu'da -örnek vermek istiyorum. Diyeceksiniz ki, Kastamonu...
Evet, hep Kastamonu olacak, hep Kastamonu'yu konuşacağım, hep Kastamonu'yu
örnek vermeye çalışacağım- orman var. Allah Kastamonu'ya orman vermiş, ağaç
vermiş. 37,5 trilyon lira ormandan gelir elde ediyor Kastamonu. Kastamonu'nun
ağacını, tomruğunu devlet alıyor, sadece yongasını, yaprağını bizim
Kastamonumuza bırakıyor ve Kastamonu'da kalan tutar 16 trilyon lira. Geri kalan
21,5 trilyon lirasını Orman Genel Müdürlüğü kendi bütçesine aktarıyor ve 37,5
trilyon lirayı, Devlet İstatistik Enstitüsü "Kastamonu'dan elde ettiğim
gelir" diye benim Kastamonumun hanesine yazıyor ve ondan sonra, bununla da
yetinmiyor, geliyor... Kastamonu'da Karayolları Bölge Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Bölge Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü kurulmuş. Kuranlardan,
hükümetlerden, bunun mücadelesini veren milletvekili arkadaşlarımdan Allah bin
kere razı olsun diyorum; ama, görüyoruz ki... Kastamonu Valisi Sayın Mustafa
Kara basına açıklama yaptı, "Bu bölge müdürlükleri Kastamonu'ya binadan
başka bir şey vermemiştir" dedi ki, doğrudur. Bu bölge müdürlükleri sadece
Kastamonu'ya hizmet etmiyor, Bartın'a, Karabük'e, Çankırı'ya, Sinop'a...
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Çankırı'ya
gönderin.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Göndereceğiz,
göndereceğiz Çankırı'ya. Bekle... Bekle, göndereceğiz.
... ve Zonguldak'a hizmet ediyor, oraya
yapılan devlet yatırımlarını da Kastamonu'nun hizasına yazıyor ve ondan sonra
Kastamonu'nun nüfusuna bölüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Tamamlıyorum.
Arkadaşlar, böyle uçuk bir kriter, böyle
uçuk bir veri, bölgeler arasındaki kalkınmaya kriter olarak alınabilir mi; bu
inandırıcı olur mu; buna insanlar inanır mı, güvenir mi; mümkün değil!..
Bu yasayı geri çekin, bu yasa bu şekliyle
çıkmasın. En doğru kararı birlikte alalım. En doğru kararı vicdanlarınıza
elinizi koyarak alın, ayaklarınızı vicdanınıza koymayın. İlle ki "Başbakan
emretti, Bakan emretti bu yasayı deldirmeyeceğiz" anlayışından vazgeçin.
Eğer böyle devam ederseniz, yemin ediyorum, halk sizi sandıkta delecek. Öyle
bir noktaya gelecek ki, vatandaşın yüzüne bakamayacak duruma geleceksiniz. (AK
Parti sıralarından "28 Martta görüşürüz" sesleri)
TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - 28 Martta
görürsünüz, 28 Marttan sonra bunu konuşuruz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - O zaman, gel,
Kastamonu'da buluşalım.
TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Buluşuruz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bizden söylemesi. Kastamonulu olarak, Kastamonu Milletvekili olarak
bu yasaya karşı "evet" oyu vermekle birlikte, bu yasanın doğru
olmadığını ifade ediyor ve Kastamonu'nun kalkınmasını engellediği için bu
yasanın geri çekilmesini talep ediyorum; ama, şunu da söylemek istiyorum: Biz
Kastamonulular, bu memleket için, bu devlet için, bu Meclis için can vermişiz.
Çocuklarımızı askere marşlarla gönderiyoruz, askerden dönüşlerinde, teröre
verdiğimiz şehitlerimizi dualarla karşılıyoruz ve askerden sağ gelen
çocuklarımızı, evlatlarımızı da, sırtına yorgan verip İstanbul'a gurbet ele iş
ve aş için gönderiyoruz. Biz göç verdikçe, Kastamonu zengin görünüyor Tunceli
örneği. Bu, nasıl iş arkadaşlar?! Böyle bir yasaya, böyle bir veri kriter kabul
edilebilir mi?! Bunun doğruluğunu -allahaşkına söylüyorum- elinizi vicdanınıza
koyun, elinizi vicdanınıza koyun da içinize sindirebiliyor musunuz? Eğer
sindirebiliyorsanız, aşkolsun size; yani, bu doğru diyorsanız, bu doğru
diyorsanız, bu doğru diyorsanız, aşkolsun size. Bu yanlış arkadaşlar; bu hesap
yanlış! Bu doğru değil! Bu getirdiğiniz yasa, Türkiye'ye bir şey vermeyecek. Bu
yasa, sadece -Düzce Milletvekili arkadaşım karşımda- Düzce'ye bir şeyler
getirecek...
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - İnşallah.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - ...Afyon'a bir
şeyler getirecek; belki Çankırı'ya da bir şeyler getirecek...
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, toparlar mısınız
sözlerinizi.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
...ama, doğu ve güneydoğuya, bu yasa, bir
şey getirmeyecek.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Getirecek,
getirecek...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Getirmediğini
hep birlikte göreceğiz. Eğer, getirecek diyorsanız -diyorsanız ki, sen
devletçisin, ekonomiden devlet elini çekti- yeni bir model oluşturun; Mustafa
Kemal'in oluşturduğu karma ekonomi sistemi içerisinde, kamu iktisadî
kuruluşları gibi, devletin önderliğinde özel sektörle birlikte yapılan yeni bir
sentezi ortaya koyun ve Güneydoğu Anadoluya öyle gidin, öyle. Başka türlü oraya
kimse gitmez. Beş yıl sonra, ben bu Mecliste olacağım; ama, siz olacak mısınız,
bakacağım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına,
Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya.
Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, görüşülmekte olan
355 sıra sayılı yasa tasarısının tüm ülkemiz için, özellikle de doğrudan
kalkınmada öncelikli yöreler için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Yıldırım'ı az
önce dinledim. Tabiî, burada, zaman zaman hep söylüyoruz; konuşmacılar
birbirlerinin fotokopi kâğıdı değildir; elbette, farklı şeyler aynı parti
içinde de söylenecektir, farklı partilerde de söylenecektir.
Müsademei efkârın barikai hakikati
doğuracağını hepimiz kabul ediyoruz.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Türkçe...
HALUK KOÇ (Samsun) - Türkçe...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Vallahi, sizin
Türkçenizin bu kadar kıt olduğunu da doğrusu bilmiyordum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Türkçemiz kıt değil.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biraz Türkçeniz
vardı. Siz, hiç, Mustafa Kemal'in Nutuk'unu okumuyor musunuz?
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, siz, Genel Kurula
hitap edin.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, siz,
Mustafa Kemal'in Nutuk'unu okumuyorsunuz gibi geliyor bana; eksikliğiniz var.
Tavsiye ederim; biraz okuyun, Türkçeniz gelişir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Mustafa Kemal'i okuyun, Türkçeniz gelişecek; hiç tereddütünüz
olmasın! Oku, oku...
HALUK KOÇ (Samsun) - Mustafa Kemal'den
ders aldığını kanıtla!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Koç, hele
hele Mustafa Kemal'i sen biraz oku; Türkçen gelişecek.
HALUK KOÇ (Samsun) - Aman efendim,
isterseniz, size istediğiniz konuda ders vereyim...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şunu söylüyorum: Bu yasa tasarısı eleştirilebilir; nitekim, Plan ve
Bütçe Komisyonunda bendeniz de eleştirdim. Hiçbir yasa buraya çok mütekâmil,
dört dörtlük geliyor diye... 59 tane hükümetten hiçbirisinin böyle bir
iddiasının da varit olduğunu zannetmiyorum; yani, geçmiş hükümetleri de
kastediyorum. Eğer öyle olsaydı, cumhuriyetin ilk döneminde çıkan tüm yasalar,
o ilk Meclis, ilk hükümet zamanında çıkan yasalar, hâlâ devam edecekti; ama,
etmiyor, niye; ya, çağ değişiyor, şartlar değişiyor.
Ne güzel demiş ki... Şimdi, yine, diyecek
ki: Efendim, Türkçe konuş... Bir hukuk kaidesi var, deniyor ki: "Ezmanın
tagayyürü ile ahkâm tebeddül eder." Türkçesini de söyleyeyim: Zaman değişirse,
hükümler de zaman zaman değişir.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - O zaman, Türkçe
söylesen daha iyi değil mi?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Zaman
değişince...
Ama, onun o yönü de, o versiyonu da güzel
efendim. Onu da unutmayın... Onu da unutmayın, tavsiye ederim.
Dolayısıyla, zaman değişince, birkısım
hükümlerin de değişmesi elbette söz konusu olacak. Nitekim, daha önceki yasa,
belli bir süre sonra bir değişime uğruyor. Bundan sonra da değişecek,
değişmeyecek diye bir şey yok.
Mesela, bendenizin buradaki önerisi şuydu
-komisyondaki CHP'li dostlarım, arkadaşlarım da hatırlayacak- biz dedik ki:
Hakikaten, Türkiye'de, biz, 1 500 doları gayri safî millî hâsılada baz
alıyoruz. Aslında tartışılması gereken -1 500 dolar nedir allahaşkına! 1 500
dolar nedir?!- Türkiye, bazı bölgelerinde 500 dolarları da yıllık gelir olarak
göremeyen insanlarımızın yaşadığı bir ülke; bu gerçeği görelim.
Toptan kalkınma için ciddî bir projeyi
elbette Meclis olarak hep beraber üreteceğiz. Bakın, şu anda Sayın Başbakanımız
Amerika'da. Amerika, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi. Değerli
arkadaşlarım çok iyi bileceklerdir; Amerika, 1930'lu yıllarda bölgesel
kalkınmayı baz aldı ve Amerika, hakikaten ciddî bir finişe kalktı; bölgesel
kalkınma...
Biz Türkiye'de belli bir bölgesel kalkınma
için GAP Projesini uygulamaya başladık, başımıza gelenleri gördük, yirmi yıl o
bölgede huzur ve asayiş elden gitmiş oldu; bir projeyi dahi, ülke, tamamlama
imkânına maalesef malik olamadı.
Tabiatıyla, 36 ilin bu kapsam içinde
oluyor olması, diğer illerin hakikaten... Ben yine yukarıda bir şeye itiraz
ettim, yine arkadaşlarım hatırlayacaklardır; mesela, benim elimde de veriler
var, DİE'nin raporlarıyla DPT'nin raporlarının farklılıkları var. DPT diyor ki,
filan il falan sırada; DİE, filan sırada diyor. 1996'da yaptığı
değerlendirmeyle diğerlerine bakıyorsunuz, çok farklı; Düzce ölçeğine
bakıyorsunuz, çok farklı.
Çok sağlıklı mı; ben, Devlet İstatistik
Enstitüsünün değerli yöneticilerini, yetkililerini eleştirmek için
söylemiyorum; ama, bunun en garibi, en son yapılan nüfus sayımında, bir önceki
beyan ettiği rakamla sonradan düzeltilerek ortaya sürdüğü rakam arasında 2 000
000 nüfus farkı çıktı. Yani, sağlıksız bir taban üzerinde de yürümeniz
muhtemeldir;ama, arkadaşlarımın söylediği gibi, bu 1 501 baz alınırsa, denir ki
niye 1 601 değil?
Rakamın çok sembolik olduğunu söylüyorum;
ciddî olarak eleştirilebilir; ama, ben bir başka şeyi söylüyorum, gözden kaçan
bir şeyi. Haddizatında, belki burada bu ölçekte ilçeler bazında, bugünkü
teknolojiyle, bugünkü bilişim teknolojisinde çok rahatlıkla ilçeleri öne
çıkarma imkânı varken, keşke hükümetimiz -bunu bir temenni olarak da arz
ediyorum- bunu yapsaydı. Sayın Maliye Bakanımız burada yok, edebiyat
fasahatıyla değerli bir bakanımız buradalar, şimdi keşke -Maliye Bakanımız da
bu eleştirimi biliyor- bunu bugünkü teknolojide elimizdeki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Kademeli... Kademeli....
BAŞKAN -Sayın Uzunkaya, sözlerinizi
tamamlar mısınız
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Keşke, bunu ilçeler bazında ele
alabilseydik.
Mesela, ben örnek olarak söylüyorum;
bakın, benim elimde verileri var. Şimdi, Sayın Yıldırım"Kastamonu,
Kastamonu"dedi, ben de Samsun diyorum; ama, Samsun'un elbette bu ölçekte
ele alınmasını ben doğru bulmuyorum; ama, doğru bulduğum bir şey var: Değerli
arkadaşlar, Samsun'u, size... Mesela, Türkiye'deki ilçeler sıralamasında
Salıpazarı İlçesi 651 inci sırada, Yakakent İlçesi 780 inci sırada. Şimdi,
Yakakent'in hemen bitişiği Sinop, Gerze, Kanlıçay'ın ötesinde, Samsunlu gidip
yatırım yapıyor, hemen Kanlıçay'ı geçiyor yatırım yapıyor; Gebze sıralamada 553
üncü sırada; ama, Yakakent 780 inci sırada. 780 inci sırada olan ilçedeki
yatırımcı, 553 üncü sıradaki ilçeye gidip yatırım yapıyor.
Bir başka örnek alıyorum: Salıpazarı 651
inci sırada, Ünye 194 üncü sırada; Salıpazarı, Terme, yani, bizim Samsun'un
doğusundan baz alırsanız, 651 inci sıradaki ilçemin yatırımcısı, 194 üncü
sıradaki ilçeye gidip yatırım yapıyor.
Bir başka örnek: Vezirköprü 314 üncü
sırada, Havza 355 inci sırada, hemen yanında 296 ncı sıradaki Merzifon'a gidip
yatırım yapacak. Mesela, Samsun açısından söyleyince, doğusunu, batısını ve
güneyini çevreleyen iller bu kapsamın içinde. Samsunlu işadamını, git Ünye'ye,
git Kanlıçay'a, git Merzifon'a yatırım yap demeye zorlamamalıydı bu yasa. Bunun
mümkünü varsa, inşallah bundan sonraki versiyonu, hem kademelisi hem de ilçeler
bazında... Bugün artık bilgilere, verilere çok rahat ulaşmak mümkün. Bölgesel
kalkınmayı da, dengeli kalkınmayı da sağlayacak ve ilin içinde de dengeleri
oluşturacak yatırıma, yani, ilin içinde de ciddî dengesi... Mesela, ben, bir
Bafra örneğini vermiyorum, Türkiye'nin en gelişmiş ilçelerinden birisi; bir
Çarşamba'yı vermiyorum, Türkiye'nin en gelişmiş ilçelerinden birisi, ovasıyla,
imkânlarıyla.
Yani, şartlar öyledir Sayın Koç, kafanı
böyle de sallasan, öyle de sallasan, sonuç, Çarşamba iyidir...
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok da değil.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İyidir de,
Çarşamba daha iyi olacak inşallah; hele bizim iktidarımızda çok daha iyi olacak
inşallah, hiç tereddüt etme.
HALUK KOÇ (Samsun) - Pek öyle gözükmüyor.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben şunu söylüyorum; bunu ilçeler bazına çekmenin imkânlarını bundan
sonraki etapta zorlamamızın yararlı olduğuna inanıyorum; ama, bakınız, vergide,
sigorta priminde, enerji desteğinde ve bedelsiz arsa tahsisinde, bu illere, 36
ile, eğer ciddî bir şey getiriyorsa yapılacak tek şey var; bugünkü şartlarda,
bu hükümeti tebrik etmek, başarılı olmasını temenni etmek ve işin arkasını da
hep beraber takip etmektir.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, idrak
edeceğimiz kurban bayramını şimdiden tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Şahısları adına ikinci söz, Adana
Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'ın.
Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, ben, en son, kanun tasarısı
üzerinde söz alacaktım; ancak, burada, bir üzüntümü ifade etmek için söz almış
bulunuyorum. Yalnız, yanlış anlaşılmamak için, tasarı hakkındaki görüşlerimi de
söylemek istiyorum.
Bu ülkenin, mutlaka, her alanda teşvike
ihtiyacı var; dengeli, istihdamı sağlayan, yoksullukla mücadele eden, rekabetçi
bir piyasa yaratabilen bir teşvik anlayışına ihtiyacımız var; her bölgemizi
kalkınmışlık düzeyine ulaştıracak bir teşvik anlayışına ihtiyacımız var;
sanayileşmede dengeyi kurmaya ihtiyacımız var; dengeli istihdam yaratmaya,
göçün önüne geçmeye ihtiyacımız var. Hangi siyasî görüşten olursa olsun,
yolsuzlukla mücadele etme anlayışını, yoksullukla mücadele etme anlayışını
kendine ilke edinmiş bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; sanayileşmenin
önünü açan her yatırıma, istihdamı yaratan her milletvekiline, her vatandaşa
sonsuz teşekkür ediyorum. Bu, çok önemli bir şey. Ben, aynı zamanda, siyaseti
ve siyasetten çözüm üretmeyi insanlığa hizmet sayan ve bunun gelecek nesillere
armağan olduğunu algılayan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Ancak, bu tasarı, bakın neyi içeriyor:
Sanayi yatırımlarında sektörel denge kurmayı içeriyor; ticarette rekabeti
sağlamayı, Türkiye'nin her bölgesini eşit kalkınmışlık seviyesine taşımayı
içeriyor; bu tasarı, ürün-üretim dengesini korumayı içeriyor; bu tasarı,
enerjide arz-talep dengesini, bundan kaynaklanacak sanayie teşviki içeriyor;
ancak, yine bu tasarı, maalesef, şu görmüş olduğunuz tasarı metninde yazmasına
rağmen, asıl komisyondan bizim komisyona gönderilmesine rağmen, Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmeden
Yüce Meclisin gündemine getiriliyor. Arkadaşlar, bunun neresi müzakere
anlayışı?! Bunun neresi katılımcılık?! Siz, burada, katılımcı demokrasiden bir
örnek görebiliyor musunuz allahaşkına?! Biz, uzmanlık alanları olan 24
arkadaşımızla -16'sı Adalet ve Kalkınma Partisinden, 8'i Cumhuriyet Halk
Partisinden çok değerli insanlar- orada görev yapıyoruz. Bizi, bu Yüce Meclis,
oraya, ihtisas komisyonlarına, cıvatanın boyutlarını ölçmek için mi seçti;
niçin seçti?!. Yaban domuzlarının evcilleştirilmesini mi inceleyeceğiz biz
orada?!. Böyle bir anlayış olur mu?! Biz, meslekî birikimimizi, biz,
Türkiye'nin sanayileşmesine katkıyı, bizim komisyonda bir teşviki görüşmeden nasıl
vereceğiz?! Siz bana söyler misiniz değerli arkadaşlar; yani, gerçekten, az
önce söyledi "okumadınız mı Mustafa Kemal'i" dedi, Mustafa Kemal'in
katılımcı demokrasi anlayışını hiç mi okumadı bunu buraya getirenler; hiç mi
kendi yarattığı kurullara değer veren anlayışını bir kez gözden geçirmedi?!
Peki, bunu nasıl izah edeceğiz?!
Daha iyi bir Türkiye mümkün; ama, burada,
bunu yazmışsanız, bu bizim ihtisas komisyonumuzun konusu ise, yüce komisyonun
gündeminden kaçırarak burada bu konuyu görüşmek, son derece yanlıştır. Tasarı
çelişkilerle doludur. Olması gereken bir tasarı, bir dolu dengesizliği de
içinde barındırıyor.
Arkadaşlar, çok uzatmayacağım. Gerçekten,
bu ülkede, ben, milletvekilliğini bir makam olarak görmeyenlere, siyasî temsil
hakkını görev ve sorumluluk alanı olarak görenlere gıpta ediyorum, hayranlık
duyuyorum, hepsini yürekten kutluyorum. Siyasette, devlet yönetiminde keyfiyet
olmaz. Bunun acelesi var, aman burası da olmayıversin diyemezsiniz. Biz, siyasî
parti gözetmeksizin hepimiz orada görev yapıyoruz. Biz, burada temsil hakkımızı
istiyoruz. Burada ihtisasımızı kullanmak istiyoruz, bilgiye önem veren
insanları kutlayıp, kucaklayıp yeni çözümler üretmek istiyoruz. Ne olursunuz,
bizlerle müzakereye açın bunları. Eğer bizlerle müzakere edemezseniz, biz
bunları demokratik kitle örgütlerine nasıl götüreceğiz?!.. Halkın, kanuna,
yönetmeliğe, idareye katılımını nasıl sağlayacağız?! Bu mümkün değil; ama, daha
iyi bir Türkiye mümkün. Daha iyi bir Türkiye'nin mümkün olduğuna inanıp,
Türkiye'nin sanayileşmesi için katkı koyan bütün arkadaşlarımı kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Seyhan, sözlerinizi toparlar
mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Sanayii,
ticareti geliştiren, her konuda atılım yapan, katkı koyan bütün arkadaşlarımı,
tekrar, yürekten kutluyorum; ama, kendi komisyonlarını, kendi ihtisas
komisyonlarını görmezden gelip, tasarıları alelacele, değerlendirmeden buraya
taşıyan zihniyeti de, komisyonumdaki Adalet ve Kalkınma Partili ve Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri adına, dışarıda muhalefette kalmış tüm insanlarımız
adına, demokratik kitle örgütleri adına, yürekten kınıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. ( Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 7
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
ayrılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"c) Elazığ, Tunceli illeri."
|
Hasan Güyüldar |
Sinan Yerlikaya |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Tunceli |
Tunceli |
İstanbul |
|
İzzet Çetin |
|
Atilla Kart |
|
Kocaeli |
|
Konya |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesine "enerji desteği" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Hazine garantili kredi sağlanması" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Hasan Eren |
Halil Ünlütepe |
|
|
Antalya |
Manisa |
Afyon |
|
Osman Özcan |
Fahrettin Üstün |
Selami Yiğit |
|
Antalya |
Muğla |
Kars |
|
|
Mustafa Özyurt |
|
|
|
Bursa |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Güyüldar |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Sinan Yerlikaya |
|
Tunceli |
İstanbul |
Tunceli |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Toprak |
Ahmet Küçük |
|
Malatya |
İzmir |
Çanakkale |
|
|
Mehmet Kartal |
|
|
|
Van |
|
"Devlet Planlama Teşkilatınca
hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi (-) eksi olan illerde,
birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları koşulu aranmaz. "
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Devlet Planlama Teşkilatınca
hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) eksi olan
illerde birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz. "
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Arz |
|
Trabzon |
Malatya |
Trabzon |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Yakup Kepenek |
|
İstanbul |
|
Ankara |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine "1 500 ABD Doları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "liman, havalimanı, üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge
müdürlüklerinden en az ikisinin bulunduğu illerde bu tutar yüzde 20 fazlasıyla
uygulanır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Arz |
|
Trabzon |
Malatya |
Trabzon |
|
Yakup Kepenek |
Mehmet Kartal |
İsmet Çanakçı |
|
Ankara |
Van |
Ankara |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Altıncı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının", "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Eskiyapan |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
Malatya |
Kayseri |
İstanbul |
|
Mehmet Yıldırım |
|
Yakup Kepenek |
|
Kastamonu |
|
Ankara |
"Kapsam
Madde 2.- Bu Kanun;
a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile
enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı
için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ve 2 000 ABD
Doları veya daha az olan illeri,
b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından
(a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer
illeri,
Kapsar."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım
önerge, son önerge ve en aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının, "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Eskiyapan |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
Malatya |
Kayseri |
İstanbul |
|
Mehmet Yıldırım |
|
Yakup Kepenek |
|
Kastamonu |
|
Ankara |
“Kapsam:
Madde 2.-Bu Kanun;
a)Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile
enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı
için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 2 000 ABD Doları
veya daha az olan illeri,
b)Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından
(a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer
illeri, kapsar."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın önerge sahipleri, gerekçeyi mi
okutayım, konuşacak mısınız?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Konuşmak
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; verdiğimiz bu önergeyle, en azından,
yanlış hesabın Bağdat'tan dönmesi gibi, 18 ilin daha -Elazığ, Tunceli,
Kastamonu, Karabük gibi- bu kapsama alınmasını talep ettik. O bölgelerde yatırım
yapmış ve yapmaya talip olmuş, örneğin, Kastamonu'dan İstanbul'a göç etmiş,
ama, doydukları yerde kazandıklarını doğdukları yere taşımak için mücadele
veren arkadaşlarımın başka iller nezdinde eşit bir katılım, eşit bir anlayış,
eşit bir davranış içinde yarışmalarını, rekabet şartlarının oluşmasını sağlamak
için, bu yasa tasarısının sınırının 1 500 dolardan 2 000 dolara çıkarılmasını
teklif ettik.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Niye 3 000 dolar
değil?
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Keşke, 3 000
dolar olsa. Geçmiş hükümetin sınırı olan 3 500 dolar yapmak da dileğimizdir.
Elazığ'dan seçildin geldin, yol müdürü;
Elazığlılar, oraya varınca hesap sorarlar. İstanbul'da yol müdürlüğü,
Elazığ'dan milletvekilliği yap ve burada da Elazığ'ın hakkını hukukunu korumazsan,
Elazığ'da siyaset yaptırmazlar adama, yakadan tutarlar.
Bak, orada, Mehmet Ceylan gözümün içine
bakıyor; sen benim dilime tercüman oluyorsun, beynimi okuyorsun, yoksa
Karabük'e beni sokmayacaklar diyor. Karabük, daha önce, 1939'da 13 haneli bir
köydü; şimdi, bu yasa tasarısıyla, yeniden köy mü yapmaya çalışıyorsunuz?! Bu
tasarıyla, yeniden...
Üzerinize giydiğiniz Ramsey'in elbiseleri
Karabük'te üretiliyor, Araç'ta üretiliyor. Ramsey'i, Sayın Remzi Gür'ü, siz çok
iyi bilirsiniz; Başbakan da çok iyi bilir. Kastamonuludur, iftihar ettiğimiz
bir işadamıdır. İğne iplikle İngiltere'ye gitmiştir, Kastamonu'ya gelmiştir,
yatırım yapmıştır; kendisine müteşekkiriz. Peki, bu yasa tasarısı çıktığı
zaman, örneğin, Çankırı'nın kıyısında veya Düzce'de yapılan bir konfeksiyon
fabrikasıyla nasıl rekabet edecek; hiç düşünmüyor musunuz?! Hiç vicdanınız yok
mu?! Arkadaşlar, vicdanınıza sesleniyorum: Lütfen...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aa!.. Aa!..
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - "Aa"
demeye gerek yok. Gereğini yapalım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Saygılı ol.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Vicdanınıza
sesleniyorum: Eğer, elinizi vicdanınıza koyarsanız, bu önergemize destek
olursunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının", "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yıldırım (Kastamonu) ve arkadaşları
"Kapsam
Madde 2- Bu Kanun;
a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile
enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı
için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ve 2 000 ABD
Doları veya daha az olan illeri,
b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından
(a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer
illeri,
Kapsar."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Konuşacağım
efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım. (AK Parti
sıralarından "yine mi" sesleri)
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Değerli
arkadaşlar, ben, buraya, parmak kaldırmaya değil; ben, buraya, yukarıdan, genel
başkanların, başbakanların talimatlarıyla, yüreğime taş basarak oy kullanmaya
gelmedim; halkımın yüreğini buraya taşımaya geldim. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!])
Ben, buraya, bu yasanın kapsamıyla, işsiz
kalacakları, yarın sökülecek fabrikaları dile getirmeye geldim. (AK Parti
sıralarından "Yine mi" sesleri)
"Yine mi" diyeceğinize, gelin,
siz de konuşun; ağzınızda fermuar mı var?!
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Bizim
söyleyecek boş lafımız yok; biz, iş yapıyoruz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Herkes işini
yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Ben vekilim, asiller Kastamonu'da.
İstanbul'da, Kastamonu'dan göç etmiş 1 500 000 insan var.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Reklamları
bırakın.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Siz de çıkın
buraya Zeynep Hanım, siz de konuşun; ağzınız mı yok?!. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Ağzım da var,
dilim de var Allah'a şükür.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, siz Genel Kurula
hitap edin.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan,
görüyorsunuz...
Değerli arkadaşlar, çok rahatsız
oldunuz...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Hiç de
rahatsız olmadık. Hep aynı şeyi söylüyorsunuz.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sizin
maskenizi indiriyoruz; maskeyi, maskeyi... Hani halktan yanaydınız?!.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Evet, öyle...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Hani fakirden
yanaydınız?! Hani Yoksuldan yanaydınız?! Hani neredesiniz?!. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - 28 Marta az
kaldı.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Sadece ramazan
aylarında, devletin imkânlarıyla aş ve kömür dağıtmakla bu iş olmaz; devletin,
milletin yarattığı kaynaklarla kömür dağıtmakla bu iş olmaz.
Değerli milletvekilleri, bakın, dün
Hürriyet Gazetesinde de, diğer basında da haberler çıktı. Gelin, kademeli bir
uygulamayı gündeme getirelim.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Bu birinci
kademe işte.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Az önce, Sayın
Uzunkaya da, konuşmasının sonunda "bu çıksın da, belki, sonra kademeyi
getiririz..." Arkadaşlar, Türkiye deneme tahtası mı?! Dört yıl, beş yıl
önce, 4325 sayılı Yasayla bir deneme yapılmış; yirmiiki yılın 3 500 dolarlık
sınırı, 1 500 dolara düşmüş. 1 500 dolar sınırıyla, kapsamdaki il sayımız 36'ya
çıkmış. Şimdi, siz, bu 36 ili 56 il yapmak için mi, bu yasayı yeniden
çıkarıyorsunuz?!
Türkiye'nin kaynaklarını, eşit bir şekilde
bölgeler arasında dağıtmak için, 1 500 dolara kadar, sizin getirdiğiniz
tasarıyı ve 1 500 ile 2 000 dolar arasında kişi başına millî geliri olan illeri
de, sizin getirdiğiniz tasarının, organize sanayi bölgesinde teşvikin yüzde 10
eksiğiyle uygulanmasını gündeminize getirmek istiyoruz.
El insaf!.. Gelin, bu tasarıya destek
verin; gelin, bu tasarıya destek verin, bu önergeye destek verin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine "1 500 ABD Doları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "liman, havalimanı, üniversite ve yatırımcı kuruluşların bölge
müdürlüklerinden en az ikisinin bulunduğu illerde bu tutar yüzde 20 fazlasıyla
uygulanır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıdan memnun olan milletvekili sayısı
belki de çok fazla değil. Kürsüde konuşan arkadaşlarımızın hemen hepsi -iktidar
olsun, muhalefet olsun- tasarının eksikliklerini söylediler. Tunceli adına
konuşan arkadaşlarımız oldu; Elazığ adına konuşan ve çeşitli illeri vesile
ederek konuşan arkadaşlarımız, hep, tasarının esas almış olduğu ölçünün,
tasarının kullandığı terazinin çok doğru olmadığını söylediler. Ben, bunu
tekrar ifade etmek istiyorum: 1 500 ABD Doları ölçüsü tek başına doğru sonuç
vermeyecek bir ölçüdür, yeterli değildir. Bunun çözümü, bunu 1 600 dolar
yapalım, 1 800 yapalım, 2 000 yapalım da değildir. Bu da bir yoldur; ama, o
yolun da çeşitli mahzurları vardır. Yapılması gereken, bu ölçünün yanına o ilin
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini eklemektir. 1998'de bu kısmen yapılmıştı; bu
tasarıda yok. 1 500 ABD Dolarını geçmiş olabilir kişi başına düşen gelir;
ancak, diğer gelişmişlik unsurlarına baktığımızda o açıdan çok gerilerde
olabilir; altyapısı yoktur, ulaşım ağları yeterli değildir, eğitim düzeyi
yeterli değildir, nitelikli eleman bulma güçlüğü vardır. Bütün bunları telafi
etmek için başka ölçülerin bu tasarıya mutlaka, konulması gerekirdi ve bu
tasarı hiçbir zaman hedeflenen amaca ulaşamayacaktır.
Bu önerge neyi önermektedir; tasarıyla
yapılması gereken diğer düzenleme şuydu: Tamam, 36 ili teşvik kapsamına aldı; ama,
36 ili teşvik kapsamına alırken, ister istemez, yatırımlar, ulaşım
olanaklarının iyi olduğu, iç ve dış pazara yakın olan illere gidecektir; bunu
hep beraber göreceğiz. Peki, bu esnada, 1 500 ABD Doları ölçüsünün, o ilin
millî gelir hesabı yapılırken, o 1 500 doları etkileyen birtakım harcamaların,
birtakım kamu kurumu harcamalarının dikkate alınması gerekmez miydi; gerekirdi.
Tasarı bunu dikkate almamıştır. O ilde yatırımcı kurumların bölge müdürlükleri
vardır, o ilde üniversite vardır, o ilde diğer kamu kurumları vardır; onların
varlığından kaynaklanan birtakım harcamalar nedeniyle o ilin millî geliri 1 500
doları belki bir miktar aşabilmiştir. Bunun örnekleri çoktur; örneğin, Trabzon
6 dolarla bu kapsama girememektedir, Isparta 10 dolarla bu kapsama girememektedir
-yukarı doğru çıktıkça bu rakamları görüyoruz- Elazığ girememektedir, Tunceli
girememektedir. O halde, en azından şunu yapabiliriz tasarının bu aşamasında:
Eğer, o ilde, yatırımcı kamu kuruluşları varsa, üniversite varsa, liman varsa,
benzeri kurumlar varsa, bunlardan en az ikisinin olması halinde bu oran yüzde
20 fazlasıyla uygulanabilir şeklinde bir önergedir bu; bunu açıklamak için söz
aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Devlet Planlama Teşkilatınca
hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) olan illerde
birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz."
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi
okutayım?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; biz, Hakkâri'nin hakkını istemiyoruz,
Hakkâri'nin hakkını Malatya'ya vermeyin, Hakkâri'nin hakkını Düzce'ye vermeyin,
Hakkâri'nin hakkını Kırşehir'e, Çankırı'ya vermeyin. Burada, yine, eksi olan
bazı illerimiz var; bu illerimiz; Nevşehir, Karaman, Elazığ, Rize, Trabzon,
Artvin, Çorum, Kahramanmaraş, Niğde, Kastamonu, Tunceli, Kilis; bunlar, eksi
iller. Gelin, kademeli bir uygulama yapalım; Hakkâri'de yüzde 100 yapıyorsanız,
başka illerde yüzde 50'ye kadar indirelim, bir şekilde sosyal dengeyi
sağlayalım. Bu, bir haksızlık; yani, Düzce'ye giden bir yatırımcı Hakkâri'ye
gitmez. Gelin, Hakkâri'yi daha cazip hale getirelim. Gelin, en çok eksi illeri
daha cazip hale getirelim; aksi halde, oradaki insan, yatırımcı gitmez. Bir kere
birbirimizi kandırmayalım. Eğer, bu tasarıda olduğu şekliyle -biraz sonra
konuşacağım- bu beş yıllık süre iki misli devam ettiği sürece, gerçek bir tek
yatırımcı hiçbir yere gitmez arkadaşlar. Onun için, şurada, eksi olan
illerimize -yani Hakkâri gibi- bir Şırnak kadar ve çok daha sosyal boyutu eksi
olan iller gibi bunu uygulamayalım; ama, burada bir kademe getirelim, bu
kademelerde yapalım. Aksi halde, biz haksızlık yapıyoruz, bazı illere haksızlık
yapıyoruz. Düzce ile Hakkâri'yi aynı kefeye koyarsak, inanın, çok büyük
haksızlık yaparız. Gelin, kademelendirelim. Yüzde 100 verelim Hakkâri'ye; ama,
diğer illere de, kısmen, yüzde 50'ye kadar, gelişmişlik oranına göre bunu
değiştirelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Güyüldar (Tunceli) ve arkadaşları
"Devlet Planlama Teşkilatınca
hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi (-) eksi olan illerde,
birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları koşulu aranmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Peki.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda söz konusu edilen teşviklerden
yararlanabilmek için, sadece 1 500 ABD Dolarının esas alınması uygulamada ciddî
haksızlıklara yol açacaktır. Bu nedenle, 1 500 ABD Doları yanında,
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinin de esas alınması daha adil olacaktır.
Nitekim, daha önce yürürlükte olan yasada bu iki ölçü birlikte dikkate
alınmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Altıncı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Devlet Planlama Teşkilatınca
hesaplanan 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi (-) olan illerde
birinci fıkradaki 1 500 ABD Doları şartı aranmaz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi mi okutalım?..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Gerekçesi okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tek başına 1 500 ABD Doları şartının
aranması yeterince objektif değildir. İllerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi
de bir ölçü olarak alınmalıdır. Nitekim, 4325 sayılı Kanun uygulamasında bu
ölçü de kullanılmıştır. Öneri, tek başına 1 500 ABD Doları ölçüsünün
alınmasının yarattığı sakıncaları ortadan kaldırmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutacağım.
Sayın milletvekilleri, bu önergede Iğdır
Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in de imzası bulunmaktaydı.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı
tasarının 2 nci maddesine aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"c) Elazığ, Tunceli İlleri"
Hasan Güyüldar (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Yerlikaya.
VAHDET SİNAN YERLİKAYA (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hakikaten, çok önemli bir yasayı, burada, iyi
bir düzeye getiremedik; yani, Türkiye açısından, özellikle doğu ve güneydoğu
açısından yıllardır özlenen, geçmiş hükümetlerin çıkarıp da uygulayamadığı bu
yasayı, burada, dört başı mamur bir şekilde çıkarsaydık, belki daha iyi olurdu.
Bir üzüntümü de şöyle beyan edeyim: Demin,
bu tasarının eksik olduğunu, AKP milletvekillerinin bir kısmı eleştirdi. Şimdi,
oylamaya geçtiğimizde bu arkadaşlarımızın oy vermediğini görüyorum; yani,
anlaşılır gibi değil. Amaç nedir, belli değil. O zaman niçin eleştiriyorsunuz,
niçin bu yanlışlıkları, eksiklikleri söylüyorsunuz; onu da anlamış değilim.
Değerli arkadaşlarım, Elazığ ve Tunceli
hakikaten çok mağdur iki il; bunu açık ve net ifade ediyorum. Özellikle Elazığ,
yıllarca Tunceli'nin kahrını çekmiştir; bunun altını da çiziyorum. Orada
yaşayan birçok hemşerimiz vardır; işsiz, güçsüz, aç, perişan dolaşmaktadırlar.
Az önce de vurguladık, Elazığ niçin bu yasaya dahil değil; Keban Barajından
ötürü. Neymiş; Keban Barajının geliri olduğu gibi Elazığ'da görünüyor. Buna
inanmanız mümkün mü?! Demin Kastamonu Milletvekilimiz "orada, Orman Genel
Müdürlüğü bir ağaç kesimini yapıyor, üretimini yapıyor, 37,5 trilyon lira bir
gelir elde ediyor, bu gelirin 16 trilyonu Kastamonu'da kalıyor, 21,5 trilyonu
genel müdürlüğe geliyor; şimdi, siz, bu genel müdürlüğe gelen payı da Kastamonu'da
olmuş gibi kabul ediyorsunuz" dedi. Bunun, hakla, adaletle, nasafetle bir
alakası var mı? Şimdi size soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Tunceli, 81
ilin içinde en mağdur olan bir il. Bunu, Tuncelili olduğum için de
söylemiyorum. Çocukluğunu, gençliğini Tunceli'de geçirmiş, hatta içinizde
Tunceli-Çemişkezekli bir hemşerimiz de milletvekili. Allahaşkına sorun Van
Milletvekili Cüneyit Beye, sorun o Çemişkezekli arkadaşımıza, Tunceli'nin hali
ne diye. Tunceli, bugün, sefilleri oynuyor. Biz, bunu da, seçmene mesaj vermek
için söylemiyoruz. Sayın Tayyar Altıkulaç da bilir, oradaki askerlik şubesinde
başkanlık yaptı.
Değerli arkadaşlarım, Tunceli'nin hali
perişan. Tunceli'nin bu kanun kapsamına alınmamasına kargalar gülüyor,
kargalar... Göç veren iller içinde birinci sıradasınız, yoksulluk yönünden
birinci sıradasınız, demin arkadaşlarımızın vurguladığı biçimde Türkiye'de
sosyoekonomik gelişmişlik farkı içinde en son sıradasınız; şimdi, siz
kalkıyorsunuz, Tunceli'yi, Gaziantep'le, Samsun'la, Konya'yla bir terazide
tartıyorsunuz. Bu mümkün mü?! Bu sizin adaletinize sığıyor mu?! Bu ne biçim
adalet?! İsminiz de adalet; ama, ben, bu adaletten bir şey anlayamadım, hiçbir
şey anlayamadım. (CHP sıralarından alkışlar)
Demin Elazığlı arkadaşlarımız konuştular,
hakikaten doğruyu konuştular. Biraz insaflı olalım. Bu tasarıyı deldirmemekle
neyi amaçlıyorsunuz?! Bir zafer mi elde ediyorsunuz; değil; insanlara yazık
ediyorsunuz, bölgelere yazık ediyorsunuz.
Bakınız, arkadaşlarıma katılıyorum; siz bu
yasayı bu biçimiyle çıkarırsanız, o yasa içine soktuğunuz Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerindeki illerin hiçbirine yatırım yapılmayacaktır. Nereye
yapılacaktır; ya Çankırı'ya ya Uşak'a ya da Afyon'a yapılacaktır.
Kıskanmıyoruz, yapılsın; ama, hani onlar için bunu çıkarmıştınız; kim gidecek
oraya?!
Değerli arkadaşlarım, sulandırmayalım.
Bakınız, altını tekrar çiziyorum; çok doğru, Türkiye için gerekli bir yasa;
ama, eksik bir yasa. Ne olur arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, hiç olmazsa
şu önergeyi kabul edin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yerlikaya.
Sayın milletvekilleri, önergenin birinde
bir mükerrerlik olmuş; şimdi, son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesine "enerji desteği" ibaresinden sonra gelmek
üzere "hazine garantili kredi sağlanması" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Selami Yiğit (Kars) ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Yiğit, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, özellikle geri
kalmış bölgelerde yatırımları özendirecek olumlu bazı destekler getirmekle
birlikte, ne yazık ki, en önemli nokta olan sermaye desteğini gözardı etmiş
bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, uzun yıllardır,
hükümetler, getirdikleri teşvik yasalarıyla benzer muafiyetler tanımaktaydı.
Ancak, teşvik yasalarının sürekli aksayan yanı kredi destekleri olmuştur.
KOBİ'ler ve girişimciler yerine hortumculara kaynak aktaran kamu bankaları ve
özel bankalar, KOBİ kredilerini ihmal etmişlerdir. Oysa, gelişmiş ülkelerde
bile girişimciler, salt kendi sermayelerine güvenerek yatırım yapmazlar.
Sermaye ve kaynakları zaten kıt olan
Türkiye gibi ülkelerde, yatırım kredileri desteği hayatî önem arz etmektedir.
Ülkemizin geri kalmış yörelerinde kalkınma hamlesi başlatabilmek ve
girişimcileri harekete geçirebilmek için öncelikle sermaye desteği sağlamak
gerekir. Görüşülmekte olan tasarı, girişimcilerin, kredi verilerek
desteklenmesi yönünde herhangi bir önlem içermemektedir. Yeni işletmelerin
kurulmasını teşvik etmenin yanı sıra, kurulan işletmenin, çeşitli desteklerle
varlığını ve rekabet gücünü devam ettirmesini, gelişmesini sağlamak da o kadar
önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
yatırım için gerekli, ihtiyaç duyulan iki ana öğe vardır. Bunlardan birisi
girişimcilik, diğeri ise sermaye kaynağıdır. Girişimcilere, iyi bir iş planı
çerçevesinde bankacılık sistemini kullanarak sermaye desteği temin edilmelidir.
Bunun için, girişimcilerin geliştirecekleri projelere, kamu ve özel bankalar
tarafından Hazine garantili kredi verilerek finansman desteği sağlanmalıdır.
Ancak, bu desteklemede öncelik KOBİ'lere tanınmalıdır. Proje geliştirme
yaklaşımı çerçevesinde hazırlanacak iş planları, Hazine ya da onun adına kredi
kullandıracak bankalar tarafından çok iyi şekilde analiz edilmelidir. Finansman
desteği sağlanacak projelere aranan özkaynak oranı, önergemde belirttiğim gibi
yüzde 10 olmalıdır.
Önergemdeki diğer bir özendirici unsur
ise, kredilerde iki yıllık ödemesiz süreye, ortalama yatırım süresi beş yıl
eklenerek, yedi yıllık süre tanınmasıdır. Yine, önergemde yer aldığı üzere,
tasarı kapsamındaki illerde yatırım kredilerine uygulanan faizin enflasyon
oranının yarısı kadar olması öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
Hazine garantili kredilere yıllık bütçede 500 000 000 dolar sınır
getirilmiştir. Bu sınır, tek bir mega projenin Hazine tarafından desteklenmesi
durumunda bile aşılabilir. Yatırımların aksamaması için kalkınmada öncelikli
yörelerde verilecek Hazine garantili krediler, yıllık bütçedeki bu sınırın
dışında tutulmalıdır.
Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamaya
baktığımız zaman, yatırımların desteklenmesindeki öncelik, ar-ge kuruluşlarına
ve KOBİ'lere sermaye ve kredi sağlanmasıdır. Karşımıza, sürekli olarak, Avrupa
Birliğine uyum gerekçesiyle çeşitli düzenlemeler, tasarılar getiren iktidar,
aynı duyarlılığı bu alanda da göstermelidir. Yatırımların teşviki ve
kredilendirilmesinde, Avrupa Birliği ölçütlerini hayata geçirmelidir. Tasarıda
yerini bulan illerdeki girişimcilerimiz ve KOBİ'lerimiz, bu desteği hak
etmektedirler.
Tasarı kapsamındaki iller için düşünülen
yatırım ve istihdam teşviklerine ek olarak özendirici kredi teşvikini dile
getiren önergemizin Genel Kurulca kabulünü diler, hepinize saygılarımı sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Gelir vergisi stopajı teşviki
MADDE 3.- 31.12.2008 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003
tarihinden itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003 tarihinden
önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu tarihten
önce ilgili idareye vermiş oldukları en son dört aylık sigorta prim
bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilâve olarak yeni işe aldıkları ve bu
iş yerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan
gelir vergisinin organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri
için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için % 80'i, verilecek muhtasar
beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.
Terkin edilecek tutar, yeni işe alınan
işçi sayısı ile asgari ücret üzerinden ödenmesi gereken verginin çarpımı sonucu
bulunacak tutarın organize sanayi ve endüstri bölgelerindeki iş yerlerinde
tamamını, diğer yerlerdeki iş yerlerinde ise % 80'ini aşamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Uzunkaya'nın söylediği bir sözle başlayayım konuşmama. Sayın Uzunkaya, burada
söz aldığında, şunu söyledi: "Hiçbir hükümet, bugüne kadar, Parlamentoya
mükemmel bir tasarı getirmemiştir. Dolayısıyla, bu tasarı da mükemmel değildir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda eleştirdik ve bundan sonra, bu yasanın versiyonları
çıkacak, dolayısıyla, orada daha mükemmel sonuçlara ulaşabileceğiz."
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O da mükemmel
olmayacak...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - O da
mükemmel olmayacak!
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tekâmül bunu
gerektirir...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tekâmül
şunu gerektirir Sayın Uzunkaya: Gelişen yaşam koşulları ve teknoloji, yeni
davranışları, yeni duruşları zorunlu olarak gündeme getirir, ortaya yeni
olaylar çıkar; o yeni olaylara göre, yasaları mümkün olduğu kadar mükemmel hale
getirirsiniz; ama, benim anlayamadığım şu: Plan ve Bütçe Komisyonunda
eleştirdik; Plan ve Bütçe Komisyonunda tek satırına dokunamadık. Peki, niye
eleştirdik?! Plan ve Bütçe Komisyonu, bu konunun uzmanlarının oluşturduğu bir
ihtisas komisyonu. Biz, ihtisas komisyonunda dahi bir maddeyi
değiştiremiyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda nasıl değiştireceğiz?!
Genel Kurulda hiç değiştirmeyeceğiz. Neden değiştirmeyeceğiz; çünkü, Genel
Kurulda, iktidar kanadına mensup değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın ve
Sayın Komisyon Başkanının ağzından çıkacak sözcüğe bakıyorlar. "Kabul mü?
Kabul etmiyoruz..." El kaldırın "kabul etmiyoruz" el indirin
"kabul etmiyoruz." Biz, burada neyi yapıyoruz?! İhtisas komisyonunda
dahi bu haksızlıkları gideremedik.
Arkadaşlarımız dilleri döndüğü kadar
anlatıyorlar. İktidar kanadından bir arkadaşımız, Sayın Abdulbaki Türkoğlu
çıktı, anlattı; aynen okuyorum: "Elazığ'da açlık ve sefalet kol
gezmektedir." Ben mi söylüyorum; hayır. Kim söylüyor; Elazığ Milletvekili
söylüyor. Kim bu milletvekili arkadaşımız; İktidar Partisine mensup olan bir
arkadaşımız. Elazığ'ı herhalde benden iyi bilir, sizlerden iyi bilir; o
bölgeden seçilip gelmiş buraya. Diğer milletvekili arkadaşımız da söylüyor;
ama, biz, Parlamento olarak "yok arkadaş, sen doğruyu bilmiyorsun"
diyoruz. Kim doğruyu biliyor; Ankara'da koltuklarında oturan insanlar doğruyu
biliyor!
2 değerli Tunceli Milletvekilimiz çıktı
konuştu. Tunceli'nin koşullarını, değil Türkiye'de, dünyada bilmeyen yok; uzun
süre terör baskısı altında yaşadı, tek bir sanayi kuruluşu dahi yok. Deniyor
ki: "Tunceli'de gelir 1 500 doları aştı." El insaf denilen bir şey
var.
Şimdi, Sayın Uzunkaya, "her
seferinde, daha tekâmül eden, daha iyi bir yasa gelecek" diyor. Bu yasa
geçmişi aratan bir yasa. Geçmişteki yasa bundan daha iyiydi. Bu yasa daha
kötüye giden bir yasa olarak karşımıza çıktı.
Bakın, Devlet Planlama Teşkilatının
yayımladığı bir kitap var, sanıyorum bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma
gelmiştir. Ben, buradan Tunceli'ye bakmak istiyorum. Tunceli'de imalat sanayii
işyeri sayısı yok, imalat sanayii yıllık çalışma ortalama sayısı sıfır, imalat
sanayiinde kurulu güç kapasitesi miktarı sıfır, fert başına imalat sanayii
elektrik tüketimi sıfır, fert başına imalat sanayii katmadeğeri sıfır ve burası
1 500 doları aşıyor. Kim söylüyor bunu; Devlet Planlama Teşkilatı söylüyor.
Olabilir ya, burada hızlı bir kalkınma olmuştur.
Açıyoruz ilgili 183 üncü sayfayı, 1987'den
2000 yılına kadar sektörel büyüme hızlarını vermiş. Bakıyorsunuz, tarımda yüzde
3,8 -eksi- gerileme var bu ilde; bakıyorsunuz, hizmet sektöründe, sanayide
gerileme var ve biz diyoruz ki "bu il kalkınmış bir il." Kime
anlatacaksınız bunu; Parlamentoya söylüyorsunuz, değerli milletvekillerine;
ama, değerli milletvekillerimiz kulaklarını tıkıyorlar, bunu duymak dahi
istemiyorlar. Sadece Tunceli mi; Kilis'te de aynı sorun var, Artvin'de de aynı
sorun var. Ben merak ediyorum, acaba Kilis ve Artvin milletvekilleri yok mu?!
Kilis ve Artvin'in sorunları niçin burada dile getirilmiyor?
Değerli milletvekilleri, bir başka şey;
şimdi, sanmayın ki, bu yasa çıktı, insanlar koşacak, Şırnak'a, Hakkâri'ye,
Bingöl'e yatırım yapacak. Hayır arkadaşlar, oralara bir tek çivi dahi
çakılmayacak; Ağrı dahil, Şırnak dahil, Tunceli dahil. Niye gitsin adam oraya,
niye gitsin?! Siz ne tür bir teşvik getirdiniz de, adamlar oraya gidip yatırım
yapsın! Yine, yatırımı götürecektir, kendi açısından en verimli, en mantıklı
olan yerlere; Afyon'a, Uşak'a, Malatya'ya, Erzurum'a, Erzincan'a, Şanlıurfa'ya
yapacaktır arkadaşlar; kendi kendimizi niye kandırıyoruz.
Bir başka husus; sanmayın ki, buralara da
yatırım gidecek, yatırımlar patlayacak; çünkü, bu ülkenin ekonomisinin yarısı
kayıtdışı arkadaşlar. Kayıtdışının bu kadar olduğu, âdeta vergi cenneti olan
bir ülkede, adam, kendi kendini yorup da "ben, vergi avantajı elde
edeceğim" diye oraya gider mi; hayır, gitmeyecektir. Burada yapılabilecek
en ciddî teşvik, enerjide getirilen teşviktir, daha ucuz maliyetli enerji
alacaktır; olsa olsa bunun yararı olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Muş, Ağrı, Kilis,
Şırnak, Hakkâri ve Bitlis, bu yasa tasarısının kapsamında olmakla beraber, bu
illerin milletvekilleri hep beraber şunu görecekler: Bu yasa tasarısı
yasalaştığında bu illerde hiçbir şey olmayacak; bu iller yararlanmayacak.
Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe
Komisyonunda şöyle bir öneri getirmiştim: Siz -hangi ölçüyü alıyorsanız-
objektif bir ölçü alınız, bu objektif ölçüye göre, eğer bir ilin millî geliri,
ölçü olarak aldığınız kişi başına düşen millî gelir, o rakamı aşarsa, o rakamı
aşan il bu kapsamdan çıksın; ama, bu kapsamın içerisinde o rakamı aşmayan ilde
teşvik devam etsin; insanlar, bir gün Şırnak'a, Hakkâri'ye gidip yatırım
yapıncaya kadar devam etsin bu. Eğer, Türkiye'nin bütün illerinde kişi başına
düşen millî gelir 1 500 doları aşıyorsa, bu yasa da otomatikman ortadan
kalksın. Böylece bir adaleti sağlamış olalım. Bakın, bu kanun tasarısı üç sefer
geldi buraya, üç kezdir geliyor; bu bölgelere üç kezdir yatırım gitmiyor; niye
bunu düşünmüyoruz?!
Bir husus daha var değerli arkadaşlar,
biz, tasarıları doğru dürüst hazırlayarak buraya getirmiyoruz. 2001 yılı
rakamlarını ölçü alarak bu yasa tasarısını hazırladık. Peki, Devlet İstatistik
Enstitüsünün 2003 yılında belirlediği illerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması var, 2003 yılı rakamları var; niye bu rakamları almıyoruz; bu
rakamları aldığımız zaman daha adil bir tabloyla karşılaşacağız, insanlara daha
doğru dürüst bir şeyler söyleyebileceğiz.
Şimdi, ben merak ediyorum, siz Elazığ'a
gittiğinizde "bu bölge kalkınmış bir bölgedir, dolayısıyla, siz, yatırım
teşviklerinin kapsamı dışına çıktınız" diyebilecek misiniz acaba? Sayın
Başbakan Elazığ'a gittiğinde, Elazığlılara bunu anlatabilecek mi? Orada, aç,
sefil gezen insanlar varken "siz Keban'dan pay alıyorsunuz arkadaşlar,
dolayısıyla, sizin geliriniz çok iyidir" diyebilecek mi?
Biz, muhalefet anlayışımızı, her seferinde,
yasaların mükemmel çıkması, doğru çıkması, adil olması için kullanıyoruz; biz,
başka bir şey için özel çaba harcamıyoruz. Her seferinde söyledik, ısrar ettik
doğru dürüst bir yasa çıksın dedik. Siz, eğer, adaleti vergiyle
getiremezseniz... Bu tasarıyla, siz, adaletsizliği getirmiş oluyorsunuz,
adaletsizliği perçinlemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, sizleri, sağduyulu olmaya
davet edeceğim; ama, benim bundan hiç umudumun olmadığını belirterek, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın
Yakup Kepenek?.. Yok.
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun tasarısı
üzerinde şahsî görüşlerimi izah etmek için söz aldım; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı
hükümetimizin gündemine gelmeden önce, 21 inci Dönemde, içerik olarak, aşağı
yukarı aynı içeriği kapsayan bir kanun teklifim vardı; bu teklif, diğer bazı
milletvekili arkadaşlarımızın da teklifleriyle birleştirilmek ve hükümetin
tasarısı esas alınmak suretiyle, bugün Meclisin huzuruna geldi. Ben, bu kadar
zaman komisyonlarda beklemiş olan teklifimin bugün Meclis huzuruna gelmiş
olmasından ve yasalaşacak olmasından dolayı memnunum. Bu memnuniyetimi,
öncelikle, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kanaatime göre, bu tasarı, olabildiğince
objektif bazı ölçütler kullanılarak hazırlanmış olan bir tasarıdır. Burada,
metreyle ölçtüğünüz zaman farklı bir netice elde ediyorsunuz, kiloyla
ölçtüğünüz zaman farklı bir netice elde ediyorsunuz; ama, hatırlarsınız, 4325
sayılı Yasada da doğru dürüst bir ölçü tutturulamamıştı, bir adalet temin edilememişti.
Bu anlamda, gerek CHP'li arkadaşların gerekse iktidara mensup bazı arkadaşların
yapmış oldukları kimi eleştirilerin, illerin gelişmişlik ölçülerini dikkate
aldığımız zaman, bazı haklı noktalarını bulmakla beraber, doğrusu, 1 500 dolar
kriterinin, ben, şahsen, bu anlamda olabilecek en objektif kriterlerden birisi
olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, benim yasa
teklifim ile bu yasa tasarısı arasındaki bir farka değinmek istiyorum. Benim
yasa teklifimde öne çıkardığım konu, güneydoğu illeriyle alakalı yatırımların
teşvik edilmesiydi. Güneydoğu Anadoluyla ilgili teklifi verdiğimiz zaman, biz,
burada, sadece bir bölgecilik, o bölgeyi temsil eden bir milletvekili olarak
bölgemizi kayıran bir yasa teklifi vermek düşüncesiyle vermedik. Bildiğiniz
üzere, sadece bölgeyi değil, Türkiye'yi şaha kaldırma hedefiyle, gerçekten,
düşünenleri bugün de kutlayacağımız bir Güneydoğu Anadolu Projemiz, kısaca GAP
dediğimiz proje var. GAP, ülkenin imkânlarının kısıtlanması ve ülkenin ekonomik
krizlere girmesiyle beraber, malumunuz, artık, karınca yürüyüşüyle ilerlemeye
başladı ve bu gidişle on yıllarla ifade edilebilecek bir zaman zarfında
tamamlanamama durumuyla karşı karşıya geldi.
Değerli arkadaşlar, GAP, herhangi bir
ildeki filanca yatırımcı arkadaşımızın gidip bir fabrika açmasıyla kıyas
edilemeyecek kadar büyük ve ülke ekonomisini şaha kaldıracak olan bir projedir.
Bu, çoğu arkadaşımızın malumudur; ama, bir kez daha altını çizerek ifade etmek
istiyorum. Tarıma kazandırılacak ve sulanabilecek arazilerin yanı sıra, bunun
daha sonraki değerlendirme sahalarını düşündüğünüz zaman son noktasına kadar,
ülke ekonomisine çok büyük girdiler temin edebilecek bir projeden bahsediyorum.
Bu anlamda, belki, hükümetimiz, bu tasarının haricinde mi düşünür... Bana
şahsen sorsaydınız, ben, şöyle düşünürdüm: Bölgelerarası bir kalkınmışlık
farkını herkes kabul ediyor ve teslim ediyor. Orta Anadoluda, hatta, bazen
Marmara'da da geri kalmış illerden bahsetmek mümkün; ama, bugün, ne yazık ki,
şu veya bu nedenle bazı doğu ve güneydoğu illerimiz, bir şekilde, kalkınmışlık
sıralamasında çok gerilerde kaldı.
Bunun yanı sıra, bölgenin yaşamış olduğu
çok şiddetli bir terör travması var, yaklaşık yirmi yıl devam eden bu terör
travmasının yaralarının rehabilite edilmesine ihtiyaç olduğunu her sözcü kabul
eder, herkes kabul eder. Bunun en önemli yollarından birisinin, oradaki
insanlara aş ve iş temini olduğunu da, yine herkes kabul eder. İşte, bu
noktadan hareketledir ki, ben, şahsen, tasarının temel olarak objektif
kriterlere dayalı olduğunu kabul etmekle beraber, 36 ile yayılmış olması; hele
kendi seçim bölgem itibariyle düşündüğüm zaman, bizden daha batıda olan
Osmaniye, daha ileri gidersek, Aksaray, Uşak, Afyon gibi illerin bu kapsam
içerisine alınmış olması neticesinde, korkarım ki, bazı sözcülerin
değerlendirmelerine bir miktar ben de katılmış olacağım. Yani, Afyon'da yatırım
yapması teklif edilen bir arkadaş, batıda, örneğin İzmir'de fabrikası olan veya
İstanbul'da olup da, Düzce'de yatırım yapması söz konusu olan bir arkadaş,
doğaldır ki, Şırnak'ta, Hakkâri'de veya Şanlıurfa'da yatırım yapmayı
düşünmeyecektir. Bu anlamda, kapsamın geniş tutulmuş olması, korkarım ki, tam
anlamıyla istenilen amacı gerçekleştirmez diye endişe ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Akman, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
YAHYA AKMAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bunun yanı sıra, bir de, özelde Şanlıurfamızı ilgilendiren bir
engelden bahsetmek istiyorum; bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığım
konuşmamda da ifade ettim. Şanlıurfa'ya mahsus olarak çıkarılmış olan 3083
sayılı bir Yasamız var ve yine, 4070 sayılı hazine arazilerinin satışına
ilişkin bir yasa var. Bu, her iki yasadaki engelleyici hükümler nedeniyle, ne
yazık ki -bu tasarı yasalaşıp, belki, Cumhurbaşkanı onayladığı takdirde birkaç
gün içerisinde yürürlüğe girecek olmasına rağmen- bazı yasal engeller nedeniyle
Şanlıurfa'da bunun tatbikatını göremeyeceğiz. Bu anlamda, Sayın Maliye
Bakanımızdan, milletvekillerimizden, ilgili komisyonlarımızdan yardım
bekliyoruz. Bazı değişiklik tekliflerimiz olacak. Burada, hazine arazilerinin
daha kolaylıkla insanlara tahsis edilebilmesi, yatırımcılara tahsis
edilebilmesi noktasında bazı yasal engellerin kaldırılmasına ihtiyaç var;
bunlarla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor.
Ben, dediğim gibi, tekrar, hükümetimizi
böyle bir yasa tasarısını bugün gündemimize getirmiş olmasından dolayı
kutluyorum, kendilerine teşekkür ediyorum; bu vesileyle hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum ve önümüzdeki kurban bayramının bütün milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Kılıç |
Mehmet Kartal |
|
|
Malatya |
Malatya |
Van |
|
Mustafa Gazalcı |
Hasan Güyüldar |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Denizli |
Tunceli |
İstanbul |
Madde 3.- 31.12.2012 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003
tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002
tarihinden önce işe başlamış olan mükelleflerin bu tarihten önce ilgili idareye
vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi
sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları
işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan Gelir Vergisinin organize sanayi ve
endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri
için % 80'i, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden
terkin edilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz mü istiyorsunuz?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz
istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; buradaki amaç şu: Haksızlık
yapmamak. Ben, üretime verilen desteğe son derece taraftarım; çünkü, üretime
destek veriliyor. Üretirsen, bu enerjinin bedelini ödeyeceksin; bu, son derece
yerindedir. Yeni işe başlayanlara bu avantaj getiriliyor; fakat, yıllarca,
orada birçok istihdam yaratanların, birçok insan çalıştıranların suçu ne?
Onlara yazık, günah değil mi? Maddede 1.10.2003 tarihi baz alınmış; biz, burada
verdiğimiz önergeyle, bunu, 1.10.2002 tarihinden sonra işe alınan işçilere de
uygulayın diyoruz. Türkiye bir krizden geçti; bu insanlar birçok insanı işten
çıkardı, bu insanlar üretimlerini durdurdu. Bu tarihten önceki dönemde insan
çalıştıranlara haksızlık yapıyoruz. Burada, bir yıl önceye gidelim, krizin dibe
vurduğu tarihten itibaren bu uygulamayı başlatalım. Amaç, yıllarca emek veren
insanların daha fazla mağdur edilmesini önlemektir.
Hepinize saygılar sunuyor, desteğinizi
bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Sigorta primi işveren paylarında teşvik
MADDE 4.- 31.12.2008 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003
tarihinden itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003
tarihinden önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu
tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son dört aylık sigorta prim
bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilâve olarak yeni işe aldıkları ve bu
iş yerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için, 17.7.1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas
kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize
sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer
yerlerdeki iş yerleri için % 80'i Hazinece karşılanır.
Hazinece karşılanacak tutar, organize
sanayi ve endüstri bölgelerindeki iş yerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci
maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi
prim tutarını, diğer yerlerdeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci
maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi
prim tutarının % 80'ini aşamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça müştereken belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Bu maddenin, kanunun özüne katılıyorum.
Türkiye'nin, bugün, içborcunun bu hale gelmesinin önemli etkenlerinden biri de,
1983'ten itibaren uygulanan ve herkesin cebine para olarak konulan
teşviklerdir. Bu tasarının üreteni ve üretimi teşvik etmesine yürekten
katılıyorum; yani, üretirsen enerji bedelini az ödeyeceksin, işçi çalıştırırsan
primleri az ödeyeceksin. Özünde, çalışan insana, üreten insana getirilen bir
teşviktir. Buna katılıyorum; ama, bu ülkede daha önceki yıllarda uygulanan
teşvikte, özellikle 1983'ten 1991'e kadar, hak eden ile hak etmeyen, yapan ile
yapmayan, tesisi kuran ile kurmayan aynı kefeye konuldu; hiç kimse ceza görmedi
ve 4 tane direk diken parasını cebine koydu, gitti. O gün basılan hazine
bonoları bugünkü içborcun temelidir. Kimseye ceza verilmedi, yapan ile yapmayan
ayrılmadı.
Malatya'dan Adıyaman'a, Gaziantep'e
giderken -hiç unutmam- Adıyaman Gölbaşı'nda, böyle, direkleri boynunu eğmiş
yaklaşık 7 tane fabrika görürsünüz. Bunlar 1985 yılında yapıldı arkadaşlar.
1985 yılında, o günün teşviklerinde, akreditif açıldığı anda -maalesef,
akreditif açılırken hurda makine veya emmisinin arsası 50 kat değerli
gösterildi- hep birilerinin cebine para konuldu. Bu, ülkenin bu hale gelmesinin
temel taşlarından biridir.
Değerli dostlar, sayın milletvekillerim; o
7 fabrika, 1985 yılında 50 milyar lira para aldı. O zaman Kalkınma Bankası
ödüyordu. Bu fabrikalar yapılmıştır, hak edilmiştir... "Kaynak Kullanımı
Destekleme Fonu" adı altında veriliyordu; yüzde 30... O zaman ayrıcalıklı
iki bölge vardı; kalkınmada öncelikli birinci bölge ve ikinci bölge. Kaynak
Kullanımı Destekleme Fonundan, birine yüzde 30 veriliyordu, diğerine ise yüzde
20 veriliyordu. Maalesef, o günün 50 milyarı bugünün kaç lirası biliyor
musunuz; 1 katrilyon lirası; basit faizle gidiyorum.
Onun için, tasarının özüne katılıyorum;
ama, sosyal adalet yönünden, bazı illere yapılan haksızlıklar yönünden
tasarının içeriğine katılmıyorum. Çıkacak bu yasa üretim getirmeyecektir.
Çıkacak bu yasayla, yasak savıyoruz. Aslında, 4325 sayılı Yasanın yürürlük
tarihi sona ereli bir yıl oldu. Bu ülke için, bir yıl, üretimde büyük kayıptır.
Aslında, böyle bir tasarı, 4325 sayılı Yasanın yürürlük tarihi sona erdiği anda
getirilmeliydi. Bu, ülkeye bir yıl kaybettirmiştir. İnsanlar aç, ekmek
bulamıyor, illerimize gidemiyoruz; ama, çıkacak bu yasa, sosyal adalet yönünden
son derece büyük haksızlıklar getiriyor. Hiç üzülmesin Tunceli'deki
arkadaşlarım, hiç üzülmesin Şırnak'taki arkadaşlarım, hiç üzülmesin bu teşvik
kapsamına giremeyen iller; çünkü, buralara yatırım gitmeyecek arkadaşlar,
gitmeyecek!..
Buralara yatırım iki açıdan gitmeyecek;
birincisi, çıkacak yasanın yürürlük süresi çok kısa. Hiçbir üretici, hiçbir
yatırımcı, önünü görmeden, bir yere sabit yatırım yapmaz arkadaşlar. Çıkacak bu
yasanın yürürlük süresi, 2008 yılında sona eriyor. Bir yatırımcı, bugün
planlasa, bugün karar verse, bir tesisi, en erken bir yılda üretime açar. 4 yıl
için, hiçbir yatırımcı bir yere gitmez; çünkü, önünü görmüyor. Onun için, bir
kere, çıkacak bu yasa, bu boyutuyla eksik. Çok üzülmesin arkadaşlarım; kimse
gitmeyecek.
İkincisi; çıkacak bu yasayla, daha önce
orada emek veren, insan çalıştıran, istihdam yaratan birçok insan arasında
haksız rekabet yaratıyoruz. Demin arz ettiğim gibi, onları da aynı kefeye
koyalım demiyorum -o insanları da haksız rekabetten korumak hepimizin görevi-
sadece şunu söylüyorum: Günde 300 kilo iplik üreten bir tesis, ayda 150 milyar
elektrik bedeli ödüyor. Yarın kurulacak, bir yıl sonra üretime girecek ve aynı
miktarı üretecek bir fabrika ise, onun yarısı kadar -organize sanayi
bölgelerinden bahsediyorum- elektrik bedeli ödeyecek arkadaşlar. Bu da 1 kilogram
iplik üretiminde -kilogram başına- 200 000 lira demektir. Eğer, 1 kilogram
iplik üretiminde bir fabrikanın, diğer fabrikaya göre 200 000 liralık daha ucuz
bir maliyeti varsa, bu insanların, öbürüyle rekabet etmesi olanaksızdır. Onun
için, biz, bir şeyi yaparken, bir şeyi de yıkmayalım; bunlara da haksızlık
etmeyelim. Haksızlık ediyoruz...
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Oraya gittin mi,
nereden biliyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -
Hanımefendi, itiraz ediyorsanız, gidin, Gaziantep'te sorun. Gaziantep'te,
yıllarca emek veren, iplik üreticisi insanlara bir sorun; yani, aynı tesis
günde şu kadar... Gaziantep girmiyor tabiî... Bu yasa kapsamına girenle
girmeyen arasındaki farkı sorun, ondan sonra itiraz edin; yani, bilerek itiraz
edelim. Ben burada siyaset de yapmıyorum, ülkenin gerçeğini konuşuyorum; niye
itiraz ediyorsunuz ki, bilmiyorum!..
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - İplik üretimini
ne kadar biliyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben
biliyorum efendim... Ben biliyorum...
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, siz, Genel
Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Buraya
gelmeden, ben, geçen hafta 300 kişiyle toplantı yaptım. "Eğer, bu yasanın
yürürlük süresi, 2008'de sona erecekse, hiçbirimiz gitmeyiz. Niçin
gidelim" diyorlar; çünkü, önleri açık değil, belirsiz. Gelin -tabiî, demin
kabul etmediniz- hiç değilse, süreyi biraz uzatalım; bu insanları gönderelim.
Onun için, yasa, bu yönleriyle üretime çok
katkı yapmayacak. Bazı bölgelerimize gidecekler; ama, bizim kalkınmada
öncelikli yöre dediğimiz, göçü önleyelim dediğimiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerimize çok büyük yatırımcı gitmeyecek. Bu yasadan sonra, yarın tüm
yatırımlar buralara gidecek diye, hiç ümit etmeyelim. Dilerim ki, aynı akıbeti
-1983 yılı için verdiğim örneği- burada, tekrar konuşmayız.
Değerli arkadaşlarım, ikinci olay; eğer
yatırımların finansman sorununu çözmezseniz, ülkede planlı ve programlı bir
finansman modeli kurmazsanız, yatırımlara yönelik orta ve uzun vadeli bir
finansman sistemi geliştirmezseniz, yine bu yatırımları yapamazsınız. Onun
için, bu yasa tasarısıyla birlikte -biraz sonra bir önerge vereceğim- orta ve
uzun vadede de finansman problemini çözecek önlemler getirmek zorundayız.
Korkarım ki, bu bölgelere birkaç yatırımcı
gidecek; ama, kalıcı yatırımcı gitmeyecek, ciddî yatırımcı gitmeyecek; kısa
sürede bir şeyler elde edip, nasılsa beş yıl sonra ben buradan giderim diyen
insanlar gidecek. Yine, biz, o yörelerin temel istihdam sorununu çözemeyiz
kalıcı yatırımcıyı gönderemezsek.
Bu açıdan, bu yasa tasarısına 2008'i değil
-demin Sayın Bakanıma arz ettim- gelin, hiç değilse 10 yıllık bir süre koyalım.
10 yıl olursa insanlar gidebilecektir; çünkü, herkes bir hesap kitap yapıyor;
eğer, bu yasanın yürürlük süresi 10 yıl olursa, giderim diyor; ama, 2008 sonu olursa
çok büyük yatırımcı gitmeyecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu bölgelerde
işsizlik kol geziyor, bu bölgelerde insanlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Sayın
Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN- Sayın Aslanoğlu, sözlerinizi
toparlar mısınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)-
Toparlıyorum.
Yasa tasarısının üç temel boşluğu var:
Süre, eski yatırımcılara yapılan haksızlık... Bu çok önemlidir; mutlaka, bir
yasayı çıkarırken, günün koşullarına göre çıkarmıyorsak, o yasa kadük
doğuyordur, ölü doğuyordur. Yasanın amacına, hakikaten, katılıyorum; ama, ölü
doğan, ölü doğacak ve ülkeye hiçbir şey vermeyecek bir yasa olarak çıkıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın
Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.
Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir;
buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 355 sıra sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu yasa tasarısının getirdiği teşviklerin
hemen hemen aynısı, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar'ın bir
yıl önce, yani, Ocak 2003'te verdiği kanun teklifinde getirilmişti; bu
vesileyle, sözlerime başlamadan önce, şahsım ve mensubu bulunduğum Doğru Yol
Partisi adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmeye başladığımız bu tasarıyla, doğu
ve güneydoğu illerinde ve ayrıca, kalkınmada öncelikli diğer illerde yatırım
yapmanın ekonomik yönden daha cazip hale getirilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
yıllarca olağanüstü hal kapsamında kalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri,
terör olayları nedeniyle maddî ve manevî kayıplara uğramış, istihdam sağlayacak
yeni yatırımlar gelmediği gibi, var olan işletmelerin büyük kısmının da
faaliyetlerini durdurmasıyla bölgede işsizlik olağanüstü boyutlara ulaşmış,
büyük kentlere göç dalgası başlamıştır. Göçün yoğunlaştığı illerde ortaya çıkan
sosyoekonomik sorunlar, ülkemize ilave sorunlar getirmektedir.
Türkiye'nin temel sorunu haline gelen
kalkınmada bölgesel dengesizlik, ülkemizin sağlıklı gelişmesinin önündeki en
ciddî engeldir. Bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldırmanın yolu, yatırımların
bu bölgelere kaymasını özendirecek önlemleri almakla mümkündür. Kamu
kaynaklarının yetersizliği gözönüne alındığında, bu bölgelere doğal olarak özel
sektörün yatırım yapması gereği karşımıza çıkıyor. Bugün, özel sektör
yatırımlarının ülkenin belli bölgelerine sıkıştığını görüyoruz. Temenni ederim
ki, bu kanun çıktıktan sonra bu sıkışıklığı daha da artırmasın.
Bu yatırımların tüm ülke sathına
yayılabilmesini temin etmek amacıyla, hükümetler zaman zaman -özel sektörü
özendirmek amacıyla- buna benzer kanunlar çıkarmışlardır. Ancak, çıkarılan
yasalardan istenen sonuçlar alınmamış ve özel sektörün kalkınmada öncelikli
yörelere yatırım yapması yeterince özendirilememiştir. Nitekim, 23.1.1998
tarihinde olağanüstü hal bölgesinde ve kalkınmada öncelikli yörelerde istihdam
yaratılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yürürlüğe konulan 4325 sayılı
Kanunun yürürlük süresi dolmasına rağmen, yerine yeni bir uygulama
başlatılmamış ve süresi de uzatılamamıştır. Bunun sonucunda, terör mağduru
illerimiz, âdeta, kaderleriyle baş başa bırakılmıştır.
Bir yılı aşkın süredir görev başında
bulunan 58 inci ve 59 uncu hükümetler, bu konuda şimdiye kadar ciddî hiçbir
önemli tedbir getirememişlerdir; ancak, onbeş ay gecikmeyle böyle bir kanun
tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilebilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, sizlere, görüşmekte olduğumuz tasarının içeriğiyle ilgili olarak kısa
bilgiler sunmak istiyorum. Çünkü, olaylar o kadar karıştı ki, bu tasarı ne
getirdi, ne götürdü... O nedenle, amaç, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki illerde
vergi teşviklerini uygulamak, yatırımcılara bedelsiz kamu arsa ve arazisi temin
etmek, işverenlere sosyal sigortalar prim desteği sağlamak suretiyle
yatırımları ve istihdam imkânını artırmaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu
illerinde ve kalkınmada öncelikli illerde istihdam yaratılması ve yatırımların
teşvik edilmesi kapsamına giren iller belirlenmekte olup, burada, büyük
yanlışlıklar yapılmaktadır. Yine, yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin, bu illerdeki işyerlerinde fiilen sürekli olarak 10 ve daha
fazla işçi çalıştırmaları halinde vergi muafiyetinden faydalanmaları
getirilmiştir. Ayrıca, istihdamı artırmak amacıyla, işverenlere sigorta prim
desteği sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlayın.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, tasarıda belirtilen
illerde yapılacak teşvik belgeli yatırımlara, vergi, resim, harç muafiyeti
getirilmiştir. Şimdi, burada, tasarının getirdiğini saymakla konuyu daha önemli
hale getirmiş oluyoruz; ancak, tüm konuşmacı arkadaşların da dile getirdiği
gibi, ben de 1 500 dolar gayri
safî yurtiçi hâsılanın kriter olarak alınmasının büyük yanlışlıklar getirdiğini
burada vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla, bu yanlışlık, özellikle Elazığ ve
Tunceli gibi illeri kapsamdışı bırakmanın büyük eksiklik olduğunu ortaya
koymuştur. Tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken aynı konuyu Sayın
Maliye Bakanımıza hitap ederek söylediğimizde "biz ileride bu eksiklikleri
kapatacağız" demişti. Halbuki, yol yakındır. Şu anda bu eksikliklerin
kapatılması, gayri safî yurtiçi hâsılanın ortaya koymuş olduğu bu aksaklığı düzeltici
tedbiri almak için, siz milletvekilleri özgür iradelerini kullanarak, Bakanın
"bu şekilde oy verin" önerisine bağlı kalmadan kararınızı verecek
olursanız, bu eksiği düzeltmiş olacağız değerli milletvekili arkadaşlarım.
Burada gözönünde bulundurmamız gereken
önemli kriterlerden biri de, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sırasını dikkate
alarak tedbir almamızdır. Sosyoekonomik gelişmişlik kriteri nedir?.. Ben
hekimim; burada size bir örnek vermek istiyorum: Mesela, bir ülkenin, bir ilin
sağlık açısından gelişmişliğini gösteren kriter bebek ölüm hızıdır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer
bebek ölüm hızını burada kriter olarak ele alacak olsaydık, önemli derecede
eksikliklerin tespit edilmesi mümkün olacaktı. Sayın Maliye Bakanımızın
kendilerine bu konunun tekrar dikkate alınmasını arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 4 üncü maddede,
prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren
hissesinin, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde yüzde 100 oranında
karşılanması çok güzel bir tedbir olarak düşünülmüştür, buna katılıyoruz;
ancak, şunu belirtmek istiyorum ki, organize sanayii olan bölgelerde, başka
yerlerde bedava arsa verilmemesini önermek istiyorum. Çünkü, organize sanayi
bölgelerinin altyapıları yapılmış, tamamlanmış, birtakım masraflar edilmiştir;
buradaki arsalar, üzerine sanayi kurmaya ya da bir işletme açmaya hazırdır;
halbuki, organize sanayii olmayan bölgelerde herhangi bir yer de ayrılabilir.
Onun için, şöyle bir teklif getirmek istiyorum: Organize sanayii olan
bölgelerde, lütfen, bedava arsaları bu organize sanayi bölgelerinden verelim,
yeni çevre sorunlarının ve birtakım masrafların eklenmesinden kurtulmak için.
Ayrıca, burada, işadamlarına bu şekilde
sigorta primi desteği verirken, şimdiye kadar dile getirilmeyen bir konuyu da
dile getirmek istiyorum, arkadaşlarımın dikkatini çekebilirsem.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, sözlerinizi
toparlar mısınız.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım,
müsaadeniz olursa 1 dakikada tamamlayacağım.
Değerli arkadaşlarım, burada işvereni
teşvik etmek için onun primini Hazineden ödüyoruz; ama, işçinin sosyal sigorta
primini niçin ödemiyoruz?.. Eğer işçinin de sosyal sigorta primini ödeyecek
olursak, gelişmekte öncelikli yöreler ve Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde kalifiye ve vasıflı işçileri kendi bölgesinde tutmamız mümkün
olacak ve dolayısıyla, bölgedeki çalışan insan kalitesini yükseltmiş olacağız.
Bu konuya tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bir şey, yine, bu konu dışında
bırakılmıştır; Sayın Başkanım müsaade ederse, onu da, hoşgörüsüne sığınarak
hatırlatmak istiyorum. Daha önce, Bakanlar Kurulu bir karar almıştı. Bu kararın
adı şu: Sınır ticaret merkezleri kurulmasına ilişkin karar. Hükümetin üçüncü
ayda aldığı bir karar. Şimdiye kadar sınır bölgelerinde bu ticaret merkezleri
kuruldu mu, bilmiyorum. Ben, Iğdır İlinin milletvekiliyim; Iğdır'da, henüz
böyle bir merkez kurulmadı. Dolayısıyla, sınır ticaret merkezi olan yerlerin de
bu kapsam içine alınarak değerlendirilmesini önermek istiyorum. Gözden kaçmış olduğunu
sanıyorum; bunun dikkate alınması lazım, gerekiyor.
BAŞKAN - Peki, son sözlerinizi alabilir
miyim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Özetle şunu
söylemek istiyorum Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım: Bu yasa
tasarısında getirilen süre çok kısadır. Bu süre uzatılmalıdır; en az on yıl
olmalıdır. İşçilerden de sigorta primi muaf tutulmalıdır. Fert başına düşen
gelirin yanında, diğer sosyoekonomik göstergeler de kriter olarak alınmalıdır.
Ayrıca, sınır ticaret merkezlerinin de bu teşviklerden faydalanması kapsam
içine alınmalıdır. Organize sanayi ve endüstri bölgesi olan illerde, özellikle
bu bölgeden bedava arsa verilmelidir.
Sayın Başkanım, hoşgörünüz için teşekkür
ediyorum. Bu yasanın, teklif ettiğim düzeltmeler yapıldığı takdirde, ülkemize
çok önemli hizmet edeceğini umuyorum ve bu düzeltmeler olduğu takdirde, gönül
rahatlığı içerisinde, kendimiz tatmin olmuş olarak oy vereceğimizi beyan etmek
istiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Şahsı adına ikinci söz, Erzurum
Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut'un.
Buyurun Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
ülkemizde, bugüne kadar görev yapan tüm cumhuriyet hükümetleri, ülkenin
kalkınması ve milletin refah seviyesinin yükseltilmesi yolunda yoğun bir çaba
içinde olmuşlardır. Yürütülen çalışmalar sırasında, bölgelerarası kalkınmışlık
farklılıklarının giderilmesine, geri kalmış bölgelerin kalkındırılmasına özel
önem verilmiş, bu amaçlarla bölgesel kalkınma planları yapılıp uygulamaya konulmuştur.
Kalkınmış ülkelerin refah seviyesine
ulaşılabilmesinde, ülkedeki yatırımların ve istihdamın artırılması çok büyük
önem taşımaktadır. Bu amaçla çıkarılan, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada
Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi
Hakkında 4325 sayılı Yasanın uygulama süresi, bu yasanın 6 ncı maddesi
gereğince, 31.12.2002 tarihinde sona ermiştir.
4325 sayılı Yasayla öngörülen beş yıllık
süre içerisinde, yasa kapsamındaki illerde yatırımlar için bedava arsa ve arazi
tahsisi, Gelir ve Kurumlar Vergisinden muafiyet, işveren sigorta primlerinin
Hazinece karşılanması, teşvik belgeli yatırımların her türlü harç, vergi,
resimden muaf olması gibi teşvik tedbirleri, yararlanılan illerdeki
yatırımlarda önemli artışlar sağlamış ise de, gerek uygulama süresinin kısalığı
gerek o tarihlerde ülkede yaşanan terör olayları ve gerekse birbiri ardına
yaşanan ekonomik krizlerden dolayı, ne yazık ki, amaçlanan hedeflere
ulaşılamamıştır.
4325 sayılı Yasanın yürürlük süresinin,
uygulama süresi sona ermeden uzatılmasıyla ilgili çabalarımız, o günkü ekonomik
koşullar içerisinde gerçekleştirilememiştir. Hükümetimizin, geri kalmış illerde
ve kalkınmada öncelikli yörelerde yeni yatırım sahalarının açılması, buralarda
yaşayan insanlarımız için iş ve istihdam imkânlarının artırılması, gelir
dağılımının iyileştirilmesi ve diğer bölgelere olan göçün önlenmesi amaçlarıyla
bir yasa hazırlığı içinde olduğu bilinmekte ve bu hazırlığın bir an önce
yasalaşması, özellikle, 4325 sayılı Yasa kapsamındaki illerde sabırsızlıkla
beklenmekteydi. Hazırlanan bu tasarıyla, bazı illerde, vergi ve sigorta primi
teşvikleri uygulamak, enerji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve
arazi temin etmek suretiyle, yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmak amaçlanmaktadır.
Tasarı kapsamındaki tüm illerin
sosyoekonomik kalkınmışlık farklılıklarına rağmen öngörülen teşviklerden eşit
şekilde yararlandırılacak olması eleştirilebilir.Özellikle, Doğu Anadolu
Bölgesinin, iklimi, her yıl yaşanan ağır kış koşulları, bölgenin coğrafî
konumu, hammadde teminindeki güçlükler, pazara ulaşım zorluğu, ilave nakliye
giderleri gibi nedenlerle yatırımcılar tarafından tercih edilmeyeceği ve bu
nedenle yatırımların, yine yasa kapsamında olan ülkenin orta ve batı
kesimlerindeki illerde yoğunlaşacağı, bu suretle, bölgelerarası kalkınmışlık
farkının devam edebileceği gerçeğinin dikkate alınması gerekir.
Diğer yandan, 4325 sayılı Yasadan
yararlanan ve yeni bir teşvik yasası çıkacağı umuduyla olumsuz ekonomik
koşullara güçlük içinde direnerek bir süreden beri ekonomik varlıklarını
sürdüren işletmelerin, yürürlüğe girecek teşvik yasasından yararlanacak olması
çok olumludur; ancak, ilave istihdamla sınırlı olarak yararlandırılacak
olmasında haksız rekabete yol açılmayacak tedbirlerin alınması ve gerekli
düzenlemenin yapılması gözden uzak tutulmamalıdır.
Birkısım milletvekili arkadaşımla birlikte
hazırladığımız kanun teklifinde, 4325 sayılı Yasada belirtilen teşvik
tedbirlerine ilaveten, enerji, Katma Değer Vergisi ve navlun ücretleri teşvik
tedbirleri de öngörülmekteydi. Ülkemizin içinde bulunduğu sınırlı ekonomik
imkânlarla hedeflenen kalkınmanın sağlanabilmesi ve halkın refah seviyesinin
yükseltilmesi yolunda hükümetimizin yoğun bir çaba içerisinde olduğu ve
amaçlanan hedeflerin tek tek gerçekleştirildiği halkımız tarafından ilgiyle ve
takdirle izlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbulut, son
sözlerinizi alayım.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Yatırım
ve istihdamın artırılması amacıyla öngörülen teşviklerin, ülke kaynaklarının
elverdiği ölçüde ve ekonomik gerçek ve hedeflere uygun olarak belirlendiği de
şüphesizdir; ancak, belirttiğimiz nedenlerle şu hususların dikkate alınması,
teşvik tedbirlerinin amacına ulaşmasında önem taşımaktadır.
Yasa kapsamındaki iller için ikili bir
ayırıma gidilmesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan illerdeki işyerlerinin her
türlü Gelir ve Kurumlar Vergisinden muaf tutulması yararlı olacaktır.
Tasarıda öngörülen beş yıllık süre, söz
konusu iller için ve özellikle yapılacak yeni yatırımlar için cazip olmaktan
uzaktır, bu sürenin on yıla çıkarılması düşünülmelidir.
Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte mevcut
olan işyerlerine, çalışan tüm işçileri kapsayacak şekilde teşvik tedbirlerinin
uygulanması yararlı olacaktır.
Ülkemizdeki ekonomik ve siyasî istikrar
nedeniyle, bu yasa, yatırım getirecektir, üretim getirecektir, istihdam
getirecektir. Bu nedenle, yatırımların ve istihdamın teşviki amacıyla
hazırlanan bu tasarının, kapsam dahilindeki iller ve tüm ülkemiz için hayırlara
vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Kılıç |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Malatya |
Malatya |
Çorum |
|
Yaşar Tüzün |
Mustafa Gazalcı |
Mehmet Kartal |
|
Bilecik |
Denizli |
Van |
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
|
İstanbul |
|
Madde 4.- 31.12.2012 tarihine kadar
uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde 1.10.2003
tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002
tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu
tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim
bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu
işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için 17.7.1964 tarihli ve 506
sayılı SSK Kanununun 72 nci ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları
üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve
endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri
için % 80'i Hazinece karşılanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının "Sigorta primi ve işveren paylarında teşvik" başlıklı 4
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Yıldırım |
Feridun Ayvazoğlu |
Muharrem Eskiyapan |
|
Kastamonu |
Çorum |
Kayseri |
|
Yaşar Tüzün |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Yakup Kepenek |
|
Bilecik |
İstanbul |
Ankara |
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
|
Malatya |
|
Sigorta primi işveren paylarında teşvik
Madde 4.- 31.12.2008 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerden, Devlet
İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH
miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan illerde 1.10.2003 tarihinden
itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, bu
işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2003 tarihinden önce işe başlamış
olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu tarihten önce ilgili idareye
vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi
sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu işyerlerinde fiilen
çalıştırdıkları işçiler için, 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden
hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve endüstri
bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri için %
80'i Hazinece karşılanır.
Hazinece karşılanacak tutar, organize
sanayi ve endüstri bölgelerindeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci
maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi
prim tutarını, diğer yerlerdeki işyerleri için 506 sayılı Kanunun 78 inci
maddesi uyarınca belirlenen kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi
prim tutarının % 80'ini aşamaz.
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca
2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları ile 2
000 ABD Doları arasında olan illerde % 80 oranı % 60 olarak uygulanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça müştereken belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bu önerge en aykırı
önergeydi; işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Yıldırım, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Gerekçeyi
okuyalım efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
kapsamına, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen
fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller
girmektedir.
Değişiklik önergemizle, vergi ve sigorta
primi teşvikleri ile enerji desteği açısından fert başına GSYİH miktarları 1
500 ABD Doları olan iller ile 2 000 ABD Doları veya daha az olan iller arasında
farklı oranlarda teşvik ve destek verilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Madde 4.- 31.12.2012 tarihine kadar
uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde 1.10.2003
tarihinden itibaren yeni işe başlayan Gelir ve Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin, bu işyerlerinde çalıştırdıkları işçiler ile 1.10.2002
tarihinden önce işe başlamış olan Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bu
tarihten önce ilgili idareye vermiş oldukları en son 4 aylık sigorta prim
bordrolarında bildirdikleri işçi sayısına ilave olarak yeni işe aldıkları ve bu
işyerlerinde fiilen çalıştırdıkları işçiler için 17.7.1964 tarihli ve 506
sayılı SSK Kanununun 72 nci ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları
üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin organize sanayi ve
endüstri bölgelerinde kurulu işyerleri için tamamı, diğer yerlerdeki işyerleri
için % 80'i Hazinece karşılanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız,
gerekçeyi mi okutayım?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yatırımcıların bu illerimize yatırım
kararı ve yatırımın üretime geçmesi en az iki yıl süre alacağından, geriye
kalan üç yıl için hiçbir yatırımcı bu illere gitmeyi tercih etmeyecektir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum; buyurun.
Bedelsiz yatırım yeri tahsisi
MADDE 5.- Bu Kanunun 2 nci maddesinin (b)
bendi kapsamındaki illerde en az on kişilik istihdam öngören yatırımlara
girişen gerçek veya tüzel kişilere; Hazineye, katma bütçeli kuruluşlara,
belediyelere veya il özel idarelerine ait arazi veya arsaların mülkiyeti
bedelsiz olarak devredilebilir. Ancak, organize sanayi veya endüstri
bölgelerinde yer alabilecek yatırımlar için bu bölgelerde tahsis edilecek boş
parsel bulunmaması şartı aranır. Devre konu taşınmaz üzerindeki kamuya ait bina
ve müştemilâtı, 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29
uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca binalar için arsa payı
hariç hesaplanan vergi değeri üzerinden devredilir.
Devir konusu arazi veya arsaların, imar
plânları yoksa, bunların imar plânları öncelikle yapılır.
İstihdam edilecek işçi sayısına, yatırımın
faaliyete geçmesi tarihinden itibaren beş yıl süre ile uyulması zorunludur.
Devredilen arazi veya arsaların tapu
kaydına; Hazinece, katma bütçeli kuruluşlarca, belediyelerce veya il özel
idarelerince bedelsiz olarak devir olunduğu, devir amaç ve koşullarına, devir
alan gerçek veya tüzel kişilerin uymak zorunda olduğuna dair şerh konulur. Bu
madde kapsamında belirlenmiş şartlara uyulmuş olması kaydıyla, talep üzerine,
tapu kaydındaki şerh terkin edilir. Devredilen arazi veya arsa üzerindeki
toplam yatırımın yarısından fazlasının tamamlanmış olması ve yatırımcının talep
etmesi halinde, devredilen arazi veya arsanın rayiç bedeli tahsil edilerek tapu
kayıtlarındaki şerh terkin edilir.
Yatırımcının, bu madde kapsamında
belirlenen şartlara uymadığının veya öngörülen sürede yatırımın
tamamlanmadığının tespiti halinde, herhangi bir yargı kararı aranmaksızın
taşınmaz, üzerindeki muhdesat ile birlikte Hazine, katma bütçeli kuruluşlar,
belediyeler veya il özel idareleri adına kaydolunur.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili istihdam, yatırıma başlama ve tamamlama süresi, devredilen taşınmazın teminat olarak gösterilmesi, miktar ve devir veya satış koşulları ile diğer usul ve esaslar, Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 7 Ocak 2003 tarihinde,
4325 Sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde
İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi
vermiştim, görüşülmüştü, Adalet ve Kalkınma Partisi, maalesef reddetmişti,
teklifim yasalaşmamıştı, yani, bu süre uzatılmamıştı. O zamandan bu zamana
geçen bir yıla hakikaten yazık oldu.
Ayrıca, benim bölgem olmamasına rağmen,
daha önce kalkınmada öncelikli iller içerisine giren Tunceli, niçin bu kanun
tasarısında yok; onu halen anlamış değilim. Hakikaten, Tunceli'ye yazık oluyor,
Tuncelililere yazık oluyor; çünkü, fabrika yok, istihdam yok, hiçbir şey yok.
Sadece, yüksek ücret alan özel timin ve askerî görevlilerin aldığı ücretlerle
halkın gelirinin harman yapılması ve belli bir rakam çıkarılıp, Tunceli'nin
fert başına geliri için 1 500 doların üzerinde denilmesinin yazık olduğunu
düşünüyorum. Hakikaten, bölgedeki birçok ile yazık oluyor; Elazığ'a da yazık
oluyor, hatta Artvin'e de yazık oluyor; çünkü, Artvin de kapsam dışında.
Değerli arkadaşlar, geliri 1 500 doların
altında olan 36 ilde uygulanacak yatırım projelerini kapsayan kanun tasarısının
adı güzel; fakat, içi boş. Niçin -ben işadamıyım, Ardahan'da iki tane yatırımım
var; et kombinasının ve yem fabrikasının ortağıyım- çünkü, hiçbir deli, beş
yıllığına gidip doğuya yatırım yapmaz. Düzce dururken, Bartın dururken,
Osmaniye dururken, niye gitsin Ardahan'a, Şırnak'a, Van'a, Kars'a yatırım
yapsın?! Bu, akıl, mantık işi değil. Ben, bütçe konuşmasında Sayın Bakana da
arz ettim. Herhangi bir yerin çarşısında bir dükkân tutun; hemen dersiniz ki,
en az beş yıl veya on yıllık olursa, olur. Niye; yatırım yapacaksınız, para harcayacaksınız.
Bunun dönüşümü var. Adam, 20 000 000-30 000 000 dolar yatırım yapacak, fabrika
kuracak; beş yıl sonra Türkiye'de ne olacağı belli değil, gelecek hükümet belli
değil, gelecek hükümetin alacağı karar belli değil. Beş yıl sonrası için
karanlık olan bir yere yatırım yapılır mı değerli arkadaşlar?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Merak etme, biz
yine buradayız.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şunu arz edeyim:
Siz olursunuz, olmazsınız; ama, sermaye kuş gibidir, çok ürkektir. Sermayeye
garanti vermezseniz, sermaye gitmez. Üç tür sermaye vardır; yurtdışı sermaye,
yani, yabancı sermaye, yerli sermaye, bir de Romanya'ya, Bulgaristan'a yatırım
yapan, dışarıya yatırım yapan yerli sermaye. Bunların, doğuya, Doğu Anadoluya,
o bölgelere gidebilmesi için, bunları teşvik edecek, cazip gelecek birtakım
garantiler vermeniz lazım.
Arkadaşlar, bir kere, süre çok önemlidir.
Ben, bunun süresi için yirmi yıl diyorum -ben işadamıyım, ekonomi okumuşum-
bunun kuralı da var, teorisi de var, pratiği de var; yirmi yılın altında olmaz;
ama, arkadaşlarım on yıl diyor. Hiç olmazsa, on yıl olursa, doğuya, Doğu
Anadoluya gider; yoksa, gitmez; yazık olur.
Bir de şu var: En az 10 işçi çalıştıran bu
kanundan yararlanacak deniliyor.
Değerli arkadaşlar, Tayvan'a giden var mı; Tayvan'da her evin altında kompütür yapıyorlar, bilgisayar yapıyorlar, elektronik malzeme yapıyorlar; 2 kişi, 3 kişi, 5 kişi üretiyorlar. Siz, yedi sekiz ay kar altında olan Doğu Anadolu'ya kimi göndereceksiniz? Orada el sanatlarını geliştirecek 3'er 5'er kişilik atölyeler kurdurabilirseniz, o zaman, Kapalıçarşı'daki halıcı, gider, orada üretim yapar -ben, halı ticareti de yaptım- maliyet azalmış olur. Adam, evinde, kışın, bahara kadar halı dokur, el sanatları yapar. Bunun bir aklı, mantığı vardır.
Şimdi, efendim "biz, tüccar siyaseti
yapağız..." Çok güzel; ama, çıkarılacak olan bu kanun, tüccar siyasetine
de uymuyor. Hadi, uyuyorsa, bana söyleyin. Bizim, 700 dönüm arazi içerisinde 10
000 metrekare kapalı alanı olan et entegre tesislerimiz var. 10 arkadaşız, 10
000 000 dolar yatırım yaptık, halen zarardayız. Memleketimiz diye gittik.
Satamıyoruz; maliyet yüksek, taşımacılık yüksek. Yani, yatırım yapan kişi,
maliyeti düşünür. Eğer, siz, demiryollarına önem vermez, halen duble yollar
yaparak taşımacılık maliyetlerini artırırsanız, halka yönelik toplu
taşımacılığa, demiryollarına önem vermezseniz, bu yatırımlarla ilgili kimse
oraya gitmez; çünkü, maliyet yüksektir.
Benim etim çok kaliteli et, buraya
getirdiğim zaman, fiyatı, buradaki etin 1,5 katı oluyor, maliyet biniyor, satamıyorum.
Küspe et değil, organik et, kaliteli et; ama, satamıyorum. Van Et de satamıyor,
iflas etti, Ardahan Et de iflas etme durumuna gelecek, Kars Et kapandı.
Şimdi, akıllı ve mantıklı olmak
mecburiyetindeyiz. Süre, maliyet çok önemli, arkadaşlar. Kârı varsa, herkes
gider. Burada işadamı olan insanlar var. Kâr etmezsek, niye gidelim kardeşim?!
Kâr etmek için maliyeti düşüreceğiz, süreyi uzatacağız; kârını artıracağız ki,
vatandaş gitsin, başka türlü gitmez, değerli arkadaşlar.
Bakın, inanın üzülüyorum. Olağanüstü hal
bölgesi içerisinde Tunceli var, şurada var; ama, burada çıkarılmış, yok, Elazığ
da yok. Bunlar bizim insanlarımız, bizim yörelerimiz; yani, bir bütündür. O
zaman, bunun en iyi yolu ne biliyor musunuz; hakikaten kademeli yapmaktır.
Yani, Düzce de bunun içerisinde var. Sayın Bakan söyledi, dedi ki: "Beş
sene sonra Düzce çok gelişmiş olabilir; çünkü, İstanbul'a çok yakın. Beş sene
sonra, bu tasarıyı farklı getiririz." Doğru. Düzce'ye yüzde 20, yüzde 25
iskonto yapılsın, birtakım teşvikler verilsin; ama, Hakkâri'ye, Van'a, Kars'a,
Ardahan'a, yüzde 100, yüzde 150, hatta yüzde 200 iskonto yaparsınız yatırımcı
gider. Enayi midir yahu?! Düzce'de oniki ay yaz var, oniki ay üretim var;
çiftçi, 3 defa, 4 defa mahsul elde ediyor, Doğu Anadoluda 1 defa mahsul elde
edemiyor. Akıl var, mantık var...
Tabiî ki, Türkiye'nin her bölgesi bizim,
her bölgenin kalkınması lazım. Size bir şey anlatacağım: Dün, beni, İstanbul
Kartal'dan Mardinli bir arkadaşım aradı "çıkacak bu kanunun metnini bana
bir fakslayabilir misiniz; ben, Bartın'a yatırım yapacağım" dedi. Niye
Mardin'e yatırım yapmıyorsun, Mardin de bu kapsam içerisinde dedim. "Yahu,
Bartın dururken Mardin'e kim gidecek" dedi. Aynen aktarıyorum. "Ben
Mardinliyim; ama, Bartın'a gideceğim; çünkü, Bartın bana yakın" dedi.
Onun için, bunu kademeli bir şekilde
yapmak lazım. Bu yapılmıyorsa, hiç olmazsa süreyi uzatalım. Sürenin uzatılıp,
Doğu Anadoluda tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlara özellik tanınması
lazım; çünkü, Antalya'daki de çiftçi, Doğu Anadoludaki de çiftçi; oradaki
çiftçiye de aynı faiz uygulanıyor, Bursa'daki çiftçiye de, Ardahan'daki
çiftçiye de aynı faiz uygulanıyor. Ardahan'daki çiftçi yılda 1 defa mahsul
alamıyor, Yalova'daki çiftçi 3 defa mahsul alıyor. Bu, hakla, adaletle hiç
bağdaşmıyor.
İnanın, sizin parti kurulduğu zaman, ismi
de "Adalet ve Kalkınma Partisi" olduğunda, ne kadar güzel bir isim
demiştim. Keşke, hakikaten bu isme layık şekilde, ülkeyi kalkındıracak adaletli
bir çalışma, adaletli bir sistem olsa; ama, görüyoruz değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlarımız dahi, bu yasa
tasarılarını benimsemiyor, diyorlar ki, diğer arkadaşların...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yani "Adalet
ve Kalkınma" ismini taşımakla, adaletli kalkınmayı sağlayamıyoruz
arkadaşlar; hakikaten sağlayamıyoruz. Bu nedenle, şunu söyleyeyim, bunu herkes
bilsin: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu yasa tasarısına kabul oyu vereceğiz,
evet oyu vereceğiz; yani, az da olsa, eksikleri de olsa evet diyeceğiz; ama,
gelin, bu eksiklikleri beraber tamamlayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Şahısları adına, Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinin ikinci satırındaki "en az 10"
ibaresinin "en az 3" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Ensar Öğüt |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Ardahan |
Malatya |
İstanbul |
|
Selami Yiğit |
Hasan Güyüldar |
Mehmet Yıldırım |
|
Kars |
Tunceli |
Kastamonu |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önerge en aykırı önerge olduğu için, okuttuktan sonra işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "belediyelere veya il
özel idarelerine ait arazi ve arsaların" ifadesinin başına aşağıdaki
ilavenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muharrem Kılıç |
Mehmet Kartal |
|
|
Malatya |
Malatya |
Van |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Mustafa Gazalcı |
|
İstanbul |
|
Denizli |
"Madde 5- Mücavir alan ve iskân alanı
dışındaki"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; amaç, istihdam yaratmak, üretimi
teşvik etmek; ama, belediyelere ait arsalar ve belediyeye ait binalar, özel
idareye ait arsa ve binalar şehrin göbeğindedir. Eğer, siz, şehrin göbeğine
imalatı sokarsanız, bir kere, çevre açısından bir çevre suçu işliyorsunuz.
İmalat, mutlaka, mücavir alan dışındaki organize sanayi bölgelerinde ve iskân
bölgesi dışında olmalıdır; bir kere, birinci şık bu.
İkinci şık; hiçbir ceza yok. Sadece
"verdiğim arsayı, verdiğim binayı geri alırım..." Hayır... Mademki
insanlar böyle bir taahhüde giriyor, mademki belediyenin ve özel idarenin...
Eğer bu madde böyle geçerse, belediyenin şehrin göbeğindeki arsasını ve
binasını, gidip, bir imalatçı alacaktır. Hiçbir cezası yok. Sadece terkin eder,
bir süre sonra. Hatta, "beş yıl içerisinde, çalıştırırsa bu işçileri, dilerse
bedelini ödeyerek satın da alabilir" diyor. Yani, belediye ve özel
idareler "şehrin içine imalatı sokmayalım..." Artı, hiçbir cezası
yok. Buraya, taahhüdünü yerine getirmeyen insanlara bir ceza koyalım. Ceza
koymadığımız sürece "valla ben yapamadım, alın arsanızı" diyecek.
Onun için, burada yarın çok önemli sorunlar doğacak; bunu işaret etmek
istiyorum. Bu insanlara bir ceza koyun. Taahhüdünü yapan insan ile yapmayanı
ayırın. En kötü halde, yapmadığı zaman, o taahhüdü yerine getirmediği zaman
cezasını bilmeli. Ona göre, o arsayı, belediye ve özel idare... Yoksa, organize
sanayi bölgesinde bedava verelim istihdam yaratacaksa, bedava verelim, hiçbir
itirazım yok; ama, bu insanlardan taahhüt almadığımız sürece, bu insanlara ceza
uygulamasını, tıpkı 1983'lerden gelen, yapan ile yapmayanı ayırmadığınız sürece
yine sorunlar doğar. Onun için, özellikle belediyelere yönelik arsalarda, özel
idareye yönelik arsalarda mutlaka mücavir alan sınırı ve iskân bölgesi sınırı
arayalım. Bir de, yerine getirilmediği takdirde, en azından, Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre bir cezaî işlem uygulayalım. Bu açıdan işaret
etmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinin ikinci satırındaki "en az 10"
ibaresinin "en az 3" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Öğüt, gerekçeyi mi okutayım, söz mü
istiyorsunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Küçük ilçelerde küçük işletmelerin
istihdam kaynağı yaratılması için işçi sayısının 10'dan en az 3 kişiye
indirilmesi bölgelerin kalkınmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 5 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Enerji desteği
MADDE 6.- 31.12.2008 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde, 1.10.2003
tarihinden itibaren, imalat sanayi, madencilik, hayvancılık (su ürünleri
yetiştiriciliği ve tavukçuluk dahil), seracılık, soğuk hava deposu, turizm
konaklama tesisi, eğitim veya sağlık alanında faaliyete geçen, fiilen ve
sürekli olarak asgari on işçi çalıştıran işletmelerin elektrik enerjisi
giderlerinin % 20'si Hazinece karşılanır. Bu orana on'dan sonraki her bir işçi
için 0,5 puan eklenir. Hazinece karşılanacak oran, organize sanayi veya
endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda
kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.
1.10.2003 tarihinden önce birinci fıkrada
belirtilen konularda faaliyete geçmiş olan işletmeler, bu maddenin yürürlük
tarihini müteakip 1.10.2003 tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları en
son dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayılarını fiilen
ve sürekli olarak en az % 20 oranında artırmaları ve asgari on işçi
çalıştırmaları koşuluyla % 20 oranında enerji desteğinden yararlanır. Bundan
sonraki her bir işçi için destek oranı 0,5 puan artırılır. Yararlanılabilecek
destek oranı organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan
işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı
geçemez.
Fiilen ve sürekli olarak çalıştırılan işçi
sayısının tespitinde, bir takvim yılının en az 3/4’ünde çalıştırılmış işçi
sayısı esas alınır. Yıl içinde faaliyete başlanmış olması halinde, faaliyette
bulunulan süre dikkate alınır.
Bu maddenin uygulanmasına yönelik asgari
kapasiteleri belirlemeye Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı,
enerji giderlerinin iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye, iadeyi nakden veya
mahsuben yaptırmaya ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye
Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakanlık müştereken yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kayseri Milletvekilli Sayın Muharrem Eskiyapan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kanunun ismi beni
çok ilgilendirdiği için huzurunuzu işgal etmek istedim. Bazı tenkitlerimi, bazı
eleştirilerimi, lütfen, bu gecikmiş olan saatte dinleyiniz.
Şimdi, bu kanun, Türkiyemizin çok ihtiyaç
duyduğu bir kanun; hazırlayanlara, emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Özüne
katılıyorum; ama, lütfen, bu kanun dört dörtlük çıksın. Ülkenin buna çok
ihtiyacı var. Tasarı, başında yazdığı gibi, kanunlaştığında, yatırımları teşvik
edecek ve de istihdam yaratacak. Bunun, bütün ülke genelinde olması lazım; ama,
öyle görüyorum, bir kriter konulmuş, 1 500 dolar kriteri konulmuş, bu kriterin
altında kalan illerimize tatbik edilecek. Bunun sayısı da 36. Gönlümüz istiyor
ki, bazı konularda 81 ilimize yayılsın ve ülkemizin her tarafında, bu teşvikler
nedeniyle, bazı yatırımlar tekrar başlasın; yani, bizim, ülkemizde yatırıma çok
şiddetle ihtiyacımız var. İşsizliği çözecek olan da yatırımların yapılmasıdır;
başka türlü istihdam imkânını bulamayız.
Dolayısıyla, bugüne kadar yapılmış olan,
hükümetlerin yapmış olduğu teşvikler, öyle anlaşılıyor ki, doğu ve güneydoğuya
gidememiş. Bugünkü iktidarımız, düşünmüş, belli yerlerden geçirmiş ve demiş ki,
bu bölgelere, 36 ilimize bunu yayalım.
Ben, diğer illerden gelen arkadaşlarımın
tenkitlerinin de, kendi illerinde yatırım teşvikini, yatırım şevkini artıracak
tenkitler olduğuna inanıyorum. Gönlüm istiyor ki, bu yatırım kanunu, bu teşvik
kanunu, inşallah, oralarda düşündüğümüze ulaşır; yani, yatırımlar yapılır.
Benim gönlüm öyle istiyor. Diyorum ki, inşallah, bu kriterlerle yapılsın.
Bugüne kadar yapılmamış; demek ki, o teşvikler gerçekçi değilmiş.
Sayın Maliye Bakanım, sağ olsun, esprili
bir şekilde "taşıt vergilerini motorun gücüne göre alırım" diyor.
Şimdi, orada da güçsüz arkadaşlarımız var, güçsüz sanayi var. Lütfen, oradaki
vergileri de onların gücüne göre alalım.
Dolayısıyla, benim, üzerinde durmak
istediğim şey şu: Bütününe katılıyorum, özüne katılıyorum; ama, CHP
milletvekili arkadaşlarımızın önergeleri vardı, buraya gelirken korktum acaba
benim söylediğimi de mi reddedeler diye; çünkü, tamamı reddedildi; yani, karbon
kâğıdı konulmuş gibi tamamı reddedildi. Bunların içinde hiç mi doğru olanı
yoktu?! Gönlüm isterdi ki, keşke bir tanesini, iki tanesini tetkik edip
katılsaydık. İktidarıyla muhalefetiyle bu ülkede yatırım yapılması isteniyor.
Bizim katkılarımız bu kanuna olabilirse sevineceğiz.
Ben birinci madde olarak bir şey söylemek
istiyorum: Biraz evvel Ensar Bey "yatırım yapan insan enayi değildir"
dedi. Yatırım yapan insan hakikaten akıllı insandır. Sayın Bakanım, bu
koyduğunuz beş sene az. Kim yatırım yaparsa yapsın, beş sene için dükkân dahi
açılmaz. Rica ediyoruz, lütfen, bu müddeti değiştirin. En azından on sene
koyun. Buraya yatırım yapacak arkadaşlarımız, yatırımcılar bilsinler bugünden.
Belki, bunu, ileride, 2008'de değiştireceksiniz; ama, bugünden bilmesi lazım.
Köklü yatırım istiyorsak, lütfen, bugünden, bu 2008 tarihini değiştirelim. Bunu
da reddetmeyin, rica ediyorum; yani, yatırımcı arkadaşlarımız buraya bir şey
götüreceklerse, beş sene için gitmezler. Bunu hiç olmazsa on sene olarak
koyalım, belki ileride değiştirirsiniz.
Bir başka şey, sadece 1 500 dolar
kriterini almışız. Bakın, ben, Birinci Beş Yıllık Planda çalışmış bir
arkadaşınızım, sanayi odası başkanlığı yapmış bir arkadaşınızım. Un ve unlu
maddeler komisyonunda çalıştım Birinci Beş Yıllık Planda, Türkiye'yi karış
karış gezdik. Kriter sadece 1 500 dolar olmamalıdır. Sektörel bazda da bazı
şeyleri dikkate almamız lazım; yani, o bölgede ne olabilir; imalat sanayii, çok
geniş bir sanayidir. İmalat sanayii dediniz mi, içine çok şey girer. Benim
gönlüm istiyordu ki, bunu sektörel bazda yapsaydınız. 1 500 dolar kriteri
kalsın; ama, o bölgede hiç olmazsa bunu biraz sektörel baza itekleyelim.
Benim gönlüm şunu istiyor: Bu kanun
çıksın, özüyle beraber tatbik edilsin, o bölgelerdeki arkadaşlarımızın, yatırım
yapmak isteyen arkadaşlarımızın tamamı gönülden buraya gitsinler. Güneydoğu ve
doğuya gidilmedi diyoruz; demek ki, bundan evvelki teşviklerde doğru dürüst
teşvik etmemişiz, bugün teşvik edelim, şu kanun dört dörtlük çıksın. Müddet
açısından büyük itirazım var. Sayın Bakanım beş sene yetmez. Lütfen, bunu on
seneye çıkarın ve hatta mümkünse daha da ileriye götürecek bir madde koyalım.
Bunu da reddetmeyin lütfen, rica ediyorum. Beş senelik müddet, yatırım yapacak
arkadaşlarımız için azdır.
Kanun çıktığı zaman ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eskiyapan.
Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Edirne
Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı konuşuyoruz. Türkiye'de
adaleti tesis edecek, Türkiye'nin yatırımına, gelişmesine hız verecek ve bu
ülkede yaşayan insanları en çoğulcu biçimiyle hoşnut etmeye yönelik önemli bir
tasarıyı konuşuyoruz gecenin bu geç saatlerinde.
Bu tasarı hazırlanırken Maliye
Bakanlığının değerli bürokratları ve Bakanlık, birtakım temel kıstaslar
koymuşlar, millî gelir gibi önemli kıstaslar koymuş. Ben, Edirne
milletvekiliyim; bizim kişi başına millî gelirimiz 4 200 dolar civarında.
Sadece bu rakamla Edirne'yi tanımaya ve tanımlamaya çalışırsak, inanıyorum ki,
çok büyük hata yapmış oluruz; çünkü, Edirne, reel anlamda ciddî gelir kaybına
uğrayan, önemli miktarda göç veren, nüfusu her geçen yıl azalmakta olan,
köyleri boşalmış, ilçeleri belde haline gelmeye yönelmiş bir serhat şehri.
İstanbul Üniversitesinin bilim adamlarının yapmış olduğu reel çalışmalarda,
Edirne'nin birçok bölgesinde kişi başına millî gelirin 600-700 dolar olduğu
bilimsel raporlarla tespit ediliyor.
Bunun yanında, Edirne, ekonomik anlamda
Avrupa'ya en yakın, ciddî potansiyeli olan, yetişmiş, eğitimli insan
potansiyeli olan, kaynakları olan, verimli toprakları olan bir il; ama, bu
potansiyeli teşvik ederek, destekleyerek ülke potansiyeline kazanıma
dönüştürmek, Parlamento olarak bizim görevimiz olması gerekir.
Biz seçim bölgemizde gezerken genç
insanlara rastlayamıyoruz; köyler, 70 yaşının üzerinde insanlarla dolu. O
bakımdan, bu tasarının, bu bakış açısıyla gerçekleri yansıtmadığı inancındayım.
Değerli Maliye Bakanımız, aynı zamanda
hemşerimiz. Kendisine, Avrupa Birliğine giriş sürecinde, en azından sınır
ticaretini artıracak, ekonomik zenginliğimizi artıracak anlamda, sınırdan
belirli bir mesafe koyarak -biz bunu 40 kilometre diye öngördük- bu bölgenin de
teşvik kapsamına alınıp, ülkenin ekonomik potansiyelini ihracata yönelik
değerlendirelim diye önerilerde bulunduk. Maalesef, bu öneriler, bu yasanın
içerisinde hayat bulmadı.
Gerçi, Değerli Bakanım, Edirneli olması
sebebiyle yerel seçimlere yönelik olarak aday adaylarına veya aday adayı
olabilme ihtimali olan kişilere, bölgeye yönelik yapacağı hizmetlerde bir sürü
vaatlerde bulunmaya gayret ediyor; ama, şu unutulmasın ki, Edirneliler,
veresiye çalışmayı sevmezler; gördükleri, dokundukları şeylere inanırlar. Bu
anlamda, ben, bölgenin, ekonomik anlamda süratle geri gittiğini gören, tespit
eden bir yöre milletvekili olarak, bu tasarının eksikliğinin giderilmesini
önemle Yüce Meclise hatırlatmak istiyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, ikinci söz, Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün.
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 355 sıra sayılı yasa
tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Gelirken de düşündüm; yani, biz ne kadar
konuşursak konuşalım, eğer Sayın Bakanı ve hükümeti ikna edemiyorsak, sizleri
de ikna edemiyorsak, konuşmamızın bir anlamı da yok herhalde.
ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - O zaman,
burada niye oturuyoruz?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Vallahi yani,
burada da oturmayalım; o zaman, kapatalım Meclisi. Şimdi, halk, bizi niye
gönderdi buraya; halkla ilgili kanun çıkarın...
ALİM TUNÇ (Uşak) - Çıkarıyoruz...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...halkı refaha
kavuşturacak, mutluluğa kavuşturacak, bölgeleri kalkındıracak kanun çıkarın
diye. Şimdi, burada, ters bir işlem görüyor. Biz ne dersek diyelim, siz elinizi
kaldırıp indiriyorsunuz, biz bitiyoruz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Ardahan yok mu?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ardahan var; ama,
Ardahan'a kimse gitmiyor değerli dostum. Beş yıl süre konulmuş, 10 işçi şartı
getirilmiş. Bizim orada bir laf var: "Gören desin ki, Haço'nun hançeri
var." Vallahi, birisi varmış, öyle, hançerini buraya koyarmış, herkes
görsün ki, burada benim hançerim var... Şimdi, hükümet de, gören desin ki, ben,
işte, bir kanun çıkardım, Doğu Anadoluyu, kalkınmada öncelikli olan illeri
kalkındıracağım diye. Her hükümet geldiği zaman, bunu yapıyor; ama, başarılı
olmuyor.
Değerli arkadaşlar, demin söylediniz;
Tunceli'nin de, Elazığ'ın da, diğer bölgelerin de... Yani, kalkınmış il yok,
hiçbir sanayi yok; o kapsam içinde değil; diğer kalkınmış iller kapsam
içerisinde.
Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk had
safhada, özellikle Doğu Anadoluda. Bakın, Devlet Planlama Teşkilatının yapmış
olduğu bir araştırmayı söyleyeceğim size.
Doğu Anadoluda yüzde 70'e yakın işsizlik
var. Bu, Devlet Planlama Teşkilatı istatistik raporunda var ve ayda 45 000 000
lirayla geçinen insanlar var. Şimdi, siz, burada, halen "efendim, 10
kişiden az olmayacak" derseniz... 10 kişiden az olan küçük işletmelerdeki
insanlar size oy vermedi mi; bize oy vermedi mi?! "Kardeşim, biz, küçük
esnafız, 3 kişi, 5 kişi çalıştırıyoruz. Doğu Anadolunun kahrını çekiyoruz;
bakın, burada, sınırda vatanın bekçiliğini yapıyoruz. Bize de bir şeyler verin.
Sizi milletvekili olarak gönderdik..." Kardeşim, gönderdikleri
milletvekilleri "10 kişiden fazla olursa" diyor. Küçük esnaf ne
yapsın?! Marangoz ne yapsın?! 3 kişilik, 5 kişilik torna atölyesindeki insan ne
yapsın?! Değerli arkadaşlar, bunlar niye bu kapsamdan faydalanamıyorlar?!
Şimdi, beş yıl süre... Hiç inşaat yapan
var mı Doğu Anadoluda? Arkadaşlar, dört beş ay inşaat sezonu var. Yani, beş ay
inşaat yapabilirsiniz, daha fazla yapamazsınız; çünkü, kar yağar, don gelir,
inşaat yapamazsınız, sezon biter.
Orada kuracağınız fabrikayı üç dört yılda
kuramazsınız. Zaten, süre bitiyor... Yani, akıl var, mantık var. Bunu kim
hazırlamış, hangi mantıkla hazırlamış?! İstanbul'da, Ankara'da inşaat
yapmıyorsun ki kardeşim!.. Burada bile inşaat sezonu iki ay duruyor.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teknoloji gelişti...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Neyin
teknolojisi?.. Ben, inşaat yaptım yurt dışında. Sen neden bahsediyorsun?!
Ömründe inşaat yaptın mı kardeşim?! Ben, yurt dışında on yıl inşaat yaptım.
Neyi yapıyorsun?! Betonu hangi şeyle yapacaksın?! Ne kadar katkı maddesi
koyarsan koy, betonu sen dondurabilir misin? Lütfen... Yani, mantıklı olalım.
Değerli arkadaşlar, süreyi uzun
tutmazsanız, fabrika yapacak adam beş yılda, dört yılda ancak fabrikasını
bitirir.
İkincisi, rekabet sistemi var; global
ekonomi... Rekabet sistemi; yani "altta kalanın canı çıksın" ekonomi
modeli var. Siz, küçük esnafı teşvik edecek birtakım imkânlar sağlamazsanız,
büyük fabrikalar onları iflas ettirir. Görüyorsunuz, şehir merkezlerine büyük
marketler kuruldu, bütün bakkallar iflas etti. Şimdi, burada, Doğu Anadoluda da
öyle olacak. Bu mantık var.
Değerli arkadaşlar, bu mantık
çerçevesinde, lütfen, birbirimizi anlayalım. Sayın Bakanım... Neyse, Maliye
Bakanı gitti. Sayın Millî Eğitim Bakanım...
BAŞKAN - Millî Eğitim Bakanı daha iyi
anlar. Siz buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hükümettesiniz.
Hakikaten, şu sayıyı 10'dan 3'e indirin, 5'e indirin, süreyi 5'ten 10'a
çıkarın; başka türlü kimse oraya gidip yatırım yapmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, 6 ncı maddede enerji iskontosu var.
6 ncı maddeden aynen okuyorum: "...asgarî 10 işçi çalıştıran işletmelerin
elektrik enerjisi giderlerinin yüzde 20'si Hazinece karşılanır." Şimdi,
millet de diyecek ki, "bak, elektrik bedava." Elektrik nerede
bedava?! Yüzde 20 indirim var arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu?! Yüzde 20
yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur; böyle bir anlayış var mı?! 2 milyar
elektrik ödeyen adam, 200 000 000 lira ödese ne olur, ödemese ne olur; o 200
000 000'u da öder. Yani, yüzde 100 elektrik indirimi yapmıyorsunuz, yüzde 20
yapıyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - 400 000 000
oluyor, hesabı yanlış yapıyorsunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - 400 000 000, tamam.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, siz buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Yani, 2 milyarı
veren 400 000 000'u da verir arkadaşlar.
Şimdi, bu küçük rakamlarla kimse kimseyi
kandırmasın. Bu nedenle, doğu ve güneydoğu için her hükümet kanun çıkarıyor.
"Efendim, yapıyoruz ya!.." Hayır... Bakın, bu kürsüden söylüyorum,
herkes bilsin; arsa bedava veriliyor; üzerinde bina varsa, onu parayla
satıyorlar, diğerlerinde en az yüzde 20'den başlayan kademeli indirimler var.
Başka bir şey de yoktur; hem süre anlamında hem sayısal anlamda hem indirim
anlamında hiçbir şey olmuyor.
Bizi millet seçti, buraya gönderdi;
derdine çare olmak için sizleri davet ediyoruz. İstemeyerek de olsa, bu kanun
tasarısının yasalaşması için "evet" diyeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde
üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinin sonuna aşağıda belirtilen ifadenin konulmasını arz
ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Tüzün |
|
|
Malatya |
Trabzon |
Bilecik |
|
Mehmet Yıldırım |
Ensar Öğüt |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Kastamonu |
Ardahan |
İstanbul |
Bankalar ve özel finans kurumları
kullandırdıkları kredilerin yüzde 5'lik kısmını en az 2 yıl vadeli olmak üzere
bu kanun kapsamına giren yatırımlarla, kalkınmadaki öncelikli yörelerdeki
yatırımlarda kullandırılacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin başlığının "Enerji ve Hazine garantili kredi
desteği" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Selami Yiğit |
Sinan Yerlikaya |
Osman Kaptan |
|
Kars |
Tunceli |
Antalya |
|
Yaşar Tüzün |
Rasim Çakır |
Ensar Öğüt |
|
Bilecik |
Edirne |
Ardahan |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
Girişimciler tarafından kalkınmada
öncelikli yörelerde kurulmuş ve yeni kurulacak işletmelere yatırım projeleri
çerçevesinde "Hazine garantili kredi" sağlanarak Türkiye Kalkınma
Bankası ile kamu ve özel bankaların finansman desteği temin edilir.
Finansman desteği sağlanacak projelerde
aranan özkaynak oranı yüzde 10'dur.
Girişimcilerin yapacakları yatırımlara en
az 2 yıl ödemesiz, 7 yıl vadeli ve yıllık faiz oranı, Devlet İstatistik
Enstitüsü Başkanlığı tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksinin (TEFE)
yarısını aşmamak üzere kredi verilir.
Bu kanuna göre sağlanan Hazine garantili
krediler bütçe kanunu ile getirilen sınırlamaların kapsamı dışında tutulur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, okutacağım önerge,
en aykırı önerge olduğu için, okuttuktan sonra işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının "Enerji desteği" başlıklı 6 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Yıldırım |
Muharrem Eskiyapan |
Yaşar Tüzün |
|
Kastamonu |
Kayseri |
Bilecik |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Yakup Kepenek |
Ferit Mevlût Aslanoğlu |
|
İstanbul |
Ankara |
Malatya |
Enerji desteği:
Madde 6.- 31.12.2008 tarihine kadar
uygulanmak üzere, 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerden, Devlet
İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH
miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan illerde 1.10.2003 tarihinden
itibaren, imalat sanayii, madencilik, hayvancılık (su ürünleri yetiştiriciliği
ve tavukçuluk dahil) seracılık, soğuk hava deposu, turizm konaklama tesisi,
eğitim veya sağlık alanında faaliyete geçen, fiilen ve sürekli olarak asgari 10
işçi çalıştıran işletmelerin elektrik enerjisi giderlerinin % 20'si Hazinece
karşılanır. Bu orana 10'dan sonraki her işçi için 0,5 puan eklenir. Hazinece
karşılanacak oran, organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan
işletmeler için % 50'yi, diğer alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı
geçemez.
1.10.2003 tarihinden önce birinci fıkrada
belirtilen konularda faaliyete geçmiş olan işletmeler, bu maddenin yürürlük
tarihini müteakip 1.10.2003 tarihiden önce ilgili idareye vermiş oldukları en
az 4 aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri işçi sayılarını fiilen ve
sürekli olarak en az % 20 oranında artırmaları ve asgarî 10 işçi çalıştırmaları
koşuluyla % 20 oranında enerji desteğinden yararlanır. Bundan sonraki her işçi
için destek oranı 0,5 puan artırılır. Yararlanılabilecek destek oranı organize
sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu bulunan işletmeler için % 50'yi, diğer
alanlarda kurulu bulunan işletmeler için % 40'ı geçemez.
Bu maddede öngörülen enerji destek oranları, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları ile 2 000 ABD Doları arasında olan illerde % 10 eksiği ile uygulanır.
Fiilen ve sürekli olarak çalıştırılan işçi
sayısının tespitinde, bir takvim yılının en az 3/4 ünde çalıştırılmış işçi
sayısı esas alınır. Yıl içinde faaliyete başlanmış olması halinde, faaliyette bulunulan
süre dikkate alınır.
Bu maddenin uygulanmasına yönelik asgarî
kapasiteleri belirlemeye Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı,
enerji giderlerinin iadesine ilişkin süreleri tespit etmeye, iadeyi nakden veya
mahsuben yaptırmaya ve uygulamanın usul ve esaslarını belirlemeye Maliye
Bakanlığı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakanlık müştereken yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebiniz var mı, yoksa, gerekçeyi mi
okutayım?
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Gerekçeyi
okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
kapsamına; Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen
fert başına GSYİH miktarları 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller
girmektedir.
Değişiklik önergemizle; vergi ve sigorta
primi teşvikleri ile enerji desteği açısından fert başına GSYİH miktarları 1
500 ABD Doları olan iller ile 2 000 ABD Doları veya daha az olan iller arasında
farklı oranlarda teşvik ve destek verilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin başlığının "Enerji ve Hazine garantili kredi
desteği" şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Selami Yiğit (Kars) ve arkadaşları
Girişimciler tarafından kalkınmada
öncelikli yörelerde kurulmuş ve yeni kurulacak işletmelere yatırım projeleri
çerçevesinde "Hazine garantili kredi" sağlanarak Türkiye Kalkınma Bankası
ile kamu ve özel bankaların finansman desteği temin edilir.
Finansman desteği sağlanacak projelerde
aranan özkaynak oranı yüzde 10'dur.
Girişimcilerin yapacakları yatırımlara en
az 2 yıl ödemesiz, 7 yıl vadeli ve yıllık faiz oranı Devlet İstatistik
Enstitüsü Başkanlığı tarafından açıklanan toptan eşya fiyat endeksinin (TEFE)
yarısını aşmamak üzere kredi verilir.
Bu kanuna göre sağlanan Hazine garantili
krediler bütçe kanunu ile getirilen sınırlamaların kapsamı dışında tutulur.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLî EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van)-
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Gerekçeyi mi okutalım Sayın Yiğit?
SELAMİ YİĞİT (Kars)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizin geri kalmış yörelerinde
kalkınma hamlesi başlatabilmek ve girişimcileri harekete geçirebilmek için
öncelikle sermaye desteği sağlama gerekir. Görüşülmekte olan tasarı,
girişimcilerin kredilendirilerek desteklenmesi yönünden herhangi bir önlem
içermemektedir. Yeni işletmelerin kurulmasını sağlamanın yanı sıra, kurulan bir
işletmenin çeşitli desteklerle varlığını ve rekabet gücünü devam ettirmesini ve
gelişmesini sağlamak da çok önemlidir. Bunun için gerekli iki öğe vardır;
birisi girişimcilik, diğeri ise sermayedir. Girişimcilere iyi bir "iş
planı" çerçevesinde bankacılık sistemini kullanarak sermaye desteği temin
edilmelidir. Bunun için girişimcilerin geliştirecekleri projelere kamu ve özel
bankalar tarafından "hazine garantili kredi" verilerek finansman
desteği sağlanabilir. Ancak, bu desteklemede öncelik tasarıda yerini bulan
illere tanınmalıdır.
Proje geliştirme yaklaşımı çerçevesinde hazırlanacak
"iş planları" finansman imkânını sağlayacak birim ile bu finansmana
garanti sağlayacak olan Hazine ya da onun adına kredi kullandıracak bankalar
tarafından çok iyi bir şekilde analiz edilmelidir. Finansman desteği sağlanacak
projelerde aranan özkaynak oranı görüşmekte olduğumuz tasarıda yerini bulan
illerde yüzde 10 olmalıdır.
IMF ile yapılan anlaşmalarda yıllık bütçe
içerisinde Hazine garantili kredilere getirilen sınırlamalar yüzünden
yatırımların finansmanı kesintiye uğramamalıdır. Bunun için, tasarı
kapsamındaki illerde verilen Hazine garantili kredilerin sınırlama kapsamı
dışında tutulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 355 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinin sonuna aşağıda belirtilen ifadenin konulmasını arz
ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Bankalar ve özel finans kurumları,
kullandırdıkları kredilerin % 5'lik kısmını en az iki yıl vadeli olmak üzere,
bu kanun kapsamına giren yatırımlarla, kalkınmadaki öncelikli yörelerdeki
yatırımlarda kullandırılacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Konuşacak mısınız?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün, KİT Komisyonunda, bir kamu bankasını -KİT
Komisyonundaki arkadaşlarım buradalar- görüştük. Sadece ve sadece dikkatinizi
çekiyorum. Bu kamu bankası ülkede parayı topluyor, yurtdışı muhabirlerinde 3
milyar dolar parası bekliyor. Yani, bu ülkenin kaynakları bankalar tarafından
toplanıp -bırakın diğerlerini- sadece 3 milyar doları -hem de 2001 yılı
bilançosu- eğer bir şekilde yurtdışı muhabirlerinde bekletiliyorsa, birtakım
yurtdışı bankalara plasman yapılıyorsa, bu ülkede kalkınma olmaz. Onun için,
istediğiniz teşviki getirin, istediğiniz desteği verin, eğer finansman bacağını
halletmezseniz, orta ve uzun vadeli finansman uygulamasını başlatmazsanız,
bunlar yürümez. Bu ülke üretiminin sorunu, orta ve uzun vadeli finansmandır. O
zaman, çok az yatırımcı gider. Eğer, siz, orta ve uzun vadede finansman imkânı
sağlarsanız, birtakım yatırımlar buralara gider. Bunun için, bu ülkede, herkes,
parmağını taşın altına sokmalıdır; bankalar da, özel finans kurumları da...
Verdikleri kredilerin sadece yüzde 5'lik kısmını... Ahmet'e, Mehmet'e ver
demiyoruz. Bu bölgelerdeki herhangi bir projeyi beğenirsen, projeye inanırsan,
herkes projeye destek olmak zorunda. Yoksa, eğer, uzun vadeli bir finansman
bulamazsa, hiçbir insan bu bölgede ciddî yatırım yapmaz.
Onun için, bu, bir ilave madde eklenmesi
için verilmiş bir önerge. İlle yapılsın demiyorum, düzenlensin. Bankalara, bu
kredileri verenlere birtakım teşvikler verilsin. Munzam karşılık düşürülsün,
disponibilite oranları düşürülsün. İlle onlar mağdur edilsin demiyorum; ama,
bunun değişik yolları var, risk sermaye oranları var, bunlar kurulsun. Bir
çanak kurulsun, sırf, bu kalkınmada öncelikli yörelerdeki projelere destek
olmak amacıyla. Aksi halde, buralara, ciddî yatırımcı gitmez.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 6 ncı
madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Çeşitli hükümler
MADDE 7.- Bu Kanunun uygulanmasında:
a) 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu ile 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine
tâbi olan hizmet ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetler
hakkında 3, 4 ve 6 ncı madde hükümleri uygulanmaz.
b) 21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı
Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam
Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 8 inci maddesi kapsamında bedelsiz olarak tahsis edilen arazi veya
arsalara istinat ettiği mevzuat hükümleri uygulanır.
c) Mevcut ve faaliyette bulunan
işletmelerin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi
haller, 3, 4 ve 6 ncı maddelerin uygulamasında yeni işe başlama olarak
değerlendirilmez.
d) Dört aylık sigorta prim bordrolarında
bildirilen işçi sayısı olarak bordronun ilgili olduğu dönemin son ayına ilişkin
işçi sayısı dikkate alınır. Kapsama dahil olan illerde bulunan iş yerleri
dolayısıyla birden fazla bordro verilmesi durumunda işçi sayısı olarak, 6 ncı
madde uygulamasında ilgili işkolu veya sektörde faaliyet gösteren işletmelere
ilişkin bordrolardaki işçi sayısının toplamı dikkate alınır. Mevcut bir
işletmenin kapatılarak değişik bir ad veya unvan veya bir iş birimi olarak
açılması halinde, bu faaliyet ile ilgili olarak bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
e) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak
şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında
istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin
değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece
teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler, bu Kanunla getirilen
teşviklerden yararlanamaz.
f) 4 üncü madde hükmüne göre Hazinece
karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya
maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz, 6 ncı madde kapsamında Hazinece
karşılanılan enerji giderleri, iadenin yapıldığı dönemde gelir veya kurumlar
vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınır.
g) Kamu işletmeleri hakkında 4 üncü madde
hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yatırımların ve
istihdamın teşvikiyle ilgili yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan altı yıl
evvel, o dönem bu Yüce Meclis çatısı altında bulunan milletvekillerinin çok iyi
anımsayacağı gibi, bu tabloyu bir kez daha yaşamıştık. Konu, o zaman da, bugün
de, gerekli ciddiyet içinde, olması gereken parametreler ve veriler doğru
olarak değerlendirilerek ele alınmadı. O zaman da, milletvekillerimiz kendi aralarında
bir yarışa girdiler "o il var, benim ilim yok, biz burada kaybediyoruz,
biz niye yokuz" tartışmaları yaşandı ve buradan geçen yasa, zannediyorum,
sonuçta 51 ili kapsar noktaya gelmişti. Aradan beş yıl geçti, ne yazık ki, dağ
fare doğurdu.
Gerçekten, Türkiye'nin yatırıma ihtiyacı
var; gerçekten, Türkiye'nin bugün yaşamakta olduğu en önemli sorunlar,
işsizlik, eşitsizlik, bölgelerarası dengesizlik ve yoksulluktur. Bütün bunların
çıkışı, sorunların aşılması, Türkiye'nin yatırım portföyünü zenginleştirmesi,
yatırımların sadece bir bölgede, batıda, gelişmiş yörelerde değil, Türkiye'nin
her yöresinde, bölgenin kaynaklarını, beşerî ve maddî kaynaklarını harekete
geçirerek bölgesel kalkınmanın önünün açılması, toplumsal gelişmenin,
sosyoekonomik gelişmenin yatırımlarla hızlandırılması...
Tabiî, bu bir yatırım atmosferini
yaratabilme sorunu, bu bir güven sorunu; ama, başka sorunlar var. Bugün ele
alınan bu yasa tasarısı, özünde, bazı teşviklerle, kaynakları, bu bölgelerde,
geri kalmış bu illerde harekete geçirmeyi, yatırıma dönüştürmeyi ve istihdam
yaratmayı hedef almakta. Ancak, çok net olarak ifade ediyorum, bundan evvel,
2002 yılı 30 Aralığında süresi dolan ve kadük olan yasanın başarıya
ulaşamamasının altında yatan nedenler bugün aynen geçerlidir. O zaman başarıya
ulaşamamanın temel nedeni, konuya, bir bölgesel kalkınma, bir bölgesel planlama
bütünlüğü içinde bir "sosyoekonomik gelişmişlik" kavramını
kucaklayacak ve sektörel bazda teşviki temel alan; ama, uygulamayı bölgesel
düzeyde planlayan bir anlayışın uygulamaya konulamamış olmasıdır. Siz, eğer,
sosyal ve ekonomik kriterler açısından bir bütünlük arz eden, bir bütün olarak
geliştirilmesi gereken bir bölgenin iki iline bu türden teşvik verip, diğer
bazı illerini onun bütünselliği dışında tutarsanız, o zaman, gerçekten,
bölgesel kalkınmayı değil, bazı bölgelerde çarpık kaynak birikimini ve diğer
illerde ise gerilemeyi yaratırsınız, oluşturursunuz.
Biraz evvel ifade ettiğim gibi, daha evvel
yürürlükte olan yasanın süresi Aralık 2002 sonunda dolmuştu. Peki, niye
uzatmadınız; yani, iyileştirerek, daha evvel niye ele almadınız? Bunu, Şubat
2003'te, Sayın Başbakanın veya belki, o zaman Başbakan olan, şimdiki çok
değerli Dışişleri Bakanımızın sözleriyle halka, topluma bir vaat olarak
verdiniz, bunu defaatle tekrar ettiniz ve aradan ondört ay geçti, şimdi,
önümüze, bence, daha evvel süresi dolan yasadan daha geri bir yasayı
getirdiniz. Olan neydi; niye getiremediniz? Biliyorsunuz nedenini; ama, ben
size söyleyeyim: IMF size izin vermedi değerli arkadaşlarım.
IMF'nin programını belli boyutta
uygulamaya koyma yükümlülüğünü taşıyoruz. Türkiye, ekonomisini belirli
çerçevede bir rotaya, bir eksene oturtabilmek için, 2002 yılında uygulamaya
koyduğu politikaları devam ettirmek durumunda; ancak, burada, maalesef ve maalesef,
kantarın topuzunu kaçırdınız ve IMF ile olan ilişkilerinizde, aşırı
teslimiyetçi bir noktaya geldiniz. Bunun sonucunu, işte, tarımda görüyoruz,
bedelini çiftçimiz ödüyor. Ülkemizin, ne yazık ki, tarım teşvikleriyle geldiği
nokta, tüm batı Avrupa ülkelerinden geride. Bunu, özelleştirme politikalarıyla
ve kamu yatırımlarını 2003, 2004 yıllarında en dibe vurduracak uygulamayla,
yani kamu yatırımlarını durdurarak uygulamaya koydunuz; bedelini toplum öyle
ödüyor. Yatırımların durması demek, işsizlik demektir.
Ülkenin doğu ve güneydoğusunda veyahut da
kalkınmada öncelikli yörelerinde mevcut olan tesislerin, yeni yatırımlar
yapılmadan, özel sektör oraya dirije edilmeden, gönderilmeden,
yönlendirilmeden, özelleştirilerek kapanır noktaya gelmiş olması, üretimin
durmuş olması, esasında, bugün, karşı karşıya kaldığımız bu derin
yoksullaşmanın, bu toplumsal barışı derinden tehdit eden durumun temel
nedenleri arasındadır.
Sayın Maliye Bakanımıza saygı duyuyorum;
ama, bu politikasına saygı duymuyorum. Yani "her şeyi satarım, tüm kamu
tesislerini satarım" demek ve bunu ülkenin bütününde, sektörel farklılık
gözetmeden, stratejik tanım getirmeden uygulamaya koymak, bu kalkınmada
öncelikli yörelerdeki uygulamalar, sonuçta, bu tesislerin kapatılmasını gündeme
getirmiş ve bugün karşı karşıya kaldığımız sorunların temelini oluşturmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı,
gerçekten bir göz boyamadır. Bununla sonuç alamazsınız. Zannediyorum, şimdi
alelacele gündeme gelmesinin nedeni, yaklaşmakta olan seçimlerdir. Yoksa, ben
inanıyorum, içinizde, Grubunuzda ekonomiyi bilen, bu konularda gerek yöresinden
gerekse geneli anlamda değerlendirme yapacak, yapabilecek çok sayıda arkadaş
vardır. Uygulamasında ciddî sorunlarla karşılaşılacak. Pratikte, gerçekten,
kaynakların oralara, yani, yatırım yapılması gereken bu geri kalmış yörelere
gitmesini sağlayacak çerçeveyi içermeyen bir yasa tasarısıyla siz sonuç
alamazsınız. Bedelini yine insanlarımız öder; insanlarımız oralardan göç etmeye
devam eder, büyük kentlerde yaşayan insanlarımız öder, Türkiye ekonomisi öder,
iç barışımız öder.
Değerli arkadaşlarım, ne yanlıştır burada;
öncelikle, temel alınan yıl yanlış. Arkadaşlarımın çoğu benden evvel ifade
ettiler. Böyle bir derin kriz döneminin istikrarsız ortamında oluşan gayri safî
millî hâsıla üzerinden, çok belirgin olmayan, kuralları çok netleşmemiş
kriterlerle oluşturulan il düzeyinde kişi başına gayri safî millî hâsıla
değerlerini temel alarak, siz, eğer, teşvik politikalarını geliştireceğiz,
uygulayacağız derseniz, çarpık sonuçlar çıkar ortaya.
Bakınız, Bartın ve Sinop'a teşvik
veriyorsunuz; ama, aynı bölgenin ili olan Kastamonu'yu -ki, sosyoekonomik
gelişmişlik kriteri -0,38- dışlıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Hacaloğlu, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)- Kastamonu'yu
dışlıyorsunuz. Bingöl ve Erzincan'a teşvik veriyorsunuz, planlama açısından,
bölgesel kalkınma açısından aynı bölgenin ili olan Tunceli'yi dışında
bırakıyorsunuz. Oysa, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, değeri, -0,4. Adıyaman
ve Şanlıurfa'yı kapsıyorsunuz, Kilis'i dışarıda bırakıyorsunuz; Aksaray'ı
kapsıyorsunuz, Niğde'yi dışarıda bırakıyorsunuz; Osmaniye'yi kapsıyorsunuz,
Kahramanmaraş'ı dışarıda bırakıyorsunuz; Çankırı, Yozgat, Amasya, Tokat
illerini kapsıyorsunuz, Çorum'u dışarıda bırakıyorsunuz. Bu saydığım Kastamonu,
Tunceli, Kilis, Niğde, Kahramanmaraş, Çorum illerinin, bunların hepsinin
sosyoekonomik gelişmişlik indikatör değeri eksidir, -3'lerin altındadır.
Değerli arkadaşlarım, bundan altı yıl
evvel bu tartışmaları yaparken, bugün kullanılan afakî kriterin bence çok daha
anlamlı bir çerçevesi oluşturulmuştu; yani, sadece kişi başına millî gelir
değil, aynı zamanda, sosyoekonomik gelişmişlik indikatörü de devreye
sokulmuştu; çünkü, burada önemli olan, sosyoekonomik gelişmedir, insanî
gelişmedir. Sadece yatırımların sonuç itibariyle istihdam yaratması ve orada,
bölge düzleminde, belirli bölgesel planlar çerçevesi içerisinde, ama, muhakkak,
sektörel bazda hangi sektörler olduğu belirlenerek verilecek teşviklerle o
amaca ulaşılabilinir.
Değerli arkadaşlarım, süre kısa, ifade
edildi. Eski bir plancı olarak ifade ediyorum, kısa vadeli teşviklerle,
kesinlikle, on yıldan evvel sonuç alamazsınız ve tabiatıyla, bölge zengini,
bölgede imkânı olan insan bölgeye gitmelidir; tabiatıyla, bu bölgeye yatırım
gitmelidir; tabiatıyla, bu bölgeye, kalkınma bankaları kanalıyla krediler,
yatırım kredileri akmalıdır; ama, tekrar ifade etmek istiyorum, sonuçta,
buralara devlet el atmadan, buraların kaderini değiştiremezsiniz; daha bir
süre, daha uzun bir süre, yatırımıyla, üretimiyle, istihdamıyla, kalkınmada
öncelikli yörelere, özellikle, o terörle mücadele sürecinde büyük
mağduriyetlere uğramış olan bölgelere, kesinlikle devlet elini uzatmalı,
kesinlikle devlet yatırımları orada varlığını hissettirmelidir. Ama, Adalet ve
Kalkınma Partisinde, ne yazık ki, böyle bir misyon yok. Oysa, o bölgelerden çok
sayıda milletvekili arkadaşımız var aramızda.
Burada Tunceli tartışması yaşandı,
Kastamonu'yu biliyoruz. Bana şu anda işsizliğin en çok olduğu, en çok göçe
maruz olan iki yer sayın deyin, Kastamonu derim, Tunceli derim. Tunceli,
boşaltılan köyler, zorunlu boşaltılan köyleriyle en çok mağdur olmuş yer ve
hâlâ ve hâlâ defeatla bu kürsüden ifade ettik; sözünü ettiniz zaman zaman; ama,
hâlâ Köye Geri Dönüş Projesinin gereklerini yerine getirmediniz, mağdur olmuş
insanlarımızın yaralarını sarmadınız ve şimdi de, daha evvel bu kapsamda olan
Tunceli'yi kapsam dışında tutuyorsunuz. Hâlâ, Kastamonu gibi -örnek veriyorum, kalkınmada,
gelişmişlik indeksi bakımından eksi düzeyde olan başka iller de var; ama,
özellikle Kastamonu'nun altını çizmek istiyorum- çok sayıda göç veren,
işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir yeri gözardı etmekle, esasında bu yasanın
ne kadar çelişkilerle dolu olduğunu, ne kadar dar bir vizyonla hazırlanmış
olduğunu ve eğer bu böyle devam ederse, bir beş yıl sonra yine aynı noktadan
başlamak zorunda kalacağımızı ifade ediyorum.
Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın
Hüseyin Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bu kürsüde konuşan Cumhuriyet
Halk Partisinin değerli sözcüsü Sayın Hacaloğlu, bu yasa tasarısının ondört
aydan beri hazırlanmamış olmasını, bugün getirilmiş olmasını IMF'nin izin
vermemesine bağladı. Ben bir hükümet üyesi olarak şunu çok açıklıkla ifade
edeyim ki, kesinlikle bu konuda IMF'nin izin vermesi veya vermemesi söz konusu
olmamıştır; bunu açıkyüreklilikle ifade ediyorum. Elbette Hükümetimiz şu anda
IMF ile bir ekonomik program yürütüyor. IMF ile yürüttüğümüz stand-by
anlaşmaları bizim hükümetlerimizin icat ettiği anlaşmalar falan da değil. Bugün
Cumhuriyet Halk Partisinin saflarında milletvekili olan değerli eski Bakan
Kemal Derviş Bey zamanında bu programların en âlâsı yürürlüğe konmuştur ve
devletin devamlılığı ilkesi gereği, bu programlarda önemli revizeler yapılarak
bu program sürdürülmektedir. Dolayısıyla, birbirimizi onun emrini yerine
getirmekle, bir başkasının emri altına girmekle suçlamak kesinlikle doğru
değil, doğru bir üslup değil, doğru bir yaklaşım değil. Bugün biz Hükümetiz,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükümetiyiz; böyle ithamlarda bulunurken,
aslında kendi hükümetimizin bir Uluslararası Para Fonunun emrine girdiğini
ifade ederken, dolayısıyla ülkemizin onların emrine girdiğini ifade etmiş
oluyoruz. Böyle bir şey asla söz konusu değildir; bunu açıklıkla ifade edeyim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Hükümetimizin gündeminde çok önemli
konular vardı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde çok önemli konular
vardı; bugün buna sıra gelmiştir ve bundan sonra yapılacak çok iş vardır.
Özellikle Kastamonu gibi, Niğde gibi, Karabük gibi, Elazığ gibi, Tunceli gibi,
bu kapsama girmeyen illerimiz vardır; ancak, bir ilke konmuştur, 1 500 dolar ve
altında gayri sâfi millî hasılaya sahip olan illerimiz bu kapsama alınmıştır.
Eğer, Sayın Hacaloğlu'nun ifade ettiği gibi, yaklaşan seçimler dolayısıyla
böyle bir şey yapılmış olsaydı, popülist bir yaklaşım olsaydı, o zaman, bakın,
bu söz konusu ettiği illerin de hepsi kapsam içine alınırdı ve o popülist
yaklaşım sergilenirdi. Burada ilke esastır; 1 500 dolar ve altında gelire sahip
olan iller hangisi ise, onlar bu kapsama girmiştir. Kesinlikle, burada, seçim
hesabı, belediye seçimini kazanma hesabı yapılmamıştır. Biraz önce ismini
zikrettiğim bu illerimizin halkı da, Elazığ halkı da, Tunceli halkı da, Karabük
halkı da, Niğde ve Kastamonu halkı da, bizim ne yaptığımız ve ne yapmaya
çalıştığımızı çok iyi bilmektedir. Bu illerimizle ve yörelerimizle ilgili
olarak da, önümüzdeki günlerde ve aylarda, kesinlikle, çok anlamlı
iyileştirmeler yapılacaktır. Aslında, uzun vadede, bütün Türkiye'de, ilçe
bazında, en ince, en detaylı araştırmalar yapılarak, bütün ilçelerimizin, bu
anlamda, eğitim açısından, sağlık açısından, sosyoekonomik ve sosyokültürel
göstergeleri bakımından ele alınması, Hükümetimizin de, Parlamentomuzun da
görevidir.
Tekrar ifade ediyorum arkadaşlar, eğer biz
seçim hesabı yapmış olsaydık, yaklaşan seçimler dolayısıyla böyle bir şey
yapmış olsaydık, bugün, şikâyetçi olan, bizim Grubumuzdan da illeri bu kapsama
alınmadığı için milletvekili arkadaşlarımızın rahatsız olduğu iller kesinlikle
bu kapsama alınırdı; ama, burada prensip esas olmuştur. Burada bir ilke
konulmuştur; ilkeli bir davranış sergilenmiştir. Bunu oraya buraya çekmenin
hiçbir anlamı yok. Kaldı ki, şu anda bu kapsam içine alınan 36 ilde, AK
Partinin, Cumhuriyet Halk Partisinden geri kalan bir tarafı mı var ki böyle bir
popülist yaklaşım içinde olsun?! Bizim buna ihtiyacımız da yok. Halkımız, ne
yaptığımızı, ne yapmaya çalıştığımızı ve mesajımızı çok iyi bilmektedir
diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına,
Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.
Buyurun Sayın Uysal.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; burada yapılan konuşmalarda, değerlendirmelerde,
genellikle, çok değerli muhalefet milletvekilleri, sanki, bu, Türkiye'de, tek
ve ilk teşvikmiş gibi bir değerlendirme yaptılar. Türkiye'de, teşvik, yıllardan
beri uygulanmaktadır ve genel anlamda yatırımların, ihracatın teşviki ve
yatırım belgesine dayalı teşvikler, muafiyetler, istisnalar vardır. Bunlar,
genel olarak uygulanmaktadır. Bunlar, bu kapsama giren illerde de
uygulanmaktadır, bu kapsamda olmayan illerde de uygulanmaktadır. Burada,
sadece, spesifik olarak 1 500 ve 1 500 doların altında millî gelire sahip olan
illerde uygulanacaktır; ama, esasında, teşviklerin, selektif uygulamaların,
muafiyetlerin, istisnanın, mutlaka bu teşviklerin rasyonel bir mantığı vardır;
ama, burada, Sayın Eskiyapan'ın dediği gibi, dört dörtlük teşvik olmaz. Sayın
Eskiyapan, siz de çok iyi bilirsiniz ki, bu, gerçekten de adil değildir. Yani,
burada, bir adalet söz konusu olamaz; çünkü, bir vilayete göre diğer vilayete
bir avantaj sağlamak veya bir sektörden diğer sektöre bir avantaj sağlamak, hem
millî gelirin deseni bakımından çok önemlidir hem de gerçekten de ona bir imkân
sağlar. O bakımdan da, teşviklerde, mutlaka bir ayırımcılık vardır; bunu kabul
ediyoruz.
Tabiî, buna rağmen, bütün dünyada bu
teşvikler uygulanıyor, gerçekten de bütün dünya teşvikleri uyguluyor. Hesap
Uzmanları Kurulu tarafından bir yarışma açılmış ve bu yarışmada, çok güzel bir
eser ortaya çıkmış. Üç ekonomist, dünyada ve Türkiye'de yatırım iklimiyle
ilgili çok güzel analizler yapmışlar; hepimize geldi, bende de var.
Orada, dünyada -bırakın ülke içerisinde-
ülke dışından sermayeyi celp etmek için ne gibi teşvikler, neler uygulandığı
çok detaylı olarak anlatılmaktadır; gerçekten de çok önemlidir.
Şimdi, nedir teşvik? Tabiî, serbest piyasa
mekanizmasının kendi sistemi içerisinde, otonom yatırımları tahsis etme durumu
vardır, bunun bir rasyoneli vardır; ama, tabiî, özel sektör, daha doğrusu özel
yatırımlar, piyasa çekişlidir. Yani, o bölgedeki piyasa, talep bakımından,
gelir bakımından uygunsa, burada yatırım yapılır; ama, bunun için de
yatırımların uyarılması lazımdır; yani, otonom yatırımların uyarılmış
yatırımlar haline dönüştürülmesi lazımdır. İşte, bu teşvikler, bunu
yapmaktadır; zaten, bütün dünyada teşviklerin mantığı budur.
Emek-sermaye bakımından iki prensip
vardır, bir tanesi, ya emek, sermayenin bulunduğu yere gidecektir veyahut da
sermaye, emeğin bulunduğu yere gelecektir. 1960'lardan beri Türkiye, yurtdışına
işçi gönderiyor. Neden; çünkü, biz, Türkiye'deki yatırım iklimini, konjonktürü
dış yatırımların Türkiye'ye gelmesini sağlayacak şekilde ayarlayamadığımız
için, bunu temin edemediğimiz için, işçiler yurtdışına göç etmiştir. Göç, her
bakımdan çok sıkıntılı bir durumdur. Yurtdışına giden işçiler, gerçekten de
orada büyük sıkıntılar çektiler. Yani, hem kültürel adaptasyon bakımından -ki,
adaptasyon zaten mümkün değil- hem her bakımdan sıkıntı çektiler. Halbuki biz,
burada eğer, yatırım iklimini, konjonktürü, ekonomik ekolojiyi buna müsait bir
hale getirseydik, yurt dışından sermaye buraya gelecek, bizim vatandaşımız da,
bizim insanımız da, bulunduğu yerde, beldesinde, köyünde istihdam imkânı
bulacaktı.
Türkiye içindeki duruma baktığımız zaman
nasıldır; Türkiye'de yine biz, Anadolu'ya sermayeyi yayamadığımız için, gerekli
teşvikleri, gerekli ortamı yaratamadığımız için, sermaye İstanbul'a ve Marmara
Bölgesine toplandı, sermayeyi Anadolu'ya getiremedik. Tabiî, işçiler de, bütün
Türkiye'den emek, İstanbul bölgesine gitti ve İstanbul'da, aynen yurt dışında
olduğu gibi, büyük problemler yaşandı; efendim, altyapıdan tutunuz da meskene
kadar her şeyde büyük sıkıntılar yaşandı. Halbuki, biz, Anadolu'daki yatırım
iklimini teşvik edebilseydik, uygun bir hale getirebilseydik, sermaye
Anadolu'ya gelecekti ve işçiler gitmeyecekti, hiçbir problem de olmayacaktı.
İşte, teşvik bunun için gerekli ve bu teşvikler, Türkiye'de şimdiye kadar,
özellikle 1980'lerden beri uygulanan teşvikler, gerçekten de çok faydalı
olmuştur, bundan Türkiye gerçekten de istifade etmiştir, bölgesel farklılıkları
mümkün olduğu kadar gidermiştir; ama, arkadaşlar, gerçekten de, Türkiye'de
yatırımları artırmamız ve Türkiye'yi kalkındırmamız gerekir.
Demin ifade etmiş olduğum eserde çok
dikkat çekici bir şey var. "2025'le 2050 yılları arasında sanayide
çalışan, gelişmiş ülkelerde, yüzde 2 ile yüzde 3 olacak" diyor. Bunu,
yabancı kaynağa dayanarak söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapandı)
BAŞKAN - Sayın Uysal, sözlerinizi
tamamlayın.
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Devamla) - Bu, çok enteresan
bir rakamdır; çünkü, sanayi sektörü, sanayide çalışanlar veya sanayiyle meşgul
olanlar yüzde 2,5-3'e düşecek, geri kalanlar, bilgi üretimi ve hizmet
sektöründe çalışacak. Biz, daha, Türkiye'de, Anadolu'da sermayeyi yayamadık ve
Türkiye, birinci sanayi devrimini kaçırdı, şimdi, global sanayi devriminin
içinde bulduk kendimizi. Gerçekten işimiz çok güç; ama, hiç ümitsiz olmayalım.
Bu teşvikin de, bu ifade ettiğim ekonomik gelişmeye mutlaka katkısı olacaktır.
Bu vesileyle, hepinizi, saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uysal.
Şahısları adına ikinci söz, Karabük
Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan'a aittir.
Buyurun Sayın Ceylan.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu geç vaktinde konuşmak oldukça
zor; ancak, konunun önemine binaen ve özellikle de, yasa tasarısı, seçim
bölgemiz olan Karabük'ü ve bölgemizi çok yakından, derinden etkilediği için
konuşma ihtiyacı hissettim; bu vesileyle, hepinizi tekraren saygıyla
selamlıyorum. Özellikle de, konuşması sırasında iyi niyetli bir şekilde birkaç
kez ismimden bahseden Sayın Mehmet Yıldırım Bey dostumuza da teşekkür ediyorum,
onu da özel olarak selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının, ülkemizde yatırımları ve istihdamı
geliştirmek açısından iyi niyetle hazırlanmış, olumlu bir yasa tasarısı
olduğunda hemen hepimiz hemfikiriz. Tabiî, konuşan bütün arkadaşlarımız,
özellikle yasa tasarısının esası üzerinde olumlu yönde görüş bildirmişler;
ancak, birkısım arkadaşlarımız, tabiî, yasanın muhtevasının, kapsamının
genişletilmesi açısından da önerilerde ve eleştirilerde bulunmuşlardır.
Eleştiri getiren arkadaşlarımızın birçoğu, illeri itibariyle -10, 20, 50 dolar,
100 dolar, 200 dolarla bu yasa kapsamı dışında kalan iller daha ziyade-
rahatsızlığı olan arkadaşlarımız. Tabiî, Karabükümüz de, maalesef, 1 587
dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılasıyla, kapsam dışında kalan illerimiz
arasında bulunmaktadır. Karabük de, bölgemiz de -Kastamonu dahil- bu tasarıdan
derinden etkileniyor.
Tabiî, Karabük ekonomisi geçmişte çok
iyiydi, son yıllarda kan kaybediyor; özellikle, Kardemirin sıkıntılı olduğu
zamanlarda kan kaybetti; göç devam ediyor, göç sürüyor; yeni yatırımlar
gelmiyor; organize sanayi bölgemiz kuruldu, altyapı yatırımları tamamlandı;
ama, daha henüz, maalesef, yüzde 10'u bile tamamlanamadı; o açıdan da sıkıntılı
durumda.
Tabiî ki, gönül ister ki, bu yasa
tasarısıyla getirilen teşvikler bütün illere şamil olsun, bütün iller bu yasa
tasarısından yararlanabilsin; ama, ülkemizin kıt kaynakları da buna imkân
vermiyor. Tabiî ki, şunu ifade etmem gerekir ki, bu yasa tasarısı, yatırımların
teşviki açısından ilk yasa değildir; bundan sonra da, ben inanıyorum ki,
hükümetimiz ve bakanlığımız, bu ve buna benzer yasa tasarılarının devamını
getirecektir; çünkü, hükümetimiz bu yılı işsizlikle mücadele yılı olarak ilan
etmiştir. O açıdan, biliyorum ki, bu yasa tasarılarının benzerlerinin devamı
gelecektir. İşte, önümüzdeki günlerde gelecek bu ve buna benzer yasa tasarıları
açısından ve özellikle bu yasa tasarısının da eksiklerinin giderilmesi
açısından, çok hızlı bir şekilde, birkaç önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birincisi, eleştiri getiren bütün
arkadaşlarımızın çoğunluğundan, gayri safî yurtiçi hâsıla değerlerinin sağlıklı
bir şekilde tespit edilemediği konusunda eleştiri geldi. Devlet İstatistik
Enstitüsü, gayri safî yurtiçi hâsıla değerlerini üretim yöntemine göre
hesaplamaktadır. Ben inanıyorum ki, gayri safî yurtiçi hâsıla değerleri, eğer
üretim yöntemine göre değil de, gelir yöntemine veya harcama yöntemine göre
hesaplanmış olsa durum değişecektir. Örneğin, harcama yöntemine göre
hesaplanmış bir gayri safî yurtiçi hâsıla değerinde, inanıyorum ki ben, Tunceli
de bu kapsam içine girecek, Elazığ da girecek, 87 dolarla kapsam dışında kalan
Karabük de girecektir. Çünkü, bizim nüfusumuzun da yüzde 50'si emekli
kesiminden oluşmaktadır.
İkincisi, 1 600 dolar değil, 2 000 dolar
değil, niye 1 500 dolar diye de bir eleştiri getirilmektedir. Bana göre de
doğru olan, gayri safî yurtiçi hasıla değeri, Türkiye ortalaması olan olan 2
146 doların altındaki bütün iller, gelişmiş illere göre daha fakir, daha az
kalkınmış iller kapsamında değerlendirilmelidir. Bu açıdan, gayri safî yurtiçi
hâsılada Türkiye ortalaması olan 2 146 doların altındaki bütün iller kademeli
olarak bu teşviklerden yararlanmalıdır diye düşünüyorum.
Üçüncü bir husus, Avrupa Birliğinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Ceylan, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET CEYLAN (Devamla) - 2-3 dakika
istirham ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Avrupa
Birliği ve gelişmiş ülkelerde teşvikler, daha ziyade bölgesel bazda ve sektörel
bazda verilmektedir. O açıdan, Devlet Planlama Teşkilatı da, ülkemizi coğrafî
açıdan, düzeyler itibariyle bölgelere ayırmış durumda. Düzey 1 seviyesinde 12
bölgeye, düzey 2 seviyesinde de, gelişmişlik seviyeleri açısından 26 bölgeye
ayırmış durumdadır. İşte ya düzey 1 seviyesinde 12 bölge veya düzey 2
seviyesinde 26 bölge itibariyle teşviklerin verilmesi, girmeye çalıştığımız
Avrupa Birliğine uyum mevzuatı açısından da uygunluk arz edecektir diye
düşünmekteyim.
Diğer bir husus, sektörel bazda selektif
davranmak lazım. Bu yasanın esas amacından önemlisi, istihdamı geliştirmektir.
Evet, ülkemizde bir gerçektir, işsizlik sorunu vardır, bununla mücadele
etmekteyiz, hükümetimiz de işsizlikle mücadele yılı ilan etmiştir 2004 yılını.
Bu anlamda, verilecek teşviklerin özellikle emek yoğun sektörlere verilmesinde
fayda vardır diye düşünmekteyim; yani, sanayii geliştirme açısından
teknolojiyoğun veya sermayeyoğun sektörler yerine emekyoğun, örneğin tekstil,
konfeksiyon ve buna benzer dallara, sektörlere verilirse, işsizlikle daha iyi
bir şekilde mücadele edilmiş olur diye düşünmekteyim.
Değinmek istediğim son bir husus, organize
sanayi bölgeleri. Ülkemizde, gerçekten, yıllardır, organize sanayi bölgeleri
teşvik edilmektedir. Bu, doğrudur, buna herkes katılmaktadır. Bakın, bugün,
ülkemizde, toplam olarak, tamamlanan ve tamamlanmakta olan, devam eden organize
sanayi bölgelerinin sayısı 183'tür. Bunun 76'sı tamamlanmış, 107 adedi de devam
etmektedir. Bu 183 organize sanayi bölgesinde, toplam 30 309 parsel
bulunmaktadır. Bu parsellerin, maalesef, 7 240 adedi henüz satılamamıştır,
değerlendirilememiştir.
Şimdi, bu yasa tasarısı kapsamında, evet,
organize sanayi bölgelerine, bir miktar, arsa temini açısından imkân
getiriliyor; ama, diğer konularda, vergi, sigorta, enerji teşviki ve benzeri
açılardan, bu kapsam dışında kalan illerdeki organize sanayi bölgeleri, maalesef
yararlanamıyor; bunlardan bir tanesi de Karabük. Karabük'teki organize sanayi
bölgesinde 50 parsel var, henüz yüzde 10'u bile doldurulamamış durumda. Ben,
Sanayi Bakanlığının istatistiklerinden baktım, tamamlanmış organize sanayi
bölgeleri içinde 2 tane organize sanayi bölgesi var; biri Tunceli, diğeri de
Karabük, her ikisinde de, Sanayi Bakanlığının verilerine göre, hiçbir parsel
satılamamış durumda. Bu, Tunceli'de de böyle, Karabük'te de böyle. Tabiî, bu ve
buna benzer organize sanayi bölgelerine, devletimiz, trilyonlarca lira yatırım
yapıyor; niçin; sanayi gelişsin, istihdam sağlansın diye; altyapısını yapıyor,
kanalizasyonunu, suyunu, elektriğini, yolunu yapıyor; ama, bunların geri
dönmesi gerekiyor. Bundan sonra çıkacak bu tür teşvik yasalarında, inanıyorum
ki -Sayın Bakanımız da söz verdiler, sağ olsunlar- özellikle organize sanayi
bölgelerine daha çok önem verilecektir; çünkü, devletimizin kıt kaynakları da,
bu şekilde daha iyi değerlendirilecektir.
BAŞKAN - Sayın Ceylan, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
MEHMET CEYLAN (Devamla) - Bu duygu ve
düşünce içinde, yasanın, her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyorum, ülkemize
hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.w
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ceylan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 23.55
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.08
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 48 inci
Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
355 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5.-
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin, Erzurum Milletvekili
Mustafa Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 11 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S.
Sayısı: 355) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- 6.6.1985 tarihli ve 3218 sayılı
Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 6 .- Serbest bölgeler gümrük
bölgesi dışında sayılır.
Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo
mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.
Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları
defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve
213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme
yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve
üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden
yararlandırılabilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı adına Bolu
Milletvekili Sayın Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabiî, gecenin bu saatinde konuşmaların da artık tadı
kaçtı; sözlerimi pek uzatacak değilim.
Bu kanun tasarısı, teşvik kapsamına giren
36 ilde büyük bir coşkuyla karşılanırken, Bolu gibi, kâğıt üzerinde zengin
gözüken, sosyoekonomik yönden gelişmişlik düzeyi çok düşük olan illerde sıkıntı
yarattı. Bunu kabul etmek gerekir. Hele bir de teşvik kapsamına giren illerin
etrafındaki illerde daha fazla sıkıntı yarattı.
Ben, bu tasarıyı Meclise getiren hükümetin
mensubu olduğu partinin bir üyesi olarak, aslında, bu konu üzerinde konuşmayı
hiç arzu etmemiştim; ancak, bu hafta sonu, seçim bölgem olan Bolu'ya
gittiğimde, öyle enteresan şeylerle karşılaştım ki, burada söz alma ihtiyacını
hissettim.
Bolu'da, geçtiğimiz günlerde, her kahvede,
her toplantıda, her dükkânda, bu teşvik yasası çıktıktan sonra, acaba, hangi
fabrikaların Bolu'dan kalkıp, Düzce'ye taşınacağı konuşuluyor. Ciddî bir
işsizlik problemi olan Bolu'da, bu işsizliğin artacağından dolayı, bu, Bolu
halkı içerisinde ciddî bir tedirginlik yarattı. Dolayısıyla, bu bakımdan bir
sıkıntımız var.
Bu teşvik yasa tasarısı hazırlanırken,
fert başına millî gelir dikkate alındı. Tabiî, burada, en çok, Bolu'nun komşusu
olan Düzce İli ve Afyon İli gündeme getirildi.
Düzce İli, 1999 yılına kadar Bolu İlinin
bir ilçesi idi. 1999 yılında, iki defa büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı,
ciddî bir deprem geçirdi. Bu depremin yaralarının sarılması açısından, bu
teşvik yasasının, Düzce açısından hayırlı olduğuna inanıyorum ve bu konuda,
Bolu halkı, bizler, Bolulular, kesinlikle bir kıskançlık duygusu içerisinde
değiliz; ancak, yapılan bu hesaplamalar neticesinde, Bolu mağdur oldu.
Gerçi, fert başına millî gelir dikkate
alındığı zaman, bu 1 500 doları 2 000 dolara da çıkarsak, 3 000 dolara da
çıkarsak, Bolu'nun bundan istifade etme şansı gözükmüyor; çünkü, Bolu'nun fert
başına millî geliri 4 600 dolar gözüküyor.
Dolayısıyla, bu teşvik yasası çıkarıldığı
zaman, Bolu'daki bazı fabrikaların, komşu il olan Düzce'ye taşınması gibi bir
sıkıntıyla karşı karşıya kalacağımızdan, ciddî problemler de yaşayacağız.
Burada, bu fert başına millî gelirden
bahsedilirken, biraz önce, Edirne Milletvekilimiz, Edirne'de, fert başına millî
gelirin 4 200 dolar olduğunu; ancak, yapılan bilimsel çalışmalar neticesinde,
bunun 600 doları geçmediğini söylemiştir. Bu fert başına millî gelir nasıl
hesaplanıyor, Bolu'da nasıl 4 600 dolar çıkıyor; bunu, ne Bolulular ne de
bizler izah edebilmiş değiliz.
Burada, Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan
Bey'in de söylediği gibi, bu fert başına gelir hesaplanırken, öyle zannediyorum
ki üretim rakamlarına göre yapıldı -hep bu konuşuluyor- fert başına millî gelir
veyahut da bu teşvik yasa tasarısı başka türlü değerlendirilmiş olsaydı, farklı
sonuçlar çıkacağı kanaatindeydik bizler de. Bolu'da, halkımıza, Düzce ile Bolu
arasındaki bu korkunç fert başına millî gelir dengesizliğini açıklama şansına
sahip değiliz, bunu açıklayamıyoruz; çünkü, ciddî bir fark var, 4 600 dolar ile
1 160 dolar arasında çok ciddî bir fark var. Bizler, Düzce'yi çok iyi
tanıyoruz, yakın zamana kadar da bizim ilçemizdi. Bu hesaplamalar nasıl
yapıldı; bunu anlamak mümkün değil.
Abant İzzet Baysal Üniversitesinin, geçmiş
dönemde yapmış olduğu bir araştırma var. Bu araştırmada, tüketim miktarlarına
göre hesaplandığında, Düzce'de bu rakam 2 100 dolara çıkarken, Bolu'da 1 600
dolar civarında.
Ümit ediyoruz ki - Bakanımız da bu konuda
söz verdi- önümüzdeki günlerde, bu teşviklerle ilgili başka kriterler dikkate
alınarak yasa değişikliği yapılır ve inşallah Bolu da bundan istifade eder.
Bolu'nun merkez ilçesine baktığımızda,
gelişmişlik sırasında 31 inci gözükürken, ilçelerimiz 450 nci sıradan başlıyor.
O bakımdan, Bolu, bundan istifade edemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güner, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, buradan, şunu da
söylemeden edemiyorum: Ben, seçim bölgem olan Bolu'da yaşayan tüm insanlarımla
gurur duyuyorum. Bolu'nun istatistiklerine bakıldığında, kayıtdışı ekonominin
son derece düşük olduğunu görüyoruz; gerek vergi tahakkukunda gerekse SSK
primlerinin tahakkukunda, ödeme oranlarına baktığımız zaman, bu, çok yüksek rakamlara
ulaşıyor. Elektrik tüketiminde kayıplara baktığımız zaman da, Türkiye'de
ortalama elektrik kayıpları yüzde 22 iken, Bolu'da elektrik kayıpları yüzde
7'lerde seyrediyor ve de kayıtdışı ekonominin olmayışı, bir yerde, dürüst
yaşamayı ilke edinmiş Bolu halkına bir cezalandırma gibi gözüküyor bu teşvik
yasası; ancak, şunu da kabul etmek gerekir ki, bu tasarı iyi niyetlerle
hazırlandı; ülkede üretimi artıracağına, işsizlik problemine çözüm getireceğine
inandığımız için, bu tasarıyı da destekleyeceğiz.
Bu yasa çıkacak. Ben, buradan, Sayın
Bakanıma seslenmek istiyorum: Şimdi, burada, bu yasayla yeni yatırımlar teşvik
ediliyor. Umut ediyoruz ki, hiç değilse, bu yasa çıktıktan sonra yeni
yatırımları bu teşvik kapsasın, bazı fabrikaların komşu illere taşınması
engellensin. Tabiî ki, bu zoraki olacak bir şey değil. Böyle bir şey olursa,
gerçekten, bu illerde işsizlik patlamasıyla karşı karşıya kalabiliriz; bundan
endişe ediyoruz.
Bu teşvik yasasından komşu illerin de
etkilenmemesi için gerekli tedbirlerin alınması temennisiyle, yasanın hayırlı
olmasını diliyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.
Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 8 inci madde
kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9.- 3218 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3.- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde
faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;
a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri
faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı
olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın
31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak
tevkifata etkisi yoktur.
b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri
personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden
müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte
sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi
dikkate alınır.
c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri
faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar
her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan
gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri
ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya
kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında
yapılacak tevkifata etkisi yoktur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının serbest bölgelerde
vergi teşviklerini düzenleyen maddelerini görüşüyoruz. 9 uncu maddede, halen
serbest bölgelerde uygulanmakta olan vergi teşvikleri yeniden düzenleniyor.
Buna geçmeden önce, bitirdiğimiz yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin
maddelerle ilgili çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Tasarı, gerçekte, teşvik edilecek il
sayısını çok fazla tutmuştur; 36 il kapsama girmiştir. İl sayısı olarak
Türkiye'nin tüm illerine oranladığımızda yüzde 45'idir; 81 ilin 36'sı, tüm
illerin yüzde 45'i demektir. Bu kadar fazla sayıda il kapsama girince hükümet
şunu yapmıştır: Tasarıyla verilecek olan teşvikleri olabildiğince sınırlamaya
çalışmıştır; çünkü, tasarının öngördüğü teşvikler daha geniş tutulsaydı, süre
daha geniş olsaydı, işe başlama tarihinden itibaren beş yıl veya on yıl süreyle
teşvikler verilseydi, Gelir ve Kurumlar Vergilerinden ayrıca bir istisna
öngörülseydi vergi kaybı çok yüksek olacaktı; bu da, tabiî, bütçe dengelerini
olumsuz etkileyecekti. Bu nedenle, hükümet, uzun süre bunu tartışmış, IMF ile
de konuşmuş ve sonuçta tasarıyı bu şekliyle huzurumuza getirmiştir.
Biraz önce Sayın Maliye Bakanının
koltuğunda oturan Millî Eğitim Bakanımız, Sayın Hüseyin Çelik'in "IMF'yle
kesinlikle konuşulmamıştır" ifadesini ben şöyle anlıyorum: IMF'yle
kesinlikle konuşulmuştur. Bunu saklamanın hiçbir anlamı yok; basın, bunu, her
gün yazdı. Bu konular şimdi mi IMF'yle konuşuluyor; hayır, 57 nci hükümet
döneminde de konuşuluyordu. Eğer, IMF'yle bir program uyguluyorsanız, doğal
olarak, sizin bütçe dengelerinizi etkileyecek tasarıları oturup IMF'yle
konuşuyorsunuz. Bunu, Sayın Bakanın saklamasını ben son derece yadırgadım.
İl sayısı çok olunca vergi teşviklerinin
kapsamı daraltılmıştır. Batı Anadoludan Doğu Anadoluya kadar -Doğu Anadolunun
olması son derece normal tabiî ki- çok fazla sayıda il, çok fazla özelliği, çok
farklı özellikleri olan birçok il aynı potaya konulmuştur. Geliri 1 488 dolar
olan il de bu kapsama girmiştir, geliri 600 dolar civarında olan il de bu
kapsama girmiştir. Oysa, gerçekten bir bölgesel teşvik özelliğini bu tasarı
kazanabilseydi, farklı bir yaklaşımı olurdu. Bu 36 il içerisinde bölgesel
özellikleri nedeniyle bir bütünlük arz eden illeri, en azından, ayrı ayrı
gruplamak gerekirdi. Çok fazla grup olmayabilirdi; ama, en azından iki grup, üç
grup yapılabilirdi.
Bakın, örnek vermek istiyorum: Çankırı,
Kastamonu, Sinop; bu üç il coğrafî olarak birbirine yakındır, ekonomileri,
aşağı yukarı birbirinin aynıdır ve bu üç ilin toplam gelir ortalaması, 2001
yılı fert başına düşen gayri safî yurtiçi hâsıla ortalaması 1 497 dolardır;
ama, bu üçlü gruptan Kastamonu çıkarılmış, Çankırı ve Sinop kapsama alınmıştır.
Bu grubu ben kendim yapmıyorum. Devlet İstatistik Enstitüsünün, Türkiye'nin
mevcut illerini, ekonomilerinin bütünlüğü, birbirleriyle olan ilişkileri
itibariyle yaptığı gruplamadır.
Bakın, bir diğer grup da, Artvin, Giresun,
Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon. Bu grubun millî gelir ortalaması 1 428
dolardır; ama, buradan Trabzon, Rize, Artvin çıkarılmış, Giresun, Gümüşhane,
Ordu kapsama alınmıştır. Bir başka grup, Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli
grubu; millî gelir ortalaması 1 429 dolardır; ama, bu gruptan Elazığ ve Tunceli
çıkarılmış, sadece Bingöl ve Malatya kapsama alınmıştır.
Bu tasarının doğru olmadığı, adalete uygun
olmadığı açıktır. Bunu, hemen hemen bütün milletvekilleri paylaşıyor; ama, buna
rağmen, böylesine, kendisinden beklenen sonucu vermeyecek bir tasarıyı
yasalaştırmanın da nasıl bir anlayış olduğunu doğrusu çözemiyorum; yani,
burada, âdeta, bir açıdan -hükümet açısından- defi bela yasası; bir söz
verildi; Sayın Başbakan, 1 500 doların altındaki illere teşvik sözü verdiği
için böyle bir yasayı, kapsamı ne olursa olsun çıkaralım yasası; bir yandan da,
âdeta, işte, gelecekte bu yasanın yanlışlıklarını düzeltiriz şeklindeki bir
özlemi ifade eden bir anlayış; ama, hiçbir zaman bu yanlışlık
düzeltilemeyecektir değerli arkadaşlar. Yatırımlar, sonuçta, birkaç ilde
olacaktır; diğer iller, bu tasarının kapsamında olduk diye belki ilk anda
sevinecekler; ama, zaman geçince, yatırımlar gelmeyince bunun gerçek yüzünü
göreceklerdir.
9 uncu maddenin serbest bölgelerdeki
düzenlemesine gelince, şunu söylemek istiyorum. Serbest bölgeler, Türkiye'de
büyük umutlarla kurulmuş olan kurumlardır. Serbest bölgeler kurulurken,
buralara, yabancı sermayenin gelmesi, yabancı sermayenin burada yatırım
yapması, istihdam yaratması ve Türkiye'nin ihracatına katkıda bulunması
amaçlanmıştır ve bugünkü noktada 20'yi aşkın ilde serbest bölge kurulmuştur.
Serbest bölgelere çok büyük vergi teşvikleri verilmiştir. Bu teşvikler amacına
ulaşmış mıdır; vergi teşvikleri verilirken kendisinden beklenen istihdam
yaratma, yabancı sermayeyi çekme, ihracat yapma amaçlarını gerçekleştirmiş
midir diye bakarsak; hayır; maalesef, serbest bölgelerin geneli itibariyle,
tümü itibariyle konuşursak, kendisinden beklenen hedefleri
gerçekleştirememiştir. Serbest bölgelerdeki toplam ticaretin sadece yüzde 20'si
ihracattır, yüzde 80'i iç piyasaya veya yurt dışından serbest bölgeye veya
Türkiye'den serbest bölgeye satıştır. Serbest bölgeden yurt dışına satış,
toplam ticaret hacminin, bu bölgelerden doğan ticaret hacminin sadece yüzde
20'sidir.
Bu çerçevede, bu tasarı, serbest bölgelere
verilen teşviklerin sınırlanmasını öngörüyor. Tasarı, bu yaklaşımıyla, doğru
bir düzenleme yapıyor; fakat, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Serbest
bölgeler içerisinde gerçekten ihracata yönelik faaliyet gösteren, gerçekten
yabancı sermayeyi çeken ve o bölgede istihdam yaratan kurumlar da vardır; bu
tip serbest bölgeler de vardır. Bu düzenlemede, keşke, bunların ayırımı
yapılabilseydi.
Serbest bölgeyi Türkiye'nin hedefleriyle
uyumlu olarak kullanmayan işletmecilerle veya... Gerçekte, o işletmecinin,
böyle bir yasal yükümlülüğü yok tabiî ki; serbest piyasa ekonomisi içerisinde
istediği gibi kullanabilir; ama, sonuçta, böyle bir amaçla kullanılmışsa,
sadece iç ticarete yönelik, Türkiye'den serbest bölgeye, serbest bölgeden
Türkiye'ye veya yurt dışından serbest bölgeye satış amaçlı kullanılmışsa bu
serbest bölge, buradaki teşviklerin kaldırılması son derece yerindedir.
Sınırlanması değil, belki bunların tamamen kaldırılması gerekir; ama, eğer
gerçekten üretim yapıyorsa, gerçekten yabancı sermaye gelmişse, gerçekten
istihdam yaratmışsa ve gerçekten ihracat yapmışsa, bu tip serbest bölgeleri de
farklı çerçevede değerlendirebilmek gerekirdi.
Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde,
tabiî ki, bu vergi teşvikleri sonsuz değildir; ama, Avrupa Birliğine tam
üyeliğe daha zamanımız var. Bu zaman dikkate alınarak, belirttiğim çerçevedeki
serbest bölgelerin biraz daha farklı bir rejime tabi tutulmasının mümkün
olabileceğini düşünüyorum.
Bunları söylemek için söz aldım. Teşekkür
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, 9 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 9
uncu madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 10.- 12.4.2000 tarihli ve 4562
sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası ile
21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun 2 nci
maddesinin (b) bendi kapsamındaki illerde bulunan ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı kredisi kullanan organize sanayi bölgelerindeki tahsis edilmemiş
parseller, organize sanayi bölgesinin yetkili organlarının karar almaları
halinde gerçek veya tüzel kişilere, bedeli Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından organize sanayi bölgesine verilen krediden mahsup edilmek üzere
bedelsiz olarak tahsis edilebilir.
Kanunun yayımı tarihinden önce bedelli
olarak tahsis edilmiş parseller için ödemeler durdurulur ve kalan meblağ
kredilerden mahsup edilir. Mahsup işlemleri, Hazine Müsteşarlığının uygun
görüşü alınmak suretiyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca her organize sanayi
bölgesi için tespit edilecek yılı metrekare fiyatı üzerinden yapılır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kredisi
kullanmamış ya da kredi borcunu ödemiş olan organize sanayi bölgelerinden de
yetkili organlarının karar almaları halinde parsel tahsisi yapılabilir. Bu
durumda tahsis edilen parsel bedeli, organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğine
Hazinece ödenir. Bedel ödemeleri, Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak
suretiyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca her organize sanayi bölgesi için
tespit edilecek yılı metrekare fiyatı üzerinden yapılır.
Organize sanayi bölgelerinde parsel
tahsisine ilişkin uygulama, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç
yıl süre için geçerlidir. Bu süre Bakanlar Kurulu kararı ile en fazla üç yıla
kadar uzatılabilir.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili
istihdam, yatırıma başlama ve tamamlama süresi, tahsis ve devir işlemleri ile
diğer hususlar Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci madde kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 11.- Bu Kanunun 3, 4 ve 6 ncı
maddeleri yayımını izleyen ay başında, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 355 sıra sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının yürürlük maddesi olan 11 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım; bu nedenle, sizleri ve bizleri izleyen
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, bir
yasanın hukuken geçerli olmasının, o yasanın yürürlüğe girmesiyle mümkün
olabileceği kuralından hareketle, bu madde üzerinde söz aldığımın bilinmesini
istiyorum.
Bu tasarının amacı, bu saate kadar yapılan
konuşma ve görüşmelerden de anlaşılacağı gibi, elbette, iyi niyet
ölçülerindedir. Ancak, yeni bilimsel, ekonomik ve sosyal verilere dayandırılmadan
hazırlanan bu tasarının, maalesef, eksikliklerle dolu olduğu da gözler önüne
serilmiş bulunmaktadır.
Bu tasarının amacı, belli ve açık bir
biçimde, öz olarak, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2001 yılı verilerine göre
gayri safî millî hâsılası kişi başına 1 500 ABD Doları ve daha aşağı olan,
isimleri yazılı 36 ile, 31.12.2008 tarihine kadar, yaklaşık beş yıl boyunca
Gelir Vergisi stopajı teşviki, sigorta primi işveren paylarında teşvik,
bedelsiz yatırım yeri tahsisi, enerji desteği gibi devlet olanaklarının
sağlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bizim konuyu bu
şekilde ortaya koymamızın amacı ise, kesinlikle, adı geçen 36 il ve bu illerde
yaşayan vatandaşlarımıza, işverenlerimize karşı olmak değildir; bunun
bilinmesini özellikle istiyoruz. Bu amaca karşı değiliz, açıkça yanında ve
destekçiyiz. Bizim karşı çıkış noktamız, Anayasanın eşitlik ilkesi ve insan
haklarının, sosyal adalet ilkelerinin gözardı edilmiş olmasıdır, ihlal edilmiş
olmasıdır.
Bu yasanın kabulünden sonra, 36 ilin
dışındaki illere ve bir zamanlar Türkiye'de, başka illerle birlikte
"Anadolu kaplanları" olarak bilinen; ama, şimdi, dışa göçün ve
işsizliğin had düzeylere ulaştığı Çorum İlimize şunu seslenmek zorundayız: İl
olarak, 2001 yılı verilerine göre ekonomik ve sosyal değerlerinizin, hükümetin
gözünde ne olduğunu biliniz. Siz, 2001 yılında çok iyiydiniz, şimdi önemli
değil...
2001 yılında dolar kaç liraydı, şu anda
dolar kaç Türk Lirası ediyor; faiz nerelerde; bu önemli değil, öyle mi?!
İşverenin her gün artan girdi maliyetleri hiç önemli değil, öyle mi?! Alım gücü
kalmayan vatandaşın cebindeki enflasyon hiç önemli değil; hükümetçe önemli olan
hayalî, sanal, düşük enflasyon rakamlarıdır, öyle mi?! Kısacası, siz, 2001
yılının dolar mağduru, dolar mahkûmusunuz. Siz, kendi özvarlığınızla,
alınterinizle, dişinizle tırnağınızla fabrika kuran fabrikacılarımız ve üreten,
ama, satamayan aşağı sanayideki, yukarı sanayideki, organize sanayideki
sanayicilerimiz; siz, Türkiye'de ve dünyada, un, tahıl, çeltik, tavukçuluk,
yumurtacılık gibi temel gıda sektörüne damgasını vuran; ama, kasası boş duran
üreticilerimiz, tüccarlarımız, esnaflarımız; işte, size, teşvike layık,
yurdumuzun, vazgeçilemeyen özümüz, taşımız toprağımız, sevgili 36 ilimiz; işte,
teşvike layık olmadığı bu hükümetçe tescil edilen, şu andaki AKP İktidarının,
sözüm ona gözbebeği Çorum ve benzeri illerimiz; bu kanun, hepimize hayırlı
olsun.
Bu tasarıya olumlu oy vereceğiz. Neden mi;
hiç olmazsa, hırsızlardan, yolsuzlardan, hortumculardan hesap soramayan AKP
Hükümeti, bizi, Cumhuriyet Halk Partisini, yani, muhalefeti bahane ederek,
sizlerin, bu yasayla elde edebileceği, hak ettiğiniz, hak edebileceğiniz
olanaklara engel olmak istemediğimiz için, olumlu oy vereceğiz.
Evet, değerli milletvekilleri, Plan ve
Bütçe Komisyonu üyeleri, lütfen, bir durunuz, bir düşününüz; bir kez daha, yeni
bilimsel verilere, ekonomik ve sosyal gelişmelere bakarak düşününüz. Tasarıyı
geri çekmek, yenisini yapmak, hiç de zor değildir. Bu umut içerisinde, komşu
illerimizin ortasından, sanki cımbızla dışlanmış Çorumlu hemşerilerimiz, 36
ildeki sevgili yurttaşlarımız, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Sinoplu, Tokatlı,
Yozgatlı, Amasyalı, Kırşehirli, Çankırılı, Ordulu yurttaşlarımız ve diğerleri;
sizleri çok seviyoruz, hep birlikte çok seviyoruz, Türkiye'yi çok seviyoruz,
cumhuriyetimizi çok seviyoruz, cumhuriyeti bize emanet edenleri, bu uğurda can
verenleri çok çok seviyoruz. Geliniz, bu sevinci hep birlikte paylaşalım,
paylaştıralım.
Sizlerin de sevmeyi bilmeniz dileğiyle, bu
duygu ve düşüncelerle, yurttaşlarımızın önümüzdeki kurban bayramını kutluyor,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayvazoğlu.
Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Burdur
Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun. (CHP ve AK Parti sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Yatırımların ve istihdamın teşvikiyle
ilgili yasa tasarısını yürekten destekliyorum; ancak, Burdur İlinin bu kapsamda
olmayışının üzüntüsünü yaşıyorum. Kanun hükümlerini yürütecek Bakanlar Kuruluna
başarılar diliyorum. Geleceğe ışık tutması ve tutanaklara geçmesi amacıyla söz
aldım.
Dünya kenti ve ayrıca, turizmin başkenti
Antalya, Burdur'a en yakın ildir. Antalya'da, yüzlerce beş yıldızlı otel,
binlerce pansiyon ve turistik tesis vardır. Her yıl, 5 000 000 yabancı, 2 500
000 yerli turist Antalya'ya gelir. Bunların beslenme ihtiyaçlarının en natürel,
en doğal, en taze karşılanacağı il Burdur İlidir.
Burdurumuzda hammadde zenginliği vardır;
ama, ne yazık ki, sanayimiz zayıftır, sanayicimiz teşvik istemektedir, ucuz
enerjiden yararlanmak istemektedir. Hatta, sanayicinin bölgeye gelmesi için,
Ticaret ve Sanayi Odası, Burdur Belediyesi ucuz arsa sağlamakta kararlıdır.
Burdurumuzda süt var; süt, hammadde olarak
İstanbul, Ankara ve İzmir'e gidiyor. Süt Endüstrisi Kurumu kapatıldı. Bir süt
işleme entegre tesisimiz yok. Meyve diyarı; ama, meyveyi işleyecek bir
meyvesuyu fabrikamız yok. Elma soğukhava depolarında çürümeye terk edildi.
Domates üretimi had safhada; ama, salça fabrikamız yok; üzüm üretimi had
safhada; ama, bir sirke fabrikamız yok; arıcılık var, konserve yapılacak sebze
üretimi var; ama, paketleme ve konserve fabrikası yok; tütünümüz var; ama,
sigara fabrikamız yok; sanayicimiz var, ustamız var; ama, traktör fabrikamız
yok. Burdur, hem kalkınmada öncelikli iller kapsamında değil, hem de gelir
düzeyi 1 500 doların üzerinde olduğundan, çıkacak olan bu yasadan
yararlanamıyor. Halbuki, bu yasadan yararlanmış olsa, yatırımcılarımız pazar
yakınlığından dolayı Burdur'u tercih edecekti; iş bekleyene iş, aş bekleyene aş
verilecekti.
Organize sanayi bölgemizde, işadamlarımız,
ucuz enerji yatırım desteği istiyorlar.
Burdur, demiryoluna, karayoluna ve
havaalanına açık bir ildir.
Burdur, ekolojik tarıma en yatkın illerden
biridir. Kültür bitkilerinin tamamı, pamuk hariç, haşhaş, anason, tütün,
pancar, kendir, susam, havuç had safhada üretilmektedir. Halıcılık ve gülcülük
bir zamanlar en önde gelen gelir kaynağı idi; bugün, bu sektör de devlet desteği
görmediği için bitme konumuna gelmiştir. Hele, halıcılıkta çalışanlara tam
sigorta zorunluluğu getirilince, halıcı esnafı işçi çalıştıramaz konuma
gelmiştir; en kısa zamanda yasal bir düzenleme beklenmektedir.
Burdur, bu dönemde çıkacak olan bu yasadan
yararlanamıyor; ancak, Sayın Bakandan ve hükümet yetkililerinden, bu vesileyle
Burdur'un, coğrafî yapısından dolayı -tekrar ediyorum; Burdur'un coğrafî
yapısından dolayı- gerekli bir yasal düzenleme yapılarak, 1 500 dolar sınırına
bağımlı kalmadan, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili yasadan
yararlanmasının sağlanmasını diliyorum.
Bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın milletvekilleri, 11 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 12.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan;
buyurun.(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 355 sıra sayılı Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının yürütme maddesi hakkında, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, yatırımların,
istihdamın, üretimin, ihracatın ve turizmin teşviki, ülkemizin en önemli ve en
öncelikli kalkınma sorunudur; ancak, bu gerçeğin, bu kanun tasarısına yeterince
yansıtılmadığını, geçmişteki uygulamaların yeterince değerlendirilmediğini,
gelecekteki Türkiye ihtiyacının bu tasarıda yeterince yer almadığını üzüntüyle
ifade etmek istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Madde üzerinde
konuş!
BAŞKAN - Sayın Kacır, lütfen müdahale
etmeyin.
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayın
arkadaşlarım, bu tasarının amacı, bölgelerarasındaki kalkınmışlık farkının
giderilmesi için, gayri safî yurtiçi hâsılada 1 500 doların altındaki 36 ili
teşvik kapsamına almaktır. Elazığ ve Tunceli kapsam dışında tutulmuştur. 1 500
doları 6 dolarla geçen Trabzon ve 10 dolar geçen Isparta teşvik dışında
kalmıştır..
1998 yılında çıkarılan 4325 sayılı Yasayla
22 ile teşvik uygulanmış, bu yasanın süresi 2002 sonunda bitmiş ve uygulaması
fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Eski yasada sosyoekonomik gelişmişlik kriteri
varken, bu yasada yoktur; bu, bir eksikliktir. Bu anlamda, bu yasa tasarısı,
eski yasadan daha geri ve daha adaletsizdir; bu yasal düzenlemenin de
fiyaskoyla sonuçlanmaması için, hükümetin ciddî önlemler alması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
illerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerinin hesaplanmasında, Devlet Planlama
Teşkilatı, 58 tane değişken ele alıyor; nüfus, istihdam, eğitim, sağlık,
sanayi, tarım, inşaat, malî ve altyapıdan yeşil karta kadar, 58 göstergeyle
kapsamlı bir değerlendirme yapıyor.
Ben, 4325 sayılı Yasayla teşvik verilen 22
ilin Devlet Planlama Teşkilatının belirlediği 1996 yılındaki sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyleri ile 2003 yılındaki sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerini
karşılaştırdım. 22 ile verilen teşvike karşın, bu illerin gelişmişlik
performansları iyileşmemiş, ilerlememiş; tam tersine, daha da gerilemiştir.
Örneğin, iller arasında sosyoekonomik gelişmişlikte Ağrı 74'üncü sıradan 80
inci sıraya, Mardin 66 ncı sıradan 72 nci sıraya, Van 67 nci sıradan 75 inci
sıraya, Kars 62 nci sıradan 67 nci sıraya, Ordu 52 nci sıradan 55 inci sıraya,
Bitlis 71 inci sıradan 79 uncu sıraya, Diyarbakır 57 nci sıradan 63 üncü
sıraya, Hakkâri de 70 inci sıradan 77 nci sıraya düşmüştür. Sonuç olarak, 4325
sayılı Yasada teşvik verilen 22 ilden sadece Iğdır yerinde saymıştır; bu
illerden hiçbirisi ileriye gitmemiş, bilakis gerilemiştir.
Değerli arkadaşlarım, öyleyse, bu
teşviklerin hiç mi faydası yok? Biz, bu teşvikleri iller gerilesin diye mi
veriyoruz? Yoksa, bu teşvikler, geçmişte hayalî ihracata verildiği gibi hayalî
yatırıma mı veriliyor? Hayalî yatırıma verilmiyorsa, bunların verimlilikleri mi
yok? Verimlilikleri yoksa, yatırımları ve istihdamı nasıl teşvik etmiş
olacağız? Bu konuların ciddî olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, önemli bir
tespitimi daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bazı illerimizin öyle ilçeleri,
öyle beldeleri, öyle köyleri var ki, Türkiye'nin doğusu da, batısı da, güneyi
de, kuzeyi de hep aynı, aralarında pek fark yok; çünkü, fakirlik, yoksulluk,
işsizlik her yerde aynı. Hani, bu yasa tasarısının amacı olarak
"bölgelerarası kalkınmışlık farkını gidermek" deniyor ya, bu açıdan
bakıldığında, bu tasarı, bu farkı gidermede yetersiz kalıyor. Şöyle ki:
Antalya'nın Gündoğmuş İlçesi, sosyoekonomik gelişmişlikte, 1996 yılında,
ilçeler arasında 611 inci sırada iken, 2003'te 634 üncü sıraya düşmüş;
Hakkâri'nin Çukurca İlçesinden 125 ilçe daha geride, Çukurca 509 uncu sırada.
Çukurca'ya teşvik var, Gündoğmuş'a teşvik yok. Çukurca'ya teşvik niye veriliyor
demiyoruz; ancak, Antalya'da da böyle ilçelerin olduğunu takdirlerinize
sunuyoruz. Bingöl-Kiğı ilçesi ile Antalya'nın İbradı İlçesi aynı sosyoekonomik
gelişmişlik düzeyinde; Bingöl'e teşvik olup, Antalya'ya teşvik olmadığı için,
İbradı İlçesine teşvik yok. Antalya'nın Akseki İlçesi ile Erzincan'ın Üzümlü
İlçesi aynı sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinde; Üzümlü'ye teşvik var Akseki'ye
teşvik yok. Antalya'nın Elmalı ilçesi ile Afyon'un Sandıklı İlçesi aynı
gelişmişlik düzeyinde; Sandıklı'ya teşvik var, Elmalı'ya teşvik yok. Giresun'un
Eynesil İlçesi, Antalya'nın Kaş ve Korkuteli ilçelerinden daha ileride olmasına
karşın, Eynesil'e teşvik var, Kaş ve Korkuteli İlçelerine teşvik yoktur. Bu
örnekler diğer illerde de aynıdır. Samsun'un Asarcık, Ayvacık, Salıpazarı
ilçelerine bu yasaya göre teşvik yoktur.
Bu örnekler, illere göre teşvik
verilmesinin gerçekçi olmadığını, ilçelere göre teşvik verilmesinin daha
rasyonel ve daha adil olacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; daha
bu yasa çıkarılmadan yeni bir yasaya ihtiyaç olacağını hükümet dikkate
almalıdır.
Sonuç olarak; bu teşviklerin illere göre
değil, ilçelere göre düzenlenmesi gerekmektedir. İlçelerin belirlenmesinde,
gayri safî yurtiçi hâsıladaki gelirleri yanında, sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyleri de dikkate alınmalıdır. Bu yasanın süresi, arkadaşlarımızın da
belirttiği gibi kısadır; beş yıl, en az sekiz on yıla çıkarılmalıdır.
2001 yılı kriz yılıdır; teşvik belirlemede
kriter olarak alınmaması gerekirdi. Teşvikte kademelendirmeye gidilmemesi bu
yasanın bir eksikliğidir. Kişi başına geliri 1 488 dolar olan bir ilimiz ile
kişi başına geliri 568 dolar olan Ağrı'yı, 578 dolar olan Muş'u aynı kefeye
koymak adaletsizliktir.
Sayın milletvekilleri, bu yasa
yetersizdir, ihtiyacı karşılayamaz. Bu yasa, Bulgaristan'a, Romanya'ya,
Letonya'ya, Estonya'ya giden yatırım göçünü durduramaz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Şahsı adına, Edirne Milletvekili Sayın
Necdet Budak; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, Türkiye'ye yabancı sermayeyi
çekmek çok önemli. Dünyada sağ ve sol ideolojilerin çekişmesinden sonra, daha
fazla demokrasi ve eşitlik adına, dünya, küreselleşme sürecine girmiştir.
Ancak, küreselleşmeyle birlikte, dünyada, örneğin, 1970'li yıllarda, en fakir
ile en zengin ülke arasındaki yıllık gelir bakımından fark 30 katken, bugün, 70
katına çıkmıştır; ama, ne olmuştur; sınırlar demokrasi adına kalkmıştır,
şirketler doğmuştur; ama, insanların hareketliliği kontrol altına alınmıştır;
bu da, terörizmi doğurmuştur.
Dünyada 40 000 şirket var ve bu
şirketlerin yüzde 70'inin, yüzde 80'inin merkezi gelişmiş ülkelerde. Bizim gibi
ülkeler, Avrupa Birliği müktesebatı dahil, birçok kanunu, dünyadaki bu 40 000
şirketin ortaya koymuş olduğu konjonktürde, gereksinim olarak çıkarmak zorunda
kalıyor. Bugün kanunlaştırılmaya çalışılan bu tasarıyla, biz, Türkiye'de, iç
sermayeyi batıdan doğuya mı kaydırmak istiyoruz; yoksa, dünyadaki yabancı
sermayeyi Türkiye'ye mi çekmek istiyoruz? Eğer, yabancı sermayeyi çekeceksek,
Türkiye'de kayıtdışı çok fazla, yabancı sermaye bundan korkar, gelmez; sigorta
yüksekse, gelmez; vergi yüksekse, gelmez; istenilen teşvik yoksa, gelmez.
Biraz önce, Millî Eğitim Bakanımız geçmiş
dönemde Sayın Kemal Derviş'in IMF programına bağlı kalmak zorunda olduğunu,
bunun da, Kemal Derviş'in imza atması nedeniyle olduğunu söyledi. Ben, buradan
bilimsel bir gerçeği ortaya koymak istiyorum: Türkiye'de -biz, tabiî, politika
yapıyoruz, farklı çarpıtıyoruz ama- IMF programına biz teklifte bulunuyoruz;
hangi dönemde olursa olsun, hükümetler borç almak için teklifte bulunurlar,
onlar bize teklifte bulunmuyorlar; eğer, yanılıyorsam Sayın Bakan düzeltsin.
Ayrıca, geçen dönemde, ekonomi arabası
devrilmişti, Sayın Kemal Derviş bunu biraz düzeltti, yoluna koydu. O Kemal o
kadar güzel şeyler yapmış ki, bugünkü Kemal de bu güzelliği devam ettirmeye
çalışıyor; bu da, takdire şayan bir şey; ama, bunları söylerken de, bir
Kemal'in hakkını verirken, öbürünü yermememiz lazım; ikisini dengelememiz
gerektiğine inanıyorum.
Bütün bunlarla beraber, yerel politikayı
da, burada, 550 milletvekili, bu 36 il nedeniyle yapmak zorunda, ben de yapmak
zorunda kalıyorum. Neden -Sayın Bakanım da Edirneli- şu anda, Uzunköprü'de 2 500
kişilik bir fabrikanın, arsası alındı, her şeyi tamamlandı. Biz de,
milletvekili olarak, bütün arkadaşlar, kıvançla, fabrika sahibine "çok iyi
olur, işsizlik problemi var" derken, şimdi, fabrika sahibi "ben
Düzce'ye gideceğim, orası daha iyi, bu arsayı satarım, Düzce'ye giderim"
diyor. Biz de, şimdi, bu yerel siyasetle ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Böyle
olunca da, soru önergeleri veriyoruz. Öncelikle -Maliye Bakanımız da Edirneli
olduğu için, Süloğlulu olduğu için- Süloğlu'yla ilgili bir soru önergesi verdik.
Edirne'de 9 ilçe var, 9 ilçeden 2 tanesi -Lalapaşa ve Süloğlu- 1 100 dolar
civarında geliri olan ve eğitim durumu çok kötü olan, fakirlik fazla olan
ilçeler. Bu 2 ilçemiz sınır ilçeleri; ama, sınır ticaretinden bir gelir elde
edemiyor; nüfusunun yüzde 80'i, yüzde 90'ı hayvancılıkla uğraşıyor. Sayın
Bakanımız ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener,
burada, kürsüden bize verdikleri cevaplarda, bu ilçelerin gerçekten çok zor
durumda olduğunu, terk edildiğini, hele hele bir hemşeri olarak sahip
çıkılacağını söylediler. Bizim oranın deyimiyle, büyüklere biz "aga"
deriz. Ben ve oradaki halk -telefonla bana "lütfen bunu ilet"
diyorlar- Maliye Bakanımıza, hemşerimize "yağmasan da gürle be Kemal
Aga" diyoruz.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.
Sayın milletvekilleri, 12 nci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını ve Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula
gönderenlerin isimlerini okuyorum:
Sayın Osman Başkurt?.. Burada.
Sayın Faruk Özak?.. Burada.
Sayın Nusret Bayraktar?.. Burada.
Sayın İdris Naim Şahin?.. Burada.
Sayın Miraç Akdoğan?.. Yok.
Sayın Fuat Ölmeztoprak?.. Burada.
Sayın Ahmet Kambur?.. Yok.
Sayın Sait Armağan?.. Yok.
Sayın Mehmet Alp?.. Yok.
Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.
Sayın Resul Tosun?..
RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, ben,
önce sisteme girememiştim, pusula gönderdim; sonra sisteme girdim.
BAŞKAN - O zaman, pusulayı saymıyoruz.
Sayın Enver Yılmaz?.. Burada.
Sayın Süleyman Turgut?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 189
Kabul : 184
Ret : 1
Çekimser : 4 (x)
Sayın milletvekilleri, böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Maliye Bakanı teşekkür konuşması
yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; önce, gecenin bu saatlerine kadar çalışarak Türkiye
için önemli bir kanun tasarısını kabul etmiş bulunuyorsunuz; bundan dolayı
teşekkürlerimi arz ediyorum.
Kabul ettiğimiz kanun tasarısı,
yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili kanun tasarısı. Bir ülke kalkınmak
istiyorsa, o ülkede üretimin artması şarttır. Üretimi artmadan, ne yaparsanız
yapın, o ülkenin kalkınması mümkün değildir. Üretim için de yatırım şarttır.
Yatırım olmadan üretim olmaz. Peki, yatırım ne istiyor; yatırım için de gerekli
ortamın olması lazımdır.
Nasıl, ihtiyaç olunan, istediğiniz bir şey
gerekli ortam olmazsa, iklim olmazsa, yetişemezse, aynen onun gibi, ortamı,
iklimi yoksa yatırım da yapılamaz.
Bakınız, şimdi ben size bir şey
söyleyeyim: İstediğiniz teşviki alın, istediğiniz kadar yardım yapın, şunu
yapın, bunu yapın, ekonomi eğer krizdeyse, kimse bir kuruşluk yatırım yapmaz.
Demek ki, önce ekonomiyi istikrara kavuşturmak lazım. Bakınız, şimdi bizim
Hükümetimiz en büyük teşviki burada yaptı; ekonomi istikrara kavuştu. Sayın
hemşerim de söyledi; işte arabayı birisi biraz daha düzeltti, öteki biraz daha
düzeltti; ama, araba yola koyuldu. Şimdi bundan sonra eğer yatırımcı önünü
görmez ise ve ülkede kriz varsa, ekonomide kriz varsa, imkânı yok, orada yatırım
olmaz. Dolayısıyla, yatırım ortamı sağlanmıştır. En büyük teşvik bu. Bunu AK
Parti Hükümeti çok şükür yaptı. Herkesin de burada yardımı var; muhalefetin de
iktidarın da. Ben herkese teşekkür ediyorum. Bu, elbirliğiyle yapıldı.
İkinci husus şu: Şimdi, yatırımcı için ne
lazım, neyle yapılır yatırım; parayla yapılır, para varsa yapılır. Paranın
maliyetinin yüksek olduğu yerde de yatırım yapılmaz. Bakınız, şimdi, o yüksek
faizlerle hiç yatırım yapılabilir miydi; yüzde 60, yüzde 70 faizleri, yüzde 100'leri
geçen faizleri gördü bu memleket... Şimdi, o faizlerin düşmesi neticesinde,
yani, paranın maliyetinin düşmesiyle yatırım yapılabilir. Şimdi, o da sağlandı.
Bunlar, bütün Türkiye'ye yapılan teşviklerdir. En önemli teşvikler bunlardır.
Şimdi, bunun dışında bizim bir meselemiz
var; o da, işsizlik sorununa acil çare bulmamız lazım. Bakınız, göreceksiniz,
2004 yılında, bu 36 il var ya, bunların dışında da yatırımların çok fazla
arttığı bir yılı yaşayacağız, hep beraber bunu göreceğiz. Neden; çünkü, herkes,
artık, önünü görmeye başladı, hesabını, kitabını yapmaya başladı.
Bunun yanında, şimdi, biz, ilaveten bir
teşvik daha verelim, daha fazla tetikleyelim, daha fazla işsizliğe çare
bulalım, daha fazla yatırım imkânları ortaya koyalım; fakat, bunu yaparken de,
biz, önce, daha az gelişmiş yerlerden başlamak suretiyle bir taşla iki kuş
vuralım, aynı zamanda bölgesel farklılıkları da azaltalım, geri kalmış
yerlerimizin de ilerlemesine sebep olalım dedik. Bunun için de bir kriter
lazımdı.
Biz, şimdi, o bölgeyi, bu bölgeyi...
Hepiniz, ayrı ayrı şehirlerden, ayrı ayrı illerden geldiniz, seçildiniz; herkes
kendi seçim bölgesini düşünmekte gayet haklı; ben, o konuda herkese saygı
duyuyorum; ama, biz, Türkiye'nin hükümetiyiz, bizim Başbakanımız Türkiye'nin
Başbakanı, ben de Türkiye'nin Maliye Bakanıyım.
Şimdi, burada bir kriter koymak lazımdı.
Bu kriteri de Sayın Başbakanımız çeşitli defalar açıkladı, 1 500 dolar dedi;
ama, elverseydi de 2 000 dolar deseydik; ama, her şeyin bir hesabı var, her
şeyin de bir maliyeti var.
Şimdi, 1 500 doları baz aldık. 1 500
dolarda da oynamamak lazımdı; çünkü, bu kriter ve ilkeden sapmaya başlarsanız,
onun sonu da gelmiyor. Efendim, komşu il şu kadardı, onun yanındaki bu
kadardı... Hepsi haklı, ben hepsine hak veriyorum; ama, bir ilkede durmamız
lazımdı: 1 500 dolarda durduk. Bu kademeli de yapılabilir, öteki de
yapılabilir. Daha iyi, iyinin düşmanıdır her zaman. Daha iyi her zaman
yapılabilir, onu da söylüyorum.
Yalnız, şimdi, bizim Hükümet olarak
politikamız şu: Bu, bir başlangıç, bu kabul ettiğimiz teşvik bir başlangıçtır
ve bundan sonra -ben Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştum- biz üretimi ve
reel sektörü destekleyeceğiz, yatırımları destekleyeceğiz, başka çaremiz de yok
ve o bakımdan da bu teşvikleri dalga dalga yayacağız. Bundan, Elazığ da
istifade edecek, Tunceli de istifade edecek, Kastamonu da istifade edecek,
Zonguldak da istifade edecek, herkes istifade edecek. Bunlar, gelecek ve
Hükümetimiz bunları da getirecek. Bunu da böylece bilin. Çünkü, Türkiye
kalkınmak mecburiyetindedir, Türkiye işsizine çare bulmak mecburiyetindedir,
onun için yatırım yapmak mecburiyetindedir. Biz yatırımları teşvik edeceğiz;
döneceğiz, sektörleri teşvik edeceğiz; döneceğiz, belli bölgeleri teşvik
edeceğiz; döneceğiz, ihracat diyeceğiz, imalat diyeceğiz, serbest bölge
diyeceğiz, teşvik edeceğiz. Başka çaremiz yok. Etrafımızdaki ülkeler nasıl
yapıyor; öyle yapacağız.
Bunları yaparken, kendi maliyetlerimizi de
hesaplamak zorundayız. Bugünlük imkânlarımız buna elverdi; çünkü, her şeyin bir
maliyeti var. Bak, sigorta primi almıyorum, o sigorta primini bütçeden
yatırıyorum. Mecburum. Haa, 36 ili yatırdık mı, yarın öbür gün daha fazlasını
yatıracağız ve bu, bir başlangıçtır. Bunun devamı gelecektir ve bunları da
sizler burada tekrar kabul edeceksiniz, tek tek kabul edeceksiniz. Elazığlılar
da üzülmesin, Tuncelililer de üzülmesin, hiçbiri de üzülmesin, herkes de payını
alacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın arkadaşlar, bundan sonra başka bir
tasarıyı daha görüşeceğiz. Vaktinizi fazla almayayım.
Ben, tekrar, hepinize teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. Bu kanunumuz da milletimize, memleketimize hayırlı
olsun.
Sağ olun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 01.16
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.25
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver
YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere devam edeceğiz; ancak, Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel
Kurul çalışmalarına 5 Şubat 2004 Perşembe günü ara verilmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurul çalışmalarına 5.2.2004
Perşembe günü ara verilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Sadullah Ergin |
K. Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Uzman Erbaş
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun
Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Uzman
Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş
Kanununun Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman
Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Millî
Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/526, 1/190, 1/205) (S.
Sayısı: 362)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlayacağız.
7.-
Yabancılara İkinci El Taşıt Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri,
Dışişleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/728) (S. Sayısı: 363)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 29 Ocak 2004 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati : 01.27