DÖNEM : 22 CİLT : 39 YASAMA
YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
47 nci Birleşim
27 Ocak 2004 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, yoğun kar yağışının İstanbul'daki olumsuz etkilerine ilişkin
gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
2. - Ordu Milletvekili Hamit Taşçı'nın,
gençliği tehdit eden ve giderek artan uyuşturucu kullanımına karşı alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı
3. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
ülkemizi son dönemlerde etkileyen, can ve mal kayıplarına sebep olan doğal
afetlere karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın,
(6/823) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/137)
2. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
(6/566) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/140)
3. - İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol'un, (6/431) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/139)
4.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in,
(6/895, 6/896, 6/908) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/138)
5. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/176),
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/141)
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1. - Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi
ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan
ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren uyuşturucu kullanımı konusunda
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/160)
2. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer
ve 24 milletvekilinin, OHAL uygulamasının sonuçlarının incelenerek alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/161)
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. -
SEÇİMLER
A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm
1. - Millî Savunma, Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Bağ-Kur primlerinde yapılan artışa ve prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/402) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
2. - Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin, SSK hastanelerindeki bazı uygulamalara ve sözleşmeli personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/420) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
3. - Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin, SSK hastanelerinde çalışan sözleşmeli personele ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
4. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
özelleştirilen kuruluşlardaki özürlü işçilerin durumuna ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/403)
5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çamardı karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/404) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
6. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in,
Tarsus-Çamlıyayla köprü ve yol ihalesinin iptal edilmesine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/415) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
7. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
emekli maaşlarının aylık olarak ödenip ödenmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/405)
8. - Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın,
Irak Savaşı ve ABD'nin malî yardımına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/408)
9. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, petrol sondaj makinelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/409)
10. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler'in, Mersin Bozyazı İlçe Millî Eğitim Müdürünün tayinine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/413) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı
11. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
ÖSYM tarafından yapılan yabancı dil sınavlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/418) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
12. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, lise son sınıf öğrencilerinin üniversiteye hazırlanma amacıyla
rapor almalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/427) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
13. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, İmar Kanununa göre umumî hizmete ayrılan alanlarda cemevlerine yer
verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/417)
14. - Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın, basında yer alan kamu bankaları genel müdürlerinin maaşlarıyla
ilgili habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/422)
15. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan geçici işçilerin sözleşmelerinin
yenilenmemesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru
önergesi (6/424) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail
Alptekin'in cevabı
16. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Kerkük'teki Türkmen ve Arapların güvenliklerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/425)
17. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Türkiye'nin Yunanistan politikasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/426)
18. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, ülkemizdeki yabancı askerî üslerin denetimine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/428)
19. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Fransa'da soykırımı temsil ettiği iddia edilen bir anıtın açılışı
karşısında Türkiye'nin tavrına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/429)
20. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, 4325 sayılı teşvikle ilgili Kanunun süresinin sona ermesi
nedeniyle yeni bir uygulama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/430)
21. - İzmir Milletvekili K.Kemal
Anadol'un, İzmir-Bornova Yakaköy'-deki orman arazileriyle ilgili uygulamaya
ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/431)
22. -İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil'in, turizm işletmelerinin KOBİ kapsamına alınıp alınmayacağına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/433) ve Devlet
Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
23. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir-Karşıyaka İlçesinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/434)
24. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
ek göstergesi olmayan ve bir derece verilmesi uygulamasından faydalanamayan
memurlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/435)
25. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, Türkçe konusunda yayımlanan bir genelgeye ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/436)
26. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
isteğe bağlı sigortalıların prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/437)
27. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde İlinin doğalgaz dağıtım kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/444)
28. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Bor'da sanat evi ve müze olarak kullanılacak tarihî ev projelerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/446)
29. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Diyarbakır'daki yeni telefon santrallarının ne zaman hizmete
açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/447)
30. - Iğdır Milletvekili Yücel
Artantaş'ın, dış temsilciliklere gönderilen bir genelgeye ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/449)
31. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in,
Almanya'nın bir eyaletinde vatandaşlığa geçecek Türkler için yapılacak
uygulamaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/453)
32. - Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, üretimdeki girdi fiyatlarının artmasının üretim ve istihdama
etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/454) ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
Buca Cezaevi çocuk koğuşuyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1527)
2. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
Topluma Kazandırma Yasasından yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı (7/1538)
3. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bir televizyon kanalında terör eylemi görgü tanığıyla yapılan
röportaja ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1575)
4. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Türk Ticaret Bankası çalışanlarının durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1626)
5. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Reşat Nuri Güntekin'in romanlarında geçen ev ve ağacın korunmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/1640)
6. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin
Bayındır'ın, bazı polis memurlarının yaptığı, basına yansıyan olaylara ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1649)
7. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, ören yerlerindeki bilet sıralarına ve yabancı turistlere uygulanan
fiyat farklılığına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı (7/1669)
8. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Muğla-Dalaman'daki bir fabrikanın çevre kirliliği oluşturduğu iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/1673)
9. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, Ankara'daki bir jandarma operasyonunda gözaltına alınan kamu
görevlilerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/1683)
10. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, şarapta asgarî vergi uygulamasına geçilmesine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1690)
11. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Şubelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1695)
12. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, okullardaki müzik eğitimine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1715)
13. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, domuz mamülleri ithalatına ve domuz çiftliklerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1718)
14. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bir tür deniz yosununun oluşturduğu tehdide ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/1723)
15. - Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un;
SHÇEK'in kadınlara yönelik hizmetlerinin
yeterli olup olmadığına,
Aile içi şiddetin önlenmesine yönelik
çalışmalara,
SHÇEK'in kadınlara sağladığı yardımlara,
SHÇEK'e bağlı kadın konukevlerine,
Hastane ve karakolların haftasonları SHÇEK
il müdürlüklerinden destek alamamasına,
SHÇEK'e bağlı kadın konukevlerinin
denetimine,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal
Akşit'in cevabı (7/1724,1725,1726,1727,1728,1729)
16. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, son beş yıldır yurt dışına yapılan kayıtdışı havale miktarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1732)
17. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
TMO Vakfı Fırın İşletmesinin bir ekmek türünü tekrar üretip üretmeyeceğine,
- Samsun Milletvekili İlyas Sezai
Önder'in, Samsun'un Bafra İlçesindeki bir köprü projesinin ödeneğine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1745,1748)
18. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının bir toplantıda
yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1756)
19. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, evden internet bağlantısında yaşanan bir soruna ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı (7/1767)
20. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (7/1791)
21. - Antalya Milletvekili Osman
Kaptan'ın, Antalya İlindeki çiftçilere yapılacak doğrudan gelir desteği
ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
(7/1807)
22. - Samsun Milletvekili Mustafa
Çakır'ın, Bafra ve Çarşamba ovaları sulama projelerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1813)
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve
23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/51)
VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı : 305)
4. - Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/694) (S. Sayısı :
338)
5. - Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/729) (S. Sayısı : 340)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan,
Hirfanlı Baraj Gölünün su sporları merkezi haline dönüştürülmesinin önemine,
Ağrı Milletvekili Cemal Kaya, YÖK'le
ilgili sorunlara ve İstanbul Üniversitesinde öğrenci hakları konusunda
yaşananlara,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, yurt
çapında yürütülmekte olan ulusal eğitime destek kampanyasına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 23
milletvekilinin, Başbakanlık Müsteşarının bazı görüş ve uygulamaları konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/5), Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden
kurulu karma komisyonda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği bildirildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının :
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
5 inci sırasında bulunan ve
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Olağanüstü Hal
Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair 17.12.2003 Tarihli ve 5023 Sayılı Kanunun (1/724) (S. Sayısı :
339) görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine
devam olunan Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine
Dair (1/701) (S. Sayısı : 334),
6 ncı sırasında bulunan, Sosyal Sigortalar
Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Gelir veya Aylık Almakta
Olanların Gelir ve Aylıklarında Artış ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında (1/745) (S. Sayısı : 354),
7 nci sırasında bulunan, Hayvan Sağlığı ve
Zabıtası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/690) (S. Sayısı : 289),
9 uncu sırasında bulunan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
(1/716) (S. Sayısı : 319),
10 uncu sırasında bulunan, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
(1/353) (S. Sayısı : 269),
11 inci sırasında bulunan, Askerî Ceza
Kanunu ile Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair (1/606) (S. Sayısı : 270),
12 nci sırasında bulunan, Öğretmen ve
Eğitim Uzmanı Yetiştiren Yükseköğretim Kurumlarında Parasız Yatılı veya Burslu
Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlara İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında (1/670) (S. Sayısı : 281),
13 üncü sırasında bulunan, Askerî Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/685) (S. Sayısı : 331),
Kanun Tasarılarının, yapılan
görüşmelerden;
8 inci sırasında bulunan, Birleşmiş
Milletler Sınai Kalkınma Örgütü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Güvence Fonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının (1/742) (S. Sayısı : 350), görüşmelerini müteakiben elektronik
cihazla yapılan açıkoylamadan;
Sonra, kabul edilip kanunlaştıkları
açıklandı.
27 Ocak 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.22'de son verildi.
Nevzat
Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
Ahmet Küçük |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No. : 72
23 Ocak 2004 Cuma
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün'ün, açıktan atanan özel kalem müdürlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/928) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
2. - Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek'in, düşünce suçlularına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/929) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemleriyle ilgili
dosyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1883) (Başkanlığa geliş
tarihi : 15.1.2004)
2. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, ABD Savunma Bakan Yardımcısına yazdığı iddia edilen
mektuba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1884) (Başkanlığa geliş
tarihi : 19.1.2004)
3. - Diyarbakır
Milletvekili Mesut Değer'in, Gümrük Müsteşarlığında yapılan bazı atamalara
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1885)
(Başkanlığa geliş tarihi : 16.1.2004)
4. - Antalya Milletvekili
Osman Özcan'ın, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının Şanlıurfa Devlet
Hastanesi Başhekimiyle ilgili hazırladığı rapora ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1886) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.1.2004)
5. - Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, tarım arazilerine uygulanacak kira
bedeline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1887)
(Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
6. - Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, milletvekillerinin trafik kazalarındaki mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/1888) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
7. - Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgün'ün, Türk vatandaşlığından çıkarılanlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1889) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
8. - Çankırı Milletvekili
Hikmet Özdemir'in, yazma eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1890) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
9. - İstanbul
Milletvekili Hasan Aydın'ın, basın-yayın kuruluşlarının çalışanlarına
yaptıkları bazı uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1891) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2004)
10. - Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa'daki bazı meslek liselerinin teçhizat ihtiyaçlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1892) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.1.2004)
11. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, tarımsal üretimde kullanılan enerji maliyetine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1893) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.1.2004)
12. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Ankara'daki bazı sosyal alanların bakımına ve korunmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1894) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.1.2004)
13. - Osmaniye
Milletvekili Necati Uzdil'in, icra müdür ve müdür yardımcılığı sınavını yedek
olarak kazananların atamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1895) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2004)
14. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Koordinasyon
Kurulunun çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1896)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2004)
15. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Karabağ meselesine Hükümetin yaklaşımına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1897) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.1.2004)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, bazı eski üst düzey banka yöneticileri hakkında suç
duyurusunda bulunulmamasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1522)
2. - Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı'nın, Avrupa Komisyonunun Erzurum-Erzincan-Bayburt hibe projesi
teknik danışmanlık ihalesi sürecine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1523)
3. - İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, İstanbul'da yaşanan bombalı saldırılara ve faillerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1537)
4. - Ankara Milletvekili
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu'nun, İstanbul'daki terör olaylarının faillerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1552)
5. - İstanbul
Milletvekili Güldal Okuducu'nun, Hizbullah örgütünün İstanbul'daki terör
olaylarıyla ilişkisi olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1553)
6. - Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, Topluma Kazandırma Yasasından yararlananların terör eylemleriyle
ilişkisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1556)
7. - İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, bazı terör örgütlerinin yapılanma ve
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1557)
8. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Dünya Turizm Fuarında Suriye'nin İskenderun ve Antakya'yı
kendi sınırları içinde gösteren bir harita dağıttığı iddiasına ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (7/1559)
9. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Rusya'dan ithal edilen doğalgazla ilgili bazı
iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1560)
10. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Habur Sınır Kapısının Irak tarafında yer alan bir
tabelaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/1562)
11. - Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Rektörü ile ilgili intihal
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1563)
12. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1571)
13. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Van İlindeki Urartulardan kalma köprülerin korunmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1578)
14. - Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, Ankara-Sincan-Yenikent Beldesindeki Zir Vadisine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1581)
15. - Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık'ın, kaçak elektrik kullanımıyla ilgili
davalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1602)
16. - İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol'un, 58 ve 59 uncu Hükümet dönemlerinde bazı köktendinci terör
örgütlerine düzenlenen operasyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1611)
17. - Trabzon
Milletvekili Asım Aykan'ın, Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1612)
18. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Raporları üzerinde
yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1614)
19. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Irak'ta ABD askerlerinin yaptığı iddia edilen bazı olaylara
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/1619)
26 Ocak 2004
Pazartesi No. :73
Teklifler
1. - Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün; 2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak
Yardımlar Hakkında Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/245) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.1.2004)
2. - Muğla
Milletvekilleri Hasan Özyer ile O. Seyfi Terzibaşıoğlu'nun, Fethiye Adıyla Bir
İl ve Dört Yeni İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/246) (İçişleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2004)
3. - Uşak Milletvekilleri
Alim Tunç, Ahmet Çağlayan ve Osman Coşkunoğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/247) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.1.2004)
Tezkereler
1. - İstanbul
Milletvekili Kemal Unakıtan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/452) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
2. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/453) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
3. - Burdur Milletvekili
Bayram Özçelik'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/454) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
4. - Bursa Milletvekili
Mehmet Emin Tutan ve Giresun Milletvekili Ali Temür'ün Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/455)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.1.2004)
5. - Ağrı Milletvekili
Naci Arslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/456) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
6. - Zonguldak
Milletvekili Nadir Saraç'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/457) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
7. - Sayıştay'da Açık
Bulunan 8 Sayıştay Üyeliği İçin 832 Sayılı Sayıştay Kanununun Değişik 6 ncı
Maddesi Hükmü Uyarınca Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/458) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.1.2004)
Raporlar
1. - Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın; Diyarbakır Milletvekili
Muhsin Koçyiğit'in; Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; Erzurum Milletvekili Mustafa
Nuri Akbulut ve 11 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve
11 Milletvekilinin Benzer mahiyetteki Kanun teklifleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/743, 2/8, 2/15, 2/27, 2/30, 2/119, 2/190) (S. Sayısı : 355)
(Dağıtma tarihi : 26.1.2004) (GÜNDEME)
2. - Türkiye
Cumhuriyetinin Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/741) (S. Sayısı : 356) (Dağıtma tarihi : 26.1.2004)
(GÜNDEME)
27 Ocak
2004 Salı No. : 74
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği
ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı : 357) (Dağıtma
tarihi : 27.1.2004) (GÜNDEME)
2. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği
ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı : 358) (Dağıtma tarihi
: 27.1.2004) (GÜNDEME)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/678) (S.
Sayısı : 359) (Dağıtma tarihi : 27.1.2004) (GÜNDEME)
4. - Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan, Samsun Milletvekili Haluk Koç ile 2 Milletvekilinin,
Türk Ceza Kanununa Geçici İki Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
Türk Ceza Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/177, 2/155) (S. Sayısı : 361) (Dağıtma tarihi : 27.1.2004)
(GÜNDEME)
5. - Uzman Erbaş
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Uzman Erbaş Kanununun
Bazı Maddeleri ile Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununun 17 nci Maddesinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Uzman Erbaş Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/526, 1/190, 1/205) (S. Sayısı : 362)
(Dağıtma tarihi : 27.1.2004) (GÜNDEME)
6. - Yabancılara İkinci
El Taşıt Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Dışişleri ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/728) (S. Sayısı : 363) (Dağıtma tarihi : 27.1.2004) (GÜNDEME)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, Akşehir Gölündeki kod seviyesi tespitlerine ilişkin Bayındırlık
ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1898) (Başkanlığa geliş tarihi :
22.1.2004)
2. - İstanbul
Milletvekili Halil Akyüz'ün, radyo ve televizyon yayın lisanslarına ilişkin
Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1899) (Başkanlığa
geliş tarihi : 23.1.2004)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Eskişehir
Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 Milletvekilinin, öncelikle sokakta yaşayan
çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren
uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.1.2004)
2. - Diyarbakır
Milletvekili Mesut Değer ve 24 Milletvekilinin, OHAL uygulamasının sonuçlarının
incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/161) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
27 Ocak 2004 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
İstanbul'da yaşanan yoğun kar yağışı ve sonuçlarıyla ilgili söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.
Buyurun Sayın Şimşek.
(CHP sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, yoğun kar yağışının İstanbul'daki
olumsuz etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu’nun cevabı
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul'da yaşanan yoğun kar yağışı ve
olumsuz sonuçları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Geçtiğimiz hafta içinde,
hava tahmin raporları tüm ülkemizi etkisi altına alacak soğuk hava ve kar
yağışının olacağını bildiriyordu. Son dönemlerde, meteorolojinin yaptığı hava
tahminleri yüzde 95-97 oranında doğrulanmıştır. Meteorolojinin günler
öncesinden uyarmasına ve sorumlu kuruluşların bazı planlar uygulayacağını
duyurmasına rağmen, megakent diye tanımladığımız İstanbul'da yaşananlar sanki hiç
uyarı alınmamış gibiydi.
İstanbul, perşembe
gününden başlayarak, ulaşımın durduğu, elektriklerin kesildiği, telefonların
sustuğu, suların akmadığı, İstanbul halkının gazete ve ekmek almak için bile
zorlandığı, açlığın, çaresizliğin hüküm sürdüğü megakent haline geldi. Bütün
bunlar yaşandıktan sonra, (B) planını uygulayacağını belirten Büyükşehir
Belediyesi yoğunluklu alarm olan (C) planına geçmesine rağmen, Balkanlar
üzerinden gelen kâbus 12 000 000 nüfuslu İstanbul'u esir aldı.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
her doğal afeti sanki ilk kez yaşıyormuş gibi karşılıyor, her doğal afet
sonucunda sorumlular görev başındaymış gibi davranıyor, bazı planlar
uygulandığı söyleniyor, sorunlar yaşanıyor, günübirlik çözümler üretiliyor ve
sonrasında her şey önceki gibi devam ediyor. İstanbul'da kar yağıyor, sorun
yaşanıyor, yağmur yağıyor, sorun yaşanıyor, deprem oluyor, sorun yaşanıyor;
daha vahim, daha acı sonuçlarla, yine, benzer sorunlar yaşanıyor. Bunların
sonucunda, halkın içeriğini bilmediği birtakım planlar güya uygulanıyor, kriz
masaları oluşturuluyor, önlemlerin alındığı, devletin büyük olduğu masalları
anlatılıyor ve doğal afetlerin olumsuz sonuçları ortadan kalkınca, bütün bu
yaşananlar unutuluyor.
Bu sorunları, neden,
bugün, burada konuşuyoruz da, on yıl önce hazırlanan metropoliten nâzım
planının uygulanmadığını konuşmuyoruz? Neden, her doğal afette tekrar başa
dönüyoruz?
Türkiye'nin son elli
yılına damgasını vuran en önemli toplumsal sorunlardan biri kent nüfusunun
artması, plansız kentleşme ve buna bağlı olarak gecekondulaşma. Bugün,
Hindistan gibi eşitsiz gelişimle özdeşleştirilmiş bir ülkede bile kentlerin
ancak yüzde 40-45'i gecekondu alanıyken, bizde bu rakam Ankara'da yüzde 70'e
varmaktadır, İstanbul'da ve İzmir'de ise bu oran yüzde 50'nin üzerindedir.
İstanbul'da, geçtiğimiz hafta içinde yaşadığımız beyaz felaketin temelinde bu
çarpık kentleşme yatmaktadır. Günü geldiğinde "dünyanın incisi"
dediğimiz, "megakent", "dünya şehri" gibi sıfatlar
kullandığımız kentlerimiz, nâzım ve ulaşım planları oluşturulmayan ve
uygulanmayan merkezler haline gelmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bir kentte, hele bir metropolde, adı ve amacı ne olursa olsun,
bir planı uygulamak için önce o kentin imar ve ulaşım planının olması
gerekmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
tarafından hazırlanan ulaşım master planıyla uyuşmayan kentiçi ulaşım
politikaları yıllardır izlenmektedir. Hadımköy'de yolları tıkayan TIR'ların,
kamyonların varlığı, uygulamakta olduğumuz ulaşım politikasının yanlışlığını açıkça
ortaya koymaktadır. Yine, aynı şekilde, 1994 yılında, Sayın Milletvekilimiz
Nurettin Sözen Beyin belediye başkanlığı döneminde hazırlanan metropoliten
nâzım planı, yetki karmaşası içerisinde, yürürlüğe girmemiştir. Yetkililerin bu
plansızlık içerisinde uyguladıkları alarm planı, yani, (C) planının istenen
başarıyı göstermemesi nedeniyle, halkın eleştirilerine karşı, suçu vatandaşa
atmaktan çekinmemişlerdir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; devlet, kamu hizmeti üretmek için, insana hizmet vermek için
vardır. Hükümet etmek, kendisine yakın olana kadro yaratmak, onlara rahat ve
stressiz iş olanakları sağlamak için değildir. "İstanbul'da 17 ayrı
kurumun yetkili olması nedeniyle bir tür yetki kargaşası var" diyen
Ulaştırma Bakanı, İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığına atadığı öğretmenlik
mesleğinden bir yakını için verdiğim soru önergesi karşısında susuyor. Devlet yönetimi,
sadece iyi günlerde billboard'larda,. ekranlarda boy göstermekle yapılamaz.
İktidar, asıl işlerinin belediyecilik olduğunu, belediyelerde çok başarılı
çalışmalara imza attıklarını dile getirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
bir saniye... Sayın milletvekilleri, salonumuzdaki uğultu nedeniyle sayın
konuşmacıyı dinleyemiyoruz. O nedenle, arkadaşlarımızın görüşmeleri sükûnet
içerisinde izlemelerini rica ediyorum.
Buyurun, Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başbakanın da bir
dönem büyükşehir belediye başkanlığını yaptığı İstanbul'da yaşananlar, her
zaman övündükleri belediyecilik anlayışının başarısızlığını, maalesef, ortaya
koymuştur.
Bu hükümet ve hükümetin
temsil ettiği belediyecilik anlayışı, anlayacağınız, 20 santimetrelik karın
altında kalmıştır. Bu tespiti, bir muhalefet partisi milletvekili olarak,
sadece ben yapmıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç
da yaptığı açıklamada, hem yetkililerin hem de alınan önlemlerin yetersiz
olduğunu söylemektedir.
Türkiye'yi kurtaracak bir
proje olarak sunulan duble yol projesi kapsamında yapılan yollar ise, ilk kar
yağışıyla beraber delik deşiktir. Pazar günü Fethiye-Muğla-Yatağan arasındaki
duble yoldan geçtim, sizlerin de görmesini tavsiye ederim.
Merkezî ve yerel yönetim,
devreye soktukları planlarla ve kriz masalarıyla, doğal afetin zarar verdiği
insanlara ulaşamamıştır. Canlı yayınlarda televizyon ekranlarına yansıyan
görüntülerinde, vatandaşlarımızın perişanlıkları apaçık ortadayken, hükümet ve
belediye, 24 saat yağan kar karşısında, âdeta çaresiz kalmıştır.
Başbakanın, bu tür doğal
afetler sonucunda zarar gören vatandaşlara, aslında ne yapmaları gerektiğini,
Muş'ta, bu felaketten günler önce söylemiştir. Sayın Başbakan, Muş'taki
temasları sırasında "ekinlerim kar altında kaldı" diyen bir vatandaşa
"ekinlerini de karın altından ben çıkaracak değilim ya! Neyi, kimden
isteyeceğinizi bilin" diyerek azarlamıştır. Yurttaşların, bu anlayışta
olan bir Başbakanın hükümetinden yardım beklemeleri suçtur sanırım. Zaten,
İstanbul Valisi de, yaptığı açıklamada, iki günde 2 000 000 aracın trafiğe
çıktığı 13 000 000'luk bir kentte bu yaşananları normal olarak değerlendirip,
İstanbulluları kentli olmaya çağırmıştır. Oysa, bu suçlamanın temelinde,
Muş'taki vatandaşı azarlama tarzı vardır. Meteoroloji raporlarına rağmen,
yeterli önlemleri almayarak, sorumluluğu üstlenme cesaretini ve erdemini
gösteremeyenlerin, yurttaşı sorumlu tutmaları kabullenilecek bir durum
değildir.
İstanbul'da yaşadığımız
bu felaketin neticesinde, bir çocuğumuzun, kayıt parası ödeyemediği için, evine
3,5 kilometre uzaklıkta bir okula kayıt yaptırması gibi problemleri çözemeyen
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın İstanbul halkına önerisi "ne olur canım,
iki gün dışarı çıkmasınlar" olmuştur. Kendi sorumluluğu altında bulunan
okullarda, karne dağıtımını, hava şartlarının bilinmesine rağmen, iki gün
ertelemeyen bir bakanın, İstanbul için önerisi, gerçekten, çok düşündürücüdür.
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.
Bu olanlardan sonra, tüm
İstanbul halkı diyor ki: "Ya deprem olsaydı..." Bu soruyu düşünmek,
bir İstanbullu olarak benim de hakkımdır diye düşünüyorum. Umarım böyle bir
felaketi yaşamayız, umarım büyük acılar yaşamayız; ama, doğal afetleri sıkça
yaşayan ülkemizde bu olumsuzluklarla başa çıkmanın yollarını aramalıyız. Bu
felaketlere hazırlıklı olmalıyız. Sayın Güngör Mengi, cumartesi günkü Vatan
Gazetesindeki yazısında şöyle diyor: "Mars gezegeninin fethedildiği günlerde,
İstanbul'u yönetenler, kara, mars olmuşlardır. Liderlik uzmanı Drucker diyor
ki: Etkin lider, vaaz veren değil, iş yapandır." Bu yazıda, devamında,
Güngör Mengi şöyle diyor: "2004 kışının heykeli dikilecek lideri, kardan
adam olsa gerek."
Bu konuyla ilgili, Sayın
Başbakanımıza yazılı soru önergesi verdim. Umarım, Bilgi Edinme Yasasının
hayata katıldığı bugünlerde, diğer soru önergelerimize bu soru önergemiz de
benzemez, zamanı içerisinde cevaplandırılır.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, bundan sonraki konuşmacıya da ben
cevap vereceğim; uygun görürseniz beraber cevaplayayım.
BAŞKAN - Peki, hay hay
Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz,
uyuşturucu ve gençlikle ilgili söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Hamit
Taşcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Taşcı. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
2. - Ordu
Milletvekili Hamit Taşçı'nın, gençliği tehdit eden ve giderek artan uyuşturucu
kullanımına karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
HAMİT TAŞCI (Ordu) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen anneler,
babalar, geleceğimiz ve ümidimiz olan sevgili gençler; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama Burçin'in
günlüğünden alıntılar yaparak başlıyorum. 20 yaşında uyuşturucudan ölen Burçin
Bircan, günlüğünün son satırlarında "yatacak yerim yok, korkuyorum, iyice
çirkinleştim, Tanrım bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıyor. Mezarlıkta
cesedi bulunan 20 yaşındaki yüz güzeli Burçin Bircan, tuttuğu günlükte, âdeta
kendisini ölüme götüren süreci anlatmış. Genç kız, 2003'ün son üç haftasında
hastanede tedavi görmüş ve günlüğünde şöyle yazmış: "Bugün, benim için çok
önemli bir gün; çünkü, hayatımı altüst eden uyuşturucu illetinden kurtulmak
için ilk adımı attım. Eğer, bu zor işi başarırsam yeni bir hayata başlayacağım;
ancak, hiç de kolay olmayacak; çünkü, bazen bunalıma giriyorum, üşüyorum, titriyorum,
kendimi çok yalnız hissediyorum, her yerim ağrıyor, sanki bütün dünya üstüme
geliyor, bir boşluğa düşüyorum, ancak başaramıyorum. Sonu ne olursa olsun bu
illetten kurtulacağım. Geçmişte yaptığım hatalara düşmeyeceğim. Kendimi işime
adayıp, başarılı olmak için çalışacağım. Hayalimdeki New York'u işte o zaman
fethedeceğim. Arkadaşlarımı, dostlarımı çok dikkatli seçeceğim."
Günlükteki son yazı, 1
Ocak 2004 tarihli: "Balıklı Rum'da geçen yirmi günün sonunda, Önder, beni
çıkardı. Dün, yeni yıldı. Beni Müge'nin evine bıraktı. Beni Balıklı Rum'a yatıran Önder, artık, başımın çaresine
bakmam gerektiğini söyledi."
Burçin Bircan, bu yazıdan
yedi gün sonra, Kozlu Mezarlığında, iğne delikleriyle, ölü bulundu. Burçin
bizim evladımızdı. Onu öldürdüler. Sorumlusu kim; hepimiz.
Nüfusumuzun 40 000 000'u
aşan kısmını 0-29 yaş grubu çocuklarımız, gençlerimiz oluşturuyor. Anadolu
coğrafyası, tarihin hiçbir döneminde bu kadar yoğun genç nüfusa sahip
olmamıştır. Genç nüfusumuz, bizim geleceğimiz, bizim gücümüz, kudretimizdir.
Dinamik, berrak zihinlere sahip olan gençliğimiz, kültür ve medeniyetimizi
yeniden inşa edecektir. Bu nedenle, kültür ve medeniyetimizi yeniden inşa
edecek gençlerimiz üzerinde hesaplar yapılmaktadır. Ülkemiz ve gençlerimiz
büyük bir dış tehditle karşı karşıya bulunmaktadır.
Genç nüfus yapısına sahip
ülkemizin gelişmesini engellemek isteyen bazı odakların, gençlerimizi alkol,
sigara, uyuşturucu gibi zararlı maddeleri kullanmaya alıştırdıkları
bilinmektedir. Dünya gençliğini kemiren uyuşturucunun gençlerimiz arasında da
süratle yaygınlaştığı görülmektedir. Barlar, pavyonlar, diskotekler, gece
kulüpleri ve her türlü eğlence yerleri tuzaklarla dolu ve gençlerimiz, üçer
beşer bu tuzaklara düşmektedir. Uyuşturucu tacirleri daha da ileri giderek,
ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarının kantinlerinin ihalelerine
girerek veya kantin işletmecileriyle işbirliği yaparak, çocuklarımızı, eğitim
kurumlarımızın içinde de uyuşturucu tuzaklarına düşürmeye ve madde bağımlılığı
oluşturmaya yoğunlaşmışlardır.
Emniyet kayıtlarına göre,
uyuşturucu kullanma yaşının, bugün, maalesef,
12-14 yaşlarına kadar indiği görülmektedir ülkemizde.
Uyuşturucu... İsmi
üzerinde, uyuşturucu. Oysa, ülkemizin, milletimizin ve ailemizin akıl ve
mantığıyla hareket eden berrak ve uyuşmamış beyinlere ihtiyacı var.
Uyuşturucular, bugünümüzü ve yarınımızı karartan, bizi, kendi benliğimizden ve
millî kültürümüzden koparan bir felakettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HAMİT TAŞCI (Devamla) -
Benliğimizden ve öz kültürümüzden kopmuşluk, gençliğimizi bunalıma ve cemiyetin
dışına itiyor. Bu itilmişlik ise, gençlerimizin bedenî varlıklarının yok
olmasına kadar gidebiliyor. Merak ve özentiyle başlayan sigara içme, daha sonra
gelen alkol alışkanlığı ve bir üst derecesi olan bağımlılığı, bataklığa
düşmenin habercisidir. İnsanı insanlığından alıkoyan bu bataklıkta yaşamanın
ise, alkolle birlikte, cinsî sapıklığı, fuhuşu, uyuşturucu bağımlılığını,
frengi ve çağımızın en korkunç hastalığı olan AIDS'i getirmesi kuvvetle
muhtemeldir.
Biliyoruz ki, bu tür
ortamların çoğunda ahlakî değerler geçersizdir. Ahlakî değerlerin geçersiz
olduğu ortamda, bütün değer hükümleri tersine dönmüş, maddî ve manevî değerler
bozulmuş, sorumluluklar yitirilmiştir. Gençlerimiz ve insanımız, bu ortamda,
ancak uyuşturucu tacirlerinin kazanç kapısı olmaktadır; ondan öteye, kendi
değerler sistemiyle hiçbir şey yapamamaktadırlar. Çocuklarımızı uyuşturucu
kullanımına karşı korumak, milletvekilleri olarak, bakanlar olarak, anne baba
olarak, hepimizin görevidir. Eğer, bu görevimizde bir aksama olursa, tarihin sayfalarında,
vebalden kurtulamayız, çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi bir Türkiye, iyi bir
gelecek bırakamayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz ve gençlerimiz ciddî bir dış tehditle karşı karşıya
bulunmaktadır. Geleceğimiz olan çocuklarımızı, madde bağımlısı yaparak
zehirlemektedirler. Uluslararası odaklar ile yerli işbirlikçileri, uzak hedef
projesiyle, geleceğimizi yok etmeye çalışmaktadırlar. Bize düşen ise,
çocuklarımızı ve ülkemizi bu tehditlere karşı korumak olmalıdır. Bu koruma mekanizmasının
ana eksenini de nitelikli eğitim oluşturacaktır.
Çocuklarımızı, çağdaş
bilimin yanı sıra, inanç, ahlak, öz kültürel değerlerle donanımlı kılmak
zorundayız. Bugün, eğitim kurumlarımızda 19 000 000 çocuğumuz öğrenim
görmektedir. Öğretmenler ve öğretim görevlileri, psikologlarımız, pedagoglarımız,
sosyologlarımız, doktorlarımız, güvenlik birimlerimiz ve yasama organı, üzerine
düşen görevi yapmakla sorumludurlar.
Anneler, babalar, tüm
kurumlar ve ilgililer olarak, geleceğimiz olan çocuklarla dikkatle ilgilenmek
zorundayız; yoksa, geleceğimiz tehlikede. İş işten geçmeden, daha çok Burçinler
ölmeden, gelin, el ele verip, gerekeni yapalım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Taşcı.
Gündemdışı her iki
konuşmaya İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'in, İstanbul'da yaşanan yoğun kar
yağışı ve sonuçları hakkındaki ve Ordu Milletvekili Sayın Hamit Taşcı'nın,
uyuşturucu ve gençlik konulu gündemdışı konuşmaları üzerine söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
İstanbul'u 22 Ocak
Perşembe gününden itibaren etkisi altına alan yoğun kar yağışı ve fırtına,
başta, enerji dağıtım sistemi olmak üzere, kent yaşamını doğrudan etkileyen
ulaşım, sağlık, eğitim gibi hizmetlerin verilmesinde güçlüklere neden olmuştur.
Ancak, öncelikle,
İstanbul'da 22-23 Ocak günlerinde karşı karşıya kalınan hava şartlarının
sıradan bir meteorolojik olay olmadığını tespit etmemiz gerekmektedir. Nitekim,
22 ve 23 Ocak 2004 tarihlerinde meydana gelen aşırı kar yağışı ve şiddetli
fırtınanın meteorolojik verileri incelendiğinde, bu gerçek, bütün çarpıklığıyla
ortaya çıkmaktadır. 24 Ocak 2004 tarihinde ölçülen ortalama kar yüksekliği 32
santimdir. Son otuz yılın ocak ayı ortalama kar yüksekliği 22 santimdir. Bu
değer, son otuz yılın ocak ayı kar yüksekliği rekorudur.
Yine, Kilyos'ta, 22 Ocak
tarihinde ölçülen rüzgâr hızı 125 kilometre/saate ulaşmıştır. Bu değer,
İstanbul'da, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rüzgâr hızı demektir.
İstanbul'da son 25 yılın
en düşük ocak ayı sıcaklığı 24 Ocak 2004 tarihinde -i 6,4 santigrat derece
olarak ölçülmüştür.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu olağandışı koşullara bağlı olarak, İstanbul'da yaşanan
sıkıntıları birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar, elektrik
kesintisi, otoyollarda ve şehiriçi ulaşımda meydana gelen tıkanıklıklar ve
hava, deniz ve demiryolu ulaşımındaki aksamalar, su, kanalizasyon ve doğalgaz
hizmetlerinde karşılaşılan güçlüklerdir.
İzin verirseniz, bütün bu
hizmetlerdeki aksamaların nedenlerini ve yürütülen çalışmaları birer birer arz
edeceğim. Önceliği elektrik konusuna vermek istiyorum. İstanbul'da, bugüne
kadar, günlük olarak harcanan en yüksek enerji miktarı 4 700 megavattır. 22
Ocak saat 02.00'de, hızı saatte 120 kilometreye varan şiddetli fırtına
sebebiyle enerji ana iletişim hatlarının büyük bir bölümü devredışı kalmıştır.
Buna bağlı olarak, şehre gelen enerji miktarında 3 800 megavat azalma olmuştur;
dolayısıyla, bu durum, şehre elektrik kesintisi olarak yansıtılmak zorunda
kalınmıştır.
22 Ocakta BEDAŞ'tan
sağlıklı bir biçimde enerji akımı sağlanmadığı için, arıza kontrolleri de
dağıtım şirketlerince istenilen biçimde yapılamamıştır. Ana iletim hattı
arızalarının giderilmesi ve yedek sistemin devreye sokulması için 10 mühendis,
100 teknisyen ve 20 adet araç ve iş makinesiyle çalışma yürütülmüştür.
Avrupa yakasındaki
arızaların tespit edilerek giderilmesi için, 12 işletme müdürlüğüne bağlı
olarak, 9 872 trafo merkezinde 360 personel, 60 adet arıza aracı, 36 adet
kovalı araç görevlendirilmiştir.
Yine, Anadolu yakasında,
aynı amaç için, toplam 570 elemandan oluşan 305 ekip teşkil ettirilmiş, 98 araç
ile 4 400 trafo merkezinde çalışmalar sürdürülmüştür.
Yapılan öntespitlere
göre, şehrin elektrik altyapısı hava koşullarına bağlı olarak ciddî zarar
görmüştür.
Öte yandan,
karayollarındaki ulaşımda meydana gelen aksamaların, zincirsiz ve gerekli
donanımdan yoksun araçların yolda kalmaları sonucu meydana geldiği tespit
edilmiştir. Bazı bölgelerde, yola ters açıdan giren araçlar tarafından trafik
kilitlenmiş, bu kesimlerde kar mücadelesi de yapılamamıştır. Ayrıca, ağır
tonajlı kamyon ve TIR'ların, bulundukları yere terk edilmesi de kurtarma
faaliyetlerini olumsuz etkilemiştir. O gece otoyollardan tahliye edilen araç
sayısı 3 500'dür.
Otoyollarda, toplam 522
kilometrelik güzergâhta, 63 iş makinesi ve kurtarma aracı ve 148 personelden
oluşan 22 ekiple kar mücadelesi yapılmıştır. Buralarda, 1 500 ton tuz, 70 ton
üre, 55 ton tuz eriyiği olmak üzere, toplam 1 625 ton malzeme kullanılmıştır.
Öte yandan, otoyollar
dışında kalan yollarda ise, İstanbul il sınırları içerisinde, toplam 721
kilometrelik yol güzergâhında, kar ve buzla mücadele programı uygulanmış, 220
personel ve 35 araçla, 1 740 ton tuz kullanılarak, çalışmalar yürütülmüştür.
İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı sorumluluğunda, toplam 3 800 kilometre uzunluğundaki ana
arterlerde kar ve buzla mücadele yapılmıştır. 22 Ocaktan başlamak üzere, 5 000
personel -vardiyalı olarak 500 ekip halinde- 300 araç ve iş makinesiyle
mücadele edilmiş, toplam 12 980 ton tuz ve 450 ton üre kullanılmıştır. Ayrıca,
ilçe belediyelerine, karla mücadele için, toplam 15 200 ton tuz verilmiş, okul,
hastane gibi kuruluşlar için de, torbalar halinde 2 000 ton tuz dağıtımı
yapılmıştır.
Aynı gün -22 Ocak
Perşembe günü- saat 08.00'de göreve başlayan 3 500 civarındaki trafik
polisimiz, o akşam 20.00'de görevlerini bırakmamışlardır, gece 03.30'a kadar
-aşağı yukarı 20 saat- göreve devam etmişlerdir; ondan sonra görev alan ekip,
gece 03.30'dan sonra görevi teslim almıştır.
İstanbul'da kötü hava
şartlarının egemen olduğu iki gün boyunca, yapılması gereken 199 uçuştan ancak
74'ü gerçekleştirilebilmiştir. Olumsuz hava koşulları sonucu görüş uzaklığının
yarım milin altına inmesi ve Boğaz'daki akıntının 6 mile çıkması nedeniyle,
Boğaz trafiği de belli bir süre kapatılmıştır.
22 Ocakta başlayan hava
muhalefeti, su ve kanalizasyon ana isale hatlarında yapısal hasar
oluşturmamıştır; ancak, enerji kesintisi nedeniyle terfi istasyonlarındaki
pompaların çalışmamasından dolayı su sıkıntısı yaşanmıştır. Enerji dağıtım
şirketlerince, öncelikli olarak su terfi istasyonlarının enerji ihtiyacının
karşılanmasıyla beraber, su sıkıntısı, 23 Ocaktan itibaren, merhalelerle,
çözüme kavuşturulmuştur. 600 personelden oluşan su ekibi ile 800 personelden
oluşan 67 kanalizasyon ekibi, üç vardiya halinde, 124 araçla, arızaları
gidermek üzere çalışmalar yürütmüşlerdir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, altyapıya yönelik aksamaların yanında, sosyal amaçlı kamu
hizmetleri talebinde de, bu dönem boyunca, büyük bir patlama olmuştur. Bu
çerçevede, karayolu trafiğinde mahsur kalan vatandaşlara yönelik olarak,
kurtarma ve insanî yardım çalışmaları belirli bir plan dahilinde yürütülmüştür.
Karayolları ulaşım ağında yoğun kar yağışından dolayı mahsur kalan araçlara ve
içerisindeki vatandaşlara İstanbul Valiliğimiz Kriz Merkezi koordinasyonunda
devletin bütün imkânları sunulmuştur.
Bu çerçevede, Üçüncü
Kolordu Komutanlığına bağlı birlikler, Büyükşehir Belediyesi, İl Jandarma Alay
Komutanlığımız, İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Sivil Savunma Arama ve Kurtarma
Birlik Müdürlüğü ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca, kurtarma ve insanî
yardım faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Kurtarma ve insanî yardım
çalışmalarında Karayolları araç ve ekiplerinin yanı sıra, Büyükşehir Belediyesi
ekipleri de görev almıştır. Öte yandan, Üçüncü Kolordu Komutanlığına bağlı
birliklerden 120 araç ve 1 256 askerî personel çalışmalara katılmıştır. Bu
çalışmalar sonucunda, İl Jandarma Komutanlığı sorumluluk sahasında toplam 1 190
araç da kurtarılarak, yol trafiğe açılmıştır. Araçlarında mahsur kalan toplam
419 vatandaşımıza jandarma karakollarımızda iaşe ve ibate imkânları
sağlanmıştır. Ayrıca, jandarma sorumluluk sahasında, Avrupa yakasında 3 000,
Asya yakasında 500 olmak üzere, toplam 3 500 vatandaşımız kurtarılarak, kamu
kurumları ve kapalı alanlarda iskân edilmeleri temin edilmiştir.
Karayollarında mahsur
kalıp da, yakıtı biten araçlara, İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri nezaretinde,
Büyükşehir Belediyesince 40 ton benzin ve 40 ton mazot dağıtımı
gerçekleştirilmiştir. Hadımköy TEM yolunda, 1 750 vatandaş ve 184 araç kurtarılmış,
1 500 aracın yoluna devam etmesi sağlanmıştır; 977 vatandaşın, Birinci Zırhlı
Tugay Komutanlığı kışlasında iskân edilmeleri ve iaşesi temin edilmiştir. Aynı
şekilde, Mahmutbey-İstoç-Habipler yolu ile Metris-Sultançiftliği yolunda
Altmışaltıncı Zırhlı Tugay Komutanlığınca, toplam 490 vatandaş, 175 araç
kurtarılmış, 450 vatandaşın iskân ve iaşesi kışlalardan sağlanmıştır. Ayrıca,
otoyolda terk edilen ağır tonajlı 15 TIR, Altıncı Motorlu Piyade Alay
Komutanlığı birliklerince kurtarılmıştır.
Yolda mahsur kalan
araçların içerisindeki vatandaşlara Büyükşehir Belediyesince, İl Emniyet
Müdürlüğü ekiplerinin desteği de sağlanarak 10 000 adet kumanya dağıtımı
gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde, askerî birliklerimizce ve özel fabrikalarca
hazırlanan yiyecek paketleri ile 7 500 adet ekmek dağıtımı sağlanmıştır. E-5 ve
TEM otoyolu güzergâhında, Kızılay Bölge Depo Müdürlüğünce kuru gıda ve meyve
suyu dağıtımı da gerçekleştirilmiştir.
Öte yandan -önemli bir
sosyal problemimiz olan- sokakta yaşamak durumunda olan kimsesizlere yönelik
olarak da çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede, öncelikle, bu kişiler, mevcut
sosyal hizmetler istasyonları ile geçici iskân ünitelerinde koruma altına
alınmış, iaşe ve ibateleri ile kişisel bakımları yapılmıştır. Büyükşehir
Belediyesi işbirliğiyle, 148 kişi Alibeyköy Akşemsettin Spor Kompleksinde ve 42
kişi Üsküdar Ünalan Kültür Merkezinde olmak üzere toplam 190 kişi koruma altına
alınmıştır. Yine, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne ait tesislerde Ayvansaray İlk
Adım İstasyonunda 15 çocuk, 75 inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezinde 10 kadın,
kadın sığınma evinde ise 83 kişi sokaktan toplanarak bakım altına alınmıştır.
Sokaktan kimsesizleri toplamak üzere 67 personel, 15 araçla faaliyet
gösterilmiştir.
NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul)- Bravo.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen,
tabiat şartlarındaki bütün bu olumsuzluklar, daha önceden yetkili kamu
otoriteleri tarafından öngörülmüş ve planlamalar bu yönden hazırlanmış
olmalıdır. Değerli arkadaşım da bunu belirtti.
Nitekim, İstanbul
Valiliğimizin 11 Aralık 2003 tarihli genelgesi var. İstanbul Valiliğimiz, bütün
kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileriyle yapmış olduğu toplantı sonucunda,
gelişebilecek olağandışı hava şartlarına bağlı olarak aşağıda sayacağım
durumların vuku bulacağına, bunun için tedbirler alınmasına ve ne tür
tedbirlerin alınacağına dair bu söylediğim genelgeyi hazırlamış ve bütün kamu
kurum ve kuruluşlarına 11 Aralık 2003 tarihinde göndermiştir.
Orada şunlar söyleniyor:
"Bu hava şartlarından dolayı, aşırı buzlanma, elektrik ve telefon
hatlarında arıza, deniz ve hava ulaşımında aksamalar; sürücü hataları, eksik
donanımlı araçlar, araç arızalanmaları, emniyet şeridi ihlalleri; acil sağlık
hizmeti talebindeki artışlar; sokakta yaşayan evsiz, kimsesiz çocuk, genç ve
yaşlıların bakım ve ihtiyacı; eğitim hizmetlerinin devam edemeyeceği durumlar
nazarı dikkate alınacak." Bu oluşabilecek varsayımların dikkate alınması
konusunda bütün kurumların dikkati çekilmiş ve bu çerçevede, ilgili bütün kamu
kurum ve kuruluşları ile vatandaşlardan, tedbirli olmaları istenilmiştir.
Ayrıca, 20 Ocak günü -bu
olaydan iki gün önce- meteorolojiden sağlanan hava tahmin raporlarına dayalı
olarak, 22 Ocak Perşembe gününden hafta sonuna kadar sürecek etkili kar
yağışının ihbarı yapılmış ve yine, bütün kamu kurum ve kuruluşları ile
vatandaşlarımızdan tedbirli olmaları istenilmiştir.
Bu saydığım öntedbir,
ikaz ve hizmetlere rağmen, hayatın doğal akışını etkileyen bir süreç
yaşanmıştır ve bu gibi büyük afetlerde dünyanın her yerinde görülebilen türden
manzaralar, en hafifiyle ülkemizde de hüküm sürmüştür. Bilindiği gibi, dünyanın
en gelişmiş ülkesi Amerika Birleşik Devletlerinde bile, bu tür doğal afetlerde
bazı sıkıntıların yaşandığına şahit oluyoruz. Hava şartlarındaki bütün
olumsuzluğa ve karayollarında seyir halindeki bazı araç sürücülerinin yola
tedbirsiz çıkmış olmalarına karşın, devletimiz, Valiliğin, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, belediyelerin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının elindeki
imkânları sonuna kadar kullanmıştır. Nüfusu 10 000 000'u aşan megakent
İstanbul'da, bütün olumsuzluklara rağmen, devlet başarılı sayılabilecek bir
sınav vermiştir. Bu vesileyle, gece gündüz çalışan bütün görevlilerimize
teşekkürlerimi sunmayı da bir vazife sayıyorum.
Bu konuyu bitirmeden, bir
noktaya da temas etmek istiyorum: Burada, biraz önce bu konuyla ilgili konuşan
Değerli Milletvekili Arkadaşım, Sayın Genel Başkanımızın, Başbakanımızın
belediye başkanlığından bahsetti. Sayın Başbakanımız, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığı görevini, hakikaten, çok örnek, bütün dünyada örnek
olabilecek bir başkanlık yapmak suretiyle ifa etmiştir. Bunu da burada
belirtmek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; izniniz olursa, hemen uyuşturucu ve gençlik konusunda da
sizlere bazı malumatlar vermek, arz etmek istiyorum. Tabiî, bu konunun birkaç
boyutu var. Bir, bu narkotik, uyuşturucu maddelerle mücadele boyutu, bir de,
işin sosyal yönü, eğitim yönü vardır. Ben, izninizle, bunlara da kısaca temas
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünyadaki globalleşme hareketleri, sınırların sanal bir çizgi olarak kalması,
uyuşturucu kaçakçılığının, sadece ülke sorunu olmaktan çıkarak, bölgesel,
uluslararası, hatta, kıtalararası suç türüne dönüşmesine neden olmuştur. Bu da,
genel anlamda, uyuşturucu madde kaçakçılığıyla mücadelede üretim, transit ve
tüketim alanlarındaki ülkelerin eşit seviyede mücadele etmeleri gerektiği
gerçeğini ortaya koymuştur. Ülkemiz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Bakan,
buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)- Teşekkür ediyorum efendim.
Ülkemiz, sınıraşan
suçlardan olan yasadışı uyuşturucu madde ticareti trafiğinde, doğudan batıya
afyon ve bunun türevi olan eroin maddesinin, batıdan doğuya ise sentetik
uyuşturucular ve eroin maddesinin imalinde kullanılan asetik anhidrit maddesinin
ticaretinden etkilenmektedir.
Ülkemizin, kendisini
doğrudan etkileyen, Balkan rotası üzerinde yasadışı uyuşturucu madde ticaretine
karşı göstermiş olduğu yoğun ve başarılı mücadelenin sonunda, uyuşturucu madde
organizasyonlarının faaliyetlerinin Kuzey Karadeniz rotasına kaymış olduğunu da
hep beraber biliyoruz ve bu bilinmektedir. Bizim Jandarma ve Emniyet
Teşkilatımıza bağlı narkotik birimlerimizin yasadışı uyuşturucu madde
ticaretinin önlenmesi yönünde Balkan rotası üzerinde göstermiş olduğu mücadele
neticesinde -şimdi vaktinizi almamak için burada tek tek saymayacağım- çok
miktarda uyuşturucu madde, bunu nakledenler, bunun ticaretini ve
organizasyonunu yapanlar, suç örgütleri ve şebeke elemanları yakalanarak
adalete teslim edilmişlerdir. Ayrıca, Jandarma Genel Komutanlığı ekiplerince
esrarın hammaddesi olan hintkeneviri bitkisinin kaçak ekimiyle mücadelede de
etkili olunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
uyuşturucu madde suçlarına karşı etkin bir mücadele için, bilim ve teknolojinin
sunduğu imkânların sonuna kadar kullanılması gerekmektedir. Bu da, uyuşturucu
madde kaçakçılığıyla mücadelede görev alan personelin eğitim ve gelişimine önem
vermekten, mücadelede bilimsel ve gelişime açık bir yapı oluşturmaktan
geçmektedir. Bu bilinçle hareket eden ülkemiz güvenlik güçleri, bu alanda görev
yapan personelin temel eğitimini tamamlamıştır. Öte yandan, Birleşmiş Milletler
uyuşturucu kontrol programının desteğiyle uyuşturucu maddelerin üretimi,
kullanımı ve kaçakçılığıyla mücadele konusunda bilimsel araştırmalar yapmak ve
bölge ülkelerinin mücadeleci birimlerine eğitim vermek üzere, Emniyet Genel
Müdürlüğümüze bağlı olarak, Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla
Mücadele Akademisi adıyla anılan, kısa adı TADOC olan bu kuruluş kurulmuştur ve
çok örnek bir kurum olarak eğitim faaliyetlerine devam etmektedir. Şu anda bile
çeşitli ülkelerden bu işle mücadele için eğitim almaya gelmiş öğrenciler vardır
ve aşağı yukarı her eğitim döneminde de dört beş dilde eğitim yapılmaktadır bu
kurumda; örnek bir kurumdur.
Ayrıca, uyuşturucu,
insanların hayatını ve toplumsal gelişimi tehdit etmeye devam etmektedir,
değerli arkadaşımızın da belirttiği gibi. Dünya üzerinde bu global problemden
etkilenmeyen hiçbir ülke yoktur. Madde kullanımı ve bağımlılığı büyük bir sorun
olarak kabul edilmekle birlikte, önlenebilir bir durum olarak da görülmektedir;
ancak, bunun için, madde kullanımı ve bundan kaynaklı sorunlarla yoğun mücadele
gerekmektedir.
Ülkemizde, uyuşturucu
madde kullanım sayısında, yıllara göre kısmî bir artış görülmektedir. Nitekim,
narkotik birimlerimiz tarafından, uyuşturucu kullanımından dolayı, bütün
ülkede, 2000 yılında 2 795 kişi, 2001 yılında 3 314 kişi, 2002 yılında 4 037
kişi, 2003 yılında ise 3 657 kişi hakkında yasal işlem yapılmıştır; ama,
özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve kıta Avrupası için uyuşturucu
kullanımı çok ciddî bir toplumsal sorun haline dönüşmüştür. Ülkelerin bağımlılık
durumuna bakıldığında, Hollanda'da nüfusun yüzde 2,8'i, Almanya'da nüfusun
yüzde 3,5'i, Fransa'da nüfusun yüzde 4,5'i, İspanya'da nüfusun yüzde 5,3'ü,
Portekiz'de nüfusun yüzde 8,5'i uyuşturucu madde kullanmaktadır.
Ülkemizde, Başbakanlık
Aile Araştırma Kurumu Başkanlığınca, 2002 yılında yaptırılan "Türkiye'de
Madde Kullanımı Profili" konulu, 72 il, 74 ilçe ve 54 köyde, toplam 7 680
kişiyle gerçekleştirilen çalışmanın verilerine göre, araştırmaya katılanların
binde 3'ünün madde kullandığı görülmüştür. Bu oran, diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında, tabiî, oldukça düşük sayılabilir; ama, kaygı verici bir
düzeye geldiğimizi de açıkça ortaya koymamız gerekmektedir. Bu bakımdan, hem
devlet hem de toplum olarak, üzerimize düşen sorumlulukları eksiksiz yerine
getirmek durumundayız.
Devlet olarak, öncelikle,
kurumlararası işbirliğini sağlamak üzere, 18 kurum ve kuruluşun temsilcilerinin
görev yaptığı "uyuşturucu madde kullanımıyla mücadele, takip ve
yönlendirme kurulları" oluşturulmuştur.
Öte yandan, Avrupa Birliği tarafından, madde
kullanımı, bağımlılığı ve sonuçları hakkında karşılaştırılabilir, güvenilir ve
objektif bilgi toplanması, analizi ve kullanımı amacıyla kurulan Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezine Türkiye'nin de katılımına
karar verilmiş, üyelik sözleşmesi tamamlanarak, görüşleri alınmak üzere Avrupa
Birliği Komisyonuna gönderilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ayrıca, uyuşturucuyla mücadele bağlamında, güvenlik birimlerimiz de,
risk grubuna dahil şahısların yoğun olarak bulundukları yerlerde, uyuşturucu
madde kullanımını engellemek ve sokak satıcılarıyla daha etkin mücadele etmek
için, özellikle büyük şehirlerde, sokak timleri oluşturmuşlardır. Madde
kullanımı ve bağımlılığına karşı yürütülen mücadelenin etkin ve yerinde
sürdürülebilmesi için, büyük şehirlerdeki ilçelerde, özel olarak narkotik
suçlarla mücadele konusunda eğitilmiş
görevlilerden oluşan ilçe narkotik timlerinin kurulması sağlanmıştır.
Madde kullanımıyla mücadele
konusunda, ülke genelinde 103 kişiye "eğiticilerin eğitimi kursu"
verilmiştir. Bu personelimiz tarafından, il millî eğitim müdürlüğü görevlileri
ve bağımlılık konusunda uzman doktorların katılımıyla, görevli bulundukları
illerde yer alan lise ve dengi okullara, öğrenci velilerine, ceza ve
tutukevleri personeline, talep olması durumunda gönüllü kültür teşekkülleri ile
derneklere ve vakıflara, koordine kurularak, madde bağımlılığı konusunda
konferans, panel ve açık oturumlar aracılığıyla mücadelemiz devam etmektedir.
Bu çerçevede, Jandarma Genel Komutanlığı koordinesinde, Sağlık ve Millî Eğitim
Bakanlıklarıyla müştereken oluşturulan komisyonlar marifetiyle, 15-21 yaş
gurubunu hedef alan ve 16 ilimizi kapsayan bir çalışma planlanmış
bulunmaktadır.
Elbette, madde
bağımlılığına karşı yürütülen mücadelenin daha başarılı olabilmesi için
alınması gereken tedbirler bulunmaktadır. Sosyal içerikli her konuda olduğu
gibi, madde bağımlılığıyla mücadelede de üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının,
medyanın ve yerel yönetimlerin daha etkin rol alması gerekmektedir. Daha fazla
spor alanları, daha çok kültürel aktivite toplumun bütün kesimlerini kucaklayan
rehberlik ve ruh sağlığı hizmetleri; madde bağımlılığının nedenlerine yönelik
daha fazla araştırma; özendirici uyarıların, gençlerin yoğunlukla bulunduğu
çevrelerden uzak tutulması; küçüklere, sigara, alkol ve uçucu maddelerin
satışının yapılmaması; medya kuruluşlarımızın, sigara, alkol ve uyuşturucu
tüketimini özendirici nitelikte motifler içeren programlar yayımlamaktan
kaçınmaları; medya kanallarında, uyuşturucu madde kullanımının önlenmesi
konusunda görsel ve işitsel eğitim programlarının hazırlanması ve yoğun olarak
izlenebileceği zaman diliminde yayımlanması... Tabiî, bunlar, alınması gereken
sosyal tedbirlerin başta gelenlerindendir; ama, bunların neredeyse tamamı,
vatandaş bilincinin yüksek tutulmasıyla sonuç alınacak tedbirlerdir. Biz, Hükümet
olarak, hem uyuşturucu trafiğiyle polisiye tedbirler anlamında kararlılıkla
mücadeleye devam edeceğiz ve hem de toplumsal bilincin geliştirilmesi konusunda
ilgili kesimlerle işbirliğine devam edeceğiz. Umuyorum ki, bu çalışmalara,
ailelerin çocuklarına olan yakın ilgisi ve toplumsal dayanışma ruhuyla halkımız
da gereken katkıyı sağlayacaktır.
Gençlerimizin uyuşturucu
tuzağına düşmemesini diliyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz,
doğal afetlerle ilgili söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı'ya
aittir.
Buyurun Sayın Kamacı.
(CHP sıralarından alkışlar)
3. -
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, ülkemizi son dönemlerde etkileyen, can ve
mal kayıplarına sebep olan doğal afetlere karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
NAİL KAMACI (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizi son dönemlerde çok etkileyen,
can ve mal kayıplarına sebep olan doğal afetlerle ilgili gündemdışı söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
afetlerden en çok etkilenen Çanakkale, İstanbul, Antalya ve Burdur'da oluşan
can ve mal kayıplarında, hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum,
mal kaybına uğrayan vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli arkadaşlar,
sadece bu dönemler içerisinde Antalya'da oluşan maddî kayıpların tutarı, 79
trilyon liradır. Bu, önemli bir rakam. Belki, katrilyonlar arasında trilyon çok
önemli sayılmayabilir; ama, bence, bu kaynakları, bu zararları, bu
eksiklerimizi tamamlamaya kullanmış olsaydık, belki, bunların bir kısmını
önleme şansımız olabilirdi. Yıllardan beri -yapılan bir yanlışlık var- nasıl
olsa doğal afetler arada sırada bir oluyor, fazla olmuyor, olduğu zaman da
çabuk unutulup gidiliyor; o yüzden, buna yatırım yapmanın çok anlamı yok;
çünkü, bir getirisi de yok anlayışı içerisinde olduk. Bu konuşmalarımız, bu
dönem İstanbul da böyle bir felakete uğradığı için, gündemde tutulmanın
getirdiği bir sonuçtur. Eğer, İstanbul'da olmasaydı, bugün, yine, bunları konuşmuş,
ama, bir şey yapmamış olurduk; çünkü, onbeş aylık yasama döneminde, 7-8
arkadaşımız, gündemdışı konuşmalarında, Tarım Komisyonundaki konuşmalarında,
hep doğal afetlerle ilgili konuyu gündeme getirdiler. Ben, geçen dönem, yine
kasım veya aralık ayında bir konuşma yapmışım. Daha sonra, hem AKP'den hem de
Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarım gündemdışı konuşmalar yapmışlar.
Sonuçta geldiğimiz nokta nedir; Sayın Bakanın biraz önce verdiği yanıtlar gibi,
20 dakikalık yanıtlar ve yanıtlardan sonra yapılan herhangi bir şeyin
olmaması... Bunu, özellikle söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen
dönem, kasım ve aralık aylarında Antalya'da olan sel felaketlerinden sonra,
Antalya'da önemli ölçüde bir yatırım olmamıştır. Bunu, açık yüreklilikle
söylüyorum. Yani, ne kapanan dereler açılmıştır ne elektrik hatları, trafo
hatları yenilenmiştir ne de göletler yapılmıştır. Sadece, buradan konuşmayla,
orada yaşayan vatandaşlarımıza manevî destek verilmiştir veya orada bulunan
görevliler, gitmişler, yerinde tespitler yaparak, istatistikî bilgi olarak
devlet kayıtlarına geçirmişlerdir. Onun ötesinde, herhangi bir vatandaşımıza
maddî bir kayıt, bir destek sunulmamıştır değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
bunu böyle yaptığınız sürece, halkın
devlete olan güveni devamlı azalmakta. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum;
halkın devlete olan güven azalmakta... Bu güveni, bu dönem içerisinde yeniden
tesis etmenin yolunu bulabilmeliyiz.
Doğal afetler, adından da
anlaşılacağı gibi, her sene olmayan, 50 yılda, 100 yılda olabilen afetlerdir.
Ancak, son dönemlerde, özellikle dünyanın küresel ısınmasından dolayı, ne zaman
nerede olacağı belli olmayan afetler sistemi gelişmiştir ve özellikle her yıl
olagelen bir hale gelmiştir. Bu anlamda, doğal afetlerin önüne geçmek mümkün
olmayabilir; ancak, onun yaralarını, onun acısını azaltma şansımız vardır.
Geçen dönem ve bu dönem olan sel felaketlerinden sonra, özellikle o bölgelerde
yaşayan üreticilerin sorunları bir çözüme ulaştırılmamıştır.
Daha geçen hafta, Antalya
Altınova'da çiçekçilik festivali vardı. Antalya'daki çiçekçilik, Türkiye
ihtiyacının yüzde 75'ini karşılıyor. Bunun yanında, tarımda, maalesef, son
dönemlerde yaşadığımız ithalatın olmadığı... Tarımda, diğer ürünlerde ithalat
yapıyoruz; ama çiçekçilikte, hem Hollanda'ya hem de İngiltere'ye ihracat
yapıyoruz. Geçen gün festivale katıldık. Ne güzel bir ortamda, ne güzel bir
havada festival düzenlendi, birinci, ikinci, üçüncülere ödüller verildi ve bir
hafta sonra, aldığımız habere göre, şu anda o bölgede seraların yerinde yeller
esiyor.
Değerli arkadaşlar, bu
vatandaşlara, bu üreticilere kim yardım edecek? Sadece orayı tespit etmekle, o
bölgedeki afeti devlete bildirmekle sorunları çözmüş mü oluyoruz acaba? O
insanların birçoğu başka yerlerden geldi oraya, yarıcılık yapıyorlar, yani
ortakçılık yapıyorlar; Uşak'tan gelen var, Burdur'dan gelen var, Denizli'den
gelen var, Isparta'dan gelen var. Bugün, Türkiye, sebze üretiminin...
(Mikrofon otomatik olarak
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
NAİL KAMACI (Devamla) -
...yüzde 45'ini Antalya'dan karşılamakta ve birçok yer, şu anda, yine sel
altındadır. Bunların çözümü için, en azından, hükümetin geçen dönemlerde
verdiği ve bir yıllık acil eylem planında olan ürün sigortasının sizler
tarafından yürürlüğe konulması lazımdır. Burada söylemekle bu işler olmuyor,
orada yaşayan vatandaşlara sormak lazım. Ürün sigortası, acil eylem planının
ilk senesinde olacak işlerden bir tanesiydi, ne oldu, geldi mi?! Geçen dönem de
söyledik, hiç olmazsa, bir bölgeyi pilot bölge yapalım, ürün sigortasını burada
uygulayalım dedik; ama, sonuçta geldiğimiz nokta yine aynı.
Değerli arkadaşlar,
bunları önlemenin yollarından bir tanesi de, özellikle göç alan bölgelerdeki
-Antalya gibi, İstanbul gibi- altyapı sorunlarına devletin el atmasıdır.
Antalya'da nüfusun daha çok yoğunlaştığı yerlerde, altyapı hizmetlerini sadece
belediyeye bırakırsanız, ne sel felaketini ne de başka bir şeyi önleme şansınız
vardır değerli arkadaşlar.
Bunun yanında, dere
yataklarından inşaatlara kum, çakıl aldırmaya göz yumarsanız ve bunun sonucunda
dere yatakları değişime uğrarsa, bu sel felaketleri olmaya devam edecektir
değerli arkadaşlar, bunu önleme şansımız yoktur.
Bunun yanında, yine, bu
alanlarda, fizibilitesi yapılmış gölet alanlarını devreye sokamazsak, daha çok
sel felaketi yaşamak durumunda kalırız. Bu gölet alanlarının yapılması, yeraltı
suyunun kullanılmasını da azaltmış olur, hiç olmazsa, yeraltı sularını -rezerv
olarak- önümüzdeki dönemlerde kullanma şansını bulabiliriz değerli arkadaşlar.
Bunun yanında, son
dönemlerde, özellikle yangınlarla tahrip olan orman alanlarımızın yeniden
ağaçlandırılması ve kazandırılması lazım değerli arkadaşlar.
İstanbul'la ilgili Sayın
Bakanın söylediği gerçekten önemli bir şey var, Sayın Başbakanın geliş noktası
orası, Sayın Berhan Şimşek de bu konudan bahsetti; ancak, ben de bir şeyden
bahsetmek istiyorum. Ben, cumartesi pazar günleri İstanbul'daydım, gittiğim
alanlarda özellikle bilboardlara bakıyorum, ne yazıyorlar diye. İstanbul'daki
bilboardlarda yazanları size söyleyeyim: "Kırk yıl sonrasının altyapı
çalışmalarını bitirdik." İstanbul'daki bilboardlarda bu yazıyor!
Değerli arkadaşlar, bunu,
sadece bugünkü yönetim söylemiyor. Bugünkü yönetim 1994 yönetiminin devamıdır.
Onlar da aynı şeyleri söylüyorlardı. Eğer, 20 santimlik karda, İstanbul
yönetimi ve devlet yönetimi etkisiz kalmışsa, bu ayıp, İstanbul'u yönetenlere
ve devleti yönetenlere yeter diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kamacı.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Sunuşlar uzun olduğundan,
Divan Üyemizin, sunuşları oturarak sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sözlü soruların geri
alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum :
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Edirne
Milletvekili Rasim Çakır'ın, (6/823) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/137)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 368 inci sırasında yer alan (6/823) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim. 26.1.2004
Rasim
Çakır
Edirne
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
2. - Adana
Milletvekili Kemal Sağ'ın, (6/566) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/140)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 124 üncü sırasında yer alan (6/566) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. 26.1.2004
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Kemal
Sağ
Adana
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
3. - İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol'un (6/431) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/139)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(6/431) esas numaralı
sözlü soru önergemi, önergeme yazılı cevap geldiği için geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim. 26.1.2004
Kemal
Anadol
İzmir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
4.-
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, (6/895, 6/896, 6/908) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/138)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 438, 439 ve 450 nci sıralarında yer alan (6/895, 6/896
ve 6/908) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum. 22.1.2004
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Sedat
Pekel
Balıkesir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergeleri
geri verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ
1. -
Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi ve 22 milletvekilinin, öncelikle sokakta
yaşayan çocuklar arasında yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehlikeye düşüren
uyuşturucu kullanımı konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda uyuşturucu
bağımlısı ve kamuoyunda "tinerci-balici çocuklar" olarak anılan
çocukların neden oldukları olaylar herkesi dehşete düşürmekte, telafisi
zorlaşan sosyal bir yara giderek ciddî bir tehlike haline gelmektedir.
Her köprünün altında, sur
diplerinde, bankamatik kabinlerinde, banklarda, parklarda, iş hanı girişlerinde
birbirine sarılmış yatan çocuklar olağan bir görüntü sergilemektedir.
Önceleri tek başına
dolaşan bu çocuklar, karşılaştıkları tehlikeler karşısında gruplaşmaya, sonra
da çeteleşmeye başlamışlardır. Aç kaldıklarında ya da tiner almak
istediklerinde hırsızlık, gasp gibi suçlara yönelmektedirler. Bu çocukların
işledikleri suçlar her geçen gün artmakta, dehşet boyutuna ulaşmaktadır.
Bu çocukların, büyüklerin
oluşturduğu çeteler-mafyalar tarafından gasp, kapkaç, haraç ve hırsızlık
işlerinde kullanıldıklarını da olaylar ortaya koymaktadır.
Büyük şehirler dışındaki
illerde de hızla yaygınlaştığı, diğer çocukları tehditle suça zorladıkları
görülmektedir.
Bu gruba ait çocukların
bir kısmının, artık yetişkin hale gelmeleri ve yasadışı ilişkileri sonucu,
ikinci neslin oluşumuna ve hatta gen bozukluklarına katkıda bulundukları iddia
edilmektedir.
Diğer taraftan, suç
işleyen ya da suça karışan çocukların
cezaevine konulması, mevcut cezaevi düzeninde, çocukların ıslahı bir yana, yeni
suç teknikleri öğrenmelerine neden olmaktadır.
Bu olaylar, yazılı ve
görsel medyada da her gün karşımıza çıkmaktadır.
"Sahipsiz
canavarlar; Öğretmen Serpil Yeşilyurt'u ve annesini kaçıran, sonra tecavüz eden
ve genç öğretmeni bıçaklayarak öldüren çocukların tinerci olduğu ortaya
çıktı." (Zaman Gazetesi)
"Erzurum'da iki
tinerci kaçırdıkları 3 yaşındaki kız
çocuğuna tecavüz edip başını taşla ezerek öldürdüler."
"Kartal'da 25
yaşındaki Aysel Tabak, çantasını gasp eden tinerci tarafından öldürüldü."
"24 yaşındaki S.
Donatlı adlı tinerci, annesini sekiz
yerinden bıçaklayarak öldürdü."
"Bakan eşine tinerci
saldırısı." (Hürriyet)
"Şimdi de okullu
tinerciler." (Hürriyet)
"Tinerci çocuklar
çatıda eylem yaptı." (Zaman)
"Komando yüzbaşı,
tinercilerin saldırısında hayatını kaybetti." (Net Haber)
"Tinerciler kız
yurdunu bastı." (Milliyet)
"Beşiktaş'ta tinerci
dehşeti; bir ayakkabı boyacısı, tinerci çocuklar tarafından bıçaklanarak
öldürüldü." (NTV)
Emniyet Genel Müdürlüğü
kayıtlarına göre, 2002 yılında emniyete getirilen 95 732 çocuğun yüzde 35'inin,
sigara, alkol, çözücü, yapıştırıcı, uyuşturucu ve hap kullandığı açıklanmıştır.
Yapılan araştırmalara
göre, 28 000 civarında bağımlı çocuğun olduğu ve bunların 6 000 kadarının
örgütlü suça karıştığı veya bireysel suç nedeniyle hapishaneye girdiği
belirtilmektedir. Önlem alınmadığı takdirde, önümüzdeki beş yıl içerisinde bu
sayının 100 000 civarında bir sayıya ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Bu çocukların sokaktan
kurtarılarak rehabilitasyonunu sağlamakla görevli;
SHÇEK (Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu),
UMATEM (Bakırköy Ruh ve
Akıl Hastalıkları Hastanesi Uçucu Madde Araştırma ve Tedavi Merkezi),
Başbakanlık Aile
Araştırma Kurumu, gibi kurumların yetersiz kaldığı ve bu nedenle bazı
valiliklerin, belediyelerin ve konuya duyarlı sivil toplum örgütlerinin kendi
imkânlarıyla çözüm aradıklarına tanık olmaktayız.
Sokak çocukları içinde
"tinerci - balici" çocukların durumu ayrı bir özellik taşımaktadır.
Özel bir program uygulaması da kaçınılmaz hale gelmiştir.
Gözler önünde ve hızla
büyüyen bu tehlike, çocuklarımızı kurtarmak bakımından önem taşırken, sosyal
yaşamımızda her geçen gün yeni sorunlar getirmektedir.
Anayasanın 41, 42, 58 ve
60 ıncı maddeleriyle devlete bu konularda önleyici tedbirleri alma görevi
verilmiştir.
Ayrıca "Çocuk
Hakları Sözleşmesi" bu konuda devlete önemli görevler yüklemektedir.
Bu nedenlerle toplumda
huzursuzluk yaratan, toplumun geleceğini tehlikeye düşüren, aileleri tedirgin
eden bu sorun hakkında Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Cevdet Selvi (Eskişehir)
2- Muharrem Kılıç (Malatya)
3- Orhan Ziya Diren (Tokat)
4- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
5- Kemal Sağ (Adana)
6- Bülent Baratalı (İzmir)
7- Hakkı Ülkü (İzmir)
8- Hakkı Akalın (İzmir)
9- Mehmet Boztaş (Aydın)
10- Nuri Çilingir
(Manisa)
11- Muhsin Koçyiğit
(Diyarbakır)
12- Mehmet Tomanbay
(Ankara)
13- Mehmet Işık (Giresun)
14- Fikret Ünlü (Karaman)
15- Ersoy Bulut (Mersin)
16- Hüseyin Özcan
(Mersin)
17- Şevket Gürsoy
(Adıyaman)
18- Abdulkadir Ateş
(Gaziantep)
19- Ahmet Güryüz Ketenci
(İstanbul)
20- Mehmet Parlakyiğit
(Kahramanmaraş)
21- Nadir Saraç
(Zonguldak)
22- Necati Uzdil
(Osmaniye)
23- Yılmaz Kaya (İzmir)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İkinci önergeyi
okutuyorum :
2. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 24 milletvekilinin, OHAL uygulamasının
sonuçlarının incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/161)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
10.7.1987 tarihinde 285
sayılı KHK ile yürürlüğe giren 30.11.2002 tarihinde sona eren olağanüstü halin
yürürlükte kaldığı dönem boyunca terörle mücadelede başarılı sonuçlar alınmış
olmasına rağmen bölgede bu uygulamanın sosyal ve ekonomik açılardan olumsuz
bazı etkileri sürmektedir. Bu nedenle OHAL uygulamasının sosyal, ekonomik,
güvenlik alanlarındaki sonuçlarının irdelenerek bölgede tam demokratik bir
ortamda huzur ve güven içinde gelişmelerin sağlanması için Anayasanın 98 inci
ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Mesut Değer (Diyarbakır)
2- Muharrem Kılıç (Malatya)
3- Orhan Ziya Diren (Tokat)
4- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
5- Kemal Sağ (Adana)
6- Bülent Baratalı (İzmir)
7- Hakkı Ülkü (İzmir)
8- Hakkı Akalın (İzmir)
9- Mehmet Boztaş (Aydın)
10- Nuri Çilingir
(Manisa)
11- Nezir Büyükcengiz
(Konya)
12- Şevket Arz (Trabzon)
13- Muhsin Koçyiğit
(Diyarbakır)
14- Mehmet Tomanbay
(Ankara)
15- Mehmet Işık (Giresun)
16- Fikret Ünlü (Karaman)
17- Hüseyin Özcan
(Mersin)
18- Ersoy Bulut (Mersin)
19- Şevket Gürsoy
(Adıyaman)
20- Abdulkadir Ateş
(Gaziantep)
21- Ahmet Güryüz Ketenci
(İstanbul)
22- Mehmet Parlakyiğit
(Kahramanmaraş)
23- Nadir Saraç
(Zonguldak)
24- Necati Uzdil
(Osmaniye)
25- Yılmaz Kaya (İzmir)
Gerekçe :
OHAL Bölge Valiliğinin
yetki alanı kapsamında olağanüstü hal ilan edilmiş ve mücavir alan olarak
belirlenmiş yerleşim birimlerinde
1- Yaşam Hakkı
a) Yasadışı örgüt
mensupları ile güvenlik güçleri arasında meydana gelen çatışmalarda 36 140 ölü
sayısı, 18 489 yaralı, toplam 54 629.
b) Terörün çatışma
ortamında yaralanan sivil insan sayısı 5 887, ölü sayısı 5 105'tir.
c) 1 248 kişinin siyasî
nitelikte öldüğü, 18 kişinin gözaltında öldüğü, 194 kişinin kayıp olduğu
d) Mayın ve bomba
patlamalarında yaralanan TSK ve diğer güvenlik güçleri ve sivil sayısı 2 712,
hayatını kaybedenlerin sayısı 943'tür.
2- Mülkiyet Hakkı
905 köy, 2 523 mezra,
toplam 3 428 yerleşim birimi boşaltılmış olup, 378 335 kişi yerinden
edilmiştir. Boşaltılan köylere geri dönüş projesinden beklenen verim ve
sonuçların alınması için proje üzerinde ayrıntılı değerlendirmeler yapılmalıdır.
3- Çalışma Özgürlüğü
Bölgenin hâlâ sürgün ve
istenmeyen tayin yeri olmaktan çıkarılması, bölgede çalışmanın ekonomik
özendiriciliğinin artırılması. (Zorunlu tayini çıkarılan personel sayısı
855'tir.)
4- İşkence ve Kötü
Muamele Yasağı
İşkence ve kötü muamele
gerekçesiyle toplam 1 275 suç duyurusunda bulunulmuş, 1 177 soruşturma
başlatılmış, 1 017 kamu görevlisi hakkında 296 dava açılmıştır.
5- DGM'lerde
Yargılananlar
72 754 kişi gözaltına
alınmış, 42 795 kişi yargılanmıştır.
6- Örgütlenme Özgürlüğü,
İletişim Özgürlüğü
Sanat, toplantı, gösteri,
ifade özgürlüğünde ihlaller yaşanmıştır.
7- Güvenlik Hizmetlerinin
Yaygınlaştırılması
Korucuların yeni
rollerinin açıklıkla tanımlanması, kırsal kesimdeki sosyal projelerde
görevlendirilmesi. (58 511 geçici köy korucusu, 12 279 gönüllü köy korucusu,
toplam 70 790)
8- OHAL adı altında
Silah ruhsat sayısı ise
30 000 kişidir.
Son olarak, Eve Dönüş
Yasası olarak çıkan toplam 8 pişmanlık yasalarının gerçek anlamda beyaz sayfa
açma niteliği taşımaması.
9- Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılan başvuru toplamı 4 820 olduğu,
Bu anlatılanlardan yola
çıkarak; demokratikleşme, hukuk devleti ilkesi ışığında Avrupa Birliği
sürecinde yolsuzluklar kadar OHAL uygulamalarının irdelenmesi gerekmektedir.
OHAL'de,
1. - Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir araştırma komisyonunun kurulması,
2. - 3 Kasım Susurluk
olayı gibi hukuk dışında görev yapan görevlilerin zamanaşımına bakılmaksızın
yargı yolunun açılması ve yargılanması,
3. - Terörden zarar gören
yurttaşlarımıza maddî ve manevî tazminat ödenmesi için bu araştırma önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım :
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 6 Tarihi: 27.1.2004
Genel Kurulun 27.1.2004
Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 25 inci sırasında yer
alan (10/51) esas numaralı Meclis Araştırması önergesinin görüşmelerinin
bitiminden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 18 inci sırasında yer alan 338 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
4 üncü sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 340 sıra sayılı kanun tasarısının 5
inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış
bulunan 356, 355, 362 ve 363 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat geçmeden
6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarına, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 29, 30 ve 31 inci
sıralarından yer alan kanun tasarılarının ise bu kısmın 10 ilâ 20 nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
çalışma süresinin bugünkü birleşimde 340 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar, 28.1.2004 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü
soruların görüşülmemesi ve 363 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Sadullah Ergin |
K. Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebi?.. Yok.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır.
Birinci sırada yer alan,
Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut ve 2 milletvekilinin önergesi,
önergeye konu teklif Plan ve Bütçe Komisyonunca görüşülerek
sonuçlandırıldığından, gündemden çıkarılmıştır.
İkinci sırada yer alan,
İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem'in önergesini okutuyorum :
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
5. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/176), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/141)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Plan ve Bütçe
Komisyonunda bulunan (2/176) esas nolu Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan doğruya
gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 16.1.2004
Enver
Öktem
İzmir
BAŞKAN - Sayın Öktem, söz
talebiniz var mı?
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yasama yılı içerisinde
çalışmalarını tamamladığımız ve temmuz ayı içerisinde Başkanlığa sunduğumuz
kanun teklifimizle ilgili şu ana kadar herhangi bir işlem yapılamadığı için,
İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince doğrudan görüşülmesi talebinde bulunduk
ve bu nedenle huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyemizin coğrafî konumu ve jeopolitik konumu gereği, gerçekten, son derece
riskli bir coğrafyada yaşamaktayız. Bu coğrafyada, depremler, doğal afetler ve
savaş hali, ülkemizin gündemini sürekli işgal etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
takdir edersiniz ki, bu coğrafyada hepimiz yaşamak zorundayız; çünkü, bu
coğrafya bizim aynı zamanda vatanımız. Bir başka coğrafyada, bir başka toprak
parçasında yaşama şansımız da söz konusu değildir.
Depremler, doğal afetler
ve savaş hali gibi durumlar gündemimizi sürekli işgal ettiğine göre,
Türkiye'nin içinde bulunduğu bu koşulları gözönüne alarak sunduğumuz kanun
teklifinin, olabildiğince, siyasî tartışmalardan uzak değerlendirilmesi
gerektiğini düşünmekteyiz. Gerçekten, bir ulusal çıkar doğrultusunda bu kanun
teklifinin değerlendirilmesi, ülkemiz açısından da, insanlarımız açısından da
önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
sunduğumuz kanun teklifi, özellikle, deprem anında ve bu doğal afetler
noktasında görev yapan arama ve kurtarma ekipleriyle ilgilidir. Bunların
sayısı, Türkiye'de şu anda 1 057 civarındadır. Bunlara tahsis edilen kadro da 2
000 küsurdur. Bu arkadaşlarımızın yaptığı görev, gerçekten, çok insanî bir
görevdir. Bu tür afetlerde yirmidört saat görev yapan, yirmidört saatlik süre
içerisinde de teyakkuz içinde olan, anında görev yerine intikal eden ve intikal
ettiklerinde ise sürekli oradaki biyolojik gazlarla mücadele eden bu insanlar,
salgın hastalıklarla ve biyolojik silahlarla da mücadele etmek durumundadırlar.
Bu arkadaşlarımızın
yaptığı görev, gerçekten çok insanî bir görevdir. Dolayısıyla, bunlarla ilgili
bir değerlendirme yaparken de insanî boyuttan değerlendirilmesinin çok yararlı
olacağını düşünüyorum.
Biliyorsunuz, 1999
yılında Türkiye, çok önemli bir Marmara depremi, Düzce depremi yaşadı, yakın
bir geçmişte Bingöl'de böyle bir depremle karşı karşıya kaldık, yine yakın bir
geçmişte İzmir'de, İzmir'in çeşitli ilçelerinde böyle bir depremle karşı
karşıya kaldık. Dolayısıyla, her gün bu tür afetlerle karşı karşıya kalacağımız
gerçeğinden de hareketle, bu insanlarımızın özlük haklarını yeniden düzenlemek
gibi bir görevimiz olduğunu düşünmekteyim.
Değerli arkadaşlarım,
ben, bu insanların çalıştıkları yer olan Ankara-İstanbul yolu üzerindeki Sivil
Savunma Müdürlüğüne kadar gittim. Orada, böyle bir durumda yaptıkları görevle
ilgili tatbikatları izledim ve bu insanlarla bire bir görüşmelerde bulundum.
Gerçekten, bu arkadaşlarımızın şu anda aldıkları ücret 500 000 000 lira
civarındadır; yani, insanın canını kurtaran, kendi canlarını bu anlamda
tehlikeye atan bu insanlarımız, şu anda, açlık sınırındaki bir ücretle görev
yapmaktadırlar. Takdir edersiniz ki, bu insanlar, yaptıkları görev icabı sürekli bir moral çöküntüsü
içerisindedirler, depresyon içerisindedirler, sürekli cesetlerle, yaralılarla
karşı karşıyadırlar ve onları kurtarmakla kendilerini görevli saymaktadırlar.
Bu insanlarımızın hem yurt içinde hem de yurt dışında, gerçekten çok önemli
başarılara da imza attıklarını hepimiz bilmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun teklifimizi değerlendirirken sizden en büyük ricam, mümkün olabildiğince
siyasî tartışmaların ötesinde olayı değerlendirmenizdir. Eğer, 1999 yılındaki
depremleri hatırlayacak olursanız, Türkiye, ulusal bir politika belirleme
noktasına gelmiş ve karşılaşabileceğimiz olası bu tür afetler noktasında araç
gereç ve teçhizatlara yönelik yoğun bir çalışma içerisinde bulunmaktadır ve
milyonlarca dolar tutarındaki paramızı buralara yatırmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öktem; sözlerinizi tamamlar mısınız.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Bu yatırımlar, elbette ki gerekli yatırımlardır, Türkiye'nin buna ihtiyacı
vardır, insanlarımızın buna ihtiyacı vardır. Bu kadar önemli yatırımların
yapıldığı bir noktada, işin insan faktörünü de unutmamak gerektiğini
düşünmekteyim; çünkü, nihayetinde, bu araç ve gereçleri bu insanlar
kullanacaklardır. Can kurtaran bu insanların canını kurtarmanın ve onları
insanca yaşayabilecekleri bir ücret seviyesine taşımanın da Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunun bir insanlık ödevi olduğunu düşünmekteyim.
Bu düşüncelerden
hareketle, özellikle AKP Grubunu bu kanun teklifimizi desteklemeye davet
ediyorum. Bunu bir insanlık ödevi olarak sayıyorum. Bu ödevi yerine
getireceğinizden kuşku duymuyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öktem.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. -
SEÇİMLER
A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm
1. - Millî
Savunma, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarında açık bulunan
üyeliklere seçim
BAŞKAN - Millî Savunma
Komisyonunda boş bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Sivas Milletvekili Sayın Orhan Taş aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda boş bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Van Milletvekili Sayın Halil Kaya aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçeceğiz.
Sayın Millî Eğitim Bakanı
ile Sayın Kültür Bakanının talepleri var. Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik, 7, 10 ve 17 nci sıralardaki sözlü sorulara birlikte cevap vermek
istemektedirler. Belirtilen sorulara sıra geldiğinde gereği yapılacaktır.
Kültür Bakanı Sayın Erkan Mumcu da, 1, 11 ve 12 nci sıralarda bulunan sözlü
sorulara birlikte cevap vermek istemişlerdir. Bu istem gereğince sözlü soru
önergelerini sırayla okutacağım.
Buyurun:
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. - Mersin
Milletvekili Ersoy Bulut'un, Bağ-Kur primlerinde yapılan artışa ve prim
borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/402) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
2. - Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerindeki bazı uygulamalara ve
sözleşmeli personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/420) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
3. - Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin, SSK hastanelerinde çalışan sözleşmeli personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Ersoy
Bulut
Mersin
Esnaf ve sanatkârların
büyük bölümü mevcut vergi borçlarını makul süre ve miktarlarda ödemenin
hesabını yaparken ve zaten ödeyemediği Bağ-Kur prim borçları için de bir ödeme
kolaylığı beklerken, 1.4.2003 tarihinden geçerli olmak üzere prim ödemelerinin
yüzde 40 artırılması bu kesim üzerinde şok etkisi yaratmıştır.
Soru 1.- Zaten zor
durumda olan esnaf ve sanatkârları iyice zora sokacak olan prim artış
uygulamasının geri alınması veya daha makul seviyeye düşürülmesine ilişkin bir
çalışmanız var mıdır?
Soru 2.- Birikmiş Bağ-Kur
prim borçları için esnaf ve sanatkârlara bir ödeme kolaylığı getirilmesine
ilişkin çalışmalarınız var mıdır? Yok ise nedeni?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
1.- Yapılan işin gereği
aynı niteliklere sahip ve diğer personelle aynı koşulları paylaşan SSK
hastanelerindeki sözleşmeli personele fazla mesai durumunda ücret ödenmemesi ve
özellikle sözleşmeli kadın personele 30 günlük doğum izni gibi farklı
uygulamaları, çalışma yaşamında egemen kılınmaya çalışılan etik değerlerle
bağdaştırmak mümkün müdür?
2.- Bugüne kadarki
uygulamalarda açıkça işlemediği görülen ve yeni mağduriyetlere yol açan
randevulu hasta kabul uygulamasına devam edilecek midir? Devam edilecekse, bu
sistemde herhangi bir değişiklik yapılması düşünülmekte midir?
3.- Yalova SSK Yaşar
Okuyan Hastanesinde çalışan 46 doktor, 156 ebe, hemşire toplam 287 sağlık
personeli sözleşmeli statüde çalıştırılmaktadır. Yalova gibi nüfus ve yerleşim
alanı olarak küçük bir ildeki bu durum, Bakanlığınızca sözleşmeli personel
çalıştırmanın genel bir politika olarak benimsendiğine mi, yoksa sadece
Yalova'ya özgü özel bir durum olduğuna mı yorumlanmalıdır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Bakanlığınıza bağlı SSK
hastanelerinde sözleşmeli personel statüsünde göreve başlatılan ve diğer
personellerle aynı niteliklere sahip, onlarla aynı iş koşullarını paylaşan çok
sayıdaki sözleşmeli personel çeşitli özlük hakları bakımından mağdur
edilmektedir. Bu nedenle;
1.- ÖSYM tarafından
yapılan kamu personeli seçme sınavında gösterdikleri başarı nedeniyle işe
alınan bu kişiler, neden diğer kurumlarda olduğu gibi 657 sayılı Yasaya tabi
değil de, sözleşmeli olarak işe başlatılmaktadır?
2.- Yaptıkları işin
gereği olarak aynı niteliklere sahip olan ve aynı iş koşullarını paylaşan bu
kişiler, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına tabi sağlık personelinden neden
farklı ücret almaktadırlar? Eşit işe eşit ücret gibi çalışma hayatının temel
ilkesine de aykırı olan bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
3.- Daha önceden SSK
hastanelerinde sözleşmeli personel statüsünde çalıştırılıp da sonradan devlet
memurluğuna geçirilen personel var mıdır? Bunların toplam sayısı kaçtır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Mumcu, soru önergelerinin üçünü birden cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Mumcu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce Başkanlıkça Heyetinize takdim edilen soru önergeleri için Bakanlıkça
hazırlanan yanıtları Heyetinize sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu
vesileyle, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, 31.3.2003 tarihli ve 25065 mükerrer sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 51 inci maddesiyle, prim ve
aylıkların hesabında esas alınan 1.4.2003 ve 31.3.2004 tarihleri arasında
geçerli olacak gelir basamaklarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmıştır. Bağ-Kur sigortalıları ve bunların hak sahiplerinin mağdur
olmamaları ve işlemlerde gecikmelere neden olunmaması için, yasa hükmü olan
yüzde 40 artışlı primler alınmaya başlanılmış; ancak, Bakanlar Kurulu kararının
yayımlanmasıyla birlikte yüzde 20 artışlı primlerin tahsili işlemlerine
başlanılmış, sigortalıların nisan ayında ödedikleri fazla primler mayıs ayı
primlerine mahsup edilmiştir.
Birikmiş Bağ-Kur prim
borçlarıyla ilgili olarak, 2001 yılı temmuz ayı dahil olmak üzere, prim gecikme
zammı ve faiz borçlarının 18 ay süreyle yıllık yüzde 3 tecil faizi uygulanarak
taksitlendirilmesi yapılmış, bu uygulamadan 535 000 sigortalı
yararlandırılmıştır. Yine, bu uygulamadan yararlanamayan borçlu sigortalılara,
ikinci defa, 2002 yılı mart ayı dahil olmak üzere, aynı borçların, aynı
şekilde, 18 ay taksitlendirilerek ödenmesi imkânı verilmiştir.
1479 ve 2926 sayılı
Kanunlara tabi sigortalıların Bağ-Kura olan borçlarının yeniden
yapılandırılarak alacakların tahsiline imkân sağlanması amacıyla hazırlanan
Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı,
Bakanlığımızca, Başbakanlığa sunulmuştur.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Heyetinizi, Çalışma Bakanlığı adına selamlayıp, şimdi, izninizle, Sayın
Muharrem İnce'nin sorusu için hazırlanan yanıtı takdim etmek istiyorum.
Sosyal Sigortalar
Kurumunda görev yapan sözleşmeli personel hakkında, Maliye Bakanlığınca
bildirilen hizmet sözleşmesi esaslarına göre işlem yapılmakta olup, bahse konu
hizmet sözleşmesinde bulunmayan hükümler hakkında da, 6.6.1978 tarih ve 15754
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe giren sözleşmeli personel
çalıştırılmasına ilişkin esaslara göre işlem yapılmakta ve doğum öncesi ve
doğum sonrası izinler hakkında da her iki hizmet sözleşmesi esaslarında hüküm
bulunmadığından, mevcut hizmet sözleşmesinin 9 uncu maddesindeki "resmî
tabip raporuyla kanıtlanan hastalıklar için yüzde 30'u geçmemek üzere ücretli
hastalık izni verilir. Hastalık sebebiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığınca
ödenen geçici iş göremezlik ödeneği, ilgilinin ücretinden düşülür. Sözleşmeli
personelin yılda bir seferde veya parça parça 30 günden fazla hastalık raporu
ibraz etmesi halinde sözleşmesi, sağlık hizmetlerinin aksamamasını sağlamak
için, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın feshedilmiş sayılır" hükmü
gereğince işlem yapılmaktadır.
Yine, Sayın İnce'nin
yönelttiği soruya ilişkin Bakanlıkça hazırlanan bir başka yanıtı okuyorum:
Sosyal Sigortalar Kurumu
sağlık tesislerinde sağlık hizmetlerinin daha etkin ve verimli hale getirilmesi,
tedavi harcamalarında tasarruf sağlanması ve personele ihtiyaç duyulan yerlerde
istihdam edilmesi için, personel ihtiyaçlarının, 506 sayılı Kanunun 123 üncü
maddesi uyarınca, hizmet sözleşmesi esaslarına göre sözleşmeli personelle
karşılanmasını teminen Maliye Bakanlığınca vizeleri yapılan, Başbakanlık
Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünce de atama izinleri alınması suretiyle
yerleştirme işlemlerinin yapılması, ihtiyaç duyulan uzman tabip, tabip, eczacı
ve diş tabibi kadrolarına atanacakların 13.6.2000 gün ve 24078 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 4576 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinde belirtildiği
gibi sınavsız, diğer sözleşmeli sağlık personelinin ise, devlet memurluğu
sınavında başarılı sayılmak için alt sınır olan 70 puan şartı aranmadan; ancak,
puan sıralamasında dikkat edilerek özellikleri uygun olan adayların, 50 puanın
altına düşmemek kaydıyla, açıklanan atamaların yapılması, Başbakanlık Personel
ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 12.12.2001 tarih ve 16739 sayılı yazısıyla
uygun görüldüğünün bildirilmesi üzerine, devlet memurları sınavında başarı
puanına göre yerleştirilme işlemi Ankara 25 inci Noterinin huzurunda yapılarak
atamalar tamamlanmıştır.
Heyetinize, saygılarımla
arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Mumcu.
Sözlü sorular kısmımızın
1, 11 ve 12 nci sıralarında yer alan sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
Teşekkür ederim.
4. - Mersin
Milletvekili Ersoy Bulut'un, özelleştirilen kuruluşlardaki özürlü işçilerin
durumuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/403)
BAŞKAN- Cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta)- Sayın Başkan, uygunsa, gündemin 3 ve 8 inci
sıralarındaki soru önergelerini birlikte yanıtlayacağım.
BAŞKAN- Peki
5. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çamardı karayoluna ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/404) ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı
6. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler'in, Tarsus-Çamlıyayla köprü ve yol ihalesinin iptal
edilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/415)
ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
BAŞKAN - Soru önergelerini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 17.4.2003
Orhan
Eraslan
Niğde
Niğde İlini Çamardı
İlçesine bağlayan yol son derece dar olup, gün geçtikçe artan trafik ihtiyacını
karşılayamamaktadır.
Bu itibarla;
Soru: Niğde-Çamardı
yolunun genişletilmesi düşünülmekte midir? Eğer düşünülüyor ise uygulama
programı nasıldır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 21.4.2003
Hüseyin
Güler
Mersin
Soru : Tarsus-Çamlıyayla
arasındaki yol, 80 yıl öncesinin güzergâhıdır. Bu yol çok kıvrımlı ve
kullanışsız olmasından dolayı yöre halkı büyük zorluklar yaşamaktadır. Keşbükü
mevkiindeki köprü ise 1940 yılında Nahiye Müdürü nezaretinde köylülerce
yapılmıştır. Bu köprü tek şeritli ve yıkılmak üzeredir.
Karayolları, köprü yapımı
ve yol bağlantısı için proje yapmış ve geçen yıl ihaleye çıkarmıştır. Bu yıl bu
ihale iptal edilmiştir.
Projesi hazır olan
Tarsus-Çamlıyayla köprü ve yol ihalesi neden iptal edilmiştir ve Bakanlık
olarak bu konuda bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Soruları Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Mumcu cevaplandıracaklardır
Buyurun Sayın Mumcu.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
anılan sözlü soru önergeleri için Bakanlıkça hazırlanan yanıt metinlerini
sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu vesileyle Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kayseri - Niğde ayrımı
ile Çamardı-Kamışlı-Pozantı ayrımı yolunun toplam uzunluğu 102 kilometredir.
Çamardı güzergâhının uzunluğu 52 kilometredir. Mevcut hali sathî kaplamalı
asfalt, 3 üncü sınıf il yoludur. Yolun platform genişliği 7 metredir. 20 metre
üzerinden kamulaştırılması önceki yıllarda yapılmıştır.
Maksimum boyuna eğimi
yüzde 11 olan bu yol, proje ve yatırım programında yer almamaktadır. Şimdilik,
yolda, rutin bakım ve onarım çalışmaları yapılmaktadır. Ödenek imkânlarının
yeterli olması halinde önümüzdeki yıllarda yolun genişletilmesi çalışmaları
yapılacaktır.
Yine, 2002 yılı yatırım
programında "İl Yolları Onarım" bölümünde yer alan 63 kilometre
uzunluğundaki Tarsus-Çamlıyayla yolunun 14 ile 19 uncu kilometreler arasındaki
5 kilometrelik Keşbüke varyantı, yatırımların rasyonelleştirilmesi kapsamında,
Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden yatırım programından çıkarılmıştır.
Ancak, söz konusu
projenin, bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde, önümüzdeki yıllar yatırım
programına alınarak gerçekleştirilmesine çalışılacaktır.
Yüce Heyetinize,
saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
7. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, emekli maaşlarının aylık olarak ödenip
ödenmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/405)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Önerge ertelenmiştir.
8. -
Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, Irak Savaşı ve ABD'nin malî yardımına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/408)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Önerge ertelenmiştir.
9. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, petrol sondaj makinelerine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/409)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Önerge ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 7
nci, 10 uncu ve 17 nci sıralarda yer alan sözlü soru önergelerine Sayın Millî
Eğitim Bakanı cevap vereceklerdir.
10. -
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin Bozyazı İlçe Millî Eğitim
Müdürünün tayinine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/413)
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
11. -
Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, ÖSYM tarafından yapılan yabancı dil
sınavlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/418) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
12. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, lise son sınıf öğrencilerinin üniversiteye
hazırlanma amacıyla rapor almalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/427) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
BAŞKAN - 7 nci, 10 uncu ve 17 nci
sıralardaki önergeleri okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. (21.4.2003)
Dr.
Hüseyin Güler
Mersin
Soru :
Mersin Bozyazı İlçe Millî
Eğitim Müdürü Selahattin Özilice 31.3.2003 tarihinde Kars Susuz İlçe Millî
Eğitim Müdürlüğü görevini yürütmek üzere görevlendirilmiştir.
1988 yılından beri onbeş
yıl boyunca eşiyle birlikte öğretmen ve idareci olarak başarılı hizmetler
vermiş, yöre halkı tarafından sevilen ve herkesin takdirini kazanmış, gerek
Bozyazı Spor Kulübü kaptanlığını, idareciliğini ve avukatlığını her yönüyle başarılı
bir şekilde yürüten Selahattin Özilice'nin aile bütünlüğü ve düzeninin
bozularak Kars Susuz İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne hangi gerekçeyle tayin
edilmiştir?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Necdet Budak
Edirne
Üniversitelerarası Kurul
Yabancı Dil Sınavı (ÜDS), 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 24 üncü ve 65
inci maddeleri gereğince hazırlanarak, 1 Eylül 2000 tarih ve 24157 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan "Doçentlik Sınav Yönetmeliği" uyarınca doçent
adayları, doktora/sanatta yeterlik adayları için yapılan merkezî bir yabancı
dil sınavıdır.
1- ÖSYM tarafından
yapılan sınavların soruları (ÖYS ve YDS) genellikle yayımlanmasına rağmen, KPDS
ve ÜDS soruları yayımlanmamıştır.
KPDS ve ÜDS sınavları
yapıldıktan sonra yayımlamayı düşünüyor musunuz?
2- KPDS ve ÜDS
sınavlarının her ikisi de yabancı dil seviyesini belirleyen sınavlardır.
KPDS-Kamu Personeli Dil
Sınavının, ÜDS-Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı yerine geçerli
sayılabilmesi için herhangi bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
3- Dil sınavlarının
sadece Ankara'da yapılması, sınava girenlere maddî zorluklar getirmektedir.
Bu mağduriyeti gidermek
için, dil sınavlarını belli illerde yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların,
Sayın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.
Atilla
Başoğlu
Adana
Soru :
Üniversiteye
hazırlanmakta olan öğrencilerin lise son sınıfta rapor alarak okula
gelmedikleri hususu tarafınızdan basınımıza açıklanmıştı. Eğitimde, önce,
ahlakî ilkeleri vermemiz gerekliyken, yavrularımızın bu günden evrak sahteciliğine
zorlanmasının önüne geçmek ve sözlerinizin gereğini yerine getirmek için bir
çalışma içerisine girdiniz mi? Nasıl bir çözüm yolu düşünmektesiniz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sorulara Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sözlerimin
başında, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlü sorulara cevap
vermeden önce, bugün gündemdışı bir konuşma yapan İstanbul Milletvekili Sayın
Berhan Şimşek'in şahsımla ilgili söylediği bazı sözlere bir iki cümleyle cevap
vermek istiyorum. Ben, hiçbir beyanımda "mademki kar yağdı, İstanbullular
iki gün dışarı çıkmasın" demedim; böyle bir şeyi de asla demem.
Bana soruldu; dedim ki:
"Dünyanın en modern şehirlerinde bile olağanüstü haller olduğu zaman hayat
felç olur. Bu olay, tabiî ki, ders almamız gereken bir olaydır, daha iyi
hazırlıklı olmamız gerekirdi; ancak, bütün uyarılara rağmen, eğer, insanlar,
çekme halatı, zincir olmadan araçlarıyla trafiğe çıkmışlarsa, burada
kendilerinin de hatası vardır."
İkinci bir iddiası
vardır. Bakın, İstanbul'da, bu kar yağışından iki gün önce, meteorolojinin
uyarısı üzerine okullarımız tatil edilmiştir ve çocuklarımıza karneleri dağıtılmıştır.
Ben, Sayın Şimşek'in bu beyanlarını, huzurlarınızda tashih etmek istedim.
Değerli milletvekilleri,
7 nci sırada bulunan sözlü soru, Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin
Güler'e aittir.
Öncelikle, kısa bir süre
önce elim bir trafik kazasında annesini ve eşini kaybeden Değerli Milletvekili
Arkadaşıma başsağlığı, vefat eden hanımefendilere de Allah'tan rahmet diliyorum
ve kederli ailesine sabırlar temenni ediyorum.
Sayın Güler şu anda
burada değil; ama, Mersin'in Bozyazı İlçesi Millî Eğitim Müdürü Sayın
Selahattin Özilice'nin, niçin Kars'ın Susuz İlçesine Millî Eğitim Müdürü olarak
gönderildiğini soruyor.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz bir bütündür; devletin generalleri, hâkimleri, savcıları, maliyecileri,
her meslek mensubu, Türkiye'nin her tarafında görev yapar.
Kendisi de ifade ediyor;
Selahattin Özilice, Bozyazı İlçemizde onbeş yıl boyunca çalışmıştır, beş yıl
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü yapmıştır. Kars Susuz İlçemiz, ilçe millî eğitim
müdürü olmayan bir yerdi, kendisinin tayini oraya çıkarılmıştır.
Kaymakamlarımız; diyelim
ki, Van'ın Bahçesaray ilçesinde çalışır, sonra, Ordu'nun Ünyesine gider,
İstanbul'un bir başka ilçesinde çalışır, bütün yurdu dolaşır.
Burada, özellikle kasıt
ve artniyet aramanın doğru olmadığını düşünüyorum. Kars'ın Susuz İlçesi
Selahattin Özilice gibi bir arkadaşımızın hizmetine ihtiyaç duyduğu için
gönderilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
ben, bu vesileyle, söz almışken, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Deniz Baykal ve Cumhuriyet Halk Partili diğer bazı arkadaşlarım, günlerdir,
hatta, aylardır, Bakanlığımla ilgili olarak kadrolaşma iddialarında
bulunmaktadır, bunlara açıklık getirmek istiyorum.
Sayın Baykal, 20-21 Ocak
2004 tarihli Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantısında, Millî Eğitim
Bakanlığındaki 6 birimin adını vererek, buralardaki...
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
saniyenizi rica edeyim.
Sayın Bakan, sizin
konuşmanız, sorulan sorular üzerine; konunun dışına çıkmamanızı rica ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkanım, mesele şudur: Bakın, kadrolaşma
iddiaları bu Mecliste her gün dile getiriliyor. Ben, her gün huzurunuza
gelerek, bunlara cevap vermiyorum; bu hayatî konuda Yüce Meclisi aydınlatmak
istiyorum; sadece spesifik soruya cevap vermem gerekmez. Ben, kimseyi incitme,
darıltma niyetinde değilim; müsaade ederseniz, buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Hayır; siz de
takdir edersiniz ki, ben de İçtüzük çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Tamam efendim.
Bakın, Sayın Baykal, 6
tane isim veriyor -bunlardan 3'ü doğru bilgi değildir- İlköğretim Genel Müdürü,
Yükseköğretim Genel Müdürü ve Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürünün vekâleten
görev yaptığını söylüyor. Bir kere, yüzde 50 bir yanılma payı vardır, Sayın
Baykal'a yanlış bilgi vermişlerdir.
İlköğretim Genel
Müdürümüz de -Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kararnamesi imzalanmıştır- şu anda
asaleten genel müdürlük yapmaktadır. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürümüz
Sayın Öner Güney de -Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kararnamesi
imzalanmıştır- asaleten görev yapmaktadır. Öte taraftan, Yüksek Öğretim Genel
Müdürümüz, zaten, üniversiteden, 38 nci maddeyle görevlendirilmiştir. 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 nci maddesi, bu tür görevlendirmelere cevaz
veren bir maddedir; bunu ben icat etmiş değilim. Bunu öncelikle belirtmek
istiyorum.
Diğer bir husus: Talim
Terbiye Kurulunda çalışan 167 kişinin tarafımızdan sürgün edildiği, haksız bir
muameleye tabi tutulduğu şeklinde defalarca açıklama yapıldı.
Değerli arkadaşlarım, bu
Mecliste bir kez söyledim, bir daha söylüyorum: Bu 167 kişi, soruşturma sonucu
görevden alınmıştır ve mağdur edilmemiştir, Ankara'daki okullarımıza öğretmen
olarak gönderilmiştir.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Hepsi bir anda mı oldu bunların Sayın Bakan, hepsi aynı anda mı oldu?!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Bunların 167'si de mi suçluydu Sayın Bakan!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder misiniz...
Bunlardan 135'i yürütmeyi
durdurma talebiyle mahkemeye başvurmuş ve mahkeme, bunların 132'sinin talebini
reddetmiştir. 3'ünün talebi kabul edilmiş, bunlara da Bakanlığımız itiraz
etmiş, 1'inin daha talebi reddedilmiştir. Yani, 135 kişiden 2'sinin yürütmeyi
durdurma talebi kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
saniye...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir hukuk devletinde...
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
saniye...
Ben, prensip olarak,
hiçbir sözcünün sözünü kesmiyorum; ancak, Sayın Baykal, bu iddialarını, bu
Meclis kürsüsünden dile getirmedi; dile getirseydi, size de söz verirdim. Siz,
bunları, çok rahatlıkla, basın toplantısıyla kamuoyuna duyurma olanağına
sahipsiniz; o nedenle, rica ediyorum, biz, çalışmalarımızı, belirlenen konu
üzerinde sürdürelim.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Peki efendim.
Değerli arkadaşlar, bir
başka şey, yine...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Siz devam edin Sayın Bakan.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Devam edin Sayın Bakan, devam edin...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, Türkiye'de, atamanın usulleri vardır. Birisi,
şu Meclisten bir milletvekili arkadaşım, çıkıp da, bir hizmetlinin bile,
yasalara aykırı bir şekilde, tarafımdan atandığını iddia ederse, devlet memuru
olarak atandığını iddia ederse, ben, bu Meclisin huzurunda özür dileyeceğim.
Bırakın bir öğretmeni, bir memuru, bir hizmetli bile bu anlamda tayin
edilmemiştir.
Kadrolaşma nedir;
kadrolaşma, partiniz tarafından, bakanlık tarafından bir ilan çıkarılır,
partilileri davet edersiniz. Öğretmen ataması mı yapılacak, partililere
dersiniz ki, bize yakın isimleri getirin atayalım; memur mu alınacak, partililerinize
haber gönderirsiniz, onları alırsınız. Bakın, esas kadrolaşma... 1977, 1978,
1979 yıllarında 76 000 kişi, 45 günlük kurslara tabi tutularak bu ülkede
öğretmen olarak atanmıştır. 40 ve 42 nci hükümetler döneminde, Sayın Baykal
bakandır, Sayın Ali Topuz Grup Başkanvekilidir bakandır. Esas kadrolaşma budur.
Her gün -ben sabrediyorum- ama her gün, birisi bırakıyor birisi nöbeti
devralıyor, bizim kadrolaştığımız iddialarında bulunuyorlar. Tekrar söylüyorum:
Atadığımız öğretmenler ortadadır; atanan memurlar ortadadır, bunların hepsi
yasalara uygun yapılmıştır.
Şimdi, ben bunları
geçiyorum değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade ediyorum: Yasalara uygun olmayan
bir şey varsa bu ülke hukuk devletidir, yanlış hesap Bağdat'tan döner. Türk
millî eğitiminin esas şirazesi, o 1977, 1978, 1979 yıllarındaki atamalardan
sonra kopmuştur. Dönemin Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Demirel
"45 günde kabak bile yetişmez" diye itiraz etmiştir; ama, bu 76 000
kişi Türk millî eğitimini felç etmiştir. Bu konuda, ben, sizlerle duygularımı
paylaşmak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)-
Sayın Bakan, haksızlık yapıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)- Edirne Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Necdet
Budak'ın, özellikle, Üniversitelerarası Kurul Dil Sınavındaki soruların niçin
yayımlanmadığı yönünde bir sorusu var. "KPDS ve ÜDS soruları niçin yayımlanmıyor
ÖSYM tarafından" diyor. Son derece haklı bir itirazda bulunuyor. Kendisini
haklı buluyorum. ÖSYM bunları şunun için yayımlamıyor değerli arkadaşlar: Soru
üretmek pahalı bir iştir. Daha sonraki zamanlarda, günlerde kullanmak üzere bu
sorular yayımlanmıyor, ÖSS soruları, bildiğiniz gibi, yayımlanıyor; ama, TUS
sınavları (Tıpta Uzmanlık Sınavı) yayımlanmıyor, KPDS (Kamu Personeli Yabancı
Dil Sınavı) yayımlanmıyor, Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavı hakeza, yayımlanmıyor,
LES (Lisansüstü Eğitim Sınavı) yayımlanmıyor ve dikey geçiş sınavı
yayımlanmıyor. Bunun da sebebi -dediğim gibi- bu soruların üretilmesinin son derece
pahalı ve zor bir iş olmasıdır; ama, rahatı tercih etmek gibi bir lüksümüz olamaz,
zora talip olmamız lazım.
ÖSYM'ye, Millî Eğitim
Bakanı sıfatıyla, değerli arkadaşımın bu talebi bildirilecektir. Ben de kendisi
gibi düşünüyorum; bu sorular mutlaka yayımlanmalıdır.
Daha önce doçentlik dil
sınavlarına giren insanlar KPDS'ye giriyordu; onun çok öncesinde, yine, ayrı
bir imtihan vardı; ama, burada sakıncalar görüldü, değiştirildi, ÜDS şekline
dönüştürüldü.
Değerli arkadaşım bu ÜDS
uygulamasının, bu sınavların birçok ilde yapılmasını talep ediyor; aslında, bu
da, haklı, makul bir istektir; ancak, sınavın selameti açısından ve müracaat
eden insanların çok fazla olmamasından dolayı böyle bir uygulamada bulunuluyor.
Bu da, kendileriyle konuşabileceğimiz bir konudur, daha doğrusu, ÖSYM
yetkileriyle konuşacağımız bir konudur. Sayın Milletvekilimizi bu konuda da son
derece haklı buluyorum.
Adana Milletvekilimiz
Sayın Atilla Başoğlu...
NECDET BUDAK (Edirne) -
Diğer sorularım vardı Sayın Bakan...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - O konuda bir değişiklik şu anda düşünülmüyor.
..son sınıftaki
öğrencilerin, hasta olmadıkları halde dershanelere gidebilmek için, üniversite
sınavına hazırlanmak üzere rapor almalarından söz ediyor. Bu da, maalesef,
Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır. Ben, Millî Eğitim Bakanı olduğum günden beri
bu çarpıklığı dile getiriyorum. Bunun temel sebebi, ÖSS sınav sisteminden
kaynaklanıyor. Siz, lise 2 nci sınıftan ve lise son sınıftan soru sormazsanız,
bütün ÖSS'yi, ilköğretim müfredatının son sınıfına ve lise 1'e dayalı olarak
yaparsanız, bu öğrenciler, liseden, okuldan koparlar ve arkadaşım son derece
haklıdır; bu, aslında, ahlakî kurallara da aykırıdır. Hasta olmadığı halde,
doktor da, onun hasta olmadığını bile bile bu insanlara rapor veriyor ve onlar
da, böylelikle, okula gitmeyerek dershanelere gidiyorlar veya üniversite
sınavlarına hazırlanıyorlar.
Biz, bununla ilgili
olarak bir yasa çalışması yaptık ve Millî Eğitim Komisyonuna gönderdik; Millî
Eğitim Komisyonu da bunu altkomisyona sevk etti. Üniversitelerle ilgili olarak
hazırlayacağımız yasada, yani, 2547 sayılı Yasanın değişikliğiyle beraber bu
meseleyi bir bütün olarak ele alma düşüncesindeyiz. Bu çarpıklık, mutlaka
giderilmelidir.
ÖSS sınav sistemi,
mutlaka, önümüzdeki yıllarda, çocuklar, gençler kendilerini mevcut duruma göre
ayarladığı için de kademeli bir geçişle düzeltilmelidir. Hükümetimiz, bu
meseleyi düzeltmekte kararlıdır. ÖSYM yetkilileriyle, YÖK yetkilileriyle de
önümüzdeki günlerde bunları konuşacağız ve ümit ediyorum ki, aklın gereği olan
bir çözümü hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 7,
10 ve 17 nci sıralardaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Başkan, sorularla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Şimdi, ben, Sayın Millî Eğitim Bakanına 3 soru sordum. O, tabiî "kadrolaşma"
bilmem ne derken 1 soruyu "pahalı bir iş" diyerek geçiştirdi ve diğer
2 soruya hiç cevap vermedi. Biz, burada, Parlamentoda, özellikle, genç
milletvekilleri olarak, bu dönemde, siyasî kaliteyi artırmak adına önergelerle,
çalışmalarımızla çok farklı şeyler yapmaya çalışıyoruz; ama, yine -burada
iktidar da, muhalefet de öyle- tartışma alanları açıyoruz ki, hiç sonuca gidemiyoruz.
Ben işin özüyle ilgili... KPDS ve ÜDS sınavları yapılıyor ve yayımlanmıyor ve
"pahalı bir iş diye yayımlanamıyor" deniyor. Bunun, ben, hiç pahalı
bir iş olduğuna inanmıyorum; 100 soru bu! Amerika'da New Jersey'de,
Amerikalılar, dünyada bunun ticaretini yapıyorlar ve TOEFL merkezi her ay bir
sınav hazırlıyor.
Bir şey daha var, eğer,
pahalıysa çelişki şurada: Bir KPDS bir de ÜDS sınavı yapılıyor. ÜDS sınavı,
doçentliğe yükselmek amaçlı yapılıyor, diğeriyse normal para almak için. KPDS
ve ÜDS de aynı tarzda sorular... Madem, KPDS, ÜDS'ye göre daha ağır bir sınav,
en azından puan olarak endekslenerek... Sayın Bakan gitti herhalde, bizi
dinleyen yok. Yani, kadrolaşmayı söyledi gitti. İşte, bu... Yani, olmuyor
böyle.
Aynı sınavda endeksleme
yaptığınız zaman, KPDS yüzdesinin yerine sayma şansınız var. Hem burada
maddiyat olarak devlete yük de getirmez; ama, artı bir şey daha var; mademki
maddiyat problem, Türkiye'de bu sınav bir tek Ankara'da yapılıyor. İnsanlar
karda, kışta, kıyamette İzmir'den, Edirne'den, Sinop'tan, Adana'dan, Ağrı'dan,
yol parası verip, Ankara'ya gelip, otel parası verip bu sınava giriyorlar. İki
parti sınav yapılıyor; tek sınav yapılabilir; artı, bu insanlara maddî
boyutları... Bunlar yapılabilirdi; ama, Sayın Bakanımız gitti. Sayın Bakan da
kadrolaşma vesaire gibi konulara kendini kaptırmış... Sayın Genel Başkanımızın
Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasıyla ilgili olarak tutanaklardan alıntı
yaparak bir düzeltme de yapmak istiyorum.
Sayın Genel Başkanımızın
söylediği -Sayın Genel Başkanımızın söylediklerini tutanaklardan okuyorum-
aynen şu: "Sayın Erkan Mumcu, göreve geldiği ilk ay, bir genelge
yayımlayarak 30'u il, 513^ü ilçe müdürü, 105'i il müdür yardımcısı, 247'si il
şube müdürü, 246'sı da ilçe şube müdürü olmak üzere, toplam 1 041 kişiyi
görevinden almıştır." Bu da tutanaklarda var. Bu konuya da cevap vermiş
olduk, ışık tuttuk; ama, keşke, biz, buradaki soru önergelerini, Türkiye'yi
ilgilendiren bu özlü konuları burada açıklığa kavuştursak, hem ekonomik analiz
yaparız hem iktidara hem de devlete faydamız olur. Bu, ormanda da böyle,
tarımda da böyle, turizm alanında da böyle. Biz de muhalefet partisi olarak,
önereceğimiz projelerle özüne katkıda bulunalım ki, bir işe yarayalım, ülkeye
faydamız olsun. Bu amaçla bu soru önergelerini veriyoruz. Üç sorudan birini
"pahalı bir iş" diyerek cevaplandırdı ve diğerleri gitti ve Sayın
Bakanımız da gitti. Hayırlısı...
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Başoğlu, buyurun.
ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) -
Sayın Bakanımıza, vermiş olduğu cevaplar için çok teşekkür ederiz. Herhalde
kendisi şu anda burada yok; ama, sorumuzun muhtevasını anladı ve
açıkyüreklilikle eksikliklerini dile getirdi. Tabiî, bu arada, bir şeyi de
vermek istiyorum: Hepimizin malumu olduğu gibi, çağdaş ülkelerde talebelerin
hayatlarında ev, okul, sanat, müzik, spor ve kitap varken; bizde sadece ev,
okul ve dershane olgusunun oluşunu neye bağlıyorlar? Dolayısıyla, bu yanlışlıkları
düzeltmek için de herhalde ciddî bir çalışma içerisine gireceklerini ifade
ettiler; kendilerine, tekrar, bu konuda teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başoğlu.
13. -
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, İmar Kanununa göre umumî hizmete
ayrılan alanlarda cemevlerine yer verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/417)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sözlü sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
14. -
Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, basında yer alan kamu bankaları genel
müdürlerinin maaşlarıyla ilgili habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/422)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sözlü sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
15. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan geçici
işçilerin sözleşmelerinin yenilenmemesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sözlü soru önergesi (6/424) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili İsmail Alptekin'in cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Başkan veya Sayın Başkanvekili?.. Burada.
Soruyu, Meclis
Başkanvekili Sayın İsmail Alptekin cevaplandıracaklardır.
Sözlü soru önergesini
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç tarafından sözlü olarak
yanıtlandırılmasını arz ederim.
Enver
Öktem
İzmir
Meclis Başkanlığına bağlı
Millî Saraylar Daire Başkanlığı bünyesindeki geçici işçi statüsünde, sürekli
yenilenen hizmet akitleriyle çalıştırılmakta olan ve sayıları 570'i bulan
işçilerin, sendikaya üye olmaları ertesinde iş sözleşmeleri bir daha
uzatılmamış ve 31.12.2002 itibariyle işlerine son verilmiştir. Bu nedenle;
1- Ülkemizdeki kültürel
ve tarihî mirasın koruyuculuğunu yapan bu insanların görevlerine son
verilmesinin esas nedeni nedir?
2- 2003'ün ilk günü
itibariyle işsiz kalan bu çalışanlara, bağlı bulundukları Saray yetkililerince
telefon açıldığı ve sendikadan istifa etmeleri halinde tekrar göreve
başlayabilecekleri söylendiği şeklinde duyumlar alınmıştır. Bu konunun aslı
nedir?
3- İşyerindeki yetkili
sendika Tez-Koop-İş ile sözleşme yaparak işten atılan işçileri yeniden işbaşı
yaptırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı adına Sayın İsmail Alptekin; buyurun.
TBMM BAŞKANVEKİLİ İSMAİL
ALPTEKİN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili
Sayın Enver Öktem'in, Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan geçici
işçilerin sözleşmelerinin yenilenmemesine ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak için
huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
1 inci soruya
Başkanlığımızın cevabını arz ediyorum: Millî Saraylarda çalışan mevsimlik
işçilerin kurumca işlerine son verilmesi söz konusu olmayıp, 2002 Malî Yılı
Bütçe Kanununun 44 üncü maddesine göre, yıl içinde ayrılan ödeneğe bağlı olarak
istihdam edilen geçici mevsimlik işçilerin sözleşmeleri, 31.12.2002 tarihinde
kendiliğinden sona ermiştir.
Millî Saraylarda, dış
mekânlarda yapılacak çatı, sıva, taş duvar onarımı, bahçe düzenlemesi gibi
işlerin mayıs ayından sonra başlayacak olması, iç mekânlarda yapılacak olan
işlerin önceki yıllara göre azalması ve kadrolu personelin yeterli olması
nedeniyle, ocak, şubat, mart ve nisan aylarında mevsimlik işçiye ihtiyaç
duyulmamıştır.
Ayrıca, 2003 yılı ocak
ayından itibaren yürürlüğe giren geçici bütçede yeterli ödenek olmaması ve 2003
yılı bütçesinde konulacak geçici işçi ödeneğinin, ancak 2003 yılı bütçesinin
kesinleşmesinden sonra belli olması nedeniyle geçici işçi istihdamı mümkün
olmamıştır.
Bu arada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının 28.3.2003 tarihli ve 11 sayılı kararıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinde geçici işçi statüsünde personel istihdamına son
verilmiş; ancak, 31.12.2002 tarihinde geçici işçi olarak istihdam edilenlerin,
müracaatları halinde, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasına göre
"geçici personel" olarak çalıştırılmalarına imkân tanınmıştır.
2 nci soruya cevap arz
ediyorum: Millî Saraylarda 31.12.2002 tarihinde sözleşmeleri sona eren geçici
mevsimlik işçilerin kayıtlı olduğu Tez-Koop-İş Sendikası, ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar
işkolu kapsamında faaliyet yürütmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca yapılan ve 20.2.2003 tarihli ve 25026 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan işkolu tespit kararıyla, Millî Saraylar Daire Başkanlığı
işyerlerinin, 15 nolu inşaat işkolu kapsamına girdiği belirlenmiştir.
Sendikalar Kanununun 25 inci maddesinin son fıkrasında yer alan, işkolu
değiştiren işçilerin sendika üyeliğinin sona ereceği yönündeki hüküm gereğince,
bu sendikaya üye olan işçilerin üyelikleri kendiliğinden sona ermiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 28.3.2003 tarihli ve 11 sayılı kararı uyarınca,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, İş Kanununa tabi geçici işçi
çalıştırılmayacağından, istifa etmeleri halinde işe başlatılacakları yönündeki
duyumlar doğru değildir. 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasına
göre istihdam edilecek geçici personel, kanun gereği işçi sayılmadığından,
herhangi bir işçi sendikasına üye olmaları da mümkün değildir.
3 üncü soruya cevap arz
ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kararı gereğince,
31.12.2002 tarihi itibariyle sözleşmeleri sona eren geçici mevsimlik işçilerden
müracaat edenler, kanunî hakları ödendikten sonra, 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (c) fıkrasına göre geçici personel olarak istihdam edilmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Alptekin.
TBMM BAŞKANVEKİLİ İSMAİL
ALPTEKİN (Devamla) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yaptırılan işkolu
tespiti sonucu, Millî Saraylar Dairesi Başkanlığı, 15 nolu inşaat işkolu olarak
belirlendiğinden, 17 nolu işkolunda faaliyet gösteren Tez-Koop-İş Sendikasıyla
toplusözleşme görüşmesi yapılması İş Kanununa aykırıdır.
Emekli olanlar ve 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (b) fıkrasındaki statüye geçenler ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Vakfında işe başlayanlar haricinde, 31.12.2002 tarihinde
sözleşmeleri sona eren 476 işçinin tamamı, bir aylık kanunî müracaat süresi
içerisinde Millî Saraylar Dairesi Başkanlığına müracaat ederek, daha avantajlı
istihdam statüsüyle, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasına göre
çalışma talebinde bulunmuşlardır ve çalışmaktadırlar.
Saygıyla arz ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Alptekin.
Soru cevaplandırılmıştır.
16. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kerkük'teki Türkmen ve Arapların
güvenliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/425)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
17. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Türkiye'nin Yunanistan politikasına ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/426)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ülkemizdeki
yabancı askerî üslerin denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/428)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
19. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Fransa'da soykırımı temsil ettiği iddia edilen
bir anıtın açılışı karşısında Türkiye'nin tavrına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/429)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
20. -
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 4325 sayılı teşvikle ilgili
Kanunun süresinin sona ermesi nedeniyle yeni bir uygulama yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/430)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Başbakan
veya Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
21. -İzmir
Milletvekili K.Kemal Anadol'un, İzmir-Bornova Yakaköy'deki orman arazileriyle
ilgili uygulamaya ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/431)
BAŞKAN - 21 inci sıradaki
soru önergesi geri alınmıştı.
22.
-İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, turizm işletmelerinin KOBİ
kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/433) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu, Devlet
Bakanı Sayın Beşir Atalay yanıtlayacaklardır.
Önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi
ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul
Avrupa Birliğine uyum
sürecine bağlı olarak, hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin KOBİ
kapsamına alınması, özellikle turizmin gelişimi açısından büyük önem
taşımaktadır.
Soru 1- Turizm sektöründe
faaliyet gösteren tüm işletmelerin KOBİ kapsamına alınması için gerekli olan
yasal süreç başlatılmış mıdır?
Soru 2- Turizm sektöründe
faaliyet gösteren tüm işletmelerin ihracatçı kapsamına alınması yönünde gerekli
olan süreç başlatılmış mıdır?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili
Sayın Tamaylıgil'in, Sanayi ve Ticaret Bakanımıza yönelik sorusuna
Bakanlığımızın hazırladığı cevabı sizlere sunacağım.
1 inci sorunun cevabı:
Türkiye'de, bugün, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları tarafından farklı
şekillerde kullanılan, çoğu da Avrupa Birliği tanımıyla uyumlu olmayan, birden
fazla KOBİ tanımı bulunmaktadır. Bu nedenle, uygulamada farklılıklar oluşmakta,
KOBİ'lerin bir kısmı bazı uygulamaların içinde yer alırken, diğer bir kısmı ise
bazı uygulamaların dışında kalabilmektedirler. Ayrıca, farklı tanımlar,
KOBİ'lere yönelik istatistiklerin farklı sonuçlar vermesine de yol açmaktadır.
Tek ve Avrupa Birliği tanımına uyumlu bir KOBİ tanımının oluşturulması ve
içinde, KOBİ, orta büyüklükteki işletme, küçük işletme veya mikro işletme
terimleri geçen tüm kurum ve kuruluşların, mevzuat ve programlarının
uygulanmasının sağlanması amacıyla, KOBİ tanımına ilişkin kanun tasarısı
taslağı hazırlanmış ve Bakanlığımızın 25.9.2003 tarih ve 7402 sayılı yazısı
ekinde Başbakanlığa sunulmuştur. Söz konusu taslakta, yasal biçimi ne olursa
olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzelkişiye ait olup, ticarî, sınaî veya
ziraî faaliyette bulunan ekonomik birimler, çalışan sayıları ve yıllık net
satış hâsılatları ve/veya malî bilançolarına göre mikro işletme, küçük işletme
ve orta ölçekli işletme sınıflarında KOBİ tanımı içine alınmışlardır.
2 nci sorunun cevabı:
Turizm sektöründe faaliyet gösteren tüm işletmelerin ihracatçı kapsamına
alınması için gerekli olan yasal süreç henüz başlatılamamıştır. Bu konuyla
ilgili ayrıntılı bilginin Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından verilebileceği
düşüncesini taşımaktayız.
Teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
23. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Karşıyaka İlçesinin SSK hastanesi
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/434)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
24. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, ek göstergesi olmayan ve bir derece verilmesi
uygulamasından faydalanamayan memurlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/435)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
25. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Türkçe konusunda yayımlanan bir
genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/436)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
26. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalıların prim borçlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/437)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
27. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde İlinin doğalgaz dağıtım kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/444)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
28. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor'da sanat evi ve müze olarak
kullanılacak tarihî ev projelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/446)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
29. -
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Diyarbakır'daki yeni telefon
santrallarının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/447)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
30. - Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, dış temsilciliklere gönderilen bir genelgeye
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/449)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
31. -
İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Almanya'nın bir eyaletinde vatandaşlığa
geçecek Türkler için yapılacak uygulamaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/453)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
32. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, üretimdeki girdi fiyatlarının artmasının
üretim ve istihdama etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/454) ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu, Devlet
Bakanı Sayın Beşir Atalay cevaplandıracaklardır.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 6.5.2003
Mehmet
Küçükaşık
Bursa
SSK primleri 1 Nisan 2003
tarihinden itibaren yüzde 20,1 oranında, doğalgaz fiyatları 1 Mayıs 2003
tarihinden itibaren yüzde 12 oranında artırılmıştır. Yine ekvergiler ve
elektriğe yapılan zamla sanayicimiz mağdur edilmiştir. Döviz kurunun da düşmesi
gözönüne alındığında ihracat gelirlerinde azalmak beklenmektedir.
Sorular :
1- Girdi maliyetlerinin
olağanüstü artması karşısında üretim ve istihdamı nasıl artırmayı
düşünüyorsunuz?
2- İhracat yapan
sanayicimizin uluslararası rekabete dayanması mümkün müdür?
3- Yurtiçi
yatırımcılarımızın maliyetlerin yüksekliği nedeniyle yurtdışına kaçmasını nasıl
engelleyeceksiniz? Yurtiçi yatırımı hangi önlemlerle özendirmeyi
düşünüyorsunuz?
4- Özellikle, tekstil
ihracatçılarımızın girdilere ve son olarak doğalgaza yapılan zam nedeniyle
uğradıkları zararları nasıl karşılamayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Atalay.
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili
Sayın Mehmet Küçükaşık'ın, üretimdeki girdi fiyatlarının artmasının üretim ve
istihdama etkisine ilişkin olarak Sanayi ve Ticaret Bakanımıza yönelttiği sözlü
soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım; tekrar,
saygılarımı sunuyorum.
Bakanlığımızın cevabı :
Girdi maliyetlerini
muarızlarımızla rekabet edebilecek seviyelere indirmek ve istihdamı artırmak
için, başta enerji olmak üzere, hammadde ve aramamullerin üretiminde ileri
teknolojiler kullanarak girdi maliyetlerini düşürmeyi ve düşük maliyetli
girdilerle üretimi artırmayı ve üretimi Türkiye sathına yayarak da istihdamı
artırmayı düşünüyoruz.
Teknolojik yatırımlar
sayesinde, birim maliyetlerde ucuzlama meydana gelecek; ABD'yle asimetrik
ticaretin dengelenmesi için tercihli ticaret anlaşmaları yapılmasıyla karşı
firmaların rekabet gücü azalacak; dolayısıyla, ihracatımız artırılacaktır.
Öncelikle, İş Kanunu,
vergi ve sigorta mevzuatını değiştirerek, müteşebbis yatırımcının yatırım
yapmasını kolaylaştıracağız; bürokratik engelleri kaldıracağız; enerji
maliyetlerinde yapacağımız iyileştirmeyle de girdi maliyetlerini kabul
edilebilir sınırlara çekerek, yatırımcılarımızın yurt dışına gitmesini
önleyeceğiz.
Yatırımcılarımıza
endüstri bölgelerimizde bedelsiz arsa ve organize sanayi bölgelerimizde daha
geniş yerler ayırarak ve vergilerde iyileştirmeye giderek, yurtiçi yatırımı
özendireceğiz.
Gerek Doğalgaz gerekse
Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulları, bağımsız birer kurul olup, fiyat
ayarlaması da yetkileri çerçevesindedir, bakanlıkların doğrudan müdahalesi
mümkün olmamaktadır.
Doğalgaz, dünyada olduğu
gibi ülkemizde de dolara bağlı olarak artmakta ve azalmaktadır. Ayrıca, geçen
iktidar döneminde dolaylı vergilerle malî disiplin sağlanmaya çalışılmış ve
enerji maliyetleri üzerine yüzde 300'lere varan vergiler gelmiştir; bunlar,
zamanla indirilecektir. Altı aydır elektrik enerjisine zam yapılmaması, bir
anlamda indirim ve ucuzlama sayılır. Doların ülkemizde düşmesi karşısında,
Hükümetimiz, doğalgaz, LPG, motorin ve benzin fiyatlarında indirime gidebilir.
Bu da tekstil ve diğer ihracata konu ürünlerin maliyetlerine olumlu etki
yapacaktır.
Sizleri saygılarımla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergelerine ayırdığımız süre tamamlanmıştır.
Şimdi, birleşime 10
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.40
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 47 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına
geçiyoruz.
Bu kısmın 25 lnci
sırasında yer alan, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü ve 23
Milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23
Milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/51) (x)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Önerge üzerinde Hükümet
adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu Adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem'e aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ORHAN ERDEM (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık
alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi hakkında AK Parti Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; öncelikle, Başkanım, sizi, Yüce
Heyetinizi, ekranları başlarında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Enis Tütüncü ve 23
milletvekili arkadaşı tarafından verilen önergede, toplam tarımsal üretimindeki
hayvancılık payı, tarımla ilgili istihdam, tarımsal sanayie hammadde desteği,
dengesiz beslenme ve et tüketimi, bitkisel üretimden hayvansal üretime dayalı
tarıma geçiş, hayvan başına, gelişmiş ülkelerdeki et ve süt oranları, canlı
hayvan sayılarındaki düşüş, hayvancılık sektörünün kısa, orta ve uzun vadeli
hedeflerinin olmayışından bahsedilmekte ve özetle, tarımsal üretim yapısında
hayvansal üretim lehine değişiklik yapacak politikaların oluşturulması, et ve
süt hayvancılığı ile bunlara dayalı gıda sanayiinin sorunlarının araştırılarak,
üretim ve verimliliğin artırılması, et, süt ve diğer hayvansal ürünler açığının
kapatılabilmesi için gereken önlemlerin alınması, Avrupa Birliğine uyum
sürecinde hayvancılık ve hayvancılığa dayalı sanayi konusunda ortaya çıkacak
sorunların tespit edilmesi ve bunlara çözüm bulunması açısından Meclis
araştırması açılması talebinde bulunulmaktadır.
(x) (10/51) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmelerine 20.1.2004 tarihli 44 üncü Birleşimde başlanılmıştır.
Türkiye tarımında,
hayvancılık alt sektörü, toplam tarımsal üretimin yüzde 25'ini oluşturmaktadır.
Hayvancılık, insanlarımızın dengeli ve yeterli beslenmesi, büyük bir kesime
istihdam sağlaması, tarımla uğraşan insanlarımızın nakit ihtiyacını
karşılaması, bitkisel üretim artıklarının ve yan ürünlerinin nakde çevrilmesi,
bitkisel üretime uygun olmayan mera ve ortak arazilerin kullanımına imkân
vermesi, sanayie hammadde sağlaması gibi daha birçok konuda son derece büyük
önem arz etmektedir.
Tarım sektörü içindeki
payı her geçen gün artan hayvancılığımızın, hayvan varlığı ve çeşitliliği,
insanlarımızın teşebbüs gücü gözönüne alındığında, mevcut üretim seviyesinin
çok üstünde bir üretim gücümüz olduğunu görmekteyiz. Dünya ülkeleri arasında
hayvan varlığı bakımından önemli bir konumda olunmasına rağmen, elde edilen
verimler oldukça düşüktür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayvancılığın önemli sorunlarına ve çözüm yollarına da kısaca
değinmek istiyorum. Hayvansal üretimin artırılmasının geçerli başlıca çözüm
yollarından en önemlisi verimi artırmak; diğer bir şekilde de, hayvanların
mevcut verimlerini koruyup, hayvan sayısını artırmaktır. Bakım ve beslemeyle,
hayvanların ancak genotipinin müsaade ettiği oranda verim alınabileceğinden,
üretimin artırılabilmesi için hayvan varlığının verim seviyesinin artırılması,
yani, ıslahı şarttır.
Sunî tohumlama, bilinen
en etkili ve en ekonomik ıslah metodudur. Ülkemiz, Rusya'dan sonra, sunî
tohumlamaya geçen ikinci ülke olmasına rağmen, yanlış politikalar sonrası, arzu
edilen gelişmeler sağlanamamıştır. Son yıllarda değiştirilen Hayvan Islahı
Kanunuyla, sunî tohumlama, destekleme kapsamına alınmıştır. Hayvancılıkta verim
artışının sağlanması için, hayvan ıslahının sağlanabilmesi, bu konuda soy
kütüğüne sahip olunması ve ülkesel ıslah programının uygulanması,
yetiştirilecek neslin planlanması, şartlarımıza adapte olmuş, hastalıklara
dayanıklı, yüksek verimli gelecek nesillerin elde edilebilmesi ancak bu şekilde
sağlanabilir. Bu nedenle, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ile
Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği birlikte çeşitli projeler
yürütmektedir.
Hayvansal üretimin
artırılması için bir başka yol ise, hayvancılık işletmelerinin temel ihtiyacı
olan kaliteli kaba yemin en ucuz üretildiği çayır ve mera alanları
geliştirilerek bu alanların aynı zamanda verimli hale getirilmesi, rüzgâr ve su
erozyonunun da bu şekilde önlenmesi imkânını yaratacaktır.
Hayvansal üretimin
artırılması için diğer önemli bir husus da, tarımsal arazilerde yem
bitkilerinin ekilişi önem arz etmektedir. Yem bitkileri ekilişinin işlenen
tarla arazisi içindeki oranı yüzde 6 civarındadır. Ülke hayvancılığının geliştirilmesi
için bu oranın yüzde 20'lerin üzerine çıkarılması gerekmektedir. Yürütülen
çalışmalar sayesinde 1995 yılında 520 000 ton olan silaj yapımı 2003 yılında 5
000 000 tona yükselmiş olmasına rağmen hâlâ çok düşük seviyededir.
Hayvancılığın en önemli
darboğazlarından biri de, işletmelerin ekonomik büyüklükte olmaması; yani, çok
küçük kapasiteli ve çok küçük sayıda olmalarıdır. Sınırlı bütçelerle teknik ve
sağlık hizmetlerinin yeterince götürülememesi, bu konuda ihtisas işletmelerinin
kurulmaması ve bu tip sorunlar gittikçe hayvancılığı kötü sonuçlara
götürmüştür.
Ülkemiz
yetiştiricilerinin örgütlü olmaması, hayvancılığın gelişimini engelleyen
faktörlerden birini oluşturmaktadır. Bu konuda üretici birlikleri yasasının
çıkarılması büyük önem arz etmektedir.
Pazarlama
organizasyonlarının ve hayvan ürünleri işleme sanayiinin yeterli düzeyde ve
yaygın olmaması, fiyatlarda istikrarsızlık yaratmaktadır; yani, üretici-sanayi
entegrasyonu sağlanamamıştır. Et, süt ve yemde ürün borsalarının oluşturulması
ve sözleşmeli üretimin yapılması, bu problemleri çözebilir.
Hayvan hastalıkları,
hayvancılığın en önemli darboğazlarından birini oluşturmaktadır. Ülkemizin
geçit bölgesinde olması, hayvan hareketlerinin yoğunluğu ve komşu ülkelerin
hayvan sağlığı konusunda gerekli hassasiyeti göstermemesi, kaçak hayvan girişi
nedenleriyle, sorun, daha da ağırlaşmaktadır. Bu konuda, hayvan hareketleri
kontrol altına alınmalı, hastalıklarla mücadele için yeterli kaynak tahsis
edilmelidir. Hayvan hareketlerinin kontrolü amacıyla, Tarım Bakanlığı, hayvan
kimlik sistemini son yıllarda oluşturmuştur. Ülkemizde, geçmiş son iki üç yılda
meydana gelen ekonomik dalgalanmalar ve döviz, tahvil, repo, bono ve benzeri
gelirlerin yüksek oluşu, özellikle orta ve büyük ölçekli yatırım yapmak isteyen
yatırımcıların alt sektöre yatırım yapmalarını engellemiştir. Bu konuda, Hazine
Müsteşarlığınca, yatırımı teşvik kolaylıkları getirilmektedir. Ayrıca, ziraî
kredilerden bu sektörün de faydalanması gerekmektedir. Hayvancılığa verilen
desteklerin ürüne verilmesiyle (et, süt, bal gibi) aynı zamanda, hayvansal
ürünlerin ticaretinin ekonomik olarak kayıt altına alınması da sağlanmış
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Enis Tütüncü ve değerli arkadaşlarının belirttiği ve
hepimizin önemli gördüğü sorunlar ve çözüm yollarından da anlaşılacağı üzere,
hayvancılık sektörü konusunda sorunlar bilinmekte ve bu konuda hızlı
politikalar oluşturulması gerekmektedir. 58 inci ve 59 uncu hükümetlerimizin
programlarında yer alan ve yapılan çalışmaları da kısaca özetlersek, 2000/467
sayılı Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında Bakanlar Kurulu Kararının Uygulama
Esasları Tebliği kapsamında, 2003 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 68'lik
kaynak artışıyla, hayvancılığa 126 trilyon TL kaynak ayrılmış, ayrıca,
kararnamede değişikliğe gidilerek, sunî tohumlamadan doğan buzağılar, ana arı
üretimi, hastalıklardan âri işletmeler ve su ürünleri üretimi, destekleme
kapsamına alınmıştır. Ayrıca, tarımsal amaçlı kalkınma kooperatiflerinin
desteklenmesi teşvik edilerek, damızlık düve yetiştirecek nüve işletmeleri
desteklenmiş, bu kapsamda 20 trilyon TL destek ayrılmıştır.
Yine, bütçe imkânları
zorlanarak, hayvancılığın desteklenmesi için, 2003 yılına göre yüzde 59
artışla, 2004 yılında 200 trilyon TL kaynak ayrılmıştır. 2004 yılını
hayvancılıkta atılım yılı ilan eden hükümetimiz, tarımsal amaçlı kalkınma
kooperatiflerinin desteklenmesi için 89 trilyon, 2003 yılına göre yüzde 456
artışla, kırsal alanda sosyal destek projesi uygulamalarında hayvancılık için
200 trilyon kaynak sağlamıştır. Toplam olarak, 2004 yılında, hayvancılığın
desteklenmesi amacıyla, 489 trilyon Türk Lirası kaynak ayrılmıştır. Bu destek
miktarı, cumhuriyet tarihinin hayvancılığa ayrılan en büyük destek miktarıdır.
Ekonomik krizler ve
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasında yapılan yapısal değişiklikler sonucu
sekteye uğrayan tarımsal kredilere tekrar işlerlik kazandırma ve düşük faizli
kredi uygulaması çalışmaları son aşamaya getirilmiştir. Sığır varlığının ıslahı
amacıyla, ilk defa, Tarım Bakanlığımız, embriyo transferi çalışmalarına
yaklaşık 20 trilyon kaynak ayırmıştır.
Bitkisel üretim
içerisinde yüzde 4'ler düzeyinde olan yem bitkileri ekim alanları, 2003 yılında
yaklaşık yüzde 7 düzeyine çıkarılmış olup, bu oranın 2005 yılında yüzde 10'un
üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Bu konuda da, 2003 yılında, yem bitkileri
desteği olarak, 51 trilyon civarında destek sağlanmıştır. Üretici Birlikleri
Yasası Tasarısı hazırlanmış, hayvan kimlik sistemi uygulamaya konulmuş, sığır
varlığımızın ıslahı yönünde yürütülen çalışmalarda hedefe ulaşılmıştır. Yine,
meralarımızla ilgili tespit, tahsis çalışmaları, hayvan hastalıkları ve
zararlılarıyla mücadele konusunda da 2003 yılı hedeflerine ulaşılmıştır. 2004
yılında da Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca daha iyi bir noktaya getirileceğini
ümit etmekteyiz.
Hayvansal üretimle ilgili
fiyat, kredi ve destekleme politikaları oluşturulmasında, bütün kesimlerin
katılımlarıyla meydana gelen danışma kurulları oluşturulmuştur. Ayrıca, geçen
hafta perşembe günü Genel Kurulda görüştüğümüz Hayvan Sağlığı ve Zabıtası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla da, çiftliklerden sofraya kadar
gıda güvenliğinin sağlanması, Ülkesel Kalıntı Kontrol Planı çerçevesinde,
Avrupa Birliği mevzuatı da temel alınarak, üretim zincirinin her aşamasındaki
kontroller bu kanunla kanunî dayanak bulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetimiz, ondört aylık kısa dönemde, değerli Bakanımız
Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü'nün de içerisinden geldiği, sorunlarını çok iyi
bildiği tarımla uğraşan vatandaşlarımızın yıllardan beri birikmiş olan
sorunlarını bir bir çözmeye başlamıştır. Bu sayede, özellikle hayvancılığımız
önemli ölçüde gelişme kaydetmiştir ve bu gelişme, her yıl artarak devam
etmektedir. Hayvancılığın toplam tarımsal üretim içerisindeki payı, 1977
yılında yüzde 37,6'dan, 1999 yılında yüzde 22'ye inmiştir. Teşvik
politikalarıyla, 1970'li yıllarda olduğu gibi, yüzde 30'ların üzerine
çıkarılacaktır ve gelişmiş ülkeler seviyesi olan yüzde 50'leri yakalamak için
bütün gayreti sarf etmekteyiz.
Sayın Enis Tütüncü ve 23
milletvekilinin, hatta tüm CHP milletvekillerinin duyarlı olduklarını
bildiğimiz tarım ve hayvancılık konusunda aynı duyarlılığı, hükümet ve iktidar
olması sebebiyle, tüm AK Partili milletvekillerinin de çok daha fazla
önemsediğini ve bu konuda yukarıda bahsettiğimiz ondört aylık sürede yapılan
çalışmaların bu dikkati ve önemi gösterdiğini zannetmekteyiz.
AK Parti Grubu olarak,
Meclis araştırması açılması talebinin, sorunları ve çözüm yolları bilinen ve
hükümetimizce gerekli adımları atılan, daha çok şey yapılması gerektiği bilinen
hayvancılık ve tarım konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mevcut çalışma
temposu içinde komisyonların fizikî şartları ve çalışma süreleri konusundaki
sıkıntılar da göz önüne alındığında söz konusu önergeye ret oyu vereceğimizi
belirtir, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Enis
Tütüncü ve 23 milletvekilinin, Türkiye'de hayvancılığın içine düştüğü durumun
araştırılması için verdiği önergeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Az önce konuşma yapan
değerli milletvekili arkadaşım, AKP İktidarının, hayvancılığı, hayvancılığın
sorunlarını ve çözümlerini bildiğini, bu nedenle bu araştırma önergesine ret
oyu vereceklerini belirtti.
Hayvancılık ve tarımla ne
kadar ilgili olduğunuz anlaşılıyor. Şu an, komisyon sıralarında Tarım Bakanımız
yok. Bakıyorum, milletvekilleri içerisinde Tarım Komisyonu Başkanı yok. Tarım
Komisyonunun 2 üyesini görebiliyorum. Bunu da, tarıma bakış açısının bir
göstergesi olarak düşünüyorum.
Francis Fukuyama, Alvin
Tofler, Samuel Huntington ve Graham Fuller gibi CIA'e bağlı RAND Corporation
yazarları yeni bir dünya düzeninin habercileri olmaya soyundular. Bahsi geçen
yazarlar ve benzerleri, 1970'li yıllardan beri yürütülen ekonomik boyutlu
küreselleşme gayretlerinin sosyal ve siyasî altyapısını hazırlamak için kolları
sıvadılar. "Küreselleşme" adı altında dünyada geri kalmış ülkelerin
geri zekâlı insanlarını işbirlikçi haline getirmek için yazılı ve görsel medya
araçlarından azamî ölçüde istifade ederek büyük bir mesafe kaydettiler.
19 uncu Yüzyılda
kolonyalizm etkiliydi, bu yüzyıl sömürgecilerin dönemi oldu. 20 inci Yüzyıl
ise, dünyanın emperyalizmi tanımasını sağladı. Soğuksavaş dönemi, iki
emperyalist gücün mücadelesine sahne oldu. 21 inci Yüzyılda ise, küreselleşmenin
acı yüzünün yaşanacağının göstergeleri önümüzde duruyor.
Bu amaca ulaşmak için,
millî devletlerin ekonomi üzerindeki otoritesinin yerine, çokuluslu şirketlerin
gelmesinin sağlanması gerekiyordu. Ülkelerde iktidarları kuracak olan küresel
piyasa olmalıydı.
Sermaye hareketlerinin
önündeki tüm engelleri kaldırmak için ülkemizde de aynı politika IMF ve Dünya
Bankası tarafından dayatıldı. Bunun en çarpıcı örneği ise özelleştirme,
devletin küçültülmesi ve verimliliğin artırılması gibi propagandalarla ülke
insanının yönlendirilmesiydi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu uygulamalar, özellikle tarım sektöründe büyük bir gerileme
ve çöküşün yaşanmasına neden olmuştur. ABD ve Avrupa Birliği, Türkiye'de
tarımsal desteğin kalkması doğrultusunda baskı uygulamaktadır. Bizden
desteklemenin kaldırılmasını isteyenler, kendi ülkelerinde, özellikle bu konuda
büyük desteklemeler yapmaktadırlar. Bugün, dünyada tarıma yapılan desteğin
yüzde 80'ini ABD, Avrupa Birliği ve Japonya yapmaktadır. Avrupa Birliğinde 50
milyar dolar destek verilirken, bizdeki 1 500 000 000 dolar desteği çok
bulmaktadırlar.
Bütün ülkemiz
insanlarının dikkatinden kaçırılmaya çalışılan, Avrupa Birliğinde kişi başına
yapılan desteğin Türkiye'nin 40 katı olduğu gerçeğidir. Bize yönelik olarak
ise, "tarımsal ürünlerinize destek vermeyin, dışarıdan ithal edin" politikasını
yönlendirme faaliyetleri hızla devam etmektedir.
Tarımsal KİT'ler, bu
sektörde çok büyük önem arz etmekteydi. Örneğin, özelleştirme öncesi SEK,
kurulu kapasitenin yüzde 20'sine sahip olduğu halde, özel sektörün bu alandaki
tekelleşmesine engel olabiliyordu. SEK'in özelleştirilmesiyle, bu alan, beş
altı firmadan oluşan süt kartelinin insafına terk edilmiştir. Bunların
hisselerinin büyük çoğunluğu ise, yabancı şirketlerin kontrolüne geçmiştir.
Et ve Balık Kurumu, Yem
Sanayii, Süt Endüstrisi Kurumu gibi kuruluşların devredışı bırakılması,
üreticinin maliyetine satış yaparken, piyasada oluşan süt kartelinin, çiftçiye
ödediğinin 6-7 katı fiyatlarla tüketiciye satması sonucunu yaratmıştır.
Tarımda hedef ve planlama
yoktur. 2010 yılına kadar, buğday üretimini 19 000 000 tondan 23 000 000 tona,
arpa üretimini 6 900 000 tondan 10 000 000 tona, ayçiçeği üretimini 850 000
tondan 1 500 000 tona, pamuk üretimini 900 000 tondan 1 400 000 tona,
şekerpancarı üretimini 15 000 000 tondan 21 000 000 tona, yem bitkisi üretimini
2 500 000 tondan 10 000 000 tona, yemeklik baklagil üretimini 1 200 000 tondan
2 000 000 tona, kırmızı et üretimini 850 000 tondan 1 500 000 tona, süt üretimini
10 000 000 tondan 12 000 000 tona, tavuk eti üretimini 700 000 tondan 1 200 000
tona, yumurta üretimini 700 000 tondan 1 100 000 tona, su ürünleri üretimini
500 000 tondan 700 000 tona çıkaracak hedefleri koyamazsanız, bu ülke insanını
ve çiftçisini aç bırakırsınız.
Yoksulun ezildiği,
tüketicinin sömürüldüğü, giderek tekelleşen sermayenin egemenliğinin arttığı,
hukuksuz, kuralsız, başıboş pazar ortamında hakkını alamayan kesimlerin
başında, maalesef, tarım gelmektedir.
1991'de yapılan son tarım
sayımına göre, ortalama işletme büyüklüğü 50 dönümdür. İşletmelerin üçte
2'sinin arazi büyüklüğü ise 18 dönümdür. Bitkisel yem üretimini desteklemek
için bugünkü mevzuatta 25 dönüm arazi gerekmektedir. 25 dönümün altında arazisi
olan vatandaşlarımız, bu desteklemelerden yararlanamamaktadır. Bu da demektir
ki, Türkiye'deki çiftçinin üçte 2'si, bu desteklemeden yararlanamamaktadır.
Büyük toprak sahibi 6 ailenin aldığı doğrudan gelir desteğini, Türkiye'de 50
000 aile almaktadır. Tarıma yapılan destekler, üretici başına, Norveç'te 32 000
dolar, ABD'de 20 000 dolar, Japonya'da 15 000 dolar, Türkiye'de ise 230
dolardır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de 1980'den sonra yaşanan olaylar, aslında, bir karşı devrim
niteliğindedir. Son dönemde, 1923'ten başlayarak, kurulmuş olan kurumların
hepsi ya tasfiye edilmiş veya tasfiye yolundadır. 1937'de, Atatürk, Ziraat
Bankasını, çiftçiye daha iyi hizmet edebilsin diye, anonim şirket olmaktan
çıkarmış, KİT haline getirmiştir. Bu dönemde, TİGEM, Toprak Mahsulleri Ofisi,
Tekel, Çay-Kur, şeker fabrikaları kurulmuş, bunların tamamı, 1980 sonrası
tasfiye edilmiştir. Bu kuruluşlar, ya özelleştirilirken ya da işlevsiz hale
getirilirken, bunlarla da yetinilmeyerek, 1963'te kurulan, çiftçinin,
gerçekten, çok ciddî gereksinimi olan SEK ve Et ve Balık Kurumu
"özelleştirme" adı altında kapatılmıştır. Ayrıca, Veteriner İşleri
Genel Müdürlüğü, Hayvancılığı Geliştirme Genel Müdürlüğü, Su Ürünleri Genel
Müdürlüğü tamamen kaldırılmıştır. Tarımın dışsatımdaki payı, 1980 yılında yüzde
57 iken, 1997'de yüzde 10,2'ye, 1998'de yüzde 10'a düşmüştür, düşürülmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti
hükümetinin acil eylem planında hayvancılığın desteklenmesiyle ilgili tek kısım
şöyledir: "Diğer tedbirlerle birlikte, hayvancılık projeleri, mevcut
işletmeler ve hayvansal ürünler de desteklenecek, kooperatif ve büyük ölçekli
şirket faaliyetleri özendirilecektir." Ecek, acak... Yine, aynı planda
"hayvancılık projeleri desteklenecektir..." Yine, ecek, acak...
Türkiye hayvancılığını bu
kadar basit gören bir anlayış, ülke hayvancılığı ve tarımı açısından kayıptır.
2003 yılı doğrudan gelir destekleri, Muğla'da hâlâ ödenememiştir. Turizm
gelirleri ile tarım gelirleri bir tutulup, Muğla'nın kalkınmış iller arasında
yedinci sırada olması, doğrudan gelir desteği ödemelerinde bir etken değildir,
olamaz.
Şov ve popülizmle yapılan
şaşaalı törenler, uçurulan balonlar ülke tarımını içerisinde bulunduğu durumdan
kurtarmaya yetmiyor. Bunun en önemli örneğini, geçen hafta İstanbul'da yağan
karla gördük. Bugün, İstanbul'da, hâlâ, ulaşılamayan caddeler ve sokaklar
vardır. 1987 yılında bugün yağan kardan daha fazla yağan kar, 27 gün süreyle,
aralıksız ısı daha düşük, metrekareye düşen kar miktarı daha fazla; ama,
1987'de bu kadar içler acısı bir durum yaşanmamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği bütçesinin yüzde 40'ı, 45'i tarım bütçesidir. Türkiye bütçesinde
tarıma ayrılan pay, maalesef yüzde 2 ile 2,5 arasındadır. "Koşulları
yerine getirin, sizi Avrupa Birliğine alalım" diyorlar; niçin "tarım
desteklemesinde şartları yerine getirin" demiyorlar veya siz, Avrupa
Birliğine "biz de tarımı sizin kadar destekleyeceğiz" niye
diyemiyorsunuz?! Doğu ve güneydoğudan kaçak hayvan girişleri neden hâlâ
önlenemiyor?! Kaynak yok diyorsunuz; emeklilere -enflasyonun altında bir zam
verdiniz- 3 katrilyon, İmar Bankasında yapılan hortumlama sonucunda, mağdurlara
ödenmek üzere 8,5 katrilyon bulunuyor da, Türkiye tarımı ve hayvancılığına para
nasıl bulunamıyor?! Şeker ve tütün konusunda en büyük yalanlar söylenmiştir.
Türkiye, hayvan sayısı
bakımından dünyada altıncı, Avrupa Birliği ülkeleri arasında hayvan varlığı
açısından üçüncü sıradadır. 1940 ile 1970 arasında ulaştığımız küçükbaş ve
büyükbaş hayvan sayısı giderek azılmıştır; maalesef, bugün küçükbaş hayvan
sayısı 32 000 000, büyükbaş hayvan sayısı 10 500 000'dir.
Türkiye, yüzölçümü olarak
birçok Avrupa ülkesinden büyük olmasına karşın hayvan yemini dışarıdan ithal
etmek zorunda; bu da acı bir gerçektir. Doğu Anadoluda hayvancılık ölmüştür.
Dünyanın belli başlı hayvancılık alanları arasında yer alan Kars, Ağrı,
Erzincan ve Erzurum'da nüfusun büyük bölümü geçimini hayvancılıkla sağlar.
Sayısal olarak çok önemli olmasına karşılık, hayvancılığa genel olarak ilkel
yöntemler egemendir. Mera hayvancılığının ağırlık taşıdığı illerimizde
meraların çoğu bakımsızlıktan ve aşırı kullanımdan verimini yitirmiştir. Var
olan hayvan türlerinin büyük çoğunluğu ıslah edilememiştir. Yem sorunu ve
pazarlama olanaklarının yetersizliği de bölge hayvancılığının gelişememesinin
başka nedenleridir.
Son yıllarda doğu ve
güneydoğuda yaşanan terör olayları, küçükbaş hayvancılığı yok olma noktasına
getirmiştir. 1984 yılında Tunceli'de 700 000 olan küçükbaş hayvan sayısı, bugün
160 000-170 000'ler civarındadır.
Özellikle, enflasyonu
düşürdük iddiasında bulunuyorsunuz. Dört ay önceki yem fiyatları ile günümüz
fiyatlarını veriyorum: Dört ay önce, 18 ham protein içeren bir yem 19 000 000
lira iken, şimdi 24 000 000 ilâ 25 000 000 lira arasındadır. Dört ay önce, 16
ham protein içeren yem, 16 000 000 lira iken, şimdi 21 000 000 liradır; zam
yüzde 32 ile yüzde 40 arasında değişmektedir. Özellikle, son iki ayda yüzde
20'lik bir artış olmuştur. Süt fiyatları aynı yerdedir. Bir yılda yüzde 10 zam
almıştır; o da 400 000 Türk Lirası civarındadır, litrede.
Ege Bölgesinde, 19 000
büyükbaş ve küçükbaş hayvan kayıptır. Bununla ilgili ne bir önlem alınmakta ne
de yasal dayanaklar, hukukî olgular geliştirilerek cezaî müeyyideler
artırılmaya çalışılmaktadır. İzmir'de, hayvanlarının çalındığı iddiasıyla
jandarmaya giden bir grup çiftçimiz "niye, şikâyetçi oluyorsunuz"
diye gözaltına alınmıştır.
Ülkeye kaçak hayvan
girişi hâlâ devam etmektedir. Buffalo Operasyonundan sonra -bu rakama
dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım- Devlet Güvenlik Mahkemesine
intikal eden ve şu an mahkemede olan yolsuzluk dosyalarının kapsamı 11 milyar
dolardır.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 45 inci maddesi "devlet, tarım arazileri ile çayır ve
meraların amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim
planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla,
tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer
girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel ve
hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline
geçmesi için gereken tedbirleri alır" denilmektedir.
Gelişmiş ülkeler bu yönde
büyük sorunlarını aşmışken, Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkeler ise, kendi
üretim planlamasını yapamamış, kendi insanını besleyecek kadar bile üretemez
duruma düşürülmüş durumdadır. Bu durumu aşabilmek için, Türkiye, zamanla
yarıştığının bilinci içinde, bütün kaynaklarını çok iyi tanımak, bunlardan
potansiyel olan, geliştirebileceği kaynakları en iyi şekilde kullanarak
sağlıklı bir kalkınmayı gerçekleştirmek zorundadır.
İkinci Dünya Savaşından
sonra, temel gıda maddeleri, stratejik bir ürün olarak, hem iç hem
dışpolitikada ateşli silahlar olarak kullanılmaya başlanmıştır. Toplumların
sosyal ve siyasal yapılarını, davranışlarını beslenmeye ilişkin yöntemlerle
değiştirmek mümkün hale gelmiştir. Yeterli ve dengeli beslenen toplum ve
topluluklar, yetersiz ve dengesiz beslenenleri yönetir, yönlendirir ve
istedikleri biçimde şekillendirir. Beslenme biçiminde, her zaman, et yiyen ot
yiyene üstünlük sağlamıştır. İşte, bu yüzdendir ki, Türkiye de, bugün için,
bitkisel ağırlıklı beslenmesiyle, hayvansal ürün ağırlıklı beslenen gelişmiş
ülkelerce yönetilip, yönlendirilmekte ve istenilen biçimde şekillendirilmektedir.
Ekmek, pirinç, bulgur,
patates ve nişastadan zengin yiyecekler, kalori değerleri çok yüksek olduğu
için, ucuz enerji kaynağı olduğu için kol gücünün maliyetini ucuzlatmaktadır.
Bu yüzden, beyinsel gelişim gıdaları yerine, ucuz ve bedensel enerji kaynağı
gıdalar, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere empoze edilir. Bedensel
gelişim gıdaları yerine, kas gücü enerjisi için gerekli gıdalar önerilerek, bu
ülkelerin gelişmeleri engellenmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde, kişiler, yeterli
ve dengeli bir şekilde beslenememektedir.
Hayvancılıkta girdi
fiyatlarının yüksekliği, hayvansal ürün fiyatlarının düşüklüğü, hayvancılığa
yönelik kredi kaynaklarının yetersizliği ve yıllardır yanlış uygulanan ithalat
ve ihracat politikaları sonucu, ülke nüfusunun hızlı artışına ters orantılı
olarak, hayvan varlığı azalmıştır ve azaltılmıştır; ancak, bu azalmaya karşılık
üretimde yeterli artış sağlanamamış, yıllar önce kendi kendine yetebilen 5
ülkeden biri görülen Türkiye, şimdi, hayvansal ve bitkisel ürünlerin net
ithalatçısı durumuna getirilmiştir.
Türkiye, hayvan varlığı
bakımından önemli bir sayıya sahip olmasına karşın, hayvan başına süt, et,
yapağı, yumurta ve benzeri verimler oldukça düşüktür. Hayvansal ürünlerin
üretimi, dengeli bir beslenme için kişi başına tüketime yetecek düzeyin çok
altındadır. Bunun yanında, üretim yeterli olsa bile, toplumun büyük kesiminde
gelir yetersizliği nedeniyle insanların bu ürünlere ulaşması mümkün değildir.
Süt Endüstrisi Kurumu, Et
ve Balık Kurumu, Yem Sanayii gibi kurumların özelleştirilmesi ve hayvancılığa
yeterli desteğin sağlanamaması sonucu ülke hayvancılığı korumasız kalmış ve
ciddî çıkmazlara düşmüştür.
"Devlet, ayakkabı,
basma üretir mi?! Arpalıkların faturası halka çıkıyor" diye başlayan
propaganda, sonunda, geldi, ülkenin en yaşamsal değerlerine dayandı. KİT'ler
satılırsa, sözde, devlet yükten kurtulacak, bütçe açığı kapanacaktı. Ayrıca, bu
yolla, ülkenin biriken iç ve dışborçlarını ödemek için kaynak yaratılacaktı.
Demokratikleşme, girişimcilik, servetin geniş kitlelere dağıtımı da
özelleştirme yoluyla sağlanacaktı.
Devletin sosyal
hizmetlerden çekilmesinin kendi varlık gerekçesini yok ettiğini, elbette,
özelleştirmeciler çok iyi biliyordu; ama, halka böyle söylenmedi. Gerçekleri
dile getirenlerin ise sesleri boğuldu; dar görüşlü, sığ ilan edildiler,
dinozorlukla, dünyadaki gelişmeleri algılamamakla suçlandılar. Öyle ki, bu
gerçek yurtseverler, medyanın özelleştirmeci borazanları tarafından hain bile
ilan edildi.
Hesaplar tutmadı.
Özelleştirmeyle, ne refah geldi ne iç ve dışborçlar azaldı ne de işsizlik
önlendi. Ver kurtul mantığıyla peşkeş çekilen üretim merkezleri yağmalandı.
İşte, bu furyada, tarım
ve hayvancılık da nasibini aldı. Türkiye hayvancılığına ve tarımına ucuz girdi
sağlayan ve fiyat istikrarını, dengesini koruyan kuruluşlar, Et ve Balık, Yem
Sanayii ve Süt Endüstrisi Kurumlarının malvarlıkları peşkeş çekildi. Nasıl
mı?..
Et ve Balık Kurumu Ankara
Kombinasını, Özelleştirme İdaresi, 1995'te satışa çıkardı. Kombinanın en cazip
yanı, 100 dönümlük arsasıydı. Ankaralı bir grup işadamı "biz, kooperatif
kurup, kombinayı işleteceğiz; biz, bu işin erbabıyız" dediler.
Özelleştirme İdaresi de, Et ve Balık kombinası ile 100 dönümlük arsasını GİMAT
adlı bir kooperatife 22 300 000 dolara sattı. Satış gerçekleşir gerçekleşmez,
kooperatifi dağıtan işadamları anonim şirket kurdular. Kombinanın arsasının 50
dönümünü yıllığı 10 500 000 dolardan oniki yıllığına Migros'a kiraladılar.
Migros, bu arsaya, Ankara'nın ve Balkanların en büyük alışveriş merkezini
kurdu; alışveriş merkezindeki 100 dükkânın 70'ini, Et ve Balık kombinasını
işleteceklerini söyleyen işadamlarına verdi. İşadamları, bu dükkânları da
yıllığı 15 000 000 dolardan kiraladı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi,
girişimciler, arsanın kalan 50 dönümlük bölümünü de bir Alman şirketine 100 000
000 dolara devrettiler. İş, bununla bitmiyor.
Et ve Balık Kurumuna
bağlı Ağrı Et Entegre Tesisleri, Kars Süt Mamulleri Tesisleri... Kars Süt
Mamullerinde çok ilginç bir olay yaşanıyor. Tesis, 1986'dan itibaren ilk üç yıl
içerisinde, sırasıyla, 20 000 000 lira, 40 000 000 lira ve 100 000 000 lira,
takip eden altı yıl içinde toptan eşya fiyat endeksinin yüzde 75'i oranında
artırılacak tutar üzerinden devrediliyor. Ancak, şirket, 1988'den itibaren
ödemeyi yapamadığı gibi, makineleri sökerek başka bir yere taşıyor. Devlet, sökülüp
götürülmüş bu tesisi geri alıyor, Türkiye Süt Endüstrisi Kurumuna devrediyor;
ancak, atıl kalan trilyonluk tesis kapatılıyor. Özelleştirmede, devlet, para
alamadığı gibi, makineleri de kaptırıyor. Mardin Mazıdağı'ndaki süt fabrikası,
önce askerî kışla, daha sonra endüstri meslek lisesi oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
elbette ki, hayvancılıktaki sorunlar bu kadar değil; fakat, 20 dakikalık süre
içerisinde sorunları dile getirmek o kadar da kolay değil. AKP İktidarının
yaptığı aymazlıklar içerisinde, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi adı altında
kamuoyuna büyük bir projeymiş gibi sunulan, aslında, Tarım Bakanlığında görev
yaptığım dönemde projelerini yaptığım, kaynağı yine Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan karşılanan koyun dağıtımı yapıldı.
Süt sığırı ve arıcılık
için yapılan projeler ise, 1999 deprem felaketi nedeniyle ekonomik nedenlerden
dolayı hayata geçirilemedi. Hayvancılığı desteklemeye çalışanlar, Fethiye
Arıcılık Üretme İstasyonunu niçin kapattı?!
Bugüne kadar,
kooperatiflerden 600'ü desteklenmiş, 1 364'ü desteklenememiştir. Ne kadar
kooperatifin ne kadar borcu olduğu ve ödeyemediği miktar bilinmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Üstün,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN
(Devamla)- 2003'te 25 kooperatif destekleme programına alınmış, bu da toplam 5
000 sığır demektir. 5 000 sığırla ülke hayvancılığı nasıl gelişecek, anlamak
mümkün değildir. Üstelik, bu düveleri bulmak da en zor kısımdır.
1 000 Köye 1 000 Tarımcı
Projesi, işsiz olan 25 000-30 000 ziraat mühendisi ve 7 000-8 000 veteriner
hekim için kısa süreli iş bulma açısından güzel; ama, 55 000 Tarım Bakanlığı
personeline tam bir hakarettir. 55 000 Tarım Bakanlığı personelini siz köye
süremedikten sonra, 1 000 tarımcıyla hangi köyün hangi sorununa çözüm
bulacaksınız?! Veteriner hekim köye gittiği zaman "ineğini sağım
makinesiyle sağ" ziraat mühendisi köye gittiği zaman "damlama su
kullan, zamanında şu gübreyi kullan, şu ilacı kullan" diyecek; ama,
köylüde bunu alacak para var mı? Bugün en gelişmiş illerden kabul edilen ve
Türkiye'de yedinci sırada bulunan Muğla'da köylerdeki kahvelerde "veresiye
çay yoktur" yazıyor.
Değerli arkadaşlarım,
hayvancılıkta desteklemeler şöyledir:
Toplam destek miktarı 176
trilyon liradır. Bu da, bütçenin yüzde 2-2,5'i arasında bir oran.
Sunî tohumlamada 5 000
000-10 000 000 arasında... Bu, kırtasiye masrafını bile karşılamaktan uzaktır.
Bugün, bir çiftçi, sunî tohumlamayla ilgili bir destek alacağı zaman ziraat
odasına gitmekte, aidat ödemekte, makbuz almakta; ilçe tarım müdürlüğüne
gitmekte, il tarım müdürlüğüne gitmekte, makbuz karşılığında yine para
ödemekte; başvuruda dahi bulunmamaktadır.
Damızlık gebe düve
desteği 380 000 000 lira. Sertifikalı gebe düve bulmak da oldukça zordur. Bu
desteklemeden ne kadar yararlanılmıştır belli değil.
Süt teşvik primi
-maliyetlerin- litrede, kooperatiflere 20 000, birliklere 40 000 lira. Bu
ayırımcılık niye?
Sunî tohumlamadan doğan
buzağı desteklemede yine ayırımcılık; 40 000 000-20 000 000...
Arıcılık ve su
ürünlerinde yine destekler yetersiz ve yine başıboşluk var.
AKP'li değerli sözcü
"biz, tarımın sorunlarını biliyoruz, bu sorunları çözeceğiz, bu sorunları
çözebilmek için de elimizden geleni yapıyoruz" dedi. Ancak, hükümetin
programını ve acil eylem planını okudum, "ecek" , "acak' ile bu
ülkenin hayvancılık ve tarım problemleri çözülmez.
Bu araştırma önergesini
kabul buyurursanız, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına seviniriz, ülke tarımı
adına seviniriz, ülke hayvancılığı adına seviniriz.
Sözlerime son verirken,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Üstün.
Önerge sahipleri adına,
Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Sayın Başkan; değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, en iyi
dileklerimle, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.
Geçen hafta Sayın Tarım
Bakanını, az önce de AKP'nin sayın sözcüsünü dikkatle dinledik. Ne yazık ki,
araştırma önergemizin özünün, esasının anlaşılamamış olduğunu şaşkınlıkla ve
üzüntüyle tespit ediyorum.
Önergemiz, yalnızca
hayvancılıktaki sorunların genelde araştırılmasına yönelik olarak
verilmemiştir. Önergemiz, hayvancılık sektörü ile bunlara dayalı sanayilerdeki
sorunların, bir bütün olarak, bir arada araştırılması için, her iki kesimde de,
üretimin, verimliliğin ve kalitenin nasıl artırılabileceğinin ortaya konulması
için verilmiştir. Önergede, ayrıca, Avrupa Birliğine uyum sürecinde, özellikle
et ve süt hayvancılığı ile bunlara dayalı gıda sanayilerinde ortaya çıkabilecek
sorunlar ve çözüm yollarının araştırılması da öngörülmüştür.
Araştırma önergemiz, bu
haliyle, Türkiye'de yeni bir politika anlayışını ifade etmektedir. Şimdiye
kadar yürütülen politikalar, tarımdaki çeşitli üretim dallarını bir başına ele
alan, genelde birbirinden kopuk, dolayısıyla başarısız uygulamalara neden
olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kürsüde, hayvancılıkla ilgili ne kadar bilgi, ne kadar
istatistik ve ne kadar uygulama varsa AKP sözcüleri tarafından dile getirildi;
yani, hayvancılık alanında, hayvancılık konusunda gök kubbede ne varsa burada
ortaya dökülmeye çalışıldı. Bunları burada anlatmaya ne gerek var; çünkü,
bunları biliyoruz, üretici de biliyor, et ve süt ürünlerini işleyen sanayici de
biliyor. Yıllardır konuşmaya dayanan böyle bir yaklaşımı hâlâ sürdürmenin ne
anlamı var allahaşkına. Artık, şunun herkes tarafından anlaşılması gerekiyor:
Çiftçiler, yani üreticiler ile bunların ürünlerini girdi olarak kullanan küçük
ve orta ölçekli sanayi işletmeleri birbirlerinin rakibi değildirler; bunların
yaşam halkaları ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır, bunlar birbirlerine muhtaç olan kesimlerdir.
İşte, bizim önergemizin
özü, esası da budur. Böyle bir yeni yaklaşıma sahip çıkmalıyız. Bu yeni
yaklaşım, söz konusu sorunların çözümüne -halk deyimiyle- damardan girecek yeni
bir anlayışı yansıtmaktadır. Eğer bunu kabul edersek, Yüce Meclisin ortak
iradesiyle, sorunlara, siyasî çıkarların dışında, sağlıklı ve kalıcı çözümler
bulma yolunu hep birlikte açabiliriz.
Önergemizin ne kadar
önemli olduğunun ortaya konulması için, öncelikle, tarım sektörünün ve
çiftçilerimizin yürekler acısı durumunu, farklı açılardan; ama, bir bütünün
ayrı parçaları olarak dikkatlerinize sunmak istiyorum. Örneğin, üretim
açısından bakıldığında, tarım sektörünün hemen tüm üretim dallarında -yani,
bitkisel üretimde, et ve süt hayvancılığında, tavukçuluk ve diğer kanatlılarda,
arıcılıkta, balıkçılıkta- hem üretim düzeyi hem verimlilik hem de ürün kalitesi
düşüktür.
Tarıma sosyoekonomik
açıdan bakıldığında, aile başına toprak bütünlüğü giderek küçülmektedir,
topraksız ailelerin sayısı artmaya devam etmektedir, gelir dağılımındaki adaletsizlik
endişe verici boyutlarda derinleşmektedir. Tarımda yaşayan nüfusun büyük bölümü
sağlık ve sosyal güvenlik kapsamı dışında bulunmaktadır. Çiftçi, ebe veya
hemşire yokluğu nedeniyle, temel sağlık hizmetlerini dahi alamaz durumdadır.
Kırsal alanda çocuk ölüm oranları hâlâ yüksek düzeylerde seyretmektedir. Çiftçi
çocuklarının iyi eğitim görme ve üniversitede okuma şansları yüzde 1'ler
düzeyine inmiştir.
Tarıma kırsal yerleşim
boyutu açısından bakıldığında, yol, içmesuyu, kanalizasyon gibi alanlarda eksiklikler,
yetersizlikler devam etmektedir. Suda ve toprakta başlayan kirlilik, kırsal
alanda da çevre kirliliği sorununun öne çıkmasına neden olmaktadır.
Tarıma dışticaret
açısından bakıldığında, 2003 yılı tarım sektörü ithalatı, ihracatından 340 000
000 dolar daha fazla olmuştur; yani, biz, kendi çiftçimize, kendi tarımımıza
yeterince destek vermiyoruz, esirgiyoruz; ama, sonuçta, yabancı ülkelerin
çiftçilerine, sanki yağdırıyoruz.
Tarıma içticaret
açısından bakıldığında, çiftçinin sattığı ürünlerin fiyatları, çiftçinin satın
almak zorunda kaldığı mal fiyatlarının sürekli altında seyretmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabiî ki, bu olumsuz tablonun sorumlusu, onbeş aylık AKP
İktidarı değildir. Bu manzaranın sorumlusu, gelmiş geçmiş dönemlerde Türkiye'yi
yönetme iddiasında olan iktidarlardır. AKP olarak, onbeş aya yakın bir süredir,
Türkiye'yi yönetmeye çalışıyorsunuz. Bizi endişeye ve umutsuzluğa sevk eden
konu, bu süre zarfında, hükümetin, tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunları
önemsemeyen bir tavır sergilemekte oluşudur. AKP'nin seçim meydanlarında
tarımla ilgili verdiği sözler ortada, bu sözlerin ne kadar ciddîye alınmakta
olduğu da ortada.
2003 yılı bütçesinde
Tarım Bakanlığına ayırdığınız pay binde 5, 2004 yılı bütçesinde Tarım
Bakanlığına ayırdığınız pay binde 6; yüzde 1'in altında, binde 5, binde 6.
2003 yılında tarım
sektörüne, kamu sabit sermaye yatırımı olarak 1 katrilyon 865 trilyon Türk
Lirası yatırım yapmayı programa almıştınız. Bunu da tırpanladınız. Tarım
sektörüne, programlandığınız yatırım miktarından 625 trilyon Türk Lirası daha
az yatırım yaptınız.
Sayın milletvekilleri,
hani bir atasözü vardır, eski tas, eski hamam, sadece tellaklar ayrı. Onbeş
aylık iktidarınızda "meaşallah" bu sözün AKP versiyonunu yarattınız:
Eski tas, eski hamam, üstüne üstlük tellaklar da aynı! Tebrik ediyorum.
Bu nedenle, diyoruz ki,
verdiğimiz önergemizi kabul ediniz. Bakınız, önergemizin kabulünün ne kadar
yararlı olacağının anlaşılması için önce üretici penceresinden bakmamız
gerekiyor. 1 dananın yıllık maliyetinde şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz: 1
süt danasının 70 gün süreyle günde 6 litre süte ihtiyacı var. Bu sütün maliyeti
bugünkü süt fiyatıyla 178 000 000 Türk Lirasıdır. Yem maliyeti ortalama 300 gün
ve günde 10 kilogram olmak üzere, bugünkü yem fiyatlarıyla 1 200 000 000 lira
olmaktadır. İşçilik maliyeti, saman maliyeti, diğer maliyetler de dikkate
alındığında, 1 yaşındaki bir dananın yıllık maliyeti 2 228 000 000 Türk
Lirasına çıkmaktadır. Öte yandan, bu 1 yaşındaki dana kesildiğinde, ortalama
karkas ağırlığı 250 kilogram hesabıyla 2 000 000 000 liralık bir gelir
sağlamaktadır. İşte, acı gerçek burada ortaya çıkıyor. Bu duruma göre, üretici,
et hayvancılığında 1 yaşında kesilecek her bir dana başına şu anda 228 000 000
Türk Lirası zararla karşı karşıyadır. Besicilerin zarardan kurtarılması için,
öncelikle, kooperatif örgütlenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, hayvan borsaları
oluşturulmalıdır. Kooperatiflere fatura üzerinden 1 kilogram et için en az 3
000 000 lira destek sağlanmalıdır. Bu destekle...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Tütüncü,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Böyle bir destekle,
besici zarardan kurtulacak ve bu yolla da kooperatifçilik özendirilmiş
olacaktır; ayrıca, hem kaçak hayvan kesimi engellenecektir hem de vergi kaçağı önlenecektir.
Süt hayvancılığına
gelince; üreticilerin kazanç sağlayabilmesi için, 1 litre süt bedeliyle 2
kilogram yem alınması esas kabul edilmelidir. Örneğin, Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oran, sürekli olarak korunmaktadır, sürekli olarak takip edilmektedir.
Şu anda, ülkemizde, 1 litre sütle ancak 1 kilogram yem alınabilmektedir.
Süte verilen destek ise,
son derece komik düzeye inmiştir. Genelde litre başına 20 000 lira, Damızlık
Yetiştiriciler Birliğine üye çiftçilere ise 40 000 lira destek verilmektedir.
Bu desteğin geçmiş yıllarla karşılaştırılmasında ne kadar yetersiz kaldığı acı
bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 1995 yılı kasım ayında 1 litre süt 10
500 lira iken, litre başına verilen destek 3 000 lira idi. Yani, 1995 yılında 1
litre sütün bedelinin yüzde 35'i civarında bir destek veriliyordu sütçülere.
2004 yılı ocak ayında 1 litre süt 450 000 Türk Lirası, 1 litre süte verilen
destek ise 20 000 Türk Lirasıdır. Destekleme oranı, 1 litre süt bedelinin yüzde
5'inin altına inmiştir. 1995 yılındaki destek oranını bugüne uygulayacak
olursak, süte verilmesi gereken destek, litre başına 160 000 Türk Lirası olarak
çıkmaktadır. Süte bu kadar destek verilmesi mümkün olamıyor ise, en kısa sürede
süt fiyatlarını düzenleyici mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir.
Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde süt/yem paritesinin 1,6'nın altına inmesi
halinde, kamu kaynakları -Avrupa Birliği ülkelerinden söz ediyorum- derhal
harekete geçirilmekte ve müdahale alımları yapılarak süt fiyatının daha da aşağılara
inmesi engellenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuya et ve süt sanayii penceresinden baktığımızda bu kesimin
en büyük sorunu, girdi olarak kullanılan et ve sütün kalitesiz ve standartdışı
olmasıdır.
Sanayi açısından sütçüyü
ele alırsak, örneğin, Avrupa Birliğindeki sütte toplam kuru madde oranı yüzde
13, yüzde 13,5 iken yerli sütte bu oran yüzde 11, yüzde 11,5'tir; Avrupa
Birliği sütünde yağ oranı yüzde 4, yüzde 4,5 iken, bizim sütümüzde yüzde 3,3;
yüzde 3,5 arasındadır; Avrupa Birliği sütünde protein miktarı, oran olarak
yüzde 3,9, bizde yüzde 3 dolayında; Avrupa Birliği sütünde bakteri, gram sütte
100 000 adet, bizim sütte 5 000 000 adet ve daha yukarı miktarlarda. Bilindiği
gibi, süt ve peynir üretimi, tamamen sütün içinde bulunan toplam kuru madde ve
bakterisiyle orantılıdır.
Türkiye'de süt
kalitesinin ve süt veriminin düşük olması yanında, standardının
artırılamamasının en büyük nedeni, geçmiş hükümetlerin uyguladığı yanlış
politikalardır.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
toparlayabilir misiniz.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum.
Yanlış politikalar
sonucu, 3-5 ineği olan, verimsiz, hijyeni olmayan, kalite denetimi olanağı son
derece zor olan binlerce küçük et ve süt üreticisi yaratılmıştır. Böyle bir
yapıda süt toplama maliyetleri de çok yüksek olmaktadır. Ne yapmak
gerekmektedir?.. Üreticiler acilen kooperatiflerde örgütlenmelidir. Her köye
veya günlük asgarî toplam süt üretim miktarı 3 000 kilogram olan köylere -ki,
bu miktar 150 süt ineğine tekabül etmektedir- tek bir süt işletmesi yapılmalıdır.
Köylüler birleşerek ineklerini, mülkiyetleri kendisinde kalmak üzere bu
işletmeye getirmelidir. Bu işletmenin başında bir veteriner hekim ile 3-4
bilinçli personel bulunmalıdır. Bu işletmelerde toplu şekilde ucuz yem bitkisi
ve silaj hazırlanmalıdır, hayvan gübreleri değerlendirilmelidir. Böylece,
hijyenik ortam da sağlanacağı için, bakteri sorunu da kendiliğinden yok
olacaktır. Böyle bir uygulamada, çiftçinin inekleri sigorta kapsamına
alınmalıdır. Süt, toplu halde kooperatifler aracılığıyla üretilip satılacağı
için, hem verim artacak hem sütün kalitesi ve standardı yükselecek hem de
fiyatı artacaktır; öte yandan, işletme masrafları azalacaktır; köylünün eline
geçen paradan yapılmakta olan kesintiler ortadan kalkacaktır; sütçülük, kazanç
kapısı olma konumuna getirilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce şu şekilde toparlamak istiyorum:
Anlatmaya çalıştığım konu ve önergemizin özü, esası, Türkiye'de, hayvancılığın,
özel önem taşıyan bir sektör konumuna getirilmesi zorunluluğudur. AKP İktidarı,
bu çerçevede, hayvancılığa dayalı sanayileri de kapsayacak bir yeni yaklaşımı
benimsemelidir; araştırma önergemize destek vermelidir. Cumhuriyet Halk
Partisinin, özellikle hayvancılığın ayağa kaldırılması açısından uzattığı bu
eli, AKP reddetmemelidir.
AKP'nin değerli
milletvekilleri, geçimini tarım ve hayvancılığa bağlamış milyonlarca
yurttaşımıza verdiğiniz sözleri tutunuz. Halkla, hele hele çiftçi kesimiyle
hiç, ama, hiç alay edilmez. Çiftçi sizi defterden bir silerse tam siler, bir
daha da belinizi doğrultamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
rica ediyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Bizden hatırlatması.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Sayın Başkan, size sabrınızdan dolayı ve değerli milletvekillerim, size de
anlayışınızdan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. En iyi dileklerimle, sevgiler
ve saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını
kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Meclis
araştırması açılması kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Çanakkale Milletvekilleri Sayın Mehmet
Daniş ve Sayın İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan
maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
4. - Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/694) (S. Sayısı : 338) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerini alıyor.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 338 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Özyurt
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Özyurt.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 338 sıra
sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz
almış bulunuyorum; bu bağlamda, hepinizi en içten saygılarımla selamlarım.
Dilimizde
"Gülhane" kelimesi geçince, böyle bir duraksadığımız olur. Bildiğiniz
gibi, Gülhane Hattı Hümayunu, 1839'da tarihimize girmiştir; ama, daha sonra,
"Gülhane"yi, hep, başka anlamda aklımıza getiririz. Gülhane,
bildiğiniz gibi, askerî hastanelerimizin en üst kademesinde bulunan bir
hastanemizdir. Bu bakımdan, gönlümüzde ayrı bir yeri vardır.
Önceleri İstanbul'da olan
bu kurum, sonra (1936'da) Ankara'ya taşınmış, şimdi Kara Kuvvetleri Komutanlığı
olan binada uzun süre hizmet görmüş ve daha sonra da, yeni yapılan Etlik
binasına gitmesiyle kompozisyonu ve şekli de değişmiştir. O zamana kadar
yalnızca bir ihtisas kurumu olan, yalnız ihtisas veren bir hastane olan
Gülhane, şimdi artık, bir tıp fakültesidir ve lisans düzeyinde de eğitim veren
bir kurumdur.
Bugün buraya getirilen
kanun tasarısında değişiklik, aslında,
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun 42 nci maddesinin yürürlükten
kaldırılmasını istemektedir. Aslında, bu kanunun, 2599 sayılı Gülhane Askerî
Tıp Akademisi Kanununun 39 uncu maddesi, 25.6.2002 tarihinde değiştirilmiş.
Amacı da, lisans düzeyinde eğitim veren Hemşirelik Yüksekokulunda okuyan
öğrencilerin, artık, resmî, yani, asker hüviyetinden çıkarılıp, sivil olmaları
istenmiş ve bu yasayla da, yani, bu az evvel sözünü ettiğim 2599 sayılı Kanunun
39 uncu maddesi değiştirilerek, bu gerçekleşmiş.
Bugün karşımıza getirilen
yasada ise, 42 nci madde değiştirilerek, bu kişilerin daha evvel ellerinden
alınmış olan yahut da verilmemiş olan hakları verilmek istenmektedir. Bu
yüksekokulda okuyan öğrenciler, herhangi bir nedenle okuldan uzaklaştırılacak
olurlarsa, eski yasaya göre, yani, şu anda yürürlükteki yasaya göre hiçbir
okula devam edememektedirler. Yani, Hemşirelik Yüksekokuluna devam ederken
herhangi bir nedenden dolayı suç işlemiş olan veya ceza görmüş olan öğrencinin,
okuldan uzaklaştırılsa bile, artık, başka bir sivil okula gidip -yatay veya
dikey geçişle-
(x) 338 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
o okulda yükseköğrenim
yapması olanaklı değildir şu andaki yasaya göre. İşte, getirilmiş olan bu yasa
tasarısındaki değiştirilmek istenilen, bu, ceza gören yahut da herhangi bir
nedenle uzaklaştırılmış olan... Örneğin, bunlardan bir tanesi evlenmek. Eğer,
bu nedenle okuldan uzaklaştırılmış olan bir öğrenci varsa, bu öğrencinin artık
yükseköğrenime devam etmesi imkânsız değil; herhangi bir nedenle okuldan
ayrıldıktan sonra sivil okullarda yükseköğrenime rahat rahat devam edebilmesi
istenmektedir.
O bakımdan, benim kişisel
görüşüme göre, tasarının eleştirilecek hiçbir yönü yoktur. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak da, zaten, Gülhane Askerî Tıp Akademisinden gelen bu kanun
tasarısına -bütün içtenliğimizle yanınızdayız- "evet" diyoruz.
Sözlerimi daha fazla
uzatmak istemiyorum. Kısaca özetlemek istediğim buydu; ama, bu arada, dediğim
gibi, Gülhane gibi ismini her zaman gururla anacağımız bir kurum karşımıza
çıktığı için birkaç söz söylemek istedim.
Bildiğiniz gibi, son
zamanlarda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, rahatsızlandığında, Azerbaycan'dan alınıp
getirildi ve Gülhane Askerî Tıp Akademimizde uzun süre de yattı.
Yine, bildiğim kadarıyla,
son dönemde, rehabilitasyon merkezi, yalnız askerlere değil -komutanlar da
burada- sivillere de açılmış durumdadır. Yine, bu da, Gülhanenin halkımıza
hizmetlerinden bir tanesidir.
Dediğim gibi, bir onur
kaynağımızdır Gülhane; her zaman gururla, iftiharla adını andığımız bir
kurumdur. Bu kurumun yasasında yapılacak olan değişikliğe de bütün kalbimizle
ve gönlümüzle evet diyeceğimizi söylemek istiyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyurt.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Tevfik Ensari; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TEVFİK ENSARİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gülhane Askerî
Tıp Akademisi -kısa adıyla GATA- Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere
huzurlarınızdayım; yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
gündemimizde yer alan bu kanun tasarısıyla, 106 yıllık tarihinde ülkemize
birçok ilim adamı yetiştirmiş, birçok tıp fakültesinin açılmasına önderlik etmiş
ve de tıp alanında birçok yeniliği getirmiş olan bir kurumun kanununda
değişiklik yapılması öngörülmektedir. Bu kurum, eğitimin yanında toplumsal
hizmet de vermekte olan Gülhane Askerî Tıp Akademisidir; ülkemizin güzide,
modern tıp merkezlerinden biri olma konumuna ulaşmış, sürekli kendini yenilemiş
ve gelişmeye devam etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısı üzerinde görüşlerimi arz etmeden önce, GATA'nın tarihinden
kısaca bahsetmek istiyorum. 30 Aralık 1898 tarihinde, İstanbul'da, Sarayburnu'nda
kurulan Gülhane Askerî Tıp Akademisi, Türk tıp eğitiminde önlisans, lisans ve
lisansüstü öğrenim, modern hastane yöneticiliği ve hasta bakımı alanlarında
yeni ufuklar açan bir kurumdur. 1947 yılında Askerî Tıp Akademisi haline
getirilerek Ankara'ya taşınan GATA, 1957'de, Üniversiteler Kanununa bir ek
kanunla, seçkin bir bilim merkezi hüviyeti kazanmıştır. Kurulduğu günden
itibaren kısa zamanda gelişip başarılı hizmetler veren GATA, süreç içinde
kendini sürekli yenileyerek, bugüne kadar yetiştirdiği uzman hekim, yüksek
hemşire ve sağlık personeli, özellikle doçent ve profesörlerle, uygulama ve
bilimsel araştırmalarla, yerli ve yabancı dillerde yayımladığı birçok sayıda
bilimsel eserle, Türk tıbbının gelişip ilerlemesine önderlik ederek, çok
değerli katkılar sağlamıştır. GATA, 1980'li yıllardan sonra, öğrenim ve çalışma
alanlarını daha da genişletmiş, Askerî Tıp Fakültesinden sonra, 1985 yılında
Hemşirelik Yüksekokulu, 2002 yılında da Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon
ve Bakım Merkezinin de faaliyete geçmesiyle, entegre bir sağlık merkezi haline
gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, askerlik müessesi, disiplin kuralı üzerine inşa
edilmiştir. Disiplin ise, hiyerarşik düzenin varlığı için amire ve emre mutlak
itaatle sağlanır. Askerî idarî mevzuat, bu hiyerarşik düzenin devamını
sağlamaya, askerî cezaî mevzuat ise, bu düzenin korunmasına ilişkin kuralları
içermektedir. Bu nedenle, askerlerin özel bir ceza ve usul kanununa bağlı
kılınması kaçınılmazdır.
Elbette ki, askerî
okullar ile sivil okullardaki disiplin hükümlerinin aynı olması beklenemez. Bu
askerî disiplin anlayışı içinde öğrenim
gören gençlerimizin, çeşitli sebeplerden dolayı ayrıldıkları veya bazı disiplin
suçlarından dolayı kayıtlarının silinmesi durumunda, bu gençlerimizi tekrar
kazanma adına ve eğitimlerini sürdürme haklarının engellenmemesi için, diğer
yükseköğretim kurumlarında onlara imkân sağlamak bizlerin görevidir. 2002
yılında çıkarılan 4766 sayılı Kanunla, Hemşirelik Yüksekokulunun statüsünde
değişiklik yapılarak, sivil hemşire olmaları ve Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde devlet memuru olarak istihdam edilmeleri hükme bağlanmıştır. Bu
tasarının 1 inci maddesinde yapılan yasal düzenleme de, Hemşirelik
Yüksekokulunda okuyan sivil öğrencilerin hangi hallerde okuldan ilişkilerinin
kesileceği ve bunun sonuçları ile tabi olacakları disiplin, suç ve cezalarını
kapsamaktadır.
Düzenlemenin çok detaylı
olarak yasa maddesinde yer alması hususu doğru mudur; bir hukukçu arkadaşınız
olarak, doğru olduğuna inanıyorum. Yargıya intikal etmiş hallerde, yargı,
disiplin hükmünü incelerken, yasayla belirlenip belirlenmediğine bakıyor. Diğer
önemli bir husus da şudur: Takdir yetkisinin sınırlandırılması amacıyla,
disiplin suçu gerektiren hallerin yasada belirtilmesinde mutlak fayda vardır.
Ayrıca GATA Kanununun 42 nci maddesinde, Gülhane Askerî Tıp Akademisine bağlı
yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerden evlenenler ile yönetmelikte
belirtilen disiplin nedenleriyle ayrılanların başka yükseköğretim kurumlarına
yatay veya dikey geçiş yapamayacağı belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
GATA'nın itinalı ve disiplinli çalışma anlayışı, burada yetişen öğrencilerin,
öğrencilik yıllarından itibaren son derece özverili, zor bir süreçten
geçmelerini sağlamaktadır. Burada öğrenim gören öğrenciler, neredeyse buluğ
çağından başlayarak, emekliliğe kadar askerî disiplin içinde yetişmektedirler.
Böyle bir süreç, elbette ki başarıyı da beraberinde getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
GATA Yönetmeliğinin 117 nci maddesi Askerî Tıp Fakültesinden disiplin yoluyla
çıkarılmanın esaslarını düzenlemiştir. Gerek askerî liseden gelen, gerekse
sivil kaynaklardan alınan öğrencilerin Askerî Tıp Fakültesine giriş tarihinden
itibaren yaptırılan bir ay süreli intibak döneminde, askerî öğrenci niteliği
kazanamayanlar, disiplin notunun tamamını kaybedenler, eğitim öğretim süresi
içinde evlenenler gibi birçok nedenle çıkarılma sebepleri, yönetmelikte detaylı
olarak sıralanmıştır.
Takdir edersiniz ki,
askerî bir kurum olması itibariyle evlenmenin bile bir okuldan atılma sebebi
sayılması, askerî disiplin anlayışıyla bağdaşabilir. Ayrıca, Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde boykot da yasaktır. Boykot yapan bir öğrenci okuldan
atılabilmektedir. Bu gibi sebeplerle okuldan ayrılan öğrencilerin eğitim
hayatlarına son verilmemelidir. Bu gençlerimizin çaresiz bir şekilde mağdur
edilmelerini kabul edemeyiz; temel insan haklarından olan eğitim haklarını
ellerinden alamayız. Ülkemizdeki bu tür sorunları demokratikleşme süreci içinde
giderici düzenlemeler yapmalıyız. Biz, AK Parti Hükümeti olarak, bu
gençlerimizin geleceklerine ışık tutmak, onları hayata kazandırmak amacındayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde yer alan bu tasarı, Millî Savunma Bakanlığının
teklifiyle Meclisimize sevk edilmiştir. Dünyanın her ülkesinde, kendi kuralları
içinde bu tür değişiklikler yapılmaktadır. Hiç kimsenin aklında bu düzenlemeyle
ilgili bir soru işareti kalmamalıdır. Yani, burada yanlış anlamaları da önlemek
açısından belirtmek isterim ki, tasarının 2 nci maddesi ile GATA Kanununun 42
nci maddesi kaldırıldığında, zannedilmesin ki, disiplin cezası alarak okuldan
ayrılan her öğrenci, diğer yükseköğretim kurumlarına geçebilecektir. Bu tür
geçişlerin olabilmesi için, okuldan ayrılma sebeplerinin Yüksek Öğretim Kurulu
disiplin mevzuatına uygun olması gerekmektedir; yani, öğrencinin GATA'dan
ilişiğinin kesilmesine sebep olan suçun ya da kusurun, Yükseköğretim Kanununda
ya da üniversitelerin kendi disiplin yönetmenliklerindeki suçlardan ya da
kusurlardan biri olmaması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu değişiklikle, GATA'dan disiplin yoluyla ilişiği kesilenlere yeni bir seçenek
sunulmaktadır. Biz istiyoruz ki, böyle sorunlar en aza insin, evlatlarımız
okusun, emekleri zayi olmasın; bu durumda olanlar için de bir fırsat yaratalım,
onları kazanalım, topluma kazandıralım.
Milletimiz ve ülkemiz
yararına olan her konuda, AK Parti olarak her zaman desteğimizi verdik. Bu
tasarı da, milletimiz için, gençlerimiz için son derece yararlı olacaktır.
Sizlerin de bu tasarıya olan desteğiniz için şimdiden teşekkürlerimi sunmak
istiyorum.
Bu düşüncelerimle, Yüce
Heyetinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ensari.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
GÜLHANE ASKERÎ TIP
AKADEMİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 17.11.1983
tarihli ve 2955 sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun 45 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 45. - Gülhane
Askerî Tıp Akademisine bağlı yükseköğretim kurumlarına alınan her öğrenciye
disiplin notu verilir. Hangi suç ve cezalar için disiplin notundan ne miktar
düşüleceği, yönetmelikte gösterilir.
Gülhane Askerî Tıp
Akademisine bağlı Tıp Fakültesi öğrencilerinin okuldan çıkma ve çıkarılmaları
ile çıkarılanlar hakkında yapılacak işlemler, 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ayrıca, intibak eğitimi
başlangıcından itibaren bir ay içinde askerî öğrenci niteliğini kazanamadıkları
anlaşılanlar, bu konuda yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirlenecek esaslar
dahilinde okuldan çıkarılırlar.
Lisans düzeyindeki diğer
yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerden on sekiz yaşını
tamamlayanlar kendi istekleriyle, tamamlamayanlar ise velilerinin isteğiyle
okuldan çıkabilirler. Aşağıdaki hallerde ise bu öğrenciler hakkında
yükseköğretim kurumundan çıkarma işlemi yapılır:
a) Öğrenciye verilen
disiplin notunu kaybedenler,
b) Yönetmelikte
belirtilecek esaslar dahilinde öğrenci niteliğini kaybettiklerine dair yüksek
disiplin kurulunca haklarında karar verilenler,
c) Süresi içinde eğitim
ve öğrenimlerini tamamlayamayanlar,
d) Sağlık kurulları
tarafından verilecek raporlara dayalı olarak sağlık durumları bakımından
öğrenimine devam imkânı kalmayanlar,
e) Giriş ile ilgili
nitelikleri taşımadıkları öğrenim sırasında anlaşılanlar veya öğrenim süresi
içinde bu nitelikleri değişenler,
f) Öğrenim süresi içinde
evlenenler,
g) Taksirli suçlar hariç
olmak üzere ağır hapis veya üç aydan fazla hapis cezasına hüküm giyenler.
Devletin şahsiyetine
karşı işlenen suçlar ile 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine
İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda belirtilen suçlar ve rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan
yere yemin, suç tasnii, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın ve erkek kaçırmak,
fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet gibi yüz kızartıcı veya şeref ve
haysiyeti kırıcı suçtan veya kaçakçılık suçlarından biriyle hükümlülük halinde
üçüncü fıkranın (g) bendinde öngörülen süre koşulu aranmaz.
Tıp Fakültesi öğrencileri
hariç olmak üzere, lisans düzeyindeki diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim
gören öğrencilere uygulanacak disiplin cezaları ve ceza uygulanacak fiil ve
haller aşağıda belirtilmiştir:
a) Uyarma, öğrenciye
davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesi olup,
uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır;
1) Yükseköğretim kurumu
içinde uyulması gereken kurallara karşı kayıtsızlık göstermek veya düzensiz
davranmak,
2) Özürsüz veya izinsiz
olarak bulunması gereken yere geç gelmek, erken ayrılmak veya terk etmek,
3) Usulsüz müracaat veya
şikâyette bulunmak,
4) Öğrencilik sıfatına
yakışmayan tutum ve davranışlarda bulunmak.
b) Kınama, öğrenciye
davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesi olup, kınama cezasını
gerektiren fiil ve haller şunlardır;
1) Yükseköğretim kurumu
içerisinde, emir ve talimatlarla belirtilen kurallara kusurlu davranışları ile
ihlal etmek,
2) Verilen emirlerin tam
ve zamanında yapılmasında, resmî belge, araç ve gereçlerin korunmasında
kayıtsız davranmak,
3) Genel ahlâk ve edep
dışı davranışlarda bulunmak.
c) İzinsizlik, öğrencinin
izin zamanlarında iki ilâ on gün (dahil) arasındaki bir süre ile yükseköğretim
kurumunun dışına çıkmasının yasaklanması olup, izinsizlik cezasını gerektiren
fiil ve haller şunlardır;
1) Yükseköğretim kurumu
içinde emir ve talimatlarla belirlenen kuralları kasıtlı olarak ihlal etmek,
2) Yükseköğretim
kurumunun huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak,
3) Kasıt veya ihmalle
verilen emirleri tam ve zamanında yapmamak,
4) Amirlerine hal ve
hareketleri ile saygısız davranmak,
5) Devlete ait resmî
belge, araç ve gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek, kasıtlı olarak tahrip etmek
veya özel maksatla kullanmak,
6) Bilerek doğruyu
söylememek,
7) Kurumu izinsiz terk
etmek veya izin süresini geçirmek,
8) Alkollü içecek
bulundurmak veya kullanmak,
9) Arkadaşları veya
yükseköğretim kurumunun diğer personeli arasında söz ve fiilleri ile
hoşnutsuzluk yaratmak,
10) Yasaklanan yerlere
gitmek,
11) Yasak edilen her
türlü yayını okumak veya bulundurmak,
12) Toplu şikâyet veya
müracaatta bulunmak,
13) Kopya çekmek.
d) Yükseköğretim
kurumundan çıkarma, öğrencinin, bir daha hiçbir şekilde askerî yükseköğretim
kurumlarına alınmamak üzere öğrencilikten çıkarılması olup, öğrencilikten
çıkarmayı gerektiren fiil ve haller şunlardır;
1) Tutum ve davranışları
ile yasa dışı siyasî, irticaî, bölücü, ideolojik görüşleri benimsemek veya bu
gibi faaliyetlere karışmak,
2) Uyuşturucu madde
kullanmak, bulundurmak veya ticaretini yapmak,
3) Kumar oynamak,
4) İzinsiz dernek ve
benzeri kuruluşlar kurmak veya bunlara üye olmak,
5) Sınavlara, derslere,
stajlara kendi yerine başkasını sokmak veya başkasının yerine girmek,
6) Ders veya sınavların
yapılmasına herhangi bir şekilde engel olmak,
7) Genel ahlâka aykırı,
edep dışı, yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
8) Türk Silâhlı
Kuvvetleri öğrenciliği sıfatına, itibar, onur ve şerefine aykırı davranışlarda
bulunmak.
Yukarıdaki sebeplerden
ötürü okuldan çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesine kadar
Gülhane Askerî Tıp Akademisi Komutanlığı tarafından okuldan uzaklaştırılabilir.
Tıp Fakültesi öğrencileri
hariç olmak üzere, lisans düzeyindeki diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim
gören öğrencilerden, sağlık durumu nedeniyle okuldan çıkarılanlar dışında,
diğer nedenler ile okuldan ayrılanlara veya ilişikleri kesilenlere, kendileri
için Devlet tarafından yapılan masraflar faizi ile birlikte ödettirilir.
Gülhane Askerî Tıp
Fakültesinden 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu gereğince ve
lisans düzeyindeki diğer yükseköğretim kurumlarından bu maddede belirtilen
nedenlerle okuldan çıkarılanlar veya çıkanlar, hiçbir şekilde başka askerî
yükseköğretim kurumlarına alınmazlar ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinde istihdam
edilmezler. 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111
sayılı Askerlik Kanunu hükümleri saklıdır. Bu öğrencilerin kimlikleri; ilgili
yükseköğretim kurumlarına, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına, emniyet makamları
ve kendi askerlik şubelerine alınan çıkarma kararı ile birlikte
bildirilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2.- 2955 sayılı
Kanunun 42 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakerelerine
başlıyoruz.
5 - Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/729) (S. Sayısı : 340) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 340 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın
Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Askerî Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
sizleri ve ekran başında bizleri izleyen tüm halkımızı saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
değişen, küçülen, küreselleşen, iletişim sistemiyle iç içe yaşayan dünyamızda,
artık, iç içe yaşamanın, açık ve şeffaf yaşamanın zamanı gelmiş diye
düşünüyorum. Bu modern çağın gereği olan araç gereçleri kullanarak artık
gizlilik ortadan kalktığına göre, Türk Milletinin gözbebeği Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz ve Genelkurmay Başkanlığımızın bir teklifi var; bu teklif, artık
bundan sonra, 2565 sayılı Kanundaki askerî yasak bölgelerde fotoğraf ve film çekme
yasağını kaldırıyor. Bunun anlamı çok büyüktür değerli arkadaşlar. Ülkemizin
tanıtımına ve ekonomisine büyük katkı sunacaktır. Bu nedenle, Genelkurmay
Başkanlığımızı kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Örnek verecek olursak,
çok ciddî bir fotoğraf var elimde. Bu fotoğraf Kars-Ani Harabelerinin
Ermenistan ile sınırı olan bölgede çekilmiş bir fotoğraftır. Bir dere var,
Ermenistan ile bizim aramızda. Bizim tarafımızda Ani Harabeleri var, öteki
tarafta Ermenistan var. Ani Harabelerinde film çekmek, fotoğraf çekmek
yasaktır. Yasak olduğu için -dünyaca
ünlü olan bu Ani Harabelerine Amerika'dan ve diğer ülkelerden çok büyük talep
var- turist geldiği zaman resim çekemiyor, fotoğraf çekemiyor. Bunu
görüntülemek için -Ermenistan çok uyanık davranıyor- kendi bölgesine, burada,
fotoğrafta da gördüğünüz gibi, bir amfiteatr yapıyor; yani, seyir tiyatrosu
yapıyor, seyir alanları yapıyor, Ani'yi seyretmek, Ani'nin resimlerini çekmek
için. İşte, Genelkurmay Başkanlığımız bunu fark ediyor -teşekkür ediyorum- ve
Ani Harabelerinde resim çekmek, film çekmek serbestliği getiriliyor. Bununla
kalınmıyor. Örnek veriyorum; Ağrı Dağında da resim ve film çekmek yasaktır.
Bundan sonra, hakikaten, dünyanın gözü üzerinde olan Ararat veya bizim
tabirimizle Ağrı Dağında da yerli ve yabancı turistler resim çekecek, film
çekecek.
(x) 340 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bir örnek daha vereceğim
değerli arkadaşlar. Artvin'e giden var mı? Artvin'de çok güzel bir vadi var; bu
vadi Camili bölgesidir. Camili bölgesinde dünyada literatürde olmayan böcek
türleri var.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Maçahel...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu
Maçahel veya Camili bölgesinde, hakikaten, yine dünyada eşi ve emsali olmayan,
hiç bozulmamış, saf, Kafkas arı cinsi var; yani, insan sağlığını çok
ilgilendiren... Bu bölgede de resim çekmek, film çekmek yasak idi; ama,
Genelkurmay Başkanlığımızın cesur adımlarıyla bu bölgede de artık bundan sonra
vatandaşlarımız, turistlerimiz resim çekecek, film çekecek, ziyaret edecek. Bu
bölgelerimize onbinlerce turist geleceğini ümit ediyorum. Sadece bu bölgede
değil, Türkiye'nin her bölgesinde bunlar vardır.
Değerli arkadaşlar, bu
bölgelerde, hakikaten, artık tanıtımın Türk ekonomisine büyük katkı
sağlayacağına inanıyorum.
Benim bölgem Ardahan.
Ardahan, sınır ili. Ardahan'ın Posof, Damal, Hanak ve Çıldır İlçeleri Gürcistan
sınırına cephedir. İkinci derecede yasak bölge olmasına rağmen, Ardahan'daki
general, subay ve assubaylara teşekkür ediyorum huzurunuzda; oradaki halkımızla
çok iyi bir diyalogla, hiçbir sorun olmadan, halkımıza büyük şefkat göstererek,
hoşgörüyle, halkımız ile ordumuz iç içe yaşamakta. Orada da, sınırımızda bir
sıkıntı yaşanmamaktadır.
Ancak, ne yazık ki,
Ardahan İli 700 000 göç vermiştir. Şu anda Ardahan'da nüfus 133 000'dir.
Karşımızdaki Ermenistan güçleniyor, bununla kalmıyor, Ahıska Bölgesine de 500
000 Ermeni yerleştirdiler son yıllarda. Ardahan da boşalıyor. Tabiî ki,
teşvikler, birtakım yatırımlar, bunlara sağlanacak kolaylıklarla ilgili,
doğuya, Doğu Anadoluya birtakım teşvikler var; ama, bu, yetmiyor.
Ben, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizden istirham ediyorum; Ardahan'a bir acemî eğitim birliği
kurulsun. İç Anadoluda, tabiî ki çeşitli bölgelerimizde var; ama, hem güvenlik
açısından hem sınırdaki göçün önlenmesi açısından hem de Ardahanlı esnafın
alışverişi ve o bölgeye gelen giden insanlardan faydalanması, ekonomik anlamda
kalkınması için, Ardahan bölgesine acemi eğitim birliğinin kurulmasını arzu
etmekteyiz.
İkinci bir istirhamımız;
Damal İlçemizde tabur vardı, tabur kalktı. Çok küçük bir ilçemizdir. Bu
ilçemize de taburun geri gelmesini istiyoruz. Hakikaten binalarımız boş; Damal
esnafı çok zor durumda; yani, bu anlamda, ben, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ve
Genelkurmay Başkanlığımızdan, Damal'a taburun geri gelmesini istirham ediyorum.
Hem güvenlik açısından hem oradaki esnafın canlılığı açısından bu çok
önemlidir. Belki, kanun maddesiyle ilgisi yok; ama, Türk Silahlı Kuvvetlerini
ilgilendirdiği için, ben bunu anlatmış oluyorum.
Ben, sözü de fazla
uzatmak istemiyorum; ama, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve Genelkurmay
Başkanlığımızın, Türkiye'nin kalkınması ve tanıtımına katkı sağlamak amacıyla,
2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda yapmak
istediği değişikliğe, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hem teşekkür ediyoruz hem
de "evet" oyu vereceğiz.
Ben, bu nedenle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Süleyman Turgut; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SÜLEYMAN TURGUT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Askerî Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 18
Aralık 1981 tarihinde yürürlüğe giren 2565 sayılı Kanunla, ülkemizin kara
hudutları boyunca birinci ve ikinci derece kara askerî yasak bölgeleri
oluşturulmuştur. Konuşmamın başında, sizleri sıkmadan, bu kanunla ilgili bazı
detayları paylaşmakta yarar görüyorum.
Bu bölgeler, Genelkurmay
Başkanlığımızın göstereceği lüzum üzerine, Bakanlar Kurulu kararıyla
kurulabilir veya kaldırılabilir. Askerî yasak bölgeler, birinci ve ikinci
derece olmak üzere, ikiye ayrılır. Birbirleriyle ilgili ve yakın askerî
tesisler ve bölgeler için, gerektiğinde, ayrı ayrı olan bu yasak bölgeler
birleştirilip, müşterek bir bütün olarak askerî yasak bölge ilan edilebileceği
gibi, yeri geldiğinde, bu şekilde birleşmiş olan askerî yasak bölgeler de birbirinden
ayrılabilir.
Güvenlik bölgelerinin
kurulmasının şartları daha farklı olmaktadır. Askerî güvenlik bölgeleri, kamu
ve özel kurum ve kuruluşlarının çevresindeki özel güvenlik bölgeleri,
Genelkurmay Başkanlığının, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin veya
İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine, Genelkurmay Başkanlığının
uygun görmesi kaydıyla, Bakanlar Kurulu tarafından kurulabilir veya
kaldırılabilir.
Birinci derece askerî
yasak bölge ihdas edilen alanlar ilan edilemez, Resmî Gazetede yayımlanamaz,
ancak sınırları uygun işaretlerle belli edilebilir. Yine, birinci derece askerî
yasak bölgeler, yurt savunması bakımından hayatî önem taşıyan askerî tesis ve
bölgelerin çevre duvarları veya tel örgülerinden başlayarak en az 100 metre, en
fazla 400 metre uzaklıktaki noktaların birleştirilmesiyle elde edilen
alanlardır. Bu alanlarda işlerin nasıl yürüyeceği veya nelerin izne bağlı
olduğu Genelkurmay Başkanlığınca tespit edilmektedir ve bunlar kanunla
belirtilmiştir.
İkinci derece kara askerî
yasak bölgeler, birinci derece yasak askerî bölgelerin sınırlarından başlamak
üzere, 5 kilometrelik mesafelerde belirlenecek noktalardan geçen askerî yasak
bölgelerdir. Bunlar, duruma göre ve şartlara göre 10 kilometreye kadar
çıkarılabilmektedir.
Genel anlamda bu
bilgileri sunduktan sonra, bu tasarıya ihtiyaç duyulan noktaları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Söz konusu askerî yasak
bölgeler içerisinde, değerli milletvekilimin de ifade ettiği gibi, Ağrı Dağı,
Ani Harabeleri, Artvin-Camili bölgesi gibi birçok tarihî ve turistik bölge
bulunmaktadır. Bu tarihî ve turistik bölgeleri ziyaret eden yerli ve yabancı
turistlerin film çekim taleplerine, fotoğraf çekim taleplerine, 2565 sayılı
Kanunun 7 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının (e) bendi ile 9 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (h) bendi gereğince izin verilmemektedir. En önemli gelir
getirici faaliyetlerimizden olan ve hepimizin "bacasız sanayi" olarak
tarif ettiği turizmimizden 2003 yılı içerisinde 12 500 000 000 dolarlık bir
gelir elde ettik, 2004 yılında ise bu hedefimiz 14 500 000 000 dolardır.
Dolayısıyla, ülkemize
ekonomik manada böylesine katkı sağlayan bu turizm bölgelerimizin, buraları
ziyaret eden turistler açısından çok büyük önemi vardır; ancak, gelen turistler
-gerek yerli gerek yabancı olsun- hem ileride kendilerine bir hatıra olması
amacıyla hem de kendi eş, dost ve ahbaplarına bu gezdikleri ve gördükleri
yerleri göstermek amacıyla fotoğraf çekmek ve kamera çekimi yapmak
istemektedirler. Bu kamera çekimleri ve fotoğraf çekimleri, aslında ülkemizin
tanıtımı açısından da çok önemlidir; çünkü, buralarda gezenler, buralarda
dolaşanlar ve buraları ziyaret edenler, yaptıkları çekimleri, gittikleri
yerlerdeki arkadaşlarına, dostlarına gösterdiklerinde, bizim, tabiri caizse, bedava
tanıtımımızı yapmaktadırlar. Oysa, mevcut kanun gereği, şu anda hiçbir fotoğraf
çekimi ve kamera çekimi yapamadıklarından, bu bölgeleri sadece kendileri
görmekte, buraları dünyaya tanıtmak adına hiçbir kayıt yapamamaktadırlar.
İkinci derece askerî
yasak bölgelerde yaşayan ve bu bölgelerden geçimini sağlayan, özellikle,
ziraatla uğraşan, orada konutları bulunan, hatta ve hatta, bu ikinci derece
yasak bölgelerin içerisinde sanayi tesislerine sahip olan sanayicilerimizin de
büyük bir sıkıntısı vardır. Onlar da, zaman zaman, bu kendi sanayi tesislerinin
tanıtımını yapmak, onlarla ilgili katalog üretmek ve çeşitli sinevizyon
gösterileri yaparak, bu üretim tesislerini tanıtmak amacıyla yapacakları
birtakım çalışmaları, maalesef, bu kanun maddesi gereğince, bu çekimleri ve
fotoğraflamaları yapamadıkları için, kendi tesislerini tanıtamamaktadırlar;
dolayısıyla, hem çiftçilerin hem sanayicilerin hem de bu bölgeleri gezen
turistlerin rahat çekim yapabilmeleri, buralarda fotoğraf ve film kayıtları
alabilmeleri için bu kanun değişikliği gündeme gelmiştir.
Ayrıca, şu da
bilinmelidir ki, gelişen teknolojik şartlar karşısında, uzaydan her türlü
görüntüleme, sanki 40 santimetreden fotoğraf çekilmiş gibi net bir şekilde
yapılmaktadır. Dolayısıyla, görüntülemenin bu kadar rahat yapıldığı bir
ortamda, ülkemize gelen turistlere ya da bu bölgede ziraî faaliyet gösterenlere
ya da sanayi tesisi olanlara bu engellemeleri koymanın günümüz şartlarında bir
mantığı kalmamıştır. Ancak, bu arada, elbette, burada yapılacak olan çekimler
ve harita uygulamaları, güvenliğimizi zaman zaman sıkıntıya sokabileceğinden,
Genelkurmay Başkanlığından izin alınması şartı getirilmiştir; yani, Genelkurmay
Başkanlığımızın savunmamıza engel teşkil etmeyecek şekilde belirli bölgelere
izin vermesi istisnası kendilerine verilmiştir. Bu manada da, bu kanun
çıktıktan sonra, bizim güvenliğimiz açısından, ordumuzun ve birtakım askerî
faaliyetleri yapan birliklerimizin, askerî faaliyetlerimizin yapıldığı tesislerin
güvenliği açısından herhangi bir sıkıntı da olmayacaktır.
Anlaşıldığı üzere bu
değişiklik, gelişen şartlar karşısında çağa uyum yasasıdır ve bu amacı
gütmektedir. Kanunun madde bentlerinde yapılacak değişiklikle, Genelkurmay
Başkanlığı, görevlendirdiği veya izin verdiği kimseler dışında, bu bölgelerde
de görüntüleme, haritalama gibi işlevler öngören cihazların kullanılmasını ve
bölgenin savunmasını ve güvenlik tedbirlerini aksatacak cihazların
kullanılmasını, yine, rezerv olarak kendi bünyesinde bulundurmuştur.
Tasarıyla, ülkemizin
tanıtımına ve turizmine katkı sağlamak amacıyla birinci ve ikinci derece askerî
yasak bölgeler içerisinde fotoğraf ve film çekimi gibi konularda günümüz
şartları dikkate alınarak, Genelkurmay Başkanlığımız tarafından izin
verilebilmesine imkân tanınmaktadır.
Bu düzenlemenin,
Heyetimiz tarafından olumlu karşılanacağını umut ediyor, tekrar, Yüce
Heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Turgut.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
ASKERÎ YASAK BÖLGELER VE
GÜVENLİK BÖLGELERİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 18.12.1981
tarihli ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun 7
nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"e) Bölgenin
fotoğraf ve filminin çekilmesi, harita, resim ve krokisinin yapılması, not
alınması veya harita uygulaması gibi faaliyetlerde bulunulması, bölgenin
savunma ve güvenlik tedbirlerini aksatacak, bozacak ve açıklayacak cihazlar
kullanılması, bu amaçla görevlendirilmiş olanlar ile Genelkurmay Başkanlığı
tarafından izin verilmiş olanlar dışındakilere yasaktır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Askerî
Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısını görüşmek üzere söz aldım.
Askerî konuyu içeren bu
tasarıyla ilgili görüşlerimi ifade etmeden önce, bugün Hakkın rahmetine
kavuşmuş olan, bugün defnettiğimiz büyük insan, şerefli asker, görev yaptığım
süre içerisinde de kendisini tanımış olmaktan şeref duyduğum Doğu Aktulga
Paşamızın vefatıyla ilgili üzüntülerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Atatürkçü, şerefli komutanımızın kederli ailesine sabır diliyorum ve Silahlı
Kuvvetlerimize de başsağlığı diliyorum. Bizleri teselli eden, Harbiyenin, Doğu
Aktulga Paşalar gibi binlercesini yetiştirmiş ve yetiştiriyor olmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
insanların bu dünyada en önemli hakları yaşam hakkıdır. Yaşam hakkından
vazgeçmek mümkün değildir. Güvenlik de, yaşam hakkını tamamlayan, yaşam hakkını
güvenceye alan bir konudur. Kişilerin güvenliği söz konusu olduğu gibi,
tesislerin, şehirlerin güvenliği söz konusu olduğu gibi, ulusların, devletlerin
güvenliği de söz konusudur. Tabiî, uluslar, ulusal güvenliği sağlamak açısından
çeşitli tedbirler alırlar. Bunlar, askerî tedbirler olur, idarî tedbirler olur,
siyasî tedbirler olur, sosyal ve ekonomik tedbirler olur. Ulusal güvenliğimiz
açısından, bugüne kadar, yasalarla öngörülen değişik askerî tedbirler
alınmıştır, yasalarımızda da mevcuttur; fakat, zaman öyle hızlı ilerlemekte,
teknoloji öyle hızlı gelişmekte ki, mevcut bazı yasalar, bir taraftan toplumun
ekonomik değerinin büyümesine engel teşkil edici bir hal almış, diğer taraftan
da uygulanmasının fizikî olarak bir anlamı olmaz hale gelmiştir. Artık, uzay
teknolojisiyle her türlü film ve fotoğrafın çekilebildiği bir çağda, bir sınır
bölgesinde veya askerî yasak bölgede fotoğraf çekilmesinin yasak olmasının ne
kadar gülünç bir durum ortaya çıkardığı hepinizin takdiridir. Bu anlamda, bu
tür yasaklar yüzünden memleketimiz gerçekten ekonomik değer kaybına uğramakta,
insanlık bazı konulardan istifade edemez duruma gelmiş olmaktadır.
Takdir edersiniz, sınır
bölgelerinde bulunan tarihî ve turistik tesislerin ülkemizin hizmetine
açılabilmesi bu yasa nedeniyle engellenir bir noktada olmuştur. Silahlı
Kuvvetlerimizin ve başta Genelkurmayımızın bu eksikliği görerek, Millî Savunma
Bakanlığımız vasıtasıyla böyle bir yasa tasarısının hazırlanması ve Meclisin
gündemine gelmesi, bizleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, mutlu
etmektedir.
Diğer taraftan, benim
seçim bölgem olan Edirne'nin Enez İlçesi, turistik değeri olan, Saros Körfezine
kilometrelerce kumsalı olan ve ciddî turizm potansiyeline sahip olan, tarihî
özellikleri olan bir ilçe; ama, maalesef, yakın zamana kadar, ilçe, birinci ve
ikinci derece askerî yasak bölge içerisinde kaldığı için, bu turistik
gelişmesini tekâmül ettirebilme fırsatını bulamamıştır. Dolayısıyla, buna
paralel olarak da ekonomik gelişmesini tekâmül ettirebilme fırsatını yeteri
kadar bulamamıştır; ama, yine aynı konuda, Genelkurmay Başkanlığımızın çok
değerli katkılarıyla ve Bakanlar Kurulumuzun katılımıyla, Enez'deki askerî
yasak bölge sınırları kanunun imkân verdiği 30 metre gibi en alt limitlere
çekilerek, o bölgede turizm potansiyelinin ve ekonomik hareketin önünün
açılmasını sağlayan görüşe, düşünceye ve öneriye, Edirne Milletvekili olarak
ben, Edirneliler, Enezliler adına şükran ve teşekkür borçluyum.
Değerli arkadaşlarım,
bunun yanında, benim ilim, sınır bölgesi olan bir il. Meriç Nehri "insan
ek, insan yetişir" denilen cinsten birinci derece tarım alanı; ama, Meriç
Ovası birinci derece askerî yasak bölge. Bölgede tarlasında çalışmak durumunda
olan köylüler, hudut komutanlığının, tabur komutanlıklarının vereceği resmî
izin belgeleriyle tarlalarına muayyen saatler arasında, yani gündüz saatlerinde
girebilme ve üretim yapabilme şansına sahip. Bu durum, bölgede ekonomik
verimliliğin, maalesef, azalmasına ve üretim yapan köylümüzün, o günkü
nöbetçinin inisiyatifine dayalı olarak zaman zaman zorluklarla karşılaşmasına
sebep olmaktadır. Bugün, teknolojinin bu denli ileri olduğu bir dünyada,
yüzlerce kilometre uzunluğundaki sınır bölgesinde, birkaç kilometre aralıklarla
askerlere nöbet tutturarak veya bir gözetleme kulesi yaparak değil, çağın
gerektirdiği son teknoloji kullanılarak hizmetin yapılması, dolayısıyla, o
bölgede yaşayan insanların da gündelik yaşamlarını kolaylaştırmaya yönelik
önemli bir tedbir olacaktır. Bu bölgelerde, birinci derece askerî yasak bölge
mesafesinin kısaltılarak, sınır bölgesinin modern teknolojiyle kontrol edilmesi
olanağını Silahlı Kuvvetlerimize tanıyarak, o konuda bütçe ayırarak,
kendilerine destek olunarak, bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, günlük
yaşamlarında daha rahat üretim yapabilir hale gelmelerine olanak
sağlanabilecektir.
Ben, o bölgedeki
insanları en yakından tanıyan ve bölgenin temsilcisi bir milletvekili olarak,
hükümetimizden ve Silahlı Kuvvetlerimizin bu konuda sorumlu olan birimlerinden,
bu konuyla ilgili daha hassas davranılması ve kolaylık sağlanması yönünde
ricada bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Parti Grubu olarak böyle bir yasanın çıkmış olmasından dolayı
sevinçliyiz.
Yasanın, Silahlı
Kuvvetlerimize ve ülkemize barış ve güzellikler getirmesini diliyorum,
Yüce Heyetinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu ve şahsı adına, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF SELAHATTİN
BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
evvel hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Askerî Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
tasarı, ikinci derece kara askerî bölgeleri içerisinde fotoğraf ve film
çekilmesine izin veren bir yasa. Bunun özeti bu. Peki, bu, fotoğraf ve film
çekilmesi, bölgelerle ilgili ne getirebilir; bunu irdelemek lazım.
Özellikle ilimle ilgili
söylüyorum, Kars'ta Ani Harabeleri var. Bu harabeler -tarihini çoğunuz
biliyorsunuz- milattan önce de vardı ve Ani Şehri, milattan sonra 4 üncü
yüzyılda -ki, Kars, ismini oradan almıştır-, Karsakların kurmuş olduğu ilk
şehirdir. Daha sonra, 950'li ve 1000'li yıllarda, orada, daha çok,
Hıristiyanlığı ifade eden kiliseler yapılmıştır. Daha sonra, 1064'te,
Alparslan, oradan Anadoluya girince Ani'yi fethediyor; Ani'yi fethetmesiyle
beraber de, orada, Selçuklu mimarisiyle birçok sanat eseri yapılıyor ve
Anadoluda ilk yapılan cami olan Menuçehr Camii de, Kars'ta, Ani Şehrindedir ve
-üzülerek söylüyorum- giriş yasak olduğu için de cami olarak kullanılamıyor.
Şimdi, orası, bütün dünyada, Ermenilerin, özellikle böyle farklı olarak
gördükleri bir alan olmasından dolayıdır ki -Ani Şehrine gidenler yakından
görecekler- Ani Şehrinin tam karşısında bir alan oluşturulmakta ve buradan Ani
Şehri gözetilecek ve görülecektir. Oysaki, biz, Ani Şehrini dünya turizmine
açarsak -ki, bunun bir başlangıcı bu yoldur- birilerinin uzaktan söylemesiyle
-yanlış-doğru söylemeleriyle- değil, o bölgeye direkt olarak gelerek neler
olduğunu, nelerin var olduğunu görmüş olacaklar.
Ayrıca, Ani'yle ilgili,
dünyada, bizim aleyhimizde propagandalar yapılmakta ve Ani Şehrinin yıkılmakta
olduğu, özellikle, Türkiye'nin, Ani'nin yok olması için arayış içerisinde
olduğu ifade edilmektedir. Oysaki, buranın, yine, turizme açılmasıyla, buraya
gelenler, Ani'de neler yapıldığını, neler yapılmadığını, var olan binaların
neler olduğunu görecekler. Belki, Ani'ye gidenleriniz olmuştur; Ani'yi, yılda,
ortalama olarak 10 000 civarında insan ziyaret ediyor. Bunun 5 000'i yabancı
turist, 5 000'i de Türk turisti; ama, girerken kontrollerden geçiyorsunuz,
fotoğraf makinesi götüremiyorsunuz, götüremediğiniz için film çekemiyorsunuz. O
kadar sıkıntılar yaşanıyor ki, bu sıkıntılardan dolayı oraya giden bir daha
oraya gitmemek için elinden geleni yapıyor ve bunu bizim aleyhimizde de
propaganda olarak kullanıyorlar.
Sayın Başbakanımız 30
Ekimde Kars'a geldiği zaman -içmesuyu tesislerinin açılışı için Kars'a gelmişti-
kendisine bu konuyla ilgili bilgi arz ettik ve Karslının bununla ilgili büyük
hasreti olduğunu, turizmle gelecek gelirlerin ekonomik yönden büyük katkı
yapacağını söyledik. Sağ olsun, bunun üzerine, kendileri, Genelkurmay
Başkanlığımızla da görüşmeler yapacağını ifade etmişti ki, Genelkurmay
Başkanlığımızla antant kalındı ve bu yasa tasarısı, sizin, Meclisteki milletvekillerimizin
huzuruna geldi. Sizlerin oylarıyla, inşallah, kanunlaşacak ve bu yasayla, Ani
gibi, Ağrı Dağı gibi veya sınır illerinde bulunan... Düşünün sınır ilinde
oturan bir köylü vatandaşsınız...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - İbiş Köyü.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) - İbiş Köyü, evet.
İbiş Köyünde, siz,
torunlarınızla, oğlunuzla, kızınızla bir fotoğraf çektirmek istiyorsunuz;
yasak. Yani, bunların, mutlaka ve mutlaka ortadan kalkması lazımdı; buna önayak
olan herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Ani'yi biz önemsiyoruz,
turizm açısından önemsiyoruz; çünkü, Kars, çıkmaz sokaktır. Bir bölgeye
havayolu, karayolu, demiryolu, denizyolu gitmiyorsa, o bölgede kalkınmanın
olması mümkün değil. Tabiî, burada, hayvancılık zaten zor yaşıyor, zor ayakta
duruyor; turizm de olmazsa... Turizmi, Karslı, çok önemsemektedir ve bence,
Kars'ın en önemli hasretlerinden bir tanesi, Ani'nin turizme açılmasıydı.
Böylelikle, turizme açılmış oldu; ondan dolayı, başta hükümetimize, ilgili
bütün kurumlara, Ani Şehrinin ve diğer alanların turizme açılması konusunda
göstermiş oldukları alakadan dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Kültür ve Turizm
Bakanımız da burada ve inşallah, o da, Ani ile ilgili, yeniden yapılanması,
oranın turizme açılması konusunda gerekenleri yapacaktır. Bütün dünya, oraya
gelmek için can atıyor, oraları görüntülemek, oralarda bulunmak için can
atıyor. Mutlaka, o insanları, turizmi oraya çekecek altyapıları oluşturacağımız
kanaatine inanıyorum.
Bundan sonra, özellikle,
o bölgeye gidenlerin sıkıntılarının ortadan kalkacağını ifade etmek istiyorum.
Aslında çok heyecanlıyım bununla ilgili; çünkü, Kars'ı fazlasıyla ilgilendiren
bir konu ve buradan bölgeme ekonomik katkılar olacağı kanaatini taşıyorum.
Tekrar, başta
hükümetimize, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'a, ilgili bakanlarımıza,
Genelkurmay Başkanlığımıza, Millî Savunma Bakanlığımıza ve oy verecek bütün
milletvekillerine, muhalefet ve iktidar partisi olmak üzere, hepsine saygılarımı,
teşekkürlerimi arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Beyribey.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - 2565 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"h) Bölge içindeki
askerî tesislerin ve bölgeden birinci derece kara askerî yasak bölgelerinin
dürbünle gözetlenmesi, bölgenin fotoğraf ve filminin çekilmesi, harita, resim
ve krokisinin yapılması, not alınması veya harita uygulaması gibi faaliyetlerde
bulunulması, bölgenin savunma ve güvenlik tedbirlerini aksatacak, bozacak ve
açıklayacak cihazlar kullanılması, bu amaçla görevlendirilmiş olanlar ile
Genelkurmay Başkanlığı tarafından izin verilmiş olanlar dışındakilere
yasaktır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECDET
BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Askerî Yasak Bölgeler
ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2
nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi ve
bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşları saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısı çok
gecikmiştir; bu değişiklik gerekiyordu ve bugün, görüyorum ki, gerçekten,
iktidar ve muhalefet bunun için olumlu yönde tavır koymuştur.
Edirne, önemli bir sınır
kenti, Edirne ile beraber Kırklareli, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin,
Şırnak, Hakkâri, Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan, Artvin gibi 15 ilimizi
ilgilendiren bir konu. Edirne Milletvekili olarak da bizlere, gerçekten, bölge
vatandaşlarının çok şikâyet ettiği bir konu bu.
Aslında, fotoğraf
çekmekten çok, birinci yasak bölgenin 1 000 kilometreden -gayri resmî olarak öğrendiğimize göre- 30
metreye indirilmesi bölge halkı için tarım bakımından, turizm bakımından
bölgeye katkı yapmak bakımından çok önemli. Ben -buradaki sözlü önergelerinde
de- hazır, Kültür Bakanımızı da burada yakalamışken, 3 000 - 5 000 kişiye
istihdam yaratacak bir projeyi burada tartışmaya açmıştık; onu, harita
üzerinde, bu yasak bölgeyle ilişkili olarak, sizlerle paylaşmak istedim. Şöyle
ki:
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Saros Körfezi, dünyanın en temiz körfezi. Saros Körfezi burası,
Edirne de burası; hemen karşısında Yunanistan var ve Enez -uzaklık için
herhangi bir mesafe yok- sınır ilçesi; karşıya, 20 dakikada bir, feribotla
sefer düzenlenebilir. Burada, gümrük kapısı 1980 yılına kadar aktif çalışmış.
Bodrum'da olduğu gibi, gümrük seferleri düzenlenebilir.
Burada, maalesef, şöyle
bir şey var: İpsala'da gümrük kapısı var; İpsala'dan gelen turistin, beşbin
yıllık antik Enez'e gelebilmesi için 150 kilometrelik yolu dolaşması gerekiyor;
halbuki, burada 20 kilometrelik yol var. Yasak bölge nedeniyle de, çok fazla
bunun üzerinde durulmadı; ama, şu anda da öğreniyoruz ki, gayri resmî olarak,
bu bölge kalkmış. Eğer 20 kilometrelik -duble yol olması önemli değil-
stabilize yol olsa bile, turisti buraya çekmek mümkün. Burası, Türkiye'deki 6
ncı kuş cenneti olabilecek bölgelerden biri ve yine, dünyada, yat limanı
olabilecek en iyi 5-6 yerden biri.
Burada tatlı su imkânı var ve arazi düz.
Bir başka olay da şu:
Uzunköprü Eskiköy tam ortada. Edirne'de Kapıkule sınır kapısı var, altta İpsala
sınır kapısı var; iki kapı arasındaki mesafe 170 kilometre. İki kapının
karşısındaki Yunanistan'da yoğun nüfuslu şehirler yok; yani, büyük şehirler
yok. Halbuki, Uzunköprü Eskiköy'de, hem tren yolu -İstanbul'dan direkt geliyor-
var hem de karayolu var; artı, 2007'yle beraber, Türkiye'yi İstanbul üzerinden
Avrupa Birliğine bağlayacak ve hem direkt hem verimli karayolu ve tren yolu bu
ana kapıdan yapılabilir. Buranın hemen karşısındaki Yunanistan'da büyük
şehirler var. Sınır ticareti açısından da, burada böyle bir kapı açıldığında
çok büyük fayda olabilir. Buradaki askerî yasak bölgenin kalkması, bu 20
kilometrelik yolun yapılması... Ayrıca, 200 000 yat Ege Denizinde ve Yunanistan
tarafında konaklıyor. Bizim, bunları Türkiye'ye çekme şansımız var; ama, bu
alandaki problemler genel olarak böyle.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Gelibolu da var.
NECDET BUDAK (Devamla) -
Gelibolu da var, tamam.
Tabiî, burada saydığım
bütün illerin milletvekilleri, bu kanun tasarısının üzerine, gerçekten,
titremesi gerekiyor. Gerekçede, Enez'le ilgili hiçbir şey yazılmamış, belli
şehirlerin turistik yerleri yazılmış. İktidar Partisi milletvekilleri kendi
bölgelerine yönelik olarak biraz torpil geçmişler; ama, orada "gibi"
kelimesi olduğu için Enez'i de Gelibolu’yu da kurtarırız sanırım.
Bu 3 000-5 000 kişilik
istihdam projesi, özellikle, özel sektörü teşvik ederek Enez'de gerçekleştirilebilir.
İtalyanlar bu bölgede yer satın alıyorlar. Enez 3 000 nüfuslu bir yer, 3 000
tane yazlık var. Buradaki sahiller turistlere açılamıyor; çünkü, yazın askerî
kontroller var. Dedeağaç Belediye Başkanını Enez'e davet ettiğinizde, tamamen
izne bağlı olduğu için, Enez'e sokmakta problem yaşıyorsunuz. Halbuki,
arkadaşların da ifade ettiği gibi, böyle bir küreselleşmenin olduğu bu dünyada
uzaydan kolaylıkla fotoğraflar çekilebiliyor.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Edirne ve Çanakkale'yi beraber yapacağız.
NECDET BUDAK (Devamla) -
İnşallah.
Daha önce Enez yerleşim
biriminde 170 Yunanlı yaşamış. Bu insanlar, bu bölgeye haftada en az bir kere
gelip yerlerini görmek istiyorlar, en azından yazın gelmek istiyorlar ve
"biz girelim, yıllık en az 1 000 dolar para harcayacağız" diyenler
var.
Burada, antikkent olması
nedeniyle, İstanbul Üniversitesi kazılar yapıyor; ama, geçmişten bugüne,
belediye başkanlarının, farklı partilerden olan Edirne milletvekillerinin
girişimleri olmasına rağmen, çok önemli bir sonuç alınmamış. Ben, bunu, yazılı
olarak Sayın Kültür Bakanımıza da verebilirim; ama, Maliye Bakanımız da buradan
söz verdi "takip edeceğim" dedi. Sayın Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de
"Bakanlar Kurulu kararıyla bu projeleri gerçekleştirebiliriz" diye
söylediler.
Edirne'de 4
milletvekilinden 3'ü CHP'li, 1'i İktidar Partisinden. Böyle olunca, biz bölgeye
gidince bizi İktidar Partisi milletvekili sanıyorlar. Biz, buradaki sorunları
tekrar tekrar dile getiriyoruz, Kültür Bakanımızın ifade ettiği gibi, belki sıkıyoruz;
ama, bunları da dile getirdikten sonra, bütün bu açıklık ve netlikle bir şeyler
yapılmazsa, biz, oraya tekrar gideceğiz, tekrar aynı sorunları alacağız, tekrar
buraya geleceğiz diye düşünüyorum.
Yine, bütün bunların
ötesinde, Enez Limanı da, Lozan Antlaşmasıyla yasak bölge ilan edilmiş. Yine,
Saros Körfezinin en güzel yerinde bulunan Enez'de limanın turizme açılmaması,
birinci derecede askerî bölge olmasından kaynaklanıyor. Enez'de bir ev bile
yapmaya kalksanız, belediyeden ya da imardan izin almaktan çok, askeriyeden
izin almanız gerekiyor.
Tabiî ki, şunu da çok
anlayışla karşılıyorum: Sınırdan çok fazla kaçak oluyor; askerî açıdan da,
stratejik açıdan da birçok önlemin alınması gerekiyor. Bunların
değerlendirilmesi lazım; ama, öyle bir devirde yaşıyoruz ki, istihdam problemimiz
var. İstihdam problemini çözmenin yollarından biri de, özellikle bu tür
özkaynakları değerlendirebilmektir. Bunları yaparsak, ben, inanıyorum ki,
uluslararası siyasette, bir şekilde IMF'den de kurtulmanın yollarından birini
bulmuş olacağız.
Turizm çok önemli;
yapılabilecek çok şey var. Bunlar, umarım, bölge bölge değerlendirilir. Ben,
Enez'i dile getirdim; ama, saydığım diğer 15 sınır ilindeki milletvekilleri de,
kendi bölgeleriyle ilgili bu projeleri ortaya koyarlarsa, çok farklı şeyler
gelişebilir.
Tabiî, burası askerî
yasak bölge olduğu için gümrük kapısı açamıyorsunuz, gümrük kapısı açamayınca
feribot seferi düzenleyemiyorsunuz. Bütün bunlar nedeniyle, Enez İlçemizden ve
bunu takip eden Meriç İlçemizden, Meriç Nehri üzerindeki Uzunköprü, Edirne ve
Lalapaşa'ya kadar Bulgaristan, Yunanistan sınırındaki köyler tarım yaparken
izin almak durumunda kalıyorlar. Bu, devamlı sıkıntı yaratıyor.
Biz de, askeriyeyle
ilgili bu konuları dile getirdiğimizde, bazen gizli olduğu için, tam olarak
somut bir çözüm üretemedik; ama, anlıyorum ki, edindiğim gayri resmî bilgilere
göre, bunlar çözülecek. Bu anlamda da tamim çıkmış gözüküyor. İnşallah iyi
olur. Bizim görevimiz de bunları dile getirmek, katkıda bulunmak. Umarım
faydalı olur.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyor, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Mumcu, Hükümet adına bir teşekkür konuşması yapacaklar.
Buyurun Sayın Mumcu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hükümet sıralarında
beni gördüğünüz için ve bu kadar da turizm konuşulduğu için, yasa etrafında,
belki düşünmüş olabilirsiniz ki, bu, Bakanlığımızın bir yasası; hayır, bu,
Millî Savunma Bakanlığının bir yasası; ama, sonuçları itibariyle,
Bakanlığımızın yönettiği alana ilişkin son derece olumlu neticeler beklediğimiz
için, çok önemli, olumlu bir girişim olduğu için, ben, müsaadelerinizle, huzurlarınızda,
her şeyden önce, Millî Savunma Bakanlığımıza ve Genelkurmay Başkanlığımıza bir
teşekkür etmek istedim. Tabiî, bu tasarıyı yüksek takdirleriyle kabul ederek
yasalaştıran Yüce Heyetinize de çok teşekkür ediyorum.
İnanıyorum ki, bu yasayla
birlikte, Türkiye'de, özel olarak korunmuş bazı alanlar, inşallah, aynı koruma
yaklaşımı sürdürülerek, turizmin portföyüne kazandırılacak, turizm ekonomisine
kazandırılacak. Dolayısıyla, bir teşekkür borcumuz daha var; bunu açıkça, açık
yüreklilikle, gönüllülükle ifade etmemiz lazım. Bu yerler çok iyi korunmuş
oldukları için çok kıymetli. Bundan sonra turizme açıldıklarında, turizmde
kullanılma biçimlerinin, o değeri koruyacak bir anlayışla kurgulanması,
yaşatılması son derece önemli. Bugüne kadar hep şikâyet ediliyordu, bu kadar
güzel, değerli yerler var, buraları turizme kazandıramıyoruz gibi; işte,
buyurun, askerî yasak bölgeler de kalktı; ama, hâlâ o değerini koruması, bizim
nasıl kullanabileceğimize bağlı. Bu vesileyle, Genelkurmay Başkanlığımıza bir
teşekkür borcumuz daha var, o teşekkürümüzü de ifade etmek istiyorum.
Gerçekten, askerî yasak bölge kapsamı içindeki bu yerler son derece nitelikli olarak
korunmuşlardır. İnşallah, şimdi turizme de açılacak bu bölgelerin koruma
misyonu, bütün toplumla beraber, Hükümetle beraber sürdürülecektir diye
düşünüyorum.
Yine, bu vesileyle,
Orgeneral Aktulga'nın vefatı dolayısıyla, bütün Genelkurmay Başkanlığı
camiasının, Türk Silahlı Kuvvetleri camiasının da başı sağ olsun diyorum, kendilerine
başsağlığı diliyorum.
Saygılar, sevgiler
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak 2004 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati : 19.50