Normal TBMM 2 3 2004-02-10T07:52:00Z 2004-02-10T07:52:00Z 44 28839 164385 TBMM 1369 328 201876 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 39       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

44 üncü Birleşim

20 Ocak 2004 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Türkiye'deki elma yetiştiricilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli yerleştirme sınavına, çiftçilere yapılan gelir desteği ödemelerine ve Ağrı İlinde yaşanan bazı temel sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Forumunun Brüksel'de yapılacak çalışma grubu toplantısına katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/447)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Avrupa Parlamentosu Başkanının AB genişleme sürecine katılan ülkelerin parlamento başkanlarıyla Budapeşte'de gerçekleştireceği toplantıya katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/448)

3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/449)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 4876 sayılı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/191), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/135)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak ve 26 milletvekilinin, Kelkit Havzasının ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlarının araştırılarak bölgenin kalkınması ve potansiyelinin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)

2.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 21 milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/2) (S.Sayısı : 328) (5/2)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/3) (S. Sayısı : 329) (5/3)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/4) (S. Sayısı : 330) (5/4)

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - SÖYLEVLER

1.- Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref''in, Türkiye-Pakistan ilişkileri ve dünyadaki gelişmeler konusunda Genel Kurula hitaben konuşması

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

5.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

6.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

7.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu kurumlarınca karşılanabilmesi için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

9.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

10.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

11.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan İlçe Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki mağduriyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

13 - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat Bankasının yeniden açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/385)

14.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent Projesinin iptalinin ne şekilde telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/389)

15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/396) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

16.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/397) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

17.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/398) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, AİHM'de Türkiye adına davalara giren bir avukata ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1534)

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne'nin, Enez İlçesinin ekonomik durumunu etkileyecek bazı kararların alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/1582)

3.- Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1586)

4.- İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının eleman alımlarında erkek olma koşulu aramalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1615)

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1621)

6.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, denetimsiz Kur'an kursu olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1624)

7.- İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın, Talim ve Terbiye Kurulunda yapılan görevden alma ve atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1639)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1658)

9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1663)

10.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1670)

11.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kurumlara geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1674)

12.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren'in, Ankara'daki bir jandarma operasyonunda gözaltına alınan kamu görevlilerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1682)

13.- İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya'nın, Avusturyalı öğrencilerin öğrenim harcının kaldırılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1691)

14.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Millî Eğitim Geliştirme Projesi için alınan kredinin amacı dışında kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1692)

15.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in, öğretmen atamalarında bölüm önceliği nedeniyle mağduriyet oluştuğu iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1709)

16.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, bazı yerel dil ve lehçelerin öğrenilmesini sağlayacak mevzuat değişikliği ve kurslara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1710)

17.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Kafkas Dernekleri Federasyonunun anadilde yayın başvurusuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1711)

18.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kur'an kurslarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1721)

19.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner'in, Kurum İdarî Kurulu raporu üzerine yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1714)

20.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümetin politika oluşturma ve strateji belirleme yöntemlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1751)

VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki, Kırıkkale İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarıyla, Kırıkkale Üniversitesinin çözüm üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, Kırşehir İlinde yaşanan sıkıntılara, özellikle çiftçilerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Sağlık Bakanlığının Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte yapmış olduğu sözleşmeli personel alımıyla ilgili sınavın yöntemine ve buna bağlı olarak yapılan atamalardaki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,

Cevap verdi.

(9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi'nin Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı : 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı : 152),

3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı : 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;

4 üncü sırasında bulunan, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 14 Milletvekilinin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin (2/182) (S.Sayısı:300),

5 inci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/716) (S. Sayısı: 319),

Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Elektronik İmza Kanunu Tasarısının (1/613) (S. Sayısı: 333), yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine adaylığı konusunda bilgi vermek üzere Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

20 Ocak 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.46'da son verildi.

                                                       

Nevzat Pakdil

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Suat Kılıç

 

Türkân Miçooğulları

 

Samsun

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                           No. : 68

II. - GELEN KÂĞITLAR

19 Ocak 2004 Pazartesi

Teklifler

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 39 Milletvekilinin; Özel Eğitim Kurumları Odası Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/238) (Adalet ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2004)

2.- Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in; 357 Sayılı Askerî Hâkimler Yasasının İkinci Maddesinin "D" Fıkrası ile "E" Fıkrasının Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/239) (Millî Savunma ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)

3.- Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve 69 Milletvekilinin; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/240) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)

Raporlar

1.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 Milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/23)  (S. Sayısı : 337) (Dağıtma tarihi : 19.1.2004) (GÜNDEME)

2.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/694) (S. Sayısı: 338) (Dağıtma tarihi : 19.1.2004) (GÜNDEME)

3.- Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/729) (S. Sayısı: 340) (Dağıtma tarihi: 19.1.2004) (GÜNDEME)

 

                                                                                                           No. : 69

20 Ocak 2004 Salı

Raporlar

1.- Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 17.12.2003 Tarihli ve 5023 Sayılı Kanun ile Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/724)  (S. Sayısı: 339) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Litvanya Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Hukukî ve Adlî İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/375) (S. Sayısı: 341) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Moğolistan Arasında Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/425) (S. Sayısı: 342) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Temsilcilik Binalarının İnşası İçin Karşılıklı Arsa Tahsisine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının  Uygun  Bulunduğu  Hakkında  Kanun  Tasarısı  ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/481) (S. Sayısı: 343) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik yapan Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/661) (S. Sayısı: 344) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

6.- Avrupa Radyokomünikasyon Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/667) (S. Sayısı: 345) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

7.- Sınıraşan Örgütlü Suçlara karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları ile Mühimmatının Yasadışı Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/668) (S. Sayısı: 346) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Ticarî Denizcilik Anlaşmasına Değişiklik Getiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  ile  Bayındırlık,  İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/672) (S. Sayısı: 348) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

9.- Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvence Fonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 350) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ihalesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/923) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, İmar Bankasının Hazine bonosu satış yetkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1858) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)

2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa Çevre Yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1859) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa'nın Yenihisar İlçesindeki Yarhisar Camii ve Hamamının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1860) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)

4.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Türkiye Diyanet Vakfınca kestirilecek kurbanlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1861) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

5.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, Hepatit B virüsüne karşı ne gibi çalışmalar yapıldığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1862) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, dünyada ve ülkemizde yaşanan değişimler karşısında kültür alanında karşılaşılacak risklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1863) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

7.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, sosyo-ekonomik değişim ve küreselleşme sürecinde kültür alanındaki proje ve politikalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1864) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

8.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa'nın Osmangazi İlçesinde kapanan kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1865) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa Yenişehir Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1866) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)

10.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, telefonu olmayan köylere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1867) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

11.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1868) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, Bursa'nın Keles İlçesinde meydana gelen depremde zarar görenlere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1869) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

13.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, damızlık düve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1870) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

14.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, özelleştirilen Alaşehir Suma Fabrikası çalışanlarının durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1871) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak ve 26 Milletvekilinin Kelkit Havzasının ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlarının araştırılarak bölgenin kalkınması ve potansiyelinin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2004)

2.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 21 Milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2004)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

20 Ocak 2004 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır; hükümet bu konuşmalara cevap verebilir, hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk sözü, Türkiye'deki elma üretimi ve elma yetiştiriciliğinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'e veriyorum.

Buyurun.

 III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Türkiye'deki elma yetiştiricilerinin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye'de elma üretimi ve elma yetiştiriciliğinin sorunları hususunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada elmayı en çok üreten ülkelerden birisiyiz. Gene, dünyada elmayı en çok tüketen yegâne ülkeyiz; maalesef ürettiği elmanın yarısını telef eden, çöpe döken tek ülkeyiz.

Sahip olduğumuz potansiyele rağmen, değerlendiremediğimiz tarım ürünlerinden birisidir elma. Anadolu birçok bitki ve ürünün olduğu gibi elmanın da anavatanıdır. Türkiye'deki elma üretiminin yaklaşık yarısını sırasıyla Isparta, Niğde, Karaman illeri gerçekleştiriyor. Bu illeri sırasıyla da Denizli, Konya ve Çanakkale İlleri izlemektedir.

Dünyada elma üreten ülkeler arasında Türkiye yıllık ortalama 2 500 000 tonluk üretimiyle üçüncü sırada yer almaktadır. Dünya Gıda Örgütü (FAO) kayıtlarına göre, dünya elma üretimi 58 000 000 ton olarak tahmin ediliyor. Çin, yıllık ortalama 20 000 000 ton üretimle ilk sırada yer alırken, ABD'nin üretimi 3 800 000 tondur. Fransa, İran, İtalya, Polonya, Rusya, Yeni Zelanda, Şili ve Arjantin, diğer önemli elma üreticisi ülkelerdir. FAO kayıtlarına göre, dünyada kişi başına ortalama elma tüketimi 8 kilogram civarındayken, Türkiye'de kişi başına ortalama elma tüketimi dünya ortalamasının 4 katı daha fazla ve 32 kilogram seviyesindedir.

Tüketimin yüksek olmasına karşın, ihracatta aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Hatta, elma üretiminde dünya üçüncüsü olan Türkiye, özellikle Şili ve Arjantin'den elma ithal etmektedir.

Elma üretim bölgelerinde, üretici, alıcı bulamamaktan şikâyetçi. Ayrıca, fiyatların düşük kalmasından yakınan üreticiler, ithalatın durdurulmasını ve ihracatın desteklenmesini talep etmektedirler. Bu yıl 500 000 tonluk üretimi olan Niğde'de elmaya alıcı bulunamıyor. Geçen yıl, kilosunu 600 000 liradan satan Niğde'deki elma üreticisi, bu sezon başında alıcıların 500 000 liralık fiyatını beğenmedi; ancak, daha sonra fiyatlar 200 000 liraya kadar düştü.

İran'dan sınır ticaretiyle çok miktarda elma piyasaya giriyor. Tüccar, bu yüzden geçen yıl ciddî zarara uğradı ve bu yıl elma almak istemiyor. Fiyatlardaki düşüşün temel nedeni bu.

Üreticinin, bahçede, ortalama 200 000 liradan sattığı elma, tüketiciye 1 500 000 liradan satılıyor. Asıl parayı aracıların kazandığı, elma üreticisinin de, milyonlarca tüketicinin de bu işten zarar gördüğü ifade edilmektedir.

Hasat edilen elmalar pazara sevk edilinceye kadar depolarda muhafaza edilirler. Bu depolar, adi depolar, soğuk hava depoları veya kontrollü atmosferli soğuk hava depoları olabilmektedir.

Elmaların depoda kalma müddeti, meyvenin depolanma zamanı, ağacın beslenme durumu, mevsim ve çeşide göre değişir. Normalden geç hasat edilen meyvelerde kısa sürede olgunlaşma görülürken, erken hasatta ise su kaybı fazla olur ve meyvelerin yeme kalitesi düşer. Bu durumda, üretilen 2 500 000 ton elmanın yaklaşık 1 000 000 tonu heba olmaktadır.

Bu kayıpların en aza indirilmesi amacıyla alınması gereken önlemelere, bahçede, üretim aşamasında başlanmalıdır. Çeşit ve anaç doğru seçilmeli, budama, gübreleme, sulama gibi kültürel işlemler yerinde ve zamanında uygulanarak, en yüksek kaliteye ulaşılmalı, çeşide ve yöreye en uygun derim zamanı saptanmalıdır, böylece, maksimum depolama süresinden yararlanılmalıdır.

Peki, dünya elma üretiminde üçüncü sıradayken, ürettiğimiz ürünü neden pazarlayamıyoruz; bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi, Türkiye'de elma üretimi var; ama, çeşit yok: red starking dediğimiz ve golden dediğimiz elma üretiliyor. Bunlar, dünyada modası geçmiş, tüketimi olmayan çeşitlerdir. Bunun yerine, Amerika ve Avrupa'nın, özellikle İtalya ve Fransa'nın ürettiği fuji, gala, redspour, redcihv türleri, hem görünüm hem tat hem de mevsim olarak tüketici tarafından tercih edilmektedir. Bu nedenle, bizim, Avrupa'ya ihraç şansımız hiç yoktur. İkincisi, Türkiye'de üretilen elmanın minimum yüzde 50'si, kalitesiz ve sanayi tipi elmadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bunun miktarı 1 000 000 tonun üzerindedir. Bu, direkt olarak heba olup gitmektedir. Türkiye'de elmasuyu işleyen, elma konsantresi üreten firmaların yeterince olmamasından dolayı da burada çok ciddî bir ekonomik kayıp vardır. Geriye kalan kaliteli saydığımız elmanın yüzde 30-40'ı da sağlıklı bir şekilde depolanamadığı için heba olup gitmektedir.

Netice itibariyle, dünya elma üretiminde üçüncü sırada olmamıza rağmen, maalesef, bu oran içerisinde hem halkımızın sofrasına ulaşan hem  ihraç edilen düzgün elma neredeyse yüzde 15'lere kadar düşmektedir.

Bu şartlar altında, ihracatı artırmak için ne gibi çalışmalar yapılıyor; Türkiye'de bodur elmacılık dediğimiz plantasyonlar, bazı büyük firmalar tarafından kuruluyor. Bunların sayısı giderek artmaktadır. Mesela, Niğde'de Sazala ve Altunhisar bölgelerinde İtalyanların kurmuş oldukları bodur elma alanlarında, neredeyse, tüm Niğde'de üretilen kaliteli elma miktarından daha fazla, 11 ayrı tür üzerine elma üretilmekte ve tamamı ihraç edilmektedir.

Elmacılık üzerine, son yıllardaki bu yeni yapılanma ve araştırmalar, önümüzdeki beş yıl içerisinde Avrupa'nın en büyük elma ihracatçılarından birisi olacağımızı göstermektedir. Mesela, hemen yanı başımızdaki komşumuz Yunanistan, elma üretimi çok az olduğu için, ihtiyacının büyük bir kısmını, dışarıdan ithal ederek karşılamaktadır; fakat, mevcut üretim ve kaliteyle, Yunanistan'a elma satmamız, maalesef, bugüne kadar mümkün değildi; ancak, son zamanlarda ürettiğimiz elmalar onlara da cazip gelmekte ve Yunanistan'a da, son dönemde üretilen söz konusu kaliteli elmalardan ihraç etmekteyiz.

Şimdiye kadar Türkiye'nin elma üretim merkezleri dediğimiz Niğde, Isparta, Karaman ve Konya gibi illerimizdeki elma bahçeleri, yirmibeş otuz, hatta kırk yıllık yaşlı ağaçlardan oluşmaktadır. Hastalıkla mücadele ve ilaçlama, zamanında yapılmıyor.

Elma kalitesine en büyük zararı, dolu vermektedir. Avrupa'da elma bahçeleri, üzerine ağ serilerek doludan korunur. Bizde böyle bir şey olmadığı için, ürün, doludan zarar görmektedir.

Ayrıca, ağaçlarda seyreltme yapılmıyor; dolayısıyla, elmalar küçük ve kalitesiz oluyor. Elma, hasat edildiği dönemde değil, soğuk hava depolarında depolandıktan çok uzun bir süre sonra tüketilen ve katmadeğer kazanan bir üründür; yani, portakal ve limon gibi değildir.

Türkiye'de hasat zararı da çok fazladır. Avrupa'da elma ağaçları bodur olduğu için, ağaca tırmanmadan toplanır. Bizde ise, ağaçlar yüksek olduğu için, elmalar silkelenerek toplanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Elmanın, hasat edilir edilmez, hiç güneşin altında bırakılmadan, çok süratli, soğuk hava deposuna konulması gerekiyor. Bizde ise, bu süre, bazen yirmi yirmibeş günü alıyor, ondan sonra soğuk havaya giriyor.

Elmanın üretimi kadar, depolanması da çok önemlidir. Türkiye'de, depolama kapasitesi, üretilen elmanın tamamını alacak büyüklükte değildir. Bu depoların çok büyük bir kısmı ilkel depolardır. Dolayısıyla, buralarda depolanan elmalar, iki üç ay sonra bozulmaya başlıyor. Türkiye'de, yurt dışından, Arjantin, Şili ve İtalya'dan ithal edilen ve hepsi beş altı ay önce hasat edilmesine rağmen, elmalar, sanki dalından yeni koparılmış gibi bir görüntü vermektedir. Bunun nedeni, Avrupa'da, elmanın, atmosfer kontrollü soğuk hava depolarında saklanmasıdır. Türkiye'de ise sadece iki firmada 15 000 ton kapasiteli bu tür soğuk hava deposu vardır. Atmosfer kontrollü depodan çıkan ürün, haziran ve temmuz aylarında bile çok sağlıklı bir şekilde kendisini muhafaza etmiş olmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Çetin, bakınız, sürenizin miktarı kadar süreye ulaştınız; lütfen, tamamlar mısınız konuşmanızı.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen...

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Türkiye'de özellikle elma üretim merkezleri olan Niğde, Isparta, Karaman, Konya, Denizli, Çanakkale İllerine, bir an önce, devlet destekli, atmosfer kontrollü soğuk hava depolarının kurulması gerekmektedir.

Tüketim alışkanlıklarına bağlı olarak, elma ihracat dönemleri, dünyada ağırlıklı olarak ocak, şubat ve mart aylarıdır. Bu aylarda ise, gerçekten, dünya elma ihracatı küçümsenemeyecek boyutlardadır. Bu orandan pay alabilmemiz ve dünya elma ihracatında söz sahibi olabilmemizin yolu, yukarıda belirttiğim atmosfer kontrollü soğuk hava depolarının, elma üretim merkezleri olan Niğde, Isparta ve Karaman İllerine derhal kazandırılmasından geçmektedir. Dünyada elma üretiminde üçüncü sırada olmamıza rağmen, dünya elma ihracatından aldığımız pay yüzde 1'ler civarındadır.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sahip olduğumuz potansiyele rağmen, değerlendiremediğimiz tarım ürünlerinin başında elma gelmektedir.

BAŞKAN - Sayın Çetin, konuşmanızı kesmek zorunda kalacağım; lütfen... 

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Özellikle hükümetimizin, Tarım Bakanlığımızın ve siz değerli 22 nci Dönem milletvekillerimizin konuya bundan böyle daha hassas yaklaşacağınızı biliyor, buna inanıyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, ikinci konu da sizinle ilgili; ikinci hatip de konuştuktan sonra söz hakkını size vereceğim. 

Gündemdışı ikinci söz, Ağrı İlinde çiftçilerin genel sorunlarıyla ilgili söz isteyen Ağrı Milletvekili Naci Aslan'a aittir.

Sayın Aslan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli yerleştirme sınavına, çiftçilere yapılan gelir desteği ödemelerine ve Ağrı İlinde yaşanan bazı temel sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygın üyeleri; Ağrı'nın bazı temel sorunlarını gündeme getirmek ve hükümetimizin dikkatine sunmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu dönem geç konuşma hakkı almam nedeniyle, İlim Doğubeyazıt İlçesi Ortadirek Köyünde yüreklerini ortaya koyarak, gerçekten vazife aşkıyla ve öğretmenliğin üstün erdemliliği nedeniyle kendi canları pahasına toplumsal bir faciayı önlemek için gayret gösteren meslektaşlarım değerli eğitimci kardeşlerimin ruhları önünde, ben ve AK Partili 4 milletvekili kardeşim, 5'imiz birden eğiliyoruz, saygılarımızı sunuyoruz; kendilerine Allah'tan rahmet, ailelerine yürekten baş sağlığı diliyoruz.

Değerli kardeşlerim, bundan bahsederken, Sayın Millî Eğitim Bakanımız da buradayken, âcizane görüşümü arz ediyorum: Sayın Bakanımız, kışın iklimin sert geçtiği bölgelerimizde kaloriferle ısınan yerlerde her sene kaloriferci sertifikası veriliyor ve eğitimden geçiriliyor; ama, ne yazık ki, sobayla ısınan yerleşim birimlerinde, hastanelerimizde ve özellikle eğitim kurumlarımızda, sobayla ısınan bizim kurumlarımızda, çocuklarımız eğitimsiz olduğu, bir sobanın nasıl yakılacağından, bir sobanın hangi maddeyle tutuşturulacağından haberleri olmadığı için, işte, Doğubeyazıt Ortadirek Köyümüzde de tiner bidonunu sobanın üzerine tutmak sebebiyle bu can kayıplarının meydana gelmesine vesile olunmuştur. Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bir genelge yayımlayarak, uzmanların, bilgileri doğrultusunda halkımızı bilgilendirmesi dileğimi arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bölgemiz halkı çok soğuk iklim koşullarında yaşamaktadır. Yoksulluğun ve sefaletin diz boyu olduğu ve tüm imkânlardan mahrum olan bu bölgemizde, İran'dan ülkemize doğalgaz boru hattı geçmektedir. Doğalgaz boru hattının İlimiz Ağrı merkezine yakınlığı -Ozanlar Köyü civarından geçmekte- 3 kilometredir. 104 nolu vana, bu bölgede bulunmaktadır. Biz diyoruz ki, Ağrı halkını ve Doğu Anadolu halkını üvey evlat muamelesine tabi tutmayınız. Siz, binlerce kilometre uzaklıktaki yerleşim birimlerine doğalgaz hizmetini sunarken, neden, 3 kilometre uzaklıktaki bir yerleşim birimine, devletin kurumları, sivil toplum örgütleri ve halkımızın yerleşim alanları için çok görüyorsunuz, bir dönüşüm santralı kurmuyorsunuz; onu da, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza arz ediyorum.

Yine, arkadaşlar, ben, bir eğitimciyim ve çok sınav yaptım. Sayın Millî Eğitim Bakanının engin tecrübesine ve deneyimine saygım var. Gerçekten, eğitimi bilen, donanımlı bir Millî Eğitim Bakanımız var; ama, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, 13 Aralık günü yapılan Sağlık Personeli Yerleştirme Sınavında kullandığı cümleleri, ben, Sayın Bakanımdan dinlerken dehşete düştüm; çünkü, bir sınav uygulayıcısı olarak, bizim dilimizde, rakamsal olarak, sıfır, absorbe bir elemandır, yutan bir elemandır, hiçbir değeri olmayan, pozitif ve negatif sınırların arasında bir sınırdır. Şimdi, 57,785 puan alan bir kardeşimiz, 5 tercihini yaptıktan sonra, sizin 6'ncı tercih olarak sunduğunuz, eğer bu 5 tercihe yerleştirilmezseniz, bunu ister misiniz diyorsanız ve bu kardeşimiz de bunu işaretliyorsa, siz, bu kardeşimizin 57,785 puanını hiçe sayarak, sıfır puan alan bir kardeşimizi yerleştirirseniz, ben, derim ki, sizin Millî Eğitimin yapmış olduğu bu sınavın bilgisayarına virüs girmiştir; bu, bir hırsızlık virüsüdür; lütfen, muhalefetiyle, iktidarıyla elbirliği yapalım, Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları üzerindeki bu lekeyi kaldıralım. Yoksa, böyle, çok cici bici cümlelerle, kaçamak cümlelerle bunu örtbas etmenin imkânı yok.

Mesela, arz ediyorum; bir kardeşimiz, bir mektup yazmış bana; işte, anlatıyor: "Sayın milletvekilim -böyle böyle oldu- benim 450 000 000 maaşım var, 6 çocuk okutuyorum. Benim çocuğumun aldığı puan 57,785; istediği yerler, Ağrı Devlet Hastanesi, Kars-Kağızman 1 Nolu Sağlık Ocağı, Patnos 1 Nolu Sağlıkocağı, Şırnak, Şanlıurfa. Ben, Kağızman'ı kazanmama rağmen..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, müsaade eder misiniz. Mikrofonunuz kapandı zaten.

Sürenizi uzatacağım da, çiftçi sorunlarıyla ilgili konuşma yapacak mısınız?

NACİ ASLAN (Devamla) - Anlatacağım... Ona da dönüyorum, sırayla geliyorum...

Dertlerimiz çok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Aslan, dertlerimizin hepsini bitiremeyiz burada!

NACİ ASLAN (Devamla) - Affınıza sığınarak... Bana karşı müsamahalı davranırsanız, mutlu olurum.

"...Kazanan, Serkan Köse; baba adı, Fikret; numarası 326624780; puanı sıfır; kazandığı yer, benim tercih ettiğim Kağızman Sağlıkocağı!.." Şimdi, bunlar, ibret verici durumlar. Diğer taraftan, çiftçi sorunlarına dönüyorum.

Birbuçuk yıldır, Tarım Bakanımızdan bir dileğim var; yani, Parlamento bu dönem çalışmalarına başladığından bugüne kadar, ben, Sayın Bakanıma dedim ki: Sayın Bakanım, bizim bölgemiz fakir bir bölge, kültürel yoğunluğumuz az, minimum noktada. Eğer, köylülerimiz birleşip belli bir şuur düzeyine erişmiş ve süt inekçiliği kooperatiflerini kuruyorsa, bu insanlar bir araya gelmesini becerebilmişse bu devirde ve bunlar bir kooperatifi işler hale getirmişse; 2000 yılında çıkan işletme kredisinden -140 milyar- 46 milyarı gönderilmiş, 94 milyarı iki yıldır gönderilmiyor... Sayın Bakanım defalarca bana söz vermesine rağmen -TİGEM Genel Müdürü de- bu konuda diğer milletvekili arkadaşlarıma da -onların girişimleri benden daha üstün, daha değerli- söz verilmesine rağmen, bugüne kadar gönderilmedi.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, doğrudan gelir desteği paralarının tespiti yapılırken "gelişmişlik düzeyi" diyor. Allahaşkına Parlamento, allahaşkına Türkiye Cumhuriyeti, Ağrı, 81 ilin en gerisinde kalmış bir il; bunun ilçeleri ve ilçe merkeziyle, aradaki hangi gelişmişlik düzeyinden bahsediyorsunuz?! Hangi kritere göre bunu yapıyorsunuz?! Bana göre, gün geçtikçe geriye gidiyor. Halen, doğrudan gelir desteği paraları dağıtılmamış. 5 arkadaşım da burada. İnanıyorum, onlar da, benim gibi, defalarca yalancı durumuna düşmüşlerdir; çünkü, on gün sonra, beş gün sonra, altı gün sonra...

Sayın Bakanımdan şu dileğim var: Buraya çıksın -Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bakanı- ve "arkadaş, param yok, gönderemiyorum" desin veyahut da "ben, falan ayın falanca günü bu parayı vereceğim" desin. Her gün telefonlar geliyor, muhtarlar arıyor, fakslar geliyor ve yoğun olarak kış şartlarının çok ağır olması, geçim standardının çok düşük olması, gayri safî millî hâsıla içindeki payının gerçekten Türkiye'nin 81 ilinin gerisinde olması nedeniyle, artık, insanlar yakacak bulamıyor, bunu da kendilerine bir ümit sayıyorlar, bir gelir kaynağı sayıyorlar. O nedenle, Sayın Tarım Bakanıma arz ediyorum, buna bir açıklık getirsin reel bir yaklaşımla ve bu insanlarımız da işitsin ki bu para ne zaman alınacak...

Bir de, ben bir ara yine burada bir konuşma yaparken -ki, Tarım Bakanımı ilgilendirdiği için arz ediyorum- karın 1 metre yağdığı... Demin kardeşimle konuşurken "üç gündür köyden il merkezine gelemedik" dedi. Niçin; -40 derece soğuk var, arabaların hepsi donmuş, marş basmıyor. Böyle bir yerde yaşayan insanlar için... Geçen sene Hamur'da bir bacımız doğum yapıyor diye ilçe merkezine getirilmek isteniyor, 5,5 saatte at kızaklarıyla getiriliyor ve kendisi ve çocuğunu kaybettik. Şimdi, -40 derece nerede, şu anda 14 derecede olan illerimizde çoğu dozer kepçe ve kamyonlar stok halinde duruyor. Duble yol çalışmaları da şu anda hafiflemiş durumda. Hükümetimizden arzımız şu, bu bizim talebimiz, bu bizim isteğimiz: "Lütfen, iki üç ay, şu eldeki malımızı verin şu elimize, şu stok halinde olan kepçe ve dozerleri insanlık adına verin" diyoruz. Bu insanlarımızın yaşam koşullarını gözönünde bulundurarak paralel kaydırma yapalım. Hiç olmazsa, kış bitimine kadar bu dozer ve kepçeler, karın, buzlanmanın ve sisin yoğun olduğu, hastalıkların had safhada olduğu yöremizde hizmet görsün, insanlarımız da çaresizlikten kurtulsun. Özellikle de yerel seçimlerin 26 Martta yapılması nedeniyle köy yollarımızın hepsinin açılması gerekiyor, açık olması gerekiyor. Bu, benim dileğim olduğu gibi, Cemal Kaya Beyin de dileği, Melik Özmen Beyin de dileği, Kerim Yıldız Beyin de dileği ve Halil Özyolcu Beyin de dileği ve tüm Ağrı halkının dileği.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılarımı arz ederim.

Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündemdışı iki konuşmaya cevap vermek için söz aldım; ilkönce, Niğde Milletvekilimiz Sayın Mahmut Uğur Çetin'in, elma üreticileriyle ilgili olarak dile getirdiği sorunlara kısaca değinmek istiyorum.

Kendileri, gerçekten, ülkemizdeki bu önemli üretim ürününün değerlendirmesini yaparken, bizim de paylaştığımız görüşlere yer verdi.  Elmada büyük bir üretim potansiyeli söz konusudur. Elma üretiminde  dünyada dördüncü sıradayız. 1990 yılında elma üretimimiz 1 900 000 tonken, 2003 yılı itibariyle -tahmin olarak ifade edersek- 2 500 000 tonluk bir üretimimiz var. Yaklaşık olarak  2 500 ton elma ihracatımız ve bu ihracatımızın 2 katı kadar da bir ithalatımız söz  konusudur. Dolayısıyla, evvela, arkadaşımızın soruna genel yaklaşımına da katılıyoruz. Elmanın tüketim miktarı ülkemizde oldukça yüksek, üretimi hızla artıyor, artırma konusunda bir gayret içerisindeyiz. Çok sınırlı sayıda elma ithalatı yapıyoruz, toplam 2 500 000 ton elma üretimimizin yanında 5 000 ton civarındaki elma ithalatının hiçbir kıymeti söz konusu değildir. Ayrıca, ithalatla ilgili konularda, Türkiye'deki üretim sezonu içerisinde de elma ithalatına izin verilmiyor. Dolayısıyla, ülkemizdeki elma üreticilerini korumak için elimizdeki tedbirleri kullanmaya devam ediyoruz.

Ancak, yine, kendilerinin belirttiği gibi, şu anda üretim bakımından çok klasik ürünler var elimizde; dünya talebi açısından baktığımızda, yeni çeşitlere doğru hızla kaymamız gerekiyor. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Kısaca özetlemek gerekirse, iç ve dışpazar isteklerine uygun yeni çeşit geliştirme ve adaptasyon çalışmaları, üretime kısa sürede etki yapan bodur ve yarı bodur elma yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması, soğuk hava depoları, sınıflama, ambalajlama tesislerinin desteklenmesi; üretimin fazla olduğu yıllarda, bütçe imkânları doğrultusunda, zaman zaman ihracatı teşvik uygulamalarına yer verilmesi... Şu anda henüz bu kriter uygulamaya konulamadı; çünkü, arkadaşlarımızın da, belki, talepleri arasında yer alan bir husustur; ancak, geçmiş yıllarda zaman zaman ihracatı teşvik etmek amacıyla bu anlamda bazı tedbirlerin yürürlüğe konulduğunu belirtmek istiyorum.

Ayrıca, uygulanmakta olan politikalar kapsamında 1 Temmuz-1 Ocak tarihleri arasında ithalat yasağı söz konusudur. Onun dışında, yaygın olarak yetiştirilemeyen ve üreticilerimizin rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek olan ve daha çok da turistler ile yüksek gelir gruplarının talep ettiği ürünlerin ithalatı belli ölçüler içerisinde serbest bırakılmaktadır.

Başka tarımsal ürünlerde olduğu gibi elmada da temel sorun, üretim artışının hemen önünde pazarlama konusunda iyi bir gelişmenin mutlaka sağlanması şarttır. Aksi halde, üretim artışının, üreticilerimize fayda yerine zarar getireceğini, onların toplam gelirlerinde bir azalmaya bile sebep olabileceğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, üreticilerimizin, bu hususta örgütlenerek üretim artışlarını pazarlayacak tedbirleri alması gerekiyor. Hükümetimizin bu konularla ilgili olarak hazırlamış olduğu Üretici Birlikleri Yasası Tasarısı ve yine, bu önemli ürünümüzün zaman zaman tabiî afetlere karşı korunması konusunda da, bahsettiğim Tarım Ürünleri Sigorta Yasası Tasarısının önemli katkılar sağlayacağını ifade ediyorum. Bakanlık olarak, bu önemli ürünümüzün üretiminin artması, kalite ve verimliliğinin yükseltilmesi, ihracat imkânlarının geliştirilmesi konusunda, üreticilerimizle birlikte, sorumluluğumuzun bilinci içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz; ancak, çok kısa süre içerisinde bu konuda alınabilecek tedbirlerin de sınırlı olduğunu ifade etmek istiyorum. Şu anda gündemde olan husus, ihracatı teşvik amacıyla yapılan bir uygulama, bu ürünümüz için piyasadaki talebin canlandırılması açısından -yurtdışı talebi kastederek söylüyorum- bir imkân olarak gözüküyor. İç tüketimin de bazı alanlarda artırılması konusunda ilave tedbirler düşünülmektedir, üzerinde çalışılmaktadır.

Ben, ikinci konuşmacımız, Ağrı Milletvekilimiz Sayın Naci Aslan'ın, bu ilimizdeki çiftçilerin genel sorunları hakkında gündemdışı konuşacağını öğrendikten sonra, Ağrı İliyle ilgili bir hazırlık yaptım; ama, Sayın Milletvekilimiz ilkönce birkısım genel konulara değindiler.

Ağrının doğalgaz ihtiyacı... Elbette, katılmamak mümkün değil.

Ayrıca, meydana gelen büyük kaza, hepimizi derinden üzen kaza, 2 öğretmenimiz ve 1 öğrencimizin ölümüne yol açan kaza için, ben de, tüm milletimize ve ölen insanlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum. Elbette, eğitimle çok yakından ilgisi var, bu konuda hepimize de görev düşüyor.

Ayrıca, özel olarak belirttiği bir husus ve biraz da sitem ağırlıklı olarak belirttiği husus, bölgesinde, bölgede kurulu bir kalkınma kooperatifinin işletme kredisi ihtiyacını karşılamaya yönelik taleplerinin bugüne kadar yerine getirilmemiş olması veya kısmen yerine getirilmiş olmasıdır. Bununla ilgili olarak düşüncemi şöyle ifade edeyim: Özel olarak, tabiî, bu konuyu gündeme getireceğini bilmediğim için cevabını şu anda net olarak veremiyorum; yalnız, hadisenin bir genel yönü var, bir de özel tarafı olabilir; ben, genel kısmına cevap vermek istiyorum. Şu anda 1 400 kadar kooperatifimiz hazır, bütün hazırlıklarını yapmış, hatta konu seçmiş ve destek bekliyor. Bunu karşılamak için bütçeden ayrılan kaynak ile geçen sene 25 kooperatife, bu sene 70 kooperatife, ancak destek verilecek bir imkânı var. Dolayısıyla, burada, ister istemez bir sıralama yapmak zarureti vardır; ama, bunun dışında, başlamış olan bir kredi uygulamasının herhangi bir sebeple gecikmiş olup olmadığını özel olarak bilmiyorum. Ben, kendilerine, bunun cevabını öğrenip, takdim ederim.

Onun dışında, belirttiği husus, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konu. Düşüncelerini çok güzel bir şekilde ifade etti Sayın Milletvekilimiz; dedi ki: "Gelişmişlik kriteri" ve "ülkemizin bu önemli ili için hangi gelişmişlik kriteri geçerli olabilir ve bu, niçin bazı ilçelerimize verildi bazılarına verilmedi" Ben, elimdeki notlardan, bununla ilgili birkaç cümle aktarmak istiyorum. Bildiğim kadarıyla, Ağrı İlinde, şu ana kadar, doğrudan gelir desteği ödemeleriyle ilgili olarak, 7 ilçenin 2003 yılı hakedişlerinin ödemesi gerçekleştirildi. Bendeki kayda göre, Diyadin, Doğubeyazıt, Eleşkirt, Hamur, Patnos, Taşlıçay ve Tutak'ta bu ödemeleri gerçekleştirdik ve 21 trilyon liralık bir ödeme yapıldı. Bu, birinci dilim ödemesi olarak, sadece merkez ilçeye yapılmadı; ama, biz, Türkiye çapında, sadece 378 ilçeye ödeme yaptık. Sadece Ağrı'nın değil; onun dışında, bazı illerimizin sadece bir ilçesine ödeme yapılabildi. Sayın Ali Babacan burada yok. Sayın Ali Babacan'ın, Ankara'da, bağlı olduğu Şereflikoçhisar İlçesine ödeme yapılamadı; ama, Ankara'nın bazı ilçelerine, birkaç ilçesine ödeme yapıldı. Merkez ilçe hariç, Ağrı ilçelerinin tamamı bunu almış; ama, merkez ilçesine de -tahmin ediyorum, kesin olarak söylemiyorum; ama- ocak ayı içerisinde bunun ödenmesi kuvvetle muhtemeldir. Yani, bununla ilgili kriterin lehe işlediği apaçık ortadadır. Elbette, doğru olan da budur; en çok ihtiyacı olan insanlara ulaşmasına önem vermemiz lazım.

Efendim, bunun dışında, arkadaşımız, hepimiz, duyduğumuz zaman haklı olarak niteleyeceğimiz, ifade edeceğimiz bir konuyu açtı; kış mevsiminde, doğu bölgelerimizde, özellikle ulaşım konusundaki büyük problem ve köy hizmetleri konusunu açtı. Yaklaşık bir ay kadar önce, Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız, Mecliste, kendi grup toplantımızda bu konuyu gündeme getirdi ve bana da, o ara, bu iletilen sorunun üzerine düşüncelerini aktardı ve "batı bölgelerinden bu bölgelere kaydırma yapalım" dedi. Ben, sizin konuşmanız üzerine, hemen telefonla aldığım bilgiyi söylüyorum: 78 makine, batıdan doğuya, özellikle kar mücadelesinin yoğun olduğu yerlere nakledilmiş durumda. Elbette, bu, çok yeterli görülmeyebilir; ancak, düşünce olarak, bunu, biz de düşündük ve uyguladık.

Bazı arkadaşlarımız, kendi bölgeleri için giden makinelerle ilgili konularda eksik bulabilirler, doğrudur. Ağrı'ya giden araçlarımız da var bu 78'in içerisinde. 4 greyder, 2 adet rotatif kar makinesi, 1 adet dozer, Ağrı'ya, bu dönem, ek olarak, batıdaki bölgelerimizden, şehirlerimizden intikal etmiş durumdadır; elbette, ihtiyaca göre yeni nakiller de söz konusu olabilir; ama, düşünce olarak, bu, haklıdır ve bu yönde biz de adım atmışız. Bilgilerinize sunuyorum.

Ben, Ağrı'yla ilgili konuda, çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili konuda birkaç cümle söyleyeyim. Gerçi, bugün, huzurlarınızda, biz, tarımla ilgili konularda çok beraber olacağız. Bugün, tarımı konuşacağımız bir gün âdeta. Ağrı'yla ilgili birkaç cümleyi, tarımla ilgili genel değerlendirmeyi ifade etmek istiyorum. İlimizin 1 100 000 hektar bir alanı var ve bunun çok büyük bir kısmı, yüzde 67'si; yani, Ağrı İlinin yüzölçümünün yüzde 67'si çayır ve mera. Bu, bize, hayvancılık bakımından bu ilin ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu gösteriyor ve zaten, ekonomik sonuçlar da bunu ortaya koyuyor. İlin en önemli ekonomik aktivitesi hayvancılıktır. Bu rakamın yüzde 90'ın üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Tabiî, bu kadar yüksek bir oran da biraz şüphe uyandırıcıdır; yani, yüzde 90 bir seviye, çok yüksek bir orandır. Bu bölgemizde, 2001 yılı kayıtlarına göre, sığır cinsi itibariyle toplam 293 000 büyükbaş hayvan bulunuyor; bu, Türkiye toplamının yüzde 3'ünü oluşturuyor. 1 800 000 küçükbaş hayvan -özellikle koyun- var; bu da, Türkiye toplamının yüzde 5'ini oluşturuyor; yani, aslında, üretim miktarı mevcudu da kıymet ifade edecek durumda; ama, potansiyeli çok yüksek. Dolayısıyla, bu ilimizle ilgili, hayvancılık konusunda, özellikle, Kars, Erzurum ve Ağrı dahil, bu bölgenin büyük hayvancılık potansiyelini mutlaka harekete geçirmemiz lazım. Bununla ilgili olarak, bizim, elimizdeki en kullanılabilir aletimiz kooperatifler ve bu kooperatifler aracılığıyla, Sayın Milletvekilimizin biraz önce ifade ettiği hususu yaygınlaştırmak, canlandırmak durumundayız, şartların, bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde.

Ancak, ilave bir hususu belirtmek istiyorum; Kars Göle, Ağrı, Iğdır Kâzım Karabekir TİGEM işletmelerimizle ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum: Kâzım Karabekir Tarım İşletmemizin özellikle hacim, alan itibariyle büyüklüğü -186 000 dekarlık bir alan- nedeniyle, burada hayvancılık sektörü açısından büyük bir potansiyel mevcuttur. Buranın özellikle büyük ve küçükbaş hayvan üretimi açısından özel sektöre açılmasıyla birlikte, uzun süreli kiraya verilmesiyle birlikte çok büyük bir merkezin oluşacağını, hayvancılık organize sanayi bölgesi diye ifade edebileceğimiz bir gelişmeye öncülük edebileceğini biliyoruz. Bununla birlikte, bölgede, sözleşmeli üretim, yem bitkileri üretiminin artırılması, bu çayır ve meraların çok etkin bir şekilde kullanılmasına imkân verebilecektir. Dolayısıyla, ülkemiz hayvancılık sektörünün gelişmesine en elverişli olan bu bölgesinin bu dönem içerisinde öncülük edebilecek durumda olduğunu biliyor ve bu konuda birkısım çalışmaların dönemimiz içerisinde ortaya konulabileceğini, olumlu sonuçlar alınabileceğini ümit ediyorum.

Hayvancılık sektörümüzle ilgili konuşmaları, zaten, soruşturma önergesi sırasında tartışacağız.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündemdışı üçüncü söz, İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarıyla ilgili olarak söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'e aittir.

Buyurun Sayın Sevigen. (CHP sıralarından alkışlar)

 3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye'de gündem o kadar çok sık değişiyor ki, bir problem üzerinde konuşma yapacaksınız, bir bakıyorsunuz, hemen arkasından başka bir problem geliyor ve o gündem geriye atılıyor. Gündemdışı bir söz almaya çalıştığınız zaman, yine, o gündem geriye atılıyor. Burada gündemle ilgili olarak konuşma şansınız çok fazla olmuyor.

Mesela, Kasımpaşa, bizim Beyoğlu İlçemize bağlı; burası, Ankara-Çankaya'nın Oran Semti, Gaziosmanpaşa Semti gibi bir yer. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan Kasımpaşa'da son günlerde yapılan hırsızlık, gasp olaylarıyla ilgili gündemdışı söz aldım; fakat, dün akşam, televizyonlarda, Star çalışanlarına ilişkin programı izlerken içim ürperdi.   3 000 insan açlığa mahkûm edilmiş; evine ekmek götüremiyor, çocuklarına ekmek götüremiyor; bir garip uygulama içerisinde.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, şunu anlatmaya çalışıyorum: Bizim görevimiz bu insanları mağdur etmek değil. Bir görev varsa ortada, onu yapacağız, o sorunu ortadan kaldıracağız; ama, bizim esas görevimiz, problemlere çözüm bulmak. Devlet alacağını kimden alacaksa alsın; gitsin, patronları yakalasın, hükümet görevini yapsın; ama, hükümet, görevini yaparken gazete çalışanlarını, televizyon çalışanlarını mağdur ederek bu görevi yapamaz; onu anlatmaya çalışıyorum. Zaten üç aylık bir süre vermişler; biliyorsunuz, onun su parası, elektrik parası, kâğıt parası, uydu kiralama parası... Bunlar elinden alındığı zaman, bunlara da el koyarsa hükümet, daha doğrusu BDDK; bu insanlar, çalışamaz ve sokaklara düşer. 17 arkadaş -orada çalışanlar, gazeteci- şimdi açlık grevindeler ve feryat ediyorlar, çocuklarını gösteriyorlar, ailelerini gösteriyorlar... Buna bir an önce çözüm bulunması gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, gündemdışı konuşmanın bu bölümünde bunu söylediğim için özür dilerim; esas konumuz Kasımpaşa'ydı; ama, bunu da, böyle, gözardı edemiyoruz. 3 000'e yakın insan, perişan, aç, çok zor durumda; bir an önce çözüm bulunması gerekir diye düşünüyorum. Onun gereğini yaparız, patronlarına gereken yapılır, hükümet görevini yapar; ama, orada mağdur olan insanlar var, hamile kadınlar, 3 yaşında çocuklar var, süt götürmek için kapısı önünde bekleyen insanlar var; akşam ağlıyorlardı; şaşırdım; dev gibi insanlar, gencecik çocuklar, pırıl pırıl kızlar niye ağlasın! Bizim görevimiz bu sorunları çözmek değil mi! O kadar holdingi kurtardık, vergi kaçakçılarını affettiniz. Bu hükümet neleri affetti, allahaşkına, rica ediyorum size; dönüp, oradaki 3 insanın elindeki ekmeklerine mi göz dikeceğiz!

ASIM AYKAN (Trabzon) - Patronlarının parası var.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Neyse; yakalayın, alın patronlarından. O garibanları ne yapacaksınız; o garibanların durumu belli, o insanlar mağdur, perişan, ortada kalmışlar. Onlara saldırmanın, onların ağzını kapatmanın, ekmeğini almanın bir anlamı yok diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, özür diliyorum, bu da bir yara olduğu için söyledim.

Şimdi, benim esas gündemdışı konuşmama geçiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, Kasımpaşa'da, son bir ay içerisinde... Kasımpaşa Semti, ismini güzel Kasımpaşa'dan alan bir semt, İstanbul'un en köklü semti, cumhuriyete büyük hizmet etmiş bir semt. Burada yaşayan insanlarımızın çoğunluğu -sanayi fazla yok- gariban esnaf; yani, berber, manav, ayakkabıcı. Bunları, hepinizden çok, Sayın Başbakan bilir. Sayın Başbakanın evine 5 dakikalık mesafede; Tayyip Erdoğan'ın oturduğu ev Kasımpaşa'daki eve 5 dakikalık mesafede. Hepsi, devletle mukavele yapmış. Ben, namuslu, şerefli vatandaşım, askere gideceğim, devlete vergimi vereceğim -vatandaşın devletle mukavelesi, anlaşması- sen de benim malımı, canımı koruyacaksın diye, devletle bir mukavele yapmış.

 Orada, Bostan Sokakta "Kasımpaşa Emniyet Başkomiserliği" adı altında, vatandaşın kendi eliyle kurduğu, altmış yıldır o yörede bulunan bir semt karakolumuz vardı. Bu karakolu da vatandaş yapmış, parasını vatandaş toplamış, esnaf toplamış, vermiş; ama, gelin görün ki, bu karakolu kaldırıyorlar. Karakol kalkmadan önce, insanların kapıları açık; bir dostluk, arkadaşlık içerisinde, bir dayanışma içerisinde yaşıyorlar; ama, bu karakol kalktıktan sonra, bir ayda 150 dükkân soyuluyor. Ayakkabıları çuvallara dolduruyorlar, götürüyorlar; manavı soyuyorlar; 60 tepsi baklavayı alıyorlar götürüyorlar. Birahaneyi soyuyorlar, 75 ekranlı 2 büyük televizyonu alıyorlar; oturuyorlar, ciğer de yiyorlar, kafayı da çekiyorlar; ama, gelen yok giden yok!.. 200 kilo et, 200 kilo sucuk!.. Şaşırırsınız; ne görmüşlerse almışlar; adamın tıraş takımlarını almış; ekmeğini tıraştan ve jiletten çıkaran berberin bütün eşyalarını almış, götürmüş. Bunlar, orada yaşayan, namuslu ve şerefli esnaflar; Kasımpaşa'da yaşayan insanlar.

Şimdi, buradan, Sayın Bakanıma -kusura bakmasın; yıllardır beraber çalışıyoruz- bir soru sormak istiyorum: Tayyip Erdoğan'ın Üsküdar'daki evinde, Sayın Başbakanın boş evinin kulübesinde kaç tane polis bekliyor; allahaşkına, rica ediyorum, Sayın Bakanım, kaç tane?..  Geçmiş bakanların, başbakanların emrinde kaç tane polisimiz var? Bu insanlar neden onları korumakla görevlidir, bilemiyorum. Onları bu insanlar seçmiş, başbakan yapmış; oy vermişler, onlar da hükümet kurmuş. Bu insanlar, inanın "katil olacağız" diyorlar. Kendi mallarını koruyacak duruma gelmişler. Polis yok ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Özür dilerim Başkanım; hemen toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Adam, geliyor, açıyor dükkânı, oturuyor, yemeğini yiyor, birasını içiyor, aradan saatler geçiyor, alıyor televizyonları, bilgisayarları, videoları, ikinci kattaki fotoğraf makinelerini, çekiyor kamyonu, dolduruyor. Milyarlarca lira zarar... Bunların hepsi gariban. Tek düşünceleri, namuslu, şerefli olmak. Bu insanların çoğu "biz, elimize silah alacağız, kendimizi koruyacağız" diye ruhsatlı silahıyla ortaya çıkıyor.

Sayın Bakanım, bunlara bir çözüm bulmak lazım, bu karakolu bunlara iade etmek lazım. Eğer, biz, bu karakolun, bu arkadaşlarımız, Kasımpaşa'da yaşayan bu insanlar için tekrar açılmasını sağlayabilirsek veyahut da en azından, oraya bir... Emniyet güçleri ne iş yaparlar, anlayamadım; belediye başkanı, oradaki emniyet müdürü, oradaki polisler, İstanbul Valisi ne iş yapar?!. Sayın Bakanım, eğer, bu insanlar, böyle mağdur olacaklarsa... Bu bakımdan, sizlerden ricam, Kasımpaşa'daki bu soruna bir an önce önlem bulmanız, bu insanlara sahip çıkmanız; çünkü, bizi buralara getirenler bu insanlardır. 

Sözümü bitiriyorum.

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Devletçe yakalananlar yok mu?

MEHMET SEVİGEN (Devamla) - Yakalananlardan bir tanesi şu: Güpegündüz, saat 13.00'te, 3 kişi, Nusret Bakalın diye bir arkadaşımızın üzerine hücum ediyorlar, cebinden 500 000 000 lirasını alıyorlar. Polis, daha sonra suçlulardan birini yakalıyor ve paranın 180 000 000 lirasını getiriyor, veriyor "bunu sen al, geri kalanına artık sonra bakarız" diyor; yani, olaya böyle bakıyor.

Demek istediğim, mağdur olan o insanlar sahipsiz kalmasın; çünkü, o insanlar, başbakan seçti. Bu hükümetin, Adalet ve Kalkınma Partisinin en yüksek oy aldığı yerdir bu Kasımpaşa semti.

Kimse üzerine alınmasın, bir fıkra anlatıp, buradan ayrılacağım. Adamın bir tanesi, oğluna, hep "sen adam olamazsın" diye söylüyormuş. Adam okumuş, yıllarca çalışmış ve vali olmuş. Bir gün "gidin şu babamı buraya getirin" demiş. Babası gelmiş, babasına "bak, baba, sen bana 'adam olamazsın' diyordun; ama, ben vali oldum" demiş. Babası da "oğlum, ben, sana, vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim" demiş. Herkes üzerine düşeni alsın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'in, Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarıyla ilgili gündemdışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Aslında, bugün, Sayın Sevigen'in, gündeme getirdiği konu, polis karakolunun kapatılıp polis merkezine dönüştürülmesi konusu, esas itibariyle, emniyet teşkilatımızda yürütmekte olduğumuz reorganizasyon çalışmalarının sonucudur. Polis karakollarının polis merkezlerine dönüştürülmesi biçiminde özetleyebileceğimiz bu projenin amacı, daha etkili, ucuz ve kaliteli güvenlik hizmeti sunmaktır. Şu ana kadar 1 173 karakolun 888'i polis merkezine dönüştürülmüş, İstanbul'da halen karakol olarak hizmet görmeye devam eden birim -karakol- sayısı 285.

Değerli arkadaşlar, malumunuz olduğu üzere, polis karakolunda olmazsa olmaz diyeceğimiz bazı görevler, hizmetler vardır. Bunların, muhakkak, her polis karakolunda olması gerekir. Sabit görevler; nedir bunlar; çevre emniyet nöbetçisi, adlî işlere bakan memur, idarî işlere bakan memur, ana telsiz görevlisi, nezarethane görevlisi gibi.Bunlar muhakkak olması gereken hizmetler ve bunların sayısı 15'i buluyor. Bir karakolda 15 personel sürekli olarak bu hizmete ayrılınca, olaylara müdahale edebilecek uzman personel bulma sıkıntısı çekiliyor karakol sayısı çoğalınca. İşte bu projenin amacı, karakolları birleştirip bir merkez haline getirmek. Bir karakolda olmazsa olmaz dediğimiz görevleri yapanlar kalacak, onun yanında, uzman, motorize ekiplerle güçlendirilmiş bu polis merkezleriyle o bölgenin, o mahallenin, mahallelerin asayişini sağlamak. Bu projenin esası budur. Bütün bu merkezlerde, temel uzmanlık alanında tecrübesi olan, ihtisası olan arkadaşlar da bulunacak; ama, tabiî, bugün bunları bir karakolda bulundurmak mümkün değil.

Tabiî, bu, aynı zamanda, dünyada yaygın olan, yeni kullanılmaya başlanan güvenlik konseptinin ülkemize uyarlamasıdır. Bu projeyi biz bulmuş değiliz; birçok Batı ülkesinde, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde uygulanan bir konseptin ülkemizde de uygulanmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, bunun yanında, biz, bazı bölgelerde araştırmalar yapıyoruz; yani, ille karakolun da kalması zorunluysa, onun da gereğini yapmaya gayret ediyoruz.

Ayrıca, bu tür olayların önlenebilmesi için, 23.12.2003 tarihinde benim verdiğim bir onayla, asayişe yönelik çalışmaların belli bir vizyon içerisinde yürütülmesi ve etkinliğin sağlanması için "Asayiş Hizmetleri Araştırma Merkezi" diye yeni bir merkez kurduk ve bu merkez de faaliyetlerine başladı.

Değerli arkadaşlarım, İstanbul-Kasımpaşa'yla ilgili, bu hırsızlık, gasp olaylarıyla ilgili olarak Sayın Sevigen'in ifade ettiği hususlara gelince; biz, göreve başlar başlamaz, tüm İstanbul'la ilgili, bu konularda etkin bir çalışma yapılması konusunda talimat verdik ve yeni gelen Emniyet Müdürü arkadaşımız, Valimiz, bu konuda projeler ürettiler, çalışmalar yaptılar ve gasp, hırsızlık, otopark çetesi dediğimiz bu gibi olayların arkasında organize suç çetelerinin olduğu tespit edildi ve biz, bunlara yönelik olarak faaliyetlerimizi yoğunlaştırdık. Bu anlamda, Beyoğlu'nda, Eminönü'nde -Eminönü'nde iki şebeke- ve Şişli İlçesinde, bu tür faaliyetler gösteren, yani, kapkaç, gasp, hırsızlık gibi benzeri olayları yürüten, organize eden şebekeler tespit edildi ve bunlar çökertildi. Yakalanan bu şebeke, çete elemanları, Beyoğlu'nda faaliyet gösteren organize suç şebekesinden 156 kişi sorgulanmak üzere gözaltına alındı, sorgulandı, çıkarıldıkları devlet güvenlik mahkemesinde bunların 27'si tutuklandı. Eminönü'nde faaliyet gösteren şebekeyle ilgili 60 kişi gözaltına alındı. Yine, sorguları yapıldı, çıkarıldıkları devlet güvenlik mahkemesinde bunların da 27'si tutuklandı. Yine, Eminönü'nde başka bir çete tespit edildi; bu çeteden de 7 kişi tutuklandı. İşte, bu operasyonlardan sonra bu suç türlerinde, başta Beyoğlu, Eminönü, Şişli olmak üzere, gerçekten önemli düşüşler oldu.

Tabiî, değerli arkadaşlar, amacımız, İstanbul'u dünyanın en huzurlu metropolü yapmaktır; gözbebeğimiz, incimiz İstanbul'u bu hale getirmektir. Bunun için de, İstanbul için, hiçbir masraftan kaçınmadan özel bir proje de uygulamaya koyduk.

Tabiî, o projeye geçmeden, şunu da ifade etmek istiyorum. Esasen, İstanbul'a ilişkin asayiş verileri şu anda da iyi durumdadır. Bakın nasıl; İstanbul ile dünyadaki benzeri metropollerdeki suç oranlarını karşılaştırdığımızda, bu gerçek, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Birkaç örnek vermek istiyorum: Malumunuz, İstanbulumuzun nüfusu 10 630 000 ; 2002 yılında İstanbul'da işlenen suç sayısı 71 191. Şimdi, bakın, nüfusu 3 388 000 olmasına karşın Berlin'de işlenen suç sayısı 584 020 olmuştur. İstanbul'a benzer bir metropol kent Tokyo; nüfusu 12 212 000; İstanbul'a benzeyen bu şehirde bir yıl içinde işlenen suç sayısı 322 265 olmuştur. Tabiî, bu rakamlar, yine, bize, İstanbul'un ne denli huzurlu bir kent olduğunu da göstermektedir. Biz, buna rağmen, gerçekten, İstanbulumuzun huzur ve güvenliği için, vatandaşımızın huzur içerisinde, rahat bir şekilde yaşayabilmesi için, biraz önce de söylediğim gibi, yeni projeler üretiyoruz ve bunların en önemlisi de, adına MOBESE dediğimiz Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu Projesidir.

Değerli arkadaşlar, bu proje üç bölümden ibarettir. Proje çalışmalarına başlandı.

Bu projenin birinci aşamasında devriye hizmeti gören aşağı yukarı 1 000 araç ve polis merkezlerimize vereceğimiz bir aparatla, bütün ekipleri İstanbul'un elektronik haritası üzerinde yönlendirme imkânı bulabileceğiz.

Projenin ikinci aşamasında, devriye araçları ile komuta kontrol merkezi arasında on-line bağlantı sağlayacak bilgisayar donanımları oluşturulmaya başlanacaktır. Böylece, suç ihbarları ve suçluların takibi bilgisayarla da gerçekleştirilecektir.

Üçüncü aşamada, vatandaşlarımızın, kendi bilgisayarlarıyla, emniyetteki bu mekanizmaya ihbar etme imkânı olabileceği gibi, vatandaşlarımıza verilecek bilgisayar çipler sayesinde, otomobil, ev ve işyerlerinde kullanacakları bu çipler sayesinde, inanıyoruz ki, hırsızlık başta olmak üzere, gasp ve kapkaç olayları çok az sayıya inecektir.

Bu uygulanacak olan MOBESE dediğimiz sistem sayesinde neler olacak:

Zaman ve mekân fark etmeksizin, suç ve suçlularla ilgili anlık bilgilere ulaşılabilecektir, o anki bilgilere ulaşılabilecektir, o andaki bilgilere ulaşılabilecektir; artı, ikinci bir kolaylık, merkeze bağlı mobil bilgisayardan yapılacak sorgulama imkânıyla insanların gözaltına alınma süresi çok kısaltılacaktır. Yakalanan kişiyi, ekip, karakola götürüp, hüviyeti, ana adı, baba adı, gibi sorgulamayı yapmadan, otomobilin başında merkezle yapacağı bir görüşme sonunda, eğer, suçlu değilse gözaltına alınmadan bırakacak, gereksiz işlemler ve vatandaşın rahatsız edilmesi önlenmiş olacaktır.

Yine başka bir durum; herhangi bir şekilde gözaltına alınan birisinin yakınları, bir ekip otosundan, bu yakınıyla ilgili bilgilere ulaşabilecektir ve böylece hizmeti vatandaşın ayağına götürmüş olacağız. Ayrıca, kayıp çocuk ve yetişkinlerle ilgili verilecek fotoğraf, anında, bütün ekiplere, bütün merkezlere de bu bilgisayar sistemiyle geçilmiş olacaktır.

Yine, olaylara müdahalede ekiplerin koordinasyonu en etkin bir şekilde bir merkezden sağlanabilecek, suç ve suçlularla mücadelede en yüksek verim elde edilecek; personel, araç ve yakıt bakımından da azamî tasarruf edilecektir.

Şimdi, bu projenin bir özelliği; bu projeyle ilgili program yazılımları, araçlarda kullanılacak bilgisayar, diğer birtakım malzemeleri, bizim Emniyet Genel Müdürlüğümüzün kendi teknik elemanları tarafından yapılmaktadır, yapılmaya başlanmıştır.

İkinci bir önemli konu da; İstanbul Ticaret Odamız bu projeye destek vermekte, bununla ilgili gerekli binaların donatımı ve eskort görevi yapacak otomobil konusunda da İstanbul Ticaret Odamızın katkıları vardır.

Tabiî, bir önemli katkı da, İstanbul İl Özel İdaremizin bu iş için aşağı yukarı 8 000 000 dolarlık bir kaynak tahsis etmiş olmasıdır. Bu çalışmalar başlamıştır; umut ediyorum ki, en kısa sürede İstanbul'da, biz, inşallah, bu projeyi, bu sistemi uygulamaya geçireceğiz ve böylece, yalnız Kasımpaşa'da değil, bütün İstanbul'da, asayiş, en iyi, en düzgün bir şekilde sağlanmış olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekili arkadaşım burada konuşurken, Sayın Başbakanın evinde veya şunun evinde niye koruma bekliyor dedi. Değerli arkadaşlarım, bunu biz icat etmedik. Türkiye'de, devlet büyükleri, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ilk defa da korunmuyor. Dünyanın her yerinde, devlet, kendi devlet adamını korur; bu, onun, en tabiî görevidir. Ondan sonra söylediği bir fıkrayı, bir benzetmeyi de çok yakışıksız buluyorum; yani, hiç de yakışmadı değerli arkadaşıma; o üslubu kabul etmiyorum.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Niye korunuyor demedim, kaç polis koruyor diye sordum.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)- Hayır, efendim, hayır... Herkes görevini yapar ve ilk defa biz icat etmedik; bekliyor, bekleyecek. Bizden evvel başlamıştı, bizden sonra da bu olacak.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Kâtip Üyemizin bundan sonraki sunumlarını oturduğu yerden yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

 B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Forumunun Brüksel'de yapılacak çalışma grubu toplantısına katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/447)

                                                                                                        19.1.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosunun girişimleri üzerine kurulan Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Forumunun "Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi" haline dönüştürülmesi amacıyla yapılan çalışmalar çerçevesinde, asamblenin Mart 2004'te yapılacak kuruluş toplantısından önce, 19-20 Ocak 2004 tarihleri arasında Brüksel'de, asamblenin çalışma esasları, bütçesi, yapılanması ve sekreteryasını tespit etmek üzere bir çalışma grubu toplantısı yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca siyasî parti grupları tarafından bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Avrupa Akdeniz Parlamenter Asamblesi

 Brüksel Toplantısı İçin Siyasî Parti Grupları

Tarafından Bildirilen İsimler

19-20 Ocak 2004

Prof. Dr. Burhan Kuzu                   İstanbul Milletvekili

Oğuz Oyan         İzmir Milletvekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun 3 adet raporu vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/2) (S.Sayısı: 328) (x)

 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

2002 yılı Nisan ayı başında mevcut para

:

 

2 095 103 670 000.-

2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında

 

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

 

47 682 668 960 000.-

                                                                            -------------------------------

 

 

 

Toplam

:

 

49 777 772 630 000.-

2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında

 

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

:

 

47 351 927 030 000.-

                                                                              ------------------------------

 

 

 

mevcut para

:

 

2 425 845 600 000.-

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarına ait hesapları incelendi;

2002 yılı Ocak ayında Ziraat Bankasındaki 2 095 103 670 000.- TL. mevcudu ile Nisan-Mayıs-Haziran 2002 aylarında Hazineden 47 682 668 960 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 49 777 772 630 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 47 351 927 030 000.- TL. tenzil edildikten sonra Temmuz 2002 başında kasa mevcudunun 2 425 845 600 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                       

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

 

 

 

 

M. Ergun Dağcıoğlu

A. İhsan Merdanoğlu

Fetani Battal

 

 

 

 

Tokat

Diyarbakır

Bayburt

 

 

 

 

Kâtip

Denetçi

Üye

 

 

 

 

Adem Tatlı

Saffet Benli

Atilla Başoğlu

 

 

 

 

Giresun

Mersin

Adana

 

 

 

 

Üye

 

Üye

 

 

 

 

Ahmet Sırrı Özbek

 

Fehmi Öztunç

 

 

 

 

İstanbul

 

Hakkâri

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

 2.-Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/3) (S. Sayısı: 329) (xx)

 

                                       

(x) 328 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(xx) 329 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

2002 yılı Temmuz ayı başında mevcut para

:

 

2 425 845 600 000.-

2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında

 

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

 

44 772 829 340 000.-

Toplam

:

 

47 198 674 940 000.-

2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında

 

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

:

 

44 713 144 390 000.-

2002 yılı Ekim ayı başında Bankada

 

 

 

mevcut para

:

 

2 485 530 550 000.-

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarına ait hesapları incelendi;

2002 yılı Ocak ayında Ziraat Bankasındaki 2 425 845 600 000.- TL. mevcudu ile Temmuz-Ağustos-Eylül 2002 aylarında Hazineden 44 772 829 340 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 47 198 674 940 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 44 713 144 390 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ekim 2002 başında kasa mevcudunun 2 485 530 550 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                       

Başkan

Başkanvekili

Sözcü 

 

 

 

M. Ergun Dağcıoğlu

A. İhsan Merdanoğlu

Fetani Battal 

 

 

Tokat

Diyarbakır

Bayburt 

 

 

Kâtip

Denetçi

Üye 

 

 

Adem Tatlı

Saffet Benli

Atilla Başoğlu 

 

 

Giresun

Mersin

Adana 

 

 

Üye

 

Üye

  

 

Ahmet Sırrı Özbek

 

Fehmi Öztunç

  

 

İstanbul

 

Hakkâri

  

 

 BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/4) (S. Sayısı: 330) (x)

 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

2002 yılı Ekim ayı başında mevcut para

:

2 485 530 550 000.-

2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

55 399 625 700 000.-

Toplam

:

57 885 156 250 000.-

2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

: 55 465 872 050 000.-

 

2003 yılı Ocak ayı başında Bankada

 

 

mevcut para                                :                               2 419 284 200 000.-

                                       

(x) 330 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları incelendi;

2002 yılı Ekim ayında Ziraat Bankasındaki 2 485 530 550 000.- TL. mevcudu ile Ekim-Kasım-Aralık 2002 aylarında Hazineden 55 399 625 700 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 57 885 156 250 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 55 465 872 050 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ocak 2003 başında kasa mevcudunun 2 419 284 200 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                       

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

 

 

M. Ergun Dağcıoğlu

A. İhsan Merdanoğlu

Fetani Battal

 

 

Tokat

Diyarbakır

Bayburt

 

 

Kâtip

Denetçi

Üye

 

 

Adem Tatlı

Saffet Benli

Atilla Başoğlu

 

 

Giresun

Mersin

Adana

 

 

Üye

 

Üye

 

 

Ahmet Sırrı Özbek

 

Fehmi Öztunç

 

 

İstanbul

 

Hakkâri

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

 C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak ve 26 milletvekilinin, Kelkit Havzasının ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlarının araştırılarak bölgenin kalkınması ve potansiyelinin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kelkit Havzası, Yeşilırmak'ın Kelkit Çayı boyunca 5 il (Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Sivas ve Tokat) ve bu illere bağlı 16 ilçeyi (Akıncılar, Almus, Alucra, Başçiftlik, Çamoluk, Erbaa, Gölova, Kelkit, Koyulhisar, Köse, Niksar, Refahiye, Reşadiye, Suşehri, Şebinkarahisar, Şiran) içine alan, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinin kesiştiği çok önemli ve nadide bir Anadolu köşesidir. Tarihî ve kültürel zenginliği, coğrafî yapısı ve bitki örtüsüyle henüz keşfedilmeyen bu bölgemiz, çok renkli yeraltı ve yerüstü zenginlikleri barındırmaktadır.

Kelkit Havzası, Anadolunun kültürel ve sosyal açıdan bir mozaiğidir. Altıbin yıllık tarihî geçmişi, göz kamaştıran tabiî güzellikleri, henüz bozulmamış örf ve âdetleriyle kendini yeterince anlatamayan ve şu ana kadar beklediği ilgiyi göremeyen bu havzamız, yetkililerce korunmaya ve desteğe muhtaç durumdadır.

Kelkit Havzası, dikkat edilmediği için, çevre kirliliğiyle karşı karşıyadır. Kontrolsüz ve dikkatsiz kurulan işletmelerin atıkları ve yeşile gereken önemin verilmeyişi, tabiî güzellikleri ve turizmi katledecektir. Bu anlamda, ilgili kurumların ve sivil toplum örgütlerinin çevreye ilgisini ve katkısını artırmak zorunluluğu vardır. Avrupa Birliği Çevre Fonundan gerekli yardımları temin etmek için projeler gerçekleştirilmelidir.

Kelkit Havzası, birinci derecede deprem kuşağında yer alan Doğu Karadeniz fay hattı üzerindedir. Tarih boyunca defalarca deprem olan bu bölgede binlerce insanımızı kaybettik. Buna rağmen, bu havzada yer alan yerleşim birimlerinin yapılaşmasında, depreme dayanıklı ve düzenli bir imar anlayışıyla hareket edilmediği ortadadır. Bu konunun dikkatle irdelenmesi ve gerekli tedbirlerin gecikmeden ele alınması gerekmektedir.

5 il ve buna bağlı 16 ilçenin sınırları boyunca büyük bir alanı içine alan bu havzada sanayi ve ticaret istenilen oranda gelişmemiş ve yatırımlar yapılmamıştır. Ülke ortalamasının oldukça altında bulunan gelir düzeyiyle bakir kalan bu bölge, hak ettiği desteği gördüğü takdirde, çok çeşitli sanayi merkezlerinin, ticaret sahalarının, meyvecilik ve tarım düzeyinin geliştiği bir bölge olacak, tarihî, kültürel ve coğrafî durumuyla ilgi çekecektir; Kelkit Irmağı boyunca sulama ve enerji amaçlı barajlar yapılabilecek, bu bölgeden büyük şehirlere göç önlenecek ve yaşanabilir, zengin bir bölge olacaktır.

Sahip çıkıldığında, hem çok önemli bir ticaret ve sanayi merkezi olabilecek ve hem de su sporları ve çevre turizmine son derece elverişli olan tabiî güzellikleriyle gelecek nesillere miras bırakabileceğimiz Kelkit Havzasının özelliklerinin ve beklentilerinin ciddî anlamda incelenmesi gerekmektedir. Bu bölge, keşfedilmeyi ve kendini duyurmayı beklemektedir.

Bu amaçla, 5 ilin valileri ile 16 ilçenin belediye başkanları ve Çekül Vakfı ile Gaziosmanpaşa Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi bir araya gelerek bir platform oluşturmuşlardır. Ayrıca, 31.12.2003 tarihli Resmî Gazetede, Kelkit Havzası Kalkınma Birliğinin (KEKAB) kuruluşu onaylanmış ve yayımlanmıştır. Ayrıca, valilerimiz, havzayla ilgili proje çalışmaları yapmışlardır. Bu projelerden bazıları; Çiftçi Kadınların Eğitimi, Pazara Yönelik Sebze ve Meyve Üretiminin Geliştirilmesi, Tarıma Dayalı Sanayiin Geliştirilmesi, Organik Tarımın Yaygınlaştırılması, Meraların Islahı, Yerli Sığırların Islahı ve Hayvancılığın Geliştirilmesi, Organik Kuşburnu Üretimi Projesi, Su Ürünlerinin Geliştirilmesi, Turizm Değerlendirme Projesi ve Havza Yönetim Projesidir. Bu bölgeye sahip çıkmak ve dikkatleri bölge üzerine çekmek için harekete geçen valilerimizin çalışmalarına TBMM olarak destek olmalıyız. Bu bölgeye yapılabilecek olumlu yatırımlar kalkınmayı hızlandırırken, bölgenin güzelliğiyle korunması için bir araştırmaya ve planlamaya ihtiyaç vardır.

Yukarıda özetle anlatmaya çalıştığımız Kelkit Havzasının TBMM tarafından ekonomik ve sosyal açıdan araştırılması ve saklı kalan güzelliklerin ortaya çıkarılması bir tarihî görev olacaktır.

Bu amaçla Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1- İbrahim Çakmak

(Tokat)

2- Resul Tosun

(Tokat)

3- Zeyid Aslan

(Tokat)

4- Şükrü Ayalan

(Tokat)

5- Selami Uzun

(Sivas)

6- Alaattin Büyükkaya

(İstanbul)

7- Temel Yılmaz

(Gümüşhane)

8- Hasan Angı

(Konya)

9- Abdullah Çetinkaya

(Konya)

10- Harun Tüfekçi

(Konya)

11- Cemal Yılmaz Demir

(Samsun)

12- Musa Uzunkaya

(Samsun)

13- Ahmet Yeni

(Samsun)

14- İnci Özdemir

(İstanbul)

15- Gülseren Topuz

(İstanbul)

16- Osman Kılıç

(Sivas)

17- Orhan Erdem

(Konya)

18- Şemsettin Murat

(Elazığ)

19- Alaettin Güven

(Kütahya)

20- Cavit Torun

(Diyarbakır)

21- Ömer Kulaksız

(Sivas)

22- Orhan Taş

(Sivas)

23- Tevhit Karakaya

(Erzincan)

24- Adem Tatlı

(Giresun)

25- Ali Temür

(Giresun)

26- Hasan Aydın

(Giresun)

27- Polat Türkmen

(Zonguldak)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 2.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 21 milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Günümüz dünyasının en önemli gündemini oluşturan çevre, dünyada mevcut olan tüm değerleriyle korunması gereken bir bütündür. Günümüzde sürekli gelişen teknoloji ve sanayileşme olgusu, pek çok önemli sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların başında katı atık (çöp) gelmektedir. Katı atık konusunda bugüne kadar gerek belediyeler ve gerekse ilgili kuruluşlar, etkili ve çözüm getirecek bir çalışma yapamamışlardır. Bu konudaki sorunları araştırmak ve çözüm bulmak amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 25.12.2003

1- Asım Aykan

(Trabzon)

 

2- Osman Akman

(Antalya)

 

3- Veli Kaya

(Kilis)

 

4- Mahmut Göksu

(Adıyaman)

 

5- Ömer Özyılmaz

(Erzurum)

 

6- Osman Nuri Filiz

(Denizli)

 

7- Ramazan Can

(Kırıkkale)

 

8- Mehmet Sekmen

(İstanbul)

 

9- Fatma Şahin

(Gaziantep)

 

10- Mehmet Kılıç

(Konya)

 

11- Mehmet Yüksektepe

(Denizli)

 

12- İrfan Gündüz

(İstanbul)

 

13- Osman Kılıç

 

(Sivas)

14- Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

 

15- Feyzi Berdibek

 

(Bingöl)

16- Niyazi Özcan

 

(Kayseri)

17- Ayhan Sefer Üstün

 

(Sakarya)

18- Aziz Akgül

 

(Diyarbakır)

19- Mücahit Daloğlu

 

(Erzurum)

20- Orhan Erdem

 

(Konya)

21- İbrahim Reyhan Özal

 

(İstanbul)

22- Süleyman Gündüz

 

(Sakarya)

Gerekçe:

Günümüz dünyasının en önemli gündemini oluşturan çevre, dünyada mevcut olan tüm değerleriyle korunması gereken bir bütündür. Günümüzde kendini sürekli geliştiren teknoloji ve sanayileşme, pek çok önemli sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların en önemlisi ve çok acil çözümler gerektireni ise, gün geçtikçe artan çevre kirliliğidir.

Teknolojideki şok gelişmelere paralel olarak artan çevre sorunları nedeniyle, kamuoyunda doğa korumacılığının güçlenmesi, çevre yönetimi olgusunu yerel yönetimlerin ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Belediyelerimizin çevre yatırımlarına gereken önemi vermeleri, öncelikle insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır; ancak, yerel yönetimlerin finans kaynaklarının sınırlı olması ve yeterli, yetenekli ve deneyimli personelin bulunmaması (büyük şehirler hariç) belediyelerin çevre konularında etkin olamadıkları gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konularında belediyelerimize yasalarla görev verilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar, yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü, bu konuda yeterli çalışma ve yatırım, ne yazık ki yapılamamıştır.

Ülkemizde çevrenin korunması konusunda gösterilen çabalar gün geçtikçe artmaktadır; ancak, çevre duyarlılığının daha disipline bir yaklaşımla sürdürülebilmesi için kaynağa ihtiyaç olduğu çok açık bir gerçektir.

Bu meyanda, öncelikli olarak, ülkemizde katı atıklardan kaynaklanan sorunlar ve çözümünde atılması gereken adımları ülkemiz gündemine getirmek zaruret taşımaktadır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref, bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

 B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

 2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Avrupa Parlamentosu Başkanının AB genişleme sürecine katılan ülkelerin parlamento başkanlarıyla Budapeşte'de gerçekleştireceği toplantıya katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/448)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Macaristan Millet Meclisi Başkanı Dr. Katalin Szili'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'a hitaben gönderdiği mektupta, 4 Şubat 2004 tarihinde Budapeşte'de, Avrupa Parlamentosu Başkanının, AB genişleme sürecine katılan ülkelerin parlamento başkanlarıyla gerçekleştireceği 16 ncı toplantısına, Sayın TBMM Başkanını davet ettiği bildirilmektedir.

 Söz konusu toplantıya, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. 

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

 3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/449)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 15.1.2004 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

"Bartın Milletvekili Hacı İbrahim Kabarık, hastalığı nedeniyle 10.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya, mazereti nedeniyle 19.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 14 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, hastalığı nedeniyle 20.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 45 gün,"

BAŞKAN -Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

"Kayseri Milletvekili Adem Baştürk, mazereti nedeniyle 17.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu, hastalığı nedeniyle 30.10.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün,"

BAŞKAN -  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Konya Milletvekili Mehmet Kılıç, hastalığı nedeniyle 6.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, hastalığı nedeniyle 18.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 34 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Sivas Milletvekili Ömer Kulaksız, mazereti nedeniyle 14.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şırnak Milletvekili İbrahim Hakkı Birlik, hastalığı nedeniyle 27.10.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Trabzon Milletvekili Aydın Dumanoğlu, hastalığı nedeniyle 15.12.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Yozgat Milletvekili Emin Koç, hastalığı nedeniyle 21.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Zonguldak Milletvekili Harun Akın, hastalığı nedeniyle 6.10.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 40 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

 V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 61                                                                                 Tarihi: 20.1.2004

Genel Kurulun 20.1.2004 Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 25 inci sırasında yer alan (10/51) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin yapılması, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 23 üncü sırasında yer alan 336 sıra sayılı, 22 nci sırasında yer alan 334 sıra sayılı, 20 nci sırasında yer alan 289 sıra sayılı, 5 inci sırasında yer alan 319 sıra sayılı, 15 inci sırasında yer alan 269 sıra sayılı, 16 ncı sırasında yer alan 270 sıra sayılı, 19 uncu sırasında yer alan 281 sıra sayılı, 21 inci sırasında yer alan 331 sıra sayılı kanun tasarıları ve teklifinin, bu kısmın 4, 5, 7, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 339 ve 350 sıra sayılı kanun tasarılarının ise, 48 saat geçmeden 6 ncı ve 8 inci sıralarına alınması, 22.1.2004 Perşembe günkü birleşimde de, çalışma süresinin, 331 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının, Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                       

Yılmaz Ateş

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

 

            Haluk İpek

 

 

Ali Topuz

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

 4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 4876 Sayılı T.C. Ziraat bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun'da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/191), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/135)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/191) esas numaralı kanun teklifim 45 gün içinde komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 08.1.2004

                                                                                                      Ensar Öğüt

                                                                                                          Ardahan

BAŞKAN - Konuşma talebi?..

Sayın Öğüt, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından üretici çiftçilere kullandırılan ve sorunlu hale gelen tarımsal kredilerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin 4876 sayılı Kanunun bir maddesinde değişiklik yapılması için vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, nüfusumuzun yüzde 40'ını oluşturan çiftçimiz, hakikaten çok zor durumda, sorunları çok.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, müsaade eder misiniz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Genel Kuruldaki uğultu sebebiyle hatibin sözleri anlaşılmıyor; lütfen...

Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Özellikle, Doğu Anadolunun iklim şartlarında, zor şartlar altında tarım yapan çiftçilerimizin durumu daha perişan. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinden dolayı çiftçilerimiz büyük bir faiz altına girmiş, çoğu batmış, çoğunun evine icra gelmiş, çoğu traktörünü ve tarlasını satma durumunda kalmıştır.

Biz, 6 Haziran 2003 tarihinde, çiftçilerimizin borçlarıyla ilgili           -iyileştirmek için- bir kanun çıkardık. Tarım kredi kooperatiflerine borcu olan 587 966 kişinin 363 959'u borcunu ödeyememiş durumdadır. Evet, bunların oranı yüzde 61; yani, çiftçimizin yüzde 61'i, borcunu ödeyememiştir. Ziraat Bankasına borcu olan 92 000 kişinin ise 52 000'i borcunu ödeyememiş; yani, bu da yüzde 56'ya geliyor.

Değerli arkadaşlar, biz, milletvekilleri olarak, seçimden önce, insanlarımıza, köylülerimize çok söz verdik "gittiğimiz zaman sizin sorunlarınızı dile getireceğiz, çözeceğiz" dedik; ama, çözmenin ötesinde, görüyorum ki, Başkanın ikazı olmasına rağmen, salondaki uğultu halen devam ediyor. Ben, size, çiftçiler adına teşekkür ediyorum!

Değerli arkadaşlar, şimdi, böyle bir acil sorun varken, çiftçilerimiz kıvranırken, bunu dikkatli izleme nezaketinde niye bulunulmuyor; halen onu da mantığım almıyor; ama, bu çiftçiler, 28 Şubatta size ders verecektir; ben, ona inanıyorum. (AK Parti sıralarından "mart, mart" sesleri)

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Mart diyelim, 28 Martta...  Özür dilerim... Teşekkür ederim düzelttiğiniz için.

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Aklınız 28 Şubatta tabiî!..

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, 28 Şubat da çok önemli bir tarihtir. Laik, demokratik cumhuriyet için çok önemli bir tarihtir 28 Şubat.  28 Mart da, inşallah, iyi bir tarih olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, lütfen, konuşmanıza devam edin.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, polemiğe girmeyelim; 5 dakika zamanım var.

Değerli arkadaşlar, benim kanun teklifim şudur... 6 Haziranda çıkarmış olduğumuz kanunda 2003 Ekiminde 1 inci taksiti, 2004 Ekiminde 2 nci taksiti, 2005 Ekiminde de 3 üncü taksiti ödensin demiştik; ama, gördük ki, çiftçilerimizin yüzde 61'i borcunu ödeyememiş. Şimdi, rica ediyorum, diyorum ki: Hiç olmazsa, bu ödeyemeyenler, 2004 yılında 1 inci taksiti ödemiş olsun, ödeyenler 2 nci taksiti 2005 yılında, diğerleri de 2006 yılında ödesin; yani, bir yıl kaydırılmış olacaktır. Benim teklifim budur. Bu konuda sizden rica ediyorum. Önümüzde hem bayram var hem seçim var. Gelin, bu çiftçilerimize müjde verelim, bu müjdeli haberle çiftçilerimize bir kolaylık yapalım.

Değerli arkadaşlar, bu Meclis naylon faturacılara, vergi borcu olanlara, hortumculara kolaylık sağladı. Bu kolaylık çiftçilere niye sağlanmıyor, benim halen aklım ermiyor; çiftçilerin sesi çıkmıyor, buraya gelemiyor diye mi?! Ama, çiftçi dostuysanız, lütfen, gelin, bu kanun teklifini kabul edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öğüt, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Sayın Başkanım, zaten 1 dakika uğultuyla geçti; çiftçiler için 1 dakika eksüre vermeyin, biraz fazla verin.

BAŞKAN - Şu anda da vaktiniz geçiyor; lütfen, buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Peki efendim.

Size kısa bir şey okuyacağım. Türkiye'nin her tarafından çiftçi dostlarına mektup geliyor. Erzurum'dan gelen bir mektupta şöyle diyor: "Bu sene kuraklıktan dolayı ot, saman ve yem fiyatları çok yüksek. Şu anda ot 225 000-250 000 lira, saman 200 000 lira, yemin torbası 16 000 000-17 000 000 lira. Zayıf hayvan para etmiyor. Et alması için hayvanların beslenmesi lazım. Maliyetler kuraklık nedeniyle aşırı yüksek. Sizden ricamız, bu taksitlendirmeyi bir yıl uzatın." Kim yazıyor; Erzurum Köşk Köyünden Durali Gökkaya yazıyor.

İkinci bir mektup da Malatya'dan arkadaşlar. Malatya'nın Kerdelli Köyünden M. Erdem Uzunoğlu yazmış. Buna benzer mektuplar diğer illerden de var; ama, fazla zamanınızı almak istemiyorum. Benim sizden ricam, çiftçilerin bu sorunlarına kulak verin ve bu kanun teklifimi kabul ederek, çiftçilerimize, bayramda sevinç havası verelim, bayramda onlara bir müjde verelim; seçimde de, onların huzuruna çıkalım, ak alnımızla oy isteyelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Saygıdeğer milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında kurulan (9/4,7) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapamamıştır.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 20 Ocak 2004 Salı günü (bugün) saat 17.00'de, Ana Bina Zemin Kat PTT karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.

Sayın Sağlık Bakanının, birlikte cevaplandırmak istediği sorulara ilişkin bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulun 20.1.2004 tarihli 44 üncü Birleşiminin "Sözlü Sorular" kısmında, Bakanlığımla ilgili olarak yer alan 1, 6, 22, 24, 39, 45, 46, 48, 54 ve 56 ncı sıralarındaki sorulara, bu oturumda birlikte cevap vermek istiyorum.

Gereğini arz ederim.

                                   Recep Akdağ

                                   Sağlık Bakanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de, 7, 8 ve 9 uncu sıralardaki sorulara birlikte cevap vereceğim.

BAŞKAN - Peki, Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın Sağlık Bakanının birlikte cevaplandırmak istediği soruların görüşmelerine başlıyoruz.

 VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

5.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

6.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

7.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu kurumlarınca karşılanabilmesi için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

9.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

10.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

BAŞKAN - 1 inci sıradaki soruyu okutuyorum:

                                                                                                        15.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

  Necdet Budak

              Edirne

Keşan Devlet Hastanemiz, 1984 yılında 50 yataktan 100 yatak kapasitesine getirilmiştir. Ancak, 1992 yılında, bu yatak sayısının yetmediği görülmüş ve 84 yataklık ek bina ihalesi yapılmıştır. Ancak, o tarihten bugüne kadar, bu ek bina bitirilmemiştir.

Uzun süredir inşaatı devam eden hastane ek binasının kaba inşaatı bitirilmiş ve çatısı tamamlanmıştır. Kalan kısım ne zaman bitirilerek hizmete açılacaktır?

BAŞKAN - 6 ncı sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

   Enver Öktem

                İzmir

Sağlık Bakanlığı ve üniversiteler arasında yapılan protokol gereği, Bakanlık ve diğer sağlık kurumlarında üniversite mezunu sağlık personeli yetiştirmek amacıyla 1997 yılında faaliyete geçen sağlık yüksekokulları, 2000-2001 eğitim yılından bu yana mezun vermektedir. Bu protokole ek olarak, Avrupa Birliği mevzuatı da sağlık personelinin üniversite mezunu olmalarını gerektirmektedir. Bu nedenle;

1- Şu ana kadar, bu mezunlar arasından kadro tahsisi yapılarak herhangi bir atama yapıldı mı?

2- Atama yapılmadı ise, bu durumun düzeltilmesi için yaptığınız bir çalışma var mı? Varsa, bu çalışmalar nelerdir?

BAŞKAN - 22 nci sıradaki soruyu okutuyorum:

                                                                                                        22.4.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Manavgat Devlet Hastanesiyle ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

      Atila Emek

           Antalya

Sorular:

1.- Halen mevcut yer, ekipman ve personel açısından çok yetersiz hale gelmiş bulunan Manavgat Devlet Hastanesi bahçesinde poliklinik ve acil servis ek inşaatlarının hangi yıl yatırım programına alındığı ve ne kadar zamanda tamamlanmasının planladığı, toplam yatırım miktarının ne olacağı?

2.- Keşif bedeli çıkarılmış olan çöp yakma fırını binasının yapılmış olmasına rağmen fırının halen yapılamamasının sebebi nedir? Keza, yangın alarm sistemi ve kan istasyonu açılması talepleri hakkında ne işlemler yapılmıştır?

3.- Halen yetersiz sayıda olan personelin takviyesi için (özellikle anestezi teknisyeni, hemşire, laborant ve fizyoterapist) bugüne kadar ne işlem yapılmıştır? Hastaneye talep edilen personel ataması ne zaman yapılacaktır?

 BAŞKAN - 24 üncü sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                 21.4.2003

Hüseyin Güler

             Mersin

Soru:

Sağlık Bakanlığı ve üniversiteler arasında yapılan protokol gereği olarak Sağlık Bakanlığı ve diğer sağlık kurumlarına üniversite mezunu kalifiye sağlık personeli yetiştirmek amacıyla 1997 yılında faaliyete geçen sağlık yüksekokulu 2000-2001 döneminden bugüne mezun vermektedir.

Sağlık Bakanlığı, personel alımı ve atamalarında neden sağlık yüksekokulu mezunlarını atamıyor? Bakanlık olarak bu okullardan mezun olan öğrencileri ne zaman ve nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - 39 uncu sıradaki yer alan soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için İçtüzüğe göre gerekli işlemin yapılmasını saygılarımla arz ederim.    30.4.2003

Kemal Anadol

                İzmir

1.- İzmir'de emeklilik yaşının 65'ten 61'e çekilmesi nedeniyle devlet ve SSK hastaneleri ile dispanserlerinden toplam 42 doktorun emekliye sevk edildiği doğru mudur?

2.- İzmir'deki devlet ve SSK hastanelerinde ortopedi ve beyin cerrahisi şefi kalmadığını biliyor musunuz?

3.- Dünyanın sayılı beyin cerrahlarından Sayın Gazi Yaşargil 80 yaşında ameliyat yaparken, doktorlukta en verimli çağ olan 60'lı yaşlardaki hekimlerin emekli edilmesinin sebebi nedir?

4.- Bu değerli hekimlere yasadaki istisna hükmü neden uygulanmamıştır?

5.- Bu tasarruf sonucunda İzmir'de oluşan hekim açığı nasıl kapatılacaktır?

6.- Uzmanlaşmış ve en verimli çağında emekli edilen hekimlerin boşluğu ülkemizin sağlık sorununu olumsuz biçimde etkileyecek midir?

BAŞKAN -  45 inci sıradaki soruyu okutuyorum:          

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                 29.4.2003

  İsmail Değerli

             Ankara

Çin'de ortaya çıkan ve büyük bir hızla yayıldığı ifade edilen SARS virüsünün, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde de görüldüğü, konuyla ilgili olarak Hollanda, Almanya ve Belçika'nın ciddî önlemler aldığı belirtilmektedir.

Toplum sağlığı açısından ciddî tehdit oluşturan SARS hastalığıyla ilgili olarak;

1.- SARS virüsünün ülkemize girmemesi için yapılan herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa, bu çalışma neleri kapsamaktadır?

2.- SARS virüsünün ülkemizde görülmesi halinde, koruyucu ve tedavi amaçlı ne tür önlemler alınmıştır?

3.- Söz konusu hastalığın toplum sağlığı açısından oluşturduğu tehlikenin boyutlarını, belirtilerini, bilinmesine yönelik olarak halkımızı uyarmak ve aydınlatmak için bir çalışmanız var mıdır? Varsa bu çalışmalar nelerdir?

BAŞKAN - 46 ncı sıradaki soruyu okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.               29.04.2003

  İsmail Değerli

             Ankara

2003 yılı bütçe uygulama talimatında tüpligasyonu, minilap ve vazektomi uygulamaları için "kamu kuruluşları tarafından ödenebilmesi için sağlık kurulu raporuyla gerçekleştirilmeli" ibaresi yer almaktadır. Bahse konu uygulamayla ilgili olarak, sağlık kurulu raporu istenmesinin, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanuna aykırılık taşıdığı ifade edilmektedir.

Konuyla ilgili olarak;

1- İddia edilen hukukî değerlendirme doğru mudur? Doğru ise, söz konusu durumu hukukun üstünlüğü ve idarenin hukuk kurallarına uyma zorunluluğu açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

2- Nüfus planlaması konusunda da olumsuzluk yaratan bu uygulamayla ilgili olarak ortaya çıkan yanlışlığı düzeltmek için ne tür bir çalışma yapmayı düşünmektesiniz?

BAŞKAN - 48 inci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Anayasanın 98 inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü yanıtlanmasını saygıyla dilerim.                 30.4.2003

M. Vedat Melik

          Şanlıurfa

Sorular:

1- 500 yataklı Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatı hangi seviyededir?

2- Yüklenici firmaya ödenen hakediş (istihkak) toplam tutarı yıllar itibariyle ne kadardır?

3- Bakanlığınız 2003 yılı bütçesinden bu iş için ne kadar ödenek ayrılmıştır?

4- Şanlıurfa için hayatî önem taşıyan bu hastane inşaatı tamamlanarak ne zaman hizmete açılacaktır?

BAŞKAN - 54 üncü sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ve talep ederim.                   5.5.2003

               Yücel Artantaş

                 Iğdır

Bakanlığınız döneminde, Sağlık Bakanlığında, yandaşlarınızı göreve getirdiğiniz iddiaları basının ve kamuoyunun gündemine gelmekte ve kadrolaşmaya gittiğiniz iddia edilmektedir.

1- Göreve geldikten bu yana kaç kişiyi göreve getirdiniz? Bunların içerisinde üniversite mezunu olanlar kimlerdir? Hangi üniversitelerden mezun olmuşlardır?

2- Diyanet İşleri Başkanlığından Sağlık Bakanlığına geçen personel sayısı nedir? Hangi görevlere atanmışlardır, atanma gerekçeleri nelerdir?

3- Sağlık kurumlarında çalışan, BTK (Başbakanlık Takip Kurulu) tarafından soruşturma yürütülmesi istenen türbanlı personelle ilgili ne yapılmaktadır?

4- Türbanlı personelin ambulanslarda görevlendirildiği doğru mudur?

BAŞKAN - 56 ncı sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.                   6.5.2003

Halil Ünlütepe

              Afyon

Afyon Dinar Devlet Hastanesinde doktor ve ambulans sıkıntısı çekilmektedir. Dinarlı vatandaşlarımızın ambulans ihtiyacı çevre ilçelerden ambulans görevlendirilmesiyle sağlanmaktadır. 150 Yataklı Dinar Devlet Hastanesine ihtiyacı olan ambulanslar ne zaman verilecektir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, huzurunuza, 10 adet sözlü soru önergesine birlikte cevap vermek üzere çıkmış bulunmaktayım. Sözlerimin başlangıcında şunu ifade etmek isterim: Gerçekten, Meclis gündeminde bulunan çok sayıda sözlü soru önergesi, aslında, bu sorulara güncel olarak cevap vermek istediğimiz halde, sıranın çoğunlukla gelmemesi dolayısıyla biraz gecikebilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Edirne Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Necdet Budak'ın, Edirne Keşan Devlet Hastanesi ekbina inşaatıyla ilgili sorusuna cevap vermek istiyorum.

Bu hastanemizin ekbina inşaatının fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'ler civarındadır. Hastane için bugüne kadar 400 milyar Türk Lirasının üzerinde harcama yapılmıştır ve bitirilmesi için gereken ödenek de 2 trilyon 500 milyardır. 2003 yılı bütçe ödeneği olan 300 milyar Türk Lirası, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız tarafından kullanılmış durumdadır. Hastanenin yapımı için, 2004 ve 2005 yıllarında, il özel idare bütçemiz, hastanemizin döner sermaye gelirleri ve genel bütçeden karşılanmak üzere gerekli çalışmaları yapmış durumdayız ve 2005 yılı sonunda bu hastanemizin tamamlanmasını planlıyoruz.

Şunu, değerli milletvekilimin takdirine arz etmek isterim: Bu binanın inşaına 1992 yılında başlanmıştır ve aradan onbir yıl geçmiş olmasına rağmen henüz bitirilememiş inşaatlarımız arasındadır ve buna benzer birçok inşaatımız da vardır.

Daha önce de, yine bu kürsüden Yüce Meclisimize arz ettiğim gibi, bütün sağlık yatırımlarımızı, yaptığımız sağlık envanteri çalışması sonucunda, öncelikleri belirleyerek, mevcut bütçe imkânlarımız çerçevesinde realize etme ve tamamlama yoluna gidiyoruz. Keşan Devlet Hastanemizin ek bina inşaatı da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Sayın milletvekilimin ilgisine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Enver Öktem'in, gündemin soru önergeleri kısmının 6 ncı sırasında ve Mersin Milletvekili Sayın Dr. Hüseyin Güler'in 24 üncü sırasında bulunan sözlü soru önergelerinde sağlık meslek yüksekokulu mezunlarının atamaları sorulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, iktidarımızın göreve geldiği 2002 Kasım ayına kadar, bu okullarımızdan mezun olan öğrencilerimizden yalnızca 769 kişi, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında atanmış durumdaydılar; sadece 769 kişi... 4924 sayılı Yasayı, Yüce Meclisimizde, birlikte yasalaştırdıktan sonra, 13 Aralık 2003 tarihinde yapılan sınavlarla, bu okullarımızdan; yani, 2 ve 4 yıllık eğitim veren sağlık meslek yüksekokulu mezunlarımızdan, sınav sonucunda, sırasıyla, 3 265 kişi önlisans mezunlarından, 3 604 kişi de lisans mezunlarından; yani 4 yıllık yüksekokul mezunlarından yerleştirilmiş durumdadırlar.

Bu rakamlar karşılaştırıldığında, geçtiğimiz üç yıl içerisinde, yüksekokul mezunu toplam 769 sağlık personelinin ataması yapılmışken, bu rakam, 2003 yılının sonunda, şu anda atamaları yapılmak üzere, 6 869 kişi olarak gerçekleşmiş durumdadır. Takdir edersiniz ki, bu sayı, gerçekten, yüksekokul mezunlarının değerlendirilmesine yönelik olarak Bakanlığımın gösterdiği ehemmiyetin en bariz bir kanıtı olmaktadır. Önceki dönemlerde var olan sağlık meslek lisesi mezunlarına ayrıcalık tanınarak sağlık meslek yüksekokulu mezunlarının mağdur edilmeleri durumu, Bakanlığımız döneminde yaşanmamış ve bundan sonra da yaşanmayacaktır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, izin verir misiniz...

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım...

Saygıdeğer arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu sırasındaki arkadaşlarımız...

Arkadaşlar, lütfen...

Bakanlar Kurulu sırasındaki milletvekili arkadaşlarımız, lütfen...

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref gelmek üzeredir; lütfen, yerlerinize oturur musunuz...

Saygıdeğer arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu sırasındaki arkadaşlarım, lütfen, yerlerinize oturur musunuz...

Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Bakanımızı sakin şekilde dinlemenizi rica ediyorum; uğultudan Sayın Bakanın verdiği cevaplar anlaşılmıyor.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Antalya Milletvekilimiz Sayın Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin ek bina inşaatı ile bazı ihtiyaçlarına ilişkin sorusunu cevaplamak istiyorum.

Yaptırdığım incelemeler sonucuna göre, 200 yataklı Manavgat Devlet Hastanesi, şu anda, yüzde 65 yatak işgal oranıyla Manavgat İlçesi ve çevresine hizmet vermektedir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, izin verir misiniz... Konuşmanıza sonra devam edersiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Tamam Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Meclisimiz adına hoşgeldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)

Alınan karar gereğince, Sayın Cumhurbaşkanını, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı. (Alkışlar)

VI. - SÖYLEVLER

1.- Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref''in, Türkiye-Pakistan ilişkileri ve dünyadaki gelişmeler konusunda Genel Kurula hitaben konuşması

PAKİSTAN CUMHURBAŞKANI PERVEZ MÜŞERREF - Bismillahirrahmanirrahim.

Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Başbakan, saygıdeğer Parlamento üyeleri, Sayın Ekselansları, hanımefendiler, beyefendiler, saygıdeğer misafirler; beni Türkiye-Pakistan ilişkilerine dair Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine hitap etmek üzere davet etmenizden dolayı duyduğum derin şükranlarımı sizlere iletmek isterim. Sayın baylar ve bayanlar, sizler beni onurlandırdınız. (Alkışlar)

Tamamen farkındayım ki, şu anda, son derece önde gelen ve saygıdeğer bir Parlamentoya hitap etmekteyim. Parlamento içerisinde saygıdeğer mühendisler, bilimadamları, işadamları, ekonomistler bulunuyor ve bu da, zaten, sizin kalitenizi ve değerinizi daha da artırmakta. Biliyoruz ki, hepiniz, aramızdaki dostane ve kardeşçe ilişkilerin ve duyguların geliştirilmesini desteklemektesiniz ve her biriniz, bu ilişkilerin birer savunucususunuz.

Ülkelerimiz arasındaki kültür ve tarih, bizleri birbirimize yakinen bağlamaktadır. Tarih, aramızdaki kardeşliğin ve dostluğun da şahididir ve bizler, bu olumlu duyguları, halen taşımaktayız.

Aramızdaki bağlar yüzyıllar ötesine dayanmaktadır. Pakistan'ın dili Urduca, esasında, Türk kelimesi olan ordudan türetilmiştir ve bu da, zaten, aramızdaki ilişkilerin ne kadar geçmişe dayandığını göstermektedir.

Osmanlılar Kırım'da savaşırken, mücadele ederken, bölgemizin Müslümanlarının kalpleri ve ruhları da, benim büyük büyükbabalarımın kalpleri ve ruhları da, sizin büyük büyükbabalarınız için iyi dileklerde, temennilerde bulunmaktaydı.

Meşhur bir şairimizin hikâyesi, Galip'in hikâyesi, Kırım Bölgesine dair pek çok şey söylemiştir. "Türklerin pek çok zaferi burada bulunmaktadır ve bu zaferler beni mutlu kılmaktadır ve ben ne zaman ki Türklerin başarısızlığını duysam, kalbim sanki kırbaçlanıyor gibi acımaktadır" demektedir.

Türk mücadelesi boyunca, Osmanlı döneminde de, bizim alt kıtamızın Müslümanları, dualarıyla, her zaman, Türklerin başarılı olması için sizlere destek vermişlerdir.

Kemal Atatürk bir kahramandı. (Alkışlar) Bizim bölgemizde bulunan Müslümanların sık sık kendi çocuklarına verdiği ismin sahibiydi. (Alkışlar)

Sizler yaşam mücadelesi verdiğiniz dönemde, bizim kadınlarımız bile kendi çok değerli mücevherlerini Türk kardeşlerine yardımcı olmak için gönderdiler ve onların başarısı için dualarını gönderdiler.

Aramızdaki bağlar sadece devam etmekle kalmadı, yıllar içerisinde, Pakistan'ın da kuruluşuyla daha da güçlendi.

1974 yılındaki Kıbrıs operasyonu, Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkileri daha da geliştirdi, tek vücut olarak, beraberce ayakta durduk; her iki ülke de aynı pozisyondaydı.

Sizin açınızdan bakacak olursak, Türkiye, hiçbir zaman, Pakistan'a karşı duyduğu sevgiden ve desteğinden ödün vermedi. Biz de, her zaman, Türkiye'nin Pakistan'a vermiş olduğu, özellikle Keşmir meselesinde vermiş olduğu desteği büyük bir memnuniyetle karşıladık.

Ben, 1949'dan 1956'ya kadar kaldığım 7 yıl süresince, Türklerin Pakistanlılara olan sevgisine şahit oldum. (Alkışlar) Bu sebepten dolayı, inanıyorum ki, hükümetler gelirler ve giderler, değişirler, liderler değişebilirler; ama, Türk Halkı ile Pakistan Halkı arasındaki sevgi, her zaman, daima büyüyecektir. (Alkışlar)

Güzel ülkenizde kendimi anavatanımda hissediyorum, (Alkışlar) kendi vatandaşlarım arasında hissediyorum (Alkışlar)

Sayın Başkan, bugün, içinde bulunduğumuz dünya, büyük kargaşalar, belirsizlikler ve çatışmalar içerisindedir. Bizler, son derece zor bir küresel değişim sürecinden geçmekteyiz. Bu küresel değişim sürecini alıp, içerisine daha detaylı baktığımız zaman, İslam dünyasının pozisyonuna baktığımızda -ki, hem Türkiye hem Pakistan bu dünyanın içerisinde bulunmaktadır- her iki ülkenin de reddedilemeyecek kadar önemli bir unsur oluşturduğunu görüyoruz. Teröristler, dünya üzerinde pek çok yeri hedef olarak seçmişlerdir ve özellikle Müslüman dünyasını hedef olarak seçmişlerdir. Son dönemde de, hem Türkiye hem de Pakistan hedefler arasında yer almıştır. Bizler, teröristlerin, şer hedefleri için toplumumuzu rehin almalarına izin vermemeliyiz.

Bu teröristler İslamın adını da kötüye çıkarmışlardır. Halbuki, İslam, beraberce yaşamanın ve barışın dinidir. Terörizmi reddetmekteyiz, aşırılıkları da reddetmekteyiz, her türlü formunda ve ortaya çıkış biçiminde bunları reddetmekteyiz.

Dünyamız, artık, üzerinde yaşamak için son derece tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Batı ve İslam dünyası arasında yanlış anlaşılma boşluğu, mesafesi gittikçe büyümekte ve artmaktadır. Bu da, son derece tehlikeli olan medeniyetler çatışması gibi teorileri bekleyenlerin sayısını da artırmaktadır ve aynı zamanda farklı algılamalar ortaya çıkmaktadır. Bu yanlış algılamalar Müslüman dünyasında da ortaya çıkmaktadır; yani, İslam, din olarak hedeflenmektedir diye düşünülmektedir.

Diğer yanlış anlaşılmaysa Batı dünyasında karşımıza çıkmaktadır; İslam, aşırılıkların, militanların ve hoşgörüsüzlerin dinidir gibi algılanmaktadır. Bu algılamalar, esasında, gerçeklerden kaynaklanmamaktadır. Bugün, dünyamızdaki bütün siyasî anlaşmazlıkların içerisinde, dolaylı ya da dolaysız olarak Müslümanlar bulunmaktadır ve bu, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermektedir.

Bugün, dünyamızda en bir araya gelemeyen ülkeler, bölgeler Müslüman ülkelerdir, en zayıf, en yoksul ülkeler Müslüman olan ülkelerdir. OECD, ne yazık ki, mevcut formuyla, şu anda, karşımızda bulunan zorluklarla baş etmek için yeterli olamamaktadır. Bunlar, karşı karşıya bulunduğumuz gerçeklerdir. Dünya ve Müslüman dünyası bu güçlüklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Pakistan ve Türkiye el ele vermelidir ve kendileri için önemli olan rolü oynayarak, hem bölgeye hem ülkelerimize hem de genel anlamda dünyaya barışı getirmek için uğraşmalıdır. Aynı zamanda da, Müslüman ümmeti için bunu yapmalıyız.

Şu anda, tarihte belirleyici bir noktada bulunuyoruz. Bizler, ya anı yakalayacağız ve tarihi kendimiz belirler hale geleceğiz ya da bu zamanın, bu anın geçmesine izin vereceğiz ve kaderin bizim hayatımızı bir şekilde şekillendirmesine izin vereceğiz. Bizler, karşı karşıya bulunduğumuz zorlukları fırsatlara dönüştürebilmeliyiz.

İnanıyorum ki, önümüzdeki yol, benim ifade ettiğim tarzıyla, "aydınlatılmış itidal" dönemi olacaktır. Aydınlatılmış itidal iki yönlü bir stratejidir, iki açıdan uygulamamız gerekiyor. Bunlardan birincisi, İslam dünyasının uygulaması gereken yoldur. Burada aşırılıklardan kaçınmalıyız, militanlıktan kaçınmalıyız ve sosyoekonomik gelişmemize odaklanmalıyız. Özellikle, vurguyu, beşerî kaynaklarımızı geliştirmeye sarf etmeliyiz.

Bahsetmiş olduğum aydınlanmış itidal stratejisinin ikinci yönü ise, Batı dünyası tarafından gerçekleştirilmelidir; özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler tarafından geliştirilmelidir. Onların da yapması gereken, adaletle sorunların çözümüne yaklaşmalarıdır. Müslümanların da içinde bulunduğu bütün siyasî anlaşmazlıkların çözümünde adaletli yardımcı olmaları ve Müslüman dünyasına, sosyoekonomik kalkınmalarında yardımcı olmaları gerekmektedir.

Müslümanlara düşen ayağının tam olarak yerine getirilebilmesi için, bizim, İslam Konferansını yeniden yapılandırmamız gerekmektedir. Zaten, bu çerçevede önermiş olduğum bu aydınlanmış itidal yaklaşımı içerisinde, İslam Konferansına yeni bir yapı kazandırma çabası içerisinde bir eylem planı geliştirmemiz gerektiğini söylemiştim ve bu önerim de desteklendi. Son zirvede, bu konu üzerinde çalışmak üzere bir komisyon tesis edildi ve bu komisyonda olağanüstü toplantı düzenleyecekler bu yıl sonu içerisinde ve bu, olağanüstü toplantı sırasında ele alınacak.

Bu çerçevede, Türkiye'nin çok önemli bir rolü olacak; çünkü, Türkiye, bundan sonraki İslam Konferansı Ülkeleri Dışişleri Bakanları Toplantısına İstanbul'da evsahipliği yapacak ve eminim ki, bu süreçte de, bir katalizör görevi üstlenecektir.

Bir kere daha vurgulamak istiyorum ki, bizler, İslam Konferansını yeniden yapılandırdığımız takdirde, Müslüman ümmeti 21 inci Yüzyıla taşır hale gelebileceğiz. Türkiye, Avrupa Birliğine, gelecekte bir gün mutlaka girecektir. Böylelikle, bu, Türkiye'ye, ilave bir sorumluluk da getirecektir; çünkü, Türkiye, Müslüman dünya ile Avrupa arasında köprü haline gelen bir ülke olacaktır.

Sayın Başkan, şimdi, bazı siyasî anlaşmazlıklardan bahsetmek istiyorum, özellikle Müslüman dünyayı etkileyen siyasî anlaşmazlıklardan bahsetmek istiyorum; çünkü, söylemiş olduğum gibi, bu aydınlanmış itidal stratejisi içerisinde, mevcut bütün siyasî anlaşmazlıkların çözümünde Batı'ya da düşen bir rol vardır. Bir kere daha vurgulamak istiyorum ki, Pakistan, sevgili kardeşlerimiz, dostlarımız, Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin, dostlarımızın adil ve meşru sebeplerle yürüttükleri mücadeleye sonuna kadar cevap veriyor. (Alkışlar) Pakistan, Kıbrıs'ta, bu konuda, bu anlamda, çözüme destek vermektedir ve inanıyoruz ki, Ada'da yaşayan iki toplum arasında bir güven ortamının tesis edilmesi, mevcut anlaşmazlığın özünün çözümlenmesi için çok önemli bir önşarttır. Vurgulamak istiyorum ki, Pakistan, çift bölgeli ve çift toplumlu çözümü, uzun zamandır devam eden Kıbrıs sorununun çözümü olarak görmektedir.

Güneyasya'da, yani bizim yaşadığımız, içerisinde bulunduğumuz bölgede, bizler, yeni barış ve işbirliği yolları bulmaya ve tesis etmeye çalışıyoruz. Pakistan ve Hindistan sonsuza kadar düşman olarak kalamazlar. Yarım yüzyılı aşan bir süredir, Keşmir ve Jammu meseleleri, her iki ülke arasındaki ilişkileri giderek zorlamaktadır ve daha güç konumlara getirmektedir. Asya'da sürekli bir barışın tesis edilebilmesi için Keşmir probleminin ve bütün diğer anlaşmazlıkların Pakistan ve Hindistan arasında barışçıl yollarla çözümlenebilmesi ve uyumlu bir atmosfer, ortam içerisinde çözümlenebilmesi çok önemlidir ve görüyoruz ki, bu kısır çekişme döngüsü, Islamâbâd'a gerçekleştirmiş olduğum, Sayın Başbakana gerçekleştirmiş olduğum, ziyaret çerçevesinde aşılmaya çalışılmıştır. Bütün meseleleri görüşüp, özellikle, Keşmir problemini de görüşüp, sorunlarımıza çözüm aramayı amaçlamıştık. Bu, Pakistan ve Hindistan Halkları açısından ve Keşmir Halkı açısından tarihî bir dönemdi. Bu gelişmeler kaydedilirken, esas amacımız, bu süreci, sürdürülebilir ve neticeye yönelik bir diyaloğun tesisine yönelmiştik, Keşmir ve tüm diğer problemlerin çözümüne yönelmiştik.

Bizler, bölgemizi barış ve refah bölgesi haline getirmek istiyoruz ve kolektif bir ekonomik kalkınma tesis etmek istiyoruz. Bunu yapabilmenin yolu vizyon ve devlet adamlığıdır; ancak bu şekilde ileriye gidebiliriz. Eğer olumsuzluk içerisinde kalacak olursak ve eğer rijit yaklaşımlar içerisinde kalacak olursak, herhangi bir ilerleme kaydetmemiz mümkün değildir. İşte bu yüzden, Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkiler şu anda olumlu gelişmeler kaydetmektedir, ilişkiler giderek ısınmaktadır.

Diyalog sürecinin gelişmesiyle beraber, Keşmir probleminin de çözümüne doğru ilerleme kaydediyoruz. Burada, Türk Halkına ve Türk Hükümetine, bizimle gösterdikleri dayanışma için, Keşmir Halkıyla gösterdikleri dayanışma için, belirli ilkelere dayanan desteğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Verdiğiniz destek Pakistan Halkı için çok büyük bir önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, Afganistan'ın toprak bütünlüğü ve hükümranlığı, egemenlik haklarına sahip olması, bizim için çok önemlidir, Pakistan'ın bir politikasıdır. Afganistan'daki bu hususlara dikkat edilerek sorunun çözümlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bonn Sürecine olan inancımız devam etmektedir ve Sayın Başkan Karzai'nin, Ulusal Uyum ve Ulusal Yeniden Yapılandırma Programları Projelerinin başarılı olmasını amaçlıyoruz. Afganistan'a, barış ve istikrarı geri kazanmasında destek veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Halihazırda, 100 000 000 Amerikan Dolarını Afganistan'ın yeniden yapılandırılması için tahsis etmiş bulunuyoruz ve Pakistan, aynı zamanda, milyonlarca Afgan mülteciyi de -şu anda 1 500 000 ulaştılar ve 3 500 000-4 000 000 kadar zaman zaman varan- kabul ediyor. Loya Jurga, yani, Afganistan'daki Büyük Jürinin aldığı kararlar doğrultusunda, bu yıl içerisinde parlamenter seçimleri ve başkanlık seçimlerinin yapılması ve demokratik sürecin başlaması konusunda çok önemli kararlar alınmıştır ve bu anlamda, inanıyoruz ki, ISAF, bütün Afgan toprakları üzerinde operasyonlarını genişletir ve böylelikle Bonn Sürecinin ilerlemesine yardımcı olur ve Afganistan'ın yeniden yapılandırılmasına katkı sağlar ve destek verir bu çabalarıyla.

Saygıdeğer milletvekilleri, Irak, halen, Müslüman dünyasında açık bir yara olarak bulunmaktadır. Irak'ta, Türkiye ile Pakistan'ın yaklaşımları aynıdır. Irak'ın toprak bütünlüğü mutlaka tesis edilmelidir. Irak Halkı olarak, kendi hükümetlerini seçme hakkına sahip olmalıdırlar ve kendi doğal kaynaklarına dair kararları kendileri verebilmelidirler. Irak'ta devam eden insanlık krizi bir şekilde durdurulmalı ve öncelik, güvenliğin, istikrarın ve kamu düzeninin bir an önce tekrar tesis edilmesine verilmelidir ve bütün bu çalışmalar bir strateji çerçevesinde yapılmalıdır ve bütün yabancı güçler, yavaş yavaş bu ülkeye istikrar geldikten sonra ülkeden çekilmelidirler.

Filistin, halihazırda uluslararası camianın karşı karşıya bulunduğu en önemli problemlerden bir tanesidir. Silahsız ve masum kişilere karşı devam eden zulüm durdurulmalıdır. Filistinlilerin mücadelesini desteklemekteyiz; bağımsızlıklarını kazanmak için ve egemenlik haklarını kazanmak için sürdürdükleri mücadeleyi destekliyoruz ve ümit ediyoruz ki, uluslararası çabalar, iki hükümran devletin, Filistin ve İsrail'in kurulmasıyla neticelenecektir. Beraberce, barış ve uyum içerisinde yaşayabilen iki devletin kurulmasıyla, ümit ediyoruz ki, uluslararası çabalar neticelenecektir.

Sayın Başkan, 21 inci Yüzyıl, jeoekonomik gelişmelerin yaşanacağı bir yüzyıl olacaktır. Aramızdaki tarihten ve siyasî geçmişten gelen ilişkiler, ticaret ve ekonomik ilişkilerle de güçlendirilmelidir, desteklenmelidir. İşte, bizim geride kaldığımız alan bu alandır ve bu alanı güçlendirmeliyiz.

Kendi aramızdaki ticarî ilişkileri geliştirmek için de gerekli tedbirleri almalıyız. Aramızdaki siyasî ve diplomatik ilişkiler son derece güçlüdür; ama, ticaret ve ekonomik ilişkilerimiz, diplomatik ilişkilerimizle karşılaştırıldığında aynı derecede güçlü değildir; ikisini de uyumlu hale getirmeliyiz. İşte, bu da, benim Türkiye'de bulunduğum süre içerisinde, bütün kardeşlerimle, dostlarımla yaptığım görüşmelerimde öncelik verdiğim bir konu oldu.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatının kurucu üyeleri olarak Türkiye ve Pakistan, bu teşkilatın güçlendirilmesi için çabalarını artırmalıdır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, bizler için, ticaret ilişkilerimizin çok daha geniş ölçekte daha kuvvetli hale getirilmesini temsil eden bir kuruluştur. Türkiye ve Pakistan, jeostratejik konumlarından dolayı, enerji kaynaklarının Ortaasya ülkelerinden Avrupa ve Uzakdoğu'ya, özellikle, karayla çevrili Ortaasya ülkelerine akmasını sağlayacak kilit konumdaki ülkelerdir. Hızla büyümekte olan ekonomiler ve demokrasisi son derece fonksiyonel olarak ilerleyen ülkeler olarak, bizler, Doğu ve Batı arasındaki bu hayatî önem taşıyan enerjilerin aktığı çok önemli bölgeleriz.

Biraz da kısaca, ikili ticaret ilişkilerimiz üzerinde durmak istiyorum. Şu anda, 250 000 000 dolar civarında bulunan ticaret ilişkimizi, 1 000 000 000 dolara çıkarabilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Özellikle, telekomünikasyon, altyapı, enerji gibi alanlarda, Pakistan, bundan sonra çok daha yoğun çabalar içerisinde olacaktır ve ümit ediyoruz ki, her iki ülke arasında ortaklıklar kurulacaktır. Savunma alanında üretim yapmak, bizce, son derece önemli ve karşılıklı ilişkilerimizi destekleyecek, güçlendirecek bir alan olacaktır gelecekte de. Türkiye ve Pakistan, 210 000 000 kişinin yaşadığı bir piyasa oluşturmaktadır. Her iki ülkenin özel sektörü de son derece kuvvetli ve güçlü özel sektörlerdir. Her iki ülkenin halklarında da sıradışı bir girişimcilik ruhu mevcuttur. Hükümetlerin de, yeni bağlantılar kurulması açısından, işletmelerimiz ve iş sektörlerimiz arasında yeni iş ilişkileri ve bağlantılarının kurulması açısından taktik belirleyici çabalar içerisinde olması gerekmektedir. İş Konseyimiz ve ortak dostluk grupları ve ortak ekonomik komiteler hem kamu hem de özel sektörler arasında verimli yaklaşımların olmasını sağlamak için çalışmıştır, çalışmalıdır. Eğer, Pakistan'daki sürdürülebilir demokrasi yaklaşımının üzerinde durmazsam, konuşmam yarım kalır diye düşünüyorum. Benim hükümetim, Pakistan'da sürdürülebilir demokrasinin tesisi için çaba sarf etmektedir ve sürdürülebilir demokrasinin ortaya konabilmesi için bizler iki unsuru ortaya koyduk: Bunlardan birincisi, demokrasiyi, işin köküne -bunu da yerel idareler olarak kastediyorum- yani, işin kökünde bulunan halka, yerel idareler katına kadar indirdik; idarî olarak, malî olarak ve siyasî olarak bunu yaptık. Aynı zamanda da Pakistan'da kadınlara güç verdik, yetki verdik. Kadınlara yerel idareler düzeyinde yüzde 30'luk bir kontenjan ayırdık. Bunun da ötesinde, yani, demokrasiyi halka indirmek için toplumun köküne indirmenin dışında, ulusal düzeyde, üst düzeyde de kontrol mekanizmaları kurduk. Bu iki reform ya da bu iki değişiklik içerisinde, inanıyoruz ki, Pakistan'da sürdürülebilir demokrasi süreci artık gündeme  gelmiştir, ortaya konmuştur ve inanıyorum ki, Pakistan'daki demokrasinin geleceği ve mevcut durumu çok daha parlak olacaktır.

Bütün bunları söyledikten sonra, Sayın Başkan, şunu söylemek istiyorum: Her iki ülkenin de kurucu babası aynı şeyi söylemiştir. Sayın Muhammed Ali Cinnah, bizim siyasî sloganımızı şunu söyleyerek vurgulamıştır, demiştir ki: "Hem içeride hem dışarıda barış istiyoruz." Mustafa Kemal Atatürk de demiştir ki: "Yurtta barış cihanda barış." Bizler de ülkelerimizin kurucu babalarının ortak vizyonunu gerçekleştirmek için çabalamaya devam edelim. Hem Müslüman ümmeti için hem de dünyamız için bu amaçlara ulaşmak üzere beraberce çalışalım.

Sözlerime, en iyi dileklerimle, Türk halkına en iyi dileklerimizi ileterek son vermek istiyorum ve aynı zamanda da ülkenizin gelişmesi ve refahı için dualarımızın sizlerle olduğunu söylemek istiyorum ve aramızdaki kuvvetli bağların gelecekte de çok daha gelişmiş bir boyuta taşınacağını ümit ediyorum.

Yaşasın Türk-Pakistan kardeşliği.

Çok teşekkür ederim. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref'e, yaptığı olumlu konuşma için teşekkür ediyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

                                                                                                                                                                   Kapanma Saati : 17.16


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

  KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

                       

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin ikinci oturumunu açıyorum.

Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

3.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı  (Devam)

5.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

6.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

7.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu kurumlarınca karşılanabilmesi için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

9.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

10.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)

BAŞKAN - Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ'ı kürsüye davet ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sözlü soru önergelerine kaldığımız sıradan, 22  nci sıradaki sözlü soru önergesine cevap vererek devam ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Antalya Milletvekilimiz Sayın Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin ek bina inşaatı ile bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi hususunda cevap vereceğim.

Yaptırdığım incelemeler neticesinde, şu anda 200 yataklı olarak hizmet vermekte olan Manavgat Devlet Hastanesinin, yüzde 65 yatak işgal oranıyla Manavgat İlçesi ve yöresine hizmet vermekte olduğunu tespit etmiş bulunmaktayım. Şu anda, hastanenin fiziksel mekân sıkışıklığı sebebiyle yapılaştırılmasını gerektiren herhangi bir talebe rastlamış değiliz ve yerel yöneticilerimizle görüştüğümüzde de, bu noktada, şu anda acil bir ihtiyacın olmadığını öğrenmiş bulunmaktayız. Dolayısıyla, 2003 ve 2004 yılı yatırım programlarında, ek binayla ilgili olarak Manavgat Devlet Hastanesinde herhangi bir yatırımımız yer almamaktadır.

Önergedeki bir başka soru, keşif bedeli çıkarılmış olan çöp yakma fırını binası ve bunun fırını hususundadır. Keza, yangın alarm sistemi ve kan istasyonu hususları da sorulmaktadır.

Hastane tip projesi kapsamında çöp yakma fırını binası projelendirilmiş, bina kısmı yapılmış; ancak, fırın ekipmanları konmamıştır. Şu anda, hastanenin tıbbî atıkları usulüne uygun olarak poşetlenmekte ve bu poşetler belediye tarafından taşınarak, üniversitede imha işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, yüksek meblağda lüzumsuz bir masrafa sebep olacak fırının yapımından vazgeçilmiştir.

Hastane yangın alarm sistemi ise, halihazırda kurulmuş olup, montaj çalışmaları tamamlanmıştır.

Ayrıca, Manavgat Devlet Hastanemiz bünyesinde bulunan kan merkeziyle ilgili bütün işlemler de tamamlanarak, kan merkezimiz hizmete açılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili hastanenin anestezi teknisyeni, hemşire, laborant, fizyoterapist gibi ihtiyaçları, Antalya İli dahilinde ihtiyaç fazlası sağlık personeli bulunan sağlık kuruluşlarından görevlendirme yapılarak giderilmektedir. Diğer taraftan, atama ve nakil yönetmeliği hükümlerimize göre, dönem tayinlerimizde Antalya İline tayin talebinde bulunan yardımcı sağlık personelinden atama yapılarak, bu devlet hastanemizin sağlık personeli ihtiyacının giderilmesine de devam edilmektedir.

Değerli milletvekilime alakası için teşekkür ediyorum.

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 39 uncu sırasında, İzmir Milletvekilimiz Sayın Kemal Anadol tarafından verilen sözlü soru önergesinde, yaş haddinden emekliye sevk edilen tabipler sebebiyle, İzmir İlimizdeki tabip açığından bahsedilmektedir ve bu konuyla ilgili bazı sorular vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir İlimizde, Bakanlığımıza bağlı devlet hastanelerinde 61 yaşını dolduran ve yaş hadleri nedeniyle, kanunun değiştiği tarihte emekliye sevk edilen toplam 21 tabip mevcuttu. Ancak, bunlardan 4 uzman hekim, daha sonra, kendi istekleyle emekliye sevk edilmişlerdir. Diğer, klinik şef, şef yardımcısı ve uzman doktorlar ise, halen görevlerine devam etmektedirler.

Sayın milletvekilleri, önergede İzmir'deki devlet hastanelerinde  ortapedi ve beyin cerrahisi şefi kalmadığından  söz edilmekte ise de, bakanlığımıza bağlı İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde halen 2 ortapedi şefliğimiz, 1 beyin cerrahisi klinik şefimiz şu anda görev yapmaktadır ve İzmir İlimizde, diğer birçok ilimizle kıyaslandığında, bir hekim açığından, özellikle uzman hekim açığından söz edilmesi de mümkün görünmemektedir. İzmir İlimizde, halen, çeşitli branşlarda 56 klinik şefi, 67 klinik şef yardımcısı ve 1 139 uzman hekim görev yapmaktadır. Uzman hekim yoğunluğu açısından İzmir İlimiz, ülkemizde önde gelen illerden birisidir.

Bildiğiniz gibi, emeklilik yaş haddini 61'e indiren 3.4.2003 tarihli ve 4839 sayılı Kanunun yürürlüğü, Anayasa Mahkememizce verilen yargı kararları gereğince  iptal edilmiştir; ancak, şunu ifade etmek isterim ki, yaş haddi ister 61, isterse 65 olsun, neticede, yetişmiş ve tecrübe sahibi uzman hekimlere her zaman ihtiyaç duyulması mümkündür. Ancak, yaş haddinden dolayı emekliliğe sevk edileceklerin sayısının, ilgili kanun yapıldığında, sağlık hizmetini olumsuz yönde etkileyecek şekilde uzman hekim açığına yol açmayacağı düşünüldüğü için, bunlar, bu hekim arkadaşlarımız, istisna kapsamına alınmamışlardır. 

Sayın milletvekilimin gösterdiği ilgiye teşekkür ediyorum.

Yine, gündemin Sözlü Sorular kısmının 45 inci sırasında bulunan önergede, Ankara Milletvekilimiz Sayın İsmail Değerli tarafından kısaca SARS olarak tanımladığımız ve adlandırdığımız şiddetli akut solunum yolu sendromu hastalığıyla ilgili sorulara cevap  vermek istiyorum.

Gerçekten bu konuda çok ciddî çalışmalar yaptık değerli milletvekili arkadaşlarım. Ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde, SARS konusundaki tüm gelişmeleri yakından takip ederek, bu husustaki gerekli önlemleri aldık.

Bilindiği gibi, SARS, Uzakdoğu bağlantılı bir hastalıktır ve dolayısıyla, Ulaştırma Bakanlığımız ve Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğümüzle karşılıklı görüşmeler neticesi, yurt dışından gelen uçaklarda bulunan tüm yolculara deklarasyon kartı düzenlemekteyiz ve SARS yönünden şüpheli görülenler, sağlık personelimizce de kontrolden geçirilmektedir. Şüpheli kişiler, hastalığın belirtilerinin ortaya çıktığı on gün süresince, günlük olarak takip edilmekte ve on gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkmazsa, günlük takip sona erdirilmektedir.

Koruyucu önlemler bakımından, hudut kapılarında ve havaalanlarında alınması gereken önlemler konusunda il valilikleri, sağlık müdürleri ve ilgili tüm sağlık personeli, birbiri ardınca genelgelerle ve eğitimlerle bilgilendirilmiştir ve sağlık personelinin standart bir materyalle eğitiminin yapılmasını sağlamak, bilgilerini güncellemek amacıyla bu konuda bir slayt seti hazırlanmış ve Bakanlığımızın web sitesine de konmuştur. Ayrıca, konunun uzmanlarından, enfeksiyon hastalıkları klinikleri uzmanları ve Bakanlığımız temsilcilerinden Enfeksiyon Hastalıkları Danışma Kurulu oluşturularak, konu, güncel olarak takip edilmiştir. Bu hususta, bütün illerimizde, ilin büyüklüğüne göre, gerekli hastanelerde, şüpheli SARS vakalarının yatarak tedavi göreceği özel üniteler oluşturulmuştur. Şüpheli bir vakayı nakledecek ambulans ve ambulans ekibi, yine her ilde, ilin büyüklüğüne göre belirlenmiştir. SARS'a karşı, bütün hudut kapılarında ve özellikle uluslararası uçuş trafiğine açık havaalanlarında gerekli tedbirler alınmıştır. Şüpheli SARS vakasının nakli ve tedavisi konusunda, sağlık personelimizi korumak amacıyla, kullanılması gereken malzeme temin edilerek, bütün illere dağıtılmıştır ve ek malzeme alım çalışmalarımız da devam etmektedir.

Turizm Bakanlığı ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, konu hakkında bilgilendirilmiştir. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız da, yine konuyla ilgili olarak gerekli tedbirleri almaları hususunda bilgilendirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, halkımızın bilgilendirilmesi maksadıyla, bu konuda hazırlanan afişler tüm sağlık kurumlarımıza asılarak, vatandaşlarımızın bu hastalığa karşı dikkatli olmaları da istenmektedir; ancak, şunu ifade etmek isterim ki, şu anda, hastalık, herhangi bir ülkede, yaygın ve tehlikeli bir konumda değildir. Bakanlığımız, Dünya Sağlık Örgütünün bu konudaki önerileri doğrultusunda, hastalığı dikkatle takip etmeye devam etmektedir.

Değerli milletvekilime, ilgisi için teşekkür ederim.

Yine, gündemin Sözlü Sorular kısmının 46 ncı sırasında, Ankara Milletvekilimiz Sayın İsmail Değerli, 2003 yılı bütçe uygulama talimatına atıfla, bayanlarda tüpligasyon, minilaparotomi ve erkeklerde vazektomi uygulamaları için sağlık kurulu raporu düzenlenmesi zorunluluğunun, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanuna aykırılık taşıdığı iddiasını gündeme getirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, ilgili kanun, tedavi yardımı kapsamında, tüpligasyonu, minilaparotomiyi ve vazektomiyi zikretmemektedir. Bu hususta 2003 bütçe talimatı, bu konularla ilgili işlemlerin tıbbî endikasyonla yapıldığı kurul raporuyla belirlenirse, kamu kuruluşları tarafından ödeme yapılacağını ifade etmektedir. Yani, hukuken, 2003 bütçe talimatı uygulamalarının ilgili kanunla çeliştiği bir nokta yoktur; ancak, biz, 2004 uygulamaları konusunda, bütçe talimatı konusunda asıl sorumluluk ve yetki Maliye Bakanlığında olduğu için, önerilerimizi kendilerine bildirmiş durumdayız. Bu hususta, 2004 bütçe talimatı uygulamalarında, vazektomi için bu şartın kaldırılmasını kendilerinden talep etmiş durumdayız.

Değerli milletvekilime, ilgisi için teşekkür ediyorum

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemin Sözlü Sorular kısmının 48 inci sırasında, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Melik tarafından sorulmuş, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatıyla alakalı bazı sorular vardır.

Sayın milletvekilleri, 2003 yılı yatırım programımızda yer alan 500 yataklı Şanlıurfa Devlet Hastanemizin inşaatı, şu anda, bitirilmiş durumdadır. Hastanenin çevre düzenlemesiyle ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu hastanemizin 2004 yılı şubat ayı sonunda açılması planlanmaktadır. Söz konusu hastanemiz için, bütçeden 2002 yılında, 2 trilyon 300 milyar Türk Lirası ayrılmış olmasına rağmen, 2003 yılında 7 trilyon 500 milyar Türk Lirası ödenek ayrılarak Bakanlığımız bütçesine aktarılmış ve kullandırılmıştır. Bu nedenle, bu meblağdan yüklenicilere yapılan hakediş ödemeleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetki ve sorumluluğunda yapılmaktadır.

Değerli milletvekillerimiz, özellikle Şanlıurfa'daki bu 500 yataklı hastanemizi, bölgeye hizmet verecek çok önemli bir sağlık kuruluşu olarak düşündüğümüzden, öncelikli yatırımlarımız arasına koymuştuk ve bu vesileyle, ödeneklerimizin yeterliliği ölçüsünde, özellikle fizikî gerçekleşme oranları yüksek olan yatırımlarımız için gereken hassasiyetin Bakanlığımca gösterildiğini ifade ediyorum ve ilgili milletvekilime de, yine, alakası için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır Milletvekilimiz Sayın Yücel Artantaş tarafından verilen soru önergesinde yöneltilen sorulara cevap vermek istiyorum.

Sağlık Bakanı olarak göreve başladığım günden bugüne kadar, sadece kamu yararı ve hizmet gereklerini gözeterek, kurum içerisinde görev yapan veya başka kurumda görev yapıp Bakanlığımız merkez kadrolarına atanma talebinde bulunanlar arasından, ehliyet ve liyakat gözetilerek, sağlıkta dönüşüm programımızın gerçekleştirilmesi yönünde gerekli personelin atamaları yapılmıştır. Göreve geldiğimden bu yana, Bakanlığımın merkez teşkilatına toplam 40 kişinin ataması yapılmış olup, eğitim durumları bakımından bu 40 kişinin hepsi yüksekokul mezunu değerli meslektaşlarımız, değerli bürokratlarımızdır.

Değerli milletvekilimizin sorusunun cevabını tamamlamak açısından bir tasnif yapmak gerekirse, bunların  1'i Ondokuz Mayıs Üniversitesinden, 6'sı Anadolu Üniversitesinden, 8'i Ankara Üniversitesinden, 2'si benim mezun olduğum Atatürk Üniversitesinden, 1'i Ege Üniversitesinden, 1'i Eskişehir İktisadî Ticarî Bilimler Akademisinden, 7'si Gazi Üniversitesinden, 2'si Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsünden, 3'ü Hacettepe Üniversitesinden, 9'u ise İstanbul Üniversitesinden mezun olmuş durumdadır.

Dikkatlerinize tekrar sunmak isterim; bu merkez teşkilatına atanan değerli arkadaşlarımın hepsi yüksekokul mezunu ve alanlarında uzman kişilerdir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapmakta olan personelden de, bugüne kadar, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarına naklen atama yoluyla 64 personel, bu kadrolarda görev yapacak kişilere duyulan ihtiyaç sebebiyle geçiş yapmıştır.

Bunların da dökümünü, özellikle, sayın milletvekilime ve sizlere sunmak istiyorum.

Bunların 2'si sağlık memurudur, 1'i din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenidir, sağlık meslek lisemizde görevlendirilmiştir; 1'i sağlık teknisyenidir, 1'i biyolog, 1'i eczacı, 1'i sağlık müdür yardımcısı, 17'si de imam ve gassal kadrolarına atanmıştır; 12 veri hazırlama memuru, 16 memur ve 12 de hizmetli kadrolarına atama yapılmıştır.

Özellikle imam ve gassal kadrolarına atanan 17 kişiyi dikkatlerinize sunmak isterim. Bütün hastanelerimizde, hâlâ, çok önemli oranda gassal kadrosuna ihtiyacımız vardır.

Sayın milletvekilleri, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olup, kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan ve Başbakanlık Takip Kurulu tarafından Bakanlığıma bildirilen personel hakkında gerekli soruşturmalar yapılmakta ve soruşturma sonuçları, Başbakanlık Müsteşarlığının ilgili yazılarına istinaden, her ayın 12'sinde Başbakanlıkta bulunacak şekilde gönderilmektedir.

Diğer taraftan, türbanlı personelin ambulanslarda görevlendirildiği yolundaki iddialar da doğru değildir. Bakanlığımın hangi biriminde görev yaparsa yapsın, mevzuat hükümlerine uygun giyinmeyen personelin tespiti durumunda, gerekli işlemler yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin geleceğini imar etmek için yola çıkmış bir siyasî kadronun Sağlık Bakanı olarak, kadrolaşma gibi küçük hesaplar peşinde asla olmadığımı ve olmayacağımı, Bakanlık olarak motive olduğumuz tek amacın, "Sağlıkta Dönüşüm" programımızı hayata geçirme heyecanı ve kararlılığı içerisinde halkımıza, daha iyi, daha sürekli, daha kaliteli bir sağlık hizmeti sunmak olduğunu ifade ederek bu konudaki sözlerimi de noktalıyor ve değerli milletvekilimize teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon Milletvekilimiz Halil Ünlütepe'nin, Afyon Dinar Devlet Hastanesinin doktor ve ambulans ihtiyacına ilişkin sorusuna cevaben şunları ifade etmek isterim:

İlgili hastanemizde, halen, 3 içhastalıkları uzmanı, 2 genel cerrahi uzmanı, 2 kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, 1 ortopedi ve travmatoloji uzmanı, 1 kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı, göz hastalıkları uzmanı, çocuk hastalıkları uzmanı, beyin cerrahi uzmanı, üroloji uzmanı, nöroloji uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve diğer bazı branşları da buna eklemek suretiyle, toplam 18 uzman hekim ile 5 pratisyen hekim görev yapmaktadır. Doğrusu, yine, bir ilçe devlet hastanesi söz konusu olduğunda, ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğusu başta olmak üzere, birçok devlet hastanemizde bulunmayan sayıda uzman, Afyon Dinar Devlet Hastanemizde şu anda mevcuttur.

Yine, Yüce Meclisimizde kabul ettiğimiz 4924 sayılı Kanun uyarınca, Afyon İlimize 2 uzman hekim ve 28 pratisyen hekim olmak üzere, toplam 30 hekim atanması da kararlaştırılmıştır. Halen, bunlardan, 1 uzman hekimin ataması yapılmış olup, diğer kadrolara da, önümüzdeki aylarda atamalar gerçekleşecektir.

Genel olarak Afyon İlimiz, hekim ve yardımcı sağlık personeli açısından arzu ettiğimiz seviyede değildir. Bu sebeple, Afyon İlimize, Bakanlığımızın atama ve nakil yönetmeliği hükümlerince, dönem tayinlerinde, tayin talebinde bulunan ilgili personelden gerekli destekler yapılacaktır.

Değerli arkadaşlar, Afyon İlimizde, toplam 84 adet ambulans mevcut olup, bunlardan 2'si de Dinar Devlet Hastanesinde hizmet vermektedir. Ayrıca, 2003 yılı sonunda satın alınan ambulansların teslimatları tamamlandığında, Afyon İlimizin ihtiyaçları da değerlendirilecektir.

Daha önceden, yine, yüce kürsüden Yüce Meclisimize arz ettiğim gibi, Bakanlığımda yürütülen bütün bu çalışmalar, bütçe kaynaklarımız, devletimizin mevcut imkânları ve illerimizin ihtiyaçları gözönünde bulundurularak yapılmaktadır ve bu çalışmalarımızın başarıya ulaşması için desteğinizi esirgemeyeceğinize olan inancımı da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Evet, değerli milletvekillerim, böylece, 10 sözlü soru önergesine cevap vermiş oldum. Bu soruları bana yönelterek, Bakanlığımın uygulamaları ve politikaları hakkında Yüce Meclisimizi ve milletimizi bilgilendirme fırsatı veren bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1, 6, 22, 24, 39, 45, 46, 48, 54 ve 56 ncı sıralarındaki soru önergeleri, Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ tarafından cevaplandırılmıştır.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Konuyla ilgili kısa açıklama yapacaksınız.

Buyurun.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Bakanım, Keşan Devlet Hastanesi ek bina inşaatıyla ilgili 1 Eylül 2003'te vermiş olduğunuz yazılı cevapta, bu hastanenin 2003 yılında biteceğini söylemiştiniz. Bunu, biz, yerel basına da verdik ve müjdeli bir haber gibi verdik; ancak, şu anda da ifade ettiğiniz üzere, 2004-2005 planı yapılmış ve 2005'te bitirilecek deniliyor.

Şimdi, bilmiyorum... Yani, sizi de çok fazla eleştirmek istemiyorum; çok yoğunsunuz, sağlık da çok önemli bir konu; ama, siz, 10 soruya da, inanın ki, 5 dakikada öyle bir cevap verdiniz ki, biz, şimdi, yerel basına olsun, Keşan'a gittiğimizde Keşan halkına olsun-yani, sizin adınıza mı, yoksa kendi adımıza mı- ne diyeceğimizi şaşırıyoruz. Ya bürokratların hatası ya da sizin gözünüzden kaçmış bir şey... Yani, bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. 1992 yılından beri devam eden bir inşaat. Bunu, Keşan halkının hak ettiğine inanmıyorum; çünkü, diyalize bağlanan hastalar var, üç vardiya çalışılmasına rağmen 25 hasta dışarıda bekliyor. Yerel basında o kadar kötü manşetler atılıyor ki. Yani, ben, bunları burada söylemek bile istemiyorum; ama, Önder ve Medya Gazetelerinde, "Bizler -yani, affedersiniz- Köpek Yerine Konulmuyoruz" gibi, basının atmış olduğu başlıklar var ve bütün bu olay da, Keşan'daki ek bina inşaatına bağlanıyor.

BAŞKAN - Sayın Budak, bir sürçülisan oldu herhalde, onu tashih etmenizi istiyoruz. Yani, öyle bir ifade çok yanlış olur.

NECDET BUDAK (Edirne) - Ben "affedersiniz" diyerek sözüme başladım. Yerel basının attığı bir başlık; ben ifade etmiyorum.

BAŞKAN - Basın da ifade ederken onu dikkatli kullanması lazım; çünkü, insanımıza karşı böyle bir ifadenin kullanılması son derece yakışıksız.

NECDET BUDAK (Edirne) - Evet... Evet...

Bunun üzerine, ben, Bakanımızın vermiş olduğu yazılı cevaba dayanarak, 2003 yılında bitirileceğini, bu diyaliz hastalarının bir an önce sağlıklarına kavuşacağını ve burada bir sorunun kalmayacağını bir muhalefet partisi milletvekili olarak orada dile getirdim; ama, bu durum orada hâlâ devam ediyor. Ancak, bugünkü verilen cevaba göre projenin 2005 yılına kaydırılması durumunda, inanın ki, ben bir muhalefet partisi milletvekili olarak da zor duruma düşüyorum.

Burada, hiç kimseyi ya da toplumu zor duruma düşürmek ya da negatif bir tablo çizmek amacında değilim; ama, bunun çok acil bir proje olduğunu, bir an önce gerçekleşmesi gerektiğini ifade etmek için bunları söylüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şimdi, Değerli Milletvekilimiz, kendi seçim bölgesi ve Keşan açısından tamamen haklıdır. Yazılı cevapta 2003'te bitirilmesi planlanan bu hastane için, daha sonra, bütün Türkiye'de yaptığımız sağlık envanteri konusunda belirli öncelikler ortaya koyduk. Değerli Milletvekilimiz, ifade ettiğim gibi, kendi açısından haklıdır; ancak, biz, bu şekilde, tam 2 katrilyonluk bir yarım kalmış inşaat tablosuyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bunları bir sene içerisinde bitirmek, takdir edersiniz ki, mümkün değildir. Ancak, özellikle diyaliz hastaları hakkında belirttiğiniz husus için tekrar inceleme yaptıracağım. Bunun, aynı hastanenin içinde veya başka bir formülle kolayca halledilebilecek bir husus olduğu kanaatindeyim.

Bu açıklamanız için de çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Emek, buyurun.

ATİLA EMEK (Antalya) - Sayın Bakanım, Manavgat Devlet Hastanesiyle ilgili soru önergemize dokuz ay sonra cevap vermiş olmanıza teşekkür ediyorum. Ancak, Sayın Bakanım, siz de takdir edersiniz ki, Manavgat'ın konumu itibariyle, devlet hastanesi, âdeta bir metropol şehirde hizmet veren bir sağlık kurumu durumundadır; çünkü, arkasında, Gündoğmuş, Akseki ve İbradı İlçelerine de hizmet vermektedir; kendi nüfusu 80 000'in üzerinde, yaz nüfusu 250 000'i aşan bir durumdadır.

Biraz önce ifade ettiğiniz, cevabınızda belirttiğiniz hususlarda, Manavgat Devlet Hastanesi Baştabipliğinden aldığım resmî ihtiyaçlar var; ancak, sizin cevabınızda açıkladığınız hususlar biraz sınırlı ve yüzeysel kaldı. Eğer, Bakanlık olarak bu hastanemize ve sağlık kurumuna biraz daha özenli yaklaşılırsa... Bölge insanının ve özellikle kırsal alan olan Akseki, Gündoğmuş ve İbradı'nın da ihtiyacını karşılayacağı için önem arz ediyor.

Bu hususu saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın milletvekilimize çok teşekkür ediyorum ve şunu ifade etmek istiyorum: Ülkemizde hep yeni binalar yapılarak daha kaliteli sağlık hizmeti vereceğimiz geçmiş yıllarda düşünülmüştü ve bunun, aslında, zaman zaman, hizmetin kalitesini artıramadığını da hep müşahede ediyoruz.

Tekrarlamak istiyorum; belki, Sayın Milletvekilimin dikkatinden kaçtı: Şu anda mevcut hastanemizin yatak işgal oranı yüzde 65'tir. Aslında, şunu ifade etmek isterim ki, çok daha hızlı bir dönüşümle kullanılabilecek yataklarla, bu yatak işgal oranı, belki yüzde 65'lerin bile altına düşebilecektir. Şunun için söylüyorum: Yani, yeni bina yaptırmak gerekliyse, elbette yaptıralım; ama, mevcut veriler, bir yeni bina yaptırmanın gerekli olmadığı yönündedir. Diğer konularda da, aslında, mesela, bu çöp yakma fırınıyla alakalı olarak, herhangi bir sıkıntı yok; çöpler toplanıyor ve bölgeye yakın bir yerde ihtiyaç gideriliyor. İlgili başhekimlikle, bizzat, Bakanlığımdan telefon açarak yüz yüze görüşme de yapılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 2 nci ve 3 üncü sıralardaki sorular, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından cevaplandırılacaktır.

11.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan İlçe Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki mağduriyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

BAŞKAN - 2 nci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Kültür Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

  Necdet Budak

              Edirne

Edirne İli Keşan İlçemiz kütüphane inşaatının yüzde 75'lik kısmının yapımı tamamlanmıştır. Ancak, son iki yıldır, inşaatta ilerleme olmamaktadır. Büyük kısmı tamamlanan ve yöre insanı için gerekli olan bu hizmetin bitirilmesi ve kullanıma sunulması ve ilimize kazandırılması önem arz etmektedir.

Bu nedenle, yüzde 75'i tamamlanan bu yatırımı ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - 3 üncü sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

  Orhan Eraslan

               Niğde

Anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencileri, üniversite giriş sınavında kendi alanlarındaki okulları tercih etmeleri halinde 30 puan kadar bir avantaja sahip iken, yapılan değişiklikle tüm okullar kendi alanlarındaki tercihe bakılmaksızın eşitlenmiştir.

Soru: Bu konuda haksızlığı giderici yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Kültür ve Turizm Bakanımızın cevaplandırması için Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak tarafından sorulan soruya cevap veriyorum.

Keşan İlçe Halk Kütüphanesinin inşaatı, yıllardan beri devam eden bir inşaat; ikmal ihalesi 2003 yılında yapılmış, 2004 yılı için de 1 trilyon 70 milyar liralık ödenek ayrılmıştır. 2004 yılında, bu ilçe halk kütüphanemizin inşaatı bitirilecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan aldığım bilgi bu çerçevededir. Gerek Millî Eğitim yatırımlarında gerek Sağlık Bakanlığının yatırımlarında, Kültür Bakanlığının yatırımlarında, maalesef, geçmişte, popülist yaklaşımlarla, siyasî mülahazalarla birçok yatırım yapılmıştır, yarım yamalak yatırımlar dururken, yenilerine başlanılmıştır; ama, Hükümetimiz, özellikle, gerçekleşme oranı yüzde 70 ve 70'in üzerinde olan projelere öncelik vermiştir. Keşan İlçe Halk Kütüphanesi inşaatı da, bu çerçevede ele alınan bir yatırımdır, 2004 yılında tamamlanacaktır.

Öte yandan, tarafımdan cevaplandırılmak üzere, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın, anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite sınavlarındaki mağduriyetine dair sorusuna da cevap vermek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu mağduriyet, sadece anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerine mahsus bir mağduriyet değildir, bütün meslek liseleriyle ilgili bir mağduriyettir, meslekî ve teknik eğitim gören çocuklarımızın hepsi bu konuda mustariptir. Bununla ilgili bir yasa tasarısı hazırlanmış, malumunuz Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Millî Eğitim Komisyonunda görüşülen bu yasa tasarısı alt komisyona sevk edilmiştir. Bugünlerde, yeniden, bildiğiniz gibi, YÖK yasa tasarısı gündemdedir. Üniversitelerarası Kurulun hazırlamış olduğu bir taslak YÖK Başkanlığına sunulmuştur. Sayın YÖK Başkanı ve ekibi tarafından bu taslak yeniden revize edilmiştir. Dün Üniversitelerarası Kurul toplantısında, bugün YÖK Genel Kurulunda bu görüşülmüştür. Bu görüşmeler sonucunda bu taslak Hükümetimize sunulacaktır. Yapılan bu hazırlık da göz önünde bulundurularak yeni bir yasa tasarısı hazırlanacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır. Bu çerçevede, daha önce meslek liselerinin mağduriyetini önlemeye yönelik olarak hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiğimiz bu tasarıyı YÖK yasa tasarısıyla birleştirmek niyetindeyiz, ikisini bir arada ele almak düşüncesindeyiz. Bu çözüldüğü zaman, mesele bir bütün olarak çözüldüğü zaman, diğer bütün meslek liseleri öğrencilerinin olduğu gibi anadolu güzel sanatlar lisesinin de mağduriyeti bu vesileyle giderilmiş olacaktır.

Saygıyla arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

 13. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat Bankasının yeniden açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/385) 

 BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.

 14. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent Projesinin iptalinin ne şekilde telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/389)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın milletvekilleri, 7 nci, 8 inci ve 9 uncu sıradaki soruları İçişleri Bakanımız cevaplandıracaktır.

  15. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/396) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

16. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/397) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

17. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/398) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

BAŞKAN - 7 nci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

    Ahmet Ersin

                İzmir

İhalesiz ve başka teklif almadan bir firmaya verilen Balçova jeotermal ısıtma sisteminde, kalitesiz malzeme kullanıldığından aşırı sıcak su kaybı olmakta ve sisteme, çalışabilmesi için, tankerlerle günde yaklaşık 250 ton soğuk su pompalanmaktadır.

1.- Sistemin kalite kontrolü ile geçici veya kesin kabulleri yapıldı mı?

2.- Sistem ısıtmada yetersiz kalmakta mıdır?

BAŞKAN - 8 inci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

    Ahmet Ersin

                İzmir

İzmir-Balçova jeotermal enerji ile merkezî ısıtma sistemi işi 1995 yılında, 88 000 000 000 TL. keşif bedelli olarak, ihale açılmadan bir firmaya verilmiştir. Ancak, 88 000 000 000 keşif bedelli iş bu firma tarafından 15 000 000 dolara tamamlanmıştır.

1.- Balçova jeotermal enerji ile merkezî ısıtma sistemi işi neden ihaleyle yaptırılmamıştır?

2.- Keşif bedeli 1995 yılında 88 000 000 000 olmasına karşılık, nasıl 15 000 000 dolara mal olmuştur?

BAŞKAN -  9 uncu sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

    Ahmet Ersin

                İzmir

Jeotermal projelerde, yatırım maliyetleri isale hattının uzunluğuyla doğru orantılı olarak artmakta ve yatırımın yaklaşık yüzde 70'ini isale hattı oluşturmaktadır. İzmir-Balçova'da ise, jeotermal kuyular şehrin içinde olup, isale hattı yok denecek kadar azdır.

1.- İzmir-Balçova jeotermal ısıtma sistemi işinde, isale hattı da olmadığına göre, 88 000 000 000 keşif bedelli iş için, 15 000 000 dolar ödenmesi pek fahiş değil mi?

2- Konut başına maliyet nedir?

BAŞKAN - Soru önergelerini cevaplandırmak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Başbakan adına, Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip buyurulan soru önergeleriyle ilgili, gündemin 7 nci, 8 inci ve 9 uncu sıralarında yer alan, konuları itibariyle birbirine benzeyen üç sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ersin'in, üç soru önergesinde gündeme taşıdığı konular, Balçova jeotermal enerji ve merkezî ısıtma sistemiyle alakalıdır. Bu noktada, biraz sonra sözünü edeceğim bütün ihale işlemlerinin, İzmir İl Özel İdare Müdürlüğünün ortaklığında kurulan ve bir özel hukuk tüzelkişisi olan Balçova Termal Turizm Özel Eğitim Öğretim İşleri Limitet Şirketi tarafından yürütüldüğünü ifade etmeyi öncelikle yararlı buluyorum.

İhalenin bir şirket eliyle yapılıyor olmasının doğal sonucu, Devlet İhale Kanunu ve ihale sistematiğinin işletilme zorunluluğunun bulunmamasıdır. Nitekim, Balçova İlçesinin jeotermal enerjiyle ısıtılması işinde de, işler, İhale Kanunu dışında ve piyasa şartlarına göre yürütülmüştür.

Şirket, jeotermal merkezî ısıtma işinde, deneyimli, uzman firmayı seçmek üzere, piyasa araştırması yaptırtmıştır. Bu konuda deneyimli olduğunu değerlendirdiği ORME Jeotermal Mühendislik Sanayi Ticaret Anonim Şirketine, 17.10.1995 tarihinde 88 059 000 000 Türk Lirası global keşif özeti üzerinden ve yüzde 15 tenzilatla iş verilmiştir. Bu indirim oranı, ikinci mukayeseli keşif özetinde yüzde 25 mertebesine yükseltilmiştir.

Elimizdeki verilere göre, önce 2 500 konut kapasiteli başlanılan ısıtma sistemi işi, şirket yönetim kurulu kararıyla önce 5 000, sonra 7 500 ve daha sonra da 10 000 konut eşdeğeri olmak üzere genişletilmiştir. Sözü edilen ek işlerin mukavele fiyatı -yılı fiyatlarına göre tutarı- 596 926 950 032 Türk Lirasıdır. Sistemin kontrolü, İzmir Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce idarî ve teknik şartname ve projesine göre yapılmıştır. İşin geçici kabul işlemlerine 31.10.2000 tarihinde başlanılmış olup, bulunan eksik ve kusurların tamamlanmasını müteakip 19.3.2001 tarihinde geçici kabul tutanağı imzalanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeotermal ısıtma işi pek çok bakımdan teknik bilgi birikimi gerektirmektedir; dolayısıyla, bu konuda yorum yaparken işin bu yönünü de gözardı etmememiz gerekmektedir. Bu çerçevede, Balçova Jeotermal Bölge Isıtma Sisteminde 19 sıcak su kuyusu bulunmakta ve bu kuyuların ısı merkeziyle ve birbirleriyle irtibatı bulunmaktadır. Bu haliyle proje, 80 kilometrenin üzerinde bir boru sistemi içermektedir. İsale hattı olarak değerlendirilen bu sıcak su taşıma hattı maliyetinin, projenin tamamı içerisinde yüksek bir oranda olmadığı ifade edilmektedir. Teknik olarak, bu büyüklükteki bir dağıtım işinde belirli oranda su kaybı olmasının kaçınılmaz olduğu belirtilmektedir; ancak, isale hattındaki kaçakların azaltılması için iyileştirme çalışmalarının devam etmekte olduğu anlaşılmıştır.

Sistemin konut başı maliyetiyle sistemden yararlanan konut sayısı arasında bir ilgi bulunduğunu söylemek mümkündür. Isıtılan her 100 metrekare alanın bir konut olarak kabul edilmesi halinde, 2000 yılında, sistemde var olan 6 500 konut için maliyet 2 050 dolar iken, bugün, bu konut sayısı 8 250'ye yükseldiği için, konut başına maliyetin 1 800 dolara düştüğü; halen tamamlanan 10 000 konutluk sistemde yeni abone bağlanmasıyla birlikte, konut başına maliyetin daha da düşeceği hesap edilmektedir.

Sözünü ettiğimiz jeotermal ısıtma sistemi, 1996 yılından itibaren, Balçova'da yaşayan vatandaşlarımıza hizmet veren, önemli ölçüde müşteri memnuniyeti sağlamış bir yatırımdır. Elimizdeki verilere göre, sistemin ısıtmada yetersiz olmadığı, bilakis, enerji fazlası bulunduğu anlaşılmaktadır.

Yüce Meclisin değerli siz üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ersin, buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sevgili Başkanım, benim jeotermalle ilgili sorduğum sorulara Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı değil de, neden İçişleri Bakanı cevap verdi bunu anlamış değilim. Sayın Bakan, sorularıma cevap verirken, acaba yerinde bir araştırma mı yaptı, yoksa ezbere mi konuştu, onu da anlamış değilim.

Şimdi, ihaleyi yapan özel idare ve ihale de aranan koşullara uygun değil. 88 000 000 000 bir iş, 15 000 000 dolara tamamlanıyor. Dolayısıyla, Sayın Bakanın, sorularıma cevap verirken, herhalde, bu kıyaslamayı da yapmış olması gerekirdi; ama, herhangi bir kıyaslama yapmadığını görüyorum.

Jeotermal enerjiyle ısıtmaya kuşkusuz karşı değiliz, daha da geliştirilmesi lazım; ancak, isale hattı hiç denecek kadar az olan bir jeotermalle ısıtma işinde ve üstelik de bu işlerde isale hattı çok büyük maliyetlere neden olmakta ve Balçova'daki jeotermal ısıtmada isale hattı masrafı da olmadığına göre, 88 000 000 000 keşiflendirilen bir işin, 15 000 000 dolara tamamlanmış olması düşündürücü ve ihaleye de çıkarılmamış olması düşündürücü.

Sayın Bakanım, konuları yeterince araştırmadan, yerinde araştırmadan, tespit yapmadan, burada afakî bir konuşma yaptı; o açıdan, sorularımın cevaplandığını düşünmüyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Sayın Bakanım, mikrofonunuz açık; buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, niye Enerji Bakanı değil de ben cevap verdim; çünkü, bu özel şirket, özel idarenin ortağı olduğu bir şirket. İhale, özel idare tarafından değil, biraz evvel de belirttim, bu şirket tarafından yapılıyor. Tabiî, şirket tarafından yapılınca da, şirket, Devlet İhale Kanununa tabi olmadan bu ihaleyi yapmıştır, yapmaktadır.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Bakanım, işi veren Sayın Valimiz.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Hayır, özel şirket yapıyor.

Bu bilgiler, söylendiği gibi afakî, havadan değildir. Teessüf ediyorum arkadaşıma!.. Ben, bu bilgileri, tabiî, İzmir Valiliğinden, özel idareden sordum; o gelen cevaplara göre değerlendirip, burada bunu arz ettim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 25 inci sırasında yer alan, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.

VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması önergesi, Genel Kurulun 13.3.2003 tarihli 45 inci Birleşiminde okunduğundan, tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergede birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.

Şimdi, ilk söz, Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'nündür.

Sayın Bakan buyurun.

Sayın Bakan, süreniz 20 dakikadır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Enis Tütüncü ve 23 arkadaşının, hayvancılık sektörümüzün sorunlarıyla ilgili olarak vermiş olduğu araştırma önergesi vesilesiyle karşınızdayım. Sektörümüzün bir değerlendirmesini yapmaya imkân verdiği için, kendilerine teşekkür ediyorum ve sorunların ortaya konulmasındaki katkıları için ve diğer söz alacak arkadaşlarımızın bu husustaki düşüncelerini öğrenme imkânını bulacağımız için memnuniyetimi ifade ediyorum.

Efendim, hayvancılık sektörünün ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatındaki önemli yerini biliyoruz. İnsanlarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesi, gıda sanayiinin gelişmesi, kırsal kesimde istihdam yaratılması, aile ekonomisinin desteklenmesi, ihracatın geliştirilmesi ve özellikle, Avrupa Birliğine üyelik ve entegrasyonda en kritik alt sektör olması nedeniyle, ülkemiz için hayatî önemdedir.

Gelişmiş ülkelerin aksine, ülkemizde hayvansal üretim, tarım sektörü içerisinde düşük bir paya sahiptir. Tarımsal üretim değeri içerisinde 1977 yılında hayvancılığın payı yüzde 35'in üzerinde, yüzde 37, yüzde 38 olarak gerçekleşirken, bu, 1999 yılında yüzde 22 ve içinde bulunduğumuz, daha doğrusu, tamamlanan yıl içerisinde de yüzde 25 olarak gerçekleşmiştir; ama, gelişmiş ülkelerde bu oranın çok daha yüksek bir seviyede olduğunu biliyoruz.

Hayvancılık, bir taraftan kendi üretim faaliyetlerini sürdürürken, diğer taraftan da, üretimleri için, yem bitkileri üretimi gibi ihtiyaç duyulan girdi üretimini de yönlendirmekte ve teşvik etmektedir. Bu haliyle, hayvancılık, özellikle gelişmiş ülkelerde entegre bir tarımsal fabrika hüviyetine bürünmüştür.

Hayvancılık sektörü, tarımın diğer alt sektörlerine göre daha fazla katmadeğer üretmekte, doğası gereği, çalışanlara ise, sürekli bir istihdam imkânı oluşturmaktadır.

Kısa bir tarihî gelişimden bahsedecek olursak, 1970'li yıllarda millî gelirin yaklaşık yüzde 35'ini, 1980 yılında yüzde 25'ini oluşturan tarım sektöründe, hayvancılık alt sektörünün son derece önemli bir yer tutmakta olduğunu biliyoruz. Bu dönemde, hayvancılığımızın payı da, yaklaşık olarak, millî gelirimizin yüzde 8'i ile yüzde 10'u arasında bir pay almaktadır.

1980 yılında toplam ihracatımızın yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan tarımsal ürünler ihracatı içerisinde, yine, önemli bir kısım, hayvancılık sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.

1980'li yıllardan sonra uygulamaya konulan genel ekonomik politikalar çerçevesinde tarım ürünleri ihracatı giderek azalmış, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki terör olayları, başta, koyunculuk olmak üzere, bu bölgede hayvancılığın gerilemesine neden olmuştur.

Diğer taraftan, 1984 yılında yapılan dışticaret düzenlemeleri ile 1995 yılında gümrük birliğine girişi sağlayan Ortaklık Konseyi Anlaşması, hayvancılığımızı olumsuz etkilemiştir. Her iki düzenlemede de, ülkemiz hazırlıksız yakalandığı için, sektör önemli zarar görmüştür.

Hayvancılığımızın desteklenmesi ve dünyadaki sübvansiyonlu hayvan ve hayvansal ürünlerden yerli üreticiyi korumak için, 1996 yılı ağustos ayından itibaren, bu ürünlerin ithalatı yapılmamaktadır. Ancak, özel sektörün kuracağı büyük çaptaki entegre hayvancılık işletmelerine, 100 baştan az olmamak koşuluyla, 1999 yılı ağustos ayından itibaren, özel izinle ithalat izni verilmektedir.

Mevcut durum ve sorunları ise şöyle tespit etmek mümkündür: 1950 yılında 10 000 000 büyükbaş, 39 000 000 küçükbaş olan hayvan varlığı, 1980 yılında -bu otuz yıllık süre içerisinde- büyükbaşta yaklaşık yüzde 70 oranında artarak 17 000 000'a, küçükbaşta ise yüzde 80 oranında artarak 64 000 000'a yükselmiştir. Ancak, biraz önce ifade ettiğim sebeplerle, 1980'den sonra meydana gelen olumsuzluklarla birlikte hayvan varlığımızda büyük bir azalma meydana gelmiş, 2002 yılında, hayvan varlığı, tekrar 1950'lerin seviyesine gerilemiştir; büyükbaş hayvan 10 000 000'a, küçükbaş hayvan ise 32 000 000'a düşmüştür.

Ülkemizdeki tarım işletmelerinin yüzde 96,4'ü, bitkisel ve hayvansal üretimi birlikte yapan işletmelerdir. Bu işletmeler içerisinde hayvancılığın nispî payı düşüktür; sadece yüzde 3,6 oranındaki işletmelerimiz, esas faaliyet olarak hayvancılık yapmaktadır. Hayvancılık sektörü açısından da en temel sorun, işte burada yatmaktadır.

Büyükbaş hayvancılık işletmelerinin yüzde 72'sinde hayvan varlığının sayısı 5 başın altındadır, yüzde 20'sinde ise 5 ilâ 9 baştır. Küçükbaş hayvancılık işletmelerinin yüzde 32'sinde hayvan sayısı 20 başın altındadır. Dolayısıyla, sektörün temel sorununun bu noktada yattığını, tekrar ifade etmek gerekmektedir.

Koyun ve sığır yetiştiriciliği daha çok meralara dayanır. Ancak, son yıllarda, Ege ve Marmara Bölgelerimiz başta olmak üzere, bazı yörelerde kültür ırkları ve melezlerinin yayılmasına bağlı olarak, entansif sığır yetiştiriciliğine geçiş başlamış bulunmaktadır.

Ülkemizde, 2002 yılında, yaklaşık 850 000 ton kırmızı et, 630 000 ton da beyaz et üretimi olmak üzere, toplam -yaklaşık- 1 500 000 ton et üretimimiz bulunmaktadır. Kırmızı et üretiminin yüzde 77'si büyükbaş hayvanlardan, kalanı ise küçükbaş hayvanlardan sağlanmaktadır.

Türkiye'de kırmızı et tüketimi, dengeli beslenme için gerekli olan miktarın altındadır, gelişmiş ülkelerdeki kişi başına tüketimden de oldukça azdır. Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına yılda yaklaşık 80 kilogram kırmızı et tüketilirken, bu miktar, son yirmi yılda, Türkiye'de 20 kilogramı aşamamıştır; 2002 yılı rakamı ise 12 kilogram civarındadır.

Ülkemizde, 2002 yılı itibariyle kişi başına beyaz et tüketimi yaklaşık 10 kilogram, yine aynı yıl, kişi başına süt tüketimi ise 132 kilogramdır; yıllık süt üretimi 10 000 000 ton civarındadır.

Mera alanlarının son yirmi yılda yüzde 50 oranında bir azalma gösterdiği, maalesef, ortadadır. Ayrıca, bu alanların bir kısmı, aşırı ve yanlış otlatma nedeniyle verim kaybına uğramıştır. Bu durum, yeterince beslenemeyen hayvanların verim potansiyellerinin azalmasına yol açmaktadır. Kaba yem açığının yem bitkileri ekiminin artırılması suretiyle kapatılması da çok yavaş ilerlemektedir.

Toplam sığır popülasyonunun içerisinde, 1990 yılında, kültür ırkı oranı yaklaşık yüzde 9, kültür melezi oranı ise yüzde 32 iken ve hayvan ıslahında toplam olarak yüzde 41 oranında bir başarı sağlanmışken, 2002 yılında, bu oranlar, sırasıyla, yüzde 19 ve yüzde 45 ve toplamda yüzde 64 seviyelerine yükselmiştir. Hayvan ıslahı konusunda belli bir oranda başarı sağlandığı söylenebilir; ama, elbette, bu oran, yine, Türkiye için kabul edilebilir bir oran değildir.

Sığır popülasyonundaki bu değişme, doğal olarak, birim hayvan başına elde edilen et ve süt verimlerinde de artış sağlamıştır ve olması gereken de zaten budur. 1990 yılında ortalama sığır karkas ağırlığı 119 kilogram iken, bu miktar, 2002 yılında 200 kilograma yaklaşmış, süt verimi de, aynı dönem içerisinde, 1 351 kilogramdan 2 000 kilograma yükselmiştir. Yaklaşık değer olarak söylüyorum.

1996 yılında 153 000 000 dolar olan hayvan ve hayvansal ürün ithalatı, alınan önlemlerle, 2002 yılında 61 500 000 dolara gerilemiş; aynı yıllarda, ihracat ise, 169 000 000 dolardan, yine, 97 000 000 dolara gerilemiştir. İthalat ve ihracatta birlikte bir daralmanın olduğu ortadadır.

Temel sorunlara gelince, bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:

Ülkemiz hayvancılığının en önemli darboğazlarından biri, işletmelerin ekonomik büyüklükte olmamasıdır. İşletmelerin küçük kapasiteli olması nedeniyle, teknik hizmetler ve sağlık hizmetleri yeterince yapılamamakta ve damızlık üretimi gerçekleştirilememektedir.

Ülkemizde, sunî tohumlama yoluyla hayvan ıslahı çalışmalarına cumhuriyetin ilk yıllarında başlanmış olmasına rağmen, sığır varlığımız içindeki kültür ırkı ve melez oranı ancak yüzde 64'lere ulaşabilmiştir. Halen, hayvanlarımızın ancak yüzde 25'ine sunî tohumlama yapılabilmektedir. Mera ve yaylaların bir dönem güvenlik nedeniyle kullanılamaması, küçükbaş hayvan varlığımızın sayısal olarak azalmasında önemli rol oynamıştır.

Hayvansal üretimde, yem, girdiler içerisinde yüzde 65-70 gibi önemli bir paya sahip olmasına rağmen, kabayem açığımız devam etmektedir. Yem bitkileri üretimimiz, hâlâ, toplam ekili alanların yüzde 6'sını oluşturmaktadır; bu oranın yüzde 20'ler seviyesine çıkarılması, hayvancılığımızın gelişmesi bakımından en kritik faktördür.

Sektörün bir diğer önemli sorunu da örgütlenme yetersizliğidir. 1995 yılında sığır yetiştirici birliklerinin kurulmasına başlanmasına rağmen, halen, ancak 40 ilde örgütlenme tamamlanabilmiştir. Pazarlama organizasyonundaki yetersizlikler, fiyatlarda istikrarsızlığa yol açmaktadır.

Tavukçuluk sektörünün en önemli girdisi olan yem hammaddesi, genellikle ithal edilmektedir. Ayrıca, ülkemizde meydana gelen ekonomik dalgalanmalar, bu sektörü, çeşitli dönemlerde, olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Hayvancılığın geliştirilmesine yönelik Bakanlığımızca uygulanan projelere bütçeden ayrılan kaynaklarda, yıllar itibariyle çok önemli artışlar sağlanamamıştır. Çiftçilerimizin, ihtiyaç duydukları krediyi yeterli miktarlarda ve zamanında alamamaları, hayvan yetiştiricilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Son dört yılda ise, fiilen bir indirimli kredi kullanılması, zaten söz konusu olmamıştır.

Hayvancılığımızın en önemli darboğazlarından biri de hayvan hastalıklarıdır. Konumu itibariyle, ülkemizin geçit bölgesinde yer alması, hayvan hareketlerinin yoğunluğu, kontrol zorlukları, kesim ve doğum kayıtlarındaki aksaklıklar nedeniyle sorun daha da ağırlaşmaktadır. Şap, sığır vebası gibi tazminatlı hastalıklar ile parazitler ve bulaşıcı hastalıklar ülkemizde büyük ekonomik kayıplara neden olabilmektedir.

Sayın milletvekilleri, sorunların çözümü için yapılan çalışmalarla ilgili de şöyle bir değerlendirme yapma imkânı mümkündür: Evvela, genel olarak baktığımızda, bu sorunlara yönelik olarak, AK Parti seçim bildirgesinde, mera ıslahının yapılarak, Mera Kanununa işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik edileceği, entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği, krizden olumsuz etkilenen entegre beyaz et sektörünün, kriz öncesi duruma gelmesi için gerekli önlemlerin alınacağı, damızlık hayvan yetiştiren özel sektör kuruluşlarının destekleneceği, yerli ırkların ıslah edileceği konuları yer almaktadır. Ayrıca, aynı öncelikler, hükümet programımızda da yer almıştır.

Bakanlığımızca yapılan çalışmalara gelecek olursak; ilkönce geliştirme çalışmalarından bahsetmek istiyorum. Sığır varlığımızın ıslahına yönelik yürütülmekte olan Önsoy Kütüğü, Soy Kütüğü ve Döl Kontrolü Projelerinde yıllık hedefler düzeyine ulaşılmıştır. Sığır varlığımızın ıslahı amacıyla ilk defa bakanlığımız, Anadolu Alacası ve Esmeri Projeleri kapsamında, Döl Kontrolü Projesi çalışmaları ile embriyo transferi çalışmalarına yaklaşık 20 trilyon liralık bir kaynak ayrılmış ve bu konuda çalışmalar başlatılmıştır.

En ucuz kaba yem kaynağı meralarımızla ilgili, tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları 2003 yılında da sürdürülmüş, kanunun yürürlüğe girdiği 1998 yılından 2002 yılına kadar toplam 2 200 000 hektar alanda tespit çalışması yapılmışken, 2003 yılında bu miktarın yüzde 64'ü olan 1 400 000 hektar alanda tespit çalışması gerçekleştirilmiş, bugüne kadar yapılan tahdit çalışmalarında ise, 2 000 000 hektara ulaşılmıştır.

Islah çalışmalarına gelince; 2000-2002 yılları arasında toplam 47 proje yürürlüğe girerken, 2003 yılında uygulamaya giren proje sayısı 67'ye ulaşmıştır.

Hayvan kaçakçılığının önlenmesiyle ilgili, kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordineli çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca, canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatına getirdiğimiz kısıtlamalarla hayvancılığımızın korunması ve rekabet edebilir düzeye gelmesine çalışılmaktadır.

Kamuoyunda delidana hastalığı olarak bilinen, BSE olarak ifade edilen hastalıktan korunmak için gerekli önlemler alınmakta ve hastalık görülen ülkelerden hiçbir şekilde hayvansal ürün ithalatı yapılmamaktadır. Bu çerçevede, Salgın Hastalıklar Ofisinin açıklamalarına dayanarak, BSE hastalığı görülen ülkelerden canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatı durdurulmuştur. Ayrıca, 1997 yılından itibaren yem fabrikalarımızda karma yem üretiminde, rendering tesislerinde üretilen hayvansal madde kullanılması yasaklanmıştır. Bu hastalığın temel kaynağının, hayvansal artıkların yemde kullanılması olduğu şeklinde bir düşünce hâkimdir ve dolayısıyla, Türkiye'de 1997 yılından itibaren bu ürünler yem üretiminde kullanılmamaktadır ve bu ürünlerin ithalatı da söz konusu değildir.

Bu yasaklama, Bakanlığımızca yapılan tarama çalışmaları ve diğer tedbirlerle çok sıkı bir şekilde izlenmektedir. Diğer taraftan, mezbaha kesimleri, bu hastalıktan dolayı sıkı denetlenmektedir. Hayvan Hastalıkları ve Zararlılarla Mücadele Projesi kapsamında, 2001 yılında 7 000 000 büyükbaş, 2 300 000 küçükbaş; 2003 yılında ise şap hastalığına karşı 10 500 000 büyükbaş, 4 200 000 küçükbaş hayvan aşılanmıştır. Diğer hastalıklara karşı ise, 739 000 büyükbaş, 5 600 000 küçükbaş hayvan ve 144 000 000 kanatlı aşılanmış, 57 000 000 baş hayvan sağlık taramasından geçirilmiştir.

Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisinin onayıyla, ülkemiz, sığır vebası hastalığından âri, yani, bu hastalığın görülmediği bir ülke statüsüne alınmıştır. FAO'nun koordinatörlüğünde, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan arasında müştereken Trakya'da yürütülen şap hastalığı ve diğer egzotik hastalıkların kontrolüne yönelik teknik işbirliği projesi halen yürümektedir. Proje kapsamında, hastalıklara yönelik taramalar, küçükbaş ve büyükbaş hayvanların kayıt altına alınmasıyla küpelenmesi ve laboratuvar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Halkımızın, üretimden tüketime güvenli ve sağlıklı et tüketmesi amacına yönelik olarak, mezbaha ve kesimhanelerin ruhsatlandırılmasına devam edilmiştir. Bugüne kadar, özel sektör ve belediyeye ait toplam 543 adet kırmızı et mezbaha ve kesimhanesi ile özel sektöre ait 72 adet kanatlı et kombina ve kesimhanesi ruhsatlandırılmıştır.

Sunî Tohumlama Projesi kapsamında, 1999 yılında 701 000 baş olan sunî tohumlama miktarı, 2002 yılında 624 000, 2003 yılında ise 650 000 olarak gerçekleşmiştir ve dolayısıyla, hayvan ıslahıyla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.

Araştırma çalışmalarına gelince: Hayvansal üretimin artırılması için şimdiye kadar yapılmış olan araştırma çalışmalarının uygulamaya geçmesi çok başarılı olmamıştır. Araştırmalar, daha çok, hayvan yetiştirme, besleme, yem rasyoları ve barınaklar konusunda yoğunlaşmış; ancak, ıslah çalışmalarına gereken ağırlık tam anlamıyla verilememiştir. Elde edilen sonuçların uygulamaya aktarılmasında da istenilen başarı geç olmuştur. Bunda, hayvancılığımızın mevcut yapısı, işletmelerin küçüklüğü, üretici örgütlerinin yetersizliği, sermaye sorunu ve araştırmalarda yaşanan yetersizlikler etkili olmuştur.

Islah çalışmalarına, Bakanlık olarak, şimdiye kadar olandan daha fazla önem vermekteyiz. Ülkemizin iç kesimlerine yönelik olarak "Anadolu Esmeri" ağırlıklı olarak sahil kesimlerine yönelik olarak da "Anadolu Alacası" adı altında başlatılan sığır ıslah projesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Yani, benim...

BAŞKAN - Süreniz -20 dakika- doldu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 1-2 dakikada bunu özetlemek imkânsız. Müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Kaç dakika sürecek?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -5 dakika...

BAŞKAN - Peki.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...daha önceki dönemlerde başlayan bu araştırma çalışmalarını, adı konulan bu çalışmaları, 2003 yılında iyi bir hazırlıktan sonra, 2004 yılı içerisinde çok daha yoğun bir şekilde üzerinde durarak uygulamaya geçireceğiz ve dolayısıyla, beşer yıllık periyotlar şeklinde devam edecek bu araştırmaya önemli bir kaynak, Devlet Planlamanın desteğiyle de sağlanmış. Dolayısıyla, embriyo transferine dayalı bu projeyle, hayvancılığın ıslahı konusunda çok önemli bir gelişme sağlamayı ümit ediyoruz. Bunun uygulamaya geçmesi döneminde kamuoyuna çok daha detaylı bilgi vereceğiz; ancak, şu ana kadar, ülkemizde bu çapta bir ıslah çalışmasının yürürlüğe konulamadığını ve bu çalışmayla, sadece yüzde 20 oranında bir genetik ilerleme sağladığımızı da, buna harcadığımız paranın 10 misli üzerinde bir kaynağın çok kısa bir süre içerisinde intikal edeceğini ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, araştırma enstitülerimiz tarafından geliştirilmiş yeni koyun tiplerinde sürü oluşturma ve çiftçilerimize yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgemize adapte olmuş ivesi koyun ırkını ıslah etmeyi amaçlayan ivesi projemiz de 2004 yılı içerisinde başlatılacaktır. Bu çalışmalarla, koyun ıslahında önemli ilerlemeler sağlanması beklenmektedir.

Destekleme çalışmalarımıza gelince, hepinizin bildiği gibi, evvela iş destek araçları, girdi destekleri, yem bitkileri, damızlık hayvan, sunî tohumlama, teşvik destekli olarak süt teşvik primi, işletme desteği olarak hastalıklardan âri işletmelerin desteklenmesi, dış ticaretteki koruma destekleri, ihracat desteği, gümrük vergileri ve kontrol belgesiyle yapılan korumalar, Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması çerçevesinde hayvansal ürünlerde uygulanan gümrük vergisi uygulamaları ithalat kontrol belgesi düzenlenirken ülkemize kaliteli ve sağlıklı gıda maddelerinin girişine dikkat gösterilirken, bu ithalatın iç üretime olumsuz etkilerini önlemeye yönelik çalışmalar olarak ifade edebiliriz.

Ülkemizde 2003 yılında, daha önceki döneme göre, hayvancılık destekleriyle ilgili olarak daha başlangıçta bütçe ödeneği içerisinde çok büyük bir artışı ifade ettiğini ve 2003 uygulaması sonucunda 175 trilyonluk 2002 harcamasına nispetle, 2003 yılında 126 trilyonluk bir teşvik uygulamasının gerçekleştirildiğini, bunun yaklaşık 70 trilyonluk kısmının kaba yem açığının kapatılması amacıyla, yem bitkilerinin üretiminde uygulandığını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, yukarıda saydığımız destekler çerçevesinde, bu belirttiğim kaynağın dağıtılması söz konusu olmuştur, gerçekleştirilmiştir.

2004 yılı programı ve öngörülen çalışmalarımıza gelince, evvela 2003 yılında sektörde meydana gelen gelişme, piyasa mekanizmasının da etkisiyle oldukça gerilemeyi ifade eden bu durumun, hayvancılık sektöründe artık tekrar bir yükselmeye geçtiğini, bununla ilgili birkısım göstergelerin olduğunu ifade etmiştim, şimdi de onu söylemek istiyorum. 2003 yılında hayvancılık sektöründeki gelişmenin en önemli göstergesi, özel sektörün, bu sektöre yatırım yapma konusundaki arzusu ve gayretidir. Bugüne kadar, tarım sektörüne yatırım yapmamış, sanayi ve hizmetler sektöründe önemli başarılar elde etmiş müteşebbisler, hayvancılık sektörüne yatırım yapmasının, sadece bu sektöre verdikleri bir önemle, kârlılık dışındaki bir sebeple olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla, hayvancılık sektörünün 2003 yılı ve takip eden zaman içerisinde kârlılığını koruduğunu ve bu sebeple özel sektörün dikkatini çektiğini ve büyük ölçekli yatırımların başladığını söyleyebiliriz.

Buna ilaveten, yapılan desteklerle 2003 yılındaki canlanma biraz hızlanmıştır. 2004 yılında ise, sektördeki gelişme çok daha anlaşılır ve takip edilebilir bir seviyeye gelecektir. Bununla ilgili olarak, sunî tohumlama, damızlık düve, yem bitkileri, süt teşviki, su ürünleri ve arıcılık desteklemelerinde transfer tertibinden 200 trilyon, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında hayvancılık kooperatiflerine 200 trilyon, normal bütçe kaleminden tarımsal amaçlı kooperatif projelerini desteklemek amacıyla da 89 trilyon lira olmak üzere, 2003'e göre 2004 yılında yüzde 400'lük bir artış sağlanarak tarım kesimi içerisinde hayvancılık sektörü desteklenecektir. Bu rakam, bu oran ve toplam ulaşılan kaynak miktarı, 2004 yılında, hayvancılık sektörünün gelişmesi bakımından parasal destekler açısından...

BAŞKAN - Sayın Bakan, 5 dakika doldu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, konuşmamı birkaç dakika içerisinde toparlamayı ümit ediyorum Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, destekler bakımından hadise kendisini ortaya koyacak niteliktedir. Bunun dışında, sektörümüzde mevcut üretme istasyonlarımızı, TİGEM'e bağlı işletmelerimizi çok yeni bir anlayışla kullanmak ve özellikle, tohumculuk ve damızlık üretiminde, bu alanların özel sektöre açılarak çok daha yüksek bir kapasitede ve verimlilikte kullanılmasını amaç ediniyoruz. Bununla ilgili olarak ilk örneğimiz, Tokat İli Kazova Tarım İşletmesinde yapmış olduğumuz bir işbirliğidir ve buradaki daha önce mevcut olan 150 baş hayvan sayısını ilk etapta 700, sonra 1 200'e çıkarma konusundaki müşterek bir uygulamamız söz konusu olacaktır. Benzer uygulamanın organize hayvancılık bölgelerinin kurulmasıyla bölgelere canlılık getireceğini söyleyebiliriz. Bunun dışında, Avrupa Birliğine uyum çalışmaları konusunda, araştırma önergesinde de ifade edildiği gibi, tarım sektörü, Avrupa Birliği uyum çalışmaları içerisinde çok önemli bir yer alacaktır. Bu, en başta gıda güvenliği bakımından hayatî önemdedir. Artık, tarladan sofraya, hadisenin bütün safhalarının kabul edilebilir sınırlar içerisinde yapılması gereği vardır.

Ben, vaktin kısalığı ve izah etmenin de uzun zaman alacağını dikkate alarak, bu konuda yaptığımız çalışmaları teker teker sıralamak yerine, Tarım Bakanlığının Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinden de aldığımız bilgiye göre...

BAŞKAN - Sayın Bakan, vakit daraldı, öbür arkadaşlara söz vermeyeceğiz; onun için, siz, konuşmanızı rahat tamamlayın, devam edin.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben arkadaşların hakkından mı kullanıyorum?

BAŞKAN - Ne kadar kullanırsanız; buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, yarın aynı süreyi biz de isteriz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, teşekkür ediyorum.

Ben, şu anda salonda bulunan arkadaşlarımızın zamanını da almak istemiyorum; ama, tabiî, sektörle ilgili düşüncelerimi de ifade etmek istiyorum. Tabiî, böyle bir konuda, bir bakıma da yapılan çalışmaların ortaya konulması bakımından, bir fikir verilmesi bakımından da, bir fırsat olarak düşünüyorum. Dolayısıyla, Avrupa Birliği çalışmalarıyla ilgili birkaç cümleyi şöyle toparlayayım müsaade ederseniz.

Arkadaşlarım, evvela, uyum çalışmaları çerçevesinde geçen hafta çıkarılan ıslahçı hakları konusu, elbette, bitkisel üretimle ilgili; ama, tarımı bir bütün olarak alırsak, biz, o konuda, altı ay sonra çıkarılması taahhüt edilen, kabul edilen bir yasayı çıkarmış olduk. Bu benzeri konular, önümüzdeki perşembe günü de Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununda yürürlüğe girecek bir değişiklikle yine aynı çerçeve içerisinde gündemimize gelecek.

Uyum çalışmaları çerçevesinde delidana hastalığının tarama sisteminin ülkemizde kurulduğunu, bu kapsamda 2003 yılında 1 742 hayvana yönelik olarak test yapıldığını ve bu konuda Amerika'da ortaya çıkan gelişmeyle birlikte, çok daha dikkatli bir şekilde ve kapsamını genişleterek bu çalışmayı takip edeceğimizi söylüyorum.

Kamuoyunun bilgisi bakımından da şunu ifade etmek istiyorum: 1996 yılından sonra ithal edilen tüm hayvanların bir bakıma takibini yapacağız, kayıtlarını kontrol ediyoruz. Zaten, bunlar, kontrol altında olan hayvanlardır. Ülkemizde benzer bir hadisenin ortaya çıkacağına dair şu anda elde hiçbir ifade, bir rastlantı, bir gösterge söz konusu değildir; ama, bu vesileyle, Türkiye'de hayvancılık sektöründeki birkısım eksikliği görülen hususların da giderilmesine vesile olarak bunu kullanmak istiyoruz. Yani, özellikle, sağlıklı beslenme, gıda güvenliği, gıda güvencesi konusunda toplumumuzu çok daha rahatlatmak istiyoruz.

Gıda güvenliği konusunda bir başka husus da şudur: 560 sayılı Gıda Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili çalışmalardır; halen, Tarım Komisyonundan geçmiş, Sağlık Komisyonuna intikal etmiştir. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili olarak, Tarım Bakanlığı, bugüne kadar, sadece çiftçileri düşünen bir Bakanlık ve onların sorunlarını gündeme getiren bir Bakanlık olurken, artık, önümüzdeki günlerde bu kanunun çıkmasıyla birlikte, Bakanlığın görev alanında da çok büyük bir değişme meydana gelecektir; bu değişmeyle, tüketicilerin sağlıklı beslenmesi, gıda güvenliği konularında, artık, sorumluluk almış olacaktır ve dolayısıyla, yepyeni bir yaklaşım ve organizasyona da ihtiyaç  vardır.

Bakanlığımızın, ruhsatlı mezbaha, kombina ve kesimhanelerde kontrol hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin tebliği 2001 Kasımında yayımlanmış ve İl Kontrol Laboratuvar Müdürlüklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelik, yine, 2001 Ocak ayında yürürlüğe girmiş, Avrupa Birliğindekine benzer şekilde, ülke içerisinde veteriner otoritelerini birbirine bağlayan bir iç bilgisayar sistemi ve bir dış hareket kontrol sistemi ve bir hayvan hastalıkları bildirim sistemine ilişkin altyapının oluşturulması çalışmaları başlatılmıştır.

Veterinerlik mevzuatına uyum konusunda, 17 000 000 euroluk bir proje, 2002 malî işbirliği çerçevesinde yürümektedir. Çok kapsamlı bulunan veterinerlik mevzuatına uyumun, ulusal programda belirtilen sürede bitirilmesi amaçlanmıştır.

Avrupa Birliği mevzuatına uyumda, Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliği 2002 Temmuzunda çıkarılmış ve yaklaşık, 1 300 000 adet işletmede 8 000 000 baş sığır küpelenerek veri tabanına işlenmiş ve kayıt altına alınmıştır. Hollanda Hükümeti tarafından, belli bir proje kapsamında, Türkiye'deki büyükbaş hayvanların  tespit ve kayıt projesi uygulanmaktadır. Kısa süre içerisinde sığır cinsi hayvanların kayıtlarının bitirilerek küçükbaş hayvanların kaydına başlanacaktır.

Ondört aylık bir dönemde yapmış olduğumuz çalışmalarla ilgili olarak sizlere bilgiler aktarmaya çalıştım. Bunun sonucu olarak şunu vurgulamak istiyorum: Ekonomik ve sosyal hayatımızda bu denli büyük öneme sahip ve Avrupa Birliği uyum çalışmaları açısından kritik bir özellik taşıyan hayvancılık sektörümüzü, yetiştiricilerimiz, sanayicilerimiz ve yasama, yürütme organlarımızla el ele vererek, potansiyeli doğrultusunda  geliştirmeliyiz diye düşünüyorum.

Rekabet gücü yüksek, kendi ayakları üzerinde gelişen, dinamik bir hayvancılık sektörünü bu ülkede oluşturmak hepimizin görevi. Tüm çalışmalarımız, bu anlayış çerçevesi içerisinde, sektörü büyütmek geliştirmek içindir.

2004 yılı bütçe kaynakları ve uygulayacağımız projelerle hayvancılık sektörünün, 2002 yılının sonunda başlayan 2003 yılında devam eden gelişmenin, 2004 yılında çok daha bariz bir şekilde kendini gösterecek bir noktaya geleceğini ümit ediyor, bu yönde gayretimizi olayın gelişmesine katkı yapacak şekilde kullanıyoruz. Dolayısıyla, sektörümüzle ilgili düşüncelerimi böyle ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)- Araştırma yapalım; katılıyor musunuz?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -Araştırma yapalım mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -Ben, bu konuda, elbette, her türlü fikre açığım.

Peki, teşekkür ederim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Meclis araştırma önergesini tamamlama imkânımız vakit itibariyle kalmamıştır.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Ocak 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.52