DÖNEM
: 22 CİLT : 39 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
44 üncü Birleşim
20 Ocak 2004 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur
Çetin'in, Türkiye'deki elma yetiştiricilerinin sorunlarına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,
sağlık personeli yerleştirme sınavına, çiftçilere yapılan gelir desteği
ödemelerine ve Ağrı İlinde yaşanan bazı temel sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Sevigen'in, İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarına ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenterler
Forumunun Brüksel'de yapılacak çalışma grubu toplantısına katılacak
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/447)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın Avrupa Parlamentosu Başkanının AB genişleme sürecine katılan
ülkelerin parlamento başkanlarıyla Budapeşte'de gerçekleştireceği toplantıya
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/448)
3.- Bazı milletvekillerinin, belirtilen
sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/449)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün;
4876 sayılı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından
Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/191), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/135)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak ve
26 milletvekilinin, Kelkit Havzasının ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlarının
araştırılarak bölgenin kalkınması ve potansiyelinin değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/156)
2.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 21
milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/157)
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/2) (S.Sayısı : 328)
(5/2)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/3) (S. Sayısı : 329)
(5/3)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/4) (S. Sayısı : 330)
(5/4)
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. -
SÖYLEVLER
1.- Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez
Müşerref''in, Türkiye-Pakistan ilişkileri ve dünyadaki gelişmeler konusunda
Genel Kurula hitaben konuşması
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
2.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
3.- Antalya Milletvekili Atila Emek'in,
Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in,
sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
5.- İzmir Milletvekili K.Kemal Anadol'un,
yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar nedeniyle İzmir'deki
hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
7.- Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu kurumlarınca karşılanabilmesi
için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
8.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
9.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın,
yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
10.- Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
11.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Keşan İlçe Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/382) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı
12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki
mağduriyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
13 - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat Bankasının yeniden açılıp
açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/385)
14.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent Projesinin iptalinin ne şekilde
telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/389)
15.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/396) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
16.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin yapımına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/397) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
17.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/398) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, AİHM'de Türkiye adına davalara giren bir avukata ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1534)
2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Edirne'nin, Enez İlçesinin ekonomik durumunu etkileyecek bazı kararların alınıp
alınmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in
cevabı (7/1582)
3.- Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı
(7/1586)
4.- İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları'nın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının eleman alımlarında erkek
olma koşulu aramalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1615)
5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydın'ın cevabı (7/1621)
6.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
denetimsiz Kur'an kursu olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1624)
7.- İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları'nın, Talim ve Terbiye Kurulunda yapılan görevden alma ve atamalara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1639)
8.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1658)
9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1663)
10.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1670)
11.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kurumlara geçiş yapan
personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1674)
12.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren'in, Ankara'daki bir jandarma operasyonunda gözaltına alınan kamu
görevlilerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1682)
13.- İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya'nın, Avusturyalı öğrencilerin öğrenim harcının kaldırılması için bir
çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı (7/1691)
14.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Millî Eğitim Geliştirme Projesi için alınan kredinin amacı
dışında kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1692)
15.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz
Demir'in, öğretmen atamalarında bölüm önceliği nedeniyle mağduriyet oluştuğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/1709)
16.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
bazı yerel dil ve lehçelerin öğrenilmesini sağlayacak mevzuat değişikliği ve
kurslara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1710)
17.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Kafkas Dernekleri Federasyonunun anadilde yayın başvurusuna ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın cevabı (7/1711)
18.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Kur'an kurslarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydın'ın cevabı (7/1721)
19.- Isparta Milletvekili Mevlüt
Coşkuner'in, Kurum İdarî Kurulu raporu üzerine yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1714)
20.- Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, hükümetin politika oluşturma ve strateji belirleme yöntemlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/1751)
VIII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve
23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/51)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki,
Kırıkkale İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarıyla, Kırıkkale Üniversitesinin
çözüm üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın,
Kırşehir İlinde yaşanan sıkıntılara, özellikle çiftçilerin sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü,
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Sağlık
Bakanlığının Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte yapmış olduğu sözleşmeli
personel alımıyla ilgili sınavın yöntemine ve buna bağlı olarak yapılan
atamalardaki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik,
Cevap verdi.
(9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano
Prodi'nin Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı : 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı : 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı :
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan, Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman ve 14 Milletvekilinin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifinin (2/182)
(S.Sayısı:300),
5 inci sırasında bulunan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının (1/716) (S. Sayısı: 319),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan, Elektronik İmza
Kanunu Tasarısının (1/613) (S. Sayısı: 333), yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano
Prodi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine adaylığı konusunda bilgi vermek üzere Genel
Kurula hitaben bir konuşma yaptı.
20 Ocak 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.46'da son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Suat Kılıç |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Samsun |
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No. : 68
II. - GELEN KÂĞITLAR
19 Ocak 2004 Pazartesi
Teklifler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 39 Milletvekilinin; Özel
Eğitim Kurumları Odası Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/238) (Adalet ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.1.2004)
2.- Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in; 357 Sayılı Askerî Hâkimler
Yasasının İkinci Maddesinin "D" Fıkrası ile "E" Fıkrasının
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/239) (Millî Savunma ve Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)
3.- Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan ve 69 Milletvekilinin;
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/240) (Millî
Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)
Raporlar
1.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 Milletvekilinin; Afyon
İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine
Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma
Önergesi (2/23) (S. Sayısı : 337)
(Dağıtma tarihi : 19.1.2004) (GÜNDEME)
2.- Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma
Komisyonları Raporları (1/694) (S. Sayısı: 338) (Dağıtma tarihi : 19.1.2004) (GÜNDEME)
3.- Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/729) (S.
Sayısı: 340) (Dağıtma tarihi: 19.1.2004) (GÜNDEME)
No. : 69
20 Ocak 2004 Salı
Raporlar
1.- Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 17.12.2003 Tarihli ve 5023 Sayılı
Kanun ile Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/724) (S. Sayısı: 339) (Dağıtma
tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Litvanya Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve
Ticarî Konularda Hukukî ve Adlî İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/375) (S.
Sayısı: 341) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Moğolistan Arasında Hukukî, Ticarî ve
Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/425) (S. Sayısı: 342)
(Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Diplomatik Temsilcilik Binalarının İnşası İçin Karşılıklı Arsa
Tahsisine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/481) (S.
Sayısı: 343) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu
Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
yapan Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/661) (S. Sayısı: 344) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
6.- Avrupa Radyokomünikasyon Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/667) (S. Sayısı:
345) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
7.- Sınıraşan Örgütlü Suçlara karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine
Ek Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları ile Mühimmatının Yasadışı Üretimine
ve Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/668) (S. Sayısı:
346) (Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Ticarî Denizcilik Anlaşmasına Değişiklik
Getiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/672) (S. Sayısı: 348) (Dağıtma
tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
9.- Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü ve Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Güvence Fonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/742) (S. Sayısı: 350)
(Dağıtma tarihi: 20.1.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ihalesine ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/923) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir'in, İmar Bankasının Hazine bonosu satış yetkisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1858) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)
2.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa Çevre Yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1859) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)
3.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa'nın Yenihisar İlçesindeki Yarhisar Camii ve Hamamının
restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1860) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2004)
4.- Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Türkiye Diyanet Vakfınca kestirilecek kurbanlara ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1861) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.1.2004)
5.- İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın, Hepatit B virüsüne karşı ne gibi çalışmalar yapıldığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1862) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.1.2004)
6.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, dünyada ve ülkemizde yaşanan değişimler karşısında kültür
alanında karşılaşılacak risklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1863) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)
7.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, sosyo-ekonomik değişim ve küreselleşme sürecinde kültür
alanındaki proje ve politikalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1864) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)
8.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa'nın Osmangazi İlçesinde kapanan kütüphanelere ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.1.2004)
9.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa Yenişehir Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1866) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.1.2004)
10.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, telefonu olmayan köylere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1867) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)
11.- Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin'in, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ihalesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1868) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)
12.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, Bursa'nın Keles İlçesinde meydana gelen depremde zarar
görenlere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1869) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)
13.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan'ın, damızlık düve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1870) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.1.2004)
14.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, özelleştirilen Alaşehir Suma Fabrikası çalışanlarının durumuna
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1871) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.1.2004)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
İbrahim Çakmak ve 26 Milletvekilinin Kelkit Havzasının ekonomik, sosyal ve
çevresel sorunlarının araştırılarak bölgenin kalkınması ve potansiyelinin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.1.2004)
2.- Trabzon Milletvekili
Asım Aykan ve 21 Milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/157) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.1.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
20 Ocak 2004 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
44 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır; hükümet bu konuşmalara cevap verebilir, hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk sözü,
Türkiye'deki elma üretimi ve elma yetiştiriciliğinin sorunlarıyla ilgili söz
isteyen Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'e veriyorum.
Buyurun.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Niğde
Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, Türkiye'deki elma yetiştiricilerinin
sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde)
- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye'de elma üretimi ve elma
yetiştiriciliğinin sorunları hususunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada elmayı en çok üreten
ülkelerden birisiyiz. Gene, dünyada elmayı en çok tüketen yegâne ülkeyiz;
maalesef ürettiği elmanın yarısını telef eden, çöpe döken tek ülkeyiz.
Sahip olduğumuz
potansiyele rağmen, değerlendiremediğimiz tarım ürünlerinden birisidir elma.
Anadolu birçok bitki ve ürünün olduğu gibi elmanın da anavatanıdır.
Türkiye'deki elma üretiminin yaklaşık yarısını sırasıyla Isparta, Niğde, Karaman
illeri gerçekleştiriyor. Bu illeri sırasıyla da Denizli, Konya ve Çanakkale
İlleri izlemektedir.
Dünyada elma üreten
ülkeler arasında Türkiye yıllık ortalama 2 500 000 tonluk üretimiyle üçüncü
sırada yer almaktadır. Dünya Gıda Örgütü (FAO) kayıtlarına göre, dünya elma
üretimi 58 000 000 ton olarak tahmin ediliyor. Çin, yıllık ortalama 20 000 000
ton üretimle ilk sırada yer alırken, ABD'nin üretimi 3 800 000 tondur. Fransa,
İran, İtalya, Polonya, Rusya, Yeni Zelanda, Şili ve Arjantin, diğer önemli elma
üreticisi ülkelerdir. FAO kayıtlarına göre, dünyada kişi başına ortalama elma
tüketimi 8 kilogram civarındayken, Türkiye'de kişi başına ortalama elma
tüketimi dünya ortalamasının 4 katı daha fazla ve 32 kilogram seviyesindedir.
Tüketimin yüksek olmasına
karşın, ihracatta aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Hatta, elma
üretiminde dünya üçüncüsü olan Türkiye, özellikle Şili ve Arjantin'den elma
ithal etmektedir.
Elma üretim bölgelerinde,
üretici, alıcı bulamamaktan şikâyetçi. Ayrıca, fiyatların düşük kalmasından
yakınan üreticiler, ithalatın durdurulmasını ve ihracatın desteklenmesini talep
etmektedirler. Bu yıl 500 000 tonluk üretimi olan Niğde'de elmaya alıcı
bulunamıyor. Geçen yıl, kilosunu 600 000 liradan satan Niğde'deki elma
üreticisi, bu sezon başında alıcıların 500 000 liralık fiyatını beğenmedi;
ancak, daha sonra fiyatlar 200 000 liraya kadar düştü.
İran'dan sınır
ticaretiyle çok miktarda elma piyasaya giriyor. Tüccar, bu yüzden geçen yıl
ciddî zarara uğradı ve bu yıl elma almak istemiyor. Fiyatlardaki düşüşün temel
nedeni bu.
Üreticinin, bahçede,
ortalama 200 000 liradan sattığı elma, tüketiciye 1 500 000 liradan satılıyor.
Asıl parayı aracıların kazandığı, elma üreticisinin de, milyonlarca tüketicinin
de bu işten zarar gördüğü ifade edilmektedir.
Hasat edilen elmalar
pazara sevk edilinceye kadar depolarda muhafaza edilirler. Bu depolar, adi
depolar, soğuk hava depoları veya kontrollü atmosferli soğuk hava depoları
olabilmektedir.
Elmaların depoda kalma
müddeti, meyvenin depolanma zamanı, ağacın beslenme durumu, mevsim ve çeşide
göre değişir. Normalden geç hasat edilen meyvelerde kısa sürede olgunlaşma görülürken,
erken hasatta ise su kaybı fazla olur ve meyvelerin yeme kalitesi düşer. Bu
durumda, üretilen 2 500 000 ton elmanın yaklaşık 1 000 000 tonu heba
olmaktadır.
Bu kayıpların en aza
indirilmesi amacıyla alınması gereken önlemelere, bahçede, üretim aşamasında
başlanmalıdır. Çeşit ve anaç doğru seçilmeli, budama, gübreleme, sulama gibi
kültürel işlemler yerinde ve zamanında uygulanarak, en yüksek kaliteye
ulaşılmalı, çeşide ve yöreye en uygun derim zamanı saptanmalıdır, böylece,
maksimum depolama süresinden yararlanılmalıdır.
Peki, dünya elma
üretiminde üçüncü sıradayken, ürettiğimiz ürünü neden pazarlayamıyoruz; bunun
çeşitli nedenleri var. Birincisi, Türkiye'de elma üretimi var; ama, çeşit yok:
red starking dediğimiz ve golden dediğimiz elma üretiliyor. Bunlar, dünyada
modası geçmiş, tüketimi olmayan çeşitlerdir. Bunun yerine, Amerika ve
Avrupa'nın, özellikle İtalya ve Fransa'nın ürettiği fuji, gala, redspour,
redcihv türleri, hem görünüm hem tat hem de mevsim olarak tüketici tarafından
tercih edilmektedir. Bu nedenle, bizim, Avrupa'ya ihraç şansımız hiç yoktur.
İkincisi, Türkiye'de üretilen elmanın minimum yüzde 50'si, kalitesiz ve sanayi
tipi elmadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MAHMUT UĞUR ÇETİN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bunun miktarı 1 000 000
tonun üzerindedir. Bu, direkt olarak heba olup gitmektedir. Türkiye'de elmasuyu
işleyen, elma konsantresi üreten firmaların yeterince olmamasından dolayı da
burada çok ciddî bir ekonomik kayıp vardır. Geriye kalan kaliteli saydığımız
elmanın yüzde 30-40'ı da sağlıklı bir şekilde depolanamadığı için heba olup
gitmektedir.
Netice itibariyle, dünya
elma üretiminde üçüncü sırada olmamıza rağmen, maalesef, bu oran içerisinde hem
halkımızın sofrasına ulaşan hem ihraç
edilen düzgün elma neredeyse yüzde 15'lere kadar düşmektedir.
Bu şartlar altında,
ihracatı artırmak için ne gibi çalışmalar yapılıyor; Türkiye'de bodur elmacılık
dediğimiz plantasyonlar, bazı büyük firmalar tarafından kuruluyor. Bunların
sayısı giderek artmaktadır. Mesela, Niğde'de Sazala ve Altunhisar bölgelerinde
İtalyanların kurmuş oldukları bodur elma alanlarında, neredeyse, tüm Niğde'de
üretilen kaliteli elma miktarından daha fazla, 11 ayrı tür üzerine elma
üretilmekte ve tamamı ihraç edilmektedir.
Elmacılık üzerine, son
yıllardaki bu yeni yapılanma ve araştırmalar, önümüzdeki beş yıl içerisinde
Avrupa'nın en büyük elma ihracatçılarından birisi olacağımızı göstermektedir.
Mesela, hemen yanı başımızdaki komşumuz Yunanistan, elma üretimi çok az olduğu
için, ihtiyacının büyük bir kısmını, dışarıdan ithal ederek karşılamaktadır;
fakat, mevcut üretim ve kaliteyle, Yunanistan'a elma satmamız, maalesef, bugüne
kadar mümkün değildi; ancak, son zamanlarda ürettiğimiz elmalar onlara da cazip
gelmekte ve Yunanistan'a da, son dönemde üretilen söz konusu kaliteli
elmalardan ihraç etmekteyiz.
Şimdiye kadar Türkiye'nin
elma üretim merkezleri dediğimiz Niğde, Isparta, Karaman ve Konya gibi
illerimizdeki elma bahçeleri, yirmibeş otuz, hatta kırk yıllık yaşlı ağaçlardan
oluşmaktadır. Hastalıkla mücadele ve ilaçlama, zamanında yapılmıyor.
Elma kalitesine en büyük
zararı, dolu vermektedir. Avrupa'da elma bahçeleri, üzerine ağ serilerek
doludan korunur. Bizde böyle bir şey olmadığı için, ürün, doludan zarar
görmektedir.
Ayrıca, ağaçlarda
seyreltme yapılmıyor; dolayısıyla, elmalar küçük ve kalitesiz oluyor. Elma,
hasat edildiği dönemde değil, soğuk hava depolarında depolandıktan çok uzun bir
süre sonra tüketilen ve katmadeğer kazanan bir üründür; yani, portakal ve limon
gibi değildir.
Türkiye'de hasat zararı
da çok fazladır. Avrupa'da elma ağaçları bodur olduğu için, ağaca tırmanmadan
toplanır. Bizde ise, ağaçlar yüksek olduğu için, elmalar silkelenerek
toplanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MAHMUT UĞUR ÇETİN
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Elmanın, hasat edilir
edilmez, hiç güneşin altında bırakılmadan, çok süratli, soğuk hava deposuna
konulması gerekiyor. Bizde ise, bu süre, bazen yirmi yirmibeş günü alıyor,
ondan sonra soğuk havaya giriyor.
Elmanın üretimi kadar,
depolanması da çok önemlidir. Türkiye'de, depolama kapasitesi, üretilen elmanın
tamamını alacak büyüklükte değildir. Bu depoların çok büyük bir kısmı ilkel
depolardır. Dolayısıyla, buralarda depolanan elmalar, iki üç ay sonra bozulmaya
başlıyor. Türkiye'de, yurt dışından, Arjantin, Şili ve İtalya'dan ithal edilen
ve hepsi beş altı ay önce hasat edilmesine rağmen, elmalar, sanki dalından yeni
koparılmış gibi bir görüntü vermektedir. Bunun nedeni, Avrupa'da, elmanın,
atmosfer kontrollü soğuk hava depolarında saklanmasıdır. Türkiye'de ise sadece
iki firmada 15 000 ton kapasiteli bu tür soğuk hava deposu vardır. Atmosfer
kontrollü depodan çıkan ürün, haziran ve temmuz aylarında bile çok sağlıklı bir
şekilde kendisini muhafaza etmiş olmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
bakınız, sürenizin miktarı kadar süreye ulaştınız; lütfen, tamamlar mısınız
konuşmanızı.
MAHMUT UĞUR ÇETİN
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen...
MAHMUT UĞUR ÇETİN
(Devamla) - Türkiye'de özellikle elma üretim merkezleri olan Niğde, Isparta,
Karaman, Konya, Denizli, Çanakkale İllerine, bir an önce, devlet destekli,
atmosfer kontrollü soğuk hava depolarının kurulması gerekmektedir.
Tüketim alışkanlıklarına
bağlı olarak, elma ihracat dönemleri, dünyada ağırlıklı olarak ocak, şubat ve
mart aylarıdır. Bu aylarda ise, gerçekten, dünya elma ihracatı küçümsenemeyecek
boyutlardadır. Bu orandan pay alabilmemiz ve dünya elma ihracatında söz sahibi
olabilmemizin yolu, yukarıda belirttiğim atmosfer kontrollü soğuk hava
depolarının, elma üretim merkezleri olan Niğde, Isparta ve Karaman İllerine
derhal kazandırılmasından geçmektedir. Dünyada elma üretiminde üçüncü sırada
olmamıza rağmen, dünya elma ihracatından aldığımız pay yüzde 1'ler
civarındadır.
Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; sahip olduğumuz potansiyele rağmen,
değerlendiremediğimiz tarım ürünlerinin başında elma gelmektedir.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
konuşmanızı kesmek zorunda kalacağım; lütfen...
MAHMUT UĞUR ÇETİN
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Özellikle hükümetimizin,
Tarım Bakanlığımızın ve siz değerli 22 nci Dönem milletvekillerimizin konuya
bundan böyle daha hassas yaklaşacağınızı biliyor, buna inanıyor ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
ikinci konu da sizinle ilgili; ikinci hatip de konuştuktan sonra söz hakkını
size vereceğim.
Gündemdışı ikinci söz,
Ağrı İlinde çiftçilerin genel sorunlarıyla ilgili söz isteyen Ağrı Milletvekili
Naci Aslan'a aittir.
Sayın Aslan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli yerleştirme sınavına, çiftçilere
yapılan gelir desteği ödemelerine ve Ağrı İlinde yaşanan bazı temel sorunlara
ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin saygın üyeleri; Ağrı'nın bazı temel sorunlarını gündeme
getirmek ve hükümetimizin dikkatine sunmak üzere söz almış bulunuyorum;
hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Öncelikle, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu dönem geç konuşma hakkı almam nedeniyle, İlim Doğubeyazıt
İlçesi Ortadirek Köyünde yüreklerini ortaya koyarak, gerçekten vazife aşkıyla
ve öğretmenliğin üstün erdemliliği nedeniyle kendi canları pahasına toplumsal
bir faciayı önlemek için gayret gösteren meslektaşlarım değerli eğitimci
kardeşlerimin ruhları önünde, ben ve AK Partili 4 milletvekili kardeşim, 5'imiz
birden eğiliyoruz, saygılarımızı sunuyoruz; kendilerine Allah'tan rahmet,
ailelerine yürekten baş sağlığı diliyoruz.
Değerli kardeşlerim,
bundan bahsederken, Sayın Millî Eğitim Bakanımız da buradayken, âcizane
görüşümü arz ediyorum: Sayın Bakanımız, kışın iklimin sert geçtiği
bölgelerimizde kaloriferle ısınan yerlerde her sene kaloriferci sertifikası veriliyor
ve eğitimden geçiriliyor; ama, ne yazık ki, sobayla ısınan yerleşim
birimlerinde, hastanelerimizde ve özellikle eğitim kurumlarımızda, sobayla
ısınan bizim kurumlarımızda, çocuklarımız eğitimsiz olduğu, bir sobanın nasıl
yakılacağından, bir sobanın hangi maddeyle tutuşturulacağından haberleri
olmadığı için, işte, Doğubeyazıt Ortadirek Köyümüzde de tiner bidonunu sobanın
üzerine tutmak sebebiyle bu can kayıplarının meydana gelmesine vesile
olunmuştur. Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bir genelge yayımlayarak,
uzmanların, bilgileri doğrultusunda halkımızı bilgilendirmesi dileğimi arz
ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bölgemiz halkı çok soğuk iklim koşullarında yaşamaktadır. Yoksulluğun ve
sefaletin diz boyu olduğu ve tüm imkânlardan mahrum olan bu bölgemizde,
İran'dan ülkemize doğalgaz boru hattı geçmektedir. Doğalgaz boru hattının
İlimiz Ağrı merkezine yakınlığı -Ozanlar Köyü civarından geçmekte- 3
kilometredir. 104 nolu vana, bu bölgede bulunmaktadır. Biz diyoruz ki, Ağrı
halkını ve Doğu Anadolu halkını üvey evlat muamelesine tabi tutmayınız. Siz, binlerce
kilometre uzaklıktaki yerleşim birimlerine doğalgaz hizmetini sunarken, neden,
3 kilometre uzaklıktaki bir yerleşim birimine, devletin kurumları, sivil toplum
örgütleri ve halkımızın yerleşim alanları için çok görüyorsunuz, bir dönüşüm
santralı kurmuyorsunuz; onu da, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza arz
ediyorum.
Yine, arkadaşlar, ben,
bir eğitimciyim ve çok sınav yaptım. Sayın Millî Eğitim Bakanının engin
tecrübesine ve deneyimine saygım var. Gerçekten, eğitimi bilen, donanımlı bir
Millî Eğitim Bakanımız var; ama, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın, 13 Aralık günü
yapılan Sağlık Personeli Yerleştirme Sınavında kullandığı cümleleri, ben, Sayın
Bakanımdan dinlerken dehşete düştüm; çünkü, bir sınav uygulayıcısı olarak,
bizim dilimizde, rakamsal olarak, sıfır, absorbe bir elemandır, yutan bir
elemandır, hiçbir değeri olmayan, pozitif ve negatif sınırların arasında bir
sınırdır. Şimdi, 57,785 puan alan bir kardeşimiz, 5 tercihini yaptıktan sonra,
sizin 6'ncı tercih olarak sunduğunuz, eğer bu 5 tercihe yerleştirilmezseniz,
bunu ister misiniz diyorsanız ve bu kardeşimiz de bunu işaretliyorsa, siz, bu
kardeşimizin 57,785 puanını hiçe sayarak, sıfır puan alan bir kardeşimizi
yerleştirirseniz, ben, derim ki, sizin Millî Eğitimin yapmış olduğu bu sınavın
bilgisayarına virüs girmiştir; bu, bir hırsızlık virüsüdür; lütfen,
muhalefetiyle, iktidarıyla elbirliği yapalım, Millî Eğitim ve Sağlık
Bakanlıkları üzerindeki bu lekeyi kaldıralım. Yoksa, böyle, çok cici bici
cümlelerle, kaçamak cümlelerle bunu örtbas etmenin imkânı yok.
Mesela, arz ediyorum; bir
kardeşimiz, bir mektup yazmış bana; işte, anlatıyor: "Sayın milletvekilim
-böyle böyle oldu- benim 450 000 000 maaşım var, 6 çocuk okutuyorum. Benim
çocuğumun aldığı puan 57,785; istediği yerler, Ağrı Devlet Hastanesi,
Kars-Kağızman 1 Nolu Sağlık Ocağı, Patnos 1 Nolu Sağlıkocağı, Şırnak,
Şanlıurfa. Ben, Kağızman'ı kazanmama rağmen..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan,
müsaade eder misiniz. Mikrofonunuz kapandı zaten.
Sürenizi uzatacağım da,
çiftçi sorunlarıyla ilgili konuşma yapacak mısınız?
NACİ ASLAN (Devamla) -
Anlatacağım... Ona da dönüyorum, sırayla geliyorum...
Dertlerimiz çok Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslan,
dertlerimizin hepsini bitiremeyiz burada!
NACİ ASLAN (Devamla) -
Affınıza sığınarak... Bana karşı müsamahalı davranırsanız, mutlu olurum.
"...Kazanan, Serkan
Köse; baba adı, Fikret; numarası 326624780; puanı sıfır; kazandığı yer, benim
tercih ettiğim Kağızman Sağlıkocağı!.." Şimdi, bunlar, ibret verici
durumlar. Diğer taraftan, çiftçi sorunlarına dönüyorum.
Birbuçuk yıldır, Tarım
Bakanımızdan bir dileğim var; yani, Parlamento bu dönem çalışmalarına
başladığından bugüne kadar, ben, Sayın Bakanıma dedim ki: Sayın Bakanım, bizim
bölgemiz fakir bir bölge, kültürel yoğunluğumuz az, minimum noktada. Eğer,
köylülerimiz birleşip belli bir şuur düzeyine erişmiş ve süt inekçiliği
kooperatiflerini kuruyorsa, bu insanlar bir araya gelmesini becerebilmişse bu
devirde ve bunlar bir kooperatifi işler hale getirmişse; 2000 yılında çıkan işletme
kredisinden -140 milyar- 46 milyarı gönderilmiş, 94 milyarı iki yıldır gönderilmiyor...
Sayın Bakanım defalarca bana söz vermesine rağmen -TİGEM Genel Müdürü de- bu
konuda diğer milletvekili arkadaşlarıma da -onların girişimleri benden daha
üstün, daha değerli- söz verilmesine rağmen, bugüne kadar gönderilmedi.
Diğer taraftan, Sayın
Bakanım, doğrudan gelir desteği paralarının tespiti yapılırken
"gelişmişlik düzeyi" diyor. Allahaşkına Parlamento, allahaşkına
Türkiye Cumhuriyeti, Ağrı, 81 ilin en gerisinde kalmış bir il; bunun ilçeleri
ve ilçe merkeziyle, aradaki hangi gelişmişlik düzeyinden bahsediyorsunuz?!
Hangi kritere göre bunu yapıyorsunuz?! Bana göre, gün geçtikçe geriye gidiyor.
Halen, doğrudan gelir desteği paraları dağıtılmamış. 5 arkadaşım da burada.
İnanıyorum, onlar da, benim gibi, defalarca yalancı durumuna düşmüşlerdir;
çünkü, on gün sonra, beş gün sonra, altı gün sonra...
Sayın Bakanımdan şu
dileğim var: Buraya çıksın -Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bakanı- ve
"arkadaş, param yok, gönderemiyorum" desin veyahut da "ben,
falan ayın falanca günü bu parayı vereceğim" desin. Her gün telefonlar
geliyor, muhtarlar arıyor, fakslar geliyor ve yoğun olarak kış şartlarının çok
ağır olması, geçim standardının çok düşük olması, gayri safî millî hâsıla
içindeki payının gerçekten Türkiye'nin 81 ilinin gerisinde olması nedeniyle,
artık, insanlar yakacak bulamıyor, bunu da kendilerine bir ümit sayıyorlar, bir
gelir kaynağı sayıyorlar. O nedenle, Sayın Tarım Bakanıma arz ediyorum, buna
bir açıklık getirsin reel bir yaklaşımla ve bu insanlarımız da işitsin ki bu
para ne zaman alınacak...
Bir de, ben bir ara yine
burada bir konuşma yaparken -ki, Tarım Bakanımı ilgilendirdiği için arz
ediyorum- karın 1 metre yağdığı... Demin kardeşimle konuşurken "üç gündür
köyden il merkezine gelemedik" dedi. Niçin; -40 derece soğuk var, arabaların
hepsi donmuş, marş basmıyor. Böyle bir yerde yaşayan insanlar için... Geçen
sene Hamur'da bir bacımız doğum yapıyor diye ilçe merkezine getirilmek
isteniyor, 5,5 saatte at kızaklarıyla getiriliyor ve kendisi ve çocuğunu
kaybettik. Şimdi, -40 derece nerede, şu anda 14 derecede olan illerimizde çoğu
dozer kepçe ve kamyonlar stok halinde duruyor. Duble yol çalışmaları da şu anda
hafiflemiş durumda. Hükümetimizden arzımız şu, bu bizim talebimiz, bu bizim
isteğimiz: "Lütfen, iki üç ay, şu eldeki malımızı verin şu elimize, şu
stok halinde olan kepçe ve dozerleri insanlık adına verin" diyoruz. Bu
insanlarımızın yaşam koşullarını gözönünde bulundurarak paralel kaydırma
yapalım. Hiç olmazsa, kış bitimine kadar bu dozer ve kepçeler, karın,
buzlanmanın ve sisin yoğun olduğu, hastalıkların had safhada olduğu yöremizde
hizmet görsün, insanlarımız da çaresizlikten kurtulsun. Özellikle de yerel
seçimlerin 26 Martta yapılması nedeniyle köy yollarımızın hepsinin açılması
gerekiyor, açık olması gerekiyor. Bu, benim dileğim olduğu gibi, Cemal Kaya
Beyin de dileği, Melik Özmen Beyin de dileği, Kerim Yıldız Beyin de dileği ve
Halil Özyolcu Beyin de dileği ve tüm Ağrı halkının dileği.
Beni dinlediğiniz için
hepinize saygılarımı arz ederim.
Çok teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündemdışı iki
konuşmaya cevap vermek için söz aldım; ilkönce, Niğde Milletvekilimiz Sayın
Mahmut Uğur Çetin'in, elma üreticileriyle ilgili olarak dile getirdiği
sorunlara kısaca değinmek istiyorum.
Kendileri, gerçekten,
ülkemizdeki bu önemli üretim ürününün değerlendirmesini yaparken, bizim de
paylaştığımız görüşlere yer verdi.
Elmada büyük bir üretim potansiyeli söz konusudur. Elma üretiminde dünyada dördüncü sıradayız. 1990 yılında
elma üretimimiz 1 900 000 tonken, 2003 yılı itibariyle -tahmin olarak ifade
edersek- 2 500 000 tonluk bir üretimimiz var. Yaklaşık olarak 2 500 ton elma ihracatımız ve bu
ihracatımızın 2 katı kadar da bir ithalatımız söz konusudur. Dolayısıyla, evvela, arkadaşımızın soruna genel
yaklaşımına da katılıyoruz. Elmanın tüketim miktarı ülkemizde oldukça yüksek,
üretimi hızla artıyor, artırma konusunda bir gayret içerisindeyiz. Çok sınırlı
sayıda elma ithalatı yapıyoruz, toplam 2 500 000 ton elma üretimimizin yanında
5 000 ton civarındaki elma ithalatının hiçbir kıymeti söz konusu değildir.
Ayrıca, ithalatla ilgili konularda, Türkiye'deki üretim sezonu içerisinde de
elma ithalatına izin verilmiyor. Dolayısıyla, ülkemizdeki elma üreticilerini
korumak için elimizdeki tedbirleri kullanmaya devam ediyoruz.
Ancak, yine, kendilerinin
belirttiği gibi, şu anda üretim bakımından çok klasik ürünler var elimizde;
dünya talebi açısından baktığımızda, yeni çeşitlere doğru hızla kaymamız
gerekiyor. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Kısaca özetlemek gerekirse,
iç ve dışpazar isteklerine uygun yeni çeşit geliştirme ve adaptasyon
çalışmaları, üretime kısa sürede etki yapan bodur ve yarı bodur elma
yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması, soğuk hava depoları, sınıflama, ambalajlama
tesislerinin desteklenmesi; üretimin fazla olduğu yıllarda, bütçe imkânları
doğrultusunda, zaman zaman ihracatı teşvik uygulamalarına yer verilmesi... Şu
anda henüz bu kriter uygulamaya konulamadı; çünkü, arkadaşlarımızın da, belki,
talepleri arasında yer alan bir husustur; ancak, geçmiş yıllarda zaman zaman
ihracatı teşvik etmek amacıyla bu anlamda bazı tedbirlerin yürürlüğe
konulduğunu belirtmek istiyorum.
Ayrıca, uygulanmakta olan
politikalar kapsamında 1 Temmuz-1 Ocak tarihleri arasında ithalat yasağı söz
konusudur. Onun dışında, yaygın olarak yetiştirilemeyen ve üreticilerimizin
rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek olan ve daha çok da turistler ile yüksek
gelir gruplarının talep ettiği ürünlerin ithalatı belli ölçüler içerisinde
serbest bırakılmaktadır.
Başka tarımsal ürünlerde
olduğu gibi elmada da temel sorun, üretim artışının hemen önünde pazarlama
konusunda iyi bir gelişmenin mutlaka sağlanması şarttır. Aksi halde, üretim
artışının, üreticilerimize fayda yerine zarar getireceğini, onların toplam
gelirlerinde bir azalmaya bile sebep olabileceğini hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla, üreticilerimizin, bu hususta örgütlenerek üretim artışlarını
pazarlayacak tedbirleri alması gerekiyor. Hükümetimizin bu konularla ilgili olarak
hazırlamış olduğu Üretici Birlikleri Yasası Tasarısı ve yine, bu önemli
ürünümüzün zaman zaman tabiî afetlere karşı korunması konusunda da, bahsettiğim
Tarım Ürünleri Sigorta Yasası Tasarısının önemli katkılar sağlayacağını ifade
ediyorum. Bakanlık olarak, bu önemli ürünümüzün üretiminin artması, kalite ve
verimliliğinin yükseltilmesi, ihracat imkânlarının geliştirilmesi konusunda,
üreticilerimizle birlikte, sorumluluğumuzun bilinci içerisinde çalışmalarımızı
sürdürüyoruz; ancak, çok kısa süre içerisinde bu konuda alınabilecek
tedbirlerin de sınırlı olduğunu ifade etmek istiyorum. Şu anda gündemde olan
husus, ihracatı teşvik amacıyla yapılan bir uygulama, bu ürünümüz için
piyasadaki talebin canlandırılması açısından -yurtdışı talebi kastederek
söylüyorum- bir imkân olarak gözüküyor. İç tüketimin de bazı alanlarda
artırılması konusunda ilave tedbirler düşünülmektedir, üzerinde
çalışılmaktadır.
Ben, ikinci konuşmacımız,
Ağrı Milletvekilimiz Sayın Naci Aslan'ın, bu ilimizdeki çiftçilerin genel
sorunları hakkında gündemdışı konuşacağını öğrendikten sonra, Ağrı İliyle
ilgili bir hazırlık yaptım; ama, Sayın Milletvekilimiz ilkönce birkısım genel
konulara değindiler.
Ağrının doğalgaz
ihtiyacı... Elbette, katılmamak mümkün değil.
Ayrıca, meydana gelen
büyük kaza, hepimizi derinden üzen kaza, 2 öğretmenimiz ve 1 öğrencimizin
ölümüne yol açan kaza için, ben de, tüm milletimize ve ölen insanlarımızın
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Elbette, eğitimle çok yakından ilgisi var, bu
konuda hepimize de görev düşüyor.
Ayrıca, özel olarak
belirttiği bir husus ve biraz da sitem ağırlıklı olarak belirttiği husus,
bölgesinde, bölgede kurulu bir kalkınma kooperatifinin işletme kredisi
ihtiyacını karşılamaya yönelik taleplerinin bugüne kadar yerine getirilmemiş
olması veya kısmen yerine getirilmiş olmasıdır. Bununla ilgili olarak düşüncemi
şöyle ifade edeyim: Özel olarak, tabiî, bu konuyu gündeme getireceğini
bilmediğim için cevabını şu anda net olarak veremiyorum; yalnız, hadisenin bir
genel yönü var, bir de özel tarafı olabilir; ben, genel kısmına cevap vermek
istiyorum. Şu anda 1 400 kadar kooperatifimiz hazır, bütün hazırlıklarını
yapmış, hatta konu seçmiş ve destek bekliyor. Bunu karşılamak için bütçeden
ayrılan kaynak ile geçen sene 25 kooperatife, bu sene 70 kooperatife, ancak
destek verilecek bir imkânı var. Dolayısıyla, burada, ister istemez bir
sıralama yapmak zarureti vardır; ama, bunun dışında, başlamış olan bir kredi
uygulamasının herhangi bir sebeple gecikmiş olup olmadığını özel olarak
bilmiyorum. Ben, kendilerine, bunun cevabını öğrenip, takdim ederim.
Onun dışında, belirttiği
husus, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konu. Düşüncelerini çok güzel bir
şekilde ifade etti Sayın Milletvekilimiz; dedi ki: "Gelişmişlik
kriteri" ve "ülkemizin bu önemli ili için hangi gelişmişlik kriteri
geçerli olabilir ve bu, niçin bazı ilçelerimize verildi bazılarına
verilmedi" Ben, elimdeki notlardan, bununla ilgili birkaç cümle aktarmak
istiyorum. Bildiğim kadarıyla, Ağrı İlinde, şu ana kadar, doğrudan gelir
desteği ödemeleriyle ilgili olarak, 7 ilçenin 2003 yılı hakedişlerinin ödemesi
gerçekleştirildi. Bendeki kayda göre, Diyadin, Doğubeyazıt, Eleşkirt, Hamur,
Patnos, Taşlıçay ve Tutak'ta bu ödemeleri gerçekleştirdik ve 21 trilyon liralık
bir ödeme yapıldı. Bu, birinci dilim ödemesi olarak, sadece merkez ilçeye
yapılmadı; ama, biz, Türkiye çapında, sadece 378 ilçeye ödeme yaptık. Sadece
Ağrı'nın değil; onun dışında, bazı illerimizin sadece bir ilçesine ödeme yapılabildi.
Sayın Ali Babacan burada yok. Sayın Ali Babacan'ın, Ankara'da, bağlı olduğu
Şereflikoçhisar İlçesine ödeme yapılamadı; ama, Ankara'nın bazı ilçelerine,
birkaç ilçesine ödeme yapıldı. Merkez ilçe hariç, Ağrı ilçelerinin tamamı bunu
almış; ama, merkez ilçesine de -tahmin ediyorum, kesin olarak söylemiyorum;
ama- ocak ayı içerisinde bunun ödenmesi kuvvetle muhtemeldir. Yani, bununla
ilgili kriterin lehe işlediği apaçık ortadadır. Elbette, doğru olan da budur;
en çok ihtiyacı olan insanlara ulaşmasına önem vermemiz lazım.
Efendim, bunun dışında,
arkadaşımız, hepimiz, duyduğumuz zaman haklı olarak niteleyeceğimiz, ifade
edeceğimiz bir konuyu açtı; kış mevsiminde, doğu bölgelerimizde, özellikle
ulaşım konusundaki büyük problem ve köy hizmetleri konusunu açtı. Yaklaşık bir
ay kadar önce, Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız, Mecliste, kendi grup
toplantımızda bu konuyu gündeme getirdi ve bana da, o ara, bu iletilen sorunun
üzerine düşüncelerini aktardı ve "batı bölgelerinden bu bölgelere kaydırma
yapalım" dedi. Ben, sizin konuşmanız üzerine, hemen telefonla aldığım
bilgiyi söylüyorum: 78 makine, batıdan doğuya, özellikle kar mücadelesinin
yoğun olduğu yerlere nakledilmiş durumda. Elbette, bu, çok yeterli
görülmeyebilir; ancak, düşünce olarak, bunu, biz de düşündük ve uyguladık.
Bazı arkadaşlarımız,
kendi bölgeleri için giden makinelerle ilgili konularda eksik bulabilirler,
doğrudur. Ağrı'ya giden araçlarımız da var bu 78'in içerisinde. 4 greyder, 2
adet rotatif kar makinesi, 1 adet dozer, Ağrı'ya, bu dönem, ek olarak, batıdaki
bölgelerimizden, şehirlerimizden intikal etmiş durumdadır; elbette, ihtiyaca
göre yeni nakiller de söz konusu olabilir; ama, düşünce olarak, bu, haklıdır ve
bu yönde biz de adım atmışız. Bilgilerinize sunuyorum.
Ben, Ağrı'yla ilgili
konuda, çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili konuda birkaç cümle söyleyeyim.
Gerçi, bugün, huzurlarınızda, biz, tarımla ilgili konularda çok beraber
olacağız. Bugün, tarımı konuşacağımız bir gün âdeta. Ağrı'yla ilgili birkaç
cümleyi, tarımla ilgili genel değerlendirmeyi ifade etmek istiyorum. İlimizin 1
100 000 hektar bir alanı var ve bunun çok büyük bir kısmı, yüzde 67'si; yani,
Ağrı İlinin yüzölçümünün yüzde 67'si çayır ve mera. Bu, bize, hayvancılık
bakımından bu ilin ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu gösteriyor ve zaten,
ekonomik sonuçlar da bunu ortaya koyuyor. İlin en önemli ekonomik aktivitesi
hayvancılıktır. Bu rakamın yüzde 90'ın üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Tabiî,
bu kadar yüksek bir oran da biraz şüphe uyandırıcıdır; yani, yüzde 90 bir
seviye, çok yüksek bir orandır. Bu bölgemizde, 2001 yılı kayıtlarına göre,
sığır cinsi itibariyle toplam 293 000 büyükbaş hayvan bulunuyor; bu, Türkiye
toplamının yüzde 3'ünü oluşturuyor. 1 800 000 küçükbaş hayvan -özellikle koyun-
var; bu da, Türkiye toplamının yüzde 5'ini oluşturuyor; yani, aslında, üretim
miktarı mevcudu da kıymet ifade edecek durumda; ama, potansiyeli çok yüksek.
Dolayısıyla, bu ilimizle ilgili, hayvancılık konusunda, özellikle, Kars,
Erzurum ve Ağrı dahil, bu bölgenin büyük hayvancılık potansiyelini mutlaka
harekete geçirmemiz lazım. Bununla ilgili olarak, bizim, elimizdeki en
kullanılabilir aletimiz kooperatifler ve bu kooperatifler aracılığıyla, Sayın
Milletvekilimizin biraz önce ifade ettiği hususu yaygınlaştırmak, canlandırmak
durumundayız, şartların, bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde.
Ancak, ilave bir hususu
belirtmek istiyorum; Kars Göle, Ağrı, Iğdır Kâzım Karabekir TİGEM
işletmelerimizle ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum: Kâzım Karabekir Tarım
İşletmemizin özellikle hacim, alan itibariyle büyüklüğü -186 000 dekarlık bir
alan- nedeniyle, burada hayvancılık sektörü açısından büyük bir potansiyel
mevcuttur. Buranın özellikle büyük ve küçükbaş hayvan üretimi açısından özel
sektöre açılmasıyla birlikte, uzun süreli kiraya verilmesiyle birlikte çok
büyük bir merkezin oluşacağını, hayvancılık organize sanayi bölgesi diye ifade
edebileceğimiz bir gelişmeye öncülük edebileceğini biliyoruz. Bununla birlikte,
bölgede, sözleşmeli üretim, yem bitkileri üretiminin artırılması, bu çayır ve
meraların çok etkin bir şekilde kullanılmasına imkân verebilecektir.
Dolayısıyla, ülkemiz hayvancılık sektörünün gelişmesine en elverişli olan bu
bölgesinin bu dönem içerisinde öncülük edebilecek durumda olduğunu biliyor ve
bu konuda birkısım çalışmaların dönemimiz içerisinde ortaya konulabileceğini,
olumlu sonuçlar alınabileceğini ümit ediyorum.
Hayvancılık sektörümüzle
ilgili konuşmaları, zaten, soruşturma önergesi sırasında tartışacağız.
Bu vesileyle, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Gündemdışı üçüncü söz,
İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp olaylarıyla ilgili olarak söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'e aittir.
Buyurun Sayın Sevigen.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul-Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık ve gasp
olaylarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye'de gündem o kadar
çok sık değişiyor ki, bir problem üzerinde konuşma yapacaksınız, bir
bakıyorsunuz, hemen arkasından başka bir problem geliyor ve o gündem geriye
atılıyor. Gündemdışı bir söz almaya çalıştığınız zaman, yine, o gündem geriye
atılıyor. Burada gündemle ilgili olarak konuşma şansınız çok fazla olmuyor.
Mesela, Kasımpaşa, bizim
Beyoğlu İlçemize bağlı; burası, Ankara-Çankaya'nın Oran Semti, Gaziosmanpaşa
Semti gibi bir yer. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan Kasımpaşa'da son günlerde yapılan
hırsızlık, gasp olaylarıyla ilgili gündemdışı söz aldım; fakat, dün akşam,
televizyonlarda, Star çalışanlarına ilişkin programı izlerken içim
ürperdi. 3 000 insan açlığa mahkûm
edilmiş; evine ekmek götüremiyor, çocuklarına ekmek götüremiyor; bir garip
uygulama içerisinde.
Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, şunu anlatmaya çalışıyorum: Bizim görevimiz bu insanları mağdur
etmek değil. Bir görev varsa ortada, onu yapacağız, o sorunu ortadan
kaldıracağız; ama, bizim esas görevimiz, problemlere çözüm bulmak. Devlet
alacağını kimden alacaksa alsın; gitsin, patronları yakalasın, hükümet görevini
yapsın; ama, hükümet, görevini yaparken gazete çalışanlarını, televizyon
çalışanlarını mağdur ederek bu görevi yapamaz; onu anlatmaya çalışıyorum. Zaten
üç aylık bir süre vermişler; biliyorsunuz, onun su parası, elektrik parası,
kâğıt parası, uydu kiralama parası... Bunlar elinden alındığı zaman, bunlara da
el koyarsa hükümet, daha doğrusu BDDK; bu insanlar, çalışamaz ve sokaklara
düşer. 17 arkadaş -orada çalışanlar, gazeteci- şimdi açlık grevindeler ve
feryat ediyorlar, çocuklarını gösteriyorlar, ailelerini gösteriyorlar... Buna
bir an önce çözüm bulunması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Başkanım,
gündemdışı konuşmanın bu bölümünde bunu söylediğim için özür dilerim; esas
konumuz Kasımpaşa'ydı; ama, bunu da, böyle, gözardı edemiyoruz. 3 000'e yakın
insan, perişan, aç, çok zor durumda; bir an önce çözüm bulunması gerekir diye
düşünüyorum. Onun gereğini yaparız, patronlarına gereken yapılır, hükümet görevini
yapar; ama, orada mağdur olan insanlar var, hamile kadınlar, 3 yaşında çocuklar
var, süt götürmek için kapısı önünde bekleyen insanlar var; akşam ağlıyorlardı;
şaşırdım; dev gibi insanlar, gencecik çocuklar, pırıl pırıl kızlar niye
ağlasın! Bizim görevimiz bu sorunları çözmek değil mi! O kadar holdingi
kurtardık, vergi kaçakçılarını affettiniz. Bu hükümet neleri affetti, allahaşkına,
rica ediyorum size; dönüp, oradaki 3 insanın elindeki ekmeklerine mi göz
dikeceğiz!
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Patronlarının parası var.
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
- Neyse; yakalayın, alın patronlarından. O garibanları ne yapacaksınız; o
garibanların durumu belli, o insanlar mağdur, perişan, ortada kalmışlar. Onlara
saldırmanın, onların ağzını kapatmanın, ekmeğini almanın bir anlamı yok diye
düşünüyorum.
Sayın Başkanım, özür
diliyorum, bu da bir yara olduğu için söyledim.
Şimdi, benim esas
gündemdışı konuşmama geçiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
Kasımpaşa'da, son bir ay içerisinde... Kasımpaşa Semti, ismini güzel Kasımpaşa'dan
alan bir semt, İstanbul'un en köklü semti, cumhuriyete büyük hizmet etmiş bir
semt. Burada yaşayan insanlarımızın çoğunluğu -sanayi fazla yok- gariban esnaf;
yani, berber, manav, ayakkabıcı. Bunları, hepinizden çok, Sayın Başbakan bilir.
Sayın Başbakanın evine 5 dakikalık mesafede; Tayyip Erdoğan'ın oturduğu ev
Kasımpaşa'daki eve 5 dakikalık mesafede. Hepsi, devletle mukavele yapmış. Ben,
namuslu, şerefli vatandaşım, askere gideceğim, devlete vergimi vereceğim
-vatandaşın devletle mukavelesi, anlaşması- sen de benim malımı, canımı
koruyacaksın diye, devletle bir mukavele yapmış.
Orada, Bostan Sokakta "Kasımpaşa Emniyet
Başkomiserliği" adı altında, vatandaşın kendi eliyle kurduğu, altmış
yıldır o yörede bulunan bir semt karakolumuz vardı. Bu karakolu da vatandaş
yapmış, parasını vatandaş toplamış, esnaf toplamış, vermiş; ama, gelin görün
ki, bu karakolu kaldırıyorlar. Karakol kalkmadan önce, insanların kapıları
açık; bir dostluk, arkadaşlık içerisinde, bir dayanışma içerisinde yaşıyorlar;
ama, bu karakol kalktıktan sonra, bir ayda 150 dükkân soyuluyor. Ayakkabıları
çuvallara dolduruyorlar, götürüyorlar; manavı soyuyorlar; 60 tepsi baklavayı
alıyorlar götürüyorlar. Birahaneyi soyuyorlar, 75 ekranlı 2 büyük televizyonu
alıyorlar; oturuyorlar, ciğer de yiyorlar, kafayı da çekiyorlar; ama, gelen yok
giden yok!.. 200 kilo et, 200 kilo sucuk!.. Şaşırırsınız; ne görmüşlerse
almışlar; adamın tıraş takımlarını almış; ekmeğini tıraştan ve jiletten çıkaran
berberin bütün eşyalarını almış, götürmüş. Bunlar, orada yaşayan, namuslu ve
şerefli esnaflar; Kasımpaşa'da yaşayan insanlar.
Şimdi, buradan, Sayın
Bakanıma -kusura bakmasın; yıllardır beraber çalışıyoruz- bir soru sormak
istiyorum: Tayyip Erdoğan'ın Üsküdar'daki evinde, Sayın Başbakanın boş evinin
kulübesinde kaç tane polis bekliyor; allahaşkına, rica ediyorum, Sayın Bakanım,
kaç tane?.. Geçmiş bakanların,
başbakanların emrinde kaç tane polisimiz var? Bu insanlar neden onları
korumakla görevlidir, bilemiyorum. Onları bu insanlar seçmiş, başbakan yapmış;
oy vermişler, onlar da hükümet kurmuş. Bu insanlar, inanın "katil
olacağız" diyorlar. Kendi mallarını koruyacak duruma gelmişler. Polis yok
ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
- Özür dilerim Başkanım; hemen toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, devam
edin.
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
- Adam, geliyor, açıyor dükkânı, oturuyor, yemeğini yiyor, birasını içiyor,
aradan saatler geçiyor, alıyor televizyonları, bilgisayarları, videoları,
ikinci kattaki fotoğraf makinelerini, çekiyor kamyonu, dolduruyor. Milyarlarca
lira zarar... Bunların hepsi gariban. Tek düşünceleri, namuslu, şerefli olmak.
Bu insanların çoğu "biz, elimize silah alacağız, kendimizi
koruyacağız" diye ruhsatlı silahıyla ortaya çıkıyor.
Sayın Bakanım, bunlara
bir çözüm bulmak lazım, bu karakolu bunlara iade etmek lazım. Eğer, biz, bu
karakolun, bu arkadaşlarımız, Kasımpaşa'da yaşayan bu insanlar için tekrar
açılmasını sağlayabilirsek veyahut da en azından, oraya bir... Emniyet güçleri
ne iş yaparlar, anlayamadım; belediye başkanı, oradaki emniyet müdürü, oradaki
polisler, İstanbul Valisi ne iş yapar?!. Sayın Bakanım, eğer, bu insanlar,
böyle mağdur olacaklarsa... Bu bakımdan, sizlerden ricam, Kasımpaşa'daki bu
soruna bir an önce önlem bulmanız, bu insanlara sahip çıkmanız; çünkü, bizi
buralara getirenler bu insanlardır.
Sözümü bitiriyorum.
NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul) - Devletçe yakalananlar yok mu?
MEHMET SEVİGEN (Devamla)
- Yakalananlardan bir tanesi şu: Güpegündüz, saat 13.00'te, 3 kişi, Nusret
Bakalın diye bir arkadaşımızın üzerine hücum ediyorlar, cebinden 500 000 000
lirasını alıyorlar. Polis, daha sonra suçlulardan birini yakalıyor ve paranın
180 000 000 lirasını getiriyor, veriyor "bunu sen al, geri kalanına artık
sonra bakarız" diyor; yani, olaya böyle bakıyor.
Demek istediğim, mağdur
olan o insanlar sahipsiz kalmasın; çünkü, o insanlar, başbakan seçti. Bu
hükümetin, Adalet ve Kalkınma Partisinin en yüksek oy aldığı yerdir bu
Kasımpaşa semti.
Kimse üzerine alınmasın,
bir fıkra anlatıp, buradan ayrılacağım. Adamın bir tanesi, oğluna, hep
"sen adam olamazsın" diye söylüyormuş. Adam okumuş, yıllarca çalışmış
ve vali olmuş. Bir gün "gidin şu babamı buraya getirin" demiş. Babası
gelmiş, babasına "bak, baba, sen bana 'adam olamazsın' diyordun; ama, ben
vali oldum" demiş. Babası da "oğlum, ben, sana, vali olamazsın
demedim, adam olamazsın dedim" demiş. Herkes üzerine düşeni alsın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'in, Kasımpaşa'da yaşanan hırsızlık
ve gasp olaylarıyla ilgili gündemdışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, bugün, Sayın
Sevigen'in, gündeme getirdiği konu, polis karakolunun kapatılıp polis merkezine
dönüştürülmesi konusu, esas itibariyle, emniyet teşkilatımızda yürütmekte
olduğumuz reorganizasyon çalışmalarının sonucudur. Polis karakollarının polis
merkezlerine dönüştürülmesi biçiminde özetleyebileceğimiz bu projenin amacı,
daha etkili, ucuz ve kaliteli güvenlik hizmeti sunmaktır. Şu ana kadar 1 173
karakolun 888'i polis merkezine dönüştürülmüş, İstanbul'da halen karakol olarak
hizmet görmeye devam eden birim -karakol- sayısı 285.
Değerli arkadaşlar,
malumunuz olduğu üzere, polis karakolunda olmazsa olmaz diyeceğimiz bazı
görevler, hizmetler vardır. Bunların, muhakkak, her polis karakolunda olması gerekir.
Sabit görevler; nedir bunlar; çevre emniyet nöbetçisi, adlî işlere bakan memur,
idarî işlere bakan memur, ana telsiz görevlisi, nezarethane görevlisi
gibi.Bunlar muhakkak olması gereken hizmetler ve bunların sayısı 15'i buluyor.
Bir karakolda 15 personel sürekli olarak bu hizmete ayrılınca, olaylara
müdahale edebilecek uzman personel bulma sıkıntısı çekiliyor karakol sayısı
çoğalınca. İşte bu projenin amacı, karakolları birleştirip bir merkez haline
getirmek. Bir karakolda olmazsa olmaz dediğimiz görevleri yapanlar kalacak,
onun yanında, uzman, motorize ekiplerle güçlendirilmiş bu polis merkezleriyle o
bölgenin, o mahallenin, mahallelerin asayişini sağlamak. Bu projenin esası
budur. Bütün bu merkezlerde, temel uzmanlık alanında tecrübesi olan, ihtisası
olan arkadaşlar da bulunacak; ama, tabiî, bugün bunları bir karakolda
bulundurmak mümkün değil.
Tabiî, bu, aynı zamanda,
dünyada yaygın olan, yeni kullanılmaya başlanan güvenlik konseptinin ülkemize
uyarlamasıdır. Bu projeyi biz bulmuş değiliz; birçok Batı ülkesinde, Avrupa
Birliği üyesi ülkelerde uygulanan bir konseptin ülkemizde de uygulanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
bunun yanında, biz, bazı bölgelerde araştırmalar yapıyoruz; yani, ille
karakolun da kalması zorunluysa, onun da gereğini yapmaya gayret ediyoruz.
Ayrıca, bu tür olayların
önlenebilmesi için, 23.12.2003 tarihinde benim verdiğim bir onayla, asayişe
yönelik çalışmaların belli bir vizyon içerisinde yürütülmesi ve etkinliğin
sağlanması için "Asayiş Hizmetleri Araştırma Merkezi" diye yeni bir
merkez kurduk ve bu merkez de faaliyetlerine başladı.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul-Kasımpaşa'yla ilgili, bu hırsızlık, gasp olaylarıyla ilgili olarak
Sayın Sevigen'in ifade ettiği hususlara gelince; biz, göreve başlar başlamaz,
tüm İstanbul'la ilgili, bu konularda etkin bir çalışma yapılması konusunda
talimat verdik ve yeni gelen Emniyet Müdürü arkadaşımız, Valimiz, bu konuda
projeler ürettiler, çalışmalar yaptılar ve gasp, hırsızlık, otopark çetesi
dediğimiz bu gibi olayların arkasında organize suç çetelerinin olduğu tespit
edildi ve biz, bunlara yönelik olarak faaliyetlerimizi yoğunlaştırdık. Bu
anlamda, Beyoğlu'nda, Eminönü'nde -Eminönü'nde iki şebeke- ve Şişli İlçesinde,
bu tür faaliyetler gösteren, yani, kapkaç, gasp, hırsızlık gibi benzeri
olayları yürüten, organize eden şebekeler tespit edildi ve bunlar çökertildi.
Yakalanan bu şebeke, çete elemanları, Beyoğlu'nda faaliyet gösteren organize
suç şebekesinden 156 kişi sorgulanmak üzere gözaltına alındı, sorgulandı,
çıkarıldıkları devlet güvenlik mahkemesinde bunların 27'si tutuklandı.
Eminönü'nde faaliyet gösteren şebekeyle ilgili 60 kişi gözaltına alındı. Yine,
sorguları yapıldı, çıkarıldıkları devlet güvenlik mahkemesinde bunların da
27'si tutuklandı. Yine, Eminönü'nde başka bir çete tespit edildi; bu çeteden de
7 kişi tutuklandı. İşte, bu operasyonlardan sonra bu suç türlerinde, başta
Beyoğlu, Eminönü, Şişli olmak üzere, gerçekten önemli düşüşler oldu.
Tabiî, değerli
arkadaşlar, amacımız, İstanbul'u dünyanın en huzurlu metropolü yapmaktır; gözbebeğimiz,
incimiz İstanbul'u bu hale getirmektir. Bunun için de, İstanbul için, hiçbir
masraftan kaçınmadan özel bir proje de uygulamaya koyduk.
Tabiî, o projeye
geçmeden, şunu da ifade etmek istiyorum. Esasen, İstanbul'a ilişkin asayiş
verileri şu anda da iyi durumdadır. Bakın nasıl; İstanbul ile dünyadaki benzeri
metropollerdeki suç oranlarını karşılaştırdığımızda, bu gerçek, bütün
çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Birkaç örnek vermek istiyorum: Malumunuz,
İstanbulumuzun nüfusu 10 630 000 ; 2002 yılında İstanbul'da işlenen suç sayısı
71 191. Şimdi, bakın, nüfusu 3 388 000 olmasına karşın Berlin'de işlenen suç
sayısı 584 020 olmuştur. İstanbul'a benzer bir metropol kent Tokyo; nüfusu 12
212 000; İstanbul'a benzeyen bu şehirde bir yıl içinde işlenen suç sayısı 322
265 olmuştur. Tabiî, bu rakamlar, yine, bize, İstanbul'un ne denli huzurlu bir
kent olduğunu da göstermektedir. Biz, buna rağmen, gerçekten, İstanbulumuzun
huzur ve güvenliği için, vatandaşımızın huzur içerisinde, rahat bir şekilde
yaşayabilmesi için, biraz önce de söylediğim gibi, yeni projeler üretiyoruz ve
bunların en önemlisi de, adına MOBESE dediğimiz Mobil Elektronik Sistem
Entegrasyonu Projesidir.
Değerli arkadaşlar, bu
proje üç bölümden ibarettir. Proje çalışmalarına başlandı.
Bu projenin birinci
aşamasında devriye hizmeti gören aşağı yukarı 1 000 araç ve polis
merkezlerimize vereceğimiz bir aparatla, bütün ekipleri İstanbul'un elektronik
haritası üzerinde yönlendirme imkânı bulabileceğiz.
Projenin ikinci
aşamasında, devriye araçları ile komuta kontrol merkezi arasında on-line
bağlantı sağlayacak bilgisayar donanımları oluşturulmaya başlanacaktır.
Böylece, suç ihbarları ve suçluların takibi bilgisayarla da gerçekleştirilecektir.
Üçüncü aşamada,
vatandaşlarımızın, kendi bilgisayarlarıyla, emniyetteki bu mekanizmaya ihbar
etme imkânı olabileceği gibi, vatandaşlarımıza verilecek bilgisayar çipler
sayesinde, otomobil, ev ve işyerlerinde kullanacakları bu çipler sayesinde,
inanıyoruz ki, hırsızlık başta olmak üzere, gasp ve kapkaç olayları çok az
sayıya inecektir.
Bu uygulanacak olan
MOBESE dediğimiz sistem sayesinde neler olacak:
Zaman ve mekân fark
etmeksizin, suç ve suçlularla ilgili anlık bilgilere ulaşılabilecektir, o anki
bilgilere ulaşılabilecektir, o andaki bilgilere ulaşılabilecektir; artı, ikinci
bir kolaylık, merkeze bağlı mobil bilgisayardan yapılacak sorgulama imkânıyla
insanların gözaltına alınma süresi çok kısaltılacaktır. Yakalanan kişiyi, ekip,
karakola götürüp, hüviyeti, ana adı, baba adı, gibi sorgulamayı yapmadan,
otomobilin başında merkezle yapacağı bir görüşme sonunda, eğer, suçlu değilse
gözaltına alınmadan bırakacak, gereksiz işlemler ve vatandaşın rahatsız
edilmesi önlenmiş olacaktır.
Yine başka bir durum;
herhangi bir şekilde gözaltına alınan birisinin yakınları, bir ekip otosundan,
bu yakınıyla ilgili bilgilere ulaşabilecektir ve böylece hizmeti vatandaşın
ayağına götürmüş olacağız. Ayrıca, kayıp çocuk ve yetişkinlerle ilgili
verilecek fotoğraf, anında, bütün ekiplere, bütün merkezlere de bu bilgisayar
sistemiyle geçilmiş olacaktır.
Yine, olaylara müdahalede
ekiplerin koordinasyonu en etkin bir şekilde bir merkezden sağlanabilecek, suç
ve suçlularla mücadelede en yüksek verim elde edilecek; personel, araç ve yakıt
bakımından da azamî tasarruf edilecektir.
Şimdi, bu projenin bir
özelliği; bu projeyle ilgili program yazılımları, araçlarda kullanılacak
bilgisayar, diğer birtakım malzemeleri, bizim Emniyet Genel Müdürlüğümüzün
kendi teknik elemanları tarafından yapılmaktadır, yapılmaya başlanmıştır.
İkinci bir önemli konu
da; İstanbul Ticaret Odamız bu projeye destek vermekte, bununla ilgili gerekli
binaların donatımı ve eskort görevi yapacak otomobil konusunda da İstanbul
Ticaret Odamızın katkıları vardır.
Tabiî, bir önemli katkı
da, İstanbul İl Özel İdaremizin bu iş için aşağı yukarı 8 000 000 dolarlık bir
kaynak tahsis etmiş olmasıdır. Bu çalışmalar başlamıştır; umut ediyorum ki, en
kısa sürede İstanbul'da, biz, inşallah, bu projeyi, bu sistemi uygulamaya
geçireceğiz ve böylece, yalnız Kasımpaşa'da değil, bütün İstanbul'da, asayiş,
en iyi, en düzgün bir şekilde sağlanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
değerli milletvekili arkadaşım burada konuşurken, Sayın Başbakanın evinde veya
şunun evinde niye koruma bekliyor dedi. Değerli arkadaşlarım, bunu biz icat
etmedik. Türkiye'de, devlet büyükleri, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar
ilk defa da korunmuyor. Dünyanın her yerinde, devlet, kendi devlet adamını
korur; bu, onun, en tabiî görevidir. Ondan sonra söylediği bir fıkrayı, bir
benzetmeyi de çok yakışıksız buluyorum; yani, hiç de yakışmadı değerli
arkadaşıma; o üslubu kabul etmiyorum.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul)
- Niye korunuyor demedim, kaç polis koruyor diye sordum.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)- Hayır, efendim, hayır... Herkes görevini yapar ve
ilk defa biz icat etmedik; bekliyor, bekleyecek. Bizden evvel başlamıştı,
bizden sonra da bu olacak.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Kâtip Üyemizin bundan
sonraki sunumlarını oturduğu yerden yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Forumunun Brüksel'de yapılacak çalışma grubu
toplantısına katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/447)
19.1.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosunun
girişimleri üzerine kurulan Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Forumunun
"Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi" haline dönüştürülmesi amacıyla
yapılan çalışmalar çerçevesinde, asamblenin Mart 2004'te yapılacak kuruluş
toplantısından önce, 19-20 Ocak 2004 tarihleri arasında Brüksel'de, asamblenin
çalışma esasları, bütçesi, yapılanması ve sekreteryasını tespit etmek üzere bir
çalışma grubu toplantısı yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca siyasî parti grupları tarafından bildirilen isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Avrupa Akdeniz
Parlamenter Asamblesi
Brüksel Toplantısı İçin Siyasî Parti Grupları
Tarafından Bildirilen
İsimler
19-20 Ocak 2004
Prof. Dr. Burhan Kuzu İstanbul Milletvekili
Oğuz Oyan İzmir
Milletvekili
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun 3 adet raporu vardır; ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs
ve Haziran 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/2) (S.Sayısı: 328) (x)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
2002 yılı Nisan ayı başında mevcut para |
: |
|
2 095 103 670 000.- |
2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında |
|
|
|
Ziraat Bankasının aldığı para |
: |
|
47 682 668 960 000.- |
------------------------------- |
|
|
|
Toplam |
: |
|
49 777 772 630 000.- |
2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında |
|
|
|
Ziraat Bankasının harcadığı para |
: |
|
47 351 927 030 000.- |
------------------------------ |
|
|
|
mevcut para |
: |
|
2 425 845 600 000.- |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının
2002 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarına ait hesapları incelendi;
2002 yılı Ocak ayında
Ziraat Bankasındaki 2 095 103 670 000.- TL. mevcudu ile Nisan-Mayıs-Haziran
2002 aylarında Hazineden 47 682 668 960 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba
yatırılan meblağ 49 777 772 630 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 47 351
927 030 000.- TL. tenzil edildikten sonra Temmuz 2002 başında kasa mevcudunun 2
425 845 600 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf
evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
|
|
|
M. Ergun Dağcıoğlu |
A. İhsan Merdanoğlu |
Fetani Battal |
|
|
|
|
Tokat |
Diyarbakır |
Bayburt |
|
|
|
|
Kâtip |
Denetçi |
Üye |
|
|
|
|
Adem Tatlı |
Saffet Benli |
Atilla Başoğlu |
|
|
|
|
Giresun |
Mersin |
Adana |
|
|
|
|
Üye |
|
Üye |
|
|
|
|
Ahmet Sırrı Özbek |
|
Fehmi Öztunç |
|
|
|
|
İstanbul |
|
Hakkâri |
|
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
2.-Türkiye Büyük
Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 2002 Ayları Hesabına Ait
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/3) (S.
Sayısı: 329) (xx)
(x) 328 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) 329 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
2002 yılı Temmuz ayı başında mevcut para |
: |
|
2 425 845 600 000.- |
2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında |
|
|
|
Ziraat Bankasının aldığı para |
: |
|
44 772 829 340 000.- |
Toplam |
: |
|
47 198 674 940 000.- |
2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında |
|
|
|
Ziraat Bankasının harcadığı para |
: |
|
44 713 144 390 000.- |
2002 yılı Ekim ayı başında Bankada |
|
|
|
mevcut para |
: |
|
2 485 530 550 000.- |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının
2002 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarına ait hesapları incelendi;
2002 yılı Ocak ayında
Ziraat Bankasındaki 2 425 845 600 000.- TL. mevcudu ile Temmuz-Ağustos-Eylül
2002 aylarında Hazineden 44 772 829 340 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba
yatırılan meblağ 47 198 674 940 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 44 713
144 390 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ekim 2002 başında kasa mevcudunun 2
485 530 550 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf
evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
|
M. Ergun Dağcıoğlu |
A. İhsan Merdanoğlu |
Fetani Battal |
|
|
Tokat |
Diyarbakır |
Bayburt |
|
|
Kâtip |
Denetçi |
Üye |
|
|
Adem Tatlı |
Saffet Benli |
Atilla Başoğlu |
|
|
Giresun |
Mersin |
Adana |
|
|
Üye |
|
Üye |
|
|
Ahmet Sırrı Özbek |
|
Fehmi Öztunç |
|
|
İstanbul |
|
Hakkâri |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım
ve Aralık 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/4) (S. Sayısı: 330) (x)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
2002 yılı Ekim ayı başında mevcut para |
: |
2 485 530 550 000.- |
2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında |
|
|
Ziraat Bankasının aldığı para |
: |
55 399 625 700 000.- |
Toplam |
: |
57 885 156 250 000.- |
2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında |
|
|
Ziraat Bankasının harcadığı para |
: 55 465 872 050 000.- |
|
2003 yılı Ocak ayı başında Bankada |
|
|
mevcut para : 2 419 284 200
000.-
(x) 330 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları
incelendi;
2002 yılı Ekim ayında
Ziraat Bankasındaki 2 485 530 550 000.- TL. mevcudu ile Ekim-Kasım-Aralık 2002
aylarında Hazineden 55 399 625 700 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba
yatırılan meblağ 57 885 156 250 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 55 465
872 050 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ocak 2003 başında kasa mevcudunun 2
419 284 200 000.- TL.'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf
evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
|
M. Ergun Dağcıoğlu |
A. İhsan Merdanoğlu |
Fetani Battal |
|
|
Tokat |
Diyarbakır |
Bayburt |
|
|
Kâtip |
Denetçi |
Üye |
|
|
Adem Tatlı |
Saffet Benli |
Atilla Başoğlu |
|
|
Giresun |
Mersin |
Adana |
|
|
Üye |
|
Üye |
|
|
Ahmet Sırrı Özbek |
|
Fehmi Öztunç |
|
|
İstanbul |
|
Hakkâri |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Tokat
Milletvekili İbrahim Çakmak ve 26 milletvekilinin, Kelkit Havzasının ekonomik,
sosyal ve çevresel sorunlarının araştırılarak bölgenin kalkınması ve
potansiyelinin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kelkit Havzası,
Yeşilırmak'ın Kelkit Çayı boyunca 5 il (Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Sivas ve
Tokat) ve bu illere bağlı 16 ilçeyi (Akıncılar, Almus, Alucra, Başçiftlik,
Çamoluk, Erbaa, Gölova, Kelkit, Koyulhisar, Köse, Niksar, Refahiye, Reşadiye,
Suşehri, Şebinkarahisar, Şiran) içine alan, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve
Karadeniz Bölgelerinin kesiştiği çok önemli ve nadide bir Anadolu köşesidir.
Tarihî ve kültürel zenginliği, coğrafî yapısı ve bitki örtüsüyle henüz keşfedilmeyen
bu bölgemiz, çok renkli yeraltı ve yerüstü zenginlikleri barındırmaktadır.
Kelkit Havzası,
Anadolunun kültürel ve sosyal açıdan bir mozaiğidir. Altıbin yıllık tarihî
geçmişi, göz kamaştıran tabiî güzellikleri, henüz bozulmamış örf ve âdetleriyle
kendini yeterince anlatamayan ve şu ana kadar beklediği ilgiyi göremeyen bu
havzamız, yetkililerce korunmaya ve desteğe muhtaç durumdadır.
Kelkit Havzası, dikkat
edilmediği için, çevre kirliliğiyle karşı karşıyadır. Kontrolsüz ve dikkatsiz
kurulan işletmelerin atıkları ve yeşile gereken önemin verilmeyişi, tabiî
güzellikleri ve turizmi katledecektir. Bu anlamda, ilgili kurumların ve sivil
toplum örgütlerinin çevreye ilgisini ve katkısını artırmak zorunluluğu vardır.
Avrupa Birliği Çevre Fonundan gerekli yardımları temin etmek için projeler
gerçekleştirilmelidir.
Kelkit Havzası, birinci
derecede deprem kuşağında yer alan Doğu Karadeniz fay hattı üzerindedir. Tarih
boyunca defalarca deprem olan bu bölgede binlerce insanımızı kaybettik. Buna
rağmen, bu havzada yer alan yerleşim birimlerinin yapılaşmasında, depreme
dayanıklı ve düzenli bir imar anlayışıyla hareket edilmediği ortadadır. Bu
konunun dikkatle irdelenmesi ve gerekli tedbirlerin gecikmeden ele alınması
gerekmektedir.
5 il ve buna bağlı 16
ilçenin sınırları boyunca büyük bir alanı içine alan bu havzada sanayi ve
ticaret istenilen oranda gelişmemiş ve yatırımlar yapılmamıştır. Ülke
ortalamasının oldukça altında bulunan gelir düzeyiyle bakir kalan bu bölge, hak
ettiği desteği gördüğü takdirde, çok çeşitli sanayi merkezlerinin, ticaret
sahalarının, meyvecilik ve tarım düzeyinin geliştiği bir bölge olacak, tarihî,
kültürel ve coğrafî durumuyla ilgi çekecektir; Kelkit Irmağı boyunca sulama ve
enerji amaçlı barajlar yapılabilecek, bu bölgeden büyük şehirlere göç önlenecek
ve yaşanabilir, zengin bir bölge olacaktır.
Sahip çıkıldığında, hem
çok önemli bir ticaret ve sanayi merkezi olabilecek ve hem de su sporları ve
çevre turizmine son derece elverişli olan tabiî güzellikleriyle gelecek
nesillere miras bırakabileceğimiz Kelkit Havzasının özelliklerinin ve
beklentilerinin ciddî anlamda incelenmesi gerekmektedir. Bu bölge, keşfedilmeyi
ve kendini duyurmayı beklemektedir.
Bu amaçla, 5 ilin
valileri ile 16 ilçenin belediye başkanları ve Çekül Vakfı ile Gaziosmanpaşa
Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi bir araya gelerek bir platform
oluşturmuşlardır. Ayrıca, 31.12.2003 tarihli Resmî Gazetede, Kelkit Havzası
Kalkınma Birliğinin (KEKAB) kuruluşu onaylanmış ve yayımlanmıştır. Ayrıca,
valilerimiz, havzayla ilgili proje çalışmaları yapmışlardır. Bu projelerden
bazıları; Çiftçi Kadınların Eğitimi, Pazara Yönelik Sebze ve Meyve Üretiminin
Geliştirilmesi, Tarıma Dayalı Sanayiin Geliştirilmesi, Organik Tarımın
Yaygınlaştırılması, Meraların Islahı, Yerli Sığırların Islahı ve Hayvancılığın
Geliştirilmesi, Organik Kuşburnu Üretimi Projesi, Su Ürünlerinin Geliştirilmesi,
Turizm Değerlendirme Projesi ve Havza Yönetim Projesidir. Bu bölgeye sahip
çıkmak ve dikkatleri bölge üzerine çekmek için harekete geçen valilerimizin
çalışmalarına TBMM olarak destek olmalıyız. Bu bölgeye yapılabilecek olumlu
yatırımlar kalkınmayı hızlandırırken, bölgenin güzelliğiyle korunması için bir
araştırmaya ve planlamaya ihtiyaç vardır.
Yukarıda özetle anlatmaya
çalıştığımız Kelkit Havzasının TBMM tarafından ekonomik ve sosyal açıdan
araştırılması ve saklı kalan güzelliklerin ortaya çıkarılması bir tarihî görev
olacaktır.
Bu amaçla Anayasanın 98
inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- İbrahim Çakmak |
(Tokat) |
2- Resul Tosun |
(Tokat) |
3- Zeyid Aslan |
(Tokat) |
4- Şükrü Ayalan |
(Tokat) |
5- Selami Uzun |
(Sivas) |
6- Alaattin Büyükkaya |
(İstanbul) |
7- Temel Yılmaz |
(Gümüşhane) |
8- Hasan Angı |
(Konya) |
9- Abdullah Çetinkaya |
(Konya) |
10- Harun Tüfekçi |
(Konya) |
11- Cemal Yılmaz Demir |
(Samsun) |
12- Musa Uzunkaya |
(Samsun) |
13- Ahmet Yeni |
(Samsun) |
14- İnci Özdemir |
(İstanbul) |
15- Gülseren Topuz |
(İstanbul) |
16- Osman Kılıç |
(Sivas) |
17- Orhan Erdem |
(Konya) |
18- Şemsettin Murat |
(Elazığ) |
19- Alaettin Güven |
(Kütahya) |
20- Cavit Torun |
(Diyarbakır) |
21- Ömer Kulaksız |
(Sivas) |
22- Orhan Taş |
(Sivas) |
23- Tevhit Karakaya |
(Erzincan) |
24- Adem Tatlı |
(Giresun) |
25- Ali Temür |
(Giresun) |
26- Hasan Aydın |
(Giresun) |
27- Polat Türkmen |
(Zonguldak) |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2.- Trabzon
Milletvekili Asım Aykan ve 21 milletvekilinin, katı atıklardan kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Günümüz dünyasının en
önemli gündemini oluşturan çevre, dünyada mevcut olan tüm değerleriyle
korunması gereken bir bütündür. Günümüzde sürekli gelişen teknoloji ve
sanayileşme olgusu, pek çok önemli sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu
sorunların başında katı atık (çöp) gelmektedir. Katı atık konusunda bugüne
kadar gerek belediyeler ve gerekse ilgili kuruluşlar, etkili ve çözüm getirecek
bir çalışma yapamamışlardır. Bu konudaki sorunları araştırmak ve çözüm bulmak amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 25.12.2003
1- Asım Aykan |
(Trabzon) |
|
2- Osman Akman |
(Antalya) |
|
3- Veli Kaya |
(Kilis) |
|
4- Mahmut Göksu |
(Adıyaman) |
|
5- Ömer Özyılmaz |
(Erzurum) |
|
6- Osman Nuri Filiz |
(Denizli) |
|
7- Ramazan Can |
(Kırıkkale) |
|
8- Mehmet Sekmen |
(İstanbul) |
|
9- Fatma Şahin |
(Gaziantep) |
|
10- Mehmet Kılıç |
(Konya) |
|
11- Mehmet Yüksektepe |
(Denizli) |
|
12- İrfan Gündüz |
(İstanbul) |
|
13- Osman Kılıç |
|
(Sivas) |
14- Mehmet Altan Karapaşaoğlu |
(Bursa) |
|
15- Feyzi Berdibek |
|
(Bingöl) |
16- Niyazi Özcan |
|
(Kayseri) |
17- Ayhan Sefer Üstün |
|
(Sakarya) |
18- Aziz Akgül |
|
(Diyarbakır) |
19- Mücahit Daloğlu |
|
(Erzurum) |
20- Orhan Erdem |
|
(Konya) |
21- İbrahim Reyhan Özal |
|
(İstanbul) |
22- Süleyman Gündüz |
|
(Sakarya) |
Gerekçe:
Günümüz dünyasının en
önemli gündemini oluşturan çevre, dünyada mevcut olan tüm değerleriyle
korunması gereken bir bütündür. Günümüzde kendini sürekli geliştiren teknoloji
ve sanayileşme, pek çok önemli sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu
sorunların en önemlisi ve çok acil çözümler gerektireni ise, gün geçtikçe artan
çevre kirliliğidir.
Teknolojideki şok
gelişmelere paralel olarak artan çevre sorunları nedeniyle, kamuoyunda doğa
korumacılığının güçlenmesi, çevre yönetimi olgusunu yerel yönetimlerin ayrılmaz
bir parçası haline getirmiştir. Belediyelerimizin çevre yatırımlarına gereken
önemi vermeleri, öncelikle insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır;
ancak, yerel yönetimlerin finans kaynaklarının sınırlı olması ve yeterli,
yetenekli ve deneyimli personelin bulunmaması (büyük şehirler hariç)
belediyelerin çevre konularında etkin olamadıkları gerçeğini ortaya
çıkarmaktadır. Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konularında
belediyelerimize yasalarla görev verilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar,
yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü, bu konuda yeterli çalışma ve yatırım, ne
yazık ki yapılamamıştır.
Ülkemizde çevrenin
korunması konusunda gösterilen çabalar gün geçtikçe artmaktadır; ancak, çevre
duyarlılığının daha disipline bir yaklaşımla sürdürülebilmesi için kaynağa
ihtiyaç olduğu çok açık bir gerçektir.
Bu meyanda, öncelikli
olarak, ülkemizde katı atıklardan kaynaklanan sorunlar ve çözümünde atılması
gereken adımları ülkemiz gündemine getirmek zaruret taşımaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in davetlisi olarak
ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref,
bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Avrupa Parlamentosu Başkanının AB
genişleme sürecine katılan ülkelerin parlamento başkanlarıyla Budapeşte'de
gerçekleştireceği toplantıya katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/448)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Macaristan Millet Meclisi
Başkanı Dr. Katalin Szili'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Bülent Arınç'a hitaben gönderdiği mektupta, 4 Şubat 2004 tarihinde
Budapeşte'de, Avrupa Parlamentosu Başkanının, AB genişleme sürecine katılan
ülkelerin parlamento başkanlarıyla gerçekleştireceği 16 ncı toplantısına, Sayın
TBMM Başkanını davet ettiği bildirilmektedir.
Söz konusu toplantıya, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın katılması hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair
bir tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
3.- Bazı
milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/449)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı
sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli
sayılmaları Başkanlık Divanının 15.1.2004 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına
sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
"Bartın Milletvekili
Hacı İbrahim Kabarık, hastalığı nedeniyle 10.11.2003 tarihinden geçerli olmak
üzere 22 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya, mazereti nedeniyle 19.11.2003 tarihinden geçerli
olmak üzere 14 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı, hastalığı nedeniyle 20.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere
45 gün,"
BAŞKAN -Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Kayseri
Milletvekili Adem Baştürk, mazereti nedeniyle 17.11.2003 tarihinden geçerli
olmak üzere 12 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu, hastalığı nedeniyle 30.10.2003 tarihinden
geçerli olmak üzere 17 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Konya Milletvekili
Mehmet Kılıç, hastalığı nedeniyle 6.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 17
gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek, hastalığı nedeniyle 18.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere
34 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Sivas Milletvekili
Ömer Kulaksız, mazereti nedeniyle 14.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 15
gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Şırnak Milletvekili
İbrahim Hakkı Birlik, hastalığı nedeniyle 27.10.2003 tarihinden geçerli olmak
üzere 16 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Trabzon
Milletvekili Aydın Dumanoğlu, hastalığı nedeniyle 15.12.2003 tarihinden geçerli
olmak üzere 15 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Yozgat Milletvekili
Emin Koç, hastalığı nedeniyle 21.11.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 16
gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Zonguldak
Milletvekili Harun Akın, hastalığı nedeniyle 6.10.2003 tarihinden geçerli olmak
üzere 40 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 61 Tarihi: 20.1.2004
Genel Kurulun 20.1.2004
Salı günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 25 inci sırasında yer
alan (10/51) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin
yapılması, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 23 üncü sırasında yer alan 336 sıra sayılı, 22 nci
sırasında yer alan 334 sıra sayılı, 20 nci sırasında yer alan 289 sıra sayılı,
5 inci sırasında yer alan 319 sıra sayılı, 15 inci sırasında yer alan 269 sıra
sayılı, 16 ncı sırasında yer alan 270 sıra sayılı, 19 uncu sırasında yer alan
281 sıra sayılı, 21 inci sırasında yer alan 331 sıra sayılı kanun tasarıları ve
teklifinin, bu kısmın 4, 5, 7, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına, daha önce
gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 339 ve 350 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise, 48 saat geçmeden 6 ncı ve 8 inci sıralarına alınması, 22.1.2004
Perşembe günkü birleşimde de, çalışma süresinin, 331 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının, Genel Kurulun onayına
sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
V. |
|
|
Haluk İpek |
|
|
Ali
Topuz |
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
|
CHP
Grubu Başkanvekili |
|
BAŞKAN - Danışma
Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş, bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 4876 Sayılı T.C. Ziraat bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen
Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun'da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/191), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/135)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/191) esas numaralı
kanun teklifim 45 gün içinde komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 08.1.2004
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN - Konuşma
talebi?..
Sayın Öğüt, buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
tarafından üretici çiftçilere kullandırılan ve sorunlu hale gelen tarımsal
kredilerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin 4876 sayılı Kanunun bir
maddesinde değişiklik yapılması için vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
nüfusumuzun yüzde 40'ını oluşturan çiftçimiz, hakikaten çok zor durumda,
sorunları çok.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
müsaade eder misiniz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Genel Kuruldaki uğultu sebebiyle hatibin sözleri anlaşılmıyor;
lütfen...
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Özellikle, Doğu Anadolunun iklim şartlarında, zor şartlar altında tarım yapan
çiftçilerimizin durumu daha perişan. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinden
dolayı çiftçilerimiz büyük bir faiz altına girmiş, çoğu batmış, çoğunun evine
icra gelmiş, çoğu traktörünü ve tarlasını satma durumunda kalmıştır.
Biz, 6 Haziran 2003
tarihinde, çiftçilerimizin borçlarıyla ilgili -iyileştirmek için- bir kanun çıkardık. Tarım kredi
kooperatiflerine borcu olan 587 966 kişinin 363 959'u borcunu ödeyememiş
durumdadır. Evet, bunların oranı yüzde 61; yani, çiftçimizin yüzde 61'i,
borcunu ödeyememiştir. Ziraat Bankasına borcu olan 92 000 kişinin ise 52 000'i
borcunu ödeyememiş; yani, bu da yüzde 56'ya geliyor.
Değerli arkadaşlar, biz,
milletvekilleri olarak, seçimden önce, insanlarımıza, köylülerimize çok söz
verdik "gittiğimiz zaman sizin sorunlarınızı dile getireceğiz,
çözeceğiz" dedik; ama, çözmenin ötesinde, görüyorum ki, Başkanın ikazı olmasına
rağmen, salondaki uğultu halen devam ediyor. Ben, size, çiftçiler adına
teşekkür ediyorum!
Değerli arkadaşlar,
şimdi, böyle bir acil sorun varken, çiftçilerimiz kıvranırken, bunu dikkatli
izleme nezaketinde niye bulunulmuyor; halen onu da mantığım almıyor; ama, bu
çiftçiler, 28 Şubatta size ders verecektir; ben, ona inanıyorum. (AK Parti
sıralarından "mart, mart" sesleri)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Mart diyelim, 28 Martta... Özür
dilerim... Teşekkür ederim düzelttiğiniz için.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Mardin) - Aklınız 28 Şubatta tabiî!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Evet, 28 Şubat da çok önemli bir tarihtir. Laik, demokratik cumhuriyet için çok
önemli bir tarihtir 28 Şubat. 28 Mart
da, inşallah, iyi bir tarih olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Öğüt,
lütfen, konuşmanıza devam edin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, polemiğe girmeyelim; 5 dakika zamanım var.
Değerli arkadaşlar, benim
kanun teklifim şudur... 6 Haziranda çıkarmış olduğumuz kanunda 2003 Ekiminde 1
inci taksiti, 2004 Ekiminde 2 nci taksiti, 2005 Ekiminde de 3 üncü taksiti
ödensin demiştik; ama, gördük ki, çiftçilerimizin yüzde 61'i borcunu
ödeyememiş. Şimdi, rica ediyorum, diyorum ki: Hiç olmazsa, bu ödeyemeyenler,
2004 yılında 1 inci taksiti ödemiş olsun, ödeyenler 2 nci taksiti 2005 yılında,
diğerleri de 2006 yılında ödesin; yani, bir yıl kaydırılmış olacaktır. Benim
teklifim budur. Bu konuda sizden rica ediyorum. Önümüzde hem bayram var hem
seçim var. Gelin, bu çiftçilerimize müjde verelim, bu müjdeli haberle
çiftçilerimize bir kolaylık yapalım.
Değerli arkadaşlar, bu
Meclis naylon faturacılara, vergi borcu olanlara, hortumculara kolaylık
sağladı. Bu kolaylık çiftçilere niye sağlanmıyor, benim halen aklım ermiyor;
çiftçilerin sesi çıkmıyor, buraya gelemiyor diye mi?! Ama, çiftçi dostuysanız,
lütfen, gelin, bu kanun teklifini kabul edin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, 1
dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Sayın Başkanım, zaten 1 dakika uğultuyla geçti; çiftçiler için 1 dakika eksüre
vermeyin, biraz fazla verin.
BAŞKAN - Şu anda da
vaktiniz geçiyor; lütfen, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) -
Peki efendim.
Size kısa bir şey
okuyacağım. Türkiye'nin her tarafından çiftçi dostlarına mektup geliyor.
Erzurum'dan gelen bir mektupta şöyle diyor: "Bu sene kuraklıktan dolayı
ot, saman ve yem fiyatları çok yüksek. Şu anda ot 225 000-250 000 lira, saman
200 000 lira, yemin torbası 16 000 000-17 000 000 lira. Zayıf hayvan para
etmiyor. Et alması için hayvanların beslenmesi lazım. Maliyetler kuraklık
nedeniyle aşırı yüksek. Sizden ricamız, bu taksitlendirmeyi bir yıl
uzatın." Kim yazıyor; Erzurum Köşk Köyünden Durali Gökkaya yazıyor.
İkinci bir mektup da
Malatya'dan arkadaşlar. Malatya'nın Kerdelli Köyünden M. Erdem Uzunoğlu yazmış.
Buna benzer mektuplar diğer illerden de var; ama, fazla zamanınızı almak
istemiyorum. Benim sizden ricam, çiftçilerin bu sorunlarına kulak verin ve bu
kanun teklifimi kabul ederek, çiftçilerimize, bayramda sevinç havası verelim,
bayramda onlara bir müjde verelim; seçimde de, onların huzuruna çıkalım, ak
alnımızla oy isteyelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Saygıdeğer
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar
eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında kurulan (9/4,7)
esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapamamıştır.
Bu komisyona seçilmiş
bulunan sayın üyelerin, 20 Ocak 2004 Salı günü (bugün) saat 17.00'de, Ana Bina
Zemin Kat PTT karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda
toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica
ediyorum.
Komisyonun toplantı yer
ve saati, ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.
Sayın Sağlık Bakanının,
birlikte cevaplandırmak istediği sorulara ilişkin bir tezkeresi vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulun 20.1.2004
tarihli 44 üncü Birleşiminin "Sözlü Sorular" kısmında, Bakanlığımla
ilgili olarak yer alan 1, 6, 22, 24, 39, 45, 46, 48, 54 ve 56 ncı sıralarındaki
sorulara, bu oturumda birlikte cevap vermek istiyorum.
Gereğini arz ederim.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de, 7, 8 ve 9 uncu sıralardaki
sorulara birlikte cevap vereceğim.
BAŞKAN - Peki, Sayın
Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın Sağlık Bakanının
birlikte cevaplandırmak istediği soruların görüşmelerine başlıyoruz.
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman
bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
2.- İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
3.- Antalya
Milletvekili Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
4.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler'in, sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
5.- İzmir
Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar
nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6.- Ankara
Milletvekili İsmail Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
7.- Ankara
Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu
kurumlarınca karşılanabilmesi için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/441) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
9.- Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
10.- Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
BAŞKAN - 1 inci sıradaki
soruyu okutuyorum:
15.4.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Necdet Budak
Edirne
Keşan Devlet Hastanemiz,
1984 yılında 50 yataktan 100 yatak kapasitesine getirilmiştir. Ancak, 1992
yılında, bu yatak sayısının yetmediği görülmüş ve 84 yataklık ek bina ihalesi
yapılmıştır. Ancak, o tarihten bugüne kadar, bu ek bina bitirilmemiştir.
Uzun süredir inşaatı
devam eden hastane ek binasının kaba inşaatı bitirilmiş ve çatısı
tamamlanmıştır. Kalan kısım ne zaman bitirilerek hizmete açılacaktır?
BAŞKAN - 6 ncı sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Enver Öktem
İzmir
Sağlık Bakanlığı ve
üniversiteler arasında yapılan protokol gereği, Bakanlık ve diğer sağlık
kurumlarında üniversite mezunu sağlık personeli yetiştirmek amacıyla 1997
yılında faaliyete geçen sağlık yüksekokulları, 2000-2001 eğitim yılından bu
yana mezun vermektedir. Bu protokole ek olarak, Avrupa Birliği mevzuatı da
sağlık personelinin üniversite mezunu olmalarını gerektirmektedir. Bu nedenle;
1- Şu ana kadar, bu
mezunlar arasından kadro tahsisi yapılarak herhangi bir atama yapıldı mı?
2- Atama yapılmadı ise,
bu durumun düzeltilmesi için yaptığınız bir çalışma var mı? Varsa, bu çalışmalar
nelerdir?
BAŞKAN - 22 nci sıradaki
soruyu okutuyorum:
22.4.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Manavgat Devlet
Hastanesiyle ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Atila Emek
Antalya
Sorular:
1.- Halen mevcut yer,
ekipman ve personel açısından çok yetersiz hale gelmiş bulunan Manavgat Devlet
Hastanesi bahçesinde poliklinik ve acil servis ek inşaatlarının hangi yıl
yatırım programına alındığı ve ne kadar zamanda tamamlanmasının planladığı,
toplam yatırım miktarının ne olacağı?
2.- Keşif bedeli
çıkarılmış olan çöp yakma fırını binasının yapılmış olmasına rağmen fırının
halen yapılamamasının sebebi nedir? Keza, yangın alarm sistemi ve kan istasyonu
açılması talepleri hakkında ne işlemler yapılmıştır?
3.- Halen yetersiz sayıda
olan personelin takviyesi için (özellikle anestezi teknisyeni, hemşire,
laborant ve fizyoterapist) bugüne kadar ne işlem yapılmıştır? Hastaneye talep
edilen personel ataması ne zaman yapılacaktır?
BAŞKAN - 24 üncü sıradaki soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 21.4.2003
Hüseyin Güler
Mersin
Soru:
Sağlık Bakanlığı ve
üniversiteler arasında yapılan protokol gereği olarak Sağlık Bakanlığı ve diğer
sağlık kurumlarına üniversite mezunu kalifiye sağlık personeli yetiştirmek
amacıyla 1997 yılında faaliyete geçen sağlık yüksekokulu 2000-2001 döneminden
bugüne mezun vermektedir.
Sağlık Bakanlığı,
personel alımı ve atamalarında neden sağlık yüksekokulu mezunlarını atamıyor?
Bakanlık olarak bu okullardan mezun olan öğrencileri ne zaman ve nasıl
değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - 39 uncu sıradaki
yer alan soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için İçtüzüğe
göre gerekli işlemin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 30.4.2003
Kemal Anadol
İzmir
1.- İzmir'de emeklilik
yaşının 65'ten 61'e çekilmesi nedeniyle devlet ve SSK hastaneleri ile
dispanserlerinden toplam 42 doktorun emekliye sevk edildiği doğru mudur?
2.- İzmir'deki devlet ve
SSK hastanelerinde ortopedi ve beyin cerrahisi şefi kalmadığını biliyor
musunuz?
3.- Dünyanın sayılı beyin
cerrahlarından Sayın Gazi Yaşargil 80 yaşında ameliyat yaparken, doktorlukta en
verimli çağ olan 60'lı yaşlardaki hekimlerin emekli edilmesinin sebebi nedir?
4.- Bu değerli hekimlere
yasadaki istisna hükmü neden uygulanmamıştır?
5.- Bu tasarruf sonucunda
İzmir'de oluşan hekim açığı nasıl kapatılacaktır?
6.- Uzmanlaşmış ve en
verimli çağında emekli edilen hekimlerin boşluğu ülkemizin sağlık sorununu
olumsuz biçimde etkileyecek midir?
BAŞKAN - 45 inci sıradaki soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini
arz ederim.
Saygılarımla. 29.4.2003
İsmail Değerli
Ankara
Çin'de ortaya çıkan ve
büyük bir hızla yayıldığı ifade edilen SARS virüsünün, Kanada ve bazı Avrupa
ülkelerinde de görüldüğü, konuyla ilgili olarak Hollanda, Almanya ve
Belçika'nın ciddî önlemler aldığı belirtilmektedir.
Toplum sağlığı açısından
ciddî tehdit oluşturan SARS hastalığıyla ilgili olarak;
1.- SARS virüsünün
ülkemize girmemesi için yapılan herhangi bir çalışma var mıdır? Varsa, bu
çalışma neleri kapsamaktadır?
2.- SARS virüsünün
ülkemizde görülmesi halinde, koruyucu ve tedavi amaçlı ne tür önlemler
alınmıştır?
3.- Söz konusu hastalığın
toplum sağlığı açısından oluşturduğu tehlikenin boyutlarını, belirtilerini,
bilinmesine yönelik olarak halkımızı uyarmak ve aydınlatmak için bir çalışmanız
var mıdır? Varsa bu çalışmalar nelerdir?
BAŞKAN - 46 ncı sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 29.04.2003
İsmail Değerli
Ankara
2003 yılı bütçe uygulama
talimatında tüpligasyonu, minilap ve vazektomi uygulamaları için "kamu
kuruluşları tarafından ödenebilmesi için sağlık kurulu raporuyla
gerçekleştirilmeli" ibaresi yer almaktadır. Bahse konu uygulamayla ilgili
olarak, sağlık kurulu raporu istenmesinin, 2827 sayılı Nüfus Planlaması
Hakkında Kanuna aykırılık taşıdığı ifade edilmektedir.
Konuyla ilgili olarak;
1- İddia edilen hukukî
değerlendirme doğru mudur? Doğru ise, söz konusu durumu hukukun üstünlüğü ve
idarenin hukuk kurallarına uyma zorunluluğu açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
2- Nüfus planlaması
konusunda da olumsuzluk yaratan bu uygulamayla ilgili olarak ortaya çıkan
yanlışlığı düzeltmek için ne tür bir çalışma yapmayı düşünmektesiniz?
BAŞKAN - 48 inci sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Anayasanın 98 inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddeleri
uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü yanıtlanmasını
saygıyla dilerim. 30.4.2003
M. Vedat Melik
Şanlıurfa
Sorular:
1- 500 yataklı Şanlıurfa
Devlet Hastanesi inşaatı hangi seviyededir?
2- Yüklenici firmaya
ödenen hakediş (istihkak) toplam tutarı yıllar itibariyle ne kadardır?
3- Bakanlığınız 2003 yılı
bütçesinden bu iş için ne kadar ödenek ayrılmıştır?
4- Şanlıurfa için hayatî
önem taşıyan bu hastane inşaatı tamamlanarak ne zaman hizmete açılacaktır?
BAŞKAN - 54 üncü sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ve talep ederim. 5.5.2003
Yücel
Artantaş
Iğdır
Bakanlığınız döneminde,
Sağlık Bakanlığında, yandaşlarınızı göreve getirdiğiniz iddiaları basının ve
kamuoyunun gündemine gelmekte ve kadrolaşmaya gittiğiniz iddia edilmektedir.
1- Göreve geldikten bu
yana kaç kişiyi göreve getirdiniz? Bunların içerisinde üniversite mezunu
olanlar kimlerdir? Hangi üniversitelerden mezun olmuşlardır?
2- Diyanet İşleri
Başkanlığından Sağlık Bakanlığına geçen personel sayısı nedir? Hangi görevlere
atanmışlardır, atanma gerekçeleri nelerdir?
3- Sağlık kurumlarında
çalışan, BTK (Başbakanlık Takip Kurulu) tarafından soruşturma yürütülmesi
istenen türbanlı personelle ilgili ne yapılmaktadır?
4- Türbanlı personelin
ambulanslarda görevlendirildiği doğru mudur?
BAŞKAN - 56 ncı sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 6.5.2003
Halil Ünlütepe
Afyon
Afyon Dinar Devlet
Hastanesinde doktor ve ambulans sıkıntısı çekilmektedir. Dinarlı
vatandaşlarımızın ambulans ihtiyacı çevre ilçelerden ambulans
görevlendirilmesiyle sağlanmaktadır. 150 Yataklı Dinar Devlet Hastanesine ihtiyacı
olan ambulanslar ne zaman verilecektir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, huzurunuza, 10 adet sözlü soru önergesine birlikte
cevap vermek üzere çıkmış bulunmaktayım. Sözlerimin başlangıcında şunu ifade
etmek isterim: Gerçekten, Meclis gündeminde bulunan çok sayıda sözlü soru
önergesi, aslında, bu sorulara güncel olarak cevap vermek istediğimiz halde,
sıranın çoğunlukla gelmemesi dolayısıyla biraz gecikebilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Edirne Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Necdet Budak'ın, Edirne Keşan Devlet
Hastanesi ekbina inşaatıyla ilgili sorusuna cevap vermek istiyorum.
Bu hastanemizin ekbina
inşaatının fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'ler civarındadır. Hastane için bugüne
kadar 400 milyar Türk Lirasının üzerinde harcama yapılmıştır ve bitirilmesi
için gereken ödenek de 2 trilyon 500 milyardır. 2003 yılı bütçe ödeneği olan
300 milyar Türk Lirası, Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız tarafından
kullanılmış durumdadır. Hastanenin yapımı için, 2004 ve 2005 yıllarında, il
özel idare bütçemiz, hastanemizin döner sermaye gelirleri ve genel bütçeden
karşılanmak üzere gerekli çalışmaları yapmış durumdayız ve 2005 yılı sonunda bu
hastanemizin tamamlanmasını planlıyoruz.
Şunu, değerli
milletvekilimin takdirine arz etmek isterim: Bu binanın inşaına 1992 yılında
başlanmıştır ve aradan onbir yıl geçmiş olmasına rağmen henüz bitirilememiş
inşaatlarımız arasındadır ve buna benzer birçok inşaatımız da vardır.
Daha önce de, yine bu
kürsüden Yüce Meclisimize arz ettiğim gibi, bütün sağlık yatırımlarımızı,
yaptığımız sağlık envanteri çalışması sonucunda, öncelikleri belirleyerek,
mevcut bütçe imkânlarımız çerçevesinde realize etme ve tamamlama yoluna gidiyoruz.
Keşan Devlet Hastanemizin ek bina inşaatı da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Sayın milletvekilimin ilgisine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Enver Öktem'in, gündemin soru
önergeleri kısmının 6 ncı sırasında ve Mersin Milletvekili Sayın Dr. Hüseyin
Güler'in 24 üncü sırasında bulunan sözlü soru önergelerinde sağlık meslek
yüksekokulu mezunlarının atamaları sorulmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
iktidarımızın göreve geldiği 2002 Kasım ayına kadar, bu okullarımızdan mezun
olan öğrencilerimizden yalnızca 769 kişi, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında atanmış
durumdaydılar; sadece 769 kişi... 4924 sayılı Yasayı, Yüce Meclisimizde,
birlikte yasalaştırdıktan sonra, 13 Aralık 2003 tarihinde yapılan sınavlarla,
bu okullarımızdan; yani, 2 ve 4 yıllık eğitim veren sağlık meslek yüksekokulu
mezunlarımızdan, sınav sonucunda, sırasıyla, 3 265 kişi önlisans mezunlarından,
3 604 kişi de lisans mezunlarından; yani 4 yıllık yüksekokul mezunlarından
yerleştirilmiş durumdadırlar.
Bu rakamlar
karşılaştırıldığında, geçtiğimiz üç yıl içerisinde, yüksekokul mezunu toplam
769 sağlık personelinin ataması yapılmışken, bu rakam, 2003 yılının sonunda, şu
anda atamaları yapılmak üzere, 6 869 kişi olarak gerçekleşmiş durumdadır.
Takdir edersiniz ki, bu sayı, gerçekten, yüksekokul mezunlarının
değerlendirilmesine yönelik olarak Bakanlığımın gösterdiği ehemmiyetin en bariz
bir kanıtı olmaktadır. Önceki dönemlerde var olan sağlık meslek lisesi mezunlarına
ayrıcalık tanınarak sağlık meslek yüksekokulu mezunlarının mağdur edilmeleri
durumu, Bakanlığımız döneminde yaşanmamış ve bundan sonra da yaşanmayacaktır.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
izin verir misiniz...
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım...
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Bakanlar Kurulu sırasındaki arkadaşlarımız...
Arkadaşlar, lütfen...
Bakanlar Kurulu
sırasındaki milletvekili arkadaşlarımız, lütfen...
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref gelmek üzeredir;
lütfen, yerlerinize oturur musunuz...
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Bakanlar Kurulu sırasındaki arkadaşlarım, lütfen, yerlerinize oturur musunuz...
Saygıdeğer arkadaşlarım,
Sayın Bakanımızı sakin şekilde dinlemenizi rica ediyorum; uğultudan Sayın
Bakanın verdiği cevaplar anlaşılmıyor.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Antalya Milletvekilimiz Sayın Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin ek
bina inşaatı ile bazı ihtiyaçlarına ilişkin sorusunu cevaplamak istiyorum.
Yaptırdığım incelemeler
sonucuna göre, 200 yataklı Manavgat Devlet Hastanesi, şu anda, yüzde 65 yatak
işgal oranıyla Manavgat İlçesi ve çevresine hizmet vermektedir.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
izin verir misiniz... Konuşmanıza sonra devam edersiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Tamam Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in
davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın
Pervez Müşerref şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce
Meclisimiz adına hoşgeldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)
Alınan karar gereğince,
Sayın Cumhurbaşkanını, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Cumhurbaşkanı. (Alkışlar)
VI. - SÖYLEVLER
1.-
Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref''in, Türkiye-Pakistan ilişkileri ve
dünyadaki gelişmeler konusunda Genel Kurula hitaben konuşması
PAKİSTAN CUMHURBAŞKANI
PERVEZ MÜŞERREF - Bismillahirrahmanirrahim.
Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer
Başbakan, saygıdeğer Parlamento üyeleri, Sayın Ekselansları, hanımefendiler,
beyefendiler, saygıdeğer misafirler; beni Türkiye-Pakistan ilişkilerine dair
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine hitap etmek üzere davet
etmenizden dolayı duyduğum derin şükranlarımı sizlere iletmek isterim. Sayın
baylar ve bayanlar, sizler beni onurlandırdınız. (Alkışlar)
Tamamen farkındayım ki,
şu anda, son derece önde gelen ve saygıdeğer bir Parlamentoya hitap etmekteyim.
Parlamento içerisinde saygıdeğer mühendisler, bilimadamları, işadamları,
ekonomistler bulunuyor ve bu da, zaten, sizin kalitenizi ve değerinizi daha da
artırmakta. Biliyoruz ki, hepiniz, aramızdaki dostane ve kardeşçe ilişkilerin
ve duyguların geliştirilmesini desteklemektesiniz ve her biriniz, bu
ilişkilerin birer savunucususunuz.
Ülkelerimiz arasındaki
kültür ve tarih, bizleri birbirimize yakinen bağlamaktadır. Tarih, aramızdaki
kardeşliğin ve dostluğun da şahididir ve bizler, bu olumlu duyguları, halen
taşımaktayız.
Aramızdaki bağlar
yüzyıllar ötesine dayanmaktadır. Pakistan'ın dili Urduca, esasında, Türk
kelimesi olan ordudan türetilmiştir ve bu da, zaten, aramızdaki ilişkilerin ne
kadar geçmişe dayandığını göstermektedir.
Osmanlılar Kırım'da
savaşırken, mücadele ederken, bölgemizin Müslümanlarının kalpleri ve ruhları
da, benim büyük büyükbabalarımın kalpleri ve ruhları da, sizin büyük
büyükbabalarınız için iyi dileklerde, temennilerde bulunmaktaydı.
Meşhur bir şairimizin
hikâyesi, Galip'in hikâyesi, Kırım Bölgesine dair pek çok şey söylemiştir.
"Türklerin pek çok zaferi burada bulunmaktadır ve bu zaferler beni mutlu
kılmaktadır ve ben ne zaman ki Türklerin başarısızlığını duysam, kalbim sanki
kırbaçlanıyor gibi acımaktadır" demektedir.
Türk mücadelesi boyunca,
Osmanlı döneminde de, bizim alt kıtamızın Müslümanları, dualarıyla, her zaman,
Türklerin başarılı olması için sizlere destek vermişlerdir.
Kemal Atatürk bir
kahramandı. (Alkışlar) Bizim bölgemizde bulunan Müslümanların sık sık kendi
çocuklarına verdiği ismin sahibiydi. (Alkışlar)
Sizler yaşam mücadelesi
verdiğiniz dönemde, bizim kadınlarımız bile kendi çok değerli mücevherlerini
Türk kardeşlerine yardımcı olmak için gönderdiler ve onların başarısı için
dualarını gönderdiler.
Aramızdaki bağlar sadece
devam etmekle kalmadı, yıllar içerisinde, Pakistan'ın da kuruluşuyla daha da
güçlendi.
1974 yılındaki Kıbrıs
operasyonu, Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkileri daha da geliştirdi, tek
vücut olarak, beraberce ayakta durduk; her iki ülke de aynı pozisyondaydı.
Sizin açınızdan bakacak
olursak, Türkiye, hiçbir zaman, Pakistan'a karşı duyduğu sevgiden ve
desteğinden ödün vermedi. Biz de, her zaman, Türkiye'nin Pakistan'a vermiş
olduğu, özellikle Keşmir meselesinde vermiş olduğu desteği büyük bir
memnuniyetle karşıladık.
Ben, 1949'dan 1956'ya
kadar kaldığım 7 yıl süresince, Türklerin Pakistanlılara olan sevgisine şahit
oldum. (Alkışlar) Bu sebepten dolayı, inanıyorum ki, hükümetler gelirler ve
giderler, değişirler, liderler değişebilirler; ama, Türk Halkı ile Pakistan Halkı
arasındaki sevgi, her zaman, daima büyüyecektir. (Alkışlar)
Güzel ülkenizde kendimi
anavatanımda hissediyorum, (Alkışlar) kendi vatandaşlarım arasında hissediyorum
(Alkışlar)
Sayın Başkan, bugün,
içinde bulunduğumuz dünya, büyük kargaşalar, belirsizlikler ve çatışmalar
içerisindedir. Bizler, son derece zor bir küresel değişim sürecinden
geçmekteyiz. Bu küresel değişim sürecini alıp, içerisine daha detaylı baktığımız
zaman, İslam dünyasının pozisyonuna baktığımızda -ki, hem Türkiye hem Pakistan
bu dünyanın içerisinde bulunmaktadır- her iki ülkenin de reddedilemeyecek kadar
önemli bir unsur oluşturduğunu görüyoruz. Teröristler, dünya üzerinde pek çok
yeri hedef olarak seçmişlerdir ve özellikle Müslüman dünyasını hedef olarak
seçmişlerdir. Son dönemde de, hem Türkiye hem de Pakistan hedefler arasında yer
almıştır. Bizler, teröristlerin, şer hedefleri için toplumumuzu rehin
almalarına izin vermemeliyiz.
Bu teröristler İslamın
adını da kötüye çıkarmışlardır. Halbuki, İslam, beraberce yaşamanın ve barışın
dinidir. Terörizmi reddetmekteyiz, aşırılıkları da reddetmekteyiz, her türlü
formunda ve ortaya çıkış biçiminde bunları reddetmekteyiz.
Dünyamız, artık, üzerinde
yaşamak için son derece tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Batı ve İslam
dünyası arasında yanlış anlaşılma boşluğu, mesafesi gittikçe büyümekte ve
artmaktadır. Bu da, son derece tehlikeli olan medeniyetler çatışması gibi
teorileri bekleyenlerin sayısını da artırmaktadır ve aynı zamanda farklı
algılamalar ortaya çıkmaktadır. Bu yanlış algılamalar Müslüman dünyasında da
ortaya çıkmaktadır; yani, İslam, din olarak hedeflenmektedir diye
düşünülmektedir.
Diğer yanlış anlaşılmaysa
Batı dünyasında karşımıza çıkmaktadır; İslam, aşırılıkların, militanların ve
hoşgörüsüzlerin dinidir gibi algılanmaktadır. Bu algılamalar, esasında,
gerçeklerden kaynaklanmamaktadır. Bugün, dünyamızdaki bütün siyasî
anlaşmazlıkların içerisinde, dolaylı ya da dolaysız olarak Müslümanlar
bulunmaktadır ve bu, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermektedir.
Bugün, dünyamızda en bir
araya gelemeyen ülkeler, bölgeler Müslüman ülkelerdir, en zayıf, en yoksul
ülkeler Müslüman olan ülkelerdir. OECD, ne yazık ki, mevcut formuyla, şu anda,
karşımızda bulunan zorluklarla baş etmek için yeterli olamamaktadır. Bunlar,
karşı karşıya bulunduğumuz gerçeklerdir. Dünya ve Müslüman dünyası bu
güçlüklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Pakistan ve Türkiye el ele vermelidir
ve kendileri için önemli olan rolü oynayarak, hem bölgeye hem ülkelerimize hem
de genel anlamda dünyaya barışı getirmek için uğraşmalıdır. Aynı zamanda da,
Müslüman ümmeti için bunu yapmalıyız.
Şu anda, tarihte
belirleyici bir noktada bulunuyoruz. Bizler, ya anı yakalayacağız ve tarihi
kendimiz belirler hale geleceğiz ya da bu zamanın, bu anın geçmesine izin
vereceğiz ve kaderin bizim hayatımızı bir şekilde şekillendirmesine izin vereceğiz.
Bizler, karşı karşıya bulunduğumuz zorlukları fırsatlara dönüştürebilmeliyiz.
İnanıyorum ki, önümüzdeki
yol, benim ifade ettiğim tarzıyla, "aydınlatılmış itidal" dönemi
olacaktır. Aydınlatılmış itidal iki yönlü bir stratejidir, iki açıdan
uygulamamız gerekiyor. Bunlardan birincisi, İslam dünyasının uygulaması gereken
yoldur. Burada aşırılıklardan kaçınmalıyız, militanlıktan kaçınmalıyız ve
sosyoekonomik gelişmemize odaklanmalıyız. Özellikle, vurguyu, beşerî
kaynaklarımızı geliştirmeye sarf etmeliyiz.
Bahsetmiş olduğum
aydınlanmış itidal stratejisinin ikinci yönü ise, Batı dünyası tarafından
gerçekleştirilmelidir; özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş
Milletler tarafından geliştirilmelidir. Onların da yapması gereken, adaletle
sorunların çözümüne yaklaşmalarıdır. Müslümanların da içinde bulunduğu bütün
siyasî anlaşmazlıkların çözümünde adaletli yardımcı olmaları ve Müslüman
dünyasına, sosyoekonomik kalkınmalarında yardımcı olmaları gerekmektedir.
Müslümanlara düşen
ayağının tam olarak yerine getirilebilmesi için, bizim, İslam Konferansını
yeniden yapılandırmamız gerekmektedir. Zaten, bu çerçevede önermiş olduğum bu
aydınlanmış itidal yaklaşımı içerisinde, İslam Konferansına yeni bir yapı
kazandırma çabası içerisinde bir eylem planı geliştirmemiz gerektiğini
söylemiştim ve bu önerim de desteklendi. Son zirvede, bu konu üzerinde çalışmak
üzere bir komisyon tesis edildi ve bu komisyonda olağanüstü toplantı
düzenleyecekler bu yıl sonu içerisinde ve bu, olağanüstü toplantı sırasında ele
alınacak.
Bu çerçevede, Türkiye'nin
çok önemli bir rolü olacak; çünkü, Türkiye, bundan sonraki İslam Konferansı
Ülkeleri Dışişleri Bakanları Toplantısına İstanbul'da evsahipliği yapacak ve
eminim ki, bu süreçte de, bir katalizör görevi üstlenecektir.
Bir kere daha vurgulamak
istiyorum ki, bizler, İslam Konferansını yeniden yapılandırdığımız takdirde,
Müslüman ümmeti 21 inci Yüzyıla taşır hale gelebileceğiz. Türkiye, Avrupa
Birliğine, gelecekte bir gün mutlaka girecektir. Böylelikle, bu, Türkiye'ye,
ilave bir sorumluluk da getirecektir; çünkü, Türkiye, Müslüman dünya ile Avrupa
arasında köprü haline gelen bir ülke olacaktır.
Sayın Başkan, şimdi, bazı
siyasî anlaşmazlıklardan bahsetmek istiyorum, özellikle Müslüman dünyayı
etkileyen siyasî anlaşmazlıklardan bahsetmek istiyorum; çünkü, söylemiş olduğum
gibi, bu aydınlanmış itidal stratejisi içerisinde, mevcut bütün siyasî
anlaşmazlıkların çözümünde Batı'ya da düşen bir rol vardır. Bir kere daha
vurgulamak istiyorum ki, Pakistan, sevgili kardeşlerimiz, dostlarımız, Kıbrıslı
Türk kardeşlerimizin, dostlarımızın adil ve meşru sebeplerle yürüttükleri
mücadeleye sonuna kadar cevap veriyor. (Alkışlar) Pakistan, Kıbrıs'ta, bu
konuda, bu anlamda, çözüme destek vermektedir ve inanıyoruz ki, Ada'da yaşayan
iki toplum arasında bir güven ortamının tesis edilmesi, mevcut anlaşmazlığın
özünün çözümlenmesi için çok önemli bir önşarttır. Vurgulamak istiyorum ki,
Pakistan, çift bölgeli ve çift toplumlu çözümü, uzun zamandır devam eden Kıbrıs
sorununun çözümü olarak görmektedir.
Güneyasya'da, yani bizim
yaşadığımız, içerisinde bulunduğumuz bölgede, bizler, yeni barış ve işbirliği
yolları bulmaya ve tesis etmeye çalışıyoruz. Pakistan ve Hindistan sonsuza
kadar düşman olarak kalamazlar. Yarım yüzyılı aşan bir süredir, Keşmir ve Jammu
meseleleri, her iki ülke arasındaki ilişkileri giderek zorlamaktadır ve daha
güç konumlara getirmektedir. Asya'da sürekli bir barışın tesis edilebilmesi
için Keşmir probleminin ve bütün diğer anlaşmazlıkların Pakistan ve Hindistan
arasında barışçıl yollarla çözümlenebilmesi ve uyumlu bir atmosfer, ortam
içerisinde çözümlenebilmesi çok önemlidir ve görüyoruz ki, bu kısır çekişme
döngüsü, Islamâbâd'a gerçekleştirmiş olduğum, Sayın Başbakana gerçekleştirmiş
olduğum, ziyaret çerçevesinde aşılmaya çalışılmıştır. Bütün meseleleri görüşüp,
özellikle, Keşmir problemini de görüşüp, sorunlarımıza çözüm aramayı
amaçlamıştık. Bu, Pakistan ve Hindistan Halkları açısından ve Keşmir Halkı
açısından tarihî bir dönemdi. Bu gelişmeler kaydedilirken, esas amacımız, bu
süreci, sürdürülebilir ve neticeye yönelik bir diyaloğun tesisine yönelmiştik,
Keşmir ve tüm diğer problemlerin çözümüne yönelmiştik.
Bizler, bölgemizi barış
ve refah bölgesi haline getirmek istiyoruz ve kolektif bir ekonomik kalkınma
tesis etmek istiyoruz. Bunu yapabilmenin yolu vizyon ve devlet adamlığıdır;
ancak bu şekilde ileriye gidebiliriz. Eğer olumsuzluk içerisinde kalacak
olursak ve eğer rijit yaklaşımlar içerisinde kalacak olursak, herhangi bir
ilerleme kaydetmemiz mümkün değildir. İşte bu yüzden, Hindistan ve Pakistan
arasındaki ilişkiler şu anda olumlu gelişmeler kaydetmektedir, ilişkiler
giderek ısınmaktadır.
Diyalog sürecinin
gelişmesiyle beraber, Keşmir probleminin de çözümüne doğru ilerleme kaydediyoruz.
Burada, Türk Halkına ve Türk Hükümetine, bizimle gösterdikleri dayanışma için,
Keşmir Halkıyla gösterdikleri dayanışma için, belirli ilkelere dayanan
desteğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Verdiğiniz destek Pakistan Halkı için
çok büyük bir önem taşımaktadır.
Sayın Başkan,
Afganistan'ın toprak bütünlüğü ve hükümranlığı, egemenlik haklarına sahip
olması, bizim için çok önemlidir, Pakistan'ın bir politikasıdır.
Afganistan'daki bu hususlara dikkat edilerek sorunun çözümlenmesi gerektiğine
inanıyoruz. Bonn Sürecine olan inancımız devam etmektedir ve Sayın Başkan
Karzai'nin, Ulusal Uyum ve Ulusal Yeniden Yapılandırma Programları Projelerinin
başarılı olmasını amaçlıyoruz. Afganistan'a, barış ve istikrarı geri
kazanmasında destek veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Halihazırda, 100 000
000 Amerikan Dolarını Afganistan'ın yeniden yapılandırılması için tahsis etmiş
bulunuyoruz ve Pakistan, aynı zamanda, milyonlarca Afgan mülteciyi de -şu anda
1 500 000 ulaştılar ve 3 500 000-4 000 000 kadar zaman zaman varan- kabul
ediyor. Loya Jurga, yani, Afganistan'daki Büyük Jürinin aldığı kararlar
doğrultusunda, bu yıl içerisinde parlamenter seçimleri ve başkanlık
seçimlerinin yapılması ve demokratik sürecin başlaması konusunda çok önemli
kararlar alınmıştır ve bu anlamda, inanıyoruz ki, ISAF, bütün Afgan toprakları
üzerinde operasyonlarını genişletir ve böylelikle Bonn Sürecinin ilerlemesine
yardımcı olur ve Afganistan'ın yeniden yapılandırılmasına katkı sağlar ve
destek verir bu çabalarıyla.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Irak, halen, Müslüman dünyasında açık bir yara olarak bulunmaktadır. Irak'ta,
Türkiye ile Pakistan'ın yaklaşımları aynıdır. Irak'ın toprak bütünlüğü mutlaka
tesis edilmelidir. Irak Halkı olarak, kendi hükümetlerini seçme hakkına sahip
olmalıdırlar ve kendi doğal kaynaklarına dair kararları kendileri
verebilmelidirler. Irak'ta devam eden insanlık krizi bir şekilde durdurulmalı
ve öncelik, güvenliğin, istikrarın ve kamu düzeninin bir an önce tekrar tesis
edilmesine verilmelidir ve bütün bu çalışmalar bir strateji çerçevesinde
yapılmalıdır ve bütün yabancı güçler, yavaş yavaş bu ülkeye istikrar geldikten
sonra ülkeden çekilmelidirler.
Filistin, halihazırda
uluslararası camianın karşı karşıya bulunduğu en önemli problemlerden bir
tanesidir. Silahsız ve masum kişilere karşı devam eden zulüm durdurulmalıdır.
Filistinlilerin mücadelesini desteklemekteyiz; bağımsızlıklarını kazanmak için
ve egemenlik haklarını kazanmak için sürdürdükleri mücadeleyi destekliyoruz ve
ümit ediyoruz ki, uluslararası çabalar, iki hükümran devletin, Filistin ve
İsrail'in kurulmasıyla neticelenecektir. Beraberce, barış ve uyum içerisinde
yaşayabilen iki devletin kurulmasıyla, ümit ediyoruz ki, uluslararası çabalar
neticelenecektir.
Sayın Başkan, 21 inci
Yüzyıl, jeoekonomik gelişmelerin yaşanacağı bir yüzyıl olacaktır. Aramızdaki
tarihten ve siyasî geçmişten gelen ilişkiler, ticaret ve ekonomik ilişkilerle
de güçlendirilmelidir, desteklenmelidir. İşte, bizim geride kaldığımız alan bu
alandır ve bu alanı güçlendirmeliyiz.
Kendi aramızdaki ticarî
ilişkileri geliştirmek için de gerekli tedbirleri almalıyız. Aramızdaki siyasî
ve diplomatik ilişkiler son derece güçlüdür; ama, ticaret ve ekonomik
ilişkilerimiz, diplomatik ilişkilerimizle karşılaştırıldığında aynı derecede
güçlü değildir; ikisini de uyumlu hale getirmeliyiz. İşte, bu da, benim
Türkiye'de bulunduğum süre içerisinde, bütün kardeşlerimle, dostlarımla
yaptığım görüşmelerimde öncelik verdiğim bir konu oldu.
Ekonomik İşbirliği
Teşkilatının kurucu üyeleri olarak Türkiye ve Pakistan, bu teşkilatın
güçlendirilmesi için çabalarını artırmalıdır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı,
bizler için, ticaret ilişkilerimizin çok daha geniş ölçekte daha kuvvetli hale
getirilmesini temsil eden bir kuruluştur. Türkiye ve Pakistan, jeostratejik
konumlarından dolayı, enerji kaynaklarının Ortaasya ülkelerinden Avrupa ve
Uzakdoğu'ya, özellikle, karayla çevrili Ortaasya ülkelerine akmasını sağlayacak
kilit konumdaki ülkelerdir. Hızla büyümekte olan ekonomiler ve demokrasisi son
derece fonksiyonel olarak ilerleyen ülkeler olarak, bizler, Doğu ve Batı
arasındaki bu hayatî önem taşıyan enerjilerin aktığı çok önemli bölgeleriz.
Biraz da kısaca, ikili
ticaret ilişkilerimiz üzerinde durmak istiyorum. Şu anda, 250 000 000 dolar
civarında bulunan ticaret ilişkimizi, 1 000 000 000 dolara çıkarabilmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Özellikle, telekomünikasyon, altyapı, enerji gibi
alanlarda, Pakistan, bundan sonra çok daha yoğun çabalar içerisinde olacaktır
ve ümit ediyoruz ki, her iki ülke arasında ortaklıklar kurulacaktır. Savunma
alanında üretim yapmak, bizce, son derece önemli ve karşılıklı ilişkilerimizi
destekleyecek, güçlendirecek bir alan olacaktır gelecekte de. Türkiye ve
Pakistan, 210 000 000 kişinin yaşadığı bir piyasa oluşturmaktadır. Her iki
ülkenin özel sektörü de son derece kuvvetli ve güçlü özel sektörlerdir. Her iki
ülkenin halklarında da sıradışı bir girişimcilik ruhu mevcuttur. Hükümetlerin
de, yeni bağlantılar kurulması açısından, işletmelerimiz ve iş sektörlerimiz
arasında yeni iş ilişkileri ve bağlantılarının kurulması açısından taktik belirleyici
çabalar içerisinde olması gerekmektedir. İş Konseyimiz ve ortak dostluk
grupları ve ortak ekonomik komiteler hem kamu hem de özel sektörler arasında
verimli yaklaşımların olmasını sağlamak için çalışmıştır, çalışmalıdır. Eğer,
Pakistan'daki sürdürülebilir demokrasi yaklaşımının üzerinde durmazsam,
konuşmam yarım kalır diye düşünüyorum. Benim hükümetim, Pakistan'da
sürdürülebilir demokrasinin tesisi için çaba sarf etmektedir ve sürdürülebilir
demokrasinin ortaya konabilmesi için bizler iki unsuru ortaya koyduk: Bunlardan
birincisi, demokrasiyi, işin köküne -bunu da yerel idareler olarak
kastediyorum- yani, işin kökünde bulunan halka, yerel idareler katına kadar
indirdik; idarî olarak, malî olarak ve siyasî olarak bunu yaptık. Aynı zamanda
da Pakistan'da kadınlara güç verdik, yetki verdik. Kadınlara yerel idareler
düzeyinde yüzde 30'luk bir kontenjan ayırdık. Bunun da ötesinde, yani,
demokrasiyi halka indirmek için toplumun köküne indirmenin dışında, ulusal
düzeyde, üst düzeyde de kontrol mekanizmaları kurduk. Bu iki reform ya da bu
iki değişiklik içerisinde, inanıyoruz ki, Pakistan'da sürdürülebilir demokrasi
süreci artık gündeme gelmiştir, ortaya
konmuştur ve inanıyorum ki, Pakistan'daki demokrasinin geleceği ve mevcut
durumu çok daha parlak olacaktır.
Bütün bunları söyledikten
sonra, Sayın Başkan, şunu söylemek istiyorum: Her iki ülkenin de kurucu babası
aynı şeyi söylemiştir. Sayın Muhammed Ali Cinnah, bizim siyasî sloganımızı şunu
söyleyerek vurgulamıştır, demiştir ki: "Hem içeride hem dışarıda barış
istiyoruz." Mustafa Kemal Atatürk de demiştir ki: "Yurtta barış
cihanda barış." Bizler de ülkelerimizin kurucu babalarının ortak vizyonunu
gerçekleştirmek için çabalamaya devam edelim. Hem Müslüman ümmeti için hem de
dünyamız için bu amaçlara ulaşmak üzere beraberce çalışalım.
Sözlerime, en iyi
dileklerimle, Türk halkına en iyi dileklerimizi ileterek son vermek istiyorum
ve aynı zamanda da ülkenizin gelişmesi ve refahı için dualarımızın sizlerle
olduğunu söylemek istiyorum ve aramızdaki kuvvetli bağların gelecekte de çok
daha gelişmiş bir boyuta taşınacağını ümit ediyorum.
Yaşasın Türk-Pakistan
kardeşliği.
Çok teşekkür ederim.
(Ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Pakistan
Cumhurbaşkanı Sayın Pervez Müşerref'e, yaptığı olumlu konuşma için teşekkür
ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.30
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mehmet
DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin ikinci
oturumunu açıyorum.
Sözlü soru önergelerinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)
1.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman
bitirileceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/381) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)
2.- İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, sağlık yüksekokulları mezunlarının atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/394) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (Devam)
3.- Antalya
Milletvekili Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin bazı ihtiyaçlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (Devam)
4.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler'in, sağlık yüksekokulu mezunlarının atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (Devam)
5.- İzmir
Milletvekili K.Kemal Anadol'un, yaş haddinden emekliye sevk edilen doktorlar
nedeniyle İzmir'deki hastanelerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/432) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)
6.- Ankara
Milletvekili İsmail Değerli'nin, SARS hastalığına karşı alınan önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (Devam)
7.- Ankara
Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı sağlık uygulamalarının bedellerinin kamu
kurumlarınca karşılanabilmesi için sağlık kurulu raporu istenmesine ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/439) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı (Devam)
8.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa Devlet Hastanesi
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/441) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)
9.- Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, yapılan atamalara ve personelle ilgili bazı
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/448) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (Devam)
10.- Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Dinar Devlet Hastanesinin ambulans ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/452) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı (Devam)
BAŞKAN - Sağlık Bakanımız
Sayın Recep Akdağ'ı kürsüye davet ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sözlü soru önergelerine
kaldığımız sıradan, 22 nci sıradaki sözlü
soru önergesine cevap vererek devam ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Antalya Milletvekilimiz Sayın Atila Emek'in, Manavgat Devlet Hastanesinin ek
bina inşaatı ile bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi hususunda cevap
vereceğim.
Yaptırdığım incelemeler
neticesinde, şu anda 200 yataklı olarak hizmet vermekte olan Manavgat Devlet
Hastanesinin, yüzde 65 yatak işgal oranıyla Manavgat İlçesi ve yöresine hizmet
vermekte olduğunu tespit etmiş bulunmaktayım. Şu anda, hastanenin fiziksel
mekân sıkışıklığı sebebiyle yapılaştırılmasını gerektiren herhangi bir talebe
rastlamış değiliz ve yerel yöneticilerimizle görüştüğümüzde de, bu noktada, şu
anda acil bir ihtiyacın olmadığını öğrenmiş bulunmaktayız. Dolayısıyla, 2003 ve
2004 yılı yatırım programlarında, ek binayla ilgili olarak Manavgat Devlet
Hastanesinde herhangi bir yatırımımız yer almamaktadır.
Önergedeki bir başka
soru, keşif bedeli çıkarılmış olan çöp yakma fırını binası ve bunun fırını
hususundadır. Keza, yangın alarm sistemi ve kan istasyonu hususları da
sorulmaktadır.
Hastane tip projesi
kapsamında çöp yakma fırını binası projelendirilmiş, bina kısmı yapılmış;
ancak, fırın ekipmanları konmamıştır. Şu anda, hastanenin tıbbî atıkları
usulüne uygun olarak poşetlenmekte ve bu poşetler belediye tarafından
taşınarak, üniversitede imha işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, yüksek
meblağda lüzumsuz bir masrafa sebep olacak fırının yapımından vazgeçilmiştir.
Hastane yangın alarm
sistemi ise, halihazırda kurulmuş olup, montaj çalışmaları tamamlanmıştır.
Ayrıca, Manavgat Devlet
Hastanemiz bünyesinde bulunan kan merkeziyle ilgili bütün işlemler de
tamamlanarak, kan merkezimiz hizmete açılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili hastanenin anestezi teknisyeni, hemşire, laborant,
fizyoterapist gibi ihtiyaçları, Antalya İli dahilinde ihtiyaç fazlası sağlık
personeli bulunan sağlık kuruluşlarından görevlendirme yapılarak
giderilmektedir. Diğer taraftan, atama ve nakil yönetmeliği hükümlerimize göre,
dönem tayinlerimizde Antalya İline tayin talebinde bulunan yardımcı sağlık
personelinden atama yapılarak, bu devlet hastanemizin sağlık personeli
ihtiyacının giderilmesine de devam edilmektedir.
Değerli milletvekilime
alakası için teşekkür ediyorum.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmının 39 uncu sırasında, İzmir Milletvekilimiz Sayın Kemal Anadol tarafından
verilen sözlü soru önergesinde, yaş haddinden emekliye sevk edilen tabipler
sebebiyle, İzmir İlimizdeki tabip açığından bahsedilmektedir ve bu konuyla
ilgili bazı sorular vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir İlimizde, Bakanlığımıza bağlı devlet hastanelerinde 61
yaşını dolduran ve yaş hadleri nedeniyle, kanunun değiştiği tarihte emekliye
sevk edilen toplam 21 tabip mevcuttu. Ancak, bunlardan 4 uzman hekim, daha
sonra, kendi istekleyle emekliye sevk edilmişlerdir. Diğer, klinik şef, şef
yardımcısı ve uzman doktorlar ise, halen görevlerine devam etmektedirler.
Sayın milletvekilleri,
önergede İzmir'deki devlet hastanelerinde
ortapedi ve beyin cerrahisi şefi kalmadığından söz edilmekte ise de, bakanlığımıza bağlı İzmir Atatürk Eğitim
Araştırma Hastanesinde halen 2 ortapedi şefliğimiz, 1 beyin cerrahisi klinik
şefimiz şu anda görev yapmaktadır ve İzmir İlimizde, diğer birçok ilimizle
kıyaslandığında, bir hekim açığından, özellikle uzman hekim açığından söz
edilmesi de mümkün görünmemektedir. İzmir İlimizde, halen, çeşitli branşlarda
56 klinik şefi, 67 klinik şef yardımcısı ve 1 139 uzman hekim görev
yapmaktadır. Uzman hekim yoğunluğu açısından İzmir İlimiz, ülkemizde önde gelen
illerden birisidir.
Bildiğiniz gibi,
emeklilik yaş haddini 61'e indiren 3.4.2003 tarihli ve 4839 sayılı Kanunun
yürürlüğü, Anayasa Mahkememizce verilen yargı kararları gereğince iptal edilmiştir; ancak, şunu ifade etmek
isterim ki, yaş haddi ister 61, isterse 65 olsun, neticede, yetişmiş ve tecrübe
sahibi uzman hekimlere her zaman ihtiyaç duyulması mümkündür. Ancak, yaş
haddinden dolayı emekliliğe sevk edileceklerin sayısının, ilgili kanun
yapıldığında, sağlık hizmetini olumsuz yönde etkileyecek şekilde uzman hekim
açığına yol açmayacağı düşünüldüğü için, bunlar, bu hekim arkadaşlarımız,
istisna kapsamına alınmamışlardır.
Sayın milletvekilimin
gösterdiği ilgiye teşekkür ediyorum.
Yine, gündemin Sözlü
Sorular kısmının 45 inci sırasında bulunan önergede, Ankara Milletvekilimiz
Sayın İsmail Değerli tarafından kısaca SARS olarak tanımladığımız ve
adlandırdığımız şiddetli akut solunum yolu sendromu hastalığıyla ilgili
sorulara cevap vermek istiyorum.
Gerçekten bu konuda çok
ciddî çalışmalar yaptık değerli milletvekili arkadaşlarım. Ulusal ve
uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde, SARS konusundaki tüm
gelişmeleri yakından takip ederek, bu husustaki gerekli önlemleri aldık.
Bilindiği gibi, SARS,
Uzakdoğu bağlantılı bir hastalıktır ve dolayısıyla, Ulaştırma Bakanlığımız ve
Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğümüzle karşılıklı görüşmeler neticesi, yurt
dışından gelen uçaklarda bulunan tüm yolculara deklarasyon kartı
düzenlemekteyiz ve SARS yönünden şüpheli görülenler, sağlık personelimizce de
kontrolden geçirilmektedir. Şüpheli kişiler, hastalığın belirtilerinin ortaya
çıktığı on gün süresince, günlük olarak takip edilmekte ve on gün içinde
hastalık belirtileri ortaya çıkmazsa, günlük takip sona erdirilmektedir.
Koruyucu önlemler
bakımından, hudut kapılarında ve havaalanlarında alınması gereken önlemler
konusunda il valilikleri, sağlık müdürleri ve ilgili tüm sağlık personeli,
birbiri ardınca genelgelerle ve eğitimlerle bilgilendirilmiştir ve sağlık
personelinin standart bir materyalle eğitiminin yapılmasını sağlamak,
bilgilerini güncellemek amacıyla bu konuda bir slayt seti hazırlanmış ve
Bakanlığımızın web sitesine de konmuştur. Ayrıca, konunun uzmanlarından, enfeksiyon
hastalıkları klinikleri uzmanları ve Bakanlığımız temsilcilerinden Enfeksiyon
Hastalıkları Danışma Kurulu oluşturularak, konu, güncel olarak takip
edilmiştir. Bu hususta, bütün illerimizde, ilin büyüklüğüne göre, gerekli hastanelerde,
şüpheli SARS vakalarının yatarak tedavi göreceği özel üniteler oluşturulmuştur.
Şüpheli bir vakayı nakledecek ambulans ve ambulans ekibi, yine her ilde, ilin
büyüklüğüne göre belirlenmiştir. SARS'a karşı, bütün hudut kapılarında ve
özellikle uluslararası uçuş trafiğine açık havaalanlarında gerekli tedbirler
alınmıştır. Şüpheli SARS vakasının nakli ve tedavisi konusunda, sağlık
personelimizi korumak amacıyla, kullanılması gereken malzeme temin edilerek, bütün
illere dağıtılmıştır ve ek malzeme alım çalışmalarımız da devam etmektedir.
Turizm Bakanlığı ve
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, konu hakkında bilgilendirilmiştir.
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız da,
yine konuyla ilgili olarak gerekli tedbirleri almaları hususunda
bilgilendirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
halkımızın bilgilendirilmesi maksadıyla, bu konuda hazırlanan afişler tüm
sağlık kurumlarımıza asılarak, vatandaşlarımızın bu hastalığa karşı dikkatli
olmaları da istenmektedir; ancak, şunu ifade etmek isterim ki, şu anda,
hastalık, herhangi bir ülkede, yaygın ve tehlikeli bir konumda değildir.
Bakanlığımız, Dünya Sağlık Örgütünün bu konudaki önerileri doğrultusunda,
hastalığı dikkatle takip etmeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilime,
ilgisi için teşekkür ederim.
Yine, gündemin Sözlü
Sorular kısmının 46 ncı sırasında, Ankara Milletvekilimiz Sayın İsmail Değerli,
2003 yılı bütçe uygulama talimatına atıfla, bayanlarda tüpligasyon,
minilaparotomi ve erkeklerde vazektomi uygulamaları için sağlık kurulu raporu
düzenlenmesi zorunluluğunun, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanuna
aykırılık taşıdığı iddiasını gündeme getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ilgili kanun, tedavi yardımı kapsamında, tüpligasyonu, minilaparotomiyi ve
vazektomiyi zikretmemektedir. Bu hususta 2003 bütçe talimatı, bu konularla
ilgili işlemlerin tıbbî endikasyonla yapıldığı kurul raporuyla belirlenirse,
kamu kuruluşları tarafından ödeme yapılacağını ifade etmektedir. Yani, hukuken,
2003 bütçe talimatı uygulamalarının ilgili kanunla çeliştiği bir nokta yoktur;
ancak, biz, 2004 uygulamaları konusunda, bütçe talimatı konusunda asıl sorumluluk
ve yetki Maliye Bakanlığında olduğu için, önerilerimizi kendilerine bildirmiş
durumdayız. Bu hususta, 2004 bütçe talimatı uygulamalarında, vazektomi için bu
şartın kaldırılmasını kendilerinden talep etmiş durumdayız.
Değerli milletvekilime,
ilgisi için teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemin Sözlü Sorular kısmının 48 inci sırasında, Şanlıurfa
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Melik tarafından sorulmuş, Şanlıurfa Devlet
Hastanesi inşaatıyla alakalı bazı sorular vardır.
Sayın milletvekilleri,
2003 yılı yatırım programımızda yer alan 500 yataklı Şanlıurfa Devlet
Hastanemizin inşaatı, şu anda, bitirilmiş durumdadır. Hastanenin çevre
düzenlemesiyle ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu hastanemizin 2004 yılı şubat
ayı sonunda açılması planlanmaktadır. Söz konusu hastanemiz için, bütçeden 2002
yılında, 2 trilyon 300 milyar Türk Lirası ayrılmış olmasına rağmen, 2003
yılında 7 trilyon 500 milyar Türk Lirası ödenek ayrılarak Bakanlığımız
bütçesine aktarılmış ve kullandırılmıştır. Bu nedenle, bu meblağdan
yüklenicilere yapılan hakediş ödemeleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
yetki ve sorumluluğunda yapılmaktadır.
Değerli
milletvekillerimiz, özellikle Şanlıurfa'daki bu 500 yataklı hastanemizi,
bölgeye hizmet verecek çok önemli bir sağlık kuruluşu olarak düşündüğümüzden,
öncelikli yatırımlarımız arasına koymuştuk ve bu vesileyle, ödeneklerimizin
yeterliliği ölçüsünde, özellikle fizikî gerçekleşme oranları yüksek olan
yatırımlarımız için gereken hassasiyetin Bakanlığımca gösterildiğini ifade
ediyorum ve ilgili milletvekilime de, yine, alakası için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Iğdır Milletvekilimiz Sayın Yücel Artantaş tarafından verilen
soru önergesinde yöneltilen sorulara cevap vermek istiyorum.
Sağlık Bakanı olarak
göreve başladığım günden bugüne kadar, sadece kamu yararı ve hizmet gereklerini
gözeterek, kurum içerisinde görev yapan veya başka kurumda görev yapıp
Bakanlığımız merkez kadrolarına atanma talebinde bulunanlar arasından, ehliyet
ve liyakat gözetilerek, sağlıkta dönüşüm programımızın gerçekleştirilmesi
yönünde gerekli personelin atamaları yapılmıştır. Göreve geldiğimden bu yana,
Bakanlığımın merkez teşkilatına toplam 40 kişinin ataması yapılmış olup, eğitim
durumları bakımından bu 40 kişinin hepsi yüksekokul mezunu değerli
meslektaşlarımız, değerli bürokratlarımızdır.
Değerli milletvekilimizin
sorusunun cevabını tamamlamak açısından bir tasnif yapmak gerekirse,
bunların 1'i Ondokuz Mayıs
Üniversitesinden, 6'sı Anadolu Üniversitesinden, 8'i Ankara Üniversitesinden,
2'si benim mezun olduğum Atatürk Üniversitesinden, 1'i Ege Üniversitesinden,
1'i Eskişehir İktisadî Ticarî Bilimler Akademisinden, 7'si Gazi
Üniversitesinden, 2'si Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsünden, 3'ü Hacettepe
Üniversitesinden, 9'u ise İstanbul Üniversitesinden mezun olmuş durumdadır.
Dikkatlerinize tekrar
sunmak isterim; bu merkez teşkilatına atanan değerli arkadaşlarımın hepsi
yüksekokul mezunu ve alanlarında uzman kişilerdir.
Değerli milletvekilleri,
Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapmakta olan personelden de, bugüne kadar,
Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarına naklen atama yoluyla 64
personel, bu kadrolarda görev yapacak kişilere duyulan ihtiyaç sebebiyle geçiş
yapmıştır.
Bunların da dökümünü,
özellikle, sayın milletvekilime ve sizlere sunmak istiyorum.
Bunların 2'si sağlık
memurudur, 1'i din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenidir, sağlık meslek
lisemizde görevlendirilmiştir; 1'i sağlık teknisyenidir, 1'i biyolog, 1'i
eczacı, 1'i sağlık müdür yardımcısı, 17'si de imam ve gassal kadrolarına
atanmıştır; 12 veri hazırlama memuru, 16 memur ve 12 de hizmetli kadrolarına
atama yapılmıştır.
Özellikle imam ve gassal
kadrolarına atanan 17 kişiyi dikkatlerinize sunmak isterim. Bütün
hastanelerimizde, hâlâ, çok önemli oranda gassal kadrosuna ihtiyacımız vardır.
Sayın milletvekilleri,
Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olup, kılık kıyafet
yönetmeliğine uymayan ve Başbakanlık Takip Kurulu tarafından Bakanlığıma
bildirilen personel hakkında gerekli soruşturmalar yapılmakta ve soruşturma
sonuçları, Başbakanlık Müsteşarlığının ilgili yazılarına istinaden, her ayın
12'sinde Başbakanlıkta bulunacak şekilde gönderilmektedir.
Diğer taraftan, türbanlı
personelin ambulanslarda görevlendirildiği yolundaki iddialar da doğru
değildir. Bakanlığımın hangi biriminde görev yaparsa yapsın, mevzuat
hükümlerine uygun giyinmeyen personelin tespiti durumunda, gerekli işlemler
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin geleceğini imar etmek için yola çıkmış bir siyasî
kadronun Sağlık Bakanı olarak, kadrolaşma gibi küçük hesaplar peşinde asla
olmadığımı ve olmayacağımı, Bakanlık olarak motive olduğumuz tek amacın,
"Sağlıkta Dönüşüm" programımızı hayata geçirme heyecanı ve
kararlılığı içerisinde halkımıza, daha iyi, daha sürekli, daha kaliteli bir
sağlık hizmeti sunmak olduğunu ifade ederek bu konudaki sözlerimi de noktalıyor
ve değerli milletvekilimize teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Afyon Milletvekilimiz Halil Ünlütepe'nin, Afyon Dinar Devlet
Hastanesinin doktor ve ambulans ihtiyacına ilişkin sorusuna cevaben şunları
ifade etmek isterim:
İlgili hastanemizde,
halen, 3 içhastalıkları uzmanı, 2 genel cerrahi uzmanı, 2 kadın hastalıkları ve
doğum uzmanı, 1 ortopedi ve travmatoloji uzmanı, 1 kulak burun boğaz
hastalıkları uzmanı, göz hastalıkları uzmanı, çocuk hastalıkları uzmanı, beyin
cerrahi uzmanı, üroloji uzmanı, nöroloji uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı
ve diğer bazı branşları da buna eklemek suretiyle, toplam 18 uzman hekim ile 5
pratisyen hekim görev yapmaktadır. Doğrusu, yine, bir ilçe devlet hastanesi söz
konusu olduğunda, ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğusu başta olmak üzere,
birçok devlet hastanemizde bulunmayan sayıda uzman, Afyon Dinar Devlet
Hastanemizde şu anda mevcuttur.
Yine, Yüce Meclisimizde
kabul ettiğimiz 4924 sayılı Kanun uyarınca, Afyon İlimize 2 uzman hekim ve 28
pratisyen hekim olmak üzere, toplam 30 hekim atanması da kararlaştırılmıştır.
Halen, bunlardan, 1 uzman hekimin ataması yapılmış olup, diğer kadrolara da,
önümüzdeki aylarda atamalar gerçekleşecektir.
Genel olarak Afyon
İlimiz, hekim ve yardımcı sağlık personeli açısından arzu ettiğimiz seviyede
değildir. Bu sebeple, Afyon İlimize, Bakanlığımızın atama ve nakil yönetmeliği
hükümlerince, dönem tayinlerinde, tayin talebinde bulunan ilgili personelden
gerekli destekler yapılacaktır.
Değerli arkadaşlar, Afyon
İlimizde, toplam 84 adet ambulans mevcut olup, bunlardan 2'si de Dinar Devlet
Hastanesinde hizmet vermektedir. Ayrıca, 2003 yılı sonunda satın alınan
ambulansların teslimatları tamamlandığında, Afyon İlimizin ihtiyaçları da
değerlendirilecektir.
Daha önceden, yine, yüce
kürsüden Yüce Meclisimize arz ettiğim gibi, Bakanlığımda yürütülen bütün bu
çalışmalar, bütçe kaynaklarımız, devletimizin mevcut imkânları ve illerimizin
ihtiyaçları gözönünde bulundurularak yapılmaktadır ve bu çalışmalarımızın
başarıya ulaşması için desteğinizi esirgemeyeceğinize olan inancımı da bu
vesileyle ifade etmek istiyorum.
Evet, değerli milletvekillerim,
böylece, 10 sözlü soru önergesine cevap vermiş oldum. Bu soruları bana
yönelterek, Bakanlığımın uygulamaları ve politikaları hakkında Yüce Meclisimizi
ve milletimizi bilgilendirme fırsatı veren bütün değerli milletvekili
arkadaşlarıma huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1, 6, 22, 24, 39,
45, 46, 48, 54 ve 56 ncı sıralarındaki soru önergeleri, Sağlık Bakanımız Sayın
Recep Akdağ tarafından cevaplandırılmıştır.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Konuyla ilgili
kısa açıklama yapacaksınız.
Buyurun.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Bakanım, Keşan Devlet Hastanesi ek bina inşaatıyla ilgili 1 Eylül 2003'te
vermiş olduğunuz yazılı cevapta, bu hastanenin 2003 yılında biteceğini
söylemiştiniz. Bunu, biz, yerel basına da verdik ve müjdeli bir haber gibi
verdik; ancak, şu anda da ifade ettiğiniz üzere, 2004-2005 planı yapılmış ve
2005'te bitirilecek deniliyor.
Şimdi, bilmiyorum...
Yani, sizi de çok fazla eleştirmek istemiyorum; çok yoğunsunuz, sağlık da çok
önemli bir konu; ama, siz, 10 soruya da, inanın ki, 5 dakikada öyle bir cevap
verdiniz ki, biz, şimdi, yerel basına olsun, Keşan'a gittiğimizde Keşan halkına
olsun-yani, sizin adınıza mı, yoksa kendi adımıza mı- ne diyeceğimizi
şaşırıyoruz. Ya bürokratların hatası ya da sizin gözünüzden kaçmış bir şey...
Yani, bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. 1992 yılından beri devam eden
bir inşaat. Bunu, Keşan halkının hak ettiğine inanmıyorum; çünkü, diyalize
bağlanan hastalar var, üç vardiya çalışılmasına rağmen 25 hasta dışarıda
bekliyor. Yerel basında o kadar kötü manşetler atılıyor ki. Yani, ben, bunları
burada söylemek bile istemiyorum; ama, Önder ve Medya Gazetelerinde,
"Bizler -yani, affedersiniz- Köpek Yerine Konulmuyoruz" gibi, basının
atmış olduğu başlıklar var ve bütün bu olay da, Keşan'daki ek bina inşaatına
bağlanıyor.
BAŞKAN - Sayın Budak, bir
sürçülisan oldu herhalde, onu tashih etmenizi istiyoruz. Yani, öyle bir ifade
çok yanlış olur.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Ben "affedersiniz" diyerek sözüme başladım. Yerel basının attığı bir
başlık; ben ifade etmiyorum.
BAŞKAN - Basın da ifade
ederken onu dikkatli kullanması lazım; çünkü, insanımıza karşı böyle bir
ifadenin kullanılması son derece yakışıksız.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Evet... Evet...
Bunun üzerine, ben,
Bakanımızın vermiş olduğu yazılı cevaba dayanarak, 2003 yılında bitirileceğini,
bu diyaliz hastalarının bir an önce sağlıklarına kavuşacağını ve burada bir
sorunun kalmayacağını bir muhalefet partisi milletvekili olarak orada dile
getirdim; ama, bu durum orada hâlâ devam ediyor. Ancak, bugünkü verilen cevaba
göre projenin 2005 yılına kaydırılması durumunda, inanın ki, ben bir muhalefet
partisi milletvekili olarak da zor duruma düşüyorum.
Burada, hiç kimseyi ya da
toplumu zor duruma düşürmek ya da negatif bir tablo çizmek amacında değilim;
ama, bunun çok acil bir proje olduğunu, bir an önce gerçekleşmesi gerektiğini
ifade etmek için bunları söylüyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Şimdi, Değerli Milletvekilimiz, kendi seçim bölgesi ve Keşan
açısından tamamen haklıdır. Yazılı cevapta 2003'te bitirilmesi planlanan bu
hastane için, daha sonra, bütün Türkiye'de yaptığımız sağlık envanteri
konusunda belirli öncelikler ortaya koyduk. Değerli Milletvekilimiz, ifade
ettiğim gibi, kendi açısından haklıdır; ancak, biz, bu şekilde, tam 2
katrilyonluk bir yarım kalmış inşaat tablosuyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla,
bunları bir sene içerisinde bitirmek, takdir edersiniz ki, mümkün değildir.
Ancak, özellikle diyaliz hastaları hakkında belirttiğiniz husus için tekrar
inceleme yaptıracağım. Bunun, aynı hastanenin içinde veya başka bir formülle
kolayca halledilebilecek bir husus olduğu kanaatindeyim.
Bu açıklamanız için de
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Emek, buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sayın Bakanım, Manavgat Devlet Hastanesiyle ilgili soru önergemize dokuz ay
sonra cevap vermiş olmanıza teşekkür ediyorum. Ancak, Sayın Bakanım, siz de
takdir edersiniz ki, Manavgat'ın konumu itibariyle, devlet hastanesi, âdeta bir
metropol şehirde hizmet veren bir sağlık kurumu durumundadır; çünkü, arkasında,
Gündoğmuş, Akseki ve İbradı İlçelerine de hizmet vermektedir; kendi nüfusu 80
000'in üzerinde, yaz nüfusu 250 000'i aşan bir durumdadır.
Biraz önce ifade
ettiğiniz, cevabınızda belirttiğiniz hususlarda, Manavgat Devlet Hastanesi Baştabipliğinden
aldığım resmî ihtiyaçlar var; ancak, sizin cevabınızda açıkladığınız hususlar
biraz sınırlı ve yüzeysel kaldı. Eğer, Bakanlık olarak bu hastanemize ve sağlık
kurumuna biraz daha özenli yaklaşılırsa... Bölge insanının ve özellikle kırsal
alan olan Akseki, Gündoğmuş ve İbradı'nın da ihtiyacını karşılayacağı için önem
arz ediyor.
Bu hususu saygıyla arz
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın milletvekilimize çok teşekkür ediyorum ve şunu ifade etmek
istiyorum: Ülkemizde hep yeni binalar yapılarak daha kaliteli sağlık hizmeti
vereceğimiz geçmiş yıllarda düşünülmüştü ve bunun, aslında, zaman zaman,
hizmetin kalitesini artıramadığını da hep müşahede ediyoruz.
Tekrarlamak istiyorum;
belki, Sayın Milletvekilimin dikkatinden kaçtı: Şu anda mevcut hastanemizin
yatak işgal oranı yüzde 65'tir. Aslında, şunu ifade etmek isterim ki, çok daha
hızlı bir dönüşümle kullanılabilecek yataklarla, bu yatak işgal oranı, belki
yüzde 65'lerin bile altına düşebilecektir. Şunun için söylüyorum: Yani, yeni
bina yaptırmak gerekliyse, elbette yaptıralım; ama, mevcut veriler, bir yeni
bina yaptırmanın gerekli olmadığı yönündedir. Diğer konularda da, aslında,
mesela, bu çöp yakma fırınıyla alakalı olarak, herhangi bir sıkıntı yok; çöpler
toplanıyor ve bölgeye yakın bir yerde ihtiyaç gideriliyor. İlgili
başhekimlikle, bizzat, Bakanlığımdan telefon açarak yüz yüze görüşme de
yapılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 2
nci ve 3 üncü sıralardaki sorular, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından cevaplandırılacaktır.
11.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Keşan İlçe
Kütüphanesi inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Kültür Bakanından sözlü
soru önergesi (6/382) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
12.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, anadolu güzel
sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite giriş sınavındaki mağduriyetlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/384) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
BAŞKAN - 2 nci sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Kültür
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Necdet Budak
Edirne
Edirne İli Keşan İlçemiz
kütüphane inşaatının yüzde 75'lik kısmının yapımı tamamlanmıştır. Ancak, son
iki yıldır, inşaatta ilerleme olmamaktadır. Büyük kısmı tamamlanan ve yöre
insanı için gerekli olan bu hizmetin bitirilmesi ve kullanıma sunulması ve
ilimize kazandırılması önem arz etmektedir.
Bu nedenle, yüzde 75'i
tamamlanan bu yatırımı ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - 3 üncü sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Anadolu güzel sanatlar
lisesi öğrencileri, üniversite giriş sınavında kendi alanlarındaki okulları
tercih etmeleri halinde 30 puan kadar bir avantaja sahip iken, yapılan
değişiklikle tüm okullar kendi alanlarındaki tercihe bakılmaksızın
eşitlenmiştir.
Soru: Bu konuda
haksızlığı giderici yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?
BAŞKAN - Soruları
cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Kültür
ve Turizm Bakanımızın cevaplandırması için Edirne Milletvekili Sayın Necdet
Budak tarafından sorulan soruya cevap veriyorum.
Keşan İlçe Halk
Kütüphanesinin inşaatı, yıllardan beri devam eden bir inşaat; ikmal ihalesi
2003 yılında yapılmış, 2004 yılı için de 1 trilyon 70 milyar liralık ödenek
ayrılmıştır. 2004 yılında, bu ilçe halk kütüphanemizin inşaatı bitirilecektir.
Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan aldığım bilgi bu çerçevededir. Gerek Millî
Eğitim yatırımlarında gerek Sağlık Bakanlığının yatırımlarında, Kültür
Bakanlığının yatırımlarında, maalesef, geçmişte, popülist yaklaşımlarla, siyasî
mülahazalarla birçok yatırım yapılmıştır, yarım yamalak yatırımlar dururken,
yenilerine başlanılmıştır; ama, Hükümetimiz, özellikle, gerçekleşme oranı yüzde
70 ve 70'in üzerinde olan projelere öncelik vermiştir. Keşan İlçe Halk
Kütüphanesi inşaatı da, bu çerçevede ele alınan bir yatırımdır, 2004 yılında
tamamlanacaktır.
Öte yandan, tarafımdan
cevaplandırılmak üzere, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın, anadolu
güzel sanatlar lisesi öğrencilerinin üniversite sınavlarındaki mağduriyetine
dair sorusuna da cevap vermek istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu mağduriyet, sadece anadolu güzel sanatlar lisesi öğrencilerine
mahsus bir mağduriyet değildir, bütün meslek liseleriyle ilgili bir
mağduriyettir, meslekî ve teknik eğitim gören çocuklarımızın hepsi bu konuda
mustariptir. Bununla ilgili bir yasa tasarısı hazırlanmış, malumunuz Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Millî Eğitim Komisyonunda görüşülen bu
yasa tasarısı alt komisyona sevk edilmiştir. Bugünlerde, yeniden, bildiğiniz
gibi, YÖK yasa tasarısı gündemdedir. Üniversitelerarası Kurulun hazırlamış
olduğu bir taslak YÖK Başkanlığına sunulmuştur. Sayın YÖK Başkanı ve ekibi
tarafından bu taslak yeniden revize edilmiştir. Dün Üniversitelerarası Kurul
toplantısında, bugün YÖK Genel Kurulunda bu görüşülmüştür. Bu görüşmeler
sonucunda bu taslak Hükümetimize sunulacaktır. Yapılan bu hazırlık da göz
önünde bulundurularak yeni bir yasa tasarısı hazırlanacak ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulacaktır. Bu çerçevede, daha önce meslek liselerinin
mağduriyetini önlemeye yönelik olarak hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiğimiz bu tasarıyı YÖK yasa tasarısıyla birleştirmek niyetindeyiz,
ikisini bir arada ele almak düşüncesindeyiz. Bu çözüldüğü zaman, mesele bir
bütün olarak çözüldüğü zaman, diğer bütün meslek liseleri öğrencilerinin olduğu
gibi anadolu güzel sanatlar lisesinin de mağduriyeti bu vesileyle giderilmiş
olacaktır.
Saygıyla arz ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sözlü soru
önergeleri cevaplandırılmıştır.
13. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar'da kapatılan Ziraat
Bankasının yeniden açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/385)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
14. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Çiftlik İlçesinde uygulanacak Köy-Kent
Projesinin iptalinin ne şekilde telafi edileceğine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/389)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilleri, 7
nci, 8 inci ve 9 uncu sıradaki soruları İçişleri Bakanımız cevaplandıracaktır.
15. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Balçova jeotermal ısıtma sistemine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/396) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
16. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal merkezi ısıtma sisteminin
yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/397) ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu’nun cevabı
17. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Balçova jeotermal
ısıtma sisteminin maliyetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/398) ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
BAŞKAN - 7 nci sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
dilerim.
Ahmet Ersin
İzmir
İhalesiz ve başka teklif
almadan bir firmaya verilen Balçova jeotermal ısıtma sisteminde, kalitesiz
malzeme kullanıldığından aşırı sıcak su kaybı olmakta ve sisteme, çalışabilmesi
için, tankerlerle günde yaklaşık 250 ton soğuk su pompalanmaktadır.
1.- Sistemin kalite
kontrolü ile geçici veya kesin kabulleri yapıldı mı?
2.- Sistem ısıtmada
yetersiz kalmakta mıdır?
BAŞKAN - 8 inci sıradaki
soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
dilerim.
Ahmet Ersin
İzmir
İzmir-Balçova jeotermal
enerji ile merkezî ısıtma sistemi işi 1995 yılında, 88 000 000 000 TL. keşif
bedelli olarak, ihale açılmadan bir firmaya verilmiştir. Ancak, 88 000 000 000
keşif bedelli iş bu firma tarafından 15 000 000 dolara tamamlanmıştır.
1.- Balçova jeotermal
enerji ile merkezî ısıtma sistemi işi neden ihaleyle yaptırılmamıştır?
2.- Keşif bedeli 1995
yılında 88 000 000 000 olmasına karşılık, nasıl 15 000 000 dolara mal olmuştur?
BAŞKAN - 9 uncu sıradaki soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
dilerim.
Ahmet Ersin
İzmir
Jeotermal projelerde,
yatırım maliyetleri isale hattının uzunluğuyla doğru orantılı olarak artmakta
ve yatırımın yaklaşık yüzde 70'ini isale hattı oluşturmaktadır.
İzmir-Balçova'da ise, jeotermal kuyular şehrin içinde olup, isale hattı yok
denecek kadar azdır.
1.- İzmir-Balçova
jeotermal ısıtma sistemi işinde, isale hattı da olmadığına göre, 88 000 000 000
keşif bedelli iş için, 15 000 000 dolar ödenmesi pek fahiş değil mi?
2- Konut başına maliyet
nedir?
BAŞKAN - Soru
önergelerini cevaplandırmak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu;
buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Ersin tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve
Başbakan adına, Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip
buyurulan soru önergeleriyle ilgili, gündemin 7 nci, 8 inci ve 9 uncu
sıralarında yer alan, konuları itibariyle birbirine benzeyen üç sözlü soru
önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ersin'in, üç soru
önergesinde gündeme taşıdığı konular, Balçova jeotermal enerji ve merkezî
ısıtma sistemiyle alakalıdır. Bu noktada, biraz sonra sözünü edeceğim bütün
ihale işlemlerinin, İzmir İl Özel İdare Müdürlüğünün ortaklığında kurulan ve
bir özel hukuk tüzelkişisi olan Balçova Termal Turizm Özel Eğitim Öğretim
İşleri Limitet Şirketi tarafından yürütüldüğünü ifade etmeyi öncelikle yararlı
buluyorum.
İhalenin bir şirket
eliyle yapılıyor olmasının doğal sonucu, Devlet İhale Kanunu ve ihale
sistematiğinin işletilme zorunluluğunun bulunmamasıdır. Nitekim, Balçova
İlçesinin jeotermal enerjiyle ısıtılması işinde de, işler, İhale Kanunu dışında
ve piyasa şartlarına göre yürütülmüştür.
Şirket, jeotermal merkezî
ısıtma işinde, deneyimli, uzman firmayı seçmek üzere, piyasa araştırması
yaptırtmıştır. Bu konuda deneyimli olduğunu değerlendirdiği ORME Jeotermal
Mühendislik Sanayi Ticaret Anonim Şirketine, 17.10.1995 tarihinde 88 059 000
000 Türk Lirası global keşif özeti üzerinden ve yüzde 15 tenzilatla iş
verilmiştir. Bu indirim oranı, ikinci mukayeseli keşif özetinde yüzde 25
mertebesine yükseltilmiştir.
Elimizdeki verilere göre,
önce 2 500 konut kapasiteli başlanılan ısıtma sistemi işi, şirket yönetim
kurulu kararıyla önce 5 000, sonra 7 500 ve daha sonra da 10 000 konut eşdeğeri
olmak üzere genişletilmiştir. Sözü edilen ek işlerin mukavele fiyatı -yılı
fiyatlarına göre tutarı- 596 926 950 032 Türk Lirasıdır. Sistemin kontrolü,
İzmir Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce idarî ve teknik şartname ve projesine
göre yapılmıştır. İşin geçici kabul işlemlerine 31.10.2000 tarihinde
başlanılmış olup, bulunan eksik ve kusurların tamamlanmasını müteakip 19.3.2001
tarihinde geçici kabul tutanağı imzalanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; jeotermal ısıtma işi pek çok bakımdan teknik bilgi birikimi
gerektirmektedir; dolayısıyla, bu konuda yorum yaparken işin bu yönünü de
gözardı etmememiz gerekmektedir. Bu çerçevede, Balçova Jeotermal Bölge Isıtma
Sisteminde 19 sıcak su kuyusu bulunmakta ve bu kuyuların ısı merkeziyle ve
birbirleriyle irtibatı bulunmaktadır. Bu haliyle proje, 80 kilometrenin
üzerinde bir boru sistemi içermektedir. İsale hattı olarak değerlendirilen bu
sıcak su taşıma hattı maliyetinin, projenin tamamı içerisinde yüksek bir oranda
olmadığı ifade edilmektedir. Teknik olarak, bu büyüklükteki bir dağıtım işinde
belirli oranda su kaybı olmasının kaçınılmaz olduğu belirtilmektedir; ancak,
isale hattındaki kaçakların azaltılması için iyileştirme çalışmalarının devam
etmekte olduğu anlaşılmıştır.
Sistemin konut başı
maliyetiyle sistemden yararlanan konut sayısı arasında bir ilgi bulunduğunu
söylemek mümkündür. Isıtılan her 100 metrekare alanın bir konut olarak kabul
edilmesi halinde, 2000 yılında, sistemde var olan 6 500 konut için maliyet 2
050 dolar iken, bugün, bu konut sayısı 8 250'ye yükseldiği için, konut başına
maliyetin 1 800 dolara düştüğü; halen tamamlanan 10 000 konutluk sistemde yeni
abone bağlanmasıyla birlikte, konut başına maliyetin daha da düşeceği hesap
edilmektedir.
Sözünü ettiğimiz
jeotermal ısıtma sistemi, 1996 yılından itibaren, Balçova'da yaşayan
vatandaşlarımıza hizmet veren, önemli ölçüde müşteri memnuniyeti sağlamış bir
yatırımdır. Elimizdeki verilere göre, sistemin ısıtmada yetersiz olmadığı,
bilakis, enerji fazlası bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yüce Meclisin değerli siz
üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir)-
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sevgili Başkanım, benim
jeotermalle ilgili sorduğum sorulara Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı değil de,
neden İçişleri Bakanı cevap verdi bunu anlamış değilim. Sayın Bakan, sorularıma
cevap verirken, acaba yerinde bir araştırma mı yaptı, yoksa ezbere mi konuştu,
onu da anlamış değilim.
Şimdi, ihaleyi yapan özel
idare ve ihale de aranan koşullara uygun değil. 88 000 000 000 bir iş, 15 000
000 dolara tamamlanıyor. Dolayısıyla, Sayın Bakanın, sorularıma cevap verirken,
herhalde, bu kıyaslamayı da yapmış olması gerekirdi; ama, herhangi bir
kıyaslama yapmadığını görüyorum.
Jeotermal enerjiyle
ısıtmaya kuşkusuz karşı değiliz, daha da geliştirilmesi lazım; ancak, isale
hattı hiç denecek kadar az olan bir jeotermalle ısıtma işinde ve üstelik de bu
işlerde isale hattı çok büyük maliyetlere neden olmakta ve Balçova'daki
jeotermal ısıtmada isale hattı masrafı da olmadığına göre, 88 000 000 000
keşiflendirilen bir işin, 15 000 000 dolara tamamlanmış olması düşündürücü ve
ihaleye de çıkarılmamış olması düşündürücü.
Sayın Bakanım, konuları
yeterince araştırmadan, yerinde araştırmadan, tespit yapmadan, burada afakî bir
konuşma yaptı; o açıdan, sorularımın cevaplandığını düşünmüyorum.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ersin.
Sayın Bakanım,
mikrofonunuz açık; buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, niye
Enerji Bakanı değil de ben cevap verdim; çünkü, bu özel şirket, özel idarenin
ortağı olduğu bir şirket. İhale, özel idare tarafından değil, biraz evvel de
belirttim, bu şirket tarafından yapılıyor. Tabiî, şirket tarafından yapılınca
da, şirket, Devlet İhale Kanununa tabi olmadan bu ihaleyi yapmıştır, yapmaktadır.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Sayın Bakanım, işi veren Sayın Valimiz.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Hayır, özel şirket yapıyor.
Bu bilgiler, söylendiği
gibi afakî, havadan değildir. Teessüf ediyorum arkadaşıma!.. Ben, bu bilgileri,
tabiî, İzmir Valiliğinden, özel idareden sordum; o gelen cevaplara göre
değerlendirip, burada bunu arz ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN -Sayın Bakanım,
teşekkür ederim.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 25 inci sırasında yer alan, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23
milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmesine başlıyoruz.
VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, tarım ve hayvancılık
alanındaki sorunların araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Meclis araştırması
önergesi, Genel Kurulun 13.3.2003 tarihli 45 inci Birleşiminde okunduğundan,
tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergede birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, Hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.
Şimdi, ilk söz, Hükümet
adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'nündür.
Sayın Bakan buyurun.
Sayın Bakan, süreniz 20
dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tekirdağ Milletvekilimiz
Sayın Enis Tütüncü ve 23 arkadaşının, hayvancılık sektörümüzün sorunlarıyla
ilgili olarak vermiş olduğu araştırma önergesi vesilesiyle karşınızdayım.
Sektörümüzün bir değerlendirmesini yapmaya imkân verdiği için, kendilerine
teşekkür ediyorum ve sorunların ortaya konulmasındaki katkıları için ve diğer
söz alacak arkadaşlarımızın bu husustaki düşüncelerini öğrenme imkânını
bulacağımız için memnuniyetimi ifade ediyorum.
Efendim, hayvancılık
sektörünün ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatındaki önemli yerini biliyoruz.
İnsanlarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesi, gıda sanayiinin gelişmesi,
kırsal kesimde istihdam yaratılması, aile ekonomisinin desteklenmesi, ihracatın
geliştirilmesi ve özellikle, Avrupa Birliğine üyelik ve entegrasyonda en kritik
alt sektör olması nedeniyle, ülkemiz için hayatî önemdedir.
Gelişmiş ülkelerin
aksine, ülkemizde hayvansal üretim, tarım sektörü içerisinde düşük bir paya
sahiptir. Tarımsal üretim değeri içerisinde 1977 yılında hayvancılığın payı
yüzde 35'in üzerinde, yüzde 37, yüzde 38 olarak gerçekleşirken, bu, 1999
yılında yüzde 22 ve içinde bulunduğumuz, daha doğrusu, tamamlanan yıl
içerisinde de yüzde 25 olarak gerçekleşmiştir; ama, gelişmiş ülkelerde bu
oranın çok daha yüksek bir seviyede olduğunu biliyoruz.
Hayvancılık, bir taraftan
kendi üretim faaliyetlerini sürdürürken, diğer taraftan da, üretimleri için,
yem bitkileri üretimi gibi ihtiyaç duyulan girdi üretimini de yönlendirmekte ve
teşvik etmektedir. Bu haliyle, hayvancılık, özellikle gelişmiş ülkelerde
entegre bir tarımsal fabrika hüviyetine bürünmüştür.
Hayvancılık sektörü,
tarımın diğer alt sektörlerine göre daha fazla katmadeğer üretmekte, doğası
gereği, çalışanlara ise, sürekli bir istihdam imkânı oluşturmaktadır.
Kısa bir tarihî
gelişimden bahsedecek olursak, 1970'li yıllarda millî gelirin yaklaşık yüzde
35'ini, 1980 yılında yüzde 25'ini oluşturan tarım sektöründe, hayvancılık alt
sektörünün son derece önemli bir yer tutmakta olduğunu biliyoruz. Bu dönemde,
hayvancılığımızın payı da, yaklaşık olarak, millî gelirimizin yüzde 8'i ile
yüzde 10'u arasında bir pay almaktadır.
1980 yılında toplam
ihracatımızın yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan tarımsal ürünler ihracatı
içerisinde, yine, önemli bir kısım, hayvancılık sektörü tarafından
gerçekleştirilmiştir.
1980'li yıllardan sonra
uygulamaya konulan genel ekonomik politikalar çerçevesinde tarım ürünleri
ihracatı giderek azalmış, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki
terör olayları, başta, koyunculuk olmak üzere, bu bölgede hayvancılığın
gerilemesine neden olmuştur.
Diğer taraftan, 1984
yılında yapılan dışticaret düzenlemeleri ile 1995 yılında gümrük birliğine
girişi sağlayan Ortaklık Konseyi Anlaşması, hayvancılığımızı olumsuz
etkilemiştir. Her iki düzenlemede de, ülkemiz hazırlıksız yakalandığı için,
sektör önemli zarar görmüştür.
Hayvancılığımızın
desteklenmesi ve dünyadaki sübvansiyonlu hayvan ve hayvansal ürünlerden yerli
üreticiyi korumak için, 1996 yılı ağustos ayından itibaren, bu ürünlerin
ithalatı yapılmamaktadır. Ancak, özel sektörün kuracağı büyük çaptaki entegre
hayvancılık işletmelerine, 100 baştan az olmamak koşuluyla, 1999 yılı ağustos
ayından itibaren, özel izinle ithalat izni verilmektedir.
Mevcut durum ve sorunları
ise şöyle tespit etmek mümkündür: 1950 yılında 10 000 000 büyükbaş, 39 000 000
küçükbaş olan hayvan varlığı, 1980 yılında -bu otuz yıllık süre içerisinde-
büyükbaşta yaklaşık yüzde 70 oranında artarak 17 000 000'a, küçükbaşta ise
yüzde 80 oranında artarak 64 000 000'a yükselmiştir. Ancak, biraz önce ifade
ettiğim sebeplerle, 1980'den sonra meydana gelen olumsuzluklarla birlikte
hayvan varlığımızda büyük bir azalma meydana gelmiş, 2002 yılında, hayvan
varlığı, tekrar 1950'lerin seviyesine gerilemiştir; büyükbaş hayvan 10 000
000'a, küçükbaş hayvan ise 32 000 000'a düşmüştür.
Ülkemizdeki tarım
işletmelerinin yüzde 96,4'ü, bitkisel ve hayvansal üretimi birlikte yapan
işletmelerdir. Bu işletmeler içerisinde hayvancılığın nispî payı düşüktür;
sadece yüzde 3,6 oranındaki işletmelerimiz, esas faaliyet olarak hayvancılık
yapmaktadır. Hayvancılık sektörü açısından da en temel sorun, işte burada
yatmaktadır.
Büyükbaş hayvancılık
işletmelerinin yüzde 72'sinde hayvan varlığının sayısı 5 başın altındadır,
yüzde 20'sinde ise 5 ilâ 9 baştır. Küçükbaş hayvancılık işletmelerinin yüzde
32'sinde hayvan sayısı 20 başın altındadır. Dolayısıyla, sektörün temel
sorununun bu noktada yattığını, tekrar ifade etmek gerekmektedir.
Koyun ve sığır
yetiştiriciliği daha çok meralara dayanır. Ancak, son yıllarda, Ege ve Marmara
Bölgelerimiz başta olmak üzere, bazı yörelerde kültür ırkları ve melezlerinin
yayılmasına bağlı olarak, entansif sığır yetiştiriciliğine geçiş başlamış
bulunmaktadır.
Ülkemizde, 2002 yılında,
yaklaşık 850 000 ton kırmızı et, 630 000 ton da beyaz et üretimi olmak üzere,
toplam -yaklaşık- 1 500 000 ton et üretimimiz bulunmaktadır. Kırmızı et
üretiminin yüzde 77'si büyükbaş hayvanlardan, kalanı ise küçükbaş hayvanlardan
sağlanmaktadır.
Türkiye'de kırmızı et
tüketimi, dengeli beslenme için gerekli olan miktarın altındadır, gelişmiş
ülkelerdeki kişi başına tüketimden de oldukça azdır. Avrupa Birliği ülkelerinde
kişi başına yılda yaklaşık 80 kilogram kırmızı et tüketilirken, bu miktar, son
yirmi yılda, Türkiye'de 20 kilogramı aşamamıştır; 2002 yılı rakamı ise 12
kilogram civarındadır.
Ülkemizde, 2002 yılı
itibariyle kişi başına beyaz et tüketimi yaklaşık 10 kilogram, yine aynı yıl,
kişi başına süt tüketimi ise 132 kilogramdır; yıllık süt üretimi 10 000 000 ton
civarındadır.
Mera alanlarının son
yirmi yılda yüzde 50 oranında bir azalma gösterdiği, maalesef, ortadadır.
Ayrıca, bu alanların bir kısmı, aşırı ve yanlış otlatma nedeniyle verim kaybına
uğramıştır. Bu durum, yeterince beslenemeyen hayvanların verim
potansiyellerinin azalmasına yol açmaktadır. Kaba yem açığının yem bitkileri
ekiminin artırılması suretiyle kapatılması da çok yavaş ilerlemektedir.
Toplam sığır
popülasyonunun içerisinde, 1990 yılında, kültür ırkı oranı yaklaşık yüzde 9,
kültür melezi oranı ise yüzde 32 iken ve hayvan ıslahında toplam olarak yüzde
41 oranında bir başarı sağlanmışken, 2002 yılında, bu oranlar, sırasıyla, yüzde
19 ve yüzde 45 ve toplamda yüzde 64 seviyelerine yükselmiştir. Hayvan ıslahı
konusunda belli bir oranda başarı sağlandığı söylenebilir; ama, elbette, bu
oran, yine, Türkiye için kabul edilebilir bir oran değildir.
Sığır popülasyonundaki bu
değişme, doğal olarak, birim hayvan başına elde edilen et ve süt verimlerinde
de artış sağlamıştır ve olması gereken de zaten budur. 1990 yılında ortalama
sığır karkas ağırlığı 119 kilogram iken, bu miktar, 2002 yılında 200 kilograma
yaklaşmış, süt verimi de, aynı dönem içerisinde, 1 351 kilogramdan 2 000
kilograma yükselmiştir. Yaklaşık değer olarak söylüyorum.
1996 yılında 153 000 000
dolar olan hayvan ve hayvansal ürün ithalatı, alınan önlemlerle, 2002 yılında
61 500 000 dolara gerilemiş; aynı yıllarda, ihracat ise, 169 000 000 dolardan,
yine, 97 000 000 dolara gerilemiştir. İthalat ve ihracatta birlikte bir
daralmanın olduğu ortadadır.
Temel sorunlara gelince,
bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Ülkemiz hayvancılığının
en önemli darboğazlarından biri, işletmelerin ekonomik büyüklükte olmamasıdır.
İşletmelerin küçük kapasiteli olması nedeniyle, teknik hizmetler ve sağlık
hizmetleri yeterince yapılamamakta ve damızlık üretimi
gerçekleştirilememektedir.
Ülkemizde, sunî tohumlama
yoluyla hayvan ıslahı çalışmalarına cumhuriyetin ilk yıllarında başlanmış
olmasına rağmen, sığır varlığımız içindeki kültür ırkı ve melez oranı ancak
yüzde 64'lere ulaşabilmiştir. Halen, hayvanlarımızın ancak yüzde 25'ine sunî
tohumlama yapılabilmektedir. Mera ve yaylaların bir dönem güvenlik nedeniyle
kullanılamaması, küçükbaş hayvan varlığımızın sayısal olarak azalmasında önemli
rol oynamıştır.
Hayvansal üretimde, yem,
girdiler içerisinde yüzde 65-70 gibi önemli bir paya sahip olmasına rağmen,
kabayem açığımız devam etmektedir. Yem bitkileri üretimimiz, hâlâ, toplam ekili
alanların yüzde 6'sını oluşturmaktadır; bu oranın yüzde 20'ler seviyesine
çıkarılması, hayvancılığımızın gelişmesi bakımından en kritik faktördür.
Sektörün bir diğer önemli
sorunu da örgütlenme yetersizliğidir. 1995 yılında sığır yetiştirici
birliklerinin kurulmasına başlanmasına rağmen, halen, ancak 40 ilde örgütlenme
tamamlanabilmiştir. Pazarlama organizasyonundaki yetersizlikler, fiyatlarda
istikrarsızlığa yol açmaktadır.
Tavukçuluk sektörünün en
önemli girdisi olan yem hammaddesi, genellikle ithal edilmektedir. Ayrıca,
ülkemizde meydana gelen ekonomik dalgalanmalar, bu sektörü, çeşitli dönemlerde,
olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Hayvancılığın
geliştirilmesine yönelik Bakanlığımızca uygulanan projelere bütçeden ayrılan
kaynaklarda, yıllar itibariyle çok önemli artışlar sağlanamamıştır.
Çiftçilerimizin, ihtiyaç duydukları krediyi yeterli miktarlarda ve zamanında
alamamaları, hayvan yetiştiricilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Son dört
yılda ise, fiilen bir indirimli kredi kullanılması, zaten söz konusu
olmamıştır.
Hayvancılığımızın en
önemli darboğazlarından biri de hayvan hastalıklarıdır. Konumu itibariyle,
ülkemizin geçit bölgesinde yer alması, hayvan hareketlerinin yoğunluğu, kontrol
zorlukları, kesim ve doğum kayıtlarındaki aksaklıklar nedeniyle sorun daha da
ağırlaşmaktadır. Şap, sığır vebası gibi tazminatlı hastalıklar ile parazitler
ve bulaşıcı hastalıklar ülkemizde büyük ekonomik kayıplara neden
olabilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
sorunların çözümü için yapılan çalışmalarla ilgili de şöyle bir değerlendirme
yapma imkânı mümkündür: Evvela, genel olarak baktığımızda, bu sorunlara yönelik
olarak, AK Parti seçim bildirgesinde, mera ıslahının yapılarak, Mera Kanununa
işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik edileceği, entegre
hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği, krizden olumsuz
etkilenen entegre beyaz et sektörünün, kriz öncesi duruma gelmesi için gerekli
önlemlerin alınacağı, damızlık hayvan yetiştiren özel sektör kuruluşlarının
destekleneceği, yerli ırkların ıslah edileceği konuları yer almaktadır. Ayrıca,
aynı öncelikler, hükümet programımızda da yer almıştır.
Bakanlığımızca yapılan
çalışmalara gelecek olursak; ilkönce geliştirme çalışmalarından bahsetmek istiyorum.
Sığır varlığımızın ıslahına yönelik yürütülmekte olan Önsoy Kütüğü, Soy Kütüğü
ve Döl Kontrolü Projelerinde yıllık hedefler düzeyine ulaşılmıştır. Sığır
varlığımızın ıslahı amacıyla ilk defa bakanlığımız, Anadolu Alacası ve Esmeri
Projeleri kapsamında, Döl Kontrolü Projesi çalışmaları ile embriyo transferi
çalışmalarına yaklaşık 20 trilyon liralık bir kaynak ayrılmış ve bu konuda
çalışmalar başlatılmıştır.
En ucuz kaba yem kaynağı
meralarımızla ilgili, tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları 2003 yılında da
sürdürülmüş, kanunun yürürlüğe girdiği 1998 yılından 2002 yılına kadar toplam 2
200 000 hektar alanda tespit çalışması yapılmışken, 2003 yılında bu miktarın
yüzde 64'ü olan 1 400 000 hektar alanda tespit çalışması gerçekleştirilmiş,
bugüne kadar yapılan tahdit çalışmalarında ise, 2 000 000 hektara ulaşılmıştır.
Islah çalışmalarına
gelince; 2000-2002 yılları arasında toplam 47 proje yürürlüğe girerken, 2003
yılında uygulamaya giren proje sayısı 67'ye ulaşmıştır.
Hayvan kaçakçılığının
önlenmesiyle ilgili, kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordineli çalışmalar
sürdürülmektedir. Ayrıca, canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatına
getirdiğimiz kısıtlamalarla hayvancılığımızın korunması ve rekabet edebilir
düzeye gelmesine çalışılmaktadır.
Kamuoyunda delidana
hastalığı olarak bilinen, BSE olarak ifade edilen hastalıktan korunmak için
gerekli önlemler alınmakta ve hastalık görülen ülkelerden hiçbir şekilde
hayvansal ürün ithalatı yapılmamaktadır. Bu çerçevede, Salgın Hastalıklar
Ofisinin açıklamalarına dayanarak, BSE hastalığı görülen ülkelerden canlı
hayvan ve hayvansal ürün ithalatı durdurulmuştur. Ayrıca, 1997 yılından
itibaren yem fabrikalarımızda karma yem üretiminde, rendering tesislerinde
üretilen hayvansal madde kullanılması yasaklanmıştır. Bu hastalığın temel
kaynağının, hayvansal artıkların yemde kullanılması olduğu şeklinde bir düşünce
hâkimdir ve dolayısıyla, Türkiye'de 1997 yılından itibaren bu ürünler yem
üretiminde kullanılmamaktadır ve bu ürünlerin ithalatı da söz konusu değildir.
Bu yasaklama,
Bakanlığımızca yapılan tarama çalışmaları ve diğer tedbirlerle çok sıkı bir
şekilde izlenmektedir. Diğer taraftan, mezbaha kesimleri, bu hastalıktan dolayı
sıkı denetlenmektedir. Hayvan Hastalıkları ve Zararlılarla Mücadele Projesi
kapsamında, 2001 yılında 7 000 000 büyükbaş, 2 300 000 küçükbaş; 2003 yılında
ise şap hastalığına karşı 10 500 000 büyükbaş, 4 200 000 küçükbaş hayvan
aşılanmıştır. Diğer hastalıklara karşı ise, 739 000 büyükbaş, 5 600 000
küçükbaş hayvan ve 144 000 000 kanatlı aşılanmış, 57 000 000 baş hayvan sağlık
taramasından geçirilmiştir.
Uluslararası Salgın
Hastalıklar Ofisinin onayıyla, ülkemiz, sığır vebası hastalığından âri, yani,
bu hastalığın görülmediği bir ülke statüsüne alınmıştır. FAO'nun
koordinatörlüğünde, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan arasında müştereken
Trakya'da yürütülen şap hastalığı ve diğer egzotik hastalıkların kontrolüne
yönelik teknik işbirliği projesi halen yürümektedir. Proje kapsamında,
hastalıklara yönelik taramalar, küçükbaş ve büyükbaş hayvanların kayıt altına
alınmasıyla küpelenmesi ve laboratuvar arasındaki işbirliğinin
güçlendirilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Halkımızın, üretimden
tüketime güvenli ve sağlıklı et tüketmesi amacına yönelik olarak, mezbaha ve
kesimhanelerin ruhsatlandırılmasına devam edilmiştir. Bugüne kadar, özel sektör
ve belediyeye ait toplam 543 adet kırmızı et mezbaha ve kesimhanesi ile özel
sektöre ait 72 adet kanatlı et kombina ve kesimhanesi ruhsatlandırılmıştır.
Sunî Tohumlama Projesi
kapsamında, 1999 yılında 701 000 baş olan sunî tohumlama miktarı, 2002 yılında
624 000, 2003 yılında ise 650 000 olarak gerçekleşmiştir ve dolayısıyla, hayvan
ıslahıyla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.
Araştırma çalışmalarına
gelince: Hayvansal üretimin artırılması için şimdiye kadar yapılmış olan
araştırma çalışmalarının uygulamaya geçmesi çok başarılı olmamıştır.
Araştırmalar, daha çok, hayvan yetiştirme, besleme, yem rasyoları ve barınaklar
konusunda yoğunlaşmış; ancak, ıslah çalışmalarına gereken ağırlık tam anlamıyla
verilememiştir. Elde edilen sonuçların uygulamaya aktarılmasında da istenilen
başarı geç olmuştur. Bunda, hayvancılığımızın mevcut yapısı, işletmelerin
küçüklüğü, üretici örgütlerinin yetersizliği, sermaye sorunu ve araştırmalarda
yaşanan yetersizlikler etkili olmuştur.
Islah çalışmalarına,
Bakanlık olarak, şimdiye kadar olandan daha fazla önem vermekteyiz. Ülkemizin
iç kesimlerine yönelik olarak "Anadolu Esmeri" ağırlıklı olarak sahil
kesimlerine yönelik olarak da "Anadolu Alacası" adı altında başlatılan
sığır ıslah projesi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Yani, benim...
BAŞKAN - Süreniz -20
dakika- doldu.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 1-2 dakikada bunu özetlemek imkânsız. Müsaade
ederseniz...
BAŞKAN - Kaç dakika
sürecek?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -5 dakika...
BAŞKAN - Peki.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...daha önceki dönemlerde başlayan bu araştırma
çalışmalarını, adı konulan bu çalışmaları, 2003 yılında iyi bir hazırlıktan
sonra, 2004 yılı içerisinde çok daha yoğun bir şekilde üzerinde durarak
uygulamaya geçireceğiz ve dolayısıyla, beşer yıllık periyotlar şeklinde devam
edecek bu araştırmaya önemli bir kaynak, Devlet Planlamanın desteğiyle de
sağlanmış. Dolayısıyla, embriyo transferine dayalı bu projeyle, hayvancılığın
ıslahı konusunda çok önemli bir gelişme sağlamayı ümit ediyoruz. Bunun
uygulamaya geçmesi döneminde kamuoyuna çok daha detaylı bilgi vereceğiz; ancak,
şu ana kadar, ülkemizde bu çapta bir ıslah çalışmasının yürürlüğe konulamadığını
ve bu çalışmayla, sadece yüzde 20 oranında bir genetik ilerleme sağladığımızı
da, buna harcadığımız paranın 10 misli üzerinde bir kaynağın çok kısa bir süre
içerisinde intikal edeceğini ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, araştırma
enstitülerimiz tarafından geliştirilmiş yeni koyun tiplerinde sürü oluşturma ve
çiftçilerimize yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir. Güneydoğu Anadolu
Bölgemize adapte olmuş ivesi koyun ırkını ıslah etmeyi amaçlayan ivesi projemiz
de 2004 yılı içerisinde başlatılacaktır. Bu çalışmalarla, koyun ıslahında
önemli ilerlemeler sağlanması beklenmektedir.
Destekleme
çalışmalarımıza gelince, hepinizin bildiği gibi, evvela iş destek araçları,
girdi destekleri, yem bitkileri, damızlık hayvan, sunî tohumlama, teşvik
destekli olarak süt teşvik primi, işletme desteği olarak hastalıklardan âri
işletmelerin desteklenmesi, dış ticaretteki koruma destekleri, ihracat desteği,
gümrük vergileri ve kontrol belgesiyle yapılan korumalar, Dünya Ticaret Örgütü
Tarım Anlaşması çerçevesinde hayvansal ürünlerde uygulanan gümrük vergisi
uygulamaları ithalat kontrol belgesi düzenlenirken ülkemize kaliteli ve
sağlıklı gıda maddelerinin girişine dikkat gösterilirken, bu ithalatın iç
üretime olumsuz etkilerini önlemeye yönelik çalışmalar olarak ifade edebiliriz.
Ülkemizde 2003 yılında,
daha önceki döneme göre, hayvancılık destekleriyle ilgili olarak daha
başlangıçta bütçe ödeneği içerisinde çok büyük bir artışı ifade ettiğini ve
2003 uygulaması sonucunda 175 trilyonluk 2002 harcamasına nispetle, 2003
yılında 126 trilyonluk bir teşvik uygulamasının gerçekleştirildiğini, bunun
yaklaşık 70 trilyonluk kısmının kaba yem açığının kapatılması amacıyla, yem
bitkilerinin üretiminde uygulandığını ifade etmek istiyorum. Ayrıca, yukarıda
saydığımız destekler çerçevesinde, bu belirttiğim kaynağın dağıtılması söz
konusu olmuştur, gerçekleştirilmiştir.
2004 yılı programı ve
öngörülen çalışmalarımıza gelince, evvela 2003 yılında sektörde meydana gelen
gelişme, piyasa mekanizmasının da etkisiyle oldukça gerilemeyi ifade eden bu
durumun, hayvancılık sektöründe artık tekrar bir yükselmeye geçtiğini, bununla
ilgili birkısım göstergelerin olduğunu ifade etmiştim, şimdi de onu söylemek
istiyorum. 2003 yılında hayvancılık sektöründeki gelişmenin en önemli
göstergesi, özel sektörün, bu sektöre yatırım yapma konusundaki arzusu ve
gayretidir. Bugüne kadar, tarım sektörüne yatırım yapmamış, sanayi ve hizmetler
sektöründe önemli başarılar elde etmiş müteşebbisler, hayvancılık sektörüne
yatırım yapmasının, sadece bu sektöre verdikleri bir önemle, kârlılık dışındaki
bir sebeple olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla, hayvancılık sektörünün 2003
yılı ve takip eden zaman içerisinde kârlılığını koruduğunu ve bu sebeple özel
sektörün dikkatini çektiğini ve büyük ölçekli yatırımların başladığını
söyleyebiliriz.
Buna ilaveten, yapılan
desteklerle 2003 yılındaki canlanma biraz hızlanmıştır. 2004 yılında ise,
sektördeki gelişme çok daha anlaşılır ve takip edilebilir bir seviyeye
gelecektir. Bununla ilgili olarak, sunî tohumlama, damızlık düve, yem
bitkileri, süt teşviki, su ürünleri ve arıcılık desteklemelerinde transfer
tertibinden 200 trilyon, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında
hayvancılık kooperatiflerine 200 trilyon, normal bütçe kaleminden tarımsal amaçlı
kooperatif projelerini desteklemek amacıyla da 89 trilyon lira olmak üzere,
2003'e göre 2004 yılında yüzde 400'lük bir artış sağlanarak tarım kesimi içerisinde
hayvancılık sektörü desteklenecektir. Bu rakam, bu oran ve toplam ulaşılan
kaynak miktarı, 2004 yılında, hayvancılık sektörünün gelişmesi bakımından
parasal destekler açısından...
BAŞKAN - Sayın Bakan, 5
dakika doldu.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, konuşmamı birkaç dakika içerisinde toparlamayı ümit
ediyorum Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, destekler
bakımından hadise kendisini ortaya koyacak niteliktedir. Bunun dışında,
sektörümüzde mevcut üretme istasyonlarımızı, TİGEM'e bağlı işletmelerimizi çok
yeni bir anlayışla kullanmak ve özellikle, tohumculuk ve damızlık üretiminde,
bu alanların özel sektöre açılarak çok daha yüksek bir kapasitede ve
verimlilikte kullanılmasını amaç ediniyoruz. Bununla ilgili olarak ilk
örneğimiz, Tokat İli Kazova Tarım İşletmesinde yapmış olduğumuz bir işbirliğidir
ve buradaki daha önce mevcut olan 150 baş hayvan sayısını ilk etapta 700, sonra
1 200'e çıkarma konusundaki müşterek bir uygulamamız söz konusu olacaktır.
Benzer uygulamanın organize hayvancılık bölgelerinin kurulmasıyla bölgelere
canlılık getireceğini söyleyebiliriz. Bunun dışında, Avrupa Birliğine uyum
çalışmaları konusunda, araştırma önergesinde de ifade edildiği gibi, tarım
sektörü, Avrupa Birliği uyum çalışmaları içerisinde çok önemli bir yer
alacaktır. Bu, en başta gıda güvenliği bakımından hayatî önemdedir. Artık,
tarladan sofraya, hadisenin bütün safhalarının kabul edilebilir sınırlar
içerisinde yapılması gereği vardır.
Ben, vaktin kısalığı ve
izah etmenin de uzun zaman alacağını dikkate alarak, bu konuda yaptığımız
çalışmaları teker teker sıralamak yerine, Tarım Bakanlığının Avrupa Birliği
Genel Sekreterliğinden de aldığımız bilgiye göre...
BAŞKAN - Sayın Bakan,
vakit daraldı, öbür arkadaşlara söz vermeyeceğiz; onun için, siz, konuşmanızı
rahat tamamlayın, devam edin.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben arkadaşların hakkından mı kullanıyorum?
BAŞKAN - Ne kadar
kullanırsanız; buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, yarın aynı süreyi biz de isteriz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, teşekkür ediyorum.
Ben, şu anda salonda
bulunan arkadaşlarımızın zamanını da almak istemiyorum; ama, tabiî, sektörle
ilgili düşüncelerimi de ifade etmek istiyorum. Tabiî, böyle bir konuda, bir
bakıma da yapılan çalışmaların ortaya konulması bakımından, bir fikir verilmesi
bakımından da, bir fırsat olarak düşünüyorum. Dolayısıyla, Avrupa Birliği
çalışmalarıyla ilgili birkaç cümleyi şöyle toparlayayım müsaade ederseniz.
Arkadaşlarım, evvela,
uyum çalışmaları çerçevesinde geçen hafta çıkarılan ıslahçı hakları konusu,
elbette, bitkisel üretimle ilgili; ama, tarımı bir bütün olarak alırsak, biz, o
konuda, altı ay sonra çıkarılması taahhüt edilen, kabul edilen bir yasayı
çıkarmış olduk. Bu benzeri konular, önümüzdeki perşembe günü de Hayvan Sağlığı
ve Zabıtası Kanununda yürürlüğe girecek bir değişiklikle yine aynı çerçeve
içerisinde gündemimize gelecek.
Uyum çalışmaları
çerçevesinde delidana hastalığının tarama sisteminin ülkemizde kurulduğunu, bu
kapsamda 2003 yılında 1 742 hayvana yönelik olarak test yapıldığını ve bu
konuda Amerika'da ortaya çıkan gelişmeyle birlikte, çok daha dikkatli bir
şekilde ve kapsamını genişleterek bu çalışmayı takip edeceğimizi söylüyorum.
Kamuoyunun bilgisi
bakımından da şunu ifade etmek istiyorum: 1996 yılından sonra ithal edilen tüm
hayvanların bir bakıma takibini yapacağız, kayıtlarını kontrol ediyoruz. Zaten,
bunlar, kontrol altında olan hayvanlardır. Ülkemizde benzer bir hadisenin
ortaya çıkacağına dair şu anda elde hiçbir ifade, bir rastlantı, bir gösterge
söz konusu değildir; ama, bu vesileyle, Türkiye'de hayvancılık sektöründeki
birkısım eksikliği görülen hususların da giderilmesine vesile olarak bunu
kullanmak istiyoruz. Yani, özellikle, sağlıklı beslenme, gıda güvenliği, gıda
güvencesi konusunda toplumumuzu çok daha rahatlatmak istiyoruz.
Gıda güvenliği konusunda
bir başka husus da şudur: 560 sayılı Gıda Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili çalışmalardır; halen, Tarım Komisyonundan
geçmiş, Sağlık Komisyonuna intikal etmiştir. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili
olarak, Tarım Bakanlığı, bugüne kadar, sadece çiftçileri düşünen bir Bakanlık
ve onların sorunlarını gündeme getiren bir Bakanlık olurken, artık, önümüzdeki
günlerde bu kanunun çıkmasıyla birlikte, Bakanlığın görev alanında da çok büyük
bir değişme meydana gelecektir; bu değişmeyle, tüketicilerin sağlıklı
beslenmesi, gıda güvenliği konularında, artık, sorumluluk almış olacaktır ve
dolayısıyla, yepyeni bir yaklaşım ve organizasyona da ihtiyaç vardır.
Bakanlığımızın, ruhsatlı
mezbaha, kombina ve kesimhanelerde kontrol hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin
tebliği 2001 Kasımında yayımlanmış ve İl Kontrol Laboratuvar Müdürlüklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yönetmelik, yine, 2001 Ocak ayında yürürlüğe
girmiş, Avrupa Birliğindekine benzer şekilde, ülke içerisinde veteriner
otoritelerini birbirine bağlayan bir iç bilgisayar sistemi ve bir dış hareket
kontrol sistemi ve bir hayvan hastalıkları bildirim sistemine ilişkin
altyapının oluşturulması çalışmaları başlatılmıştır.
Veterinerlik mevzuatına
uyum konusunda, 17 000 000 euroluk bir proje, 2002 malî işbirliği çerçevesinde
yürümektedir. Çok kapsamlı bulunan veterinerlik mevzuatına uyumun, ulusal
programda belirtilen sürede bitirilmesi amaçlanmıştır.
Avrupa Birliği mevzuatına
uyumda, Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliği
2002 Temmuzunda çıkarılmış ve yaklaşık, 1 300 000 adet işletmede 8 000 000 baş
sığır küpelenerek veri tabanına işlenmiş ve kayıt altına alınmıştır. Hollanda
Hükümeti tarafından, belli bir proje kapsamında, Türkiye'deki büyükbaş
hayvanların tespit ve kayıt projesi
uygulanmaktadır. Kısa süre içerisinde sığır cinsi hayvanların kayıtlarının
bitirilerek küçükbaş hayvanların kaydına başlanacaktır.
Ondört aylık bir dönemde
yapmış olduğumuz çalışmalarla ilgili olarak sizlere bilgiler aktarmaya
çalıştım. Bunun sonucu olarak şunu vurgulamak istiyorum: Ekonomik ve sosyal
hayatımızda bu denli büyük öneme sahip ve Avrupa Birliği uyum çalışmaları
açısından kritik bir özellik taşıyan hayvancılık sektörümüzü,
yetiştiricilerimiz, sanayicilerimiz ve yasama, yürütme organlarımızla el ele
vererek, potansiyeli doğrultusunda
geliştirmeliyiz diye düşünüyorum.
Rekabet gücü yüksek,
kendi ayakları üzerinde gelişen, dinamik bir hayvancılık sektörünü bu ülkede
oluşturmak hepimizin görevi. Tüm çalışmalarımız, bu anlayış çerçevesi
içerisinde, sektörü büyütmek geliştirmek içindir.
2004 yılı bütçe
kaynakları ve uygulayacağımız projelerle hayvancılık sektörünün, 2002 yılının
sonunda başlayan 2003 yılında devam eden gelişmenin, 2004 yılında çok daha
bariz bir şekilde kendini gösterecek bir noktaya geleceğini ümit ediyor, bu
yönde gayretimizi olayın gelişmesine katkı yapacak şekilde kullanıyoruz.
Dolayısıyla, sektörümüzle ilgili düşüncelerimi böyle ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)-
Araştırma yapalım; katılıyor musunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)
-Araştırma yapalım mı?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -Ben, bu konuda, elbette, her türlü fikre açığım.
Peki, teşekkür ederim
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Meclis araştırma önergesini tamamlama imkânımız vakit itibariyle
kalmamıştır.
Sözlü soru önergeleri ile
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Ocak 2004 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.52