DÖNEM
: 22 CİLT : 37 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
39 uncu Birleşim
7 Ocak 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adana Milletvekili Recep Garip'in,
Adana ve Ceyhan'ın düşman işgalinden kurtarılış yıldönümleri ile Şair Akif
İnan'ın ölüm yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Aydın Milletvekili Mehmet Semerci'nin,
incir üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3. - Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın,
enerji tasarrufunun önemine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 5023
sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/426)
2. - Bazı Belediyelerin Kaldırılması
Hakkında 5025 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/427)
3. - Bazı Belediye ve Köylerin Denizli
Belediyesine Katılmasına İlişkin 5026 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez
daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi
(3/428)
4. - Devlet eski Bakanları Mustafa Yılmaz
ve Mehmet Kocabatmaz haklarındaki dosyalara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/429)
5. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye-Özbekistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/430)
6. - Slovakya Cumhuriyeti Ulusal Meclisi
Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Viktor Bauer'in, TBMM Millî Savunma
Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini Slovakya'ya
resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/431)
7. - Bursa Milletvekili Niyazi
Pakyürek'in, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/132)
8. - Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in,
Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere
Norveç'e yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)
9. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kosova'ya yaptığı resmî
ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/433)
10. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine ve
Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere, bir heyetle birlikte Belçika'ya yaptığı
resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/434)
11. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Sudan'a yaptığı resmî ziyarete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/435)
12. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte
Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/436)
13. - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın,
Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma Ulaştırma Komisyonu toplantısına
katılmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/437)
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda
kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/336) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
2. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
3. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı
tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338) ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
4. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)
5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)
6. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/345) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
7. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/348) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın
cevabı
9. - Denizli Milletvekili V. Haşim
Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü
mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)
10. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
11. - Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/356) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
12. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357) ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
13. - Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
14. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti
ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/359)
15. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman
tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/362) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
16. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma
Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)
17. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/364) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı
projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)
19. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)
20. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması
projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/368)
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, bazı gıda ürünlerinin standardizasyonuna ve içeriğinin denetimine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
(7/1574)
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)
4. - Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı : 322)
5. - Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya
Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı : 240)
6. - İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma
Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/596) (S. Sayısı : 241)
7. - İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161
Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/597) (S. Sayısı : 242)
8. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve
Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/601) (S. Sayısı : 243)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili İsmail
Alptekin, 2004 yılının, ülkemiz, bölgemiz ve insanlık için barış, huzur ve
güven; bütün kurumlarıyla çalışan tam demokrasi; refah ve iyi yaşam; sağlık ve
mutluluk getirmesini dileyen bir konuşma yaptı.
Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, sel
felaketinin Antalya'da meydana getirdiği zarara ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap
verdi.
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek,
Atatürk'ün Hacıbektaş İlçesini ziyaretinin 84 üncü yıldönümüne ve Hacıbektaş
Veli'nin felsefesine,
Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen, Ağrı
İli Doğubeyazıt İlçesi Ortadirek Köyü İlköğretim Okulunda meydana gelen ve iki
öğretmen ile bir öğrencinin hayatlarını kaybetmesine neden olan yangına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 5019,
At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair 5022,
Sayılı Kanunların bazı maddelerinin bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Norveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi
Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Norveç'e,
Slovenya Ulusal Meclisi Dış İlişkiler
Komisyonu Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya'ya,
Resmî davetlerine icabet edecek
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun
(6/807) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sorunun geri verildiği bildirildi.
İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 55
milletvekilinin, bakanlığı sırasında ihalelere fesat karıştırma sonucunu
doğuran eylemlerde bulunduğu, ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarına göz
yumduğu, gerekli tedbirleri zamanında almadığı ve gerekli soruşturmaları
zamanında yaptırmadığı, böylelikle, görevini kötüye kullandığı ve mal
varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın ile ayrıca,
bakanlıkları sırasında Karayolları Genel Müdürlüğündeki usulsüz keşif
artışlarına onay vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân eski Bakanları Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan Haklarında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/10), imza sahiplerinden
bazılarının imzalarını geri almaları ve Anayasanın aradığı sayıda imza
kalmaması nedeniyle, gündemden çıkarıldı.
Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan İslam
Cumhuriyeti Ulusal Meclis Başkanı Chaudhry Amir Hussain'e Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin:
Bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde
usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının
tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında
haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366
ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın (9/8),
Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde
müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları
ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı
ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu (9/9),
Haklarında Anayasanın 100 üncü maddesi
uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergelerinin öngörüşmelerini
müteakiben yapılan gizli oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve Anayasanın
100 üncü maddesi gereğince, soruşturmaların, siyasî partilerin güçleri oranında
komisyonlara verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar
arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15'er kişilik
komisyonlar tarafından yürütüleceği açıklandı.
Soruşturma komisyonlarının iki aylık görev
sürelerinin, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerini
tamamlamalarından itibaren başlaması kabul edildi.
Genel Kurulu ziyaret eden Suriye Arap
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
7 Ocak 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.02'de son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mevlüt Akgün |
Ahmet Küçük |
|
Karaman |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No. : 62
7 Ocak 2004 Çarşamba
Tasarılar
1. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/732) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tari-hi : 31.12.2003)
2. - Astronotların
Kurtarılması, Astronotların ve Uzaya Fırlatılmış Olan Araçların Geri
Verilmeleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/733) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.12.2003)
Raporlar
1. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl
Amaçlı Kullanımı İçin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/423) (S. Sayısı : 325) (Dağıtma
tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)
2. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımına
İlişkin İşbirliği Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/451) (S. Sayısı :
326) (Dağıtma tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)
3. - Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı Statüsünün Bazı Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/470) (S.
Sayısı : 327) (Dağıtma tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Antalya Milletvekili
Osman Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/911) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
2.- Antalya Milletvekili
Osman Özcan'ın, Alanya ve Gazipaşa yat limanı inşaatlarının ne zaman tamamlanacağına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/912) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.1.2004)
3. - Antalya Milletvekili
Osman Özcan'ın, Antalya'nın Gazipaşa İlçesindeki bir köprü yapımına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/913) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.1.2004)
4. - Aydın Milletvekili
Mehmet Mesut Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavı sonuçlarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.1.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, maden işletmeciliğindeki Devlet hakkına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1775) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
2. - Samsun Milletvekili
İlyas Sezai Önder'in, Bafra Müzesi Projesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1776) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
3. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, komşu ülkelere vize uygulamasının kaldırılıp
kaldırılmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/1777) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
4. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki mağduriyet
iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1778) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.1.2004)
5. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, ihaleye konu işlerin emanet ve pazarlık yoluyla
yaptırılmasıyla ilgili soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1779) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
6. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Şanlıurfa Belediyesi evlendirme dairesinde resmi nikahla
birlikte imam nikâhı kıyıldığı haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1780) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
7. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, prospektüslerin halkın anlayacağı bir dilde düzenlenmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
8. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Irak'taki durumla ilgili televizyon yayınlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1782) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
9. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, Sağlık Bakanlığına alınacak sözleşmeli personel sınavı
sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1783)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
10. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan
verilen öğrenim burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1784)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
11. - Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in, sözleşmeli personel alımı sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1785) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
12. - İzmir Milletvekili
Enver Öktem'in, SSK hastanelerine 2002 yılında alınan sözleşmeli personelin
kadroya alınmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1786) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
13. - Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Özelleştirme Destek Projesinin uygulandığı
illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1787) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)
14. - Samsun Milletvekili
Haluk Koç'un, sözleşmeli sağlık personeli sınavıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1788) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.1.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
7 Ocak 2004 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 39 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşımızın söz isteği vardır; kendilerine
söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakika; hükümet, dilerse, cevap verebilir.
Gündemdışı ilk söz
isteği, 6 Ocak gününün Şair Akif İnan'ın ölüm yıldönümü ve 5 Ocak gününün,
Adana İlinin kurtarılışı olmasıyla ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip'e aittir.
Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Adana
Milletvekili Recep Garip'in, Adana ve Ceyhan'ın düşman işgalinden kurtarılış
yıldönümleri ile Şair Akif İnan'ın ölüm yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin
gündemdışı konuşması
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Ocak Akif İnan'ın ölüm yıldönümü; 5
Ocak, Adana'nın kurtarılışı; 6 Ocak, Ceyhan'ın kurtarılışı olması nedeniyle
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Ayrıca, bu haftanın,
Verem Savaş Haftası ve Beyaz Baston Körler Haftası olması nedeniyle, veremle
mücadele eden kurum ve kuruluşlarımızın gayretlerini takdirle karşılıyor, görme
engelli vatandaşlarımızın sıkıntıları karşısında da, bütün siyasetçi
arkadaşlarımızı ve ülkemizin bütün fertlerini duyarlı olmaya çağırıyorum.
Adana halkımızın 5 Ocak,
Ceyhanımızın 6 Ocak bayramını en içten duygularımla kutluyor, Kurtuluş Savaşı
yıllarında vermiş oldukları örnek mücadeleden dolayı şükranla anıyorum.
Kurtuluş, büyük bir
özverinin, fedakârlığın ve gayretin bir sonucudur. Elbette ki, kurtuluş,
toplumsal dayanışmanın, millî birlik ve beraberliğin adı olarak tarihimizdeki
eşsiz yerini almıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkemizin dört bir yanında
onurlu mücadeleler verilmiş ve destanlar yazılmıştır. Bu büyük zaferler elde
edilirken, bu topraklar için can vermiş şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.
Merhum Arif Nihat
Asya'nın
"Bayrakları bayrak
yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen
varsa vatandır"
Mısralarında ifade ettiği
gibi, özgürlük mücadelesinde birçok insanımız şehit olmuştur. Bağımsızlık
destanını, Çukurova insanı, canıyla, kanıyla yazmıştır.
5 Ocak, Adana'nın
kurtarılışı ve bağımsızlığının anıldığı, kutlandığı bir gün olduğu kadar,
Adana'nın kalkınması konusunda da, her yeni yıl, bir milat olarak kabul
edilmelidir.
Sivil toplum
örgütlerimiz, kamu kuruluşlarımız, Adana'nın, ekonomi, kültür, sağlık, eğitim
gibi hayatî önem taşıyan konulardaki, işbirliği içerisinde, çözüme yönelik
çalışmalarını güçlendirmelidir. Bu konuda, Adana milletvekilleri olarak,
bakanlık düzeyinde çalışmalarımız devam etmektedir. Bunlardan sadece birkaçını
ifade etmek istiyorum. Bunlar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Devlet Su
İşlerini direkt ilgilendirmektedir. Adana-Karataş, Adana-Karaisalı-Pozantı yollarının
projeye alınması; Adana-Kozan-Feke-Saimbeyli-Tufanbeyli yollarının
projelendirilmesi; Yedigöze Barajı ve İmamoğlu Ovası Sulama Projesinin hayata
geçirilmesi; Karaisalı Yöresi Yaban Zeytini Islah Projesinin bir an evvel
uygulamaya konulması; Şereflikoçhisar-Aksaray-Pozantı istikâmetinde yapımı
devam eden duble yolun, mutlak surette, Pozantı'ya kadar devam ettirilmesi;
Mersin-Karataş- Yumurtalık-Dörtyol-İskenderun istikâmetindeki sahil yolunun,
özellikle güney illeri açısından iç ve dış turizme çok önemli katkıları olacağı
düşüncesiyle projelendirilerek, yatırım programına alınması gibi birçok konuda,
sayın bakanlarımızla birlikte, Adanamıza yönelik projeler üzerinde hassasiyetle
durmaktayız.
Adanalı, bu dönemde,
hizmet için mutlaka uygulama beklemektedir; ancak, güçlü bir kamuoyu desteği ve
sivil toplum örgütlerinin de aktif olarak bu projelere destek vermesi,
sanıyorum, tüm bunların sonuçlandırılabilmesini daha da kolaylaşacaktır.
Adana, bölge illerimize
oranla aşırı göç almaktadır. O nedenle, işsizlik önemli bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Son yıllarda bölgemizde birçok fabrikanın kapandığını,
sanayici ve işadamlarımızın yatırıma yönelmekten kaçındıklarını da düşünürsek,
olayın ne denli ciddî boyutlarda olduğunu yakinen görebiliriz. Devlet, artık,
iş kapısı olmaktan çıkmıştır. Ülkemizde özel sektörün güçlendirilmesi ve
Adanamızın, sanayici ve işadamlarımız için cazibe merkezi haline getirilmesi
konusunda, elbirliğiyle, önemli çalışmalar için sürekli gayret içindeyiz;
organize sanayiin desteklenmesi, KOBİ'lere kredi desteğiyle sıkıntıların
giderilmesi, Yumurtalık Serbest Bölgesinin işlevinin hareketlendirilmesi gibi.
Ülkemizde, artık, yeni ve
güçlü bir iktidar işbaşındadır. Halkımızın ekonomiye ve hükümetimize olan
güveni tamdır. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan zorlukların
üstesinden nasıl gelmişse, bugün de aynı ruh ve inançla, geleceğin Türkiyesini
kurabilecek güce ve imkânlara sahiptir.
21 inci Yüzyılda,
sanayii, ekonomisi ve kültürüyle daha da güçlü bir Adana yaratma inancı ve
temennisiyle, tüm Adanalı hemşerilerimizin 5 Ocak bayramını kutluyorum.
6 Ocak 1999'da, rahmetli
Mehmet Akif İnan'ı kaybettik. Akif İnan, cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli
şairlerindendir. Tek başına, bir okul, bir derviş, usta bir kalem, çile ve
fikirle dolu hayatının bir saniyesini bile boşa harcamamış bir gönül adamıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Garip,
sözlerinizi toparlayınız lütfen.
RECEP GARİP (Devamla) -
Tamam, Sayın Başkan.
Sivil ve resmî birçok
kurumda yöneticilik yapan usta bir şair, kaliteli bir öğretmen ve iyi bir
sendikacı olan Akif İnan Mavera ve Edebiyat gibi önemli sanat dergilerinin
kurucuları arasında yer almış Türk Ruhu, Türk Yurdu, Yeni İstiklal ve Yeni
Devir gibi birçok gazete ve dergide yazı ve şiirleri yayımlanmıştır.
Akif İnan'ı, şairliği ve
yazarlığı, kişiliği ve sendikacılığıyla ele almak ve yâd etmek gerekmektedir.
Akif İnan, her şeyden
önce şairdi. O da, her gerçek sanatçı gibi çağa tanıklık etmiş, kendi toplumunu
derinden duyumsamış, bütün bunlarla beraber evrensel dokuyu eserlerinde
örebilmiş bir sanatçıdır. Şiirlerinde, sevgi, aşk, ülke, protesto, kabulleniş,
reddiye, umut, ölüm, zaman, dostluk, tasavvuf gibi temalar iç içe girmiştir.
Şiirinde, divan edebiyatı ile halk edebiyatının biçimsel bir karmasını ve
içeriğini yeni bir tarzda ortaya koymuş, beyitler yazdığı halde biçimsel
kafiyeye değil, genel bir armoniye önem vermiştir. Akif İnan, geleneğimize, o
derin hazineye yaslanmış; fakat, çağa uygun bir söyleyişle kendini ifade
etmiştir. Bu yüzden, Akif İnan'ın şiiri köklü, derin, yeni ve güçlüdür.
İnsanlık haysiyetini yok
eden, sömürünün postmodern şekillerle daha da gizlendiği, karmaşıklaştığı,
sefaletin kurumsallaştığı, zulmün globalleştiği bir zamanda "bir zırha
büründüm bu çağa karşı" diyerek, kendini ve insanı korumanın elzem
olduğunu söylemiş,
"Bir gecelik uyku
gibidir zaman,
Yıllarca sürse de
ayrılığımız,
Senin hatıranla beni her
akşam,
Dünyanın kirinden yuyar
yüreğim"
mısralarında aşkı ve
vefayı dile getirmiştir.
Akif İnan, eski şiirimiz
ile yeni şiirimiz arasında bir köprüdür. O, yüce İslam Dininin evrensel sevgi
ve estetik anlayışından ilham alarak şiir ve yazılarını ortaya koymuştur.
Kimliğimizi, bağımsız, özgür ve yerli bir Müslüman duyarlılığını, Türk
Milletinin kültür kodlarını
"Anamı sorarsan
büyük doğudur,
Batı ki, sırtımda paslı
bıçaktır"
beytinde ifade etmiştir.
Şiirleri, bağımsızlık,
aşk, ihanet, varoluş, ölüm, ahret gibi temel evrensel özlerle örülü birer hayat
ve varoluş tablosudur. Akif İnan, aşkın beşerî ve ilahî boyutunu aynı şiirde
buluşturmayı başarabilen ender şairlerdendir.
Akif İnan'ın bir başka
yönü de sendikacılığıdır. Eğitim-Bir ve Memur Sendikaları Konfederasyonunu
kurarak, kurucu genel başkan sıfatını vefatına kadar sürdürmüştür. Sendikacılık
faaliyetleriyle, bu ülkede, hukukun üstünlüğü, adaletin sağlanması, gerçek
demokrasinin yerleşmesi ve yaygınlaşması için çalışmıştır. Bu uğurda, bütün
partilerle, sendikalarla üst düzey görüşmelerde bulunmuştur. Ülkemizi baştan
başa dolaşarak, salonlarda, televizyon ve radyolarda, fikrî, edebî ve hukukî
konferanslar vermiştir. Çalışmalarını yurt dışına da taşıyarak, Azerbaycan ve
Türkmenistan'a, sendikal amaçlı, aynı zamanda edebî temalarla yüklü gezilerde
bulunmuştur. O, sendikacı bir şairdi. Türkmenistan Kültür Bakanlığının isteği
üzerine Türk Şairleri Antolojisini hazırlamıştır. Dünya İşçi Sendikaları
Konfederasyonu Genel Sekreteriyle görüşmeler yapmıştır.
Akif İnan, eylem, söz ve
hitabet boyutuyla ikinci Necip Fazıl'dı. Medeniyet, düşünce, hak ve hukuk için,
il il, kasaba kasaba dolaştı. Güçlü bir hatipti, etkili ve nükteli konuşurdu.
Üniversite yıllarında bir münazarada 1 500 dinleyiciye karşı şifahen söylediği
şu sözler gerçekten dikkat çekiciydi: "Arkadaşlar, şiiri aşk yazdırır,
aşk... Günümüzde aşk mı kaldı ki, şiir yazılsın. Bugünün aşkları, bir otobüs
durağında başlar, öteki otobüs durağında biter. Siz, hangi aşktan, hangi
meşkten söz ediyorsunuz!"
Akif İnan, kıymet bilir,
hakşinas, insan sevgisiyle dolu, gerçek bir dosttu. Nüktedan ve güleryüzlüydü.
İstikamet sahibiydi. Hedefi doğrultusunda yürüme kararlılığına sahipti.
İnandığını söyler, söylediğini yapardı.
İyi bir öğretmen, iyi bir
ağabey, iyi bir arkadaştı. Öğrenciler yetiştirdi. Öğrencilerine, akademik
kariyerler yapması konusunda önderliklerde bulundu. İş bulma, yurtlarda kalma,
burs bulma, mezuniyet tezi hazırlama gibi konularda onlara önderlikler yapmaya
devam etmişti.
Yıllardır uzun soluklu
olmayan, günü kurtarmayı hedefleyen yaklaşımlarla kirlenen siyaseti pek de
sevememiş ve tavsiye edememişti. Akif İnan'ın, AK Parti İktidarıyla siyasete
güvenen, güvenin yeniden kazanıldığı, artık, temiz ve ak siyasetin, entelektüel
siyasetin gündemde olduğu şu günleri görmesini arzu ederdim.
BAŞKAN - Sayın Garip,
lütfen tamamlayın.
RECEP GARİP (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen.
RECEP GARİP (Devamla) -
Akif İnan, rüzgârlarda yeleleri savrulan doru bir at gibi soylu, yanındakilerle
uyumlu, hisli ve yürekli bir eylem adamıydı. Soylu bir şiir atlısıydı o.
Bakışlarında, uzun yola çıkmaya hüküm giymiş birinin ışıltılı ufukları vardı.
Hicret, Tenha Sözler,
Yeni Türk Edebiyatı, Edebiyat ve Medeniyet Üzerine, Din ve Uygarlık gibi
kıymetli eserler bıraktı geride.
Dolu dolu bir hayat
yaşadı ve gitti. Gideceğini ve anılacağını biliyormuş gibi şu mısraları
bıraktı:
"Kim demiş her şeyin
bitişi ölüm
Destanlar yayılır
mezarımızdan"
"En iyi anlatış
artık susmaktır
Anladım bunu, ben seni
bilince"
"Geldim, gidiyorum
ben mahzun şarkı."
Akif İnan'a Allah'tan
rahmet diliyorum.
Hepinize, sevgiler,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Garip.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, Ege Bölgesindeki incir üreticileri ve incir üreticilerinin sorunlarıyla
ilgili olarak Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Semerci'ye ait.
Buyurun Sayın Semerci.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Aydın
Milletvekili Mehmet Semerci'nin, incir üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü'nün cevabı
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; incir ve incir üreticilerinin
sorunlarını dile getirmek için söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
incir ağacı, ülkemizde özellikle Küçük ve Büyük Menderes Havzalarında yetişir.
Ülkemizde kaliteli kuruincir, bu bölgedeki incir plantasyonlarından elde
edilir. Bu havzalarda 370 000 dekar incir bahçesi ve 5 800 000 incir ağacı
vardır.
İncir ziraatı, daha çok,
küçük çiftçilerin uğraşı ve geçim kaynağıdır. Kuruincir, özellikle, besin
değeri yüksek, gelişme çağındaki çocuklar için önemli bir besin kaynağıdır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, uzun yıllardır ilk defa bu yıl 2003-2004 kuruincir ihracatında ve
tüketim piyasasında büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalınmıştır. Kuruincir
alımında, incir ihracatçıları ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, yani,
Tariş İncir Birliği etkili rol oynamaktadır.
2002-2003 sezonunda,
kuruincir ihracatında büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalınarak, 52 000 ton
olan incirin 46 000 tonu ihraç edilmiş; fakat, 2003-2004 üretim döneminde 54
000 ton kuruincirin ancak 33 000 tonu ihraç edilebilmiştir; yani, yüzde 40'ı şu
anda stok halde durmaktadır. Bu nedenle, hem incir üreticisi hem incir satış
kooperatifleri hem de incir ticaretiyle uğraşan kuruincir alıcıları sıkıntıya
girmiştir. Bunun tek sebebi, incir ihracatında ilk yükleme tarihinin geç
açıklanmasıdır. Ege İhracatçılar Birliğinin, Dış Ticaret Müsteşarlığını yanlış
yönlendirmesi ve Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'in, uyarıları dikkate
almadan -ki, bu uyarılar Tariş ve üretici temsilcileri tarafından yapılmıştır-
ilk yüklemenin -yani, ihracatın, geçen yıllara göre, mevsim faktörü de dikkate
alınırsa- 10 gün geciktirilmesi incir üreticilerini sıkıntıya sokmuştur. Bugün
için Tariş İncir Birliğinin depolarında 3 000 ton, üretici ve tüccarın elinde
ise 10 000 ton kuruincir stoku vardır. Kuruincir ihracatında ilk yüklemenin
gecikmesi nedeniyle, 2002 - 2003 sezonunda incir fiyatları 2 000 000 - 3 000
000 lira arasında iken, 2003 - 2004 sezonunda bu fiyatlar 800 000 liraya kadar
düşmüştür. Bir yandan, incir üreticisinin gelir düzeyinde azalma olurken, öte
yandan ihracatçıya büyük kâr marjı sağlanmıştır. Bir yıl öncekine göre, incir
fiyatları, yarısı ederindedir. Bu da çiftçiye büyük yüktür. Bu haksızlıktır.
Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'in yanlış yönlendirilme sonucu aldığı karar,
incir üreticisini perişan etmiştir.
Buna karşılık,
kuruincirde ürün değeri bizden düşük olan İran ve Yunanistan incirleri, dış
piyasalara bizden önce girerek hâkim olmuşlardır. Kuruincir ihracatında ilk
yüklemenin gecikmesi sonucu, tüccar, piyasaya geç girerek, incir fiyatlarının
düşmesi sağlanmıştır. Tariş İncir Birliği, üye olan incir üreticilerine destek
vererek, 6 164 ton ürün almış, kilo başına 1 900 000 lira ödeme yapmıştır. Ne
yazık ki, Tariş İncir Birliği, yukarıda bahsettiğim nedenle, stokların yarısını
eritebilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
incir üreticileri perişandır. İktidar, bu üreticilerimizi korumak zorundadır.
Hükümet programlarında ve AKP seçim bildirgesinde, üreticilerin yanında
olacağını bildiren iktidarımız, tez zamanda bu desteklerini unuttu. Örneğin,
pamuk ve zeytinyağında ürün primlerinin ne zaman ödeneceği belli değil.
Doğrudan gelir desteği belli değil. Hiç olmazsa, incir üreticilerini şu anda
sevindirin. Üreticinin elinde kalan, tüketilmesi süreli olan; çünkü, incir...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Semerci,
sözlerinizi tamamlayın efendim
MEHMET SEMERCİ (Devamla)
- İncir, süreli bir besin kaynağıdır, uzun süre dayanamaz stoklarda. Bugün, 10
000 tonun üzerinde incir ürünü vardır ve bunun acele tüketilmesi gerekir.
Devletimiz, batan bankalarda banka mağdurlarına katrilyonlarca Türk Lirası
ödeme yapmıştır. Hatta, Millî Piyango İdaresi, yılbaşı çekilişinde 1 kişiye 10
trilyon ikramiyeyi uygun görmüştür. Binlerce incir üreticisinin mağduriyetini
gidermek bu kadar zor mudur; ki, bunun ederi, tamamı 20 trilyondur. Hükümet,
bugün, 20 trilyon lira aktarma yapsa, Ege'deki incir çiftçisinin hepsinin
yüzünü güldürür.
Bizim, bu konuda
önerilerimiz var: Bugün için bu eldeki incirlerin başka türlü tüketilmesi
mümkün değildir; ancak, devlet Tariş'i devreye sokarak, bir ofis gibi
kullanarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki öğrenciler, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı çocuk yetiştirme yurtlarındaki çocuklar,
Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı
hastanelerdeki hastalar ve Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerindeki tutuklular
için, besin değeri yüksek bu incirler alınarak, bunlara, devlet eliyle destek
verilebilir; böylece, tüketimi süreli olan kuru incir stokları eritilerek,
iktidarımız, yeni yılda üreticilerimize müjde verebilir. Bu önerimizi de
yapıyoruz iktidarımıza.
Uzun süredir, Aydınlı
iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak, incir üreticilerinin bu sorununu
dile getirmekteyiz. Bu değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Buradan, Sayın Başbakan
ve Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'e sesleniyorum; bu yanlış kararınızın
faturasını incir üreticisine ödetmeyin; yazıktır, günahtır.
Bu düşüncelerle, Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Semerci.
Gündemdışı konuşmaya
Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü cevap vermek istemektedir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aydın Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Semerci'nin, bu ilimiz başta olmak üzere, bölgedeki incir
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşmayı
cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; tekrar, hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
İlkönce bir durum tespiti
yapmak ve Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı adına konuştuğumu belirtmek istiyorum.
Tarım ürünlerinin bir kaderi var; o da, üretimle ilgili kısmı Tarım
Bakanlığıyla, ticaretle ilgili kısmı Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla, ihracatla
ilgili kısmı da Dış Ticaret Müsteşarlığıyla alakalı. Dolayısıyla, bu üç
başlılık veya konunun üç ayrı yönden sahibi olması, sayın milletvekilimizin de
ifade ettiği gibi, bazı konuların, belki gecikmesine, belki zamanında tedbir
alınmamasına yol açabiliyor. Ben de, dolayısıyla, kendi yönümden konuyu burada
cevaplandırmak üzere hazırlandım; ama, burada gündeme gelen husus, üretim
sonrası bir safhadır ve dolayısıyla, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımızın hazırlamış
olduğu metni arz ediyorum:
Yaklaşık olarak 30 000
çiftçi ailesinin geçiminde önemli bir yer işgal eden ve tahminen
370 000 dekarlık bir alanda üretilen kuruincir, özellikle Ege Bölgesinin
ekonomik ürünlerinden birisi. 95 000 tona ulaşan dünya kuruincir üretiminin yüzde
50-60 oranında bir bölümü Türkiye'de üretilmekte. Ülkemizde üretilen
kuruincirin yaklaşık yüzde 80'i dış pazarlara arz edilmektedir, yüzde 20'si ise
iç piyasada tüketilmektedir. Kuruincir, özelliği nedeniyle, hasattan sonra en fazla
bir yıl içerisinde tüketilmesi gereken bir üründür. İç tüketimin azlığı, alıcı
ülkelerin kaliteli ürün talep etmesi, hurda incirleri değerlendirme yollarının
az olması, özellikle rekoltenin yüksek olduğu yıllarda fiyatların düşmesine
neden olmaktadır.
2003 yılı Türkiye
kuruincir rekoltesi 55 000 ton olarak belirlenmiştir. Rekoltenin yüksek olduğu
bu dönemde, ilk yükleme tarihinin geç açıklanması ve sezon başında tüccar ile
ihracatçının ürün alımlarında isteksiz davranması, ürünün piyasa fiyatlarının
düşmesinin diğer bir nedeni olmuştur. Üretiminin büyük bölümü ihraç edilen
kuruincirin, iç ve dış piyasalarda daha iyi değerlendirilmesi ve fiyatlarının
düşmesinin önlenmesi için, Tariş İncir Birliği, devlet destekleme alımlarıyla,
uzun yıllar, piyasayı düzenleme fonksiyonunu yerine getirmiştir. Ancak, 1994
yılında uygulamaya konulan ekonomik istikrar tedbirleri kapsamında, birliklere
verilen destekleme alım görevleri sona erdirilmiştir. 1995 yılından bugüne
kadar ise, DFİF'ten düşük faizli ürün alım kredisi kullandırılmak suretiyle,
dolaylı destekleme sürdürülmüştür.
2000 yılından itibaren
tarım sektöründe serbest piyasa fonksiyonlarının artırılması ve devletin
etkisinin en aza indirilmesi için tarımsal reform programı uygulamaya
konulmuştur. Bu bağlamda, kooperatif ve birliklerin idarî ve malî açıdan
özerkleştirilmesi amacıyla, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanun 16.6.2000 tarih ve 24 081 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu kanun ve bu
kanuna dayanılarak hazırlanan ana sözleşmelere göre, birlikler, yetkili
organlarının kararıyla, piyasa koşullarını gözeterek, ortak üreticilerin
menfaatlarını koruyacak ve varlıklarını idame ettirecek şekilde ürün alım ve
fiyat politikalarını belirlemek durumundadır. Bununla birlikte, dört yıllık
yeniden yapılandırma süreci içerisinde, birliklere DFİF kaynaklarından ürün
alım kredisi kullandırılmaktadır.
Ege Bölgesindeki incir
üreticilerinin en önemli kuruluşu olan Tariş İncir Birliği, 2002-2003 kampanya
döneminde 7,6 trilyon değerinde 3 460 ton ürün almış ve ürün bedelinin yüzde
56'sı olan 4,3 trilyon lira, DFİF kaynaklı kredilerle karşılanmışken, 2003-2004
kampanya döneminde üründe yaşanan sorunlar nedeniyle, üreticiden aldığı 6 164
ton ürüne tekabül eden 11,7 trilyon TL'lik ürün bedelinin 8 trilyon lirası DFİF
kaynaklarından sağlanan kredilerle karşılanmıştır.
Kullandırılan kredinin
alım bedeline oranı yüzde 68,4'e yükselmiştir. Hükümetimizin, kuruincirde
yaşanan sorunların çözümü için gereken hassasiyeti göstereceğini ifade ederek,
bu konuşma metnini bitiriyorum.
Sayın milletvekilimizin
söylediği hususlarla ilgili olarak, ülkemizde tarım ürünlerinin içinde
bulunduğu genel şartlara göre, zaman zaman incirde yaşanan durumun başka
ürünlerde de yaşandığını, bazı dönemlerde de, bu ürünlerimizin, gerek arzın
eksikliği gerekse dış talebin ani yükselmeleri karşısında çok arzu edilen bir
yüksek fiyat seviyesine ulaştığı bilinmektedir.
Ben, son söz olarak, bu
ürünlerimizle ilgili, birden çok kurumun, bakanlığın müdahalesinin tek bir
noktada çözümlenmesi gerektiğinin daha doğru bir yaklaşım olduğunu ifade
ediyorum. Ege Bölgesinde, Aydın'da incir üretimiyle meşgul olan üreticilerimizin
içinde bulundukları bu durumun telafisi konusunda, sorumlu arkadaşlarımızın
gerekli tedbirleri alma konusunda gayret içerisinde olduklarını belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanın sözünü biraz önce kesmek istemedim; Genel Kurulda, kürsüde hatip
konuşurken olsun, Başkanlığın bir açıklaması sırasında olsun, hâsılı, Genel
Kurul çalışmaları sırasında, değerli arkadaşlarımızın, birden fazla telefon
uyarı zilleriyle karşılaşıyoruz, uzun süre de çaldığı oluyor. Bunun, Genel
Kurulumuzun çalışmalarına uygun olmadığını takdirlerinize sunuyorum.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda enerji tasarrufuyla ilgili
olarak, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak'a aittir.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3. - Tokat
Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, enerji tasarrufunun önemine ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her sene, ocak ayının ikinci haftası,
ülkemizde, Enerji Tasarruf Haftası olarak kutlanmaktadır. Enerji tasarrufunun
önemi hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Enerji, üretim vasıtası
olması ve hayat kalitesinin iyileştirilmesine katkısı nedeniyle, hayatımızın
vazgeçilmez bir parçasıdır. Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım gibi enerjiye
bağlı hizmetler ekonomik refahı ve bireylerin konforunu artırmaktadır.
Diğer taraftan, 21 inci
Yüzyılda, insanoğlunun karşı karşıya kaldığı en önemli çevre problemlerinden
bazıları, doğrudan enerji kullanımıyla bağlantılıdır.
Ülkemiz, maalesef, uzun
yıllar ekonomik krizlere sahne oldu. Bu krizlerin etkisinden henüz kurtulmuş
değiliz. Ekonomide dışa bağımlılığımız devam ederken, devletin bütün
kurumlarında tasarrufa önem vermek ve eldeki imkânları en verimli şekilde
kullanmak millî bir görevdir.
Elbette, tasarrufu
yalnızca enerji sektöründe, enerji kullanımında düşünmek yanlıştır. Üretimi az,
tüketimi ona göre fazla ve üstelik dışa bağımlı enerji sektörünün tasarruf
konusundaki hassas konumunu, bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin 2002 yılı itibariyle birincil enerji tüketimi 78 000 000 ton eşdeğer
petroldür. Türkiye, enerji ithal eden bir ülkedir ve yine 2002 rakamlarına
göre, enerji arzının yüzde 69'u ithal enerjiyle karşılanmaktadır. Özellikle
petrol ve doğalgaza ödediğimiz miktarın milyarlarca dolara ulaştığı gerçeği,
enerjiyi tüketirken, maalesef, gözardı edilmektedir.
Yapılan çalışmalar
sonucu, nihaî tüketim sektöründe yüzde 30'lara varan enerji tasarruf
potansiyeli belirlenmiş durumdadır. Bu nedenle, Türkiye, enerjinin verimli
kullanımı ve enerji tasarrufu konularının üzerinde ne kadar dursa yeridir.
Değerli milletvekilleri,
dünyada enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda, 2020 yılında,
fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Bu
fosil kaynakları, sadece yakıt olarak değil, aynı zamanda, başta ilaç olmak
üzere kimya sektöründe de pek çok alanda kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi 1970'li
yıllardaki petrol kriziyle birlikte enerji fiyatlarında önemli oranda artışlar
olmuştur. Aynı zamanda, bu gelişmelere paralel olarak, enerjiye olan talep de
artmıştır. Enerji maliyetlerindeki artışa ve talebe çözüm olarak, enerji
verimliliğinde önemli gelişmeler kaydedilmekle beraber, bu konuda hâlâ
yapılacak çok şey bulunmaktadır. Enerji kullanan teknolojilerdeki gelişmelerle
ve bu teknolojilerin uygulanmasıyla son otuz yıl içinde yüzde 20-30'lara varan
enerji tasarrufu sağlanmıştır.
Ülkemizde enerji
verimliliği çalışmaları, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü
tarafından yapılmaktadır. Kamuoyunun, enerji tasarrufu konusunda
bilinçlendirilmesini sağlamak yönünde çalışmalar yapmak ve tasarruf tedbirlerini
uygulamaya koymak amacıyla 1981 yılından beri Enerji Tasarrufu Koordinasyon
Kurulu, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını
sürdürmektedir. Ayrıca, TÜBİTAK ve Millî Eğitim Bakanlığı da, okullar aracılığıyla
kamuoyunu bilgilendirme görevini sürdürmektedir.
Projelere örnek olarak;
Kasım 2002'de başlatılan ve Türkiye ile Almanya arasında teknik işbirliği çerçevesinde
yürütülen, "Binalarda Enerjinin Verimli Kullanılması-Erzurum İlinde
Uygulama" isimli proje gösterilebilir. Ülkemizde, binalarda ısı kaybı
yoluyla kaybedilen enerji konusunda oldukça cömert olduğumuzu hatırlatmak
istiyorum.
Türkiye, enerji
tüketiminin yüzde 82'sini ısıtma amaçlı kullanmaktadır. Bu sahada binaların
yalıtımıyla yüzde 25'lerden yüzde 50'lere varan yakıt tasarrufu sağlamak
mümkündür. Maalesef, ısı kaybını ve ülkemize olan maliyetini henüz kavrayamadık.
Ülkemizde, binaların
birim alanını veya hacmini ısıtmak için harcanan enerjinin, Avrupa ülkelerine
göre...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlayın Sayın Çakmak.
İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla)
- ... iki üç kat daha fazla olması nedeniyle, ısı yalıtımı kurallarını
belirleyen TS-825 standardının, 14 Haziran 2002 tarihinden itibaren uygulanma
zorunluluğu başlamıştır. Bu konuda belediyelerimize, mühendis odalarına büyük
görev düşmektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da bu konudaki
çalışmalarını titizlikle yürütmesini bekliyoruz. Bu konuda hepsinden önemlisi,
halkımızın duyarlılığı en önde gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
enerji türleri içerisinde elektrik enerjisinin maliyeti oldukça yüksektir.
Özellikle elektrik enerjisinin yerli kaynaklarla üretimine yönelinmesi, millî
bir meseledir. Bu manada, doğalgaza bağlı elektrik üretiminin ülkemize maliyeti
oldukça yüksektir. Doğalgaz, daha çok ısınmada ve sanayide tüketilmeli,
elektrik üretiminde daha az kullanılmalıdır.
Hükümetimizin ve
özellikle Enerji Bakanlığımızın Rusya'yla olan doğalgaz sözleşmelerini gözden
geçirerek gösterdiği hassasiyeti takdirle karşılıyoruz. Bu çabalarının en büyük
enerji tasarrufu olduğunu söylemek isterim.
Yine, bu arada, elektrik
kaçaklarıyla ilgili çalışmalara da değinmeden geçemeyeceğim. Maalesef,
ülkemizde, bir de elektrik enerjisi hırsızları ve hortumcuları türemeye
başlamıştır; bu tür yolsuzluklarla da mücadele çalışmalarının hızlanarak devam
etmesini beklemekteyiz. Öncelikle doğu illerimizde başlatılarak, diğer illere
yönelen kaçak elektrik operasyonuna bütün vatandaşlarımızın duyarlılığını
bekliyoruz. Doğalgazla da üretildiği için maliyeti yüksek olan bu enerjinin ve
tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının, birilerince, pervasızca kaçırılması da
affedilemez; hele, bunu, bir sanayici, işadamı, işletmeci yapıyorsa, bu, çok
daha vahimdir.
TEDAŞ tarafından yapılan
açıklamaya göre, kayıp kaçak maliyetinin, ülke genelinde 1,5 milyar dolar
olduğunu üzülerek söylemeliyim. Yine, TEDAŞ tarafından yapılan açıklamaya göre,
sadece Ankara'da, 2002 yılında yüzde 18 olan kaçak elektrik kullanım oranı
yüzde 13'e düşürülerek, 26 trilyon liralık bir kazanç sağlandığı ortadadır.
Kaçak elektrik miktarı azaldıkça, bu, hepimize yansıyacak ve daha ucuz elektrik
kullanacağız.
Ucuz elektrikten
bahsetmişken, bir seneden fazla bir süredir elektrik fiyatlarına zam
yapılmamasının da hükümetimizin bir başarısı olduğunu ve bunun tasarrufa ve
verimliliğe büyük bir katkı sağladığını söylemek bir gerçek olacaktır.
Enerjinin verimli
kullanılması, sanayicilerin uluslararası rekabetinin artırılması, çevre
kirliliğinin azaltılması ve ekonomimizin gelişmesi konuları büyük önem arz
etmektedir. Tüm millet olarak, üzerimize düşen görevin yerine getirilmesini
temenni ediyorum.
Daha ucuz, daha verimli
bir enerji üretim ve tüketimiyle, kalkınmada ve refah düzeyinde gelişmiş
ülkeler seviyesine ulaşma dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Çakmak.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının 3
adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım; ancak,
metinler uzun olduğundan, Kâtip Üyemizin oturarak okuması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
B) Tezkereler ve Önergeler
1. -
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair 5023 sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere
geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/426)
29.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 18.12.2003 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-2584/9852 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca 17.12.2003 gününde kabul edilen 5023 sayılı Olağanüstü
Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun incelenmiştir.
1- İncelenen yasanın 1
inci maddesiyle, 10.07.1987 günlü, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği
İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddede,
"Geçici 1 inci
maddenin yedinci fıkrası gereğince olağanüstü halin bittiği tarihten itibaren
kırkbeş günlük süre içinde mahallî mülkî amirliklere müracaat ederek taşıma
ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştürmeyenler, bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 1 inci
madde hükmünden yararlandırılır ve bunlar hakkında devam eden soruşturma ve
davalar düşer"
denilmektedir.
Görüldüğü gibi, 285 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddede,
Geçici 1 inci maddenin
yedinci fıkrasında belirtilen süreyi geçirip taşıma ruhsatını bulundurma
ruhsatına dönüştüremeyenlere, incelenen yasanın yayımı gününden başlayarak altı
ay içinde başvurmaları durumunda geçici 1 inci madde kuralından yararlanma
hakkı verilmiş,
Bunlar hakkında
sürdürülen soruşturma ve davaların düşürülmesi öngörülmüştür.
Anayasanın 87 nci
maddesinde 03.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin genel ve özel af ilanına karar verebilmesi üye tamsayısının
beşte 3 çoğunluğunun kararına bağlanmış; 96 ncı maddesiyle de toplantı ve karar
yetersayısı için Anayasada öngörülen ayrık durumlar saklı tutulmuştur. 87 nci
maddenin nitelikli çoğunluk arayan bu düzenlemesi karşısında, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin genel ve özel af ilanıyla ilgili kararlarında 96 ncı maddede
öngörülen karar yetersayısının (toplantıya katılanların salt çoğunluğunun)
yeterli olamayacağı açıktır.
Bu durumda, incelenen
yasayla 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddedeki
"bunlar hakkında devam eden soruşturma ve davalar düşer" kuralının af
niteliğinde olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Kuşkusuz, incelenen 5023
sayılı Yasayla 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci
maddede "af" sözcüğü geçmemektedir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin
çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, hukuksal metinlerin niteliklerinin
saptanabilmesi için, o metinlerin adına ya da sözcüklerine değil, amacına,
içeriklerine ve etkilerine bakılması ve değerlendirmenin buna göre yapılması
gerekmektedir.
285 sayılı Olağanüstü Hal
Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin değişik geçici 1
inci maddesinin yedinci fıkrasında, kendilerine bu yasaya göre taşıma ruhsatı
verilenlerin bu ruhsatlarının, olağanüstü halin bitim gününden başlayarak
kırkbeş gün içinde yerel mülkî amirliklere başvurulması durumunda, bulundurma
ruhsatına dönüştürüleceği kurala bağlanmıştır.
Olağanüstü hal uygulaması
30.11.2002 gününde kaldırılmış, yurttaşların taşıma ruhsatlarını bulundurma
ruhsatına dönüştürmeleri için öngörülen kırbeş günlük başvuru süresi
başlamıştır.
Belirtilen süre içinde
başvuruda bulunmayan ve silahını da teslim etmeyenlere ilişkin olarak 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna aykırı
davranmak suçundan dava açılması doğaldır. Bu yasada söz konusu durumlar için
hürriyeti bağlayıcı ceza ile para cezası öngörülmüştür.
İncelenen yasayla
getirilen geçici 2 nci maddede, yukarıda belirtilen yasaya göre açılan ve süren
soruşturma ve davaların düşeceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin
18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararında da belirtildiği gibi,
af, kimi zaman kesinleşmiş cezaları ortadan kaldıran ya da değiştiren, kimi
zaman da kamu davasını düşüren ya da mahkûmiyeti bütün sonuçlarıyla birlikte
yok sayan bir yasama tasarrufudur.
İncelenen yasada, 6136
sayılı Yasaya aykırı davranma suçundan açılan ve süren soruşturma ve davaların
düşeceğinin öngörülmesi af niteliğindedir. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda kabulünde, Anayasanın 87 nci maddesi uyarınca üye
tamsayısının beşte üçünün oyunun aranması gerektiği açıktır.
Oysa, yasanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, yukarıda belirtilen nitelikli çoğunluk
ile kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim, tutanaklarda oylama sonucuna
ilişkin oy sayılarına yer verilmediği gibi, maddenin üye tam sayısının beşte 3
çoğunluğunun kararı ile kabul edildiğine ilişkin herhangi bir kayıt da yer
almamaktadır.
Anayasada, genel kuraldan
ayrılarak toplantı ve karar yetersayısı için özel düzenlemeler bulunan
durumlarda, herhangi bir itiraz olmasa da, sonradan ortaya çıkabilecek
duraksama ya da tartışmalara yer bırakmamak için toplantı ve karar yetersayılarının
tutanaklara geçirilmesi gerekmektedir.
Belirtilen duruma göre,
incelenen yasa, Anayasanın 87 nci maddesinde öngörülen karar yetersayısı
olmaksızın kabul edilmiş olduğundan, bu maddeye uygun düşmemektedir.
2- Öte yandan, Anayasanın
2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 36 ncı
maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı mercileri
önünde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip bulunduğu, 38
inci maddesinde de, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimsenin suçlu
sayılamayacağı belirtilmiştir.
İncelenen 5023 sayılı
Yasayla getirilen ve açılmış soruşturmalar ile davaların düşeceğine ilişkin
düzenlemenin,
Hazırlık soruşturması
yapılarak kamu davası açmaya yeterli kanıt bulunamaması durumunda takipsizlik
kararıyla sonlandırılabilecekler ile,
Yargılama sonucunda
beraat edebilecekler,
yönünden aleyhte sonuç
doğuracağı açıktır.
Hakkında kimi nedenlerle
kamu davası açılmış kişilerin, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak gerçeği
savunup aklanabilmeleri olanaklı iken, seçme hakkı tanınmadan açılmış bulunan
kamu davalarının kendiliğinden ortadan kaldırılması hak arama özgürlüğünün
engellemesi anlamına gelmektedir.
Nitekim, Anayasa
Mahkemesinin 18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararı ile 4616
sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun ilgili maddeleri,
yukarıdaki gerekçeyle iptal edilmiştir.
Bu nedenle, incelenen
yasa, hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı içeriğiyle Anayasanın 2 nci ve 36 ncı
maddelerine de uygun düşmemektedir.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5023 sayılı Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha
görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte
geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
İkinci tezkereyi
okutuyorum :
2. - Bazı
Belediyelerin Kaldırılması Hakkında 5025 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir
kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
Tezkeresi (3/427)
30.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 22.12.2003 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-4007/14227 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca 21.12.2003 gününde kabul edilen 5025 sayılı Bazı
Belediyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun incelenmiştir:
İncelenen 5025 sayılı
Yasanın geçici 1 inci maddesinde,
"2000 yılı genel
nüfus sayımı sonuçlarına göre bu kanunun 1 inci maddesi hükümlerine göre köye
dönüşmesi gereken belediyelerin tüzelkişilikleri başkaca bir işleme gerek
kalmaksızın 27 Mart 2004 tarihinde kalkar ve aynı adlı köye dönüşür. Bu
belediyeler, valilikler tarafından bu kanunun yayımı tarihinden itibaren beş
gün içinde tespit ve ilan edilir ve ayrıca ilgili seçim kurulu başkanlığına
bildirilir. Buralarda 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak olan mahallî idareler ve
mahalle muhtarlıkları ile ihtiyar heyetleri seçimlerinde köy tüzelkişiliği
organları seçilir.
Bu belediyelerin taşınır
ve taşınmaz malları; hak, alacak ve borçları; personel, kadro, bütçe ve
ödenekleri hakkında bu kanunun 1 ve 2 nci maddelerine göre işlem yapılır"
denilmektedir.
Böylece, incelenen yasa
ile,
2000 yılı genel nüfus
sayımı sonuçlarına göre, il ve ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediye
sınırları içinde kalan belediyeler hariç, nüfusu 2 000'in altında olan
belediyelerin tüzelkişiliklerinin, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın 27 Mart
2004 gününde kalkması,
Bu yerlerin aynı adla
köye dönüşmesi
Buralarda, 28 Mart 2004
gününde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde, belediye yerine köy tüzelkişiliği
organlarının seçilmesi,
sağlanmıştır.
Anayasanın 67 nci
maddesinin, 03.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesiyle eklenen
son fıkrasında, seçim yasalarında yapılan değişikliklerin, yürürlüğe girdiği
günden başlayarak bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı kurala
bağlanmıştır.
Bu kural kapsamında
bulunan seçim yasalarında yapılan değişikliklerden neyin kastedildiğinin
anlaşılabilmesi için, kuralın getiriliş amacına bakılması gerekmektedir.
4709 sayılı Yasanın 24
üncü maddesinin gerekçesinde "yeni eklenen bir fıkra ile konjonktürel
değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır"
denilerek, siyasal dalgalanmaların seçimleri düzenleyen kurallara yansıyıp,
seçim sonuçlarına etkili olmaması amaçlanmıştır.
Bu amaç gözönüne
alındığında, doğrudan seçim yasalarını değiştirmese de, bir yasayla yapılan
değişikliğin ya da getirilen kuralın seçimleri ilgilendirip
ilgilendirmediğinin, getirilen kuralın seçim yasası değişikliği niteliğinde
olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Bir başka anlatımla,
Anayasa koyucunun istencinin tam anlamıyla etkili ve egemen kılınabilmesi için,
yapılan yasal düzenlemenin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Bunun
için, kuralın içeriği ve etkisi üzerinde durulması, eğer metin seçim yasası
kurallarına eşdeğer ve etkililikte ise, anayasal yönden değerlendirmeye bağlı
tutulması zorunlu görülmektedir.
18.1.1984 günlü, 2972
sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde, belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi
için her beldenin, 32 nci maddesinde de, köy muhtarlığı ve ihtiyar meclisi için
köyün seçim çevresi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, köy, kendi
halkının ortak ve yerel gereksinimlerini karşılayan ve genel karar organları
halk tarafından seçilen en küçük yerel yönetim birimi iken, belediyeler,
ülkemizde diğer yerel yönetim birimlerine göre daha dinamik bir gelişme çizgisi
izlemişler ve özellikle kentleşme ve çokpartili siyasal yaşamla birlikte daha
da önplana çıkmışlar ve yerinden yönetim kuruluşlarının tipik örnekleri
olmuşlardır. Belediyeler ve köyler böylesine farklı iki yerel yönetim birimini
oluşturmaktadırlar.
İncelenen yasanın 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında, son genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, il ve
ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediye sınırları içinde kalan belediyeler
hariç olmak üzere, nüfusu 2 000'in altındaki belediyelerin tüzelkişiliklerinin
kalkması ve bu yerlerin aynı adla köye dönüştürülmesi öngörülmekte; geçici 1
inci maddesiyle de, bu kuralın, 2000 yılı genel nüfus sayımları sonuçları
gözönünde bulundurularak 28 Mart 2004 gününde yapılacak yerel yönetim
seçimlerinde uygulanması sağlanmaktadır.
Böylece, farklı seçim
çevrelerinde farklı seçimlerin yapılmasını sağlayacak, bir başka deyişle sonucu
yönünden seçimlerle doğrudan ilgili olan düzenlemenin, yaklaşık üç ay sonra
yapılacak seçimlerde uygulanması olanaklı kılınmıştır.
Bu içeriğiyle, incelenen
yasanın geçici 1 inci maddesinin seçimlerle doğrudan ilgili olduğu ve seçim
yasası değişikliği niteliğinde bulunduğu görülmektedir.
İncelenen yasanın genel
gerekçesinde, "Nüfusu 2 000'in altına düşmüş belediyeler, 1580 sayılı
Belediye Kanununda belediye tüzelkişiliğini kazanabilmek için öngörülen 2 000
nüfus koşulunu kaybetmiş bulunmaktadırlar. Bu belediyelerin varlığını
sürdürüyor olması, 1580 sayılı Kanuna aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan bu
belediyeler kendilerine tahsis edilen gelirlerinin büyük bir kısmını personel
ve benzeri giderler için kullandıklarından yerel ihtiyaçları karşılayacak şekilde
hizmet sunamamakta ve kamu kaynaklarını rasyonel kullanamamaktadırlar. Bu da
ülke kaynaklarının heba olmasına ve yerel halkın mahallî hizmetlerden gereği
gibi yararlanamamasına yol açmaktadır. Bütün bunlardan dolayı mevzuattaki nüfus
koşulunu karşılamayan belediyelerin... tüzelkişiliklerinin kanunla kaldırılarak
kamu yararının sağlanması amaçlanmıştır" denilmektedir.
Ne var ki, bu gerekçe
haklı olsa da, yasanın geçici 1 inci maddesinin, yukarıda açıklandığı gibi
seçim yasası değişikliği niteliğinde olmasına etkili değildir.
Bu nedenle, incelenen
5025 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesi, Anayasanın 67 nci maddesinin son
fıkrasıyla bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5025 sayılı Bazı Belediyelerin
Kaldırılması Hakkında Kanun, geçici 1 inci maddesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü
maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Üçüncü tezkereyi
okutuyorum :
3. - Bazı
Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin 5026 sayılı
Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine
ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/428)
30.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 22.12.2003 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-3917/14046 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca 21.12.2003 gününde kabul edilen 5026 sayılı Bazı
Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin Kanun
incelenmiştir:
İncelenen 5026 sayılı
Yasanın geçici 3 üncü maddesinde,
"Denizli Belediyesi
ile tüzelkişiliği kaldırılan belediye ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde
yapılacak mahallî idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri
seçimleri, buraların bu kanunla düzenlenen yeni durumlarına göre yapılır.
Tüzelkişiliği kaldırılan belediye ve köylerin seçilmiş organları ilk mahallî
idareler seçimlerine kadar görevlerine devam edebilirler"
Denilmektedir.
Böylece, incelenen yasa
ile Denizli Belediyesi sınırlarında yapılan değişikliklerin, yaklaşık üç ay
sonra yapılacak seçimlerde uygulanması sağlanmaktadır.
Anayasanın 67 nci
maddesinin, 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesiyle eklenen son
fıkrasında, seçim yasalarında yapılan değişikliklerin, yürürlüğe girdiği günden
başlayarak bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı kurala
bağlanmıştır.
Bu kural kapsamında
bulunan seçim yasalarında yapılan değişikliklerden neyin kastedildiğinin
anlaşılabilmesi için, kuralın getiriliş amacına bakılması gerekmektedir.
4709 sayılı Yasanın 24
üncü maddesinin gerekçesinde "Yeni eklenen bir fıkra ile konjonktürel
değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır"
denilerek, siyasal dalgalanmaların seçimleri düzenleyen kurallara yansıyıp,
seçim sonuçlarına etkili olmaması amaçlanmıştır.
Bu amaç gözönüne
alındığında, doğrudan seçim yasalarını değiştirmese de, bir yasa ile yapılan
değişikliğin ya da getirilen kuralın seçimleri ilgilendirip ilgilendirmediğinin,
getirilen kuralın seçim yasası değişikliği niteliğinde olup olmadığının
incelenmesi gerekmektedir.
Bir başka anlatımla,
Anayasa koyucunun istencinin tam anlamıyla etkili ve egemen kılınabilmesi için,
yapılan yasal düzenlemenin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Bunun
için kuralın içeriği ve etkisi üzerinde durulması, eğer metin seçim yasası
kurallarına eşdeğer ve etkililikte ise, anayasal yönden değerlendirmeye bağlı
tutulması zorunlu görülmektedir.
18.1.1984 günlü, 2972
sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında "Belediye başkanı ve
belediye meclis üyeleri seçimi için, her belde bir seçim çevresidir"
denilerek, belediye başkanı ve meclis üyelerinin seçim çevresi belirlenmiştir.
İncelenen yasanın 1 inci
maddesiyle, yasaya ekli (1) sayılı listede adları yazılı belediyeler ile ekli
(2) sayılı listede adları yazılı köylerin tüzelkişilikleri kaldırılarak bu
yerler Denizli Belediyesine mahalle olarak bağlanmakta; geçici 3 üncü
maddesiyle de, Denizli Belediyesinde yapılan bu sınır değişikliğinin 28 Mart
2004 gününde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde uygulanması sağlanmaktadır.
Bu içeriğiyle, incelenen
yasanın seçimleri etkileyeceği, geçici 3 üncü maddesiyle getirilen kuralın
seçimlerle doğrudan ilgili olduğu ve seçim yasası değişikliği niteliğinde
bulunduğu görülmektedir.
İncelenen yasanın genel
gerekçesinde özetle, ilin gelişimi gözönünde bulundurulduğunda, bölgede
planlama, eşgüdüm ve uygulamada bütünlüğün sağlanmasının önemli olduğu, bu
nedenle Denizli Belediyesi çevresindeki belediye ve köylerin bu belediyeye
katılmasının gerektiği; 1 inci madde gerekçesinde de, Denizli Belediyesi
sınırlarına bitişik ya da çok yakın olan belediyelerin Denizli Belediyesi içine
alınmasıyla belediye hizmetlerinin dağınıklığı ve yetki uyuşmazlığının ortadan
kaldırılmasının ve belediye hizmetlerinin verimliliğinin artırılmasının
amaçlandığı vurgulanmaktadır.
Ne var ki, bu gerekçe
haklı olsa da, yasanın geçici 3 üncü maddesi kuralının, yukarıda açıklandığı
gibi seçim yasası değişikliği niteliğinde olmasına etkili değildir.
Bu nedenle, incelenen
5026 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi, Anayasanın 67 nci maddesinin son
fıkrasıyla bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması yukarıda
açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5026 sayılı Bazı Belediye ve Köylerin
Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin Kanun, geçici 3 üncü maddesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın
değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet
Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum :
4. - Devlet
eski Bakanları Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarındaki dosyalara
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/429)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Devlet eski Bakanları
Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarında, Şırnak İlindeki güvenlik
yolları yapımında yolsuzluk yapıldığı iddiası konusunda, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan ön inceleme raporu,
Başbakanlığın 24.12.2003 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-19197 sayılı yazısına
ekli olarak Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere
Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Bilindiği gibi,
Anayasanın 100 üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55) vereceği önergeyle
istenebilmektedir.
Böyle bir önerge olmadan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak
Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün
bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel
Kurula sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine
açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.
Bu tezkerenin
okutulmasıyla, konu Genel Kurulun bilgisine sunulmuş olup, Başkanlığımızda
bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine
açılmıştır.
Yüce Heyetin bilgilerine
sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi daha vardır; bunları ayrı ayrı
okutacağım ve oylarınıza sunacağım.
5. -
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Özbekistan Parlamentolararası Dostluk
Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/430)
06.01.2004
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesi uyarınca, Özbekistan Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi
okutuyorum :
6. -
Slovakya Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı
Viktor Bauer'in, TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir
parlamento heyetini Slovakya'ya resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/431)
07.01.2004
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Slovakya Cumhuriyeti
Ulusal Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Viktor Bauer, TBMM Millî
Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini
Slovakya'ya davet etmektedir.
Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:
7. - Bursa
Milletvekili Niyazi Pakyürek'in, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/132)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Millî
Savunma Komisyonundan istifa etmek istiyorum.
Gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 6.1.2004
Niyazi
Pakyürek
Bursa
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 6 adet tezkeresi vardır; bunları ayrı ayrı
okutup, oylarınıza sunacağım.
Birinci tezkereyi
okutuyorum :
8. - Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu
Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere Norveç'e yaptığı resmî ziyarete katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)
31.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim Bakanı Doç.
Dr. Hüseyin Çelik'in, Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu
Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere 8-12 Aralık 2003 tarihlerinde İsveç ve
Norveç'e yaptığı resmî ziyarete, Çankırı Milletvekili Prof. Dr. Hikmet
Özdemir'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum :
9. - Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
Kosova'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433)
26.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr.
Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 17-19 Aralık
2003 tarihleri arasında Kosova'ya yaptığı resmî ziyarete, Burdur Milletvekili
Bayram Özçelik'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum :
10. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesine ve Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere, bir
heyetle birlikte Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/434)
30.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Brüksel'de yapılan Avrupa
Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine ve Hükümetlerarası Konferansa
katılmak üzere bir heyetle birlikte 11-14 Aralık 2003 tarihlerinde Belçika'ya
yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Ömer Çelik Adana
Milletvekili
Yaşar Yakış Düzce
Milletvekili
Egemen Bağış İstanbul
Milletvekili
Şaban Dişli Sakarya
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum :
11. -
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte
Sudan'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/435)
31.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık Bakanı Prof. Dr.
Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 8-11 Aralık
2003 tarihlerinde Sudan'a yaptığı resmî ziyarete, Kocaeli Milletvekili Uz. Dr.
Nevzat Doğan'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum :
12. -
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak
üzere, bir heyetle birlikte Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/436)
31.12.2003
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 15-21 Aralık 2003 tarihlerinde Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Mevlüt Çavuşoğlu Antalya
Milletvekili
Sabri Varan Gümüşhane
Milletvekili
Taner Yıldız Kayseri
Milletvekili
Sinan Yerlikaya Tunceli
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum :
13. -
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma
Ulaştırma Komisyonu toplantısına katılmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/437)
5.1.2004
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım'ın, Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma Ulaştırma Komisyonu
toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 22-26 Aralık 2003 tarihlerinde
adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste :
Osman Aslan Diyarbakır
Milletvekili
Ahmet Uzer Gaziantep
Milletvekili
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No. : 59 |
|
Tarihi : 7.1.2004 |
Genel Kurulun 7 Ocak 2004
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 46 ncı sırasında yer alan
322 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, daha önce gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 323 sıra sayılı kanun
tasarısının ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 10 uncu sırasına alınması; diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi ve 8.1.2004 Perşembe günkü
birleşimde, çalışma süresinin, 323 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Eyüp Fatsa |
K.Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1. - Yozgat
Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan
sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Emin
Koç
Yozgat
1- Pancar ekiminde kota
uygulamasının kaldırılması konusunda Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta
mıdır? Eğer yapılıyorsa, bu çalışmanın sonuçları ne olmuştur? Yapılmıyorsa,
seçim öncesi vaatlerinize paralel olarak, kotaların kaldırılmasına ilişkin bir
çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?
2- Pancar kotaları hangi
kriterlere göre belirlenmektedir? Yozgat İli için 100 000 ton olarak
belirlenmiş olan pancar kotası 66 000 tona indirilmiş midir?
3- Eğer indirildi ise,
Yozgat'ın pancar kotasının indirilmesi hangi gerekçelere dayanmaktadır? Yozgat
İlinin pancar kotasının artırılması düşünülmekte midir?
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandırmak üzere, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız; buyurun efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat
Milletvekilimiz Sayın Emin Koç'un, sözlü olarak cevaplandırılmak üzere Sanayi
ve Ticaret Bakanımıza yöneltmiş olduğu soruların cevaplarını, ben, kendilerinin
adına, yazılı olarak hazırladıkları metinden okumak istiyorum.
Birinci sorusuna
verilecek cevap şu şekilde ifade edilmiş: Pancar üretiminde kota uygulaması,
1998-2000 yılları arasında, üç yıl süreyle, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim
Şirketi tarafından uygulanmıştır. Daha sonra, 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe
giren Şeker Kanunuyla getirilen şeker kotaları uygulaması uyarınca, ülke şeker
talebi doğrultusunda, kanun kapsamında yer alan tüm şirketler için şeker
kotaları belirlenmekte, şirketler, belirlenen bu kota doğrultusunda pancar
üretim kotalarını belirlemektedirler.
Bilindiği üzere, Türkiye
Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından, 2002 ürün yılında,
üreticilerimizden 12 000 000 ton pancar satın alınmış, 2003 yılında ise, şeker
stokları nedeniyle genelde yüzde 15 düzeyinde kısıtlamaya gidilmiştir. Bu
nedenle, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine bağlı fabrika ve
bölgelerinde üretim yapan pancar üreticilerimizin 2003 yılında karşılaştıkları
sorunları hafifletmek ve gelir düzeylerini artırmak amacıyla, 2003 yılına mahsus
olmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
"şeker pancarı kotaları ve telafi edici ödeme sistemi" uygulamasını
yürürlüğe koymuştur.
Uygulamayla, üreticilerin
pancar veya alternatif olarak önerilen dört üründen birini (soya fasulyesi,
ayçiçeği, mısır, yem bitkisi) daraltılan ekim alanlarını kullanmak suretiyle
üretmelerine imkân tanınmıştır.
Üreticilerimizin (A)
kotası şekerpancarı ile önerilen alternatif ürünler arasındaki gelir kaybı,
telafi edici ödeme desteğiyle giderilmiştir.
Türkiye Şeker Fabrikaları
Anonim Şirketi kayıtlarına göre, uygulamaya yaklaşık olarak 2 000 köyde 13 000
üreticimiz katılım sağlamış ve 75 000 dekar arazi değerlendirilmiştir.
Üreticilerimizin, daha çok, mısır ve ayçiçeği ekimine ilgi gösterdikleri tespit
edilmiştir.
İkinci sorusuna ise cevap
şöyledir: Birinci soruda yapmış olduğum açıklamalara ilaveten, Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketi ve bağlı ortaklıkları için tahsis edilen şeker
kotası doğrultusunda belirlenen toplam 10 300 000 ton olan pancar kotası
miktarı, 2002 yılı pancar üretim kotasına göre yüzde 24; 2002 yılı bedeli
ödenen pancara göre yüzde 15 düzeyinde düşüktür. Kota kısıtlaması, fabrikalar
bazında ise, yüzde 9 ile yüzde 33 arasında değişim göstermiştir.
2003 ürün yılı için,
Yozgat Şeker Fabrikası ve bağlı bölgelerine tahsis edilen 370 000 ton pancar
üretim kotası, iddia edildiği gibi yüzde 34 oranında azaltılmamış; 2002 yılı
kotasına göre yüzde 27; 2002 yılı pancar üretimine göre yüzde 21, son dört yıla
ait taahhüt miktarları ortalamasına göre ise yüzde 22 oranında azaltılmıştır.
Ekim alanı olarak ise,
Yozgat İlinde, 2003 yılında, bir önceki yıla göre yaklaşık 25 000 dekar pancar
ekim alanı daraltılmıştır.
Üçüncü sorunun cevabı ise
şöyledir: Yurtiçi talebin yurtiçi üretimle karşılanması amacına yönelik olarak,
Türkiye'de şeker rejimi, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma,
pazarlama şart ve yöntemlerini düzenleyen Şeker Kanunu ile ilgili yönetmelik
hükümlerine göre belirlenen kotalar, 2003 yılında, bir önceki yıla göre tüketim
fazlası şeker nedeniyle ülke genelinde azalma göstermiştir.
Tüketim fazlası şeker,
şirketlere stok maliyeti yükleyerek finansman durumlarını bozmakta, düşük dünya
fiyatları nedeniyle, ihracatı, desteksiz mümkün olmamaktadır. Ayrıca, tüketim
fazlası şekerin ihracına Hazine tarafından destek de verilmemektedir.
Bununla birlikte, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından uygulamaya
konulan şekerpancarı kotaları ve telafi edici ödeme sistemiyle, tüm
fabrikalarımızda olduğu gibi, Yozgat Şeker Fabrikasında da, üreticilerimizin
talep etmesi halinde, mevcut kotalarına ilave olarak pancar ekimine olanak
sağlanmıştır.
Yürütülen uygulama
doğrultusunda, Yozgat İlinde; 486 üretici, 5 148 dekar alanda ayçiçeği; 83
üretici, 652 dekar alanda mısır; 14 üretici de, 146 dekar alanda yem bitkisi
olmak üzere, toplam 5 946 dekar alanda ekim yapmışlardır.
Böylelikle, 2002 yılında
daraltılan 25 000 dekar pancar ekim alanı, alternatif ürün ekimi için
üreticilere tahsis edilmiş; ancak, üreticilerden gelen talep doğrultusunda bu
alanın yüzde 24'ü kullanılmıştır.
Ekonomik gelişmelere
paralel olarak, şeker stoklarının azaltılması nedeniyle, pancar kotalarında,
2004 yılı için -verilebilecek son bir açıklama olarak ifade ediyoruz, burada
yazılan ifadeyi aktarmaya çalışıyorum- 2003 yılı ekim kotası kadar, şekerpancarı
üreticilerinin ekim yapabileceğini belirtiyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
2. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kısa olarak söz
hakkınız var; buyurun Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; şunu üzüntüyle belirtmek istiyorum: Bu soru
önergesini 28 Mart 2003 tarihinde verdim. Soru önergesini, bir yıla yakın bir
süre önce vermeme rağmen, bugüne kadar olumlu bir yanıtını alamadım. Halbuki,
soru önergesi vermenin amacı, o konuda çabucak bilgi almak ve gereken açığı
kapatmaktır.
Şu bir gerçek; Türkiye
genelinde ebe, hemşire ve hekim ihtiyacının çokluğunun yanı sıra, bölgelerarası
dağılımda önemli dengesizlikler de göze çarpmaktadır. Bu dengesiz dağılımdan ve
personel açığından en olumsuz etkilenen illerden birisi de Afyon'dur. Afyon'da,
145 sağlık ocağı, 174 köy sağlıkevi ve 252 mahalle sağlıkevi bulunmaktadır.
Sağlık ocaklarının 141 tanesi faal olarak çalışırken, 4 tanesi, yer ve personel
temin edilemediğinden faaliyete geçirilememektedir. Afyon Merkez ve ilçeleri
ile kasaba ve köylerinde bulunan sağlık ocağı ve sağlıkevlerinin hemen hemen
yüzde 60'ında doktor, hemşire, ebe ve hizmetli bulunmamaktadır.
Afyon'da bir hekime 4
440, bir pratisyen hekime 2 467, bir hemşireye 1 308, bir ebeye ise 1 356 hasta
düşmektedir. İlimizde, vatandaşlar, sağlık ocaklarından faydalanamamaktadırlar.
Hastalar kaderlerine terk edilmişlerdir. Ebe, hemşire ve doktorsuzluk nedeniyle
sağlık ocakları kapatılmak zorunda kalınmıştır.
Afyon, sağlık
hizmetlerinde 1980 sonrasının en kötü dönemini yaşamaktadır. Kasabalarda ve
köylerde bulunan sağlık ocaklarının bazıları -biraz önce de açıkladığım gibi-
kapalı durumdadır. Buralarda yaşayan vatandaşlar, sağlık ocaklarında sağlık
hizmetlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; Afyon İlinde köy ve kasabalarda bulunan sağlık ocaklarında şu anda 138
doktor açığı bulunmaktadır. İlçe merkezleri ve Merkez İlçedeki doktor açığı
582'dir. Afyon İlinin genelini aldığımızda, bu açık 720 hekimdir. Hemşirelerin
doktorluk yaptığı, yerel basında yer almaktadır. Bu durum yerel basında sık sık
eleştiri konusu yapılmakta ve bu da siyasî iktidarın sağlık politikasını gözler
önüne sermektedir.
Sağlık hizmetleri ihmal
edilebilecek, ertelenebilecek hizmetlerden değildir. Sağlık ocaklarında bir
doktorun olmaması, bazen bir hayatın kaybedilmesine veya ömür boyu çekilecek
bir ıstıraba dönüşebilmektedir.
Bu duygularla, hepinize
saygılarımı sunuyorum. Bundan sonra Afyon'un sağlık konularına siyasî iktidarca
daha fazla ilgi gösterileceği inancımı da belirtmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
3. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına
sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/338) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, bu
soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Söz istiyor musunuz
efendim?
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Evet.
BAŞKAN - Buyurun.Sayın
Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce belirttiğim gibi, bu soru
önergem de 28 Mart 2003 tarihinde verilmiş, bir yıla yakın bir dönem geçmesine
rağmen, buna da, Sayın Bakanlıkça, olumlu bir yanıt verilmemiştir.
Sorum, Sağlık Bakanlığına
bağlı devlet hastanelerine sağlık personeli alımlarında sağlık meslek
yüksekokulu mezunlarının değerlendirilmediğine, bu kadrolara, daha ziyade,
sağlık meslek lisesi mezunlarının alındığına ilişkindi.
İki yıllık ve dört yıllık
sağlık meslek yüksekokulu mezunları, sık sık mağduriyetlerini iletmektedirler.
Sağlık Bakanlığına yapılan en son sağlık personeli alımlarında da, yine, sağlık
meslek lisesi mezunları alınmış, meslek yüksekokulu mezunları başvuru dahi
yapamamışlardır. Elbette, bu kadrolara sağlık meslek lisesi mezunları da
yerleştirilmeli; ancak, aynı konuda akademik eğitim alan yetişmiş personelin de
değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, bu yüksekokullar işsiz
yetiştirmeye devam edecek, buralarda okuyan öğrencilerin zamanı ve ailelerin
maddî olanakları, umutlarıyla beraber tükenmeye devam edecektir.
Son yapılan sözleşmeli
personel alımlarında, sıfır puan alan kişilerin çeşitli kadrolara atanması, iyi
puan alan birçok adayın mağdur edilmesine neden olmuştur. Sağlık Bakanlığına
personel alımları, maalesef, doğru bir şekilde yapılamamış ve bir skandala yol
açılmıştır. İnsan sağlığı gibi son derece önemli bir konu, sınavda sıfır puan
alacak kadar başarısız olmuş bilgisiz personele emanet edilmektedir. 70'in
üzerinde puan alan birçok aday açıkta kalmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, bunun
bir yeterlilik sınavı değil, yarışma sınavı olduğunu söylüyor. Acaba, hangi
yarışmada sonuncu olanlar ödüllendiriliyor?! Eğer, sınavda doğru
cevaplandırılan soruların bir değeri yoksa, neden sınav yapılıyor?! Sağlık Bakanlığı
yetkilileri sınav sisteminde sorun olmadığını söylüyorlar. O zaman, hata
nereden kaynaklanıyor?.. En azından, atamaların kura çekilerek yapılması daha
adil olmaz mıydı?..
Sağlık Bakanlığı ve Millî
Eğitim Bakanlığı bu sınavı ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Bu sınavın
iptal edilmesi ve yerleştirmelerin hakkaniyet içerisinde yeniden yapılması
gerektiği kanaatindeyim.
Bu duygularla, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünlütepe.
4. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için
girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/339)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu soru da, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Öğüt?.. Yok.
5. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası
şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru da, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Öğüt?.. Yok.
6. - Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi
çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;
önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Budak, söz istiyor
musunuz efendim?
NECDET BUDAK (Edirne) -
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Budak.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enez İlçesi balıkçı barınağının yat
limanına dönüştürülmesiyle ilgili sorum cevaplandırılmadığından söz hakkı
doğmuştur; bu nedenle söz aldım; bütün Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum.
Burada, soru
önergeleriyle hükümete yönlendirdiğimiz sorulara, açıkçası, genellikle,
geçiştirici ya da yuvarlak cevaplar veriliyor. Biz, bunları yerel basına
gönderiyoruz. Yerel basın da bu verilen cevaplardan tatmin olmuyor; bu sefer, tekrar
aynı sorular bize geliyor. Biz, bunları tekrar burada gündeme getiriyoruz; ama,
hiçbir sonuca ulaşamıyoruz.
Ben, buradan bir öneride
bulunmak istiyorum. Muhalefet partisi milletvekilleri olarak bizlerin sunmuş
olduğu bu önergeleri, ilgili bakanlık ya da İktidar Partisi milletvekilleri ya
da o bölgenin milletvekilleri ciddîye alır ve bu projeleri gerçekleştirme
yönünde adım atarlarsa, partilerine ve ülkeye katkıları olur ve kredi de
onların olur.
Bakın, bu Enez İlçesiyle
ilgili önergemde şu var: Enez Saros Körfezi, dünyanın en temiz körfezi ve yat
limanı olması bakımından dünyadaki beş altı yerden biri ve 20 dakikalık bir
feribot seferiyle, Dedeağaç'a gidip gelinebilecek bir yer. Burada, 100 000-150
000 yatın konaklayabileceği bir liman var. Burada 400 000-500 000 dönümlük düz
bir arazi var ve tatlı su var. Burası, golf sporu için, artı, doğa sporları
için çok uygun bir yer. Burası askerî yasak bölge olduğu için, bu alanı kullanamıyoruz
ve bu projeyi gerçekleştiremiyoruz. İtalyanlar ise, bu bölgeden yer satın
alıyorlar, yazlık yerler satın almaya başladılar. Burada, yaptığımız
hesaplamalarda, 3 000 ilâ 5 000 kişiye istihdam olanağı var.
Yine, aynı şekilde,
İpsala sınır kapısına 20 kilometrelik bir yol var. Bu yol yapıldığı takdirde,
turistler, 120 kilometrelik yol yerine 20 kilometrelik bu yolla Enez'e
ulaşabilecekler.
Yine, iki gümrük kapısı
arasında 170 kilometre mesafe olduğundan, Enez balıkçı barınağındaki alanda
sınır ticareti olmuyor; çünkü, burada, gümrük kapısı varmış, 1980 yılında bu
kapı kapatılmış, faal değil ve karşısında, nüfus yoğunluğunun olduğu bir Yunan
şehri var; fakat, iki kapı arasında mesafe çok fazla olduğundan ve mevcut
kapıların karşısında Yunanistan'ın büyük şehirleri olmadığından, sınır ticaret
kapasitesi çok düşük. Eğer, biz, sadece buradaki gümrük kapısını -Bodrum'da
olduğu gibi- açar ve birkaç memur görevlendirirsek ve yat limanını özelleştirme
yoluyla bu bölgeye açarsak, 3 000 ilâ 5 000 kişiye istihdam olanağı çıkar.
Buradan, ben, bölge
milletvekili olarak, muhalefet partisi milletvekili olarak, bu projenin,
hükümet tarafından, bakanlık tarafından değerlendirilmesini talep ediyorum;
umarım, dikkate alırsınız. Yaparsanız, bölge için çok büyük faydası olacağını
düşünüyorum.
Biz, Edirne'de, 3'ü
Cumhuriyet Halk Partisinden, 1'i Adalet ve Kalkınma Partisinden olmak üzere 4
milletvekiliyiz. Bölgede, bizleri, İktidar Partisi milletvekilleri olarak
gördükleri için, o kadar çok sorun geliyor ki... Biz, İktidar Partisi
milletvekili arkadaşımıza da aktarıyoruz; ama, yeterli gelmiyor.
Bütün bu projeleri,
buradaki milletvekillerine de tekrar sunuyorum: Askeri yasak bölgenin
kaldırılması, gümrük kapısının açılması, feribot seferlerinin düzenlenmesi,
İpsala Gümrük Kapısı ile Enez arasındaki 20 kilometrelik yolun yapılması.
Herkese saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak.
7. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Şahin?.. Yok.
8. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348) ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Sayın Maliye Bakanımız bu soruya cevap vereceklerdir.
Soruyu okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.4.2003
Feramus
Şahin
Tokat
Tokat İli Turhal İlçesi
SSK Hastanesinin ek binası 1994 yılında yatırım programına alınmıştır. 1999 ve
2000 yılı yatırım programında da vardır. Ancak, bu işe henüz başlanamamıştır.
Bölgenin aktif SSK'lı sayısı 6 183, emekli sayısı 14 000, hastanenin günlük
poliklinik sayısı 1 000, mevcut hali ise 36 yatak kapasitelidir ve ihtiyaca
cevap verememektedir.
Bu nedenlerle;
1- Yukarıda da
belirtildiği gibi, 1994 yılında yatırım programına alınan Turhal SSK Hastanesi
ek binası için 2003 yılında eködenek koymayı düşünüyor musunuz?
2- 2004 yılı yatırım
programına alma konusunda ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Feramus Şahin
tarafından Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza sorulan sözlü soruyu
cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.
Bu arada -biraz önce
kürsüde konuşma yapan Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak dile getirdiler-
Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi, Dedeağaç'la olan bağlantısının
kurulması, oranın bir balıkçı barınağından ziyade yat limanı gibi bir görev
görmesi, bu bağlantı yolunun yapılması ve oradaki gümrük kapısının açılmasıyla
ilgili olarak bizim çalışmalarımız devam ediyor; onu, ben, bilgi olarak arz
edeyim. Ben, Edirne Milletvekili değilim; ama, Edirneli bir Bakanım. Bunu, hemşerilerim
için de yapmak, takip etmek durumundayız. İlgili bütün milletvekili arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Gümrükler Genel
Müdürlüğünce orada gerekli incelemeler yapıldı, onlar da olumlu bakıyorlar.
İnşallah, kısa zamanda orayı da programa alırız, oradaki kapıyı açarız.
Şimdi, Enez'deki balıkçı
barınağıyla ilgili olarak, ben, hem Kültür ve Turizm Bakanıyla direkt olarak
konuşacağım ve hem de bu konunun takipçisi olacağım. İnşallah, kısa zamanda,
düşünülen o güzel projeleri hayata geçiririz; çünkü, bölge için hakikaten çok
önemli; hem turizm için önemli hem Yunanistan'dan fazla kişinin gelmesi
açısından, döviz girdisi bakımından çok önemli. Bunu takip ediyoruz ve bundan
sonra, sizin söylediğiniz diğer hususlarda da takip edeceğiz. Bir şeyiniz varsa,
tekrar, benimle irtibat kurabilirsiniz, ben sizi bilgilendiririm.
Teşekkür ederim.
İkinci konuya gelince;
Turhal SSK Hastanesi ek poliklinik inşaatı 1994 yılında yatırım programına
alınmıştır; ancak, projeye yeterli ödenek ayrılmadığı için de ihale
edilememiştir. 2001 yılında yatırım programında 1 milyar Türk Lirası ödenekle
yer almaktayken, 2002 yılı yatırım programının rasyonel bir yapıya
kavuşturulmasını teminen, Yüksek Planlama Kurulunun 11.12.2001 tarih ve
2001/126 sayılı kararıyla yatırım programından çıkarılmıştır; yani, 2001
yılında yatırım programından çıkarılıyor.
Tokat Turhal SSK
Hastanesi ek poliklinik projesi 2003 yılı yatırım programı teklifinde yer
almamaktadır. Başbakanlığın 2002/4 sayılı genelgesi eki 2003 yılı yatırım
programı hazırlama esaslarında, Yüksek Planlama Kurulunca yatırım programından
çıkarılan projelerin yeniden teklif edilemeyeceği belirtilmektedir.
Tokat Valiliğinin
25.8.2003 tarih ve 2564 sayılı yazısında, hazırlanarak yazı ekinde gönderilen
protokolün imzalanarak gönderilmesi istenilmekte olup, bu protokolde, yapılacak
ek binanın maliyetinin 430 700 000 000 lira olduğu ve bu bedelin yüzde 30'unun
İl Özel İdaresince, yüzde 70'inin ise Bakanlığımızca karşılanması gerektiği
belirtilmektedir. Kurulumuzun yatırım programında yer almayan proje için,
kurumun bu projeye katkı sağlaması mümkün değildir. Hastanenin, Koruma ve
Hizmetlerini Geliştirme Derneğince yerel imkânlarla desteklenmesiyle yapımı
için gerekli çalışmalar sürdürülmekte olup, binanın kazı imalatı yapılmış
bulunmaktadır.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür ederim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz.
Soru cevaplandırılmıştır.
9. -
Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek
yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/349)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Oral?.. Yok.
10. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan
yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Koç?.. Yok.
11. -
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Tiryaki, söz
istiyor musunuz?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, İhale İlanları Yasasına ilişkin düşüncelerimi aktarmak için söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yerel basında 50 milyar
liralık ilanlar bir sene içerisinde veriliyor. 50 milyardan yukarıda olan
ilanlar ulusal basına veriliyor. Biz, bu adaletsizliğin kaldırılmasını
istiyoruz. Ben, bu soruyu daha önce vermiştim. Şimdi Anadolu basınımıza
verilmiş olan değer biraz daha iyileştirilmiştir. Yalnız, 50 milyardan yukarıda
olan ilanlar ulusal basınımıza veriliyor; bu adaletsizliğin giderilmesi için,
150 milyar liraya kadar olan ilanların, yalnız ulusal basınımıza değil, yerel basınımıza
da verilmesini istiyorum; çünkü, bir sene zarfında, bunlar kendi
çalışanlarıyla, emekleriyle bir yere gelemiyorlar, zaten ufak yerlerde az bir
ilan var, eğer, bu ilanlardan yerel basınımızı...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Halil Bey, kanun çıktı ya, 13 üncü maddeyi daha önce değiştirdik.
HALİL TİRYAKİ (Devamla) -
Ben bu konuyu daha önce sormuştum. Neyse... Bu konuda, düşüncelerimi aktarmış
bulunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tiryaki.
12. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında
yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/357) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Melik, buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Nisan 2003 tarihinde
vermiş olduğum bir soru önergesiyle ilgili olarak huzurlarınızda bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle.
Değerli arkadaşlar, bazı
sorularımız, bazı soru önergeleri, zamanında cevap verilemediği için maalesef
güncelliğini yitiriyor. Bir yerde, aslında, zaman zaman burada tartıştığımız
Meclis İçtüzüğünü ve Meclisin çalışma sistemini gündeme getirmemiz gerekiyor.
Benim iki üç ay sonra bir yılı bulacak bu soru önergeme şimdiye kadar cevap
verilememiş olmasının da, Meclisin, milletvekillerinin denetleme görevini ne
kadar yapıp yapamadığının en güzel örneklerinden biri olduğu kanısındayım.
Bakın, değerli
arkadaşlar, 3 Nisan 2003 tarihinde gazetelerde çıkan bir haber: "Türkiye,
koalisyonun içindedir ve müttefiki ülkelerle birlikte hareket etmektedir."
Bu, Sayın Dışişleri Bakanımız tarafından söylenmiş bir sözdür. Kendileri
tarafından da yalanlanmadığına göre, bunu, kendileri tarafından telaffuz
edilmiş bir söz olarak hepimiz kabul ediyoruz; ancak, bir yıl içinde Türkiye
ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkileri şöyle bir hafifçe gözden
geçirirsek, biz onların müttefiki miyiz veya onlar hakikaten bizim müttefikimiz
midir değil midir, çok basit bir şekilde ortaya çıkabilmektedir. Zaten
müttefiki olup olmadığımız da geçen zaman içinde belli olmuştur.
Tabiî, böyle bir açıklama
yapmakla, aslında şu soru hatıra geliyor: Bu açıklamayla, Türkiye
Cumhuriyetinin, Irak'a yapılan saldırıda saldırgan güçlerin yanında olduğunu mu
açıklıyoruz? Eğer, Sayın Dışişleri Bakanımız böyle bir açıklama yapmışsa, bu
yetkiyi kimden almıştır? Ayrıca, biliyorsunuz, yine, o günlerde Amerika
Birleşik Devletleri savaş bütçesi görüşülürken, Amerikalı Milletvekili
Cunningham'ın, Türkiye'yi "harçlığı artırılmaması gereken, kasıtlı kötü bir
şey yapmış yaramaz çocuk" benzetmesi karşısında da hükümetimiz, maalesef,
tepkisiz kalmıştır. Ben isterdim ki, Değerli Dışişleri Bakanımız, bunu o
günlerde Türk kamuoyuna, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tümüne açıklasın.
Ancak, bugüne kadar böyle bir açıklama yapılamamıştır. Ben, bu sorumun, her
zaman için Türkiye'nin gündeminde olan ve herkes tarafından, her vatandaş
tarafından sorulması gereken, sorgulanması gereken bir konu olduğu
kanısındayım. Bunu burada kamuoyuna açıklamayı görev biliyorum.
Hepinize saygılarımı
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Melik.
13. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî
sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358) ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.
Önerge, üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Ünlütepe, buyurun,
söz hakkı sizin.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu sorumu da 3 Nisan 2003 tarihinde sormuşum.
Soru önergeleri, sorulduğu günlerde olayların sıcaklığıyla sorulan sorular
olduğu için, o zamanlar, Türkiye'nin gündemini oluşturuyordu. O sorularımda
şunu belirtmişim: Amerika'nın Türkiye'deki liman ve üslerin modernizasyonunu
içeren tezkere kapsamında İskenderun'a getirdiği askerî personel ve araçların
çıkış noktası olarak Habur Sınır Kapısını kullandığı ve buradan Kuzey Irak'a
geçirildikleri doğru mudur?
Bu durumda, Amerika Kuzey
Irak'a Türk toprakları üzerinden askerî sevkıyat yapmış olmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bu yönde bir yetki alınmadan yapılan bu sevkıyat hükümetin bilgisi
dahilinde midir; bilgi dahilinde yapıldıysa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilen üs ve limanların modernizasyonu hakkındaki tezkerenin sınırları
aşılmış mıdır?
O günün koşullarında
verilmiş olan bir soru önergesiydi, o günlerde yanıtlanmış olsaydı bu yanıtın
bir anlamı olacaktı; üzerinden çok uzun bir dönem geçti.
Dilerim, Irak'ta
demokrasi yaygınlaşır; ama, öğrendiğimize göre oraya 380 000 ton bomba atıldı.
Bomba atarak demokrasiyi getiremezsiniz. Binlerce suçsuz sivil öldü; dilerim
bunda bizim bir kusurumuz olmasın.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe.
14. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Altay?.. Yok.
15. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, bu
soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Söz istiyor musunuz
efendim?
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aylar önce verdiğim bir soru önergesinin
bugün yanıtlanması gerekiyordu; Sayın Bakanımız yoklar...
Önce, şu noktanın altını
çizmek istiyorum: Burada birkaç kez tekrarladım, tekrarladık, söyledik; bizim
asıl görevlerimizden biri, yasama organının temel görevlerinden biri
denetimdir; kamu yönetiminin, bakanlarımızın denetimidir. Bu denetimin de
değişik yolları, yöntemleri var; en kolay ve en başta geleni ve hızla
yanıtlanması gerekeni soru önergeleridir.
Şimdi, 1 000 dolayında
sözlü soru önergesi gündemde bekliyor. Biz, günde üç beş tanesini görüşüp
geçiştiriyoruz ve aylar sonra güncelliği ortadan kalkmış bir biçimde
sorularımıza yanıt verilecek gibi oluyor; gibi oluyor diyorum, sayın bakanlar
Meclis Genel Kurulunu çok da ciddiye almadıkları için, Genel Kurul
toplantılarına katılmadıkları için -Sayın Maliye Bakanımız şu anda burada,
Tarım Bakanımız da burada- bu bakanların sözlü sorulara yanıt vermedeki bu
savsaklaması -diyeceğim- önemli bir eksikliktir, bir büyük noksandır ve
Meclisin asıl görevlerinden birini yapmasının önündeki en temel engeldir.
Şimdi, bunları
söyledikten sonra, bu sorunun konusuna geliyorum. Yıllar önce, yanılmıyorsam
onbeş yıl önce, seçim bölgem, Ankara'ya bağlı Kalecik İlçemizde bir ruh ve
sinir hastalıkları hastanesi yapılması projelendirilmiş, bunun temeli atılmış
-büyük törenlerle- ve belli bir beton kısmı da yapılmış; fakat, daha sonraki
yıllarda gerekli tahsisat ayrılmadığı için bu hastane bitirilemiyor.
Ben, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da, bu inşaatın ne olacağını sordum; somut bir yanıt verilmedi.
Yani, bu hastane tümüyle gündemden kaldırılıp yapılmayacak mı, yoksa, inşaatın
bir an evvel tamamlanması yoluna mı gidilecek sorusu hâlâ boşlukta.
Ben, yöreyi temsilen şunu
söylüyorum: Bu proje, önemli hazırlıklardan sonra, yörenin doğal güzelliği,
Ankara'ya yakınlığı ve benzeri etkenler dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Kalecik Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bir an önce bitirilmesi
gerekiyor. Bu, Ankara'daki hastane yükünü de hafifleteceği için, önemli bir
noktadır. Bu hastanenin bir an önce bitirilmesi, çok fazla olmayan bir
yatırımla olanak içindedir, mümkündür, yapılabilir.
Ben, hükümetimizden,
Kalecik Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi için daha çok kaynak ayrılmasını,
bu hastanenin yarım bırakılmamasını, bir an önce bitirilmesini ve halkın
hizmetine sunulmasını istiyorum. Diliyorum ki, insanlarımızın ruh ve sinir
bozucu etkenlerden uzak kalacakları, ruhsal ve sinirsel sağlıklarının iyi
olacağı, yerinde olacağı günler yakın olsun, bu tür hastanelere de çok
gereksinim olmasın; ama, bir gerçek var ki, buna ihtiyacımız var ve bir an
evvel yapılmalıdır.
Çok teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
teşekkür ediyorum.
16. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve
hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
17. -
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış
fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364) ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
aracılığınızla Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak
yanıtlandırılmasını arz ederim.
Ufuk
Özkan
Manisa
Şu anda Tekel depolarında
452 000 000 ton tütün stoku olduğu bilinmektedir.
1- Söz konusu tütünün
vasfı nedir, satışı mümkün müdür?
2- Tütünün ambarlama ve
bakım ücretinin kilogram başına 50 sent olduğunu düşünürsek, satış fiyatının
düşük tutulması durumunda zaten zor durumdaki tütün üreticisinin içine düşeceği
ekonomik ve sosyal sorunlar için ne gibi çözüm önerileriniz söz konusudur?
BAŞKAN - Sayın Maliye
Bakanımız soruyu cevaplandıracaktır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki
tütünün vasfına ve satış fiyatına dair, tarafımca cevaplandırılması istenilen
sözlü soru önergesine ilişkin cevaplarımızı vermek için huzurunuza gelmiş
bulunuyorum.
Tekelin elinde 327 000
tonu destekleme partisi, 112 000 tonu idare partisi olmak üzere, toplam 439 000
ton tütün stoku vardır. İdare partisi tütünler, Tekelin sigara fabrikalarında
üreteceği sigaralar için iki yıllık stok miktarıdır.
Destekleme partisinden
mahkemelik, rezidülü, satış için opsiyonlu olanlar ile satış anlaşması yapılıp,
halen depolarda bulunanların dışında, satılabilir 288 980 ton tütün vardır.
Satılabilir stoklardaki
tütünler, yılda takriben 40 000 ton civarında satılmakta; ayrıca, sigara
fabrikaları ihtiyacı olan 10 000 ton civarında da recon ihtiyacı için
değerlendirilmektedir. Bu stoklar eskiden çok daha fazlaydı; fakat, şimdi,
tatbik ettiğimiz politika gereği hem o stokları çoğaltmıyoruz hem de bunları
satmak suretiyle veyahut da sigara imalatında harman dediğimiz harmanlarda
kullanmak suretiyle, ortalama 50 000 ton daha azaltmaktayız.
Ticaret ataşelikleriyle
irtibata geçilerek, sigara üreticileri ve tütün ticareti yapan firmalarla temas
sağlanmaya çalışılmaktadır. İhracatçı birlikleri vasıtasıyla da, satılabilir
stoklar, yerli ve yabancı alıcılara her ay güncellenerek sunulmakta ve web
sayfası aracılığıyla diğer ilgililere de ilan edilmektedir.
Tekel, halen alımını
yürütmekte olduğu 2002 ürünü tütünlerin ekicilerden satın alınmasıyla ilgili
nevi fiyatları, ekicilere tütün dikiminden önce bildirmiş ve bu fiyatlara göre
taraflarca tütün alım-satım sözleşmesi imzalanmıştır.
2002 ürün yılında Tekelle
sözleşme imzalayan ekicilere, 2003 yılı ürünü için kişi başına 200 kilogram -+
yüzde 10 olmak üzere- üretim izni verilmiştir. Yakın bir tarihte ekicilerle
sözleşme imzalanmaya da başlanacaktır.
Tekel, üreticiden satın
alacağı tütünün fiyatını belirlerken, bir önceki yılda uygulamış olduğu fiyatı
ve o yıla ait gerçekleşen enflasyon oranını dikkate almaktadır. Tekelin elinde
bulunan ihtiyaç fazlası tütünleri, stok maliyetini asgarîye indirmek amacıyla,
olası düşük fiyatla satması bir zorunluluk olup, ekicilerden satın alınacak
tütünlerin fiyatlarının belirlenmesinde etkisi söz konusu değildir.
Saygılarımla arz
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Dışarıdan tütün alınıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Harman için.
BAŞKAN - Sayın Özkan?...
Yok.
Soru cevaplandırılmıştır.
18. -
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/366)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
19. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
20. -
Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı
köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
sözlü sorular için ayrılan süremiz tamamlanmıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.05
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, yarım kalan
işlerden başlıyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı : 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakerelerini erteliyoruz.
Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı : 305)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hükümet?.. Burada.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Bakan işini gücünü bırakmış gelmiş; komisyon yok!..
Yasama görevi, arkadaşlarımızın aslî görevi, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyon
olmadığına göre, teklifin müzakereleri ertelenmiştir.
Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
4. - Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı : 322) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon Raporu, 322 sıra
sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
(x) 322 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök;
buyurun.
Sayın Yergök, süreniz 20
dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Bu tasarıyla, 2253 sayılı
Yasanın iki maddesinde değişiklik yapılmak istenilmektedir.
Birinci değişiklik: 2253
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve çocuk
mahkemelerinin, büyükşehir belediye hudutları içerisinde kalan ilçelerde
kurulmasını yasaklayan hüküm metinden çıkarılmaktadır ve büyükşehir
merkezlerindeki adliye olan ilçelerde de, nüfus 100 000'i aşmışsa, oralarda da
çocuk mahkemesi kurulma imkânı getirilmektedir.
Tasarının 2 nci
maddesinde de "Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi kurulduğu il ve ilçenin
mülkî sınırlarıyla belirlenir" hükmü getirilmektedir.
Bu tasarı Adalet
Komisyonunda görüşüldüğünde, biz, Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak bu
tasarıya olumlu oy verdik. Bu değişikliğin yapılması gereğine inanıyoruz;
ancak, bu vesileyle belirtmek istediğim bir durum var. Gerçekten de, Çocuk
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 1979 yılında, Yüce
Meclis tarafından kabul edilmiş, Resmî Gazetede yayımlanmış ve yasanın bir
hükmüne göre 1.6.1982 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüş ve yine, nüfusu 100
000'i aşan tüm ilçe merkezlerinde ve tüm il merkezlerinde on yıl içerisinde bu
çocuk mahkemelerinin kurulması da yasada yer almıştır; ancak, aradan yirmiiki
yıl geçmiş olmasına rağmen, bugünkü tarih itibariyle çocuk mahkemelerinin sayısı
11'dir. Şimdi, bunun ne kadar ağır bir ihmal olduğuna, geçmiş yıllardan bugüne
gelen bir ihmal olduğuna Yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum. 1979 yılında
Yüce Meclis bir yasa çıkarıyor, bu yasa 1982'de yürürlüğe giriyor ve on yıl
içerisinde kurulması öngörülen çocuk mahkemeleri, yasanın yürürlüğe girmesinden
bu yana geçen süre içerisinde, yirmiiki yılı aşkın süre geçmesine rağmen,
kurulamıyor. Bu, Yüce Meclisin saygınlığına da açıkça gölge düşüren bir durumdur.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa maddesine, değişikliğe destek vermemizin bir başka dayanağı da şudur:
Genel gerekçesinde yer aldığı gibi, daha önce 15 yaşını bitirmiş olup, 18
yaşını doldurmamışları da kapsayacak şekilde değişiklik yapıldı. Yani, daha
önce, 15 yaşına kadar olan çocukları kapsıyordu yasa; o yaştaki çocuklar suç
işlediklerinde, genel mahkemelerin görev alanına giriyorsa, onların, çocuk
mahkemelerinde yargılanması öngörülüyordu; ama, daha sonra, Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul ettik, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair
Avrupa Sözleşmesini kabul ettik ve bu sözleşmelerin, her iki sözleşmenin 1 inci
maddesinde de "18 yaşına kadar her insan çocuktur" deniliyor. Bu
anlamda, daha önce yapılan ve 18 yaşına kadar olan küçükleri çocuk sayan
düzenleme doğrudur ve bunlar da çocuk mahkemesinin görev alanına girince, çocuk
mahkemelerinin, bir anda, iş kapasitesi, dava sayısı alabildiğince artmış bulunmaktadır.
Sayın Bakanın verdiği bilgiye göre, İstanbul'da, sadece İstanbul'da, ağır
cezadan, devlet güvenlik mahkemesinden, asliye ve sulh cezadan çocuk
mahkemesine gönderilen dosya 15 791'dir ve yine çocuk mahkemelerinin kapsamına
giren dosya sayısının da yaklaşık olarak 100 000 olduğu ifade edilmiştir.
Şimdi, İstanbul gibi bir yerde bir iki çocuk mahkemesinin, artık, bu yükün
altından kalkması kesinlikle mümkün değildir. O nedenle, adliye olan ve nüfusu
100 000'i aşan büyükşehir hudutları içindeki ilçelerde de, elbette ki, çocuk
mahkemesi kurulmalıdır. Bu anlamda, yasayı desteklediğimizi, tasarıyı
desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Ancak, bu, sorunu
çözmüyor, sadece günü kurtarmaya yönelik bir düzenlemedir; Sayın Bakan da bunu
kabul edecektir. 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkında Kanunda 15
yaşına kadar olan çocuklar, aslında, küçük olarak kabul ediliyor; çünkü,
"küçük" tabiri kullanılıyor. Orada da, bütün koruyucu tedbirler 15
yaşına kadar olan çocuklar için düzenlenmiştir. 15-18 yaş arasındaki çocuklar,
suç işlediklerinde 2253 sayılı Yasada öngörülen tedbirlerden yararlanamıyor,
bunlar uygulanamıyor; sadece, asliye ceza mahkemesinin, ağır ceza mahkemesinin,
devlet güvenlik mahkemesinin yerine, bunlara verilecek cezayı çocuk mahkemesi
veriyor. Örneğin, indirimle ilgili, Çocuk Mahkemeleri Kanununda yer alan 12 nci
madde uygulanamıyor, 15-18 yaş arasındaki çocuklara, Türk Ceza Yasasının
indirimle ilgili 55 inci maddesinin üçüncü fıkrası uygulanıyor. Yine, Çocuk
Mahkemeleri Yasasındaki şartlı ertelemeyle ilgili 38 inci madde 15-18 yaş
arasındaki küçüklere uygulanamıyor; bunun yerine, 647 sayılı Cezaların İnfazı
Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi uygulanıyor.
O nedenle, günü
kurtarmaya yönelik değişikliklerle değil, bu konunun topluca ele alınması
gerekir, bu yönde düzenlemelerin yapılması gerekir. Adalet Komisyonunda da
konuyu gündeme getirdiğimizde, Sayın Bakan, Adalet Bakanlığı bünyesinde bir
komisyonun çocuk hukukuyla ilgili bu tür bir çalışma içerisinde olduğunu ve
2004 yılının mümkün olan en erken tarihinde de bunun gündeme geleceğini ifade
etti. Gerçekten de, bu düzenlemeler, bir an önce, yapılmalıdır.
Asıl hedef, elbette ki,
şu olmalıdır: Suç işleyen çocukları suç işlemeden önce koruyacak, suçlu çocuk
sayısını azaltacak sosyal tedbirleri, ekonomik tedbirleri, eğitici tedbirleri
almak gereklidir; ama, çocuk mahkemelerinin görev alanına giren suç
dosyalarının sayısının alabildiğine arttığını düşündüğümüzde de, bu
mahkemelerin sayısının artırılması gereği ortadadır; bugüne kadar da çok geç
kalınmıştır.
Gerçekten de, zaman zaman
yargıdan şikâyet ediyoruz, yargıya güven duymadığımızı ifade ediyoruz; yargının
sorunlarını çözme konusunda da, ne var ki, gerekli adımları yeterince
atmıyoruz. Sayın Bakanın da çok çarpıcı şekilde bu sorunları zaman zaman ortaya
koymasına rağmen, bu sorunların çözümü doğrultusunda çok büyük adımların
atıldığını da söyleyemeyiz. Bu da, gerçekten, ülkemizin hukuk devleti yolunda
ilerlemesi açısından bir zaaf olarak ortaya çıkabilir.
Nitekim, 2002 malî yılı
bütçesi üzerinde, 6 Aralık 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisinin muhalefette
olduğu dönemde, o partinin bugün de çok önemli görev noktalarında olan sayın
sözcüleri şunu ifade etmiştir: "Bir devletin hukuk devleti olup
olmadığının bir turnusol kâğıdı var. Bunun adı bütçedir. Adalet Bakanlığına
bütçeden yüzde 1'in altında pay ayrılıyorsa, o devlet hukuk devleti
değildir." Adalet ve Kalkınma Partisinin bir diğer sözcüsünün de
"Adalet Bakanlığına bütçeden ayrılan paydan tasarruf ediliyorsa, bu,
adaletten tasarruf demek, hırsıza, soyguncuya doğrudan yardım etmek demektir.
Bu tasarruf nedeniyle, bu düşüncede olanları ayıplıyorum, bu düzenlemeyi
getiriyorum diyenleri ayıplıyorum" demiş olmasına rağmen, iki yıldır,
bütçe rakamlarına baktığımız zaman, çok fazla bir ilerleme göremiyoruz ve yine,
Adalet Bakanlığının bütçesinin yüzde 1'in altında kaldığını görüyoruz; geçen
yıl binde 7,5; bu yıl binde 9,2 düzeyinde... Bu kaynak ayrılmadığı zaman da,
işte çocuk mahkemelerinin kurulması da, yargıda reform yapılması da, yargının
hepimiz tarafından bilinen ve zaman zaman her platformda dile getirdiğimiz
sorunları da çözülemiyor.
Ben, Sayın Adalet
Bakanının bu iktidarın en güçlü bakanı olduğuna inanıyorum; ama, Adalet
Bakanlığı da, ne yazık ki, bu hükümetin en güçsüz bakanlığı. Bu çarpıklığın bir
an önce giderilmesini ve bu sorunların kesin bir şekilde çözülmesini diliyor;
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yergök.
Gruplar adına ikinci söz
isteği, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Harun Tüfekci'ye ait.
Buyurun Sayın Tüfekci.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HARUN TÜFEKCİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk
Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun bazı
maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili yasa tasarısı hakkında, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet Komisyonu olarak,
bugüne kadar hükümetten gelen yasa tasarıları ile milletvekillerinden gelen
yasa teklifleri, hızla görüşülmüş, ilmî kriterler ışığında uzman kişiler
dinlenmiş, siyasî mülahazalardan uzak, günün ihtiyaçlarına uygun hazırlanarak,
Genel Kurula indirilmek suretiyle yasalaşması zemini oluşturulmuştur. 4
maddeden oluşan Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı da, Adalet
Komisyonunun AK Partili üyeleri ve Cumhuriyet Halk Partili üyelerinin
oybirliğiyle kabul edilmiş ve Genel Kurula, siz değerli milletvekillerinin
huzuruna getirilmiştir.
4963 sayılı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 30.7.2003 tarihinde yasalaşmış
olup, 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yapılan
değişiklikle, çocuk mahkemelerinin görevi, suç tarihinde 15 yaşını bitirmiş
olup 18 yaşını doldurmamış bulunanları da kapsayacak şekilde genişletilmiş ve
yine, 4963 sayılı Kanunla, 2253 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin son fıkrası
yürürlükten kaldırılarak, suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunan çocukların,
devlet güvenlik mahkemelerinde değil, çocuk mahkemelerinde yargılanması yolu
açılmıştır.
Yasal mevzuattaki
değişiklikle, çocuk mahkemelerinin görev alanındaki genişlemeye bağlı olarak,
çocuk mahkemelerinde görülen işlerde yoğun bir artış olduğu gözlenmiş; ayrıca,
2253 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve çocuk
mahkemelerinin büyükşehir belediye hudutları içinde kalan ilçelerde kurulmasını
yasaklayan hükmün, çocuklar hakkında yürütülecek hazırlık soruşturması,
yargılama ve uygulanacak tedbirler ile çocukların topluma yeniden
kazandırılmasında yürütülen çalışmaları olumsuz yönde etkilediği, büyükşehir
belediyesi hudutlarında kalan ve merkez nüfusu 100 000'in üzerinde bulunan
ilçelerde de çocuk mahkemesinin kurulmasının, çocuğun topluma yeniden
kazandırılmasında ve yargılama hukuku kurallarını bütünüyle uygulayabilmede
daha etkili sonuçlar doğuracağı göz önünde bulundurularak, bu kanun tasarısının
hazırlanma zarureti doğmuştur.
Çocuk mahkemelerinin
yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla belirlenecek olup,
ancak, yargı çevresinin, ihtiyaca göre, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla değiştirilebileceği yönünde yeni
bir düzenleme getirilmiştir.
Genel Kurulda
görüşülmekte olan yasa tasarısına, AK Parti Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi
belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüfekci.
Şahsı adına, Karaman
Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı hakkında, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sosyal ve ekonomik
gelişmenin hızlı bir seyir takip ettiği günümüzde, bir yandan toplumun temelini
teşkil eden aile yapısı değişikliklere maruz kalmış, diğer yandan çocukların
iyi yetişmesini sağlamak için yeterli eğitim ve öğretim imkânlarının temin
edilememesi gibi nedenlerle çocuk suçluluğu önemli bir artış göstermiştir. Daha
19 uncu Asrın sonlarından itibaren çocuk suçluluğu sosyal bir tehlike teşkil
edecek şekilde çoğalmıştır. Çocuk suçlarındaki bu artış, bir taraftan çocuğun
suça yönelmesindeki sebepler ve bu sebeplerin ortadan kaldırılması çarelerinin
araştırılmasını zorunlu kılmış, diğer yandan da çocukların kişilikleri
zedelenmeden ve örselenmeden yargılanması usulleri üzerinde durulmuştur.
Çocuk suçluların
psikolojik yapısındaki farklılık, suçlu çocuklara uygulanacak müeyyidelerin
mahiyeti ve özellikle sosyal, ekonomik ve kültürel şartlar yüzünden kendi
eyleminin mağduru durumundaki çocukların topluma yeniden kazandırılması önem
taşımaktadır; aksi takdirde, cezaevine giren bir çocuğun, yetişkin suçluların
yanında bir suç makinesi olması mümkündür.
Çocuk yargılanmasında,
çocuk gelişim ve psikolojisi üzerinde bilgi ve tecrübe sahibi olan sosyal
hizmet uzmanlarının konuyla ilgili hazırlayacakları sosyal inceleme
raporlarının da dikkate alınması suretiyle, suç işleme riskine maruz kalması
ihtimal dahilindeki çocukların, özel bir soruşturma ve yargılama usulüne tabi
tutulmasının zorunluluğu zamanla ortaya çıkmıştır. Bu özel yargılama usulünde,
aynı zamanda çocuk psikolojisi ve çocuk gelişimi üzerinde bilgi sahibi, meslekî
bilgi ve tecrübeye sahip hâkim ve savcılardan oluşan çocuk mahkemelerinin
teşkil ettirilmesi, bir sosyal mecburiyet olarak, zamanla ortaya konulmuştur.
Bu itibarla, ilk çocuk mahkemesi, 1889 yılında Amerika'da, Şikago şehrinde
kurulmuş, daha sonra İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya gibi ülkelerde
de kurularak, çocuklara yönelik özel mahkemelerin teşkil ettirilmesi görüşü
Avrupa'nın birçok ülkesinde benimsenmiş ve hayata geçirilmiştir. Bu arada
ülkemizde de, diğer ülkelerde gelişen bu anlayışa paralel olarak, 7.11.1975
tarihinde kabul edilen ve 1.6.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2253 sayılı Çocuk
Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunla, çocuklar
hakkında yapılacak yargılamada ve alınacak olan tedbirler hakkında görevli olan
çocuk mahkemeleri kurulmuştur.
1988 yılından itibaren
Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon ve Diyarbakır'da çocuk mahkemeleri kurularak,
çocuklar hakkındaki yargılamada görevli olan özel mahkemelere işlerlik
kazandırılmıştır. Ancak, mevcut çocuk mahkemelerinin yeterli olmadığı açıktır.
Aradan geçen zaman içinde, çocuk mahkemelerindeki dava sayısının artması
nedeniyle, mahkemeler ihtiyaca cevap veremez hale gelmiştir. Öte yandan, çocuk
mahkemelerinin kurulması ve suça yönelmiş ya da risk altında bulunan çocukların
mevcut durumlarını önleyecek, ıslah edecek tedbirlerin soyut olarak alınması,
çocuk suçluluğunun önlenmesinde tek başına yeterli değildir.
Bu bakımdan, daha önce de
işaret ettiğimiz gibi, çocuk gelişimi, psikolojisi ve eğitimi üzerinde bilgi
sahibi olan pedagog ve psikolog gibi sosyal hizmet uzmanlarının mevcut
kurumlarda istihdam edilmesi, meselenin çözümünde önemli bir adım teşkil
edecektir. Ayrıca, bu alandaki mevcut resmî kurumlarda çocuklara yönelik hizmet
anlayışı değişmeli, çocuk hukukunda gelişen anlayışa paralel olarak hizmetiçi
eğitime önem verilmelidir.
Diğer yandan, çocukların
sosyalleşmesinde, sivil toplum örgütlerine bu alanda görevler yüklenmeli,
işbirliği imkânlarından azamî ölçüde faydalanılmalıdır. Bu arada, medya ve
kamuoyu desteği alınmak suretiyle, toplumun her kesiminin çocuklara karşı
hassasiyetlerinin artırılması, çocuk suçluluğuyla mücadelede sonuç almaya zemin
hazırlayacaktır.
Geleceğimizin teminatı
çocuklarımızın suçlu olmaması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akgün.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk mahkemelerinin
yaygınlaştırılması, büyükşehir sınırları içinde nüfusu fazla olan ilçelerde de
kurulması çok yerinde bir karar. Zaten, Grup adına konuşan arkadaşımız bu
tasarıyı desteklediğimizi söyledi.
Ben, bir eğitimci olarak,
çocukların suç ortamından uzaklaştırılarak eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tabiî, aslolan, çocukları mahkemeye yöneltmemektir. Elbette, bir ilerlemedir,
bu konuda hazırlıklar güzeldir; ama, değerli arkadaşlar, biz, geleceğimiz olan
çocuklarımıza yeterince eğitim veremiyoruz. Biliyorsunuz, uzun uğraşlardan
sonra, sekiz yıllık kesintisiz eğitim bile, ancak, 1997 yılında yasalaşabilmiş
ve bugün, bütün eksiklerine karşın, büyük bir kazanım olmuştur. Taşıyarak,
çocuklarımızın büyük bir kısmını sekiz yıllık eğitimden geçiriyoruz; ama, daha
sonra yapılan 16 ncı Millî Eğitim Şûrasında oniki yıllık zorunlu eğitim kararı
alındı. Birkaç yıldır, bu karar raflarda duruyor. Her Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi görüşüldüğü zaman "bu konuda çalışmalar yürütülmektedir"
gibi, bir yuvarlak sözle geçiştiriliyor.
Değerli arkadaşlar, biz,
sekiz yıllık kesintisiz eğitime, yani, çocuklarımızı, hiç olmazsa, sekiz yıllık
bir eğitimden geçirmeye, çok geç kavuştuk ve yıllar sonra, uzun tartışmalardan
sonra oldu ve o gün, hemen dedik ki "bu sekiz yıl yetersizdir; çünkü,
Çocuk Hakları Sözleşmesinde, 18 yaşına kadar, her insan bir çocuk sayılıyor;
dünyanın bütün ileri ve çağdaş ülkeleri, çocuğu eğitmekle görevlidir ve bunun,
oniki yıla çıkarılması gerekir." Bu şûrada tartışıldı, kabul edildi;
nedense, bu adım atılmıyor, atılamıyor.
Sokakta çocuklarımız var;
bunların büyük bir kısmı hâlâ sokakta. Dilenci olmaya zorlanan çocuklarımız
var. Geçen gün, basında okudum; günlük şu kadar parayla çocuklar
kiralanmaktadır. Onlardan duygu sömürüsü yaparak, birtakım şirketler,
kuruluşlar ve sokak mafyaları, o çocuklarımızı sömürmektedir. Bunun en güzel
yolu, ekonomik durumu iyi olmasa bile, çocukların, daha çağdaş, daha iyi bir
uzun eğitimden geçirilmesidir.
Değerli arkadaşlar, köy
çocuklarının, ancak ilköğretimi bitirme hakkı var şu anda; devlet de, kendini
öyle yükümlü duyuyor; ama, ondan sonra, köy çocuğu, yetenekli de olsa, eğitim
göremiyor; çünkü, böyle bir olanak yok; devlet de, bu zorunluluğu duymuyor.
İlçeye geldiği zaman, barınacak bir yeri yok, beslenecek bir yeri yok.
Şimdi, gelecek
çocuklarınsa eğer, mahkeme açmaktan, hapishaneye göndermekten çok, okul yapmak
ve eğitim süresini uzatmaktır akıllıca olan. Efendim, hem onu yapalım hem bunu
yapalım... Doğru, çocuk mahkemesi, aslında güzel bir adım; ama, oniki yıllık
kesintisiz, zorunlu eğitim gecikmektedir. Mademki, bütün dünya -bizim de
altında imzamız var- 18 yaşına kadar insanı çocuk kabul ediyor, çocuğun
bulunacağı yer okuldur. Eğer, ailesinin ekonomik durumu uygun değilse, daha çok
yatılı okul, parasız okul açmak zorundayız, onlara yükümlülükler getirerek.
Bakın, eskiden, güzel bir uygulama vardı; zorunlu hizmet. Yani, devlet,
yetenekli çocukları alır -köyden alır, yoksul çocukları alır- belirli bir
eğitimden sonra kendisine borçlu kabul ederdi -doğru bir uygulamaydı- ve göreve
atardı; ama, şimdi, çocuklar, belirli bir eğitimden sonra, özellikle
ilköğretimden sonra, gerçekten, eğitimin dışına itilmektedir. İşsiz kalan,
eğitimsiz kalan çocukların da yapacağı başka bir iş yoktur. Önce, suç ortamını
kaldıracak ve onu daha iyi bir yurttaş haline getirecek uygulamalar içerisine
girmek gerekir.
Tabiî ki, Sayın Adalet
Bakanının kendi alanındaki eksikliği gidermek için getirdiği bu tasarıyı destekliyor
ve kendisini kutluyoruz; ama, bir bütün olarak bakıldığı zaman, çocuğun oniki
yıllık bir eğitimden geçirilmesi, iyi bir eğitimden geçirilmesi gerektiğini
düşünüyorum ve bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
ÇOCUK MAHKEMELERİNİN KURULUŞU, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİ
HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - 7.11.1979
tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"büyükşehir belediyeleri hudutları içinde kalan ilçeler hariç",
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - 2253 sayılı
Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 7. - Çocuk
mahkemelerinin yargı çevresi kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla
belirlenir. Ancak yargı çevresi ihtiyaca göre, Adalet Bakanlığının teklifi
üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca değiştirilebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 4. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ve
Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
5. - Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında
Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı : 240) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 240 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz
söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Akyüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
(x) 240 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Makedonya Cumhuriyeti
Balkan Yarımadasında yer almakta olup, kuzeyinden Yugoslavya, batısından
Arnavutluk, güneyinden Yunanistan ve doğusundan Bulgaristan ile çevrili,
yüzölçümü 25 000 kilometrekare ve 2 000 000 civarında nüfusu olan bir ülkedir.
Para birimi Denardır.
Nüfusunun yüzde 65'ini Makedonlar oluşturmaktadır. Ülkede ayrıca; Arnavutlar,
Türkler, Sırplar, Torbeşler, Pomaklar ve Romanlar yaşamaktadır.
Ülkenin gayri safî millî
hâsılası 4 milyar dolar civarındadır. Millî hâsıladan kişi başına yılda 1 600
dolar düşmektedir.
Ülke bir tarım ülkesidir,
halkın yüzde 40'ı tarımla uğraşmaktadır. İthalatın yüzde 95'i sanayi
ürünlerinden oluşmaktadır. Tarım ürünleri ithalatı yüksek koruma altındadır.
İçpiyasada darlık görülen tarım ürünlerinin kota sistemiyle ithaline
mevsimlerine göre izin verilmektedir.
Başlıca ihraç ürünleri;
meyve, sebze, tütün, şarap, canlı hayvan ve madenlerdir. İthal maddeleri ise;
makine ve parçaları, motorlu araçlar, gıda maddeleri, konserveler, kimyevî
maddeler, pamuk, traktör, ziraat aletleri, tekstil ve beyaz eşyadır. Ülkenin
ithalatı 1 900 000 000 dolar, ihracatı ise 1 300 000 000 dolardır.
İthalatın yapıldığı
ülkeler, Almanya, Yugoslavya, Yunanistan, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri,
Bulgaristan, Fransa, Rusya Federasyonu, Slovenya ve Türkiye'dir.
Makedonya'yla ihracatımız
pek çok mal türünden oluşmaktadır. Denilebilir ki, coğrafî ve kültürel
yakınlığın da etkisiyle, mümkün olan hemen her mal ihraç edilmektedir.
İthalatımız ise, hammaddeler ile çeşitli sınaî ürünlerinden oluşmaktadır. Bu
ülkeye en çok ihraç ettiğimiz ürünler, meyve suları, konserveler, elektrikli ev
aletleri, petrol ürünleri, tekstil mamulleri ve ev eşyalarıdır.
Makedonya, Avrupa
Birliğiyle, 1997 yılında bir işbirliği anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma,
sanayi, maliye, tekstil ve şarap alanlarını kapsamaktadır. Ülke, ayrıca, komşu
ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yapmıştır. Bu ülkeler, Yugoslavya,
Slovenya, Hırvatistan ve Bosna-Hersek'tir. Ayrıca, Bulgaristan ve Arnavutluk'la
serbest ticaret anlaşmaları parafe etmiştir. Burada yatırım yapacak olan
işadamlarımız, ürettikleri mallarını, Makedon menşeli olarak, bu ülkelere
gümrük vergisiz satma imkânına sahip olmaktadırlar. Bu sayede, pazarlarını
Makedonya'nın komşu ülkelerine de yayabileceklerdir.
Türkiye'nin Makedonya'yla
dışticaret hacmi senelere göre 70 000 000 ile 100 000 000 dolar arasında
değişmektedir. 50 000 000 dolar civarında malımız, bavul ticareti yoluyla bu
ülke pazarlarına girmektedir. Yatırım yapan ve özelleştirme yoluyla firmalara
hissedar olan işadamlarımızın sayısı yok denecek kadar azdır.
Bu ülkeyle olan
dışticaretimizi karşılıklı olarak yükseltmek ve bu ülkeye işadamlarımızın
yatırım yapmalarını sağlamak üzere bir serbest ticaret anlaşması parafe
edilmiştir. Bu anlaşmanın kısa zamanda imza edilerek yürürlüğe konulması
dileğimizdir. Bu sayede, iki ülke arasında dışticaret hacminde artış olacağı ve
işadamlarımızın da Makedon Hükümetinin getireceği yeni teşviklerle yatırım
yapacakları düşünülmektedir.
Makedonya'nın üzerinde
kurulduğu coğrafya parçası, tarih boyunca çeşitli kültür ve siyasal örgütlerin
egemenliğinde olmuştur. Bu topraklar, 14 üncü Yüzyılın ortalarından 1913 yılına
kadar Osmanlı Devletinin yönetimi altında kalmıştır. Daha sonra, 1914'te,
Londra Anlaşmasıyla, Sırbistan'a bırakılmış ve Birinci Dünya Savaşından sonra
kurulan Yugoslavya içerisinde yerini almıştır. Ancak, 1990'lı yıllarda
Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesi sonucu, kan dökülmeden, söz konusu
devletin ayrılması mümkün olmuştur.
Makedonya, 8 Eylül 1991
tarihinde yapılan referandumu takiben, 18 Eylül 1991'de parlamentonun
oybirliğiyle aldığı karar sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığını
ilan ettikten sonra, ismi nedeniyle Yunanistan'ın siyasî ve iktisadî
engellemelerine maruz kalması, bu arada, Birleşmiş Milletlerin, Bosna-Hersek
kriziyle ilan ettiği ambargonun ağır etkilerine hedef olması, bağımsızlık
sonrası yaşamına damgasını vuran olumsuz gelişmelerdir.
Bildiğiniz gibi,
Yunanistan'ın Makedonya'ya yakın yerleşim birimlerinde Makedonların bulunması,
Yunanistan'ın, bu Makedonya'nın bağımsız bir devlet olmasına karşı çıkmasına
sebep olmuştur; ama, o günden bu yana hiçbir sorun çıkmamıştır, çıkacağını da
zannetmiyorum. Bunun için, benzer olaylarda kuşku duyan kişiler varsa, bunun
çok yanlış olduğunu söylemek ihtiyacını duyuyorum.
Makedonya, dış
siyasetinde, tüm komşularıyla iyi ilişkiler kurmak, ekonomiyi geliştirmek, ülke
içi tansiyonu düşürmek ve ulusal güvenliği sağlamak için dengeli ve barışçı bir
politika izlemektedir.
Ülke ekonomisi, iktisadî
büyüme aşamasına İkinci Dünya Savaşından sonra, yani, eski sosyalist
Yugoslavya'nın parçasıyken girmiştir; ancak, yatırımların içe dönük olarak
gerçekleştirilmesi sonucu, 1980'li yıllarda başlayan ve hâlâ etkisini
hissettiren problemlere yol açmıştır.
Ülkenin nüfus ve
coğrafyasının verdiği izleniminin tersine, ekonominin uzmanlaşmış değil, fakat
oldukça çeşitlendirilmiş bir yapıya sahip olması dikkate değer bir özelliktir.
Çeşitli üretim tesisleri,
değişik doğal kaynakları, oldukça gelişmiş altyapı ile eğitilmiş işgücünün
varlığı, avantajlarını oluşturmaktadır.
1992 yılından itibaren,
Türkiye ile Makedonya arasındaki ekonomik ve ticarî ilişkilerin gerekli
altyapıya kavuşturulması için yoğun çaba harcanmıştır. Bu çabalar sonucunda,
başta Ticarî ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması olmak üzere, birçok anlaşma ve
protokole imza atılmıştır.
Ayrıca, Türkiye-Makedonya
İş Konseyi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu ve Makedonya Ekonomi Odası bünyesinde
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Türkiye'nin,
Makedonya'nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olması, tarihî,
kültürel bağları ve pek çok ikili anlaşmayla ilişkilerin temelinin atılmış
olması, Makedonya topraklarında ülkemiz için bir avantaj oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
her iki ülkenin de 24 Nisan 1963 Viyana Sözleşmesine taraf olmasıyla birlikte,
özellikle, Makedonya'nın bir Balkan ülkesi olması, her alanda gelişme yeteneği
gösteren ikili ilişkilere paralel olarak konsolosluk konularının da daha geniş
kapsamda düzenlenmesine ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk
anlaşması imzalanmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Bu doğrultuda, iki ülke
arasındaki konsolosluk anlaşması 26 Mart 2002 tarihinde Ankara'da
imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasıyla, anlaşma gereği, iki ülke
arasındaki konsolosluk ilişkileri -karşılıklı olarak yükümlülükler- bir esasa
bağlanmış olmaktadır.
Söz konusu anlaşma;
konsoloslukların kurulmasını ve görev alanlarını, konsolosluk mensuplarının
uyruğunu, atanmalarını, görevlerinin son bulmasını ve çalışma statülerini;
konsolosluğa ve mensuplarına tanınan kolaylık, ayrıcalık, dokunulmazlık ve
bağışıklıkları; konsolosluk görevlerini, yetkilerini ve bunlara ilişkin bazı
istisnaları düzenlemektedir.
Bütün bu nedenlerle,
anlaşmanın yararlı olacağı düşüncesiyle olumlu oy kullanacağımızı belirtir,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akyüz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Süleyman Gündüz; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile
Makedonya Cumhuriyeti arasında imzalanan konsolosluk anlaşması hakkında
konuşmak üzere Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin hangi yöresine giderseniz gidin mutlaka bir Rumeli
öyküsü veya türküsü dinleyebilirsiniz. Edebiyatımızın her türünde Rumeli ile
ilgili birçok eser bulunmaktadır. Rumeli'den göç etmiş birçok aileyle akraba
olduk, komşu olduk, aynı bayrak ve buyruk altında bir millet olduk. Onların
Rumeli'deki akraba ve komşularıyla da aynı ilişkiler içindeyiz. Özellikle,
benim gibi Sakarya'da yaşayan insanları şekillendiren kültürlerden bir tanesi
de Rumeli kültürüdür.
Hepimizin belleğinde yer
etmiş olan bir türkü vardır "çıkıp gideyim şu urumeline" diye başlar.
Kültürümüz ve sanatımız Rumeli'yle o kadar kaynaşmıştır ki, bölgedeki tüm
gelişmeler bizleri yakından ilgilendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti, 6 federal cumhuriyet
ve 2 özerk bölgeden oluşmaktaydı. 1991 tarihinde, Yugoslavya dağılmaya
başladığında ortaya 6 federal cumhuriyet çıkmıştır. Federal cumhuriyetlerin
tarihsel süreç içerisinde en çok etkileşim gösterdikleri ülke Türkiye'dir. Bu
cumhuriyetleri sıralayacak olursak, ülkemizin siyasetini nasıl etkileyeceğini
de anlamış olacağız; bunlar, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ,
Bosna-Hersek ve Makedonya'dır. Özerk cumhuriyetler ise, Voyvodina ve
Kosova'dır.
Tarihî ve kültürel
ilişkileri itibariyle bağımsızlık ilan eden ülkeleri ilk tanıyan ülke ülkemiz
olmuştur.
Tanınmanın ardından,
zaten birçok bölgedeki konsolosluklarımız büyükelçilik düzeyine çıkarılmıştır.
Aynı şekilde de, yeni konsoloslukların açılması zorunlu hale gelmiştir. Bu
bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti arasında konsolosluk
anlaşmasını görüşmekteyiz.
Uluslararası düzeyde
konsolosluk ilişkileri, konsolosların hukukî statüleri, görev ve yetkilerine
dair 24 Nisan 1963 tarihli Viyana Sözleşmesine taraf olan Türkiye, yine
sözleşmenin taraf ülkelerinden biri olan Makedonya Cumhuriyeti ile 26 Mart 2002
tarihinde konsolosluk anlaşması imzalamıştır.
Makedonya'nın özellikle
bir Balkan ülkesi olması itibariyle, her alanda gittikçe gelişme gösteren ikili
ilişkilere paralel olarak, konsolosluk konularının daha geniş kapsamda
düzenlenmesine ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk anlaşması
imzalanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu anlaşmanın onaylanmasıyla, iki ülke
arasındaki konsolosluk ilişkileri karşılıklı olarak hukukî dayanağa kavuşmuş
olacaktır.
Makedonya ile konsolosluk
ilişkileri alanında, hukukî ve cezaî konularda adlî yardımlaşma, adalet
bakanlıklarıarası işbirliği anlaşması ve vize muafiyeti anlaşması olmak üzere,
üç anlaşma daha bulunmaktadır.
Ülkemizin, Makedonya'da,
muvazzaf konsüler temsilciliği bulunmaktadır. Öte yandan, Manastır'da da 1998
yılında açılan bir fahrî başkonsolosluğumuz mevcuttur. Buna karşılık,
Makedonya'nın İstanbul'da bir başkonsolosluğu bulunmaktadır.
Makedonya Cumhuriyeti, bu
anlaşmayı 20 Ocak 2003 tarihinde onaylamıştır. Bu itibarla, anlaşmanın
ülkemizde de onaylanması önem arz etmektedir.
Makedonya'da bulunan
mukim vatandaşlarımızın sayısı 200 kadardır. Ülkemizde de, çeşitli görev ve
nedenlerle ikâmet eden 900 Makedon vatandaşı bulunmaktadır.
Makedonya, Makedon,
Arnavut, Rum, Sırp, Ulah ve Türkler olmak üzere, çeşitli etnik gruplardan
oluşmaktadır. Toplam nüfusun büyük bir çoğunluğunu Makedonlar oluşturmakla
beraber, Makedonya Cumhuriyetinde 78 000 dolayında Türk nüfusu yaşamaktadır. Bu
itibarla, Makedonya'yla olan ilişkilerimize de kısaca değinmek istiyorum.
Makedonya'yla olan
ilişkilerimiz, özellikle bağımsızlığını ilan etmesinden itibaren bu ülkeye
verdiğimiz güçlü destek nedeniyle sağlam ve ilkeli bir temele oturmuştur.
Türkiye, özellikle 2001 yılında Makedonya'nın istikrarını tehdit eden bunalımın
gelişmelerini başından bu yana yakından izlemiştir. Bu bağlamda, Makedonya'nın
istikrarı ve ülke bütünlüğünün korunması, sorunların diyalog yoluyla aşılması,
yerlerinden edilmiş kişilerin ve sığınmacıların evlerine dönebilmeleri, af
konusunun bütün tarafları tatmin edecek bir çözüm yoluna girmesi ve
Makedonya'da, Türk azınlığı dahil, tüm toplulukların esenlik ve güvenlik içinde
yaşayacakları bir ortamın oluşturulması, Makedonya yönetimiyle yaptığımız
görüşmelerin temel öğelerini teşkil etmektedir.
Türkiye, Makedonya'da
yaşanan bunalımı çözüm yoluna sokan Ağustos 2001 tarihli Ohri Anlaşmasını,
azınlıklar için hakça temsil ilkesini de öngörmesi bağlamında, uyuşmazlığın
doğrudan tarafı olan Arnavutların yanı sıra, soydaşlarımız dahil, ülkede
yaşayan diğer azınlıkların çağdaş azınlık haklarından büyük ölçüde
yararlanmalarını sağlayacak, ileriye doğru atılmış olumlu bir adım olarak
değerlendirmiştir.
Makedonya yönetimi,
Türkiye'yi sınırdaş olmayan komşu ve genel olarak dost bir ülke olarak
nitelendirmekte, ikili ilişkileri ve ülkemizle ilgili tutumlarını da bu anlayış
temelinde oluşturmaya çalışmaktadır. Türkiye de, Makedonya'nın Avrupa ve
Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesine destek vermekte, diğer bölgesel ve
uluslararası işbirliği konularında Makedonya'yı olanaklar ölçüsünde gözeten bir
politika izlemektedir.
Bölgesel işbirliği
girişimleri konusunda iki ülke arasında yakın danışma ve temaslarda
bulunulmaktadır. Son olarak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Dışişleri
Bakanları Konseyinin 18 Nisan 2003 tarihinde düzenlenen toplantısında Sırbistan
ve Karadağ'la beraber eşzamanda Makedonya'nın örgüte katılmasına ilişkin
girişim ve çalışmalarımız, Makedonya Cumhuriyeti tarafından, ilişkileri
güçlendirici ve iki ülke arasında dostluğu geliştirici bir tavır olarak değerlendirilmiştir.
Türkiye ile Makedonya
arasında tarihî bağlar mevcuttur.
Makedonya'nın başkenti
Üsküp'tür.
Sözlerime son verirken,
büyük şairimiz Yahya Kemal'in Üsküp'le ilgili bir mısraını okumak istiyorum:
"Üsküp, Şar Dağında
devamıydı Bursa'nın."
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündüz.
Şahısları adına söz
isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE MAKEDONYA CUMHURİYETİ ARASINDA
KONSOLOSLUK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 26 Mart 2002
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya
Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşması"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında
Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
298
Kabul : 298 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)
İş Sağlığı ve Güvenliği
ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
6. - İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155
Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/596) (S. Sayısı: 241) (xx)
BAŞKAN- Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 241 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış olup, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 241 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ VE ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN 155
SAYILI
SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - Uluslararası
Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1981 yılında Cenevre'de yapılan 67 nci
oturumunda kabul edilen "İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına
İlişkin 155 Sayılı Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan
açıkoylaması sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
279
Kabul : 279 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
İş Sağlığı Hizmetlerine
İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
7.- İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı
: 242)(x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 242 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri; buyurun.
Sayın Eri, sürenizi iyi
kullanırsanız memnun oluruz.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce kabul
ettiğimiz 241 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin
155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ile şu anda görüştüğümüz 242 sıra sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161
Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, yeni yılınızı kutluyor, 2004 yılının, ülkemize, barış, mutluluk ve refah
getirmesini diliyorum.
Ayrıca, Suriye Devlet
Başkanı Sayın Beşar Esad'ı, 1946 yılından bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk
Suriye Devlet Başkanı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
görmekten memnuniyet duyduğumu, bu ziyaretin, bölgesel barışın sağlanması
yönünde önemli bir adım olduğunu ve bu çabaların sürdürülmesi gerektiği
kanaatimi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; anılan her iki sözleşme, Uluslararası Çalışma Örgütünün onayladığı
sözleşmelerdir. Bildiğiniz gibi "ILO" diye bilinen Uluslararası
Çalışma Örgütü, dünyada ve öncelikle üye ülkelerde yaşama ve çalışma şartlarının
iyileştirilmesi, barışın sağlanması amaçlarıyla 1919 yılında kurulmuş; örgüt,
statüsüyle belirlenen amacına hizmet etmek üzere uluslararası çalışma ilkeleri
geliştirmiş ve uluslararası sözleşmeler ile tavsiye kararları kabul etmiştir.
Örgütün uluslararası
çalışma ilkeleri ile insan haklarına ilişkin programı, üye devletlerin, örgütün
kabul ettiği sözleşme ve tavsiye uygulamalarının sağlanmasını ve denetlenmesini
öngörmektedir.
176 üyeli Uluslararası
Çalışma Örgütü, bugüne kadar 185 sözleşme ve 194 tavsiye kararı kabul etmiş;
örgüte 1932 yılında üye olan ülkemiz, çalışma ve sosyal güvenlik konularında
ILO standartlarına uyarak, ülkemizin bu alanda bulunduğu düzeyi yükseltmeye ve
geliştirmeye ilişkin politikalarımızın bir göstergesi olarak, söz konusu
sözleşmelerden bugüne kadar 54 tanesini onaylamış bulunmaktadır.
Yine, ulusal şartlarımız
ve mevzuatımızın gerektirdiği uluslararası standartları yaşama geçirmek
kapsamında, ILO sözleşmelerini onaylamak ve daha da önemlisi, gerektirdiği gibi
uygulamak konusunda kararlı olan ülkemiz, ihtiyaçlarımız ve imkânlarımız çerçevesinde,
yeni sözleşmelerin onaylanmasına yönelik çalışmalarını olumlu bir politika
olarak sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
toplumların ve hukuk kurallarının işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki
yaklaşımları, zaman içerisinde, kadercilikten insanın kutsal ve temel hakkı
olan yaşama hakkına doğru bir gelişim seyri izlemiştir.
(x) 242 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir..
İlk dönemde, çalışan
insanın bir iş kazası sonucu yaralanması veya ölmesi, sadece kendisini ve
ailesini ilgilendiren bir kötü kader gibi algılanmakta ve insanlar kendi
acılarıyla baş başa bırakılmaktaydı.
İkinci dönemde ve
sanayileşme sürecinde, iş kazalarının sayısındaki artış, toplumu bu konuda
duyarlı kılmaya başlamış ve hukuk kurallarının oluşturulmasına başlanmıştır;
ancak, bu dönemdeki temel strateji, riskin sonuçlarını onarmaya ve sorumluluk
ilkeleri çerçevesinde işçinin zararını tazmin etmeye yönelik olmuştu.
Üçüncü dönemde,
işyerlerinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının yalnızca sonuçlarının
onarılması artık yeterli görülmemiş, kazaların önlenmesi için birtakım önlemler
alınmıştır. İşçi sağlığının geniş anlamı içinde kabul edilmesi ve yaşam
hakkıyla değerlendirilmesi, iş ilişkileri üzerinde etkisini göstermiştir. Bunun
sonucu olarak, uluslararası insan hakları belgeleri, yaşam hakkını, insanlar
için kutsal ve temel bir hak olarak düzenlemişlerdir. İşçi sağlığı, bu dönemde,
tam anlamıyla bir insan sağlığı olarak algılanmıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin "herkesin yaşama ve kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkı vardır" biçimindeki 3 üncü ve "âdil ve elverişli
koşullarda yaşama hakkı vardır" yönündeki 23 üncü maddeleri, ulusal
anayasalara esin kaynağı olmuştur. Bu konu, Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal
ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 12 nci maddesinin ilk paragrafına
da yansımıştır. Buna göre "bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin, erişilebilir
en yüksek bedensel ve ruhsal sağlık standardından yararlanma hakkını
tanır" denilmektedir.
Avrupa Konseyi
normlarında, işçi sağlığı ve güvenliği önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa
Konseyi, 1996 tarihinde kabul edilen Gözden Geçirilmiş Sosyal Şartta, işte
sağlık ve güvenlik hakkının 3 üncü maddesinde, üye devletler, işçilerin sağlığı
ve güvenliği ile işyeri ortamı konusunda birbirleriyle uyumlu ulusal bir
program oluşturmak konusunda uyarılmışlardır.
Konuyu güncelleştirerek
günümüze getirdiğimizde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeni ve daha
kapsamlı bir anlayışın egemen olduğu gözükmektedir. Koruyucu önlemlere ek
olarak, çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusu da ele alınmaktadır. Çağdaş
toplumların insanı, daha iyi yaşamayı, daha rahat ve daha iyi bir ortamda
çalışmayı arzu etmekte ve devletten bunu talep etmektedir.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda yapılan kapsamlı hukukî düzenlemeler ve yeni bakış açısı,
ne yazık ki, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde tek başına
yeterli ve başarılı olmamıştır. Bu konudaki istatistikler, önümüze kara bir
tablo sermektedir. ILO'nun 2003 yılında yayımladığı en son istatistiklere göre,
dünyada, her yıl, 2 000 000 insan iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yaşamını
yitirmekte; 270 000 000 iş kazası, 160 000 000 meslek hastalığı meydana
gelmektedir. Tüm dünyanın brüt gayri safî millî hâsılasının yüzde 4'ü, bu
kazalar ve hastalıklar sonucu yitirilmektedir.
Türkiye'de, 3 000 000
işçinin SSK'ya kayıtlı olduğu 1988 yılında, 71 000 iş kazası olmuş, bunlardan 1
163'ü ölümle sonuçlanmıştır. 23 000 000 kayıtlı çalışanın bulunduğu
İngiltere'de, aynı yıl içerisinde meydana gelen ölümlü iş kazası sayısı sadece
250'dir. Türkiye'deki ölümlü iş kazalarının Avrupa ülkelerine oranla çok yüksek
olduğu görülmektedir. OECD ülkelerinde iş kazaları sonucu meydana gelen maddî
zararların gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 3 düzeyindedir. Türkiye'deki
durumun bu oranda olduğunu varsayarsak, her yıl, iş kazaları sonucu 7-8 milyar
dolar gibi bir rakamın millî servetten kaybolduğu görülmektedir. Değerli
arkadaşlar, bu rakam, bütçemizde yatırıma ayırdığımız rakam kadardır; İmar
Bankasında hortumlanan para kadardır.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; şimdi, ülkemiz tarafından onaylanan 155 sayılı İşçi Sağlığı ve
Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin ILO Sözleşmesi ve şu anda görüşmekte
olduğumuz 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO Sözleşmeleri hakkında kısaca bilgi sunmak
istiyorum.
155 sayılı İşçi Sağlığı
ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme, Uluslararası Çalışma Örgütü
Genel Konferansının, 1981 tarihinde Cenevre'de yapılan oturumunda kabul
edilmiş; sözleşmeyle, üye ülkelerin, işçi ve işveren kuruluşlarına danışarak,
iş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamı konusunda bir ulusal politika
belirlemeleri amaçlanmıştır.
Sözleşmenin, ekonomik
faaliyet alanları kapsamında çalışan bütün işçilere uygulanacağı, işin
gereğinden kaynaklanan önemli ve özel sorunlar yaratabilecek belirli faaliyet
alanlarını tamamen veya kısmen uygulama alanı dışında tutabileceği, uygulama
alanı dışında tutulan bütün ekonomik faaliyet alanlarının nedenlerini ve bu
alanlarda çalışanların korunması için alınmış önlemlerin listesini ilk uygulama
raporlarında belirtmeleri hüküm altına alınmıştır.
161 sayılı İş Sağlığı
Hizmetlerine İlişkin Sözleşme de, Uluslararası Çalışma Örgütü Genel
Konferansının, 7 Haziran 1985 tarihinde Cenevre'de yapılan 71 inci oturumunda
kabul edilmiş olup, işçinin, işinden kaynaklanan hastalık ve yaralanmalara
karşı korunmasını esas almaktadır.
Sözleşmede "iş
sağlığı hizmetleri" terimi açık bir şekilde belirtilmiş ve işverenlerin, işçiler
ile onların temsilcilerinin işle ilgili azamî fiziksel ve zihinsel sağlık
koşullarını karşılayacak düzeyde güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı
oluşturmaları hüküm altına alınmıştır.
İş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili olmak üzere, hükümetimiz, son dönemde çok ciddî adımlar
atmış bulunmaktadır. Bu çerçevede, 4947 sayılı Kanunla, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı bünyesinde bir İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ihdas
edilmiş ve Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde, iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili olarak, son bir ay içerisinde 11 yönetmelik yayımlanmış ve bir o
kadarıyla ilgili çalışmalar son aşamasına getirilmiştir.
Bu yayımlanan
yönetmelikler, gerçekten çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bunlar, İş
Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği, Ekranlı Araçlarla Çalışmalarda Sağlık ve
Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliktir. Bildiğiniz gibi, bilgisayarın yoğun
olarak kullanılması, bu konuda düzenleme yapmayı zorunlu kılmaktadır.
Gürültü Yönetmeliği;
gürültülü çalışan aletler, işçi sağlığında, onun kan dolaşımında bozukluklara
neden olmakta, eklemlerinde ve kemiklerinde birtakım arazlar meydana
getirmektedir. Bununla ilgili yönetmelik ilk defa yayımlanmaktadır.
Titreşim Yönetmeliği,
hakeza, ilk defa yayımlanmıştır. Titreşim yapan aletler de, işitme bozukluğuna
neden olmakta ve sinir sistemi üzerinde etkiler meydana getirmektedir.
Buna benzer birçok
yönetmelik, son bir ay içerisinde yayımlanmıştır. Bunlar, önemli gelişmelerdir.
Yukarda belirtmiş olduğum
tüm bu çalışmaların ve söz konusu iki sözleşmeyi onaylamamızın amacı,
ülkemizdeki çalışma ortamı ve şartlarını iyileştirerek, iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını asgarî düzeye indirmek, çalışanların ve ailelerinin
sıkıntılarını azaltmak ve bu vesileyle, ülke ekonomisine ve çalışma barışına
katkıda bulunmaktır.
Adı geçen sözleşmelerin
onaylanması, hem Hükümet Programının uygulanması hem de ILO'yla ilişkilerimizin
geliştirilmesi ve AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal
Programında yer alan sözleşmeler ve protokol onay çalışmalarının, öngörülen
zamanda gerçekleştirilmesi bakımından önemlidir. Yine, sözleşmelerde öngörülen
hükümlerin ülkemizde esasen mevcut olması ve çalışma mevzuatımızda öngörülen
hükümleri engelleyici bir hükmün bulunmaması, Uluslararası Çalışma Örgütü
ilkelerinin uygulanmasıyla -ekonomik faaliyet alanlarında- çalışanların yaşama
ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve uluslararası ilişkilerimiz açısından
söz konusu sözleşmelerin onaylanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Bu görüşler ışığında, Grup
olarak, tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir...
1 inci maddeyi okutuyorum
:
İŞ SAĞLIĞI HİZMETLERİNE İLİŞKİN 161 SAYILI
SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - Uluslararası
Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1985 yılında Cenevre'de yapılan 71 inci
oturumunda kabul edilen "İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı
Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
279
Kabul : 279 (x)
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Türkiye Cumhuriyeti ile
Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının
Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal
Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.
8. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında
Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye
Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/601) (S. Sayısı : 243) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 243 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz
Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan
Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
ilk bakışta, bu anlaşmayla gerçekleştirilmesi öngörülen projenin, Türkiye'nin
çıkarına olan iki önemli amaca hizmet ettiği izlenimi edinilmektedir. Bunlardan
birincisi, bu projenin, Türkiye için büyük önem arz eden doğalgazda Avrupa'ya
açılma stratejisi bağlamında somut bir adım oluşturacağı izlenimidir.
İkincisi ise, Türkiye ile
Yunanistan arasında bir doğalgaz ikmal hattı kurulmak suretiyle, iki ülke
ilişkilerinin ve işbirliğinin güçlenmesine katkıda bulunabileceğidir. Nitekim,
önümüzdeki yasa tasarısının gerekçesinde, bu görüş ve beklentileri ortaya
koymak amacıyla şu üç noktanın altı çizilmektedir: Birincisi, bu proje
stratejik bir önemi haizdir. Zira, bu projeyle, ilk aşamada, Yunanistan'ın
doğalgaz talebinin bir kısmının Türkiye üzerinden geçen bir boru hattıyla
karşılanması öngörülmekteyse de, esas amaç, bunu aşmaktadır. Zira, ileri bir
tarihte, bu hat Avrupa'nın bağrına doğru daha da uzatılacak ve bu suretle,
Güneydoğu ve Orta Avrupa ülkelerine Türkiye ve Yunanistan üzerinden doğalgaz sevkıyatı
yapılması imkânı doğacaktır.
İkincisi, bu şekilde söz
konusu projenin gerçekleştirilmesiyle, Hazar Havzası, Kafkaslar ve Ortadoğu
ülkelerinde üretilen gazın, Türkiye üzerinden Avrupa pazarına satışı mümkün
olacaktır.
Üçüncüsü ise, böyle bir
gelişme de, pek tabiî olarak, Türkiye'nin doğusunda yer alan zengin enerji
kaynakları ile batısında yer alan geniş tüketici pazarlar arasında bir köprü
vazifesi görmesini; yani, stratejik bir enerji koridoru ve merkezî bir enerji
terminali olma yolundaki rolünü pekiştirecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu
hedefler, Cumhuriyet Halk Partisinin bu alandaki temel ilkeleriyle tam
anlamıyla uyumludur. Bizim görüşümüz, gelişmenin vazgeçilmez unsuru olan
enerjinin küreselleşen dünyada üretim kaynaklarından talep merkezlerine
ulaştırılmasında Türkiye'nin en güvenli ve en verimli bir yol teşkil ettiğidir.
(x) 243 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Yaklaşık olarak dünya
petrol rezervinin yüzde 67'sine ve dünya doğalgaz rezervinin yüzde 40'ına sahip
olan Ortadoğu ve Ortaasya ülkeleri ile Avrupa arasında coğrafî köprü olan
Türkiye'den geçen ve geçecek olan boru hatları uluslararası bir önem
taşımaktadır. Bu kaynaklara, doğalgaz ithal ettiğimiz Rusya Federasyonunun
kaynakları da ilave edildiği takdirde, biraz önce vermiş olduğum oranlar
doğalgazda yüzde 73 ve petrolde ise yüzde 72 olmaktadır.
Bu muazzam boyuttaki
rakamlar, Türkiye'nin, dünyada belki de bir başka emsali bulunmayan yoğunlukta
bir enerji köprüsü olma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu
potansiyelin yaşama geçirilmesi, Türkiye'nin stratejik ağırlığını artırdığı
gibi, ülkemize önemli ekonomik çıkarlar da sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu
tür projeleri desteklememizin önemli ve heyecan verici bir nedeni daha vardır.
Türkiye'nin enerji köprülüğü veya doğu-batı enerji koridorluğu kavramının
fiiliyata intikal etmesi halinde, bu koridor, Adriyatik'ten Çin'e kadar uzanan
ve üstünde, bağımsız Türk cumhuriyetlerinin yer aldığı Türk kültür kuşağıyla
örtüşmüş bulunacaktır. Bu itibarla, anılan koridorun gerçekleşmesi ve buradan,
Türkmen gazı ile Azerî gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması, Azerî
petrolünün de bu koridordan geçip Ceyhan'dan dünya pazarlarına iletilmesi, Türk
cumhuriyetlerinin ekonomik ve siyasî açılardan Batı'yla entegrasyonunu
sağlayacak, onların, refah, istikrar ve bağımsızlıklarının garantisi olacaktır.
Dahası var; bütün
bunların yanında, Türkiye, büyük bir enerji pazarı olmaya adaydır. Ülkemizin
yükselen tüketim düzeyi, coğrafî konumu, siyasî istikrarı ve işletme güvencesi
gibi faktörler, Ortadoğu'da, Ortaasya ve Afrika'da üretilen doğalgazın
taşınması, depolanması, kullanımı ve Avrupa'ya ihracatı gibi açılardan
Türkiye'yi en uygun bir merkez haline getirmektedir. Görüleceği üzere, tarih
boyunca Asya ve Avrupa arasında stratejik köprü oluşturan ve İpekyolunun merkez
terminali olan Türkiye, bu özelliğini enerji koridorluğu vasfıyla
çağdaşlaştırmakta ve pekiştirmektedir.
Bütün bu hususlar dikkate
alındığı takdirde, Türkiye'nin bölge ülkeleriyle çeşitli ve büyük enerji taşıma
projeleri geliştirmesinin, doğu-batı enerji koridorluğu hedefinin söylemden
eyleme geçirilmesi açısından önemi tam anlamıyla anlaşılır. Hemen belirteyim
ki, bu hedef, bugün, Türkiye'nin ulusal politikasını oluşturmaktadır. Bu
hususta, bu Mecliste, kimsenin en ufak bir kuşkusu, tereddütü olduğunu da
sanmıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bütün bu söylediklerimi dikkate alırsak, stratejik ölçütler açısından,
Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Bağlantısı Projesinin uygun ve yararlı olduğu gibi
bir sonuca varılabilir; ancak, hani bir söz vardır: Şeytan ayrıntılarda
yatarmış. Projenin detaylı incelenmesi ortaya değişik bir tablo çıkarıyor.
Dışişleri Komisyonunda BOTAŞ yetkilileri tarafından verilen bilgilere dayanarak
ortaya çıkan ayrıntılara bir göz atalım.
BOTAŞ ile Yunan muhatabı
DEPA, Türkiye-Yunanistan gaz enterkoneksiyonu için her iki tarafın, İpsala-Kipi
noktasında birleştirilmek üzere, kendi topraklarında doğalgaz boru hattı inşa
edeceklerdir. Bu hat, ileriki bir tarihte, İtalya'ya veya Balkan ülkelerine
uzatılacaktır; ancak, bu tarih belli değil. Bu hususu amaçlayan herhangi bir
proje de mevcut değil değerli arkadaşlarım; bu noktaya bir mim koyun.
BOTAŞ, 2005 yılında
başlamak üzere Yunanistan'a yılda 500 000 000 metreküp doğalgaz sevk edecektir.
Bunun çok küçük bir hacim olduğu takdir edilecektir. İmzalanan anlaşma yirmi
yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Çapı 6 inç; yani, 15 santimetre olacak olan bu
boru hattının Türkiye kesimi 200 kilometre, Yunanistan kesimi ise 83
kilometredir. Taraflar, hattın kendi topraklarındaki kısmını inşa edeceklerdir.
Projenin toplam maliyeti 265 000 000 dolardır. Boru hattının kendi
topraklarındaki kısmını inşa etmek için Türkiye 190 000 000 dolar
harcayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin elinde halen 66 milyar metreküplük doğalgaz alım anlaşması vardır;
bu miktar, Türkiye'nin ihtiyacının çok üstündedir. Türkiye, anlaşmaları
"al ya da öde" şartıyla imzaladığından, kullanamadığı gaz için dahi
ödeme yapmak mecburiyetindedir; bu yüzden, devlet, büyük zararlara
uğramaktadır. Rusya'dan alınan gaz, Mavi Akım Anlaşmasının 4 üncü maddesine
göre reexport edilemez. Rusya, Türkiye'ye sevk ettiği gazın diğer ülkelere
satışına müsaade etmez; çünkü, Türkiye'nin, enerji köprüsü olması, Rusya'nın
çıkarlarıyla uyuşmuyor. Ayrıca, Rusya, kendi pazarı olarak gördüğü Avrupa'ya
Türkiye'nin satış yapmasının önünü kesmek için reexportu engelleyen maddeyi
Mavi Akım Anlaşmasına koydurmuştur. Türkiye'nin Avrupa pazarına gaz satışı
yapması, Rusya'nın bu pazardaki payının daralması demektir; Rusya, buna
kesinlikle onay vermez. Buna mukabil, ileride Türkiye'ye gelecek Azerî gazının
bir bölümünün yurtdışına satılması, imzalanan anlaşma uyarınca mümkündür. Azerî
gazı, Mavi Akımdan gelecek Rus gazına nazaran 20 ilâ 40 dolar daha ucuzdur.
Dikkate alınması gereken
bir husus, Rusya'nın, Yunanistan'a, doğalgazı, Türkiye'ye sattığından 15 dolar
daha ucuza satmakta olmasıdır. Bu itibarla, bir an için Rusya'nın Türkiye'ye
reexport imkânı tanıdığını farz etsek bile, Türkiye, bundan yararlanamaz;
çünkü, o zaman, Türkiye'nin, Rus gazını Yunanistan'a zararına satması
gerekecektir.
Bu durumda, BOTAŞ,
Yunanistan'a hangi gazı ihraç edecektir; anlaşılan, BOTAŞ pahalı aldığı Rus
gazı ile daha ucuza alacağı Azerî gazını fiktif bir havuzda toplayacak, bu
fiktif havuzda toplanan gazın ortalama fiyatı, Rus gazının Yunanistan'a
teslimat fiyatıyla rekabet edebilir bir düzeyde olacak ve bu fiyattan BOTAŞ,
Yunanistan'a yılda 500 000 000 metreküp gaz satacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu bilgiler ışığında Türkiye-Yunanistan Gaz Boru Hattı Projesini
değerlendirdiğimiz takdirde, bir dizi kritik sorunla karşı karşıya geliyoruz.
Bunlardan birincisi
maliyet sorunudur. Boru hattıyla yirmi yıl boyunca taşınması öngörülen, yılda
500 000 000 metreküp gaz, küçük bir hacimdir. Yunanistan'ın, bu miktara ilave
olarak alabileceği gaz hacmi de gayet kısıtlıdır. Bunun nedeni, ülkenin düşük
düzeyde olan gaz tüketimi ve uzun vadeli gaz ikmal bağlantılarıdır. Bu
itibarla, projenin öngördüğü dar borudan geçecek gaz hacmine karşılık maliyeti
dikkate alındığında, bu projenin ekonomik olmaktan çok uzak olduğu göze çarpmaktadır.
Bu durumda, projenin makul bir süre içinde kendini amorti edebileceği de
düşünülemez.
Söylediklerime biraz
açıklık getireyim değerli arkadaşlarım. Yunanistan'ın doğalgaz pazarı, gayet
mütevazı ölçülerdedir ve fazla bir büyüme potansiyeli de göstermemektedir.
Halihazırda, Yunanistan'ın, 2 400 000 000 metreküpü Rusya'dan ve 700 000 000
metreküpü Cezayir'den olmak üzere, uzun süreli ve toplamda 3 100 000 000
metreküpü bulan anlaşması mevcuttur. Amerikan Enerji Bakanlığı tahminlerine
göre, önümüzdeki on yıllık sürede, Yunanistan'da gaz tüketimi, 3 000 000 000'dan
5 300 000 000 metreküpe çıkacaktır. Rusya'dan bir boru hattıyla gaz alan
Yunanistan'ın, bu ülkeyle anlaşması, yüzde 25'lik bir gaz alım artırma marjını
öngörmektedir. Bu nedenle, ne boru hattının kapasitesini ve anlaşmayı revize
etmeden, Yunanistan'ın, Rusya'dan gaz alımını 3 000 000 000 metreküpe çıkarma
imkânı mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, bu
takdirde, Yunanistan, önümüzdeki on yıl içerisinde, sadece 2 300 000 000
metreküp ilave gaz alımına ihtiyaç duyacaktır. Yunanistan, bunun hepsini dahi
Türkiye'den alsa, bu, yılda 230 000 000 metreküplük ilave mubayaa demektir ki,
bu da, projeyi ekonomik yapmaya yeterli değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu
bakımdan, bu projeyi savunmanın mümkün olmadığı görüşündeyiz. Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı, bu projeye başka bir açıdan yaklaşıyor olabilir. Projeyi,
tüketemeyeceği fazla gazın, en azından bir bölümünü, bir başka tüketici ülkeye
satmak için bir vasıta olarak görebilir; ancak, unutmayalım, bu takdirde,
ortaya başka sorunlar çıkacaktır. Pahalı aldığımız Rus gazını Azerî gazıyla
karıştırarak Yunanistan'a satmamızdan doğacak zararlar, proje maliyetine
binecektir. Bu takdirde, esasen ekonomik olmayan ve zarar edecek olan boru
hattı, daha büyük ölçülerde zarar edecek ve ülke ekonomisine ağır bir yük
teşkil edecektir. Yok, eğer, ileride Azerbaycan'dan alacağımız nispeten ucuz
fiyatlı gazı, Yunanistan'a boru hattıyla sevk edeceksek, o zaman, Türk
sanayicisi ve tüketicisi "ucuz gazı Yunanistan'a ihraç ediyorsun,
pahalısını ise bize satıyorsun" diyerek, bu duruma isyan edecektir.
Görüleceği üzere, Türkiye
ile Yunanistan arasındaki gaz boru hattı projesinin şu anda görülen birçok
sakat tarafı vardır. Bu nedenle, projenin yeniden incelenip
değerlendirilmesinin ve ekonomik nitelik kazandırılmasının yararlı olacağı kanısındayız.
Bu bakımdan, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, anlaşmanın onayını öngören yasa tasarısına olumlu oy
veremeyeceğimizi belirtir, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elekdağ.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA
TÜRKİYE-YUNANİSTAN GAZ BAĞLANTISININ GERÇEKLEŞTİRİLMESİ VE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ'NDEN YUNANİSTAN CUMHURİYETİ'NE DOĞAL GAZ ARZINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 23 Şubat 2003
tarihinde Selanik'te imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve
Türkiye Cumhuriyeti'nden Yunanistan Cumhuriyeti'ne Doğal Gaz Arzına İlişkin
Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında
Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye
Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
256
Kabul : 205
Ret : 51 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremiz tamamlanmıştır. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 8 Ocak 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati : 19.00
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.