BIM 2 5 2004-01-27T14:50:00Z 2004-01-27T14:50:00Z 43 27211 155103 TBMM 1292 310 190477 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 37       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

39 uncu Birleşim

7 Ocak 2004 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Recep Garip'in, Adana ve Ceyhan'ın düşman işgalinden kurtarılış yıldönümleri ile Şair Akif İnan'ın ölüm yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Semerci'nin, incir üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3. - Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, enerji tasarrufunun önemine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 5023 sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/426)

2. - Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında 5025 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/427)

3. - Bazı Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin 5026 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/428)

4. - Devlet eski Bakanları Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarındaki dosyalara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/429)

5. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Özbekistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/430)

6. - Slovakya Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Viktor Bauer'in, TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini Slovakya'ya resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/431)

7. - Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek'in, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/132)

8. - Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere Norveç'e yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)

9. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kosova'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433)

10. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine ve Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere, bir heyetle birlikte Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/434)

11. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Sudan'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/435)

12. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/436)

13. - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma Ulaştırma Komisyonu toplantısına katılmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/437)

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

3. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

4. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)

6. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

7. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

9. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

10. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

11. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

12. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

13. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

14. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

15. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

16. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)

17. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun,  Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)

19. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)

20. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı gıda ürünlerinin standardizasyonuna ve içeriğinin denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1574)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)

4. - Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı : 322)

5. - Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı : 240)

6. - İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/596) (S. Sayısı : 241)

7. - İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı : 242)

8. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/601) (S. Sayısı : 243)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Oturum Başkanı, TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin, 2004 yılının, ülkemiz, bölgemiz ve insanlık için barış, huzur ve güven; bütün kurumlarıyla çalışan tam demokrasi; refah ve iyi yaşam; sağlık ve mutluluk getirmesini dileyen bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, sel felaketinin Antalya'da meydana getirdiği zarara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek, Atatürk'ün Hacıbektaş İlçesini ziyaretinin 84 üncü yıldönümüne ve Hacıbektaş Veli'nin felsefesine,

Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen, Ağrı İli Doğubeyazıt İlçesi Ortadirek Köyü İlköğretim Okulunda meydana gelen ve iki öğretmen ile bir öğrencinin hayatlarını kaybetmesine neden olan yangına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 5019,

At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 5022,

Sayılı Kanunların bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Norveç Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Norveç'e,

Slovenya Ulusal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya'ya,

Resmî davetlerine icabet edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu'nun (6/807) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında ihalelere fesat karıştırma sonucunu doğuran eylemlerde bulunduğu, ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarına göz yumduğu, gerekli tedbirleri zamanında almadığı ve gerekli soruşturmaları zamanında yaptırmadığı, böylelikle, görevini kötüye kullandığı ve mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın ile ayrıca, bakanlıkları sırasında Karayolları Genel Müdürlüğündeki usulsüz keşif artışlarına onay vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanları Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan Haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/10), imza sahiplerinden bazılarının imzalarını geri almaları ve Anayasanın aradığı sayıda imza kalmaması nedeniyle, gündemden çıkarıldı.

Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan İslam Cumhuriyeti Ulusal Meclis Başkanı Chaudhry Amir Hussain'e Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin:

Bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın (9/8),

Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu (9/9),

Haklarında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergelerinin öngörüşmelerini müteakiben yapılan gizli oylamalardan sonra, kabul edildikleri ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturmaların, siyasî partilerin güçleri oranında komisyonlara verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15'er kişilik komisyonlar tarafından yürütüleceği açıklandı.

Soruşturma komisyonlarının iki aylık görev sürelerinin, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerini tamamlamalarından itibaren başlaması kabul edildi.

Genel Kurulu ziyaret eden Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

7 Ocak 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.02'de son verildi.

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mevlüt Akgün

Ahmet Küçük

 

Karaman

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                            No. : 62

7 Ocak 2004 Çarşamba

Tasarılar

 

1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/732) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tari-hi : 31.12.2003)

2. - Astronotların Kurtarılması, Astronotların ve Uzaya Fırlatılmış Olan Araçların Geri Verilmeleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/733) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.12.2003)

Raporlar

1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlı Kullanımı İçin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/423) (S. Sayısı : 325) (Dağıtma tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)

2. - Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımına İlişkin İşbirliği Anlaşması ve Eki Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/451) (S. Sayısı : 326) (Dağıtma tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)

3. - Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Statüsünün Bazı Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/470) (S. Sayısı : 327) (Dağıtma tarihi : 7.1.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

2.- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Alanya ve Gazipaşa yat limanı inşaatlarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/912) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

3. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Antalya'nın Gazipaşa İlçesindeki bir köprü yapımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/913) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

4. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut Özakcan'ın, sözleşmeli sağlık personeli sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

Yazılı  Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, maden işletmeciliğindeki Devlet hakkına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1775) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

2. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Bafra Müzesi Projesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1776) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, komşu ülkelere vize uygulamasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1777) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi barışı olarak bilinen uygulamadaki mağduriyet iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1778) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ihaleye konu işlerin emanet ve pazarlık yoluyla yaptırılmasıyla ilgili soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1779) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

6. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Şanlıurfa Belediyesi evlendirme dairesinde resmi nikahla birlikte imam nikâhı kıyıldığı haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1780) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, prospektüslerin halkın anlayacağı bir dilde düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'taki durumla ilgili televizyon yayınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1782) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

9. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Sağlık Bakanlığına alınacak sözleşmeli personel sınavı sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1783) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

10. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan verilen öğrenim burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1784) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

11. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, sözleşmeli personel alımı sınavı sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1785) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

12. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, SSK hastanelerine 2002 yılında alınan sözleşmeli personelin kadroya alınmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1786) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

13. - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün, Özelleştirme Destek Projesinin uygulandığı illere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1787) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

14. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, sözleşmeli sağlık personeli sınavıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1788) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.1.2004)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

7 Ocak 2004 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşımızın söz isteği vardır; kendilerine söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakika; hükümet, dilerse, cevap verebilir.

Gündemdışı ilk söz isteği, 6 Ocak gününün Şair Akif İnan'ın ölüm yıldönümü ve 5 Ocak gününün, Adana İlinin kurtarılışı olmasıyla ilgili söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Recep Garip'e aittir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Recep Garip'in, Adana ve Ceyhan'ın düşman işgalinden kurtarılış yıldönümleri ile Şair Akif İnan'ın ölüm yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Ocak Akif İnan'ın ölüm yıldönümü; 5 Ocak, Adana'nın kurtarılışı; 6 Ocak, Ceyhan'ın kurtarılışı olması nedeniyle şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Ayrıca, bu haftanın, Verem Savaş Haftası ve Beyaz Baston Körler Haftası olması nedeniyle, veremle mücadele eden kurum ve kuruluşlarımızın gayretlerini takdirle karşılıyor, görme engelli vatandaşlarımızın sıkıntıları karşısında da, bütün siyasetçi arkadaşlarımızı ve ülkemizin bütün fertlerini duyarlı olmaya çağırıyorum.

Adana halkımızın 5 Ocak, Ceyhanımızın 6 Ocak bayramını en içten duygularımla kutluyor, Kurtuluş Savaşı yıllarında vermiş oldukları örnek mücadeleden dolayı şükranla anıyorum.

Kurtuluş, büyük bir özverinin, fedakârlığın ve gayretin bir sonucudur. Elbette ki, kurtuluş, toplumsal dayanışmanın, millî birlik ve beraberliğin adı olarak tarihimizdeki eşsiz yerini almıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkemizin dört bir yanında onurlu mücadeleler verilmiş ve destanlar yazılmıştır. Bu büyük zaferler elde edilirken, bu topraklar için can vermiş şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.

Merhum Arif Nihat Asya'nın

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır"

Mısralarında ifade ettiği gibi, özgürlük mücadelesinde birçok insanımız şehit olmuştur. Bağımsızlık destanını, Çukurova insanı, canıyla, kanıyla yazmıştır.

5 Ocak, Adana'nın kurtarılışı ve bağımsızlığının anıldığı, kutlandığı bir gün olduğu kadar, Adana'nın kalkınması konusunda da, her yeni yıl, bir milat olarak kabul edilmelidir.

Sivil toplum örgütlerimiz, kamu kuruluşlarımız, Adana'nın, ekonomi, kültür, sağlık, eğitim gibi hayatî önem taşıyan konulardaki, işbirliği içerisinde, çözüme yönelik çalışmalarını güçlendirmelidir. Bu konuda, Adana milletvekilleri olarak, bakanlık düzeyinde çalışmalarımız devam etmektedir. Bunlardan sadece birkaçını ifade etmek istiyorum. Bunlar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Devlet Su İşlerini direkt ilgilendirmektedir. Adana-Karataş, Adana-Karaisalı-Pozantı yollarının projeye alınması; Adana-Kozan-Feke-Saimbeyli-Tufanbeyli yollarının projelendirilmesi; Yedigöze Barajı ve İmamoğlu Ovası Sulama Projesinin hayata geçirilmesi; Karaisalı Yöresi Yaban Zeytini Islah Projesinin bir an evvel uygulamaya konulması; Şereflikoçhisar-Aksaray-Pozantı istikâmetinde yapımı devam eden duble yolun, mutlak surette, Pozantı'ya kadar devam ettirilmesi; Mersin-Karataş- Yumurtalık-Dörtyol-İskenderun istikâmetindeki sahil yolunun, özellikle güney illeri açısından iç ve dış turizme çok önemli katkıları olacağı düşüncesiyle projelendirilerek, yatırım programına alınması gibi birçok konuda, sayın bakanlarımızla birlikte, Adanamıza yönelik projeler üzerinde hassasiyetle durmaktayız.

Adanalı, bu dönemde, hizmet için mutlaka uygulama beklemektedir; ancak, güçlü bir kamuoyu desteği ve sivil toplum örgütlerinin de aktif olarak bu projelere destek vermesi, sanıyorum, tüm bunların sonuçlandırılabilmesini daha da kolaylaşacaktır.

Adana, bölge illerimize oranla aşırı göç almaktadır. O nedenle, işsizlik önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Son yıllarda bölgemizde birçok fabrikanın kapandığını, sanayici ve işadamlarımızın yatırıma yönelmekten kaçındıklarını da düşünürsek, olayın ne denli ciddî boyutlarda olduğunu yakinen görebiliriz. Devlet, artık, iş kapısı olmaktan çıkmıştır. Ülkemizde özel sektörün güçlendirilmesi ve Adanamızın, sanayici ve işadamlarımız için cazibe merkezi haline getirilmesi konusunda, elbirliğiyle, önemli çalışmalar için sürekli gayret içindeyiz; organize sanayiin desteklenmesi, KOBİ'lere kredi desteğiyle sıkıntıların giderilmesi, Yumurtalık Serbest Bölgesinin işlevinin hareketlendirilmesi gibi.

Ülkemizde, artık, yeni ve güçlü bir iktidar işbaşındadır. Halkımızın ekonomiye ve hükümetimize olan güveni tamdır. Milletimiz, Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan zorlukların üstesinden nasıl gelmişse, bugün de aynı ruh ve inançla, geleceğin Türkiyesini kurabilecek güce ve imkânlara sahiptir.

21 inci Yüzyılda, sanayii, ekonomisi ve kültürüyle daha da güçlü bir Adana yaratma inancı ve temennisiyle, tüm Adanalı hemşerilerimizin 5 Ocak bayramını kutluyorum.

6 Ocak 1999'da, rahmetli Mehmet Akif İnan'ı kaybettik. Akif İnan, cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli şairlerindendir. Tek başına, bir okul, bir derviş, usta bir kalem, çile ve fikirle dolu hayatının bir saniyesini bile boşa harcamamış bir gönül adamıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Garip, sözlerinizi toparlayınız lütfen.

RECEP GARİP (Devamla) - Tamam, Sayın Başkan.

Sivil ve resmî birçok kurumda yöneticilik yapan usta bir şair, kaliteli bir öğretmen ve iyi bir sendikacı olan Akif İnan Mavera ve Edebiyat gibi önemli sanat dergilerinin kurucuları arasında yer almış Türk Ruhu, Türk Yurdu, Yeni İstiklal ve Yeni Devir gibi birçok gazete ve dergide yazı ve şiirleri yayımlanmıştır.

Akif İnan'ı, şairliği ve yazarlığı, kişiliği ve sendikacılığıyla ele almak ve yâd etmek gerekmektedir.

Akif İnan, her şeyden önce şairdi. O da, her gerçek sanatçı gibi çağa tanıklık etmiş, kendi toplumunu derinden duyumsamış, bütün bunlarla beraber evrensel dokuyu eserlerinde örebilmiş bir sanatçıdır. Şiirlerinde, sevgi, aşk, ülke, protesto, kabulleniş, reddiye, umut, ölüm, zaman, dostluk, tasavvuf gibi temalar iç içe girmiştir. Şiirinde, divan edebiyatı ile halk edebiyatının biçimsel bir karmasını ve içeriğini yeni bir tarzda ortaya koymuş, beyitler yazdığı halde biçimsel kafiyeye değil, genel bir armoniye önem vermiştir. Akif İnan, geleneğimize, o derin hazineye yaslanmış; fakat, çağa uygun bir söyleyişle kendini ifade etmiştir. Bu yüzden, Akif İnan'ın şiiri köklü, derin, yeni ve güçlüdür.

İnsanlık haysiyetini yok eden, sömürünün postmodern şekillerle daha da gizlendiği, karmaşıklaştığı, sefaletin kurumsallaştığı, zulmün globalleştiği bir zamanda "bir zırha büründüm bu çağa karşı" diyerek, kendini ve insanı korumanın elzem olduğunu söylemiş,

"Bir gecelik uyku gibidir zaman,

Yıllarca sürse de ayrılığımız,

Senin hatıranla beni her akşam,

Dünyanın kirinden yuyar yüreğim"

mısralarında aşkı ve vefayı dile getirmiştir.

Akif İnan, eski şiirimiz ile yeni şiirimiz arasında bir köprüdür. O, yüce İslam Dininin evrensel sevgi ve estetik anlayışından ilham alarak şiir ve yazılarını ortaya koymuştur. Kimliğimizi, bağımsız, özgür ve yerli bir Müslüman duyarlılığını, Türk Milletinin kültür kodlarını

"Anamı sorarsan büyük doğudur,

Batı ki, sırtımda paslı bıçaktır"

beytinde ifade etmiştir.

Şiirleri, bağımsızlık, aşk, ihanet, varoluş, ölüm, ahret gibi temel evrensel özlerle örülü birer hayat ve varoluş tablosudur. Akif İnan, aşkın beşerî ve ilahî boyutunu aynı şiirde buluşturmayı başarabilen ender şairlerdendir.

Akif İnan'ın bir başka yönü de sendikacılığıdır. Eğitim-Bir ve Memur Sendikaları Konfederasyonunu kurarak, kurucu genel başkan sıfatını vefatına kadar sürdürmüştür. Sendikacılık faaliyetleriyle, bu ülkede, hukukun üstünlüğü, adaletin sağlanması, gerçek demokrasinin yerleşmesi ve yaygınlaşması için çalışmıştır. Bu uğurda, bütün partilerle, sendikalarla üst düzey görüşmelerde bulunmuştur. Ülkemizi baştan başa dolaşarak, salonlarda, televizyon ve radyolarda, fikrî, edebî ve hukukî konferanslar vermiştir. Çalışmalarını yurt dışına da taşıyarak, Azerbaycan ve Türkmenistan'a, sendikal amaçlı, aynı zamanda edebî temalarla yüklü gezilerde bulunmuştur. O, sendikacı bir şairdi. Türkmenistan Kültür Bakanlığının isteği üzerine Türk Şairleri Antolojisini hazırlamıştır. Dünya İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteriyle görüşmeler yapmıştır.

Akif İnan, eylem, söz ve hitabet boyutuyla ikinci Necip Fazıl'dı. Medeniyet, düşünce, hak ve hukuk için, il il, kasaba kasaba dolaştı. Güçlü bir hatipti, etkili ve nükteli konuşurdu. Üniversite yıllarında bir münazarada 1 500 dinleyiciye karşı şifahen söylediği şu sözler gerçekten dikkat çekiciydi: "Arkadaşlar, şiiri aşk yazdırır, aşk... Günümüzde aşk mı kaldı ki, şiir yazılsın. Bugünün aşkları, bir otobüs durağında başlar, öteki otobüs durağında biter. Siz, hangi aşktan, hangi meşkten söz ediyorsunuz!"

Akif İnan, kıymet bilir, hakşinas, insan sevgisiyle dolu, gerçek bir dosttu. Nüktedan ve güleryüzlüydü. İstikamet sahibiydi. Hedefi doğrultusunda yürüme kararlılığına sahipti. İnandığını söyler, söylediğini yapardı.

İyi bir öğretmen, iyi bir ağabey, iyi bir arkadaştı. Öğrenciler yetiştirdi. Öğrencilerine, akademik kariyerler yapması konusunda önderliklerde bulundu. İş bulma, yurtlarda kalma, burs bulma, mezuniyet tezi hazırlama gibi konularda onlara önderlikler yapmaya devam etmişti.

Yıllardır uzun soluklu olmayan, günü kurtarmayı hedefleyen yaklaşımlarla kirlenen siyaseti pek de sevememiş ve tavsiye edememişti. Akif İnan'ın, AK Parti İktidarıyla siyasete güvenen, güvenin yeniden kazanıldığı, artık, temiz ve ak siyasetin, entelektüel siyasetin gündemde olduğu şu günleri görmesini arzu ederdim.

BAŞKAN - Sayın Garip, lütfen tamamlayın.

RECEP GARİP (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen.

RECEP GARİP (Devamla) - Akif İnan, rüzgârlarda yeleleri savrulan doru bir at gibi soylu, yanındakilerle uyumlu, hisli ve yürekli bir eylem adamıydı. Soylu bir şiir atlısıydı o. Bakışlarında, uzun yola çıkmaya hüküm giymiş birinin ışıltılı ufukları vardı.

Hicret, Tenha Sözler, Yeni Türk Edebiyatı, Edebiyat ve Medeniyet Üzerine, Din ve Uygarlık gibi kıymetli eserler bıraktı geride.

Dolu dolu bir hayat yaşadı ve gitti. Gideceğini ve anılacağını biliyormuş gibi şu mısraları bıraktı:

"Kim demiş her şeyin bitişi ölüm

Destanlar yayılır mezarımızdan"

"En iyi anlatış artık susmaktır

Anladım bunu, ben seni bilince"

"Geldim, gidiyorum ben mahzun şarkı."

Akif İnan'a Allah'tan rahmet diliyorum.

Hepinize, sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Garip.

Gündemdışı ikinci söz isteği, Ege Bölgesindeki incir üreticileri ve incir üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Semerci'ye ait.

Buyurun Sayın Semerci. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Semerci'nin, incir üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; incir ve incir üreticilerinin sorunlarını dile getirmek için söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, incir ağacı, ülkemizde özellikle Küçük ve Büyük Menderes Havzalarında yetişir. Ülkemizde kaliteli kuruincir, bu bölgedeki incir plantasyonlarından elde edilir. Bu havzalarda 370 000 dekar incir bahçesi ve 5 800 000 incir ağacı vardır.

İncir ziraatı, daha çok, küçük çiftçilerin uğraşı ve geçim kaynağıdır. Kuruincir, özellikle, besin değeri yüksek, gelişme çağındaki çocuklar için önemli bir besin kaynağıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, uzun yıllardır ilk defa bu yıl 2003-2004 kuruincir ihracatında ve tüketim piyasasında büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalınmıştır. Kuruincir alımında, incir ihracatçıları ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, yani, Tariş İncir Birliği etkili rol oynamaktadır.

2002-2003 sezonunda, kuruincir ihracatında büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalınarak, 52 000 ton olan incirin 46 000 tonu ihraç edilmiş; fakat, 2003-2004 üretim döneminde 54 000 ton kuruincirin ancak 33 000 tonu ihraç edilebilmiştir; yani, yüzde 40'ı şu anda stok halde durmaktadır. Bu nedenle, hem incir üreticisi hem incir satış kooperatifleri hem de incir ticaretiyle uğraşan kuruincir alıcıları sıkıntıya girmiştir. Bunun tek sebebi, incir ihracatında ilk yükleme tarihinin geç açıklanmasıdır. Ege İhracatçılar Birliğinin, Dış Ticaret Müsteşarlığını yanlış yönlendirmesi ve Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'in, uyarıları dikkate almadan -ki, bu uyarılar Tariş ve üretici temsilcileri tarafından yapılmıştır- ilk yüklemenin -yani, ihracatın, geçen yıllara göre, mevsim faktörü de dikkate alınırsa- 10 gün geciktirilmesi incir üreticilerini sıkıntıya sokmuştur. Bugün için Tariş İncir Birliğinin depolarında 3 000 ton, üretici ve tüccarın elinde ise 10 000 ton kuruincir stoku vardır. Kuruincir ihracatında ilk yüklemenin gecikmesi nedeniyle, 2002 - 2003 sezonunda incir fiyatları 2 000 000 - 3 000 000 lira arasında iken, 2003 - 2004 sezonunda bu fiyatlar 800 000 liraya kadar düşmüştür. Bir yandan, incir üreticisinin gelir düzeyinde azalma olurken, öte yandan ihracatçıya büyük kâr marjı sağlanmıştır. Bir yıl öncekine göre, incir fiyatları, yarısı ederindedir. Bu da çiftçiye büyük yüktür. Bu haksızlıktır. Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'in yanlış yönlendirilme sonucu aldığı karar, incir üreticisini perişan etmiştir.

Buna karşılık, kuruincirde ürün değeri bizden düşük olan İran ve Yunanistan incirleri, dış piyasalara bizden önce girerek hâkim olmuşlardır. Kuruincir ihracatında ilk yüklemenin gecikmesi sonucu, tüccar, piyasaya geç girerek, incir fiyatlarının düşmesi sağlanmıştır. Tariş İncir Birliği, üye olan incir üreticilerine destek vererek, 6 164 ton ürün almış, kilo başına 1 900 000 lira ödeme yapmıştır. Ne yazık ki, Tariş İncir Birliği, yukarıda bahsettiğim nedenle, stokların yarısını eritebilmiştir.

Değerli milletvekilleri, incir üreticileri perişandır. İktidar, bu üreticilerimizi korumak zorundadır. Hükümet programlarında ve AKP seçim bildirgesinde, üreticilerin yanında olacağını bildiren iktidarımız, tez zamanda bu desteklerini unuttu. Örneğin, pamuk ve zeytinyağında ürün primlerinin ne zaman ödeneceği belli değil. Doğrudan gelir desteği belli değil. Hiç olmazsa, incir üreticilerini şu anda sevindirin. Üreticinin elinde kalan, tüketilmesi süreli olan; çünkü, incir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Semerci, sözlerinizi tamamlayın efendim

MEHMET SEMERCİ (Devamla) - İncir, süreli bir besin kaynağıdır, uzun süre dayanamaz stoklarda. Bugün, 10 000 tonun üzerinde incir ürünü vardır ve bunun acele tüketilmesi gerekir. Devletimiz, batan bankalarda banka mağdurlarına katrilyonlarca Türk Lirası ödeme yapmıştır. Hatta, Millî Piyango İdaresi, yılbaşı çekilişinde 1 kişiye 10 trilyon ikramiyeyi uygun görmüştür. Binlerce incir üreticisinin mağduriyetini gidermek bu kadar zor mudur; ki, bunun ederi, tamamı 20 trilyondur. Hükümet, bugün, 20 trilyon lira aktarma yapsa, Ege'deki incir çiftçisinin hepsinin yüzünü güldürür.

Bizim, bu konuda önerilerimiz var: Bugün için bu eldeki incirlerin başka türlü tüketilmesi mümkün değildir; ancak, devlet Tariş'i devreye sokarak, bir ofis gibi kullanarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki öğrenciler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı çocuk yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı hastanelerdeki hastalar ve Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerindeki tutuklular için, besin değeri yüksek bu incirler alınarak, bunlara, devlet eliyle destek verilebilir; böylece, tüketimi süreli olan kuru incir stokları eritilerek, iktidarımız, yeni yılda üreticilerimize müjde verebilir. Bu önerimizi de yapıyoruz iktidarımıza.

Uzun süredir, Aydınlı iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak, incir üreticilerinin bu sorununu dile getirmekteyiz. Bu değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Buradan, Sayın Başbakan ve Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen'e sesleniyorum; bu yanlış kararınızın faturasını incir üreticisine ödetmeyin; yazıktır, günahtır.

Bu düşüncelerle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Semerci.

Gündemdışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü cevap vermek istemektedir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aydın Milletvekilimiz Sayın Mehmet Semerci'nin, bu ilimiz başta olmak üzere, bölgedeki incir üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşmayı cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; tekrar, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

İlkönce bir durum tespiti yapmak ve Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı adına konuştuğumu belirtmek istiyorum. Tarım ürünlerinin bir kaderi var; o da, üretimle ilgili kısmı Tarım Bakanlığıyla, ticaretle ilgili kısmı Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla, ihracatla ilgili kısmı da Dış Ticaret Müsteşarlığıyla alakalı. Dolayısıyla, bu üç başlılık veya konunun üç ayrı yönden sahibi olması, sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, bazı konuların, belki gecikmesine, belki zamanında tedbir alınmamasına yol açabiliyor. Ben de, dolayısıyla, kendi yönümden konuyu burada cevaplandırmak üzere hazırlandım; ama, burada gündeme gelen husus, üretim sonrası bir safhadır ve dolayısıyla, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımızın hazırlamış olduğu metni arz ediyorum:

Yaklaşık olarak 30 000 çiftçi ailesinin geçiminde önemli bir yer işgal eden ve tahminen
370 000 dekarlık bir alanda üretilen kuruincir, özellikle Ege Bölgesinin ekonomik ürünlerinden birisi. 95 000 tona ulaşan dünya kuruincir üretiminin yüzde 50-60 oranında bir bölümü Türkiye'de üretilmekte. Ülkemizde üretilen kuruincirin yaklaşık yüzde 80'i dış pazarlara arz edilmektedir, yüzde 20'si ise iç piyasada tüketilmektedir. Kuruincir, özelliği nedeniyle, hasattan sonra en fazla bir yıl içerisinde tüketilmesi gereken bir üründür. İç tüketimin azlığı, alıcı ülkelerin kaliteli ürün talep etmesi, hurda incirleri değerlendirme yollarının az olması, özellikle rekoltenin yüksek olduğu yıllarda fiyatların düşmesine neden olmaktadır.

2003 yılı Türkiye kuruincir rekoltesi 55 000 ton olarak belirlenmiştir. Rekoltenin yüksek olduğu bu dönemde, ilk yükleme tarihinin geç açıklanması ve sezon başında tüccar ile ihracatçının ürün alımlarında isteksiz davranması, ürünün piyasa fiyatlarının düşmesinin diğer bir nedeni olmuştur. Üretiminin büyük bölümü ihraç edilen kuruincirin, iç ve dış piyasalarda daha iyi değerlendirilmesi ve fiyatlarının düşmesinin önlenmesi için, Tariş İncir Birliği, devlet destekleme alımlarıyla, uzun yıllar, piyasayı düzenleme fonksiyonunu yerine getirmiştir. Ancak, 1994 yılında uygulamaya konulan ekonomik istikrar tedbirleri kapsamında, birliklere verilen destekleme alım görevleri sona erdirilmiştir. 1995 yılından bugüne kadar ise, DFİF'ten düşük faizli ürün alım kredisi kullandırılmak suretiyle, dolaylı destekleme sürdürülmüştür.

2000 yılından itibaren tarım sektöründe serbest piyasa fonksiyonlarının artırılması ve devletin etkisinin en aza indirilmesi için tarımsal reform programı uygulamaya konulmuştur. Bu bağlamda, kooperatif ve birliklerin idarî ve malî açıdan özerkleştirilmesi amacıyla, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun 16.6.2000 tarih ve 24 081 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu kanun ve bu kanuna dayanılarak hazırlanan ana sözleşmelere göre, birlikler, yetkili organlarının kararıyla, piyasa koşullarını gözeterek, ortak üreticilerin menfaatlarını koruyacak ve varlıklarını idame ettirecek şekilde ürün alım ve fiyat politikalarını belirlemek durumundadır. Bununla birlikte, dört yıllık yeniden yapılandırma süreci içerisinde, birliklere DFİF kaynaklarından ürün alım kredisi kullandırılmaktadır.

Ege Bölgesindeki incir üreticilerinin en önemli kuruluşu olan Tariş İncir Birliği, 2002-2003 kampanya döneminde 7,6 trilyon değerinde 3 460 ton ürün almış ve ürün bedelinin yüzde 56'sı olan 4,3 trilyon lira, DFİF kaynaklı kredilerle karşılanmışken, 2003-2004 kampanya döneminde üründe yaşanan sorunlar nedeniyle, üreticiden aldığı 6 164 ton ürüne tekabül eden 11,7 trilyon TL'lik ürün bedelinin 8 trilyon lirası DFİF kaynaklarından sağlanan kredilerle karşılanmıştır.

Kullandırılan kredinin alım bedeline oranı yüzde 68,4'e yükselmiştir. Hükümetimizin, kuruincirde yaşanan sorunların çözümü için gereken hassasiyeti göstereceğini ifade ederek, bu konuşma metnini bitiriyorum.

Sayın milletvekilimizin söylediği hususlarla ilgili olarak, ülkemizde tarım ürünlerinin içinde bulunduğu genel şartlara göre, zaman zaman incirde yaşanan durumun başka ürünlerde de yaşandığını, bazı dönemlerde de, bu ürünlerimizin, gerek arzın eksikliği gerekse dış talebin ani yükselmeleri karşısında çok arzu edilen bir yüksek fiyat seviyesine ulaştığı bilinmektedir.

Ben, son söz olarak, bu ürünlerimizle ilgili, birden çok kurumun, bakanlığın müdahalesinin tek bir noktada çözümlenmesi gerektiğinin daha doğru bir yaklaşım olduğunu ifade ediyorum. Ege Bölgesinde, Aydın'da incir üretimiyle meşgul olan üreticilerimizin içinde bulundukları bu durumun telafisi konusunda, sorumlu arkadaşlarımızın gerekli tedbirleri alma konusunda gayret içerisinde olduklarını belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın sözünü biraz önce kesmek istemedim; Genel Kurulda, kürsüde hatip konuşurken olsun, Başkanlığın bir açıklaması sırasında olsun, hâsılı, Genel Kurul çalışmaları sırasında, değerli arkadaşlarımızın, birden fazla telefon uyarı zilleriyle karşılaşıyoruz, uzun süre de çaldığı oluyor. Bunun, Genel Kurulumuzun çalışmalarına uygun olmadığını takdirlerinize sunuyorum.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda enerji tasarrufuyla ilgili olarak, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak'a aittir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. - Tokat Milletvekili İbrahim Çakmak'ın, enerji tasarrufunun önemine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her sene, ocak ayının ikinci haftası, ülkemizde, Enerji Tasarruf Haftası olarak kutlanmaktadır. Enerji tasarrufunun önemi hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Enerji, üretim vasıtası olması ve hayat kalitesinin iyileştirilmesine katkısı nedeniyle, hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım gibi enerjiye bağlı hizmetler ekonomik refahı ve bireylerin konforunu artırmaktadır.

Diğer taraftan, 21 inci Yüzyılda, insanoğlunun karşı karşıya kaldığı en önemli çevre problemlerinden bazıları, doğrudan enerji kullanımıyla bağlantılıdır.

Ülkemiz, maalesef, uzun yıllar ekonomik krizlere sahne oldu. Bu krizlerin etkisinden henüz kurtulmuş değiliz. Ekonomide dışa bağımlılığımız devam ederken, devletin bütün kurumlarında tasarrufa önem vermek ve eldeki imkânları en verimli şekilde kullanmak millî bir görevdir.

Elbette, tasarrufu yalnızca enerji sektöründe, enerji kullanımında düşünmek yanlıştır. Üretimi az, tüketimi ona göre fazla ve üstelik dışa bağımlı enerji sektörünün tasarruf konusundaki hassas konumunu, bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin 2002 yılı itibariyle birincil enerji tüketimi 78 000 000 ton eşdeğer petroldür. Türkiye, enerji ithal eden bir ülkedir ve yine 2002 rakamlarına göre, enerji arzının yüzde 69'u ithal enerjiyle karşılanmaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaza ödediğimiz miktarın milyarlarca dolara ulaştığı gerçeği, enerjiyi tüketirken, maalesef, gözardı edilmektedir.

Yapılan çalışmalar sonucu, nihaî tüketim sektöründe yüzde 30'lara varan enerji tasarruf potansiyeli belirlenmiş durumdadır. Bu nedenle, Türkiye, enerjinin verimli kullanımı ve enerji tasarrufu konularının üzerinde ne kadar dursa yeridir.

Değerli milletvekilleri, dünyada enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda, 2020 yılında, fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Bu fosil kaynakları, sadece yakıt olarak değil, aynı zamanda, başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe de pek çok alanda kullanılmaktadır.

Bilindiği gibi 1970'li yıllardaki petrol kriziyle birlikte enerji fiyatlarında önemli oranda artışlar olmuştur. Aynı zamanda, bu gelişmelere paralel olarak, enerjiye olan talep de artmıştır. Enerji maliyetlerindeki artışa ve talebe çözüm olarak, enerji verimliliğinde önemli gelişmeler kaydedilmekle beraber, bu konuda hâlâ yapılacak çok şey bulunmaktadır. Enerji kullanan teknolojilerdeki gelişmelerle ve bu teknolojilerin uygulanmasıyla son otuz yıl içinde yüzde 20-30'lara varan enerji tasarrufu sağlanmıştır.

Ülkemizde enerji verimliliği çalışmaları, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Kamuoyunun, enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak yönünde çalışmalar yapmak ve tasarruf tedbirlerini uygulamaya koymak amacıyla 1981 yılından beri Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca, TÜBİTAK ve Millî Eğitim Bakanlığı da, okullar aracılığıyla kamuoyunu bilgilendirme görevini sürdürmektedir.

Projelere örnek olarak; Kasım 2002'de başlatılan ve Türkiye ile Almanya arasında teknik işbirliği çerçevesinde yürütülen, "Binalarda Enerjinin Verimli Kullanılması-Erzurum İlinde Uygulama" isimli proje gösterilebilir. Ülkemizde, binalarda ısı kaybı yoluyla kaybedilen enerji konusunda oldukça cömert olduğumuzu hatırlatmak istiyorum.

Türkiye, enerji tüketiminin yüzde 82'sini ısıtma amaçlı kullanmaktadır. Bu sahada binaların yalıtımıyla yüzde 25'lerden yüzde 50'lere varan yakıt tasarrufu sağlamak mümkündür. Maalesef, ısı kaybını ve ülkemize olan maliyetini henüz kavrayamadık.

Ülkemizde, binaların birim alanını veya hacmini ısıtmak için harcanan enerjinin, Avrupa ülkelerine göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Çakmak.

İBRAHİM ÇAKMAK (Devamla) - ... iki üç kat daha fazla olması nedeniyle, ısı yalıtımı kurallarını belirleyen TS-825 standardının, 14 Haziran 2002 tarihinden itibaren uygulanma zorunluluğu başlamıştır. Bu konuda belediyelerimize, mühendis odalarına büyük görev düşmektedir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın da bu konudaki çalışmalarını titizlikle yürütmesini bekliyoruz. Bu konuda hepsinden önemlisi, halkımızın duyarlılığı en önde gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, enerji türleri içerisinde elektrik enerjisinin maliyeti oldukça yüksektir. Özellikle elektrik enerjisinin yerli kaynaklarla üretimine yönelinmesi, millî bir meseledir. Bu manada, doğalgaza bağlı elektrik üretiminin ülkemize maliyeti oldukça yüksektir. Doğalgaz, daha çok ısınmada ve sanayide tüketilmeli, elektrik üretiminde daha az kullanılmalıdır.

Hükümetimizin ve özellikle Enerji Bakanlığımızın Rusya'yla olan doğalgaz sözleşmelerini gözden geçirerek gösterdiği hassasiyeti takdirle karşılıyoruz. Bu çabalarının en büyük enerji tasarrufu olduğunu söylemek isterim.

Yine, bu arada, elektrik kaçaklarıyla ilgili çalışmalara da değinmeden geçemeyeceğim. Maalesef, ülkemizde, bir de elektrik enerjisi hırsızları ve hortumcuları türemeye başlamıştır; bu tür yolsuzluklarla da mücadele çalışmalarının hızlanarak devam etmesini beklemekteyiz. Öncelikle doğu illerimizde başlatılarak, diğer illere yönelen kaçak elektrik operasyonuna bütün vatandaşlarımızın duyarlılığını bekliyoruz. Doğalgazla da üretildiği için maliyeti yüksek olan bu enerjinin ve tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının, birilerince, pervasızca kaçırılması da affedilemez; hele, bunu, bir sanayici, işadamı, işletmeci yapıyorsa, bu, çok daha vahimdir.

TEDAŞ tarafından yapılan açıklamaya göre, kayıp kaçak maliyetinin, ülke genelinde 1,5 milyar dolar olduğunu üzülerek söylemeliyim. Yine, TEDAŞ tarafından yapılan açıklamaya göre, sadece Ankara'da, 2002 yılında yüzde 18 olan kaçak elektrik kullanım oranı yüzde 13'e düşürülerek, 26 trilyon liralık bir kazanç sağlandığı ortadadır. Kaçak elektrik miktarı azaldıkça, bu, hepimize yansıyacak ve daha ucuz elektrik kullanacağız.

Ucuz elektrikten bahsetmişken, bir seneden fazla bir süredir elektrik fiyatlarına zam yapılmamasının da hükümetimizin bir başarısı olduğunu ve bunun tasarrufa ve verimliliğe büyük bir katkı sağladığını söylemek bir gerçek olacaktır.

Enerjinin verimli kullanılması, sanayicilerin uluslararası rekabetinin artırılması, çevre kirliliğinin azaltılması ve ekonomimizin gelişmesi konuları büyük önem arz etmektedir. Tüm millet olarak, üzerimize düşen görevin yerine getirilmesini temenni ediyorum.

Daha ucuz, daha verimli bir enerji üretim ve tüketimiyle, kalkınmada ve refah düzeyinde gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşma dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çakmak.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının 3 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım; ancak, metinler uzun olduğundan, Kâtip Üyemizin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 5023 sayılı Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/426)

                                      29.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 18.12.2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-2584/9852 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 17.12.2003 gününde kabul edilen 5023 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun incelenmiştir.

1- İncelenen yasanın 1 inci maddesiyle, 10.07.1987 günlü, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddede,

"Geçici 1 inci maddenin yedinci fıkrası gereğince olağanüstü halin bittiği tarihten itibaren kırkbeş günlük süre içinde mahallî mülkî amirliklere müracaat ederek taşıma ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştürmeyenler, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 1 inci madde hükmünden yararlandırılır ve bunlar hakkında devam eden soruşturma ve davalar düşer"

denilmektedir.

Görüldüğü gibi, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddede,

Geçici 1 inci maddenin yedinci fıkrasında belirtilen süreyi geçirip taşıma ruhsatını bulundurma ruhsatına dönüştüremeyenlere, incelenen yasanın yayımı gününden başlayarak altı ay içinde başvurmaları durumunda geçici 1 inci madde kuralından yararlanma hakkı verilmiş,

Bunlar hakkında sürdürülen soruşturma ve davaların düşürülmesi öngörülmüştür.

Anayasanın 87 nci maddesinde 03.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel ve özel af ilanına karar verebilmesi üye tamsayısının beşte 3 çoğunluğunun kararına bağlanmış; 96 ncı maddesiyle de toplantı ve karar yetersayısı için Anayasada öngörülen ayrık durumlar saklı tutulmuştur. 87 nci maddenin nitelikli çoğunluk arayan bu düzenlemesi karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin genel ve özel af ilanıyla ilgili kararlarında 96 ncı maddede öngörülen karar yetersayısının (toplantıya katılanların salt çoğunluğunun) yeterli olamayacağı açıktır.

Bu durumda, incelenen yasayla 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddedeki "bunlar hakkında devam eden soruşturma ve davalar düşer" kuralının af niteliğinde olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

Kuşkusuz, incelenen 5023 sayılı Yasayla 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 2 nci maddede "af" sözcüğü geçmemektedir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, hukuksal metinlerin niteliklerinin saptanabilmesi için, o metinlerin adına ya da sözcüklerine değil, amacına, içeriklerine ve etkilerine bakılması ve değerlendirmenin buna göre yapılması gerekmektedir.

285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin değişik geçici 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında, kendilerine bu yasaya göre taşıma ruhsatı verilenlerin bu ruhsatlarının, olağanüstü halin bitim gününden başlayarak kırkbeş gün içinde yerel mülkî amirliklere başvurulması durumunda, bulundurma ruhsatına dönüştürüleceği kurala bağlanmıştır.

Olağanüstü hal uygulaması 30.11.2002 gününde kaldırılmış, yurttaşların taşıma ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştürmeleri için öngörülen kırbeş günlük başvuru süresi başlamıştır.

Belirtilen süre içinde başvuruda bulunmayan ve silahını da teslim etmeyenlere ilişkin olarak 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna aykırı davranmak suçundan dava açılması doğaldır. Bu yasada söz konusu durumlar için hürriyeti bağlayıcı ceza ile para cezası öngörülmüştür.

İncelenen yasayla getirilen geçici 2 nci maddede, yukarıda belirtilen yasaya göre açılan ve süren soruşturma ve davaların düşeceği kurala bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin 18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararında da belirtildiği gibi, af, kimi zaman kesinleşmiş cezaları ortadan kaldıran ya da değiştiren, kimi zaman da kamu davasını düşüren ya da mahkûmiyeti bütün sonuçlarıyla birlikte yok sayan bir yasama tasarrufudur.

İncelenen yasada, 6136 sayılı Yasaya aykırı davranma suçundan açılan ve süren soruşturma ve davaların düşeceğinin öngörülmesi af niteliğindedir. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabulünde, Anayasanın 87 nci maddesi uyarınca üye tamsayısının beşte üçünün oyunun aranması gerektiği açıktır.

Oysa, yasanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, yukarıda belirtilen nitelikli çoğunluk ile kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim, tutanaklarda oylama sonucuna ilişkin oy sayılarına yer verilmediği gibi, maddenin üye tam sayısının beşte 3 çoğunluğunun kararı ile kabul edildiğine ilişkin herhangi bir kayıt da yer almamaktadır.

Anayasada, genel kuraldan ayrılarak toplantı ve karar yetersayısı için özel düzenlemeler bulunan durumlarda, herhangi bir itiraz olmasa da, sonradan ortaya çıkabilecek duraksama ya da tartışmalara yer bırakmamak için toplantı ve karar yetersayılarının tutanaklara geçirilmesi gerekmektedir.

Belirtilen duruma göre, incelenen yasa, Anayasanın 87 nci maddesinde öngörülen karar yetersayısı olmaksızın kabul edilmiş olduğundan, bu maddeye uygun düşmemektedir.

2- Öte yandan, Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 36 ncı maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı mercileri önünde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip bulunduğu, 38 inci maddesinde de, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir.

İncelenen 5023 sayılı Yasayla getirilen ve açılmış soruşturmalar ile davaların düşeceğine ilişkin düzenlemenin,

Hazırlık soruşturması yapılarak kamu davası açmaya yeterli kanıt bulunamaması durumunda takipsizlik kararıyla sonlandırılabilecekler ile,

Yargılama sonucunda beraat edebilecekler,

yönünden aleyhte sonuç doğuracağı açıktır.

Hakkında kimi nedenlerle kamu davası açılmış kişilerin, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak gerçeği savunup aklanabilmeleri olanaklı iken, seçme hakkı tanınmadan açılmış bulunan kamu davalarının kendiliğinden ortadan kaldırılması hak arama özgürlüğünün engellemesi anlamına gelmektedir.

Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararı ile 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun ilgili maddeleri, yukarıdaki gerekçeyle iptal edilmiştir.

Bu nedenle, incelenen yasa, hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı içeriğiyle Anayasanın 2 nci ve 36 ncı maddelerine de uygun düşmemektedir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5023 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                        Ahmet Necdet Sezer

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum :

2. - Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında 5025 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/427)

                                      30.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.12.2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-4007/14227 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 21.12.2003 gününde kabul edilen 5025 sayılı Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun incelenmiştir:

İncelenen 5025 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesinde,

"2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre bu kanunun 1 inci maddesi hükümlerine göre köye dönüşmesi gereken belediyelerin tüzelkişilikleri başkaca bir işleme gerek kalmaksızın 27 Mart 2004 tarihinde kalkar ve aynı adlı köye dönüşür. Bu belediyeler, valilikler tarafından bu kanunun yayımı tarihinden itibaren beş gün içinde tespit ve ilan edilir ve ayrıca ilgili seçim kurulu başkanlığına bildirilir. Buralarda 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak olan mahallî idareler ve mahalle muhtarlıkları ile ihtiyar heyetleri seçimlerinde köy tüzelkişiliği organları seçilir.

Bu belediyelerin taşınır ve taşınmaz malları; hak, alacak ve borçları; personel, kadro, bütçe ve ödenekleri hakkında bu kanunun 1 ve 2 nci maddelerine göre işlem yapılır"

denilmektedir.

Böylece, incelenen yasa ile,

2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, il ve ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediye sınırları içinde kalan belediyeler hariç, nüfusu 2 000'in altında olan belediyelerin tüzelkişiliklerinin, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın 27 Mart 2004 gününde kalkması,

Bu yerlerin aynı adla köye dönüşmesi

Buralarda, 28 Mart 2004 gününde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde, belediye yerine köy tüzelkişiliği organlarının seçilmesi,

sağlanmıştır.

Anayasanın 67 nci maddesinin, 03.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesiyle eklenen son fıkrasında, seçim yasalarında yapılan değişikliklerin, yürürlüğe girdiği günden başlayarak bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.

Bu kural kapsamında bulunan seçim yasalarında yapılan değişikliklerden neyin kastedildiğinin anlaşılabilmesi için, kuralın getiriliş amacına bakılması gerekmektedir.

4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin gerekçesinde "yeni eklenen bir fıkra ile konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır" denilerek, siyasal dalgalanmaların seçimleri düzenleyen kurallara yansıyıp, seçim sonuçlarına etkili olmaması amaçlanmıştır.

Bu amaç gözönüne alındığında, doğrudan seçim yasalarını değiştirmese de, bir yasayla yapılan değişikliğin ya da getirilen kuralın seçimleri ilgilendirip ilgilendirmediğinin, getirilen kuralın seçim yasası değişikliği niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

Bir başka anlatımla, Anayasa koyucunun istencinin tam anlamıyla etkili ve egemen kılınabilmesi için, yapılan yasal düzenlemenin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Bunun için, kuralın içeriği ve etkisi üzerinde durulması, eğer metin seçim yasası kurallarına eşdeğer ve etkililikte ise, anayasal yönden değerlendirmeye bağlı tutulması zorunlu görülmektedir.

18.1.1984 günlü, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde, belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi için her beldenin, 32 nci maddesinde de, köy muhtarlığı ve ihtiyar meclisi için köyün seçim çevresi olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, köy, kendi halkının ortak ve yerel gereksinimlerini karşılayan ve genel karar organları halk tarafından seçilen en küçük yerel yönetim birimi iken, belediyeler, ülkemizde diğer yerel yönetim birimlerine göre daha dinamik bir gelişme çizgisi izlemişler ve özellikle kentleşme ve çokpartili siyasal yaşamla birlikte daha da önplana çıkmışlar ve yerinden yönetim kuruluşlarının tipik örnekleri olmuşlardır. Belediyeler ve köyler böylesine farklı iki yerel yönetim birimini oluşturmaktadırlar.

İncelenen yasanın 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, son genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, il ve ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediye sınırları içinde kalan belediyeler hariç olmak üzere, nüfusu 2 000'in altındaki belediyelerin tüzelkişiliklerinin kalkması ve bu yerlerin aynı adla köye dönüştürülmesi öngörülmekte; geçici 1 inci maddesiyle de, bu kuralın, 2000 yılı genel nüfus sayımları sonuçları gözönünde bulundurularak 28 Mart 2004 gününde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde uygulanması sağlanmaktadır.

Böylece, farklı seçim çevrelerinde farklı seçimlerin yapılmasını sağlayacak, bir başka deyişle sonucu yönünden seçimlerle doğrudan ilgili olan düzenlemenin, yaklaşık üç ay sonra yapılacak seçimlerde uygulanması olanaklı kılınmıştır.

Bu içeriğiyle, incelenen yasanın geçici 1 inci maddesinin seçimlerle doğrudan ilgili olduğu ve seçim yasası değişikliği niteliğinde bulunduğu görülmektedir.

İncelenen yasanın genel gerekçesinde, "Nüfusu 2 000'in altına düşmüş belediyeler, 1580 sayılı Belediye Kanununda belediye tüzelkişiliğini kazanabilmek için öngörülen 2 000 nüfus koşulunu kaybetmiş bulunmaktadırlar. Bu belediyelerin varlığını sürdürüyor olması, 1580 sayılı Kanuna aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan bu belediyeler kendilerine tahsis edilen gelirlerinin büyük bir kısmını personel ve benzeri giderler için kullandıklarından yerel ihtiyaçları karşılayacak şekilde hizmet sunamamakta ve kamu kaynaklarını rasyonel kullanamamaktadırlar. Bu da ülke kaynaklarının heba olmasına ve yerel halkın mahallî hizmetlerden gereği gibi yararlanamamasına yol açmaktadır. Bütün bunlardan dolayı mevzuattaki nüfus koşulunu karşılamayan belediyelerin... tüzelkişiliklerinin kanunla kaldırılarak kamu yararının sağlanması amaçlanmıştır" denilmektedir.

Ne var ki, bu gerekçe haklı olsa da, yasanın geçici 1 inci maddesinin, yukarıda açıklandığı gibi seçim yasası değişikliği niteliğinde olmasına etkili değildir.

Bu nedenle, incelenen 5025 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesi, Anayasanın 67 nci maddesinin son fıkrasıyla bağdaşmamaktadır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5025 sayılı Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun, geçici 1 inci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                        Ahmet Necdet Sezer

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum :

3. - Bazı Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin 5026 sayılı Kanunun bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/428)

                                      30.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.12.2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-3917/14046 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 21.12.2003 gününde kabul edilen 5026 sayılı Bazı Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin Kanun incelenmiştir:

İncelenen 5026 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesinde,

"Denizli Belediyesi ile tüzelkişiliği kaldırılan belediye ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak mahallî idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri seçimleri, buraların bu kanunla düzenlenen yeni durumlarına göre yapılır. Tüzelkişiliği kaldırılan belediye ve köylerin seçilmiş organları ilk mahallî idareler seçimlerine kadar görevlerine devam edebilirler"

Denilmektedir.

Böylece, incelenen yasa ile Denizli Belediyesi sınırlarında yapılan değişikliklerin, yaklaşık üç ay sonra yapılacak seçimlerde uygulanması sağlanmaktadır.

Anayasanın 67 nci maddesinin, 3.10.2001 günlü, 4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesiyle eklenen son fıkrasında, seçim yasalarında yapılan değişikliklerin, yürürlüğe girdiği günden başlayarak bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.

Bu kural kapsamında bulunan seçim yasalarında yapılan değişikliklerden neyin kastedildiğinin anlaşılabilmesi için, kuralın getiriliş amacına bakılması gerekmektedir.

4709 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin gerekçesinde "Yeni eklenen bir fıkra ile konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır" denilerek, siyasal dalgalanmaların seçimleri düzenleyen kurallara yansıyıp, seçim sonuçlarına etkili olmaması amaçlanmıştır.

Bu amaç gözönüne alındığında, doğrudan seçim yasalarını değiştirmese de, bir yasa ile yapılan değişikliğin ya da getirilen kuralın seçimleri ilgilendirip ilgilendirmediğinin, getirilen kuralın seçim yasası değişikliği niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

Bir başka anlatımla, Anayasa koyucunun istencinin tam anlamıyla etkili ve egemen kılınabilmesi için, yapılan yasal düzenlemenin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir. Bunun için kuralın içeriği ve etkisi üzerinde durulması, eğer metin seçim yasası kurallarına eşdeğer ve etkililikte ise, anayasal yönden değerlendirmeye bağlı tutulması zorunlu görülmektedir.

18.1.1984 günlü, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında "Belediye başkanı ve belediye meclis üyeleri seçimi için, her belde bir seçim çevresidir" denilerek, belediye başkanı ve meclis üyelerinin seçim çevresi belirlenmiştir.

İncelenen yasanın 1 inci maddesiyle, yasaya ekli (1) sayılı listede adları yazılı belediyeler ile ekli (2) sayılı listede adları yazılı köylerin tüzelkişilikleri kaldırılarak bu yerler Denizli Belediyesine mahalle olarak bağlanmakta; geçici 3 üncü maddesiyle de, Denizli Belediyesinde yapılan bu sınır değişikliğinin 28 Mart 2004 gününde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde uygulanması sağlanmaktadır.

Bu içeriğiyle, incelenen yasanın seçimleri etkileyeceği, geçici 3 üncü maddesiyle getirilen kuralın seçimlerle doğrudan ilgili olduğu ve seçim yasası değişikliği niteliğinde bulunduğu görülmektedir.

İncelenen yasanın genel gerekçesinde özetle, ilin gelişimi gözönünde bulundurulduğunda, bölgede planlama, eşgüdüm ve uygulamada bütünlüğün sağlanmasının önemli olduğu, bu nedenle Denizli Belediyesi çevresindeki belediye ve köylerin bu belediyeye katılmasının gerektiği; 1 inci madde gerekçesinde de, Denizli Belediyesi sınırlarına bitişik ya da çok yakın olan belediyelerin Denizli Belediyesi içine alınmasıyla belediye hizmetlerinin dağınıklığı ve yetki uyuşmazlığının ortadan kaldırılmasının ve belediye hizmetlerinin verimliliğinin artırılmasının amaçlandığı vurgulanmaktadır.

Ne var ki, bu gerekçe haklı olsa da, yasanın geçici 3 üncü maddesi kuralının, yukarıda açıklandığı gibi seçim yasası değişikliği niteliğinde olmasına etkili değildir.

Bu nedenle, incelenen 5026 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi, Anayasanın 67 nci maddesinin son fıkrasıyla bağdaşmamaktadır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5026 sayılı Bazı Belediye ve Köylerin Denizli Belediyesine Katılmasına İlişkin Kanun, geçici 3 üncü maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                        Ahmet Necdet Sezer

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum :

4. - Devlet eski Bakanları Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarındaki dosyalara ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/429)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Devlet eski Bakanları Mustafa Yılmaz ve Mehmet Kocabatmaz haklarında, Şırnak İlindeki güvenlik yolları yapımında yolsuzluk yapıldığı iddiası konusunda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan ön inceleme raporu, Başbakanlığın 24.12.2003 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-19197 sayılı yazısına ekli olarak Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Bilindiği gibi, Anayasanın 100 üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55) vereceği önergeyle istenebilmektedir.

Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkerenin okutulmasıyla, konu Genel Kurulun bilgisine sunulmuş olup, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılmıştır.

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi daha vardır; bunları ayrı ayrı okutacağım ve oylarınıza sunacağım.

5. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Özbekistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/430)

                                      06.01.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, Özbekistan Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.                  

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum :

6. - Slovakya Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Viktor Bauer'in, TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini Slovakya'ya resmî davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/431)

                                      07.01.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Slovakya Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Viktor Bauer, TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan bir parlamento heyetini Slovakya'ya davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

7. - Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek'in, Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/132)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Millî Savunma Komisyonundan istifa etmek istiyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 6.1.2004

                             Niyazi Pakyürek

                                               Bursa

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 6 adet tezkeresi vardır; bunları ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum :

8. - Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere Norveç'e yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/432)

                                      31.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'in, Nobel Barış Ödülü Töreni ile Cisco Systems Kamu Hizmetleri Zirvesine katılmak üzere 8-12 Aralık 2003 tarihlerinde İsveç ve Norveç'e yaptığı resmî ziyarete, Çankırı Milletvekili Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

9. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Kosova'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/433)

                                      26.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 17-19 Aralık 2003 tarihleri arasında Kosova'ya yaptığı resmî ziyarete, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

10. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine ve Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere, bir heyetle birlikte Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/434)

                                      30.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine ve Hükümetlerarası Konferansa katılmak üzere bir heyetle birlikte 11-14 Aralık 2003 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Ömer Çelik Adana Milletvekili

Yaşar Yakış Düzce Milletvekili

Egemen Bağış İstanbul Milletvekili

Şaban Dişli Sakarya Milletvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

11. - Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte Sudan'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/435)

                                      31.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 8-11 Aralık 2003 tarihlerinde Sudan'a yaptığı resmî ziyarete, Kocaeli Milletvekili Uz. Dr. Nevzat Doğan'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

12. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/436)

                                      31.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 15-21 Aralık 2003 tarihlerinde Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Mevlüt Çavuşoğlu Antalya Milletvekili

Sabri Varan Gümüşhane Milletvekili

Taner Yıldız Kayseri Milletvekili

Sinan Yerlikaya Tunceli Milletvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

13. - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma Ulaştırma Komisyonu toplantısına katılmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/437)

                                          5.1.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Tahran'da düzenlenen Türkiye-İran Karma Ulaştırma Komisyonu toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 22-26 Aralık 2003 tarihlerinde adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Osman Aslan Diyarbakır Milletvekili

Ahmet Uzer Gaziantep Milletvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 59

 

Tarihi : 7.1.2004

Genel Kurulun 7 Ocak 2004 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 46 ncı sırasında yer alan 322 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 323 sıra sayılı kanun tasarısının ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 10 uncu sırasına alınması; diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi ve 8.1.2004 Perşembe günkü birleşimde, çalışma süresinin, 323 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Eyüp Fatsa

K.Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336) ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                        Emin Koç

                                             Yozgat

1- Pancar ekiminde kota uygulamasının kaldırılması konusunda Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır? Eğer yapılıyorsa, bu çalışmanın sonuçları ne olmuştur? Yapılmıyorsa, seçim öncesi vaatlerinize paralel olarak, kotaların kaldırılmasına ilişkin bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?

2- Pancar kotaları hangi kriterlere göre belirlenmektedir? Yozgat İli için 100 000 ton olarak belirlenmiş olan pancar kotası 66 000 tona indirilmiş midir?

3- Eğer indirildi ise, Yozgat'ın pancar kotasının indirilmesi hangi gerekçelere dayanmaktadır? Yozgat İlinin pancar kotasının artırılması düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız; buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat Milletvekilimiz Sayın Emin Koç'un, sözlü olarak cevaplandırılmak üzere Sanayi ve Ticaret Bakanımıza yöneltmiş olduğu soruların cevaplarını, ben, kendilerinin adına, yazılı olarak hazırladıkları metinden okumak istiyorum.

Birinci sorusuna verilecek cevap şu şekilde ifade edilmiş: Pancar üretiminde kota uygulaması, 1998-2000 yılları arasında, üç yıl süreyle, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından uygulanmıştır. Daha sonra, 19 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren Şeker Kanunuyla getirilen şeker kotaları uygulaması uyarınca, ülke şeker talebi doğrultusunda, kanun kapsamında yer alan tüm şirketler için şeker kotaları belirlenmekte, şirketler, belirlenen bu kota doğrultusunda pancar üretim kotalarını belirlemektedirler.

Bilindiği üzere, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından, 2002 ürün yılında, üreticilerimizden 12 000 000 ton pancar satın alınmış, 2003 yılında ise, şeker stokları nedeniyle genelde yüzde 15 düzeyinde kısıtlamaya gidilmiştir. Bu nedenle, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine bağlı fabrika ve bölgelerinde üretim yapan pancar üreticilerimizin 2003 yılında karşılaştıkları sorunları hafifletmek ve gelir düzeylerini artırmak amacıyla, 2003 yılına mahsus olmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı "şeker pancarı kotaları ve telafi edici ödeme sistemi" uygulamasını yürürlüğe koymuştur.

Uygulamayla, üreticilerin pancar veya alternatif olarak önerilen dört üründen birini (soya fasulyesi, ayçiçeği, mısır, yem bitkisi) daraltılan ekim alanlarını kullanmak suretiyle üretmelerine imkân tanınmıştır.

Üreticilerimizin (A) kotası şekerpancarı ile önerilen alternatif ürünler arasındaki gelir kaybı, telafi edici ödeme desteğiyle giderilmiştir.

Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi kayıtlarına göre, uygulamaya yaklaşık olarak 2 000 köyde 13 000 üreticimiz katılım sağlamış ve 75 000 dekar arazi değerlendirilmiştir. Üreticilerimizin, daha çok, mısır ve ayçiçeği ekimine ilgi gösterdikleri tespit edilmiştir.

İkinci sorusuna ise cevap şöyledir: Birinci soruda yapmış olduğum açıklamalara ilaveten, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve bağlı ortaklıkları için tahsis edilen şeker kotası doğrultusunda belirlenen toplam 10 300 000 ton olan pancar kotası miktarı, 2002 yılı pancar üretim kotasına göre yüzde 24; 2002 yılı bedeli ödenen pancara göre yüzde 15 düzeyinde düşüktür. Kota kısıtlaması, fabrikalar bazında ise, yüzde 9 ile yüzde 33 arasında değişim göstermiştir.

2003 ürün yılı için, Yozgat Şeker Fabrikası ve bağlı bölgelerine tahsis edilen 370 000 ton pancar üretim kotası, iddia edildiği gibi yüzde 34 oranında azaltılmamış; 2002 yılı kotasına göre yüzde 27; 2002 yılı pancar üretimine göre yüzde 21, son dört yıla ait taahhüt miktarları ortalamasına göre ise yüzde 22 oranında azaltılmıştır.

Ekim alanı olarak ise, Yozgat İlinde, 2003 yılında, bir önceki yıla göre yaklaşık 25 000 dekar pancar ekim alanı daraltılmıştır.

Üçüncü sorunun cevabı ise şöyledir: Yurtiçi talebin yurtiçi üretimle karşılanması amacına yönelik olarak, Türkiye'de şeker rejimi, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenleyen Şeker Kanunu ile ilgili yönetmelik hükümlerine göre belirlenen kotalar, 2003 yılında, bir önceki yıla göre tüketim fazlası şeker nedeniyle ülke genelinde azalma göstermiştir.

Tüketim fazlası şeker, şirketlere stok maliyeti yükleyerek finansman durumlarını bozmakta, düşük dünya fiyatları nedeniyle, ihracatı, desteksiz mümkün olmamaktadır. Ayrıca, tüketim fazlası şekerin ihracına Hazine tarafından destek de verilmemektedir.

Bununla birlikte, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan şekerpancarı kotaları ve telafi edici ödeme sistemiyle, tüm fabrikalarımızda olduğu gibi, Yozgat Şeker Fabrikasında da, üreticilerimizin talep etmesi halinde, mevcut kotalarına ilave olarak pancar ekimine olanak sağlanmıştır.

Yürütülen uygulama doğrultusunda, Yozgat İlinde; 486 üretici, 5 148 dekar alanda ayçiçeği; 83 üretici, 652 dekar alanda mısır; 14 üretici de, 146 dekar alanda yem bitkisi olmak üzere, toplam 5 946 dekar alanda ekim yapmışlardır.

Böylelikle, 2002 yılında daraltılan 25 000 dekar pancar ekim alanı, alternatif ürün ekimi için üreticilere tahsis edilmiş; ancak, üreticilerden gelen talep doğrultusunda bu alanın yüzde 24'ü kullanılmıştır.

Ekonomik gelişmelere paralel olarak, şeker stoklarının azaltılması nedeniyle, pancar kotalarında, 2004 yılı için -verilebilecek son bir açıklama olarak ifade ediyoruz, burada yazılan ifadeyi aktarmaya çalışıyorum- 2003 yılı ekim kotası kadar, şekerpancarı üreticilerinin ekim yapabileceğini belirtiyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

2. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kısa olarak söz hakkınız var; buyurun Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli üyeler; şunu üzüntüyle belirtmek istiyorum: Bu soru önergesini 28 Mart 2003 tarihinde verdim. Soru önergesini, bir yıla yakın bir süre önce vermeme rağmen, bugüne kadar olumlu bir yanıtını alamadım. Halbuki, soru önergesi vermenin amacı, o konuda çabucak bilgi almak ve gereken açığı kapatmaktır.

Şu bir gerçek; Türkiye genelinde ebe, hemşire ve hekim ihtiyacının çokluğunun yanı sıra, bölgelerarası dağılımda önemli dengesizlikler de göze çarpmaktadır. Bu dengesiz dağılımdan ve personel açığından en olumsuz etkilenen illerden birisi de Afyon'dur. Afyon'da, 145 sağlık ocağı, 174 köy sağlıkevi ve 252 mahalle sağlıkevi bulunmaktadır. Sağlık ocaklarının 141 tanesi faal olarak çalışırken, 4 tanesi, yer ve personel temin edilemediğinden faaliyete geçirilememektedir. Afyon Merkez ve ilçeleri ile kasaba ve köylerinde bulunan sağlık ocağı ve sağlıkevlerinin hemen hemen yüzde 60'ında doktor, hemşire, ebe ve hizmetli bulunmamaktadır.

Afyon'da bir hekime 4 440, bir pratisyen hekime 2 467, bir hemşireye 1 308, bir ebeye ise 1 356 hasta düşmektedir. İlimizde, vatandaşlar, sağlık ocaklarından faydalanamamaktadırlar. Hastalar kaderlerine terk edilmişlerdir. Ebe, hemşire ve doktorsuzluk nedeniyle sağlık ocakları kapatılmak zorunda kalınmıştır.

Afyon, sağlık hizmetlerinde 1980 sonrasının en kötü dönemini yaşamaktadır. Kasabalarda ve köylerde bulunan sağlık ocaklarının bazıları -biraz önce de açıkladığım gibi- kapalı durumdadır. Buralarda yaşayan vatandaşlar, sağlık ocaklarında sağlık hizmetlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Afyon İlinde köy ve kasabalarda bulunan sağlık ocaklarında şu anda 138 doktor açığı bulunmaktadır. İlçe merkezleri ve Merkez İlçedeki doktor açığı 582'dir. Afyon İlinin genelini aldığımızda, bu açık 720 hekimdir. Hemşirelerin doktorluk yaptığı, yerel basında yer almaktadır. Bu durum yerel basında sık sık eleştiri konusu yapılmakta ve bu da siyasî iktidarın sağlık politikasını gözler önüne sermektedir.

Sağlık hizmetleri ihmal edilebilecek, ertelenebilecek hizmetlerden değildir. Sağlık ocaklarında bir doktorun olmaması, bazen bir hayatın kaybedilmesine veya ömür boyu çekilecek bir ıstıraba dönüşebilmektedir.

Bu duygularla, hepinize saygılarımı sunuyorum. Bundan sonra Afyon'un sağlık konularına siyasî iktidarca daha fazla ilgi gösterileceği inancımı da belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

3. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bu soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Söz istiyor musunuz efendim?

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce belirttiğim gibi, bu soru önergem de 28 Mart 2003 tarihinde verilmiş, bir yıla yakın bir dönem geçmesine rağmen, buna da, Sayın Bakanlıkça, olumlu bir yanıt verilmemiştir.

Sorum, Sağlık Bakanlığına bağlı devlet hastanelerine sağlık personeli alımlarında sağlık meslek yüksekokulu mezunlarının değerlendirilmediğine, bu kadrolara, daha ziyade, sağlık meslek lisesi mezunlarının alındığına ilişkindi.

İki yıllık ve dört yıllık sağlık meslek yüksekokulu mezunları, sık sık mağduriyetlerini iletmektedirler. Sağlık Bakanlığına yapılan en son sağlık personeli alımlarında da, yine, sağlık meslek lisesi mezunları alınmış, meslek yüksekokulu mezunları başvuru dahi yapamamışlardır. Elbette, bu kadrolara sağlık meslek lisesi mezunları da yerleştirilmeli; ancak, aynı konuda akademik eğitim alan yetişmiş personelin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, bu yüksekokullar işsiz yetiştirmeye devam edecek, buralarda okuyan öğrencilerin zamanı ve ailelerin maddî olanakları, umutlarıyla beraber tükenmeye devam edecektir.

Son yapılan sözleşmeli personel alımlarında, sıfır puan alan kişilerin çeşitli kadrolara atanması, iyi puan alan birçok adayın mağdur edilmesine neden olmuştur. Sağlık Bakanlığına personel alımları, maalesef, doğru bir şekilde yapılamamış ve bir skandala yol açılmıştır. İnsan sağlığı gibi son derece önemli bir konu, sınavda sıfır puan alacak kadar başarısız olmuş bilgisiz personele emanet edilmektedir. 70'in üzerinde puan alan birçok aday açıkta kalmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı, bunun bir yeterlilik sınavı değil, yarışma sınavı olduğunu söylüyor. Acaba, hangi yarışmada sonuncu olanlar ödüllendiriliyor?! Eğer, sınavda doğru cevaplandırılan soruların bir değeri yoksa, neden sınav yapılıyor?! Sağlık Bakanlığı yetkilileri sınav sisteminde sorun olmadığını söylüyorlar. O zaman, hata nereden kaynaklanıyor?.. En azından, atamaların kura çekilerek yapılması daha adil olmaz mıydı?..

Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı bu sınavı ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır. Bu sınavın iptal edilmesi ve yerleştirmelerin hakkaniyet içerisinde yeniden yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

4. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Öğüt?.. Yok.

5. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Öğüt?.. Yok.

6. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;  önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Budak, söz istiyor musunuz efendim?

NECDET BUDAK (Edirne) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Budak.

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enez İlçesi balıkçı barınağının yat limanına dönüştürülmesiyle ilgili sorum cevaplandırılmadığından söz hakkı doğmuştur; bu nedenle söz aldım; bütün Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Burada, soru önergeleriyle hükümete yönlendirdiğimiz sorulara, açıkçası, genellikle, geçiştirici ya da yuvarlak cevaplar veriliyor. Biz, bunları yerel basına gönderiyoruz. Yerel basın da bu verilen cevaplardan tatmin olmuyor; bu sefer, tekrar aynı sorular bize geliyor. Biz, bunları tekrar burada gündeme getiriyoruz; ama, hiçbir sonuca ulaşamıyoruz.

Ben, buradan bir öneride bulunmak istiyorum. Muhalefet partisi milletvekilleri olarak bizlerin sunmuş olduğu bu önergeleri, ilgili bakanlık ya da İktidar Partisi milletvekilleri ya da o bölgenin milletvekilleri ciddîye alır ve bu projeleri gerçekleştirme yönünde adım atarlarsa, partilerine ve ülkeye katkıları olur ve kredi de onların olur.

Bakın, bu Enez İlçesiyle ilgili önergemde şu var: Enez Saros Körfezi, dünyanın en temiz körfezi ve yat limanı olması bakımından dünyadaki beş altı yerden biri ve 20 dakikalık bir feribot seferiyle, Dedeağaç'a gidip gelinebilecek bir yer. Burada, 100 000-150 000 yatın konaklayabileceği bir liman var. Burada 400 000-500 000 dönümlük düz bir arazi var ve tatlı su var. Burası, golf sporu için, artı, doğa sporları için çok uygun bir yer. Burası askerî yasak bölge olduğu için, bu alanı kullanamıyoruz ve bu projeyi gerçekleştiremiyoruz. İtalyanlar ise, bu bölgeden yer satın alıyorlar, yazlık yerler satın almaya başladılar. Burada, yaptığımız hesaplamalarda, 3 000 ilâ 5 000 kişiye istihdam olanağı var.

Yine, aynı şekilde, İpsala sınır kapısına 20 kilometrelik bir yol var. Bu yol yapıldığı takdirde, turistler, 120 kilometrelik yol yerine 20 kilometrelik bu yolla Enez'e ulaşabilecekler.

Yine, iki gümrük kapısı arasında 170 kilometre mesafe olduğundan, Enez balıkçı barınağındaki alanda sınır ticareti olmuyor; çünkü, burada, gümrük kapısı varmış, 1980 yılında bu kapı kapatılmış, faal değil ve karşısında, nüfus yoğunluğunun olduğu bir Yunan şehri var; fakat, iki kapı arasında mesafe çok fazla olduğundan ve mevcut kapıların karşısında Yunanistan'ın büyük şehirleri olmadığından, sınır ticaret kapasitesi çok düşük. Eğer, biz, sadece buradaki gümrük kapısını -Bodrum'da olduğu gibi- açar ve birkaç memur görevlendirirsek ve yat limanını özelleştirme yoluyla bu bölgeye açarsak, 3 000 ilâ 5 000 kişiye istihdam olanağı çıkar.

Buradan, ben, bölge milletvekili olarak, muhalefet partisi milletvekili olarak, bu projenin, hükümet tarafından, bakanlık tarafından değerlendirilmesini talep ediyorum; umarım, dikkate alırsınız. Yaparsanız, bölge için çok büyük faydası olacağını düşünüyorum.

Biz, Edirne'de, 3'ü Cumhuriyet Halk Partisinden, 1'i Adalet ve Kalkınma Partisinden olmak üzere 4 milletvekiliyiz. Bölgede, bizleri, İktidar Partisi milletvekilleri olarak gördükleri için, o kadar çok sorun geliyor ki... Biz, İktidar Partisi milletvekili arkadaşımıza da aktarıyoruz; ama, yeterli gelmiyor.

Bütün bu projeleri, buradaki milletvekillerine de tekrar sunuyorum: Askeri yasak bölgenin kaldırılması, gümrük kapısının açılması, feribot seferlerinin düzenlenmesi, İpsala Gümrük Kapısı ile Enez arasındaki 20 kilometrelik yolun yapılması.

Herkese saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

7. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Şahin?.. Yok.

8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Sayın Maliye Bakanımız bu soruya cevap vereceklerdir.

Soruyu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.4.2003

                                 Feramus Şahin

                                              Tokat

Tokat İli Turhal İlçesi SSK Hastanesinin ek binası 1994 yılında yatırım programına alınmıştır. 1999 ve 2000 yılı yatırım programında da vardır. Ancak, bu işe henüz başlanamamıştır. Bölgenin aktif SSK'lı sayısı 6 183, emekli sayısı 14 000, hastanenin günlük poliklinik sayısı 1 000, mevcut hali ise 36 yatak kapasitelidir ve ihtiyaca cevap verememektedir.

Bu nedenlerle;

1- Yukarıda da belirtildiği gibi, 1994 yılında yatırım programına alınan Turhal SSK Hastanesi ek binası için 2003 yılında eködenek koymayı düşünüyor musunuz?

2- 2004 yılı yatırım programına alma konusunda ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Sayın Feramus Şahin tarafından Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza sorulan sözlü soruyu cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Bu arada -biraz önce kürsüde konuşma yapan Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak dile getirdiler- Enez balıkçı barınağının düzenlenmesi, Dedeağaç'la olan bağlantısının kurulması, oranın bir balıkçı barınağından ziyade yat limanı gibi bir görev görmesi, bu bağlantı yolunun yapılması ve oradaki gümrük kapısının açılmasıyla ilgili olarak bizim çalışmalarımız devam ediyor; onu, ben, bilgi olarak arz edeyim. Ben, Edirne Milletvekili değilim; ama, Edirneli bir Bakanım. Bunu, hemşerilerim için de yapmak, takip etmek durumundayız. İlgili bütün milletvekili arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Gümrükler Genel Müdürlüğünce orada gerekli incelemeler yapıldı, onlar da olumlu bakıyorlar. İnşallah, kısa zamanda orayı da programa alırız, oradaki kapıyı açarız.

Şimdi, Enez'deki balıkçı barınağıyla ilgili olarak, ben, hem Kültür ve Turizm Bakanıyla direkt olarak konuşacağım ve hem de bu konunun takipçisi olacağım. İnşallah, kısa zamanda, düşünülen o güzel projeleri hayata geçiririz; çünkü, bölge için hakikaten çok önemli; hem turizm için önemli hem Yunanistan'dan fazla kişinin gelmesi açısından, döviz girdisi bakımından çok önemli. Bunu takip ediyoruz ve bundan sonra, sizin söylediğiniz diğer hususlarda da takip edeceğiz. Bir şeyiniz varsa, tekrar, benimle irtibat kurabilirsiniz, ben sizi bilgilendiririm.

Teşekkür ederim.

İkinci konuya gelince; Turhal SSK Hastanesi ek poliklinik inşaatı 1994 yılında yatırım programına alınmıştır; ancak, projeye yeterli ödenek ayrılmadığı için de ihale edilememiştir. 2001 yılında yatırım programında 1 milyar Türk Lirası ödenekle yer almaktayken, 2002 yılı yatırım programının rasyonel bir yapıya kavuşturulmasını teminen, Yüksek Planlama Kurulunun 11.12.2001 tarih ve 2001/126 sayılı kararıyla yatırım programından çıkarılmıştır; yani, 2001 yılında yatırım programından çıkarılıyor.

Tokat Turhal SSK Hastanesi ek poliklinik projesi 2003 yılı yatırım programı teklifinde yer almamaktadır. Başbakanlığın 2002/4 sayılı genelgesi eki 2003 yılı yatırım programı hazırlama esaslarında, Yüksek Planlama Kurulunca yatırım programından çıkarılan projelerin yeniden teklif edilemeyeceği belirtilmektedir.

Tokat Valiliğinin 25.8.2003 tarih ve 2564 sayılı yazısında, hazırlanarak yazı ekinde gönderilen protokolün imzalanarak gönderilmesi istenilmekte olup, bu protokolde, yapılacak ek binanın maliyetinin 430 700 000 000 lira olduğu ve bu bedelin yüzde 30'unun İl Özel İdaresince, yüzde 70'inin ise Bakanlığımızca karşılanması gerektiği belirtilmektedir. Kurulumuzun yatırım programında yer almayan proje için, kurumun bu projeye katkı sağlaması mümkün değildir. Hastanenin, Koruma ve Hizmetlerini Geliştirme Derneğince yerel imkânlarla desteklenmesiyle yapımı için gerekli çalışmalar sürdürülmekte olup, binanın kazı imalatı yapılmış bulunmaktadır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

Soru cevaplandırılmıştır.

9. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Oral?.. Yok.

10. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Koç?.. Yok.

11. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Tiryaki, söz istiyor musunuz?

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, İhale İlanları Yasasına ilişkin düşüncelerimi aktarmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yerel basında 50 milyar liralık ilanlar bir sene içerisinde veriliyor. 50 milyardan yukarıda olan ilanlar ulusal basına veriliyor. Biz, bu adaletsizliğin kaldırılmasını istiyoruz. Ben, bu soruyu daha önce vermiştim. Şimdi Anadolu basınımıza verilmiş olan değer biraz daha iyileştirilmiştir. Yalnız, 50 milyardan yukarıda olan ilanlar ulusal basınımıza veriliyor; bu adaletsizliğin giderilmesi için, 150 milyar liraya kadar olan ilanların, yalnız ulusal basınımıza değil, yerel basınımıza da verilmesini istiyorum; çünkü, bir sene zarfında, bunlar kendi çalışanlarıyla, emekleriyle bir yere gelemiyorlar, zaten ufak yerlerde az bir ilan var, eğer, bu ilanlardan yerel basınımızı...

RESUL TOSUN (Tokat) - Halil Bey, kanun çıktı ya, 13 üncü maddeyi daha önce değiştirdik.

HALİL TİRYAKİ (Devamla) - Ben bu konuyu daha önce sormuştum. Neyse... Bu konuda, düşüncelerimi aktarmış bulunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tiryaki.

12. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Melik, buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Nisan 2003 tarihinde vermiş olduğum bir soru önergesiyle ilgili olarak huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle.

Değerli arkadaşlar, bazı sorularımız, bazı soru önergeleri, zamanında cevap verilemediği için maalesef güncelliğini yitiriyor. Bir yerde, aslında, zaman zaman burada tartıştığımız Meclis İçtüzüğünü ve Meclisin çalışma sistemini gündeme getirmemiz gerekiyor. Benim iki üç ay sonra bir yılı bulacak bu soru önergeme şimdiye kadar cevap verilememiş olmasının da, Meclisin, milletvekillerinin denetleme görevini ne kadar yapıp yapamadığının en güzel örneklerinden biri olduğu kanısındayım.

Bakın, değerli arkadaşlar, 3 Nisan 2003 tarihinde gazetelerde çıkan bir haber: "Türkiye, koalisyonun içindedir ve müttefiki ülkelerle birlikte hareket etmektedir." Bu, Sayın Dışişleri Bakanımız tarafından söylenmiş bir sözdür. Kendileri tarafından da yalanlanmadığına göre, bunu, kendileri tarafından telaffuz edilmiş bir söz olarak hepimiz kabul ediyoruz; ancak, bir yıl içinde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkileri şöyle bir hafifçe gözden geçirirsek, biz onların müttefiki miyiz veya onlar hakikaten bizim müttefikimiz midir değil midir, çok basit bir şekilde ortaya çıkabilmektedir. Zaten müttefiki olup olmadığımız da geçen zaman içinde belli olmuştur.

Tabiî, böyle bir açıklama yapmakla, aslında şu soru hatıra geliyor: Bu açıklamayla, Türkiye Cumhuriyetinin, Irak'a yapılan saldırıda saldırgan güçlerin yanında olduğunu mu açıklıyoruz? Eğer, Sayın Dışişleri Bakanımız böyle bir açıklama yapmışsa, bu yetkiyi kimden almıştır? Ayrıca, biliyorsunuz, yine, o günlerde Amerika Birleşik Devletleri savaş bütçesi görüşülürken, Amerikalı Milletvekili Cunningham'ın, Türkiye'yi "harçlığı artırılmaması gereken, kasıtlı kötü bir şey yapmış yaramaz çocuk" benzetmesi karşısında da hükümetimiz, maalesef, tepkisiz kalmıştır. Ben isterdim ki, Değerli Dışişleri Bakanımız, bunu o günlerde Türk kamuoyuna, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tümüne açıklasın. Ancak, bugüne kadar böyle bir açıklama yapılamamıştır. Ben, bu sorumun, her zaman için Türkiye'nin gündeminde olan ve herkes tarafından, her vatandaş tarafından sorulması gereken, sorgulanması gereken bir konu olduğu kanısındayım. Bunu burada kamuoyuna açıklamayı görev biliyorum.

Hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

13. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkıyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Ünlütepe, buyurun, söz hakkı sizin.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli üyeler; bu sorumu da 3 Nisan 2003 tarihinde sormuşum. Soru önergeleri, sorulduğu günlerde olayların sıcaklığıyla sorulan sorular olduğu için, o zamanlar, Türkiye'nin gündemini oluşturuyordu. O sorularımda şunu belirtmişim: Amerika'nın Türkiye'deki liman ve üslerin modernizasyonunu içeren tezkere kapsamında İskenderun'a getirdiği askerî personel ve araçların çıkış noktası olarak Habur Sınır Kapısını kullandığı ve buradan Kuzey Irak'a geçirildikleri doğru mudur?

Bu durumda, Amerika Kuzey Irak'a Türk toprakları üzerinden askerî sevkıyat yapmış olmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu yönde bir yetki alınmadan yapılan bu sevkıyat hükümetin bilgisi dahilinde midir; bilgi dahilinde yapıldıysa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen üs ve limanların modernizasyonu hakkındaki tezkerenin sınırları aşılmış mıdır?

O günün koşullarında verilmiş olan bir soru önergesiydi, o günlerde yanıtlanmış olsaydı bu yanıtın bir anlamı olacaktı; üzerinden çok uzun bir dönem geçti.

Dilerim, Irak'ta demokrasi yaygınlaşır; ama, öğrendiğimize göre oraya 380 000 ton bomba atıldı. Bomba atarak demokrasiyi getiremezsiniz. Binlerce suçsuz sivil öldü; dilerim bunda bizim bir kusurumuz olmasın.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

14. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Altay?.. Yok.

15. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bu soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Söz istiyor musunuz efendim?

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aylar önce verdiğim bir soru önergesinin bugün yanıtlanması gerekiyordu; Sayın Bakanımız yoklar...

Önce, şu noktanın altını çizmek istiyorum: Burada birkaç kez tekrarladım, tekrarladık, söyledik; bizim asıl görevlerimizden biri, yasama organının temel görevlerinden biri denetimdir; kamu yönetiminin, bakanlarımızın denetimidir. Bu denetimin de değişik yolları, yöntemleri var; en kolay ve en başta geleni ve hızla yanıtlanması gerekeni soru önergeleridir.

Şimdi, 1 000 dolayında sözlü soru önergesi gündemde bekliyor. Biz, günde üç beş tanesini görüşüp geçiştiriyoruz ve aylar sonra güncelliği ortadan kalkmış bir biçimde sorularımıza yanıt verilecek gibi oluyor; gibi oluyor diyorum, sayın bakanlar Meclis Genel Kurulunu çok da ciddiye almadıkları için, Genel Kurul toplantılarına katılmadıkları için -Sayın Maliye Bakanımız şu anda burada, Tarım Bakanımız da burada- bu bakanların sözlü sorulara yanıt vermedeki bu savsaklaması -diyeceğim- önemli bir eksikliktir, bir büyük noksandır ve Meclisin asıl görevlerinden birini yapmasının önündeki en temel engeldir.

Şimdi, bunları söyledikten sonra, bu sorunun konusuna geliyorum. Yıllar önce, yanılmıyorsam onbeş yıl önce, seçim bölgem, Ankara'ya bağlı Kalecik İlçemizde bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesi yapılması projelendirilmiş, bunun temeli atılmış -büyük törenlerle- ve belli bir beton kısmı da yapılmış; fakat, daha sonraki yıllarda gerekli tahsisat ayrılmadığı için bu hastane bitirilemiyor.

Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda da, bu inşaatın ne olacağını sordum; somut bir yanıt verilmedi. Yani, bu hastane tümüyle gündemden kaldırılıp yapılmayacak mı, yoksa, inşaatın bir an evvel tamamlanması yoluna mı gidilecek sorusu hâlâ boşlukta.

Ben, yöreyi temsilen şunu söylüyorum: Bu proje, önemli hazırlıklardan sonra, yörenin doğal güzelliği, Ankara'ya yakınlığı ve benzeri etkenler dikkate alınarak hazırlanmıştır. Kalecik Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Bu, Ankara'daki hastane yükünü de hafifleteceği için, önemli bir noktadır. Bu hastanenin bir an önce bitirilmesi, çok fazla olmayan bir yatırımla olanak içindedir, mümkündür, yapılabilir.

Ben, hükümetimizden, Kalecik Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi için daha çok kaynak ayrılmasını, bu hastanenin yarım bırakılmamasını, bir an önce bitirilmesini ve halkın hizmetine sunulmasını istiyorum. Diliyorum ki, insanlarımızın ruh ve sinir bozucu etkenlerden uzak kalacakları, ruhsal ve sinirsel sağlıklarının iyi olacağı, yerinde olacağı günler yakın olsun, bu tür hastanelere de çok gereksinim olmasın; ama, bir gerçek var ki, buna ihtiyacımız var ve bir an evvel yapılmalıdır.

Çok teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kepenek, teşekkür ediyorum.

16. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

17. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364) ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.

                                    Ufuk Özkan

                                            Manisa

Şu anda Tekel depolarında 452 000 000 ton tütün stoku olduğu bilinmektedir.

1- Söz konusu tütünün vasfı nedir, satışı mümkün müdür?

2- Tütünün ambarlama ve bakım ücretinin kilogram başına 50 sent olduğunu düşünürsek, satış fiyatının düşük tutulması durumunda zaten zor durumdaki tütün üreticisinin içine düşeceği ekonomik ve sosyal sorunlar için ne gibi çözüm önerileriniz söz konusudur?

BAŞKAN - Sayın Maliye Bakanımız soruyu cevaplandıracaktır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına dair, tarafımca cevaplandırılması istenilen sözlü soru önergesine ilişkin cevaplarımızı vermek için huzurunuza gelmiş bulunuyorum.

Tekelin elinde 327 000 tonu destekleme partisi, 112 000 tonu idare partisi olmak üzere, toplam 439 000 ton tütün stoku vardır. İdare partisi tütünler, Tekelin sigara fabrikalarında üreteceği sigaralar için iki yıllık stok miktarıdır.

Destekleme partisinden mahkemelik, rezidülü, satış için opsiyonlu olanlar ile satış anlaşması yapılıp, halen depolarda bulunanların dışında, satılabilir 288 980 ton tütün vardır.

Satılabilir stoklardaki tütünler, yılda takriben 40 000 ton civarında satılmakta; ayrıca, sigara fabrikaları ihtiyacı olan 10 000 ton civarında da recon ihtiyacı için değerlendirilmektedir. Bu stoklar eskiden çok daha fazlaydı; fakat, şimdi, tatbik ettiğimiz politika gereği hem o stokları çoğaltmıyoruz hem de bunları satmak suretiyle veyahut da sigara imalatında harman dediğimiz harmanlarda kullanmak suretiyle, ortalama 50 000 ton daha azaltmaktayız.

Ticaret ataşelikleriyle irtibata geçilerek, sigara üreticileri ve tütün ticareti yapan firmalarla temas sağlanmaya çalışılmaktadır. İhracatçı birlikleri vasıtasıyla da, satılabilir stoklar, yerli ve yabancı alıcılara her ay güncellenerek sunulmakta ve web sayfası aracılığıyla diğer ilgililere de ilan edilmektedir.

Tekel, halen alımını yürütmekte olduğu 2002 ürünü tütünlerin ekicilerden satın alınmasıyla ilgili nevi fiyatları, ekicilere tütün dikiminden önce bildirmiş ve bu fiyatlara göre taraflarca tütün alım-satım sözleşmesi imzalanmıştır.

2002 ürün yılında Tekelle sözleşme imzalayan ekicilere, 2003 yılı ürünü için kişi başına 200 kilogram -+ yüzde 10 olmak üzere- üretim izni verilmiştir. Yakın bir tarihte ekicilerle sözleşme imzalanmaya da başlanacaktır.

Tekel, üreticiden satın alacağı tütünün fiyatını belirlerken, bir önceki yılda uygulamış olduğu fiyatı ve o yıla ait gerçekleşen enflasyon oranını dikkate almaktadır. Tekelin elinde bulunan ihtiyaç fazlası tütünleri, stok maliyetini asgarîye indirmek amacıyla, olası düşük fiyatla satması bir zorunluluk olup, ekicilerden satın alınacak tütünlerin fiyatlarının belirlenmesinde etkisi söz konusu değildir.

Saygılarımla arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Dışarıdan tütün alınıyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Harman için.

BAŞKAN - Sayın Özkan?... Yok.

Soru cevaplandırılmıştır.

18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun,  Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

19. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

20. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için ayrılan süremiz tamamlanmıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.58

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.05

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakerelerini erteliyoruz.

Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)

BAŞKAN - Komisyon?..

Hükümet?.. Burada.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakan işini gücünü bırakmış gelmiş; komisyon yok!..

Yasama görevi,  arkadaşlarımızın aslî görevi, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyon olmadığına göre, teklifin müzakereleri ertelenmiştir.

Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

4. - Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı : 322) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon Raporu, 322 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

                                             

(x) 322 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök; buyurun.

Sayın Yergök, süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Bu tasarıyla, 2253 sayılı Yasanın iki maddesinde değişiklik yapılmak istenilmektedir.

Birinci değişiklik: 2253 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve çocuk mahkemelerinin, büyükşehir belediye hudutları içerisinde kalan ilçelerde kurulmasını yasaklayan hüküm metinden çıkarılmaktadır ve büyükşehir merkezlerindeki adliye olan ilçelerde de, nüfus 100 000'i aşmışsa, oralarda da çocuk mahkemesi kurulma imkânı getirilmektedir.

Tasarının 2 nci maddesinde de "Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla belirlenir" hükmü getirilmektedir.

Bu tasarı Adalet Komisyonunda görüşüldüğünde, biz, Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak bu tasarıya olumlu oy verdik. Bu değişikliğin yapılması gereğine inanıyoruz; ancak, bu vesileyle belirtmek istediğim bir durum var. Gerçekten de, Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 1979 yılında, Yüce Meclis tarafından kabul edilmiş, Resmî Gazetede yayımlanmış ve yasanın bir hükmüne göre 1.6.1982 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüş ve yine, nüfusu 100 000'i aşan tüm ilçe merkezlerinde ve tüm il merkezlerinde on yıl içerisinde bu çocuk mahkemelerinin kurulması da yasada yer almıştır; ancak, aradan yirmiiki yıl geçmiş olmasına rağmen, bugünkü tarih itibariyle çocuk mahkemelerinin sayısı 11'dir. Şimdi, bunun ne kadar ağır bir ihmal olduğuna, geçmiş yıllardan bugüne gelen bir ihmal olduğuna Yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum. 1979 yılında Yüce Meclis bir yasa çıkarıyor, bu yasa 1982'de yürürlüğe giriyor ve on yıl içerisinde kurulması öngörülen çocuk mahkemeleri, yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana geçen süre içerisinde, yirmiiki yılı aşkın süre geçmesine rağmen, kurulamıyor. Bu, Yüce Meclisin saygınlığına da açıkça gölge düşüren bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, bu yasa maddesine, değişikliğe destek vermemizin bir başka dayanağı da şudur: Genel gerekçesinde yer aldığı gibi, daha önce 15 yaşını bitirmiş olup, 18 yaşını doldurmamışları da kapsayacak şekilde değişiklik yapıldı. Yani, daha önce, 15 yaşına kadar olan çocukları kapsıyordu yasa; o yaştaki çocuklar suç işlediklerinde, genel mahkemelerin görev alanına giriyorsa, onların, çocuk mahkemelerinde yargılanması öngörülüyordu; ama, daha sonra, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul ettik, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesini kabul ettik ve bu sözleşmelerin, her iki sözleşmenin 1 inci maddesinde de "18 yaşına kadar her insan çocuktur" deniliyor. Bu anlamda, daha önce yapılan ve 18 yaşına kadar olan küçükleri çocuk sayan düzenleme doğrudur ve bunlar da çocuk mahkemesinin görev alanına girince, çocuk mahkemelerinin, bir anda, iş kapasitesi, dava sayısı alabildiğince artmış bulunmaktadır. Sayın Bakanın verdiği bilgiye göre, İstanbul'da, sadece İstanbul'da, ağır cezadan, devlet güvenlik mahkemesinden, asliye ve sulh cezadan çocuk mahkemesine gönderilen dosya 15 791'dir ve yine çocuk mahkemelerinin kapsamına giren dosya sayısının da yaklaşık olarak 100 000 olduğu ifade edilmiştir. Şimdi, İstanbul gibi bir yerde bir iki çocuk mahkemesinin, artık, bu yükün altından kalkması kesinlikle mümkün değildir. O nedenle, adliye olan ve nüfusu 100 000'i aşan büyükşehir hudutları içindeki ilçelerde de, elbette ki, çocuk mahkemesi kurulmalıdır. Bu anlamda, yasayı desteklediğimizi, tasarıyı desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Ancak, bu, sorunu çözmüyor, sadece günü kurtarmaya yönelik bir düzenlemedir; Sayın Bakan da bunu kabul edecektir. 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkında Kanunda 15 yaşına kadar olan çocuklar, aslında, küçük olarak kabul ediliyor; çünkü, "küçük" tabiri kullanılıyor. Orada da, bütün koruyucu tedbirler 15 yaşına kadar olan çocuklar için düzenlenmiştir. 15-18 yaş arasındaki çocuklar, suç işlediklerinde 2253 sayılı Yasada öngörülen tedbirlerden yararlanamıyor, bunlar uygulanamıyor; sadece, asliye ceza mahkemesinin, ağır ceza mahkemesinin, devlet güvenlik mahkemesinin yerine, bunlara verilecek cezayı çocuk mahkemesi veriyor. Örneğin, indirimle ilgili, Çocuk Mahkemeleri Kanununda yer alan 12 nci madde uygulanamıyor, 15-18 yaş arasındaki çocuklara, Türk Ceza Yasasının indirimle ilgili 55 inci maddesinin üçüncü fıkrası uygulanıyor. Yine, Çocuk Mahkemeleri Yasasındaki şartlı ertelemeyle ilgili 38 inci madde 15-18 yaş arasındaki küçüklere uygulanamıyor; bunun yerine, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi uygulanıyor.

O nedenle, günü kurtarmaya yönelik değişikliklerle değil, bu konunun topluca ele alınması gerekir, bu yönde düzenlemelerin yapılması gerekir. Adalet Komisyonunda da konuyu gündeme getirdiğimizde, Sayın Bakan, Adalet Bakanlığı bünyesinde bir komisyonun çocuk hukukuyla ilgili bu tür bir çalışma içerisinde olduğunu ve 2004 yılının mümkün olan en erken tarihinde de bunun gündeme geleceğini ifade etti. Gerçekten de, bu düzenlemeler, bir an önce, yapılmalıdır.

Asıl hedef, elbette ki, şu olmalıdır: Suç işleyen çocukları suç işlemeden önce koruyacak, suçlu çocuk sayısını azaltacak sosyal tedbirleri, ekonomik tedbirleri, eğitici tedbirleri almak gereklidir; ama, çocuk mahkemelerinin görev alanına giren suç dosyalarının sayısının alabildiğine arttığını düşündüğümüzde de, bu mahkemelerin sayısının artırılması gereği ortadadır; bugüne kadar da çok geç kalınmıştır.

Gerçekten de, zaman zaman yargıdan şikâyet ediyoruz, yargıya güven duymadığımızı ifade ediyoruz; yargının sorunlarını çözme konusunda da, ne var ki, gerekli adımları yeterince atmıyoruz. Sayın Bakanın da çok çarpıcı şekilde bu sorunları zaman zaman ortaya koymasına rağmen, bu sorunların çözümü doğrultusunda çok büyük adımların atıldığını da söyleyemeyiz. Bu da, gerçekten, ülkemizin hukuk devleti yolunda ilerlemesi açısından bir zaaf olarak ortaya çıkabilir.

Nitekim, 2002 malî yılı bütçesi üzerinde, 6 Aralık 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisinin muhalefette olduğu dönemde, o partinin bugün de çok önemli görev noktalarında olan sayın sözcüleri şunu ifade etmiştir: "Bir devletin hukuk devleti olup olmadığının bir turnusol kâğıdı var. Bunun adı bütçedir. Adalet Bakanlığına bütçeden yüzde 1'in altında pay ayrılıyorsa, o devlet hukuk devleti değildir." Adalet ve Kalkınma Partisinin bir diğer sözcüsünün de "Adalet Bakanlığına bütçeden ayrılan paydan tasarruf ediliyorsa, bu, adaletten tasarruf demek, hırsıza, soyguncuya doğrudan yardım etmek demektir. Bu tasarruf nedeniyle, bu düşüncede olanları ayıplıyorum, bu düzenlemeyi getiriyorum diyenleri ayıplıyorum" demiş olmasına rağmen, iki yıldır, bütçe rakamlarına baktığımız zaman, çok fazla bir ilerleme göremiyoruz ve yine, Adalet Bakanlığının bütçesinin yüzde 1'in altında kaldığını görüyoruz; geçen yıl binde 7,5; bu yıl binde 9,2 düzeyinde... Bu kaynak ayrılmadığı zaman da, işte çocuk mahkemelerinin kurulması da, yargıda reform yapılması da, yargının hepimiz tarafından bilinen ve zaman zaman her platformda dile getirdiğimiz sorunları da çözülemiyor.

Ben, Sayın Adalet Bakanının bu iktidarın en güçlü bakanı olduğuna inanıyorum; ama, Adalet Bakanlığı da, ne yazık ki, bu hükümetin en güçsüz bakanlığı. Bu çarpıklığın bir an önce giderilmesini ve bu sorunların kesin bir şekilde çözülmesini diliyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yergök.

Gruplar adına ikinci söz isteği, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Harun Tüfekci'ye ait.

Buyurun Sayın Tüfekci. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HARUN TÜFEKCİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili yasa tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Komisyonu olarak, bugüne kadar hükümetten gelen yasa tasarıları ile milletvekillerinden gelen yasa teklifleri, hızla görüşülmüş, ilmî kriterler ışığında uzman kişiler dinlenmiş, siyasî mülahazalardan uzak, günün ihtiyaçlarına uygun hazırlanarak, Genel Kurula indirilmek suretiyle yasalaşması zemini oluşturulmuştur. 4 maddeden oluşan Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı da, Adalet Komisyonunun AK Partili üyeleri ve Cumhuriyet Halk Partili üyelerinin oybirliğiyle kabul edilmiş ve Genel Kurula, siz değerli milletvekillerinin huzuruna getirilmiştir.

4963 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 30.7.2003 tarihinde yasalaşmış olup, 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, çocuk mahkemelerinin görevi, suç tarihinde 15 yaşını bitirmiş olup 18 yaşını doldurmamış bulunanları da kapsayacak şekilde genişletilmiş ve yine, 4963 sayılı Kanunla, 2253 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılarak, suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunan çocukların, devlet güvenlik mahkemelerinde değil, çocuk mahkemelerinde yargılanması yolu açılmıştır.

Yasal mevzuattaki değişiklikle, çocuk mahkemelerinin görev alanındaki genişlemeye bağlı olarak, çocuk mahkemelerinde görülen işlerde yoğun bir artış olduğu gözlenmiş; ayrıca, 2253 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve çocuk mahkemelerinin büyükşehir belediye hudutları içinde kalan ilçelerde kurulmasını yasaklayan hükmün, çocuklar hakkında yürütülecek hazırlık soruşturması, yargılama ve uygulanacak tedbirler ile çocukların topluma yeniden kazandırılmasında yürütülen çalışmaları olumsuz yönde etkilediği, büyükşehir belediyesi hudutlarında kalan ve merkez nüfusu 100 000'in üzerinde bulunan ilçelerde de çocuk mahkemesinin kurulmasının, çocuğun topluma yeniden kazandırılmasında ve yargılama hukuku kurallarını bütünüyle uygulayabilmede daha etkili sonuçlar doğuracağı göz önünde bulundurularak, bu kanun tasarısının hazırlanma zarureti doğmuştur.

Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla belirlenecek olup, ancak, yargı çevresinin, ihtiyaca göre, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla değiştirilebileceği yönünde yeni bir düzenleme getirilmiştir.

Genel Kurulda görüşülmekte olan yasa tasarısına, AK Parti Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüfekci.

Şahsı adına, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal ve ekonomik gelişmenin hızlı bir seyir takip ettiği günümüzde, bir yandan toplumun temelini teşkil eden aile yapısı değişikliklere maruz kalmış, diğer yandan çocukların iyi yetişmesini sağlamak için yeterli eğitim ve öğretim imkânlarının temin edilememesi gibi nedenlerle çocuk suçluluğu önemli bir artış göstermiştir. Daha 19 uncu Asrın sonlarından itibaren çocuk suçluluğu sosyal bir tehlike teşkil edecek şekilde çoğalmıştır. Çocuk suçlarındaki bu artış, bir taraftan çocuğun suça yönelmesindeki sebepler ve bu sebeplerin ortadan kaldırılması çarelerinin araştırılmasını zorunlu kılmış, diğer yandan da çocukların kişilikleri zedelenmeden ve örselenmeden yargılanması usulleri üzerinde durulmuştur.

Çocuk suçluların psikolojik yapısındaki farklılık, suçlu çocuklara uygulanacak müeyyidelerin mahiyeti ve özellikle sosyal, ekonomik ve kültürel şartlar yüzünden kendi eyleminin mağduru durumundaki çocukların topluma yeniden kazandırılması önem taşımaktadır; aksi takdirde, cezaevine giren bir çocuğun, yetişkin suçluların yanında bir suç makinesi olması mümkündür.

Çocuk yargılanmasında, çocuk gelişim ve psikolojisi üzerinde bilgi ve tecrübe sahibi olan sosyal hizmet uzmanlarının konuyla ilgili hazırlayacakları sosyal inceleme raporlarının da dikkate alınması suretiyle, suç işleme riskine maruz kalması ihtimal dahilindeki çocukların, özel bir soruşturma ve yargılama usulüne tabi tutulmasının zorunluluğu zamanla ortaya çıkmıştır. Bu özel yargılama usulünde, aynı zamanda çocuk psikolojisi ve çocuk gelişimi üzerinde bilgi sahibi, meslekî bilgi ve tecrübeye sahip hâkim ve savcılardan oluşan çocuk mahkemelerinin teşkil ettirilmesi, bir sosyal mecburiyet olarak, zamanla ortaya konulmuştur. Bu itibarla, ilk çocuk mahkemesi, 1889 yılında Amerika'da, Şikago şehrinde kurulmuş, daha sonra İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya gibi ülkelerde de kurularak, çocuklara yönelik özel mahkemelerin teşkil ettirilmesi görüşü Avrupa'nın birçok ülkesinde benimsenmiş ve hayata geçirilmiştir. Bu arada ülkemizde de, diğer ülkelerde gelişen bu anlayışa paralel olarak, 7.11.1975 tarihinde kabul edilen ve 1.6.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunla, çocuklar hakkında yapılacak yargılamada ve alınacak olan tedbirler hakkında görevli olan çocuk mahkemeleri kurulmuştur.

1988 yılından itibaren Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon ve Diyarbakır'da çocuk mahkemeleri kurularak, çocuklar hakkındaki yargılamada görevli olan özel mahkemelere işlerlik kazandırılmıştır. Ancak, mevcut çocuk mahkemelerinin yeterli olmadığı açıktır. Aradan geçen zaman içinde, çocuk mahkemelerindeki dava sayısının artması nedeniyle, mahkemeler ihtiyaca cevap veremez hale gelmiştir. Öte yandan, çocuk mahkemelerinin kurulması ve suça yönelmiş ya da risk altında bulunan çocukların mevcut durumlarını önleyecek, ıslah edecek tedbirlerin soyut olarak alınması, çocuk suçluluğunun önlenmesinde tek başına yeterli değildir.

Bu bakımdan, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, çocuk gelişimi, psikolojisi ve eğitimi üzerinde bilgi sahibi olan pedagog ve psikolog gibi sosyal hizmet uzmanlarının mevcut kurumlarda istihdam edilmesi, meselenin çözümünde önemli bir adım teşkil edecektir. Ayrıca, bu alandaki mevcut resmî kurumlarda çocuklara yönelik hizmet anlayışı değişmeli, çocuk hukukunda gelişen anlayışa paralel olarak hizmetiçi eğitime önem verilmelidir.

Diğer yandan, çocukların sosyalleşmesinde, sivil toplum örgütlerine bu alanda görevler yüklenmeli, işbirliği imkânlarından azamî ölçüde faydalanılmalıdır. Bu arada, medya ve kamuoyu desteği alınmak suretiyle, toplumun her kesiminin çocuklara karşı hassasiyetlerinin artırılması, çocuk suçluluğuyla mücadelede sonuç almaya zemin hazırlayacaktır.

Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın suçlu olmaması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akgün.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk mahkemelerinin yaygınlaştırılması, büyükşehir sınırları içinde nüfusu fazla olan ilçelerde de kurulması çok yerinde bir karar. Zaten, Grup adına konuşan arkadaşımız bu tasarıyı desteklediğimizi söyledi.

Ben, bir eğitimci olarak, çocukların suç ortamından uzaklaştırılarak eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabiî, aslolan, çocukları mahkemeye yöneltmemektir. Elbette, bir ilerlemedir, bu konuda hazırlıklar güzeldir; ama, değerli arkadaşlar, biz, geleceğimiz olan çocuklarımıza yeterince eğitim veremiyoruz. Biliyorsunuz, uzun uğraşlardan sonra, sekiz yıllık kesintisiz eğitim bile, ancak, 1997 yılında yasalaşabilmiş ve bugün, bütün eksiklerine karşın, büyük bir kazanım olmuştur. Taşıyarak, çocuklarımızın büyük bir kısmını sekiz yıllık eğitimden geçiriyoruz; ama, daha sonra yapılan 16 ncı Millî Eğitim Şûrasında oniki yıllık zorunlu eğitim kararı alındı. Birkaç yıldır, bu karar raflarda duruyor. Her Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşüldüğü zaman "bu konuda çalışmalar yürütülmektedir" gibi, bir yuvarlak sözle geçiştiriliyor.

Değerli arkadaşlar, biz, sekiz yıllık kesintisiz eğitime, yani, çocuklarımızı, hiç olmazsa, sekiz yıllık bir eğitimden geçirmeye, çok geç kavuştuk ve yıllar sonra, uzun tartışmalardan sonra oldu ve o gün, hemen dedik ki "bu sekiz yıl yetersizdir; çünkü, Çocuk Hakları Sözleşmesinde, 18 yaşına kadar, her insan bir çocuk sayılıyor; dünyanın bütün ileri ve çağdaş ülkeleri, çocuğu eğitmekle görevlidir ve bunun, oniki yıla çıkarılması gerekir." Bu şûrada tartışıldı, kabul edildi; nedense, bu adım atılmıyor, atılamıyor.

Sokakta çocuklarımız var; bunların büyük bir kısmı hâlâ sokakta. Dilenci olmaya zorlanan çocuklarımız var. Geçen gün, basında okudum; günlük şu kadar parayla çocuklar kiralanmaktadır. Onlardan duygu sömürüsü yaparak, birtakım şirketler, kuruluşlar ve sokak mafyaları, o çocuklarımızı sömürmektedir. Bunun en güzel yolu, ekonomik durumu iyi olmasa bile, çocukların, daha çağdaş, daha iyi bir uzun eğitimden geçirilmesidir.

Değerli arkadaşlar, köy çocuklarının, ancak ilköğretimi bitirme hakkı var şu anda; devlet de, kendini öyle yükümlü duyuyor; ama, ondan sonra, köy çocuğu, yetenekli de olsa, eğitim göremiyor; çünkü, böyle bir olanak yok; devlet de, bu zorunluluğu duymuyor. İlçeye geldiği zaman, barınacak bir yeri yok, beslenecek bir yeri yok.

Şimdi, gelecek çocuklarınsa eğer, mahkeme açmaktan, hapishaneye göndermekten çok, okul yapmak ve eğitim süresini uzatmaktır akıllıca olan. Efendim, hem onu yapalım hem bunu yapalım... Doğru, çocuk mahkemesi, aslında güzel bir adım; ama, oniki yıllık kesintisiz, zorunlu eğitim gecikmektedir. Mademki, bütün dünya -bizim de altında imzamız var- 18 yaşına kadar insanı çocuk kabul ediyor, çocuğun bulunacağı yer okuldur. Eğer, ailesinin ekonomik durumu uygun değilse, daha çok yatılı okul, parasız okul açmak zorundayız, onlara yükümlülükler getirerek. Bakın, eskiden, güzel bir uygulama vardı; zorunlu hizmet. Yani, devlet, yetenekli çocukları alır -köyden alır, yoksul çocukları alır- belirli bir eğitimden sonra kendisine borçlu kabul ederdi -doğru bir uygulamaydı- ve göreve atardı; ama, şimdi, çocuklar, belirli bir eğitimden sonra, özellikle ilköğretimden sonra, gerçekten, eğitimin dışına itilmektedir. İşsiz kalan, eğitimsiz kalan çocukların da yapacağı başka bir iş yoktur. Önce, suç ortamını kaldıracak ve onu daha iyi bir yurttaş haline getirecek uygulamalar içerisine girmek gerekir.

Tabiî ki, Sayın Adalet Bakanının kendi alanındaki eksikliği gidermek için getirdiği bu tasarıyı destekliyor ve kendisini kutluyoruz; ama, bir bütün olarak bakıldığı zaman, çocuğun oniki yıllık bir eğitimden geçirilmesi, iyi bir eğitimden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

ÇOCUK MAHKEMELERİNİN KURULUŞU, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK  YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "büyükşehir belediyeleri hudutları içinde kalan ilçeler hariç", ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - 2253 sayılı Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 7. - Çocuk mahkemelerinin yargı çevresi kurulduğu il ve ilçenin mülkî sınırlarıyla belirlenir. Ancak yargı çevresi ihtiyaca göre, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca değiştirilebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5. - Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/493) (S. Sayısı : 240) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 240 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Akyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

                                             

(x) 240 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Makedonya Cumhuriyeti Balkan Yarımadasında yer almakta olup, kuzeyinden Yugoslavya, batısından Arnavutluk, güneyinden Yunanistan ve doğusundan Bulgaristan ile çevrili, yüzölçümü 25 000 kilometrekare ve 2 000 000 civarında nüfusu olan bir ülkedir.

Para birimi Denardır. Nüfusunun yüzde 65'ini Makedonlar oluşturmaktadır. Ülkede ayrıca; Arnavutlar, Türkler, Sırplar, Torbeşler, Pomaklar ve Romanlar yaşamaktadır.

Ülkenin gayri safî millî hâsılası 4 milyar dolar civarındadır. Millî hâsıladan kişi başına yılda 1 600 dolar düşmektedir.

Ülke bir tarım ülkesidir, halkın yüzde 40'ı tarımla uğraşmaktadır. İthalatın yüzde 95'i sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Tarım ürünleri ithalatı yüksek koruma altındadır. İçpiyasada darlık görülen tarım ürünlerinin kota sistemiyle ithaline mevsimlerine göre izin verilmektedir.

Başlıca ihraç ürünleri; meyve, sebze, tütün, şarap, canlı hayvan ve madenlerdir. İthal maddeleri ise; makine ve parçaları, motorlu araçlar, gıda maddeleri, konserveler, kimyevî maddeler, pamuk, traktör, ziraat aletleri, tekstil ve beyaz eşyadır. Ülkenin ithalatı 1 900 000 000 dolar, ihracatı ise 1 300 000 000 dolardır.

İthalatın yapıldığı ülkeler, Almanya, Yugoslavya, Yunanistan, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Bulgaristan, Fransa, Rusya Federasyonu, Slovenya ve Türkiye'dir.

Makedonya'yla ihracatımız pek çok mal türünden oluşmaktadır. Denilebilir ki, coğrafî ve kültürel yakınlığın da etkisiyle, mümkün olan hemen her mal ihraç edilmektedir. İthalatımız ise, hammaddeler ile çeşitli sınaî ürünlerinden oluşmaktadır. Bu ülkeye en çok ihraç ettiğimiz ürünler, meyve suları, konserveler, elektrikli ev aletleri, petrol ürünleri, tekstil mamulleri ve ev eşyalarıdır.

Makedonya, Avrupa Birliğiyle, 1997 yılında bir işbirliği anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma, sanayi, maliye, tekstil ve şarap alanlarını kapsamaktadır. Ülke, ayrıca, komşu ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yapmıştır. Bu ülkeler, Yugoslavya, Slovenya, Hırvatistan ve Bosna-Hersek'tir. Ayrıca, Bulgaristan ve Arnavutluk'la serbest ticaret anlaşmaları parafe etmiştir. Burada yatırım yapacak olan işadamlarımız, ürettikleri mallarını, Makedon menşeli olarak, bu ülkelere gümrük vergisiz satma imkânına sahip olmaktadırlar. Bu sayede, pazarlarını Makedonya'nın komşu ülkelerine de yayabileceklerdir.

Türkiye'nin Makedonya'yla dışticaret hacmi senelere göre 70 000 000 ile 100 000 000 dolar arasında değişmektedir. 50 000 000 dolar civarında malımız, bavul ticareti yoluyla bu ülke pazarlarına girmektedir. Yatırım yapan ve özelleştirme yoluyla firmalara hissedar olan işadamlarımızın sayısı yok denecek kadar azdır.

Bu ülkeyle olan dışticaretimizi karşılıklı olarak yükseltmek ve bu ülkeye işadamlarımızın yatırım yapmalarını sağlamak üzere bir serbest ticaret anlaşması parafe edilmiştir. Bu anlaşmanın kısa zamanda imza edilerek yürürlüğe konulması dileğimizdir. Bu sayede, iki ülke arasında dışticaret hacminde artış olacağı ve işadamlarımızın da Makedon Hükümetinin getireceği yeni teşviklerle yatırım yapacakları düşünülmektedir.

Makedonya'nın üzerinde kurulduğu coğrafya parçası, tarih boyunca çeşitli kültür ve siyasal örgütlerin egemenliğinde olmuştur. Bu topraklar, 14 üncü Yüzyılın ortalarından 1913 yılına kadar Osmanlı Devletinin yönetimi altında kalmıştır. Daha sonra, 1914'te, Londra Anlaşmasıyla, Sırbistan'a bırakılmış ve Birinci Dünya Savaşından sonra kurulan Yugoslavya içerisinde yerini almıştır. Ancak, 1990'lı yıllarda Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesi sonucu, kan dökülmeden, söz konusu devletin ayrılması mümkün olmuştur.

Makedonya, 8 Eylül 1991 tarihinde yapılan referandumu takiben, 18 Eylül 1991'de parlamentonun oybirliğiyle aldığı karar sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra, ismi nedeniyle Yunanistan'ın siyasî ve iktisadî engellemelerine maruz kalması, bu arada, Birleşmiş Milletlerin, Bosna-Hersek kriziyle ilan ettiği ambargonun ağır etkilerine hedef olması, bağımsızlık sonrası yaşamına damgasını vuran olumsuz gelişmelerdir.

Bildiğiniz gibi, Yunanistan'ın Makedonya'ya yakın yerleşim birimlerinde Makedonların bulunması, Yunanistan'ın, bu Makedonya'nın bağımsız bir devlet olmasına karşı çıkmasına sebep olmuştur; ama, o günden bu yana hiçbir sorun çıkmamıştır, çıkacağını da zannetmiyorum. Bunun için, benzer olaylarda kuşku duyan kişiler varsa, bunun çok yanlış olduğunu söylemek ihtiyacını duyuyorum.

Makedonya, dış siyasetinde, tüm komşularıyla iyi ilişkiler kurmak, ekonomiyi geliştirmek, ülke içi tansiyonu düşürmek ve ulusal güvenliği sağlamak için dengeli ve barışçı bir politika izlemektedir.

Ülke ekonomisi, iktisadî büyüme aşamasına İkinci Dünya Savaşından sonra, yani, eski sosyalist Yugoslavya'nın parçasıyken girmiştir; ancak, yatırımların içe dönük olarak gerçekleştirilmesi sonucu, 1980'li yıllarda başlayan ve hâlâ etkisini hissettiren problemlere yol açmıştır.

Ülkenin nüfus ve coğrafyasının verdiği izleniminin tersine, ekonominin uzmanlaşmış değil, fakat oldukça çeşitlendirilmiş bir yapıya sahip olması dikkate değer bir özelliktir.

Çeşitli üretim tesisleri, değişik doğal kaynakları, oldukça gelişmiş altyapı ile eğitilmiş işgücünün varlığı, avantajlarını oluşturmaktadır.

1992 yılından itibaren, Türkiye ile Makedonya arasındaki ekonomik ve ticarî ilişkilerin gerekli altyapıya kavuşturulması için yoğun çaba harcanmıştır. Bu çabalar sonucunda, başta Ticarî ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması olmak üzere, birçok anlaşma ve protokole imza atılmıştır.

Ayrıca, Türkiye-Makedonya İş Konseyi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu ve Makedonya Ekonomi Odası bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Türkiye'nin, Makedonya'nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olması, tarihî, kültürel bağları ve pek çok ikili anlaşmayla ilişkilerin temelinin atılmış olması, Makedonya topraklarında ülkemiz için bir avantaj oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, her iki ülkenin de 24 Nisan 1963 Viyana Sözleşmesine taraf olmasıyla birlikte, özellikle, Makedonya'nın bir Balkan ülkesi olması, her alanda gelişme yeteneği gösteren ikili ilişkilere paralel olarak konsolosluk konularının da daha geniş kapsamda düzenlenmesine ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk anlaşması imzalanmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Bu doğrultuda, iki ülke arasındaki konsolosluk anlaşması 26 Mart 2002 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasıyla, anlaşma gereği, iki ülke arasındaki konsolosluk ilişkileri -karşılıklı olarak yükümlülükler- bir esasa bağlanmış olmaktadır.

Söz konusu anlaşma; konsoloslukların kurulmasını ve görev alanlarını, konsolosluk mensuplarının uyruğunu, atanmalarını, görevlerinin son bulmasını ve çalışma statülerini; konsolosluğa ve mensuplarına tanınan kolaylık, ayrıcalık, dokunulmazlık ve bağışıklıkları; konsolosluk görevlerini, yetkilerini ve bunlara ilişkin bazı istisnaları düzenlemektedir.

Bütün bu nedenlerle, anlaşmanın yararlı olacağı düşüncesiyle olumlu oy kullanacağımızı belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akyüz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Süleyman Gündüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SÜLEYMAN GÜNDÜZ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti arasında imzalanan konsolosluk anlaşması hakkında konuşmak üzere Grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin hangi yöresine giderseniz gidin mutlaka bir Rumeli öyküsü veya türküsü dinleyebilirsiniz. Edebiyatımızın her türünde Rumeli ile ilgili birçok eser bulunmaktadır. Rumeli'den göç etmiş birçok aileyle akraba olduk, komşu olduk, aynı bayrak ve buyruk altında bir millet olduk. Onların Rumeli'deki akraba ve komşularıyla da aynı ilişkiler içindeyiz. Özellikle, benim gibi Sakarya'da yaşayan insanları şekillendiren kültürlerden bir tanesi de Rumeli kültürüdür.

Hepimizin belleğinde yer etmiş olan bir türkü vardır "çıkıp gideyim şu urumeline" diye başlar. Kültürümüz ve sanatımız Rumeli'yle o kadar kaynaşmıştır ki, bölgedeki tüm gelişmeler bizleri yakından ilgilendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti, 6 federal cumhuriyet ve 2 özerk bölgeden oluşmaktaydı. 1991 tarihinde, Yugoslavya dağılmaya başladığında ortaya 6 federal cumhuriyet çıkmıştır. Federal cumhuriyetlerin tarihsel süreç içerisinde en çok etkileşim gösterdikleri ülke Türkiye'dir. Bu cumhuriyetleri sıralayacak olursak, ülkemizin siyasetini nasıl etkileyeceğini de anlamış olacağız; bunlar, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ, Bosna-Hersek ve Makedonya'dır. Özerk cumhuriyetler ise, Voyvodina ve Kosova'dır.

Tarihî ve kültürel ilişkileri itibariyle bağımsızlık ilan eden ülkeleri ilk tanıyan ülke ülkemiz olmuştur.

Tanınmanın ardından, zaten birçok bölgedeki konsolosluklarımız büyükelçilik düzeyine çıkarılmıştır. Aynı şekilde de, yeni konsoloslukların açılması zorunlu hale gelmiştir. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti arasında konsolosluk anlaşmasını görüşmekteyiz.

Uluslararası düzeyde konsolosluk ilişkileri, konsolosların hukukî statüleri, görev ve yetkilerine dair 24 Nisan 1963 tarihli Viyana Sözleşmesine taraf olan Türkiye, yine sözleşmenin taraf ülkelerinden biri olan Makedonya Cumhuriyeti ile 26 Mart 2002 tarihinde konsolosluk anlaşması imzalamıştır.

Makedonya'nın özellikle bir Balkan ülkesi olması itibariyle, her alanda gittikçe gelişme gösteren ikili ilişkilere paralel olarak, konsolosluk konularının daha geniş kapsamda düzenlenmesine ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk anlaşması imzalanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu anlaşmanın onaylanmasıyla, iki ülke arasındaki konsolosluk ilişkileri karşılıklı olarak hukukî dayanağa kavuşmuş olacaktır.

Makedonya ile konsolosluk ilişkileri alanında, hukukî ve cezaî konularda adlî yardımlaşma, adalet bakanlıklarıarası işbirliği anlaşması ve vize muafiyeti anlaşması olmak üzere, üç anlaşma daha bulunmaktadır.

Ülkemizin, Makedonya'da, muvazzaf konsüler temsilciliği bulunmaktadır. Öte yandan, Manastır'da da 1998 yılında açılan bir fahrî başkonsolosluğumuz mevcuttur. Buna karşılık, Makedonya'nın İstanbul'da bir başkonsolosluğu bulunmaktadır.

Makedonya Cumhuriyeti, bu anlaşmayı 20 Ocak 2003 tarihinde onaylamıştır. Bu itibarla, anlaşmanın ülkemizde de onaylanması önem arz etmektedir.

Makedonya'da bulunan mukim vatandaşlarımızın sayısı 200 kadardır. Ülkemizde de, çeşitli görev ve nedenlerle ikâmet eden 900 Makedon vatandaşı bulunmaktadır.

Makedonya, Makedon, Arnavut, Rum, Sırp, Ulah ve Türkler olmak üzere, çeşitli etnik gruplardan oluşmaktadır. Toplam nüfusun büyük bir çoğunluğunu Makedonlar oluşturmakla beraber, Makedonya Cumhuriyetinde 78 000 dolayında Türk nüfusu yaşamaktadır. Bu itibarla, Makedonya'yla olan ilişkilerimize de kısaca değinmek istiyorum.

Makedonya'yla olan ilişkilerimiz, özellikle bağımsızlığını ilan etmesinden itibaren bu ülkeye verdiğimiz güçlü destek nedeniyle sağlam ve ilkeli bir temele oturmuştur. Türkiye, özellikle 2001 yılında Makedonya'nın istikrarını tehdit eden bunalımın gelişmelerini başından bu yana yakından izlemiştir. Bu bağlamda, Makedonya'nın istikrarı ve ülke bütünlüğünün korunması, sorunların diyalog yoluyla aşılması, yerlerinden edilmiş kişilerin ve sığınmacıların evlerine dönebilmeleri, af konusunun bütün tarafları tatmin edecek bir çözüm yoluna girmesi ve Makedonya'da, Türk azınlığı dahil, tüm toplulukların esenlik ve güvenlik içinde yaşayacakları bir ortamın oluşturulması, Makedonya yönetimiyle yaptığımız görüşmelerin temel öğelerini teşkil etmektedir.

Türkiye, Makedonya'da yaşanan bunalımı çözüm yoluna sokan Ağustos 2001 tarihli Ohri Anlaşmasını, azınlıklar için hakça temsil ilkesini de öngörmesi bağlamında, uyuşmazlığın doğrudan tarafı olan Arnavutların yanı sıra, soydaşlarımız dahil, ülkede yaşayan diğer azınlıkların çağdaş azınlık haklarından büyük ölçüde yararlanmalarını sağlayacak, ileriye doğru atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirmiştir.

Makedonya yönetimi, Türkiye'yi sınırdaş olmayan komşu ve genel olarak dost bir ülke olarak nitelendirmekte, ikili ilişkileri ve ülkemizle ilgili tutumlarını da bu anlayış temelinde oluşturmaya çalışmaktadır. Türkiye de, Makedonya'nın Avrupa ve Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesine destek vermekte, diğer bölgesel ve uluslararası işbirliği konularında Makedonya'yı olanaklar ölçüsünde gözeten bir politika izlemektedir.

Bölgesel işbirliği girişimleri konusunda iki ülke arasında yakın danışma ve temaslarda bulunulmaktadır. Son olarak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konseyinin 18 Nisan 2003 tarihinde düzenlenen toplantısında Sırbistan ve Karadağ'la beraber eşzamanda Makedonya'nın örgüte katılmasına ilişkin girişim ve çalışmalarımız, Makedonya Cumhuriyeti tarafından, ilişkileri güçlendirici ve iki ülke arasında dostluğu geliştirici bir tavır olarak değerlendirilmiştir.

Türkiye ile Makedonya arasında tarihî bağlar mevcuttur.

Makedonya'nın başkenti Üsküp'tür.

Sözlerime son verirken, büyük şairimiz Yahya Kemal'in Üsküp'le ilgili bir mısraını okumak istiyorum:

"Üsküp, Şar Dağında devamıydı Bursa'nın."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE MAKEDONYA CUMHURİYETİ ARASINDA

KONSOLOSLUK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 26 Mart 2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma  rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 298

Kabul : 298 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)

İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

6. - İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/596) (S. Sayısı: 241) (xx)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 241 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olup, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

                                             

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 241 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ VE ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN 155 SAYILI

SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1981 yılında Cenevre'de yapılan 67 nci oturumunda kabul edilen "İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açıkoylaması sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 279

Kabul : 279 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

                                             

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

7.- İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı : 242)(x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 242 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri; buyurun.

Sayın Eri, sürenizi iyi kullanırsanız memnun oluruz.

AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERİ (Mardin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce kabul ettiğimiz 241 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile şu anda görüştüğümüz 242 sıra sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, yeni yılınızı kutluyor, 2004 yılının, ülkemize, barış, mutluluk ve refah getirmesini diliyorum.

Ayrıca, Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşar Esad'ı, 1946 yılından bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk Suriye Devlet Başkanı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görmekten memnuniyet duyduğumu, bu ziyaretin, bölgesel barışın sağlanması yönünde önemli bir adım olduğunu ve bu çabaların sürdürülmesi gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; anılan her iki sözleşme, Uluslararası Çalışma Örgütünün onayladığı sözleşmelerdir. Bildiğiniz gibi "ILO" diye bilinen Uluslararası Çalışma Örgütü, dünyada ve öncelikle üye ülkelerde yaşama ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi, barışın sağlanması amaçlarıyla 1919 yılında kurulmuş; örgüt, statüsüyle belirlenen amacına hizmet etmek üzere uluslararası çalışma ilkeleri geliştirmiş ve uluslararası sözleşmeler ile tavsiye kararları kabul etmiştir.

Örgütün uluslararası çalışma ilkeleri ile insan haklarına ilişkin programı, üye devletlerin, örgütün kabul ettiği sözleşme ve tavsiye uygulamalarının sağlanmasını ve denetlenmesini öngörmektedir.

176 üyeli Uluslararası Çalışma Örgütü, bugüne kadar 185 sözleşme ve 194 tavsiye kararı kabul etmiş; örgüte 1932 yılında üye olan ülkemiz, çalışma ve sosyal güvenlik konularında ILO standartlarına uyarak, ülkemizin bu alanda bulunduğu düzeyi yükseltmeye ve geliştirmeye ilişkin politikalarımızın bir göstergesi olarak, söz konusu sözleşmelerden bugüne kadar 54 tanesini onaylamış bulunmaktadır.

Yine, ulusal şartlarımız ve mevzuatımızın gerektirdiği uluslararası standartları yaşama geçirmek kapsamında, ILO sözleşmelerini onaylamak ve daha da önemlisi, gerektirdiği gibi uygulamak konusunda kararlı olan ülkemiz, ihtiyaçlarımız ve imkânlarımız çerçevesinde, yeni sözleşmelerin onaylanmasına yönelik çalışmalarını olumlu bir politika olarak sürdürmektedir.

Değerli milletvekilleri, toplumların ve hukuk kurallarının işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki yaklaşımları, zaman içerisinde, kadercilikten insanın kutsal ve temel hakkı olan yaşama hakkına doğru bir gelişim seyri izlemiştir.

                                             

(x) 242 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir..

İlk dönemde, çalışan insanın bir iş kazası sonucu yaralanması veya ölmesi, sadece kendisini ve ailesini ilgilendiren bir kötü kader gibi algılanmakta ve insanlar kendi acılarıyla baş başa bırakılmaktaydı.

İkinci dönemde ve sanayileşme sürecinde, iş kazalarının sayısındaki artış, toplumu bu konuda duyarlı kılmaya başlamış ve hukuk kurallarının oluşturulmasına başlanmıştır; ancak, bu dönemdeki temel strateji, riskin sonuçlarını onarmaya ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde işçinin zararını tazmin etmeye yönelik olmuştu.

Üçüncü dönemde, işyerlerinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının yalnızca sonuçlarının onarılması artık yeterli görülmemiş, kazaların önlenmesi için birtakım önlemler alınmıştır. İşçi sağlığının geniş anlamı içinde kabul edilmesi ve yaşam hakkıyla değerlendirilmesi, iş ilişkileri üzerinde etkisini göstermiştir. Bunun sonucu olarak, uluslararası insan hakları belgeleri, yaşam hakkını, insanlar için kutsal ve temel bir hak olarak düzenlemişlerdir. İşçi sağlığı, bu dönemde, tam anlamıyla bir insan sağlığı olarak algılanmıştır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin "herkesin yaşama ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı vardır" biçimindeki 3 üncü ve "âdil ve elverişli koşullarda yaşama hakkı vardır" yönündeki 23 üncü maddeleri, ulusal anayasalara esin kaynağı olmuştur. Bu konu, Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 12 nci maddesinin ilk paragrafına da yansımıştır. Buna göre "bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin, erişilebilir en yüksek bedensel ve ruhsal sağlık standardından yararlanma hakkını tanır" denilmektedir.

Avrupa Konseyi normlarında, işçi sağlığı ve güvenliği önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa Konseyi, 1996 tarihinde kabul edilen Gözden Geçirilmiş Sosyal Şartta, işte sağlık ve güvenlik hakkının 3 üncü maddesinde, üye devletler, işçilerin sağlığı ve güvenliği ile işyeri ortamı konusunda birbirleriyle uyumlu ulusal bir program oluşturmak konusunda uyarılmışlardır.

Konuyu güncelleştirerek günümüze getirdiğimizde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeni ve daha kapsamlı bir anlayışın egemen olduğu gözükmektedir. Koruyucu önlemlere ek olarak, çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusu da ele alınmaktadır. Çağdaş toplumların insanı, daha iyi yaşamayı, daha rahat ve daha iyi bir ortamda çalışmayı arzu etmekte ve devletten bunu talep etmektedir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapılan kapsamlı hukukî düzenlemeler ve yeni bakış açısı, ne yazık ki, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde tek başına yeterli ve başarılı olmamıştır. Bu konudaki istatistikler, önümüze kara bir tablo sermektedir. ILO'nun 2003 yılında yayımladığı en son istatistiklere göre, dünyada, her yıl, 2 000 000 insan iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirmekte; 270 000 000 iş kazası, 160 000 000 meslek hastalığı meydana gelmektedir. Tüm dünyanın brüt gayri safî millî hâsılasının yüzde 4'ü, bu kazalar ve hastalıklar sonucu yitirilmektedir.

Türkiye'de, 3 000 000 işçinin SSK'ya kayıtlı olduğu 1988 yılında, 71 000 iş kazası olmuş, bunlardan 1 163'ü ölümle sonuçlanmıştır. 23 000 000 kayıtlı çalışanın bulunduğu İngiltere'de, aynı yıl içerisinde meydana gelen ölümlü iş kazası sayısı sadece 250'dir. Türkiye'deki ölümlü iş kazalarının Avrupa ülkelerine oranla çok yüksek olduğu görülmektedir. OECD ülkelerinde iş kazaları sonucu meydana gelen maddî zararların gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 3 düzeyindedir. Türkiye'deki durumun bu oranda olduğunu varsayarsak, her yıl, iş kazaları sonucu 7-8 milyar dolar gibi bir rakamın millî servetten kaybolduğu görülmektedir. Değerli arkadaşlar, bu rakam, bütçemizde yatırıma ayırdığımız rakam kadardır; İmar Bankasında hortumlanan para kadardır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi, ülkemiz tarafından onaylanan 155 sayılı İşçi Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin ILO Sözleşmesi ve şu anda görüşmekte olduğumuz 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO  Sözleşmeleri hakkında kısaca bilgi sunmak istiyorum.

155 sayılı İşçi Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme, Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının, 1981 tarihinde Cenevre'de yapılan oturumunda kabul edilmiş; sözleşmeyle, üye ülkelerin, işçi ve işveren kuruluşlarına danışarak, iş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamı konusunda bir ulusal politika belirlemeleri amaçlanmıştır.

Sözleşmenin, ekonomik faaliyet alanları kapsamında çalışan bütün işçilere uygulanacağı, işin gereğinden kaynaklanan önemli ve özel sorunlar yaratabilecek belirli faaliyet alanlarını tamamen veya kısmen uygulama alanı dışında tutabileceği, uygulama alanı dışında tutulan bütün ekonomik faaliyet alanlarının nedenlerini ve bu alanlarda çalışanların korunması için alınmış önlemlerin listesini ilk uygulama raporlarında belirtmeleri hüküm altına alınmıştır.

161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme de, Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının, 7 Haziran 1985 tarihinde Cenevre'de yapılan 71 inci oturumunda kabul edilmiş olup, işçinin, işinden kaynaklanan hastalık ve yaralanmalara karşı korunmasını esas almaktadır.

Sözleşmede "iş sağlığı hizmetleri" terimi açık bir şekilde belirtilmiş ve işverenlerin, işçiler ile onların temsilcilerinin işle ilgili azamî fiziksel ve zihinsel sağlık koşullarını karşılayacak düzeyde güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturmaları hüküm altına alınmıştır.

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olmak üzere, hükümetimiz, son dönemde çok ciddî adımlar atmış bulunmaktadır. Bu çerçevede, 4947 sayılı Kanunla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde bir İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ihdas edilmiş ve Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak, son bir ay içerisinde 11 yönetmelik yayımlanmış ve bir o kadarıyla ilgili çalışmalar son aşamasına getirilmiştir.

Bu yayımlanan yönetmelikler, gerçekten çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bunlar, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği, Ekranlı Araçlarla Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliktir. Bildiğiniz gibi, bilgisayarın yoğun olarak kullanılması, bu konuda düzenleme yapmayı zorunlu kılmaktadır.

Gürültü Yönetmeliği; gürültülü çalışan aletler, işçi sağlığında, onun kan dolaşımında bozukluklara neden olmakta, eklemlerinde ve kemiklerinde birtakım arazlar meydana getirmektedir. Bununla ilgili yönetmelik ilk defa yayımlanmaktadır.

Titreşim Yönetmeliği, hakeza, ilk defa yayımlanmıştır. Titreşim yapan aletler de, işitme bozukluğuna neden olmakta ve sinir sistemi üzerinde etkiler meydana getirmektedir.

Buna benzer birçok yönetmelik, son bir ay içerisinde yayımlanmıştır. Bunlar, önemli gelişmelerdir.

Yukarda belirtmiş olduğum tüm bu çalışmaların ve söz konusu iki sözleşmeyi onaylamamızın amacı, ülkemizdeki çalışma ortamı ve şartlarını iyileştirerek, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını asgarî düzeye indirmek, çalışanların ve ailelerinin sıkıntılarını azaltmak ve bu vesileyle, ülke ekonomisine ve çalışma barışına katkıda bulunmaktır.

Adı geçen sözleşmelerin onaylanması, hem Hükümet Programının uygulanması hem de ILO'yla ilişkilerimizin geliştirilmesi ve AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programında yer alan sözleşmeler ve protokol onay çalışmalarının, öngörülen zamanda gerçekleştirilmesi bakımından önemlidir. Yine, sözleşmelerde öngörülen hükümlerin ülkemizde esasen mevcut olması ve çalışma mevzuatımızda öngörülen hükümleri engelleyici bir hükmün bulunmaması, Uluslararası Çalışma Örgütü ilkelerinin uygulanmasıyla -ekonomik faaliyet alanlarında- çalışanların yaşama ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve uluslararası ilişkilerimiz açısından söz konusu sözleşmelerin onaylanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Bu görüşler ışığında, Grup olarak, tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eri.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir...

1 inci maddeyi okutuyorum :

İŞ SAĞLIĞI HİZMETLERİNE İLİŞKİN 161  SAYILI  SÖZLEŞMENİN  ONAYLANMASININ  UYGUN  BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansının 1985 yılında Cenevre'de yapılan 71 inci oturumunda kabul edilen "İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşme"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 279

Kabul : 279 (x)

                                             

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/601) (S. Sayısı : 243) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 243 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, ilk bakışta, bu anlaşmayla gerçekleştirilmesi öngörülen projenin, Türkiye'nin çıkarına olan iki önemli amaca hizmet ettiği izlenimi edinilmektedir. Bunlardan birincisi, bu projenin, Türkiye için büyük önem arz eden doğalgazda Avrupa'ya açılma stratejisi bağlamında somut bir adım oluşturacağı izlenimidir.

İkincisi ise, Türkiye ile Yunanistan arasında bir doğalgaz ikmal hattı kurulmak suretiyle, iki ülke ilişkilerinin ve işbirliğinin güçlenmesine katkıda bulunabileceğidir. Nitekim, önümüzdeki yasa tasarısının gerekçesinde, bu görüş ve beklentileri ortaya koymak amacıyla şu üç noktanın altı çizilmektedir: Birincisi, bu proje stratejik bir önemi haizdir. Zira, bu projeyle, ilk aşamada, Yunanistan'ın doğalgaz talebinin bir kısmının Türkiye üzerinden geçen bir boru hattıyla karşılanması öngörülmekteyse de, esas amaç, bunu aşmaktadır. Zira, ileri bir tarihte, bu hat Avrupa'nın bağrına doğru daha da uzatılacak ve bu suretle, Güneydoğu ve Orta Avrupa ülkelerine Türkiye ve Yunanistan üzerinden doğalgaz sevkıyatı yapılması imkânı doğacaktır.

İkincisi, bu şekilde söz konusu projenin gerçekleştirilmesiyle, Hazar Havzası, Kafkaslar ve Ortadoğu ülkelerinde üretilen gazın, Türkiye üzerinden Avrupa pazarına satışı mümkün olacaktır.

Üçüncüsü ise, böyle bir gelişme de, pek tabiî olarak, Türkiye'nin doğusunda yer alan zengin enerji kaynakları ile batısında yer alan geniş tüketici pazarlar arasında bir köprü vazifesi görmesini; yani, stratejik bir enerji koridoru ve merkezî bir enerji terminali olma yolundaki rolünü pekiştirecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu hedefler, Cumhuriyet Halk Partisinin bu alandaki temel ilkeleriyle tam anlamıyla uyumludur. Bizim görüşümüz, gelişmenin vazgeçilmez unsuru olan enerjinin küreselleşen dünyada üretim kaynaklarından talep merkezlerine ulaştırılmasında Türkiye'nin en güvenli ve en verimli bir yol teşkil ettiğidir.

                                             

(x) 243 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Yaklaşık olarak dünya petrol rezervinin yüzde 67'sine ve dünya doğalgaz rezervinin yüzde 40'ına sahip olan Ortadoğu ve Ortaasya ülkeleri ile Avrupa arasında coğrafî köprü olan Türkiye'den geçen ve geçecek olan boru hatları uluslararası bir önem taşımaktadır. Bu kaynaklara, doğalgaz ithal ettiğimiz Rusya Federasyonunun kaynakları da ilave edildiği takdirde, biraz önce vermiş olduğum oranlar doğalgazda yüzde 73 ve petrolde ise yüzde 72 olmaktadır.

Bu muazzam boyuttaki rakamlar, Türkiye'nin, dünyada belki de bir başka emsali bulunmayan yoğunlukta bir enerji köprüsü olma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu potansiyelin yaşama geçirilmesi, Türkiye'nin stratejik ağırlığını artırdığı gibi, ülkemize önemli ekonomik çıkarlar da sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu tür projeleri desteklememizin önemli ve heyecan verici bir nedeni daha vardır. Türkiye'nin enerji köprülüğü veya doğu-batı enerji koridorluğu kavramının fiiliyata intikal etmesi halinde, bu koridor, Adriyatik'ten Çin'e kadar uzanan ve üstünde, bağımsız Türk cumhuriyetlerinin yer aldığı Türk kültür kuşağıyla örtüşmüş bulunacaktır. Bu itibarla, anılan koridorun gerçekleşmesi ve buradan, Türkmen gazı ile Azerî gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması, Azerî petrolünün de bu koridordan geçip Ceyhan'dan dünya pazarlarına iletilmesi, Türk cumhuriyetlerinin ekonomik ve siyasî açılardan Batı'yla entegrasyonunu sağlayacak, onların, refah, istikrar ve bağımsızlıklarının garantisi olacaktır.

Dahası var; bütün bunların yanında, Türkiye, büyük bir enerji pazarı olmaya adaydır. Ülkemizin yükselen tüketim düzeyi, coğrafî konumu, siyasî istikrarı ve işletme güvencesi gibi faktörler, Ortadoğu'da, Ortaasya ve Afrika'da üretilen doğalgazın taşınması, depolanması, kullanımı ve Avrupa'ya ihracatı gibi açılardan Türkiye'yi en uygun bir merkez haline getirmektedir. Görüleceği üzere, tarih boyunca Asya ve Avrupa arasında stratejik köprü oluşturan ve İpekyolunun merkez terminali olan Türkiye, bu özelliğini enerji koridorluğu vasfıyla çağdaşlaştırmakta ve pekiştirmektedir.

Bütün bu hususlar dikkate alındığı takdirde, Türkiye'nin bölge ülkeleriyle çeşitli ve büyük enerji taşıma projeleri geliştirmesinin, doğu-batı enerji koridorluğu hedefinin söylemden eyleme geçirilmesi açısından önemi tam anlamıyla anlaşılır. Hemen belirteyim ki, bu hedef, bugün, Türkiye'nin ulusal politikasını oluşturmaktadır. Bu hususta, bu Mecliste, kimsenin en ufak bir kuşkusu, tereddütü olduğunu da sanmıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bütün bu söylediklerimi dikkate alırsak, stratejik ölçütler açısından, Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Bağlantısı Projesinin uygun ve yararlı olduğu gibi bir sonuca varılabilir; ancak, hani bir söz vardır: Şeytan ayrıntılarda yatarmış. Projenin detaylı incelenmesi ortaya değişik bir tablo çıkarıyor. Dışişleri Komisyonunda BOTAŞ yetkilileri tarafından verilen bilgilere dayanarak ortaya çıkan ayrıntılara bir göz atalım.

BOTAŞ ile Yunan muhatabı DEPA, Türkiye-Yunanistan gaz enterkoneksiyonu için her iki tarafın, İpsala-Kipi noktasında birleştirilmek üzere, kendi topraklarında doğalgaz boru hattı inşa edeceklerdir. Bu hat, ileriki bir tarihte, İtalya'ya veya Balkan ülkelerine uzatılacaktır; ancak, bu tarih belli değil. Bu hususu amaçlayan herhangi bir proje de mevcut değil değerli arkadaşlarım; bu noktaya bir mim koyun.

BOTAŞ, 2005 yılında başlamak üzere Yunanistan'a yılda 500 000 000 metreküp doğalgaz sevk edecektir. Bunun çok küçük bir hacim olduğu takdir edilecektir. İmzalanan anlaşma yirmi yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Çapı 6 inç; yani, 15 santimetre olacak olan bu boru hattının Türkiye kesimi 200 kilometre, Yunanistan kesimi ise 83 kilometredir. Taraflar, hattın kendi topraklarındaki kısmını inşa edeceklerdir. Projenin toplam maliyeti 265 000 000 dolardır. Boru hattının kendi topraklarındaki kısmını inşa etmek için Türkiye 190 000 000 dolar harcayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin elinde halen 66 milyar metreküplük doğalgaz alım anlaşması vardır; bu miktar, Türkiye'nin ihtiyacının çok üstündedir. Türkiye, anlaşmaları "al ya da öde" şartıyla imzaladığından, kullanamadığı gaz için dahi ödeme yapmak mecburiyetindedir; bu yüzden, devlet, büyük zararlara uğramaktadır. Rusya'dan alınan gaz, Mavi Akım Anlaşmasının 4 üncü maddesine göre reexport edilemez. Rusya, Türkiye'ye sevk ettiği gazın diğer ülkelere satışına müsaade etmez; çünkü, Türkiye'nin, enerji köprüsü olması, Rusya'nın çıkarlarıyla uyuşmuyor. Ayrıca, Rusya, kendi pazarı olarak gördüğü Avrupa'ya Türkiye'nin satış yapmasının önünü kesmek için reexportu engelleyen maddeyi Mavi Akım Anlaşmasına koydurmuştur. Türkiye'nin Avrupa pazarına gaz satışı yapması, Rusya'nın bu pazardaki payının daralması demektir; Rusya, buna kesinlikle onay vermez. Buna mukabil, ileride Türkiye'ye gelecek Azerî gazının bir bölümünün yurtdışına satılması, imzalanan anlaşma uyarınca mümkündür. Azerî gazı, Mavi Akımdan gelecek Rus gazına nazaran 20 ilâ 40 dolar daha ucuzdur.

Dikkate alınması gereken bir husus, Rusya'nın, Yunanistan'a, doğalgazı, Türkiye'ye sattığından 15 dolar daha ucuza satmakta olmasıdır. Bu itibarla, bir an için Rusya'nın Türkiye'ye reexport imkânı tanıdığını farz etsek bile, Türkiye, bundan yararlanamaz; çünkü, o zaman, Türkiye'nin, Rus gazını Yunanistan'a zararına satması gerekecektir.

Bu durumda, BOTAŞ, Yunanistan'a hangi gazı ihraç edecektir; anlaşılan, BOTAŞ pahalı aldığı Rus gazı ile daha ucuza alacağı Azerî gazını fiktif bir havuzda toplayacak, bu fiktif havuzda toplanan gazın ortalama fiyatı, Rus gazının Yunanistan'a teslimat fiyatıyla rekabet edebilir bir düzeyde olacak ve bu fiyattan BOTAŞ, Yunanistan'a yılda 500 000 000 metreküp gaz satacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu bilgiler ışığında Türkiye-Yunanistan Gaz Boru Hattı Projesini değerlendirdiğimiz takdirde, bir dizi kritik sorunla karşı karşıya geliyoruz.

Bunlardan birincisi maliyet sorunudur. Boru hattıyla yirmi yıl boyunca taşınması öngörülen, yılda 500 000 000 metreküp gaz, küçük bir hacimdir. Yunanistan'ın, bu miktara ilave olarak alabileceği gaz hacmi de gayet kısıtlıdır. Bunun nedeni, ülkenin düşük düzeyde olan gaz tüketimi ve uzun vadeli gaz ikmal bağlantılarıdır. Bu itibarla, projenin öngördüğü dar borudan geçecek gaz hacmine karşılık maliyeti dikkate alındığında, bu projenin ekonomik olmaktan çok uzak olduğu göze çarpmaktadır. Bu durumda, projenin makul bir süre içinde kendini amorti edebileceği de düşünülemez.

Söylediklerime biraz açıklık getireyim değerli arkadaşlarım. Yunanistan'ın doğalgaz pazarı, gayet mütevazı ölçülerdedir ve fazla bir büyüme potansiyeli de göstermemektedir. Halihazırda, Yunanistan'ın, 2 400 000 000 metreküpü Rusya'dan ve 700 000 000 metreküpü Cezayir'den olmak üzere, uzun süreli ve toplamda 3 100 000 000 metreküpü bulan anlaşması mevcuttur. Amerikan Enerji Bakanlığı tahminlerine göre, önümüzdeki on yıllık sürede, Yunanistan'da gaz tüketimi, 3 000 000 000'dan 5 300 000 000 metreküpe çıkacaktır. Rusya'dan bir boru hattıyla gaz alan Yunanistan'ın, bu ülkeyle anlaşması, yüzde 25'lik bir gaz alım artırma marjını öngörmektedir. Bu nedenle, ne boru hattının kapasitesini ve anlaşmayı revize etmeden, Yunanistan'ın, Rusya'dan gaz alımını 3 000 000 000 metreküpe çıkarma imkânı mevcuttur.

Değerli arkadaşlarım, bu takdirde, Yunanistan, önümüzdeki on yıl içerisinde, sadece 2 300 000 000 metreküp ilave gaz alımına ihtiyaç duyacaktır. Yunanistan, bunun hepsini dahi Türkiye'den alsa, bu, yılda 230 000 000 metreküplük ilave mubayaa demektir ki, bu da, projeyi ekonomik yapmaya yeterli değildir.

Değerli arkadaşlarım, bu bakımdan, bu projeyi savunmanın mümkün olmadığı görüşündeyiz. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, bu projeye başka bir açıdan yaklaşıyor olabilir. Projeyi, tüketemeyeceği fazla gazın, en azından bir bölümünü, bir başka tüketici ülkeye satmak için bir vasıta olarak görebilir; ancak, unutmayalım, bu takdirde, ortaya başka sorunlar çıkacaktır. Pahalı aldığımız Rus gazını Azerî gazıyla karıştırarak Yunanistan'a satmamızdan doğacak zararlar, proje maliyetine binecektir. Bu takdirde, esasen ekonomik olmayan ve zarar edecek olan boru hattı, daha büyük ölçülerde zarar edecek ve ülke ekonomisine ağır bir yük teşkil edecektir. Yok, eğer, ileride Azerbaycan'dan alacağımız nispeten ucuz fiyatlı gazı, Yunanistan'a boru hattıyla sevk edeceksek, o zaman, Türk sanayicisi ve tüketicisi "ucuz gazı Yunanistan'a ihraç ediyorsun, pahalısını ise bize satıyorsun" diyerek, bu duruma isyan edecektir.

Görüleceği üzere, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gaz boru hattı projesinin şu anda görülen birçok sakat tarafı vardır. Bu nedenle, projenin yeniden incelenip değerlendirilmesinin ve ekonomik nitelik kazandırılmasının yararlı olacağı kanısındayız.

Bu bakımdan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, anlaşmanın onayını öngören yasa tasarısına olumlu oy veremeyeceğimizi belirtir, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA TÜRKİYE-YUNANİSTAN GAZ BAĞLANTISININ GERÇEKLEŞTİRİLMESİ VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDEN YUNANİSTAN CUMHURİYETİ'NE DOĞAL GAZ ARZINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 23 Şubat 2003 tarihinde Selanik'te imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nden Yunanistan Cumhuriyeti'ne Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan Gaz Bağlantısının Gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden Yunanistan Cumhuriyetine Doğal Gaz Arzına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının  açıkoylama sonucunu açıklıyorum: 

Kullanılan oy sayısı : 256

Kabul : 205

Ret :  51 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmıştır. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Ocak 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 19.00

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                             

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.