DÖNEM
: 22 CİLT : 36 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
37 nci Birleşim
25 Aralık 2003
Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla
Maraş'ın, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 67 nci
yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
2.- Gaziantep Milletvekili Mahmut
Durdu'nun, Gaziantep İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
3.- Gaziantep Milletvekili Ahmet
Yılmazkaya'nın, Gaziantep İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in,
ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü 30 uncu ölüm yıldönümünde rahmet ve
minnetle andığına ilişkin konuşması
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23
milletvekilinin, Gediz Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İzmir Milletvekili Nükhet Hotar
Göksel'in, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/129)
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- (9/8), (9/9), (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması önergelerinin görüşme gün ve çalışma saatleri ile Genel Kurul
çalışmalarına 30.12.2003 Salı gününden başlamak üzere 2 gün ara verilmesine,
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı Tesisinin Kapanması ve
Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/418) (S. Sayısı: 282)
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/721) (S.Sayısı 315)
6.- Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler
ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/722) (S. Sayısı : 317)
7.- Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye
İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/719) (S.
Sayısı : 318)
8.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/720) (S. Sayısı :
316)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı'nın, Erzurum'da ağaçların yoğun kar yağışından zarar görmesi üzerine
yapılacak çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin
cevabı (7/1438)
2.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
İSDEMİR'deki kömür eleme işlemlerinin çevreye etkisine ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin cevabı (7/1449)
3.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Koç Üniversitesinin Orman Genel Müdürlüğüne aktarılan ormanlık sahalardaki
tesislerinin ne şekilde kullanılacağına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe'nin cevabı (7/1461)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin,
Ankara Altındağ Endüstri Meslek Lisesinde norm kadro fazlası öğretmenlerin bir
anket çalışmasında görevlendirilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1486)
5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Konya İl Millî Eğitim Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1506)
6.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın,
Selçuk İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün Anıtkabir ziyaretine engel çıkardığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
(7/1508)
7.- Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, kadrosunun bulunduğu yer dışında görevlendirilen personele ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1524)
8.- Aydın Milletvekili Özlem
Çerçioğlu'nun, köylülerin meralarının ellerinden alındığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1544)
9.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
kura sistemiyle işe alınan sözleşmeli sağlık personeline ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1568)
10.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Uzunköprü-Eskiköy sınır kapısının faaliyete geçirilip geçirilmeyeceğine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/1584)
11.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
2003 yılı doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1609)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
iki oturum yaptı.
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/688; 1/689; 1/656,
3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S.Sayısı: 284, 286, 285, 287) görüşmeleri
tamamlandı.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan,
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in,
konuşmasında, şahıslarına;
Samsun Milletvekili Haluk Koç da Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, konuşmasında, Partisinin
kurumsal kimliğine;
Sataşmaları nedeniyle birer açıklama
yaptılar.
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/688; 1/689; 1/656,
3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S.Sayısı: 284, 286, 285, 287), elektronik
cihazla ayrı ayrı yapılan açıkoylamaları sonucunda, kabul edilip
kanunlaştıkları açıklandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçenin
kabulü nedeniyle Genel Kurula hitaben bir teşekkür konuşması yaptı.
Genel Kurulun 25 Aralık 2003 Perşembe günü
saat 13.00'te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
25 Aralık 2003 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 13.00'te toplanmak üzere birleşime 17.21'de son verildi.
Bülent Arınç |
|
|
|
|
|
Başkan |
|
|
Mehmet Daniş |
|
Türkan Miçooğulları |
|
Çanakkale |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 55
II. - GELEN KÂĞITLAR
25 Aralık 2003 Perşembe
Raporlar
1.- Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/720) (S. Sayısı: 316) (Dağıtma tarihi:
25.12.2003) (GÜNDEME)
2.- Karşılıksız Çek ve
Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların
Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/722) (S. Sayısı: 317)
(Dağıtma tarihi: 25.12.2003) (GÜNDEME)
3.- Başbakanlık Basımevi
Döner Sermaye İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/719) (S. Sayısı: 318) (Dağıtma tarihi: 25.12.2003) (GÜNDEME)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/716) (S. Sayısı: 319) (Dağıtma tarihi : 25.12.2003) (GÜNDEME)
5.- Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 322) (Dağıtma
tarihi: 25.12.2003) (GÜNDEME)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Emin Şirin'in, bazı yerel dil ve lehçelerin öğrenilmesini sağlayacak mevzuat
değişikliği ve kurslara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1710) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2003)
2.- İstanbul Milletvekili
Emin Şirin'in, Kafkas Dernekleri Federasyonunun anadilde yayın başvurusuna
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 23 Milletvekilinin, Gediz Nehrindeki kirliliğin ve çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.12.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 13.00
25 Aralık
2003 Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet
bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, İstiklal Marşı
şairimiz merhum Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'a aittir.
Bu vesileyle, merhum şairimizi, rahmet,
minnet ve şükranla anıyoruz.
Sayın Maraş, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'ın, İstiklal Marşımızın yazarı
Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 67 nci yıldönümünde, edebî kişiliğine ilişkin
gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstiklal Marşımızın yazarı, büyük
şair Mehmet Âkif Ersoy'u, vefatının 67 nci yılında, rahmet ve minnetle anmak
için gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Bir iman ve hakikat şairi olan Mehmet Âkif
Ersoy, 1873 yılında, İstanbul'da dünyaya geldi. Çocukluğu, Fatih'in orta halli
mahallesi olan Sarıgüzel'de geçti. Daha ortaokul sıralarındayken, kuvvetli
Farsçası sayesinde, Hafız'ın Divanını, Sadi'nin Gülistanını, Bostanını ve
Mevlana'nın Mesnevisini okumaya başladı. İlk hocası, babasıdır; ondan Arapça
dersleri aldı. Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcayı çok iyi biliyordu ve sınıf
birincisiydi. Halkalı Baytar Mektebinden mezun oldu ve 1893 yılında memuriyete
başladı.
Babasının vefatından ve Sarıgüzel'deki
evlerinin yanmasından sonra, ailece büyük geçim sıkıntısı çektiler.
Memuriyeti gereği, uzun süre, Anadolu'yu
bir uçtan bir uca, Rumeli'yi gezdi; bu sayede Anadolu'nun birçok şehrine
uğradı, vaazlar verdi, konuşmalar yaptı.
Daha sonra, İstanbul Darülfünunda edebiyat
dersleri okuttu ve 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyetine kaydoldu.
Şiir ve yazıları, Serveti Fünun, Sıratı
Müstakim, Sebilürreşat gibi, o dönemin çok meşhur sanat ve kültür dergilerinde
yayımlandı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında ise, millî
mücadeleye atılmak gerekçesiyle İstanbul'dan Anadolu'ya geçti ve Balıkesir'den
başlayarak, Kastamonu ve birçok köy ve kasabayı gezdi, camilerde vaazlar verdi,
halkı millî mücadeleye hazırladı. Büyük zaferden sonra ise, tekrar İstanbul'a
döndü.
1920 yılında, Burdur Mebusu olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisine girdi. 1 Şubat 1921'de, kaldığı Tacettin Dergâhında
İstiklâl Marşını yazdı.
1 Mart 1921'de, İstiklal Marşı, Mecliste,
o dönemin büyük hatibi ve Millî Eğitim Bakanı olan Hamdullah Suphi Tanrıöver
tarafından, 4 kez, ayakta alkışlanarak okundu ve 12 Mart 1921'de ise, İstiklal
Marşı resmen kabul edildi.
Kendisine bu marşı yazdığı için büyük ödül
verildi; ama, o, bu büyük ödülü asla kabul etmedi ve bir hayır kurumuna
bağışladı. Bu bağışı yaparken de şöyle dedi: "Allah, bu millete bir daha
İstiklal Marşı yazdırmasın."
Mehmet Âkif, İstiklal Marşını yazdığı
Tacettin Dergâhından Meclise gelirken, sırtına giyecek bir paltosu dahi yoktu.
O dönemin Ankarasını bilenler, o dönemin kışının ayazını bilenler, soğuğunu
bilir. Meclise geldiği zaman, Balıkesir Milletvekili olan Hasan Basri Çantay'ın
paltosunu ödünç alarak geliyordu; bir taraftan da, kendisine büyük ödül teklif
edilmişti.
Gördüğümüz gibi, Mehmet Âkif Ersoy, son
derece mütevazı bir insan.
1935 yılında hastalanır ve 27 Aralık
1936'da istanbul'da vefat eder. Bugün, biz, onun vefatının 67 nci yılı
dolayısıyla onu rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz.
Mehmet Âkif Ersoy'un en büyük eseri, bildiğiniz
gibi Safahat'tır. Safahat, 7 büyük ciltten oluşan bir kitaptır, aruz vezniyle
yazılmıştır ve cumhuriyet döneminde, 10 ayrı yayınevi tarafından 10'larca defa
basılmıştır. Her Türkün evinde, mutlaka bir Safahat bulmak mümkündür. İlk
basımından bu tarafa, aşağı yukarı 10 000 000'un üstünde Safahat vardır; bu da,
cumhuriyet döneminde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Maraş, rahmetli Âkif'e
hürmeten sözünüzü kesmeyeceğim; ama, mümkün olduğunca kısa toparlarsanız
sevinirim.
Buyurun.
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Devamla) - Hiçbir şey
için kimseye minnet etmeyen Mehmet Âkif, hayatı boyunca hiç kimseye de boyun
eğmeden yaşadı. Haksızlığa asla tahammül etmedi; hakka, hukuka karşı ise, son
derece saygılı oldu.
Onun bir şiirini takdim ediyorum:
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla
sevemem,
Gelenin keyfi için, geçmişe kalkıp
sövemem.
Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal
koyunum,
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez
boynum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta
ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte
yerim.
Adam aldırma da geç git diyemem,
aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım."
O, temiz ve dürüst bir insandı, doğru
bildiğini söylemekten çekinmeyen bir şahsiyet abidesiydi. O, aynı zamanda,
toplumcu, gerçekçi bir şairdi. Toplumculuğunu, sosyal konulara temas eden şiirlerinde apaçık görmek mümkündür.
Realizmini de, yine, şiirlerine baktığımız zaman görmek mümkün.
Âkif, şiirlerinin konusunu gerçek hayattan
aldı; hiçbir zaman, ham hayalle uğraşmadı. Bu, kendisinin, samimiyetin,
hakikatin ve gerçeğin peşinde oluşunu bize göstermektedir. Bizzat, gerçek
hayattan alınmış kesitlerle şiirlerini örmüştür ve ham hayalle asla
ilgilenmediğini, bizzat kendisi şu mısralarında dile getiriyor:
"Hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem, görüp de
söylemişim.
Şudur cihanda benim beğendiğim tek meslek:
Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun
tek."
Şair için, estetik kaygıdan ziyade, sözün
doğru, dosdoğru olması önemlidir.
Sözlerimi, onun, Safahatın daha başında okuyucuları
için yazmış olduğu bir şiirini okumakla bitireceğim; şöyle diyor:
"Bana sor sevgili karî, sana ben
söyleyeyim,
Ne hüviyette şu karşında duran eş'arım:
Bir yığın söz ki, samimiyeti ancak hüneri;
Ne tasannu bilirim çünkü, ne de
sanatkârım.
Şiir için 'gözyaşı' derler, onu bilmem
yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım,
Ağlarım, ağlatamam, hissederim,
söyleyemem,
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar
bizarım."
Vefatının 67 nci yılında, istiklalimizin,
dilimizin, milletimizin, milliyetimizin büyük şairi Mehmet Âkif Ersoy'u
rahmetle, minnetle, şükranla anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Maraş, teşekkür ediyorum.
Biz de, bu vesileyle, rahmetli Âkif'i
tekrar, rahmetle, minnetle anıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci
söz, Gaziantep İlimizin düşman işgalinden kendi imkânlarıyla kurtuluşunun
yıldönümüyle ilgili olarak söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu'ya
aittir.
Sayın Durdu, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.-
Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu'nun, Gaziantep İlinin düşman işgalinden
kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün, gündemdışı, Gaziantep'in
kurtarılışı ve bugünkü sanayimizde destanî faaliyetler gösteren Gaziantepimizin
birkısım faaliyetlerinden sizlere bilgi vermek istiyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Çok güzel bir şey, çok güzel bir tesadüf;
ben, Gaziantep üzerinde konuşmak isteğimi Meclis Başkanlığına iletince öğrendim
ki, Gaziantep Milletvekilimiz, Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili Ahmet
Yılmazkaya kardeşim de aynı mahiyette talepte bulunmuş. Demek ki, müşterek
noktalarımızı görmemiz lazım.
Değerli arkadaşlarım, Gaziantep, MÖ 4000
yıllarından bugüne gelen çok kadim bir şehir. Mezopotamya ve Orta Anadolu
Bölgesinin kavşak noktası olan bir bölgede. Batısında -Batlamyus'un da
ibaresini gördüm- Taurum; bugünkü coğrafyamızda Toros Dağları dediğimiz ve özel
ismi Amanoslar olan dağlarla çevrili. Doğusunda Fırat'ın Sacur Nehriyle
çevrilmiş ve Gaziantep Yaylası olarak coğrafyamızda isim alan bir yer.
Değerli arkadaşlarım, Toroslar ve
Amanoslar deyince, yerel ağzıyla buranın ismi Gâvur Dağları. Bir beyitle ifade
etmek istiyorum:
"Tavşana sordular; Gâvur Dağı neresi?
Çukur gezdim, engin gezdim, görmedim,
Yükseklerden, şahinlerden, kaplanlardan
ses geldi,
İslahiye ile Osmaniye arası."
Değerli arkadaşlarım, Gaziantep, Kurtuluş Savaşında,
gerçekten bir destan yazmıştır. Hemşeriliğiyle her zaman onur duyduğumuz
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve banisi Mustafa Kemal, Gaziantep nüfus
kütüğüne kayıtlıdır; izin verirseniz, hane numarasını vermek istiyorum:
Atatürk, Gaziantep nüfus kütüğüne, Bey Mahallesi, Hane: 4, Cilt: 86, Sayfa: 56,
Zübeyde'den doğma Ali Rıza oğlu, 1881 doğumlu Gazi Mustafa Kemal olarak
geçmiştir. Hemşerimizdir ve ondan onur duyuyoruz, bahtiyarlık duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Gaziantep, eski
kayıtlarda ilk isim olarak "Daluka" geçiyor. Batlamyus'ta bunun ismi
"Daluk" olarak, müverrihte, tarihçide yine "Daluk" olarak
geçiyor; fakat, Haçlı Seferleri vakayinamelerinde ise Gaziantep'in ismi
"Hamtap" olarak geçiyor. Ermeni kayıtlarındaki ismi
"Anthoph"tır. Evet, Ermeni müverrihlerinin kayıtlarında
Gaziantepimizin ismi "Anthoph" olarak geçmektedir ve Gaziantep
Kurtuluş Savaşının çıktığı tarihlerde ismi "Ayıntap" olarak
zikredilmiş, 1921'de, Gazi Mustafa Kemal'in de emri üzerine, gazilik unvanı
almış ve o gün bugündür ismi Gaziantep'tir.
Gaziantep Kurtuluş Savaşı gerçekten bir
destandır:
"Ben Antepliyim, Şahin'im ağam.
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım memleket kadar büyük."
Gaziantep'te Karayılan'ın, Şahin Beyin,
Şehit Kâmillerin destanî olarak çalışmaları Gaziantep Kurtuluş Savaşını
fevkalade güzel bir sonuçla sonuçlandırmıştır. Son Ankara Antlaşmasıyla
Gaziantep...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Durdu.
MAHMUT DURDU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
Gaziantep Kurtuluş Savaşının bir sayfasını böyle kapatalım, esas, şimdi, önemli
destanını ikinci sayfada yazmaktadır. Bakınız, 2003 yılının mayıs ayında mıydı,
nisan ayında mıydı bilmiyorum; Saygıdeğer Bakanımız Kürşad Beyefendi Şam'a
gittiğinde, biz de milletvekili arkadaşlarımızla Kilis'ten karayoluyla Şam'a
gittik; İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den, Gaziantep'ten tüccarlar gelmiş,
sanayiciler gelmiş. Biz, Suriye'de, ticaret odaları, sanayi odaları ile
bakanlıkları ziyaret ettik; bilgi alışverişleri oluyor. İstanbul, Ankara,
İzmir'den gelen sanayici arkadaşlarımız Şam'ı görmek için gelmişler, bir proje
getirmemişler. Sıra Gaziantepliye geldiği zaman, bakıyorum, oradaki sanayi
odaları, oradaki ticaret odaları, Gaziantepliyi daha ciddî dinliyorlar; ya dil
biliyorlar veya tercüman getirmişler, ama proje de getirmişler ve Gaziantep
sanayicileri, Suriye'de birkaç tane iş yapmışlar; bir fabrikanın veya bir
sulama kanalının ihalesini almışlar; aldığı gün ve bitirdiği gün, taahhüde
tıpatıp uymuştur. Dolayısıyla, Suriyeliler, Gazianteplilere bir daha ciddî
baktılar. Şimdi, Gaziantepimizde birinci organize sanayi bölgesi, ikinci
organize sanayi bölgesi, üçüncü organize sanayi bölgesi bitti; şimdi, dördüncü
organize sanayi bölgesinin temelini atıyoruz ve dördüncü organize sanayi
bölgesi, birinci, ikinci, üçüncü organize sanayi bölgelerinin tamamından daha
büyük. Hollanda'da, 34-35 yaşlarında, Gaziantepli bir sanayici arkadaş gördüm
"ben, 26 tane ülkeyle çalışıyorum" dedi. Eğer, bugünkü Gaziantep'in
çalışmalarını, faaliyetlerini Türkiye geneline yayarsak, Türkiye'nin reçetesi oradadır
diyorum.
Değerli arkadaşlarım, fazla zamanınızı
almayacağım. Antep'i 5 dakika, 10 dakika içerisinde anlatmak mümkün değil. Onun
için, huzurunuzu terk ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum; Allah,
hepinize şu yeni yılımızı kutlu kılsın, mutlu kılsın. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Durdu, teşekkür ediyorum.
Gündemdışı üçüncü söz, Gaziantep İlimizin
kurtarılış yıldönümüyle ilgili olarak söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ahmet
Yılmazkaya'ya aittir.
Sayın Yılmazkaya, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Gaziantep Milletvekili Ahmet Yılmazkaya'nın, Gaziantep İlinin düşman işgalinden
kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
AHMET YILMAZKAYA (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantepimizin kurtarılış yıldönümüyle ilgili
gündemdışı söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
Sözlerime başlamadan, Kurtuluş Savaşı
kahramanlarından eski Genel Başkanım İsmet Paşanın ölüm yıldönümü dolayısıyla,
onu da saygıyla anıyorum; ailesine yeniden başsağlığı diliyorum.
Sekseniki yıl önce bugün, Gaziantepimizin
düşman işgalinden kurtarıldığı gündür. Bu ülke de, Gaziantep de kolay
kazanılmamıştır. Kuvayı Milliye ruhuyla, Mustafa Kemal Atatürk'ün Sivas
Kongresinde "ya istiklal ya ölüm" parolasına uyarak, Gazianteplim
örgütlenmeye, direniş için gizli cemiyetler kurmaya başlamış. Bu cemiyetler,
şimdiki cemiyetler gibi "vakıf" adı altında halkın duygularını
sömürme cemiyetleri değildi. O günkü cemiyetler, düşmana karşı canlarını, mallarını,
namuslarını, özgürlüklerini korumak ve bizlere güzel bir ülke, güzel bir
Gaziantep bırakmak için kurulan cemiyetlerdi.
Değerli milletvekilleri, Birinci Dünya
Savaşında Osmanlı Devletinin yenik düşmesi sonucu, İngilizler, Gaziantep'e 15
Ocak 1919'da girdi. İngilizlerin, Gaziantep'i işgali yaklaşık bir yıl sürdü.
İngiliz-Fransız anlaşması sonucunda, Gaziantep, Fransızlara bırakıldı. Bu defa
da Fransızlar, 29 Ekim 1919'da Gaziantep'i işgal etti. Fransız birlikleri ile
Ermeni taburları, Gaziantep Ermenilerinin sevinç gözyaşları içinde Gaziantep'e
girdiler, çiçek yağmuru altında, yere serilmiş halılar üzerinde bir resmi geçit
yaptılar. Fransızlar, işgalin ilk günlerinde, resmî dairelere Türk Bayrağının
asılmaması için emir vermişlerdi. Böylece, işgallerinin sürekli olacağını
açıkça belirtmişlerdi.
Değerli arkadaşlarım, 19 Ocak 1920'de
Fransız müfrezesi, Karabıyıklı'da, Karayılan (Molla Mehmet) Çetesi tarafından
pusuya düşürüldü. Şehir merkezinin çevresinde daha birçok çatışma oldu; ancak,
dışarıdan hiçbir yardım görmeden, tamamen, kendi olanaklarıyla düşmana direnen
halk, açlık ve cephanesizlik nedeniyle, 9 Şubatta Fransızlara teslim oldu.
Fransızlarla işbirliği yapan Ermeniler, Gazianteplilere uzun süre zulüm,
işkence, eziyet yaptılar; Gaziantep'i yaktılar, yıktılar. Sonunda, kente giren
Fransız birlikleri ile Ermeni taburlarına karşı Ayıntap halkı direnişe geçti.
İnönü Caddesindeki askerî fırın önünde 12
yaşındaki oğlu Kâmil ile oradan geçmekte olan bir Türk kadınına, fırındaki iki
sarhoş Fransız nefer sarkıntılık etmek istemişti. Küçük Mehmet Kâmil, anasını
korumak için Fransızlara taşla hücum etmiş, Fransız askeri ise Kâmil'i şehit
etmişti. İşte bu olay, Gaziantep direnişinin başlangıcı olmuştur.
Yine, bir halk kahramanı olan Karayılan,
hiçbir yerden emir almamasına rağmen, bulunduğu yerde köylüleri örgütleyerek
direnişe geçmiş; ne yazık ki, 24 Mayısta şehit düşmüştür.
Değerli arkadaşlarım, Gaziantep
savunmasının en büyük kahramanlarından olan Şahin Bey (Mehmet Sait) Fransızlara
tek başına direnmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya, konuşmanızı
kendi üslubunuz içinde tamamlayın.
AHMET YILMAZKAYA (Devamla) - "Düşman,
cesedimi çiğnemeden şehre giremez" sözüyle manevî bir güç veren ve bu
uğurda şehit olan Şahin Bey, halkın gönlünde bir kahraman olarak kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
Gazianteplim, Kurtuluş Savaşında da, Kurtuluş Savaşından sonra da her zaman
kendi emeğiyle, kendi alınteriyle, devletten fazla yardım almadan kendi
ayakları üzerinde durmaya özen göstermiştir. Şu anda, esnaf ve sanatkârların
çabasıyla gerçekleşen küçük sanayi bölgesi dışında 4 adet organize sanayi
bölgemiz olan tek ilimizdir. 4 adet organize sanayi bölgesinin 3'ü faaliyette
olup, 3 sanayi bölgemizde çalışan işçi sayısı 65 000'dir. Üretimin yüzde 80'i
ihracata gidiyor. Devlete fazla yük olmadan, ülke ekonomisine en büyük katkısı
olan iki üç ilimizden biridir.
Ekonomiye böyle büyük katkısı olan
ilimizin havaalanı, maalesef, kış günleri zaman zaman kapanıyor. Ulaştırma
Bakanımızdan, ILS cihazının takılıp takılmayacağını, ne zaman takılacağını;
yok, imkânsızsa, havaalanımızın uçuşa uygun şekle getirilmesini, bütün
Gazianteplim dört gözle bekliyor.
Maalesef, biz siyasetçiler, Karayılanlara,
12 yaşında anasının namusunu koruyan Şehit Kâmillere, Şahin Beylere layık
olamadık. 250 milyar dolar iç ve dış borç, 10 000 000 işsiz, gelir dağılımı
adaletsiz; bazı kişiler kendi çocuklarını Amerika Birleşik Devletlerinde
okuturken, dargelirli ailelerimizin çocuklarını da, Kur'an kursu adı altında,
yenilikten uzak düşünceye mahkûm ettik, dinimizin aslını söylemeye cesaret
edemedik; Atatürk ilkelerinden uzak kaldık; içkanamadan dolayı birbirini vuran
Kuvayı Milliye ruhunu ırkçılığa, kafatasçılığa teslim ettik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin de, Gaziantepimizin de tek eksiği, biz siyasîler verdiğimiz sözleri
yerine getiremiyoruz. Milletvekilliği dokunulmazlığına sınırlama sözü verdik,
onu yerine getiremedik. İktidarda, ekonomiyi düzelttik diye siyaset yaparken,
iç ve dış borç 30 milyar dolar arttı. Bir yılda ithalat ve ihracatta makaslar
gerildi. İşsizlik, önceki yıla nazaran yüzde 10 arttı.
Sözlerimi bitirirken, konuşmamın sonunda
saymaya çalıştığım yanlışların bir daha tekrar edilmemesi dileğiyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya teşekkür
ediyorum.
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü 30 uncu ölüm
yıldönümünde rahmet ve minnetle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 25 Aralık, aynı zamanda İkinci Cumhurbaşkanımız rahmetli İsmet
İnönü'nün de vefatının yıldönümüdür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına,
sizlere vekâleten, Başkanlık olarak, İkinci Cumhurbaşkanımız rahmetli İsmet
İnönü'yü de, bu vesileyle, rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Kendisinin
kurulan cumhuriyete katkıları vakidir; aynı zamanda, defaatle, Başbakanlık görevini
de yürütmüştür. Bu vesileyle, kendisini de, minnetle, şükranla, tekrar
anıyoruz. (Alkışlar) Allah rahmet eylesin.
Sayın Eyyüp Sanay, size, güncel bir
konuyla ilgili olarak söz vermeden önce, rahmetli Âkif'in ve rahmetli İsmet
İnönü'nün vefat yıldönümleri ve aynı zamanda, Gaziantep'in kurtuluş
yıldönümüyle ilgili olarak konuşan arkadaşlarımıza ilaveten, Kültür ve Turizm
Bakanımız Sayın Erkan Mumcu, kısa bir konuşma yapacaklardır.
Sayın Bakan, buyurun. (Alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta)
- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanın Yüce
Heyetinize ifade etmiş olduğu gibi, yıldönümleri vesilesiyle söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Her şeyden önce, Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın büyük kahramanlarından merhum, Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'yü,
rahmetle ve minnetle yâd etmek istiyorum. Yine, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın
büyük kahramanlarından, İstiklal Marşımızın şairi, büyük Türk edebiyatçısı
Mehmet Âkif Ersoy'u da, rahmetle ve minnetle yâd ediyorum ve tabiî,
Gaziantep'i, Gazianteplileri kutluyorum; Gaziantep'in kurtuluşuna kanlarıyla
katılmış bütün şehitleri rahmetle yâd ediyorum; gazileri de -bugün hayatta
olanları var mıdır bilmiyorum; ama, zannediyorum yoktur- rahmetle yâd ediyorum,
minnetle yâd ediyorum ve şükranlarımızı ifade ediyorum.
İzin verirseniz, bütün bunlar etrafında
olmak üzere, Âkif'e ilişkin birkaç söz söylemek istiyorum.
Bir toplumun ulusal varlığı, esas
itibariyle, o toplumun ortak arzuları, ortak beklentileri, ortak hayalleri ve
tabiî, ortak geçmişiyle oluşur, ondan ibarettir ve bir toplumun ulusal bilinci
dediğimiz şey, bütün bu değerlere olan inancı, bağlılığıdır. Pek çok değerle
zenginleşen ulusal varlığımız, ulusumuzun geleceği konusunda da önemli bir
teminatımız. Bunun için de, Âkif'in özel ve önemli bir yeri var; bir düşünür
olarak, bir Kurtuluş Savaşı kahramanı olarak, bir şair olarak, edebiyatçı
olarak çok özel bir yeri var. Herkes bu konuda birçok şey söyledi, benim için
en çarpıcı olanlarından bir tanesini müsaade ederseniz sizinle paylaşmak
istiyorum.
Âkif'in en büyük özelliği kendi ulusuna
bir yabancı gibi bakmamasıdır. Kendi ulusunun, kendi toplumunun beğenmediği
hususiyetlerine dahi kendi meselesi olarak yaklaşması, içeriden yaklaşmasıdır.
Toplumu uygun görmediği, beğenmediği ya da layık bulmadığı halinden, formundan,
yaşayış biçiminden birtakım mekanik yöntemlerle başka bir biçime, başka bir
hale transforme etmek isteyen, daha çok yabancılaşmış aydın tipine benzemeyen,
toplumunun bütün meselelerini içinden kavrayan, toplumunu içeriden kavrayan ve
toplumunun değişimine, dönüşümüne içeriden öncülük eden son derece önemli,
değerli ve şahsiyetli bir aydın tipidir. Kendi dönemindeki aydınlardan bir
kısmının, ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu hoşnutsuz koşullar karşısında
topyekûn değişimci, hatta mandacı diyebileceğimiz birtakım yol ve yöntemlere
prim verdikleri, sözcülüklerini yaptıkları, bayraktarlığını yaptıkları, hatta,
siyasî aksiyona dönüştürdükleri bir dönemde, Akif, toplumunun yaşadığı bütün
sorunları, toplumla beraber yaşayan; onun, o halini değiştirmesi için ihtiyaç
duyduğu enerjiyi, ihtiyaç duyduğu morali, maneviyatı, yine, onun, kendi
dinamiklerinden üretip, ona sunan, son derece önemli bir millî aydın tipidir.
Âkif'in Safahatında, o gün tanık olduğu
sosyal meselelere, toplumsal meselelere ilişkin çok detaylı tablolar, sahneler
görmek mümkündür. Âkif, toplumunun bütün meselelerine tanıklık etmiş ve bunu
eserlerinde yansıtmıştır. Dikkat çekici ve önemli olan şey, Safahat'ta zikredilen
pek çok problemin, aradan geçen yaklaşık yüz yıla rağmen, bugün, hâlâ,
toplumumuzun çeşitli biçimlerde yaşadığı sorunlar olmaya devam etmesidir.
Sorgulamamız gereken bir şey var. Bizim mi
sorun çözme yeteneklerimizde bir problem, bir sorun var, sorun çözmeyi
beceremiyoruz; yoksa, sorun çözme yaklaşımımızda mı bir şey var; yoksa, bunlar
çözülemez, aşılamaz sorunlar mı? Bu, düşünmemiz gereken ve üzerine sistematik
akıl koymamız gereken bir şey. Bunun için, aydınlara ve bir aydın tavrına
ihtiyacımız var.
Ben, konuşmamın sonunda, Türkiye'nin,
bugün, karşı karşıya olduğu meselelerin bir çözüme kavuşturulmasında,
Türkiye'nin, Atatürk'ün bize gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine
ulaştırılmasında bir sistem çözümü sunabilecek, daha doğrusu, çözüm sistemleri
üretebilecek bir katkının, ancak, Mehmet Âkif'inkine benzeyen bir aydın
duruşundan üretilebileceğine inanıyorum. Toplumuna yabancılaşmayan, toplumuna
tepeden, yukarıdan, üstten, yandan; ama, toplumun dışında bir yerde durarak
bakmayan, onu içeriden kavrayan, onun gelişmesini, onun büyüyüp, serpilmesini,
onun sorunların üstesinden gelmesini, kendi iç dinamikleriyle başarmasına
yardımcı olan bir aydın sorumluluğu. Âkif, gerçekten, bir Türk aydını arayışının,
profilinin son derece önemli örneklerinden birisidir; daha çok İstiklal Marşı
ve Kurtuluş Savaşındaki katkılarıyla öne çıkarılmış profilinin yanında,
algılanmasının yanında, bu boyutunun kavranılmasının da, bugün, yeniden düşünülüp
tartışılmasının da daha anlamlı, daha yararlı olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle,
kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.
Sözlerimin sonunda, yeniden, Ulusal
Kurtuluş Savaşımızın büyük önderi, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'ye ve
bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hükümetten
sonra, 59 uncu maddeye göre, aynı konuda Grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır,
istiyorsanız konuşmam.
Sayın Başkanım, 59 uncu maddeye göre,
hükümet konuşunca gruplara da 10'ar dakikalık söz hakkı var. Cevap vermek için
değil, aynı konuda düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum; yoksa, Sayın Bakanın
konuşmasına bir söyleyeceğimiz yok.
BAŞKAN - Sayın Anadol, arzu ederseniz
-ben, zaten daha önce de söyledim- İçtüzük gereği olarak, yerinizden size söz
vereyim.
Muhterem arkadaşlarım, Kurtuluş Savaşının
mimarlarından rahmetli Mehmet Âkif Ersoy, İkinci Cumhurbaşkanımız rahmetli
İnönü ve Gaziantep mücadelesinde başta Şahin Bey olmak üzere şehit düşen bütün
büyüklerimizi tekrar rahmetle, minnetle anıyorum.
Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim. "Hükümetin açıklamasından sonra, siyasî parti
grupları birer defa ve onar dakikayı aşmamak üzere, konuşma hakkına
sahiptirler" deniliyor 59 uncu maddede; ama, takdirinize hiçbir itirazım
yok, vermiyorsanız kullanmayız efendim.
BAŞKAN- Sayın Anadol, şunu ifade etmek
istiyorum: Burada, bir Bakan arkadaşımız gündemdışı konuşmalara cevap verdi.
İçtüzüğün amir hükmü var.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Yok, teşekkür
ederim; sağ olun efendim...
BAŞKAN- İstirham etsek...
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Estağfurullah
efendim... Yanlış anlamayın...
BAŞKAN- Ama, bu kadar arzudan sonra;
isterseniz, yerinizden konuşun.
Sayın Anadol, istirham ediyorum, lütfen
buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekillerine, iktidar ve
muhalefet partisi gruplarına, Meclisimize saygılar sunuyorum.
Gerçekten, gündemdışı konuşmadan sonra,
Sayın Bakanımızın düşüncelerini Meclise sunması üzerine, ben de, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, düşüncelerimi çok kısa arz etmek istiyorum.
Önce, bizim için ayrı bir özelliği var
tabiî, merhum İsmet İnönü, millî mücadelenin önemli bir kahramanıdır,
başaktörlerinden birisidir, Mustafa Kemal'in en yakın silah arkadaşıdır. Bütün
Türk Milletinin ona gösterdiği sevgi ve saygıyı paylaşıyorum. Ayrıca, bizim
için önemi, Partimizin kurucusudur ve Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci Genel
Başkanıdır. O bakımdan, bir Cumhuriyet Halk Partili olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, bu önemli hadiseyi de vurgulamaktan onur duyuyorum. Bu,
bir pay çıkarma biçiminde algılanmamalıdır; en doğal hakkımız olarak tespit ve
teslim edilmelidir.
İkincisi; yine, üzerinde gazi sıfatı olan
Birinci Meclisin çok değerli üyesi, sadece bir aydın ve edebiyatçı olarak
değil, bir eylemci olarak, Birinci Büyük Millet Meclisinin milletvekili olarak,
Kurtuluş Savaşımızda büyük katkısı olan ve bütün Türk Milletinin sevgisini
yazdığı şiirle, İstiklal Marşının şairi olarak toplayan Mehmet Âkif'i de
saygıyla anmayı bir görev biliyorum ve ona Tanrıdan rahmet diliyorum.
Sayın Bakanın veciz konuşmasında ifade
ettiği birtakım düşüncelere -bu içimizden çıkan değerli insanlarımız Türkiye'de
zaman zaman birtakım lüzumsuz tartışmalara neden olduğu için- bir ilavede
bulunmak istiyorum. Güncel siyasal tartışmalar oluyor; bu, gayet doğal;
siyasetin doğasında mevcut olan bir şey güncel siyasal tartışmalar; ama, biz,
ulusal değerlerimizi, kendi düşüncemize göre sağcı veya solcu veya başka türlü
akımların içinde yer alıp almamasına göre güncel tartışmalarımıza alet ediyoruz
ve seksen sene önce, yüz sene önce yaşayan insanlarımızı, her insan gibi, her
politikacı gibi artıları ve eksileri olan bu ulusal değerlerimizi bu
tartışmaların içinde bir yerde harcamış oluyoruz.
Bir iki televizyon programına katılarak da
söylemiştim; Nazım Hikmet'le ilgili, bir televizyondaki edebiyat programı Nazım
Hikmet'in lehinde ve aleyhinde tartışmalara dönüştü. Bugün de söylüyorum;
Mehmet Âkif'in siyasal düşünceleri var -çünkü, aynı zamanda politikacı- siyasal
İslamla ilgili kendine özgü düşünceleri var, Atatürk'ün yaptığı devrimlerle
ilgili tavırları var; ama, bunları, bizim, 2004 yılına girerken bir güncel
tartışma konusu haline getirmemiz kadar büyük yanlış olamaz, böyle bir hata
olamaz. Biz, Mehmet Âkif'i, bütün Türk Milleti içinde, İstiklal Marşımızın
şairi olarak her zaman bu tartışmaların üstünde tutmalıyız, sevmeliyiz ve
saymalıyız; öyle bakıyorum ben olaya. (Alkışlar)
Bu noktayı da kısaca işaret ettikten
sonra, her iki ulusal kahramanımızı, İsmet İnönü'yü ve Mehmet Âkif Ersoy'u
hürmetle, sevgiyle, saygıyla anıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Anadol, katkılarınızdan
dolayı teşekkür ediyorum.
Biz de, tekrar, kurtuluş mücadelemizin her
iki mimarını rahmetle, minnetle anıyoruz.
Güncel bir konuda yerinden çok kısa
açıklama yapmak üzere, Sayın Eyyüp Sanay'ın bir söz talebi vardır.
Sayın Sanay, buyurun.
EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yerimden açıklama yapmak üzere söz aldım.
Hepinizin de bildiği gibi
-televizyonlardan seyretmişsinizdir, haberlerde dinlemişsinizdir- dün,
Ankaramızda, Ulus mevkiinde, Yeni Halin yanındaki, eski ismiyle Karaoğlan Çarşısında,
yeni ismiyle de Modern Çarşıda büyük bir yangın oldu ve Ankaramız büyük bir
felaket atlattı.
Burası, yaklaşık 350 civarında esnafımızı
barındırıyordu ve son derece modern, kırk yıllık bir çarşıydı. Burada, bir
yandan, özellikle medikal aletler ve ihtiyaç maddeleri, diğer yandan da
yanabilen, her an yanabilecek veya patlayabilecek maddeler satılıyordu.
Yangının boyutu maddî yönden çok büyük; ancak, can kaybı olmaması en büyük
tesellimiz. Burada herhangi bir can kaybı olmamıştır.
Dün sabah saat 8.30'da başlayan yangın,
akşama doğru tamamen kontrol altına alındı. Bodrum kattaki dükkânlara
ulaşılamamıştı, geceyarısı oralara da ulaşıldı ve yangın söndürüldü; zarar
ziyan tespiti, hasar tespiti çalışmaları başlatıldı; ancak, binanın muhtemelen
yeniden kullanılabilmesi mümkün görülmemektedir. Yangın, hakikaten -eğer
televizyonlardan seyredenler var ise- çok şiddetli oldu. Tahminen 70 trilyon
liraya, belki de 100 trilyon liraya varacak bir maddî zarar söz konusu.
Ayrıca, dün gece Sayın Başbakanımız da
yangın mahallini ziyaret ettiler ve vatandaşlarımıza, esnafımıza, en kısa
zamanda yaralarının sarılacağına dair söz verdiler. Hükümetimizin bunu en kısa
zamanda yerine getireceğine inanıyorum. Buradaki esnafımız hakikaten de çok
mağdur duruma düştü.
Diğer yandan, ben, özellikle Ankara
Büyükşehir Belediyesi, Ankara metropol belediyeleri ve Millî Savunma
Bakanlığımızın itfaiye teşkilatlarına çok teşekkür ediyorum. 400 civarında
insan canla başla çalıştılar, hatta, gece çalışan insan sayısı da, yine, 200
civarındaydı.
Ben, bu konuda fazla vaktinizi almak
istemiyorum.
Yaraların kısa zamanda sarılacağını ümit
ediyorum. Zarara uğrayan bütün vatandaşlarımıza ve milletimize geçmiş olsun
diyor, Yüce Meclisi, bir kere daha, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sanay, teşekkür ediyorum.
Sayın Haluk Koç'un, yerinden, kısa bir
açıklama talebi var; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara milletvekilleri olay
yerinde incelemelerde bulunuyorlar, vatandaşların sorunlarıyla ilgilenme görevi
üstlenmiş durumdalar.
O yüzden, ben, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Ankara'da dün meydana gelen bu elim olayla ilgili olarak, çok
kısaca düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Mesleğim gereği Modern Çarşıya çok sık
gitmiştim, hem öğrencilik yıllarımda hem asistanlık yıllarımda. Sayın Sanay'ın
da belirttiği gibi, genellikle, medikal pazarlamanın yapıldığı, medikal ürünler
satan esnafın, dükkânların bulunduğu bir çarşı olarak tanınır. Görünüşte raf
adedi olarak düşük; ama, maddî karşılık olarak oldukça yüksek meblağlar tutan
ticaretin yapıldığı bir alandır Modern Çarşı; bilmeyen milletvekili
arkadaşlarım için ifade etmek istiyorum.
Burası, tıbbî malzemenin yanında, kimyasal
ürünlerin de ticaretinin yapıldığı bir alandır. Onun için, bütün binanın
kullanılamaz hale geldiği, sadece, 4 dükkânın biraz hasarsız çıkabildiği bir
ağır yangın felaketi yaşandı.
Burada oluşan mağduriyetin giderilmesi
için gösterilecek çabanın, her olay sonrasında, yetkililerin, olay yerinde
bunların giderilmesine dönük verdikleri sözleri aşacak boyutta olması gerekiyor.
Orasının bir an önce ayağa kalkması gerekiyor, hem yerleşim alanı olduğu için
hem oradaki ticaret sahibi insanların eski işlerini eski alanlarında
sürdürebilmeleri için. Hükümetin bu konuda verdiği sözün gerçekleşeceğini
umuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biz
de, tüm Modern Çarşı esnafına geçmiş olsun diyoruz. Bu tip olaylarda can kaybı
olmaması, genellikle, çıkarılabilecek iyimser bir sonuç oluyor; fakat "can
malın yongasıdır" derler; mal da oldukça önemli. Onun için, buradaki
arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda acil bir girişim
gerekmektedir.
Ben, olayda zarar gören vatandaşlarımıza,
tekrar, geçmiş olsun diyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Biz de, Başkanlık Divanı olarak, felakete
uğrayan esnafımıza, vatandaşlarımıza ve milletimize geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyoruz. İnşallah, hükümetimiz, en kısa sürede gerekli tedbirleri alacaktır;
ondan da emin olmak istiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum.
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, Gediz Nehrindeki kirliliğin ve
çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
ÊTürkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İzmir, körfezinin kötü kokusu, kirliliği
ve görüntüsü ile akıllarda yer etmiş bir kent iken, 1960'lı yıllarda yapımına
başlanan ve büyük bir sabır, emek ve 686 000 000 dolar harcanarak
tamamlanabilen Büyük Kanal Projesi, kenti bu çirkinlikten kurtarmaya
başlamıştır. Projenin tamamlanmasıyla birlikte, kent içindeki evsel ve sanayi
atıklarının körfezi ve dolayısıyla da denizi kirletmesi durdurulmuştur.
Ancak, Kütahya'dan doğup Uşak, Manisa ve
İzmir'in bazı ilçe, belde ve köylerinden geçerek körfeze dökülen Gediz Nehrinin
çevresindeki yerleşim birimleri ile sanayi bölgelerinin evsel ve endüstriyel
atıkları arıtılmadan nehre ve oradan da körfeze boşaltılmaktadır. Bu
bölgelerdeki yerleşim birimleri ile sanayi bölgelerindeki fabrika ve
işletmelerin bazılarında arıtma tesisi olmaması, olanların da denetimsizlik ve
umursamazlık sonucu çalıştırılmaması nedeniyle yaratılan kirlilik, hem her
türlü canlıları tehdit etmekte ve hem de körfezi kirletmektedir.
Böyle giderse, körfezi kurtarmak ve
İzmir'in makûs talihini yenmek için harcanan emekler ve paralar boşa
gidecektir. Gerek çevre ve insan sağlığı ve gerekse İzmir Körfezinin temizliği
için, Gediz Nehrinin doğduğu yerden döküldüğü yere kadar ıslah edilmesi, evsel
ve endüstriyel atıkların arıtılmadan nehre boşaltılması kesinlikle
önlenmelidir.
Gediz Nehrinin bu haliyle yarattığı
sorunlar yalnızca bölgenin değil, ülkenin sorunudur. O halde, TBMM konuya el
atmalı ve sorunun çözümüne katkı yapmalıdır.
Sunulan nedenlerle, Gediz Nehrinin kolları
dahil, doğduğu yerden döküldüğü yere kadar yarattığı kirliliğin nedenleri ile
bu kirliliğin oluşmasında ihmalin olup olmadığı ve Gediz Nehrinin, bu haliyle,
çevre ve insan sağlığı ve körfez temizliğine olan olumsuz etkilerinin ve bu
sorunların giderilmesi için alınması gereken önlemlerin tespiti için,
Anayasanın 98 ve İçtüzüğü 104 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1- Ahmet Ersin |
(İzmir) |
2- Ali Rıza Bodur |
(İzmir) |
3- Hasan Aydın |
(İstanbul) |
4- Algan Hacaloğlu |
(İstanbul) |
5- Halil Akyüz |
(İstanbul) |
6- Tuncay Ercenk |
(Antalya) |
7- Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
8- Mehmet Küçükaşık |
(Bursa) |
9- İlyas Sezai Önder |
(Samsun) |
10- Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
11- Nejat Gencan |
(Edirne) |
12- Ali Oksal |
(Mersin) |
13- Oya Araslı |
(Ankara) |
14- Muharrem İnce |
(Yalova) |
15- Mehmet Sefa Sirmen |
(Kocaeli) |
16- Bayram Ali Meral |
(Ankara) |
17- Muharrem Kılıç |
(Malatya) |
18- Fahrettin Üstün |
(Muğla) |
19- Sedat Pekel |
(Balıkesir) |
20- Birgen Keleş |
(İstanbul) |
21- Osman Özcan |
(Antalya) |
22- Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
23- Erol Tınastepe |
(Erzincan) |
24- Züheyir Amber |
(Hatay) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Komisyondan istifa önergesi vardır;
okutuyorum:
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- İzmir
Milletvekili Nükhet Hotar Göksel'in, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/129)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel merkez çalışmalarımın yoğunluğu
nedeniyle, üyesi bulunduğum Sağlık, Çalışma, Kadın, Aile ve Sosyal İşler
Komisyonu üyeliğinden ayrılmak istiyorum.
Gereği hususunu talep
eder, selam ve saygılarımı arz ederim. 24.12.2003
Nükhet Hotar Göksel
İzmir
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma Kurulunun önerileri vardır;
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- (9/8),
(9/9), (9/10) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşme gün ve
çalışma saatleri ile Genel Kurul çalışmalarına 30.12.2003 Salı gününden
başlamak üzere 2 gün ara verilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 58 Tarihi: 25.12.2003
Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Bülent Arınç |
|
|
|
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Faruk Çelik |
|
Ali Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
Öneriler:
1- Daha önce gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve Genel Kurulda okunmuş bulunan; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın hakkındaki (9/8) esas numaralı; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Yaşar Topçu hakkındaki (9/9) esas numaralı; Bayındırlık ve İskân eski Bakanları
Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan haklarındaki (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1 inci, 2 nci ve 3 üncü sıralarına alınması ile Anayasanın 100 üncü
maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerinin, 6
Ocak 2004 Salı günkü birleşiminde yapılması, bu birleşimde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmemesi ve bu işlerin bitimine kadar çalışma
süresinin uzatılması,
2- Genel Kurul çalışmalarına 30.12.2003
Salı gününden başlamak üzere 2 gün ara verilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Birinci öneriyi tekrar okutup, oylarınıza
sunacağım:
Öneriler:
1- Daha önce gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve Genel Kurulda okunmuş bulunan; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın hakkındaki (9/8) esas numaralı; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Yaşar Topçu hakkındaki (9/9) esas numaralı; Bayındırlık ve İskân eski Bakanları
Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan haklarındaki (9/10) esas numaralı Meclis
soruşturması önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1 inci, 2 nci ve 3 üncü sıralarına alınması ile Anayasanın 100 üncü
maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerinin, 6
Ocak 2004 Salı günkü birleşiminde yapılması, bu birleşimde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmemesi ve bu işlerin bitimine kadar çalışma
süresinin uzatılması,
BAŞKAN- Birinci öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci öneriyi okutuyorum:
2- Genel Kurul çalışmalarına 30.12.2003
Salı gününden başlamak üzere 2 gün ara verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN- İkinci öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 25.12.2003 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun ekteki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Faruk Çelik
Bursa
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 25.12.2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 29 uncu sırasında yer alan 282
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, daha önce gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 315, 317, 318 ve 316 sıra sayılı
kanun tasarılarının ise, 48 saat geçmeden 5, 6, 7 ve 8 inci sıralarına alınması
ve 9 uncu sıraya kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN- Öneri üzerinde söz talebi?..
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN- Sayın Koç, aleyhte mi?
HALUK KOÇ (Samsun)- Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
Sayın Koç, süreniz 10 dakikadır.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belki de, Grup Başkanvekilliğinin bu dönem en zor görev yapma
alanlarından birisi, Danışma Kurulunda anlaşma sağlanamaması üzerine getirilen
grup önerilerinin aleyhinde söz alma görevi. Ben bu konuda bıktım artık
konuşmaktan.
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman)- Söz almayın o
zaman.
HALUK KOÇ (Devamla)- Söz almadan da
olmuyor; çünkü, birtakım çelişkiler var Sayın Vekilim. Onları her seferinde
ortaya koymak da bir görev oluyor. O görevi yapma durumuyla karşı karşıyayım.
Değerli arkadaşlarım, konuşmama başlarken,
ben de, İkinci Cumhurbaşkanımız, Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal Atatürk'ün en
yakın silah arkadaşı İsmet İnönü'yü, 30 uncu ölüm yıldönümü dolayısıyla
rahmetle anıyorum. Yine, İstiklal Marşımızın şairi, bağımsızlığımızın,
ülkemizin, bayrağımızın en güzel tanımlamasını yapan Mehmet Âkif Ersoy'u da,
tekrar, rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çeşitli
miatlı konular Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne zaman zaman gelebilir;
bunu saygıyla karşılıyoruz, hep söyledik, ifade ettik. Bu miatlı konular, bazen
acil yasa çıkarmakla çözümlenebilir. Buna da saygılı olduğumuzu defeatle ifade
ettik.
Şimdi, bugün, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Meclis gündemini belirlemesi sırasında ifade edilen "Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu raporu" şeklinde önümüze gelen 316 sıra sayılı kanun tasarısı,
saat 13.35'te benim elime geçti. Şu anda saat 14.00; yani, 25 dakika önce,
gündemdışı konuşmalar bittiğinde, yeni elime geçti.
Bunun içerisinde oldukça önemli konular
var ve dün öğlen saatlerinde Meclise gelen, Plan ve Bütçe Komisyonunda gece
saat 01.00'de görüşmeleri biten, basımı yapılarak milletvekillerine dağıtılan
ve 13.35'te de elime geçen bu kanun tasarısını, ben, görüşülürken öğrenmeye
çalışacağım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, içinizden
çoğunun da aynı durumda olduğunu biliyorum, bunu içinize sindiremediğinizi de
biliyorum -geçen dönemin bir siyaset tanımı; ama, bazen kullanmak gerekiyor-
gerçekten içinize sindiremediğinizi de biliyorum; ben sindiremiyorum.
Sayın milletvekilleri, 48 saatin önemini
hep söyledik. 48 saat niye konulmuş; bir gerekçe üzerine konulmuş, bir ihtiyaç
üzerine konulmuş. Bu ihtiyaç nedir; yani, kanun basıldıktan sonra veyahut
ilgili ihtisas komisyonunda görüşüldükten sonra Genel Kurula indirilmeden önce,
gerçekten, yasama görevini özümseyerek yapmak isteyen milletvekillerinin -ki,
ben, Genel Kurulda bu duygu dışında hareket eden bir milletvekili olduğuna
inanmıyorum- yasama görevini gereği şekilde yapabilmeleri için, bu süre bize
bir hak olarak tanınmış ve bu hakkı kullanmak, sürekli olarak elimizden
alınıyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, başında da söyledim; gerekli
olabilir, acil olabilir, miatlı olabilir, devlet mekanizmasının işlemesi için
bunun çıkarılması gerekebilir. Peki, o zaman, kimin suçu var burada? Bu işin telafisi,
hep, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama görevini üstlenen -iktidar ya da
muhalefet- tüm milletvekillerine mi ait? Burada, ilgili bakanlığın, ilgili
bakanlık bürokratlarının, hükümetin hiç kabahati yok mu değerli arkadaşlar!
Madem miatlı, madem planlı, madem yeni yılda yeni vergi planı içinde olan bir
düşünce karşımızda, o zaman, bu düşünceyi eyleme sokacak, yasa şekline
dönüştürecek irade niye son dakikada karşımıza çıkıyor?! Bu konuda
eleştirilerimde haklı olduğuma inanıyorum ve bunları da paylaşmak için, grup
önerisinin aleyhinde söz alma görevini, sözümün başında söylediğim gibi,
yineleyerek kullanmak zorunda kalıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, fazla
incelenme fırsatı olmayan yasalar, fazla tartışma fırsatı yaratılmayan yasalar,
burada, azamî hızla görüşülerek çıkarılıyor. Özür diliyorum, yasama görevini
hiçbir konuyla benzetme eğiliminde değilim; ama, bir benzetme yapacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, sürekli bu konuda saygı istiyoruz, ilke
istiyoruz, tutarlılık istiyoruz. Çok şey istemediğimizi düşünüyoruz ve bu
konuda uyarıyoruz, kurallara uyalım diyoruz, layıkıyla şu yasama görevimizi
yapalım, içimize sindirelim diyoruz. Benzetmem şu, trafikten bir örnek
vereceğim: Karayoluyla trafikte giderken çeşitli işaretler vardır. "Dikkat
bu karayolunda radarla hız ölçümü yapılmaktadır" diye işaretler çıkar. Dikkate
almazsınız, devam edersiniz, ondan sonra radara yakalanırsınız, hemen bir
sonraki kavşağın arkasında bekleyen ekip otosunca çevrilirsiniz ve cezanızı
ödersiniz. Şimdi, benzetmem şu: Azamî hızla sınırları aşarak yasa çıkarmakta,
tüm uyarılara rağmen, "dikkat! Yanlış yapabiliriz" uyarılarına
rağmen, böyle bir yasama ürünü olan, çeşitli hatalarla dolu olan, Anayasaya
aykırılıklar taşıyan birçok konu, bu "dikkat! Yanlış yapabiliriz"
uyarısına rağmen, daha sonrasında, gidiyor, Sayın Cumhurbaşkanının hukuk
incelemesinden dönüyor veya Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Yani, biz, burada,
zamandan tasarruf edelim derken, bir gelenek oluşturmaya başladık bu yasama
döneminde, çift dikiş yasa görüşme geleneği! O kadar sık yaşadık ki bunu...
Biraz dikkatli olsak, biraz gruplar olarak birbirimize saygılı davransak,
inanın en az oranda hataya düşeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada, ben,
milletvekili arkadaşlarımı kesinlikle suçlamıyorum. Suçladığım, bu işin miadını
bilerek bu işi geciktiren, son noktaya bırakan bakanlıklar ve ilgili bakanlar.
Bakın, bir örnek vereceğim: Daha
geçenlerde görüştüğümüz bir yasa tasarısı vardı. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde,
bölgenin özelliklerinden doğan silah ruhsatlarının geçerliliğinin uzatılmasıyla
ilgili bir yasa tasarısı. Yine 48 saat dolmadan, apar topar getirildi, yine
benzer itirazlar oldu; görüşüldü, çıkarıldı ve bakın, bizim, daha sonraki hukuk
incelememizde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun hukuk incelemesinde, bu yasanın
çıkarılmasının bir af niteliğinde olduğu ve oylamasında nitelikli çoğunluk
gerektiği anlaşıldı. Bunu yapmadık ve bir hataya daha düştük. İyi niyetle
yaklaştığımız bir konuda, demin söylediğim gibi, normal süreleri kullanamamaktan,
kendi gruplarımız içerisindeki hukuksal inceleme sürecini işletemediğimizden,
vahim bir hataya daha düştük ve bunun cezası, toptan Türkiye Büyük Millet
Meclisine kesiliyor, biz de gidiyoruz arada. Muhalefet grubu olarak biz de bu
Meclisin bir üyesiyiz. Nasıl ceza bu?.. Siz, yasama görevini beceremiyorsunuz!
Anlamı budur. Siz yasa çıkarma görevini, kanunlarla, İçtüzükle belirlenmiş
usullere göre yasa çıkarma görevini beceremiyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz.
Yani, bu yasama dönemi, bu parlamento dönemi, ilk yasama yılında aynı süratle
giderse, bu konuda kendine özgü bir rekor kıracak gibi gözüküyor.
Değerli arkadaşlarım, bunlar samimî uyarılar, bunlar içten gelen uyarılar.
Yanlışın önüne geçilmesi için, milletvekilinin, milletvekili olduğunu
hissetmesi için, yaptığı göreve saygısı için bu sürelerin mutlaka kullanılması
gerektiği konusundaki düşüncemi ifade etmek istiyorum. Onun için, Sayın Çelik
bana ifade ettiğinde, ben, ilke olarak başından itibaren bu konuda bir tutum
sergilediğimi ifade ettim ve benim nöbetim sırasında, böyle bir olayın,
devletin acil bekleyen özel bir anlaşması, bir sorunu olmadıktan sonra, -orada
bir parantez açarak bir ayrıcalık da getiriyorum- ilke olarak karşısında
olduğumu ifade ettim ve o yüzden Danışma Kurulu önerisine katılmadık, grup
önerisi olarak getirdiniz; ama, olumlu oy verseniz de bugünkü gündeme, bu
gerçekleri lütfen tartışın, doğrusunu yapmaya çalışalım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Sayın Çelik, önerinin lehinde söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu olarak, bugün, Meclisin çalışma
takvimiyle ilgili grup önerimizi Danışma Kuruluna götürdük, grup önerimiz
üzerinde mutabakat sağlanamadığı için Genel Kurula getirdik. Grup önerimiz
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
Birinci Yasama Yılını geride bıraktık, 2003 yılını da önümüzdeki günlerde
geride bırakıyoruz. Birinci Yasama Yılının sonunda 199 adet kanun tasarısını
yasalaştırdık, İkinci Yasama Yılında ise, şu bir iki aylık dönem içerisinde, 48
adet yasa tasarısını kanunlaştırdık. Yalnızca Aralık ayında, bu Mecliste,
muhalefetiyle iktidarıyla, gecesini gündüzüne katarak, yoğun bir çalışmayla 26
adet kanun tasarısının yasalaşmasını hep birlikte sağladık. Ben, bu vesileyle,
gerek iktidar grubu mensubu arkadaşlarımıza gerekse muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bildiğiniz gibi, aralık ayı
içerisinde, 2004 yılı bütçesini de hep beraber, enine boyuna konuştuk ve burada
kabul ettik. Takdir edersiniz ki, aralık ayındaki çalışmalarımızda, 2004 yılı
bütçesi önemli zaman dilimini aldı götürdü ve bütçe, aralık ayının sonuna doğru
kaldığı için de, yeni yıla girmeden çıkarılması gereken önemli bazı tasarılara
da sağlıklı bir zaman ayıramadığımız bir gerçektir, doğrudur. Yani, muhalefete
mensup çok değerli Grup Başkanvekilimizin buradaki açıklamaları doğru;
istisnalar, istisnaî haklar, istisna durumlarında kullanılmalı. Ben, bu
önerilerine, sık sık burada öneri olarak gündeme getirdikleri bu hususa
katıldığımızı ifade etmek istiyorum; ama, şunu
kabul edelim ki...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -Yapmaya da devam
ediyorsunuz...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir yılı geride
bıraktık; acısıyla, tatlısıyla, hepimiz, birçok deneyim kazandık? Yeni yılda,
2004 yılında, daha özenli davranacağımızı burada ifade etmek istiyorum, daha
özenli davranma ihtiyacının olduğunu da ifade etmek istiyorum. Bu, bizim,
Meclise, milletimize saygımızın bir gereğidir.
Bugün, grup önerimiz olarak 200...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Şimdiye kadarki
saygısızlığınızı da itiraf ediyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -Bu şekilde anlamak
çok doğru olmaz tabiî. Bizden, burada, hep olumlu şeyler duyacaksınız, hep
olumlu şeyler de duydunuz; başka tarafa çekmenin bir anlamı olmadığını ifade
etmek istiyorum.
Şimdi, bugün, 2 uluslararası sözleşmeyi
görüşeceğiz; akabinde, esnafımızın dört gözle beklediği sicil affıyla ilgili, 3
maddeden oluşan tasarıyı ele alacağız; sonra, kısa bir tasarı olan Başbakanlık
Basımevi Döner Sermaye İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanunla ilgili, sermaye
artırımı içeren bir düzenlemeyi getireceğiz; daha sonra, da vergi tasarısı diye
ifade edilen tasarıyı hep beraber burada görüşüp, aralık ayında görüştüğümüz,
kanunlaştırdığımız 26 olan tasarı sayısını da, bugünkü görüşmelerin
neticesinde, 31 adede yükseltmiş olacağız.
Ben, bu konuda grup önerimizin
destekleneceği temennisiyle, İkinci Cumhurbaşkanımız merhum İsmet İnönü'yü ve
İstiklal Marşı şairimiz merhum Mehmet Âkif Ersoy'u, rahmetle, minnetle
andığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik; biz
de temennilerinize katılıyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, öneriyi tekrar
okutup, oylarınıza sunacağım.
Öneri:
Genel Kurulun 25.12.2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 29 uncu sırasında yer alan 282
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, daha önce gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 315, 317, 318 ve 316 sıra sayılı
kanun tasarılarının ise, 48 saat geçmeden 5, 6, 7 ve 8 inci sıralarına alınması
ve 9 uncu sıraya kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri,
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı
: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının müzakeresi ertelenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir
Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesiyle İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı
Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale
Getirilmesi ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/418) (S. Sayısı: 282) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Saygıdeğer milletvekilleri, komisyon
raporu 282 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı Tesisinin Kapanması ve
Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına ilişkin,
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlarım.
(X) 282 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, söz konusu
anlaşmayla, Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı olmakla birlikte, Amerika
sorumluluğunda ve Amerikalı personel tarafından işletilen Belbaşı Sismik
Gözetleme İstasyonunun, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü İdaresine geçmesi öngörülmektedir.
Belbaşı Sismik Gözetleme İstasyonu, Rusya
Federasyonundaki nükleer denemeleri izlemek amacıyla, Amerika tarafından,
1950'li yıllarda, Türkiye ile Amerika arasındaki ortak savunma işbirliği
çerçevesinde kurulmuştur.
Soğuk savaş yıllarında, Amerika ile
Sovyetler Birliği arasındaki nükleer silahlanma yarışı sırasında ve dünya
barışının iki süper güç arasında terör dengesine dayandığı dönemde, bu tesis,
çok önemli bir askerî istihbarat görevi yapmaktaydı.
Bugünün koşullarında, tesis, her ne kadar
askerî istihbarat fonksiyonunu yitirmişse de, nükleer denemelerin izlenmesi
açısından değerini kaybetmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bu tesis,
fay hatları açısından hassas bir bölgede bulunan ülkemizin, özellikle sismik
hareketleri yakından takibi konusundaki donanım ve kabiliyetlerine ciddî bir
katkıda bulunabilecektir.
Bu nedenlerle, tesisin, Kandilli
Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsüne devri hem barış ve güvenliğe hem de
bilimsel araştırmalara katkıda bulunacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Belbaşı tesisi,
nükleer silahların yayılmasının önlenmesinde merkezî bir görev üstlenmiş olan
Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması bağlamında yürütülen
çalışmalara da veri sağlayacaktır.
Nükleer Denemelerin Yasaklanması
Antlaşması, atmosferde, su altında, yeraltında ve yeryüzünde şiddeti 1
kilotonun üstündeki bütün patlamaları tespit etmek ve bunların kaynağını
belirlemekle yükümlüdür. Bu maksatla, yeryüzünde 321 istasyondan oluşan bir
uluslararası izleme sistemi kurmayı öngörmektedir. Bu izleme sistemi
aracılığıyla sismik, radyonüklid, hidroakustik ve infrasound gibi yöntemlerle
patlamaların yeri, niteliği ve şiddeti ölçülebilmektedir. Uluslararası izleme
sisteminden alınacak tüm veriler, değerlendirilmek üzere, Viyana'da oluşturulan
Uluslararası Veri Merkezine iletilecektir.
Belbaşı tesisinin bu izleme ağı içinde
kayda değer önemde bir yeri olacaktır. Nükleer Denemelerin Yasaklanması
Antlaşmasını etkili bir nükleer yayılmayı önleme rejimi haline getirecek olan
temel unsur, antlaşmanın uluslararası planda yürürlüğe girmesi için, nükleer
yeteneği bulunan veya bunun eşiğinde olan ülkeler tarafından onaylanmasını
öngörmüş olmasıdır. Bu açıdan, antlaşmanın yürürlüğe girmesi için, özel olarak
seçilmiş olan 44 ülkenin antlaşmayı onaylaması zorunludur; bu 44 ülke arasında
Türkiye de yer almaktadır.
Türkiye'nin, söz konusu 44 ülke arasında
yer almasının nedeni, Uluslararası Enerji Ajansı denetimine tabi olan Çekmece
Nükleer Araştırma Reaktörüne ve İstanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Araştırma
Santralına sahip olmamızdan ileri gelmektedir. Şu ana kadar, antlaşma, 168 ülke
tarafından imzalanmış ise de, onaylanma, bunların sadece 104'ü tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için
onayı gereken 44 ülkeden ise, şu ana kadar, 32'si onay işlemlerini
tamamlamıştır.
Onayı gereken diğer ülkeler, Amerika, Çin
Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Hindistan, İran, İsrail, Kolombiya, Kongo Demokratik
Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Mısır, Pakistan ve Vietnam'dır.
Amerika'nın bu antlaşmayı henüz
onaylamamış olması dikkat çekicidir. Zira, nükleer silahların yayılmasının
önlenmesi, Amerika'nın başta gelen bir dışpolitika önceliğidir. Bu bakımdan,
Amerika'nın onay işlemlerini tamamlaması, diğer ayak sürüyen devletler için iyi
bir örnek olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, altını çizmek
istediğimiz bir husus da, Belbaşı tesisinin ulusal veri merkezine bağlanmasının
gerçekleştirilmesi durumunda, deprem kuşağında yer alan ülkemizin, küresel
sismolojik verilere ulaşımı sağlanacak, ayrıca, deniz altında veya yüzeyinde
gerçekleştirilecek patlamalar ile ses duvarını aşan uçaklara fırlatılan roket
ve füzelerin algılanabilmesi, nükleer patlamalar ve atmosfere yayılan
radyoaktif sızıntılar hakkında bilgi edinilmesi, imkân dahiline girecektir.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime son
verirken, şu noktanın altını çizmekte yarar görmekteyim. Cumhuriyet Halk
Partisi, Türkiye'nin, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi doğrultusundaki
uluslararası nitelikteki girişim ve çabalarını kuvvetle desteklemektedir.
Özellikle, Ortadoğu bölgesinde bu silahların yayılmasının engellenmesi, Türkiye
açısından yaşamsal önemdedir. Örneğin, bölge devletlerinden birinin daha,
nükleer silaha ve atma vasıtalarına sahip olması halinde, tüm Ortadoğu ve bizim
bölgemiz, son derece tehlikeli bir "terör dengesi" tehdidi altında
yaşayacaktır. Bu bakımdan, onaylayacağımız anlaşmayla, Türkiye, bölge barış ve
istikrarına katkıda bulunmuş olacaktır.
Bu görüşle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, Belbaşı tesisinin Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü
İdaresine geçmesini sağlayan antlaşmanın onaylanmasını uygun bulduğumuzu
bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
AK Parti Grubu adına, Bolu Milletvekili
Sayın Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GÜNER (Bolu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika
Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir
Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce söz alan
değerli milletvekilimiz, bu konuda gerekli açıklamaları yaptı. Ben de, bu
konunun gerekçesi üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı
Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale
Getirilmesi ile İlgili Anlaşmayla, ortak savunma faaliyetleri kapsamında,
Amerika Birleşik Devletleri unusurlarıyla müştereken faaliyet gösteren ve Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlı olmakla birlikte, işletme sorumluluğu Amerika
Birleşik Devletleri unsurlarınca yürütülegelen Belbaşı Sismik Gözlem
İstasyonunun, anlaşmanın yürürlüğe girmesini takiben, Boğaziçi Üniversitesi
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü İdaresine geçmesi
öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, dünya üzerindeki
nükleer denemeleri izleme çalışmaları soğuk savaş döneminde başlamış olup,
halen sismik, radyo-nükleid, hidro-akustik, infra-ses yöntemleriyle
yapılmaktadır. Bu yöntemlerin içinde en etkin olanı, sismik yöntemlerdir.
Ülkemizde bu konudaki çalışmalar, 1951 yılında Amerika Birleşik Devletleri ile
Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında, NATO/SOFA ve Savunma ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmaları kapsamında başlatılmıştır. Çalışmaları Türkiye Cumhuriyeti adına,
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı, Amerika Birleşik Devletleri adına
ise, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri Teknik Uygulama Merkezi
yürütmüştür. Nükleer denemelerin izlenmesi amacıyla, Ankara-Ahlatlıbel
mevkiinde, Belbaşı sismik istasyonlar dizinimi kurulmuştur. Belbaşı sismik
dizinimi, Amerika Birleşik Devletleri dışında bu amaç için kurulan ilk sismik
dizinimlerden birisidir. Sismik izleme yöntemine daha sonraları radyonükleid
izleme yöntemi de ilave edilmiştir. Ülkemizdeki nükleer denemeleri izleme
çalışmaları, Belbaşı sismik diziniminde zaman zaman yapılan modernizasyon
çalışmalarıyla, 2000 yılına kadar askerî statüde devam etmiştir.
1990'lı yıllarda, nükleer denemelerin
uluslararası bir antlaşmayla denetlenmesi amacıyla yürütülen politikalar
sonucu; 24 Eylül 1996 tarihinde, Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde, Nükleer
Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması imzaya açılmış ve Birleşmiş
Milletler Teşkilatı bünyesinde, Viyana'da, nükleer denemelerin uluslararası bir
ortamda izlenmesi amacıyla, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması
Antlaşması Örgütü kurulmuştur. Türkiye, Nükleer Denemelerin Kapsamlı
Yasaklanması Antlaşmasını, imzaya açıldığı tarihte, yani, 24 Eylül 1994'te
imzalamış ve bu antlaşma, Türkiye Büyük Millet Meclisince 16 Şubat 2000
tarihinde onaylanmıştır.
Nükleer denemelerin izlenmesi ve kapsamlı
olarak yasaklanmasıyla ilgili olarak uluslararası ortamda yürütülen çalışmalara
paralel olarak, ülkemizde de Belbaşı Sismik İzleme İstasyonunun sivilleştirilme
çalışmaları başlatılmış ve 8 Şubat 2000 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti ve
Amerika Birleşik Devletleri Hükümetleri arasında, Belbaşı Tesisinin Kapanması
ve Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili
Anlaşma imzalanarak, Ankara ve Kırıkkale-Keskin'de iki yeni sismik dizinim
kurulmuş, sismik sinyaller, Elmadağ radyolink vericisiyle Belbaşı'ndaki yeni
merkezde toplanmaya başlanmıştır. Bu konudaki teknik çalışmaları, adı geçen
antlaşma hükümleri gereğince, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü yürütmeye başlamıştır.
Halen Kırıkkale-Keskin'de 7 ve Ankara
şehri çevresinde de 7 olmak üzere, sondaj kuyuları içerisinde yaklaşık 60 metre
derinliğe gömülü toplam 14 sismik istasyondan toplanan sismik sinyaller, analiz
edilmek amacıyla, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün
İstanbul'daki yerleşkesine, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinin
Florida'daki Teknik Uygulama Merkezine ve test amaçlı olmak üzere de Birleşmiş
Milletlerin Viyana'daki Uluslararası Veri Merkezine eşzamanlı olarak
iletilmektedir.
Belbaşı Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir
Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili Anlaşma, Türkiye
Büyük Millet Meclisince onaylandığı takdirde:
1. Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik
Devletleri Hükümetleri arasında NATO/SOFA ve Savunma Ekonomik İşbirliği
Antlaşmalarından doğan taahhütler gözönünde tutulmak kaydıyla yeniden
yapılandırılan Belbaşı-Keskin izleme tesislerinin Türkiye Cumhuriyeti adına
yürütme organı, Türkiye Cumhuriyeti Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Amerika Birleşik Devletleri adına yürütme organı
ise, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri Teknik Uygulama Merkezi
olmaktadır.
2. 8 Şubat 2000 tarihinde Türkiye
Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yapılan anlaşmanın
hükümleri yasal bir statü kazanmaktadır.
3. Birleşmiş Milletler Nükleer Denemelerin
Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütüne veri gönderme işlemleri için, Nükleer
Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütüyle tesis antlaşmalarının
imzalanabilmesine olanak sağlanmış olacak ve Belbaşı-Keskin nükleer denemeleri
izleme merkezinin işletme masraflarının bir bölümü bu örgütten talep edilerek
ekonomik bir destek sağlanmış olacaktır.
4. Elde edilen sinyallerin eşzamanlı
olarak Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde kaydı ve analiz
işlemleri yapılarak, nükleer denemelerin izlenmesi amacıyla ülkemizde
başlatılan çalışmalara bir ivme kazandırılmış ve aynı verilerin deprem
çözümlerinde de kullanılmasına olanak sağlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, anlaşma,
istasyonun 1951 yılında faaliyete başlamasından bu yana geçen dönemde
makamlarımızın gerekli teknik bilgi, beceri ve deneyime ulaşmaları üzerine
hazırlanmış olup, bir Türk kurumunun idaresi altında, son depremlerin de
gösterdiği üzere, fay hatları açısından hassas bir bölgede bulunan ülkemizin,
özellikle sismik hareketlerin yakından takibi konusundaki kabiliyetlerine
önemli katkılar getirecektir.
Öte yandan, tesis, hükümetimiz ve
Birleşmiş Milletler arasında bilahara yapılacak olan ayrı bir anlaşma
sonrasında, Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı
Yasaklanması Anlaşması doğrultusunda oluşturulacak uluslararası izleme ağının
ana istasyonlarından birini teşkil edecek olup, işbu anlaşmayla bu alanda da
ilk adım atılmış olmaktadır. Böylelikle, ülkemiz, uluslararası arenanın her
alanında pekiştirmekte olduğu imajını bir adım daha ileriye taşımış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, söz konusu anlaşma,
dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit'in Eylül 1999'da Amerika Birleşik
Devletlerine gerçekleştirdiği resmî çalışma ziyareti sırasında ilan edilen
"Türk-Amerikan Stratejik Ortaklığı"nın da bir halkasını oluşturmakta
olup, topraklarımızda yer alan bir tesisin işletme sorumluluğunun da ülkemiz
kurumlarınca üstlenilmesi, şüphesiz, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha olgun
bir hale geldiğinin açık bir göstergesi olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yukarıda belirttiğimiz sebeplerden ötürü de bu anlaşmanın ivedilikle
onaylanmasının, Dışişleri Komisyonunda, iktidar ve muhalefetteki milletvekili
arkadaşlarımızla beraber, ülke menfaatlarına uygun olacağına karar verilmiştir.
Bu
anlaşmanın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Ayrıca, bugün, millî şairimiz Mehmet Âkif
Ersoy'un ölüm yıldönümüdür ve bununla beraber, millî mücadelede en büyük
faktörlerden biri olan İkinci Cumhurbaşkanımız Sayın İsmet İnönü'nün de ölüm yıldönümüdür
ve ölüm yıldönümleri gününde Mehmet Âkif Ersoy'a ve İsmet İnönü'ye Allah'tan
rahmet diliyorum.
Yaklaşan 2004 yılının ülkemize ve
milletimize hayırlı olması dileğiyle ve bu anlaşmanın da ülkemize hayırlı
olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA BELBAŞI TESİSİNİN KAPANMASI VE YENİ BİR SİSMİK ARAŞTIRMA İSTASYONUNUN FAAL HALE GETİRİLMESİ İLE İLGİLİ ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8 Şubat 2000 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir Sismik
Araştırma İstasyonunun Faal Hale Getirilmesi ile İlgili Anlaşma"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Belbaşı
Tesisinin Kapanması ve Yeni Bir Sismik Araştırma İstasyonunun Faal Hale
Getirilmesi ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 249
Kabul : 248
Ret : 1 (x)
Tasarı kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzeriden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
5. -
Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/721) (S. Sayısı
315) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 315 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Halil Akyüz; buyurun. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, cumhuriyetimizin temelinde harcı
bulunan, çokpartili döneme geçişimizde büyük katkısı olan rahmetli İsmet Paşayı
ve İstiklal Marşımızın yazarı, millî şairimiz rahmetli Mehmet Âkif'i de
rahmetle ve minnetle anıyorum.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 315 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Bilindiği gibi, Yunanistan, batı komşumuz;
parlamenter demokrasiyle yönetilen, para birimi drahmi olan, yüzölçümü 131 000
kilometrekare, nüfusu 10 500 000 olan bir ülkedir. Ülkenin toplam ihracatı 13
400 000 000 dolar, toplam ithalatı 33 milyar dolardır. Yunanistan, Avrupa
Birliği ekonomileri arasında en küçüğü olmasına karşın, nispeten düşük
enflasyonu sayesinde, son yıllarda, güçlü bir büyüme gerçekleştirmiştir.
Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, Avrupa Topluluğu, Yunanistan'la
birlikte Avrupa'ya girmesi çağrısında bulunmuştur; ne o çağrının yapıldığı
1970'li yıllarda ne de bugün, bu davetin reddediliş nedenlerini anlayabilmiş
değilim; ama, bir şeyi anlıyoruz ki, bugün, Yunanistan, Avrupa Topluluğuna
-şimdiki adıyla Avrupa Birliğine- girmiş olmakla, girdiği zaman millî gelir
bakımından bizden daha düşük olduğu halde, bugün, bizim çok çok üzerimizde,
millî gelirden fert başına düşen paya ulaşmıştır. Dilerim, en kısa zamanda, biz
de Avrupa Birliğine üye olur ve biz de zenginleşiriz.
Ülkemiz ile Yunanistan arasında yapılan
bazı anlaşmalar şunlardır: Hava Ulaştırma Anlaşması, Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşması, Kültürel İşbirliği Anlaşması, Ekonomik İşbirliği Anlaşması, Deniz
Taşımacılığı Anlaşması, Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması, Gümrük ve
İdarelerinin İşbirliği Anlaşması.
Değerli milletvekilleri, çeşitli
ülkelerin, şahsîlik ve mülkîlik ilkelerini, aynı vergiler bakımından aynı
şekilde kabul etmeleri, birden fazla devletin vergilendirme yetkisinin, aynı
yükümlüler ve aynı vergi konuları üzerinde çakışması sonucunu doğurur. Örneğin,
bir kişi, vergilendirmede ikamet ilkesini kabul eden bir ülkede yerleşmişse ve
kaynak ilkesini kabul eden bir ülkede ekonomik faaliyeti sonucunda gelir elde
etmişse, her iki devletin de vergilendirme yetkisi vardır; bu, hukukî anlamda
uluslararası çifte vergilendirmedir. Hukukî anlamda çifte vergilendirme, birden
fazla devletin, vergilendirmede değişik ilkeleri kabul etmesinden kaynaklanır.
Buna karşılık, aynı vergi konusu üzerinde birden fazla kişinin birden fazla
devlet tarafından vergi yükümlüsü tutulması ise, ekonomik alanda uluslararası
çifte vergilendirmeyi oluşturmaktadır. Çifte vergilendirmeyi önleme
yöntemlerinden birkaçına değinmek istiyorum.
Devletlerin vergilendirme yetkilerini
yasalarla, tek yanlı olarak sınırlandırmaları, hukukî anlamda çifte
vergilendirmeyi önlemek için başvurulacak ilk yöntemdir.
Vergilendirmede ikamet ilkesini kabul eden
devletler, gelir veya servetin kaynağı olan devletlerin vergilendirme yetkisini
tanıyarak, çifte vergilendirmeyi önleyecek tedbirleri alabilirler. Bu konuda
iki anayöntem vardır; mahsup yöntemi ve istisna yöntemi.
Mahsup yönteminde, vergilendirmede ikamet
ilkesini kabul eden devlet, vergiyi, yükümlülerin gerek ülke içinde gerek ülke
dışında sahip olduğu kaynaklar üzerinden hesaplar; fakat, yabancı ülkede
ödenmiş olan vergi, hesaplanan toplam vergiden mahsup edilir. İstisna
yönteminde ise, vergi, yalnız ülke içinde sahip olunan kaynaklar üzerinden
hesaplanır.
Türk vergi yasalarında, çifte
vergilendirmenin önlenmesi için, vergilendirme yetkisini sınırlandırıcı
hükümlere yer verilmiştir. Buna göre, Gelir Vergisi Kanununun 3 üncü
maddesinde, Türkiye'de yerleşmiş olanlar ile resmî daire ve müesseselere veya
merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup, adı geçen
daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı
memleketlerde oturan Türk vatandaşları tam mükellef sayılmışlar ve bunların
Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların toplamı üzerinden
vergilendirilecekleri belirtilmiştir. Yabancı memleketlerde oturan Türk
vatandaşlarından, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları
dolayısıyla, Gelir Vergisine veya benzeri vergiye tabi tutulmuş bulunanlar,
anılan kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilemezler. Bulunduğu ülke
dışında üçüncü bir ülkede elde edilen gelirler ise, elde ettiği ülkede
vergilendirilmiş olsa bile, Türkiye'de de vergiye tabi tutulur, yabancı ülkede
ödenen vergi, Türkiye'de hesaplanan vergiden Gelir Vergisi Kanununun 123 üncü
maddesi hükmüne göre mahsup edilir. Devletlerin vergilendirme yetkilerini tek
yanlı olarak yasalarla sınırlandırmaları çifte vergilendirmeyi tamamen önlemek
bakımından yeterli olmamaktadır. Devletler, uluslararası anlaşmalarla
vergilendirme yetkilerini karşılıklı olarak sınırlandırırlar. Çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları genellikle Gelir, Servet, Veraset ve İntikal
Vergileri alanlarında yapılır. Bu anlaşmalar iki taraflı ya da çok taraflı
olarak imzalanabilir; ancak, iki taraflı anlaşmalar çok daha yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Uluslararası vergi anlaşmalarının amacı,
sadece çifte vergilendirmenin önlenmesi değildir. Bu anlaşmalarda devletlerin
malî idareleri arasında işbirliği ve bilgi alışverişine ilişkin hükümler de yer
alır. Uluslararası vergi kaçakçılığı bu yoldan önlenmeye çalışılır. Ülkemizde,
Maliye Bakanlığı, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına temel olmak üzere
bir anlaşma modeli hazırlamıştır. Türkiye, Avusturya ve Norveç'le Gelir ve
Servet Vergilerinde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzalamış ve bu
anlaşmaların yasayla onaylanmaları uygun bulunmuştur. Bu anlaşmalarla, Türkiye
Cumhuriyeti anlaşmaların düzenleme alanına giren konular bakımından
vergilendirme yetkisini sınırlandırmıştır. Örneğin, her iki antlaşmayla da,
gayrimenkul sermaye iratlarının, malların bulunduğu âkit devlette
vergilendirilmesi kabul edilerek, Gelir Vergisi Kanununun bu konuya ilişkin
hükümlerine, antlaşmaların kapsamı açısından değişiklik getirilmiş olmaktadır.
Bu antlaşmalarda, bilgi alışverişlerine
ilişkin hükümler de yer almıştır. Bu antlaşmalarda, ne OECD modeline ne de Türk
modeline tam olarak uyulmuştur. Ülkemiz, 1987 yılından sonra, bir kısım Asya ve
Afrika devletleri ile Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya gibi Avrupa
devletleriyle çifte vergilendirmeyi önleme antlaşmaları imzalamış ve bu
antlaşmalar yürürlüğe girmiştir.
Ülkemiz ile Yunanistan arasında sermaye,
teknoloji ve hizmet hareketlerinin geliştirilmesi, her iki devletin de refahına
katkıda bulunacaktır. Bu hususlara ilişkin hareketlerin geliştirilmesinde,
çifte vergilendirme nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümü önem arz
etmektedir. Bu amaçla, iki ülke arasında, 2 Aralık 2003 tarihinde Ankara'da,
Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Antlaşması
imzalanmıştır. Antlaşmayla, kişilerin, aynı gelir üzerinden iki devlette birden
vergilendirilmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amacı sağlamak üzere
vergileme hakkı, gelir unsurları itibariyle ikamet edilen veya kaynak
devletlerden birine bırakılmakta veya bu mümkün olmazsa, iki devlet arasında
paylaştırılmaktadır. Böylece, âkit devletlerden birinde yatırım yapan,
teknoloji veya hizmet sunan, diğer devlette ikamet edenlerin, o devletin
mükelleflerine göre daha ağır vergilendirilmesine engel olunmakta ve
teşebbüslerin, risk almadan önce ileride karşılarına çıkacak her türlü vergiyle
ilgili mükellefiyeti hesaplayabilmeleri sağlanmaktadır. Çifte vergilendirmenin
âkit devletlerde önlenmesiyle, Yunan yatırımcılar için Türkiye'nin, Türk
yatırımcılar için ise Yunanistan'ın daha cazip hale geleceği tabiîdir. Ayrıca,
antlaşmayla, iki ülkenin vergi mevzuatları arasındaki farklılıkların yaratmış
olduğu sorunlar asgarîye indirilmekte, gelecekte olabilecek vergi kanunları
değişikliklerine karşı yatırımcıların hakları güvence altına alınmaktadır.
Türkiye'nin, bugüne kadar, akdettiği çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının
50'si yürürlükte bulunmaktadır.
Yukarıda temel özelliklerini açıkladığımız
anlaşmanın imzalanarak yürürlüğe girmesi halinde, ülkemizde bulunan 67 Yunan
şirketinin, Yunanistan'da da 8 Türk şirketinin sayılarının artmasının beklendiği;
ayrıca, ülkeler arasındaki ekonomik, ticarî, sosyal ve kültürel ilişkilerin
gelişmesinin yanında, her iki ülkenin de yakınlaşmalarında tarihî bir adım
atılacağı düşüncesiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor; hepinize yeni
yılda sağlık ve mutluluklar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akyüz.
AK Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili
Mustafa Dündar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere, son yıllarda, Türkiye
ile Yunanistan Halkları arasında olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. İki ülke
halkları, karşılıklı ziyaretler yapmakta ve dostluk dernekleri kurmaktadırlar.
Halkların kurmuş olduğu bu dostluk köprüsü, pek tabiîdir ki, yönetimlere de
yansımalıdır ve yansımıştır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde
kaydedilen gelişmeye, karşılıklı iyi niyet ve her iki tarafın gayretleri
sonucunda gelinmiştir. Bu yakınlaşmayla, ilk akla gelen, Türkiye ile Yunanistan
arasında gaz bağlantısının gerçekleştirilmesi ve Türkiye Cumhuriyetinden
Yunanistan Cumhuriyetine doğalgaz arzına ilişkin anlaşma imzalanmıştır.
Yine, Türkiye ile Yunanistan arasında
Ege'de yeni hava koridorları tesis edilmesiyle ilgili, Ege Bölgesinde güzergâhları
belirlenen, 6 adedi doğrudan ülkemizle bağlantılı toplam 13 adet yeni hava
koridoru tesis edilmesi konusunda mutabakat sağlanmıştır. Söz konusu sistemin
25 Aralık 2003 tarihinde, yani, bugün yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
Yine, Türkiye ile Yunanistan arasında 1999
yılından bu yana sürdürülen yakınlaşma sürecinin en önemli unsurlarından biri
de, Ege sorunlarına çözüm yolları bulunmasına yönelik sürdürülen inkişafî
temaslardır. Bu görüşmeler, Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları düzeyinde sürdürülmektedir.
İnkişafî temaslar, Ege sorunlarının
müzakereler yoluyla çözülmesi amacıyla başlatılabilecek resmî görüşmelerin bir
ilk adımını teşkil etmektedir. Türkiye ile Yunanistan Dışişleri Bakanlıkları
siyasî direktörlerinin eşbaşkanlığında toplanan yönlendirme komitesinin
himayesinde 6 çalışma grubu faaliyet göstermektedir. Bu çalışma grupları,
terörizmle mücadele, ticaret, turizm, çevre, kültür ve bölgesel işbirliği
çalışma gruplarıdır. Söz konusu grupların çalışmaları neticesinde, son üçbuçuk
yıl içinde, Yunanistan ile Türkiye arasında 19 anlaşma ve protokol
akdedilmiştir. İki ülke arasındaki yakınlaşma sürecini her iki ülke için önemli
bir fırsat olarak değerlendiriyor ve bu yakınlaşmanın daha da ileriye gitmesini
arzuluyoruz.
Son olarak, görüşmekte olduğumuz Türkiye
Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması, iki ülke arasındaki olumlu
gelişmelerin diğer bir neticesidir. Söz konusu anlaşma 2 Aralık 2003 tarihinde
Ankara'da imzalanmıştır. Tasarıyla, Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan
Cumhuriyeti arasında gelir üzerinden alınan vergilerde çiftçe vergilendirme
sorunlarının çözümü ve önlenmesi öngörülmektedir. Anlaşmayla, iki ülkenin vergi
mevzuatları arasındaki farklılıkların yaratmış olduğu sorunlar asgarîye
indirilmekte, gelecekte olabilecek vergi kanunları değişikliklerine karşı
yatırımcıların hakları güvence altına alınmaktadır.
Bu anlaşmayla iki ülke arasında sermaye,
teknoloji ve hizmet hareketlerinin geliştirilmesi her iki devletin de refahına
katkıda bulunacaktır. Bu hususlara ilişkin hareketlerin geliştirilmesinde,
çifte vergilendirme nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümü önem arz
etmektedir.
Anlaşmayla, kişilerin aynı gelir üzerine
iki devlette birden vergilendirilmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amacı
sağlamak üzere, vergileme hakkı, gelir unsurları itibariyle, ikamet edilen ve
kaynak devletlerden birine bırakılmakta veya bu mümkün olmazsa iki devlet
arasında paylaştırılmaktadır. Böylece, âkit devletlerden birinde yatırım yapan,
teknoloji veya hizmet sunan diğer devlet mukimlerinin o devletin mükelleflerine
göre daha ağır vergilendirilmesine engel olunmakta ve teşebbüslerin, risk
almadan önce, ileride karşılarına çıkacak her türlü vergiyle ilgili
mükellefiyeti hesaplayabilmeleri sağlanmaktadır. Çifte vergilendirmenin
anlaşmaya taraf devletlerde önlenmesiyle, Yunan yatırımcılar için Türkiye'nin,
Türk yatırımcılar için de Yunanistan'ın daha cazip hale geleceği tabiîdir.
İki ülke arasındaki iyi ilişkilerde gelinen
bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Yunanistan Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı olarak, 2004 yılında Yunanistan Parlamentosunda da
dostluk grubunun kurulmasını temenni etmekteyiz.
Tasarıya AK Parti Grubu olarak olumlu oy
kullanacağımızı beyan eder; yeni yılın insanlığa sağlık, mutluluk, huzur ve
barış getirmesini diler, saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Dündar.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına,
Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ile Yunanistan Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı hakkında kişisel
görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Komşumuz Yunanistan'la hemen her alanda
işbirliği yapmamız son derece doğal ve olması gereken bir şey. Bu işbirliğini,
her alanda, en üst seviyeye çıkarmak gerekir. İşbirliğinin aracı da, iki ülke
arasında çeşitli alanlarda anlaşmaların imzalanmasıdır. Türkiye ile Yunanistan
arasındaki ilişkilerin yumuşaması sürecinde, Yunanistan'la aramızda çok sayıda
anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma da, daha önce imzalanmış olan anlaşmaların
sonuncusudur. Belki bunu takip edecek başka anlaşmalar da olacaktır.
Bu anlaşma üzerinde söz almamın nedeni,
anlaşmanın 8 inci maddesine ilişkin olarak görüşlerimi sizlere açıklamaktır.
Yunanistan ile Türkiye arasındaki çifte vergilemeyi önleme anlaşması
görüşmeleri 1990 yılından önce başlamış; ama, bu yıla kadar bu anlaşmalar
sonuçlanamamıştır. Anlaşma görüşmelerinin sonuçlanamamasının temel nedeni, 8
inci maddede yer alan taşımacılık kazançlarının vergilendirilmesi konusunda iki
ülke heyetlerinin anlaşamamasıdır.
Hepinizin bildiği gibi, Yunanistan, son
derece güçlü bir deniz ticaret filosuna sahiptir ve Yunanistan, güçlü deniz
ticaret filosuyla, gerek Türkiye'nin dışticaretine konu olan malların önemli
bir kısmını gerekse dünya ticaretinin çok önemli bir kısmını taşımaktadır.
8 inci maddeye baktığımızda, deniz
taşımacılığından elde edilen kazançların yalnızca gemilerin bulunduğu,
gemilerin kayıtlı olduğu ülke tarafından vergilendirileceğini söylemektedir.
Yani, Yunanistan'da kayıtlı olan gemiler Türk limanlarından bir yükü yükleyip
gittiği takdirde, bu yükün Türk limanlarından yükleniyor olması nedeniyle
Türkiye Cumhuriyetinde doğan kazanç, Yunanistan tarafından
vergilendirilecektir. Yine, Türk gemilerinin, Yunanistan limanlarından alıp da
başka ülke limanlarına veya Türkiye'ye yaptığı taşımacılık işinden elde etmiş
oldukları kazanç da Türkiye tarafından vergilendirilecektir. Denilebilir ki, ne
var, burada bir eşitlik sağlamış durumdayız. Sorun burada değerli arkadaşlar.
Yunanistan, çok güçlü bir deniz ticaret filosuna sahip olmasına rağmen,
Türkiye, bu filoyla rekabet edebilecek bir filo büyüklüğüne ve gücüne sahip
değildir; ama, Türkiye, deniz ticaretinde, deniz taşımacılığında potansiyeli
olan, geleceği olan bir ülkedir. Çok yakın bir geçmişte, 2000'li yıllarda -2000
veya 2001 yılındaydı yanlış anımsamıyorsam- ikinci gemi sicili oluşturduk. Bu,
deniz ticaretine, deniz taşımacılığına verilmiş olan önemli bir teşviktir.
Yunanistan'la olan görüşmelerde, Türk
heyetleri, Yunanistan'ın hemen hemen bütün anlaşmalarda gözettiği
"gemilerin kayıtlı olduğu ülke tarafından vergilendirilir" ilkesine
alternatif olarak çok çeşitli alternatifler sunmuş olmasına rağmen, Yunanistan,
hiçbir zaman bu öneriyi kabul etmemiştir. Türkiye'nin de, taşımacılık
kazançlarının vergilendirilmesinde, öteden beri oturmuş bir politikası vardır.
Türkiye, çifte vergilemeyi önleme anlaşmaları konusunda son derece önemli bir
birikime sahiptir, tutarlı bir politikaya sahiptir ve hemen hemen bütün
ülkelerle aynı politika, aynı ilke çerçevesinde anlaşmalar yapmıştır; ama,
Yunanistan'la yapılan anlaşma hariç. Burada, yapılan anlaşmayla, deniz taşımacılığından
doğan kazançların vergilendirilmesinde, maalesef, Türkiye geri adım atmış,
Yunanistan'a çok büyük bir avantaj sağlamıştır. Bu, bu anlaşmanın en büyük
yanlışı, en büyük eksiğidir.
Şimdi, denilebilir ki, aynı maddede
"uçak veya kara nakil vasıtası işletmeciliğinden elde edilen kazançlar,
teşebbüsün bulunduğu ülkede vergilendirilir" hükmü olduğundan, kara
taşımacılığında veya hava taşımacılığında doğacak kazançları da Türkiye
vergilendirecektir. Değerli arkadaşlar, iki taşımacılık yükünün, iki
taşımacılığın ağırlığını birbiriyle kıyasladığımızda, bizim Yunanistan'dan
karayolu ve havayoluyla yaptığımız taşımacılığın son derece küçük bir rakam
olduğu ortaya çıkacaktır. Türkiye'nin dışticaret hacminin giderek büyüdüğünü,
ithalatının ve ihracatının giderek arttığını ve bu dışticaret hacmine konu
malların taşımacılığını önemli ölçüde Yunanistan'ın gemilerinin yaptığını
düşünürsek, bu düzenlemenin, anlaşmanın bu maddesinin doğru olmadığı,
Türkiye'nin menfaatları aleyhine olduğu kanaatindeyim.
Şu denilebilir: Denizcilik sektörünün bu
konuda görüşleri alınmıştır. Evet, o görüşler, Maliye Bakanlığında benim
Gelirler Genel Müdürü olduğum dönemde de alınmıştır; ancak, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri, Türkiye'nin deniz ticaretindeki hedefini, potansiyelini, gücünü
gözetmek zorundadır; o noktada, çok bireysel, çok sübjektif değerlendirmeler
hükümetlerin politikasına esas olmamalıdır. Deniz ticaretinin
vergilendirilmesinde, kesinlikle, bu anlaşmayla bir yanlış yapıldığı;
Türkiye'nin gelecekte deniz taşımacılığından doğan kazançların
vergilendirilmesinden elde edeceği gelirin, tek yanlı bir kararla, komşumuz
Yunanistan'a bırakıldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Düzenleme, bu yönüyle doğru değildir; ama,
Yunanistan'la bir çifte vergilemeyi önleme anlaşmasının yapılması, tabiî ki,
olumlu bir gelişmedir, onu destekliyoruz; ancak, 8 inci madde, Türkiye'nin de
menfaatlarını gözetecek şekilde, Yunanistan'ın da menfaatlarını gözetecek
şekilde, iki ülke menfaatları, yararları arasında bir denge kuracak şekilde
düzenlenebilirdi. Oysa, madde, bu dengeden yoksundur; denge Türkiye
aleyhinedir. Onu sizlerin bilgisine sunmak için söz aldım.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına ikinci söz, İstanbul
Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu'na aittir.
Sayın Kaptanoğlu, buyurun (AK Parti
sıralarından alkışlar)
CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli Meclis üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hamzaçebi, bu anlaşmanın,
vergilendirme açısından, denizcilikte Türkiye'nin aleyhine olacağını söyledi.
Halbuki -bir denizci olarak söylüyorum- biz, bugün, Mecliste, senelerdir
beklenen bir yasayı çıkarmış olacağız. Esasında, bu yasa olmasaydı da, zaten,
Yunan bayraklı hiçbir gemi Türkiye'ye gelmiyordu. Yunan bayraklı gemi gelmeyip,
yük yüklemediği zaman, zaten, hiçbir kazancımız, kaybımız yoktu. Burada ne
olacak; Yunanistan'la olan ilişkilerimiz, bundan sonra denizcilikte de çok daha
pekişecek, çok daha ilerleyecek. Ne yapıyordu Yunanistan; kendi bayrağını
getirmiyordu. Biliyorsunuz, Yunanistan, dünyada yabancı bayraklara hükmeden de
bir ülkeydi. Ne oluyordu; Türkiye'den taşınacak yükleri, yine, Yunan sahipli,
Türk bayraklı gemiler taşıyordu. Dolayısıyla, bir vergi kaybımız yok.
Bu yasa tasarısı, bundan evvel, belki o
günkü siyasîlerin verdiği siyasî manada bir karardı, yoksa, esasında, Türk
denizciliğinin -bundan sonra- beklediği bir yasadır. Dolayısıyla, doğrudur,
Yunanistan'ın bizde malı azdır -16 000 000 ton kadar yüktür; bunun 6 000 000
tonu transittir, 10 000 000 tonu kendi yüküdür- bizim yüklerimiz daha fazladır;
ama, demin dediğim gibi, zaten, Yunan bayraklı gemiler, bu çifte vergilendirme
anlaşması olmadığı için, gelmiyordu, onların sahip olduğu yabancı bayraklı
gemiler geliyordu.
Onun için, ben, bu kanunun denizcilik
açısından da çok yararlı olacağını, iki ülke arasındaki ilişkiler açısından da
çok yararlı olacağını düşünüyorum. Onun için, müspet oylarımızla desteklememiz
gerektiğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 2 Aralık 2003 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 254
Kabul : 252
Ret : 2 (X)
Kanun tasarısı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı sıraya
alınan, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları
Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
6. -
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/722)
(S. Sayısı : 317) (XX)
(X) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(XX) 317 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 317 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler
ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, biz, bu kanun
tasarısını komisyonumuzda bir önceki gün görüştük, olumlu ve olumsuz yanlarını
çok derin bir şekilde değerlendirdik. Kamuoyunda bu yasayla ilgili nispî
rahatsızlıklar vardı, bunu değerlendirdik ve hâlâ değerlendiriyoruz.
Şimdi, ben, sizlerle birlikte, bu tasarı
üzerindeki, hem Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini hem de kamuoyunda var
olan rahatsızlıkları paylaşmaya çalışacağım; eğer uygun görürseniz, kanun
tasarısı üzerinde nispî değişiklikler yaparak kanun tasarısının daha olumlu
hale getirilmesi için hep birlikte çalışmalar yapacağız ve tasarıyı
çıkaracağız.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, ben,
burada, Cumhuriyet Halk Partisinin bir genel görüşünü belirtmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, genelde, af konusuna temkinli yaklaşmaktadır. Bu
temkin şuradan kaynaklanmaktadır: Toplumun adalet duygusunu zayıflattığı,
hukukun işlevine gölge düşürdüğü, mağdurların sosyal güven eksikliğine girdiği,
siyasîlere duyulan güveni zayıflattığı ve sosyal anlayış, sosyal devlet
anlayışıyla nispî olarak çeliştiği iddiasıyla ve gerekçeleriyle inancımız
olarak, biz bu yıl veya daha önceki yıllarda buraya getirilmiş olan af
tekliflerine karşı çıktık. Ancak, bildiğiniz gibi, bugün getirdiğimiz sicil
affından esnaflar etkileniyor; tüketici kredisi alan mağdur vatandaşlarımız
etkileniyor ve ticaretle uğraşan küçük ticaret erbabı etkileniyor, holdingler
etkileniyor. Bu tasarı, hepsini birden kapsıyor. Şimdi, onlardan gelen sesi,
burada, ben sizinle paylaşıyorum.
Bu insanlar, bir rahatsızlığı da
beraberinde duymaktadırlar. Evet, Türkiye, geçtiğimiz yıllarda çok ciddî
krizler yaşadı, bu krizde birçok vatandaşımız borcunu ödeyemedi, yetiştiremedi,
ödemesini geciktirdi, dövizdeki dalgalanmalardan dolayı ödemesini yapamadı.
Günlük problemler, doğal afetlerden dolayı, yine, bankalara yetişemedi ve
ödemesini yapamadı. Fakat, birçok vatandaşımız, bu engellemelere rağmen,
götürdü ödemesini yaptı. Ödemelerini yapmış olmalarına rağmen, Merkez
Bankasında ve bankalarda vatandaşlarımızın, hâlâ, kaydı bulunmakta; yeniden
kredilendirmenin önü açılmak istendiğinde, bu kayıtlar vatandaşlarımıza engel
olmaktadır.
Bu şikâyetleri, kamuoyunda esnafımızdan,
vatandaşımızdan çok sık duyduk ve bir çelişkiyi de bu vatandaşlara izah
edemedik: Biz, bu çatı altında örgütlü terör suçlarını, naylon faturacıları ve
diğerlerini birçok haksızlık yapmış insanı, adam öldürme, gasp suçundan
yargılanmış insanlarımızı "topluma kazandırmak" adı altında affettik.
Dolayısıyla, en son affedilmesi gerekenler ilk olarak affedildi. Bu
arkadaşlarımızın, sadece, sicilinde, ödemelerini yapmış olmalarına rağmen,
hortumcularla aynı yerlerde ticarî açıdan güvenilmez olarak afişe edilmesinin
anlaşılır, savunulur hiçbir tarafı kalmadı. Asıl, biz, bu kadar affı
çıkardıktan sonra, ödemesini yapmış namuslu insanların, o günkü krizden
etkilendiği için, afişe edilip cezalandırılmasına hiçbir zaman müsaade
etmemeliyiz. Ancak, burada önemli olan, ödeme koşuludur değerli arkadaşlarım.
Ben, tasarıyı şöyle bir gözden
geçirdiğimde, nispî eksiklik görüyorum. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partili
değerli arkadaşlarımla birlikte dışarıda paylaştım. Dilerseniz, bu bölümlere
birlikte bakarak gerekli düzenlemeleri yapalım, halkın önüne çıktığımızda
"eksik bir yasa yaptık" diye orada dolaşıp, nispî eleştirilere de
cevap vermek durumunda kalmayalım.
Birinci önerimiz -ki, Bankalar Birliği de
bu konuda bizleri uyarmış- şudur: Tasarıda "kredilendirme, çek karnesi
verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde dikkate alınmaz" deniliyor;
yani, sadece Merkez Bankası kayıtlarının dikkate alınmaması söyleniyor burada.
Bankalar bunu gördü. Özel bankanın dikkate alıp almayacağı konusunda ben burada
bir yaptırım uygulayamam. Ancak, buradaki ibare "ödenmiş olması koşuluyla
silinir" şeklinde değiştirilmelidir. Bizim görüşümüz budur. Borcunu ödeyen
namuslu vatandaşlarımızın o listede afişe edilmesine gönlümüz razı gelmiyor. Bu
insanlar borcunu ödemişse, silinir. Buraya "silinir" ibaresini
koyalım. Silinmediğinde ne olur; yapmış olduğumuz yasa amacına ulaşmaz. Eğer
orada borcu kalacaksa, sicili duracaksa, bankalar bunu search ettiğinde,
karşısında gördüğünde, özel bankalar verip vermemedeki tereddütünü yine
koruyacaktır. Bankalar Birliğinin genel önerisi de budur "silinir"
ibaresinin konulmasıdır. Bu tabirin çok daha haklı bir durum yaratacağı
konusunda bizler de hemfikiriz. Bu konuda bir önergeyle bu değişikliğin yapılmasını
sizin takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, ikinci çekincemiz
şudur: Bu yasa tasarısındaki ibareyi aynen okuyorum: "Ticarî faaliyette
bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız
çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına
ilişkin kayıtları, söz konusu borçların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce veya bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ödenmiş
veya yeniden yapılandırılmış olması kaydıyla"
demişiz.
Değerli arkadaşlarım, burada,
"yeniden yapılandırılmış olması" koşulu da ayrı bir haksızlığı
gündeme getiriyor.
Şimdi, bir vatandaşımız var borcunu
ödemiş, bir vatandaşımız var borcunu ödememiş; ama, bankaya giderek faiziyle
birlikte borcunu ödeyeceğini taahhüt etmiş. Bu da güzel, bunu da kabul
ediyoruz; ancak, buraya "yeniden yapılandırılan borçlar, ödemesi bittiği
tarihten itibaren Merkez Bankası kayıtlarından silinir" ibaresini
koyarsak, aynı adil uygulamayı burada yerine getirmiş oluruz. Buna hassasiyet
gösterirsek, şu anda, borcunu ödemiş arkadaşlarımız ile borçları yeniden yapılandırılmış
arkadaşlarımız arasındaki haksız muameleyi de önlemiş oluruz. Ödenmeyeceği
anlamına mı geliyor? Tabiî, biz, tarihte yaşadık, bugüne kadar bakarsanız,
Bağ-Kur borçları yeniden yapılandırılmadı mı arkadaşlar; yapılandırıldı. Kaç
kişi buna uydu; bakıyorsunuz, yüzde 20'yi geçmiyor. SSK'da borçları yeniden
yapılandırıyoruz, af çıkarıyoruz, faizleri biniyor üzerine, yüzde 20'si
ödeniyor bunun. Biz, burada da, yeniden yapılandırılan borçların ödenmesi
konusunda da aksaklık olabileceğini varsayarak, kanunla, daha bu borçlar
ödenmeden onları aklamış olmanın önüne geçmek zorundayız; ben bunu anlatmaya
çalışıyorum. Bu daha adil olacaktır, daha hakkaniyetli olacaktır. Bilgilerinize
ve takdirlerinize sunuyorum.
Evet, arkadaşım "önerge verilecek
mi" diye sordu. Sanıyorum, değerli Müsteşarım bu konuda bir çalışma
yapıyor. Bu önergeyi, eğer onlar da takdir ederlerse, birlikte, Meclis
gündemine getirmek istiyoruz; bu arzudayız; biz de katılacağız.
Değerli arkadaşlarım, bir çekincem daha
var tabiî; bakın, kanun tasarısında "ödeme tarihi 23.12.2003 tarihinden
önce olup da kullandığı nakdî ve gayri nakdî kredinin ödemelerini aksatan
gerçek ve tüzelkişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek
kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş
senet, kredi kartı ve diğer borçlarına ilişkin kayıtları, söz konusu borçların
bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren" deniliyor. Yani, burada
"diğer kredi borçları" ibaresini, ben, oldukça fazla buluyorum.
"Nakdî ve gayri nakdî kredi" deniliyor; "kredi kartı
borçları" deniliyor; bunun dışında "çek ve senetler" deniliyor;
geriye bir şey kalmıyor; yani "diğer kredi borçları" tanımı, çok
genel bir tanım; neyi alacaksınız bunun içerisine; belirlenmiş bir şey yok.
Kapsamı her alanda değerlendirilebilecek bir ibareyi buraya koymayı da fazla
buluyorum. Biz, kanun yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Yaptığımız kanunun neyi kapsayacağı
konusunda burada bir açıklık, şeffaflık içerisinde olmamız lazım. Uygulamada,
bu, bize ciddî sıkıntılar yaratır.
Tabiî, Sayın Müsteşarımız diyor ki:
"Burada 'diğer'i biz koyduk -ki, onun da haklılığı var- eğer, bu
saydıklarımız dışında bir başka kapsamdan müracaat gelirse veya varsa, bunu ne
yapacağız?" Nakdî ve gayri nakdî dedikten sonra, kredinin bir kapsamı
kalmıyor; ben de onu anlatmaya çalışıyorum. Ya nakittir ya da gayri nakdîdir;
başka bir şekilde kredi kullanılmaz. Sözlü kredi, sözel kredi, şifahen verilen
kredi diye bir tanım yok ki. Bu nedenle, buradaki "diğer" tanımını
çok yerinde bulmuyorum.
Tabiî, bu tasarıyı dün biz komisyondan
geçirdikten sonra, televizyonlara şöyle bir baktım; birtakım kaygılar
taşıyorlar. Bu kaygılar nedeniyle "işte, kanun çıkarsa, piyasalarda bir
dalgalanma olur, piyasalarda iç işlem hacmi artar" deniliyor; ben, çok bir
farklılık göstereceğini zannetmiyorum. Zaten, bankalar, istikrarlı bir çizgisi
varsa, vatandaşlarımıza, protestolu çeki, senedi olsa dahi, yeniden kredi
vermeye başladı, bir araştırmayla kredi verebiliyor. Belki, devlet bankaları
nispî çekince koyuyorlar; ama, bu krediler zaten veriliyor. Ben, piyasada bir
dalgalanma olacağı kanaatini taşımıyorum.
Cari dengede bir farklılaşma olur mu, çek
senet girdileri artar mı, verme artar mı?.. Tabiî ki, bu, şu anlama gelmiyor
değerli arkadaşlar; biz, bir sicil affı yapıyoruz burada. Sadece o kayıtların
silinmesini ve kredi verilirken, esnafımızın, Türkiye'deki krizden dolayı
mağdur olan vatandaşımızın önünün açılmasını istiyoruz. Bu nedenle, eğer piyasada
bir pozitif dalgalanma olacaksa, biz, burada, bunun da yanında olmalıyız.
Bankalar Birliğinin bir endişesi var,
diyorlar ki: "Bu, bizim risk yönetimi anlayışımızı biraz zedeliyor. Belli
bir güvenle biz kredi vermediğimiz zaman, sicilde görmediğimiz zaman, ona
ayıracağımız teminat da artıyor." Olabilir; haklı bir sancı, haklı bir
endişe, arkadaşlarımızdaki. Ancak, biz, Türkiye'de piyasayı hareketlendirmek
için diğer yapmış olduğumuz afları da düşünürsek, ticarî açıdan haksızlık
yapmış insanlar cezaî müeyyideye tabi tutulmuş ise -cezaî olarak- onları
affettik, neden malî sicilini Merkez Bankasından silmeyelim ki... Öyle ya, bu
insanlar ceza aldı; cezasını affediyorsun, sicilini orada bırakıyorsun, o veya
bu sebeple. Ama, bir de, sade vatandaşın bir hakkı var "evet, ben, ekonomik
dengemi kuramadım, Merkez Bankası da benim sicilime onu işledi, orada
duruyorum; fakat, beni, lütfen oradan çıkarın, ben, banka hortumlayanlarla,
borcunu ödemeyenlerle, devlete zarar verenlerle aynı listede olmak
istemiyorum" diyor. Bu da haklı bir taleptir. Bu iki talebi de dengede
tutup, Bankalar Birliğinin de önerilerini dikkate alarak, bu kanunu doğru
biçimde yapılandırmamız gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadalar, kanunun üzerinde
konuştum, ama, tabiî, bir şey de yapmamız lazım. Bakın, uluslararası arenada
bir şeyi çok duyarız; "Türkiye'nin kredi notu B artıya yükseltildi, B'ye
yükseltildi, düşürüldü"gibi. Tabiî, şu, mantıklıdır: Dünyanın teknolojik
dönüşüm yaşadığı bu süreçte, Türkiye'nin de, bir teknolojik dönüşüm yaşamaya
ihtiyacı vardır; bu açık. Bilgi alma, insanı olduğu gibi değerlendirme, bilgi
edinme kapsamında, insanların değerlendirilmelerinin kamuoyuyla paylaşılma
hakkı da vardır; bu da tamam. Bunu yapalım, ama, sanki, bu alanda bir
düzenlemeye de ihtiyacımız var. Vatandaş borcunu ödememişse, onun kaydını
tutalım; ama, ödediği zaman da, biz, Merkez Bankasında mı buluruz, sanayi
odasında, sivil toplum örgütlerinde mi buluruz, bir sistem koyalım, üzerinde
çalışalım; borcunu ödeyen istikrarlı insanın kredi notunu yükseltelim,
istikrarsızlığı devam edeninkini düşürelim; bunu da şeffaf bir biçimde
internetten yayımlayalım: Bunun demokrasiyle çatışır hiçbir tarafı yok ve
lütfen -Sayın Bakanım da burada iken- bu "ticarî sır" tanımlamasını
da biraz değiştirelim. Şu anda, Bilgi Edinme Hakkı Kanununu çıkardık, çok
tasvip ediyorum; ancak, bazı kanunlar bizi öyle bir çerçevelemiş ki, biz, bilgi
edinme hakkımızı kullanamıyoruz.
Sayın Bakan burada diye söylüyorum; bundan
yaklaşık iki ay önce,.bir şirketin yönetim kurulu üyeleri hakkında bilgi
istedim. Sayın Unakıtan'ın imzasıyla gelen yazıda bana verilen cevap şu idi:
"Ticarî sır kapsamında olduğundan, tüzelkişiliklerin isimleri vergi
levhalarında yazılmaktadır; ancak, yönetim kurulu üyelerinin isimlerini
açıklayamıyoruz." "Bakıldığında, bu şirketin tüzelkişiliğinin kim olduğu
da vergi levhasında yazılmaktadır" denildi; hayli üzüldüm, şirketin adını
bile tanımlamaktan çekinmişler; belki onu gütmemişler ama, en azından, cevap
isteyen bir milletvekiline, şirketin adı şudur deselerdi... Vergi levhasında
yazıyor demelerini, o orada duruyor, istersen gider bakarsın şeklinde anladım,
hayli de üzüldüm; ama, bunu kastetmediğine de inanıyorum. Bir eksiklik
olmuştur; ama, bir milletvekilinin de, şirket yönetim kurulu üyelerinin isimlerini
bilme hakkı olduğuna inanıyorum. Eğer biz bunu bilemezsek, Türkiye'de, ticarî,
sosyal ve siyasal açıdan bir şeffaflaştırmayı nasıl sağlayacağız değerli
arkadaşlarım?! Onun için, malî durumları hakkında bilgi vermeyebilirsiniz, şirketlerin
geliri hakkında insanları afişe etmek istemeyebilirsiniz, vergilendirmede onu
sıralarken, sadece onu yayımlayabilirsiniz; ama, ben, bu ülkenin vatandaşıyım;
vatandaşlarımızın, güvenilirlik açısından dahi, hangi alanlarda yatırım yapıp
yapmadığı konusunda bilgi edinme hakkımı istiyorum; vatandaş adına istiyorum,
milletvekili olarak istiyorum. En azından, bu kapsamın biraz daraltılmasının,
hepimiz açısından, ülkemiz açısından sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî, bu 48 saat
meselesine çok girmeyeceğim, bu kanunun gelmesini ben de çok istemiştim, burada
sadece şunu anlatmak istiyorum: Kanunlar gelsin, biz kanunların gelmesine karşı
değiliz. Eğer, vatandaşın günlük yaşamını etkiliyorsa, vatandaş hakkında çözüme
ulaştıracaksa, bu kanunları getirelim, beraber görüşelim burada; ama, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bunu da bir alışkanlık haline
getirmeyelim, buranın da bir sistemle çalışmak zorunda olduğunu bilelim.
Vatandaşlarımıza da, bizim, onların sorunlarına zamanında ve etkin bir şekilde
müdahale ettiğimizi, çözmeye çalıştığımızı ispatlayabilmek için, zamanında
görüşüp, zamanında getirelim; en doğrusu budur. Bu anlayışla hareket
edileceğini düşünüyorum, umuyorum.
Bazı komisyonlarda Türkiye için çok önemli
olan konuların beklediğini de görüyorum. Bizler, en azından Sanayi ve Ticaret
Komisyonundan Elektronik İmza Kanunu Tasarısını geçirdik; bizden Adalet
Komisyonuna indi; aradan yedi ay geçmesine rağmen, bu tasarıyı henüz Genel
Kurulda görüşemedik. E-devletin yapılandırılması yolunda çok önemli bir yer
tutan, o olmadan e-devlete geçişin hayal olduğunu bilen siz değerli
milletvekilleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, 1 dakika eksüre
veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
Bizim, e-devlet yolunda çok önemli olan
Elektronik İmza Kanunu Tasarısını acilen çıkarmamız lazım; bu dönüşümü
sağlamamız lazım. Türkiye'de, henüz, e-devlet yoktur; sadece elektronik ortama
geçmiş kamu kurum ve kuruluşları vardır. E-devleti yapılandırmanın yolu,
kişisel tanımlamadan geçer, şifrelemeden geçer; bu şifrelemenin, mutlaka
kriptografik anahtarlarla veya diğer sayısal analizlerle yapılması ve
Türkiye'nin elektronik imzaya geçişinin sağlanması gerekir; buna inanıyoruz.
Bu arada da, Mecliste de teknolojik
yenilenmeye önem verildiğini görüyoruz; mikrofondan başlamak üzere, Meclisteki
tüm elektronik ortamın ve cihazların yenilenmesi konusunda, Meclis
Başkanlığının da çalışma içerisinde olduğunu görüyoruz; halkla aramızda yeniden
bir kesinti yaşanmamasını diliyoruz.
Hepinize, Partim ve şahsım adına, saygı ve
sevgilerimi sunuyor, bu kanun tasarısını getiren arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.50
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 16.13
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 37 nci
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
317 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. -
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/722)
(S.Sayısı: 317) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ERDOĞAN ÖZEGEN
(Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karşılıksız Çek ve Protestolu
Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate
Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, kamuoyunda,
esnaf ve sanatkâra yönelik sicil affı olarak bilinmektedir. Aslında, af
kelimesi, biraz önce konuşan muhalefet partisi sözcüsü arkadaşımızın da ifade
ettiği gibi, adalet duygusunu, gerçekten, inciten bir kelimedir; ancak, bunu
değerlendirirken, ülkemizin, son yıllarda, geçirdiği ekonomik sıkıntıları
dikkate aldığımız zaman, bunun, af değil de, bir ekonomik yeniden yapılandırma
çerçevesinde değerlendirilmesinin daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Hükümetimiz işbaşına geldiği günden bugüne
kadar, bu manada birçok düzenlemeye imza atmıştır. Özellikle 2000 ve 2001
yıllarında yaşanan krizler neticesinde toplumumuzun büyük bir kesimi sıkıntı
içerisine düşmüştür; çiftçimiz, köylümüz, esnafımız, sanayicimiz, topyekûn
millet olarak bu ekonomik krizden nasibimizi aldık. Öyle bir noktaya geldik ki,
bu noktada, gerçekten, ekonomi âdeta kilitlenme noktasına geldi ve insanlar bu
krizin etkisiyle varlıklarının, sermayelerinin büyük bir bölümünü kaybetti.
Sonuç olarak, kendi taahhütlerini de yerine getiremeyecek duruma düştüler.
Diğer taraftan, özellikle küçük esnafımız,
sanayicimiz, ülkemiz ekonomisinin -dünyada da bu böyledir- çok önemli bir
unsurudur; katmadeğeri yaratan, sigorta primini veren, vergisini peşin ödeyen
ve devletine karşı yükümlülüklerini fedakârane yerine getiren büyük bir
kesimimizi ilgilendirmektedir. Gerçekten, Türkiye ekonomisinin anahtarı ve
lokomotifi noktasını, bu kesim, küçük esnaf ve sanatkârımız oluşturmaktadır.
İşte bu krizler neticesinde, gerçekten, gerek esnaf ve sanatkârımız, gerekse
diğer sektörlerdeki çiftçilerimiz, köylülerimiz, aldıkları kredileri, uygulanan
yüksek faizler neticesinde, yaşanan devalüasyon ve ekonomik krizler sebebiyle
ödeyemeyecek duruma gelmişlerdir. Bundan dolayı, hükümet olarak işbaşına
geldiğimiz günden itibaren, toplumun bütün kesimlerinin sıkıntılarını ortadan
kaldırmak üzere Yüce Parlamentoya çok ciddî manada yasa teklifleri getirdik ve
bu teklifleri de çıkardık. Bunları şöyle bir hatırlayacak olursak; işte,
öncelikle, getirdiğimiz vergi barışı bunlardan biri; bir diğeri, SSK ve Bağ-Kur
borçlarının yeniden yapılandırılmasıdır. Diğer taraftan, yine, yüksek faizler
sebebiyle esnaf kefalet kooperatiflerimizin Halk Bankası marifetiyle
kullandıkları kredilerde takip oranlarını yüzde 60'lardan yüzde 200'lere
çıkararak, takip oranlarından, esnaf kefalet kooperatiflerimizi kurtardık.
Bununla kalmadı, kullandırılan kredilerin faizlerini yüzde 30'lara kadar indirerek,
Türkiye'de, gerçekten bir ilke imza attık; küçük esnafımıza, enflasyon
rakamlarıyla eşit oranda faiz oranıyla kredi vermeye başladık.
Dün, bütçe konuşmasında Sayın Başbakanımız
yeni bir müjdeyi verdi. O da, 2004 yılı içerisinde, gerek çiftçimizin gerekse
küçük esnafımızın kullanacağı kredilerin faizlerinin yüzde 25'lere indirileceği
müjdesiydi.
Gerçekten, uzun yıllardan sonra hasret
kaldığımız bir tabloyla karşı karşıyayız. Enflasyon rakamlarıyla aynı oranda
faizle kredi verilmesi, gerçekten, Türk Halkının özlemini çektiği bir konuydu.
Ben, bu konuda hükümetimize, halkımız adına şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
bu noktaya nerden geldik; bu noktaya gelişimizi biraz önce ifade etmeye
çalıştım; cumhuriyet tarihinde ilk kez, toplumun en mütedeyyin kesimi olan,
devletine bağlılığıyla, bütün vecibelerini harfiyen, zamanında yerine
getirmekle bilinen esnaf kesimimiz sokaklara dökülmüştür. Hatırlarsanız,
esnafımız, Tandoğan Meydanında isyan etmiş ve geçinemeyen, evine ekmek
götüremeyen küçük esnafımız, Başbakanlığın önünde, yazarkasasını, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanının önüne fırlatmak durumunda kalmıştır.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuya
gelsek...
ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Sayın
milletvekilim, tabiî, konu, nereye geldiğimiz açısından, bu tasarının niçin
hazırlandığını izah etmemiz açısından son derece önemlidir.
Diğer taraftan, çiftçi borçlarımızın
yapılandırılması, yine hükümetimizin çok önemli bir icraatı olarak ortaya
çıkmaktadır.
Yine, daha önce kredi kartlarıyla ilgili
yapılan düzenlemeler, Çek Yasasıyla ilgili yapılan düzenlemeler, KOSGEB'in
yeniden düzenlemesiyle, küçük esnaf ve sanayiciye verdiği destekleri de sayabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabiî, ekonomik hayatın durma noktasına gelmesiyle birlikte,
işyerleri kapanmış olan, işsiz sayısı artmış olan, siyasî istikrarsızlığa bağlı
bir seyir izleyen ekonomik istikrarsızlık, kişi ve kurumların taahhütlerini
yerine getirememelerine neden olan bu krizler neticesinde, işte böyle bir
yeniden yapılandırma -diyorum- gündeme gelmiştir.
Bu çerçevede, bugün burada çıkaracağımız
yasayla, aslında iki şeyi yapmış oluyoruz. Bir taraftan, iyi niyetli, ancak
borcunu ödeyemeyen esnafımızın, kredi kartı mağdurlarımızın, büyük bir
kesimin borçlarını yeniden
yapılandırmasına imkân tanıyoruz; işin bu yönü unutulmamalıdır. Diğer taraftan
ise, onların ticarî hayatlarına, yeniden, rahat bir şekilde devam
edebilmelerine imkân sağlamış oluyoruz. Yani, sicillerinin silinmesiyle, yine
kredi alabilmelerine, çek karnesi kullanabilmelerine imkân tanıyoruz. Bu
protestolardan dolayı sicilleri bozulan insanlarımızın, sicillerinin silinmesi
hususunu -yine, değerli arkadaşımızın biraz önce ifade ettiği gibi, teknik bir
konu- zannediyorum, hükümetimiz ve komisyonumuz dikkate alacaktır; bu konunun
bir önergeyle düzeltilmesi mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Bu, doğru bir
tespittir; arkadaşımın o görüşüne de katılıyorum.
Dolayısıyla, bu uygulamalarla yapmak
istediğimiz şey, yeniden, devlet ile milleti
barıştırma projesi olarak adlandırılabilir. Esas olarak, bu yaptığımız
işin sosyal boyutu da bu derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
esnaf ve sanatkârlarımız, gerçekten, ülkemizde yaşanan bu krizden en çok nasibi
alırken, yine, buna bağlı olarak, kredi kullanan, esnaf olmayan, ancak üretici
olan büyük bir kesimimiz de, bu krizlerden
nasibini almış, protestolu duruma düşmüş ve aynı şekilde, yeniden kredi
kullanamayacak duruma gelmişler.
Diğer taraftan, aynı şekilde kredi kartı
borçlarını ödeyemeyen insanlarımız da aynı çerçevede yeni kredi kartı
imkânlarından istifade edemeyecek bir durumla karşı karşıya kalmışlardır.
Yaklaşık 4 000 000'u bulan, emeğini ve
sermayesini ortaya koyan bu kesimimiz, bu yapılanmayla yeni bir soluk, yeni bir
nefes alacaktır. Dolayısıyla,
özellikle, bugün, burada, bu konu üzerinde, sizleri uzun uzun meşgul etmek istemiyorum. Konu, tüm
kamuoyu tarafından sabırla beklenen, özlemle beklenen ve esnafımızın büyük bir
bölümünün uzun süredir arzu ettiği, çıkmasını temenni ettiği; ancak, bugüne
nasip olan bir konudur. Yüce Parlamentonun, bu konuda, bizlerle aynı düşünceyi
paylaştığı kanaatini taşıyorum.
Yeni yıla giriyoruz, Parlamentomuz da
yoğun bir çalışma dönemi geçirdi; burada, doğrusu, özellikle üzerinde mutabakat
olan yasa tasarıları üzerinde uzun konuşma yapmanın arkadaşlarımızı sıkacağı
kanaatini de taşıyarak, süremi tamamlamadan sözlerimi bitirmeyi de uygun
görüyorum; çünkü, bu konuyu, gerek
muhalefet partimiz gerek İktidar Partimiz gerekse tüm kamuoyunun desteklediğini
biliyorum.
AK Parti Grubu olarak -bu konu, hükümet
tasarısı olarak gelmiştir- bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi söylüyorum. Tüm
esnafımıza, tüm kredi kartı sahiplerine ve senedi protesto olmuş
mükelleflerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah, bu yasayla
birlikte, yeniden yapılandırılmış olan borçlar da ödenmiş olur diye
düşünüyorum. Hem alacaklılar hem de vereceklilerin memnun olacağı bir yasa
olacağını düşünüyorum.
Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özegen'e teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KARŞILIKSIZ ÇEK VE PROTESTOLU SENETLER İLE KREDİ VE KREDİ KARTLARI BORÇLARINA İLİŞKİN KAYITLARIN DİKKATE ALINMAMASI HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1. - Ödeme tarihi 23.12.2003
tarihinden önce olup da kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredinin ödemelerini
aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan
gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto
edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları söz
konusu borçların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce veya bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ödenmiş veya yeniden
yapılandırılmış olması kaydıyla, bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak
kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde dikkate
alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Sedat Uzunbay; buyurun efendim.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SEDAT UZUNBAY (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler
ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili görüşlerimizi açıklamak
üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve
şahsım adına, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Ülkemiz ekonomisi, 1990'lı yılların
başında, Uzakdoğu ve Rusya'da başgösteren küresel krizin ardından, Kasım 2000
ve Şubat 2001 krizleriyle derinden sarsıldı. 2003 yılının şu son günlerinde
dahi, bu krizlerin etkisinin tam anlamıyla azaldığını, ne yazık ki
söyleyemiyoruz. Şubat 2001'den bu yana geçen süreçte, işsiz sayısı 12 000
000'un üzerine çıktı. Dünya Bankasının yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de
yoksul sayısı, son iki yılda 3 kat arttı. Ekonomik kriz, sanayiciden esnafa,
memurdan çiftçiye kadar her kesimi yerle bir etti.
Bugün Meclis gündemine getirilen tasarı,
ekonomik krizde borcunu ödeyemeyen dürüst esnafı, küçük sanayiciyi, kredi kartı
borcu batağına düşmüş onbinlerce vatandaşımızı yakından ilgilendiriyor.
Karşımızda şöyle bir tablo var: Bugün,
ülkemizde, karşılıksız çek, protestolu senet ve kredi kartı borcu nedeniyle
Merkez Bankası tarafından karalisteye alınmış tam 938 000 kişi var. Halen, her
70 kişiden biri, karalistede yer alıyor. Karşılıksız çek sayısı, 2001
yılında 1 200 000, 2002 yılında 750
000 ve 2003 yılının ilk on ayında 700 000 olmak üzere 2 650 000 olarak
kayıtlara geçti. Protesto edilen senetlerin parasal boyutu, 2001 yılında 1,1
katrilyon lira, 2002 yılında 816 trilyon lira, 2003 yılının ilk on ayında 600
trilyon lira olmak üzere, toplam 2 katrilyon 516 trilyon lirayı buldu.
Değerli milletvekilleri, onbinlerce esnaf,
küçük sanayici ve kredi kartı mağdurunun sabırsızlıkla beklediği bu düzenleme,
aylar öncesinden yapılmalıydı. Herkesin yakından bildiği gibi, son dönemde, çok
sayıda af yasası çıkarıldı. Bu aflardan, cezaevlerinde yatanlar, dağlardaki
teröristler, hortumcular ve vergi kaçakçıları yararlandı; ancak, ekonominin
kurbanları, krizlerin gerçek mağdurları kaderlerine terk edildi. Sayın Bakanın,
yazılı ve görsel medyada "sicil affı çıkaracağız, sicil affı geliyor"
şeklindeki demeçlerini defalarca dinledik, izledik; ancak, bu hükümetin,
dağlardaki teröristlerin şartlı affına, vergi kaçakçılarına, naylonfaturacılara
gösterdiği ilgiyi, bugüne kadar, ekonomik krizin gerçek mağdurlarına
göstermemiş olmasına dikkatinizi çekmek istiyorum. Sanayicilerin "dükkâna
dönüş yasası" diye adlandırdığı sicil affının çıkarılmasında geç bile
kalınmıştır.
Değerli milletvekilleri, adına kısaca
"sicil affı" dediğimiz bu tasarının yasalaşmasıyla, borcunu ödeyen
veya yeniden yapılandıranlar aftan yararlanabileceklerdir. Bankalar da, yeni
kredilendirme ve çek karnesi verme gibi bankacılık işlemlerinde, karalistedeki
kayıtları dikkate almayacaklardır. Piyasalar psikolojik yönden olumlu şekilde
etkilenecektir, piyasalara moral dopingi yapılacaktır. Borcunu ödediği halde
karalisteden çıkarılmayan kredi kartı sahipleri, bu ayıptan kurtarılacaktır.
Ekonomideki çarkların daha verimli işlemesi için, yeni kredi kullanma yolu
açılacaktır. Esnafın, küçük sanayicinin ayaklarındaki karaliste prangası
çözülecektir.
Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası
ile özel bankaların bu tasarıya yönelik çeşitli olumsuz eleştirileri,
çekinceleri vardır. Merkez Bankasına göre, sicil affı faydasız olacak;
bankalar, sicil affını dikkate almayıp, bildiklerini okuyacaklardır.
Tasarıya, Türkiye Bankalar Birliğinden de
çeşitli eleştiri ve itirazlar gelmiştir. Yakın dönemde gerçekleşen ekonomik
düzenlemelerle bu tasarının çeliştiği öne sürülüyor; düzenlemeyle, kredi
kalitesinin bozulacağı söyleniyor; bunun da, tasarruf sahiplerine, bankalara
borç verenlere ve sonucunda, vergi verenlere zarar getireceği dile getiriliyor.
Bankaların, risklerini izleme ve kontrol etmesinde çeşitli zorlukların çıkacağı
belirtiliyor. Kredi kartlarına ilişkin bölümün bankaları ek külfete sokacağı,
maliyetlerin artacağı, bunlara bağlı olarak, faizlerin yükseleceğine işaret
ediliyor. Benzer eleştiriler, çeklerle ilgili bölüm için de yapılabilir.
Değerli milletvekilleri, özetlemeye
çalıştığım eleştirilerde, bankacıların zihinlerinde oluşan tedirginliklerde
bazı haklılık payları vardır; ancak, tasarıyla getirilen düzenlemede,
inisiyatifin yine bankalarda olacağı unutulmamalıdır. Yani, bankalar, sicilini
kötü ve uygun bulmadıkları müşterilerine kredi, kredi kartı ve çek karnesi
vermek zorunda kalmayacaktır. Tasarının yasalaşmasıyla, her kötü sicilin banka
kayıtlarından silineceği anlaşılmamalıdır. Düzenleme yürürlüğe girdiğinde,
bankalara kredi verme zorunluluğu getirilmiş olmayacaktır; ama, kredi
istendiğinde de, eski kayıtların bir engel oluşturmasının önüne geçilmesi
hedeflenmiştir. Vatandaşlarımıza bu konuda bir fırsat verilmesinin sosyal
devletin gereklerinden biri olduğunu da unutmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, af kapsamına
girecek yalnızca protestolu senetlerinin tutarı 595 trilyon lira seviyesinde
bulunuyor. Kredi kartı borçlularının sayısı 249 000'e ulaşmış durumdadır. 189
000 kredi sözleşmesi de halen kapatılamamıştır. Bu çaptaki bir soruna karşı
duyarsız kalınamaz. Sorunun kaynağı, ekonomik ve siyasal krizlerin yarattığı
istikrarsızlıktır. Kendilerinin sebep olmadığı ekonomik krizlerden etkilenerek
böylesi olumsuzluklara maruz kalanların sicil affından yararlandırılması,
üretim ve istihdama da olumlu katkılar yapacaktır. İşlerinden olan,
dükkânlarını kapatmak zorunda kalan, ekonomideki çarkların dönmesinde büyük pay
sahibi olabilecek onbinlerce vatandaşımızı geri kazanmanın sayısız fayda
sağlayacağı çok açıktır.
Değerli milletvekilleri, tasarının en
önemli detayı, sicil affından yararlanmak isteyenlere borçlarını ödeme veya
borçlarını yeniden yapılandırma şartının getirilmesidir; yani,
vatandaşlarımıza, iyi niyetlerini gösterme olanağı tanınacaktır. Borcunu ödeme
konusunda iyi niyetini ve gayretini ortaya koyan herkese de bir fırsatın
sunulması önemlidir.
Değerli milletvekilleri, sanayicimizin
"dükkâna dönüş yasası" diye adlandırdığı bu tasarı, esnafımızın,
yurttaşımızın dükkânına dönmesini gerçekten sağlayacak mıdır? Bugünkü
politikalarla dükkâna dönüşün gerçekleşebileceğine inanmıyoruz. Birçok konuda
çok geç kalınmıştır. Sanmayın ki, bu tasarının yasalaşmasıyla her şey
düzelecek, kapanan dükkânlar yeniden açılacak, müşteriler dükkâna dolacak!
Böyle bir şeyin olacağını sanmıyoruz. Bu tasarı bu haliyle karalisteyi ortadan
kaldırmayacak; karaliste, kara liste olarak durmaya devam edecek. Kara listeye
girilmesine neden olan koşulları iyileştirmeyecek; bu tasarı, sadece,
karalistenin dikkate alınmamasını sağlayacak. Hangi halde karaliste dikkate
alınmayacak; borçlu, karalisteye girmesine neden borcunu ödemişse, üç ay içinde
öderse veya "ben, bunu bir plan dahilinde ödeyeceğim" deyip, borçlu
olduğu kuruluş bunu kabul ederse, karalisteye bakılmayacak, yeniden çek karnesi
alabilecek ya da kredi açılabilecek.
Bu tasarı, borcunu ödeyen ve ödeyebilecek
olanlar için yararlı. Bu konuda, özellikle, borcunu ödeyen, ödeyecek olan ve
belli bir yapılandırma dahilinde ödeme taahhüdünde bulunmuş olan borçluların
borçlarını ödemeleri halinde, kayıtlarının silinmesine ilişkin olmak üzere,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hazırladığımız önergeyi Başkanlığımıza
takdim ettik; bu önergenin de desteklenmesini rica ediyorum. Ancak, ekonomik
kriz nedeniyle çekinin veya senedinin karşılığını kredi veya kredi kartı
borcunu ödeyememiş ve bugünkü durumda tekrar ayağa kalkabilme olanağını
bulamamış olan, sıfırı tüketmiş, iflas etmiş; yani, bugün için dahi borcunu
ödeyecek durumu olmayan esnafımızın, tüccarımızın, yurttaşımızın durumunda bir
değişiklik olmayacak. Onların yapabileceği bir şey yok; onlar, karalistenin
kapkara bölümünde olmaya devam edecekler; oysa, onların da çok fazla kusuru
yok; onlar da, bizi yöneten hükümetlerin izlediği ekonomik politikaların kurbanı.
Hükümetin bu tasarılarla birlikte,
emeklimizin, işçimizin, memurumuzun, köylümüzün, çiftçimizin, esnafımızın da
durumunu ve yaşam koşullarını iyileştirecek tedbirleri en kısa sürede alması ve
uygulaması gerekir. Ekonomik kriz mağduru esnafımızı bu tasarıyla dükkânına
döndürmeye çalışıyoruz. Esnafımız dükkânını açtı; ama, müşteri yok. Esnafımıza
müşteri lazım. Bu tasarı, müşterinin dükkâna gidişini sağlayacak mıdır?!
Müşterilerin büyük bölümü işçi, memur,
çiftçi, emekli, dul ve yetim insanlar. Bu insanlarımız, yaşamın acil
ihtiyaçlarını satın almada bile zorluk çekiyor. Bir parça et alamayan
ailelerimiz var. Çiftçinin tohum alacak, gübre alacak, mazot alacak parası yok;
bankadan kredi alacak itibarı da yok. Bunlardan, beklenen anlamda müşteri olur
mu değerli arkadaşlar?!
Emekli işçimiz, 58 inci hükümetin yaptığı
seyyanen zam kandırmacasıyla ekonomik olarak, diğer emeklilerimiz gibi, çok
mağdur durumda, TÜFE'den kaynaklanan eski maaş farklarını alamadılar.
Çiftçimiz, doğrudan gelir desteği ödemesini alamadı; sözde mazot desteğini
alamadı; yetiştirdiği ürün elinde kaldı, uygun fiyat bulamıyor. İşçimize,
memurumuza, emeklimize; yani, krizin gerçek mağdurlarına verilen maaş zamları
ortada. Satın alım gücü olmayan bu insanlarımızdan müşteri olur mu değerli
arkadaşlar?! Esnafımız, yine siftah yapamayacak, sinek avlamaya devam edecek,
müşteriyi dört gözle beklemeye devam edecek.
Sayın Bakandan, dolayısıyla sayın
hükümetten, bu tasarının ardından birkaç tasarı daha hazırlamalarını önemle
rica ediyorum; biz de yardımcı olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunbay, 1 dakikalık eksüre
veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
SEDAT UZUNBAY (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu tasarılar için de kısa adlar
öneriyorum: Çiftçinin tarlaya dönüş yasası; işçinin, memurun insanca yaşama
dönüş yasası; emeklinin açlık sınırının altında yaşamaktan kurtarılma ve onurlu
bir yaşama dönüş yasası... Bu yasaları hep beraber çıkaralım arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, esnafın,
tüccarın, kredi kartı mağduru onbinlerce vatandaşımızın boynuna asılan
karaliste yaftasının kaldırılmasının ekonomiye olumlu yönde katkı sağlayacağı
düşüncesiyle, tasarının 1 inci maddesine, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
"olumlu" oy kullanacağımızı belirtiyor; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri 1 inci madde
üzerinde 2 adet, aynı mahiyette, önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra birlikte işleme koyacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Karşılıksız Çek ve
Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların
Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sedat
Uzunbay |
Tuncay
Ercenk |
Tacidar
Seyhan |
|
|
|
İzmir |
Antalya |
Adana |
|
|
Mehmet
Işık |
Mehmet
Tomanbay |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
|
Giresun |
Ankara |
İstanbul |
"Madde 1- Ödeme tarihi 23/12/2003
tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayri nakdî kredinin ödemelerini
aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan
gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto
edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, söz
konusu borçların bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce veya bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ödenmesi veya bankaca yeniden
yapılandırılması halinde borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez
Bankasında tutulan kayıtları silinir.
Merkez Bankasınca kayıtların silinmesinden
sonra, bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak kredilendirme, çek
karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtlar dikkate
alınmaz."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Karşılıksız Çek ve
Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların
Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik |
Cevdet
Erdöl |
Mustafa
Elitaş |
|
|
Bursa |
Trabzon |
Kayseri |
|
Erdoğan
Özegen |
Fatih
Arıkan |
Tevfik
Akbak |
|
Niğde |
Kahramanmaraş |
Çankırı |
|
|
Zafer
Hıdıroğlu |
|
|
|
Bursa |
|
"Madde 1. - Ödeme tarihi 23/12/2003
tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredinin ödemelerini
aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan
gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto
edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin kayıtları, söz
konusu borçların bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce veya bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ödenmesi veya bankaca yeniden
yapılandırılması halinde borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez
Bankasında tutulan kayıtları silinir.
Merkez Bankasınca kayıtların silinmesinden
sonra, bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak kredilendirme, çek
karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş kayıtlar dikkate
alınmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçesi okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Merkez Bankasındaki kayıtların da
silinmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyon
önergeyi takdire bırakıyor, Hükümet katılıyor.
İki önerge de aynı mahiyette olduğu için
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye
İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
7. - Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye
İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/719) (S.
Sayısı : 318) (x)
(x) 318 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 318 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerinde söz talebi?.. Yoktur.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAŞBAKANLIK BASIMEVİ DÖNER SERMAYE İŞLETMESİ KURULUŞU HAKKINDA KANUN İLE KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 10.4.1967 tarihli ve 852 sayılı Başbakanlık Basımevi
Döner Sermaye İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 1.- 23.5.1928 tarihli ve 1322
sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Mer'iyet Tarihi
Hakkında Kanunda sayılan basım ve dağıtım işlerini yapmak üzere Başbakanlığa
bağlı olarak kurulmuş bulunan Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye İşletmesinin
sermayesi, kendi kaynaklarından ve kurum kârından karşılanmak kaydıyla 15 (on
beş) trilyon liraya yükseltilmiştir. Bu miktar ihtiyaç halinde Bakanlar Kurulunca bir katına kadar
artırılabilir."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 852 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Basımevi işletmesi, işletme için
gerekli olan yatırımları yapabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3.- 852 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu sermaye 15 (on beş) trilyon
liraya veya Bakanlar Kurulunca artırılacak miktara tamamlandıktan sonra, kârlar
Hazineye yatırılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
8.- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/720) (S. Sayısı 316) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 316 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kanunlarda, çoğunlukla
da vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının geneli üzerindeki
değerlendirmeye geçmeden önce, yine tasarıyla ilişkili olduğunu düşünerek,
vergi sistemi konusunda, bir açıdan kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Ülkelerin vergi politikaları,
küreselleşmenin de etkisiyle uluslararası gelişmelerden etkilenmektedir.
Küreselleşme, etkisini en çok, dolaylı vergiler alanında; yani, Katma Değer
Vergisi, Özel Tüketim Vergisi gibi alanlarda göstermektedir; ancak, Gelir
Vergisi, Kurumlar Vergisi gibi vergiler de bu gelişmelerden, şüphesiz, payını
almaktadır.
Bugünkü dünyada, sermayenin geniş hareket
kabiliyeti, ülkeleri gelir ve kurumlar vergisi oranlarında düşüşe zorlamakta ve
bu noktada, çalışanların, ücretlilerin vergi yükünün artması sorunu; yani,
vergi adaletinin, ücret geliri elde edenlerin aleyhine olarak bozulması sorunu
karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'de, 1998 yılından bu yana, vergi oranlarında
önemli düşüşler yaşanmış ve bu düşüş süreci devam etmiştir. Bu süreç, şüphesiz,
uluslararası gelişmelere son derece uygundur.
Yine, yıllardır enflasyonun işletmeler
üzerinde yarattığı olumsuz etkileri gidermek, özsermayenin vergilenmesini
önlemek amacıyla enflasyon muhasebesinin sisteme dahil edilmesi de, şüphesiz,
son derece olumludur. Ancak, gerek oran düşüşlerinin gerekse enflasyon
muhasebesi uygulamasının en büyük şekilde önümüze getirdiği sorun, ücret
gelirleri üzerindeki vergi yükünün oransal olarak artmasıdır.
Olayın bir diğer yönü de, gerek oran
düşüşleri ve gerekse diğer yollarla vergi gelirlerinde meydana gelen
düşüşlerin, vergi sisteminde vergi gelirlerindeki kayıpların, bütçe dengelerini
tutturabilmek amacıyla Özel Tüketim Vergisi, Katma Değer Vergisi gibi dolaylı
vergilerin oranlarında artışa gidilmek suretiyle karşılanmasıdır. Bu da, vergi
sisteminde, sabit gelirlilerin vergi yükünün artması sonucunu yaratmaktadır.
Bu, şüphesiz, belki bugünün, bu yılın
sorunu değil; yıllardan beri yaşadığımız süreç, bizi böyle bir sonuçla karşı
karşıya bırakmıştır. Ancak, bu sürecin, içinde bulunduğumuz yılda ve 2004
yılında daha ağırlaşarak devam ettiğini söylemek istiyorum. 2004 yılı bütçesine
baktığımızda, 2002 yılı sonu itibariyle yüzde 66 olan dolaylı vergilerin
payının, yani, Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi gibi, vatandaşın
harcamaları üzerinden alınan vergilerin payının, 2004 yılında, yüzde 70'e
geldiğini biliyoruz. Yine, 2004 yılında, ücretlilerin ödeyeceği Gelir
Vergisinin, gerek toplam Gelir Vergisi içerisindeki payının gerekse millî
gelire oranının, artacağını görüyoruz; çünkü, oran düşüşleri ve enflasyon muhasebesi,
diğer mükelleflerin gelirlerinde önemli bir azalmaya, daha doğrusu,
ödeyecekleri vergilerde önemli bir azalmaya yol açacak; bunun sonucunda,
ücretlilerin ödeyeceği vergi, oransal olarak, 2004 yılında, çok daha
artacaktır. Bu, bizim, bu gelişmelerin önümüze getirip koymuş olduğu en büyük
sorunumuzdur.
(x) 316 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Şüphesiz, oran düşüşleri, enflasyon
muhasebesi, doğru uygulamalardır; ancak, bu doğru uygulamaları destekleyici,
kayıtdışını önleyici başka politikaları uygulamaya koymadığımız takdirde, vergi
sistemi bozulmaya devam edecek ve vergi adaleti, giderek ortadan kalkacaktır.
Hükümetin, kurulduğu zaman "ilk üç
ayda kayıtdışını önleyeceğiz, takip eden altı ayda da vergiyi tabana
yayacağız" şeklindeki vaadi, üzülerek görüyorum ki, gerçekleşmemiştir ve
gerçekleşme yönünde de, kayıtdışını kayda alma, vergiyi tabana yayma yönünde
de, bir uygulamanın, çabanın olmadığını, üzülerek görüyorum.
Asgarî ücretin yetersizliğine üzülmenin
ötesinde, gerçekten, asgarî ücreti, kalıcı bir şekilde, insanca yaşanabilir bir
düzeye çıkarmak için, vergi sisteminde, kayıtdışını vergileyecek, vergi yükünün
sadece çok sınırlı bir kitlenin omzunda kalmasını önleyecek müesseseleri ve
uygulamaları geliştirmek zorundayız.
Ayrıca, bir yandan, asgarî ücret
yetersizdir tartışmaları yapılırken, öte yandan, asgarî ücretliler de dahil
olmak üzere, bütün ücretlilerin yararlandığı özel indirimin -ki, aylık tutarı 6
750 000 liralık bir vergi indirimidir- 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren
uygulamadan kaldırılıyor olmasını da, üzüntü verici buluyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, gerçekten
büyüyebilmek için, gerçekten gelişmiş ülkelerle arasındaki mesafeyi
kapatabilmek için, yüzde 5'in üzerinde bir büyüme oranına ihtiyaç duymaktadır
ve bunun için de, yatırımlara bütçeden ayrılan payın mutlaka artırılması
gerekir. "Artık, devlet yatırım yapmıyor, bir felsefe değişikliği söz
konusu, yatırımları özel sektör yapıyor" açıklaması, sadece, yatırımlara
bütçeden ayrılan payın azalmasının bir mazeretidir. Buluna buluna, sadece bu
mazeret bulunmuştur; ancak, bu mazeret, bizi doğru bir yere götürmeyecektir;
çünkü, devletin yapacağı yatırımlar, özel sektörün yapacağı yatırımları
tamamlayıcı yatırımlardır; bunlar altyapı yatırımlarıdır, bunları bir başka sektörün
yapma imkânı yoktur. Eğer bu yatırımları esirgersek, faizdışı fazlayı
tutturabilmek için bu yatırımlardan fedakârlık edersek, bugün ulaştığımız
büyüme oranının gelecekte tehlikeye düşeceğini söylemek isterim. Bugün, bir
büyüme var; ancak, bu büyüme istihdam yaratmıyor, tam tersine istihdamda azalış
var, işsizlik artıyor. O nedenle, bütçeden yatırımlara ayrılan payı artırmamız
gerekir.
Neden yatırımlara girdim, konumuzla ne
ilgisi var derseniz, bunları yapabilmek için, tabiî ki, bütçenin gelirlerinin
sağlam kaynaklarla finanse edilmesi gerekir. Bütçede vergi yükünün son derece
önemli bir noktaya, önemli bir orana ulaştığını görüyoruz ve geldiğimiz
noktada, artık bu yükü daha da artırmanın ekonomide olumsuz sonuçlar
yaratacağını görüyoruz. O halde, yapılması gereken, bu yükü daha geniş bir
tabandan almak, yani vergi vermeyen kesimleri vergi verir hale getirmektir ki,
ancak bu şekilde yatırımların ve ihtiyaç duyduğumuz diğer harcamaların
finansmanını sağlayabiliriz.
Değerli arkadaşlar, bu kısa
değerlendirmeden sonra tasarıya gelecek olursak; küreselleşme dediğimiz olgu,
şüphesiz, bugün görüşecek olduğumuz birtakım vergi düzenlemelerinde de etkisini
gösteriyor, en çok dolaylı vergiler küreselleşmeden etkileniyor ve Gelir ve
Kurumlar Vergileri de bu etkiyle beraber uluslararası düzenlemelere, diğer
ülkelerin düzenlemelerine uyum sağlamaya çalışıyor; bu, çok önemli; ancak,
servet vergileri grubunda nitelendirdiğimiz Motorlu Taşıtlar Vergisi de bu
etkilenmeden şüphesiz payını alıyor. Servet vergileri, bizim vergi sistemimiz
içerisinde çok önemli bir yere sahip değildir, daha çok sosyal adalet
kaygısıyla alınan vergilerdir. Şüphesiz, gelir miktarını küçümsemek mümkün
değildir; ancak, toplam içerisinde çok önemli bir paya sahip değildir.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, ekonomide zaman içinde meydana gelen
değişikliklere paralel olarak birtakım düzenlemeleri kapsamakla birlikte, esas
olarak Motorlu Taşıtlar Vergisinde bir sistem değişikliğini getiriyor ve daha
önce geçici olarak sistemimize girmiş olan Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem
Vergisi gibi vergilerin kalıcı hale gelmesini sağlıyor.
Değerli arkadaşlar, Motorlu Taşıtlar
Vergisinde şu anda uygulanmakta olan sistemde hem ağırlık esası hem yaş esası
hem de bunun yanında, silindir hacmi 1 600 cc'yi aşan otomobillerde, yine,
bugünkü bizim Motorlu Taşıtlar Vergisi sistemimizde lüks kriteri vardır; ancak,
sistemin aksayan yanları vardır, tarife eskimiştir. Anayasanın "vergi,
ödeme gücüne göre alınır" ilkesine çok uygun düşmemektedir, çok lüks
arabalardan çok düşük miktarda vergi alınabilmektedir; bunun yanında, çok daha
düşük değerli arabalardan da -lüks arabalara kıyasla- daha fazla vergi
alınabilmektedir. Bugünkü sistemin, böyle bir açmazı, böyle bir sorunu vardır
ve vergide adalet duygusunu zedelemektedir.
Buna karşılık, önümüze gelmiş olan
tasarıda, silindir hacmi esası getirilmektedir; ağırlık kriteri bir kenara
bırakılmış ve münhasıran silindir hacmine dayalı bir sistem getirilmiştir.
Silindir hacmi, birtakım gelişmiş ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde
uygulanmaktadır; ancak, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında silindir hacmi
esasının uygulandığını söylemek de mümkün değildir. Yine, yaş esasını, yaş
kriterini, silindir hacmine bağlı olarak kullanan vardır; bu, doğal olarak
olması gereken bir durumdur; ama, bunun yanında, ağırlık esasını muhafaza eden
ülkeler de vardır.
Motorlu Taşıtlar Vergisi, ülkelerin refah
düzeyine göre, vatandaşın gelir düzeyine göre, hem bir servet vergisi
özelliğine sahiptir hem de bir çevre politikasının, bir sağlık politikasının
veya bir ulaşım politikasının aracıdır. Ülkelerin gelir düzeyi, vatandaşın
gelir düzeyi, bu politikalardan hangisine ağırlık verileceğini belirlemektedir.
Çok gelişmiş ülkelerde, refah düzeyi çok yüksek olan ülkelerde, sadece silindir
hacmine bağlı kalınıp, diğer unsurlar ihmal edilebilmektedir, bir yaş kriteri,
belki ihmal edilebilmektedir. Yaş nedir; aracın yaşı arttıkça, yaşlandıkça,
eskidikçe verginin azalmasıdır. Türkiye gibi ülkelerde araç yaşlandıkça bu
vergi azalmak zorundadır; çünkü, bu verginin bir servet vergisi özelliği
vardır. Vatandaşın ödeme gücü yoksa, sadece silindir hacmi yüksek diye, bu
vergiyi almak da doğru değildir.
Bir aracın silindir hacmi arttıkça değeri
artmaktadır; ancak, önümüzde öyle tablolar vardır ki, otomotiv sektöründe
üretilen o kadar çok araba vardır ki, aynı silindir hacmine sahip olmakla birlikte
değeri çok düşük olan veya değeri çok yüksek olan araçlar vardır. Aynı silindir
hacmine sahip olup, değeri 35 milyar lira olan bir araç vardır, yine aynı
silindir hacmine sahip olup, değeri 100 milyar lira olan araç vardır; ama,
münhasıran her ikisi aynı silindir hacmine sahip diye, bunları vergi
tarifesinde eşitlemek ve aynı vergiyi almak vergide adalet ve vergide eşitlik
ilkesine aykırıdır. O nedenle, tasarının silindir hacmine ilişkin düzenlemesi;
yani, silindir hacmine dayalı olarak vergileme, ilke olarak doğru bir ilkeden
hareket etmiş olmakla birlikte, uygulamada çok çeşitli sorunlara yol
açabilecektir.
Biraz aceleye gelmiş bir tasarıdır. Plan
ve Bütçe Komisyonuna evvelki gün gelmiş, dün görüşülmüş ve bugün de Genel
Kurulda görüşülmektedir. Biraz daha zaman olabilseydi, bu tasarının vergi
tarifesi çok daha iyi bir şekle gelebilirdi; ancak, şu andaki tarifenin
uygulamada sorunlara yol açacağını ve vergide eşitlik, vergide adalet ilkesine
ters düşeceğini söylemek isterim.
Yine, Motorlu Taşıtlar Vergisindeki
düzenleme, 2004 yılı bütçesinin vergi geliri tablosuyla birlikte
değerlendirildiğinde, karşımıza şu çıkmaktadır: 2004 yılı bütçesinde Motorlu
Taşıtlar Vergisine ilişkin olarak, 1,6 katrilyon liralık bir gelir tahmin
edilmiştir. Bu gelir, 2003 yılındaki hasılata kıyasla, yüzde 50 oranındaki bir
artışı ifade etmektedir. Yani, hükümetimiz, 2004 yılında, 2003 yılına kıyasla
motorlu taşıtlardan alınan vergiyi yüzde 50 oranında artırmayı hedeflemektedir.
Düzenlenmiş olan tarife de bu hedef göz önüne alınarak düzenlenmiştir.
Şüphesiz, belki, tek tek her araçta böyle bir oranda artış yok; ama, en
azından, bu hedefe ulaşılması çabası vardır ve 2004 yılı için uygulanacak olan
yeniden değerleme oranı da -biliyorsunuz, bu yıl açıklandı- yüzde 28,5'tir.
Tasarıyla öngörülen vergi gelirindeki artış miktarı, yeniden değerleme oranının
üstündedir, 2004 yılı enflasyon hedefi olan yüzde 12 oranının üstündedir. Bunun
anlamı şudur: 2003 yılında, mükelleflerden, ek taşıt vergisi olarak tahsil
edilmiş olan verginin, sonuçta, mükelleflere iade edilmemesidir. Tasarıda, bu
verginin mükelleflerin 2004 yılında ödeyecekleri vergiye mahsup edilmesi
yönünde bir hüküm var; doğru, bu mahsup yapılacak; ama, normal oranda artması
gereken bir vergiyi, normal sınırlarının üzerinde artırıp ondan sonra bu
mahsubu yapacağım derseniz, bunun anlamı, Anayasa Mahkemesi kararlarının
arkasından dolanıp, bu vergiyi vatandaşa iade etmiyorum demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının bir diğer düzenlemesi, bu Mecliste, yine, bu yıl içerisinde kabul
ettiğimiz bir kanunla, Kurumlar Vergisi oranını, fon payı dahil olmak üzere,
yüzde 33'ten 30'a indirdiğimiz halde, bu tasarıyla, 2004 yılı kazançları için
bu oran, yeniden yüzde 33'e çıkarılmaktadır. Yine, bununla sınırlı kalınmıyor,
2004 yılında ödenecek olan geçici vergi oranı da yüzde 33'e çıkarılmaktadır. Bu
kadar kısa zamanda Kurumlar Vergisi oranından bir geri dönüşü, ben, vergide bir
politikasızlık, tutarsızlık olarak görüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, bu tasarıyla, Özel İletişim ve Özel İşlem Vergileri kalıcı hale
gelmektedir. Özel İşlem Vergisi görünüşte kaldırılmaktadır; ancak, bu verginin
kapsamındaki işlemler, Damga Vergisi ve Harçlar Kanununa alınmak suretiyle
kalıcı hale getirilmektedir.
Ben, yine sizlere şunu hatırlatmak
istiyorum: Hükümetimizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir taahhüdü vardı,
Damga Vergisi başta olmak üzere işlem vergileri kaldırılacaktı.
Değerli arkadaşlar, bu uygulamayı,
yasadaki bu düzenlemeyi, bu politikayla, bu vaatlerle bağdaştıramıyorum, uyumlu
bulamıyorum. Bunlar olağanüstü dönem düzenlemeleridir, Özel İletişim, Özel
İşlem Vergileri. Hükümet, varsayalım ki, bu vergilere ihtiyaç duydu, bütçe
dengelerini tutturabilmek için... 2003 yılı bütçesi yapılırken "2003 yılı
sonuna kadar" diye bunlar uzatılmıştı; ama, olmadı, biz, vaatlerimizi
tutamadık... Olabilir, belki hesaplar iyi yapılamadı o zaman. O zaman yapılması
gereken, bu vergilere, eğer, bir iki yıl daha ihtiyaç duyuluyorsa, belki bunu
söylemektir; ama, bundan da vazgeçilip, bunlar, vergide, vergi kanunlarında
daimî olarak kalıcı hale getirilmektedir. Bir yandan, haberleşme üzerindeki
vergileri kaldıracağız taahhüdü, bir yandan da, haberleşmenin kendisi olan cep
telefonu haberleşmesi üzerinden alınmakta olan Özel İletişim Vergisinin kapsamı
da genişletilmek suretiyle, bazı uydu yayınları da bu kapsama alınmak
suretiyle, bu, genişletilmektedir. Son derece yanlış olmuştur, vergi açısından
tutarsızlık olmuştur daha doğrusu, hem vaat edilen politikalara, vaat
edilenlere aykırı hareket edilmiştir hem de kayıtdışını vergilemek gibi bir iddiayla
yola çıkan hükümetin, kayıtdışını vergilemek için gerekli önlemleri almayı bir
kenara bırakıp demeyeyim; yani, bir kenara bırakmadıysa da, ortada bir şey
göremiyoruz; ama, sonuçta, dolaylı vergileri bu şekilde artırarak harcamalara,
haberleşmeye, işlem vergilerine yüklenmek suretiyle vergi adaletsizliğini
artırması doğru olmamıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yine,
finansal enstrümanlarla, finansal araçlarla ilgili, onların vergilendirilmesiyle
ilgili, tasarıda birkaç hüküm daha var; onlara da değinerek sözlerimi
tamamlamak istiyorum.
Mevduat faizi, repo geliri gibi tasarruf
araçları üzerindeki, onların faiz gelirleri üzerindeki vergilemenin stopaj
yoluyla yapılması ve bunun 2004 yılı sonuna kadar uzatılması şeklinde bir
düzenleme vardır. Umarım, 2004 yılı içerisinde, bu konuda, hükümet gerekli
kararı verir ve artık, bu konu da geçici düzenleme olmaktan çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Hamzaçebi, size 2 dakikalık
bir eksüre vereceğim; lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Mevduat faizini, repo gelirini beyan
ettirmenin şüphesiz birtakım olumsuzlukları olabilir. Vatandaşı bürokrasiden
kurtarmak iyi bir şeydir. Vergi adaletine belki ters düşen yanları olabilir;
ama, tasarrufu vergilemenin ekonomide yarattığı olumsuz sonuçlar da vardır.
Stopajla yetinip beyanname verdirmemek doğru bir uygulama da olabilir; ama,
bunları, geçici olmaktan çıkarıp, beyan edilecekse beyan, beyan edilmeyecekse
de, bunun daimi düzenlemesinin vergi kanunlarında yapılması gerekir.
Bir diğer düzenleme, devlet içborçlanma
senetleri faiz gelirlerindeki istisnanın bir yıl daha uzatılması.
Değerli arkadaşlar, bunun kesinlikle
yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu rakam, 2003 yılında elde edilecek
Hazine bonosu faiz gelirleri için 315 milyar liradır. Bir yanda asgarî
ücretteki 6 750 000 liralık vergi istisnasını 1 Ocak 2004'ten itibaren kaldırma
uygulaması, bir yanda da 2004 yılında beyan edilecek hazine bonosu faiz
gelirlerine ilişkin olarak 315 milyarlık bir istisna!.. Bunu, sizlerin
takdirlerine, vicdanlarına bırakıyorum. 2001 yılı şartları içerisinde
getirilmiş olan bir düzenlemedir hazine bonosu faiz gelirleri istisnası, 2001
kriz yılında getirilmiş bir istisnadır. Geçiciydi, 2002 yılı sonuna kadar ihraç
edilecek bonolarla ilgiliydi; hükümetimiz geldi, bir yıl daha uzattı bunu, 2003
yılı sonuna kadar. Şimdi, tekrar, bir yıl daha uzatılıyor. Hazinenin, borçlanma
için bu araca ihtiyacı olduğu kanaatinde değilim. Mademki enflasyon iniyor,
mademki faizler iniyor, mademki makro dengeler yerinde, bu istisnayı tekrar
tanımaya gerek olmadığı kanaatindeyim.
Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA
AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisinin görüşünü açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Bu tasarıdan önce de, Adalet ve Kalkınma
Partisi, bilindiği üzere, bu Meclise birçok kanun tasarısı sevk etmiştir.
Hatırlanacağı üzere, yapılanlardan bir geçit yapmak istersek, birinci olarak
malî milat kaldırılmıştır. Vergi barışı getirilmiştir. Bazı mal ve hizmetlerde
Katma Değer Vergisi indirimli oranda uygulanmıştır. Yurtdışı müteahhitlik
hizmetlerinde istisna getirilmiştir.
Kayıtdışı ekonomiyle mücadele etmek üzere,
10 milyar lira ve bunun üzerindeki nakit hareketlerinin bankacılık sisteminden
geçmesi temin edilmiştir. Elbette ki, tek başına, bankacılık sistemine 10
milyar lira üzerindeki nakitlerin girmesi suretiyle mücadele etmek mümkün
değildir. Kayıtdışı ekonomi, bu ülkenin vergi sistemi bakımından, gerçekten, en
önemli problemlerinden bir tanesidir. Bununla mücadele etmek için, vergi
sisteminde alınması gereken fevkalade önemli tedbirler vardır. Bu hükümet,
bunları peyderpey Meclisin gündemine getirmektedir.
Bu tasarıyla yapılmak istenilen nedir?..
Baktığımızda, bu tasarı, vergi sistemimizdeki, Gelir Vergisi Kanununda, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda, Kurumlar Vergisi
Kanununda, Katma Değer Vergisi Kanununda, Damga Vergisi Kanununda ve Harçlar
Kanununda, önemli ölçüde, usule ilişkin değişiklikler yapmaktadır.
Bu getirilen tasarının amacına baktığımızda,
getirilen maddelerle sınırlı olmak üzere, vergi sistemi basitleştirilmek
istenmektedir. Vergi teşvikleri getirilmektedir, özellikle ihracatta ve döviz
kazandırıcı işlemler bakımından. Malî sisteme yönelik olarak, aracılık
maliyetlerinin azaltılması amaçlanmaktadır. Bu yıl sona eren mevcut vergi
teşviklerinin süresi uzatılmaktadır. Vergide adalet ilkesine uyulmak
istenmektedir.
Tasarının detaylarına girdiğimizde;
Kurumlar Vergisi Kanunu bakımından yapılan düzenleme şöyle: Bilindiği üzere,
şirketlerin aktiflerinde mevcut gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin
satışlarından elde edilen kârlar, gelirler sermayelerine ilave edildiği
takdirde, bu miktarla sınırlı olmak üzere, vergiden istisna edilmiştir.
Buradaki amaç, şirketlerin malî yapılarını kuvvetlendirmektir. Bu istisna bu
yıl sona ermekteydi. Bunun bir yıl daha uzatılması temin edilmiştir. Esasen, bu
istisnanın daimî hale getirilmesinin yararlı olacağını düşünmekteyim.
Aynı şekilde, bankacılık sisteminin
kuvvetlendirilmesi amacıyla ve bankalara borçlu durumda olan mükelleflerin
borçlarının ödenmesinde de benzer bir istisna, bir yıl süreyle, yeniden
uzatılmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanunu bakımından önemli
ölçüde getirilen değişikliklerden bir tanesi, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ilişkin bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğü, bünyesinde 18
000 adet mazbut vakıf bulundurmaktadır. Bu yıl, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
yatırım bütçesi 200 trilyon lira mertebesindedir. Bu bütçeyi bu eserlere
böldüğümüzde, aşağı yukarı bir eser başına 10 milyar lira civarında bir harcama
isabet etmektedir. Takdir edileceği üzere, böyle cüzi bir rakamla, bu tarihî
eserlerin, bedii eserlerin korunması, bakımı, onarımı ve restorasyonunu
gerçekleştirmek imkânı bulunmamaktadır. Bu amaçla, sevk edilen kanun
tasarısında, özel sektörün, müteşebbislerin ve -vergi bakımından baktığımızda-
mükelleflerin de, bu tarihî eserlerin, eski eserlerin, tescilli eski eserlerin
bakım, onarım ve restorasyonlarına iştirakleri temin edilmiş bulunmaktadır. Bu
amaçla, özel sektör, kişiler, mükellefler, tarihî eserlerin bakımı ve
restorasyonu için Vakıflar Genel Müdürlüğüne yapacakları bağış ve yardımların
tamamını gider olarak kaydedebileceklerdir.
Burada, üzerinde durulması gereken bir
nokta, buradaki gider yazılmadaki sınır kaldırılmış bulunmaktadır. Şahıslar
veya kurumlar, sadece bağış ve yardım dışında, bizzat, bu harcamaları,
kendileri de, Vakıflar Genel Müdürlüğünün uygun bulduğu projelerde ve onların
gözetiminde yapmak suretiyle gider yazma imkânlarını muhafaza etmektedirler.
Benzer düzenleme, aynı zamanda, Gelir Vergisi Kanunu bakımından da yapılmış
bulunmaktadır.
Vakıflarla ilgili olarak diğer bir
düzenleme de şu: Vakıf mülklerinin kiralanmasında, işyeri kirası dolayısıyla
kesilmekte bulunan -Gelir Vergisine mahsuben- stopaj, maliye ile mükellefler
arasında önemli ölçüde ihtilaflara sebep olmuştur. Yapılan düzenlemeyle, bu
stopaj, mazbut vakıflar bakımından kaldırılmış bulunmaktadır.
Hükümetimiz, bu tasarıyla, uygulanmakta
olan ekonomik programın bir gereği olarak, 2004 yılında, Kurumlar Vergisi
oranını, biraz önce de ifade edildiği üzere, yüzde 33 olarak tespit etmiş
bulunmaktadır. Ancak, takdir edileceği üzere, 3 puanlık bir artış gibi
gözükmekle birlikte, daha önceki uygulamada yüzde 10 mertebesinde fon
bulunduğundan, aslında, Kurumlar Vergisindeki toplam vergi yükü artmış
değildir. Bu, yalnız 2004 yılına mahsus bir uygulamadır, önümüzdeki yıl yeniden
gözden geçirilecektir.
Gelir Vergisi Kanunu bakımdan
baktığımızda, özellikle serbest meslek kazançlarında gider yazma sınırları ve
kapsamı önemli ölçüde genişletilmiştir.
Yapılan düzenlemeyle, finansal kiralama
yoluyla edinilen otomobillerin giderleri, kira gideri olarak yazılabilecektir.
Gelir Vergisi Kanununda yapılan diğer bir
düzenlemeyle, mevduat faizleri, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr
payları, repo gelirleri ve yatırım fonlarının katılma belgeleri, kâr payları
için yıllık beyanname verilmemesine yönelik düzenleme bir yıl uzatılmıştır.
Esasen, bilindiği üzere, bunlar üzerinden stopaj yoluyla vergi tahsil
edilmektedir. Burada, basitliğin muhafazası amaçlanmıştır. Aksi takdirde,
bunlar üzerinde herhangi bir vergi bulunmadığı tarzında bir yanlış anlaşılmaya
meydan verilmemesi icap eder.
Bir diğer bir yıllık uzatma, yine, devlet
tahvili, hazine bonosu faizleri üzerinde uygulanan istisnadır. Bu da yıl sonuna
uzatılmıştır. Esasen, bu istisnanın uzatılmasının lehinde ve aleyhinde
söylenecek sözler olabilir. Bilindiği üzere, bunun vergiye tabi tutulması,
borçlanma maliyetlerini en azından vergi kadar artıracaktır.
Esasen, hükümetimiz, iktidara geldiği
tarihten bugüne kadar, borçlanma maliyetlerinde önemli indirimler temin
etmiştir. Bu da, borç verenlerin siyasî iktidara ve istikrara, aynı zamanda
TL'ye olan güvenleri sayesinde gerçekleşmiştir. Gerçekten de, baktığımızda,
bankalar mevduatı içerisinde TL'ye olan güven önemli ölçüde gelişme göstermiş
ve iki yıl aradan sonra, ilk defa, 2003 yılında TL mevduatı döviz mevduatının
üzerine çıkmış bulunmaktadır.
Tasarıyla, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Kanununda bir değişiklik yapılmış bulunmaktadır. Teknoloji bölgelerini işleten
yönetici şirketlere, on yıl süreyle, Kurumlar Vergisi istisnası getirilmiştir.
Burada asıl amaç, tabiî, teknoloji bölgelerinde gerçekleştirilen ar-ge ve
yazılım hizmetlerini teşvik etmektir. Esasen, bu bölgelerde gerçekleştirilen
yazılım ve ar-ge hizmetleri de, aynı şekilde, Kurumlar Vergisinden istisna
edilmiştir. Keza, bölgede istihdam edilen nitelikli personelin Gelir Vergisi
istisnası bulunmaktadır. Aynı şekilde, bu bölgelerde, münhasıran teknoloji
geliştirme bölgelerinde gerçekleştirilen mal ve hizmet teslimlerinde, yazılım
teslimlerinde Katma Değer Vergisi istisnası bulunmaktadır.
Ülkemizde, halen, 12 adet teknoloji
geliştirme bölgesi bulunmaktadır. Bunların önemli kısmı, tamamına yakını
üniversite çevresinde, üniversiteyle işbirliği içerisinde veya bir üniversite
kampusü çevresinde bulunmaktadır. Bu, bir adımdır. İleride, yazılım konusundaki
teşvikin ve ar-ge teşvikinin üniversite dışına da -konuya yönelik olarak,
tamamen yazılım ve ar-ge'ye münhasır olmak üzere- bu fizikî çevre dışına da
taşacağını, taşması gerektiğini düşünüyorum.
Damga Vergisi Kanununda yapılan
değişikliklerin aracılık maliyetlerinin azaltılmasına matuf olduğunu ifade
etmiştim. Bu amaçla, bazı kâğıtlar Damga Vergisinden istisna edilmiş
bulunmaktadır. Baktığımızda, bankacılık işlemlerinde, bireysel amaçlı taşıt
kredisi, ev kredisi ve ihtiyaç kredisi kullanımları; kurumsal bankacılık
işlemleri kapsamında da, yatırım kredisi kullanımları Damga Vergisinden istisna
edilmiştir.
Bunun dışında, Damga Vergisi Kanununda
yapılın değişiklikle, döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin işlemlerde, 3505
sayılı Kanunun geçici maddesiyle bu yıl sonunda biten süre kalıcı hale
getirilmiş bulunmaktadır.
Aynı şekilde, yatırım kredileri için
teşvik belgesi alma mecburiyeti kalkmış bulunmaktadır. Bilindiği üzere, daha
önce bu Meclisten geçen bir kanunla, yatırım indiriminde de teşvik belgesi
uygulaması kaldırılmış ve yatırım indirimi uygulaması, yüzde 40 mertebesinde
olmak üzere, bütün ülke sathında tek bir oran olarak tanzim edilmişti.
Damga Vergisi Kanununda yapılmış bulunan
bu düzenlemelere paralel olarak Harçlar Kanununda da düzenlemeler yapılmıştır.
Bilindiği üzere, Türk vatandaşlarından,
yabancı elçilik ve konsolosluklar nezdindeki vize müracaatları sırasında
"müracaat parası" veya "işlem parası" adı altında bir
tahsilat yapılmakta, vizenin gerçekleşmemesi durumunda da bu para iade
edilmemekteydi. Harçlar Kanununda yapılan düzenlemeyle, mütekabiliyet esası
prensibinden hareketle, Dışişleri Bakanlığımıza benzer bir yetki verilmektedir.
Aynı şekilde, Harçlar Kanununda yapılan
diğer bir düzenlemeyle, ikamet tezkeresi harcının kalınan süreye bağlı olması
esası benimsenmiştir.
Harçlar Kanunundaki diğer önemli bir
düzenlemeyle, anonim, limitet ve eshamlı komandit şirketlerin, kuruluşlarında,
sermaye artırımlarında, birleşmelerinde düzenlenen kâğıtlar harçlardan istisna
edilmiştir.
Aynı şekilde, yurtiçi ve yurtdışı kredi
kuruluşları tarafından veya uluslararası kredi kuruluşları tarafından temin
edilen kredilerdeki harç uygulaması Harçlar Kanununun kapsamı dışına çıkarılmış
bulunmaktadır.
Bu tasarıyla getirilmiş bulunan önemli
düzenlemelerden bir tanesi 6183 sayılı Kanuna ilişkin bulunmaktadır. Bilindiği
üzere, enflasyonun inişine paralel olarak, çok yakın bir zamanda, yüzde 7
nispetinde uygulanan gecikme zammı yüzde 4 mertebesine çekilmiştir. Bu yüzde 4,
bu defa, kanuna konulmuştur. Aynı zamanda, Bakanlar Kuruluna, yine ekonomik
gelişmelere paralel olarak, bu yüzde 4 mertebesinin yüzde 10'una kadar, yani
3,6'ya kadar indirme yetkisi verilmiş bulunmaktadır.
Aynı şekilde, bundan önceki uygulamalarda,
gecikme zammında, kanun gereği olarak, ay kesirleri tam ay olarak kabul
edilirken, günlük hesaba dönülmüştür. Bileşik faiz uygulanması konusunda
hükümete yetki verilmiştir. Sayın Maliye Bakanının, zorunlu olmadıkça, bu
yetkiyi kullanmamasını, şahsen, temenni ediyorum.
Mahkemelerin hükmettiği, ceza
niteliğindeki amme alacaklarında, gecikme zammı yüzde 50 mertebesinde
uygulanacaktır. Ayrıca, ceza mahiyetindeki amme alacaklarında gecikme zammı
uygulanmayacaktır.
Diğer bir önemli değişiklik, bilindiği
üzere, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununda yapılmıştır. Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunundaki vergi matrahının tespitindeki amaç, otomobilin doğru değerine
ulaşmaktır. Bugüne kadar uygulanan yöntem, bilindiği üzere, ağırlık esaslı idi.
Bu tasarıyla ağırlık esasından vazgeçilmiş, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
çoğunluğunda uygulanan sisteme uyumlu hale getirilmesi amacıyla, tasarıda bu
vergi yeniden düzenlenmiştir. Ağırlık esasından vazgeçilmiş, silindir hacmi
esası getirilmiş, yaş kriterleri yeniden tanzim edilmiş, daha adil, basit bir
vergiye ulaşılmak istenmiştir.
Aynı şekilde, engellilerin kullanımına
uygun hale getirilmiş olan özel tertibatlı araçlar, bu kişiler tarafından
bizzat kullanılmasa dahi vergi istisnasından istifade eder duruma
getirilmiştir.
İlk defa, yine, bu kanunla, motosikletler
vergi kapsamına alınmış bulunmaktadır.
Geçen yıl alınan Ek Motorlu Taşıtlar
Vergisinin 2004 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisinden mahsubuna yönelik düzenleme
yapılmıştır. Bu mahsup işlemi ocak ayında gerçekleştirilecektir. Artan bir
vergi bulunuyorsa, ocak ayında araç sahiplerine iade edilecektir. Aynı araca
ilişkin iadelerde de başvuruya ihtiyaç bulunmamaktadır.
Çevre Temizlik Vergisinde, verginin
tahsilinde önemli bir değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişiklikle, çevre
temizlik vergisi bundan böyle, konutlar bakımından, su idareleri tarafından su
faturası içerisinde tahsil edilecektir. Bilindiği üzere, büyükşehir belediyesi
bulunan yerleşim merkezlerinde, önemli ölçüde, özel kanunlarla kurulmuş ayrı
bir su tahsil yönetim idareleri bulunmaktadır; işte, İSKİ, ASKİ gibi. Bunun
dışındaki illerde de, belediyeler tarafından su bedelleri tahsil edilmektedir.
Yapılan önemli değişiklikle, bu şekilde
tahsil edilen Çevre Temizlik Vergisinin yüzde 20'si çöp imha tesislerinin inşa
ve bakımında kullanılacaktır. Bunun başka bir amaçla kullanılması mümkün
değildir. Esasen, bakıldığında, gerçekten de, çöp, uzaklaştırılması gereken bir
atık olmaktan ziyade, çağımızda bir sanayi hammaddesi, önemli bir sınaî
faaliyet konusu olarak gündeme gelmektedir. Gerçekten de, çöpten, elektrik
enerjisi, kompos gübre elde edilmektedir. Ülkemizde de bunun uygulamaları
başlamıştır. Ümidim odur ki, bu yüzde 20'lik pay, bu tür işlemlerin
gerçekleştirilmesinde finansal katkı temin edecektir.
Eğitime Katkı Payı ve Özel İşlem
Vergisiyle ilgili olarak, bu düzenlemeler ilgili kanunlarında yapılmıştır.
Şans oyunları üzerinden alınan pay ve
vergi, Gider Vergileri Kanunu kapsamına alınmıştır.
Eğitime Katkı Payı ve Özel İşlem Vergisi
konusunda yapılan düzenlemeyle eğitime ayrılan kaynağın azalmaması
amaçlanmıştır. Bu konuda yeni bir düzenleme getirilmemiştir.
Son olarak; Özel İletişim Vergisi sürekli
hale getirilmiştir. Cep telefonu abonelerinden tesis sırasında alınan Özel
İşlem Vergisi bu verginin kapsamına alınmıştır.
Katma Değer Vergisi Kanununda yapılan
önemli bir değişiklik de şu: İndirime tabi işlemleri bulunan mal ve hizmet
teslim eden mükellefler, indiremedikleri Katma Değer Vergisini yıl sonunda
nakden iade almaktaydılar, yani, bir yıl beklemek zorundaydılar. Bu yapılan
değişiklikle, bir yıl beklemek zorunda kalmadan, iade miktarlarını, SSK
borçlarına, diğer vergi borçlarına veya kamu kurum ve kuruluşlarından satın
aldıkları mal ve hizmetlere ilişkin borçlarına mahsup edebileceklerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
olarak, bu kanun tasarısında amaçlanan önemli hedeflerden bir tanesi de, vergi
tahsilatının bankacılık sistemiyle yapılacak olmasıdır. Bu amaçla, Gelir
Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, Geçici Vergi beyannamelerinde
beyanname verme süresi ile ödeme süresi farklılaştırılmıştır. Bu
farklılaştırmanın uygulayıcılara bazı zorluklar getireceğini tahmin ediyorum;
ancak, bankacılık sisteminin vergi tahsilatında daha çok devreye sokulması
doğru bir tercihtir. Buradaki amaç, bankaların, beyannamelerin daha önce
verilmiş bulunması münasebetiyle önlerinde tahakkuklarını bulabilmeleridir.
Dolayısıyla, doğru bir tahsilata imkân ve yol açılmış olmasıdır.
Yapılan bu düzenlemelerin hayırlı olmasını
diliyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın, teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına,
Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Türk Milletini ve sizleri, sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarı,
ekonomideki gelişmeler doğrultusunda vergi idaresince ihtiyaç duyulan çeşitli
düzenlemelerin karşılanması, vergi sisteminde yer alan bazı istisnaların
süresinin uzatılması, geçici teşvik düzenlemelerinden bir kısmının sürekli hale
getirilmesinin yanında, Çevre Temizlik Vergisinin su faturalarıyla birlikte
tahsil edilmesi, Motorlu Taşıt Vergisi uygulamasında ise, ağırlıktan silindir
hacmi esasına geçilmesi ve süresi 31 Aralık 2003 tarihinde sona erecek olan
Özel İşlem ve Özel İletişim Vergilerinin kalıcı hale getirilmesiyle ilgili
düzenlemeleri kapsamaktadır.
Sayın milletvekilleri, bugün, burada
görüşmekte olduğumuz 51 maddeden oluşan bu yasa tasarısının maddelerinin büyük
bir kısmının, vatandaşımızın aleyhinde olduğu, bu hükümet döneminde ondört
aydır yapılanlar gibi, yine, vatandaşa büyük bir vergi yükü getirdiği açık ve
seçik görülmektedir.
Sayın Bakan, konuşmalarında, 2003 yılından
2004 yılına geçerken vergi yükünde bir azalma olduğunu sık sık söylemektedir;
ama, 2001, 2002 ve 2003 vergilerini incelediğimizde, 2004 yılında vatandaşa
getirilen vergi yükünde büyük bir artış olduğu gözlenmektedir.
Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
iktidara gelirken, Kasım 2002'de yapılan seçimler öncesinde seçim meydanlarında
AKP temsilcileri olarak yapmış olduğunuz konuşmalarda, vatandaşın üzerindeki
vergi yükünün çok ağır olduğunu, iktidara geldiğinizde vatandaşın üzerindeki
vergi yükünü kesinlikle azaltacağınızı sizler söylediniz; ama, iktidara
geldiğinizde, her zaman, bugüne kadar yaptığınız gibi, seçimlerde halkımıza
vaat ettiklerinizin tam tersini yaptığınız, vergi konusunda da açıkça
görülmektedir. Vatandaştan aldığınız vergiyi düşüreceğiniz, azaltacağınız,
hatta, kaldıracağınız yerde, geçici olanları dahi kalıcı hale getirerek,
vatandaşın vergilerini duble olarak sizler artırdınız ve bugün de yapılacak
olan düzenlemeyle, artırmaya da devam ediyorsunuz. Nerede kaldı Adalet ve Kalkınma
Partisinin adaleti, nerede kaldı sizlerin seçim meydanlarında vermiş olduğunuz
seçim öncesi sözleriniz?!
İktidarların, bütçe açıklarının
kapatılmasında yeni gelir elde edebilecekleri unsur, hemen, halkımıza yeni
vergiler salınması, mevcut vergilerin oranlarının artırılması olarak
gelmektedir. Gerekçe de hemen hazırdır. Gerekçe olarak, gelir artırıcı
tedbirlerin uygulanmasında vergi yükünün adil bir şekilde dağılımının
sağlanması önem taşımaktadır denilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar ne krizler,
ne felaketler yaşamıştır saymakla bitmez. Vatandaşın çilesi ise hiç bitmez,
bitmeyecektir de. Devleti yönetenlerin başları ne zaman sıkışsa, iktidarların
başları ne zaman sıkışsa, ellerini atacakları ilk yer, ilk adres vatandaşın
cebidir; bu da, vergi, vergi, vergi olarak...
1999 yılında ülkemizi derinden sarsan
Ağustos 1999 depremi felaketinden sonra, halkımıza, o günkü iktidarlar
"deprem vergisi" adı altında Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim
Vergisi gibi bazı vergileri saldılar.
Yaşanan deprem nedeniyle, deprem bölgeleri
dışında konulan, deprem bölgelerine katkı yapmak için çıkarılan, deprem
bölgelerinin yaralarını sarmak için konulan, 31.12.2000 tarihinde sona ermesi
gereken deprem vergileri, devletimize ve iktidarlarımıza öyle tatlı geldi ki,
her dönem, her dönem uzatıldı.
Deprem bölgelerinde açılmış olan yaraları
sarmak için konulmuş olan bu vergilerin çok büyük bir çoğunluğunun, o
bölgelerde, geçmiş dönemlerde ve geçtiğimiz yılda da harcanmadığını, yerinde
kullanılmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Şimdi, o deprem bölgelerinin yaralarını
sarmak için konulmuş olan, o bölge insanlarının muaf olduğu, ödemediği
vergiler, o bölge insanlarının da ödeyebileceği, oraların deprem yaraları
sarılmamışken, o kaynaklardan deprem bölgelerine ciddî kaynak ayrılmamışken,
şimdi o bölge insanını da içine alacak bir şekilde "Türkiye'nin
sorunlarını çözmek için kullanılacaktır" denilmektedir.
Deprem bölgesinde felaketi yaşamış olan
yurttaşlarımız, kendi yaralarının sarılması için konulmuş olan bu vergilerin altında
şimdi kendileri ezileceklerdir. AKP İktidarının vergi anlayışı, maalesef, bu
tür çarpıklıkları da içinde barındıran, içinde taşıyan bir anlayışla en
adaletsiz vergi biçimi olmaya devam etmektedir; bu anlayışla vergi toplamaya
devam edilmektedir ve devam edilecektir; öyle gözüküyor.
Kasım 2002'de iktidara gelen AKP İktidarı,
daha geçen yıl 2003 yılı için yaptığımız ekbütçe ve 2003 yılı bütçe
görüşmelerinde, eskiden beri süregelen bu deprem vergilerinin uzatılmasını son
defa, bir yıl daha 31 Aralık 2003 tarihine
kadar uzatılmasını talep etti ve özellikle biz Cumhuriyet Halk
Partililer olarak bu uygulamayı, bu uzatmayı komisyonumuzda tenkit ettik.
Maliye Bakanı, bizlerden, komisyondan, son kez bir yıl daha uzatılmasını talep
etti. Tüm komisyon üyeleri olarak, son olmak koşuluyla, bunu kabul etmiştik;
ama, bakıyoruz ki, şu anda görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla bu deprem
vergileri kalıcı hale getirilmektedir. Bu tasarıyla sadece uçak biletlerinden
alınan Özel İşlem Vergisi ile cep telefonlarından alınan Özel İşlem Vergisi
kaldırılmaktadır. Bunların kaldırılması, geçimini zor temin etmekte olan, uçağı
rüyasında dahi göremeyen vatandaşlarımıza hiçbir şey getirmemektedir.
Yine, getirilen bu kanun tasarısıyla Taşıt
Vergisi artık, ağırlık değil, yaş ve silindir hacmine göre alınacaktır.
Hükümet, Anayasa Mahkemesince iptal edilen Ek Motorlu Taşıtlar Vergisinin intikamını vatandaştan bu yasayla
almaktadır. Sayın Unakıtan "lüks arabanın vergisini de artırıyoruz"
diyor; ama, motor hacmi 1300 cc olan araçlara bile çok yüksek vergi
gelmektedir. Emektar wolkswagen gibi bedeli 2 milyar lirayı dahi bulamayan,
silindir hacmi yüksek sayılan eski otomobillerin vergisi yüzde 200
artırılmaktadır.
Hükümetin getirdiği bu yeni uygulamayla,
ithal araçlar ödüllendirilirken, yerli araçlar ise cezalandırılmaktadır. Örnek
verecek olursak, 1600 cc'lik ithal ve yerli bir araç, yaşlarının aynı olması
durumunda her ikisi de aynı miktarda vergi ödeyecektir. İthal aracın değeri
-belki aynı vergi alınacak; ama- yerli aracın kat kat üzerindedir. Yeni yapılan
bu düzenlemeyle, bu yönde yanlış yapılarak, vatandaşın haksızlığa uğratıldığı
görülmektedir. Burada yapılacak en adaletli seçim, en adaletli hesaplama,
araçların kasko değerlerine göre yapılacak olan bir düzenlemedir.
Yine bu yasayla, ödenecek Motorlu Taşıtlar
Vergisinden 2003 yılında ödenmiş olan Ek Motorlu Taşıtlar Vergisinin
indirilmesi öngörülmektedir. Yani, 2004 yılında, vatandaştan -tüm Cumhuriyet
Halk Partililer olarak Anayasaya aykırı olduğunu uyarmamıza rağmen- duble
olarak alınan vergilerin mahsubu yapılmak istenmektedir.
3 Nisan 2003 tarihinde Meclisimizce bu
düzenleme yapılırken, kürsüye çıkarak, Cumhuriyet Halk Partisi temsilcileri
olarak, bu ekverginin Anayasaya aykırı olduğunu söylememize rağmen,
çoğunluğunuza güvenerek Anayasayı dinlemez tavırlarınızla kabul ettiğiniz yasa
neticesi, hatta Cumhurbaşkanımızca veto edilmesine rağmen tekrar kabul
ettiğiniz ve Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurarak iptal
ettirdiği Ek Motorlu Taşıtlar Vergilerinin şimdi iade edileceğini
söylüyorsunuz; ama, sizler vatandaştan bu vergileri 3 Mayıs 2003 tarihinde
tahsil ettiniz, dokuz ay sonra "iade edeceğiz" diyorsunuz. Tabiî ki
iade edeceksiniz, geç bile kaldınız. Anayasa Mahkemesi kaç ay evvel yasayı
iptal etti, şimdiye kadar aklınız neredeydi?! Bu vatandaşlarımızdan duble
olarak aldığınız bu vergiyi şimdiye kadar niye iade etmediniz?! Şimdi ise
"2004 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisinden geçen yıl ödenen Ek Motorlu
Taşıtlar Vergisini mahsup edeceğiz" diyorsunuz. Hiç vatandaşı
kandırmayınız "geriye ödüyoruz, mahsup yapıyoruz" diye. 2003 yılı
enflasyonu TEFE yüzde 12,6; açıklanan yeniden değerleme oranı yüzde 28,5; 2004
yılında diğer tüm vergileri ve harçları yeniden değerleme oranı olan yüzde 28,5
artırıyorsunuz; Emlak Vergilerinde ise, yeniden değerleme oranının yarısı
kadar, yani, yüzde 14,5 civarında artış yapıyorsunuz. Peki, neden, Motorlu
Taşıtlar Vergisini yüzde 40 civarında artırıyorsunuz? Önce, bunun cevabını
veriniz, önce, bu artırımın hesabını veriniz; ondan sonra da, yasaya bir madde
koyarak, vatandaştan geçen yıl aldığımız duble Ek Motorlu Taşıtlar Vergilerini
iade edeceğiz demeyiniz.
Sizler, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının adaletine sığınarak, zaten, iade edeceğiniz Ek Motorlu Taşıtlar
Vergisinin de iadesini düşünerek, yeniden değerleme oranı yüzde 28,5 iken yüzde
40'lara kadar artırdınız. Aradaki fark olan yüzde 11,5'i ise, geçen yıl duble
olarak alınan ve iade edeceğiz diye övündüğünüz Motorlu Taşıtlar Vergisi
miktarıyla kapatıyorsunuz.
AKP olarak, hiç takiyye yapmayınız
arkadaşlar; her zaman yapıyorsunuz. Vatandaşa iade edeceğiniz vergiyi, yine,
vatandaştan alıyorsunuz. Yani, resmen hilei şer yapıyorsunuz; burada açıkça
görülmektedir. Sayın Bakanım, hukuka uygun davranmıyorsunuz; Anayasa Mahkemesi
kararını hiçe sayıyorsunuz. O kadar artırıp, artırdığınız miktarı mahsup
edeceksiniz; ayrıca, yeniden değerleme oranı tutarı kadar vergiyi de
vatandaştan almış olacaksınız.
Yine, bugün görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısında, repo gelirleri, mevduat faizi gelirleri, devlet içborçlanma
senetlerinden sıfır vergi alınıyor; diğerlerinden ise 315 milyara kadar
alınacak Gelir Vergisi bir yıl ertelenmektedir. Bu, kesinlikle yanlıştır.
Başbakan, asgarî ücretin 350 000 000
liraya çıkarılacağını iddia ediyor. Bırakın asgarî ücreti artırmayı, bugün, 226
000 000 lira asgarî ücret alan bir işçiden yüzde 15 vergi alacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler, 1 dakikalık
eksüre veriyorum size; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bu asgarî
ücretlinin 6 750 000 liralık vergiye tekabül eden özel indirimini dahi
kaldıracaksınız. Yine, çalışanlardan, memurlardan vergilerini, kaynağında,
bordrosundan anında keseceksiniz. Bunun yanında devlet içborçlanma senedinden
hiç vergi almayıp, mevduat faizi ve repo gelirlerinden 315 milyar liralık
geliri vergidışı bırakacaksınız.
Sayın milletvekilleri, bu adalet midir
nedir, soruyorum, nerede kalmıştır AKP'nin adaleti?! AKP'nin gücü, asgarî
ücretliye, memura, emekliye, çiftçiye, köylüye, esnafa mı yetecektir?!
İnşallah, tüm bunların hesabını, sizlere, 28 Martta, bu kesimler sandıkta
soracaklardır.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 104 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 104.- İlan aşağıdaki şekilde yapılır:
1. İlan yazısı tebliğ yapan vergi
dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır ve (3) numaralı bende göre
ilana çıkarılır. Tebliğin konusu, her biri için ayrı ayrı olmak üzere,
birmilyar liradan az vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ayrıca
(3) numaralı bende göre ilan yapılmaz ve ilan yazısının askıya çıkarıldığı
tarihi izleyen obeşinci gün ilan tarihi olarak kabul edilir.
2. İlan yazısının bir sureti mükellefin
bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
3. İlan ile yapılan tebliğin konusu
birmilyar ila yüzmilyar lira arasındaki vergi veya vergi cezasına taalluk
ettiği takdirde ilan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye
sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. Tutarın
yüzmilyar lirayı aşması halinde ilan, Türkiye genelinde yayın yapan günlük
gazetelerden birinde ayrıca yapılır.
Tebliğ olunacak evrakın örnekleri yabancı
memlekette bulunan mükellefin bilinen adresine ayrıca posta ile
gönderilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
Sayın Özyürek, şahsınız adına da ayrıca
söz talebiniz olduğu için ikisini birleştirerek size 15 dakikalık süre
veriyorum ve sürenizi başlatıyorum.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
-Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak arkadaşlarımız görüşlerini ifade
ettiler. Hepinizde yorgunluk halini rahat görüyorum; bütçe yorgunluğu,
arkasından da 51 maddelik bir vergi kanunu çıkarma mecburiyeti hepimizi yordu;
çok haklıyız, haklısınız. Maddeler üzerinde çok fazla, lüzum olmadıkça, konuşma
yapmayacağız, yapmamaya çalışacağız; ama, bu madde vesilesiyle, tümü hakkında
bazı görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, dikkatinizden
kaçmamıştır; sürekli, vergi kanunlarını görüşen bir Meclis haline geldik. Bu,
bugün böyle değildi, dün de böyleydi; durmadan, bir vergi kanunu çıkarıyoruz,
orasından, burasından değiştiriyor, tekrar tekrar yeni kanunlar çıkarıyoruz. Bu
niçin oluyor; çünkü, vergi sistemimiz artık, çok eskidi; ek maddeler, geçici
maddeler, ana maddeleri aşar hale geldi. Biraz önce, Sayın Açıkalın, Sayın Akif
Hamzaçebi, ben, arkadaşlarım -ki, bizim işimiz vergiciliktir- bir iki noktası,
neresi değişmişti diye bulmakta bile zorluk çektik. Onun için, hep önerimiz
şudur: Böyle, bütçeye ödenek yetiştirmek veya yeni yıla girerken bazı vergi
oranlarını artırmak için değil, ama, yeni baştan, sakin bir ortamda, bu vergi
kanunlarını ele almak ve yeniden yazmak lazım.
Bu nasıl olur; bir komisyon kurulur.
Elbette maliyeciler olur, elbette meslek odalarından temsilciler gelir,
sendikalardan gelir, üniversitelerden gelir; onlar, bir zaman sıkıştırması
olmadan, otururlar, dünyada neler oluyor, Türkiye'de neler oluyor, ona göre bir
vergi sistemini yeni baştan yazarlar; buraya gelir, beğenirsek, onu kabul
ederiz ve yeni bir sistem oluşur.
Maliye Bakanlığımızda, Vergi Konseyi adı
altında, bu yönde bir oluşum var -ben de, uzun süre orada çalıştım- ama, ne
yazık ki, o komisyon bu görevi yapamadı; sadece, günübirlik, önümüze gelen bazı
tasarılarla ilgili görüş bildirmekle yetindik. Eğer, böyle bir çalışmamız
olsaydı, bugün, burada, kırkambar niteliğinde, yama niteliğinde bir tasarıyı
görüşmek durumuyla karşı karşıya gelmezdik.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, bir vergi
reformu yapılması ihtiyacı açık. Bu vergi reformunda, bir kere, vergi yükü
azaltılmalıdır. Gerçekten, Türkiye'de, Türkiye'nin şartları düşünülürse, vergi
yükü, hem millî gelire göre yüksektir hem de şahıslar ve firmalar bazında
yüksektir. Bunu, mutlaka makul bir düzeye çekmek lazım ve vergide adaleti
sağlamak lazım.
Değerli arkadaşlarım da ifade etti, bizim
vergi sistemimiz, esas itibariyle, tüketim vergilerine ve vasıtalı vergilere
dayanıyor; yani, bir malı alırken, bir hizmeti yaparken, alırken vergiyi
ödüyoruz. Bu vergiler, tanımı gereği adaletsiz vergilerdir; çünkü, 1 kilogram
peynir alan işçi Ali bey de aynı vergiyi verir, Sakıp Sabancı da aynı vergiyi
verir; yani, bu vergiler, vasıtalı vergiler, vergi adaletinden ve vatandaşların
malî gücünden uzaktır, onunla irtibatlı değildir. Biz, gelirler üzerinden
yeteri kadar vergi alamadığımız için, vergi kayıp ve kaçağıyla yeteri kadar
mücadele edemediğimiz için, durmadan, Katma Değer Vergisi alalım, akaryakıt
üzerinden Özel Tüketim Vergisi alalım diye, adaletsiz bir şekilde vergi
sistemine yüklendikçe yükleniyoruz; bunun sonucu olarak da, bizim vergi
sistemimizde adalet kalmıyor.
Bir diğer önemli nokta, ekonominin bir
yarısından vergi alıyoruz, öbür yarısından vergi alamıyoruz; çünkü,
kayıtdışılık, Türkiye'de almış başını gitmiş. Öyle olunca ne yapıyoruz; bugün
görüşmekte olduğumuz tasarıda da yaptığımız gibi, kayıtlı sektör içinde
olanlar, yani zaten vergi vermek durumunda bulunanlar üzerinden biraz daha
vergi alıyoruz, biraz daha vergi alıyoruz; vergicilikte çok alışılmış bir
deyimle ifade etmek gerekirse, kümesteki kazlardan bir tüy, bir tüy daha
yolmaya devam ediyoruz.
Ayrıca, vergi sisteminin, basit ve kolay
olması lazım; yani, vatandaşların kolaylıkla anlayabileceği, kolaylıkla
uygulayabileceği bir sistem olması lazım. Zaman içinde, biz, durmadan
değişiklik yaptığımız için, bunun esas mantığını bozduk.
Değerli arkadaşlarım, çok acele kanunlar
çıkarıyoruz. Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu geç
saatlere kadar çalıştı, önünüzde bulunan raporu hazırladı; bugün, burada, bu
tasarıyı görüşüyoruz; hiçbirimizin, bunu yeteri kadar inceleme, değerlendirme
şansı olmuyor. Tabiî, biz, çalışmaktan kaçmıyoruz; zaten, bu Mecliste çalışan
insanların sayısı da bellidir; ama, çalıştığımızdan iyi sonuç almamız lazım,
çalışmamızın işe yaraması lazım; ama, hepimiz görüyoruz ki -komisyonda da
gördük, burada da görüyoruz- bazı düzenlemeler içimize sinmiyor; yani, bu,
iktidar-muhalefet meselesi de değil; arkadaşlarımın da içine sinmiyor; ama, bir
sıkıntı içindeyiz. İşte, 1 Ocaktan itibaren bu kanunun bazı maddelerinin
yürürlüğe girmesi lazım; o nedenle de, hemen görüşelim, kabul edelim deniliyor
ve bu tasarılar, müteakip düzenlemeleri kaçınılmaz hale getiriyor.
Değerli arkadaşlarım, önümüzde olan ve şu
anda görüştüğümüz kanun tasarısı da, yama niteliğinde bir tasarı; pek çok
konuyu düzenleyen bir tasarı. Bazı olumlu noktaları var: Mesela, teknoloji
geliştirme bölgelerinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnasına paralel olarak,
Katma Değer Vergisinde istisnalar uygulanması güzel, normal.
Yetersiz olmakla beraber, gerçekten çok
yetersiz olmakla beraber, serbest meslek kazançlarının belirlenmesinde, bazı
giderlerin indirilmesinin de kabul ediliyor olması olumlu; ama, burada, giyim
gibi, sağlık gibi, eğitim gibi bazı temel ihtiyaçların da düşülmesi lazım.
Orada, bazı düşürülen kalemler var; ama, bu, çok sınırlı; bunu, geniş bir
şekilde yapmamız lazım. Zaten, kimden düşeceğiz; kayıt içinde olan, yani,
vergisini ödeyen kesime bunları sağlayacağız; vergi dairesinin yolunu hiç
bilmeyenlere değil; onlar, ne gelirini gösteriyor ne giderini gösteriyor. Bizim
hep konuştuklarımız, mutlaka iyileştirme yapmayı düşündüğümüz kesim, vergi
ödeyen kesim.
Bir diğer önemli, güzel düzenleme, eski
eserlerin tamiri, onarımı, restorasyonu için yapılacak bağışların vergiden
düşülmesidir. Bunlar, hepimizin uzaktan, hali pürmelalini gördükçe üzüldüğümüz
tarihî eserlerimizin onarımına, restorasyonuna bir vesile olur, bir imkân
sağlarsa, bundan hepimiz seviniriz.
Yine, bazı sözleşmelerin Damga Vergisinden
istisna edilmiş olması da, olumlu düzenlemelerdir; ama bunun yanında, bazı,
vergiyi ağırlaştıran, arkadaşlarım da ifade etti, düzenlemeler var.
Hatırlarsanız, daha önce, bizim şirketlerden kâr payı elde eden kesim, eğer
vergiyi kaçırmıyorsa, yüzde 65'e varan vergi ödüyordu. Hükümet, iyi bir
yaklaşımla bunu yüzde 45'e indirmiş idi ve bunu da övünerek anlatmıştı, biz de
burada dinlemiştik; ama şimdi görüyoruz ki, hükümet, o ilkesinden, o iddiasından
vazgeçmiş, yüzde 30'a düşürdüğü Kurumlar Vergisini şimdi yüzde 33'e taşıyor,
artırıyor. Tabiî -zannediyorum temmuz ayında görüşmüştük bazı düzenlemeleri-
yüzde 65'ten yüzde 45'e düşürdüğümüz vergi yükünü daha ilk kalemde yüzde 3 gibi
artırmış oluyoruz; bu doğru bir yaklaşım değil, hem vergicilik açısından doğru
bir yaklaşım değil hem de Adalet ve Kalkınma Partisinin halka vaatleri
açısından doğru bir yaklaşım değil.
Değerli arkadaşlarım, bu vergi kanunu
tasarısında beyanname verme süreleri öne çekiliyor. 1950'den bugüne Gelir
Vergisi ve Kurumlar Vergisi yürürlüğe girmişti, 1950’den bugüne; yani elliüç
yıldır her vatandaşa sorsanız mart ayı dert ayı derler; çünkü 31 Marta kadar
beyannamenizi hazırlarsınız, götürür vergi dairesine verirsiniz ve ilk
taksitini ödersiniz. Yine elliüç yıldır, nisan ayı sonuna kadar Kurumlar
Vergisi beyannamenizi verir, ilk taksitini ödersiniz. Şimdi, hükümetimizin
getirdiği bu tasarıyla, bunlar onbeş gün öne çekiliyor; yani en geç 15 Marta
kadar Gelir Vergisi beyannamesini vereceksiniz, en geç 15 Nisana kadar Kurumlar
Vergisi beyannamesini vereceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, güzel bir söz
vardır, eski vergiler, eski ayakkabıya benzer. Böyle kolay kolay çıkarılıp
atılmazlar; çünkü eski ayakkabıya ayağınız alışmıştır, çok rahat edersiniz;
yeni ayakkabının bir fiyakası vardır; ama, ayağınızı sıkar. Şimdi, oturmuş, iş
dünyası biliyor, malî müşavirler biliyor, muhasebeciler biliyor, biz bunu onbeş
gün öne çekiyoruz... Bu, doğru değil arkadaşlarım.
Tabiî, Maliyede çalışan arkadaşlarımız, iş
dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunları bilmedikleri için, bir
muhasebecinin, bir malî müşavirin yaşadığı sorunları bilmedikleri için,
alıyorlar kâğıdı kalemi, onbeş gün öne çekelim, onbeş gün sona atalım... Tabiî,
eğer, kendileri de ayrılıp piyasaya çıkarlarsa, oradaki onbeş günün, oradaki
beş günün ne kadar önemli olduğunu o zaman görürler ve bizden daha fazla
eleştirmeye başlarlar, bu Maliye de ne biçim, gerçekleri bilmiyor diye; ama,
ben, bu camianın yıllarca başında bulunmuş, malî müşavirlerin, muhasebecilerin
birliğinin başında bulunmuş ve onu yaşamış bir arkadaşınız olarak söylüyorum
ki, bu, çok yanlış olmuştur.
Gene, Katma Değer Vergisinde, daha temmuz
ayında, her ayın 25'i olan beyanname verme süresini ayın 23'üne çekmiştik,
şimdi 20'sine çekiyoruz ve 1996 yılında gene buna benzer bir düzenleme buraya
gelmişti -İsmail Özgün arkadaşım hatırlattı, onunla da konuştuk, Sayın
Abdüllatif Şener de Maliye Bakanıydı- o zaman ben TÜRMOB Başkanıyken, bunu,
kuliste, arkadaşlarıma anlatmıştım ve o yanlıştan dönülmüştü. Şimdi
Parlamentonun içindeyim, komisyonda da arkadaşlarımıza anlattık, burada tekrar
anlatıyorum; ama, arkadaşlarımız kendilerine göre bir mantık kurmuşlar, bir
adım ileri gitmiyorlar; ama, bu, yanlış bir yol arkadaşlar. Bir süre sonra
göreceksiniz, tepkiler büyüyecek, iş dünyasından tepkiler gelecek,
muhasebecilerden, malî müşavirlerden tepkiler gelecek ve bu yanlış yoldan
döneceğiz; ama, akıllı insanlar yanlışı baştan görürler, dönerler, başka
insanlar da, ille duvara çarptıktan sonra geri dönerler.
Değerli arkadaşlarım, bu sürelerle ilgili
yanlıştan mutlaka dönülmesi gerektiğini düşünüyorum; biraz sonra bu konuda bir
önerge de takdim edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, size 1 dakika
eksüre veriyorum;
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki efendim.
Değerli arkadaşlarım, yine, mevduat faizi
sürelerinin uzatılması, kamu kâğıtlarındaki istisnaların uzatılması gibi,
zaten, artık, her yıl beklenen düzenlemeler de burada yapılıyor. Doğrusu, bu
düzenlemeleri niye hep bir yıl, bir yıl diye yaparız. İşte, Özel İletişim
Vergisinde Sayın Bakanımız "zaten her yıl uzatılıyor, onun için ben de
bunu sürekli hale getirdim" dedi. Tabiî, yanlış, bizim isteğimiz, bu
olağanüstü vergilerin yürürlükten kaldırılmasıdır; ama, pratik açıdan, her yıl
uzatacaksanız, sürekli yapmanız çok doğru. Bunları da sürekli yapalım; eğer,
bir süre sonra bu yöntemden vazgeçeceksek, getiririz burada değişiklik yaparız.
Her sene bütün iş dünyasını böyle bir beklentiye sokmak son derece yanlıştır.
Yine, burada, mahsuplarla ilgili bir
düzenleme getiriliyor. Bu da, Anayasa Mahkemesinden dönen Ek Taşıt Vergisi
Kanununa göre vergisini ödeyen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Ödenen Ek Taşıt Vergileriyle ilgili kanunu
Anayasa Mahkemesinin iptali sonucu, yasal niteliğini kaybeden vergilerin
mahsubunu öngörüyoruz. Tabiî, bu düzenleme, burada önemli bir haksızlığı da
beraberinde getiriyor. 2003'ün nisan ayında ödediğiniz parayı, 2004'ün ocak
ayında mahsup ediyorsunuz; Hazine bu parayı sekiz dokuz ay kullanmış oluyor.
Sizin, bir kuruş borcunuz olsa, bayağı önemli bir gecikme zammı ödüyorsunuz;
ama, Hazine size borçlu kaldığı zaman da bir günlük gecikme faizi ödemiyor. Bu
da büyük haksızlıktır. Vatandaşın hakkını teslim etmek açısından, burada, iyi
niyetli olarak, çıkan kanunlara güvenen, devletine güvenen, ülkesini seven bu
insanların dürüst davranışını ödüllendirecek bir yöntem de burada bulunmalıydı
ve zamanında vergisini ödeyenlere bir avantaj sağlanmalıydı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının 1 inci
maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 213 sayılı Kanunun 120 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Nakden veya mahsuben tahsil edilen
ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerde ve
kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinde,
düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esaslar
Maliye Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan; buyurun.
(Alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Sayın Başkan, süremi iyi kullanırım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben, iş âleminden
gelmiş bir milletvekili arkadaşınızım. Benim gibi, gerek İktidar Partisinde
bulunan gerekse muhalefette bulunan, iş âleminden gelen birsürü arkadaşım var;
hepsini saygıyla selamlıyorum.
Biraz sonra söyleyeceğim konu... Sayın
Başbakanımızın ve Sayın Maliye Bakanımızın, bütçe görüşmeleri sırasında, özel
sektöre ve iş âlemine bazı müjdeleri olmuştu. Kendilerine, iş âlemi olarak çok
teşekkür ediyorum; inşallah, bu müjdelerini en kısa zamanda yerine getirirler.
Ben, muhalefet partisinin bir milletvekili
olarak değil; ama, iş âleminden gelen bir arkadaşınız olarak, şunu söylemek
istiyorum; ben, haziran ayında, bir kanun teklifinde bulundum. Dedim ki, asgarî
ücretten alınan vergi oranı çok yüksek, sigorta primleri çok yüksek. 22
Haziran, 23 Haziranda bu kanun teklifini verdim.
Şimdi, bakıyorum, altı ay geçmiş. Zannederim,
ayın 30'unda asgarî ücret ilan edilecek. O asgarî ücretin de net rakamları
telaffuz ediliyor. Tabiî, gönlümüz istiyor ki, özel sektör, işçimize, bu 340
000 000, 350 000 000 veya 400 000 000'un çok daha fazlasını verebilme imkânına
kavuşsa.
Şimdi, sizden, şunu rica ediyorum: Asgarî
ücretin üzerinde bulunan, yani, 226 000 000 liralık net asgarî ücretin üzerinde
bulunan vergi yükü yüzde 15, sosyal sigortalar primi yüksek. Bu rakamlar, bir
de, eline geçmeyen paradan, yani, 396 000 000 liradan hesap etmeye
başlanılıyor.
Ben, bu son yapılan değişikliklerde,
asgarî ücretten alınacak olan verginin oranını falan göremedim; ama, bir
hatırlatma yapmak istiyorum. İş âlemi, artık, bu yüksek vergi yüklerini, asgarî
ücretin üzerindeki bu vergi yüklerini taşıyamaz hale geldi. Hep şikâyet
ediyoruz, kayıtdışına doğru gidiyor diyoruz.
Samimî olarak söylüyorum. Ben, burada,
kayıt içinde bulunan işverenlerin temsilcisiyim. Hiçbir zaman tasvip etmiyorum,
ne vergide ne sosyal sigortalar priminde ne de... Kayıtsız işçi çalıştıranların
temsilcisi olarak burada bulunmuyorum; ama, çok rica ediyorum, bir Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili olarak, bir işveren olarak, diliyorum ki, bu vergi
kanunları geçerken, ayın 30'unda da ilan edilecek olan asgarî ücrette, lütfen,
bu dikkate alınsın.
Devlet sosyal olmalıdır; yani, işverenin
bu yükünü hafifletmelidir. Bakın, söyleyeyim; bir ana ücret var, bir de dana
ücret var. Toplusözleşmeye tabi olan işverenlerimiz iyi bilirler; ana ücret
durur, dana ücret çoktan geçmiştir o ücreti.
Son yapılan hesaplara göre, 226 000 000
liralık asgarî ücretin brütü 590 000 000 liradır. İnşallah, 400 000 000
dersiniz, 450 000 000 dersiniz, seviniriz buna; ama, hesap ediyorum, o zaman
işverene bunun maliyeti 1 milyar liraya çıkar. Bunu azaltmamız lazım Sayın
Bakanım. Bu biraz sizin Bakanlığın kesesinden harcanıyor; ama, lütfen, asgarî
ücret alan arkadaşlarımızın vergi yüklerini, Sosyal Sigortalar Kurumu
primlerini azaltınız.
Tahmin ediyorum, bu müjdelerin içerisinde
bu da vardı ve bu da gelecektir; ama, ben, bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Artık, işveren, işçinin bu yüklerini kaldıramaz haldedir. Bakın, hepimiz işçi
çalıştırıyoruz. Gönlümüz istiyor ki, bugünkünden fazla işçi çalıştıralım. İşçi
geliyor "ben onu bunu bilmem arkadaş, cebime ne girecek" diyor.
Tamam, biz kanuna saygılı işvereniz; tutuyoruz, bordrosunu yapıyoruz
"arkadaş senin eline 350 000 000 lira geçecek" diyoruz ve üstüne bindirmeye
başlıyoruz diğer giderleri. Sayın Bakanım, samimî söylüyorum, bindirdiğimiz bu
rakamlarla beraber, işçinin yükü taşınmaz hale geldi. Buna bir çare bulun da,
bu kayıt dışında olan işçileri kayda alalım. İşte, sigorta primlerinin gerçeğini
alın, verginin gerçeğini alın. Sayın Bakanım, sizden rica ediyorum, sizin
sempatik tavrınıza da sığınarak rica ediyorum; lütfen, bu vergileri düşürün.
Bunu göremedim bu vergi kanunlarının içerisinde.
Ben, haziran ayında verdim hem sigorta
primleri hem de vergilerle ilgili kanun teklifimi. Bakın, bunu, muhalefetten
geldi diye mi dikkate almıyorsunuz acaba? Ben bir milletvekili olarak kanun
teklifi verdim altıncı ayda. Şimdi, herhalde bu düzenlenecek, bunları
indireceksiniz. Ee, ne olur canım, bu çorbada bizim de tuzumuz bulunsun, bu
kanun çıkarılırken bizim de etkimiz olsun! Bu teklifte 60 - 70
milletvekilimizin imzası var, altıncı ayda vermişiz. Bunu lütfen dikkate alın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Eskiyapan, teşekkür
ediyorum.
2 nci madde üzerinde başka söz talebi?..
Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 40 ıncı maddesine birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Maliye Bakanlığı, ödemenin özel
ödeme şekilleri kullanılmak suretiyle yapılması zorunluluğunu getirmeye
yetkilidir. Bu yetki; tahsil daireleri, amme alacağının türü, ödeme zamanı ve
bulunduğu safhalar itibarıyla topluca veya ayrı ayrı kullanılabilir."
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 6183 sayılı Kanunun 51 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 51.- Amme alacağının ödeme
müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için
ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden
gecikme zammı günlük olarak hesap edilir.
Gecikme zammı bir milyon liradan az
olamaz.
Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca belirlenen
oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan amme
alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların dışındaki ceza
mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez.
Bakanlar Kurulu, gecikme zammı oranlarını
aylar itibarıyla topluca veya her ay için ayrı ayrı, yüzde onuna kadar
indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme zammı asgari tutarını iki katına kadar
artırmaya, ayrıca gecikme zammı oranını aylar itibarıyla farklı olarak
belirlemeye ve gecikme zammını bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı
aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde Komisyonun bir söz talebi var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, birinci paragrafın üçüncü
satırında "her ay için ayrı ayrı yüzde dört" ifadesinden sonra
"oranında" ibaresinin gelmesi gerekiyor; bunu bir redakte etmek
gerekiyor efendim.
BAŞKAN - "Amme alacağının ödeme
müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için
ayrı ayrı yüzde dört oranında gecikme zammı tatbik olunur" şeklinde,
maddenin giriş kısmı düzeltilmiştir.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; buradaki düzenleme, gecikme zammının,
gecikme faizlerinin nasıl hesaplanacağına dair bir düzenleme. Eskiden, aylık
olarak bu dikkate alınıyordu; yani, ay kesirleri tama iblağ edilmek veya
düşürülmek suretiyle hesaplanıyordu. Şimdi, artık, teknoloji geliştiği için
"bunu günlük olarak hesaplayalım" diyor arkadaşlarımız; çok doğru bir
yaklaşım; ama, burada, bir bileşik faiz getiriliyor; bu çok yanlış. Değerli
arkadaşlarım, bu uygulama geçmişte de vardı ve 1994'te, zannediyorum,
kaldırıldı; çünkü, faizin de faizini hesapladığınız zaman anaparanın üstüne çok
fazla gecikme faizi biniyor ve mükellefte öyle bir izlenim doğuyor, öyle bir
karara varıyor; diyor ki: "Artık, 100 milyarlık vergi borcuma karşılık 500
milyarlık gecikme zammı binmişse, ben bunu hiç ödemeyeyim." Arkasından da,
yok, af çıkaralım, yok, vergi barışı çıkaralım, bunlar ödenmiyor diye bir
beklenti hâsıl oluyor.
Bir diğer önemli nokta; geçmiş dönemde,
mükellefler, vergide anaparayı ödemek suretiyle gecikme zammı ödemekten
kurtulurlardı; yani, onun üzerinden anapara ödendiği için, ek bir faiz, ek bir
zam uygulaması olmazdı. Şimdi, herhangi bir parayı yatırdığınız zaman, oransal
olarak onun bir bölümü anaparaya mahsup edilir, bir bölümü de gecikme zammına
mahsup edilir. O nedenle, yani "gecikme zamları bir kenarda dursun; ben,
anaparayı ödeyip kurtulayım" demek mümkün değildir; bu düzenleme
yapılmıştır.
Şimdi, burada, bileşik faiz ödemesi son
derece sakıncalıdır. Bakanlar Kuruluna bu yetki veriliyor. Biz, komisyonda da
ifade ettik. Eğer, bunu sürekli alacaksanız, o zaman niye yetki alıyorsunuz;
buraya "bileşik faiz uygulanır" deyin. Uygulamayacaksanız, niçin
yetki alıyorsunuz?! Buna ihtiyaç yok. Bu, bir banka işlemi değil değerli
arkadaşlarım. Vatandaş, beyan eden vatandaş vergi borcunu zamanında ödemek
ister; cezaya muhatap olmak istemez, gecikme zammı, gecikme faizi ödemek
istemez. Bu, vergi kaçırmak değil. Hani, vergi yüzsüzü filan diye de kamuoyunda
bir niteleme var; bu yanlış. Vergi yüzsüzü, esas, hiç vergi ödemeyendir,
vergiyi kaçırandır. Bu, gitmiş, namusuyla "ben esnaf olarak şu işi yaptım,
şu kadar para kazandım, şu kadar vergi borcum var" demiş; ama, dara
düşmüş, güç durumda kalmış, vergisini zamanında ödeyememiş; onun üzerinden
gecikme zammı hesaplanıyor. Bu gecikme zammını, bir de, o zammın üstünden de
zam koyarak hesapladığınız zaman, çok fazla bir meblağ ortaya çıkıyor ve
vatandaşlar bunu ödeyemiyor.
Onun için, bu bileşik faiz uygulamasından
kesinlikle vazgeçilmelidir, bu yola gidilmemelidir. Bu, banka değildir; bu, bir
kredi işlemi değildir; bu, bir vergi borcudur; sizin zorla aldığınız bir paranın
üzerine konulan gecikme zammıdır. Bu zammın üzerinden de ben zam uygulayacağım
derseniz, bu bir vergi zulmüne döner, bu bir vergi terörüne döner. Bundan
kaçınmak lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan; sadece bir hususa dikkati çekmek için söz aldım.
Şimdi, bu maddeyle, Bakanlar Kuruluna,
gerektiğinde bileşik faiz uygulama yetkisi alınıyor. Oysa, Anayasanın 73 üncü
maddesine göre, malî yük getiren bütün uygulamaların alt ve üst sınırları
belirtilmek kaydıyla ancak Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir. Burada alt ve
üst sınırlar belirtilmediği için, yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırılık
oluşturacağını düşünüyorum.
Bu vesileyle, beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür
ediyorum.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- 6183 sayılı Kanunun 103 üncü
maddesinin birinci fıkrasına (10) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki
(11) numaralı bent eklenmiştir.
"11. Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta
bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- 25.10.1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının
son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu gibi sebeplerle fazla ödenen
vergiler Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre ilgililere
iade edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 3065 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile
geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı mallar,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8.- 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve (4) numaralı fıkrasının (g)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, fıkranın mülga (ı) bendi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiş ve fıkraya aşağıdaki (n) bendi eklenmiştir.
"b) Kanunların gösterdiği gerek
üzerine bedelsiz olarak yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları, yukarıda sayılan
kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet
ifaları ile fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulanan
dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde
bağışlanan gıda maddelerinin teslimi,"
"g) Külçe altın, dore külçe altın,
külçe gümüş, döviz, para, damga pulu, harç pulu, değerli kâğıtlar, hisse
senedi, tahvil ile metal, plastik, kâğıt, cam hurda ve atıklarının
teslimi,"
"ı) Serbest bölgelerde verilen
hizmetler, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında
yapılan hizmetler,"
"n) Basın, Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğüne verilen haber hizmetleri."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9.- 3065 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesinin (2) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. Bir vergilendirme döneminde
indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri
dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde,
aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez. Şu kadar ki 28 inci
madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve
hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme
döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı
aşan vergi bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve
katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli
kuruluşlar ile sermayesinin % 51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya
özelleştirme kapsamında bulunan işletmelerden temin ettikleri mal ve hizmet
bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödenir. Yılı içinde mahsuben iade
edilemeyen vergi nakden iade edilir. Maliye Bakanlığı bu fıkranın uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları tespit etmeye yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10.- 3065 sayılı Kanunun 32 nci
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Şu kadar ki yurt içi teslimleri ve
ifaları kısmi istisna kapsamına giren mal ve hizmetlerin ihracında bu madde
hükmü uygulanmaz.
Maliye Bakanlığı katma değer vergisi
iadesini, hak sahiplerinin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve
katma bütçeli daireler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli
kuruluşlar ile sermayesinin % 51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya
özelleştirme kapsamında bulunan işletmelerden temin ettikleri mal ve hizmet
bedellerine ilişkin borçlarına mahsup suretiyle sınırlayabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11.- 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 20. - 1. 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununa göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan
girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu
süre içinde münhasıran bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri
yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol
uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden
müstesnadır.
Maliye Bakanlığı; program ve lisans
türleri itibarıyla istisnadan yararlanılacak bedele ilişkin olarak asgari sınır
belirlemeye, istisna uygulanacak yazılım programlarını tanımlamaya ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit
etmeye yetkilidir.
2. Bu Kanunun yayımı tarihine kadar
gerçekleşen ve hem tam istisna hem
kısmi istisna kapsamına giren işlemlere ilişkin olarak yüklenilen vergiler Katma
Değer Vergisi Kanununun 32 nci maddesine göre iade edilir.
3. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce
başlayan inşaat taahhüt işlerinde Katma Değer Vergisi Kanununun 16 ncı
maddesinin (1) numaralı fıkrasının bu Kanunla değiştirilmeden önceki (c) bendi
hükmü uygulanır.
4. 2003 takvim yılında gerçekleştirilen
indirimli orana tâbi işlemlerle ilgili iade taleplerinde, Katma Değer Vergisi
Kanununun 29 uncu maddesinin 2 numaralı fıkrasının bu Kanunla değiştirilmeden
önceki hükmüne göre işlem yapılır."
BAŞKAN - 11 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek.
Sayın Kepenek, şahsınız adına da söz
talebiniz vardır; ikisini birleştirerek sürenizi başlattım.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli
milletvekili arkadaşlarım, değerli izleyenler; ben de sözlerime başlarken,
ülkemizin siyasetinde, sanatında, kültüründe büyük katkıları olan iki
büyüğümüz, eski Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü ve İstiklal Marşı şairimiz Mehmet
Âkif Ersoy'un anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu
vurgulamak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz tasarının 11 inci ve 43 üncü
maddeleriyle sağlanan teknoloji teşvikleri çok doğru, çok olumlu ve çok
gereklidir. Bu, hem benim kişisel kanımdır hem de Cumhuriyet Halk Partisinin
geleneksel görüşüdür; doğrudur. Ancak, 11 inci maddenin ikinci paragrafında
yazılan sözcüklerin, Anayasa hukuku yönünden tartışılabilir tarafı olup
olmadığını incelemek, ayrıca hukukçuların işidir.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme
gerekliydi, gereklidir; ancak, yeterli değildir. Yetersizlik sayısaldır,
yetersizlik kurumsaldır, yetersizlik politikadadır, yetersizlik siyasettedir.
Türkiye'de, üzülerek belirteyim ki, bilim ve teknoloji alanındaki destekler,
teşvikler, sayısal olarak yetersizdir. Biraz önce, bu işin eşgüdümünü,
koordinasyonunu yapan TÜBİTAK'tan aldığım veriler şunu gösteriyor: 1991'den bu
yana gerek TTGV, gerek TİDEP yoluyla, TÜBİTAK'ın eşgüdümünde sağlanan ar-ge
teşviklerinin toplamı 600 000 000 doların doların altındadır. Bu, hiçbir Avrupa
ülkesiyle karşılaştırılmayacak kadar düşük bir sayıdır, hiçbir Avrupa Birliğine
aday üye ülkeyle karşılaştırılmayacak kadar az bir tutardır. O nedenle, verilen
teşvikler, gerekliydi -tekrar edeyim- ama, yetersizdir.
Şimdi, eksik olan nedir; eksik olan
-galiba, burada ikinci veya üçüncü kezdir vurguluyorum- iktidarın, hükümetin
doğru dürüst, kapsamlı, düzgün bir bilim ve teknoloji politikası olmayışıdır,
bunun yokluğudur. Tek tek taşlarınız güzel olabilir, tek tek iyi işler
olabilir; ama, bunları bir bütünlük içinde duvar yapamıyorsanız, bir örgü
öremiyorsanız, başarılı olma şansınız yoktur.
Burada, kapsamdan kastedilen, kapsamla
söylenen nedir? Kapsamla öngörülen, söylenen şudur: Bilim ve teknoloji
gelişmelerinin, oluşumlarının üç ayağı vardır. Bunlar, mal ve hizmet
üreticileridir, üniversitelerdir ve bir de devletin araştırma geliştirme
kuruluşlarıdır. Bunlar size çok soyut gelebilir, somutlayalım; tarım araştırma
birimleri, Hıfzıssıhha Enstitüsü, MTA ve benzerleri.
Şimdi, başarılı bir ar-ge politikası,
bütün bu kurumların, üniversitelerle birlikte ve üreticilerle birlikte, ar-ge
mantığıyla, yani, araştırma ve yenilik mantığıyla, etkin, verimli bir işbirliği
içine girilmesini gerektirmektedir. İktidar Partisinin böyle bir programı,
böyle bir tasarımı, böyle bir anlayışı ve politikası bugüne kadar ortaya çıkmış
değildir ve yoktur. İşin özü, bu üçlünün, yani, üreticilerin, devletin elindeki
araştırma kurumlarının ve üniversitelerin işbirliğini, bir ağ gibi çalışmasını
ve eşgüdüm içerisinde üretken olmasını sağlayacak bir mekanizma, bir süreç
yaratılamamıştır. En büyük eksiğiniz budur.
Şimdi, bu eksiğin giderilmesi yönünde de,
çok fazla yol alınmadığı, tam tersinin yapıldığı, son TÜBİTAK olayıyla bir kez
daha kanıtlanmıştır. TÜBİTAK, yedi ay felç edilmiştir, çalıştırılmamıştır.
Bunun karşılığında, Türkiye'nin bilim insanlarının, Avrupa'da ve başka yerlerde
ülkemizi tanıtma ve oradaki projeleri ve gelişmeleri izleme yönündeki
çabalarına sekte vurulmuştur, bunlar engellenmiştir ve Türkiye'nin beyni, bilim
ve araştırma beyni, yedi ay felç edilmiştir. Bu felcin yaratacağı çok olumsuz,
çok ters, çok yıkıma yönelik sonuçları, toplum olarak, önümüzdeki yıllarda,
korkarım, yaşayacağız ve bundan, ülkemiz, bütünüyle zarar görecektir. Ben,
TÜBİTAK'a şunlar atanmıştır, bunlar gitmiştir gibi, polemiklere girmiyorum;
ama, bu kürsüde, şunu tekrar ediyorum: TÜBİTAK yönetimine indirilen darbe,
Türkiye bilim dünyasına indirilen en büyük darbedir, bir yıkımdır ve bunun,
ağır bir faturası vardır, hepimize çok ağır faturası vardır, çok ağır bedeli
vardır. Bu yanlışlık, büyük yanlışlıktır.
Şimdi -devam ediyorum- ne yapmak gerekir,
nasıl bir yol tutulması gerekir?
Değerli arkadaşlar, sözünü ettiğim bu
üçlünün destekleyici çerçevelerinin olması gerekir. Bunlardan bir tanesi,
finansman desteğidir. Görüşmekte olduğumuz tasarının iki maddesi, bu yönde,
destek değil, teşvik edici öğeler taşımaktadır. Oysa, yapılması gereken, onun
ötesinde bir destek sağlamanın yollarını bulmaktır, finansal destek sağlamanın
yollarını bulmaktır. Neden gereklidir bu; şunun için gereklidir: Politika
bakımından, eksik olan bir başka boyut da budur. Türkiye, teknolojisini, esas
olarak dışarıdan alıyor, transfer ediyor. Geçmişte, pek çoğunuzun gençliğinde
ya da çocukluğunda, anahtar teslimi fabrika satın alabilirdiniz. Günümüzde,
anahtar teslimi fabrika satın alma şansı kalmamıştır. Neden kalmamıştır; çünkü,
üretim işi bir süreçtir, yani proseslerden oluşan bir süreçtir, bilgisayar
ağırlıklıdır, teknoloji ağırlıklıdır, mal ve hizmet üretiminin niteliği
değişmiştir. Türkiye girişimcileri, üreticileri bu bilinçle hareket etmek
zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde, Türkiye, her yıl, dışarıya milyarlarca
dolar yenilik, teknoloji, araştırma, geliştirme bedelini akıtmak, vermek
zorunda kalacaktır. Türkiye, dünya ölçeğinde üretim süreçlerine beyniyle değil,
çoğunlukla, yalnızca eliyle katılan bir kitle, bir toplumsal yapı konumu
kazanacaktır. Bu büyük bir eksikliktir, bu büyük bir yetersizliktir. Bunun
giderilmesinin yolu, kapsamlı, düzgün bir politika oluşturmaktan geliyor.
Teknoloji süreçtir dedik. Teknoloji
pahalıdır dedik. Teknolojinin bir başka boyutu var; teknolojide, yenilikte,
bilimde, insan beyni ile sermaye iç içedir, birliktedir. Biz, okullarda hep
şunu vurguladık: Emekgücü-sermaye gücü. Şimdi, bilim ve teknoloji ile bu
ikilinin evliliği, birlikteliği söz konusudur. Bu birliktelik şunu getiriyor:
Hemen her yerde, her noktada bu vurgulanıyor. Yatırım olarak çok az bir yatırımla
çok büyük bir katmadeğer elde ediyorsunuz. Şimdi, az bir yatırımla büyük
katmadeğer elde etmenin yolu buradan geçiyorsa, bu alana önem vermemiz
gerekiyor. Finansman kısmını söyledim, Sayın Bayraktar.
Önem verilmesi gereken ikinci alan
eğitimdir. Eğitimden kastettiğimiz şudur: Çocuklarımızın ve gençlerimizin
eleştirel bir bakışla dünyaya bakması, araştırmacı olarak yetişmesi, beynini
taa başından beri iyi kullanması ve yeteneklerini... Onların yeteneklerini en
üst düzeyde geliştirmek, toplum olarak hepimizin görevidir. Bu, eğitimde fırsat
eşitliğini gerektirir; bu, eğitimde kız-erkek ayırımı yapmadan bütün çocukların
ve gençlerin bu sürece katılmasını sağlamayı gerektirir; bu, başka bir şey daha
gerektirir; bu, çocukların, bu gençlerin dünyaya bakışının özgürleşmesinin
önündeki her türlü -aile, gelenek, başka şey- engelin azaltılmasını ve giderek
kaldırılmasını gerektirir. Türkiye, çok iyi sanatçı olacak birilerini, çok iyi
bir roman yazarını, çok iyi bir müzisyeni, kırsal kesimde okuryazar olmayan bir
durumda tutma hakkına hiç sahip değildir. Çok iyi bilgisayar uzmanı veya doktor
olacak bir çocuğu sanayi çarşısında yedek parçacı durumunda tutmak, en büyük
ulusal kayıptır, ulusal varlığın kaybıdır. Bunların önlenmesi gerekir. Bunların
önlenmesinin yolu -tekrar tekrar vurguluyorum- bir bütünlük içinde ve kapsamlı
bir politikayla bu işe bakılmasını zorunlu kılıyor. Türkiye, bu bağlamda çok
iyi, çok doğru işler yapıyor denemez.
Son bir noktaya daha değineyim, Avrupa
Birliği toplantılarında ve OECD toplantılarında Türkiye'nin bu büyük eksiği sık
sık vurgulanıyor. Hükümetimiz, bilmem 6 ncısı, 7 ncisi söz konusu olan uyum
paketleri hazırlıyor.
Değerli arkadaşlar, burada ikinci kezdir
vurguluyorum, uyum paketlerinin bir tanesi de, Kopenhag Kriterlerinde aday
ülkeler için öngörülen Avrupa'ya ekonomik uyum konusudur. Türkiye'nin bu alanda çok somut, çok doğru
hazırlıklar yaptığı kanısında değilim. Bakınız, Kopenhag Kriterlerinde
"eğitim, altyapı, araştırmayı da içeren fizikî ve beşerî sermayenin
artırılması" deniliyor. Şimdi soruyorum: Biz, bir yıldır bu konuda ne
yaptık; çok fazla bir şey yapmadık, hiçbir şey yapmadık.
İkincisi, mal ve hizmet üreticisi
firmaların -iyi dinleyin bunu- teknoloji ve uyum sağlama kapasitelerinin
artırılması; bu, Kopenhag Kriteridir. Türkiye'nin bu konuda da çok fazla iş
yaptığı, somut adımlar attığı söylenemez. Bunun yerine, TÜBİTAK ile uğraşalım,
kurumları parçalayalım, oradakileri biz atayalım, gerisi ne olursa olsun
mantığı, çok haksızdır, çok yanlıştır ve Türkiye'yi iyiye götürmez, kötüye
götürür.
Sözlerime son verirken, tasarının otomobil
vergileri bölümüyle ilgili olarak seçmenlerden gelen bir şikâyeti söyleyeyim,
daha doğrusu, halkımız, bu konuda kamuoyuna yansıyan düzenlemelerin çok ağır,
çok haksız ve çok yanlış olduğunu vurguluyor. Umarım, iki grubun anlaşmasıyla
bu konuda düzeltme yapılır; fatura değeri, kasko değeri gibi değerler öne çıkar
ve bu yanlış, bir başka yanlış yapılmadan düzeltilir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri, değerli izleyenler; ben de, yeni yılın, sizlere, ülkemize, tüm
insanlığa dostluk, barış, kardeşlik getirmesini diliyorum; iş ve aş
sorunlarının çok azaldığı bir Türkiye dileğiyle sizlere saygılar, sevgiler
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kepenek, teşekkür ediyorum.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12.- 31.12.1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
bent eklenmiştir.
"10. Fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda maddelerinin maliyet
bedeli."
BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13.- 193 sayılı Kanunun 68 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 68. - Serbest meslek
kazancının tespitinde aşağıda yazılı giderler hasılattan indirilir:
1. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi için ödenen genel giderler
(İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için
ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını
indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı
kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın
yarısını gider yazabilirler.).
2. Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya
iş yerinin müştemilatındaki iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri,
sigorta primleri ve emekli aidatı (bu primlerin ve aidatın geri alınmamak üzere
Türkiye'de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş
olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları
şartıyla) ile 27 nci maddede yazılı giyim giderleri.
3. Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve
ikamet giderleri (seyahat maksadının gerektirdiği süre ile sınırlı olmak
şartıyla).
4. Mesleki faaliyette kullanılan tesisat,
demirbaş eşya ve envantere dahil taşıtlar için Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre ayrılan amortismanlar (amortismana tâbi iktisadi kıymetlerin elden
çıkarılması halinde aynı Kanunun 328 inci maddesine göre hesaplanacak zararlar
dahil).
5. Kiralanan veya envantere dahil olan ve
işte kullanılan taşıtların giderleri.
6. Alınan mesleki yayınlar için ödenen
bedeller.
7. Mesleki faaliyetin ifası için ödenen
mal ve hizmet alım bedelleri.
8. Serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla
emekli sandıklarına ödenen giriş ve emeklilik aidatları ile mesleki
teşekküllere ödenen aidatlar.
9. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi için ödenen meslek, ilan ve reklam vergileri ile iş yerleriyle
ilgili ayni vergi, resim ve harçlar.
10. Mesleki faaliyetle ilgili olarak
kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen tazminatlar.
Her türlü para cezaları ve vergi cezaları
ile serbest meslek erbabının suçlarından doğan tazminatlar gider olarak
indirilemez."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14.- 193 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinin ikinci alt bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki alt bentler eklenmiştir.
"Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde ve denetiminde
bulunan mazbut vakıflar ile belediyeler dahil diğer kamu kurum ve kuruluşları
adına kayıtlı olan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
nezdinde eski eser tescilli abide
eserlerin; bakımı, onarımı, restore edilmesi ve yaşatılması amacıyla
abide eserin kayıtlı olduğu kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların
tamamı yıllık beyanname ile bildirilen gelirden indirilir.
Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı
faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve
esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda maddelerinin maliyet bedelinin tamamı,
yıllık beyanname ile bildirilen gelirden indirilir."
BAŞKAN - 14 üncü madde üzerinde, şahsı
adına, Karabük Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan.
Sayın Ceylan, buyurun.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET CEYLAN (Karabük) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; konunun önemine binaen, görüşmekte olduğumuz
tasarının 14 üncü maddesiyle ilgili, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi, öncelikle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
maddeyle, ülkemizde sahip olduğumuz ata yadigârı çok sayıdaki vakıf ve tarihî
eserlerin bakımı, onarımı ve restorasyonu konusunda çok önemli bir imkân
getirilmektedir. Bilindiği gibi, ülkemizde halen yaklaşık 20 000'i İstanbul'da
olmak üzere, toplam 60 000'i aşkın sayıda, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu tarafından koruma altına alınmış, tescilli vakıf eseri ve tarihî eser
sayısı bulunmaktadır.
Tabiî ki, ata yadigârı bu tarihî eserler,
maalesef, zaman içinde çeşitli gerekçelerle yeterince bakılamadığı için, bugün
yok olmayla karşı karşıya bulunmaktadır. Bunlar, bize atalarımızdan yadigâr
olan eserlerdir ve korunması gereken vakıf ve tarihî eserlerdir diye
düşünmekteyiz. Bu açıdan da, bu eserlerin korunup kollanarak, tamiratı
yapılarak, restorasyonu yapılarak gelecek kuşaklara aktarılmasının bize düşen
en önemli görevler arasında bulunduğu kanaatindeyim.
Özetle, işte bu maddeyle, Vakıflar Genel
Müdürlüğümüze ait mazbut vakıflar ile belediyeler dahil diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının bünyesinde bulunan ve Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına
alınmış tescilli yapıların onarımı, restorasyonu, bakımı konusunda yapılan
bütün masraf ve bağışların Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi matrahından
düşürülmesi imkânı getirilmektedir. Son derece önemli bir düzenleme diye düşünmekteyim. Bu alanda yıllardır beklenen
bir gelişmedir bu. Bu eserlerin yaşatılması, onarılması konusunda önemli
gelişmeler sağlayacak bir madde diye düşünmekteyim; o açıdan, son derece önemli
görmekteyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
maddeyle, tabiî, bundan sonra, ecdat yadigârı, ata yadigârı bu tür vakıf
eserlerimiz ve tarihî eserlerimiz artık yok olmayacaktır; onarılıp, restore
edilerek, gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarma imkânı bulacağız.
Tabiî ki, bu maksatla yapılacak bağışların
her türlü bağış ve onarım harcamalarının Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi
matrahından düşürülmesi imkânı getirilmektedir. Bundan sonra da, bu tür
eserlerin onarımı ve restorasyonu hızlanacaktır diye düşünmekteyim; bu
vesileyle, tabiî ki, bize, bu eserleri yadigâr bırakan, miras bırakan
ecdadımızı sevindirmiş ve onların ruhunu da şad etmiş olacağız diye
düşünmekteyim.
Yine, maddeye, dün akşam, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir başka fıkra eklenmiştir; fakirlere yardım amacıyla gıda
bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara, Maliye Bakanlığınca
belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda maddelerinin maliyet
bedelinin tamamının, yıllık beyannameyle bildirilen gelirden indirilmesi imkânı
getirilmiştir. Bu da son derece yerinde bir düzenlemedir diye düşünmekteyim.
Bundan sonra, ihtiyaç sahibi muhtaç insanlara gıda yardımı konusunda yardım
yapacak ve gıda bankacılığı konusunda faaliyet gösterecek vakıf ve derneklere
yapılacak tüm bağışların da vergiden, matrahtan düşürülmesi imkânı
getirilmektedir. Son derece yerinde, yararlı bir düzenleme diye düşünmekteyim.
Tasarının hayırlı olmasını diliyorum. Eski
eserlerimizin tescili, onarımı konusunda yararlı bir düzenleme diye
düşünmekteyim; tekrar hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ceylan.
14 üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 15.- 193 sayılı Kanunun 121 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Maliye Bakanlığı; iadeyi mahsuben
veya nakden yaptırmaya, inceleme raporuna, yeminli mali müşavir raporuna veya
teminata bağlamaya ve iade için aranılacak belgeleri belirlemeye yetkilidir.
Bu yetki; kazanç türlerine, iade
şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki statüsüne göre ayrı
ayrı kullanılabileceği gibi belli hadler çerçevesinde de kullanılabilir.
Mahsuben iade işlemi, aranan tüm
belgelerin tamamlanması koşuluyla, yıllık gelir vergisi beyannamesinin
verildiği tarih itibarıyla yapılır. İkmalen veya resen yapılan tarhiyatlarda
mahsup işlemi, mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak
vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Aranan
belgelerin tamamlanması aşamasında yapılan tahsilatlar yönünden düzeltme
yapılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..
Yoktur.
15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16.- 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendinin ikinci alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent
eklenmiştir.
"Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idaresinde ve denetiminde bulunan mazbut vakıflar ile belediyeler dahil diğer
kamu kurum ve kuruluşları adına kayıtlı olan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu nezdinde eski eser tescilli
abide eserlerin; bakımı, onarımı, restore edilmesi ve yaşatılması
amacıyla abide eserin kayıtlı olduğu kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve
yardımların tamamı kurum kazancının tespitinde gider kaydedilir."
BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi konuşacaklar.
Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 16 ncı maddesine
ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerimi çok
kısa sürede tamamlayacağım.
Bu madde, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
idaresinde veya denetiminde olan mazbut vakıflar ile belediyeler de dahil olmak
üzere kamu kuruluşlarının mülkiyetindeki taşınmazlardan Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu nezdinde tescilli olan eski eserlerin bakımı,
onarımı ve restorasyonu için yapılacak harcamaların kurum kazancının tespitinde
gider olarak dikkate alınacağını düzenliyor. Bu, son derece olumlu, doğru bir
düzenlemedir. Biraz önce, buna yönelik olarak benzer bir maddeyi 14 üncü madde
olarak, Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikler kapsamında kabul ettik.
Belirtmek istediğim husus şudur:
Türkiye'de, gerçekten, tescilli eski eser sayısı onbinlerle, belki yüzbinlerle
ifade edilecek düzeydedir. Anadolu'nun hemen her semtinde, büyük kentlerimizde,
özellikle de İstanbul'da çok fazla sayıda tescilli eski eser vardır. Madde, bu
eserlerden, sadece Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetiminde olan mazbut
vakıflara kayıtlı olan taşınmazlar ile belediyeler ve diğer kamu kuruluşlarının
mülkiyetindeki taşınmazları kapsamına alıyor. Oysa, özel kişilerin mülkiyetinde
olup, tescilli olan, tescilli eski eser olan çok fazla sayıda taşınmaz vardır.
İstanbul'daki eski semtlerin kente kazandırılamayışının temel nedenlerinden
birisi budur; çok fazla sayıda eski yapı vardır; ama, sahiplerinin bunu
onaracak ekonomik güçleri yoktur. Bu binaları kente kazandırabilmek için,
ekonomik gücü olmayan bu insanların yapamadıkları restorasyon harcamalarının
bir başkası tarafından yapılması halinde, bunların da, Gelir ve Kurumlar
Vergisine ilişkin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekir.
Bu düzenleme, bu yönüyle doğru olmakla
birlikte, eksik bir düzenlemedir.
Umarım, gelecekte yapılacak olan vergi yasası değişikliklerinde bu husus da
dikkate alınarak, bu binaların kent yaşamımıza kazandırılması, insanımızın
layık olduğu bir konfora ve görünüme kavuşturulması için gerekli düzenlemeler
yapılır.
Bunun için söz aldım; hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür
ediyorum.
16 ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17.- 5422 sayılı Kanunun 44 üncü
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Maliye Bakanlığı; iadeyi mahsuben
veya nakden yaptırmaya, inceleme raporuna, yeminli mali müşavir raporuna veya
teminata bağlamaya ve iade için aranılacak belgeleri belirlemeye yetkilidir.
Bu yetki; kazanç türlerine, iade
şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki statüsüne göre ayrı
ayrı kullanılabileceği gibi belli hadler çerçevesinde de kullanılabilir.
Mahsuben iade işlemi, aranan tüm
belgelerin tamamlanması koşuluyla, yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin
verildiği tarih itibarıyla yapılır. İkmalen veya resen yapılan tarhiyatlarda mahsup
işlemi, mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi
dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Aranan belgelerin
tamamlanması aşamasında yapılan tahsilatlar yönünden düzeltme yapılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18.- 5422 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 32.- 2004 yılı
kazançlarının vergilendirilmesinde 25 inci maddede yer alan kurumlar vergisi
oranı % 33 olarak uygulanır. 2004 yılı üçer aylık geçici vergilendirme
dönemleri ile ilgili geçici verginin hesabında da bu oran dikkate alınır.
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen
kurumların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kapanmış dönemlerle
ilgili geçici vergi hesabında bu oran uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19.- 2.2.1984 tarihli ve 2978 sayılı
Vergi İadesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Bu maddede belirtilen nispeti % 50
oranında artırmaya ve tekrar kanuni orana kadar indirmeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir."
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, 19 uncu ve 20 nci maddelerde
bir düzeltme yapılması gerekiyor.
19 uncu maddenin ikinci satırındaki
"fıkrası aşağıdaki gibi" ibaresinin "fıkrası aşağıdaki
şekilde" olarak değiştirilmesi gerekiyor efendim.
Yine, 20 nci maddenin ilk satırındaki
"gibi" kelimesinin "şekilde" olarak değiştirilmesi
gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin
birinci paragrafı "2.2.1984 tarihli ve 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,
maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır" şeklindedir.
19 uncu madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20.- 2978 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu
cümleden sonra gelmek üzere aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu dönemleri bir aydan az olmamak
üzere yeniden tespit etmeye, vergi iadesinden mahsup edilmek üzere avans olarak
ödeme yaptırmaya, vergi iade nispetini geçmemek üzere iade nispetinden ayrı
olarak avans oranı belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Vergi Usul
Kanununda belirtilen mücbir sebepler dolayısıyla hak sahibince iadeye konu
harcamalara ilişkin belgelerin ibraz edilememesi veya hak sahibinin vefatı
halinde daha önce avans olarak ödenmiş vergi iadeleri ile ilgili olarak
herhangi bir işlem yapılmaz."
BAŞKAN - 20 nci madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; görüşlerime geçmeden
önce, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği
gibi, hukuk sistemimizde kanunüstü düzenleme Anayasamızdır. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 73 üncü maddesinde
"herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi
ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır" denilerek, yurttaşların vergi ödevi hüküm
altına alınmaktadır. Anayasamız, herkesin, kendi bütçesine göre, yani, her
yurttaşın, cebindeki parasına göre, kamu giderlerinin karşılanmasında katkıda
bulunacağını belirtmiştir.
Kamu harcamalarını finanse etmenin en
sağlıklı yolu vergidir. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi yok ve zaten, Anayasamız
da, bu konuyu hüküm altına almıştır; ancak, ülkemizde vergi yükü çok ağırdır ve
bu yük, işçimizin, memurumuzun, emeklimizin, dul ve yetimimizin, çiftçimizin,
esnafımızın omuzlarına yüklenmiştir. Kapısını çaldığımız, girmek için ulus
olarak mücadele ettiğimiz Avrupa Birliği üyesi bir ülkede yaşayan bir mükellef,
ortalama 22 500 euro olan yıllık gelirinin 9 250 euroluk kısmını vergi olarak
öderken, ülkemizde, ortalama 5 900 euro yıllık geliri olan bir mükellef
gelirinin yaklaşık 1 600 eurosunu vergi olarak vermektedir.
Değerli milletvekilleri, yine bildiğiniz
gibi, vergiler, bir ülkede, dolaylı ve dolaysız olarak iki şekilde
alınmaktadır. Dolaysız vergiler gelir üzerinden alınmakta ve vergi adaletini
sağlamada daha etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde, vergi
gelirlerinin yaklaşık yüzde 70'i ise dolaylı vergilerden sağlanmaktadır.
Dolaylı vergilerin uygulandığı ürünlerin düşük gelirli yurttaşlarımızın
bütçesindeki payı çok büyüktür. Ekonomik koşullar altında ezilen
yurttaşlarımız, 100 lirasının 70 lirasını, dolaylı vergi yoluyla devlete
vermektedir. İşte, bu durum, vergide adaletsizliği doğurmaktadır. Üzülerek
belirtmeliyim ki, dolaylı vergide, maalesef, dünya şampiyonuyuz.
Verginin adaletli şekilde alınabilmesi
için, vergiyle tanışmamış olanların üzerine gidilmesi gerekmektedir. Bunu,
hükümete, bu kürsüden, defalarca söyledik; fakat, yapmadılar ya da yapamadılar.
Kayıtdışı ekonominin boyutu, son dönemlerde, yüzde 60'lara ulaşmıştır. Hükümet,
vergi toplamak için elini kolunu bağladığı işçiye, memura, esnafa, emekliye
yöneliyor. Yurttaşlarımız, kendilerini sıkıntıya sokan bu uygulamalardan, belge
düzeninin sağlıklı yapılmasıyla kurtulacak; vergi gelirleri artacak, çalışan ve
emeklilerimize yüksek gelir ve tüm yurttaşlarımıza kaliteli hizmet olarak
dönecektir.
Kayıtdışı ekonomiyi ise, kayıt altına
almaya yönelik, geniş kapsamlı çalışmalar bir an önce yapılmalı, kayıtdışı
konusunda başarılı ülkelerin projeleri örnek alınmalı; kayıtdışı ekonominin
boyutu, makul bir düzeye mutlaka çekilmelidir.
Sayın milletvekilleri, çalışan bir kişinin,
gıda, konut, giyim, sağlık ve kültür giderlerini karşılamak için, günün
fiyatları üzerinden, asgarî düzeyde karşılamaya yetecek ücret olarak tanımlanan
asgarî ücret, yıllardır, çalışma hayatımızın en büyük sorunları arasında yer
almaktadır. Bugün, asgarî ücretle çalışan bir yurttaşımız, 226 000 000 lira
kazanmaktadır ve asgarî ücretle yoksulluk sınırının altında yaşayan bu
yurttaşlarımız mucize gerçekleştirmektedirler. İşverenimize, bir asgarî
ücretlinin maliyeti 427 275 774 liradır; ancak, bu paranın, sadece 226 000 000
lirası çalışanının eline geçmektedir. Bu nedenle, asgarî ücret vergi dışı
bırakılmalı, AKP Hükümeti, asgarî ücretle geçinen yaklaşık 20 000 000
yurttaşımız için bu fedakârlığı yapmalıdır. Esasen, hükümet, kayıtdışı
ekonomiyi makul bir düzeye çektiğinde kaynak artacak, böylelikle, asgarî
ücretten vergi alınmasına gerek kalmayacak ve anılan ücret, insanca yaşanılacak
bir düzeye gelecektir.
Değerli milletvekilleri, mükellefin, vergi
yükünün adil olmadığına inanması, psikolojik olarak, mükellefin vergi
kaçırmasına neden olmaktadır; çünkü, böyle bir mükellef, vergi kanunlarının,
diğerlerine göre kendisine daha adaletsiz uygulandığını düşünmekte ya da
alternatif olarak, vergi kanunlarının vergi kaçakçılığı yoluyla ihlal
edildiğine inanabilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, ekonomik ve
psikolojik tahliller de bunu doğrulamaktadır. Aynı zamanda, vergi idaresi ve
yargısına güven duyulmayan bir ülkede vergi kaybının önüne geçilmesi çok
güçtür. Bununla birlikte, bir ülkede tahsil edilen vergilerin nerelere ve nasıl
harcandığı da önemlidir. Türkiye, bugün, topladığı vergileri, batık bankaların
açtığı karadeliklere vermekte, yolsuzlukların faturasının karşılığı olarak
ödemektedir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 20 nci
maddesiyle 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesinde yer alan ifade değiştirilmekte "Bu dönemleri bir
aydan az olmamak üzere yeniden tespit etmeye, vergi iadesinden mahsup edilmek
üzere avans olarak ödeme yaptırmaya, vergi iade nispetini geçmemek üzere iade
nispetinden ayrı olarak avans oranı belirlemeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir" denilmektedir. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, vergi iadesi
nispetini geçmemek üzere, farklı bir avans oranı tespit etme konusunda Maliye
Bakanlığı yetkilendiriliyor. Avans oranı konusunda maddede bir netlik olmaması,
yani, tamamen Bakanlığın insafına bırakılması keyfî durumlar
doğurabileceğinden, sakıncalıdır.
Vergi nispeti kadar ödemenin sürdürülmesi
uygulamasının devamı gerekmektedir. Ayrıca, avans oranının belirtilmemesi
nedeniyle, emeklilere yapılacak vergi iadesinin bir kısmının emekliler
tarafından gecikerek elde edilmesi sonucu yaratılabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının
gerekçesinde, ekonomik koşulların gerektirdiği bazı düzenlemeleri yapmak ve
mükelleflerin veya devletin ihtiyaç duyduğu bazı iyileştirmeleri sağlamak üzere
hazırlandığı söylenmekte ise de, yapılacak değişiklikler, ne yazık ki, geniş
bir kesimi mağdur edecektir.
Bununla birlikte, belge düzenini sağlamak
için 1985 yılında başlatılan vergi iadesi uygulaması nedeniyle, emeklisinden
çalışanına, geniş bir yurttaş kitlesi fiş peşinde koşmakta, dönem dönem yapılan
değişiklikler nedeniyle de sistem, âdeta, yap boz tahtasına döndürülmektedir.
Bu sistemin bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Sözlerime burada son verirken, Yüce
Meclisi, tekrar, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Pekel, teşekkür ederim.
20 nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316
sıra sayılı tasarının çerçeve 20 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2978
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "vergi
iadesinden mahsup edilmek üzere" ibaresinden sonra gelmek üzere
"vergi iade nispetinde" ibaresinin eklenmesini ve "vergi iade
nispetini geçmemek üzere iade nispetinden ayrı olarak avans oranı
belirlemeye" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 25.12.2003
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Trabzon |
Mersin |
İstanbul |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Halil
Tiryaki |
Ali
Kemal Deveciler |
|
Diyarbakır |
Kırıkkale |
Balıkesir |
|
|
Sedat
Pekel |
|
|
|
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Emeklileri mağdur edebilecek düzenlemenin
düzeltilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21.- 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Tanımlar
Madde 2.- Bu Kanunda kullanılan terimlerin
taşıdığı anlamlar aşağıda gösterilmiştir:
1- Motorlu taşıt: Karada, havada, deniz,
göl ve nehirlerde insan, hayvan ve eşya taşımaya yarayan ve makine kuvvetiyle
hareket eden taşıtlardır.
2- Otomobil: Yapısı itibariyla, sürücüsü
dahil en çok sekiz oturma yeri olan ve insan taşımak için imal edilmiş bulunan
motorlu araçtır.
3- Motosiklet: İki veya üç tekerlekli
sepetli veya sepetsiz motorlu araçlardır. Bunlardan karoserisi yük
taşıyabilecek şekilde sandıklı veya özel biçimde yapılmış olan ve yolcu
taşımalarında kullanılmayan üç tekerlekli motosikletlere yük motosikleti
(triportör) denir.
4- Minibüs: Yapısı itibariyla sürücüsü
dahil dokuz ile onbeş oturma yeri olan ve insan taşımak için imal edilmiş
bulunan motorlu araçtır.
5- Otobüs: Yapısı itibariyle sürücüsü
dahil en az onaltı oturma yeri olan ve insan taşımak için imal edilmiş bulunan
motorlu araçtır. Troleybüsler de bu sınıfa dahildir.
6- Kaptıkaçtı: Şoföründen başka,
oturmaları şartıyla en çok yedi yolcu alabilen, insan taşımak için imal edilmiş
olan ve bu maksatla kullanılan, yerle temas halinde dört tekerleği bulunan,
şekil ve yapılışı itibarıyla otomobilden farklı olan motorlu taşıtlardır
(Carry-all, Travel-all, Jeep-station ve benzerleri bu sınıfa dahildir.)
7- Arazi taşıtı: Karayollarında yolcu veya
yük taşıyabilecek şekilde imal edilmiş olmakla beraber bütün tekerlekleri
motordan güç alan veya alabilen motorlu araçtır.
8- Panel van: Azami toplam ağırlığı 3500
kilogramı geçmeyen, kapalı kasalı (yandan camlı olanlar dahil), sürücü
kısmından başka tek veya daha fazla sıralı oturma yeri bulunan, insan ve yük
taşımak için imal edilmiş olan taşıtlardır.
9- Motorlu karavan (kamp taşıtı): Yük
taşımasında kullanılmayan, iç tasarımı tatil yapmaya uygun teçhizatlarla
donatılmış, hizmet edebileceği kadar yolcu taşıyabilen motorlu taşıttır.
10- Kamyonet: İzin verilebilen azami yüklü
ağırlığı 3,5 tonu geçmeyen ve yük taşımak için imal edilmiş motorlu araçtır.
11- Kamyon: İzin verilebilen azami yüklü
ağırlığı 3,5 tondan fazla olan ve yük taşımak için imal edilmiş motorlu
araçtır.
12- Çekici: Römork ve yarı römorkları
çekmek için imal edilmiş olan ve yük taşımayan motorlu araçtır.
13- Yat, kotra ve her türlü motorlu
tekneler: Spor ve gezinti amacıyla özel olarak kullanılan her boyda içten ve
dıştan takma motorla hareket eden tekneler ile motorlu, yelkenli teknelerdir.
Motorlu yelkenli tekneler, Türkiye Yelken Federasyonuna kayıtlı olup,
Federasyondan yelken numarası almış, motorları olan yelkenli teknelerdir.
14- Motor gücü: Taşıtların motorlarını
imal eden fabrikalarca uluslararası normlara göre tespit olunan ve kanunlarda
(BG) olarak ifade olunan devamlı beygir gücüdür.
15- Motor silindir hacmi: Taşıtların
motorlarını imal eden fabrikalarca uluslararası normlara göre tespit olunarak
teknik belgelerinde gösterilen ve ilgili mevzuatları gereğince cm3 cinsinden
ifade olunan motor hacmidir.
16- Azami toplam ağırlık: Taşıtların
karayollarında güvenle ve yapıya zarar vermeden geçebilmeleri için saptanan
toplam ağırlıktır.
17- Azami kalkış ağırlığı: Bir uçak veya
helikopterin; azami yakıt, yük, yolcu ve teçhizatı dahil kalkışı için özel
teknik emirlerinde izin verilen ve yazılı olan kilogram cinsinden ağırlığıdır.
18- Yaş: Motorlu taşıtlarda model yılına
göre geçen süredir. Bu süre takvim yılı itibarıyla tespit edilir.
19- Kayıt ve tescil: Motorlu taşıtların
ilgili mevzuat gereğince trafik, belediye veya liman ile Ulaştırma Bakanlığı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce tutulan sivil hava vasıtaları siciline
yapılan kayıt ve tescilini ifade eder.
Bu verginin uygulanmasıyla ilgili diğer
terimler Karayolları Trafik Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Karayolları Trafik
Yönetmeliği ve Türk Gümrük Tarife Cetveline göre tespit olunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22.- 197 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Malul ve engellilerin, bu
durumlarına uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Lokman Ayva; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Sayın Başkan,
kıymetli milletvekillerim; aziz milletimiz büyük bir değişim talebiyle ortaya
çıktı ve öncelikle 3 Kasımda bu değişim talebini gerçekleştirdi ve bizlere de,
Türkiye'nin daha iyiye gelişme odaklı bir değişimini gerçekleştirmek üzere,
âdeta, görev verdi. Bu değişim talebini gerçekleştirme kabiliyetine sahip,
iktidarıyla muhalefetiyle bir Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve üyeleri var.
Bu değişim talebinin gerçekleştirilmesini, hayata en iyi şekilde geçirilmesini
gerçekleştirecek bir de hükümetimiz var.
İşte, değişim talebi, yani Türkiye'nin
daha yaşanabilir bir ülke olması yolundaki adımlar teker teker atılmaya
başlandı.
Bu maddede Sayın Bakanımızın
açıklamasından sonra, şu ana kadar geçen sürede ulaşan telefon ve mail'lerle,
arkadaşlarımız memnuniyetini bildirdiler. Belki de, yüzde 80 oranında bu
ülkeden gitmek isteyen insanlar, şu anda -başta en çok sıkıntı çekenler olmak
üzere- bu ülkede kalmak ve bu ülkenin mutluluğunu yaşamak istiyorlar. İşte, bu
mutlulukları vermek, aslında çok da zor değilmiş. Bunu, bu değişim talebini
gerçekleştiren, bu şekilde hizmet vermeyi anlayış edinmiş olan, başta
hükümetimize, ekibiyle beraber Maliye Bakanımıza şükranlarımı sunuyorum.
Özellikle bu madde -belki biraz sonra
değişecek; değişiklik önergesiyle daha da güzel olacak madde- Türkiye'de büyük
sıkıntı çeken insanlara şu mesajı veriyor: Siz de bu milletin bir mensubusunuz;
bizim gözümüzde değerlisiniz; biz sizi seviyoruz ve sizin üretken hale, daha
iyi noktalara gelmenizi istiyoruz. Bu, son derece önemli ve insanları mutlu
eden bir yaklaşım. Bu mesaj, aynı zamanda, adaletin bir tecellisidir ve
insanların bu adaletten dolayı mutlu olmasının gereğidir. Bütün mutluluğumuz,
bu adaletin yerine gelmesi ve bu kadar kolay olan bir hayatın insanlar
tarafından da kolaylaştırılmış, zorlaştırılmamış olmasının bir ifadesidir.
Ben, başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyeleri olan siz milletvekillerimize, hükümetimize ve Maliye
Bakanımıza, hassaten şükranlarımı, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ayva, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 22 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lokman Ayva |
Mustafa Ilıcalı |
Nusret Bayraktar |
|
|
İstanbul |
Erzurum |
İstanbul |
|
Sadullah Ergin |
Hanefi Mahçiçek |
Fehmi Öztünç |
|
Hatay |
Kahramanmaraş |
Hakkâri |
Madde 22 - 197 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
" c) Sakatlık dereceleri yüzde 90 ve
daha fazla olan malul ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malul
ve engellilerin, bu durumlarına uygun hale getirilmiş özel tertibatlı
taşıtlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Ayva, gerekçeyi mi
okutuyorum?
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek oranda sakatlık derecesi bulunan
malul ve engellilerin bilfiil taşıt kullanamayacağı dikkate alınarak
durumlarına ek düzenleme yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23.- 197 sayılı Kanunun 5 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 5. - Otomobil, kaptıkaçtı, arazi
taşıtları ve benzerleri ile motosikletler aşağıdaki (I) sayılı tarifeye göre
vergilendirilir.
(I) SAYILI TARİFE
Motor Silindir Hacmi (cm3) |
Taşıtların Yaşları İle Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL) |
|
|
|
|
|
1 -3 yaş |
4 - 6 yaş |
7 - 11 yaş |
12 - 15 yaş |
16 ve yukarı yaş |
1-Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları |
|
|
|
|
|
ve benzerleri |
|
|
|
|
|
1300 cm3 ve aşağısı |
250.000.000 |
175.000.000 |
125.000.000 |
100.000.000 |
30.000.000 |
1301 - 1600 cm3 e kadar |
400.000.000 |
280.000.000 |
200.000.000 |
150.000.000 |
50.000.000 |
1601- 1800 cm3 e kadar |
700.000.000 |
550.000.000 |
400.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
1801 - 2000 cm3 e kadar |
1.200.000.000 |
840.000.000 |
600.000.000 |
300.000.000 |
150.000.000 |
2001 - 2500 cm3 e kadar |
1.750.000.000 |
1.200.000.000 |
900.000.000 |
500.000.000 |
200.000.000 |
2501 - 3000 cm3 e kadar |
2.500.000.000 |
2.000.000.000 |
1.500.000.000 |
750.000.000 |
300.000.000 |
3001 - 3500 cm3 e kadar |
4.500.000.000 |
3.150.000.000 |
2.200.000.000 |
1.000.000.000 |
450.000.000 |
3501 - 4000 cm3 e kadar |
6.750.000.000 |
4.750.000.000 |
3.000.000.000 |
1.300.000.000 |
600.000.000 |
4001 cm3 ve yukarısı |
9.500.000.000 |
6.750.000.000 |
4.000.000.000 |
1.700.000.000 |
750.000.000 |
2) Motosikletler |
|
|
|
|
|
100 - 250 cm3'e kadar |
50.000.000 |
40.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
10.000.000 |
251 - 650 cm3'e kadar |
100.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
651 - 1200 cm3'e
kadar |
250.000.000 |
150.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
1201 cm3 ve yukarısı |
600.000.000 |
400.000.000 |
250.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
(I) sayılı tarifede yer alan otomobil,
kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve
benzerlerine ait vergi
tutarlarının Türkiye Sigorta ve
Reasürans Birliği tarafından Ocak ayında ilan edilen kasko sigortası değerlerinin %10'unu aşması halinde, aynı yaş grubunda bulunan
taşıtlara ait vergi tutarlarını, bir alt kademedeki taşıtlara isabet
eden vergi tutarı olarak belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN - 23 üncü madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan;buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Oyan, şahsınız adına da ayrıca söz
talebiniz olduğu için ikisini birleştirerek 15 dakikalık sürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün burada gene
anonim başlıklı bir yasa tasarısı görüşüyoruz. Anonim başlıklı; çünkü
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı."
Başlığına bakınca ne olduğunu anlayamadığımız türden bir tasarı. Bunun ilk
örnekleri Özal döneminden başlamıştı, daha sonra, Meclisimiz, böylece bu
alışkanlığı sürdürüyor; çeşitli yasalarda değişiklik yapan düzenlemeler
geliyor. Dolayısıyla, bu tür her düzenlemeden sonra Vergi Kanununda oralara
işaretlememiz gerekiyor ki, işin içinden çıkasınız.
Şimdi, burada, bu yasa tasarısının, Plan
ve Bütçe Komisyonundan çıktıktan sonra 48 saat geçmeden buraya gelmesinin
sakıncalarına değinmeyeceğim, yalnız, bir şeye dikkatinizi çekeceğim; bu
maddeyle ilgili Bakanlığın bir önergesi, yahut tasarıda getirdiği düzenleme,
tarife, komisyonda, yine, Bakanlığın önerisiyle değiştiriliyor. Daha sonra
-birazdan önünüze gelecek, bizim önümüze geldi, gördük- iktidar kanadından, bu
tarifeyi değiştirmek için bir önerge daha geliyor, yani, tarife ikinci kez
değişmiş olacak.
Yani, bir kere, birinci tespit, iyi
düşünülmemiş, iyi hazırlanmamış, iyi tartışılmamış, kamuoyunda tartışılmadığı
gibi, Mecliste de tartışılmamış ve incelenmemiş bir tasarıyla yeniden karşı
karşıyayız. Bu tür tasarılar ne oluyor; ya Cumhurbaşkanından dönüyor ya Anayasa
Mahkemesinden dönüyor ya da uygulamadan dönüyor. Uygulamadan niye dönüyor;
çünkü, hayatın gerçekleriyle uyumsuz olduğu için, bu defa, onu ya yeniden
düzenlemeniz gerekiyor ya da uygulamada başarısız olan bir yasa ortaya çıkıyor;
birinci söyleyeceğim bu.
İkincisi şu: Şimdi, Bakanlar Kurulundan
çıkmış tasarılarda, komisyonda ve Genel Kurulda çok kapsamlı düzenleme
yapılması çok âdetten değildir. Şimdi, burada -biz daha önce gördük- birtakım
baskı güçleri devreye girebiliyor; vergi barışında gördük. Vergi barışında,
bizim de komisyonda destek verdiğimiz birçok hüküm vardı; ama, buraya geldik,
gördük ki, baştan aşağı değişmiş. Yani, birden bire, karşımıza bambaşka bir
vergi affı tasarısı çıktı; çünkü, geceyarısı araya IMF girmişti, dışbaskı
grubu. Daha sonra, ilginç olan, o yasanın uygulanmasıyla ilgili, sürelerle
ilgili, bu defa Albayraklar Şirketi devreye girmiş ve özel bir süre
uygulaması... Hatta, bizim Grubumuza da, bu, imzalattırılarak getirilmek
istenmişti.
Değerli arkadaşlarım, bu tür, şirket,
gerek tüzelkişi gerek özel kişi, gerek iç gerek dış sermaye çevrelerinden
gerekse çeşitli baskı gruplarından yasama sürecine müdahaleyi bu kadar görünür
kılan bir dönem herhalde yaşanmamıştır. Şimdi, burada da bu değişiklik oldu;
acaba, bu türden müdahaleler mi oldu tarife üzerine, bunu bilmiyorum; ancak,
bildiğim bir şey var; bu müdahaleler sonrasında, örneğin, araya bir dilim
eklenmesinin, 1 600 - 2 000 arasına bir 1 600 - 1 800 dilimi eklenmesinin bazı
araç sahiplerini oldukça memnun ettiğini tahmin ederim. Özellikle, burada, bu
konuyu bilenler için söyleyeyim; 2.0 litre araba segmentinde rekabet eden; ama,
1.8 turbo olarak satılan Passat araç sahipleri, herhalde çok memnun
olmuşlardır; ama, acaba böylesine bir değişikliğin haklı nedenleri var mıdır?!
Bakınız, otomotiv sektöründe, Türkiye,
giderek Avrupa Birliğinin tüketim kalıplarına doğru yol alıyor. Bu sektörde (B)
ve (C) segmentindeki araçlar, yani küçük ve alt orta denilen, compact sınıf
denilen araçlar, giderek Türk pazarına hâkim olmaya başlıyor. Bunların ikisinin
Türkiye'deki araba satışları içinde ocak-kasım arasındaki payı yüzde 79,7'dir;
yani, küçük sınıf, Türkiye'de ilk kez yüzde 34'lük bir paya ulaşmış ve alt orta
sınıfın yüzde 45 olan payıyla birlikte, küçük ve orta sınıfta bu oran yüzde
79,7 olmuş; yani, yüzde 80'e yaklaşmış. Bu küçük ve orta sınıfın en önemli
özelliği, ağırlığı, silindir hacmi olarak, 1 400-1 600 ya da burada olduğu gibi
1 300-1 600 arasındaki silindir hacimleridir. Yani, biz, eğer bu tarifede bir
bölme yapacaksak, bu yüzde 80'lik ağırlığı... Belki yüzde 80 değil; çünkü, bu
sınıf içinde olup da, daha üst silindir hacimlerine sahip olanlar da var; ama,
orta sınıfta olup da daha alt, yani 1 600 cc'lik araçlar da olduğu için,
burada, en azından yüzde 70 küsurluk araçlar var. Yüzde 70 küsurluk ağırlığı
olan bir dilimi bölmek gerekiyordu. Bu, Türkiye'de, gerçekten, küçük araç
kullanan ve çevreyi daha az kirleten özellikteki araç sahiplerine gerçek bir
hizmet olurdu; fakat, biz, burada görüyoruz ki, şu tarifede, biraz sonra
önümüze gelecek önergeyle, indirimler, esas olarak üst tarifenin üst
basamaklarında, daha yüksek silindir hacimlerinde, daha zengin grupların, daha
varlıklı kesimin sahip olduğu araçlarda yapılıyor; yani, en yükseğinde 9 500
000 000'u bile 9 milyara indiren bir düzenleme birazdan teklif edilecek;
Bakanın, o Porcheyi şöyle vergilendirelim vesaire dediği laflar havada kalacak.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, eğer, bunu
yapabilseydiniz; yani, 1 200 cc'nin ya da 1 100 cc'nin altındakileri bir sınıf,
bunun üstündekileri, 1 100 ya da 1 200 ile 1 400 arasındakileri bir ayrı sınıf
yapsaydınız, bir de, 1 400 ile 1 600 arasındakileri bir sınıf; o zaman,
gerçekten, daha düşük gelirli olup da araç sahibi olanların lehine bir
düzenleme yapmış olurdunuz. Bu imkânınız hâlâ var, hâlâ yapabilirsiniz; eğer,
bu, daha dargelirli yurttaştan yana bir tavır alma konusunda samimi iseniz;
çünkü, bu yüzde 70 küsurluk grubu...
HALUK İPEK (Ankara) - Önergede var.
OĞUZ OYAN (Devamla) - O önergede o yok, o
önergeyi görüyorum Sayın İpek. O önergeyi görüyorum, o önergede olmadığını
gördüğüm için, burada, sizi uyarıyorum, vaktiniz var; ben konuşurken, yeni bir
önerge hazırlayıp, bunu düzeltebilirsiniz.
Şimdi, tabiî, burada, bu, spesifik bazlı,
miktar esaslı bir tarifenin adaletsizliklerini düzeltmeye yetmez; çünkü, bu tür
tarifeler adaletsizdir. Bu tür tarifelerle, burada, iddia edildiği gibi, gerçek
piyasa değerine daha yakın bir değeri yakalayamazsınız ve vergi yüklerinin çok
eşitsiz olarak dağılımına yol açarsınız.
Ben, size, birkaç örnek vereceğim; Sayın
Bakan arzu ederse, bu örnekleri bir liste halinde kendisine verebilirim;
ilginç; çünkü, adaletsizliklere yol açıyorsunuz. Şu an tartıştığımız tarife
üzerinden söyleyeceğim; ama, sizin önerdiğiniz tarife de bu yapıya esaslı bir
değişiklik getirmediği için, bir fark olmayacaktır. Şimdi, sıfır kilometre
araçlar üzerinden bakalım isterseniz: Sıfır kilometre araçlarda, sizin, 1 300
ve 1 600 silindir hacmine aldığınız, örneğin, BMW 3,16 enjeksiyonlu bir araç
kullanan için -bu aracın şu anki değeri 62 milyar küsurdur- bu uyguladığınız
400 000 000'luk vergi, yüzde 1 bile etmiyor, yüzde 0,6 ediyor; yani, o araca
uyguladığınız vergi binde 6 ediyor. Buna karşılık, sizin, örneğin bir Lada
Samara araca uyguladığınız vergi -yenisi 11 milyarlık bir araçtır- 400 000 000,
yüzde 3,5'tir; yüzde 0,6; yüzde 3,5; 7 kat daha yüksek, ağır bir vergi yükü. En
yoksul vatandaşa, araba almak için en alt basamaktan başlayan, eski teknolojiye
razı olan -ne hava yastığı var, ne başka bir güvenlik önlemi var- adama
diyorsunuz ki, "haa, demek öyle, sana yüzde 3,5..." Ya da, ne
bileyim, Dacia Solenza -Renault patentiyle çıkan- otomobile yüzde 2,9'luk bir
vergi getirmiş oluyorsunuz.
Başka bir örnek vereyim. Passat 1.8'i
ucuzlatmış oldunuz, rekabet ilişkisini bozdunuz; ona uyguladığınız vergi -ki,
bunun, 1.8'in üst modelinin, konforlu olanının fiyatı 65 milyardır- 700 000 000
liradır, bunun oransal değeri yüzde 1,08'dir; yani yüzde 1'dir. Oysa, örneğin,
Hyundai Sonata alacak olana -daha üst gruba girdiği için, 2.0 litre, 42
milyardır satış fiyatı- 1 200 000 000 uyguluyorsunuz, şimdi getireceğiniz
öneriyle 1 100 000 000'a indiriyorsunuz, çok fark etmez; buna yüzde 2,86 vergi
uygulamış oluyorsunuz. Yani biri yüzde 1, öbürü yüzde 3'e yakın; 3 kat fark var.
Bu mu adalet, bu mu vergi eşitliği değerli arkadaşlarım? Bu kadar kötü
hazırlanmış bir tasarı olabilir mi?
Yani, burada, Türkiye'de yıllardır
uyguladığımız, çeşitli eşitsizliklere yol açtığını bildiğimiz bir tarife var,
siz o tarifeyi hâlâ... Bu kadar, elinizde fırsat var; şöyle, yılbaşına beş kala
bunu geçiriverelim... Eee, yani eşitsizlikleri devam ettiriyorsa, bu ne acele
Sayın Bakan, Sayın Hükümet? Tabiî, bu dediğim eşitsizlikler ne yazık ki, başka
örneklerde de sürüyor.
Size bir tane daha örnek vereyim. Bakın,
1.8 bir araç, Audi TT Roadstr denilen bir araç; 142 milyardır değeri, 142
milyar! Buna ne uyguluyorsunuz biliyor musunuz, 700 000 000 uyguluyorsunuz;
bunun yüzde değeri ne biliyor musunuz, yüzde 0,49; yani demin verdiğim BMW
örneği yüzde 0,6 idi, bu yüzde 0,49'a geliyor. Özal demişti "ben zengini
severim" siz demiyorsunuz da uyguluyorsunuz, hakikaten zengini
seviyorsunuz. Yani adam 142 milyarlık araba alacak, yüzde 1 bile vergi
vermeyecek... Bravo size, adalet buna denir gerçekten!
Değerli arkadaşlarım, ikinci el araçlarda
da benzer eşitsizlikler var ve çok ilginç, ikinci elde uygulanan vergiler,
genellikle yüzde 3 ve üzerinde bir yük getiriyor. Biz, meseleye nispî olarak
bakarız; çünkü, her şey, bir değere göre esaslanır, miktar esasında
bakamazsınız.
Bakın size bir örnek vereyim. Şahin S tipi
arabaya sahip bir vatandaş olsun, 1999 model aracı olsun; bunun piyasa değeri 8
000 000 000-8 500 000 000 lira. Bu araca uyguladığınız Motorlu Taşıtlar Vergisi
280 000 000 lira. Oran olarak baktığınız zaman, bu, yüzde 3,5'tir. Buna
karşılık, sizin, örneğin 30 milyar liralık bir 1994 model Mercedes E 200'e
uyguladığınız vergi 400 000 000 liradır, dolayısıyla yüzde 1,3'tür. yŞahine
yüzde 3,5 vergi uyguluyorsunuz, Mercedese yüzde 1,3; yani, eşitlik de buna
denir hakikaten! Size de bu yakışır! Adaletli de böyle olunur! Bravo! (CHP
sıralarından alkışlar) Şahine yüzde 3,5 vergi uyguluyorsunuz, değeri 8 milyar;
25 milyar liralık ikinci el Alfa Romeoya yine yüzde 3,5 vergi uyguluyorsunuz;
aynı baza geliyor, yıllar itibariyle oynadığı için.
Başka eşitsizlikler var. Mesela, Peugout
607'ye yüzde 2,7; buna karşılık Opel Fronteraya -bir üst sınıfa girdiği için,
ikisi de aynı değerler düzeyinde, bunları özel olarak seçtim- yüzde 6,7;
birinde 2,7; öbüründe 6,7 ve aynı değerlere sahip.
Bunun tek kurtuluşu vardır; değer esasına
geçmek. Değer esasına geçmek, hem Anayasanın 73 üncü maddesine uymak anlamına
gelir hem gerçek anlamda vergi adaletini sağlamaya adım atmak anlamına gelir.
Birazdan önerge vereceğiz. Değer esasına geçmek de yetmez aslında; çünkü, değer
esasına geçip de tek bir oran uygularsanız, yeknesak bir oran uygularsanız,
gene eşitsiz olur. Bundan daha eşit olur; ama, gene yeterli olmaz. Bunun, bir
de artan oranlı bir merdivene kavuşturulması gerekir.
Aslında, sizin getirdiğiniz vergiler,
özellikle ikinci elde öylesine yüksek oranlara, yüzde 6'lara, 7'lere çıkıyor
ki, burada, bir şey koymak zorunda kalmışsınız. Bunun bir gerçek servet
vergisine, bir varlık vergisine dönüşmemesi için, komisyonda, buna bir ilave
yapmak zorunda kaldınız ve şunu söylediniz: "Eğer, bu konulan vergi,
aracın kasko sigortası değerinin yüzde 10'unu aşıyorsa, aynı yaş grubunda
bulunan taşıtlara ait vergi tutarının bir alt kademesine..." Ben, size bir
örnek vereyim; diyelim ki, sizin elinizde 4 milyar lira eden 30 yaşında bir
araç olsun, silindir hacmi 4 litrenin üzerinde. Bunun vergisi 750 000 000 lira
olduğu için yüzde 10'u aşıyor, bir alt dilime geçiyor. Alt dilime bakıyorsunuz,
orada 450 000 000 lira; yine geçiyor. Vergi tasarısında buna bir çözüm
öngörmemişsiniz; yani "orada da olmazsa, bir alta geçer" dememişsiniz
Sayın Bakan. Bir vergi tasarımında bu kadar da hata olmaz. Alt kademe
yetmiyorsa, hâlâ yüzde 10'un üstünde kalıyorsa ne olacak; bunu bile
tasarlamıyoruz.
Şimdi, şunları da ilave edeyim: Tasarının
gerekçesinde diyorsunuz ki: "Biz ağırlık esasından ayrıldık; çünkü,
silindir hacmi daha iyi bir ölçüt, Avrupa Birliği böyle yapıyor." Avrupa
Birliği böyle yapmıyor, Avrupa Birliği, sadece silindir esasına bakmıyor.
Avrupa Birliğinde, dünyanın gelişmiş ülkelerinde en önemli ölçütlerden biri
beygir gücüdür; çünkü, aynı silindir hacminde çok güçlendirilmiş, turbo
sistemleri var, çok farklı beygir güçleri, çok farklı değerler var ve
dolayısıyla çok farklı olması gereken vergi yükleri ortaya çıkar.
Siz burada "biz, ağırlıktan silindir
hacmine geçerek, aynı zamanda çevre vergisi olma niteliği de kazandırdık"
diyorsunuz; bu, doğru değildir. Çevre vergisi özelliği kazandırmak için
yapacağınız şey, Avrupa emisyon normlarını getirmek ve Avrupa emisyon
normlarının ki, bunlar yıldan yıla hedef olarak verilir, bu emisyon...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, ek 1 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Yani, araçların,
hedef verilen yıllar itibariyle, atıklarının, kimyasal, zehirleyici madde
oranlarının azalmasına bağlı olarak, Avrupa emisyon normları vardır ve bunlar
birçok ülkede indirim konusudur. Yani, daha düşük zararlı atığı olan araçlara
daha düşük, daha yüksek olanlara daha yüksek vergi konulur. Hatta, bu tür
araçların üretimini yasaklama söz konusu olabiliyor. Türkiye'de, daha,
Avrupa'nın on yıl önce kaldırdığı kurşunlu süper benzin kullanımı hâlâ geçerli.
"Şubatta kaldıracağız" deniliyor, hiçbir hazırlık yok, bu hazırlık
olmadan olmaz; birdenbire, insanlara bunu bir genelgeyle, bir yasayla
duyuramazsınız, o insanların buna hazırlıklı olması lazım. Dolayısıyla, Türkiye,
bu açıdan çok geridir, çok yüksek bir çevre kirliliği altındadır. Bunun yolu,
silindir hacmi esasından geçmiyor; bunun yolu, esas olarak, Avrupa'nın bu tür
emisyon normlarını benimsemek, ona göre araç üretmek ve tüketimi teşvik etmekten
geçiyor. Dolayısıyla, keşke, değer esasına geçebilme cesaretini gösterseydiniz
diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, oldukça
önemli bir konu, lütfen.
BAŞKAN - Doğrusunuz; ama, vakti verimli
kullanmamız lazım.
Sayın Oyan, lütfen, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Eğer, değer esası benimsenebilmiş olsaydı, o
zaman, sigorta şirketlerini -ki, sizin sigorta şirketleriyle müzakereler
yürüttüğünüzü biliyorum; ama, sigorta şirketlerinin değer esasına olan
itirazları nedeniyle vazgeçip tekrar miktar esasına döndünüz ve hata yaptınız-
bu işle daha ilgili kılmanın yolları vardı; yani, bir kere, piyasadaki
modellerin yaklaşık yüzde 90'ının ilan edilen kasko değerleri kolaylıkla
halledilebilirdi, geriye kalan birtakım istisnaî modeller toplamda yüzde 10'un
altında kalacaktı; orada, sigorta şirketlerinin ekspertiz değerleriyle bunu
halledebilirdiniz ve sonuçta, Motorlu Taşıtlar Vergisinin yüzde 1-2 gibi bir
küçük bir oranını sigorta şirketlerine vererek, bu işi, pekala değer esası
üzerinde yapabilir ve vatandaşa daha adil bir vergi yapısı sunma imkânına
kavuşurdunuz. Ne yazık ki, her zaman olduğu gibi, büyük bir fırsatı kaçırdınız.
Size saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan'ın söz talebi var.
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, bazı vergi kanunlarının
değiştirilmesiyle ilgili tasarıyı görüşüyoruz. Bu arada, bu getirdiğimiz
değişikliklerin en önemlilerinden bir tanesi, Motorlu Taşıt Vergisindeki
sistemi değiştiriyoruz.
Bizim daha önce uyguladığımız sistem
neydi; ağırlık esasına göreydi; yani, bunun kilosu ne kadar, kaç kilo geliyor,
bakıp, o kiloya göre vergi aldığımız zaman, takdir edersiniz ki, aracın kilosu
ile, ağırlığı ile değeri birbirine eşit değil. Buna devam edelim demek,
adaletsizliğe devam edelim demektir.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Kim diyor devam edelim
diye?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Şimdi, bunun değiştirilmesinde herkes mutabık ve bizim gerekçemiz de, bu
adaletsiz yapıyı değiştirmek.
Burada, değer ölçüsü esas alındığına göre,
en iyi sistem olan "bunun kasko değeri ne kadar, ona göre alalım"
yaklaşımıyla çalışmaya başladık; ancak, bunun teknik olarak imkânsız olduğu
anlaşıldı. Çünkü -bu, ruhsata göre alınıyor- ruhsatlarda tam tarifler yok.
Ayrıca, biz, sigorta şirketleriyle temas kurduk, uzun müddet çalıştık
"hepsine ayrı ayrı kasko değeri vermemiz mümkün değil" dediler ve
bunun pratikte yaratacağı sıkıntılar, halkımıza zulüm çektirmekten ibaret
olacak.
Dolayısıyla, yurt dışında, gelişmiş
ülkelerde ve bilhassa Avrupa Birliği ülkelerinde, bunlar nasıl uygulanıyor diye
baktık ve burada, değeri göstermeye en yakın ve kolaylıkla da tatbik edilebilir
ölçü, silindir hacmi çıktı. Bunun üzerinde, silindir hacmine ve yaş grubuna
göre, yine, bu hususla ilgili arkadaşlarla, sivil toplum örgütleriyle ve ilgili
bütün arkadaşlarımızla uzun uzun çalıştık.
Dikkat ederseniz, bazı düzenlemeleri Plan
ve Bütçe Komisyonunda yaptık, son anda tekrar yaptık. Şimdi, yine bir önergemiz
var; onunla ilgili de, yine, Bakanlığımızdaki uzman arkadaşlarla, üst düzey
yetkililerle, buradaki arkadaşlarımızla beraber çalışarak, bazı ufak tefek yeni
değerlendirmeler yaptık. Ancak, takdir edersiniz ki, yeni gelen sisteme devamlı,
bir reaksiyon olabilir, bu gayet normaldir; ama, bu, zaman içerisinde otursun
diye, burada, Hükümetimize de tekrar yetki aldık; yani, Hükümetin
-çıkaracağımız bu kanunda- bunu düşürme ve yükseltme yetkisi var. Yine de bir
hata yapabiliriz, eksiğimiz olabilir; ama, bunu düzeltmeyeceğiz diye bir durum
yok. Şu anda, yaptığımız çalışmalara ve sizlerin de hazırladığı önergelere göre
en iyi duruma getirdik.
Bir örnek vermek istiyorum; Ford KA City
1.3; 890 kilogram, değeri de 19 milyar lira; bir de Daihatsu var, o da 890
kilogram, onun değeri de 31 milyar lira. Ağırlıkları aynı, birisinin değeri 19
milyar lira, diğeri 31 milyar lira. Tabiî, burada bir haksızlık olduğu
belliydi. Bir örnek daha vereyim, Hyundai 1 790 kilogram, değeri 34 milyar
lira; Jeep Cherokee de 1 790 kilogram, değeri 96 milyar lira. Dolayısıyla, bu
adaletsizlikleri önledik.
Gelir grubu düşük halkımız, silindir hacmi
düşük araba kullanıyor. Bu rakamları da çıkardık biz; Sayın Oyan'ın dediği
rakamları bulamadık, bizimki ayrı. Zaten, hep ayrılıyoruz rakamlarda.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Bunlar, gerçek
rakamlardır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Bakınız, toplam araç sayısı 4 363 731, bunun 546 000'i, yani yüzde 12,5'i 1 300
cc'ye kadar olan araçlar; 1 300 cc ile 1 600 cc arasında olan araç miktarı
yüzde 71. Bakın, sadece bu iki kalemdeki araçların, toplam araç sayısı
içerisinde payı yüzde 83, yüzde 84'e geliyor. Bu paya giren araçların
vergilerine, eski uygulama olsaydı, yüzde 28,5 yeniden değerleme yapacaktık.
Şimdi, o yüzde 28,5'ten daha az bir artış oluyor, yüzde 22 civarında bir artış
oluyor. Hatta, bazılarının ileri yaşta
olanlarına indirim bile var, eskisine göre indirim bile var.
Şimdi gelelim, Porsche deniliyor ya...
Orada da bizim tespitimiz, 4 000 cc ve yukarısı 9 milyar; o rakamlar da bunu
gösteriyor. Dolayısıyla, burada çok fazla yapılmış bir zam yok. Biz, zam yapmak
için de bunları yapmadık; ama, adaletli bir sistemi getirelim diye yaptık.
Adaletli sistemi getirirken de, burada eğer ille zam deseydik; biz bunları
alacağız, hiç değiştirmeyiz derdik; öyle bir durumumuz asla olmadı. Gelen her
türlü teklifi değerlendirdik; nereye kadar; Genel Kurula kadar. Birazdan, bir
önergeyle son duruma getireceğiz. Ona rağmen yine bir sıkıntımız olursa,
halkımız bilsin ki, Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir; o, her zaman, tekrar
düzenlenebilecek bir suplekse sahiptir. Ben, bunları, sizlerin bilgilerine arz
etmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde, şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde üzerinde, bugünkü gündem
belirlenirken, İktidar Partisinin Grup önerisi aleyhine söz almıştım, orada
birtakım gerekçeler ifade etmiştim. O gerekçelerden bir tanesinin, bugün, şu
madde görüşülürken ortaya çıktığını görüyoruz. Yani, bazı gerçeklerle
karşılaştığımız zaman, hatalı bir işlem yapıyorsak ya da vatandaşta tepkiye
neden olabilecek birtakım yasama faaliyetlerini burada ortaya koyuyorsak,
bunları düzeltmek için bir tamir zamanı bulamadığımızı ifade etmiştim; onlardan
bir örnekle bu gece karşı karşıyayız.
Sayın Bakanı dikkatle dinledim; zaten,
öncesinde, bu tasarıyı detaylı bir şekilde araştırma fırsatı olmadı. Oğuz Oyan
Hoca, son dakikaya kadar, markalar üzerinde, fiyatlar üzerinde derin bir
inceleme yapıp, son anda bu maddeye yetişti; getirilen çarpıklığı sizlere ve
Yüce Meclisin huzuruna sunmak için geldi. Burada, amacımız, tamamen
yapıcılıktır. Vatandaşta tepkiye neden olacak oranları -ben tekrar etmiyorum,
sadece felsefeyi sunmak istiyorum- ifade ettik.
Gözden kaçan bir başka husus da şudur -bir
marka örneği verdi Sayın Oyan; ben onu tekrar etmeyeceğim- bundan sonra, ticarî
hayatta rekabet ortamını bozabilecek bir uygulamayı da burada ortaya koymuş
oluyoruz. Şöyle ki, bahsedilen araba, yüzde olarak da, miktar olarak da daha
ucuz bir Motorlu Taşıtlar Vergisine tabi olacağı için, bunu pazarlayan firma,
üretici firma, Türkiye'deki reklamlarına, bundan sonra, pazar payını
artırabilmek için, daha düşük vergiyle bundan sonra bu aracı kullanacaksınız
şeklinde bir ticarî promosyona girecek, reklama girecek; yani, burada, biz,
farkında olmadan, serbest rekabet ortamını şu veya bu şekilde bozmuş olabilme
riskini de ortaya koyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, işte, düğüm burada.
Serbest piyasa ekonomisi, bizde, kurallı olma boyutuna henüz tam ulaşamadı. Çok
çeşitli ticarî firmalar -burada kesinlikle bir suçlama getirmiyorum- şu veya bu
şekilde, bürokrasiye kendi lehlerine olan bir durumu, genel eşitlik kuralına
uygun bir şekilde sunabilirler, aktarabilirler ve bürokrasi buraya taşıyabilir.
Bizim önemli görevimiz, yasama organı olarak görevimiz "bunu bürokrasi
hazırladı, hükümet üstlendi; o zaman doğrudur" kavramından hareket
etmememiz; yani, tartışılan bir nokta varsa ve tartışılan bu noktada haklılık
varsa, bu haklılığı teslim etmek.
Biz ısrar ediyoruz. Biraz sonra gelecek.
Sayın Bakanı -demin de söyledim- dikkatle dinledim; tatmin olmadım. Sayın
Oyan'ın açıklamaları -aynı partiye mensup olduğum için değil- bana çok daha
tatmin edici geldi. Doğru bir iş yapmak istiyorsak, muhalefetin bu önerisine,
ben, kulak vermenizi diliyorum; biraz sonra, Sayın Oyan, önerge görüşülürken
açıklayacak. Eğer, böyle bir fırsat varsa, ufak bir aradan sonra bu
değerlendirilebilir; amaç, mutfakta, isteyerek ya da istemeyerek, yanlış pişmiş
bir olayı, burada, doğru pişirecek bir sonuca varmaktır.
Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koç, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.50
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 37 nci
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
316 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
8. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/720) (S. Sayısı 316) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 23 üncü maddesi üzerinde 3 adet
önerge vardır.
Önergeleri okutmadan önce, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'un, yerinden, kısa bir açıklaması
olacak.
Sayın Koç, buyurun
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Demin, ilgili maddede şahsım adına son
sözü aldım. Sözlerimi tamamen irticalen söyledim. Olası bir yanlışlığı
düzeltebilmek için, kuşkularımı dile getirdim. Bu arada, bu tarifeyle, ticarî
rekabet ortamında çeşitli araç üreten otomotiv sektöründeki firmalar lehine
veya aleyhine birtakım değişiklikler olabileceğini ifade ettim.
Bu arada, Maliye Bakanlığı bürokratlarının
bu tür bir olayda pay sahibi olabilecekleri yönünde bir şeyi, kesinlikle,
düşünerek ifade etmedim. Özellikle bürokrat arkadaşlarımızın ne zor koşullar
altında çalıştıklarını biliyorum. Eğer, böyle bir yanlış anlaşılma olduysa,
ben, hepsinden özür diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Saygıdeğer milletvekilleri, 23 üncü madde
üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesinde yer alan (I) sayılı Tarifenin aşağıdaki şekilde
ve devamındaki paragrafta yer alan "Ocak" ibaresinin "her yılın
Ocak" şeklinde ve "% 10" oranının "% 6" olarak
değiştirilmesini ve "belirlemeye" ibaresinden sonra gelmek üzere
"bu oranı % 4'e kadar indirmeye ve kanunî oranına kadar artırmaya"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Nusret Bayraktar |
A. Müfit Yetkin |
|
Ankara |
İstanbul |
Şanlıurfa |
|
Mustafa Açıkalın |
|
Taner Yıldız |
|
İstanbul |
|
Kayseri |
(I) SAYILI TARİFE
Motor Silindir Hacmi (cm3) |
Taşıtların Yaşları İle Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL) |
|
|
|
|
|
1 -3 yaş |
4 - 6 yaş |
7 - 11 yaş |
12 - 15 yaş |
16 ve yukarı yaş |
1-Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları |
|
|
|
|
|
ve benzerleri |
|
|
|
|
|
1300 cm3 ve aşağısı |
250.000.000 |
175.000.000 |
100.000.000 |
75.000.000 |
30.000.000 |
1301 - 1600 cm3 e kadar |
400.000.000 |
300.000.000 |
175.000.000 |
125.000.000 |
50.000.000 |
1601- 1800 cm3 e kadar |
700.000.000 |
550.000.000 |
325.000.000 |
200.000.000 |
80.000.000 |
1801 - 2000 cm3 e kadar |
1.100.000.000 |
850.000.000 |
500.000.000 |
300.000.000 |
120.000.000 |
2001 - 2500 cm3 e kadar |
1.650.000.000 |
1.200.000.000 |
750.000.000 |
450.000.000 |
180.000.000 |
2501 - 3000 cm3 e kadar |
2.300.000.000 |
2.000.000.000 |
1.250.000.000 |
675.000.000 |
250.000.000 |
3001 - 3500 cm3 e kadar |
3.500.000.000 |
3.150.000.000 |
1.900.000.000 |
950.000.000 |
350.000.000 |
3501 - 4000 cm3 e kadar |
5.500.000.000 |
4.750.000.000 |
2.800.000.000 |
1.250.000.000 |
500.000.000 |
4001 cm3 ve yukarısı |
9.000.000.000 |
6.750.000.000 |
4.000.000.000 |
1.800.000.000 |
700.000.000 |
2) Motosikletler |
|
|
|
|
|
100 - 250 cm3'e kadar |
50.000.000 |
40.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
10.000.000 |
251 - 650 cm3'e kadar |
100.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
651 - 1200 cm3'e kadar |
250.000.000 |
150.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
1201 cm3 ve yukarısı |
600.000.000 |
400.000.000 |
250.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 23
üncü maddesiyle değiştirilen 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Haluk Koç |
|
|
|
İzmir |
İstanbul |
Samsun |
|
|
Muharrem Kılıç |
|
Ziya Yergök |
|
|
Malatya |
|
Adana |
"Madde 5- Motorlu kara taşıtlarında
Bir yaşından |
|
|
Satış veya kasko bedeli |
(0) kilometre |
büyük araçlarda |
30 milyar liraya kadar |
%1,5 |
%1,0 |
30-50 milyar lira arası |
%2.0 |
%1,5 |
51-100 milyar lira arası |
%2,5 |
%2,0 |
101-200 milyar lira arası |
%3,0 |
%2,5 |
200 milyar liradan fazla |
%4,0 |
%3,0 |
Oranında Motorlu Taşıtlar Vergisi
alınır."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi,
maddeye en aykırı ve son önergeyi okutuyorum ve işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 23
üncü maddesiyle değiştirilen 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Haluk
Koç |
M. Akif
Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Samsun |
Trabzon |
|
Mustafa
Özyürek |
|
Ali
Kemal Deveciler |
|
Mersin |
|
Balıkesir |
"Madde 5.- (0) kilometre motorlu kara
taşıtlarında, satış bedelinin % 3'ü, bir yaşından büyük araçlarda da kasko
bedelinin yüzde 2'si oranında Motorlu Taşıtlar Vergisi alınır. Bakanlar Kurulu,
bu oranları % 50'ye kadar artırmaya veya eski oranlarına kadar indirmeye
yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, konuşacak
mısınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
Süreniz 5 dakika.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de, çok önemli bir maddeyi
görüşüyoruz. Burada, verdiğimiz önerge, değer esasına dayalı bir önerge; yani,
bir otomobil kaç liraya satılmışsa, onun belli bir oranı üzerinden Motorlu
Taşıtlar Vergisi ödenmesini öngörüyor.
Az önce, Sayın Oğuz Oyan Hocamız da
açıkladı; verilen değişiklik önergesiyle bile, adaletsizlik tam giderilemiyor.
Ben, şöyle bir örnek vermek istiyorum: Okunan ilk önerge kabul edilir, anahtar
teslimi 38 milyar liraya satılacak olan Megane-II Dynamique'in vergisi 1 100
000 000 lira olacak; buna karşılık, 1 995 motor gücünde bir BMV'nin satış
fiyatı 106 825 000 000 lira; bunun da vergisi 1 100 000 000 lira olacak. Yani,
önerge haksızlığı gidermiyor, haksızlığı, büyük ölçüde, yine kendi bünyesinde
koruyor. Küçük araçlar için de aynı şey söz konusu. Orada da, yine bu
adaletsizlik devam ediyor.
Bizim verdiğimiz önerge kabul edildiği
takdirde, örneğin Lada için 400 000 000 lira öngörülüyor, bu 369 000 000 lira
olacak. Buna karşılık, 66 milyar liraya satılan bir aracın Motorlu Taşıtlar
Vergisi de 1 999 000 000 lira olacak. Yani, daha adil; eğer yüksek bedel
ödenmişse daha fazla vergi, daha düşük bedel ödenmişse daha az vergi ödenmesini
öngören bir düzenleme.
Bu düzenlemeyi kabul eder misiniz; büyük
bir olasılıkla bu düzenleme kabul edilmeyecek. Nedeni de, bu düzenlemenin kabul
edilmesi halinde Maliye Bakanlığının hazır olmadığı, Maliye Bakanlığının, bu
konuda, özellikle sigorta şirketleriyle çalışmalarında belli bir aşamayı
kaydetmediği şeklinde belirlemeler, ifadeler oldu. Diliyor ve istiyoruz ki,
Maliye Bakanlığı kısa zamanda değer esasına geçer ve Motorlu Taşıtlar
Vergisindeki haksız uygulamalara son verir.
Bu önerge kabul edilmez de sizin
verdiğiniz önerge kabul edilirse ne olur; bunun en büyük sıkıntısını sizler
çekeceksiniz; çünkü, gittiğiniz her yerde bu sizlere söylenecek.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 23
üncü maddesiyle değiştirilen 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan (İzmir) ve arkadaşları
"Madde 5- Motorlu kara taşıtlarında
Bir
yaşından
Satış veya kasko bedeli |
(0) kilometre |
büyük araçlarda |
30 milyar liraya kadar |
%1,5 |
%1,0 |
30-50 milyar lira arası |
%2,0 |
%1,5 |
51-100 milyar lira arası |
%2,5 |
%2,0 |
101-200 milyar lira arası |
%3,0 |
%2,5 |
200 milyar liradan fazla |
%4,0 |
%3,0 |
Oranında motorlu taşıtlar vergisi
alınır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, katılamıyoruz; ancak, sebebini de arz etmek istiyorum; çünkü,
yanlış bazı bilgilendirmeler de oluyor. Bir defa, kasko değerine göre yapılması
fiilen imkânsız, teknik olarak imkânsız; bir. İkincisi, 5 yaşından fazla
arabalar için kasko değerleri de yok; yani, bu önergelerin tatbik imkânı teknik
olarak mümkün değil, o bakımdan katılamıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Oyan, önergesi üzerinde söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Oyan.
Süreniz 5 dakika.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan,
biraz önce kürsüye geldiğinde, bu verdiğimiz rakamlar için "bu, bizim rakamlarla
tutmuyor, burada da ayrılıyoruz" demişti. Doğrusu, belki ayrıldığımız bir
nokta daha var, ben bilmediğim hiçbir konuda bu kürsüye çıkmıyorum. Şimdi,
Sayın Bakan "5 yaşını aşmış araçların kasko değeri yok" dedi. Aslında
doğrusu şu, onu biraz önce arkada konuşmuştuk: 5 yaşını aşan araçların kasko
sigortası yapılmaması söz konusu değil, 5 yaşını aşan bir aracınızı pekâlâ
kasko sigortası yaptırabilirsiniz, Türkiye'de yaptırabilirsiniz, dünyanın her
tarafında da yaptırabilirsiniz, bunda bir yanlışlık yapmayın tekrar. Burada,
şudur: 5 yaşına kadar olan araçların değerleri, sürekli olarak dergilerde, bu
ikinci el araçların değerlerini yayımlayan dergilerde yayımlanır, 5 yaşın
üzerinde olanlar yayımlanmaz genellikle; çünkü, buna zaten yer yoktur. Bir de
gelişmiş ülkelerde 5 yaşından sonra aracın hurdaya çıkma yaşı gelmeye başlar.
Türkiye'den farklı olarak işçilik çok maliyetli olduğu için, gelişmiş
ülkelerde, araçlar, bizim gibi ülkelere göre çok daha erken hurdaya
çıkarılırlar. O nedenle de, 5 yaş, o ülkelerde, bir anlamda, aracın artık tamirciye
çok fazla gitmeden teknik ömrünün tamamlandığı yıl olarak kabul edilir. Türkiye
böyle bir ülke değil, Türkiye yoksul bir ülke. Türkiye'de insanlar çok yaşlı
araçları kullanıyorlar. 20 yaşın üzerindeki araçların, yeni araç alımında vergi
indiriminde kullanılması gibi bir kolaylık dolayısıyla, hurda araçların bir
bölümünü piyasadan temizleyebiliyoruz. Bu da iyi bir uygulama, bir itirazımız
yok; ama, ancak böyle temizleyebiliyoruz.
Burada, ne yazık ki, tekrar söylemek
zorundayım; miktar esaslı tarifeler, bir eşitsizliği düzelteyim derken, başka
bir eşitsizliğe yol açar. Miktar esaslı tarifelerde ideali bulamazsınız; yani,
bu konuda önerge vereceksiniz, o önergelerle doğruya yaklaşamazsınız, hatta,
daha önemli hatalar yapıyorsunuz. Bakın, size bir örnek vereyim: Sizin
verdiğiniz önerge biraz sonra burada tartışılacak. Siz, 4 litrenin üzerindeki,
1-3 yaşındaki yeni araçlar için en
yüksek vergi bedeli olarak 9 500 000 000 lira önermiştiniz, şimdi bu 9 500 000
000'u, 9 milyar liraya düşürüyorsunuz. Türkiye'de satılan en pahalı araç
Ferrari 456 MGT'dir. Bu aracın piyasa değeri 442 milyar liradır. Sizin
tarifenize göre, bu aracın vergisi 9 500 000 000 liradan 9 milyar liraya
düşüyor. Yüzde kaç almış oluyorsunuz; yüzde 2 almış oluyorsunuz. Oysa, bizim
burada önerdiğimiz sistem basit, 200 milyar lirayı aşan araçlardan yüzde 4
alınız. Yüzde 4 vergi alsaydınız, yeni bir Ferrari arabadan 17 700 000 000 lira
alacaktınız.
Burada çok lafını ettiniz, Porsche
dediniz; kaç para vergi alıyorsunuz? Bunun iki modeli var, Porsche 911 Turboyu
örnek olarak vereyim. Bunun yenisinin fiyatı 350 milyar liradır. Tarifenizde bu
arabanın vergisi 6 750 000 000 liraydı, şimdi verdiğiniz yeni önergeyle bunu 5
500 000 000 liraya düşürüyorsunuz. Bu mu adalet, Sayın Bakan?! Yani, bir yandan
"biz, artık, Porschelerin gözünün yaşına bakmayacağız, adam gibi vergi
alacağız" diyorsunuz... Bu mu vergi; 5 500 000 000 lira?! Ne ediyor biliyor musunuz; düşürmeseydiniz,
ilk teklifinizdeki 6 750 000 000
lirayla gelseydiniz, yüzde 1,93 ediyordu, şimdiki önerinizle yüzde 1,57 ediyor.
11 milyar liralık Lada Samaradan yüzde
3,5 alıyorsunuz, 350 milyar liralık Porscheden yüzde 1,5 vergi alıyorsunuz;
yani, allahaşkına, bunun adaleti nerede; böyle bir şey olabilir mi?! Halbuki,
bizim, şurada önerdiğimiz miktarı uygulasanız, buradaki 350 milyar lira
değerindeki Porsche yüzde 4 vergi verecek; yani, 14 milyar lira vergi
alacaksınız, tam 14 milyar lira; 5,5 falan değil. O Porscheyi kullanan, o
vergiyi ödemelidir, iki taksitte 7'şer milyar lirayı ödemelidir, ödemek
zorundadır. Bu kadar yüksek fiyatlarla, özel zevklerini tatmin eden insanlar,
bu ülkeye vergi ödeme borcunu yerine getireceklerdir. Bu ülkede Anayasanın 73
üncü maddesi şunu söylüyor: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere,
malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür."
HALİL AYDOGAN (Afyon) - Bundan öncekiler
ne kadar ödüyordu Hocam?
OĞUZ OYAN (Devamla) - Yani, siz, o düşük
gelirli bir araba sevdasını, ucuz arabayla ve güvenlik risklerini alarak,
tatmin eden yurttaşlarımızı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen, konuşmanızı
tamamlar mısınız efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Şimdi, bakınız,
salondan değerli arkadaşlar "eskiden ne alınıyordu" diye soruyorlar.
Eskiden ne alınıyordu meselesi şu: Eskiden de, yine, bu civarlarda para
alınıyordu zaten; yani, Türkiye'de, spesifik tarifelerle de lüks araçlar için,
hep 1,5, 2, 3 katı birtakım değerler konularak bu araçlardan vergi alınabildi;
yani, sonuçta, bir vergi alınıyor tabiî, alınmıyor değil.
Biz size şunu söylüyoruz: Bu, gayri
adildir; yani, sizin aldığınız vergi, bu kadar yüksek değerler karşısında yüzde
1,5'i aşmıyor ve bunu düşürüyorsunuz. Bakın, yüzde 1,9'dan yüzde 1,5'e; dünden
bugüne, akşamdan sabaha düşürüyorsunuz. Yani, burada, sanki, belli bir kesimi
daha fazla koruma anlayışı öne çıkıyor. Oysa, eğer, bizim dediğimizi yapsanız,
değer esaslı yapsanız ve bunu, artan oranlı hale getirseniz, yüzde 1 ile 4
arasında değişen oranlara getirebilseniz -yüzde 1; ikinci, yani, 1 yaşından
sonraki araçlar için- o zaman, hem değere göre kavramak hem ödeme gücünü daha
iyi kavrama imkânına sahip olabilirdiniz.
Sizin, sigorta şirketleriyle olan
maceralarınızın mutlu sonla bitmemesi, sizin, yeterli iradeyi göstermemenizden
kaynaklanmaktadır. Biraz önce de açıkladım; eğer, sigorta şirketlerine,
böylesine bir külfet yüklemenin karşılığında bir ödül de verilebilirse, Motorlu
Taşıtlar Vergisinin yüzde 1'i, 2'si gibi bir miktarı verme imkânınız olursa,
toplanan hâsılattan da ödeyebilirsiniz ya da komisyon olarak bir şekilde
öderseniz, o zaman, sigorta şirketleri çok daha gönüllü olarak buraya katılır
ve siz, hem verginin tahsil masraflarını, vergi maliyetlerini azaltırsınız hem
de daha iyi vergi alırsınız. Şimdi, siz, bu sistemle, hem daha az vergi
alacaksınız hem de daha eşitsiz vergi alacaksınız. Oysa, daha çok vergi elde
edebilirdiniz ve çok daha da adil bunu yansıtabilirdiniz; ne yazık ki, bu
fırsatı kaçırıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiyor, Sayın
Başkan.
Bakınız, bir başka şey daha söyleyeyim:
Türkiye'de, Motorlu Taşıtlar Vergisini yılda iki kez alıyorsunuz. Bunu bir
kerede, ocak ayında peşin verene enflasyon kadar bir indirim yapın da, bazıları
da bir kere gitsin bankaya ödemeye. Bunu halledin bari; yani, şunu şu yasaya
getirin de, birtakım kurumları, önlerinde kuyruklarla sürekli muhatap olmaktan
ve bu ülkeye zaman kaybettirmekten kurtarın.
Ne yazık ki, burada önerimizi kabul
etmiyorsunuz, buna üzülüyoruz. Üzülüyoruz; çünkü, Türkiye için iyi bir
düzenleme olmuyor, bu fırsat kaçıyor; o yüzden, üzüntülerimizi belirtmek
istiyoruz ve bu maddeye olumlu oy vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı kanun
tasarısının 23 üncü maddesinde yer alan (I) sayılı Tarifenin aşağıdaki şekilde
ve devamındaki paragrafta yer alan "Ocak" ibaresinin "her yılın
Ocak" şeklinde ve "yüzde 10" oranının "yüzde 6" olarak
değiştirilmesini ve "belirlemeye" ibaresinden sonra gelmek üzere
"bu oranı yüzde 4'e kadar indirmeye ve kanunî oranına kadar
artırmaya" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları
(I) SAYILI TARİFE
Motor Silindir Hacmi (cm3) Taşıtların Yaşları İle Ödenecek Yıllık Vergi
Tutarı (TL)
1 -3 yaş |
4 - 6 yaş |
7 - 11 yaş |
12 - 15 yaş |
16 ve yukarı yaş |
|
1-Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları |
|
|
|
|
|
ve benzerleri |
|
|
|
|
|
1300 cm3 ve aşağısı |
250.000.000 |
175.000.000 |
100.000.000 |
75.000.000 |
30.000.000 |
1301 - 1600 cm3 e kadar |
400.000.000 |
300.000.000 |
175.000.000 |
125.000.000 |
50.000.000 |
1601- 1800 cm3 e kadar |
700.000.000 |
550.000.000 |
325.000.000 |
200.000.000 |
80.000.000 |
1801 - 2000 cm3 e kadar |
1.100.000.000 |
850.000.000 |
500.000.000 |
300.000.000 |
120.000.000 |
2001 - 2500 cm3 e kadar |
1.650.000.000 |
1.200.000.000 |
750.000.000 |
450.000.000 |
180.000.000 |
2501 - 3000 cm3 e kadar |
2.300.000.000 |
2.000.000.000 |
1.250.000.000 |
675.000.000 |
250.000.000 |
3001 - 3500 cm3 e kadar |
3.500.000.000 |
3.150.000.000 |
1.900.000.000 |
950.000.000 |
350.000.000 |
3501 - 4000 cm3 e kadar |
5.500.000.000 |
4.750.000.000 |
2.800.000.000 |
1.250.000.000 |
500.000.000 |
4001 cm3 ve yukarısı |
9.000.000.000 |
6.750.000.000 |
4.000.000.000 |
1.800.000.000 |
700.000.000 |
2) Motosikletler |
|
|
|
|
|
100 - 250 cm3'e kadar |
50.000.000 |
40.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
10.000.000 |
251 - 650 cm3'e kadar |
100.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
20.000.000 |
651 - 1200 cm3'e kadar |
250.000.000 |
150.000.000 |
75.000.000 |
50.000.000 |
30.000.000 |
1201 cm3 ve yukarısı |
600.000.000 |
400.000.000 |
250.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon)- Katılamıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)-
Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Bayraktar
önergeyi açıklayacak efendim.
BAŞKAN- Peki.
Sayın Bayraktar; buyurun.
Sayın Bayraktar, süreniz 5 dakika.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)- Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili önergemizin
gerekçesini izah ederken, Sayın Oğuz Oyan'ın bazı tespitlerine ben de farklı
bir açıdan bakmak istiyorum: Biraz önce yapmış olduğu konuşmalarda "1 800
turbo Passat otomobillere haksız rekabet şansı verilerek, ayrıcalık
tanınır" derler; oysa Türkiye'de ve Türkiye dışında satılan ve üretilen
araçlarda 1 800 Passat olduğu gibi, 1
800 Audi var, 1 700 Opel var, 1 800 Ford Focus var, 1 700 Renault Megan var, 1
700 Fiat var, 1 700 Hyundai var; dolayısıyla, rekabet, her firma için eşit
şartlarda, isteyen istediği gibi yapabilir.
Eğer 2 000'e kadar olan motorlarda da aynı
uygulama uygulanacak olsaydı, o zaman, Mercedes 200 Kompressor de girecekti,
diyeceklerdi ki Mercedese ayrıcalık uyguladınız. Nitekim, 2 000 Mercedes
Kompressor araçlarında 163 beygir, 2 700 Mercedes dizel araçlarında da 163
beygir; ama, dizel motorlarının motor hacmi daha yüksek olduğu için çevreyi
daha fazla etkiliyor maksadıyla... Aslında, bu vergiler, bir yerde, çevre
vergisi niteliğinde olduğu için, araçların fiyatlarına en yakın olan şeklin
tespiti konusunda bir çalışma yapılmıştır.
En iyisi, doğrudur, kaskodur. Kasko değeri
üzerinden alınmasında hemfikir olduğumuzu hem Sayın Bakanımız ve hükümet
yetkilileri hem de bizler belirttik; ama, günümüz şartlarında bunun
uygulanmasının zor olduğunu görünce, en uygun olan ve buna yakın olan sistemin
bu şekilde olacağını...
Ama, bu arada, bir Lada Samara, 8
milyardır asıl bedeli, vergileri 2 milyar küsurla yaklaşık 11 milyar oluyor;
yani, Lada Samara'nın değeri düşüktür; ama, verilen vergi de düşüktür. Ama,
bunun karşısında 40 milyar liralık bir Mercedes 50 milyar lira ÖTV ve diğer
vergilerle aslında 90 milyara çıkıyor. Dolayısıyla, asıl vergi araç alırken
vatandaş tarafından veriliyor.
Dahası var...
OĞUZ OYAN (İzmir) - O, başka vergi.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade edin.
Yani, eğer, vergilendirme diyorsanız, bir müddet önce, yüksek silindirli ve
lüks araçların üzerine konan ÖTV yüzde 50'den 75'e çıktığında "yine vergi
yüklüyorsunuz" diyerek farklılıkla tenkit etmiştiniz. Oysa, bu vergilere
vatandaş diyor ki, daha sağlıklı, daha güvenli işime gücüme gitmek için...
Araçlarda artık lüks segment kalkmıştır, çevre etkileme unsurları önplana
çıkmıştır. Çevre etkileme unsurları içerisinde de Avrupa normuna... Çevreyi
daha az etkileyen katalitik konvertörlü araçların çevreye etkisi ile Lada
Samaranın etkisi aslında aynıdır; ama, buna rağmen, düşük gelirli
vatandaşların, elbette, aldıkları araçların da, mümkün olduğu kadar -burada bir
düzenleme yapılarak- adaletli sisteme yaklaştırılması hususunda bir önerge
vermişizdir. Bu da yeterli görülmüyor, bizim tarafımızdan da yeterli
görülmüyor, açık ve net olarak söylüyoruz; ama, hükümetle ve sizlerle yapmış
olduğumuz mutabakatlar ve görüşmeler sonucu ileri kademelerde daha iyi bir
düzenleme yapılabilmesi için, Bakanlar Kurulunun, kasko bedellerinde -kasko
bedelinin yüzde 10'unun altına veyahut üstüne çıktığı takdirde- bu vergilendirmeyle,
bir alt kademeye geçiş hakkı var idi. Biz, bir önergemizde, bunu yüzde 6'ya
kadar çekmiştik. Hükümet yetkilileriyle daha sonra yapmış olduğumuz
mutabakatlar sonucu, kasko bedelini de yüzde 4'e çekmek ve Bakanlar Kuruluna bu
konularla ilgili aksaklıkları düzenleme yetkisi vermek suretiyle, düzenlemelere
bir hayli yaklaşmış olduğumuzu görüyoruz.
Nitekim, daha önceki dönemlerde uygulanan sistemin adaletsiz
olduğuna hepimiz şahittik. 100 milyar
liralık bir Mercedese 900 000 000 lira ödenirken, 45 milyar liralık diğer bir
otomobile 5 500 000 000 lira ödeniyordu. Buna en yakın sistemin ne
olacağı hususuna, bugünün şartlarında, ancak motor silindir hacimleri esasına
göre bir çalışma yapılırsa yaklaşılır ki, Avrupa'da, birçok ülkede, hem motor
silindir hacmine doğru hem de ağırlık ve yaş sistemine doğru uygulama var. Bu
konunun en büyük duayeni dediğimiz Almanya'da uygulanan sistem, motor silindir
hacmi, artı, yüksek hacimli dizel otomobilleri ve çevreye etki edenleri de ona
göre vergilendirmek suretiyle olandır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bir Porsche'nin,
gerçekten, 300 milyar lira değerindeki bir Porschenin vergisi 5 500 000 000
lira gözükmektedir; ama, bu Porschenin -cn tipi var- 4 000 cc'nin üstündekileri
de 9 milyar lira ödeyecektir. Yani, aslında, 300 000 000 liraya ve 900 000 000
liraya kadar ödeme yapılan bu tip lüks araçlara 9 milyar lira ve üzerinde
ödenme imkânı doğmuştur. Bunlar da, vergilerini son derece artırarak
vermişlerdir. Kaldı ki, Türkiye'de, 13 tane Ferrari, 12 tane Porsche var; ama,
bunun dışında, yüksek motor güçlü bir hayli başka araç var -BMW var, Cheroke
var, Land Crouiser var, Range Rover var- bunları da eşit sisteme getirdiğiniz
zaman 9 milyar lira vergi ödeyecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Önergemizle, şu ana kadar
uygulanan ve uygulanmak istenen sistemin daha adil hale getirilerek, toplumun
geneline hitap edecek düzeyde... Bunun, yüzde 10'unda ufak tefek aksaklıklar
olacağı gözüküyor; ama, yüzde 90'ında mutabakat sağlanacağı hususunda, daha
adaletli olacağı kanaatiyle bu önergemizin kabulünü arz eder, hepinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 24 -197 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer alan (II),
(III) ve (IV) sayılı tarifeler aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(II)
SAYILI TARİFE
Taşıt
Cinsi ve Oturma Yeri / |
|
|
|
Azami
Toplam Ağırlık |
Taşıtların
Yaşları ile Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL) |
|
|
|
1 - 6
yaş |
7 -
15 yaş |
16 ve
yukarı yaş |
1)
Minibüs |
300.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
2) Panel
van ve motorlu karavanlar |
|
|
|
(Motor
Silindir Hacmi) |
|
|
|
1900 cm3
ve aşağısı |
400.000.000 |
250.000.000 |
150.000.000 |
1901 cm3
ve yukarısı |
600.000.000 |
400.000.000 |
250.000.000 |
3)
Otobüs ve benzerleri (Oturma Yeri) |
|
|
|
25
kişiye kadar |
750.000.000 |
450.000.000 |
200.000.000 |
26-35
kişiye kadar |
900.000.000 |
750.000.000 |
300.000.000 |
36-45
kişiye kadar |
1.000.000.000 |
850.000.000 |
400.000.000 |
46 kişi
ve yukarısı |
1.200.000.000 |
1.000.000.000 |
600.000.000 |
4)
Kamyonet, kamyon, çekici ve |
|
|
|
benzerleri
(Azami Toplam Ağırlık) |
|
|
|
1.500
kg.'a kadar |
300.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
1.501-3.500
kg'a kadar |
600.000.000 |
350.000.000 |
200.000.000 |
3.501-5.000
kg'a kadar |
900.000.000 |
750.000.000 |
300.000.000 |
5.001-10.000
kg'a kadar |
1.000.000.000 |
850.000.000 |
400.000.000 |
10.001-20.000
kg'a kadar |
1.200.000.000 |
1.000..000.000 |
600.000.000 |
20.001
kg ve yukarısı |
1.500.000.000 |
1.200.000.000 |
700.000.000 |
(III) SAYILI TARİFE
Taşıt Cinsi ve |
Taşıtların Yaşları İle Her Motor Gücü Birimi (BG) |
|
|
|
Motor Gücü (BG) |
İçin Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı ( TL ) |
|
|
|
|
1 - 3 yaş |
4 - 5 yaş |
6 - 15 yaş |
16 ve yukarı yaş |
Yat, kotra ve her türlü |
|
|
|
|
motorlu özel
tekneler |
|
|
|
|
10 - 20 BG'ne kadar |
15.000.000 |
10.000.000 |
5.000.000 |
2.000.000 |
21 - 50 BG'ne kadar |
20.000.000 |
15.000.000 |
9.000.000 |
4.000.000 |
51 - 100 BG'ne kadar |
25.000.000 |
20.000.000 |
12.000.000 |
5.000.000 |
101 - 150 BG'ne kadar |
30.000.000 |
25.000.000 |
15.000.000 |
7.000.000 |
151 BG ve yukarısı |
45.000.000 |
35.000.000 |
20.000.000 |
10.000.000 |
(IV) SAYILI TARİFE
Taşıt Cinsi ve Azami |
|
|
|
|
Kalkış Ağırlığı |
Taşıtların Yaşları İle Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL) |
|
|
|
|
1 - 3 yaş |
4 - 5 yaş |
6 - 10 yaş |
11 ve yukarı yaş |
Uçak ve helikopterler |
|
|
|
|
1.150 kg'a kadar |
5.000.000.000 |
4.000.000.000 |
3.000.000.000 |
2.400.000.000 |
1.151 - 1.800 kg.'a kadar |
7.500.000.000 |
6.000.000.000 |
4.500.000.000 |
3.600.000.000 |
1.801 - 3.000 kg.'a kadar |
10.000.000.000 |
8.000.000.000 |
6.000.000.000 |
4.800.000.000 |
3.001 - 5.000 kg.'a kadar |
12.500.000.000 |
10.000.000.000 |
7.500.000.000 |
6.000.000.000 |
5.001 - 10.000 kg.'a kadar |
15.000.000.000 |
12.000.000.000 |
9.000.000.000 |
7.200.000.000 |
10.001 - 20.000 kg.'a kadar |
17.500.000.000 |
14.000.000.000 |
10.500.000.000 |
8.400.000.000 |
20.001 kg. ve yukarısı 20.000.000.000 16.000.000.000 12.000.000.000 9.600.000.000
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 25.- 197 sayılı Kanunun 11 inci
maddesinin başlığı "Vergiye etki eden değişiklikler" şeklinde, son
fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Taşıtların tescil belgesinde yazılı
olan model yılında bir yaşında olduğu kabul edilir."
BAŞKAN - 25 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 26.- 197 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4. - 3.4.2003 tarihli
ve 4837 sayılı Ekonomik İstikrarı Sağlamak İçin Ek Vergiler Alınması Hakkında
Kanunun 1 inci maddesi hükümlerine göre ek motorlu taşıtlar vergisinin
taksitlerini kısmen veya tamamen ödeyen mükelleflerden bu ödemeleri mahsup veya
iade edilmemiş bulunanlar ile 30.7.2003 tarihli ve 4962 sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanunun 21
inci maddesi hükümlerine göre taşıt
vergisini ödeyen mükelleflerin ödediği tutarlar, 2004 yılı için tahakkuk edecek
olan motorlu taşıtlar vergisinden mahsup edilir. Mahsuptan sonra ödenmesi
gereken motorlu taşıtlar vergisi olması halinde 2004 yılı taksit aylarında
ödenir. Mahsup edilemeyen tutar ise mükellefin talebi üzerine iade olunur.
Ödeme zamanlarında ödenmemiş olan ek motorlu taşıtlar vergisi ile taşıt vergisi
terkin edilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Madde 26/geçici madde 4 üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın?..
Yok.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Geçici 4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5 - 5 inci maddenin (I)
sayılı tarifesinde yer alan taşıtlara ait motor silindir hacmi ve 6 ncı
maddenin (II) sayılı tarifesinde yer alan kamyonet, kamyon, çekici ve benzeri
taşıtlara ait azami toplam ağırlık bilgilerinin trafik tescil belgesinde
bulunmaması nedeniyle mükellefler tarafından talep edilmesi halinde; trafik
tescil kuruluşları ile yetkili bayiler veya ilgili vergi daireleri bu bilgileri
ihtiva eden bir belgeyi mükellefe vermek zorundadırlar.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6 - 6 ncı maddenin (II)
sayılı tarifesinde yer alan (4) numaralı bent 31/12/2004 tarihine kadar
aşağıdaki şekilde uygulanır.
4) Kamyonet, kamyon, çekici ve benzerleri
(İstiap Haddi)
1.500 kg.'a kadar |
300.000.000 |
200.000.000 |
100.000.000 |
1.501-3.500 kg'a kadar |
750.000.000 |
450.000.000 |
200.000.000 |
3.501-5.000 kg'a kadar |
900.000.000 |
750.000.000 |
300.000.000 |
5.001-10.000 kg'a kadar |
1.000.000.000 |
850.000.000 |
400.000.000 |
10.001-20.000 kg'a kadar |
1.200.000.000 |
1.000.000.000 |
600.000.000 |
20.001 kg ve yukarısı |
1.500.000.000 |
1.200.000.000 |
700.000.000 |
BAŞKAN - Geçici 6 ncı madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7. - 5 inci maddenin (I)
sayılı tarifesinin (2) numaralı bendinde yer alan motosikletlerin 2004 yılına
ait motorlu taşıtlar vergisi, Nisan ayının ilk gününde tahakkuk etmiş sayılır.
Tahakkuk ettirilen vergi birinci taksiti Nisan, ikinci taksiti Temmuz ayında
olmak üzere iki eşit taksitte ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, kabul edilen
geçici maddelerle birlikte 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 27. - 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununun mükerrer 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu şekilde hesaplanan maktu had ve
tutarların yüzde beşini aşmayan kesirleri dikkate alınmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 28.- 488 sayılı Kanuna aşağıdaki
madde eklenmiştir.
"EK MADDE 2. - Döviz kazandırıcı
faaliyetlere ilişkin işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar damga
vergisinden müstesnadır.
Döviz kazandırıcı faaliyetlerin kısmen
veya tamamen gerçekleştirilmemesi halinde, gerçekleşmeyen kısma ait alınmayan
damga vergisi, mükelleflerden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
ceza ve gecikme faizi ile birlikte geri alınır.
Yukarıda belirtilen hususlarda damga
vergisi istisnası uygulamak suretiyle işlem yapan kuruluşlar, istisnaya konu
işlemin mahiyeti ile alınmayan vergi tutarını, işlemin yapıldığı tarihi takip
eden otuz gün içinde ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi bakımından bağlı
bulunduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Döviz kazandırıcı faaliyetin
gerçekleşmediğinin tespit edildiği tarihi takip eden otuz gün içinde, bu durumu
vergi dairesine bildirmeyen kuruluşlar damga vergisi, ceza ve gecikme faizinin
ödenmesinden ilgililerle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Bu maddenin uygulanması bakımından döviz
kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğu ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından
birlikte tespit edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 29. - 488 sayılı Kanuna ekli (1)
sayılı tablonun "IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar" başlıklı bölümünün;
(1) numaralı fıkrasının (h) bendi ile (2) numaralı fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (2)
numaralı fıkrasının sonuna (c), (d) ve (e) bentleri ile aşağıdaki hüküm
eklenmiştir.
"h) Kişiler tarafından belli parayı
mutazammın olarak resmi dairelere verilen makbuz ve ibra senetleri ile resmi
daireler nam ve hesabına kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara
nakledilen veya emir ve havalelerine tediye olunan paralar için düzenlenen ve
nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar."
"b) Kanun hükümlerine göre resmi
dairelere verilen diğer beyannameler:
1. Yıllık gelir vergisi
beyannameleri (15.000.000 TL.)
2. Kurumlar vergisi
beyannameleri (20.000.000 TL.)
3. Muhtasar beyannameler (13.000.000 TL.)
4. Katma değer vergisi
beyannameleri (13.000.000 TL.)
5. Diğerleri (13.000.000 TL.)
c) Belediyelere verilen
beyannameler (10.000.000 TL.)
d) Sosyal Sigortalar
Kurumuna verilen sigorta prim bildirgeleri
(10.000.000 TL.)
e) Gümrük idarelerine
verilen beyannameler (30.000.000
TL.)"
"Beyanname ve bildirgelerin internet
ortamında gönderilmesi halinde, yukarıda belirtilen miktarları her bir
beyanname ve bildirge itibarıyla ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN - 29 uncu madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın
Muhsin Koçyiğit; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Koçyiğit, söz taleplerinizi
birleştirdim.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 316 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 29 uncu
maddesi üzerindeki görüşlerimi belirtmek üzere şahsım ve CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; vergi yükü açısından, önce, dolaylı-dolaysız
vergi ayırımı, gelir dağılımı ve vergi adaleti üzerinde durduktan sonra, yasa
tasarısının 29 uncu maddesine ilişkin değerlendirmemi konuşmamın sonuna doğru
yapacağım.
Değerli milletvekilleri, kamu
harcamalarının finansmanının sağlıklı bir şekilde karşılanmasında ana kaynağın
vergi gelirleri olması konusunda kuşku yoktur. Ekonomik yapının sağlamlığı ve
gelişmesi de, vergi gelirlerinin kamu harcamalarını karşılamadaki etkinliğiyle
doğru orantılıdır.
Vergi kanunlarının vergiye bağladıkları
olayın veya hukukî durumun saptanması, yani, vergilenmesi gereken bütün işlem
ve yükümlülüklerin vergi dairesince izlenmesi, verimli bir vergi uygulamasının
önkoşuludur. Vergi idaresinin güçlendirilmesi, vergi yargısının
hızlandırılması, sistemdeki boşlukların doldurularak vergi rezervlerine
ulaşılması, vergilerin verimliliğini artırmada kuşkusuz etkili olacaktır.
Vergi sistemi adalet yönünden
incelenirken, dolaysız-dolaylı vergi karşılaştırması yapmak, genellikle en çok
kullanılan yöntemdir. Bu yöntemin uygulanması, dolaysız vergilerin önemli bir
bölümünü gelir üzerinden alınan vergilerin oluşturması gerçeğine... Vergi ödeme
gücünü en iyi biçimde saptayan ölçü, gelirdir.
Aslında, ekonomik ve sosyal koşullara
aykırı olmayan bir dolaylı-dolaysız vergi dengesi olması gerekir. Dolaysız
vergilerin ağırlıkta olduğu vergi sistemlerinin daha adil olduğu elbette
doğrudur. Dolaysız vergi genellikle gelir üzerinden alındığı için, herkes
gücüne, yani, gelirine göre vergilendirildiğinden, daha adaletli bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2002
yılında kolay vergi toplama yöntemi olarak, bir yasa değişikliği gerektirmeyen,
kararnameyle artırılabilen harcama-tüketim vergisi gibi vergilere aşırı
yüklenilmiş ve dolaysız-dolaylı vergi oranı yüzde 34'e-yüzde 66 olmuştur. Bugün
bu oran yüzde 32 dolaysız, yüzde 68 dolaylı vergi olmaktadır.
Dolaylı vergiler, zengini de fakiri de
aynı oranda vergilendirdiği için oldukça adaletsizdir. Bir iktidarın kimden
yana olduğunun göstergelerinden biri, bu dolaylı-dolaysız vergi ayırımında
yatmaktadır. Halktan yana tavır alanların, genel vergi yapısı içerisinde
dolaysız vergilere ağırlık vermesi gerekir. Bugün, bunu görememekteyiz; çünkü,
sistem içerisinde, sürekli bir şekilde, dolaylı vergilerin ağırlığı giderek
artmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamu
harcamalarını vergi gelirleriyle karşılamakta zorlanan kamu idaresi, vergi
gelirlerini artırmayı başaramamış, vergi kanunlarını uygulayamamış, vergi
kaçağı artmış; bu nedenle, kamu harcamalarını karşılamak için vergi
kanunlarında sık sık değişiklik yaparak yeni vergi kanunlarını yürürlüğe koymak
suretiyle, vergi gelirlerini artırmak istemektedir.
Kolay vergi toplamak, ancak, harcama
vergileriyle mümkün olduğundan, hükümet, giderek dolaylı vergilere ağırlık
vermektedir. Tüm bu yeni vergi getirme gayretlerine, vergi toplamadaki
adaletsizliğe rağmen vergi gelirleri kamu harcamalarını karşılamakta yetersiz
kalmakta, kamu harcamalarının karşılanması için, artan bir şekilde içborçlanma
yolu tercih edilmektedir.
Böylece, içborçlanma, vergide eşitsizliği,
adaletsizliği iyice artmış, rantiyeler için Türkiye, hem vergi bağışıklığı hem
zahmetsiz para kazanma yönünden cennet olmuştur. Bu durum, kamu harcamalarının
tüm yükünün az ve orta gelirli gruba yüklenmesi sonucunu doğurduğundan,
rantiyelerin pazarlık gücünü artırmış, gelir dağılımını da oldukça bozmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vergi
adaleti, yalnızca dolaysız -dolaylı vergi dengesinin sağlanması yoluyla da
gerçekleştirilemez. Dolaysız vergilerin alınmasında bazı ana ilkelerin dikkate
alınması gereklidir. Önemli olan, dolaysız vergilerin hangi gelir gruplarından
alındığıdır. Bu, vergi adaleti yönünden çok önemlidir. Gelir Vergisi gibi
dolaysız vergi tahsilatının çok önemli bir bölümü dargelirlilerden
alınmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son
yıllarda vergi sistemimiz sağlıklı olmayan yollarla zorlanmaktadır. Hızla artan
kamu giderlerinin karşılanması için yeni kaynaklar bulma, ulaşılamamış vergi
rezervlerini vergi kapsamı içine alarak vergi kaçağını önleme yoluna
gidilmemiş, bu durum, bugün olduğu gibi, vergi sisteminin kendiliğinden daha
kolay kaynaklara yönelmesi, bu kaynakları yıpratması sonucunu doğurmuştur.
Bunun yanında, millî gelirden vergi yoluyla kamuya aktarılması hedeflenen
tutarın büyüklüğü ve genel vergi yükünün aşırı artırılması nedeniyle, toplumun
alt gelir grupları daha fazla vergilendirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, katlanılabilecek
vergi yükü sınırsız değildir, üst sınırı vardır. Vergi oranları aşırı
arttığında, vergiye karşı yükümlünün direnci de artacaktır. Bu durumda, vergi
yükümlüleri, vergi kaçırma ya da vergiden kaçınma olanaklarını sonuna kadar
kullanmak isteyeceklerdir. Enflasyonun etkisi de gözönünde tutulursa, vergi
kaçırma olanağı olmayanlar ve vergiden kaçınamayanlar, daha az gelir elde
ettikleri halde daha çok vergi ödeyeceklerdir. Yıllardır içinden çıkamadığımız
kısırdöngü işte budur.
Değerli milletvekilleri, kamu açıkları
verimli ve adil bir vergi sistemiyle karşılanmadığı için, kamu harcamalarının
gerektirdiği kaynak, otomatik olarak, vergi ödeme gücü en az olanlardan
sağlanmıştır. Ayrıca, siyasî iktidarca, vergide verimliliğin ancak vergi ödeme
gücü düşük olan kesimler vergilendirilerek sağlanabileceğinin farkına varılmış,
bilinçli olarak bu amaca yönelik yasal değişikliklerle, alt ve orta gelir
grupları sürekli bir şekilde aşırı vergilendirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bugün, ülkemiz yüzde 6,5'lik faiz- dışı fazlaya odaklanmış durumdadır. Bir
yandan, vergi kaybı olur gerekçesiyle IMF, vergi teşvik yasasının çıkmaması
için sürekli bir şekilde direnç göstermekte, öte yandan da, bugün olduğu gibi,
sürekli ekvergiler salınmakta, deprem vergisi gibi olağanüstü dönemlerin geçici
vergilerinin kalıcı duruma getirilmesine olanak hazırlanmaktadır.
Evet, ülkelerin olağanüstü dönemlerinde
yeni vergilere, ekvergilere ve geçici vergilere gereksinme duyulması gayet
doğaldır, doğrudur da; çünkü, böylesi zor dönemlerin aşılması, ancak ulusal
dayanışmayla mümkün olabilir; 1999 yılında Sakarya depreminde olduğu gibi. O
zaman, belli bir süre, belli bir dönem uygulanmak üzere Ek Emlak Vergisi, Ek
Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi gibi
vergiler uygulamaya konulmuştu; ama, artık, bugün, deprem gibi olağanüstü
koşullar ortadan kalkmış bulunmaktadır. Bu nedenle, o döneme özgü
"ekvergi" ve "geçici vergi" adı altında alınan vergilerin
de ortadan kaldırılması gerekmektedir. Böyle bir uygulama, hem vatandaşlara güven
verecek ve hem de gelecekte benzer durumlardaki olaylarda daha duyarlı
davranmalarına zemin hazırlayacaktır. Oysa, hükümet, getirdiği bu vergi
paketiyle, olağanüstü dönemde, deprem döneminde "ekvergi" adı altında
alınmış olan geçici vergileri sürekli vergilere dönüştürmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
yasa tasarısının 29 uncu maddesiyle, yeni geçici düzenlemeler olan Özel İşlem
Vergisi ve eğitime katkı payı kapsamındaki bazı kâğıt ve işlemler Damga Vergisi
ve harçlar kapsamına alınmak suretiyle, daimî, sürekli duruma getirilmektedir.
Bu düzenleme doğru değildir. Oysa, hükümet, Özel İşlem Vergisini kaldıracağına
dair taahhütte bulunmuştur. Yoksa, hükümet bu taahhüdünü unuttu mu?!
Bazı kâğıtlara ilişkin ödenmesi gereken
Özel İşlem Vergisi, isim olarak devam etmese bile, içerik olarak Damga Vergisi
ve harçlar kapsamına alınmak suretiyle sürekli, kalıcı duruma getirilerek devam
etmektedir. Bu şekilde olağanüstü deprem döneminde gelir artırıcı olarak bütçe
kapsamına alınan Özel İşlem Vergisinin, Damga Vergisi kapsamında kalıcı duruma
getirilmesi doğru değildir. Bu, vergi sisteminin dolaylı vergiler lehine
adaletsiz bir şekilde genişlemesine ve vergi yükünün artmasına neden olacaktır.
Ümit ederim ki, 2004 yılında yeni vergi yükleri getirilmez.
Sözlerime son verirken, tüm Yüce Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlar, tüm halkımızın ve milletvekillerimizin yaklaşan
yeni yılını kutlar, sağlık ve başarılar dilerim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür
ediyorum.
29 uncu madde üzerinde bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı kanun
tasarısının 29 uncu maddesi (h) bendi ile (2) numaralı fıkrası (b) bendi ile
eklenen (c), (d), (e) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Çelik |
Zafer Hıdıroğlu |
Sedat Kızılcıklı |
|
|
Bursa |
Bursa |
Bursa |
|
Agâh Kafkas |
Ali Osman Başkurt |
Abdullah Torun |
|
Çorum |
Malatya |
Adana |
|
|
Hasan Fehmi Kinay |
|
|
|
Kütahya |
|
b) Kanun hükümlerine göre resmî dairelere
verilen diğer beyannameler:
3. Muhtasar beyannameleri (10 .000 000 TL)
4. Katma Değer Vergisi beyannameleri (10. 000.000 TL)
5. Diğerleri (10.000.000 TL)
c)
Belediyelere verilen beyannameler (
8.000.000 TL)
d)
Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen
sigorta prim bildirgeleri ( 8.000.000 TL)
e)
Gümrük idarelerine verilen
beyannameler (20.000.000 TL)
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, bu önergede bir eksiklik var; herhalde, sehven
unutmuş arkadaşlar; (b) bendinin 1 ve 2 nci fıkraları yazılmamış. O fıkraların
aynen kabul edilmesi şartıyla takdire bırakıyoruz. Yani "3,4,5" diye
başlamış (b) bendinden sonraki fıkralar, 1 ve 2 nci fıkralar hiç alınmamış.
Komisyonda kabul edilmiş şekliyle yer alması gerekli burada.
BAŞKAN - Tamam.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Var efendim,
önergenin mahiyeti de o istikamette.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun tasarısında alınan oranlar,
çoğunluğu düşük gelirli esnaf ve sanatkârın Maliye Bakanlığına olan
vecibelerini yerine getirmede önemli maddî güçlük yaratacağı için önergemizdeki
miktara çekilmesi mükellefin kayıt düzenine olan saygı ve güvenini
koruyacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 29 uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 30.- 488 sayılı Kanuna ekli (2)
sayılı tablonun "IV.Ticari ve medeni işlerle ilgili kâğıtlar"
başlıklı bölümünün (23) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu
bölüme (28) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (29) ve (30)
numaralı fıkralar eklenmiştir.
"23. Bankalar, yurt dışı kredi
kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve
geri ödenmesi amacıyla düzenlenecek kâğıtlar ile bu kâğıtlar üzerine konulacak
şerhler (kredilerin kullanımları hariç)."
"29. Kambiyo senetleri ve kambiyo
senetlerine benzeyen senetler üzerine konulan aval ve kefalet şerhleri ile bu
mahiyetteki diğer şerhler.
30. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi çerçevesinde tüketici kredisine ilişkin olarak
düzenlenen sözleşmenin tüketiciye verilen nüshası."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 31.- 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Anonim, eshamlı komandit ve limited
şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i
değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin
temini ve bunların teminatları ile geri
ödenmelerine ilişkin işlemler harca tabi tutulmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 32.- 492 sayılı Kanunun mükerrer 138
inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu şekilde hesaplanan maktu had ve
tutarların % 5'ini aşmayan kesirleri dikkate alınmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 33.- 492 sayılı Kanuna aşağıdaki
madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1.- Döviz kazandırıcı
faaliyetlere ilişkin işlemler harçlardan müstesnadır.
Döviz kazandırıcı faaliyetlerin kısmen
veya tamamen gerçekleştirilmemesi halinde, gerçekleşmeyen kısma ait alınmayan
harç, mükelleflerden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ceza ve
gecikme faizi ile birlikte geri alınır.
Yukarıda belirtilen hususlarda harç
istisnası uygulamak suretiyle işlem yapan kuruluşlar, istisnaya konu işlemin
mahiyeti ile alınmayan harç tutarını, işlemin yapıldığı tarihi takip eden otuz
gün içinde ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi bakımından bağlı bulunduğu
vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Döviz kazandırıcı faaliyetin
gerçekleşmediğinin tespit edildiği
tarihi takip eden otuz gün içinde, bu durumu vergi dairesine bildirmeyen
kuruluşlar, harç ile ceza ve gecikme
faizinin ödenmesinden ilgililerle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Bu maddenin uygulanması bakımından döviz
kazandırıcı faaliyetlerin neler olduğu ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile
Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından
birlikte tespit edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 34.- 492 sayılı Kanuna ekli (1)
sayılı tarifenin "A) Mahkeme Harçları" başlıklı bölümünün (I-3),
(III-1-e) ve (III- 2/ b) ve (c) fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"3. Bölge İdare Mahkemeleri,
Yargıtay, Danıştay ve
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (15.300.000 TL.)"
"e) Yukarıdaki nispetler Bölge İdare
Mahkemeleri,
Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve
Yargıtayın tasdik veya işin esasını hüküm
altına
aldığı kararları için de aynen
uygulanır."
"b) (a) fıkrasında yazılı davalarda
esasa taalluk eden veya
tashihi karar taleplerinin reddine dair
Yargıtay, Danıştay
ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında (20.600.000 TL.)
c) İdare Mahkemeleri, Bölge İdare
Mahkemeleri, Yargıtay,
Danıştay ve Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin
icranın tehiri kararlarında (16.400.000 TL.)"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.
34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 35.- 492 sayılı Kanuna ekli (2)
sayılı tarifenin "II-Maktu harçlar" bölümünün (4) numaralı fıkrasının
sonuna aşağıdaki hüküm eklenmiştir.
"Ticaret sicili memurluklarınca
yapılacak defter tasdiki işlemlerinden yukarıda belirtilen harçlar aynen
alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 36.- 492 sayılı Kanuna ekli (4)
sayılı tarifenin "II- Kadastro ve tapulama işlemleri" başlıklı bölümüne
(d) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki hüküm eklenmiştir.
"Kadastro işlemlerinin
yenilenmesinden harç alınmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.
36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 37.- 492 sayılı Kanuna ekli (6)
sayılı tarifenin "II- Vize harçları" başlığı "II- Vize müracaat ve vize
harçları" şeklinde, aynı bölümün
(2) numaralı fıkrasından sonra gelen paragraf hükmü, "Hangi ülke
vatandaşlarından vize müracaat harcı, hangi ülke vatandaşlarından vize harcı
alınması gerektiği ile harç tutarlarının tespitine mütekabiliyet esası göz
önünde tutularak Dışişleri Bakanlığı yetkilidir." şeklinde, "III-
Yabancılara verilecek ikamet tezkeresi ve Dışişleri Bakanlığı tasdik
harçları" bölümünün (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
" 1- İkamet tezkeresi:
1 aya kadar her gün için (5.000.000 TL.)
(Bu tutar ilk ay için tezkere başına 10 milyondan az 50 milyondan çok olamaz.)
1 aydan sonraki her ay için (30.000.000
TL.)
İlk aydan sonraki aylara ait harcın
hesabında ay kesirleri tam ay olarak dikkate alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..Yok.
37 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 38. - 492 sayılı Kanuna ekli (7)
sayılı tarifenin "II-Liman işlemleri" bölümünün (6) ve (7) numaralı
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"6. Yeterlik Belgesi Harçları:
a) Uzakyol Kaptanı, Uzakyol Başmakinist/Başmühendisi,
Uzakyol Birinci Zabiti, Uzakyol İkinci
Mühendisi/Makinisti,
Uzakyol Vardiya Zabiti, Uzakyol Vardiya
Mühendisi/Makinisti,
Liman Kılavuz Kaptanı, İstanbul Boğazı
Kılavuz Kaptanı ve
Çanakkale Boğazı Kılavuz Kaptanı (31.100.000 TL.)
b) Kaptan, Başmakinist ve Deniz Kılavuz
Kaptanı (20.600.000 TL.)
c) Birinci Zabit, İkinci Makinist, Vardiya
Zabiti, Telsiz Zabiti/ Operatörü,
Makine Zabiti, Yat Kaptanı, Balıkadam,
1.Sınıf Dalgıç, 2.Sınıf Dalgıç, Balıkadam
Gaz Karışım ve
Açık Deniz Balıkçı Gemisi Kaptanı
(12.300.000 TL.)
d) Sınırlı Kaptan, Sınırlı Başmakinist,
Sınırlı Vardiya Zabiti,
Sınırlı Makine Zabiti, Amatör Denizci ve
Balıkçı Gemisi Kaptanı (9.000.000 TL.)
7. - Türk Denizci Kütüğüne kayıt
suretlerinden (Fotokopiler dahil),
Gemiadamı Cüzdanı, Gemiadamlarının Eğitim,
Belgelendirme ve
Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası
Sözleşme Kapsamında
Verilen Eğitim Sertifikaları ve Kısa
Mesafe Telsiz Belgeleri (5.900.000
TL.)"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 39.- 492 sayılı Kanuna ekli (8)
sayılı tarifenin "VI- Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve
ruhsatnamelerden alınacak harçlar" başlıklı bölümünün (15) numaralı
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile (16) numaralı fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinde yer alan tutarlar aşağıdaki şekilde yeniden belirlenmiş, (16)
numaralı fıkrasının sonuna aşağıdaki (c) bendi eklenmiş, aynı tarifenin XI inci
bölümünün başlığı "Finansal faaliyet harçları" olarak değiştirilmiş,
bölümün (8) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve tarifenin
sonuna aşağıdaki (10) numaralı fıkra eklenmiştir.
"a) Avcı derneklerine dahil
olanlardan (110.000.000 TL.)
b) Avcı derneklerine dahil olmayanlardan (120.000.000 TL.)
a) Resmi makamlar tarafından gerçek
kişilere
verilecek silah taşıma müsaade vesikaları
(Her yıl için ) (250.000.000 TL.)
b) Bulundurma vesikaları (400.000.000 TL.)
c) Özel kanuna göre verilecek yivsiz
tüfek ruhsatnameleri (10.000.000 TL.)"
"8.-a) Sigorta şirketleri kuruluş
izin belgeleri (Her yıl için) (42.622.000.000
TL.)
b) Emeklilik şirketleri kuruluş izin
belgeleri (Her yıl için) (30.000.000.000
TL.)"
"10. İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında yapılan iş ve
işlemler nedeniyle alınan menkul kıymet
kotasyon ve tescil
ücretleri, kurtaj ücretlerinden borsa
yönetimine ödenecek borsa
payları ve Sermaye Piyasası Kurulu
tarafından yapılan tescil
ve kayıtlar nedeniyle alınan ücretler
üzerinden (Yüzde 50)"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 40.- 492 sayılı Kanuna ekli (9)
sayılı tarifenin "II-Sürücü belgesi harçları" bölümünün (a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) A1, A2, B, F ve H sınıfı sürücü
belgelerinden (100.000.000 TL.)"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Burada da bir düzeltme yapıyoruz ve "yeniden
düzenlenmiştir" ibaresinin "yeniden değiştirilmiştir" şeklinde
düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN - Madde, söylediğiniz doğrultuda
düzeltildi.
40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 41 - 26.5.1981 tarihli ve 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Mükerrer Madde 44 - Belediye
sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin çevre temizlik
hizmetlerinden yararlanan konut, iş yeri ve diğer şekillerde kullanılan binalar
çevre temizlik vergisine tabidir.
Genel ve katma bütçeli idareler, il özel
idareleri, belediyeler, köyler, bunların kuracakları birlikler, darülaceze ve
benzeri kuruluşlar ve üniversiteler tarafından
münhasıran hizmetlerinde kullanılan binalar, Kızılay Genel Merkezi ile
şubeleri ve kampları, Kredi ve Yurtlar
Kurumuna ait öğrenci yurtları ile umuma açık
ibadet yerleri, karşılıklı olmak şartıyla elçilik ve konsolosluk
hizmetlerinde kullanılanlarla elçilerin ikametine mahsus olan binalar, milletlerarası
kuruluşlar ve bunların temsilcilikleri tarafından kullanılan binalar ile
bunların müştemilatı vergiye tabi
değildir.
Verginin mükellefi, binaları
kullananlardır. Mükellefiyet binanın kullanımı ile başlar.
Konutlara ait çevre temizlik vergisi, su
tüketim miktarı esas alınmak suretiyle metreküp başına 100.000 TL. olarak
hesaplanır.
İş yerleri ve diğer şekilde kullanılan
binalara ait vergi, aşağıdaki tarifeye göre alınır.
Yıllık Vergi Tutarları (TL)
Bina Grupları |
1. Derece |
2. Derece |
3. Derece |
4. Derece |
5. Derece |
1. Grup |
1.250.000.000 |
1.000.000.000 |
750.000.000 |
625.000.000 |
500.000.000 |
2. Grup |
750.000.000 |
600.000.000 |
450.000.000 |
375.000.000 |
300.000.000 |
3. Grup |
500.000.000 |
400.000.000 |
300.000.000 |
250.000.000 |
200.000.000 |
4. Grup |
250.000.000 |
200.000.000 |
150.000.000 |
125.000.000 |
100.000.000 |
5. Grup |
150.000.000 |
120.000.000 |
90.000.000 |
75.000.000 |
60.000.000 |
6. Grup |
75.000.000 |
60.000.000 |
45.000.000 |
32.000.000 |
25.000.000 |
7. Grup |
25.000.000 |
20.000.000 |
15.000.000 |
12.000.000 |
10.000.000 |
Belediyenin çevre temizlik hizmetlerinden
yararlanan ancak, su ihtiyacını belediyece tesis edilmiş su şebekesi
haricinde karşılayan konutlara ilişkin
çevre temizlik vergisi, yukarıdaki tarifenin yedinci grubunun belediye
meclisince belirlenecek derecesi üzerinden hesaplanır.
Su tüketim miktarı esas alınmak suretiyle hesaplanan
çevre temizlik vergisi, su faturasında
ayrıca gösterilmek suretiyle tahakkuk etmiş sayılır. Bu suretle tahakkuk eden
vergi, su tüketim bedeli ile birlikte belediyelerce tahsil edilir. Su ve
kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan büyük şehir
belediye sınırları ve mücavir alanlardaki çevre temizlik vergisi ise 20/11/1981
tarihli ve 2560 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan su ve kanalizasyon idarelerince
tahsil edilir.
İş yeri ve diğer şekillerde kullanılan
binalara ait çevre temizlik vergisi, belediyelerce binaların tarifedeki
derecelere intibak ettirilmesi üzerine her yılın Ocak ayında yıllık tutarı
itibarıyla tahakkuk etmiş sayılır. Tahakkuk eden vergi, bir defaya mahsus olmak
üzere, belediyelerin ilan mahallerinde bir ay süreyle topluca ilan edilir.
İşyeri ve diğer şekilde kullanılan binalarla ilgili olarak tahakkuk eden bu
vergi, her yıl, emlak vergisinin taksit sürelerinde ödenir.
Su ve kanalizasyon idareleri büyük şehir
dahilindeki her ilçe veya ilk kademe belediyesinin belediye ve mücavir alan
sınırları içinde bulunan konutlara ilişkin olarak tahsil ettiği çevre temizlik
vergisi ile bu verginin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahsil ettiği gecikme
zammının yüzde seksenini tahsilatı takip eden ayın yirminci günü akşamına kadar
bir bildirim ile ilgili belediyeye bildirerek aynı süre içinde öder. Tahsil
edilen vergi ve gecikme zammının yüzde yirmisini ise münhasıran çöp imha
tesislerinin kuruluş ve işletmelerinde kullanılmak üzere büyük şehir
belediyesinin hesabına tahsilatı takip eden ayın yirminci günü akşamına kadar
aktarır. Büyük şehir belediye sınırları içinde bulunan belediyelerin kendileri
tarafından tahsil edilen çevre temizlik vergisinin yüzde yirmisi aynı esaslar
çerçevesinde büyük şehir belediyelerine aktarılır.
Tahsil ettiği vergiyi veya gecikme zammını
yukarıda belirtilen süre içinde ilgili belediyeye yatırmayan idarelerden, bu
tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek
tahsil edilir.
Bu maddenin dördüncü ve beşinci
fıkralarında yer alan tutarlar, her yıl
yeniden değerleme oranında artırılır. Bu tutarların belirlenmesinde, vergi
tutarlarının yüzde beşini aşmayan kesirleri dikkate alınmaz.
Bakanlar Kurulu; beşinci fıkradaki
tarifede yer alan bina gruplarını belirlemeye ve bu maddenin dördüncü ve
beşinci fıkralarında yer alan tutarları yöreler, belediyelerin nüfusları ve
bina grupları itibarıyla ayrı ayrı dörtte birine kadar indirmeye veya yarısına
kadar artırmaya yetkilidir.
Belediye meclisleri, bulundukları mahallin
sosyal ve ekonomik farklılıkları ile büyüklüklerini de dikkate alarak binaların
hangi dereceye gireceğini tespit etmeye yetkilidir.
Maliye Bakanlığı, mükellefiyetle ilgili
olarak bildirim verdirmeye ve buna ilişkin
usulleri belirlemeye, İçişleri Bakanlığının da görüşünü alarak bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, bir kelimede, bir harf düzeltmemiz olacak.
"Su şebekesi haricinde karşılayan" yerine "su şebekesi
haricinden karşılayan" şeklinde, burada bir "n" harfinin
eklenmesini istiyoruz.
BAŞKAN - Dediğiniz doğrultuda
düzeltilmiştir, teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
41 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 42. - 2464 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 5 - 31.12.2005 tarihini
geçmemek üzere, mükerrer 44 üncü
maddede yer alan yetkiler kullanılıncaya kadar, iş yeri ve diğer şekilde
kullanılan binalara ait çevre temizlik vergisinin tarh ve tahakkukunda, söz
konusu maddenin bu Kanunla değişmeden önceki hükümlerine göre çıkarılmış
bulunan Bakanlar Kurulu Kararı ile belediyelerce alınmış kararlar uygulanmaya
devam olunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
42 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 43.- 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"A) 1. 13.4.1994 tarihli ve 3984
sayılı Kanun uyarınca Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından yayın
kuruluşlarının reklam gelirlerinden alınan pay kadar ayrıca hesaplanacak
tutarda eğitim katkı payı 31.12.2010 tarihine kadar, Radyo Televizyon Üst Kurulu payı ile birlikte ödenir. Radyo
Televizyon Üst Kurulu tarafından tahsil edilen eğitim katkı payları ertesi ayın
yirminci günü akşamına kadar beyan edilerek ödenir.
Eğitim katkı payının tarh, tahakkuk ve
tahsilinde ilgili mevzuat hükümleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
2. a) 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa
ekli (1) sayılı tablonun "IV-Makbuzlar ve diğer kâğıtlar" başlıklı
bölümünün (2) numaralı fıkrasının (b), (c), (d) ve (e) bentleri uyarınca tahsil
edilen damga vergisinin,
b) 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (8)
sayılı tarifenin "VI-Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve
ruhsatnamelerden alınacak harçlar" başlıklı bölümünün (15) numaralı
fıkrasının (a) ve (b) bentleri, (16) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (c)
bentleri ile "Finansal faaliyet harçları" başlıklı XI inci bölümünün
(10) numaralı fıkrası hükümlerine göre tahsil edilen harçların,
c) 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun
40 ıncı maddesine göre tahsil edilen şans oyunları vergisinin,
% 25'i, 31.12.2010 tarihine kadar sekiz
yıllık kesintisiz ilköğretim hizmetlerinde kullanılmak üzere Milli Eğitim
Bakanlığı payı olarak ayrılır.
Bu hükme göre ayrılan paylar, tahsil
edildiği ayı izleyen ayın son günü akşamına kadar Milli Eğitim Bakanlığına
ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 44. - 26.6.2001 tarihli ve 4691
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2. - Yönetici
şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede
faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve AR-GE
faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2013 tarihine kadar gelir ve
kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve
AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2013 tarihine kadar
her türlü vergiden müstesnadır. Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi
istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını
denetler. Bölgede fiilen çalışmayanlara istisna uygulandığının tespit edilmesi
halinde, ziyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan yönetici şirket de
ayrıca sorumludur."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 45.- 13.7.1956 tarihli ve 6802
sayılı Gider Vergileri Kanununun İkinci Kısmının "PTT Hizmetleri
Vergisi" başlıklı Üçüncü Bölümünün başlığı "Özel İletişim Vergisi ve
Şans Oyunları Vergisi" olarak değiştirilmiş, bu Bölümde yer alan mülga 39
ve 40 ıncı maddeleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Özel iletişim vergisi
Madde 39 - Her nevi cep telefonu
işletmecileri tarafından verilen (ön ödemeli kart satışları dahil) tesis,
devir, nakil ve haberleşme hizmetleri % 25, radyo ve televizyon yayınlarının
uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmet verenlerin bu
hizmetleri %15 oranında özel iletişim vergisine tâbidir. Bakanlar Kurulu, %25
oranını % 10'a kadar indirmeye ve kanuni oranına kadar artırmaya, %15 oranını
ise %5'e kadar indirmeye ve %25'e kadar
artırmaya yetkilidir.
Cep telefonu aboneliğinin ilk tesisinde
yirmimilyon lira ayrıca özel iletişim vergisi alınır. Bu tutar her yıl bir
önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu
şekilde hesaplanan tutarın yüzde beşini aşmayan kesiri dikkate alınmaz.
Bakanlar Kurulu, bu şekilde tespit edilen tutarı % 50'si oranında artırmaya
veya yarısına kadar indirmeye yetkilidir.
Verginin mükellefi cep telefonu
işletmecileri ile radyo ve televizyon yayınlarının uydu ortamından iletilmesini
sağlayan uydu platform işletmecileri ve kablo ile iletilmesini sağlayan kablo
platform işletmecileridir. Bu verginin matrahı, katma değer vergisi matrahını
oluşturan unsurlardan teşekkül eder. Bir aya ait özel iletişim vergisi izleyen
ayın onbeşinci günü mesai saati sonuna kadar beyan edilerek aynı süre içinde
ödenir. Bu verginin beyan ve ödenmesine ilişkin olarak 47 ve 48 inci madde
hükümleri uygulanmaz.
Bu maddede hüküm bulunmayan hallerde 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu hükümleri uygulanır. Her nevi cep telefonu
işletmecileri tarafından imtiyaz sözleşmeleri uyarınca Hazineye ödenecek payın
hesaplanmasında özel iletişim vergisi dikkate alınmaz. Her ay tahakkuk edecek
özel iletişim vergisi, cep telefonu abonelerine düzenlenecek faturalarda ayrıca
gösterilir.
Bu vergi, katma değer vergisi matrahına
dahil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul
edilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez. Tahsil edilen vergi üzerinden
2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun ile 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı
Kanuna göre mahalli idarelere pay verilmez.
Bu vergiye ilişkin usul ve esaslar ile
verilmesi gereken beyannamelerin şekil, muhteva ve eklerini belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mümkün olduğu kadar kısa
konuşacağım.
Sayın Bakanımız, daha önce yaptığı
açıklamada "ilk tesiste alınan vergileri kaldırıyorum" demişti; ama,
burada görüyoruz, cep telefonu aboneliğinin ilk tesisinde 20 000 000 liralık bir vergi geliyor; daha
doğrusu, vergi var, eski vergi aynen devam ediyor; ama, adı biraz değişmiş ve
bunu da yüzde 50 oranında artırma ve indirme konusunda da Bakanlar Kuruluna
yetki veriliyor.
Değerli milletvekilleri, vergi almanın zor
olduğunu benden önceki konuşmacılar da ifade etmişlerdi. Vergi almanın zorluğu
şuradan kaynaklanıyor: Vergiyi adaletli aldığınız zaman toplumda dirençle
karşılaşmıyorsunuz; eğer, vergide adaletsizliğe yol açarsanız, o zaman vergi
almada zorluk çıkar ve siyasal iktidarlar da bundan yıpranırlar.
Bu yasa tasarısında, özellikle, daha önce
listelerini burada tartıştığımız Motorlu Taşıtlar Vergisinde ciddî sorunların
çıkacağını bir daha belirterek, bu maddeyle ilgili görüşlerimi sunmak
istiyorum.
Bunlardan birincisi, bu madde, temelde,
kolaycılığa kaçan bir düzenleme. Cep telefonu kullananlardan vergi alınacak,
Özel İletişim Vergisi ve yine, şans oyunları dediğimiz yeni bir vergi geliyor,
birleştiriliyor; Şans Oyunları Vergisi olarak da, yeni bir vergi, bizim vergi
sistemimizde yerini almış oluyor.
Değerli milletvekilleri, geçen yıl,
bununla ilgili yasa tasarısı Parlamentoya gelirken, son kez getirileceği ifade
edilmişti, Plan ve Bütçe Komisyonunda da son kez geleceği düşüncesiyle ve
temennisiyle gelmişti; doğrudur, son kez geldi ve bundan sonra, artık, sürekli
hale geldi; bundan böyle, bu vergilerdeki değişiklik, belki oranları
artırılarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecek.
Değerli milletvekilleri, daha önceki
maddelerde, özellikle teknolojinin gelişmesi, ar-genin gelişmesi için bazı
düzenlemeler yapmıştık. Bu maddede, kablolu yayını ve uydu platformundan
yapılan yayınları ayrıca vergiliyoruz; bu madde kabul edilirse, bu da ilk kez
oluyor.
Aslında, kablolu yayın daha çok yeni,
bunun vergilenmesi erkendi, biraz daha yaygınlaşmasında büyük yarar vardı, hiç
değilse kentlerin çirkin görüntüsünden, çatılardaki antenlerden
kurtulabilecektik; ama, maalesef, çok erken davranıldı ve bir vergi
getiriliyor. Bu, özellikle kablolu yayına olan talebi biraz daraltacaktır diye
düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür
ediyorum.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, maddede bir düzeltme talebimiz var.
Cümlede bir düşüklük var; üçüncü fıkranın
ikinci satırındaki "ile" yerine "ve" kelimesinin gelmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Görüşünüz doğrultusunda
düzeltilmiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çerçeve 45 inci maddeye bağlı 39
uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
Şans oyunları vergisi
Madde 40 - Aşağıda sayılan müşterek bahis
ve şans oyunları, belirtilen tutar veya oranda şans oyunları vergisine tâbidir.
a) Spor-Toto, Skor-Toto, Süper-Toto, Spor-Loto, Gol 7 ve benzeri
oyunlarda her bir kolon için 20.000 lira.
b) Şans Topu, On Numara ve benzeri oyunlarda her bir kolon için 40.000
lira, Sayısal-Loto oyununda her bir kolon için 80.000 lira.
c) At yarışlarında oynanan her bir bilet için 80.000 liradan az olmamak
üzere bilet bedelinin % 10'u.
d) Her türlü diğer müşterek bahislerde katılma bedelinin % 10'u.
Bakanlar Kurulu bu tutarları on katına kadar artırmaya, sıfıra kadar
indirmeye yetkilidir.
Verginin mükellefi bunları tertipleyen kişi ve kuruluşlardır.
Şans oyunları vergisi, kolon ve bilet bedeliyle birlikte ödenir.
Müşterek bahis ve talih oyunlarını tertipleyenler tarafından bir ay içinde
tahsil edilen şans oyunları vergisi, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar
beyan edilerek ödenir. Bu verginin beyan ve ödenmesine ilişkin olarak 47 ve 48
inci madde hükümleri uygulanmaz.
Şans oyunları vergisi, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider
olarak kabul edilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez. Tahsil edilen vergi
üzerinden 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun ile 27.6.1984 tarihli ve 3030
sayılı Kanuna göre mahalli idarelere pay verilmez.
Bu vergiye ilişkin usul ve esaslar ile verilmesi gereken beyannamelerin
şekil, muhteva ve eklerini belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Çerçeve 45 inci maddeye bağlı "Şans
oyunları vergisi" başlıklı 40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen 39 ve 40 ıncı maddeler
doğrultusunda, çerçeve 45 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
46 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 46.- 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 88. - 9.4.2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi ile 80 inci maddeye eklenen ikinci fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe
kadar katma değer vergisi iade alacağının prim borçlarına mahsubunu isteyen
işverenler (mükellefler) hakkında, vergi dairesine süresinde başvurmuş olmaları kaydıyla, Katma Değer
Vergisi mevzuatına göre yapılan mahsup talepleri yerine getirilinceye kadar
geçen süre için gecikme zammı uygulanmaz. Uygulanmış olan gecikme zammı
tutarları Kurumun bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde
işverenlere nakden veya Kurumun alacaklarına mahsup suretiyle iade
edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
46 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 47. - 3.1.2002 tarihli ve 4733
sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış
Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"entegre" ibaresi "tam ve yeni teknoloji ile" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
47 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
48 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 48.- 1) 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun;
a) Birinci Kitabının Altıncı Kısmının
"Vergi Hatalarını Düzeltme" başlıklı üçüncü bölümünün başlığı
"Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat",
b) 231 inci maddesinin (5) numaralı
bendinde yer alan "on gün" ibaresi "yedi gün",
c) 270 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "Taşıt Alım Vergilerini" ibaresi "Özel Tüketim
Vergilerini",
2) 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"500.000 liraya kadar (500.000 lira dahil)" ibaresi "5.000.000
liraya kadar (5.000.000 lira dahil)",
3) 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun;
a) 41 inci maddesinin (1) ve (4) numaralı
fıkralarında yer alan "yirmiüçüncü günü" ibaresi "yirminci
günü",
b) 46 ncı maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan "beyanname verme süresi içinde" ibaresi
"beyanname verecekleri ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar",
4) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
a) 42 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "inşaat ve onarma işlerinde" ibaresi "inşaat (dekapaj
işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde",
b) 44 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın düzenlendiği
tarih" ibaresi "geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece
onaylandığı tarih",
c) 92 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Mart ayı içinde" ve "Şubat ayı içinde" ibareleri,
sırasıyla "Mart ayının onbeşinci günü akşamına kadar" ve "Şubat
ayının onbeşinci günü akşamına kadar",
d) 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(5) numaralı bendinin (b) alt bendinde yer alan "Vakıflar" ibaresi
"Vakıflar (mazbut vakıflar
hariç)",
e) 98 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ertesi ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar" ibaresi
"ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar", üçüncü fıkrasında yer
alan "Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarının yirmiüçüncü günü akşamına
kadar" ibaresi "Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarının yirminci günü
akşamına kadar",
f) 119 uncu maddesinde yer alan
"beyanname verecekleri süre içinde" ibaresi "beyanname
verecekleri ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar",
g) Mükerrer 120 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "geçici verginin beyan ve ödeme sürelerini üç aylık
dönemi izleyen ikinci ayın onbeşinci günü akşamı olarak belirlemeye"
ibaresi "geçici verginin beyan süresini üç aylık dönemi izleyen ikinci
ayın onuncu, ödeme süresini ise onyedinci günü akşamı olarak belirlemeye",
aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "dönemi izleyen ikinci ayın
onbeşinci günü akşamına kadar bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve aynı
süre içinde ödenir." ibaresi "dönemi izleyen ikinci ayın onuncu günü
akşamına kadar bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve onyedinci günü
akşamına kadar ödenir.",
h) Geçici 55 inci maddesinde yer alan
"1.1.1999 - 31.12.2003 tarihleri arasında" ibaresi "1.1.1999 -
31.12.2004 tarihleri arasında",
j) Geçici 59 uncu maddesinde yer alan
"31.12.2005 tarihine kadar" ve "26.7.2001-31.12.2003 tarihleri
arasında" ibareleri sırasıyla "31.12.2006 tarihine kadar" ve
"26.7.2001-31.12.2004 tarihleri arasında",
5) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;
a) 21 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "dördüncü ay içinde" ibaresi "dördüncü ayın onbeşinci
günü akşamına kadar",
b) 24 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında
yer alan "yirmiüçüncü günü akşamına kadar" ibaresi "yirminci
günü akşamına kadar",
c) 40 ıncı maddesinde yer alan
"beyanname verme süresi içinde" ibaresi "beyannamenin verileceği
ayın sonuna kadar",
d) Geçici 28 inci maddesinin (a)
fıkrasında yer alan "1.1.1999 - 31.12.2003 tarihleri arasında" ibaresi "1.1.1999 - 31.12.2004 tarihleri arasında",
e) Geçici 29 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "31.12.2003 tarihine kadar" ibaresi
"31.12.2004 tarihine kadar", (7) numaralı bendinde yer alan
"Türkiye'de faaliyette bulunan özel finans kurumları hakkında da"
ibaresi "Türkiye'de faaliyette bulunan özel finans kurumları ile tüzel
kişiliğin sona ermesi şartı aranmaksızın yurt dışında kurulu bankaların
Türkiye'deki şubeleri hakkında da",
6) 488 sayılı Kanunun;
a) 18 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Anonim, kooperatif, eshamlı komandit" ibaresi "Anonim,
eshamlı komandit",
b) Ekli (2) sayılı tablosunun
"IV. Ticari ve medeni işlerle
ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümünün (16) numaralı fıkrasında yer alan
"şirketlerin sermaye artırımlarına" ibaresi "şirketlerin
kuruluşlarına, sermaye artırımlarına ve süre uzatımlarına",
7) 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanununun;
a) 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan "Maliye ve Gümrük Bakanlığı" ibaresi "Maliye
Bakanlığı", beşinci fıkrasında yer alan "yapıldığı yerin vergi
dairesine" ibaresi "yapıldığı yerin vergi dairesine veya Maliye
Bakanlığı tarafından motorlu taşıtlar vergisi tahsiline yetki verilen banka
veya özel finans kurumu şubelerine", son fıkrasında yer alan " kayıt
ve tescil" ibaresi "kayıt ve tescil veya satış nedeniyle malik",
b) 10 uncu maddesinin son fıkrasında yer
alan "100.000 liranın" ibaresi "1.000.000 liranın",
c) 11 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "net ağırlığı" ibaresi "motor silindir hacmi",
d)
11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "istiap haddi"
ibaresi "azami toplam ağırlığı",
e) 13 üncü maddesinin (a) ve (b)
bentlerinde yer alan "vukua gelen" ibaresi "meydana gelen",
"vuku bulduğu" ibaresi "meydana geldiği",
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - 48 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının son maddelerine
gelmiş bulunuyoruz ve tasarının kabulüyle birlikte, Motorlu Taşıtlar Vergisinde
mevcut sistemi terk edip, silindir hacmi esasına geçmiş oluyoruz. Ben, çok
kısaca, bu silindir hacmi konusuna bir değindikten sonra, maddeye ilişkin
değerlendirmeme geçeceğim.
Silindir hacmi, bütün Avrupa Birliği
ülkelerinde veya OECD ülkelerinde uygulanıyor diye bir şey yok; öncelikle, bunu
söyleyeyim. Her ülke, kendi şartlarına göre uygun bir modeli seçip,
kullanmaktadır. Ben, size örnek vereceğim, hangi ülke, hangi modeli
uygulamaktadır. Örneğin, Danimarka, ağırlık esasını uygulamaktadır. Finlandiya,
yine ağırlık esasını uygulamaktadır. Almanya, silindir hacmi esasını
uygulamaktadır. Macaristan, ağırlık esasını uygulamaktadır. İrlanda, silindir
hacmi esasını uygulamaktadır. Meksika, değer esasına dayalı artan oranlı bir
tarifeyi uygulamaktadır. Hollanda, taşıtın cinsine, ağırlığına ve kullanılan
benzine göre bir model uygulamaktadır. Belçika ve İspanya, motor gücünü esas
almaktadır. İngiltere, dingil sayısını ve ağırlığı esas almaktadır. Yani, bütün
gelişmiş ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde, OECD ülkelerinde, mutlaka, şu
model uygulanmaktadır şeklinde genel olarak bir eğilim yoktur. Silindir hacmi
de uygulanabilir, bir başka model de uygulanabilir, hepsinin artıları olabilir,
eksileri olabilir; önemli olan, o ülke şartları içerisinde en uygun modeli
bulmaktır.
Silindir hacmi, gelişmiş ülkelerde çok
sorun yaratmayabilir; çünkü, refah düzeyi çok yüksek olan bu ülkelerde, kişi
başına gelir düzeyi de çok yüksektir; dolayısıyla, değerleri birbirinden farklı
olan aynı silindir hacmine sahip arabaların belli bir vergide buluşturulması, o
verginin farklı değerlerdeki araçlar için eşit yapılması çok sorun
yaratmayabilir; ama, ödeme gücünün, refahın, kişi başına gelirin çok düşük
olduğu Türkiye'de, silindir hacmi, mutlaka doğru sonuç verir diye bir şey yok.
Nitekim, tasarıda yer alan tarifeler, hem komisyonda hem Genel Kurulda
olabildiğince yumuşatılmıştır; ama, ona rağmen, ben, uygulamada sorun
çıkacağından endişe ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının bu maddesinde çok çeşitli hükümler yer almaktadır. Ben, bunlardan (j)
bendinde yer alan bir konuya değinmek istiyorum. (J) bendiyle, devlet
içborçlanma senetlerinin faiz gelirlerine ilişkin olarak getirilmiş olan
istisna, sistemimizde halen var olan istisna, 31.12.2004 tarihine kadar ihraç
edilecek hazine bonoları ve devlet tahvili faizleri için de geçerli
kılınmaktadır; yani, hazine bonosu ve devlet tahvili faizi elde eden kişiler,
elde ettikleri faiz gelirinin 2003 yılı için 315 milyar lirayı aşmaması
halinde, bu gelirleri üzerinden hiçbir vergi ödememektedirler. Bu istisna, 2004
yılı için de geçerli olacaktır; daha doğrusu, 2004 yılında ihraç edilen devlet
içborçlanma senetlerinin faiz gelirleri için de...
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, bir beş
saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri, salonda çok uğultu var; hatibin sesi de işitilmiyor. Lütfen,
sükûneti sağlayalım.
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2004 yılı sonuna kadar ihraç edilen hazine
bonosu ve devlet tahvili faizlerinden elde edilecek gelirler için de bu istisna
uygulanacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu istisnanın vergi
adaletine uygun olmadığını ifade etmek istiyorum. Bunu, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmeler sırasında da ifade ettim, tasarının geneli üzerinde
görüşlerimi sizlere açıklarken de ifade ettim; tekrar söylemeyi bir görev
sayıyorum.
Bu hüküm, vergi sistemimize 2001 yılında
girmişti. 2001 yılı krizinden sonra, Hazinenin borçlanma konusundaki
olanaklarını genişletmek, içborçlanmada bir sorunla karşılaşmamasını sağlamak
için, içborcun çevrilebilirliğinin en önemli bir sorun olduğu o ortamda böyle
bir istisna getirilmişti. İstisna, 31.12.2002 tarihine kadar ihraç edilecek
bonoların ve tahvillerin faiz gelirleriyle sınırlıydı.
Şimdiki hükümet işbaşına gelince veya bir
önceki hükümet işbaşındayken, 58 inci hükümet zamanında, bu istisna 2003 yılını
kapsayacak şekilde uzatıldı. Şimdi, karşımıza tekrar 2004 yılını kapsayacak
şekilde bir uzatma gelmiştir. Bir yanda asgarî ücret tartışmasını yapıyoruz,
asgarî ücretin, insanca yaşanabilecek olan seviyenin çok altında olduğunu
söylüyoruz, asgarî ücreti artırmalıyız görüşünü hep birlikte ifade ediyoruz ve
öte yanda, devlet tahvili ve hazine bonosu faizlerinde 315 milyar liralık bir
istisnayı biraz daha uzatalım diyoruz ve diğer yandan da, asgarî ücretliler de
dahil olmak üzere, bütün ücretlilerin yararlandığı aylık 6 750 000 liralık
vergi indirimini de Ocak 2004'ten itibaren kaldıran yasalarımız var.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2001
yılının ekonomik şartları bugün söz konusu değildir. 2001 yılı kriz yılıydı,
kriz yılında gerçekten böyle bir olanağın Hazinenin elinde olması gerekiyordu;
ama, artık, 2003 yılı bitiyor, 2004 yılına geliyoruz. Bu istisnanın, gerçekten,
sistemde gerekli olmadığını ve bu istisna olmasa da, Hazinenin çok rahat
borçlanabileceğini ifade etmek istiyorum.
Şunu da müsaadenizle söylemek istiyorum:
Sistemimizde bu tip istisnalar olursa, vergi adaletini zedeleyen, insanların
vergi sistemine güven duymasını engelleyen bu istisnalar olursa, bizim,
kayıtdışını önlemekte, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamakta çok
büyük zorluklarımız olacaktır. Mükellefin vergiye gönüllü uyumunu sağlayabilmek
için, birincisi, istikrarlı, mükellefe güven veren bir yasal çerçevenin olması
gerekir; sürekli değişen, sürekli geçici uygulamalarla delinen, istikrarlı
olmaktan uzak bir görüntü veren bir vergi sisteminden kaçınmamız gerekir ve
ikincisi de, devletin hükümranlık hakkına dayanarak elde ettiği vergi koyma
yetkisiyle vatandaşların hakları arasında uygun bir dengenin kurulması gerekir.
Bu denge kurulamazsa, mükellefin vergiye uyumunu beklemek mümkün olmaz. Bu tip
istisnalar, bu dengenin kurulmasını engeller, mükellefin vergiye uyumunu
engeller.
Bunu ifade etmek için söz aldım; sözlerimi
bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür
ediyorum.
48 inci madde üzerinde, şahsı adına,
Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bu 48 inci madde,
pek çok konunun düzenlendiği kırkambar niteliğinde bir madde. Bunlardan bir
bölümü, bazı istisnaların süresinin
uzatılmasıyla ilgili konuları kapsıyor -Sayın Akif Hamzaçebi onlara değindi- aynı
zamanda -sabahki konuşmamda da değindiğim gibi- vergi beyannamesi verme
sürelerini ve vergi ödeme sürelerini değiştiren düzenlemeleri de içeriyor. Bu
konuda, Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşlerimizi açıklamıştık ve bununla
ilgili bir önergeyi de arkadaşlarımız hazırladı.
Gelir Vergisinin beyan süresi, elliüç
yıldır, mart ayı sonu, Kurumlar Vergisinin beyan süresi de nisan ayı sonu ve
ilk taksitler de bu sürelerde ödeniyor. Şimdi, biz, 15 Marta Gelir Vergisini,
15 Nisana da Kurumlar Vergisini çekiyoruz. Katma Değer Vergisinde beyan süresi,
1980'li yıllardan beri her ayın 25'inde, ertesi ayın 25'inde idi; bunu, temmuz
ayında yaptığımız bir değişiklikle 23'üne çektik; bugün yapmakta olduğumuz bir
değişiklikle de 20'sine çektik. Sayın Bakanımız komisyonda dediler ki:
"Biz, bunu, ödeme süresi ile tahakkuk süresi arasında bir irtibat kurmak,
yani, verginin önceden tahakkukunu sağlamak, daha sonra da o tahakkuk
listelerini bankalara vermek suretiyle ödeme için bir süre tanımak için
yapıyoruz."
Bu uygulama yıllardır yapılıyor. Ben de bu
uygulamanın içinden gelen bir insanım; yani, hiç kimsenin vergi ödemeye dönük
bir şikâyetine tanık olmadım. Beyannamenizi bir gün önce de verirsiniz,
sabahtan da verirsiniz, tahakkuk fişinizi alırsınız; ister vezneye götürür
ödersiniz, ister bankaya götürür ödersiniz. Bunun için ayrıca tahakkuk ile
ödeme arasında 15 günlük, 7 günlük bir süre koymanın bir mantığı, bir gereği
yok.
Şimdi, bu sürelerin bir mantığının
olmadığı şuradan da belli: 48 inci maddede, Katma Değer Vergisi beyannameleri
ayın 20'sinde verilecek; ama, ödeme 26'sında yapılacak, yani, 6 gün sonra
ödenecek diyorsunuz; ama, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisine gelince, ayın
15'inde beyanname verilir, ay sonunda ödenir diyorsunuz, burada, 15 gün bir
ödeme süresi koyuyorsunuz. Eğer, bu ihtiyaç, bu düzenleme, sadece tahakkuk ile
ödeme arasında bir süre, bir aralık koyma ihtiyacından olsaydı, iki düzenlemede
de 6 günlük, 7 günlük bir süre olurdu. Bir bölümünde 15 gün koyuyorsunuz -aynı
vergi dairesi aynı bankaya listeleri bildirecek- bir başka vergide bunu 7 gün
tutuyorsunuz. Bundan da anlaşılıyor ki, bu konu ciddiyetle incelenmemiştir,
kâğıt üstünde, kapalı kapılar arkasında, iş dünyasıyla, malî müşavirlik ve
muhasebecilik camiasıyla hiçbir temas kurulmadan "bu iş böyle olacaktır"
denilmiştir, böyle olacağı ortaya çıktıktan sonra da, itiraz eden kesimlere
dönük "hayır, başka türlü bunun hiçbir yolu yok. Biz, banka vasıtasıyla
ödemeleri gerçekleştirmek istiyoruz, onun için de bu kadar süreye ihtiyacımız
var" denilmiştir. Biraz önce de söyledim, bu kadar süreye ihtiyacınız
olsaydı, birkısım vergilerde 7 gün, birkısım vergilerde 15 gün süre
istemezdiniz.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli
nokta, Türkiye, çok tatil yapılan, resmî tatillerin çok yoğun olduğu bir ülke.
Bu ülkede bazen bayram tatili 10 güne geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bir KDV
beyannamesini hazırlamak... Ayın sonu itibariyle kayıtları kapatabilirsiniz;
arkasından, onun denetlenmesi, değerlendirilmesi, faturaların tekrar kontrolü,
iadelerin tespiti açısından, 10 gün de bayram tatili girdiğini düşünürseniz,
bazen, arada 7 - 8 günlük bir süre kalır. Bu kadar süre içerisinde bu iş
yapılmaz; ama, kanun çıktı diye, herkes bunu yapar; ama, çok sağlıksız olur,
çok yanlış beyannameler verilir ve bundan da, Maliye Bakanlığı çok kaybeder.
Ben, iş dünyasının içerisinden gelen bir
Bakanımızın, bu kadar mantıklı bir öneriye, nasıl bu kadar sessiz kaldığını,
inatla, dirençle karşı çıktığını, doğrusu, anlayabilmiş değilim; bunun bir
mantığı yok, bu doğru değil, bu yanlış. Göreceksiniz, burada yaşayıp göreceğiz;
bir süre sonra, bunun düzeltilmesi yönünde kanun tasarısı getireceksiniz; ama,
hatadan dönmek, zamanında dönmek önemlidir. Geliniz, bu yanlış öneriden
dönelim, burada bir çözüm getirelim; iş dünyasını da mükellefleri de
muhasebecileri de malî müşavirleri de huzursuz etmeyelim. Zaten, sürekli
yaptığınız değişikliklerle, mükellefe de muhasebeciye de malî müşavire de yeni
yeni yükler yüklüyorsunuz. Bir enflasyon muhasebesi kabul ettik; onun uygulamasıyla
ilgili, pek çok sorun, konu var; yeni yeni vergiler geliyor. Bunların hepsi,
insanları meşgul eden, insanları öğrenmeye teşvik eden konulardır. Onun için,
bir beyanname hazırlama açısından, yıllardır yerleşmiş olan gelenekleri,
süreleri bozmayalım ve bu yanlıştan dönelim diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, 48 inci madde
üzerinde, 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutacağım; sonra, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı tasarının
48 inci maddesinin 4 numaralı fıkrasının (j) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali
Kemal Deveciler Kemal Kılıçdaroğlu
Trabzon Balıkesir İstanbul
Muhsin Koçyiğit Halil Tiryaki
Diyarbakır Kırıkkale
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı
tasarının 48 inci maddesinde vergi beyannamelerinin sürelerini kısaltan 3-a, b;
4-c, e, f, g; 5-a, b, c bentlerinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
|
Hasan Fehmi Kınay |
Sedat Kızılcıklı |
Agâh Kafkas |
|
Kütahya |
Bursa |
Çorum |
|
Zafer Hıdıroğlu |
|
Mustafa Özyürek |
|
Bursa |
|
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Beyanname verme süreleriyle ilgili Sayın Özyürek'in sözlerini üzülerek
dinledim; çünkü, kendisi de Maliye Bakanlığından gelmiş ve oradan ayrılmış bir
kimsedir. Maliye Bakanlığında, böyle, kapalı kapılar arkasında, hiç düşünmeden
ve hesaplanmadan bir iş yapılmaz; kendisi gayet iyi biliyor; bu bir.
İkincisi de, malî müşavir arkadaşlarımıza
saygı duyuyoruz. Yalnız, biz, ilgili herkesle konuşarak buraya geldik.
Bir de, artık, vatandaşlarımızın,
kuyruklarda beklemesini arzu etmiyoruz, vergi daireleri önünde çile çekmesini
istemiyoruz. Onun için, bütün herkesin, bankalar yoluyla, artık, oturduğu
yerden vergileri ödeme devrinin başlaması gerekiyor. Bunun için de bir pilot
çalışma başlattık Ankara'da ve bu çalışmalarımızın neticesinde gördük ki,
tahsilat süresi ile beyanname verme süresinin farklılaşması icap ediyor; bunu da makul sürelere çektik. Şimdi,
23'ünde, hem beyanname hem ödemeyi aynı anda yapmayı düşünürken, o pilot
uygulamamızın sonucunda, beyannameyi 3 gün evvel alalım, 20'sinde, ödemeyi de 3
gün sonra, 26'sına kaydıralım, vatandaşlarımız rahat etsin dedik; bundan dolayı
getiriyoruz. Müşavir arkadaşlarımız ve ilgili herkesle konuştuk bu konuyu.
Dolayısıyla, onların da mutabakatını alarak bunları söylüyorum. Bakanlığımda da
çok ince çalışmalar yaptık, öyle, kapalı kapılar arkasında asla çalışma olmaz
Maliye Bakanlığında. Bunu yaptığımız takdirde, vatandaşlarımıza, vergi ödeyen
milyonlarca insanımıza bir rahatlık getireceğiz. Bundan, teknik olarak da bir
sıkıntı olmayacak. Artık, eski sistem gibi değil, kompütürle her şey
hazırlanıyor. Artık, internet sistemiyle beyanname alma dönemine giriyoruz,
yakında onlarla alacağız. Dolayısıyla, ben, özel sektörden geliyorum, bu
meslekten de geliyorum. Ben, kendim beyanname hazırlamış bir kimseyim; ama,
birçok üstadımız var ki, yanında çalıştırdıklarına "hazırlayın
evladım" der, hazırlatır. Dolayısıyla, ben, bunları yapan bir kimse olarak
konuşuyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Hiç
yapmamışsınız Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Bunlar makul sürelerdir ve bu süreler, ilgili herkesle konuşarak, onların da
mutabakatıyla alınmıştır ve milyonlarca mükellefimizi rahat ettirecek durumdur
bu.
Bilgilerinize arz ediyorum.
Dolayısıyla, bu önergeye de katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Kinay?..
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı, Gelir Vergisi beyanname verme
süresini 15 Marta, Kurumlar Vergisi beyan süresini 15 Nisana, KDV ve stopaj
beyan süresini ilgili ayın 20 nci gününe, geçici verginin beyan süresini üç
aylık dönemi izleyen ayın 10 uncu gününe çekerek süreleri kısaltmaktadır. Bu
durum mükellefler ile muhasebeci ve malî müşavirleri güç durumda bırakacak ve
sağlıklı beyanname hazırlanmasını zorlaştıracaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 316 sıra Sayılı
Tasarının 48 inci maddesinin 4 numaralı fıkrasının (j) bendinin tasarı metninin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan; çünkü, devlet tahvillerinin faizlerine getirilen her
bir vergi, bütçeye daha fazla bir yük olarak geliyor, yine devletin sırtından
çıkıyor; dolayısıyla, buna katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, söz istiyor
musunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben, madde üzerinde konuşurken üstü kapalı
olarak bu konuya da değindim. 2001 yılı kriz şartları içerisinde yapılmış olan
bir düzenlemedir. O günlerde en önemli sorun içborcun çevrilmesiydi ve böyle
bir istisna gerekliydi. Eğer, Sayın Bakan bu istisnanın gerekli olduğunu
düşünüyor, bu istisna olmazsa hazinenin borçlanma maliyetinin artacağını
düşünüyorsa, bunun çözümü kolay. O zaman bu istisna, daimî olarak 2004 yılının
sonuna kadar vergi kanunlarımıza girmek zorundadır.
Bu hükümet kurulduğunda "bir yıl daha
uzatıyoruz" denilmişti, 2003 yılı sonuna kadar uzatılmıştı. Şimdi, bu
tasarıyla "bir yıl daha uzatıyoruz" deniliyor. Eğer, bu, borç
maliyetine yansıyacaksa, o zaman Sayın Bakan, bunu, daimî olarak bizim huzurumuza
getirmek zorundadır; yani, 2004 yılı sonunda, 2005'ten itibaren yapılacak
borçlanmalarda hazinenin borç maliyeti artmayacak mıdır?!
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın bu
açıklaması doğru bir açıklama değildir, ayrıca, Sayın Bakanın açıklamasına da
katılmıyorum. Ben size örnek vereceğim: Hatırlayacaksanız, 2000 yılında -o
istikrar programının ilk yılıydı- hazinenin borçlanma faizleri, yüzde 90'larda,
belki, yüzde 100'leri aşan oranlarda olan faizler, bir anda, yüzde 50'lerin,
yüzde 60'ların altına düşmüştü ve o zaman, bu istisna yoktu değerli arkadaşlar.
Bu istisnanın, sadece, kriz şartlarıyla ilgisi vardı. Bu istisnanın
muhafazasını kabul etmek, hâlâ, kriz şartlarındayız demektir; herhalde, şu
anda, kriz şartlarında değiliz; bunu, hepimiz kabul ediyoruz. Bu istisna,
sistemi bozmaktadır, vergi adaletini zedelemektedir. Bakın, bu, 315 milyar
lira, bir istisnadır. İmar Bankasının, bir yanda, 8,5 katrilyon liralık bir
maliyeti var, bir yanda, hazine bonolarının, devletin yükümlülüğünde olduğu
halde, ödenmesini kapsama almayan bir yaklaşım var, bir yanda, off-shore
hesaplarda kıyı bankacılığı hesaplarındaki paraların ödenmemesini düzenleyen
bir yasa var, bir yanda, 6 750 000 liralık, ücretlilerin yararlandığı özel
indirimi 1 Ocak 2004'ten itibaren kaldıran bir yasa var, bir yanda da, daha 315
milyar liralık bir istisnayı devam ettiren bir anlayış var. Ben, buna
katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Hazinenin borçlanma konusunda da bir
sorununun olmadığını ve bu istisnanın kalkmasının, Hazinenin borçlanma
maliyetine bir etki yapmayacağı kanaatinde olduğumu ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, biraz önce konuşulan,
beyanname verme ve ödeme sürelerinin farklılaştırılması konusuna da değinmek
istiyorum. Maliye Bakanlığımızın, şüphesiz, bu konudaki niyeti iyi, buna
katılıyorum. Beyanname verme ve ödeme sürelerini farklılaştırmak suretiyle,
vergi dairelerindeki sorunları aşmak istiyor; ancak, değerli arkadaşlar, bunu
aşmanın çok daha pratik bir yolu var bence. Şimdi, bütün herkesin kafasında
-aklında- beyanname verme ve ödeme süresinin aynı olduğu vardır. Bu, yıllardır
yerleşmiştir. Efendim, mükellef, son gün, vergi dairesine beyannamesini
verirse, bankaya gidip ödeme yaparsa, bankada vergi dairesinin tahakkukları
yok. O nedenle, bu süreleri farklılaştıralım ki, ödeme süresini biraz ileri
atıp, beyanname verme süresini biraz öne alalım; bu esnada, vergi dairesi,
tahakkukları bankaya aktarsın, mükellef de bankadan ödemesini yapsın...
Değerli arkadaşlar, bu yaklaşım doğru
değildir; yani, bankadan ödenmesi doğru bir yaklaşım şüphesiz; ama, bunu
çözecek, sağlayacak başka yöntemler de vardır; cari hesap yöntemine geçersiniz.
Şu tasarıdaki sistemde dahi sorun çözülmemiş olacaktır. Mükellef, son gün,
beyannamesini vergi dairesine verdi, aynı gün bankaya gitti, banka diyecek ki:
"Hayır, ben, daha tahakkukumu vermedim, siz, bir iki gün bekleyin, ben,
yapıp bankaya aktaracağım, siz, bankaya ödeyeceksiniz."
Bu doğru değil değerli arkadaşlar.
Postayla gönderdi, beyannameyi verme süresinin son günü, beyannamesini mükellef
postaya verdi, aynı gün de bankaya gitti; ödemesini yapamayacak.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - 3 günü var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim,
hayır; yani, aynı gün ödeme yapmak isteyen mükellef bu ödemeyi yapamayacak. Sen
bekle, senin, daha ödeme için birkaç günün var!.. Çağdaş devlette bu olmaz
arkadaşlar. Cari hesap; bankaya gider, beyannamesini postaya verir, vergi
dairesine verir, gönderir, aynı gün bankaya gider vergisini öder. Vergi dairesi
ile banka kendi arasında hesaplaşır. Vergi dairesi ile banka arasındaki
iletişimin, haberleşmenin, elektronik ortamda bilgileri aktarmanın mükellefle
bir ilgisi yoktur. Mükellef, sürat ister; mükellefe süratle hizmet
vereceksiniz; gerisi onu ilgilendirmez. Çözüm o değildir. Niyet iyi; ama,
uygulamada sorun yaratacak, uygulamada bürokrasi yaratacak, pratik olalım
derken olayı açmazlara götürecek, karmaşıklığa yol açacak bir düzenlemedir. Bu
vesileyle, bunu da ifade etmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
48 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
49 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 49 - 1) 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (b) bendi,
2) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94
üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (c) alt bendi,
3) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
geçici 28 inci maddesinin (a) fıkrasının üçüncü alt bendi,
4) 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun
mükerrer 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası, ekli (1) sayılı tablonun "I.
Akitlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümünün (3) numaralı fıkrası ve ekli
(2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar"
başlıklı bölümünün (18) numaralı fıkrası,
5) 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (8)
sayılı tarifenin "V-Satış ruhsatnameleri" başlıklı bölümünde yer alan
(1) ve (2) numaralı fıkraları,
6) 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun
47 nci maddesinin (d) fıkrası,
7) 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununun 8 inci maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları,
8) 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası,
Yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
49 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1 - Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu, Rekabet Kurumu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Sermaye Piyasası
Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Telekomünikasyon Kurumu,
Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu, Şeker Kurumu ile Kamu İhale Kurumunun elde ettikleri
gelirlerinin (faiz, repo, pay, alım-satım farkı ve sair adlarla elde edilen her
türlü gelir dahil) 31.12.2003 tarihine kadar birikmiş tutarları ile bu tarihten
31.12.2004 tarihine kadar birikecek tutarları üzerinden Maliye Bakanının
teklifi ve Başbakanın onayı ile kurum ve kuruluşlar itibarıyla belirlenecek
oranlara göre hesaplanacak kısmı, bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilmek üzere Maliye Bakanı tarafından belirlenecek süre içinde Maliye
Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğünün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
nezdindeki hesabına yatırılır. Adı geçen kurum ve kuruluşların periyodik olarak
kasalarında oluşan nakit fazlaları bunların görüşü alınmak suretiyle bu fıkrada
belirlenen esaslara göre kesilebilir.
Yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşlar
31.12.2003 tarihine kadar birikmiş gelir tutarları ile kasa ve banka
mevcutlarını 15.1.2004 tarihine kadar; her ayın gelir ve giderleriyle kasa ve
banka mevcutlarını gösterir malî bilgileri ise izleyen ayın yedinci günü sonuna
kadar Maliye Bakanlığına bildirir. Bu maddede belirtilen tutarların süresi
içinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı da uygulanmak suretiyle
takip ve tahsil edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum.
GEÇİCİ MADDE 2.- Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin aylık gayrisafi hasılatı üzerinden alınmakta olan %15'lik payın
hesabında, radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından
iletilmesine ilişkin hizmetlerden elde edilen gelirler dikkate alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
50 nci maddeyi okutuyorum.
MADDE 50 - Bu Kanunun;
a) 1 ve 5 inci maddeleri 31.12.2003
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) 3, 4, 6, 7, 10, 18, 19, 20, 30, 31, 46,
47, 50 ve 51 inci maddeleri, 8 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun
17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına eklenen (ı) ve (n) bentleri, 11 inci
maddesiyle aynı Kanuna eklenen geçici 20 nci maddenin (2), (3) ve (4) numaralı
fıkraları ve 49 uncu maddenin (1) numaralı fıkrası yayımı tarihinde,
c) 24 üncü maddesi ile değiştirilen
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan (II) sayılı
tarifenin (4) numaralı bendi ile 48 inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (d)
bendi 1.1.2005 tarihinde,
d) Diğer hükümleri 1.1.2004
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Maliye Bakanının
söz talebi vardır.
Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; uzun bir bütçe maratonundan sonra, bu çok
önemli bazı vergi kanunlarının değiştirilmesiyle ilgili vergi tasarısı
üzerinde, hakikaten, çok özverili büyük bir çalışma yaptınız. Bu çalışmanın
öncesi de vardı. Bu çalışma, önce Plan ve Bütçe Komisyonunda yapıldı. Muhalefet
ve İktidar Partisi grup başkanvekilleri anlaşarak, orada, zamanından da önce
görüşülmesine karar verildi. Bu, hakikaten, takdir edilecek bir tutumdu. Bir
defa, bundan dolayı, muhalefet ve İktidar Partilerine çok teşekkür ediyorum.
İkincisi, 2004'ten önce kanunlaşmasını
arzu ettiğimiz için, aynı hızla bunu Genel Kurula getirdik. O yorucu bütçe
maratonundan sonra yine yorulmayı göze aldınız ve bu saatlere kadar da,
hakikaten, çok önemli, yorucu bir çalışma yaptınız.
Bu tasarıyla -inşallah, şimdi yürürlük
maddesini de kabul edeceğiz- kabul edeceğimiz bu kanunla biz neler yaptık,
milletimize ne getirdik, niçin bu kadar gayret sarf ettik, niçin bu kadar
zahmetlere girdik; bunları, huzurlarınızda, sizlere ve televizyonları başında
bizi izleyen halkımıza kısaca anlatmak istiyorum.
Bir defa, burada, çok konuşulan bir husus
var, bu faiz gelirlerinden vergi alınmıyor meselesi var. Esasında, bu hususu da
kısaca bir açıklığa kavuşturmak istiyorum. Biz, faiz gelirlerinden vergi
alıyoruz, vergi almama diye bir durum yok; yalnız, devlet tahvilleri
faizlerinden, bütçeye yük gelecek diye almıyoruz; çünkü, bir taraftan vergi
koyacağız, bir taraftan bütçeye yük gelecek; yani, bir elinle al, öteki elinle
ver. Ondan dolayı, bunu yapmıyoruz; ama, bunu da değerlendirmeye devam
ediyoruz, 2004 yılında da değerlendirmeye devam edeceğiz.
Biz, faizlerden stopaj alıyoruz. Faiz
gelirlerinden yüzde 17,6 -bu, yüzde 18 oluyor- vergi alıyoruz. Bunu da brüt
faizlerden aldığımız için, netinde daha da fazlaya geliyor, yani, yüzde 18
stopaj alıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, o
söylediğiniz, mevduat ve repo.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Repo gelirlerinden de yüzde 22 vergi alıyoruz. Beyanname almamak için, sermaye
gelirlerine de bir kolaylık sağlayalım diye, sıkıntıya sokmamak için, her zaman
söylediğim gibi, sermayeyi de çok fazla ürkütmemek lazım; hem vergini alacaksın
hem de bunu kolaylıkla alacaksın, zora sokmadan; buradaki ince nokta bu. Yoksa,
almıyoruz diye "öyle Adalet ve Kalkınma Partisi adalete riayet
etmiyor" gibi sözleri kabul etmek mümkün değil. Burada adaletli iş
yapıyoruz; ama, daha fazla vergi alınır, daha az vergi alınır; bunu, ekonomi
politikalarına göre hep birlikte tayin ederiz. Bunun altını çizerek bir
açıklığa kavuşturmak istedim.
İkincisi, bu kanun tasarısıyla, bakın,
biz, uçak biletlerinden Özel İşlem Vergisini kaldırdık. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Bunu sizlerin oylarıyla yapıyoruz. Ne olacak şimdi; uçak ücretleri
daha da düşecek. Vatandaşımızın hastası var, Trabzon'dan İstanbul'a getirecek,
uçak biletleri pahalı diye getiremiyor. İşte, şimdi, o vatandaşlarımızın, o
dargelirli veyahut da düşük gelirli vatandaşlarımızın da, artık, kolaylıkla
uçakla seyahat etmesinin önünü açıyoruz.
Üçüncüsü, tapu dairelerinde muamele takip
etmenin ne kadar sıkıntılı olduğunu hepimiz biliyoruz. Onun için, böyle
muameleleri takip eden adamlar da türedi. Şimdi, tapu işlemlerinin üzerinden de
Özel İşlem Vergisini kaldırdık, bu tasarıyla o da kalktı.
Ondan sonra, kredi faizlerine gelelim.
Krediyi kimler almıyor ki; tüccar alıyor, sanayici alıyor, esnaf alıyor, çiftçi
alıyor, milletimizin hemen hemen bütün kesimi alıyor; dolayısıyla, bu kredi
faizlerinin üzerindeki vergi yükünü de düşürdük biz şimdi. Hem finans sektörüne
dış ülkelere göre bir rekabet getirdik, bir üstünlük getirdik hem de
vatandaşımızın üzerindeki yükü kaldırdık.
Hele hele o Damga Vergisi vardı, pulu
yapıştır, bilmem neyi... Neymiş o; kambiyo senetlerine, şu senede, bu senede...
Hepsini kaldırdık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir ayrı nokta, cep telefonu aboneliği
sırasında alınan 24 000 000 lira vergiyi, 20 000 000 liraya düşürdük. İmkânımız
bu kadardı, bu kadarını yaptık; inşallah, ileride daha fazlasını yaparız.
Yıllık sabit tesis ücreti kadar alınan vergiyi de tamamen kaldırdık. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Çok değerli arkadaşlar, bu Meclis,
hakikaten çok önemli bir karara imza attı, bundan dolayı kutluyorum; bu çatı
altında olan bütün değerli milletvekillerini kutluyorum; çünkü, artık, bu
teknolojik yatırımlarda Türkiye'nin önünün açılması lazımdı. Bilgisayar,
bilişim teknolojisi var ya, Türkiye, bundan yeteri kadar payını alamadı.
Halbuki, bizim altyapımız var, insan kaynağımız var, üniversitelerimizde pırıl
pırıl nice beyinler yetişiyor. Bu yazılım sektörü dediğimiz sektörde, istihdam
için çok az bir masraf yapıyorsunuz -çünkü, istihdam için belli bir yatırım
yapmak lazım; bir adam başına şu sanayide şu kadar, şu sanayide şu kadar- en az
yatırımı burada yapıyorsunuz ve en fazla katmadeğeri, yine, burada alıyorsunuz.
Onun için, bakınız, Hindistan'da bile ne kadar fazla ileriye gitti; Amerika'nın
bütün büyük yazılım şirketleri -Microsoftlar gibi, diğerleri gibi- bütün
yazılımlarını, programlarını Hindistan'da yaptırıyorlar; hem çok büyük bir
istihdam sağlıyor -o da, üniversiteyi bitiren, gelişmiş bir halk kesimine,
insan kaynağına- hem de çok büyük bir gelir sağlıyor.
Ben, Amerika'da, New York'ta iki gencimizi
gördüm. Çay kahve içiyorduk, iki kişi geldi, beni tanıdılar "Sayın
Bakanım, nasılsınız, iyi misiniz" dediler. Oturduk, konuştuk. Ben de
onlara "oturun; ne içersiniz; niçin geldiniz" dedim. "Efendim, biz,
bir program hazırladık, o programı, burada, Amerika'da satmak için geldik.
Burada bir şirket kuracağız ve burada bunu satacağız" dediler. Bizim böyle
değerli evlatlarımız var, böyle değerli beyin takımımız var. İşte, onların
önünü açmak için, bu teknolojik yatırımların, teknoparkların önünü açmak için
vergi istisnaları ve teşvik getiriyoruz. Göreceksiniz ki, bunları daha da
artıracağız; göreceksiniz ki, bu kararınızla Türkiye'nin ufku açılacak. Burada
bir maddeye "evet" diyerek, bunun, Türkiye'ye ne kadar büyük bir
fayda sağlayacağını ileriki yıllarda göreceksiniz; her gelen de, sizi, iyi bir
şekilde anacak; yani, Türkiye'ye çok büyük bir katkınız oldu.
Yine, nitelikli personeli tamamen
vergidışı bırakıyoruz, onlarla ilgili KDV'leri kaldırıyoruz ve onları, en az on
sene vergidışı tutuyoruz, vergiyle hiç tanıştırmayacağız ve biz, bu sektörümüzü
ayağa kaldıracağız inşallah.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - İlaçtaki KDV'yi
de kaldırın.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Az kaldı, onda da kaldıracağız. Evet, ciddî olarak söylüyorum, bunun için
çalışıyoruz.
Yine, sağ olsun, bizim fakir babamız var,
Milletvekilimiz Sayın Akgül; dün akşam onun da getirmiş olduğu önergelerle
-fakirlere yönelik olarak- gıda bankacılığını vergi teşvikiyle destekledik.
Mesela, 5 yıldızlı otellerde birçok yemek yapılıyor, ediliyor, ondan sonra
çöplüğe atılıp gidiyor. Hijyenik olmak şartıyla ve hiçbir kimsenin artığı filan
olmaksızın, tamamen, herkese verilebilecek, herkese sunulabilecek, ikram
edilebilecek fazla yemekler alınacak -ister lokanta, ister otel, ister bilmem
ne- gıda bankacılığı diye bir teşekkül kuruluyor, bunları toplayacak; kim
buraya yemek verirse, onların vergisinden düşülecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.
Ayrıca, çok değerli, gözbebeğimiz kültür
varlıklarımız var ve bunlar, gözümüzün önünde eriyip gidiyor. Biz, yine
sizlerin oylarıyla bir teşvik getirdik ve okullara yardım edenler, hastane
yaptıranlar, vergisi matrahından düşecek dedik. Şimdi aynı şeyi bunlar için de
getirdik; her kim, bizim kültür varlıklarımızı, cebinden, tamir ettirirse,
yaptırırsa, bunları matrahından düşüyor. Bakın, göreceksiniz, bunlarla ilgili
ne kadar ilerleme sağlayacağız ve bu kültür varlıklarımızın onarımı ve bakımı
hız kazanacak.
Ayrıca, şirketlerimiz, gayrimenkullerini
veya iştirak hisselerini satıp da bunlardan elde ettikleri gelirleri
sermayelerine eklerlerse, bundan vergi alınmıyordu; bunu bir sene daha uzattık.
Yani, bu şekilde, yatırım yapacak olan şirketleri de teşvike devam ediyoruz.
Biliyorsunuz, bankalara borçlu mükellefler
vardı -krizden çıkmış, borçlanmış- onlarla ilgili kolaylıklar vardı, şimdi
yaptığımız değişikliklerle onu da bir sene uzatıyoruz.
Ayrıca, Çevre Temizlik Vergisini su
faturalarına ekledik. Vatandaşımız, artık, beyanname vermek için, vergi ödemek
için, vergi dairelerinde uğraşmayacak. Düşünün, bir beyanname vermek, bir
gününüzü, bazen iki gününüzü alıyor.
Ayrıca, özürlü ve malul vatandaşlarımıza,
taşıtlarıyla ilgili vergi muafiyeti tanıdınız.
Yine, Motorlu Taşıtlar Vergisiyle ilgili,
bugünkü sisteme göre çok daha adil -inşallah, ileride daha da iyisini yaparız-
bir sistem getirdiniz.
Bunlardan dolayı hepinizi kutluyorum,
hepinize çok teşekkür ediyor, hepinize iyi seneler diliyorum.
Saygılar ve hürmetler sunuyorum. Sağ olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 50 nci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
51 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 51.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu
adına Sayın Faruk Çelik; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok önemli bir çalışma gününü daha geride
bırakıyoruz. AK Parti Grubu olarak, muhalefet partisinin yapıcı muhalefet
anlayışına, öncelikle, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şunu ifade etmek istiyorum: 2003 yılının,
yeni oluşan Parlamento aritmetiğine, çok önemli deneyimler kazandırdığına ve
yeni yılda, milletvekili arkadaşlarımızla daha katılımcı, katkılarını çok daha
iyi sağladıkları, çok nitelikli bir yasama dönemini hep beraber
gerçekleştireceğimize inanıyorum.
2004 yılının, yani, yeni yılın, barış,
huzur dolu bir yıl olmasını temenni ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon Başkanının bir redaksiyon isteği
vardır; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, 45 inci maddeyle yeniden düzenlenen madde 39'un, üçüncü
fıkrasının, ikinci satırındaki "kablo" kelimesinden sonra
"ile" kelimesinin ilave edilmesini istiyoruz.
BAŞKAN - Söyledikleriniz doğrultusunda
düzeltilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı
maddesi gereğince, oyunun rengini belirtmek üzere Mersin Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek'in söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Özyürek. (Alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Faruk Çelik'in muhalefete dönük iyi niyetli sözleri
için gerçekten içtenlikle teşekkür ediyorum. Ne yazık ki, aynı teşekkürü Maliye
Bakanımıza yapamıyorum. (AK Parti sıralarından "Aaa" sesleri) Değerli
arkadaşlarım, şunun için yapamıyorum, izin verirseniz anlatayım.
Bütçenin son gününde, herkesin yorgun
olduğu bir dönemde, Sayın Faruk Çelik, Maliye Bakanlığıyla ilgili bir kanun
tasarısı olduğunu, bu tasarının 48 saat geçmeden Plan ve Bütçe Komisyonunda
gündeme alınabilmesi için, mutlaka, İçtüzüğe göre, muhalefetin onayı
gerektiğini belirterek "bu konuda bize yardımcı olur musunuz" dedi.
Diğer konuları burada biz kabul etmesek de oyluyorsunuz, Genel Kurul gündemine
alıyorsunuz; ama, İçtüzüğe göre, bir komisyonun gündemine 48 saat geçmeden bir
konuyu alamazsınız; fakat, biz, yılbaşı itibariyle, bu tasarıda öngörülen bazı
konuların mutlaka yürürlüğe girmesi gerektiğini Sayın Çelik'le birlikte
değerlendirdik, arkadaşlarımızı da ikna ettik. Dün geceyarısı aşağı yukarı saat
01.00'e kadar, bugün de saat 13.00'ten bu saate kadar yerimizden kalkmadan, iyi
niyetle her konuda öneri sunduk.
Biz diyebilirdik ki, bırakalım yanlış
yapsınlar, halkın önünde hesap verirler, biz de bunu kullanırız... Ama, biz,
ahlakı önde tutan, ülke sevgisi yüksek olan, halka sevgisini, borcunu çok
önemseyen insanlarız; böyle bir anlayışımız var. Her konuda çok önemli önerilerde
bulunduk. Bazı düzeltmeler oldu. Burada da bazı önerileri gündeme getirdik;
ama, Maliye Bakanımız, bizim önerilerimiz vesilesiyle bizi rencide eden
konuşmalar yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu kadar anlayışlı
davranan, saatlerce burada oturan insanlara asgarîsinden bir teşekkür edilir,
bir vefa gösterilir, bir şey yapılır...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Söyledi,
teşekkür etti.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Yani,
tribünlere oynamak başka; oynarsınız, bunu anlıyorum; ama, insanları sürekli
rencide ederseniz Sayın Bakan, daha sonra etrafınızda kimseyi bulamazsınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Teşekkür ettim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hayır, ben, ne
söylendiğinin farkındayım, bize dönük neler söylediğinizi çok iyi gördük,
anladık ve tabiî, bizim anlayışımız, karakterimiz itibariyle mümkün değil; ama,
bu yardımı niye yaptık diye de, doğrusu, düşünmeden edemedim.
Değerli arkadaşlarım, siyaset bu; aramızda
tartışmalar olur, her şey olur; ama, bir insanî ilişki var, bir karşılıklı aynı
çatıyı paylaşma var, bir aynı kaderi paylaşma var.
Şimdi, biz diyoruz ki, devlet tahvili,
hazine bonosunun faizlerine istisna getiriyorsunuz, bunu bir yıl daha
uzatıyorsunuz; bu bir doğal eleştiridir. Sayın Bakan diyor ki "hayır, biz
faizden vergi alıyoruz."
Değerli arkadaşlarım, bu eleştiriyi yapan
arkadaşımız, yıllarca Gelirler Genel Müdürlüğü yapmış bir arkadaşımız. Şimdi,
orada Gelirler Genel Müdürü olarak oturan arkadaşımız, Akif Hamzaçebi'nin eski
yardımcısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, bu
arkadaşımızın, faizlerden vergi alınıp alınmadığını bilmemesi mümkün mü?! Ama,
siz, böyle, bir fırça atıp geçerim diye, insanı rencide ediyorsunuz; bu doğru
değil, bu siyaset değil.
Haklı olarak, AKP'li arkadaşlarımın da
imzaladığı bir önerge verdik. Siz bunu bilmiyorsunuz, biz biliyoruz, biz şöyle
yaptık...
Değerli arkadaşlarım, bunları söylemek
istemem bu saatte; ama, Motorlu Taşıtlar Vergisiyle ilgili tarife, kaçıncı
tarife burada; üçüncü tarife ve son şeklini verdiniz. Bu kadar mükemmel
hazırlık yaptıysanız, niye getirdiğiniz tasarıda ısrar edemediniz, niye
komisyonda değiştirdiniz, niye burada değerli arkadaşlarımızın katkısıyla
değiştirdiniz?! Demek ki, yeteri kadar hazırlık yapmamışsınız, yeteri kadar
istişare etmemişsiniz. Bu işi bilen bir insan olarak, diyorum ki, beyanname
verme sürelerini değiştirmek gereksizdir, yanlıştır; bunu kabul
etmeyebilirsiniz -zaten, kabul etmiyorsunuz hiçbir şeyi, hiçbir olumlu
önerimizi de kabul etmediniz; o kadarla yetinirsiniz- ama, bu vesileyle,
şahsıma dönük hakaretlerde bulunamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, dersiniz ki, bizim
çoğunluğumuz var, ben Bakanım; ama, bu koltuklar gelir geçer. Önemli olan,
Sayın Bakan, orada oturduğunuz zaman gördüğünüz itibar değil, sokağa çıktığınız
zaman göreceğiniz itibardır.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Üstat, allahaşkına, teşekkür ettim...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Bakanlıktan
düştüğünüz zaman, ne kadar itibar görürseniz, itibarınız odur.
Onun için, burada muhalefete dönük, bizi
rencide edici konuşmalarınızı şiddetle kınıyorum ve Sayın Grup Başkanvekiline,
gösterdiği jest, nazik anlayış nedeniyle teşekkür ediyorum.
Yeni yılın, halkımıza, ülkemize ve tüm
milletvekillerimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Yeni yılda çok daha
uygar ilişkiler içerisinde, birbirimizi kırmadan, birbirimizi rencide etmeden
bir anlayış havası içerisinde çalışma yapmayı; İçtüzük hükümlerine uyan,
yasayı, Anayasayı gözeten, birbirimizi üzmeyen verimli çalışmalar yapmayı
diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben,
burada huzurunuza sık sık gelen bakan arkadaşlarınızdan birisiyim; çünkü, vergi
kanunlarında, maliyeyle ilgili kanunlarda sık sık yenilikler yapılıyor. Bu,
dinamik bir yapı ve dinamik yapıya uymak için de sık sık karşınıza vergi
yasalarıyla geliyoruz. Her seferinde, mümkün olduğu kadar, tenkitlere cevap
verirken, açıklama mahiyetinde yapmaya da dikkat ediyorum. Buradan geçirilen
kanunlarda bu Yüce Meclisin çatısı altında bulunan bütün değerli
milletvekillerimizin katkısı vardır. Ben bugün yapmış olduğum konuşmamda da
bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ettim. Hatta, grup
başkanvekilleri tarafından yapılan anlaşma dolayısıyla bu kanunun çıkabildiğini,
bunu takdirle karşıladığımızı, bundan dolayı da teşekkür ettiğimi belirttim ve
muhalefetteki arkadaşlarıma da iktidardaki arkadaşlarıma da teşekkür ettim;
bunlara tutanaklardan bakılabilir; ama, biraz aşırı alınganlık gösterdi Sayın
Özyürek. Ben bu çatının altında tanımadım Sayın Özyürek'i, çok eskiden beri
bilirim, bizim üstadımızdır, kendisine her zaman saygımız vardır. (Alkışlar)
Biz aynı kurul kökenliyiz, müşterek tarafımız da var; ama, bilmeyerek üzdüysem
sayın üstadı, özür dilerim. (Alkışlar) Her zaman olduğu gibi, bu çatının
altında bulunan bütün değerli milletvekillerine saygım aynı şekilde devam
ediyor ve kimseyi en ufak bir şekilde rencide etmek niyetinde de asla olmadım ve
olmayacağım. Bu koltuğa da çok bağlı bir insan değilim. Bunlar da geçicidir,
onu da biliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Herkes gibi, ben de birçok eski bakan
görüyorum, her gün konuşuyorum, ben de bir gün eski bakan olacağım; bunun
bilinci içerisindeyim. Kimseyi üzmek niyetinde değilim.
Bu duygularla, tekrar hepinize saygılar
sunuyorum, hepinizin yeni yılını kutluyorum.
Hayırlı olsun. Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, sekiz günün bir haftasını âdeta bütçe maratonuyla geçirdik; çok
yoğun bir çalışma dönemi geçirdik; hep beraber, güzel bir şekilde ülkemize bir
bütçe kazandırdık. Bugün de iktidarıyla muhalefetiyle, bir özveri içerisinde bu
çalışmaları tamamladık ve yasalarımızı çıkardık. Bunun için, ben, hepinize
teşekkür ediyorum özverili çalışmalarınızdan dolayı. Gecenin bu saatinde burada
bulunan bütün arkadaşlarıma da şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle, bu yılın son çalışmasını
yapıyoruz; idrak edeceğimiz 2004 yılının size, ailenize, milletimize ve tüm
insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum; hayırlı ve uğurlu olsun.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 260
Kabul : 243
Ret : 16
Çekimser : 1 (x)
Saygıdeğer milletvekilleri, böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;memleketimiz, milletimiz için hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında (9/8)
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında (9/9) ve Bayındırlık ve
İskân eski Bakanları Koray Aydın ve Abdülkadir Akcan haklarında (9/10) esas
numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşmelerini yapmak için, 6 Ocak
2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Tekrar, yeni yılınızı kutluyorum.
Kapanma Saati : 22.53
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.