DÖNEM
: 22 CİLT : 36 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
35 inci Birleşim
23 Aralık 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/688; 1/689; 1/656,
3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S. Sayısı : 284, 286, 285, 287)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1. - Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı
Bütçesi
2. - Maliye Bakanlığı 2002 Malî Yılı
Kesinhesabı
B) GELİR
BÜTÇESİ
1. - 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/688) (S. Sayısı : 284)
2. - 2002 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî Yılı Genel Bütçeli Daireler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656, 3/370,
3/372, 3/373) (S. Sayısı : 286)
3. - 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı :
285)
4. - 2002 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S.
Sayısı : 287)
IV. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
İMKB'nin Sivasspor'a yaptığı yardıma ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1408)
2. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
Antalya'da Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının yeniden yapılandırma başvurularına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı (7/1412)
3. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un,
mayından temizlenecek Hatay-Mardin arasındaki arazinin dağıtımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı
(7/1450)
4. - Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in,
TSK mensuplarının hizmet yükümlülük sürelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül'ün cevabı (7/1504)
5. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Avrupa devletlerinin Türk ürünlerine uyguladıkları kota ve
koruyucu politikalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
(7/1579)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
beş oturum yaptı.
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/688; 1/689; 1/656,
3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S.Sayısı: 284, 286, 285, 287) görüşmelerine
devam olunarak;
Dışişleri Bakanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
2004 malî yılı bütçeleri ile 2002 malî
yılı kesinhesapları, kabul edildi.
İsviçre Konfederasyonu Parlamentosu Ulusal
Meclis Kanadının 16 Aralık 2003 tarihinde sözde Ermeni soykırımının tanınması
konusunda aldığı kararın, Türk Milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından büyük bir infialle karşılandığına; gerekçelerinde birçok mesnetsiz
iddia ve yanlış bilgilerin yer aldığı bu kararın, Türkiye ve Ermenistan
halkları arasındaki ilişkileri olduğu kadar, dünyanın hassas bir bölgesindeki
barış ve istikrar tesisi arayışlarına da hiçbir katkıda bulunmayacağına;
parlamentoların, uygarlıklar arasında çatışma isteyen çevrelerin emellerine
hizmet eder durumlara düşmekten kaçınması gerektiğine; uygarlığımıza yönelik en
büyük tehdidin terörizm olduğu günümüzde, uluslararası alanda terörizme karşı
dayanışma ve işbirliği içinde olunması gereken bu hassas dönemde, alınan söz
konusu yanlış kararın, çok sayıda masum insanın hayatına kıymış, zamanında
İsviçre dahil birçok ülke çıkarlarını da hedef almış ırkçı Ermeni terörünün
ödüllendirilmesi olarak değerlendirileceğine; Ulusal Meclisin, bu kararıyla, son
yıllarda birçok alanda olumlu ilerlemeler kaydeden Türkiye-İsviçre
ilişkilerinde meydana gelebilecek olumsuz gelişmelerin sorumluluğunu da
üstlenmek durumunda kalacağına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İsviçre Ulusal
Meclisinin tarihî gerçekleri kasıtlı biçimde çarpıtan, hatalı ve tek yanlı
nitelikli bu kararını kınadığına ve kabul edilmez olarak değerlendirdiğine
ilişkin AK Parti ve CHP Grup Başkanvekillerinin ortak önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu ve ittifakla benimsenen bu önergenin gereğinin Başkanlıkça
yerine getirileceği bildirildi.
3-19 Haziran 2003 tarihleri arasında
Cenevre'de yapılan 91 inci Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) Genel
Konferansında kabul edilen "185 sayılı Gemiadamlarının Kimlik Belgeleri
Sözleşmesi (Gözden geçirilmiş) 2003" hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı tarafından bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine
bilgi sunulacağına ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Uluslararası Çalışma
Teşkilatı Anayasası gereğince, tezkere üzerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından Genel Kurula bilgi verildi.
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/688; 1/689; 1/656,
3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S.Sayısı: 284, 286, 285, 287) görüşmelerine
devam olunarak;
İçişleri Bakanlığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
2004 malî yılı bütçeleri ile 2002 malî
yılı kesinhesapları, kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 23 Aralık 2003
Salı günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.15'te son verildi.
Yılmaz Ateş |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Mehmet Daniş |
|
Samsun |
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
Kâtip
Üye |
No. : 53
II. - GELEN KÂĞITLAR
23 Aralık 2003 Salı
Tasarı
1.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/721) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi : 22.12.2003)
Teklifler
1.- Iğdır Milletvekili
Yücel Artantaş'ın; Gaziler Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
(2/218) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
10.12.2003)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in; GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve
İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi (2/219) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.12.2003)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Estonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/483) (S. Sayısı : 311) (Dağıtma tarihi : 23.12.2003) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri
ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/504) (S. Sayısı : 312) (Dağıtma tarihi :
23.12.2003) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Gürcistan Arasında Ortak Sınırın Anti-Personel Mayınlardan Arındırılması ve
Bunların Gelecekte Sınır Koruma Amacıyla Kullanılmaması İçin Bir İkili Rejim
Tesis Edilmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı : 314) (Dağıtma
tarihi : 23.12.2003) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 11.00
23 Aralık 2003 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki müzakerelere devam
ediyoruz.
Program uyarınca bugün
onuncu tur görüşmeleri yapacağız.
Onuncu turda, Maliye
Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi yer almaktadır.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
l. - 2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/688; 1/689; 1/656, 3/370, 3/372,
3/373; 1/657, 3/371) (S. Sayısı : 284, 286, 285, 287) (x)
A) MALİYE BAKANLIĞI
1. - Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Bütçesi
2. - Maliye Bakanlığı 2002 Malî Yılı Kesinhesabı
B) GELİR
BÜTÇESİ
1. - 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/688) (S.
Sayısı : 284)
2. - 2002
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372, 3/373) (S. Sayısı : 286)
3. - 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285)
4. - 2002
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S.
Sayısı : 287)
BAŞKAN - Komisyon?...
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
10.12.2003 tarihli 26 ncı Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
(x) 284, 286, 285, 287 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 18.12.2004 tarihli 30 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin
bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp, parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin
söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre sorularını yerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içerisinde tamamlanacaktır. Cevap
işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce
bitirildiği takdirde, geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz
verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, gelir bütçesiyle
ilgili 2 nci maddeyi okutacağım.
Sayın milletvekilleri,
okuma işlemi uzun sürebileceğinden, Kâtip Üyemizin oturarak okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesiyle ilgili 2
nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin
gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 103.309.000.000.000.000 lira olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN - Onuncu turda ilk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa
Özyürek'e ait.
Buyurun Sayın Özyürek.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bütçe maratonunun
sonlarına yaklaştığımız bu dönemde, bütün arkadaşlarımdaki yorgunluğu
görebiliyorum; ama, bu bir görev, gereğini hep birlikte yapmak durumundayız.
Değerli milletvekilleri,
150 katrilyonluk bir bütçeyi ve Maliye Bakanlığına düşen 23,4 katrilyonluk bir
payı görüşüyoruz. Aynı zamanda, Maliye Bakanlığı, 99 katrilyonluk vergileri
toplama göreviyle görevlendirilmiş bir bakanlık. O nedenle, böylesi önemli bir
bütçeyi, bir bakanlığın bütçesini görüşürken bazı temel konulara değinmekte
yarar görmekteyim.
Değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanı da, buradaki sunuş konuşmalarında, daha sonra çeşitli vesilelerle
yaptıkları konuşmalarda hep Türkiye'nin tozpembe tablosunu gündeme getirdi.
Bazı temel göstergelerdeki iyileşmeleri öne çıkarmak suretiyle, Türkiye'nin
iyiye gittiğini, muhalefetin, kendilerine eleştiri yöneltenlerin haksız
olduğunu söylemeye çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, 2000 yılında ve 2001 yılında iki önemli bunalım yaşadı, ekonomik kriz
yaşadı. Bu krizlerden sonra, daha önce IMF ile devam eden anlaşmalarımız,
görüşmelerimiz çerçevesinde, güçlü ekonomiye geçiş programı yürürlüğe konuldu.
Bu programa uyulduğu takdirde, şu anda yaşadığımız sonuçların alınması bütün
ekonomistler tarafından kabul edilen bir sonuçtu. O nedenle, ortaya çıkan
sonuçları, bu iktidarın beklenmedik bir başarısı veya bu iktidarın çok özel bir
marifeti gibi göstermek, aldatıcı olur. Yani, IMF reçeteleri acı reçetelerdir;
bunun, toplumda, siyasette, sosyal alanda olumsuz etkileri vardır; ancak, bu
reçetenin gereklerini yerine getirirseniz bazı iyileşmeler kendini gösterir.
Nedir bunlar; enflasyon aşağı düşer, faizler düşer ve belli dengeleri
sağlarsınız, borçlarınızı ödemeye başlarsınız; ama, bu programın esas meselesi,
gözardı edilen tarafı, halka, insanlara çektirdiği ıstıraptır, acıdır. O
nedenle, elbette, biz, temel göstergelerdeki iyileşmelerden, Türkiye'de yaşayan
insanlar olarak mutlu oluyoruz; ama, bunun, bir de öbür yüzü, arka yüzü var ki,
onu görmezlikten gelmek doğru değildir. Bakalım, bu Türkiye'nin, ekonominin
arka yüzünde neler var.
Değerli arkadaşlarım, bu
arka yüzünde çekilen acılar başlangıçta öylesine yoğun oldu ki, şu anda
Parlamentoda bulunmayan 57 nci hükümeti oluşturan partiler bunun siyasal
faturasını çok ağır bir şekilde ödedi; Türkiye, insanlarımız, halkımız bunun
acı faturasını ödemeye devam ediyor.
Şimdi, Türkiye'de 12 000
000 insanın açlık sınırında olduğu, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarında
görülüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, hazırlamış olduğu acil eylem planında bu
gerçeği kabul ederek, Türkiye'de çok büyük ölçüde açlık sınırında yaşayan
insanlar bulunduğunu, bu açlık sınırında yaşayan insanları üç ay içinde tespit
edeceğini ve üç ayın sonunda da bunlara yardım yapmaya başlayacağını vaat
etmişti. Üç ay değil, onüç ay geçti; ama, ne açlık sınırında yaşayan insanların
tespitine dönük bir çalışma yapıldı ne de bu insanlara insanca yaşayacak bir
yardım, bir destek sağlandı. Yapılan nedir; yapılan, bu insanlara sadaka
niteliğinde bazı yardımlar yapılıyor; işte, kömür dağıtılmaya çalışılıyor,
ramazanda kurulan çadırlarda bir tas çorba verilmeye çalışılıyor ve erzak
torbaları, biraz da politik amaçlı, partizan amaçlı bir şekilde evlere dağıtılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar, onurlu, haysiyetli, fakir ama, yoksul ama, onurunu, kişiliğini koruyan
insanları rencide ediyor. Onlara yapmamız gereken, Anayasamızın da öngördüğü
sosyal devlet olmanın gereği olarak, vatandaşlık hakkı olarak belli ölçüde bir
yardım yapmaktır. Bu yardım da nakdî olmalıdır ve düzenli, sürekli olmalıdır.
En önemlisi, tabiî, bu insanlara iş bulmamız gerekiyor. 2000 Kasımında ve 2001
Şubatında yaşadığımız krizlerde 2 000 000'dan fazla insan işini kaybetti ve
geçtiğimiz dönemde, 2001 yılından itibaren, her yıl, 600 000-700 000 gencimizin
de iş aradığını düşünürseniz, böylesine büyük bir işsiz sayısının kapımızda
olduğunu, toplumumuzda olduğunu ve büyük bir mutsuzluk, umutsuzluk içinde
yaşadığını görmek durumundayız. Önemli olan, bunlara, insanca yaşayacakları iş
bulmak ve orada insanca yaşayacakları ücreti almalarını sağlamaktır. Ne yazık
ki, bu noktada da önemli bir adım atılmamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
ekonomi, böyle, son zamanlarda, hepimizin alıştığı gibi, ekranlarda,
grafiklerde yansıyan rakamlar değildir. Ekonomi, insan içindir. Eğer, siz,
insanınızı mutlu edemiyorsanız, insanınızı insanca yaşayacağı bir gelir
ortamına kavuşturamıyorsanız, yaptığınız işlerin çok fazla anlamı olmaz.
Elbette, temel göstergeler önemli, onlar iyileştirilmeli, olumluya çevrilmeli;
ama, onun arkasında esas hedef kitle insan; yani, işsize iş bulmak, yoksula
gelir temin etmek amacımız unutulmamalıdır.
Şimdi, burada,
enflasyonun düşmesini, bazı temel göstergelerin iyileşmesini çok öne çıkarmak,
övünerek anlatmak, bana, bir olayı hatırlattı. Fakir bir babanın çocukları
"babacığım, hep çayla, ekmekle kahvaltı etmekten bıktık; bize bir gün bir
peynir alsan da, peynirle, ekmekle, çayla şöyle bir kahvaltı yapsak"
derler. Baba, çocuklarının talebini, haklı isteğini karşılayamamanın üzüntüsü
içinde ezilir, ezilir. Çocukların isteği öylesine yoğunlaşır ki, bir gün,
sofraya oturduklarında çocuklar, bir kavanoz görürler; kavanozun içinde bir
kalıp peynir durmaktadır. Çocuklar sevinir "ne güzel, peynir ekmekle
kahvaltı yapacağız" derler. Babaları "topu topu bir kalıp peynirimiz
var; onun için, şimdi, siz, ekmeği alın, bu kavanoza sürtün, onunla kahvaltı
edin; size, bir peynir yeme hissi uyandırır" der. Şu anda yapılan da o,
değerli arkadaşlarım. Ekranlara bakıyoruz, işte, borsa yükseliyor, faizler
düşüyor, dolar düşüyor; fakat, o fakir insanlar, yani, çocuklarına peynir bile
sağlayamayan insanların sayısında bir azalma yok, o yoksul insanların
çaresizliğine bir çare yok. Bizi mutlu edecek, Cumhuriyet Halk Partisini mutlu
edecek gelişme, temel göstergelerdeki iyileşmenin yanında, bu fakirin, yoksulun
sofrasına peynir, arkasından zeytin, arkasından reçelin konulabildiği bir
noktaya gelmektir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, uzun zamandır, yatırımı unutan, kalkınmayı unutan bir ülke haline
geldi. Hatırlarsınız, bir dönemde, iktidarlar, yaptıkları barajlarla, açtıkları
otoyollarla ve fabrikalarla övünürlerdi. Şu günlerde hapse girmesi gündemde
olan Erbakan da, hep "100 000 tank, 100 000 top" diyerek, belki hayalci;
ama, Türkiye'nin kalkınmasına ne kadar önem verdiğini gösteren bir söylemle
halkın huzuruna çıkardı. Menderes, yollar, barajlar yapmakla; Demirel, barajlar
kralı olmakla övünürdü; yani, Türkiye için kalkınma önemliydi, yatırım
önemliydi, istihdam önemliydi, ihracat önemliydi; ama, şimdi, varsa yoksa
borsa, faiz, kur... Öyle bir üçgene Türkiye'yi ve halkımızı hapsettik ki, bu
üçgen -işte, biraz önce anlattığım- yoksulluğa çare olmuyor. Bu üçgen, işsiz
insana iş bulmuyor.
Değerli arkadaşlarım,
sorun buradadır. Bunu çözmek lazım. İşte, hep söyleriz, bizim insanımız
mütevekkildir, dayanışma içinde yürür. Bir göz gecekonduya köydeki işsiz üç
kişi, beş kişi daha gelir ve onlar kardeş kardeş yaşarlar; ama, bu dayanışmanın
da sonuna geldik. İnsanlar, artık, en yakın akrabalarını bile istemiyorlar.
İşte, Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürünün de açıkladığı gibi, kadınlar,
canları olan doğurdukları çocukları sokaklarda bırakmak durumunda kalıyorlar.
Açlığın, çaresizliğin insanlara nelere mal olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu bütçeyle memurlarımıza bir zam öngörüyoruz, ne diyoruz; ilk altı ayda
yüzde 6 zam vereceğiz, ikinci altı ayda yüzde 6 daha zam vereceğiz ve böylece,
bir memur, ilk altı ayda ücretinde, maaşında 29 000 000 lira artış sağlayacak.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz günlük hayatın içindeyiz, 29 000 000 lirayla ne alınabiliyor?! Yani, 29
000 000 liralık bir zammı nasıl düşünebiliyoruz, nasıl öngörebiliyoruz?! Sayın
Başbakan, asgarî ücret tartışmaları olduğu zaman, "nedir asgarî ücret; 225
000 000 nedir; çocuklarınızın gece kulüplerinde garsonlara verdiği bahşiş"
dedi. 29 000 000 lira bahşiş de değil.
Şimdi, zenginlerimizi
bıraktık, orta halli insan için bile 29 000 000 hiçbir şey ifade etmiyor. 29
000 000 lirayla ne alınır diye düşünebilirsiniz; 12 kiloluk bir tüp alınabilir.
Değerli arkadaşlarım,
Kamu-Sen'in araştırmalarına göre, memurlar 2003 yılında yüzde 12 kayba
uğramıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
konuşmanızı toparlarsanız memnun olurum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Hay hay Sayın Başkanım.
Bu kaybı telafi etmek
için, hiç yoksa Uzlaşma Kurulunun öngördüğü zammın verilmesi lazım; yani, ilk
altı ayda yüzde 15, ikinci altı ayda yüzde 10. Yani, memura, 29 000 000 lira
zammı öngören bir hükümetin "işte, ekonomi iyiye gidiyor; biz halkı
düşünüyoruz" deme hakkı yoktur. Onun için, memuru da, işçiyi de, işsizi
de, yoksulu da düşünen, onların sorunlarına çare arayan bir iktidar lazım.
Yüzümüzü hep belli çevrelere, zenginlere dönersek, sadece belli çevrelere, iş
dünyasına teşvikler verirsek, vergi indirimleri verirsek; ama, memura 29 000
000 lirayla yetinirsek, doğru bir politika izlediğimizi, hakkaniyete uygun bir
politika izlediğimizi kesinlikle söyleyemeyiz.
Bir garip olay var. İş
dünyasına taviz verince, teşvik verince hiç kimse bir şey demiyor, biraz daha
fazla verelim deniliyor, medyasıyla, belli çevreleriyle; ama, asgarî ücreti
artıralım denildiği zaman, dengeler altüst olur, popülist politikaya dönülür,
IMF kızar, Dünya Bankası kızar... Sanki, tartışılan rakamların da bir şey
olduğunu zannediyor dinleyenler. Şu anda 225 000 000 lira olan asgarî ücreti,
Sayın Başbakan 350 000 000 lira yapalım diyor. Sayın Başbakan inşallah sözünde
durur; bu önerisini, biz, canı gönülden destekliyoruz ve bir cesaret
göstermesini diliyorum AKP Hükümetinin; bırakın iş dünyasını, bırakın medyayı,
şu asgarî ücretle çalışan insanlara verdiğiniz sözün arkasında durun ve 350 000
000 lira net asgarî ücret ödeyin.
Bu, popülizm değil; bu,
350 000 000 liranın satın alma gücü olarak ne ifade ettiğini bilen insanlar
açısından da bir para değil; ama, işçilere sefalet ücreti ödemek isteyen
çevreler, bunu bile çok görüyorlar ve o çevreler çok görüyor; ama, siz de,
memura, sadece 29 000 000 lira zam vermek suretiyle ve 160 000 000 liralık, bir
seferlik ödemeyi de iki taksite bölmek suretiyle, insanları, açlığa, yoksulluğa
mahkûm ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, son cümlenizi rica ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Bir cümle...
Onun için, geliniz, bu
memurlara, insanca yaşatacak bir ücreti, maaşı, hep birlikte verelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, sonuncu tur
olarak, Maliye Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz; daha sonra da maddelere
geçeceğiz.
Bu bütçe görüşmelerinde,
geçen yıla kıyasla, ilginç olan bazı gelişmeler oldu. Bütçenin, perşembe günkü,
Genel Kuruldaki açılış konuşmasında, Sayın Maliye Bakanı birbuçuk saati aşkın
bir açış konuşması yaptıktan sonra, burada, muhalefet liderinin yaptığı
konuşmaya da kırkbeş dakikalık bir cevap verdi. Bu, bizim Meclis
teamüllerimizde pek yeri olmayan bir uygulamadır. Maliye Bakanı, verilecek
cevabı varsa, son gün -bugün, zaten Maliye Bakanlığı da görüşülüyor- bu cevabı
verir; düzeltecek bir şeyi varsa, beş on dakikalık bir konuşma, elbette
yapabilir; ancak, Meclis Başkanının büyük hoşgörüsüyle, burada, sayın muhalefet
liderinin söylediklerini de çarpıtarak ve kendisi de birtakım gerçekleri, bir
Maliye Bakanı olarak -ben, utanıyorum söylemeye, ama- ya bilmediği için ya
çarpıttığı için, yeniden bir bulanık suda balık avlama noktasına, Türkiye'yi
getirmiştir.
Bakınız, Sayın Bakan,
siz, buraya çıktınız; bir kere, önünüzdeki metni okurken, metinle ilgili önemli
hatalar yaptınız; bunu, bilerek mi, kasıtlı mı kasıtsız mı yaptınız bilemem;
ama, daha buraya çıktığınız andan itibaren, elinizdeki metni okurken, 2002'yle
ilgili -2002'yi savunduğum için falan değil- bütçe faizdışı fazlası ile kamu
faizdışı fazlasını karıştırarak "2002'de yüzde 4,3 faizdışı fazla elde
edilmiş, oysa hedef yüzde 6,5" dediniz. Yüzde 6,5 hedef kamunun bütünü
için Sayın Bakan, bütçe için yüzde 5. Yani 4,3'le 5'i karşılaştırabilirsiniz.
Metinden ne zaman ayrılsanız, derin iktisat bilginizi vurguladınız!..
Bu arada, stoklarla
ilgili, büyümenin nereden kaynaklandığı meselesiyle ilgili de büyük hatalar
yaptınız burada. Örneğin, 2002 yılındaki büyümenin, esas itibariyle yüzde
7,8'lik büyümenin 7,1'lik bölümünün stoklardan kaynaklandığını belirttikten
sonra, 2003'le ilgili şöyle bir rakam verdiniz: Büyüme yüzde 5,4; gayri safî
millî hâsılaya göre ya da daha doğrusu gayri safî yurtiçi hâsılayı alalım,
yüzde 5,2; bunun 2,4'ü stok artışından dediniz. Bir tanesinde 9 aylık büyüme
alıyorsunuz, öbüründe 6 aylık büyümeye katkıyı alıyorsunuz. Sayın Bakan, böyle
bir yöntem olabilir mi?! 6 aylık değil, 9 aylık aldığınız zaman, 9 aylık
büyümeye denk gelen stok artışı 4,1. Yani, 5,2'lik büyümenizin kaynaklarına
baktığınızda 4,1'i stok artışından geliyor. Siz, bunları karıştıracak bir
mevkide, ne yazık ki, bulunmuyorsunuz; çünkü, doğru bilgileri sizin ağzınızdan
milletin duyması gerekiyor. Bir de, ben yanlışları düzelteceğim diyerek, yeni
yanlışlarla milleti yanıltma hakkınızın olmadığını hatırlatmak isterim.
Bu yanlışlardan bir
başkası da şu: Bir sayın milletvekili, kürsüde -benim de salonda bulunmadığım
sırada- bir konuşma yapmış; benim, geçen yılki bütçe konuşmama atıfta
bulunarak, bu yılın yüzde 47'lik ortalama nominal faizini o sıra, martta düşük
görmüştüm; çünkü, ilk 3 ayın ortalaması yüzde 53 idi ve "bakın, işte,
şimdi, biz, çok daha altında gerçekleştirdik; hadi, şimdi çıkın, helal olsun
deyin bize" diyor.
Değerli arkadaşım, size
helal olsun diyemiyoruz ne yazık ki; çünkü, yüzde 47'lik nominal ortalama
borçlanma faizi ortalama yüzde 48,7 olarak gerçekleşmiş durumda. ilk on aylık
sonuçlara baktığınız zaman, sizin gerçekleştirdiğiniz ortalama, kamunun
borçlanmaya ödediği faiz bu yılın ilk on ayında yüzde 48,9'a tekabül ediyor;
yani, bizim yüzde 53 tutmadı; ama, sizin 47 de tutmadı; yani, Türkiye, hâlâ
yüksek faizlerle borçlanmaya devam ediyor, sadece son iki ayı alıp "biz,
son iki ayda yüzde 30'un altında borçlanmaya başladık, bu ne kadar büyük
başarıdır" diye methiye bekleyemezsiniz; çünkü, burada önemli olan
ortalama yüktür; yani, biz, hangi ortalama yüklerle borçlanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, halen çok yüksek reel faizlerle borçlanıyor, son iki ayda bunun yüzde
12'ye düşmüş olması -reel faizlerin, nominal değil; yani, enflasyonun
etkisinden arındırıldıktan sonra kalan reel faizin- bütün dönem açısından yüzde
12'lik bir rahatlık size sağlamıyor; öyle olsaydı borçlar artıyor olmazdı
zaten, bu kadar artıyor olmazdı. Bakınız, sizin ortalama borçlanmanız, reel
olarak baktığınızda, yıl itibariyle ya da kasımdan bu tarafa hâlâ yüzde 30'un
üzerinde, yüzde 32'lik ortalamaya sahipsiniz, yüzde 32'lik bir reel faiz
ortalamasına sahipsiniz. Hani, bunu bir miktar manipüle etseniz bile, birkaç
puandan fazla indiremezsiniz. Dolayısıyla, Türkiye, çok yüksek reel faizlerle
borçlanmaya devam ediyor, o nedenle de net borç artışları Türkiye'de yaşanıyor,
o nedenle 31 milyar dolarlık bir artışı kasım ayından bu yana, büyük bir bölümü
iç borçlarda olmak üzere Türkiye'ye yaşatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
burada şunu söyleyeyim; eğer, reel faizleri, büyüme artı faizdışı fazla
toplamına kadar düşüremezseniz, net borçlarınız artmaya devam eder. Bu şu:
Yüzde 5'lik bir büyüme hedefliyorsunuz; eğer yüzde 6,5'lik de faizdışı fazla
hedefiniz varsa, yüzde 11,5 eder bu ikisinin toplamı. Eğer, reel faizlerin
ortalamasını yüzde 11,5'e düşürürseniz, denkliği sağlarsanız denklemde, artık,
o saatten sonra en azından borçlar artmaz, en azından borçların artmayacağından
emin olabilirsiniz; ama, siz, eğer, yüzde 30'lardan bir reel faizle
borçlanıyorsanız, sizin büyümeniz yüzde 5, faizdışı fazlanız 6,5; 11,5 eder
öbür tarafta yüzde 30'dan borçlanmışsanız, yüzde 30'u bırakın, yüzde 20'den
borçlansanız bile reel olarak, aradaki fark neye yarar, aradaki fark neye
hizmet eder; aradaki fark, sizin net borcunuzu artırır. İşte, Türkiye'de,
içborç niye 36 katrilyon lira arttı, dışborç niye 10 katrilyon lira arttı bu
dönemde; yani, toplam 46 katrilyon liralık artış nereden geliyor; işte, bu
hesaplardan geliyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin, reel faizleri düşürmeden, bu
yüksek reel faizleri aşağı çekmeden, çıkışı yok. Çıkışı yok; çünkü, şunu
yapamıyorsunuz: Yüzde 5'lik büyümeyi, yüzde 15 yapamazsınız, yüzde 5'i, yüzde 7
bile yapamıyorsunuz. Hadi yaptınız diyelim, faizdışı fazlayla milletin belini
zaten büküyorsunuz. Yüzde 6,5 faizdışı fazla, üst üste bu ülke yıllardır
vermeye zorlanıyor. Bunun anlamı şu: Diyorsunuz ki, ben faizdışı bütçemde fazla
vereceğim. Faizdışı bütçede fazla vereceğim ki, borç anaparasını da azaltayım;
çünkü, bütçenin içinde zaten çok yüksek bir faiz ödemesi yapıyorsunuz. Tamam;
ama, faiz ödemekle iş bitmiyor, anaparayı da azaltayım diyorsunuz. Peki,
anaparayı nasıl azaltabilirsiniz; bunu azaltmanın yolu, faizleri dışarıda
tuttuğunuz zaman bütçenin fazla vermesi. İşte, 20 katrilyon fazla veriyorsunuz.
Yıllardır, Türkiye, faizdışı fazla veriyor; peki, niye borçları azalmıyor;
çünkü, çok yüksek reel faizler ödüyoruz da ondan, reel faizlere yetişemiyoruz.
Reel faizlere yetişemediğiniz zaman; çözüm yok. Yani, bu borçlanma
politikasıyla, sürdürülebilir bir borçlanmaya ulaşamıyorsunuz. Ulaşamadığınız
şuradan belli: 2004 için dahi hedeflediğiniz borç çevirme rasyosu (oranı) yüzde
90. Şu an, ilk on ayda yüzde 89'dasınız, 2004 için iyileşme öngörmüyorsunuz;
yüzde 90. Yani, ben 100 birim borç öderim, karşılığında 90 birim borç alırım
diyorsunuz, 2004 programınız bunu söylüyor. Yani, 100 lira borç ödeyeceksiniz,
karşılığında yeniden 90 lira borçlanacaksınız, aradaki 10 lira fark sizi
kurtarmaz. Borçların düzeyini düşürmek için, her 100 lira borç ödeme
karşılığında en fazla 70-75 lira borçlanmalısınız ki, o borç düzeyinizin
sürdürülebilir şekilde geriye gidişi olsun.
Değerli arkadaşlarım,
burada, karşımıza getirilen sosyal özü boşaltılmış bütçeler, yıllardır, hep
faizdışı fazla üzerine inşa ediliyor. Faizdışı fazlayı bir daha söyleyeyim,
anlamı şu, milletin anlayacağı şekliyle şu: Ben daha az yatırım yaparım ki,
faiz dışındaki bütçem fazla versin. Daha az yatırım yaparım, daha az sosyal
harcama yaparım, daha az tarımsal destekleme ödemesi yaparım... Bunları yaparım
-yani, fedakârlıkları millete yüklerim- ve ne yaparım; işte, birtakım odakların
aferinini kazanırım, ne güzel borç ödüyorsunuz... Hatta, sizin döneminizden bir
dönem önce, o devrilen iktidarın döneminde Türkiye'ye, en iyi borçlanan ve en
iyi borç ödeyen ülke ödülünü vermişlerdi ve ilginç bir şekilde, ödülü veren de
ünlü bir İngiliz komedyeniydi. Bunun başka türlü olması mümkün değil zaten;
yani, Türkiye, en iyi borçlanan ve en iyi borç ödeyen ülke ödülünü sizden önce
almıştı, sizin buna katacağınız yeni şampiyonluklar yok, yeni ödüller yok;
varsa da, tekrardan başka bir şey değil Değerli Sayın Bakan.
Dolayısıyla, bu başarı
öyküsünü burada anlattığınız zaman, şunu bilin ki, o başarı öyküsünün
arkasında, milyonların özveri öyküsü var, milyonların sefalet öyküsü var
değerli milletvekilleri; çünkü, siz yatırımları kısıyorsanız, daha az istihdam
diyorsunuz: yani, daha çok işsizlik demek istiyorsunuz. Siz, sosyal harcamaları
kısıyorsanız, eğitimi, sağlığı kısıyorsanız ya da bunları piyasaya bırakalım...
İnsanlar sigorta primi ödüyor; ne olacak ödesin; ama, bir de hastanede muayene
olurken para ödesin. Eğitim için... Vergiyle, bu eğitim hakkını zaten alıyor,
bedava eğitime ulaşma hakkı yetmez, biz bunu özelleştirelim... Sayın Bakan bu
kürsüye çıkmış "ne olur, Türkiye'de özel eğitimin payı yüzde 2'den 20'ye
çıksa fena mı olur" diyor. Tabiî, fena mı olur; çünkü, siz, bu bütçeyle
yola devam edemeyeceğinizi anladınız, bu bütçeyle sosyal hizmet
yapamayacağınızı anladınız, bu işi piyasaya bırakalım diyorsunuz. O hizmeti
almak için, vatandaş, hem vergisini verecek... Yani, bir devlet, o aldığı
vergiler karşılığında, adalet, eğitim ve sağlık hizmetini de vermiyorsa, neyi
alacak değerli arkadaşlarım, neyi alacak?! Böyle bir devletin meşruiyet krizi
içerisine girmemesi mümkün müdür?!
Bir devleti devlet yapan,
onun ürettiği hizmetlerdir. Bu, bir sosyal sözleşmedir; toplumla imzalanmamış
bir sosyal sözleşmedir. Siz, kamu harcamaları yapmak için, o toplumdan belli
vergiler alıyorsunuz, onun karşılığında o kamu harcamalarını üretmek
zorundasınız. Hem onlardan al vergiyi hem de ben bu kamu harcamalarını yapmayacağım;
çünkü, IMF'ye söz verdim, bunu da piyasaya bırakalım, piyasa üretsin, ve
vatandaş vergiyi verdikten sonra, gitsin, fiyatıyla, parayı versin
alsın..." Yani, oh kekâ diyordu Bakan. "Ne güzel, dört ilde süt
içiyorlar, oh, kekâ" diyordu. O dört ilde -Diyarbakır dahil- Türkiye'deki
ilkokul çocuklarının çok önemli bölümü, 1 000 000 çocuk var; onların sütü
kesilmiş, ne olacak "zaten bozuk çıkıyordu..." Bozuksa, önlemini
alacaksınız Sayın Bakan, önlemini alacaksınız. Sütü kesip de, defter, kitap dağıtmakla
bu iş olmuyor; yapacaksan, ikisini de yapacaksın. Okullara dağıtılmak üzere, il
millî eğitim müdürlüklerine ödenek vermiyorsunuz. Vermeyince ne oluyor; her
veli, o okulun aydınlatılmasından ısıtılmasına kadar, okul aile birliğine, adı
konmamış vergiler ödemeye başlıyor. Bu mu sizin sosyal devlet anlayışınız?
Bu arada, çok ilginç;
yani, topluma bu kadar büyük bedeller ödeten bir programı, burada, çok büyük
bir rahatlıkla, ne kadar güzel, çok büyük bir başarıdır diye sunabiliyorsunuz.
Peki, başarı kime karşı?
Cuma günü sabah Hazineden
sorumlu Bakanın, NTV'de bir mülakatını dinledim, çok ilgimi çekti. Sayın
Babacan, şöyle bir savunma içerisindeydi. "Bizi popülizm yapmakla
suçluyorlar" diyordu. Bakınız, Sayın Bakan neden rahatsız oluyor; Bakan,
şundan rahatsız: "Bizi popülizm yapmakla suçluyorlar." Kim; onlardan
daha liberal olan köşe yazarları. "Aman, programdan çıkıyorsunuz,
sapıyorsunuz, öyle çok fazla da sosyal şey yapmayın ha, tarıma falan çok fazla
destek sağlamayın" diyorlar; Bakanın savunması, o milyonlarca öğretmenin,
işçinin, işsizin, sokaklarda yürüyerek haklarını aramaya çalışan insanların,
çiftçinin çağrıları, feryatları değil; onun, kulağını kabarttığı yer başka bir
yer; "bizi popülizm yapmakla suçluyorlar; asla değil" diyor. Bakınız,
not aldım, şunları söylüyor: "Hatta, Dünya Bankası, bize, tarıma desteği,
bütçenin millî gelire oranını artırın" diyor. Dünya Bankası, IMF diyormuş
ki -Sayın Bakan söylüyor bunları- artırın bunları. "Ama, biz,
yapmıyoruz." Niye; "programı tutturacağız."
Değerli arkadaşlarım,
sizin, hesap vereceğiniz yer dış odaklar değildir. Siz, onların oylarıyla
gelmediniz. Siz, bu Meclise, milletin oylarıyla geldiniz, onlara hesap vermek
zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani, Bakanın, siyasî
sorumluluk anlayışını, böyle "biz, popülizm yapmıyoruz" savunması
üzerine koyması, inşa etmesi gerçekten ibretlik bir durumdur.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçe, sizin getirdiğiniz bütçe, hâlâ bir faiz bütçesidir. İlk onbir ayda,
kasım ayı dahil, topladığınız vergilerin yüzde 71'ini faize aktardınız. Peki,
2004 bütçesinde bize neyi öneriyorsunuz; 2004 bütçesinde önerdiğiniz ne; yüzde
66'sını faize aktarmak. Bunu nereden sağlıyorsunuz; bunu, insanların... Peki,
nasıl sağlıyorsunuz; herkes kazancına göre mi ödüyor, Anayasanın ilgili maddesine
göre mi insanlardan alıyorsunuz; hayır. Bakıyorsunuz, bizim dolaylı dediğimiz,
tüketim üzerinden alınan vergileri yüzde 70'lere çıkarıyorsunuz; geldiğiniz
dönemden itibaren de, yüzde 66'ydı, bu yıl yüzde 68'e çıkardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan,
buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Şimdi, bunu yüzde 70'e çıkarmayı hedefliyorsunuz. Başarı buysa, bravo;
gerçekten çok başarılı!.. Dünyanın tüketim üzerinden alınan vergileri en ağır
olan malî sistemini kurmuş bulunuyorsunuz; buna karşılık, faizden hâlâ vergi
almıyorsunuz. Kamu kâğıtlarının gelirlerinden vergi almıyorsunuz; birçok menkul
kıymet gelirinden vergi alma meselesini bir yıl ertelemiş bulunuyorsunuz. Bu mu
sizin vergi adaleti anlayışınız? O adalet nerede, o şeyinizin başında kalan
adalet nerede Sayın Bakan?
Diyorsunuz ki: "Biz
tarıma destek veriyoruz." Nedir verdiğiniz destek; 3 katrilyon 700 küsur
trilyon 2004'te hedefliyorsunuz, 2003'te de 2,7. Peki, millî gelire bakın.
Sayın Bakan, buraya çıktı dedi ki: "Biz, tarıma çok destek
veriyoruz." Bizi, böyle şişirilmiş, enflasyonla şişirilmiş rakamlarla
aldatamazsınız Sayın Bakan. Burada bakacağınız tek bir yer var; millî gelire
oranla bu nedir. Millî gelire oranla 3,7 katrilyonun oranı yüzde 1'in
altındadır; çünkü, sizin 2004 yılı millî gelir tahmininiz 400 katrilyonun
üzerindedir. Gayet basit bir hesap; yani, 4 katrilyon veriyor olsanız, yani
biraz aşıyor olsa yüzde 1'i bulacak; siz, yüzde 1'i bile bulamıyorsunuz. Peki,
bu geçmiş birkaç yıla oranla iyi midir; hayır, Türkiye, zaten 2000 yılından
itibaren, bu IMF ve Dünya Bankası programı girdiğinden itibaren tarıma verdiği
destekleri yüzde 1'in altına düşürmüştür. Siz, bunu sadece devam
ettiriyorsunuz, yeni hiçbir şey yok. Rakamlarla milletin gözünü boyayamazsınız.
Burada önemli olan orandır ve bu oran, yüzde 1'in altındadır.
Bakın, gelişmiş ülkelerde
bu iş nasıl çalışıyor; gelişmiş ülkelerde, tarımın millî gelir içindeki payı
yüzde 2-3 dolayında. Tarıma verilen desteklerin millî gelire oranı da yüzde 2-3
dolayında; yani, bazı ülkelerde yüzde 100'e ulaşıyor, bazı ülkelerde yüzde
50'ye; ama, yüzde 50 ile yüzde 100 arasında.
Peki, Türkiye'de tarımın
millî gelire katkısı nedir; yüzde 13. Sizin verdiğiniz 1 diyelim iyimser
tahminle. 1'e 13 ilişkisi var; yani, tarım, millî gelire yüzde 13'lük bir katkı
yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Oyan,
lütfen, son cümlenizi rica edeceğim.
OĞUZ OYAN (Devamla)-
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sizin tarıma verdiğiniz
destek 1'e 13. Böyle bir ilişkiyle, ancak, teslimiyetçi politikalar olur ve
bunun sonucunda da Türkiye, ilk kez 2003 yılında, tarım ürünleri net
ithalatçısı durumuna düşer. Bu duruma düşürülmüş bir tarımı, bir ülkeyi
yönetiyor olmaktan, ancak, buraya çıkıp, bunun özrünü dilemek, bunun özeleştirisini
yapmakla kurtulabiliriz. Siz, bundan, çok büyük bir rahatlıkla memnun
olduğunuzu söyleyebiliyorsunuz. Bize de "bu kadarına da pes" demekten
başka bir şey düşmüyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Oyan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek.
Buyurun Sayın Kepenek.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
değerli izleyicilerimiz; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Maliye Bakanlığı
bütçesi, daha doğrusu gelir bütçesi üzerindeki görüşlerini açıklamak üzere
karşınızdayım; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Öncelikle iki noktaya
değinmek durumundayım. Hükümetin ekonomi yönetiminde tutarsızlık ve dağınıklık
yaygınlaşmaktadır. Başbakanın asgarî ücretle ilgili sözlerini kendi bakanları
yalanlamakta ve bunlar birbirine ters düşmektedir. Başbakan, asgarî ücretle
çalışanlara acır gibi görünürken, kendi bakanlarını ucuz politikasına feda
etmektedir; bu yanlıştır. Bunun gibi, Merkez Bankasının bağımsızlığını
tartışmak yanlıştır. Bakanların, döviz kuruyla ilgili tartışmaları yanlıştır.
Bir şey daha var -bu hükümetin bir türlü kayda geçiremediği- bugün, Ankara'da
bile, çalışanların yüzde 17'si asgarî ücretin altında bir ücretle çalışmaya
razıdır.
Değerli arkadaşlar,
konumuz vergiler. Vergi, ekonomi ile politikanın kesiştiği yerdir ve kamu
hizmetlerinin parasal dayanağıdır. Hükümet, son yıllarda, genelde IMF ve Dünya
Bankasının katkılarıyla bir yanlış uygulamaya, bir yanlış akıntıya kendini
kaptırmış görünüyor. Maliye politikasının temelinde, doğru dürüst kamu
gelirleri ve vergiler vardır; ancak, hükümet, devleti küçülteceğiz mantığıyla,
kamu gelirlerini kısmayı politika başarısı saymaktadır. Sonra da, Sayın Maliye
Bakanımız, sunuş konuşmasında "yönetimin güçsüzlüğüne paralel olarak,
kayıtdışılık artıyor" diyebilmektedir. O zaman, yapılması gereken,
yönetimi güçlendirmektir.
Kamu gelirlerinin
ayağını, bu hükümet, esas olarak, dolaylı vergilerde arıyor. Bu hükümet
döneminde, toplam vergiler içinde dolaylı vergilerin payı, oranı -ki, bunlar en
acımasız, en haksız, zengin ile yoksulu ayırmayan vergi türü olarak bilinir-
yüzde 69'dan yüzde 71,8'e çıkmıştır. Hiçbir demokratik ülkede bu kadar
acımasız, haksız ve eşitlikten uzak bir vergi uygulaması olamaz.
Kuşkusuz, bu anlayışla
gelirler yetişmiyor, yetmiyor; o zaman ne yapılıyor; bu yıl, gelecek yıl
yapılacağı gibi bütçe açığı, 46,4 katrilyon lira borçlanmayla kapatılacaktır.
Yani, Türkiye, net borç stokuna 39,2 katrilyon lira içborç, 5,6 katrilyon lira
dışborç ilave ederek bu ölçüde
borçlanacaktır. Kamuoyuna dönüp "Türkiye'nin borç yükünü azaltıyoruz"
sözlerinin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur.
Değerli arkadaşlar, bir
nokta daha var; bu yıl, yani, gelecek yıl öngörülen vergi artış oranları da bu
haksız, adaletsiz vergi anlayışını yansıtıyor. Toplam vergi gelirlerinin yüzde
14,3 artması öngörülürken, Motorlu Taşıtlar Vergisi yüzde 50, dahilde alınan
KDV yüzde 20,9; ÖTV yüzde 15 artırılacaktır ve dikkat edin, kâr, sermaye ve
gelir üzerinden alınan vergiler, faiz üzerinden alınan vergiler yalnızca yüzde
7,4 artırılmaktadır. Bu, ortalaması 28,5 dolayında olan vergi artışı haksızdır;
çünkü, hükümetin öngördüğü yüzde 12'lik enflasyon oranının da 16 puan
üzerindedir ve vergi adaletsizliğini pekiştirmektedir. Bu durum, ayrıca,
kayıtdışını güçlendiriyor.
Değerli arkadaşlar, neden
yeterli vergi toplanamıyor; her şeyden evvel hükümetlerin, idare edenlerin,
devletlerin vergiyi hak etmeleri gerekir, vergi toplamayı hak etmeleri gerekir.
Bunun yolu da, doğru, dürüst, açık, saydam, hesap verir bir idaredir, bir
yönetimdir. Üzülerek belirteyim ki, hükümetinizin bu yöndeki tutumu,
dokunulmazlıklar meselesi, İhale Yasasında yapılan değişiklikler, getirilen
vergi afları, hükümetinizin vergi toplarken, vergi alırken ve yönetirken,
vergileri hak etmeyen bir çizgi tutturduğunu göstermektedir. Başbakan
"zamanlamasını -taymingini diyor- ben bilirim" sözleriyle,
dokunulmazlık meselesini, hiçbir demokratik lidere yakışmayacak düzlemde, bir
tarafa atabileceğini açıkça söyleyebiliyor.
Değerli arkadaşlar,
hükümetiniz bir başka tehlikeli iş yapıyor. Hükümet, kamu hizmeti kavramının
içeriğini ve niteliğini değiştiriyor. Bakın nasıl yapıyor: Burada birkaç bakan
tarafından gururla vurgulandı "okul, sağlık tesisi ve yurt bağışlarını
vergi matrahından ayrı tutacağız, bunlardan vergi almayacağız" denildi.
Yani, zenginler, varlıklılar okul, hastane yaptıkları takdirde,
hayırseverliklerini gösterdikleri takdirde, vergi de vermesinler.
Değerli arkadaşlar, böyle
bir tutum, böyle bir davranış, hayırseverlerin okul ve hastane yaptırmaları
doğrudur ve olumludur. Yanlış olan, hükümetin, devletin politikasını buna bina
etmesi, bunun üzerinde kurgulaması ve devlet yönetimini yurttaşlarının
hayırseverliğine terk etmesidir. "Allah rızası için" mantığıyla,
"gönlünüzden ne koparsa" mantığıyla kamu hizmeti yapılamaz. Bu,
tarihsel bir sorumsuzluk olur, devlet görevini yapmamak olur. Eğer, bu yola
gidilirse, kamu hizmeti, halka yapılmaz, parayı veren zengine götürülür, ona
sunulur. Bu, yanlıştır. Bu yanlış yoldan en kısa zamanda dönülmesini diliyorum.
Kaldı ki, başka ülkelerin
deneyimleri de şunu kanıtlıyor: Bu tür uygulamaların, karaparayı akladığını,
haksız kazançları yasallaştırdığını, fatura oyunlarıyla vurgunlar yapıldığını;
yani, diğer ülkelerin deneyimleri, karaparaya, kayıtdışılığa bir tür teşvik
özelliği taşıdığını gösteriyor. Dolayısıyla, hükümet, bağışa dayalı kamu
hizmeti verme politikasından kesinlikle uzak durmalıdır. Tabiî, bunun başka bir
boyutu var, sizin sosyal devlet anlayışınızda bu sergileniyor; zenginden
dilenerek para toplamak, sonra da, yoksula, sadaka verir gibi para dağıtmak.
Değerli arkadaşlar, hükümet bu özelliği taşımamalıdır, bu duruma düşmemelidir;
bu, yanlıştır.
Değerli arkadaşlar,
hükümet, vergileri yanlış adresten topluyor. Nasıl yanlış adresten topluyor;
bakınız, sermaye gelirlerinden vergi almıyor; ama, 306 000 000 lira olan yasal
asgarî ücretten 32 265 000 lira vergi alıyor.
Sayın milletvekilleri,
şimdi iyi dinleyin, kayıtlara geçmesini özellikle istiyorum. 2003'te, beyana
tabi gelirler içerisinde faiz gelirlerinin 315 371 571 429 lirası vergidışı
tutulmaktadır; yani, bu kadar parayı faizden kazanan kişi gelir beyannamesi vermek
zorunda değildir. Bundan daha büyük haksızlık, bundan daha büyük adaletsizlik
olabilir mi?! Bunun, hakla, hukukla, vergiyle, etkinlikle, verimlilikle,
toplumsal dayanışmayla, toplum kavramıyla bağdaştırılmasının olanağı var mı?!
Değerli arkadaşlar, bununla
da kalınmıyor, bu miktarı aşan beyanların da bir yıl daha erteleneceği
açıklanabiliyor ve hükümet, vergiyi, doğrudan veya dolaylı olarak, yalnızca
ücretlilerden ve maaşlılardan alıyor.
Şimdi, burada, gerçekdışı
bir beklenti var, olmayan bir beklenti var; o da şudur: Eğer, varlıklıdan, faiz
geliri elde edenden, zenginden vergi almazsak, yatırıma gider beklentisidir.
Değerli arkadaşlar,
yıllardır, bu beklenti, düş olarak kalıyor, hayal olarak kalıyor, beklenti
olarak kalıyor; gerçekleşmiyor. Özel yatırım verileri bunu kanıtlıyor.
Değerli arkadaşlar,
bakın, hükümetin ekonomi konusundaki tutarsızlığının bir başka göstergesi
nedir. İki gün önce -pazar günü- Millî Eğitim Bakanı, bu kürsüden aynen şöyle
dedi: "Sabancı, Koç ve diğerleri vergi vermezse, siz maaşınızı
alamazsınız."
Değerli arkadaşlar,
bunun, Genel Kurula, milletvekillerine yapılmış bir hakaret olduğunu
düşünüyorum; Meclise bir hakaret olarak görüyorum. Bu, büyük bir hakarettir.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu da yetmez, başka şeydir bu -Maliye Bakanının,
birileri, yerine göz koymuş olabilir, o ayrı- bu hükümet etme anlayışı
yanlıştır. Bu sözler, asgarî ücretten vergi ödeyen asgarî ücretliye hakarettir;
işçilere, memurlara, esnafa, vergi kuyruklarında ezilenlere hakarettir; 10 000
000'dan fazla ücretli ve yevmiyeliye hakarettir. Onlar, alınterinin, göznurunun
karşılığını bu devlete vergi olarak ödüyorlar ve bizlerin maaşları da bundan
karşılanıyor; birkaç zenginden değil.
İkincisi -bir başka şey
daha var- Millî Eğitim Bakanı bilmez mi ki, 2004'te bütçeden ayrılan personel
ödeneklerinin toplamı, maaş ve ücret ödeneklerinin -sivil, asker- tamamı, brüt
olarak 32,3 katrilyondur. Oysa, hükümetinizin bir türlü tahsil etmediği, etmeye
yanaşmadığı banka hortumlamalarından bu ülkenin, bu halkın kaybı 50 milyar
doları geçmiştir ve bugünkü kurdan bunun tutarı 71,6 katrilyondur. Ne demektir
bu; bütçeden personele ayrılan bütün maaş giderlerinin 2 katından fazla bir
para banka hortumcularına bırakılmaktadır.
Üçüncüsü -bir arkadaşım
hatırlattı- eğer, Millî Eğitim Bakanı böyle düşünüyorsa; yani, "şunlar
şunlar vergi vermez ise, milletvekilleri, maaş alamazsınız" diyorsa,
hükümet bu anlayışta ise, o zaman, halk, sokaktaki insan, Meclisin ve
hükümetin, yasaları ve icraatını, bu kişiler, zenginler için yaptığı düşüncesine
kapılır ve bu çok haklı olur, bu çok doğru olur. Millî Eğitim Bakanı hem vergi
verenlerden hem toplumdan hem de kendi hükümetinden özür dilemelidir, eğer, bu
tehlikeli anlayış, Millî Eğitim Bakanının kendi özel anlayışı değilse veya
öyleyse bile.
Değerli arkadaşlar,
maliye uzmanları, bu işle uğraşanlar, baskıcı, haksız, zalimce olan vergileri
"Tamerlane vergisi" ya da "Timurlenk vergisi" olarak
adlandırır. Bu, ders kitaplarına geçmiş bir deyimdir. Moğol kültürünün, bizim
kültürümüzün dünyaya katkısıdır. Biliyorsunuz, Timur, kapitalizm öncesinin
hükümdarıydı; onun için, üretimin artırılması, hakça gelir bölüşümü ve
benzerlerinin hiçbir anlamı yoktu. Acı bir gerçektir ki -bunu söylemekten,
gerçekten üzgünüm; ama- AKP Hükümetinin vergi anlayışı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kepenek,
size 2 dakika eksüre veriyorum; buyurun efendim.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Teşekkür ederim, değerlendireceğim.
...Timur'un vergi
anlayışına tam olarak uyuyor. Ancak, çağımızın, ekonomiyi güçlendiren, gelir
bölüşümünü düzelten, hakça olan ve olması gereken vergi anlayışı ile taban
tabana zıt düşüyor. Vergilerin en temel kuralı, gelire göre artan oranlı
olmalarıdır. Hakça vergi buna dayanır. Ekonomi biliminin kurucusu Adam
Smith'ten bu yana durum budur. Eğer bu yapılmıyorsa, yani, kapitalizmin
gerektirdiği vergi düzenlemeleri yoluna gidilmiyorsa, burada büyük bir yanılgı,
büyük bir yanlış var demektir. Hükümetin bundan dönmesi gerektiğini diliyorum.
Bu bağlamda, Sayın Bakanın adına bir "Timur" sıfatının eklenmesini ya
da kendisine "Timur Kemal" denilmesini de istemediğimi vurgulamak
istiyorum.
Sizden, doğru olanı
yapmanızı istiyor toplumumuz, hakça olanı yapmanızı istiyor. Güçlü bir devletin
kaynağı sağlam olmalı, güçlü olmalı ve gelire göre artan oranlı olmalı. Bunun
sağlanacağı günlerin yakın olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz istekleri tamamlanmıştır.
AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Gülseren Topuz.
Buyurun Sayın Topuz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 18 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti
Grubu adına, Maliye Bakanlığının 2004 malî yılı bütçesi hakkında konuşma yapmak
üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ülkemiz
uzun yıllardır, yüksek enflasyon, yüksek borç stoku ve reel faiz oranları,
dengesiz gelir dağılımı, istikrarsız büyüme gibi ciddî sorunlarla karşı karşıya
kalmıştır. 1983 yılında 32 550 000 000 dolar olan toplam borç stoku, 2002 yılı
itibariyle 6,8 kat artarak 221 984 000 000 dolara yükselmiştir. Toplam borç
stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı da büyük bir artış göstermiş, 1983'te
yüzde 53,8 olan oran, 2002'de yüzde 124,2'ye ulaşmıştır.
Kuşkusuz, bu artıştaki
başlıca etken, enflasyon olmasına karşın, 1983'ten itibaren izlenen açık bütçe
politikalarının ve kamusal harcamaların finansmanında vergiler yerine
borçlanmanın tercih edilmesinin de önemli bir rolü bulunmaktadır.
Yüksek borç stoku,
ekonomik ve malî istikrarsızlıklar sonucunda 1980'lerin ortalarında yüzde 7-8
düzeyinde bulunan yıllık reel faizler, 1990'lı yılların başında yüzde 15'lere,
nihayet, 1990'lı yılların sonlarına doğru ise yüzde 30-40'lara ulaşmıştır.
Borç stokunun gayri safî
millî hâsılaya oranının katlanılabilir düzeyleri aştığı ülkeler, önünde
sonunda, kamu maliyesi alanında radikal önlemler almak zorunda kalmışlardır. Bu
nedenle, Partimizin iktidara gelişiyle birlikte, malî disiplinin sağlanarak,
kamu malî yapısının düzeltilmesi ve borç stokunun hızlı bir şekilde düşürülmesi
konusuna da özel bir önem verilmiştir.
Bilindiği üzere,
ülkelerin borç ödeme kabiliyetlerinin değerlendirilmesinde ve bütçe
performanslarının belirlenmesinde, faizdışı fazla tutarı önemli bir gösterge
olarak kabul edilmektedir. Borç stokunun ve reel faiz oranlarının makul düzeye
düşürülmesi, piyasalarda kamu maliyesinin geleceği açısından güven verilmesi
için faizdışı fazla oranının belirli bir düzeyin üzerinde gerçekleşmesi ve en
azından orta vadede bu kapasitenin sürdürülmesi gerektiği de görülmektedir.
Tüm kamu sektörü için
hükümetimiz tarafından hedef alınan ve piyasalara taahhüt edilen faizdışı fazla
oranı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'idir. Bu sene ve gelecek yıl için
bu oranın tutturulması konusunda hükümetimiz son derece kararlıdır. 2003 yılı
faizdışı fazla hedefinin tutturulması açısından da, şu an için herhangi bir
sorunla karşılaşılamayacağı anlaşılmıştır.
2003 Ocak-Kasım bütçe
uygulamaları sonuçları dikkate alındığında, oluşan faizdışı fazla 20,2
katrilyon liraya ulaşmıştır. Geçen yıl, aynı dönemde oluşan faizdışı fazlanın
17,1 katrilyon lira olduğu dikkate alındığında, artış oranı yüzde 18'in
üzerindedir. Bu tutar, yılsonu gerçekleşme tahmininin yüzde 110'u civarında
bulunmaktadır.
Şu ana kadar alınan bütçe
uygulama sonuçları, sadece faizdışı bütçe fazlası konusunda diğer göstergeler
açısından da bu yılın bütçe performansının oldukça tatmin edici boyutlarda
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu performans, kamu idarelerinin malî disiplin
anlayışını benimseme yolunda önemli bir aşama kaydettiklerini göstermesi
bakımından da anlamlıdır. Ancak, bu anlayışın taviz verilmeksizin sürdürülmesi
de gereklidir.
Hükümetimizin uyguladığı
sıkı malî disiplin ve bu konuda takındığı kararlı tavır, ulusal ve uluslararası
piyasalarda hükümete duyulan güveni artırmış, ekonomik ve malî göstergelere
olumlu etkilerini göstermekte gecikmemiştir. Ülkemizde artık tek haneli
enflasyon hedeflerinden bahsedilmektedir. Gelinen bu aşama, birkaç yıl
öncesinde hiç kimsenin düşünemeyeceği kadar önemli bir ilerlemeyi de ifade
etmektedir. Yılsonu itibariyle, yüzde 5'lik büyüme hedefi ile yüzde 20'lik
enflasyon hedefine ulaşılabileceği konusunda hemen herkes hemfikirdir. Her
zaman kötümser tablolar çizen uluslararası malî kuruluşlar ile reyting
kuruluşları bile, bu yıl ve gelecek yıl için belirlenen hedeflere
ulaşılabileceği konusundaki kanaatlerini açık bir şekilde ortaya koymaktadırlar.
2001 yılında kaydedilen
yüzde 9,5'lik rekor küçülmeden sonra, 2002 ve 2003 yıllarında tatmin edici
oranlarda büyüme gerçekleştirilmesi, ekonominin kırılgan bir yapıdan
uzaklaştığını ve sürdürülebilir bir büyüme ortamına girilmeye başlandığını da
göstermektedir. Yine, 2001 yılında yüzde 68,5 olan enflasyon oranının makul
düzeylere indirilmesinde gösterilen başarı, ekonomik birimlerde yüksek
enflasyon beklentilerinin ortadan kaldırılmasını sağlamış ve ekonomik
istikrarın sağlanması yönünde önemli bir gelişme de kaydedilmiştir. Kuşkusuz,
bu olumlu sonuçların alınmasında Maliye Bakanlığının gösterdiği performans da
çok önemli bir rol oynamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilen şekliyle, Maliye Bakanlığı
için 2004 yılında toplam 23 katrilyon 418 trilyon lira ödenek teklif
edilmektedir. Bunun 963 trilyon lirası personel giderleri, 113 trilyon lirası
sosyal güvenlik kurumlarına ait devlet primi giderleri, 328 trilyon lirası mal
ve hizmet alımları, 103 trilyon lirası sermaye
giderleri, 4 katrilyon 552 trilyon lirası sermaye transferleri, 2
katrilyon 16 trilyon lirası yedek ödenek, 15 katrilyon 340 trilyon lirası ise
cari transferler için ayrılmaktadır.
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 1 katrilyon 521 trilyon lirasının Bakanlığın kendi ihtiyaçları, 21
katrilyon 897 trilyon lirasının ise Bakanlık dışındaki kamu kurum ve
kuruluşlarının ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılması öngörülmektedir. Bu
durumda, toplam ödeneğin yalnızca yüzde 6,5'i bakanlığın kendi ihtiyaçları için
ayrılmış bulunmaktadır.
2004 konsolide bütçe
gelirlerinin 114,5 katrilyon lira olacağı da tahmin edilmektedir. Bu miktar,
2003 yılı tahsilat tahminine göre yüzde 14,2 oranında bir artışı da ifade
etmektedir.
Bütçe gelirleri içinde
vergi gelirleri 99,1 katrilyon lira, vergidışı normal gelirler 10,5 katrilyon
lira, fon ve diğer özel devlet gelirleri 4,1 katrilyon lira, katma bütçeli
idareler gelirleri ise yalnızca 800 trilyon liradır. Bu durumda, 2004 yılında
konsolide bütçe gelirlerinin gayrî safî millî hâsılaya oranı bir önceki yılla
karşılaştırıldığında, 0,8 puan azalarak yüzde 27,3'e, vergi gelirlerinin oranı
da 0,7 puan azalarak yüzde 23,6'ya düşecektir. Kuşkusuz, bu gelişme, vergi
yükünün azaltılarak ekonominin canlanmasına destek olunması yönünde atılan
önemli bir adım niteliğindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, kamu hizmetlerinin yürütülmesine yönelik
olarak ilgili mevzuatla verilen rutin işler dışında, son yıllarda, kamu maliye
yönetiminin reforme edilmesi amacıyla yürüttüğü çalışmalarını da hızlandırmış
bulunmaktadır.
Harcama öncesi kontrol,
harcama sonrası iç malî denetim ve dışdenetim sistemlerinin Avrupa Birliği
standartlarına uygun hale getirilmesi, harcamacı kuruluşların harcama öncesi
kontrol ve harcama sonrası iç malî denetim konusundaki inisiyatiflerinin
genişletilmesi amacıyla, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu çıkarılması
yönünde Maliye Bakanlığınca çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar 2003
Temmuz ayında sonuçlandırılarak hazırlanan kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuş ve söz konusu tasarı, Meclisimiz tarafından 10 Aralık 2003
tarihinde kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı, Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun yasalaşmasıyla birlikte kanunun etkili bir
şekilde uygulanmasını teminen ikincil mevzuatın hazırlanması ve malî yönetim ve
denetim alanında gerekli rehber, elkitabı ve kılavuzların çıkarılmasına yönelik
çalışmalarını da hızlandırmıştır.
1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanununun yerine geçecek söz konusu kanunla bütçe hazırlık süreci öne
alınmakta, kalkınma planı, yıllık programlar ile kurumların stratejik planları
ve bütçe arasında sıkı bir bağ kurulması öngörülmekte, kamuda muhasebe birliği
sağlanmakta, bütçe hazırlık ve uygulama sürecinde kamu idarelerinin inisiyatifi
artırılmakta, Sayıştay denetiminin kapsamı genişletilmekte, kamu malî
yönetiminde şeffaflığı sağlayacak düzenlemeler yapılmakta ve kamu idarelerinin
malî yönetim ve kontrol sistemi alanındaki görev, yetki ve sorumluluklarını
yeniden düzenlemektedir.
Bütçenin çağdaş bir
yapıya kavuşturulması amacıyla analitik bütçe sınıflandırmasına geçilmesi için
bir süredir Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar 2003
yılında sonuçlandırılmıştır. 2004 malî yılı genel ve katma bütçeleri, yeni bütçe
kod yapısına uygun olarak hazırlanmış ve Meclisimize sunulmuştur.
Bakanlık, 2005 yılından
itibaren, mahallî idareler, sosyal güvenlik kurumları, kamu tüzelkişiliğini
haiz kurul ve üst kurullar, fonlar ile bütçenin yatırım ve transfer tertibinden
yardım alan kurum ve kuruluşlarda, 2006 yılından itibaren ise döner sermayeli
kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşlarda yeni bütçe kod yapısına geçilmesini
de planlamaktadır. Avrupa Komisyonunca kabul edilen katılım ortaklığı
belgesinde "Malî ve Bütçe Hükümleri" bölümünde Türkiye için
belirlenen kısa vadeli öncelikler arasında yer alan analitik bütçe
sınıflandırmasına geçiş hem Türk bütçe sistemi açısından çok önemli bir aşama
oluşturmakta hem de bu şekilde Avrupa Birliği bütçe sistemine uyum sağlanmaktadır.
OECD ülkelerindeki uygulamalar ışığında sonuç odaklı ve performansı esas alan
bütçe anlayışına geçmek amacıyla yürütülen çalışmalar da son aşamaya gelmiş
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nakit esaslı muhasebe sisteminden tahakkuk esaslı muhasebe
sistemine geçmek amacıyla Muhasebat Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar da
tamamlanmıştır. 2004 yılı başından itibaren tahakkuk esaslı muhasebe sistemine
geçişle birlikte, devletin, menkul ve gayrimenkul varlıkları, alacak ve
borçları, özkaynakları ayrıntılı olarak izlenebilecek, genel ve katma bütçeli
kuruluşlar yanında mahallî idareler, sosyal güvenlik kuruluşları, döner sermaye
ve fonlar da devlet muhasebesi sistemine dahil edilerek, tüm devleti kavrayan,
konsolide edilebilir bilanço ve malî tablolar üretilebilir hale gelecektir.
Bunların yanı sıra,
Maliye Bakanlığı, toplam kalite yönetimi anlayışının uygulamaya geçirilmesi
yönünde de önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Maliye Yüksek Eğitim Merkezî,
toplam kalite yönetimi konusunda eğitim çalışmalarını hızlandırmış ve çerçeve
bir yönergeyi uygulamaya da koymuştur. Öte taraftan, başta defterdarlıklar
olmak üzere, Bakanlığın değişik birimlerinde, toplam kalite yönetimi konusunda
uygulamalar giderek genişletilmiştir.
Diğer taraftan, daha önceki
yıllarda başlanan Bütçe Yönetim Enformasyon Sistemi ve Say 2000'i Projeleri
bütün fonksiyonlarıyla işler hale getirilmiştir. Bütçenin elektronik ortamda
hazırlanmasını ve uygulanmasını, Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünün tüm
merkezî birimlerinin ve bütçe dairesi başkanlıklarının bütün işlemlerin
elektronik ortamda yapılmasını, genel müdürlük merkez teşkilatı ile bütçe
dairesi başkanlıkları arasında ve Sayıştay ile Devlet Planlama Teşkilatı gibi
paydaş kurumlar arasında online bağlantı sağlamayı hedefleyen bir yazılım
programı olan Bütçe Yönetim Enformasyon Sistemi ile 2004 yılı bütçe
tekliflerinin sisteme giriş işlemleri de başarıyla tamamlanmıştır.
Say 2000'i Web Tabanlı
Saymanlık Otomasyon Sistemi Projesi sayesinde ise, yurt çapında devlet giderlerini
yapan ve gelirlerini toplayan 1 464 saymanlığın tamamı otomasyona geçirilmiş
olup, merkezle ve birbirleriyle sürekli iletişim halindedirler.
Bakanlık, ayrıca, vergi
dairesinin güçlendirilmesi ve vergi sisteminde etkinlik ve verimliliğin
sağlanması ve kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınıp, vergi tabanının
genişletilmesi amacıyla çabalarını da artırmış bulunmaktadır.
Vergi sisteminin
iyileştirilmesi çerçevesinde, şu ana kadar yapılan temel düzenlemeleri ise şu
şekilde özetleyebiliriz: Vergi sisteminin basit ve saydam bir şekilde işler
hale getirilmesi ve mükelleflerin vergiye uyum maliyetinin düşürülmesi hedefi
kapsamında, yatırım indirimi mevzuatı tümüyle değiştirilmiş, başta teşvik
belgesinin kaldırılması olmak üzere, bürokratik işlemler azaltılmıştır.
Yatırımların ve
kurumsallaşmanın teşviki amacıyla, temettü vergilemesi sistemi değiştirilmiş ve
kurum kazançları üzerindeki vergi yükü azaltılmıştır.
Sağlık ve eğitim
yatırımlarının teşviki amacıyla, okul, sağlık tesisi ve yurt bağışları ile mevcut
tesislerin bakımı ve onarımı için yapılan bağış ve harcamaların vergi
matrahından indirimine olanak sağlanmıştır.
Ayrıca, yatırımların,
ihracatın, KOBİ'lerin, kısaca, teşvike değer bütün ekonomik faaliyetlerin
önünün açılması, bunların desteklenmesi, ekonomik istikrarın ve büyümenin
kalıcı hale getirilmesi amacıyla da, birtakım vergi tedbirleri alınmıştır.
Bunların yanı sıra,
işletmelerin varlık ve borçlarına, fiyat değişmelerinin etkisinin yansıtılarak
işletme değerlerinin gerçeği göstermesine olanak tanıyan enflasyon muhasebesi
uygulamasına 2004 yılında geçilmesi de planlanmaktadır.
Ayrıca, tek vergi
numarası uygulamasının yaygınlaştırılması amacıyla, Gelirler Genel Müdürlüğünce
yürütülen çalışmalar da bütün hızıyla devam etmektedir. Ağustos 2003 ayı itibariyle, yaklaşık olarak 32 000 000
kişiye kimlik numarası verilmiştir. Vergi kimlik numarasının tam otomasyona
geçen 172 vergi dairesi yanında, 284 vergi dairesinden -internet ve Turpak
bağlantısıyla- bilgisayarlar aracılığıyla, 567 vergi dairesi ve mal
müdürlüğünde ise, faks sunucu aracılığı veya Say 2000'i Saymanlık Otomasyon
Sistemi Projesine ait kişisel bilgisayarla verilmesine devam edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetimizin vergi
sistemine ilişkin olarak yapmayı düşündüğü düzenlemeler, genel olarak vergi
yükünü artırıcı değil, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alıp, vergi kayıp ve
kaçağını azaltacak, vergi yükünün adil dağılımı ve verginin tabana yayılarak
kayıtlı mükellefler üzerindeki yükün zaman içinde mümkün olduğu ölçüde
azaltılması prensibine dayandırılmaktadır. Maliye Bakanlığı, bütçe
politikasının etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalarına bundan sonra da
devam etmeyi planlamaktadır. Bu amaçla, malî disiplinin güçlendirilmesi için
özel gelir, özel ödenek uygulamalarına son vermek üzere, Bütçe ve Malî Kontrol
Genel Müdürlüğünce hazırlanmakta olan kanun tasarısının yakın bir tarihte
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi de beklenmektedir.
Bütçe kanunlarında yer
alan, ancak, bütçe kanununu doğrudan ilgilendirmeyen ve 4968 sayılı Kanunda yer
almayan maddelerin ilgili kanunlarına taşınması amacıyla hazırlanan kanun
tasarısı da, kısa bir süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilecektir. Maliye Bakanlığı, idarî kapasitenin güçlendirilmesi amacıyla,
uluslararası alandaki işbirliği çabalarını da yoğunlaştırmış bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Topuz, toparlarsanız memnun olurum.
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla)
- Teşekkür ederim; bitiyor.
Bütün bu çalışmaların
yanı sıra, Avrupa Birliğiyle olan malî işbirliği kapsamında yeni malî kontrol
sisteminin yerleştirilmesi, bütçe hazırlık sürecinin etkinleştirilmesi, MASAK
Başkanlığının, karaparanın aklanmasıyla mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi
ve kamu personel sisteminin modernleştirilmesi konularında da dört temel
prensip, dört temel proje yürütülmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki örnekler
dikkate alınarak, Bakanlık bünyesinde eğitim çalışmalarını yürüten Maliye
Yüksek Eğitim Merkezi Başkanlığının idarî kapasitesinin daha da geliştirilmesi,
bu bağlamda planlanmaktadır. Hazırlanan toplam kalite yönetimi uygulama ve ödül
yönergesi uygulamaya konulmuş ve Bakanlık bünyesindeki toplam kalite yönetimi
çalışmalarını koordine etmek üzere Toplam Kalite Yönetimi Konseyi oluşturulmuştur.
Sözlerime burada son
verirken, Maliye Bakanlığının şu ana kadar yaptığı başarılı çalışmalarına
bundan sonra da devam etmesi dileğiyle, Bakanlık bütçesinin devletimize ve
milletimize hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Topuz.
AK Parti Grubu adına
ikinci konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Ayhan Zeynep Tekin; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Tekin, süreniz 10
dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2004 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı hakkındaki görüşlerimi Yüce
Heyetinize sunmak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Muhalefete mensup benden
önceki konuşmacılar, bol bol ve en ucuz cinsinden yoksulluk edebiyatı yaptılar.
Özellikle, kavanoz içindeki peynir hikâyesi, 1940'ların komünist yazarlarını,
mesela, Sabahattin Ali'yi hatırlattı. Seçimden bu yana onüç ay geçmiş,
makroekonomik rakamlar düzelmiş; ama, vatandaşın sofrasına yansımamıştır.
Türkiye, otuz yıldır yüksek enflasyonla boğuşuyor; bunu hepimiz biliyoruz.
Bugün, minimum düzeye TEFE'de yüzde 15'e indirdiğimiz enflasyon, 1971-1972
yıllarında başlamıştır. Başlayış sebebi de, o yıllarda, iyi hava şartları
sayesinde, başta buğday olmak üzere bütün mahsullerde üretim patlaması
olmasıdır. Bu mahsulü, Toprak Mahsulleri Ofisinin satın alması için, Merkez
Bankası para basmak zorunda kalmıştır. Keza, aynı yıllarda, işçi dövizlerinde
de patlama olmuş ve Merkez Bankası, bu dövizleri satın almak için yine para
basmıştır. Böylece başlayan enflasyonda ipin ucu kaçırılmış, 2003 yılına kadar
da yakalanamamıştır. Otuz yıldır, IMF'yle anlaşmalar yapılmış, programlar
yapılmış; fakat, enflasyon ve krizler önlenememiştir. Bugün, enflasyon yüzde
15'e, reel faiz yüzde 10'a düşürülmüş, ihracat 46 milyar dolara çıkarılmış,
yüzde 5'lik büyüme hızı sağlanmış, ekonomi krizden çıkarılmıştır. Bunu gözardı
edemeyiz sayın milletvekilleri. Otuz yılda yapılamayan işi bir yılda yapmışız;
muhalefete beğendiremiyoruz bunu. Biz, bir yılda, Akdeniz'i yağ, Karadeniz'i
bal yapacağız demedik; ilk bir yılda ekonomiyi kendi ayakları üzerinde
durdurmayı vaat ettik ve vaadimizi tam olarak yerine getirdik; üstelik, Irak
savaşına ve büyük hortumlama olaylarına rağmen. Siz de, bize karşı, biraz
insaflı muhalefet yapın; hepiniz, bunları bizden çok daha iyi biliyorsunuz.
Programımızın ikinci
bölümü, istihdamı ve refahı artırmaktır; şimdi ona sıra geliyor. Elbette, asıl
amaç, insandır, insanın refahıdır; biz de ona çalışıyoruz. Yazık ki, muhalefet,
propagandayı, seçmene mesaj ve tribünlere oynamayı önplanda tutmaya devam
ediyor; daima bardağın boş tarafının reklamını yapıyor. Memura, emekliye
yapılan mütevazı zamlar, sayın konuşmacının dediği gibi, sadaka değil,
partimizin, hükümetimizin, acil eylem planımızın içeriğidir dedikten sonra,
biraz da bütçemizle ilgili teknik bilgiler sunmak istiyorum.
Hükümetimiz tarafından
hazırlanan bütçe kanunu tasarısının temel amacı, biraz önceki milletvekili
arkadaşımın da belirttiği gibi, ekonomik istikrarı sağlamak, rekabetçi bir
piyasa yapısını ve sürdürülebilir bir kalkınma ortamını oluşturmak ve bunu
devam ettirmektir; enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunun
gayri safî millî hâsıla oranını düşürmek, üretimi ve ihracat artışını
sürdürmek, işsizliği azaltmak, istikrarlı ve yüksek bir büyüme performansına
ulaşmak, 2004 yılının başlıca hedefleri arasındadır. Bu hedeflere ulaşmak için,
ekonomik program, disiplinle ve kararlılıkla uygulanmaya devam edilecektir.
2004 bütçesinin temel
bazı özelliklerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
Analitik bütçe
sınıflandırılması, 2004 bütçesiyle hayata geçirilmektedir. Bu son derece olumlu
gelişme sayesinde, uluslararası kuruluşlar ve birçok gelişmiş ülke tarafından
uygulanmakta olan bütçe kod yapısı ve yeni sınıflandırma sistemi, ülkemiz
tarafından da uygulanmaya başlanarak, bu alandaki eksikliğimiz giderilmiş, 2003
yılı Katılım Ortaklığı Belgesi ile Ulusal Programın gereği de yerine getirilmiş
olacaktır.
Bütçe kanununun
cetvellerinde de bu çerçevede değişiklik yapılmış ve yıllardır uygulanmakta
olan (R) cetveli kaldırılmıştır. Bu sene, ilk defa E cetveli oluşturulmuş ve bu
cetvele, muhtelif bütçe düzenlemeleri konulmuştur. Böylece, bütçe kanununun
kendisi de, eskiye göre, daha düzenli hale getirilmiştir.
Diğer taraftan, Anayasaya
aykırı olduğu iddiasıyla iptal davası açılmış ve yürütmeyi durdurma kararı
alınmış 2000 Yılı Bütçe Kanunu hükümlerine 2004 Yılı Bütçe Kanununda yer
verilmemiştir. Bu konuda da, yargı kararlarına gösterilmesi gerekli ihtimam
yerine getirilmiştir.
Bilindiği üzere, kamu
kurum ve kuruluşlarının taşıt edinmesi son derece sıkı şartlara bağlanmakta ve
taşıt savurganlığına son verilmektedir.
15 inci maddede yapılan
değişiklikle, devlet memurlarına, özel hastanelerde de tedavi olma imkânı
getirilmiştir. Bunlara yapılacak ödemeler, eskiden olduğu gibi, sağlık
harcamalarında tasarruf sağlanması ve kötüye kullanımların önlenmesi amacıyla,
Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca belirlenecektir. Devlet
memurlarının özel sektör hastanelerinden de faydalandırılmalarının sağlanması
bu alandaki rekabeti artıracak, böylece, sunulan hizmetin kalitesini
artırırken, maliyeti ise düşecektir. Bu uygulamanın son derece faydalı olacağı,
çok kısa sürede görülecektir.
Bütçe Kanunu Tasarısında,
önceki yıla göre vakıf ve derneklerin denetimi konusunda da yeni bir anlayışın
gündeme geldiğini görüyoruz. Tasarının 16 ncı maddesi incelendiğinde, daha sade
bir denetim sisteminin öngörüldüğü ve bununla beraber dernek ve vakıflara
yapılacak yardımların son derece sınırlandırıldığını, bu konuda yeni bir
disiplin getirildiğini ve çok az sayıda ödenek konulduğunu tespit ediyoruz. Bu
yeni anlayışı, eski yıllarda yaşanmış çok sayıdaki yanlış uygulamaları dikkate
aldığımızda, yerinde bulduğumuzu ve desteklediğimizi gururla ifade etmek
istiyorum.
Tasarının 28 inci
maddesiyle, sadece Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketine ilişkin bir
düzenlemenin yapılmasını son derece olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum;
çünkü, artık bir KİT sayılmayan Telekom için ayrı bir maddede düzenleme
yapılması, kanun tekniği gereği zorunluluk arz etmekteydi. Böylece, 2003 Yılı
Bütçe Kanununun 27/ a ve 28/ b bentlerindeki hükümlerin telekomünikasyon
açısından tek bir maddede toplanmış olduğunu görüyoruz.
Tasarının 32 nci
maddesiyle, kadroların kullanımı hususu düzenlenmektedir. Yapılan son derece
olumlu değişiklikle, verilecek atama izinleri ve izin prosedürü, önceki yıllara
göre yeni bir esasa bağlanmıştır.
Diğer taraftan, kanun
tasarısına ekli (K) cetvelinin, vatanî hizmet tertibinden aylık alanlar
kısmında, vatanî hizmet tertibinden aylık alanlara yapılmış bulunan ilave
zammın 24.2.1968 tarihli ve 1005 sayılı Kanun kapsamındaki şehit, dul ve
yetimleri ile gaziler açısından da yapılması son derece olumlu olmuştur. Söz
konusu maddenin (s) bendiyle yapılan değişiklik sayesinde vatanî hizmet
tertibinden aylık alanlar gibi, şehit, dul ve yetimleri ile gazilere de maaş
katsayısıyla yapılan zammın dışında, göstergelerinin 4 000 rakamından 5 000
rakamına çıkarılması suretiyle ilave zam yapılmış olmaktadır. Buna göre, ocak
ayında kamu çalışanlarına yüzde 6 zam yapılırken, şehit, dul ve yetimlerine,
gazilere, vatanî hizmet tertibinden aylık alanlara yüzde 31,5 oranında zam yapılmaktadır.
Bu ülke için canını seve seve vermiş olanlara bu zammı yeterli bulmamakla
birlikte, genel zammın üzerinde bir zam verilmesini takdirle karşılıyoruz.
Devlet memurlarının
aylıklarına uygulanacak artış oranının, bütçe imkânları çerçevesinde ve
enflasyon hedefleri dikkate alınarak belirlenmiş olduğunu biliyoruz.
Hükümetimizin eline sağlam malî kaynaklara dayalı imkân geçmesi durumunda, bu
imkânı, maaş artışlarını daha da yukarı çekme yönünde kullanacağına ve toplumun
tüm kesimlerini gözeteceğine inancımız tamdır.
Bu yıl ilk defa, yılın
ikinci yarısında uygulanacak katsayılar da bütçe kanunuyla belirlenmiştir. Bu
durum, hükümetin enflasyonla ne kadar kararlılıkla mücadele ettiğinin de bir
göstergesidir.
2004 yılının ilk
yarısında yüzde 6, ikinci yarısında yüzde 6 artış yapılması
kararlaştırılmıştır. Bu artışlar sonucunda, maaş artışları, enflasyonun
üzerinde olacaktır. Kamu görevlilerine, ayrıca, Bakanlar Kurulunca belirlenecek
tarihlerde ve tutarda, iki bölüm halinde, Türkiye'nin babası Sayın Maliye
Bakanımızın da açıkladığı gibi, toplam 160 000 000 lira tutarında ilave bir
ödeme daha yapılmasını son derece olumlu karşılıyoruz. Bu tür ödemelerin, malî
imkânlar çerçevesinde, ileriki yıllarda da sürdürülmesini temenni ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tekin,
toparlayın lütfen.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Devamla) - 2004 yılı bütçesinin, uygulanan programa, ülke ihtiyaçlarına ve
gerçeklerine uygun olarak ve uluslararası standartlara uygun bir bütçe
sınıflandırmasına göre hazırlanmış olmasını takdirle karşılıyor, şeffaf, samimî
ve gerçekçi bu bütçenin, ülkemize ve hükümetimize hayırlı olmasını diliyor, bu
duygu ve düşüncelerle, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tekin.
AK Parti Grubu adına
üçüncü konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Niyazi Pakyürek; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Pakyürek, süreniz
17 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 malî yılı
gelir bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini arz
etmeden önce, Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, bütçe sistemi, devlete emanet edilen kamusal kaynakların
dağılımında rol alan aktörlerin karşılıklı etkileşimini düzenleyen enformasyonu
kapsamaktadır. Kamunun hizmet ve kaynak yönetme kapasitesinin artırılması
amacıyla oluşturulacak stratejilerin bütçe süreciyle ilişkilendirilmesi
gereklidir. Ayrıca, bütçeler, makroekonomik dengeyi kurmanın da bir aracıdır.
Bunun için, hem mevcut gelirler, sağlanan faydaları maksimize etmek için
çeşitli kullanımlar arasında tahsis edilir hem de kaynak dağılımı
değiştirilerek eşitsizlikler azaltılmaya çalışılır. Bu amaçlara ulaşmak için,
bütçe, ulusal ekonomi üzerinde etkisinin hızlı ve anlamlı ölçümünü sağlayacak
şekilde organize edilmelidir.
Uygulamaya dönük bir
belge olarak bütçe, doğrudan ve dolaylı maliyetleri, zaman ve sonuçları
belirler; fonların uygun bir şekilde yönetilmesinde kamu kurumlarının
sorumluluğunu saptar ve hesap vermesini sağlar. Maliye ilminde olduğu kadar,
maliye tatbikatında ve ülkelerin siyasî, hukukî, özellikle iktisadî hayatında
birinci derecede önemi haiz bütçeler, dolayısıyla, insan haklarını çok yakından
ilgilendirmektedir; eğitim hakkı, sağlık hakkı, güvenlik hakkı, çalışma hakkı,
yargı hakkı, kültürel haklar gibi. Bütçe, aynı zamanda hukuk kurallarının
yerleşmesine, temelleşmesine hizmet ederken, bu nizamın gücünü artıran önemli bir
fonksiyonu da ifa eder.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 59 uncu hükümet tarafından hazırlanıp önümüze sunulan 2004
yılı bütçesi, sosyal devlet anlayışıyla geleceğin Türkiyesini inşa etme sevdası
ve gayreti içindedir; hedefi doğrudur, hükümeti kutluyorum. Elbette ki,
isteyenler, karşı olma hakkını kullanarak, bütçeyi, dolayısıyla hükümeti
eleştirecektir; ancak, bu bütçeye karşı çıkmak, ya bugünü görmemek, görememek
ya da dünü bilmemek veya unutmaktır. Ayrıca, uzun yıllar Türkiye'de yaşanan
ekonomik, siyasî, sosyal, hatta hukukî tahribatları yok sayarak, geçmişte
bunlar olmamış gibi, bir yıllık hükümetin yaptığı icraatları yetersiz bulmak,
her şeyden önce, etik değildir. Başta muhalefet partisi olmak üzere, herkesin,
3 Kasım öncesini ve sonrasının bugüne kadar olan sürecini bir kez daha analiz
etmesini önermek istiyorum. Bu önerim çok samimidir, hiçbir önyargım yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de güzel şeylerin olduğunu görüyoruz, 2003 yılı bütçe performansından
anlıyoruz. Hükümetin, bir yıllık icraatında, 1970 yılından beri devam edegelen
yüksek, kronik enflasyonu yüzde 20'ye çekmesi dahi tek başına fevkalade önemli
bir başarıdır.
Enflasyon düşmüştür,
faizler düşmüştür, fiyatlar düşmüştür. Türkiye'de, ilk kez, bir yıl boyunca
elektrik fiyatlarına zam yapılmadığı gibi, sanayi kesimine indirim yapılmıştır.
Akaryakıt fiyatlarında, bir yıl içerisinde, toplam 47 kez indirime gidilmiştir.
Bunlara ilave olarak, bir yıl içerisinde, 1 500 kilometre bölünmüş yol
yapılmış, ihracat artmıştır, güven artmıştır. İlköğretim kitaplarının ücretsiz
temini projesi, devletin sosyal yüzünü göstermiştir; bu da AK Partinin
başarısıdır.
Yolsuzluk ve yoksullukla
mücadelede önemli adımlar atılmıştır. Yolsuzluk ve yoksulluğun nedenleri
yeterince bilinmekle beraber, sosyal, ekonomik ve hukukî tedbirler hükümet
tarafından yeniden gözden geçirilmiş, gerekli tedbirler alınmıştır. Zira,
milletimize söz verdik; çalmayacağız, çaldırmayacağız, yemeyeceğiz,
yedirmeyeceğiz.
Dünyada, devletin rolünün
tartışıldığı son yıllarda, kamu kesiminin etkinliğini ve verimliliğini
artırmaya yönelik kamu yönetimi reformlarının, bu bağlamda kamu harcamalarının
yeniden yapılanmasının gerekli olduğu görüşü yaygınlık kazanmıştır.
Ekonomilerin küresel olarak bütünleşmeye başlamasıyla birlikte demokrasi ve
insan haklarının yaygınlık kazanması, keyfî, savurgan davranışlar için hareket
alanını daraltmıştır.
Kamu yönetimi, önemli
değişimlerle ve baskılarla karşı karşıyadır. Bu baskılar, özellikle, aşırı
büyüyen kamu bürokrasileri, kamu bütçe açıkları ve kamu borçları, kamu
kuruluşlarının etkinliğinin ve kamu görevlilerinin performanslarının düşüklüğü
ve hizmet kalitesizliği olarak görülmektedir.
Bir büyük iktisatçının
söylediği üzere, işin özü, kaynakların kimden alındığı ve kim için
kullanıldığıdır. Kendi paranızı kendiniz için kullanıyorsanız, fiyat önemli,
kalite önemsiz; başkasının parasını kendiniz için kullanıyorsanız, fiyat
önemsiz, kalite önemli; başkasının parasını başkası için kullanıyorsanız, ne
fiyat ne kalite önemlidir. Kamu kesimi, başkasının parasını, yine başkası için
kullanmaktadır.
Dolayısıyla, fiyat ve
kaliteyi dikkate alan ve vergi mükelleflerinin de, artık, üzerinde hassasiyetle
durdukları, toplanan kaynakların muhtelif alanlara tahsisi ve etkinlik
derecesinin sorgulandığı, yepyeni bir sürecin başlatılması gerekmektedir.
Devlet, büyümeyi doğrudan
sağlayan bir varlık olarak değil, bir yardımcı, bir kolaylaştırıcı olarak kabul
edilmektedir. Etkin devlet, piyasaların gelişmesine ve kolektif ihtiyaçların
karşılanmasına imkân veren mal ve hizmetlerin sağlanması yanında, kural ve
kurumların tesisinde de büyük önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; harcama yükünün vergiyle dengelendiğini biliyoruz. O halde,
devletin temel rolünün düzenleyici ve denetleyici olması, çağdaş devlet
olmasının gereğidir. Geçmişte devletin sunduğu kamusal hizmetlerin sayısı ve
boyutunun artma eğilimi, bugün tersine dönmüştür. Artık, hakim olan anlayış,
piyasası olan mal ve hizmetlerin devletin kendisi tarafından sağlanması değil,
vatandaşlarının bu hizmetleri elde etmesinin sağlanması olarak değişmektedir.
Çağdaş devletin temel
fonksiyonu, kamu kesiminden olan hizmet beklentilerinin giderek azalmasına,
vatandaşların ihtiyaç duyduğu kamusal nitelikli hizmetlerin, piyasa ekonomisi
tarafından da sunulan hizmetlerin, düzenleme yapılmak suretiyle, piyasa
ekonomisi disiplini içerisinde üretilip
sunulmasına göre değişmek durumundadır.
Kamu kesiminden beklenen
hizmetlerin özel sektör tarafından yerine getiriliyor olması, devletin, sunulan
bu hizmetlerin kalitesinden ve vatandaşların da bu hizmetlerden faydalanıyor
olmasından doğan sorumluluğunu kaldırmamıştır.
Bu gelişmeler, devletin
rolü ve düzenleyici işlevinin yeniden tanımlanmasını gündeme getirmiştir. Zira,
her şeyi devlet eliyle yapmaya çalışmak doğru değildir. Her şeyden önce,
sadece, iktidarın, yönetimin, yöneticinin iyi olması, adil olmasıyla insanlar
kendilerini güven içerisinde hissederler; ama, bunun tersi olması, kararların
ezici ve baskıcı, korkutucu, cezaların sert olması, halkta dayanma gücünü,
güveni ve cesareti öldürür. Geçmişte, bu tarz yönetimler vardı.
Batı'da sosyal
demokrasinin doğuşunun temel felsefesi, güçlü olan devlete karşı, zayıf olan
bireyi korumaktır. Bundan hareketle, devletin sunmadığı hizmetlerin özel sektör
tarafından sunulabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve kaynakların temin
edilebilmesi bakımından devletin işlevi devam edecek, ihtiyaç duyulan
kaynaklar, ya vergilerle ya da kullanıcı ödemeleriyle sağlanacaktır. Devlet,
kendisinden talep edilen hizmetleri, vergilerle karşılayabildiği müddetçe
yerine getirecek, devlet tarafından karşılanamayan hizmetlerin ifasında veya
insanlar devletin verdiklerinden daha fazlasını istediklerinde, bu hizmeti özel
sektörden talep edecekler, devleti de, bu hizmetlerin kalitesini kontrol etmeye
zorlayacaklardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vergi, kamu finansmanında en önemli kaynaktır. Beyan esasına
dayalı çağdaş Türk vergi sisteminin uygulanmasında, 1950 yılı, bir dönüm
noktası olmuştur. Artan oranlı üniter vergi sisteminin kabul edildiği,
verginin, tarh, tahakkuk ve tahsilinde günümüz uygulamasının başladığı bu yıl,
gerçek anlamda bir vergi reformunun da başladığı yıldır.
1980'li yılların başında,
serbest piyasa ekonomisi modeli esaslarının uygulanmaya başlanılması ve 1985
yılında Katma Değer Vergisinin yürürlüğe girmesiyle birlikte, gerçek anlamda
vergi reformu olarak nitelendirebileceğimiz bazı özellikler vergi sistemimize
yansıtılmıştır; ancak, Türk vergi sisteminin hukukî altyapısını oluşturan vergi
yasaları, hemen hemen her yıl değişmiştir. Buna göre, Gelir Vergisi Kanunu 53
kez, Kurumlar Vergisi Kanunu 33 kez, Vergi Usul Kanunu ise 23 kez değişikliğe
uğramıştır. Her değişiklik yeni bir uygulama zorluğu getirmiş, uygulamada
bazen, özelgeler, kanun ve tebliğlerin önüne geçmiştir; bu da, vergi
adaletsizliğini artırmıştır.
Özellikle, vergi
harcamaları olarak adlandırılan vergi istisnaları ve muafiyetlerine ilişkin
olarak, vergi yasaları dışındaki yasalar ve kanun hükmünde kararnamelerde
düzenlemeler yapılmıştır. Halen, 148 özel yasa ve 16 kanun hükmünde
kararnamede, vergilendirmede bağışıklık sağlayan düzenleme mevcuttur.
Vergiye ilişkin
düzenlemelerin basit olması, uyumlu olması, karmaşık olmaması, tutarlılık
bakımından önem taşımaktadır. Bundan sonra çıkarılacak vergi yasalarında,
geçmişten gelen, kullanımı fevkalade karmaşık ve zor olan, hükmü kalmamış
geçici maddelerin ve bunlara bağlı tebliğlerin, belki yönetmeliklerin, sistemin
dışına çıkarılması gereklidir.
Sayın milletvekilleri,
vergi, ortaya çıktığından günümüze kadar hep tartışılmıştır, idarelerin zaman
zaman sorunu olmuştur. Vergi, almasını bilirseniz verilir. Vergiyi yeterince
alamayan idareler, ya borçlanma yoluyla ya da enflasyon yoluyla kamu
hizmetlerini yürütmüşlerdir. Her borç, ileride daha fazla vergi demektir.
Ülkemizde enflasyonun
uzun yıllar yüksek seyretmesi, işletmelerin özsermayelerini eritmeye varacak
ölçüde fiktif kârların vergilendirilmesine yol açması üzerine, vergi idaresi,
çeşitli önlemlerle, peyderpey bu sorunu aşmaya çalışmışsa da, yapılanlar sadece
kısmen, fiktif kârın oluşmasını ve vergilendirilmesini önlemiş; ama,
yatırımcılar ve kredi verenler için önemli olan finansal tabloların enflasyon
tarafından çarpıtılması sonucunu engelleyememiştir.
Enflasyon muhasebesinin
gerekliliğini dile getiren hükümetler, bu konuda gereğini yapamamışlardır.
Enflasyon muhasebesini hayata geçirmek, yine, AK Partiye kalmıştır. Arkadaşımın
da söylediği gibi, 1.1.2004 tarihinden itibaren enflasyon muhasebesi uygulamaya
sokulacaktır; Maliye Bakanına teşekkür ediyoruz.
Kayıtdışı ekonomi, uzun
süreden beri ülkenin en ciddî sorunlarından biri olmaya devam etmektedir.
Kayıtdışı ekonomi sorunu, sadece vergi sisteminin değil, aynı zamanda, ekonomik
ve hukukî yapı ile bu çerçevedeki uygulamaların bir sonucu olarak görülmelidir.
Kayıtdışılık, verginin tabana yayılmasını önlemiş, diğer taraftan, vergi
oranlarının yüksek olmasına ve dolaylı vergilerin yüksekliğine sebebiyet
vermiştir. Ayrıca, yabancı sermayenin gelmesine de mâni olmuş, istihdam
baltalanmıştır; haksız rekabeti doğurmuş ve beslemiştir.
Değerli arkadaşlarım,
Gelir Vergisinin etkin uygulanmasında, kayıtdışı bırakılan gelirlerin kayda
alınması veya vergilendirilmesi son derece önemlidir. Bunun için, öncelikle
muafiyet ve istisnalar yeniden düzenlenmeli, mümkün olduğunca, gelirlerin
beyannameyle bildirimini sağlamak gereklidir. Vergi oranları ile SSK primleri
oranlarının kademeli olarak düşürülmesini sağlayarak vergiyi geniş tabana yayma
zarureti vardır. Bununla birlikte, vergi idaresinin yeniden yapılandırılması
vergi denetimlerini daha aktif hale getirirken, vergi mükelleflerine yalnız
ceza yazan değil, yardımcı olan hale de getirmeliyiz. Hükümetin bu hususlarda
çalışmaları olduğunu biliyoruz. Vergi reformuyla ilgili çalışmaları vardır.
Vergi sisteminin basit, şeffaf ve otomatik işler hale getirilmesi
çalışmalarından dolayı da Maliye Bakanımızı kutluyorum.
İbni Haldun "vergi
matrahı yükseldikçe vergi gelirleri düşer" diyor. Bu tespiti 13 üncü
Asırda yapmıştır. Biz de vergi gelirlerini artırmak zorunda olduğumuza göre,
vergi adaletini hayata geçirmek zorundayız. Yakalanan vergi mükelleflerini
rahatlatmak, vergi vermeye teşvik etmek zorundayız. 2003 yılı, hükümetimiz için
başarılı geçmiştir. 2003 yılı performansının da 2004 yılına müspet sirayet edeceğini
düşünüyorum.
Bütçenin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Pakyürek.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahıslar adına söz isteği
vardır.
Lehte söz isteği, Mardin
Milletvekili Sayın Nihat Eri'ye aittir.
Buyurun Sayın Eri. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
NİHAT ERİ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı bütçesi
üzerinde, şahsım adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçeler, kamu
maliyesinin en önemli metinleridir. Bütçe, hükümetin ekonomiye hangi araçlarla
nasıl müdahale ettiğinin göstergesidir. Bir diğer deyişle, bütçe, hükümetlerin,
ekonomi, maliye ve sosyal politikalarını nasıl gerçekleştireceklerine ilişkin
olarak kısa vadede neler yapacaklarını gösteren belgelerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, kamu maliyesi konusunda, kısa süre önce, hep
birlikte yapısal değişiklikler gerçekleştirdik. 1927 yılından bu yana
yürürlükte olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve
Yüce Heyetinizin onaylarıyla devrim niteliğinde yeni bir Kamu Maliye Yönetimi
ve kontrol kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla, uluslararası standartlara ve
Avrupa Birliği normlarına uygun bir kamu maliye yönetimi ve kontrol sistemi
oluşturulmuştur.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı, uygulanmakta olan ekonomik programın ilke ve hedeflerine uygun
olarak, kamu kesimi açıklarının ve enflasyonun düşürülmesi, ekonomide
sürdürülebilir bir büyüme ortamının sağlanması, reel sektördeki canlanmanın
sürdürülmesi amaçları doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu bütçeyle, enflasyonun
yılsonu itibariyle, TÜFE ve TEFE'de yüzde 12 düzeyine çekilmesinin, faiz
oranlarının düşürülmesi amacıyla içborçlanma ihtiyacının en alt seviyede
tutulmasının, yatırımlara ayrılan sınırlı kaynakların kısa sürede ekonomiye
kazandırılabilecek öncelikli projelere yönlendirilmesinin, sosyal güvenlik
kuruluşlarının idarî ve malî yapılarının güçlendirilmesinin, gerçekçi ve
üretimi teşvike yönelik bir tarımsal destekleme politikasının uygulamaya
konulmasının, hükümet tarafından tüm kamu sektörü için belirlenen yüzde 6,5'lik
faizdışı fazla hedefine konsolide bütçenin azamî katkıyı yapmasının sağlanması
amaçlanmıştır.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısında öngörülen hedeflere ve ekonomik büyüklüklere ulaşılabilmesi
amacıyla, kamu harcamalarında tasarruf sağlamaya, gelirleri artırmaya yönelik
olarak birtakım önlemler alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz yasama döneminde vergi borçları yeniden
yapılandırılarak mükelleflerle vergi barışı tesis edilmiştir. SSK ve Bağ-Kur
barışıyla, hem bu kurumların malî yapıları düzeltilmiş hem de vatandaşlarımızın
sosyal güvenlik hizmetlerinden yoksun kalmaması için, bu kurumlara prim borcu
bulunan vatandaşlarımızın lehine ödeme kolaylıkları sağlanmıştır.
Çiftçilere, esnaf ve
sanatkârlara yönelik kredi barışıyla, tarımsal kredilerin ve esnaf ve
sanatkârlara kullandırılan kredilerin faiz oranları düşürülmüş; ayrıca, sorunlu
hale gelen tarımsal krediler yeniden yapılandırılmış; çiftçilere ziraî
işletmelerinde kullandıkları mazot için destekleme ödemeleri başlatılmıştır.
Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda değişiklik yapılarak, vatandaşlar, kredi kartları borçları
için yüksek faiz ödemekten kurtarılmıştır. Çek sistemi, zamanın gereklerine
göre yeniden düzenlenmiştir.
Tasarrufu teşvik
hesabında bulunan anaparalar ödenmiş; nemaların ödenmesi takvime bağlanmıştır.
Doğrudan Yabancı
Yatırımlar Kanunuyla, yabancılara, Türkiye'de serbestçe yatırım yapma olanağı
getirilmiş; izin ve onay kaldırılmış, bürokratik işlemler asgarî düzeye
indirilmiştir.
Irak'ta meydana gelen
gelişmeler ve dünyadaki ekonomik durgunluğa rağmen, 2003 yılında ekonomimiz
büyümüştür; kapasite kullanım oranları yüzde 25'lerden yüzde 85'lere
ulaşmıştır. İthalatımız ve ihracatımız artmış, Türk Lirası değer kazanmıştır.
Enflasyonla mücadele hedeflerine ulaşılmıştır. İnsanımızın kimyasını bozan enflasyonun
ateşi sönmüştür. İktidara geldiğimizde yüzde 60'lar düzeyinde seyreden
içborçlanma faizleri, 20 Ekimde yapılan ihalelerde yüzde 26'ya kadar
gerilemiştir. Bu düşüş eğilimi sürecektir.
En büyük sorunlarımızdan
biri, şüphesiz ki, kamu kesimi borçlanma gereğidir. Avrupa Birliği Maastricht
Kriterlerine göre, kamu kesimi açığının gayri safî yurtiçi hâsılanın yüzde
3'ünü aşmaması gerektiği halde, 2002 yılında bu oran yüzde 12,8'di, 2003
yılında da 4,1 puan azalarak yüzde 8,7'ye gerilemiştir. Bu, olumlu bir
gelişmedir; ancak, daha alınacak mesafenin olduğu açıktır.
Enflasyon muhasebesine
geçiş sağlanmıştır. Bu, önemli bir gelişmedir. Eğitim ve sağlık alanlarına
yapılan harcamaların tamamının vergi matrahından düşürülmesi, devletin tek
başına altından kalkamadığı ve çözümde zorlandığı bu iki alanda önemli bir
fırsat olarak değerlendirilmelidir. 15 000 000 civarındaki ilköğretim çağındaki
öğrenciye ücretsiz kitap dağıtılmıştır. Özel okullarda okuyan öğrencilere bu
kitapların dağıtılmaması ve bu öğrencilerin kapsamdışı tutulmasını eşitlik
ilkesine uygun bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu eksikliğin önümüzdeki
yıllarda telafi edileceğine inanıyorum.
Elektriğe, doğalgaza ve
akaryakıta son bir yılda zam yapılmayarak, toplumun geniş kesimlerinin refahına
katkı yapılmıştır. 2003 yılında ülkenin içinde bulunduğu koşullara ve uygulanan
sıkı para politikasına rağmen, tarımsal destekleme ödemeleri, 2002'ye oranla
yüzde 83,8 oranında artırılmıştır; 2004 yılı için de yüzde 36,5'lik bir artış
öngörülmektedir. Mahallî idarelere ayrılan paylar da yüzde 50 oranında
artırılacaktır.
Bölgeler arasındaki
kalkınmışlık farkını gidermek için, ulusal gelirden kişi başına düşen geliri 1
500 doların altında olan illerimize yatırım teşviklerinin sağlanacağı,
ilgililer tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Bu konudaki düzenlemenin bir an
önce ve yatırımları o bölgelerde cazip hale getirecek kapsam ve etkinlikte
yapılmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tedavi masrafları Sağlık Bakanlığı aracılığıyla ödenen yeşil
kartlı hastaların yataklı tedavi masrafları Maliye Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır; ancak, ayakta tedavi gören yeşil kartlı hastaların tedavi
masrafları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan karşılanmaktadır.
Fon gelirlerindeki belirsizlik ve harcamalarındaki düzensizlik nedeniyle
ödemeler gecikmektedir. Yeşil kartlı hastalara ayakta tedavi hizmeti sunan
hastanelerin Ekim 2002'den bu yana birikmiş alacakları, Fondan aktarılma
yapılmadığı gerekçesiyle, bugüne kadar ödenmemiştir; ancak, dün, Fondan, bu iş
için 150 trilyonluk bir kaynak aktarılmıştır. Yılsonu itibariyle, yeşil
kartlıların ayakta tedavisi için, 300 trilyon civarında bir ödeme yapılması
gerekmektedir. Hizmet sunan hastanelerin alacaklarının zamanında ödenebilmesi
için, nasılki yataklı tedavi masrafları Maliye Bakanlığı bütçesinde yer
alıyorsa, aynı şekilde, yeşil kartlı hastaların ayakta tedavi giderleri de Fon
yerine bakanlık bütçesinden karşılanmalıdır. Bu yolla, çok önemli olan bu
sosyal hizmetin aksamadan sürdürülmesi sağlanmış olacaktır.
Bir başka önemli husus
da, köye dönüşlerle ilgilidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde
geçmişte yaşanan terör olayları dolayısıyla birçok köyün boşaltıldığı hepimizin
malumudur. Sağlanan huzur ortamından sonra bu köylere dönüş izni verilmiştir;
ancak, bu köylerin tüm altyapıları süreç içerisinde tahrip olmuştur, yol, su,
elektrik, sağlık ve eğitim sorunlarının çözümü için birçok kurum ve kuruluş
devreye girmekte ve bu iş için harcama yapmaktadır; ancak, hiçbir kurumun
bütçesinde "köye dönüş" adı altında bir harcama kalemi
bulunmadığından, başka fasıllardan aktarmalar yapılmaktadır. Çok büyük yekûnlar
tutan bu harcamalar kurum bütçelerini zorlamakta ve sorunlar beklenen düzeyde
ve hızda çözülememektedir. Toplumsal bir travma sonucu yerlerinden,
yurtlarından kopartılan ve savruldukları büyük şehir varoşlarında yıllarca
sefalet içerisinde bir yaşam sürdüren ve sayıları onbinleri bulan bu
insanlarımızı, süratle, topluma kazandırmak zorundayız. Bu, sosyal devlet
olmamızın da gereğidir. Çok önemli proje olan Köye Dönüş Projesi, İçişleri
Bakanlığının koordinatörlüğünde yürütülmeli, bu proje için bütçeden kaynak
ayrılmalı ve harcama yetkisi, aynı bakanlığa verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; hükümetimizin göreve geldiği günden beri uyguladığı disiplinli maliye
politikası, toplumumuzun geniş kesimlerinden destek görmektedir. Yapılan
kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki, halkımız, hükümeti başarılı bulmakta ve
geleceğe umutla bakmaktadır. Zira halkımız engin sezgisiyle biliyor ki, AK
Parti İktidarı sayesinde, bugün dünden iyidir, yarın da bugünden daha iyi
olacaktır.
Sözlerime son verirken,
Maliye Bakanlığı bütçesinin halkımıza ve insanımıza hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eri.
Sayın milletvekilleri,
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 12.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarılarını görüşmeye devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - 2004
Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/688; 1/689; 1/656, 3/370, 3/372, 3/373; 1/657, 3/371) (S. Sayısı : 284, 286,
285, 287) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1. - Maliye
Bakanlığı 2004 Malî Yılı Bütçesi
2. - Maliye
Bakanlığı 2002 Malî Yılı Kesinhesabı
B) GELİR
BÜTÇESİ
1. - 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/688) (S. Sayısı : 284) (Devam)
2. - 2002
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372, 3/373) (S. Sayısı : 286) (Devam)
3. - 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285) (Devam)
4. - 2002
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S. Sayısı : 287) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve hükümet
burada.
Bildiğiniz gibi, şahsı
adına, Mardin Milletvekili Sayın Nihat Eri konuşmuş idi.
Hükümetin söz isteği
vardır.
Hükümet adına, Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 45 dakika.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun bir zamandan beri, çok yoğun çalışmalarla, 2004 yılı
bütçesi üzerinde görüşmeler yapılıyor. Bugün, Maliye Bakanlığının bütçesi
görüşülüyor ve yarın da, yapılacak görüşmelerle, inşallah, bu görüşmeler
neticelenecek. Bugüne kadar yapılan görüşmelerde, yapılan çalışmalarda, yapılan
katkılarda, ben, şahsım ve Bakanlığım adına, Yüce Meclise ve onun değerli
üyelerine çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2004 bütçesinin Genel Kuruldaki görüşülme süreci, bugün,
Bakanlığımın gider bütçesi ve gelir bütçesi ile bütçe ve kesinhesap kanunu
tasarılarının maddelerinin görüşülmesiyle tamamlanmış olacak; yarın da tümü
üzerindeki son görüşmeler yapılacak.
18 Aralık Perşembe günü
yaptığım sunuş konuşmamda, 2004 yılının makroekonomik hedefleri ile 2004 yılı
bütçesinin gelir ve gider büyüklüklerini ve özelliklerini, hatırladığınız gibi,
sizlere açıklamıştım. Bu bakımdan, şimdi, sizlere, Bakanlığımın 2002 yılı
kesinhesabı ve 2004 yılı gider bütçesi ile 2004 yılı gelir bütçesi hakkında
bazı bilgiler vermek, açıklamalar yapmak istiyorum.
Maliye Bakanlığı, maliye
politikalarının hazırlanması, bu politikaların uygulanması, uygulamanın takibi
ve denetlenmesiyle görevlidir. Maliye Bakanlığı, devlet bütçesini hazırlar ve
uygular, devlet gelirlerini tahsil eder ve gelir politikasını uygular, devlete
ait malları yönetir, devlet hesaplarını tutar, saymanlık hizmetlerini ifa eder,
devletin hukuk danışmanlığını yapar ve muhakemat hizmetlerini yürütür, karapara
aklanmasıyla ilgili araştırma ve incelemeleri yapar.
Bildiğiniz üzere, ülke
ekonomisinin yönlendirilmesinde maliye politikaları, gider ve gelir yönleriyle
bütçe kanunlarında şekillenerek uygulanmaktadır. Maliye politikalarının bir
bütünlük içinde, kararlılıkla uygulanması, bütçe disiplininin sağlanabilmesi ve
hedeflere ulaşılabilmesi bakımından şarttır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önce, görüşülecek olan Maliye Bakanlığı 2002 yılı
kesinhesabıyla ilgili kısa bilgi vermek istiyorum. 2002 yılı Bakanlık
bütçesinde, başlangıç ödeneği tutarı 18,7 katrilyon olup, bunun 899,3 trilyon
lirası Bakanlığın kendi harcamaları için öngörülmüştür. Yılsonunda, toplam
harcama yüzde 17,3 artışla 22 katrilyon lira, Bakanlığımın kendi harcaması ise
yüzde 8,1 artışla 972 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında
konsolide bütçe giderlerinde başlangıç ödeneklerine göre ortaya çıkan ortalama
sapma oranının yüzde 17,9; faizdışı bütçe giderlerindeki sapma oranının ise
yüzde 15,3 olduğu dikkate alındığında, Bakanlığımızın kendi gider bütçesindeki
sapma oranının genel oranın yaklaşık yarısı olduğu görülmektedir.
2004 yılı ödenek
teklifimizin yüzde 93,5'ine tekabül eden 21,9 katrilyon lira ise, Bakanlık
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarının karşılanmasında
kullanılacaktır, bu, 2004 yılı gider bütçesiyle ilgili rakamlardır,
kesinhesapla ilgili olanlar biraz önce açıkladığım hususlardı, 2004 yılından
bahsediyorum.
Bu 21,9 katrilyon lira nerelere
veriliyor, onları bilgilerinize arz etmek istiyorum. Emekli Sandığına kamu
kuruluşları adına yaptığı ödemelerin yüzde 4 oranındaki ek karşılıkları ve
finansman açığını karşılamak üzere 7,8 katrilyon lira veriyoruz. Emeklilere
vergi iadesi için 1 katrilyon lira, yükseköğretim kurumlarına 3 katrilyon 49
trilyon lirası cari, 818 trilyon lirası sermaye transferi niteliğinde olmak
üzere, toplam 3 katrilyon 866 trilyon lira veriyoruz. Diğer katma bütçeli
idarelere 3 katrilyon 284 trilyon lirası cari, 3 katrilyon 732 trilyon lirası
sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, toplam 7 katrilyon 16 trilyon lira
veriyoruz. Siyasî partilere yardım olarak 135 trilyon lira veriyoruz, ilama
bağlı borçları karşılama ödeneği olarak 270 trilyon lira veriyoruz, maluller,
şehit, dul, yetim yardım ödeneği 116 trilyon lira, diğer ufak ödemeleri de
yapıyoruz.
2004 yılının gelir
bütçesine gelince, 2004 yılı konsolide bütçe gelirleri tahmini 114,5 katrilyon
liradır. Bunun 99,2 katrilyon lirası vergi gelirlerinden, 10,5 katrilyon lirası
vergidışı normal gelirlerden, 4,1 katrilyon lirası özel gelir ve fonlardan, 800
trilyon lirası da katma bütçe gelirlerinden oluşmaktadır.
Gayri safî millî hâsılaya
oranları açısından 2003 yılı gerçekleşme tahminleriyle 2004 yılı tahminleri karşılaştırıldığında,
konsolide bütçe gelirlerinin gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 28,1'den
yüzde 27,3'e, vergi gelirleri oranının yüzde 24,3'ten yüzde 23,6'ya, vergidışı
normal gelirlerin oranının yüzde 2,8'den yüzde 2,5'e düştüğü, özel gelir ve fonların
oranının yüzde 0,7'den 1'e yükseldiği, katma bütçe gelirlerinin yüzde 0,2 olan
oranının ise değişmediği görülmektedir. Yani, şu yukarıdaki rakamlara
baktığımız zaman, bütçenin; yani, kamunun genel ekonomiden aldığı pay giderek
küçülmektedir. Bizim Hükümetimizin politikası icabı, biz, kamunun ekonomideki
hissesini küçültmek, özel sektörün hissesini de artırmak istiyoruz ve
dolayısıyla, bütçelerin gayri safî millî hâsılaya oranının giderek küçülmesi
lazım. Bu, ileri ülkelerde, çağdaş ülkelerde böyle; biz de, giderek buna doğru
yaklaşacağız; genel politikamız budur.
Ayrıca, milletimizin
üzerindeki vergi yükünü de azaltıyoruz ve niyetimiz de bu. Böylece, ekonomiye
daha fazla dinamizm kazandırmak, büyümeyi artırmak, sürekli kılmak ve kalıcı
kılmak istiyoruz ve Türkiye'de en mühim meselelerden birisi de şu: Yüksek
büyümenin peşinde koşmak değil, istikrarlı, kalıcı büyümeyi, devam eden bir
büyümeyi yakalamaktır; bu, fevkalade önemlidir.
Diğer taraftan, gayri
safî millî hâsılaya oranlar olarak, 2004 yılında gelir üzerinden alınan
vergilerin oranının 0,6 puan azalışla yüzde 6,7; servetten alınan vergilerin
oranının 0,1 puan azalışla 0,4; dışticaret üzerinden alınan vergilerin 0,1
artışla yüzde 3,7; mal ve hizmetlerden alınan vergilerin oranının ise, önceki yıl
seviyesini koruyarak, yüzde 12,9 olması beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı olarak, müşteri, mükellef odaklı, vatandaş
memnuniyetini esas alan bir hizmet anlayışının hayata geçirilmesi, vergi
idaresinin güçlendirilmesi ve vergi sistemindeki etkinlik ve verimliliğin
sağlanması ile kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınıp, vergi tabanının
genişletilmesi en önemli önceliklerimizdendir. Daha önce de ifade ettiğim gibi,
2004 yılı, kayıtdışı ekonomiyle mücadele yılı olacaktır. Malî miladın
kaldırılarak ekonominin önünün açılması ve mükellef hukukunun korunması, vergi
barışının tahminlerin de ötesinde başarıyla gerçekleştirilerek, geçmişin
sorunlarının temizlenmesi ve başta enflasyon muhasebesi imkânının sağlanması
olmak üzere, vergi mevzuatımızdaki eksikliklerin giderilmesi sonrası gelinen
nokta şimdi kayıtdışı ekonomiyle kapsamlı ve etkin bir mücadeleye girişmenin
tam zamanıdır. Neden; bundan sonra, Hükümetimizin vergi mevzuatında yapmış
olduğu çok radikal değişimlerle, artık, fiktif kazançlar üzerinden değil,
gerçek kazançlar üzerinden vergi alınacaktır.
Mükelleflerimizin bundan
sonra yazamayacağı giderler kalmayacaktır, bütün giderlerini yazacaktır ve bunu
adaletli bir hale getireceğiz; ancak, vergi kaçırmanın da bir mazereti
kalmayacak, haklı bir nedeni kalmayacak; çünkü, bir kere daha buradan bütün
vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Bundan sonra, almayacağı her faturanın
bedelini, bilsin ki, almayan kendi ödüyor. Her faturanın bedeli vardır, bedeli
olmayan fatura yoktur; ama, o bedeli kim ödüyor, mühim olan o. Eğer, faturayı
almıyorsa, onun bedelini, fatura vermeyen değil, fatura almayan ödüyor ve
onunla beraber bütün millet ödüyor. Bunun şuuruna iyi varılması lazım.
Gerekirse bu şuurun yerleştirilmesi için, bunu, bundan sonraki ders kitaplarına
konu olarak vereceğiz, yazdıracağız; çünkü, bu, aynı zamanda bir eğitim ve
kültür meselesidir. Devletin burada adaletli olması lazımdır, mükellefin
hakkını koruması lazımdır; ama, mükellefin de, üzerine düşen vazifeleri, vatandaşlık
vazifelerini yerine getirmesi lazımdır. Bundan kim kazançlı çıkacak; bundan
evlatlarımız, yavrularımız ve Türkiye'nin geleceği kazançlı çıkacak.
Bu ülkenin ekonomisi
kayıtlı olmadıkça istikrarlı ve güçlü de olamaz. Bütçeyi sizlere sunarken,
ülkemizdeki, dünyadaki ekonomilerden bahsettim, çevremizdeki ekonomilerden ve
siyasî durumlardan bahsettim ve orada Türkiye'nin güçlü, ekonomisinin güçlü ve
istikrarlı olması gerektiğinden bahsettim; ama, kayıtdışını önlemezsek o
istikrarı sağlamamız çok zor olur. Bunun için biz, üzerimize düşeni yapıyoruz,
yapmaya da devam edeceğiz.
Vergi sistemimizi
basitleştirmek ve mükelleflerimize gerekli desteği sağlamak suretiyle,
mükelleflerimizin üzerlerindeki yükü en aza indirerek, vergi yükümlülüklerini
en kolay şekilde yerine getirmeleri konusunda da kararlıyız ve bundan sonra,
göreceksiniz, artık, vergi borcunu ödemek için vergi dairesine gitme
mecburiyetinde kalmayacak vatandaşımız. Ankara'da bunun pilot çalışmasını
yaptık. Şimdi, 2004 yılında bütün Türkiye'ye yayacağız; herkes, bankalardan,
bankalara giderek veya gitmeden, bir talimat vermek suretiyle veyahut da
otomatiğe bağlamak suretiyle, aynı, su parasını, gaz parasını, telefon parasını
ödediği gibi, geldiğinde otomatik olarak vergi borcunu da ödeyecek. O vatandaşımız
ister tatilde olsun, ister bulunduğu şehrin dışında, isterse Türkiye'nin
dışında olsun, geçici veya kalıcı olarak oralarda olsun, oturduğu yerden
vergisini ödeyecek; olduğu memleketten, olduğu şehirden vergisi ödenecek.
"Efendim, biz, altı ayda bir ancak Türkiye'ye gelebiliyoruz; işte o zaman
da verginin vakti geçiyor" diyemeyecekler, oturduğu yerden ödeyecek
vergisini.
VEDOP II Projesini
tatbike geçiriyoruz. Düğmeye bastık, yürüyoruz ve artık, beyannameler de, öyle,
vergi dairelerine gidip, kuyruklarda beklenerek değil, tamamen otomasyon ve
kompütür ve internet yoluyla gayet rahat verilecek. Onunla ilgili bütün altyapı
çalışmalarını bitirdik; çünkü, teknolojiden istifade etmemiz lazım.
Teknolojiden istifade etmezsek, lüzumsuz, boş şeylerle uğraşır dururuz; hem
milletimize hem de kendimize zulüm yaparız.
Şimdi, sunuş konuşmamda
da belirttiğim üzere, 2004 yılı bütçesini, malî disiplinin kararlılıkla
sürdürülmesi ve toplam kamu faizdışı fazlasının gayri safî millî hâsılaya
oranının yüzde 6,5 olması hedefine uygun olarak hazırladık. Şimdi, 2003 yılı
bütçesinin de son günlerine yaklaşıyoruz; inşallah, 31 Aralıkta da 2003 yılı
bütçesi kapanacak, rakamları da alacağız, sizlere bunları arz edeceğiz.
Tabiî, 2003 yılı
bütçesini, hepinizin bildiği gibi, kolay hazırlamadık. Vaktimizin az olduğundan
dolayı önce bir geçici bütçe hazırladık. Üç ay geçici bütçeyle idare ettik,
ondan sonra da esas bütçeyi yaptık ve bu bütçeyi yaptıktan sonra, esas bütçeyi
yapmak zordu; ama, ondan daha zoru, bütçenin performansını yakalayabilmek,
yani, hedeflere varabilmek. Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa hedeflerine
-makrohedefler dahil olmak üzere- varan bir bütçeyle karşı karşıyayız. İlk defa
oluyor bunlar. 6,5 denilmiş, 6,5 tutmuş, TÜFE denilmiş, TÜFE tutmuş; faiz
denilmiş, faiz tutmuş; bütçe açığı denilmiş, denildiğinden, hedefinden daha az
olmuş, giderler daha az olmuş, faiz harcamaları daha az olmuş. İlk defa
yaşıyoruz bunları. Bundan dolayı, hakikaten, AK Parti ve AK Parti Hükümeti
olarak mutluyuz ve bu mutluluğumuzu da milletimizleb paylaşıyoruz. Milletimiz
de bunu görüyor.
Ama, gel gör ki,
muhalefet partimizin değerli üyeleri gelip de konuşmaya başladığı zaman, sanki
bunlar değil de, Türkiye'de tam tersine bir şeyler oluyormuş gibi bir intiba
ediniyorum; ben de ona şaşıyorum. Yapmış olduğumuz işlere "efendim, bunlar
yapılırsa ne ocak" gibi küçültücü laflarla bu işler küçülmez, güneş
balçıkla sıvanmaz. Gerçekler ortada. Bazen, yanıltıcı bilgiler yahut çarpıtma
bilgiler de geliyor ve bana denildi ki: "Sayın Bakan, vermiş olduğunuz
rakam, bütçe açığıyla ilgili rakam..." 2002 yılıyla ben karşılaştırıyorum
tabiî, benim hakkım. 2002 yılında ne yapılmış; bakın, hedef bu, tutmamış; gider
demiş, fazla; efendime söyleyeyim, bütçe açığı demiş, daha fazla; 42 katrilyon
lira faiz ödeyeceğim demiş, 52 katrilyon lira faiz ödemiş; faizdışı fazla 6,5
denilmiş, olmamış, 4,3 olmuş. Şimdi, o 4,3'e Sayın Hocam Oğuz Oyan diyor ki:
"Sayın Bakan, iki türlü faizdışı fazla vardır; birisi genel bütçenin
faizdışı fazlasıdır, birisi de diğer kamu kurumlarının faizdışı fazlasıdır;
ikisinin toplamı 6,5 olacak. Sen ki, sadece 4,3 diyorsun, o, genel bütçenin
faizdışı fazlasıdır; dolayısıyla, yanlış bilgilendiriyorsun." Şimdi,
tabiî, bir şeyi böyle üstünkörü okursanız, böyle anlarsınız. Ben diyorum ki, muhalefet
olmak da kolay bir iş değil. Neden; inceleme gerektiriyor. Hakikaten, dediğiniz
doğru; ama, o incelemeyi yapmadan söylüyorsunuz bana.
Şimdi, bakalım, 2002
yılında... Bunlar, tabiî, IMF tanımlı; Sayın Oyan da bilir, IMF tanımlı yüzde
6,5'tir. Şimdi, Hocam, bütçede yüzde 4,3'ü görüyor, benim onu söylediğimi
zannediyor. Halbuki, IMF tanımlı olarak 2002 yılı bütçesindeki faizdışı bütçe
fazlası 2,6'dır; 5,6 hesaplanmış, 2,6 gerçekleştirilmiş. Bir de, diğer kamu
kuruluşları, KİT'ler vardır ki, onda da, 0,9 hedeflenmiş, 1,7
gerçekleştirilmiş; ikisini toplarsak, IMF tanımlı 4,3 eder. Şimdi, dolayısıyla
"Maliye Bakanlığı bunu bilecek mevkidedir" diyor. Bunu, Maliye
Bakanlığı iyi biliyor, Maliye Bakanı da iyi biliyor Sayın Oyan. Siz, biraz daha
dikkatlice hesaplarsanız, Maliye Bakanının ne kadar iyi bildiğini daha iyi
görürsünüz; çünkü, bu ikisinin toplamı 4,3'tür; ama, bir rastlantı eseri, iki
rakam birbirine uymuş. Ben, oradakini söylemiyorum, IMF tanımlıyı söylüyorum;
dolayısıyla, biz, ne yaptığımızı bilerek yapıyoruz, ne söylediğimizi de bilerek
söylüyoruz.
Bize en fazla gelen
şikâyet, efendim, borçlar çok arttı; borçlar yüzde 25 arttı; dolayısıyla, hani
indirecektiniz?!
Arkadaşlar, beynelmilel
kriterler vardır; Avrupa kriterleri vardır, diğer kuruluşların kriterleri
vardır; bunlar, artık, her yerde kabul edilmiş kriterlerdir. Bunların
içerisinde "borçlanma gereği" diye bir şey vardır. Bakın, Türkiye'de
2002'de borçlanma gereği 12,8; 2003'te 8,7.
Bize deniliyor ki:
"Senin borcun bu kadardı." Borcum o kadar da, faiz ne kadardı?! Bu
borcu, anaparayı ödeyeceğim de, ben, kucağımda onu buldum da, faizi bulmadım
mı; borç artı faiz ödüyorum! Bunu, bu şekilde değerlendirmek lazım. Borç artı
faiz dediğimiz zaman, biz, daha fazla borç artı faiz ödemişiz, daha az borçlanmışız.
Bu, hiç gözden kaçırılmamalı. Efendim, bir tarafını söyle, öteki tarafını unut;
böyle hesap olmaz.
Sonra, borçlanma, gayri
safî millî hâsılaya oranla ölçülür. Bütün Avrupa Birliği kriterleri, Maastrciht
Kriterleri böyle. Biz, geldiğimiz zaman, bu, yüzde 90'lardaydı; şimdi, yüzde
70'lere düşürdük. Kriterler yüzde 60'ın altında olacak, orta vadede 60'ın
altına düşürmek için uğraşıyoruz. Bu neyle olur; bu, malî disiplinle olur;
işte, onu da görüyoruz.
Efendim, malî disipline
riayet ediyorsun; ama, ona buna vermiyorsun... Ne vermişler; süt vermişler de,
sütü kesmişiz biz şimdi... Bakın, söyledikleri bu. "Adaletiniz bu mu"
diyorlar. Sütün verildiği yer 4 il. Kaç ilimiz var bizim; 81; düş 4'ü, 77; 77
ile verme, 4 ile ver... "Adaletiniz bu mu" derler adama.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Siz 77 ile de verin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Hepsine verin.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Oralara da siz verseydiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sizin adaletiniz 4; 77'ye 4!..
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Bizde 4, Sayın Bakan, sizinki kaç?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Adalet yüzde 100. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sizinki sıfır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Efendim, kitap verseniz... Yalnız kitap vermekle olmaz...
Ne kadar tutuyor o kitaplar?! Parasını bırakın -hepimiz talebelik yaptık; ama,
burada, tabiî, hocalarımız, profesörlerimiz o günlerini unutmuş herhalde- o
kitapları zamanında oraya koymak bile bir mesele, zamanında koymak... Bir tane
şikâyet geldi mi, bir tane şikâyet?!
UFUK ÖZCAN (Manisa) -
Sayın Bakan, o kitapların içerisinde siyaset yoktu.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Okula başlayan çocuk, geldi, sırasında kitabını buldu.
Paralı bile verse, büyük başarı.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan, o kitapların içerisine neden siyaseti soktunuz?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Geldi, onu parasız verdi. Kim verdi; AK Parti Hükümeti
verdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için, hem Hükümeti hem Millî Eğitim Bakanımızı, candan, bir kere
daha tebrik ediyorum efendim. Bir defa, organizasyona tam not, 100 üzerinden
100.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Kitapların içerisinde o broşürler neden vardı?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Talebelik yaptınız; bir ay, iki ay kitap bulamazdık,
başkalarının teksirlerinden idare ederdik; kitap yok; ama, şimdi, tak diye
çıkıyor. Lisede de öyle.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Onlar üniversiteye nasıl devam ediyor; siz, o sorunu halletmediniz. O
teksirler...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sizin zamanınızda halledilmedi; ama, bunlar bizim
zamanımızda halledildi, hallediliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Tabiî,
milletimiz de bunların hepsini görüyor.
Tabiî, bu kadar başarı
var ya, önce "hakikaten, bu başarı doğru mu, böyle şey mi olur, nasıl olur
bu; bir daha bakın bakalım, bunda bir şey var mı" diyorlardı. Şimdi,
tabiî, onların gerçek olduğu anlaşıldı; çünkü, herkes inceliyor; hesaplar açık,
şeffaf... Bir insan bu durumlara gelecek de, yurt içinde, yurt dışında sizi
yakından takip eden diğer bütün kuruluşlar size bir şey demeyecekler, iyi
yaptınız... Kolay kolay olur mu bu iş?! Demek ki, burada bir başarı var ve bu
başarıyı herkes tescil etmek mecburiyetindedir. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bu mecburiyet nereden geliyor Sayın Bakan?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Efendim, biz böbürleniyormuşuz... Hayır. Bunu yeterli de
görmüyoruz. Milletimizle beraber, her zaman, daha iyi günlere ilerleyeceğiz
inşallah.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Bu mecburiyet nereden geliyor Sayın Bakan?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Hangi mecburiyet?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sizin her dediğinizi tasdik etmek zorunda değiliz. Doğru yaparsanız, tamam...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Vallahi, şimdi, ben, size bir şey söyleyeyim. Eğer,
gerçekleri görmeye niyetli değilseniz ben ne yapabilirim ki!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sizin anlattığınız gerçek olsa, tabiî...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, geldiğimizde, kişi başına gelir 2 160
dolara inmişti. Bu ne demektir biliyor musunuz; iki lokması olanın bir lokması
gitti demektir. Şimdi 3 000 doları aşıyoruz ve 2004'ün sonunda, inşallah, 3 600
küsurlara, 4 000'lere doğru yaklaşacağız.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Milletvekilleri tabandan size bir şeyler getirmiyorlar demek ki; insanlar sefil
şu anda.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tabiî, biz, tabanda dolaşıyoruz, çarşıyı pazarı
dolaşıyoruz, köyü kenti dolaşıyoruz; ama, bazılarımız, köy deyince,
Arnavutköy'ü anlıyor; onun için, aramızda ufak tefek farklılıklar oluyor. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Hep, törenlerde dolaştığınız için...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, ikinci husus... Tabiî, biraz da bakış açısından
kaynaklanıyor. Ben, kimseyi, bundan dolayı, katiyen... Herkese saygım vardır,
her fikre saygım vardır, her bakış açısına saygım vardır; ama, arada bir fark
var, bakış açısında bir fark var. Yahu, bunu görelim. Millet görüyor zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Biz fakir fukarayı görüyoruz, siz zenginleri görüyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Bakın, fakir fukara diyorsunuz, asgarî ücretten
bahsediyorsunuz. Sayın Başbakanımız, geldi, mertçe, konuyu ortaya koydu. Öyle
mi?.. Şimdiye kadar neredeydi bu asgarî ücretçiler, Başbakanımız konuyu ortaya
koyana kadar?
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Bakan, seçimlerden önce "asgarî ücretten vergi almayacağız"
demiştiniz, söz vermiştiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Asgarî ücrette de bu milletin yüzünü biz güldüreceğiz;
biraz bekleyin, biraz sabır. Bakın, göreceksiniz, asgarî ücretlinin de yüzünü
biz güldüreceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Bakan, ele geçeni söyle, ele geçeni...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Bakan, 350 000 000 lira ile nasıl güldüreceksiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İşçinin eline ne geçecek, onu söyle?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdiye kadar işçinin eline ne geçtiğini, niye takip
etmediniz de, işçiyi, bunlara mahkûm ettiniz, 226 000 000 liraya mahkûm
ettiniz?.. (AK Parti sıralarından alkışlar) İşçi lideri geçinip de, 226 000 000
liraya mahkûm edenler, herhalde hesap verecekler. Kime; millete karşı, millete,
başka değil.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Komisyon tespit etmiyor artık, yanlışınız var Sayın Bakan; komisyonda işveren
ve devlet çoğunlukta.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdikine bakacaksınız, geçmişe bakacaksınız...
Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi görüşmelerinde "özel okullar açılıyor, niye devlet bunları
yapmıyor" deniliyor. Özel okulların açılması ekonomiye bir katkı değil
midir? Orada okuyan evlatlarımız iyi yetişmiyor mu? Orada çalışan
öğretmenlerimiz öğretmen değil mi? Bırakınız, ekonomiyi bir bütün olarak
düşünelim. İlle devlet yapsın, ille devlet götürsün... Olmuyor yani...
Ekonomiyi büyütmemiz lazım, mühim olan budur. Mühim olan, Türk Milletinin refah
seviyesini yükseltmektir, dinamizmi sağlamaktır. Bunun için de özel sektöre
büyük vazifeler düşüyor. Biz, onların da önünü açıyoruz. Efendim, işverenlerin
önünü açıyorsunuz, iş dünyasının önünü açıyorsunuz, bunu yapmayın... İşverenin
önü açılmazsa, iş dünyasının önü açılmazsa, işsizliğe nasıl çare bulunacak?
İşsizliği düşünüyorsan, işyerlerini açacaksınız. Onun için, ekonominin önünü
açacaksınız...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sigorta primlerini düşürün.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Olur...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Eğer, işverene bir şeyler yapmak istiyorsanız, asgarî ücret boyutunda sigorta
primi olmaz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Vallahi, şimdi, biz, ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz.
HASAN ÖREN (Manisa)-
Yardımcı olmaya çalışıyoruz, Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla)- Bugüne kadar bildiklerimizi yaptık; bundan sonra da
milletimizin dediğini yapacağız, bildiğimizi yapacağız. Bizim bildiğimiz de,
milletimizin bizden istedikleridir, onun istediklerini yerine getirmektir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)-
Eyvah, millet yandı!
HASAN ÖREN (Manisa)-
Sigortalı işçi kalmayacak memlekette, Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla)- Sayın arkadaşlar, sağlanan güven ve istikrar ortamının ve
ekonomideki olumlu gelişmelerin devam etmesi ve yüzde 5 büyümenin
gerçekleştirilmesi için bu hedeflerin tutturulması gerekmektedir. Bütçelerin
kararlılıkla ve disiplin içinde uygulanması, hedeflenen politikaların
gerçekleştirilmesi bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle, 2004 yılında da
malî disiplin devam edecektir. Malî disiplinden kasıt, sosyal politikaları
gözardı etmemiz manasında değildir; mali disiplinden kasıt, gelirine giderine
sahip çıkmadır. Bugüne kadar gelire gidere sahip çıkılmamış, bu devlete sahip
çıkılmamış; devletin, âdeta, sahibi yok gibi hareket edilmiş. Bizim disiplinden
maksadımız budur ve hedeflerimizi tutturmaktır. Bu nedenle, sıkı bütçe
uygulamaları sürdürülecek, kayıtdışı ekonominin kayda alınması için yoğun ve
yaygın bir mücadele yapılacaktır.
Küresel dünyada, küresel
rekabette, Türkiye ve Türk Milleti, kendi ayakları üzerinde durmasını ve
yürümesini öğrenmek mecburiyetindedir. Bize kimseden fayda yoktur; ne IMF'den
fayda vardır ne başkalarından fayda vardır; bize, ancak kendimizden fayda
vardır.
Bu vesileyle, 2004
bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum, hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Aleyhte, kişisel söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na aittir.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun süre, yani, 10
dakikayı doldurmak için konuşmayacağım.
Az önce, Sayın Bakanımız
burada konuşma yaparken, çocuklara verilen süt parasının, daha doğrusu sütün,
sadece 4 ilde olduğunu, diğer illerde süt dağıtılmadığını ve bu nedenle,
adaleti sağlamak için süt uygulamasının kaldırıldığını söyledi, Adalet ve
Kalkınma Partisine bağlı değerli milletvekillerimiz de bu uygulamayı
alkışladılar ve Sayın Bakan, CHP sıralarına dönüp "sizin yaptığınız, sizin
adalet anlayışınız budur; siz, sadece 4 ile süt dağıtmakla yetindiniz"
dedi.
Birinci nokta, Cumhuriyet
Halk Partisi, hiçbir zaman, 4 ilde öğrencilere süt dağıtılmasını asla
savunmadı. İkinci nokta, Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir uygulamayı hiç
yapmadı. Üçüncü nokta, Cumhuriyet Halk Partisinin istediği, sadece 4 ilde
değil, bütün illerde sütün dağıtılmasıdır. Ücretsiz kitap dağıtıldı diye, biz,
Adalet ve Kalkınma Partisini eleştirmedik. Eksiklikleri eleştirmek de bizim bir
görevimiz; ama, siz, eğer "eksiklikleri de, gelin, burada övün"
diyorsanız, o ayrı; o da sizin adalet anlayışınız.
Şimdi, Sayın Bakanın
adalet anlayışı şu: Toplumu refahta değil, yoksullukta birleştirmek,
yoksullukta eşit kılmak, sefalette eşit kılmak.
Sayın Bakana baktığımız
zaman, 2004 yılı bütçesi öyle bir bütçe ki, 2004 yılı sonunda Türkiye
Cumhuriyetinde hiçbir sorun kalmayacak; işsizlik ortadan kalkacak, kişi başına
gelir 3 600 dolara çıkacak... Hatta, bir değerli milletvekili geldi, burada
konuştu -biraz da tebessümle izlemek zorunda kaldım- "otuz yılda
çözülemeyen sorunları, biz, bir yılda çözdük" dedi.
Yani, arkadaşlar, bunun
neresini düzelteceksiniz? Elbette ki, eleştiri olacak, elbette ki hükümetin
yaptığı bazı doğru uygulamalar var. Biz, bu doğru uygulamaları eleştirmedik,
hiçbir dönemde de eleştirmedik; ama, eksiklikleri söylemenin bir muhalefet
partisi olmanın gereği olduğunu, sadece siz kabul etmeseniz de, bütün dünyada
böyledir ve böyle kabul edilir.
Bu bütçe samimî bir bütçe
değil arkadaşlar. Bu bütçede öngörülen gelirler yanlış dağıtılmış. Bakınız,
sosyal güvenlik harcamalarına, daha doğrusu sosyal güvenlik kuruluşlarına
aktarılacak miktarlara; neredeyse geçen yıldakiyle aynı miktardadır. Peki,
açıklar küçülüyor mu; hayır. Emekli daha mı az olacak; hayır, daha fazla emekli
olacak. Sayın Bakanımız bu kürsüden açıkladı "12 000 kişi emekli
olacak" dedi, sadece Emekli Sandığından. Peki, SSK ve Bağ-Kurdan emekliler
de var. Haa, şu olabilir tabiî: Biz, onların emekli aylıklarında hiçbir artış
yapmayacağız, onlar 2003'te aldıkları aylıkları, 2004'te de aynen alacaklar
diyorsanız, doğru; bu bütçe doğrudur ve samimîdir; ama, herhalde, hiçbir
iktidar partisi emeklileri gözardı edecek bir uygulamayı yapmaz; biz, buna
inanmak istemiyoruz. Emeklinin aylığında, en azından normal kalkınma hızında ve
enflasyondan arındırılmış, küçük de olsa reel bir artış öngörülmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bu
bütçe, Sayın Bakanımız yine burada söyledi, kayıtdışı ekonomiyle mücadele
yılının da bir parçası olacak. Fakat, her ne hikmetse, Sayın Bakanımız
"kayıtdışı ekonomiyle mücadele edeceğiz" dedi; ama, bu kayıtdışı
ekonomiyle nasıl mücadele edeceğini biz bilmiyoruz. Ben Plan ve Bütçe
Komisyonunda da Sayın Bakanımıza sordum, acaba kayıtdışı ekonominin boyutu,
miktarı nedir; bunu bize açıklayabilir misiniz?!. Bakınız, bu ülkede Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı kayıtdışı ekonominin ne kadar olduğunu bilmez,
bu ülkenin üniversiteleri bilmez, bu ülkenin Maliye Bakanı bilmez, bu ülkenin
Merkez Bankası bilmez. Peki, biz bunun için de mi IMF'ye gideceğiz!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Kim biliyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - IMF!
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sizin bilmeniz gerekmez mi?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Çok üzgünüm; IMF uzmanları "kayıtdışı ekonomiyi nasıl
önleyeceğiz" diye öneriler için geçen ay buraya geldiler. Şimdi, eğer,
siz, bu ülkede, kayıtdışı ekonominin nasıl önleneceğini de IMF'ye ihale
ettiyseniz, sanki bu bütçedeki başarılar hükümetin başarısıymış gibi!..
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - CHP'nin başarısı mı?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu başarıların arkasında...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
IMF var!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - ...sizin söylemeye cesaret edemediğiniz -tabiî, başarı diyorum,
aslında biz başarı olarak görmüyoruz- sizin söylediğiniz başarıların arkasında
IMF var.
Değerli arkadaşlar,
bakın, çok basit bir örnek vereceğim: Bu Parlamentoda bizim de desteklediğimiz
bir yasayı geçirdik, Kamu Malî Yönetimi Yasasını geçirdik. Kamu Malî Yönetimi
Yasasını acaba niye böyle apar topar geçirdik; çünkü, son dilimi, daha doğrusu,
bundan önceki dilimi, bu yasanın geçmesine bağlamıştı IMF. Eğer ben yalan
söylüyorsam, Sayın Bakanımız burada; Sayın Bakan, "hayır, IMF'nin böyle
bir talebi yoktu, muhalefet partisi de bunu doğru söylemiyor" diyebilir;
biz de bunun doğru olduğunu kanıtlarız.
Demek ki, arkadaşlar,
hükümet, kendisine özgü politikaların hiçbirini üretmemiştir.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - IMF'yi kim getirdi?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hükümet ekonomiyi de bilmiyor. Çok samimî söylüyorum, hükümet
ekonomiyi de bilmiyor.
RESUL TOSUN (Tokat) -
IMF'yi AK Parti mi getirdi?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla)- Değerli arkadaşlarım, ben dün Bingöl'den geldim. Bingöl'deki bir
manzarayı size söyleyeceğim, başka hiçbir yorum yok.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - 10 000 konut yapıldı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Değil... Değil... Sayın milletvekilim, 10 000 konut değil, 5 500
civarında bir konut yapılmış. Eğer çok merak ediyorsanız size çok basit bir
örnek vereceğim.
Değerli milletvekilim,
Bayındırlık Bakanlığı ihale yapıyor. Konut başına ihale maliyeti 42 milyar
lira. Aynı projeyi, aynı yerde, hemen 15 metre ötede, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği de yaptırıyor ihaleyle; konut başına maliyeti 29 milyar lira.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Müteahhitleri kim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ben niçin size Adalet ve Kalkınma Partisi... Daha buraya Bingöl
dosyasını getireceğiz; hiç endişeniz olmasın, Bingöl dosyası buraya gelecek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Müteahhitler kim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz size niye ekonomiyi bilmiyorsunuz diyoruz; bunun için diyoruz
arkadaşlar. Odalar ve Borsalar Birliğine "arkadaşlar, ihaleyi siz yapın,
biz istediğimiz müteahhide verelim" deseydiniz; samimî söylüyorum, daha
ucuza yapardınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sayın Kılıçdaroğlu, 42 milyar doğru değil, 35 milyar; ben bunu çok iyi
biliyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - 35 olsun; birisi 29, birisi 35. Ne fark eder; aynı yer.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Niye indin 35'e? 42 doğruydu da 35'e niye indiniz? Sizin dediğiniz doğruysa
35'e niye indiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Hayır, ben 42 diyorum, sizin milletvekiliniz...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Demek ki bilmiyorsun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilim, ben 42 diyorum, siz 35 diyorsunuz, Odalar
Birliğinin yaptığı 29.
Siz "efendim, var
da; ama, çok az" diyorsunuz. Ben, size, o ihalede 38 olduğunu da
söyleyeyim, 38 de var, 42 de var, hatta ben size bir şey daha söyleyeyim; tek
konutlarda 17 milyar da var.
Değerli arkadaşlar işin
doğrusu şudur.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Onları bırak da doğrusunu söyle.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, doğrusunu söylüyoruz.
Bu bütçe, 2004 yılında,
sokaktaki yurttaşın sorununa çare olacak bir bütçe değildir. Bu bütçe, hiçbir
zaman, işsize iş kapısı açacak bir bütçe değildir. Bu bütçe, yapılması gereken
kamu yatırımlarının yapılmasını öngörecek ödeneklere sahip bir bütçe değildir.
Sayın Bakanımız
"biz, köylere, vatandaşın arasına gidiyoruz, geziyoruz" diyor. Sayın
Bakana bir müjde vereyim: Eskiden ev temizliğine kadınlar giderdi, şimdi artık
erkekler de gitmeye başladı. Neden; işsizlikten. Sayın Bakanımız bir de işsiz
kahvelerini gezsin, amele pazarlarını gezsin, oradaki insanların dramlarını
görsün. Yoksa, gidip de Şişli'deki kahveyi gezmek herhalde Sayın Bakan için,
beklediği yanıtları alması bakımından uygun bir yerdir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Bütçe üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, onuncu turla
ilgili soru ve cevap kısmına geçiyoruz.
Bize şu ana kadar intikal
etmiş olan, soru sormak isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini arz
ediyorum:: Sayın Bulut, Sayın Sıvacıoğlu, Sayın Tiryaki, Sayın Aydınlıoğlu,
Sayın Albayrak, Sayın Kaya, Sayın Ilıcalı, Sayın Yıldırım ve Sayın Koçyiğit. Şu
ana kadarki müracaatlar bunlar. Bir yanılma yok zannediyorum, cihazda
görünenler bunlar.
10 dakikalık soru
süresinden sonra, Sayın Bakan cevaplandıracak; yine, süre artarsa, elbette ki,
devam edeceğiz. Ancak, başta da ifade ettiğim gibi, bütçe görüşmelerinin de
sonuna geldik. Bütün arkadaşlarımız, elbette ki, tecrübeli, biliyor; soruların,
net, açık ve anlaşılır bir şekilde sorulmasını, yoruma gidilmemesini rica
ediyorum; bu, aynı zamanda, diğer milletvekili arkadaşımızın hakkına da saygı göstermektir.
Sayın Mehmet Ali
Bulut'tan başlıyoruz soru işlemine.
Buyurun, Sayın Mehmet Ali
Bulut.
MEHMET ALİ BULUT
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sorum özelleştirmeyle
ilgili. Sayın Bakanım, aşağı yukarı yirmi yıldır, Türkiye, özelleştirmeyi
konuşuyor. Özelleştirme, bugün -planlama anlamında- ne aşamada? Bizim
iktidarımız döneminde ne planladık; bugüne kadar ne kadar özelleştirme yaptık?
Bu özelleştirme planladığımız şekilde devam ediyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Sayın Sıvacıoğlu,
buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımıza bir soru sormak
istiyorum.
Kastamonu'da Kadıdağı
mevkiinde, 1989 yılında temeli atılan, Gazi Üniversitesine bağlı eğitim
fakültesi inşaatı, hâlâ, devam ediyor. İnşaatı devam ediyor; ama, ondört
seneden bu yana inşaat devam ettiği için, çatısının tamiriyle, yeniden boyanmak
suretiyle devam ediyor.
Haricen öğrendiğim
kadarıyla, her yıl, bu fakülte için ayrılan para başka yerlere kullanılıyor.
Bütçe tekniği bakımından, ayrılan bir paranın başka bir yere transferi mümkün
müdür? Bu fakülte için, o tarihten bu yana, ayrılıp da kullanılmayan miktar
nedir? Ekonomimiz açısından da, gerçekten, iyi bir durum arz etmeyen bu
fakültemiz ne zaman bitirilebilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sıvacıoğlu.
Sayın Tiryaki; buyurun.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2003 yılında
üniversiteleri zor durumda bırakan ve önceki yıllarda görülmemiş bir kadro uygulamasıyla
ilgili bir farkı sormak istiyorum. Bu soruyu, Başbakanlık bütçesi veya Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken de sorabilirdim; ancak, malî açıdan
yansımaları olduğu için, ayrıca, Maliyenin kadro izninin olması nedeniyle
Maliye Bakanımıza sormayı uygun gördüm.
Sorum şudur: Hükümetin
2003 yılında üniversitelere tahsis ettiği 3 200 kadro için, Başbakanlıktan
verilmesi gereken izinler, sadece bu yıl, örneği görülmemiş bir uygulamayla, şu
ana kadar verilmedi; bu nedenle atamalar yapılamıyor. Verilen kadroların
kullanılmaması halinde, 31 Aralık 2003 tarihi itibariyle bu kadrolar iptal
edilecektir. Ne yapılmak isteniyor? Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı
üniversitelere niçin soğuk bakıyor? Söz konusu izin ne zaman verilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tiryaki.
Sayın Aydınlıoğlu?..Yok.
Sayın Albayrak, buyurun.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya)
-Teşekkür ederim. Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 23.6.2003
tarih ve 5930 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan Ulusal Program
ile IMF'yle imzalanan niyet mektubundaki taahhütler dışında, tarihî işlevi
esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli işletmelere kredi vermek olan Halk
Bankasını özelleştirme noktasındaki gerçek nedenler nelerdir?
Yine, 1994 yılından beri
devredegelen kütlü pamuk uygulamasıyla ilgili olarak, 2001 yılında Sayın Kemal
Derviş döneminde Hazineden yaklaşık 19 milyar dolarlık kâğıt verilen, kamu
bankalarından olan Ziraat Bankasını özelleştirmeyi hangi kriterlerle
gerçekleştireceksiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Albayrak.
Sayın Kaya, buyurun.
VELİ KAYA (Kilis) - Sayın
Başkan, delaletinizle, Maliye Bakanımıza iki sorum olacak.
Malumları olduğu üzere,
Kilis İlimizde bulunan Tekele bağlı Suma Fabrikası, geçen yıl 10 000 tonun
üzerinde üzüm alımı gerçekleştirmiştir; bu yıl 7 000 ton üzüm alımı yapmıştır.
Üzüm rekoltesinin yüksek olması nedeniyle, üreticinin elinde 3 000 tona yakın
üzüm bulunmaktadır. Şu anda bu üreticiler Sayın Bakanımızdan hayırlı haber
bekliyorlar; bunun müjdesini verecekler mi?
İkinci sorum: Üniversite
öğretim üyelerine ödenen "üniversite geliştirme ödeneği" diye bir
ödeneğiniz vardı; Kilis'te bulunan yüksekokul ve fakültelerde bu geliştirme
ödeneği alınamamaktadır. Dolayısıyla, bu yıl açılan iki fakültemize bu ödenek
ödenmediği için, öğretim üyesi ve öğretim elemanı sıkıntısı çekmekteyiz. Bu
öğretim üyelerine üniversite geliştirme ödeneği ödenecek midir?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Sayın Ilıcalı, buyurun.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, üç sorumu
cevaplandırmanızı arz edeceğim.
Birinci sorum: Ülkemizde
yeterli olmayan ulaştırma sistemlerinin arzu edilen seviyeye getirilmesi için
ilave kaynak oluşturulmasına ihtiyaç vardır; örneğin, otoyol ve köprü
gelirlerinin tamamının ulaştırma yatırımlarında kullanılması, yerel
yöneticilerin ve özel teşebbüsün Hazine garantisi olmadan borçlanabilmesi gibi.
Bu yönde ve bunun gibi yeni düzenlemeler düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Teşvik
Yasasının uygulama süresi dolduğundan, bölgemizden, bu zamana kadar bu yönde
çok talep gelmiştir. Yeni düzenleme ne zaman çıkabilir; buna bağlı olarak,
faaliyette olanlar yararlanabilecekler mi? Bölgemizde kurulacak eğitim
kurumları da yararlanabilir mi?
Üçüncü ve son sorum:
Erzurum Et ve Balık Kurumunun özelleştirilmesi konusundaki görüşünüzü
öğrenebilir miyim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ilıcalı.
Sayın Yıldırım, buyurun.
RECEP YILDIRIM (Sakarya)
- Sayın Bakanım, mahallî idareler yasası geciktiğinden, belediyelerimiz zor
durumda. Bu yasa çerçevesinde 2004 yılı bütçesinde, geçen dönemde yüzde 6 olan
İller Bankası payı yüzde 5'e düşürülmüştü biliyorsunuz, bütçe nedeniyle.
Mahallî idareler yasasının çıkmasıyla bu artacak denilmişti; ama, yasa
geciktiğinden dolayı, belediyelerin İller Bankası payını artırmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum:
Özelleştirme İdaresince, Adapazarı Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi
gerektiği, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca bildirilmiştir. Bu konuda,
2004 yılı içerisinde, ilk başta şeker fabrikası üreticilerinin de mağdur
olmaması bakımından, ilk aylarda bu fabrikanın özelleştirilmesini düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, bu
soruyu, daha önce soru önergesi şeklinde ve daha sonra da Başbakanlık
bütçesinin görüşülmesi sırasında Sayın Başbakana sormama ve gündeme taşımama
karşın, bugüne değin net yanıtını alamadım. Özelleştirme İdaresi Maliye
Bakanlığına bağlı olduğundan, sorumu Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum.
Birinci sorum:
Özelleştirme nedeniyle mağdur olan 4 500 işçiden 1 800'ü, 2002 yılında tekrar
işe alınmıştır; geri kalan özelleştirme mağduru 2 700 dolayındaki işsiz işçiyi
yeniden kamu kuruluşlarına yerleştirerek, yani, işe alarak, uygulamadaki çifte
standarda ve işsiz işçilerimizin mağduriyetine son vermeyi düşünüyor musunuz;
en geç ne zamana kadar?..
İkinci sorum: 1479 sayılı
Yasanın ek 20 nci maddesini değiştiren 4956 sayılı Yasanın 44 üncü maddesiyle,
diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre yaşlılık ve emeklilik aylığı
bağlananlardan, ticarî ve serbest meslek kazancı dolayısıyla vergi verenlerden,
Bağ-Kur Kanununa göre yüzde 10 oranında sosyal güvenlik primi ödemek zorunda
kalan emeklilerin mağduriyetine son vererek, uygulamadaki haksızlığı ortadan
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Son sorum: Kamu
çalışanları arasında ücret dengesizliğini gidermek için, 57 nci hükümet
döneminde, 1.1.2002 tarihinden geçerli olmak üzere, çalışanlara ödenen
tazminatlarda düzenleme yapılmış ve bu düzenleme, üst düzey yöneticilerden
daire başkanlarına kadar olan yöneticiler ile Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
ile hâkim ve savcıları içermiştir. Diğer çalışanlar, şube müdürleri, teknik sınıfta
hizmet veren mühendisler ve sağlık sınıfı kapsam dışında tutulmuştur. Bu
uygulamanın, daire başkanı altındaki yöneticiler ile teknik ve sağlık sınıfını
da içerecek şekilde genişleterek, mevcut dengesizliği düzeltmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Zaten, sorularda süremizi
aştık.
Şimdi, cevaplar kısmına
geçiyorum; eğer, cevaplar kısa olursa, iki arkadaşımızın daha soru talebi
vardı; inşallah, onları da karşılarız.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, müsaadenizle, soru
sırasına göre değil de, hepsine ayrı ayrı cevap vereceğim. Sırayı
şaşırabilirim, onun için kusura bakmayın.
Sayın Sıvacıoğlu,
Kastamonu'daki eğitim fakültesinin inşaatı hâlâ devam ediyor, ödenekleri başka
yerlere mi kaydırılıyor; bu, ne zaman bitecek diye sormuştu. Bununla ilgili
olarak, ben, gerekli çalışmayı yapacağım. Kendisine, yazılı olarak bilgi arz
etmek istiyorum.
Sayın Yıldırım, birinci
sualinde, belediyelerin yüzde 6 olan payının yüzde 5'e düşürüldüğünü ve yeni
çıkacak mahallî idarelerle ilgili yasanın da gecikmesinden dolayı; bu, ne zaman
uygulanacak; uygulanacak mı uygulanmayacak mı diye sordu. 2004 yılında, yüzde 6
uygulanacak.
İkincisi, Adapazarı Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılıyor. Bu hususta,
önce, biliyorsunuz, Pankobirlikle ilgili, bir netice alamadığımız görüşmeler
uzun sürdü; fakat, şimdi, başka yollarla, yine, çalışmamız devam ediyor; ama,
bunu özelleştirmeye niyetliyiz ve tahmin ediyorum, 2004 yılı içerisinde bunu
gerçekleştireceğiz.
Sayın Ilıcalı'nın 3
sorusu oldu. Ulaştırmayla ilgili, diğer konularla ilgili sorularına yazılı
olarak cevap vereceğim.
Erzurum Et ve Balık
Kurumu hakkındaki sorusuna da şöyle demek istiyorum. Et ve Balık Kurumu,
Erzurum'da çok büyük fonksiyon icra ediyor ve oradaki hayvancılığımızın
gelişmesine büyük katkıları oluyor. Dolayısıyla, özelleştirme kapsamında
olmasına rağmen, şu anda hemen özelleştirileceklerin arasında değildir. Eğer bu
fonksiyonunu yeni bir kuruma icra ettiremediğimiz müddetçe, Et ve Balık Kurumu
orada devam edecektir.
Sayın Veli Kaya, Kilis'e
bağlı Suma Fabrikasının her yıl üzüm aldığını, ilave üzüm alacak mı diye benden
de müjdeli bir haber beklediğini söyledi. Tabiî, müjdeli haberler vermek çok
güzel bir şey; ama, bunların hesabını kitabını iyi yapmak mecburiyetimiz de
var. Biliyorsunuz, Tekelin alkol bölümü özelleştirilmiş; yani, Özelleştirme
Yüksek Kurulu kararı da çıktı ve resmen özelleştirilmiş oldu. Şimdi, yeni sahipleri
söz konusu. Biz, bir yıllık üzüm alıyoruz ve bu seneki üzümleri de aldık; ama,
ilave alınacak üzümler için, bizim yeni sahipleriyle konuşmamız lazım. Herhalde
birkaç gün içerisinde bu görüşmeyi de yapacağız. Eğer bizden, bu aldığımız
üzümleri kendileri satın almayı kabul ederlerse biz alım yaparız, eğer kabul
etmeyip de, vallahi ne verirseniz geri kalanını da bedava isteriz derlerse,
parayla alıp bedava verme gibi bir şeyimiz söz konusu olamaz; dolayısıyla,
birkaç gün içinde yapacağımız görüşmenin neticesine göre bunu karara
bağlayacağız.
Üniversite geliştirme
ödeneğinden istifade edilip edilmeyeceği konusundaki soruya gelince: 2004
yılında, bütün üniversiteler, üniversite geliştirme ödeneğinden istifade
edecekler; Kilis'in de bundan payını alacağını tahmin ediyorum.
Sayın Albayrak'ın, kamu
bankalarının özelleştirilmesiyle ilgili, Halk Bankasının ve Ziraat Bankasının
özelleştirilme koşullarının ne olacağı hakkındaki sorusuna gelince: Bütün
bankaları özelleştirme niyetinde Hükümet; ama, Halk Bankasını da hemen, acele
özelleştirelim, herhangi bir değeri var mı yok mu şeklinde, böyle bir
düşüncemiz yok. Her yere kendi değerini kazandırmak istiyoruz.
Bakınız, şimdi,
bankaların, 2003'ten sonra yeni yönetimlerince, hem Halk Bankasında hem Ziraat
Bankasında hem Vakıflar Bankasında çok iyi neticeler alınmaya başlandı ve
oralarda, o bankalarımızda büyük kârlılıklar söz konusu. Ayrıca, şube
bakımından, müşteri bakımından, teknik altyapı bakımından da oldukça önemli
potansiyellere sahipler ve şimdi, yeni ve verimli çalışmaları neticesinde,
eski, kötü alacaklarını da yeniden yapılandırıp iyileştirme çabaları
içerisindeler; yani, orada büyük bir gelişme söz konusu. Böyle büyük
bankalarımızı da, ille özelleştireceğiz ve ondan sonra yok pahasına vereceğiz
zihniyetinde de değiliz; ama, netice olarak da, devletin bankacılık yapmayacağı
düşüncesi içerisindeyiz. Halk Bankasının özelleştirilmesiyle ilgili olarak bir
danışman firma tutuldu. O, gerekli çalışmaları yapıyor ve bu bankalarımız, şu
anda, Hazineden sorumlu Devlet Bakanlığımıza bağlı olduğu için, onlarla da
görüşmek suretiyle, daha geniş bilgiyi, Sayın Albayrak'a yazılı olarak sunarız.
Sayın Tiryaki,
üniversitelere verilmesi düşünülen kadrolarla ilgili bir soru sordu.
Üniversitelerle ilgili olarak, Maliye Bakanlığına gelen bütün vizeler verilmiş
bulunuyor. Şu anda ilgili yere gönderdik. Bizim, üniversitelere herhangi
artniyetli bir düşüncemiz asla söz konusu değildir ve olamaz da.
Üniversitelerimiz bizim gözbebeğimizdir, ilim irfan yuvalarıdır ve
gençliğimizin geleceği orada yatıyor. Dolayısıyla, üniversitelerimize, hem
bütçe bakımından hem kadro bakımından, elimizden gelen imkânların azamîsi
kullanılmaktadır, kullanılmaya da devam edilmektedir. Hatta, bırakınız sadece
onaylamayı ayrıca, bu yoğun çalışmama rağmen, üniversiteleri özel olarak gidip
ziyaret ediyorum, sayın rektörlerimizin dertlerini dinliyorum. Elimizdeki
mevcut imkânlarla yapabileceğimizin azamîsini yapmaya devam ediyorum ve buna da
devam edeceğiz.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bir hafta kalmış, daha atanmamış...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - İmzaladım efendim.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Peki; teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben teşekkür ederim.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Başbakanlık Müsteşarı imzalamamış efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben, Maliye Bakanıyım!
Sayın Bulut
"özelleştirme ne durumda, bu konudaki programınızda herhangi bir sapma var
mı" diye sordular. Özelleştirmeyle ilgili çalışmalarımızda herhangi bir
sapmamız söz konusu değil. Bugüne kadar yapmış olduğumuz özelleştirmelerin
bedeli, aşağı yukarı, 750 000 000 doları tutuyor. Bunlar, bilfiil yapılmış olan
özelleştirmelerdir. Biz hazırlıyoruz; ancak, bizim dışımızdaki bazı etkenlere
de hükmedemiyoruz, onlar da bizim irademiz dışında oluyor. Mesela, burada büyük
rakamlar beklentisi içerisinde olan halkımıza da, o rakamları biz 2003'te
maalesef gösteremedik. Sebebi de, bunların içerisinde, en büyüklerinden biri de
Tekeldir. Biliyorsunuz, Tekelin alkol ve sigara bölümleri vardı; alkol bölümünün
satışı tamamlandı, özelleştirilmesi tamamlandı; ama, sigara bölümünde,
beklediğimiz fiyat ile verilen fiyat arasında çok büyük bir fark vardı. Bu
farkı da gözönüne alarak, bizden, bunu nasıl özelleştirmemiz lazım, kaça
satmamız lazım düşüncesiyle de hareket etmemizin beklenmemesi lazım. Evet,
özelleştirmeye niyetimiz tamdır, bu irademizde herhangi bir sapma veya azalma
söz konusu değildir; ama, bunlar milletin malıdır, bu mallarımızı
özelleştirelim derken, bunları yok pahasına da verme niyetinde değiliz. Bunu
bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Özelleştirmelerde büyük
mesafe katettik ve şimdiye kadar birçok işletmemizi özelleştirdik.
"Efendim, birinci özelleştirmeyi yapamadınız, ikincide de istediğiniz
fiyatı bulamazsınız; o zaman ne olacak" şeklinde bize tenkitler
yöneltiliyor.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; burada, bir iki örnek vermek istiyorum. Yeni özelleştirdiğimiz
İstanbul Gübre Sanayii var, Gemlik Azot Sanayii var. Bakınız, İstanbul Gübre
Sanayiini, bundan dört beş ay önce ihaleyle satışa sunmuştuk ve orada bize
verilen fiyat 36 000 000 dolardı. Biz, bu rakamı uygun görmedik; çünkü,
beklentimiz çok daha fazlaydı. İkisinin arasındaki fark çok fazla olunca, ihale
komisyonu, zaten buna cevaz vermiyor. O zaman, ihale komisyonu, bunu iptal
etti, yapmadık. Bir müddet sonra, geçenlerde ihaleyi yaptık bitirdik ve verilen
fiyat 100 500 000 dolar. 36 000 000 dolar nerede 100 500 000 dolar nerede?!
Satamadık diye bir şey yok; satılacak malımız olsun. Biz, malımızın kıymetini
bilen insanlarız, onun idaresine dikkat eden ve onun değerini de yükseltmek
için her türlü çalışmayı yapan kimseleriz, o zihniyetle yapıyoruz.
Daha önce, Trabzon
Limanını satmaya kalktık, 13 000 000 dolar verdiler, vermedik; ikinci ihalede
24 000 000 dolara sattık.
Seka'nın Taşköprü'de
Sigara Kâğıdı Fabrikası var. Onun birinci ihalesinde verilen 4 500 000 dolardı,
vermedik; ikinci ihalesinde, 9 500 000 dolara satmış bulunuyoruz.
Dolayısıyla, satılan
yerler ne oluyor acaba; satılan yerler, tekrar işletmeye açılıyor; hatta, yeni
teknolojilerle, yeniden yapılandırmalarla, modernizasyonla yeniden işlerine
devam ediyor.
Daha bugün, gazetelerin
birinde gördüm; satmış olduğumuz TAKSAN Fabrikasını alan, orada tank üretmeyi
düşünüyor; yeni teknolojik yatırımlar yapmış, bitirmiş, onları düşünüyor. İşte,
Çaycuma'da vermiş olduğumuz kâğıt fabrikası, şimdi, yeni sahibinin elinde, eski
işçileri almak istiyor "gelin burada çalışın, daha fazla işçiye ihtiyacım
var" diyor. Bunları da misal olarak arz etmiş bulundum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süremizi aştık.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Koçyiğit'e, müsaade ederse, yazılı olarak cevap
göndereceğim.
Sorulara cevaplarım
burada bitiyor.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru ve cevap kısmı
tamamlanmıştır.
Şimdi, sırasıyla, onuncu
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
Maliye Bakanlığı 2004
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12- MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2004 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama Lira
01 Genel Kamu Hizmetleri 15 579
395 300 000 000
BAŞKAN - Bu bölüm
üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır; gerekçesiyle birlikte okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Cetvelde gösterilen
değişikliğin aşağıdaki gerekçeyle kabulünü arz ve teklif ederiz.
Eyüp Fatsa Taner Yıldız Mahmut Kaplan
Ordu Kayseri Şanlıurfa
Mehmet Mehdi Eker Ali
Küçükaydın
Diyarbakır Adana
Kurum : Maliye
Bakanlığı
Yıl : 2004
EKLENEN
Kurumsal : 12-01-31-00
Fonksiyonel : 01-1-2-24
Fin : 1
Ekonomik : 05-2
Önerilen miktar : 100 000 000 000
DÜŞÜLEN
Kurumsal : 12-01-31-00
Fonksiyonel : 01-1-2-24
Fin : 1
Ekonomik : 07-1
Önerilen miktar : 100 000 000 000
Gerekçe:
2004 malî yılı bütçe
görüşmeleri sırasında, Atatürk Üniversitesi bütçesinde yapılan değişiklikler
nedeniyle, Maliye Bakanlığı hazine yardımları tertiplerinin bu paralelde
düzeltilmesi amacıyla öngörülmüştür.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
01 bölümünü, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutmaya devam
ediyorum:
Fonksiyonel
Kod
Açıklama Lira
02 Savunma Hizmetleri 1 051 100 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 34 159 900 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 3 493 200 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım
Hizmetleri 7 800 000 000 000
000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2004
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2002
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Maliye Bakanlığı 2002 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Maliye Bakanlığı 2002
Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 21
887 775 170 400 000
- Toplam Harcama : 22 043 750 474 880 000
- İptal Edilen Ödenek : 382 109 758 120 000
- Ödenek Dışı Harcama : 638 718 202 390 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve
Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 100 633 139 790 000
- 1050 S.K.83 üncü Mad.
ve Dış Proje
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden : 99 879 530 000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2002
malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, Maliye Bakanlığı 2004 malî yılı bütçesi ile 2002 malî yılı kesinhesabı
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
2004 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu tasarıları ile 2004
Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının 1
inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve
kesinhesapları ile gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri de
tamamlanmış bulunmaktadır.
B) GELİR BÜTÇESİ
1.- 2004 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/688) (S. Sayısı : 284)
BAŞKAN - Şimdi, 2004 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının gider bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:
2004 MALÎ YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir ve Denge
Gider bütçesi
MADDE 1. - Genel bütçeye
dahil dairelerin harcamaları için bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere 149.858.129.000.000.000 liralık ödenek verilmiştir.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2
nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin
gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 103.309.000.000.000.000 lira olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN- 2 nci maddeye
bağlı (B) cetvelinin bölümlerini
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
(Genel Bütçenin Gelirleri
)
B - C E T V E L İ
KODLAR AÇIKLAMA 2004 YILI BÜTÇE GELİRLERİ
01 Vergi Gelirleri 99 173 000 000
000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Vergi Dışı Gelirler 13 666 247 000
000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Sermaye Gelirleri 899 751 000 000
000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar 2 000 000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL TOPLAM 113
739 000 000 000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler ( - ) 10 430 000 000
000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
NET BÜTÇE GELİRİ 103 309 000 000 000 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2
nci maddeyi, kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3. - Bu Kanunun 1
inci maddesinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinde belirtilen
tahmin edilen gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile
karşılanacaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
selamlıyorum, saygılar sunuyorum.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi bir denge maddesidir. Ben de, bu denge
maddesinden yararlanarak, size, borçların nasıl hızla arttığını, bunun nelere
yol açacağını ve ortaya çıkaracağı sakıncaları anlatmak istiyorum; daha
doğrusu, zaten bildiğiniz bu konuya biraz daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, gider
bütçesinde yer alan ödenekler ile gelir bütçesinde yer alan gelir arasındaki
farkın net borçlanmayla karşılanacağı, bu maddede öngörülmektedir. Bir önceki
yıla göre toplam harcamalar yüzde 14,1; faizdışı harcamalar yüzde 15,6; toplam
gelirler ise yüzde 14,2 oranında artırılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
büyüme dahil, ortalama, TÜFE'nin yüzde 14,4; TEFE'nin yüzde 12,6 ve gayri safî
millî hâsıla deflatörünün yüzde 12,5 oranında arttığını dikkate alırsak, ne
kadar kırılgan bir yapı oluşturduğumuzu anlamamız çok kolaylaşır.
2004 yılı gelir
tahminleri iyimser, harcama tahminleri ise, her zamanki gibi, düşük
tutulmuştur. Kısa bir süre önce konuşan Sayın Kılıçdaroğlu, sosyal güvenlik
kurumlarına aktarılacak kaynağın geçen yılla aynı tutulduğunu ve bunun gerçekçi
olmadığını belirtmişti.
Gene bir başka örnek;
sosyal güvenlik kurumlarında prim tahsilatındaki artışın yüzde 30'lar gibi çok
yüksek bir oranda olacağı öngörülmüştür. Buna karşılık, mahallî idarelerle
ilgili harcama tahmininin ise, seçim yılı olduğu halde ve kaçınılmaz olarak
harcamalarda bir artış öngörülmesi gerektiği halde, 2003 yılıyla hemen hemen
aynı tutulmuştur. Oysa, bütçedışı kamu kesimi dengesinde yer alan sosyal
güvenlik kuruluşları, KİT'ler ve mahallî idareler ve bunların yapılarında
gerçekleşen olumsuzluklar doğrudan doğruya bütçeye yansımakta ve denge
maddesinde yer alan borçlanma miktarını etkilemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, bütçenin denge maddesini etkileyecek olan, ama, bütçede görülmeyen
gelir ve gider kalemleri vardır ve bunlar, getirilen hükümlerle, 2004 yılı
içinde mümkün hale getirilmiştir. Örneğin, Maliye Bakanına yetki verilerek
geçiştirilen 23 üncü madde, 28 inci madde, 45 inci madde ve benzerleri,
bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişki kurulmadan mahsup ve harcama
yapılabileceğini öngörmektedir ve bu konuda da Maliye Bakanını yetkili
kılmaktadır. Garip olan durum, 2002 yılında çıkarılan Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna rağmen, bu hükümlere 2004 yılı
bütçesinde de yer verilmiş olmasıdır. Borçlanmayla ilgili yasa 2002 yılında
kabul edildiği ve Borçlanma İdaresi kurulduğu halde bu hükümlere yer
verilmesinin nedeninin açıklanması gerekir. Kuşkusuz, bu yolla hükümet, bir
yandan daha kolay borçlanma olanağına kavuşmakta, öte yandan da bütçe
denetimini bertaraf edebilmektedir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de, kendi
kabul ettiği hükümlerle, hükümet üzerindeki denetimini daha kısıtlamış
olmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
Sayıştayın 2002 Yılı Hazine İşlemleri Raporunda, bütçeye gelir kaydedilmeyen
işlemlerin dikkate alınması sonucunda 12,4 katrilyon lira faizdışı fazla
verdiği ileri sürülen 2002 yılı bütçesinin, 11,8 katrilyon lira faizdışı açık
verdiği bildirilmektedir. Tıpkı 2003 yılında olduğu gibi 2004 yılı bütçesinde
de faiz dışı fazla, en önemli hedeflerden birisi, hatta en önemlisi olarak
kabul edilmektedir; çünkü, faizdışı fazla verildiği takdirde, borç stokundaki
artış, yani net borçlanma, faiz ödemelerinden daha az olacaktır. Eğer, reel
faiz, büyüme hızıyla aynı düzeydeyse, o takdirde, faizdışı fazla verilmesi borç
yükünü de zamanla azaltacaktır.
Bu durum, açıktır ki,
faizdışı dengenin borç yüküyle ilgili ciddî bir gösterge olması için, tüm gelir
ve gider hesaplarının bütçe içinde gösterilmesini beraberinde getirmektedir.
Örneğin, 2002 yılında, kamu kesiminde iç ve dışborç stoku toplamı 64,8
katrilyon lira artmıştır. 2002 yılı bütçe açığı ise, 40,1 katrilyon Türk
Lirasıdır. Bu durum, bütçeye gelir ve gider kaydedilmeyen kalemlerin varlığını
göstermektedir ve aradaki fark, 24,7 katrilyon lira gibi küçümsenmeyecek bir
miktardır. Gerek gelir tahminlerinde iyimser hedefler benimsenmesi gerek
öngörülen harcama büyüklüklerinin düşük tutulması sonucunda, 2004 yılı
bütçesinde de benzer bir tabloyla karşılaşılması mümkündür.
Hükümet, iç ve dışborç
stokundaki net artıştan çok, iç ve dışdorç stokunun gayri safî millî hâsılaya
oranının önemli olduğunu ileri sürmektedir. Ne var ki, iktidarın görevde
bulunduğu bir yıl içerisinde, içborç stokunun yüzde 25, konsolide bütçe dışborç
stokunun da yüzde 13 oranında arttığı yadsınamaz bir gerçektir.
Maliye Bakanının
sözlerinin aksine, iç ve dışborç stoku net olarak artmıştır; yani, anapara ve
faiz ödemelerinden sonra artmıştır. Kaldı ki, borç çevirme oranına
baktığımızda, yüzde 70-75 olması gereken oranın, ortalama yüzde 90'ın üzerine
çıktığı görülmektedir. Böyle bir durumda da borçların azalması söz konusu
değildir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye gibi sorunları çok olan ve gelişmiş ülkelerle arasındaki gelişmişlik
farkını kapatmak isteyen bir ülkede, bütçe gelirlerinin büyük bir oranının iç
ve dışborç faiz ödemelerine ayrılması doğru değildir, ayrılmamalıdır.
Vasıtalı vergilerin
toplam vergilerin yüzde 70'ine, kayıtdışı ekonominin ise yüzde 65'lere ulaştığı
bir ekonomide, ciddî önlemler alınması gerektiği açıktır. Oysa, bugüne kadar,
bu yönde olumlu bir adım atılmadığı gibi ve önemli bir adım atılmadığı gibi,
tam ters yönde gelişmeler olmuştur.
Hükümetin "vergi
barışı" adı altında hayalî ihracatçıları, sahtekârları, kaçakçıları
affetmesi "nereden buldun" sorusunu sorma olanağını ortadan
kaldırması, esasen, büyük vergi yükü altında olan geniş halk kesimlerini
olumsuz yönde etkileyen vasıtalı vergilerde ek artışlar öngörmesi, ciddî ve
adil bir vergi reformu yapma niyetinde olmadığını göstermektedir.
Kayıtdışı ekonomiyi kayıt
altına almak için ise, bugüne kadar ciddî bir girişim yapılmamıştır. Borçları
borç alarak ödemek, anapara ve faiz ödemelerinden daha fazla borç almak ve bir
yıl içinde iç ve dışborç stokunu net olarak 46,2 katrilyon lira artırmak çözüm
değildir.
Hükümet üyelerinin,
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ve Kıbrıs gibi çok haklı olduğumuz konularda
çelişkili ve savunmamızı olumsuz yönde etkileyen sözler söylemesi, gerekli
tepkileri göstermemesi, Türkiye'nin hiçbir şekilde hak etmediği davranışlar ve
açıklamalar karşısında suskun kalması, en olumsuz raporları bile "objektif
bir değerlendirmedir" diye tanımlaması, Irak olayında olduğu gibi Türkiye
yararına olmayan girişimlere yeşil ışık yakması, büyük ölçüde üst düzey
yetkililerin dışpolitika konularını iyi bilmemesinden kaynaklanmaktadır; ancak,
kuşkusuz, bunda, Türkiye'nin bir borç çıkmazı içinde olmasının da katkısı
vardır ve bu gidiş, mutlaka durdurulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş,
buyurun, sözlerinizi tamamlayın.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Hızla artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak ve bunu yaparken borçları hızla
artırmamak ve bunun getireceği baskılara boyun eğmemek ve gelişmiş ülkelerle
aramızdaki gelişmişlik farkını kapatmak için, sadece, kalıcı ve istikrarlı bir
büyüme yeterli değildir; yatırımları, dolayısıyla büyüme oranlarını yükseltmek
de gereklidir. Maliye Bakanının da konuşmasında itiraf ettiği gibi, hükümetin,
büyüme hızına önem vermemesi ve kalıcı ve istikrarlı daha düşük düzeyde
büyümelerle yetinmesi, Türkiye açısından gerçek bir talihsizliktir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine İlişkin
Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4. - Gider
cetvelinin bölümleri, Analitik Bütçe Sınıflandırmasında fonksiyonlar şeklinde
düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt
fonksiyonlara ayrılır.
26.5.1927 tarihli ve 1050
sayılı Kanun ile diğer kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;
a) "Fasıl ve
bölüm" deyimleri fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b) "Kesim"
deyimi fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) "Madde"
deyimi fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
d) "Tertip"
deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile
ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
e) Borç ödemeleri
yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
İfade eder.
Tahakkuk ettirilecek
giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde
gösterilir, Kesinhesap Kanunu tasarıları da bu düzeyde hazırlanır.
26.5.1927 tarihli ve 1050
sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması
arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye
yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarında alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesine ilişkin olarak, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
4 üncü madde, bütçe
kanunlarının çok klasik bir maddesi. Kamu malî yönetim sistemimizi düzenleyen
1050 sayılı Muhasebi Umumiye Kanununun bugünkü bütçe uygulamasında yer
alabilmesi için, o kanunda yer alan bazı deyimlerin hangi anlama geldiğini
düzenliyor ve yine, sorunların çıkmasına yönelik olarak da, Maliye Bakanına
yetki verici bir düzenleme yapıyor; bu, maddede açık olarak yazılı.
Gerçekte, madde üzerinde
söz almamın temel gerekçesi, Sayın Maliye Bakanımızın, Maliye Bakanlığı ve
gelir bütçeleri üzerinde yapılan değerlendirmelerden sonra kendisinin
eleştirilere cevap vermek amacıyla yaptığı konuşmada yapmış olduğu
değerlendirmeler. Bu değerlendirmeler üzerinde durmak istiyorum.
Maliye Bakanlarımız,
genellikle, rakam konuşurlar, makro değerlendirmeler yaparlar, ekonominin
dengelerini, bütçenin dengelerini değerlendirirler; ama, Sayın Maliye Bakanımız
sayesinde, artık, polemik yapan bir maliye bakanımız da var.
Sayın Maliye Bakanımız
"biz, ne yapıyorsak bilerek yapıyoruz, ne söylüyorsak bilerek
söylüyoruz" dediler ve bu cümlenin devamı olarak da, neleri yaptıklarını
ve neleri yapacaklarını söylediler. Sayın Bakanımız, 2004 yılında vergi yükünü
azaltacaklarını ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar, 2004
yılında genel bütçe vergi gelirlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde
23,6'dır. Bu, Sayın Bakanımızın, bütçeyle beraber Meclise vermiş olduğu
rakamdır. Vergi yükü olarak kullandığımız rakam budur.
2003 yılında, bu rakam,
yüzde 24,3'tür. Gerçekten, 2003 yılından 2004 yılına geçtiğimizde, vergi
yükünde 0,7 puanlık bir azalış var; ama, buraya nereden geldik dersek, 2002
yılı vergi yüküne bakalım: 2002 yılı vergi yükü yüzde 21,8; yani, 2002'deki
yüzde 21,8'lik yük, 2003 yılında yüzde 24,3'e çıkmış; 2004 yılında, buradan bir
miktar azalış var, 23,6'ya iniyor; Sayın Bakanımız da, bunu, müjde olarak
burada söylüyor. Ben, Sayın Maliye Bakanımızdan bunu duymayı beklemezdim.
2002 ekonomide dengelerin
sarsıldığı yıldır denilebilir. 2001 yılına geliyorum, 2001 yılında vergi yükü
yüzde 22,5; 2001 yılı kriz yılıdır denilebilir. 2000 yılına geliyorum,
Türkiye'de istikrar programının uygulamasının ilk yılıdır, hatırlayacaksınız
çok ağır vergiler getirilmiştir; 2000 yılındaki vergi yükü de yüzde 21,1'dir.
Evet, bu oranlardan, 2003 yılında yüzde 24,3'e, 2004 yılında da, buradan bir
miktar azalışla, yüzde 23,6'ya iniyoruz. Sayın Bakanın söylemiş olduğu
"vergi yükünü azaltıyoruz" iddiası budur.
Ayrıca, bu 0,7 puanlık
düşüş nereden geliyor diye bakarsak, karşımıza da şu çıkar: 2003 yılında Ek
Taşıt Vergisi alınmıştır, daha doğrusu iki kez alınmaya teşebbüs edilmiştir,
Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir; Ek Emlak Vergisi alınmıştır ve yine, vergi
barışı olarak isimlendirdiğimiz vergi affından gelen 2,4 katrilyon lira vardır.
2003 yılında, vergi barışından gelecek gelir bir miktar azalmakta ve Ek Taşıt
Vergisi, Ek Emlak Vergisi planlanmamaktadır; Sayın Bakanın söylemiş olduğu
budur. "Müjde, 2004 yılında, Ek Emlak Vergisi ve Ek Taşıt Vergisi
almayacağız..." Vergi yükündeki azalış budur değerli arkadaşlar.
Peki, Sayın Bakanımız
"asgarî ücretten vergi almayacağız" diyor; "zaman içerisinde
vergi almayacağız" diyor. Evet, şimdi, asgarî ücrette neler yapılıyor,
bunlara bakalım. Acil eylem planı, hani, hükümetin, toplumla yaptığı bir
sözleşme olarak anlattığı o ünlü acil eylem planında söylenilen şudur:
"Ücretlilerin yararlandığı özel indirimi, zaman içerisinde, kademeli
olarak artırarak, asgarî ücret seviyesine çıkaracağız; yani, asgarî ücreti
vergidışı bırakacağız." Hükümetin yapmış olduğu ilk iş, temmuz ayında
çıkardığı bir yasayla, özel indirimi kaldırmak olmuştur. Özel indirim, her
ücretlinin, ayda 6 750 000 lira olarak yararlandığı bir indirimdir; bu indirim,
1 Ocak 2004'ten itibaren yoktur. Şimdi, Sayın Bakanımız, asgarî ücreti nasıl
vergidışı bırakacak bilemiyorum; çünkü, asgarî ücretlinin yararlandığı 6 750
000 liralık indirimi kaldırmıştır. Denilebilir ki, biz, ücretlilerin
yararlandığı özel gider indirimini artırdık; yani, bu, fatura, fiş toplamak
suretiyle yararlanılan indirimi artırdık; ikisi ayrı şeylerdir; o, onun yerini
tutmaz. Ayrıca, ona rağmen, kamu çalışanlarında, devlet memurlarında, 2004
yılında, özel indirimden doğan kaybı telafi edecek bir sistemi geliştirdiğiniz
halde, kamu işçilerinde bu yapılmamıştır, özel sektör çalışanlarında bu
yapılmamıştır; ücretlilerin özel indirimi gitmiştir.
Evet, Sayın Bakanımız
"biz, vergileri azaltacağız" diyor. Yarın veya öbür gün, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, hükümetin getirmiş olduğu tasarı görüşülecek. Bu tasarıyla,
Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi, kalıcı hale getirilmektedir.
Bakın, 2003 yılı bütçesi yapılırken, bir defalık -son defa olmak üzere- 2003
yılı sonuna uzatılan bu vergiler, bundan sonra kalıcı olarak vergi sisteminde
yerini almaktadır.
Haberleşme üzerindeki
vergiler kaldırılacaktı, acil eylem planındaki ve hükümet programlarındaki
taahhüt buydu. İşte, size, haberleşme üzerindeki vergi, cep telefonu üzerindeki
vergi; kaldırılmıyor, kalıcı hale getiriliyor.
"Enerji kaynakları
üzerindeki finansman amaçlı vergiler azaltılacaktır." Bu, hükümet
taahhüdü, hükümet programlarında var. Enerji kaynaklarına bakın, akaryakıt
ürünleri üzerindeki vergi yükünde Avrupa Birliği ortalamalarının nasıl üzerine
çıktığımızı görün.
"Mükellefler bütün
giderlerini kaydedecektir" diyor Sayın Bakanımız. Ben, gerçekten, Sayın
Bakanımızın bunları nasıl telaffuz ettiğini, nasıl bu kürsüden söylediğini
bilemiyorum. Mükelleflerin bütün giderlerini kaydedebilmesi yönünde, hükümetin
yapmış olduğu bir düzenleme yoktur, getirmiş olduğu bir tasarı yoktur. Sadece,
serbest meslek kazançlarına ilişkin olarak, birkaç gün sonra görüşülecek olan
tasarıda bir miktar kapsam genişlemesi vardır. Bu kapsam genişlemesinin bir
bölümü de, daha evvel, Gelirler Genel Müdürlüğünün muktezalarıyla ve yargı kararlarıyla
zaten sağlanmıştı, o kapsam bir miktar daha genişletilmektedir. Şimdi
düzenlenmek istenen husus budur; ama, Sayın Bakanımızın verdiği mesaj, bütün
mükellefler bütün giderlerini kaydedeceklerdir. Sayın Bakanım, söylüyorum; bu
tasarıyı getirin, biz bunu destekliyoruz. Bu konuyu, hemen, öbür gün Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülecek olan tasarıyla getirirseniz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, buna destek vereceğiz.
Değerli arkadaşlar, biz,
hükümetten, özellikle de Sayın Maliye Bakanımızdan, bütçe görüşmeleri sırasında
daha düzgün bilgiler, daha düzgün rakamlar sunmasını beklerdik; ama, Sayın
Bakan burada söylediklerinin, hükümet olarak, tam tersini yapmaktadır. Bugüne
kadar, bunun uygulamalarını gördük. Bütçe konusunda söylemiş olduğu, gelişmiş
ülkelerde, bütçeler ekonomiden çok daha küçük pay almaktadır söylemini, biraz
sonra söz alacak bir arkadaşımız değerlendirecektir.
Sözlerimi bitirmeden,
birkaç cümleyle yatırım konusuna değinmek istiyorum. Sayın Bakanın "biz,
ekonomide özel sektörün büyümesi devletin küçülmesini istiyoruz" şeklinde
bir açıklaması oldu. Bu, gerçekte yatırımlarda 2003 ve 2004 yıllarında meydana
gelen dramatik düşüşün sığınılan bir açıklaması; çünkü, bütçe dengeleri
tutmayınca, faizdışı harcamalar artınca, bunu karşılayacak tasarrufu yatırım
harcamalarını kısmak suretiyle hükümet yapmıştır; 7,9 katrilyon lira olarak
planlamıştır 2003 yılı yatırımını hükümet, bunu 6,5 katrilyon lira olarak
revize etmiştir, belki de 6,5'in daha altında gerçekleşecektir 2003 yatırımı.
Biz yatırım azalıyor dedikçe, Sayın Bakanımız da "biz, ekonomide devleti
küçültüyoruz" şeklinde, maalesef, bir mazeret göstermektedir. Gerçekte,
bütçe dengelerinin tutmaması nedeniyle yatırım harcamaları azaltılmaktadır.
Bunları Genel Kurulun bilgisine sunmak için söz aldım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
4 üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5. - a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile
verilen ödeneğin dağılı-mı (A),
b) Özel hükümlerine göre
2004 yılında tahsiline devam olunacak Devlet gelirleri (B),
c) Devlet gelirlerinin
dayandığı temel hükümler (C),
d) Kanunlar ve
kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (Ç),
e) Bazı ödeneklerin
kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),
f) Gelecek yıllara geçici
yüklenmelere girişmeye yetki veren kanunlar (G),
g) 10.2.1954 tarihli ve
6245 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat miktarları
(H),
h) Çeşitli kanunlara göre
bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),
ı) Ek ders, konferans ve
fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin miktarı (K),
j) 11.7.1982 tarihli ve
2698 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
idare edilecek okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları
öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),
k) 7.6.1939 tarihli ve
3634 sayılı Kanun uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
1. Hayvanların alım
değerleri (O),
2. Motorlu taşıtların
ortalama alım değerleri ile günlük kira
bedelleri (P),
l) Kurumların 2004
yılında 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun uyarınca edinebilecekleri
taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azami satın alma
bedelleri (T),
İşaretli cetvelde
gösterilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
CHP Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in söz isteği var.
Buyurun Sayın Kepenek.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA YAKUP
KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, değerli izleyenler; üzülerek, bir yanlışı düzeltmek
için söz aldım, söz almak niyetinde değildim. Üzüntüm şundan: 18 Aralıkta,
geçen perşembe günü burada toplandığımız zaman, hemen hemen bütün masalarda
Maliye Bakanlığının yıllık ekonomik raporu vardı. Çok teşekkür ederiz. Yılların
birikimiyle yayımlanan bir rapordur bu ve çok değerlidir, kullanılır.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakan çıktı "biz, millî gelir içindeki vergi yükünü, devletin payını adım
adım azaltıyoruz. Gelişmiş ekonomiler de bunu yapıyor. Ekonomik gelişme bu
demektir. Özel sektörün boğulmaması, nefes alması için devleti küçültmek
gerekir, biz de bu yoldayız" dedi.
Değerli arkadaşlar, bu
sözler, aynı Bakanlığın yıllık raporunun 84 ve 85 inci sayfalarıyla tamamen
ters; tekrar ediyorum, tamamen ters. Nasıl terstir, söyleyeyim.
Avrupa Birliği
ülkelerinde ortalama vergi yükü, ulusal gelirin yüzde 30'u dolayındadır. Bu
oran, bizde yüzde 25'lerdedir, dolayısıyla, bir 5 puan daha artırmak lazım.
İkincisi, bunun içerisine
sosyal güvenlik (Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SKK) primlerini de katarsınız,
Avrupa'da bu oran yüzde 42,5; bizde yüzde 27,9'dur; daha çok yol almamız lazım.
Üçüncüsü -Sayın Bakan
yine yanılıyor veya yanıltılıyor- gelişmiş ülkelerde, gelişmiş ekonomilerde bu
oran -1975'ten bu yana rakamlar burada var- artıyor, artma eğilimi gösteriyor,
azalmıyor; dolayısıyla, bu derece yanılgı ve yanlışın burada söylenmesi doğru
değildir.
Burada bir mantık oyunu
da var. Örneğin, Danimarka'da vergi yükünün ulusal gelirin yarısına yakın
olması, yüzde 50'ye yakın olması, Danimarka'da ekonominin devletin elinde
olduğu anlamına gelmez. Sayın Bakan bu varsayımıyla, zaten baştan yanlış
yapıyor. Danimarka'da tarım, sanayi, hizmet kesimleri devletin elindedir demek
değildir yüzde 47-50 vergi payının alınması Danimarka Hükümetince. Bu büyük
yanlışın burada düzeltilmesi gerekiyor.
Gelişmiş ekonomilerde
devletin vergilerle aldığı pay adım adım artıyor; onun için oralarda ekonomi
sağlamdır, onun için oralarda maliye sağlamdır, onun için oralarda hükümetler,
ikide bir, IMF'nin kapısını çalmaz, onun için adam gibi olurlar.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- İlave vergiler mi koyalım?
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Evet, zenginden daha çok vergi alın, faizden vergi alın, faizci demesinler,
yoksa, faizci derler. Faizden doğru vergi alın, repodan vergi alın, zenginden
vergi alın; yoksulu, asgarî ücretliyi daha fazla ezmeyin. Eğer, görevinizi
yapacaksanız, akaryakıttan değil, ÖTV'den, KDV'den değil, hortumculardan alın.
Şimdi, Sayın Bakanın
söyledikleriyle ilgili olarak, birkaç noktaya daha üzülerek, değinmek
zorundayım.
Önce şunu söyleyeyim
Sayın Bakan: Siz, verilen -laf atmayı bırakın şuna yanıt verin- bilgilerde kimi
yanlışlar var, yanlışlardan biri şudur: Siz çıktınız, burada "dönemimizde
işsizlik azaldı" dediniz.
Değerli arkadaşlar, bu
doğru değil; niçin doğru değil; çünkü, geçen senenin üçüncü çeyreği ile bu
yılın üçüncü çeyreği arasında, bir yılda -iyi dinleyin- işgücüne katılma oranı;
yani "ben iş istiyorum" diyerek, piyasaya çıkıp, iş arayan kişilerin
toplam sayı içindeki oranı yüzde 52,5'ten yüzde 50,5'e düşürülüyor; yani, bir
yılda 2 puan azaltılıyor. Bu iddianın hiçbir bilimsel dayanağı olamaz, hiçbir
doğru gerekçesi olamaz, hiçbir geçerliliği olamaz. Öyle olunca ne oluyor;
işgücü piyasasına çıkan nüfus sayısı, 25 247 000'den 24 739 000'e indiriliyor;
yani, 500 000 kişi, resmen, sayının dışına atılıyor. O zaman da işsiz sayısı
geçen yıla göre düşük görünüyor. Şimdi, bu, yanlış. Bu yanıltılmadan, bu
yanılgıdan kurtulun. Dolayısıyla, resmî belgelere göre, işsiz sayısı, eğer bu
varsayım geçerli değilse, 3 000 000'un üstüne çıkar.
Sayın Bakan, birileri
sizi yanıltmasın; siz, Maliye Bakanısınız.
Bir şey daha var, o da
şu: Yine, bu topluma dönüp "işgücü verimliliği yüzde 8,5 arttı"
diyorsunuz. Bu sayı da, hiçbir bilimsel ölçüye, bulgulara dayanamaz.
Yine, konuşmanızda,
küreselleşmenin yarattığı yoksulluktan bahsettiniz, çok saygı duydum, çok
önemsedim "dünya nüfusunun şu kadar milyarı yoksulluk sınırının altında, 2
dolarla yaşıyor" dediniz; çok güzel şeyler. Peki, aynı mantığı, aynı
kurguyu ülkemize taşıyıp kaç kişinin açlık sınırının altında yaşam sürmekte
olduğunun, örneğin "12 000 000" sözcüğü doğru mu değil mi; Türkiye'de
bu gece 12 000 000 insanımız açlık sınırının altında bir gelirle mi yatağa
girecek; bunun yanıtını, bütçe nedeniyle, burada vermek zorundayız, hepimiz
vermek zorundayız; bu önemlidir. Dünyadan bahsederken evimizi doğru
düzenlemeliyiz.
Sayın Maliye Bakanının
kullandığı sayılar önemlidir, gerçeği, yalnız gerçeği yansıtmalıdır; yanıltıcı,
yanlış sayılar ekonomide güveni sarsar. Siz köşe başındaki ilçe başkanı
değilsiniz, siz Maliye Bakanısınız, sizin verdiğiniz sayılar güven verici
olmalıdır.
Son olarak bir noktaya
daha değineyim. Değerli arkadaşlar, benim çocukluğumda, o dönemin Maliye Bakanı
bir eleştiri üzerine kürsüye çıkmış ve demişti ki: "İnsaf edin, bu
memlekete Adam Smith de gelse ancak benim kadar liberal olur; yani, piyasa
ekonomisinden yana, serbestiden yana olur." O günlerde ünlü mizah üstadı
Aziz Nesin "Zübük" diye bir gazete çıkarıyordu, ertesi gün o
gazetenin manşeti "Ekrem Smith" idi. Ben, Sayın Maliye Bakanına, Adam
Smith'in ekonomi bilimini kurarken koyduğu maliyenin temel ilkelerini; yani,
verginin artan oranlı, ekonomiyi geliştirici -yani, yumurta gelecek tavuğu
öldürmemek gerektiğini- ekonomiyi canlandırıcı olması gerektiğini Smith'ten ve
bundan örnek vererek hep vurgularım; ama, korkarak, üzülerek şunu belirteyim:
Sayın Bakan Timurvari vergilerde ısrar edecek gibi görünüyor; o zaman da
kendisine -baştaki konuşmamda da söyledim-
birileri kalkar "Timur Kemal" derse, bunun kabahati bizde olmaz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
5 nci madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır; ancak, madde üzerinde 2 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce, geliş
sırasına göre, sonra da, aykırılık derecesine göre okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesine bağlı "E"
işaretli cetvelin 1 inci sırasında yer alan hükme, "... kuruluşlara"
ibaresinden sonra gelmek üzere parantez içinde aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İbrahim
Köşdere |
Zeki
Karabayır |
Halide
İncekara |
|
Çanakkale |
Kars |
İstanbul |
|
Ahmet
İnal |
Mustafa
Öztürk |
|
|
Batman |
Sinop |
|
"(T.C. Ziraat
Bankası A.Ş.'ne, T.Halk Bankası A.Ş.'ne ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı uyarınca, ödemeleri T.C. Ziraat Bankası A.Ş. kanalıyla yapılmak üzere
Tarım Kredi Kooperatiflerine)"
Gerekçe:
Uygulamada sıkıntı
yaşanmaması amacıyla (E) işaretli cetvelin 1 sırasında belirtilen kuruluşların
metin içerisinde açık bir şekilde yer almasını teminen bu düzenleme
önerilmektedir.
Söz konusu düzenleme
gelir azaltıcı veya gider artırıcı bir düzenleme değildir.
BAŞKAN- Şimdi, ikinci
önergeyi okutuyorum, ki, bu, en aykırı önergedir; işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesine bağlı "E"
işaretli cetvelin 9 uncu sırasında yer alan "...sosyal yardım zammı
borçlarını" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Zeki
Karabayır |
İbrahim
Köşdere |
Ahmet
İnal |
|
Kars |
Çanakkale |
Batman |
|
Halide
İncekara |
Ali
İhsan Merdanoğlu |
|
|
İstanbul |
Diyarbakır |
|
"ve 17.7.1964
tarihli ve 506 sayılı Kanunun Ek 36 ncı, 23.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı
Kanunun 6 ncı, 21.10.1998 tarihli ve 4382 sayılı Kanunun 3 üncü maddeleri
gereğince Hazine tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılması gereken
ödemeleri"
Gerekçe:
506 sayılı Kanunun ek 36
ncı, 4325 sayılı Kanunun 6 ncı, 4382 sayılı Kanunun 3 üncü maddeleri gereğince
Hazine tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılması gereken ödemeler 2003
yılına kadar Sosyal Sigortalar Kurumunun finansman ihtiyacının karşılanması
amacıyla Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan transfer kalemlerinden mahsup
edilmek suretiyle gerçekleştirilmekteydi.
2003 malî yılı bütçesiyle
birlikte (2004 malî yılı bütçesi de dahil) Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılan
transferlere ilişkin ödenekler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinde
yer almakta olup, yukarıda sayılan kanunlar gereğince Hazinece karşılanması
gereken ödemelerin anılan bütçe kaleminden mahsuplaşma yoluyla
gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Söz konusu düzenleme
gelir azaltıcı veya gider artırıcı bir düzenleme olmayıp sadece mahsuplaşmaya
imkân veren bir düzenlemedir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci önergeyi
tekrar okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesine bağlı "E"
işaretli cetvelin 1 inci sırasında yer alan hükme, "... kuruluşlara"
ibaresinden sonra gelmek üzere parantez içinde aşağıdaki ibarenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Köşdere (Çanakkale) ve arkadaşları
"(T.C. Ziraat
Bankası A.Ş.'ne, T.Halk Bankası A.Ş.'ne ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı uyarınca, ödemeleri T.C. Ziraat Bankası A.Ş. kanalıyla yapılmak üzere
Tarım Kredi Kooperatiflerine)"
Gerekçe:
Uygulamada sıkıntı
yaşanmaması amacıyla (E) işaretli cetvelin 1 sırasında belirtilen kuruluşların
metin içerisinde açık bir şekilde yer almasını teminen bu düzenleme
önerilmektedir.
Söz konusu düzenleme
gelir azaltıcı veya gider artırıcı bir düzenleme değildir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 5
inci maddeyi, kabul edilen 2 önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip, harcama ve
gelir kalemleri açılması
MADDE 6. - İlgili
mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde bütçenin ekli (A)
işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir
kodları açmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri;
yeni tertip, harcama ve gelir kalemleri açılmasıyla ilgili 6 ncı madde üzerinde
söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Bu maddeye göre, hizmetin
gerektirdiği hallerde, Maliye Bakanına yeni tertip ve harcama kalemleri
açılması yetkisi tanınmaktadır. Bu madde, önceki yıllarla karşılaştırdığımız
takdirde, öneminin giderek artmakta olduğu bir madde şeklinde ortaya çıkıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu nedenle, 2003 yılı bütçesinde gelir ve yatırım boyutunun ne
kadar sıkıntılı bir noktada olduğunu düşünerek, izin verirseniz, bu maddeyle
ilgili olarak, bu maddeden yararlanarak, 2004 yılıyla ilgili gelir boyutuna değinmek
istiyorum.
Öncelikle, 2003 yılında,
AKP'nin, eski yıllarla kıyaslanmayacak ölçüde büyük ve ağır bir vergi
seferberliğine girişmiş olduğunu dikkatlerinize sunuyorum. Gerçekten, AKP
İktidarının birinci yılında -bağışlayınız beni, sanki, Deli Dumrul örneği bir
uygulama Türkiye'de egemen kılınmak isteniyor. Hikâyeyi biliyorsunuz- Deli
Dumrul ve arkadaşları, suyu çekilmiş, kurumuş bir derenin üzerinde inşa edilmiş
köprünün başını tutmuşlar, köprüden geçenden 10 akçe, köprüyü kullanmayıp da
kuru dereden geçenlerden 20 akçe alıyorlar; 20 akçeyi alırken de, vatandaşa bir
ton sopa çekiyorlar.
Bakıyoruz, Sayın Maliye
Bakanımızdan ne kaçan kurtulabiliyor, ne uçan! İşi espriye boğmayı istemiyorum.
2003 yılındaki yeni vergi kalemlerine bakıyoruz. Yeni vergi kalemleri icat
edilmedi mi; geçmişe yönelik vergi kontrolü tehditleriyle, bir bakıma vergi
sağması uygulamalarına girişilmedi mi; çift vergi uygulamasına girilmedi mi?..
Burada ayrıntıya girmek
istemiyorum. Vatandaşa, tabiî ki, kayıt içindeki vatandaşa, halk deyimiyle,
alışılmış deyimle, kafesteki kazlara nasıl bakılıyorsa, sanki, o şekilde
bakılıyor ve 2003 yılında, ne yazık ki, kafesteki kazları yolabildiğince
yolmaya dönük bir vergi politikası, vergi uygulaması yaşandı. Vatandaşın elinde
avucunda, kolunda, bileğinde, koynunda ne varsa vergi olarak alınıyor. Böylece
ne oluyor; vergi yükü, dayanılması güç boyutlara tırmanıyor.
Peki, ne elde ediliyor,
hangi vergi gelirleri ne kadar artıyor diye baktığımızda, şöyle bir manzarayla
karşılaşıyoruz: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılında, vergi
gelirlerinin gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 24,3 olarak gerçekleşmesi
bekleniyor; ama, bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 11,4
oluyor. Yani, vergiye ne kadar yüklenirseniz yükleniniz, Türkiye'nin, bu millî
gelir düzeyinde, bu vergi sistemiyle ve böylesine dar bir vergi mükellefi
tabanında vergi gelirlerini daha fazla artırmanız kesinlikle mümkün olmaz.
Gelirler konusunun daha
somut bir şekilde ortaya konulması gerekirse, şunları söyleyebiliriz: 2003
Ocak-Eylül döneminde, konsolide bütçe gelirleri 71,8 katrilyon Türk Lirası
olarak gerçekleşmiştir. Bu gelir toplamının 60 katrilyonu vergi geliridir;
yani, 2003 yılında, konsolide bütçe gelirlerinin yüzde 84'üne yakın vergi
toplayabilmişiz. İşte, bu tablo, ciddî bir vergi reformuyla birlikte, kayıtdışı
ekonomi üzerine gidilmesini, bir bakıma, zorunlu kılmaktadır. Sayın
Bakanımızın, bu konuyu, hem de iddialı bir şekilde, bu kürsüden dile getirmiş
olmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; kayıtdışı ekonomi, ülke ekonomisinin, hatta, toplumsal
yaşamımızın önemli sorunlarından biri olarak varlığını uzun zamandan bu yana
sürdürüyor. Bu önemli sorunun iki ayağı bulunuyor. Bu iki ayağını da dikkate
alan çalışmalara, tedbirlere, önlemlere yönelemez isek ve biraz sonra anlatmaya
çalışacağım birçok alanda eşanlı birtakım politikalara yönelemez isek,
kayıtdışı ekonomiyle mücadele etmemiz ya da kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına
almamız son derece zor olacaktır.
Sorunun iki ayağı
bulunuyor dedim. Birincisi, kayıtdışı sermaye, buna bağlı olan kayıtdışı gelir
ya da kayıtdışı kâr; ikincisi ise, kayıtdışı istihdamdır, yani, kaçak
işçiliktir. Yapılan hesaplamalara göre, ulusal gelirimizin yüzde 60'ı dolayında
bir yükümlülüğe eşdeğer bir malî kaynak kayıtların dışında kullanılmaktadır.
2003 yılı millî geliri 357 katrilyon olarak tahmin edilmektedir. Buna göre,
kayıt dışındaki kaynağın 214 katrilyon, yani, yaklaşık 143 milyar dolar
civarında olduğu ortaya çıkıyor. Bu büyüklüğü daha anlaşılabilir bir duruma
getirmek için uluslararası karşılaştırma yaparsak, şunu görüyoruz: Türkiye
ekonomisi, gayri safî millî hâsılanın büyüklüğü açısından dünyada en büyük 20
ekonomiden biri olarak ortaya çıkıyor; ancak, kayıtdışı ekonominin mutlak
büyüklüğü açısından, neredeyse, dünyanın 3 üncü büyük ülkesi konumunda
bulunuyor.
Türkiye'de, toplam vergi
gelirinin ulusal gelir içindeki payı 2003'te yüzde 25'ler civarında tahmin
ediliyor. Buna göre, az önce değindiğim 214 katrilyonluk kayıtdışı ekonomi
değerinde, yaklaşık 54 katrilyonluk potansiyel bir vergi geliri kaynağı söz
konusu demektir. Bu miktar, 2003 yılı tahminî bütçe açığından yaklaşık 13
katrilyon Türk Lirası daha fazladır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yani, ciddî bir vergi reformuyla bir yandan vergi tabanını
genişletirken, diğer yandan da kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine alacak önlemleri
uygulayabilmiş olsaydık, 2003 yılında bütçe açığı ortadan kalkacaktı, aksine,
yaklaşık 13 katrilyon 8 700 000 000 dolar bütçe fazlası olacaktı. Ne güzel rüya
değil mi? Kayıtdışı ekonominin önemine dikkatinizi çekmek için, böylesine, rüya
da olsa bir gerçeği, rüyada da olsa bir gerçeği sizlerle paylaşmak istedim.
Öte yandan, kayıtdışı
ekonominin ikinci ayağını oluşturan, kayıtdışı istihdama gelince, bunun,
özellikle, Türkiye'ye özgü olarak, iki bölümden oluştuğunu tespit ediyoruz.
Biri, salt kayıtdışı istihdamdır, yaygın deyimiyle kaçak işçiliktir; ikincisi
ise, kayıt içindeki kaçakçılıktır. Bu nasıl oluyor diye sorarsanız, bunu söyle
açıklayabilirim: SSK'ya tabi çalışanların önemli bir bölümünde de ele geçen net
ücrete tekabül eden brüt tutarların oldukça altında vergi ve sigorta primi
ödendiği gözlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.
Sayın Başkan, kayıtdışı
ekonomiyle ilgili neler yapılabilir konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
önlemlerimizi, düşündüklerimizi sizlerle paylaşarak sözlerimi toparlamak
istiyorum.
Bir kere "kayıtdışı
nasıl kayıt altına alınabilir" sorusunu, daha doğru bir ifadeyle
"nasıl en aza indirilebilir" şeklinde düzeltmemiz lazım; çünkü,
bugün, Amerika'da da, İsviçre'de de kayıtdışı ekonominin varlığına rastlıyoruz.
Bize göre, şunların
yapılması gerekiyor: Birinci olarak, herkesin ve her kesimin vergi mükellefi
yapılacağı bir vergi sistemi bir an önce getirilmelidir. Ülkede, milyonlarca
mükellef kayıt dışında bulunuyorsa, kayıtdışılığı önlemek mümkün olamaz. Bu
bağlamda, vergilemedeki istisna ve muafiyetlerin en aza indirilmesi gerekiyor.
Yine, getirilecek vergi sisteminde vergi yükü düşürülmeli, vergileme daha
yaygın, daha geniş bir tabana oturtulmalıdır; aynı zamanda, etkin, güçlü bir
vergi yönetimi oluşturulmalıdır.
İkinci olarak, kayıt
dışındaki kaynakları kayıt sistemine nasıl çekebileceğimize yönelik yeni bir
yatırım politikasının ve yeni bir teşvik sisteminin Türkiye'de düşünülmesinin,
yalnız ve yalnızca kayıtdışı ekonomiye yönelik olarak düşünülmesinin gerekli olduğuna
inanıyoruz.
Üçüncü olarak, kayıtdışı
istihdamı azaltmak için, istihdam üzerinden alınan vergiler ile sosyal sigorta
primleri düşürülmelidir. Bugün, net asgarî ücretten yüzde 89-95 oranında bir
meblağ, vergi ve SSK primi olarak ödenmek mecburiyetindedir. Net asgarî ücret
226 000 000 Türk Lirasıyken, vergi ve prim kesinti toplamı 201 000 000 Türk
Lirasıdır. Böylesine çarpık, böylesine ağır bir tablonun dünyanın hiçbir
ülkesinde bulunmadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Tütüncü,
son cümleniz için açıyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)-
Son cümle...
İki önlem var Sayın
Başkanım. Katkıda bulunmak istiyoruz hükümete. İki önlem var. İzin verirseniz,
onu da söyleyip sözlerimi toparlamak istiyorum.
Dördüncü olarak,
Türkiye'de yeniden yapılandırılan İŞKUR aracılığıyla, işsizlikle mücadele için
kapsamlı, ciddî bir program yürürlüğe sokulmalıdır. İŞKUR'un elinde 8,5
katrilyon Türk Liralık kaynak bulunuyor. Bunların bir bölümü, gençlerimize
beceri kazandırma, meslek öncesi, mesleğe yöneltme eğitim programlarına mutlaka
ve mutlaka tahsis edilmelidir.
Beşinci ve son olarak,
kayıtdışı ekonomiyi önlemeye dönük olarak, finans piyasalarıyla ilgili pratik
bazı önlemler uygulamaya konulmalıdır. Bu çerçevede, hamiline çek uygulamasının
mümkün olduğunca kaldırılması, daha yüksek miktarlardaki ödemelerin bankalar
sisteminden geçirilmesi gibi birçok pratik önlem düşünülebilir.
Başka konular da var,
başka söylemek istediklerimiz de var bu konuda; ancak... Sayın Başkan, size,
müsamahanızdan dolayı teşekkür ediyorum. Bu 6 ncı maddenin ülkemize, Maliyemize
hayırlı olmasını diliyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
6 ncı madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Malî Politikaya İlişkin
Hükümler
Bütçe politikası ve malî
kontrol
MADDE 7. - Maliye Bakanı,
tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikası yürütmek, belirlenen makro
ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek ve malî kontrol sağlamak
amacıyla;
a) Kamu istihdam
politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye,
b) Harcamalarda azami
tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri tespit etmeye,
c) Giderlerle ilgili
ödeneklerin dağıtım ve kullanımını belli esaslara bağlamaya,
d) Gelir ve giderlere
ilişkin kanun ve diğer mevzuatla belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek
üzere standartları tespit etmeye ve sınırlamalar koymaya,
e) Yukarıda belirtilen
hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri
yapmaya ve tedbirleri almaya,
Yetkilidir.
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Ayrıntılı harcama
programları ve ödeneklerin kullanımı
MADDE 8. - a) Bütçe
Kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödenekler, Maliye Bakanlığınca
belirlenecek ilkeler ve serbest bırakma oranları dahilinde kullanılır.
Kamu kurum ve
kuruluşlarının yıl içinde gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetler için
bütçelerinde yer alan ödeneklerin kullanımının önceden plânlanabilmesi amacıyla
ödenek kullanımının ayrıntılı bir harcama programına bağlanması Maliye
Bakanlığı tarafından istenebilir.
Maliye Bakanı tarafından
ödenek kullanımının ayrıntılı harcama programına bağlanmasının uygun görülmesi
halinde, belirlenen serbest bırakma oranları üzerinde ve bu harcama programı
dışında harcama yapılamaz.
İdareler bütçelerinde yer
alan ödenekleri belirlenecek ilkeler, serbest bırakma oranları ve ayrıntılı
harcama programları dahilinde, Kalkınma Plânı ve Yıllık Programda öngörülen
hedefleri ve hizmet önceliklerini göz önünde bulundurarak, tasarruf anlayışı
içinde kullanmakla yükümlüdürler.
b) Bütçeden yardım alan
bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kurumları, hizmetleri ile
ilgili aylık harcama programlarını, vize edilmek üzere en geç 31.1.2004
tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar vize edilmeden
Maliye Bakanınca izin verilenler dışındaki ödenekler kullanılamaz. Kurum ve
kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına bildirirler.
Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını
aylık harcama programını göz önünde bulundurarak kontrol eder ve buna göre
uygulamaya yön verir.
c) Bütçe Kanunlarına ekli
(A) işaretli cetvellerdeki (06) sermaye giderleri tertiplerinde yer alan
ödeneklerin % 2'si iptal edilmiştir.
Bu iptal ile ilgili bütçe
işlemlerini gerçekleştirmeye ve bu işlemler sonucu doğacak Hazine yardımı
fazlalarını iptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Gelir ve giderlerin
izlenmesi, analitik bütçe sınıflandırması ve performans esaslı bütçe uygulaması
MADDE 9. - a) Devletin
tüm gelir ve giderleri ile borç ve malî imkânlarının tespiti, takibi ve
denetiminin yapılabilmesi amacıyla; genel bütçeye dahil dairelerle katma
bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar,
belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar, il özel idareleri, bütçeden yardım
alan kuruluşlar, kamu iktisadî teşebbüsleri ile diğer kamu kurum ve
kuruluşları, gelir ve gider tahminlerini, malî tablolarını, birbirleriyle olan
borç ve alacak durumlarını, personele ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri
Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve süreler dahilinde vermekle yükümlüdürler.
Maliye Bakanı bu bent
kapsamına giren kurum ve kuruluşlardan, her türlü malî işlemleri ile ilgili
bilgi, belge ve hesap durumlarını almaya; bu belge ve hesap durumları ile
borçlanma ve borç ödeme imkânları üzerinde inceleme yaptırmaya, programlarına
uygun harcama yapmayan ya da bilgi, belge ve hesap durumlarını ibraz etmeyen
idare, kurum ve kuruluşların bütçe ödenekleri ile ilgili gerekli önlemleri
almaya, bu maksatla gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan
önlemlerin uygulanmasını istemeye yetkilidir.
b) Döner sermayeler,
bütçe içi ve dışı fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik
kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz
kurul, üst kurul ve diğer kurum ve kuruluşların (kamu iktisadî teşebbüsleri
hariç) uygulayacakları analitik bütçe sınıflandırması ile muhasebe sistemi ve
standartlarının belirlenmesine, bu sistem ve standartların geliştirilmesine ve
birlikte veya ayrı ayrı uygulatılmasına ilişkin her türlü çalışmayı yaptırmaya
ve pilot uygulama yapacak kurum ve kuruluşları veya bunların birimlerini
tespite Maliye Bakanı yetkilidir.
c) Performans esaslı
bütçe uygulamasının gerçekleştirilebilmesi bakımından; kamu kurum ve
kuruluşlarında pilot uygulamalar yapmaya, bu amaçla tahsis edilen ödeneklerin
kullanımında yeni esas ve usuller tespit etmeye ve ilgili malî mevzuatın
uygulanması konusunda düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, oylama sırasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Oylama sırasında
karar yetersayısını arayacağım.
Şimdi, 9 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Belli yetersizliği... Biraz ciddiyet olsun, katılım olsun; bütçe görüşülüyor...
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler...
Sayın Grup
Başkanvekilleri, bütçe görüşmelerini
yapıyoruz...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayımız yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 16.35
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Enver YILMAZ
(Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının müzakerelerine devam ediyoruz.
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/688) (S. Sayısı : 284) (Devam)
2. - 2002
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372, 3/373) (S. Sayısı : 286) (Devam)
3. - 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285) (Devam)
4. - 2002
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S. Sayısı : 287) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
9 uncu maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi 9 uncu maddeyi
tekrar oyluyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kamu haznedarlığı
MADDE 10. - Genel bütçeye
dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler,
il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar, özel kanunla
kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve bu maddede sayılanların bağlı ortaklıkları, müessese ve
işletmeleri ile birlikleri (kamu bankaları, özel kanunla kurulmuş kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile kefalet ve
yardımlaşma sandıkları hariç) kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan
bütün kaynaklarını T.C. Merkez Bankası veya muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası
nezdinde kendi adlarına açtıracakları Türk Lirası cinsinden hesaplarda
toplarlar.
Bu kurumlar tahakkuk
etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yaparlar.
Kamu kaynaklarının bu
madde hükmüne aykırı şekilde değerlendirilmesinden elde edilen nemalar genel
bütçeye gelir kaydedilir.
İlgili kamu kurum ve
kuruluşlarının yetkilileri ile saymanlar, yukarıda bahsi geçen hükümlerin yerine
getirilmesinden şahsen ve müteselsilen sorumludurlar.
Haznedarlıkla ilgili
yukarıdaki fıkraların uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
kaynaklar, kurumlar ve bankalar itibarıyla istisnalar getirmeye, Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanının müşterek teklifi üzerine
Başbakan yetkilidir.
Diğer kanunların bu
maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
Gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekler
MADDE 11. - a) Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde; ilgili mevzuatının gerektirdiği
harcamalar için "Personel Giderleri" ile "Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili tertiplere, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten
aktarma yapmaya,
b) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2004
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 2004 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya
yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan
ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere söz konusu projelere ilişkin mevcut veya
yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
c) Kur Farklarını
Karşılama Ödeneği:
Yurt dışında kuruluşu
olan genel bütçeye dahil dairelerin (01), (02), (03) ve (05) ekonomik sınıflandırma
kodunda yer alan ve yurt dışındaki kuruluşlar için döviz olarak kullanılması
gereken ödenekleriyle, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin
uluslararası kuruluşlara yapacakları ödemelere ilişkin ödeneklerin yabancı para
karşılıklarını sabit tutmak ve 31.12.2003 tarihindeki kurlar ile transfer
anındaki kurlar arasındaki farkı karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.2 tertibinde yer alan ödenekten ilgili
kuruluşların mevcut tertiplerine aktarma yapmaya,
d) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, bütçelerin mevcut veya yeniden
açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan
(Hazine Müsteşarlığı bütçesinin (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodunda yer
alan tertipleri hariç) tertiplere, çok acil ve zorunlu hallerde Yüksek Planlama
Kurulu kararı alınmak kaydıyla (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodunda yer
alan tertiplere aktarma yapmaya,
(e) İlama Bağlı Borçları
Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 tertibinde yer alan ödenekten, genel
bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçlarını
karşılamak maksadıyla gerektiğinde kuruluş bütçelerinin mevcut veya yeni
açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,
f) Özellikli Giderleri
Karşılama Ödeneği:
26.5.1927 tarihli ve 1050
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen mahkeme harçları, belirli satış
aidatı ile oranı kanunla saptanmış ödenti ve ikramiyeleri karşılamak maksadıyla
(mahkeme harçlarında ödeme emri beklenmeksizin ödenmek ve derhal Maliye
Bakanlığından gerekli ödenek talep edilmek kaydıyla) genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00 -01.1.2.66-1-09.9 tertibinde yer alan
ödenekten aktarma yapmaya,
g) Deprem Giderlerini
Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan bu ödeneği, yatırım
nitelikli harcamalar yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla
kuruluşların her türlü deprem harcamalarını karşılamak amacıyla ilgili kurum
bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,
h) Mülteci ve Göçmen
Giderleri Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.8 tertibinde yer alan bu ödeneği, mülteci
ve göçmen giderlerini karşılamak amacıyla gerek görülecek hizmet ve kuruluşlara
aktarmaya veya ödemeye,
ı) Belediyelere Yardım
Ödeneği:
Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.76-01.1.2.00-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği,
belediyelere yardım olarak kullanmaya, Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11 inci madde "gerektiğinde kullanılabilecek
ödenekler" başlığını taşıyor. 6 farklı konuda, gerektiğinde kullanmak
amacıyla Sayın Maliye Bakanına yedek veya özel ödenekler kullanma yetkisi
tanıyor.
Ben, bu 6 konudan,
zamanın yetersizliği nedeniyle, yalnızca yatırımları hızlandırma ödeneği
üzerinde, kısaca da olsa, durmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKP İktidarının ilk yılı, yatırımlar açısından tam anlamıyla bir düş kırıklığı
yaratmıştır. Bu "düş kırıklığı yaratmıştır" sözünü insaflı bir
şekilde kullandığımı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bakınız, 2003 yılı
programında, IMF'nin onayından geçen, yani IMF'nin bile kabul ettiği 8
katrilyonluk yatırım ödeneğini AKP kullanamadı, hükümet kullanamadı. Bunun 1,5
katrilyon lirası iptal edildi, bizim tespitlerimize göre, kasım sonu
itibariyle, kalan 6,5 katrilyondan 2,5 katrilyon Türk Lirası da henüz
harcanmamış durumda. Bu nedenle, kasım sonu bütçe performansı iyi görünüyor. Bu
2,5 katrilyonluk yatırım ödeneğinin tamamen kullanılması, Cumhuriyet Halk
Partisine göre son derece önemlidir; ummak istiyorum ki, Adalet ve Kalkınma
Partisi açısından da son derece önemlidir. Hemen işaret etmeliyim ki, bu
harcama, faizdışı fazla hedefini sıkıntıya sokacaktır; 2003 yılı için
tutturduğunuzu ya da tutturulduğunu iddia ettiğiniz o faizdışı fazla hedefini
sıkıntıya sokabilecektir. Böyle de olsa, bu 2,5 katrilyonluk yatırım ödeneğinin
-ki, kasım sonu itibariyle ortaya çıkıyor- mutlaka kullanılmasının kaçınılmaz
olduğuna inanıyoruz.
Bu arada, Sayın Bakandan,
bir konuda, mümkünse bu kürsüden bir açıklama yapmasını talep ediyoruz. Yine,
kasım sonu İtibariyle, diğer cari toplamında yer alan 3 katrilyon Türk Liralık
bir harcanmamış ödenek bulunmaktaydı. Bunun yüzde 85'inin Millî Savunma
Bakanlığına ait olduğunu ve son derece önemli bir harcama kalemi konumunda
bulunduğunu biliyoruz. Bu harcama kalemi, bir sonraki yıla da devredilebilir
nitelikteki bir harcama kalemidir.
Sayın Maliye Bakanımız,
bu 3 katrilyon liranın aralık ayında ne kadarının harcanabileceğini ya da şu
anda ne kadarının harcanmakta olduğunu tahmin ediyorsunuz? Eğer, harcama
miktarı -aralık ayının tamamı itibariyle söylüyorum- 2 katrilyon lirayı aşarsa,
bütçe performansı -ki, ekim ayı sonuna kadar iyi görülen o bütçe performansı-
aralık ayında önemli ölçüde sıkıntıya girecektir, performans önemli ölçüde
düşecektir. Tabiî ki, faizdışı fazla hedefi de bu noktadan darbe yiyecektir. Bu
soruyu şunun için soruyorum; eğer, bu dediğimiz diğer cari toplamında yer alan
3 katrilyon liralık ödenek aralık ayında harcanıyorsa, bunun olumsuz etkileri,
daha şimdiden 2004 yılı bütçesine yansıyacak demektir. Bu durum, yatırımları
hızlandırma ödeneği bir yana, 2004 yılında esasen yetersiz düzeyde programlanan
asıl yatırım hedefine de başlangıçta önemli oranda darbe vuracak demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığı bütçesinde, 2003 yılındaki büyümenin,
kıymeti harbiyesi fazla olmayan, büyük olmayan bir büyüme olduğunu ifade
etmiştim. Evet, 2003 yılındaki büyüme, yüzde 5 civarında bekleniyor. Peki,
Türkiye'de istihdam artıyor mu; Türkiye'de işsizlik azalıyor mu; ne gezer!..
İstihdamda artıştan vazgeçtik, çalışanların sayısında, son derece ciddî
azalmalar meydana geliyor.
Enflasyonda düşüş
sağlanıyor. Peki -yine, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde dile getirdiğim- hane
halkı bütçelerine yansıyor mu; evde kaynayan tencerenin maliyetini düşürüyor
mu? Çiftçilerin kullanmış olduğu tarımsal girdilerin fiyatlarında düşüklük
oluyor mu? Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuya bu açıdan bakmamız lazım.
Hazine Müsteşarlığı
bütçesinde, 2002 yılı haziranı ile 2003 yılı haziranındaki çalışanların
sayısını karşılaştırmış, bu dönemde, toplam çalışanların sayısında, yaklaşık
280 000 kişilik bir azalma olduğunu ifade etmiştim; yani, istihdam hacminde 280
000 kişilik bir daralmanın yaşanmakta olduğuna işaret etmiştim. Devlet
Bakanımız Sayın Ali Babacan, kürsüye çıktılar, bizim elimizdeki verilerin eski
olduğunu, bu nedenle, 2003 yılı eylül ayındaki sonuçlara göre istihdamın
arttığını, işsizliğin azaldığını, bu kürsüden iddia ettiler. O zaman, soru
faslında, gerçeği vurgulamaya çalışmıştık; ancak, yeterince anlaşılamadığını
sanıyoruz. Aslında, 2003 yılı eylülünün rakamları, sonuçları elimizde vardı;
ancak, biz, 2002 Haziranı ile 2003 Haziranını karşılaştırmayı uygun gördük;
çünkü, 2003 yılı eylülünü ele alırsak, geçen yılın aynı dönemine göre, yani
2002 Eylül ayına göre, çalışanların sayısındaki azalmanın çok daha vahim olduğu
ortaya çıkıyor; 422 000 kişi... 422 000 kişi... Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, işte, Devlet İstatistik Enstitüsünün hane halkı işgücü anketi:
422 000 kişi, bir önceki yıla göre, 2002 eylülüne göre, 2003 yılı eylülünde
işgücü piyasasından çekilmiştir. Bunu anlamak ve kabul etmek kesinlikle mümkün
değildir. Nasıl, burada, bu kürsüde "işsizlik azalıyor" diye bir
devlet bakanımız iddia edebilir! Nitekim, İş Kurumuna başvuran işsiz
sayılarında, önceki yıla göre, yine bizim tespitlerimiz çerçevesinde, yüzde
80'ler dolayında artışlar gözleniyor.
Değerli milletvekilleri,
konuyu fazla uzatmak istemiyoruz; ama, dikkatinizi gerçekten ciddî bir şekilde
bu istihdam boyutuna, istihdam konusuna çekmek istiyoruz. Türkiye'de her yıl
900 000 dolayında genç insan işgücü piyasasına giriyor. Türkiye, normal
koşullarda, ekonominin normal süreçlerinde dahi, bunun ancak 200 000 - 250 000
kişisini istihdam ediyordu; geçen yıl ve bu yıl, 2003 yılında da 900 000
dolayında genç insan işgücü piyasasına girdi; ama, ne oldu, 400 000 dolayında,
istihdamda azalma var, azalma! Ne kadar vahim bir tabloyla karşı karşıya
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Gelir dağılımı,
dayanılması güç boyutlarda bozulmuştur. Tarım sektörü, 2003'te, bir önceki yıla
göre yüzde 3 dolayında daralmıştır, küçülmüştür. Hububat üretiminde ciddî
daralmalar vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
eksüre veriyorum; lütfen tamamlayın.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Endüstri bitkilerinde ciddî daralmalar vardır, yağlı tohumlar üretiminde ciddî
daralmalar vardır. Çiftçi iyice perişan hale düşmüştür; zaten perişanlık
içindeydi, iyice perişan hale düşmüştür 2003 yılında. İşçi, memur, küçük esnaf
ve sanatkârlar, memur emeklileri, SSK emeklileri, Bağ-Kur emeklileri büyük bir
yoksulluğun pençesinde inim inim inliyorlar değerli milletvekilleri. Türkiye
yatırım yapmak zorundadır, onu vurgulamak istiyorum. Türkiye yatırım yapmak
zorundadır. 2003'te, IMF'nin onayından geçen, IMF'nin bile onay verdiği yatırımları
yapamadınız. Umut etmek istiyoruz ki, Türkiye, 2004'te, böyle acı, böyle
acayip, böyle çarpık bir tabloyla karşılaşmasın.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Şahısları adına söz
isteği var.
Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Size birkaç rakam
okuyarak, belediyelere sadece objektif kriterlere göre yardım yapılıyor mu,
takdirinize sunacağım.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz ekim ayında, 820 trilyon lira yardım gönderiliyor yaklaşık 40 küsur
belediyeye. 16 000-17 000 nüfuslu bir ilçe merkezinin aldığı yardım 16 milyar
lira, yirmide 1; çok küçük nüfuslu bir belediyenin aldığı yardım 35 milyar
lira.
Değerli arkadaşlarım, bu
örnekleri çoğaltabilirim. Belediyeler hepimizin belediyesi; belediye başkanının
(A) partisinden, (B) partisinden, (C) partisinden olması fark etmez. Acaba,
Maliye Bakanlığı, herkesin Maliye Bakanlığı değil mi?! Belediye başkanları (X)
partiden oldu diye veya (Y) partiden oldu diye; acaba, bu yardım kıstasında bir
ayrıcalık mı İktidar Partisinden belediye başkanı olmak?! Bunun son derece
fazla örneğini verebilirim. Ekim ayında yapılan bir yardım -yaklaşık iki ay
önce oldu- ve hep tesadüf, 2 000 nüfuslu yerin 25 milyar lira aldığı Maliye
Bakanlığı yardımından, 25 000 nüfuslu bir ilçe 14 milyar lira yardım alıyor!
Bunun kıstası nedir acaba?
Belediye başkanı, o
yörenin belediye başkanıdır; belediye başkanı, orada yaşayan tüm insanların
belediye başkanıdır. Belediye başkanı bir başka partiden diye oraya yardım
etmemek, oradaki tüm insanları cezalandırmak demektir arkadaşlar. Eğer, bu bir
ceza uygulaması ise veya başka bir uygulama ise... Geçtiğimiz dönem yapılan
yardımlarda Maliye Bakanlığı adil olmadı, son derece sübjektif davrandı. Ben
olsam, tıpkı İller Bankasında olduğu gibi, bunun objektif kriterini koyarım. Bu
yardım; ama, ihtiyaca göre mi, neye göre? Acaba, orada yaşayan insanlar, bir
başka partiden belediye başkanı seçti diye cezalandırılıyorlar mı?! Bu konuyu
dikkatlerinize sunmak istiyorum; çünkü, çok örnek var arkadaşlar.
Yine, antrparantez
söyleyeyim, sokak aydınlatmaları parasının belediyelerden tahsil edilmesi
uygulaması Enerji Bakanlığımız tarafından geçtiğimiz temmuz ayında geri
çekilmişti. Geçen hafta tüm belediyelere, 4 trilyon lira, 5 trilyon lira, 6
trilyon liralık faturalar gönderildi. Bu belediyeler, hakikaten son derece
fakrüzaruret içerisinde. Belediyelerin görevi, mutlaka, orada yaşayan
insanların huzurunu, mutluluğunu temin etmektir; orada yaşayan insanlara son
derece çağdaş bir belediye hizmeti vermektir; ama, hangi imkânlarla?! Onun
için, geçtiğimiz iktidarlar döneminde belediyeler arasında o kadar ayrıcalıklar
yapıldı ki, afet olmayan yer afet bölgesi ilan edildi arkadaşlar. Meclis
açıldığı gün ben bunu gündeme getirmiştim. Belediyeler arasında yapılan bu
ayrıcalık, oradaki insanlar tarafından benimsenmiyor arkadaşlar. Belediyeler
hepimizindir. Belediye başkanlarının (A) partisinden veya (B) partisinden
olması önemli değildir. Bu yardımları orada yaşayan insanlarımıza yapıyoruz;
lütfen insanlarımızı ayırmayın. Belediye başkanının şahsı hiç önemli değil;
çünkü, alınan yardım hizmete gidiyor arkadaşlar.
Onun için, diliyorum ki,
önümüzdeki yardımda, Maliye Bakanlığı, sadece İktidar Partisi belediyelerinin
Bakanlığı olmaz, tüm belediyelerin Maliye Bakanlığı olur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
11 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11 inci madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, 12 nci maddeyi
okutuyorum:
Yatırım harcamaları
MADDE 12. - a) Yıllık
programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir
projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu
olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (finansmanı ikili
işbirliği çerçevesinde dış proje kredisi
ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj
ve hidroelektrik santral projeleri hariç) 2004 yılında başlanabilmesi için,
proje veya işin 2004 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin % 10'undan az
olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler
"2004 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri
içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
Silahlı Kuvvetler
bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma
sektörü, altyapı, inşa, iskân ve tesisleriyle, NATO altyapı yatırımlarının
gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik
hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilâtı
Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, yıllık programlara ek yatırım
çizelgelerinde yer almaz.
b) Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin yatırım programında ödenekleri toplu olarak
verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme ve
tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla
tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama
kalemleriyle ilgili işlemlerde "2004 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümleri uygulanır.
c) Yıllık Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı
ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi
uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda
kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği
taşıyan işler, bu bentte belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje
safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
Bu şekilde yürütülecek
projelerin, etüt, keşif ve kontrollük hizmetleri ilgili bakanlık ve genel
müdürlüğün il teşkilâtlarınca; ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve
bedellerinin ödenmesi il özel idarelerince valinin onayı ile gerçekleştirilir.
d) Yıllık programa ek
yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için
"2004 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" da yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 12 nci maddesi yatırımlara ilişkindir ve bu maddede, yıllık
programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında, herhangi bir
projeye harcama yapılmayacağı ifade edilmektedir.
Ayrıca, yeni başlanacak
olan yatırımların da, 2004 yılı yatırım ödeneğinin, toplam proje maliyetinin
yüzde 10'undan az olamayacağı ifade edilmektedir. 12 nci maddede, bunlar
dışında da bazı kısıtlamalar vardır.
1980 sonrasında, ısrarla
izlenen kamu kuruluşlarına yatırım yaptırmama politikası sonucunda, yatırımlar,
yıllardır en fazla kesintiye uğrayan bütçe kalemleri olmuştur. O kadar ki, önce
tarım, madencilik, sanayi sektöründe yatırım yapmaktan vazgeçen hükümetler,
daha sonra enerji, altyapı, eğitim, sağlık gibi sektörlerde de benzer bir tutum
izlemişlerdir.
Bütçe dengeleri kurulurken
en kolaylıkla vazgeçilen ve kesintiye uğrayan bütçe kalemi, hep yatırımlar
olmuştur. Gerek kamu kuruluşlarında yatırım yaptırmama politikası gerek bütçede
yer alan yatırımlara mümkün olduğu kadar az ödenek ayrılması sonucunda, yatırım
projeleri stoku hızla artmış ve pek çoğu da zamanla önemini yitirmiştir. Bu
böyle olmakla birlikte, 2004 yılı bütçesi hazırlanırken yapılan yatırım
ayıklama işlemini, akılcı, yararlı bir işlem olarak değerlendirmek mümkün
değildir; çünkü, gerekli çalışma yapılmadan, usulen yapılan değerlendirmeler
sonucunda yatırımlar listelerden çıkarılmıştır. Oysa, içerisinde bulunduğumuz
koşullarda, yatırımların listelerden çıkarılması değil, yeni yeni projelerin
yatırım listelerine katılması gereklidir.
Sayın milletvekilleri,
Türk ekonomisinin çok büyüdüğü veyahut da büyümekte olduğu sık sık ifade
edilmektedir; ancak, sabit fiyatlarla hazırladığımız verilere bakıldığında,
ekonominin büyümediği, tam tersine, bir küçülme içerisinde olduğu
görülmektedir. Bu da, son yıllarda, toplumda görülen yoksullaşmayla tutarlıdır.
Yine görülmektedir ki, büyüme denilen, gerçek anlamda verimlilik artışından
kaynaklanmamaktadır. Oysa, ekonominin verimlilik artışı, rekabet etme
kapasitesini belirleyen en önemli unsurdur. Büyüdüğü iddia edilen bir ekonomide
işsizliğin artması da, sık görülen bir olay değildir. 2003 yılı büyüme tahmini
ve 2004 yılı için öngörülen büyüme, sabit fiyatlarla incelendiğinde
görülmektedir ki, aslında, son beş yılda yaşanan krizler sonucunda, 1998
yılındaki üretim düzeyine, bugün, ancak ulaşılmıştır. Tabiî, bu arada, nüfus 6
000 000 arttığı için, bugün kişi başına düşen üretim veyahut da gelir, 1998
yılındakinden daha küçüktür.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin içerisinde bulunduğu koşullarda, yatırımlar, sadece büyüme açısından
değil, kapasite kullanma açısından da fevkalade önemlidir. Yıllardır yatırım
yapılmaması sonucunda, kapasite kullanım oranları en üst düzeye yükselmiştir ve
yeni kapasitelere olan ihtiyaç, bugün, her zamankinden daha fazladır.
Yatırımların yetersizliği
ne zaman söz konusu olsa, hükümet üyeleri "kamuya yatırım yaptırmama
ilkemiz var; biz, özel sektörün yatırım yapmasını istiyoruz"
demektedirler.
Sayın milletvekilleri,
bir defa, hiç kimsenin, ülke aleyhine sonuç veren, toplum aleyhine sonuç veren
politikaları benimseme ve bunu yıllarca sürdürme hakkı yoktur.
İkincisi, 1980 sonrasında
azalan sadece kamu yatırımları değildir, aynı zamanda özel yatırımlardır.
Üçüncüsü, yatırımlardaki
azalma, sadece tarım, madencilik, imalat sanayii gibi sektörlerle sınırlı
değildir. Sabit fiyatlarla toplam sabit sermaye yatırımları içerisinde,
sektörlerin oranlarına baktığımızda, tarım sektörünün 1981'de yüzde 10,5'ten,
2004'te yüzde 4,1'e madencilik sektörünün 1981'de yüzde 4,7'den 2003'te yüzde
2,1'e, imalat sektörünün ise 1981'de yüzde 28,7'den 2004'te yüzde 23'e indiğini
görmekteyiz.
Aynı sektörlerin toplam
kamu kesimi sabit sermaye yatırımları içerisindeki oranları ise daha hızlı bir
şekilde azalmıştır. 1981 ile 2004 arasında tarım, madencilik ve sanayi
sektörlerinin toplam kamu sabit sermaye yatırımları içerisindeki oranları,
tarımda yüzde 10,2'den yüzde 7,2'ye, madencilikte yüzde 9,7'den yüzde 2,1'e;
imalat sanayiinde ise yüzde 21,9'dan yüzde 2,7'ye inmiştir.
Benzer bir durum, özel
sektör yatırımları için de söz konusudur. 1981 ve 2004 yılları arasında tarım
sektörünün toplam özel sabit sermaye yatırımları içindeki oranı yüzde 10,8'den
yüzde 2,8'e inmiştir.
Konsolide bütçe
yatırımlarının toplam bütçe harcamaları içindeki oranı 1976 yılında yüzde
22'den 2004 bütçe tasarısında yüzde 4,7'ye inmiştir. Tabiî, bu durum, üretken
sektör oranlarındaki azalışı daha da dramatik bir hale getirmektedir.
Diğer ilginç bir nokta,
her vesileyle suçlanan, kara delik olarak nitelendirilen, kamu iktisadî
teşebbüslerine yapılan transferin toplam bütçe harcamaları içerisindeki
oranının, 1976 yılında yüzde 9,1'den 2004'te binde 9'a inmesidir; ama, hâlâ,
karadelik olarak nitelendirilmesidir. Faizlerin toplam harcama içindeki
oranlarıysa 1976 yılında yüzde 2,6'dan 2004'te yüzde 41,1'e yükselmiştir.
İktidar, yatırımlara
ideolojik olarak yaklaşmaktan en kısa sürede vazgeçmelidir. Yağmur duasına
çıkmış insanlar gibi, özel sektör yatırım yapsın diye beklemek ve yabancılara,
gelip yatırım yapmaları için olmayacak tavizler vermek, yabancılara verilen
tavizleri hiçbir gelişmiş ülkede olmayan düzeylere çıkarmak; bu uğurda,
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasasında ve 4916 sayılı Yasada olduğu gibi,
ülkenin birliğini, bütünlüğünü bozabilecek yasal değişiklikler yapmak çıkar yol
değildir arkadaşlarım.
Dışsatımın ve rekabet
gücünün artırılması, teknolojinin yenilenmesine ve üretim kapasitesinin
artırılmasına bağlıdır; bu, yatırımlarla gerçekleştirilebilir. Yatırım olmayan
dönemlerde, dışticaret artışındaki hızlı yükselişler de sakıncalı sonuçlar
yaratabilir. Dünyanın hiçbir ülkesinde, ithalat artışı, Türkiye'de olduğu gibi,
olağan karşılanmaz; çünkü, aramal ve yatırım malı ithalatının artması, sadece
üretimdeki ve yatırımlardaki artıştan kaynaklanmamaktadır. AKP İktidarı bunun
böyle olduğunu iddia ediyor "önemli değildir ithalat artışı, aramallar ve
yatırım malları artıyor, üretim ve yatırımlar artıyor demektir" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
ciddî bir çalışma yapıldığında görülmektedir ki, Türkiye'de üretilen malların
yabancı mallar tarafından ikame edilmesi de söz konusudur ve üretim malları ile
yatırım malları ithalatındaki artışı, her zaman, üretimdeki ve yatırımdaki
artışlarla açıklamak mümkün değildir. Yabancı ülkeler bu konuya çok önem
vermekte ve o nedenle de, herhangi bir ürünün ithalatında hızlı bir artış
olduğunda, derhal gerekli önlemleri almaktadırlar. Türkiye'de ise hükümet,
yüzde 45, yüzde 55 gibi artışlara bile duyarsız kalmakta ve tek tek mal bazında
inceleme yapmaya ve artışın nereden kaynaklandığını araştırmaya gerek
görmemektedir. Zaman zaman, hükümetler, bizzat aldıkları kararlarla, yabancı
araba ithalatında olduğu gibi, ithalatı kamçılamaktadırlar. Ekim ayında tüketim
malı ithalatındaki artış oranı yüzde 58,3'tür, ocak-ekim dönemindeyse tüketim
malları ithalatındaki artış oranı yüzde 45,1'dir; buna rağmen, iktidar, ithalat
artışını mutlu bir olay gibi yansıtmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
yatırımlar dramatik boyutlara yükselmiş olan işsizliğin azalması için de
yaşamsal önemdedir; çünkü, işsizliğin azaltılması için yeni tesislerin kurulmasına,
yeni iş alanlarının açılmasına ihtiyaç vardır. Önemli olan, üretken
yatırımların yapılması, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal koşullarının
iyileştirilmesi, çiftçilerin ve sanayicilerin yurt içinde ve yurt dışında
yabancılarla rekabet etme gücünün geliştirilmesidir. Teknolojinin yenilenmesi,
rekabet gücünün ve üretim kapasitesinin artırılması, dışticaret açığının
azaltılması, içinde bulunduğumuz koşullarda, takdir edersiniz ki, büyük önem
taşımaktadır. Hiçbir hükümetin böyle bir ihtiyaca karşı duyarsız kalma hakkı
yoktur. İktidarı yıllardır devam eden yatırım yetersizliğinin yol açacağı
sorunlara karşı uyarıyorum ve bir an önce harekete geçmesini ve toplam bütçe
harcamaları içinde yüzde 4,7'ler düzeyine inen yatırım oranının yükseltilmesini
talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Keleş.
12 nci maddeyle ilgili
görüşmeler tamamlanmıştır.
12 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Katma bütçeli idarelere
Hazine yardımı
MADDE 13. - Katma bütçeli
idarelerin bütçelerini denkleştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin
Hazine yardımı tertiplerine ödenek ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu amaca göre fazla olduğu
tespit edilen kısımlar, yıl sonunda Hazine Müsteşarlığı ile mutabakat sağlanmak
suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek Maliye Bakanınca iptal edilir.
Ayrıca, Vakıflar Genel
Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin yıl sonuna göre Maliye
Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel bütçeye gelir yazılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Resmî taşıtlar, demirbaş
eşya ve levazım
MADDE 14. - a) 1. Genel bütçeye dahil daireler,
katma bütçeli idareler ve döner sermayelerin yıl içinde her ne şekilde olursa
olsun edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve
kaynağı (T) işaretli cetvelde gösterilmiştir. Ancak, çok acil ve zorunlu
hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili kurumun talebi ve Maliye Bakanlığının
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı alınmadıkça bu cetvelde yer alan
taşıtlar hiçbir şekilde edinilemez.
Avrupa Birliği ile
yürütülen malî işbirliği kapsamındaki projelerle ilgili olarak yıl içinde
alınması gerekli görülen taşıtlar, Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama
Teşkilâtı Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile
edinilebilir.
5.1.1961 tarihli ve 237
sayılı Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde belirtilenlerin (Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı hariç) emir ve zatlarına verilenler, (2) sayılı cetvelin 1 ve 2 nci
sırasında yer alanlar, güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar ve koruma altına
alınanlarla ilgili yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunan araçlar dışında
hibe dahil, her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli binek ve station-wagon
cinsi taşıt edinilemez.
Yerli muhteva oranı %
50'nin altında olan taşıtlar yabancı menşeli sayılır.
2. 5.1.1961 tarihli ve
237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer
kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, binek veya station-wagon cinsi
taşıt ihtiyaçlarını yabancı menşeli taşıt kullanılmamak kaydıyla, hizmet alımı
suretiyle de karşılayabilirler. Ancak, bu kurumların mülkiyetlerinde
bulunduracakları ile hizmet alımı yoluyla temin edecekleri binek veya
station-wagon cinsi taşıtların toplamı, 31.12.2003 tarihi itibarıyla
mülkiyetlerinde bulundurdukları ile hizmet alımı yoluyla kullandıkları binek
veya station-wagon cinsi taşıtların toplam sayısını hiçbir surette aşamaz.
Kurumlar, 5.1.1961
tarihli ve 237 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca ekonomik ömrünü
doldurmuş olduğu veya bakım-onarım ve işletme giderleri ile diğer maliyet
unsurları dikkate alınarak hesaplanacak toplam yıllık maliyetinin, hizmet alımı suretiyle temin edilecek
taşıtların yıllık hizmet alım maliyetinden yüksek olacağı tespit edilen binek ve
station-wagon cinsi taşıtlarını yetkili tasfiye birimleri aracılığıyla tasfiye
edebilirler.
3. Vakıf, dernek, sandık,
banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere ait olup (2)
numaralı alt bent kapsamındaki kamu kurumlarınca kullanılan taşıtların
giderleri için, kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılamaz.
4. Kamu kurum, kurul, üst
kurul ve kuruluşlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım-onarımı ile
akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri
yapmaya, önlemleri almaya, sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi
üzerine Başbakan, kamu görevlilerinden kimlerin resmi taşıtlar yerine ticari
taşıtlardan yararlanacağına ve ticari taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak
ödemeler ile bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
5. Emniyet Genel
Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T)
işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın Bakanlar Kurulu Kararı ile edinilebilir.
4645 sayılı Emniyet Genel
Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemelerin Satış, Hibe, HEK ve Hurda
Durum ve İşlemleri ile Hizmet Satışına Dair Kanun hükümleri çerçevesinde
Emniyet Genel Müdürlüğüne ait taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine
gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar
Kurulu Kararında belirlenmek kaydıyla, 4734 sayılı Kanuna tâbi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı,
4645 sayılı Kanuna göre satışı yapılan taşıtlardan elde edilen gelirlerden özel
tertibe kaydedilen ödenek ile Türk Polis Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı
gelirlerinden karşılanır.
b) 1. Kamu kurum ve
kuruluşlarının makam ve servisler itibarıyla demirbaş kullanım süreleri ve
standartları, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığınca belirlenen standartlar
da dikkate alınarak, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Ana Statüsüne göre
oluşturulan Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesi tarafından belirlenir.
2. Genel bütçeye dahil
daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il
özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile
özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu
iktisadî teşebbüsleri, bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki
ihtiyaç fazlası eşya ve levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında
bedelsiz olarak devredilmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığınca düzenlenir. 3.7.2003 tarihli ve 4916 sayılı Kanunun 37 nci
maddesi hükmü saklıdır. Diğer kanunların bu alt bende aykırı hükümleri
uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
14 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14 üncü madde kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Hastane ve tedavi
ücretleri
MADDE 15. - a) Devlet
memurları, diğer kamu görevlileri ve bunların emekli, dul ve yetimlerinin
(bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) tedavi kurum ve kuruluşlarında
yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık
kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez,
protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin, Sağlık Bakanlığının görüşü
üzerine Maliye Bakanlığınca tespit edilecek miktarlara kadar olan kısmı kurumlarınca
ödenir. Ancak T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü sağlık kurum ve kuruluşları
ile Maliye Bakanlığınca tespit edilen birim fiyatlarının altında bir fiyatla
anlaşma yapabilir.
b) 14.7.1965 tarihli ve
657 sayılı Kanunun 209 uncu, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun 66 ncı
ve 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı
Kanunun geçici 139 uncu maddelerinde belirtilen ilaç katılım payları
karşılığında ilgililerin maaş veya aylıklarından kesinti yaptırmaya (yatan
hastalar hariç), ayakta tedavilerde ilaç kullanımında farmasötik eşdeğer
ilaçların en ucuzunun % 30 fazlasına kadar olanlarının bedellerinin veya
terapötik eşdeğer ilaç gruplarından, fiyatların aritmetik ortalamasının
alınması suretiyle referans fiyatlar üzerinden ilaç bedellerinin ödenmesine ve
bu hususlara ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
c) Tedavi kurum veya
kuruluşlarına yapılacak ödemelerin tetkiki amacıyla saymanlara yardımcı olmak
üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek saymanlıklarda Sağlık Bakanlığının
merkez ve taşra teşkilatında tabip ve eczacı kadrolarında çalışan personel, bu
personelin bulunmadığı durumlarda diğer kamu kurum ve kuruluşlarında bu
unvanlarda çalışan personel, asli görevlerinin yanında talep üzerine Sağlık
Bakanlığının ya da ilgili kurum veya kuruluşun izni ile Maliye Bakanlığınca
görevlendirilebilirler.
Söz konusu tetkikin
yapılacağı saymanlıklar, görevlendirilecek personelin sayıları ve ücretleri ile
bunların çalışma usul ve esasları Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca
müştereken belirlenir.
d) 25.6.2001 tarihli ve
4688 sayılı Kanunun 18 inci maddesine göre kurumlarından aylıksız izinli
sayılan sendika, konfederasyon ve şube yönetim kurulu üyeleri ile bunların
bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık giderlerinin kurumlarınca
karşılanmasına devam olunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
15 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Vakıf ve derneklerin
denetimi
MADDE 16. - Kamu kurum ve
kuruluşlarına üstlendikleri görevleri yerine getirmede katkı sağlayan vakıf ve
dernekler, mevcut mevzuatları çerçevesinde tâbi oldukları denetimin yanı sıra
hizmet niteliği itibarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar ile gerekli görülmesi
halinde ayrıca Maliye Bakanlığınca da denetlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
16 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına
İlişkin Hükümler
Aktarma
MADDE 17. - a) Maliye
Bakanı;
1. Aynı kuruluş bütçesi
içinde "Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına
Devlet primi giderleri" tertipleri arasında fonksiyonel ve ekonomik
sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya,
2. Kuruluş bütçelerinin
"Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet
primi giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekler ile Maliye Bakanlığı
bütçesinin "Personel Yedek Ödeneği" tertibinde yer alan ödeneklerden
gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek"
tertibine aktarmaya,
3. Hizmeti yaptıracak
olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, yıl içinde hizmeti yürütecek olan
daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde Hazine yardımı ile
ilişkilendirilmek suretiyle fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,
4. Millî Savunma
Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında
cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak
mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı aktarma yapmaya,
5. Dördüncü alt bentte
belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer
bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ödeneği, fonksiyonlar arasında
karşılıklı olarak aktarmaya,
6. "2004 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"a uygun
olarak yıllık programda yapılacak değişiklikler gereği, değişiklik konusu
projelere ait ödeneklerle ilgili her türlü aktarmayı yapmaya,
7. Mevcut
üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden enstitü, fakülte ve
yüksek okulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu enstitü, fakülte ve
yüksek okulların bağlandığı üniversite bütçelerine aktarmaya,
8. Kamu kurum ve
kuruluşlarının yeniden teşkilâtlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü
bütçe ve muhasebe işlemleri ile gerekli düzenlemeleri yapmaya,
9. Hazine Müsteşarlığı
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Genel Müdürlüğüne ait "Cari Transferler"
ve "Borç Verme" tertiplerine ilişkin olarak fonksiyonel sınıflandırma
ayırımına bakılmaksızın her türlü aktarmayı yapmaya,
10. Aynı kuruluş bütçesi
içinde "Mal ve Hizmet Alımları" tertipleri arasında fonksiyonel
sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya,
Yetkilidir.
Yıl içinde diğer bir
daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle ilgili hizmetin yürütülmesinden
bütçesine aktarma yapılan daire veya idare sorumludur.
b) Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin "Gayrimenkul Alımları ve
Kamulaştırması" ile ilgili tertiplerine (kamulaştırmadan doğan tezyidi
bedel ödemeleri için yapılan aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz. Ancak,
zorunlu hallere münhasır olmak üzere, kuruluşların
bütçelerinde tefrik edilmiş olan toplam "Gayrimenkul Alımları ve
Kamulaştırması" ödeneklerinin % 10'una kadar olan ödenek eksiklikleri
Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yatırımları Hızlandırma Ödeneği" veya
"Yedek Ödenek" tertibinden karşılanabilir.
c) Maliye Bakanlığının
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibindeki yedek ödenekten yapılacak
aktarmalarda aktarılan tutar, ekleme yapılan tertibin (gizli hizmet giderleri,
taşıtların malî sorumluluk sigortası ile ilama bağlı borçlarla ilgili
tertiplere yapılacak aktarmalar hariç) başlangıç ödeneğinin % 10'unu geçemez.
d) (c) bendinde
belirtilen oranı zorunlu hallerde bir katına kadar artırmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
e) Bütçenin (B) işaretli
cetvelinde GSM Hazine payları için öngörülen gelir tahminini aşan kısım, bir
yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Maliye Bakanlığı bütçesinde yeni
açılacak tertibe özel ödenek kaydedilir. Bu ödenekten, Maliye Bakanlığı
Bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibine 100 trilyon lirayı, Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00
-04.2.1.06-1-05.1 tertibine 100 trilyon lirayı, 2004 Yılı Yatırım Programı ile
ilişkilendirilmek suretiyle DSİ Genel Müdürlüğü enerji sektörü kapsamında yer
alan Borçka Barajı ve HES projesine 75 trilyon lirayı, Muratlı Barajı ve HES
projesine 53 trilyon lirayı, Deriner Barajı ve HES projesine 170 trilyon
lirayı, Ermenek Barajı ve HES projesine 54 trilyon lirayı ve içmesuyu sektörü
kapsamında yer alan Büyük İstanbul İçmesuyu Projesi II. Merhale (Büyük Melen)
projesine 98 trilyon lirayı geçmemek üzere toplam 450 trilyon liraya kadar DSİ
Genel Müdürlüğü bütçesinin ilgili tertiplerine aktarmaya Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu bendin uygulanmasında bu maddenin (c) bendi ile 11 inci maddenin
(d) bendindeki sınırlamalar dikkate alınmaz.
f) Hazine Müsteşarlığı
bütçesinin 07.82.31.00-04.2.1.02-1-05.4 tertibinde yer alan ödeneğin 30 trilyon
lirası ile 07.82.31.00-04.2.1.01-1-05.4 tertibinde yer alan ödeneğin 20 trilyon
lirasını aynı bütçenin 07.82.31.00-04.2.1.06-1-05.1 tertibine aktarmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
17 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Geçen yıllar borçları
MADDE 18. - Yılın sonuna
kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da alınamayan ve 26.5.1927 tarihli ve
1050 sayılı Kanunun 93 üncü maddesine göre zamanaşımına uğramamış bulunan geçen
yıllar borçlarına ait ödemeler, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili
tertiplerden yapılır.
BAŞKAN - 18 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz isteği var.
İzmir Milletvekili Sayın
Enver Öktem; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ENVER
ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddeleriyle bütçenin
bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, özüyle ilgili bir konuşma yapmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
hükümet ve bazı medya temsilcileri, IMF uzmanları, son bir iki yıldır ülke
ekonomisinin iyiye gittiği, enflasyonun düştüğü, ekonomik büyümenin sağlandığı
gibi bir yanıltıcı hava estirmeye çalışmaktadırlar. En önemli kanıtları da,
enflasyon rakamlarının düşüyor olmasıdır. Ülkemiz gibi, yoksulluğun giderek
arttığı, reel gelirlerin sürekli olarak gerilediği, işsizliğin ve üretimsizliğin
müzminleştiği bir ülkede enflasyonun düşüyor olması ne anlam ifade etmektedir?!
Enflasyon rakamlarının düşmesi neyi değiştirmiştir?! Vatandaşın enflasyonu
yükselmeye devam etmektedir.
Şu gerçeği bir kez daha
net olarak ifade etmek gerekir ki, böyle çarpık ekonomik koşullarda düşen
enflasyon refahın değil, yoksulluğun göstergesidir. Ülkemizde ne üretimde artış
vardır ne istihdamda artış vardır ne de toplam gelirde bir artış vardır. Tabiî
ki, tüketimde de bir artışın olması mümkün değildir. Nüfusunun yarısından
çoğunun tüketim imkânlarının kısıtlandığı bir ülkede, elbette, enflasyonun da
düşüyor gibi görünmesi gayet normaldir. Devlet İstatistik Enstitüsü
araştırmalarına göre, Türkiye'de, 2002 yılında 80 milyar dolarlık tüketim
harcaması yapılmıştır. Türkiye'nin 200 küsur milyar dolarlık bir hâsılası
varken, tüketime gitmeyen gelirler nereye gitmiştir? Yatırıma mı; hayır, tabiî
ki, borca ve faize.
Son yirmi yıldaki borç
yükümüzün ederi 1 trilyon dolardır. 1992'de 100 birimlik millî gelirden faizciye
düşen pay 2,8 idi, şimdi, bu oran 30'lara dayanmıştır. Ciddî bir üretim
artışının olmadığı ülkemizde bu ne anlama gelmektedir; vatandaşın, dar
gelirlinin, ücretlinin ve üreticinin reel geliri, satın alma gücü faizci ve
rantiyecinin lehine sürekli olarak daraltılmaktadır; vatandaşın tüketim
olanakları kısıtlanmaktadır. Bütçe, bu tüketim olanaklarını daha da kısıtlayıcı
bir özellik taşımaktadır. Zaten, kısıtlı olan bütçeden borç, faiz ödemelerine
ayrılan pay yüzde 40'lara ulaşırken, yatırımlara yüzde 4,7; sosyal güvenliğe
yüzde 9,9 pay ayrılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde tüketim harcamalarındaki dengesizlik de ayrı bir sosyal çarpıklığı
göstermektedir. Ülkemizde 15 000 000'a yakın insanın günlük 1 dolar gelirle
yaşadığını söylemiştik. Aslında, nüfusun yüzde 5'lik kısmı dışında normal bir
yaşam süren yoktur. Bu çarpıklık devletin yapmış olduğu araştırmada bile ortaya
çıkmıştır. Çarpıklığın örnekleri çok. Türkiye'de ailelerin eğitim için
harcamaları 1,6 katrilyon liradır. Bunun yüzde 73'ünü nüfusun en zengin olarak
nitelendirilen yüzde 20'lik kısmı harcıyor. Yine, ülkemizdeki eğlence ve kültür
harcamalarının toplam ederi 2 katrilyon 978 trilyon liradır. Bunun 2 katrilyon
233 trilyonluk kısmını da, bu yüzde 20'lik en zengin kesim tüketiyor.
Aslında, bu en zengin
yüzde 20'lik kesim de yanlış ifade edilmiştir. Zira, Devlet İstatistik
Enstitüsü araştırmalarında 900 000 000 lira aylık geliri olanlar da en zengin
kategorisine yerleştirilerek gelir dağılımı araştırması yapılmıştır. Halbuki,
yoksulluk sınırının bile 1 500 000 000'a dayandığı ülkemizde, bu ölçümün hiçde
sağlıklı olmadığı açıktır. Demek ki, bu en zengin kesim de, en fazla yüzde
5'tir. Yani, ülkemizde, sadece bu yüzde 5'lik kaymak kesim harcayabiliyor,
eğitilebiliyor, eğlenebiliyor; kısacası, tüketebiliyor. Tüketim harcamalarının
yüzde 45'ini en zengin yüzde 20 yapıyor, bunun da çoğunu en zengin yüzde 5'in
yaptığı açıktır. Demek ki, zenginler bile fakirleştirilmiştir, yoksullar ise
âdeta ölüme terk edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi sormak lazım. İşsizliğin azalmadığını biliyoruz. Reel ücretlerin
düştüğünü biliyoruz. Tarımsal üretimin kapasitesinin düşürüldüğünü biliyoruz.
Yoksulluğun arttığını, nüfusun yüzde 95'inin tüketim olanaklarının
kısıtlandığını biliyoruz. Ülkenin tam bir borç-faiz sarmalı altında olduğunu da
biliyoruz. Böyle bir tabloda, hangi ekonomik iyileşmeden bahsedebiliriz?
Enflasyonun düşmesi ne anlam taşır; enflasyonun düşmesi, ekonomik iyileşmenin
değil, yoksulluğun göstergesi değil midir?
Ekonomik büyüme yaşandığı
söyleniyor. Bu nasıl büyümedir ki, işsizlik hâlâ devam ediyor, vatandaşın
gelirleri artmıyor. TÜSİAD bile "büyüyoruz; ama, işsizlik azalmıyor"
diye açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Sormak lazım; kimler büyüyor, kimler
büyütülüyor?
Ülkemizde 5 000 000'u
aşkın asgarî ücretli var. Şimdilerde, asgarî ücret tespit edilmeye çalışılıyor.
Başbakanın vicdanı biraz sızlamış olacak ki, açlık sınırın 500 000 000 lira
olduğu bir ülkede, 226 000 000 lirayla yaşama mücadelesi veren milyonlarca
insana, yerel seçimler öncesinde, ilk defa göz kırpıyor ve asgarî ücretin
insanî bir değere yükseltilmesini öneriyor; nereye; net 350 000 000 - 400 000
000 liraya. Yani, Başbakan, asgarî ücretliye, aç olarak yaşasınlar; ama,
ölmesinler demek istiyor. Bu kadar vicdanlı bir Başbakanımız var!
Asgarî ücretle çalışan
bir kişi, 1 kilogram kıyma alabilmek için 8 saat 43 dakika çalışıyor; bir
kilogram peynir için 6 saat 13 dakika çalışıyor. Sayın Başbakanın da çok
çalıştığını biliyoruz. Eğer halkın sorunlarını biraz olsun anlamak istiyorsa,
bir ay asgarî ücretli gibi yaşamasını ayrıca öneriyorum, çalışmanın,
alınterinin karşılığının ne demek olduğunu, açlığın, yoksulluğun ne demek
olduğunu anlasın; hiç olmazsa, ibadet için bunu yapsın, büyük sevaba girer.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizdeki yoksulluk gerçeğinin boyutları, artık, Dünya Bankası, IMF,
uluslararası finans kuruluşlarından ülkemizdeki işveren ve iktidar çevrelerine
kadar, şimdiye değin, bu konuya soğuk bakan kesimleri bile tedirgin eder hale
gelmiştir. Herkesin bildiği gibi, Dünya Bankası, ülkemize, yoksullukla mücadele
kredileri vermektedir. Siyasî iktidar ise, yoksullara yardım projeleri
başlatmak zorunda kalmıştır; ama, hiçbir kesim, bu yoksulluğa neden olan
sistemi sorgulamayı aklına getirmemektedir. Bu yoksullaşmaya hangi
uygulamaların neden olduğunu, hangi siyasî, ekonomik sistemin böyle bir
çarpıklığı doğurduğunu sorgulamamaktadır.
Ülkemizde yoksulluk
kavramı, medyanın da yönlendirmesiyle, yanlış bir algılama biçimine
dönüştürülmüştür. Yoksulluk olgusu, deprem, sel felaketi, erozyon vesaire gibi,
sanki doğal ve kaçınılmaz bir gerçekmiş gibi algılanmaktadır. Aslında,
ülkemizdeki son deprem felaketinden sonra doğal sanılan olayların bile, nasıl
bir beşerî gerçekliğe dayandığını, insan ve sistem sorununun dışında algılanamayacağını
net bir şekilde gördükten sonra, tam anlamıyla bir beşerî, iktisadî sistem
çarpıklığından kaynaklanan yoksulluğun, sanki, ilahî takdir, kader vesaire gibi
algılanması, yoksulluğu sürekli hale getirme düşüncesinden başka bir anlam
ifade etmemektedir.
Şu bilinmelidir ki,
yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği, bir ideolojik sistem ve ideolojik
tercih sonucunu ortaya çıkarmıştır. Temelinde baskı, sömürü ve hegemonya
vardır. Bu temel gerçeği dikkate almadan yapılacak bütün yoksullukla mücadele stratejileri,
ya antibiyotik etkisi yapar, ağrıyı geçici olarak dindirir ya da şimdiki
hükümetin yaptığı gibi, yoksullara yardımı, sadaka verme şeklinde algılayarak
sadece vicdanlarını tatmin eder.
Halbuki yoksullara
yapılacak tek yardım, yoksulluğu ortadan kaldırmaktır. Bu da, ekonomik bir
sistem sorunudur. Üretim ve bölüşüm ilişkilerinin yeniden tanımlanması ve
sistematize edilmesini gerekli kılmaktadır. Önce yoksulluğun nedenlerini tespit
etmek ve bunu yaparken de sadece ulusal ölçekte kalmamak, küresel nedenlerini
de düşünmek gerekmektedir. Artık şu bir gerçektir ki, ülkemizin de entegre
olmaya çalıştığı küresel kapitalist sistem, sürekli yoksulluk üretmektedir.
Dünyadaki ve ülkemizdeki büyük ekonomik krizlerin, IMF'yle stand-by anlaşması
yapıldığı dönemlere denk gelmesi tesadüf değildir. Çözüm, kendi
özkaynaklarımıza dayalı, üretimi ve tüketici gelirlerini artırıcı, istihdam
yaratıcı, kalkınmacı ve ulusal iktisat modelinin hayata geçirilmesinde
yatmaktadır. Buna rağmen hükümet, yoksulluğa neden olan ekonomik modeli
değiştirmek şöyle dursun, en radikal bir biçimde devam ettirmeye çalışmaktadır.
Yoksullukla mücadeleyi de, yoksullara yardım şeklinde gevşek tutmakta ve olaya,
iktisadî planlamayla, sosyal bilinçle değil, acıma duygusuyla yaklaşarak,
sorunun asıl kaynağını görmezden gelmektedir. Yoksullara yardım hükümetin
değil, gönüllü kuruluşların görevidir. Hükümetin görevi yoksulluğu doğuran
ekonomik nedenleri sorgulamak ve değiştirmektir. Bunun dışındaki bütün
tedbirler, sadaka vermekten öteye bir anlam taşımaz ve sadece vicdanları
rahatlatır.
Değerli milletvekilleri,
şu bilinmelidir ki, ekonominin iyileşmesi tüketicinin alım gücünün
iyileşmesiyle mümkündür. Üretim ve istihdam satın alma gücünü artırır, satın
alma gücü arttıkça da üretim ve istihdam artar. Demek ki, çözüm, faizci,
rantiyeci, spekülatif ekonomik modelden üretim ekonomisine geçmekle mümkündür.
Enflasyon, ancak böyle bir ekonomik yapıda düşürse anlam kazanır. Yoksulluk,
kader değildir; doğal felaket de değildir. Yoksulluk, insan ürünüdür, sistem
ürünüdür; çözüm de, rantiyecilere, faizcilere, sömürücü sermayeye, IMF'ye
değil, insana, insanımıza odaklanarak mümkündür.
Bu bütçe, işçiyi,
köylüyü, memuru, üreticiyi dışlamaktadır; bu bütçe, yaşayan insanı
dışlamaktadır. Bu bütçe, sadece ve sadece IMF'nin borç senedidir, küresel
sermayenin tahsil cetvelidir ve AKP'nin vaat ekonomisinin günah defteridir.
Sebep olanları, önce, halka, sonra Allah'a havale ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Öktem.
18 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18 inci madde kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal
işlemleri
MADDE 19. - a) Yılı bütçe
kanunları ile diğer kanun hükümleri uyarınca özel gelir veya devren özel gelir
kaydedilen miktarları gerektiğinde iptal etmeye ve bütçe geliri olarak
kaydetmeye, özel ödenek veya devren özel ödenek kaydedilen miktarları
gerektiğinde iptal etmeye ve buna ilişkin her türlü işlemleri yapmaya,
b) 16.8.1997 tarihli ve
4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi uyarınca tahsil edilen miktarları bu
amaçla Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye, ödeneğini aşan gelir
tahsilatı karşılığında ilgili tertibe ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan
ödenekleri ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler
çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
c) Türk Silahlı
Kuvvetleri Stratejik Hedef Plânının yıllık programlarının gerektirdiği
ödeneklerden yılı içinde harcanmayan ödenekleri, hizmetin devamlılığını
sağlamak maksadıyla, ödeneklerinin %30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine
devren ödenek kaydetmeye,
d) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2003 yılı bütçesinin
111-10-1-001 ve 111 -10-1-002 tertiplerinde yer alan diğer cari
nitelikli ödeneklerden harcanmayan tutarları, 2004 yılı bütçesinin 21.01.36.00
ve 21.01.36.64 kurumsal kod altında bulunan (03) ekonomik koda ilişkin
tertiplerine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye, bu tertiplerde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye,
e) 2004 yılında yargı ve
noter harçlarından İşyurtları Kurumu hesabına aktarılması gereken gelir
paylarının yarısını, Adalet Bakanlığının taşıtlarının bakım ve onarım giderleri
ile akaryakıt giderlerinde, kovuşturma giderlerinde, yargılamaya ilişkin posta
giderlerinde, adliyelere ilişkin temizlik hizmeti alımı giderlerinde, kırtasiye
ve büro malzemesi alımı giderlerinde, hükümlü ve tutukluların yiyecek
giderlerinde, cezaevi revirlerindeki tedavi giderleri ile sağlık malzemesi ve
ilaç giderlerinde, cezaevlerine ilişkin elektrik, su, yakacak, yolluk ve
gayrimenkul mal bakım ve onarım giderlerinde kullanılmak üzere, genel bütçenin
(B) işaretli cetveline özel gelir ve Adalet Bakanlığı bütçesinde açılacak
tertiplere özel ödenek kaydetmeye, kaydedilen bu tutarlardan harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesine devren özel
gelir ve özel ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
6.8.1997 tarihli ve 4301
sayılı Kanunun, bu maddenin (e) bendine aykırı hükümleri uygulanmaz.
f) Şartlı bağış ve
yardımlar da dahil olmak üzere özel ödenek ve özel gelirlerden;
1. Tahsis amacı
gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının gerçekleştirilmesi
bakımından yetersiz olanları,
2. (1) numaralı alt
bentte yazılı olanlar dışında kalıp da altı milyar lirayı aşmayan ve iki yıl
devrettiği halde harcanmayanları,
İptal ederek bütçeye
gelir kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
19 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
Savunma Sanayii Destekleme
Fonu
MADDE 20. - a) Türk
Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern
silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı
yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar, 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı
Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla
bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkânlar birlikte
değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek
esaslar çerçevesinde karşılanır.
b) Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödeneklerden (a) bendi gereğince tespit edilecek
miktarları, Gümrük Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Müsteşarlık bütçesine kaydedilen özel
ödeneklerden motorbot alımına yönelik miktarları ve Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel
Müdürlük bütçesine kaydedilen özel ödeneklerden motorbot alımına yönelik
miktarları Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Millî Savunma, İçişleri ve
Sağlık Bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
c) Savunma Sanayii
Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan bütçeye gelir,
diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek
kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
20 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
Transferi mümkün olmayan
konsolosluk gelirleri
MADDE 21. - Konvertibl
olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi mümkün olmayan ve 2003 yılı sonu
itibarıyla kullanılmayan miktarları, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak
özel bir tertibe, bu Bakanlığın gerekli gördüğü mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere, yılı bütçesine ödenek ve gerektiğinde gelir kaydetmeye ve
yılı içinde kullanılmayan miktarı ertesi yıla devren ödenek kaydetmeye,
yapılacak harcamaların usul ve esaslarını
Dışişleri Bakanı ile müştereken
tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
21 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Yabancı ülkelere
yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 22. - Maliye
Bakanı;
a) Millî Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı
ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine
getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya
ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı
Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören
yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar karşılığında
ilgili devletlerce ödenen miktarları,
c) NATO makamlarınca
yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için
verilecek paraları,
Aynı amaçla kullanılmak
üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş
bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek
kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla
devretmeye,
Yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
22 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlar
MADDE 23. - a) Yurt içi
ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Türk
Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre
bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya
uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu ile gelecek her çeşit malzemenin
navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların
karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ödenek
kaydetmeye ve gereken işlemleri
yapmaya,
c) 2004 yılı içinde Millî
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yolu ile veya diğer
yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) işaretli
cetvelde açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak
özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
d) Türkiye-Avrupa Birliği
Malî İşbirliği kapsamında sağlanacak malî imkânların karşılığı olarak ilgili
kurum bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan
ödeneklerin Ulusal Fon'a ödenmesine ilgili Bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler
başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ulusal Fona ödeme işlemi
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanının talebi üzerine ve
projelerin finansman planlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde
gerçekleştirilir. Malî işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesi esnasında
kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı Maliye
Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Ulusal Fon'a ödenen bu tutarlar, 30.1.2003
tarihli ve 4802 sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer
alan hükümler çerçevesinde kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
23 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Fonlara ilişkin hükümler
MADDE 24. - a) Çeşitli
mevzuatla kurulmuş fonların her türlü gelirleri T.C. Merkez Bankası nezdinde Hazine
Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan
gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler T.C.
Merkez Bankası tarafından yapılır.
Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonunun gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar
üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu fon,
hizmetlerini bütçenin (A) işaretli cetveline konulan ödeneklerle yerine
getirir.
b) Maliye Bakanı ile
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın
onayı ile fonların gider hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan
tutar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon
hesabına, buradan da tamamı gider hesabına aktarılır.
Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan
kendi mevzuatlarına göre yapılan kesinti ile fonlar arası aktarmalardan sonra
kalan tutar, T.C. Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına
aktarılır.
c) Tasfiye edilen
fonların her türlü gelirleri, tasfiye edilmelerine ilişkin mevzuatta özel bir
düzenleme bulunmaması halinde, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar
yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve genel
bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
24 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Hazine ve Kamu
Kuruluşlarına İlişkin Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Devlet Borçları
Hazine garanti limiti,
dış proje kredileri ve borçlanmaya
ilişkin hükümler
MADDE 25. - a) 2004 yılı
içinde, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna göre sağlanacak;
1.Garantili imkân
limiti 1 milyar ABD Dolarını,
2. Hazine Müsteşarlığınca
belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye
aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika,
senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar
ABD Dolarını (bu tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir),
Aşamaz.
b) Devlet dış borçları
ile ilgili kredi anlaşmalarında öngörülen bütün ödeme ve işlemler (dış proje
kredileri çerçevesinde yapılacak ödemeler dahil, kredilerin kullanımları hariç)
2004 yılında her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
c) Dış borçlanma imkânları
ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait taahhüt evrakı veya sözleşme
tasarıları, Maliye Bakanlığınca 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanunun 64
üncü maddesi uyarınca vize edilmeden satın alma işlemi gerçekleştirilemez.
d) 28.3.2002 tarihli ve 4749
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin 3 üncü
fıkrası ile tanımlanan nakit işlemleri, Merkez Bankasınca çıkarılacak
likidite senetlerinin (veya bu mahiyette düzenlenecek kağıtların) faiz ve
anapara ödemeleri ve bunlarla ilgili işlemler 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı
Kanun ile 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla
her türlü vergi, resim, harç ve fon
kesintisinden müstesnadır.
e) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde birine kadar
ikrazen Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali Dinçer;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum.
Bu konu önemli bir konu
olduğu için, Partim adına açıklamalar yapma ihtiyacını hissettim. Hele hele
dışborcu 100 milyar doları aşan Türkiye'nin, en uygun projeler için
borçlanırken dahi çok dikkatli olması gerekiyor. Türkiye, aslında, dış
borçlanma açısından çok ağır ve yanlış örnekler yaşayınca, cumhuriyetle
birlikte, son derece rasyonel politikalar, akılcı politikalar uygulamaya
başlamıştı. Biliyorsunuz, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde
-padişahlara lüks saraylar yapmak için dahi- Galata bankerlerine ve yabancı
ülkelerdeki bankalara alabildiğine borçlanma nedeniyle Osmanlı İmparatorluğunun
malî sistemi iflas etmiş, düyuni umumiyeyle yabancıların eline teslim
edilmişti.
Böylesine acı örneklerden
sonra, cumhuriyetin ilk yıllarında, hatta, 1950'lerdeki kalkınma hamleleri için
alınan dışborçları dikkate alırsak, 1970'lerdeki -sanayileşme dönemindeki-
dışborçları dikkate alırsak, cumhuriyet döneminde, 1980'lere kadar, dış
borçlanma konusunda çok dikkatli davranılmıştır. 1980'lerde Türkiye'nin dış
borcu toplam 12 500 000 000 dolar civarındaydı; fakat, ondan sonra, hâlâ, bazı
arkadaşlarımızın methü senalarla bahsettikleri, methiye düzdükleri 1980 sonrası
dönemde, özellikle 1980'lerin sonlarında, 1990'ların başlarında, yanlış
politikalarla, Türkiye, bir dışborç batığına saplandı, bununla beraber bir
içborç batağına da saplandı. Yaşadığımız bütün ekonomik krizler, şu andaki
işsizlik, şu andaki darboğaz, bazı ekonomik kriterler iyileştiği halde şu anda
hâlâ ekonomiyi büyütemememiz, istihdamı artıramamamız, hâlâ bazı işyerlerinin
kapanması, hâlâ işgücünün iş kaybına uğraması, bu yanlış politikalar yüzünden
oldu.
Bir defa, dışborç
alınırken, projelerin fizibl olmasına dikkat etmemiz, mümkünse, uluslararası
auditing firmalarına, son derece ehil proje değerlendirme firmalarına
götürmemiz gerekir, ancak fizibl olan, geri ödeyecek olan projelere dışkredi
almak gerekir veyahut teminat vermek gerekir.
Yakın geçmişte, bu
dışkredi simsarlarının da etkisiyle, Türkiye'deki yolsuzluk, soygun, vurgun
ortamının da katkısıyla, son derece uygun olmayan koşullarda, Türkiye, yüksek
krediler aldı. Bu arada, Türkiye, zaman zaman çeşitli ülkelerle, devletten
devlete kredi anlaşmaları yapmış. Bu kredi anlaşmalarından doğan kredi kullanma
imkânları var ve bunlar, en uygun koşullarla kredi kullanma imkânları. Bunlar
kullanılmıyor, herhangi bir yapının pazarladığı ve yolsuzluğa, soyguna, vurguna
açık olan krediler kullanılıyordu. Mümkünse, dışkredi ihtiyacı, bu uygun
koşullardaki devletten devlete kredilerden temin edilmeli. Bunlar, çoğu zaman
kadük oluyor, kullanılmadan, çok yüksek miktarlarda devletten devlete kredi,
heder oluyor gidiyor.
Dışkrediyi zaman
içerisinde yerel yönetimler de, özellikle büyükşehirler alabildiğine kullanma
durumunda oldular. Bazen Hazine garantisi olmadan dahi kredi kullanma söz
konusu oldu; fakat, bunlar bizim belediyelerimiz olduğu için, garanti olmasa
da, sonunda onların borcu ödenmediği zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
tarafından ödenmek durumunda. Elbette, büyükşehirler de, belli, bazı önemli
projeler için dışkredi alabilirler, onlara da teminat vermek gerekebilir; ama,
bunun da objektif ölçülerle değerlendirilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Süre bitmeden ses gitti Sayın Başkan...
BAŞKAN - Efendim, ses
düzeninde bir problem oldu; biraz bekleyebilirseniz...
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Hayhay.
Aslında, mikrofonsuz da
konuşabiliriz; ama, tutanaklara geçmesi açısından...
BAŞKAN- Evet, düzeldi;
buyurun efendim.
ALİ DİNÇER (Devamla)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bir
de, bir kriter getirmek gerekiyor. Yani, içeriden de kredi alsa, dışarıdan da
kredi alsa, kendi sermayesiyle de olsa, bir özel sektör eğer yanlış iş yaparsa,
yanlış karar verir, yanlış yatırım yaparsa iflas ediyor, ceremesini çekiyor;
ama, kamu kuruluşlarında olsun, yerel yönetimlerde, özellikle büyük
belediyelerde olsun, hiç kimse cezasını çekmiyor. Milyarlarca dolarlık risk
altına sokuluyor Türkiye Hazinesi. Bu riski yaratan ve ödenemeyecek şekilde
alınan bu borçları ödememe durumunda olan yönetimlerde bulunanlar, belediye
yönetimlerinde bulunanlar hiçbir müeyyideyle karşılaşmıyor. Elbette bir yerel
yönetim birimi, bir kamu kuruluşu, kamu hizmeti yapıyor. O kapatılamaz, onun
kapısına iflas levhası asılamaz; ama, onun bütçesini, aldığı kredileri çarçur
eden, sıfıra götüren, iflas ettiren yöneticiler en azından iflas edebilmeli,
onlar en azından görevlerini bırakabilmeli, hesap da verebilmeli; seçimle
geldilerse, yerlerine yenileri seçilmeli, atamayla geldilerse de, görevlerinden
alınabilmeliler. Yani, performans ölçümüyle, böylesine bir kriter de getirmek
gerekiyor, dışkredilerin kullanılması açısından.
Kredi alınırken
kazanılır, onu hepimiz biliyoruz ve mümkün olduğu kadar, yerli imal durumu söz
konusu olduğu zaman yabancı krediye başvurmamak gerekir. Örneğin, biz, 1980'de
Ankara metro projesini hazırladığımız zaman, tümüyle yerli mühendis ekipleriyle
hazırlamıştık ve vagonlarını Adapazarı Vagon Fabrikasından, lokomotiflerini
Eskişehir Lokomotif Fabrikasından, raylarını Karabük Demir Çelik'ten alacaktık.
Anlaşmalarını da yapmıştık bu kamu kuruluşlarıyla. Daha sonra pek çok maceralar
yaşadı, evreler geçirdi Ankara Metro Projesi; arka arkaya değiştirildi.
Sonuçta, dünyanın parası verilerek Kanadalılara aynı proje yaptırıldı. İmalat
nerede yapılıyor; hemen hemen en küçük imalat dahi, Türkiye'de yapılacak
imalatlar dahi Kanada'da yapılıyor ve 500 000 000 dolara çıkacak olan proje, 1
500 000 000 dolardan fazlaya çıktı. Bu krediyi de sonunda Ankara Belediyesi
ödeyemiyor, devlet olarak hepimiz ödüyoruz.
Benzer başka projelerde
de, maalesef, aynı anlayış hüküm sürdü. Yerli imalatı yapılabilecek olan
konularda, dışkrediyle dışarıdan alma yolu kapatılmalı, kendi sanayimiz
desteklenmeli. Tabiî, bunu yaparken de dikkatli olmak gerekiyor.
Ankara'dan bir örnek
vereceğim; yerli imal diye elektronik gaz sayacı, su sayacı yapan bir firma,
Alfagas. Sayın Belediye Başkanı, belediye başkanı seçildikten iki ay sonra
kurulan bir firma. Düşünün, yerli imal diye elektronik gaz sayacı yapıyorlar;
böbürleniyorlar da; 15 düz işçiyle, 1 muhasebeciyle, Siteler'de bir atölyede!
Belli ki, dışarıdan getirilen sayaçların üzerine sadece damga basıyorlar.
Böylesine yerli sanayi değil tabiî!
Kalitesi belli olmayan,
güvencesi olmayan sayaçlar, Ankara'da, yüksek, fahiş fiyatlarla vatandaşa
satılıyor ve kullanılıyor şu anda. Ciddî anlamda, Türkiye'de, artık, elektronik
endüstrisi de var. Örneğin, raylı toplutaşımacılıkta, biz, 1980 öncesi
elektronik sistemi Fransa'dan alma durumundaydık; ama, şimdi, artık, onu bile
Türkiye'de yapabiliriz; özel sektör olsun, ASELSAN gibi, kamu sektörü sayılacak
firmalar olsun, o alanda da çok gelişmiş firmalarımız var.
Onlara
yaptırabileceklerimizi, dışkrediyle veya garanti verip başka kuruluşların dış
parayla yapmalarını hiçbir zaman kabul etmemeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer,
size eksüre veriyorum.
Buyurun.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Ülkemizin imkânları kısıtlı. Bu kısıtlı imkânları en uygun koşullarda, en iyi
projelerle gerçekleştirmeliyiz ve mümkün olduğu kadar kendi yağımızla
kavrulabilmek için, Türkiye'nin gelişmiş teknolojisinden, endüstrisinden, yapım
gücünden, taahhüt gücünden, yüklenici gücünden yararlanıp, mümkün olduğu kadar,
Türkiye'yi şu anda içinde bulunduğu dışa bağımlı durumdan kurtarmaya çalışmamız
gerekiyor.
Bu madde üzerinde
konuşurken, bütün bunları dile getirme ihtiyacı hissettim. Dikkat edin,
dışpolitikada olsun, bugün, Kıbrıs konusunda olsun, akla gelebilecek pek çok
konuda Türkiye çok yüksek dışborçla karşı karşıya olduğu için, çok ciddî
ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğu için, cumhuriyetin ilk yıllarında
olduğu gibi bağımsız bir dışpolitika izleyemiyor. Biz bir bölge gücüyüz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi Balkan Paktı kurarak, Sadâbâd Paktı
kurarak Balkanlarda, Ortadoğu'da Kafkasya'da bölge gücü olarak istikrarı
sağlayacak dışpolitika uygulamaları yapamıyoruz. Bu yakın geçmişteki titizliği
gözümüzün önünde tutalım, o bize yol göstersin ve Türkiye'yi, özellikle dış
borçlanma konusunda çok daha dikkatli yöneterek düze çıkaralım. Ekonomik
anlamda bağımsız olan, siyasî anlamda da bağımsız olan güçlü bir bölge gücü
olan Türkiye'yi hep birlikte yaratalım.
Sevgiler, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dinçer.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
25 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kamu İktisadî
Teşebbüsleri
Kamu iktisadî
teşebbüslerinin kârları
MADDE 26. - a) 8.6.1984
tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi kuruluşlar ile Türkiye
Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin, 2003 yılı kârlarından Hazineye isabet eden
tutarları;
1. 8.6.1984 tarihli ve
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen kısıtlamalara tâbi olmaksızın,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir
kaydetmeye,
2. Kuruluşların ödenmemiş
sermayelerine veya tahakkuk etmiş görev zararları alacaklarına mahsup edilmek
üzere Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye
gelir, ödenek ve gider kaydetmeye,
b) (a) bendi kapsamına
giren kuruluşların 2002 ve daha önceki yıllara ait kâr paylarından Hazineye
isabet eden tutarları Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi
üzerine bütçenin gelir ve giderleri ile ilişkilendirmeksizin kuruluşların görev
zararı alacakları veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye ilişkin işlemleri
yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis
Tütüncü'nün söz isteği var.
Buyurun Sayın Tütüncü.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 Dakika.
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
maddenin başlığı "kamu iktisadî teşebbüslerinin kârları"
Öyle sanıyorum ki, AKP'li
milletvekillerinin en azından bir bölümünün aklından şöyle bir düşünce geçiyor:
Aa! Kamu iktisadî teşebbüslerinde kâr mı olurmuş?! Evet, oluyor; iyi oluyor hem
de. Biraz sonra değineceğim.
MUHARREM KARSLI
(İstanbul) - Niye olmasın?..
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
En azından bir bölümünün aklından geçiyor olabilir dedim; ama, bir bölümünün
aklından geçmiyor.
Bu konuya biraz sonra
değineceğim; ancak, birçok kez dile getirdiğimiz bir başka konuya, öncelikle,
değinmek istiyorum.
Hepimizin anımsayacağı
gibi, Türkiye, art arda yaşadığı krizlerden sonra, 2002 yılında yeni bir
ekonomik istikrar programını yürürlüğe koydu. Bu program uyarınca, ekonominin,
enflasyona ve istikrarsızlığa yol açan temel sorunlarına, başta kur politikası
olmak üzere, ciddî şekilde el atıldığını biliyoruz. Nitekim, uygulamaya alınan
politikalar, derhal meyvelerini vermeye başlamıştır. Enflasyon, 2001 yılında
yüzde 70'ler düzeyindeyken, 2002'de yüzde 30'lara çekilebilmiştir; yani, 2002
yılında enflasyonda 40 puanlık bir gerileme yaşanmıştır.
Enflasyonun inişine
paralel olarak 2002'de faizlerde de düşme sürecinin yaşandığına tanık oluyoruz.
Yine, bilindiği gibi,
2002 yılında ekonomik büyümede yüzde 7,8'lik bir artış oranıyla, umut ve
heyecan verici bir performansın gösterildiğine tanık olduk.
2002'de ayrıca KİT
açıklarının kapatılması, bankacılık kesiminin daha sağlıklı hale getirilmesi başta
olmak üzere birçok sorun alanında olumlu gelişmeler yaşandığını hatırlıyoruz.
AKP iktidara geldiğinde,
ekonomi gemisi oturduğu kayalıklardan kurtulmaya, su alan bölümleri onarılmaya
ve geminin rotası sağlıklı limanlara doğru çevrilmeye başlanmıştı.
İşte, AKP, böylesine
olumlu bir konjonktürde işbaşına geldi. 2003 yılında enflasyonda, 2003 yılında
büyümede ve diğer elde edilen gelişmelerin altında böylesine olumlu bir
konjonktürün, böylesine olumlu bir mirasın yattığını bir an dahi aklımızdan
çıkarmamalıyız.
Kamu iktisadi
teşebbüsleri konusuna gelince: KİT'lerin malî yapılarında 2002 yılından
itibaren bir iyileşmenin başladığını az önce ifade etmiştim; ancak, bazı
KİT'lerin geçmiş yıllardan gelen malî sıkıntıları devam etmektedir.
Sayın milletvekilleri,
burada son derece önemli bir konuya tekrar dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
KİT'lerin zarar eden kuruluşları için bütçeden kaynak aktarılırken aynı anda
kâr etmekte olan kuruluşlarından da bütçeye kaynak girişi yapılmaktadır. Bu
çerçevede, bütçeden KİT'lere, sermaye ve görev zararı olarak 2003 yılında 1
katrilyon 881 trilyon kaynak transferi yapılması beklenmektedir. Buna karşılık,
aynı yıl içinde KİT'lerden elde edilecek gelir tutarı, 2 katrilyon 980 trilyon
Türk Lirasıdır. Bu gelir meblağının -2003 yılını konuşuyorum değerli
milletvekilleri- 1 katrilyon 645 trilyonu temettü geliri, 1 katrilyon 335
trilyonu ise hâsılat payı kesintisidir. Bu duruma göre, KİT sisteminin bütçeye
net katkısı, 2003 yılında, 1 katrilyon 100 trilyon Türk Lirası olmaktadır. 2004
yılında ise, söz konusu net katkının 1 katrilyon 800 trilyon olarak
programlandığı görülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
şimdiye kadar gelmiş geçmiş tüm sağ iktidarlar KİT konusuna ideolojik açıdan
bakmışlardır. Bu bakış açısı, KİT'leri, zaman sürecinde neredeyse tahrip etme
ve çürütme politikasına dönüşmüştür. Hepimizin bildiği gibi, KİT'ler, bu ülkede
yaşamış ve yaşayan hemen tüm yurttaşlarımızın alınterlerinden süzülmüş
-geçenlerde de bu kelimeyi kullanmıştım- beytülmal anlamındaki kutsal miraslarımızdır.
Yılların birikimi, yılların alınteri, yılların fedakârlığı yatıyor bu
KİT'lerde. Şimdi, özelleştirme portföyüne bir göz atınca, söz konusu
mirasımızın yürekler acısı bir konumda bırakıldıkları ortaya çıkmaktadır.
Özelleştirme
portföyündeki kuruluşlara şöyle kısaca bir göz atalım. Burada ele almış
olduğumuz portföyde 26 tane kuruluş var. Yalnızca kamu payının yüzde 50'nin
üzerinde olduğu kuruluşları ele aldık ve gerçekten, yürekler acısı bir şekilde,
bu özelleştirme portföyünde, KİT'lerin, elleri kolları bağlanmış bir şekilde
bırakıldıkları, terk edildikleri, üzüntüyle görülüyor.
Sümer Holding, onaltı yıl
üç aydan bu yana özelleştirme portföyünde tutuluyor; Petkim, onaltı yıl üç
aylık bir süredir, yine, özelleştirme portföyünde tutuluyor; TÜPRAŞ, onüç yıl
dört aydan bu yana özelleştirme portföyünde tutuluyor; Türk Hava Yolları, onüç
yıldan bu yana özelleştirme portföyünde; Denizcilik İşletmeleri, on yıldan
beri; Gemi Sanayii Anonim Şirketi, on yıldan bu yana; Karadeniz Bakır
İşletmeleri Anonim Şirketleri, on yıldan bu yana; DİTAŞ (Deniz İşletmeciliği ve
Tankerciliği Anonim Şirketi) on yıldan bu yana; SEKA, altı yıldan bu yana...
hepsini saymak istemiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bunca yıl özelleştirme portföyünde hapsedilen bu KİT'lere doğru
dürüst yatırım yapılamıyor, elleri kolları bağlı bu KİT'lerin; teknolojileri
eskiyor, yüksek nitelikli personel buraları terk ediyor. Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarında da bu durum böyle mi devam edecek...
Özelleştirmeye -yeniden
altını çizmek istiyorum- ideolojik açıdan bakılamaz. Bu çerçevede, özelleştirme
bir amaç değildir, bir amaç olamaz. Özelleştirme, artık, bilinen bir gerçektir
ki, ekonomide yapısal bir değişikliğin gerçekleştirilmesi için, ekonomide
verimliliğin, ekonomide kârlılığın artırılması için, ekonomide rasyonalitenin,
yani akılcılığın artırılması için, olsa olsa kullanılacak araçlardan biridir;
bir amaç kesinlikle olamaz. Ama,
bakıyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisinin programında kamu iktisadî teşebbüsleri
konusuna, ideoloji penceresinden yaklaşılıyor. Bu, doğru değil değerli
milletvekilleri. Bunu tespit ediyoruz.
Az önce de belirtmiştim,
yineliyorum: Özelleştirme konusuna ideolojik açıdan bakmak son derece
yanlıştır, konuya pragmatik yaklaşmamız lazımdır. Halkımızın yararı, ekonominin
gerekleri neyi zorunlu kılıyorsa, KİT'ler konusunda öyle yürümemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, mal
ve hizmet üreten KİT'ler, öncelikle, özerk bir hale getirilmelidir. Siyaset
erbabı, KİT'lerden elini eteğini bir an önce çekmelidir. Tam bir özerklik
anlayışıyla KİT'lere yaklaşılmalı ve tam bir özerklik anlayışı KİT'lerde egemen
kılınmalıdır. KİT'lerin yeniden yapılandırılarak, iç ve dış piyasalarda rekabet
gücünü artırmaları amacıyla, gerekirse yabancı şirketlerle, yabancı sermayeyle
ortak olma, ortaklık kurma yolları
aranmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Efendim, buyurun,
size eksüre veriyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Teşekkür ederim, hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu durumda, yönetim
hâkimiyetinin tamamen kaybedilmemesine de özen gösterilmelidir veya kamu
yararının korunmasının güvencesi olan altın hissenin kamuda sağlanması yolları
aranmalıdır.
Durumu halka arza uygun
duruma getirilen KİT'ler, öncelikle halka arz edilmelidir, halka açılmalıdır.
Durumları halka arz için uygun olmayan KİT'ler, malî yapıları zayıf olan
KİT'ler, malî yapılarının iyileştirilmesi ve gelir artırıcı önlemlerle
desteklenmesi amacıyla, yeni bir yapılandırma, yeni bir restorasyon programına
acilen alınmalıdır. Bu çerçevede, işletmecilik giderlerinin azaltılmasında, mal
ve hizmet üretiminde, doğru ve akılcı kararların alınmasında, hükümet, KİT'lere
engel olmamalıdır, hatta, yardımcı olmalıdır, KİT'lerin önünü açmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; sözlerimi şu şekilde toparlamak istiyorum. Özelleştirme
uygulamalarında tekellerin yaratılmamasına, tüketicinin korunmasına, ulusal
üretim kapasitesinin artırılmasına özen gösterilmelidir. Özelleştirme kılıfı
altında yabancılaştırma kesinlikle yapılmamalıdır. Özellikle, Tekelin
özelleştirilmesinde böyle bir tehlikenin mevcut bulunduğunu dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bu 26 ncı maddenin -öyle sanıyorum ki, son derece güzel bir şekilde
kullanılacaktır- Maliye Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
26 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Kamu ortaklıkları ve iştiraklerinde
sermaye değişiklikleri
MADDE 27. - a) Kamu
ortaklıkları ve iştiraklerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin tedbirleri
uygulamak, sermaye artırımlarına katılmak, kamu iktisadî teşebbüslerinin
yatırım ve finansman programlarının gereklerini yerine getirmek ve 8.6.1984
tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini uygulamak amacıyla;
1. Hazinece her türlü
sermaye artırımlarına katılınması ve sermaye paylarının satın alınmasına,
2. Hazinenin ve kamu
iktisadî teşebbüslerinin sermaye paylarını diğer kamu iktisadî teşebbüslerine,
Özelleştirme İdaresine veya katma bütçeli idarelere devretmeye veya onlar
tarafından devir alınmasını sağlamaya,
3. Kamu iktisadî
teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazineye veya çeşitli fonlara olan
borçlarını yıllık yatırım ve finansman programlarına uygun olarak Hazineden
olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye veya teşebbüslerin
borçlarının ödenme zamanı ve şartlarını belirlemeye,
Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; bu işlemlerin gerektirdiği tutarları, anılan Müsteşarlığın
teklifi üzerine, bütçede açılacak özel tertiplere gelir ve ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
b) 1. Kamu iktisadî
teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 2003 yılı sonu itibarıyla; Hazineye
(28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanun kapsamındaki Hazine alacakları hariç)
ve fonlara olan borçları ile geçmiş yıllar bütçe kanunlarının "Kurumların
Hasılatından Pay" başlıklı maddeleri uyarınca doğan ve Maliye Bakanlığı
Merkez Saymanlığına ödenmesi gereken vadesi geçmiş borçlarını, Hazineden ve
fonlardan olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye,
2. Türkiye İhracat Kredi
Bankası A.Ş.'nin 2003 yılına ait kâr paylarından Hazineye isabet eden tutarı,
Hazineden olan politik risk alacaklarına mahsup etmeye,
Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; bu işlemleri anılan Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve
gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet
hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
c) 20.6.2001 tarihli ve
4684 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Türkiye Emlak Bankası A.Ş.'nin, T.C.
Ziraat Bankası A.Ş. ve Türkiye Halk Bankası A.Ş.'ne devredilmesine ilişkin
olarak Bankalar Yeminli Murakıplarınca yapılacak nihai inceleme sonuçlarına
göre, Hazine aleyhine bir farkın doğması halinde, söz konusu fark Hazine
Müsteşarlığı tarafından nakden ödenir. Hazine lehine bir farkın tespit edilmesi
halinde ise, daha önce ihraç edilmiş senetler geri alınabilir. Söz konusu
senetlere ilişkin herhangi bir nakden ödeme yapılmış olması halinde, bu tutar
Hazinece senede ilişkin ödemenin yapıldığı tarihe en yakın tarihte
gerçekleştirilen iskontolu Hazine ihalesinde oluşan yıllık bileşik faiz esas
alınarak hesaplanacak faiz tutarıyla birlikte T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve/veya
Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nden nakden tahsil edilir.
d) 20.6.2001 tarihli ve
4684 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi gereğince tahsil edilmeye devam
olunan ve bütçeye gelir olarak kaydedilen mülga Kaynak Kullanımını Destekleme
Fonuna ilişkin 88/12944 sayılı Kararın değişik 3 üncü maddesinin (d) fıkrasında
belirtilen gelirlerin tamamını ya da bir kısmını, politik risk alacaklarına
mahsuben Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.'ye ödenmek üzere, Hazine
Müsteşarlığı bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
e) 1.6.2000 tarihli ve
4572 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (E) fıkrası uyarınca;
1. Tarım Satış Kooperatif
ve Birliklerinin 1.5.2000 tarihi itibarıyla Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonuna
olan borçlarından, Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin yeniden yapılandırma
sürecinde, Yeniden Yapılandırma Kurulunun önerileri doğrultusunda tasfiyesi
uygun görülenler ile bu borçların tasfiyesine kadar geçecek süre içinde doğacak
faizin terkin edilmesine, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi
üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.
2. T.C. Ziraat Bankası
A.Ş. tarafından 99/13288 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca Tarım Satış
Kooperatif ve Birliklerine Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu koşullarında
kullandırılan ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca Hazine
kaynağına dönüşen kredilerden birliklerin yeniden yapılandırılma sürecinde
tasfiyesi uygun görülenlerin "tasfiye tarihi itibarıyla kaydi
bakiyesinin" terkin edilmesine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.
f) 2.1.1961 tarihli ve
196 sayılı, 3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı kanunlara istinaden çıkarılan
Bakanlar Kurulu kararları uyarınca 31.12.2002 tarihi itibarıyla Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri (TEKEL) Genel Müdürlüğünün destekleme
işleriyle ilgili olarak doğmuş tüm alacaklarına (öncelikle TEKEL Genel
Müdürlüğünün tahmini yıl sonu görev zararı alacak miktarı üzerinden avans
mahiyetinde tespit edilecek miktara) karşılık aynı tutarda olmak üzere,
31.12.2002 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş ve Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince takip ve tahsil edilen her türlü vergi,
fon ve pay borçları (özel tüketim vergisi hariç) ile bu borçlara ilişkin
gecikme zammı ve faizlerine mahsup edilmek suretiyle terkin edilebilir. Bu
fıkra uyarınca mahsup konusu olacak vergi, fon ve paylara ilişkin gecikme zammı
ve faizleri 31.12.2002 tarihi itibarıyla dondurulur.
TEKEL Genel Müdürlüğünün
yukarıdaki mahsup işleminden bakiye Devlete ait olan ve 21.7.1953 tarihli ve
6183 sayılı Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık olarak, mülkiyeti TEKEL
Genel Müdürlüğüne ait ve üzerinde herhangi bir takyidat bulunmayan
taşınmazlardan, Maliye Bakanlığınca tespit edilecek kamu kuruluşlarınca ihtiyaç
duyulanlar 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine göre
oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek rayiç değeri üzerinden,
borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak, bütçenin gelir ve gider hesapları ile
ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir. Satın alınan
taşınmazların tapu işlemlerine esas olan ve yukarıda belirtilen şekilde tespit
edilen değeri miktarındaki Devlete ait olan 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı
Kanun kapsamına giren borçları terkin edilir.
TEKEL Genel Müdürlüğünün
birinci fıkrada bahsedilen görev zararının, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından
tespit edilen kesin miktarı ile birinci fıkra uyarınca mahsup edilen miktarı
arasında doğan farklar ve taşınmazların devri suretiyle yapılan terkin
işlemlerinden sonra kuruluşun bakiye borcunun kalması halinde (özel tüketim
vergisi hariç), bu tutar da terkin edilebilir.
TEKEL Genel Müdürlüğünün
görev zararının Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tespitini müteakiben Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bu bendin gerektirdiği
bütün terkin ve diğer işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
g) Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) olağanüstü hal stoklarından serbest stoklarına
aktaracağı ürünlerin satışından elde edilecek ve Hazine'ye ödenmesi gereken ürün
bedellerinin, TMO Genel Müdürlüğünün Hazineden olan görev zararı ve/veya
sermaye alacaklarına mahsup etmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan;
bu işlemleri anılan Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile
ilişkilendirmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Oyan.
Sayın Oyan, kişisel söz
hakkınızı birleştiriyorsunuz; 15 dakika süreniz var; buyurun.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddeye geçmeden önce, Sayın Bakanın, burada biraz önce
maddelere geçmeden önce yaptığı son konuşmayla bize verdiği yanıta bir yanıt
vermek istiyorum. Böylece bütçe görüşmelerine bir miktar renk getirmeye belki
bizim de katkımız olur Sayın Bakan kadar.
Sayın Bakan, buradaki
konuşmasında bizim yönelttiğimiz soruların esasına girmeksizin; yani faizdışı
fazla nasıl yaratılıyor, kimin sırtından yaratılıyor, bu millet neyi çekerek,
hangi bedellere razı olarak bunlar ortaya çıkıyor; buna hiç girmeksizin, bize,
bu faizdışı fazla konusunda bir hesap verdi, bütçe faiz fazlası değildir,
aslında bizim kastettiğimiz, kamu faiz fazlasıdır" dedi. Ben, şimdi onun
tartışmasına, ayrıntısına girmiyorum. 4,3 meselesi, evet, sizin konuşma
kitapçığınızda yer alıyor gerçekten; ama, yer aldığı bölüme, sayfa 19'a
bakarsanız, bu sayfanın dördüncü paragrafında, bu, kamu kesimi faizdışı fazlası
olarak değil, bütçe faizdışı fazlası olarak yer alıyor; yani, buraya, bu metne
bu şekilde girmiş Sayın Bakan. Dolayısıyla, o paragrafta kamudan bahsedilmiyor,
sadece bütçeden bahsediliyor. Buradan dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kaldı ki, 2002 yılında
faizdışı fazlanın tutturulamadığını biz zaten biliyoruz; yani, tutturuldu, aman
iyi oldu falan diyen yok zaten; ama, tutturulmasının da büyük bir başarı
olmadığını, neyin pahasına elde edildiğini söylemeye çalışıyoruz. Kaldı ki,
2002'yle ilgili şunu da söyleyeyim: Aslında IMF tanımlı bu faizdışı fazla, 2002
yılında 4,3'e de ulaşamamıştır. Bizim yaptığımız hesaplara göre 3,9'da
kalmıştır; bu bütçeden 2,4; KİT'lerden 1,1; İşsizlik Sigortası Fonundan da 0,4
olmak üzere; fakat, daha önemlisi var; siz, döneminizde, yani, 2003 yılı
bütçesinde hedeflediğiniz yüzde 6,5 faizdışı fazlaya ulaşmak için, bir tanım
değişikliğine gittiniz; yani, 2003 yılı ortasında, bu yüzde 6,5 hedefini
tutturmak için bir tanım değişikliği yaptınız ve bu tanım değişikliği nedir
diye baktığımızda, buraya 3 tane unsur getirdiniz. Bunlardan bir tanesi; özel
gelir ve özel ödeneklerin, eskiden olduğu gibi, konsolide bütçe gelir ve gider
kalemlerinden düşülmesinden vazgeçtiniz. Bu, faizdışı fazlasını olduğundan
büyük göstermeye katkı yapan bir şey. Sadece ilk yedi ay için 1,5 katrilyonluk
bir olumlu katkısı oldu, en azından görüntüde.
İki; taşınmaz mal satış
geliri olduğu zaman, bunun 500 trilyon lirasının gelirlerden düşülmemesi
uygulamasını getirdiniz.
Üç; iş akitlerinin feshi
durumunda 243 trilyon lira olan net ücret etkisinin 500 trilyon liraya
çıkarılması kararını aldınız.
Bu üç nedenle, siz, yüzde
6,5 faizdışı fazla tutturduk dediniz; aslında yüzde 5,5'lik bir faizdışı fazla;
yüzde 6,5'e bu tanımla gelmekte; yani, yüzde 5,5'iniz 6,5 gibi gözükmektedir.
Dolayısıyla, 2003 yılı bütçesi uygulanırken yarı yolda siz tanım değiştirerek,
IMF'nin de rızasıyla, faizdışı fazlayı yeniden tanımlayarak bir avantaj elde
ettiniz. Bu avantaj az bir şey değil; 2,5 katrilyon lira civarında bir avantajdan
bahsediyorum.
Ben, şimdi, burada, bu,
doğrudur yanlıştır tartışmasına girmiyorum; ancak, şunu söyleyeyim: Faizdışı
fazla tanımına bir yılbaşında girmişsiniz, yıl ortasında ise bu tanımı
değiştirip, kendinize, daha kolay hedefe ulaşabilecek yeni bir araç icat
ediyorsunuz. Bunu dikkatinize sunayım; bu teknik ayrıntılarla çok fazla
dikkatinizi dağıtmak istemiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada Sayın Bakanın açıklamasında, toplumun daha fazla ilgisini çeken başka
konular var. Sayın Bakan şunu söyledi: "Biz bütçenin payını küçültüyoruz;
yani, bütçenin millî gelir içindeki payını küçültüyoruz. Bu, iyi bir şeydir,
bunu istiyoruz, niye istiyoruz; çünkü, özel kesimin payı artsın ve bu ileri
ülkelerde hep böyledir."
Sayın Bakan, bir kere
"ileri ülkelerde hep böyledir" lafından başlayalım. Sizin dahil olmak
istediğiniz Avrupa Birliği ortalamasında, bütçelerin ya da toplam kamu
harcamalarının...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sizin dahil olmak istemediğiniz mi?!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Hükümetin politikası olarak söylüyorum, hepimizin diyelim.
... millî gelire oranı
yüzde 45'lerin üzerindedir. Sizin bütçeniz yüzde 38-39 rakamı... Ama, burada
bir başka rakam daha çok önemli, faizdışı kamu harcamalarına baktığınız zaman,
yani faizler olmasaydı Türkiye'de kamu harcamalarının millî gelire oranı neydi
diye baktığınız zaman, yüzde 22-23 oranlarına geriliyorsunuz. Gelişmiş dünyada,
üye olmak için çırpındığımız Avrupa Birliği dünyasında faizdışı kamu
harcamalarının millî gelire oranı yüzde 40'ı aşmaktadır. Yani, sizin 1,5
katınızdan fazladır.
Biz size şunu söylüyoruz:
Devleti küçültecek misiniz; evet, küçülteceğiniz bir kalem var ortada, faiz
harcamalarını küçülteceksiniz. Diğer harcamalar, bu topluma hizmet olarak giden
harcamaları büyütmek zorundasınız. Türkiye, başka türlü bir sosyal devlet
olamaz. Avrupa Birliğiyle bir sosyal devlet uyumunu sağlayamaz. Küçültülmesi
gereken tek kalem vardır, faizler; büyütülmesi gereken çok kalem vardır,
yatırımlar vardır, eğitim harcamaları vardır, sağlık harcamaları vardır; bütün
bunları artırmak zorundasınız. Devleti, o alanlarda büyütmek zorundasınız;
küçültmeniz gereken tek yer var; onu yapacaksınız.
Kaldı ki "vergi
yükünü azaltıyoruz" diyorsunuz, ekonomiye böylece dinamizm
kazandırıyorsunuz. Vergi yükü, 1998 yılında bu yana sürekli artmaktadır. Siz,
burada, kendiniz de açıkladınız. 2004 yılında biraz azalacak gibi, binde yarım
kadar azalacak gibi görünüyorsa, onun nedeni de, çifte vergilerin bir kısmı
gidiyor, enflasyon muhasebesi, vesaire gibi birtakım nedenlerle olacak; yoksa,
sizin uygulamalarınızda vergi azaltmaya dönük bir şey yok. Yakında, yarın, öbür
gün, buraya bir vergi kanunu getirirsiniz ve vergileri yeniden artırırsınız.
Kaldı ki, eğer, programa
bakarsanız göreceksiniz ki, programda -DPT'nin programına bakınız- servet
vergilerini kattığınız zaman -yani, belediyelerin Emlâk Vergisini falan
kattığımız zaman- dolaysız, dolaylı ve servet vergilerinin toplamının millî gelire oranı, 2004 yılında
2003 yılını aşmaktadır. Kamu gelirlerine bakarsanız, vergidışı kamu
gelirleriyle beraber, bir yük olarak tümüne baktığınızda, o da 2004 yılında
2003 yılından daha yüksek olacaktır. Bu program da, herhalde, Maliye Bakanının
bilgisi olmadan hazırlanan bir program değildir.
Tabiî, bunun dışındaki
konulara girmiyorum. Stok artışlarına Sayın Bakan bir daha girmedi; stoktan mı
kaynaklandı, şuradan, buradan; ama, şunu söyleyeyim: Türkiye'de, yatırım
yapmadığınız zaman, bu, sadece kamu yatırımlarını etkileyen bir şey değildir.
Kamu yatırımlarıyla özel yatırımlar arasında bir rekabet ilişkisinden ziyade,
bir tamamlayıcılık ilişkisi vardır; yani, kamu yatırımlarını bir sektörden
çektiğiniz zaman, o sektörden özel sektör de çekiliyor; çünkü, Türkiye'de, ve
dünyanın bütün kapitalist ülkelerinde kamu yatırımları, çoğunlukla, bizatihi,
kamunun kendi eliyle yapılmıyor; çoğunlukla piyasaya sipariş verilerek
yapılıyor. Dolayısıyla, siz, bir sektörde kamu yatırımını artırıyorsanız, o
sektöre, özel kesim, sipariş almaya geliyor; yani, o ihaleye girmeye ve kamu
yatırımlarını kendi aracılığıyla yapmaya.
Dolayısıyla "biz
çekiliyoruz, özele bırakıyoruz..." Bırakınız efendim. Yani, böyle bir
mantık olmaz; böyle bir mantıkla, böyle bir sistem içerisinde Maliye Bakanlığı
yapılmaz Sayın Bakan.
Üstelik, bakın,
Türkiye'de, kamu yatırımları bütçenin yüzde 5'ine düşmüş. Bu, altyapı
yatırımları ihtiyacı bizden çok daha az olan Amerika'da yüzde 10'dur, Japonya
gibi altyapı yatırımları ihtiyacı çok az olan bir ülkede, bize kıyasla, yüzde
17'dir; yani, siz, yüzde 5'lerde tutulan bir yatırım stokuyla, bu ülkeyi nereye
götürebilirsiniz?!
Bir ekonomide kalıcı
düzelme, sürdürülebilir bir büyüme olmanın tek koşulu, yatırımları artırmaktır.
Kamu yatırımlarının artması, özel yatırımları azaltmaz; artırır. Bir kere, bu
bilinçte olmamız gerekiyor. Bütün toplam yatırımların artması gerekiyor.
Türkiye, 1998-2003
döneminde, çok önemli bir sermaye birikimi azalmasıyla karşı karşıya kalmıştır.
Bu, özel yatırımların da çok büyük ölçüde azalmasından kaynaklanmıştır.
Dolayısıyla, bugün, Türkiye'nin bütün meselesi, özel yatırımları da artırmak;
yani, sermaye birikiminde yeni bir sıçramayı yakalamaktır. Bunu
yakalayamazsanız, gelişmiş ülke olma iddiasını sürdüremezsiniz.
Sayın Bakan, ben, sizinle
ilgili şeyleri söylüyorum; çünkü, Maliye Bakanına bütçede o kadar çok yetki
veriliyor ki, ilk konuşmanızda, geçen yıl, hatırlıyorum "ne güzel, bu
kadar yetkiyle, ben, artık, bundan sonra padişahlar gibi olurum"
demiştiniz. Gerçekten, bütçeye baktığınız zaman, bütçede, çok fazla Maliye
Bakanına yetki var ve ne yazık ki, bu bütçede, Anayasaya aykırılıklar sürüyor.
Anayasaya aykırı hükümleri de ihtiva ederek yetki aktarımları var, saydamlık
açısından çok ciddî sıkıntılar var, bununla ilgili, sadece Anayasaya
aykırılıkları sayayım, ondan sonra da maddeyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim.
Sayın Bakan, bakınız, bu,
sizin bütçenizde, Anayasaya aykırı, halen 21 tane hüküm var. Geçen yıl, 39
hüküm için, Anayasaya aykırılık dolayısıyla Anayasa Mahkemesine başvurduk;
bunlardan 9'unu iptal ettirdik. 9'unu, siz, buraya getirmediniz, koymadınız.
Koymadınız; çünkü, bunların bir bölümünün kendi yasalarında düzenleme yaptınız.
Örneğin, siz, belediyelerin, hani, o çok sevdiğiniz yerel yönetimlerin, bütçe
paylarını yüzde 6'dan yüzde 5'e düşürmüştünüz, iptal ettirdik; gittiniz, bu
defa kendi yasasında değişiklik yaptınız, onu da Anayasa Mahkemesine verdik;
ama, henüz daha bir sonuç çıkmadı. Onları getirmediniz; ama, halen 21 tane
Anayasaya aykırılık maddesi var: Madde 10, madde 12; bu maddeler geçti.
Madde 15: Protez ve diş
tedavi bedelinin sınırlı ödenmesi.
Madde 16: Vakıf ve
derneklerin, ayrıca Maliye Bakanlığınca denetlenmesi. Maliye Bakanlığı, bütçe
kanununda, üzerine böyle bir yetki alamaz. Gidersiniz, yasasını
değiştirirsiniz.
Madde 25: Biraz önce
okundu, konuşuldu; dışborç kredi anlaşmalarıyla ilgili işlemlerin, her türlü
vergi, resim ve harçtan istisna tutulması, daha doğrusu müstesna olması.
Madde 25 (d) fıkrası:
Merkez Bankasının çıkardığı likidite senetleriyle ilgili işlemlerin, her türlü
vergi, resim ve harçtan istisna olması. Bunlar Anayasaya aykırıdır.
Madde 26: Maliye
Bakanına, Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi 2003 yılı kârının, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname sınırlamasına tabi olmadan, bütçeye gelir kaydetmeye yetki
verilmesi. Anayasaya aykırıdır Sayın Bakan.
Madde 26 (b) fıkrası:
Kamu İktisadi Teşebbüsleriyle ilgili, bundan bir önceki maddeydi. Maliye
Bakanına, görev zararları alacaklarına mahsup edilmek üzere, gelir, gider ve
ödenek kaydetme yetkisi verilmesi.
Diğer maddeleri, daha
sonra, sırası geldiğinde çıkar söylerim.
Şu an konuştuğumuz maddeyle
ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Madde 27'nin (g)
fıkrasında, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüyle ilgili olan bu
düzenlemede, daha önceki dönemlerde karşımıza çok sayıda çıkan bir genel
eğilimi, yeniden, bir istisna olarak karşımıza çıkarıyorsunuz. 2002 yılında, bu
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun çıkana kadar,
bütçelerde bu tür hükümler -buradaki, 27 nci maddenin (g) fıkrasındaki gibi
hükümler- çok sayıda vardı, bunların örneklerine rastlanırdı. Neydi bu tür
örnekler; bu, bazı gelir ve giderlerin, o yıl bütçesinde gelir ve gider olarak
görünmesi gerekirken, Maliye Bakanına, bütçeye gelir ve gider kaydedip
kaydetmeme yetkisinin verilmesi anlamındadır. Burada, yeniden, benzer bir
düzenleme yapılmaktadır.
Keza, 27 nci maddenin (e)
fıkrasında, tarım satış kooperatifleri birlikleriyle ilgili düzenleme var; (e)
fıkrasının 1 inci bendinde, bu yeniden yapılandırma sürecinde, Yeniden
Yapılandırma Kurulunun önerileri doğrultusunda, bu kuruluşlardan tasfiyesi
uygun görülenler ile borçların tasfiyesine kadar geçecek süre içerisinde
doğacak faizin terkiniyle ilgili hüküm vardır. Halen, birçok tarım satış
kooperatifi, bu tür bir faiz terkini ya da bu tür bir borç konsolidasyonu için
Yeniden Yapılandırma Kurulunun kararını bekliyor.
Yeniden Yapılandırma
Kurulu dediğimiz kurul, Türkiye'ye, 2000 yılı haziran ayında getirilmiş,
yasayla kurulmuştur, Dünya Bankasının zorlamasıyla kurulmuştur ve bu Yeniden
Yapılandırma Kurulunun, ne kadar yetkin bir kurul olarak çalışıp çalışmadığı
çok tartışmalı bir konudur; ama, inanılmaz yetkiler verilmiş ve birçok tarım
satış kooperatifi birliği ya da bunların işletmeleri tasfiye sürecine
girebilmişlerdir. Keza, bunun ikinci bendi de benzer bir hüküm içermektedir.
Sayın Bakan, burada, bu bütçenizde,
özel olarak dikkat çekeceğimiz, anayasaya aykırılıklar dışında, başka birtakım
zaaflar da var. Bunlar, özellikle, saydamlıkla, hesap verilebilirlikle,
samimiyet ilkeleriyle ilgili olanlar.
2004 malî yılı
bütçesinde, tasarının gerekçesinde, bunlara en azından lafzî olarak yer
veriliyor; fakat, ne bunlarla ilgili birtakım somut öneriler var ne hesap
verilebilirlik açısından, daha önce, kamu malî yönetimi tasarısında olduğu
gibi, somut, ölçülebilir ölçütler getirilmiştir. Yani, aslında, burada çok sayıda
süslü sözcük var; fakat, bu tür ilkelerin hayata geçirilmesi için, bir sistem
değişikliğinin emaresi yok. Bu tür bütçelerle, Türkiye'nin, hele önümüzdeki
dönemde -üç yıllık bütçeler ve saire- buradan, daha saydam, daha hesap
verilebilir birtakım örneklere yol alması mümkün gözükmemektedir.
Aynı şekilde, 2004 yılı
bütçesinin kaynak tahsislerinde önceliklere önem verilerek hazırlandığı
söyleniyor. Oysa, bu kaynak tahsislerinin etkin olabilmesi için, bunların ya
fayda-maliyet ya maliyet etkinliği analizlerine göre yapılması gerekir. Sizin,
ilginç bir komisyon konuşmanız olmuştu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika
efendim... Size eksüre veriyorum; buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu konuşmanızda,
tutanakta, şöyle ilginç bir şey var; diyorsunuz ki: "Bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının, 2003 yılında olduğu gibi, 2004 yılında da sunmak zorunda
oldukları temel kamu hizmetlerinin kalite ve miktarında herhangi bir düşüşe
meydan vermeksizin, kendilerine verilen ödenekleri hizmet önceliklerine uygun
olarak ve fayda-maliyet analizi yapmak suretiyle kullanacaklarına inancımız
tamdır."
Şimdi, hükümet
yetkililerinin, galiba, atı arabanın önüne koymak gibi bir niyetleri olduğu
anlaşılıyor; çünkü, kamu kurumlarının etkin kaynak tahsisi mekanizması içine
çekilmesi için, bu tür fayda-maliyet ya da maliyet etkinliği analizlerinin
kaynak tahsisinden sonra değil önce yapılması gerekiyor ki, biz, o kurumların
etkin çalışabileceğini bilelim. Yoksa, bütçeden ödeneği verdikten sonra
"bu ödeneği iyi kullan, etkin kullan" gibi nasihatlerle bu işler
olmaz. Bunlar -işte, o performans denetimi dediğimiz olay budur- önceden
verilen taahhütlere karşı şu taahhütler, şu hizmetler yapılacak, bunun
karşısında şu kaynaklar verilecektir ve onu ölçme imkânına sahip olursunuz.
Bundan sonraki maddelerde
devam etmek üzere, ilginiz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oyan.
Madde üzerinde konuşmalar
tamamlandı.
1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinin (c) bendine aşağıdaki
paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Halide
İncekara |
Ahmet
İnal |
İbrahim
Köşdere |
|
İstanbul
|
Batman |
Çanakkale |
|
Zeki
Karabayır |
Ali
İhsan Merdanoğlu |
|
|
Kars |
Diyarbakır |
|
"4684 sayılı Kanun
ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında T.C. Ziraat Bankası A.Ş.
ve Türkiye Halk Bankası A.Ş'nin ve T.C. Ziraat Bankası A.Ş. aracılığıyla Tarım
Kredi Kooperatiflerinin avans olarak tasfiyesi yapılan görev zararı ve/veya
gelir kayıplarının kesin tespitini teminen yapılacak nihaî inceleme sonuçlarına
göre; Hazine aleyhine bir farkın doğması halinde, söz konusu farkın ilgili
harcama kaleminden nakden ödenmesine veya anılan bankaların 2003 ve önceki
yıllarına ait kâr paylarından Hazine'ye isabet eden tutarlarını, Hazineden olan
görev zararı veya gelir kaybı alacaklarına mahsup etmeye, Hazine
Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan, mahsup işlemlerini Müsteşarlığın teklifi
üzerine bütçenin gelir ve giderleri ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine
göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir."
Gerekçe: Bilindiği üzere,
kamu sermayeli bankaların ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin 4603, 4684 sayılı
Kanunlar ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu kararı hükümleriyle görev zararı
alacakları avans niteliğinde tasfiye edilmiştir. 2001/2312 sayılı Kararda;
avans olarak ödenen tutarlar ile inceleme sonucu kesinleşecek tutarların farklı
olması nedeniyle doğacak Hazineye ait yükümlülüklerin, bankaların ve Tarım
Kredi Kooperatiflerinin görev zararı alacaklarının anılan bankaların
temettülerinin Hazineye düşen kısmından mahsup edilmesi önerilmektedir.
Söz konusu düzenleme;
banka temettülerinin bütçe gelirleri içerisinde yer almaması nedeniyle, gelir
azaltıcı veya gider artırıcı bir
düzenleme olmayıp sadece mahsuplaşmaya imkân veren bir düzenlemedir.
BAŞKAN - Önergeyle ilgili
komisyon ne düşünüyor?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Evet, Hükümetin
katıldığı, komisyonun katılamadığını ifade ettiği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını arz ediyorum.
BAŞKAN - Madde
oylamasında istiyorsunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet
efendim.
BAŞKAN - Şimdi, 27 nci
maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım ve aynı zamanda
da karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip üyelerimiz
müttefik; karar yetersayısı yoktur. İki taraf için de karar yetersayısı yoktur.
Saat 20.00'de toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarılarının görüşmelerine devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/688) (S. Sayısı : 284) (Devam)
2. - 2002 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372, 3/373)
(S. Sayısı : 286) (Devam)
3. - 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285) (Devam)
4. - 2002 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S. Sayısı : 287)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
27 nci maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, kabul edilen
önerge doğrultusunda 27 nci maddeyi tekrar oylayacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
27 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 20.03
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 20.24
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarılarının görüşmelerine devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/688) (S.
Sayısı : 284) (Devam)
2. - 2002
Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372, 3/373) (S. Sayısı : 286) (Devam)
3. - 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285) (Devam)
4. - 2002
Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S. Sayısı : 287) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
27 nci maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi, yeniden,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylayacağım ve karar yetersayısını
arayacağım.
27 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin kâr ve sermaye değişiklikleri
MADDE 28. - a) Türk
Telekomünikasyon A.Ş.'nin 2003 yılına ilişkin kârlarından Hazineye isabet eden
tutarları;
1- Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir kaydetmeye,
2- Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin ödenmemiş sermayesine veya 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi
olduğu dönemde Bakanlar Kurulu Kararı ile verilen ve halen devam eden görevler
nedeniyle doğan ve doğacak olan görev zararı alacaklarına mahsup edilmek üzere
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir,
ödenek ve gider kaydetmeye,
b) Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin ilgili malî yıldan önceki yıllara ait kâr paylarından Hazineye isabet
eden tutarları Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine
bütçesinin gelir ve giderleri ile ilişkilendirmeksizin Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olduğu dönemde Bakanlar
Kurulu Kararı ile verilen ve halen devam eden görevler nedeniyle doğan ve
doğacak olan görev zararı alacaklarına veya ödenmemiş sermayesine mahsup etmeye
ilişkin işlemleri yapmaya,
c) Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin 2003 yılı sonu itibarıyla; Hazineye (28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı
Kanun kapsamındaki Hazine alacakları hariç) ve fonlara olan borçları ile geçmiş
yıllar bütçe kanunlarının "Kurumların Hasılatından Pay" başlıklı
maddeleri uyarınca doğan ve Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına ödenmesi
gereken vadesi geçmiş borçlarını, Hazineden ve fonlardan olan alacaklarına veya
ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan; bu işlemleri anılan Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider
hesapları ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet
hesaplarına kaydettirmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
Görev zararları ve
gayrimenkul satışları
MADDE 29. - a) Kamu
İktisadî Teşebbüslerinin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci
maddesi uyarınca Hazineden olan kesinleşmiş görev zararı alacakları ile yıl
içerisinde doğacak görev zararı alacakları ile 12.12.2001 tarihli ve 2001/3372
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar Kararları kapsamında üretilen
şekerin; Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına alındığı
tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan; dahilde işleme rejimi
kapsamındaki satışları ile ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları
ve 30.05.2002 tarihli ve 2002/4199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararınca Toprak
Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 2001-2002 ve daha önceki kampanya
dönemlerinde temin edilen ürünlerle ilgili doğmuş ve doğacak olan görev
zararları ile 2002-2003 ve 2004 kampanya dönemine ilişkin görev zararları avans
olarak Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden
karşılanır.
b) T.C. Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki işletmecilik fazlası
taşınmazların satılarak veya devredilerek satış veya devir bedellerinin yeni
demiryolu inşaatı ve mevcut demiryollarının bakım ve onarımı ile
iyileştirilmesinde kullanılması kaydıyla, taşınmazların satış veya devrine
T.C.Devlet Demiryolları Yönetim Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
29 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
Körfez krizi nedeniyle
alacaklarını tahsil edemeyen firmalara verilen kredilerin tasfiyesi
MADDE 30. - Körfez krizi
nedeniyle Irak'dan olan alacaklarını tahsil edemeyen müteahhit, ihracatçı ve
nakliyeci firmalara mülga Geliştirme ve Destekleme Fonundan kaynak aktarmak
suretiyle Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. (Türk Eximbank) aracılığıyla
kullandırılan nakdi veya gayri nakdi kredilerin anaparalarının tahsili ile
oluşan faizlerinin tasfiyesine ilişkin esaslar Yüksek Planlama Kurulunun
teklifi ile Bakanlar Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
30 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline İlişkin
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Özlük Hakları
Katsayılar, yurt dışı
aylıklar, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 31. - a) 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1.1.2004 - 30.6.2004
döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
(36.420), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı (429.250), yan ödeme katsayısı (11.550) olarak, 1.7.2004 - 31.12.2004
döneminde ise aylık katsayısı (38.610), memuriyet taban aylığı göstergesine
uygulanacak taban aylığı katsayısı (455.050), yan ödeme katsayısı (12.240)
olarak uygulanır.
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c)
bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli
personelin ücret tavanı 1.1.2004 - 30.6.2004 döneminde (1.779.740.000) lira
olarak, 1.7.2004 - 31.12.2004 döneminde ise (1.886.525.000) olarak uygulanır.
b) Aylıklarını 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu,
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanunu ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununa göre almakta olan personel ile
kamu kurum ve kuruluşlarında çeşitli statülerde sözleşmeli personel olarak
istihdam edilenlere (kapsam dışı personel dahil olmak üzere işçiler, geçici personel,
ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı
çalışan sözleşmeli personel ile aylık veya ücretleri 631 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 14 üncü maddesi kapsamında belirlenenler hariç), Bakanlar
Kurulunca belirlenecek tarihlerde ve tutarlarda iki bölüm halinde toplam 160
milyon lira ödeme yapılır.
Ancak, ödemelerin
yapılacağı tarihlerde; aylıksız izinli olanlara, kurumların yurt dışı kadro
veya pozisyonlarında çalışanlara, hangi şekilde olursa olsun üç ay veya daha
fazla süreyle gönderilmeleri nedeniyle yurt dışında bulunanlara ve kadro veya
pozisyonları ile ilişikleri kesilmiş olanlara, belirlenen tarih için öngörülen
tutar ödenmez.
Bu ödemeler; aylık, ücret
ve diğer malî hakların hesabında dikkate alınmaz ve damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesinti ile mahsup işlemlerine tâbi tutulmaz. Anılan
tutarlar, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca
ödenen fark tazminatının hesabında dikkate alınmaksızın ayrıca ödenir.
Bu bendin uygulanmasında
ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
c) Kurumların yurt dışı
kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt dışı
aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 19.4.1999
tarihli ve 99/12791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde
yer alan hükümlere göre ödenir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, burada bir
eksiklik var; onu düzeltmemiz lazım.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - İkinci paragrafın sonunda, 1
886 525 000 rakamının yanına "lira" yazılması lazım. Buradaki
eksikliğin giderilmesi lazım.
BAŞKAN - Zannediyorum,
bir maddî hata, basım hatası veya eksikliği; o tamamlanmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Koçyiğit, sizin
kişisel söz talebiniz de var; kişisel söz hakkınızı da kullanmak istiyor
musunuz?
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - İstiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sürelerinizi
birleştiriyorum.
Konuşma süreniz 15
dakika.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN
KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 284 sıra sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
memurların özlük haklarına ilişkin 31 inci maddesi üzerinde görüşlerimi
belirtmek üzere şahsım ve Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum; ayrıca, televizyonları başında bizleri
izleyen yurttaşlarımızı da sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AKP, seçim bildirgesinde, IMF programının katı ve çalışanlar
aleyhine acımasız koşullar taşıdığını, sosyal yönünün bulunmadığını
vurgulayarak, kamu çalışanlarını oldukça yüksek beklenti içine sokmak
suretiyle, onların oylarına talip olmuştur. Ancak, iktidara geldikten sonra tüm
bu söylemlerini unutarak, kamu çalışanlarını sefalet ücretlerine mahkûm etmiş,
IMF'nin görüş ve iznini almadan kamu çalışanlarına zam yapmamayı âdeta
alışkanlık haline getirmiştir. Hükümet, sadece memurları değil, kamu işçilerini
ve emeklileri de açlığa mahkûm etmiş, işçi emeklilerine zam yapmayı unutmuştur.
Şöyle ki; 3 Kasım seçimlerinden önce 57 nci hükümetin hazırladığı kararnamenin
58 inci hükümet tarafından uygulanmasıyla, işçi emeklilerine, 2002 yılında, SSK
ve Emekli Sandığı emeklileri arasında oluşan farkın giderilmesi bakımından 75
000 000 lira sosyal destek ödemesi getirilmiştir. "İyileştirme" adı
altında yapılan bu sosyal destek ödemesinin aylıklara yansıtılmaması sonucu,
bir başka deyişle TÜFE, yani enflasyon artışlarının bu ödemelerden
düşülmesiyle, işçi emekli aylıkları, 2003 yılı ocak ayından beri 332 000 000
lira düzeyinde sabitlenmiş bulunmaktadır. Evet; hükümet, işçi emeklilerine 2003
yılında zam yapmamıştır; 3 800 000 dolayındaki emekli kesimi, bugün, 330 000
000 lira ücret almaktadır. Açlık sınırının 490 000 000 lira olduğu dikkate
alınırsa, bugün, işçi emeklilerinin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında bir
ücretle geçinmeye çalışmaktadır. Sosyal devlet bu mudur, bu maaşla nasıl
geçinilir, kamu vicdanı bunu nasıl kabul eder; bunları sizlere sormak
istiyorum.
Aynı şekilde, tarım
kesimi çalışanları, çiftçilerimiz de, hükümetin basiretsiz ve IMF dayatmacısı
politikaları sonucu yoksulluğa mahkûm edilmiştir. IMF program ve politikaları
gerekçe gösterilerek, bir taraftan, tütün ve şekerpancarı ekim alanları
daraltılırken, öte yandan da, tabanfiyatları düşük tutulmak suretiyle, tarım
kesimi çalışanları ve çiftçilerimiz yok edilmek istenmektedir.
Çiftçilerimizin acıklı
durumunu gören Dünya Bankası, bunlara ödenmek üzere "doğrudan gelir
desteği" adı altında bir fon ayırıp parayı peşin göndermesine karşın, bu
paralar çiftçilerimize zamanında ödenmeyerek, çiftçilerimiz tefecilerin
kucağına itilmiş bulunmaktadır. Hâlâ, 2002 ve 2003 yıllarına ait doğrudan gelir
desteğini alamayan çiftçilerimiz vardır. Altı gün sonra 2004 yılına gireceğiz;
ancak, şu ana kadar, ülkemizdeki hiçbir çiftçi 2003 yılına ilişkin doğrudan
gelir desteği parasını alamamıştır; çünkü, hükümet, bu paraları başka alanlarda
kullanmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
emekli işçiler ve çiftçilerimiz gibi, memurlar, memur emeklileri ve kamu
çalışanlarının durumu da içler acısıdır. Deyim yerindeyse, bunlar, âdeta,
açlığa ve yokluğa mahkûm edilmişlerdir. Hükümetin, görüşülmekte olan 2004 malî
yılı bütçe kanunu tasarısı yasalaşmadan önce, 2003 yılına ilişkin olarak,
memurlara, emeklilere, kamu çalışanlarına ve işçilere olan borcunu ödemesi
gerekmektedir. Evet; saydığım bu kesimler, 2003 yılından dolayı hükümetten
asgarî yüzde 15 oranında alacaklı bulunmaktadır. Hükümetin, kamu çalışanlarına
bu borcu ödedikten, yani 2003 yılına ilişkin yüzde 15 oranındaki telafi edici
zammı yaptıktan sonra, 2004 yılına ilişkin zam ve maaş artışlarını uygulamaya
geçirmesinin daha doğru ve daha gerçekçi bir davranış şekli olacağına
inanıyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hükümet, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısıyla, kamu
çalışanlarına ilk altı ay için yüzde 6, son altı ay için de yüzde 6 olmak üzere
toplam yüzde 12 oranında zam yapmayı düşünmektedir. Evet, bugün, memurlar
geçinememektedir. Memur maaş artışları, sözde memur sendikalarıyla yapılan
toplupazarlık sonucunda belirlenmektedir. Bu, kocaman bir hiçten öteye
gidemeyen bir söylemden ibarettir; çünkü, bugün memurların sadece göstermelik
bir sendika kurma hakkı vardır. Memurlara verilen sendika hakkının üç ayağından
sadece birisi mevcuttur; o da, toplugörüşme hakkıdır. Sendikalaşmanın olmazsa
olmaz koşullarından olan diğer iki ayağı, yani toplupazarlık ve grev hakkı
mevcut değildir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, memur sendikaları, eşit koşullarda hükümetle masaya
oturarak, yumruğunu masaya vurarak, toplupazarlık ve toplusözleşme
yapamamaktadır; hele, anlaşmazlık halinde greve gitme hakları hiç yoktur; yani,
memur maaşları, eskiden olduğu gibi, hükümetin iki dudağı arasında
belirlenmektedir. Hatta, hükümet öyle ileri gitmektedir ki, maaş artışları
konusunda, anlaşmazlık halinde kendi görevlendirdiği uzlaşma komisyonu
kararlarını bile hiçe sayabilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
kamu çalışanlarına verilmesi planlanan son derece düşük ve yetersiz zam oranı
sonucu, toplumumuzdaki orta ve ortaaltı sınıflar tamamen yok olacak, gelir
dağılımı sosyal patlamalara neden olacak şekilde bozularak, sınıf ve tabakalar
arasındaki uçurumlar iyice derinleşecektir. Oysa, demokrasi ve özgürlüklerin
yaşayabilmesi için, öncelikle gelir dağılımı düzeltilerek, sınıflar arasındaki
uçurum ortadan kaldırılmalıdır. Ancak, 2004 malî yılına ilişkin olarak, Bütçe
Kanunu Tasarısında, bunu görmemiz mümkün değildir. Hükümetin, acilen, sosyal
patlamaları önleyecek önlemleri yürürlüğe koyması gerekmektedir. Bu nedenle,
tez elden, Avrupa Birliği standartları ve 151 sayılı ILO sözleşmesindeki kamu
hizmetinde örgütlenme hakkının korunması ve çalışma koşullarının belirlenmesi
esas alınmak suretiyle, gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, kamu
çalışanlarına, grevli, toplusözleşmeli, özgür ve icazetsiz sendikalaşma hakkı
verilmelidir. Kamu çalışanları, ancak bu şekilde bir sendikalaşmayla, hükümetle
toplupazarlık masasına oturarak, kendi ücret ve maaşlarının belirlenmesinde söz
sahibi olabilecektir. Kamu çalışanları, demokrasidışı yöntemlerle örgütsüz
bırakılmamalıdır. Bilinmelidir ki, ancak, toplumun tüm kesimlerinin hakları
korunarak, onlar güvence altına alınarak, demokrasi ve özgürlükleri
yaşatabiliriz.
Hükümet, memur ve emekli
maaşlarını erozyona uğratarak yaşam koşullarını zorlaştırmış, sosyal aktiviteleri
ve sosyal hakları ortadan kaldırmıştır. Evet, sadece enflasyondaki düşüş, alım
gücünü yükseltmiyor; bunun, çarşıya, pazara, kısaca halka yansıması
gerekmektedir; ancak, bunu, bütçede görememekteyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, açlık sınırı 490 000 000 lira, en düşük memur maaşı 430
000 000 lira, ortalama memur maaşı ise, 570 000 000 liradır; yani, açlık
sınırının altındadır. Bu dengesizlikler giderilip, adaletli bir ücret zemini
oluşturulmadan, yüzdelik zamlarla sorunun çözülmesi mümkün değildir. Bu
nedenle, özellikle ve ivedilikle taban aylığın 800 000 000 liraya yükseltilmesi
gerekmektedir.
Memur maaşları, temel
gıda maddelerindeki artışlar karşısında da oldukça yetersiz kalmaktadır. Son
onüç yılın memur maaşları 450 kat artarken, gıda maddelerinin fiyatları aynı
dönemde 500 kat ile 2 688 kat arasında artmıştır. Maaşların limon
fiyatlarındaki artışa endekslenmesi durumunda bir kamu çalışanına bugün 484 000
000 lira yerine 2 867 000 000 lira maaş verilmesi gerekmektedir. Memur ve emekli
maaşlarına beklentilerin çok altında bir zam yapan hükümetin, gıda
maddelerindeki artış ve geçmiş kayıpları da dikkate alarak, memur, emekli ve
kamu çalışanlarına ortalama yüzde 35 oranında zam yapması yerinde olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hükümete sormak istiyorum: Önümüzdeki süreçte, kamu işçi
sendikalarıyla yapılacak toplu iş sözleşmelerinde, yine IMF'yi dinleyip ona
göre mi ücret vereceksiniz? Hükümet, tüm bu düzenlemelerle, muhalefetteyken
söylediklerini ve taahhütlerini unutmuş, âdeta IMF'ye ve onun politikalarına
teslim olmuştur ve kamu çalışanlarının tepkisini çekmiştir. Aynı şekilde,
bugün, memurlara trajikomik düzeyde kira yardımı yapılmak suretiyle, âdeta
onlarla alay edilmektedir. Memurlara, durumlarına göre, 200 000, 400 000 ve 600
000 lira kira yardımı verilmektedir. Size soruyorum: Bugün, 200 000 liraya 1
gazete bile alınmazken, 1 simit parasıyla nasıl 1 aylık kira ödenir? Bu, memuru
hiçe saymaktır, onu adam yerine koymamaktır; daha da önemlisi, AKP Hükümeti,
kendi atadığı Uzlaştırma Kurulunun 25 000 000 liralık kira yardımı önerisini
bile kabul etmemekle, kamu çalışanlarına ve emeklilere bakış açısını açıkça
sergilemiş bulunmaktadır.
Evet, sıra kamu
çalışanlarına, emeklilere ve çiftçilere gelince, bütçe dengeleri, ekonomik kriz
ve IMF programı dayatmaları gündeme getirilmek suretiyle, âdeta, toplum
kesimleri korkutulmak, sindirilmek ve pasifize edilmek istenmektedir. Oysa,
sıra hortumculara, vurgunculara, banka soyanlara ve cumhuriyetin devasa
ekonomik değerlerini iç ve dış talancılara sudan ucuz fiyatla peşkeş çekenlere
gelince, bir şey yapılamamaktadır. Evet, batık bankacıya, hortumcuya ve
özelleştirme hortumcusuna kaptırılan ülke kaynakları, memurdan, emekliden,
çiftçiden ve dargelirliden esirgenmektedir. Anlaşılan, IMF'den yana tavır
alanların, çalışanların, emeklilerin, çiftçilerin ve dargelirlilerin makûs
talihini yenmeye hiç mi hiç niyeti yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçede kadro karşılığı sözleşmeli personel ücretleri, kadrolu
personel maaşlarının oldukça üzerinde seyretmektedir. 2004 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısında bu eksikliğin giderilerek, eşit işe eşit ücret verilmek suretiyle,
farklılığın ortadan kaldırılmasını beklemekteyiz.
Yine, 2004 malî yılı
bütçesinde "Bütçede Uygulanmayacak Hükümler" başlığı altında
emeklilere ödenmekte olan vergi iadesi 2004 malî yılında yüzde 50 oranında
azaltılmaktadır. Acaba, bu, hükümetin IMF'ye verdiği niyet mektubundan mı
kaynaklanıyor diye sormadan edemiyoruz. Bir yandan, emeklinin sağlık
harcamalarını "ilaç parası" adı altında yüzde 1 kısacaksınız, öte
yandan da, maaşlara yeterli oranda zam yapmayacaksınız ve yine, emekli vergi
iadelerini yarı yarıya azaltacaksınız; bu mudur emeklilere sahip çıkmak diye
sizlere sormak istiyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre yaşlılık ve emekli
aylığı bağlananlardan ticarî ve serbest meslek kazancı dolayısıyla vergi
verenlerden, Bağ-Kur Kanununa göre yüzde 10 oranında sosyal güvenlik primi
ödemek zorunda kalan önemli sayıda emekli kesimi mağdur durumdadır. Acilen bir
yasal düzenleme yapılmak suretiyle, emeklilerin mağduriyetine son verilerek,
haksızlık ortadan kaldırılmalıdır.
Yine, hükümetçe,
ücretlerde özel indirim tutarının kademeli bir şekilde artırılmak suretiyle
asgarî ücret düzeyine getirileceği beyan edilmesine karşın, yapılan ilk
icraatlardan biri özel indirimi kaldırmak olmuştur. Bunu anlamak mümkün
değildir.
Hükümet, acil eylem
planında, açlık sınırının altındaki aileleri ülke nüfusunun yüzde 15'i kadar,
yani 10 000 000 olarak belirleyip, bu ailelere yardım yapılacağını ifade
etmesine karşın, bu vaadini yerine getirmediği gibi, 1 000 000'u aşkın
öğrenciye verilmekte olan ilköğretim bursunu da kesmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
üyeler; kamu çalışanları arasında ücret dengesizliğini gidermek üzere, 57 nci
hükümet döneminde, 1.1.2002 tarihinden geçerli olmak üzere, çalışanlara ödenen
tazminatlarda düzenleme yapılmış ve bu düzenleme, müsteşardan daire başkanına
kadar olan yöneticiler ile Türk Silahlı Kuvvetleri personelini ve savcıları
içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit,
lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Diğer çalışanlar ile şube
müdürleri, teknik sınıfta hizmet gören mühendisler ve sağlık sınıfı, kapsam
dışında tutulmuştur. Bu uygulamanın daire başkanı altındaki yöneticiler ile
teknik ve sağlık sınıfını da içerecek şekilde genişletilmek suretiyle, mevcut
dengesizliklerin ortadan kaldırılmasını beklemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm bu açıklanan nedenlerle, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının sosyal boyutu ve insanî yönünün bulunmadığı görülmektedir; çünkü,
bu bütçede emekli yoktur, işçi yoktur, memur yoktur, çiftçi yoktur, yatırım hiç
yoktur. Bu bütçede sadece borç ve faiz ödemesi vardır, işsizlik vardır,
fazlasıyla yoksulluk vardır. Bu nedenlerle, halkını mutlu edemeyeceği anlaşılan
bu bütçeye onay vermemiz mümkün değildir.
Sözlerime son verirken,
beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının başta Maliye Bakanlığımıza, devletimize ve milletimize hayırlı
uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde kişisel
söz isteği vardır.
İzmir Milletvekili Sayın
Oğuz Oyan, buyurun.
Süreniz 5 dakika.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili maddenin, 31 inci maddenin, esas
itibariyle (a) fıkrasının getirdiği ücret kayıpları üzerinde arkadaşım konuştu.
Gerçekten, bu bütçeyle, yeniden sefalet ücretlerinin yaşanacağı bir yıla daha
giriyoruz.
Ortalama enflasyon hesaba
katılmadan, sadece yılbaşı-yılsonu arasındaki yıllık enflasyon hesabıyla
yapılan ve yaşanan enflasyonun değil de, gelecek enflasyonun hesaba katıldığı
bu düzenlemelerde, her seferinde, çalışanlar, ücret kaybına uğramaktadırlar,
reel gelir kaybına uğramaktadırlar, mağdur olmaktadırlar. Dolayısıyla, ilginç
bir şekilde, enflasyon düşerken, toplumun büyük bölümünü teşkil eden ücretli
kesimleri açısından, sabit gelirli kesimleri açısından hayat pahalılığı
artmaktadır. Enflasyon canavarı azalırken, hayat pahalılığı canavarı
büyümektedir. Böyle bir tablo, insanların satın alma gücünün azaltıldığı bir
tablo, belki, borç ödeme kabiliyetini artırır; ama, böyle bir tablodan,
Türkiye'de geleceğe umutlu bakan yeni bir nesil, yeni bir kuşak yaratılması
mümkün olmaz.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddenin, ayrıca, (b) fıkrasının ilginç bir durumu var. Bu fıkraya göre 160 000
000 liralık bir ödeme yapılıyor. Bunun, bu fıkranın ikinci ve üçüncü bentlerine
baktığınız zaman ilginç şeyler görüyorsunuz. İkinci bendinde, bu 160 000 000
liralık ödemenin yapılacağı tarihte aylıksız izinli olanlara -işte,
kurumlarının yurtdışı kadro veya pozisyonunda çalışanlara, vesaire- ve kadro
veya pozisyonlarıyla ilişikleri kesilmiş olanlara, belirlenen tarih için
öngörülen tutar ödenmez. Yani, bir yandan, geçmiş kayıpların telafisi için bir
160 000 000 lira getiriyorsunuz; ama, tam da bu ödemenin yapılacağı tarihte
aylıksız izinli olan, geçmişte bu ücret kaybına uğramış mı, uğramış; ama,
ödemenin yapıldığı tarihte aylıksız izinli ya da kadro veya pozisyonuyla
ilişkisi kesilmiş... Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; böyle bir haksızlık,
böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?
Alttaki bende gelelim:
"Bu ödemeler; aylık, ücret ve diğer malî hakların hesabında dikkate
alınmaz." Bunlar, bir kere verilir, buradan yeni haklar türemez; yani,
onun üzerine, artık, 2004 yılı zammı gelmez, o, sizin emeklilik vesaire haklarınızda
dikkate alınmaz vesaire vesaire...
IMF politikalarına bu
kadar sadık kalacağız diye, çalışanları, memuru, işçiyi böylesine bir
yoksulluğa kurban etmeniz ve bunu da, aslında, çok yadırgamayan bir tavır
içinde olmanız, gerçekten, anlaşılır gibi değil. Yani, burada, biraz
rahatsızlık duyma belirtileri görebilsek... "Ne yapalım işte, bu sene
böyle, seneye inşallah başka olur" bile demiyorsunuz.
"IMF politikalarına
karşıyız, biz, bu IMF politikalarını değiştireceğiz" diye iktidara talip
oldunuz. Değerli arkadaşlar, bunun bir kırıntısını göremiyoruz. Bir kırıntısını
görebilsek...
Bakınız, sizin
programınızdaki başka bir şeyden bahsedeyim; insanlar işsiz kalıyorlar.
İstihdam rakamlarına bakarsak, üçüncü çeyrekte, yanılmıyorsam, 433 000 ya da
422 000 kişilik bir istihdam kaybı var. Aynı istihdam kaybının olduğu dönemde,
işsizlikte...
(Mikrofon kapandı)
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ne
oldu Sayın Başkan?! Daha sürem bitmedi!
BAŞKAN - Efendim, cihaz
sık sık arıza yapıyor.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bu,
hep CHP milletvekilleri konuşurken oluyor galiba!
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bunu, herhalde, süremden düşersiniz.
Bakın, işsizliğin bu
kadar arttığı bir ortamda, bir işsizlik sigortamız var. Bu işsizlik sigortasıyla
ilgili, 2004 yılı programında, sayfa 64'te -hepinize tavsiye ederim, bunlar,
okunmak için size dağıtılıyor- ilginç rakamlar göreceksiniz ve burada şunu
göreceksiniz: 2003 yılı sonu itibariyle, İşsizlik Sigortası Fonuna 8 katrilyon
823 trilyon lira toplanmış olması bekleniyor. Peki, işsizlere ne kadar
veriliyor, biliyor musunuz; işsizlere yapılacak sigorta giderleri ödemesi 120
trilyon lira. Biri 120 trilyon, öbürü 8 katrilyon 823 trilyon...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Evet Sayın Başkan?!.
BAŞKAN - Şimdi de süre
bitti.
Efendim, size, 2 dakika
eksüre veriyorum.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yani, Fonda toplanan
gelirin sadece yüzde 1,5'i işsizlere aktarılıyor. Yüzde 98,5'i nereye gidiyor;
yüzde yarımı kurum masrafları, yüzde 98'i de kamunun borçlanması için bir
finansman kaynağı olarak kullanılıyor. Diyeceksiniz ki, yasadan gelen bir
düzenleme sorunu var; yani, yasa bizden önce öyle bir düzenlenmiş ki, işsize
para vermek çok zorlaştırılmış, biz de veremiyoruz; kabahat bizde değil.
Değerli milletvekilleri,
biz, yasama organıyız. Buraya bu tür bir şeyi getirdiniz de, biz hayır mı
dedik?! Getirin İşsizlik Sigortası Kanununu, burada düzeltelim, giriş
koşullarını hafifletelim, ödeme sürelerini artıralım, taban-tavan miktarlarında
oynayalım. Biliyorsunuz, işsizlik sigortası dediğiniz şey de, minimum yarım
asgarî ücret, maksimum tam asgarî ücret arasında değişen bir şey. Sizin son
kazandığınız gelirle, öyle, her zaman ilişkisi yok.
Daha ilginç bir şey
söyleyeyim. 2004 yılı için hükümet neyi programlıyor, 2004 yılında daha mı iyi
olacak diye bakıyorsunuz. Bakın, şöyle bir rakam var: İşsizlik Sigortası Fonu
kaynağının 13 katrilyon 647 trilyona çıkması bekleniyor. Peki, acaba, bunun ne
kadarı hak sahiplerine, işsizlere dağıtılacak; sadece 144 trilyonu; yani, yüzde
1,5 olan oran, yüzde 1'e doğru geriliyor. Değerli arkadaşlarım, ben size
soruyorum: Bu mu adalet, bu mu sosyal adalet?! Umarım, cevabını verebilirsiniz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oyan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
31 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İstihdam Esasları
Kadroların kullanımı
MADDE 32. - a) Genel
bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına
yapacakları açıktan atama sayıları ile konsolide bütçe dışındaki diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri toplamı (40.000) adedi
geçemez. Ancak, hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan
görevlere ve yükseköğretim kurumları öğretim üyeliklerine yapılacak atamalar,
27.07.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata
göre yapılacak askeri personel atamaları ile 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya dahil
edilmez. Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı,
gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının belirli bir oranda tutulması ve
kullanımı ile diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan
ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.
Döner sermayelerin,
fonların, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden
yardım alan kuruluşların serbest memur kadrolarına yapacakları açıktan atama
sayıları ile bu maddenin üçüncü
fıkrası kapsamı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakil
sayıları toplamı, ilgili kurumlarda 2003 yılında emeklilik, ölüm ve istifa
sonucu ayrılan personel sayısının % 80'ini aşamaz. Norm kadro çalışması
sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilen kurumlar ile kanun, uluslararası anlaşma
veya 2004 yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ve
temini zorunlu hizmetlerin gerektirdiği personel ihtiyacını bu sınırlamaya tâbi
tutulmaksızın değerlendirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Genel bütçeye dahil
dairelere, katma bütçeli idarelere, döner sermayelere, fonlara, kefalet
sandıklarına, sosyal güvenlik kurumlarına, bütçeden yardım alan kuruluşlara
tahsis edilmiş bulunan sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama
amacıyla kullanılması ve bu kurumların boş memur kadrolarına 14.07.1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına
göre açıktan vekil atanması Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığının
iznine tâbidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla
verilebilir.
Kamu kurum ve kuruluşları
yapacakları açıktan veya naklen atamalarda ilgili mevzuat hükümlerine uymanın
yanında, mevcut personelinin rasyonel dağılımı yoluyla daha verimli şekilde
kullanımını sağlamak ve azami tasarruf anlayışı ile hareket etmek
zorundadırlar.
Kurumlar, yıl içinde
gerçekleştirdikleri açıktan ve naklen atamalara ilişkin bilgileri, emeklilik,
istifa ve ölüm gibi sebeplerle serbest kadrolarında meydana gelen
değişiklikleri ve kadrolarının dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart,
Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla doldurarak ilgili ayları
izleyen ayın 20'sine kadar Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel
Başkanlığına gönderirler.
b) (a) bendinin üçüncü
fıkrasında sayılan kurumların boş sürekli işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı
ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun görülenler Başbakanın izniyle iptal
edilir.
c) İl özel idareleri ve
belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselere tahsis edilmiş
bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2003
tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanların açıktan
atama amacıyla kullanılması İçişleri Bakanlığının iznine tâbidir.
d) Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin döner sermaye saymanlıklarına ait sayman ve
saymanlıklarda görevli her unvandaki memur kadrolarından Maliye Bakanınca uygun
görülenler, döner sermaye kadrolarından tenkis edilerek Maliye Bakanlığının
kadro cetveline eklenir.
Tenkis edilen kadrolarda
istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın Maliye
Bakanlığının kadro cetveline eklenen bu kadrolara atanmış sayılırlar.
e) (a) bendinin üçüncü
fıkrası kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının, personel ödeneği ile
kadrolarının önceden temini amacıyla, mevcut teşkilat kanunları uyarınca kuracakları
yeni birimler için Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve
Devlet Personel Başkanlığının görüşlerinin alınması zorunludur.
f) Herhangi bir sosyal
güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar, müşterek kararname
veya Bakanlar Kurulu kararıyla yapılacak atamalar ile yükseköğretim
kurumlarının öğretim üyeliklerine yapılacak atamalar hariç olmak üzere, (a)
bendinin üçüncü fıkrasında belirtilen kurum ve kuruluşların kadrolarına açıktan
atanamazlar.
g) 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca değişiklik yapılan
kadrolar, ilgili mercilerin onay tarihinden itibaren geçerli olmak üzere
kullanılacaktır.
h) Kamu hizmetlerinin
etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, konsolide bütçeye dahil
daire ve idarelerin teşkilât yapıları ve hizmet amacına uygun olarak personel
dağılımının sağlanmasına yönelik önlemler almaya, ihtiyaç fazlası olan
personelin, ilgili kuruluşların da görüşü alınarak, (a) bendinde belirtilen
kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanı yetkilidir.
ı) Genel bütçeye dahil
daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, kefalet sandıkları,
sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar, mahalli idareler
ile bunların birlik ve müesseseleri, özelleştirme kapsamındakiler dahil kamu
iktisadî teşebbüsleri ve Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinde 22.7.1981
tarihli ve 2495 sayılı Kanun uyarınca 2004 yılında ihtiyaç duyulan personel;
her kurum ve kuruluş tarafından öncelikle kendi bünyesinde çalışmakta olan ve
gerekli nitelikleri taşıyan istekli personelin atanması suretiyle, kurum
içinden yeterli sayıda istekli personel olmaması halinde ise anılan kurum ve
kuruluşlarda çalışmakta olan ve gerekli şartları taşıyan istekli personelin
naklen atanması suretiyle karşılanır. Anılan Kanunun uygulanmasında görevli
kurum ve kuruluşlar, şartları haiz istekli personelin eğitimi konusunda gerekli
tedbirleri alırlar.
Özelleştirme kapsam ve
programındakiler dahil kamu iktisadî teşebbüsleri ve Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'de 2495 sayılı Kanun uyarınca 2004 yılında istihdam edilecek özel güvenlik
personel sayısı, toplam personelin (mevcut özel güvenlik personeli ile geçici
işçi sayısı hariç) % 5'ini geçemez.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz istekleri var.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2004 Malî Yılı Bütçe Yasa
Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; sözlerime, hepinizi saygıyla selamlayarak başlıyorum.
Bu madde, genel olarak,
genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına
açıktan atamalar ile konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından yapacakları memur nakillerini düzenlemektedir. Maddeye göre,
konsolide bütçe bünyesindeki idarelere yapılacak açıktan ve nakil yoluyla
atanacak personel sayısı 40 000'le sınırlandırılmıştır. Geçen sene bu sayı 35
000'di. Daha önceki bütçe yasalarında, bu tür atamalar için Maliye Bakanlığının
ve Personel Daire Başkanlığının izni gerekiyordu. Bu yılki bütçe yasa
tasarısında ise, bu izin yetkisi Başbakanlığın uhdesine alınmıştır. Özel
idareler ile belediyelerdeki atamalar için izin yetkisi ise, İçişleri
Bakanlığına bırakılmıştır. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli
olanların ataması genelde yasaklanırken, müşterek kararname veya Bakanlar
Kurulu kararıyla yapılacak atamalar istisna kapsamına alınmıştır. Bu arada, bu
bütçe yasasında özelleştirme kapsamına alınmış veya alınacak olan kamu
kuruluşlarının personel atamaları veya nakillerine ilişkin herhangi bir hükme,
ben, şahsen rastlayamadım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen yıl, bütçe yasasının görüşmeleri sırasında bu madde ve
başka maddelere ilişkin görüşlerimi ifade etmiş ve bazı endişelerimi dile
getirmiştim. Bu yıl da, yine, özellikle bu maddeye ilişkin bazı tereddütlerimi
huzurlarınızda dile getirmek istiyorum.
Birinci tereddütüm,
açıktan atama veya kurumlararası nakillerde izin yetkisinin Başbakanlık
uhdesine alınmış olmasıdır. Bu yıla kadar bu yetki, Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Başkanlığınca kullanılıyordu. Her iki kuruluş da, bugüne kadar, bu
yetkilerini, gerçekten, büyük bir titizlikle kullanmışlardır; ancak, yetkinin
Başbakanlıkça kullanılması, her ne kadar başlangıçta iyimser bir görüntü
veriyorsa da, nihayetinde, bu yetkinin fiilen nasıl kullanılacağı önem
taşımaktadır.
Şahsen, ben, bu yetkinin,
Başbakanlıkta, önceki dönemlere nazaran politik amaçlarla, doğru ve adil
kullanılıp kullanılmayacağı konusunda endişeler taşıyorum. Az sonra, bu konuya
Sayın Yakup Kepenek Hocam değinecek ve ben, o yüzden görüşümü kısa kesiyorum.
İkinci tereddütüm, yine
geçen yıl olduğu gibi, belediyelerden konsolide bütçe kapsamındaki idarelere
yapılan ve yapılacak olan naklen atamalardır.
Şimdi, bu kürsüden ben
sormak istiyorum değerli AKP'li dostlarım. 2003 bütçe yılı döneminde
belediyelerden, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesinden, konsolide bütçe
kapsamındaki kuruluşlara kaç memur naklen atanmıştır?
Bu meyanda,
özelleştirmedeki havuza yapılan atamalar, havuzdan yapılan naklen tayinler, bu
arada yaşanan dramlar, haksız atamalar... Örnek mi istiyorsunuz değerli
dostlarım: En bariz örnek, geçen yıl, yine, bu kürsüde dile getirdiğim ve
ilgilileri uyardığım Ataköy Turizmciliğin Yönetim Kurulu Başkanlığına atanan
bir emekli şahıs, adını Sayın Bakanım biliyor; bu şahsın bir yıllık görev
süresi içerisinde kurumu 10 trilyon civarında zarara uğrattığı iddiası
gündemde. Et ve Balık Kurumuna Genel Müdür Yardımcısı olarak atanan ve bufalo
skandalını yaratan bir özel firmadan transfer edilen bir şahıs; adını yine
Sayın Bakanım biliyor. Hiçbir idarî deneyimi olmaksızın GAP İdaresi Başkan
Yardımcılığına atanan bir şahıs; yine, Sayın Bakanım adını biliyor. Zamanım
dar... Bu birkaç örnek bile, umarım, size konu hakkında bir fikir vermektedir
sayın AKP'li dostlarım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; konu personel atamalarından açılmışken, bir başka yaraya daha
parmak basmak istiyorum. Bu yara, liseyi...
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Siz iktidar olsaydınız...
KEMAL SAĞ (Devamla) -
İnşallah.. İnşallah...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana)
- Adana'da seçimlerde görüşürüz.
KEMAL SAĞ (Devamla) -
İnşallah, ona da sıra gelecek...
...veya üniversiteyi
bitirdikten sonra herhangi bir işe giremeyen, hani o meşhur DMS ve KMS
sınavlarına girip yüksek puan aldığı halde kamuya giremeyen, el altından alınan
torpilli gençleri duydukça kahrolan yüzbinlerce genç ve onların sayıları
milyonlara ulaşan ailelerinin yarası... Bu arada, DMS ve KMS sınavlarına
rağmen, bazı kuruluşlar, bu kuralları delip, her nasılsa, bu sınavların dışında
özel sınav yaparak personel alabilmişlerdir.
Ayrıca, AKP Hükümetine
şunu da sormak istiyorum. Biliyorsunuz, bu sınavlar ÖSYM tarafından yapılmakta
ve her adaydan 50 000 000 lira sınav harcı alınmaktadır. Buna ilaveten, her
kentte sınav yapılmadığı için, sınav merkezlerine gidiş dönüş masraflarını da
eklerseniz, bu sınavın adaylara maliyeti bayağı yüksek olmaktadır. Bazı fakir
aileler bu parayı ödemekte gerçekten zorlanmaktadırlar. Acaba, AKP Hükümeti,
memuriyete giriş sınavlarından harç almaktan vazgeçmeyi düşünüyor mu?
Bir dramı daha dile
getirerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Şu anda, Türkiye'de, Almanca ve
Fransızca öğretmenliği hakkını elde ettiği halde öğretmen olarak atanamayan
yaklaşık 40 000 civarında genç perişan bir halde akıbetlerinin ne olacağını
beklemektedir. Acaba sayın bakanların bundan haberi var mıdır? Haberleri yoksa,
ben, bu kürsüden bunu bir kez daha duyurmuş oluyorum.
Yukarıda belirtmeye
çalıştığım bazı endişelerimi ve birtakım gerçekleri ilgililerin dikkate
almaları ve çözüm üretmeleri beklentisiyle bilgilerinize sunuyor, 2004 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sağ.
Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in söz isteği var.
Buyurun Sayın Kepenek.
Süreniz 5 dakika.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sürelerime çok uyduğum
için 2 dakika eksüre isterim herhalde.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Bir günde üç kez
karşınıza çıkmanın güçlüğünü biliyorum; ancak, kimi zorunluluklar bunu
gerektiriyor.
Değerli arkadaşlar,
kadroların kullanımına ilişkin 32 nci maddeyi dinlediniz. Burada
"önümüzdeki yıl, 2004'te, 40 000 yeni kadronun kurumlara dağılımı,
kullanımı ve bu konudaki bütün sorunlar, çerçeveler, sayılar, oranlar,
dağılımlar, kullanımlar ve her şey Başbakan tarafından belirlenecektir"
deniliyor.
Şimdi, burada birkaç
noktanın altını çizelim. Bu kadroların Başbakan tarafından belirlenmesine,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Mart 2003'te kabul edilen 2003 bütçesiyle başlandı.
Ondan evvel başbakanlar değil maliye bakanları, Devlet Personel Dairesi ve onun
bağlı olduğu bakanlar bu işi kotarırlardı. Kimi durumlarda Başbakanın iznine
tabi olurdu işçi alımı işleri. Şimdi, burada, sizin hükümetinizle, özellikle
Sayın Tayyip Erdoğan'la başlayarak Başbakanın kadro yetkilerini kendinde
topladığı anlaşılıyor. Burada, o zaman, birkaç soru gündeme geliyor: Bu
kadrolar nasıl kullanılacak; bunların dağılımı nasıl olacak; bu kadar büyük
yetkiyi tek elde toplamanın mantığı nedir?
Değerli arkadaşlar,
ekonomide rekabetten söz ediyoruz, tekele karşıyız diyoruz, Tekeli
özelleştiriyoruz; peki, siyasette tekelcilik ne oluyor; bütün yetkileri
Başbakana vermenin mantığı nedir?
Bakın, bu sözlerimi
doğrulayan bir başka öğe var; o da şudur: Bütün bütçe, 2004'ün bütçesi geçen
yıla göre yalnızca 1,98 oranında, yani yüzde 2'den az bir oranda
artırılacaktır. Başbakanlığın bütçesi geçen yıla göre ne kadar artıyor biliyor
musunuz; yüzde 65'ten daha fazla. Peki, neden bu böyle?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Sosyal güvenlik yardımları var.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sosyal güvenlik yardımlarını Başbakanın uhdesinde toplamanın hiçbir mantığı da
yoktur gereği de yoktur. Önemli bir nokta var burada. Siz, yönetime ademi
merkeziyetçi Prens Sabahattin çizgisini tutturarak "yerinden yönetim"
diyerek geldiniz. Pazarladığınız reform hareketlerinin, Ankara'nın yetkilerini
azaltma çabalarının arkasında da bu var. Peki, o tutumunuz ile -yönetimi
yerelleştirme tutumunuzla- Başbakanda yetkileri toplama tutumunuz arasındaki
büyük çelişkiyi görmeyecek misiniz? Bunun çözümünü nerede bulacaksınız? Sonra,
bu kadrolar, nasıl kullanılacak? Üniversite asistanları bile buna göre
saptanacak. Bu durumda, kurum yöneticilerinin Başbakanlık kapısında
köleleşmesi, kurumların, etkin, verimli, düzgün çalışamaması ve bundan, tümüyle
toplumun zarar görmesi hiç mi gündeme gelmez, hiç mi düşünülmez?!
Değerli arkadaşlar,
bunlar, sağlıklı gelişmeye işaret etmiyor; bunlar, sağlıksız bir gidişe işaret
ediyor. Burada, kamuoyunun, haklı olarak, Sayın Başbakanın, Maliye Bakanına ve
Devlet Personel Dairesinden sorumlu bakana güvenmediği için mi bu yetkileri
kendisinde topladığı sorusunu sorma hakkı doğuyor. Peki, biz, Meclis olarak bu
soruyu sormayacak mıyız? Kanımca, bunları sormak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bu
tutum, bu gidiş, bu yetkileri tek elde toplama, adım adım bu yola gitme,
sağlıklı bir gidiş değildir. Bu, kendi içinde eksikli, kendi içinde çok
sakıncalı bir gidiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum, 1-2 dakika verirseniz... Geç saatte zamanınızı
almayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) -
Bu kadroların dağılımında, örneğin, kadınların işe alınma oranı ne olacaktır
sorusu, son aylardaki uygulamalar nedeniyle büyüyor, gündeme geliyor.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi bitirirken bir noktanın altını çizeyim, bir tarih düşelim. Birinci
Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında, Sarıkamış olaylarının kahramanı Enver Paşa
için, Alman basını, Alman çevreleri, Türkiye'ye, Osmanlı İmparatorluğuna
gönderme yaparak, bu ülkeyi "Enverland" olarak, Enver'in toprağı diye
nitelerdi. Bu, çok sakıncalı bir nitelemeydi; tek kişiye bağlı yönetimin
sakıncasıydı. Daha sonraki yıllarda, 1980'li yıllarda, Amerikalılar, Dünya Bankası
çevreleri, dışsermaye çevreleri, Özal'ı aynı şeyde görmek istediler ve
Türkiye'ye "Özalland" dediler. Şimdi, korkarım, Sayın Erdoğan'a,
Tayyip Beye bu kadar çok yetki verir ve yetki vermeye devam ederseniz ve yarın
Türkiye'ye "Tayyipland" derlerse, bunun sorumluluğu, bu Yüce Meclisin
olur; böyle olmasını istemiyoruz.
Bütçenin hayırlı olmasını
diliyorum; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı.
Önerge vardır; okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 284
sıra sayılı 2004 Mali Yılı Bütçe Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin (a)
fıkrasının ikinci cümlesindeki "atamaları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "24.05.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesi
uyarınca yapılacak atamalar" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
23.12.2003
|
Mustafa
Özyürek |
Canan
Arıtman |
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
|
Mersin |
İzmir |
İstanbul |
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Haluk
Koç |
Kemal
Sağ |
|
Trabzon |
Samsun |
Adana |
|
Yakup
Kepenek |
Enis
Tütüncü |
|
|
Ankara |
Tekirdağ |
|
Gerekçe:
2828 sayılı Yasaya
25.02.1988 tarih ve 3413 sayılı yasanın 1. maddesiyle yapılan eklemeyle
"Kamu kurum ve kuruluşları, reşit olana kadar Başbakanlık Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından bakılan ve korunan çocuklar
için her yıl başındaki hangi statüde olursa olsun serbest kadro mevcutlarının
binde biri nispetindeki kısmını ayırarak bu çocuklar arasında yapılacak giriş sınavlarında
başarılı olacaklar arasından atama yaparlar" hükmü getirilmiştir.
Bugüne kadar yayınlanan
bütçe kanunlarında bu yasa ile işe girecek korunmaya muhtaç çocuklar için izin
koşulu aranmaz iken 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında bu hüküm yer almamaktadır.
Bu durum çocukların mağduriyetine neden olacaktır. Bu nedenle teklif edilen
ibarenin bütçe metnine eklenmesi gerekmektedir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, biz, gerekçenin okunmasını istemedik. Önerge üzerinde Sayın Canan
Arıtman söz alacaktı.
BAŞKAN - Efendim, Sayın
Başkana bir açıklama yapmak istiyorum, merakınızı anlıyorum; Anayasa hükmü, 162
nci maddeye bakarsanız, sadece, bütçe görüşmelerinde, önergelerin sahipleri
açıklamıyor, tamamını okuyoruz; usul ve yasa bu şekilde. O bakımdan, sizin
gerekçeniz aynı açıklamanız yerinde.
Şimdi, Komisyona
soruyorum?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet ?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) -Sayın Başkan, katılmıyoruz; yalnız burada bir hususu
belirtmek istiyorum. Bu çocukları zaten biz 2828 sayılı Kanuna göre alıyoruz.
Burada tekrar bunu getirmenin bir manasını da anlayamadığımı belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.
32 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum :
Sözleşmeli personel
MADDE 33. - Genel bütçeye
dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, belediyeler, il özel
idareleri, fonlar, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli
ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda
sözleşme ile çalıştırılacak personel hakkında 6.6.1978 tarihli ve 7/15754
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam
olunur.
Birinci fıkrada sayılan
kurum ve kuruluşlar, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Kanun dışında diğer kanun
hükümlerine göre çalıştırdıkları sözleşmeli personelin unvan, sayı ve
ücretlerini gösterir cetvelleri ve tip sözleşme örneklerini, 2004 yılı Mart ayı
sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize edilmek üzere göndermek zorundadırlar.
Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan
sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretleri vizeye tâbi değildir. Ancak
kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme örneklerini 2004 yılı Mart ayı sonuna kadar
Maliye Bakanlığına vize edilmek üzere göndermek ve bu şekilde çalıştırdıkları
sözleşmeli personelin isim, unvan, kadro derecesi ve sözleşme ücretlerini
gösterir cetvelleri de Şubat, Ağustos ve Aralık ayları itibarıyla düzenleyerek
ilgili ayları izleyen ayın 20'sine kadar Maliye Bakanlığına bilgi için
göndermek zorundadırlar.
Bütçe yılı içinde ilgili
mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personel (kadro
karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hariç) için kuruluşlarca ayrıca
düzenlenecek sayı, unvan, nitelik ve ücretleri gösterir ek cetvellerin ve
farklı hükümler içermesi halinde tip sözleşme örneklerinin Maliye Bakanlığına
vize ettirilmesi gereklidir. İlgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam
edilecek yeni sözleşmeli personelin belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem
yapılmadan önce Maliye Bakanlığından izin alınması şarttır.
Yukarıdaki fıkralara göre
vize işlemleri tamamlanmadan sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede
bulunulamaz.
14.7.1965 tarihli ve 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile ek geçici 16 ncı maddesi ve
özel kanunları uyarınca 2003 yılında sözleşmeli olarak çalıştırılanlardan 2004
yılında görevlerine devam etmeleri ilgili bakanlık veya kuruluşlarca uygun
görülenlerin Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait sözleşme ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları
konusundaki kanuni işlemleri tamamlanıncaya kadar, 2003 yılında vize edilmiş
sözleşmelerine göre, anılan aylarda mevzuat uyarınca sözleşme ücretlerinde
artış yapılması halinde bu artışlar da dikkate alınarak Maliye Bakanlığı vizesi
aranmaksızın ödenir.
İlgili mevzuatı uyarınca
kadro karşılıksız veya 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
(B) fıkrası (190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci
maddesinin (b) bendinde sayılan kurum ve kuruluşlarda teknik, sağlık ve
avukatlık hizmetlerine ilişkin pozisyonlar hariç) ile ek geçici 16 ncı maddesi
çerçevesinde 2003 yılında vize edilmiş olan sözleşmeli personel sayıları (01.11.1983 tarihli ve 2937 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca vize edilecek pozisyonlar ile 8.6.1949 tarihli
ve 5434 sayılı Kanun gereği yürütülecek işler için kullanılacak pozisyonlar
hariç) hiçbir şekilde aşılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği var; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın
Canan Arıtman; buyurun.
Sayın Arıtman, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ses tonum için özür
diliyorum; şiddetli bir solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorum; ama, bugün, ülkemizde
korunmaya muhtaç çocukların, özürlülerin haklarını korumak, onların
mağduriyetlerini engellemek için, benim hastalığımın lafı bile olmaz. Burada,
onları korumak adına, Cumhuriyet Halk Partisini temsilen geldim; sesim için
özür diliyorum.
Sayın Maliye Bakanımız,
sanıyorum yanlış anladı. Değerli arkadaşlarım, eğer, bütçe kanun tasarısını
dikkatli bir şekilde okursak, demin sözü geçen 32 nci maddede, çok açık bir
şekilde, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda yetişen çocukların,
bundan sonra, artık, işe alınmayacağı yazmaktadır. Şöyle ki; bakın, bugüne
kadar yayımlanan tüm bütçe kanunlarında bu yasayla işe girecek korunmaya muhtaç
çocuklar için izin koşulu aranmazken, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında
bu hüküm yer almamaktadır. Bu konuyu, burada, Çocuk Esirgeme Kurumu bütçesi
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi ifade ederken de
söyledim; Sayın Bakanımız da buradaydı, Devlet Bakanımız da buradaydı ve o
noktada itiraz etmediler.
Birazdan, eğer o vakte
kadar değişitirilmezse, 49 uncu maddede de benzer bir olay gelecek; özürlülerin
işe alınmaması. Yasalardaki hükümlere göre, özürlülerin, en az yüzde 3 oranında
devlet kamu kurum ve kuruluşlarında işe alınması gerekirken ve alınmadığı
takdirde, devletin ve kuruluşların, işverenin para cezası ödemesi gerekirken, o
hüküm de, bütçe kanunu tasarısında ilgili maddeden çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, çok
vahim şeyler oluyor, çok üzücü olaylar oluyor; yani, bir ülke, bir devlet,
özürlüsüne, korunmaya muhtaç çocuğuna sahip çıkmazsa, onları, işsiz, güçsüz, aç
bırakırsa, nasıl sosyal devlet oluruz; nasıl devlet olunur?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Özel sektör nasıl iş verir onlara kamu vermezse?!
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Yani "babalar gibi satıyorum" demekle baba devlet olunmuyor. Bu
durum, vicdana sığmıyor; yazıktır, günahtır, vebali büyüktür diyorum.
Başbakanın çocukları Amerikalarda okurken, büyük şirketlerde iş yaparken;
Başbakanımızın, korumakla yükümlü olduğu devletin çocuklarını sokağa atmaya
hakkı yoktur. Bakın, iktidarınızın birinci yılında, geçen sene, 2003 yılında,
zaten, kurumda yetişen çocukları, ancak yüzde 2,7 gibi, çok düşük oranda işe
aldınız; bu, son onbeş yılın en düşük oranıydı. Şimdi, bu tasarıyla, bunu da
sıfırlayacaksınız. Yani, korunmaya muhtaç çocuklarımızı hakkı olan kadrolara
atamayacaksınız, siyasî yandaşlarınızı mı atayacaksınız?! Eğer, kurumda
yetişmiş çocuklarımızın yasalarca güvence altına alınmış işe girme hakları,
önergede önerdiğimiz şekilde, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında yer
almazsa, üç ay sonra önünüze gelecek sandıkta, bunun hesabını veremezsiniz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, bu kimsesiz çocukların mağduriyetlerini
engellemezsek, bunun hesabı, bu dünyada da verilmez, öteki dünyada da verilmez.
AKP olarak, toplumun
yoksul ve korunmaya muhtaç kesimlerine çeşitli vaatlerde bulunarak iktidar
oldunuz. Acil eylem planında, çocuklara, yoksul ailelere yapılacak sosyal
yardım ve hizmetlerle ilgili iddialı hedefler ortaya koydunuz. Neredeyse, vaat
edilmedik bir tek gökteki yıldızlar kaldı; ama, bugün gelinen noktada, acil
eylem planındaki pek çok konuda olduğu gibi, sosyal konularda da, yazılanların
kâğıtlarda, söylenenlerin havada kaldığını görüyoruz.
Korunmaya muhtaç
çocuklarını, özürlüsünü, yoksullarını görmezden gelip yok farz eden, sadece zengini
daha zengin eden bir sistemden yana olursanız, bu nasıl adalet diye sorarız
arkadaşlarım. Sosyal devlet olma ilkesinin Anayasanın bir gereği olduğunu
hatırlatmak istiyorum. Önergeyi reddettiniz; ama, demokrasilerde çare tükenmez;
lütfen, bu çocukların, yine, devlet kadrolarında, binde 1'lik oranda da olsa,
işe girmelerini sağlayacak bir hükmü en azından gelecek maddelere koyunuz ve
lütfen, 49 uncu maddede özürlülerin hakkını koruyunuz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıtman.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
33 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
İşçilik ödenekleri ve
geçici iş pozisyonları
MADDE 34. - a) Genel
bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, sürekli işçileri ile otuz iş
gününden fazla süreyle çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01-3)
ile (02-3) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak sayıda ve süreyle
istihdam edebilirler.
Toplu iş sözleşmelerinden
doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek eksiklikleri Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile
"Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak
suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu
durumlar dışında (sözkonusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar
için birimler arası aktarmalar hariç) hiç bir şekilde ödenek aktarması
yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla çalışma
ücreti de ödenemez.
Sözkonusu kurum ve
kuruluşların birim amirleri fazla çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını
yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla
fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su
baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe
konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar
hariç fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması
yapılamaz.
Kurumlar, bütçelerinin
geçici işçiler için öngörülen ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde
aylar itibarıyla çalıştıracakları geçici işçilerin sayılarını, bunların
çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilâtında birimler,
taşra teşkilâtında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri,
yapılan hesaplamalarla birlikte Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize
ettirmek zorundadır. Yıl içinde yer ve birim değişiklikleri ile aylık dağılımda
meydana gelecek değişiklikler de aynı usule göre vizeye tâbidir. Bu vize işlemi
yapılmaksızın geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz.
Yukarıdaki hükümlere
aykırı uygulamalardan ita amirleri ve tahakkuk memurları ile ödenek üstü
harcama yapan saymanlar sorumludur.
b) Döner sermayeler,
fonlar ve bütçeden yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşların 1.1.2004 tarihinden
itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait
geçici iş pozisyonları, aylar ve birimler itibarıyla ilgili bakanlığın onayı
alınmak suretiyle 31.1.2004 tarihine kadar Maliye Bakanlığına vize ettirilir.
Kuruluşların geçici iş pozisyonlarında yıl içinde meydana gelecek yer ve birim
değişiklikleri ile aylık dağılım değişiklikleri de aynı usule göre vizeye
tâbidir.
c) (a) ve (b) bentleri
kapsamındaki kurum, kuruluş ve fonların kanunla, uluslararası anlaşmalarla veya
yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimleri için
yapılacak yeni vizeler dışında, 2003 yılında vize edilmiş toplam adam/ay
miktarlarını aşacak şekilde vize yapılamaz. Ancak, 24/3/1950 tarihli ve 5659
sayılı Kanunun gerektirdiği hizmetlerden doğan geçici işçi ihtiyacını
karşılamak amacıyla bu sınırlamaya tâbi tutulmaksızın talepleri değerlendirmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları Maliye
Bakanlığının uygun görüşü ile başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile
değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Maliye Bakanlığınca vize edilen
cetvellerin bir örneği, ilgisine göre Sayıştay Başkanlığına veya Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme
yapılamaz.
d) Kamu iktisadî
teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1.1.2004 tarihinden itibaren otuz iş
gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş
pozisyonları, ilgili bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının (özelleştirme
programına alınanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının) onayı alınmak
suretiyle 31.01.2004 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığına vize
ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel Başkanlığınca
başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal
edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.
e) İl özel idareleri ve
belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselerde çalıştırılacak
geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları her yıl İçişleri Bakanlığına vize
ettirilir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığı
tarafından başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal
edilebilir. İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına
ait vize cetvellerinin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir. Bu
vize işlemi yapılmadan geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme
yapılamaz.
f) Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin Kamu İşverenleri Sendikalarına ödemeleri
gereken 2004 yılına ait üyelik aidatları, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
tertipten ödenir. Yapılacak ödemeler, tertibinde yer alan ödenek tutarıyla sınırlı
olup, bu tertibe bütçenin diğer tertiplerinden hiç bir şekilde aktarma
yapılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
34 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Diğer Hükümler
Geçici görevlendirme
MADDE 35. - 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 8 ve ek 9 uncu, 13.11.1996 tarihli ve 4208
sayılı Kanunun 3 üncü, 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 38, 40 ve 41
inci maddelerine ve 13.10.1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre
görevlendirilenler, 29.7.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanunun 17 nci maddesi
uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumunda uzman tabip, tabip, eczacı, anestezi ve
röntgen teknisyeni olarak görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri ve Sağlık
Bakanlığı merkez teşkilatında bağımsız daire başkanı veya daha üst unvanlarda
görevlendirilenler hariç, ilgili mevzuatı uyarınca diğer kurumlarda vekaleten
veya geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum veya
kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, geçici olarak görev
yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu
personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla mesai ve diğer
ödemelerden yararlanamazlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli Hükümler
Muhtelif gelirler
MADDE 36. - a) Kurumların
hasılatından alınacak paylar:
Aylık gayri safi hasılat
tahakkuk tutarını (katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç) kapsamak
kaydıyla,
1. Türk Telekomünikasyon
A.Ş.'nin mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının (şirket hisselerinin % 51'inin satışı
gerçekleşinceye kadar) % 15'i,
2. Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları gayri safi
hasılatının % 10'u,
3. Devlet Malzeme Ofisi
Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları ürün nevileri itibarıyla gayri safi
hasılatının % 10'una kadarı,
4. Kıyı Emniyeti ve Gemi
Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının % 10'u,
5. Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığının mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının % 10'u,
En geç takip eden ayın
20'sine kadar (Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü için
takip eden ayın sonuna kadar) Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına ödenir.
Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır.
Bu bentte belirtilen
tutarların süresi içinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar, gecikme zammı
da uygulanmak suretiyle 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre
takip ve tahsil edilir.
b) Kira ve idare
gelirlerinden alınacak paylar:
1. İrtifak hakkı verilen
özel iskelelerden alınan nispi kira bedellerinin yarısı bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir, diğer yarısı da özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen
miktarın yarısı denizcilik ve liman hizmetlerini geliştirmek üzere Denizcilik
Müsteşarlığı bütçesine, yarısı da millî emlak hizmetlerini geliştirmek amacıyla
Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydolunur.
Ulaştırma Bakanlığı
Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından,
konsolide bütçe dışındaki kurum ve kuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler adına
yapılacak deniz dibi taramaları, hidrolik merkezde yapılan hidrolik ve
bilgisayar modelleri, Araştırma Dairesince yapılacak her türlü deney ve
araştırma, proje ve şartname onaylanması için alınacak bedellerin yarısı
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısı da özel gelir kaydedilir.
Özel gelir kaydedilen miktarın yarısı, Demiryolları, Limanlar ve Hava
Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilecek altyapı tesislerinin
onarımları ile ulaştırma hizmetlerini geliştirmek üzere Ulaştırma Bakanlığı
bütçesine, diğer yarısı da millî emlak hizmetlerini geliştirmek amacıyla Maliye
Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydolunur.
Yukarıda belirtilen
hükümlere göre özel gelir ve ödenek kaydedilen miktarların önceki yılda
kullanılmayan kısmı ertesi yıl bütçesine devredilebilir.
Telekomünikasyon hizmeti
veren işletmecilerden lisans ve ruhsat ücretleri üzerinden tahsil edilerek, bir
taraftan bütçenin (B) işaretli cetveline özel gelir, diğer taraftan Ulaştırma
Bakanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere anılan Bakanlık bütçesine özel ödenek
kaydedilen tutarlardan önceki yılda kullanılmayan kısmı ertesi yıl bütçesine
devredilebilir.
2. 7.2.2002 tarihli ve
4745 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile 10.8.1993 tarihli ve 491 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenen ek 8 inci madde gereğince tahsil edilen ve
saymanlık hesabına yatırılan payın yarısı Bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir.
3. Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün; yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin
bedelleri ile yabancı ülke meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya
yurt içi kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün
meteorolojik ürünlerini diğer ülke ve kişilere satışından yıl içinde elde
edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel
hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt dışı
kuruluşlara ödenmesi gereken miktarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünün talimatı ile T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir.
Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatı ile T.C. Merkez
Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek Genel Müdürlüğün
ödemelerini yapan Merkez Saymanlık hesabına yatırılır. Saymanlık hesabına
yatırılan bu tutarlar, Genel Müdürlüğün görev alanıyla ilgili her türlü
ihtiyacının karşılanmasında kullanılmak üzere, bir yandan genel bütçenin (B)
işaretli cetveline özel gelir, diğer yandan Genel Müdürlük bütçesinde mevcut
veya yeni açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir. Bu suretle ödenek kaydedilen
miktarlardan yılı içinde kullanılmayan kısmı ertesi yıla devretmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
c) Petrolden Devlet
hakkı:
5.4.1973 tarihli ve 1702
sayılı Kanuna göre petrolden alınacak Devlet hakkı, Genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydolunur.
d) 24.11.1994 tarihli ve
4046 sayılı Kanun hükümleri dışındaki özelleştirme gelirleri:
4.12.1984 tarihli ve 3096
sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının
devirlerinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir
kaydedilir.
e) 5.6.1986 tarihli ve
3308 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde yer alan ödenekler, personel ve sosyal
güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri hariç olmak üzere; millî eğitim
hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması,
merkez ve taşra teşkilatının acil ihtiyaçlarının karşılanması, eğitim araştırma
ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla da kullanılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Oğuz Oyan söz istemişlerdir.
Sayın Oyan, bir de
kişisel söz hakkınız var; onu da kullanacak mısınız?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Evet,
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Oyan.
Süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz 36 ncı madde
"muhtelif gelirler" başlığını taşıyor. Bu madde, geçen yıl da benzer
biçimde bütçede yer almıştı ve bu madde için, Anayasa Mahkemesine, Anayasaya
aykırılık başvurusunda bulunmuştuk. Bu madde, benzer biçimde, tekrar karşımıza
geliyor.
Bu maddenin (a)
fıkrasındaki, maddede belirtilen 5 adet KİT'in gayri safî satış hâsılatından
belli oranda bütçeye gelir kaydedilmesi, Anayasaya aykırı bir düzenlemedir. Bu
tür hâsılatların bütçeye gelir kaydedilmesi, ancak ilgili kuruluşların yasalarında
değişiklik yapılarak olabilir ya da başka bir yasayla düzenlersiniz. Aslında bu
düzenlemeyi yaptınız, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda bu düzenlemeyi
yaptınız; fakat, ilginç bir şekilde, bu düzenlemeyi, geçici bir düzenleme
olarak getirmeniz gerekirken sürekli bir düzenleme olarak getirdiniz. Oysa,
burada, kendiniz "şirket hisselerinin yüzde 51'inin satışı gerçekleşinceye
kadar" diyorsunuz. Örneğin, burada, Türk Telekomünikasyon Kurumu için bir
özelleştirme öngörüyorsunuz ve diyorsunuz ki "bu, o duruma kadar devam
eder." Geçici bir düzenleme getiriyorsunuz; ama, burada, arkadaşlarımızın
uyarılarına rağmen, bunu, sürekli olan bir yasa içerisine, bir sürekli madde
olarak alabildiniz. O kanunun o maddesinin yürürlüğe girişi de 1.1.2005 tarihinde
olacağı için, 2004 bütçesinde bunu tekrar karşımıza çıkarıyorsunuz. Muhtemelen
2005 bütçesinde gelmeyecek; ama, 2004 bütçesinde biz, hâlâ, bu tür yanlış
hukukî düzenlemelerin bir örneğini karşımızda görüyoruz.
Bu maddenin Anayasaya
aykırı olan ikinci örneği (b) fıkrasıdır. Burada, irtifak hakkı verilen özel
iskelelerden alınan kira bedellerinin Maliye Bakanlığı ve Denizcilik
Müsteşarlığı bütçesine özel ödenek kaydolunması Anayasaya aykırı bir
düzenlemedir.
Keza, bu maddenin (e)
fıkrasındaki, 3308 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde yer alan ödeneklerin Millî
Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının acil ihtiyaçlarında kullanılmak
üzere aktarılmasıyla ilgili düzenleme de Anayasaya aykırı bir düzenlemedir.
Hazır başlamışken, ben,
diğer maddelerdeki Anayasaya aykırılıkları da şöyle bir hızla sıralayayım:
Birazdan görüşeceğiz; madde 43'te, lisans ve doktora eğitimi için yurt dışına
göndermede kural değişikliği Anayasaya aykırı bir düzenleme olarak geliyor.
Madde 45'te -amme alacağına karşılık kabul edilebilecek taşınmazlarla ilgili
maddede- kamu kurumlarının borçlarına karşılık taşınmazlarının bütçeyle
ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilmesi Anayasaya aykırı
düzenlemedir. Madde 49'un tümü aslında Anayasaya aykırı bir düzenleme olarak, her
yıl olduğu gibi karşımıza gelmektedir; çünkü, maddenin tümü, bütçeyle
uygulanmayacak -kısmen ya da tamamen uygulanmayacak- birtakım hükümlere yer
veriyor; yani, başka kanunlarda değişiklik yapıyor. Oysa, bütçe kanunu, bir
yıllık geçici bir kanundur, sadece o yılı kapsar. O yüzden, Anayasaya hüküm
konulmuştur, bütçe kanunuyla başka kanunlarda düzenleme yapamazsınız diye.
Burada -birazdan 49'uncu maddeye gelince göreceksiniz- sayfalarca süren
istisnalar var. Bunların tümünde; ama, özellikle (b), (i), (o) ve (ö)
fıkralarında, Anayasaya aykırı düzenlemelere gidilmektedir.
Tabiî, Anayasaya aykırı
düzenlemelerle yetinilmemektedir. Madde 45 ve 46'ya bakarsak, burada da bütçe
ilkelerine aykırı düzenlemelerin karşımıza geldiğini görürüz.
Sayın Bakan burada mı, bilmiyorum;
ama, sürem kaldığı için, kendisiyle ilgili, belki daha sonraki konuşmada
düzeltme fırsatı bulur diye, son bir iki hatırlatma yapayım.
Sayın Bakan burada
perşembe günkü konuşmasında, bütçe sunuş konuşmasında bize şu bilgiyi vermişti:
"Biz geldiğimizde devraldığımız borçlanma vade yapısı şöyleydi: Üç aylık
vadelerle borçlanılıyordu. Biz geldik; bunun süresini artırdık." Herhalde
aynı dili konuşmuyoruz; ama, borçların vadesi, toplam borç stokuna bakarsak,
uzamak değil azalmak yönünde gelişti. Toplam borç stoku açısından size
rakamları veriyorum. Bunların hepsi 2004 programında var; tavsiye ederim, sayfa
49'a bakılabilir. Bu program rakamlarına baktığınız zaman şunu görürsünüz: 2001
yılında 39 aydır vade yapısı, toplam borç stokunun vadesi 39 aydır; 2002'ye
geldiğinizde 32 aya düşmüştür, 2003 Eylül itibariyle 26 aydır; yani, iktidarın
yaptığı nedir; borç stokunun vadesini kısaltmak. "Bu niye ortaya çıktı
acaba" sorusunun cevabı da şudur: Nakit dışı içborç stoku, nakit içi,
yani, piyasadan borçlanmaya dönüşmüştür. Borç stoku içinde kamunun kamuya olan
borç ağırlığı azalmakta, piyasadan yapılan borçlanma artmaktadır. Nitekim, 2002
yılında piyasadan yapılan borçların toplam borç stoku içindeki payı yüzde 47
iken 53'e çıkardınız; yani, piyasadan daha fazla borçlanıyorsunuz. Piyasadan
daha fazla borçlanınca da daha kısa vadeyle Hazine ihaleye çıktığı için -çünkü,
kamu-kamu arasındaki borçlarda daha uzun vade; yıllar, hatta, üç beş yıl söz
konusu- bu vade düşüyor. Eğer, şunu kastettiyseniz konuşmanızda "biz, onu
değil de sadece bu nakit içi piyasaya olan borçlanmayı kastetmiştik" orada
da doğru olmadığı anlaşılıyor; çünkü, 2002 ve 2003'ün bütün aylarına
baktığımızda -ekim dahil- üç aylık borçlanmanın sadece 2002 Kasım ayında
gerçekleştiği; yani, sizin seçimleri kazandığınız, ama, henüz hükümeti
kuramadığınız 2002 Kasım ayını kastettiyseniz -181 gün vadeli borçlanma
ortalaması Kasım 2002'de- bu, Hazine bürokrasisinin muhtemelen şöyle bir
şeyinden gelmiştir: "Hükümet kurulmadı, eski hükümet var; uzun vadeli
borçlanmayalım; bir de şimdi siyasî belirsizlik var, uzun vadede faizler
yükselir" muhtemelen öyledir.
Peki, onun dışındaki
aylara bakarsak; örneğin, 2002'nin ekim ayında 274 gün vadeyle borçlanılmış.
Siz kaçla borçlanmışsınız; aralıkta 260 günle, ocakta 262 günle, şubatta
ortalama 280 günle borçlanmışsınız. Bütün şu ondört aylık borçlanma tarihinize
baktığımızda, sadece üç ayda 300 gün vadeyi aşabilmişsiniz, bir yılı değil;
ortalama vadeniz, gene bir yılın altında olmak üzere, 300 günü aşabilmiş bu
yılın mayıs ayında, eylül ve ekim aylarında; onun dışında 300 günü aşma
başarısını gösterememişsiniz; yani, bir yılın ötesinde, ortalama vadelerle
aylık bazda baktığımızda, borçlanamıyorsunuz.
Sayın Bakan, dolayısıyla,
burada, milleti aydınlatma görevini gerçekten doğru yapmamız gerekiyor; burası
bir yasama organı. Bu yasama organındaki tartışmalardan millet yeni şeyler öğrenmek durumundadır yahut
buradaki tartışmaların özünü doğru kavramak durumundadır. Eğer, biz, halka yanıltıcı
bilgiler verirsek, o zaman, burada, yasama organı, halkın vekilleri değil,
halkın bilgilenme hakkına saygı göstermeyen bir organ haline geliriz.
Son olarak şunu söylemek
istiyorum: Son olarak, altıncı gözden geçirme dolayısıyla IMF'ye verilen niyet
mektubunda 8,5 milyar dolarlık, şu malum, IMF'nin Amerika üzerinden bize
gelecek Irak savaşına endeksli bir krediden bahsediyorum. Bu 8,5 milyar
dolarlık kredi, ilk kez, 19 Martta, Türkiye'nin burada hava koridorunu açması
dolayısıyla Amerika tarafından bize önerilmişti ve nisan başında Amerikan
Senatosu bu borcun Türkiye'ye ancak Kuzey Irak'a Türk Ordusunun hiçbir şekilde
girmeyeceğinin kabul edilmesiyle verilebileceği kararını almıştı. Bu karar
ortadadır, bu karar durmaktadır. Türkiye, bu siyasî ipotekli, siyasî koşullu
krediyi almama başarısını, dirayetini göstermesi gerekirken, ne yazık ki, 7
Ekim tarihli, Irak'a asker gönderme kararına bağlı olarak bu borç yeniden
gündeme gelmiş ve bu 8,5 milyar dolarlık kredi, yurtdışındaki bir şeyde de
imzalanmıştır.
Bu kredi çalışacak mı,
çalışmayacak mı, inkâr edildi, Bakanlar Kurulundan henüz geçmedi; Parlamentoya
gelmelidir, gelmemelidir... Gelmelidir bize göre. Bu arada, sanki hiç gündemde
yokmuş gibi, birden karşımıza nerede çıkıyor; işte, son olarak IMF'ye verilen
niyet mektubunda, 8,5 milyar dolarlık borcun taksit taksit kullanılabileceği...
Henüz kesin değil gibi gözükse de... Yani, ne zaman kullanacağız; sıkışınca. Ne
zaman sıkışacağız; 2004'te sıkışabiliriz, 2005'te daha kesin tabiî. Niye daha
kesin; çünkü, 2005'te, Türkiye, çok daha büyük oranda dışborç ödeyecek; IMF'ye
olan negatif transfer; yani, IMF'den bize gelenden daha fazlasını, IMF'ye, biz
2004'te döndürmeye başlıyoruz. 2005'te bu daha fazla olacak; belki o zaman
kullanırız. Yani, bizim, Parlamentonun onaylamadığı ve bir yabancı parlamentonun
siyasî koşula bağladığı bir krediyi niyet mektubuna yazmamız demek,
Türkiye'nin, yeniden, Osmanlı'nın düyuni umumiye dönemlerine dönüşü demektir.
Böyle bir niyet mektubunun geçmediği bu Meclisten en azından şunu talep
etmemiz, Meclisin şu konuda hassasiyetini talep etmemiz gerekmez mi: Niyet
mektupları, Türkiye'de, Merkez Bankası Başkanı ve Hazineden sorumlu Bakanın
imzasıyla veriliyor.
Bu niyet mektuplarının
bağlayıcılığı nedir; Türkiye'deki yasama hiyerarşisindeki, mevzuat
hiyerarşisindeki yerleri nedir; yasama organın hiçbir şekilde doğrudan imzası
ve onayı yokmuş gibi görülmekle birlikte, sonuçta, Türkiye'nin bütün yapısal
dönüşümlerini, bütün bir istikrar programının biçimini, niteliğini belirleyen
mektuplardır. Bu mektupları, bu Meclis, acaba, ne zaman, hükümetten
Parlamentoya getirmesini talep edecek; bu Meclis, ne zaman, yürütmeye karşı
kendi haklarına sahip çıkacaktır? Bunu yapmadığımız sürece, Meclis böyle bir
hakkı eline almadığı sürece, hükümetlerin oyuncağı olacaktır, hükümetlerin
hatalarına ortak olacaktır. Hükümetlerin hatalarına ortak olmamak, bizim,
Yasama Organı olarak -iktidar ve muhalefet partileri, hep beraber- bu hakka
sahip çıkmamız gerekiyor. Meclisin haklarına sahip çıkmazsak, şimdiye kadar
Türkiye'de olan bütün o zincirleme hatalara yenisini ekleriz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi, vergileme haklarını aktardı. Buraya gelen vergilerin çok büyük bölümü
yarı mamul olarak geldi. Bakanlar Kuruluna, Maliye Bakanına çok büyük yetkiler
devrettik. Borçlanma hakkını, bu Meclis, 1985 sonrasında elinden kaçırdı. Ne
oldu; Türkiye, malî iflasını hazırlayacak bir sürece girdi.
Değerli arkadaşlarım,
Yasama Organının hakkını vermek zorundayız. Yasama Organı, yürütmenin, dar bir
kadronun, günlük karar alma temposundaki, irade beyan etme durumundaki o
zaaflarına kurban edilmemelidir. Yasama Organı, çok daha geniş bir heyettir.
Bir yürütme organının yapabileceği hataların hesabını anında, zamanında sorma
imkânına da sahiptir; Yasama Organı olarak, bu hakka sahip çıkmalıyız. O
nedenle, ben, bu bütçe görüşmelerinin, en azından, böyle bir işlevi de
olabileceğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oyan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, ikinci söz isteği, Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu'ya aittir.
Buyurun Sayın Ordu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, şahsım adına, saygı ve seviyle
selamlıyorum.
Ben, bütçe görüşmeleri
esnasında, çok kısa olarak, bütçenin geneli itibariyle siyasî ve ekonomik
istikrar konusu üzerinde sizlere bazı şeyleri aktarmayı arzu ediyorum.
Bir defa, ekonomik
istikrar kadar siyasî istikrarın çok önemli olduğunu, artık, tüm milletimiz ve
bu Yüce Meclis gayet iyi biliyor. Şöyle geriye dönüp bir baktığımızda,
özellikle son yıllarda, Türkiye'de, 54, 55, 56 ve 57 nci hükümetlerde, hep
hükümetlerin kurulma noktasına baktığımızda, gerek hükümetlerin kurulma
aşamasında çokpartili hükümetleri ve yine, gerekse muhalefette de çokpartili
muhalefetleri görüyoruz. Bu Yüce Milletin iradesi -özellikle, altını çizerek
söylüyorum- son yıllarda, takdir ettiği oylarla, böyle bir tabloyu ortaya
çıkarmıştır. 57 nci hükümete geldiğimizde, Anavatan, DSP ve MHP'nin teşkil
ettiği, ancak üç partili hükümet etme iradesi kabul görmüş ve mümkün olmuştu;
yine, dışarıda, o dönemimizin muhalefet partileri şeklinde, milletin iradesi
tecelli etmişti.
Buradan şunu ifade etmek
istiyorum: Son dönemlerde milletimizin kendi vicdanî kanaatleri, genellikle, çok
partiyi seçecek şekilde cereyan ettiği için, bu tabloyu, özellikle 57 nci
hükümet dönemine geldiğimizde... O dönemde gelen 2000 ve 2001 krizleriyle de
çok bariz bir şekilde gördük. Çokpartili siyasî istikrarsızlığın öne çıkardığı
bir şekilde, o dönemde Bakanlar Kurulu bile toplanamaz hale geldi ve biz,
dolayısıyla, bu dönemlerde, bu krizleri böyle böyle yaşayarak geldik.
3 Kasım seçimleri öncesine geldiğimizde, milletimiz, bu tabloyu gayet iyi
tahlil etti ve gerçekten, bu siyasî iradesini, kanaatini sandıkta ortaya
koyarak, bu Yüce Meclise, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin değerli
milletvekillerini, bu şekilde dağılım olarak gönderdi.
Burada, bir defa, siyasî
istikrarı ele alan bir hükümet var. Gerçekten, bugün baktığımızda, siyasî
iradeyi eline alan hükümetin, siyaseten ve ekonomik olarak ülkemize son bir
yılda getirdiği avantajları görmememiz mümkün değildir. Bunu hem Meclisimiz
görüyor hem milletimiz görüyor hem de bu konuda piyasayı takip eden piyasanın
aktörleri gayet iyi görüyor. Bu anlamda, 2003 yılına baktığımız zaman,
yıllardan beri, ilk defa, ortaya konulan bütçe hedefleri, tamamen
tutturulmuştur; hatta, harcamalar eksiğiyle tecelli etmiştir. Ama, geçmişe
baktığımızda, bu anlamda, en azından yüzde 50-100'e varan sapmaları, hep,
bugüne kadar görüyor idik. 2003'te ise, 146 katrilyon harcama öngörülmüş, 141
katrilyon civarında gerçekleşmiştir; 65 katrilyon faiz öngörülmüş; ama,
faizlerin yüzde 72'den yüzde 26'lara, yüzde 27'lere gelmesiyle, bu öngörülen 65
katrilyonluk faiz bile, 59 katrilyon olarak gerçekleşmiştir. Biz, faizi, 6
katrilyon daha az ödemişizdir. Yüzde 5 büyüme hedefimiz tutmuştur, enflasyon
hedefimiz tutmuştur, ihracatımız artmıştır.
Tabiî, bütün bunları
söylediğimizde "sayın vekilim, her şey güllük gülistanlık mı
olmuştur" diye sorulursa; tabiî ki, her şey güllük gülistanlık değildir;
tabiî ki, Türkiye'nin, çok ciddî problemleri hâlâ daha ortada durmaktadır; ama,
şunu da ifade etmek gerekir ki, yarım asrın sıkıntısını bu millet, bir yılda,
bu AK Parti Hükümetinin her şeyiyle düzeltebileceği kanaatinde zaten değildir.
AK Partinin yetkilileri ve bizler milletvekili olarak da Anadolu'ya
gittiğimizde, bunu çok açık ve çok net bir şekilde ifade etmiş bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu,
toparlarsanız memnun olurum.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) -
Dolayısıyla, 2004 bütçesine baktığımızda da, 2003'teki, geçmişten gelen
inanılmaz borç yüklerine rağmen, Irak gibi, Avrupa Birliği gibi, çıkan krizler
gibi, terör olayları gibi bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen bu tabloyu bu
şekilde ortaya koyan hükümetimizin, 2004 yılında eğer dünyada çok önemli
gelişmeler olmaz ise -2003'e baktığımız zaman- 2004 bütçesiyle ilgili,
milletimize, gerçekten, çok daha iyi imkânlar, çok daha iyi mesajlar vereceği
kanaati pekişmektedir.
Ben bu anlamda, bu
bütçenin ülkemize, milletimize ve Yüce Meclisimize hayırlı olmasını canı
gönülden temenni ediyorum; sizlere de teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ordu.
36 ncı madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 36 ncı madde kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
Teminat olarak kabul
edilecek değerler, taşınmaz malların geçici teminatı ve teminatlarla ilgili
işlemler
MADDE 37. - a) Hazine
Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri ve bu senetler
yerine düzenlenen belgeler;
1. Kamu kurumlarının
yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak,
2. Hazinece satılacak
millî emlak bedellerinin ödenmesinde nominal değerleri üzerinden ödeme vasıtası
olarak,
Kabul edilir.
Devlet iç borçlanma
senetleri ve bu senetler yerine düzenlenen belgeler, nominal bedele faiz dahil
edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri
esas alınır.
b) 18.6.1999 tarihli ve
4389 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (6) numaralı bendi hükümlerine göre
faaliyette bulunan özel finans kurumları tarafından verilen teminat mektupları,
kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 21.7.1953 tarihli ve
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak kabul
edilir. Ancak, 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Kanuna göre yapılacak ihale ve
sözleşmelerde bu teminat mektuplarının Maliye Bakanlığınca belirlenen kapsam ve
şekle uygun olmaları zorunludur.
c) Dışarıda yerleşik
kişiler ile geçimini yurt dışında temin eden Türk vatandaşlarından, Hazinece
yapılan taşınmaz mal satış ihalelerinde T.C. Merkez Bankasınca belirlenen
konvertibl döviz teminat olarak alınabilir.
d) 1.1.1990 tarihinden
önce, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler tarafından mevzuatı
gereğince alınmış olup, çeşitli nedenlerle iade edilemeyen veya gelir
kaydedilemeyen teminatların iade edilme, gelir yazılma ve diğer şekillerde
saymanlık kayıtlarından çıkarılması işlemlerini yapmaya ve bu işlemlerin usul
ve esaslarını belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
37 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
Kişi borçları
MADDE 38. - a) Saymanlık
hesaplarında kayıtlı olup, zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı
kalmayan, 26.5.1927 tarihli ve 1050
sayılı Kanunun 133 üncü maddesi uyarınca silinmesi Malî Danışma Kurulu
tarafından uygun görülen kişi borçlarından; tutarı 10 milyar liraya kadar
olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan
kişi borçlarının terkini Kesinhesap Kanun Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet
Meclisine arz edilir.
b) 13.12.1983 tarihli ve
178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesi uyarınca, mal ve nakit
saymanları ile gelir ve gider memurlarının zimmetlerinin silinmesi konusundaki
talepler Malî Danışma Kurulunca incelenerek karara bağlanır ve Maliye Bakanına
sunulur. Maliye Bakanının onayı ile terkin edilen zimmetlerden 10 milyar lirayı
aşanların terkin listesi Kesinhesap Kanun Tasarısı ile birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisine arz edilir.
c) 2.6.1934 tarihli ve
2489 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Kefalet Sandığına ilişkin Maliye
Bakanlığınca takip edilecek hak ve alacaklardan zaruri ya da mücbir sebeplerle
takip ve tahsil imkânının kalmadığı veya takip ve tahsil masraflarının asıl
miktarı geçtiği Sandık İdare Heyeti tarafından tespit edilenlerden 10 milyar
liraya kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.
d) 21.7.1953 tarihli ve
6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve saymanlık
kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 12 milyon liraya kadar
olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından
fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların saymanlık kayıtlarından
çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
38 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
Devlet hesaplarında yer
verilmeyecek ve terkin edilecek tutarlar
MADDE 39. - Devletin
mahkemelerce hükme bağlanan para cezaları da dahil olmak üzere her türlü gelir
ve giderlerinin, tarh, tahakkuk, tahsil ve tediyesi ile emanetlerin alınıp geri
verilmesinde ve Devlet kayıtlarında, kanunlarında ve diğer mevzuatında
belirtilmiş tutar ve oranlar değişmemek şartıyla 50 bin lira ve katlarının
küsuratı dikkate alınmaz.
Maliye Bakanı; yukarıda
belirtilen hususlarla ilgili olarak doğacak aksaklıkları gidermeye, vergi
dairelerinin müfredat ve mutabakat hesapları arasındaki uyumsuzluğun
giderilmesi amacıyla denetim raporlarına dayanılarak tespit edilecek kesin
farkları terkine yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
39 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Saymanlık görev ve
sorumluluklarının devri
MADDE 40. - 26.5.1927
tarihli ve 1050 sayılı Kanun ve diğer mevzuatla saymanlara verilen görev ve
yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde yardımcılarına devrettirmeye,
devirle ilgili esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Saymanlar
hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili olarak görev ve yetki
verilenler hakkında da uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
40 ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
Uluslararası kuruluşlara
üyelik
MADDE 41. - a) Genel
bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, fonlar, sosyal güvenlik
kurumları, kamu iktisadî teşebbüsleri ve özel kanunla kurulmuş kamu kurum,
kurul, üst kurul ve kuruluşları dahil diğer kamu kurum ve kuruluşlarının;
uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi ve kanun, kararname ve uluslararası
anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar dışındaki
kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmeleri için, mevzuatın gerektirdiği diğer
işlemlerin yanı sıra bağlı, ilgili veya ilişkili bulunulan Bakanlığın teklifi
ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığından önceden izin almaları
zorunludur.
b) Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye
Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
41 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi
okutuyorum:
Kamu kuruluşlarınca
işletilen sosyal tesisler
MADDE 42. - Kamu kurum ve
kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor
tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerine bütçeden katkıda bulunulmaz.
Bu tür yerlerde, genel ve
katma bütçeden, döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2004 yılında ilk
defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
Söz konusu tesislerden
yararlanacak olanlardan alınacak asgari bedelleri belirlemeye veya belirlenen
tarifeleri tasdik etmeye ve bu yerlerin hesaplarının bir düzen içinde tutulması
için kullanılacak defter ve belgeleri tespit etmeye, diğer gerekli
düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
42 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yurt dışı eğitimi
MADDE 43. - 2004 yılında
ilgili mevzuatı gereğince kamu kurum ve
kuruluşlarınca yetiştirilmek
maksadıyla lisansüstü (yüksek lisans, doktora) eğitimi için yurt dışına
gönderilecek öğrenci, araştırma görevlisi ile kamu görevlileri, sadece Yükseköğretim
Kurulu tarafından tespit edilen yabancı yükseköğretim kurumlarında eğitim
görebilirler. Lisansüstü eğitime ilişkin giderler, fatura ya da benzeri gider
belgesinin ancak öğrenim görülen yükseköğretim kurumu tarafından düzenlenmesi
koşuluyla ödenir. Eğitim amacıyla yurt dışına gönderilecek kamu görevlilerinin
öğrenim konuları, çalışmakta oldukları birimlerin görev alanları ile doğrudan
ilgili olmak zorundadır.
Bu amaçla
gönderileceklerin sayıları, kurum ve kuruluş bütçelerine bu nedenle konulan ödenek
miktarını aşmayacak şekilde tespit edilir.
14.7.1965 tarihli ve 657
sayılı Kanunun 78 inci maddesine göre yurt dışına gönderilecek Devlet memurları
kontenjanlarının belirlenmesi amacıyla, 21.1.1974 tarihli ve 7/7756 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan "Yetiştirilmek Amacıyla
Yurtdışına Gönderilecek Devlet Memurları Hakkında Yönetmelik" uyarınca
Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak olan Bakanlar Kurulu Karar Taslağı
hakkında Başbakanlığa gönderilmeden önce Maliye Bakanlığının uygun görüşü
alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
43 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi
okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı
yapılacak ödemeler
MADDE 44. - Kurumlar;
a) Arızi nitelikteki
işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla, yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet
alımı yoluyla çalıştırılan kişilere yapılacak ödemeleri,
b) Kısmi zamanlı hizmet
satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 5.6.1986 tarihli ve
3308 sayılı Kanunun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde
meslek eğitimi gören öğrencilere yapılan ödemeleri,
d) 14.7.1965 tarihli ve
657 sayılı Kanunun 4/C maddesi gereğince sayım, propaganda, anket ve benzeri
işlerde çalıştırılan geçici personele yapılan ödemeleri,
Bütçelerinin (01-4)
ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar.
Söz konusu ekonomik koda bütçelerin başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz;
ödenek üstü harcama yapılamaz.
Yukarıdaki hükümlere
aykırı uygulamalardan ita amirleri, tahakkuk memurları ve saymanlar ile bu
kişileri çalıştıranlar sorumludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
44 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi
okutuyorum:
Amme alacağına karşılık
kabul edilebilecek taşınmazlar
MADDE 45. - Özelleştirme
kapsamına alınan kuruluşlar dahil 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine tabî iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî
kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ile
büyükşehir belediyeleri, belediyeler,
il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişilerin veya bunlara bağlı müstakil
bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların, Devlete ait olan ve
21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık
olarak, mülkiyeti bu idarelere ait olan ve üzerinde herhangi bir takyidat
bulunmayan taşınmazlarından genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli
idarelerce ihtiyaç duyulanlar, 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesine göre oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek değeri
üzerinden, borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak, bütçenin gelir ve gider
hesapları ile ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir.
Bu idarelerin satın
alınan taşınmazlarının tapu işlemlerine esas olan ve yukarıda belirtilen
şekilde tespit edilen değerine eşit tutarda Devlete ait olan ve 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren borçları terkin edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin
bildiği gibi, mükelleflerin devlete ait olan vergi ve benzeri borçlarını
süresinde ödememeleri halinde, ödenmeyen bu borçların tahsiline yönelik olarak
mevzuatımızda özel bir yasa vardır. Bu yasanın adı da 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasadır. Bu yasa, gerek kamu kurumlarının
gerekse kamu dışındaki özel kurum ve kuruluşların ve gerçek kişilerin vergi
borçları hakkında uygulanır.
Görüşmekte olduğumuz bu
45 inci madde, kamu kurumlarının devlete ait olan borçlarının ödenmesinde bir
kolaylık getirmiş ve özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar da dahil olmak üzere,
iktisadî devlet teşekküllerinin, kamu iktisadî kuruluşlarının, büyükşehir
belediyelerinin, belediyelerin ve il özel idarelerinin devlete olan borçlarına
karşılık olarak, kendi mülkiyetlerinde bulunan taşınmazları devlete vermeleri
olanağı getirilmiştir, bunun karşılığında da o taşınmazın değeri kadar bir
vergi borcu kayıtlardan silinecektir. Bu, yaklaşık sekiz yıldır, bütçe
kanunlarıyla, mevzuatımızda olan bir hükümdür.
Bu konuda, Bütçe Kanunu
Tasarısının 27 nci maddesinde, yine Tekel Genel Müdürlüğünün taşınmazlarına
yönelik olarak bir hüküm daha vardır. Yine, Tekelin vergi borçlarına karşılık
olmak üzere, Tekelin taşınmazları Maliye Bakanlığı tarafından alınabilecektir.
Onun özelleştirme aşamasına etkisinin ne olacağı konusunda Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir değerlendirme yapmış ve Sayın Bakana bir soru
yöneltmiştim. Henüz, o sorunun cevabını
da, bugüne kadar almış değilim; Sayın Bakan, eğer, bu sorumun cevabını
verirlerse mutlu olurum.
Burada asıl üzerinde
durmak istediğim konu şu: Biraz önce bize ulaşan bir önergeye göre, kamu
kurumlarına yönelik olarak getirilmiş olan bu kolaylığın, kamu kurumları
dışında, diğer gerçek ve tüzelkişilere de tanınması yolunda bir düzenleme
yapılması düşünülmektedir. Eğer önerge kabul edilirse, kamu kurumları için
tanınmış olan bu kolaylık, kamu kurumları dışında, özel kurumlara da getirilmiş
olacaktır. Denilebilir ki "efendim, bu kolaylıksa, bundan, neden diğer
özel mükellefler yararlanmasın..."
Değerli arkadaşlar, bunun
sakıncası şudur: Vergi borcunun zamanında ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Yasa,
nelerin yapılacağını, nelerin uygulanacağını çok detaylı bir şekilde
belirtmiştir. Bütçe yasası, kamu kurumları için neden özel bir düzenleme
yapmıştır; efendim, kamu kurumlarının taşınmazlarının veya gelirlerinin
haczedilmesi, satılması, buradan vergi borcunun tahsil edilmesi oldukça zorluk
arz etmektedir. Bunların kendi yasalarında taşınmazlarının devlet malı olduğuna
yönelik hükümler vardır; bu nedenle haczedilemeyeceğine ilişkin hükümler
vardır. Ayrıca, bu kurumlar kamu hizmeti yapmaktadırlar. Bunların gelirlerinin
ve taşınmazlarının, sadece vergi borcunun tahsili amacı gözetilerek ellerinden
alınması, o kamu hizmetini aksatabilecektir. O nedenle, böyle bir kolaylık
getirilmiştir.
Şimdi, bunun, diğer
mükelleflere yönelik olarak da kapsamını genişletecek olursak, son derece
yanlış bir iş yapmış oluruz. Genel Kurulun takdiri, hükümetin değerlendirmesi
ne yönde olacak, bilemiyorum tabiî, ama, böyle bir önergenin kabulü, 6183
sayılı Yasanın temel kabulünü ortadan kaldırmaktadır.
Temel kabul şudur:
Kişinin vergi borcu varsa, eğer, herhangi bir şekilde, bu, cebren tahsili
aşamasına gelmişse ve konu da eğer bir taşınmaz malın satışıysa, bu taşınmazın
değerini en iyi ölçebilecek yöntemin ihale olduğu açıktır. Buna, istekliler,
alıcılar katılır, bu taşınmazın değeri o rekabet ortamında belli olur.
Şimdi, önergede şöyle
deniliyor: Bir inceleme raporuyla, özel kişi mükelleflerin vergi borçlarına
karşılık, o raporla taşınmaza biçilen değer tutarı kadar o taşınmazlar da
alınabilsin. Bu, son derece yanlıştır değerli arkadaşlar. Devlet İhale Kanunu,
neden ihalelerde rekabet öngörmüştür; neden çeşitli ihale usullerini hep
rekabete açmıştır; neden idarelerin, yöneticilerin takdirine bırakmamıştır
ihaleleri; neden "herhangi bir kişinin, yöneticinin veya inceleme
elemanının raporunda belirttiği şekle göre satın almalar ve ihaleler
yapılır" dememiştir; çünkü, sistem, yasa, kurumsal olmak zorundadır,
kişilerin değerlendirmelerine, kişilerin takdirlerine, inceleme elemanlarının,
yöneticilerin sübjektif takdirlerine, değerlendirmelerine bağlı olarak bir
işlem yapamazsınız; yaparsanız; yanlış sonuçlara varmış olursunuz. Önerge, son
derece yanlış, önergenin kabulü 6183 sayılı Kanunu temelinden değiştirecektir.
Bir ikinci konu da, bunun
yeri bütçe kanunu değildir değerli arkadaşlar. Vergiyle ilgili bir hükmün,
Anayasaya göre, bütçe kanunlarına dahil edilmemesi gerekir. Yarın, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, hükümetin getirmiş olduğu, 51 maddelik, çeşitli vergi
kanunlarında değişiklik yapmayı hedefleyen bir tasarı var. Eğer, hükümet, bunu
düşünüyorsa, yarın Plan ve Bütçe Komisyonuna bu önergesini getirir, orada
tartışılır. Kesinlikle yerinin burası olmadığını düşünüyorum.
Yine, hükümet, vergi
barışını yaptı, getirdi, mükelleflere çeşitli kolaylıklar sağladı. Eğer, bu,
mükellefe getirilecek bir kolaylık ise, mükelleflere vergi barışı kapsamında
sağlanacak bir kolaylık olması düşünüldüyse, vergi barışına da dahil
edilebilirdi; orada düşünülmedi, oraya dahil edilmedi. Vergi barışında, önemli
ölçüde, takipli borçlar tahsil edildi. Sayın Bakanımız rakamlarıyla bunu
övünerek söylüyor. Orada düşünülmedi, aklımıza gelmedi; ama, bunu bütçe
kanununa koyalım!..
Değerli arkadaşlar, bu
tip düzenlemelerin nelere mal olduğunu geçmişte gördük, buradan çok kısa
zamanda geçirilen yasaların sakıncalarının ne olduğunu hep birlikte gördük.
Daha sonra, Sayın Cumhurbaşkanının iade etmesi üzerine, o yasayı burada hep
birlikte değiştirdik.
Bu önergenin kapsadığı
husus böylesi sakıncalı, böylesi tehlikeli bir düzenlemedir, 6183 sayılı Yasayı
kökten sarsacak bir düzenlemedir; ama, ben umuyorum ki, Sayın Maliye Bakanımız,
Maliye Bakanlığının yıllardır titizlikle koruduğu böylesi önemli bir sistemi,
durup dururken, hiç gereği yokken, hiç ihtiyaç yokken sarsacak bir düzenlemeyi
kabul etmeyecektir.
Ben, bütün bunlara
rağmen, Genel Kurulu uyarmayı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak uyarmayı görev
sayıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 45 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Mehmet Kurt |
Kenan Altun |
|
Bursa |
Samsun |
Ardahan |
|
Ahmet Rıza Acar |
Soner Aksoy |
|
|
Aydın |
Kütahya |
|
"Bu madde hükmü
yukarıda sayılan kuruluşlar dışında kalan, borcunu ödemede çok zor duruma
düştüğü inceleme raporu ile tespit edilen ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi
dairelerine 6183 sayılı Kanun kapsamına giren borcu bulunan diğer mükelleflerin
taşınmazları için de uygulanabilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığınca belirlenir."
Gerekçe:
Kamu alacağının ödeme
şekli 6183 sayılı Kanunda düzenlenmiş olup, bu maddeyle, bazı kamu kurumlarının
ödeme güçlüğü içinde olmaları nedeniyle, taşınmazlarını borçlarına karşılık
Hazineye devretmek suretiyle ödeme yöntemi getirilmiştir.
Ülkemizde son yıllarda
yaşanan ekonomik kriz nedeniyle borçlarını ödemede çok zor duruma düşen diğer
mükelleflerin borçlarının tahsiline imkân sağlamak ve genel ve katma bütçeli
idarelerin ihtiyaçları olan taşınmazları da temin etmek amacıyla takas
suretiyle borcun tasfiyesine yönelik bu düzenleme önerilmektedir.
BAŞKAN- Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN- Sayın Hükümet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Katılıyoruz.
BAŞKAN- Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler. Kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
46 ncı maddeyi
okutuyorum:
Kamulaştırma bedellerinin
sertifika ile ödenmesi
MADDE 46. - Genel bütçeye
dahil daireler, katma bütçeli idareler ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğü tarafından, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırılan taşınmazların sahiplerine
kabul etmeleri halinde, kamulaştırma bedeli yerine, Hazineye ait taşınmazların satış
işlemlerinde ödeme aracı olarak kabul edilmek üzere, taşınmazın bedelini
gösteren ve üçüncü kişilere devredilebilen bir belge verilebilir.
Belgenin işleme tâbi
tutulacağı tarihteki bedeli, belgede yazılı bedele, belgenin düzenlendiği
tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanmak suretiyle tespit edilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
46 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi
okutuyorum:
Vergi, fon ve payların
zamanında yatırılması
MADDE 47. - 8.6.1984
tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadî
devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı
ortaklıkları ve iştirakleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve döner
sermayelerin yöneticileri ve malî işlerinden sorumluları, bu Kanunun 36 ncı
maddesi uyarınca ödenecek paylar dahil olmak üzere bu kuruluşların mükellef veya sorumlu sıfatıyla üçüncü kişilerden
tahsil ettikleri vergi, fon ve diğer payların tahsil dairelerine zamanında ve
tam olarak ödenmesini sağlamak zorundadırlar. Aksine davrananlar bu tutarların
ödenmesinden şahsen ve müteselsilen
sorumlu tutulurlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
47 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48 inci maddeyi
okutuyorum:
Geri verilecek paralar
MADDE 48. - 27.6.1963
tarihli ve 261 sayılı Kanun uyarınca, geri verilecek paraların kesin olarak
veya avans suretiyle ödenmesinin usul ve esasları Hazine Müsteşarlığı ile
Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit olunur.
Yapılacak inceleme
sonunda fazla ödendiği tespit olunan veya zamanında mahsup olunmayan tutarlar
21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre geri alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
48 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
49 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kısmen veya tamamen
uygulanmayacak hükümler
MADDE 49. - a) 1.
26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanunun 48 (reddiyata ilişkin hükümler hariç),
53 ve 63 üncü maddeleri ile 59 uncu maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi,
2. 11.2.1950 tarihli ve
5539 sayılı Kanunun değişik 20 nci maddesi,
3. Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idareler bütçelerinden kamu iktisadî teşebbüslerine
yapılacak iktisadî transferler ve yardımlar hakkında 8.6.1959 tarihli ve 7338
sayılı Kanun hükümleri,
4. 3.7.1968 tarihli ve 1053
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Kanunun 3 üncü
maddesi,
5. 22.5.2003 tarihli ve
4857 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde yer alan para cezasına ilişkin hüküm,
kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik olarak,
6. 12.3.1982 tarihli ve
2634 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü,
7. 9.5.1985 tarihli ve
3202 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası,
8. 31.10.1985 tarihli ve
3234 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,
9. 28.5.1986 tarihli ve
3291 sayılı Kanunun 11 inci maddesi,
10. 18.6.1992 tarihli
ve 3816 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesindeki "en geç 15 gün içerisinde, ödeme emri beklenmeksizin"
ibaresi ile anılan maddenin üçüncü fıkrası,
2004 yılında uygulanmaz.
b) 8.6.1984 tarihli ve
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 36 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrası,
bu Kanunun "Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Kârları" başlıklı maddesi
hükümleri çerçevesinde uygulanır.
c) 14.7.1965 tarihli ve
657 sayılı Kanunda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar anılan Kanunun 171 inci
maddesinde belirtilen süreler saymanlar için yedi gün, sayman mutemetleri için
iki gün olarak uygulanır.
d) 16.8.1997 tarihli ve
4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 7 nci bendine göre
cep telefonu sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri
kadar yılda bir defa olmak üzere ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı
ile 26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince aynı
tutardaki özel işlem vergisinin, 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 11 inci bendine göre her yıl Ocak ayı
içerisinde bir defada ödenmesi gereken miktarları, (ön ödemeli cep telefon
aboneleri hariç) 2004 yılında 12 eşit taksitte ödenir. Bu uygulama 5.4.1983
tarihli ve 2813 sayılı Kanuna göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerini de
kapsar.
e) 25.8.1999 tarihli ve
4447 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin birinci bendi 2004 yılı için aşağıdaki
şekilde uygulanır:
İşsizlik sigortasının
gerektirdiği ödemeleri, hizmet ve yönetim giderlerini karşılamak üzere, bu
Kanunun 46 ncı maddesi kapsamına giren tüm sigortalılar, işverenler ve Devlet,
işsizlik sigortası primi öder. İşsizlik sigortası primi, sigortalının 17.7.1964
tarihli ve 506 sayılı Kanunun 77 ve 78 inci maddelerinde belirtilen prime esas
aylık brüt kazançlarından, % 1 sigortalı, % 2 işveren ve % 1 Devlet payı olarak
alınır.
f) Özel kanunlarla kamu
tüzel kişiliğini haiz olarak kurum, kurul, üst kurul, enstitü, teşebbüs, fon ve
sair adlarla kurulmuş kamu kurum ve kuruluşlarında; kanunlarında aksine
hükümler olsa dahi, kendi özel mevzuatındaki hükümler uyarınca yapılacak temsil
ve ağırlama giderlerinin yıllık toplamı, başkan ile temsil yetkisini haiz olan
personelin bir aylık ortalama net ücretinin iki katını geçemez. Temsil
yetkisini haiz personelin unvan ve sayıları, karar organlarınca toplam personel
sayısının % 2'sini geçmemek üzere belirlenir.
g) 1.1.2004 tarihinden
geçerli olmak üzere, eğitim veya bilimsel araştırma kurum ve birimlerinde
emekli aylıkları kesilmeksizin çalıştırılanlar, her derece ve türdeki eğitim
kurumları veya eğitim birimlerinde ders ücreti karşılığında ders görevi
verilenler, 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı
Kanunun ek 11 inci maddesi
uyarınca Bakanlar Kurulu kararıyla emekli aylıkları kesilmeksizin
çalıştırılanlar ile profesör unvanına sahip olanlardan 29.3.1984 tarihli ve
2992 sayılı Kanunun 34 üncü maddesine göre görevlendirilenler hakkında 8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Kanunun ek 68 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükümleri
uygulanmaz.
h) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'a yapılacak
transferlere ait tertiplerden aylık bazda yapılacak harcamalar, 9.12.1994
tarihli ve 4059 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendinde belirtilen
hususlar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca mutabık kalınacak aylık nakit
projeksiyonu ile belirlenecek limitler dahilinde gerçekleştirilir.
2.9.1971 tarihli ve 1479
sayılı Kanunun 50 nci maddesine göre belirlenmesi gereken 1.4.2004 - 31.12.2004
tarihleri arasında sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıkların
hesabına esas gelir basamaklarını ve buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
17.7.1964 tarihli ve 506
sayılı Kanuna göre 1.4.2004 - 31.12.2004 tarihleri arasında alınacak prim ve
verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırını ve
buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu Kanunun yayımı
tarihini takip eden ödeme dönemi başından itibaren 506 sayılı Kanunun 96 ncı
maddesi uyarınca bağlanmış gelir ve aylıklar yukarıdaki fıkraya göre belirlenen
alt sınır üzerinden hesaplanır.
i) 26.5.1927 tarihli ve
1050 sayılı Kanunun ek 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde uygulanır:
Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerin aylık
gayri safi hasılatından tahsil edilen tutarın % 15'i (tıbbi malzeme hasılatının
%5'i) en geç ertesi ayın 20'sine kadar genel bütçeye irat kaydedilmek üzere
ilgili saymanlıklara yatırılır. Aylık gayri safi hasılattan irat kaydedilecek oranı döner sermayeler itibarıyla % 30'a
kadar yükseltmeye veya % 10'a kadar indirmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
Söz konusu ödeme için
zorunlu hallerde Maliye Bakanlığınca ek süre verilebilir. Yıl sonu kârları ile
aylık gayrisafi hasılat üzerinden genel bütçeye aktarılacak miktarlar zamanında
yatırılmadığı takdirde, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanundaki usullere
göre, aylık % 1 zamlı olarak tahsil edilir. Hesaplanan zam, döner sermayelerin
ita amiri ve saymanlarından yarı yarıya alınır. Ancak, Maliye Bakanlığınca
verilmiş ek süreler için zam uygulanmaz.
Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli işletmelerden gerekli
görülenlerin birleştirilmesine, devredilmesine ve tasfiye edilmesine Maliye
Bakanı yetkilidir.
Genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel kanunlarında 26.5.1927 tarihli ve
1050 sayılı Kanuna tâbi olmayacağı belirtilen döner sermaye işletmeleri
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
j) Kullanma izni
verilmeyen ve alınmayan yapılara belediyelerce yol, su, kanalizasyon, doğalgaz
gibi alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi
halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş
olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde başvurulması
üzerine kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik bağlanabilir. Bu
madde kapsamında elektrik bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez.
k) 4.1.1961 tarihli 209
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonraki hükümleri aşağıdaki
şekilde uygulanır:
Personelin katkısıyla
elde edilen döner sermaye gelirlerinden, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (A) bendine göre çalışanlardan döner
sermaye biriminde görevli olan personel ile bu birimde 10.7.2003 tarihli ve
4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık
personeline, mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme
yapılabilir. Bu ödemenin oranı ile usul ve esasları; personelin unvanı, görevi,
çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp
çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz
eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir.
Yukarıdaki fıkraya göre
personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir
ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek
gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev
tazminatı hariç) toplamının; pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest
çalışanlara % 300'ünü, serbest çalışmayanlara % 500'ünü, uzman tabip, tıpta
uzmanlık tüzüğünde belirtilen dallarda bu tüzük hükümlerine göre uzman olanlar
ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara % 500'ünü, serbest
çalışmayanlara % 700' ünü, serbest çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına
% 800'ünü, işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni
doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve
acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan sağlık personeli için (tabibler
hariç) % 200'ünü, diğer personele ise % l50'sini geçemez. 10.7.2003 tarihli ve
4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline
yapılacak ek ödemenin tutarı ise aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan
ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık
personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir şekilde
emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez.
Sağlık Bakanlığına bağlı
döner sermaye işletmeleri; sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve
verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi
imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilatı
kadrolarında 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (A) bendine göre görev yapan
personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak giderlere
iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın %
2'sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık Döner
Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak tutarların
dağılım ve sarfına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek ödemenin oran,
usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek
ödemenin miktarı, en
yüksek Devlet memuru aylığının
(ek gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme miktarı; görev yapılan birim ve
iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük
hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate
alınarak belirlenir. Merkez teşkilatı kadrolarında görev yapan personele bu
fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye işletmelerinden cari
yılda aktarılan tutarın % 50'sini geçemez ve bu ödemeler gelir vergisine tâbi
tutulmaz.
Personelin katkısı ile
elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak
ek ödeme toplamı, (ilgili birimin cari yıldaki) döner sermaye gelirinin %
50'sini aşamaz.
l) 13.12.1983 tarihli ve
181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinde yer alan
"2003 yılı" ibaresi "2004 yılı" olarak uygulanır.
m) 10.7.2003 tarihli ve
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 35 inci maddesinin (c) fıkrasının
son cümlesi "Elkoyanların bağlı olduğu kurum bütçesinden ödenir."
şeklinde uygulanır.
n) 28.3.2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9
uncu maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesi "Yabancı ülkelere bu amaçla
verilecek hibe ve yardım karşılıkları Millî Savunma Bakanlığı bütçesine
konulacak ödenekten karşılanır." olarak uygulanır.
o) İlgili kanununda
düzenleme yapılıncaya kadar, 4.12.1984
tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1 inci maddesindeki kanuni faiz oranı, aylık %
1,25 olarak uygulanır. Ay kesirleri tama iblağ edilir. Taksitlendirilen veya
herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için
öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanır.
ö) 1. 27.10.1999 tarihli
ve 4458 sayılı Kanunun 221 ve 222 nci maddeleri uyarınca personele yapılacak
ödemelerin usul, esas ve miktarlarını tespit etmeye Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
2. 4458 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin (2)
numaralı bendi aşağıdaki şekilde uygulanır:
Bu şekilde tahsil edilen
fazla çalışma ücretinin % 50'si hak sahibi olan personele ödenir. Geri kalan %
50'lik miktarın % 40'ı münhasıran Gümrük İdaresinin ihtiyaçlarında (personel
giderleri hariç) kullanılmak üzere Ankara Gümrük Saymanlık Müdürlüğü hesabına
aktarılır. Aktarılan bu miktarın yarısı 2004 yılı Haziran ve Aralık aylarında
bütçeye özel gelir kaydedilir. Ayrıca, personele ödenmek üzere ayrılan hesapta
birikmiş miktar ise 1.1.2004 tarihi itibarıyla bütçeye özel gelir kaydedilir.
1.4.2003 tarihinden önce
tahsil edilen ve merkezdeki ilgili hesabın arta kalan tutarı ile % 40 'lık hesaptan özel gelir kaydedilmeyen tutarlar,
münhasıran Gümrük İdaresinin ihtiyaçlarında kullanılmak üzere (personel
giderleri hariç) 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tâbi
olmaksızın ilgili Devlet Bakanı tarafından tespit edilecek usul ve esaslar
çerçevesinde harcanır.
3. 4458 sayılı Kanunun bu
bendin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde belirtilen hükümlerine aykırı
hükümleri uygulanmaz.
p) Belediyeler ile
büyükşehir belediyelerince kamu kurum ve kuruluşlarına uygulanacak su (atık su
dahil) tarife bedelleri, özel işyerlerine uygulanan tarife bedelini aşamaz.
r) 8.1.2003 tarihli ve
4784 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yer alan "1.1.2003 31.12.2003 tarihleri" ibaresi,
"1.1.2003 - 31.12.2004 tarihleri" olarak uygulanır. Bu suretle
15.1.2003 tarihli, 2003/5145 ve 2003/5146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararlarının uygulanmasına devam olunur. 2004
yılında gelir ve aylık bağlananlara, gelir ve aylık miktarı aynı olan emsallerine ödenecek tutarda sosyal destek
ödemesi yapılır.
s) 24.2.1968 tarihli ve
1005 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde yer alan (4000) rakamı (5000) olarak
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz istekleri vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Kısmen
veya tamamen uygulanmayacak hükümler" başlıklı 49 uncu madde, bütçe
kanunlarında çok uzun yıllardan beri yer alır. Gerçekte yer almaması gereken
bir maddedir; çünkü, bütçelere, Anayasa hükmü uyarınca, bütçeyle ilgili olmayan
hükümlerin konulmaması gerekir.
Bizim 2003 yılı bütçesi
görüşmeleri sırasında hükümetten dileğimiz, bu tip maddelere bütçe kanunlarında
gelecekte yer verilmemesi, bunların, ilgili olduğu kanunlara taşınmasıydı;
fakat, görüyoruz ki, bu madde, tekrar bu bütçeyle, yine gelmiş durumda.
Tam 7 sayfalık bir
maddedir ve maddeyle, çok çeşitli konularda düzenleme yapılıyor. Dikkat
edileceği gibi, sigorta prim oranlarından, döner sermayelerden yapılacak
kesintilere; su tarifelerinden, işsizlik sigortası prim oranlarına, özürlü
vatandaşlarımızın istihdam edilmemesi halinde işyerlerine uygulanacak cezayı
düzenleyen hükümlerin 2004 yılında uygulanmayacağına kadar çok çeşitli
konularda çok çeşitli hükümleri taşımaktadır.
Biraz önce 45 inci madde
görüşülürken, kabul edilen önergeyle nasıl 6183 sayılı Kanunun çok temel bir
müessesesi, Genel Kurulda, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın
oylarıyla ortadan kaldırılmış ise, bu maddenin bazı düzenlemeleri de, eğer, bu
şekliyle devam ederse, yine bazı kanunların çok temel müesseseleri ortadan
kaldırılmış olacaktır. Örneğin, özürlü vatandaşlarımızın istihdam edilmelerine
yönelik olarak daha bu yılın mayıs ayında kabul ettiğimiz İş Kanununda bir
hüküm vardır; İş Kanunu 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde
personelin yüzde 6'sı kadar da özürlü vatandaşımızın istihdam edilmesini
öngörmektedir. Bu, gerçekten sosyal devlet olmamızın gereği, son derece doğru,
güzel bir hükümdür. Yine, aynı yasada bu hükme uyulmaması halinde, o
işyerlerine 750 milyon lira para cezası uygulanacağı vardır. Yine, aynı yasaya
göre kamu kurumları bu uygulamadan, yani, bu ceza hükmünden muaf tutulamazlar;
ama, şu an görüşmekte olduğumuz 49 uncu maddenin (a) fıkrasının 5 numaralı
bendinde 2004 yılında kamu kurumlarının bu ceza uygulamasından muaf
tutulacağına yönelik bir düzenleme vardır. Bunu son derece yanlış buluyoruz.
Ülkemizdeki 8,5 milyona yakın özürlü vatandaşımızın istihdam olanaklarını
ortadan kaldıran ve böyle bir hükmün yerleşmiş olması kabul edilmiş olması
halinde aynı anlayışın da özel kesimde yerleşmesine yol açabilecek bir
düzenlemedir. Bu düzenlemeyi son derece sakıncalı buluyoruz. Bunu ifade ettik
ve bu düzenlemenin ortadan kaldırılması yönünde görüşlerimizi daha önce hükümet
kanadından ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan diğer bazı arkadaşlarımıza
ifade ettik.
Değerli arkadaşlar, yine,
bu tasarının bu maddesinde yer alan, emeklilerin vergi iadesinin yüzde 50
oranında azaltılmasına yönelik bir hüküm de Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmeler sırasında Cumhuriyet Halk Partili üyelerin vermiş olduğu önergeyle
çıkarılmıştır. Önergeye, Adalet ve Kalkınma Partili komisyon üyeleri de
katılmıştır.
Şunu söylemek istiyorum:
Böylesi çok torba maddeler, bütçe kanunlarında olmaması gereken maddelerdir.
Bunlar, mutlaka ilgili yasalarına taşınmak, ilgili yasalarında düzenlenmek
zorundadır. Bu tip düzenlemeler, eğer ilgili yasalarında yapılmayıp bütçe
kanunlarında yapılırsa, sürekli olarak Anayasaya aykırı bir durumla karşı
karşıya kalacağız. Bunu bilgilerinize, dikkatlerinize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde kişisel
söz talebi var.
İstanbul Milletvekili
Sayın Lokman Ayva; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
LOKMAN AYVA (İstanbul) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekillerimiz; bu geç vakitte söz almak durumunda
kaldım. Biraz da konuyu uzatacağım için üzgünüm. Ancak, bu konunun ehemmiyetini
biliyorum. O noktada da maruzatımı bildirmek istiyorum.
Buraya gelmemin esas
nedeni, 49 uncu maddenin (a/5) inci bendidir.
Değerli vekillerim, biz,
biraz önce Sayın Hamzaçebi'nin de söylediği gibi, Mayıs ayında bununla ilgili
bir karar verdik, dedik ki: "Bu 750 000 000 lira ödenecek arkadaş"
hatta en son cümlesi de şöyledir bunun: "Hiçbir kamu kuruluşu hiçbir şekilde
muaf tutulamaz." Şimdi yedi ay sonra biz bunun tersine karar almak
durumunda kalacaktık; ancak, bunu tartışmaya bile fırsat bulamıyoruz. Ben,
Başkanlık Makamının bu konudaki yorumunu da eleştiriyorum. Şöyle ki, bir kere,
burada kamu ve özel sektöre farklı bir uygulama var; Anayasanın
"eşitlik" meselesi var.
İkincisi, burada sosyal
bir konunun devasa şekilde büyütülmesi var.
Üçüncüsü, suç işlemeye,
yani cezayı hak etmeye bir teşvik var.
Bir dördüncüsü de, bizim
bu konuyu görüşemememizle ilgili bir, açıkçası Meclisin iradesine ipotek var;
ama, güzel bir gelişme oldu, bu kanunla ilgili bir değişiklik önergesinin uygun
görüldüğü haberini, sağolsun arkadaşlarımız ilettiler. Bu önemli bir şey. Ben,
bunun için, başta AK Parti milletvekillerimiz olmak üzere, Eyüp Fatsa Beye
teşekkür etmek istiyorum. Yine, başta Haluk Koç Bey olmak üzere, Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerimize teşekkür etmek istiyorum. Hasseten bir
teşekkürüm de Sevgili Maliye Bakanımız ve ekibine; bir yanlışın düzeltilmesi
çok önemli bir şey. Bu, birçok husustan problemli bir noktaydı. Hukukî ve
demokratik kısmını biraz önce söyledim; ama, açıkçası, AK Partinin parti
programına, tüzüğüne, hükümet programımıza, Başbakanımızın bakış açısına da
aykırı bir durumdu. Şöyle bir örnek vereyim: Birçok kişi Başbakanımızla
görüşmek için araya birçok kişiyi koymak arzusundayken, koyarken Başbakanımız
ramazan iftarından ikisini, tam akşam özürlülere ayırmıştır; yani, onun
gözdeleri, etkili, yetkili insanlar değil, kimsesiz, gariban, fakir, yoksul
özürlülerdir. O açıdan, buraya da aykırı olduğunu düşünüyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bütçeye maddeyi koyarken neredeydiler?!
LOKMAN AYVA (Devamla) -
Maliye Bakanımızın bakış açısına da aykırı olduğunu düşünüyorum; bunun bir
yanlışlık olarak geldiğini biliyorum. Kendileri, zaten, bu işleri, bakan
olmadan önce de uyguluyordu.
Açıkçası, bu yaklaşımın,
insan odaklı bir politika izleyen Cumhuriyet Halk Partimizin de bakış açısına
aykırı olduğunu biliyorum. O açıdan, inşallah, önergeyle değişecektir.
Ben, özellikle, Maliye
Bakanımızın bu konuda... Gelecek önergeyle tahminim şu: Açık bulunan 812
kişilik kadro ilk altı ayda dolacak; cezayı gerektirecek bir durum da olmayacak
inşallah. Ancak, bu 812, herhalde, yuvarlak hesap alırsak, 1 500 kişilik -bu pazarlık hesabını da Bakanımızdan
öğrendim- bir alım yapılır ve inşallah, güzel bir başlangıç olur ülkemizde.
Bir başka husus da şu:
Sayın Bakanımızın iki tane müjdesini, ben, o söylemeden söyleyeyim; birisi,
sokakta kalan özürlü vatandaşlarımızla ilgili, onlara ek bir kaynak transfer
edilecek inşallah; diğeri de, özürlü çocuklarımızın okula gidiş gelişleriyle
ilgili bir destek olacak. Bunu da 3 Aralıkta, Başbakanımız müjdeledi. Ben, bu
konudaki emeklerinden dolayı da, ayrıca, teşekkür ediyorum.
Bir başka husus değerli
milletvekilleri... Benim bu konudaki hassasiyetimi anlayışla karşılamanızı
özellikle istirham ediyorum; bütün görüşmelerimizde sürçülisan da yaptıysak...
Çünkü, ben öyle şeyler yaşadım ki kıymetli milletvekillerim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayva,
sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
LOKMAN AYVA (Devamla) -
Geçende, Bafra'dan bir haber geldi. Orada, babası damdan düşüp belini kırmış
komada yatan bir zihinsel özürlü, sokakta donmuş ve iki gün sonra bulunmuş. Bu,
zihinsel özürlü bir kişi. Eğer, bu kişi suç işlemiş, cezaevinde olsaydı bunu
yaşamayacaktı. Cezaevindekilerle ilgili bir şey söylemiyorum, yanlış
anlaşılmasın; ama, bu insanlarımızın da korunması lazım.
Eyüp de, yine, bir kişi
donarak öldü.
Bunlar bizim övünebileceğimiz
şeyler değil, hepimizin derdi ve yüreğini acıtacak şeyler. Bu insanların eğitim
görmesinden, bu insanların üretime katkıda bulunmasından, gelişmelerinden,
toplumsal hayatın içinde yer almalarından, inanın, hiç kimse zarar görmez;
bütün insanlık, hepimiz mutlu oluruz; ama, bu bakış açımızı, yaklaşımımızı
kanunlarımıza da lütfen aksettirelim. Aksi halde, sonucu hayırlı olmayacak
şeyler olur Allah korusun.
Ben, tekrar,
teşekkürlerimi bildirerek; inşallah, hayırlı olması dileğimle, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ayva.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, İzmir Milletvekili Sayın Canan Arıtman'a aittir.
Buyurun Sayın Arıtman.
Süreniz 5 dakika.
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok değil, bundan sadece yirmi gün önce,
yani, 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününde, Başbakan ve bakanlar toplantıdan
toplantıya koşuyor, anlı şanlı Özürlüler Günü kutlamalarında ağızlarından bal
damlıyordu.
Devlet Bakanımız Sayın
Akşit, o gün lüks otellerin şık salonlarında bir dizi toplantıya katıldı. Bu
toplantıdaki konuşma metinlerinin hepsini getirdim. İşte "biz, özürlüleri
koruyacağız, kollayacağız. Onların, İş Kanununda yapılan değişikliklerle
istihdamını artıracağız. Kamu kurum ve kuruluşlarının 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu kapsamındaki özürlü kontenjanlarını doldurmaları için çaba
gösteriyoruz" diyor ve bol bol alkış alıyordu.
Yirmi gün sonra ne oldu;
bugün önümüze gelen bütçe kanununun 49 uncu maddesinin (a) bendinin 5 inci
şıkkında hükümet diyor ki: "Ben özürlüleri işe almayacağım ve bunun için
yasalarda yazılı olan para cezasını da ödemeyeceğim."
Değerli arkadaşlarım, anlayış bu. Bu, nasıl
bir çelişki, yirmi gün içerisinde nasıl bir dönüş?! Aynı atasözümüzdeki gibi;
bu ne perhiz bu ne turşu!
Değerli arkadaşlarım, İş
Yasası çıkalı altı ay dahi olmadı. Yani, unutmadığınızı düşünüyorum; ama,
sanıyorum ki, Sayın Maliye Bakanımız unutmuş. Bunun için çok kısaca hatırlatmak
istiyorum. İş Yasamızda yazdığına göre, elli ve üstü işçi çalıştıran işyerlerinde,
yüzde 6 oranında özürlü ve eski hükümlü, terör mağduru işe alınacaktı. Tabiî,
bu hüküm de, eskiden yüzde 8 oranındaydı, sayenizde yüzde 6'ya indi ve bunun da
yüzde 3'ü özürlü olacaktı. Yine aynı yasanın 101 inci maddesi gereğince, yasa
hükümlerine aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayanlar için her
özürlü ve eski hükümlü başına ayda 750 000 000 lira para cezası ödenecek,
tahsil edilen para cezaları da Türkiye İş Kurumunun İş Kurumu bütçesinin özel
tertibine gelir kaydedilerek, hesapta toplanan paralar, özürlülerin meslekî
eğitimleri, rehabilitasyonları, kendi
işini kurma gibi projelerinde
kullanılacaktı ve en önemlisi "kamu
kuruluşları bu para cezasından muaf tutulamaz" hükmü de yasada yer
alıyordu.
Ayrıca, Başbakanlık
Personel Başkanlığının kamu kurum ve kuruluşlarında özürlü personelin istihdamı
hakkındaki 2003/2 nolu tebliğine göre de, kamu kurum ve kuruluşlarında toplam
dolu kadroların yüzde 3'üne tekabül eden kadro sayısı özürlülere tahsis
edilecekti ve ayrıca, uluslararası bir sözleşme, sakatların meslekî
rehabilitasyonu ve istihdamı sözleşmesi, yani, 159 nolu sözleşmenin de
gereğidir bu hüküm. Evet, tüm bu yasa, tüzük ve sözleşmelere rağmen,
daha yirmi gün önce kamuoyunun önünde, özürlülerin önünde, basının önünde AKP
hükümetinin beyanlarına rağmen, önümüze gelen bütçe kanununda hükümet,
özürlülere devlette iş vermeyeceğini beyan etti. Üstelik "özel sektör, işe
alabilir; ama, biz, hükümet olarak özürlülere devlette iş vermeyiz. Bunun
cezasını bile ödemeyiz" dedi. Yani, çıkardığınız yasalara kendiniz
uymuyorsunuz; bu arada özel sektöre de mesaj veriyorsunuz "özürlüleri siz
de işe almayabilirsiniz" diyorsunuz. Özel sektör, zaten özürlüleri bir yük
olarak gördü ve yasa gereği, mecburen, para cezası ödememek için onları istihdam
etti.
Bu ülkede 10 000 000'un
üzerinde özürlü insan var ve bu özürlülerin çoğu işsiz. Yapılan araştırmalar
yüzde 70'in üzerinde işsizlikle karşı karşıya olduklarını söylüyor. Özürlüler
işsiz, işsiz olduğu için aç ve kışın ortasında evinde yakacak bir şeyi yok. Dolayısıyla,
AKP'nin de, özürlüler gününde konuşmaya hakkı yok. Bu insanları, onların
çaresizliğini düşünmeyip, arada bir timsah gözyaşları dökerek, sorunları
çözmeye çalışıyoruz diyemezsiniz; bu, kabul edilemez.
Sayın Bakan Babacan
"kadınlar mutlu bir şekilde evde oturuyor; çünkü, kocaları iş buldu"
diyerek, işsizliğin hiç de azalmadığı ülkemizde kadınların işsizlikten dolayı
çalışamamasından ancak kendisi mutlu oluyorken, özürlülerin çalışamamasından da
Maliye Bakanımız mutlu oluyor herhalde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
bir dakika efendim. Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Hemen, 1 dakikada toparlıyorum.
Vergi kaçakçılarını
affedip, özürlüleri işe almamakla mı kıymetli bakan olunuyor, anlamıyorum! Hani
acil eylem planındaki vaatleriniz; hükümet programlarının parlak sayfalarına
yazılan süslü sözleriniz? Daha mürekkebi bile kurumadan, bu ülkenin yoksulunu,
özürlüsünü, aç ve açığını, işsizini, korunmaya muhtaç tüm kesimlerini unuttunuz;
ama, değerli arkadaşlarım, halk bunları unutmayacaktır.
Sayın AKP
milletvekilleri, gelin, bu çelişkilere, lütfen, alet olmayın; üç ay sonra,
özürlüler dahil, vatandaştan oy istemeye gideceğinizi unutmayın; ellerinde
olmayan nedenlerle mağdur olmuş özürlü vatandaşlarımızın mağduriyetinin
artmasına izin vermeyin; onların boyunlarının daha da çok bükülmesine neden
olmayın. Bu olumsuzluğu düzeltecek bir önerge verdik. Lütfen, özürlü
vatandaşlarımızın mağduriyetini engelleyecek bu önergeye, bizimle birlikte, olumlu
oy verin.
Ben, burada, teşekkürü
hak eden tek kuruluşun Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu, siz değerli
milletvekilleri olduğunu düşünüyorum; hepinize, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arıtman.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, bir açıklama getirmek
istiyorum.
BAŞKAN - Komisyonun söz
isteği var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, maddenin (b) bendinde bir
düzeltme talep ediyoruz; sehven bir yanlışlık yapılmış. " 'Kamu iktisadî
teşebbüslerinin kârları' başlıklı" ibaresinden sonra "26 ncı
maddesi" ibaresinin yer alması ve maddenin o şekilde devam etmesi
gerekiyor. Burada "26 ncı maddesi" ibaresi sehven unutulmuştur.
BAŞKAN - Evet, o şekilde
düzeltme yapılıyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
49 uncu madde üzerinde 4
adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 284
sıra sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (a)
fıkrasının 5 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki
bentlerin de buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz. 23.12.2003
|
M. Akif Hamzaçebi |
Canan Arıtman |
Mustafa Özyürek |
|
Trabzon |
İzmir |
Mersin |
|
Haluk Koç |
Yakup Kepenek |
Enis Tütüncü |
|
Samsun |
Ankara |
Tekirdağ |
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
Kemal Sağ |
|
|
İstanbul |
Adana |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (a) bendinin 5 numaralı
alt bendinin metinden çıkarılarak, takip eden alt bent numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini ve anılan maddeye aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Lokman Ayva |
Eyüp Fatsa |
Hikmet Özdemir |
|
İstanbul |
Ordu |
Çankırı |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Hasan Kara |
Cahit Can |
|
Mardin |
Kilis |
Sinop |
"t) 22.5.2003
tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde yer alan para cezasına
ilişkin hüküm, kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik olarak 30.6.2004 tarihine
kadar uygulanmaz."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bundan sonra okutacağım 2 önerge de aynı mahiyette olduğundan,
okutup, birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 285
sıra sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (j)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Erdoğan Özegen |
M. Emin Tutan |
|
Ordu |
Niğde |
Bursa |
|
Faruk Anbarcıoğlu |
Niyazi Pakyürek |
Hasan Kara |
|
Bursa |
Bursa |
Kilis |
"j) Kullanma izni
verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi
altyapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi
halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fennî gereklerin yerine getirilmiş
olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine kullanma
izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik ve/veya su bağlanabilir. Bu
kapsamda elektrik ve/veya su bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil
etmez.
Belediye sınırları içinde
kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılaşmaların her türlü atıklarının
çevre sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması halinde bu gibi yerlere
belediyelerce kanalizasyon ve temizlik hizmetleri verilebilir."
Gerekçe:
Altyapı hizmetlerini
kendi imkânlarıyla sağlayan vatandaşlara da elektrik ve/veya su hizmetinin
sunulmasının sağlanması ve telefon ibaresinin eklenmesiyle hizmet kapsamının
genişletilmesi ve bu suretle ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılmış,
ancak elektrik abonesi olamamış yapı sahiplerince usulsüz su veya kaçak
elektrik kullanılmaktadır. Belediye sınırları dışında kalan yerlerdeki kaçak ve
usulsüz elektrik kullanılmasının önüne geçilebilmesi için geçici elektrik
aboneliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca, bendin sonuna eklenen paragrafla
kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılaşmaların çevre sağlığını tehdit
eder nitelikteki zararlarının önlenmesi amacıyla buralara belediyelerce
kanalizasyon ve temizlik hizmetlerinin götürülmesi amaçlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 285
sıra sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (j)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
Haluk
Koç |
|
Trabzon |
Mersin |
Samsun |
|
Yakup
Kepenek |
Enis
Tütüncü |
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
|
Ankara |
Tekirdağ |
İstanbul |
|
|
Kemal
Sağ |
|
|
|
Adana |
|
"j) Kullanma izni
verilmeyen ve alınmayan yapılara; yol, su, telefon, kanalizasyon, doğalgaz gibi
alt yapı hizmetlerinin birinin veya birkaçının götürüldüğünün belgelenmesi
halinde, ilgili yönetmelikler doğrultusunda fenni gereklerin yerine getirilmiş
olması ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren başvurulması üzerine kullanma
izni alınıncaya kadar geçici olarak elektrik ve/veya su bağlanabilir. Bu kapsamda
elektrik ve/veya su bağlanması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez.
Belediye sınırları içinde
kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılaşmaların her türlü atıklarının
çevre sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması halinde bu gibi yerlere
belediyelerce kanalizasyon ve temizlik hizmetleri verilebilir."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu iki önerge mahiyeti itibariyle aynı, ikisini beraber işleme
alıyorum. Bunu daha önce de ifade ettim. Komisyona soruyorum: Görüşünüz nedir
efendim bu konuda?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - İki önergenin birleştirilmesi konusunda mı?
BAŞKAN - Bu konuda?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Uygundur Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Uygun mütalaa.
Hükümet?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı her iki önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmiştir.
İlk önergeyi tekrar
okutuyorum:
Türkiye büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 284
sıra sayılı 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (a)
fıkrasının 5 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki
bentlerin de buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz. 23.12.2003
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
Gerekçe:
Bilindiği gibi,
ülkemizdeki yasal düzenlemelere göre 50 ve üstü sayıda eleman çalıştırmakta
olan bütün kurum ve kuruluşlar, eleman sayısının en az yüzde 6'sı oranında
özürlü ve eski hükümlü çalıştırmakla yükümlüdürler. Bu düzenlemeye uygun
davranmayan işveren ya da işveren vekilleri ise çalıştırmadıkları her özürlü ve
eski hükümlü için her ay 750 milyon TL para cezası ödemek zorundadır. Konuyla
ilgili olarak İş Kanununun 101 inci maddesi: "Bu kanunun 30 uncu
maddesindeki hükümlere aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan
işveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her özürlü ve eski hükümlü ve
çalıştırmadığı her ay için 750 milyon TL para cezası verilir. Kamu kuruluşları
da bu para cezasından hiçbir şekilde muaf tutulamaz" demektedir. Görüldüğü
üzere yasa, konuyu tartışılmayacak bir açıklıkta düzenlemektedir.
Kamu kuruluşları bu
yaptırımdan muaf tutulduğunda, özel sektöre ait kuruluşlarda işverenlerin,
özürlü ve eski hükümlüleri: "devletin kendi üstünden attığı, işe yaramaz
bir yük" algılaması güçlenecektir. Böylece, 2004 yılında özel sektörde de
bu kişileri istihdam etmekten kaçınan kurumlarda cezaî yaptırım uygulama
olanağı güçleşecektir. Bu yaklaşımın, birbirine bağlantılı daha pek çok sonucu
olacak ve toplumumuzda neredeyse sayıları 8,5 milyonu bulan özürlü ve buna
yakın sayıdaki eski hükümlü kişilerin istihdam alanında yaşadığı mağduriyet
artarak devam edecektir.
Ayrıca, 2004 yılında kamu
kuruluşlarının bu cezadan muaf tutulması, önümüzdeki yıl içinde bu kuruluşlarda
özürlü ve eski hükümlü istihdam edilmemesi sonucunu da doğuracaktır. Oysa,
sosyal devlette kamu kuruluşlarının ülke nüfusunun bir kısmını görmezden gelen
bir yaklaşım yerine, bu kişilerin kendi kadrolarında çalıştırmak suretiyle,
özel sektördeki kuruluşlara da yön göstermesi, buralardaki işverenleri, özürlü
ve eski hükümlülerin üretime nasıl ve hangi yöntemlerle katılabilecekleri
konusunda bilinçlendirmesi gerekir.
Anılan nedenlerle ilgili
hükmün tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN - Gerekçesiyle
birlikte okuttuğumuz önerge hakkında Komisyon ne düşünüyor?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, benzer mahiyette bir başka
önerge daha olduğu için, bu önergeye katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bu önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, saymanız gerekecek.
BAŞKAN - Peki efendim.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 49 uncu maddesinin (a) bendinin 5 numaralı
alt bendinin metinden çıkarılarak, takip eden alt bent numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini ve anılan maddeye aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Lokman Ayva (İstanbul) ve arkadaşları
"t) 22.5.2003
tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde yer alan para cezasına
ilişkin hüküm, kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik olarak 30.6.2004 tarihine
kadar uygulanmaz."
Gerekçe:
22.5.2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun 101 inci maddesinin getirmiş olduğu yükümlülüğe kamu kurum
ve kuruluşlarının uyum sağlaması amacıyla 2004 yılında altı aylık süre
verilmesi hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, 49 uncu maddeyi,
kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
50 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 50. - Bu Kanun
1.1.2004 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
51 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADD 51. - Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile ilgili
hükümlerini Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile
ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı
ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,
d) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
Yürütür.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - 51 inci maddenin
oylanması sırasında, karar yetersayısı aranılması istenmiştir; oylamada karar
yetersayısı arayacağım.
51 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; madde kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, bir düzeltme yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Komisyonun söz
isteği var; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, 11 inci maddede (ı) bendi
bütçe tertibinde "Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00.01.1.2.76.1.05.2" olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN - Maddî hata değil
mi efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Evet, maddî hata.
BAŞKAN - Bu maddî hata,
Komisyonun talebi doğrultusunda düzeltilmiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Biz teşekkür
ederiz.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.20
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 23.30
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Türkan MİÇOOĞULLARI (İzmir), Enver YILMAZ
(Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce görüştüğümüz kanun tasarısının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarılarının görüşmelerine devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - 2002 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile 2002 Malî Yılı Genel Bütçeli Daireler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656, 3/370, 3/372,
3/373)(S. Sayısı : 286) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, 2002 Malî Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
2002 MALÎ YILI KESİNHESAP KANUNU TASARISI
Gider Bütçesi
MADDE 1. - Genel bütçeli
idarelerin 2002 Malî Yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere, (114 963 019 060 000 000.-) lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi
daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin
gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (74 603 699 064 660
000.-) lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Nazım Gelir ve Gider
MADDE 3. - (7 990 537 048
810 000.-) lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider yapılmıştır.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 4. - Birinci
maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında (40 359 319
995 340 000.-) liralık gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı Ödenek
MADDE 5. - Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (1 284 524 643 030 000.-) liralık
ödenek üstü gideri karşılamak üzere aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul
edilmiştir.
BAŞKAN - 5 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen Ödenek
MADDE 6. - 2002 Malî Yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
(716 208 210 720 000.-) liralık özel ödenek ertesi yıla ödenek kaydedilmek
üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
İptal Edilen Ödenek
MADDE 7. - Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve
devredilenler dışında kalan (4 908 739 010 430 000-) liralık ödenek iptal
edilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Devlet Borçları
MADDE 8. İç Devlet Borçları uygulama sonuçları, bağlı kesinhesap
cetvellerinde gösterildiği üzere;
2001 yılında 102 127 925
589 270 000 lira orta ve uzun vadeli,
20 029 334 026 130 000
lira kısa vadeli olmak üzere, toplam 122 157 259 615 400 000 lira, 2002 yılında
da 112 849 834 816 700 000 lira orta ve uzun vadeli, 37 019 855 704 560 000 lira kısa vadeli olmak üzere, toplam 149
869 690 521 260 000 lira iç borç mevcuttur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde son
konuşmalardan sonra yapılacaktır.
3.- 2004 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285)
BAŞKAN - Şimdi, 2004 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar
okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:
2004 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER BÜTÇE KANUNU TASARISI
Ödenekler, öz gelirler,
Hazine yardımı
MADDE 1.- a) Katma
bütçeli idarelerin 2004 yılında yapacakları hizmetler için
11.683.044.770.000.000 lira ödenek verilmiştir.
b) Katma bütçeli
idarelerin 2004 yılı gelirleri 800.000.000.000.000 lirası öz gelir,
10.883.044.770.000.000 lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
11.683.044.770.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 2.- Katma bütçeli
idarelerin;
a) Ödenek dağılımı (A),
b) Gelirleri, her bir
idarenin bütçesine ekli (B),
c) Gelirlerin dayandığı
hükümler (C),
d) Kurumların 2004
yılında 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun uyarınca satın alacakları
taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azamî satınalma
bedelleri (T),
İşaretli cetvellerde
gösterilmiştir.
Katma bütçeli idareler
tarafından yapılacak harcamalar hususunda 2004 Malî Yılı Genel Bütçe Kanununa
bağlı (E) işaretli cetveldeki hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Birleşime 5
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.40
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 23.45
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Enver YILMAZ
(Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2004 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı : 285) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 2 nci maddesine
bağlı (T) işaretli cetvelde değişiklik yapan bir önerge vardır.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2004
Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısına ekli (T) işaretli
cetvele, ekli listede yer alan 3 adet taşıtın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Ali Ögüten |
Öner Gülyeşil |
|
Ordu |
Karabük |
Siirt |
|
Ünal Kacır |
Osman Akman |
|
|
İstanbul |
Antalya |
|
Gerekçe: Soğuk ve yağışlı
geçen kış aylarında Boğaziçi Üniversitesi Merkez Kampusundan, Kilyos Kampusuna
sosyal, kültürel, sportif ve diğer faaliyetlere katılmak amacı ile gidip gelen
öğrencilerin taşınmasında kullanılmak ve bedeli Öğrenci Sosyal Hizmetler Birimi
Bütçesinden karşılanmak üzere, 2 adet T-10 midibüs ile 1 adet T-8 pick-up'ın
satın alınabilmesi için söz konusu taşıtların Katma Bütçe Kanununa ekli Katma
Bütçeli İdarelerce 237 sayılı Taşıt Kanununa göre 2004 Yılında Satın Alınacak
Taşıtları Gösterir Cetvele (T Cetveli) eklenmesi gerekmektedir.
Kuruluşun T Cetveli Taşıtın Nerede
Adı Sıra
No Cinsi Diferansiyel Adet Kullanılacağı
Boğaziçi T-10 Midibüs (Sürücü 4x2 2 Üniversite
Üniversitesi dahil
en fazla 26 Hizmetlerinde
(Öğrenci Sosyal
Hizmetler Birimi
Bütçesinden
karşılanacaktır.)
T-8 Pick-Up 4x4 1 Üniversite
(Kamyonet,
arazi Hizmetlerinde
hizmetleri
için (Öğrenci Sosyal
şoför
dahil 3 veya Hizmetler Birimi
6
kişilik) Bütçesinden
karşılanacaktır.)
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, komisyon çoğunluğu olmadığı için
takdire bırakıyor.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, katılıyoruz.
Yalnız, burada, bir
hususu belirtmek istiyorum müsaadenizle. Bu, katma bütçeye bir yük getirmiyor
ve Kâtip Üyenin de okuduğu gibi, öğrenci sosyal hizmetleri birimi bütçesinden
karşılanacaktır. Bu konuya da açıklık getirmek istedim.
BAŞKAN - Evet, komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda ve ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tarım reformu uygulaması
ile ilgili davaların takibi
MADDE 3.- Tarım Reformu
Genel Müdürlüğünün toprak ve tarım reformu uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve
davaları bu Genel Müdürlük adına gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da
takip edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Özel ödeneklere ilişkin
işlemler
MADDE 4.- a) Karayolları,
Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlükleri; genel ve katma bütçeli
kuruluşlar hariç diğer kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden
gelen hizmet taleplerini kendi imkânları nispetinde, yapılacak sözleşmeler
çerçevesinde ve bedeli mukabilinde yerine getirmeye yetkilidirler. Bu amaçla
yatırılacak paralar, bir taraftan adı geçen kuruluşlar bütçelerinin (B)
işaretli cetveline gelir, diğer taraftan (A) işaretli cetvelde mevcut veya
yeniden açılacak tertiplere Maliye Bakanlığınca ödenek kaydolunur.
Bu özel tertiplerdeki
ödeneklerden önceki yılda harcanmayan kısımları cari yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
İşin gerektirdiği
hallerde ve yaptırılacak iş bedelinin saymanlık hesaplarına intikal etmesi
halinde gelir ve ödenek kaydı işlemini beklemeksizin (A) işaretli cetvelin
ilgili proje ödeneklerinden gerekli harcama yapılabilir.
Yapılan harcama tutarı
kadar ödeneği, özel tertipten önceden harcama yapılan tertibe aktarmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
b) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından 3.7.1968 tarihli ve 1053 sayılı Kanun gereğince yürütülen
içme suyu tesisleri ile ilgili olarak kendi usullerine göre borçlandırılan
bedeller, taksitlerinin ilgili belediyelerce ve su ve kanalizasyon idarelerince
süresinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen taksitler 2.2.1981 tarihli ve 2380
sayılı Kanun, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanun ve 20.11.1981 tarihli ve
2560 sayılı Kanun uyarınca belediyelere ve su ve kanalizasyon idarelerine
ayrılan paylardan kesilerek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir.
Genel Müdürlüğe ödenen bu
bedeller aynı mahiyetteki içme suyu tesislerinin yapımı, bakım ve onarımı ile
bunlarla ilgili ihtiyaç duyulan arazilerin elde edilmesinde kullanılmak üzere
Maliye Bakanlığınca yılı içerisinde bir yandan Genel Müdürlüğün bütçesinin (B)
işaretli cetvelinde açılacak tertibe özel gelir, diğer yandan (A) işaretli
cetvelde açılacak tertibe özel ödenek kaydolunur.
Bu ödeneklerden yılı
içinde sarf edilmeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
c) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünce inşaatı gerçekleştirilen baraj ve HES tesislerinin işletme
hakkının devredilmesinden elde edilecek paylarla ilgili olarak, anılan Genel
Müdürlük bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin "İçmesuyu Tesisleri ve
Hidroelektrik Santrallerinin Devrinden Sağlanan Paylar" bölümünde yer alan
tutarın üzerinde gerçekleşen gelir fazlalarını enerji sektörü yatırımlarında
kullanılmak üzere mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
d) Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan ihtiyaç fazlası olanların
satışı veya kiralanmasından elde edilen gelirleri, Genel Müdürlüğün yatırım
harcamalarında kullanılmak üzere bir yandan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
bütçesinin (B) işaretli cetveline özel gelir, diğer yandan (A) işaretli
cetvelinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine özel ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödeneklerden yılı
içinde sarf edilemeyen kısmını ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
e) 11.2.1950 tarihli ve
5539 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin 7 nci bendi gereğince, geçişi ücretli
olan yol, köprü ve tünellerden elde edilen her çeşit gelirlerini ve bunların
yapımı veya işletilmesi sırasında elde edilecek sigorta tazminat bedellerini,
aynı nitelikteki yatırımlarda ve her türlü altyapının bakım, onarım ve işletme
giderlerinde kullanılmak üzere, bir yandan Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinin
(B) işaretli cetvelinde açılacak özel bir tertibe gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetvelde açılacak ilgili tertibe özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
Bu ödeneklerden yılı
içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
f) Karayolları Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan ihtiyaç fazlası olanların
satışı veya kiralanmasından elde edilen gelirleri, anılan Genel Müdürlük
tarafından yürütülen bölünmüş yol yapımına ilişkin hizmetlerde kullanılmak
üzere bir yandan Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetveline
özel gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvelin mevcut veya yeniden açılacak
tertiplerine özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödeneklerden yılı
içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(b), (c), (d), (e) ve (f)
bentleri uyarınca ödenek kaydedilen tutarlardan yapılacak harcamalar,
"2004 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
1 adet önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Katma
Bütçeli İdareler 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin (f)
bendinin tamamı ile maddenin son paragrafındaki "ve (f)" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Afif
Demirkıran |
Mehmet
Salih Erdoğan |
|
Ordu |
Batman |
Denizli |
|
Cemal
Kaya |
Öner
Gülyeşil |
|
|
Ağrı |
Siirt |
|
Gerekçe:
Tasarının 4 üncü
maddesinin (f) bendinde; Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan
taşınmazların satışı veya kiralanmasından elde edilen gelirlerin genel müdürlük
tarafından yürütülen bölünmüş yol yapımına ilişkin hizmetlerde kullandırılmak
üzere özel ödenek kaydına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. 22.11.2003 tarih
ve 25297 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 5003 sayılı "Karayolları Genel
Müdürlüğünce Yapılacak Bölünmüş Yol İnşasında Uygulanacak Usul ve Esaslar
Hakkında Kanun"da yukarıda belirtilen hükme daha geniş bir şekilde yer
verildiğinden, mükerrerliğe neden olunmaması için söz konusu hükmün madde
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümetin
katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Karayolları Genel
Müdürlüğü yol bakım işleri için gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilmesi
MADDE 5.- Karayolları
Genel Müdürlüğünce, yol ve otoyol bakım işleri için yılları bütçelerinde yer
alan ödeneklerin yarısını geçmemek üzere ilgili Bakan onayıyla gelecek yıla
geçici yüklenmelere girişilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler
MADDE 6.- a) 29.4.1959
tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince her çeşit spor saha ve
tesisleri yapmak amacı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin (A)
işaretli cetvelinde yer alan projelerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce
21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılabilecek işler
dışında kalanlara ait ödenekleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aynı
amaçla aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
b) Yıllık yatırım
programlarına ek yatırım cetvellerinde inşaat ve büyük onarım projeleri
arasında yer alan ve Genel Müdürlük onayı ile il müdürlüklerince yaptırılması
uygun görülen işlerin karşılıkları münhasıran proje ile ilgili harcamalarda
kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesinin ilgili yatırım tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine yardım yolu
ile ödenebilir.
c) Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin "Futbol Müsabakaları
Müşterek Bahis Hâsılatından Elde Edilecek Gelir" koduna kayıtlı kaynaktan
sağlanacak gelir fazlalarını sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım,
bakım ve büyük onarımlarında kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek
kaydetmeye,
Çeşitli kurum ve
kuruluşlar ile şahıslar tarafından Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne bağlı spor
federasyonları ile dairelere yapılan nakdî yardım ve bağışlarla kendi faaliyet
ve hizmetlerinden sağladıkları gelirleri, Genel Müdürlük onayı ile federasyonların ve dairelerin gençlik ve
sportif hizmetleri ile mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere Genel
Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye,
Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan ve spor amaçlı ayrılmış taşınmaz malların;
satışından, mülkiyetin gayri aynî hak tesisinden ve kiralanmasından elde edilen
gelirlerini, sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarım
giderlerinde kullanılmak üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir,
diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödeneklerden yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili
tertiplerine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler
MADDE 7.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelde yıl içinde
meydana gelebilecek gelir fazlalarını
bir yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak özel
tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Özel ödenek kaydedilen
gelirlerden; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan tüm
personele Sağlık Bakanının onayı ile ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oran,
usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin miktarı, en yüksek Devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme miktarı; görev
yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin
sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele
aylık ve özlük hakları dışında ilgili
mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Bu
ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.
Yatırım harcamaları,
"2004 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.
Bu ödeneklerin yılı
içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir
ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Yükseköğretim kurumları
ile ilgili hükümler
MADDE 8.- a) Yükseköğretim kurumlarınca önceki yıllarda
bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satış bedelleri Devlet İstatistik
Enstitüsü toptan eşya fiyatları indeksine göre, yükseköğretim kurumları
tarafından her yıl yeniden tespit edilir.
b) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine göre özel ödenek kaydolunan miktarlar
üniversite adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba
yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır.
c) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine göre kısmî zamanlı olarak çalıştırılacak
öğrenciler hakkında, 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümleri ve 17.7.1964
tarihli ve 506 sayılı Kanunun iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası ile
ilgili hükümleri hariç diğer hükümleri uygulanmaz.
d) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanuna tâbi yükseköğretim kurumlarında kayıtlı yüksek öğrenim
öğrencilerinin her türlü tedavi giderlerinin karşılanması için, bu
kurumların bütçelerinde tertiplenen ödeneklerinin karşılıkları Yükseköğretim
Kurulunca tespit edilecek usul ve esaslar çerçevesinde kullanılmak üzere
kurumlar adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba
yatırılır.
e) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesi uyarınca; elde edilen gelirlerin özel gelir
ve ödenek kaydedilen tutarlarının % 10'una kadar olan kısmı, üniversite yönetim
kurulunun tespit edeceği başarılı, gelir düzeyi düşük öğrencilerin burs, kitap
ve kırtasiye ile beslenme yardımı ödemelerinde kullanılır.
f) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca kuruluş veya
birimin araç, gereç, bilimsel araştırma ve diğer ihtiyaçlarına harcanmak üzere
döner sermaye gelirlerinden ayrılan en az % 35'lik miktar, bu ihtiyaçların yanı
sıra devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ile her
türlü bakım ve onarım için
harcanabilir. Devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat
işleri ile her türlü bakım ve onarım için ayrılan miktarı; ilgili yükseköğretim
kurumunun teklifi üzerine, münhasıran söz konusu projelerde kullanılmak üzere
yükseköğretim kurumunun bütçesine bir taraftan özel gelir, diğer taraftan
mevcut veya yeni açılacak tertibe özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi yılın bütçesine
devren gelir ve ödenek kaydolunur.
g) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin (a) bendine 20.6.2001 tarihli ve 4684
sayılı Kanunla eklenen beşinci fıkrada belirtilen "% 10" oranı
"% 5" olarak, "ilk haftası içinde" ibaresi "20'sine
kadar" şeklinde uygulanır.
h) 4.11.1981 tarihli ve
2547 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre yükseköğretim kurumları adına tapuda
kayıtlı taşınmazların kiralanması, satılması ve işletilmesi suretiyle elde
edilecek gelirler ile Hazine adına kayıtlı olup, yükseköğretim kurumlarına
tahsis edilmiş taşınmaz malların üzerinde herhangi bir inşaat yapılmamak ve
irtifak hakkı tesisine konu edilmemek şartıyla, eğitim, sağlık ve sosyal amaçlı
kiralanması ve işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirlerin tamamını ilgili
yükseköğretim kurumunun her çeşit mal ve hizmet alımlarında ve sermaye
harcamalarında (yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazların
satılması suretiyle elde edilen gelirlerin tamamı sadece sermaye harcamalarında) kullanılmak üzere bir yandan
özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak tertibe özel ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Sermaye giderleri, "2004 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine
göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı içinde
harcanmayan kısmı ertesi yılın bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydolunur.
Hazine adına kayıtlı olup
yükseköğretim kurumlarına tahsis edilmiş taşınmaz mallar üzerinde ilgili
yükseköğretim kurumlarının teklifi üzerine, öğrenci yurt binası ve müştemilatı
yaptırılmak üzere mülkiyetin gayri ayni hak tesis edilebilir.
ı) Yükseköğretim
kurumları rektörleri ile rektör yardımcıları, üniversite veya yüksek teknoloji
enstitülerindeki döner sermaye işletmelerinin birinden katkılarına
bakılmaksızın 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesindeki
esaslara göre her ay pay alabilirler. Ancak bir ayda ödenecek pay, bunların bir
ayda alacakları aylık (ek gösterge dahil), ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve
her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatları hariç) toplamının iki
katını geçemez.
j) Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı bütçesinin 97.01.02.00-09.4.1.00-2-03.5.9.04 (Öğretim Üyesi
Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere bu proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim
kurumlarının bütçelerinin ilgili tertiplerine, görevlendirilen öğrencilerin
sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak Yükseköğretim Kurulunun teklifi üzerine Maliye
Bakanlığınca aktarılır.
k) Üniversiteler veya
yüksek teknoloji enstitülerinde iktisat, işletme, hukuk, uluslararası
ilişkiler, bilgi teknolojileri ve ileri teknolojiler ile öğretmenlik
alanlarında ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz yüksek lisans
programlarının açılması, öğrencilerden alınacak öğretim ücretleri, bu
programlarda fiilen ders veren öğretim üyelerine ödenecek ek ders ücretleri,
aşağıda belirtilen esaslara uyulmak kaydıyla ilgili üniversite veya yüksek teknoloji
enstitüsü yönetim kurulunun teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından
belirlenir ve bu kararların birer örneği Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
tarafından Maliye Bakanlığına gönderilir.
Toplanan öğretim
ücretlerinin % 30'undan az olmamak üzere üniversite veya yüksek teknoloji
enstitüsü yönetim kurullarınca belirlenecek miktarı, bilimsel ve teknolojik
araştırma projelerinde kullanılmak üzere yükseköğretim kurumlarında yer alan
ilgili tertiplere ödenek kaydedilir. Geri kalanı ise, ilgili kurumların
bütçesine özel ödenek kaydedilerek, 11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı Kanunun
11 inci maddesi (son fıkrası hariç) ve 19.11.1992 tarihli ve 3843 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak, 11.10.1983 tarihli
ve 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasında akademik unvanlar
itibarıyla öngörülen ek ders ücretinin her halükârda on katını ve aynı maddede
öngörülen sınav ücretinin beş katını geçmemek üzere bu eğitim programında
fiilen ders veren öğretim üyelerine ek ders ve sınav ücreti olarak; 19.11.1992
tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen esaslara göre de bu
program için görevlendirilen idari personele fazla çalışma ücreti olarak
ödenir. Özel ödeneğin yeterli olmadığı gerekçe gösterilerek kurum bütçesi,
döner sermaye, vakıf, dernek ve sair kaynaklardan ayrıca ders ve sınav ücreti
veya herhangi bir ödeme yapılamaz.
Bu bentte yapılan
düzenleme dışında kalan hususlar hakkında 19.11.1992 tarihli ve 3843 sayılı
Kanun ile 11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Gerektiğinde yukarıdaki
fıkralarda yer alan hükümler kısmen veya tamamen ileri uzaktan eğitim
teknolojileri kullanmak suretiyle ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz
yüksek lisans programları için de uygulanabilir.
Öğretim ücretlerinin
toplanmasına ve özel ödenek kaydedilmesine ve bu bentte düzenlenen diğer
hususlara ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının görüşü
alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Vakıflar Genel Müdürlüğü
bütçesi ile ilgili işlemler
MADDE 9.- Vakıflar Genel
Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetvelinde yıl içinde meydana gelebilecek
gelir fazlaları ile daha önceki yıllarda meydana gelen gelir fazlalarını bir
yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak özel tertibe ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye harcamaları,
"2004 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.
Bu ödeneklerin yılı
içinde harcanmayan kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve
ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler
MADDE 10.- Kuruma ait taşınmazların
satışından veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin % 50'si
özürlü hizmetlerinde kullanılmak
üzere kurum bütçesine bir yandan
özel gelir diğer taraftan özel ödenek kaydedilir. Bu ödeneklerin yılı
içerisinde harcanmayan kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren
gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
Döner sermaye saymanlıklarının
birleştirilmesi
MADDE 11. - Katma bütçeli
idareler bünyesinde kurulan döner sermaye işletmesi saymanlıklarını il
düzeyinde kurumlar bazında birleştirmeye ve bu konuda çıkacak sorunları çözmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz
isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
Genel Bütçe Kanununun
uygulanması
MADDE 12. - Bu Kanunda
yer alan hükümler saklı kalmak üzere, Genel Bütçe Kanunu hükümleri katma
bütçeli idareler hakkında da uygulanır.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 13. - Bu Kanun
1.1.2004 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 14. - Bu Kanunun;
a) Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
ile ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı,
b) Yükseköğretim Kurulu
ve Üniversiteler ile ilgili hükümlerini Maliye ve Millî Eğitim Bakanları,
c) Karayolları Genel
Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye
ve Bayındırlık ve İskân Bakanları,
d) Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Sağlık Bakanları,
e) Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve
Tarım ve Köyişleri Bakanları,
f) Orman Genel Müdürlüğü
ile ilgili hükümlerini Maliye ve Çevre ve Orman Bakanları,
g) Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanları,
Yürütür.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kanun tasarısının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, bundan sonraki
birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
4. - 2002 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların
Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi İle 2002 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657, 3/371) (S. Sayısı :
287)
BAŞKAN - Şimdi, 2002 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini
tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
2002 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER
KESİNHESAP KANUNU TASARISI
Gider Bütçesi
MADDE 1. - Katma bütçeli
idarelerin 2002 malî yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere, 10 353 085 651 120 000 lira olarak gerçekleştirilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi,
daha önce kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. - Katma bütçeli
idarelerin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (10 305
745 112 600 000.-) lira olarak gerçekleştirilmiştir.
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
2 nci maddeye bağlı (B)
cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Şimdi, bölümlerini
okutuyorum:
B - CETVELİ
Bütçe Tahmini 2002 Yılı
Tahsilatı
Lira Lira
GENEL TOPLAM : 8 064 690 610 000 000 10 305 745 112 600 000
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
MAZBUT VE MÜLHAK TOPLAMI
: 5 552 792 460 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi (B)
işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3. - Birinci
maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında (47 340 538
520 000.-) liralık gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı Ödenek
MADDE 4. - Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (7 654 069 040 000.-) liralık ödenek
üstü gideri karşılamak üzere aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Devredilen Ödenek
MADDE 5. - 2002 malî yılı
içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen
(251 509 866 250 000.-) liralık özel ödenek ertesi yıla ödenek kaydedilmek
üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İptal Edilen Ödenek
MADDE 6. - Bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve
devredilenler dışında kalan (331 110 490 340 000-) liralık ödenek iptal
edilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylama, bundan
sonraki birleşimde yapılacak son konuşmalardan sonra gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, Maliye Bakanlığı ve 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının
maddeleri ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddeleri kabul
edilmiştir; hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Şimdi, bildiğiniz gibi,
onuncu tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Bugünkü programda yer
alan bütçe görüşmeleri tamamlanmıştır.
Alınan karar gereği, programa
göre, bütçenin tümü üzerinde son konuşmaları ve 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının açıkoylamalarını
yapmak için, 24 Aralık Çarşamba günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati : 00.22
IV. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. -
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, İMKB'nin Sivasspor'a yaptığı yardıma
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı (7/1408)