DÖNEM
: 22 CİLT : 33 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
29 uncu Birleşim
17 Aralık 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
SSK hastanelerinde yaşanan personel tayinleri nedeniyle karşılaşılan sorunlara
ve emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ilişkin gündemdışı
konuşması
2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut'un, Erzurum'da karla mücadele destek projesi ve ithal kömürle ilgili
sorunların çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına ve
Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün birinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Bulgaristan Ulusal Meclisi Dış
Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu
heyetini Bulgaristan'a resmî davetine icabet edecek milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/412)
2.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın,
Avusturya Meclis Başkanı Andreas Khol'un resmî davetine beraberinde bir
Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/413)
3.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
görüşmelerde bulunmak üzere Rusya'ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul
Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/414)
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un
görüşmelerde bulunmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili
Nevzat Yalçıntaş'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/415)
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66
milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
V.-
ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş
olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendilerine atfetmesi nedeniyle açıklaması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular ve CevaplarI
1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/330) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/332) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri"
adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
4.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un,
pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/336)
5.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/337)
6.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin,
sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı
iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)
8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)
9.- Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/343) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
10.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/345)
11.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Tekelin, Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/346) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
12.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
13.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/348)
14.- Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın,
gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü
mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)
15 - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
16.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın
cevabı
17.- Kırıkkale Milletvekili Halil
Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/356)
18.-Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)
19.- Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkiyat yaptığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)
20.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti
ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/359)
21.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/361) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
22.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman
tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/362)
23.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma
Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/363)
24. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/364)
25.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Bingöl'ün, Kiğı ve Yedisu ilçeleri arasındaki ulaşım sorununa
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Devlet
Bakanı Ali babacan'ın cevabı
26.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/366)
27.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)
28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması
projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/368)
29.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/369)
30.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın,
DÖSİM'den işçi çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/372)
31.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın,
et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/373)
32.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın,
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğüne ve Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliğine atanan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/374)
33.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye Bakanlığına bağlanmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/375)
34.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
özelleştirme bedellerinde taksit ertelemesi yapılıp yapılmadığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/376)
35.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
gemiadamlarının zorunlu sağlık muayenelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/378)
B) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu'nun, STAR Televizyonunun reklam gelirlerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1375)
2.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının çıkacağı program için
yaptığı afiş ve televizyon reklam ödemelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1401)
3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Dalaman Belediyesinin borçlarına ve uğradığı hacze ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1425)
4.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
muhtar maaşlarının asgarî ücret seviyesine getirilip getirilmeyeceğine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1441)
5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
gümrük birliğinden sonra, üçüncü ülkelerde Türk ihracatçılarına uygulanan
tarifedışı engellere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
(7/1477)
6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
muhtar maaşlarının iyileştirilip iyileştirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1484)
7.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1489)
8.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, bazı kamu görevlerine başvuruda erkek olma şartının aranmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in
cevabı (7/1596)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı: 152)
3.- At Yarışları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138)
4.- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S.
Sayısı: 268)
5.- Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 306)
6.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, gençliğin
içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için alınması gereken tedbirlere,
Konya Milletvekili Remzi Çetin, Mevlânâ
Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın fikir adamlığına ve kişiliğine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım faaliyetleri ile çiftçilerin
karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, cevap verdi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete
Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin
Başbakanlık tezkeresi,
Genel Kurulun 16.12.2003 Salı günkü
(bugün) birleşiminde; sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının
görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında yer alan 138 sıra sayılı
kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 268
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 306 sıra sayılı kanun tasarısı ile
305 sıra sayılı kanun teklifinin ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 6 ncı ve 7 nci
sıralarına alınmasına ve bu birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan
işlerin bitimine kadar, 17.12.2003 Çarşamba günkü birleşiminde ise 305 sıra
sayılı kanun teklifinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük
Teklifinin (2/149), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/314),
2 nci " " (6/315),
3 üncü " " (6/316),
5 inci " " (6/325),
6 ncı " " (6/326),
7 nci " " (6/327),
Esas numaralı sorular, üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi, (6/314),
(6/326), (6/327) esas numaralı sorulara, soru sahipleri de görüşlerini
açıkladı.
4 üncü sırasında bulunan
(6/321),
8 inci " " (6/328),
9 uncu " " (6/329),
Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı
Mehmet Aydın;
12 nci sırasında bulunan (6/333) esas
numaralı soruya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu;
14 üncü sırasında bulunan
(6/335),
26 ncı " " (6/353),
33 üncü " " (6/360),
43 üncü " " (6/370),
49 uncu " " (6/377),
Esas numaralı sorulara,
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener;
Cevap verdi; (6/328), (6/329),
(6/353), (6/370), (6/377) esas numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini
açıkladı.
10 uncu sırasında bulunan
(6/330),
11 inci " " (6/332),
13 üncü " " (6/334),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Genel Kurulu ziyaret eden Slovakya
Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan ve önceki
birleşimde tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanan, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma
ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının (1/700) (S.
Sayısı 304), maddeleriyle ilgili görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla
yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.
4 üncü sırasına alınan, At Yarışları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/356) (S. Sayısı:
138) üzerindeki görüşmeler 4 üncü maddesine kadar tamamlandı; Birleşime verilen
aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
müzakereleri ertelendi.
17 Aralık 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 22.37'de son verildi.
|
|
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mevlüt
Akgün |
|
Enver
Yılmaz |
|
|
Karaman |
|
Ordu |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
No.: 47
II. - GELEN KÂĞITLAR
17 Aralık 2003 Çarşamba
Teklif
1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un; Belediye Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/217) (Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
Rapor
1.- Denizli
Milletvekilleri Osman Nuri Filiz, Mehmet Salih Erdoğan, Mehmet Yüksektepe ile
Ümmet Kandoğan'ın; Denizli İline Bağlı Akköy İlçesi ile Bazı Belediye ve
Köylerin Tüzel Kişiliklerinin Kaldırılarak Denizli Belediye Sınırları İçine
Alınması Hakkında Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/213) (S.
Sayısı: 307) (Dağıtma tarihi: 17.12.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, tarım destekleme politikasına ve çiftçi kayıt sistemine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/880) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.12.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1665) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
2.- İstanbul Milletvekili
Emin Şirin'in, BDDK'nın devraldığı sorunlu kredi alacaklarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi
(7/1666) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)
3.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin, depremde hasar gören Yalova-Çiftlikköy-Kabaklı Köyü Camiinin
onarımına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/1667) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)
4.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak'ın, buğday sineği ve süne zararına karşı mücadele yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1668) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.12.2003)
5.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, ören yerlerindeki bilet sıralarına ve yabancı turistlere
uygulanan fiyat farklılığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1669) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan ve 66 Milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
17 Aralık 2003 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
İzmir'deki Sosyal Sigortalar hastanelerinde yaşanan sorunlarla ilgili söz
isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'e aittir.
Buyurun Sayın Ersin.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, SSK hastanelerinde yaşanan personel tayinleri
nedeniyle karşılaşılan sorunlara ve emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET ERSİN (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan birbuçuk ay önce, Türkiye genelinde
9 SSK hastanesinde personel bakımından yapılan kıyımın İzmir'deki yansımalarını
sizlere anlatmak için gündemdışı söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bir süre önce 9 SSK hastanesinde, doktor, hemşire, teknisyen, diş hekimi,
laborant, ebe, eczacı olmak üzere, 900'den fazla personel, bir gecede, değişik
illere tayin edildi. Üstelik, eş durumu ve başka özelliklere aldırış etmeden,
aileler parçalanarak yapıldı bu tayinler. İnsanlar, kış koşullarında bavullarını
alıp yollara düştü.
Bu acımasızlığın, bu
kıyımın bir bölümü İzmir'de yaşandı. Buca SSK Hastanesinde görevli 10 tabip, 3
fizyoterapist, 27 röntgen teknisyeni, 34 laborant, 118 hemşire, 20 eczacı, 35
ebe, 3 diyetisyen, 6 diş hekimi, 7 biyolog, 12 anestezi teknisyeni olmak üzere,
toplam 275 kişi, bir talimatla başka illere tayin edildi, hem de topluca,
birdenbire yapıldı bu tayinler ve yine- yeni aldığım bilgiye göre- Buca SSK
Hastanesinden 76 uzman hekim daha il dışına tayin ediliyor; yani, böylece, Buca
SSK Hastanesinden tayin edilen personel sayısı 351 oluyor. Zaten, hastane,
önceki kıyım yüzünden iş yapamaz haldeydi; şimdi neredeyse tamamen
boşaltılıyor. Dolayısıyla, hem hastalar yüzlerce metre uzunluğundaki
kuyruklarda beklemek zorunda kalıyorlar ve hem de kalan personel iş
yoğunluğundan baygınlık geçirecek duruma geliyor. Sayın Bakan, kıyımlarıyla
Buca SSK Hastanesini personel ve hastalar için çilehane durumuna getirdi.
Sayın milletvekilleri, bu
konuyla ilgili olarak İzmir'deki Milliyet Ege Gazetesinde çıkan haberi size
gösteriyorum "SSK işkencesi" manşetini taşıyor ve yüzlerce metre
uzunluğunda ilaç kuyruğunda bekleyen insanlar.
Keza yine, Hürriyet Ege
Gazetesi "İşkencenin Fotoğrafı" başlığını taşıyor ve yine yüzlerce
metre uzunluğunda ilaç ve tedavi kuyruğunda bekleyen insanlarımız var.
Değerli arkadaşlarım,
şifa bulmak için bu hastanelere başvuran hastaları tedavi ve ilaç kuyruklarında
saatlerce ve hatta günlerce bekletmek utanç vericidir. Sırf kadrolaşma uğruna
hastane personelini kıyıma uğratıp, çoğu yaşlı olan hastaları kış koşullarında
yüzlerce metre uzunluğundaki kuyruklarda bekletmek, hem insan haklarına ve hem
de hasta haklarına aykırıdır, tam anlamıyla eksiksiz, dört dörtlük insanlık
suçudur. İki taraflı bu zulüm, kadrolaşma hareketinin sonucudur. Hastanenin,
hastalığın, hastaya hizmet etmenin ideolojisi, partizanlığı olur mu?!
Bu sorumsuzluğun
affedilir yanı yok sayın milletvekilleri ve Sayın Bakandan rica ediyoruz, en
kısa zamanda, hemen bu saçmalığa son versin ve insanların acılarıyla oynamaya
devam etmesin.
Değerli milletvekilleri,
bir diğer sorun da emeklilerimiz. Açlık sınırının çok altında aylıkla yaşayan,
yaşamak değil sürünmeye çalışan emeklilerimizin hali perişan. İnsaf edin,
yirmibeş yıl, otuz yıl, ülkeye ağır koşullarda hizmet etmiş olan ve artık
yaşamının sonbaharındaki emeklilerimizin pazarlarda çürük sebze, meyve
toplamaya mahkûm edilmeleri utanç vericidir. Sizden önce emeklilerimizin durumu
daha iyiydi. Siz geldiniz, insanları perişan ettiniz. Unutmayınız ki,
emeklilerine sahip çıkmayan, onlara saygı duymayan bir devlete kimse güvenmez.
Değerli arkadaşlarım,
işte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yaşanan bir kepazeliğin
İzmir'deki yansımalarını size anlatmaya çalıştım, o partizanlığın İzmir'deki
yansımalarını size anlatmaya çalıştım ve emeklilerimizin içinde bulunduğu
sorunları aktarmaya çalıştım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ersin.
Gündemdışı ikinci söz,
kar mücadelesi destekleme projesi ve kömür sorunuyla ilgili söz isteyen,
Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut'a aittir.
Buyurun Sayın Akbulut.
2. - Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut’un,
Erzurum’da karla mücadele destek projesi ve ithal kömürle ilgili sorunların
çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'da kar mücadelesi
destek projesi ve kömür sorunuyla ilgili olarak gündemdışı söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Erzurum, rakım itibariyle deniz seviyesinden 2 000 metre yükseklikte kurulmuş
dünyadaki ender şehirlerden biridir. İl yerleşim birimlerinin yüzde 60'ı, 2 000
metre ve daha yüksek rakımlı alanlardadır. Çok dağınık olan yerleşim
birimlerine, büyük güçlüklerle hizmet götürülmektedir.
Erzurum halkı, uzun süren
kış mevsimine, çok miktarda yağan kara, dondurucu soğuğa ve her türlü olumsuz
koşullara rağmen, vatanına gönülden bağlıdır. Her fırsatta kanıtladığı bu
durumu, dost düşman herkes çok iyi bilmektedir.
Doğunun merkezi olarak
bilinen Erzurum, uzun yıllar ihmal edilmiş, kalkınması yolunda gerekli
destekten yoksun bırakılmıştır. Erzurum, devlet hizmetlerinin adil şekilde
dağıtılmamasından dolayı en çok zarar gören illerin başında gelmektedir.
Kış mevsiminde karla
mücadele çalışmaları için büyük paralar harcanan Erzurum'a, Köy Hizmetleri ve
Karayolları Bölge Müdürlükleri ve belediyeler nezdinde, bugüne kadar, özel
karla mücadele desteği sağlanmamış olması, bunun en basit örneğidir. Yılın
yaklaşık yedi ayını kar altında geçiren Erzurum'da, gerek Köy Hizmetleri ve
Karayolları Bölge Müdürlükleri gerekse belediyeler bünyesinde yürütülen karla
mücadele çalışmaları için özel bir ödenek bulunmadığı gibi, karla mücadele
için, özel ekipler, hizmete tahsis edilen iş makineleri, araç ve gereç de
yoktur.
Her iki bölge müdürlüğü
ve belediyeler, aslî görevleri için ayrılan sınırlı bütçelerinin önemli bir
kısmını karla mücadele için harcamakta, uzun süren kış mevsimi sonunda, yeterli
parasal kaynaktan yoksun, arızalı iş makineleri ve yorgun bir ekiple yeni
sezona başlayan birimler, hizmeti gereği gibi yürütememekte, bu nedenle de
vatandaşlarımızın umutları hep yeni baharlara ertelenmektedir. Örneğin, kar
mücadelesi için ayrı bir kaynağı ve makine grubu bulunmayan Erzurum Köy
Hizmetleri 10 uncu Bölge Müdürlüğünün, iyileştirilmesi umutla beklenen yollarda
yürüttüğü karla mücadele çalışmaları sırasında, stabilize yollar yaklaşık yüzde
30 oranında bozulup zarar görmektedir. Bölgede mevcut stabilize yolların
durumunu koruyabilmek için, her yıl yüzde 30 oranında ilave stabilize yolun
-ki, bu, 380 kilometre- programa alınması gerekir, oysa, bölge programı 250-300
kilometredir. Bu durumda yeni stabilize yolların yapılması bir yana, mevcudu
korumak mümkün değildir ve bölgedeki yollar için, her yıl, bir önceki yıldan
daha kötü bir durum ortaya çıkmaktadır. Oysa, bölgelerarası kalkınmışlık
farkının giderilebilmesi için devlet hizmetlerinin adil bir şekilde
paylaştırılması, hizmette geri kalmış bölgelerin problemlerinin de öncelikli
olarak çözümlenmesi gerekir.
Bu nedenle, Erzurum ve
benzer problemlerle karşı karşıya olan iller için, özel karla mücadele destek
projesi yapılmalı, stabilize, yedek parça, akaryakıt ve makine alım ödenekleri
konulmalıdır. Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünün yıllık 250 kilometre olan bölge
stabilize yol programı en az 1 000 kilometreye çıkarılmalı, kar mücadelesi
yapılan illerde ayrı bir başlık altında ilave stabilize yol yapımlarına yer
verilmeli, özel makine timleri kurulmalı ve mevcut makine parkları takviye
edilmelidir.
Keza, bölgedeki
belediyelere İller Bankasından ilave ve özel karla mücadele destek yardımları
yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Erzurum'un diğer bir sorunu da, Erzurum halkının uzun süren
çetin kış koşullarında ısınma ihtiyacının giderilmesinde tercih ettiği ve
kalitesinden dolayı bir anlamda tercih etmek zorunda kaldığı, Rusya'dan ithal
edilen linyit kömürü fiyatlarının, kış mevsiminin başlamasıyla birlikte, sunî
olarak, fahiş şekilde artırılmasıdır. Geçen yıl tonu yaklaşık 95-100 dolardan
satılan ithal kömürün günümüzdeki satış fiyatı, 200 dolar civarındadır. Trabzon
ve Hopa Limanlarından ithal edilen kömürün ithalatçı firmalara maliyeti, kömür,
boşaltma, gümrük, fon, nakliye, eleme dahil olmak üzere, perakende satış
fiyatının yarısı kadardır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İthalatçı firmaların,
kömürün tonunu yaklaşık 175-180 dolardan sattıkları halde, maliyetin düşük
olması nedeniyle faturaları düşük bedelle kestikleri ve bu bedele göre vergi
ödemek suretiyle, devletin vergi kaybına ve Hazine zararına neden oldukları
hususunda yaygın iddialar mevcuttur. Esasen, hiçbir ilave destek almadığı halde
diğer illere oranla ısınma için büyük harcama yapmak zorunda olan Erzurumlu
vatandaşlarımızın, tekelci bir zihniyetle ve sunî olarak oluşturulan fahiş
fiyatlardan daha fazla zarar görmesinin önlenmesi gerekir.
Bu nedenle, ithal edilen
kömürle ilgili olarak, liman gümrük müdürlüğünden itibaren ithalatçı firmalar
ve bu firmaların toptancı firmalarla ilgili işlemlerinin çok sıkı bir şekilde
denetlenmesi, fatura işlemlerinin gerçek satış fiyatlarına göre yürütülmesinin
temin edilerek Hazine zararlarının önlenmesi, fahiş fiyatlarla haksız kazanç
temin eden ve vergi kaybına sebep olan firma ve şahıslar hakkında gerekli
işlemlerin başlatılması ve denetimlerinin tüm mevsim boyunca sürdürülmesi,
kazancının çok büyük bir kısmını ısınma ihtiyacı için harcayan işçimizin,
memurumuzun, esnafımızın, çiftçimizin ve diğer sabit gelirli vatandaşlarımızın
durumlarının iyileştirilmesi yolunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Sözlerime son verirken,
hepinize, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Gündemdışı üçüncü söz,
Necip Hablemitoğlu'nun ölümünün 1 inci yıldönümü ve faili meçhul cinayetlerle
ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.
Buyurun Sayın Şimşek.
(CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in, faili meçhul
cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına ve Necip Hablemitoğlu’nun
öldürülüşünün birinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün 1
inci yıldönümü ve faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Farklı bir konuda
gündemdışı konuşma yapmayı çok isterdim. Bugün, burada, seksen yıllık
cumhuriyetimizin kurulduğu coğrafyanın etrafında ve dünyanın başka yerlerinde
yaşanan terör olaylarının ülkemizde yaşanmıyor olmasının nedenlerini anlatmak
isterdim. Bugün, burada, faili meçhul kalmış cinayetleri değil, failleri
belirlenmiş, yakalanmış, bu cinayetleri planlayan ve gerçekleştirenlere karşı
amansız bir mücadele vermiş ve bu konuda başarılı olmuş, insan haklarının
temeli olan yaşama hakkına saygılı hükümetlerimizden övgüyle söz etmek
isterdim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ne yazık ki, tüm bu özlemlerimizi gerçekleştirebilecek noktada
değiliz. 18 Aralık 2002 tarihinde, evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda
yitirdiğimiz, Ankara Üniversitesinde Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersi
veren Necip Hablemitoğlu, bu faili meçhul cinayetlerin son halkasıdır ve
dilerim ki, gerçekten son halkası olur.
Hablemitoğlu, ulusal
çıkarlarımızın parasal pazarlıklara konu edildiği bir dönemde, bu değerlerimizi
ödünsüzce savunmuştur. Hablemitoğlu, gizli ya da açık, ülkemize yönelen ulusal
ve uluslararası tehlikeler ve tehditler konusunda ciddî araştırmaları olan ve
bu konuda önemli bilgilere sahip olan, laik, çağdaş ve cumhuriyetçi bir bilim
adamıydı. Ülkemizde, maalesef, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı,
Muammer Aksoy gibi, Necip Hablemitoğlu da, düşünceleri, yazıları, sözleri, daha
eşit bir Türkiye ve daha güzel bir dünya düşleri nedeniyle vahşice katledilmiştir.
Bu cinayetlerle ilgili
çeşitli senaryolar üretilmiş; ama gerçeğe bir türlü ulaşılamamıştır.
Aydınlarımız, laik cumhuriyete inandıkları için radikal İslamcı örgütler
tarafından, ülkenin bölünmez bütünlüğünü savundukları için bölücü terör
örgütlerince, şeffaf bir devlet yapısı ve temiz toplumu savunarak
yolsuzluklara, usulsüzlüklere karşı çıktıkları için organize suç örgütlerince
öldürülmüş olabilecekleri yönünde çeşitli senaryolar üretilmiştir.
Farklı zamanlarda
gerçekleştirilen bu cinayetlerde bir diğer ortak nokta ise, cinayetleri
gerçekleştirenlerin yakalanmamış olması, yakalansalar bile bu cinayetlerin
arkasında yer alan güçlerin ortaya çıkarılamamış olmasıdır. Hablemitoğlu
cinayetinde bu sis perdesi, aradan geçen bir yıla rağmen aralanmamıştır.
Hükümet, bu konuda kararlı adımlar atmamıştır ve bu cinayetle ilgili, CHP
Grubuna mensup milletvekilleri tarafından verilen araştırma önergesi hâlâ gündeme
alınmamıştır. Yine bu cinayetle ilgili 29.3.2003 tarihinde, yaklaşık dokuz ay
önce, bilgi almak amacıyla Sayın İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından
yanıtlanması için vermiş olduğum sözlü soru önergesi de, cinayetin aydınlatılması
gibi, gündemin alt sıralarında bekletilmektedir. Bu durum, hükümetin, faili
meçhul cinayetleri çözme konusundaki kararlılığı ve kendilerinin önerisiyle
yasalaştırdığımız bilgi edinme hakkına yaklaşımını ortaya koymaktadır! Yasaları
çıkarmak önemli değil, uygulamak önemli, içini doldurmak önemlidir. Bu
bilgileri bir milletvekili olarak değil, bir yurttaş olarak da öğrenmek en
doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.
İstanbul'da yaşanan terör
olaylarını gerçekleştirenlerin, olay yeri incelemesi iyi yapıldığı için, hemen
yakalandıklarını açıklamıştır Sayın İçişleri Bakanımız. Güvenlik kuvvetlerimizi
kutluyorum; ancak, bu durum, bizi, Hablemitoğlu cinayeti sonrasında yapılan
olay yeri incelemesinin, cinayetin aydınlanmasına yetecek kadar iyi
yapılmadığını sorgulamaya götürüyor. Cinayetin hemen ardından bu salonda, AKP
Grup Başkanvekili Sayın Haluk İpek, konuşmasında "saldırıları gerçekleştirenlerin
yakalanması ve cezalandırılması için hassas bir şekilde sürekli takipçi
olacağız; Genel Kurulun huzurunda açıklıyoruz" demesine rağmen de, gelinen
noktada, verilen sözler, bugüne kadar, söylemden öteye gitmemiştir.
Yine, İçişleri Bakanımız
"fail ya da faillerin ve arkasında kimlerin olduğunun bir an önce tespit
edilip, yakalanarak, yargı organlarına teslim edilmesi için, biliniz ki, her
türlü gayret gösterilmekte ve sarf edilmektedir" demiştir. Ben, Sayın
İçişleri Bakanıma soruyorum: Bu gayretleri sarf edenler yoruldu mu?! Bu
cinayeti, tozlu arşivlere mi bırakacağız?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Bir yıldır göstermediğiniz siyasî kararlılığı istiyoruz. Faillerin ve
ilişkilerin açıklanmasını bekliyoruz. Hükümet olmanın, iktidar olmanın
sorumluluğunu bekliyoruz.
Hablemitoğlu'nun ölümünün
yıldönümünden kısa bir süre önce İstanbul'da bombalı terör olayları
yaşanmışken, terörü çok ciddî bir şekilde sorgulamalıyız. Teröre uygun ortam
hazırlayacak söylem, davranış kalıpları ve alışkanlıkları terk etmeliyiz. Bir
ülkede yaygın olarak terör mevcut ise, orada gerçekten bir şeylerin yanlış
gittiğini kabul edip, tespit etmek zorundayız. Terörün dış dinamiklere
bağlanarak, iç dinamiklerin gözardı edilmesi, kendi kendimizi kandırmaktan
başka bir şey olamaz. Terörün anlaşılmasında dikkat edilmesi gereken önemli bir
nokta, terörün tamamen dış etkilere bağlanıp, kolaycılığa kaçılmasıdır.
Son dönemlerde yaşanan
terör olaylarının, küreselleşme neticesinde, küresel ekonomi paylaşımından
istedikleri ölçüde yararlanamayan ve çarpık toplumsal zeminin hâkim olduğu
ülkelerden kaynaklanıyor olması, bu iddiamızı desteklemektedir.
Türkiye'nin yıllardan
beri yaşadığı terör olaylarının gerisinde çok çeşitli faktörler vardır. Bu
faktörler, ideolojik, dinî dışlanmışlık, kültürel, sosyal olduğu kadar, gelir
dağılımında yaşanan adaletsizliklerdir. Türkiye, bu sorunları geride bırakmış
bir ülke olabilseydi, terör, bu topraklar üzerinde, yandaş bulma, örgütlenme ve
eylem yapmakta zorlanacaktı.
Değerli arkadaşlarım,
içbarışı ciddî bir şekilde tehdit eden terör karşısında, kamuoyu, daha etkili
tavır alınmasını beklemektedir. Böyle bir yaklaşım, devlet tarafından etkili
bir şekilde ortaya konulmalıdır ve bu takdirde inandırıcılık ve otoriteye güven
duygusu zayıflamamış olacaktır, devletin güçsüz ve âciz kaldığı imajı uyanmamış
olacaktır.
Teröre ad aramak yerine,
teröre, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla birlikte, topyekûn karşı bir
duruş sergilemek durumundayız.
Bu acıların ve
vahşetlerin bir daha yaşanmamasını diliyor; başta, Hablemitoğlu olmak üzere,
laik, demokratik, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini savunmalarının bedelini
yaşamlarıyla ödeyen tüm aydınlarımızın ve yurttaşlarımızın anısı önünde
minnetle, saygıyla eğiliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şimşek.
Sayın Şimşek'in
konuşmasına, Hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Aksu.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'in, Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün 1
inci yıldönümünde "faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımız"
konulu gündemdışı konuşmaları üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, merhum Doç.
Necip Hablemitoğlu ve teröre kurban verdiğimiz bütün aydınlarımıza,
gençlerimize, hâsılı, bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Temel bir hak olan yaşama
hakkına yönelen her türlü saldırıyı, nereden gelirse gelsin ve kime karşı
olursa olsun, nefretle kınıyoruz, kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde 1960'lı yılların son bölümünde başlayan ve o
tarihlerde isim koymakta mütereddit davrandığımız terör, geçen otuz yıldan
fazla süreye rağmen, maalesef, ülke gündeminde yer almaya devam etmiştir.
Kimi zaman form
değiştirmiş, isim değiştirmiş; ama, kanlı yüzünü hiç değiştirmemiştir. Biz, bu
kanlı terör eylemleri nedeniyle, değişik kesimlerden binlerce vatan evladını
kaybettik. Kaybettiğimiz bu değerlerimiz arasında, gün geldi işadamlarımız
oldu; bazen, kör terör, aydınlarımızı hedef aldı; kimi zaman, bu saldırılar,
basın mensuplarımıza ve kamu görevlilerimize de yöneldi.
Ankara Üniversitesi
öğretim üyelerinden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu da ülkemizdeki aydınlarımıza
yönelik terörün son kurbanıydı. Geçen yıl, 18 Aralıkta, saat 20.30 sıralarında,
Çankaya İlçesi Portakal Çiçeği Sokakta bulunan evinin önünde saldırıya uğradı.
Merhum Hablemitoğlu,
araştırmacı kişiliği ve Atatürkçü bakış açısıyla, bilim hayatımıza çok önemli
katkılarda bulunmuştur. Kitaplarında ve yazılarında savunduğu konular, ülke
gündeminde birtakım demokratik eksenli tartışmaların başlamasına neden
olmuştur.
Sayın milletvekilleri,
artık, terörün hedefinin demokratik parlamenter sistem olduğunu bilmeyen kimse
kalmadı. Teröristler, demokrasi ve barışı istemiyorlar. Onlar, kanla
besleniyorlar; hedeflerine koydukları insanları seçerken de, kayıpları halinde
demokrasinin en çok zarar göreceği kişileri belirliyorlar; uzlaşma eğilimindeki
toplum kesimlerinin arasına nifak sokacak isimleri tespit ediyorlar. Dünyanın
her yerinde terörün metodu bu. Dolayısıyla, isimler, bir tesadüf hedef değil,
tıpkı, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı
cinayetlerinde olduğu gibi, yukarıda çerçevesini çizdiğim bir plana istinat
ediyor.
Saydığım isimler için pek
çok ortak paydadan söz edilebilir; ama, burada, benim, üzerinde vurgu yapmak
istediğim ortak yön, bu insanların düşüncelerini hep özgürce dile getirmiş
olmalarıdır. Bu kişiler, demokratik toplumun güvencesi olan, özgür düşünen
beyinlerdi.
Bu toplum, düşüncesini
açıkça paylaşmaktan bir an olsun geri durmayan bu kişilere daima saygı
duymuştur. Bunun böyle olması da doğaldır; çünkü, Türk toplumu, yakın zamana
kadar, bütün şiddetiyle yaşadığımız terör eylemlerine rağmen, farklılıkları ve
aykırı düşünceleri kabul konusunda derin bir hoşgörü kültürüne sahip olmuştur.
İşte, vurgulamaya çalıştığım hoşgörü kültürünün oluşmasına, yukarıda isimlerini
zikrettiğim merhum aydınlarımızın da önemli katkıları olduğunu, yeri gelmişken
hemen belirtmeliyim. Türkiye'de hoşgörü kültürünün gelişmesi ve demokrasinin
bir hayat tarzı olarak yerleşmesi halinde, terör ve terörist için uygun vasat
kalmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bakımdan, biz, demokrasinin kurum ve kurallarıyla
yerleştirilmesi için gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir şekilde almayı, en
önemli terörle mücadele yöntemi olarak benimsiyoruz; ama, tabiî ki,
teröristleri ve terör örgütlerini, sıkı bir şekilde takip etmeyi de ihmal
etmiyoruz. Son bir yıllık dönemde, bu açıdan alınan mesafeyi hepimiz birlikte
yaşadık. Çeşitli terör grupları, daha eylem yapmaya fırsat bulmadan, mühimmatlarıyla
yakalandılar. Ülkemizdeki terör eylemlerinin büyük bölümünü planlayan ve
organize eden birkaç terör grubunun en önde gelen elemanları, şu anda yüce Türk
adaletine hesap veriyor. Yukarıda isimlerini saydığım aydınlarımıza yönelik menfur
saldırıların hemen hepsi aydınlatıldı. Bunlardan tek istisna Hablemitoğlu
cinayetidir.
Tabiatıyla, burada
kastettiğim faili meçhul cinayetlere, bölücü teröre bağlı olarak meydana gelen
faili meçhul cinayetler dahil değildir; ama, biz, bu konuda da çalışmalarımızı
devam ettiriyoruz. Aradan geçen zamana rağmen, hassasiyetimizde hiçbir eksilme
olmamıştır. Biz biliyoruz ki, faili meçhul cinayetler, demokrasiler üzerine
düşen ağır gölgelerdir. Vatandaşına huzur veren bir demokrasi için,
olabildiğince çok, mümkünse bütün faili meçhul olayların aydınlatılmasıdır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, izin verirseniz, Hablemitoğlu cinayetinde son durum nedir;
biraz da bu konu üzerinde durmak istiyorum. Merhum Hablemitoğlu suikastı
akabinde, hemen, İçişleri Bakanı olarak ben ve Sayın Başbakan, güvenlik
birimlerini talimatlandırdık. Olayın aydınlatılması için özel ekipler
kurulmasını sağladık; yani, bu konudaki siyasî irademizi, kararlılığımızı hemen
cinayetin akabinde ve Sayın Başbakanın başkanlığında yapmış olduğumuz bir
güvenlik toplantısında dile getirdik ve bir özel ekip görevlendirdik. Yalnızca
bu amaçla çalışan görevlilerimiz, olayın çok yönlü araştırılmasına devam
etmektedirler. Ben de, bizzat, gelişmeleri yakından takip etmekteyim.
Bu çerçevede, olay
yerinde yapılan araştırmalarda bulunan 2 adet 9 milimetre çaplı boş kovan, ülke
genelindeki tüm kriminal laboratuvarlarda incelenmiştir; ancak, daha önceden
gerçekleştirilen herhangi bir olayla ilişiği tespit edilememiştir.
Yine, çevrede yapılan
araştırmalarda, olayın herhangi bir görgü tanığı bulunamamıştır. Buna karşın,
kurduğumuz özel ekibimiz, gelen ihbarları titizlikle değerlendirmekte ve menfur
saldırıyı görme ihtimali bulunan kişilerle görüşerek ipucu yakalamaya
çalışmaktadır. Olayın bir başka özelliği de, yasadışı örgütlerden hiçbirinin
bugüne kadar saldırıyı üstlenmemesidir.
Bu tarz olayların
aydınlatılması, titiz ve uzun soluklu bir çalışmayı gerektirmektedir. Güvenlik
mensuplarımız da, faillerin tespit edilerek yakalanması için çok yönlü olarak
çalışmalarını sürdürmektedirler. Biliyorsunuz ki, biz, ilkönce çalışmalarımıza,
biraz önce ismini de zikrettiğim aydınlarımıza yönelik terör eylemlerini
gerçekleştiren örgütlerden başladık; ama, hiçbirini ihmal etmeden bütün
ihtimalleri de nazarı dikkate alarak, bütün örgütler üzerinde, bütün
hassasiyetimizle durmaktayız ve ümit ediyorum ki, yakın bir gelecekte emniyet
güçlerimiz bu olayı aydınlatacak ve faillerini adalete teslim edecektir.
Yüce Heyetinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Bulgaristan Ulusal Meclisi Dış Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu
Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Bulgaristan'a resmî davetine
icabet edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/412)
17.12.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Bulgaristan Ulusal
Meclisi Dış Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanının vaki davetine
istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir Parlamento heyetinin Bulgaristan'a resmî bir ziyarette bulunması hususu
Genel Kurulun 4 Aralık 2003 tarihli 24 üncü birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Dülger (Antalya)
Mustafa Dündar (Bursa)
Abdulbaki Türkoğlu (Elazığ)
Halil Akyüz (İstanbul)
Hasan Ören (Manisa)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; okutuyorum:
2. - TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Avusturya Meclis Başkanı
Andreas Khol’un resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/413)
17.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Avusturya Meclis Başkanı Dr. Andreas Khol'un
davetine icabet etmek üzere, beraberinde parlamento heyetiyle Avusturya'ya
resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve
patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki en önemli
tarım ürünlerinden birisi de patatestir. Ülke genelinde 200 000 hektar alanda
ekim yapılmakta ve yılda ortalama 5 500 000 ton ürün elde edilmektedir.
Türkiye, bu üretimiyle
ekim alanı bakımından dünyada 7 nci sırada, üretim miktarı bakımından da 10
uncu sırada gelmektedir. Ülkemizdeki tarım ürünleri arasında, patates, üretim
miktarı bakımından buğdaydan sonra ikinci sıradadır.
Ekiliş alanları
itibariyle Niğde ve Nevşehir İlleri ilk sıralarda olup, bu illeri İzmir, Bolu,
Erzurum, Ordu, Afyon ve Konya izlemektedir. Niğde ve Nevşehir'in dikim
alanındaki payı yüzde 28, üretimdeki payları ise yüzde 43 düzeyindedir.
Üretimin yüzde 65'i iç
tüketimde, yüzde 13'ü tohumluk olarak, yüzde 1'i sanayide, yüzde 3'ü hayvan
besini olarak kullanılırken, yüzde 2,5 kadarı da ihraç edilmektedir.
Patates
yetiştiriciliğinin üretim, stoklama, pazarlama gibi her aşamasında çözüm
bekleyen sorunları bulunmaktadır:
Üretimin kalitesi, sanayide
kullanımı ve ihracat miktarı dikkate alındığında, ülkemizin patates
potansiyelini yeterince değerlendiremediği olgusu ortaya çıkmaktadır.
Üretimin büyük kısmı,
küçük aile işletmeleri olan çiftçilerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir.
Birim alandan alınan
verim düşüktür.
Modern tekniklere göre
üretim yapılamamaktadır.
Gübre, ilaç ve enerji
fiyatları yüksektir.
Modern sulama yöntemleri
kullanılamamaktadır.
Gereğinden fazla
gübreleme, sulamada yapılan yanlışlıklar ve damlama sulama yönteminin
yetersizliği verimi düşürmektedir.
Üretilen tohumluk miktarı
yetersizdir. Kullanılan tohumluğun yüzde 90'ı ithal edilmektedir.
Maliyetinin yüksekliği ve
tüketim alışkanlıklarından ötürü, patates sanayii gelişememektedir.
Ürünün, yaklaşık 1/4'ü
tarlada satılırken, kalan kısmı depolara kaldırılmaktadır. Yetersiz depolama
koşulları ve pazarlama sorunları nedeniyle, her yıl, üretimin yaklaşık yüzde
20'si telef olmaktadır.
Toplam üretimimizin en
fazla yüzde 2,5'i ihraç edilebilmektedir. Standardizasyon eksikliği,
ambalajlama ve nakliye sorunlarının çözülememiş olması, ihracat artışını
engellemektedir.
Üretici, ürününü,
komisyoncu ve tüccarlara satmakta ve bu alımlarda da ürüne bağlı herhangi bir
fiyat standardı söz konusu değildir. Henüz, patates borsası gibi bir kuruluş da
bulunmamaktadır.
Üretimin nispeten az
olduğu yıllarda, ürünü tüccar ve komisyoncular kapatmakta; bol olduğu yıllarda
ise, üretici, ürünüyle baş başa kalmaktadır.
Üreticiler, alıcılar
karşısında ezilmektedir. Üretici birliklerinin olmaması, çiftçilerin
pazarlamadaki çözüm bekleyen en önemli sorunudur.
Tüm bu olgulara karşın,
patates yetiştiricileri, ciddî anlamda bir devlet desteğinden de yoksundur.
Bazı yıllarda, yaptığı
masrafın karşılığını dahi alamayan onbinlerce çiftçi ailesi, acımasız piyasa
koşulları karşısında çaresizdir. Örneğin, şu anda, üretici köylülerimiz, 150
000 liraya mal ettiği ürününü, ancak 120 000-130 000 liradan satabilmektedir.
Üreticilerimiz,
sorunlarına çözüm bulunmasını beklemekte, emeklerinin karşılığını almak
istemektedirler.
Sayılan bu nedenlerle,
ülkemizde patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının ve
çözüm yollarının belirlenmesi için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Orhan Eraslan (Niğde)
2- Rasim Çakır (Edirne)
3- Ali Kemal Kumkumoğlu (İstanbul)
4- Hasan Aydın (İstanbul)
5- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
6- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
7- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
8- Nejat Gencan (Edirne)
9- A. İsmet Çanakcı (Ankara)
10- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
11- Hüseyin Güler (Mersin)
12- Ersoy Bulut (Mersin)
13- Ali Oksal (Mersin)
14- Osman Kaptan (Antalya)
15- Tuncay Ercenk (Antalya)
16- Kâzım Türkmen (Ordu)
17- Orhan Ziya Diren (Tokat)
18- Nezir Büyükcengiz (Konya)
19- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
20- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
21- Gürol Ergin (Muğla)
22- Ali Arslan (Muğla)
23- Mustafa Sayar (Amasya)
24- Türkân Miçooğulları (İzmir)
25- Kemal Demirel (Bursa)
26- Sedat Pekel (Balıkesir)
27- Yakup Kepenek (Ankara)
28- Şefik Zengin (Mersin)
29- Mustafa Özyürek (Mersin)
30- Nuri Çilingir (Manisa)
31- Vezir Akdemir (İzmir)
32- Atilla Kart (Konya)
33- Muharrem Kılıç (Malatya)
34- Ahmet Küçük (Çanakkale)
35- Yılmaz Kaya (İzmir)
36- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
37- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
38- Atila Emek (Antalya)
39- Osman Özcan (Antalya)
40- Selami Yiğit (Kars)
41- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
42- Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu (Ankara)
43- Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
44- İlyas Sezai Önder (Samsun)
45- Mustafa Gazalcı (Denizli)
46- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
47- Erdal Karademir (İzmir)
48- Feramus Şahin (Tokat)
49- Bayram Ali Meral (Ankara)
50- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
51- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
52- Hakkı Ülkü (İzmir)
53- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
54- Yaşar Tüzün (Bilecik)
55- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
56- Halil Ünlütepe (Afyon)
57- Atilla Başoğlu (Adana)
58- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
59- Erdoğan Kaplan (Tekirdağ)
60- Mahmut Duyan (Mardin)
61- Mahmut Yıldız (Şanlıurfa)
62- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
63- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
64- Sedat Uzunbay (İzmir)
65- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
66- Enver Öktem (İzmir)
67- Abdurrezzak Erten (İzmir)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in görüşmelerde bulunmak üzere Rusya'ya yaptığı
resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın da katılmasının uygun
görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/414)
16.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim Bakanı Doç.
Dr. Hüseyin Çelik'in, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 19-22
Kasım 2003 tarihlerinde Rusya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili
Dr. Tayyar Altıkulaç'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi
okutuyorum:
4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un görüşmelerde
bulunmak üzere İran’a yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Nevzat
Yalçıntaş’ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/415)
16.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun'un, Tahran'da düzenlenen Uluslararası İş Forumu Toplantısına
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere 18-20 Ekim 2003 tarihlerinde İran'a
yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın da iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
V. - ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 17
Aralık 2003 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif
ederim.
Saygılarımla.
Sadullah
Ergin
AK
Parti Grubu Başkanvekili
Öneri:
Genel Kurulun 17.12.2003
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; daha önce gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve dağıtılan 307 sıra sayılı Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 7 nci sırasına alınması ve bu Birleşimde gündemin 8 inci
sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının,
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge aleyhinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Ali Topuz söz talep
etmişlerdir.
Buyurun Sayın Topuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını düzenleyen İçtüzüğümüze aykırı
olarak veya İçtüzüğün istisna olarak belirttiği konularını sık sık kullanmak
suretiyle, emrivakilerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne yeni bir yasa
teklifinin daha getirilmiş olduğuna tanık oluyoruz. Bu yasa teklifi, Denizli
Belediye sınırlarının genişletilmesi hakkında bir tekliftir, hükümet tasarısı
değildir. Bazı milletvekillerimizin, Denizli Belediyesinin sınırlarını
genişletmeye dönük teklifleri yasalaştırılmak istenmektedir.
Bu teklif, bugün saat
11.30'da Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna basılı olarak intikal ettirilmiştir.
Yani, bize gelişinden 24 saatten daha kısa bir süre içerisinde bu konuyu
Meclisin gündeminde konuşma öneriliyor. Oysa, İçtüzüğümüzün ilgili maddeleri,
kırksekiz saat geçmeden, böylesine konuların gündeme alınmamasını temel bir
ilke olarak koymuştur. Çok istisnaî hallerde, gruplar arasındaki mutabakata
dayanarak bunun kullanılması da doğrudur.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, büyük bir sorumluluk duygusu içerisinde, çıkarılmasında
gerçekten acillik taşıyan konularda, Adalet ve Kalkınma Partisinin önerilerini
hep kabul ettik ve burada görüşmeyi sağladık. Bunlardan bir tanesi de,
İmarzedeler yasası olarak adlandırılan ve dün burada görüşülen yasadır.
Şimdi konumuz olan yasa
teklifinin hiçbir aciliyeti yoktur. Aciliyetini ifade eden arkadaşlarımız
"yakın bir tarihte seçime gidiyoruz, bu koşullar altında Denizli'de bir
büyük perişanlık vardır, bu perişanlığı düzeltebilmemiz için bu teklifi buradan
geçirmemiz gerekir" diyorlar. Türkiye'de kentleşmenin taşıdığı büyük
sorunlar vardır, yerel yönetimlerin büyük sorunları vardır; ama, bunların,
Türkiye ölçeğinde genelleştirilerek çözülebilecek genel kurallara bağlanarak Meclisin
önüne getirilmesi gerekir; bir hükümetten beklenen budur. Sorunları parça parça
çözmek, aklımıza gelen şeyi yapmak doğru bir yöntem değildir. Kaldı ki,
Anayasamızın 67 nci maddesinin son fıkrası, seçim kanunlarına ilişkin olarak "çıkarıldıkları
tarihten bir yıl sonra uygulamaya sokulabilir" hükmünü taşımaktadır. Bu
Anayasa değişikliği, 2001 yılında, bu Mecliste yapıldı.
Getirilen teklif, bir
seçim kanununun değiştirilmesiyle ilgili bir tekliftir, seçim çevresini
değiştiren bir tekliftir. Hatırlayın, şu sıralarda oturan, geçmiş dönemde
milletvekilliği yapmış olan arkadaşlarımızın hepsi, aynı doğrultuda,
seçimlerden kısa bir süre önce seçim yasalarında değişiklik yapmanın ne kadar
kötü bir şey olduğunu hep söylemişlerdir. 12 yılda 10 seçim kanunu
değiştirilmiştir, seçim çevreleri değiştirilmiştir, seçim bölgeleri
değiştirilmiştir, seçimlerle ilgili başka bazı kurallar değiştirilmiştir ve
seçimlerde iyi sonuç alacaklarını varsayarak bunları yapmışlardır o günün
iktidarları.
Şimdi, size,
tutanaklardan birkaç şey okumak istiyorum: Bakınız, 2001 yılının eylül ayında
anayasa değişikliği paketi bu Mecliste konuşulurken, o paketin 24 üncü maddesi,
Anayasanın şu biraz evvel açıkladığım 67 nci maddesinin son fıkrasıyla ilgili
de bir değişiklik yapmış.
Kanunun gerekçesinde kısaca "Yeni
eklenen bir fıkrayla konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer
verilmemesi amaçlanmıştır" deniliyor. Daha önceki durumları eleştirerek
"amaçlanmıştır" deniliyor.
Bu oturumda Saadet Partisi Grubu adına,
Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, şunları söylüyor: "Ayrıca,
seçime bir yıldan az bir süre kala seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin,
izleyen seçimlerden sonra yürürlüğe girmesi öneriliyor. Bu da, çoğunluğun
kendine uygun kurallarla seçime on gün kala yaptığı değişikliklerle seçime
gitmesini önleyen önemli bir husus. Gerçekten, bir dizüstü bilgisayarıyla iller
ve seçim bölgeleri üzerinde yapılan ince hesaplamalar neticesinde, aldığı oy
oranından çok daha yukarıdaki oranlarda Mecliste milletvekili çıkarmış olmayı
amaçlayan siyasî partiler gördük. Örneğin..." diyor, Anavatan Partisini
örnek veriyor.
Bu oturumda, şimdi, yine, Adalet ve
Kalkınma Partisi sıralarında oturan Sayın Mustafa Baş, grubu adına bir konuşma
yapıyor, bu maddede yapılan üç değişiklikten üçüncüsünü ifade ederek
"Üçüncü bir değişiklik de, seçim kanunlarında yapılan değişiklik, bir yıl
içerisinde bir seçim olduğu takdirde uygulanmayacak, bir yıldan sonra
uygulanacaktır" diyor, savunuyor ve devam ediyor "1983'ten itibaren
ise, bölge sistemi, barajlı sistemler ve kontenjanlı sistemler her seçimde
değişerek..." Dikkatinizi çekiyorum "bölge sistemi" diyerek,
bölgeleri kast ediyor; yani, şimdiki gibi sınırlar... "...daha sonraki bir
seçimde daha az oy alınmasına rağmen, Parlamentoda daha çok sandalye elde etme
imkânı bu değişikliklerle maalesef sağlanabilmiştir" diyor ve karşı
koyuyor "bunlar, seçim sonuçlarını değiştirmeye dönük girişimlerdir"
diyor. Devam ediyor: "Bu örnekleri şunun için veriyorum: Maalesef, bizim
Parlamentomuzda, iktidarlar, çoğu zaman, Meclisteki aritmetiklerine güvenerek,
kendilerine daha çok imkân sağlayabilecek, Parlamentoda, milletvekili
sağlayabilecek değişiklikleri, haksız yere, demokrasiye aykırı olarak
yapabilmişlerdir."
Değerli arkadaşlarım, gerçi, bu
değişikliği siz yapar, bunu uygulayacak olursanız bunun sonunda siyasî olarak
hiçbir rant elde edemeyeceksiniz; bu açık. Eğer, bu kanun uygulanacak olursa,
sizin bu girişimlerinizin sonunda, bundan yararlanacak olan parti Cumhuriyet
Halk Partisidir; ama, herhangi bir siyasî partinin yararına olacak düşüncesiyle
seçim kanunlarında değişiklik yapma anlayışı tarihe terk edilmişken, sizlerin
de oylarıyla, geçmiş dönemlerde burada milletvekilliği yapmış arkadaşlarımızın
da oylarıyla tarihe gömülmüşken, bu yanlışlığı, şimdi, siz, kendi oylarınızla
yeniden yürürlüğe sokmak istiyorsunuz. Bunu yapmayınız. Zaten, bu kanunu
uygulayamayacaksınız. Bu kanun bir seçim kanunudur, tıpkı bundan evvel
çıkardığınız 3030 sayılı Kanun gibi; orada pergelle hudut tayin ettiniz, burada
alelusul yöntemlerle "filan belde belediyelerini mahalleye çevirelim"
arzusuyla bu kanunu getiriyorsunuz.
Bırakın bunları, kamu yönetimi temel
kanunu tasarısıyla, henüz daha Meclise sunulmamakla beraber, Türkiye'de, hem
merkezî idareyi hem de yerel yönetimleri yeni bir düzene kavuşturacak -reform
niteliğinde- sınırlarıyla ve nitelikleriyle bu meseleyi toptan çözebilecek
imkân önümüzdedir. Sırf şu seçimlerde Denizli'yi kurtaralım diye veya şimdi
öğrendiğimiz gibi, bunun arkasından başka bazı tasarıların daha Meclise
sunulacağı gibi, hatta bütçe görüşmeleri arasına bile bunları sıkıştırarak
sokmayı amaçladığınız yolunda, duyumlarımız var.
Gelin, bu yanlış yoldan dönünüz; bu, doğru
bir hareket değildir. Türkiye'de kentlerin yeni bir düzene kavuşturulması,
Türkiye'deki yerleşme düzeninin bilimsel ölçütlere dayalı olarak yeniden
yönlendirilmesi, ona göre bir yönetim sistemi, ona göre belediyeler, yerel
yönetimler oluşturulması konusunu bu işin gerçek birtakım kurallarına
dayandırarak önümüzdeki günlerde hep beraber uzlaşma içinde yapmaya çalışalım;
ama, şimdi, yangından mal kaçırır gibi, onu belediye yapalım, bunun hududunu
değiştirelim gibi, bu Meclisin ciddiyetine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
birikimine... Çünkü, kentleşme olayını yoğun bir şekilde yaşamış olan
Türkiye'nin, belediye olayını yoğun bir şekilde yaşamış olan Türkiye'nin birikimlerini
dikkate alacak olursanız, pergelle sınır tayin etmek veya alelusul sınır tayin
etmek gibi bir yolun vardığımız düzeye göre çok ilkel düzeyde kaldığını
göreceksiniz. Bunu kendimize yakıştırmayalım ve gelin, bu yanlış yoldan dönün.
O nedenledir ki, bu konunun bugün gündeme
alınmasını uygun bulmuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu önerisine aykırı oy kullanacağımızı size saygıyla ifade
ediyorum ve hepinizden de bu yolda hareket etmenizi rica ediyorum, bekliyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Topuz.
SADULLAH ERGİN (Hatay)- Sayın Başkan,
lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK Parti Grubumuzun bugün Meclis gündemi ve çalışma
saatlerine ilişkin önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bugün, Danışma Kurulunda üzerinde ittifak
edemediğimiz önerimiz, Denizli milletvekillerimizin Denizli İliyle ilgili
olarak birkısım belde belediyelerinin ve köy tüzelkişiliklerinin iptal
edilerek, Denizli Merkez Belediyesine katılmasıyla ilgili kanun teklifinin
gündeme alınmasıyla ilgili bir öneriydi ve bir uzlaşma sağlayamadık. Bunun
üzerine, AK Parti Grubunun önerisi olarak bugün huzurlarınıza getirdik bu
teklifi.
Değerli arkadaşlar, huzurlarınıza
getirilen kanun teklifi, aslında, sadece AK Parti Denizli milletvekillerimizin
değil, Denizlinin tüm milletvekillerinin, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin de sıcak baktığı...
V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Bizim adımıza
konuşmayın!.
SADULLAH ERGİN (Devamla)- ...Denizli
kamuoyunun, kitle örgütlerinin, hulasa Denizli ile ilgili tüm sivil toplum
örgütlerinin de müspet katkıda bulunduğu bir tekliftir.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim adımıza
konuşmayın lütfen!..
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bununla ilgili
görüşmeler yapılmış, bununla ilgili çalışmalar yapılmış...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilleri adına konuşma hakkı yoktur.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Bizim
arkamıza sığınmayın.
BAŞKAN - Peki... Peki...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim adımıza
konuşamazsınız.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Buradan
cevabını verirsiniz değerli arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Dediğiniz gibi olsa, altında
imzamız olurdu.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakın, sizin
Grup Başkanvekiliniz çıktı konuştu, bizim arkadaşlarımız saygıyla dinlediler.
Lütfen, dinlemeyi öğrenin.
BAŞKAN - Sayın Ergin, bir saniye...
HALUK KOÇ (Samsun) - Kendi adına konuş...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Bizim
adımıza konuşmayın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir
Partimizin Grup Başkanvekili konuşmaktadırlar. Varsa itirazınız, talepte
bulunursunuz; ben, size de söz veririm.
Buyurun Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, tabiî, bu çalışmalar yapılmış, görüşmeler yapılmış. Buradaki
görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisinin genel politik yaklaşımlarından dolayı
il milletvekillerimiz bu teklifin altına imza koymamış olabilirler, farklı bir
düşünceleri varsa, elbette burada ifade etme şansları da var.
Bu teklifle getirilmek istenilen hususu,
biraz önce Sayın Topuz da ifade ettiler "bu çalışmayla bir siyasî rant
elde edilemez; şayet, bir siyasî rant elde edilecekse, bu siyasî rantı
Cumhuriyet Halk Partisi yapar" dediler. Ben de bu beyanlara katılıyorum.
Bizim yapmış olduğumuz çalışma, getirdiğimiz teklif ve getireceğimiz teklifler
AK Partiye siyasî rant sağlama amacıyla yapılmış çalışmalar değil.
Bakın, bugün, Meclis İçişleri
Komisyonundan geçirilen bir kanun teklifi daha var. Nedir o; nüfusu 2 000'den
aşağıya düşmüş olan belde belediyelerinin bu özelliğinin kaybettirilmesi,
belediye vasfının ortadan kaldırılması, köy statüsüne alınmasıyla ilgili bir
kanun teklifi. Bu, yaklaşık 346 belde için düzenlenen bir çalışma.
Şimdi, ben, buradan soruyorum: Seçimler
öncesinde, seçimlere üç ay kalmış, 346 seçim bölgesinde bir siyasî parti, rant
elde etmek için böyle bir tüzelkişiliği kaldırmayı göze alabilir mi? Bizim
burada siyasî rant elde etme gayretimiz olsa, biz, bunları seçim sonrasına
bırakırız. Bu çalışma, bize orada oy kaybettirir; ama, AK Partinin, bu
çalışmalarla ilgili olarak oy endişesi yok, ülkenin ihtiyaçları, ülkenin
öncelikleri gözönüne alınarak süregelen yanlışları devam ettirmeme gibi bir
gayreti var. Dolayısıyla, biz, bu riskleri göze alarak, sadece ülke yararlarını
önplanda tutarak, bu tür çalışmalar yapmışız.
Değerli arkadaşlar, bu çalışmalarda, ben,
genel olarak, Sayın Topuz'un beyanlarına katılıyorum; Danışma Kurulu
toplantılarında, zaman zaman, anlayış gösterdiklerine de şahit oldum; bundan
dolayı da teşekkür ediyorum. Ancak, bizim getirmiş olduğumuz teklif, AK Partiye
siyasî rant sağlama özelliğine sahip değildir.
Bir de, Anayasanın 67 nci maddesine atıfta
bulundu Sayın Topuz. Anayasanın 67 nci maddesinin son fıkrası, çok açık bir
ifadeyle, seçim kanunlarına hasredilmiş bir düzenlemedir. Bu değişiklik
çalışmalarındaki komisyon tutanaklarını çıkarttırdım. O komisyon
tutanaklarındaki ifadelere baktım; tamamen, geçmiş yıllarda -sizin de ifade
ettiğiniz gibi- seçimlere çok kısa süre kala, seçim baraj oranlarının
değiştirilmesi, seçim sistemleriyle oynanması hadiseleri üzerine tepki olarak
düzenleme yapılmış ve dolayısıyla, bu konu, Anayasamızın 67 nci maddesinin son
fıkrasını oluşturmuştur. Kaldı ki, bizim getirmiş olduğumuz teklif, bize
siyaseten fayda sağlayacak bir teklif değildir arkadaşlar. Biz, kendi ellerimizle
gözlerimizi çıkarmaya mı uğraşıyoruz?!.
Burada, AK Parti Grubunun ve
milletvekillerimizin önceliği, ülkenin ihtiyacı olan düzenlemeleri, siyaseten
bize zarar verse bile yapmaktır. Bunlar, ülkenin bugüne kadar tıkanan önünü açmak
için yapılan çalışmalardır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
bugün, Meclis İçişleri Komisyonundan geçen düzenleme de, nasip olursa, 2004
Yılı Bütçe Kanunu çıktıktan sonra Meclis Genel Kuruluna gelecek. 346
belediyemizin bu özelliğinin düşürülmesine ve bunların vasfının değiştirilmesine
ilişkin bir kanun teklifini de huzurlarınıza getireceğiz. Bu, tamamen,
siyaseten risk alma işidir. Biz, AK Parti olarak, bu riski alıyoruz; çünkü,
nüfusu 2 000'in altına düşmüş belediyelerin devam ettirilmesinde, buralara belediye
başkanları seçilmesinde, fen işleri müdürlerinin atanmasında, her belediyede
10-15 kamu personelinin istihdam edilmesinde bir kamu yararı yoktur. Görüyoruz
ki, şu anda, bu tür belediyelerin başkanları, her ayın belli günlerinde,
Ankara'da, bakanlık bakanlık geziyorlar, siyasî parti kulislerini dolduruyorlar
ve belediyeyi yürütemediklerini, yardıma ihtiyaç duyduklarını beyan ediyorlar.
Bu şekilde taşıma suyla döndürülemeyen bu değirmenin bir şekilde düzeltilmesi
lazım. Bunun siyasî bedelini de, biz, AK Parti olarak, ödemeye hazır olduğumuzu
ifade ediyoruz.
V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Denizli
Belediyesi de aynı durumda.
SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bizim getirmiş olduğumuz teklif ve getireceğimiz değişiklik
önerilerimiz, kesinlikle, siyasî rant gözetmeden, ülke yararını gözeten ve
ülkenin önünü açacak değişiklik önerileridir.
Bu düşüncelerle, huzurlarınıza getirmiş
olduğumuz grup önerimize destek oylarınızı bekliyor, Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Önerinin aleyhinde, Mersin Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Danışma Kurulunun önerisi hakkında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri adına söz söyleme alışkanlığı edindi AKP'li
arkadaşlarım. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu sık sık demeç veriyor ve
diyor ki: "Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri de dokunulmazlıkların
kaldırılmasını istemiyorlar." Biraz önce, değerli Grup Başkanvekilimiz de
dedi ki: "Cumhuriyet Halk Partisinin Denizli Milletvekilleri de bu
teklifin lehindedirler."
Değerli arkadaşlarım, siyasî nezaket
gereği, bir grup adına başka grup beyanda bulunmaz. Şimdi, biz de, kalkıp,
AKP'li milletvekilleri kuliste şöyle konuşuyor diye, söylenenleri buraya
getirsek, hoş mu olur?! Dün, İmar Bankasından bono alan, İmar Bankasında
tasarruf mevduatı bulunan kişilerle ilgili kabul ettiğiniz kanunun müzakeresi
esnasında aranızda oluşan dalgalanmayı, tartışmayı buraya getirsem, şık mı
olur?! Bu huyumuzdan vazgeçelim değerli arkadaşlarım.
Eğer Sayın Kuzu dokunulmazlıkların
kaldırılmasını istiyorsa, Halep oradaysa arşın burada, bizim adımıza demeçte
bulunmayı bıraksın, görevini yapsın, dokunulmazlık dosyalarını getirsin;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bütün üyeleriyle birlikte açık oy kullanacaktır.
Bunu, biz, defaatle ifade ettik; şimdi, tekrar ifade ediyorum.
"Biz, yargıya gitmekten
korkuyoruz" diye açıkça söylemek yerine "kimse dokunulmazlıkların
kalkmasını istemiyor" hikâyesinin arkasına sığınmak doğru değildir.
Değerli arkadaşlarım...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Özyürek,
önergeye gelin.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Önergeye
gelelim...
Şimdi, işte, o pergel yasası dediğimiz,
büyükşehir belediyelerinin sınırlarının değiştirilmesiyle ilgili yasa; bugün,
Denizli'yle ilgili olarak getirilen teklif; belki birkaç gün sonra getirilecek
olan, nüfusu 2 000'den az olan beldelerin belediyelerinin kaldırılmasıyla
ilgili teklif "bir idarî ihtiyaçtan, bir imar ihtiyacından kaynaklanıyor;
bunun seçimle ilgisi yok; hatta, bize oy kaybettirecek düzenlemedir" diyor
değerli arkadaşlarım.
Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara
geldiğinde "biz, çok hazırlıklıyız, her konuda hazırlıklarımız var,
reformlar yapacağız, Türkiye'nin düzenini değiştireceğiz" dedi ve bir kamu
yönetimi temel kanun taslağı edebiyatı başladı. Dediler ki :Bu, bir çerçeve
taslaktır; arkasından yerel yönetimler gelecek, diğerleri gelecek, gelecek,
gelecek...
Peki, değerli arkadaşlarım, bu kadar
hazırlığınız vardı, imar açısından, idarî bağlantılar açısından belediyelerle
ilgili bir düzenlemeye önem veriyordunuz, öncelik veriyordunuz da, niye birkaç
ay önce getirmediniz?! Hükümetiniz göreve geleli bir yılı geçti! Bunlarda, üç
aşağı beş yukarı, neler olacağı belli. Hayır, biz onu getirmiyoruz, şimdi, onun
içinden, cımbızla, işimize ne gelirse onu çekeriz, getiririz Meclise, teker
teker geçiririz... Pergel yasası böyledir.
Elbette, büyükşehir belediyelerinin ve
diğer belediyelerin önemli sorunları vardır; ama, bunlar, 12'ye 5 kala, hiç
kimseye tartışma imkânı tanınmadan ve 48 saat geçmeden buraya getirilirse, bu
düzenlemenin samimiyetine, ciddiyetine kimseyi inandıramazsınız. Olsa olsa,
bunlar, seçimde avantaj sağlamaya dönük düzenlemelerdir. Bu çok açık değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, seçim süreci başlamış, Yüksek Seçim
Kurulu, kamu görevlilerinin aday olabilmesi için 30 Aralığa kadar istifa
etmesini öngörmüş, bildirileri Resmî Gazetede yayımlanmış.
Şimdi, Denizli'nin Akkale Beldesinde
belediye başkan adayı olmak isteyen bir kamu görevlisi istifa edecek mi,
etmeyecek mi? 12'ye 5 kala getirdiğiniz bu teklif yasalaşacak mı,
yasalaşmayacak mı? Cumhurbaşkanı veto edecek mi, etmeyecek mi? İnsanları bu
kadar sıkıntıya sokmak, seçimi bu kadar baskı altında yürütmek doğru mu,
insaflı mı, hakkaniyete uygun mu?
Değerli arkadaşlarım, iktidar olmak
ciddiyet ister. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaptığı düzenlemeleri, bilerek ve
düşünerek yapmak durumundadır. Bunların hiçbirine fırsat tanımıyorsunuz, çok
yanlış işler yapıyorsunuz. Bir pergel yasası çıkardınız, pergelle anakent
belediye sınırları düzenliyorsunuz.
Şimdi "Denizli'nin böyle bir ihtiyacı
var" diyorsunuz. Peki, Manisa Belediyesinin böyle bir ihtiyacı yok mu;
Tokat Belediyesinin, Nevşehir Belediyesinin böyle bir ihtiyacı yok mu? Bunları,
oturup, ciddiyetle incelemek, ondan sonra, ona göre, tasarıları buraya getirip tartışmak
gerekmez mi? Herhangi bir ilin AKP'li 3 milletvekili, 5 milletvekili, bir gün,
canı sıkılacak veya akşamüzeri bir lokantada sohbet sırasında "yahu, şu
bizim belediyenin sınırlarını genişletiversek" diyecekler, bir önerge
verecekler, bu önerge, çoğunluğunuza bağlı olarak komisyondan geçecek, yine
çoğunluğunuza bağlı olarak Genel Kuruldan geçecek ve bunun adı reform olacak,
bunun adı yasa olacak!
Değerli
arkadaşlarım, ciddî olalım. Yasaları da sulandırdınız; vatandaş, yasalara da
güvenmez hale geldi. Onun için, geliniz, bu yanlış yollara sapmayınız.
Denizli'nin böylesine çok önemli bir ihtiyacı olabilir; bunu, üç ay sonra
düzenleriz veya beş ay önce niçin getirmediniz? Kaldırılması gereken
belediyeler konusunu niçin üç beş ay önce getirmediniz, burada, oturalım,
tartışalım, şu belediye var, bu belediye...
Değerli arkadaşlarım, bir de
"kazanılmış hak" diye bir şey var. Ben de, bir belde belediyesi
sınırları içerisinde doğmuş bir kişiyim, benim doğduğumda da orada belediye
vardı; ama, nüfusu 2 000'den az diye şimdi o belediyeyi kaldırmak doğru bir
yaklaşım mıdır? Amaç, giderek daha fazla insanı, daha çok insanı belediye
hizmetlerinden yararlandırmak iken, siz "biz, küçük belediyeleri
kaldırıyoruz" diyorsunuz. Ona bir çözüm bulalım değerli arkadaşlarım.
Sefalette eşitliği değil, refahta eşitliği arayalım. Siz, bunlar küçük,
bunların sorunları var, kaldıralım... Hani, bir laf vardı ya "okullar
olmasa Millî Eğitimi ne güzel idare ederim" diye; belediyeler olmasa,
köyler olmasa, anakentler olmasa, Türkiye'yi idare etmek çok kolaydır.
Son zamanlarda çok yanlışlar yapılıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi, çoğunluğu, azınlığın haklarını çiğneyen bir
mekanizma olarak kullanıyor. Bu, hukuka aykırıdır, bu, hakkaniyete aykırıdır,
bu yanlıştır değerli arkadaşlarım. Bu yanlıştan dönülmesini diliyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, Sayın Özyürek de,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde şahsî görüşünü açıkladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin'in konuşması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi
Denizli Milletvekilleri Sayın Mustafa Gazalcı, Sayın Mehmet Uğur Neşşar ve
Sayın Haşim Oral, Başkanlığımıza başvurarak, Sayın Ergin'in ifadelerine
katılmadıklarını ve Tüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre de açıklama haklarını
kullanmak istediklerini belirttiler. Konu ortak olduğu için, ben, 3 sayın
milletvekili adına, sadece, ilk sırada başvuran Sayın Mustafa Gazalcı'ya bu
açıklama hakkını veriyorum; sanırım, diğer arkadaşlarımızın da görüşlerini dile
getirmiş olacaklardır.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. -
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in,
konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendilerine
atfetmesi nedeniyle açıklaması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, diğer arkadaşlarımın onların
duygularını da dile getirmeye çalışacağım; ama, gerçekten, üçümüz de konuşsak
daha iyi olurdu. AKP Grup Başkanvekili, AKP Grup önerisi üzerinde burada
konuşurken, Denizli'yle ile ilgili getirilen bu öneriye CHP milletvekillerinin
de sıcak baktığını söyledi. Oysa, bizimle konuşmadı Sayın Grup Başkanvekili.
Ben, bir kez olsun, bir cümle kendisiyle konuşmadım; öteki arkadaşlarım da
konuşmadı.
FARUK ÇELİK (Bursa)- Sizinle konuşması
gerekmiyor ki.
GÜROL ERGİN (Muğla)- Rüyasında görmüştür!
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)- Sanıyorum,
duyum üzerine böyle davranıyor. Yani, gerçekten üzülüyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakın, getirilen bu yasa teklifinde
bizim imzamız yok. Komisyonda bir kavga verdik. Birçok belediye başkanımız
burada; dışarıda, otobüslerle gelmiş insanlar var. Ne millet dinleniyor, ne
milletin temsilcileri. Sonra da, biz, örtülü bir biçimde suçlanıyoruz, sıcak
bakılıyor diye. Hayır, biz bu teklife sıcak bakmıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu teklifle birlikte
Denizli, büyükkent olmuyor, Denizli'nin geliri artmıyor; ama, ne oluyor; 22
belediye, 29 köy tüzelkişiliği son buluyor. Onlara bir nimet vermiyor, onlara
bir külfet getiriyoruz.
Bakın, bugün komisyonda bir tasarı daha
geçmiş; nüfus durumuna göre, 2 000'e kadar nüfusu olan yerlerin belediye
olamayacaklarına ilişkin. Baktım ben orada, Denizli'den 28 belediye daha
gidiyor; yani, 28 belediye de orada tırpanlanıyor. Ben şaşıyorum. AKP,
Denizli'den 4 milletvekili çıkardı. Denizli'nin dışsatımı 1 250 000 000 dolar.
Değerli arkadaşlar, bunun içine Zorluteks dahil değil. O dahil olduğu zaman 3
milyar dolara varıyor. Denizli cezalandırılıyor mu?! Yani, bir çırpıda, siz, 50
belediyenin tüzelkişiliğini yok ediyorsunuz.
Biz önerge verdik geçenlerde; dedik ki:
Nüfusu 700 000'in üstünde olan yerler büyükşehir sayılsın, var olan belediyeler
de belediyeliklerini korusun, birinci aşama belediye olsun ve genel bütçeden de
yüzde 5 bir pay alsın. Şimdi tam seçim düzlemine girildi, seçmen listeleri
askıya asıldı; böyle bir değişiklik getiriliyor ve "27 Martta da yürürlüğe
konulacak" deniliyor.
Arkadaşlarımızın aşı pişirdikten sonra
bize bilgi verdikleri doğrudur. "Gelin, sizi bir çay içmeye
çağırıyoruz" dediler ve önümüze bir öneri koydular. Bütün isimler
saptanmış; ama, biz, bunu, arkadaşlarımıza, Grubumuza soracağımızı söyledik ve
seçimle ilintili yapmadık, büyükkent olması koşuluyla rıza göstereceğimizi
söyledik.
Şimdi, bir Grup Başkanvekili, bizimle
konuşmadan, komisyonda nasıl bir kavga verdiğimizi bilmeden, Denizli halkına
sormadan, bir oldubittiye getirip ve üstelik "Denizli milletvekilleri de
sıcak bakıyor" diyor.
Peki, ne yapalım; elimize topu tüfeği alıp
karşınıza mı geçelim?! "Kabul edenler, etmeyenler" diyorsunuz, ve
kabul ediyorsunuz. Önerge veriyoruz...
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Tutanaklara
bakın.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Hayır,
tutanaklarda da...
Arkadaşlar, İçişleri Komisyonuna gittik ve
biz, 3 milletvekili, konuştuk. Sağ olsun, Komisyon Başkanı AKP'li
arkadaşımızdı, Denizli'den gelen insanlara konuşma yaptırdı. Bu öneride bir
ilçe vardı; o ilçeyi, o konuşmaların üzerine öneriden çıkardılar.
Değerli arkadaşlar, yani, bir milletvekili
olarak, biz, Denizli'nin sağlıklı büyümesini istemez miyiz, büyükkent olmasını
istemez miyiz, bilimsel ölçütlere göre yeni bir düzenleme yapılmasını istemez
miyiz; isteriz; ama, böyle, ölçü yok, nerede bitirileceği belli değil ve biz,
Denizli'yi altüst eden, bütün kollarını tırpanlayan, şimdi 22 tane beldesini,
gelecek tasarıda da 28 tane beldesini yok eden bir anlayışa katılmıyoruz.
Bakın, insanları bir kere
aldatabilirsiniz, iki kere aldatabilirsiniz, sürgit aldatamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben diyorum
ki, biz, CHP milletvekilleri olarak, bu yasa önerisine katılmıyoruz, konuşma
hakkımızı saklı tutuyoruz, sıcak da bakmıyoruz. Biz, Denizli'nin büyükkent
olmasına sıcak bakıyoruz. Yalnız Denizli için değil... Bakın, Türkiye'de 80'in
üzerinde onca il var; neden salt Denizli?!. Niçin?!. Trabzon niye değil, başka
yer niye değil?! Birçok yer var. Yani, Trabzon da büyükkent olmayı beklediği
için onun adını söylüyorum. Gelin, ivedi olarak, bir oldubittiyle değil, seçim
düzleminde değil, bunların gerçekten bilimsel olarak ölçütlerini koyalım.
Denizli'nin 50 belediyesine kıymayın; şimdi 22, 28 de önümüzdeki günlerde
gelecek, 50 belediyesine kıyıyorsunuz. Denizli, Türkiye'de Konya'dan sonra
ikinci büyük belediye sayısına sahip bir ildir. Siz, bunun yarısını
götürüyorsunuz, cezalandırıyorsunuz. Hizmet gelmeyecek, o köylerin, kasabaların
içerisinde Denizli'den kilometrelerce uzak yerler var, elli yıl önce, altmış
yıl önce belediye olmuş yerler var. Denizli Belediyesiyle birlikte, planını,
programını yapmış, burada Çevre Kurulundan geçirmiş... Onların değiştirilmesi
mümkün değil. Orada birkaç kişiye rant sağlanacak diye, oldubittiye getirip, bu
değişikliğin birden yapılmasını Denizlililer olarak kabul etmiyoruz. Denizli
bunu hak etmiyor. Denizli, Türkiye geneliyle birlikte büyükkent olsun, sağlıklı
bilimsel ölçütlerle gerçekten genişlemesi yapılsın, tüzelkişiliklere son
vermeden, aynen büyükkent belediyelerinde olduğu gibi, birinci aşamada belediye
olsun.
AKP'liler bu işin altında kalır
arkadaşlar. Bakın, içten söylüyorum, bir kuyu kazıyorsunuz, kendiniz
düşeceksiniz. Yapmayın!.. Yapmayın!.. Gerçekten, AKP, bu tasarıyla Denizli'de
de cezalandırılır, böyle giderse, başka yerlerde de bu düzenlemeyi yaparsa,
başka yerlerde de cezalandırılır. Böyle yuvarlak sözlerle "Denizli'nin
önünü açıyoruz, işte şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz..." AKP'li
milletvekili arkadaşlar, bir kere baktılar mı; şurada oturan belediye başkanlarımız,
dışarıda otobüslerle bekleyen belediye başkanı arkadaşlarımız... AKP Genel
Merkezine saat 13.00'te giden insanları niye duymuyorsunuz? Siz onlardan oy
aldınız. Bu belediyelerin hepsi bize oy vermedi, bu köylerin hepsi bize oy vermedi,
belki, size oy verdiler; ama, arkadaşlar, demokrasilerde sorma vardır, bir
kamuoyu yoklaması vardır, insanları dinleme vardır. Bunların hiçbiri yapılmadı.
Efendim, bize, olup bittikten sonra "siz katılıyor musunuz katılmıyor musunuz?.."
Hayır, seçim düzlemine girdikten sonra biz katılmıyoruz dedik. Genel Başkanımız
da öyle söyledi; Grup toplantısında Denizli'yi dile getirdi. Tekrar, burada
"milletvekilleri de bu işe sıcak bakıyor" diyerek, kendi yaptığınız suça
bizi niye sokuyorsunuz? O yüzden, ben, bu sözün geri alınmasını diliyorum.
Ben, Sayın Grup Başkanvekili ile
konuşmadım, arkadaşlarım da konuşmadılar. Böyle soyut olarak kendi önerisini
kabul ettirmek için ileriye sürdüğü görüşlerin doğru olmadığını söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.
V. -
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1. - Genel
Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, iki Divan Üyemizin
sayımları da birbirine yakın gösteriyor her iki tarafı. O nedenle, oylamayı
elektronik oylama cihazıyla yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oy pusulası gönderen sayın milletvekilleri
salonun dışına çıkarlarsa kullandıkları oy geçersiz sayılacağından, salonda
oturmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sayın Eraslan, söz talebiniz var mı?
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Niğde Üniversitesinin bölünmesiyle ilgili soru
önergemiz üç birleşimde cevaplandırılmadığı için düşmüş bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, 1992 yılında kurulan
üniversitelerden birisi de Niğde Üniversitemizdir. Ne yazık ki, Niğde
Üniversitemiz, aynı yıl kurulan üniversiteler içerisinde, fizikî gelişme
bakımından da, akademik gelişme bakımından da en geri bulunan
üniversitelerimizden bir tanesidir. Deyim yerindeyse, yatay bir büyüme
sağlanmış, fakat, ne fizikî gelişmesi ne de eğitim-öğretim kadrosu dikey olarak
oluşturulabilmiştir; bu yönüyle eksik bir üniversitedir. Hal böyleyken, şimdiye
kadar kötü bir yönetimin sonucu, rastgelen yerlere, Ankara'nın Şereflikoçhisar
İlçesinden başlayarak, Aksaray İline, Aksaray İlinin çeşitli ilçelerine fakülte
ve yüksekokul açılması tercih edilmiş, üniversitenin kıt olanakları buralara harcanmıştır...
BAŞKAN - Sayın Eraslan, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, salonda yüksek
sesle bir uğultu var; o nedenle, sükûnetle sayın konuşmacıyı dinleyelim.
Buyurun, Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) - Herhalde, aynı
tarihte kurulan üniversiteler içerisinde kampus inşaatı doğru dürüst
tamamlanamayan tek üniversitedir, öyle zannediyorum. 21 000 civarında öğrencisi
olmasına rağmen, 13 profesör, 7 doçent kadrosu vardır; bu da, akademik düzeyi
hakkında bir fikir vermektedir.
Şimdi, bu üniversitenin bölünmesiyle
ilgili bir çalışma yapıldığını duymuş bulunuyoruz. Buna, Niğde kamuoyu
karşıdır; Niğde kamuoyu, Niğde Üniversitesinin olanaklarının başka şekilde
çarçur edilmesini doğru bulmamaktadır. Bu durumun gerçekliğini öğrenmek için
soru önergesi vermiştik; ancak, ne yazı ki, bir yetkili çıkıp da Niğde
Üniversitesinin bölünüp bölünmeyeceği konusunda Niğde kamuoyunu aydınlatmayı
gerekli görmemişlerdir.
Niğdeliler adına üzüntülerimi ifade eder,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, bu önerge üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.
2. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332) ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soru önergesini cevaplandıracak
Sayın Başbakan veya Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Akdemir, söz talebiniz var mı?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde yaşanan büyük sorunlardan biri özürlülerin
sorunudur, bir diğeri de sokak çocuklarının sorunudur. Bu sorunların çözümüyle
ilgili, bir nebze de olsa, hükümetin dikkatini çekmek için, 27 Martta bir soru
önergesi vermiştim; ama, maalesef, aradan geçen dokuz aylık süre içerisinde bu
sorum cevaplandırılmadı. Doğrudur, sayın bakanlarımız, Sayın Başbakan o kadar
yoğunlar ki, ülkenin en acil, en önemli konularından biriyle ilgili böyle bir
soruyu önemsemediler, belki de değinmeye dahi tenezzül etmediler diye
düşünüyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz resmî kayıtlarına göre,
nüfusumuzun yüzde 12'si özürlü vatandaşlarımızdır. Bu vatandaşlarımızın
sağlıklı bir şekilde hayatlarını idame ettirebilmeleri için, eğitim, sağlık ve
barınma ihtiyaçlarının giderilmesi gereklidir. Meslekî rehabilitasyon, bedensel
ve zihinsel özürlü bireylerin kapasiteleri, kendi kendilerine daha yeterli
olmaları ve parasal yardıma daha az ihtiyaç duymaları amacıyla eğitilmesi ve
özürlü bireyin yetenekleri, motivasyonu ve fiziksel durumuna uygun meslekî
alanın belirlenmesi ve iş analizleriyle belirlenmiş bir alana
yönlendirilmesidir. Yatılı ve gündüzlü hizmet verilen rehabilitasyon
merkezlerinde, çalışma alanları oluşturulmalıdır. Özürlü bireylere, 1475 sayılı
İş Kanununa ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa dayanılarak hazırlanan
yönetmelik doğrultusunda istihdam olanağı sağlanmasına rağmen, uygulamada
özürlülere iş imkânı sağlanmamaktadır. Özürlüler, özellikle, ülkede işsizlik sorunları
arttığında ilkönce işten çıkarılırken, en son işe alınan kişiler durumunda da
kalmaktadır. Özürlülerin istihdamına yönelik hazırlanan mevzuata baktığımızda, zihinsel özürlülerin
devlet memuru olma şansının yok denecek kadar az olduğu, işçi olarak
istihdamlarının da çok sınırlı olduğu görülmektedir. Zihinsel özürlüler, bir
işyerine yerleştirilseler bile, iş verimleri düşük olması nedeniyle kısa sürede
işten çıkarılabilmektedirler. Bu nedenle devletin özürlülere bakış açısı şöyle
olmalıdır:
Sosyal güvencelerinin, barınma ve eğitim
gibi ihtiyaçlarının kanunlarla sıkı sıkıya güvence altına alınarak, bir işte
çalışsalar bile, devlet tarafından ayrıca bir maaşa bağlanmalıdırlar. İş
Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı, yerel yönetimler, özürlülük alanında çalışan
uzmanlaşmış sivil toplum örgütleri, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve gönüllü
kuruluşların işbirliğiyle özürlülerin istihdam edilmeleri için kursların,
özürlü bireylere iş deneyimi kazandıracak atölyelerin oluşturulması gereklidir.
İşyerlerinin açılması, iş piyasasındaki
işlere yerleştirilecek ve ürün pazarlaması yapacak profesyonel ekip
oluşturulması için çalışılmalıdır.Bu konuyla ilgili kurumların çalışma
anlayışları geliştirilerek kurumsallaştırılmalıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütünün 99 numaralı
tavsiye kararında, meslekî rehabilitasyon hizmetleri, özürlülerin durumu,
nedeni ve değeri ne olursa olsun ve hangi yaşta bulunursa bulunsun, bütün
özürlü bireyleri kapsamak ve onlara uygun iş hazırlayarak uygun bir iş
edindirme ve bu işi sürdürme beklentisi içerisinde olunması gerektiği
belirtilmektedir.
Ülkemizdeki uygulamaların, uluslararası
normlara uyularak yapılması ve özürlülerin sorunlarının bu kapsamda çözülmesi
gereklidir.
Diğer taraftan, sokaklarda yaşamını
sürdüren çocuklarımızın sorunlarıyla ilgili, hükümetin acilen tedbir alması
gereklidir. Ülkemizdeki olumsuz olayların çoğalması, kapkaç ve çocuk
eylemlerinin artmasının nedenleri araştırıldığında, sokak çocuklarının
sayısının her gün artmasına bağlıdır.
Terör eylemlerinin artması ve zaman zaman
ülkeyi kana bulayan olaylar, sokaktaki sahipsiz çocukların sayısının her gün
artmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, hükümetin bu konularda duyarlılık
göstereceği ve acilen çözüm üreteceği inancıyla, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri, bu önerge, üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
3.- Kocaeli
Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan
"Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/334) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soru önergesini cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Sayın Çetin, buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben, bu soruyu,
Sayın Bakanımızdan 27.3.2003 tarihinde sormuştum. Hatırlarsanız, mart ayı
başında, bütün milletvekillerine -herhalde, pek çoğunuzun görevli arkadaşlara
taşıttığı- 5 cilt halinde, kitaplar verilmişti; normal ağırlığı, bir insanın
kolayca taşıyabileceği ağırlıkta değildi. O nedenle, turizm değerleriyle ilgili
o 5 ciltlik kitabı inceledim ve merak ettim. O merak üzerine soruyu sormuştum.
Yine hatırlarsınız, ülkemizde, hem 2000
yılı kasım krizi hem de 2001 yılı şubat krizinden sonra, pek çok insanımız,
işçimiz işini kaybetti, köylümüz, çiftçimiz yoksullaştı, halkımız yoksullaştı.
Hem önceki hükümetler döneminde hem de AKP Hükümetleri döneminde birtakım
tasarruf tedbirleri uygulandı; ama, ben, bu kitapların ne kadara mal olduğunu,
dağıtımının nasıl yapıldığını tüm milletvekili arkadaşlarımın bilmesi açısından
bu soruyu sordum. Tabiî, ihalesinin nasıl yapıldığını, matbaa arayışı olup
olmadığını ayrıca incelemedim ve sormadım.
Kitaplar, Doğan Ofsete bastırılmış ve 5
ciltlik, 2 000 takım kitap için, KDV hariç, 629 750 000 000 lira; KDV ile
birlikte, yaklaşık 800 milyar lira gibi bir para ödenmiş. Tabiî, bu iş daha
ekonomik yaptırılabilirdi. Biz, ülkemizdeki kıt kaynaklarımızı çok iyi
kullanmak durumundayız. Bunun, kütüphanelerimizin raflarında dururken,
ağırlıkları nedeniyle kütüphanelerimize bile zarar verebilecek ebatta ve
ağırlıkta basımı yerine, bu çağda, bu teknolojide herhalde CD'ye alınabilir
veya daha değişik şekilde yapılabilirdi.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki,
duyarlılığı için, Turizm Bakanımıza teşekkür ediyorum. Benim o sözlü sorum
üzerine, 18 Nisan tarihinde yazılı olarak cevap verdi. İçtüzüğümüze göre, bunun
belki yazılı olarak tekrar cevaplandırılması istemiyle Meclis Başkanlığımız
Bakanlığa iletecek; ama, bu cevabın tarafıma geldiğini de bilgilerinize sunmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hükümetinizin bu tür
tanıtımlarda ve harcamalarda çok daha duyarlı olması gerektiğini hatırlatıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın Çetin belirttiler; ama, tabiî, biz
İçtüzüğümüzün gereğini yapmak durumundayız.
Bu önerge, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca,
yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
4. - Yozgat
Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
5. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına
ilişkin Sağ-lık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
6. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına
sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/338)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
7. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için
girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/339)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir..
8. -
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası
şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
9. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, Sayın Divan
Üyemizin, sunuşları yerinden oturarak sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.
31.3.2003
Mehmet
Küçükaşık
Bursa
Ülkemizde pancar şekerine alternatif
olarak üretilen nişasta bazlı şekerin sektördeki payının 4634 sayılı Şeker Kanunuyla yüzde 10'a
çıkarıldığı bilinmektedir.
Sorular:
1. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2003
yılında Türkiye Şeker Fabrikaları pancar üretim kotasını 13,5 milyon tondan
10,3 milyon tona indirdiği göz önünde bulundurularak; Bakanlar Kurulunun
yetkisinde bulunan nişasta bazlı şeker üretim kotalarını artırmayı düşünüyor
musunuz?
2. Eğer kotaların artırılması söz konusu
ise planlanan oran nedir?
3. Avrupa normlarında kendilerine yüzde 2
kota ayrılan nişasta bazlı şeker üreticilerine, ülkemizde yüzde 10 kota
ayrılması ve bu oranın Bakanlar Kurulu kararıyla daha da yukarı çekilebilmesi
imkânı göz önünde bulundurularak, pancar üreticilerimizin uğrayacakları
zararlar konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru önergesini, Devlet Bakanı Sayın Ali
Babacan cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Babacan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık'ın
Sayın Başbakanımıza yönelttiği, ancak, Sayın Başbakanımızın da, kendileri adına
ilgili bakanımızdan cevaplandırmasını istediği sözlü soru önergesini
cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.
2002 - 2003 pazarlama yılı için, nişasta
bazlı şeker üretim kotası, Şeker Kurulu tarafından, 4634 sayılı Şeker Kanununun
"Kotalar ve Kotaların Tespiti" başlıklı 3 üncü maddesi gereğince,
ülke toplam A kotasının yüzde 10'u oranında, 234 100 ton olarak belirlenmiş;
aynı maddenin tanımış olduğu Bakanlar Kurulunca yüzde 50 oranında artırım
yetkisi kullanılarak, 6 Temmuz 2002 tarih 24807 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 2002/4365 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 351 150
tona yükseltilmiştir.
Şeker Kurulu, 2003 - 2004 pazarlama yılı
için, stokları dikkate alarak, şeker kotalarını bir önceki yıl düzeyinde
belirlemiş; bu doğrultuda, nişasta bazlı şeker kotaları da, bir önceki yıl
seviyesinde oluşmuştur. Şeker Kanununun 3 üncü maddesi gereğince, nişasta
kökenli şeker kotalarını yüzde 50 oranında artırma ve eksiltmeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
Ayrıca, 2003 ürün yılı için pancar kotası
10 300 000 ton olarak belirlenmiş olmakla birlikte, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolle hayata
geçirilmiş uygulama doğrultusunda, 3 üncü sorunun cevabında ayrıntılı olarak
açıklanacağı üzere, pancar üreticilerinin gelir kayıplarının telafi edilmesi
imkânı getirilmiştir.
2 nci sorunun cevabına gelince; Şeker
Kanununun 3 üncü maddesinde" nişasta kökenli şekerler için belirlenecek
toplam A kotası, ülke toplam A kotasının yüzde 10'unu geçemez. Bakanlar Kurulu
bu oranı, kurumun görüşünü alarak yüzde 50'sine kadar artırmaya, yüzde 50'sine
kadar eksiltmeye yetkilidir" ibaresi yer almaktadır. Bu madde gereğince,
Bakanlar Kurulunun yüzde 50 artırma yetkisini kullanması halinde, nişasta bazlı
şekerlere, ülke toplam A kotasının yüzde 15'i oranında kota tahsis
edilebilecektir.
3 üncü soruya geçmek istiyorum. Avrupa
Birliği şeker rejiminde nişasta bazlı şeker kotası yüzde 2 olup, sadece
izoglikoz için uygulanmakta; ayrıca, yüzde 2 oranında, diğer bir tatlandırıcı
türü olan inülin şurubu için kota bulunmaktadır. Glikoz üretimi ise kota
kapsamı dışında yer almaktadır. 4634 sayılı Şeker Kanunu ile getirilen yüzde
10'luk kota, ülkemizde üretilen tüm nişasta bazlı şekerleri kapsamaktadır.
Bilindiği üzere, Türkiye Şeker Fabrikaları
Türk Anonim Şirketi tarafından, 2002 ürün yılında, üreticilerimizden 12 123 000
ton pancar satın alınmış, 2003 yılında ise şeker stokları nedeniyle, genelde
yüzde 15 düzeyinde kısıtlamaya gidilmiştir.
Nişasta bazlı şeker üretim kotasının
artırımıyla ilgili olabilecek gelişmelere bağlantısı olmamakla birlikte, 2003
yılı pancar ekim alanlarının daraltılmasından kaynaklanabilecek üretici
mağduriyetini gidermek amacıyla, 2003 yılına mahsus olmak üzere, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şekerpancarı kotaları ve
telafi edici ödeme sistemi uygulamasını yürürlüğe koymuştur.
Yürütülen uygulama doğrultusunda, Türk Şekere ait fabrikalarda 4 901 adet üretici, 30 100 dekar
alanda ayçiçeği; 6 447 adet üretici, 33 972 dekar alanda mısır; 1 531
adet üretici, 10 392 dekar alanda yem bitkisi olmak üzere, toplam 75 042 dekar
alanda ekim yapılmıştır. Böylelikle, 2002 yılına göre daraltılan 351 760 dekar
pancar ekim alanı, alternatif ürün ekimi için üreticilere tahsis edilmiş;
ancak, üreticilerden gelen talep doğrultusunda, bu alanın yüzde 21'i kullanılmıştır.
Bu uygulamayla, pancar üreticilerimizin ekim alanları ekonomiye kazandırılmış,
üreticilerimizin gelir düzeyi artırılmış, ithalat yoluyla karşılamakta
olduğumuz bazı tarımsal ürünlerin yerli üretimle karşılanması da teşvik
edilmiştir. Ayrıca, uzun vadede pancar üretiminin artırılabilmesi amacıyla,
şeker ihracatının bir fon aracılığıyla desteklenmesi için kanun değişikliği
taslağı üzerinde de ilgili bakanlık tarafından çalışılmaktadır. Taslakla ilgili
kuruluş görüşleri alınma aşamasında olup, taslak kanunlaşırsa pancar üretiminin
artırılması için kalıcı ve uzun vadeli de bir yol bulunmuş olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Küçükaşık, açıklama talebiniz varsa
sisteme giriniz.
Buyurun Sayın Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Efendim, ben,
önergemi 31.3.2003 tarihinde vermiştim. O tarihten bir hafta önce, Sayın
Başbakan, bizzat, Pankobirlik yöneticileriyle görüşerek, Türkiye'de pancar ekim
alanlarının değişmeyeceğine, kotanın inmeyeceğine söz vermişti; fakat, bir
hafta sonra, Türkiye'deki tüm pancar ekicilerinin kotaları yüzde 21 ve yüzde 25
oranı arasında indirildi. Aynı zamanda, Türkiye'de, nişasta bazlı şekerin
esasen mısırdan üretimi için, uluslararası bir firmaya, özel kredi sözleşmesi
yapılarak, mısır üreten çiftçilerimize de sözleşmeli üretim yapmaları için
Ziraat Bankasından kredi tahsis edilmişti. Şimdi, biz, bir taraftan
Türkiye'deki, Türkiye'ye ait şekerpancarı üretimini daraltıyoruz, diğer
taraftan fabrikalardaki kotalarda indirim yaparken, uluslararası tekellere ait
nişasta bazlı şeker üretimi için mısır ürününü nasıl teşvik ediyoruz ve Ziraat
Bankası kanalıyla, uluslararası tekellere nişasta bazlı üretimi artırmak için
kredi kolaylığını nasıl sağlıyoruz? Esas benim sormak istediğim bunlardı. Bu
nedenle, benim sorum cevaplanmadı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.
10.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi
çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
11.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularımın Maliye Bakanı
Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz
ederim.
Haluk Koç
Samsun
1 - Samsun'da Tekel AŞ tarafından, son beş
yılda, kaç üreticiden, ne miktarda tütün alımı yapılmıştır?
2 - Kota uygulaması politikası
değiştirilmez ise, Samsun tütün üreticilerinin tütünlerini Tekel AŞ'ye
satmayacaklarına ilişkin ziraat odalarınca alınan kararlar, Tekel AŞ'nin üretim
politikalarını ne yönde etkileyecektir? Bunun gerçekleşmesi durumunda, Tekel AŞ
ne gibi zararlarla karşılaşacaktır?
3 - Samsun'da binlerce üreticiyi mağdur
eden, üretici bazında getirilmiş olan 220 kilogramlık kota uygulamasının, seçim
öncesi beyanlarınıza paralel olarak, kaldırılması düşünülmekte midir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soruyu, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir
Aksu cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'un
Samsun İlindeki tütün alımlarına ilişkin soru önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
1 inci soruya cevap olarak şunu ifade
edebilirim: Tekel AŞ, son altı yılda, Samsun İlinde, yıllar itibariyle, 1997
yılında 43 087 ekiciden 17 127 605 kilogram, 1998 yılında 49 425 ekiciden 17
606 571 kilogram, 1999 yılında 49 662 ekiciden 19 680 091 kilogram, 2000
yılında 32 381 ekiciden 10 177 491 kilogram, 2001 yılında 18 707 ekiciden 4 198
790 kilogram ve 2002 yılında 31 019 ekiciden 6 126 000 kilogram tütün alımı
gerçekleştirmiştir.
2 nci soruyla ilgili olarak da şu cevabı
verebiliriz: Tekel AŞ, 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın yürürlüğe
girmesiyle beraber, 2002 ürün yılından itibaren sözleşmeli üretici sistemine
geçmiştir.
Bu kapsamda, harman ihtiyacına göre 2002
ürünü planlaması yapılmış ve artı -eksi yüzde 10 tolerans dahil olmak üzere
üretici başına 200 kilogram üretim izni verilmiştir. Ayrıca, Tekel AŞ bütçesini
planlarken, ekiciyle yapmış olduğu sözleşme dahilinde para ayırmıştır.
Ekicilerin Tekel AŞ'yle imzalamış bulundukları tütün alım-satım sözleşmesi
gereği, tütünlerini satmama gibi bir hakları bulunmamakta olup, sözleşmenin
tarafları karşılıklı olarak yükümlülüklerini yerine getireceklerdir. Nitekim,
2002 ürünü olarak...
(Mikrofon kapandı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, affedersiniz...
Sistemdeki teknik arıza nedeniyle,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.00
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.14
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)
11. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in
Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/346) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (Devam)
BAŞKAN - 11 inci sırada yer alan, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç'un sözlü soru önergesini İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu cevap verirken, sistemdeki bir arıza nedeniyle birleşime ara
vermiştik.
Şimdi, Sayın Aksu'yu yeniden kürsüye davet
ediyorum; buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Teşekkürler efendim.
Kaldığımız yerden mi, baştan mı alayım?
BAŞKAN - Siz, istediğiniz yerden başlayın.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben not tutuyorum,
kaldığımız yerden olabilir.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- İkinci soruyu cevaplıyordum.
HALUK KOÇ (Samsun) - "Tütün alım
satım sözleşmeleri..."
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Evet, onu söylemiştik.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu
durumda, 2002 yılı ürünü olarak, 272 617 ekiciden, 51 421 096 kilogram tütün
alınmış; bunun karşılığı olarak da 155 087 301 184 000 Türk Lirası bedel
ödenmiştir. Buna ilaveten, kota fazlası ve sözleşmedışı tütünler kapsamında da,
22 204 ekiciden, 6 663 143 kilogram tütün alınmış; bunun karşılığı olarak da 7
388 881 937 000 Türk Lirası ödenmiştir. Dolayısıyla, 2002 yılı ürünüyle ilgili
olarak, toplam 294 821 ekiciden, 58 084 239 kilogram tütün alınmış; buna
karşılık, ekicilere, 162 476 183 121 000 Türk Lirası ödenmiştir.
Üçüncü sorunun cevabı şöyle: Esasen, Tekel
Anonim Şirketinin üreticiyle imzalamış olduğu sözleşme konusu tütün miktarı
satın alındığında, ekici mağduriyetinin oluşması söz konusu olmayacaktır. Öte
yandan, üretim fazlası veya sözleşmedışı tütünlerle ilgili yapılacak işlemler,
esasen, 4733 sayılı Yasayla belirlenmiş olmakla birlikte, anılan yasada
değişiklik yapan 24.7.2003 tarihli 4955 sayılı Yasayla, söz konusu tütünlerin
Tekel tarafından alınmasına imkân verilmiş ve bu kapsamda, 22 204 ekiciden,
toplam 6 663 143 kilogram tütün satın alınarak, ekicinin mağduriyeti
önlenmiştir.
Arz ederim, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Açıklama talebiniz mi var Sayın Koç?
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın
Bakana teşekkür ediyorum. Öncelikle, bir yadırgamamı müsaadenizle paylaşmak
istiyorum.
Dün, Sayın İçişleri Bakanına yönelttiğim
ve gündemde sırası gelen, mobil santrallarla ilgili bir soru vardı, Başbakan
Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener yanıtlamıştı. Sayın Şener, söz alıp ifade
ettiğimde, sorunun içeriğinin bu yanıtta bulunmadığını söylediğimde, kendisi de
kabul etmişti ve Sayın Bakanın bunu yazılı olarak değerlendireceğini
söylemişti.
Yadırgamam şu: Ben, Sayın İçişleri
Bakanından bir soru soruyorum, Sayın Başbakan Yardımcısı cevap veriyor; Sayın
Maliye Bakanından bir soru soruyorum, bu sefer, Sayın İçişleri Bakanı bir gün
sonra yanıt verme durumunda kalıyor. Sayın Bakana ilgisi için yine de teşekkür
ediyorum.
Şunu ifade etmek istiyorum. Sorularım çok
net ve açıktı. Hiç uzatmayacağım, rakamların tümünü aldım Sayın Bakanın
konuşmasından.
İfade ettiğim şu: Getirilmiş olan kota 200
kilogram, yüzde 10 artı ve eksisiyle 220 kilogram. Samsun'da, bilhassa, Samsun
Merkez, Bafra, Alaçam, Yakakent İlçeleri, Samsun Merkez köyleri ve Tekeköy
İlçesi köylerindeki çok sayıda üreticiyi mağdur eden bir dönem yaşanmıştır. 24
Temmuz 2003 tarihli 4955 sayılı Kanuna göre, kota fazlası tütünlerin alımına
ilişkin olarak Sayın Bakanın burada verdiği rakamlar ve üreticiye ödenen fiyat
bir sefalet fiyatıdır, tütün üreticisinin emeğinin kesinlikle karşılık
bulmadığı bir mağduriyet fiyatıdır. Bunu ifade etmek istiyorum.
Bir konuşma çok sayıda global rakamlarla
bezendiği zaman, neyin karşılığı nerede bulunuyor, bu, çok objektif olarak
yansımıyor.
Değerli arkadaşlarım, ben, Tütün Yasasını
biliyorum, oradaki yanlışları biliyorum. Şimdi, AKP sıralarında oturan, şu anda
bulunmayan Samsun eski milletvekillerinin, o dönemde, Tütün Yasasına karşı
çıkışlarını tutanaklardan hepsini okudum, değerlendirdim. Bugün gelen
uygulamaya ve seçim öncesinde verilen vaatlerle çelişkiyi yansıtmaya
çalışıyorum. Bakın, seçim öncesinde "biz, kota falan tanımayız..."
Bunlar Samsun-Bafra'da söylenmiştir, Alaçam'da söylenmiştir, Yakakent'te
söylenmiştir ve üretici, Tekelle yaptığı, Sayın Bakanın belirttiği tütün alım
satım sözleşmesinin geçersiz olacağını ve yeni iktidarın, kotayı kaldırarak
bütün ürününü alacağı varsayımından hareket etmiştir. Burada üretici suçlu
değildir, tıpkı, dünkü, İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi alan
bonozedeler gibi. Burada üretici suçlu değildir; üreticiye bu umut verilmiştir,
üreticiye, yanlış siyasetin parolaları, mesajları seçim öncesinde aktarılmıştır
ve üretici, 220 kilonun üzerindeki tütününün de Tekel tarafından sözleşmedışı
alınacağını ummuştur, varsaymıştır.
Bir ufak benzetmeyle bitiriyorum.
Bakın, Samsun'un Alaçam ilçesinin Etyemez
Köyünde kahvehanede oturuyorum. Bu mağduriyetlerini dile getiren vatandaşlar
bana şunu söylediler : "Sizin kabahatiniz çok." "Niye, hemşerim,
niye, ne yaptık ki" dedim. "Sizin kabahatiniz şu; siz de, bize,
keşke, biraz gerçekdışı konuşsaydınız" dediler seçimlerden önce.
Arz ediyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
12. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
13. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
14.-
Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek
yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/349)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
15. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan
yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
16.- Mersin
Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa
bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) ve
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Sözlü soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorunun Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Ersoy Bulut
Mersin
Mersin İlimiz turizm yönünden önemli bir
potansiyele sahip olmasına karşın, Antalya-Mersin arasındaki devlet yolunun
dar, bozuk, çok virajlı ve riskli olması, turizm yanında, tarımsal ürünlerin
ulaşımını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum ise, Antalya'ya gelen
turistlerin Mersin ve ilçelerine gelmesinde caydırıcı rol oynamaktadır. Bunun
sonucunda Mersin ekonomisi büyük darbe almaktadır.
Bu önemli sorunun çözümü için;
Antalya-Mersin devlet yolunun
Silifke-Gazipaşa arasındaki bölümünün yüksek standartlı olarak yapılmasına
dönük herhangi bir çalışmanız var mıdır? Varsa, bu konudaki çalışmalar hangi
aşamadadır? Eğer yoksa, plan ve programa ne zaman almayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut'un sözlü
soru önergesinin cevabını sizlere iletiyorum.
Karayolları 5. Bölge Müdürlüğünün yol
ağında bulunan ve 15 000 kilometrelik bölünmüş yol hedefi içinde düşünülen
Erdemli-Silifke-Taşucu, 13. Bölge hudutlarındaki devlet yolu yatırım
programında yer almaktadır. Toplam 234 kilometre uzunluğunda olan bu yolda,
Silifke-Taşucu güzergâhının, Silifke-Taşucu-Ovacık arasındaki 38 kilometrelik
kesiminin yapımı çalışmalarının, devam eden merkez ihaleli yol inşaat
kapsamında olup, 9,5 kilometrelik Silifke-Taşucu arası bölünmüş yol olarak
asfalt seviyesinde hizmete açılmıştır.
Söz konusu yol inşaatında bugüne kadar
toplam 6 trilyon 830 milyar liralık kümülatif harcama yapılmış; böylece, işin
fizikî olarak yüzde 43'ü tamamlanmıştır.
Ayrıca, 14 kilometrelik Anamur-Bozyazı
arasının, Anamur çıkışından itibaren 8 kilometrelik kesimi için 750 milyar
liralık harcama yapılarak altyapı çalışmaları tamamlanmıştır, 2004 yılında da
yolun sathi kaplaması yapılacaktır.
Arz eder, Yüce Heyetinizi, tekrar,
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Babacan.
Sayın Bulut, açıklama talebiniz var;
buyurun.
ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Bakana, az da
olsa, verdiği bilgi için teşekkür ediyorum.
Bizim için, özellikle Mersin ve Antalya
arasında oturanlar için en önemli konu bu konudur. Gülnar, Aydıncık, Anamur ve
Silifke'de herkesin şikâyeti, Antalya'ya bağlı Gazipaşa İlçesi ile Silifke
arasındaki yolun yıllardır yapılmadığına ilişkindir. Bu yol yapılmış olsaydı,
bugün, o sahil şeridi turistik tesislerle dolacaktı. Bu bölgede olan çiftçiler,
pazarlama açısından ürünlerini büyük oranda değerlendirmiş olacaklarından, çok
daha mutlu olacaklardı; ama, bugüne kadar yapılmış herhangi bir şey yok. Biz bu
yörenin insanları olarak, bu yolun öncelikle yapılmasını istiyoruz; tarımcısı
bunu istiyor, turizmcisi bunu istiyor. Mersin'den, bundan önceki dönemlerde,
yıllarca, bazen 1, bazen 2, bazen 3 bakan oldu; ama, bütün bakanlar, bu yolun
yapılmasına ilişkin umut verdikleri halde, hiçbir şey yapmadılar, yapamadılar.
Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi bugün iktidarda olsaydı, benim ilk yapacağım iş
bu olacaktı. İnşallah, kısmet olduğunda, yine, yapacağımız işlerin ilk başında
da bu yolun yapılması olacaktır.
Ben, buradan, AKP'li Mersin milletvekili
arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Gerçekten, bu yol risklerle doludur,
virajlıdır, yol kenarlarında uçurumlar vardır, dardır; bir giden bir daha
gitmiyor; turist, Alanya'dan bu tarafa kesinlikle geçmiyor, geçirtemezsiniz. O
yolu hatırladığı zaman "ben nasıl gittiğimi bir türlü bilmiyorum, ben
nasıl gittim o korkunç yoldan" diye kendi kendine soruyor. O itibarla, bu
yolu yapmak, hem AKP'li arkadaşlarımıza hem bizlere gerçekten hayır duası
aldıracaktır. O itibarla, bu konuya arkadaşlarımızın da eğilmesini, hükümetin
bu konuda daha titiz davranmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.
17. -
Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok
Ertelenmiştir.
18. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında
yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/357)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok
Ertelenmiştir.
19. - Afyon
Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî
sevkiyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok
Ertelenmiştir.
20. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
21. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir
değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) ve Devlet
Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
BAŞKAN - Soruya Devlet Bakanımız Sayın Ali
Babacan cevap vereceklerdir.
Sözlü soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri gereğince Maliye Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını istiyorum.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
Size bağlanıncaya kadar Millî Piyango
biletlerinin üzerinde yakın aylara kadar "...çekilişe ait ikramiyelerin
ödenmesi devlet güvencesi altındadır" sözünün altında ilgili bakanın adı
ve imzası yer almaktaydı.
Sizin bu uygulamadan vazgeçtiğiniz
görülmektedir. Bu kapsamda:
1 - Bu vazgeçmede, AKP'nin "devlet
kumar oynatıyor" anlayışı etkili olmuş mudur?
2 - Millî Piyango ikramiyeleri artık
devlet güvencesi altında değil midir?
3 - Bu uygulama Millî Piyango İdaresinin
özelleştirilmesi yönünde atılmış bir adım mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in
ilgili Bakanımıza ilettiği sözlü soru önergesinin cevabıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, bir
kamu kuruluşu olduğu ve kamuoyuna yeterince güven duygusu verdiği için, Millî
Piyango biletlerinin arkasında Maliye Bakanının imzasının bulunmasına ihtiyaç
duyulmamıştır. Nitekim, Millî Piyango İdaresinin oynattığı diğer oyunlara ait
biletlerin üzerinde yıllardır ilgili Bakanın imzası ve ikramiyelerin devlet
güvencesi altında olduğuna ilişkin bir ibare olmadığı halde ikramiyelerin
ödenmesiyle ilgili herhangi bir sorun yaşanmamıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
22. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir
Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
23. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve
hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
24. -
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış
fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
25. -
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bingöl'ün, Kiğı ve Yedisu
ilçeleri arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/365) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Sözlü soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98
inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddelerine
göre Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
1- Bingöl'ün Kiğı İlçesinden ayrılarak
ilçe statüsüne kavuşan Yedisu'nun, eski ilçesi Kiğı ile sosyal ve ekonomik
bağlantısı vardır. Ancak Kiğı ile Yedisu arasındaki bağlantı, 40 kilometreyle
gerçekleşmesi mümkün iken, doğrudan olamamakta ve Karakoçan (Elazığ), Bingöl,
Karlıova, Çat (Erzurum) üzerinden Yedisu'ya ulaşılmaktadır. Bu durum ulaştırma
siyasetimiz açısından doğru sayılabilir mi?
2- Bir ilin iki ilçesinin birbirine
ulaşması için, çevre illerden geçmek gibi bir mecburiyete ne zaman son
verilecek ve ne zaman Kiğı-Yedisu yolu açılacaktır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu'nun
ilgili Bakanımıza yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere söz
almış bulunmaktayım.
Mevcut Kiğı-Yedisu yolu 1 300 metre yol
kodundan geçmekte olup, Peri Çayı Vadisini takip etmektedir. Bunun dışındaki
arazilerin 2 000 metre kotlarında kayalık ve apik bir yapıya sahip olmaları
dolayısıyla yol yapımı için elverişli değildir. Önceki yıllarda mevcut yolun
iyileştirilmesi çalışmaları gayesiyle Karayolları Genel Müdürlüğünce fotografik
proje ihalesi yapılmış olup, bilahara, güvenlik nedeniyle çalışılamadığından
ihale tasfiye edilmiştir. Şu an itibariyle Kiğı-Yedisu yolu projesi mevcut
olmayıp, önümüzdeki yıllarda bütçe imkânları dahilinde proje programına
alınarak yapımına çalışılacaktır.
Arz ediyorum, Yüce Heyetinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
26. -
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı
projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
27. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
28. -
Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı
köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
29. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı
alınacak önlemlere ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/369)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
30. - Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, DÖSİM'den işçi çıkarılıp çıkarılmadığına
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/372)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
31.- Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/373)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
32. - Iğdır
Milletvekili Yücel Artantaş'ın, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel
Müdürlüğüne ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atanan personele ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/374)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
33. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye
Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/375)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
34. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, özelleştirme bedellerinde taksit ertelemesi
yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/376)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
35. - Muğla
Milletvekili Ali Arslan'ın, gemiadamlarının zorunlu sağlık muayenelerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/378)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına ayırdığımız süre sona ermiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.
At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. - At
Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, tasarının 3 üncü
maddesi kabul edilmişti.
Yeni madde ilave edilmesine dair bir
önerge vardı; ancak, o önerge geri alındığından, şimdi, 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - 6132 Sayılı At Yarışları
Hakkındaki Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenmiş fiiller sebebiyle verilmiş disiplin
cezaları bir defaya mahsus olmak üzere bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan
kaldırılmıştır. Ancak bu durum, ilgililere daha önce verilmiş ve uygulanmış
olan cezalardan dolayı atın ikramiye, kupa ve sair mükâfatları ile herhangi bir
parasal talep için hak doğurmaz.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini
gerektiren eylemlerden dolayı ilgililer ve yarış atları hakkında disiplin
soruşturması ve kovuşturması yapılmaz, devam etmekte olan disiplin soruşturma
ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır, kesinleşmiş olan disiplin cezaları infaz
edilmez. Bu Kanunun kapsamına giren ve Kanunun yürürlük tarihinden önce
işlenmiş disiplin suçları nedeniyle verilmiş olan disiplin cezalarına karşı
Kanunun yürürlük tarihinden önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan,
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde dosyanın bulunduğu
yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini
bildirmeyenlerin davaları hakkında; görülmekte olan davalarda, davayı gören
mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca karar verilmesine yer olmadığına
ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir,
vekâlet ücretine hükmedilmez. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz
gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının
görülmesine devam olunur. Ancak davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde
bu maddenin birinci fıkrasında öngörülen hükümler uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
(x) 138 S. Sayılı
Basmayazı 16.12.2003 tarihli 28 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Olağanüstü Hal
Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlayacağız.
4. -
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.46
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.51
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
268 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine başlıyoruz.
VIII. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞERİŞLER (Devam)
4. -
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268) (Devam)(x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 268 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, 268 sıra sayılı
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
285 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle,
Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine, bazı şartlarla, silah ruhsatı verilmesi izni
verilmişti. Terörün yoğun olduğu yıllarda, doğu ve güneydoğu halkından kendi
can güvenliğini koruması için, ellerindeki mevcut silahları ruhsata bağlaması
istenilmişti. Bunun için, menşe aranmamıştı. İlgili mülkî idare amirliklerine
müracaatla taşıma ruhsatlarını alan yurttaşlarımıza, daha sonra olağanüstü
halin kalkmasıyla, 45 günlük bir süre verilmişti. Yoğun kış şartları nedeniyle
iletişimin sağlanamamasıyla, 45 günlük sürede, birçok yurttaşımız ilgili
yerlere başvurup, ruhsatlarını bulundurmaya çevirememişlerdir.
Bununla ilgili bir geçici madde Mecliste
görüşülmüştü; bu 45 günlük süre, 3 aya uzatılmıştı. Şimdi, görüşülmekte olan
yasa tasarısıyla, yine, yoğun şartlar gözönünde bulundurularak, 6 aya
uzatılması teklif edilmektedir. Bu, gerçekten, o dönemde başvuru yapamayan
insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak içindir.
Değerli milletvekilleri, ismi üstünde,
olağanüstü hal yasası. Allah hiçbir ülkeye bu tarz yönetimi nasip etmesin.
Doğu ve Güneydoğu halkı, olağanüstü halin
en ağır şartlarından nasibini alan bölgelerin halkıdır. Olağanüstü hal yasaları,
ismi gibi, kanun tanımayan farklı yöntemlerle bölge halkına çok büyük
ıstıraplar verdi; köy koruculuğunun kurulmasıyla ve o dönemlerde yapılan
asılsız ihbarlarla bölge halkının birçoğuna kısmına tutuklamalar getirildi,
işkenceler yapıldı. Bunda Diyarbakır Cezaevi apayrı bir yer alıyordu.
(x) 268 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
O dönemde polis ve jandarma bölgelerinde
30 000 civarında yurttaşımız başvurup ruhsat almıştı; ancak, şimdi görülüyor
ki, ihtiyaç doğdu, başvuru yapamayanlar için yeni bir imkân sağlandı. Bunun
için, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tasarıyı, mağdur
olanların mağduriyetlerini gidermek için olumlu buluyoruz ve bu tasarıya olumlu
oy vereceğiz.
Olağanüstü hal uygulaması, doğu ve
güneydoğu insanına ağır bedeller ödetti. Türkiyemiz 12 Mart 1971'de
sıkıyönetimle tanıştı. Bunu 12 Eylül 1980 takip etti. Sıkıyönetimle
tanışmasıyla o bölgede kurulan Olağanüstü Hal Valiliğince bölge insanı çok
farklı muamelelerle karşılaştı. Vakitli vakitsiz ev aramalarıyla,
tutuklamalarla, yol aramalarıyla bölge halkına çok büyük ıstıraplar çektirildi.
30 yıl... Ben, 60 yaşımdayım; 30 yılımı
olağanüstü koşullarda geçirdim. Bu, hiçbir ülkeye bir daha nasip olmasın. O
dönemlerde yaş ve kuru bir arada yandı. Evet, terör vardı; devlete karşı,
birtakım legal, illegal örgütlerle, uluslararası ilişkilerle, ülkenin
geleceğine yönelik birtakım hareketler vardı; ama, o bölgede bütün bölge
halkına potansiyel suçlu olarak bakıldı.
Bu nedenle, bu yasa tasarısıyla, bölge
halkının, tekrar, elindeki silahların iadesi söz konusudur. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu yasa tasarısını destekliyoruz; olumlu oy vereceğimizi
bildiriyorum.
Bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kartal.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, AK
Parti Grubu adına Sayın Atilla Koç konuşacak.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Sayın Atilla Koç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATİLLA KOÇ (Aydın) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, asayiş ve tehdit
meselesinde, Türkiye Cumhuriyeti iç ve dış tehdit algılamasında, iç tehdidi
bertaraf etmek üzere İçişleri Bakanlığını görevlendirmiştir.
İki kutuplu soğuk savaş döneminde aşırı
sol ve sağ örgütlerle mücadelesini sürdüren cumhuriyetimiz, 1984 yılından beri,
Türkiye üzerinde tarihî emeller besleyen ülkeler tarafından desteklenen ve
beslenen, yaygın ve şiddete dayalı terör örgütü PKK'ya karşı mücadele
etmektedir. PKK terör örgütüne karşı mücadele, 1987 yılına kadar 1402 sayılı
Sıkıyönetim Kanunu çerçevesinde yürütülmüştür. 1987 yılında sıkıyönetim
uygulamasının kaldırılmasıyla, teröre karşı mücadele, tamamen İçişleri
Bakanlığının sorumluluğunda gerçekleştirilmiştir.
Bu geçiş döneminde teröre karşı mücadelenin
kesintisiz devamını sağlamak üzere 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu yürürlüğe
konulmuştur. Yine, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunuyla İçişleri Bakanlığı
sorumluluğuna verilen teröre karşı mücadeleye etkinlik kazandırmak için, yasa
kapsamında 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış, Jandarma Asayiş
Komutanlığı ihdas edilmiş ve emrine yeterli kolluk kuvveti tahsis edilmiştir.
Bu kanunla, bölgedeki askerî kuvvetlerin de gerektiğinde terörle mücadelede
kullanılması imkânı tanınmış, bu mücadele tamamen meşru, sivil otoritenin sevk
ve idaresi altında yürütülmüş ve halen de yürütülmektedir.
İlk defa 19 Temmuz 1987 tarihinde
Diyarbakır, Bingöl, Hakkâri, Mardin ve Siirt İllerinde sıkıyönetim
uygulamasının sona erdirilmesiyle birlikte, 285 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ihdas edilmiş, aynı Kanun Hükmünde
Kararnameyle Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van
İlleri Bölge Valiliği kapsamına alınarak, bu illerde olağanüstü hal
uygulamasına geçilmiştir ve muhtelif tarihlerde, bu bölgemizdeki bazı iller
Olağanüstü Hal Valiliği kapsamından çıkarılmış, bazı iller dahil edilmiştir.
Nihayet, 30 Temmuz 2002 tarihi itibariyle,
Bakanlar Kurulunun 10.6.2002 tarihli istemi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
19.6.2002 tarihli 115 inci Birleşiminde, 30.7.2002 tarihinden geçerli olmak
üzere, olağanüstü hal, Diyarbakır ve Şırnak İllerinde dört ay daha uzatılmış ve
30 Kasım 2002 tarihinden itibaren de sona erdirilmiş, normal düzene
geçilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bölge halkından
alınan destek ve güvenlik güçlerinin, insan haklarına saygılı ve gücünü Anayasa
ve yasalardan alan kararlı mücadelesiyle, kanlı terör örgütünün eylem etkinliği
kırılmış ve tekrar kontrol edilebilir seviyeye düşürülmüştür. Bu olumlu
gelişmelere paralel olarak, 1987 yılında yürürlüğe konulan OHAL Yasasının
kapsamı kademeli olarak kaldırılmış ve normal düzene geçilmiştir. Türkiye'nin
diğer bölgelerinde olduğu gibi, normal düzen, bu bölgelerde de artık caridir.
Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin,
Anayasanın 121 inci maddesi ile Olağanüstü Hal Kanununun 3 üncü maddesinin (b)
bendi gereğince, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı illerinde ilan edilen
olağanüstü hal uygulamalarını yürütmekle yetkili ve görevli olmak üzere ihdas
edildiğini biraz önce bahsetmiştim. Ancak, olağanüstü hal süresi 30 Kasım 2002
tarihi itibariyle sona erdiğinden, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin
kaldırılması ve araç-gereç, alacak ve borçların tasfiyesi amacıyla bir Bakanlar
Kurulu kararı hazırlanmış ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği uygulaması
kaldırılarak, araç-gereç, alacak ve borçların tasfiyesi yoluna gidilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, 387
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, olağanüstü halin kaldırıldığı illerde,
bölgenin genel güvenlik ve asayişinin sağlanmasına katkıda bulunmuş kişilerin,
ateşli silah taşıma ruhsatlarının bulundurma ruhsatına çevrilmesine yönelik bir
düzenleme yapılmıştır; ancak, bu düzenlemede vatandaşlarımızın müracaatı
olağanüstü halin kaldırıldığı tarihten itibaren 45 günlük kısa bir süreyle
sınırlandırılmıştı.
30 Kasım 2002 tarihinde olağanüstü hal
uygulaması kaldırılmış, mücavir iller dahil olağanüstü hal uygulanan
illerimizdeki vatandaşlarımızın taşıma ruhsatlarını bulundurmaya çevirmek için
45 gün içerisinde mülkî amirliklere müracaatları gerekmiştir. Bölgedeki
iletişim imkânlarının yetersizliği nedeniyle bu hususun vatandaşlarımıza etkin
şekilde duyurulamamış olması; ayrıca, ağır kış şartlarının vatandaşlarımızın
müracaat etmelerini engellemesi nedeniyle birçok vatandaşımız yasal süre içinde
müracaat edememiştir; dolayısıyla, ruhsatlarının iptal edilmesi, silahlarının
ellerinden alınması ve kanunî takibatla karşı karşıya kalmaları söz konusu
olmuştur. Bu durum birçok vatandaşımızın mağduriyetine neden olmuş ve maalesef,
halen de olmaktadır. Bu uygulama nedeniyle, terörün en yoğun olduğu dönemlerde
mal ve can kaybı riskini göze alarak devletin yanında yer alan, terörle
mücadeleye de katkıda bulunan vatandaşlarımız, 45 günlük süre içerisinde
müracaat edememeleri nedeniyle, müracaat süresinin uzatılması ihtiyacı hâsıl
olmuştur.
Olağanüstü hal bölgesinde ikamet eden ve
kendilerine silah ruhsatı verilen vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
önlenmesi, geçmişte tanınan haklarının kısıtlı süreden dolayı ortadan
kalkmaması, bölgede genel güvenlik ve asayişin zedelenmemesi; ayrıca, bölgedeki
vatandaşlarımızın silah taşıma ruhsatlarını bulundurmaya dönüştürmeleri
gerekliliğinin etkin olarak duyurulması ve silahların tekrar ruhsata
bağlanabilmesi amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmış ve herkesin elindeki
silahların tekrar ruhsatlandırılmalarının sağlanabilmesi için müracaat süresi 6
ay olarak düzenlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bugüne kadar,
olağanüstü hal uygulaması yapılan bölgede, jandarmanın sorumluluk alanında 13
350 adet ve polisin sorumluluk alanında 16 358 adet olmak üzere, yaklaşık 30
000 adet silaha, bu düzenlemeye dayanılarak taşıma ruhsatı verilmiştir.
Bu ruhsatlar verilmeden önce de, söz
konusu silahlar vatandaşın elinde bulunmaktaydı ve vatandaşlar yasadışı silah taşımaktaydılar.
Bu durum, can güvenliğini sağlama kaygısından kaynaklanmaktaydı. Devlet, bu
şekilde bir yol izlemekle hem silahların tespitini yapmış hem de
vatandaşlarımızın güvenlik güçlerinin yanında yer almalarını sağlamıştır.
Ayrıca, insanların ruhsatsız silahla suç işleme oranlarının çok daha yüksek
olacağı açıktır. Silahların kaydı olunca, silahı kullananların tespiti
kolaylaştığından suç işleme oranı düşmekte ve silah, sadece, caydırıcılık
amacıyla kullanılmaktadır.
Ayrıca, bu kanun tasarısıyla getirilen
düzenlemeyle, ruhsatsız silahlara yeni bir ruhsat verilmesi söz konusu
değildir. Daha önce ruhsatları olan silahların ruhsata bağlanma süresinin
geçirilmesinden dolayı vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi
amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarı incelendiğinde, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 1 inci maddesinde öngörülen 45 günlük süre
içinde silah taşıma ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştüremeyenlerin, bu
kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde müracaat etmeleri halinde, 1
inci madde hükmünden yararlandırılmaları ve bunlar hakkında devam eden
soruşturma ve davaların düşürülmesi amaçlanmaktadır.
Terörün yoğun olduğu yıllarda, güvenlik
güçlerine yardımcı olarak devletin yanında yer almış olan vatandaşlarımızın
zamanında başvuramamaları nedeniyle, ellerinde bulunan silahların ruhsatlarının
iptal edilmesi üzerine uğradıkları zararın giderilmesi gayesi güdülmüştür.
30 Kasım 2002 tarihinden itibaren bölgede
olağanüstü halin kaldırıldığından, böylece, yeni bir düzenlemeyle, kendilerine
taşıma ruhsatı verilenlere, olağanüstü halin bitiminden itibaren 45 gün içinde
başvurmaları halinde bulundurma ruhsatına dönüştürme imkânının tanındığından;
ama, mevsim şartları, öngörülen sürenin kısalığı ve mevzuatın bilinmemesi gibi
sebeplerle pek çok vatandaşın kanun karşısında ruhsatsız duruma düştüğünden,
vatandaşlar hakkında soruşturma ve davalar açıldığından biraz önce
bahsetmiştim. Bunların, bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için bu
değişiklik zarurî hale gelmiştir.
Yıllarca ülkemizin belirli bir bölgesinde
acımasız bir şekilde yaşanan terör olayları nedeniyle uygulanmak zorunda
kalınan olağanüstü hal uygulamasının sona ermiş olması, elbette hepimizi memnun
etmektedir; ancak, bu uygulama sona ermiş olmasına rağmen, o dönemin bazı
sorunlarının hemen sona ermediği de görülmektedir. Bu kanun tasarısıyla, o
dönemden kalan ve bazı vatandaşlarımızın mağduriyetlerine sebep olan bir durum
da sona erdirilmiş olacaktır.
Geçmişte yaşanan ve yalnızca geçmişte
yaşanan olaylar olarak kalmasını arzu ettiğimiz terör olaylarının tekrar patlak
vermemesi, olağanüstü hal uygulamalarının tekrar yaşanmaması dileğiyle, Grubum
adına, bu kanun tasarısına evet diyeceğimizi belirtir, hepinize saygılarımı
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Tasarının tümü üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ HAL BÖLGE
VALİLİĞİ İHDASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE BİR GEÇİCİ MADDE
EKLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 10.7.1987 tarihli ve 285 sayılı
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2. - Geçici 1 inci
maddenin yedinci fıkrası gereğince olağanüstü halin bittiği tarihten itibaren
kırkbeş günlük süre içinde mahallî mülkî amirliklere müracaat ederek taşıma
ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştürmeyenler, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 1 inci
madde hükmünden yararlandırılır ve bunlar hakkında devam eden soruşturma ve
davalar düşer."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum.
Görüşmekte olduğumuz Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı, olağanüstü hal döneminde verilen silahların
ruhsatlarının taşımadan bulundurmaya dönüştürülmesi için vatandaşlara tanınan
süreyi altı ay uzatmaktadır. Ülkemizde, olağanüstü hal uygulaması, hepimizin
bildiği gibi, yirmi yıldan uzun bir süredir, olağanüstünün olağanlaştığı hale
gelmiştir. Güneydoğuda olağanüstü hal resmen kaldırılmıştır; ancak, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı, olağanüstü halin hukukî olarak kaldırıldığını fakat
fiilî olarak yer yer devam ettiğini göstermektedir.
Öncelikle, bu tasarı, olağanüstü haldeki
uygulamalardan kaynaklanan ve bugün, Türkiye'de, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Türkiye aleyhine kararlarına konu olan sorunları çözmek yerine,
sorunların devamına yol açmaktadır. Doğuda, güneydoğuda, acılar bitmemiştir;
daha doğrusu, biri bitmekte, bir başkası başlamaktadır. Terörün acılı bilançosu
halen hafızalarımızdadır.
Bunun dışında, 3 000 000'a yakın göç eden
ve ettirilen köylü ile elinde devletin silahı bulunan 70 000 korucu, bu ülkenin
dağ gibi bir sorunu olarak karşımızda durmaktadır.
Koruculuk, toplumsal sorunları kanatan bir
yaradır. Devletin desteklediği köye dönüş projesi kapsamında topraklarına geri
dönmek isteyen vatandaşlarımız, devletin silahını taşıyan korucular tarafından
bazı yerlerde köylerine sokulmuyor ve birçok sorun çıkıyor. Bu sorunun
çözülmesi de, herhalde Kopenhag Kriterlerine bağlı değil. Unutmamak gerekir ki,
güç kullanma tekeli, yalnızca o devlete aittir; yani, Türkiye Cumhuriyetine
aittir. Güç kullanma tekeli, bu ülkede Türkiye Cumhuriyetine aitse, başka bir
kimseye devredilmesi pek akıl kârı değildir.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin yanında, Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir yasa
tasarısıdır. Türkiye, bireysel ve örgütsel silahlanma tehdidiyle karşı karşıyadır.
Türkiye'de bireysel silahlanma, her yıl, binlerce insanı ölüme götüren sürecin
başlangıç noktasıdır. Her yıl, yüzlerce vatandaşımız kaza kurşunları sonunda ya
da başka nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Maçların ardından, düğünlerde,
sebepsiz kavgalarda, eller, kolayca silaha gidebilmektedir. O kadar kolaylıkla
insanlar öldürülmekte, yaralanmaktadır ki, bunun, biraz da mafyalaşma dönemiyle
denk düştüğünü söyleyebiliriz. Daha açık bir örnek vermek istiyorum: Dün,
Meclis Başkanımızın yanına çok önemli bir konuk geldi; geçtiğimiz temmuz
ayında, bir kafede, annesinin kucağında uyurken kaza kurşunuyla ölen 2,5
yaşındaki Ali Star'ın acılı ailesi. Onlar, bireysel silahlanmanın önüne geçmek
için gerekli tedbirlerin alınması için gelmişlerdi.
Türkiye'de, bireysel silahlanmanın
boyutları dehşet verici. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'de,
şu anda, ruhsatlı silah sayısının 1 500 000, ruhsatsız silah sayısının da 3 000
000 civarında olduğu tahmin ediliyor; ancak, konuyla ilgili çalışmalar yapan Umut
Vakfının verilerine göre, Türkiye'de, daha gerçekçi bir hesaplamayla, ruhsatlı
ve ruhsatsız 7 000 000 silahın kullanımda olduğu söyleniyor. Türkiye'de,
silahlanma, son yıllarda giderek artıyor. Son sekiz yıl içerisinde, silahlanma
yüzde 358 oranında artmış; geçtiğimiz onbeş yılda, Türkiye'deki ruhsatlı
silahlar yüzde 40, ruhsatsız silahlar ise yüzde 100 oranında fazlalaşmış.
Alınan silahlar, işlenen pek çok suçta da kullanılıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
silahlanmada en önemli tehdit, biraz da politikacıların teşviki ve buna karşı
mücadeledeki yetersizlikler nedeniyle, sıradan vatandaşların da
silahlanmalarıdır. Herkesçe bilinmektedir ki, bu tehdidin tümüyle yok
edilmesinin yolu eğitimdir. Hukuksal düzenlemeler, kısıtlı birtakım çözümler
sağlayabilir. Ülkemizde yaygın ve bilinçsiz silahlanma, derin toplumsal
kökenlere dayanmakta. Toplumsal düzenlemenin yapılması, hukuksal düzenlemeden
daha etkilidir. Bu bağlamda, Türk toplumunun silaha verdiği geleneksel önemin
çok iyi araştırılması, bu geleneksel yapının önüne nasıl geçileceğinin
saptanması gerekir. Bu özellikle Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri için
daha çok söylenebilir. Üzücü de olsa bilmeliyiz ki, silah geleneği, ilkel
toplumların geleneğidir ve ilkel toplumların bu geleneği, modernleştikçe geçer.
Silah ruhsatı verilirken balistik inceleme
iyice yapılmalıdır. Bürokratik araştırma dışında, belki de psikolojik araştırma
da yapılması gerekmektedir. En önemlisi de silah ruhsatı verilirken, belki
kişilerin ehliyet ruhsatı gibi eğitime tabi tutulması gerekir. Çünkü, silah
taşıyan bir insan için en büyük tehlike de silah taşımaktır. Çünkü, bu silahla;
bir, kendinizi vurabilirsiniz; iki, yakınınızı vurabilirsiniz; üç, yakınınız da
sizi vurabilir; dört, silahınızı düşman kapar, o da sizi vurabilir.
Dolayısıyla, bu kadar tehlikeli bir maddeyi üzerinizde taşımak, eğitimli
olmanın koşuluna da bağlıdır.
Genel olarak sırf cezaların artırılmasıyla
olumlu sonuç alınabileceği, terk edilmiş bir görüştür. Bununla birlikte, halen
komik durumda olan para cezalarının da ağırlaştırılması, kısmen silah ruhsatı
almayı caydırabilir diye düşünüyoruz.
İstanbul Barosu Bireysel Silahlanmaya
Karşı Mücadele Komisyonu, Umut Vakfıyla birlikte, işbirliği yaparak, ölümlere,
yaralanmalara karşı mücadele verilirken bireysel silahlanmanın her boyutunu
gözlem altına alıyor, bu mücadelede bize yardım eder misiniz deyip, bu konuda
bazı araştırmalar yapıp, çarpıcı bilgiler elde ediyor. Bundan iki yıl önce
"Bilinçsiz Silahlanmanın Etkileri" konulu bir toplantının sonunda yayımladıkları
bildiride; son dönemlerde, İstanbul'a, güneydoğudan yoğun miktarda silah
geldiği; bu bölgede devletin hâkimiyet sağlamasından sonra, elde kalan
silahların batı bölgelerine getirilip, çetelerin, mafyaların kullanımına
sunulduğu; bu çetelerin güçlerinin bu silahlarla daha da fazlalaştığı; terör
örgütlerinin tasfiyesiyle birlikte, elde kalan silahların da çetelerin
kullanımına sunulduğu; Türkiye'de ruhsatsız silah girişi olduğu gibi, ruhsatlı
silahların da, artık, zaman zaman amaçdışı kullanıldığı; pompalı tüfeklerin
sayısında yüzde 300 oranında artış olduğu; çünkü, bunun için ruhsat almanın çok
kolay olduğu; Karadenizli birtakım kişilere silah yapma izni verilmesinin vahim
tehlikelere yol açmaya başladığı; bu silahlara, 6136 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin uygulanmadığı, uygulansa bile cezasının çok az olduğu; silah
verilirken alınan kart paralarının silah ruhsatı verilmesini teşvik ettiği;
televizyonlarda da silah kullanmanın özendirildiği ve giderek toplumumuzda,
futbol maçları ile düğünlerde silahlı olayların çok fazla arttığı, buna benzer
suçların zaten istatistiklerde görüldüğü; hatta, çarpıcı bir örnek olsun diye
söylüyorum, televizyonlarda mafya filmlerinin çoğaltılmasıyla paralel olarak
cinayetlerin de arttığı, bilimsel verilerle saptanmış bulunmaktadır.
Tabiî ki, ülkenin bir bölgesinde çok uzun
zamandan beri devam eden terör eylemleri nedeniyle, vatandaşlarımız, içinde
bulunduğu durumun daha iyileşmesi yönünde zaman zaman başvurularda bulunmakta
ve bizlerin, böylesi yasa çıkarmalarına olanak sağlamaktadırlar; ancak, bunlar,
köklü çözümler değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Köklü çözüm nedir
diye sorulursa; köklü çözüm, ülkemizdeki eğitim düzeyinin yükseltilmesiyle
birlikte, insanlarımızın barış içinde yaşayabileceği sosyal projelere ağırlık
verilmesidir. Bunlar öne çıkarıldığı takdirde, sosyal projelere ağırlık
verildiği takdirde, pek tabiî ki, silahlanmayı görüşmek yerine, silahsızlanmayı
görüşürüz diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu söz istemiştir.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısında, görünen konu
tartışılmakta, göründüğü şekliyle tartışılmakta. Yani, bu tasarı, ülkemizin
geçmiş on onbeş yıllık döneminde, büyük sıkıntıların yaşandığı, bir iç çatışma
döneminden geçildiği ve şimdi, belirli ölçüde bu sorunların aşıldığı bir
bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, buradaki yapılan tanımlama içinde, o
mücadelede devletin yanında bulunmuş, ona yardımcı olmuş kişilerin, daha
evvelki silahlarını bulundurabilmeleri için yeni bir talep hakkı yaratan bir
tasarı.
Değerli arkadaşlarım, bir kere, şunu
düzeltmemiz lazım: O bölgede, devletine sahip çıkan, terörle mücadelede,
ülkesinin bütünlüğüne sevgi, saygı içerisinde; ama, büyük baskılar altında,
hakları hukukları büyük mağduriyetler, ihlaller karşısında kalmasına rağmen,
yurttaşlık görevinin gereğini yerine getiren, sadece, o dönemde silahlanmış
olan kişiler veya devletin silahlandırdığı sivil yurttaşlar değildir. Tasarının
sunuş şeklinde, gerekçesinde böyle bir ima var. Bir kere, bu imayı ortadan
kaldırmamız lazım.
Tabiatıyla, o bölgede yaşayan
yurttaşlarımız, bir bölümünün çocuğu, bizim başkanlarımızın, bizim
arkadaşlarımızın yeğeni, belki kardeşi, o ortamda dağda çatışmaya girmiştir; bu
doğru; ama, orada yaşanan, bir daha yaşanmaması gereken o süreçte, sadece, devletin köy korucusu
olarak görevlendirdiği 58 500 silahlı sivil kişi ile 30 000 geçici köykorucusu
olarak, gönüllü olarak o görevi üstlenen yurttaşlarımız değildir. Evet, onlar
da bir işlev görmüşlerdir, onların da, silahlı güçler yanında, içgüvenliğin
sağlanması açısından, bir işlevleri, bir sorumlulukları olmuştur; ama,
biliyoruz ki, nerede, ne zaman, eğer siz, sivilleri, böyle bir süreçte silahlı
kuvvetlerin veya içgüvenlik güçlerinin yanında kullanmaya başlarsanız, belirli
bir noktadan sonra kuralsızlıklar gündeme gelir; güneydoğuda da gelmiştir.
Güneydoğuda, insan hakları ihlallerinin bir bölümü, o mücadelede devletin
yanında aktif olarak silahıyla yer alan köykorucularının da içerisinde
bulunduğu olaylarda gerçekleşmiştir, bunu biliyoruz ve giderek, köykorucuları,
âdeta, bölgede simgeleşen ve yaygın halk kesimlerinin maruz kaldıkları sıkıntı
ve mağduriyetler karşısında, zaman zaman hedef olarak gördükleri kişiler haline
dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım, bölgede çatışma
dönemi bitmiştir. Bölgede güvenliğin sağlanması, artık, şu kişilere, bu
kişilere bırakılamaz. Eğer bireylerin silah edinme istekleri ve hakları varsa,
o, ülkenin her yöresinde, olağan koşullarda, doğal talepler içerisinde
değerlendirilmesi gereken bir koşul olmalıdır. Yoksa, bu kişilerin, tekrardan
silahlanma haklarını sürdürerek -özellikle tırnak içerisinde belirtiyorum- bu
gönüllü veya zorunlu veyahut da devletin belirlemiş olduğu kadrolu
köykoruculuğunu örtülü bir şekilde sürdürerek, bölgede güvenliği
sağlayamazsınız, bölgede içbarışa katkıda bulunamazsınız, bölgede mağduriyetlerin
önünü alamazsınız.
Hepimiz biliyoruz, bölgede korucu
ağalıkları türemiştir. Köykorucu ağaları, bunu, bölgede, bir nüfuz, bir siyaset
aracı, bir ekonomik gelir kaynağı olarak, bu süreç içerisinde
değerlendirmişlerdir. Bu, tabiî, işin doğasında, etkinlikten kaynaklanan; yani,
o köykorucu ağası olarak belirlenen kişilerin, o yörelerde, belirli saygınlığa
sahip, ekonomik, sosyal etkinliğe sahip kişi olmalarından da kaynaklanmıştır.
Artık, köykoruculuğu, korucu ağalığı fiilen sona ermelidir; ama, bu
arkadaşlarımızı, köy korucularını -ister kadrolu, ister gönüllü olsun- açıkta
bırakamayız değerli arkadaşlarım. Bunlar, yıllardır, devletin bütçesinden
aktarılan kaynaklarla yaşamlarını idame ettirmektedirler. Bunu, birdenbire
kesemezsiniz. Bir geçiş programının uygulamaya konulması gerekir. Bunların,
ekonomik açıdan yararlı kişilere dönüştürülmeleri gerekir.
O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, yıllardır, bölgede, iki veya
üç yıllık, kırsal kesime dayalı geçici istihdam projesi uygulamasının
başlatılmasını defaatle önerdik. Köy korucularının da, bu çerçeve içerisinde,
geçici istihdam projeleri kapsamında, iki üç yıllık zaman içerisinde tasfiye
edilmesi gerekir.
Ben, yasa tasarısının, üzerinde
konuşulması olağan olmayan bu maddesinde bunları belirtmeyi bir görev bildim.
Sayın Bakanımız, bu konuları hepimizden iyi bilir. Yörede yaşayan insanlarımız,
hepimizden çok bu sıkıntıları çekti. Yöre Milletvekillerimiz, Diyarbakır
milletvekili olan Sayın Bakanımız, bu sıkıntıları en çok çekti. Şimdi,
kendisinden istirham ediyorum; Sayın Bakan, Diyarbakır'da Hizbullah köyü olarak
bilinen köyler var, girilmeyen köyler, çevrede, bölgede...
Kaldı ki, bu yasa tasarısı, bu bölgeyi de
tam tanımlamıyor; yani, bu tanım, bölge nedir? Bakanlar Kurulu kararıyla en son
olağanüstü halin kaldırıldığı iki ille, Diyarbakır ve Hakkâri'yle mi
sınırlıdır; yoksa -zannediyorum bir ara kapsamı 12 ile çıkan- bölgenin bütününü
mü kapsamaktadır? Bu tasarıda, böyle bir tanım yok. Ama, Sayın Bakanımdan
istirham ediyorum; bölgedeki bazı sorunları, genel talepleri çözmek için
getirmiş olduğu bu yasa tasarısının en önemli ayağı olması gereken
köykorucularına ilişkin bir tasarıyı ve onunla bütünlük içinde, onu fiilen
çözüme götürecek bir geçici istihdam projesi anlayışını lütfen gündeme
getiriniz ve bölgede içbarışın kökleşmesine, kuralsızlıkların sona ermesine,
hukuksuzlukların sona ermesine ve köykorucu ağalığının sona ermesine olanak
tanıyınız.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum.
Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarı oybirliğiyle kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
İçişleri Bakanı Sayın Aksu bir teşekkür
konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Değerli milletvekilleri, getirmiş olduğumuz kanun tasarısı, oylarınızla
kanunlaşmış oldu. Bundan dolayı, bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
şükranlarımı sunuyorum.
Bu tasarı, olağanüstü hal bölgesinde daha
önce verilmiş olan silah taşıma ruhsatlarını, olağanüstü halin sona ermesinden
sonra, 45 gün içerisinde müracaat edip, bulundurmaya çevirebilmeleri için
verilen süreyi geçiren birtakım vatandaşlarımızın mağdur olmaması bakımından
getirilmiş bir tasarıydı. Aşağı yukarı, yapmış olduğumuz tespitlere göre, bu
yasadan 8 000 civarında vatandaşımız istifade edecek, süresi içerisinde
müracaat etmemiş olan vatandaşlarımız. Bu bakımdan, o insanların önemli bir
sorununu, problemini çözmüş oluyoruz. Son konuşan değerli arkadaşım,
korucularla ilgili bir temennisini de dile getirdi. Bakanlığımda korucularla
ilgili bir düzenleme, hazırlık çalışmaları yapılmaktadır. Bu konunun da bir
düzene sokulması, bir esasa bağlanmasıyla ilgili bu çalışmayı da, umut ediyorum
ki, kısa süre içerisinde hazırlar, huzurlarınıza getiririz.
Ben, tekrar, bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Sayın milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
5. - Vergi
Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S.
Sayısı: 306) (x)
(x) 306 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 306 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin sayın üyeleri; Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına konuşma yapmak, üzere söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Türk vergi sisteminin
kurumsal ve yapısal çerçevesine ilişkin hedeflenen yeniden yapılandırma
doğrultusunda, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu ile 4842 sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, geçtiğimiz yasama yılı içerisinde
yürürlüğe girmiştir. Bu çerçevede, bugün üzerinde görüştüğümüz tasarı, malî
tabloların enflasyondan arındırılarak uluslararası kabul görmüş standartlara
uyumlu hale getirilmesi, vergilenmenin enflasyonun etkisinden arındırılarak
gerçekleştirilmesi ve vergi potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesi açısından
yeni bir adım niteliğindedir.
1970'lerde başlayan ve kronik hale gelmiş
yüksek enflasyon, bilançoların gerçek durumunu göstermelerine engel bir durum
teşkil etmiş ve özkaynakla çalışan işletmeler, sermayelerinden vergi verir hale
gelmişlerdir. Yabancı sermaye ise, kur farklarının vergilenmesi nedeniyle
getirdiği sermayeyi koruyamadığı için de, yabancı sermayenin ülkemizde yatırım
yapması noktasında pek de cazip olamamaktadır.
Böylesi bir yasal düzenlemeye neden
ihtiyaç duyulmuştur? Bu sorunun yanıtını, ülkemizin, özellikle son on onbeş
yılındaki ekonomisini dalgalı bir seyre mahkûm bırakmış yanlış para
politikalarında ve politikacılarında aramak gerekir.
Az önce yukarıda da zikrettiğim hususlara
ilaveten, böylesi bir yasal düzenlemenin eksikliği, malî tabloların
enflasyondan arındırılamamasına, makroekonomi ve işletme ekonomileri üzerinde
de olumsuz etkilerde bulunmasına sebebiyet vermektedir. Böylesi bir
düzenlemenin eksikliği, yabancı
sermayenin yatırım kararlarının, sermaye piyasasının kredi kararlarının, kâr
dağıtım kararlarının ve istihdam olanaklarının olumsuz etkilenerek sermayenin
vergilendirilmesine, vergi adaletinin zedelenmesine, vergi kaçırmaya, ulusal
sermayenin yurtdışına kaçmasına ve işletmelerin vergi planlaması yapmalarına
sebep olmaktadır.
Ülkemizin yüksek enflasyon belasıyla
1970'li yıllarda tanışmaya başladığını az evvel zikretmiştim. Vergi
kanunlarımızda enflasyonun etkilerinin giderilmesiyle ilgili çok sayıda hüküm
olmakla birlikte, birbirleriyle uyumlu olmamaları, uluslararası kabul görmüş
standartlardan uzak olmaları, bu dağınık yapının tutarlı ve uluslararası
standartlara uyumlu hale getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, 18 Eylül 2003'te
Yüce Meclisimize sevk edilen bu yasa tasarısı, bugün, ülkemizin tecrübe
edindiği malî alandaki ekonomik yapılanmanın bir adımını teşkil etmekte olup,
hazırlanması sırasında, meslekî örgütler, özel sektör ve bilim dünyasının
değerli akademisyenlerinin ve elemanlarının bilgi ve birikimlerinden de
istifade edilerek, uzun bir istişare ve değerlendirme evresi geçirmiştir. Tüm
bunlar yapılırken, diğer ülke uygulamaları da gözönünde bulundurulmuştur.
Günümüze değin, enflasyon muhasebesinin
vergi sistemimizde bulunmayışı, vergi matrahının oluşumunda borç veya özkaynak
kullanarak çalışan mükellefler açısından, özkaynak kullananlar aleyhine
sonuçlar doğurmakta; borçlanarak çalışanların vergi matrahı sunî olarak
azalırken, özsermayesiyle çalışanların vergi matrahı sunî olarak artmaktadır.
Bu durum, vergi adaletini zedelediği gibi, ülkenin kaynak dağılımını ve işletmelerin
malî dengelerini bozmakta ve malî yapının zayıflamasına yol açmaktadır. Öte
yandan, kayıtdışı ekonomiyi teşvik etmesi, yabancı sermaye girişini bir anlamda
engellemesi, yerli sermayenin yurtdışına yönelmesi gibi, ekonomik sonuçları
itibariyle de yatırım ve istihdam politikalarını olumsuz etkilediği
görülmektedir.
Ayrıca, malî tabloların çok yönlü
fonksiyonlarının işlevsizleşmesi nedeniyle, yatırımlar, kredi tahsisleri ve kâr
dağılımları açısından işletme düzeyinde hatalı kararların alınmasına neden olmaktadır.
Enflasyon düzeltmesi, gelecekte enflasyon
tamamen yok olsa dahi, geçmişte yaşanan enflasyonun yol açtığı ve malî
tablolarda meydana getirdiği tahribatı düzeltmekte; dolayısıyla, işletmelerin
özsermayelerinin gerçek boyutlarıyla değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır.
Bu nedenlerle, vergi barışının ve ekonomik
istikrarın işletme bazında kalıcı olarak sağlanması açısından enflasyon
düzeltmesinin vergi mevzuatımızda yer alması zaruret haline gelmiştir.
Enflasyon düzeltmesine vergi mevzuatımızda yer verilmesine ilişkin
hükümleri düzenleyen bu tasarıyla;
Enflasyonun etkilerinin giderilebilmesi
açısından yapılan düzenlemeler çerçevesinde getirilmiş olan "son giren ilk
çıkar" yönteminin, yeni düzenlemelerin yürürlüğe girmesi nedeniyle
işlevsizleşmesi sonucu kaldırılmasının,
Mükelleflerin malî tablolarında yer alan
parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmalarına ilişkin
teknik düzenlemelerin yapılmasının,
Enflasyon düzeltmesi uygulamasının başlama
ve bitirme kriterlerinin belirlenmesi, bu doğrultuda, enflasyon düzeltmesi
yapılmaya başlanması için son üç hesap döneminde fiyat endeksinde meydana gelen
kümülatif artışın yüzde 100'ü aşması ve içinde bulunulan hesap dönemindeki
fiyat endeksi artışının yüzde 10'dan fazla olması koşulunun birlikte
aranmasının,
Yeniden değerleme oranına ilişkin
tanımlamanın yeniden yapılmasının,
İktisadî kıymetin en az beş yılda itfa
edilmesi uygulamasının yerine, yıpranma payının daha sağlıklı yansıtılabilmesi
için, kullanıma bağlı olarak faydalı ömrü doğrultusunda amortisman ayrılması
şeklinde değiştirilmesinin,
Enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde,
azalan bakiyeler usulüne göre, üzerinden amortisman ayrılacak değerden,
amortismana tabi iktisadî kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış
olan amortismanların toplamının taşınmış değerlerinin indirilmesi suretiyle
tespit edilmesinin,
Amortisman uygulamasında kullanıma bağlı
faydalı ömür esası getirilmekte olduğundan, kıst amortisman uygulaması da
yapılabilmesinin,
Enflasyonist ortamda harcamanın yapıldığı
tarih ile fiilen indirilebildiği tarihin farklı olması nedeniyle, yatırım
indiriminin reel kayba uğramasının engellenmesi için, uygulanan endeksleme
sisteminin yerine, harcamaların ve yararlanılan indirimlerin enflasyon
düzeltmesine tabi tutulmasını öngören bir düzenlemeye gidilmesinin,
4842 sayılı Kanun doğrultusunda düzenlenen
yatırım istisnası uygulamasında eski yöntemi seçmiş olan mükelleflere,
tercihlerini değiştirmelerine olanak sağlanması açısından yıl sonuna kadar süre
tanınmasının, enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesiyle
birlikte, Vergi Usul Kanununda, Gelir Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi
Kanununda uygulama alanı kalmayan maddelerin yürürlükten kaldırılmasının,
yapılan düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin 8
numaralı bendiyle Maliye Bakanlığına tanınan yetkinin bu kanunun yayımı
tarihinde, diğer maddelerin ise 1.1.2004 tarihinde yürürlüğe girmesinin
öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, malî
tabloların enflasyondan arındırılmasına yönelik olarak genel fiyat düzeyi
muhasebesi, carî maliyet muhasebesi ve karma yöntem olmak üzere üç yöntem
mevcuttur. Öngörülen düzenlemede diğer iki yöntemin uygulamasının zor ve
maliyetinin yüksek olması ve ayrıca gelişmiş ülkeler dahil, en çok uygulanan
yöntem olması sebebiyle, genel fiyat düzeyi muhasebesi yöntemi esas alınmıştır.
Bu, uluslararası standartlar açısından da önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, enflasyonun, malî
tabloların homojenliğini bozduğu ve kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün de
uygulanan ekonomik politikaların etkinliğini azalttığı aşikârdır.
Ülkemizde son yirmi yirmibeş yıl
içerisinde toptan eşya fiyatlarının 11 000 kat, tüketici fiyatlarının 24 000
kat arttığı ve ayrıca, 1980 ve 1994 yıllarında 3 haneli enflasyon oranları
yaşadığımızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Enflasyon muhasebesinin uygulamaya
konulmasıyla, vergi kanunlarında yer alan ve enflasyona karşı koruma amacıyla
yapılan çeşitli düzenlemelerin yürürlükten kaldırılmasıyla vergi mevzuatımızda
da sadeleştirme ve basitleştirme mümkün olabilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının
hayırlı olmasını dileyerek, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeni.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ve enflasyon
muhasebesi diye adlandırdığımız, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve önerilerini açıklamak üzere
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konu, yıllardır Türkiye'nin gündeminde
olan bir konu; ama, gecikerek de olsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelmiş olmasından, Cumhuriyet Halk Partisi olarak mutluluk
duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu tasarının, öncelikle görüşülmesi
konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi, Danışma Kurulunda onay vermiştir, kabul
etmiştir; 48 saat geçmemesine rağmen bunu kabul ettik. Bugün sabah
tartıştığımız gibi, Cumhuriyet Halk Partisi, her konunun geciktirilmesi gibi
bir amaç peşinde değildir. Önceden geniş olarak tartışılmış, aşağı yukarı bir
mutabakat sağlanmış konular öncelikle görüşülebilir; ama, büyükşehirlerin
sınırlarının değiştirilmesi, Denizli İli Belediyesinin sınırlarının
değiştirilmesi gibi, 12'ye 5 kala buraya getirilen konularda her zaman karşı
olmaya devam ettik. Yani, şunu söylemek istiyorum: Bu konu, enflasyon
muhasebesi konusu, bu işin teknisyenleri tarafından yıllardır tartışılan;
fakat, çok tartışıldığı için de bir türlü çözülemeyen bir konuydu; nihayet,
Meclisin gündemine gelmiştir.
Daha 1998 yılında, o zaman "vergi
reformu" olarak adlandırılan, Sayın Temizel'in Maliye Bakanlığı döneminde
hazırlanan tasarı görüşülürken de, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri,
önergeler vermek suretiyle, enflasyon muhasebesinin vergi sistemimize
konulmasını istemişlerdir; ama, ne yazık ki, o günkü iktidar çoğunluğu, bu
öneriyi kabul etmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, enflasyon, bütün
kötülüklerin kaynağıdır. Aslolan, iktidarlara düşen, enflasyonsuz bir ekonomi
yaratmaktır; amaç, bu olmalıdır; ama, ne yazık ki, Türkiye, otuz yıldır, kronik
bir enflasyon ortamında yaşadığı için, pek çok değerleri, enflasyon tarafından
aşındırılmıştır. Ücretler, enflasyon karşısında erimiştir; malî tablolarda yer
alan değerler, rakamlar, enflasyon karşısından erimiştir.
Eğer, siz, enflasyonla başa çıkamıyorsanız,
enflasyonu ortadan kaldıramıyorsanız, enflasyonun etkilerini en aza indirecek
çareleri bulmak zorundasınız. Onun için, örneğin, işçi ücretleri, memur
ücretleri enflasyondan olumsuz etkileniyorsa, endeksleme suretiyle, yani,
enflasyonun olumsuz etkilerini giderecek şekilde önlemler almak zorundasınız.
Bunun gibi, vergi matrahının enflasyondan olumsuz etkilenmesini, yani,
mükelleflerin kazanmadıkları paranın da vergisini ödemek durumuyla karşı
karşıya kalmalarını önlemek istiyorsanız, enflasyon muhasebesini
getireceksiniz; ama, dediğim gibi, esas amaç, temel amaç, enflasyonla
mücadeledir.
Bugüne kadar enflasyon muhasebesinin
gündeme gelmeyişinin nedenlerinden biri de, iktidarların, sanki, enflasyon
muhasebesi vergi sistemimizde yer alırsa, artık enflasyonun kalıcı hale
geldiğini iktidarlar itiraf ediyormuş gibi bir sonucun doğacağı korkusudur.
Oysa -Cumhuriyet Halk Partisinin 1998'deki önerilerinde de vardı, nitekim bu
tasarıda da var- enflasyon yüzde 10'un altına düşerse, enflasyon muhasebesiyle
ilgili hükümler otomatik olarak geçersiz olur.
Enflasyon muhasebesi niçin gecikmiştir,
birini söyledim. Yani, enflasyonun kalıcı hale gelmesini iktidarlar kabullenmiş
gibi olurlar. İnşallah, hükümetimiz, enflasyonla mücadelede devam eden
politikayı aynen sürdürecektir, enflasyon muhasebesi bu konuda bir rahatlık
vermeyecektir.
Bir diğer neden, enflasyon muhasebesinin
uygulamasındaki zorluktur. Gerçekten, enflasyon muhasebesi, uygulaması oldukça
teknik, oldukça güç bir yöntemdir. O nedenle, Maliye bürokrasisi, enflasyon
muhasebesini getirmekte her zaman biraz ağırdan almıştır, meseleyi biraz
geciktirmiştir.
Bir diğer önemli neden, enflasyon
muhasebesi uygulanması sonucunda vergi gelirlerinde önemli bir azalma olacağı
korkusudur. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunda, enflasyon
muhasebesinin uygulanması sonucunda 2 ilâ 3 katrilyonluk vergi kaybı olacağı
ifade edilmektedir. Hemen belirtmeliyim ki, bu, abartılı bir rakamdır, 2 veya 3
katrilyonluk bir vergi kaybı kesinlikle söz konusu olmaz. Bu konudaki global
yaklaşımlar "olsa olsa" metoduna dayalı hesaplamalar çok yanıltıcı
olur; çünkü, enflasyon muhasebesinin uygulanması özkaynaklarıyla çalışan; yani,
kendi sermayesiyle iş yapan işletmelerin lehinedir; ama, krediyle çalışan, dış
kaynakla, borçla çalışan işletmelerin aleyhinedir. O nedenle, teker teker
işletmeler üzerinde bir değerlendirme, bir hesaplama yapmadan, enflasyon
muhasebesi uygulaması sonucu şu kadar vergi kaybı olur, bu kadar vergi kaybı
olur yaklaşımı doğru değildir, yanıltıcıdır.
Şimdi, eğer, raporda ifade edildiği gibi,
zaman zaman Sayın Maliye Bakanımızın da söylediği gibi 2-3 katrilyonluk bir
vergi kaybı olacaksa bunun nasıl telafi edileceğinin, bu kaybın hangi
kaynaklarla karşılanacağının burada açıklanması gerekiyor. Benim tahminim, bu
düzeyde bir kayıp kesinlikle söz konusu değildir ve bunu şu anda bilebilecek
hiç kimse yoktur. Öyle zannediyorum ki, TÜSİAD'ın geçmişte 80-90 işletmede
yaptığı bir çalışma vardı; o çalışma biraz genellenmek suretiyle bir sonuca
varılıyor ki, bu, yanıltıcıdır. Belirtmek istediğim, enflasyon muhasebesinin
bugüne kadar gündeme gelmeyişinin nedenlerinden biri vergi kaybı korkusudur; bu
korkunun yerinde olmadığını söylemek istiyorum. Yalnız, uygulamadaki güçlükler
noktasında, öyle zannediyorum ki, ne gelir idaremiz ne mükellefler ne de
muhasebeciler ve malî müşavirler bu konuda hazırlıklıdır.
Bu yasanın çok daha önce çıkarılması
lazımdı. Örneğin, haziran ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden
bu yasa çıkmalıydı, altı yedi aylık bir uygulama ve eğitim dönemi tanınmalıydı,
o zaman bir seferberlik halinde, bütün Türkiye'de eğitim çalışmaları
yapılmalıydı, seminerler düzenlenmeliydi; yalnız, bu fırsatı bulamadık.
Gereksiz bir şekilde gecikmiştir; çünkü, bu konudaki hazırlıklar çok önceden
başlamıştı. Şöyle bir baktığımda, yıllar önce üzerinde durulan maddeler,
hükümler -üç aşağı beş yukarı- aynen getirilmiştir. Yani, bunu, vergi idaremiz,
geçen yıl da getirebilirdi, bundan beş altı ay önce de getirebilirdi; bunun
gecikmesi gereksiz olmuştur. Şimdi, herkesin, iş dünyasının ve malî
müşavirlerin iki ayağı bir pabuca sokulmuştur.
Bir diğer nokta, yani "enflasyon
muhasebesini niçin getirmiyorsunuz" sorusuna karşılık bir diğer nokta
"vergi kanunlarında enflasyonun etkisini giderici yeteri kadar hükümler
var; onun için, enflasyon muhasebesi olsa da olur, olmasa da olur"
denilebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşımın
da ifade ettiği gibi, o hükümler bir bütünlükten yoksundur ve amacı tam olarak
karşılamamaktadır. Onun için, bu konuda, uluslararası standartlara uygun bir
düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardı, gecikerek de olsa bu düzenleme önümüze
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım "enflasyon
muhasebesi" diye kısaca adlandırdığımız "enflasyon düzeltmesi"
yani vergi matrahının enflasyondan olumsuz etkilenmesinin önlenmesine dönük pek
çok çalışma bugüne kadar yapılmıştır. Daha geçenlerde, yine burada, İmar
Bankasıyla ilgili konular konuşulurken sık sık değindiğimiz gibi, tüm
bankalarda bir enflasyon muhasebesi uygulaması yapılmıştır. Sermaye Piyasası
Kurulu, çıkardığı çeşitli tebliğlerde, enflasyon muhasebesini kendine tabi
şirketlerde uygulamıştır. Yine, TÜRMOB bünyesinde kurulan TÜMÜDESK'in
oluşturduğu 2 nolu standartta bu öngörülmüştür. Yalnız, bunların hepsi, sadece
malî tabloların gerçek durumu aksettirmesini sağlayan, yani, enflasyonun
etkilerini gideren düzenlemelerdir; ama, vergiye gelince, hiçbir etkisi yoktu.
Bunu bankalarda yaşadık; enflasyon muhasebesine göre malî tablolar düzenlendi,
kâr-zarar tespit edildi, kâr dağıtımlarının ona göre yapılması öngörüldü; ama,
vergiler, eski sisteme göre, yani, enflasyon muhasebesi uygulanmadan ödendi.
Şöyle gariplikler oldu: Bankalar, açıkladıkları malî tablolarında çok büyük
zararlar beyan ettiler, gösterdiler; ama, vergi dairesine kâr beyan etmek
zorunda kaldılar. İşte, şimdi, bu enflasyon muhasebesinin vergi sistemine de
monte edilmesiyle, bu tip gariplikler artık ortadan kalkacak; malî tablolar hem
yatırımcılar hem iş sahipleri -patronlar- hem de malî idare yönünden gerçek
durumu aksettirecek ve vergiler buna göre ödenecektir.
Şimdi, bu tasarının önemli olduğunu ve
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da desteklenmekte olduğunu başta da ifade
ettim. Zaten, uluslararası standartlar bunu gerektiriyor. Eğer, Türkiye bir gün
Avrupa Birliğine girecekse, bu açıdan da ihtiyaç var ve eğer, enflasyon bu
tempoyla gider, bir gün yüzde 10'ların altına düşerse, o zaman da, enflasyon
muhasebesinin anlamı, gereği kalmaz; onu halledebiliriz.
Şimdi, vergi matrahına etki edecek bir
düzenlemeyi, elbette, Maliye Bakanlığı yapmalıdır; ama, malî tabloların nasıl
düzenleneceği konusunda; yani, uluslararası muhasebe standartlarının, denetim
standartlarının oluşması konusunda Maliye Bakanlığı biraz geride durmalıdır;
çünkü, daha önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bir kanunla,
Muhasebe Standartları Kurulu oluşturulmuştur. Bu Kurul, Başbakanlığa bağlı bir
kuruluştur; onun yetkileri artırılmalı ve kadro yönünden takviye edilmelidir.
Artık, muhasebe konusu, malî tablolar konusu ve muhasebe standartları konusu bu
Kurul tarafından çözümlenmeli; ama, o Kurulun koyduğu esaslara göre belirlenen
malî tablolardan, bir anlamda, vergisel malî tablolara geçerken, Maliye
Bakanlığı devreye girmelidir.
Maliye Bakanlığı, çok eski bir kuruluş
olduğu ve geleneklerine bağlı bir kuruluş olduğu için ve başka kuruluşlar da
eksiklerini yeteri kadar tamamlayamadıkları için, bu konulara da girmek zorunda
kalmıştır; ama, bundan sonra -işin doğrusu; bütün dünyadaki uygulama odur-
Maliye Bakanlığı, bu konularla, vergi boyutuyla, yani, matraha etki eden
boyutuyla ilgilenmelidir; onun dışındaki konular, Muhasebe Standartları Kurulu
tarafından yerine getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, birkaç konuda
dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, bu kanunla, Türkiye'de, Maliye
Bakanlığının belirlediği yöntemlere göre bir malî tablo düzenlenmesi gündeme
gelmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu kendine göre bir malî tablo düzenlenmesini
istemektedir, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu kendisine göre bir tablo
düzenlenmesini istemektedir. Bu çoklu yapıyı, bu kafa karıştıran çokluğu, malî
müşavirleri ve iş dünyasını yük altında bırakan bu farklılıkları mutlaka
gidermek lazım. İşte, artık, burada, tasarıda, aktifte, pasifte, gelir
tablosunda yer alan kalemlerin nasıl değerleneceği belli edilmiştir ve bunun
temeli de TEFE'dir; yani, toptan eşya fiyat endeksidir. SPK'nın dayandığı
değerler de odur, BDDK'nın dayandığı değerler de odur; ama, aradaki ufak tefek
farklılıklar abartılmak suretiyle bir işletmenin üç ayrı bilançosu ortaya
çıkmakta, bu da herkesin kafasını karıştırmaktadır. Artık, buradaki çoklu
uygulamadan mutlaka vazgeçmek lazım.
Bir diğer önemli nokta, değerli
arkadaşlarım, bu tasarının gecikerek Genel Kurulumuza gelmiş olması nedeniyle,
tasarı çıktıktan, kanunlaştıktan sonra, hem iş dünyasının hem de bu tabloları
düzenleyecek olan muhasebecilerin, malî müşavirlerin, yeminli malî müşavirlerin
bu konudaki eksiklerini tamamlamaları, eğitim ihtiyaçlarını gidermeleri için
bir süre tanınması gereğidir.
Burada tasarının geçici 1 inci maddesinde,
şöyle bir ifadeyle altı aylık bir süre tanınmaktadır: İlk geçici vergi
döneminde beyan edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde, dileyenler eski
usulü; yani, enflasyon muhasebesi getirmeden önceki yeniden değerleme, LIFO,
FIFO gibi yöntemleri uygulamaya devam edebilirler.
Biraz sonra tasarının ilgili maddesi
görüşülürken, bir önerge vermek suretiyle, burada "iki geçici vergi dönemi
geçtikten sonra" şeklinde bir düzeltme yapılmasını; yani, eylül ayında
verilecek geçici vergilerin zorunlu olarak enflasyona göre endekslenmesini;
fakat, daha önce, ocak ayında, nisan ayında ve haziran ayında verilecek geçici
vergi beyannamelerini, dileyenlerin, eski yönteme göre düzenlemeye devam
etmeleri şeklinde bir tolerans tanınmasını rica ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın
Özyürek.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)- Bunu, Sayın
Maliye Bakanımız, TOBB'la falan konuştuklarını, böyle bir süre tanınmasını
kabul etmediklerini söylediler; ama, değerli arkadaşlarım, kanun çıkarmakla
meseleler bitmiyor. İşte, pek çok uyum yasası çıkardık buradan, Avrupa
Birliğine uyum yasaları çıkardık; ama, görüyoruz ki, Van'da Kürtçe afiş asıldı
diye kıyamet kopuyor, ötede başkası oluyor. Yani, eğer, bir yasa, uygulama
süresi tanımazsanız, eğitime yeteri kadar süre tanımazsanız raflarda kalır,
dolaplarda durur. Onun için, ben, AKP Grubundan ve hükümetten rica ediyorum.
Bunu bir keyfî şey olarak... Yani, bu tasarının tümünü destekleyen bir grup,
niçin bu konuda ısrarlı oluyor... Bunun bir ihtiyaç olduğunu biliyorum. O camianın
on yıldan fazla başkanlığını yaptım; o nedenle biliyorum. Böyle ciddî bir
ihtiyaç var. Bunu, dileyen yine, hemen ilk geçici vergi beyannamesinden
itibaren enflasyon muhasebesini uygulayabilir, dileyen, dokuzuncu aydan
itibaren uygulayabilir. Önemli olan, 2004 sonundaki malî tabloların tam olarak
enflasyon muhasebesine endekslenmesidir. Bu konuda TOBB böyle istedi, TÜSİAD
böyle istedi diye ayak diremenin anlamı yoktur. Eğer bu tanınmazsa, bir süre
sonra, bir geçici madde veya bir maddelik kanunla bu süreyi uzatalım diye
buraya gelinecektir; çünkü, geçmişte geçici vergi uygulamalarında da, diğer
kanun uygulamalarında da biz bunları gördük.
Bu konuyu Yüce Meclisin takdirine
sunuyorum ve Maliye Bakanımızdan da bu konuda anlayış bekliyorum. TOBB, TÜSİAD,
iş dünyası bunu istiyor olabilir; ama, onlar, beyannameler nasıl düzenleniyor,
malî tablolar nasıl düzenleniyor, onun farkında değildirler; bunun yükünü,
çekenler biliyor. Bu, bir ihtiyaçtır.
Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, çağdaş bir vergi düzenlemesi olan bu enflasyon muhasebesine
destek olacağımızı, gecikerek de olsa vergi sistemimizde böylesine bir çağdaş
yöntemin yer almış olmasından mutluluk duyduğumuzu ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, saat 20.10'da
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.11
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.10
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
306 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5. - Vergi
Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S.
Sayısı : 306) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
VERGİ USUL
KANUNU, GELİR VERGİSİ KANUNU VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun 274 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 274. - Emtia maliyet bedeliyle
değerlenir. Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış
bedelleri % 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet
bedeli yerine 267 nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal
bedeli ölçüsünü tatbik edebilir. Bu hüküm 275 inci maddede yazılı mamuller için
de uygulanabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde konuşmak için
elimde sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun söz talebi var. Grup adına da,
şahsı adına da Sayın Enis Tütüncü söz talebinde bulunmuş.
Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Vergi Usul
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi, en iyi
dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde uzun yıllardır süren yüksek
oranlı enflasyon, hepimizin bildiği gibi, ekonomik ve toplumsal yaşantımızın
tüm alanlarını etkiledi; özellikle de etik ve kültürel değer yargılarımızda
onarılması güç yaralar meydana getirdi. Önümüzdeki yasa tasarısıyla, şimdi,
biz, enflasyonun işletmelerin malî tablolarında yarattığı tahribatı
gidereceğiz. Nasıl gidereceğiz; bilançoları enflasyondan arındırarak ve
vergilemenin enflasyon etkisinden kurtarılarak yapılmasını sağlayacağız ve
böylece, enflasyonun bilançolar üzerindeki uzun yıllardan bu yana süregelen
olumsuz etkisini, tahribatını ortadan kaldıracağız.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Mustafa Özyürek
görüşlerini ve önerilerini dile getirdiler; hem de son derece güzel ve
ayrıntılı bir şekilde dile getirdiler. Ben, burada, konunun bu çerçevede bir
ayrıntısına girmek istemiyorum; 1 inci maddenin amacına kısaca dikkatinizi
çektikten sonra, bu maddeden yararlanarak, hükümetin enflasyonla ilgili
konumuna ve uygulanmakta olan ekonomik istikrar tedbirlerinin bazı noktalarına
dikkatlerinizi çekmek istiyorum:
Görüşmekte olduğumuz madde, Vergi Usul
Kanununun 274 üncü maddesini değiştiriyor. Yapılan düzenlemeyle, maddenin eski
şeklinde yer alan ve enflasyonun etkilerini önleyebilmek açısından getirilmiş
olan stok değerlemesindeki "son giren ilk çıkar" yöntemi, enflasyon
düzeltmesiyle ilgili hükümlerin yürürlüğe girmesiyle birlikte işlevini
kaybediyor. 1 inci maddenin amacı kısaca bu ve kanımızca da, gerçekten,
enflasyon düzeltmesi konusunda öncelikle düşünülmesi, yapılması gereken bir
değişikliktir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben,
bu maddeden yararlanarak, az önce de dediğim gibi, hükümetin dikkatini,
enflasyonla ilgili gelinen noktaya ve ekonomik istikrar paketinin bazı
noktalarına çekmek istiyorum. Evet, enflasyon düşüyor. Doğal olarak,
enflasyondaki bu düşüş sürecinin başarısıyla AKP iktidarı övünüyor. AKP
İktidarı tabiî ki övünüyor; övünüyor ama, enflasyonun düşüşü, henüz, bütçelere
yansımadı, çarşıya pazara yansımadı, evde kaynayan tencereye yansımadı.
Çiftçinin kullandığı gübrenin fiyatı hızla artıyor, tarımsal ilaçların
fiyatları hızla artıyor; çiftçinin kullandığı makine, ekipman ve yedek parça
fiyatlarına, yine zam üstüne zam yapılarak satılıyor; yurttaşlarımız
"enflasyonun düşmesinden ne zaman yarar göreceğiz" diye birbirlerine
soruyor. AKP, yurttaşlarımızın beklentilerini karşıladığı ölçüde, enflasyonun
düşürülmesindeki başarısıyla övünebilir. Yani, şunu söylemek istiyorum:
Enflasyon düşürülüyor, enflasyon düşürülüyor, enflasyon düşürülüyor... Bununla
övünüyorsunuz; ancak, bununla övünebilmek için, bu enflasyon düşüşünün halkın
yaşamına olumlu yansımalarının olması gerekiyor. Bu konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
aslında, bu konuya neden değindim: 2003 yılında enflasyon yüzde 20 dolayına
çekiliyor; son hesaplamalara göre, yüzde 20'nin de altına, yüzde 19 dolayına
çekilecek. Bilinmelidir ki, bu başarı, yalnızca, AKP İktidarının bir yıldaki
başarılarına dayandırılamaz. Eğer, kendimizi böyle bir sarhoşluğa kaptırırsak,
önümüzdeki dönemde, enflasyonla mücadelede bazı sıkıntılarla karşılaşmak
durumunda kalabiliriz; çünkü, AKP, enflasyonla mücadelede, belli ölçüde
düzeltilmiş bir ekonomik altyapıyı, yani, dengeleri belli ölçüde yeniden
oluşturulmuş bir makroekonomik faktörler manzumesini elinin altında buldu. Öyle
değil mi? Evet; çünkü, yirmibeş yıldan bu yana, ülkede, yüksek oranlı kronik bir
enflasyon yaşanıyor. Dünyanın hiçbir ülkesi, böyle, yirmibeş yıl, yüksek oranlı
kronik bir enflasyonu yaşamadı. Böylesine yüksek oranlı kronik bir enflasyon,
konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, ülkedeki tüm ekonomik ve toplumsal
dengeleri kökünden sarsar, etik değerlerimizi ve toplumsal değerlerimizi
kökünden sarsar; böylesine bir yangın sürecinde, bir yıllık bir dönemde, bir
düzelmenin beklenmesi düşünülemez; bu nedenle, dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Ayrıca, AKP İktidara geldiğinde,
enflasyonla mücadele isteği ve iradesi, beklentileri açısından da, Türkiye'de,
son derece olumlu bir konjonktür, son derece olumlu bir iklim oluşmuştu.
Kısaca, AKP, şanslı bir konjonktürde iktidara geldi. Hepimizin bildiği gibi, bu
şanslı konjonktürün bedelini de 3 Kasım öncesindeki iktidar ödemişti.
Şunu iddia ediyoruz: Eğer, AKP,
başlangıçta, yani, iktidara geldiği ilk beş ya da altı ay içerisinde, ekonomide
güven bunalımına yol açan yanlışları yapmamış olsaydı, yani, iki ileri bir
geri, iki ileri iki geri ya da iki ileri üç geri manevralar yapmamış olsaydı,
2003 yılı enflasyonu büyük bir olasılıkla yüzde 15'lere doğru çekilmiş
olacaktı.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- O kadar da
değil yani...
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan,
şimdi, bu yasa tasarısı... Özellikle buraya dikkatinizi çekmek istiyorum;
çünkü, rehavete kapılabilirsiniz. Biraz sonra geleceğim; malî disiplin, işin
özü, esasıdır. Ben, sadece ve sadece, gerçekten, son aylarda ciddî bir malî
disiplini tekrar götürmekte olduğunuzu ifade ediyorum; ancak, enflasyonun,
böyle, bir yılda düşmeyeceğine, düşmesinin mümkün olmayacağına, bunun ötesinin
olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum; bundan sonraki dönemde de çok daha
zorluklarla Türkiye'nin karşı karşıya olduğu hususunu sizin yeniden önünüze
koymak istiyorum.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Hayırdır
diyelim de, hayır olsun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bu yasa tasarısı,
bize göre, Türkiye'de hem tasarruf oranının artırılması hem de yatırımların
hızlandırılması açısından önemli görülmelidir. Bu nedenle, Sayın Özyür'ün de
ifade ettiği gibi, hükümetin bu yasa tasarısını buraya getirmesine teşekkür
ediyoruz. Geç kalmış olmasına rağmen, gerçekten, getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi,
bilindiği gibi, Türkiye'yi bugünkü olumlu konjonktüre getiren ana faktör, sıkı
maliye politikasıdır. Bu politika, ekonomik ve toplumsal yaşama -hepimizin
bildiği gibi- faizdışı fazla hedefi şeklinde yansıyor. Bu politikaya titizlikle
devam edilmelidir. Devam edilmelidir; çünkü, önümüzdeki yerel seçimlerin
heyecanına kaptırarak malî disiplinden uzaklaşma eğilimine girmeyelim diye
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- Aynen devam.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Çünkü, geçmiş
dönemlerde enflasyonla mücadelede iğnelerle kuyular kazdık, suyu bulduğumuzu ya
da gördüğümüzü sandığımız anda faraşla kapattık. Bu çerçevede, ben, malî
disipline, enflasyonla mücadele sürecinin son
derece önemli ve kritik bir aşamasında tekrar dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Ne var ki, malî disipline uyma politikasının da bir başına yeterli
olmadığının bilinmesi gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şu
andan itibaren Türkiye ekonomisinin en önde gelen sorunu, giderek küçülen
tasarruf oranının ve yatırım oranlarındaki yetersizliklerin devam etmesidir;
ekonomide etkinliğin, ekonomideki verimliliğin bir türlü yükseltilememekte
oluşudur. Bakınız, 2003'te toplam yurtiçi tasarruflarının gayri safî millî
hâsılaya oranı yüzde 18'lere kadar gerilemiş durumdadır. Tabiî ki, bu, bir
yılda olmadı, dediğim gibi, yirmibeş yıllık olumsuz bir süreçte geldi.
Enflasyonla ilgili olarak bir olumlu gelişme yakalandı; ancak, bu olumlu
gelişmenin sürdürülmesi için, az önce dediğim gibi, malî disipline devam
edeceğiz. Bu da yetmez; Türkiye'de toplam tasarruf hacmini nasıl artırabilirizi,
yatırımları nasıl artırabilirizi önplana getireceğiz.
Bakınız, kamu yatırımlarının konsolide
bütçe yatırımları içerisindeki, daha doğrusu, konsolide bütçe içerisindeki
oranı yüzde 4,6'ya düşmüş durumdadır. Toplam sabit sermaye yatırımlarının -2003
yılı için söylüyorum- gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 17'lere düşmüştür.
Yanımızdaki Yunanistan'ın, Avrupa Birliğindeki örneğin Portekiz'in ve
İspanya'nın bu oranlarının yüzde 25'ler, yüzde 30'lar civarında olduğunu
bilmeliyiz. Avrupa Birliğinin, bize göre sonra girmiş ve gelişme düzeyi
ortalamanın altında olan az önce değindiğim ülkelerinde, eğer, toplam sabit
sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranları yüzde 25'ler, yüzde
30'lar civarında ise, bizim yüzde 17'ler civarındaki bir oranla hiçbir yere
gidemeyeceğimizi bilmemiz gerekiyor.
İşte, bu yasa tasarısı, hem tasarrufların
hem de yatırımların artırılması, yani, sermaye birikimi oranının yükseltilmesi
açısından önemli görülmelidir. Dikkatinizi bu noktaya özellikle çekmek
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
açıdan bakıldığında, Türkiye'de, tasarruf, yatırım, istihdam, büyüme
ilişkisinin en kısa sürede sağlıklı bir şekilde oluşturulması zorunluluğu
önplana çıkmaktadır. Bu zorunluluk, uzun vadeli düşünmeyi, uzun dönemli bir
stratejik planlama anlayışının kabulünü gerekli kılmaktadır.
Şunu açıkça görmek mecburiyetindeyiz.
Türkiye'de 1983 yılından bu yana ısrarla uygulanmakta olan sermaye birikimi
modeli tıkanma noktasına gelmiştir. Az önce ifade ettiğim toplam sabit sermaye
yatırımlarının, gayri safî millî hâsılaya oranının düşüklüğü ve tasarruf
oranlarının düşüklüğü, Avrupa Birliği ülkelerinden bazılarıyla
karşılaştırmalar, gerçekten...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlayacağım
Sayın Başkan.
Bir de 5 dakikalık kişisel söz hakkım
vardı...
BAŞKAN - Onu dahil ettim Sayın Tütüncü.
Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Hemen toparlıyorum.
Şimdi, bu nedenle, fiyat istikrarı içinde
sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sürecine geçebilmek için, bankacılık
sektörünün yeniden yapılanması gerekmektedir. Bu görüştüğümüz konuyla bunun ne
ilgisi var diyebilirsiniz; ama, şu açıdan ilgisi var: Hem özel sektörü oluşturan
şirketlerin hem de kayıt altındaki bankacılığın, alışılagelmiş şekilde bir
arada yaşaması bundan böyle mümkün değildir. Özel sektörün yeniden yapılanması
gerekiyor; onu vurgulamak istiyorum. Özel sektör, kayıt dışındaki sermayesini
en uygun sürede kayıt altına geçirmelidir. İşte, hükümet, bu konuda, özel
sektöre, beklemiş olduğu en güzel fırsatlardan bir tanesini yaratmaktadır.
Bilinmelidir ki, kayıt içinde bulunan bankacılık sektörünün, kayıt dışındaki
şirketlerle bir arada, yan yana yaşaması bundan böyle mümkün değildir. Bu iki
kesim beraber yaşayamaz ise, Türkiye'de yatırım-tasarruf-istihdam-büyüme
ilişkisi kurulamaz, sağlıklı bir ekonomik büyümeden de söz edilemez. Özel
sektördeki girişimcilerin, artık, kendilerini toparlamaları, eski
alışkanlıklarını terk etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, ülkede sağlıklı bir
ekonomik büyümenin gereksinim duyduğu mevduat-kredi mekanizmasının kurulması
mümkün olamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
maddeden yararlanarak, ben, enflasyonla mücadelede, önümüzdeki dönemde olası
birtakım sıkıntılara dikkatinizi çekmek istedim ve bu maddeyle de ilgili,
kamunun geneliyle de ilgili olarak, Türkiye'deki sermaye birikim modelinin
nasıl olması gerektiğini, 1983 yılından bu yana, Özal'la birlikte başlayan o
sermaye birikim modelinin iflas etmiş olduğunu ve yeni bir sermaye birikim
modelinin Türkiye'de bir an önce düşünülmesi ve uygulamaya geçirilmesinin
kaçınılmaz olduğunu vurguladım.
Sözlerime son verirken, hepinizi, en iyi
dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 213 sayılı Kanunun mükerrer 298
inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Enflasyon düzeltmesi ve yeniden
değerleme oranı
Mükerrer Madde 298. - A) Malî tablolarda
yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine
tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre
tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın,
içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde
bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını
enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki
şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.
Kapsama giren mükellefler, geçici vergi
dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi
yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların
tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil
önceki otuz altı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay
dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi
birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve
içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.
Bakanlar
Kurulu; bu maddede
yer alan % 100 oranını % 35'e kadar indirmeye veya tekrar kanuni
seviyesine kadar yükseltmeye, % 10 oranını ise % 25'e kadar çıkarmaya veya
tekrar kanuni seviyesine kadar indirmeye yetkilidir.
2. Bu maddenin uygulanmasında;
a) Parasal olmayan kıymetler; parasal
kıymetler dışındaki kıymetleri,
b) Parasal kıymetler; Türk Lirasının
değerindeki değişmeler karşısında nominal değerleri aynı kaldığı halde satın
alma güçleri fiyat hareketlerine göre ters yönde değişen kıymetleri (Yabancı
paralar da parasal kıymet olarak dikkate alınır.),
c) Enflasyon düzeltmesi; parasal olmayan
kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme
katsayısı ile çarpılması suretiyle, malî tablonun ait olduğu tarihteki satın
alma gücü cinsinden hesaplanmasını,
d) Düzeltme katsayısı; malî tabloların ait
olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya
ait fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
e) Ortalama düzeltme katsayısı; malî
tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki
dönemin sonundaki fi-yat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan
endekse bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
f) Fiyat endeksi (TEFE); Devlet İstatistik
Enstitüsünce Türkiye geneli için hesaplanan ve ilan edilen Toptan Eşya
Fiyatları Genel Endeksini,
g) Reel olmayan finansman maliyeti; her
türlü borçlanmada, borç tutarlarına (yabancı para üzerinden borçlanmalarda
düzeltme tarihindeki Türk Lirası karşılıklarına), borcun kullanıldığı döneme
ait TEFE artış oranının uygulanması suretiyle hesaplanan tutarı,
h) Toplulaştırılmış yöntemler;
aa) Basit ortalama yöntemi; gelir tablosu
kalemleri ile stokların düzeltmede esas
alınacak tarihlere bağlı kalınmaksızın dönem orta-lama düzeltme katsayısı ile
çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını,
ab) Hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi;
dönem sonu stok ve dönem içinde satılan mal maliyetinin enflasyon düzeltmesine
esas alınacak tutarlarının hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile
çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını (Bir önceki döneme
ait düzeltilmiş satılan mal maliyeti enflasyon düzeltmesi yapılan dönemin
sonuna taşıma katsayısı uygulanarak taşınır. Bu hesaplamalarda amortisman ve
reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.),
i) Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme
katsayısı; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş dönem başı stoğun ilgili
dönemin sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon
düzeltmesine tâbi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi
alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına
bölünmesi ile bulunan katsayıyı,
j) Taşıma; malî tablolardaki parasal ve
parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin
sonundaki yeni değer-lerinin hesaplanması işlemini,
k) Taşıma katsayısı; malî tabloların ait
olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin sonundaki (yıl içinde
işe başlayanlar-da, işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle
elde edilen katsayıyı,
l) Enflasyon fark hesapları; parasal
olmayan kıymetlerin düzeltme işlemi sonrası değeri ile düzeltme öncesi değeri
arasındaki farkla-rının kaydedildiği hesapları,
m) Enflasyon düzeltme hesabı; parasal
olmayan kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farkların kaydedildiği hesabı
(Bu hesap enflasyon fark hesapları ile karşılıklı olarak çalışır. Parasal
olmayan aktif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan
farklar bu hesabın alacağına, parasal olmayan pasif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine
tâbi tutulması sonucu oluşan farklar ise borcuna kaydedilir. Enflasyon düzeltme
hesabının bakiyesi gelir tablosuna aktarılmak suretiyle kapatılır.),
n) Net parasal pozisyon; parasal
varlıklarla parasal yükümlülükler arasındaki farkı,
İfade eder.
3. Düzeltme işleminde aşağıdaki tarihler esas alınır;
a) Alış bedeli ile değerlenen menkul
kıymetlerle malî duran varlıklar için; satın alma tarihi,
b) İlk madde ve malzeme, ticari mallar, yarı mamul ve mamul stokların
maliyetine dahil edilen unsurlar, yıllara sari inşaat ve onarım işlerinde
maliyeti oluşturan unsurlar, gelecek aylara ve yıllara ait giderler, maddi
duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, maddi olmayan duran
varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, özel tükenmeye tâbi varlıklar ve
bu varlıkları oluşturan unsurlar, yıllara sari inşaat ve onarım hakedişleri,
haklar ve şerefiyeler için; defterlere kayıt tarihi (Bunlara mahsuben verilen
veya alınan parasal olmayan avanslar, ödeme veya tahsil tarihinden mahsup
tarihine kadar düzeltilir.),
c) Parasal olmayan alınan depozito ve
teminatlar ile avanslar, nakit olarak
ödenmiş sermaye, hisse senetleri ihraç primleri, hisse se-nedi iptal kârları
için; tahsil tarihi,
d) Parasal olmayan verilen depozito ve
teminatlar ile avanslar için; ödeme
tarihi,
e) Aynî sermaye olarak konulan kıymetler
için; mülkiyetin intikal ettiği tarih,
f) Kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve
net dönem kârının sermayeye ilave edilmesi dolayısıyla artırılan sermaye için;
tescil tarihi,
g) Nakdî sermaye karşılığı alınan hisse
senetleri için; ödeme tarihi, ayni sermaye karşılığı alınan hisse senetleri
için; sermaye olarak konulan kıymetlerin mülkiyetinin intikal ettiği tarih,
temettü karşılığı alınan hisse senetleri için; iştirak edilen şirket
sermayesinin tescil tarihi,
h) Parasal olmayan karşılıklar için;
ilgili olduğu kıymetin düzeltmeye esas tarihi.
4. Düzeltme işleminde bu Kanunda yer alan
değerleme hükümlerine göre tespit edilen tutarlar esas alınır. Ancak stokların,
satılan malın ve maddî duran varlıkların maliyet bedeline ve malî duran
varlıkların alış bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetleri
düşüldükten sonra bulunan tutarlar düzeltmeye tâbi tutulur. Toplulaştırılmış
yöntemlerle düzeltmeye tâbi tutulan kıymetlerin alış veya maliyet bedeline
intikal ettirilen reel olmayan
finansman maliyetlerinin düşülmesi ihtiyaridir.
Mükellefler; reel olmayan finansman
maliyetini, toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış
oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle
belirlenen oranı uygulayarak da tespit edebilirler. Ancak bu yöntemi seçen
mükellefler seçtikleri yöntemden bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü
hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.
Belgelerde ayrıca gösterilen vade
farklarının reel olmayan kısımları ile üç aydan fazla vadeli olan ve vade farkı
düzenlenen belge üze-rinde ayrıca gösterilmeyen işlemlerde alacak ve borç
senetlerinin reeskont işlemine tâbi tutulmasında esas alınan Merkez Bankasınca
uygulanan faiz oranı kullanılarak hesaplanan vade farkı tutarının reel olmayan
kısımları bu madde hükümlerine tâbi tutulur.
Borsada işlem gören hisse senetleri,
değerleme günündeki borsa rayici ile dikkate alınır. Bunlar için ayrıca
düzeltme yapılmaz.
5. Mükellefler düzeltme işleminde Maliye
Bakanlığınca belirlenen toplulaştırılmış yöntemleri uygulayabilirler. Ancak
toplulaştırılmış yöntemlerden birini seçen mükellefler seçtikleri yöntemden, bu
seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar
dönemezler.
Enflasyon düzeltmeleri, ilgili kıymetlere
ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir.
Yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ait
maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmeler, enflasyon düzeltme hesabı yerine
yıllara sari inşaat enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir. Bu hesap işin
bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilir.
Düzeltme sonucu bulunan tutarlar, izleyen
dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, izleyen
dönemin başlangıç değerleri olarak dikkate alınır.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark
hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden
çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile
ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye
kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince
sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.
Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan
değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları
maliyet addolunur.
Matrahın tespitinde, kanunen kabul
edilmeyen giderler, istisnalar ve geçmiş yıl malî zararları enflasyon
düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarları ile dikkate alınır.
6. Amortismanlar ve itfa payları,
düzeltilmiş değerler üzerinden hesaplanır.
Kazançlarını işletme hesabı esasına göre
tespit eden mükellefler ile serbest meslek erbabı da amortismana tâbi iktisadi
kıymetlerini bu maddede belirtilen hükümlere göre düzeltilmiş tutarları
üzerinden amortismana tâbi tutabilirler.
7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir
hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde;
enflas-yon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon
düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi
tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın
tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır.
Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde
düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.
Bu işlemlerden doğan pasif kalemlere ait
fark hesapları için (5) numaralı bendin beşinci paragraf hükmü uygulanır.
8. Maliye Bakanlığı;
a) Mükellef veya meslek grupları ya da
mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla; enflasyon
düzeltmesinde toplulaştırılmış yöntemler kullanılmasına izin vermeye,
toplulaştırılmış yöntem uygulanabilecek kalemleri belirlemeye,
b) Mükellef veya meslek grupları ya da
mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî
tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi
dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye,
c) (3) numaralı bentte yer almayan
kıymetler için düzeltmeye esas alınacak tarihi belirlemeye,
d) Ortalama ticari kredi faiz oranının
tespitine ilişkin usul ve esasları tespit etmeye,
e) Bölgeler, sektörler, iş grupları, iş
nevileri veya parasal olmayan kıymetler itibarıyla döviz, altın ve benzeri
değerleri esas alarak dü-zeltme yaptırmaya ve günlük olarak belirlenen endeks
veya değerleri kullandırmaya;
f) Parasal ve parasal olmayan kıymetleri
belirlemeye,
g) Net parasal pozisyon kâr/zarar hesabı
yaptırmaya,
h) Enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemeye,
Yetkilidir.
B) Yeniden değerleme oranı, yeniden
değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı
dönemine göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel
Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye
Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir.":
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli vergi kanunlarında
değişiklik yapan kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2 nci madde, Vergi Usul Kanununun mükerrer
298 inci maddesini değiştirerek, enflasyon düzeltmesi olarak bu kanunda yerini
alan enflasyon muhasebesini vergi sistemine dahil etmektedir. Enflasyon
düzeltmesine ilişkin bu tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmalar
sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekledik ve tasarının daha iyi bir
hale gelmesi konusunda, hem önerilerimiz hem önergelerimiz oldu ve buraya gelen
tasarıyı da, bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi,
benden önce söz alan arkadaşlarıma ilave olarak, tekrar, söylemek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi, Türkiye, çok uzun yıllar süren bir enflasyonla yaşadı,
hâlâ enflasyonu yenebilmiş değiliz ve Türkiye, enflasyonla mücadele programını
ilk olarak 2000 yılında uygulamaya koydu, 2001 yılındaki krizle birlikte ara
verilen bu program, yine, kriz sonrasında uygulamaya konulan programla başladı
ve bugüne kadar gelindi.
Yine hatırlayacaksınız, 2001 yılında
enflasyon oranı yüzde 35 olarak programlanmış olmasına rağmen yüzde 30'a
inmiştir ve içinde bulunduğumuz 2003 yılında da enflasyonun yüzde 20'lerin
altına inmesi beklenmektedir. Yani, bugün uygulanan program, esasen, temelleri
birkaç yıl önce atılmış olan bir programın devamıdır. Program, enflasyonu
indirme yönüyle tabiî ki birtakım olumlu sonuçları yaratıyor; ama, bunun
yanında, programın, işsizlik olsun, diğer problemleri olsun, bunları, tabiî ki,
ayrıca değerlendirmek gerekir. Bunlar, doğal olarak bugünkü konuşmamızın
dışında kalacak olan konular.
Enflasyon muhasebesine, mademki o kadar
uzun bir dönem, Türkiye, enflasyonla yaşadı, belki çok daha önce geçmek
gerekebilirdi; ama, o dönemler buna geçilmeyişinin iki temel gerekçesi vardı;
birincisi, böyle bir müesseseyi vergi sistemine soktuğunuz zaman, artık,
enflasyonla yaşayacağız, enflasyonla mücadele etmekten vazgeçtik ve
hükümetlerin gündeminde enflasyonla mücadele yoktur gibi bir anlayışın doğması
gibi bir sonuç çıkabilir; ikincisi de,
yine, bütçenin ihtiyaç duyduğu vergi gelirlerinde bir miktar azalma olabilir.
Şunu tekrar söyleyeyim: Bütün bunlara
rağmen, bugüne kadar vergi sisteminde hiç mi enflasyona yönelik hükümler
olmadı, enflasyona karşı mükellefi koruyan hiç mi düzenlemeler yoktu; hayır;
tabiî ki vardı, yeniden değerleme başta olmak üzere, maliyet bedeli
endekslemesi, işletmeye dahil malların çeşitli değerleme yöntemleri, gider
kısıtlaması uygulaması gibi çok çeşitli isimler altında, vergi kanunlarında,
çok çeşitli düzenlemeler vardır; ancak, bunlar, belirli bir bütünlükten, doğal
olarak yoksundu, birbirleriyle uyumu çok fazla yoktu ve uluslararası muhasebe
standartlarıyla da hepsi uyuşmuyordu; uyuşanlar vardı, uyuşmayanlar vardı.
Bunların hepsini bir tasarı altında toplayıp, bu sisteme dahil etmek
gerekiyordu.
Bu konudaki ilk çalışma 57 nci hükümet
döneminde yapılmıştır ve bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarının ilk şekli o
zaman şekillenmiştir; ancak, şimdiki 59 uncu hükümet döneminde Meclise
gelebilmiştir bu tasarı.
Değerli arkadaşlar, bu madde, başlangıçta
da söylediğim gibi, enflasyon düzeltmesinin bütün unsurlarını düzenlemektedir.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında, bu madde de dahil
olmak üzere, diğer maddelerin daha iyi bir hale gelmesi konusunda, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak destek verdik. Örneğin, bu maddede, işletme hesabında
defter tutan mükellef kesiminin de -ki, sayısı 1 500 000'e yakındır-
enflasyondan olumsuz etkilenmemesi için, hükümet tasarısında yer alan hükmün,
amaca daha uygun bir hale gelmesi, onların, amortismana tabi iktisadî
kıymetlerinin satışında bir vergi yüküyle karşılaşmaması için, Komisyonda,
parti olarak da önerilerimiz oldu, hükümetin de o konudaki yaklaşımı olumlu
oldu ve sonuçta, 1 500 000'e yakın bu mükellef kesiminin de -ki, taksici,
kamyoncu veya çeşitli iş makinesi sahibi olan- bu düzenlemeden olumlu bir
şekilde yararlanması sağlanmıştır.
Tabiî, kural olarak enflasyon muhasebesi,
bilanço esasında defter tutan mükellefleri kapsamına alır, işletme hesabında
defter tutan, taksici, kamyoncu ve benzeri mükellef grubunu kapsamına almaz;
ancak, o ilgili hükümle de, bu mükelleflerimizin, en azından, amortismana tabi
iktisadî kıymetlerini satarken bir vergi yüküyle, enflasyondan kaynaklanan bir
fiktif vergilendirmeyle, doğru olmayan vergilendirmeyle karşılaşmamaları için,
orada, bizim de katkımızla, gerekli önlemler alınmıştır.
Yine "kısıt amortisman" olarak
isimlendirdiğimiz, yılın -son ayında olabilir veya 11 inci ayında olabilir-
herhangi bir ayında bir amortismana tabi iktisadî kıymet alındığında, satın
alındığı tarihten yıl sonuna kadar kaç ay kalmışsa; örneğin, kasım ayında bir
otomobil alan bir işletme, ancak iki aylık amortisman ayırabilir. Bu, halen
Vergi Usul Kanununda var olan bir hükümdür. Gelen tasarıda, bu hüküm, bütün
iktisadî kıymetleri kapsayacak şekilde genişletiliyordu. Oysa, sadece
otomobillere, araçlara yönelik bu hükmün, bütün iktisadî kıymetleri, bütün iş
makinelerini, bütün diğer araçları kapsayacak şekilde genişletilmesi doğru bir
düzenleme olmayacaktı; çünkü, bu, zaten, sadece enflasyona yönelik, enflasyon
dönemiyle ilgili olmaksızın Vergi Kanununda kalıcı bir müessese olarak
düzenleniyordu. Bu konuda da, Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz
önergeyle, hükümetimiz ve Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın da uygun
görmesiyle, tasarı metninden çıkarıldı ve tasarı, o yönüyle de daha düzgün bir
hale geldi.
Ben, bu maddede, sadece küçük bir noktayı
değerlendirip, hem Genel Kurulun hem hükümetin takdirine sunmak istiyorum.
Komisyon çalışmaları sırasında, yine verilen bir önergeyle, borsada işlem gören
hisse senetleri için enflasyon düzeltmesi değil de, borsa rayicinin dikkate
alınacağı hükme bağlanmıştır. Kural olarak yanlış bir kural değildir; eğer, bir
hisse senedinin borsada oluşmuş bir rayici varsa, bunun ötesinde bir başka
değeri aramak veya iktisap edildiği yıldan başlayarak o değeri enflasyona tabi
tutmak, düzeltmek çok da doğru değildir; ancak, borsadaki spekülatif
hareketleri önleyebilecek bir madde de değildir; daha doğrusu, spekülatif
hareketlerin işletme bilançolarındaki, işletmelerin malî tablolarındaki
sonuçlarını giderebilecek bir düzenleme değildir; o mahzuru bünyesinde
taşımaktadır. Tasarının bu maddesini, bu yönüyle de değerlendirmek gerekir diye
düşünüyorum.
Sözlerimi burada bitiriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 213 sayılı Kanunun 315 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 315. - Mükellefler amortismana
tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar
üzerinden itfa ederler. İlan edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin
faydalı ömürleri dikkate alınır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 213 sayılı Kanunun mükerrer 315 inci maddesinin
ikinci fıkrasının (1) numaralı bendine aşağıdaki hüküm eklenmiş ve (2) numaralı
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Enflasyon düzeltmesi yapılan
dönemlerde, üzerinden amortisman ayrılacak değer, amortismana tâbi iktisadî
kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış olan amortismanların
toplamının taşınmış değerleri indirilmek suretiyle tespit edilir."
"2. - Bu usulde uygulanacak
amortisman oranı normal amortisman oranının iki katıdır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5
inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 213 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 25. - 31.12.2003
tarihli bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre,
bu maddede hüküm bulunmayan hallerde ise Vergi Usul Kanununun bu Kanunla
değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltilir;
a) Düzeltme işlemi, Türkiye geneli için hesaplanan
toptan eşya fiyatları genel endeksi göz önünde bulundurularak Maliye
Bakanlığınca belirlenen düzeltme katsayıları kullanılarak yapılır. Düzeltme
işlemi 1970 yılından itibaren uygulanır. Bu yıldan önce aktif ve pasife giren
kalemler 1970 yılında girmiş kabul edilir.
b) Maddî duran varlıklar maliyet bedeli,
malî duran varlıklar ise alış bedeli üzerinden düzeltmeye tâbi tutulur.
c) Maddî duran varlıklar, malî duran
varlıklar ve özel tükenmeye tâbi varlıklar ile stokların maliyet veya alış
bedelleri içinde yer alan ve tevsik edilebilen reel olmayan finansman maliyeti,
ilgili varlığın maliyet veya alış bedelinden düşülür. Mükelleflerin reel
olmayan finansman maliyetini tevsik edememeleri halinde;
1) Son beş hesap dönemi içinde aktife
giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderlerinin reel
olmayan kısımları; toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış
oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi sonucunda
belirlenen oranlar uygulanmak suretiyle bulunan tutar, maliyet ve alış
bedelinden düşülür.
2) Söz konusu beş hesap döneminden önce
aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderleri
maliyet veya alış bedellerinden düşülmez.
d) Birikmiş amortismanlar, ait oldukları
kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış
oranı dikkate alınarak düzeltilir.
e) Öz sermaye kalemlerinin
düzeltilmesinde, 1.1.2004 tarihinden önce ayrılan yeniden değerleme değer artış
fonu gibi fonlar öz sermayeden düşülür. Bu ve benzeri fonların sermayeye
ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate
alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmaz.
f) 2003 yılı hesap dönemine ait
beyannamede yer alan indirilemeyen
geçmiş yıl malî zararları ile cari dönem malî zararları matrahın
tespitinde mukayyet değerleri ile dikkate alınır.
g) 31.12.2003 tarihli bilançonun
düzeltilmiş aktif toplamından düzeltilmiş sermaye, düzeltilmiş hisse senetleri
ihraç primleri ve düzeltilmiş hisse senedi iptal kârları ile borç toplamının
çıkarılması sonucu bulunan fark, geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir.
Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl
zararı ise zarar olarak kabul edilmez.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark
hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden
çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile
ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye
kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince
sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.
h) Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yüksek enflasyon döneminde malî tabloların
düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerine göre 31.12.2003 tarihli bilançolarını
düzeltmek zorunda olan mükellefler, söz konusu bilançolarını bu madde uyarınca
yeniden düzeltmeyebilirler.
ı) Yıllara sari inşaat ve onarma işlerine
ait maliyet ve istihkak tutarları ile ilgili olarak 31.12.2003 tarihinde oluşan
düzeltme farkları işin bitiminde kâr/zarar tutarının tespitinde dikkate
alınmaz.
j) 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk
defa bilanço esasına geçen mükellefler bu maddede yer alan esaslara göre
düzeltme yaparlar.
k) Kendisine özel hesap dönemi tayin
edilen mükelleflerde; 31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap
dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içerisinde biten
hesap dönemini, 1.1.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin
başındaki tarihi ifade eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 25 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 26 ncı maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 26. - Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife
alındıkları yılda yürürlükte olan sürelere göre amortisman ayrılmasına devam
olunur. "
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Geçici 26 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi, kabul edilen geçici 25 ve
26 ncı maddeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 31.12.1960 tarihli ve193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. Yatırım indirimi istisnası
uygulamasına, istisnaya konu iktisadî kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı
yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.
Yatırım harcamalarının yapıldığı yıla
ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması nedeniyle dikkate
alınamayan istisna tutarı, izleyen dönemlerde, bu dönemlerde Devlet İstatistik
Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında
artırılarak dikkate alınır.
3. Enflasyon düzeltmesi uygulanan
dönemlerde, yatırım indirimi istisnası tutarının hesaplanmasında amortismana
tâbi iktisadî kıymetin aktife alındığı hesap dönemi sonundaki düzeltilmiş
değeri esas alınır.
Ancak iktisadî kıymetin aktife alındığı
hesap döneminden önceki hesap dönemlerinde gerçekleşen harcamalar,
gerçekleştirildikleri dönem sonundaki düzeltilmiş değerleri ile dikkate alınır.
İzleyen dönemlerde enflasyon düzeltmesi nedeniyle bu harcamalardan kaynaklanan
farklar üzerinden yatırım indirimi istisnası hesaplanmaz."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 193 sayılı Kanunun 43 üncü
maddesinin (1) ve (2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Yıl içinde birden fazla inşaat ve
onarma işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler
bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş
tutarlarının) enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarlarının birbirine olan
nispeti dahilinde;
2. Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat
ve onarma işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerde birlikte yapılması halinde,
her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere
ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde
bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde;"
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8. - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 65. - Geçici 61 inci
madde kapsamında yatırım indirimi istisnası uygulamasını seçmiş olan
mükellefler, bu tercihlerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
verilmesi gereken ilk geçici vergi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe
kadar bağlı bulundukları vergi dairesine bildirimde bulunmak suretiyle
değiştirebilirler. Bu şekilde tercihlerini değiştiren mükellefler, 24.4.2003
tarihinden itibaren yaptıkları harcamalar (öngörülen harcamalar kapsamında daha
önce yatırım indirimi istisnasından yararlanmış harcamalar hariç) için 19 uncu
maddede yer alan hükümler çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından
yararlanabilirler. Tercihlerini değiştirmeyen mükellefler ise, yatırım indirimi
istisna tutarlarının tespitinde, enflasyon düzeltmesi uygulaması sonucu yatırım
indiriminden yararlanan iktisadi kıymetlerle ilgili olarak oluşan düzeltme
farklarını dikkate alamazlar.
19 uncu madde kapsamında yatırım indirimi
istisnası tutarlarının tespitinde 1.1.2004 tarihine kadar yapılan harcama
tutarları düzeltilmiş değerleri ile dikkate alınmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - a) 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin son fıkrası ve 319 uncu
maddesi,
b) 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun; 38 inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile 41 inci
maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi ve 57 nci maddesinin son
fıkrası,
c) 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin (13) numaralı bendi,
Yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Dileyen mükellefler,
2004 yılının (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2004 yılında
biten hesap döneminden sonra başlayan) ilk geçici vergi döneminde beyan
edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde; enflasyon düzeltmesine ilişkin
hükümler yerine Vergi Usul Kanununun bu Kanunla değiştirilmeden önceki
değerleme hükümleri ile Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun bu
Kanunla kaldırılan hükümlerini ve Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin bu
Kanunla kaldırılan son fıkrasını dikkate alırlar. Bu takdirde enflasyon
düzeltmesinin dikkate alınmadığı hususu beyannamede belirtilir. Beyanname verme
süresi içinde bu hususu bildirmeyen veya beyanname vermeyen mükelleflerin
enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümleri dikkate almadıkları kabul edilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 306 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici madde 1'de yer alan "ilk geçici vergi döneminde beyan
edecekleri vergi matrahının tespitinde" ibaresinin "ikinci geçici
vergi döneminde beyan edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde"
şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz.
|
Mustafa
Özyürek |
Muhsin
Koçyiğit |
Kâzım
Türkmen |
|
Mersin |
Diyarbakır |
Ordu |
|
Mehmet
Küçükaşık |
İlyas
Sezai Önder |
Nurettin
Sözen |
|
Bursa |
Samsun |
Sivas |
|
|
Ensar
Öğüt |
|
|
|
Ardahan |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Katılamıyorsunuz.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi mi okutayım?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Son derece karmaşık olan enflasyon
muhasebesinin eğitimine daha fazla zaman tanımak için bu değişiklik
önerilmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10.- Bu Kanunun;
a) 8 inci maddesi ve 2 nci maddesi ile
değiştirilen Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının
(8) numaralı bendi yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri 1.1.2004 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Sisteme giremeyip pusula gönderen sayın
milletvekillerinin Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula
gönderen arkadaşların salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:
Sayın Erdoğan Kaplan?.. Yok.
Sayın Sedat Pekel?.. Yok.
Sayın Zeyid Aslan?.. Yok.
Sayın Recep Akdağ?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Recep Akdağ'a vekâleten ben oy kullandım.
BAŞKAN - Sayın Salih Gün?..
Sayın Edip Uğur?.. Yok.
Sayın Abdulaziz Yazar?..
Sayın Melik Özmen?..
Sayın Hasan Özyer?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, bir dahaki sefere,
lütfen... Olmayan sayın milletvekillerinin yerine böyle pusula göndermek hiçbir
milletvekilimize yakışmıyor. Yani, güzel bir manzara mı?!. Ben, baştan
uyarmıştım. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Başkan, hassas bir konu.
BAŞKAN - Evet, hassas bir konu, ben de
onun için uyarıyorum.
Bir değil, iki değil, üç değil... Elbette
ki, hile var bu işin içinde. Yakışır mı?!.
Sayın Miraç Akdoğan?..
Sayın Ali Er?.. Yok.
Sayın Selahattin Beyribey?.. Yok.
Sayın Mehmet Erdemir?..
Sayın Şükrü Önder?..
Sayın Nurettin Aktaş?.. Yok.
Sayın Beşir Atalay?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Vekâleten ben oy kullandım.
BAŞKAN - Sayın İsmail Alptekin?.. Burada.
Sayın Maliki Ejder Arvas?..
Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.
Sayın Asım Kulak?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 188
Kabul : 188 (X)
Tasarısı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır;
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan bir teşekkür konuşması
yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, burada, çok önemli bir kanunu kabul
etmiş bulunuyoruz. Bu kanunun, ismi, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun olmasına rağmen,
halk dilinde Enflasyon Muhasebesi Kanunu, böyle bilinen bir kanun. Yıllardan
beri hayal edilen; fakat, geçmiş hükümetlerin bir türlü göze alıp da yapamadığı
bir kanunu, bugün, burada kabul etmiş bulunuyorsunuz; ondan dolayı hepinizi
tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bugüne kadar, huzurlarınıza çok geldim ve
burada, huzurlarınızda, birçok kanunu değiştirdik, birçok problemi hallettik,
milletimizin beklediği birçok kanunu burada kabul ettik ve bu kanunları kabul
ederken, özellikle, reform ismini kullanmamaya gayret ettim; çünkü, ikide bir,
reform, reform deniliyor ve reform kelimesi de iğdiş edilmiş oluyor; onun için
özellikle demedim; vergi kanunlarının değiştirilmesi, şunun değiştirilmesi,
bunun getirilmesi... Ama, bugün kabul ettiğiniz bu enflasyon muhasebesiyle
ilgili kanun, reform niteliğinde bir kanundur ve buna katkısı olan, muhalefet
partisinin, İktidar Partisinin bütün üyelerine teşekkür ediyorum, hepsine.
(Alkışlar)
(X) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
ÊBu kanun, Büyük Millet
Meclisinin kabul ettiği önemli bir kanundur. Düşünün, yıllardan beri, otuz
otuzbeş yıldan beri, bu sıralarda bizden önce milletvekili olarak oturmuş olan
arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, her gelen hükümete "enflasyon
muhasebesini çıkarın, bunun çıkarılması lazımdır, ne zaman çıkarılacak"
gibi talepler olmuştur; fakat, bir türlü çıkaramamışlardır; ama, hükümetimiz,
bunu çıkarmaya muvaffak oldu çok şükür. Neden çıkaramadılar; bunun da bir
bedeli var; enflasyon muhasebesinin de bir bedeli var; o bedeli, kimse göze
alamadı; ama, bunu, AK Parti Hükümeti, 59 uncu Hükümet göze aldı.
Şimdi, burada, belki, birtakım
kayıplarımız olacaktır; ama, bütçeyi de buna göre ayarladık biz, onu nazarı
itibara aldık ve inanıyorum ki; birincisi, adaletsizliği önledik; ikincisi,
yabancı sermayenin gelmesini önleyen bir engeli ortadan kaldırdık ve iş
âleminin önünü açtık. Ekonominin büyümesini sağlayacak, kayıtdışını da
önleyecek bir kanundur; Türkiye'deki iş âlemi de bunu bekliyor, Türkiye'yi çok
yakından takip edenler de bunu bekliyor; bu fevkalade önemli.
Tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. Sağ olun, var olun efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri, Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
6. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 305 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 305 sıra sayılı Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifiyle ilgili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; hepinize saygı ve selamlarımı iletiyorum.
Milletvekili seçildik, Parlamentoya
geldik; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkını gündeme getirdik. Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkıyla ilgili çok şeyler konuştuk, muhalefetiyle,
iktidarıyla büyük destekler gördük; hepinize teşekkür ediyoruz.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı,
Türk Ulusu için büyük anlam taşıyan 1915 Çanakkale deniz ve kara savaşlarıyla
ilgili tarih ve kültür mirasını içinde barındıran en önemli millî parklarımızın
başında gelmektedir. Çanakkale deniz ve kara savaşları Birinci Dünya Savaşının
en önemli olayı olup, sekiz ay süren deniz ve kara savaşlarına katılan 1 000
000 kadar askerin yarısı ya kaybolmuş ya yaralanmış ya sakat kalmış ya da
ölmüştür. Diğer savaşlardan birçok yönden farklılaştırılmasının nedeni, sadece
Birinci Dünya Savaşı kapsamında değil, dünya tarihindeki tüm savaşlar arasında
benzersiz bir örnek oluşturmasıdır. Alan, içerdiği doğal ve tarihî değerler
dikkate alınarak, 1973'te Orman Bakanlığı onayıyla tarihî millî park ilan
edilmiş ve ayrıca Dünya Koruma Birliği Örgütü tarafından, korunan alanlar
listesine alınmıştır. 377 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Kararı doğrultusunda
millî parkın Çevre ve Orman Bakanlığı eşgüdümünde yeni bir uzun
devreli gelişme
(x) 305 S. Sayılı
Basmayazı tutunağa eklidir.
planının hazırlanması, millî parkın sürekliliğini ve
gelişimini sağlamak üzere özel bir yasanın çıkarılması hususlarında görüş
birliğine varılmıştır. Alanın tarihî özelliklerinden dolayı, 17 Şubat 2000
tarihinde 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu
çıkarılmıştır. Bu kanunla 1915 Çanakkale deniz ve kara savaşlarının cereyan
ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının tarihî ve kültürel
değerleriyle orman ve bitki örtüsünün korunması, geliştirilmesi ve yönetimine
ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesiyle, Türk vatan savunmasının ve doğanın
güzel bir örneği olarak uluslararası barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına
tanıtılması -ve bu yöreye de açılması- bizim en büyük görevimiz olmuştur.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı,
ülkemizde kendine özel kanunu olan tek parkımızdır. Bu parkın planlanması
amacıyla uluslararası bir yarışma açılmış, bu yarışma sonrasında, planların
hazırlanması amacıyla, Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle yapılan 7 Ekim 1999
tarihli bir protokolle, 1/25 000 ölçekli, millî parkın uzun devreli gelişme
planı; Kilye Koyu önleri ana giriş kapısı ve tanıtma merkezi; Kabatepe savaş
alanları ve Kabatepe tanıtma merkezi ile sunuş ve simülasyon tesisi;
Seddülbahir Kalesini içine alan alanda deniz savaşını tanıtma merkezi ve forum
alanı ile 1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli planların yapımı Orta Doğu Teknik
Üniversitesine verilmiştir. 1/25 000 ölçekli uzun devreli gelişme planı
çalışmaları tamamlanmış olup, plan, onaylanma aşamasındadır; bu planın
onaylanmasıyla, uygulamalara hızla geçilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelibolu Tarihî Millî Parkımızın sorunlarının çözümüne ilişkin çabalarımız
güzel sonuçlar verdi. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Çanakkale'yi
ziyaretlerinde, Gelibolumuzun sorunlarına ilişkin kendilerine bir brifing
verilmiş ve kendisi, Gelibolu Tarihî Millî Parkının bütün sorunlarının çözüme
kavuşturulması için tüm desteğini vereceğini belirtmiştir.
BAŞKAN - Bir saniye...
Sayın milletvekilleri, salonda uğultu var,
sayın konuşmacıyı izleyemiyoruz; o nedenle, rica ediyorum, kendi aramızda
konuşmayalım.
Buyurun.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Sayın
milletvekili arkadaşlarımız, bu bir kanun maddesidir; ancak, Çanakkale denilince
"Çanakkale geçilmez" diyoruz. Gelibolu Millî Parkı için çok önemli
olan bu kanun maddesiyle ilgili yaptığım konuşmayı dinlemenizi rica ediyorum;
çünkü, bu manevî birlik ve beraberliğe, iktidarı ve muhalefetiyle beraber karar
aldık. İnşallah, bu kanundan sonra da uygulamaları yerinde görmenin mutluluğunu
hep beraber taşıyacağız. Nasip olursa, 19 Mayıs 2004'te, tüm Parlamentoyu
-buraya getireceğimiz otobüslerle- Çanakkalemize götürerek bu millî parkı
dolaştıracağım. Bizim misafirimiz olacaksınız, dolayısıyla neler yapmak
istediğimizi ve neler yaptığımızı görme fırsatını bulacaksınız.(Alkışlar)
30 Eylül 2003 Salı günü, Devlet Bakanımız
Sayın Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu, Çevre ve
Orman Bakanı Sayın Osman Pepe ile yerinde incelemenin arkasından,
bakanlıklararası koordinasyonla, Gelibolumuz için aşağıdaki kararlar
alınmıştır. Bu kararlar doğrultusunda:
1915 Çanakkale deniz ve kara savaşları ve
yöreye ilişkin her tür bilgi ve belgenin millî park içerisinde bir araya getirilmesi;
Anıtın üst tarafındaki kaplanmayan yan
duvarlarının granitle kaplanması ve tavan içerisine mozaikle Türk Bayrağının
doğuşunu çağrıştıran bir fonla Türk Bayrağının motifi;
Kütüphane, arşivler, sergiler, bunların
tamamen oluşturulması;
Uluslararası nitelikte bir araştırma,
belgeleme ve eğitim merkezi kurulması;
Savaş alanları, taşınır veya taşınmazlarla
ilgili tüm kültür varlıklarının ayrıntılı envanterlerinin çıkarılarak
korunmaları, tanıtımı ve sergilenmesi;
Şehitler coğrafyası projesi için 1915
Çanakkale şehitlerimizin isimlerinin belirlenmesi ve şehit düştükleri yerlerin
işaretlenmesi;
Savaş alanlarının cepheler ve özellikleri
itibariyle farklılaştırılması, isimlendirilmesi, işaretlendirilmesi ve
ziyaretçilerin bilgilendirilmesi ve korunmaları; ayrıca savaş alanları için
özel rehber (kitap ve haritalar) hazırlanması;
Sembolik şehit mezarlarının anıtın
önündeki yeşil alana taşınarak bütünselliğin sağlanması, Türk anıtları ve
şehitliklerin sembolik envanterinin hazırlanması ve tören alanlarının yeniden
düzenlenmesi;
Yahya Çavuş Anıtı ve Ertuğrul Tabyasının
düzenlenerek, tabyanın içinin müze olarak tanzimi, üst tarafının seyir terası
olarak değerlendirilmesi, namazgâh tabyaları alanının düzenlenerek yolun üst
tarafına alınması, mevcut 45'ten fazla tabyanın hepsinin müze haline
getirilmesi, savaşa katılan şehit ve gazilerimizin hayat hikâyelerinin
işlendiği ses ve görüntü efektleriyle müzeler haline dönüştürülmesi ve Millî
Parkın özel rehberler eşliğinde gezilmesinin sağlanması;
Seddülbahir Köyünde, kale içinin dinlenme,
toplanma yeri olarak tanzimi;
Alçıtepe Köyünde cephe restorasyonu
yapılıp, sokakların düzenlenmesi, askeriyenin bıraktığı yerlerin
değerlendirilmesi;
Kilitbahir Kalesinin içinin hafif
malzemeyle kapatılarak bir gösteri alanı kazandırılması, kalenin terasına
restoran ve cafe yapılması, savaş kalıntılarının yerlerinde korunması ve açık
hava müzesi anlayışı içerisinde sergilenmeleri;
Millî Park ana tanıtım ve alt tanıtım
merkezî yardımı ile ziyaretçiler için bilgilendirme, sergileme, anlatım,
dinlenme ve yönlendirme yanı sıra, yeterli ulaşım ve otopark hizmetlerinin
sunulması;
Millî Park müzeleri ile 1915 Çanakkale
deniz ve kara savaşlarıyla ilgili farklı temaların işlenmesi; yeni anlatım ve
sergileme tekniklerinin kullanılması;
Ziyaretçi dinlenme noktalarının yapımı ile
oldukça geniş bir alana yayılan parkın belirli noktalarında, gelen
ziyaretçilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, belirli alanların
oluşturulması.
Millî Parkın anıt ve şehitliklerin bakım
ve onarımları ile çevre düzenlemelerinin yapılması ve benzeri nitelikli özel
uzmanlık gerektiren proje ve uygulamalar aynı anda birbiriyle koordineli olarak
hayata geçirilecektir.
Yukarıda genel hatlarıyla tanımlanmış
projelerle birlikte planın öngördüğü diğer projelerin parkta işaret ve
bilgilendirme mobilyaları ile donatımı hızla tamamlandığında, yerli ve yabancı
ziyaretleri günübirlik olmaktan çıkarmak, alanın efsanevî ruhunu tüm
ziyaretçilere hissettirmek, ziyaret güzergâh ve noktalarını yaygınlaştırmak mümkün
olacaktır.
Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığının
koordinasyon ve denetiminde, sivil toplum kuruluşlarının da desteği alınarak,
tüm kamu kurum ve kuruluşlarının tek elden uygulamalarına hızla geçilmesi;
Yapılacak projelerde ve uygulamalarda
üstün nitelikli, kaliteli ve konusunda uzman olacak kişi, kurum ve kuruluşların
katılımının sağlanması;
Parkı ziyaret edenlere, artık,
efsaneleşmiş 1915 Çanakkale kara ve deniz savaşları şehitliklerimiz,
anıtlarımız, siperlerimiz, batıklarımız, kalelerimiz ve müzelerimiz ile
yaşanmış tarihî değerlerimizin üstün nitelikli anlatımlarla en iyi şekilde
aktarılabilmesi için;
2005 yılı, 1915 Çanakkale Savaşlarının 90
ıncı yılında projenin büyük bölümünün hayata geçirilmesi ve yapılacak
uygulamaların hızlandırılması amacıyla, 4 Ocak 2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununa, sınırları 26 Mayıs 1973 tarihli ve 7/6477 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ve eki haritada belirtilen Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
alanı kapsamında yürütülecek projeler için, her türlü mal ve hizmet alımları,
danışmanlık hizmetleri ile yapım ve onarım işlerinin yedi yıl süreyle bu Kanun
hükümlerine tabi olmaması hususundaki kanun teklifimizin kabulünü arz eder,
hepinize saygı ve selamlarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köşdere.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; 4533 sayılı Yasaya ek bir madde ilave
edilmesine yönelik teklif hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben de, özellikle,
bu yasanın çıkmasıyla ilgili kronolojik yapıyı ve bu bölgenin ulusal park
olarak ilan edilmesindeki kronolojik yapıyı çok kısa olarak anlatacağım ve
ondan sonra, yasanın esasına, önerinin esasına gelmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım, Gelibolu Tarihî Millî
Parkı, bundan otuz sene önce millî park olarak ilan edilmiştir. 10 000 kişinin
yaşadığı, yaz aylarında yaklaşık 15 000 kişiye ulaşan bir rakam ve 33 000
hektar bir alanı kapsamaktadır. Her yıl yaklaşık 30 000-40 000 yabancı,
yaklaşık 500 000 civarında Türk burayı ziyaret etmektedir. Özellikle 1990'dan
sonra bu bölgeye yönelik ulusal ve uluslararası ilgi artmıştır. Bunun üzerine,
1996 yılında bu bölgenin düzenlenmesine yönelik bir uluslararası proje
yapılmasına devrin hükümeti tarafından karar verilmiştir. Bu projenin
hazırlanmasına 49 ülkeden 358 kişi katılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, uzun uzun projeyi
anlatmayacağım; ama, bir proje yarışmasındaki koşullarla ilgili üç ana noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Bence, Türkiye adına Çanakkale'yi yansıtan bu
değerin üç koşulda gizli olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bunlardan bir tanesi
şudur: Bu projenin, Türkiye Cumhuriyeti tarafından, 21 inci Yüzyılda dünya
insanlığına armağan olarak düzenlenmesi istenmiştir. Mesele sadece, belli bir
savaş alanının kendimize özgü düzenlenmesi değil, dünya tarihine ve insanlık
tarihine, geleceğe yönelik anıtsal bir yapının yapılması önkoşul olarak proje
yarışmacılarına sunulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bir başka yaklaşım
şudur buradaki düzenlemeyle ilgili: Burada, sadece 1915'te yaşanan savaşlar
değil, bu coğrafyada 5 000 yıldır yapılan savaşlara yönelik bir gönderme söz
konusudur. Şüphesiz ki, tarihin en acı savaşları, en zor savaşları 1915'te, bu
yüzyılın başında olmuştur. Doğrudur, 500 000 insan şehit olmuştur. Bu coğrafyada,
Akalardan Troyalılara kadar; İskender'den, Süleymanşahlara, Fatihlere,
Atatürklere kadar, milyonlarca insan bulunmuştur.
Projenin koşulları olarak burada söylenen
başka bir konu vardır, Sayın Süleyman Demirel'in yaklaşımıyla, tarihten
husumetin değil, dostluk ve barış fikrinin çıkacağı bir projenin tasarlanması
istenmiştir.
Son yaklaşımın da altını çizmek istiyorum.
Gene, Türkiye Cumhuriyeti, yarışma koşulu olarak, bu bölgenin klasik bir millî
park olarak değil, burayı gezen insanların manevî değerlerini doyasıya
yaşayacakları kutsal, millî bir ziyaretgâh olarak tasarlanması istenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu üç nokta çok
önemlidir. Gerçekten, bir teknik eleman olarak söylemem gerekirse, mükemmel bir
proje ortaya çıkmıştır. Projeyi hazırlayan müellifin şu notuna da dikkatinizi
çekmek istiyorum. Notta şöyle denilmektedir: "Türkiye Cumhuriyetinin
istediği bu koşulları bu projenin içerisinde yerine getirirken, burada binlerce
ölü askerin, şehitlerin tarihsel anısıyla birlikte yerleşik nüfusa saygı
duyulmalıdır" demiştir.
Değerli arkadaşlarım, üçüncü nokta da çok
önemlidir. Burası kuru bir millî park, sadece şehitlerin yattığı bir alan
değildir; buradaki millî park, orada, içinde yaşayan insanlarla birlikte,
tarihe mal edeceğimiz, insanlıkla birlikte yaşayan bir millî park konumuna
ulaşmalıdır.
Değerli arkadaşlarım -bu kadar bilgi
birikimiyle ilgili- kendi konumu da ifade etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi,
ben, bu yörede ondört yıl belediye başkanlığı yaptım. Çanakkale'de sivil
duyarlılıkların oldukça yüksek olduğu konusunu da ifade etmek isterim. 1990'dan
sonra, özellikle yasanın hazırlanması, proje oluşumu sırasında muhtarlarından
il genel meclisine kadar, belediye başkanlarına kadar herkes, karınca
kaderince, hiç siyasî parti ayırımı gözetmeksizin, bu projeye katkı vermek için
çaba sarf etmiştir. Böyle bir projenin yapılması için de yasal düzenleme
gerekliliği ortaya çıkarılmıştır o dönemin iktidarları tarafından. Yıl,
2000'dir.
Değerli arkadaşlarım, 4533 sayılı Yasanın
çıktığı tarihe dikkat etmek gerekir. Yasa, 17 Şubat 2000 tarihinde çıkmıştır;
yani, Türkiye'nin en önemli ekonomik krizlerini yaşadığı günden bir hafta önce
çıkmıştır. Biz, Çanakkale'deki duyarlı sivil insanlar, parti farkı
gözetmeksizin, o dönemin bakanına gidip, buradaki insan faktörünün eksik
olduğu, biraz daha bezenmesi gerektiği konusunda talepte bulunduğumuzda, hak
vermiştir; ama "çok kritik bir dönemden geçiyoruz; müsaade edin, bu yasayı
çıkaralım, adım atalım; ileride, muhakkak, bu söylediğiniz şeylerin düzelmesi
söz konusu" demiştir. Çanakkaleli insanlar olarak, bakanın bu
değerlendirmesine saygı duyarak, yasanın çıkarılmasını destekledik ve o gün, oybirliğiyle,
o günkü Parlamentodan bu yasa çıktı.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, bu
Meclis içerisindeki kronolojik sıralamasına gelmek istiyorum. Bu bilgi birikimi
içerisinde -bu bilgi birikimi içerisinde derken, doğal şartlar içerisinde
ulaştığım bir bilgi, çok bilgili olduğumu iddia etmiyorum, ama- burada görev
yapmanın gereği olarak, Parlamentoya ilk geldiğimiz anda, 29 Kasımda, bir
araştırma önergesi sunduk, arz ettik; burada ilgiyle de izlendi. Buradaki amaç
şuydu: Biz, biliyorduk ki, bu yasanın değişikliğiyle ilgili birkaç kez Meclise
gelinmesi söz konusu; boşuna zaman harcamayalım; gelin, bir araştırma yapalım
diye düşündük. Bakın, arkadaşlar, 11 ay içerisinde ikinci kez Gelibolu yasası
görüşüyoruz ve göreceksiniz, önümüzdeki birkaç ay içerisinde de başka yasa
tasarıları da, teklifleri de gelecek; çünkü, ciddî, enine boyuna, derli toplu
bir araştırma yapmadık. Biz, bu yasaları görüşmekten yakınmayız; ama, her
seferinde, yeni bir adımla ilgili yeni bir yasa gelecek olursa, siz, hükümet,
iktidar, hizmet etmekte zaman kaybetmiş olursunuz. O bakımdan, bu araştırmaya
ihtiyaç vardı; maalesef, bunu yapamadık; sağlık olsun.
Değerli arkadaşlarım, açık yüreklilikle
şunu söylemek istiyorum: Gerçekten, burasının araştırılmaya ihtiyacı vardır.
Bunları dile getirirken, siyasî çıkarlar için, sadece kendi yöremize mesaj
vermek için gündeme getirmedik. Burada, bu Parlamento çatısı altında şimdi
görev yapan, bundan önce görev yapan insanların, şu veya bu şekilde, ailesinde
muhakkak Çanakkale bağlantısı vardır. Çanakkale, hiç kimsenin siyasî dünyasına
sığmaz; çünkü, Çanakkale değerleri, Gelibolu değerleri, hepimizin, o siyasî
değerlerinin üstünde bir değerdir. Çanakkale'nin üzerinden siyaset yapmaya, ne
kimsenin hakkı vardır ne de kimse zaten bunu yapabilecek konumdadır. Değerli
arkadaşlarım, bu çerçeve içerisinde soruna yaklaşmak gerekiyor.
Şimdi, ben, müsaade ederseniz, geri kalan
10 dakikam içerisinde, bu yasa teklifine yönelik değerlendirmemi yapmak
istiyorum.
Şimdi, doğaldır ki, biz bu teklifi
öğrendiğimizde -komisyona giderken öğrendik- hemen, alelacele baktık. Başka bir
yerde toplantım vardı, Plan ve Bütçe Komisyonuna yetişemedim, Ahmet Küçük
arkadaşımız yetişti. Parlamentonun çalışmasını biliyorsunuz; bilgi
birikimlerinizi iyi niyetle aktarma olanağınız maalesef yok, bunları sizler de
yaşıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, şöyle bir bakalım:
Şimdi, bu teklifi değerlendirirken, ilk düzenlemede, Sayın Köşdere ve Sayın
Daniş'in verdiği teklifte "her türlü mal, hizmet alımı ilkönce Muhasebei
Umumiye Kanununa, Sayıştay Kanununa ve İhale Kanununa girmesin" denilmiş.
Daha sonra Yasanın 5 inci maddesinde, zaten Sayıştay Kanunundaki vizelerden
yoksun olduğunun farkına varılıyor -Kanunda böyle bir hüküm var- ve ayrıca,
Muhasebei Umumiye Kanununa da girmiyor ve geriye bir tek İhale Kanunu...
Komisyonda düzeltiliyor. Teklifi hazırlayan arkadaşlarımız, yasanın 5 inci
maddesinde zaten bunlardan muaf olduğu konusuna tam vâkıf değiller. Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bereket, yasa teklifi komisyonda daha derli toplu hale
geliyor, sadece, İhale Yasasından çıkarılması isteniyor.
Peki, niçin? Olabilir; ama, bir siyasetçi
olarak, nedenini, niçinini sorma hakkımız da var. Her gelen şeyi kabul etme
durumunda olamayız, hiçbirimiz olamayız. Halkın özgür iradesiyle bu
Parlamentoya gelen insanların, önüne gelen tasarılara, tekliflere el
kaldırmaları beklenemez değerli arkadaşlarım. Şüphesiz ki, hepimiz sorgulamalıyız,
her şeyi sorgulamalıyız.
Bu yaklaşım içerisinde şunu sorguluyoruz,
diyoruz ki: Acaba ne gerekçeyle? Gerekçiyi uzun uzun okumayacağım, yazılı
belgeler var, hemen şunlar: Bu işe hemen başlamak için ve Çevre ve Orman
Bakanlığının koordinasyonunu sağlamak için.
Değerli arkadaşlarım, bu yetkiler, zaten,
4533 sayılı Yasada var. 4533 sayılı Yasa, yani, Gelibolu Millî Parkı Yasası
2000 yılının şubat ayında yürürlüğe girdi. Aradan dört sene geçti. Kimse
kimsenin elini tutmuyor. Yasada 2005 yılında başlayın falan diye bir hüküm yok,
hemen başlanması gerekiyor. Tamam, şu veya bu nedenle üç yıl gecikti; ama,
sayın iktidarımız bir yıldır görevde değerli arkadaşlarım, daha, hâlâ, yasa
yapmakla zaman geçiriyoruz. Bununla ilgili herhangi bir atıfta bulunmaya gerek
yok.
Değerli arkadaşlarım, zaten, Çevre ve
Orman Bakanlığı bu işin eşgüdümüyle görevlendirilmiş durumda; Yasanın 2 nci
maddesinin (b) bendi Çevre ve Orman Bakanlığını tanımlıyor, tarif ediyor.
Değerli arkadaşlarım, peki, ne isteniyor?
Satır aralarına baktığımızda, rapordaki gerekçelere baktığımızda istenen şey
şu: Buradaki işler, İhale Kanununa uyulmadan yapılsın. Neden arkadaşlar, neden?
Değerli arkadaşlarım, bakın, ihale işlerine...
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sen,
yıllardır belediye başkanlığı yaptın!..
İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Evet, ben,
yıllardır belediye başkanlığı yaptım ve yasal ihalelerle yola çıktım değerli
arkadaşım. Burada, konu, belediye konusu değil; konu, gerçekten üzerinde
düşünmemiz gereken bir konu. Bu yasanın nasıl bir sonuçla çıkacağını hepimiz
biliyoruz; ama, en azından, düşünmek için, bir olanak sağlamak için bunları
söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, ihale işleri
kurala bağlı olmasın mı?.. Peki, kurala bağlı olsun; ama, hangi kurala? Acaba,
bu kural... Yani, neyle yapılmak isteniyor, sözcüklere çok sığdırmak
istemiyorum; ama, teklifle mi yapılacak, emanetle mi yapılacak; nedir?
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Burası
Gelibolu!..
İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın, bununla ilgili İhale Yasasıyla oynamak, İhale Yasası
üzerine siyaset yapmak, Türkiye'nin sıkıntılı çabalarından bir tanesi.
Türkiye'nin ihale notları meydanda, Berlin'deki Transparency İnternational adlı
bir sivil kuruluş, Türkiye'deki yolsuzluklar nedeniyle ihaleyi önplana almış
durumda. O nedenle, Türkiye'de İhale Yasasını değiştirme ihtiyacını hissettik.
Değerli arkadaşlarım, eldeki yetkiyle,
yasal düzenlemeyle burada çok rahatlıkla ihale yapılabilmesi söz konusu. Çok
devasa işler değil; raporda da var, 50 000 000 dolar civarında bir iş, o da
yedi yıla yayılmak üzere. Bunun için İhale Yasasını özel olarak değiştirmeye
falan da gerek yok.
Değerli arkadaşlarım, şimdi...
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - 66 proje
var.
İSMAİL ÖZAY (Devamla) - 66 tane proje var,
doğrudur, onların hepsi alt proje. Alt projeleri, yedi yıl içerisinde,
böldüğünüzde, yıllık yatırım yaklaşık 3 trilyon lira ile 10 trilyon lira
arasında değerlendirmeye girer.
Değerli arkadaşlarım, bir başka nokta
-üzülerek söylüyorum- bu bir yıllık iktidar döneminde, burada, Gelibolu Yarımadasına
yönelik çok güzel sözler söylenmiştir, hepimizin alkışlayacağı doğru sözler
söylenmiştir; biraz önce Sayın Köşdere de doğru şeyler söyledi; yanlış değil,
bunlar doğru; ama, değerli arkadaşlarım, bu iktidar, Gelibolu Yarımadasına
yönelik, proje doğrultusunda hiçbir şey yapmadı.
Bakın, bu konuşmanın başında proje
doğrultusunda çizdiğim bir değerlendirme var; "odak noktası insan
olmalı" deniliyor. Sayın Bakanımızın geçen sene yaptığı konuşma içerisinde
o var "insana değer vereceğiz" diyordu, bir yıl ümitle bekledik.
Değerli arkadaşlar, bu hükümet döneminde
bu bölgeye yönelik iki tane çaba sarf edilmiştir. Bunlardan bir tanesi, 21
Kasım 2003 tarihinde, buradaki binaların yıkımına yöneliktir. Tabiî ki,
yıkılsın, ona bir şey demiyorum; ama, bakın, cezaya yönelik bir yönetmelik
çıkmıştır. İkincisi de, 4 kilometre yol yapılmıştır; yeni yol yapılmamıştır,
sıcak asfalt yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, burada, bir yıl
içerisinde, insana yönelik çok ciddî çalışmalar yapılmamıştır. Bakın, 13 Ekim
günü Gelibolu'da, Çanakkale bölgesinde çıkan yangınla ilgili olarak bu bölgeyi
dolaştık. Bu bölgede, orman teşkilatımızın
üstün çabalarıyla, gerçekten, yangının yayılmadan söndürülmüş olması gurur
verici bir şey; o anlamda, orman teşkilatına teşekkür ediyorum; ama,
gittiğimizde -bunu çok samimiyetle söylüyorum; lütfen, siyasî bir değerlendirme
olarak almayın- oradaki vatandaşlarımız -hangi görüşten olduğunu da sormadık-
"bizi, iktidar, hükümet cezalandırıyor" dedi. Arkadaşlar, inanın
savunmak zorunda kaldık. "Nedir derdiniz? Bırakın, peşin hükümlü
olmayın" deyince "biz, ayçiçeği primlerini almadık" dediler.
"Kardeşim, zaten, Türkiye'de doğru düzgün ödenmiyor" dediğimizde
"yok, yok, öyle değil. 30 kilometre ileride Keşan'da, Edirne'de,
Kırklareli'nde ayçiçeği primleri dağıtıldı, Gelibolu'da dağıtılmadı"
dediler.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Espri
yapmışlardır.
İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Espri falan değil,
bunlar gerçekler, değerli arkadaşlarım. Biz bu bölgeyi dolaşıyoruz. Ben,
sadece, bunların kayda geçmesi için, sizlerin de dikkatinize sunmak istiyorum.
Bir başka konu değerli arkadaşlarım, evet,
bu Millî Park üzerinde bu devasa yapıyı yapacağız. Geçen ocak ayında yaptığımız
konuşmada da su konusuna değinmiştik. Tabiî ki, Sayın Bakanımızın konuşma
önceliği var; hepimiz konuştuktan sonra, kalktılar "Enerji Bakanlığının
bütçesi değil ki, Devlet Su İşlerinin bütçesi değil ki, niye Çokal Barajından
bahsedersiniz" dediler.
Değerli arkadaşlarım, burada teknik eleman
arkadaşlarım var; herhangi bir yapının altyapısını yapmadan üstyapısını yaparak
bir sonuca ulaşmak mümkün müdür; mümkün değildir. Yaparsınız; ama, o yatırım,
gerçekçi bir yatırım olmaz.
Bakın, Gelibolu Yarımadasında damla su
yoktur; insanlar, gerçekten, sıkıntı içerisindedirler. Sadece ziraat için
değil, kullanmak için de su yoktur.
Değerli arkadaşlarım, 1993 yılında Çokal
Barajının temeli atıldı, yüzde 30 seviyesinde. 1915 yılında, buradaki
insanların, burada savaşan kahramanların en büyük düşmanı susuzluktu; aradan
seksen yıl geçti, daha, hâlâ, bu yörede yaşayan insanların en büyük düşmanı
susuzluk.
Peki, Gelibolu ile ilgili bu yasa teklifi
görüşülürken, su konusunu, altyapıyı konuşmamak mümkün mü? O zaman, bu bölgenin
insanları olarak şunu diliyoruz... Anlıyorum, hükümetin sıkıntıları var, belli
kaynakları çeşitli noktalara kanalize etmek istiyor. Bu kadar önem
veriyorsunuz; ama, yarın öbür gün, burada, altyapısı, suyu olmayan güzel bir
tesis hazırladığınızda, gerçekten sıkıntıyla karşılaşacaksınız; bunu ifade
etmek istiyorum. Hükümetin buna dikkat etmesini, buna özen göstermesini
diliyorum. Bu, siyasî bir yaklaşım değil.
Değerli arkadaşlarım, o yöredeki 12 köyün
bir tanesinin kanalizasyonu yoktur. Burada, 2005 yılında 150 000 turisti
ağırlayacağımızdan bahsediliyor. 150 000 insan buraya geldiğinde, bu altyapı
eksikliği karşısında, Türkiye Cumhuriyetinin, belli ölçülerde, turizm adına
çekeceği sıkıntıyı düşünebiliyor musunuz? Bunları da, tabiî ki, bu teklifle
görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, buradaki
değerli insanlara yönelik çabayı sarf etmek durumundayız. Bugün, burada ziraat
yapan insanlar, kuru ziraat yapıyorlar. Biçerdöver, Çanakkale'nin herhangi bir
yerinde belli bir fiyata çalışıyorsa, burada 1,5 katına çalışıyor. Niye; yangın
riski var. Onun için özel önlem alması gerekiyor, burada biçilmiyor.
Zeytincilik var, dallarını budaması lazım, dallarını budadığı zaman, onları
oradan kaldırmak zorunda; yakamaz. Böyle, sıkıntılı ziraat yapılıyor. Buranın
nüfusu da, yirmi yıl içerisinde yüzde 22 düşmüş durumda.
Değerli arkadaşlarım, bu noktalara dikkatinizi
çekerek şunu söylemek istiyorum: Sadece, teknik düzenlemelerle, İhale Yasasının
oraya buraya çekilmesiyle, fon hesabının özel hesaba döndürülmesiyle, buraya
yeterli desteği verme olanağımız yoktur. Şüphesiz ki, iyi bir yasadır,
Türkiye'nin gururu bir yasadır; bu dönemde, iktidarın, hükümetin, bu konuda
belli ölçülerde çaba sarf ettiğini görüyorum; ama, insan formasyonundan yoksun
yapılacak olan her türlü yatırımın, çabanın yeterli olmayacağını ifade
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, bu yasa teklifindeki yapım ve onarım işlerinin İhale
Yasası kapsamından çıkarılması konusunu anlayamıyoruz. Eldeki mevcut yasal
olanaklarla bunu yapma imkânı varken, özel olarak ihale konusunun gündeme
getirilerek bu teklifin bu şekilde düzenlenmesine karşı oy kullanacağımızı
ifade ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özay.
Şahısı adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de, yaşadığımız topluma, bize, bu
günleri bırakan insanların kanlarının aktığı bir bölgeyi konuşuyoruz; yani,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının yapılmasını konuşuyoruz. İki değerli
milletvekilimiz, verdikleri bir yasa teklifiyle, bunun bir an önce
Parlamentodan geçmesini istiyorlar.
Elbette ki, bu Yarımadanın kendi tarihsel
geçmiş yapısına uygun olarak yeniden ele alınıp onarılması, yapılması,
bakılması, buradaki projelerin yaşama geçirilmesi çok önemli. Seksen yıldır,
burası, böyle duruyor. Birdenbire önümüze bir yasa teklifi geldi; biz de bunu
kabul ediyoruz, çıksın; ama, ne oluyor da niçin oluyor da İhale Yasasının
dışına çıkıyor? Acelemiz ne?.. Ülkede kolera çıktı, ihalesiz aşı mı alacağız?..
Bu kadar acele edilmesinin mantığını da anlayamadım. Önümüzde kış var, zaten
projeyi bugün başlatsanız, başlamaz. Niçin İhale Yasasının dışına
çıkarıyoruz?..
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu yasa
teklifinin komisyona geldiğindeki ismi "Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî
Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi" Doğrusu
bu. Ama, bir geldi ki, bu, İhale Yasasının dışına çıkarılacak. Ne yapalım;
İhale Yasasında bir değişiklik yapalım. İsmi ne oldu Plan ve Bütçe
Komisyonunda; "Kamu İhale Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi" oldu. Peki, Kamu İhale Kurumunun bundan haberi var mı; hayır, hiç
haberi yok. Kamu İhale Kurumundan sorumlu Bakanın haberi var mı; hayır, o
Bakanın da haberi yok. Peki, arkadaşlar biz neyi görüşüyoruz?! Bürokraside
şöyle bir kural vardır: Bir değerli milletvekilimiz veya milletvekillerimiz
yasa teklifi verdiklerinde, bu teklif ilgili bakanlığa gider, ilgili bakanlıkta
görüşülür ve görüş gelir Türkiye Büyük Millet Meclisine. Ben Komisyon
Başkanımıza şunu sordum: Acaba bu değerli milletvekillerimizin verdiği kanun
teklifi ilgili bakanlığa gitti mi? İlgili bakanlığın bir görüşü geldi mi?
Hayır, ilgili bakanlığın görüşü de yok. Peki, biz kabul edelim... Doğru, bir
irademiz var, gerçekleştirelim; ama, İhale Kanununa tabi olarak yapılsın bu.
Acelemiz ne?!
Ben bir şey daha yaptım Komisyonda. Dedim
ki: Değerli arkadaşlar, bütçenin durumu meydanda. Siz buna "yedi yıl"
diyorsunuz. Bu yedi yılda değil, onyedi yılda bitmez; çünkü, para yok, Orman
Bakanlığının ödeneği yok, yatırım miktarı yok, bütçenin durumu meydanda. Gelin,
bunu madem böyle yapacağız, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası sağa sola para
dağıtacağına, verelim bunu, tarihî bir görev olarak İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası yapsın. Yedi yılda yapsın, on yılda yapsın. Bir şey daha var. Yapmaktan
sonra bunu korumak da çok önemli; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası bunu
korusun. Bir prestij görevidir, uygun bir görevdir. Borsa da, böyle bir şey
yapmaya, Türk Halkına karşı bu görevi yapmaya talip olur. Bu değişikliği
önerdik. Bu değişiklik maalesef kabul edilmedi. Bu değişikliği burada yine
öneriyoruz. Sayın Bakanımız bunu İhale Yasası kapsamından çıkarmakla çok ciddî
sakıncaları üstüne alacaktır. Oradaki insanı da memnun etmeyecektir, bu
projeler de zamanında bitmeyecektir.
Sayın Bakanımız şunu söyledi: "Bu
projeye, başta Odalar ve Borsalar Birliği olmak üzere çok sayıda kuruluş
finansman desteği verecektir." Ben de Sayın Bakanıma şunu söyledim: Sayın
Bakanım, bu yasa teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna geldiği
zaman, ben size şu soruyu soracağım: Ben buraya para vereceğim, ben bu projeye
para yatıracağım diye, kaç tane kuruluş, kaç milyon dolarlık teklif verdi?
Herhalde, Sayın Bakanımız, bu toplantının
sonunda söz alacaktır, belki de başında söz alacaktır benim bu sorum üzerine.
Ben, gerçekten merak ediyorum; Sayın Bakan burada isimlendirsin; örneğin, hangi
kuruluş bu projeye kaç milyon dolarlık katkı yapacaktır. Eğer bu katkıların
miktarı yeterliyse, zaten İhale Kanununa da gerek yok; çünkü, para başka bir
yerden gelmiş oluyor.
Benim, kısaca söyleyeceklerim bunlar.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Başkanlığımıza gönderilmiş bir
önerge var; okuyorum:
"Görüşülmekte olan 305 sıra sayılı
kanun teklifinin maddelerine geçilmesi oylamasına geçilmeden önce, İçtüzüğün 57
nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz."
20 sayın milletvekilinin imzasını taşıyan
bir önerge.
Sayın milletvekilleri, yoklamaya geçmeden
önce, bu sayın 20 milletvekilinin Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını
tespit edeceğiz.
Sayın Ali Topuz?.. Burada.
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.
Sayın Mustafa Özyürek?.. Burada.
Sayın Birgen Keleş?.. Burada.
Sayın Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.
Sayın Feridun Fikret Baloğlu?.. Burada.
Sayın Tuncay Ercenk?.. Burada.
Sayın Osman Özcan?.. Burada.
Sayın Fahrettin Üstün?.. Burada.
Sayın Kemal Sağ?.. Burada.
Sayın Oya Araslı?.. Burada.
Sayın Ali Rıza Gülçiçek?.. Burada.
Sayın Haluk Koç?.. Burada.
Sayın Mehmet Uğur Neşşar?.. Burada.
Sayın Haşim Oral?.. Burada.
Sayın Mustafa Gazalcı?.. Burada.
Sayın Şevket Gürsoy?.. Burada.
Sayın Yücel Artantaş?.. Burada.
Sayın Kemal Demirel?.. Burada.
Sayın Ahmet Küçük?... Burada.
20 sayın milletvekili burada.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yoklama için
3 dakika süre vereceğim.
Elektronik sisteme giremeyen sayın
milletvekillerinin bu 3 dakikalık süre içerisinde yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza göndermeleri gerekmektedir.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 22.07
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 22.17
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - 305 sıra sayılı Kanun Tasarısının
maddelerine geçilmesi sırasında yapılan yoklamada toplantı yetersayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden, elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Sisteme giremeyen arkadaşlarımızdan pusula
gönderenlerin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.
Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama
işlemi bitmiştir.
Toplantı yetersayımız yoktur.
Alınan karar gereğince, 2004 Malî Yılı
Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarını
görüşmek için, 18 Aralık 2003 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyor, iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati : 22.21