BIM 2 2 2004-01-13T13:45:00Z 2004-01-13T13:45:00Z 61 38911 221795 TBMM 1848 443 272379 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

 

DÖNEM : 22        CİLT : 33       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

29 uncu Birleşim

17 Aralık 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                     Sayfa       I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, SSK hastanelerinde yaşanan personel tayinleri nedeniyle karşılaşılan sorunlara ve emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un, Erzurum'da karla mücadele destek projesi ve ithal kömürle ilgili sorunların çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına ve Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün birinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bulgaristan Ulusal Meclisi Dış Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Bulgaristan'a resmî davetine icabet edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/412)

2.- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Avusturya Meclis Başkanı Andreas Khol'un resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/413)

3.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in görüşmelerde bulunmak üzere Rusya'ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/414)

4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un görüşmelerde bulunmak üzere İran'a yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/415)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)

V.- ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendilerine atfetmesi nedeniyle açıklaması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

3.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

4.- Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)

5.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)

6.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)

9.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

10.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)

11.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekelin, Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

12.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

13.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)

14.- Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

15 - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

16.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

17.- Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)

18.-Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)

19.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkiyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)

20.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

21.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

22.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)

23.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)

24. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364)

25.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bingöl'ün, Kiğı ve Yedisu ilçeleri arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Devlet Bakanı Ali babacan'ın cevabı

26.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)

27.- İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)

28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)

29.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/369)

30.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, DÖSİM'den işçi çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/372)

31.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/373)

32.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğüne ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atanan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/374)

33.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/375)

34.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, özelleştirme bedellerinde taksit ertelemesi yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/376)

35.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, gemiadamlarının zorunlu sağlık muayenelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/378)

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun, STAR Televizyonunun reklam gelirlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1375)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının çıkacağı program için yaptığı afiş ve televizyon reklam ödemelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1401)

3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Dalaman Belediyesinin borçlarına ve uğradığı hacze ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1425)

4.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, muhtar maaşlarının asgarî ücret seviyesine getirilip getirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1441)

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, gümrük birliğinden sonra, üçüncü ülkelerde Türk ihracatçılarına uygulanan tarifedışı engellere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/1477)

6.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, muhtar maaşlarının iyileştirilip iyileştirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1484)

7.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1489)

8.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, bazı kamu görevlerine başvuruda erkek olma şartının aranmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1596)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138)

4.- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268)

5.- Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 306)

6.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, gençliğin içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için alınması gereken tedbirlere,

Konya Milletvekili Remzi Çetin, Mevlânâ Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın fikir adamlığına ve kişiliğine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım faaliyetleri ile çiftçilerin karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, cevap verdi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi,

Genel Kurulun 16.12.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında yer alan 138 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 268 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 306 sıra sayılı kanun tasarısı ile 305 sıra sayılı kanun teklifinin ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 6 ncı ve 7 nci sıralarına alınmasına ve bu birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar, 17.12.2003 Çarşamba günkü birleşiminde ise 305 sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/149), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan       (6/314),

2 nci           "   "                   (6/315),

3 üncü        "   "                   (6/316),

5 inci          "   "                   (6/325),

6 ncı           "   "                   (6/326),

7 nci           "   "                   (6/327),

Esas numaralı sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi, (6/314), (6/326), (6/327) esas numaralı sorulara, soru sahipleri de görüşlerini açıkladı.

4 üncü sırasında bulunan (6/321),

8 inci          "   "                   (6/328),

9 uncu        "   "                   (6/329),

Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı Mehmet Aydın;

12 nci sırasında bulunan (6/333) esas numaralı soruya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu;

14 üncü sırasında bulunan (6/335),

26 ncı        "   "                   (6/353),

33 üncü     "   "                   (6/360),

43 üncü     "   "                   (6/370),

49 uncu     "   "                   (6/377),

Esas numaralı sorulara, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener;

Cevap verdi; (6/328), (6/329), (6/353), (6/370), (6/377) esas numaralı soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladı.

10 uncu sırasında bulunan (6/330),

11 inci       "   "                     (6/332),

13 üncü     "   "                      (6/334),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Genel Kurulu ziyaret eden Slovakya Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan ve önceki birleşimde tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının (1/700) (S. Sayısı 304), maddeleriyle ilgili görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

4 üncü sırasına alınan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/356) (S. Sayısı: 138) üzerindeki görüşmeler 4 üncü maddesine kadar tamamlandı; Birleşime verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından müzakereleri ertelendi.

17 Aralık 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.37'de son verildi.

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mevlüt Akgün

 

Enver Yılmaz

 

 

Karaman

 

Ordu

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 


                                                                  No.: 47

II. - GELEN KÂĞITLAR

17 Aralık 2003 Çarşamba

Teklif

1.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un; Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/217) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

Rapor

1.- Denizli Milletvekilleri Osman Nuri Filiz, Mehmet Salih Erdoğan, Mehmet Yüksektepe ile Ümmet Kandoğan'ın; Denizli İline Bağlı Akköy İlçesi ile Bazı Belediye ve Köylerin Tüzel Kişiliklerinin Kaldırılarak Denizli Belediye Sınırları İçine Alınması Hakkında Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/213) (S. Sayısı: 307) (Dağıtma tarihi: 17.12.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, tarım destekleme politikasına ve çiftçi kayıt sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/880) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1665) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

2.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, BDDK'nın devraldığı sorunlu kredi alacaklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1666) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, depremde hasar gören Yalova-Çiftlikköy-Kabaklı Köyü Camiinin onarımına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1667) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

4.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, buğday sineği ve süne zararına karşı mücadele yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1668) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ören yerlerindeki bilet sıralarına ve yabancı turistlere uygulanan fiyat farklılığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1669) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 Milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

17 Aralık 2003 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, İzmir'deki Sosyal Sigortalar hastanelerinde yaşanan sorunlarla ilgili söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'e aittir.

Buyurun Sayın Ersin.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, SSK hastanelerinde yaşanan personel tayinleri nedeniyle karşılaşılan sorunlara ve emeklilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan birbuçuk ay önce, Türkiye genelinde 9 SSK hastanesinde personel bakımından yapılan kıyımın İzmir'deki yansımalarını sizlere anlatmak için gündemdışı söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bir süre önce 9 SSK hastanesinde, doktor, hemşire, teknisyen, diş hekimi, laborant, ebe, eczacı olmak üzere, 900'den fazla personel, bir gecede, değişik illere tayin edildi. Üstelik, eş durumu ve başka özelliklere aldırış etmeden, aileler parçalanarak yapıldı bu tayinler. İnsanlar, kış koşullarında bavullarını alıp yollara düştü.

Bu acımasızlığın, bu kıyımın bir bölümü İzmir'de yaşandı. Buca SSK Hastanesinde görevli 10 tabip, 3 fizyoterapist, 27 röntgen teknisyeni, 34 laborant, 118 hemşire, 20 eczacı, 35 ebe, 3 diyetisyen, 6 diş hekimi, 7 biyolog, 12 anestezi teknisyeni olmak üzere, toplam 275 kişi, bir talimatla başka illere tayin edildi, hem de topluca, birdenbire yapıldı bu tayinler ve yine- yeni aldığım bilgiye göre- Buca SSK Hastanesinden 76 uzman hekim daha il dışına tayin ediliyor; yani, böylece, Buca SSK Hastanesinden tayin edilen personel sayısı 351 oluyor. Zaten, hastane, önceki kıyım yüzünden iş yapamaz haldeydi; şimdi neredeyse tamamen boşaltılıyor. Dolayısıyla, hem hastalar yüzlerce metre uzunluğundaki kuyruklarda beklemek zorunda kalıyorlar ve hem de kalan personel iş yoğunluğundan baygınlık geçirecek duruma geliyor. Sayın Bakan, kıyımlarıyla Buca SSK Hastanesini personel ve hastalar için çilehane durumuna getirdi.

Sayın milletvekilleri, bu konuyla ilgili olarak İzmir'deki Milliyet Ege Gazetesinde çıkan haberi size gösteriyorum "SSK işkencesi" manşetini taşıyor ve yüzlerce metre uzunluğunda ilaç kuyruğunda bekleyen insanlar.

Keza yine, Hürriyet Ege Gazetesi "İşkencenin Fotoğrafı" başlığını taşıyor ve yine yüzlerce metre uzunluğunda ilaç ve tedavi kuyruğunda bekleyen insanlarımız var.

Değerli arkadaşlarım, şifa bulmak için bu hastanelere başvuran hastaları tedavi ve ilaç kuyruklarında saatlerce ve hatta günlerce bekletmek utanç vericidir. Sırf kadrolaşma uğruna hastane personelini kıyıma uğratıp, çoğu yaşlı olan hastaları kış koşullarında yüzlerce metre uzunluğundaki kuyruklarda bekletmek, hem insan haklarına ve hem de hasta haklarına aykırıdır, tam anlamıyla eksiksiz, dört dörtlük insanlık suçudur. İki taraflı bu zulüm, kadrolaşma hareketinin sonucudur. Hastanenin, hastalığın, hastaya hizmet etmenin ideolojisi, partizanlığı olur mu?!

Bu sorumsuzluğun affedilir yanı yok sayın milletvekilleri ve Sayın Bakandan rica ediyoruz, en kısa zamanda, hemen bu saçmalığa son versin ve insanların acılarıyla oynamaya devam etmesin.

Değerli milletvekilleri, bir diğer sorun da emeklilerimiz. Açlık sınırının çok altında aylıkla yaşayan, yaşamak değil sürünmeye çalışan emeklilerimizin hali perişan. İnsaf edin, yirmibeş yıl, otuz yıl, ülkeye ağır koşullarda hizmet etmiş olan ve artık yaşamının sonbaharındaki emeklilerimizin pazarlarda çürük sebze, meyve toplamaya mahkûm edilmeleri utanç vericidir. Sizden önce emeklilerimizin durumu daha iyiydi. Siz geldiniz, insanları perişan ettiniz. Unutmayınız ki, emeklilerine sahip çıkmayan, onlara saygı duymayan bir devlete kimse güvenmez.

Değerli arkadaşlarım, işte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yaşanan bir kepazeliğin İzmir'deki yansımalarını size anlatmaya çalıştım, o partizanlığın İzmir'deki yansımalarını size anlatmaya çalıştım ve emeklilerimizin içinde bulunduğu sorunları aktarmaya çalıştım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Gündemdışı ikinci söz, kar mücadelesi destekleme projesi ve kömür sorunuyla ilgili söz isteyen, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut'a aittir.

Buyurun Sayın Akbulut.

2. - Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut’un, Erzurum’da karla mücadele destek projesi ve ithal kömürle ilgili sorunların çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'da kar mücadelesi destek projesi ve kömür sorunuyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Erzurum, rakım itibariyle deniz seviyesinden 2 000 metre yükseklikte kurulmuş dünyadaki ender şehirlerden biridir. İl yerleşim birimlerinin yüzde 60'ı, 2 000 metre ve daha yüksek rakımlı alanlardadır. Çok dağınık olan yerleşim birimlerine, büyük güçlüklerle hizmet götürülmektedir.

Erzurum halkı, uzun süren kış mevsimine, çok miktarda yağan kara, dondurucu soğuğa ve her türlü olumsuz koşullara rağmen, vatanına gönülden bağlıdır. Her fırsatta kanıtladığı bu durumu, dost düşman herkes çok iyi bilmektedir.

Doğunun merkezi olarak bilinen Erzurum, uzun yıllar ihmal edilmiş, kalkınması yolunda gerekli destekten yoksun bırakılmıştır. Erzurum, devlet hizmetlerinin adil şekilde dağıtılmamasından dolayı en çok zarar gören illerin başında gelmektedir.

Kış mevsiminde karla mücadele çalışmaları için büyük paralar harcanan Erzurum'a, Köy Hizmetleri ve Karayolları Bölge Müdürlükleri ve belediyeler nezdinde, bugüne kadar, özel karla mücadele desteği sağlanmamış olması, bunun en basit örneğidir. Yılın yaklaşık yedi ayını kar altında geçiren Erzurum'da, gerek Köy Hizmetleri ve Karayolları Bölge Müdürlükleri gerekse belediyeler bünyesinde yürütülen karla mücadele çalışmaları için özel bir ödenek bulunmadığı gibi, karla mücadele için, özel ekipler, hizmete tahsis edilen iş makineleri, araç ve gereç de yoktur.

Her iki bölge müdürlüğü ve belediyeler, aslî görevleri için ayrılan sınırlı bütçelerinin önemli bir kısmını karla mücadele için harcamakta, uzun süren kış mevsimi sonunda, yeterli parasal kaynaktan yoksun, arızalı iş makineleri ve yorgun bir ekiple yeni sezona başlayan birimler, hizmeti gereği gibi yürütememekte, bu nedenle de vatandaşlarımızın umutları hep yeni baharlara ertelenmektedir. Örneğin, kar mücadelesi için ayrı bir kaynağı ve makine grubu bulunmayan Erzurum Köy Hizmetleri 10 uncu Bölge Müdürlüğünün, iyileştirilmesi umutla beklenen yollarda yürüttüğü karla mücadele çalışmaları sırasında, stabilize yollar yaklaşık yüzde 30 oranında bozulup zarar görmektedir. Bölgede mevcut stabilize yolların durumunu koruyabilmek için, her yıl yüzde 30 oranında ilave stabilize yolun -ki, bu, 380 kilometre- programa alınması gerekir, oysa, bölge programı 250-300 kilometredir. Bu durumda yeni stabilize yolların yapılması bir yana, mevcudu korumak mümkün değildir ve bölgedeki yollar için, her yıl, bir önceki yıldan daha kötü bir durum ortaya çıkmaktadır. Oysa, bölgelerarası kalkınmışlık farkının giderilebilmesi için devlet hizmetlerinin adil bir şekilde paylaştırılması, hizmette geri kalmış bölgelerin problemlerinin de öncelikli olarak çözümlenmesi gerekir.

Bu nedenle, Erzurum ve benzer problemlerle karşı karşıya olan iller için, özel karla mücadele destek projesi yapılmalı, stabilize, yedek parça, akaryakıt ve makine alım ödenekleri konulmalıdır. Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünün yıllık 250 kilometre olan bölge stabilize yol programı en az 1 000 kilometreye çıkarılmalı, kar mücadelesi yapılan illerde ayrı bir başlık altında ilave stabilize yol yapımlarına yer verilmeli, özel makine timleri kurulmalı ve mevcut makine parkları takviye edilmelidir.

Keza, bölgedeki belediyelere İller Bankasından ilave ve özel karla mücadele destek yardımları yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'un diğer bir sorunu da, Erzurum halkının uzun süren çetin kış koşullarında ısınma ihtiyacının giderilmesinde tercih ettiği ve kalitesinden dolayı bir anlamda tercih etmek zorunda kaldığı, Rusya'dan ithal edilen linyit kömürü fiyatlarının, kış mevsiminin başlamasıyla birlikte, sunî olarak, fahiş şekilde artırılmasıdır. Geçen yıl tonu yaklaşık 95-100 dolardan satılan ithal kömürün günümüzdeki satış fiyatı, 200 dolar civarındadır. Trabzon ve Hopa Limanlarından ithal edilen kömürün ithalatçı firmalara maliyeti, kömür, boşaltma, gümrük, fon, nakliye, eleme dahil olmak üzere, perakende satış fiyatının yarısı kadardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İthalatçı firmaların, kömürün tonunu yaklaşık 175-180 dolardan sattıkları halde, maliyetin düşük olması nedeniyle faturaları düşük bedelle kestikleri ve bu bedele göre vergi ödemek suretiyle, devletin vergi kaybına ve Hazine zararına neden oldukları hususunda yaygın iddialar mevcuttur. Esasen, hiçbir ilave destek almadığı halde diğer illere oranla ısınma için büyük harcama yapmak zorunda olan Erzurumlu vatandaşlarımızın, tekelci bir zihniyetle ve sunî olarak oluşturulan fahiş fiyatlardan daha fazla zarar görmesinin önlenmesi gerekir.

Bu nedenle, ithal edilen kömürle ilgili olarak, liman gümrük müdürlüğünden itibaren ithalatçı firmalar ve bu firmaların toptancı firmalarla ilgili işlemlerinin çok sıkı bir şekilde denetlenmesi, fatura işlemlerinin gerçek satış fiyatlarına göre yürütülmesinin temin edilerek Hazine zararlarının önlenmesi, fahiş fiyatlarla haksız kazanç temin eden ve vergi kaybına sebep olan firma ve şahıslar hakkında gerekli işlemlerin başlatılması ve denetimlerinin tüm mevsim boyunca sürdürülmesi, kazancının çok büyük bir kısmını ısınma ihtiyacı için harcayan işçimizin, memurumuzun, esnafımızın, çiftçimizin ve diğer sabit gelirli vatandaşlarımızın durumlarının iyileştirilmesi yolunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sözlerime son verirken, hepinize, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Gündemdışı üçüncü söz, Necip Hablemitoğlu'nun ölümünün 1 inci yıldönümü ve faili meçhul cinayetlerle ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'e aittir.

Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in, faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına ve Necip Hablemitoğlu’nun öldürülüşünün birinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün 1 inci yıldönümü ve faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımızın anısına gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Farklı bir konuda gündemdışı konuşma yapmayı çok isterdim. Bugün, burada, seksen yıllık cumhuriyetimizin kurulduğu coğrafyanın etrafında ve dünyanın başka yerlerinde yaşanan terör olaylarının ülkemizde yaşanmıyor olmasının nedenlerini anlatmak isterdim. Bugün, burada, faili meçhul kalmış cinayetleri değil, failleri belirlenmiş, yakalanmış, bu cinayetleri planlayan ve gerçekleştirenlere karşı amansız bir mücadele vermiş ve bu konuda başarılı olmuş, insan haklarının temeli olan yaşama hakkına saygılı hükümetlerimizden övgüyle söz etmek isterdim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ne yazık ki, tüm bu özlemlerimizi gerçekleştirebilecek noktada değiliz. 18 Aralık 2002 tarihinde, evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda yitirdiğimiz, Ankara Üniversitesinde Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersi veren Necip Hablemitoğlu, bu faili meçhul cinayetlerin son halkasıdır ve dilerim ki, gerçekten son halkası olur.

Hablemitoğlu, ulusal çıkarlarımızın parasal pazarlıklara konu edildiği bir dönemde, bu değerlerimizi ödünsüzce savunmuştur. Hablemitoğlu, gizli ya da açık, ülkemize yönelen ulusal ve uluslararası tehlikeler ve tehditler konusunda ciddî araştırmaları olan ve bu konuda önemli bilgilere sahip olan, laik, çağdaş ve cumhuriyetçi bir bilim adamıydı. Ülkemizde, maalesef, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy gibi, Necip Hablemitoğlu da, düşünceleri, yazıları, sözleri, daha eşit bir Türkiye ve daha güzel bir dünya düşleri nedeniyle vahşice katledilmiştir.

Bu cinayetlerle ilgili çeşitli senaryolar üretilmiş; ama gerçeğe bir türlü ulaşılamamıştır. Aydınlarımız, laik cumhuriyete inandıkları için radikal İslamcı örgütler tarafından, ülkenin bölünmez bütünlüğünü savundukları için bölücü terör örgütlerince, şeffaf bir devlet yapısı ve temiz toplumu savunarak yolsuzluklara, usulsüzlüklere karşı çıktıkları için organize suç örgütlerince öldürülmüş olabilecekleri yönünde çeşitli senaryolar üretilmiştir.

Farklı zamanlarda gerçekleştirilen bu cinayetlerde bir diğer ortak nokta ise, cinayetleri gerçekleştirenlerin yakalanmamış olması, yakalansalar bile bu cinayetlerin arkasında yer alan güçlerin ortaya çıkarılamamış olmasıdır. Hablemitoğlu cinayetinde bu sis perdesi, aradan geçen bir yıla rağmen aralanmamıştır. Hükümet, bu konuda kararlı adımlar atmamıştır ve bu cinayetle ilgili, CHP Grubuna mensup milletvekilleri tarafından verilen araştırma önergesi hâlâ gündeme alınmamıştır. Yine bu cinayetle ilgili 29.3.2003 tarihinde, yaklaşık dokuz ay önce, bilgi almak amacıyla Sayın İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından yanıtlanması için vermiş olduğum sözlü soru önergesi de, cinayetin aydınlatılması gibi, gündemin alt sıralarında bekletilmektedir. Bu durum, hükümetin, faili meçhul cinayetleri çözme konusundaki kararlılığı ve kendilerinin önerisiyle yasalaştırdığımız bilgi edinme hakkına yaklaşımını ortaya koymaktadır! Yasaları çıkarmak önemli değil, uygulamak önemli, içini doldurmak önemlidir. Bu bilgileri bir milletvekili olarak değil, bir yurttaş olarak da öğrenmek en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.

İstanbul'da yaşanan terör olaylarını gerçekleştirenlerin, olay yeri incelemesi iyi yapıldığı için, hemen yakalandıklarını açıklamıştır Sayın İçişleri Bakanımız. Güvenlik kuvvetlerimizi kutluyorum; ancak, bu durum, bizi, Hablemitoğlu cinayeti sonrasında yapılan olay yeri incelemesinin, cinayetin aydınlanmasına yetecek kadar iyi yapılmadığını sorgulamaya götürüyor. Cinayetin hemen ardından bu salonda, AKP Grup Başkanvekili Sayın Haluk İpek, konuşmasında "saldırıları gerçekleştirenlerin yakalanması ve cezalandırılması için hassas bir şekilde sürekli takipçi olacağız; Genel Kurulun huzurunda açıklıyoruz" demesine rağmen de, gelinen noktada, verilen sözler, bugüne kadar, söylemden öteye gitmemiştir.

Yine, İçişleri Bakanımız "fail ya da faillerin ve arkasında kimlerin olduğunun bir an önce tespit edilip, yakalanarak, yargı organlarına teslim edilmesi için, biliniz ki, her türlü gayret gösterilmekte ve sarf edilmektedir" demiştir. Ben, Sayın İçişleri Bakanıma soruyorum: Bu gayretleri sarf edenler yoruldu mu?! Bu cinayeti, tozlu arşivlere mi bırakacağız?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Bir yıldır göstermediğiniz siyasî kararlılığı istiyoruz. Faillerin ve ilişkilerin açıklanmasını bekliyoruz. Hükümet olmanın, iktidar olmanın sorumluluğunu bekliyoruz.

Hablemitoğlu'nun ölümünün yıldönümünden kısa bir süre önce İstanbul'da bombalı terör olayları yaşanmışken, terörü çok ciddî bir şekilde sorgulamalıyız. Teröre uygun ortam hazırlayacak söylem, davranış kalıpları ve alışkanlıkları terk etmeliyiz. Bir ülkede yaygın olarak terör mevcut ise, orada gerçekten bir şeylerin yanlış gittiğini kabul edip, tespit etmek zorundayız. Terörün dış dinamiklere bağlanarak, iç dinamiklerin gözardı edilmesi, kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey olamaz. Terörün anlaşılmasında dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, terörün tamamen dış etkilere bağlanıp, kolaycılığa kaçılmasıdır.

Son dönemlerde yaşanan terör olaylarının, küreselleşme neticesinde, küresel ekonomi paylaşımından istedikleri ölçüde yararlanamayan ve çarpık toplumsal zeminin hâkim olduğu ülkelerden kaynaklanıyor olması, bu iddiamızı desteklemektedir.

Türkiye'nin yıllardan beri yaşadığı terör olaylarının gerisinde çok çeşitli faktörler vardır. Bu faktörler, ideolojik, dinî dışlanmışlık, kültürel, sosyal olduğu kadar, gelir dağılımında yaşanan adaletsizliklerdir. Türkiye, bu sorunları geride bırakmış bir ülke olabilseydi, terör, bu topraklar üzerinde, yandaş bulma, örgütlenme ve eylem yapmakta zorlanacaktı.

Değerli arkadaşlarım, içbarışı ciddî bir şekilde tehdit eden terör karşısında, kamuoyu, daha etkili tavır alınmasını beklemektedir. Böyle bir yaklaşım, devlet tarafından etkili bir şekilde ortaya konulmalıdır ve bu takdirde inandırıcılık ve otoriteye güven duygusu zayıflamamış olacaktır, devletin güçsüz ve âciz kaldığı imajı uyanmamış olacaktır.

Teröre ad aramak yerine, teröre, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla birlikte, topyekûn karşı bir duruş sergilemek durumundayız.

Bu acıların ve vahşetlerin bir daha yaşanmamasını diliyor; başta, Hablemitoğlu olmak üzere, laik, demokratik, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini savunmalarının bedelini yaşamlarıyla ödeyen tüm aydınlarımızın ve yurttaşlarımızın anısı önünde minnetle, saygıyla eğiliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Sayın Şimşek'in konuşmasına, Hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Aksu.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek'in, Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşünün 1 inci yıldönümünde "faili meçhul cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımız" konulu gündemdışı konuşmaları üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, merhum Doç. Necip Hablemitoğlu ve teröre kurban verdiğimiz bütün aydınlarımıza, gençlerimize, hâsılı, bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Temel bir hak olan yaşama hakkına yönelen her türlü saldırıyı, nereden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun, nefretle kınıyoruz, kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 1960'lı yılların son bölümünde başlayan ve o tarihlerde isim koymakta mütereddit davrandığımız terör, geçen otuz yıldan fazla süreye rağmen, maalesef, ülke gündeminde yer almaya devam etmiştir.

Kimi zaman form değiştirmiş, isim değiştirmiş; ama, kanlı yüzünü hiç değiştirmemiştir. Biz, bu kanlı terör eylemleri nedeniyle, değişik kesimlerden binlerce vatan evladını kaybettik. Kaybettiğimiz bu değerlerimiz arasında, gün geldi işadamlarımız oldu; bazen, kör terör, aydınlarımızı hedef aldı; kimi zaman, bu saldırılar, basın mensuplarımıza ve kamu görevlilerimize de yöneldi.

Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu da ülkemizdeki aydınlarımıza yönelik terörün son kurbanıydı. Geçen yıl, 18 Aralıkta, saat 20.30 sıralarında, Çankaya İlçesi Portakal Çiçeği Sokakta bulunan evinin önünde saldırıya uğradı.

Merhum Hablemitoğlu, araştırmacı kişiliği ve Atatürkçü bakış açısıyla, bilim hayatımıza çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kitaplarında ve yazılarında savunduğu konular, ülke gündeminde birtakım demokratik eksenli tartışmaların başlamasına neden olmuştur.

Sayın milletvekilleri, artık, terörün hedefinin demokratik parlamenter sistem olduğunu bilmeyen kimse kalmadı. Teröristler, demokrasi ve barışı istemiyorlar. Onlar, kanla besleniyorlar; hedeflerine koydukları insanları seçerken de, kayıpları halinde demokrasinin en çok zarar göreceği kişileri belirliyorlar; uzlaşma eğilimindeki toplum kesimlerinin arasına nifak sokacak isimleri tespit ediyorlar. Dünyanın her yerinde terörün metodu bu. Dolayısıyla, isimler, bir tesadüf hedef değil, tıpkı, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinde olduğu gibi, yukarıda çerçevesini çizdiğim bir plana istinat ediyor.

Saydığım isimler için pek çok ortak paydadan söz edilebilir; ama, burada, benim, üzerinde vurgu yapmak istediğim ortak yön, bu insanların düşüncelerini hep özgürce dile getirmiş olmalarıdır. Bu kişiler, demokratik toplumun güvencesi olan, özgür düşünen beyinlerdi.

Bu toplum, düşüncesini açıkça paylaşmaktan bir an olsun geri durmayan bu kişilere daima saygı duymuştur. Bunun böyle olması da doğaldır; çünkü, Türk toplumu, yakın zamana kadar, bütün şiddetiyle yaşadığımız terör eylemlerine rağmen, farklılıkları ve aykırı düşünceleri kabul konusunda derin bir hoşgörü kültürüne sahip olmuştur. İşte, vurgulamaya çalıştığım hoşgörü kültürünün oluşmasına, yukarıda isimlerini zikrettiğim merhum aydınlarımızın da önemli katkıları olduğunu, yeri gelmişken hemen belirtmeliyim. Türkiye'de hoşgörü kültürünün gelişmesi ve demokrasinin bir hayat tarzı olarak yerleşmesi halinde, terör ve terörist için uygun vasat kalmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bakımdan, biz, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleştirilmesi için gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir şekilde almayı, en önemli terörle mücadele yöntemi olarak benimsiyoruz; ama, tabiî ki, teröristleri ve terör örgütlerini, sıkı bir şekilde takip etmeyi de ihmal etmiyoruz. Son bir yıllık dönemde, bu açıdan alınan mesafeyi hepimiz birlikte yaşadık. Çeşitli terör grupları, daha eylem yapmaya fırsat bulmadan, mühimmatlarıyla yakalandılar. Ülkemizdeki terör eylemlerinin büyük bölümünü planlayan ve organize eden birkaç terör grubunun en önde gelen elemanları, şu anda yüce Türk adaletine hesap veriyor. Yukarıda isimlerini saydığım aydınlarımıza yönelik menfur saldırıların hemen hepsi aydınlatıldı. Bunlardan tek istisna Hablemitoğlu cinayetidir.

Tabiatıyla, burada kastettiğim faili meçhul cinayetlere, bölücü teröre bağlı olarak meydana gelen faili meçhul cinayetler dahil değildir; ama, biz, bu konuda da çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Aradan geçen zamana rağmen, hassasiyetimizde hiçbir eksilme olmamıştır. Biz biliyoruz ki, faili meçhul cinayetler, demokrasiler üzerine düşen ağır gölgelerdir. Vatandaşına huzur veren bir demokrasi için, olabildiğince çok, mümkünse bütün faili meçhul olayların aydınlatılmasıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, izin verirseniz, Hablemitoğlu cinayetinde son durum nedir; biraz da bu konu üzerinde durmak istiyorum. Merhum Hablemitoğlu suikastı akabinde, hemen, İçişleri Bakanı olarak ben ve Sayın Başbakan, güvenlik birimlerini talimatlandırdık. Olayın aydınlatılması için özel ekipler kurulmasını sağladık; yani, bu konudaki siyasî irademizi, kararlılığımızı hemen cinayetin akabinde ve Sayın Başbakanın başkanlığında yapmış olduğumuz bir güvenlik toplantısında dile getirdik ve bir özel ekip görevlendirdik. Yalnızca bu amaçla çalışan görevlilerimiz, olayın çok yönlü araştırılmasına devam etmektedirler. Ben de, bizzat, gelişmeleri yakından takip etmekteyim.

Bu çerçevede, olay yerinde yapılan araştırmalarda bulunan 2 adet 9 milimetre çaplı boş kovan, ülke genelindeki tüm kriminal laboratuvarlarda incelenmiştir; ancak, daha önceden gerçekleştirilen herhangi bir olayla ilişiği tespit edilememiştir.

Yine, çevrede yapılan araştırmalarda, olayın herhangi bir görgü tanığı bulunamamıştır. Buna karşın, kurduğumuz özel ekibimiz, gelen ihbarları titizlikle değerlendirmekte ve menfur saldırıyı görme ihtimali bulunan kişilerle görüşerek ipucu yakalamaya çalışmaktadır. Olayın bir başka özelliği de, yasadışı örgütlerden hiçbirinin bugüne kadar saldırıyı üstlenmemesidir.

Bu tarz olayların aydınlatılması, titiz ve uzun soluklu bir çalışmayı gerektirmektedir. Güvenlik mensuplarımız da, faillerin tespit edilerek yakalanması için çok yönlü olarak çalışmalarını sürdürmektedirler. Biliyorsunuz ki, biz, ilkönce çalışmalarımıza, biraz önce ismini de zikrettiğim aydınlarımıza yönelik terör eylemlerini gerçekleştiren örgütlerden başladık; ama, hiçbirini ihmal etmeden bütün ihtimalleri de nazarı dikkate alarak, bütün örgütler üzerinde, bütün hassasiyetimizle durmaktayız ve ümit ediyorum ki, yakın bir gelecekte emniyet güçlerimiz bu olayı aydınlatacak ve faillerini adalete teslim edecektir.

Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bulgaristan Ulusal Meclisi Dış Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonu heyetini Bulgaristan'a resmî davetine icabet edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/412)

                                      17.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Bulgaristan Ulusal Meclisi Dış Politika, Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanının vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin Bulgaristan'a resmî bir ziyarette bulunması hususu Genel Kurulun 4 Aralık 2003 tarihli 24 üncü birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Mehmet Dülger      (Antalya)

Mustafa Dündar        (Bursa)

Abdulbaki Türkoğlu     (Elazığ)

Halil Akyüz                    (İstanbul)

Hasan Ören                  (Manisa)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; okutuyorum:

2. - TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Avusturya Meclis Başkanı Andreas Khol’un resmî davetine beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/413)

                                      17.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Avusturya Meclis Başkanı Dr. Andreas Khol'un davetine icabet etmek üzere, beraberinde parlamento heyetiyle Avusturya'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki en önemli tarım ürünlerinden birisi de patatestir. Ülke genelinde 200 000 hektar alanda ekim yapılmakta ve yılda ortalama 5 500 000 ton ürün elde edilmektedir.

Türkiye, bu üretimiyle ekim alanı bakımından dünyada 7 nci sırada, üretim miktarı bakımından da 10 uncu sırada gelmektedir. Ülkemizdeki tarım ürünleri arasında, patates, üretim miktarı bakımından buğdaydan sonra ikinci sıradadır.

Ekiliş alanları itibariyle Niğde ve Nevşehir İlleri ilk sıralarda olup, bu illeri İzmir, Bolu, Erzurum, Ordu, Afyon ve Konya izlemektedir. Niğde ve Nevşehir'in dikim alanındaki payı yüzde 28, üretimdeki payları ise yüzde 43 düzeyindedir.

Üretimin yüzde 65'i iç tüketimde, yüzde 13'ü tohumluk olarak, yüzde 1'i sanayide, yüzde 3'ü hayvan besini olarak kullanılırken, yüzde 2,5 kadarı da ihraç edilmektedir.

Patates yetiştiriciliğinin üretim, stoklama, pazarlama gibi her aşamasında çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır:

Üretimin kalitesi, sanayide kullanımı ve ihracat miktarı dikkate alındığında, ülkemizin patates potansiyelini yeterince değerlendiremediği olgusu ortaya çıkmaktadır.

Üretimin büyük kısmı, küçük aile işletmeleri olan çiftçilerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir.

Birim alandan alınan verim düşüktür.

Modern tekniklere göre üretim yapılamamaktadır.

Gübre, ilaç ve enerji fiyatları yüksektir.

Modern sulama yöntemleri kullanılamamaktadır.

Gereğinden fazla gübreleme, sulamada yapılan yanlışlıklar ve damlama sulama yönteminin yetersizliği verimi düşürmektedir.

Üretilen tohumluk miktarı yetersizdir. Kullanılan tohumluğun yüzde 90'ı ithal edilmektedir.

Maliyetinin yüksekliği ve tüketim alışkanlıklarından ötürü, patates sanayii gelişememektedir.

Ürünün, yaklaşık 1/4'ü tarlada satılırken, kalan kısmı depolara kaldırılmaktadır. Yetersiz depolama koşulları ve pazarlama sorunları nedeniyle, her yıl, üretimin yaklaşık yüzde 20'si telef olmaktadır.

Toplam üretimimizin en fazla yüzde 2,5'i ihraç edilebilmektedir. Standardizasyon eksikliği, ambalajlama ve nakliye sorunlarının çözülememiş olması, ihracat artışını engellemektedir.

Üretici, ürününü, komisyoncu ve tüccarlara satmakta ve bu alımlarda da ürüne bağlı herhangi bir fiyat standardı söz konusu değildir. Henüz, patates borsası gibi bir kuruluş da bulunmamaktadır.

Üretimin nispeten az olduğu yıllarda, ürünü tüccar ve komisyoncular kapatmakta; bol olduğu yıllarda ise, üretici, ürünüyle baş başa kalmaktadır.

Üreticiler, alıcılar karşısında ezilmektedir. Üretici birliklerinin olmaması, çiftçilerin pazarlamadaki çözüm bekleyen en önemli sorunudur.

Tüm bu olgulara karşın, patates yetiştiricileri, ciddî anlamda bir devlet desteğinden de yoksundur.

Bazı yıllarda, yaptığı masrafın karşılığını dahi alamayan onbinlerce çiftçi ailesi, acımasız piyasa koşulları karşısında çaresizdir. Örneğin, şu anda, üretici köylülerimiz, 150 000 liraya mal ettiği ürününü, ancak 120 000-130 000 liradan satabilmektedir.

Üreticilerimiz, sorunlarına çözüm bulunmasını beklemekte, emeklerinin karşılığını almak istemektedirler.

Sayılan bu nedenlerle, ülkemizde patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

  1- Orhan Eraslan        (Niğde)

  2- Rasim Çakır          (Edirne)

  3- Ali Kemal Kumkumoğlu                (İstanbul)

  4- Hasan Aydın      (İstanbul)

  5- Mehmet Ali Özpolat                (İstanbul)

  6- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)

  7- Yavuz Altınorak              (Kırklareli)

  8- Nejat Gencan       (Edirne)

  9- A. İsmet Çanakcı     (Ankara)

10- Ahmet Sırrı Özbek                (İstanbul)

11- Hüseyin Güler         (Mersin)

12- Ersoy Bulut         (Mersin)

13- Ali Oksal                  (Mersin)

14- Osman Kaptan    (Antalya)

15- Tuncay Ercenk     (Antalya)

16- Kâzım Türkmen      (Ordu)

17- Orhan Ziya Diren  (Tokat)

18- Nezir Büyükcengiz                  (Konya)

19- Mehmet Yıldırım           (Kastamonu)

20- İdris Sami Tandoğdu     (Ordu)

21- Gürol Ergin           (Muğla)

22- Ali Arslan                   (Muğla)

23- Mustafa Sayar       (Amasya)

24- Türkân Miçooğulları (İzmir)

25- Kemal Demirel       (Bursa)

26- Sedat Pekel       (Balıkesir)

27- Yakup Kepenek   (Ankara)

28- Şefik Zengin       (Mersin)

29- Mustafa Özyürek   (Mersin)

30- Nuri Çilingir      (Manisa)

31- Vezir Akdemir       (İzmir)

32- Atilla Kart                  (Konya)

33- Muharrem Kılıç        (Malatya)

34- Ahmet Küçük (Çanakkale)

35- Yılmaz Kaya            (İzmir)

36- Mehmet Nuri Saygun               (Tekirdağ)

37- Hüseyin Ekmekcioğlu                (Antalya)

38- Atila Emek                (Antalya)

39- Osman Özcan      (Antalya)

40- Selami Yiğit              (Kars)

41- Yüksel Çorbacıoğlu                   (Artvin)

42- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu                  (Ankara)

43- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                (Malatya)

44- İlyas Sezai Önder       (Samsun)

45- Mustafa Gazalcı      (Denizli)

46- Mevlüt Coşkuner   (Isparta)

47- Erdal Karademir    (İzmir)

48- Feramus Şahin           (Tokat)

49- Bayram Ali Meral  (Ankara)

50- Mehmet Küçükaşık   (Bursa)

51- Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

52- Hakkı Ülkü             (İzmir)

53- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)

54- Yaşar Tüzün        (Bilecik)

55- Özlem Çerçioğlu    (Aydın)

56- Halil Ünlütepe    (Afyon)

57- Atilla Başoğlu      (Adana)

58- Halil Tiryaki   (Kırıkkale)

59- Erdoğan Kaplan    (Tekirdağ)

60- Mahmut Duyan      (Mardin)

61- Mahmut Yıldız      (Şanlıurfa)

62- Mehmet Ziya Yergök                   (Adana)

63- Ali Cumhur Yaka                   (Muğla)

64- Sedat Uzunbay      (İzmir)

65- Bihlun Tamaylıgil                (İstanbul)

66- Enver Öktem          (İzmir)

67- Abdurrezzak Erten                     (İzmir)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in görüşmelerde bulunmak üzere Rusya'ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/414)

                                      16.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik'in, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 19-22 Kasım 2003 tarihlerinde Rusya'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Dr. Tayyar Altıkulaç'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

4.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un görüşmelerde bulunmak üzere İran’a yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş’ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/415)

                                      16.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, Tahran'da düzenlenen Uluslararası İş Forumu Toplantısına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere 18-20 Ekim 2003 tarihlerinde İran'a yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

V. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Aralık 2003 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                 Sadullah Ergin

                        AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun 17.12.2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılan 307 sıra sayılı Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasına alınması ve bu Birleşimde gündemin 8 inci sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının, Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge aleyhinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Ali Topuz söz talep etmişlerdir.

Buyurun Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını düzenleyen İçtüzüğümüze aykırı olarak veya İçtüzüğün istisna olarak belirttiği konularını sık sık kullanmak suretiyle, emrivakilerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne yeni bir yasa teklifinin daha getirilmiş olduğuna tanık oluyoruz. Bu yasa teklifi, Denizli Belediye sınırlarının genişletilmesi hakkında bir tekliftir, hükümet tasarısı değildir. Bazı milletvekillerimizin, Denizli Belediyesinin sınırlarını genişletmeye dönük teklifleri yasalaştırılmak istenmektedir.

Bu teklif, bugün saat 11.30'da Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna basılı olarak intikal ettirilmiştir. Yani, bize gelişinden 24 saatten daha kısa bir süre içerisinde bu konuyu Meclisin gündeminde konuşma öneriliyor. Oysa, İçtüzüğümüzün ilgili maddeleri, kırksekiz saat geçmeden, böylesine konuların gündeme alınmamasını temel bir ilke olarak koymuştur. Çok istisnaî hallerde, gruplar arasındaki mutabakata dayanarak bunun kullanılması da doğrudur.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, büyük bir sorumluluk duygusu içerisinde, çıkarılmasında gerçekten acillik taşıyan konularda, Adalet ve Kalkınma Partisinin önerilerini hep kabul ettik ve burada görüşmeyi sağladık. Bunlardan bir tanesi de, İmarzedeler yasası olarak adlandırılan ve dün burada görüşülen yasadır.

Şimdi konumuz olan yasa teklifinin hiçbir aciliyeti yoktur. Aciliyetini ifade eden arkadaşlarımız "yakın bir tarihte seçime gidiyoruz, bu koşullar altında Denizli'de bir büyük perişanlık vardır, bu perişanlığı düzeltebilmemiz için bu teklifi buradan geçirmemiz gerekir" diyorlar. Türkiye'de kentleşmenin taşıdığı büyük sorunlar vardır, yerel yönetimlerin büyük sorunları vardır; ama, bunların, Türkiye ölçeğinde genelleştirilerek çözülebilecek genel kurallara bağlanarak Meclisin önüne getirilmesi gerekir; bir hükümetten beklenen budur. Sorunları parça parça çözmek, aklımıza gelen şeyi yapmak doğru bir yöntem değildir. Kaldı ki, Anayasamızın 67 nci maddesinin son fıkrası, seçim kanunlarına ilişkin olarak "çıkarıldıkları tarihten bir yıl sonra uygulamaya sokulabilir" hükmünü taşımaktadır. Bu Anayasa değişikliği, 2001 yılında, bu Mecliste yapıldı.

Getirilen teklif, bir seçim kanununun değiştirilmesiyle ilgili bir tekliftir, seçim çevresini değiştiren bir tekliftir. Hatırlayın, şu sıralarda oturan, geçmiş dönemde milletvekilliği yapmış olan arkadaşlarımızın hepsi, aynı doğrultuda, seçimlerden kısa bir süre önce seçim yasalarında değişiklik yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu hep söylemişlerdir. 12 yılda 10 seçim kanunu değiştirilmiştir, seçim çevreleri değiştirilmiştir, seçim bölgeleri değiştirilmiştir, seçimlerle ilgili başka bazı kurallar değiştirilmiştir ve seçimlerde iyi sonuç alacaklarını varsayarak bunları yapmışlardır o günün iktidarları.

Şimdi, size, tutanaklardan birkaç şey okumak istiyorum: Bakınız, 2001 yılının eylül ayında anayasa değişikliği paketi bu Mecliste konuşulurken, o paketin 24 üncü maddesi, Anayasanın şu biraz evvel açıkladığım 67 nci maddesinin son fıkrasıyla ilgili de bir değişiklik yapmış.

Kanunun gerekçesinde kısaca "Yeni eklenen bir fıkrayla konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır" deniliyor. Daha önceki durumları eleştirerek "amaçlanmıştır" deniliyor.

Bu oturumda Saadet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, şunları söylüyor: "Ayrıca, seçime bir yıldan az bir süre kala seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin, izleyen seçimlerden sonra yürürlüğe girmesi öneriliyor. Bu da, çoğunluğun kendine uygun kurallarla seçime on gün kala yaptığı değişikliklerle seçime gitmesini önleyen önemli bir husus. Gerçekten, bir dizüstü bilgisayarıyla iller ve seçim bölgeleri üzerinde yapılan ince hesaplamalar neticesinde, aldığı oy oranından çok daha yukarıdaki oranlarda Mecliste milletvekili çıkarmış olmayı amaçlayan siyasî partiler gördük. Örneğin..." diyor, Anavatan Partisini örnek veriyor.

Bu oturumda, şimdi, yine, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında oturan Sayın Mustafa Baş, grubu adına bir konuşma yapıyor, bu maddede yapılan üç değişiklikten üçüncüsünü ifade ederek "Üçüncü bir değişiklik de, seçim kanunlarında yapılan değişiklik, bir yıl içerisinde bir seçim olduğu takdirde uygulanmayacak, bir yıldan sonra uygulanacaktır" diyor, savunuyor ve devam ediyor "1983'ten itibaren ise, bölge sistemi, barajlı sistemler ve kontenjanlı sistemler her seçimde değişerek..." Dikkatinizi çekiyorum "bölge sistemi" diyerek, bölgeleri kast ediyor; yani, şimdiki gibi sınırlar... "...daha sonraki bir seçimde daha az oy alınmasına rağmen, Parlamentoda daha çok sandalye elde etme imkânı bu değişikliklerle maalesef sağlanabilmiştir" diyor ve karşı koyuyor "bunlar, seçim sonuçlarını değiştirmeye dönük girişimlerdir" diyor. Devam ediyor: "Bu örnekleri şunun için veriyorum: Maalesef, bizim Parlamentomuzda, iktidarlar, çoğu zaman, Meclisteki aritmetiklerine güvenerek, kendilerine daha çok imkân sağlayabilecek, Parlamentoda, milletvekili sağlayabilecek değişiklikleri, haksız yere, demokrasiye aykırı olarak yapabilmişlerdir."

Değerli arkadaşlarım, gerçi, bu değişikliği siz yapar, bunu uygulayacak olursanız bunun sonunda siyasî olarak hiçbir rant elde edemeyeceksiniz; bu açık. Eğer, bu kanun uygulanacak olursa, sizin bu girişimlerinizin sonunda, bundan yararlanacak olan parti Cumhuriyet Halk Partisidir; ama, herhangi bir siyasî partinin yararına olacak düşüncesiyle seçim kanunlarında değişiklik yapma anlayışı tarihe terk edilmişken, sizlerin de oylarıyla, geçmiş dönemlerde burada milletvekilliği yapmış arkadaşlarımızın da oylarıyla tarihe gömülmüşken, bu yanlışlığı, şimdi, siz, kendi oylarınızla yeniden yürürlüğe sokmak istiyorsunuz. Bunu yapmayınız. Zaten, bu kanunu uygulayamayacaksınız. Bu kanun bir seçim kanunudur, tıpkı bundan evvel çıkardığınız 3030 sayılı Kanun gibi; orada pergelle hudut tayin ettiniz, burada alelusul yöntemlerle "filan belde belediyelerini mahalleye çevirelim" arzusuyla bu kanunu getiriyorsunuz.

Bırakın bunları, kamu yönetimi temel kanunu tasarısıyla, henüz daha Meclise sunulmamakla beraber, Türkiye'de, hem merkezî idareyi hem de yerel yönetimleri yeni bir düzene kavuşturacak -reform niteliğinde- sınırlarıyla ve nitelikleriyle bu meseleyi toptan çözebilecek imkân önümüzdedir. Sırf şu seçimlerde Denizli'yi kurtaralım diye veya şimdi öğrendiğimiz gibi, bunun arkasından başka bazı tasarıların daha Meclise sunulacağı gibi, hatta bütçe görüşmeleri arasına bile bunları sıkıştırarak sokmayı amaçladığınız yolunda, duyumlarımız var.

Gelin, bu yanlış yoldan dönünüz; bu, doğru bir hareket değildir. Türkiye'de kentlerin yeni bir düzene kavuşturulması, Türkiye'deki yerleşme düzeninin bilimsel ölçütlere dayalı olarak yeniden yönlendirilmesi, ona göre bir yönetim sistemi, ona göre belediyeler, yerel yönetimler oluşturulması konusunu bu işin gerçek birtakım kurallarına dayandırarak önümüzdeki günlerde hep beraber uzlaşma içinde yapmaya çalışalım; ama, şimdi, yangından mal kaçırır gibi, onu belediye yapalım, bunun hududunu değiştirelim gibi, bu Meclisin ciddiyetine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birikimine... Çünkü, kentleşme olayını yoğun bir şekilde yaşamış olan Türkiye'nin, belediye olayını yoğun bir şekilde yaşamış olan Türkiye'nin birikimlerini dikkate alacak olursanız, pergelle sınır tayin etmek veya alelusul sınır tayin etmek gibi bir yolun vardığımız düzeye göre çok ilkel düzeyde kaldığını göreceksiniz. Bunu kendimize yakıştırmayalım ve gelin, bu yanlış yoldan dönün.

O nedenledir ki, bu konunun bugün gündeme alınmasını uygun bulmuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu önerisine aykırı oy kullanacağımızı size saygıyla ifade ediyorum ve hepinizden de bu yolda hareket etmenizi rica ediyorum, bekliyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Topuz.

SADULLAH ERGİN (Hatay)- Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubumuzun bugün Meclis gündemi ve çalışma saatlerine ilişkin önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

Bugün, Danışma Kurulunda üzerinde ittifak edemediğimiz önerimiz, Denizli milletvekillerimizin Denizli İliyle ilgili olarak birkısım belde belediyelerinin ve köy tüzelkişiliklerinin iptal edilerek, Denizli Merkez Belediyesine katılmasıyla ilgili kanun teklifinin gündeme alınmasıyla ilgili bir öneriydi ve bir uzlaşma sağlayamadık. Bunun üzerine, AK Parti Grubunun önerisi olarak bugün huzurlarınıza getirdik bu teklifi.

Değerli arkadaşlar, huzurlarınıza getirilen kanun teklifi, aslında, sadece AK Parti Denizli milletvekillerimizin değil, Denizlinin tüm milletvekillerinin, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin de sıcak baktığı...

V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Bizim adımıza konuşmayın!.

SADULLAH ERGİN (Devamla)- ...Denizli kamuoyunun, kitle örgütlerinin, hulasa Denizli ile ilgili tüm sivil toplum örgütlerinin de müspet katkıda bulunduğu bir tekliftir.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim adımıza konuşmayın lütfen!..

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bununla ilgili görüşmeler yapılmış, bununla ilgili çalışmalar yapılmış...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri adına konuşma hakkı yoktur.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Bizim arkamıza sığınmayın.

BAŞKAN - Peki... Peki...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim adımıza konuşamazsınız.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Buradan cevabını verirsiniz değerli arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

MEHMET UĞUR NEŞŞAR  (Denizli) - Dediğiniz gibi olsa, altında imzamız olurdu.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakın, sizin Grup Başkanvekiliniz çıktı konuştu, bizim arkadaşlarımız saygıyla dinlediler. Lütfen, dinlemeyi öğrenin.

BAŞKAN - Sayın Ergin, bir saniye...

HALUK KOÇ (Samsun) - Kendi adına konuş...

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Bizim adımıza konuşmayın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir Partimizin Grup Başkanvekili konuşmaktadırlar. Varsa itirazınız, talepte bulunursunuz; ben, size de söz veririm.

Buyurun Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî, bu çalışmalar yapılmış, görüşmeler yapılmış. Buradaki görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisinin genel politik yaklaşımlarından dolayı il milletvekillerimiz bu teklifin altına imza koymamış olabilirler, farklı bir düşünceleri varsa, elbette burada ifade etme şansları da var.

Bu teklifle getirilmek istenilen hususu, biraz önce Sayın Topuz da ifade ettiler "bu çalışmayla bir siyasî rant elde edilemez; şayet, bir siyasî rant elde edilecekse, bu siyasî rantı Cumhuriyet Halk Partisi yapar" dediler. Ben de bu beyanlara katılıyorum. Bizim yapmış olduğumuz çalışma, getirdiğimiz teklif ve getireceğimiz teklifler AK Partiye siyasî rant sağlama amacıyla yapılmış çalışmalar değil.

Bakın, bugün, Meclis İçişleri Komisyonundan geçirilen bir kanun teklifi daha var. Nedir o; nüfusu 2 000'den aşağıya düşmüş olan belde belediyelerinin bu özelliğinin kaybettirilmesi, belediye vasfının ortadan kaldırılması, köy statüsüne alınmasıyla ilgili bir kanun teklifi. Bu, yaklaşık 346 belde için düzenlenen bir çalışma.

Şimdi, ben, buradan soruyorum: Seçimler öncesinde, seçimlere üç ay kalmış, 346 seçim bölgesinde bir siyasî parti, rant elde etmek için böyle bir tüzelkişiliği kaldırmayı göze alabilir mi? Bizim burada siyasî rant elde etme gayretimiz olsa, biz, bunları seçim sonrasına bırakırız. Bu çalışma, bize orada oy kaybettirir; ama, AK Partinin, bu çalışmalarla ilgili olarak oy endişesi yok, ülkenin ihtiyaçları, ülkenin öncelikleri gözönüne alınarak süregelen yanlışları devam ettirmeme gibi bir gayreti var. Dolayısıyla, biz, bu riskleri göze alarak, sadece ülke yararlarını önplanda tutarak, bu tür çalışmalar yapmışız.

Değerli arkadaşlar, bu çalışmalarda, ben, genel olarak, Sayın Topuz'un beyanlarına katılıyorum; Danışma Kurulu toplantılarında, zaman zaman, anlayış gösterdiklerine de şahit oldum; bundan dolayı da teşekkür ediyorum. Ancak, bizim getirmiş olduğumuz teklif, AK Partiye siyasî rant sağlama özelliğine sahip değildir.

Bir de, Anayasanın 67 nci maddesine atıfta bulundu Sayın Topuz. Anayasanın 67 nci maddesinin son fıkrası, çok açık bir ifadeyle, seçim kanunlarına hasredilmiş bir düzenlemedir. Bu değişiklik çalışmalarındaki komisyon tutanaklarını çıkarttırdım. O komisyon tutanaklarındaki ifadelere baktım; tamamen, geçmiş yıllarda -sizin de ifade ettiğiniz gibi- seçimlere çok kısa süre kala, seçim baraj oranlarının değiştirilmesi, seçim sistemleriyle oynanması hadiseleri üzerine tepki olarak düzenleme yapılmış ve dolayısıyla, bu konu, Anayasamızın 67 nci maddesinin son fıkrasını oluşturmuştur. Kaldı ki, bizim getirmiş olduğumuz teklif, bize siyaseten fayda sağlayacak bir teklif değildir arkadaşlar. Biz, kendi ellerimizle gözlerimizi çıkarmaya mı uğraşıyoruz?!.

Burada, AK Parti Grubunun ve milletvekillerimizin önceliği, ülkenin ihtiyacı olan düzenlemeleri, siyaseten bize zarar verse bile yapmaktır. Bunlar, ülkenin bugüne kadar tıkanan önünü açmak için yapılan çalışmalardır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bugün, Meclis İçişleri Komisyonundan geçen düzenleme de, nasip olursa, 2004 Yılı Bütçe Kanunu çıktıktan sonra Meclis Genel Kuruluna gelecek. 346 belediyemizin bu özelliğinin düşürülmesine ve bunların vasfının değiştirilmesine ilişkin bir kanun teklifini de huzurlarınıza getireceğiz. Bu, tamamen, siyaseten risk alma işidir. Biz, AK Parti olarak, bu riski alıyoruz; çünkü, nüfusu 2 000'in altına düşmüş belediyelerin devam ettirilmesinde, buralara belediye başkanları seçilmesinde, fen işleri müdürlerinin atanmasında, her belediyede 10-15 kamu personelinin istihdam edilmesinde bir kamu yararı yoktur. Görüyoruz ki, şu anda, bu tür belediyelerin başkanları, her ayın belli günlerinde, Ankara'da, bakanlık bakanlık geziyorlar, siyasî parti kulislerini dolduruyorlar ve belediyeyi yürütemediklerini, yardıma ihtiyaç duyduklarını beyan ediyorlar. Bu şekilde taşıma suyla döndürülemeyen bu değirmenin bir şekilde düzeltilmesi lazım. Bunun siyasî bedelini de, biz, AK Parti olarak, ödemeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Denizli Belediyesi de aynı durumda.

SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim getirmiş olduğumuz teklif ve getireceğimiz değişiklik önerilerimiz, kesinlikle, siyasî rant gözetmeden, ülke yararını gözeten ve ülkenin önünü açacak değişiklik önerileridir.

Bu düşüncelerle, huzurlarınıza getirmiş olduğumuz grup önerimize destek oylarınızı bekliyor, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Önerinin aleyhinde, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Danışma Kurulunun önerisi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri adına söz söyleme alışkanlığı edindi AKP'li arkadaşlarım. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu sık sık demeç veriyor ve diyor ki: "Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri de dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemiyorlar." Biraz önce, değerli Grup Başkanvekilimiz de dedi ki: "Cumhuriyet Halk Partisinin Denizli Milletvekilleri de bu teklifin lehindedirler."

Değerli arkadaşlarım, siyasî nezaket gereği, bir grup adına başka grup beyanda bulunmaz. Şimdi, biz de, kalkıp, AKP'li milletvekilleri kuliste şöyle konuşuyor diye, söylenenleri buraya getirsek, hoş mu olur?! Dün, İmar Bankasından bono alan, İmar Bankasında tasarruf mevduatı bulunan kişilerle ilgili kabul ettiğiniz kanunun müzakeresi esnasında aranızda oluşan dalgalanmayı, tartışmayı buraya getirsem, şık mı olur?! Bu huyumuzdan vazgeçelim değerli arkadaşlarım.

Eğer Sayın Kuzu dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyorsa, Halep oradaysa arşın burada, bizim adımıza demeçte bulunmayı bıraksın, görevini yapsın, dokunulmazlık dosyalarını getirsin; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bütün üyeleriyle birlikte açık oy kullanacaktır. Bunu, biz, defaatle ifade ettik; şimdi, tekrar ifade ediyorum.

"Biz, yargıya gitmekten korkuyoruz" diye açıkça söylemek yerine "kimse dokunulmazlıkların kalkmasını istemiyor" hikâyesinin arkasına sığınmak doğru değildir.

Değerli arkadaşlarım...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Özyürek, önergeye gelin.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Önergeye gelelim...

Şimdi, işte, o pergel yasası dediğimiz, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının değiştirilmesiyle ilgili yasa; bugün, Denizli'yle ilgili olarak getirilen teklif; belki birkaç gün sonra getirilecek olan, nüfusu 2 000'den az olan beldelerin belediyelerinin kaldırılmasıyla ilgili teklif "bir idarî ihtiyaçtan, bir imar ihtiyacından kaynaklanıyor; bunun seçimle ilgisi yok; hatta, bize oy kaybettirecek düzenlemedir" diyor değerli arkadaşlarım.

Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiğinde "biz, çok hazırlıklıyız, her konuda hazırlıklarımız var, reformlar yapacağız, Türkiye'nin düzenini değiştireceğiz" dedi ve bir kamu yönetimi temel kanun taslağı edebiyatı başladı. Dediler ki :Bu, bir çerçeve taslaktır; arkasından yerel yönetimler gelecek, diğerleri gelecek, gelecek, gelecek...

Peki, değerli arkadaşlarım, bu kadar hazırlığınız vardı, imar açısından, idarî bağlantılar açısından belediyelerle ilgili bir düzenlemeye önem veriyordunuz, öncelik veriyordunuz da, niye birkaç ay önce getirmediniz?! Hükümetiniz göreve geleli bir yılı geçti! Bunlarda, üç aşağı beş yukarı, neler olacağı belli. Hayır, biz onu getirmiyoruz, şimdi, onun içinden, cımbızla, işimize ne gelirse onu çekeriz, getiririz Meclise, teker teker geçiririz... Pergel yasası böyledir.

Elbette, büyükşehir belediyelerinin ve diğer belediyelerin önemli sorunları vardır; ama, bunlar, 12'ye 5 kala, hiç kimseye tartışma imkânı tanınmadan ve 48 saat geçmeden buraya getirilirse, bu düzenlemenin samimiyetine, ciddiyetine kimseyi inandıramazsınız. Olsa olsa, bunlar, seçimde avantaj sağlamaya dönük düzenlemelerdir. Bu çok açık değerli arkadaşlarım.

Şimdi, seçim süreci başlamış, Yüksek Seçim Kurulu, kamu görevlilerinin aday olabilmesi için 30 Aralığa kadar istifa etmesini öngörmüş, bildirileri Resmî Gazetede yayımlanmış.

Şimdi, Denizli'nin Akkale Beldesinde belediye başkan adayı olmak isteyen bir kamu görevlisi istifa edecek mi, etmeyecek mi? 12'ye 5 kala getirdiğiniz bu teklif yasalaşacak mı, yasalaşmayacak mı? Cumhurbaşkanı veto edecek mi, etmeyecek mi? İnsanları bu kadar sıkıntıya sokmak, seçimi bu kadar baskı altında yürütmek doğru mu, insaflı mı, hakkaniyete uygun mu?

Değerli arkadaşlarım, iktidar olmak ciddiyet ister. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaptığı düzenlemeleri, bilerek ve düşünerek yapmak durumundadır. Bunların hiçbirine fırsat tanımıyorsunuz, çok yanlış işler yapıyorsunuz. Bir pergel yasası çıkardınız, pergelle anakent belediye sınırları düzenliyorsunuz.

Şimdi "Denizli'nin böyle bir ihtiyacı var" diyorsunuz. Peki, Manisa Belediyesinin böyle bir ihtiyacı yok mu; Tokat Belediyesinin, Nevşehir Belediyesinin böyle bir ihtiyacı yok mu? Bunları, oturup, ciddiyetle incelemek, ondan sonra, ona göre, tasarıları buraya getirip tartışmak gerekmez mi? Herhangi bir ilin AKP'li 3 milletvekili, 5 milletvekili, bir gün, canı sıkılacak veya akşamüzeri bir lokantada sohbet sırasında "yahu, şu bizim belediyenin sınırlarını genişletiversek" diyecekler, bir önerge verecekler, bu önerge, çoğunluğunuza bağlı olarak komisyondan geçecek, yine çoğunluğunuza bağlı olarak Genel Kuruldan geçecek ve bunun adı reform olacak, bunun adı yasa olacak!

Değerli arkadaşlarım, ciddî olalım. Yasaları da sulandırdınız; vatandaş, yasalara da güvenmez hale geldi. Onun için, geliniz, bu yanlış yollara sapmayınız. Denizli'nin böylesine çok önemli bir ihtiyacı olabilir; bunu, üç ay sonra düzenleriz veya beş ay önce niçin getirmediniz? Kaldırılması gereken belediyeler konusunu niçin üç beş ay önce getirmediniz, burada, oturalım, tartışalım, şu belediye var, bu belediye...

Değerli arkadaşlarım, bir de "kazanılmış hak" diye bir şey var. Ben de, bir belde belediyesi sınırları içerisinde doğmuş bir kişiyim, benim doğduğumda da orada belediye vardı; ama, nüfusu 2 000'den az diye şimdi o belediyeyi kaldırmak doğru bir yaklaşım mıdır? Amaç, giderek daha fazla insanı, daha çok insanı belediye hizmetlerinden yararlandırmak iken, siz "biz, küçük belediyeleri kaldırıyoruz" diyorsunuz. Ona bir çözüm bulalım değerli arkadaşlarım. Sefalette eşitliği değil, refahta eşitliği arayalım. Siz, bunlar küçük, bunların sorunları var, kaldıralım... Hani, bir laf vardı ya "okullar olmasa Millî Eğitimi ne güzel idare ederim" diye; belediyeler olmasa, köyler olmasa, anakentler olmasa, Türkiye'yi idare etmek çok kolaydır.

Son zamanlarda çok yanlışlar yapılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, çoğunluğu, azınlığın haklarını çiğneyen bir mekanizma olarak kullanıyor. Bu, hukuka aykırıdır, bu, hakkaniyete aykırıdır, bu yanlıştır değerli arkadaşlarım. Bu yanlıştan dönülmesini diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Sayın milletvekilleri, Sayın Özyürek de, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde şahsî görüşünü açıkladı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Sadullah Ergin'in konuşması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Denizli Milletvekilleri Sayın Mustafa Gazalcı, Sayın Mehmet Uğur Neşşar ve Sayın Haşim Oral, Başkanlığımıza başvurarak, Sayın Ergin'in ifadelerine katılmadıklarını ve Tüzüğümüzün 69 uncu maddesine göre de açıklama haklarını kullanmak istediklerini belirttiler. Konu ortak olduğu için, ben, 3 sayın milletvekili adına, sadece, ilk sırada başvuran Sayın Mustafa Gazalcı'ya bu açıklama hakkını veriyorum; sanırım, diğer arkadaşlarımızın da görüşlerini dile getirmiş olacaklardır.

Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendilerine atfetmesi nedeniyle açıklaması

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, diğer arkadaşlarımın onların duygularını da dile getirmeye çalışacağım; ama, gerçekten, üçümüz de konuşsak daha iyi olurdu. AKP Grup Başkanvekili, AKP Grup önerisi üzerinde burada konuşurken, Denizli'yle ile ilgili getirilen bu öneriye CHP milletvekillerinin de sıcak baktığını söyledi. Oysa, bizimle konuşmadı Sayın Grup Başkanvekili. Ben, bir kez olsun, bir cümle kendisiyle konuşmadım; öteki arkadaşlarım da konuşmadı.

FARUK ÇELİK (Bursa)- Sizinle konuşması gerekmiyor ki.

GÜROL ERGİN (Muğla)- Rüyasında görmüştür!

MUSTAFA GAZALCI (Devamla)- Sanıyorum, duyum üzerine böyle davranıyor. Yani, gerçekten üzülüyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, bakın, getirilen bu yasa teklifinde bizim imzamız yok. Komisyonda bir kavga verdik. Birçok belediye başkanımız burada; dışarıda, otobüslerle gelmiş insanlar var. Ne millet dinleniyor, ne milletin temsilcileri. Sonra da, biz, örtülü bir biçimde suçlanıyoruz, sıcak bakılıyor diye. Hayır, biz bu teklife sıcak bakmıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu teklifle birlikte Denizli, büyükkent olmuyor, Denizli'nin geliri artmıyor; ama, ne oluyor; 22 belediye, 29 köy tüzelkişiliği son buluyor. Onlara bir nimet vermiyor, onlara bir külfet getiriyoruz.

Bakın, bugün komisyonda bir tasarı daha geçmiş; nüfus durumuna göre, 2 000'e kadar nüfusu olan yerlerin belediye olamayacaklarına ilişkin. Baktım ben orada, Denizli'den 28 belediye daha gidiyor; yani, 28 belediye de orada tırpanlanıyor. Ben şaşıyorum. AKP, Denizli'den 4 milletvekili çıkardı. Denizli'nin dışsatımı 1 250 000 000 dolar. Değerli arkadaşlar, bunun içine Zorluteks dahil değil. O dahil olduğu zaman 3 milyar dolara varıyor. Denizli cezalandırılıyor mu?! Yani, bir çırpıda, siz, 50 belediyenin tüzelkişiliğini yok ediyorsunuz.

Biz önerge verdik geçenlerde; dedik ki: Nüfusu 700 000'in üstünde olan yerler büyükşehir sayılsın, var olan belediyeler de belediyeliklerini korusun, birinci aşama belediye olsun ve genel bütçeden de yüzde 5 bir pay alsın. Şimdi tam seçim düzlemine girildi, seçmen listeleri askıya asıldı; böyle bir değişiklik getiriliyor ve "27 Martta da yürürlüğe konulacak" deniliyor.

Arkadaşlarımızın aşı pişirdikten sonra bize bilgi verdikleri doğrudur. "Gelin, sizi bir çay içmeye çağırıyoruz" dediler ve önümüze bir öneri koydular. Bütün isimler saptanmış; ama, biz, bunu, arkadaşlarımıza, Grubumuza soracağımızı söyledik ve seçimle ilintili yapmadık, büyükkent olması koşuluyla rıza göstereceğimizi söyledik.

Şimdi, bir Grup Başkanvekili, bizimle konuşmadan, komisyonda nasıl bir kavga verdiğimizi bilmeden, Denizli halkına sormadan, bir oldubittiye getirip ve üstelik "Denizli milletvekilleri de sıcak bakıyor" diyor.

Peki, ne yapalım; elimize topu tüfeği alıp karşınıza mı geçelim?! "Kabul edenler, etmeyenler" diyorsunuz, ve kabul ediyorsunuz. Önerge veriyoruz...

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Tutanaklara bakın.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Hayır, tutanaklarda da...

Arkadaşlar, İçişleri Komisyonuna gittik ve biz, 3 milletvekili, konuştuk. Sağ olsun, Komisyon Başkanı AKP'li arkadaşımızdı, Denizli'den gelen insanlara konuşma yaptırdı. Bu öneride bir ilçe vardı; o ilçeyi, o konuşmaların üzerine öneriden çıkardılar.

Değerli arkadaşlar, yani, bir milletvekili olarak, biz, Denizli'nin sağlıklı büyümesini istemez miyiz, büyükkent olmasını istemez miyiz, bilimsel ölçütlere göre yeni bir düzenleme yapılmasını istemez miyiz; isteriz; ama, böyle, ölçü yok, nerede bitirileceği belli değil ve biz, Denizli'yi altüst eden, bütün kollarını tırpanlayan, şimdi 22 tane beldesini, gelecek tasarıda da 28 tane beldesini yok eden bir anlayışa katılmıyoruz.

Bakın, insanları bir kere aldatabilirsiniz, iki kere aldatabilirsiniz, sürgit aldatamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Ben diyorum ki, biz, CHP milletvekilleri olarak, bu yasa önerisine katılmıyoruz, konuşma hakkımızı saklı tutuyoruz, sıcak da bakmıyoruz. Biz, Denizli'nin büyükkent olmasına sıcak bakıyoruz. Yalnız Denizli için değil... Bakın, Türkiye'de 80'in üzerinde onca il var; neden salt Denizli?!. Niçin?!. Trabzon niye değil, başka yer niye değil?! Birçok yer var. Yani, Trabzon da büyükkent olmayı beklediği için onun adını söylüyorum. Gelin, ivedi olarak, bir oldubittiyle değil, seçim düzleminde değil, bunların gerçekten bilimsel olarak ölçütlerini koyalım. Denizli'nin 50 belediyesine kıymayın; şimdi 22, 28 de önümüzdeki günlerde gelecek, 50 belediyesine kıyıyorsunuz. Denizli, Türkiye'de Konya'dan sonra ikinci büyük belediye sayısına sahip bir ildir. Siz, bunun yarısını götürüyorsunuz, cezalandırıyorsunuz. Hizmet gelmeyecek, o köylerin, kasabaların içerisinde Denizli'den kilometrelerce uzak yerler var, elli yıl önce, altmış yıl önce belediye olmuş yerler var. Denizli Belediyesiyle birlikte, planını, programını yapmış, burada Çevre Kurulundan geçirmiş... Onların değiştirilmesi mümkün değil. Orada birkaç kişiye rant sağlanacak diye, oldubittiye getirip, bu değişikliğin birden yapılmasını Denizlililer olarak kabul etmiyoruz. Denizli bunu hak etmiyor. Denizli, Türkiye geneliyle birlikte büyükkent olsun, sağlıklı bilimsel ölçütlerle gerçekten genişlemesi yapılsın, tüzelkişiliklere son vermeden, aynen büyükkent belediyelerinde olduğu gibi, birinci aşamada belediye olsun.

AKP'liler bu işin altında kalır arkadaşlar. Bakın, içten söylüyorum, bir kuyu kazıyorsunuz, kendiniz düşeceksiniz. Yapmayın!.. Yapmayın!.. Gerçekten, AKP, bu tasarıyla Denizli'de de cezalandırılır, böyle giderse, başka yerlerde de bu düzenlemeyi yaparsa, başka yerlerde de cezalandırılır. Böyle yuvarlak sözlerle "Denizli'nin önünü açıyoruz, işte şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz..." AKP'li milletvekili arkadaşlar, bir kere baktılar mı; şurada oturan belediye başkanlarımız, dışarıda otobüslerle bekleyen belediye başkanı arkadaşlarımız... AKP Genel Merkezine saat 13.00'te giden insanları niye duymuyorsunuz? Siz onlardan oy aldınız. Bu belediyelerin hepsi bize oy vermedi, bu köylerin hepsi bize oy vermedi, belki, size oy verdiler; ama, arkadaşlar, demokrasilerde sorma vardır, bir kamuoyu yoklaması vardır, insanları dinleme vardır. Bunların hiçbiri yapılmadı. Efendim, bize, olup bittikten sonra "siz katılıyor musunuz katılmıyor musunuz?.." Hayır, seçim düzlemine girdikten sonra biz katılmıyoruz dedik. Genel Başkanımız da öyle söyledi; Grup toplantısında Denizli'yi dile getirdi. Tekrar, burada "milletvekilleri de bu işe sıcak bakıyor" diyerek, kendi yaptığınız suça bizi niye sokuyorsunuz? O yüzden, ben, bu sözün geri alınmasını diliyorum.

Ben, Sayın Grup Başkanvekili ile konuşmadım, arkadaşlarım da konuşmadılar. Böyle soyut olarak kendi önerisini kabul ettirmek için ileriye sürdüğü görüşlerin doğru olmadığını söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

V. - ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, iki Divan Üyemizin sayımları da birbirine yakın gösteriyor her iki tarafı. O nedenle, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oy pusulası gönderen sayın milletvekilleri salonun dışına çıkarlarsa kullandıkları oy geçersiz sayılacağından, salonda oturmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Eraslan, söz talebiniz var mı?

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Üniversitesinin bölünmesiyle ilgili soru önergemiz üç birleşimde cevaplandırılmadığı için düşmüş bulunmaktadır.

Bilindiği gibi, 1992 yılında kurulan üniversitelerden birisi de Niğde Üniversitemizdir. Ne yazık ki, Niğde Üniversitemiz, aynı yıl kurulan üniversiteler içerisinde, fizikî gelişme bakımından da, akademik gelişme bakımından da en geri bulunan üniversitelerimizden bir tanesidir. Deyim yerindeyse, yatay bir büyüme sağlanmış, fakat, ne fizikî gelişmesi ne de eğitim-öğretim kadrosu dikey olarak oluşturulabilmiştir; bu yönüyle eksik bir üniversitedir. Hal böyleyken, şimdiye kadar kötü bir yönetimin sonucu, rastgelen yerlere, Ankara'nın Şereflikoçhisar İlçesinden başlayarak, Aksaray İline, Aksaray İlinin çeşitli ilçelerine fakülte ve yüksekokul açılması tercih edilmiş, üniversitenin kıt olanakları buralara harcanmıştır...

BAŞKAN - Sayın Eraslan, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, salonda yüksek sesle bir uğultu var; o nedenle, sükûnetle sayın konuşmacıyı dinleyelim.

Buyurun, Sayın Eraslan.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Herhalde, aynı tarihte kurulan üniversiteler içerisinde kampus inşaatı doğru dürüst tamamlanamayan tek üniversitedir, öyle zannediyorum. 21 000 civarında öğrencisi olmasına rağmen, 13 profesör, 7 doçent kadrosu vardır; bu da, akademik düzeyi hakkında bir fikir vermektedir.

Şimdi, bu üniversitenin bölünmesiyle ilgili bir çalışma yapıldığını duymuş bulunuyoruz. Buna, Niğde kamuoyu karşıdır; Niğde kamuoyu, Niğde Üniversitesinin olanaklarının başka şekilde çarçur edilmesini doğru bulmamaktadır. Bu durumun gerçekliğini öğrenmek için soru önergesi vermiştik; ancak, ne yazı ki, bir yetkili çıkıp da Niğde Üniversitesinin bölünüp bölünmeyeceği konusunda Niğde kamuoyunu aydınlatmayı gerekli görmemişlerdir.

Niğdeliler adına üzüntülerimi ifade eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

2. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soru önergesini cevaplandıracak Sayın Başbakan veya Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Akdemir, söz talebiniz var mı?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yaşanan büyük sorunlardan biri özürlülerin sorunudur, bir diğeri de sokak çocuklarının sorunudur. Bu sorunların çözümüyle ilgili, bir nebze de olsa, hükümetin dikkatini çekmek için, 27 Martta bir soru önergesi vermiştim; ama, maalesef, aradan geçen dokuz aylık süre içerisinde bu sorum cevaplandırılmadı. Doğrudur, sayın bakanlarımız, Sayın Başbakan o kadar yoğunlar ki, ülkenin en acil, en önemli konularından biriyle ilgili böyle bir soruyu önemsemediler, belki de değinmeye dahi tenezzül etmediler diye düşünüyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz resmî kayıtlarına göre, nüfusumuzun yüzde 12'si özürlü vatandaşlarımızdır. Bu vatandaşlarımızın sağlıklı bir şekilde hayatlarını idame ettirebilmeleri için, eğitim, sağlık ve barınma ihtiyaçlarının giderilmesi gereklidir. Meslekî rehabilitasyon, bedensel ve zihinsel özürlü bireylerin kapasiteleri, kendi kendilerine daha yeterli olmaları ve parasal yardıma daha az ihtiyaç duymaları amacıyla eğitilmesi ve özürlü bireyin yetenekleri, motivasyonu ve fiziksel durumuna uygun meslekî alanın belirlenmesi ve iş analizleriyle belirlenmiş bir alana yönlendirilmesidir. Yatılı ve gündüzlü hizmet verilen rehabilitasyon merkezlerinde, çalışma alanları oluşturulmalıdır. Özürlü bireylere, 1475 sayılı İş Kanununa ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa dayanılarak hazırlanan yönetmelik doğrultusunda istihdam olanağı sağlanmasına rağmen, uygulamada özürlülere iş imkânı sağlanmamaktadır. Özürlüler, özellikle, ülkede işsizlik sorunları arttığında ilkönce işten çıkarılırken, en son işe alınan kişiler durumunda da kalmaktadır. Özürlülerin istihdamına yönelik hazırlanan  mevzuata baktığımızda, zihinsel özürlülerin devlet memuru olma şansının yok denecek kadar az olduğu, işçi olarak istihdamlarının da çok sınırlı olduğu görülmektedir. Zihinsel özürlüler, bir işyerine yerleştirilseler bile, iş verimleri düşük olması nedeniyle kısa sürede işten çıkarılabilmektedirler. Bu nedenle devletin özürlülere bakış açısı şöyle olmalıdır:

Sosyal güvencelerinin, barınma ve eğitim gibi ihtiyaçlarının kanunlarla sıkı sıkıya güvence altına alınarak, bir işte çalışsalar bile, devlet tarafından ayrıca bir maaşa bağlanmalıdırlar. İş Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı, yerel yönetimler, özürlülük alanında çalışan uzmanlaşmış sivil toplum örgütleri, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve gönüllü kuruluşların işbirliğiyle özürlülerin istihdam edilmeleri için kursların, özürlü bireylere iş deneyimi kazandıracak atölyelerin oluşturulması gereklidir.

İşyerlerinin açılması, iş piyasasındaki işlere yerleştirilecek ve ürün pazarlaması yapacak profesyonel ekip oluşturulması için çalışılmalıdır.Bu konuyla ilgili kurumların çalışma anlayışları geliştirilerek kurumsallaştırılmalıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütünün 99 numaralı tavsiye kararında, meslekî rehabilitasyon hizmetleri, özürlülerin durumu, nedeni ve değeri ne olursa olsun ve hangi yaşta bulunursa bulunsun, bütün özürlü bireyleri kapsamak ve onlara uygun iş hazırlayarak uygun bir iş edindirme ve bu işi sürdürme beklentisi içerisinde olunması gerektiği belirtilmektedir.

Ülkemizdeki uygulamaların, uluslararası normlara uyularak yapılması ve özürlülerin sorunlarının bu kapsamda çözülmesi gereklidir.

Diğer taraftan, sokaklarda yaşamını sürdüren çocuklarımızın sorunlarıyla ilgili, hükümetin acilen tedbir alması gereklidir. Ülkemizdeki olumsuz olayların çoğalması, kapkaç ve çocuk eylemlerinin artmasının nedenleri araştırıldığında, sokak çocuklarının sayısının her gün artmasına bağlıdır.

Terör eylemlerinin artması ve zaman zaman ülkeyi kana bulayan olaylar, sokaktaki sahipsiz çocukların sayısının her gün artmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, hükümetin bu konularda duyarlılık göstereceği ve acilen çözüm üreteceği inancıyla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

3.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soru önergesini cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, bu soruyu, Sayın Bakanımızdan 27.3.2003 tarihinde sormuştum. Hatırlarsanız, mart ayı başında, bütün milletvekillerine -herhalde, pek çoğunuzun görevli arkadaşlara taşıttığı- 5 cilt halinde, kitaplar verilmişti; normal ağırlığı, bir insanın kolayca taşıyabileceği ağırlıkta değildi. O nedenle, turizm değerleriyle ilgili o 5 ciltlik kitabı inceledim ve merak ettim. O merak üzerine soruyu sormuştum.

Yine hatırlarsınız, ülkemizde, hem 2000 yılı kasım krizi hem de 2001 yılı şubat krizinden sonra, pek çok insanımız, işçimiz işini kaybetti, köylümüz, çiftçimiz yoksullaştı, halkımız yoksullaştı. Hem önceki hükümetler döneminde hem de AKP Hükümetleri döneminde birtakım tasarruf tedbirleri uygulandı; ama, ben, bu kitapların ne kadara mal olduğunu, dağıtımının nasıl yapıldığını tüm milletvekili arkadaşlarımın bilmesi açısından bu soruyu sordum. Tabiî, ihalesinin nasıl yapıldığını, matbaa arayışı olup olmadığını ayrıca incelemedim ve sormadım.

Kitaplar, Doğan Ofsete bastırılmış ve 5 ciltlik, 2 000 takım kitap için, KDV hariç, 629 750 000 000 lira; KDV ile birlikte, yaklaşık 800 milyar lira gibi bir para ödenmiş. Tabiî, bu iş daha ekonomik yaptırılabilirdi. Biz, ülkemizdeki kıt kaynaklarımızı çok iyi kullanmak durumundayız. Bunun, kütüphanelerimizin raflarında dururken, ağırlıkları nedeniyle kütüphanelerimize bile zarar verebilecek ebatta ve ağırlıkta basımı yerine, bu çağda, bu teknolojide herhalde CD'ye alınabilir veya daha değişik şekilde yapılabilirdi.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, duyarlılığı için, Turizm Bakanımıza teşekkür ediyorum. Benim o sözlü sorum üzerine, 18 Nisan tarihinde yazılı olarak cevap verdi. İçtüzüğümüze göre, bunun belki yazılı olarak tekrar cevaplandırılması istemiyle Meclis Başkanlığımız Bakanlığa iletecek; ama, bu cevabın tarafıma geldiğini de bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hükümetinizin bu tür tanıtımlarda ve harcamalarda çok daha duyarlı olması gerektiğini hatırlatıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Sayın Çetin belirttiler; ama, tabiî, biz İçtüzüğümüzün gereğini yapmak durumundayız.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un, pancarda kota uygulamasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/336)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

5. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağ-lık Bakanından sözlü soru önergesi (6/337)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, sağlık meslek yüksekokulu mezunlarına sınavlara başvuru hakkı tanınmadığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/338)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

7. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Irak'taki savaşın durdurulması için girişimlerde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/339)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir..

8. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İli Göle İlçesi Halk Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/342)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, nişasta bazlı şeker üretim kotalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/343) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, Sayın Divan Üyemizin, sunuşları yerinden oturarak sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

31.3.2003

                        Mehmet Küçükaşık

                                               Bursa

Ülkemizde pancar şekerine alternatif olarak üretilen nişasta bazlı şekerin sektördeki payının  4634 sayılı Şeker Kanunuyla yüzde 10'a çıkarıldığı bilinmektedir.

Sorular:

1. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2003 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları pancar üretim kotasını 13,5 milyon tondan 10,3 milyon tona indirdiği göz önünde bulundurularak; Bakanlar Kurulunun yetkisinde bulunan nişasta bazlı şeker üretim kotalarını artırmayı düşünüyor musunuz?

2. Eğer kotaların artırılması söz konusu ise planlanan oran nedir?

3. Avrupa normlarında kendilerine yüzde 2 kota ayrılan nişasta bazlı şeker üreticilerine, ülkemizde yüzde 10 kota ayrılması ve bu oranın Bakanlar Kurulu kararıyla daha da yukarı çekilebilmesi imkânı göz önünde bulundurularak, pancar üreticilerimizin uğrayacakları zararlar konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru önergesini, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Babacan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık'ın Sayın Başbakanımıza yönelttiği, ancak, Sayın Başbakanımızın da, kendileri adına ilgili bakanımızdan cevaplandırmasını istediği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım.

2002 - 2003 pazarlama yılı için, nişasta bazlı şeker üretim kotası, Şeker Kurulu tarafından, 4634 sayılı Şeker Kanununun "Kotalar ve Kotaların Tespiti" başlıklı 3 üncü maddesi gereğince, ülke toplam A kotasının yüzde 10'u oranında, 234 100 ton olarak belirlenmiş; aynı maddenin tanımış olduğu Bakanlar Kurulunca yüzde 50 oranında artırım yetkisi kullanılarak, 6 Temmuz 2002 tarih 24807 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2002/4365 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 351 150 tona yükseltilmiştir.

Şeker Kurulu, 2003 - 2004 pazarlama yılı için, stokları dikkate alarak, şeker kotalarını bir önceki yıl düzeyinde belirlemiş; bu doğrultuda, nişasta bazlı şeker kotaları da, bir önceki yıl seviyesinde oluşmuştur. Şeker Kanununun 3 üncü maddesi gereğince, nişasta kökenli şeker kotalarını yüzde 50 oranında artırma ve eksiltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Ayrıca, 2003 ürün yılı için pancar kotası 10 300 000 ton olarak belirlenmiş olmakla birlikte, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolle hayata geçirilmiş uygulama doğrultusunda, 3 üncü sorunun cevabında ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, pancar üreticilerinin gelir kayıplarının telafi edilmesi imkânı getirilmiştir.

2 nci sorunun cevabına gelince; Şeker Kanununun 3 üncü maddesinde" nişasta kökenli şekerler için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A kotasının yüzde 10'unu geçemez. Bakanlar Kurulu bu oranı, kurumun görüşünü alarak yüzde 50'sine kadar artırmaya, yüzde 50'sine kadar eksiltmeye yetkilidir" ibaresi yer almaktadır. Bu madde gereğince, Bakanlar Kurulunun yüzde 50 artırma yetkisini kullanması halinde, nişasta bazlı şekerlere, ülke toplam A kotasının yüzde 15'i oranında kota tahsis edilebilecektir.

3 üncü soruya geçmek istiyorum. Avrupa Birliği şeker rejiminde nişasta bazlı şeker kotası yüzde 2 olup, sadece izoglikoz için uygulanmakta; ayrıca, yüzde 2 oranında, diğer bir tatlandırıcı türü olan inülin şurubu için kota bulunmaktadır. Glikoz üretimi ise kota kapsamı dışında yer almaktadır. 4634 sayılı Şeker Kanunu ile getirilen yüzde 10'luk kota, ülkemizde üretilen tüm nişasta bazlı şekerleri kapsamaktadır.

Bilindiği üzere, Türkiye Şeker Fabrikaları Türk Anonim Şirketi tarafından, 2002 ürün yılında, üreticilerimizden 12 123 000 ton pancar satın alınmış, 2003 yılında ise şeker stokları nedeniyle, genelde yüzde 15 düzeyinde kısıtlamaya gidilmiştir.

Nişasta bazlı şeker üretim kotasının artırımıyla ilgili olabilecek gelişmelere bağlantısı olmamakla birlikte, 2003 yılı pancar ekim alanlarının daraltılmasından kaynaklanabilecek üretici mağduriyetini gidermek amacıyla, 2003 yılına mahsus olmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şekerpancarı kotaları ve telafi edici ödeme sistemi uygulamasını yürürlüğe koymuştur.

Yürütülen uygulama doğrultusunda,  Türk Şekere ait fabrikalarda  4 901 adet üretici, 30 100   dekar   alanda ayçiçeği; 6 447 adet üretici, 33 972 dekar alanda mısır; 1 531 adet üretici, 10 392 dekar alanda yem bitkisi olmak üzere, toplam 75 042 dekar alanda ekim yapılmıştır. Böylelikle, 2002 yılına göre daraltılan 351 760 dekar pancar ekim alanı, alternatif ürün ekimi için üreticilere tahsis edilmiş; ancak, üreticilerden gelen talep doğrultusunda, bu alanın yüzde 21'i kullanılmıştır. Bu uygulamayla, pancar üreticilerimizin ekim alanları ekonomiye kazandırılmış, üreticilerimizin gelir düzeyi artırılmış, ithalat yoluyla karşılamakta olduğumuz bazı tarımsal ürünlerin yerli üretimle karşılanması da teşvik edilmiştir. Ayrıca, uzun vadede pancar üretiminin artırılabilmesi amacıyla, şeker ihracatının bir fon aracılığıyla desteklenmesi için kanun değişikliği taslağı üzerinde de ilgili bakanlık tarafından çalışılmaktadır. Taslakla ilgili kuruluş görüşleri alınma aşamasında olup, taslak kanunlaşırsa pancar üretiminin artırılması için kalıcı ve uzun vadeli de bir yol bulunmuş olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Küçükaşık, açıklama talebiniz varsa sisteme giriniz.

Buyurun Sayın Küçükaşık.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Efendim, ben, önergemi 31.3.2003 tarihinde vermiştim. O tarihten bir hafta önce, Sayın Başbakan, bizzat, Pankobirlik yöneticileriyle görüşerek, Türkiye'de pancar ekim alanlarının değişmeyeceğine, kotanın inmeyeceğine söz vermişti; fakat, bir hafta sonra, Türkiye'deki tüm pancar ekicilerinin kotaları yüzde 21 ve yüzde 25 oranı arasında indirildi. Aynı zamanda, Türkiye'de, nişasta bazlı şekerin esasen mısırdan üretimi için, uluslararası bir firmaya, özel kredi sözleşmesi yapılarak, mısır üreten çiftçilerimize de sözleşmeli üretim yapmaları için Ziraat Bankasından kredi tahsis edilmişti. Şimdi, biz, bir taraftan Türkiye'deki, Türkiye'ye ait şekerpancarı üretimini daraltıyoruz, diğer taraftan fabrikalardaki kotalarda indirim yaparken, uluslararası tekellere ait nişasta bazlı şeker üretimi için mısır ürününü nasıl teşvik ediyoruz ve Ziraat Bankası kanalıyla, uluslararası tekellere nişasta bazlı üretimi artırmak için kredi kolaylığını nasıl sağlıyoruz? Esas benim sormak istediğim bunlardı. Bu nedenle, benim sorum cevaplanmadı.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

10.- Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Enez Balıkçı Barınağının düzenlenmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/345)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada. 

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

       Haluk Koç

            Samsun

1 - Samsun'da Tekel AŞ tarafından, son beş yılda, kaç üreticiden, ne miktarda tütün alımı yapılmıştır?

2 - Kota uygulaması politikası değiştirilmez ise, Samsun tütün üreticilerinin tütünlerini Tekel AŞ'ye satmayacaklarına ilişkin ziraat odalarınca alınan kararlar, Tekel AŞ'nin üretim politikalarını ne yönde etkileyecektir? Bunun gerçekleşmesi durumunda, Tekel AŞ ne gibi zararlarla karşılaşacaktır?

3 - Samsun'da binlerce üreticiyi mağdur eden, üretici bazında getirilmiş olan 220 kilogramlık kota uygulamasının, seçim öncesi beyanlarınıza paralel olarak, kaldırılması düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'un Samsun İlindeki tütün alımlarına ilişkin soru önergesi üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

1 inci soruya cevap olarak şunu ifade edebilirim: Tekel AŞ, son altı yılda, Samsun İlinde, yıllar itibariyle, 1997 yılında 43 087 ekiciden 17 127 605 kilogram, 1998 yılında 49 425 ekiciden 17 606 571 kilogram, 1999 yılında 49 662 ekiciden 19 680 091 kilogram, 2000 yılında 32 381 ekiciden 10 177 491 kilogram, 2001 yılında 18 707 ekiciden 4 198 790 kilogram ve 2002 yılında 31 019 ekiciden 6 126 000 kilogram tütün alımı gerçekleştirmiştir.

2 nci soruyla ilgili olarak da şu cevabı verebiliriz: Tekel AŞ, 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın yürürlüğe girmesiyle beraber, 2002 ürün yılından itibaren sözleşmeli üretici sistemine geçmiştir.

Bu kapsamda, harman ihtiyacına göre 2002 ürünü planlaması yapılmış ve artı -eksi yüzde 10 tolerans dahil olmak üzere üretici başına 200 kilogram üretim izni verilmiştir. Ayrıca, Tekel AŞ bütçesini planlarken, ekiciyle yapmış olduğu sözleşme dahilinde para ayırmıştır. Ekicilerin Tekel AŞ'yle imzalamış bulundukları tütün alım-satım sözleşmesi gereği, tütünlerini satmama gibi bir hakları bulunmamakta olup, sözleşmenin tarafları karşılıklı olarak yükümlülüklerini yerine getireceklerdir. Nitekim, 2002 ürünü olarak...

(Mikrofon kapandı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, affedersiniz...

Sistemdeki teknik arıza nedeniyle, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.00

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.14

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)

11.  - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Tekel'in Samsun'daki tütün alımlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/346) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı (Devam)

BAŞKAN - 11 inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'un sözlü soru önergesini İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap verirken, sistemdeki bir arıza nedeniyle birleşime ara vermiştik.

Şimdi, Sayın Aksu'yu yeniden kürsüye davet ediyorum; buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Teşekkürler efendim.

Kaldığımız yerden mi, baştan mı alayım?

BAŞKAN - Siz, istediğiniz yerden başlayın.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben not tutuyorum, kaldığımız yerden olabilir.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - İkinci soruyu cevaplıyordum.

HALUK KOÇ (Samsun) - "Tütün alım satım sözleşmeleri..."

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Evet, onu söylemiştik.

Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu durumda, 2002 yılı ürünü olarak, 272 617 ekiciden, 51 421 096 kilogram tütün alınmış; bunun karşılığı olarak da 155 087 301 184 000 Türk Lirası bedel ödenmiştir. Buna ilaveten, kota fazlası ve sözleşmedışı tütünler kapsamında da, 22 204 ekiciden, 6 663 143 kilogram tütün alınmış; bunun karşılığı olarak da 7 388 881 937 000 Türk Lirası ödenmiştir. Dolayısıyla, 2002 yılı ürünüyle ilgili olarak, toplam 294 821 ekiciden, 58 084 239 kilogram tütün alınmış; buna karşılık, ekicilere, 162 476 183 121 000 Türk Lirası ödenmiştir.

Üçüncü sorunun cevabı şöyle: Esasen, Tekel Anonim Şirketinin üreticiyle imzalamış olduğu sözleşme konusu tütün miktarı satın alındığında, ekici mağduriyetinin oluşması söz konusu olmayacaktır. Öte yandan, üretim fazlası veya sözleşmedışı tütünlerle ilgili yapılacak işlemler, esasen, 4733 sayılı Yasayla belirlenmiş olmakla birlikte, anılan yasada değişiklik yapan 24.7.2003 tarihli 4955 sayılı Yasayla, söz konusu tütünlerin Tekel tarafından alınmasına imkân verilmiş ve bu kapsamda, 22 204 ekiciden, toplam 6 663 143 kilogram tütün satın alınarak, ekicinin mağduriyeti önlenmiştir.

Arz ederim, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Açıklama talebiniz mi var Sayın Koç?

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Öncelikle, bir yadırgamamı müsaadenizle paylaşmak istiyorum.

Dün, Sayın İçişleri Bakanına yönelttiğim ve gündemde sırası gelen, mobil santrallarla ilgili bir soru vardı, Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener yanıtlamıştı. Sayın Şener, söz alıp ifade ettiğimde, sorunun içeriğinin bu yanıtta bulunmadığını söylediğimde, kendisi de kabul etmişti ve Sayın Bakanın bunu yazılı olarak değerlendireceğini söylemişti.

Yadırgamam şu: Ben, Sayın İçişleri Bakanından bir soru soruyorum, Sayın Başbakan Yardımcısı cevap veriyor; Sayın Maliye Bakanından bir soru soruyorum, bu sefer, Sayın İçişleri Bakanı bir gün sonra yanıt verme durumunda kalıyor. Sayın Bakana ilgisi için yine de teşekkür ediyorum.

Şunu ifade etmek istiyorum. Sorularım çok net ve açıktı. Hiç uzatmayacağım, rakamların tümünü aldım Sayın Bakanın konuşmasından.

İfade ettiğim şu: Getirilmiş olan kota 200 kilogram, yüzde 10 artı ve eksisiyle 220 kilogram. Samsun'da, bilhassa, Samsun Merkez, Bafra, Alaçam, Yakakent İlçeleri, Samsun Merkez köyleri ve Tekeköy İlçesi köylerindeki çok sayıda üreticiyi mağdur eden bir dönem yaşanmıştır. 24 Temmuz 2003 tarihli 4955 sayılı Kanuna göre, kota fazlası tütünlerin alımına ilişkin olarak Sayın Bakanın burada verdiği rakamlar ve üreticiye ödenen fiyat bir sefalet fiyatıdır, tütün üreticisinin emeğinin kesinlikle karşılık bulmadığı bir mağduriyet fiyatıdır. Bunu ifade etmek istiyorum.

Bir konuşma çok sayıda global rakamlarla bezendiği zaman, neyin karşılığı nerede bulunuyor, bu, çok objektif olarak yansımıyor.

Değerli arkadaşlarım, ben, Tütün Yasasını biliyorum, oradaki yanlışları biliyorum. Şimdi, AKP sıralarında oturan, şu anda bulunmayan Samsun eski milletvekillerinin, o dönemde, Tütün Yasasına karşı çıkışlarını tutanaklardan hepsini okudum, değerlendirdim. Bugün gelen uygulamaya ve seçim öncesinde verilen vaatlerle çelişkiyi yansıtmaya çalışıyorum. Bakın, seçim öncesinde "biz, kota falan tanımayız..." Bunlar Samsun-Bafra'da söylenmiştir, Alaçam'da söylenmiştir, Yakakent'te söylenmiştir ve üretici, Tekelle yaptığı, Sayın Bakanın belirttiği tütün alım satım sözleşmesinin geçersiz olacağını ve yeni iktidarın, kotayı kaldırarak bütün ürününü alacağı varsayımından hareket etmiştir. Burada üretici suçlu değildir, tıpkı, dünkü, İmar Bankasından devlet iç borçlanma senedi alan bonozedeler gibi. Burada üretici suçlu değildir; üreticiye bu umut verilmiştir, üreticiye, yanlış siyasetin parolaları, mesajları seçim öncesinde aktarılmıştır ve üretici, 220 kilonun üzerindeki tütününün de Tekel tarafından sözleşmedışı alınacağını ummuştur, varsaymıştır.

Bir ufak benzetmeyle bitiriyorum.

Bakın, Samsun'un Alaçam ilçesinin Etyemez Köyünde kahvehanede oturuyorum. Bu mağduriyetlerini dile getiren vatandaşlar bana şunu söylediler : "Sizin kabahatiniz çok." "Niye, hemşerim, niye, ne yaptık ki" dedim. "Sizin kabahatiniz şu; siz de, bize, keşke, biraz gerçekdışı konuşsaydınız" dediler seçimlerden önce.

Arz ediyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

12. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat-Almus-Akarçay Sulama Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/347)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

13. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Turhal SSK Hastanesinin ek bina ihtiyacına  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

14.- Denizli Milletvekili V.Haşim Oral'ın, gözlükçülük kurslarına ve sağlık meslek yüksekokulu optisyenlik bölümü mezunlarının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/349)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

15. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallarda kullanılan yakıta ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/354)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

16.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Antalya-Mersin karayolunun Silifke-Gazipaşa bölümüne ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorunun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

     Ersoy Bulut

             Mersin

Mersin İlimiz turizm yönünden önemli bir potansiyele sahip olmasına karşın, Antalya-Mersin arasındaki devlet yolunun dar, bozuk, çok virajlı ve riskli olması, turizm yanında, tarımsal ürünlerin ulaşımını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum ise, Antalya'ya gelen turistlerin Mersin ve ilçelerine gelmesinde caydırıcı rol oynamaktadır. Bunun sonucunda Mersin ekonomisi büyük darbe almaktadır.

Bu önemli sorunun çözümü için;

Antalya-Mersin devlet yolunun Silifke-Gazipaşa arasındaki bölümünün yüksek standartlı olarak yapılmasına dönük herhangi bir çalışmanız var mıdır? Varsa, bu konudaki çalışmalar hangi aşamadadır? Eğer yoksa, plan ve programa ne zaman almayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut'un sözlü soru önergesinin cevabını sizlere iletiyorum.

Karayolları 5. Bölge Müdürlüğünün yol ağında bulunan ve 15 000 kilometrelik bölünmüş yol hedefi içinde düşünülen Erdemli-Silifke-Taşucu, 13. Bölge hudutlarındaki devlet yolu yatırım programında yer almaktadır. Toplam 234 kilometre uzunluğunda olan bu yolda, Silifke-Taşucu güzergâhının, Silifke-Taşucu-Ovacık arasındaki 38 kilometrelik kesiminin yapımı çalışmalarının, devam eden merkez ihaleli yol inşaat kapsamında olup, 9,5 kilometrelik Silifke-Taşucu arası bölünmüş yol olarak asfalt seviyesinde hizmete açılmıştır.

Söz konusu yol inşaatında bugüne kadar toplam 6 trilyon 830 milyar liralık kümülatif harcama yapılmış; böylece, işin fizikî olarak yüzde 43'ü tamamlanmıştır.

Ayrıca, 14 kilometrelik Anamur-Bozyazı arasının, Anamur çıkışından itibaren 8 kilometrelik kesimi için 750 milyar liralık harcama yapılarak altyapı çalışmaları tamamlanmıştır, 2004 yılında da yolun sathi kaplaması yapılacaktır.

Arz eder, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Babacan.

Sayın Bulut, açıklama talebiniz var; buyurun.

ERSOY BULUT (Mersin) - Sayın Bakana, az da olsa, verdiği bilgi için teşekkür ediyorum.

Bizim için, özellikle Mersin ve Antalya arasında oturanlar için en önemli konu bu konudur. Gülnar, Aydıncık, Anamur ve Silifke'de herkesin şikâyeti, Antalya'ya bağlı Gazipaşa İlçesi ile Silifke arasındaki yolun yıllardır yapılmadığına ilişkindir. Bu yol yapılmış olsaydı, bugün, o sahil şeridi turistik tesislerle dolacaktı. Bu bölgede olan çiftçiler, pazarlama açısından ürünlerini büyük oranda değerlendirmiş olacaklarından, çok daha mutlu olacaklardı; ama, bugüne kadar yapılmış herhangi bir şey yok. Biz bu yörenin insanları olarak, bu yolun öncelikle yapılmasını istiyoruz; tarımcısı bunu istiyor, turizmcisi bunu istiyor. Mersin'den, bundan önceki dönemlerde, yıllarca, bazen 1, bazen 2, bazen 3 bakan oldu; ama, bütün bakanlar, bu yolun yapılmasına ilişkin umut verdikleri halde, hiçbir şey yapmadılar, yapamadılar. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi bugün iktidarda olsaydı, benim ilk yapacağım iş bu olacaktı. İnşallah, kısmet olduğunda, yine, yapacağımız işlerin ilk başında da bu yolun yapılması olacaktır.

Ben, buradan, AKP'li Mersin milletvekili arkadaşlarımdan da rica ediyorum. Gerçekten, bu yol risklerle doludur, virajlıdır, yol kenarlarında uçurumlar vardır, dardır; bir giden bir daha gitmiyor; turist, Alanya'dan bu tarafa kesinlikle geçmiyor, geçirtemezsiniz. O yolu hatırladığı zaman "ben nasıl gittiğimi bir türlü bilmiyorum, ben nasıl gittim o korkunç yoldan" diye kendi kendine soruyor. O itibarla, bu yolu yapmak, hem AKP'li arkadaşlarımıza hem bizlere gerçekten hayır duası aldıracaktır. O itibarla, bu konuya arkadaşlarımızın da eğilmesini, hükümetin bu konuda daha titiz davranmasını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.

17. - Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin, ihale ilanlarının yayımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/356)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok

Ertelenmiştir.

18. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Irak politikasıyla ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok

Ertelenmiştir.

19. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, ABD'nin İskenderun'dan Kuzey Irak'a askerî sevkiyat yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/358)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok

Ertelenmiştir.

20. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu yönetim kurullarında AK Parti ilçe başkanlarının görev aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

21. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Millî Piyango biletlerinin üzerindeki bir değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

BAŞKAN - Soruya Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan cevap vereceklerdir.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri gereğince Maliye Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istiyorum.

Saygılarımla.

              Yakup Kepenek

             Ankara

Size bağlanıncaya kadar Millî Piyango biletlerinin üzerinde yakın aylara kadar "...çekilişe ait ikramiyelerin ödenmesi devlet güvencesi altındadır" sözünün altında ilgili bakanın adı ve imzası yer almaktaydı.

Sizin bu uygulamadan vazgeçtiğiniz görülmektedir. Bu kapsamda:

1 - Bu vazgeçmede, AKP'nin "devlet kumar oynatıyor" anlayışı etkili olmuş mudur?

2 - Millî Piyango ikramiyeleri artık devlet güvencesi altında değil midir?

3 - Bu uygulama Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesi yönünde atılmış bir adım mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in ilgili Bakanımıza ilettiği sözlü soru önergesinin cevabıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.

Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, bir kamu kuruluşu olduğu ve kamuoyuna yeterince güven duygusu verdiği için, Millî Piyango biletlerinin arkasında Maliye Bakanının imzasının bulunmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Nitekim, Millî Piyango İdaresinin oynattığı diğer oyunlara ait biletlerin üzerinde yıllardır ilgili Bakanın imzası ve ikramiyelerin devlet güvencesi altında olduğuna ilişkin bir ibare olmadığı halde ikramiyelerin ödenmesiyle ilgili herhangi bir sorun yaşanmamıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

22. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Kalecik'teki Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin ne zaman tamamlanacağına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/362)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

23. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, salıverilen tutuklu ve hükümlülerin Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarındaki kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/363)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

24. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, Tekel depolarındaki tütünün vasfına ve satış fiyatına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/364)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

25. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bingöl'ün, Kiğı ve Yedisu ilçeleri arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/365) ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddelerine göre Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Feridun Fikret Baloğlu

           Antalya

1- Bingöl'ün Kiğı İlçesinden ayrılarak ilçe statüsüne kavuşan Yedisu'nun, eski ilçesi Kiğı ile sosyal ve ekonomik bağlantısı vardır. Ancak Kiğı ile Yedisu arasındaki bağlantı, 40 kilometreyle gerçekleşmesi mümkün iken, doğrudan olamamakta ve Karakoçan (Elazığ), Bingöl, Karlıova, Çat (Erzurum) üzerinden Yedisu'ya ulaşılmaktadır. Bu durum ulaştırma siyasetimiz açısından doğru sayılabilir mi?

2- Bir ilin iki ilçesinin birbirine ulaşması için, çevre illerden geçmek gibi bir mecburiyete ne zaman son verilecek ve ne zaman Kiğı-Yedisu yolu açılacaktır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu'nun ilgili Bakanımıza yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım.

Mevcut Kiğı-Yedisu yolu 1 300 metre yol kodundan geçmekte olup, Peri Çayı Vadisini takip etmektedir. Bunun dışındaki arazilerin 2 000 metre kotlarında kayalık ve apik bir yapıya sahip olmaları dolayısıyla yol yapımı için elverişli değildir. Önceki yıllarda mevcut yolun iyileştirilmesi çalışmaları gayesiyle Karayolları Genel Müdürlüğünce fotografik proje ihalesi yapılmış olup, bilahara, güvenlik nedeniyle çalışılamadığından ihale tasfiye edilmiştir. Şu an itibariyle Kiğı-Yedisu yolu projesi mevcut olmayıp, önümüzdeki yıllarda bütçe imkânları dahilinde proje programına alınarak yapımına çalışılacaktır.

Arz ediyorum, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

26. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya deniz ulaşımı projelerine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/366)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

27. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, ABD Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/367)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

28. - Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Mersin-Mut ve Silifke'ye bağlı bazı köylerin Göksu Nehrinden sulanması projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/368)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

29. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, turizm sektörünün savaştan etkilenmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/369)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

30. - Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, DÖSİM'den işçi çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/372)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

31.- Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/373)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

32. - Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş'ın, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğüne ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atanan personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/374)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

33. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Maliye Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/375)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

34. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, özelleştirme bedellerinde taksit ertelemesi yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/376)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

35. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, gemiadamlarının zorunlu sağlık muayenelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/378)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına ayırdığımız süre sona ermiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.

At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3. - At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, tasarının 3 üncü maddesi kabul edilmişti.

Yeni madde ilave edilmesine dair bir önerge vardı; ancak, o önerge geri alındığından, şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 6132 Sayılı At Yarışları Hakkındaki Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenmiş fiiller sebebiyle verilmiş disiplin cezaları bir defaya mahsus olmak üzere bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu durum, ilgililere daha önce verilmiş ve uygulanmış olan cezalardan dolayı atın ikramiye, kupa ve sair mükâfatları ile herhangi bir parasal talep için hak doğurmaz.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren eylemlerden dolayı ilgililer ve yarış atları hakkında disiplin soruşturması ve kovuşturması yapılmaz, devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır, kesinleşmiş olan disiplin cezaları infaz edilmez. Bu Kanunun kapsamına giren ve Kanunun yürürlük tarihinden önce işlenmiş disiplin suçları nedeniyle verilmiş olan disiplin cezalarına karşı Kanunun yürürlük tarihinden önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında; görülmekte olan davalarda, davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde davaya devam etmek istediklerini bildirenlerin davalarının görülmesine devam olunur. Ancak davanın davacının aleyhine sonuçlanması halinde bu maddenin birinci fıkrasında öngörülen hükümler uygulanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

                                           

(x) 138 S. Sayılı Basmayazı 16.12.2003 tarihli 28 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız.

4. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.46


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.51

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

268 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine başlıyoruz.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞERİŞLER (Devam)

4. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/647) (S. Sayısı: 268)  (Devam)(x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 268 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, 268 sıra sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

285 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine, bazı şartlarla, silah ruhsatı verilmesi izni verilmişti. Terörün yoğun olduğu yıllarda, doğu ve güneydoğu halkından kendi can güvenliğini koruması için, ellerindeki mevcut silahları ruhsata bağlaması istenilmişti. Bunun için, menşe aranmamıştı. İlgili mülkî idare amirliklerine müracaatla taşıma ruhsatlarını alan yurttaşlarımıza, daha sonra olağanüstü halin kalkmasıyla, 45 günlük bir süre verilmişti. Yoğun kış şartları nedeniyle iletişimin sağlanamamasıyla, 45 günlük sürede, birçok yurttaşımız ilgili yerlere başvurup, ruhsatlarını bulundurmaya çevirememişlerdir.

Bununla ilgili bir geçici madde Mecliste görüşülmüştü; bu 45 günlük süre, 3 aya uzatılmıştı. Şimdi, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla, yine, yoğun şartlar gözönünde bulundurularak, 6 aya uzatılması teklif edilmektedir. Bu, gerçekten, o dönemde başvuru yapamayan insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak içindir.

Değerli milletvekilleri, ismi üstünde, olağanüstü hal yasası. Allah hiçbir ülkeye bu tarz yönetimi nasip etmesin.

Doğu ve Güneydoğu halkı, olağanüstü halin en ağır şartlarından nasibini alan bölgelerin halkıdır. Olağanüstü hal yasaları, ismi gibi, kanun tanımayan farklı yöntemlerle bölge halkına çok büyük ıstıraplar verdi; köy koruculuğunun kurulmasıyla ve o dönemlerde yapılan asılsız ihbarlarla bölge halkının birçoğuna kısmına tutuklamalar getirildi, işkenceler yapıldı. Bunda Diyarbakır Cezaevi apayrı bir yer alıyordu.

                                 

(x) 268 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

O dönemde polis ve jandarma bölgelerinde 30 000 civarında yurttaşımız başvurup ruhsat almıştı; ancak, şimdi görülüyor ki, ihtiyaç doğdu, başvuru yapamayanlar için yeni bir imkân sağlandı. Bunun için, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tasarıyı, mağdur olanların mağduriyetlerini gidermek için olumlu buluyoruz ve bu tasarıya olumlu oy vereceğiz.

Olağanüstü hal uygulaması, doğu ve güneydoğu insanına ağır bedeller ödetti. Türkiyemiz 12 Mart 1971'de sıkıyönetimle tanıştı. Bunu 12 Eylül 1980 takip etti. Sıkıyönetimle tanışmasıyla o bölgede kurulan Olağanüstü Hal Valiliğince bölge insanı çok farklı muamelelerle karşılaştı. Vakitli vakitsiz ev aramalarıyla, tutuklamalarla, yol aramalarıyla bölge halkına çok büyük ıstıraplar çektirildi.

30 yıl... Ben, 60 yaşımdayım; 30 yılımı olağanüstü koşullarda geçirdim. Bu, hiçbir ülkeye bir daha nasip olmasın. O dönemlerde yaş ve kuru bir arada yandı. Evet, terör vardı; devlete karşı, birtakım legal, illegal örgütlerle, uluslararası ilişkilerle, ülkenin geleceğine yönelik birtakım hareketler vardı; ama, o bölgede bütün bölge halkına potansiyel suçlu olarak bakıldı.

Bu nedenle, bu yasa tasarısıyla, bölge halkının, tekrar, elindeki silahların iadesi söz konusudur. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu yasa tasarısını destekliyoruz; olumlu oy vereceğimizi bildiriyorum.

Bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kartal.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına Sayın Atilla Koç konuşacak.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Atilla Koç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATİLLA KOÇ (Aydın) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, asayiş ve tehdit meselesinde, Türkiye Cumhuriyeti iç ve dış tehdit algılamasında, iç tehdidi bertaraf etmek üzere İçişleri Bakanlığını görevlendirmiştir.

İki kutuplu soğuk savaş döneminde aşırı sol ve sağ örgütlerle mücadelesini sürdüren cumhuriyetimiz, 1984 yılından beri, Türkiye üzerinde tarihî emeller besleyen ülkeler tarafından desteklenen ve beslenen, yaygın ve şiddete dayalı terör örgütü PKK'ya karşı mücadele etmektedir. PKK terör örgütüne karşı mücadele, 1987 yılına kadar 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu çerçevesinde yürütülmüştür. 1987 yılında sıkıyönetim uygulamasının kaldırılmasıyla, teröre karşı mücadele, tamamen İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda gerçekleştirilmiştir.

Bu geçiş döneminde teröre karşı mücadelenin kesintisiz devamını sağlamak üzere 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Yine, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunuyla İçişleri Bakanlığı sorumluluğuna verilen teröre karşı mücadeleye etkinlik kazandırmak için, yasa kapsamında 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış, Jandarma Asayiş Komutanlığı ihdas edilmiş ve emrine yeterli kolluk kuvveti tahsis edilmiştir. Bu kanunla, bölgedeki askerî kuvvetlerin de gerektiğinde terörle mücadelede kullanılması imkânı tanınmış, bu mücadele tamamen meşru, sivil otoritenin sevk ve idaresi altında yürütülmüş ve halen de yürütülmektedir.

İlk defa 19 Temmuz 1987 tarihinde Diyarbakır, Bingöl, Hakkâri, Mardin ve Siirt İllerinde sıkıyönetim uygulamasının sona erdirilmesiyle birlikte, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ihdas edilmiş, aynı Kanun Hükmünde Kararnameyle Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt, Tunceli ve Van İlleri Bölge Valiliği kapsamına alınarak, bu illerde olağanüstü hal uygulamasına geçilmiştir ve muhtelif tarihlerde, bu bölgemizdeki bazı iller Olağanüstü Hal Valiliği kapsamından çıkarılmış, bazı iller dahil edilmiştir.

Nihayet, 30 Temmuz 2002 tarihi itibariyle, Bakanlar Kurulunun 10.6.2002 tarihli istemi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19.6.2002 tarihli 115 inci Birleşiminde, 30.7.2002 tarihinden geçerli olmak üzere, olağanüstü hal, Diyarbakır ve Şırnak İllerinde dört ay daha uzatılmış ve 30 Kasım 2002 tarihinden itibaren de sona erdirilmiş, normal düzene geçilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bölge halkından alınan destek ve güvenlik güçlerinin, insan haklarına saygılı ve gücünü Anayasa ve yasalardan alan kararlı mücadelesiyle, kanlı terör örgütünün eylem etkinliği kırılmış ve tekrar kontrol edilebilir seviyeye düşürülmüştür. Bu olumlu gelişmelere paralel olarak, 1987 yılında yürürlüğe konulan OHAL Yasasının kapsamı kademeli olarak kaldırılmış ve normal düzene geçilmiştir. Türkiye'nin diğer bölgelerinde olduğu gibi, normal düzen, bu bölgelerde de artık caridir.

Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin, Anayasanın 121 inci maddesi ile Olağanüstü Hal Kanununun 3 üncü maddesinin (b) bendi gereğince, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı illerinde ilan edilen olağanüstü hal uygulamalarını yürütmekle yetkili ve görevli olmak üzere ihdas edildiğini biraz önce bahsetmiştim. Ancak, olağanüstü hal süresi 30 Kasım 2002 tarihi itibariyle sona erdiğinden, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin kaldırılması ve araç-gereç, alacak ve borçların tasfiyesi amacıyla bir Bakanlar Kurulu kararı hazırlanmış ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği uygulaması kaldırılarak, araç-gereç, alacak ve borçların tasfiyesi yoluna gidilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, 387 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, olağanüstü halin kaldırıldığı illerde, bölgenin genel güvenlik ve asayişinin sağlanmasına katkıda bulunmuş kişilerin, ateşli silah taşıma ruhsatlarının bulundurma ruhsatına çevrilmesine yönelik bir düzenleme yapılmıştır; ancak, bu düzenlemede vatandaşlarımızın müracaatı olağanüstü halin kaldırıldığı tarihten itibaren 45 günlük kısa bir süreyle sınırlandırılmıştı.

30 Kasım 2002 tarihinde olağanüstü hal uygulaması kaldırılmış, mücavir iller dahil olağanüstü hal uygulanan illerimizdeki vatandaşlarımızın taşıma ruhsatlarını bulundurmaya çevirmek için 45 gün içerisinde mülkî amirliklere müracaatları gerekmiştir. Bölgedeki iletişim imkânlarının yetersizliği nedeniyle bu hususun vatandaşlarımıza etkin şekilde duyurulamamış olması; ayrıca, ağır kış şartlarının vatandaşlarımızın müracaat etmelerini engellemesi nedeniyle birçok vatandaşımız yasal süre içinde müracaat edememiştir; dolayısıyla, ruhsatlarının iptal edilmesi, silahlarının ellerinden alınması ve kanunî takibatla karşı karşıya kalmaları söz konusu olmuştur. Bu durum birçok vatandaşımızın mağduriyetine neden olmuş ve maalesef, halen de olmaktadır. Bu uygulama nedeniyle, terörün en yoğun olduğu dönemlerde mal ve can kaybı riskini göze alarak devletin yanında yer alan, terörle mücadeleye de katkıda bulunan vatandaşlarımız, 45 günlük süre içerisinde müracaat edememeleri nedeniyle, müracaat süresinin uzatılması ihtiyacı hâsıl olmuştur.

Olağanüstü hal bölgesinde ikamet eden ve kendilerine silah ruhsatı verilen vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi, geçmişte tanınan haklarının kısıtlı süreden dolayı ortadan kalkmaması, bölgede genel güvenlik ve asayişin zedelenmemesi; ayrıca, bölgedeki vatandaşlarımızın silah taşıma ruhsatlarını bulundurmaya dönüştürmeleri gerekliliğinin etkin olarak duyurulması ve silahların tekrar ruhsata bağlanabilmesi amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmış ve herkesin elindeki silahların tekrar ruhsatlandırılmalarının sağlanabilmesi için müracaat süresi 6 ay olarak düzenlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, bugüne kadar, olağanüstü hal uygulaması yapılan bölgede, jandarmanın sorumluluk alanında 13 350 adet ve polisin sorumluluk alanında 16 358 adet olmak üzere, yaklaşık 30 000 adet silaha, bu düzenlemeye dayanılarak taşıma ruhsatı verilmiştir.

Bu ruhsatlar verilmeden önce de, söz konusu silahlar vatandaşın elinde bulunmaktaydı ve vatandaşlar yasadışı silah taşımaktaydılar. Bu durum, can güvenliğini sağlama kaygısından kaynaklanmaktaydı. Devlet, bu şekilde bir yol izlemekle hem silahların tespitini yapmış hem de vatandaşlarımızın güvenlik güçlerinin yanında yer almalarını sağlamıştır. Ayrıca, insanların ruhsatsız silahla suç işleme oranlarının çok daha yüksek olacağı açıktır. Silahların kaydı olunca, silahı kullananların tespiti kolaylaştığından suç işleme oranı düşmekte ve silah, sadece, caydırıcılık amacıyla kullanılmaktadır.

Ayrıca, bu kanun tasarısıyla getirilen düzenlemeyle, ruhsatsız silahlara yeni bir ruhsat verilmesi söz konusu değildir. Daha önce ruhsatları olan silahların ruhsata bağlanma süresinin geçirilmesinden dolayı vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı incelendiğinde, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 1 inci maddesinde öngörülen 45 günlük süre içinde silah taşıma ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştüremeyenlerin, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde müracaat etmeleri halinde, 1 inci madde hükmünden yararlandırılmaları ve bunlar hakkında devam eden soruşturma ve davaların düşürülmesi amaçlanmaktadır.

Terörün yoğun olduğu yıllarda, güvenlik güçlerine yardımcı olarak devletin yanında yer almış olan vatandaşlarımızın zamanında başvuramamaları nedeniyle, ellerinde bulunan silahların ruhsatlarının iptal edilmesi üzerine uğradıkları zararın giderilmesi gayesi güdülmüştür.

30 Kasım 2002 tarihinden itibaren bölgede olağanüstü halin kaldırıldığından, böylece, yeni bir düzenlemeyle, kendilerine taşıma ruhsatı verilenlere, olağanüstü halin bitiminden itibaren 45 gün içinde başvurmaları halinde bulundurma ruhsatına dönüştürme imkânının tanındığından; ama, mevsim şartları, öngörülen sürenin kısalığı ve mevzuatın bilinmemesi gibi sebeplerle pek çok vatandaşın kanun karşısında ruhsatsız duruma düştüğünden, vatandaşlar hakkında soruşturma ve davalar açıldığından biraz önce bahsetmiştim. Bunların, bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için bu değişiklik zarurî hale gelmiştir.

Yıllarca ülkemizin belirli bir bölgesinde acımasız bir şekilde yaşanan terör olayları nedeniyle uygulanmak zorunda kalınan olağanüstü hal uygulamasının sona ermiş olması, elbette hepimizi memnun etmektedir; ancak, bu uygulama sona ermiş olmasına rağmen, o dönemin bazı sorunlarının hemen sona ermediği de görülmektedir. Bu kanun tasarısıyla, o dönemden kalan ve bazı vatandaşlarımızın mağduriyetlerine sebep olan bir durum da sona erdirilmiş olacaktır.

Geçmişte yaşanan ve yalnızca geçmişte yaşanan olaylar olarak kalmasını arzu ettiğimiz terör olaylarının tekrar patlak vermemesi, olağanüstü hal uygulamalarının tekrar yaşanmaması dileğiyle, Grubum adına, bu kanun tasarısına evet diyeceğimizi belirtir, hepinize saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

OLAĞANÜSTÜ HAL BÖLGE VALİLİĞİ İHDASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10.7.1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 2. - Geçici 1 inci maddenin yedinci fıkrası gereğince olağanüstü halin bittiği tarihten itibaren kırkbeş günlük süre içinde mahallî mülkî amirliklere müracaat ederek taşıma ruhsatlarını bulundurma ruhsatına dönüştürmeyenler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müracaat etmeleri halinde, geçici 1 inci madde hükmünden yararlandırılır ve bunlar hakkında devam eden soruşturma ve davalar düşer."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı, olağanüstü hal döneminde verilen silahların ruhsatlarının taşımadan bulundurmaya dönüştürülmesi için vatandaşlara tanınan süreyi altı ay uzatmaktadır. Ülkemizde, olağanüstü hal uygulaması, hepimizin bildiği gibi, yirmi yıldan uzun bir süredir, olağanüstünün olağanlaştığı hale gelmiştir. Güneydoğuda olağanüstü hal resmen kaldırılmıştır; ancak, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, olağanüstü halin hukukî olarak kaldırıldığını fakat fiilî olarak yer yer devam ettiğini göstermektedir.

Öncelikle, bu tasarı, olağanüstü haldeki uygulamalardan kaynaklanan ve bugün, Türkiye'de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine kararlarına konu olan sorunları çözmek yerine, sorunların devamına yol açmaktadır. Doğuda, güneydoğuda, acılar bitmemiştir; daha doğrusu, biri bitmekte, bir başkası başlamaktadır. Terörün acılı bilançosu halen hafızalarımızdadır.

Bunun dışında, 3 000 000'a yakın göç eden ve ettirilen köylü ile elinde devletin silahı bulunan 70 000 korucu, bu ülkenin dağ gibi bir sorunu olarak karşımızda durmaktadır.

Koruculuk, toplumsal sorunları kanatan bir yaradır. Devletin desteklediği köye dönüş projesi kapsamında topraklarına geri dönmek isteyen vatandaşlarımız, devletin silahını taşıyan korucular tarafından bazı yerlerde köylerine sokulmuyor ve birçok sorun çıkıyor. Bu sorunun çözülmesi de, herhalde Kopenhag Kriterlerine bağlı değil. Unutmamak gerekir ki, güç kullanma tekeli, yalnızca o devlete aittir; yani, Türkiye Cumhuriyetine aittir. Güç kullanma tekeli, bu ülkede Türkiye Cumhuriyetine aitse, başka bir kimseye devredilmesi pek akıl kârı değildir.

Görüşmekte olduğumuz tasarı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin yanında, Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir yasa tasarısıdır. Türkiye, bireysel ve örgütsel silahlanma tehdidiyle karşı karşıyadır. Türkiye'de bireysel silahlanma, her yıl, binlerce insanı ölüme götüren sürecin başlangıç noktasıdır. Her yıl, yüzlerce vatandaşımız kaza kurşunları sonunda ya da başka nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Maçların ardından, düğünlerde, sebepsiz kavgalarda, eller, kolayca silaha gidebilmektedir. O kadar kolaylıkla insanlar öldürülmekte, yaralanmaktadır ki, bunun, biraz da mafyalaşma dönemiyle denk düştüğünü söyleyebiliriz. Daha açık bir örnek vermek istiyorum: Dün, Meclis Başkanımızın yanına çok önemli bir konuk geldi; geçtiğimiz temmuz ayında, bir kafede, annesinin kucağında uyurken kaza kurşunuyla ölen 2,5 yaşındaki Ali Star'ın acılı ailesi. Onlar, bireysel silahlanmanın önüne geçmek için gerekli tedbirlerin alınması için gelmişlerdi.

Türkiye'de, bireysel silahlanmanın boyutları dehşet verici. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'de, şu anda, ruhsatlı silah sayısının 1 500 000, ruhsatsız silah sayısının da 3 000 000 civarında olduğu tahmin ediliyor; ancak, konuyla ilgili çalışmalar yapan Umut Vakfının verilerine göre, Türkiye'de, daha gerçekçi bir hesaplamayla, ruhsatlı ve ruhsatsız 7 000 000 silahın kullanımda olduğu söyleniyor. Türkiye'de, silahlanma, son yıllarda giderek artıyor. Son sekiz yıl içerisinde, silahlanma yüzde 358 oranında artmış; geçtiğimiz onbeş yılda, Türkiye'deki ruhsatlı silahlar yüzde 40, ruhsatsız silahlar ise yüzde 100 oranında fazlalaşmış. Alınan silahlar, işlenen pek çok suçta da kullanılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; silahlanmada en önemli tehdit, biraz da politikacıların teşviki ve buna karşı mücadeledeki yetersizlikler nedeniyle, sıradan vatandaşların da silahlanmalarıdır. Herkesçe bilinmektedir ki, bu tehdidin tümüyle yok edilmesinin yolu eğitimdir. Hukuksal düzenlemeler, kısıtlı birtakım çözümler sağlayabilir. Ülkemizde yaygın ve bilinçsiz silahlanma, derin toplumsal kökenlere dayanmakta. Toplumsal düzenlemenin yapılması, hukuksal düzenlemeden daha etkilidir. Bu bağlamda, Türk toplumunun silaha verdiği geleneksel önemin çok iyi araştırılması, bu geleneksel yapının önüne nasıl geçileceğinin saptanması gerekir. Bu özellikle Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri için daha çok söylenebilir. Üzücü de olsa bilmeliyiz ki, silah geleneği, ilkel toplumların geleneğidir ve ilkel toplumların bu geleneği, modernleştikçe geçer.

Silah ruhsatı verilirken balistik inceleme iyice yapılmalıdır. Bürokratik araştırma dışında, belki de psikolojik araştırma da yapılması gerekmektedir. En önemlisi de silah ruhsatı verilirken, belki kişilerin ehliyet ruhsatı gibi eğitime tabi tutulması gerekir. Çünkü, silah taşıyan bir insan için en büyük tehlike de silah taşımaktır. Çünkü, bu silahla; bir, kendinizi vurabilirsiniz; iki, yakınınızı vurabilirsiniz; üç, yakınınız da sizi vurabilir; dört, silahınızı düşman kapar, o da sizi vurabilir. Dolayısıyla, bu kadar tehlikeli bir maddeyi üzerinizde taşımak, eğitimli olmanın koşuluna da bağlıdır.

Genel olarak sırf cezaların artırılmasıyla olumlu sonuç alınabileceği, terk edilmiş bir görüştür. Bununla birlikte, halen komik durumda olan para cezalarının da ağırlaştırılması, kısmen silah ruhsatı almayı caydırabilir diye düşünüyoruz.

İstanbul Barosu Bireysel Silahlanmaya Karşı Mücadele Komisyonu, Umut Vakfıyla birlikte, işbirliği yaparak, ölümlere, yaralanmalara karşı mücadele verilirken bireysel silahlanmanın her boyutunu gözlem altına alıyor, bu mücadelede bize yardım eder misiniz deyip, bu konuda bazı araştırmalar yapıp, çarpıcı bilgiler elde ediyor. Bundan iki yıl önce "Bilinçsiz Silahlanmanın Etkileri" konulu bir toplantının sonunda yayımladıkları bildiride; son dönemlerde, İstanbul'a, güneydoğudan yoğun miktarda silah geldiği; bu bölgede devletin hâkimiyet sağlamasından sonra, elde kalan silahların batı bölgelerine getirilip, çetelerin, mafyaların kullanımına sunulduğu; bu çetelerin güçlerinin bu silahlarla daha da fazlalaştığı; terör örgütlerinin tasfiyesiyle birlikte, elde kalan silahların da çetelerin kullanımına sunulduğu; Türkiye'de ruhsatsız silah girişi olduğu gibi, ruhsatlı silahların da, artık, zaman zaman amaçdışı kullanıldığı; pompalı tüfeklerin sayısında yüzde 300 oranında artış olduğu; çünkü, bunun için ruhsat almanın çok kolay olduğu; Karadenizli birtakım kişilere silah yapma izni verilmesinin vahim tehlikelere yol açmaya başladığı; bu silahlara, 6136 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin uygulanmadığı, uygulansa bile cezasının çok az olduğu; silah verilirken alınan kart paralarının silah ruhsatı verilmesini teşvik ettiği; televizyonlarda da silah kullanmanın özendirildiği ve giderek toplumumuzda, futbol maçları ile düğünlerde silahlı olayların çok fazla arttığı, buna benzer suçların zaten istatistiklerde görüldüğü; hatta, çarpıcı bir örnek olsun diye söylüyorum, televizyonlarda mafya filmlerinin çoğaltılmasıyla paralel olarak cinayetlerin de arttığı, bilimsel verilerle saptanmış bulunmaktadır.

Tabiî ki, ülkenin bir bölgesinde çok uzun zamandan beri devam eden terör eylemleri nedeniyle, vatandaşlarımız, içinde bulunduğu durumun daha iyileşmesi yönünde zaman zaman başvurularda bulunmakta ve bizlerin, böylesi yasa çıkarmalarına olanak sağlamaktadırlar; ancak, bunlar, köklü çözümler değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Köklü çözüm nedir diye sorulursa; köklü çözüm, ülkemizdeki eğitim düzeyinin yükseltilmesiyle birlikte, insanlarımızın barış içinde yaşayabileceği sosyal projelere ağırlık verilmesidir. Bunlar öne çıkarıldığı takdirde, sosyal projelere ağırlık verildiği takdirde, pek tabiî ki, silahlanmayı görüşmek yerine, silahsızlanmayı görüşürüz diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ülkü.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu söz istemiştir.

Buyurun Sayın Hacaloğlu.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısında, görünen konu tartışılmakta, göründüğü şekliyle tartışılmakta. Yani, bu tasarı, ülkemizin geçmiş on onbeş yıllık döneminde, büyük sıkıntıların yaşandığı, bir iç çatışma döneminden geçildiği ve şimdi, belirli ölçüde bu sorunların aşıldığı bir bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, buradaki yapılan tanımlama içinde, o mücadelede devletin yanında bulunmuş, ona yardımcı olmuş kişilerin, daha evvelki silahlarını bulundurabilmeleri için yeni bir talep hakkı yaratan bir tasarı.

Değerli arkadaşlarım, bir kere, şunu düzeltmemiz lazım: O bölgede, devletine sahip çıkan, terörle mücadelede, ülkesinin bütünlüğüne sevgi, saygı içerisinde; ama, büyük baskılar altında, hakları hukukları büyük mağduriyetler, ihlaller karşısında kalmasına rağmen, yurttaşlık görevinin gereğini yerine getiren, sadece, o dönemde silahlanmış olan kişiler veya devletin silahlandırdığı sivil yurttaşlar değildir. Tasarının sunuş şeklinde, gerekçesinde böyle bir ima var. Bir kere, bu imayı ortadan kaldırmamız lazım.

Tabiatıyla, o bölgede yaşayan yurttaşlarımız, bir bölümünün çocuğu, bizim başkanlarımızın, bizim arkadaşlarımızın yeğeni, belki kardeşi, o ortamda dağda çatışmaya girmiştir; bu doğru; ama, orada yaşanan, bir daha yaşanmaması gereken  o süreçte, sadece, devletin köy korucusu olarak görevlendirdiği 58 500 silahlı sivil kişi ile 30 000 geçici köykorucusu olarak, gönüllü olarak o görevi üstlenen yurttaşlarımız değildir. Evet, onlar da bir işlev görmüşlerdir, onların da, silahlı güçler yanında, içgüvenliğin sağlanması açısından, bir işlevleri, bir sorumlulukları olmuştur; ama, biliyoruz ki, nerede, ne zaman, eğer siz, sivilleri, böyle bir süreçte silahlı kuvvetlerin veya içgüvenlik güçlerinin yanında kullanmaya başlarsanız, belirli bir noktadan sonra kuralsızlıklar gündeme gelir; güneydoğuda da gelmiştir. Güneydoğuda, insan hakları ihlallerinin bir bölümü, o mücadelede devletin yanında aktif olarak silahıyla yer alan köykorucularının da içerisinde bulunduğu olaylarda gerçekleşmiştir, bunu biliyoruz ve giderek, köykorucuları, âdeta, bölgede simgeleşen ve yaygın halk kesimlerinin maruz kaldıkları sıkıntı ve mağduriyetler karşısında, zaman zaman hedef olarak gördükleri kişiler haline dönüşmüştür.

Değerli arkadaşlarım, bölgede çatışma dönemi bitmiştir. Bölgede güvenliğin sağlanması, artık, şu kişilere, bu kişilere bırakılamaz. Eğer bireylerin silah edinme istekleri ve hakları varsa, o, ülkenin her yöresinde, olağan koşullarda, doğal talepler içerisinde değerlendirilmesi gereken bir koşul olmalıdır. Yoksa, bu kişilerin, tekrardan silahlanma haklarını sürdürerek -özellikle tırnak içerisinde belirtiyorum- bu gönüllü veya zorunlu veyahut da devletin belirlemiş olduğu kadrolu köykoruculuğunu örtülü bir şekilde sürdürerek, bölgede güvenliği sağlayamazsınız, bölgede içbarışa katkıda bulunamazsınız, bölgede mağduriyetlerin önünü alamazsınız.

Hepimiz biliyoruz, bölgede korucu ağalıkları türemiştir. Köykorucu ağaları, bunu, bölgede, bir nüfuz, bir siyaset aracı, bir ekonomik gelir kaynağı olarak, bu süreç içerisinde değerlendirmişlerdir. Bu, tabiî, işin doğasında, etkinlikten kaynaklanan; yani, o köykorucu ağası olarak belirlenen kişilerin, o yörelerde, belirli saygınlığa sahip, ekonomik, sosyal etkinliğe sahip kişi olmalarından da kaynaklanmıştır. Artık, köykoruculuğu, korucu ağalığı fiilen sona ermelidir; ama, bu arkadaşlarımızı, köy korucularını -ister kadrolu, ister gönüllü olsun- açıkta bırakamayız değerli arkadaşlarım. Bunlar, yıllardır, devletin bütçesinden aktarılan kaynaklarla yaşamlarını idame ettirmektedirler. Bunu, birdenbire kesemezsiniz. Bir geçiş programının uygulamaya konulması gerekir. Bunların, ekonomik açıdan yararlı kişilere dönüştürülmeleri gerekir.

O nedenle,  Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, yıllardır, bölgede, iki veya üç yıllık, kırsal kesime dayalı geçici istihdam projesi uygulamasının başlatılmasını defaatle önerdik. Köy korucularının da, bu çerçeve içerisinde, geçici istihdam projeleri kapsamında, iki üç yıllık zaman içerisinde tasfiye edilmesi gerekir.

Ben, yasa tasarısının, üzerinde konuşulması olağan olmayan bu maddesinde bunları belirtmeyi bir görev bildim. Sayın Bakanımız, bu konuları hepimizden iyi bilir. Yörede yaşayan insanlarımız, hepimizden çok bu sıkıntıları çekti. Yöre Milletvekillerimiz, Diyarbakır milletvekili olan Sayın Bakanımız, bu sıkıntıları en çok çekti. Şimdi, kendisinden istirham ediyorum; Sayın Bakan, Diyarbakır'da Hizbullah köyü olarak bilinen köyler var, girilmeyen köyler, çevrede, bölgede...

Kaldı ki, bu yasa tasarısı, bu bölgeyi de tam tanımlamıyor; yani, bu tanım, bölge nedir? Bakanlar Kurulu kararıyla en son olağanüstü halin kaldırıldığı iki ille, Diyarbakır ve Hakkâri'yle mi sınırlıdır; yoksa -zannediyorum bir ara kapsamı 12 ile çıkan- bölgenin bütününü mü kapsamaktadır? Bu tasarıda, böyle bir tanım yok. Ama, Sayın Bakanımdan istirham ediyorum; bölgedeki bazı sorunları, genel talepleri çözmek için getirmiş olduğu bu yasa tasarısının en önemli ayağı olması gereken köykorucularına ilişkin bir tasarıyı ve onunla bütünlük içinde, onu fiilen çözüme götürecek bir geçici istihdam projesi anlayışını lütfen gündeme getiriniz ve bölgede içbarışın kökleşmesine, kuralsızlıkların sona ermesine, hukuksuzlukların sona ermesine ve köykorucu ağalığının sona ermesine olanak tanıyınız.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum.

Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Tasarı oybirliğiyle kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

İçişleri Bakanı Sayın Aksu bir teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, getirmiş olduğumuz kanun tasarısı, oylarınızla kanunlaşmış oldu. Bundan dolayı, bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

Bu tasarı, olağanüstü hal bölgesinde daha önce verilmiş olan silah taşıma ruhsatlarını, olağanüstü halin sona ermesinden sonra, 45 gün içerisinde müracaat edip, bulundurmaya çevirebilmeleri için verilen süreyi geçiren birtakım vatandaşlarımızın mağdur olmaması bakımından getirilmiş bir tasarıydı. Aşağı yukarı, yapmış olduğumuz tespitlere göre, bu yasadan 8 000 civarında vatandaşımız istifade edecek, süresi içerisinde müracaat etmemiş olan vatandaşlarımız. Bu bakımdan, o insanların önemli bir sorununu, problemini çözmüş oluyoruz. Son konuşan değerli arkadaşım, korucularla ilgili bir temennisini de dile getirdi. Bakanlığımda korucularla ilgili bir düzenleme, hazırlık çalışmaları yapılmaktadır. Bu konunun da bir düzene sokulması, bir esasa bağlanmasıyla ilgili bu çalışmayı da, umut ediyorum ki, kısa süre içerisinde hazırlar, huzurlarınıza getiririz.

Ben, tekrar, bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Sayın milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

5. - Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 306) (x)

                              

(x) 306 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 306 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin sayın üyeleri; Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına konuşma yapmak, üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Türk vergi sisteminin kurumsal ve yapısal çerçevesine ilişkin hedeflenen yeniden yapılandırma doğrultusunda, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu ile 4842 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, geçtiğimiz yasama yılı içerisinde yürürlüğe girmiştir. Bu çerçevede, bugün üzerinde görüştüğümüz tasarı, malî tabloların enflasyondan arındırılarak uluslararası kabul görmüş standartlara uyumlu hale getirilmesi, vergilenmenin enflasyonun etkisinden arındırılarak gerçekleştirilmesi ve vergi potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesi açısından yeni bir adım niteliğindedir.

1970'lerde başlayan ve kronik hale gelmiş yüksek enflasyon, bilançoların gerçek durumunu göstermelerine engel bir durum teşkil etmiş ve özkaynakla çalışan işletmeler, sermayelerinden vergi verir hale gelmişlerdir. Yabancı sermaye ise, kur farklarının vergilenmesi nedeniyle getirdiği sermayeyi koruyamadığı için de, yabancı sermayenin ülkemizde yatırım yapması noktasında pek de cazip olamamaktadır.

Böylesi bir yasal düzenlemeye neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu sorunun yanıtını, ülkemizin, özellikle son on onbeş yılındaki ekonomisini dalgalı bir seyre mahkûm bırakmış yanlış para politikalarında ve politikacılarında aramak gerekir.

Az önce yukarıda da zikrettiğim hususlara ilaveten, böylesi bir yasal düzenlemenin eksikliği, malî tabloların enflasyondan arındırılamamasına, makroekonomi ve işletme ekonomileri üzerinde de olumsuz etkilerde bulunmasına sebebiyet vermektedir. Böylesi bir düzenlemenin eksikliği,  yabancı sermayenin yatırım kararlarının, sermaye piyasasının kredi kararlarının, kâr dağıtım kararlarının ve istihdam olanaklarının olumsuz etkilenerek sermayenin vergilendirilmesine, vergi adaletinin zedelenmesine, vergi kaçırmaya, ulusal sermayenin yurtdışına kaçmasına ve işletmelerin vergi planlaması yapmalarına sebep olmaktadır.

Ülkemizin yüksek enflasyon belasıyla 1970'li yıllarda tanışmaya başladığını az evvel zikretmiştim. Vergi kanunlarımızda enflasyonun etkilerinin giderilmesiyle ilgili çok sayıda hüküm olmakla birlikte, birbirleriyle uyumlu olmamaları, uluslararası kabul görmüş standartlardan uzak olmaları, bu dağınık yapının tutarlı ve uluslararası standartlara uyumlu hale getirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 18 Eylül 2003'te Yüce Meclisimize sevk edilen bu yasa tasarısı, bugün, ülkemizin tecrübe edindiği malî alandaki ekonomik yapılanmanın bir adımını teşkil etmekte olup, hazırlanması sırasında, meslekî örgütler, özel sektör ve bilim dünyasının değerli akademisyenlerinin ve elemanlarının bilgi ve birikimlerinden de istifade edilerek, uzun bir istişare ve değerlendirme evresi geçirmiştir. Tüm bunlar yapılırken, diğer ülke uygulamaları da gözönünde bulundurulmuştur.

Günümüze değin, enflasyon muhasebesinin vergi sistemimizde bulunmayışı, vergi matrahının oluşumunda borç veya özkaynak kullanarak çalışan mükellefler açısından, özkaynak kullananlar aleyhine sonuçlar doğurmakta; borçlanarak çalışanların vergi matrahı sunî olarak azalırken, özsermayesiyle çalışanların vergi matrahı sunî olarak artmaktadır. Bu durum, vergi adaletini zedelediği gibi, ülkenin kaynak dağılımını ve işletmelerin malî dengelerini bozmakta ve malî yapının zayıflamasına yol açmaktadır. Öte yandan, kayıtdışı ekonomiyi teşvik etmesi, yabancı sermaye girişini bir anlamda engellemesi, yerli sermayenin yurtdışına yönelmesi gibi, ekonomik sonuçları itibariyle de yatırım ve istihdam politikalarını olumsuz etkilediği görülmektedir.

Ayrıca, malî tabloların çok yönlü fonksiyonlarının işlevsizleşmesi nedeniyle, yatırımlar, kredi tahsisleri ve kâr dağılımları açısından işletme düzeyinde hatalı kararların alınmasına neden olmaktadır.

Enflasyon düzeltmesi, gelecekte enflasyon tamamen yok olsa dahi, geçmişte yaşanan enflasyonun yol açtığı ve malî tablolarda meydana getirdiği tahribatı düzeltmekte; dolayısıyla, işletmelerin özsermayelerinin gerçek boyutlarıyla değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır.

Bu nedenlerle, vergi barışının ve ekonomik istikrarın işletme bazında kalıcı olarak sağlanması açısından enflasyon düzeltmesinin vergi mevzuatımızda yer alması zaruret haline gelmiştir. Enflasyon düzeltmesine vergi mevzuatımızda yer verilmesine ilişkin hükümleri  düzenleyen bu tasarıyla;

Enflasyonun etkilerinin giderilebilmesi açısından yapılan düzenlemeler çerçevesinde getirilmiş olan "son giren ilk çıkar" yönteminin, yeni düzenlemelerin yürürlüğe girmesi nedeniyle işlevsizleşmesi sonucu kaldırılmasının,

Mükelleflerin malî tablolarında yer alan parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmalarına ilişkin teknik düzenlemelerin yapılmasının,

Enflasyon düzeltmesi uygulamasının başlama ve bitirme kriterlerinin belirlenmesi, bu doğrultuda, enflasyon düzeltmesi yapılmaya başlanması için son üç hesap döneminde fiyat endeksinde meydana gelen kümülatif artışın yüzde 100'ü aşması ve içinde bulunulan hesap dönemindeki fiyat endeksi artışının yüzde 10'dan fazla olması koşulunun birlikte aranmasının,

Yeniden değerleme oranına ilişkin tanımlamanın yeniden yapılmasının,

İktisadî kıymetin en az beş yılda itfa edilmesi uygulamasının yerine, yıpranma payının daha sağlıklı yansıtılabilmesi için, kullanıma bağlı olarak faydalı ömrü doğrultusunda amortisman ayrılması şeklinde değiştirilmesinin,

Enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde, azalan bakiyeler usulüne göre, üzerinden amortisman ayrılacak değerden, amortismana tabi iktisadî kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış olan amortismanların toplamının taşınmış değerlerinin indirilmesi suretiyle tespit edilmesinin,

Amortisman uygulamasında kullanıma bağlı faydalı ömür esası getirilmekte olduğundan, kıst amortisman uygulaması da yapılabilmesinin,

Enflasyonist ortamda harcamanın yapıldığı tarih ile fiilen indirilebildiği tarihin farklı olması nedeniyle, yatırım indiriminin reel kayba uğramasının engellenmesi için, uygulanan endeksleme sisteminin yerine, harcamaların ve yararlanılan indirimlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasını öngören bir düzenlemeye gidilmesinin,

4842 sayılı Kanun doğrultusunda düzenlenen yatırım istisnası uygulamasında eski yöntemi seçmiş olan mükelleflere, tercihlerini değiştirmelerine olanak sağlanması açısından yıl sonuna kadar süre tanınmasının, enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Vergi Usul Kanununda, Gelir Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanununda uygulama alanı kalmayan maddelerin yürürlükten kaldırılmasının, yapılan düzenlemeyle Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin 8 numaralı bendiyle Maliye Bakanlığına tanınan yetkinin bu kanunun yayımı tarihinde, diğer maddelerin ise 1.1.2004 tarihinde yürürlüğe girmesinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, malî tabloların enflasyondan arındırılmasına yönelik olarak genel fiyat düzeyi muhasebesi, carî maliyet muhasebesi ve karma yöntem olmak üzere üç yöntem mevcuttur. Öngörülen düzenlemede diğer iki yöntemin uygulamasının zor ve maliyetinin yüksek olması ve ayrıca gelişmiş ülkeler dahil, en çok uygulanan yöntem olması sebebiyle, genel fiyat düzeyi muhasebesi yöntemi esas alınmıştır. Bu, uluslararası standartlar açısından da önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, enflasyonun, malî tabloların homojenliğini bozduğu ve kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün de uygulanan ekonomik politikaların etkinliğini azalttığı aşikârdır.

Ülkemizde son yirmi yirmibeş yıl içerisinde toptan eşya fiyatlarının 11 000 kat, tüketici fiyatlarının 24 000 kat arttığı ve ayrıca, 1980 ve 1994 yıllarında 3 haneli enflasyon oranları yaşadığımızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Enflasyon muhasebesinin uygulamaya konulmasıyla, vergi kanunlarında yer alan ve enflasyona karşı koruma amacıyla yapılan çeşitli düzenlemelerin yürürlükten kaldırılmasıyla vergi mevzuatımızda da sadeleştirme ve basitleştirme mümkün olabilecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının hayırlı olmasını dileyerek, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeni.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ve enflasyon muhasebesi diye adlandırdığımız, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve önerilerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konu, yıllardır Türkiye'nin gündeminde olan bir konu; ama, gecikerek de olsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiş olmasından, Cumhuriyet Halk Partisi olarak mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bu tasarının, öncelikle görüşülmesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi, Danışma Kurulunda onay vermiştir, kabul etmiştir; 48 saat geçmemesine rağmen bunu kabul ettik. Bugün sabah tartıştığımız gibi, Cumhuriyet Halk Partisi, her konunun geciktirilmesi gibi bir amaç peşinde değildir. Önceden geniş olarak tartışılmış, aşağı yukarı bir mutabakat sağlanmış konular öncelikle görüşülebilir; ama, büyükşehirlerin sınırlarının değiştirilmesi, Denizli İli Belediyesinin sınırlarının değiştirilmesi gibi, 12'ye 5 kala buraya getirilen konularda her zaman karşı olmaya devam ettik. Yani, şunu söylemek istiyorum: Bu konu, enflasyon muhasebesi konusu, bu işin teknisyenleri tarafından yıllardır tartışılan; fakat, çok tartışıldığı için de bir türlü çözülemeyen bir konuydu; nihayet, Meclisin gündemine gelmiştir.

Daha 1998 yılında, o zaman "vergi reformu" olarak adlandırılan, Sayın Temizel'in Maliye Bakanlığı döneminde hazırlanan tasarı görüşülürken de, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, önergeler vermek suretiyle, enflasyon muhasebesinin vergi sistemimize konulmasını istemişlerdir; ama, ne yazık ki, o günkü iktidar çoğunluğu, bu öneriyi kabul etmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, enflasyon, bütün kötülüklerin kaynağıdır. Aslolan, iktidarlara düşen, enflasyonsuz bir ekonomi yaratmaktır; amaç, bu olmalıdır; ama, ne yazık ki, Türkiye, otuz yıldır, kronik bir enflasyon ortamında yaşadığı için, pek çok değerleri, enflasyon tarafından aşındırılmıştır. Ücretler, enflasyon karşısında erimiştir; malî tablolarda yer alan değerler, rakamlar, enflasyon karşısından erimiştir.

Eğer, siz, enflasyonla başa çıkamıyorsanız, enflasyonu ortadan kaldıramıyorsanız, enflasyonun etkilerini en aza indirecek çareleri bulmak zorundasınız. Onun için, örneğin, işçi ücretleri, memur ücretleri enflasyondan olumsuz etkileniyorsa, endeksleme suretiyle, yani, enflasyonun olumsuz etkilerini giderecek şekilde önlemler almak zorundasınız. Bunun gibi, vergi matrahının enflasyondan olumsuz etkilenmesini, yani, mükelleflerin kazanmadıkları paranın da vergisini ödemek durumuyla karşı karşıya kalmalarını önlemek istiyorsanız, enflasyon muhasebesini getireceksiniz; ama, dediğim gibi, esas amaç, temel amaç, enflasyonla mücadeledir.

Bugüne kadar enflasyon muhasebesinin gündeme gelmeyişinin nedenlerinden biri de, iktidarların, sanki, enflasyon muhasebesi vergi sistemimizde yer alırsa, artık enflasyonun kalıcı hale geldiğini iktidarlar itiraf ediyormuş gibi bir sonucun doğacağı korkusudur. Oysa -Cumhuriyet Halk Partisinin 1998'deki önerilerinde de vardı, nitekim bu tasarıda da var- enflasyon yüzde 10'un altına düşerse, enflasyon muhasebesiyle ilgili hükümler otomatik olarak geçersiz olur.

Enflasyon muhasebesi niçin gecikmiştir, birini söyledim. Yani, enflasyonun kalıcı hale gelmesini iktidarlar kabullenmiş gibi olurlar. İnşallah, hükümetimiz, enflasyonla mücadelede devam eden politikayı aynen sürdürecektir, enflasyon muhasebesi bu konuda bir rahatlık vermeyecektir.

Bir diğer neden, enflasyon muhasebesinin uygulamasındaki zorluktur. Gerçekten, enflasyon muhasebesi, uygulaması oldukça teknik, oldukça güç bir yöntemdir. O nedenle, Maliye bürokrasisi, enflasyon muhasebesini getirmekte her zaman biraz ağırdan almıştır, meseleyi biraz geciktirmiştir.

Bir diğer önemli neden, enflasyon muhasebesi uygulanması sonucunda vergi gelirlerinde önemli bir azalma olacağı korkusudur. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonunun raporunda, enflasyon muhasebesinin uygulanması sonucunda 2 ilâ 3 katrilyonluk vergi kaybı olacağı ifade edilmektedir. Hemen belirtmeliyim ki, bu, abartılı bir rakamdır, 2 veya 3 katrilyonluk bir vergi kaybı kesinlikle söz konusu olmaz. Bu konudaki global yaklaşımlar "olsa olsa" metoduna dayalı hesaplamalar çok yanıltıcı olur; çünkü, enflasyon muhasebesinin uygulanması özkaynaklarıyla çalışan; yani, kendi sermayesiyle iş yapan işletmelerin lehinedir; ama, krediyle çalışan, dış kaynakla, borçla çalışan işletmelerin aleyhinedir. O nedenle, teker teker işletmeler üzerinde bir değerlendirme, bir hesaplama yapmadan, enflasyon muhasebesi uygulaması sonucu şu kadar vergi kaybı olur, bu kadar vergi kaybı olur yaklaşımı doğru değildir, yanıltıcıdır.

Şimdi, eğer, raporda ifade edildiği gibi, zaman zaman Sayın Maliye Bakanımızın da söylediği gibi 2-3 katrilyonluk bir vergi kaybı olacaksa bunun nasıl telafi edileceğinin, bu kaybın hangi kaynaklarla karşılanacağının burada açıklanması gerekiyor. Benim tahminim, bu düzeyde bir kayıp kesinlikle söz konusu değildir ve bunu şu anda bilebilecek hiç kimse yoktur. Öyle zannediyorum ki, TÜSİAD'ın geçmişte 80-90 işletmede yaptığı bir çalışma vardı; o çalışma biraz genellenmek suretiyle bir sonuca varılıyor ki, bu, yanıltıcıdır. Belirtmek istediğim, enflasyon muhasebesinin bugüne kadar gündeme gelmeyişinin nedenlerinden biri vergi kaybı korkusudur; bu korkunun yerinde olmadığını söylemek istiyorum. Yalnız, uygulamadaki güçlükler noktasında, öyle zannediyorum ki, ne gelir idaremiz ne mükellefler ne de muhasebeciler ve malî müşavirler bu konuda hazırlıklıdır.

Bu yasanın çok daha önce çıkarılması lazımdı. Örneğin, haziran ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden bu yasa çıkmalıydı, altı yedi aylık bir uygulama ve eğitim dönemi tanınmalıydı, o zaman bir seferberlik halinde, bütün Türkiye'de eğitim çalışmaları yapılmalıydı, seminerler düzenlenmeliydi; yalnız, bu fırsatı bulamadık. Gereksiz bir şekilde gecikmiştir; çünkü, bu konudaki hazırlıklar çok önceden başlamıştı. Şöyle bir baktığımda, yıllar önce üzerinde durulan maddeler, hükümler -üç aşağı beş yukarı- aynen getirilmiştir. Yani, bunu, vergi idaremiz, geçen yıl da getirebilirdi, bundan beş altı ay önce de getirebilirdi; bunun gecikmesi gereksiz olmuştur. Şimdi, herkesin, iş dünyasının ve malî müşavirlerin iki ayağı bir pabuca sokulmuştur.

Bir diğer nokta, yani "enflasyon muhasebesini niçin getirmiyorsunuz" sorusuna karşılık bir diğer nokta "vergi kanunlarında enflasyonun etkisini giderici yeteri kadar hükümler var; onun için, enflasyon muhasebesi olsa da olur, olmasa da olur" denilebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşımın da ifade ettiği gibi, o hükümler bir bütünlükten yoksundur ve amacı tam olarak karşılamamaktadır. Onun için, bu konuda, uluslararası standartlara uygun bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardı, gecikerek de olsa bu düzenleme önümüze getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım "enflasyon muhasebesi" diye kısaca adlandırdığımız "enflasyon düzeltmesi" yani vergi matrahının enflasyondan olumsuz etkilenmesinin önlenmesine dönük pek çok çalışma bugüne kadar yapılmıştır. Daha geçenlerde, yine burada, İmar Bankasıyla ilgili konular konuşulurken sık sık değindiğimiz gibi, tüm bankalarda bir enflasyon muhasebesi uygulaması yapılmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu, çıkardığı çeşitli tebliğlerde, enflasyon muhasebesini kendine tabi şirketlerde uygulamıştır. Yine, TÜRMOB bünyesinde kurulan TÜMÜDESK'in oluşturduğu 2 nolu standartta bu öngörülmüştür. Yalnız, bunların hepsi, sadece malî tabloların gerçek durumu aksettirmesini sağlayan, yani, enflasyonun etkilerini gideren düzenlemelerdir; ama, vergiye gelince, hiçbir etkisi yoktu. Bunu bankalarda yaşadık; enflasyon muhasebesine göre malî tablolar düzenlendi, kâr-zarar tespit edildi, kâr dağıtımlarının ona göre yapılması öngörüldü; ama, vergiler, eski sisteme göre, yani, enflasyon muhasebesi uygulanmadan ödendi. Şöyle gariplikler oldu: Bankalar, açıkladıkları malî tablolarında çok büyük zararlar beyan ettiler, gösterdiler; ama, vergi dairesine kâr beyan etmek zorunda kaldılar. İşte, şimdi, bu enflasyon muhasebesinin vergi sistemine de monte edilmesiyle, bu tip gariplikler artık ortadan kalkacak; malî tablolar hem yatırımcılar hem iş sahipleri -patronlar- hem de malî idare yönünden gerçek durumu aksettirecek ve vergiler buna göre ödenecektir.

Şimdi, bu tasarının önemli olduğunu ve Cumhuriyet Halk Partisi tarafından da desteklenmekte olduğunu başta da ifade ettim. Zaten, uluslararası standartlar bunu gerektiriyor. Eğer, Türkiye bir gün Avrupa Birliğine girecekse, bu açıdan da ihtiyaç var ve eğer, enflasyon bu tempoyla gider, bir gün yüzde 10'ların altına düşerse, o zaman da, enflasyon muhasebesinin anlamı, gereği kalmaz; onu halledebiliriz.

Şimdi, vergi matrahına etki edecek bir düzenlemeyi, elbette, Maliye Bakanlığı yapmalıdır; ama, malî tabloların nasıl düzenleneceği konusunda; yani, uluslararası muhasebe standartlarının, denetim standartlarının oluşması konusunda Maliye Bakanlığı biraz geride durmalıdır; çünkü, daha önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği bir kanunla, Muhasebe Standartları Kurulu oluşturulmuştur. Bu Kurul, Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur; onun yetkileri artırılmalı ve kadro yönünden takviye edilmelidir. Artık, muhasebe konusu, malî tablolar konusu ve muhasebe standartları konusu bu Kurul tarafından çözümlenmeli; ama, o Kurulun koyduğu esaslara göre belirlenen malî tablolardan, bir anlamda, vergisel malî tablolara geçerken, Maliye Bakanlığı devreye girmelidir.

Maliye Bakanlığı, çok eski bir kuruluş olduğu ve geleneklerine bağlı bir kuruluş olduğu için ve başka kuruluşlar da eksiklerini yeteri kadar tamamlayamadıkları için, bu konulara da girmek zorunda kalmıştır; ama, bundan sonra -işin doğrusu; bütün dünyadaki uygulama odur- Maliye Bakanlığı, bu konularla, vergi boyutuyla, yani, matraha etki eden boyutuyla ilgilenmelidir; onun dışındaki konular, Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yerine getirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, birkaç konuda dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, bu kanunla, Türkiye'de, Maliye Bakanlığının belirlediği yöntemlere göre bir malî tablo düzenlenmesi gündeme gelmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu kendine göre bir malî tablo düzenlenmesini istemektedir, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu kendisine göre bir tablo düzenlenmesini istemektedir. Bu çoklu yapıyı, bu kafa karıştıran çokluğu, malî müşavirleri ve iş dünyasını yük altında bırakan bu farklılıkları mutlaka gidermek lazım. İşte, artık, burada, tasarıda, aktifte, pasifte, gelir tablosunda yer alan kalemlerin nasıl değerleneceği belli edilmiştir ve bunun temeli de TEFE'dir; yani, toptan eşya fiyat endeksidir. SPK'nın dayandığı değerler de odur, BDDK'nın dayandığı değerler de odur; ama, aradaki ufak tefek farklılıklar abartılmak suretiyle bir işletmenin üç ayrı bilançosu ortaya çıkmakta, bu da herkesin kafasını karıştırmaktadır. Artık, buradaki çoklu uygulamadan mutlaka vazgeçmek lazım.

Bir diğer önemli nokta, değerli arkadaşlarım, bu tasarının gecikerek Genel Kurulumuza gelmiş olması nedeniyle, tasarı çıktıktan, kanunlaştıktan sonra, hem iş dünyasının hem de bu tabloları düzenleyecek olan muhasebecilerin, malî müşavirlerin, yeminli malî müşavirlerin bu konudaki eksiklerini tamamlamaları, eğitim ihtiyaçlarını gidermeleri için bir süre tanınması gereğidir.

Burada tasarının geçici 1 inci maddesinde, şöyle bir ifadeyle altı aylık bir süre tanınmaktadır: İlk geçici vergi döneminde beyan edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde, dileyenler eski usulü; yani, enflasyon muhasebesi getirmeden önceki yeniden değerleme, LIFO, FIFO gibi yöntemleri uygulamaya devam edebilirler.

Biraz sonra tasarının ilgili maddesi görüşülürken, bir önerge vermek suretiyle, burada "iki geçici vergi dönemi geçtikten sonra" şeklinde bir düzeltme yapılmasını; yani, eylül ayında verilecek geçici vergilerin zorunlu olarak enflasyona göre endekslenmesini; fakat, daha önce, ocak ayında, nisan ayında ve haziran ayında verilecek geçici vergi beyannamelerini, dileyenlerin, eski yönteme göre düzenlemeye devam etmeleri şeklinde bir tolerans tanınmasını rica ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Özyürek.

Buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)- Bunu, Sayın Maliye Bakanımız, TOBB'la falan konuştuklarını, böyle bir süre tanınmasını kabul etmediklerini söylediler; ama, değerli arkadaşlarım, kanun çıkarmakla meseleler bitmiyor. İşte, pek çok uyum yasası çıkardık buradan, Avrupa Birliğine uyum yasaları çıkardık; ama, görüyoruz ki, Van'da Kürtçe afiş asıldı diye kıyamet kopuyor, ötede başkası oluyor. Yani, eğer, bir yasa, uygulama süresi tanımazsanız, eğitime yeteri kadar süre tanımazsanız raflarda kalır, dolaplarda durur. Onun için, ben, AKP Grubundan ve hükümetten rica ediyorum. Bunu bir keyfî şey olarak... Yani, bu tasarının tümünü destekleyen bir grup, niçin bu konuda ısrarlı oluyor... Bunun bir ihtiyaç olduğunu biliyorum. O camianın on yıldan fazla başkanlığını yaptım; o nedenle biliyorum. Böyle ciddî bir ihtiyaç var. Bunu, dileyen yine, hemen ilk geçici vergi beyannamesinden itibaren enflasyon muhasebesini uygulayabilir, dileyen, dokuzuncu aydan itibaren uygulayabilir. Önemli olan, 2004 sonundaki malî tabloların tam olarak enflasyon muhasebesine endekslenmesidir. Bu konuda TOBB böyle istedi, TÜSİAD böyle istedi diye ayak diremenin anlamı yoktur. Eğer bu tanınmazsa, bir süre sonra, bir geçici madde veya bir maddelik kanunla bu süreyi uzatalım diye buraya gelinecektir; çünkü, geçmişte geçici vergi uygulamalarında da, diğer kanun uygulamalarında da biz bunları gördük.

Bu konuyu Yüce Meclisin takdirine sunuyorum ve Maliye Bakanımızdan da bu konuda anlayış bekliyorum. TOBB, TÜSİAD, iş dünyası bunu istiyor olabilir; ama, onlar, beyannameler nasıl düzenleniyor, malî tablolar nasıl düzenleniyor, onun farkında değildirler; bunun yükünü, çekenler biliyor. Bu, bir ihtiyaçtır.

Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, çağdaş bir vergi düzenlemesi olan bu enflasyon muhasebesine destek olacağımızı, gecikerek de olsa vergi sistemimizde böylesine bir çağdaş yöntemin yer almış olmasından mutluluk duyduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.11


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

306 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı : 306) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

VERGİ USUL KANUNU, GELİR VERGİSİ KANUNU VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 274 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 274. - Emtia maliyet bedeliyle değerlenir. Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri % 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267 nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir. Bu hüküm 275 inci maddede yazılı mamuller için de uygulanabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşmak için elimde sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun söz talebi var. Grup adına da, şahsı adına da Sayın Enis Tütüncü söz talebinde bulunmuş.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi, en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde uzun yıllardır süren yüksek oranlı enflasyon, hepimizin bildiği gibi, ekonomik ve toplumsal yaşantımızın tüm alanlarını etkiledi; özellikle de etik ve kültürel değer yargılarımızda onarılması güç yaralar meydana getirdi. Önümüzdeki yasa tasarısıyla, şimdi, biz, enflasyonun işletmelerin malî tablolarında yarattığı tahribatı gidereceğiz. Nasıl gidereceğiz; bilançoları enflasyondan arındırarak ve vergilemenin enflasyon etkisinden kurtarılarak yapılmasını sağlayacağız ve böylece, enflasyonun bilançolar üzerindeki uzun yıllardan bu yana süregelen olumsuz etkisini, tahribatını ortadan kaldıracağız.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Mustafa Özyürek görüşlerini ve önerilerini dile getirdiler; hem de son derece güzel ve ayrıntılı bir şekilde dile getirdiler. Ben, burada, konunun bu çerçevede bir ayrıntısına girmek istemiyorum; 1 inci maddenin amacına kısaca dikkatinizi çektikten sonra, bu maddeden yararlanarak, hükümetin enflasyonla ilgili konumuna ve uygulanmakta olan ekonomik istikrar tedbirlerinin bazı noktalarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum:

Görüşmekte olduğumuz madde, Vergi Usul Kanununun 274 üncü maddesini değiştiriyor. Yapılan düzenlemeyle, maddenin eski şeklinde yer alan ve enflasyonun etkilerini önleyebilmek açısından getirilmiş olan stok değerlemesindeki "son giren ilk çıkar" yöntemi, enflasyon düzeltmesiyle ilgili hükümlerin yürürlüğe girmesiyle birlikte işlevini kaybediyor. 1 inci maddenin amacı kısaca bu ve kanımızca da, gerçekten, enflasyon düzeltmesi konusunda öncelikle düşünülmesi, yapılması gereken bir değişikliktir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, bu maddeden yararlanarak, az önce de dediğim gibi, hükümetin dikkatini, enflasyonla ilgili gelinen noktaya ve ekonomik istikrar paketinin bazı noktalarına çekmek istiyorum. Evet, enflasyon düşüyor. Doğal olarak, enflasyondaki bu düşüş sürecinin başarısıyla AKP iktidarı övünüyor. AKP İktidarı tabiî ki övünüyor; övünüyor ama, enflasyonun düşüşü, henüz, bütçelere yansımadı, çarşıya pazara yansımadı, evde kaynayan tencereye yansımadı. Çiftçinin kullandığı gübrenin fiyatı hızla artıyor, tarımsal ilaçların fiyatları hızla artıyor; çiftçinin kullandığı makine, ekipman ve yedek parça fiyatlarına, yine zam üstüne zam yapılarak satılıyor; yurttaşlarımız "enflasyonun düşmesinden ne zaman yarar göreceğiz" diye birbirlerine soruyor. AKP, yurttaşlarımızın beklentilerini karşıladığı ölçüde, enflasyonun düşürülmesindeki başarısıyla övünebilir. Yani, şunu söylemek istiyorum: Enflasyon düşürülüyor, enflasyon düşürülüyor, enflasyon düşürülüyor... Bununla övünüyorsunuz; ancak, bununla övünebilmek için, bu enflasyon düşüşünün halkın yaşamına olumlu yansımalarının olması gerekiyor. Bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, bu konuya neden değindim: 2003 yılında enflasyon yüzde 20 dolayına çekiliyor; son hesaplamalara göre, yüzde 20'nin de altına, yüzde 19 dolayına çekilecek. Bilinmelidir ki, bu başarı, yalnızca, AKP İktidarının bir yıldaki başarılarına dayandırılamaz. Eğer, kendimizi böyle bir sarhoşluğa kaptırırsak, önümüzdeki dönemde, enflasyonla mücadelede bazı sıkıntılarla karşılaşmak durumunda kalabiliriz; çünkü, AKP, enflasyonla mücadelede, belli ölçüde düzeltilmiş bir ekonomik altyapıyı, yani, dengeleri belli ölçüde yeniden oluşturulmuş bir makroekonomik faktörler manzumesini elinin altında buldu. Öyle değil mi? Evet; çünkü, yirmibeş yıldan bu yana, ülkede, yüksek oranlı kronik bir enflasyon yaşanıyor. Dünyanın hiçbir ülkesi, böyle, yirmibeş yıl, yüksek oranlı kronik bir enflasyonu yaşamadı. Böylesine yüksek oranlı kronik bir enflasyon, konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, ülkedeki tüm ekonomik ve toplumsal dengeleri kökünden sarsar, etik değerlerimizi ve toplumsal değerlerimizi kökünden sarsar; böylesine bir yangın sürecinde, bir yıllık bir dönemde, bir düzelmenin beklenmesi düşünülemez; bu nedenle, dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Ayrıca, AKP İktidara geldiğinde, enflasyonla mücadele isteği ve iradesi, beklentileri açısından da, Türkiye'de, son derece olumlu bir konjonktür, son derece olumlu bir iklim oluşmuştu. Kısaca, AKP, şanslı bir konjonktürde iktidara geldi. Hepimizin bildiği gibi, bu şanslı konjonktürün bedelini de 3 Kasım öncesindeki iktidar ödemişti.

Şunu iddia ediyoruz: Eğer, AKP, başlangıçta, yani, iktidara geldiği ilk beş ya da altı ay içerisinde, ekonomide güven bunalımına yol açan yanlışları yapmamış olsaydı, yani, iki ileri bir geri, iki ileri iki geri ya da iki ileri üç geri manevralar yapmamış olsaydı, 2003 yılı enflasyonu büyük bir olasılıkla yüzde 15'lere doğru çekilmiş olacaktı.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- O kadar da değil yani...

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi, bu yasa tasarısı... Özellikle buraya dikkatinizi çekmek istiyorum; çünkü, rehavete kapılabilirsiniz. Biraz sonra geleceğim; malî disiplin, işin özü, esasıdır. Ben, sadece ve sadece, gerçekten, son aylarda ciddî bir malî disiplini tekrar götürmekte olduğunuzu ifade ediyorum; ancak, enflasyonun, böyle, bir yılda düşmeyeceğine, düşmesinin mümkün olmayacağına, bunun ötesinin olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum; bundan sonraki dönemde de çok daha zorluklarla Türkiye'nin karşı karşıya olduğu hususunu sizin yeniden önünüze koymak istiyorum.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Hayırdır diyelim de, hayır olsun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bu yasa tasarısı, bize göre, Türkiye'de hem tasarruf oranının artırılması hem de yatırımların hızlandırılması açısından önemli görülmelidir. Bu nedenle, Sayın Özyür'ün de ifade ettiği gibi, hükümetin bu yasa tasarısını buraya getirmesine teşekkür ediyoruz. Geç kalmış olmasına rağmen, gerçekten, getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, bilindiği gibi, Türkiye'yi bugünkü olumlu konjonktüre getiren ana faktör, sıkı maliye politikasıdır. Bu politika, ekonomik ve toplumsal yaşama -hepimizin bildiği gibi- faizdışı fazla hedefi şeklinde yansıyor. Bu politikaya titizlikle devam edilmelidir. Devam edilmelidir; çünkü, önümüzdeki yerel seçimlerin heyecanına kaptırarak malî disiplinden uzaklaşma eğilimine girmeyelim diye dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- Aynen devam.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)- Çünkü, geçmiş dönemlerde enflasyonla mücadelede iğnelerle kuyular kazdık, suyu bulduğumuzu ya da gördüğümüzü sandığımız anda faraşla kapattık. Bu çerçevede, ben, malî disipline, enflasyonla mücadele sürecinin son  derece önemli ve kritik bir aşamasında tekrar dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ne var ki, malî disipline uyma politikasının da bir başına yeterli olmadığının bilinmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şu andan itibaren Türkiye ekonomisinin en önde gelen sorunu, giderek küçülen tasarruf oranının ve yatırım oranlarındaki yetersizliklerin devam etmesidir; ekonomide etkinliğin, ekonomideki verimliliğin bir türlü yükseltilememekte oluşudur. Bakınız, 2003'te toplam yurtiçi tasarruflarının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 18'lere kadar gerilemiş durumdadır. Tabiî ki, bu, bir yılda olmadı, dediğim gibi, yirmibeş yıllık olumsuz bir süreçte geldi. Enflasyonla ilgili olarak bir olumlu gelişme yakalandı; ancak, bu olumlu gelişmenin sürdürülmesi için, az önce dediğim gibi, malî disipline devam edeceğiz. Bu da yetmez; Türkiye'de toplam tasarruf hacmini nasıl artırabilirizi, yatırımları nasıl artırabilirizi önplana getireceğiz.

Bakınız, kamu yatırımlarının konsolide bütçe yatırımları içerisindeki, daha doğrusu, konsolide bütçe içerisindeki oranı yüzde 4,6'ya düşmüş durumdadır. Toplam sabit sermaye yatırımlarının -2003 yılı için söylüyorum- gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 17'lere düşmüştür. Yanımızdaki Yunanistan'ın, Avrupa Birliğindeki örneğin Portekiz'in ve İspanya'nın bu oranlarının yüzde 25'ler, yüzde 30'lar civarında olduğunu bilmeliyiz. Avrupa Birliğinin, bize göre sonra girmiş ve gelişme düzeyi ortalamanın altında olan az önce değindiğim ülkelerinde, eğer, toplam sabit sermaye yatırımlarının gayri safî millî hâsılaya oranları yüzde 25'ler, yüzde 30'lar civarında ise, bizim yüzde 17'ler civarındaki bir oranla hiçbir yere gidemeyeceğimizi bilmemiz gerekiyor.

İşte, bu yasa tasarısı, hem tasarrufların hem de yatırımların artırılması, yani, sermaye birikimi oranının yükseltilmesi açısından önemli görülmelidir. Dikkatinizi bu noktaya özellikle çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu açıdan bakıldığında, Türkiye'de, tasarruf, yatırım, istihdam, büyüme ilişkisinin en kısa sürede sağlıklı bir şekilde oluşturulması zorunluluğu önplana çıkmaktadır. Bu zorunluluk, uzun vadeli düşünmeyi, uzun dönemli bir stratejik planlama anlayışının kabulünü gerekli kılmaktadır.

Şunu açıkça görmek mecburiyetindeyiz. Türkiye'de 1983 yılından bu yana ısrarla uygulanmakta olan sermaye birikimi modeli tıkanma noktasına gelmiştir. Az önce ifade ettiğim toplam sabit sermaye yatırımlarının, gayri safî millî hâsılaya oranının düşüklüğü ve tasarruf oranlarının düşüklüğü, Avrupa Birliği ülkelerinden bazılarıyla karşılaştırmalar, gerçekten...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, sözlerinizi tamamlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkan.

Bir de 5 dakikalık kişisel söz hakkım vardı...

BAŞKAN - Onu dahil ettim Sayın Tütüncü.

Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hemen toparlıyorum.

Şimdi, bu nedenle, fiyat istikrarı içinde sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sürecine geçebilmek için, bankacılık sektörünün yeniden yapılanması gerekmektedir. Bu görüştüğümüz konuyla bunun ne ilgisi var diyebilirsiniz; ama, şu açıdan ilgisi var: Hem özel sektörü oluşturan şirketlerin hem de kayıt altındaki bankacılığın, alışılagelmiş şekilde bir arada yaşaması bundan böyle mümkün değildir. Özel sektörün yeniden yapılanması gerekiyor; onu vurgulamak istiyorum. Özel sektör, kayıt dışındaki sermayesini en uygun sürede kayıt altına geçirmelidir. İşte, hükümet, bu konuda, özel sektöre, beklemiş olduğu en güzel fırsatlardan bir tanesini yaratmaktadır. Bilinmelidir ki, kayıt içinde bulunan bankacılık sektörünün, kayıt dışındaki şirketlerle bir arada, yan yana yaşaması bundan böyle mümkün değildir. Bu iki kesim beraber yaşayamaz ise, Türkiye'de yatırım-tasarruf-istihdam-büyüme ilişkisi kurulamaz, sağlıklı bir ekonomik büyümeden de söz edilemez. Özel sektördeki girişimcilerin, artık, kendilerini toparlamaları, eski alışkanlıklarını terk etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, ülkede sağlıklı bir ekonomik büyümenin gereksinim duyduğu mevduat-kredi mekanizmasının kurulması mümkün olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeden yararlanarak, ben, enflasyonla mücadelede, önümüzdeki dönemde olası birtakım sıkıntılara dikkatinizi çekmek istedim ve bu maddeyle de ilgili, kamunun geneliyle de ilgili olarak, Türkiye'deki sermaye birikim modelinin nasıl olması gerektiğini, 1983 yılından bu yana, Özal'la birlikte başlayan o sermaye birikim modelinin iflas etmiş olduğunu ve yeni bir sermaye birikim modelinin Türkiye'de bir an önce düşünülmesi ve uygulamaya geçirilmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguladım.

Sözlerime son verirken, hepinizi, en iyi dileklerimle, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı

Mükerrer Madde 298. - A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.

1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.

Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuz altı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.

Bakanlar  Kurulu;  bu  maddede  yer alan % 100 oranını % 35'e kadar indirmeye veya tekrar kanuni seviyesine kadar yükseltmeye, % 10 oranını ise % 25'e kadar çıkarmaya veya tekrar kanuni seviyesine kadar indirmeye yetkilidir.

2. Bu maddenin uygulanmasında;

a) Parasal olmayan kıymetler; parasal kıymetler dışındaki kıymetleri,

b) Parasal kıymetler; Türk Lirasının değerindeki değişmeler karşısında nominal değerleri aynı kaldığı halde satın alma güçleri fiyat hareketlerine göre ters yönde değişen kıymetleri (Yabancı paralar da parasal kıymet olarak dikkate alınır.),

c) Enflasyon düzeltmesi; parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle, malî tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanmasını,

d) Düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ait fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,

e) Ortalama düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki dönemin sonundaki fi-yat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,

f) Fiyat endeksi (TEFE); Devlet İstatistik Enstitüsünce Türkiye geneli için hesaplanan ve ilan edilen Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksini,

g) Reel olmayan finansman maliyeti; her türlü borçlanmada, borç tutarlarına (yabancı para üzerinden borçlanmalarda düzeltme tarihindeki Türk Lirası karşılıklarına), borcun kullanıldığı döneme ait TEFE artış oranının uygulanması suretiyle hesaplanan tutarı,

h) Toplulaştırılmış yöntemler;

aa) Basit ortalama yöntemi; gelir tablosu kalemleri ile stokların  düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalınmaksızın dönem orta-lama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını,

ab) Hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi; dönem sonu stok ve dönem içinde satılan mal maliyetinin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını (Bir önceki döneme ait düzeltilmiş satılan mal maliyeti enflasyon düzeltmesi yapılan dönemin sonuna taşıma katsayısı uygulanarak taşınır. Bu hesaplamalarda amortisman ve reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.),

i) Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş dönem başı stoğun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına bölünmesi ile bulunan katsayıyı,

j) Taşıma; malî tablolardaki parasal ve parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin sonundaki yeni değer-lerinin hesaplanması işlemini,

k) Taşıma katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin sonundaki (yıl içinde işe başlayanlar-da, işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,

l) Enflasyon fark hesapları; parasal olmayan kıymetlerin düzeltme işlemi sonrası değeri ile düzeltme öncesi değeri arasındaki farkla-rının kaydedildiği hesapları,

m) Enflasyon düzeltme hesabı; parasal olmayan kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farkların kaydedildiği hesabı (Bu hesap enflasyon fark hesapları ile karşılıklı olarak çalışır. Parasal olmayan aktif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar bu hesabın alacağına, parasal olmayan pasif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar ise borcuna kaydedilir. Enflasyon düzeltme hesabının bakiyesi gelir tablosuna aktarılmak suretiyle kapatılır.),

n) Net parasal pozisyon; parasal varlıklarla parasal yükümlülükler arasındaki farkı,

İfade eder.

3. Düzeltme işleminde  aşağıdaki tarihler esas alınır;

a) Alış bedeli ile değerlenen menkul kıymetlerle malî duran varlıklar için; satın alma tarihi,

b) İlk madde ve malzeme,  ticari mallar, yarı mamul ve mamul stokların maliyetine dahil edilen unsurlar, yıllara sari inşaat ve onarım işlerinde maliyeti oluşturan unsurlar, gelecek aylara ve yıllara ait giderler, maddi duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, maddi olmayan duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, özel tükenmeye tâbi varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, yıllara sari inşaat ve onarım hakedişleri, haklar ve şerefiyeler için; defterlere kayıt tarihi (Bunlara mahsuben verilen veya alınan parasal olmayan avanslar, ödeme veya tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilir.),

c) Parasal olmayan alınan depozito ve teminatlar ile avanslar, nakit  olarak ödenmiş sermaye, hisse senetleri ihraç primleri, hisse se-nedi iptal kârları için; tahsil tarihi,

d) Parasal olmayan verilen depozito ve teminatlar ile avanslar  için; ödeme tarihi,

e) Aynî sermaye olarak konulan kıymetler için; mülkiyetin intikal ettiği tarih,

f) Kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve net dönem kârının sermayeye ilave edilmesi dolayısıyla artırılan sermaye için; tescil tarihi,

g) Nakdî sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; ödeme tarihi, ayni sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; sermaye olarak konulan kıymetlerin mülkiyetinin intikal ettiği tarih, temettü karşılığı alınan hisse senetleri için; iştirak edilen şirket sermayesinin tescil tarihi,

h) Parasal olmayan karşılıklar için; ilgili olduğu kıymetin düzeltmeye esas tarihi.

4. Düzeltme işleminde bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen tutarlar esas alınır. Ancak stokların, satılan malın ve maddî duran varlıkların maliyet bedeline ve malî duran varlıkların alış bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetleri düşüldükten sonra bulunan tutarlar düzeltmeye tâbi tutulur. Toplulaştırılmış yöntemlerle düzeltmeye tâbi tutulan kıymetlerin alış veya maliyet bedeline intikal ettirilen  reel olmayan finansman maliyetlerinin düşülmesi ihtiyaridir.

Mükellefler; reel olmayan finansman maliyetini, toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle belirlenen oranı uygulayarak da tespit edebilirler. Ancak bu yöntemi seçen mükellefler seçtikleri yöntemden bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.

Belgelerde ayrıca gösterilen vade farklarının reel olmayan kısımları ile üç aydan fazla vadeli olan ve vade farkı düzenlenen belge üze-rinde ayrıca gösterilmeyen işlemlerde alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tâbi tutulmasında esas alınan Merkez Bankasınca uygulanan faiz oranı kullanılarak hesaplanan vade farkı tutarının reel olmayan kısımları bu madde hükümlerine tâbi tutulur.

Borsada işlem gören hisse senetleri, değerleme günündeki borsa rayici ile dikkate alınır. Bunlar için ayrıca düzeltme yapılmaz.

5. Mükellefler düzeltme işleminde Maliye Bakanlığınca belirlenen toplulaştırılmış yöntemleri uygulayabilirler. Ancak toplulaştırılmış yöntemlerden birini seçen mükellefler seçtikleri yöntemden, bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.

Enflasyon düzeltmeleri, ilgili kıymetlere ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir.

Yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmeler, enflasyon düzeltme hesabı yerine yıllara sari inşaat enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir. Bu hesap işin bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilir.

Düzeltme sonucu bulunan tutarlar, izleyen dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, izleyen dönemin başlangıç değerleri olarak dikkate alınır.

Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.

Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet addolunur.

Matrahın tespitinde, kanunen kabul edilmeyen giderler, istisnalar ve geçmiş yıl malî zararları enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarları ile dikkate alınır.

6. Amortismanlar ve itfa payları, düzeltilmiş değerler üzerinden hesaplanır.

Kazançlarını işletme hesabı esasına göre tespit eden mükellefler ile serbest meslek erbabı da amortismana tâbi iktisadi kıymetlerini bu maddede belirtilen hükümlere göre düzeltilmiş tutarları üzerinden amortismana tâbi tutabilirler.

7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflas-yon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

Bu işlemlerden doğan pasif kalemlere ait fark hesapları için (5) numaralı bendin beşinci paragraf  hükmü uygulanır.

8. Maliye Bakanlığı;

a) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla; enflasyon düzeltmesinde toplulaştırılmış yöntemler kullanılmasına izin vermeye, toplulaştırılmış yöntem uygulanabilecek kalemleri belirlemeye,

b) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye,

c) (3) numaralı bentte yer almayan kıymetler için düzeltmeye esas alınacak tarihi belirlemeye,

d) Ortalama ticari kredi faiz oranının tespitine ilişkin usul ve esasları tespit etmeye,

e) Bölgeler, sektörler, iş grupları, iş nevileri veya parasal olmayan kıymetler itibarıyla döviz, altın ve benzeri değerleri esas alarak dü-zeltme yaptırmaya ve günlük olarak belirlenen endeks veya değerleri kullandırmaya;

f) Parasal ve parasal olmayan kıymetleri belirlemeye,

g) Net parasal pozisyon kâr/zarar hesabı yaptırmaya,

h) Enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye,

Yetkilidir.

B) Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir.":

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli vergi kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2 nci madde, Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesini değiştirerek, enflasyon düzeltmesi olarak bu kanunda yerini alan enflasyon muhasebesini vergi sistemine dahil etmektedir. Enflasyon düzeltmesine ilişkin bu tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmalar sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekledik ve tasarının daha iyi bir hale gelmesi konusunda, hem önerilerimiz hem önergelerimiz oldu ve buraya gelen tasarıyı da, bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi, benden önce söz alan arkadaşlarıma ilave olarak, tekrar, söylemek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Türkiye, çok uzun yıllar süren bir enflasyonla yaşadı, hâlâ enflasyonu yenebilmiş değiliz ve Türkiye, enflasyonla mücadele programını ilk olarak 2000 yılında uygulamaya koydu, 2001 yılındaki krizle birlikte ara verilen bu program, yine, kriz sonrasında uygulamaya konulan programla başladı ve bugüne kadar gelindi.

Yine hatırlayacaksınız, 2001 yılında enflasyon oranı yüzde 35 olarak programlanmış olmasına rağmen yüzde 30'a inmiştir ve içinde bulunduğumuz 2003 yılında da enflasyonun yüzde 20'lerin altına inmesi beklenmektedir. Yani, bugün uygulanan program, esasen, temelleri birkaç yıl önce atılmış olan bir programın devamıdır. Program, enflasyonu indirme yönüyle tabiî ki birtakım olumlu sonuçları yaratıyor; ama, bunun yanında, programın, işsizlik olsun, diğer problemleri olsun, bunları, tabiî ki, ayrıca değerlendirmek gerekir. Bunlar, doğal olarak bugünkü konuşmamızın dışında kalacak olan konular.

Enflasyon muhasebesine, mademki o kadar uzun bir dönem, Türkiye, enflasyonla yaşadı, belki çok daha önce geçmek gerekebilirdi; ama, o dönemler buna geçilmeyişinin iki temel gerekçesi vardı; birincisi, böyle bir müesseseyi vergi sistemine soktuğunuz zaman, artık, enflasyonla yaşayacağız, enflasyonla mücadele etmekten vazgeçtik ve hükümetlerin gündeminde enflasyonla mücadele yoktur gibi bir anlayışın doğması gibi bir sonuç çıkabilir;  ikincisi de, yine, bütçenin ihtiyaç duyduğu vergi gelirlerinde bir miktar azalma olabilir.

Şunu tekrar söyleyeyim: Bütün bunlara rağmen, bugüne kadar vergi sisteminde hiç mi enflasyona yönelik hükümler olmadı, enflasyona karşı mükellefi koruyan hiç mi düzenlemeler yoktu; hayır; tabiî ki vardı, yeniden değerleme başta olmak üzere, maliyet bedeli endekslemesi, işletmeye dahil malların çeşitli değerleme yöntemleri, gider kısıtlaması uygulaması gibi çok çeşitli isimler altında, vergi kanunlarında, çok çeşitli düzenlemeler vardır; ancak, bunlar, belirli bir bütünlükten, doğal olarak yoksundu, birbirleriyle uyumu çok fazla yoktu ve uluslararası muhasebe standartlarıyla da hepsi uyuşmuyordu; uyuşanlar vardı, uyuşmayanlar vardı. Bunların hepsini bir tasarı altında toplayıp, bu sisteme dahil etmek gerekiyordu.

Bu konudaki ilk çalışma 57 nci hükümet döneminde yapılmıştır ve bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarının ilk şekli o zaman şekillenmiştir; ancak, şimdiki 59 uncu hükümet döneminde Meclise gelebilmiştir bu tasarı.

Değerli arkadaşlar, bu madde, başlangıçta da söylediğim gibi, enflasyon düzeltmesinin bütün unsurlarını düzenlemektedir. Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında, bu madde de dahil olmak üzere, diğer maddelerin daha iyi bir hale gelmesi konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek verdik. Örneğin, bu maddede, işletme hesabında defter tutan mükellef kesiminin de -ki, sayısı 1 500 000'e yakındır- enflasyondan olumsuz etkilenmemesi için, hükümet tasarısında yer alan hükmün, amaca daha uygun bir hale gelmesi, onların, amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin satışında bir vergi yüküyle karşılaşmaması için, Komisyonda, parti olarak da önerilerimiz oldu, hükümetin de o konudaki yaklaşımı olumlu oldu ve sonuçta, 1 500 000'e yakın bu mükellef kesiminin de -ki, taksici, kamyoncu veya çeşitli iş makinesi sahibi olan- bu düzenlemeden olumlu bir şekilde yararlanması sağlanmıştır.

Tabiî, kural olarak enflasyon muhasebesi, bilanço esasında defter tutan mükellefleri kapsamına alır, işletme hesabında defter tutan, taksici, kamyoncu ve benzeri mükellef grubunu kapsamına almaz; ancak, o ilgili hükümle de, bu mükelleflerimizin, en azından, amortismana tabi iktisadî kıymetlerini satarken bir vergi yüküyle, enflasyondan kaynaklanan bir fiktif vergilendirmeyle, doğru olmayan vergilendirmeyle karşılaşmamaları için, orada, bizim de katkımızla, gerekli önlemler alınmıştır.

Yine "kısıt amortisman" olarak isimlendirdiğimiz, yılın -son ayında olabilir veya 11 inci ayında olabilir- herhangi bir ayında bir amortismana tabi iktisadî kıymet alındığında, satın alındığı tarihten yıl sonuna kadar kaç ay kalmışsa; örneğin, kasım ayında bir otomobil alan bir işletme, ancak iki aylık amortisman ayırabilir. Bu, halen Vergi Usul Kanununda var olan bir hükümdür. Gelen tasarıda, bu hüküm, bütün iktisadî kıymetleri kapsayacak şekilde genişletiliyordu. Oysa, sadece otomobillere, araçlara yönelik bu hükmün, bütün iktisadî kıymetleri, bütün iş makinelerini, bütün diğer araçları kapsayacak şekilde genişletilmesi doğru bir düzenleme olmayacaktı; çünkü, bu, zaten, sadece enflasyona yönelik, enflasyon dönemiyle ilgili olmaksızın Vergi Kanununda kalıcı bir müessese olarak düzenleniyordu. Bu konuda da, Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeyle, hükümetimiz ve Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın da uygun görmesiyle, tasarı metninden çıkarıldı ve tasarı, o yönüyle de daha düzgün bir hale geldi.

Ben, bu maddede, sadece küçük bir noktayı değerlendirip, hem Genel Kurulun hem hükümetin takdirine sunmak istiyorum. Komisyon çalışmaları sırasında, yine verilen bir önergeyle, borsada işlem gören hisse senetleri için enflasyon düzeltmesi değil de, borsa rayicinin dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır. Kural olarak yanlış bir kural değildir; eğer, bir hisse senedinin borsada oluşmuş bir rayici varsa, bunun ötesinde bir başka değeri aramak veya iktisap edildiği yıldan başlayarak o değeri enflasyona tabi tutmak, düzeltmek çok da doğru değildir; ancak, borsadaki spekülatif hareketleri önleyebilecek bir madde de değildir; daha doğrusu, spekülatif hareketlerin işletme bilançolarındaki, işletmelerin malî tablolarındaki sonuçlarını giderebilecek bir düzenleme değildir; o mahzuru bünyesinde taşımaktadır. Tasarının bu maddesini, bu yönüyle de değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Sözlerimi burada bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 213 sayılı Kanunun 315 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 315. - Mükellefler amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlan edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 213 sayılı Kanunun mükerrer 315 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendine aşağıdaki hüküm eklenmiş ve (2) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde, üzerinden amortisman ayrılacak değer, amortismana tâbi iktisadî kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış olan amortismanların toplamının taşınmış değerleri indirilmek suretiyle tespit edilir."

"2. - Bu usulde uygulanacak amortisman oranı normal amortisman oranının iki katıdır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

 5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 25. - 31.12.2003 tarihli bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre, bu maddede hüküm bulunmayan hallerde ise Vergi Usul Kanununun bu Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltilir;

a) Düzeltme işlemi, Türkiye geneli için hesaplanan toptan eşya fiyatları genel endeksi göz önünde bulundurularak Maliye Bakanlığınca belirlenen düzeltme katsayıları kullanılarak yapılır. Düzeltme işlemi 1970 yılından itibaren uygulanır. Bu yıldan önce aktif ve pasife giren kalemler 1970 yılında girmiş kabul edilir.

b) Maddî duran varlıklar maliyet bedeli, malî duran varlıklar ise alış bedeli üzerinden düzeltmeye tâbi tutulur.

c) Maddî duran varlıklar, malî duran varlıklar ve özel tükenmeye tâbi varlıklar ile stokların maliyet veya alış bedelleri içinde yer alan ve tevsik edilebilen reel olmayan finansman maliyeti, ilgili varlığın maliyet veya alış bedelinden düşülür. Mükelleflerin reel olmayan finansman maliyetini tevsik edememeleri halinde;

1) Son beş hesap dönemi içinde aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderlerinin reel olmayan kısımları; toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi sonucunda belirlenen oranlar uygulanmak suretiyle bulunan tutar, maliyet ve alış bedelinden düşülür.

2) Söz konusu beş hesap döneminden önce aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderleri maliyet veya alış bedellerinden düşülmez.

d) Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.

e) Öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde, 1.1.2004 tarihinden önce ayrılan yeniden değerleme değer artış fonu gibi fonlar öz sermayeden düşülür. Bu ve benzeri fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmaz.

f) 2003 yılı hesap dönemine ait beyannamede yer alan indirilemeyen  geçmiş yıl malî zararları ile cari dönem malî zararları matrahın tespitinde mukayyet değerleri ile dikkate alınır.

g) 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmiş aktif toplamından düzeltilmiş sermaye, düzeltilmiş hisse senetleri ihraç primleri ve düzeltilmiş hisse senedi iptal kârları ile borç toplamının çıkarılması sonucu bulunan fark, geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı ise zarar olarak kabul edilmez.

Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.

h) Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yüksek enflasyon döneminde malî tabloların düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerine göre 31.12.2003 tarihli bilançolarını düzeltmek zorunda olan mükellefler, söz konusu bilançolarını bu madde uyarınca yeniden düzeltmeyebilirler.

ı) Yıllara sari inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve istihkak tutarları ile ilgili olarak 31.12.2003 tarihinde oluşan düzeltme farkları işin bitiminde kâr/zarar tutarının tespitinde dikkate alınmaz.

j) 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükellefler bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yaparlar.

k) Kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde; 31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içerisinde biten hesap dönemini, 1.1.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade eder.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 26 ncı maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 26. - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife alındıkları yılda yürürlükte olan sürelere göre amortisman ayrılmasına devam olunur. "

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Geçici 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi, kabul edilen geçici 25 ve 26 ncı maddeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 31.12.1960 tarihli ve193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"2. Yatırım indirimi istisnası uygulamasına, istisnaya konu iktisadî kıymete ilişkin harcamaların yapıldığı yılda başlanır ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.

Yatırım harcamalarının yapıldığı yıla ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz olması nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı, izleyen dönemlerde, bu dönemlerde Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırılarak dikkate alınır.

3. Enflasyon düzeltmesi uygulanan dönemlerde, yatırım indirimi istisnası tutarının hesaplanmasında amortismana tâbi iktisadî kıymetin aktife alındığı hesap dönemi sonundaki düzeltilmiş değeri esas alınır.

Ancak iktisadî kıymetin aktife alındığı hesap döneminden önceki hesap dönemlerinde gerçekleşen harcamalar, gerçekleştirildikleri dönem sonundaki düzeltilmiş değerleri ile dikkate alınır. İzleyen dönemlerde enflasyon düzeltmesi nedeniyle bu harcamalardan kaynaklanan farklar üzerinden yatırım indirimi istisnası hesaplanmaz."

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - 193 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin (1) ve (2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarlarının birbirine olan nispeti dahilinde;

2. Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerde birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde;"

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 65. - Geçici 61 inci madde kapsamında yatırım indirimi istisnası uygulamasını seçmiş olan mükellefler, bu tercihlerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilmesi gereken ilk geçici vergi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar bağlı bulundukları vergi dairesine bildirimde bulunmak suretiyle değiştirebilirler. Bu şekilde tercihlerini değiştiren mükellefler, 24.4.2003 tarihinden itibaren yaptıkları harcamalar (öngörülen harcamalar kapsamında daha önce yatırım indirimi istisnasından yararlanmış harcamalar hariç) için 19 uncu maddede yer alan hükümler çerçevesinde yatırım indirimi istisnasından yararlanabilirler. Tercihlerini değiştirmeyen mükellefler ise, yatırım indirimi istisna tutarlarının tespitinde, enflasyon düzeltmesi uygulaması sonucu yatırım indiriminden yararlanan iktisadi kıymetlerle ilgili olarak oluşan düzeltme farklarını dikkate alamazlar.

19 uncu madde kapsamında yatırım indirimi istisnası tutarlarının tespitinde 1.1.2004 tarihine kadar yapılan harcama tutarları düzeltilmiş değerleri ile dikkate alınmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - a) 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin son fıkrası ve 319 uncu maddesi,

b) 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun; 38 inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi ve 57 nci maddesinin son fıkrası,

c) 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin (13) numaralı bendi,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Dileyen mükellefler, 2004 yılının (kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerde 2004 yılında biten hesap döneminden sonra başlayan) ilk geçici vergi döneminde beyan edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde; enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümler yerine Vergi Usul Kanununun bu Kanunla değiştirilmeden önceki değerleme hükümleri ile Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununun bu Kanunla kaldırılan hükümlerini ve Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesinin bu Kanunla kaldırılan son fıkrasını dikkate alırlar. Bu takdirde enflasyon düzeltmesinin dikkate alınmadığı hususu beyannamede belirtilir. Beyanname verme süresi içinde bu hususu bildirmeyen veya beyanname vermeyen mükelleflerin enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümleri dikkate almadıkları kabul edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 306 sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde 1'de yer alan "ilk geçici vergi döneminde beyan edecekleri vergi matrahının tespitinde" ibaresinin "ikinci geçici vergi döneminde beyan edecekleri geçici vergi matrahının tespitinde" şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz.

 

Mustafa Özyürek

Muhsin Koçyiğit

Kâzım Türkmen

 

Mersin

Diyarbakır

Ordu

 

Mehmet Küçükaşık

İlyas Sezai Önder

Nurettin Sözen

 

Bursa

Samsun

Sivas

 

 

Ensar Öğüt

 

 

 

Ardahan

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Katılamıyorsunuz.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Gerekçeyi mi okutayım?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Son derece karmaşık olan enflasyon muhasebesinin eğitimine daha fazla zaman tanımak için bu değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- Bu Kanunun;

a) 8 inci maddesi ve 2 nci maddesi ile değiştirilen Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (8) numaralı bendi yayımı tarihinde,

b) Diğer maddeleri 1.1.2004 tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sisteme giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşların salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim: 

Sayın Erdoğan Kaplan?.. Yok.

Sayın Sedat Pekel?.. Yok.

Sayın Zeyid Aslan?.. Yok.  

Sayın Recep Akdağ?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Recep Akdağ'a vekâleten ben oy kullandım.

BAŞKAN - Sayın Salih Gün?..

Sayın Edip Uğur?.. Yok.

Sayın Abdulaziz Yazar?..

Sayın Melik Özmen?..

Sayın Hasan Özyer?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bir dahaki sefere, lütfen... Olmayan sayın milletvekillerinin yerine böyle pusula göndermek hiçbir milletvekilimize yakışmıyor. Yani, güzel bir manzara mı?!. Ben, baştan uyarmıştım. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, hassas bir konu.

BAŞKAN - Evet, hassas bir konu, ben de onun için uyarıyorum.

Bir değil, iki değil, üç değil... Elbette ki, hile var bu işin içinde. Yakışır mı?!.

Sayın Miraç Akdoğan?..

Sayın Ali Er?.. Yok.

Sayın Selahattin Beyribey?.. Yok.

Sayın Mehmet Erdemir?..

Sayın Şükrü Önder?..

Sayın Nurettin Aktaş?.. Yok.

Sayın Beşir Atalay?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Vekâleten ben oy kullandım.

BAŞKAN - Sayın İsmail Alptekin?.. Burada.

Sayın Maliki Ejder Arvas?..

Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.

Sayın Asım Kulak?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 188

Kabul                     : 188 (X)

Tasarısı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakan bir teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, çok önemli bir kanunu kabul etmiş bulunuyoruz. Bu kanunun, ismi, Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun olmasına rağmen, halk dilinde Enflasyon Muhasebesi Kanunu, böyle bilinen bir kanun. Yıllardan beri hayal edilen; fakat, geçmiş hükümetlerin bir türlü göze alıp da yapamadığı bir kanunu, bugün, burada kabul etmiş bulunuyorsunuz; ondan dolayı hepinizi tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bugüne kadar, huzurlarınıza çok geldim ve burada, huzurlarınızda, birçok kanunu değiştirdik, birçok problemi hallettik, milletimizin beklediği birçok kanunu burada kabul ettik ve bu kanunları kabul ederken, özellikle, reform ismini kullanmamaya gayret ettim; çünkü, ikide bir, reform, reform deniliyor ve reform kelimesi de iğdiş edilmiş oluyor; onun için özellikle demedim; vergi kanunlarının değiştirilmesi, şunun değiştirilmesi, bunun getirilmesi... Ama, bugün kabul ettiğiniz bu enflasyon muhasebesiyle ilgili kanun, reform niteliğinde bir kanundur ve buna katkısı olan, muhalefet partisinin, İktidar Partisinin bütün üyelerine teşekkür ediyorum, hepsine. (Alkışlar)

                               

(X) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

ÊBu kanun, Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği önemli bir kanundur. Düşünün, yıllardan beri, otuz otuzbeş yıldan beri, bu sıralarda bizden önce milletvekili olarak oturmuş olan arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, her gelen hükümete "enflasyon muhasebesini çıkarın, bunun çıkarılması lazımdır, ne zaman çıkarılacak" gibi talepler olmuştur; fakat, bir türlü çıkaramamışlardır; ama, hükümetimiz, bunu çıkarmaya muvaffak oldu çok şükür. Neden çıkaramadılar; bunun da bir bedeli var; enflasyon muhasebesinin de bir bedeli var; o bedeli, kimse göze alamadı; ama, bunu, AK Parti Hükümeti, 59 uncu Hükümet göze aldı.

Şimdi, burada, belki, birtakım kayıplarımız olacaktır; ama, bütçeyi de buna göre ayarladık biz, onu nazarı itibara aldık ve inanıyorum ki; birincisi, adaletsizliği önledik; ikincisi, yabancı sermayenin gelmesini önleyen bir engeli ortadan kaldırdık ve iş âleminin önünü açtık. Ekonominin büyümesini sağlayacak, kayıtdışını da önleyecek bir kanundur; Türkiye'deki iş âlemi de bunu bekliyor, Türkiye'yi çok yakından takip edenler de bunu bekliyor; bu fevkalade önemli.

Tekrar, teşekkürlerimi sunuyorum, hepinize saygılarımı arz ediyorum. Sağ olun, var olun efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.

Sayın milletvekilleri, Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

6. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 305 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 305 sıra sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinize saygı ve selamlarımı iletiyorum.

Milletvekili seçildik, Parlamentoya geldik; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkını gündeme getirdik. Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkıyla ilgili çok şeyler konuştuk, muhalefetiyle, iktidarıyla büyük destekler gördük; hepinize teşekkür ediyoruz.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, Türk Ulusu için büyük anlam taşıyan 1915 Çanakkale deniz ve kara savaşlarıyla ilgili tarih ve kültür mirasını içinde barındıran en önemli millî parklarımızın başında gelmektedir. Çanakkale deniz ve kara savaşları Birinci Dünya Savaşının en önemli olayı olup, sekiz ay süren deniz ve kara savaşlarına katılan 1 000 000 kadar askerin yarısı ya kaybolmuş ya yaralanmış ya sakat kalmış ya da ölmüştür. Diğer savaşlardan birçok yönden farklılaştırılmasının nedeni, sadece Birinci Dünya Savaşı kapsamında değil, dünya tarihindeki tüm savaşlar arasında benzersiz bir örnek oluşturmasıdır. Alan, içerdiği doğal ve tarihî değerler dikkate alınarak, 1973'te Orman Bakanlığı onayıyla tarihî millî park ilan edilmiş ve ayrıca Dünya Koruma Birliği Örgütü tarafından, korunan alanlar listesine alınmıştır. 377 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Kararı doğrultusunda millî parkın Çevre ve Orman  Bakanlığı  eşgüdümünde  yeni  bir  uzun  devreli  gelişme

                               

(x) 305 S. Sayılı Basmayazı tutunağa eklidir.

planının hazırlanması, millî parkın sürekliliğini ve gelişimini sağlamak üzere özel bir yasanın çıkarılması hususlarında görüş birliğine varılmıştır. Alanın tarihî özelliklerinden dolayı, 17 Şubat 2000 tarihinde 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla 1915 Çanakkale deniz ve kara savaşlarının cereyan ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının tarihî ve kültürel değerleriyle orman ve bitki örtüsünün korunması, geliştirilmesi ve yönetimine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesiyle, Türk vatan savunmasının ve doğanın güzel bir örneği olarak uluslararası barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına tanıtılması -ve bu yöreye de açılması- bizim en büyük görevimiz olmuştur.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, ülkemizde kendine özel kanunu olan tek parkımızdır. Bu parkın planlanması amacıyla uluslararası bir yarışma açılmış, bu yarışma sonrasında, planların hazırlanması amacıyla, Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle yapılan 7 Ekim 1999 tarihli bir protokolle, 1/25 000 ölçekli, millî parkın uzun devreli gelişme planı; Kilye Koyu önleri ana giriş kapısı ve tanıtma merkezi; Kabatepe savaş alanları ve Kabatepe tanıtma merkezi ile sunuş ve simülasyon tesisi; Seddülbahir Kalesini içine alan alanda deniz savaşını tanıtma merkezi ve forum alanı ile 1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli planların yapımı Orta Doğu Teknik Üniversitesine verilmiştir. 1/25 000 ölçekli uzun devreli gelişme planı çalışmaları tamamlanmış olup, plan, onaylanma aşamasındadır; bu planın onaylanmasıyla, uygulamalara hızla geçilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelibolu Tarihî Millî Parkımızın sorunlarının çözümüne ilişkin çabalarımız güzel sonuçlar verdi. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Çanakkale'yi ziyaretlerinde, Gelibolumuzun sorunlarına ilişkin kendilerine bir brifing verilmiş ve kendisi, Gelibolu Tarihî Millî Parkının bütün sorunlarının çözüme kavuşturulması için tüm desteğini vereceğini belirtmiştir.

BAŞKAN - Bir saniye...

Sayın milletvekilleri, salonda uğultu var, sayın konuşmacıyı izleyemiyoruz; o nedenle, rica ediyorum, kendi aramızda konuşmayalım.

Buyurun.

İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla) - Sayın milletvekili arkadaşlarımız, bu bir kanun maddesidir; ancak, Çanakkale denilince "Çanakkale geçilmez" diyoruz. Gelibolu Millî Parkı için çok önemli olan bu kanun maddesiyle ilgili yaptığım konuşmayı dinlemenizi rica ediyorum; çünkü, bu manevî birlik ve beraberliğe, iktidarı ve muhalefetiyle beraber karar aldık. İnşallah, bu kanundan sonra da uygulamaları yerinde görmenin mutluluğunu hep beraber taşıyacağız. Nasip olursa, 19 Mayıs 2004'te, tüm Parlamentoyu -buraya getireceğimiz otobüslerle- Çanakkalemize götürerek bu millî parkı dolaştıracağım. Bizim misafirimiz olacaksınız, dolayısıyla neler yapmak istediğimizi ve neler yaptığımızı görme fırsatını bulacaksınız.(Alkışlar)

30 Eylül 2003 Salı günü, Devlet Bakanımız Sayın Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Erkan Mumcu, Çevre ve Orman Bakanı Sayın Osman Pepe ile yerinde incelemenin arkasından, bakanlıklararası koordinasyonla, Gelibolumuz için aşağıdaki kararlar alınmıştır. Bu kararlar doğrultusunda:

1915 Çanakkale deniz ve kara savaşları ve yöreye ilişkin her tür bilgi ve belgenin millî park içerisinde bir araya getirilmesi;

Anıtın üst tarafındaki kaplanmayan yan duvarlarının granitle kaplanması ve tavan içerisine mozaikle Türk Bayrağının doğuşunu çağrıştıran bir fonla Türk Bayrağının motifi;

Kütüphane, arşivler, sergiler, bunların tamamen oluşturulması;

Uluslararası nitelikte bir araştırma, belgeleme ve eğitim merkezi kurulması;

Savaş alanları, taşınır veya taşınmazlarla ilgili tüm kültür varlıklarının ayrıntılı envanterlerinin çıkarılarak korunmaları, tanıtımı ve sergilenmesi;

Şehitler coğrafyası projesi için 1915 Çanakkale şehitlerimizin isimlerinin belirlenmesi ve şehit düştükleri yerlerin işaretlenmesi;

Savaş alanlarının cepheler ve özellikleri itibariyle farklılaştırılması, isimlendirilmesi, işaretlendirilmesi ve ziyaretçilerin bilgilendirilmesi ve korunmaları; ayrıca savaş alanları için özel rehber (kitap ve haritalar) hazırlanması;

Sembolik şehit mezarlarının anıtın önündeki yeşil alana taşınarak bütünselliğin sağlanması, Türk anıtları ve şehitliklerin sembolik envanterinin hazırlanması ve tören alanlarının yeniden düzenlenmesi;

Yahya Çavuş Anıtı ve Ertuğrul Tabyasının düzenlenerek, tabyanın içinin müze olarak tanzimi, üst tarafının seyir terası olarak değerlendirilmesi, namazgâh tabyaları alanının düzenlenerek yolun üst tarafına alınması, mevcut 45'ten fazla tabyanın hepsinin müze haline getirilmesi, savaşa katılan şehit ve gazilerimizin hayat hikâyelerinin işlendiği ses ve görüntü efektleriyle müzeler haline dönüştürülmesi ve Millî Parkın özel rehberler eşliğinde gezilmesinin sağlanması;

Seddülbahir Köyünde, kale içinin dinlenme, toplanma yeri olarak tanzimi;

Alçıtepe Köyünde cephe restorasyonu yapılıp, sokakların düzenlenmesi, askeriyenin bıraktığı yerlerin değerlendirilmesi;

Kilitbahir Kalesinin içinin hafif malzemeyle kapatılarak bir gösteri alanı kazandırılması, kalenin terasına restoran ve cafe yapılması, savaş kalıntılarının yerlerinde korunması ve açık hava müzesi anlayışı içerisinde sergilenmeleri;

Millî Park ana tanıtım ve alt tanıtım merkezî yardımı ile ziyaretçiler için bilgilendirme, sergileme, anlatım, dinlenme ve yönlendirme yanı sıra, yeterli ulaşım ve otopark hizmetlerinin sunulması;

Millî Park müzeleri ile 1915 Çanakkale deniz ve kara savaşlarıyla ilgili farklı temaların işlenmesi; yeni anlatım ve sergileme tekniklerinin kullanılması;

Ziyaretçi dinlenme noktalarının yapımı ile oldukça geniş bir alana yayılan parkın belirli noktalarında, gelen ziyaretçilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, belirli alanların oluşturulması.

Millî Parkın anıt ve şehitliklerin bakım ve onarımları ile çevre düzenlemelerinin yapılması ve benzeri nitelikli özel uzmanlık gerektiren proje ve uygulamalar aynı anda birbiriyle koordineli olarak hayata geçirilecektir.

Yukarıda genel hatlarıyla tanımlanmış projelerle birlikte planın öngördüğü diğer projelerin parkta işaret ve bilgilendirme mobilyaları ile donatımı hızla tamamlandığında, yerli ve yabancı ziyaretleri günübirlik olmaktan çıkarmak, alanın efsanevî ruhunu tüm ziyaretçilere hissettirmek, ziyaret güzergâh ve noktalarını yaygınlaştırmak mümkün olacaktır.

Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyon ve denetiminde, sivil toplum kuruluşlarının da desteği alınarak, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının tek elden uygulamalarına hızla geçilmesi;

Yapılacak projelerde ve uygulamalarda üstün nitelikli, kaliteli ve konusunda uzman olacak kişi, kurum ve kuruluşların katılımının sağlanması;

Parkı ziyaret edenlere, artık, efsaneleşmiş 1915 Çanakkale kara ve deniz savaşları şehitliklerimiz, anıtlarımız, siperlerimiz, batıklarımız, kalelerimiz ve müzelerimiz ile yaşanmış tarihî değerlerimizin üstün nitelikli anlatımlarla en iyi şekilde aktarılabilmesi için;

2005 yılı, 1915 Çanakkale Savaşlarının 90 ıncı yılında projenin büyük bölümünün hayata geçirilmesi ve yapılacak uygulamaların hızlandırılması amacıyla, 4 Ocak 2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa, sınırları 26 Mayıs 1973 tarihli ve 7/6477 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve eki haritada belirtilen Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı alanı kapsamında yürütülecek projeler için, her türlü mal ve hizmet alımları, danışmanlık hizmetleri ile yapım ve onarım işlerinin yedi yıl süreyle bu Kanun hükümlerine tabi olmaması hususundaki kanun teklifimizin kabulünü arz eder, hepinize saygı ve selamlarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köşdere.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; 4533 sayılı Yasaya ek bir madde ilave edilmesine yönelik teklif hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben de, özellikle, bu yasanın çıkmasıyla ilgili kronolojik yapıyı ve bu bölgenin ulusal park olarak ilan edilmesindeki kronolojik yapıyı çok kısa olarak anlatacağım ve ondan sonra, yasanın esasına, önerinin esasına gelmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, Gelibolu Tarihî Millî Parkı, bundan otuz sene önce millî park olarak ilan edilmiştir. 10 000 kişinin yaşadığı, yaz aylarında yaklaşık 15 000 kişiye ulaşan bir rakam ve 33 000 hektar bir alanı kapsamaktadır. Her yıl yaklaşık 30 000-40 000 yabancı, yaklaşık 500 000 civarında Türk burayı ziyaret etmektedir. Özellikle 1990'dan sonra bu bölgeye yönelik ulusal ve uluslararası ilgi artmıştır. Bunun üzerine, 1996 yılında bu bölgenin düzenlenmesine yönelik bir uluslararası proje yapılmasına devrin hükümeti tarafından karar verilmiştir. Bu projenin hazırlanmasına 49 ülkeden 358 kişi katılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, uzun uzun projeyi anlatmayacağım; ama, bir proje yarışmasındaki koşullarla ilgili üç ana noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bence, Türkiye adına Çanakkale'yi yansıtan bu değerin üç koşulda gizli olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bunlardan bir tanesi şudur: Bu projenin, Türkiye Cumhuriyeti tarafından, 21 inci Yüzyılda dünya insanlığına armağan olarak düzenlenmesi istenmiştir. Mesele sadece, belli bir savaş alanının kendimize özgü düzenlenmesi değil, dünya tarihine ve insanlık tarihine, geleceğe yönelik anıtsal bir yapının yapılması önkoşul olarak proje yarışmacılarına sunulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bir başka yaklaşım şudur buradaki düzenlemeyle ilgili: Burada, sadece 1915'te yaşanan savaşlar değil, bu coğrafyada 5 000 yıldır yapılan savaşlara yönelik bir gönderme söz konusudur. Şüphesiz ki, tarihin en acı savaşları, en zor savaşları 1915'te, bu yüzyılın başında olmuştur. Doğrudur, 500 000 insan şehit olmuştur. Bu coğrafyada, Akalardan Troyalılara kadar; İskender'den, Süleymanşahlara, Fatihlere, Atatürklere kadar, milyonlarca insan bulunmuştur.

Projenin koşulları olarak burada söylenen başka bir konu vardır, Sayın Süleyman Demirel'in yaklaşımıyla, tarihten husumetin değil, dostluk ve barış fikrinin çıkacağı bir projenin tasarlanması istenmiştir.

Son yaklaşımın da altını çizmek istiyorum. Gene, Türkiye Cumhuriyeti, yarışma koşulu olarak, bu bölgenin klasik bir millî park olarak değil, burayı gezen insanların manevî değerlerini doyasıya yaşayacakları kutsal, millî bir ziyaretgâh olarak tasarlanması istenmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu üç nokta çok önemlidir. Gerçekten, bir teknik eleman olarak söylemem gerekirse, mükemmel bir proje ortaya çıkmıştır. Projeyi hazırlayan müellifin şu notuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Notta şöyle denilmektedir: "Türkiye Cumhuriyetinin istediği bu koşulları bu projenin içerisinde yerine getirirken, burada binlerce ölü askerin, şehitlerin tarihsel anısıyla birlikte yerleşik nüfusa saygı duyulmalıdır" demiştir.

Değerli arkadaşlarım, üçüncü nokta da çok önemlidir. Burası kuru bir millî park, sadece şehitlerin yattığı bir alan değildir; buradaki millî park, orada, içinde yaşayan insanlarla birlikte, tarihe mal edeceğimiz, insanlıkla birlikte yaşayan bir millî park konumuna ulaşmalıdır.

Değerli arkadaşlarım -bu kadar bilgi birikimiyle ilgili- kendi konumu da ifade etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, ben, bu yörede ondört yıl belediye başkanlığı yaptım. Çanakkale'de sivil duyarlılıkların oldukça yüksek olduğu konusunu da ifade etmek isterim. 1990'dan sonra, özellikle yasanın hazırlanması, proje oluşumu sırasında muhtarlarından il genel meclisine kadar, belediye başkanlarına kadar herkes, karınca kaderince, hiç siyasî parti ayırımı gözetmeksizin, bu projeye katkı vermek için çaba sarf etmiştir. Böyle bir projenin yapılması için de yasal düzenleme gerekliliği ortaya çıkarılmıştır o dönemin iktidarları tarafından. Yıl, 2000'dir.

Değerli arkadaşlarım, 4533 sayılı Yasanın çıktığı tarihe dikkat etmek gerekir. Yasa, 17 Şubat 2000 tarihinde çıkmıştır; yani, Türkiye'nin en önemli ekonomik krizlerini yaşadığı günden bir hafta önce çıkmıştır. Biz, Çanakkale'deki duyarlı sivil insanlar, parti farkı gözetmeksizin, o dönemin bakanına gidip, buradaki insan faktörünün eksik olduğu, biraz daha bezenmesi gerektiği konusunda talepte bulunduğumuzda, hak vermiştir; ama "çok kritik bir dönemden geçiyoruz; müsaade edin, bu yasayı çıkaralım, adım atalım; ileride, muhakkak, bu söylediğiniz şeylerin düzelmesi söz konusu" demiştir. Çanakkaleli insanlar olarak, bakanın bu değerlendirmesine saygı duyarak, yasanın çıkarılmasını destekledik ve o gün, oybirliğiyle, o günkü Parlamentodan bu yasa çıktı.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, bu Meclis içerisindeki kronolojik sıralamasına gelmek istiyorum. Bu bilgi birikimi içerisinde -bu bilgi birikimi içerisinde derken, doğal şartlar içerisinde ulaştığım bir bilgi, çok bilgili olduğumu iddia etmiyorum, ama- burada görev yapmanın gereği olarak, Parlamentoya ilk geldiğimiz anda, 29 Kasımda, bir araştırma önergesi sunduk, arz ettik; burada ilgiyle de izlendi. Buradaki amaç şuydu: Biz, biliyorduk ki, bu yasanın değişikliğiyle ilgili birkaç kez Meclise gelinmesi söz konusu; boşuna zaman harcamayalım; gelin, bir araştırma yapalım diye düşündük. Bakın, arkadaşlar, 11 ay içerisinde ikinci kez Gelibolu yasası görüşüyoruz ve göreceksiniz, önümüzdeki birkaç ay içerisinde de başka yasa tasarıları da, teklifleri de gelecek; çünkü, ciddî, enine boyuna, derli toplu bir araştırma yapmadık. Biz, bu yasaları görüşmekten yakınmayız; ama, her seferinde, yeni bir adımla ilgili yeni bir yasa gelecek olursa, siz, hükümet, iktidar, hizmet etmekte zaman kaybetmiş olursunuz. O bakımdan, bu araştırmaya ihtiyaç vardı; maalesef, bunu yapamadık; sağlık olsun.

Değerli arkadaşlarım, açık yüreklilikle şunu söylemek istiyorum: Gerçekten, burasının araştırılmaya ihtiyacı vardır. Bunları dile getirirken, siyasî çıkarlar için, sadece kendi yöremize mesaj vermek için gündeme getirmedik. Burada, bu Parlamento çatısı altında şimdi görev yapan, bundan önce görev yapan insanların, şu veya bu şekilde, ailesinde muhakkak Çanakkale bağlantısı vardır. Çanakkale, hiç kimsenin siyasî dünyasına sığmaz; çünkü, Çanakkale değerleri, Gelibolu değerleri, hepimizin, o siyasî değerlerinin üstünde bir değerdir. Çanakkale'nin üzerinden siyaset yapmaya, ne kimsenin hakkı vardır ne de kimse zaten bunu yapabilecek konumdadır. Değerli arkadaşlarım, bu çerçeve içerisinde soruna yaklaşmak gerekiyor.

Şimdi, ben, müsaade ederseniz, geri kalan 10 dakikam içerisinde, bu yasa teklifine yönelik değerlendirmemi yapmak istiyorum.

Şimdi, doğaldır ki, biz bu teklifi öğrendiğimizde -komisyona giderken öğrendik- hemen, alelacele baktık. Başka bir yerde toplantım vardı, Plan ve Bütçe Komisyonuna yetişemedim, Ahmet Küçük arkadaşımız yetişti. Parlamentonun çalışmasını biliyorsunuz; bilgi birikimlerinizi iyi niyetle aktarma olanağınız maalesef yok, bunları sizler de yaşıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, şöyle bir bakalım: Şimdi, bu teklifi değerlendirirken, ilk düzenlemede, Sayın Köşdere ve Sayın Daniş'in verdiği teklifte "her türlü mal, hizmet alımı ilkönce Muhasebei Umumiye Kanununa, Sayıştay Kanununa ve İhale Kanununa girmesin" denilmiş. Daha sonra Yasanın 5 inci maddesinde, zaten Sayıştay Kanunundaki vizelerden yoksun olduğunun farkına varılıyor -Kanunda böyle bir hüküm var- ve ayrıca, Muhasebei Umumiye Kanununa da girmiyor ve geriye bir tek İhale Kanunu... Komisyonda düzeltiliyor. Teklifi hazırlayan arkadaşlarımız, yasanın 5 inci maddesinde zaten bunlardan muaf olduğu konusuna tam vâkıf değiller. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bereket, yasa teklifi komisyonda daha derli toplu hale geliyor, sadece, İhale Yasasından çıkarılması isteniyor.

Peki, niçin? Olabilir; ama, bir siyasetçi olarak, nedenini, niçinini sorma hakkımız da var. Her gelen şeyi kabul etme durumunda olamayız, hiçbirimiz olamayız. Halkın özgür iradesiyle bu Parlamentoya gelen insanların, önüne gelen tasarılara, tekliflere el kaldırmaları beklenemez değerli arkadaşlarım. Şüphesiz ki, hepimiz sorgulamalıyız, her şeyi sorgulamalıyız.

Bu yaklaşım içerisinde şunu sorguluyoruz, diyoruz ki: Acaba ne gerekçeyle? Gerekçiyi uzun uzun okumayacağım, yazılı belgeler var, hemen şunlar: Bu işe hemen başlamak için ve Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyonunu sağlamak için.

Değerli arkadaşlarım, bu yetkiler, zaten, 4533 sayılı Yasada var. 4533 sayılı Yasa, yani, Gelibolu Millî Parkı Yasası 2000 yılının şubat ayında yürürlüğe girdi. Aradan dört sene geçti. Kimse kimsenin elini tutmuyor. Yasada 2005 yılında başlayın falan diye bir hüküm yok, hemen başlanması gerekiyor. Tamam, şu veya bu nedenle üç yıl gecikti; ama, sayın iktidarımız bir yıldır görevde değerli arkadaşlarım, daha, hâlâ, yasa yapmakla zaman geçiriyoruz. Bununla ilgili herhangi bir atıfta bulunmaya gerek yok.

Değerli arkadaşlarım, zaten, Çevre ve Orman Bakanlığı bu işin eşgüdümüyle görevlendirilmiş durumda; Yasanın 2 nci maddesinin (b) bendi Çevre ve Orman Bakanlığını tanımlıyor, tarif ediyor.

Değerli arkadaşlarım, peki, ne isteniyor? Satır aralarına baktığımızda, rapordaki gerekçelere baktığımızda istenen şey şu: Buradaki işler, İhale Kanununa uyulmadan yapılsın. Neden arkadaşlar, neden? Değerli arkadaşlarım, bakın, ihale işlerine...

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sen, yıllardır belediye başkanlığı yaptın!..

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Evet, ben, yıllardır belediye başkanlığı yaptım ve yasal ihalelerle yola çıktım değerli arkadaşım. Burada, konu, belediye konusu değil; konu, gerçekten üzerinde düşünmemiz gereken bir konu. Bu yasanın nasıl bir sonuçla çıkacağını hepimiz biliyoruz; ama, en azından, düşünmek için, bir olanak sağlamak için bunları söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, ihale işleri kurala bağlı olmasın mı?.. Peki, kurala bağlı olsun; ama, hangi kurala? Acaba, bu kural... Yani, neyle yapılmak isteniyor, sözcüklere çok sığdırmak istemiyorum; ama, teklifle mi yapılacak, emanetle mi yapılacak; nedir?

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Burası Gelibolu!..

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bununla ilgili İhale Yasasıyla oynamak, İhale Yasası üzerine siyaset yapmak, Türkiye'nin sıkıntılı çabalarından bir tanesi. Türkiye'nin ihale notları meydanda, Berlin'deki Transparency İnternational adlı bir sivil kuruluş, Türkiye'deki yolsuzluklar nedeniyle ihaleyi önplana almış durumda. O nedenle, Türkiye'de İhale Yasasını değiştirme ihtiyacını hissettik.

Değerli arkadaşlarım, eldeki yetkiyle, yasal düzenlemeyle burada çok rahatlıkla ihale yapılabilmesi söz konusu. Çok devasa işler değil; raporda da var, 50 000 000 dolar civarında bir iş, o da yedi yıla yayılmak üzere. Bunun için İhale Yasasını özel olarak değiştirmeye falan da gerek yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi...

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - 66 proje var.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - 66 tane proje var, doğrudur, onların hepsi alt proje. Alt projeleri, yedi yıl içerisinde, böldüğünüzde, yıllık yatırım yaklaşık 3 trilyon lira ile 10 trilyon lira arasında değerlendirmeye girer.

Değerli arkadaşlarım, bir başka nokta -üzülerek söylüyorum- bu bir yıllık iktidar döneminde, burada, Gelibolu Yarımadasına yönelik çok güzel sözler söylenmiştir, hepimizin alkışlayacağı doğru sözler söylenmiştir; biraz önce Sayın Köşdere de doğru şeyler söyledi; yanlış değil, bunlar doğru; ama, değerli arkadaşlarım, bu iktidar, Gelibolu Yarımadasına yönelik, proje doğrultusunda hiçbir şey yapmadı.

Bakın, bu konuşmanın başında proje doğrultusunda çizdiğim bir değerlendirme var; "odak noktası insan olmalı" deniliyor. Sayın Bakanımızın geçen sene yaptığı konuşma içerisinde o var "insana değer vereceğiz" diyordu, bir yıl ümitle bekledik.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet döneminde bu bölgeye yönelik iki tane çaba sarf edilmiştir. Bunlardan bir tanesi, 21 Kasım 2003 tarihinde, buradaki binaların yıkımına yöneliktir. Tabiî ki, yıkılsın, ona bir şey demiyorum; ama, bakın, cezaya yönelik bir yönetmelik çıkmıştır. İkincisi de, 4 kilometre yol yapılmıştır; yeni yol yapılmamıştır, sıcak asfalt yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, burada, bir yıl içerisinde, insana yönelik çok ciddî çalışmalar yapılmamıştır. Bakın, 13 Ekim günü Gelibolu'da, Çanakkale bölgesinde çıkan yangınla ilgili olarak bu bölgeyi dolaştık.  Bu bölgede, orman teşkilatımızın üstün çabalarıyla, gerçekten, yangının yayılmadan söndürülmüş olması gurur verici bir şey; o anlamda, orman teşkilatına teşekkür ediyorum; ama, gittiğimizde -bunu çok samimiyetle söylüyorum; lütfen, siyasî bir değerlendirme olarak almayın- oradaki vatandaşlarımız -hangi görüşten olduğunu da sormadık- "bizi, iktidar, hükümet cezalandırıyor" dedi. Arkadaşlar, inanın savunmak zorunda kaldık. "Nedir derdiniz? Bırakın, peşin hükümlü olmayın" deyince "biz, ayçiçeği primlerini almadık" dediler. "Kardeşim, zaten, Türkiye'de doğru düzgün ödenmiyor" dediğimizde "yok, yok, öyle değil. 30 kilometre ileride Keşan'da, Edirne'de, Kırklareli'nde ayçiçeği primleri dağıtıldı, Gelibolu'da dağıtılmadı" dediler.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Espri yapmışlardır.

İSMAİL ÖZAY (Devamla) - Espri falan değil, bunlar gerçekler, değerli arkadaşlarım. Biz bu bölgeyi dolaşıyoruz. Ben, sadece, bunların kayda geçmesi için, sizlerin de dikkatinize sunmak istiyorum.

Bir başka konu değerli arkadaşlarım, evet, bu Millî Park üzerinde bu devasa yapıyı yapacağız. Geçen ocak ayında yaptığımız konuşmada da su konusuna değinmiştik. Tabiî ki, Sayın Bakanımızın konuşma önceliği var; hepimiz konuştuktan sonra, kalktılar "Enerji Bakanlığının bütçesi değil ki, Devlet Su İşlerinin bütçesi değil ki, niye Çokal Barajından bahsedersiniz" dediler.

Değerli arkadaşlarım, burada teknik eleman arkadaşlarım var; herhangi bir yapının altyapısını yapmadan üstyapısını yaparak bir sonuca ulaşmak mümkün müdür; mümkün değildir. Yaparsınız; ama, o yatırım, gerçekçi bir yatırım olmaz.

Bakın, Gelibolu Yarımadasında damla su yoktur; insanlar, gerçekten, sıkıntı içerisindedirler. Sadece ziraat için değil, kullanmak için de su yoktur.

Değerli arkadaşlarım, 1993 yılında Çokal Barajının temeli atıldı, yüzde 30 seviyesinde. 1915 yılında, buradaki insanların, burada savaşan kahramanların en büyük düşmanı susuzluktu; aradan seksen yıl geçti, daha, hâlâ, bu yörede yaşayan insanların en büyük düşmanı susuzluk.

Peki, Gelibolu ile ilgili bu yasa teklifi görüşülürken, su konusunu, altyapıyı konuşmamak mümkün mü? O zaman, bu bölgenin insanları olarak şunu diliyoruz... Anlıyorum, hükümetin sıkıntıları var, belli kaynakları çeşitli noktalara kanalize etmek istiyor. Bu kadar önem veriyorsunuz; ama, yarın öbür gün, burada, altyapısı, suyu olmayan güzel bir tesis hazırladığınızda, gerçekten sıkıntıyla karşılaşacaksınız; bunu ifade etmek istiyorum. Hükümetin buna dikkat etmesini, buna özen göstermesini diliyorum. Bu, siyasî bir yaklaşım değil.

Değerli arkadaşlarım, o yöredeki 12 köyün bir tanesinin kanalizasyonu yoktur. Burada, 2005 yılında 150 000 turisti ağırlayacağımızdan bahsediliyor. 150 000 insan buraya geldiğinde, bu altyapı eksikliği karşısında, Türkiye Cumhuriyetinin, belli ölçülerde, turizm adına çekeceği sıkıntıyı düşünebiliyor musunuz? Bunları da, tabiî ki, bu teklifle görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, buradaki değerli insanlara yönelik çabayı sarf etmek durumundayız. Bugün, burada ziraat yapan insanlar, kuru ziraat yapıyorlar. Biçerdöver, Çanakkale'nin herhangi bir yerinde belli bir fiyata çalışıyorsa, burada 1,5 katına çalışıyor. Niye; yangın riski var. Onun için özel önlem alması gerekiyor, burada biçilmiyor. Zeytincilik var, dallarını budaması lazım, dallarını budadığı zaman, onları oradan kaldırmak zorunda; yakamaz. Böyle, sıkıntılı ziraat yapılıyor. Buranın nüfusu da, yirmi yıl içerisinde yüzde 22 düşmüş durumda.

Değerli arkadaşlarım, bu noktalara dikkatinizi çekerek şunu söylemek istiyorum: Sadece, teknik düzenlemelerle, İhale Yasasının oraya buraya çekilmesiyle, fon hesabının özel hesaba döndürülmesiyle, buraya yeterli desteği verme olanağımız yoktur. Şüphesiz ki, iyi bir yasadır, Türkiye'nin gururu bir yasadır; bu dönemde, iktidarın, hükümetin, bu konuda belli ölçülerde çaba sarf ettiğini görüyorum; ama, insan formasyonundan yoksun yapılacak olan her türlü yatırımın, çabanın yeterli olmayacağını ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu yasa teklifindeki yapım ve onarım işlerinin İhale Yasası kapsamından çıkarılması konusunu anlayamıyoruz. Eldeki mevcut yasal olanaklarla bunu yapma imkânı varken, özel olarak ihale konusunun gündeme getirilerek bu teklifin bu şekilde düzenlenmesine karşı oy kullanacağımızı ifade ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özay.

Şahısı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de, yaşadığımız topluma, bize, bu günleri bırakan insanların kanlarının aktığı bir bölgeyi konuşuyoruz; yani, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının yapılmasını konuşuyoruz. İki değerli milletvekilimiz, verdikleri bir yasa teklifiyle, bunun bir an önce Parlamentodan geçmesini istiyorlar.

Elbette ki, bu Yarımadanın kendi tarihsel geçmiş yapısına uygun olarak yeniden ele alınıp onarılması, yapılması, bakılması, buradaki projelerin yaşama geçirilmesi çok önemli. Seksen yıldır, burası, böyle duruyor. Birdenbire önümüze bir yasa teklifi geldi; biz de bunu kabul ediyoruz, çıksın; ama, ne oluyor da niçin oluyor da İhale Yasasının dışına çıkıyor? Acelemiz ne?.. Ülkede kolera çıktı, ihalesiz aşı mı alacağız?.. Bu kadar acele edilmesinin mantığını da anlayamadım. Önümüzde kış var, zaten projeyi bugün başlatsanız, başlamaz. Niçin İhale Yasasının dışına çıkarıyoruz?..

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu yasa teklifinin komisyona geldiğindeki ismi "Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi" Doğrusu bu. Ama, bir geldi ki, bu, İhale Yasasının dışına çıkarılacak. Ne yapalım; İhale Yasasında bir değişiklik yapalım. İsmi ne oldu Plan ve Bütçe Komisyonunda; "Kamu İhale Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi" oldu. Peki, Kamu İhale Kurumunun bundan haberi var mı; hayır, hiç haberi yok. Kamu İhale Kurumundan sorumlu Bakanın haberi var mı; hayır, o Bakanın da haberi yok. Peki, arkadaşlar biz neyi görüşüyoruz?! Bürokraside şöyle bir kural vardır: Bir değerli milletvekilimiz veya milletvekillerimiz yasa teklifi verdiklerinde, bu teklif ilgili bakanlığa gider, ilgili bakanlıkta görüşülür ve görüş gelir Türkiye Büyük Millet Meclisine. Ben Komisyon Başkanımıza şunu sordum: Acaba bu değerli milletvekillerimizin verdiği kanun teklifi ilgili bakanlığa gitti mi? İlgili bakanlığın bir görüşü geldi mi? Hayır, ilgili bakanlığın görüşü de yok. Peki, biz kabul edelim... Doğru, bir irademiz var, gerçekleştirelim; ama, İhale Kanununa tabi olarak yapılsın bu. Acelemiz ne?!

Ben bir şey daha yaptım Komisyonda. Dedim ki: Değerli arkadaşlar, bütçenin durumu meydanda. Siz buna "yedi yıl" diyorsunuz. Bu yedi yılda değil, onyedi yılda bitmez; çünkü, para yok, Orman Bakanlığının ödeneği yok, yatırım miktarı yok, bütçenin durumu meydanda. Gelin, bunu madem böyle yapacağız, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası sağa sola para dağıtacağına, verelim bunu, tarihî bir görev olarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yapsın. Yedi yılda yapsın, on yılda yapsın. Bir şey daha var. Yapmaktan sonra bunu korumak da çok önemli; İstanbul Menkul Kıymetler Borsası bunu korusun. Bir prestij görevidir, uygun bir görevdir. Borsa da, böyle bir şey yapmaya, Türk Halkına karşı bu görevi yapmaya talip olur. Bu değişikliği önerdik. Bu değişiklik maalesef kabul edilmedi. Bu değişikliği burada yine öneriyoruz. Sayın Bakanımız bunu İhale Yasası kapsamından çıkarmakla çok ciddî sakıncaları üstüne alacaktır. Oradaki insanı da memnun etmeyecektir, bu projeler de zamanında bitmeyecektir.

Sayın Bakanımız şunu söyledi: "Bu projeye, başta Odalar ve Borsalar Birliği olmak üzere çok sayıda kuruluş finansman desteği verecektir." Ben de Sayın Bakanıma şunu söyledim: Sayın Bakanım, bu yasa teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna geldiği zaman, ben size şu soruyu soracağım: Ben buraya para vereceğim, ben bu projeye para yatıracağım diye, kaç tane kuruluş, kaç milyon dolarlık teklif verdi?

Herhalde, Sayın Bakanımız, bu toplantının sonunda söz alacaktır, belki de başında söz alacaktır benim bu sorum üzerine. Ben, gerçekten merak ediyorum; Sayın Bakan burada isimlendirsin; örneğin, hangi kuruluş bu projeye kaç milyon dolarlık katkı yapacaktır. Eğer bu katkıların miktarı yeterliyse, zaten İhale Kanununa da gerek yok; çünkü, para başka bir yerden gelmiş oluyor.

Benim, kısaca söyleyeceklerim bunlar.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Başkanlığımıza gönderilmiş bir önerge var; okuyorum:

"Görüşülmekte olan 305 sıra sayılı kanun teklifinin maddelerine geçilmesi oylamasına geçilmeden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz."

20 sayın milletvekilinin imzasını taşıyan bir önerge.

Sayın milletvekilleri, yoklamaya geçmeden önce, bu sayın 20 milletvekilinin Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını tespit edeceğiz.

Sayın Ali Topuz?.. Burada.

Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Özyürek?.. Burada.

Sayın Birgen Keleş?.. Burada.

Sayın Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.

Sayın Feridun Fikret Baloğlu?.. Burada.

Sayın Tuncay Ercenk?.. Burada.

Sayın Osman Özcan?.. Burada.

Sayın Fahrettin Üstün?.. Burada.

Sayın Kemal Sağ?.. Burada.

Sayın Oya Araslı?.. Burada.

Sayın Ali Rıza Gülçiçek?.. Burada.

Sayın Haluk Koç?.. Burada.

Sayın Mehmet Uğur Neşşar?.. Burada.

Sayın Haşim Oral?.. Burada.

Sayın Mustafa Gazalcı?.. Burada.

Sayın Şevket Gürsoy?.. Burada.

Sayın Yücel Artantaş?.. Burada.

Sayın Kemal Demirel?.. Burada.

Sayın Ahmet Küçük?... Burada.

20 sayın milletvekili burada.

Sayın milletvekilleri, şimdi, yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Elektronik sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin bu 3 dakikalık süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza göndermeleri gerekmektedir.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 22.07

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 22.17

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - 305 sıra sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesi sırasında yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Sisteme giremeyen arkadaşlarımızdan pusula gönderenlerin Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica ediyorum.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama işlemi bitmiştir.

Toplantı yetersayımız yoktur.

Alınan karar gereğince, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarını görüşmek için, 18 Aralık 2003 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati : 22.21