BIM 2 6 2004-01-13T08:23:00Z 2004-01-13T08:23:00Z 70 46794 266729 TBMM 2222 533 327561 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 33       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

28 inci Birleşim

16 Aralık 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, gençliğin içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım faaliyetleri ile çiftçilerin karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3. - Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, Mevlânâ Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın fikir adamlığına ve kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/411)

2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/149) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/128)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Slovakya Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)

4. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayî ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)

6. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

7. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

8. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

9. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

10. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

11. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332)

12. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)

14. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

15. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

16. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

17. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

18. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme harçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/377) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlülere, bir daha görüşmek üzere geri gönderilen kanunlara ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1144)

2. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, hayalî ihracat iddialarına ve vergi iadesi taleplerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1388)

3. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, TMSF'ya devredilen bankalardan kaynaklanan Hazine alacaklarının tahsiline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1390)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'a LPG, benzin ve mazot ihracına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/1399)

5. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1407)

6. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu'nun, futbol maçlarındaki şiddet olaylarını önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1410)

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilmesi gereken KDV gelirlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1423)

8. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, bazı AB üyesi ülkelerin büyükelçilikleri önünde vize için bekleyen vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1429)

9. - Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, yüksek yargı mensuplarının kullandığı sosyal tesis, lojman ve makam araçlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1455)

10. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, rektörlerin ve öğretim üyelerinin Anıtkabir'e yürüyüşünde açılan bazı pankartlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1456)

11. - Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın,

TMO'nun buğday alımlarına,

Doğrudan gelir desteği ve mazot bedeli ödemelerinin ne zaman yapılacağına,

- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,

Anamur İlçesindeki bir yol projesine,

Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,

AB ülkelerine domates ihracatında karşılaşılan zorluklara, ilişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1464,1465,1469,1483)

12. - Ankara Milletvekili Bayram Meral'in, Ankara-Kalecik-Uludere Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1518)

13. - Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun, muhtemel arz fazlası fındığa ve alternatif ürün projesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1519)

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı : 304)

4. - At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı : 138)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak, yedi oturum yaptı.

Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılara, iş akitleri askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere,

Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın, Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,

Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ve yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

Cevap verdi.

Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun tasarısının da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ve diğerlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,

4 üncü sırasına alınan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının (1/700) (S. Sayısı 304) görüşmesi ise hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasına alınan, Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/210) (S.Sayısı: 303), yapılan görüşmelerden sonra,

5 inci sırasına alınan, Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/693) (S. Sayısı: 301) ), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra,

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

16 Aralık 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.30'da son verildi.

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mehmet Daniş

Ahmet Küçük

 

Çanakkale

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                                                            No. : 44

II. - GELEN KÂĞITLAR

12 Aralık 2003 Cuma

Teklif

1. - Denizli Milletvekilleri Osman Nuri Filiz, Mehmet Salih Erdoğan, Mehmet Yüksektepe ile Ümmet Kandoğan'ın; Denizli İline Bağlı Akköy İlçesi ile Bazı Belediye ve Köylerin Tüzel Kişiliklerinin Kaldırılarak Denizli Belediye Sınırları İçine Alınması Hakkında Kanun Teklifi (2/213) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Kristal-İş Sendikasının grev kararının Hükümetçe ertelenmesinin gerekçelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/866) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

2. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde-Yeşil Gölcük Kasabasının sulama kuyularının enerji trafosu ve panolarının Tedaş'ça sökülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/867) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya'da Türk Telekom Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/868) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

4. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, vatandaşlık başvurusunda bulunanlarda aranan şartlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/869) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporları üzerinde yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1614) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

2. - İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının eleman alımlarında erkek olma koşulu aramalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1615) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

3. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, kamu görevlileri arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesine yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1616) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

4. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Klasik Batı Müziği ve Klasik Türk Müziğinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, TRT'de yayınlanan Türk Müziği programlarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

6. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'ta ABD askerlerinin yaptığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, tüm hastanelerin tek bir telefon numarası altında birleştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1620) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

9. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, İmar Bankasının Adabank ile ilişkilerine ve el koyma sonrasındaki bazı gelişmelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1622) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2003)

                                                                                            No. : 45

15 Aralık 2003 Pazartesi

Raporlar

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305) (Dağıtma tarihi : 15.12.2003) (GÜNDEME)

2. - Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı : 306) (Dağıtma tarihi : 15.12.2003) (GÜNDEME)

 

                                                                                            No. : 46

16 Aralık 2003 Salı

Tasarılar

1. - Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/707) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

2. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Malta Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/708) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti  Arasında Kültür, Sanat, Eğitim, Bilim, Teknoloji, Spor, Dinlence ve Gençlik Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/709) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor  ve Dışişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

4. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis İşbirliği  Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/710) (İçişleri  ve Dışişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu ile İlgili Uluslararası Yolcu ve Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/711) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm  ve Dışişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çek Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor  ve Dışişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/713) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm  ve Dışişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

8. - İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/714) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) ) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

9. - Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/715) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

10. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/716) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)

Teklifler

1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in: 4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/214) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2003)

2. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un; Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/215) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

3. - Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/216) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2003)

Tezkere

1. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/410) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, spor alanında yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/870) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/871) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

3. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin-Anamur Özel İdare Müdürünün tayininin gerekçesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/872) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

4. - Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, Balıkesir-Balya'da bulunan maden bölgesindeki atıkların çevre sağlığına etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/873) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

5. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, DSİ'ye alınacak mühendislerde erkek olma şartının aranmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/874) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

6. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile sağlanan imkânın tüm öğretim üyelerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/875) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

7. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, TMO'ya eleman alımında erkek olma koşulu aranmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/876) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

8. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, satışa çıkarılan Millî Eğitim Bakanlığı sosyal tesislerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/877) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın bir televizyon kanalında reklam adı altındaki bir yayına ve frekans tahsisi ihalesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/878) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

10. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bir televizyon kanalında reklam adı altında yapılan bir yayının vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/879) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Kur'an kurslarına yönelik yönetmelik değişikliğine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1623) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2003)

2. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, denetimsiz Kur'an kursu olup olmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2003)

3. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesinin polis ve jandarmanın görev alanına etkisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

4. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Türk Ticaret Bankası çalışanlarının durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

5. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, doğalgaz borcu bulunan belediyelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

6. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, bazı şirketlerin Ankara Büyükşehir Belediyesinden aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

7. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

8. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

9. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, spor müsabakalarında sağlık personeli bulundurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

10. - Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Edirne İlinde ekonomiyi canlandıracak tedbirler alınıp alınmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1632) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

11. - Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, Trakya Su, Kanalizasyon ve Katı Atık İdaresi kuruluş çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

12. - Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, devlet memurları ve emeklilerinin özel sağlık kuruluşlarından faydalanmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

13. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, organik tarım ve genetiği değiştirilmiş organizmalar konularındaki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

14. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, 4207 sayılı Kanunun uygulanmasında etkinlik sağlamaya dönük çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

15. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in, SPK'nın yeni binasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1637) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

16. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Et ve Balık Kurumuyla ilgili bazı sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1638) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

17. - İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, Talim ve Terbiye Kurulunda yapılan görevden alma ve atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1639) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

18. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Reşat Nuri Güntekin'in romanlarında geçen bir ev ve ağacın korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1640) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

19. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bazı akademik unvanlardaki personelin ücretlerinde iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1641) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

20. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, SPK'nın İmar Bankasıyla ilgili bir konuda üzerine düşeni yerine getirmediği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1642) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

21. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Kanada'da Ermeni Soykırımını Anma Günü kabul edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1643) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

22. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, özelleştirme sonrası Devletçe geri alınan tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1644) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

23. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, emeklilerin maaşlarına yapılacak iyileştirmelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1645) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

24. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1646) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

25. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon'un İhsaniye İlçesinde Askerlik Şubesinin tekrar açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1647) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

26. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan verilen burslara ve saptanan yoksul ailelere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1648) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

27. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, bazı polis memurlarının yaptığı basına yansıyan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1649) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

28. - Kırşehir Milletvekili İzzet Çetin'in, Tasarrufu Teşvik Fonu anaparalarını alamayan depremzede memurlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1650) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

29. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, özelleştirmeyle işini kaybedenlerin kamuda istihdamına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1651) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

30. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, BELSO ve BELÇAR adlı şirketlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1652) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

31. - Ankara Milletvekili İsmail Alptekin'in, oyuncaklı çikolata yumurta üretimi, ithalatı ve ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1653) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

32. - Ankara Milletvekili İsmail Alptekin'in, uluslar arası fuarlara katılan Türk firmalarının standlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1654) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

33. - Ankara Milletvekili İsmail Alptekin'in, çikolata üretimi, ithalatı ve ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1655) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

34. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, Mekke'deki Osmanlı eserlerinin korunmasına ve imar faaliyetlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1656) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)

35. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Mavi Akım Projesindeki doğalgaz fiyat formülüne ve doğalgaz fiyatında indirim olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1657) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2003)

36. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1658) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2003)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1. - Samsun Milletvekili Suat Kılıç, iptal edilen Fenerbahçe-Ç. Rizespor maçı ve hakem hatalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesini 12.12.2003 tarihinde geri almıştır. (7/1613)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

16 Aralık 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, gençlik ve gençliğin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, gençliğin içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gençlik ve gençliğin sorunlarıyla ilgili iki hafta önce görüşülen konuyu tekrar gündeme getirme gereğini hissettim, bununla ilgili gündemdışı söz talebinde bulundum.

Değerli arkadaşlarım, iki hafta önce, Cumhuriyet Halk Partili değerli bir milletvekilimiz, gençliğin problemlerini ve sorunlarını dile getirdi. Hükümetimizin Değerli Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, gençliğin problemleriyle ilgili cevap verdi; verilen cevap, yaklaşık iki sayfalık ve 850 kelimelik bir cevap. Bu 850 kelimenin içinde gençlerle ilgili sadece 10 kelime var; yani, bu, hükümetin, gençlerle ilgili problemleri ve sorunları ne kadar ciddîye aldığının bir göstergesidir.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 58 inci maddesi aynen şöyle, okumak istiyorum: "Devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.

Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır."

Anayasanın "Sporun geliştirilmesi" başlıklı 59 uncu maddesi de şöyle: "Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.

Devlet başarılı sporcuyu korur."

Sevgili arkadaşlarım, Anayasanın 58 inci maddesinde geçen söz konusu konuların ne kadar önemli olduğunu tespit edersek, günümüzde de ne kadar gözardı edildiğini tespit etmiş oluruz. Bu ülkede yaşayan 70 000 000 insanımızın yaklaşık yüzde 55'ini genç nüfusumuz teşkil ediyor; yani, 0 ile 35 yaş arasında bulunan nüfusumuz yaklaşık 46 000 000 kişi.

Okullarda okuyan gençlerimiz, tarlada çalışan gençlerimiz, tamirhanelerde, fabrikalarda çalışan gençlerimiz, üniversiteyi bitirip evinde iş bekleyen, iş peşinde koşan gençlerimiz, kahvelerde oturan işsiz gençlerimiz, askerde bulunan ve vatanî görevlerini yapan gençlerimiz, özürlü gençlerimiz... Gençlerimizin, dünden bugüne, hepsinin, ortak bir problemi var; gelecek. Köyde yaşayan insanlarımızın da, şehirlerde oturan insanlarımızın da, hepsinin, ortak korkusu ve endişesi, gelecek.

Üniversite gençliğini biraz ele alalım: Anadolu'nun çeşitli yerlerinden üniversiteyi kazanmış pırıl pırıl gençlerimizi üniversiteleri bulunan şehirlerimize gönderiyoruz. Bu gençlerimize, oralarda, ne kadar sahip çıkıyoruz? Bu gençlerimizin barınma ihtiyacı için, sağlık ihtiyacı için, geçinebilecekleri burs için, sosyal devlet olmanın gereğini ne kadar yerine getirebiliyoruz? Kız öğrencilerimizin problemleriyle, sıkıntılarıyla ne kadar uğraşıyoruz? Umutsuz bir toplum yaratmaya çalışıyoruz, umutsuz bir toplum yarattık.

Uyuşturucu mafyasının eline düşmüş gençlerimiz -kızlarımız, erkeklerimiz- var; eğlence mafyasının eline düşmüş kızlarımız var. İçişleri Bakanlığı olarak, Emniyet Genel Müdürlüğü olarak, gençlerin düştükleri bu durumlar üzerinde ne kadar duruyoruz; hükümet olarak ne kadar hassas davranıyoruz? Gençlerimizi uyarma konusunda -yazılı ve görsel basın olarak- ne kadar etkili bir siyaset izliyoruz?

Son yirmi yıldır, ülkemizde, yolsuzluklardan dolayı, hortumculara, 50 milyar dolar gitti. Son yirmi yıl içerisinde de, teröre, 100 milyar dolar harcandı. Kaybettiğimiz geleceğimizin maddî faturası 150 milyar dolar civarında; peki, kaybettiğimiz gencecik bedenleri, kaybettiğimiz gençliğin umudunu, kaybettiğimiz yaşama sevincini, yaşama hevesini hangi parayla telaffuz edebiliriz?

Bunların tamamında yanlış politikalar vardır. 1950'li yıllardan sonra üretilen yanlış politikalar, 1983'ten sonra acımasız bir şekilde üretilen yanlış politikalar, maalesef, gençlerimizin siyasete ve siyasetçiye bakış açısını son derece olumsuz bir noktaya getirmiştir. Haklılar; şurada yasalar çıkarıyoruz, yasa değişiklikleri yapıyoruz, uyum yasaları çıkarıyoruz, hatta, bir YÖK Kanununu her yerde, her ortamda tartışıyoruz. Peki, YÖK dediğimiz zaman, bizim gençlerimiz bununla bilfiil ilgili olmuyorlar mı; YÖK dediğimiz zaman, gençlerin okuma alanlarıyla ilgili, üniversitede yapacakları, yaşam alanlarına katacakları katkılarla ilgili değil mi; fikirlerini almak hiç aklınıza gelmiyor mu?

Değerli arkadaşlarım, gençlerin en büyük problemi, köydeki yaşayan insanın da okulda okuyan insanın da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Mevcut iktidar, hükümet, hiç kompleks yapmadan, Cumhuriyet Halk Partisinin gençlerimizle ve ülkemizin geleceğiyle ilgili üretmiş olduğu projelere mutlaka göz atmalı, araştırmalı. Mesela, bir, Genç-İŞKUR Projesi konusunda, mevcut hükümet, hiç kompleks yapmadan mutlaka ve mutlaka üstüne düşen vazifeyi yaparak, gençlerimizin önüne koymalı. Okuldaki öğretmenden camideki imama kadar, hastanedeki doktordan sokaktaki polise kadar herkes, görevini yaşamın her yerinde tam anlamıyla yerine getirebilmeli. Yetiştiğimiz değerlere mutlaka sahip çıkmalıyız ve gençlerimize umut olmalıyız.

Sevgili arkadaşlarım, zaman zaman basında geçiyor, geçenlerde tekrar geçti; polisler de bizim gençlerimiz, polislerin şu anda içinde bulunduğu psikolojik bazı rahatsızlıklardan dolayı yapmış oldukları hadiseyi kestirip atamazsınız "psikolojik bir bunalım geçiriyor" diyerek geçiştiremezsiniz; orada da bulunan gençlerimizin problemlerini, dertlerini mutlaka gözönüne almak ve araştırmak mecburiyetindesiniz. Başarılı gençlerimiz yurt dışına gidiyor ülkemizi temsil ediyor, bir grup insanlarımız bunu beyin göçü olarak algılıyor.

Değerli arkadaşlarım, keşke, Türk örf ve âdetlerini yerine getirebilmiş, alabilmiş; örf ve âdetlerimizi, gelenek, göreneklerimizi, Türk olmanın değerini ve bu ülkede yaşamanın değerini bilen insanlarımızı yetiştirebilsek ve dünyanın her yerine gönderebilsek de oralarda ülkemizi temsil etseler.

Bu ülkenin renkli mozaiğini kabul ederek, gençlerimizi barış içerisinde yaşatmak, geleceğe de barış içerisinde baktırmak mecburiyetindeyiz. Lazıyla Çerkeziyle, Türküyle Kürdüyle, herkesi, hiçbir şekilde etnik kökenine bakmadan, bu ülkeye, bu topluma kazandırmak ve cumhuriyetin asıl sahiplerine hak ettiği yeri vermek mecburiyetindeyiz.

Geçmiş siyasetçilerin "yollar yürümekle aşınmaz" diyen zihniyetini bir tarafa koyarak, çocuklarımıza, gençlerimize üretime katılabilmeleri, düşünmeye katılabilmeleri ve kaybettikleri gençliği kazanabilmeleri için elimizden gelen bütün çabayı sarf etmeliyiz.

Her türlü olumsuzluğa rağmen, Gaziantep'te baklava çalan o ufacık bedenlerimizi cezaevine koyarken, asıl dokunulması gereken insanları da dokunulmazlık zırhına hâlâ büründürmenin hiçbir anlamının olmadığına inanıyorum.

Gaflet ve dalalet içinde, hatta ihanet içinde olan bazı insanlarımızı da Cumhuriyet Halk Partisinin ve Atatürk gençlerinin durduracağına inanıyorum.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Gündemdışı ikinci söz, Mersin İlinde tarım ve çiftçilerin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan'a aittir.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım faaliyetleri ile çiftçilerin karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin tarımının ve Mersin çiftçisinin sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Söz alma talebimi bayram öncesi yapmıştım; fakat, şimdi konuşma fırsatı bulabildim; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlimiz Mersin, Akdeniz çanağında eşsiz doğası ve iklimiyle tarımsal alanda büyük bir potansiyele sahiptir.

Mersin'de, narenciye, sebze, meyve, bağcılık, zeytincilik ve hayvancılığın yanı sıra, 100 000 dekarlık alanda yüksek sera ve açık tarla tarımı da yapılmaktadır.

Ülkemiz, limon üretiminin yüzde 70'ini, portakal üretiminin yüzde 18'ini, mandalina üretimimizin yüzde 16'sını, greyfurt üretimimizin yüzde 14'ünü, sebze üretimimizin ise yüzde 7'sini Mersin'den karşılamaktadır.

İlimizin, muz, şeftali, üzüm üretiminde de önemli bir yeri vardır. İlimizde, 45 000 ton muz,
200 000 ton sofralık üzüm, 12 000 ton şaraplık üzüm ve 16 000 ton kuru üzüm üretimi yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Mersin, bütün bu üretimine ve ülke ekonomisine katkılarına karşın, kamu yatırımlarından beklediği ve hak ettiği desteği almamaktadır. Gerek geçmiş hükümetler döneminde uygulanan politikalar gerekse AKP İktidarının ilgisizliği neticesinde, Mersin'deki çiftçiler kaderine terk edilmiştir. Buna bir örnek vermek istiyorum. Hükümet, bu yıl üzüme 213 000 Türk Lirası alım fiyatı vermiştir. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, bu fiyat, çiftçinin maliyetini dahi karşılayamamaktadır.

Öte yandan, Karaman'daki Tekel Suma Fabrikasının alımlarını kısmen durdurması nedeniyle üreticilerimiz mağdur edilmiştir; günlerce, ürünlerini yükledikleri kamyonlarla fabrika önünde bekleyerek, perişan olmuşlardır.

Fabrikanın yaş üzüm kapasitesi 9 800 ton iken, bu yıl 2 700 ton alım yapılmıştır. Kuru üzüm kapasitesi ise 4 000 tondur. Bu durumda, 2 500 tonluk ekkontenjanla kuru üzüm alımı yapılması gerekmektedir; aksi halde, çiftçilerimiz büyük zarar görecektir.

Sayın milletvekilleri, Mersin nüfusunun yüzde 36'sı kırsal kesimde yaşamakta ve 100 000 aile geçimini tarımdan sağlamaktadır.

Yaz döneminde dolaştığımız köylerde çiftçilerimizin üzümlerinin bağda; şeftalilerinin, domateslerinin dalda kaldığını gördük.

Gerçekten, çiftçilerimizin üretimin her alanında çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.

Tarım ürünleri ithalatının kolaylığı fiyatları aşağı çekiyor ve çiftçilerimiz bundan dolayı mağdur oluyor.

Yerli muz üreticilerimiz, uygulanan yanlış ithalat politikaları ve kaçak sebebiyle perişan durumdadır.

Dünyaca ünlü Anamur muzu, koku, tat ve besin değeri bakımından çikita muzdan daha kaliteli olmasına rağmen, doğal sera olan Anamur'a gerekli yatırımlar yapılmadığından, Türkiye, muz ihraç edebilecekken, ithal eden bir ülke durumuna düşürülmüştür.

Son yıllarda, özellikle Çin'den, Türkî cumhuriyetlerden veyahut da Uzakdoğu'dan bakliyat ithalatı yapılmaktadır; bu durum, çiftçilerimize darbe vurmaktadır.

Daha önce, ilimiz için turunçgil üretiminin önemini vurgulamaya çalışmıştım. Hükümet, üretimin dünya standartlarındaki bir verimliliğe ulaşabilmesi için gerekli tedbirleri almalıdır.

Dikim tekniklerinden sulama sistemlerine, virüsten ari fidan teminine değin, sektörün sorunlarına bir an önce çözüm bulunmalıdır.

Seracılarımız, ıslah edilmiş tohum ihtiyacını, başta Hollanda, İsrail ve ABD gibi ülkelerden karşılamaktadır. Seracılarımızın ana problemi, üretim girdilerinin büyük bir bölümünün ithalat yoluyla ve yüksek gümrüklerle yapılmasıdır.

Devletin, tohum ıslah çalışmalarını desteklemesi gerekmektedir; fakat, bu yapılana kadar, gümrükler, sera üreticilerinin rekabet koşullarını zorlamayacak makul oranlara düşürülmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Turunçgil sektöründe ihracatçıya verilen teşviklerle yetinilmemeli; üretici, amaçlanan hedefler doğrultusunda desteklenmelidir.

Ziraî kredi miktarları, üreticinin temel girdi maliyetlerini karşılayamamakta ve çiftçi, tefecinin eline düşmektedir.

Sayın milletvekilleri, üreticilerimizin sayılamayan derecede çok olan sorunlarının çözümü için, hükümet, gerekli adımları atmamaktadır.

Mersin'de sulu tarım yapılan arazi miktarı ancak yüzde 33 kadardır. Sulamayı sağlayacak gölet projelerine, en azından, bu yıl gereken ödeneklerin ayrılması yerinde bir uygulama olacaktır; çünkü, bizim bir sürü göletimiz var, çiftçilerimiz, maalesef, yazın çok perişan durumdadır.

Mersin tarımının en büyük problemlerinden biri olan tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesi için ciddî bir çaba sarf edilmemektedir.

Tarım il müdürlükleri ve ziraî araştırmalar yapan enstitüler etkin olarak işletilmelidir. Çiftçilerimize yeterli düzeyde eğitim verilmemektedir; bu da, ilaçlama, sulama ve bakımda hatalara yol açmaktadır.

Devlet destekli tarım sigortası sistemi bir an önce kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Üretici birlikleri desteklenmelidir.

Tarımla ilgili yasal düzenlemeler, koşullar dikkate alınarak gözden geçirilmelidir.

İhracatı artırıcı önlemler alınmalıdır.

Ürünleri pazarlara ulaştırmada bir dezavantajımız vardır Mersin olarak. Uluslararası pazarlara ulaşım için havaalanı yapımına bir an önce başlanmalıdır; kesmeçiçekçiliğin de böylece önü açılacaktır. Mersinimizin bir an önce havaalanına kavuşturulması çiftçilerimize çok büyük katkı sağlayacaktır.

Bu arada, yıllardır kangren olmuş bir konuya değinmek istiyorum. Mersinli hemşerilerimiz, Mersin-Antalya karayolunun bir an önce genişletilmesini beklemektedir.

Sayın milletvekilleri, hemen her ilimizde olduğu gibi, Mersinli çiftçilerimiz de ürettiğinin karşılığını alamamaktadır. Çiftçilerimiz bu sefalete layık değildir.

Gelin, Türk tarımını ve Türk çiftçisini IMF'nin insafına terk etmeyelim. Ülkemiz çiftçisini, üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği ülkeleri düzeyinde olsun destekleyelim, çiftçilerimize her yönüyle yardımcı olalım ve onların yanında olalım diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Gündemdışı üçüncü söz, Hazreti Mevlana'nın fikir ve kişiliğiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Remzi Çetin'e aittir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, söz istemiştim.

BAŞKAN - Sayın Çetin, bir saniyenizi rica ediyorum.

Sayın Özcan'ın konuşmasına, Hükümet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan'ın, daha çok Mersin'in tarımsal ekonomisiyle ilgili olarak dile getirdiği konuşmasına kısaca cevap vermek istiyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konya Milletvekilimiz Sayın Remzi Çetin'in, Mevlana Haftasıyla ilgili konuşmasını biraz sonra dinleme imkânını bulacağız; kendisi kusura bakmasın.

Evvela, konuşmasının son kısımlarında belirttiği birkaç ana noktadan başlayarak Sayın Hüseyin Özcan'a cevap vermek istiyorum. En son söylediği cümlelerden bir tanesi şuydu: "Türk çiftçisini IMF'nin kararlarına terk etmeyelim."

Geçen hafta Antalya milletvekilimizin gündemdışı konuşmasına cevap verirken, bununla ilgili, benzer bir konuya girmiştik. Şimdi, ben, yine, aynı noktada şöyle bir ortak davette bulunmak istiyorum: Tarımla ilgili olarak 2005 yılı sonuna kadar yürütülecek bir programın Dünya Bankasıyla ilgili ayağı olarak yürürlükte olan bölümünün daha erken sona erdirilebilmesi hususunda bir çalışmayı başlattığımızı söylemiştim. Dünya Bankasıyla yürütülen bu tarım politikalarında özellikle doğrudan gelir desteği için verilecek payın yüzde 82 gibi çok yüksek bir pay olması ve bu destekleme aracının, âdeta, tek hâkim araç olması konusunda bizim de tereddütlerimiz olduğunu, çiftçilerimizin, tarım teşkilatlarının, örgütlerinin, üniversitelerdeki konuyla ilgili uzmanların benzer eleştirileri olduğunu; ayrıca, muhalefet ve İktidar Partilerimizin de benzer düşüncelerde olduğunu ve dolayısıyla, bununla ilgili bir çalışmanın, ilgili kurumlar; yani, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında yürütüldüğünü söylemiştim. Bu oranın aşağı doğru çekilmesi, bunun yerine primlere ağırlık verilmesi, yeni bazı teşvik mekanizmalarının devreye sokulması, özellikle Tarım Ürünleri Sigortası Yasasının uygulanması açısından, bu unsurun teşvik kapsamı içerisine alınması dahil olmak üzere bir çalışmamız vardır ve dolayısıyla, bununla ilgili öngörüşlerimiz de Dünya Bankasına iletilmiştir.

Bugün, konuyla ilgili daha üst seviyede bir görüşme yapılacaktır. Yine, bu kurumun beklediği bir uzmanlar heyetiyle de konu çok yüksek seviyede tartışılacaktır. Dolayısıyla, hep beraber, Türkiye'nin tarımla ilgili politikalarında, daha yerli ve daha millî olanı ve kaynaklarımızı çok daha etkin kullanacak şekilde belirleme hususunda karşılıklı görüş alışverişini mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda diyaloğa açığız; bilgilerinize arz olunur.

Sayın Milletvekilimiz Hüseyin Özcan'ın, sulu tarımın önemi ve Mersin'de bu oranın çok yüksek olduğunu belirttikten sonra özellikle üzerinde durduğu, en önemli sorun olarak ifade ettiği ve benim de yürekten katıldığım husus, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesidir. 2003 yılı sonunda, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu şartlarda, tarım arazilerimizi amaç dışı kullanma konusunda bir talebin hâlâ geliyor olması ve bu maksatla, varlıklarımızın, toprak kaynaklarımızın amaç dışında kullanılmasını kabul etmek, bu hususta meydana gelen gelişmeleri hâlâ önleyememek acıdır ve dolayısıyla, bununla ilgili kamuoyu desteğine çok şiddetle ihtiyaç vardır. Hepimiz biliyoruz ki, bu kaynakların geri dönüşü imkânsızdır. Bugün, bunları koruma konusundaki bilincimiz de toplumda en yüksek seviyesindedir ve mutlaka bunları korumalıyız. Bu hususta hepimize çok büyük görev düşmektedir. Muhalefet partimizin bu hususta bize vereceği destek için de şimdiden teşekkür ediyorum.

Önemli olarak belirttiği bir başka husus ise, ilaç kullanımı konusudur. Bu hususta, elbette, birinci derecede sorumluluk Bakanlığımıza aittir. Mersin, belki, bitkisel örtü bakımından Anadolu'da hâkim olan üretim şeklinin dışına kaymakla birlikte, bu hususta en temel olarak zarar gördüğümüz ve mücadelede, âdeta, şevkimizi kıran olay, tahıl ziraatındaki ziraî mücadeledir. Bu mücadelede çok uzun yıllar başarılı olamadığımız ve büyük kayıplara uğradığımız bilinmektedir.

Nihayet, ilk gelişme ve ümit, bu yıl içinde doğmuştur. Bu ümit, küçük bir yörede, Ankara'nın Polatlı İlçesinde doğmuştur; ama, bu, örnek olacak bir mücadeledir. Bu mücadelenin, bu sene, İç Anadolu'da, mutlaka, örnek bir olay olarak yaygınlaştırılmasını ve hepimize emsal teşkil edecek, örnek olay olarak anlatabileceğimiz bir gelişmeye vesile olmasını diliyor ve buna çok önem veriyoruz. Bu mücadele, süne mücadelesidir. İnşallah, bu konuda sağlanacak başarıyı, ziraî mücadele gerektiren diğer bütün bitkisel alanlarda yaygınlaştırmak en önemli hedeflerimizden birisidir.

Tabiî, ziraî mücadele demek, büyük bir gelir kaybı demektir; yani, eğer, gerektiği şekilde bir mücadele yapamazsak, çiftçilerimizin bir gelir kaybına uğraması demektir. Tarım, bu haşarata karşı en tabiî şekilde mücadele yapılması zorunluluğunun yanında, birkısım tabiî afetlerle de karşı karşıyadır ve yine hepimizin bildiği gibi, bu konuda çiftçilerimizi himaye edecek mekanizmalardan da yoksunuz.

Yine, daha önce ifade ettiğim gibi, bununla ilgili aracımız, Tarım Ürünleri Sigortası Yasasıdır. Bunu, bir genel çözüm olarak, bir gelişme olarak, kısa bir süre içerisinde önünüze getireceğiz; desteğinizi bekliyoruz.

Benzer şekilde, tarım ürünleriyle ilgili en temel sorunlarımız şunlardır: Dünyada, arz esnekliği kadar, talep esnekliği diye ifade ettiğimiz, tüketicilerin fiyat değişmeleri karşısında çok hassas olmadığı ürünler vardır ve bunların en başında tarım ürünleri gelir. Tarım ürünlerinin, fiyatları düşse de, yükselse de, tüketimlerinde fazla bir değişme olmaz. Bu grubun en başta gelen örnekleri, tarım ürünleri ve temel gıda maddeleridir. Dolayısıyla, kendi içinde farklılaşsa bile, eğer, tarım ürünlerinin üretiminde meydana gelecek gelişmeyi çok kontrollü yapamazsak ve pazardaki gelişmeyi buna uygun hale getirmezsek, üreticimizin, bütün ürünlerimizde, fiyat hareketlerinden etkilenmemesi imkânsız hale gelir. Dolayısıyla, bununla ilgili en yaygın tedbir Üretici Birlikleri Yasa Tasarısıdır, halen Meclisimize intikal safhasındadır, tüm kurumların görüşü alınmıştır; dolayısıyla, ben, bununla ilgili bilgileri de tekrar sizlere sunmayı önemli bir gelişme olarak ifade ediyorum. Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde gelecek tarımsal yapının iyileştirilmesi yönündeki yasa tasarılarımıza desteğinizi ve fikrî katkınızı beklerim.

Önümüzdeki yılın çiftçilerimiz için daha umutlu, daha hayırlı, daha iyi sonuçlar vermesini temenni ederim; hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güçlü.

Gündemdışı üçüncü söz, Hazreti Mevlânâ'nın fikir ve kişiliğiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Remzi Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, Mevlânâ Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın fikir adamlığına ve kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

REMZİ ÇETİN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yediyüzotuz yıl önce bu dünyadan ebedi âleme göç eden, büyük mutasavvıf, İslam velisi Hazreti Mevlânâ'yı anma haftasında bulunuyoruz. 17 Aralık 1273'te aramızdan ayrılan bu büyük insan, asırlar ötesinden insanlığa ışık tutmaya devam etmektedir. Hazreti Mevlânâ, vefatı üzerinden asırlar geçmesine rağmen, artan bir sevgiyle dünya insanlığının ilgisine mazhar olan nadir insanlardan birisidir. Milletimizin böyle büyük bir şahsiyeti yetiştirmesiyle ne kadar iftihar etsek yeridir.

İnsanlığa ışık saçan eserlerinden Hazreti Mevlânâ'yı şöyle anlayabiliriz:

Allah'a tereddütsüz bir iman, teslimiyet, aşk ve ilahî muhabbet.

Kuran-ı Kerim'e ve Hazreti Peygambere tam bağlılık.

Allah'a karşı kulluk görevini eksiksiz yerine getirme, bütün hayatını insanlara hizmetle geçirme.

Hazreti Mevlânâ sekizyüz yıldan beri bütün dünya insanlığını etkileyegelmektedir. Dünyanın önde gelen düşünürleri, yazarları, mütefekkirleri insanlığa Mevlânâ'yı anlatmaya çalışmışlar ve bu uğurda eserler kaleme almışlardır. Goethe, J.Von Hammer, Prof. Annemarie Shimmel, 10'larca Alman yazarından sadece birkaç tanesidir. Yine, Avusturya'dan Schwannau, Amerika Birleşik Devletlerinden Robert Bly, Danimarka'dan Asmussen, Fransa'dan Eve de Vitray Meyerovite, Güney Amerika'dan Colin Garbett; İngiltere'den Prof. Dr. Reynold A. Nicholson, J. William Redhouse gibi her ülkeden çok sayıda düşünür ve mütefekkir, Mevlânâ'nın fikirleriyle ve yaşantısıyla ilgili eserleri dünya insanlığına anlatmaya çalışmışlardır.

Yine, İtalya'dan Prof. Anna Masala, Macaristan'dan Alexander Hegel gibi pek çok yazar ve düşünür, Rusya'dan Rodivich, Romanya'dan Odillov, bu konuda eserler veren yazarlar arasındadır.

Hazreti Mevlânâ'nın fikirleri evrenseldir ve günceldir.

Türkiye, coğrafî olarak doğu ile batı arasında köprüdür.

Hazreti Mevlânâ, kültürel boyutta doğu ile batı arasında bir köprü görevi görür.

İngiliz bilim adamı Prof. Dr. Abdulmecit Foucroy "Konya, doğu ile batının karşılaştığı kesişim noktasıdır" diyerek bunu vurgular.

Batı, maddiyatçıdır; doğu, maneviyat ve duyguyu önplana alır.

Asrımızın en önemli meselesi, aklı ve kalbi uzlaştırmaktır. Akıl ile bilimin en son noktasına gidilmelidir; fakat, kalple birlikte gidilmelidir.

Mevlânâ, bu noktada, Danimarkalı halk masalları toplayıcısı Hans Christian Andersen'e hikâyelerinde ilham kaynağı olmuştur. Shakespeare, bugün bile çok önemsenen eserlerini kaleme alırken, doğrudan Hazreti Mevlânâ'dan etkilenmiştir.

Alman Şair Frederick Rüchert, öğrendiği Farsçayla, Divan'dan 40'a yakın gazel yayımladı. Bu şiirler, çağın ünlü bestekârları Shubert ve Straus tarafından bestelendi.

Diyalektikçi Hegel "Dialectic of History"de Mevlânâ'dan etkilendiğini söyler.

Sözlük yazarı Sir William Redhouse, Mesnevî'yi 135 sayfalık bir önsözle yayımlamıştır.

Mesnevî'nin tamamını Fransızca'ya çeviren Eva de Vitray Meyerovitch, Hazreti Mevlânâ'dan etkilenen, ona "Hazreti Pir" diye hitap eden, onu kendine mürşit ve rehber edinen Pakistanlı Şair Muhammed İkbal'in şu sözlerini çok beğenir: "Bizler, hepimiz, aynı bahçenin, aynı ağacın meyveleriyiz. Bizler aynı baharın açmış çiçekleriyiz."

Kendisi "Havva" adını alarak Müslüman olan bu bilim kadını, Hazreti Mevlânâ'nın bu anlayışını "evrensel kardeşlik" olarak tanımlar. Şöyle demektir:

"Benim için İslamı keşfetmek, kaybedilenleri yeniden bulmak, ayrı düştüklerime tekrar kavuşmak gibi bir şey oldu. Kendimi gerçekten evimde hissettiğim tek ülke Türkiye'dir. Türkiye'ye ayak basınca evime tekrar kavuştuğumu hissederim. Her şey bana tanıdık gelir. Sokaklarda insanların önümü kesip bana adres sordukları olur. Beni bir Türk sanırlar. Ben orada kendimi gerçekten vatanımda hissederim." Tabiî, Konya'yı da, doğduğu, büyüdüğü bir şehir olarak görmektedir.

Kendisinin şu sözleri çok manidardır: "Mevlânâ'nın Konyasında yüzyıllarca, dinler, olağanüstü bir beraberlik yaşadı. Hoşgörü değildir söz konusu olan. Bu kelimeyi sevmiyorum; çünkü, daima yukarıdan bakmayı çağrıştırıyor. Söz konusu olan, hakikaten, bir kardeşçe evrenselliktir. Burada hemen belirteyim ki, İslamın esası da budur."

Batı'da, Mevlânâ'ya duydukları ilgiyi kendi içlerinde saklamayıp, insanlıkla paylaşan birçok aydın bulunuyor. Prof. Dr. Gabriel Mandel Khan "manevî değerlere susamış kişilerin beklentilerine cevap verecek bir kaynaktır Mevlânâ Celâleddin Rûmi" diyor.

2003 Ocak ayında 81 yaşında vefat eden Alman bilim hanımefendisi Prof. Dr. Annemarie Shimmel de, bir ayağı İslam kültüründe, diğer ayağıyla bir pergel gibi, başta Hıristiyan kültürü olmak üzere bütün inançları gezip inceleyen, tanıyıp tahlil eden bir düşünceye sahipti.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız Sayın Çetin.

REMZİ ÇETİN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İslam kültürünün ve tefekkürünün derinliklerine inebilmek için Arapça, Türkçe ve Farsçayı öğrenmişti. Batı'yla sentez kurabilmek için de, anadili olan Almancanın yanı sıra İngilizce, İsveççe, İbranice, Urduca, Eski Yunanca ve Latinceyi öğrenmişti. Şeyh Galip Muhammet İkbal ve Hazreti Mevlânâ'yı çeşitli boyutlarda inceleyerek, birbirinden güzel eserler ortaya koymuştur; ama, Mevlânâ'ya meftun ve bağlı idi. Dünyada nereye ayağını bastıysa, orada Mevlânâ'yı muhakkak anlatmış ve dillendirmiştir. Bir Konya aşığıydı; Konya'da can ve gönül dostları vardı.

Onun her konuşma, konferans, sohbet ve eserinde, Doğu ve Batı arasındaki soğukluklar, kırgınlıklar, zıtlıklar bir bir ortadan kalkar, her ikisi birbirine karışır, birbiriyle anlaşır, barışır ve kucaklaşır gibi olurdu.

Rahmetli Shimmel "Batı, İslama çok şey borçlu. İnsan hakları uygulamalarının kökü İslama dayanıyor" diyordu. Kendisini Konya'da dinleme ve görme fırsatını bulduğum için kendimi şanslı addediyorum.

Türk toplumun sahip olduğu temel değerler, bilim ve teknolojide ileri ülke insanlarının aradığı evrensel değerlerdir. Mevlânâ'nın, içerisinden çıktığı kültür ve inanç dünyasının taşıyıcısı olarak, çok farklı kültürlerden gelme insanlar için cazibe merkezi olmasının ana nedeni budur. Medeniyet ve kültürümüze bu yolla yaklaşılmalıdır. Hatta, bu yaklaşım, zorunlu olarak bir görev konumundadır. Bu yüzden, Mevlânâ ile onun eserleri, türbesi, sema ve ayinleri turistik anlayışla ele alınmamalıdır. Mevlânâ'nın evrensel fikirlerini basit bir animasyona indirgemek, son derece yanlış olur.

Hazreti Mevlânâ'yı turistik anlayışın ötesine çıkarıp, arayanların aradığını bulabilme imkân ve ortamının Kültür ve Turizm Bakanlığının değerli çalışmalarıyla sağlanıp bütün dünya kamuoyuna sunulacağına inanıyorum. Hazreti Mevlânâ'nın cenaze törenine katılan bir Rum keşişi, Hazreti Mevlânâ'ya olan ihtiyacı çok çarpıcı bir dille ifade etmektedir, günümüze de çok önemli bir mesaj göndermektedir: "Mevlânâ ekmek gibidir. Hiç kimse ekmeğe ihtiyaç duymazlık edemez. Ekmekten kaçan bir aç gördünüz mü!" İngiliz Doğubilimci ve Mevlânâ araştırmacısı Prof. Dr. Arberry "Celâleddin Rûmi, sekizyüz yıl evvel dünyayı büyük bir kargaşadan kurtarmıştır. Günümüzde de Avrupa'yı kurtaracak tek şey onun eserleridir" demektedir.

Son olarak da, büyük edebiyatçımız Ahmet Kabaklı'nın Hazreti Mevlânâ ile ilgili yazmış olduğu eserinden bir paragrafla, Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak, konuşmamı tamamlamak istiyorum. Ahmet Kabaklı diyor ki:"Büyük nurdan bir çizgi bu: Kaynağını Hazreti Muhammed Mustafa'dan, yönünü azametli Kur'an'dan alıyor. Mekke ve Belh, yani, İslamın menşei ile Türklüğün beşiği, kalkıp Anadolu'nun bağrı Konya'ya geliyor. Sonra Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet Türklüğü, Yunus ...Şeyh Galip ve Yahya Kemal gelip, bu aynı büyük nurun alevinde birleşiyorlar. Aydın, halk, tarikatlı, medreseli, mektepli... Besteci, nakkaş, hattat, şair, bilgin, devletli, aynı ışığın tılsımında uçarken, birbirlerinden ayırt edilemez pervaneler oluyorlar. İslamın yoğurduğu  Türk oğlunun vazgeçilmez manevî cazibe merkezlerinin belki en başta gelenleri Yunus ile Mevlânâ'dır."

Değerli Başkanıma teşekkür ediyor, sizlere saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/411)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 21-22 Ekim 2003 tarihlerinde Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

No: 56                                                                   Tarihi: 16.12.2003

Danışma Kurulu Önerisi

Genel Kurulun 16.12.2003 Salı günkü (bugün) birleşiminde; sözlü sorular dışındaki diğer denetim konularının görüşülmemesi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında yer alan 138 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 268 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 306 sıra sayılı kanun tasarısı ile 305 sıra sayılı kanun teklifinin ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 6 ncı ve 7 nci sıralarına alınması ve bu birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar, 17.12.2003 Çarşamba günkü birleşimde ise 305 sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Sadullah Ergin

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Danışma Kurulunun önerisini kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/149) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, sunmuş olduğum İçtüzük değişikliği teklifimin Genel Kurul gündemine alınması talebimden ibarettir.

TBMM İçtüzüğünün 105 inci maddesinde düzenlenen "ticarî sır" kavramıyla ilgili olarak tarafımdan hazırlanan "TBMM İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifim" 19.6.2003 tarihinde, (2/149) esas ile Anayasa Komisyonuna intikal etmiş; ancak, komisyonda 45 gün içinde görüşülmemiş ve sonuçlandırılmamıştır.

Üstelik, İçtüzüğün 26/4 maddesine dayanılarak ve yeterli imzayla yapılan başvurumuz da sonuçsuz kalmıştır.

Bu durum karşısında, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, İçtüzük değişikliği teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını talep etmek zorunluluğu doğmuştur.

Gereğini saygılarımla arz ve talep ederim.

                                       Atilla Kart

                                             Konya

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde konuşmak üzere, buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclis İçtüzüğünün 105 inci maddesinde düzenlenen "ticarî sır" kavramıyla ilgili olarak sunmuş olduğum değişiklik teklifi 19 Haziran 2003 tarihinde Anayasa Komisyonuna intikal etmiş; ancak, komisyonda 45 gün içinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını talep etmek gereği doğmuştur. Bu sebeple söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi İçtüzüğün 105 inci maddesinin son fıkrasına göre, devlet sırları ile ticarî sırlar Meclis araştırmasının kapsamı dışında kalmaktadır. Hemen belirtelim ki, her devletin sırlarının olması doğaldır. Bu sırların stratejik gerçeklerle bağdaşması ve unsurlarının somut olarak belirlenmesi, açıklık kazanması gerekir. Bu sebeple "devlet sırları" kavramına açıklık getirilmesi kaydıyla bu konunun ayrıca düzenlenmesi gerektiği görüşündeyim. Esasen bu konuda, Bilgi Edinme Kanunuyla, ticarî sırlar hakkındaki kanun taslağı çalışmalarının da devam etmekte olduğunu bu vesileyle bilgilerinize sunuyorum.

Ticarî sırla ilgili düzenlemeye gelince: Ülkemizde, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, yolsuzluk olayları, bilindiği üzere, çok büyük ölçüde artmış; bu durum, toplumu ve kamu vicdanını rahatsız eden, adalet duygusunu inciten artık, kamu bütçesinin dengesini altüst eden boyutlara ulaşmıştır. Bu tür yolsuzluklar ise, yine bilindiği üzere, daha çok bankacılık faaliyetleri ve kredilendirme işlemlerinde bankanın içinin boşaltılması veya -kamuoyunda yaygınlık kazanan deyimiyle- hortumlama yoluyla yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yolsuzlukla mücadele için "ticarî sır" kavramıyla ilgili olarak, bankacılık mevzuatında yapılan düzenlemeler dışında, Meclis olarak, herhalde ve öncelikle, İçtüzüğün ilgili maddesi olan 105 inci maddeyi değiştirmemiz gerekmektedir.

Bu değişiklik, artık, müstacel bir hal almıştır. Başka çalışmaların ve düzenlemelerin sonucunun beklenmesini gerektirmeyecek kadar önemli bir değişiklik söz konusudur. Esasen, İçtüzük değişikliği yapılacağından ve Sayın Cumhurbaşkanının incelemesine de tabi olmadığından, 48 saat içinde bitirilebilecek bir çalışma söz konusudur.

Bu kadar önem verdiğimiz yolsuzlukla mücadele konusunda getirilen İçtüzük değişikliği teklifi, gündemi müsait olmasına rağmen, Haziran 2003'ten bu yana, Anayasa Komisyonunun gündemine alınmamıştır. Üstelik, 9 Ekimde, İçtüzüğün 26 ncı maddesine uygun olarak, yeterli imzayla başvuru yapılmış olmasına rağmen, yine gündeme alınmamış olması, herhalde, ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur.

Meclis araştırması boyutuna gelmiş bir iddianın, yolsuzlukların önlenmesi ve sorumluların tespiti bakımından araştırılması gerektiği açıktır. Bu araştırmayı yapmak, Meclisin temel sorumluluğu kapsamındadır. Milletin en üst seviyede temsilcisi olan Meclisin, araştırma aşamasına gelmiş olan bir olayda, bankadaki para hareketini izleyememesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Büyük iddialarla kurulan yolsuzlukları araştırma komisyonu çalışmalarının "ticarî sır" engeline takılması, kabul edilebilir bir hal olamaz. Bu konuları, vatandaş ve toplum adına araştırmak mevkiinde olan Meclisin, bu şekilde, çalışmalarının kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değildir.

Bu düzenleme bir an evvel yapılmadığı takdirde, yolsuzlukla mücadele kapsamında, Meclisin yapacağı çalışmaların pratik bir önemi ve anlamı olmayacaktır. Aksine bir yaklaşım, Meclisin kamu adına yapacağı yasama denetiminin şeklî düzeyde kalmasına yol açacaktır ve yapılacak çalışmaların pratik bir sonuç vermemesine yol açacaktır.

Değerli arkadaşlarım, burada, gelinen aşamada önemli olan ve müstacel olan husus, bu önergenin ve teklifin gündeme alınıp alınmaması yolundaki Meclis iradesidir. Bu teklife göre, bunun sınırları, bunun çerçevesi, bunun uygulanma şekli, bankacılık mevzuatıyla irtibatı, diğer mevzuatla irtibatı Genel Kurul aşamasında, Genel Kurulun takdirine göre ayrıca değerlendirilecek bir husustur; ama, bu aşamada önemli olan, bizim bu teklifi Genel Kurul gündemine almak yolunda irademizi beyan etmemizdir. Bu sebeple bu ayırıma dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart, sözlerinizi tamamlar mısınız.

ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz evvel anlattığım sürece rağmen, komisyon başkanının, keyfî ve anlamsız bir uygulama yaparak, bu teklifi gündeme almaması, almamış olması, siyasî iktidarın yolsuzlukla mücadele konusundaki söylemlerinde tutarlı ve inandırıcı olmadığı yolundaki değerlendirmeleri kuvvetlendirmektedir. Tekrar ifade ediyorum, bu İçtüzük değişikliğinin yapılması, başka bir konu ve düzenlemeyle bağlantılı hale getirilemez, getirilmemelidir. Biz, kendi çalışmamızın şartlarını ve sınırlarını tespit edeceğiz. Yapacağımız bu tespitte, diğer yasal çalışmaları olumsuz yönde etkileyecek bir unsur söz konusu olmayacaktır.

Bu düşüncelerle, talebimin kabul göreceğini ümit ediyor, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart'ın, Meclis İçtüzüğünün 105 inci maddesinin son fıkrasının değiştirilmesine dair teklifinin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasına ilişkin önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Genel itibariyle değişiklik teklifini olumlu bulmaktayız, mentalite itibariyle, düşünce itibariyle iyi niyetli bir düzenleme; ancak, bu düzenlemenin birtakım eksikleri olduğu düşüncesindeyiz. Zira "ticarî sır" kavramını Meclis araştırması komisyonu açısından ortadan kaldıran bir düzenlemedir; ancak, Meclis araştırması komisyonunda bu sınırlamayı kaldırmakla beraber, sır kapsamındaki bu bilgilerin Meclis araştırması komisyonundan dışarıya sızması yahut bunların yayımlanması, basılması, medya yoluyla duyurulması ihtimali mevcut olduğundan -uluslararası gezen önemli miktarda büyük bir sermaye söz konusudur- Türkiye'yi, diğer ülkeler karşısında, ticarî rekabet açısından dezavantajlı bir konuma itecek olan bu düzenlemenin, eksiklerinin giderilmesi suretiyle yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Bu konuyla ilişkili olarak, şu anda AK Parti Grubunun yaptığı bir hazırlık var; yakında, bunu, Meclis Genel Kurulumuza getireceğiz.

Araştırma komisyonunun yapmış olduğu çalışmalar sırasında ticarî sır kavramıyla karşılaşmaması bizim de arzu ettiğimiz bir husustur. Komisyon, istediği bilgilere ulaşabilmeli ve yolsuzlukların üzerine giderken gerçekten engelle karşılaşmamalı, biz de bu konuda böyle düşünüyoruz ve fakat, komisyonun ulaştığı bilgilerin ancak soruşturmayı neticelendirmeye, ilerletmeye ve yeni delillere ulaşmaya yaraması gerektiğini de düşünüyoruz. Bunun, medya yoluyla veya değişik kanallarla kamuoyuna ifşa edilmesi ve Türkiye'nin genel ekonomik dengeleri açısından ve Türkiye'ye girecek sermayenin ürkmesi açısından birtakım olumsuz noktalara da dikkat edilmesi gerektiği düşüncesiyle, bu değişiklik teklifini eksik bulmaktayız; ancak, mantığı doğrudur, düşüncesi doğrudur. İnşallah, biz, Grubumuzda yapmış olduğumuz çalışmayı neticelendirip, aynı düzenlemeyi sağlayacak, aynı neticeyi sağlayacak olan değişikliği Genel Kurulun huzurlarına getireceğiz.

Dolayısıyla, bu değişiklik teklifine olumsuz oy kullanacağımızı ifade ediyorum.

Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayımda bir yanlışlık yok mu?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, benim, Divan Üyelerime güvenim tamdır; o nedenle, lütfen... Sayım yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, ben güvenmiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve  gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibinin söz talebi var mı?

HASAN AYDIN (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî, biz bu önergeyi vereli aşağı yukarı bir yıl oldu. Bu da gösteriyor ki, bu soru önergelerinin zamanında cevaplanması lazım. Eğer zamanında cevaplanamazsa, hem olayın sıcaklığı hem de olayın sorumluluk noktasındaki, duyarlılık noktasındaki ilgililerinin durumu ortada. Sayın Bakan bu soruya cevap verme gereği bile duymadı. Bu soru önergelerini biraz zamana bırakalım, biraz soğusun ve bu sorulara cevap verme durumunda kalmayalım gibi bir gelenek var galiba.

Ben, sadece bir hatırlatma yapmak için buraya çıktım. Sayın Erkan Mumcu Millî Eğitim Bakanı olmuştu ve Millî Eğitim Bakanı olduğu zaman, bütün okullara, galiba, biraz kendisini öğrencilere tanıtmak amacıyla olsa gerek, resimler göndermişti. Daha sonra, dışarıda yapmış olduğu görüşmelerde, bunun maillerle gönderildiğini ifade etmişti. Halbuki, bu resimleri, okullarda bizzat görmüştüm. Birer tane örnek miydi, daha fazla mıydı, onu da bilemiyorum; ama, galiba, Millî Eğitim Bakanı olduktan sonra, bir millî eğitim bakanının resimlerinin bütün okullara asılması gerektiği gibi bir teamül de yaratmaya çalışıyordu.

Şu anda Millî Eğitim Bakanı değil. Acaba, o zaman kendisinin bastırmış olduğu resimler şu anda ne durumda; onu sormak isterdim.

Aradan çok zaman geçti. Şu anda, bunu, uzun uzun irdelemeye gerek yok. Yine de, burada, sadece sorumun cevabının verilmesini isterdim. Bu nedenle de, birkaç cümle edeyim dedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Kepenek?.. Yok.

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Kepenek?.. Yok.

4. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

     Engin Altay

               Sinop

Sinop, Orta Karadeniz Bölgesinde ve ülkemizin en kuzey ucunda yer alan, yıllık yüzde 1,16 (kırsalda yüzde 2,76) nüfus erozyonuna uğrayan, üstelik cumhuriyet döneminde devletten istihdama dayalı bir yatırım almayan cennet yurt köşemizdir. Sınır Ticareti Kararnamesi kapsamına ilimizin alınması, 160 kilometre uzaklıkta olan Ukrayna'ya ihracat patlaması yapacak, turizm ve ticarete katkı sağlayarak, ilimizden olan göçü durduracaktır.

1- 2000 yılında durdurulan sınır ticareti uygulamasına Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden başlanacağı doğru mudur?

2- Tasarıda Siirt, Batman, Muş, Bitlis, Diyarbakır ve Adıyaman illerinin de yer alacağı (sınır ili olmadıkları halde) doğru mudur?

3- Ukrayna ile sınırımız olan Sinop İlimizin bu proje kapsamında değerlendirilerek, Türkiye'nin en geri kalmış illerinden biri olan Sinopumuzun makûs talihinin yenilmesine katkıda bulunmayı düşünüyor musunuz?

 BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soruyu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Aydın.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin olarak ilgili Bakanlığa yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak için huzurunuzda bulunuyorum ve bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1996 yılından itibaren yürürlükte olan sınır ticaretinin amacını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine, komşu ülkelere sınırı bulunan illerimize, bu ülkelerle ihracat ve ithalat yapma imkânının tanınması ve söz konusu bölgelerden yapılacak ihracat sayesinde, bu illerde sınaî ve ticarî gelişmenin sağlanması ve sınır illerinin coğrafî zorluklardan dolayı batı bölgelerimizden temin etmekte olduğu, güçlük çekilen, günlük ihtiyaçların bir bölümünün, vergi kolaylıkları sağlamak suretiyle, komşu ülkelerden ithalat yoluyla daha düşük maliyetle karşılanması ve böylece bu bölgelere ekonomik canlılık getirmesi oluşturmaktadır; ancak, ithalat kalemlerine 1997 yılında petrol ürünlerinin dahil edilmesiyle birlikte, söz konusu ticaret, ithalat ağırlıklı bir yapıya dönüşmüş ve gerçek amacından uzaklaşarak, bölge dışında, yerleşik kişilerin kullandığı bir uygulama niteliği kazanmasına sebep olmuştur.

Ülke ekonomisini rahatsız etmeye başlayan ve ülke genelinde çeşitli meslek kuruluşlarının şikâyetlerine yol açan bahse konu olumsuz gelişmelere son verilmesi amacıyla, 2000 yılından itibaren yürürlüğe konulan politikalar doğrultusunda, ithalatta il ihtiyacı ölçütü kesin kurallara bağlanmış, motorin ithalatı tedricen azaltılmaya başlanmış, ithal edilen ürünlerin ilgili il sınırları dışına çıkarıldığının tespiti halinde cezaî müeyyidelerin tatbik edilmesi hükme bağlanmış ve motorin ithalatında alınması gereken vergi ve fonların oranı büyük ölçüde yükseltilmiştir. Nitekim, 1 Eylül 2002 tarihinde, sınır ticareti kapsamında motorin ithalatına tamamen son verilmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, mevcut sınır ticaretinin yerine geçmek üzere, söz konusu uygulamadan sınır illerinde esnaf ve tacirler ile bilhassa küçük ve orta boy imalatçı işletmelerin daha fazla yararlandırılması ve dışticarete yönlendirilmesiyle, böylece bölgede yeni istihdam imkânları yaratılması amacıyla sınır illerindeki gümrük hatlarında sınır ticaret merkezleri kurulmasına yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla yapılan çalışmalara devam edilmektedir. Mücavir il uygulaması dahilinde, yine, aynı bölgede yer alan sınır illerine komşu illerin hem pazar olma hem de sermaye desteği açısından bahse konu yeni uygulamaya dahil edilmesi planlanmaktadır. Yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde, Sinop İlinin coğrafî konumu itibariyle bahse konu uygulamaya dahil edilmesi imkânı bulunmamaktadır.

Tekrar saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir. Önerge, gündemden çıkarılmıştır.

6. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Özcan söz istiyor.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, biz uyarmasak, söz hakkı vermiyorsunuz.

BAŞKAN - Talebini bana iletmesi lazım, Sayın Koç.

Buyurun Sayın Özcan.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24.3.2003 -yaklaşık dokuz ay önce- tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül tarafından yanıtlanması istemiyle vermiş olduğum soru önergesine henüz yanıt almadım. Yalnız, 11.4.2003 tarihinde bana nezaketen bir yazılı cevap vermiş Sayın Bakan. "Eşiniz Hayrünisa Gül Hanımın 1998 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arap Dili Bölümüne kayıt yaptırmak üzere türbanlı fotoğrafıyla başvurduğu ve kayıt yaptırmadığı iddia edilmektedir" diye sorduğumda, "bu soru doğru mudur" dediğimde "doğrudur" diyor.

İkinci olarak "söz konusu iddialar doğruysa, eşiniz kayıt işlemlerini yaptırmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açtığı davada ne kadar tazminat talep etmiştir" diye sorduğumda "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından hükümetimize tebliğ edilen başvurular   arasında  Hayrünisa  Gül'ün  başvurusu  bulunmamaktadır -başvurulmuş; ama, bulunmamaktadır- hükümetimize henüz bir bilgi gelmedi" diye cevap veriyor. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanın, eşinden dolayı Türkiye'yi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine veriyor. Biz, Avrupa Birliğine giriyoruz. Bir Dışişleri Bakanı, eğer gerçekten davasını almadıysa -ki, bize "almadım" diye de bir bilgi vermiyor- Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarına ne cevap veriyor? Ülkesini şikâyet eden bir Dışişleri Bakanı olarak sormuyorlar mı acaba?! Ben, bunu Sayın Başbakandan öğrenmek istiyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

7. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın Özcan'ın söz talebi var.

Buyurun Sayın Özcan.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, 24.3.2003 tarihinde, Sayın Başbakanımıza bir soru sormuştuk; henüz yanıt alamadık; ama, basından öğrendiğimize göre -Başbakan davasını çekti veya çekecek  diye henüz bir cevap almadığımıza göre, demek ki- Sayın Başbakan davasından vazgeçmemiş. Eğer vazgeçtiyse -9 Ekim 2003 tarihinde Bilgi Edinme Kanunu kabul edildiğine ve 24 Ekim 2003'te Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğine göre- bize bir bilgi vermesi gerekirdi diyoruz. Öyle bir ülke düşünün ki, dünyada ilkleri yaşatıyor. Dışişleri Bakanı eşi ve Başbakan devletten davacı!.. Olur mu böyle şey?! Hani, biz Avrupa Birliğine gidiyorduk?!. Sayın Başbakanımız, Başbakan olmadan önce, Amerikalara, bu devletin olanaklarını kullanarak gittiler, Davoslarda, Başbakan olarak, gerçekten, iyi törenler yaptılar. Yine, bir düğününde 5 000 polisimize, gerçekten, 24 saat kadar görev yaptırdılar.

Sayın Başbakanım, soruyorum: Bu devletten daha ne istiyorsunuz ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye'yi, davacı olarak, dava ediyorsunuz? Avrupa Birliği ülkelerinin sayın başbakanları "Sayın Tayyip Bey, neden bu davanı çekmedin" diye sormazlar mı diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan'ın bu soru önergesi de üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Soru önergesi gündemden çıkarılmıştır.

8. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

BAŞKAN - Soru önergesini yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

  Orhan Eraslan

               Niğde

Büyük iller arasına sıkışmış bulunan Niğde, çoğu zaman devlet yatırımlarında da ihmal edilmektedir.

Hükümetinizin gerek acil eylem planında gerekse hükümet programınızda 15 000 kilometre duble yol yapılacağı açıklanmıştır.

Soru 1 - Niğde-Kayseri yolunun duble yol yapılması için bir programlama ya da bir çalışma var mıdır?

Soru 2 - Niğde-Nevşehir yolunun duble yol yapılması için bir çalışma ya da program var mıdır?

Soru 3 - Niğde-Ankara karayolu bağlamında Niğde-Zengen kavşağı arasını duble yol yapmak için bir çalışma ya da programlama var mıdır?

Soru 4- Niğde-Adana karayolu bağlamında Niğde-Ulukışla arasını duble yol yapmak için bir çalışma ya da programlama var mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, ikisini birden...

BAŞKAN - Sayın Bakan, tabiî, yaparız; ama, önceden bize bildirmeniz, bizim de onu ilan etmemiz gerekiyordu.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın Niğde-Kayseri, Niğde-Nevşehir, Niğde-Ankara ve Niğde-Adana yollarında duble yol yapımıyla ilgili bir çalışma veya program bulunup bulunmadığı hakkında ilgili Bakanlığa yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek için huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Niğde-Kayseri, Niğde-Zengen kavşağı ile Niğde-Ulukışla arasındaki yollar ulusal, Niğde-Nevşehir yolu ise uluslararası ağ bütünlüğünün sağlanması maksadıyla bölünmüş yol olarak acil eylem planı içerisinde yerini almış bulunmaktadır.

Söz konusu yollardan sadece, Niğde-Kayseri yolu ile Niğde-Çamardı ayrımı ve İncesu-Yeşilhisar aralarında bölünmüş yol çalışmalarına emanet ve püremanet olarak başlanmıştır. 2003 yılında Niğde-Çamardı arasında 12 kilometre temel seviyesinde, İncesu-Yeşilhisar arasında ise 16 kilometre temel, 16 kilometre de alttemel seviyesinde olmak üzere, toplam 44 kilometrelik kesimde çalışma yapılmıştır.

Arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Buyurun Sayın Eraslan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Önce, Sayın Bakana teşekkür ederim. Bu soru önergemizi, 25.3.2003 tarihinde vermiştik, bugüne kadar ne yazık ki bir türlü yanıtlanma imkânı bulunmadı.

Anladığım kadarıyla, Niğde-Kayseri yolunun tamamının duble yol yapılması düşünülmemekte. Zaten, bir bölümü duble yol olarak var olan Çamardı kavşağına kadar olan 12 kilometrelik bir kısım düşünülmekte, geri kalan kısmı belli değil. Zaten, Yeşilhisar tarafının da bir bölümü, daha önceden aynı şekilde duble yoldu.

Niğde-Nevşehir yolunun duble yapılması da düşünülmemekte. Halbuki, özellikle turizm mevsiminde bu yol trafik açısından çok büyük bir yoğunluk teşkil etmekte, özellikle turizm sezonunda yurt dışından ülkemize konuk olarak gelen bazı turistlerin bu yolda kazalar geçirmesine neden olmaktadır. Bu yolun da en kısa zamanda duble yol programına alınmasını diliyoruz.

Niğde-Ankara yolu bağlamında da, Niğde-Zengen kavşağı arasında böyle bir çalışmanın yapılmayacağı anlaşılmakta; daha da kötüsü, Niğde-Adana karayolu bağlamında Niğde-Ulukışla arasında... Bu yolun bir özelliği de var; müteakip soru önergemizde görüleceği üzere, Adana otoyolu, Kemerhisar kavşağına kadar gelmiştir, burada kör olarak bırakılmıştır. Yapılması gereken kısım, nihayet, 15 kilometre kadar bir yerdir; öyle bir durumda, otoyola bağlanmış olacaktır. Bunun da en kısa zamanda yapılmasını ve programa alınmasını diliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

9. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı

BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

  Orhan Eraslan

               Niğde

Bilindiği gibi Adana-Niğde-Ankara otoyolu çeşitli etaplar halinde daha önceki hükümetler döneminde ihale edilmişti.

İhale edilen bu otoyolun Pozantı-Kemerhisar etabı büyük ölçüde tamamlanmış olup, 2003-2004 yıllarında işletmeye açılabilme olanağı vardır.

Ancak, otoyolun daha sonraki etaplarında ise herhangi bir faaliyet olmadığı gibi Pozantı-Kemerhisar arasında Havuzlu Köyü yakınında kör olarak bırakılmıştır.

Soru 1.- Otoyolun Kemerhisar-Ankara arasındaki kısmının yapımı durdurulmuş veya iptal edilmiş midir?

Soru 2.- Şayet otoyol inşaatı durdurulmuş ise, Havuzlu Köyü altında kör olarak bırakılan otoyolun Niğde'ye kadar uzatılması düşünülmekte midir?

Soru 3.- Otoyolun uzatılarak Niğde'ye bağlanma imkânı yok ise, Kemerhisar kavşağında, otoyolun Niğde-Adana devlet yoluna bağlantısının yapılması düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun Pozantı-Kemerhisar arasındaki çalışmaları hakkında ilgili bakanlığa yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek için huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ankara-Pozantı yolunun Ankara-Kemerhisar arasındaki 7 bölümü, 2001 yılı sonunda alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, yatırım programından çıkarılmıştır. Ancak, çalışmalarına başlanılan Kemerhisar-Pozantı otoyolunun Kemerhisar kesiminin kör nokta olarak bitmesi sebebiyle, Niğde-Kemerhisar arasındaki güzergâhın yeniden yatırım programına alınması için, DPT nezdinde gerekli görüşmeler sürdürülmektedir.

Arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Buyurun Sayın Eraslan.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakana, bu kısa yanıtı için teşekkür ederim.

Büyük iddialarla temeli atılan otoyolun Kemerhisar-Pozantı arasındaki kısmı, büyük ölçüde bitirildi; ancak, demin de ifade ettiğim gibi, otoyolun bitirilme noktası, devlet yoluna 250 metre kala, Havuzlu Köyü altında, kör bir nokta şeklinde bırakıldı ve otoyolun ondan sonraki Ankara'ya kadar devam edecek kısmının ne olacağının akıbeti meçhuldü; Sayın Bakan, bunu açıklamış oldu; yatırım programından vazgeçildiği ve tekrar yapılmayacağı anlaşılmaktadır.

Diğer bir sorumuz vardı:  Burası, Niğde'ye 10-12 kilometre bir mesafededir, otoyolun Niğde'ye kadar uzatılması mümkün müdür diye bir sorumuz vardı ikinci sırada; ama, bu, herhalde uzatılması düşünülmediği için, yanıtlanmamış oldu. Sayın Bakanım, inanın, devlet yoluna bağlanması da o kadar zor değil; 500 metreden az bir mesafedir kör olarak bırakılan yer. Yani, bunun için DPT'ye uzun boylu bir etüt yaptırmaya ihtiyaç olduğu kanısında değilim; mahallinde bir inceleme yapıldığında, çok kolaylıkla bağlanabileceği görülmektedir.

Bu yolun önemi şudur: Bu otoyol, Gaziantep-Adana-Antakya, yani güneydoğu ve güneyi, Kayseri-Niğde-Nevşehir, yani Kapadokya bölgesi ve Sivas'a, buralara bağlayan bir yol; düşünce Ankara'ya kadar bağlanmasıydı; ama, maalesef, demek ki iptal edilmiş bulunuyor. Hiç olmazsa, kör olan kısmının hizmete açılarak tamamlanan yatırımın heba olmamasının sağlanmasını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, Başkanlığımıza başvurarak 14, 26, 33, 43 ve 49 uncu sıralarda yer alan ve İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılması istenen soru önergelerini kendilerinin cevaplandıracağını belirtmişlerdir; sırası geldiğinde, dikkat edeceğiz.

10.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

11.  - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/332)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

12. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Buradalar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Vezir Akdemir

                İzmir

Ülkemizdeki sosyal güvenlik kurumlarının dağınık bir yapıda olmasından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumları dağınık yapısından dolayı yeterli hizmeti veremediğinden bu sosyal güvenlik kurumlarına bağlı üyeler mağdur olmaktadır.

Bu kurumların ekonomik yönden güçlendirilmesi için tek çatı altında toplanması uygun olacağı düşüncesinde;

1.- Ülkemizdeki dağınık yapıda olan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altına almayı düşünüyor musunuz?

2.- Emeklilerimiz maaş kuyruklarında zaman zaman yaşamını yitirdiler. Bunların maaş ve özlük haklarını düzeltip daha rahat koşullarda yaşamaları için ne tür çalışmalarınız vardır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in Bakanlığımıza yöneltmiş olduğu soru önergesi üzerine huzurunuzda bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilimiz, soru önergesinde ülkemizdeki sosyal güvenlik kurumlarının dağınık bir yapıda olmasından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarının yeterli hizmet veremediğini ve bu konuda hükümet olarak bunların bütünleştirilmesi, birleştirilmesi çalışmalarını sormaktadır; kendisine öncelikle çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, hem bugünümüzü hem de yarınımızı yakından ilgilendiren sosyal güvenlik sistemimizin gözden geçirilmesi gereği mutlaka vardır.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi sosyal güvenlik hizmeti, şu anda Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığıyla, özel kanuna tabi sandıklar tarafından yerine getirilmektedir. Yine, hepinizin bildiği gibi, bu kurumlarımızın malî yapıları, aktuaryel dengelerindeki sıkıntılar nedeniyle çağdaş bir sosyal güvenlik hizmeti sunma konusunda dünden bugüne taşınan sıkıntılarımız söz konusudur. Burada, bu sosyal güvenlik kuruluşları arasında bir norm ve standart birliğinin olmaması, gerek emekli maaşları gerekse prim ödemeleri konusunda çok farklılıkların olması nedeniyle, bu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi vatandaşlarımıza da farklı muameleler yapılması söz konusu olmuştur.

Hükümetimiz, bunun bilincinde olarak, bu dağınık yapıdaki sosyal güvenlik kuruluşlarını birleştirmek üzere, 58 inci hükümet zamanında başlayan ve 59 uncu hükümet zamanında da devam eden yoğun bir çalışmaya girmiştir. Çeşitli bakanlıklardan bürokratların katıldığı 7 ayrı komisyon teşekkül ettirilmiştir ve bu çalışmalar neticesinde, şu anda, bu sosyal güvenlik sistemimizi sürdürülebilir şekilde geleceğe taşımak için öngördüğümüz yapının temelleri ortaya çıkmıştır. Burada üç temel nokta vardır: Birincisi, genel sağlık sigortası dediğimiz, ülkedeki bütün nüfusu kapsayacak bir sigorta sisteminin kurulmasını öngörüyoruz. Diğer bir temel ayak, birleştirilmiş bir emeklilik sistemidir. Üçüncü ayak ise, prim ödeme gücü olmayan -ama sosyal devlet olmanın gereği, devletin yükümlülüğünde- sosyal güvenlik hizmetlerini karşılamak zorunda kaldığımız vatandaşları kapsayacak sosyal yardım ve hizmet kurumundan oluşmaktadır.

Şu anda, hazırlamış olduğumuz bu taslaklar, kamuoyunun ve sosyal tarafların görüşlerine açılmış bulunmaktadır; ki, olabildiğince geniş manada bir tartışma süreci yaşanmasını istiyoruz; çünkü, sosyal güvenlik sisteminde yapacağımız bir değişiklik, önümüzdeki yılları, belki de on yılları etkileyecek ve bu sistemde yer alan vatandaşların sosyal güvenlik haklarını da yakından ilgilendirecektir. Bu sebeple, olabildiğince uzlaşma ve ülkemizin gerçekleri doğrultusunda bir kavrayışın olmasını öngörüyoruz. Şu anda, bu taslaklarımız tartışılma aşamasındadır, ilgili tarafların görüşlerini alıp olgunlaştırdıktan sonra Bakanlar Kuruluna ve bilahara da Parlamentoya, sizin huzurunuza bu önemli yasa tasarılarını getirmeyi hedefliyoruz.

Sayın milletvekilimizin değindiği ikinci konu, emeklilerimizin maaş alma konusundaki sıkıntılarına ilişkindi. Tabiî, bu soru önergesi 26 Mart tarihinde verilmiş; o günden bu tarafa, biz, bu sistemde önemli değişiklikler yaptık. Ne yaptık; 4 gün olan maaş ödeme gün sayısını 10 güne çıkardık. Bu suretle, emeklilerimizin maaş alma sırasındaki sıkıntılarını önemli ölçüde giderdik. Bununla da yetinmedik, ayrıca, banka şubeleri yanında, emeklilerimizin, PTT şubelerinden de maaş alabilmelerine imkân sağlayan sistemi getirdik. Ulaştırma Bakanlığımızla yapmış olduğumuz bir protokolle de, emekli vatandaşlarımız, maaşlarını PTT şubelerinden de alabilme imkânına kavuştular. Bugün, zannediyorum, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın maaş ödemeleri konusunda, çok ufak tefek aksaklıklar dışında, sıkıntısı bulunmamaktadır.

Bunun dışında, yine, sosyal güvenlik kapsamında sağlık hizmeti sunumuyla ilgili olarak, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren, daha önce 11 ilde başlatmış olduğumuz ortak kullanım projesini; yani, SSK'lıların, devlet hastanelerinden sağlık hizmeti alabilmeleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Bakan.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bunun karşılığında, Emekli Sandığına tabi vatandaşlarımızın, Bağ-Kurlu vatandaşlarımızın ve yeşil kart sahibi vatandaşlarımızın da, SSK sağlık tesislerinden hizmet alabilecekleri; yani, bütün kamu sağlık tesislerinin, karşılıklı, bu sosyal güvenlik sistemi kapsamında bulunan vatandaşlara açılacağı bir sistemi, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren bütün Türkiye'de başlatıyoruz. Hazırlıkları tamamlanan illerde bu uygulamayı bir an önce başlatacağız. Bu da, zannediyorum, hastanelerdeki yoğunluğumuzu ve vatandaşlarımızın bu noktadaki şikâyetlerini büyük ölçüde giderecektir.

Tabiî, bunun temel çözümü -demin arz ettiğim gibi- genel sağlık sigortasına geçmek suretiyle, ülkedeki, sağlık sistemindeki sorunları büyük ölçüde giderebileceğimizi ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, görüşlerimi açıklama imkânı veren Sayın Akdemir'e ve Yüce Heyetinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başesgioğlu.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Böylece, soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 14, 26, 33, 43 ve 49 uncu sıralardaki soru önergelerini birlikte okutacağım. Soruların cevabını da Sayın Başbakan Yardımcısı vereceklerdir.

14. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

15. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

16. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

17. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

18. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme harçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/377) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

 

26.3.2003

 

Mehmet Küçükaşık

 

Bursa

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, MERNİS Projesini başarıyla tamamladığı, ayrıca tüm nüfus işlemlerini yürüttüğü ve bu hizmetleri yaklaşık 5 000 personelle sağladığı bilinmektedir.

Sorular:

1 - Bu çerçevede, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personeline sağlanan özlük haklarının yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

2 - Bu genel müdürlük bünyesinde verilen hizmetler karşılığı yardım adı altında alınan ve Maliye ve Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfında toplanan para, bugün itibariyle ne kadar olmuştur? Bu fondaki parayı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

3 - Maliye ve Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfında biriken paranın belli bir yüzdesinin (diğer bazı bakanlık, kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi) kurum çalışanlarına dağıtılması mümkün müdür? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

       Haluk Koç

            Samsun

1 - Samsun'da kurulmuş bulunan mobil santralların yürürlükteki mevzuat ve bu konuda verilmiş bulunan yargı kararları çerçevesinde üretimlerinin durdurulmasına ilişkin Samsun Valiliğine başvurular yapılmış mıdır?

2 - Eğer yapıldı ise bu başvuruların içeriği nedir; Samsun Valiliği bu başvurular için ne tür işlemler yapmıştır?

3- Samsun Valiliği, Tekkeköy Kaymakamlığına mobil santrallar için yürürlükteki mevzuatta yer alan izinlerin alınmaması durumunda yasal işlem başlatması için bir yazı göndermiş midir?

4- Gönderdi ise bu yazı ya da yazıların içeriği nedir ve Tekkeköy Kaymakamlığı bu yazılar üzerinde hangi işlemleri yapmıştır?

          4.5.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri uyarınca İçişleri Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istiyorum.

Saygılarımla.

              Yakup Kepenek

             Ankara

Ankara'nın Paris Caddesinde, güvenlik gerekçesiyle, otomobillerin geçişi sıkı bir biçimde kontrol edilmektedir.

1- Bu denetim, ilk kez nasıl başlamıştır?

2- Denetim yapılması kararı ABD'nin yoğun baskıları sonucu mu alınmıştır?

3- Bu denetim kararının yasal dayanağı nedir?

4- AKP Hükümeti bu uygulamayı, ülkemizin egemenlik haklarıyla nasıl bağdaştırmaktadır?

5- Bu işlek caddeyi kullananların denetimden doğan kayıplarının karşılanması düşünülmekte midir?

6- Başlangıcından bugüne kadar, denetimden alınan sonuç nedir?

7- Irak Savaşı nedeniyle can güvenliği tehlikede olan diğer kişi ve kuruluşların çevresinde de bu tür denetim yapılması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim.

      Hakkı Ülkü

                İzmir

Türkiye, sınıraşırı faaliyet gösteren örgütlü suç şebekelerinin organize ettiği önemli bir göç yolu konumundadır. Sadece Aliağa İlçesinde son 5 yılda 264 kişi yakalanmıştır. Bu olguyu Türkiye çapında düşündüğümüz takdirde sayı 10 000'lere ulaşmaktadır.

1- 12-13 Aralık 2000 tarihinde imzaladığımız "Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol" dahilinde Bakanlığınız hangi somut adımları atmıştır?

2- Mevcut durum, önlemlerin göçmen kaçakçılığını ve insan ticaretini engellemekte yetersiz olduğunu göstermektedir. Acaba bunun nedeni mevcut önlemlerin yetersiz oluşu mu, kamu görevlilerinin gerekli önlemleri almaması ya da görevi kötüye kullanmaları mı yoksa Bakanlığınızın bilinçli bir politikası mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

        11.4.2003

Feramus Şahin

               Tokat

1) 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 7 nci maddesinde emekli olanlardan kimlerin silahların taşınması veya bulundurulması kısmında gece bekçilerinin bulunmadığı, dolayısıyla da ruhsatlarını yenilemede kayıt ve belgelerinin harca tabi olduğu görülmektedir. Bu harca tabi olmayan kesimlerden olan polis teşkilatı kadar çalışan, hatta onlardan daha çok güç koşullar altında gecesini gündüzüne katarak görevlerini yürüten bekçilerimizin mağdur edildikleri çok açıktır. Bu kesimin bu şekilde mağdur edildiği konusuna katılıyor musunuz?

2) Eğer katılıyorsanız, gece bekçilerimizin de bu harca tabi olmaması için ne gibi düzenlemeler yapmaktasınız ya da yapmayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şimdi, bu 5 soru önergesini Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Abdüllatif Şener cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Şener.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük hakları konulu sözlü soru önergesini cevaplandırmak için söz almış bulunuyorum; heyetinize saygılar sunuyorum.

Nüfus teşkilatında görev yapan personel, ilk bakışta dahi anlaşılacağı üzere, taşrada en çok çalışan kamu kuruluşlarından biridir. Tam otomasyona rağmen, vatandaşların yoğun talebi nedeniyle memurlarımız sürekli iş üretmek zorundadırlar. Fedakâr nüfus personelini candan tebrik ediyorum ve bu çalışmaya karşın aldıkları ücretin yeterli olmadığını ifade ediyorum.

Bakanlığımın hiçbir biriminde maaş dışında ek bir gelir ödeme imkânı bulunmamaktadır. Başta, nüfus personeli olmak üzere, Bakanlık personelinin yetersiz olan maaşlarının iyileştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu iyileştirme, nüfus hizmetlerinin daha etkin ve verimli yürütülebilmesinin sağlanabilmesi bakımından da gereklidir. Konu, esas itibariyle, Maliye Bakanlığının tasarrufu altında bulunmakla birlikte, İçişleri Bakanlığı olarak, iyileştirme takip edilmektedir.

Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı, 1989 yılında, genel bütçeyle verilen ödeneklerin yetersiz olması ve ödeneklerin sarf edilmesine çeşitli kayıtlar konulması nedeniyle, ihtiyaç duyulan maddî kaynakları sağlamak amacıyla kurulmuştur. Amacı, nüfus hizmetlerine çağdaş ve modern bir nitelik kazındırmaktır ve bütün çalışma ve faaliyetlerini, İçişleri Bakanlığının gözetiminde ve yoğun işbirliği anlayışı içerisinde sürdürmektedir. Bu hal, nüfus teşkilatının ve hizmetlerinin akılcı bir şekilde geliştirilmesine, işlemlerin hızlandırılmasına ve sonuçta, vatandaşın devlet dairesinden memnuniyet duymasına imkân sağlamaktadır.

Vakıf, kuruluşundan bugüne kadar, nüfus idarelerinin modernizasyonuna, MERNİS Projesinin tamamlanmasına, nüfus hizmetlerinin daha etkin ve süratli yürütülmesine yönelik faaliyetlerde bulunmuştur; vakıf, gelirlerinin en az yüzde 80'ini genel bütçe içerisinde yer alan hizmetlerin yerine getirilmesi için sarf eder" hükmünü resmî senedine koymuş nadir vakıflardandır. Vakfın kuruluşundan bugüne kadar yapılan giderlerin yüzde 96'sı, genel bütçe ödenekleriyle yapılması gereken hizmetlerin yerine getirilmesi için kullanılmıştır.

Vakıf, 1989-2002 yılları arasındaki yaklaşık 50 trilyon liralık gelirinin 35 trilyon lirasını MERNİS Projesinin bazı altyapı masraflarına ve projenin yaygınlaştırılmasına, 9 trilyon lirasını da nüfus idarelerinin bilgisayar yazıcısı, döşeme, demirbaş, telefon, pul, soğuk damga, kırtasiye ve benzin gibi giderlerine harcamıştır. Nitekim, Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı 2003 yılı bütçesinde;

1- Türkiye Cumhuriyeti bilgi bankasının, yani MERNİS veri tabanının, kamu kurumları ve kamu hizmeti veren kurumlara ihtiyaçları oranında açılması,

2- Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yenilenmesi,

3- Afetlerden korunma sistemi,

4- MERNİS yazılımının güncelleştirilmesi ve yeni yazılım çalışmaları projelerini desteklemek ve katkı sağlamak amacıyla, vergi, personel harcamaları gibi zorunlu giderleri haricindeki tüm geliri bu projelere ayrılmıştır.

Vakıf resmî senet hükümlerine göre, vakıf gelirinin belli bir yüzdesinin kurum çalışanlarına dağıtılması mümkün değildir. Nitekim, vakıfça elde edilen gelir, genel müdürlüğün merkez ve taşra teşkilatının ihtiyaçları dışında kullanılmamıştır.

Ayrıca, nüfus idarelerince Değerli Kâğıt Kanunu kapsamında tahsil edilen nüfus cüzdanı ve uluslararası aile cüzdanı bedelleri mal saymanlıklarına yatırılmaktadır.

Diğer bir soru 26 ncı sıradadır. Bu soru, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç tarafından, Samsun İlinde kurulmuş bulunan mobil santrallar konusuyla ilgili olarak sorulmuştur.

Samsun'da kurulmuş bulunan mobil santralların üretimlerinin durdurulmasına ilişkin olarak sivil toplum örgütleri ve meslek odaları tarafından, santrallerın mevzuatta yer alan yükümlülüklerini yerine getirmedikleri gerekçesiyle, faaliyetlerinin durdurulması yönünde Samsun Valiliğine müracaatlar yapılmıştır.

Başvuruların içeriğinde, Gayrisıhhi Müessese Yönetmeliğinin 9 uncu maddesine göre Sağlık Bakanlığından yer seçimi izni, 10 uncu maddesine göre tesis izni ve açılma ruhsatı, Hava Kalitesinin Korunması  Yönetmeliğine göre "emisyon ön izni ve emisyon izni, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine göre gerekli izinlerin alınmadığı, Tekkeköy Belediyesinden de yapı inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni alınmadığı hususlarına vurgu yapılmış ve bu nedenlerle, söz konusu tesisin faaliyetlerinin durdurulması istenmiştir.

Başvuruya dayalı olarak, Samsun Valiliğince Tekkeköy Kaymakamlığından ve il sağlık müdürlüğünden, mevzuat ve uygulamalar açısından durumun incelenerek gereğinin yapılması istenmiştir.

33 üncü sıradaki soru ise, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'e aittir. Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'in Ankara Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını şu şekilde ifade edebilirim:

Sayın Kepenek'in sözlü sorularında adı geçen cadde, hemen, bütün arkadaşlarımızın bildiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçilik binasının da üzerinde bulunduğu caddedir.

Sayın Kepenek'in soru önergesi 4 Nisan 2003 tarihini taşıyor; yani, henüz, İstanbul'daki terörist eylemler yapılmamıştı. Dolayısıyla, cadde üzerinde alınan kimi güvenlik önlemleri, belki, o cadde üzerinde konutu, işyeri olan vatandaşlarımızı kısmen rahatsız da ediyordur. Sanıyorum, yalnızca bu nedenle olmasa bile, bir Ankara Milletvekilinin soru önergesiyle gündeme taşıdığı duyarlılığı anlamamak mümkün değildir; ama, zaman zaman, can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla, Anayasamıza da uygun olarak bazı güvenlik tedbirlerinin alınması zarureti ortaya çıkmaktadır. Nitekim, sözü edilen Büyükelçiliğin, ABD'nin Irak harekâtından sonra riskli bir duruma geldiği yolunda istihbaratlar ulaşmakta idi. Benzer bilgilerin Dışişleri Bakanlığımıza da ulaşması üzerine, onlar da aynı koruma tedbirlerinin artırılması talebinde bulundukları için, bu tedbir alınmıştır.

Mevcut tehdidin niteliği, alınması gereken güvenlik tedbirlerinin şeklini de belirlemektedir. İşte, bir analiz yaparak, algıladığımız tehdide uygun bir tedbirin geliştirilmiş olduğu düşünülebilir; ama, şu gerçeği açıkça ifade etmekte herhangi bir mahzur görmüyoruz: O tarihlerde ABD makamlarından bize ulaşmış bir talep söz konusu olmamıştır. Tabiatıyla da, kararlar kendi makamlarımızın koordinesi sonucunda verilmiştir.

Alınan tedbirler ve buna dayanak teşkil eden kararlar, tamamen meri hukuk sistemimize uygundur. Nitekim, Ankara İl Trafik Komisyonu, 6.1.2003 tarih ve 2003/01 sayılı kararıyla, Paris Caddesindeki trafik akışını düzenlemiştir.

Alınan kararlara, ilgili teknik birimlerin, yani, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Karayolları 4 üncü Bölge Müdürlüğü ve Türkiye Şoförler Federasyonu temsilcilerinden oluşan bir heyetin raporu dayanak teşkil etmiştir.

Alınan güvenlik tedbirleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik haklarından neşet etmektedir; tıpkı, dünyanın çeşitli yerlerindeki bizim misyonlarımızda alınan güvenlik önlemleri gibi.

Konuşmamın başında vurgu yaptığım gibi, bu bölgede bulunan yurttaşlarımız açısından belirli bir sıkıntının varlığını kabul etmemiz gerekir; ancak, çevrede yaşayanlardan İçişleri Bakanlığına ulaşan bir şikâyet de bulunmamaktadır.

Alınan güvenlik önlemleri nedeniyle herhangi bir asayiş veya terör olayının meydana gelmemesi başlıbaşına bir sonuçtur diyorum ve 43 üncü sıradaki soruya geçiyorum.

İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün göçmen kaçakçılığına ilişkin sözlü soru önergesindeki birinci soru çerçevesinde, dünyada örgütlü suçların yarattığı tehlikenin giderek artmasının, devletleri bu alanda bir arada hareket etmeye ve bu amaçla yasal bir düzenleme yapmaya yönelttiğini söylemek mümkündür.

Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin "İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin", "Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı", "Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları ile Mühimmatının Yasa Dışı Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı" olmak üzere 3 adet ekprotokolü bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi ana sözleşmeyle birlikte imzaya açılmış ve ülkemiz tarafından da imzalanmıştır. Üçüncüsü ise 2001 yılında imzaya açılmış, Haziran 2002'de ülkemiz tarafından imzalanmıştır. Ana sözleşmenin ve ek iki protokolün uygun bulunmasına ilişkin kanun tasarıları 21 inci Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş; ancak, esas komisyon olan Dışişleri Komisyonunda görüşülmeden kalmıştır. 22 nci Yasama Döneminde, söz konusu üç tasarı da hükümet tarafından yenilenmiştir. Tasarılar, yine, asıl komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyonlar olarak da Adalet ve İçişleri Komisyonlarına sevk edilmiştir. Bu tasarılar, tali komisyon olan İçişleri Komisyonunun 25 Aralık 2002 tarihli toplantısında kabul edilmiştir. Tasarılar, esas komisyon olan Dışişleri Komisyonunun 17.1.2003 tarihli toplantısında kabul edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 30.1.2003 tarih ve 4800, 4803 ve 4804 sayılı Kanunlarla sözleşme ve ekprotokollerin onaylanması uygun bulunmuştur. Söz konusu uluslararası metinler 18.3.2003 tarih ve 25052 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla da yürürlüğe girmiştir.

Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ek Kara, Deniz ve Havayoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolle, doğrudan veya dolaylı olarak malî veya diğer maddî çıkar elde etmek için bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimî ikametgâh sahibi olmadığı bir taraf devlete yasadışı girişinin temininin suç olarak ihdası ve bu suçla mücadelede işbirliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Bu konudaki içhukuk düzenlemesi de, Ağustos 2002'de, 4771 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiş ve Türk Ceza Kanununa, göçmen kaçakçılığıyla ilgili 201/a maddesi eklenmiştir.

Sözlü soru önergesindeki ikinci konuya ilişkin olarak ise şunları söylemek mümkündür:

Bilindiği gibi, ülkemiz, jeopolitik konumu nedeniyle, özellikle Asya ülkelerinden Batı ülkelerine yönelik göçmen kaçakçılığında transit ve hedef ülke konumundadır. Her ne kadar durum böyle ise de, alınan kanunî ve idarî tedbirlerin yanı sıra, yapılan etkin uluslararası işbirliği sayesinde, göçmen kaçakçılığı suçunun, karayoluyla, ülkemiz üzerinden gerçekleştirilmesinin önlenmesi hususunda büyük başarı sağlanmıştır. Hedef ülkelerin vize uygulaması sonucu, gerek havayolu şirketleri gerekse pasaport polisi tarafından, söz konusu suçun önüne geçilmektedir. Münferit sahte vize ve pasaport olayları dışında, havayoluyla gerçekleştirilen göçmen kaçakçılığı olaylarına rastlanmamaktadır.

Denizyoluyla bu suçun işlenmesi ise, Akdeniz  sahillerinden veya Uzakdoğu'dan alınan büyük gemilere uluslararası sularda büyük tekneler yardımıyla kaçak göçmenlerin yerleştirilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Yasadışı göçmenlerin, şişme bot, küçük tekne ve benzerleriyle ülkemiz üzerinden yasadışı çıkış teşebbüslerinin önlenebilmesi maksadıyla, özellikle, göçmenlerin toplanma yeri olarak kullanabilecekleri bölgeler ile deniz araçlarının gizlice hareket edebileceği koylar, Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından sürekli kontrol altında tutulmaktadır. Tespit edilen illegal geçiş güzergâhları üzerinde ağırlıklı karakol bölgeleri oluşturulmuştur. Yakalanan yasadışı göçmenler ve yasadışı göçe karıştığı tespit edilen deniz araçları hakkında yasal işlemlerin ivedilikle yapılmasına yönelik olarak, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birimleriyle koordineli faaliyetlere devam edilmektedir.

Denizyoluyla işlenen göçmen kaçakçılığı suçu, ülkemizi olduğu kadar, diğer ülkeleri de tehdit etmektedir. Ülkelerin bu alanda alacakları ortak kararlarla, anılan suçla daha etkin mücadele edilebileceği düşünülmektedir.

Ülkemiz, yasadışı göçe karşı gerek ulusal düzeyde etkin tedbirler alarak gerekse bu alanda uluslararası düzeyde sorunların tespiti, bilgi alış-verişi, ortak mücadele ve işbirliği şeklindeki çalışmaların çoğuna aktif olarak katılmaktadır; bu konudaki kesin tavrını ortaya koymakta, ülkemiz üzerinden yasadışı göçü önlemek ve ülkemizde illegal bulunan yabancıları ülkeden çıkarmak için etkin mücadele etmektedir.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir saniyenizi rica edeyim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Slovakya Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Slovakya Cumhurbaşkanı Sayın Rudolf Schuster, şu anda, Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına "Hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)

14. - Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)

15. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)

16. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)

17. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)

18. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme harçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü sonu önergesi (6/377) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Son soru, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'e aittir. Esas itibariyle, sözlü soru iki aşamalıdır. Bu bakımdan, ben de bu iki kategori içerisinde cevaplandırmaya çalışacağım.

772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Hakkında Kanun hükümlerine göre, silah taşıma ve kullanma yetkileri bulunan ve halen görevleri devam eden çarşı ve mahalle bekçilerine, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 7 nci maddesi hükmü gereğince, silah taşıma ruhsatı harçsız olarak verilmektedir; ancak, bu kişilerin, emekli olmaları durumunda, silah taşıma yetkilerini düzenleyen 6136 sayılı Kanunun uygulanmasına dair 91/1779 karar sayılı Yönetmeliğin 10 uncu maddesine göre, adlarına düzenlenecek silah ruhsatlarından harç ve diğer vergilerin alınması yasal zorunluluktur.

İkinci konuda ise, emekli çarşı ve mahalle bekçilerinin silah ruhsatlarının harca tabi olmaması hususunda kanun değişikliği çalışmaları devam etmektedir diyor ve bu vesileyle, ilgi gösteren tüm sayın üyelere saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şener.

Sayın Küçükaşık, açıklamanız var mı?

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)- Hayır, söz almayacağım.

BAŞKAN- Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Yalnız, bu soru önergesinin içeriği tam karşılanmamış oluyor. Şöyle ki: Mevcut bir araştırma komisyonu, Samsun'daki mobil santrallarının kuruluş aşamasından bugüne kadarki sürecini değerlendirmiş, arkadaşlarımızın gerçekten büyük katkılarıyla bir sonuç raporu hazırlanmış ve yeni sunulmuştur. Şimdi, burada da, hukukî değerlendirme boyutu detaylı bir şekilde ele alınıyor. Yani, bu santralların arsa tahsisi, kurulmaları için gerekli olan bütün -ÇED Yönetmeliği dahil- her şey bürokratik kurnazlıklarla by-pass edilerek, Samsun'a bu santrallar kötü hediye olarak, bir dönem icraatı olarak sunulmuştur.

Şimdi, burada, benim bu soruyu soruşumdaki amaç şuydu: Bakın, burada çeşitli yargı kararları var; Danıştay 6. Dairesinin kararı var, daha sonra, Ankara 10. İdare Mahkemesinin kararı var, bu karara yapılan itirazın reddine dair karar var. Yargının verdiği kararların muhatabı yürütmedir, idaredir. İdarenin de Samsun'daki muhatabı Samsun Valiliğidir, bu santralların muhatap olduğu yer de Tekkeköy ilçesidir. Böyle bir süreç işletilmemektedir. Yargı boşuna mı çalışıyor?! Bunların sayılarını söyleyerek burada zaman harcamak istemiyorum; çünkü, hepsi raporda sunulmuş vaziyettedir. Yani, yargının verdiği kararın üzerinden bu kadar süre geçmesine rağmen, yapılan itirazlar reddedilmesine rağmen, halen, bu santrallar yüzde 10 kapasiteyle çalıştırılmakta ve işin acı tarafı -değerli arkadaşlarım, sizlerin de bilgisine sunuyorum; değerli komisyon üyeleri bunları raporlarında belirtmişler- devlet, yapılan sözleşme gereği, her ay 1 200 000 doları bu iki mobil santralın işleticisine ödemektedir, 1 200 000 dolar!.. Hani, biz yolsuzlukla mücadele edecektik?! Hani, biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracaktık?! Aradan bir yıl geçti; bu yargı kararlarının uygulanması gerekir.

Bu sorularım, İçişleri Bakanı tarafından yanıtlanmamıştır. Mutlaka, idare, yargının kararlarını uygulanması konusunda açıklık getirmek zorundadır, uygulatmak zorundadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, görüş açıklayabilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'un burada yapmış olduğu açıklamaya göre, soru önergesinin tamamı, çerçevesi yeterli açıklık getirmiyor, işin içerisine başka unsurlar giriyor.

Ben, burada yaptığınız açıklamaları da dikkate almak suretiyle, tutanakları eklemek suretiyle, İçişleri Bakanlığından, gerekli işlemlerin buna göre takip edilmesini isteyeceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Hakkı Ülkü; buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın vermiş olduğu cevaplar için, özellikle kendisine teşekkür ediyorum.

İnsan kaçakçılığının son yıllarda ticaret haline geldiğini hepimiz biliyoruz; ama, onun yanında, uluslararası alanlarda da bu konuda bizim bazı sorumluluklarımızın olduğunu da bilmemiz lazım.

Ülkemiz, jeopolitik konumu itibariyle her zaman büyük önem arz etmektedir. 1990'lı yıllardan bu yana, Türkiye, kıtaları bağlayan bu özelliği nedeniyle, Avrupa Birliği ülkelerinde daha iyi bir yaşam sürmek için topraklarını terk eden, acı çeken birçok insanın geçiş yolu haline gelmiştir. Günümüzde organize bir suç haline dönüşen insan kaçakçılığı, göçmen ticaretinde dönen trilyonluk rant, bu suç şebekelerinin de iştahını kabartmaktadır. Umut tacirleri olarak nitelendirilen insan tüccarları, uluslararası organize suç örgütleriyle bağlantılı çalışarak, her yıl daha iyi hayat şartlarına kavuşmak için vatanlarını terk eden binlerce insanın sırtından trilyonlar kazanmaktadırlar. Bu amaçla, akla hayale gelmedik binbir yol kullanmaktadırlar. İnsan tüccarları ya da kaçakçıları, yasadışı göçmenleri Avrupa ülkelerine götürmek vaadiyle, medyada oldukça az bir kısmına tanık olduğumuz binlerce insanın, bu yolculuk sırasında ölmesine ya da sakat kalmasına yol açmaktadırlar.

Bu hafta, bilindiği gibi, İnsan Hakları Haftası. İnsan haklarının çok fazla tekrarlandığında soyut bir kavram, bazen de bir kanuna eklenmiş, ancak, eyleme geçirilmemiş boş bir kavram olduğunu bizzat yaşıyor, görüyoruz; ancak, bu göçmen trafiğinin mağdurları, bizzat, canlı olarak, insan hakları ihlalini belgeliyorlar. Bu insanlar, yaşam ve ölüm çizgisi üzerinde yolculuk yapıyorlar. Ancak, Avrupa Birliği yetkilileri ya da Türkiye ve benzeri transit ülkelerin yetkilileri, bunlar yakalandıkları takdirde, yaşadıklarına veya ölü bulunduklarına dair istatistik verileri ancak bize veriyorlar veya insanlık ancak bundan haberdar oluyor. Yoksa, bu insanlar yaşamıyor gibi görünüyor veya izlerine rastlanmıyor; istatistikî  veri olarak bile bir değer ifade etmiyor kimi zamanlar.

Bakın, Türkiye, son yıllarda bu konuda, uluslararası arenada bu konuya izin verdiği veya görmezden geldiği için suçlanıyor ve suçlanmaya da devam edecek bu gidişle; çünkü, bu konu, Avrupa Birliğinin geleceği açısından da çok önemli, hatta Avrupa Birliği Konvansiyonunun tartışma maddelerinin başında geliyor ve göz yuman ülkelere yaptırım uygulamaları da söz konusu. Sorun, ileride Türkiye'nin göç ve mülteci politikalarının değişmesini gerektirecek ve Avrupa Birliğine üyelik sürecinde önemli bir kriter olarak masaya konulacaktır, yani önümüze gelecektir.

Türkiye Cumhuriyetinin yetkili organlarının, başta İçişleri Bakanlığının, bu konuda yeterince ciddî olmadığını zannediyorum. Sahil Güvenlik, Emniyet Teşkilatı, jandarma birimleri arasında da koordinasyonsuzluk ve bazen de göz yummaların olduğunu görüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Ülkü, toparlar mısınız.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Bitiyor efendim.

Yoksa, bu kadar insan, nasıl, bir sınırdan diğerine, Van'dan İzmir'e, sadece buradan oraya da değil, benim kendi yöremden, İzmir'den, Aliağa'dan, Çandarlı Körfezinden almış olduğum bilgilerden, Afgan, Filistinli, Tunuslu, Somalili, Suriyeli, Cezayirli, Faslı ve Pakistanlıların, Mayıs 2003 başı itibariyle, sadece Çandarlı Körfezi civarından yurt dışına gittikleri; kaçırıldıklarını, kimisinin telef olduğunu, öldürüldüğünü, öldüğünü, gemilerinin battığını görmekteyiz. Bunların önüne geçmek için daha ciddî tedbirler almak durumundayız. Yani, durumu özetlersek, filler oynaşırken, olan çimenlere olmaktadır. Bunun önlenmesi gerekiyor.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Şahin, buyurun.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Emekli gece bekçilerinin mağduriyetinin giderilmesi için bir yasa çalışmasının olduğundan bahsettiler. Bu yasa tasarısının mutlaka bir an önce getirilip emekli gece bekçilerinin mağduriyetinin giderilmesi dileğimle, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri, 14, 26, 33, 43 ve 49 uncu sıradaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sözlü soru önergelerine ayırdığımız 1 saatlik süre tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu  (1/700) (S. Sayısı 304) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BANKALAR KANUNU HÜKÜMLERİNE İSTİNADEN BANKACILIK İŞLEMLERİ YAPMA VE MEVDUAT KABUL ETME İZNİ KALDIRILAN TÜRKİYE İMAR BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ HAKKINDA TESİS EDİLECEK BAZI İŞLEMLER HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru bir ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurt içi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 304 sıra sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

                                   

(x) 304 S. Sayılı Basmayazı 11.12.2003 tarihli 27 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Sayın milletvekilleri, 11 Aralık 2003 Perşembe günü yapılan olağan Meclis toplantısında, bu yasa tasarısının müzakereleri yapıldığı sırada, tasarının maddelerine geçilmesi gerektiği sırada, oturum, yöneten Başkan, Meclis çalışmalarına 10 dakika ara vermiştir ve müteakiben, yapılan açılışta, Devlet Bakanı Babacan bir anda buharlaşarak kaybolmuş, oturumu yöneten Başkan da, hükümetin bulunmadığını gerekçe göstererek, kasıtlı olarak, İmar Bankası mağdurlarıyla ilgili tasarının görüşmelerini ertelemiştir. Müteakiben, Bankalar Yasa Tasarısının görüşmelerine geçilmiş ve ne yazık ki, 5 dakika evvelki toplantıda buharlaşan Bakan Sayın Babacan gelerek, Bankalar Yasa Tasarısı görüşmelerine katılmıştır. Bu, hakikaten ilkesiz, yüzsüz bir davranış olup, Sayın Bakan hilei şer yapmıştır. AKP Grubu olarak da, her zamanki gibi, açıkça takıyye yaptığınız görülmektedir; ama, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, İmar Bankası mağdurlarını ilgilendiren ve altı aydır bekledikleri bu yasa tasarısının bir an evvel çıkması için göstermiş olduğumuz tepki ve bu konuyla ilgili yaptığımız basın açıklamasında ısrarla belirttiğimiz şekilde bugün, nihayet, bu yasa tasarısını, acil bir şekilde, görüşmek üzere tekrar getirmiş bulunmaktasınız. İnşallah, bir iki madde görüşüldükten sonra, bu yasa tasarısını tekrar çekmezsiniz; inşallah, Komisyonda görüşülen bu yasa tasarısındaki bazı maddeleri ve ödeme planını, vatandaşın aleyhine vereceğiniz önergelerinizle değiştirmezsiniz; çünkü, sizlerin ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz.

Şimdi, maddeyle ilgili görüşlerime geçmek istiyorum. Ülkemizde, bugüne kadar, 20 banka battı. Ülkemizde bugüne kadar batan bu bankaların 19 tanesi, diğer hükümetler döneminde, 1 tanesi, yani İmar Bankası, AKP Hükümeti döneminde, yani sizin döneminizde battı. Daha önceki hükümetler zamanında batan 19 bankada mevduatı olan vatandaşların bir tanesi bile, bir tek kuruşunu kaybetmedi. Son döneme kadar batan bankalardan dolayı, o bankalarda mevduat sahibi olan vatandaşlarımızın herhangi bir kaybı olmamıştır. Türkiye'de, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun işleyişi, devletin verdiği garantiler ve batan bankalara el konulurken izlenen yöntem sonucunda, o bankalarda mevduat sahibi olan ve o bankalardan alacaklı olan vatandaşlarımız, alacaklarını tahsil etme konusunda herhangi bir güçlükle karşılaşmamışlardır. Türkiye'de böyle bir tablonun olması, tabiî ki, bütün bankalara toplumun rahatlıkla güvenmesi gibi bir sonucu doğurmuştur; bu, son döneme kadar böyle gitmiştir. En son, AKP Hükümetinin işbaşında bulunduğu dönemde, İmar Bankasına el konulmuştur; ama, İmar Bankasına, AKP anlayışıyla, AKP yöntemiyle el konulmuştur. AKP anlayışıyla ve AKP yöntemiyle el konulmasının sonucunda, bu bankalarda mevduat sahibi olan vatandaşlarımız, şu ana kadar, aradan altı aya yakın bir zaman geçmesine rağmen, bir tek kuruş dahi alamamışlardır ve bugün yapılmak istenen düzenlemeyle de, alacakları, haksız bir şekilde, 36 ay vadeye yayılarak ödenmek istenmektedir; yani, AKP, Türkiye'deki banka iflasları süresince, halka zarar veren, iyi niyetli mevduat sahibine zarar veren bir uygulama yöntemini tercih ederek, damgasını vurmuştur ve AKP'nin bankalara el koyma yönteminin sonucunda, şu ana kadar, İmar Bankasına mevduat yatırmış olan vatandaşlarımız çok ciddî kayıplara uğramışlardır.

Haziran ayında yönetimi istifa eden ve temmuz ayı başında bankacılık yapma yetkisi kaldırılan İmar Bankasında, altı aylık süreçte, AKP Hükümetinin her attığı adımda, devlet yönetiminin ciddiyetinden uzak tavrı nedeniyle, hem bankacılık sistemine hem de devlet kurumlarına olan güven tamamen sarsılmıştır. Hükümetin, İmar Bankasına para yatıranlara diğer el konulan 19 bankaya uygulanan prosedürü uygulamaması ve inandırıcı açıklamalar yapmaması, mağdurların sorunlarını gidermenin dışında başka amaçlarla hareket edildiği kuşkusunu yaratmaktadır. Halkın sisteme olan inancı sarsılmıştır. Bu altı aylık süreçte, holdingler, medya grupları ve bunlar ile hükümet arasında yaşanan kavgalar, topluma hizmet noktasında örgütlenmesi gereken sistemin ne hale geldiğini, çok çarpıcı bir şekilde, ortaya koymaktadır.

Sonuçta, bunun faturası, yine, devlet güvencesine inanarak paralarını bankalara yatıran küçük yatırımcılara ve Türk toplumuna çıkmıştır; yani, tek suçlu, bankacılık sistemine ve dolayısıyla devlete güvenen insanlar olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkımızın sırtına yüklenen 8,5 katrilyon yükün sorumlularından hesap sorulmasını istemekteyiz. Küçük yatırımcılar, İmar Bankasına, bu bankanın sahiplerine değil, devlet güvencesine ve devletin denetimine güvenerek paralarını yatırmışlardır. Bu yalın gerçeğe rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan, İmar Bankası mağdurlarına "niçin paranızı devlet bankasına yatırmadınız" gibi sığ yaklaşımlarla, bankacılık sistemine olan güvensizliği artıracak sorumsuzca açıklamalarda bulunmuştur.

Yani, bu altı aylık süreçte çok kötü yönetilmiş ve 380 000 mudi zarara uğratılmış, devlete güvenmelerinin bedelini ödemişlerdir. 380 000 mevduat sahibi, altı aydır tek kuruş almamıştır; 380 000 aile, alınterinin, emeğinin, tasarrufunun karşılığının, hatta 25 yıllık emekli ikramiyesinin, bu iktidar tarafından engellendiğine tanık olmaktadır. Ortadaki hukuk aynıdır, -eski hükümetler dönemindeki- devletin verdiği sözler aynıdır malî mevzuat aynıdır, ortada değişen bir şey yoktur. Peki, 380 000  kişinin parasını altı aydır neden ödemiyorsunuz?

AHMET YENİ (Samsun) - Soygun vardı, soygun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Bakanın söylediği gibi, alacaklarını 36 aya yaymak istiyorsunuz; peki, bu parayı, o bankayı batıranlardan geri alabiliyor musunuz? Bununla ilgili bugüne kadar ne gibi işlem yaptınız? Yurtdışına kaçmalarını mı önleyebildiniz? AKP İktidarı olarak, vatandaşın karşısında sözünü tutamaz hale gelmiş durumdasınız. Bu 380 000 aile, herkes şunu iyi bilsin "İmarzede" değildir "AKP' zededir", AKP'nin izlediği politikalar sonucunda bu ortaya çıkmıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - Uzanzede, Uzanzede!

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Türkiye'deki banka sistemine güvenerek, devlete güvenerek, devlete inanarak paralarını İmar Bankasına yatırmışlardır.

Yine bugün getirilen ve görüştüğümüz yasa tasarısında, off- shore olarak addedilen kıyı bankalarında yer alan hesapların bankanın yurtiçi şubelerine aktarılması nedeniyle İmar Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir aylık süre getirilmiş olup, bir aylık süre içerisinde aktarılan hesaplar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamı dışında bırakılmaktadır.

Şüphesiz, bankaya hâkim sermaye sahiplerinin muvazaalı işlemlerini kapsamdışı bırakmak amacıyla bir madde düzenlenebilirdi; ancak, böyle bir düzenlemenin iyi niyetli mevduat sahiplerini mağdur etmemesi gerekmektedir. Getirilen bu yasa tasarısında ise, bu durumdaki iyi niyetli hesap sahipleri dikkate alınmamış olup, bu vatandaşlarımız mağdur ettirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu mağdurlar, 380 000 aile demektir. Hadi, birden fazla hesap olduğunu düşünürsek, sayıyı indirdiğimizde de 300 000'in üzerinde aile söz konusudur, 1 500 000'e yakın bir toplum kesimi söz konusudur. Bu hesap sahiplerinin önemli bir kısmı, bankadan alacakları, aldıkları faizle çocuk okutmak ve aile geçindirmek durumundadır. Onlar, altı aydır paralarını beklemektedirler, o paralarının gelmesini beklemektedirler, onunla ayakta kalacaklardır. Geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz bu güç dönemde, o paralarla ayakta kalmaya çalışacaklardır.

Hükümetin yapmayı düşündüğü ve bugün Meclisimize getirilen düzenleme, İmar Bankası mudilerinin beklentilerine cevap vermekten çok uzaktadır. Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'in, 22 Temmuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iki hafta içerisinde hak sahiplerine ödeme yapılacağına ilişkin yaptığı konuşmanın ardından aylar geçmesine rağmen, ne yazık ki, bugün, İmar Bankası mağdurlarına yapılacak ödemelerin, 36 aya, yani, 3 yıla yayıldığını görmekteyiz.

Abdüllatif Şener'in 22 Temmuz tarihli açıklamalarının ardından, Ziraat Bankasında, İmar Bankası mudilerine "suçlu tasarruf hesabı" olarak algılanan bir hesap açılmıştır. Sonra da, bu hesapları teminat olarak göstermelerine olanak tanınmıştır.

Değerli milletvekilleri, insanlara, kendi paralarının teminat olarak gösterilmesi olanağının tanınmasının, bir iyilik olarak anlatılmak istenmesi, insaf ölçüleriyle bağdaşır mı?! Altı aylık sürede, her kuruşu sonuna kadar ödenecek, şu tarihte ödenecek diye hükümetçe yapılan açıklamaların ardından, bugün, nihayet, hak sahiplerine ödemelerin 3 yıla (36 aya) yayılarak planlandığını görmekteyiz.

Sayın Bakan tarafından, mudilerin hiçbir reel kaybının olmayacağı söylenmesine rağmen, bu yasayla, alacaklılara - Bakan Sayın Babacan'ın Plan ve Bütçe Komisyonundaki yasa tasarısı görüşmelerinde söylediği gibi- tüketici fiyat endeksindeki artış oranında faiz tahakkuk ettirilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Deveciler, buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Yapılan düzenlemelerle, 10 milyarın üzerindeki hesaplara, 36 aya kadar vadeli hesap açılması öngörülmektedir; ancak, bu plan, hak sahiplerinin mağduriyetini artırmaktadır. 36 aya kadar vadesi olan hesaplara, tüketici fiyatları endeksi artış oranı üzerinden faiz tahakkuku, mevcut faiz hadlerinden düşük seviyede kalmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede yaşayan herkes, tüketici fiyat endeksindeki artışların, devlet iç borçlanma senetleri ve mevduat faizlerinin çok altında gerçekleştiğini bilmektedir. Şu anda Ziraat Bankası, 1 yıllık mevduata yüzde 24 faiz uygulamaktadır. Maliye Bakanımızın yapmış olduğu açıklamaya göre, 2004 yılında tüketici fiyatlarındaki artışın -ortalama- yüzde 13,7 olması beklenmektedir. Bu gerçek ortada iken, reel olarak bir kayıp olmayacağından söz etmek olanaklı mıdır? Bu yasa tasarısıyla, hazine bonolarının da mevduata çevrilerek, aynı faizle geri ödeneceği görülmektedir. Bu konuda  reel kayıp daha da fazla olacaktır.

Şimdi, hükümete sormak istiyorum: Acaba TÜFE eksi çıkarsa ne olacaktır? Mudiler devlete borçlanacak mıdır? Yani, geriye faiz ödemesinde mi bulunacaklardır?

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hükümette oynanan bu oyunlar sonucunda halkın sırtına yüklenen 8,5 katrilyon liranın hesabının sorumlularından sorulmasını acil olarak talep etmekteyiz. Cumhuriyet Halk Partisinin, hiçbir çıkar grubunun güdümünde olmadan, küçük yatırımcıların haklarını korumak için bu işin takipçisi olmaya devam edeceğinin altını bir kez daha çizerken, tüm halkımızın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hassasiyetimizi bilmesini istiyorum.

Şimdi, AKP milletvekilleri ve Sayın Bakan, sözlerime son verirken sizlere sesleniyorum: Bu 300 000 aileye, yani 1 500 000 insana bayramı zehir ettiniz; bugün, az evvel söylediğim gibi, bu tasarıyı tekrar geri çekmezseniz veya vereceğiniz önergelerle değiştirmezseniz, bu şekliyle yasalaştırırsanız, hiç olmazsa yılbaşını zehir etmemiş olacağız.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada, iktisadî kalkınmalar başta olmak üzere, demokratik ve teknolojik büyük değişimler yaşanırken, üzülerek ifade ediyorum ki, Türkiye, büyük oranda zaman ve imkân kaybetmiştir. Gelinen noktadaki tablo oldukça ibret verici olup, artık, Türkiye'nin, bugünü ve yarınıyla ilgili, ne kaybedecek zamanı ne de kaybedecek kaynakları kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yönetimin şeffaf olması, yönetilenlerin yönetenlere duyduğu güven ve tolerans, insanların iktisadî kalkınmasına ve devletin adil ve adaletli otoritesine katkı sağlar.

Siyasal iktidarların kaynağını demokrasiden aldığı, iktidarda bulunanların ise hukuka dayandığı demokratik hukuk devletinde, birey ve toplum ideal anlamda teminat altında demektir. Hukukun üstünlüğüne bağlılık, devletin meşruluğunu da güçlü ve etkin kılar. Hukuk devletinde devletin tarafsızlığı güvence altında demektir. Yönetenler, yönetilenlere karşı keyfîlik içerisinde olamazlar. Herkes hukuk önünde eşittir. Hiç kimse ayrıcalıklı olmadığı gibi, haksızlığa da uğratılamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, bir süredir tedirgin bir şekilde gündemdeki yerini işgal eden yolsuzluk ve usulsüzlük, yakın geçmişte Meclis araştırması komisyonunca ortaya konulan çalışmayla ivedi ve hayatî konular arasında yerini almış bulunmaktadır. Yolsuzluğun, beraberinde geniş halk kitlelerinin yoksulluğuna yol açması, fert başına düşen maliyet külfeti, ülke kalkınmasına olumsuz etkisi, Türk Ceza Yasasındaki ve Ceza İnfaz Yasasındaki hukuk davalarını etkin kılacak düzenlemelerin kifayetsizliği, sorunu devasa hale getirmiştir.

Halkımızın güven duymakta yaşadığı tereddüt, siyasetin ve siyasetçinin sorgulanması, yargı üzerindeki eleştirilerin artması, bürokrasinin hantallığına yönelik eleştirinin kanaat haline dönüşmeye başlaması, sonuç almaya yönelik çabaların önündeki en büyük açmazlardır.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Muhalefet gibi konuşuyorsun.

AHMET IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluklara karışmış kişi ya da kişilerin, ekonomik, sosyal ve siyasî anlamdaki konumları ve gündemleri, sektörel hale dönüşmüş yolsuzluğun bir başka çarpıcı yönünü ortaya koymaktadır.

Yolsuzluğun gelmiş olduğu ekonomik güç, dürüst olmayan bazı siyasetçiler, onların sacayağı birkısım bürokratlar ve kirlenmiş çevreler nezdinde hayat bulmuş, bu durum ise insanımızda değişik boyutlarda tahrifatlar yaratmıştır.

Ülke kalkınmasında geri kalmışlık, ülke insanında fakirleşme olarak faturası ortaya çıkan yolsuzlukla bu suçu işleyenler, ortaya koydukları işbu eylemle, sadece günümüz toplumuna değil, gelecek nesillere karşı da tarihî suçluluk ve kirlenmişlik içerisinde bulunmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemi itibariyle asrın vebası olan yolsuzlukla mücadele konusunda tarihî kararlılık içerisindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelecek nesillere, kirlenmişlikten uzak, devleti hortumlama, milleti aldatma imkân ve ihtimalini ortadan kaldıracak yasaları çıkarma kararlılığındadır.

Yolsuzlukların gündemde olmadığı, ülkenin ve milletin imkân ve kaynaklarının peşkeş çekilmediği daha güzel bir Türkiye temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, BDDK'nın 3.7.2003 tarihli kararıyla, İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin bankacılık faaliyetlerine son verilerek, bankanın yönetim ve denetimi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Karar tarihine kadar mevduat sigorta kapsamı 50 milyar TL olduğu halde, aynı gün alınan kararla, 15.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere, tüm mevduatlar sigorta kapsamına alınmıştır.

El koymadan itibaren beş ayı aşkın bir süre geçtiği halde, İmar Bankasında parası olan vatandaşların sorunlarına bir çözüm getirilememiştir. Çözüme ilişkin olarak getirilen bu tasarı, ne yazık ki, bu vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek yapıda değildir.

Tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, mevduat sahibi vatandaşlarımızın paralarına hangi faiz oranlarının uygulanacağının, ödemelerin ne şekilde yapılacağının takdiri Bakanlar Kuruluna bırakılmaktadır; ancak, hükümetin bu beş ayı aşkın süredeki uygulamalarına baktığımızda, ödemelerin yakın zamanda yapılacağına dair bir ışık görülmemektedir, uygulanacak faiz oranları da belli değildir. Bu mevduatlara, kamu bankalarındaki mevduatlara uygulanan faiz oranları veya devlet borçlanmasındaki hazine bonolarına uygulanan faiz oranları uygulanmalıdır; çünkü, vatandaşlarımızın mevduatları, 3.7.2003 tarihî itibariyle, yasal olarak kamunun üzerinde bulunmaktadır.

Tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise, tam bir hukuksuzluk göze çarpmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, İmar Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı 3.7.2003 tarihi itibariyle geriye doğru bir ay içerisinde kıyı bankalarındaki hesaplarını İmar Bankasındaki hesaplarına aktaranlara Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmaz, denilmektedir.

İmar Bankası, 4.7.2003 tarihine kadar, hiçbir kısıtlama olmadan reklamlarını yapmış, tüm bankacılık işlemlerini yürütmüştür. Bu nedenle, kıyı bankalarında parası olanlardan parasını İmar Bankasına mevduat hesabı olarak yatıranlara "siz, bankanın kapatılmasından bir ay önceki süre içinde paranızı bu bankaya neden getirdiniz" diyerek ödeme yapmamak hukuk mantığıyla bağdaşmamaktadır.

Aynı fıkrada, bir ay öncesinde kıyı bankacılığından İmar Bankasına getirilen paraların ödenmesiyle ilgili ileri sürülen şartlar, muhabir bankaca paranın nakit olarak bankaya yatırılması veya İmar Bankası dışındaki bir banka tarafından ödenmesidir. Bu şartlar, banka kayıtları üzerindeki hesap hareketlerinin gerçek değil, danışıklı olduğunu ileri sürmekten kaynaklanmaktadır. Oysa, hepimizin malumu olduğu üzere, banka işlemleri kayıtlar üzerinden yapılır. Hiç kimse, fon hesabını, döviz hesabını veya başka bir hesabını bozdurup nakit olarak aldıktan sonra başka bir hesap açtırmaz. Bunlar, elektronik ortamda, kayıtlar üzerinden yapılır. Hatta, günümüzde, bu tür işlemleri, artık, bankaya bile gitmeden, İnternet şubeleri yoluyla, evde veya ofisinizde bile, kendi bilgisayarınızdan yapabilmektesiniz. Oysa, bu düzenlemede, hükümetin bu hususları hiç dikkate almadığı anlaşılmaktadır.

Yanıma uğrayan İmar Bankası mağdurlarından birisinin elindeki belgelere baktığımda, 26.6.2003 tarihinde kıyı bankasındaki parasını İmar Bankasından aldığına dair ödeme fişi bulunmaktadır. Bu vatandaş, aynı gün, ödeme fişiyle tahsil ettiği parasını, İmar Bankasında 1 aylık vadeli hesaba yatırmıştır. Buna dair dekont ve bankaca verilen vadeli mevduat cüzdanı da elindedir. Bankaya ise 3.7.2003 tarihinde -8 gün sonra- el konulmuştur. Şimdi, bu durumdaki vatandaşı, hiçbir kanıt olmadan, muvazaalı işlem yaptı diye suçlamak mümkün müdür?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Hükümet, bu düzenlemeyle muvazaa iddiasında ise, yani, bu vatandaşların, devleti zarara uğratmak için hileli işlemler yaptığını iddia ediyorsa, bu iddiasını ispatlamak zorundadır. Bu işlemleri yapan vatandaşlar, İmar Bankasına el konulup konulmayacağını veya ne zaman el konulacağını nasıl öğreneceklerdir? Hükümet tarafından veya BDDK tarafından bunlara bilgi mi sızdırılmıştır? Böyle bir durum varsa bunlar hakkında bir işlem yapılmış mıdır? İdarenin uyması gereken kurallar Anayasamızın 123 ilâ 129 uncu maddelerinde açıkça düzenlenmiştir. İdare, tasarruflarında keyfî davranamaz; yasa ve yönetmeliklere uymak durumundadır. Kazanılmış hakların korunması, hukuk devletinin genel ilkelerindendir. Keza, idarî işlemlerin geriye yürümeyeceği ilkesi de kazanılmış hakların korunmasını amaçlayan, yönetimin işlemlerini genel anlamda sınırlayan bir ilkedir. İdare, hukuk prensiplerinden ayrılmamalıdır.

Türkiye'de el konulan tek banka İmar Bankası değildir. Bundan önce de 20'den fazla bankaya el konulmuştur; ancak, o bankalara el konulduğunda bu şekilde geriye dönük düzenlemeler yapılmadığı gibi, bu vatandaşlarımızın paraları derhal ödenmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarı, İmar Bankası mağdurlarının sorunlarını çözecek ölçüde bir düzenleme değildir. Yapılan düzenlemeyle, burada amaçlanan, vatandaşların mevduatlarının bir kısmının ödenmemesidir. Lütfen, hukukun genel ilkelerine uymayan çabalardan vazgeçelim. Devlete ve devlet güvencesine güvenerek paralarını İmar Bankasına yatırmış, bu bankadan, hazine bonosu, devlet tahvili almış olan vatandaşlarımızın alacaklarının faiziyle birlikte ödenmesi yönünde gerekli düzenlemeyi yapalım. Hükümet yetkilileri "iki hafta içinde, çok kısa sürede ödeme yapacağız" diyerek, aylardır, İmar Bankası mağdurlarının umutlarıyla oynayıp durmaktadırlar. Son olarak, geçen hafta perşembe günü, Meclis gündemindeki bu tasarının görüşülmesini bilinçli olarak engelleyerek bu vatandaşlarımızın umutlarını, bir kez daha, boşa çıkarmışlardır.

Bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulan ve yönetilen bir bankaya para yatırmakla suç mu işlemişlerdir?! Vatandaşı "İmar Bankasına niye para yatırdınız" diye suçlayabilir misiniz?! Vatandaş, hangi bankaya para yatıracağını hükümete mi soracaktır?! Vatandaş, piyasa koşulları içinde, hangi bankanın koşulları kendisi için daha uygunsa, parasını o bankaya yatıracaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankasına para yatıran 380 000 mudiin büyük çoğunluğu, aileleriyle birlikte, büyük mağduriyet içindedirler. Bu olay, sosyal bir felaket halini almıştır; büyük aile dramları yaşanmaktadır. Gelin, hep beraber, bu soruna gerçekçi bir çözüm üreterek vatandaşlarımızın mağduriyetine son verelim.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 5 adet önerge vardır; önce, geliş sırasına göre okutacağım; sonra, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna eklenmek üzere aşağıdaki metnin ilave edilmesini bilgilerinize sunarız.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Ziya Yergök

Kemal Sağ

 

Malatya

Adana

Adana

 

Muhsin Koçyiğit

Muharrem Kılıç

 

 

Diyarbakır

Malatya

 

İlave edilecek metin:

"Kamu yararına çalışan dernekler, sosyal ve sportif yardımlaşma amacıyla kurulmuş derneklere ve amatör spor kulüplerine ait mevduatlar da bu kanun kapsamında ödenir."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yakup Kepenek

M. Âkif Hamzaçebi

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

Ankara

Trabzon

İstanbul

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Enis Tütüncü

Gürol Ergin

 

Malatya

Tekirdağ

Muğla

"Ancak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etmek izni kaldırılan bankaların hâkim sermaye gruplarının kıyı bankalarındaki hesaplarını anılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesindeki "defaten veya" ibaresinden sonra gelmek üzere "onsekiz ayı geçmemek üzere" ibaresinin, birinci bendin sonuna da "Şu kadar ki mevduat hesaplarının 50 milyar liraya kadar olan kısmı ilk 9 ayda, bunu aşan kısmı ise kalan sürede eşit taksitler halinde ödenir" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Âkif Hamzaçebi

Bihlun Tamaylıgil

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

Trabzon

İstanbul

İstanbul

 

İzzet Çetin

Haluk Koç

Mehmet Kartal

 

Kocaeli

Samsun

Van

 

Canan Arıtman

Ali Kemal Deveciler

 

 

İzmir

Balıkesir

 

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                        Mehmet Melik Özmen

                                                 Ağrı

MADDE 1.- 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki elli milyar Türk Lirasına kadar olan tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru üç ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son önerge, beşinci önerge maddeye en aykırı önerge olduğu için, okutup, işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                        Mehmet Melik Özmen

                                                 Ağrı

MADDE 1. - 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesaplar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan ödenir. Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankanın tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapları TC Ziraat Bankası tarafından devralınır. Bu tip hesaplar için TC Ziraat Bankası bu hesap sahibine yeni bir hesap numarası açar ve elektronik satın alma gücüne dayalı çipli elektronik smart kart her bir hesap sahibine hesabı kadar para yüklemek suretiyle verilir.

Satın alma gücüne dayalı çipli elektronik smart kart:

1- Çip içerisinde kullanıcının adı soyadı, vatandaşlık numarası, hesap numarası, nakit gibi kullanabileceği limit bulunan bir karttır.

2- Bu kart mal satın alımı dışında nakde, herhangi bir dövize, mevduata dönüştürülemez.

3- Bu kartla 5 milyar TL'nin üzerindeki bir değerde ithal mal satın alınamaz.

4- Bu kartla yapılan satın almalar müteselsilen Ziraat Bankası tarafından satın alma gücüne dayalı bir hesap açılarak ve yeni bir kart verilmek suretiyle kartla ticarî ve sınaî işletmelere ödenir. Son noktada ithal hammadde gereksinimi doğduğunda ithalatı yapacak gerçek ve tüzel kişiler belgelemeleri halinde bankaca nakit ödemede bulunulur.

5- Bu çevrimde bulunan tüm ticarî ve sınaî işletmelerin çalıştırdıkları işgüçlerine işlem yaptıkları tutar kadarlık işgücü payı da TC Ziraat Bankasına başvurmak suretiyle satın alma gücüne dayalı olarak verilecek kartla yapılabilir.

6- Satın alma gücüne dayalı olarak yapılan işlemlerden doğan her tür KDV, vergi, resim, harç ödemeleri TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğüne usul ve esasları bu bakanlıkça belirlenecek şekilde satın alma gücüne dayalı elektronik parayla yapılabilir. Bu husus, diğer kamu kurumlarında da bağlı bulundukları bakanlıkların belirleyeceği yönetmelikler çerçevesinde geçerlidir.

Ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve TMSF'nin müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Genel Kurulun takdirine bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Özmen, gerekçenizi mi okutayım, yoksa söz talebiniz var mı?

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

Daha sonra önergemi geri çekebilirim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle, ülkemizde bankacılık sektöründe yıllardan beri yaşanan ve halkın yoğun tepkisini çeken ve her seferinde bedeli halk tarafından ödenen tasarrufların devlet güvencesi altında olması uygulamasına yeni bir bakış açısı getirilmektedir. Özellikle, son dönemde İmar Bankası mudilerinin mağduriyetlerini giderirken, diğer taraftan, bu bedelin, 4389 sayılı Bankalar Kanununun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bir bankada tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapların Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu tarafından ödenmesi hükmü uyarınca, yaklaşık devlet ve millete 8,5 katrilyon Türk Liralık bir yük getirmesinden yola çıkılarak bu yükü belki de Türk ekonomisi açısından bir avantaja dönüştürme ve bir pilot uygulama yapabilme maksadıyla tasarıda bir değişiklik yapmak istenmiştir.

Sistemin getireceği faydalar:

1- Bu sisteme geçildiğinde piyasada az para olacağından, dövize olan talep azalacak ve faizlerin tırmanması gibi bir sorun ortaya çıkmayacaktır.

2- Çok geniş bir satın alma emisyonunu karşılayacak bir mal ekonomisinin, yani, reel ekonominin harekete geçmesi gerekecektir.

3- Elektronik para, sadece, mal ve hizmet satın aldığından, reel ekonomi hemen ve çok hızlı bir şekilde tam kapasiteye ulaşacaktır.

4- Reel ekonominin büyümesiyle, istihdam sorunu reel olarak çözülecektir.

5- Hazine arazileri, KİT hisseleri vs. kolaylıkla piyasaya arz edilebilecektir.

6- Kaydî paranın peşin satın alma gücüyle iş hayatında başlayan reel ekonomik büyüme, elektronik parayla "önce para, sonra mal" gibi yöntemlerle daha sağlıklı bir şekilde üretimini planlayabilecektir. Her şeyden önce de, dünya ekonomi tarihinde pek rastlanmayan, halkın denge içinde planladığı ekonomik yapıya geçilecektir.

7- Herkesin bir elektronik kartı veya kartsız banka hesabı olması halinde, kartla veya havaleyle, gayrimenkul dahil her türlü alım ve satım yapılabilecektir.

8- Özellikle serbest çalışan ve kısa süreli iş yapan kişilerin ücretlerinin ödenmesi sorunu da çözüldüğünde, Türkiye ekonomisi gerçek verilere dayanan, gerçek değerlerle hesaplanabilen, gerçek ekonomiye ve yurttaşlarının refahına hizmet eden bir ekonomik düzene kavuşacaktır.

9- Talep kadar arz oluşacak, enflasyon millî gelirdeki artış kadar olacak, böylece kötü etki yerine fayda sağlar hale gelebilecek, ekonomik gelişmeyi tahrik edecektir.

10- Ülkede peşin alışveriş dönemi başlayacağından, ekonomik suçlarda (karşılıksız çek vs) büyük bir azalma meydana gelecektir.

11- Millî gelirde ödenecek tutarın yaklaşık 3 katı oranında bir artış meydana gelebilecektir. Bu da, yaklaşık 25 katrilyon Türk Lirası tutarına tekabül edebilecek ve artış, bütçe gelirlerine ekkaynak olarak yansıyacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Özmen, gerekçe okunmaya başladıktan sonra, daha doğrusu, Hükümet önce görüşünü açıkladıktan ve gerekçe okunduktan sonra, bize başvurup, önergeyi geri çekmek istediğini belirtti; ama, bu durumda, benim geri çekme olanağım yok.

O nedenle, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                        Mehmet Melik Özmen

                                                 Ağrı

MADDE 1.- 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki elli milyar Türk Lirasına kadar olan tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme, taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru üç ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için  Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım?..

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Önergemi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerge işlemden kaldırılmıştır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna eklenmek üzere aşağıdaki metnin ilave edilmesini bilgilerinize sunarız.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

İlave edilecek metin:

"Kamu yararına çalışan dernekler, sosyal ve sportif yardımlaşma amacıyla kurulmuş derneklere ve amatör spor kulüplerine ait mevduatlar da bu kanun kapsamında ödenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bir açıklama yapayım efendim

BAŞKAN - Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, çok değerli üyeler; bankacılıkta hesap skontları vardır. Derneklerin -diyelim bir apartman yöneticiliği, bir amatör spor kulübü- kesinlikle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu içinde skontu yoktur; mecburen, bankacılıkta ayrı bir skonttadır, diğer mevduat dediğimiz. Tabiî, bunların tasarruf mevduatıyla bir farkı yok. Eğer, tasarruf mevduatı skontu içinde hesap açılsaydı, her dernek tasarruf mevduatı içinde açardı; ama, hesap planı gereği tasarruf mevduatı içinde gösterilemiyor, diğer mevduat deniliyor. Onun için, bu tür amatör spor kulüplerinin, bir derneğin veya bir kurumun, bir kuruluşun hesaplarının tasarruf mevduatından farkı yoktur. Bu nedenle bu önergeyi verdik. Hakikaten, emekli dernekleri, birtakım dernekler çok mağdur olur. Küçük paralar bunlar, çok büyük paralar değil, 300 000 000, 500 000 000, 1 milyar, 2 milyar... Zannediyorum, diğer bir öneri daha var; eğer, o önerinin içine giriyorsa, ben, teşekkür ederim; ama, sırf bu amaçla getirdik. Bunlar gerçek tasarruf mevduatıdır, sadece hesap planına aykırı olduğu için bu önergeyi verdik efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - 6 kişi fazlamız var Sayın Başkan... Biz de sayıyoruz... İki Divan Kâtibi, siz, yeteri gibi izleyemiyorsunuz.

BAŞKAN - İzliyoruz Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın, iki Divan Kâtibi arkadaşımız aynı siyasî partiden, Divanın tarafsızlığına güveniyoruz; ama, burada, yeterli sayıda arkadaşımız var.

BAŞKAN - Sayın Koç, bir gelir misiniz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok, gelmiyorum... Niye geleyim?!.

BAŞKAN - Eğer, çok ısrar edilirse, elektronik cihazla yaptıracağım oylamayı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yapalım, elektronik cihazla oylama yapalım.

Yavaş, yavaş, 10 dakikada bir sayı sayılıyor; ben buradan iki defa saydım aynı sürede.

BAŞKAN - Peki.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yakup Kepenek (Ankara) ve arkadaşları

"Ancak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların hâkim sermaye gruplarının kıyı bankalarındaki hesaplarını, anılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

MEHMET ÂKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, önerge üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak üzere, buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET ÂKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının bu maddesinin ikinci bendiyle, off-shore bankalarda; yani, kıyı bankalarında bulunan hesaplarla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Düzenleme şunu getiriyor: Türkiye İmar Bankasının, bancılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içerisinde, kıyı bankalarındaki hesapların, Türkiye'deki şubelere aktarılması suretiyle, Türkiye'de oluşturulan mevduat hesapları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kapsamı dışında bırakılmaktadır. Düzenleme, bu şekliyle, iyi niyetli vatandaşlarımızın hukukunu zedeleyici, onların haklarını ellerinden alıcı ve onları mağdur edici niteliktedir. Hiçbir yasada, kişilerin haklarına yönelik olarak, eğer o kişilerin lehine bir düzenleme söz konusu değilse, aleyhe olan düzenlemeler geriye doğru yapılamaz.

Bu düzenleme, İmar Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal edildiği 3 Temmuz tarihinden geriye doğru bir ay gitmek suretiyle, 3 Haziran 2003 tarihine kadar; yani, 3 Haziran-3 Temmuz 2003 tarihleri arasında yurt dışındaki kıyı bankasındaki şubeden Türkiye'ye aktarılmış olan hesapları güvence fonunun kapsamı dışına almaktadır. Bunun anlamı şudur: İmar Bankasının bankacılık yapma yetkisi 3 Temmuzda iptal edildiğine göre, doğal olarak, olması gereken, 3 Temmuz  sonrasındaki hesapların, Türkiye'deki şubelere aktarılması halindedir. Yani, bu halde güvence fonu kapsamı dışında bırakılabilir bu hesaplar. Neden böyle geriye doğru bir aylık bir süre öngörülmüştür; çünkü, İmar Bankasının, Çukurova ve Kepez Şirketleriyle başlayan sürecinde, maalesef, hükümet geç kalmıştır. 12 Haziranda Çukurova ve Kepez'in imtiyaz sözleşmelerinin feshedilmesinden sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 2 üyesi Kurul üyeliğinden ayrılmış ve Kurul, maalesef, toplanılacak sayıyı bünyesinde barındıramamıştır. Toplantı için yetersayı olmadığından dolayı Kurul toplanamamış ve İmar Bankasıyla ilgili karar almakta, maalesef, geç kalınmıştır. Hükümet, burada gösterdiği gecikmenin faturasını, maalesef, vatandaşımıza çıkarmaktadır. 3 Temmuzda İmar Bankasının bankacılık yapma izni kaldırıldığına göre, 3 Temmuz öncesine kadar Türkiye'deki hesaplara aktarılmış olan mevduatların güvence fonunun kapsamında olması gerekir. Bu şekilde bir aylık düzenleme, hükümetin geciktiğinin yasa dilinde ifadesidir. Bu düzenleme kesinlikle yanlıştır, kesinlikle Anayasaya aykırıdır, kesinlikle hukuka aykırıdır. Hükümete bu düzenlemeden vazgeçmesini öneriyorum ve Genel Kurulun takdirine bu düzenlemeden vazgeçilmesini sunuyorum.

Vermiş olduğumuz önerge, buradaki haksızlığı gidermeye yönelik bir önergedir. Ayrıca, İmar Bankasının hâkim sermaye grubunun bu şekildeki işlemlerini önlemek için de, bir aylık süreyle sınırlı olmaksızın süreyi çok daha öncelere, çok daha başlangıca, hâkim sermaye gruplarının bütün işlemlerini kapsayacak şekilde bir düzenlemeye, yapıya kavuşturulmaktadır.

Önerge bu amaçla verilmiştir. Genel Kurulun takdirine ve kabulüne sunuyoruz.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesindeki "defaten veya" ibaresinden sonra gelmek üzere "onsekiz ayı geçmemek üzere" ibaresinin, birinci bendin sonuna da "şu kadar ki mevduat hesaplarının 50 milyar liraya kadar olan kısmı ilk 9 ayda, bunu aşan kısmı ise kalan sürede eşit taksitler halinde ödenir" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

M. Âkif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 304 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, 20' nin üzerinde bankaya el konuldu. Bu Parlamentoda bunları yaşamadık; ama, hepimiz bu bankalara ilişkin uygulamalara tanık olduk; ama, bir gözlemimiz var ki, İmar Bankasına el konulmasıyla ilgili ortaya çıkan karışıklık, kargaşa ve vatandaşın yaşadığı mağduriyet, bundan önce el konulan hiçbir banka olayında yaşanmamıştır. Şimdi, bunun nedenini doğru biçimde tespit etmemiz lazım. Yani, niye olmuştur?..

AHMET YENİ (Samsun) - Bu, sahtekârlıktır.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Evet, doğrudur, sahtekârlıktır; ama, vatandaşın mağduriyetini, sadece bu kurumun sahiplerinin sahtekârlığıyla ifade etmemiz mümkün değildir, anlatabilmemiz de mümkün değildir. Bundan öncekilerin sahtekâr olmadığını da herhalde söyleyemeyiz.

Değerli arkadaşlarım, birincisi, hükümet, bir defa, bankaya el konulma sürecinde geç kalmıştır.

İkincisi, sayın hükümet burada; bu bankaya el konulmamıştır. AKP'li milletvekillerin, sayın bakanların "bakın, işte, biz, bugüne kadar el konulamayan bu grubun bütün uygulamalarına karşı çıktık, bankasına el koyduk" biçiminde hava atmaları bir tarafa, bu bankaya el konulmamıştır. Bu bankanın sahipleri "biz, ödemelerimizi yapamıyoruz; gelin, gerekli uygulamayı yapın, bankamıza el koyun" diye BDDK'ya ve hükümete dilekçeyle müracaat etmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, bunu hangi AKP'li milletvekili arkadaşım biliyor? Mesela, Sayın Bakan bunu kamuoyuna hiç açıkladı mı? Ama, Plan ve Bütçe Komisyonunda, laf arasında, İmar Bankası tarafından kendilerine böyle bir dilekçenin verildiğini bir şekilde ifade etmek mecburiyetinde kaldı. Eğer banka böyle bir müracaatta bulunmasaydı, bu bankanın böyle bir talebi olmasaydı -hükümetin mevcut anlayışı, yaklaşımı çerçevesinde nasıl o bir aylık süre geçmiş ise, belki de altı ay geçmiş olacaktı- belki de, hâlâ, bu bankaya el konulmamış olacaktı.

Üçüncüsü, hükümet, bu bankaya el koyduğunda şöyle düşünüyordu: Bu bankada 750 trilyon lira mevduat var. Değerli arkadaşlarım, hükümet, bu bankaya el koyduğunda, bu 750 trilyon liralık mevduatın 9 katrilyon liraya yakın bir mevduat olduğunu, maalesef, görmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Şu anda, bu işlerden sorumlu kurum ve bu işlerden sorumlu Bakan; ey, işveren anlayışlı, bu eski, klasik yöntemlere, modellere hiç itibar etmeyen, yeni siyaset anlayışını, tüccar siyaset anlayışını savunan AKP'li arkadaşlarım; Sayın Bakanınız ve o Bakanın denetimindeki, kontrolündeki, yönlendirmesindeki kurumlar, 9 katrilyon lira mevduatı olan bir bankaya el koyduklarında, bu bankada 750 trilyon liralık bir mevduat olduğunu düşünmekteydiler. Bu mu tüccar siyaseti? Sizin tüccarlık anlayışınız eğer buysa, siz, bu memleketi de batırırsınız, sizin önünüzde batmamış bir tek banka da kalmaz. Siz, herhalde, bugüne kadar, eğer, bu anlayışla birtakım şeyleri yaptınız ve yönettiyseniz, bütün kurumlarınızı da batırmışsınızdır. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Neyini alkışlıyorsunuz arkadaşlar?

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani, sizce, burada anlattığımız  hiçbir doğru yok mu?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayır, alkışlayanlara söylüyorum.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani, eğer, hükümet, 750 trilyon lira var diye, bir bankaya el koyup, oradan 9 katrilyon liralık bir mevduat çıkıyorsa, sizce, hükümet, burada, hiçbir şekilde sorumlu değil midir? Böyle mi düşünüyorsunuz? Eğer, önce, hükümet çıkıp, yurttaşa "biz bu bankaya el koyduk" deyip, sonra, Bakan, bir başka vesileyle "bu banka bize el konulması için müracaatta bulundu, dilekçeyle müracaatta bulundu" diyorsa, sizin, buradan kendinize alabileceğiniz "acaba, biz de yanlış, eksik bir şey yapıyor muyuz" diyebileceğiniz hiçbir şey yok mudur değerli arkadaşlar?

Şimdi, işin ilginç tarafı şu.

AHMET YENİ (Samsun) - Siz Uzanlara bir şey demeyecek misiniz? Uzanlar aleyhinde hiç konuşmayacak mısınız?

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Elbette.

Değerli arkadaşlarım, burada, olağanüstü bir dolandırıcılığın, sahtekârlığın olduğu çok açık. Benim üzüldüğüm nokta, 1 inci madde üzerinde konuşan İktidar Partisine mensup arkadaşımın konuşmalarına tutanaklardan bakalım; ne bu bankayla ilgili ne bu bankada ne yapılmasıyla ilgili ne bu maddeyle ilgili ne de İmar Bankasıyla ilgili bir tek ifade var. Burada, grup adına konuşuluyor, havanda su dövüyor arkadaşlarımız. 350 000 mağdur insan var, ne yapacağız değerli arkadaşlarım?

Şimdi, bir ödeme planı... Daha doğrusu, tasarıda kanunda bir plandan bahsedilmiyor; yetkiyi birilerine veriyoruz. Yine, o arka planda, bazı yerlerde, bir ödeme planı sunuluyor. Nasıl bir ödeme planı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - 36 ayın sonunda, en yüksek mevduatı bulunan yurttaşa 110 milyar lira ödenmiş olacak. Geriye kalan bütün bakiye, defaten, bir defada, 36 ayın sonunda ödenecek.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye ekonomisinin en temel problemlerinden bir tanesi, tasarruf konusunda, sermaye birikimi konusunda yurttaşın günlük kullanamadığı parasını, kaynağını, dövize, altına vesaireye yatırmak yerine, ekonomiye kazandırabilmek, ekonomiye katkı sunmasını sağlayabilmek amacıyla bankacılık sistemine yönlendirebilmektir.

Tabiî, burada, hep, işte, 250 000 vatandaşın sorununu çözersek, geriye kalanlar olmasa da olur diye düşünüldüğü için, yine, burada, çıkarcı bir mantıkla, bir anlayışla bakıldığı için, mesela, mevduatını, bütün birikimini, bu anlayış çerçevesinde düşünerek, ekonomiye katkı olsun diye götürüp bankacılık sistemi içerisine sokmuş bir iş adamına veya 1 trilyon lirasını bu bankanın mevduatları içerisine katmış olan bir yurttaşımıza, biz, 36 ay içerisinde sadece 110 milyar lira ödüyoruz; 36 ayın sonunda, geriye kalan 890 milyar liralık kaynağını ödüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu, son derece insafsızca bir uygulamadır; bu, son derece yanlış bir uygulamadır. Bu, bizim vatandaştan talep ettiklerimiz ile -sonuçta, vatandaşımızın karşılaştığı sıkıntılar halinde- vatandaşımıza dönük davranışımız arasında olağanüstü çelişkili bir durum ortaya koyan yaklaşımdır.

Bu anlayış, burada daha yoğun miktarda tasarruf birikimini tutmuş olan yurttaşlarımızı savunma anlayışı, aslında, sağ bir siyaset anlayışı içerisinde yer alan arkadaşlar olarak daha çok sizin savunmanız gereken veya sizin iddialarınız içerisinde yer alması gereken bir durum; ama, bütün yurttaşlarımızın haklarında olduğu gibi, bu bankada yoğunluklu olarak, tahmin edilenin veya belli bir rakamın üzerinde mevduatı tutan, taşıyan ve bu mevduatını ekonomiye katmaya çalışan yurttaşlarımızın haklarını da, burada, biz savunuyoruz.

Bu ödeme planı, adil bir ödeme planı değildir. Hiç olmazsa, belli bir rakamın üzerindeki kısmı, mesela, 50 milyar liranın üzerinde kalan kısmı     -bakiyeyi- eşit taksitler halinde bölelim. Vatandaşın eline geçen para... Yani, bir işadamının, bu parayla kendine göre iş yapan yurttaşlarımızın bütün yaşamını köreltecek, onun bütün iş hayatını bitirecek bir sonucu doğurabilecek bu uygulamadan vazgeçelim.

Bu anlayışla, bütün arkadaşlarımı bu önergeye destek olmaya çağırıyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 29.3.2003 tarihli ve 4833 sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 26 ncı maddesinin (h) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"h) Hazine Müsteşarlığınca sekiz katrilyon beşyüz trilyon liraya kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; bir kere, bu tasarı, İmar Bankasında yapılan usulsüz işlemlerle ilgili değildir. Bir kere, iki şeyi birbiriyle karıştırmayalım; bu tasarı, mağdur olmuş tasarruf mevduatı müşterilerinin mağduriyetlerini giderme tasarısı. İmar Bankasıyla ilgili işlemler ayrı bir şeydir; ikisini birbirine karıştırmayalım. Bu tasarının hedefi, sadece, tasarruf mevduatı mağdurlarının mağduriyetlerini gidermektir.

Müsaade ederseniz, ben, önce mevduata verilen güvenceden bahsedeceğim, sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun bugüne kadarki uygulamalarına geleceğim.

Değerli arkadaşlarım, mevduat güvencesi 1994 yılında getirildi. O gün yaşanan bir ekonomik krizde, halk, yine, bankalardan paralarını çekiyordu; o nedenle, 1994 yılında, bankalardaki tüm tasarruf mevduatlarına -altını çiziyorum, tüm tasarruf mevduatlarına- sınırsız güvence getirildi.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın hiçbir yerinde mevduata sınırsız güvence yoktur; dünyada, mevduata getirilen belli güvenceler, uygulanan belli normlar vardır; fakat, o dönemde Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz sebebiyle, mevduata sınırsız güvence getirildi. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun amacı tasarruf mevduatı sahiplerini korumaktı; ama, her türlü mevduat için güvence getirildi ve uygulama böyle oldu. Bu güvence yanlış getirildiği ve tasarruf mevduatları için getirilen bu güvence sürekli sınırsız tutulduğu içindir ki, bugün, Türkiye'de, halkın, 20 küsur milyar doları ve yaklaşık 10 katrilyon lira parası yok oldu gitti. Birileri, hep, verilen bu güvenceye dayanarak para topladı.

Peki, devlet bilmiyor mu?!. Dünyada faizler belli. Türkiye'de, bankacılık kesimi, yüzde 30'la, yüzde 25'le, yüzde 28'le, yüzde 35'le döviz topladığı zaman "kardeşim siz ne yapıyorsunuz" diye niye sormuyor?! Dünyanın neresinde yüzde 30'la döviz tevdiatı toplanır?!

Tabiî, sonsuz güvence vermişsiniz; sistemin bu hale gelmesinin birinci nedeni, mevduata verilen sınırsız güvencedir arkadaşlar. Bir kere -yine, daha hâlâ sınırsız güvence vardır- bunun mutlak gözden geçirilmesi lazım. Arkadaşlar, sınırsız güvence devam ettiği sürece, bu olayların önüne geçemezsiniz, yarın önünüze 25 katrilyon lira gelir. Bir kere, bunun, mutlaka gözden geçirilmesi lazım.

İkincisi ise, bunun amacı tasarruf mevduatını korumak, tasarruf mevduatına güvence vermektir; ama, maalesef, Türkiye'de, bugüne kadar, 1999'dan beri, el konulan tüm bankalarda, bırakın tasarruf mevduatını, eğer, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu reel tasarruf mevduatını ödeseydi, sadece, sigorta kapsamında olan mevduatı ödeseydi, -bugün 23 - 25 milyar dolar dediğimiz; yani, el konulan bankalar için ödenen para yaklaşık bu kadar- bunun rakamı 11 milyar dolar olurdu. Demek ki, 14 milyar dolarını, biz, tasarruf mevduatı kapsamı dışındaki yerlere ödemişiz. Bu Fon, Alman bankalarının, muhabir bankaların parasını ödedi, müşteriden alamadığı akreditif bedellerini ödedi; her şeyi garanti etti. Bir kere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun içeriği yanlış uygulandı ve ülkenin bu kadar parasının gitmesinin nedeni bu yanlış uygulamadır arkadaşlar.

Yine söylüyorum; Tasarruf Mevduatının amacı bir tek tasarrufçuyu korumaktır, eğer, gerçek tasarrufçu ise; işte, İmar Bankası mudileridir... Ödenmesi gereken tasarruf mevduatının gerçek anlamı, İmar...  Bugüne kadar, diğer bankalarda her şey ödendi. Bankanın tüm pasifi... Ne var pasifinde; mevduatın dışında, ticarî mevduat ödendi, muhabir bankalara borç ödendi, hatta kendi şirketlerine verdikleri haricî garantilerin bedeli ödendi arkadaşlar. Bir kere, olayı masaya yatıralım; bizi, uygulama yanlışlığı bu hale getirdi. Bu mevduat güvencesi böyle devam ettiği sürece, yine, yarın, tekrar bu sorunlarla karşı karşıya geliriz.

İki yıl önce BDDK açıklama yaptı; bir tek bankamda sorun yok, gönül rahatlığıyla tüm Türk Halkı bankalara inansın... Üçlü denetim yapıldı, tüm bankalar denetlendi. Halka verilen güvence şuydu : Arkadaş, gönül rahatlığıyla yatırabilirsiniz denildi; ama, ilk defa İmar Bankası mudilerine bir ayrıcalık yapılıyor; eşitlik ilkelerine aykırı, eşitliğe aykırı, her şeye aykırı. Ben mudi açısından bakıyorum. Siz burada ayıramazsınız; bir ay önceki off-shore'u da ayıramazsınız, tasarruf mevduatını da ayıramazsınız. İlk defa bir bankada gerçek tasarruf mevduatı ödeniyor arkadaşlar, diğer pasifler ödenmiyor. İşte Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gerçek kapsamındaki mudiler, bu mudilerdir arkadaşlar.

AHMET YENİ (Samsun)- Uzanlara da bir iki söz söyleyelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Beyefendi, yasa ayrı. İmar Bankasıyla ilgili yapılan ne usulsüzlük varsa onu da buraya getirelim; ama, iki şeyi karıştırmayalım.

AHMET YENİ (Samsun)- Karışmaz... Karışmaz...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Usulsüzlük var diye mudii mağdur mu edeceğiz?! Çünkü, güvence vermişsin. O ayrı bir konu. İkisini birbirine karıştırırsak...

AHMET YENİ (Samsun)- Karıştırmadan ikisini de söyleyelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Tabiî, söylerim ben, ben her şeyi söylerim.

Değerli arkadaşlar, gerçek tasarruf mevduatı bu. Ayıramazsınız, off-shore'u da ayıramazsınız. Bir ay önce... Ben burada, objektif olarak, off-shore mevduatının, o süreçte gelen hepsinin ayrıldığına inanmıyorum. Off-shore'da günü dolmuş, yatırmış... Diyelim ki, 3 Haziran değil de, 4 Haziranda off-shore mevduatının günü dolmuş. Demişler ki insanlar; arkadaş, getir paranı, burada mevduat açalım. Veya kendi adına para gelmiş, başka şubelere göndermiş, oğlu, kızı, bilmem kimin adına... Onun için, burada haksızlıkları ortadan kaldıramazsınız. Birilerine yine haksızlık yapıyorsunuz. O açıdan, bu yasayla, mutlaka gerçek tasarruf mevduatlarını ödemek zorundayız arkadaşlar. Eşitlik ilkesine aykırı...

Bugüne kadar hiçbir bankada olmayan... Her bankanın her türlü mudiine ödediniz, hem de aynı gün... Bugün bankaya el koydunuz - el koydular; özür diliyorum, siz değil- yarın "falanca bankadan tüm mevduatları gidip çekebilirsiniz" dediniz. Herkese bu uygulamayı yaptınız.

Arkadaşlar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, ülkede hiç kimseye ayrıcalık yapamaz, hiç kimseyi eşitlik ilkesinin dışına çıkaramaz. Yaptığınız, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Arkadaşlar, ikincisi, yine, faiz açısından; bu insanlar altı aydır faiz almıyor. Nedir günahları?!. O zaman, günahkâr varsa; günahkâr, biz, bu ülkeyi yöneten siyasîlerdir; çünkü, bu güvenceyi vermişsin, devlet baba adına söz vermişsin. O zaman, devlet baba sözünü yerine getirsin.

Bir başka konu; Fon veya BDDK karar alıyor "50 milyara indirdim" diyor.

Arkadaşlar, Türkiye'de kimse bunu bilmiyor. Türkiye'de bunu her yere asarsın, her bankaya asarsın, her bankanın şubesine asarsın, o zaman, halka... Siz bir karar alıyorsunuz "50 milyara indirdim..." Bilen kimse yok, Türkiye'de halk bilmiyor. Halen, şu anda Türkiye'de halk "yedinci aydan sonra getirilen tüm mevduatlara sınırsız güvence vardır" diye biliyor. Onun için, burada, bu insanları ayırmamız, bu insanlara ayrı işlem yapmamız, bu insanların off-shore'daki paralarını ödemememiz, hepimiz için bir ayıptır. Mağdur oluyor insanlar, yeni mağdurlar yaratıyoruz.

1994 öncesi, batan bankalarda güvence yoktu. Herkes hakkına razı oldu, kimse sokaklara dökülmedi. 1994 öncesi bankalarda mevduatı olanlar alamadı; ama, hiç kimse, gelip bir şey söyleyemedi. Sen devlet babasın!.. Devlet baba sözü vereceksin, ondan sonra, yerine getirmeyeceksin, bir de 36 aya veya daha uzun vadeye böleceksin... Arkadaşlar, devlet baba, bu insanlara karşı eşit davransın; onun için bu insanlara eşitsizlik yapılıyor, bu insanlara yazık ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu açıdan, ben, özellikle, gerek off-shore'daki haksız uygulamayı gerek bundan sonraki ödemelerde... Herkesin parası emrine hazır olmalı arkadaşlar. Devlet baba olarak milletin parasını gasp etmişiz, arkadaş, vermiyorum diyoruz. İnsanların ihtiyacı vardır, insanlar planlamıştır, programlamıştır, insanları mağdur ettik arkadaşlar. Gelin, bu mağduriyete sebep olmayalım. Haa, güvence konusunu, güvence kapsamını tekrar gözden geçirelim, bundan sonra da, bu ülkedeki tüyü bitmemiş yetimlerin parasını buralara vermeyelim.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyor, tasarının 2 nci maddesi üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini sizlere arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Türkiye, takriben son yirmiüç yıldır, eğer, bir milat vermek gerekirse, 1980 başından itibaren, önce bankerzedeleri, ardından hayalî ihracat yolsuzluklarını yaşadı; ardından da "benim memurum işini bilir" mantığıyla hareket eden kamu görevlileri nedeniyle, bazen, siyaset işbirlikçiliği ve tabiî, patronaj hareketiyle de ulusal bir yolsuzluk furyasına mağlup edildi.

Ne garip tecellidir ki, aynı tarihlere paralel olarak bir taraftan da terör belasıyla yüz yüze geldi. Her iki cepheden, Türkiye, büyük ekonomik kayıplara maruz bırakıldı. Yanılmıyorsam, ilk batan ve batırılan, içi boşaltılan, bir şekilde devletin bankasına "borç" olarak yazılan, "görev zararı" olarak yazılan TÖBANK, İstanbul Bankası gibi bankalar, bu işin, zincirin ilk halkası oldu. Temenni ederim ki, bu banka, zincirin son halkası olsun; ama, açık söyleyeyim, bu mantık devam edegittiği sürece, bu bankacılık anlayışı var olduğu sürece...

Üzülerek söyleyeyim, kulakları çınlasın, bir siyaset duayenimizin "içime sinmiyor" sözü, siyaset literatürüne çok güzel şekilde oturmuştu. Âdeta, böyle bir tasarının evet diyenleriyle hayır diyenleri arasında bir kıyas yapacak olsanız, evet diyenlerin de, evet dedikleri maddenin hiçbir şekilde içlerine sinmediğine kalben inanıyorum. Böyle bir şey olamaz! Bunu normal bir basiretle kabullenmek mümkün değil ve temennim odur ki, bu, son batan banka olsun; az önce, muhalefet partisi milletvekili bir arkadaşımızın söylediği, sahiplerinin suç duyurusunda bulunup "ödeyemiyorum, ne yaparsanız... Bu emaneti alın"  dediği noktada olsun.

Değerli arkadaşlar, aslında biz burada İmarzedeleri tartışıyoruz. Bana göre, burada sadece İmarzedeler yok; bir de İmarzadelerin ne olduğunu konuşmamız gerekirdi, bir de bunun arkasındaki beyzadelerin ne yaptığını sormamız gerekirdi bu yasayla.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Neredesiniz?.. Sorun!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tabiî, bunu soracağız da, ben çok merak ediyorum, CHP'li dostlar bu tasarıyı neden bu kadar sahiplendiler; bu ödemeler konusunda, off-shore'a kadar, niçin bu kadar sahiplendiler; doğrusu, algılama zorluğumu bağışlayın; ama, bir sıkıntı, işin arka...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Mağduru daha mağdur etmiyoruz, mağdurun yanında oluyoruz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın, bugün bir faks aldım, az önce gelen bir faks. Gelen faksta vatandaş "sizlere düşeni yapmanız ve bağıran azınlığın yerine susan çoğunluğun sesini de dinlemeniz lazım. Bu ödemeleri yaparsanız, hakkımız sizde kalır" diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kanunu niye getirdiniz o zaman?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakınız, sadece hesapları ödenemeyenlerin sözcülüğünü yapmak değil; aynı zamanda bu paraları iç edenlerin -gelin, beraber- yirmibeş yıl geriye doğru giderek hakikaten hesabını hep beraber soralım. (CHP sıralarından "kanunu siz getirdiniz" sesleri, gürültüler)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Kanunu siz getiriyorsunuz.

Geçen hafta Bankalar Kanununu çıkardınız.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Seni Tütün Yasasından da tanırız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen!..

Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, ben bir şeyi söylüyorum, diyorum ki: Bu, Türkiye'de çok bilinçli ortaya konulan bir harekettir, bankacılık sistemindeki yanlışlıktır. Bu konuda, açık söylüyorum; mutlaka akabinde... 8,5 katrilyonla ilgili, bir ödemeyle ilgili 2 nci maddeyi görüşüyoruz; elbette devletin bir taahhüdü, hükümetin devlet adına bir taahhüdü var, sorumluluğunu yerine getirecek. Tabiî, daha önceki maddelerde tartışıldı; 50 milyar Türk Lirasının 2 Temmuza kadar garanti altında olduğundan hiç kimsenin şüphesi yok. 3 Temmuzdan itibaren BDDK'nın aldığı bir kararı bir milat olarak değerlendirenler olabilir, değerlendirme kanaati de farklı olarak yorumlanabilir; ama, ben bir şey söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, Türkiye'de dikkat edilmesi gereken husus, sanki banka kuranların önüne... Arabaların arkasında bir yazı yazar, zaman zaman görürüm, böyle, gençler vardır arabanın direksiyonunda, 60'la gidilecek yerde 160'la gider, arkasında da bir yazı yazar "babam sağ olsun" yani, ne olursa olsun babam sağ olsun.

Şimdi, bankalar mevduat toplarken, bir zamanlar çok meşhurdu, duyuyorduk, Egebank batarken öyle diyordu "İzmir'in nesi var, Antalya'nın nesi var, Samsun'un nesi var" tabiî "nesi var" derken, TL bazında yüzde 120, yüzde 130'lara dolar bazında, döviz bazında yüzde 30'lara varan faiz garantisiyle bir toplama yaptı. Bu mantıkla, bu bankacılık sistemi İçerisinde, açık olarak söylüyorum; bunu, mutlaka ve mutlaka yakın takibe almak, elbette hükümetimizin görevidir, elbette bunları en güzel şekilde yapacak; çünkü, AK Partinin var olma hikmetlerinden birisi de, yolsuzluğun, haksızlığın, bir kuruş da olsa, tüyü bitmedik yetimin hakkını sahibine vermektir. AK Parti bunu sağlamak mecburiyetinde; bunun için zaten Mecliste vardır! (AK Parti sıralarından alkışlar)

NAİL KAMACI (Antalya) - Gereğini yapın!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ama, şunu kabul etmek lazım değerli arkadaşlar; açık olarak burada söylüyorum -birkısımları hakkında da zaten suç duyurusunda bulunuldu- BDDK bu konuda hatalıdır, TMSF bu konuda hatalıdır, SPK hatalıdır, Merkez Bankası hatalıdır, Hazine hatalıdır. Bütün kurumlar, dünüyle bugünüyle bu konuyu tahlil etmek zorundadır. Elbette, bugün mağdur 378 000 insanın üzerine, mutlaka, doğrudan doğruya bir yükü yüklemek değil; ama, ben, merak ediyorum, 27 trilyon nasıl bir tasarruf olur?! Tasarruf, kişilerin harcamalarından kenara atıp bir tarafa koyabildiği rakamdır. Ben, tabiî, bu tasarrufu da, mantık olarak doğrusu pek fazla kavrayabilmiş değilim. Elbette, parayı nereden buldun mantığı içerisinde bu soruyu sormuyorum, bununla ilgili yasal düzenlemeler var; ancak, bir şeyi görmek lazım değerli arkadaşlar. Burada, 27 trilyonun, 200 trilyonun sözcülüğünü yapmak için birkısım arkadaşlar, eğer, hakikaten, büyük bir gayret içerisindeyseler, ben, o arkadaşlara diyorum ki, siz, millet adına, bütün fakir fukaranın, garip gurebanın da burada sözcülüğünü yapmak  zorundasınız. Sadece, 27 trilyonları ödenmedi diye Meclisi boşaltarak, yasayı boykot ederek buradan çıkmış olmak, böyle bir haklılığı hiçbir gruba da vermez; bunu açık olarak burada söylemek zorundayım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Aferin!.. Aferin!.. Hırsız mı mevduat sahipleri?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, İmarbank, kuruluşundan beri, açık olarak söylüyorum...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp yahu! Biz, halk için dövüştük...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, keşke, şu yasada halk sözcülüğü yapsaydınız!

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Çok güzel, çok!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Keşke, bu yasada halk sözcülüğü yapsaydınız!

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sizi daha iyi tanısınlar!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, geçmişe dönük olarak bütün bankaların hesaplarının mutlaka yeniden derdest edilmesi, gözden gözden geçirilmesi... Bir devri sabık yaratılması adına söylemiyorum...

NAİL KAMACI (Antalya) - Yap o zaman!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...ancak, bu çalışmanın mutlaka hükümetimiz tarafından yapılması ve mal sahiplerinin ellerinde, menkul-gayrimenkul neleri varsa, hak sahiplerine uygun ölçekler içerisinde tevdi edilmesini umuyorum. Hükümetimizin bundan sonraki çalışmaları çerçevesinde devam edecektir.

Ben, bu bankayı, bir İmar Bankası değil, ülke ekonomisini tarumar bankası olarak telakki ediyorum. Bir İmarbank değil karşımızda, bir tarumarbank var ve bunun arkasında hangi güçleri varsa, siyasal potansiyeli, ekonomik gücü de dahil... Birkısım mağdurları önümüze koyarak, mağdurları seslendirerek, esasen, iç edilen paraların üzerine yatacaklarını zannediyorlarsa, bilsinler ki, AK Parti İktidarı, bunun bir kuruşunun dahi bu milletin önünde hesabını soracaktır.

Ben, yasanın hayırlı sonuçlarıyla ülkemize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Vatandaşın vermediğiniz parasını ne yapacaksınız peki?..

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Şahsı adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Zaman zaman eşi görülmemiş bir yolsuzluk şeklinde ifade edilen, bu, İmar Bankası, İmarzedeler yasası burada görüşülürken, eşi görülmemiş bir sorumsuzluk, eşi görülmemiş bir iktidarsızlık da sergilendi. Nedir bu görüştüğümüz 2 nci madde; İmarzedelere ödenecek 8,5 katrilyon liranın halkımızın sırtına bindirileceği maddedir. Bunun adına "bir bankaya el koyduk, yolsuzlukların üstüne yürüdük" deniliyor. Bankaya el konuluyor, o da bankadan gelen talep üzerine el konuluyor, sonra halka dönülüyor, ödeyin 8,5 katrilyon diye.

Değerli arkadaşlar, iktidar olmak, burada çoğunluk olmak değildir; iktidar olmak, halkın, mudilerin paralarını çalanları yakalayıp, onlardan hesap sorabilmektir. Bunu yapamamak, iktidarsızlıktır; burada, çoğunluk bile olsanız, bu, iktidarsızlıktır. Bunun daha da ötesinde, AKP'den değerli bir arkadaşımız çıkıyor, burada "neden bu mudileri savunuyorsunuz" diye Cumhuriyet Halk Partisine soruyor. Kendi iktidarına, o mudilerin parasını veremeyenlere hesap soramayan iktidarına hesap soracağına, neden mağdur durumdaki mudilerin mağduriyetiyle bu kadar ilgileniyorsunuz diye sorabiliyor. Hayret edilecek bir şey!

Şimdi, bu 8,5 katrilyon hakkında biraz konuşalım; nedir bu 8,5 katrilyon? Gelecek hafta görüşeceğimiz bütçede, 2004 yılında yatırım için ayrılan toplam para 7,5 katrilyondur; yani, tüm Türkiye'de devletin yapacağı toplam yatırım 7,5 katrilyondur. Bir avuç hortumcunun, yolsuzun, iktidarın hesap soramadığı bir avuç yolsuzun dolandırdığı mudiler için hükümetin ödeyeceği para ise 8,5 katrilyondur.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi 915 trilyon olarak gelecek önünüze. Bu ödenecek para, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesinin 11 katıdır; 11 tane Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi ödenecektir, yine, iktidarın iktidarsızlığı ve ihmali yüzünden.

Sağlık Bakanlığı bütçesi, önünüze 4 katrilyon 778 trilyon civarında gelecektir. Bunun 2 mislini ödüyor hükümet. Bunu bilmeniz gerekiyor ve bunlar, halkın sırtına binecek.

Tarım sektöründe, yapılan araştırmaya göre, her 223 trilyon liralık yatırımla 2 713 kişiye istihdam sağlanıyor. Bu demektir ki, 8,5 katrilyon lirayla 110 000 kişiye istihdam sağlayacak yatırımlar yapılabilir; işte, bu ödeniyor.

Bir yıl önce, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceğiz diye göreve başlamıştık. Bu mu yolsuzlukla mücadele etmek?! Yolsuzlukların faturasını halkın sırtına bindirmekle mi yolsuzlukla mücadele ediliyor?! Bu mu yoksullukla mücadele etmek?! En önemlisi de, bu mu iktidar olabilmek?!

Değerli arkadaşlarım, hiç değilse, bu iktidarsızlığın sorumluluğunun bilincinde hareket edilebilirdi.

Biraz önce, yine, bu kürsüde, işin kolayına kaçıldı; şu suçluydu, bu suçluydu diye, hükümet dışında herkes suçlandı. Hükümetin bu konuda ihmali vardır. Başka kuruluşların da ihmali vardır ve o başka kuruluşlar, bu konuda, daha etik ve daha ahlaklı davranmıştır. BDDK Başkanı istifa etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bankalar Yeminli Murakıplar Kurulu Başkanı istifa etmiştir; ama, bu konuda sorumluluğu olan, ihmali olan hükümet yetkilileri, hiç oralı olmadan yerlerinde oturmaktadır; bu da kabul edilebilir bir şey değildir.

Değerli arkadaşlarım, ortada, sadece eşi benzeri görülmemiş bir yolsuzluk yok; ortada, eşi benzeri görülmemiş bir ihmal, eşi benzeri görülmemiş bir iktidarsızlık ve eşi benzeri görülmemiş bir sorumsuzluk vardır. Geçen hafta sonu ve evvelki hafta sonu gittiğim köylerde, kentlerde sizi halka şikâyet ettim; sizi, bu 8,5 katrilyonu halkın sırtına bindirmekten şikâyet ediyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Şahsı adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Şirin'in.

Buyurun Sayın Şirin.

EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesi üzerinde şahsın adına söz aldım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Bu madde 8,5 katrilyonluk bir borçlanma maddesi. Bundan evvel konuşulduğu gibi, keşke böyle bir borçlanmaya ihtiyaç kalmasaydı da bu parayı iç edenlerden parayı alarak böyle bir maddeye ihtiyaç duymasaydık. O bakımdan, bu teknik düzenleme için benim söyleyebileceğim bir şey yok, maddeye olumlu olarak bakmamız lazım.

Ancak, bu vesileyle tasarının tümü üzerinde bazı görüşlerimi, müsaadenizle arz etmek istiyorum. Bu tasarının arzu edilen neticeleri getirme ihtimali az. Bu konudaki hatırlatmalarımı veya söyleyeceklerimi de, lütfen, hükümet ve İktidar Partisi, bir tenkitten ziyade bir hatırlatma olarak kabul etsin.

Birinci olarak, çıkarılan kanunun gerek özü gerek bazı maddeleri geçmişe dönük uygulamalar getiriyor. Bu uygulamaların uygulama şansının olamayacağı kanaatini taşıyorum. Şöyle ki:

TMSF bir sigorta kurumu. Bu sigorta kurumuna herhangi bir mudi parasının ödenmesi için müracaat ettiği takdirde, bir ihtarname yolladığı takdirde TMSF bu parayı ödemek mecburiyetinde kalacaktır. Tasarı kanunlaştıktan sonra TMSF'nin vereceği cevap "bir kanun çıktı; biz, sizin paranızı bu kanuna göre ödeyeceğiz" cevabı olacak; ancak, hadisenin burada bitmeyeceğini tahmin ediyorum. Herhangi bir hukuk mahkemesine müracaat eden mudi, sigortanın, parasını defaten ödemesini talep edecektir ve bu kanun, el konma tarihinden, yani TMSF'nin vecibesinin doğduğu tarihten çok daha sonra çıktığı için, bu paraların, müracaat eden ve mahkemeden karar alan mudilere defaten ödenmesi durumuyla karşı karşıya kalınacaktır. Hükümet tarafından, bu konuda gerekli tedbirlerin düşünülmesi veya hukuka uygun daha iyi bir düzenlemenin yapılmasının uygun olduğu kanaatini taşıyorum.

İkincisi, hükümetimizin uygulamakta olduğu, bazılarımızın tenkit etmekle beraber, Türkiye'nin menfaatları açısından yürütülmesi gereken iktisadî programın, ekonomik programın önemli ayaklarından bir tanesi de kurum ve kurulların özerkliğiydi. BDDK ve TMSF de bu özerk kurumların en başında gelenlerindendi. Biz, bu tasarıyı kanunlaştırdığımız zaman, TMSF'nin özerkliğini de ortadan kaldırmış oluyoruz; yani, bundan sonra, BDDK ve TMSF, alacakları her karar veya yapacakları tasarruf için, yeni bir kanun çıkarttırma ihtiyacı içinde kalabilirler ve özerk bir kurum, bütün tasarruflarını, hükümetin çıkaracağı kanunlara veya icraatlarına bağlayabilir. Bu tasarıyla, kanunlaştığı takdirde, özerkliğin kaldırılmış olacağını da dikkatlerinize getiriyorum.

Üçüncü olarak, bazı arkadaşlarımız, haklı olarak, hortumlandığı tabir edilen paraların tahsilatlarının ne olacağını dile getirdiler, fevkalade haklılar; ancak,TMSF'nin, uzun zamandır yakından takip ettiğimiz, bugün de basında çıkan çok yeni bir uygulamasıyla karşı karşıyayız ve bu uygulamanın, mevcut banka hortumcuları tabir ettiğimiz kişiler için de emsal olma riskini görüyorum. Buradan da, bu konuyu sizlere hatırlatmayı bir vecibe addediyorum. Şöyle ki: İlk etapta 350 000 000 dolarlık bir alacak paketi, batık kredi paketi satışa çıkarılıyor. Satışa çıkarılan bu krediler için, teklif edilen fiyatlarda yüzde 10, yüzde 20 mertebesinde. Yüzde 10 mertebesinde bir fiyat bulunabilmesi bile riskli veya kabil değil; yani, biz, 350 000 000 dolarlık bir batık kredi portföyünü, bu kredilere bağlı teminatlar ve takip haklarıyla beraber devretmiş olacağız.

Şimdi, bunun riskleri şunlar: Bir kere, hatırlarsınız, daha geçenlerde, hortumculardan para tahsilatı için bir kanun çıkardık ve tahsilatın muhakkak yapılması gerektiğini söylüyoruz. Hükümetimiz ve İktidar Partisi de, paraları hortumculardan sonuna kadar tahsil edeceği taahhüdünü vermiş durumda. Ben de bu taahhüdünüzün fevkalade destekleyicisiyim; ancak, 350 000 000 dolarlık bir alacak paketini 35 000 000 dolara satarsanız, bu, paranın tahsilatı olmaz, yüzde 90'ından vazgeçmek olur.

Bunun yanı sıra, alacaklar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununa göre takip edilen alacaklar. Siz, bu alacakları temlik ettiğiniz veya devrettiğiniz zaman, devletin kurullarına ait olması gereken bir hükümranlık hakkını da, muhtemelen yabancı olan bir şirkete veya kuruma devretmiş oluyorsunuz. Bunun da anayasal birtakım sakıncaları vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN ŞİRİN (Devamla) - Müsaade ederseniz, toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şirin, konuşmanızı tamamlar mısınız.

EMİN ŞİRİN (Devamla) - Üçüncü olarak, çok daha kötü bir emsalle karşılaşacağımızdan endişe ediyorum. Şimdi, İmar Bankası mudilerine ödenecek 8,5 katrilyon liradan bahsediyoruz; bunun için bir kaynağı onaylayacağız ve muhtemelen kabul edeceğiz. Yüzde 10'la satılan batık krediler meselesi ortaya çıkar ise, BDDK'nın bundan evvel yapmış olduğu bazı anlaşmalarda, yapmış olduğu anlaşmayı yapan batık veya zordaki şirketin, finansal kurumun, bundan sonra yapılacak olan anlaşmalarda veya yapılacak uygulamaların lehlerine olması kaydıyla faydalanmaları hususu getiriliyor. Bunu emsal göstermek suretiyle, yüzde 10'luk bir fiyatla, yüzde 10'luk bir ödemeyle bu konuyu, belki de mahkeme kararına bağlayarak, faydalanma imkânına da kavuşacaklar.

Bütün bunları bir tenkit açısından değil, bir hatırlatma açısından yapmak istedim. Burada bulunan BDDK ve TMSF temsilcilerinin ve hükümetimizin de bu konuyu çok dikkate almalarını arz ederim.

Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şirin.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - a) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararı ile bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'ce, Banka bünyesinde karşılığında Devlet iç borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil piyasada Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında toplanan tutarlardan, makbuz karşılığı satıldığı belgelenen Devlet iç borç senedi karşılığı tutarlar; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca 3.7.2003 tarihinde Resmî Gazetede ilan edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin günlük değerleri esas alınarak hesaplanacak tutar üzerinden, 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca mevduatların ödenmesinde izlenecek usul ve esaslara göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenir. Bu amaçla Hazine Müsteşarlığınca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilir.

Ancak, yasal olarak yetkili kurum ve kuruluşların aramaları esnasında Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin bilgi işlem sistemi dahilinde ele geçirilen karşılıksız Devlet iç borç senedi alanları gösterir listelerde yer almayanlar ile Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten sonra alındığı tespit edilen karşılıksız Devlet iç borç senetlerine ilişkin olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.

b) (a) fıkrası kapsamında yapılacak ödemeler hakkında, 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (2) numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.

Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'den Devlet iç borçlanma senedi almamasına rağmen, sahte olarak düzenlediği veya sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişiler hakkında 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.

c) Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî sorumluluklar saklıdır.

d) Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. nezdinde bulunan tasarruf mevduatı ve Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında karşılıksız olarak toplanan tutarlarla ilgili olarak hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

e) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'ce, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. hesaplarında yapılan ve yapılacak incelemeler sonucunda; 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. mudilerine yapılan ödemelerde ve/veya bu madde uyarınca hak sahiplerine yapılan ödemelerde, mudi veya hak sahibinin beyanının aksine bir durumun ve/veya ilgiliye fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının tespiti halinde, ödenen meblağ, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ilgilisinden tahsil edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından mudi veya hak sahibi adına bir bankada hesap açılmış olması halinde, açılan ve bloke edilen hesap, mudi veya hak sahibinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına doğmuş veya doğabilecek borcunun teminatı olarak başka bir işleme gerek olmaksızın, vade sonuna kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına rehnedilmiş sayılır.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna herhangi bir sebeple borçlu olanların 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası kapsamındaki alacakları, öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna olan borçlarına mahsup edilir. Bu hüküm, ödeme tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak yazılı bildirime istinaden diğer amme alacakları için de uygulanır.

4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası çerçevesinde Bakanlar Kurulunca mudilere ve hak sahiplerine vadeli ödeme yapılmasına karar verilmesi halinde, mudiler ve hak sahipleri adına açılacak hesapların rehin, haciz, temlik ve benzeri hukukî ilişkilere konu edilseler dahi vadelerinden önce hesap sahipleri veya hak iddia eden üçüncü kişilere ödenmesi talep edilemez.

4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası ile bu maddenin (b) fıkrasında belirtilen hallerin tespiti halinde ilgili kişilere herhangi bir ödeme yapılmaz.

f) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait mal, hak ve alacaklar hakkında da (b) fıkrası hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta perşembe günü, beş aydır umutsuzca bekleyiş içerisinde olan İmarzede vatandaşlarımızın bu bekleyişlerine cevap verecek olan bir yasa tasarısının sonuçlandırılacağı umuduyla çalışmalarımızı sürdürdük; ancak, ne olduğu bilinmez bir biçimde, gerek Bakanımız gerekse Komisyon üyeleri, bir anda görüşmeleri bıraktılar. O anda aklımıza bir soru geldi; acaba, bugüne kadar mağduriyeti körükleyen bir yaklaşım açısı, bu süreci hal yolundan çeviren bir yaklaşım açısı yine mi devam ediyordu?..

Ben, size, bütün samimiyetimle bir şey söyleyeceğim; ben de, tam tersi, o gün, o görüşmeler sonrası, bu kadar mağduriyet yaşamış kişiyi gören ve özellikle finans ve yatırım konusunda uzmanlığı olan Sayın Bakanın, bir kere daha, bu mağdurlar konusunda daha iyi çözüm getirecek başlıklar üzerinde çalışmak umuduyla o görüşmelerden çekildiğini düşündüm. Gün, bugün, bugüne geldik ve basından ve biraz önce gelen önergelerden gördüğüm kadarıyla, biz, daha doğrusu siz AKP'li arkadaşlarım ve de tasarı onaylanırsa sayın hükümet, mağdurların mağduriyetini daha da artırmak için bir çaba daha göstermiş olacak ve mağduriyetlerinin çözümü için beklemiş olan vatandaşlarımızı, büyük bir hayal kırıklığıyla baş başa bırakarak, bu günü, bu yasayla kapattıracak.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz geçici maddenin konusu olan hazine bonoları konusunda İmar Bankasının işlemiş olduğu yasal sürece aykırılık ortada.

1985 yılında, İmar Bankası aracılık belgesini almış; ancak, 1990 yılında, uyması gereken kurallara riayet etmediği için bu belge iptal olmuş. 1992 yılında ise tekrar başvuruda bulunmuş, repo ve ters repo işlemleri için; ancak, yeterlilik olmadığı için, bu talep de kabul edilmemiş. Bu arada, o dönemin bankalardan sorumlu olan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bu konuda da bilgilendirilmiş; ancak, yıllar geçmiş, İmar Bankası, müşterilerine yeni bir yatırım alternatifi sunmaya başlamış ve ilanları gazetelerde boy boy sunulmuş. Bu ilanlarda görüldüğü üzere "hazine bonosuna en yüksek getiriyi ben veriyorum" diye beyan etmiş, arkasından, televizyon ekranlarında aynı reklamlarını devam ettirmiş. Peki, bu kadar yasal ve belli kademelerde, kurullarda belirlendiği bir yasağın işlendiği süreçte, nerede bu kurullar?! Bu kurullarda görev alan kişilerin okuma yazma özrü mü var veya seyretme özrü mü var, bunların hiçbirinden haberleri olmuyor?! Gün geliyor, İmar Bankasına el konuyor ve deniyor ki "biz bunları tespit edemedik, bize ihbar gerekliydi." Daha büyük bir ihbar için, acaba, İmar Bankası, antetli kâğıdına "ben, açığa hazine bonosu satıyorum" diye beyan mı edecekti BDDK'ya?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, hazine bonosu gelirlerinin bir kısmı muaftır ve üzerindeki beyana tabidir gelir. 14 Mart 2003 tarihinde, Maliye Müfettişleri Kurulundan bir arkadaş, bu gelirin kontrolünü yapmak amacıyla, bu konuda yetkili bankaları inceliyor. İnceleme yaptığı süreçte, bir de İmar Bankası dikkatini çekiyor. Bankaya başvuruyor; ancak, banka, verdiği cevapta "bizim böyle bir işlevimiz yoktur" diye, yazılı olarak beyan ediyor. Bunun üzerine, ilgili ve hassas maliye müfettişi arkadaşımız, direkt olarak BDDK'ya başvuruyor ve diyor ki: "Gazetedeki bu ilanlardan görüldüğü üzere, bu banka böyle bir işlem yapmaktadır." Tarih, 14 Mart 2003; yani, bankaya el konulmadan üç ay önceki süre bu. BDDK'ya bu bilgilendirmeyi verdikten sonra gelen cevap da çok enteresan: "Siz, maliye müfettişi olarak kendi konunuzdaki araştırmaları yapın, biz de Murakıplar Kurulu olarak bunun takibinde olacağız." Aradan üç ay geçiyor, hiçbir şey yok. O tarihten 2003 Temmuzuna kadar geçen sürede 600 trilyona yakın hazine bonosu işlemi oluyor bu bankada. Şimdi, burada, suçlu, görevini ihmal eden bir yapılanım var, kurul var, kişiler var; bir de, bunu yakın takipte, siyasal sürecini, siyasal sorumluluğunu kullanmamış bir iktidar var; ama, suçsuz olan hazine bonosu sahipleri var.

Değerli arkadaşlar, sizlere soruyorum, finansla ilgilenmeyen bir arkadaş -bana açıkyüreklilikle söyleyin- eline gelen belgenin gerçek anlamda bir kıymetli evrak niteliği taşıyıp taşımadığını tespit edebilecek sorumlulukta ve yetkide midir?! Ama, bugün, hazine bonosu sahiplerine denilmektedir ki: "Sizin nasıl haberiniz yok?!" Nasıl haberi olsun?! Bugün, birçok hazine bonosunun alım satımına temel teşkil eden DİBS, yani devlet iç borçlanma senetleri nakit olarak piyasalarda dolaşmaz, sadece saklama makbuzlarıdır dolaşan; ama, bu saklama makbuzlarının gerçek bir nakdî değeri ifade edip etmediğini kontrol edecek, bilecek ve ona göre yatırımını yapacak olan, yatırımcı değildir; bunun yetkili kurumları vardır, bu kurumlardan sorumlu olan siyasî irade vardır. Onların gösterdiği eksikliği, hiçbir zaman, mağdur olan yatırımcı ödemeyecektir ve biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuda mağdurun yanındayız ve onlarla beraberiz.

Biraz önce konuşmacı olarak kürsüye gelen Sayın Uzunkaya "siz niye mağdurları bu kadar koruyorsunuz" diyor. Siz, hakka hukuka inanıyorsunuz. Hakkın temelinde ne vardır; mağdurun yanında olmak vardır, mazlumun yanında olmak vardır. Biz, bu inançla, bu düşünceyle onların yanında oluyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bugün, bu belgelerin, tabiî ki, geçerliliğinden yatırımcının haberi olmadığı gibi, bu ilgili bankanın hazine bonosu alım satımına yetkisi olmadığından da haberi yoktur; çünkü, dediğim gibi, görsel medyada, yazılı medyada, boy boy ilanlarda bunlar beyan edilmiş ve bunların hiçbir kontrolü yapılmamış, sadece, el konulduktan sonra BDDK "bana ihbar etseydiniz", diğer SPK da, aylar geçtikten sonra, bir yerde, sanki günah çıkarır gibi, suç duyurusunda bulunmuştur. Bunlar mıdır işleyen süreçte, görevsizlik, sorumsuzluk veya burada Hazinenin adını kullananları veya bunları kullandıranları sorumluluktan geriye çekecek olan?!

Şimdi, ben, şunu söylemek istiyorum: Bu konuda, İmar Bankası konusunda, birçok eksikliğine rağmen, bizi büyük bir merakla bekleyen 400 000'e yakın  mağdur var; bunların beklentilerine çözüm bulunması amacıyla -daha önce getirdiğiniz pek çok yasa tasarısına, sadece hedefine inandığımız için destek olduğumuz gibi- yasaya destek oluyoruz; ama, yaptığınız haksızlıkları kesinlikle kabul etmiyoruz. Bir taraftan, hakkı olan parası ödenmeyen off-shore'lar, bir taraftan da gündeme gelen bonozedeler... Şimdi, bu bir hükümet sözüdür; hazırlanmış olan tasarı, bir hükümet sözüdür. Bu konuda Sayın Bakan ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener aylar öncesinden söz vermiştir; bu çalışmalar hakkında, planlamalar hakkında bilgiler vermiştir; ama, bugüne geldiğimizde tam tersi bir seyre gidiş oluyor. Bu ülke, bu vatandaş, Başbakan Yardımcısının verdiği sözlere güvenmeyecek midir?! Hükümetinin çözüm diye hazırladığı tasarıya güvenmeyecek midir ve Sayın Bakan, siz, gayet iyiniyetle hazine bonosu mudileri için hazırladığınız yasadan, verilebilecek bir bakış açısıyla veya Sayın Erdoğan'ın vereceği bir talimatla vaz mı geçeceksiniz?!

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada, mağdurların ve çözüm bekleyenlerin cevap beklediği birçok soruya bugün cevap vereceğiz ve bugünü tamamlayacağız. Diğer taraftan, ticarî işletmelerle ilgili -biz, bunu da kabul ediyoruz- bilgisiz... Çünkü, bankacılık ve bankacılık sektörünün belgesel işleyişi ve sorumlulukları hakkında halkın birçoğu, birçok kademede bu konuda bilgisiz. Gelin, biz bunları bilgilendirelim. Gelin, belgesel düzende oluşan riskleri önleyecek olan çalışmaları yapalım, bundan ders alalım. Demiyoruz ki, Uzanlar suçsuz; tabiî ki, suçlu ve bakınız, bugün, olmayan, Hazinenin adını kullanarak basılan bir kıymetli evrak söz konusu. Bu da çok büyük bir suç; ama, tek bir suçsuz var; o da, bu konudaki mevzuatı bilmeyen, yükümlülüğün, sorumluluğun tamamen başka noktalarda kontrolü gerekirken üzerine yıkılan mevduat sahibi veya bono sahibi. Bunları daha da büyük mağduriyetlere itecek düzenlemeler içinde olmamanızı diliyorum.

Diğer taraftan, bu madde içinde yer alan, mevduat sahiplerinin hesaplarına bloke hakkı getiren bir hüküm var. Burada, açıklanan ödeme planında deniliyor ki: "Biz, sizin paranızı 36 ay bloke ediyoruz, kullanamazsınız; ama, kredi alacaksanız, alın, bunu teminat olarak kullanın..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ederim.

"...üstüne de faiz ödeyin, bir de o yükü yüklenin; diğer taraftan, biz, size, ödesek ancak TÜFE oranında faiz öderiz."

Bugün, hesapların açıldığı banka olan Ziraat Bankasında 1 yıllık hesaba ödenen faiz yüzde 24'tür; ama, TÜFE yüzde 19'dur. Var mı böyle bir suçlu hesap yaratma mantığı?! Var mı böyle ikili değerlendirme?! Ve diğer taraftan, TÜFE'nin de Gelir Vergisi stopajından ayrılmadığı, yani net faiz olmadığı ortada. Yani, mağduriyetleri devam ettiriyoruz.

Ben, şunu rica ederek sözlerime son veriyorum: Bu ülkede, hepimiz, yarınlar için yaşıyoruz, yarının güçlü Türkiyesi için yaşıyoruz. Hortumculardan hesap sormak için geçtiğimiz hafta yasamız çıktı; artık uygulamadaki başarınızı görmek istiyoruz; ama, şunu unutmayın ki, buradaki başarıyı elde ederken, sadece sisteme, devlete ve sizin iktidarınıza güvenmiş olan, yönetiminize değer vermiş olan insanları da mağdur etmeyin, onların mağduriyetlerini, bir an önce, hak ettikleri ölçüde çözün.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tamaylıgil.

Şahsı adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,

biraz geriye gitmek istiyorum. Bakın, 18 Temmuz 2003 tarihinde yapılan bir açıklamaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu açıklamayı, BDDK ve TMSF yapıyor. BDDK, hesap sahiplerinin büyük bir merakla beklediği bu açıklamasında, şifre kayıt sistemi tutulduğunu ve hazine bonosu satış işlemlerinde belirsizliklerin bulunduğunu ifade ediyor. Bu ifadelerden sonra, kayıtdışı olan ve bu nedenle, ihbar olmaması halinde, yerinde denetimlerle de tespiti mümkün bulunmayan ve ciddî boyutta örgütlü ve yasadışı olduğu değerlendirilen bir işlemler dizisiyle karşılaşıldığını söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, bunların ifadesi, tespitleri kendi cümleleriyle. Bu açıklama, bankayla ilişkisi olan onbinlerce küçük yatırımcının sorunlarına cevap olabilecek nitelikte bir açıklama değildi. Nitekim, bugüne kadar, bu olay, bu şekilde tartışılarak geldi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, size, bir örnek vermek istiyorum: Köşedeki bir market, ekmek satmak istiyor; biliyorsunuz, kendi başına ekmek satamıyor. Ekmek satabilmesi için belediyeye müracaat ediyor; dolabı var mı, tezgâhı var mı, kapalı dolabı var mı?.. Ekmek satabilmesi için bir ruhsat alıyor, izin alıyor. Köşedeki market, ekmek satarken bu izni alıyor. Nereden geldim buraya: Değerli arkadaşlarım, yani, bankacılık yapma yetkisi bulunan bir kurumdan hazine bonosu almak isteyen bir vatandaşın, açığa hazine bonosu satılıp satılmadığını kendi başına denetlemesine imkân yoktur.

Sayın Uzunkaya, lütfen...

Bakın, bu insanlar için, son derece önemli bir konu. Dolayısıyla, bu konuda bir ihbarda bulunması da, bu insanın, söz konusu olamaz. Bunu denetlemek BDDK'nın görevidir.

Bakın, ismi açalım isterseniz. Nedir BDDK; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu. Neyi düzenliyor bu BDDK, neyi denetliyor bu BDDK?

Değerli arkadaşlarım, burada, BDDK'nın yönettiği denetimler -gerek bağımsız malî denetim gerekse bankalar yeminli murakıplarının denetimleri- sırasında bunların nasıl gözden kaçtığını anlamak, inanın, mümkün değildir. Bunun açıklaması yok, hiçbir şekilde yok. BDDK'ya, açığa hazine bonosu satıldığına ilişkin şüphelerin olduğu hakkında Maliye Bakanlığından resmî yazı gitmesine karşın, BDDK'nın hiçbir işlemde bulunmaması, en hafif tabiriyle, görevi ihmaldir. Türk Ceza Kanunu madde 230'u söylemiyorum; suiistimal ağır olur diye onu söylemiyorum, inanın.

Değerli arkadaşlarım, hükümet, halkı bilgilendirmek ve devletin itibarını korumak konularında bu sınavda başarısızdır; bunu kabul edin. Çift hesap tutulması ve açığa hazine bonosu satışı bankacılık sistemimizde ilk defa yaşanan bir olay değildir. Daha önce bahsettiğim gibi, Maliye Bakanlığı BDDK'yı hazine bonoları için önceden uyarmıştır. Kaldı ki, 1994 krizinde de bazı bankaların açığa bono sattıkları bilinmektedir; ancak, burada küçük yatırımcı açısından yeni olan, açığa satışlarda, hazine bonolarında devlet güvencesinin olmadığının kamuoyuna bildirilmemesidir.

Değerli milletvekilleri, bu bakımdan -değerli konuşmacı arkadaşlarım da belirttiler- devletin itibarına sahip çıkarak, bir an önce, biraz sonra vereceğiniz o önergeyi geri çekmenizi sizlerden arz ediyorum, istirham ediyorum, rica ediyorum. Lütfen, lütfen, bu insanları mağdur etmeyelim. Lütfen bu insanları, bu kış gününde... Ben, duygu sömürüsü yapmıyorum; bunların çoğu emekli. İçlerinden kaç tanesinin trilyonun üzerinde yatırımı var bilebiliyor musunuz? 379 000 kişinin belli bir miktarın üzerinde yatırımı olan 1 000-2 000'inin bu gelirini nereden elde ettiğini, isterseniz geriye dönük bir komisyon kurun araştırın; ama, bunların yanında, bir emekli ikramiyesini oraya yatırmış insanın otuz yıllık emeğinin üzerinde siyaset yapmayın lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, hükümet, bu süreç içerisinde, gerçekten, bu insanları üzen, onların mağduriyetini ciddîye almayan bir tutum sergilemiştir. En basit örnek: Tarih 22 Temmuz 2003. İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'in bir konuşması üzerine, Sayın Abdüllatif Şener, bu kürsüye çıkıp, onbeş gün sonra ödeneceğini söylemiştir. Yine, bundan birkaç ay önce, Sayın Şener, gündemdışı bir konuşmayı yanıtlarken -ben Grup Başkanvekili olarak burada oturuyordum- "siz, ikide bir bu konuyu gündeme getiriyorsunuz" dedi bana. Evet, siz ödemezseniz, bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz. Bu kanunu, biraz sonra vereceğiniz önergelerle değiştirerek de çıkarsanız, bu konuyu, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak gündeme getirmeye, tıpkı yolsuzluklar gibi, tıpkı dokunulmazlıklar gibi, inanın, devam edeceğiz.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Milletin parası dağıtılacak, milletin parası...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Tahsil edin.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, bu olaydan üç temel çıkarsama var: Bunlardan bir tanesi, bu bono skandalıyla ilgili. İmar Bankasının elinde, devlet iç borçlanma senedi satma hakkı olmamasına rağmen, bu bankanın "en yüksek verimli bono bizde, en yüksek getirili bono bizde" türünden ilanlarına -Sayın Tamaylıgil demin, örneklerle değindi- nasıl müsaade edilmiştir?!

İkincisi, vatandaşlar hangi bankanın bu yetkisinin olup olmadığını nereden bileceklerdir?! Bu yaşanan olaydan sonra, peki, bu panik, Türkiye'de başka bir boyuta taşınırsa... Bunu, sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, devletin, kendi hesabına yatırılanlardan haberi yok; tablo bu. Peki, bu güvensizlik, yeni iç borçlanmalarda -ki, bunların yüzde 50'sini vatandaş kaynaklı alıcılar, tasarrufçular alıyor, kullanıyor- böyle bir güvensizlik ortamı, başka (A) bankasının, (B) bankasının (C) bankasından hazine bonosu satışlarını, iç borçlanma yükünü, riskini artırmaz mı ileride; bu da başka bir sorun.

Sisteme olan güven sorununu da, burada, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün de çok enteresan gelişmeler oldu. Biraz önce Anadolu Ajansı haberine düşen birtakım bilgiler var. Sayın Başbakan, Sayın Bakana -ki, buradaki konuşmacıları, yanındaki konuşmalardan dolayı çok az dinleyebiliyor Sayın Bakan- talimat veriyor; mevduat ödenecek, devlet iç borçlanma senetleri, yani, bono paraları ödenmeyecek talimatını veriyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizin bürokratlarınız, teknisyenleriniz, bu elinizdeki yasa tasarısını hazırladılar, komisyona getirdiler, komisyonda tartışıldı. Buraya gelince ne değişiyor allahaşkına?! Niye oraya, bunu tamam getirmiyorsunuz?! Niye bu insanların umutlarını oralarda tüketmeye çalışıyorsunuz?! Buna hakkınız yok değerli arkadaşlarım.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Yasal irade burada.

RESUL TOSUN (Tokat) - Yasayı bürokratlar değil, Meclis yapmalı.

HALUK KOÇ (Devamla) - Bunlar samimî sözlerdir; lütfen...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Millî irade burada. Yasanın tecelli edeceği yer burası.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu insanların mağduriyetlerinin üzerinde oturarak siyaset yapamazsınız, yapmamalısınız. Günahsız insanların emeği, alınteri, inanın ki çok ağırdır; bunu taşıyamazsınız, taşımamalısınız. Gelin -bir kere daha söylüyorum- 379 000 küsur kişinin, şüpheli gördüğünüz 1 000-2 000 kişisinin varlıklarını, gelirlerini, on yıl geriye dönüp, kurulacak bir komisyona inceletin; pire için, birçok insanımızın hakkını yemeyelim. Devlet iç borçlanma senetlerini eğer ödemezseniz biraz sonra getireceğiniz önergeyle, unutmayın, bırakınız parlamenterlik döneminizi -bunu çok ciddî söylüyorum- bu insanların bu manevî yükünü, yaşadığınız sürecede öbür dünyada da taşıyamayacaksınız.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Şahsı adına, ikinci söz, Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Melik Özmen'in.

Buyurun Sayın Özmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarımız; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak için huzurunuzdayım.

Şimdi, burada konuştuğumuz şey, bildiğiniz gibi, 2000'li yıllardan itibaren, bu tip, finansla ilgili kuruluşlar, siyasî birtakım müdahaleler olmaması için, bundan önceki hükümetler tarafından, bağımsız kuruluşlar haline getirilmiştir; yani, hiç kimsenin, bu bağımsız kuruluşlara siyasî müdahale etme hakkı yoktur; bunlar, bağımsız kurumlardır.

Bu konuyla ilgili, ben, 3 tane kurum hakkında bazı sorular yönelteceğim, huzurlarınıza bu soruları getireceğim. Bu konuyla ilgili, 3 tane kurum var: Merkez Bankası, BDDK, SPK.

Son bir yılda, İmar Bankası tarafından, elektronik fon transferi adı altında yapılan işlemler vardır. Bu işlemleri yaparken, Merkez Bankası, bu bankadan büyük para çıkışlarıyla ilgili denetlemeyle de görevlidir. Bu işlem hacmi nedir, bunun açıklanması gerekir.

İkincisi, Merkez Bankası içerisinde bankaların gözetimi merkezi vardır. Bankalar, bilançolarını Merkez Bankasına gönderirler ve bu kurum tarafından, bu birim tarafından gözetlenirler. 1 Ocak 2003 ile 18 Haziran 2003 -yani, İmar Bankası yönetiminin istifa ettiği tarihtir- tarihleri arasındaki bilanço 750 trilyondur. Merkez Bankası şubeleri, bankalara nakit ödeme yaparlar. İmar Bankası, acaba, bir günde en fazla ne kadar grup Türk Lirası çekmiştir? Örneğin, 750 trilyon lira bilançosu olan bir banka, eğer, bir anda 200 trilyon lira civarında para çekiyor ise, Merkez Bankasının, derhal "bu konuyla ilgili nakit akışı problemi vardır" deyip, İmar Bankasıyla ilgili işlem yapması gerekirdi.

BDDK'yla ilgili birkaç soru gündeme getirmek istiyorum. Bankaları denetleyen bağımsız denetleme kuruluşları var. Bu denetim şirketleri kimlerdir? Gerek Adabank gerek İmar Bankasıyla ilgili denetim şirketleri denetim görevlerini yaparken, birisinde bir problem olduğunu görüyorlar, diğeri niçin hâlâ denetim yapma işlemine devam ediyor? Bu da bir başka konudur.

Bir başka konu da yeminli murakıplar konusudur. İmar Bankasının son beş yıldır aynı murakıp tarafından denetlendiği hususunda çeşitli duyumlar var. İmar Bankası çalışanlarından birisinin Şişli Cumhuriyet Savcılığına 2001-2002 arasındaki işlemlerle ilgili ihbarı var ve bu ihbar, Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından BDDK'ya soruluyor, o dönem, BDDK "böyle bir problem yoktur" diye cevap veriyor. Nasıl oluyor bu?!

SPK'ya gelelim: Biraz evvel, Sayın Tamaylıgil de bahsetti; İmar Bankasının devlet iç borçlanma senediyle ilgili satış yapma yetkisi yok, açığa satış yapma işlemi var ve bunu, gazetelerde boy boy yayımlıyor. Peki, SPK yetkilileri Merihte mi yaşıyorlar?! Hiç mi haberleri yok?! Buna rağmen, İMKB bu tip senetleri tescil ediyor. İMKB ne iş yapıyor? Bunların tamamı bağımsız kuruluşlar. Bunlar siyasî kuruluşlar değil. Dolayısıyla, biz, soruna baktığımız zaman, mağduriyetleri gündeme getirdiğimiz zaman 70 000 000'un mağduriyetini de gündeme getirmekle yükümlüyüz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Üretmeden tüketme hakkını almak için birtakım işlemler yapan kişilerin hakları vardır mutlaka; ancak, hiç kimse "ben, bu konunun kanunen suç olduğunu bilmiyordum" "ben, radara yakalandım,  hız yapmanın suç olduğunu bilmiyordum" deme hakkına sahip değildir. Eğer, bir nitelikli dolandırıcılık varsa bunun iki tarafı vardır, iki ucu vardır. Mağdurlar mutlaka olacaktır; ama, kamuda, hukukta, bir de bundan dolayı mağdur olanlar var; o da 70 000 000 Türk Halkıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Devamla) - 70 000 000 Türk Halkının da mağduriyeti mutlaka düşünülmelidir. Bu soğuk kış gününde, Ağrı'da köylerde çıplak ayakla gezen o çocuklar da düşünülmelidir. Sadece, mağdur var denilerek, bu 1,1 katrilyon lira, şu grup tarafından, o mağdur insanlara ödettirilmemiştir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özmen.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun" tasarısının geçici 1 inci, maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

İbrahim Köşdere

Hasan Aydın

 

Hatay

Çanakkale

Giresun

 

Soner Aksoy

M. Melik Özmen

 

 

Kütahya

Ağrı

 

GEÇİCİ MADDE 1. - a) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararı ile bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. tarafından kabul edilen ticarî kuruluşlar mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatının sigortaya tabi tasarruf mevduatı için uygulanan faiz hesaplama yöntemi kullanılmak suretiyle belirlenecek 3.7.2003 tarihli tutarları Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca mevduatların ödenmesinde izlenecek usul ve esaslara göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenir. Bu amaçla Hazine Müsteşarlığınca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilir.

Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin doğrudan ve dolaylı olarak banka sermayesinde payı olan her türlü ortakları ile bunların ana, baba, eş ve çocukları ile bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ile şube müdürleri veya bunlar adına hareket eden kişiler veya bu fıkrada belirtilen kişilerin ayrı ayrı veya birlikte doğrudan veya dolaylı olarak yönetim ve denetimine sahip oldukları  kuruluşlara ait ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin personelinin kurmuş olduğu munzam veya yardımlaşma sandık ve vakıflarına ait mevduat ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.

b) (a) fıkrası kapsamında yapılacak ödemeler hakkında, 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (2) numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.

Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. nezdinde ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı bulunmamasına rağmen, sahte olarak düzenlediği veya sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişiler hakkında 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.

c) Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî sorumluluklar saklıdır.

d) Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. nezdinde bulunan tasarruf, ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı ile ilgili olarak hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

e) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'ce, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. hesaplarında yapılan ve yapılacak incelemeler sonucunda; 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. mudilerine yapılan ödemelerde ve/veya bu madde uyarınca hak sahiplerine yapılan ödemelerde, mudi veya hak sahibinin beyanının aksine bir durumun ve/veya ilgiliye fazladan veya haksız bir ödeme yapıldığının tespiti halinde, ödenen meblağ, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ilgilisinden tahsil edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından mudi veya hak sahibi adına bir bankada hesap açılmış olması halinde, açılan ve bloke edilen hesap, mudi veya hak sahibinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına doğmuş veya doğabilecek borcunun teminatı olarak başka bir işleme gerek olmaksızın, vade sonuna kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına rehnedilmiş sayılır.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna herhangi bir sebeple borçlu olanların 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası kapsamındaki alacakları, öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna olan borçlarına mahsup edilir. Bu hüküm, ödeme tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılacak yazılı bildirime istinaden diğer amme alacakları için de uygulanır.

4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası çerçevesinde Bakanlar Kurulunca mudilere ve hak sahiplerine vadeli ödeme yapılmasına karar verilmesi halinde, mudiler ve hak sahipleri adına açılacak hesapların rehin, haciz, temlik ve benzeri hukukî ilişkilere konu edilseler dahi vadelerinden önce hesap sahipleri veya hak iddia eden üçüncü kişilere ödenmesi talep edilemez.

4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası ile bu maddenin (b) fıkrasında belirtilen hallerin tespiti halinde ilgili kişilere herhangi bir ödeme yapılmaz.

f) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait mal, hak ve alacaklar hakkında da (b) fıkrası hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

T. İmar Bankası TAŞ tarafından karşısızlık satılan devlet iç borçlanma senetlerini satın alanlar yatırdıkları tutarları gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasından talep etmek hakkına sahip olduğundan, bu tutarların Hazinece doğrudan ödenmemesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası AŞ tarafından Bankalar Kanunu hükümlerine istinaden yapılan mevduat tasnifine göre, ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı sahiplerinin ise kapsama alınması öngörülmüştür. Ticarî kuruluşlar mevduatı ile diğer kuruluşlar mevduatı, tasarruf mevduatının 3.7.2003 tarihi itibariyle ödemeye esas olacak tutarı, tasarruf mevduatı için uygulanacak yöntemle belirlenecek, ancak tasarruf mevduatı faiz oranları yerine ticarî ve diğer kuruluşlar faiz oranları dikkate alınacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.26

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.30

BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

304 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Mesut Özakcan...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Grubumuz adına Sayın Engin Altay konuşacaklar.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacaklar.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; günlerce, aylarca ve belki de yıllarca tartışılacak olan 304 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu kanun tasarısına şöyle bir isim verirsek pek de yanlış olmaz: "Kurunun yanında yaşı da yakalım kanunu." Böyle de diyebiliriz bu kanuna. Şimdi, 379 000 yaş, 3 000 - 4 000 kuru için yanacak. Bunun bir diğer ifadesi, gasptır. Değerli arkadaşlar, Sinop'taki Hanife Ergen Teyzenin yılların birikimini gasp etmeye Parlamentonun hakkı yoktur.

Demokratik ülkelerde parlamentolar, kendilerini bu çatı altına gönderen halkın lehine kanunlar çıkarırlar ve uygularlar. 3 Temmuzda faaliyetleri durdurulan bir bankanın, bırakın bir ay evveliyatını, bir gün önceki mevduat hesabı bile -eğer, devletin varlığından bahsediyorsak, devlet diye bir kavram varsa, ki, var- devletin güvencesindedir. Devletin, vatandaşın hakkını, hukukunu, malını, mülkünü gaspı söz konusu olamaz. Eğer, siz, burada çıkacak olan bu yasayla, bu insanların birikimlerini gasp etmeyi vicdanî bir rahatlık olarak düşünebilecekseniz, benim bir itirazım olmaz.

Evet, bir sıkıntılı durum var, ben de kabul ediyorum. 9 katrilyon lira büyük bir para. Ancak, değerli arkadaşlar, burada bir kusur varsa -devlet işi ciddî bir iştir- kusur, öncelikli olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna aittir. "Efendim, Üst Kurul var, biz karışamayız, edemeyiz..." Yok böyle bir şey. Biz, tabut kadar büyüklükteki odalarda, Yüce Millet adına iş ve işlem görüyoruz. BDDK Başkanının kaç lira maaş aldığını, sanıyorum, hepiniz biliyorsunuzdur; benim bilebildiğim, bizim maaşımızın en az 3-4 katı maaş alıyor. BDDK Başkanının ya da diğer üst kurul başkanlarının makamlarına gideniniz olmuştur; bizim tabut büyüklüğündeki odalarımızla kıyasladığınızda, Sayın Cumhurbaşkanının makamından daha ihtişamlı bir makamda oturabiliyorlar. Tamam, bir üst kuruldur, bunlar layıktır diyelim, verelim; ama, BDDK görevini iyi yapmıyorsa, burada, siz, Sinoplu Hanife Teyzeyi ve 379 000 yurttaşımızı kırıp dökemezsiniz.

BDDK'nın bir görev kusuru varsa, sorumlu Devlet Bakanı da aynı oranda kusurludur, Başbakan da aynı oranda kusurludur. Eğer, bu parayı tahsil edeceksek, beytülmalin parasını peşkeş çektirmeyeceksek, yapılacak iş şudur: İşte, Amerika'da oldukları belli. Bu aileyi yakalayacaksınız, bunlardan tahsil edebildiğinizi tahsil edeceksiniz; kalan kısmını da, ilgili bakana ve Başbakana zimmet çıkaracaksınız, onlardan alacaksınız. Doğrusu budur, hakkaniyet budur, devlet işi budur.

Bir belediyede, belediye başkanının göreviyle ilgili bir kusur işlendiğinde ve bir maddî kayıp söz konusu olduğunda -bu işi siz çok iyi bilirsiniz- belediye başkanının şahsına zimmet çıkar. Türkiye'de devlet varsa -ki, var- devletin bir nizamı varsa -ki, var- bunun böyle olması lazım.

Şimdi, siz, buğday ile mercimeğin aynı meydanda harman edildiğini hiç gördünüz mü?! Böyle bir harmanlama olabilir mi; olamaz. Devletin de, namussuz ile namusluyu aynı kefeye koymaya hakkı yoktur; hele bu Parlamentonun bu işe alet olmaya hiç hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

Yarın size sorarlar; derler ki: Ey vekiller, 4 Haziran ile 3 Temmuz arasında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kapısına kilit mi vuruldu; ey vekiller, 4 Haziran ile 3 Temmuz arasında devlet paydos mu etti, devlet tatile mi çıktı, yoksa, devlet ortadan mı kaldırıldı; bir aylık bir geçici sıkıyönetim dönemi mi, bir ihtilal mi oldu?!

Biraz önce, Gelirler eski Genel Müdürü değerli arkadaşım ve diğer bankacı arkadaşlarım sizi uyardı. Bu uyarıları hep yapıyoruz. Yanlış yanlış şeyleri burada yapıyorsunuz, ondan sonra, bunlar, Cumhurbaşkanlığından ya da Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Lütfen, insaf ediniz. Burada,         3 000, 4 000, 5 000, her neyse, bu aileyle işbirliği içine girmiş bir grup insan var, bunu kabul ediyoruz; ama, 379 000'in 4 000'ini düşersek, 375 000 kişinin birikimini Parlamento gasp edemez; bunu doğru bulmuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu sıralar yasama sıralarıdır, burası yürütmedir; bu ayırımı çok iyi belirlememiz lazım. Evet, siyasette, elbette, iktidar grubunun, hükümet tasarılarına sıcak bakması, desteklemesi doğrudur, doğaldır; ama, biz burada bir yemin ettik, kişisel vicdanımızla da görev yapmak zorundayız. Bir milletvekilinin ilk ve öncelikli görevi, yasamadır; dolayısıyla, yürütmeyi, yani, icrayı denetlemektir arkadaşlar. Ne kadar kendi partinizden olursa olsun, yarın, hepimiz, çocuklarımıza, şu çatı altındaki görevimizle ilgili güzel bir miras bırakmak zorundayız. Bu anlayış içerisinde, bu dönemde çıkan yasalara, Köşkten ya da Anayasa Mahkemesinden dönen yasalara bir baktığımızda, dersimize çok iyi çalışmadığımız çok açık olarak ortaya çıkacaktır; yarın, bunu tarih yazacaktır.

Değerli arkadaşlar, tekraren, altını çizerek söylüyorum; doğrudur, bir yanlışlık, bir soygun tasarlanmış, planlanmış ve gerçekleştirilmiştir; ama, yaklaşık 3 000-5 000 kişi için 375 000 insanın birikimlerini gasp etmek Parlamentoya yakışmaz. Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, İmarzedeler, bir siyasî tutsak olarak, bir siyasî rehine olarak elde tutulmamalıdır; bu böyle düşünülmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti büyüktür; hem de tahmin ve tasavvur edilenden daha büyüktür.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Aksini iddia etmiyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Vekilim, sen hiç İçtüzüğe baktın mı?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İçtüzükle ne alakası var?!

ENGİN ALTAY (Devamla) - 157'yi, 160'ı oku, sonra konuş.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen devam et.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Devletin görevi, her zaman, haklının, mazlumun, namuslunun yanında olmaktır. Namuslu ile namussuzu aynı kefeye koyan bir devlet olmaz, olamaz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın Altay, şahsınız adına da söz talebiniz vardı...

ENGİN ALTAY (Sinop) - Konuşmayacağım, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın Mehmet Emin Murat Bilgiç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili olarak, görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Bu çerçevede, ben, bir soru sorarak başlamak istiyorum. Özerk kurulların Türkiye'deki en büyük savunucusu kimdir acaba? Özerk kurullar, kimin bakanlığı devrinde, Türkiye'de, yoğun bir biçimde kurulmuştur? Buna cevap verebilecek insan var mı burada? (CHP sıralarından "var, var" sesleri)

Özerk kurulların kimin döneminde kurulduğunu hatırlatacağım; ama, ondan önce, özerk kurulların kuruluş amacı neydi, ona bir bakalım. Hükümetler siyasî müdahalede bulunuyor. Bu siyasî müdahaleleri en aza indirmek ve teknik biçimde doğru olanı en iyi biçimde yapmak amacıyla siyasî iradeden bağımsız özerk kurullar kuruldu. Güzel... Şimdi, önümüzdeki tasarının temel mantığı, böyle bir özerk kurulun aldığı karar çerçevesinde devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi amacına matuftur. Devlet bir taahhüt altındadır. Bu taahhüdü bir özerk kurum vermiştir, BDDK adıyla bir özerk kurum vermiştir ve biz, bu taahhüt çerçevesinde bazı yükümlülüklerimizin nasıl yerine getirileceğini tartışıyoruz.

Şimdi, hepiniz elinizi vicdanınıza koyun. Burada hükümet sorumluluğu nedir? Burada hükümetin sorumluluğu -açıkça- yoktur; bu kararın altında bir tane hükümet temsilcisinin imzası da yoktur.

Peki, o zaman, öbür sorunun cevabına gelelim. Şu anda CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Kemal Derviş, Türkiye'de siyasî otoritenin dışlanmasını isteyen, siyasî otoriteyi iradesiz bırakan, en önemli özerk kurum savunucusudur ve onun bakanlığı döneminde Türkiye'de özerk kurumlar kurulmuştur. Bilmeyenler varsa öğrensin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Kapatın özerk kurumları...

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, şu anda, konuşmakta olduğumuz husus, bu mantık içerisinde Türkiye'de gündeme getirilen özerk kurumların bir tanesinin, 3 Temmuz 2003 tarihinde aldığı kararla ilgili bir durumdur. 3 Temmuz 2003'te bir özerk kurum, kendi özerkliği içerisinde, bağımsız bir biçimde, elindeki paranın yeteceğini zannederek, 750 trilyonluk bir varlığın ödenebileceğini düşünerek, İmar Bankasına el koyma kararını, kendi hükmî şahsiyeti içerisinde, bağımsız olarak vermiştir.

Deminden beri, çeşitli CHP'li sözcü arkadaşlar, hükümete çeşitli sataşmalarda ve saldırılarda bulundular. Son derece haksız...

ENGİN ALTAY (Sinop)- Ona hükümet cevap versin.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)- Şüphesiz, ben, burada istediğim her şeyi konuşmakta özgürüm. Kendi kanaatlerimi de sizin kadar özgür bir biçimde açıklayabilirim. Saygılı olun lütfen.

Sevgili arkadaşlar, bu karar bir yanlışlık üzerine kuruludur. 750 trilyon, başlangıçta, yani, 3 Temmuz 2003 tarihi itibariyle BDDK'nın kabul ettiği, onayladığı, Merkez Bankasının onayladığı, İMKB'nin onayladığı bir bilançodur, oradaki varlık toplamıdır ve BDDK, eldeki varlıklarıyla bunu karşılayabileceği zannıyla bu kararı vermiştir ve -açıkça söyleyelim- hükümeti de yanıltmıştır; ancak, şu anda karşımızda çok büyük bir problem var ve bu problemin çözülmesiyle ilgili bir oturum düzenliyoruz, bir tasarı üzerine konuşuyoruz. Biraz daha ciddiyetle konuşmamız gerekir.

Şimdi, hükümet burada diyor ki: 8,5 katrilyonluk borçlanma yetkisi istiyorum. Niye; devletin vatandaşa olan borcunu, taahhütlerini yerine getirmek için. Kendi aldığı bir karar çerçevesinde mi; hayır, özerk bir kurumun kararı çerçevesinde. O zaman, şuna bir bakmamız lazım, uygun görürseniz: Acaba özerk kurum veya özerk kurumlar, bu tür yanlış tasarruflarıyla, yanlış incelemeleriyle devleti yükümlülük altına sokuyorlarsa, bunların özerklikleri tartışmaya açık değil midir? Bakınız, aynı konumda Merkez Bankası da vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)- Sayın Başkanım, müsaadenizle, önemli bir konuda...

BAŞKAN- Sayın Bilgiç, buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)- Bakınız, Merkez Bankası da, kanunu gereği, Türkiye'de her türlü izleme, denetleme yapmaya ve bununla ilgili her türlü şikâyette bulunmaya yetkili bir kurumdur ve Türkiye'de para ve sermaye piyasalarını en iyi izleyebilen, bununla ilgili açık piyasa işlemleri yapan, elektronik fon transferi yapan, mevduat munzam karşılıklarını tutan bir kurumdur. Merkez Bankası -açıkça söylüyorum- burada görevini yapmamıştır. Bakınız, aynı şekilde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası da görevini yapmamıştır. Halkın zarara uğratılmasında, bu ikisi, BDDK'yla birlikte doğrudan sorumludur.

Peki, hükümet ne yapıyor? Şimdi, ben muhalefetin sözcülerine bakıyorum, ne dediklerini anlamam mümkün değil.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sen çok net anlatıyorsun!

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) - Hükümet, iyiyi de yapsa kötü, kötüyü de yapsa kötü. Yani, herhangi bir vicdan muhasebesi içerisinde karar verilmesi gereken bir yerdir burası; eleştiri olsun diye eleştiri değil... Bakınız, şurada, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde, bu paraların ödenmemesi şeklinde veya kısmen ödenmesi şeklinde muhalefet temsilcilerinin hiçbir görüşü yok. Aksine, bu paraların ödenmesi noktasında, tümüyle ödenmesi noktasında, hiçbir ayırım gözetilmeden ödenmesi noktasında bir görüş birliği içerisindeler. Bu, son derece haksız bir tavır. Burada birtakım sınırlamalara tabi tutulmadan, diyelim ki, devlet tahvilleri alanların, devletin herhangi bir garanti yükümlülüğü olmadığı halde, ödeme hakkına kavuşturulmaları son derece yanlıştır.

Şimdi bakınız, hükümet, milletin hakkını burada savunuyor, haklıyı haksızı ayırt etme noktasında gayret sarf ediyor ve bu noktada da her türlü planı, gayreti, çabayı gösteriyor. Bu da niye; devlet olmanın gereği olduğu için, muhalefet sorumsuzluğu içerisinde olmadığı için. (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hop hop... Yok öyle bir şey.

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, toparlar mısınız lütfen.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, şimdi bir konuya daha temas etmemiz lazım. Hükümet, elinden gelen her şeyi yapıyor. Yalnız, bu konuda yargı kapısı açık. Devletin elinden gelen her türlü imkânı kullandığı bir noktada, yargının da, herhalde, devlete yardımcı olması, devletin kendi imkânları çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirebilmesine imkân vermesi lazım.

Benim, özellikle, hükümete bir uyarım var. Demin, bazı arkadaşlarımız yol planlarından, bunların çözüm yollarından bahsediyordu. Bunlardan bir tanesi, bu tasarı ve daha önce görüştüğümüz diğer bir yasa çerçevesinde, tahsilatın son derece hızlandırılmasıdır. Ne yazık ki, siz o oturuma katılamadınız. Fakat, tahsilatı hızlandırmak üzere, Büyük Millet Meclisi, hükümete her türlü yetkiyi sağlamıştır ve bu noktada da ben, her halde hükümetin bu çabalarına müteşekkir olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak, hükümete de ufak bir uyarım var. Esasen, hükümet, devlet adına BDDK'nın onaylamış bulunduğu 750 trilyonluk mevduattan sorumludur. 750 trilyonun üzerindeki mevduatın sorumluluğu, aslında, BDDK ve diğer kurumlarındır. Bu çerçevede, hükümetimiz, yine, elinden gelen her türlü çabayı göstermektedir. Ancak, bu çerçevede, ben, doğrusu, sizlerden hiç olmazsa şöyle bir teklif gelmesini beklerdim: 750 trilyonu faiziyle birlikte devlet ödesin; ama, 750 trilyonun üzerini, devlet, hiç olmazsa, faizsiz olarak ve İMKB'nin ve Merkez Bankasının yıllara sâri bir biçimde, elinde oluşacak imkânlar doğrultusunda ödesin. Doğrusu, ne yapıcı ne de yıkıcı hiçbir açık, doğru bir tespiti muhalefetten görememek beni üzüyor.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ben, burada, bugün arkadaşlarımızın değinmiş oldukları noktaları tekrarlamanın ötesinde iki temel öğeyi işlemek istiyorum; bir tanesi devlet, bir tanesi vatandaş.

Bu yasa, Türkiye'de, Parlamento tarafından el kaldırılarak çıkarılan, "sevgili vatandaşlarım, ‘devlet güvencesi’ sözcüğü, bugüne kadar söylediğimiz zamanlar için geçerli; ama, Parlamentonun kararıyla, bundan sonra ‘devlet güvencesi’ sözcüğünü duyduğunuzda sakın inanmayın" yasasıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, vatandaşlar, elindekini, avucundakini almış, götürmüş, bankalara yatırmışlar. Benden önce konuşan arkadaşım çok ilginç bir biçimde, "750 trilyonu devlet ödesin, geriye kalan miktarını devlet üstlenmesin" derken, sanki, 9 katrilyonun içerisinde bu 750 trilyon hariç, geriye kalan miktar, Fransa'da, İngiltere'de, Bali Adalarında, herhangi bir yere de yürüyen bir para da, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunu, Devletini ilgilendirmiyor gibi, inanılmaz derecede, bu kürsüde, bir sorumsuzluk ifadesi arz edebilecek bir çıkış yapabilmektedir.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, sataşma var, söz hakkı istiyorum.

HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, sataşma yok. Ben düşüncelerimi söylüyorum.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sataşma var.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, konuşmama devam etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Aydın.

HASAN AYDIN (Devamla) - Bu Parlamentonun temel görevlerinden bir tanesi, cumhuriyet kurulduğu tarihten bu yana, bu coğrafya üzerinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın, bütün eksikliklerine, bütün yanlışlıklarına rağmen, devlete olan güvenlerini devam ettirmiş olmalarıdır.

Vatandaş, bankaya giderken, bir istihbarat elemanı gibi bankanın durumunu araştıracak mı? Herhangi bir vatandaşımızın böyle bir yetkisi, böyle bir imkânı var mıdır? Bütün gazetelere ilan verilmektedir, senetler alınmaktadır, tahviller alınmaktadır... Devlet, burada, ortalıkta yok. Devletin sosyal yanı ne zaman işleyecek?! Yani, devlet vatandaşını korumakla yükümlü değilse, devlet vatandaşının dolandırılmasına karşı çıkmayacaksa, devlet vatandaşının haksızlığı  karşısında kendisini devreye sokmayacaksa, o devlet nasıl bir devlettir?! Bu devleti hangi kategoriye koymaktasınız?

Bir kere, bu yasa, kesinlikle, bundan önce yaşanmışlardan farklı olarak, Türkiye'de bir şeyi ortaya koymaktadır. Bakınız, benden önce konuşan milletvekili arkadaşlarımdan bir tanesi bir mudinin mektubunu okudu, ben de bir mektup okuyorum: "Bakın, sayın milletvekilleri, ben, Uzan filan tanımam, diğer banka sahiplerini de tanımam. Benim tanıdığım devlettir ve o bana kefil olmuştur. Bana, 50 milyara kadar, istediğin bankaya parayı yatırabilirsin diyen de odur. Yoksa, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletine güvenmemeli miydik?" Telefonu var, adı var.”

Değerli arkadaş, vatandaş bu soruyu soruyor bize.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yasayı okudun mu?

HASAN AYDIN (Devamla) - Biz devlete ne zaman güvenmeliyiz, bizim yapmış olduğumuz hatalar değil, devletin yapması gereken kontrolleri, devletin yapması gereken denetimleri, devletin yapması gereken görevlerini yapmamasının sorumluluğunu, hangi nedenle, hangi mantıkla, hangi vicdanla masum vatandaşa sormaktadır diye, insanlar bize sorular soracaklardır.

Teknik olarak bir yasa hazırlanıyor, buraya geliyor. Yasa hazırlanıp buraya geldikten sonra bir talimat ortaya çıkıyor, siyasal talimat; devlet iç borçlanma senetlerinin ödenmemesi talimatı. Gerekçe şu: "Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından karşılıksız satılan devlet iç borçlanma senetlerini satın alanlar, yatırdıkları tutarları, gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasında talep etme hakkına sahip olduğundan..." Yani, şöyle söylüyor vatandaşlara: Sevgili vatandaşlarım, siz bu hazine bonolarının sahibisiniz, bu sizin hakkınız ve zaten siz yargı yoluyla bunu alabilecek durumdasınız, iflas masasına giderseniz de bunu alabilecek durumdasınız; ancak, biz, Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti olarak, küçük bir kurnazlık yaparak, biraz sizin tahsilatınızın gecikmesini sağlamak açısından -nasıl olsa Türkiye'de mahkemeler çok uzun bir süre yürüyor- iki sene sonra, üç sene sonrasına zaman kazanmak açısından sizi süründüreceğiz.

Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun; süründürdüğünüz insanlar kim? Yani, bu vatandaşa zulüm değil de nedir?

RESUL TOSUN (Tokat) - O bonolar karşılıksız bonolar.

HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu vatandaşa biz bunu nasıl yapabiliriz?! Bu vatandaş, bizi bu Parlamentoya taşıyan vatandaş değil mi?

Sadece laf atmasını biliyorsun Resul Bey. Bu son zamanlarda bir tek laf atıyorsun, başka bir iş yaptığın yok; yani, oturuyorsun orada, laf atıyorsun.

RESUL TOSUN (Tokat) - O bonolar devlet bonosu değil.

BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz yerinize...

RESUL TOSUN (Tokat) - 1991 yılında, İmar Bankasının devlet bonosu satamayacağı konusunda bütün dünyanın haberi olmuştur. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Bir defa da, çık, kürsüden konuş.

BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen, oturur musunuz yerinize!

HASAN AYDIN (Devamla) - Böyle, ne zaman ben ince bir noktaya bassam, bazı barometrik özelliği olan arkadaşlarımız ayağa kalkıp, fırlayıp, tepki gösteriyor. Ben doğruyu konuşuyorum kardeşim; sen, oradan, istediğin kadar laf at. Şu anda, Türkiye Cumhuriyetinde, İmarbankzedeleri beni izlediklerinde, vicdanlarında senin dediğine taraf değiller, benim dediğime taraflar. (AK Parti sıralarından gürültüler)

RESUL TOSUN (Tokat) - Bilmeden konuşma.

HASAN AYDIN (Devamla) - Çünkü, bu insanların hiçbirinin bir günahı yoktur, hiçbirinin bir kusuru yoktur, hiçbiri bir hata yapmamıştır; onların suçu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine güvenmektir. Bir ülkenin vatandaşının kendi devletine güvenmesi nasıl bir suç olabilir?! Bir ülkenin vatandaşının kendi devlet güvencesini teminat olarak alması ve o yolda yürümesi nasıl bir suç olabilir?! Vatandaşa böyle bir hesap sorma hakkını hangi nedenle, hangi sebeple kendimizde bulabiliriz?!

Evet, bir durum var; ortada bir dolandırıcı vardır, ortada vatandaşını dolandırmış bir banka söz konusudur. Hesap sorulması gerekenler onun muhataplarıdır; dolandırıcılardır, vurgunculardır, talancılardır, yetim hakkı yiyenlerdir. Yoksa, üç kuruş parasını biriktirmiş, emeklilik ikramiyesini almış, belki, onun faiziyle iki çocuğunu üniversitede okutacak, ona harçlık gönderecek. Hiçbir suretle, onun üniversitede okuyan çocuğuna göndermiş olduğu harçlığı  kesme hakkına sahip değilsiniz, 368 milletvekilinin böyle bir hakkı yoktur; bunu yapmayın!

RESUL TOSUN (Tokat) - Biz, kimsenin harçlığını kesmiyoruz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, gelelim vatandaşa... Bir de vatandaşın... Bu yasa tasarısı; zaten dönecek. Sizin sayenizde, ileride bir çoğunluk sağlarsak...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Cumhurbaşkanını herhalde ayarladınız. Cumhurbaşkanını ayarladınız mı?

HASAN AYDIN (Devamla) - Zaman zaman böyle hükümetler gündeme gelecek. Eskiden senato vardı; bir senato kuralım da, bu Parlamentoda bu tür çok anlaşılmaz, akıl ermez hataları Cumhurbaşkanına, Anayasa Mahkemesine göndermeden senatodan geri gönderelim şeklinde bir teklif getirelim diye de düşünürüm ben; Grubuma böyle bir öneri yapalım. Çünkü, yasayı yaparken hangi nedenle yapıyorsunuz; efendim, sizin tahsilat yetkiniz var; yargıya gittiğiniz zaman, bu hazine bonolarını tahsil edebilirsiniz diyorsunuz gerekçenizde; sonra, biz bunları tahsil ettirmeyeceğiz diyorsunuz.

Bakınız, ben size söyleyeyim: Bu yasalaştıktan sonra, 50 000 vatandaş, sizin Adalet Komisyonu Başkanınızın "güvenmiyoruz" dediği yargıya gidecek. Canınız istediği zaman, kendinizin dokunulmazlığı söz konusu olduğu zaman yargıya güvenmiyorsunuz; ama, işinize geldiği zaman, vatandaşın tahsilat yapması için "yargıya gidebilirsiniz" diyorsunuz; yani, yargı konusundaki yaklaşımınız da enteresan. Hadi arkadaşlar, milletvekillerini gönderelim yargıya diyoruz "yargıya güvenmiyoruz biz..." Hadi arkadaşlar, şu vatandaş zora düştü, bu nasıl kurtulacak diyoruz "yargıya gitsin..." Yani, işime geldiği zaman yargı iyi, işime gelmediği zaman yargı kötü ve bunu... (CHP sıralarından alkışlar)

Bir şey daha söylemek isterim: Bizim bir görevimiz var, devletin bir görevi var. Devlet, dünyanın hiçbir yerinde, ülkesinin coğrafyasında bostan korkuluğu rolünde olan bir kurum değildir.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan "bostan korkuluğu" diyor; dinlemiyor musunuz siz?! Lütfen yani...

HASAN AYDIN (Devamla) - Devletin en önemli görevlerinden bir tanesi de... Benden önce konuşan arkadaşım -ben pek anlamadım ya- "özel kurum" dedi, "özel kurul" dedi, "özerk kurum" dedi, işte onlar karar aldı, onlar çıkardı" dedi... Yani, dünyanın hiçbir yerinde ne özel kurullar ne de özerk kurumlar devletin denetiminin, devletin kontrolünün dışındadır. Bütün özel ve özerk kurumlar, dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyetinde de yasalarla yönetilirler, yasalara uymak zorundadırlar; yasalara uymayanlara karşı devlet yaptırımda bulunmak zorundadır.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Devlete "bostan korkuluğu" diyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - "Değildir" dedim, "olamaz" dedim. "Devlet, bostan korkuluğu olamaz" dedim, öyledir demedim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, devletin yapması gereken bir görev var -devletin temel görevlerinden bir tanesi- devlet o nedenle vardır, devlet vatandaşının mutluluğu için vardır, devlet vatandaşının huzuru için vardır. Eğer, devlet bu görevi yapmayacaksa... Devlet, milletin sırtına yük olan, milleti sömüren, sokaktayken kimsenin selam vermediği kimselerin, yukarılara çıktığı zaman koltuğunun gücünü kullandığı bir kurum değildir ki! Arkadaşlar, vatandaşı korumak, devletin temel görevlerinden bir tanesidir.

Bakınız, bu off-shore olayında geriye yönelik olarak bir 30 gün olayını getirdiniz. Bu 30 günü de geçenlerde geçirdiğiniz pergel yasasına benzetiyorum, niye 29 değil de 30, niye 31 değil de 30, neye göre 30, hangi nedenle 30?!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - 31 olsa, niye 32 değil diyeceksiniz!

HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, bunların içerisinde kötü niyetli insanlar varmış da, bu off-shorezedelerden birtakım insanlar hile yapmışlarmış da... Yahu adamcağız Saddam'ı yakalıyor, siz, bu üç tane sahtekârı yakalayamıyorsunuz, bütün vatandaşları kötü bir noktaya sürüklüyorsunuz; buna ne hakkınız var?!

Elbette ki, eminim ki, bu off-shorezedelerin içerisinde, hatta bankaya el konulduğu günden önce haber alan birçok unsurun, kötü niyetle kötü işler yaptığını ben de tahmin ediyorum. Vicdanen, bizim görevimiz, birkaç tane veya çok az miktarda kötünün olduğu varsayımına dayanarak, bütün vatandaşlarımızı o kategoriye sokmak değildir. Önemli olan, vatandaşlarımızın, bu noktada, onurlu olmayan, haysiyetli olmayan, yetim hakkı yemekte sakınca görmeyen insanlarımızla ayırt edilmesidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla) - Biz, düzgün vatandaşımıza, onurlu vatandaşımıza, haysiyetli vatandaşımıza, gözümüzün nuru gibi sahip çıkmak zorundayız. Onları hırsızla, onları vurguncuyla, onları talancıyla, sehven, yanlışlıkla, bilerek ya da bilmeyerek, hiçbir suretle yan yana koyma hakkına sahip değiliz.

Ben, bir mudimizin yolladığı mektuptan bir paragraf okuyarak, zamanımı fazla aşmadan, sizlere bazı mesajlar vermek istiyorum. Aslında, çok uzun bir mektup; yüreği yanık bir annenin -eminim ki, şu anda beni izliyorsa çok duygulandığını zannettiğim- hepimiz gibi çoluğu çocuğu olan, emeklilik parasını ya da biriktirdiği üç kuruş parasını götürüp bankaya yatıran annenin mektubu. Sonra da, bir devlet yetkilimizin "götürdünüz yatırdınız, bana mı sordunuz" sorusunu hatırlatınca, ben de hanımefendiye "hanımefendi, doğru söylüyor; siz, Fransa Cumhurbaşkanına sorsaydınız daha iyi olurdu" dedim. Öyle ya!.. Yani, Türkiye'de insanlar devletine sormayacak da, insanlar devletinin güvenine inanmayacak da kime güvenecek?!

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Güveniyorlar Hasan Bey!

HASAN AYDIN (Devamla) - Bakınız ne yazıyor değerli arkadaşlarım: "Bu ülke, çok hükümetler gördü; çok acı reçeteler içtik, bankalar battı, yolsuzluklar oldu, kimi yakalandı, kimi aklandı, kimi saklandı; ama, şimdiye kadar, hiçbir hükümet, sizin gibi, bilerek, isteyerek halkına bu kadar eziyet, bu kadar zulüm yapmadı." Bunu bir mudi yazıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) Hemen arkasından da, burada asla okuyamayacağım; ama, arkadaşlarım isterlerse özel olarak onlara verebileceğim...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Adamına göre mektup gönderiyorlar; bize niye göndermiyorlar?!

HASAN AYDIN (Devamla) - Senin insafın yok ki, sana ne gelsin?! Konuştuğun lafa bak! "Adamına göre" demekle ne demek istiyorsun sevgili dostum; ne demek istiyorsun "adamına göre" demekle?! Nasıl bir adam gözüküyorum ben oradan?!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin hoşuna gider diye göndermiştir.

HASAN AYDIN (Devamla) - Yani, nasıl bir adam gözüküyorum?!. Rica ediyorum... Rica ediyorum...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Aydın, buyurun; siz, sözlerinizi toparlayın.

HASAN AYDIN (Devamla) - Ben, bu mudimizin sözcükleriyle devam ediyorum: "TC tarihinde yok" diyor; "380 000 vatandaşın bir hükümet tarafından bu kadar kahrettirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yok. Sizin, bizi daha çok üzmek, daha uzun süre bekletmek, bizi mahkeme kapılarında süründürmek için, Anayasaya aykırı bu kanunu çıkarmamanızı rica ediyorum, istirham ediyorum, yalvarıyorum" diyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Sevgili arkadaşlarım, bakınız, bu tasarı da, diğer yasalarda olduğu gibi -aslında, arkadaşların bazıları gülümseyerek bana bakıyorlar- adaletsizdir, hukuksuzdur, düşünülmeden ortaya çıkarılmıştır, düşünülmeden yazılmıştır; bir endişeyle, bir suçluya sorulması gereken hesabı kendi vatandaşına sorma güdüsüyle, biraz korkak, biraz çekingen, biraz çaresiz, biraz beceriksiz hazırlanmış bir tasarıdır. Umarım, bu yasa çıkmaz. Bu, bir dileğim; tabiî, olması mümkün olmayan bir dileğim; ama, kesinlikle biliyorum ki, Türkiye Cumhuriyetinin temelleri, böyle bir hukuksuzluğu ve adaletsizliği kabul etmeyecektir; bu yasa, gittiği gibi geri gelecektir.

Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti açısından ve devletin saygınlığı açısından önemli bir yasayı görüşüyoruz.

Ben, izninizle şöyle kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum: 12 Haziranda, hükümet, ÇEAŞ ve Kepeze el koydu; 12 Haziranda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İmar Bankası hesaplarında olağandışı hesaplar, olağandışı hareketler gördüğünü açıkladı; ama, BDDK bir şey daha yaptı; BDDK, hükümete bir yazdı, dedi ki: Biz, yönetim kurulu olarak toplanamıyoruz, sayısal çoğunluğumuz yok; ya süratle yeni üye atayın veya görev süresi dolan üyeler, yeni atama yapılıncaya kadar görevlerine devam etsinler. Hükümet, buna da izin vermedi.

Şimdi, Sayın Bakana Plan ve Bütçe komisyonunda sordum; 12 Haziran-3 Temmuz arasında, bu süre içerisinde, devlet içborçlanma senedine yatırılan para kaç lira? Yani, sizin reddettiğiniz, Sayın Bakanın söylediği rakamı veriyorum; 540 trilyon lira. Hükümetin atama yapmaması nedeniyle toplanamayan ve İmar Bankasına el konulamayan sürede -çünkü, BDDK sayısal çoğunluğunu kaybetmişti, yönetim kurulu toplanamıyordu- 540 trilyon lira devlet içborçlanma senetlerine yatırılmış.

Yine Sayın Bakana sordum, hükümetin atama yapmadığı bu dönemde, yani 12 Haziran ile 3 Temmuz arasında ne kadarlık off-shore hesabı normal hesaba dönüştürüldü? Sayın Bakanın verdiği yanıt: 606 trilyon lira. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun arkadaşlar ve bu gece uyurken de lütfen düşünün; bir BDDK düşünün, sayısal yeterliliği olmadığı için yönetim kurulunu toplayamıyor; hükümete yazı yazıyor "bana izin ver, ben bu konuda çalışayım" hükümet izin vermiyor; bu arada bankada bir sürü numaralar dönüyor, sonra, biz geliyoruz, hükümetin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi, vatandaşın yakasına yapışıyoruz.

Şimdi, arkadaşlar, bunun neresi doğru, neresi doğru bunun?!. Bakın, BDDK Başkanı istifa etti, niye; niçin geç el koydun diye. Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanı istifa etti, niçin; niçin zamanında denetim yapmadın diye. Hükümet ne yapıyor; zamanında atama yapmıyor, ama, yerinde oturmaya devam ediyor. Bunun uygarlıkla, demokrasiyle, demokrasi kültürüyle bir ilgisi var mı?! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, off-shore hesaba kızıyorsunuz değil mi arkadaşlar; niçin off-shore hesap açılıyor?..

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Evet.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir arkadaşımız "evet" dedi. Sayın Uzunkaya burada olsaydı, beni dinleseydi, çok da mutlu olacaktım. Şimdi, ben "evet" diyen arkadaşımdan rica ediyorum; İstanbul Büyükşehir Belediyesi hangi bankaya ne kadar off-shore hesabı açtı? (AK Parti sıralarından "Bize ne" sesleri)

SELAMİ UZUN (Sivas) - Bize ne?..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim, Sayın Genel Başkanınız o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı. (CHP sıralarından alkışlar ve gülüşmeler; AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika efendim... Biz, bir şeyi söylerken değerli arkadaşlarım...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Off-shore'da devletin güvencesi yoktur.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben, off-shore'da devletin güvencesi var demedim; off-shore'da devletin güvencesi yoktur; ama, bir kamu kuruluşu gidip, bir başka kamu bankasına off-shore hesabı açıyor. Ben, bunu soruyorum.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Suç mu?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Riski göze alıyor...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim, ben suç olduğunu da söylemedim.

Bir dakika, şunun için söylüyorum değerli arkadaşlarım: Bir şeyi, bir ilkeyi, bir temiz ilkeyi koymamız lazım.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) - Parayı nasıl bulmuş?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Çok güzel, parayı nereden buldu, değil mi?.. Peki, Değerli Milletvekilim, bu nereden buldunu ben mi kaldırdım, siz mi kaldırdınız?! (CHP sıralarından alkışlar) Nerede?! Niçin kaldırdınız?!

Bakın, siz, yeri ve zamanı gelince hesap sormuyorsunuz, hesap sormak istemiyorsunuz; neden; size dokunduğu için; ama, başkasına dokunduğu zaman, efendim, biz buna hesap soralım... Biz, baştan beri, herkese hesap soralım diyoruz ve baştan beri, bizim temel ilkemiz şu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu Parlamentoda görev yapan herkes hem hesap sorabilmeli hem de hesap verebilmeli; kime; halkına karşı; kime; yurttaşa karşı; yani, bunu istemek kadar doğal bir şey olabilir mi! Şimdi, bakın değerli milletvekilleri, benim söylemek istediğim şu: Off-shore hesabı açmak elbette yasak değil, yasası var bunun, Parlamento kanun çıkarmış; şu şartlarda off-shore hesabı açabilirsin deniliyor. Vatandaş da gitmiş açmış. Şimdi, hukukçu arkadaşlarımız var; geriye doğru otuz gün giderek, diyoruz ki, off-shore hesabı açanların bu paralarını ödemeyelim.

Arkadaşlar, hukukta temel bir kural vardır ve kendinizi, gerçekten, samimî söylüyorum, sade bir vatandaşın yerine, off-shore hesabı olan bir vatandaşın yerine koyun, gittiniz İmar Bankasına off-shore hesabı açtınız; suç değil, sizler de biliyorsunuz. ÇEAŞ ve Kepeze el konulduğu zaman, ben, vatandaş olarak giderim, off-shore hesabımı normal hesaba, devlet güvencesine dönüştürürüm. Bu, normal bir hesabın, normal bir insanın yapması gereken bir şey; yapmış bunu. Şimdi, biz, geriye gidiyoruz, diyoruz ki; sen getirdin ama, kusura bakma, ben, sana bu parayı vermiyorum; neye göre?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Anlaşmalı getirmişse?!.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, muvazaalı olursa... Haklısınız, ben onu da söyleyeyim.

Değerli arkadaşlarım, bakın, hukukçu arkadaşlarınız vardır, bir şeyde muvazaa varsa, kanun çıkarmanıza gerek yok. Muvazaayı nasıl tespit edersiniz; bankalar yeminli murakıpları giderler, banka hesaplarına bakarlar, eğer muvazaa varsa, zaten kanun çıkarmanıza gerek yok, idare onu ödeyemez. Haa, şöyle yazsaydınız: "Muvazaalı olan hesaplar ödenmez." Yazmasanız da ödenmez zaten; önce muvazaayı saptamanız lazım. Kim saptayacak muvazaayı; ben gidip saptayamam, siz de saptayamazsınız. Muvazaayı saptayacak olan, devletin bu konuda yetkilendirilmiş, görevlendirilmiş, bunun eğitimini görmüş insanlarıdır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir yanlışlık daha yapıyoruz: Biz, Uzan grubundan alamadığımız para için, vatandaşa diyoruz ki: "Kusura bakma, ben ondan alamadığım için, sana bu parayı ödeyemiyorum" Şimdi, bu, devletin ciddiyetiyle bağdaşmaz.

Biz şunu yapalım: Off-shore hesaplarını yasaklayalım; getirin yasayı. Diyelim ki: "Off-shore hesabı açılmaz." Off-shore hesabının temelinde ne yatıyor biliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti Devletine vergi ödememek. Bunu kim çıkarmış; Parlamento çıkarmış. Kızıyorsanız, getirin "bundan sonra off-shore hesabı açılmaz" deyin; bu kadar basit. Hem bunu getirmiyorsunuz hem "normal hesabını son otuz gün içinde off- shore'a dönüştürenlere ödemeyeceğim..." Bir düşünün arkadaşlar, hukukta bir temel kural vardır; 1 000 kişinin yapmış olduğu yanlışlığın içerisinde, 1 adam bir tane doğruyu yapmışsa, doğruyu yapanı incitmemek için 1 000 kişiyi feda edersiniz.

SELAMİ UZUN (Sivas) - 1 kişiye göre yasa çıkarılmaz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu, hukukun temel kuralıdır. Siz bu temel kuralı, bu uluslararası kuralı, bu evrensel kuralı bile bununla çiğniyorsunuz. Yani, biz adaleti istiyoruz, adaletten yana davranalım diyoruz...

Ben, Sayın Bakana şunu da sordum: "Sayın Bakanım, kamu kuruluşları off-shore hesabı açtırabilir mi? Açtırabilirse, bugüne kadar kaç kamu kuruluşu, hangi bankadan ne kadar off-shore hesabı açtırmış?" Ne zaman sordum bunu; ağustos ayında; şu anda hangi aydayız; aralık ayındayız. Sayın Bakanımız orada oturuyor, bu sorumu, burada, tekrar hepinizin huzurunda yineliyorum: Sayın Bakanım, Türkiye Cumhuriyetinde kaç kamu kuruluşu, hangi bankaya, ne kadar off-shore hesabı açtırdı? Gelin, lütfen, Parlamentoda, bütün parlamenterlerin önünde açıklayın.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Şahısları adına ikinci söz, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş'ın.

Buyurun Sayın Göktaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen dönem devlet bankalara el koyarken, kendi kendime hep şunu düşünmüşümdür: Bu bahsi geçen kurum, kuruluş ve holdingler, kamuoyunda çok acımasız firmalar, gruplar olarak bilinirdi; bunlar, böyle acımasız gruplar; bankaların da herhalde çok titiz hesapları var, bu işleri çok iyi yapıyorlar. Burada, kendilerini takdir ediyordum; içimden hep böyle geçiyordu. Ama, ne zaman ki, hükümet değişti, işbaşına bizler geldik, bu Parlamento yenilendi, işin hiç de böyle olmadığı görüldü. Meğer, o zamanki hükümetler de bu olayın böyle olduğunu biliyormuş; ki, bilmesi de gerekiyordu. 20-25 tane bankaya el koyan hükümetlerin, bu grubun iki bankasının böyle olduğunu bilmemesi herhalde mümkün değildi; değil mi arkadaşlar? Ama, nedense, buna göz yumuldu.

Esasında, burada hesap sorulması gerekenler, o zamanki hükümetlerdir; burada, âdeta, trafik polisliği yapmışlardır. Bu gruplar, milletin parasını almış, kendi grubuna kredi olarak vermiş ve bugünkü duruma gelinmiştir.

Değerli arkadaşlar, aslında, şimdi, bu hükümete, bu gelinen nokta itibariyle çıkarmış olduğu bu kanundan dolayı, muhalefetteki değerli arkadaşlarımızın teşekkür etmesi lazım gelirken, âdeta, ellerinden geldiğince acımasız bir şekilde eleştiriyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Yapma!..

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bu yetmemiş gibi de, Çankayaya da buradan, aman bunu geri gönderin diye işaret veriyorlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - El insaf!..

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Ama, bu İmarzedeler de size beddua eder Sayın Kılıçdaroğlu. Onun için, bunun çıkması lazım.

Bakın arkadaşlar...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Biz adalet istiyoruz.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Adaleti istiyorsunuz da, bu grubun, bu bankaların bono, tahvil alıp satması yasaklanmıştı; değil mi?

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Onların duası size yeter.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Niye yaptı bunları; tahvil aldı, bono sattı? Vatandaş, biraz daha fazla kâr edeyim diye bunu tercih etti; ama, bunlar, onu bile bile yaptı, vatandaşı bu riske soktu; hükümet de, bunu bildiği halde, buna göz yumdu. (CHP sıralarından alkışlar !)

Ama, o zamanki hükümet, bu hükümet değil... O zamanki hükümet... Arkadaşlar, o zamanki hükümet...

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Son bir yıldır biliniyor. Sayın milletvekilim, sizin Partiniz iktidar olalı bir yıl oldu, bir yıl!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Son bir yıldır satılıyor.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Son bir yıldır... Son bir yıldır...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Hayır, hayır. 1991'den beri yasa yok.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Göktaş, siz buyurun.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, bu bankaya el konulduğu zaman, o günlerde dahi açıktan banka cüzdanı verildiğini haber aldık; boş cüzdanın doldurulup, bazı şahıslara verildiğini duyduk.

Değerli arkadaşlar, o bakımdan, bono satışlarından dolayı, vatandaş, burada daha çok para kazanmak için bu riske girdi...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Petkimi Uzanlara kim sattı?!

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - ...biz de, Türkiye'de bugüne kadar olmayan bir soygun, bir vurgunla karşı karşıya kaldık; yani, böyle bir şey hiç görülmüş mü?!

Türkiye'de ekonomik yönden hakikaten çok büyük bir sıkıntı olduğu dönemde de, biz, vatandaşa diyoruz ki, biz sizin paranızı ödeyeceğiz ve bununla ilgili de kanun çıkarıyoruz. Burada, daha çok para kazanma riskiyle buna giren vatandaş da, bu riski göze almalıydı ve bundan dolayı da, biz, burada, İmarzede olan vatandaşların hakkını veriyoruz, koruyoruz; sizin de teşekkür etmeniz gerekiyor.

Sayın Kılıçdaroğlu "el insaf" dediniz, ben de size "el insaf" diyorum; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Göktaş.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın, elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sisteme giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          251

Kabul              :                          217

Ret                  :                              9

Çekimser        :                     25 (X)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Babacan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İmar Bankası olayı, Türkiye'nin değil, dünya bankacılık tarihinin en büyük hırsızlık, soygun, dolandırıcılık olayıdır.

Burada üç tür yolsuzluktan bahsedebiliyoruz; birincisi, toplanan mevduatın bankanın resmî kayıtlarına girmemesi; çok küçük bir resmî bilanço; aslında, büyük bir mevduat; ikincisi, izinsiz olduğu halde, ruhsatı olmadığı halde ve portföyünde olmadığı halde, bono satışı; üçüncüsü de, vergi... Yani, bu kayıt dışında tutulan mevduatın faiziyle ilgili stopaj ve diğer vergileriyle ilgili ödemeler de yapılmamış durumda. Böylece, vatandaşın faiz gelirinden stopaj ve diğer kesintiler yapılırken bunlar Maliyeye yatırılmıyor ve maalesef, diğer kayıtdışı mevduat gibi yeri belli olmayan yönlere gidiyor.

Bu yasayla beraber, bir yandan devlet garantisinin, devlet güvencesinin değeri, önemi korunurken, öte yandan da, yaklaşık 380 000 vatandaşımızın mağduriyeti giderilmiş oldu.

Ben, fazla uzatmak istemiyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Babacan.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıraya alınan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

                                

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

4. - At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 138 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Burhan Kılıç; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KILIÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 138 sıra sayılı At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporu üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ortaasya'da aynı anavatanı paylaşan Türk Milleti ile atın birlikteliği, tarihin her döneminde güç birliği ve medeniyetin yayılmasında bir simge oluşturmuştur. Bu birliktelik, Türklerin yeni yurtlar edinmesinde, Anadolu kapılarının açılmasında, Viyana kapılarına dayanılmasında temel faktörlerden biri olmuştur.

Osmanlı, iyi atlara sahip olabilmek için, dünya tarihinde, bugünkü anlamda modern yetiştiriciliğin 14 üncü Yüzyılda ilk uygulayıcısı olmuştur. Hayvanat ocaklarında yetiştirdiği atlarla imparatorluk zirveye ulaşmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla, her konuda olduğu gibi, at yetiştiriciliği ve ıslahı konusunda da ülkenin ihtiyaçları belirlenmiş; bu tespitlere göre yetiştirme ve ıslah faaliyetlerine yön verilmiştir. Osmanlı döneminde, çiftlikatı hümayun olan 3 harada ordunun ihtiyaç duyacağı atlar yetiştirilmekteyken, cumhuriyet döneminde, 7 harada at yetiştirme ve ıslah çalışması yapılmaya başlanmıştır. Osmanlıdan miras kalan ve halen yaşatılan yegâne kaynaklardan birisi olan Türk safkan atı, Arap atı yetiştirme ve ıslahı yürütülmüştür.

Bu ıslah çalışmaları, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait işletmelerde yapılmış; Türk safkan Arap atının en iyi örnekleri yetiştirilmiştir. Dünya çapında safkan Arap atı yetiştirilen ülkemizde, bu işletmelerin önemi yadsınamaz. Geçmişte Arap atının gelişmesinde rol oynayan bu kuruluşların desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Yüce Meclisin gündeminde bulunan At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunla değiştirilen ve bu kanunun 4 üncü ve 7 nci maddeleri ile 7000 sayılı Kanunla değiştirilen ek 1 inci maddesinde yapılan değişikliklerin temel amacı, at yetiştiriciliği ve yarışçılığının önündeki problemleri ortadan kaldırmaktır. Bu sebeple, mezkur kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, atın ilgililerine açıklık getirilmiş, yarış yerleri ve tesislerinde düzen ve disipline aykırı hareket edenler için uygulanacak yaptırımlar konusunda idarenin yetkisi artırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun bazı maddelerinde günümüz şartlarına göre düzenleme ihtiyacı görülmüştür. 1947 yılından beri, at yarışlarında Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza bağlı Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde kurulu en son sisteme sahip doping merkeziyle yılda 8 000 civarında yarış atının doping kontrolü yapılmaktadır; ancak, gelişen teknoloji ve değişen kanun ve kurallar çerçevesinde, doping fiiline verilen cezalar zaman zaman hukuka aykırılık teşkil edebilmekte ve yarışların dürüstlükle yapılması zorlaşmaktadır. Bu konunun düzeltilmesi amaçlanmaktadır.

At yarışları müşterek bahislerinde bulunan yüksek vergiler sebebiyle, internet, cep telefonu, kredi kartı gibi modern teknolojiler kullanılarak yurtiçi ve yurtdışı merkezli gayriresmî oyun oynatanlar çoğalmıştır. Bunlara verilecek cezalar artırılmalıdır. Ayrıca, internet ve buna benzer teknolojilerle gayri resmî oyun veya benzeri faaliyetler de muhakkak düzenlenmelidir. Müşterek bahisler üzerinde bulunan yüksek kesinti oranları makul seviyeye çekilmelidir. Bundan hazinenin ve sektörün büyük bir kazancı olacağı aşikârdır.

                                

(x) 138 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Yarış atlarının dopingli koşturulması durumunda yarış otoritelerince verilen disiplin cezalarının ve özellikle at için uygulanan muvakkat ve müebbet yasakların mahkeme kararıyla ortadan kaldırıldığı, böylece, laboratuvar tahlilleri sonucu doping yapıldığı tespit edilmesine rağmen bu atların sahalara dönmesi sonucu, yarış otoritesi olan Bakanlığın otoritesinin sarsıldığı, aynı zamanda, bu durum, at sahipleri ve yarışseverler tarafından da iyi karşılanmadığından, giderek,  uygulamadan doğan uyuşmazlıklar sonucu verilen mahkeme kararı ile aynı doğrultuda yerleşen kazaî içtihatlar karşısında, söz konusu kanunun 8 inci maddesine dayanılarak çıkarılan At Yarışları Tüzüğünde bütün disiplin suç ve cezaları açıkça belirtilmiş olduğu halde, kanunsuz suç ve ceza olmayacağı ilkesi dikkate alınarak, doping fiiline tasarıda açık olarak yer verilmiştir.

Ayrıca, kanuna eklenen geçici 2 nci maddeyle, yarış atları ve ilgililer hakkında verilen disiplin cezalarının bir defaya mahsus olmak üzere kaldırılması sonucu, görev, hizmet ve sanat icrasına devam etmeleri ve yarış dışı bırakılan atların yarışlara katılabilmelerinin sağlanması amaçlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk atçılığı ve hayvancılığının gelişmesine büyük katkılar sağlayacağına inandığım bu kanun tasarısının hazırlanmasında, yasalaşmasında emeği geçen başta, Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonunun Başkanı ve üyeleri olmak üzere, siz Genel Kurulun Değerli Başkanı ve üyelerine şükran ve teşekkürlerimi sunuyor; hepinize, saygı ve selamlarımı arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

Atçılığın da avcılık gibi sohbeti boldur; dayanabilen kalır, dayanamayan gider.

Değerli arkadaşlarım, tarih boyunca ata ve atçılığa verilen önemin ışığında, bugün de atçılığın, toplum ve ekonomimiz için önemli bir yeri vardır. Atçılık sektöründen binlerce insanın geçimini temin ettiğini, at yarışlarından trilyonlarca lira gelir elde edildiğini, bu gelirlerin ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, bunun için de, hem yetiştiricilik hem de yarışlar açısından sektörün geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Atçılıkta gelinen nokta itibariyle, ülkemizde halihazırda koşan atların çoğu, artık, Türkiye şartlarına adapte olmuşlardır. Osmanlı dönemindeki çiftlikatı hümayundan günümüzdeki tarım işletmelerine gelinen süreç içerisinde yapılan seleksiyonlarla, cüssesinin büyümesinin yanında, kuvvet, mukavemet ve sürate önem verilerek, Arap atının fenotipinden bir şey kaybedilmeden, ülkemize özel bir at materyali elde edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, gerçek anlamda yetiştiricilik, safkan Arap ve safkan İngiliz atlarıyla yapılmaktadır. Safkan Arap atı yetiştiriciliği, daha çok devlet ağırlıklı olarak, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı olan Anadolu (Çifteler Harası), Karacabey ve Sultansuyu Tarım İşletmelerinde yapılmaktadır. Her yıl, ortalama 550 baş tayın tescili yapılarak, Tarım Bakanlığımız tarafından pedigrileri verilmektedir. Son yıllarda at yarışları ikramiyelerinin cazip hale gelmesi, özel Arap atı yetiştiriciliğinin artmasını da beraberinde getirmiştir.

Türkiye genelinde 50-60 dolayında özel hara bulunmakta ve bu haralarda Arap ve İngiliz atı yetiştirilmektedir. Gerek Arap gerekse İngiliz atlarının ıslahının gerçekleştirilmesi amacıyla, üstün ırk vasıfları ve yüksek yarış performansı olan aygırlar ithal edilmekte ve bu aygırlardan istifadede gerekli amaca ulaşılabilmesi için planlamalar yapılmaktadır.

At yetiştiriciliğinde bugüne kadarki ihmalin getirdiği önemli bir problem ise, meraların yetersizliği ve kalitedir. Atların istifade edebilmesi için gerekli mera alanlarının tesisi, kaliteli ve üstün verimli atların yetiştirilmesinde önemli bir unsurdur. At yetiştiriciliği yapılan işletmelerimizde yeterli mera alanı tesis edilmektedir.

Atçılık sektöründe ekonomik değer oldukça yüksektir. TİGEM'e bağlı işletmelerimizde yetiştirilen atlar, taylar, belli dönemlerde açık artıma suretiyle satışa sunulmakta ve bunlardan önemli gelirler elde edilmektedir.

Yıllar önce çiftçinin iş hayvanı ihtiyacını karşılamak amacıyla değişik ırklarda atlarla çalışılmış ve halkın elindeki at neslinin ıslahı yönüne gidilmiştir. İstatistikler incelendiğinde, 1927 yılında 491 000 olan at sayısı, kullanıldığı alanların da etkisi ve o yıllarda atçılığın hayvancılık içerisindeki önemiyle, 1958 yılında 1 232 000'e çıkmıştır. Son yıllardaki tespitlere göre ise, at mevcudu 330 000 dolayındadır. Bugün, at sayısının 6 500'ü safkan Arap, bir o kadarı da safkan İngiliz atından oluşmaktadır.

6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun 1 inci maddesi, Türkiye'de at yarışlarını yapmak ve bu yarışlar üzerinde, memleketin neresinde olursa olsun, müşterek bahisleri tertip etmek hak ve salahiyetini Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermiştir; yani, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yarış otoritesidir.

At yarışları, Türkiye Jokey Kulübü tarafından tertip edilmekte ve mevsime bağlı olarak da değişik illerde gerçekleştirilmektedir. Yıllara göre at sayılarında ve talep artışına bağlı olarak, Ankara, Adana, Bursa, İstanbul, İzmir at yarışlarına ilave olarak, 2002 yılında Elazığ at yarışlarının başlaması ve Şanlıurfa at yarışlarının oniki haftadır devam etmesi, Türkiye Jokey Kulübünün başarısıdır.

Türk atçılığının geliştirilmesi yönünde yapılan önemli bir hizmet de, Karacabey Tarım İşletmesi içerisinde, 5 600 dönümlük bir alanın, İngiliz atları için pansiyon hara olarak tesis edilmesi amacıyla Türkiye Jokey Kulübüne kiralanmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının otoritesinin çoğu kez sarsılması, çoğu kez mahkeme kararlarıyla yarışların durumlarının değişmesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının otoritesini sarsan nitelikteki uygulamalar nedeniyle, tasarının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

Tasarıya olumlu oy kullanacağımızı belirtir, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

AT YARIŞLARI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10.7.1953 tarihli ve 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 4. - Mülkiyetinde, ortaklığında veya kirası altındaki atları yarışlarda koşturan at sahipleri ile bunların vekilleri, antrenör, at sahibi antrenör ve atın jokey, jokey yamağı, centilmen binici, seyisbaşı, seyis ve sair hizmetlileri gibi ilgilileri ve koşularda ve yarışlarda görevlendirilenlerden yarış usul ve nizamlarına ve yarış dürüstlüğüne aykırı hareket eden, yarışların ve yarış yerlerinin ve yarışlarla ilgili yer ve tesislerin düzen ve disiplinini bozanlar hakkında aşağıdaki disiplin cezaları uygulanır :

a) İhtar cezası,

b) Para cezası,

1. Yarış usul ve nizamlarına aykırı hareket eden, yarışlarla ilgili yer ve tesislerin düzen ve disiplinini bozanlara yüz yirmi beş milyon lira,

2. Kayıt ve tartı ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyenlere iki yüz elli milyon lira,

3. Yarış dürüstlüğüne aykırı olarak hileli davranışlarda bulunanlara beş yüz milyon lira,

c) Yarışlarla ilgili yerlerde geçici veya süresiz sanat icrasından yasaklama,

d) Tribün ve eklentileri dışında, yarışlarla ilgili yer ve tesislere girmekten geçici veya süresiz yasaklama,

e) Atın koşulara katılmasının geçici olarak yasaklanması.

Eylemin tekrarı halinde yukarıda yazılı para cezaları iki kat artırılarak uygulanır.

Yarış usul ve nizamları ile yarış dürüstlüğünün doping fiili sebebiyle bozulduğu hallerde aşağıdaki cezalar verilir :

a)  Atın dopingli koşturulduğunun tespiti halinde doping eylemine katıldığı tespit edilen at sahipleri, bunların vekilleri ve binicileri ile doping fiiline katıldıkları tespit edilmemiş olsa bile atların bakım, beslenme ve idman işleri ile doğrudan ilgili olan antrenör, at sahibi antrenör, seyisbaşı, seyis ve sair hizmetlilere ilk defasında bir yıl süre ile birinci fıkranın (d) bendi uyarınca geçici olarak yasaklama ve beş yüz milyon lira para cezası, ayrıca antrenör, at sahibi antrenör, binici, seyisbaşı, seyis ve sair hizmetlilere aynı süre ile birinci fıkranın (c) bendinde yazılı muvakkaten men cezası verilir. Eylemin tekrarı halinde, failin taşıdığı nam ve hizmet sıfatına bakılmaksızın; para ve yasaklama cezaları iki katına çıkarılarak uygulanır. Aynı eylemin üçüncü defa tekrar işlenmesi halinde ise, bu kişiler hakkında süresiz olarak yasaklama cezası uygulanır.

Doping fiiline katıldıkları tespit edilen koşularda ve yarışlarda görevlendirilen kişiler hakkında (c) bendindeki süresiz yasaklama cezası ile beş yüz milyon lira para cezası uygulanır ve bu kişilerin görevlerine derhal son verilir. Bu kişiler, yarış işlerinde bir daha görevlendirilemezler.

b)  Doping eylemine at ilgililerinin katıldıkları tespit edilememiş olsa bile, dopingli koşturulduğu tespit edilen at, ilk defasında bir yıl süreyle, ikinci defasında iki yıl süreyle, üçüncü defasında süresiz koşulara katılmaktan yasaklanır. İlk kez dopingli koşturulan at, dopingli koştuğu koşudaki birincilik ikramiyesinin üç katı tutarındaki para cezasının, at sahibi veya at sahibi vekili tarafından yarış müessesesine nakden ve bir defada ödenmesi halinde koşulara katılır. Aynı atın tekrar dopingli koşturulduğunun veya aynı şahsa ait bir başka atın dopingli koşturulduğunun tespiti halinde bu bentteki tekerrür hükümleri uygulanır. Atın ilk defa dopingli olarak koşturulması ve para cezası ödemek kaydıyla koşulara katılması konusu atın ilgililerine verilen disiplin cezalarını ortadan kaldırmaz.

Bu maddede öngörülen ihtar cezası ile iki yüz elli milyon liraya kadar para cezası, on beş yarış gününe kadar koşulara katılmaktan ve yarışlarla ilgili yerlerde sanat icrasından geçici yasaklama cezaları Yarış Komiserler Kurulu tarafından ilgililerin savunmaları alınmak kaydıyla verilir ve derhal icra olunur. İki yüz elli milyon lirayı aşan para cezaları ile on beş yarış gününü aşan geçici yasaklama cezaları ve süresiz yasaklama cezaları Yüksek Komiserler Kurulunca verilir.

Eylemin ağırlık derecesine göre, yukarıda yazılı disiplin cezalarından biri veya birkaçı birlikte verilebilir.

Yarış Komiserler Kurulunca verilecek cezalara karşı öğrenme tarihinden itibaren on beş gün zarfında Yüksek Komiserler Kuruluna itiraz edilebilir. Yüksek Komiserler Kurulunca itirazen veya ilk derece olarak verilen cezalar kesindir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın Emin Bilgiç; buyurun.

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu çerçevede arz etmek istediğim bir iki husus var.

Tasarının tümü son derece olumlu; ancak, burada özellikle atıfta bulunulması gereken bir husus, ülke hayvancılığının içinde bulunduğu durum sebebiyle bu tasarının çok büyük bir önemi var. Ülke hayvancılığı, son yıllarda, son on onbeş yılda çok büyük miktarda kan kaybına uğradı; bu kan kaybının durdurulması noktasında AK Parti Hükümetinin çok büyük çalışmaları, katkıları var; ancak, bu tasarıyla, at yarışlarından elde edilen gelirlerin önemli bir bölümü ülke hayvancılığının içinde yer alan atçılığın geliştirilmesi yönünde daha büyük ölçüde sarf edilebilecek ve böylelikle, yine, hayvancılığın diğer konularına da bu gelirlerden daha fazla pay ayrılması mümkün olacak ve Türk hayvancılığının, ülke hayvancılığının geliştirilmesinde, bu tasarıyla çok önemli kaynaklar elde edilecek.

Aynı şekilde, bu payla, yıllardır darboğazda olan hayvancılığın yeniden ayağa kaldırılması söz konusu olacak. Türkiye, Arap atlarının temel kaynağıdır. Bu alanda, İngiliz atlarına yönelik, oradan hayvan ithaline yönelik çok ciddî politikalar sürdürülüyor. Türkiye'deki gelirin Türkiye'de kalması ve ihraç imkânlarını geliştireceği, damızlık geliştirmesi, progeny testing ve embriyo transferi noktasında yeni laboratuvar ve yatırım imkânlarına kavuşacağı, Türk atçılığının gelişmesi için çok önemli olan bu tasarıyı tartışmak üzere burada bulunuyorum.

Ben, bütün bu çalışmalar sebebiyle, gerek Tarım Bakanlığımızı gerek komisyonu gerek Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğümüzü ve Bakanlığın bütün bürokratlarını, Sayın Bakanın nezdinde kutluyorum. Bu noktada, Bakanlığımızı ve Türkiye Jokey Kulübünü böyle bir özveride bulundukları için, bu gelirlerden istifade eden diğer kurumlarımız adına da kutluyorum.

Böylelikle, Türkiye'de, tarım alanında köylünün uğradığı ciddî gelir kayıpları telefi edilerek, özellikle 2001 yılındaki krizin etkileri giderilmiş olacaktır. Bütün bunlar son derece önemli katkılardır.

Dikkat ederseniz, bu tür at yarışlarından, Amerika Birleşik Devletlerinde yılda 20 milyar dolar, Japonya'da yılda 73 milyar  dolar, Türkiye'de ise 700 000 000 dolar gelir elde edilmektedir. Bu anlamda, bu miktar çok küçük olmakla birlikte, her halde geliştirilmeye muhtaçtır; fakat, daha da önemlisi, bu gelirin, Türk atçılığının gelişimine yeniden önemli bir ivme verecek olmasıdır; yarış atı ihracatına önemli bir ivme verecek olmasıdır, geleneksel ata sporumuz atçılığa çok önemli bir ivme verecek olmasıdır ve bütün bunlardan da önemlisi, hayvancılığın gelişimini son derece hızlandıracak, gerilemiş bulunan hayvancılığımızı önemli ölçüde yeniden eski hayatiyetine kavuşturacaktır.

Bu çerçevede, başta Bakanımız olmak üzere, katkıda bulunan herkesi kutluyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 6132 Sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun değişik 7 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında üç aydan iki seneye kadar hapis ve 10 000 000 000 (on milyar) liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası verilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İmar Bankasını ilgilendiren mudilerle ilgili kanundan sonra, vaktinizi almak istemiyorum; ama, biraz önceki konuşmacı arkadaş, Türkiye hayvancılığına girdi, Türkiye hayvancılığının durumunun iyileştirildiği yönünde beyanlarda bulundu.

Bugün, Türkiye hayvancılığının durumu içler acısıdır. 1980'li yıllarda Türkiye'den kaçak olarak güneyimizde ve doğumuzda bulunan ülkelere hayvan götürülürdü; ama, bugün bunun tam tersi söz konusudur. Bugün, doğu ve güneydoğu illerimizdeki sınırlarımızdan, ülkemize, maalesef, milyarlarca dolarla ifade edilebilen hayvanlar kaçak olarak girmektedir. Bu kaçakçılıkla ilgili olarak mahkemelere intikal etmiş, toplam değeri 11 milyar doları -bu rakama dikkatinizi çekmek istiyorum- bulan rakamlar söz konusudur. Kaçakçılığı önlemek için, başta, kısa süre içerisinde benim getireceğim bir kanun teklifi var -özetle hayvan hırsızlığı ve kaçak hayvancılıkla ilgili olarak- bunun da gündeme taşınmasında yarar vardır.

Ülkemiz arıcılığı içler acısı durumdadır. Dünyada kovan varlığı olarak beşinci sıradayken, bal ihracatında yedinci sıradayız. Bal ihracatında çok önemli bir nokta da rezüdü analizleridir. Kalıntılar bakımından ballarda bulunmaması gereken, antibiyotik, parafin grubu türevli ilaçlar; bunun yanında ziraatta kullanılan, fakat arıcılıkta kullanılmayan ilaçlardan kaynaklanan kalıntılar nedeniyle, maalesef, ülkemiz bal ihraç edememektedir. Kurak geçen yıllarda arıcılarımız çok zor durumda kalmaktadır. Özellikle, yaz aylarında göçer, gezginci arıcı dediğimiz arıcılarımız bu yıl mağduriyet içerisindedir.

Sayın Bakanımızdan, ben, burada, arıcılarımız için bir ricada bulunuyorum. Renkli şeker uygulaması var; arıcılıkla uğraşan diğer ülkelerde arıcılığı teşvik amacıyla bu verilmekte; bunun bir an önce gündeme getirilmesi gerekiyor.

Yine, bunun yanında, dünya kıvam varlığında ve dünya bal ihracatında birinci olan Çin ballarında yapılan analizler sonucunda kalıntı maddelerinin kalması sonucu, bugün, Çin, bal ihraç edememektedir. Çin'in bu yerini almada bizim ülkemize önemli görevler düşmektedir. Özellikle rezüdü analizleri sonucunda balları temiz çıkan üreticilerimize teşvik primi uygulaması bir an önce  gündeme getirilmelidir.

Bunun yanında, hayvancılık ürünü olarak -su ürünleri konusunda- Avrupa'ya ihraç edebildiğimiz tek ürün su ürünleridir. Özetle, levrek ve çupra balığı Avrupa'dan büyük oranda talep görmektedir.

1990'lı yıllarda yapılan yine bu rezüdü analizleri sonucunda rasgele balık üretimi yapıldığı için ilaç kalıntıları çıkmış ve ülkemiz balığına ihracat yasağı konulmuştu. Daha sonraki tarım bakanlarımızın ve Bakanlıktaki görevli arkadaşların -Tarım Bakanlığında çalışan arkadaşları buradan kutluyorum- çalışmaları sonucunda o sıkıntılar aşılmıştır. Bugün, Avrupa'ya tek ihraç edebildiğimiz hayvansal ürün, maalesef, balıktır. Ama, balıkçılarımız da sahipsizdir; çünkü, 14 kuruluştan izin alınarak potansiyel alan ilan edilen yerlerde, maalesef, bugün kiralamalar yapılamamaktadır.

Kiralamalarda tarlanın dönümü 1 milyar - 2 milyar arasındayken, denizde kiralama usulüyle yapılan kiralamalarda, üreticiler, 1 milyarın üzerinde rakamlar ödemektedir.

Yine, su ürünleri ihracatında, bu yıl getirilen uygulamayla, yanılmıyorsam 175 000 lira, Sayın Bakanım, bir teşvik primi getirildi; fakat, üreticilerimiz, KDV'yi karşılamadığından dolayı bu faturaları kesmemekte ve fatura kesilmemesi sonucunda devletin ekonomik olarak kaybı da milyarlarca dolarlarla ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sığırcılık, maalesef, kendi başına terk edilmiş, kaderiyle başbaşa kalmış; hayvan varlığı konusunda, daha önceki hükümetlerin uyguladığı ithalat politikalarıyla, günümüzde, çok az sayıda belli kültürdeki hayvanların kalmasına sebep olunmuştur. Düve kesimlerinin önüne maalesef bir türlü geçilememiştir. Bugün, Tarım Bakanlığı, o 1 000 köye 1 000 tarımcı ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan köylere sığır, gebe düve dağıtma projesi var ya, onun için gebe düve bulamamaktadır. Bir an önce, ülkemizde, gebe düve ve düve kesiminin önüne, mutlaka ve mutlaka, geçilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, daha önceki hükümetin uyguladığı besiciliğe destek primi maalesef kaldırılmıştır. Bugün, doğu ve güneydoğuda, ağılların yüzde 75'i boş olarak durmaktadır. Besiciliğe olan ilgisizliğin bir an önce giderilmesi, besiciliğe gerekli önemin verilmesi şarttır.

Büyüyen dünyaya, özellikle Avrupa'ya ihraç edebileceğimiz çok ürünümüz vardır. Bugün, biz, Almanya'nın çam balı ihtiyacını karşılayamıyoruz; ama, arıcılığın geliştirilmesi için de, maalesef, bir şey yapılamıyor.

Maddeye olumlu oy vereceğimizi belirtir, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 6132 Sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cari yılda yarış gelirinin bir evvelki takvim yılındaki yarış geliri toplamından fazla olması halinde bu fazladan yarış ikramiyelerine düşecek kısım millî bir bankada Tarım ve Köyişleri Bakanlığı emrine açılacak özel hesaba devredilir. Özel hesapta biriken para Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından başta at ıslahı ve tesisleri ile bu paranın en fazla % 25'i hayvancılığın geliştirilmesine sarf olunur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın İnci Özdemir konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili görüşlerimi iletmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde, at yarışları, cumhuriyetin ilanından sonra Ulu Önder Atatürk'ün talimatları doğrultusunda başlatılmış ve 1950 yılında Türkiye Jokey Kulübünün kurulmasıyla birlikte, Bakanlar Kurulunun kararıyla, yarış otoritesi olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla yapılan sözleşmeler doğrultusunda, geniş kitlelerin ilgisi sayesinde, ekonomimize önemli ölçüde katmadeğer yaratarak, bugünlere kadar başarıyla gelmiştir.

Geçen elli yılı aşkın süre zarfında, 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanun doğrultusunda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının denetim ve koordinasyonunda, kanunun özü olan, at neslini ıslahla ilgili tesisler kurulmuş ve bu amaca yönelik yatırımlar yapılmıştır.

Halihazırda 7 ilimizde hipodroma ve safkan İngiliz ve Arap atı yetiştiriciliğine hizmet etmek üzere, Türkiye Jokey Kulübü denetiminde, İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir, Şanlıurfa, Kayseri, Adana, İzmir'de, ayrıca, TİGEM denetiminde, Bursa, Eskişehir ve Malatya'da kamuya ait 11 haraya ve yüzlerce özel sektör harasına sahip olan atçılık sektörü, Türkiye atçılığının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Türkiye Jokey Kulübü bu yatırımları yaparken devletimizden herhangi bir kaynak kullanmamış, tüm yatırımlarını gelirlerinden yarattığı fonlarla gerçekleştirmiştir.

Halihazırda meri kanunlarla at yarışları üzerine oynanan müşterek bahis hâsılatının yüzde 57'si ve yüzde 10 oranındaki Veraset ve İntikal Vergisiyle birlikte, yüzde 67'lere kadar çıkabilen dolaylı vergi şeklinde kesilmektedir.

Kesintiler şunlardır; KDV, yüzde 18, gayri safî hâsıladan; Savunma Sanayii Destekleme Fonu yüzde 10; Olimpiyat Fonu yüzde 1; müessese hissesi yüzde 14; Belediye Eğlence Vergisi yüzde 4; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu payı yüzde 5; Türk Tanıtma Fonu yüzde 5; bilet bedeli üzerinden, ayrıca, eğitime katkı payı yüzde 5; Özel İşlem Vergisi yüzde 5'tir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, müşterek bahislerden bu ölçüde yüksek kesinti yapılması, yarışsevere dağıtılan ikramiyeyi önemli ölçüde düşürmüş ve şans oyunlarında, küçük bedellerle çok yüksek ikramiyeler kazanma olanağının sınırlandırılarak, cazibenin azalması sebebiyle, müşterek bahislere katılım büyük ölçüde azalmıştır. Yükselen vergilerin doğal sonucu olarak yasadışı oyun oynatan kişiler, özel bürolar ve internet üzerinden bahis düzenleyen siteler ortaya çıkmış ve elde edilen kayıtdışı gelirlerle devletimiz ciddî boyutlarda vergi kaybına uğratılmaya başlanmıştır. Böylece, beklenen ölçüde artmayan gelirlerden devletin kamu kurum ve kuruluşlarının almış olduğu pay ve vergilerde düşüşler olmuş ve neticede, Türkiye Jokey Kulübünün elde ettiği yarış gelirlerinin cari giderleri karşılayamaz hale gelmesi sebebiyle, at yarışı sektörü bitme noktasına gelmiştir.

Halihazırda 30 000 ailenin ekmek parası kazandığı, 8 000 seyis, 1 200 jokey, jokey yamağı, 1 100 antrenör, 2 000 ganyan bayii, 2 000 jokey kulübü personeli, veteriner hekim, nalbant, nakliyeci, ilaç sanayii çalışanının istihdam edildiği; ayrıca, ot, yulaf, arpa gibi malzemelerin satışıyla, özellikle Anadolu'da, yılda 50-60 trilyon liralık bir gelir imkânı sağlayan devletimizin arap atı yetiştiricisi kurumlarının -ki, ismini biliyorsunuz, TİGEM- yılda 10-15 trilyon liralık gelir sağladığı bir enstitünün yok olmaması gerekmektedir.

Kesintilerin yapılmasına esas olan meri kanunlar, gerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve gerekse Türkiye Jokey Kulübünün, zaman zaman, görüşü alınmadan çıkarılmıştır. Bu alışkanlık, halen tasarı halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bazı kanunlarda da, maalesef, devam etmektedir.

Çeşitli kamu kuruluşları, yapmak istedikleri faaliyetlerle ilgili ihtiyaç duydukları kaynağı Türkiye Jokey Kulübünün müşterek bahislerden elde ettiği hâsılattan ve kulübün gelirlerinden pay alarak karşılamak istemektedirler. Bu tasarıyla, bu yaklaşımın da önüne geçilmesi sağlanacaktır.

Müşterek bahislerden yarış müessesine ayrılan pay cari giderlerin karşılanmasında kullanılırken, yaratılan fon fazlası Tarım ve Köyişleri Bakanlığı denetiminde ve meri kanunlara uygun biçimde sadece at yarışları ve yetiştirici eliyle, hayvancılıkla ilgili diğer yatırımlara harcanmaktadır.

Kesintilerin bu oranlara yükselmesi neticesinde azalan gelirler sebebiyle at neslini ıslahla ilgili zarurî yatırım harcamalarından bile vazgeçilmek zorunda kalınmış ve elde edilen yarış gelirleriyle cari giderlerin bile karşılanması, maalesef, olanaksız hale gelmiştir.

Diğer taraftan, şans oyunları sektöründe yer alan Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesi için hazırlanan kanunda devredilecek kurumun şans oyunlarıyla ilgili faaliyetlerini daha ekonomik ve verimli şekilde yerine getirebilmesini sağlamak amacıyla, mevcut kesintilerin birçoğu kaldırılmış ve toplam kesinti oranı yüzde 30'a indirilmiştir. Aynı sektörde yer alan ve halihazır kesintilerle hayatiyetini sürdürmesi imkânsız hale gelen atçılık sektörünün, bu haksız rekabet şartları altında tamamen yok olması büyük olasılıktır. Bu sektörün de, eşit şartlar altında rekabet etmesi sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, sözlerinizi tamamlar mısınız.

Buyurun.

İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; meri kanunlarla çeşitli fonlara aktarılan kesintilerin, 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun özünü teşkil eden at neslini ıslahla ilgili harcamalarla bir alakası bulunmamaktadır. Kanun tasarısında, söz konusu fonların yüzde 50 oranında indirilmesiyle, kesintilerin, bir nebze makul oranlara çekilmesi amaçlanmaktadır. Bu suretle, yeniden cazibe kazanacak olan yarışlar üzerine düzenlenen müşterek bahis gelirlerinin artması neticesinde, devletimize aktarılan miktarın da artacağı kesindir.

Bugün, dünyada, at yarışlarının düzenlendiği ülkelerde kesinti oranları yüzde 17 ile yüzde 30 arasında değişmektedir. Türk atçılığı, yetiştiriciliği ve hayvancılığının gelişmesine büyük katkılar sağlayacağına inandığım bu kanun tasarısının yasalaşması dileğimle, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fehmi Öztunç Alim Tunç           Cevdet Erdöl

            Hakkâri                        Uşak                  Trabzon

               Faruk Anbarcıoğlu    Sedat Kızılcıklı

               Bursa                       Bursa

"MADDE 3.- 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cari yılda, yarış gelirinin bir evvelki takvim yılındaki yarış geliri toplamından fazla olması halinde, bu fazladan yarış ikramiyelerine düşecek kısım millî bir bankada Tarım ve Köyişleri Bakanlığı emrine açılacak hususi fona devredilir. Fonda biriken para Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından at ıslahı ve tesisleri ile hayvancılığın geliştirilmesine sarf olunur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yürürlükteki At Yarışları Hakkında Kanunda yer alan "hususi fon" ibaresi kanun değişikliği taslağında yer almamakta ve "özel hesap" ibaresinden bahsedilmektedir.

Yasada kavram bütünlüğünü sağlamak, ileride oluşabilecek karışıklığı ve farklı değerlendirmeleri ortadan kaldırmak amacıyla "özel hesap" ibaresi "hususi fon" olarak değiştirilmiştir.

Türkiye'de at ıslahı konusunda önemli gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen, hayvancılıkta istenen gelişme sağlanamamıştır. Yapılan değişiklikle, fonda biriken kaynağın bir taraftan at ıslahıyla ilgili çalışmalarda kullanılması sürdürülürken, diğer taraftan da kaynağın ülke hayvancılığının geliştirilmesi için kullanılması hedeflenmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye, salt çoğunlukla -yani, 13 üyeyle- katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İlyas Arslan

Fikret Badazlı

Ahmet Kambur

 

Yozgat

Antalya

Tekirdağ

 

Ali Ayağ

Cemal Ünsal

Nail Kamacı

 

Edirne

Ordu

Antalya

MADDE 4. - 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Ek madde 2.- Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna göre düzenlenmekte olan müşterek bahisler üzerinden kesilen, vergiler hariç, 1473 sayılı Kanunun madde 3 ve 3238 sayılı Kanun madde 12, e bendi, 3796 sayılı Kanunun madde 11, f bendi, 351 sayılı Kanuna ek 5661 sayılı Kanun madde 28, c bendi, 3230 sayılı Kanun madde 3, b bendi, 2828 sayılı Kanun madde 18, h bendi ile yapılan kesintilerin her biri yüzde 50 oranında düşürülmüştür.

BAŞKAN - Önergeye Komisyon salt çoğunlukla katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Katılıyoruz.

Sayın Kamacı, sizin de imzanız var burada.

NAİL KAMACI (Antalya) - Benim söylediğim deminki fıkrayla ilgiliydi.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Son dakikalarda getirilen ek maddelerin acı tecrübeleri var burada. Biz neyin ne olduğunu bilmeden katılamayız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, verilen önergedeki metin de çok karışık; o nedenle, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 22.16


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 22.35

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

138 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı : 138) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, bu durumda çalışmalarımızı sürdüremiyoruz.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Aralık 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 22.37