DÖNEM
: 22 CİLT : 33 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
28 inci Birleşim
16 Aralık 2003 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
gençliğin içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım faaliyetleri ile çiftçilerin
karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3. - Konya Milletvekili Remzi Çetin'in,
Mevlânâ Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın fikir adamlığına ve kişiliğine
ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak üzere Yunanistan'a yaptığı
resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da katılmasının uygun
görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/411)
2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair
İçtüzük Teklifinin (2/149) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/128)
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1. - Genel Kurulu ziyaret eden Slovakya
Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın,
okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması
2. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)
3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)
4. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayî ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/321) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı
5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî
Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)
6. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326) ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması
7. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
8. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde bağlantılı karayollarının duble yol yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/328) ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydın'ın cevabı
9. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı
10. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/330)
11. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/332)
12. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/333) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
13. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Türkiye'nin Turizm Değerleri"
adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/334)
14. - Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü personelinin özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/335) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
15. - Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı kararları konusunda Valiliğin
uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/353) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
16. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/360) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
17. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/370) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
18. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme harçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/377) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener'in cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlülere, bir daha görüşmek üzere
geri gönderilen kanunlara ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1144)
2. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
hayalî ihracat iddialarına ve vergi iadesi taleplerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1388)
3. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
TMSF'ya devredilen bankalardan kaynaklanan Hazine alacaklarının tahsiline
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (7/1390)
4. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Irak'a LPG, benzin ve mazot ihracına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı (7/1399)
5. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1407)
6. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu'nun, futbol maçlarındaki şiddet olaylarını önlemek için alınacak
tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
(7/1410)
7. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, GSM operatörlerinden tahsil edilmesi gereken KDV gelirlerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1423)
8. - Hatay Milletvekili Züheyir Amber'in,
bazı AB üyesi ülkelerin büyükelçilikleri önünde vize için bekleyen
vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1429)
9. - Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
yüksek yargı mensuplarının kullandığı sosyal tesis, lojman ve makam araçlarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1455)
10. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın,
rektörlerin ve öğretim üyelerinin Anıtkabir'e yürüyüşünde açılan bazı
pankartlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1456)
11. - Kırklareli Milletvekili Yavuz
Altınorak'ın,
TMO'nun buğday alımlarına,
Doğrudan gelir desteği ve mazot bedeli
ödemelerinin ne zaman yapılacağına,
- Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın,
Anamur İlçesindeki bir yol projesine,
Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
AB ülkelerine domates ihracatında
karşılaşılan zorluklara, ilişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı (7/1464,1465,1469,1483)
12. - Ankara Milletvekili Bayram Meral'in,
Ankara-Kalecik-Uludere Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1518)
13. - Ordu Milletvekili İdris Sami
Tandoğdu'nun, muhtemel arz fazlası fındığa ve alternatif ürün projesine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1519)
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı :
304)
4. - At Yarışları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı : 138)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak,
yedi oturum yaptı.
Kayseri Milletvekili Muharrem
Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılara, iş akitleri
askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin içinde
bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere,
Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın,
Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu,
Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ve
yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,
Cevap verdi.
Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe
günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer
alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce Gelen
Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun tasarısının
da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ve diğerlerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, bu birleşimde gündemin 6 ncı
sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına
ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği
açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
4 üncü sırasına alınan, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı
Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme
İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis
Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının (1/700) (S. Sayısı 304)
görüşmesi ise hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasına alınan, Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/210)
(S.Sayısı: 303), yapılan görüşmelerden sonra,
5 inci sırasına alınan, Bankalar Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/693)
(S. Sayısı: 301) ), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan
açıkoylamadan sonra,
Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
16 Aralık 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 01.30'da son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet Daniş |
Ahmet Küçük |
|
Çanakkale
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 44
II. - GELEN KÂĞITLAR
12 Aralık 2003 Cuma
Teklif
1. - Denizli
Milletvekilleri Osman Nuri Filiz, Mehmet Salih Erdoğan, Mehmet Yüksektepe ile
Ümmet Kandoğan'ın; Denizli İline Bağlı Akköy İlçesi ile Bazı Belediye ve
Köylerin Tüzel Kişiliklerinin Kaldırılarak Denizli Belediye Sınırları İçine
Alınması Hakkında Kanun Teklifi (2/213) (Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Kristal-İş Sendikasının grev kararının Hükümetçe
ertelenmesinin gerekçelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
2. - Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde-Yeşil Gölcük Kasabasının sulama kuyularının enerji
trafosu ve panolarının Tedaş'ça sökülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/867) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
3. - Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç'ın, Malatya'da Türk Telekom Bölge Müdürlüğü kurulup
kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
4. - Balıkesir Milletvekili
Sedat Pekel'in, vatandaşlık başvurusunda bulunanlarda aranan şartlara ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/869) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.12.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporları üzerinde
yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1614) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.12.2003)
2. - İzmir Milletvekili
Türkan Miçooğulları'nın, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının eleman alımlarında
erkek olma koşulu aramalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1615)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
3. - Samsun Milletvekili
İlyas Sezai Önder'in, kamu görevlileri arasındaki ücret dengesizliğinin
giderilmesine yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1616)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
4. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Klasik Batı Müziği ve Klasik Türk Müziğinin
yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
5. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, TRT'de yayınlanan Türk Müziği programlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.12.2003)
6. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Irak'ta ABD askerlerinin yaptığı iddia edilen bazı olaylara
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
7. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, tüm hastanelerin tek bir telefon numarası altında
birleştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1620)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
8. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
9. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, İmar Bankasının Adabank ile ilişkilerine ve el
koyma sonrasındaki bazı gelişmelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1622) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.12.2003)
No. : 45
15 Aralık 2003 Pazartesi
Raporlar
1. - Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305) (Dağıtma tarihi : 15.12.2003)
(GÜNDEME)
2. - Vergi Usul Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı :
306) (Dağıtma tarihi : 15.12.2003) (GÜNDEME)
No. : 46
16 Aralık 2003 Salı
Tasarılar
1. - Yabancı Hukuk
Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/707) (Adalet ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
2. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Malta Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/708) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.12.2003)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültür, Sanat, Eğitim, Bilim, Teknoloji, Spor, Dinlence ve
Gençlik Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/709) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
4. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/710) (İçişleri
ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
5. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolu ile İlgili
Uluslararası Yolcu ve Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/711) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.12.2003)
6. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çek Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Gençlik
ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/712) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
7. - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/713)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
8. - İstiklal Madalyası
Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/714) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) ) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.12.2003)
9. - Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/715) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.12.2003)
10. - Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı (1/716) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.12.2003)
Teklifler
1. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in: 4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/214) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2003)
2. - Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un; Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/215) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
3. - Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın; Bazı Belediyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/216) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.12.2003)
Tezkere
1. - Kocaeli Milletvekili
Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/410) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Bursa Milletvekili
Kemal Demirel'in, spor alanında yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/870) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
2. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/871) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
3. - Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in, Mersin-Anamur Özel İdare Müdürünün tayininin gerekçesine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/872) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
4. - Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal Deveciler'in, Balıkesir-Balya'da bulunan maden
bölgesindeki atıkların çevre sağlığına etkilerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/873) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
5. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, DSİ'ye alınacak mühendislerde erkek olma şartının aranmasına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
6. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile sağlanan imkânın
tüm öğretim üyelerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için bir çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
7. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, TMO'ya eleman alımında erkek olma koşulu aranmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
8. - Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, satışa çıkarılan Millî Eğitim Bakanlığı sosyal
tesislerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
9. - Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın bir televizyon kanalında reklam adı altındaki bir yayına ve
frekans tahsisi ihalesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir Atalay) sözlü soru
önergesi (6/878) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
10. - Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, bir televizyon kanalında reklam adı altında yapılan bir
yayının vergisine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Kur'an kurslarına yönelik yönetmelik değişikliğine
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2003)
2. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, denetimsiz Kur'an kursu olup olmadığına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.12.2003)
3. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının
genişletilmesinin polis ve jandarmanın görev alanına etkisine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
4. - Sinop Milletvekili
Engin Altay'ın, Türk Ticaret Bankası çalışanlarının durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
5. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, doğalgaz borcu bulunan belediyelere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
6. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, bazı şirketlerin Ankara Büyükşehir Belediyesinden aldığı
ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.12.2003)
7. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ihalelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
8. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili davalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
9. - Bursa Milletvekili Kemal
Demirel'in, spor müsabakalarında sağlık personeli bulundurulmasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru
önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
10. - Edirne Milletvekili
Rasim Çakır'ın, Edirne İlinde ekonomiyi canlandıracak tedbirler alınıp
alınmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
11. - Edirne Milletvekili
Rasim Çakır'ın, Trakya Su, Kanalizasyon ve Katı Atık İdaresi kuruluş çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
12. - Denizli
Milletvekili Mehmet U. Neşşar'ın, devlet memurları ve emeklilerinin özel sağlık
kuruluşlarından faydalanmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
13. - Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, organik tarım ve genetiği değiştirilmiş organizmalar
konularındaki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
14. - Adana Milletvekili
N. Gaye Erbatur'un, 4207 sayılı Kanunun uygulanmasında etkinlik sağlamaya dönük
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
15. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber'in, SPK'nın yeni binasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif Şener) yazılı soru önergesi (7/1637) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.12.2003)
16. - Tekirdağ
Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, Et ve Balık Kurumuyla ilgili bazı sorunlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1638) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
17. - İzmir Milletvekili
Türkan Miçooğulları'nın, Talim ve Terbiye Kurulunda yapılan görevden alma ve
atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1639)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
18. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Reşat Nuri Güntekin'in romanlarında geçen bir ev ve ağacın
korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1640)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
19. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, bazı akademik unvanlardaki personelin ücretlerinde
iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1641) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
20. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, SPK'nın İmar Bankasıyla ilgili bir konuda üzerine düşeni
yerine getirmediği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1642)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
21. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Kanada'da Ermeni Soykırımını Anma Günü kabul edilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1643) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
22. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, özelleştirme sonrası Devletçe geri alınan tesislere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1644) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
23. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, emeklilerin maaşlarına yapılacak iyileştirmelere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1645) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
24. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1646) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.12.2003)
25. - Afyon Milletvekili
Halil Ünlütepe'nin, Afyon'un İhsaniye İlçesinde Askerlik Şubesinin tekrar
açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1647) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
26. - İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonundan verilen burslara ve saptanan yoksul ailelere ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/1648) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
27. - Kırşehir
Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, bazı polis memurlarının yaptığı basına
yansıyan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1649)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
28. - Kırşehir
Milletvekili İzzet Çetin'in, Tasarrufu Teşvik Fonu anaparalarını alamayan
depremzede memurlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/1650) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
29. - Kocaeli
Milletvekili İzzet Çetin'in, özelleştirmeyle işini kaybedenlerin kamuda
istihdamına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1651) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
30. - Ankara Milletvekili
İsmail Değerli'nin, BELSO ve BELÇAR adlı şirketlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1652) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
31. - Ankara Milletvekili
İsmail Alptekin'in, oyuncaklı çikolata yumurta üretimi, ithalatı ve ihracatına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1653) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.12.2003)
32. - Ankara Milletvekili
İsmail Alptekin'in, uluslar arası fuarlara katılan Türk firmalarının
standlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi
(7/1654) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
33. - Ankara Milletvekili
İsmail Alptekin'in, çikolata üretimi, ithalatı ve ihracatına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1655) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.12.2003)
34. - Trabzon
Milletvekili Asım Aykan'ın, Mekke'deki Osmanlı eserlerinin korunmasına ve imar
faaliyetlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/1656) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2003)
35. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Mavi Akım Projesindeki doğalgaz fiyat formülüne ve
doğalgaz fiyatında indirim olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1657) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2003)
36. - Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1658) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.12.2003)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1. - Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, iptal edilen Fenerbahçe-Ç. Rizespor maçı ve hakem hatalarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru
önergesini 12.12.2003 tarihinde geri almıştır. (7/1613)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
16 Aralık 2003 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
gençlik ve gençliğin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın
Ufuk Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, gençliğin içinde bulunduğu sorunlar ile çözümü için
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gençlik ve gençliğin sorunlarıyla ilgili iki hafta önce görüşülen konuyu tekrar
gündeme getirme gereğini hissettim, bununla ilgili gündemdışı söz talebinde
bulundum.
Değerli arkadaşlarım, iki
hafta önce, Cumhuriyet Halk Partili değerli bir milletvekilimiz, gençliğin
problemlerini ve sorunlarını dile getirdi. Hükümetimizin Değerli Bakanı Sayın
Mehmet Ali Şahin, gençliğin problemleriyle ilgili cevap verdi; verilen cevap,
yaklaşık iki sayfalık ve 850 kelimelik bir cevap. Bu 850 kelimenin içinde
gençlerle ilgili sadece 10 kelime var; yani, bu, hükümetin, gençlerle ilgili
problemleri ve sorunları ne kadar ciddîye aldığının bir göstergesidir.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasanın 58 inci maddesi aynen şöyle, okumak istiyorum: "Devlet,
istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında,
Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve
gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır."
Anayasanın "Sporun
geliştirilmesi" başlıklı 59 uncu maddesi de şöyle: "Devlet, her
yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri
alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.
Devlet başarılı sporcuyu
korur."
Sevgili arkadaşlarım,
Anayasanın 58 inci maddesinde geçen söz konusu konuların ne kadar önemli
olduğunu tespit edersek, günümüzde de ne kadar gözardı edildiğini tespit etmiş
oluruz. Bu ülkede yaşayan 70 000 000 insanımızın yaklaşık yüzde 55'ini genç
nüfusumuz teşkil ediyor; yani, 0 ile 35 yaş arasında bulunan nüfusumuz yaklaşık
46 000 000 kişi.
Okullarda okuyan
gençlerimiz, tarlada çalışan gençlerimiz, tamirhanelerde, fabrikalarda çalışan
gençlerimiz, üniversiteyi bitirip evinde iş bekleyen, iş peşinde koşan
gençlerimiz, kahvelerde oturan işsiz gençlerimiz, askerde bulunan ve vatanî
görevlerini yapan gençlerimiz, özürlü gençlerimiz... Gençlerimizin, dünden
bugüne, hepsinin, ortak bir problemi var; gelecek. Köyde yaşayan insanlarımızın
da, şehirlerde oturan insanlarımızın da, hepsinin, ortak korkusu ve endişesi,
gelecek.
Üniversite gençliğini
biraz ele alalım: Anadolu'nun çeşitli yerlerinden üniversiteyi kazanmış pırıl
pırıl gençlerimizi üniversiteleri bulunan şehirlerimize gönderiyoruz. Bu
gençlerimize, oralarda, ne kadar sahip çıkıyoruz? Bu gençlerimizin barınma
ihtiyacı için, sağlık ihtiyacı için, geçinebilecekleri burs için, sosyal devlet
olmanın gereğini ne kadar yerine getirebiliyoruz? Kız öğrencilerimizin
problemleriyle, sıkıntılarıyla ne kadar uğraşıyoruz? Umutsuz bir toplum
yaratmaya çalışıyoruz, umutsuz bir toplum yarattık.
Uyuşturucu mafyasının
eline düşmüş gençlerimiz -kızlarımız, erkeklerimiz- var; eğlence mafyasının
eline düşmüş kızlarımız var. İçişleri Bakanlığı olarak, Emniyet Genel Müdürlüğü
olarak, gençlerin düştükleri bu durumlar üzerinde ne kadar duruyoruz; hükümet
olarak ne kadar hassas davranıyoruz? Gençlerimizi uyarma konusunda -yazılı ve
görsel basın olarak- ne kadar etkili bir siyaset izliyoruz?
Son yirmi yıldır,
ülkemizde, yolsuzluklardan dolayı, hortumculara, 50 milyar dolar gitti. Son
yirmi yıl içerisinde de, teröre, 100 milyar dolar harcandı. Kaybettiğimiz
geleceğimizin maddî faturası 150 milyar dolar civarında; peki, kaybettiğimiz
gencecik bedenleri, kaybettiğimiz gençliğin umudunu, kaybettiğimiz yaşama
sevincini, yaşama hevesini hangi parayla telaffuz edebiliriz?
Bunların tamamında yanlış
politikalar vardır. 1950'li yıllardan sonra üretilen yanlış politikalar,
1983'ten sonra acımasız bir şekilde üretilen yanlış politikalar, maalesef,
gençlerimizin siyasete ve siyasetçiye bakış açısını son derece olumsuz bir
noktaya getirmiştir. Haklılar; şurada yasalar çıkarıyoruz, yasa değişiklikleri
yapıyoruz, uyum yasaları çıkarıyoruz, hatta, bir YÖK Kanununu her yerde, her
ortamda tartışıyoruz. Peki, YÖK dediğimiz zaman, bizim gençlerimiz bununla
bilfiil ilgili olmuyorlar mı; YÖK dediğimiz zaman, gençlerin okuma alanlarıyla
ilgili, üniversitede yapacakları, yaşam alanlarına katacakları katkılarla
ilgili değil mi; fikirlerini almak hiç aklınıza gelmiyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
gençlerin en büyük problemi, köydeki yaşayan insanın da okulda okuyan insanın
da...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Başkanım.
Mevcut iktidar, hükümet,
hiç kompleks yapmadan, Cumhuriyet Halk Partisinin gençlerimizle ve ülkemizin
geleceğiyle ilgili üretmiş olduğu projelere mutlaka göz atmalı, araştırmalı.
Mesela, bir, Genç-İŞKUR Projesi konusunda, mevcut hükümet, hiç kompleks
yapmadan mutlaka ve mutlaka üstüne düşen vazifeyi yaparak, gençlerimizin önüne
koymalı. Okuldaki öğretmenden camideki imama kadar, hastanedeki doktordan
sokaktaki polise kadar herkes, görevini yaşamın her yerinde tam anlamıyla
yerine getirebilmeli. Yetiştiğimiz değerlere mutlaka sahip çıkmalıyız ve
gençlerimize umut olmalıyız.
Sevgili arkadaşlarım,
zaman zaman basında geçiyor, geçenlerde tekrar geçti; polisler de bizim
gençlerimiz, polislerin şu anda içinde bulunduğu psikolojik bazı
rahatsızlıklardan dolayı yapmış oldukları hadiseyi kestirip atamazsınız
"psikolojik bir bunalım geçiriyor" diyerek geçiştiremezsiniz; orada
da bulunan gençlerimizin problemlerini, dertlerini mutlaka gözönüne almak ve
araştırmak mecburiyetindesiniz. Başarılı gençlerimiz yurt dışına gidiyor
ülkemizi temsil ediyor, bir grup insanlarımız bunu beyin göçü olarak algılıyor.
Değerli arkadaşlarım,
keşke, Türk örf ve âdetlerini yerine getirebilmiş, alabilmiş; örf ve
âdetlerimizi, gelenek, göreneklerimizi, Türk olmanın değerini ve bu ülkede
yaşamanın değerini bilen insanlarımızı yetiştirebilsek ve dünyanın her yerine
gönderebilsek de oralarda ülkemizi temsil etseler.
Bu ülkenin renkli
mozaiğini kabul ederek, gençlerimizi barış içerisinde yaşatmak, geleceğe de
barış içerisinde baktırmak mecburiyetindeyiz. Lazıyla Çerkeziyle, Türküyle
Kürdüyle, herkesi, hiçbir şekilde etnik kökenine bakmadan, bu ülkeye, bu
topluma kazandırmak ve cumhuriyetin asıl sahiplerine hak ettiği yeri vermek
mecburiyetindeyiz.
Geçmiş siyasetçilerin
"yollar yürümekle aşınmaz" diyen zihniyetini bir tarafa koyarak,
çocuklarımıza, gençlerimize üretime katılabilmeleri, düşünmeye katılabilmeleri ve
kaybettikleri gençliği kazanabilmeleri için elimizden gelen bütün çabayı sarf
etmeliyiz.
Her türlü olumsuzluğa
rağmen, Gaziantep'te baklava çalan o ufacık bedenlerimizi cezaevine koyarken,
asıl dokunulması gereken insanları da dokunulmazlık zırhına hâlâ büründürmenin
hiçbir anlamının olmadığına inanıyorum.
Gaflet ve dalalet içinde,
hatta ihanet içinde olan bazı insanlarımızı da Cumhuriyet Halk Partisinin ve
Atatürk gençlerinin durduracağına inanıyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Gündemdışı ikinci söz,
Mersin İlinde tarım ve çiftçilerin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Hüseyin Özcan'a aittir.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
2. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin İlinde yürütülmekte olan tarım
faaliyetleri ile çiftçilerin karşılaştıkları sorunlara ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin tarımının ve Mersin çiftçisinin
sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Söz alma talebimi bayram
öncesi yapmıştım; fakat, şimdi konuşma fırsatı bulabildim; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlimiz Mersin, Akdeniz
çanağında eşsiz doğası ve iklimiyle tarımsal alanda büyük bir potansiyele
sahiptir.
Mersin'de, narenciye,
sebze, meyve, bağcılık, zeytincilik ve hayvancılığın yanı sıra, 100 000
dekarlık alanda yüksek sera ve açık tarla tarımı da yapılmaktadır.
Ülkemiz, limon üretiminin
yüzde 70'ini, portakal üretiminin yüzde 18'ini, mandalina üretimimizin yüzde
16'sını, greyfurt üretimimizin yüzde 14'ünü, sebze üretimimizin ise yüzde
7'sini Mersin'den karşılamaktadır.
İlimizin, muz, şeftali,
üzüm üretiminde de önemli bir yeri vardır. İlimizde, 45 000 ton muz,
200 000 ton sofralık üzüm, 12 000 ton şaraplık üzüm ve 16 000 ton kuru üzüm
üretimi yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
Mersin, bütün bu üretimine ve ülke ekonomisine katkılarına karşın, kamu
yatırımlarından beklediği ve hak ettiği desteği almamaktadır. Gerek geçmiş
hükümetler döneminde uygulanan politikalar gerekse AKP İktidarının ilgisizliği
neticesinde, Mersin'deki çiftçiler kaderine terk edilmiştir. Buna bir örnek
vermek istiyorum. Hükümet, bu yıl üzüme 213 000 Türk Lirası alım fiyatı
vermiştir. Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, bu fiyat, çiftçinin maliyetini
dahi karşılayamamaktadır.
Öte yandan, Karaman'daki
Tekel Suma Fabrikasının alımlarını kısmen durdurması nedeniyle üreticilerimiz
mağdur edilmiştir; günlerce, ürünlerini yükledikleri kamyonlarla fabrika önünde
bekleyerek, perişan olmuşlardır.
Fabrikanın yaş üzüm
kapasitesi 9 800 ton iken, bu yıl 2 700 ton alım yapılmıştır. Kuru üzüm
kapasitesi ise 4 000 tondur. Bu durumda, 2 500 tonluk ekkontenjanla kuru üzüm
alımı yapılması gerekmektedir; aksi halde, çiftçilerimiz büyük zarar
görecektir.
Sayın milletvekilleri,
Mersin nüfusunun yüzde 36'sı kırsal kesimde yaşamakta ve 100 000 aile geçimini
tarımdan sağlamaktadır.
Yaz döneminde
dolaştığımız köylerde çiftçilerimizin üzümlerinin bağda; şeftalilerinin,
domateslerinin dalda kaldığını gördük.
Gerçekten,
çiftçilerimizin üretimin her alanında çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.
Tarım ürünleri ithalatının
kolaylığı fiyatları aşağı çekiyor ve çiftçilerimiz bundan dolayı mağdur oluyor.
Yerli muz üreticilerimiz,
uygulanan yanlış ithalat politikaları ve kaçak sebebiyle perişan durumdadır.
Dünyaca ünlü Anamur muzu,
koku, tat ve besin değeri bakımından çikita muzdan daha kaliteli olmasına
rağmen, doğal sera olan Anamur'a gerekli yatırımlar yapılmadığından, Türkiye,
muz ihraç edebilecekken, ithal eden bir ülke durumuna düşürülmüştür.
Son yıllarda, özellikle
Çin'den, Türkî cumhuriyetlerden veyahut da Uzakdoğu'dan bakliyat ithalatı
yapılmaktadır; bu durum, çiftçilerimize darbe vurmaktadır.
Daha önce, ilimiz için
turunçgil üretiminin önemini vurgulamaya çalışmıştım. Hükümet, üretimin dünya
standartlarındaki bir verimliliğe ulaşabilmesi için gerekli tedbirleri
almalıdır.
Dikim tekniklerinden
sulama sistemlerine, virüsten ari fidan teminine değin, sektörün sorunlarına
bir an önce çözüm bulunmalıdır.
Seracılarımız, ıslah
edilmiş tohum ihtiyacını, başta Hollanda, İsrail ve ABD gibi ülkelerden
karşılamaktadır. Seracılarımızın ana problemi, üretim girdilerinin büyük bir
bölümünün ithalat yoluyla ve yüksek gümrüklerle yapılmasıdır.
Devletin, tohum ıslah
çalışmalarını desteklemesi gerekmektedir; fakat, bu yapılana kadar, gümrükler,
sera üreticilerinin rekabet koşullarını zorlamayacak makul oranlara
düşürülmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Turunçgil sektöründe ihracatçıya verilen teşviklerle yetinilmemeli; üretici,
amaçlanan hedefler doğrultusunda desteklenmelidir.
Ziraî kredi miktarları,
üreticinin temel girdi maliyetlerini karşılayamamakta ve çiftçi, tefecinin
eline düşmektedir.
Sayın milletvekilleri,
üreticilerimizin sayılamayan derecede çok olan sorunlarının çözümü için,
hükümet, gerekli adımları atmamaktadır.
Mersin'de sulu tarım
yapılan arazi miktarı ancak yüzde 33 kadardır. Sulamayı sağlayacak gölet
projelerine, en azından, bu yıl gereken ödeneklerin ayrılması yerinde bir
uygulama olacaktır; çünkü, bizim bir sürü göletimiz var, çiftçilerimiz,
maalesef, yazın çok perişan durumdadır.
Mersin tarımının en büyük
problemlerinden biri olan tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının
önlenmesi için ciddî bir çaba sarf edilmemektedir.
Tarım il müdürlükleri ve
ziraî araştırmalar yapan enstitüler etkin olarak işletilmelidir. Çiftçilerimize
yeterli düzeyde eğitim verilmemektedir; bu da, ilaçlama, sulama ve bakımda
hatalara yol açmaktadır.
Devlet destekli tarım
sigortası sistemi bir an önce kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Üretici
birlikleri desteklenmelidir.
Tarımla ilgili yasal
düzenlemeler, koşullar dikkate alınarak gözden geçirilmelidir.
İhracatı artırıcı
önlemler alınmalıdır.
Ürünleri pazarlara
ulaştırmada bir dezavantajımız vardır Mersin olarak. Uluslararası pazarlara
ulaşım için havaalanı yapımına bir an önce başlanmalıdır; kesmeçiçekçiliğin de
böylece önü açılacaktır. Mersinimizin bir an önce havaalanına kavuşturulması
çiftçilerimize çok büyük katkı sağlayacaktır.
Bu arada, yıllardır
kangren olmuş bir konuya değinmek istiyorum. Mersinli hemşerilerimiz,
Mersin-Antalya karayolunun bir an önce genişletilmesini beklemektedir.
Sayın milletvekilleri,
hemen her ilimizde olduğu gibi, Mersinli çiftçilerimiz de ürettiğinin
karşılığını alamamaktadır. Çiftçilerimiz bu sefalete layık değildir.
Gelin, Türk tarımını ve
Türk çiftçisini IMF'nin insafına terk etmeyelim. Ülkemiz çiftçisini, üyesi
olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği ülkeleri düzeyinde olsun destekleyelim,
çiftçilerimize her yönüyle yardımcı olalım ve onların yanında olalım diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Gündemdışı üçüncü söz,
Hazreti Mevlana'nın fikir ve kişiliğiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili
Sayın Remzi Çetin'e aittir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, söz istemiştim.
BAŞKAN - Sayın Çetin, bir
saniyenizi rica ediyorum.
Sayın Özcan'ın
konuşmasına, Hükümet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Güçlü. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Özcan'ın, daha çok Mersin'in tarımsal ekonomisiyle
ilgili olarak dile getirdiği konuşmasına kısaca cevap vermek istiyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konya Milletvekilimiz
Sayın Remzi Çetin'in, Mevlana Haftasıyla ilgili konuşmasını biraz sonra dinleme
imkânını bulacağız; kendisi kusura bakmasın.
Evvela, konuşmasının son
kısımlarında belirttiği birkaç ana noktadan başlayarak Sayın Hüseyin Özcan'a
cevap vermek istiyorum. En son söylediği cümlelerden bir tanesi şuydu:
"Türk çiftçisini IMF'nin kararlarına terk etmeyelim."
Geçen hafta Antalya
milletvekilimizin gündemdışı konuşmasına cevap verirken, bununla ilgili, benzer
bir konuya girmiştik. Şimdi, ben, yine, aynı noktada şöyle bir ortak davette
bulunmak istiyorum: Tarımla ilgili olarak 2005 yılı sonuna kadar yürütülecek bir
programın Dünya Bankasıyla ilgili ayağı olarak yürürlükte olan bölümünün daha
erken sona erdirilebilmesi hususunda bir çalışmayı başlattığımızı söylemiştim.
Dünya Bankasıyla yürütülen bu tarım politikalarında özellikle doğrudan gelir
desteği için verilecek payın yüzde 82 gibi çok yüksek bir pay olması ve bu
destekleme aracının, âdeta, tek hâkim araç olması konusunda bizim de
tereddütlerimiz olduğunu, çiftçilerimizin, tarım teşkilatlarının, örgütlerinin,
üniversitelerdeki konuyla ilgili uzmanların benzer eleştirileri olduğunu;
ayrıca, muhalefet ve İktidar Partilerimizin de benzer düşüncelerde olduğunu ve
dolayısıyla, bununla ilgili bir çalışmanın, ilgili kurumlar; yani, Hazine
Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında
yürütüldüğünü söylemiştim. Bu oranın aşağı doğru çekilmesi, bunun yerine
primlere ağırlık verilmesi, yeni bazı teşvik mekanizmalarının devreye
sokulması, özellikle Tarım Ürünleri Sigortası Yasasının uygulanması açısından,
bu unsurun teşvik kapsamı içerisine alınması dahil olmak üzere bir çalışmamız
vardır ve dolayısıyla, bununla ilgili öngörüşlerimiz de Dünya Bankasına
iletilmiştir.
Bugün, konuyla ilgili
daha üst seviyede bir görüşme yapılacaktır. Yine, bu kurumun beklediği bir
uzmanlar heyetiyle de konu çok yüksek seviyede tartışılacaktır. Dolayısıyla,
hep beraber, Türkiye'nin tarımla ilgili politikalarında, daha yerli ve daha
millî olanı ve kaynaklarımızı çok daha etkin kullanacak şekilde belirleme
hususunda karşılıklı görüş alışverişini mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda
diyaloğa açığız; bilgilerinize arz olunur.
Sayın Milletvekilimiz
Hüseyin Özcan'ın, sulu tarımın önemi ve Mersin'de bu oranın çok yüksek olduğunu
belirttikten sonra özellikle üzerinde durduğu, en önemli sorun olarak ifade
ettiği ve benim de yürekten katıldığım husus, tarım arazilerinin amaç dışı
kullanılmasının önlenmesidir. 2003 yılı sonunda, Türkiye'nin içerisinde
bulunduğu şartlarda, tarım arazilerimizi amaç dışı kullanma konusunda bir
talebin hâlâ geliyor olması ve bu maksatla, varlıklarımızın, toprak
kaynaklarımızın amaç dışında kullanılmasını kabul etmek, bu hususta meydana
gelen gelişmeleri hâlâ önleyememek acıdır ve dolayısıyla, bununla ilgili
kamuoyu desteğine çok şiddetle ihtiyaç vardır. Hepimiz biliyoruz ki, bu
kaynakların geri dönüşü imkânsızdır. Bugün, bunları koruma konusundaki
bilincimiz de toplumda en yüksek seviyesindedir ve mutlaka bunları korumalıyız.
Bu hususta hepimize çok büyük görev düşmektedir. Muhalefet partimizin bu
hususta bize vereceği destek için de şimdiden teşekkür ediyorum.
Önemli olarak belirttiği
bir başka husus ise, ilaç kullanımı konusudur. Bu hususta, elbette, birinci
derecede sorumluluk Bakanlığımıza aittir. Mersin, belki, bitkisel örtü
bakımından Anadolu'da hâkim olan üretim şeklinin dışına kaymakla birlikte, bu
hususta en temel olarak zarar gördüğümüz ve mücadelede, âdeta, şevkimizi kıran
olay, tahıl ziraatındaki ziraî mücadeledir. Bu mücadelede çok uzun yıllar
başarılı olamadığımız ve büyük kayıplara uğradığımız bilinmektedir.
Nihayet, ilk gelişme ve
ümit, bu yıl içinde doğmuştur. Bu ümit, küçük bir yörede, Ankara'nın Polatlı
İlçesinde doğmuştur; ama, bu, örnek olacak bir mücadeledir. Bu mücadelenin, bu
sene, İç Anadolu'da, mutlaka, örnek bir olay olarak yaygınlaştırılmasını ve
hepimize emsal teşkil edecek, örnek olay olarak anlatabileceğimiz bir gelişmeye
vesile olmasını diliyor ve buna çok önem veriyoruz. Bu mücadele, süne
mücadelesidir. İnşallah, bu konuda sağlanacak başarıyı, ziraî mücadele
gerektiren diğer bütün bitkisel alanlarda yaygınlaştırmak en önemli
hedeflerimizden birisidir.
Tabiî, ziraî mücadele
demek, büyük bir gelir kaybı demektir; yani, eğer, gerektiği şekilde bir
mücadele yapamazsak, çiftçilerimizin bir gelir kaybına uğraması demektir.
Tarım, bu haşarata karşı en tabiî şekilde mücadele yapılması zorunluluğunun
yanında, birkısım tabiî afetlerle de karşı karşıyadır ve yine hepimizin bildiği
gibi, bu konuda çiftçilerimizi himaye edecek mekanizmalardan da yoksunuz.
Yine, daha önce ifade
ettiğim gibi, bununla ilgili aracımız, Tarım Ürünleri Sigortası Yasasıdır.
Bunu, bir genel çözüm olarak, bir gelişme olarak, kısa bir süre içerisinde
önünüze getireceğiz; desteğinizi bekliyoruz.
Benzer şekilde, tarım
ürünleriyle ilgili en temel sorunlarımız şunlardır: Dünyada, arz esnekliği kadar,
talep esnekliği diye ifade ettiğimiz, tüketicilerin fiyat değişmeleri
karşısında çok hassas olmadığı ürünler vardır ve bunların en başında tarım
ürünleri gelir. Tarım ürünlerinin, fiyatları düşse de, yükselse de,
tüketimlerinde fazla bir değişme olmaz. Bu grubun en başta gelen örnekleri,
tarım ürünleri ve temel gıda maddeleridir. Dolayısıyla, kendi içinde
farklılaşsa bile, eğer, tarım ürünlerinin üretiminde meydana gelecek gelişmeyi
çok kontrollü yapamazsak ve pazardaki gelişmeyi buna uygun hale getirmezsek,
üreticimizin, bütün ürünlerimizde, fiyat hareketlerinden etkilenmemesi imkânsız
hale gelir. Dolayısıyla, bununla ilgili en yaygın tedbir Üretici Birlikleri
Yasa Tasarısıdır, halen Meclisimize intikal safhasındadır, tüm kurumların
görüşü alınmıştır; dolayısıyla, ben, bununla ilgili bilgileri de tekrar sizlere
sunmayı önemli bir gelişme olarak ifade ediyorum. Bu vesileyle, önümüzdeki
günlerde gelecek tarımsal yapının iyileştirilmesi yönündeki yasa tasarılarımıza
desteğinizi ve fikrî katkınızı beklerim.
Önümüzdeki yılın
çiftçilerimiz için daha umutlu, daha hayırlı, daha iyi sonuçlar vermesini
temenni ederim; hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güçlü.
Gündemdışı üçüncü söz,
Hazreti Mevlânâ'nın fikir ve kişiliğiyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili
Sayın Remzi Çetin'e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3. - Konya
Milletvekili Remzi Çetin'in, Mevlânâ Haftası nedeniyle Hazreti Mevlânâ'nın
fikir adamlığına ve kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması
REMZİ ÇETİN (Konya) -
Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yediyüzotuz yıl önce bu
dünyadan ebedi âleme göç eden, büyük mutasavvıf, İslam velisi Hazreti
Mevlânâ'yı anma haftasında bulunuyoruz. 17 Aralık 1273'te aramızdan ayrılan bu
büyük insan, asırlar ötesinden insanlığa ışık tutmaya devam etmektedir. Hazreti
Mevlânâ, vefatı üzerinden asırlar geçmesine rağmen, artan bir sevgiyle dünya
insanlığının ilgisine mazhar olan nadir insanlardan birisidir. Milletimizin
böyle büyük bir şahsiyeti yetiştirmesiyle ne kadar iftihar etsek yeridir.
İnsanlığa ışık saçan
eserlerinden Hazreti Mevlânâ'yı şöyle anlayabiliriz:
Allah'a tereddütsüz bir
iman, teslimiyet, aşk ve ilahî muhabbet.
Kuran-ı Kerim'e ve
Hazreti Peygambere tam bağlılık.
Allah'a karşı kulluk
görevini eksiksiz yerine getirme, bütün hayatını insanlara hizmetle geçirme.
Hazreti Mevlânâ sekizyüz
yıldan beri bütün dünya insanlığını etkileyegelmektedir. Dünyanın önde gelen
düşünürleri, yazarları, mütefekkirleri insanlığa Mevlânâ'yı anlatmaya
çalışmışlar ve bu uğurda eserler kaleme almışlardır. Goethe, J.Von Hammer,
Prof. Annemarie Shimmel, 10'larca Alman yazarından sadece birkaç tanesidir.
Yine, Avusturya'dan Schwannau, Amerika Birleşik Devletlerinden Robert Bly,
Danimarka'dan Asmussen, Fransa'dan Eve de Vitray Meyerovite, Güney Amerika'dan
Colin Garbett; İngiltere'den Prof. Dr. Reynold A. Nicholson, J. William
Redhouse gibi her ülkeden çok sayıda düşünür ve mütefekkir, Mevlânâ'nın
fikirleriyle ve yaşantısıyla ilgili eserleri dünya insanlığına anlatmaya
çalışmışlardır.
Yine, İtalya'dan Prof.
Anna Masala, Macaristan'dan Alexander Hegel gibi pek çok yazar ve düşünür,
Rusya'dan Rodivich, Romanya'dan Odillov, bu konuda eserler veren yazarlar arasındadır.
Hazreti Mevlânâ'nın
fikirleri evrenseldir ve günceldir.
Türkiye, coğrafî olarak
doğu ile batı arasında köprüdür.
Hazreti Mevlânâ, kültürel
boyutta doğu ile batı arasında bir köprü görevi görür.
İngiliz bilim adamı Prof.
Dr. Abdulmecit Foucroy "Konya, doğu ile batının karşılaştığı kesişim
noktasıdır" diyerek bunu vurgular.
Batı, maddiyatçıdır;
doğu, maneviyat ve duyguyu önplana alır.
Asrımızın en önemli
meselesi, aklı ve kalbi uzlaştırmaktır. Akıl ile bilimin en son noktasına
gidilmelidir; fakat, kalple birlikte gidilmelidir.
Mevlânâ, bu noktada,
Danimarkalı halk masalları toplayıcısı Hans Christian Andersen'e hikâyelerinde
ilham kaynağı olmuştur. Shakespeare, bugün bile çok önemsenen eserlerini kaleme
alırken, doğrudan Hazreti Mevlânâ'dan etkilenmiştir.
Alman Şair Frederick
Rüchert, öğrendiği Farsçayla, Divan'dan 40'a yakın gazel yayımladı. Bu şiirler,
çağın ünlü bestekârları Shubert ve Straus tarafından bestelendi.
Diyalektikçi Hegel
"Dialectic of History"de Mevlânâ'dan etkilendiğini söyler.
Sözlük yazarı Sir William
Redhouse, Mesnevî'yi 135 sayfalık bir önsözle yayımlamıştır.
Mesnevî'nin tamamını
Fransızca'ya çeviren Eva de Vitray Meyerovitch, Hazreti Mevlânâ'dan etkilenen,
ona "Hazreti Pir" diye hitap eden, onu kendine mürşit ve rehber
edinen Pakistanlı Şair Muhammed İkbal'in şu sözlerini çok beğenir:
"Bizler, hepimiz, aynı bahçenin, aynı ağacın meyveleriyiz. Bizler aynı
baharın açmış çiçekleriyiz."
Kendisi "Havva"
adını alarak Müslüman olan bu bilim kadını, Hazreti Mevlânâ'nın bu anlayışını
"evrensel kardeşlik" olarak tanımlar. Şöyle demektir:
"Benim için İslamı
keşfetmek, kaybedilenleri yeniden bulmak, ayrı düştüklerime tekrar kavuşmak
gibi bir şey oldu. Kendimi gerçekten evimde hissettiğim tek ülke Türkiye'dir.
Türkiye'ye ayak basınca evime tekrar kavuştuğumu hissederim. Her şey bana
tanıdık gelir. Sokaklarda insanların önümü kesip bana adres sordukları olur.
Beni bir Türk sanırlar. Ben orada kendimi gerçekten vatanımda hissederim."
Tabiî, Konya'yı da, doğduğu, büyüdüğü bir şehir olarak görmektedir.
Kendisinin şu sözleri çok
manidardır: "Mevlânâ'nın Konyasında yüzyıllarca, dinler, olağanüstü bir
beraberlik yaşadı. Hoşgörü değildir söz konusu olan. Bu kelimeyi sevmiyorum;
çünkü, daima yukarıdan bakmayı çağrıştırıyor. Söz konusu olan, hakikaten, bir
kardeşçe evrenselliktir. Burada hemen belirteyim ki, İslamın esası da
budur."
Batı'da, Mevlânâ'ya
duydukları ilgiyi kendi içlerinde saklamayıp, insanlıkla paylaşan birçok aydın
bulunuyor. Prof. Dr. Gabriel Mandel Khan "manevî değerlere susamış
kişilerin beklentilerine cevap verecek bir kaynaktır Mevlânâ Celâleddin
Rûmi" diyor.
2003 Ocak ayında 81
yaşında vefat eden Alman bilim hanımefendisi Prof. Dr. Annemarie Shimmel de,
bir ayağı İslam kültüründe, diğer ayağıyla bir pergel gibi, başta Hıristiyan
kültürü olmak üzere bütün inançları gezip inceleyen, tanıyıp tahlil eden bir
düşünceye sahipti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız Sayın Çetin.
REMZİ ÇETİN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İslam kültürünün ve
tefekkürünün derinliklerine inebilmek için Arapça, Türkçe ve Farsçayı
öğrenmişti. Batı'yla sentez kurabilmek için de, anadili olan Almancanın yanı
sıra İngilizce, İsveççe, İbranice, Urduca, Eski Yunanca ve Latinceyi öğrenmişti.
Şeyh Galip Muhammet İkbal ve Hazreti Mevlânâ'yı çeşitli boyutlarda inceleyerek,
birbirinden güzel eserler ortaya koymuştur; ama, Mevlânâ'ya meftun ve bağlı
idi. Dünyada nereye ayağını bastıysa, orada Mevlânâ'yı muhakkak anlatmış ve
dillendirmiştir. Bir Konya aşığıydı; Konya'da can ve gönül dostları vardı.
Onun her konuşma,
konferans, sohbet ve eserinde, Doğu ve Batı arasındaki soğukluklar,
kırgınlıklar, zıtlıklar bir bir ortadan kalkar, her ikisi birbirine karışır,
birbiriyle anlaşır, barışır ve kucaklaşır gibi olurdu.
Rahmetli Shimmel
"Batı, İslama çok şey borçlu. İnsan hakları uygulamalarının kökü İslama
dayanıyor" diyordu. Kendisini Konya'da dinleme ve görme fırsatını bulduğum
için kendimi şanslı addediyorum.
Türk toplumun sahip
olduğu temel değerler, bilim ve teknolojide ileri ülke insanlarının aradığı
evrensel değerlerdir. Mevlânâ'nın, içerisinden çıktığı kültür ve inanç
dünyasının taşıyıcısı olarak, çok farklı kültürlerden gelme insanlar için
cazibe merkezi olmasının ana nedeni budur. Medeniyet ve kültürümüze bu yolla
yaklaşılmalıdır. Hatta, bu yaklaşım, zorunlu olarak bir görev konumundadır. Bu
yüzden, Mevlânâ ile onun eserleri, türbesi, sema ve ayinleri turistik anlayışla
ele alınmamalıdır. Mevlânâ'nın evrensel fikirlerini basit bir animasyona
indirgemek, son derece yanlış olur.
Hazreti Mevlânâ'yı
turistik anlayışın ötesine çıkarıp, arayanların aradığını bulabilme imkân ve
ortamının Kültür ve Turizm Bakanlığının değerli çalışmalarıyla sağlanıp bütün
dünya kamuoyuna sunulacağına inanıyorum. Hazreti Mevlânâ'nın cenaze törenine
katılan bir Rum keşişi, Hazreti Mevlânâ'ya olan ihtiyacı çok çarpıcı bir dille
ifade etmektedir, günümüze de çok önemli bir mesaj göndermektedir:
"Mevlânâ ekmek gibidir. Hiç kimse ekmeğe ihtiyaç duymazlık edemez. Ekmekten
kaçan bir aç gördünüz mü!" İngiliz Doğubilimci ve Mevlânâ araştırmacısı
Prof. Dr. Arberry "Celâleddin Rûmi, sekizyüz yıl evvel dünyayı büyük bir
kargaşadan kurtarmıştır. Günümüzde de Avrupa'yı kurtaracak tek şey onun
eserleridir" demektedir.
Son olarak da, büyük
edebiyatçımız Ahmet Kabaklı'nın Hazreti Mevlânâ ile ilgili yazmış olduğu
eserinden bir paragrafla, Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak, konuşmamı
tamamlamak istiyorum. Ahmet Kabaklı diyor ki:"Büyük nurdan bir çizgi bu:
Kaynağını Hazreti Muhammed Mustafa'dan, yönünü azametli Kur'an'dan alıyor.
Mekke ve Belh, yani, İslamın menşei ile Türklüğün beşiği, kalkıp Anadolu'nun
bağrı Konya'ya geliyor. Sonra Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet Türklüğü, Yunus
...Şeyh Galip ve Yahya Kemal gelip, bu aynı büyük nurun alevinde birleşiyorlar.
Aydın, halk, tarikatlı, medreseli, mektepli... Besteci, nakkaş, hattat, şair,
bilgin, devletli, aynı ışığın tılsımında uçarken, birbirlerinden ayırt edilemez
pervaneler oluyorlar. İslamın yoğurduğu
Türk oğlunun vazgeçilmez manevî cazibe merkezlerinin belki en başta
gelenleri Yunus ile Mevlânâ'dır."
Değerli Başkanıma
teşekkür ediyor, sizlere saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün görüşmelerde bulunmak
üzere Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce Milletvekili Yaşar Yakış'ın da
katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/411)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle
birlikte 21-22 Ekim 2003 tarihlerinde Yunanistan'a yaptığı resmî ziyarete Düzce
Milletvekili Yaşar Yakış'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
No: 56 Tarihi: 16.12.2003
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun 16.12.2003
Salı günkü (bugün) birleşiminde; sözlü sorular dışındaki diğer denetim
konularının görüşülmemesi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında yer alan 138
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 24 üncü sırasında yer
alan 268 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 306 sıra sayılı kanun
tasarısı ile 305 sıra sayılı kanun teklifinin ise, 48 saat geçmeden bu kısmın 6
ncı ve 7 nci sıralarına alınması ve bu birleşimde gündemin 5 inci sırasına
kadar olan işlerin bitimine kadar, 17.12.2003 Çarşamba günkü birleşimde ise 305
sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Sadullah
Ergin |
Ali
Topuz |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Danışma Kurulunun
önerisini kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2. - Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin (2/149) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/128)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Konu: İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince, sunmuş olduğum İçtüzük değişikliği teklifimin Genel Kurul
gündemine alınması talebimden ibarettir.
TBMM İçtüzüğünün 105 inci
maddesinde düzenlenen "ticarî sır" kavramıyla ilgili olarak
tarafımdan hazırlanan "TBMM İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine
Dair İçtüzük Teklifim" 19.6.2003 tarihinde, (2/149) esas ile Anayasa
Komisyonuna intikal etmiş; ancak, komisyonda 45 gün içinde görüşülmemiş ve
sonuçlandırılmamıştır.
Üstelik, İçtüzüğün 26/4
maddesine dayanılarak ve yeterli imzayla yapılan başvurumuz da sonuçsuz
kalmıştır.
Bu durum karşısında,
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, İçtüzük değişikliği teklifimin doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını talep etmek zorunluluğu doğmuştur.
Gereğini saygılarımla arz
ve talep ederim.
Atilla
Kart
Konya
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge üzerinde konuşmak üzere, buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Meclis İçtüzüğünün 105 inci maddesinde düzenlenen "ticarî
sır" kavramıyla ilgili olarak sunmuş olduğum değişiklik teklifi 19 Haziran
2003 tarihinde Anayasa Komisyonuna intikal etmiş; ancak, komisyonda 45 gün
içinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını talep etmek gereği doğmuştur. Bu sebeple söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi
İçtüzüğün 105 inci maddesinin son fıkrasına göre, devlet sırları ile ticarî
sırlar Meclis araştırmasının kapsamı dışında kalmaktadır. Hemen belirtelim ki,
her devletin sırlarının olması doğaldır. Bu sırların stratejik gerçeklerle
bağdaşması ve unsurlarının somut olarak belirlenmesi, açıklık kazanması
gerekir. Bu sebeple "devlet sırları" kavramına açıklık getirilmesi
kaydıyla bu konunun ayrıca düzenlenmesi gerektiği görüşündeyim. Esasen bu
konuda, Bilgi Edinme Kanunuyla, ticarî sırlar hakkındaki kanun taslağı
çalışmalarının da devam etmekte olduğunu bu vesileyle bilgilerinize sunuyorum.
Ticarî sırla ilgili düzenlemeye gelince:
Ülkemizde, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, yolsuzluk olayları, bilindiği
üzere, çok büyük ölçüde artmış; bu durum, toplumu ve kamu vicdanını rahatsız
eden, adalet duygusunu inciten artık, kamu bütçesinin dengesini altüst eden
boyutlara ulaşmıştır. Bu tür yolsuzluklar ise, yine bilindiği üzere, daha çok
bankacılık faaliyetleri ve kredilendirme işlemlerinde bankanın içinin
boşaltılması veya -kamuoyunda yaygınlık kazanan deyimiyle- hortumlama yoluyla
yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yolsuzlukla mücadele
için "ticarî sır" kavramıyla ilgili olarak, bankacılık mevzuatında
yapılan düzenlemeler dışında, Meclis olarak, herhalde ve öncelikle, İçtüzüğün
ilgili maddesi olan 105 inci maddeyi değiştirmemiz gerekmektedir.
Bu değişiklik, artık, müstacel bir hal
almıştır. Başka çalışmaların ve düzenlemelerin sonucunun beklenmesini
gerektirmeyecek kadar önemli bir değişiklik söz konusudur. Esasen, İçtüzük
değişikliği yapılacağından ve Sayın Cumhurbaşkanının incelemesine de tabi
olmadığından, 48 saat içinde bitirilebilecek bir çalışma söz konusudur.
Bu kadar önem verdiğimiz yolsuzlukla
mücadele konusunda getirilen İçtüzük değişikliği teklifi, gündemi müsait
olmasına rağmen, Haziran 2003'ten bu yana, Anayasa Komisyonunun gündemine
alınmamıştır. Üstelik, 9 Ekimde, İçtüzüğün 26 ncı maddesine uygun olarak,
yeterli imzayla başvuru yapılmış olmasına rağmen, yine gündeme alınmamış
olması, herhalde, ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Meclis araştırması boyutuna gelmiş bir
iddianın, yolsuzlukların önlenmesi ve sorumluların tespiti bakımından
araştırılması gerektiği açıktır. Bu araştırmayı yapmak, Meclisin temel
sorumluluğu kapsamındadır. Milletin en üst seviyede temsilcisi olan Meclisin,
araştırma aşamasına gelmiş olan bir olayda, bankadaki para hareketini
izleyememesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Büyük iddialarla kurulan
yolsuzlukları araştırma komisyonu çalışmalarının "ticarî sır"
engeline takılması, kabul edilebilir bir hal olamaz. Bu konuları, vatandaş ve
toplum adına araştırmak mevkiinde olan Meclisin, bu şekilde, çalışmalarının
kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değildir.
Bu düzenleme bir an evvel yapılmadığı
takdirde, yolsuzlukla mücadele kapsamında, Meclisin yapacağı çalışmaların
pratik bir önemi ve anlamı olmayacaktır. Aksine bir yaklaşım, Meclisin kamu
adına yapacağı yasama denetiminin şeklî düzeyde kalmasına yol açacaktır ve
yapılacak çalışmaların pratik bir sonuç vermemesine yol açacaktır.
Değerli arkadaşlarım, burada, gelinen
aşamada önemli olan ve müstacel olan husus, bu önergenin ve teklifin gündeme
alınıp alınmaması yolundaki Meclis iradesidir. Bu teklife göre, bunun
sınırları, bunun çerçevesi, bunun uygulanma şekli, bankacılık mevzuatıyla
irtibatı, diğer mevzuatla irtibatı Genel Kurul aşamasında, Genel Kurulun
takdirine göre ayrıca değerlendirilecek bir husustur; ama, bu aşamada önemli
olan, bizim bu teklifi Genel Kurul gündemine almak yolunda irademizi beyan
etmemizdir. Bu sebeple bu ayırıma dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Biraz evvel anlattığım sürece rağmen,
komisyon başkanının, keyfî ve anlamsız bir uygulama yaparak, bu teklifi gündeme
almaması, almamış olması, siyasî iktidarın yolsuzlukla mücadele konusundaki
söylemlerinde tutarlı ve inandırıcı olmadığı yolundaki değerlendirmeleri
kuvvetlendirmektedir. Tekrar ifade ediyorum, bu İçtüzük değişikliğinin
yapılması, başka bir konu ve düzenlemeyle bağlantılı hale getirilemez,
getirilmemelidir. Biz, kendi çalışmamızın şartlarını ve sınırlarını tespit
edeceğiz. Yapacağımız bu tespitte, diğer yasal çalışmaları olumsuz yönde
etkileyecek bir unsur söz konusu olmayacaktır.
Bu düşüncelerle, talebimin kabul
göreceğini ümit ediyor, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart'ın, Meclis
İçtüzüğünün 105 inci maddesinin son fıkrasının değiştirilmesine dair teklifinin
doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasına ilişkin önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Genel itibariyle değişiklik teklifini
olumlu bulmaktayız, mentalite itibariyle, düşünce itibariyle iyi niyetli bir
düzenleme; ancak, bu düzenlemenin birtakım eksikleri olduğu düşüncesindeyiz.
Zira "ticarî sır" kavramını Meclis araştırması komisyonu açısından
ortadan kaldıran bir düzenlemedir; ancak, Meclis araştırması komisyonunda bu
sınırlamayı kaldırmakla beraber, sır kapsamındaki bu bilgilerin Meclis araştırması
komisyonundan dışarıya sızması yahut bunların yayımlanması, basılması, medya
yoluyla duyurulması ihtimali mevcut olduğundan -uluslararası gezen önemli
miktarda büyük bir sermaye söz konusudur- Türkiye'yi, diğer ülkeler karşısında,
ticarî rekabet açısından dezavantajlı bir konuma itecek olan bu düzenlemenin,
eksiklerinin giderilmesi suretiyle yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Bu konuyla ilişkili olarak, şu anda AK
Parti Grubunun yaptığı bir hazırlık var; yakında, bunu, Meclis Genel Kurulumuza
getireceğiz.
Araştırma komisyonunun yapmış olduğu
çalışmalar sırasında ticarî sır kavramıyla karşılaşmaması bizim de arzu
ettiğimiz bir husustur. Komisyon, istediği bilgilere ulaşabilmeli ve
yolsuzlukların üzerine giderken gerçekten engelle karşılaşmamalı, biz de bu
konuda böyle düşünüyoruz ve fakat, komisyonun ulaştığı bilgilerin ancak
soruşturmayı neticelendirmeye, ilerletmeye ve yeni delillere ulaşmaya yaraması
gerektiğini de düşünüyoruz. Bunun, medya yoluyla veya değişik kanallarla
kamuoyuna ifşa edilmesi ve Türkiye'nin genel ekonomik dengeleri açısından ve
Türkiye'ye girecek sermayenin ürkmesi açısından birtakım olumsuz noktalara da
dikkat edilmesi gerektiği düşüncesiyle, bu değişiklik teklifini eksik
bulmaktayız; ancak, mantığı doğrudur, düşüncesi doğrudur. İnşallah, biz,
Grubumuzda yapmış olduğumuz çalışmayı neticelendirip, aynı düzenlemeyi
sağlayacak, aynı neticeyi sağlayacak olan değişikliği Genel Kurulun huzurlarına
getireceğiz.
Dolayısıyla, bu değişiklik teklifine
olumsuz oy kullanacağımızı ifade ediyorum.
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Başka söz talebi?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, sayımda bir yanlışlık yok mu?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, benim,
Divan Üyelerime güvenim tamdır; o nedenle, lütfen... Sayım yapıldı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, ben güvenmiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak üzere fotoğrafını
bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/314) ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, bu önerge üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son
fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve
gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibinin söz talebi var mı?
HASAN AYDIN (İstanbul) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; tabiî, biz bu önergeyi vereli aşağı yukarı bir yıl oldu.
Bu da gösteriyor ki, bu soru önergelerinin zamanında cevaplanması lazım. Eğer
zamanında cevaplanamazsa, hem olayın sıcaklığı hem de olayın sorumluluk noktasındaki,
duyarlılık noktasındaki ilgililerinin durumu ortada. Sayın Bakan bu soruya
cevap verme gereği bile duymadı. Bu soru önergelerini biraz zamana bırakalım,
biraz soğusun ve bu sorulara cevap verme durumunda kalmayalım gibi bir gelenek
var galiba.
Ben, sadece bir hatırlatma yapmak için
buraya çıktım. Sayın Erkan Mumcu Millî Eğitim Bakanı olmuştu ve Millî Eğitim
Bakanı olduğu zaman, bütün okullara, galiba, biraz kendisini öğrencilere
tanıtmak amacıyla olsa gerek, resimler göndermişti. Daha sonra, dışarıda yapmış
olduğu görüşmelerde, bunun maillerle gönderildiğini ifade etmişti. Halbuki, bu
resimleri, okullarda bizzat görmüştüm. Birer tane örnek miydi, daha fazla
mıydı, onu da bilemiyorum; ama, galiba, Millî Eğitim Bakanı olduktan sonra, bir
millî eğitim bakanının resimlerinin bütün okullara asılması gerektiği gibi bir
teamül de yaratmaya çalışıyordu.
Şu anda Millî Eğitim Bakanı değil. Acaba,
o zaman kendisinin bastırmış olduğu resimler şu anda ne durumda; onu sormak
isterdim.
Aradan çok zaman geçti. Şu anda, bunu,
uzun uzun irdelemeye gerek yok. Yine de, burada, sadece sorumun cevabının
verilmesini isterdim. Bu nedenle de, birkaç cümle edeyim dedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
2. - Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin
Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Kepenek?.. Yok.
3. - Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının
açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/316)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Kepenek?.. Yok.
4. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Ali Coşkun tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Engin Altay
Sinop
Sinop, Orta Karadeniz Bölgesinde ve
ülkemizin en kuzey ucunda yer alan, yıllık yüzde 1,16 (kırsalda yüzde 2,76)
nüfus erozyonuna uğrayan, üstelik cumhuriyet döneminde devletten istihdama
dayalı bir yatırım almayan cennet yurt köşemizdir. Sınır Ticareti Kararnamesi
kapsamına ilimizin alınması, 160 kilometre uzaklıkta olan Ukrayna'ya ihracat
patlaması yapacak, turizm ve ticarete katkı sağlayarak, ilimizden olan göçü
durduracaktır.
1- 2000 yılında durdurulan sınır ticareti
uygulamasına Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden başlanacağı doğru mudur?
2- Tasarıda Siirt, Batman, Muş, Bitlis,
Diyarbakır ve Adıyaman illerinin de yer alacağı (sınır ili olmadıkları halde)
doğru mudur?
3- Ukrayna ile sınırımız olan Sinop
İlimizin bu proje kapsamında değerlendirilerek, Türkiye'nin en geri kalmış
illerinden biri olan Sinopumuzun makûs talihinin yenilmesine katkıda bulunmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soruyu, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın
cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Aydın.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay'ın,
Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin olarak ilgili
Bakanlığa yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak için huzurunuzda
bulunuyorum ve bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1996 yılından itibaren yürürlükte olan
sınır ticaretinin amacını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine, komşu
ülkelere sınırı bulunan illerimize, bu ülkelerle ihracat ve ithalat yapma
imkânının tanınması ve söz konusu bölgelerden yapılacak ihracat sayesinde, bu
illerde sınaî ve ticarî gelişmenin sağlanması ve sınır illerinin coğrafî
zorluklardan dolayı batı bölgelerimizden temin etmekte olduğu, güçlük çekilen,
günlük ihtiyaçların bir bölümünün, vergi kolaylıkları sağlamak suretiyle, komşu
ülkelerden ithalat yoluyla daha düşük maliyetle karşılanması ve böylece bu
bölgelere ekonomik canlılık getirmesi oluşturmaktadır; ancak, ithalat
kalemlerine 1997 yılında petrol ürünlerinin dahil edilmesiyle birlikte, söz
konusu ticaret, ithalat ağırlıklı bir yapıya dönüşmüş ve gerçek amacından
uzaklaşarak, bölge dışında, yerleşik kişilerin kullandığı bir uygulama niteliği
kazanmasına sebep olmuştur.
Ülke ekonomisini rahatsız etmeye başlayan
ve ülke genelinde çeşitli meslek kuruluşlarının şikâyetlerine yol açan bahse
konu olumsuz gelişmelere son verilmesi amacıyla, 2000 yılından itibaren
yürürlüğe konulan politikalar doğrultusunda, ithalatta il ihtiyacı ölçütü kesin
kurallara bağlanmış, motorin ithalatı tedricen azaltılmaya başlanmış, ithal
edilen ürünlerin ilgili il sınırları dışına çıkarıldığının tespiti halinde
cezaî müeyyidelerin tatbik edilmesi hükme bağlanmış ve motorin ithalatında
alınması gereken vergi ve fonların oranı büyük ölçüde yükseltilmiştir. Nitekim,
1 Eylül 2002 tarihinde, sınır ticareti kapsamında motorin ithalatına tamamen
son verilmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, mevcut sınır ticaretinin yerine
geçmek üzere, söz konusu uygulamadan sınır illerinde esnaf ve tacirler ile
bilhassa küçük ve orta boy imalatçı işletmelerin daha fazla yararlandırılması
ve dışticarete yönlendirilmesiyle, böylece bölgede yeni istihdam imkânları
yaratılması amacıyla sınır illerindeki gümrük hatlarında sınır ticaret
merkezleri kurulmasına yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla yapılan
çalışmalara devam edilmektedir. Mücavir il uygulaması dahilinde, yine, aynı
bölgede yer alan sınır illerine komşu illerin hem pazar olma hem de sermaye
desteği açısından bahse konu yeni uygulamaya dahil edilmesi planlanmaktadır.
Yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde, Sinop İlinin coğrafî konumu
itibariyle bahse konu uygulamaya dahil edilmesi imkânı bulunmamaktadır.
Tekrar saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
5. - Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı
yaptığı iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu soru önergesi, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
6. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/326) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Bu soru önergesi, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın
Özcan söz istiyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, biz
uyarmasak, söz hakkı vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Talebini bana iletmesi lazım,
Sayın Koç.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 24.3.2003 -yaklaşık dokuz ay önce- tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül
tarafından yanıtlanması istemiyle vermiş olduğum soru önergesine henüz yanıt
almadım. Yalnız, 11.4.2003 tarihinde bana nezaketen bir yazılı cevap vermiş
Sayın Bakan. "Eşiniz Hayrünisa Gül Hanımın 1998 yılında Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Arap Dili Bölümüne kayıt yaptırmak üzere türbanlı
fotoğrafıyla başvurduğu ve kayıt yaptırmadığı iddia edilmektedir" diye
sorduğumda, "bu soru doğru mudur" dediğimde "doğrudur"
diyor.
İkinci olarak "söz konusu iddialar
doğruysa, eşiniz kayıt işlemlerini yaptırmadığı için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açtığı davada ne kadar tazminat talep
etmiştir" diye sorduğumda "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
hükümetimize tebliğ edilen başvurular
arasında Hayrünisa Gül'ün
başvurusu bulunmamaktadır
-başvurulmuş; ama, bulunmamaktadır- hükümetimize henüz bir bilgi gelmedi"
diye cevap veriyor. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanın, eşinden dolayı Türkiye'yi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine veriyor.
Biz, Avrupa Birliğine giriyoruz. Bir Dışişleri Bakanı, eğer gerçekten davasını
almadıysa -ki, bize "almadım" diye de bir bilgi vermiyor- Avrupa
Birliği Dışişleri Bakanlarına ne cevap veriyor? Ülkesini şikâyet eden bir
Dışişleri Bakanı olarak sormuyorlar mı acaba?! Ben, bunu Sayın Başbakandan
öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Bu soru önergesi de, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.
7. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye
Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/327) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Sayın Özcan'ın söz talebi var.
Buyurun Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, 24.3.2003 tarihinde, Sayın Başbakanımıza bir
soru sormuştuk; henüz yanıt alamadık; ama, basından öğrendiğimize göre
-Başbakan davasını çekti veya çekecek
diye henüz bir cevap almadığımıza göre, demek ki- Sayın Başbakan
davasından vazgeçmemiş. Eğer vazgeçtiyse -9 Ekim 2003 tarihinde Bilgi Edinme
Kanunu kabul edildiğine ve 24 Ekim 2003'te Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girdiğine göre- bize bir bilgi vermesi gerekirdi diyoruz. Öyle bir
ülke düşünün ki, dünyada ilkleri yaşatıyor. Dışişleri Bakanı eşi ve Başbakan
devletten davacı!.. Olur mu böyle şey?! Hani, biz Avrupa Birliğine
gidiyorduk?!. Sayın Başbakanımız, Başbakan olmadan önce, Amerikalara, bu
devletin olanaklarını kullanarak gittiler, Davoslarda, Başbakan olarak,
gerçekten, iyi törenler yaptılar. Yine, bir düğününde 5 000 polisimize,
gerçekten, 24 saat kadar görev yaptırdılar.
Sayın Başbakanım, soruyorum: Bu devletten
daha ne istiyorsunuz ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye'yi, davacı
olarak, dava ediyorsunuz? Avrupa Birliği ülkelerinin sayın başbakanları
"Sayın Tayyip Bey, neden bu davanı çekmedin" diye sormazlar mı diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili
Sayın Hüseyin Özcan'ın bu soru önergesi de üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir.
Soru önergesi gündemden çıkarılmıştır.
8. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde bağlantılı karayollarının duble yol
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/328) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı
BAŞKAN - Soru önergesini yanıtlayacak
Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Büyük iller arasına sıkışmış bulunan
Niğde, çoğu zaman devlet yatırımlarında da ihmal edilmektedir.
Hükümetinizin gerek acil eylem planında
gerekse hükümet programınızda 15 000 kilometre duble yol yapılacağı
açıklanmıştır.
Soru 1 - Niğde-Kayseri yolunun duble yol
yapılması için bir programlama ya da bir çalışma var mıdır?
Soru 2 - Niğde-Nevşehir yolunun duble yol
yapılması için bir çalışma ya da program var mıdır?
Soru 3 - Niğde-Ankara karayolu bağlamında
Niğde-Zengen kavşağı arasını duble yol yapmak için bir çalışma ya da
programlama var mıdır?
Soru 4- Niğde-Adana karayolu bağlamında
Niğde-Ulukışla arasını duble yol yapmak için bir çalışma ya da programlama var
mıdır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın
Başkan, ikisini birden...
BAŞKAN - Sayın Bakan, tabiî, yaparız; ama,
önceden bize bildirmeniz, bizim de onu ilan etmemiz gerekiyordu.
Buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın
Niğde-Kayseri, Niğde-Nevşehir, Niğde-Ankara ve Niğde-Adana yollarında duble yol
yapımıyla ilgili bir çalışma veya program bulunup bulunmadığı hakkında ilgili
Bakanlığa yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek için huzurunuzda
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Niğde-Kayseri, Niğde-Zengen kavşağı ile
Niğde-Ulukışla arasındaki yollar ulusal, Niğde-Nevşehir yolu ise uluslararası
ağ bütünlüğünün sağlanması maksadıyla bölünmüş yol olarak acil eylem planı
içerisinde yerini almış bulunmaktadır.
Söz konusu yollardan sadece, Niğde-Kayseri
yolu ile Niğde-Çamardı ayrımı ve İncesu-Yeşilhisar aralarında bölünmüş yol
çalışmalarına emanet ve püremanet olarak başlanmıştır. 2003 yılında
Niğde-Çamardı arasında 12 kilometre temel seviyesinde, İncesu-Yeşilhisar
arasında ise 16 kilometre temel, 16 kilometre de alttemel seviyesinde olmak
üzere, toplam 44 kilometrelik kesimde çalışma yapılmıştır.
Arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Önce, Sayın Bakana
teşekkür ederim. Bu soru önergemizi, 25.3.2003 tarihinde vermiştik, bugüne
kadar ne yazık ki bir türlü yanıtlanma imkânı bulunmadı.
Anladığım kadarıyla, Niğde-Kayseri yolunun
tamamının duble yol yapılması düşünülmemekte. Zaten, bir bölümü duble yol
olarak var olan Çamardı kavşağına kadar olan 12 kilometrelik bir kısım
düşünülmekte, geri kalan kısmı belli değil. Zaten, Yeşilhisar tarafının da bir
bölümü, daha önceden aynı şekilde duble yoldu.
Niğde-Nevşehir yolunun duble yapılması da
düşünülmemekte. Halbuki, özellikle turizm mevsiminde bu yol trafik açısından
çok büyük bir yoğunluk teşkil etmekte, özellikle turizm sezonunda yurt dışından
ülkemize konuk olarak gelen bazı turistlerin bu yolda kazalar geçirmesine neden
olmaktadır. Bu yolun da en kısa zamanda duble yol programına alınmasını
diliyoruz.
Niğde-Ankara yolu bağlamında da,
Niğde-Zengen kavşağı arasında böyle bir çalışmanın yapılmayacağı anlaşılmakta;
daha da kötüsü, Niğde-Adana karayolu bağlamında Niğde-Ulukışla arasında... Bu
yolun bir özelliği de var; müteakip soru önergemizde görüleceği üzere, Adana
otoyolu, Kemerhisar kavşağına kadar gelmiştir, burada kör olarak bırakılmıştır.
Yapılması gereken kısım, nihayet, 15 kilometre kadar bir yerdir; öyle bir durumda,
otoyola bağlanmış olacaktır. Bunun da en kısa zamanda yapılmasını ve programa
alınmasını diliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
9. - Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Adana-Niğde-Ankara otoyolunun yapımına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydın'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu yanıtlayacak Sayın
Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân
Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Bilindiği gibi Adana-Niğde-Ankara otoyolu
çeşitli etaplar halinde daha önceki hükümetler döneminde ihale edilmişti.
İhale edilen bu otoyolun
Pozantı-Kemerhisar etabı büyük ölçüde tamamlanmış olup, 2003-2004 yıllarında
işletmeye açılabilme olanağı vardır.
Ancak, otoyolun daha sonraki etaplarında
ise herhangi bir faaliyet olmadığı gibi Pozantı-Kemerhisar arasında Havuzlu
Köyü yakınında kör olarak bırakılmıştır.
Soru 1.- Otoyolun Kemerhisar-Ankara
arasındaki kısmının yapımı durdurulmuş veya iptal edilmiş midir?
Soru 2.- Şayet otoyol inşaatı durdurulmuş
ise, Havuzlu Köyü altında kör olarak bırakılan otoyolun Niğde'ye kadar
uzatılması düşünülmekte midir?
Soru 3.- Otoyolun uzatılarak Niğde'ye
bağlanma imkânı yok ise, Kemerhisar kavşağında, otoyolun Niğde-Adana devlet
yoluna bağlantısının yapılması düşünülmekte midir?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın,
Adana-Niğde-Ankara otoyolunun Pozantı-Kemerhisar arasındaki çalışmaları
hakkında ilgili bakanlığa yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesine cevap vermek
için huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, tekrar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ankara-Pozantı yolunun Ankara-Kemerhisar
arasındaki 7 bölümü, 2001 yılı sonunda alınan Bakanlar Kurulu kararıyla, yatırım
programından çıkarılmıştır. Ancak, çalışmalarına başlanılan Kemerhisar-Pozantı
otoyolunun Kemerhisar kesiminin kör nokta olarak bitmesi sebebiyle,
Niğde-Kemerhisar arasındaki güzergâhın yeniden yatırım programına alınması
için, DPT nezdinde gerekli görüşmeler sürdürülmektedir.
Arz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Buyurun Sayın Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Bakana, bu
kısa yanıtı için teşekkür ederim.
Büyük iddialarla temeli atılan otoyolun Kemerhisar-Pozantı
arasındaki kısmı, büyük ölçüde bitirildi; ancak, demin de ifade ettiğim gibi,
otoyolun bitirilme noktası, devlet yoluna 250 metre kala, Havuzlu Köyü altında,
kör bir nokta şeklinde bırakıldı ve otoyolun ondan sonraki Ankara'ya kadar devam
edecek kısmının ne olacağının akıbeti meçhuldü; Sayın Bakan, bunu açıklamış
oldu; yatırım programından vazgeçildiği ve tekrar yapılmayacağı
anlaşılmaktadır.
Diğer bir sorumuz vardı: Burası, Niğde'ye 10-12 kilometre bir
mesafededir, otoyolun Niğde'ye kadar uzatılması mümkün müdür diye bir sorumuz
vardı ikinci sırada; ama, bu, herhalde uzatılması düşünülmediği için,
yanıtlanmamış oldu. Sayın Bakanım, inanın, devlet yoluna bağlanması da o kadar
zor değil; 500 metreden az bir mesafedir kör olarak bırakılan yer. Yani, bunun
için DPT'ye uzun boylu bir etüt yaptırmaya ihtiyaç olduğu kanısında değilim;
mahallinde bir inceleme yapıldığında, çok kolaylıkla bağlanabileceği
görülmektedir.
Bu yolun önemi şudur: Bu otoyol,
Gaziantep-Adana-Antakya, yani güneydoğu ve güneyi, Kayseri-Niğde-Nevşehir, yani
Kapadokya bölgesi ve Sivas'a, buralara bağlayan bir yol; düşünce Ankara'ya
kadar bağlanmasıydı; ama, maalesef, demek ki iptal edilmiş bulunuyor. Hiç
olmazsa, kör olan kısmının hizmete açılarak tamamlanan yatırımın heba olmamasının
sağlanmasını diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener, Başkanlığımıza başvurarak 14, 26,
33, 43 ve 49 uncu sıralarda yer alan ve İçişleri Bakanı tarafından
cevaplandırılması istenen soru önergelerini kendilerinin cevaplandıracağını
belirtmişlerdir; sırası geldiğinde, dikkat edeceğiz.
10.- Niğde
Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde Üniversitesinin bölüneceği iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
11. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
özürlülerin ve sokak çocuklarının sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/332)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Ertelenmiştir.
12. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, sosyal güvenlik kurumlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/333) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Buradalar.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Ülkemizdeki sosyal güvenlik kurumlarının
dağınık bir yapıda olmasından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve
Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumları dağınık yapısından dolayı yeterli
hizmeti veremediğinden bu sosyal güvenlik kurumlarına bağlı üyeler mağdur
olmaktadır.
Bu kurumların ekonomik yönden
güçlendirilmesi için tek çatı altında toplanması uygun olacağı düşüncesinde;
1.- Ülkemizdeki dağınık yapıda olan Sosyal
Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarını
tek çatı altına almayı düşünüyor musunuz?
2.- Emeklilerimiz maaş kuyruklarında zaman
zaman yaşamını yitirdiler. Bunların maaş ve özlük haklarını düzeltip daha rahat
koşullarda yaşamaları için ne tür çalışmalarınız vardır?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in Bakanlığımıza yöneltmiş olduğu soru
önergesi üzerine huzurunuzda bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilimiz, soru önergesinde
ülkemizdeki sosyal güvenlik kurumlarının dağınık bir yapıda olmasından dolayı
Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik
kurumlarının yeterli hizmet veremediğini ve bu konuda hükümet olarak bunların
bütünleştirilmesi, birleştirilmesi çalışmalarını sormaktadır; kendisine
öncelikle çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, hem bugünümüzü hem de yarınımızı
yakından ilgilendiren sosyal güvenlik sistemimizin gözden geçirilmesi gereği
mutlaka vardır.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği
gibi sosyal güvenlik hizmeti, şu anda Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığıyla, özel
kanuna tabi sandıklar tarafından yerine getirilmektedir. Yine, hepinizin
bildiği gibi, bu kurumlarımızın malî yapıları, aktuaryel dengelerindeki
sıkıntılar nedeniyle çağdaş bir sosyal güvenlik hizmeti sunma konusunda dünden
bugüne taşınan sıkıntılarımız söz konusudur. Burada, bu sosyal güvenlik
kuruluşları arasında bir norm ve standart birliğinin olmaması, gerek emekli
maaşları gerekse prim ödemeleri konusunda çok farklılıkların olması nedeniyle,
bu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi vatandaşlarımıza da farklı muameleler yapılması
söz konusu olmuştur.
Hükümetimiz, bunun bilincinde olarak, bu
dağınık yapıdaki sosyal güvenlik kuruluşlarını birleştirmek üzere, 58 inci
hükümet zamanında başlayan ve 59 uncu hükümet zamanında da devam eden yoğun bir
çalışmaya girmiştir. Çeşitli bakanlıklardan bürokratların katıldığı 7 ayrı
komisyon teşekkül ettirilmiştir ve bu çalışmalar neticesinde, şu anda, bu
sosyal güvenlik sistemimizi sürdürülebilir şekilde geleceğe taşımak için
öngördüğümüz yapının temelleri ortaya çıkmıştır. Burada üç temel nokta vardır:
Birincisi, genel sağlık sigortası dediğimiz, ülkedeki bütün nüfusu kapsayacak
bir sigorta sisteminin kurulmasını öngörüyoruz. Diğer bir temel ayak,
birleştirilmiş bir emeklilik sistemidir. Üçüncü ayak ise, prim ödeme gücü
olmayan -ama sosyal devlet olmanın gereği, devletin yükümlülüğünde- sosyal
güvenlik hizmetlerini karşılamak zorunda kaldığımız vatandaşları kapsayacak
sosyal yardım ve hizmet kurumundan oluşmaktadır.
Şu anda, hazırlamış olduğumuz bu
taslaklar, kamuoyunun ve sosyal tarafların görüşlerine açılmış bulunmaktadır;
ki, olabildiğince geniş manada bir tartışma süreci yaşanmasını istiyoruz;
çünkü, sosyal güvenlik sisteminde yapacağımız bir değişiklik, önümüzdeki
yılları, belki de on yılları etkileyecek ve bu sistemde yer alan vatandaşların
sosyal güvenlik haklarını da yakından ilgilendirecektir. Bu sebeple,
olabildiğince uzlaşma ve ülkemizin gerçekleri doğrultusunda bir kavrayışın
olmasını öngörüyoruz. Şu anda, bu taslaklarımız tartışılma aşamasındadır,
ilgili tarafların görüşlerini alıp olgunlaştırdıktan sonra Bakanlar Kuruluna ve
bilahara da Parlamentoya, sizin huzurunuza bu önemli yasa tasarılarını
getirmeyi hedefliyoruz.
Sayın milletvekilimizin değindiği ikinci
konu, emeklilerimizin maaş alma konusundaki sıkıntılarına ilişkindi. Tabiî, bu
soru önergesi 26 Mart tarihinde verilmiş; o günden bu tarafa, biz, bu sistemde
önemli değişiklikler yaptık. Ne yaptık; 4 gün olan maaş ödeme gün sayısını 10
güne çıkardık. Bu suretle, emeklilerimizin maaş alma sırasındaki sıkıntılarını
önemli ölçüde giderdik. Bununla da yetinmedik, ayrıca, banka şubeleri yanında,
emeklilerimizin, PTT şubelerinden de maaş alabilmelerine imkân sağlayan sistemi
getirdik. Ulaştırma Bakanlığımızla yapmış olduğumuz bir protokolle de, emekli
vatandaşlarımız, maaşlarını PTT şubelerinden de alabilme imkânına kavuştular.
Bugün, zannediyorum, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın maaş ödemeleri konusunda,
çok ufak tefek aksaklıklar dışında, sıkıntısı bulunmamaktadır.
Bunun dışında, yine, sosyal güvenlik
kapsamında sağlık hizmeti sunumuyla ilgili olarak, 1 Ocak 2004 tarihinden
itibaren, daha önce 11 ilde başlatmış olduğumuz ortak kullanım projesini; yani,
SSK'lıların, devlet hastanelerinden sağlık hizmeti alabilmeleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız
Sayın Bakan.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bunun karşılığında, Emekli Sandığına tabi
vatandaşlarımızın, Bağ-Kurlu vatandaşlarımızın ve yeşil kart sahibi
vatandaşlarımızın da, SSK sağlık tesislerinden hizmet alabilecekleri; yani,
bütün kamu sağlık tesislerinin, karşılıklı, bu sosyal güvenlik sistemi
kapsamında bulunan vatandaşlara açılacağı bir sistemi, 1 Ocak 2004 tarihinden
itibaren bütün Türkiye'de başlatıyoruz. Hazırlıkları tamamlanan illerde bu
uygulamayı bir an önce başlatacağız. Bu da, zannediyorum, hastanelerdeki
yoğunluğumuzu ve vatandaşlarımızın bu noktadaki şikâyetlerini büyük ölçüde
giderecektir.
Tabiî, bunun temel çözümü -demin arz
ettiğim gibi- genel sağlık sigortasına geçmek suretiyle, ülkedeki, sağlık
sistemindeki sorunları büyük ölçüde giderebileceğimizi ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, görüşlerimi açıklama imkânı
veren Sayın Akdemir'e ve Yüce Heyetinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Başesgioğlu.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
13. -
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Tanıtma Genel Müdürlüğünce hazırlanan
"Türkiye'nin Turizm Değerleri" adlı yayına ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/334)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok.
Böylece, soru önergesinin görüşülmesi
ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 14, 26, 33,
43 ve 49 uncu sıralardaki soru önergelerini birlikte okutacağım. Soruların
cevabını da Sayın Başbakan Yardımcısı vereceklerdir.
14. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/335) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
15. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı
kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/353) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı
16. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik
gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/360) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
17. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/370) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı
18. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme
harçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/377) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim.
|
26.3.2003 |
|
Mehmet Küçükaşık |
|
Bursa |
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğünün, MERNİS Projesini başarıyla tamamladığı, ayrıca tüm nüfus işlemlerini
yürüttüğü ve bu hizmetleri yaklaşık 5 000 personelle sağladığı bilinmektedir.
Sorular:
1 - Bu çerçevede, Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğü personeline sağlanan özlük haklarının yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz?
2 - Bu genel müdürlük bünyesinde verilen
hizmetler karşılığı yardım adı altında alınan ve Maliye ve Nüfus Hizmetlerini
Güçlendirme Vakfında toplanan para, bugün itibariyle ne kadar olmuştur? Bu
fondaki parayı nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?
3 - Maliye ve Nüfus Hizmetlerini
Güçlendirme Vakfında biriken paranın belli bir yüzdesinin (diğer bazı bakanlık,
kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi) kurum çalışanlarına dağıtılması mümkün
müdür? Bu konuda bir çalışmanız var mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularımın İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim.
Haluk Koç
Samsun
1 - Samsun'da kurulmuş bulunan mobil
santralların yürürlükteki mevzuat ve bu konuda verilmiş bulunan yargı kararları
çerçevesinde üretimlerinin durdurulmasına ilişkin Samsun Valiliğine başvurular
yapılmış mıdır?
2 - Eğer yapıldı ise bu başvuruların
içeriği nedir; Samsun Valiliği bu başvurular için ne tür işlemler yapmıştır?
3- Samsun Valiliği, Tekkeköy Kaymakamlığına
mobil santrallar için yürürlükteki mevzuatta yer alan izinlerin alınmaması
durumunda yasal işlem başlatması için bir yazı göndermiş midir?
4- Gönderdi ise bu yazı ya da yazıların
içeriği nedir ve Tekkeköy Kaymakamlığı bu yazılar üzerinde hangi işlemleri
yapmıştır?
4.5.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri uyarınca İçişleri Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını istiyorum.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
Ankara'nın Paris Caddesinde, güvenlik
gerekçesiyle, otomobillerin geçişi sıkı bir biçimde kontrol edilmektedir.
1- Bu denetim, ilk kez nasıl başlamıştır?
2- Denetim yapılması kararı ABD'nin yoğun
baskıları sonucu mu alınmıştır?
3- Bu denetim kararının yasal dayanağı
nedir?
4- AKP Hükümeti bu uygulamayı, ülkemizin
egemenlik haklarıyla nasıl bağdaştırmaktadır?
5- Bu işlek caddeyi kullananların
denetimden doğan kayıplarının karşılanması düşünülmekte midir?
6- Başlangıcından bugüne kadar, denetimden
alınan sonuç nedir?
7- Irak Savaşı nedeniyle can güvenliği
tehlikede olan diğer kişi ve kuruluşların çevresinde de bu tür denetim
yapılması düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda sorularımın İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz
ederim.
Hakkı Ülkü
İzmir
Türkiye, sınıraşırı faaliyet gösteren
örgütlü suç şebekelerinin organize ettiği önemli bir göç yolu konumundadır.
Sadece Aliağa İlçesinde son 5 yılda 264 kişi yakalanmıştır. Bu olguyu Türkiye
çapında düşündüğümüz takdirde sayı 10 000'lere ulaşmaktadır.
1- 12-13 Aralık 2000 tarihinde
imzaladığımız "Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı
Protokol" dahilinde Bakanlığınız hangi somut adımları atmıştır?
2- Mevcut durum, önlemlerin göçmen
kaçakçılığını ve insan ticaretini engellemekte yetersiz olduğunu
göstermektedir. Acaba bunun nedeni mevcut önlemlerin yetersiz oluşu mu, kamu görevlilerinin
gerekli önlemleri almaması ya da görevi kötüye kullanmaları mı yoksa
Bakanlığınızın bilinçli bir politikası mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim.
11.4.2003
Feramus Şahin
Tokat
1) 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 7 nci maddesinde emekli olanlardan kimlerin
silahların taşınması veya bulundurulması kısmında gece bekçilerinin
bulunmadığı, dolayısıyla da ruhsatlarını yenilemede kayıt ve belgelerinin harca
tabi olduğu görülmektedir. Bu harca tabi olmayan kesimlerden olan polis
teşkilatı kadar çalışan, hatta onlardan daha çok güç koşullar altında gecesini
gündüzüne katarak görevlerini yürüten bekçilerimizin mağdur edildikleri çok
açıktır. Bu kesimin bu şekilde mağdur edildiği konusuna katılıyor musunuz?
2) Eğer katılıyorsanız, gece
bekçilerimizin de bu harca tabi olmaması için ne gibi düzenlemeler
yapmaktasınız ya da yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi, bu 5 soru önergesini Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Abdüllatif Şener cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Şener.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık'ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğü personelinin özlük hakları konulu sözlü soru önergesini
cevaplandırmak için söz almış bulunuyorum; heyetinize saygılar sunuyorum.
Nüfus teşkilatında görev yapan personel,
ilk bakışta dahi anlaşılacağı üzere, taşrada en çok çalışan kamu
kuruluşlarından biridir. Tam otomasyona rağmen, vatandaşların yoğun talebi
nedeniyle memurlarımız sürekli iş üretmek zorundadırlar. Fedakâr nüfus
personelini candan tebrik ediyorum ve bu çalışmaya karşın aldıkları ücretin
yeterli olmadığını ifade ediyorum.
Bakanlığımın hiçbir biriminde maaş dışında
ek bir gelir ödeme imkânı bulunmamaktadır. Başta, nüfus personeli olmak üzere,
Bakanlık personelinin yetersiz olan maaşlarının iyileştirilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu iyileştirme, nüfus hizmetlerinin daha etkin ve verimli
yürütülebilmesinin sağlanabilmesi bakımından da gereklidir. Konu, esas
itibariyle, Maliye Bakanlığının tasarrufu altında bulunmakla birlikte, İçişleri
Bakanlığı olarak, iyileştirme takip edilmektedir.
Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı, 1989
yılında, genel bütçeyle verilen ödeneklerin yetersiz olması ve ödeneklerin sarf
edilmesine çeşitli kayıtlar konulması nedeniyle, ihtiyaç duyulan maddî
kaynakları sağlamak amacıyla kurulmuştur. Amacı, nüfus hizmetlerine çağdaş ve
modern bir nitelik kazındırmaktır ve bütün çalışma ve faaliyetlerini, İçişleri
Bakanlığının gözetiminde ve yoğun işbirliği anlayışı içerisinde sürdürmektedir.
Bu hal, nüfus teşkilatının ve hizmetlerinin akılcı bir şekilde
geliştirilmesine, işlemlerin hızlandırılmasına ve sonuçta, vatandaşın devlet
dairesinden memnuniyet duymasına imkân sağlamaktadır.
Vakıf, kuruluşundan bugüne kadar, nüfus
idarelerinin modernizasyonuna, MERNİS Projesinin tamamlanmasına, nüfus
hizmetlerinin daha etkin ve süratli yürütülmesine yönelik faaliyetlerde
bulunmuştur; vakıf, gelirlerinin en az yüzde 80'ini genel bütçe içerisinde yer
alan hizmetlerin yerine getirilmesi için sarf eder" hükmünü resmî senedine
koymuş nadir vakıflardandır. Vakfın kuruluşundan bugüne kadar yapılan
giderlerin yüzde 96'sı, genel bütçe ödenekleriyle yapılması gereken hizmetlerin
yerine getirilmesi için kullanılmıştır.
Vakıf, 1989-2002 yılları arasındaki
yaklaşık 50 trilyon liralık gelirinin 35 trilyon lirasını MERNİS Projesinin
bazı altyapı masraflarına ve projenin yaygınlaştırılmasına, 9 trilyon lirasını
da nüfus idarelerinin bilgisayar yazıcısı, döşeme, demirbaş, telefon, pul,
soğuk damga, kırtasiye ve benzin gibi giderlerine harcamıştır. Nitekim, Nüfus
Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı 2003 yılı bütçesinde;
1- Türkiye Cumhuriyeti bilgi bankasının,
yani MERNİS veri tabanının, kamu kurumları ve kamu hizmeti veren kurumlara
ihtiyaçları oranında açılması,
2- Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
yenilenmesi,
3- Afetlerden korunma sistemi,
4- MERNİS yazılımının güncelleştirilmesi
ve yeni yazılım çalışmaları projelerini desteklemek ve katkı sağlamak amacıyla,
vergi, personel harcamaları gibi zorunlu giderleri haricindeki tüm geliri bu
projelere ayrılmıştır.
Vakıf resmî senet hükümlerine göre, vakıf
gelirinin belli bir yüzdesinin kurum çalışanlarına dağıtılması mümkün değildir.
Nitekim, vakıfça elde edilen gelir, genel müdürlüğün merkez ve taşra
teşkilatının ihtiyaçları dışında kullanılmamıştır.
Ayrıca, nüfus idarelerince Değerli Kâğıt
Kanunu kapsamında tahsil edilen nüfus cüzdanı ve uluslararası aile cüzdanı
bedelleri mal saymanlıklarına yatırılmaktadır.
Diğer bir soru 26 ncı sıradadır. Bu soru,
Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç tarafından, Samsun İlinde kurulmuş bulunan
mobil santrallar konusuyla ilgili olarak sorulmuştur.
Samsun'da kurulmuş bulunan mobil
santralların üretimlerinin durdurulmasına ilişkin olarak sivil toplum örgütleri
ve meslek odaları tarafından, santrallerın mevzuatta yer alan yükümlülüklerini
yerine getirmedikleri gerekçesiyle, faaliyetlerinin durdurulması yönünde Samsun
Valiliğine müracaatlar yapılmıştır.
Başvuruların içeriğinde, Gayrisıhhi
Müessese Yönetmeliğinin 9 uncu maddesine göre Sağlık Bakanlığından yer seçimi
izni, 10 uncu maddesine göre tesis izni ve açılma ruhsatı, Hava Kalitesinin
Korunması Yönetmeliğine göre
"emisyon ön izni ve emisyon izni, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve
Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine göre gerekli izinlerin alınmadığı,
Tekkeköy Belediyesinden de yapı inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni alınmadığı
hususlarına vurgu yapılmış ve bu nedenlerle, söz konusu tesisin faaliyetlerinin
durdurulması istenmiştir.
Başvuruya dayalı olarak, Samsun
Valiliğince Tekkeköy Kaymakamlığından ve il sağlık müdürlüğünden, mevzuat ve
uygulamalar açısından durumun incelenerek gereğinin yapılması istenmiştir.
33 üncü sıradaki soru ise, Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek'e aittir. Ankara Milletvekili Sayın Yakup
Kepenek'in Ankara Paris Caddesinde güvenlik gerekçesiyle yapılan denetime
ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını şu şekilde ifade edebilirim:
Sayın Kepenek'in sözlü sorularında adı
geçen cadde, hemen, bütün arkadaşlarımızın bildiği gibi, Amerika Birleşik
Devletleri Büyükelçilik binasının da üzerinde bulunduğu caddedir.
Sayın Kepenek'in soru önergesi 4 Nisan
2003 tarihini taşıyor; yani, henüz, İstanbul'daki terörist eylemler
yapılmamıştı. Dolayısıyla, cadde üzerinde alınan kimi güvenlik önlemleri,
belki, o cadde üzerinde konutu, işyeri olan vatandaşlarımızı kısmen rahatsız da
ediyordur. Sanıyorum, yalnızca bu nedenle olmasa bile, bir Ankara
Milletvekilinin soru önergesiyle gündeme taşıdığı duyarlılığı anlamamak mümkün
değildir; ama, zaman zaman, can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla,
Anayasamıza da uygun olarak bazı güvenlik tedbirlerinin alınması zarureti
ortaya çıkmaktadır. Nitekim, sözü edilen Büyükelçiliğin, ABD'nin Irak
harekâtından sonra riskli bir duruma geldiği yolunda istihbaratlar ulaşmakta
idi. Benzer bilgilerin Dışişleri Bakanlığımıza da ulaşması üzerine, onlar da
aynı koruma tedbirlerinin artırılması talebinde bulundukları için, bu tedbir
alınmıştır.
Mevcut tehdidin niteliği, alınması gereken
güvenlik tedbirlerinin şeklini de belirlemektedir. İşte, bir analiz yaparak,
algıladığımız tehdide uygun bir tedbirin geliştirilmiş olduğu düşünülebilir;
ama, şu gerçeği açıkça ifade etmekte herhangi bir mahzur görmüyoruz: O
tarihlerde ABD makamlarından bize ulaşmış bir talep söz konusu olmamıştır.
Tabiatıyla da, kararlar kendi makamlarımızın koordinesi sonucunda verilmiştir.
Alınan tedbirler ve buna dayanak teşkil
eden kararlar, tamamen meri hukuk sistemimize uygundur. Nitekim, Ankara İl
Trafik Komisyonu, 6.1.2003 tarih ve 2003/01 sayılı kararıyla, Paris Caddesindeki
trafik akışını düzenlemiştir.
Alınan kararlara, ilgili teknik
birimlerin, yani, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
Karayolları 4 üncü Bölge Müdürlüğü ve Türkiye Şoförler Federasyonu
temsilcilerinden oluşan bir heyetin raporu dayanak teşkil etmiştir.
Alınan güvenlik tedbirleri, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin egemenlik haklarından neşet etmektedir; tıpkı, dünyanın
çeşitli yerlerindeki bizim misyonlarımızda alınan güvenlik önlemleri gibi.
Konuşmamın başında vurgu yaptığım gibi, bu
bölgede bulunan yurttaşlarımız açısından belirli bir sıkıntının varlığını kabul
etmemiz gerekir; ancak, çevrede yaşayanlardan İçişleri Bakanlığına ulaşan bir
şikâyet de bulunmamaktadır.
Alınan güvenlik önlemleri nedeniyle
herhangi bir asayiş veya terör olayının meydana gelmemesi başlıbaşına bir
sonuçtur diyorum ve 43 üncü sıradaki soruya geçiyorum.
İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü'nün
göçmen kaçakçılığına ilişkin sözlü soru önergesindeki birinci soru
çerçevesinde, dünyada örgütlü suçların yarattığı tehlikenin giderek artmasının,
devletleri bu alanda bir arada hareket etmeye ve bu amaçla yasal bir düzenleme
yapmaya yönelttiğini söylemek mümkündür.
Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesinin "İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk
Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin",
"Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı",
"Ateşli Silahlar, Parçaları ve Aksamları ile Mühimmatının Yasa Dışı
Üretimine ve Kaçakçılığına Karşı" olmak üzere 3 adet ekprotokolü
bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi ana sözleşmeyle birlikte imzaya açılmış ve
ülkemiz tarafından da imzalanmıştır. Üçüncüsü ise 2001 yılında imzaya açılmış,
Haziran 2002'de ülkemiz tarafından imzalanmıştır. Ana sözleşmenin ve ek iki protokolün
uygun bulunmasına ilişkin kanun tasarıları 21 inci Yasama Döneminde Türkiye
Büyük Millet Meclisine gönderilmiş; ancak, esas komisyon olan Dışişleri
Komisyonunda görüşülmeden kalmıştır. 22 nci Yasama Döneminde, söz konusu üç
tasarı da hükümet tarafından yenilenmiştir. Tasarılar, yine, asıl komisyon
olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyonlar olarak da Adalet ve İçişleri
Komisyonlarına sevk edilmiştir. Bu tasarılar, tali komisyon olan İçişleri
Komisyonunun 25 Aralık 2002 tarihli toplantısında kabul edilmiştir. Tasarılar,
esas komisyon olan Dışişleri Komisyonunun 17.1.2003 tarihli toplantısında kabul
edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 30.1.2003 tarih ve
4800, 4803 ve 4804 sayılı Kanunlarla sözleşme ve ekprotokollerin onaylanması
uygun bulunmuştur. Söz konusu uluslararası metinler 18.3.2003 tarih ve 25052
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla da yürürlüğe
girmiştir.
Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesine ek Kara, Deniz ve Havayoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı
Protokolle, doğrudan veya dolaylı olarak malî veya diğer maddî çıkar elde etmek
için bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimî ikametgâh sahibi olmadığı
bir taraf devlete yasadışı girişinin temininin suç olarak ihdası ve bu suçla
mücadelede işbirliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Bu konudaki içhukuk
düzenlemesi de, Ağustos 2002'de, 4771 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiş ve Türk
Ceza Kanununa, göçmen kaçakçılığıyla ilgili 201/a maddesi eklenmiştir.
Sözlü soru önergesindeki ikinci konuya
ilişkin olarak ise şunları söylemek mümkündür:
Bilindiği gibi, ülkemiz, jeopolitik konumu
nedeniyle, özellikle Asya ülkelerinden Batı ülkelerine yönelik göçmen
kaçakçılığında transit ve hedef ülke konumundadır. Her ne kadar durum böyle ise
de, alınan kanunî ve idarî tedbirlerin yanı sıra, yapılan etkin uluslararası
işbirliği sayesinde, göçmen kaçakçılığı suçunun, karayoluyla, ülkemiz üzerinden
gerçekleştirilmesinin önlenmesi hususunda büyük başarı sağlanmıştır. Hedef
ülkelerin vize uygulaması sonucu, gerek havayolu şirketleri gerekse pasaport
polisi tarafından, söz konusu suçun önüne geçilmektedir. Münferit sahte vize ve
pasaport olayları dışında, havayoluyla gerçekleştirilen göçmen kaçakçılığı
olaylarına rastlanmamaktadır.
Denizyoluyla bu suçun işlenmesi ise,
Akdeniz sahillerinden veya Uzakdoğu'dan
alınan büyük gemilere uluslararası sularda büyük tekneler yardımıyla kaçak
göçmenlerin yerleştirilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Yasadışı göçmenlerin,
şişme bot, küçük tekne ve benzerleriyle ülkemiz üzerinden yasadışı çıkış
teşebbüslerinin önlenebilmesi maksadıyla, özellikle, göçmenlerin toplanma yeri
olarak kullanabilecekleri bölgeler ile deniz araçlarının gizlice hareket
edebileceği koylar, Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından sürekli
kontrol altında tutulmaktadır. Tespit edilen illegal geçiş güzergâhları
üzerinde ağırlıklı karakol bölgeleri oluşturulmuştur. Yakalanan yasadışı
göçmenler ve yasadışı göçe karıştığı tespit edilen deniz araçları hakkında
yasal işlemlerin ivedilikle yapılmasına yönelik olarak, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birimleriyle koordineli faaliyetlere
devam edilmektedir.
Denizyoluyla işlenen göçmen kaçakçılığı
suçu, ülkemizi olduğu kadar, diğer ülkeleri de tehdit etmektedir. Ülkelerin bu
alanda alacakları ortak kararlarla, anılan suçla daha etkin mücadele
edilebileceği düşünülmektedir.
Ülkemiz, yasadışı göçe karşı gerek ulusal
düzeyde etkin tedbirler alarak gerekse bu alanda uluslararası düzeyde
sorunların tespiti, bilgi alış-verişi, ortak mücadele ve işbirliği şeklindeki
çalışmaların çoğuna aktif olarak katılmaktadır; bu konudaki kesin tavrını
ortaya koymakta, ülkemiz üzerinden yasadışı göçü önlemek ve ülkemizde illegal
bulunan yabancıları ülkeden çıkarmak için etkin mücadele etmektedir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir saniyenizi rica
edeyim.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1. - Genel
Kurulu ziyaret eden Slovakya Cumhurbaşkanı Rudolf Şuster ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizde
konuk olarak bulunan Slovakya Cumhurbaşkanı Sayın Rudolf Schuster, şu anda,
Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına
"Hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)
14. - Bursa
Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/335) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
(Devam)
15. -
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Samsun'daki mobil santrallerle ilgili yargı
kararları konusunda Valiliğin uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/353) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (Devam)
16. -
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara'da Paris Caddesinde güvenlik
gerekçesiyle yapılan denetime ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/360) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
(Devam)
17. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, göçmen kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/370) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (Devam)
18. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, emekli gece bekçilerinin silah ruhsatı yenileme
harçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü sonu önergesi (6/377) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Son soru, Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'e
aittir. Esas itibariyle, sözlü soru iki aşamalıdır. Bu bakımdan, ben de bu iki
kategori içerisinde cevaplandırmaya çalışacağım.
772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Hakkında Kanun hükümlerine göre, silah taşıma ve kullanma yetkileri bulunan ve
halen görevleri devam eden çarşı ve mahalle bekçilerine, 6136 sayılı Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 7 nci maddesi hükmü
gereğince, silah taşıma ruhsatı harçsız olarak verilmektedir; ancak, bu
kişilerin, emekli olmaları durumunda, silah taşıma yetkilerini düzenleyen 6136
sayılı Kanunun uygulanmasına dair 91/1779 karar sayılı Yönetmeliğin 10 uncu
maddesine göre, adlarına düzenlenecek silah ruhsatlarından harç ve diğer
vergilerin alınması yasal zorunluluktur.
İkinci konuda ise, emekli çarşı ve mahalle
bekçilerinin silah ruhsatlarının harca tabi olmaması hususunda kanun
değişikliği çalışmaları devam etmektedir diyor ve bu vesileyle, ilgi gösteren
tüm sayın üyelere saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şener.
Sayın Küçükaşık, açıklamanız var mı?
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)- Hayır, söz
almayacağım.
BAŞKAN- Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, Sayın
Bakana teşekkür ediyorum. Yalnız, bu soru önergesinin içeriği tam karşılanmamış
oluyor. Şöyle ki: Mevcut bir araştırma komisyonu, Samsun'daki mobil
santrallarının kuruluş aşamasından bugüne kadarki sürecini değerlendirmiş,
arkadaşlarımızın gerçekten büyük katkılarıyla bir sonuç raporu hazırlanmış ve
yeni sunulmuştur. Şimdi, burada da, hukukî değerlendirme boyutu detaylı bir
şekilde ele alınıyor. Yani, bu santralların arsa tahsisi, kurulmaları için
gerekli olan bütün -ÇED Yönetmeliği dahil- her şey bürokratik kurnazlıklarla
by-pass edilerek, Samsun'a bu santrallar kötü hediye olarak, bir dönem icraatı
olarak sunulmuştur.
Şimdi, burada, benim bu soruyu soruşumdaki
amaç şuydu: Bakın, burada çeşitli yargı kararları var; Danıştay 6. Dairesinin kararı
var, daha sonra, Ankara 10. İdare Mahkemesinin kararı var, bu karara yapılan
itirazın reddine dair karar var. Yargının verdiği kararların muhatabı
yürütmedir, idaredir. İdarenin de Samsun'daki muhatabı Samsun Valiliğidir, bu
santralların muhatap olduğu yer de Tekkeköy ilçesidir. Böyle bir süreç
işletilmemektedir. Yargı boşuna mı çalışıyor?! Bunların sayılarını söyleyerek
burada zaman harcamak istemiyorum; çünkü, hepsi raporda sunulmuş vaziyettedir.
Yani, yargının verdiği kararın üzerinden bu kadar süre geçmesine rağmen,
yapılan itirazlar reddedilmesine rağmen, halen, bu santrallar yüzde 10
kapasiteyle çalıştırılmakta ve işin acı tarafı -değerli arkadaşlarım, sizlerin
de bilgisine sunuyorum; değerli komisyon üyeleri bunları raporlarında
belirtmişler- devlet, yapılan sözleşme gereği, her ay 1 200 000 doları bu iki
mobil santralın işleticisine ödemektedir, 1 200 000 dolar!.. Hani, biz
yolsuzlukla mücadele edecektik?! Hani, biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını
soracaktık?! Aradan bir yıl geçti; bu yargı kararlarının uygulanması gerekir.
Bu sorularım, İçişleri Bakanı tarafından
yanıtlanmamıştır. Mutlaka, idare, yargının kararlarını uygulanması konusunda
açıklık getirmek zorundadır, uygulatmak zorundadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Sayın Başkan, görüş açıklayabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ABDÜLLATİF ŞENER (Sivas) - Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'un burada yapmış
olduğu açıklamaya göre, soru önergesinin tamamı, çerçevesi yeterli açıklık
getirmiyor, işin içerisine başka unsurlar giriyor.
Ben, burada yaptığınız açıklamaları da
dikkate almak suretiyle, tutanakları eklemek suretiyle, İçişleri Bakanlığından,
gerekli işlemlerin buna göre takip edilmesini isteyeceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Hakkı Ülkü; buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın
Bakanın vermiş olduğu cevaplar için, özellikle kendisine teşekkür ediyorum.
İnsan kaçakçılığının son yıllarda ticaret
haline geldiğini hepimiz biliyoruz; ama, onun yanında, uluslararası alanlarda
da bu konuda bizim bazı sorumluluklarımızın olduğunu da bilmemiz lazım.
Ülkemiz, jeopolitik konumu itibariyle her
zaman büyük önem arz etmektedir. 1990'lı yıllardan bu yana, Türkiye, kıtaları
bağlayan bu özelliği nedeniyle, Avrupa Birliği ülkelerinde daha iyi bir yaşam
sürmek için topraklarını terk eden, acı çeken birçok insanın geçiş yolu haline
gelmiştir. Günümüzde organize bir suç haline dönüşen insan kaçakçılığı, göçmen
ticaretinde dönen trilyonluk rant, bu suç şebekelerinin de iştahını
kabartmaktadır. Umut tacirleri olarak nitelendirilen insan tüccarları,
uluslararası organize suç örgütleriyle bağlantılı çalışarak, her yıl daha iyi
hayat şartlarına kavuşmak için vatanlarını terk eden binlerce insanın sırtından
trilyonlar kazanmaktadırlar. Bu amaçla, akla hayale gelmedik binbir yol
kullanmaktadırlar. İnsan tüccarları ya da kaçakçıları, yasadışı göçmenleri Avrupa
ülkelerine götürmek vaadiyle, medyada oldukça az bir kısmına tanık olduğumuz
binlerce insanın, bu yolculuk sırasında ölmesine ya da sakat kalmasına yol
açmaktadırlar.
Bu hafta, bilindiği gibi, İnsan Hakları
Haftası. İnsan haklarının çok fazla tekrarlandığında soyut bir kavram, bazen de
bir kanuna eklenmiş, ancak, eyleme geçirilmemiş boş bir kavram olduğunu bizzat
yaşıyor, görüyoruz; ancak, bu göçmen trafiğinin mağdurları, bizzat, canlı
olarak, insan hakları ihlalini belgeliyorlar. Bu insanlar, yaşam ve ölüm
çizgisi üzerinde yolculuk yapıyorlar. Ancak, Avrupa Birliği yetkilileri ya da
Türkiye ve benzeri transit ülkelerin yetkilileri, bunlar yakalandıkları
takdirde, yaşadıklarına veya ölü bulunduklarına dair istatistik verileri ancak
bize veriyorlar veya insanlık ancak bundan haberdar oluyor. Yoksa, bu insanlar
yaşamıyor gibi görünüyor veya izlerine rastlanmıyor; istatistikî veri olarak bile bir değer ifade etmiyor
kimi zamanlar.
Bakın, Türkiye, son yıllarda bu konuda,
uluslararası arenada bu konuya izin verdiği veya görmezden geldiği için
suçlanıyor ve suçlanmaya da devam edecek bu gidişle; çünkü, bu konu, Avrupa
Birliğinin geleceği açısından da çok önemli, hatta Avrupa Birliği
Konvansiyonunun tartışma maddelerinin başında geliyor ve göz yuman ülkelere yaptırım
uygulamaları da söz konusu. Sorun, ileride Türkiye'nin göç ve mülteci
politikalarının değişmesini gerektirecek ve Avrupa Birliğine üyelik sürecinde
önemli bir kriter olarak masaya konulacaktır, yani önümüze gelecektir.
Türkiye Cumhuriyetinin yetkili
organlarının, başta İçişleri Bakanlığının, bu konuda yeterince ciddî olmadığını
zannediyorum. Sahil Güvenlik, Emniyet Teşkilatı, jandarma birimleri arasında da
koordinasyonsuzluk ve bazen de göz yummaların olduğunu görüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Ülkü, toparlar mısınız.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Bitiyor efendim.
Yoksa, bu kadar insan, nasıl, bir sınırdan
diğerine, Van'dan İzmir'e, sadece buradan oraya da değil, benim kendi yöremden,
İzmir'den, Aliağa'dan, Çandarlı Körfezinden almış olduğum bilgilerden, Afgan, Filistinli,
Tunuslu, Somalili, Suriyeli, Cezayirli, Faslı ve Pakistanlıların, Mayıs 2003
başı itibariyle, sadece Çandarlı Körfezi civarından yurt dışına gittikleri;
kaçırıldıklarını, kimisinin telef olduğunu, öldürüldüğünü, öldüğünü,
gemilerinin battığını görmekteyiz. Bunların önüne geçmek için daha ciddî
tedbirler almak durumundayız. Yani, durumu özetlersek, filler oynaşırken, olan
çimenlere olmaktadır. Bunun önlenmesi gerekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Şahin, buyurun.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan,
Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Emekli gece bekçilerinin mağduriyetinin
giderilmesi için bir yasa çalışmasının olduğundan bahsettiler. Bu yasa
tasarısının mutlaka bir an önce getirilip emekli gece bekçilerinin mağduriyetinin
giderilmesi dileğimle, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Sayın milletvekilleri, 14, 26, 33, 43 ve
49 uncu sıradaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
Sözlü soru önergelerine ayırdığımız 1
saatlik süre tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı
304) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BANKALAR KANUNU HÜKÜMLERİNE İSTİNADEN BANKACILIK İŞLEMLERİ YAPMA VE MEVDUAT KABUL ETME İZNİ KALDIRILAN TÜRKİYE İMAR BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ HAKKINDA TESİS EDİLECEK BAZI İŞLEMLER HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 31.7.2003 tarihli ve 4969
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"1) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı
fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı
sigortası kapsamındaki tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından ödenir. Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler
halinde ödeme, taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas
alınacak faiz oranları, ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden
alınacak taahhütnamelerde yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer
hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek
önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Ancak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme iznini kaldırdığı
tarihten geriye doğru bir ay içinde, kıyı bankalarındaki hesapları Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına almak amacına
matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankaların yurt içi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka
dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen
hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit
edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme
yapılmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 304 sıra sayılı, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
(x) 304 S. Sayılı
Basmayazı 11.12.2003 tarihli 27 nci Birleşim Tutanağına eklidir.
Sayın milletvekilleri, 11 Aralık 2003
Perşembe günü yapılan olağan Meclis toplantısında, bu yasa tasarısının
müzakereleri yapıldığı sırada, tasarının maddelerine geçilmesi gerektiği
sırada, oturum, yöneten Başkan, Meclis çalışmalarına 10 dakika ara vermiştir ve
müteakiben, yapılan açılışta, Devlet Bakanı Babacan bir anda buharlaşarak
kaybolmuş, oturumu yöneten Başkan da, hükümetin bulunmadığını gerekçe göstererek,
kasıtlı olarak, İmar Bankası mağdurlarıyla ilgili tasarının görüşmelerini
ertelemiştir. Müteakiben, Bankalar Yasa Tasarısının görüşmelerine geçilmiş ve
ne yazık ki, 5 dakika evvelki toplantıda buharlaşan Bakan Sayın Babacan
gelerek, Bankalar Yasa Tasarısı görüşmelerine katılmıştır. Bu, hakikaten
ilkesiz, yüzsüz bir davranış olup, Sayın Bakan hilei şer yapmıştır. AKP Grubu
olarak da, her zamanki gibi, açıkça takıyye yaptığınız görülmektedir; ama,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, İmar Bankası mağdurlarını ilgilendiren ve
altı aydır bekledikleri bu yasa tasarısının bir an evvel çıkması için göstermiş
olduğumuz tepki ve bu konuyla ilgili yaptığımız basın açıklamasında ısrarla
belirttiğimiz şekilde bugün, nihayet, bu yasa tasarısını, acil bir şekilde,
görüşmek üzere tekrar getirmiş bulunmaktasınız. İnşallah, bir iki madde
görüşüldükten sonra, bu yasa tasarısını tekrar çekmezsiniz; inşallah,
Komisyonda görüşülen bu yasa tasarısındaki bazı maddeleri ve ödeme planını,
vatandaşın aleyhine vereceğiniz önergelerinizle değiştirmezsiniz; çünkü,
sizlerin ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz.
Şimdi, maddeyle ilgili görüşlerime geçmek
istiyorum. Ülkemizde, bugüne kadar, 20 banka battı. Ülkemizde bugüne kadar
batan bu bankaların 19 tanesi, diğer hükümetler döneminde, 1 tanesi, yani İmar
Bankası, AKP Hükümeti döneminde, yani sizin döneminizde battı. Daha önceki
hükümetler zamanında batan 19 bankada mevduatı olan vatandaşların bir tanesi
bile, bir tek kuruşunu kaybetmedi. Son döneme kadar batan bankalardan dolayı, o
bankalarda mevduat sahibi olan vatandaşlarımızın herhangi bir kaybı olmamıştır.
Türkiye'de, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun işleyişi, devletin verdiği
garantiler ve batan bankalara el konulurken izlenen yöntem sonucunda, o
bankalarda mevduat sahibi olan ve o bankalardan alacaklı olan vatandaşlarımız,
alacaklarını tahsil etme konusunda herhangi bir güçlükle karşılaşmamışlardır.
Türkiye'de böyle bir tablonun olması, tabiî ki, bütün bankalara toplumun
rahatlıkla güvenmesi gibi bir sonucu doğurmuştur; bu, son döneme kadar böyle
gitmiştir. En son, AKP Hükümetinin işbaşında bulunduğu dönemde, İmar Bankasına
el konulmuştur; ama, İmar Bankasına, AKP anlayışıyla, AKP yöntemiyle el
konulmuştur. AKP anlayışıyla ve AKP yöntemiyle el konulmasının sonucunda, bu bankalarda
mevduat sahibi olan vatandaşlarımız, şu ana kadar, aradan altı aya yakın bir
zaman geçmesine rağmen, bir tek kuruş dahi alamamışlardır ve bugün yapılmak
istenen düzenlemeyle de, alacakları, haksız bir şekilde, 36 ay vadeye yayılarak
ödenmek istenmektedir; yani, AKP, Türkiye'deki banka iflasları süresince, halka
zarar veren, iyi niyetli mevduat sahibine zarar veren bir uygulama yöntemini
tercih ederek, damgasını vurmuştur ve AKP'nin bankalara el koyma yönteminin
sonucunda, şu ana kadar, İmar Bankasına mevduat yatırmış olan vatandaşlarımız
çok ciddî kayıplara uğramışlardır.
Haziran ayında yönetimi istifa eden ve
temmuz ayı başında bankacılık yapma yetkisi kaldırılan İmar Bankasında, altı
aylık süreçte, AKP Hükümetinin her attığı adımda, devlet yönetiminin
ciddiyetinden uzak tavrı nedeniyle, hem bankacılık sistemine hem de devlet
kurumlarına olan güven tamamen sarsılmıştır. Hükümetin, İmar Bankasına para
yatıranlara diğer el konulan 19 bankaya uygulanan prosedürü uygulamaması ve
inandırıcı açıklamalar yapmaması, mağdurların sorunlarını gidermenin dışında
başka amaçlarla hareket edildiği kuşkusunu yaratmaktadır. Halkın sisteme olan
inancı sarsılmıştır. Bu altı aylık süreçte, holdingler, medya grupları ve
bunlar ile hükümet arasında yaşanan kavgalar, topluma hizmet noktasında
örgütlenmesi gereken sistemin ne hale geldiğini, çok çarpıcı bir şekilde,
ortaya koymaktadır.
Sonuçta, bunun faturası, yine, devlet
güvencesine inanarak paralarını bankalara yatıran küçük yatırımcılara ve Türk
toplumuna çıkmıştır; yani, tek suçlu, bankacılık sistemine ve dolayısıyla
devlete güvenen insanlar olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkımızın
sırtına yüklenen 8,5 katrilyon yükün sorumlularından hesap sorulmasını
istemekteyiz. Küçük yatırımcılar, İmar Bankasına, bu bankanın sahiplerine
değil, devlet güvencesine ve devletin denetimine güvenerek paralarını
yatırmışlardır. Bu yalın gerçeğe rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan, İmar Bankası
mağdurlarına "niçin paranızı devlet bankasına yatırmadınız" gibi sığ
yaklaşımlarla, bankacılık sistemine olan güvensizliği artıracak sorumsuzca
açıklamalarda bulunmuştur.
Yani, bu altı aylık süreçte çok kötü
yönetilmiş ve 380 000 mudi zarara uğratılmış, devlete güvenmelerinin bedelini
ödemişlerdir. 380 000 mevduat sahibi, altı aydır tek kuruş almamıştır; 380 000
aile, alınterinin, emeğinin, tasarrufunun karşılığının, hatta 25 yıllık emekli
ikramiyesinin, bu iktidar tarafından engellendiğine tanık olmaktadır. Ortadaki
hukuk aynıdır, -eski hükümetler dönemindeki- devletin verdiği sözler aynıdır
malî mevzuat aynıdır, ortada değişen bir şey yoktur. Peki, 380 000 kişinin parasını altı aydır neden
ödemiyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) - Soygun vardı,
soygun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın
Bakanın söylediği gibi, alacaklarını 36 aya yaymak istiyorsunuz; peki, bu
parayı, o bankayı batıranlardan geri alabiliyor musunuz? Bununla ilgili bugüne
kadar ne gibi işlem yaptınız? Yurtdışına kaçmalarını mı önleyebildiniz? AKP
İktidarı olarak, vatandaşın karşısında sözünü tutamaz hale gelmiş durumdasınız.
Bu 380 000 aile, herkes şunu iyi bilsin "İmarzede" değildir
"AKP' zededir", AKP'nin izlediği politikalar sonucunda bu ortaya
çıkmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - Uzanzede, Uzanzede!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) -
Türkiye'deki banka sistemine güvenerek, devlete güvenerek, devlete inanarak
paralarını İmar Bankasına yatırmışlardır.
Yine bugün getirilen ve görüştüğümüz yasa
tasarısında, off- shore olarak addedilen kıyı bankalarında yer alan hesapların
bankanın yurtiçi şubelerine aktarılması nedeniyle İmar Bankasının bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye
doğru bir aylık süre getirilmiş olup, bir aylık süre içerisinde aktarılan
hesaplar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamı dışında bırakılmaktadır.
Şüphesiz, bankaya hâkim sermaye
sahiplerinin muvazaalı işlemlerini kapsamdışı bırakmak amacıyla bir madde
düzenlenebilirdi; ancak, böyle bir düzenlemenin iyi niyetli mevduat sahiplerini
mağdur etmemesi gerekmektedir. Getirilen bu yasa tasarısında ise, bu durumdaki
iyi niyetli hesap sahipleri dikkate alınmamış olup, bu vatandaşlarımız mağdur
ettirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu mağdurlar, 380
000 aile demektir. Hadi, birden fazla hesap olduğunu düşünürsek, sayıyı
indirdiğimizde de 300 000'in üzerinde aile söz konusudur, 1 500 000'e yakın bir
toplum kesimi söz konusudur. Bu hesap sahiplerinin önemli bir kısmı, bankadan
alacakları, aldıkları faizle çocuk okutmak ve aile geçindirmek durumundadır.
Onlar, altı aydır paralarını beklemektedirler, o paralarının gelmesini beklemektedirler,
onunla ayakta kalacaklardır. Geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz bu güç
dönemde, o paralarla ayakta kalmaya çalışacaklardır.
Hükümetin yapmayı düşündüğü ve bugün
Meclisimize getirilen düzenleme, İmar Bankası mudilerinin beklentilerine cevap
vermekten çok uzaktadır. Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener'in, 22
Temmuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iki hafta içerisinde hak sahiplerine
ödeme yapılacağına ilişkin yaptığı konuşmanın ardından aylar geçmesine rağmen,
ne yazık ki, bugün, İmar Bankası mağdurlarına yapılacak ödemelerin, 36 aya,
yani, 3 yıla yayıldığını görmekteyiz.
Abdüllatif Şener'in 22 Temmuz tarihli
açıklamalarının ardından, Ziraat Bankasında, İmar Bankası mudilerine
"suçlu tasarruf hesabı" olarak algılanan bir hesap açılmıştır. Sonra
da, bu hesapları teminat olarak göstermelerine olanak tanınmıştır.
Değerli milletvekilleri, insanlara, kendi
paralarının teminat olarak gösterilmesi olanağının tanınmasının, bir iyilik
olarak anlatılmak istenmesi, insaf ölçüleriyle bağdaşır mı?! Altı aylık sürede,
her kuruşu sonuna kadar ödenecek, şu tarihte ödenecek diye hükümetçe yapılan
açıklamaların ardından, bugün, nihayet, hak sahiplerine ödemelerin 3 yıla (36
aya) yayılarak planlandığını görmekteyiz.
Sayın Bakan tarafından, mudilerin hiçbir
reel kaybının olmayacağı söylenmesine rağmen, bu yasayla, alacaklılara - Bakan
Sayın Babacan'ın Plan ve Bütçe Komisyonundaki yasa tasarısı görüşmelerinde
söylediği gibi- tüketici fiyat endeksindeki artış oranında faiz tahakkuk
ettirilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Deveciler, buyurun,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Yapılan
düzenlemelerle, 10 milyarın üzerindeki hesaplara, 36 aya kadar vadeli hesap
açılması öngörülmektedir; ancak, bu plan, hak sahiplerinin mağduriyetini
artırmaktadır. 36 aya kadar vadesi olan hesaplara, tüketici fiyatları endeksi
artış oranı üzerinden faiz tahakkuku, mevcut faiz hadlerinden düşük seviyede
kalmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede yaşayan
herkes, tüketici fiyat endeksindeki artışların, devlet iç borçlanma senetleri
ve mevduat faizlerinin çok altında gerçekleştiğini bilmektedir. Şu anda Ziraat
Bankası, 1 yıllık mevduata yüzde 24 faiz uygulamaktadır. Maliye Bakanımızın
yapmış olduğu açıklamaya göre, 2004 yılında tüketici fiyatlarındaki artışın
-ortalama- yüzde 13,7 olması beklenmektedir. Bu gerçek ortada iken, reel olarak
bir kayıp olmayacağından söz etmek olanaklı mıdır? Bu yasa tasarısıyla, hazine
bonolarının da mevduata çevrilerek, aynı faizle geri ödeneceği görülmektedir.
Bu konuda reel kayıp daha da fazla
olacaktır.
Şimdi, hükümete sormak istiyorum: Acaba
TÜFE eksi çıkarsa ne olacaktır? Mudiler devlete borçlanacak mıdır? Yani, geriye
faiz ödemesinde mi bulunacaklardır?
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hükümette
oynanan bu oyunlar sonucunda halkın sırtına yüklenen 8,5 katrilyon liranın
hesabının sorumlularından sorulmasını acil olarak talep etmekteyiz. Cumhuriyet
Halk Partisinin, hiçbir çıkar grubunun güdümünde olmadan, küçük yatırımcıların
haklarını korumak için bu işin takipçisi olmaya devam edeceğinin altını bir kez
daha çizerken, tüm halkımızın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
hassasiyetimizi bilmesini istiyorum.
Şimdi, AKP milletvekilleri ve Sayın Bakan,
sözlerime son verirken sizlere sesleniyorum: Bu 300 000 aileye, yani 1 500 000
insana bayramı zehir ettiniz; bugün, az evvel söylediğim gibi, bu tasarıyı
tekrar geri çekmezseniz veya vereceğiniz önergelerle değiştirmezseniz, bu
şekliyle yasalaştırırsanız, hiç olmazsa yılbaşını zehir etmemiş olacağız.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 304 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dünyada, iktisadî kalkınmalar başta olmak üzere, demokratik ve teknolojik büyük
değişimler yaşanırken, üzülerek ifade ediyorum ki, Türkiye, büyük oranda zaman
ve imkân kaybetmiştir. Gelinen noktadaki tablo oldukça ibret verici olup, artık,
Türkiye'nin, bugünü ve yarınıyla ilgili, ne kaybedecek zamanı ne de kaybedecek
kaynakları kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yönetimin şeffaf olması, yönetilenlerin yönetenlere duyduğu güven ve tolerans,
insanların iktisadî kalkınmasına ve devletin adil ve adaletli otoritesine katkı
sağlar.
Siyasal iktidarların kaynağını
demokrasiden aldığı, iktidarda bulunanların ise hukuka dayandığı demokratik
hukuk devletinde, birey ve toplum ideal anlamda teminat altında demektir.
Hukukun üstünlüğüne bağlılık, devletin meşruluğunu da güçlü ve etkin kılar.
Hukuk devletinde devletin tarafsızlığı güvence altında demektir. Yönetenler,
yönetilenlere karşı keyfîlik içerisinde olamazlar. Herkes hukuk önünde eşittir.
Hiç kimse ayrıcalıklı olmadığı gibi, haksızlığa da uğratılamaz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde, bir süredir tedirgin bir şekilde gündemdeki yerini işgal eden
yolsuzluk ve usulsüzlük, yakın geçmişte Meclis araştırması komisyonunca ortaya
konulan çalışmayla ivedi ve hayatî konular arasında yerini almış bulunmaktadır.
Yolsuzluğun, beraberinde geniş halk kitlelerinin yoksulluğuna yol açması, fert
başına düşen maliyet külfeti, ülke kalkınmasına olumsuz etkisi, Türk Ceza
Yasasındaki ve Ceza İnfaz Yasasındaki hukuk davalarını etkin kılacak
düzenlemelerin kifayetsizliği, sorunu devasa hale getirmiştir.
Halkımızın güven duymakta yaşadığı
tereddüt, siyasetin ve siyasetçinin sorgulanması, yargı üzerindeki
eleştirilerin artması, bürokrasinin hantallığına yönelik eleştirinin kanaat
haline dönüşmeye başlaması, sonuç almaya yönelik çabaların önündeki en büyük
açmazlardır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Muhalefet gibi
konuşuyorsun.
AHMET IŞIK (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yolsuzluklara karışmış kişi ya da kişilerin, ekonomik,
sosyal ve siyasî anlamdaki konumları ve gündemleri, sektörel hale dönüşmüş
yolsuzluğun bir başka çarpıcı yönünü ortaya koymaktadır.
Yolsuzluğun gelmiş olduğu ekonomik güç,
dürüst olmayan bazı siyasetçiler, onların sacayağı birkısım bürokratlar ve
kirlenmiş çevreler nezdinde hayat bulmuş, bu durum ise insanımızda değişik
boyutlarda tahrifatlar yaratmıştır.
Ülke kalkınmasında geri kalmışlık, ülke
insanında fakirleşme olarak faturası ortaya çıkan yolsuzlukla bu suçu
işleyenler, ortaya koydukları işbu eylemle, sadece günümüz toplumuna değil,
gelecek nesillere karşı da tarihî suçluluk ve kirlenmişlik içerisinde
bulunmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemi itibariyle asrın vebası olan yolsuzlukla
mücadele konusunda tarihî kararlılık içerisindedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, gelecek nesillere, kirlenmişlikten uzak, devleti hortumlama, milleti
aldatma imkân ve ihtimalini ortadan kaldıracak yasaları çıkarma
kararlılığındadır.
Yolsuzlukların gündemde olmadığı, ülkenin
ve milletin imkân ve kaynaklarının peşkeş çekilmediği daha güzel bir Türkiye
temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın
Muharrem Kılıç; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle
ilgili olarak, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, BDDK'nın 3.7.2003 tarihli
kararıyla, İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin bankacılık faaliyetlerine son
verilerek, bankanın yönetim ve denetimi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiştir. Karar tarihine kadar mevduat sigorta kapsamı 50 milyar TL
olduğu halde, aynı gün alınan kararla, 15.1.2001 tarihinden geçerli olmak
üzere, tüm mevduatlar sigorta kapsamına alınmıştır.
El koymadan itibaren beş ayı aşkın bir
süre geçtiği halde, İmar Bankasında parası olan vatandaşların sorunlarına bir
çözüm getirilememiştir. Çözüme ilişkin olarak getirilen bu tasarı, ne yazık ki,
bu vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek yapıda değildir.
Tasarının 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında, mevduat sahibi vatandaşlarımızın paralarına hangi faiz oranlarının
uygulanacağının, ödemelerin ne şekilde yapılacağının takdiri Bakanlar Kuruluna
bırakılmaktadır; ancak, hükümetin bu beş ayı aşkın süredeki uygulamalarına
baktığımızda, ödemelerin yakın zamanda yapılacağına dair bir ışık
görülmemektedir, uygulanacak faiz oranları da belli değildir. Bu mevduatlara,
kamu bankalarındaki mevduatlara uygulanan faiz oranları veya devlet
borçlanmasındaki hazine bonolarına uygulanan faiz oranları uygulanmalıdır;
çünkü, vatandaşlarımızın mevduatları, 3.7.2003 tarihî itibariyle, yasal olarak
kamunun üzerinde bulunmaktadır.
Tasarının 1 inci maddesinin ikinci
fıkrasında ise, tam bir hukuksuzluk göze çarpmaktadır. Yapılan düzenlemeyle,
İmar Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin
kaldırıldığı 3.7.2003 tarihi itibariyle geriye doğru bir ay içerisinde kıyı
bankalarındaki hesaplarını İmar Bankasındaki hesaplarına aktaranlara Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmaz, denilmektedir.
İmar Bankası, 4.7.2003 tarihine kadar,
hiçbir kısıtlama olmadan reklamlarını yapmış, tüm bankacılık işlemlerini
yürütmüştür. Bu nedenle, kıyı bankalarında parası olanlardan parasını İmar
Bankasına mevduat hesabı olarak yatıranlara "siz, bankanın kapatılmasından
bir ay önceki süre içinde paranızı bu bankaya neden getirdiniz" diyerek
ödeme yapmamak hukuk mantığıyla bağdaşmamaktadır.
Aynı fıkrada, bir ay öncesinde kıyı
bankacılığından İmar Bankasına getirilen paraların ödenmesiyle ilgili ileri
sürülen şartlar, muhabir bankaca paranın nakit olarak bankaya yatırılması veya
İmar Bankası dışındaki bir banka tarafından ödenmesidir. Bu şartlar, banka
kayıtları üzerindeki hesap hareketlerinin gerçek değil, danışıklı olduğunu
ileri sürmekten kaynaklanmaktadır. Oysa, hepimizin malumu olduğu üzere, banka
işlemleri kayıtlar üzerinden yapılır. Hiç kimse, fon hesabını, döviz hesabını
veya başka bir hesabını bozdurup nakit olarak aldıktan sonra başka bir hesap
açtırmaz. Bunlar, elektronik ortamda, kayıtlar üzerinden yapılır. Hatta,
günümüzde, bu tür işlemleri, artık, bankaya bile gitmeden, İnternet şubeleri
yoluyla, evde veya ofisinizde bile, kendi bilgisayarınızdan yapabilmektesiniz.
Oysa, bu düzenlemede, hükümetin bu hususları hiç dikkate almadığı
anlaşılmaktadır.
Yanıma uğrayan İmar Bankası mağdurlarından
birisinin elindeki belgelere baktığımda, 26.6.2003 tarihinde kıyı bankasındaki
parasını İmar Bankasından aldığına dair ödeme fişi bulunmaktadır. Bu vatandaş,
aynı gün, ödeme fişiyle tahsil ettiği parasını, İmar Bankasında 1 aylık vadeli
hesaba yatırmıştır. Buna dair dekont ve bankaca verilen vadeli mevduat cüzdanı
da elindedir. Bankaya ise 3.7.2003 tarihinde -8 gün sonra- el konulmuştur.
Şimdi, bu durumdaki vatandaşı, hiçbir kanıt olmadan, muvazaalı işlem yaptı diye
suçlamak mümkün müdür?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Hükümet, bu
düzenlemeyle muvazaa iddiasında ise, yani, bu vatandaşların, devleti zarara
uğratmak için hileli işlemler yaptığını iddia ediyorsa, bu iddiasını ispatlamak
zorundadır. Bu işlemleri yapan vatandaşlar, İmar Bankasına el konulup
konulmayacağını veya ne zaman el konulacağını nasıl öğreneceklerdir? Hükümet
tarafından veya BDDK tarafından bunlara bilgi mi sızdırılmıştır? Böyle bir
durum varsa bunlar hakkında bir işlem yapılmış mıdır? İdarenin uyması gereken
kurallar Anayasamızın 123 ilâ 129 uncu maddelerinde açıkça düzenlenmiştir.
İdare, tasarruflarında keyfî davranamaz; yasa ve yönetmeliklere uymak
durumundadır. Kazanılmış hakların korunması, hukuk devletinin genel
ilkelerindendir. Keza, idarî işlemlerin geriye yürümeyeceği ilkesi de
kazanılmış hakların korunmasını amaçlayan, yönetimin işlemlerini genel anlamda
sınırlayan bir ilkedir. İdare, hukuk prensiplerinden ayrılmamalıdır.
Türkiye'de el konulan tek banka İmar
Bankası değildir. Bundan önce de 20'den fazla bankaya el konulmuştur; ancak, o
bankalara el konulduğunda bu şekilde geriye dönük düzenlemeler yapılmadığı
gibi, bu vatandaşlarımızın paraları derhal ödenmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
tasarı, İmar Bankası mağdurlarının sorunlarını çözecek ölçüde bir düzenleme
değildir. Yapılan düzenlemeyle, burada amaçlanan, vatandaşların mevduatlarının
bir kısmının ödenmemesidir. Lütfen, hukukun genel ilkelerine uymayan çabalardan
vazgeçelim. Devlete ve devlet güvencesine güvenerek paralarını İmar Bankasına
yatırmış, bu bankadan, hazine bonosu, devlet tahvili almış olan
vatandaşlarımızın alacaklarının faiziyle birlikte ödenmesi yönünde gerekli
düzenlemeyi yapalım. Hükümet yetkilileri "iki hafta içinde, çok kısa
sürede ödeme yapacağız" diyerek, aylardır, İmar Bankası mağdurlarının
umutlarıyla oynayıp durmaktadırlar. Son olarak, geçen hafta perşembe günü,
Meclis gündemindeki bu tasarının görüşülmesini bilinçli olarak engelleyerek bu
vatandaşlarımızın umutlarını, bir kez daha, boşa çıkarmışlardır.
Bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti
yasalarına göre kurulan ve yönetilen bir bankaya para yatırmakla suç mu
işlemişlerdir?! Vatandaşı "İmar Bankasına niye para yatırdınız" diye
suçlayabilir misiniz?! Vatandaş, hangi bankaya para yatıracağını hükümete mi
soracaktır?! Vatandaş, piyasa koşulları içinde, hangi bankanın koşulları
kendisi için daha uygunsa, parasını o bankaya yatıracaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar
Bankasına para yatıran 380 000 mudiin büyük çoğunluğu, aileleriyle birlikte,
büyük mağduriyet içindedirler. Bu olay, sosyal bir felaket halini almıştır;
büyük aile dramları yaşanmaktadır. Gelin, hep beraber, bu soruna gerçekçi bir
çözüm üreterek vatandaşlarımızın mağduriyetine son verelim.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
verilmiş 5 adet önerge vardır; önce, geliş sırasına göre okutacağım; sonra,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin sonuna eklenmek üzere aşağıdaki metnin ilave
edilmesini bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla.
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
M. Ziya
Yergök |
Kemal
Sağ |
|
Malatya |
Adana |
Adana |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Muharrem
Kılıç |
|
|
Diyarbakır |
Malatya |
|
İlave edilecek metin:
"Kamu yararına çalışan dernekler,
sosyal ve sportif yardımlaşma amacıyla kurulmuş derneklere ve amatör spor
kulüplerine ait mevduatlar da bu kanun kapsamında ödenir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304 sıra sayılı
tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 tarihli ve 4969
sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yakup
Kepenek |
M. Âkif
Hamzaçebi |
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
|
Ankara |
Trabzon |
İstanbul |
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Enis
Tütüncü |
Gürol
Ergin |
|
Malatya |
Tekirdağ
|
Muğla |
"Ancak, bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etmek izni kaldırılan bankaların hâkim sermaye
gruplarının kıyı bankalarındaki hesaplarını anılan bankaların yurtiçi
kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma
ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka
aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı
olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesindeki "defaten veya"
ibaresinden sonra gelmek üzere "onsekiz ayı geçmemek üzere"
ibaresinin, birinci bendin sonuna da "Şu kadar ki mevduat hesaplarının 50
milyar liraya kadar olan kısmı ilk 9 ayda, bunu aşan kısmı ise kalan sürede
eşit taksitler halinde ödenir" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
M. Âkif
Hamzaçebi |
Bihlun
Tamaylıgil |
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
İzzet
Çetin |
Haluk
Koç |
Mehmet
Kartal |
|
Kocaeli |
Samsun |
Van |
|
Canan
Arıtman |
Ali
Kemal Deveciler |
|
|
İzmir |
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Melik Özmen
Ağrı
MADDE 1.- 31.7.2003
tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1) 18.6.1999
tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı
fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda
bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki elli milyar Türk Lirasına
kadar olan tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir.
Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme,
taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları,
ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde
yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı
ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenir.
Ancak, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru üç ay içinde, kıyı bankalarındaki
hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına
almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izni kaldırılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı
nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit
edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir
ödeme yapılmaz."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım son önerge, beşinci önerge maddeye en aykırı
önerge olduğu için, okutup, işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Melik Özmen
Ağrı
MADDE 1. - 31.7.2003
tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1) 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı
fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir
şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz
hesaplar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan ödenir. Bankacılık işlemleri yapma
ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankanın tasarruf mevduatı niteliğini
haiz hesapları TC Ziraat Bankası tarafından devralınır. Bu tip hesaplar için TC
Ziraat Bankası bu hesap sahibine yeni bir hesap numarası açar ve elektronik
satın alma gücüne dayalı çipli elektronik smart kart her bir hesap sahibine
hesabı kadar para yüklemek suretiyle verilir.
Satın alma gücüne dayalı
çipli elektronik smart kart:
1- Çip içerisinde
kullanıcının adı soyadı, vatandaşlık numarası, hesap numarası, nakit gibi
kullanabileceği limit bulunan bir karttır.
2- Bu kart mal satın
alımı dışında nakde, herhangi bir dövize, mevduata dönüştürülemez.
3- Bu kartla 5 milyar TL'nin
üzerindeki bir değerde ithal mal satın alınamaz.
4- Bu kartla yapılan
satın almalar müteselsilen Ziraat Bankası tarafından satın alma gücüne dayalı
bir hesap açılarak ve yeni bir kart verilmek suretiyle kartla ticarî ve sınaî
işletmelere ödenir. Son noktada ithal hammadde gereksinimi doğduğunda ithalatı
yapacak gerçek ve tüzel kişiler belgelemeleri halinde bankaca nakit ödemede
bulunulur.
5- Bu çevrimde bulunan
tüm ticarî ve sınaî işletmelerin çalıştırdıkları işgüçlerine işlem yaptıkları
tutar kadarlık işgücü payı da TC Ziraat Bankasına başvurmak suretiyle satın
alma gücüne dayalı olarak verilecek kartla yapılabilir.
6- Satın alma gücüne
dayalı olarak yapılan işlemlerden doğan her tür KDV, vergi, resim, harç
ödemeleri TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğüne usul ve esasları bu
bakanlıkça belirlenecek şekilde satın alma gücüne dayalı elektronik parayla
yapılabilir. Bu husus, diğer kamu kurumlarında da bağlı bulundukları
bakanlıkların belirleyeceği yönetmelikler çerçevesinde geçerlidir.
Ödemelere ilişkin diğer
hususlar, Hazine Müsteşarlığı ve TMSF'nin müşterek önerisi üzerine Bakanlar
Kurulunca belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Genel Kurulun takdirine bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özmen,
gerekçenizi mi okutayım, yoksa söz talebiniz var mı?
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı)
- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
Daha sonra önergemi geri
çekebilirim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle,
ülkemizde bankacılık sektöründe yıllardan beri yaşanan ve halkın yoğun
tepkisini çeken ve her seferinde bedeli halk tarafından ödenen tasarrufların
devlet güvencesi altında olması uygulamasına yeni bir bakış açısı
getirilmektedir. Özellikle, son dönemde İmar Bankası mudilerinin
mağduriyetlerini giderirken, diğer taraftan, bu bedelin, 4389 sayılı Bankalar
Kanununun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bir
bankada tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapların Tasarruf Mevduat Sigorta
Fonu tarafından ödenmesi hükmü uyarınca, yaklaşık devlet ve millete 8,5
katrilyon Türk Liralık bir yük getirmesinden yola çıkılarak bu yükü belki de
Türk ekonomisi açısından bir avantaja dönüştürme ve bir pilot uygulama
yapabilme maksadıyla tasarıda bir değişiklik yapmak istenmiştir.
Sistemin getireceği
faydalar:
1- Bu sisteme
geçildiğinde piyasada az para olacağından, dövize olan talep azalacak ve
faizlerin tırmanması gibi bir sorun ortaya çıkmayacaktır.
2- Çok geniş bir satın
alma emisyonunu karşılayacak bir mal ekonomisinin, yani, reel ekonominin
harekete geçmesi gerekecektir.
3- Elektronik para,
sadece, mal ve hizmet satın aldığından, reel ekonomi hemen ve çok hızlı bir
şekilde tam kapasiteye ulaşacaktır.
4- Reel ekonominin
büyümesiyle, istihdam sorunu reel olarak çözülecektir.
5- Hazine arazileri, KİT
hisseleri vs. kolaylıkla piyasaya arz edilebilecektir.
6- Kaydî paranın peşin
satın alma gücüyle iş hayatında başlayan reel ekonomik büyüme, elektronik
parayla "önce para, sonra mal" gibi yöntemlerle daha sağlıklı bir
şekilde üretimini planlayabilecektir. Her şeyden önce de, dünya ekonomi
tarihinde pek rastlanmayan, halkın denge içinde planladığı ekonomik yapıya
geçilecektir.
7- Herkesin bir
elektronik kartı veya kartsız banka hesabı olması halinde, kartla veya
havaleyle, gayrimenkul dahil her türlü alım ve satım yapılabilecektir.
8- Özellikle serbest
çalışan ve kısa süreli iş yapan kişilerin ücretlerinin ödenmesi sorunu da
çözüldüğünde, Türkiye ekonomisi gerçek verilere dayanan, gerçek değerlerle
hesaplanabilen, gerçek ekonomiye ve yurttaşlarının refahına hizmet eden bir
ekonomik düzene kavuşacaktır.
9- Talep kadar arz
oluşacak, enflasyon millî gelirdeki artış kadar olacak, böylece kötü etki
yerine fayda sağlar hale gelebilecek, ekonomik gelişmeyi tahrik edecektir.
10- Ülkede peşin
alışveriş dönemi başlayacağından, ekonomik suçlarda (karşılıksız çek vs) büyük
bir azalma meydana gelecektir.
11- Millî gelirde ödenecek
tutarın yaklaşık 3 katı oranında bir artış meydana gelebilecektir. Bu da,
yaklaşık 25 katrilyon Türk Lirası tutarına tekabül edebilecek ve artış, bütçe
gelirlerine ekkaynak olarak yansıyacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Özmen, gerekçe okunmaya başladıktan sonra, daha doğrusu, Hükümet önce görüşünü
açıkladıktan ve gerekçe okunduktan sonra, bize başvurup, önergeyi geri çekmek
istediğini belirtti; ama, bu durumda, benim geri çekme olanağım yok.
O nedenle, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Dördüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet
Melik Özmen
Ağrı
MADDE 1.- 31.7.2003
tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1) 18.6.1999
tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı
fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda
bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki elli milyar Türk Lirasına
kadar olan tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir.
Mevduat tutarlarına bağlı olarak defaten veya taksitler halinde ödeme,
taksitler halinde ödemede faiz uygulanması durumunda esas alınacak faiz oranları,
ödemelerle ilgili olarak mudiler ve hak sahiplerinden alınacak taahhütnamelerde
yer alacak hususlar ile ödemelere ilişkin diğer hususlar, Hazine Müsteşarlığı
ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenir.
Ancak, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme iznini kaldırdığı tarihten geriye doğru üç ay içinde, kıyı bankalarındaki
hesapları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca sağlanan mevduat güvencesi kapsamına
almak amacına matuf olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izni kaldırılan bankaların yurtiçi kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı
nakden veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla ödenmeksizin aktarıldığı tespit
edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
tespit edilen hesaplar için Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım?..
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı)
- Önergemi geri çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önerge işlemden
kaldırılmıştır.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna eklenmek üzere aşağıdaki
metnin ilave edilmesini bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
İlave edilecek metin:
"Kamu yararına
çalışan dernekler, sosyal ve sportif yardımlaşma amacıyla kurulmuş derneklere
ve amatör spor kulüplerine ait mevduatlar da bu kanun kapsamında ödenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Bir açıklama yapayım efendim
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, çok değerli üyeler; bankacılıkta hesap skontları
vardır. Derneklerin -diyelim bir apartman yöneticiliği, bir amatör spor kulübü-
kesinlikle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu içinde skontu yoktur; mecburen,
bankacılıkta ayrı bir skonttadır, diğer mevduat dediğimiz. Tabiî, bunların
tasarruf mevduatıyla bir farkı yok. Eğer, tasarruf mevduatı skontu içinde hesap
açılsaydı, her dernek tasarruf mevduatı içinde açardı; ama, hesap planı gereği
tasarruf mevduatı içinde gösterilemiyor, diğer mevduat deniliyor. Onun için, bu
tür amatör spor kulüplerinin, bir derneğin veya bir kurumun, bir kuruluşun
hesaplarının tasarruf mevduatından farkı yoktur. Bu nedenle bu önergeyi verdik.
Hakikaten, emekli dernekleri, birtakım dernekler çok mağdur olur. Küçük paralar
bunlar, çok büyük paralar değil, 300 000 000, 500 000 000, 1 milyar, 2 milyar...
Zannediyorum, diğer bir öneri daha var; eğer, o önerinin içine giriyorsa, ben,
teşekkür ederim; ama, sırf bu amaçla getirdik. Bunlar gerçek tasarruf
mevduatıdır, sadece hesap planına aykırı olduğu için bu önergeyi verdik
efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - 6
kişi fazlamız var Sayın Başkan... Biz de sayıyoruz... İki Divan Kâtibi, siz,
yeteri gibi izleyemiyorsunuz.
BAŞKAN - İzliyoruz Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bakın, iki Divan Kâtibi arkadaşımız aynı siyasî partiden, Divanın
tarafsızlığına güveniyoruz; ama, burada, yeterli sayıda arkadaşımız var.
BAŞKAN - Sayın Koç, bir
gelir misiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok,
gelmiyorum... Niye geleyim?!.
BAŞKAN - Eğer, çok ısrar
edilirse, elektronik cihazla yaptıracağım oylamayı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yapalım, elektronik cihazla oylama yapalım.
Yavaş, yavaş, 10 dakikada
bir sayı sayılıyor; ben buradan iki defa saydım aynı sürede.
BAŞKAN - Peki.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 31.7.2003 tarihli
ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yakup
Kepenek (Ankara) ve arkadaşları
"Ancak, bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankaların hâkim sermaye
gruplarının kıyı bankalarındaki hesaplarını, anılan bankaların yurtiçi
kayıtlarına, muhabir bankaca karşılığı nakden veya bankacılık işlemleri yapma
ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka dışındaki bir başka banka aracılığıyla
ödenmeksizin aktarıldığı tespit edilen hesaplar ile muvazaalı olduğu Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
MEHMET ÂKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, önerge üzerinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
konuşmak üzere, buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET ÂKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının bu maddesinin ikinci bendiyle, off-shore bankalarda; yani, kıyı
bankalarında bulunan hesaplarla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Düzenleme şunu
getiriyor: Türkiye İmar Bankasının, bancılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme izninin kaldırıldığı tarihten geriye doğru bir ay içerisinde, kıyı
bankalarındaki hesapların, Türkiye'deki şubelere aktarılması suretiyle, Türkiye'de
oluşturulan mevduat hesapları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kapsamı
dışında bırakılmaktadır. Düzenleme, bu şekliyle, iyi niyetli vatandaşlarımızın
hukukunu zedeleyici, onların haklarını ellerinden alıcı ve onları mağdur edici
niteliktedir. Hiçbir yasada, kişilerin haklarına yönelik olarak, eğer o
kişilerin lehine bir düzenleme söz konusu değilse, aleyhe olan düzenlemeler
geriye doğru yapılamaz.
Bu düzenleme, İmar
Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin iptal
edildiği 3 Temmuz tarihinden geriye doğru bir ay gitmek suretiyle, 3 Haziran
2003 tarihine kadar; yani, 3 Haziran-3 Temmuz 2003 tarihleri arasında yurt
dışındaki kıyı bankasındaki şubeden Türkiye'ye aktarılmış olan hesapları
güvence fonunun kapsamı dışına almaktadır. Bunun anlamı şudur: İmar Bankasının
bankacılık yapma yetkisi 3 Temmuzda iptal edildiğine göre, doğal olarak, olması
gereken, 3 Temmuz sonrasındaki
hesapların, Türkiye'deki şubelere aktarılması halindedir. Yani, bu halde
güvence fonu kapsamı dışında bırakılabilir bu hesaplar. Neden böyle geriye
doğru bir aylık bir süre öngörülmüştür; çünkü, İmar Bankasının, Çukurova ve
Kepez Şirketleriyle başlayan sürecinde, maalesef, hükümet geç kalmıştır. 12
Haziranda Çukurova ve Kepez'in imtiyaz sözleşmelerinin feshedilmesinden sonra
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 2 üyesi Kurul üyeliğinden ayrılmış
ve Kurul, maalesef, toplanılacak sayıyı bünyesinde barındıramamıştır. Toplantı
için yetersayı olmadığından dolayı Kurul toplanamamış ve İmar Bankasıyla ilgili
karar almakta, maalesef, geç kalınmıştır. Hükümet, burada gösterdiği gecikmenin
faturasını, maalesef, vatandaşımıza çıkarmaktadır. 3 Temmuzda İmar Bankasının
bankacılık yapma izni kaldırıldığına göre, 3 Temmuz öncesine kadar Türkiye'deki
hesaplara aktarılmış olan mevduatların güvence fonunun kapsamında olması
gerekir. Bu şekilde bir aylık düzenleme, hükümetin geciktiğinin yasa dilinde
ifadesidir. Bu düzenleme kesinlikle yanlıştır, kesinlikle Anayasaya aykırıdır,
kesinlikle hukuka aykırıdır. Hükümete bu düzenlemeden vazgeçmesini öneriyorum
ve Genel Kurulun takdirine bu düzenlemeden vazgeçilmesini sunuyorum.
Vermiş olduğumuz önerge,
buradaki haksızlığı gidermeye yönelik bir önergedir. Ayrıca, İmar Bankasının
hâkim sermaye grubunun bu şekildeki işlemlerini önlemek için de, bir aylık
süreyle sınırlı olmaksızın süreyi çok daha öncelere, çok daha başlangıca, hâkim
sermaye gruplarının bütün işlemlerini kapsayacak şekilde bir düzenlemeye,
yapıya kavuşturulmaktadır.
Önerge bu amaçla
verilmiştir. Genel Kurulun takdirine ve kabulüne sunuyoruz.
Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 304
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesindeki "defaten veya"
ibaresinden sonra gelmek üzere "onsekiz ayı geçmemek üzere"
ibaresinin, birinci bendin sonuna da "şu kadar ki mevduat hesaplarının 50
milyar liraya kadar olan kısmı ilk 9 ayda, bunu aşan kısmı ise kalan sürede
eşit taksitler halinde ödenir" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Âkif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kumkumoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 304 sıra
sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugüne kadar, 20' nin üzerinde bankaya el konuldu. Bu Parlamentoda bunları
yaşamadık; ama, hepimiz bu bankalara ilişkin uygulamalara tanık olduk; ama, bir
gözlemimiz var ki, İmar Bankasına el konulmasıyla ilgili ortaya çıkan
karışıklık, kargaşa ve vatandaşın yaşadığı mağduriyet, bundan önce el konulan
hiçbir banka olayında yaşanmamıştır. Şimdi, bunun nedenini doğru biçimde tespit
etmemiz lazım. Yani, niye olmuştur?..
AHMET YENİ (Samsun) - Bu,
sahtekârlıktır.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Evet, doğrudur, sahtekârlıktır; ama, vatandaşın mağduriyetini,
sadece bu kurumun sahiplerinin sahtekârlığıyla ifade etmemiz mümkün değildir,
anlatabilmemiz de mümkün değildir. Bundan öncekilerin sahtekâr olmadığını da
herhalde söyleyemeyiz.
Değerli arkadaşlarım,
birincisi, hükümet, bir defa, bankaya el konulma sürecinde geç kalmıştır.
İkincisi, sayın hükümet
burada; bu bankaya el konulmamıştır. AKP'li milletvekillerin, sayın bakanların
"bakın, işte, biz, bugüne kadar el konulamayan bu grubun bütün
uygulamalarına karşı çıktık, bankasına el koyduk" biçiminde hava atmaları
bir tarafa, bu bankaya el konulmamıştır. Bu bankanın sahipleri "biz,
ödemelerimizi yapamıyoruz; gelin, gerekli uygulamayı yapın, bankamıza el
koyun" diye BDDK'ya ve hükümete dilekçeyle müracaat etmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, bunu hangi AKP'li milletvekili arkadaşım biliyor?
Mesela, Sayın Bakan bunu kamuoyuna hiç açıkladı mı? Ama, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, laf arasında, İmar Bankası tarafından kendilerine böyle bir
dilekçenin verildiğini bir şekilde ifade etmek mecburiyetinde kaldı. Eğer banka
böyle bir müracaatta bulunmasaydı, bu bankanın böyle bir talebi olmasaydı
-hükümetin mevcut anlayışı, yaklaşımı çerçevesinde nasıl o bir aylık süre
geçmiş ise, belki de altı ay geçmiş olacaktı- belki de, hâlâ, bu bankaya el
konulmamış olacaktı.
Üçüncüsü, hükümet, bu
bankaya el koyduğunda şöyle düşünüyordu: Bu bankada 750 trilyon lira mevduat
var. Değerli arkadaşlarım, hükümet, bu bankaya el koyduğunda, bu 750 trilyon
liralık mevduatın 9 katrilyon liraya yakın bir mevduat olduğunu, maalesef,
görmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Şu anda, bu işlerden sorumlu kurum ve
bu işlerden sorumlu Bakan; ey, işveren anlayışlı, bu eski, klasik yöntemlere,
modellere hiç itibar etmeyen, yeni siyaset anlayışını, tüccar siyaset
anlayışını savunan AKP'li arkadaşlarım; Sayın Bakanınız ve o Bakanın denetimindeki,
kontrolündeki, yönlendirmesindeki kurumlar, 9 katrilyon lira mevduatı olan bir
bankaya el koyduklarında, bu bankada 750 trilyon liralık bir mevduat olduğunu
düşünmekteydiler. Bu mu tüccar siyaseti? Sizin tüccarlık anlayışınız eğer
buysa, siz, bu memleketi de batırırsınız, sizin önünüzde batmamış bir tek banka
da kalmaz. Siz, herhalde, bugüne kadar, eğer, bu anlayışla birtakım şeyleri
yaptınız ve yönettiyseniz, bütün kurumlarınızı da batırmışsınızdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Neyini alkışlıyorsunuz arkadaşlar?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, sizce, burada anlattığımız
hiçbir doğru yok mu?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hayır, alkışlayanlara söylüyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, eğer, hükümet, 750 trilyon lira var diye, bir bankaya el
koyup, oradan 9 katrilyon liralık bir mevduat çıkıyorsa, sizce, hükümet,
burada, hiçbir şekilde sorumlu değil midir? Böyle mi düşünüyorsunuz? Eğer,
önce, hükümet çıkıp, yurttaşa "biz bu bankaya el koyduk" deyip, sonra,
Bakan, bir başka vesileyle "bu banka bize el konulması için müracaatta
bulundu, dilekçeyle müracaatta bulundu" diyorsa, sizin, buradan kendinize
alabileceğiniz "acaba, biz de yanlış, eksik bir şey yapıyor muyuz"
diyebileceğiniz hiçbir şey yok mudur değerli arkadaşlar?
Şimdi, işin ilginç tarafı
şu.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
Uzanlara bir şey demeyecek misiniz? Uzanlar aleyhinde hiç konuşmayacak mısınız?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Elbette.
Değerli arkadaşlarım,
burada, olağanüstü bir dolandırıcılığın, sahtekârlığın olduğu çok açık. Benim
üzüldüğüm nokta, 1 inci madde üzerinde konuşan İktidar Partisine mensup
arkadaşımın konuşmalarına tutanaklardan bakalım; ne bu bankayla ilgili ne bu
bankada ne yapılmasıyla ilgili ne bu maddeyle ilgili ne de İmar Bankasıyla
ilgili bir tek ifade var. Burada, grup adına konuşuluyor, havanda su dövüyor
arkadaşlarımız. 350 000 mağdur insan var, ne yapacağız değerli arkadaşlarım?
Şimdi, bir ödeme planı...
Daha doğrusu, tasarıda kanunda bir plandan bahsedilmiyor; yetkiyi birilerine
veriyoruz. Yine, o arka planda, bazı yerlerde, bir ödeme planı sunuluyor. Nasıl
bir ödeme planı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - 36 ayın sonunda, en yüksek mevduatı bulunan yurttaşa 110 milyar
lira ödenmiş olacak. Geriye kalan bütün bakiye, defaten, bir defada, 36 ayın
sonunda ödenecek.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye ekonomisinin en temel problemlerinden bir tanesi, tasarruf konusunda,
sermaye birikimi konusunda yurttaşın günlük kullanamadığı parasını, kaynağını,
dövize, altına vesaireye yatırmak yerine, ekonomiye kazandırabilmek, ekonomiye
katkı sunmasını sağlayabilmek amacıyla bankacılık sistemine
yönlendirebilmektir.
Tabiî, burada, hep, işte,
250 000 vatandaşın sorununu çözersek, geriye kalanlar olmasa da olur diye
düşünüldüğü için, yine, burada, çıkarcı bir mantıkla, bir anlayışla bakıldığı
için, mesela, mevduatını, bütün birikimini, bu anlayış çerçevesinde düşünerek,
ekonomiye katkı olsun diye götürüp bankacılık sistemi içerisine sokmuş bir iş
adamına veya 1 trilyon lirasını bu bankanın mevduatları içerisine katmış olan
bir yurttaşımıza, biz, 36 ay içerisinde sadece 110 milyar lira ödüyoruz; 36
ayın sonunda, geriye kalan 890 milyar liralık kaynağını ödüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu,
son derece insafsızca bir uygulamadır; bu, son derece yanlış bir uygulamadır.
Bu, bizim vatandaştan talep ettiklerimiz ile -sonuçta, vatandaşımızın
karşılaştığı sıkıntılar halinde- vatandaşımıza dönük davranışımız arasında
olağanüstü çelişkili bir durum ortaya koyan yaklaşımdır.
Bu anlayış, burada daha
yoğun miktarda tasarruf birikimini tutmuş olan yurttaşlarımızı savunma
anlayışı, aslında, sağ bir siyaset anlayışı içerisinde yer alan arkadaşlar
olarak daha çok sizin savunmanız gereken veya sizin iddialarınız içerisinde yer
alması gereken bir durum; ama, bütün yurttaşlarımızın haklarında olduğu gibi,
bu bankada yoğunluklu olarak, tahmin edilenin veya belli bir rakamın üzerinde
mevduatı tutan, taşıyan ve bu mevduatını ekonomiye katmaya çalışan
yurttaşlarımızın haklarını da, burada, biz savunuyoruz.
Bu ödeme planı, adil bir
ödeme planı değildir. Hiç olmazsa, belli bir rakamın üzerindeki kısmı, mesela,
50 milyar liranın üzerinde kalan kısmı
-bakiyeyi- eşit taksitler halinde bölelim. Vatandaşın eline geçen
para... Yani, bir işadamının, bu parayla kendine göre iş yapan yurttaşlarımızın
bütün yaşamını köreltecek, onun bütün iş hayatını bitirecek bir sonucu
doğurabilecek bu uygulamadan vazgeçelim.
Bu anlayışla, bütün arkadaşlarımı
bu önergeye destek olmaya çağırıyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 1
inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 29.3.2003
tarihli ve 4833 sayılı 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 26 ncı maddesinin (h)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"h) Hazine
Müsteşarlığınca sekiz katrilyon beşyüz trilyon liraya kadar ikrazen özel tertip
Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
2 nci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt
Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri;
bir kere, bu tasarı, İmar Bankasında yapılan usulsüz işlemlerle ilgili
değildir. Bir kere, iki şeyi birbiriyle karıştırmayalım; bu tasarı, mağdur
olmuş tasarruf mevduatı müşterilerinin mağduriyetlerini giderme tasarısı. İmar
Bankasıyla ilgili işlemler ayrı bir şeydir; ikisini birbirine karıştırmayalım.
Bu tasarının hedefi, sadece, tasarruf mevduatı mağdurlarının mağduriyetlerini
gidermektir.
Müsaade ederseniz, ben,
önce mevduata verilen güvenceden bahsedeceğim, sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun bugüne kadarki uygulamalarına geleceğim.
Değerli arkadaşlarım,
mevduat güvencesi 1994 yılında getirildi. O gün yaşanan bir ekonomik krizde,
halk, yine, bankalardan paralarını çekiyordu; o nedenle, 1994 yılında,
bankalardaki tüm tasarruf mevduatlarına -altını çiziyorum, tüm tasarruf
mevduatlarına- sınırsız güvence getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
dünyanın hiçbir yerinde mevduata sınırsız güvence yoktur; dünyada, mevduata
getirilen belli güvenceler, uygulanan belli normlar vardır; fakat, o dönemde
Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz sebebiyle, mevduata sınırsız güvence
getirildi. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun amacı tasarruf mevduatı
sahiplerini korumaktı; ama, her türlü mevduat için güvence getirildi ve
uygulama böyle oldu. Bu güvence yanlış getirildiği ve tasarruf mevduatları için
getirilen bu güvence sürekli sınırsız tutulduğu içindir ki, bugün, Türkiye'de,
halkın, 20 küsur milyar doları ve yaklaşık 10 katrilyon lira parası yok oldu
gitti. Birileri, hep, verilen bu güvenceye dayanarak para topladı.
Peki, devlet bilmiyor mu?!.
Dünyada faizler belli. Türkiye'de, bankacılık kesimi, yüzde 30'la, yüzde 25'le,
yüzde 28'le, yüzde 35'le döviz topladığı zaman "kardeşim siz ne
yapıyorsunuz" diye niye sormuyor?! Dünyanın neresinde yüzde 30'la döviz
tevdiatı toplanır?!
Tabiî, sonsuz güvence
vermişsiniz; sistemin bu hale gelmesinin birinci nedeni, mevduata verilen
sınırsız güvencedir arkadaşlar. Bir kere -yine, daha hâlâ sınırsız güvence
vardır- bunun mutlak gözden geçirilmesi lazım. Arkadaşlar, sınırsız güvence
devam ettiği sürece, bu olayların önüne geçemezsiniz, yarın önünüze 25
katrilyon lira gelir. Bir kere, bunun, mutlaka gözden geçirilmesi lazım.
İkincisi ise, bunun amacı
tasarruf mevduatını korumak, tasarruf mevduatına güvence vermektir; ama,
maalesef, Türkiye'de, bugüne kadar, 1999'dan beri, el konulan tüm bankalarda,
bırakın tasarruf mevduatını, eğer, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu reel tasarruf
mevduatını ödeseydi, sadece, sigorta kapsamında olan mevduatı ödeseydi, -bugün
23 - 25 milyar dolar dediğimiz; yani, el konulan bankalar için ödenen para
yaklaşık bu kadar- bunun rakamı 11 milyar dolar olurdu. Demek ki, 14 milyar
dolarını, biz, tasarruf mevduatı kapsamı dışındaki yerlere ödemişiz. Bu Fon,
Alman bankalarının, muhabir bankaların parasını ödedi, müşteriden alamadığı
akreditif bedellerini ödedi; her şeyi garanti etti. Bir kere, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun içeriği yanlış uygulandı ve ülkenin bu kadar parasının
gitmesinin nedeni bu yanlış uygulamadır arkadaşlar.
Yine söylüyorum; Tasarruf
Mevduatının amacı bir tek tasarrufçuyu korumaktır, eğer, gerçek tasarrufçu ise;
işte, İmar Bankası mudileridir... Ödenmesi gereken tasarruf mevduatının gerçek
anlamı, İmar... Bugüne kadar, diğer
bankalarda her şey ödendi. Bankanın tüm pasifi... Ne var pasifinde; mevduatın
dışında, ticarî mevduat ödendi, muhabir bankalara borç ödendi, hatta kendi
şirketlerine verdikleri haricî garantilerin bedeli ödendi arkadaşlar. Bir kere,
olayı masaya yatıralım; bizi, uygulama yanlışlığı bu hale getirdi. Bu mevduat
güvencesi böyle devam ettiği sürece, yine, yarın, tekrar bu sorunlarla karşı
karşıya geliriz.
İki yıl önce BDDK
açıklama yaptı; bir tek bankamda sorun yok, gönül rahatlığıyla tüm Türk Halkı
bankalara inansın... Üçlü denetim yapıldı, tüm bankalar denetlendi. Halka
verilen güvence şuydu : Arkadaş, gönül rahatlığıyla yatırabilirsiniz denildi;
ama, ilk defa İmar Bankası mudilerine bir ayrıcalık yapılıyor; eşitlik
ilkelerine aykırı, eşitliğe aykırı, her şeye aykırı. Ben mudi açısından
bakıyorum. Siz burada ayıramazsınız; bir ay önceki off-shore'u da
ayıramazsınız, tasarruf mevduatını da ayıramazsınız. İlk defa bir bankada
gerçek tasarruf mevduatı ödeniyor arkadaşlar, diğer pasifler ödenmiyor. İşte
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gerçek kapsamındaki mudiler, bu mudilerdir
arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun)-
Uzanlara da bir iki söz söyleyelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla)- Beyefendi, yasa ayrı. İmar Bankasıyla ilgili yapılan ne usulsüzlük
varsa onu da buraya getirelim; ama, iki şeyi karıştırmayalım.
AHMET YENİ (Samsun)-
Karışmaz... Karışmaz...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla)- Usulsüzlük var diye mudii mağdur mu edeceğiz?! Çünkü, güvence
vermişsin. O ayrı bir konu. İkisini birbirine karıştırırsak...
AHMET YENİ (Samsun)-
Karıştırmadan ikisini de söyleyelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla)- Tabiî, söylerim ben, ben her şeyi söylerim.
Değerli arkadaşlar,
gerçek tasarruf mevduatı bu. Ayıramazsınız, off-shore'u da ayıramazsınız. Bir
ay önce... Ben burada, objektif olarak, off-shore mevduatının, o süreçte gelen
hepsinin ayrıldığına inanmıyorum. Off-shore'da günü dolmuş, yatırmış... Diyelim
ki, 3 Haziran değil de, 4 Haziranda off-shore mevduatının günü dolmuş. Demişler
ki insanlar; arkadaş, getir paranı, burada mevduat açalım. Veya kendi adına
para gelmiş, başka şubelere göndermiş, oğlu, kızı, bilmem kimin adına... Onun
için, burada haksızlıkları ortadan kaldıramazsınız. Birilerine yine haksızlık
yapıyorsunuz. O açıdan, bu yasayla, mutlaka gerçek tasarruf mevduatlarını
ödemek zorundayız arkadaşlar. Eşitlik ilkesine aykırı...
Bugüne kadar hiçbir
bankada olmayan... Her bankanın her türlü mudiine ödediniz, hem de aynı gün...
Bugün bankaya el koydunuz - el koydular; özür diliyorum, siz değil- yarın
"falanca bankadan tüm mevduatları gidip çekebilirsiniz" dediniz.
Herkese bu uygulamayı yaptınız.
Arkadaşlar, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu, ülkede hiç kimseye ayrıcalık yapamaz, hiç kimseyi
eşitlik ilkesinin dışına çıkaramaz. Yaptığınız, eşitlik ilkesine aykırıdır.
Arkadaşlar, ikincisi,
yine, faiz açısından; bu insanlar altı aydır faiz almıyor. Nedir günahları?!. O
zaman, günahkâr varsa; günahkâr, biz, bu ülkeyi yöneten siyasîlerdir; çünkü, bu
güvenceyi vermişsin, devlet baba adına söz vermişsin. O zaman, devlet baba
sözünü yerine getirsin.
Bir başka konu; Fon veya
BDDK karar alıyor "50 milyara indirdim" diyor.
Arkadaşlar, Türkiye'de
kimse bunu bilmiyor. Türkiye'de bunu her yere asarsın, her bankaya asarsın, her
bankanın şubesine asarsın, o zaman, halka... Siz bir karar alıyorsunuz "50
milyara indirdim..." Bilen kimse yok, Türkiye'de halk bilmiyor. Halen, şu
anda Türkiye'de halk "yedinci aydan sonra getirilen tüm mevduatlara
sınırsız güvence vardır" diye biliyor. Onun için, burada, bu insanları
ayırmamız, bu insanlara ayrı işlem yapmamız, bu insanların off-shore'daki
paralarını ödemememiz, hepimiz için bir ayıptır. Mağdur oluyor insanlar, yeni
mağdurlar yaratıyoruz.
1994 öncesi, batan
bankalarda güvence yoktu. Herkes hakkına razı oldu, kimse sokaklara dökülmedi.
1994 öncesi bankalarda mevduatı olanlar alamadı; ama, hiç kimse, gelip bir şey
söyleyemedi. Sen devlet babasın!.. Devlet baba sözü vereceksin, ondan sonra,
yerine getirmeyeceksin, bir de 36 aya veya daha uzun vadeye böleceksin...
Arkadaşlar, devlet baba, bu insanlara karşı eşit davransın; onun için bu
insanlara eşitsizlik yapılıyor, bu insanlara yazık ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bu açıdan, ben, özellikle, gerek off-shore'daki haksız uygulamayı
gerek bundan sonraki ödemelerde... Herkesin parası emrine hazır olmalı
arkadaşlar. Devlet baba olarak milletin parasını gasp etmişiz, arkadaş,
vermiyorum diyoruz. İnsanların ihtiyacı vardır, insanlar planlamıştır,
programlamıştır, insanları mağdur ettik arkadaşlar. Gelin, bu mağduriyete sebep
olmayalım. Haa, güvence konusunu, güvence kapsamını tekrar gözden geçirelim,
bundan sonra da, bu ülkedeki tüyü bitmemiş yetimlerin parasını buralara
vermeyelim.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA
UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyor, tasarının 2 nci maddesi üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini
sizlere arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, Türkiye, takriben son yirmiüç yıldır, eğer, bir milat vermek
gerekirse, 1980 başından itibaren, önce bankerzedeleri, ardından hayalî ihracat
yolsuzluklarını yaşadı; ardından da "benim memurum işini bilir"
mantığıyla hareket eden kamu görevlileri nedeniyle, bazen, siyaset
işbirlikçiliği ve tabiî, patronaj hareketiyle de ulusal bir yolsuzluk furyasına
mağlup edildi.
Ne garip tecellidir ki,
aynı tarihlere paralel olarak bir taraftan da terör belasıyla yüz yüze geldi.
Her iki cepheden, Türkiye, büyük ekonomik kayıplara maruz bırakıldı.
Yanılmıyorsam, ilk batan ve batırılan, içi boşaltılan, bir şekilde devletin
bankasına "borç" olarak yazılan, "görev zararı" olarak
yazılan TÖBANK, İstanbul Bankası gibi bankalar, bu işin, zincirin ilk halkası
oldu. Temenni ederim ki, bu banka, zincirin son halkası olsun; ama, açık
söyleyeyim, bu mantık devam edegittiği sürece, bu bankacılık anlayışı var
olduğu sürece...
Üzülerek söyleyeyim,
kulakları çınlasın, bir siyaset duayenimizin "içime sinmiyor" sözü,
siyaset literatürüne çok güzel şekilde oturmuştu. Âdeta, böyle bir tasarının
evet diyenleriyle hayır diyenleri arasında bir kıyas yapacak olsanız, evet
diyenlerin de, evet dedikleri maddenin hiçbir şekilde içlerine sinmediğine
kalben inanıyorum. Böyle bir şey olamaz! Bunu normal bir basiretle kabullenmek
mümkün değil ve temennim odur ki, bu, son batan banka olsun; az önce, muhalefet
partisi milletvekili bir arkadaşımızın söylediği, sahiplerinin suç duyurusunda
bulunup "ödeyemiyorum, ne yaparsanız... Bu emaneti alın" dediği noktada olsun.
Değerli arkadaşlar,
aslında biz burada İmarzedeleri tartışıyoruz. Bana göre, burada sadece
İmarzedeler yok; bir de İmarzadelerin ne olduğunu konuşmamız gerekirdi, bir de
bunun arkasındaki beyzadelerin ne yaptığını sormamız gerekirdi bu yasayla.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Neredesiniz?.. Sorun!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Tabiî, bunu soracağız da, ben çok merak ediyorum, CHP'li dostlar bu tasarıyı
neden bu kadar sahiplendiler; bu ödemeler konusunda, off-shore'a kadar, niçin
bu kadar sahiplendiler; doğrusu, algılama zorluğumu bağışlayın; ama, bir sıkıntı,
işin arka...
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Mağduru daha mağdur etmiyoruz, mağdurun yanında oluyoruz.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakın, bugün bir faks aldım, az önce gelen bir faks. Gelen faksta vatandaş
"sizlere düşeni yapmanız ve bağıran azınlığın yerine susan çoğunluğun
sesini de dinlemeniz lazım. Bu ödemeleri yaparsanız, hakkımız sizde kalır"
diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kanunu niye getirdiniz o zaman?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakınız, sadece hesapları ödenemeyenlerin sözcülüğünü yapmak değil; aynı
zamanda bu paraları iç edenlerin -gelin, beraber- yirmibeş yıl geriye doğru
giderek hakikaten hesabını hep beraber soralım. (CHP sıralarından "kanunu
siz getirdiniz" sesleri, gürültüler)
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Kanunu siz getiriyorsunuz.
Geçen hafta Bankalar
Kanununu çıkardınız.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Seni Tütün Yasasından da tanırız.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen!..
Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, ben bir şeyi söylüyorum, diyorum ki: Bu,
Türkiye'de çok bilinçli ortaya konulan bir harekettir, bankacılık sistemindeki
yanlışlıktır. Bu konuda, açık söylüyorum; mutlaka akabinde... 8,5 katrilyonla
ilgili, bir ödemeyle ilgili 2 nci maddeyi görüşüyoruz; elbette devletin bir
taahhüdü, hükümetin devlet adına bir taahhüdü var, sorumluluğunu yerine
getirecek. Tabiî, daha önceki maddelerde tartışıldı; 50 milyar Türk Lirasının 2
Temmuza kadar garanti altında olduğundan hiç kimsenin şüphesi yok. 3 Temmuzdan
itibaren BDDK'nın aldığı bir kararı bir milat olarak değerlendirenler olabilir,
değerlendirme kanaati de farklı olarak yorumlanabilir; ama, ben bir şey
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada, Türkiye'de dikkat edilmesi gereken husus, sanki banka kuranların
önüne... Arabaların arkasında bir yazı yazar, zaman zaman görürüm, böyle,
gençler vardır arabanın direksiyonunda, 60'la gidilecek yerde 160'la gider,
arkasında da bir yazı yazar "babam sağ olsun" yani, ne olursa olsun
babam sağ olsun.
Şimdi, bankalar mevduat
toplarken, bir zamanlar çok meşhurdu, duyuyorduk, Egebank batarken öyle diyordu
"İzmir'in nesi var, Antalya'nın nesi var, Samsun'un nesi var" tabiî
"nesi var" derken, TL bazında yüzde 120, yüzde 130'lara dolar bazında,
döviz bazında yüzde 30'lara varan faiz garantisiyle bir toplama yaptı. Bu
mantıkla, bu bankacılık sistemi İçerisinde, açık olarak söylüyorum; bunu,
mutlaka ve mutlaka yakın takibe almak, elbette hükümetimizin görevidir, elbette
bunları en güzel şekilde yapacak; çünkü, AK Partinin var olma hikmetlerinden
birisi de, yolsuzluğun, haksızlığın, bir kuruş da olsa, tüyü bitmedik yetimin
hakkını sahibine vermektir. AK Parti bunu sağlamak mecburiyetinde; bunun için
zaten Mecliste vardır! (AK Parti sıralarından alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Gereğini yapın!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama, şunu kabul etmek lazım değerli arkadaşlar; açık olarak burada söylüyorum
-birkısımları hakkında da zaten suç duyurusunda bulunuldu- BDDK bu konuda
hatalıdır, TMSF bu konuda hatalıdır, SPK hatalıdır, Merkez Bankası hatalıdır,
Hazine hatalıdır. Bütün kurumlar, dünüyle bugünüyle bu konuyu tahlil etmek
zorundadır. Elbette, bugün mağdur 378 000 insanın üzerine, mutlaka, doğrudan
doğruya bir yükü yüklemek değil; ama, ben, merak ediyorum, 27 trilyon nasıl bir
tasarruf olur?! Tasarruf, kişilerin harcamalarından kenara atıp bir tarafa
koyabildiği rakamdır. Ben, tabiî, bu tasarrufu da, mantık olarak doğrusu pek
fazla kavrayabilmiş değilim. Elbette, parayı nereden buldun mantığı içerisinde
bu soruyu sormuyorum, bununla ilgili yasal düzenlemeler var; ancak, bir şeyi
görmek lazım değerli arkadaşlar. Burada, 27 trilyonun, 200 trilyonun
sözcülüğünü yapmak için birkısım arkadaşlar, eğer, hakikaten, büyük bir gayret
içerisindeyseler, ben, o arkadaşlara diyorum ki, siz, millet adına, bütün fakir
fukaranın, garip gurebanın da burada sözcülüğünü yapmak zorundasınız. Sadece, 27 trilyonları
ödenmedi diye Meclisi boşaltarak, yasayı boykot ederek buradan çıkmış olmak, böyle
bir haklılığı hiçbir gruba da vermez; bunu açık olarak burada söylemek
zorundayım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Aferin!.. Aferin!.. Hırsız mı mevduat sahipleri?!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Arkadaşlar, İmarbank, kuruluşundan beri, açık olarak söylüyorum...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp yahu! Biz, halk için dövüştük...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, burada, keşke, şu yasada halk sözcülüğü yapsaydınız!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Çok güzel, çok!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Keşke, bu yasada halk sözcülüğü yapsaydınız!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sizi daha iyi tanısınlar!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Arkadaşlar, geçmişe dönük olarak bütün bankaların hesaplarının mutlaka yeniden
derdest edilmesi, gözden gözden geçirilmesi... Bir devri sabık yaratılması
adına söylemiyorum...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Yap o zaman!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
...ancak, bu çalışmanın mutlaka hükümetimiz tarafından yapılması ve mal
sahiplerinin ellerinde, menkul-gayrimenkul neleri varsa, hak sahiplerine uygun
ölçekler içerisinde tevdi edilmesini umuyorum. Hükümetimizin bundan sonraki
çalışmaları çerçevesinde devam edecektir.
Ben, bu bankayı, bir İmar
Bankası değil, ülke ekonomisini tarumar bankası olarak telakki ediyorum. Bir
İmarbank değil karşımızda, bir tarumarbank var ve bunun arkasında hangi güçleri
varsa, siyasal potansiyeli, ekonomik gücü de dahil... Birkısım mağdurları
önümüze koyarak, mağdurları seslendirerek, esasen, iç edilen paraların üzerine
yatacaklarını zannediyorlarsa, bilsinler ki, AK Parti İktidarı, bunun bir
kuruşunun dahi bu milletin önünde hesabını soracaktır.
Ben, yasanın hayırlı
sonuçlarıyla ülkemize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Vatandaşın vermediğiniz parasını ne yapacaksınız peki?..
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunkaya.
Şahsı adına, Uşak
Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Zaman zaman eşi görülmemiş bir yolsuzluk şeklinde ifade
edilen, bu, İmar Bankası, İmarzedeler yasası burada görüşülürken, eşi
görülmemiş bir sorumsuzluk, eşi görülmemiş bir iktidarsızlık da sergilendi.
Nedir bu görüştüğümüz 2 nci madde; İmarzedelere ödenecek 8,5 katrilyon liranın
halkımızın sırtına bindirileceği maddedir. Bunun adına "bir bankaya el
koyduk, yolsuzlukların üstüne yürüdük" deniliyor. Bankaya el konuluyor, o da
bankadan gelen talep üzerine el konuluyor, sonra halka dönülüyor, ödeyin 8,5
katrilyon diye.
Değerli arkadaşlar,
iktidar olmak, burada çoğunluk olmak değildir; iktidar olmak, halkın, mudilerin
paralarını çalanları yakalayıp, onlardan hesap sorabilmektir. Bunu yapamamak,
iktidarsızlıktır; burada, çoğunluk bile olsanız, bu, iktidarsızlıktır. Bunun
daha da ötesinde, AKP'den değerli bir arkadaşımız çıkıyor, burada "neden
bu mudileri savunuyorsunuz" diye Cumhuriyet Halk Partisine soruyor. Kendi
iktidarına, o mudilerin parasını veremeyenlere hesap soramayan iktidarına hesap
soracağına, neden mağdur durumdaki mudilerin mağduriyetiyle bu kadar
ilgileniyorsunuz diye sorabiliyor. Hayret edilecek bir şey!
Şimdi, bu 8,5 katrilyon
hakkında biraz konuşalım; nedir bu 8,5 katrilyon? Gelecek hafta görüşeceğimiz
bütçede, 2004 yılında yatırım için ayrılan toplam para 7,5 katrilyondur; yani,
tüm Türkiye'de devletin yapacağı toplam yatırım 7,5 katrilyondur. Bir avuç
hortumcunun, yolsuzun, iktidarın hesap soramadığı bir avuç yolsuzun dolandırdığı
mudiler için hükümetin ödeyeceği para ise 8,5 katrilyondur.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçesi 915 trilyon olarak gelecek önünüze. Bu ödenecek para, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı bütçesinin 11 katıdır; 11 tane Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bütçesi ödenecektir, yine, iktidarın iktidarsızlığı ve ihmali
yüzünden.
Sağlık Bakanlığı bütçesi,
önünüze 4 katrilyon 778 trilyon civarında gelecektir. Bunun 2 mislini ödüyor
hükümet. Bunu bilmeniz gerekiyor ve bunlar, halkın sırtına binecek.
Tarım sektöründe, yapılan
araştırmaya göre, her 223 trilyon liralık yatırımla 2 713 kişiye istihdam
sağlanıyor. Bu demektir ki, 8,5 katrilyon lirayla 110 000 kişiye istihdam
sağlayacak yatırımlar yapılabilir; işte, bu ödeniyor.
Bir yıl önce, yoksulluk
ve yolsuzlukla mücadele edeceğiz diye göreve başlamıştık. Bu mu yolsuzlukla
mücadele etmek?! Yolsuzlukların faturasını halkın sırtına bindirmekle mi
yolsuzlukla mücadele ediliyor?! Bu mu yoksullukla mücadele etmek?! En önemlisi
de, bu mu iktidar olabilmek?!
Değerli arkadaşlarım, hiç
değilse, bu iktidarsızlığın sorumluluğunun bilincinde hareket edilebilirdi.
Biraz önce, yine, bu
kürsüde, işin kolayına kaçıldı; şu suçluydu, bu suçluydu diye, hükümet dışında
herkes suçlandı. Hükümetin bu konuda ihmali vardır. Başka kuruluşların da
ihmali vardır ve o başka kuruluşlar, bu konuda, daha etik ve daha ahlaklı
davranmıştır. BDDK Başkanı istifa etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Bankalar Yeminli
Murakıplar Kurulu Başkanı istifa etmiştir; ama, bu konuda sorumluluğu olan,
ihmali olan hükümet yetkilileri, hiç oralı olmadan yerlerinde oturmaktadır; bu
da kabul edilebilir bir şey değildir.
Değerli arkadaşlarım,
ortada, sadece eşi benzeri görülmemiş bir yolsuzluk yok; ortada, eşi benzeri
görülmemiş bir ihmal, eşi benzeri görülmemiş bir iktidarsızlık ve eşi benzeri
görülmemiş bir sorumsuzluk vardır. Geçen hafta sonu ve evvelki hafta sonu
gittiğim köylerde, kentlerde sizi halka şikâyet ettim; sizi, bu 8,5 katrilyonu
halkın sırtına bindirmekten şikâyet ediyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkunoğlu.
Şahsı adına ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Emin Şirin'in.
Buyurun Sayın Şirin.
EMİN ŞİRİN (İstanbul) -
Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2 nci
maddesi üzerinde şahsın adına söz aldım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Bu madde 8,5 katrilyonluk
bir borçlanma maddesi. Bundan evvel konuşulduğu gibi, keşke böyle bir
borçlanmaya ihtiyaç kalmasaydı da bu parayı iç edenlerden parayı alarak böyle
bir maddeye ihtiyaç duymasaydık. O bakımdan, bu teknik düzenleme için benim
söyleyebileceğim bir şey yok, maddeye olumlu olarak bakmamız lazım.
Ancak, bu vesileyle
tasarının tümü üzerinde bazı görüşlerimi, müsaadenizle arz etmek istiyorum. Bu
tasarının arzu edilen neticeleri getirme ihtimali az. Bu konudaki
hatırlatmalarımı veya söyleyeceklerimi de, lütfen, hükümet ve İktidar Partisi,
bir tenkitten ziyade bir hatırlatma olarak kabul etsin.
Birinci olarak, çıkarılan
kanunun gerek özü gerek bazı maddeleri geçmişe dönük uygulamalar getiriyor. Bu
uygulamaların uygulama şansının olamayacağı kanaatini taşıyorum. Şöyle ki:
TMSF bir sigorta kurumu.
Bu sigorta kurumuna herhangi bir mudi parasının ödenmesi için müracaat ettiği
takdirde, bir ihtarname yolladığı takdirde TMSF bu parayı ödemek mecburiyetinde
kalacaktır. Tasarı kanunlaştıktan sonra TMSF'nin vereceği cevap "bir kanun
çıktı; biz, sizin paranızı bu kanuna göre ödeyeceğiz" cevabı olacak;
ancak, hadisenin burada bitmeyeceğini tahmin ediyorum. Herhangi bir hukuk
mahkemesine müracaat eden mudi, sigortanın, parasını defaten ödemesini talep
edecektir ve bu kanun, el konma tarihinden, yani TMSF'nin vecibesinin doğduğu
tarihten çok daha sonra çıktığı için, bu paraların, müracaat eden ve mahkemeden
karar alan mudilere defaten ödenmesi durumuyla karşı karşıya kalınacaktır.
Hükümet tarafından, bu konuda gerekli tedbirlerin düşünülmesi veya hukuka uygun
daha iyi bir düzenlemenin yapılmasının uygun olduğu kanaatini taşıyorum.
İkincisi, hükümetimizin
uygulamakta olduğu, bazılarımızın tenkit etmekle beraber, Türkiye'nin
menfaatları açısından yürütülmesi gereken iktisadî programın, ekonomik
programın önemli ayaklarından bir tanesi de kurum ve kurulların özerkliğiydi.
BDDK ve TMSF de bu özerk kurumların en başında gelenlerindendi. Biz, bu
tasarıyı kanunlaştırdığımız zaman, TMSF'nin özerkliğini de ortadan kaldırmış
oluyoruz; yani, bundan sonra, BDDK ve TMSF, alacakları her karar veya
yapacakları tasarruf için, yeni bir kanun çıkarttırma ihtiyacı içinde
kalabilirler ve özerk bir kurum, bütün tasarruflarını, hükümetin çıkaracağı
kanunlara veya icraatlarına bağlayabilir. Bu tasarıyla, kanunlaştığı takdirde,
özerkliğin kaldırılmış olacağını da dikkatlerinize getiriyorum.
Üçüncü olarak, bazı
arkadaşlarımız, haklı olarak, hortumlandığı tabir edilen paraların
tahsilatlarının ne olacağını dile getirdiler, fevkalade haklılar;
ancak,TMSF'nin, uzun zamandır yakından takip ettiğimiz, bugün de basında çıkan
çok yeni bir uygulamasıyla karşı karşıyayız ve bu uygulamanın, mevcut banka
hortumcuları tabir ettiğimiz kişiler için de emsal olma riskini görüyorum.
Buradan da, bu konuyu sizlere hatırlatmayı bir vecibe addediyorum. Şöyle ki:
İlk etapta 350 000 000 dolarlık bir alacak paketi, batık kredi paketi satışa
çıkarılıyor. Satışa çıkarılan bu krediler için, teklif edilen fiyatlarda yüzde
10, yüzde 20 mertebesinde. Yüzde 10 mertebesinde bir fiyat bulunabilmesi bile
riskli veya kabil değil; yani, biz, 350 000 000 dolarlık bir batık kredi
portföyünü, bu kredilere bağlı teminatlar ve takip haklarıyla beraber devretmiş
olacağız.
Şimdi, bunun riskleri
şunlar: Bir kere, hatırlarsınız, daha geçenlerde, hortumculardan para tahsilatı
için bir kanun çıkardık ve tahsilatın muhakkak yapılması gerektiğini
söylüyoruz. Hükümetimiz ve İktidar Partisi de, paraları hortumculardan sonuna
kadar tahsil edeceği taahhüdünü vermiş durumda. Ben de bu taahhüdünüzün
fevkalade destekleyicisiyim; ancak, 350 000 000 dolarlık bir alacak paketini 35
000 000 dolara satarsanız, bu, paranın tahsilatı olmaz, yüzde 90'ından
vazgeçmek olur.
Bunun yanı sıra,
alacaklar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununa göre takip edilen
alacaklar. Siz, bu alacakları temlik ettiğiniz veya devrettiğiniz zaman,
devletin kurullarına ait olması gereken bir hükümranlık hakkını da, muhtemelen
yabancı olan bir şirkete veya kuruma devretmiş oluyorsunuz. Bunun da anayasal
birtakım sakıncaları vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN ŞİRİN (Devamla) -
Müsaade ederseniz, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Şirin, konuşmanızı tamamlar mısınız.
EMİN ŞİRİN (Devamla) -
Üçüncü olarak, çok daha kötü bir emsalle karşılaşacağımızdan endişe ediyorum.
Şimdi, İmar Bankası mudilerine ödenecek 8,5 katrilyon liradan bahsediyoruz;
bunun için bir kaynağı onaylayacağız ve muhtemelen kabul edeceğiz. Yüzde 10'la
satılan batık krediler meselesi ortaya çıkar ise, BDDK'nın bundan evvel yapmış
olduğu bazı anlaşmalarda, yapmış olduğu anlaşmayı yapan batık veya zordaki
şirketin, finansal kurumun, bundan sonra yapılacak olan anlaşmalarda veya
yapılacak uygulamaların lehlerine olması kaydıyla faydalanmaları hususu
getiriliyor. Bunu emsal göstermek suretiyle, yüzde 10'luk bir fiyatla, yüzde
10'luk bir ödemeyle bu konuyu, belki de mahkeme kararına bağlayarak, faydalanma
imkânına da kavuşacaklar.
Bütün bunları bir tenkit
açısından değil, bir hatırlatma açısından yapmak istedim. Burada bulunan BDDK
ve TMSF temsilcilerinin ve hükümetimizin de bu konuyu çok dikkate almalarını
arz ederim.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şirin.
Madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Madde kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - a) 4389
sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarihli ve 1085 sayılı
Kararı ile bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'ce, Banka bünyesinde karşılığında Devlet iç
borçlanma senedi bulunmamasına rağmen ikincil piyasada Devlet iç borçlanma
senedi satışı adı altında toplanan tutarlardan, makbuz karşılığı satıldığı
belgelenen Devlet iç borç senedi karşılığı tutarlar; Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasınca 3.7.2003 tarihinde Resmî Gazetede ilan edilen Devlet iç borçlanma
senetlerinin günlük değerleri esas alınarak hesaplanacak tutar üzerinden, 4969
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca mevduatların
ödenmesinde izlenecek usul ve esaslara göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
aracılığıyla ödenir. Bu amaçla Hazine Müsteşarlığınca, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilir.
Ancak, yasal olarak
yetkili kurum ve kuruluşların aramaları esnasında Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.'nin bilgi işlem sistemi dahilinde ele geçirilen karşılıksız Devlet iç
borç senedi alanları gösterir listelerde yer almayanlar ile Türkiye İmar
Bankası T.A.Ş.'nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin
kaldırıldığı tarihten sonra alındığı tespit edilen karşılıksız Devlet iç borç
senetlerine ilişkin olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme
yapılmaz.
b) (a) fıkrası kapsamında
yapılacak ödemeler hakkında, 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.
Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.'den Devlet iç borçlanma senedi almamasına rağmen, sahte olarak
düzenlediği veya sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek,
kendisine veya bir başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişiler hakkında 4969
sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası hükümleri
uygulanır.
c) Türk Ceza Kanunu ve
diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî sorumluluklar saklıdır.
d) Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. nezdinde bulunan tasarruf mevduatı ve Devlet iç borçlanma senedi satışı
adı altında karşılıksız olarak toplanan tutarlarla ilgili olarak hak
sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin düzenlenecek belgeler her türlü vergi,
resim ve harçtan muaftır.
e) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.'ce, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. hesaplarında yapılan ve yapılacak
incelemeler sonucunda; 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. mudilerine yapılan
ödemelerde ve/veya bu madde uyarınca hak sahiplerine yapılan ödemelerde, mudi
veya hak sahibinin beyanının aksine bir durumun ve/veya ilgiliye fazladan veya
haksız bir ödeme yapıldığının tespiti halinde, ödenen meblağ, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ilgilisinden tahsil edilir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından mudi veya hak sahibi adına bir
bankada hesap açılmış olması halinde, açılan ve bloke edilen hesap, mudi veya
hak sahibinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına doğmuş veya doğabilecek
borcunun teminatı olarak başka bir işleme gerek olmaksızın, vade sonuna kadar
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu adına rehnedilmiş sayılır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna herhangi bir sebeple borçlu olanların 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası kapsamındaki
alacakları, öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna olan borçlarına mahsup
edilir. Bu hüküm, ödeme tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılacak yazılı bildirime istinaden diğer amme alacakları için de uygulanır.
4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası
çerçevesinde Bakanlar Kurulunca mudilere ve hak sahiplerine vadeli ödeme
yapılmasına karar verilmesi halinde, mudiler ve hak sahipleri adına açılacak
hesapların rehin, haciz, temlik ve benzeri hukukî ilişkilere konu edilseler
dahi vadelerinden önce hesap sahipleri veya hak iddia eden üçüncü kişilere
ödenmesi talep edilemez.
4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası ile bu maddenin (b) fıkrasında
belirtilen hallerin tespiti halinde ilgili kişilere herhangi bir ödeme
yapılmaz.
f) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine
göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak
olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait mal, hak ve
alacaklar hakkında da (b) fıkrası hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun
Tamaylıgil söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Tamaylıgil.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz hafta perşembe günü, beş aydır umutsuzca bekleyiş içerisinde olan
İmarzede vatandaşlarımızın bu bekleyişlerine cevap verecek olan bir yasa
tasarısının sonuçlandırılacağı umuduyla çalışmalarımızı sürdürdük; ancak, ne
olduğu bilinmez bir biçimde, gerek Bakanımız gerekse Komisyon üyeleri, bir anda
görüşmeleri bıraktılar. O anda aklımıza bir soru geldi; acaba, bugüne kadar
mağduriyeti körükleyen bir yaklaşım açısı, bu süreci hal yolundan çeviren bir
yaklaşım açısı yine mi devam ediyordu?..
Ben, size, bütün
samimiyetimle bir şey söyleyeceğim; ben de, tam tersi, o gün, o görüşmeler
sonrası, bu kadar mağduriyet yaşamış kişiyi gören ve özellikle finans ve
yatırım konusunda uzmanlığı olan Sayın Bakanın, bir kere daha, bu mağdurlar
konusunda daha iyi çözüm getirecek başlıklar üzerinde çalışmak umuduyla o
görüşmelerden çekildiğini düşündüm. Gün, bugün, bugüne geldik ve basından ve
biraz önce gelen önergelerden gördüğüm kadarıyla, biz, daha doğrusu siz AKP'li
arkadaşlarım ve de tasarı onaylanırsa sayın hükümet, mağdurların mağduriyetini
daha da artırmak için bir çaba daha göstermiş olacak ve mağduriyetlerinin
çözümü için beklemiş olan vatandaşlarımızı, büyük bir hayal kırıklığıyla baş
başa bırakarak, bu günü, bu yasayla kapattıracak.
Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz geçici maddenin konusu olan hazine bonoları konusunda İmar
Bankasının işlemiş olduğu yasal sürece aykırılık ortada.
1985 yılında, İmar
Bankası aracılık belgesini almış; ancak, 1990 yılında, uyması gereken kurallara
riayet etmediği için bu belge iptal olmuş. 1992 yılında ise tekrar başvuruda bulunmuş,
repo ve ters repo işlemleri için; ancak, yeterlilik olmadığı için, bu talep de
kabul edilmemiş. Bu arada, o dönemin bankalardan sorumlu olan Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı bu konuda da bilgilendirilmiş; ancak, yıllar geçmiş, İmar
Bankası, müşterilerine yeni bir yatırım alternatifi sunmaya başlamış ve
ilanları gazetelerde boy boy sunulmuş. Bu ilanlarda görüldüğü üzere
"hazine bonosuna en yüksek getiriyi ben veriyorum" diye beyan etmiş,
arkasından, televizyon ekranlarında aynı reklamlarını devam ettirmiş. Peki, bu
kadar yasal ve belli kademelerde, kurullarda belirlendiği bir yasağın işlendiği
süreçte, nerede bu kurullar?! Bu kurullarda görev alan kişilerin okuma yazma
özrü mü var veya seyretme özrü mü var, bunların hiçbirinden haberleri olmuyor?!
Gün geliyor, İmar Bankasına el konuyor ve deniyor ki "biz bunları tespit
edemedik, bize ihbar gerekliydi." Daha büyük bir ihbar için, acaba, İmar
Bankası, antetli kâğıdına "ben, açığa hazine bonosu satıyorum" diye
beyan mı edecekti BDDK'ya?! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz üzere, hazine bonosu gelirlerinin bir kısmı muaftır ve üzerindeki
beyana tabidir gelir. 14 Mart 2003 tarihinde, Maliye Müfettişleri Kurulundan
bir arkadaş, bu gelirin kontrolünü yapmak amacıyla, bu konuda yetkili bankaları
inceliyor. İnceleme yaptığı süreçte, bir de İmar Bankası dikkatini çekiyor.
Bankaya başvuruyor; ancak, banka, verdiği cevapta "bizim böyle bir
işlevimiz yoktur" diye, yazılı olarak beyan ediyor. Bunun üzerine, ilgili
ve hassas maliye müfettişi arkadaşımız, direkt olarak BDDK'ya başvuruyor ve
diyor ki: "Gazetedeki bu ilanlardan görüldüğü üzere, bu banka böyle bir
işlem yapmaktadır." Tarih, 14 Mart 2003; yani, bankaya el konulmadan üç ay
önceki süre bu. BDDK'ya bu bilgilendirmeyi verdikten sonra gelen cevap da çok
enteresan: "Siz, maliye müfettişi olarak kendi konunuzdaki araştırmaları
yapın, biz de Murakıplar Kurulu olarak bunun takibinde olacağız." Aradan
üç ay geçiyor, hiçbir şey yok. O tarihten 2003 Temmuzuna kadar geçen sürede 600
trilyona yakın hazine bonosu işlemi oluyor bu bankada. Şimdi, burada, suçlu,
görevini ihmal eden bir yapılanım var, kurul var, kişiler var; bir de, bunu
yakın takipte, siyasal sürecini, siyasal sorumluluğunu kullanmamış bir iktidar
var; ama, suçsuz olan hazine bonosu sahipleri var.
Değerli arkadaşlar,
sizlere soruyorum, finansla ilgilenmeyen bir arkadaş -bana açıkyüreklilikle
söyleyin- eline gelen belgenin gerçek anlamda bir kıymetli evrak niteliği
taşıyıp taşımadığını tespit edebilecek sorumlulukta ve yetkide midir?! Ama,
bugün, hazine bonosu sahiplerine denilmektedir ki: "Sizin nasıl haberiniz
yok?!" Nasıl haberi olsun?! Bugün, birçok hazine bonosunun alım satımına
temel teşkil eden DİBS, yani devlet iç borçlanma senetleri nakit olarak
piyasalarda dolaşmaz, sadece saklama makbuzlarıdır dolaşan; ama, bu saklama
makbuzlarının gerçek bir nakdî değeri ifade edip etmediğini kontrol edecek,
bilecek ve ona göre yatırımını yapacak olan, yatırımcı değildir; bunun yetkili
kurumları vardır, bu kurumlardan sorumlu olan siyasî irade vardır. Onların
gösterdiği eksikliği, hiçbir zaman, mağdur olan yatırımcı ödemeyecektir ve biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuda mağdurun yanındayız ve onlarla
beraberiz.
Biraz önce konuşmacı
olarak kürsüye gelen Sayın Uzunkaya "siz niye mağdurları bu kadar
koruyorsunuz" diyor. Siz, hakka hukuka inanıyorsunuz. Hakkın temelinde ne
vardır; mağdurun yanında olmak vardır, mazlumun yanında olmak vardır. Biz, bu
inançla, bu düşünceyle onların yanında oluyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
bugün, bu belgelerin, tabiî ki, geçerliliğinden yatırımcının haberi olmadığı
gibi, bu ilgili bankanın hazine bonosu alım satımına yetkisi olmadığından da
haberi yoktur; çünkü, dediğim gibi, görsel medyada, yazılı medyada, boy boy
ilanlarda bunlar beyan edilmiş ve bunların hiçbir kontrolü yapılmamış, sadece,
el konulduktan sonra BDDK "bana ihbar etseydiniz", diğer SPK da,
aylar geçtikten sonra, bir yerde, sanki günah çıkarır gibi, suç duyurusunda
bulunmuştur. Bunlar mıdır işleyen süreçte, görevsizlik, sorumsuzluk veya burada
Hazinenin adını kullananları veya bunları kullandıranları sorumluluktan geriye
çekecek olan?!
Şimdi, ben, şunu söylemek
istiyorum: Bu konuda, İmar Bankası konusunda, birçok eksikliğine rağmen, bizi
büyük bir merakla bekleyen 400 000'e yakın
mağdur var; bunların beklentilerine çözüm bulunması amacıyla -daha önce
getirdiğiniz pek çok yasa tasarısına, sadece hedefine inandığımız için destek
olduğumuz gibi- yasaya destek oluyoruz; ama, yaptığınız haksızlıkları
kesinlikle kabul etmiyoruz. Bir taraftan, hakkı olan parası ödenmeyen
off-shore'lar, bir taraftan da gündeme gelen bonozedeler... Şimdi, bu bir
hükümet sözüdür; hazırlanmış olan tasarı, bir hükümet sözüdür. Bu konuda Sayın
Bakan ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener aylar öncesinden söz vermiştir;
bu çalışmalar hakkında, planlamalar hakkında bilgiler vermiştir; ama, bugüne
geldiğimizde tam tersi bir seyre gidiş oluyor. Bu ülke, bu vatandaş, Başbakan
Yardımcısının verdiği sözlere güvenmeyecek midir?! Hükümetinin çözüm diye hazırladığı
tasarıya güvenmeyecek midir ve Sayın Bakan, siz, gayet iyiniyetle hazine bonosu
mudileri için hazırladığınız yasadan, verilebilecek bir bakış açısıyla veya
Sayın Erdoğan'ın vereceği bir talimatla vaz mı geçeceksiniz?!
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
burada, mağdurların ve çözüm bekleyenlerin cevap beklediği birçok soruya bugün
cevap vereceğiz ve bugünü tamamlayacağız. Diğer taraftan, ticarî işletmelerle
ilgili -biz, bunu da kabul ediyoruz- bilgisiz... Çünkü, bankacılık ve
bankacılık sektörünün belgesel işleyişi ve sorumlulukları hakkında halkın
birçoğu, birçok kademede bu konuda bilgisiz. Gelin, biz bunları
bilgilendirelim. Gelin, belgesel düzende oluşan riskleri önleyecek olan
çalışmaları yapalım, bundan ders alalım. Demiyoruz ki, Uzanlar suçsuz; tabiî
ki, suçlu ve bakınız, bugün, olmayan, Hazinenin adını kullanarak basılan bir
kıymetli evrak söz konusu. Bu da çok büyük bir suç; ama, tek bir suçsuz var; o
da, bu konudaki mevzuatı bilmeyen, yükümlülüğün, sorumluluğun tamamen başka
noktalarda kontrolü gerekirken üzerine yıkılan mevduat sahibi veya bono sahibi.
Bunları daha da büyük mağduriyetlere itecek düzenlemeler içinde olmamanızı
diliyorum.
Diğer taraftan, bu madde
içinde yer alan, mevduat sahiplerinin hesaplarına bloke hakkı getiren bir hüküm
var. Burada, açıklanan ödeme planında deniliyor ki: "Biz, sizin paranızı
36 ay bloke ediyoruz, kullanamazsınız; ama, kredi alacaksanız, alın, bunu
teminat olarak kullanın..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Tamaylıgil, sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
"...üstüne de faiz
ödeyin, bir de o yükü yüklenin; diğer taraftan, biz, size, ödesek ancak TÜFE
oranında faiz öderiz."
Bugün, hesapların
açıldığı banka olan Ziraat Bankasında 1 yıllık hesaba ödenen faiz yüzde 24'tür;
ama, TÜFE yüzde 19'dur. Var mı böyle bir suçlu hesap yaratma mantığı?! Var mı
böyle ikili değerlendirme?! Ve diğer taraftan, TÜFE'nin de Gelir Vergisi
stopajından ayrılmadığı, yani net faiz olmadığı ortada. Yani, mağduriyetleri
devam ettiriyoruz.
Ben, şunu rica ederek
sözlerime son veriyorum: Bu ülkede, hepimiz, yarınlar için yaşıyoruz, yarının
güçlü Türkiyesi için yaşıyoruz. Hortumculardan hesap sormak için geçtiğimiz
hafta yasamız çıktı; artık uygulamadaki başarınızı görmek istiyoruz; ama, şunu
unutmayın ki, buradaki başarıyı elde ederken, sadece sisteme, devlete ve sizin
iktidarınıza güvenmiş olan, yönetiminize değer vermiş olan insanları da mağdur
etmeyin, onların mağduriyetlerini, bir an önce, hak ettikleri ölçüde çözün.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tamaylıgil.
Şahsı adına, Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
biraz geriye gitmek
istiyorum. Bakın, 18 Temmuz 2003 tarihinde yapılan bir açıklamaya dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bu açıklamayı, BDDK ve TMSF yapıyor. BDDK, hesap sahiplerinin
büyük bir merakla beklediği bu açıklamasında, şifre kayıt sistemi tutulduğunu
ve hazine bonosu satış işlemlerinde belirsizliklerin bulunduğunu ifade ediyor.
Bu ifadelerden sonra, kayıtdışı olan ve bu nedenle, ihbar olmaması halinde,
yerinde denetimlerle de tespiti mümkün bulunmayan ve ciddî boyutta örgütlü ve
yasadışı olduğu değerlendirilen bir işlemler dizisiyle karşılaşıldığını
söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunların ifadesi, tespitleri kendi cümleleriyle. Bu açıklama, bankayla ilişkisi
olan onbinlerce küçük yatırımcının sorunlarına cevap olabilecek nitelikte bir
açıklama değildi. Nitekim, bugüne kadar, bu olay, bu şekilde tartışılarak
geldi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, size, bir örnek vermek istiyorum: Köşedeki bir market, ekmek satmak
istiyor; biliyorsunuz, kendi başına ekmek satamıyor. Ekmek satabilmesi için
belediyeye müracaat ediyor; dolabı var mı, tezgâhı var mı, kapalı dolabı var
mı?.. Ekmek satabilmesi için bir ruhsat alıyor, izin alıyor. Köşedeki market,
ekmek satarken bu izni alıyor. Nereden geldim buraya: Değerli arkadaşlarım,
yani, bankacılık yapma yetkisi bulunan bir kurumdan hazine bonosu almak isteyen
bir vatandaşın, açığa hazine bonosu satılıp satılmadığını kendi başına
denetlemesine imkân yoktur.
Sayın Uzunkaya, lütfen...
Bakın, bu insanlar için,
son derece önemli bir konu. Dolayısıyla, bu konuda bir ihbarda bulunması da, bu
insanın, söz konusu olamaz. Bunu denetlemek BDDK'nın görevidir.
Bakın, ismi açalım
isterseniz. Nedir BDDK; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu. Neyi
düzenliyor bu BDDK, neyi denetliyor bu BDDK?
Değerli arkadaşlarım,
burada, BDDK'nın yönettiği denetimler -gerek bağımsız malî denetim gerekse
bankalar yeminli murakıplarının denetimleri- sırasında bunların nasıl gözden
kaçtığını anlamak, inanın, mümkün değildir. Bunun açıklaması yok, hiçbir
şekilde yok. BDDK'ya, açığa hazine bonosu satıldığına ilişkin şüphelerin olduğu
hakkında Maliye Bakanlığından resmî yazı gitmesine karşın, BDDK'nın hiçbir
işlemde bulunmaması, en hafif tabiriyle, görevi ihmaldir. Türk Ceza Kanunu
madde 230'u söylemiyorum; suiistimal ağır olur diye onu söylemiyorum, inanın.
Değerli arkadaşlarım,
hükümet, halkı bilgilendirmek ve devletin itibarını korumak konularında bu
sınavda başarısızdır; bunu kabul edin. Çift hesap tutulması ve açığa hazine
bonosu satışı bankacılık sistemimizde ilk defa yaşanan bir olay değildir. Daha
önce bahsettiğim gibi, Maliye Bakanlığı BDDK'yı hazine bonoları için önceden
uyarmıştır. Kaldı ki, 1994 krizinde de bazı bankaların açığa bono sattıkları
bilinmektedir; ancak, burada küçük yatırımcı açısından yeni olan, açığa
satışlarda, hazine bonolarında devlet güvencesinin olmadığının kamuoyuna
bildirilmemesidir.
Değerli milletvekilleri,
bu bakımdan -değerli konuşmacı arkadaşlarım da belirttiler- devletin itibarına
sahip çıkarak, bir an önce, biraz sonra vereceğiniz o önergeyi geri çekmenizi
sizlerden arz ediyorum, istirham ediyorum, rica ediyorum. Lütfen, lütfen, bu
insanları mağdur etmeyelim. Lütfen bu insanları, bu kış gününde... Ben, duygu
sömürüsü yapmıyorum; bunların çoğu emekli. İçlerinden kaç tanesinin trilyonun
üzerinde yatırımı var bilebiliyor musunuz? 379 000 kişinin belli bir miktarın
üzerinde yatırımı olan 1 000-2 000'inin bu gelirini nereden elde ettiğini,
isterseniz geriye dönük bir komisyon kurun araştırın; ama, bunların yanında,
bir emekli ikramiyesini oraya yatırmış insanın otuz yıllık emeğinin üzerinde
siyaset yapmayın lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
hükümet, bu süreç içerisinde, gerçekten, bu insanları üzen, onların
mağduriyetini ciddîye almayan bir tutum sergilemiştir. En basit örnek: Tarih 22
Temmuz 2003. İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'in bir konuşması üzerine,
Sayın Abdüllatif Şener, bu kürsüye çıkıp, onbeş gün sonra ödeneceğini
söylemiştir. Yine, bundan birkaç ay önce, Sayın Şener, gündemdışı bir konuşmayı
yanıtlarken -ben Grup Başkanvekili olarak burada oturuyordum- "siz, ikide
bir bu konuyu gündeme getiriyorsunuz" dedi bana. Evet, siz ödemezseniz, bu
konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz. Bu kanunu, biraz sonra vereceğiniz
önergelerle değiştirerek de çıkarsanız, bu konuyu, biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak gündeme getirmeye, tıpkı yolsuzluklar gibi, tıpkı dokunulmazlıklar gibi,
inanın, devam edeceğiz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Milletin parası dağıtılacak, milletin parası...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Tahsil edin.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu olaydan üç temel çıkarsama var: Bunlardan bir
tanesi, bu bono skandalıyla ilgili. İmar Bankasının elinde, devlet iç borçlanma
senedi satma hakkı olmamasına rağmen, bu bankanın "en yüksek verimli bono
bizde, en yüksek getirili bono bizde" türünden ilanlarına -Sayın
Tamaylıgil demin, örneklerle değindi- nasıl müsaade edilmiştir?!
İkincisi, vatandaşlar
hangi bankanın bu yetkisinin olup olmadığını nereden bileceklerdir?! Bu yaşanan
olaydan sonra, peki, bu panik, Türkiye'de başka bir boyuta taşınırsa... Bunu,
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, devletin, kendi hesabına yatırılanlardan
haberi yok; tablo bu. Peki, bu güvensizlik, yeni iç borçlanmalarda -ki,
bunların yüzde 50'sini vatandaş kaynaklı alıcılar, tasarrufçular alıyor,
kullanıyor- böyle bir güvensizlik ortamı, başka (A) bankasının, (B) bankasının
(C) bankasından hazine bonosu satışlarını, iç borçlanma yükünü, riskini
artırmaz mı ileride; bu da başka bir sorun.
Sisteme olan güven
sorununu da, burada, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün de çok enteresan gelişmeler oldu. Biraz önce Anadolu Ajansı haberine
düşen birtakım bilgiler var. Sayın Başbakan, Sayın Bakana -ki, buradaki
konuşmacıları, yanındaki konuşmalardan dolayı çok az dinleyebiliyor Sayın
Bakan- talimat veriyor; mevduat ödenecek, devlet iç borçlanma senetleri, yani,
bono paraları ödenmeyecek talimatını veriyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sizin bürokratlarınız, teknisyenleriniz, bu elinizdeki yasa tasarısını
hazırladılar, komisyona getirdiler, komisyonda tartışıldı. Buraya gelince ne
değişiyor allahaşkına?! Niye oraya, bunu tamam getirmiyorsunuz?! Niye bu
insanların umutlarını oralarda tüketmeye çalışıyorsunuz?! Buna hakkınız yok
değerli arkadaşlarım.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) -
Yasal irade burada.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Yasayı bürokratlar değil, Meclis yapmalı.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunlar samimî sözlerdir; lütfen...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Millî irade burada. Yasanın tecelli edeceği yer burası.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, bu insanların mağduriyetlerinin üzerinde oturarak
siyaset yapamazsınız, yapmamalısınız. Günahsız insanların emeği, alınteri,
inanın ki çok ağırdır; bunu taşıyamazsınız, taşımamalısınız. Gelin -bir kere
daha söylüyorum- 379 000 küsur kişinin, şüpheli gördüğünüz 1 000-2 000
kişisinin varlıklarını, gelirlerini, on yıl geriye dönüp, kurulacak bir
komisyona inceletin; pire için, birçok insanımızın hakkını yemeyelim. Devlet iç
borçlanma senetlerini eğer ödemezseniz biraz sonra getireceğiniz önergeyle,
unutmayın, bırakınız parlamenterlik döneminizi -bunu çok ciddî söylüyorum- bu
insanların bu manevî yükünü, yaşadığınız sürecede öbür dünyada da taşıyamayacaksınız.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Şahsı adına, ikinci söz,
Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Melik Özmen'in.
Buyurun Sayın Özmen. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı)
- Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarımız; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kanun tasarısının geçici
1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak için
huzurunuzdayım.
Şimdi, burada
konuştuğumuz şey, bildiğiniz gibi, 2000'li yıllardan itibaren, bu tip, finansla
ilgili kuruluşlar, siyasî birtakım müdahaleler olmaması için, bundan önceki
hükümetler tarafından, bağımsız kuruluşlar haline getirilmiştir; yani, hiç
kimsenin, bu bağımsız kuruluşlara siyasî müdahale etme hakkı yoktur; bunlar, bağımsız
kurumlardır.
Bu konuyla ilgili, ben, 3
tane kurum hakkında bazı sorular yönelteceğim, huzurlarınıza bu soruları
getireceğim. Bu konuyla ilgili, 3 tane kurum var: Merkez Bankası, BDDK, SPK.
Son bir yılda, İmar
Bankası tarafından, elektronik fon transferi adı altında yapılan işlemler
vardır. Bu işlemleri yaparken, Merkez Bankası, bu bankadan büyük para
çıkışlarıyla ilgili denetlemeyle de görevlidir. Bu işlem hacmi nedir, bunun
açıklanması gerekir.
İkincisi, Merkez Bankası
içerisinde bankaların gözetimi merkezi vardır. Bankalar, bilançolarını Merkez
Bankasına gönderirler ve bu kurum tarafından, bu birim tarafından
gözetlenirler. 1 Ocak 2003 ile 18 Haziran 2003 -yani, İmar Bankası yönetiminin
istifa ettiği tarihtir- tarihleri arasındaki bilanço 750 trilyondur. Merkez
Bankası şubeleri, bankalara nakit ödeme yaparlar. İmar Bankası, acaba, bir
günde en fazla ne kadar grup Türk Lirası çekmiştir? Örneğin, 750 trilyon lira
bilançosu olan bir banka, eğer, bir anda 200 trilyon lira civarında para
çekiyor ise, Merkez Bankasının, derhal "bu konuyla ilgili nakit akışı
problemi vardır" deyip, İmar Bankasıyla ilgili işlem yapması gerekirdi.
BDDK'yla ilgili birkaç
soru gündeme getirmek istiyorum. Bankaları denetleyen bağımsız denetleme
kuruluşları var. Bu denetim şirketleri kimlerdir? Gerek Adabank gerek İmar
Bankasıyla ilgili denetim şirketleri denetim görevlerini yaparken, birisinde
bir problem olduğunu görüyorlar, diğeri niçin hâlâ denetim yapma işlemine devam
ediyor? Bu da bir başka konudur.
Bir başka konu da yeminli
murakıplar konusudur. İmar Bankasının son beş yıldır aynı murakıp tarafından
denetlendiği hususunda çeşitli duyumlar var. İmar Bankası çalışanlarından
birisinin Şişli Cumhuriyet Savcılığına 2001-2002 arasındaki işlemlerle ilgili
ihbarı var ve bu ihbar, Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından BDDK'ya
soruluyor, o dönem, BDDK "böyle bir problem yoktur" diye cevap
veriyor. Nasıl oluyor bu?!
SPK'ya gelelim: Biraz
evvel, Sayın Tamaylıgil de bahsetti; İmar Bankasının devlet iç borçlanma
senediyle ilgili satış yapma yetkisi yok, açığa satış yapma işlemi var ve bunu,
gazetelerde boy boy yayımlıyor. Peki, SPK yetkilileri Merihte mi yaşıyorlar?!
Hiç mi haberleri yok?! Buna rağmen, İMKB bu tip senetleri tescil ediyor. İMKB
ne iş yapıyor? Bunların tamamı bağımsız kuruluşlar. Bunlar siyasî kuruluşlar
değil. Dolayısıyla, biz, soruna baktığımız zaman, mağduriyetleri gündeme
getirdiğimiz zaman 70 000 000'un mağduriyetini de gündeme getirmekle
yükümlüyüz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Üretmeden
tüketme hakkını almak için birtakım işlemler yapan kişilerin hakları vardır
mutlaka; ancak, hiç kimse "ben, bu konunun kanunen suç olduğunu
bilmiyordum" "ben, radara yakalandım, hız yapmanın suç olduğunu bilmiyordum" deme hakkına sahip
değildir. Eğer, bir nitelikli dolandırıcılık varsa bunun iki tarafı vardır, iki
ucu vardır. Mağdurlar mutlaka olacaktır; ama, kamuda, hukukta, bir de bundan
dolayı mağdur olanlar var; o da 70 000 000 Türk Halkıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET MELİK ÖZMEN
(Devamla) - 70 000 000 Türk Halkının da mağduriyeti mutlaka düşünülmelidir. Bu
soğuk kış gününde, Ağrı'da köylerde çıplak ayakla gezen o çocuklar da
düşünülmelidir. Sadece, mağdur var denilerek, bu 1,1 katrilyon lira, şu grup
tarafından, o mağdur insanlara ödettirilmemiştir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özmen.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü
Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri
Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun" tasarısının geçici 1
inci, maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah
Ergin |
İbrahim
Köşdere |
Hasan
Aydın |
|
Hatay |
Çanakkale |
Giresun |
|
Soner
Aksoy |
M. Melik
Özmen |
|
|
Kütahya |
Ağrı |
|
GEÇİCİ MADDE 1. - a) 4389
sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.7.2003 tarihli ve 1085 sayılı
Kararı ile bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. tarafından kabul edilen ticarî kuruluşlar mevduatı
ile diğer kuruluşlar mevduatının sigortaya tabi tasarruf mevduatı için
uygulanan faiz hesaplama yöntemi kullanılmak suretiyle belirlenecek 3.7.2003
tarihli tutarları Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca mevduatların ödenmesinde izlenecek usul ve esaslara göre
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla ödenir. Bu amaçla Hazine
Müsteşarlığınca, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna özel tertip Devlet iç
borçlanma senedi ihraç edilir.
Ancak, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin doğrudan ve dolaylı olarak
banka sermayesinde payı olan her türlü ortakları ile bunların ana, baba, eş ve
çocukları ile bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri,
genel müdür ve yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ile şube
müdürleri veya bunlar adına hareket eden kişiler veya bu fıkrada belirtilen
kişilerin ayrı ayrı veya birlikte doğrudan veya dolaylı olarak yönetim ve
denetimine sahip oldukları kuruluşlara
ait ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı, Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.'nin personelinin kurmuş olduğu munzam veya yardımlaşma sandık ve
vakıflarına ait mevduat ile muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca
herhangi bir ödeme yapılmaz.
b) (a) fıkrası kapsamında
yapılacak ödemeler hakkında, 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrası hükümleri uygulanır.
Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. nezdinde ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı bulunmamasına
rağmen, sahte olarak düzenlediği veya sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz
ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına ödeme yapılmasını talep
eden kişiler hakkında 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrası hükümleri uygulanır.
c) Türk Ceza Kanunu ve
diğer kanunlardan doğan cezaî ve hukukî sorumluluklar saklıdır.
d) Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş. nezdinde bulunan tasarruf, ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar
mevduatı ile ilgili olarak hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin
düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
e) Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.'ce, Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. hesaplarında yapılan ve yapılacak
incelemeler sonucunda; 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve 4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesi uyarınca Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. mudilerine yapılan
ödemelerde ve/veya bu madde uyarınca hak sahiplerine yapılan ödemelerde, mudi
veya hak sahibinin beyanının aksine bir durumun ve/veya ilgiliye fazladan veya
haksız bir ödeme yapıldığının tespiti halinde, ödenen meblağ, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümleri uyarınca ilgilisinden tahsil edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından mudi veya hak sahibi adına bir bankada hesap açılmış olması
halinde, açılan ve bloke edilen hesap, mudi veya hak sahibinin Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu adına doğmuş veya doğabilecek borcunun teminatı olarak
başka bir işleme gerek olmaksızın, vade sonuna kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu adına rehnedilmiş sayılır.
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna herhangi bir sebeple borçlu olanların 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası kapsamındaki
alacakları, öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna olan borçlarına mahsup
edilir. Bu hüküm, ödeme tarihinden önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılacak yazılı bildirime istinaden diğer amme alacakları için de uygulanır.
4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ve bu maddenin (a) fıkrası
çerçevesinde Bakanlar Kurulunca mudilere ve hak sahiplerine vadeli ödeme
yapılmasına karar verilmesi halinde, mudiler ve hak sahipleri adına açılacak
hesapların rehin, haciz, temlik ve benzeri hukukî ilişkilere konu edilseler
dahi vadelerinden önce hesap sahipleri veya hak iddia eden üçüncü kişilere
ödenmesi talep edilemez.
4969 sayılı Kanunun
geçici 2 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası ile bu maddenin (b) fıkrasında
belirtilen hallerin tespiti halinde ilgili kişilere herhangi bir ödeme
yapılmaz.
f) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu Kanun hükümlerine
göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak
olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait mal, hak ve
alacaklar hakkında da (b) fıkrası hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Evet, katılıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
T. İmar Bankası TAŞ
tarafından karşısızlık satılan devlet iç borçlanma senetlerini satın alanlar
yatırdıkları tutarları gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasından talep etmek
hakkına sahip olduğundan, bu tutarların Hazinece doğrudan ödenmemesi, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası AŞ tarafından Bankalar Kanunu hükümlerine istinaden
yapılan mevduat tasnifine göre, ticarî kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatı
sahiplerinin ise kapsama alınması öngörülmüştür. Ticarî kuruluşlar mevduatı ile
diğer kuruluşlar mevduatı, tasarruf mevduatının 3.7.2003 tarihi itibariyle
ödemeye esas olacak tutarı, tasarruf mevduatı için uygulanacak yöntemle
belirlenecek, ancak tasarruf mevduatı faiz oranları yerine ticarî ve diğer
kuruluşlar faiz oranları dikkate alınacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.30
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
304 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, tasarının 3 üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Aydın
Milletvekili Sayın Mesut Özakcan...
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Grubumuz adına
Sayın Engin Altay konuşacaklar.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacaklar.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; günlerce, aylarca ve belki de
yıllarca tartışılacak olan 304 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu kanun tasarısına şöyle bir isim
verirsek pek de yanlış olmaz: "Kurunun yanında yaşı da yakalım
kanunu." Böyle de diyebiliriz bu kanuna. Şimdi, 379 000 yaş, 3 000 - 4 000
kuru için yanacak. Bunun bir diğer ifadesi, gasptır. Değerli arkadaşlar,
Sinop'taki Hanife Ergen Teyzenin yılların birikimini gasp etmeye Parlamentonun
hakkı yoktur.
Demokratik ülkelerde parlamentolar,
kendilerini bu çatı altına gönderen halkın lehine kanunlar çıkarırlar ve uygularlar.
3 Temmuzda faaliyetleri durdurulan bir bankanın, bırakın bir ay evveliyatını,
bir gün önceki mevduat hesabı bile -eğer, devletin varlığından bahsediyorsak,
devlet diye bir kavram varsa, ki, var- devletin güvencesindedir. Devletin,
vatandaşın hakkını, hukukunu, malını, mülkünü gaspı söz konusu olamaz. Eğer,
siz, burada çıkacak olan bu yasayla, bu insanların birikimlerini gasp etmeyi
vicdanî bir rahatlık olarak düşünebilecekseniz, benim bir itirazım olmaz.
Evet, bir sıkıntılı durum var, ben de kabul
ediyorum. 9 katrilyon lira büyük bir para. Ancak, değerli arkadaşlar, burada
bir kusur varsa -devlet işi ciddî bir iştir- kusur, öncelikli olarak Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kuruluna aittir. "Efendim, Üst Kurul var, biz
karışamayız, edemeyiz..." Yok böyle bir şey. Biz, tabut kadar büyüklükteki
odalarda, Yüce Millet adına iş ve işlem görüyoruz. BDDK Başkanının kaç lira
maaş aldığını, sanıyorum, hepiniz biliyorsunuzdur; benim bilebildiğim, bizim
maaşımızın en az 3-4 katı maaş alıyor. BDDK Başkanının ya da diğer üst kurul
başkanlarının makamlarına gideniniz olmuştur; bizim tabut büyüklüğündeki
odalarımızla kıyasladığınızda, Sayın Cumhurbaşkanının makamından daha ihtişamlı
bir makamda oturabiliyorlar. Tamam, bir üst kuruldur, bunlar layıktır diyelim, verelim;
ama, BDDK görevini iyi yapmıyorsa, burada, siz, Sinoplu Hanife Teyzeyi ve 379
000 yurttaşımızı kırıp dökemezsiniz.
BDDK'nın bir görev kusuru varsa, sorumlu
Devlet Bakanı da aynı oranda kusurludur, Başbakan da aynı oranda kusurludur.
Eğer, bu parayı tahsil edeceksek, beytülmalin parasını peşkeş çektirmeyeceksek,
yapılacak iş şudur: İşte, Amerika'da oldukları belli. Bu aileyi
yakalayacaksınız, bunlardan tahsil edebildiğinizi tahsil edeceksiniz; kalan
kısmını da, ilgili bakana ve Başbakana zimmet çıkaracaksınız, onlardan
alacaksınız. Doğrusu budur, hakkaniyet budur, devlet işi budur.
Bir belediyede, belediye başkanının
göreviyle ilgili bir kusur işlendiğinde ve bir maddî kayıp söz konusu olduğunda
-bu işi siz çok iyi bilirsiniz- belediye başkanının şahsına zimmet çıkar.
Türkiye'de devlet varsa -ki, var- devletin bir nizamı varsa -ki, var- bunun
böyle olması lazım.
Şimdi, siz, buğday ile mercimeğin aynı
meydanda harman edildiğini hiç gördünüz mü?! Böyle bir harmanlama olabilir mi;
olamaz. Devletin de, namussuz ile namusluyu aynı kefeye koymaya hakkı yoktur;
hele bu Parlamentonun bu işe alet olmaya hiç hakkı yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yarın size sorarlar; derler ki: Ey
vekiller, 4 Haziran ile 3 Temmuz arasında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kapısına
kilit mi vuruldu; ey vekiller, 4 Haziran ile 3 Temmuz arasında devlet paydos mu
etti, devlet tatile mi çıktı, yoksa, devlet ortadan mı kaldırıldı; bir aylık
bir geçici sıkıyönetim dönemi mi, bir ihtilal mi oldu?!
Biraz önce, Gelirler eski Genel Müdürü
değerli arkadaşım ve diğer bankacı arkadaşlarım sizi uyardı. Bu uyarıları hep
yapıyoruz. Yanlış yanlış şeyleri burada yapıyorsunuz, ondan sonra, bunlar,
Cumhurbaşkanlığından ya da Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Lütfen, insaf ediniz.
Burada, 3 000, 4 000, 5 000, her
neyse, bu aileyle işbirliği içine girmiş bir grup insan var, bunu kabul
ediyoruz; ama, 379 000'in 4 000'ini düşersek, 375 000 kişinin birikimini
Parlamento gasp edemez; bunu doğru bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu sıralar yasama sıralarıdır,
burası yürütmedir; bu ayırımı çok iyi belirlememiz lazım. Evet, siyasette,
elbette, iktidar grubunun, hükümet tasarılarına sıcak bakması, desteklemesi
doğrudur, doğaldır; ama, biz burada bir yemin ettik, kişisel vicdanımızla da
görev yapmak zorundayız. Bir milletvekilinin ilk ve öncelikli görevi,
yasamadır; dolayısıyla, yürütmeyi, yani, icrayı denetlemektir arkadaşlar. Ne
kadar kendi partinizden olursa olsun, yarın, hepimiz, çocuklarımıza, şu çatı
altındaki görevimizle ilgili güzel bir miras bırakmak zorundayız. Bu anlayış
içerisinde, bu dönemde çıkan yasalara, Köşkten ya da Anayasa Mahkemesinden
dönen yasalara bir baktığımızda, dersimize çok iyi çalışmadığımız çok açık
olarak ortaya çıkacaktır; yarın, bunu tarih yazacaktır.
Değerli arkadaşlar, tekraren, altını
çizerek söylüyorum; doğrudur, bir yanlışlık, bir soygun tasarlanmış, planlanmış
ve gerçekleştirilmiştir; ama, yaklaşık 3 000-5 000 kişi için 375 000 insanın
birikimlerini gasp etmek Parlamentoya yakışmaz. Sayın Genel Başkanımızın da
ifade ettiği gibi, İmarzedeler, bir siyasî tutsak olarak, bir siyasî rehine
olarak elde tutulmamalıdır; bu böyle düşünülmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti
büyüktür; hem de tahmin ve tasavvur edilenden daha büyüktür.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Aksini iddia
etmiyoruz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Vekilim, sen
hiç İçtüzüğe baktın mı?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İçtüzükle ne
alakası var?!
ENGİN ALTAY (Devamla) - 157'yi, 160'ı oku,
sonra konuş.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen devam et.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Devletin görevi,
her zaman, haklının, mazlumun, namuslunun yanında olmaktır. Namuslu ile
namussuzu aynı kefeye koyan bir devlet olmaz, olamaz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Altay, şahsınız adına da söz
talebiniz vardı...
ENGİN ALTAY (Sinop) - Konuşmayacağım,
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
Şahsı adına, Isparta Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Murat Bilgiç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan
kanun tasarısıyla ilgili olarak, görüşlerimi arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Bu çerçevede, ben, bir soru sorarak
başlamak istiyorum. Özerk kurulların Türkiye'deki en büyük savunucusu kimdir
acaba? Özerk kurullar, kimin bakanlığı devrinde, Türkiye'de, yoğun bir biçimde
kurulmuştur? Buna cevap verebilecek insan var mı burada? (CHP sıralarından
"var, var" sesleri)
Özerk kurulların kimin döneminde
kurulduğunu hatırlatacağım; ama, ondan önce, özerk kurulların kuruluş amacı
neydi, ona bir bakalım. Hükümetler siyasî müdahalede bulunuyor. Bu siyasî
müdahaleleri en aza indirmek ve teknik biçimde doğru olanı en iyi biçimde
yapmak amacıyla siyasî iradeden bağımsız özerk kurullar kuruldu. Güzel...
Şimdi, önümüzdeki tasarının temel mantığı, böyle bir özerk kurulun aldığı karar
çerçevesinde devletin yükümlülüklerini yerine getirmesi amacına matuftur.
Devlet bir taahhüt altındadır. Bu taahhüdü bir özerk kurum vermiştir, BDDK adıyla
bir özerk kurum vermiştir ve biz, bu taahhüt çerçevesinde bazı
yükümlülüklerimizin nasıl yerine getirileceğini tartışıyoruz.
Şimdi, hepiniz elinizi vicdanınıza koyun.
Burada hükümet sorumluluğu nedir? Burada hükümetin sorumluluğu -açıkça- yoktur;
bu kararın altında bir tane hükümet temsilcisinin imzası da yoktur.
Peki, o zaman, öbür sorunun cevabına
gelelim. Şu anda CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Kemal Derviş, Türkiye'de
siyasî otoritenin dışlanmasını isteyen, siyasî otoriteyi iradesiz bırakan, en
önemli özerk kurum savunucusudur ve onun bakanlığı döneminde Türkiye'de özerk
kurumlar kurulmuştur. Bilmeyenler varsa öğrensin. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Kapatın
özerk kurumları...
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) -
Sevgili arkadaşlar, şu anda, konuşmakta olduğumuz husus, bu mantık içerisinde
Türkiye'de gündeme getirilen özerk kurumların bir tanesinin, 3 Temmuz 2003
tarihinde aldığı kararla ilgili bir durumdur. 3 Temmuz 2003'te bir özerk kurum,
kendi özerkliği içerisinde, bağımsız bir biçimde, elindeki paranın yeteceğini
zannederek, 750 trilyonluk bir varlığın ödenebileceğini düşünerek, İmar
Bankasına el koyma kararını, kendi hükmî şahsiyeti içerisinde, bağımsız olarak
vermiştir.
Deminden beri, çeşitli CHP'li sözcü
arkadaşlar, hükümete çeşitli sataşmalarda ve saldırılarda bulundular. Son
derece haksız...
ENGİN ALTAY (Sinop)- Ona hükümet cevap
versin.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)-
Şüphesiz, ben, burada istediğim her şeyi konuşmakta özgürüm. Kendi kanaatlerimi
de sizin kadar özgür bir biçimde açıklayabilirim. Saygılı olun lütfen.
Sevgili arkadaşlar, bu karar bir yanlışlık
üzerine kuruludur. 750 trilyon, başlangıçta, yani, 3 Temmuz 2003 tarihi
itibariyle BDDK'nın kabul ettiği, onayladığı, Merkez Bankasının onayladığı,
İMKB'nin onayladığı bir bilançodur, oradaki varlık toplamıdır ve BDDK, eldeki
varlıklarıyla bunu karşılayabileceği zannıyla bu kararı vermiştir ve -açıkça
söyleyelim- hükümeti de yanıltmıştır; ancak, şu anda karşımızda çok büyük bir
problem var ve bu problemin çözülmesiyle ilgili bir oturum düzenliyoruz, bir
tasarı üzerine konuşuyoruz. Biraz daha ciddiyetle konuşmamız gerekir.
Şimdi, hükümet burada diyor ki: 8,5
katrilyonluk borçlanma yetkisi istiyorum. Niye; devletin vatandaşa olan
borcunu, taahhütlerini yerine getirmek için. Kendi aldığı bir karar
çerçevesinde mi; hayır, özerk bir kurumun kararı çerçevesinde. O zaman, şuna
bir bakmamız lazım, uygun görürseniz: Acaba özerk kurum veya özerk kurumlar, bu
tür yanlış tasarruflarıyla, yanlış incelemeleriyle devleti yükümlülük altına
sokuyorlarsa, bunların özerklikleri tartışmaya açık değil midir? Bakınız, aynı
konumda Merkez Bankası da vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)- Sayın
Başkanım, müsaadenizle, önemli bir konuda...
BAŞKAN- Sayın Bilgiç, buyurun, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla)-
Bakınız, Merkez Bankası da, kanunu gereği, Türkiye'de her türlü izleme,
denetleme yapmaya ve bununla ilgili her türlü şikâyette bulunmaya yetkili bir
kurumdur ve Türkiye'de para ve sermaye piyasalarını en iyi izleyebilen, bununla
ilgili açık piyasa işlemleri yapan, elektronik fon transferi yapan, mevduat
munzam karşılıklarını tutan bir kurumdur. Merkez Bankası -açıkça söylüyorum- burada
görevini yapmamıştır. Bakınız, aynı şekilde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
da görevini yapmamıştır. Halkın zarara uğratılmasında, bu ikisi, BDDK'yla
birlikte doğrudan sorumludur.
Peki, hükümet ne yapıyor? Şimdi, ben
muhalefetin sözcülerine bakıyorum, ne dediklerini anlamam mümkün değil.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sen çok net
anlatıyorsun!
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) -
Hükümet, iyiyi de yapsa kötü, kötüyü de yapsa kötü. Yani, herhangi bir vicdan
muhasebesi içerisinde karar verilmesi gereken bir yerdir burası; eleştiri olsun
diye eleştiri değil... Bakınız, şurada, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
görüşmelerde, bu paraların ödenmemesi şeklinde veya kısmen ödenmesi şeklinde
muhalefet temsilcilerinin hiçbir görüşü yok. Aksine, bu paraların ödenmesi
noktasında, tümüyle ödenmesi noktasında, hiçbir ayırım gözetilmeden ödenmesi
noktasında bir görüş birliği içerisindeler. Bu, son derece haksız bir tavır.
Burada birtakım sınırlamalara tabi tutulmadan, diyelim ki, devlet tahvilleri
alanların, devletin herhangi bir garanti yükümlülüğü olmadığı halde, ödeme
hakkına kavuşturulmaları son derece yanlıştır.
Şimdi bakınız, hükümet, milletin hakkını
burada savunuyor, haklıyı haksızı ayırt etme noktasında gayret sarf ediyor ve
bu noktada da her türlü planı, gayreti, çabayı gösteriyor. Bu da niye; devlet
olmanın gereği olduğu için, muhalefet sorumsuzluğu içerisinde olmadığı için.
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hop
hop... Yok öyle bir şey.
BAŞKAN - Sayın Bilgiç, toparlar mısınız
lütfen.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, şimdi bir konuya daha temas
etmemiz lazım. Hükümet, elinden gelen her şeyi yapıyor. Yalnız, bu konuda yargı
kapısı açık. Devletin elinden gelen her türlü imkânı kullandığı bir noktada,
yargının da, herhalde, devlete yardımcı olması, devletin kendi imkânları
çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirebilmesine imkân vermesi lazım.
Benim, özellikle, hükümete bir uyarım var.
Demin, bazı arkadaşlarımız yol planlarından, bunların çözüm yollarından
bahsediyordu. Bunlardan bir tanesi, bu tasarı ve daha önce görüştüğümüz diğer
bir yasa çerçevesinde, tahsilatın son derece hızlandırılmasıdır. Ne yazık ki,
siz o oturuma katılamadınız. Fakat, tahsilatı hızlandırmak üzere, Büyük Millet
Meclisi, hükümete her türlü yetkiyi sağlamıştır ve bu noktada da ben, her halde
hükümetin bu çabalarına müteşekkir olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak,
hükümete de ufak bir uyarım var. Esasen, hükümet, devlet adına BDDK'nın
onaylamış bulunduğu 750 trilyonluk mevduattan sorumludur. 750 trilyonun
üzerindeki mevduatın sorumluluğu, aslında, BDDK ve diğer kurumlarındır. Bu
çerçevede, hükümetimiz, yine, elinden gelen her türlü çabayı göstermektedir.
Ancak, bu çerçevede, ben, doğrusu, sizlerden hiç olmazsa şöyle bir teklif
gelmesini beklerdim: 750 trilyonu faiziyle birlikte devlet ödesin; ama, 750
trilyonun üzerini, devlet, hiç olmazsa, faizsiz olarak ve İMKB'nin ve Merkez
Bankasının yıllara sâri bir biçimde, elinde oluşacak imkânlar doğrultusunda
ödesin. Doğrusu, ne yapıcı ne de yıkıcı hiçbir açık, doğru bir tespiti
muhalefetten görememek beni üzüyor.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.
Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Ben, burada, bugün arkadaşlarımızın
değinmiş oldukları noktaları tekrarlamanın ötesinde iki temel öğeyi işlemek
istiyorum; bir tanesi devlet, bir tanesi vatandaş.
Bu yasa, Türkiye'de, Parlamento tarafından
el kaldırılarak çıkarılan, "sevgili vatandaşlarım, ‘devlet güvencesi’
sözcüğü, bugüne kadar söylediğimiz zamanlar için geçerli; ama, Parlamentonun
kararıyla, bundan sonra ‘devlet güvencesi’ sözcüğünü duyduğunuzda sakın
inanmayın" yasasıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, vatandaşlar,
elindekini, avucundakini almış, götürmüş, bankalara yatırmışlar. Benden önce
konuşan arkadaşım çok ilginç bir biçimde, "750 trilyonu devlet ödesin,
geriye kalan miktarını devlet üstlenmesin" derken, sanki, 9 katrilyonun
içerisinde bu 750 trilyon hariç, geriye kalan miktar, Fransa'da, İngiltere'de,
Bali Adalarında, herhangi bir yere de yürüyen bir para da, Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunu, Devletini ilgilendirmiyor gibi, inanılmaz derecede, bu kürsüde,
bir sorumsuzluk ifadesi arz edebilecek bir çıkış yapabilmektedir.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın
Başkan, sataşma var, söz hakkı istiyorum.
HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, sataşma
yok. Ben düşüncelerimi söylüyorum.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) -
Sataşma var.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan,
konuşmama devam etmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın Aydın.
HASAN AYDIN (Devamla) - Bu Parlamentonun
temel görevlerinden bir tanesi, cumhuriyet kurulduğu tarihten bu yana, bu
coğrafya üzerinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın, bütün eksikliklerine, bütün
yanlışlıklarına rağmen, devlete olan güvenlerini devam ettirmiş olmalarıdır.
Vatandaş, bankaya giderken, bir istihbarat
elemanı gibi bankanın durumunu araştıracak mı? Herhangi bir vatandaşımızın
böyle bir yetkisi, böyle bir imkânı var mıdır? Bütün gazetelere ilan
verilmektedir, senetler alınmaktadır, tahviller alınmaktadır... Devlet, burada,
ortalıkta yok. Devletin sosyal yanı ne zaman işleyecek?! Yani, devlet
vatandaşını korumakla yükümlü değilse, devlet vatandaşının dolandırılmasına
karşı çıkmayacaksa, devlet vatandaşının haksızlığı karşısında kendisini devreye sokmayacaksa, o devlet nasıl bir
devlettir?! Bu devleti hangi kategoriye koymaktasınız?
Bir kere, bu yasa, kesinlikle, bundan önce
yaşanmışlardan farklı olarak, Türkiye'de bir şeyi ortaya koymaktadır. Bakınız,
benden önce konuşan milletvekili arkadaşlarımdan bir tanesi bir mudinin
mektubunu okudu, ben de bir mektup okuyorum: "Bakın, sayın
milletvekilleri, ben, Uzan filan tanımam, diğer banka sahiplerini de tanımam.
Benim tanıdığım devlettir ve o bana kefil olmuştur. Bana, 50 milyara kadar, istediğin
bankaya parayı yatırabilirsin diyen de odur. Yoksa, koskoca Türkiye Cumhuriyeti
Devletine güvenmemeli miydik?" Telefonu var, adı var.”
Değerli arkadaş, vatandaş bu soruyu
soruyor bize.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yasayı
okudun mu?
HASAN AYDIN (Devamla) - Biz devlete ne
zaman güvenmeliyiz, bizim yapmış olduğumuz hatalar değil, devletin yapması
gereken kontrolleri, devletin yapması gereken denetimleri, devletin yapması
gereken görevlerini yapmamasının sorumluluğunu, hangi nedenle, hangi mantıkla,
hangi vicdanla masum vatandaşa sormaktadır diye, insanlar bize sorular
soracaklardır.
Teknik olarak bir yasa hazırlanıyor,
buraya geliyor. Yasa hazırlanıp buraya geldikten sonra bir talimat ortaya
çıkıyor, siyasal talimat; devlet iç borçlanma senetlerinin ödenmemesi talimatı.
Gerekçe şu: "Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından
karşılıksız satılan devlet iç borçlanma senetlerini satın alanlar, yatırdıkları
tutarları, gerek yargı yoluyla gerekse iflas masasında talep etme hakkına sahip
olduğundan..." Yani, şöyle söylüyor vatandaşlara: Sevgili vatandaşlarım,
siz bu hazine bonolarının sahibisiniz, bu sizin hakkınız ve zaten siz yargı
yoluyla bunu alabilecek durumdasınız, iflas masasına giderseniz de bunu
alabilecek durumdasınız; ancak, biz, Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti olarak,
küçük bir kurnazlık yaparak, biraz sizin tahsilatınızın gecikmesini sağlamak
açısından -nasıl olsa Türkiye'de mahkemeler çok uzun bir süre yürüyor- iki sene
sonra, üç sene sonrasına zaman kazanmak açısından sizi süründüreceğiz.
Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun;
süründürdüğünüz insanlar kim? Yani, bu vatandaşa zulüm değil de nedir?
RESUL TOSUN (Tokat) - O bonolar
karşılıksız bonolar.
HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu vatandaşa biz bunu nasıl yapabiliriz?! Bu vatandaş, bizi bu
Parlamentoya taşıyan vatandaş değil mi?
Sadece laf atmasını biliyorsun Resul Bey.
Bu son zamanlarda bir tek laf atıyorsun, başka bir iş yaptığın yok; yani,
oturuyorsun orada, laf atıyorsun.
RESUL TOSUN (Tokat) - O bonolar devlet bonosu
değil.
BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz
yerinize...
RESUL TOSUN (Tokat) - 1991 yılında, İmar
Bankasının devlet bonosu satamayacağı konusunda bütün dünyanın haberi olmuştur.
(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Bir defa
da, çık, kürsüden konuş.
BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen, oturur
musunuz yerinize!
HASAN AYDIN (Devamla) - Böyle, ne zaman
ben ince bir noktaya bassam, bazı barometrik özelliği olan arkadaşlarımız ayağa
kalkıp, fırlayıp, tepki gösteriyor. Ben doğruyu konuşuyorum kardeşim; sen,
oradan, istediğin kadar laf at. Şu anda, Türkiye Cumhuriyetinde,
İmarbankzedeleri beni izlediklerinde, vicdanlarında senin dediğine taraf
değiller, benim dediğime taraflar. (AK Parti sıralarından gürültüler)
RESUL TOSUN (Tokat) - Bilmeden konuşma.
HASAN AYDIN (Devamla) - Çünkü, bu
insanların hiçbirinin bir günahı yoktur, hiçbirinin bir kusuru yoktur, hiçbiri
bir hata yapmamıştır; onların suçu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine güvenmektir.
Bir ülkenin vatandaşının kendi devletine güvenmesi nasıl bir suç olabilir?! Bir
ülkenin vatandaşının kendi devlet güvencesini teminat olarak alması ve o yolda
yürümesi nasıl bir suç olabilir?! Vatandaşa böyle bir hesap sorma hakkını hangi
nedenle, hangi sebeple kendimizde bulabiliriz?!
Evet, bir durum var; ortada bir
dolandırıcı vardır, ortada vatandaşını dolandırmış bir banka söz konusudur.
Hesap sorulması gerekenler onun muhataplarıdır; dolandırıcılardır,
vurgunculardır, talancılardır, yetim hakkı yiyenlerdir. Yoksa, üç kuruş
parasını biriktirmiş, emeklilik ikramiyesini almış, belki, onun faiziyle iki
çocuğunu üniversitede okutacak, ona harçlık gönderecek. Hiçbir suretle, onun
üniversitede okuyan çocuğuna göndermiş olduğu harçlığı kesme hakkına sahip değilsiniz, 368
milletvekilinin böyle bir hakkı yoktur; bunu yapmayın!
RESUL TOSUN (Tokat) - Biz, kimsenin
harçlığını kesmiyoruz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Şimdi, gelelim
vatandaşa... Bir de vatandaşın... Bu yasa tasarısı; zaten dönecek. Sizin
sayenizde, ileride bir çoğunluk sağlarsak...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Cumhurbaşkanını
herhalde ayarladınız. Cumhurbaşkanını ayarladınız mı?
HASAN AYDIN (Devamla) - Zaman zaman böyle
hükümetler gündeme gelecek. Eskiden senato vardı; bir senato kuralım da, bu
Parlamentoda bu tür çok anlaşılmaz, akıl ermez hataları Cumhurbaşkanına,
Anayasa Mahkemesine göndermeden senatodan geri gönderelim şeklinde bir teklif
getirelim diye de düşünürüm ben; Grubuma böyle bir öneri yapalım. Çünkü, yasayı
yaparken hangi nedenle yapıyorsunuz; efendim, sizin tahsilat yetkiniz var;
yargıya gittiğiniz zaman, bu hazine bonolarını tahsil edebilirsiniz diyorsunuz
gerekçenizde; sonra, biz bunları tahsil ettirmeyeceğiz diyorsunuz.
Bakınız, ben size söyleyeyim: Bu
yasalaştıktan sonra, 50 000 vatandaş, sizin Adalet Komisyonu Başkanınızın
"güvenmiyoruz" dediği yargıya gidecek. Canınız istediği zaman,
kendinizin dokunulmazlığı söz konusu olduğu zaman yargıya güvenmiyorsunuz; ama,
işinize geldiği zaman, vatandaşın tahsilat yapması için "yargıya
gidebilirsiniz" diyorsunuz; yani, yargı konusundaki yaklaşımınız da
enteresan. Hadi arkadaşlar, milletvekillerini gönderelim yargıya diyoruz
"yargıya güvenmiyoruz biz..." Hadi arkadaşlar, şu vatandaş zora
düştü, bu nasıl kurtulacak diyoruz "yargıya gitsin..." Yani, işime
geldiği zaman yargı iyi, işime gelmediği zaman yargı kötü ve bunu... (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir şey daha söylemek isterim: Bizim bir
görevimiz var, devletin bir görevi var. Devlet, dünyanın hiçbir yerinde,
ülkesinin coğrafyasında bostan korkuluğu rolünde olan bir kurum değildir.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan
"bostan korkuluğu" diyor; dinlemiyor musunuz siz?! Lütfen yani...
HASAN AYDIN (Devamla) - Devletin en önemli
görevlerinden bir tanesi de... Benden önce konuşan arkadaşım -ben pek anlamadım
ya- "özel kurum" dedi, "özel kurul" dedi, "özerk
kurum" dedi, işte onlar karar aldı, onlar çıkardı" dedi... Yani,
dünyanın hiçbir yerinde ne özel kurullar ne de özerk kurumlar devletin
denetiminin, devletin kontrolünün dışındadır. Bütün özel ve özerk kurumlar,
dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyetinde de yasalarla
yönetilirler, yasalara uymak zorundadırlar; yasalara uymayanlara karşı devlet
yaptırımda bulunmak zorundadır.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Devlete
"bostan korkuluğu" diyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
"Değildir" dedim, "olamaz" dedim. "Devlet, bostan
korkuluğu olamaz" dedim, öyledir demedim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, devletin
yapması gereken bir görev var -devletin temel görevlerinden bir tanesi- devlet
o nedenle vardır, devlet vatandaşının mutluluğu için vardır, devlet
vatandaşının huzuru için vardır. Eğer, devlet bu görevi yapmayacaksa... Devlet,
milletin sırtına yük olan, milleti sömüren, sokaktayken kimsenin selam
vermediği kimselerin, yukarılara çıktığı zaman koltuğunun gücünü kullandığı bir
kurum değildir ki! Arkadaşlar, vatandaşı korumak, devletin temel görevlerinden
bir tanesidir.
Bakınız, bu off-shore olayında geriye
yönelik olarak bir 30 gün olayını getirdiniz. Bu 30 günü de geçenlerde
geçirdiğiniz pergel yasasına benzetiyorum, niye 29 değil de 30, niye 31 değil
de 30, neye göre 30, hangi nedenle 30?!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - 31 olsa, niye 32
değil diyeceksiniz!
HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, bunların
içerisinde kötü niyetli insanlar varmış da, bu off-shorezedelerden birtakım
insanlar hile yapmışlarmış da... Yahu adamcağız Saddam'ı yakalıyor, siz, bu üç
tane sahtekârı yakalayamıyorsunuz, bütün vatandaşları kötü bir noktaya
sürüklüyorsunuz; buna ne hakkınız var?!
Elbette ki, eminim ki, bu
off-shorezedelerin içerisinde, hatta bankaya el konulduğu günden önce haber
alan birçok unsurun, kötü niyetle kötü işler yaptığını ben de tahmin ediyorum.
Vicdanen, bizim görevimiz, birkaç tane veya çok az miktarda kötünün olduğu
varsayımına dayanarak, bütün vatandaşlarımızı o kategoriye sokmak değildir.
Önemli olan, vatandaşlarımızın, bu noktada, onurlu olmayan, haysiyetli olmayan,
yetim hakkı yemekte sakınca görmeyen insanlarımızla ayırt edilmesidir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) - Biz, düzgün
vatandaşımıza, onurlu vatandaşımıza, haysiyetli vatandaşımıza, gözümüzün nuru
gibi sahip çıkmak zorundayız. Onları hırsızla, onları vurguncuyla, onları
talancıyla, sehven, yanlışlıkla, bilerek ya da bilmeyerek, hiçbir suretle yan
yana koyma hakkına sahip değiliz.
Ben, bir mudimizin yolladığı mektuptan bir
paragraf okuyarak, zamanımı fazla aşmadan, sizlere bazı mesajlar vermek
istiyorum. Aslında, çok uzun bir mektup; yüreği yanık bir annenin -eminim ki,
şu anda beni izliyorsa çok duygulandığını zannettiğim- hepimiz gibi çoluğu
çocuğu olan, emeklilik parasını ya da biriktirdiği üç kuruş parasını götürüp
bankaya yatıran annenin mektubu. Sonra da, bir devlet yetkilimizin
"götürdünüz yatırdınız, bana mı sordunuz" sorusunu hatırlatınca, ben
de hanımefendiye "hanımefendi, doğru söylüyor; siz, Fransa Cumhurbaşkanına
sorsaydınız daha iyi olurdu" dedim. Öyle ya!.. Yani, Türkiye'de insanlar
devletine sormayacak da, insanlar devletinin güvenine inanmayacak da kime
güvenecek?!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Güveniyorlar
Hasan Bey!
HASAN AYDIN (Devamla) - Bakınız ne yazıyor
değerli arkadaşlarım: "Bu ülke, çok hükümetler gördü; çok acı reçeteler
içtik, bankalar battı, yolsuzluklar oldu, kimi yakalandı, kimi aklandı, kimi
saklandı; ama, şimdiye kadar, hiçbir hükümet, sizin gibi, bilerek, isteyerek
halkına bu kadar eziyet, bu kadar zulüm yapmadı." Bunu bir mudi yazıyor.
(AK Parti sıralarından gürültüler) Hemen arkasından da, burada asla
okuyamayacağım; ama, arkadaşlarım isterlerse özel olarak onlara verebileceğim...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Adamına göre
mektup gönderiyorlar; bize niye göndermiyorlar?!
HASAN AYDIN (Devamla) - Senin insafın yok
ki, sana ne gelsin?! Konuştuğun lafa bak! "Adamına göre" demekle ne
demek istiyorsun sevgili dostum; ne demek istiyorsun "adamına göre"
demekle?! Nasıl bir adam gözüküyorum ben oradan?!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin hoşuna
gider diye göndermiştir.
HASAN AYDIN (Devamla) - Yani, nasıl bir
adam gözüküyorum?!. Rica ediyorum... Rica ediyorum...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın Aydın, buyurun; siz, sözlerinizi
toparlayın.
HASAN AYDIN (Devamla) - Ben, bu mudimizin
sözcükleriyle devam ediyorum: "TC tarihinde yok" diyor; "380 000
vatandaşın bir hükümet tarafından bu kadar kahrettirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde yok. Sizin, bizi daha çok üzmek, daha uzun süre bekletmek, bizi
mahkeme kapılarında süründürmek için, Anayasaya aykırı bu kanunu çıkarmamanızı
rica ediyorum, istirham ediyorum, yalvarıyorum" diyor. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Sevgili arkadaşlarım, bakınız, bu tasarı
da, diğer yasalarda olduğu gibi -aslında, arkadaşların bazıları gülümseyerek
bana bakıyorlar- adaletsizdir, hukuksuzdur, düşünülmeden ortaya çıkarılmıştır,
düşünülmeden yazılmıştır; bir endişeyle, bir suçluya sorulması gereken hesabı
kendi vatandaşına sorma güdüsüyle, biraz korkak, biraz çekingen, biraz çaresiz,
biraz beceriksiz hazırlanmış bir tasarıdır. Umarım, bu yasa çıkmaz. Bu, bir
dileğim; tabiî, olması mümkün olmayan bir dileğim; ama, kesinlikle biliyorum ki,
Türkiye Cumhuriyetinin temelleri, böyle bir hukuksuzluğu ve adaletsizliği kabul
etmeyecektir; bu yasa, gittiği gibi geri gelecektir.
Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde, gerçekten, Türkiye
Cumhuriyeti açısından ve devletin saygınlığı açısından önemli bir yasayı
görüşüyoruz.
Ben, izninizle şöyle kısa bir hatırlatma
yapmak istiyorum: 12 Haziranda, hükümet, ÇEAŞ ve Kepeze el koydu; 12 Haziranda,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İmar Bankası hesaplarında olağandışı
hesaplar, olağandışı hareketler gördüğünü açıkladı; ama, BDDK bir şey daha
yaptı; BDDK, hükümete bir yazdı, dedi ki: Biz, yönetim kurulu olarak
toplanamıyoruz, sayısal çoğunluğumuz yok; ya süratle yeni üye atayın veya görev
süresi dolan üyeler, yeni atama yapılıncaya kadar görevlerine devam etsinler.
Hükümet, buna da izin vermedi.
Şimdi, Sayın Bakana Plan ve Bütçe
komisyonunda sordum; 12 Haziran-3 Temmuz arasında, bu süre içerisinde, devlet
içborçlanma senedine yatırılan para kaç lira? Yani, sizin reddettiğiniz, Sayın
Bakanın söylediği rakamı veriyorum; 540 trilyon lira. Hükümetin atama yapmaması
nedeniyle toplanamayan ve İmar Bankasına el konulamayan sürede -çünkü, BDDK
sayısal çoğunluğunu kaybetmişti, yönetim kurulu toplanamıyordu- 540 trilyon
lira devlet içborçlanma senetlerine yatırılmış.
Yine Sayın Bakana sordum, hükümetin atama
yapmadığı bu dönemde, yani 12 Haziran ile 3 Temmuz arasında ne kadarlık
off-shore hesabı normal hesaba dönüştürüldü? Sayın Bakanın verdiği yanıt: 606
trilyon lira. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun arkadaşlar ve bu gece uyurken de
lütfen düşünün; bir BDDK düşünün, sayısal yeterliliği olmadığı için yönetim
kurulunu toplayamıyor; hükümete yazı yazıyor "bana izin ver, ben bu konuda
çalışayım" hükümet izin vermiyor; bu arada bankada bir sürü numaralar dönüyor,
sonra, biz geliyoruz, hükümetin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi, vatandaşın
yakasına yapışıyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, bunun neresi doğru,
neresi doğru bunun?!. Bakın, BDDK Başkanı istifa etti, niye; niçin geç el
koydun diye. Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanı istifa etti, niçin;
niçin zamanında denetim yapmadın diye. Hükümet ne yapıyor; zamanında atama
yapmıyor, ama, yerinde oturmaya devam ediyor. Bunun uygarlıkla, demokrasiyle,
demokrasi kültürüyle bir ilgisi var mı?! (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, off-shore hesaba kızıyorsunuz değil
mi arkadaşlar; niçin off-shore hesap açılıyor?..
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Evet.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bir
arkadaşımız "evet" dedi. Sayın Uzunkaya burada olsaydı, beni
dinleseydi, çok da mutlu olacaktım. Şimdi, ben "evet" diyen
arkadaşımdan rica ediyorum; İstanbul Büyükşehir Belediyesi hangi bankaya ne
kadar off-shore hesabı açtı? (AK Parti sıralarından "Bize ne"
sesleri)
SELAMİ UZUN (Sivas) - Bize ne?..
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Efendim,
Sayın Genel Başkanınız o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı. (CHP
sıralarından alkışlar ve gülüşmeler; AK Parti sıralarından gürültüler)
Bir dakika efendim... Biz, bir şeyi
söylerken değerli arkadaşlarım...
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Off-shore'da
devletin güvencesi yoktur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ben,
off-shore'da devletin güvencesi var demedim; off-shore'da devletin güvencesi
yoktur; ama, bir kamu kuruluşu gidip, bir başka kamu bankasına off-shore hesabı
açıyor. Ben, bunu soruyorum.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Suç mu?!
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Riski göze
alıyor...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır
efendim, ben suç olduğunu da söylemedim.
Bir dakika, şunun için söylüyorum değerli
arkadaşlarım: Bir şeyi, bir ilkeyi, bir temiz ilkeyi koymamız lazım.
MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) - Parayı nasıl
bulmuş?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Çok güzel,
parayı nereden buldu, değil mi?.. Peki, Değerli Milletvekilim, bu nereden
buldunu ben mi kaldırdım, siz mi kaldırdınız?! (CHP sıralarından alkışlar)
Nerede?! Niçin kaldırdınız?!
Bakın, siz, yeri ve zamanı gelince hesap
sormuyorsunuz, hesap sormak istemiyorsunuz; neden; size dokunduğu için; ama,
başkasına dokunduğu zaman, efendim, biz buna hesap soralım... Biz, baştan beri,
herkese hesap soralım diyoruz ve baştan beri, bizim temel ilkemiz şu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar
mısınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu
Parlamentoda görev yapan herkes hem hesap sorabilmeli hem de hesap verebilmeli;
kime; halkına karşı; kime; yurttaşa karşı; yani, bunu istemek kadar doğal bir
şey olabilir mi! Şimdi, bakın değerli milletvekilleri, benim söylemek istediğim
şu: Off-shore hesabı açmak elbette yasak değil, yasası var bunun, Parlamento
kanun çıkarmış; şu şartlarda off-shore hesabı açabilirsin deniliyor. Vatandaş
da gitmiş açmış. Şimdi, hukukçu arkadaşlarımız var; geriye doğru otuz gün
giderek, diyoruz ki, off-shore hesabı açanların bu paralarını ödemeyelim.
Arkadaşlar, hukukta temel bir kural vardır
ve kendinizi, gerçekten, samimî söylüyorum, sade bir vatandaşın yerine,
off-shore hesabı olan bir vatandaşın yerine koyun, gittiniz İmar Bankasına
off-shore hesabı açtınız; suç değil, sizler de biliyorsunuz. ÇEAŞ ve Kepeze el
konulduğu zaman, ben, vatandaş olarak giderim, off-shore hesabımı normal
hesaba, devlet güvencesine dönüştürürüm. Bu, normal bir hesabın, normal bir
insanın yapması gereken bir şey; yapmış bunu. Şimdi, biz, geriye gidiyoruz,
diyoruz ki; sen getirdin ama, kusura bakma, ben, sana bu parayı vermiyorum;
neye göre?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Anlaşmalı
getirmişse?!.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şimdi,
bakın, muvazaalı olursa... Haklısınız, ben onu da söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım, bakın, hukukçu
arkadaşlarınız vardır, bir şeyde muvazaa varsa, kanun çıkarmanıza gerek yok.
Muvazaayı nasıl tespit edersiniz; bankalar yeminli murakıpları giderler, banka
hesaplarına bakarlar, eğer muvazaa varsa, zaten kanun çıkarmanıza gerek yok,
idare onu ödeyemez. Haa, şöyle yazsaydınız: "Muvazaalı olan hesaplar
ödenmez." Yazmasanız da ödenmez zaten; önce muvazaayı saptamanız lazım.
Kim saptayacak muvazaayı; ben gidip saptayamam, siz de saptayamazsınız.
Muvazaayı saptayacak olan, devletin bu konuda yetkilendirilmiş,
görevlendirilmiş, bunun eğitimini görmüş insanlarıdır.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir yanlışlık
daha yapıyoruz: Biz, Uzan grubundan alamadığımız para için, vatandaşa diyoruz
ki: "Kusura bakma, ben ondan alamadığım için, sana bu parayı
ödeyemiyorum" Şimdi, bu, devletin ciddiyetiyle bağdaşmaz.
Biz şunu yapalım: Off-shore hesaplarını
yasaklayalım; getirin yasayı. Diyelim ki: "Off-shore hesabı açılmaz."
Off-shore hesabının temelinde ne yatıyor biliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti
Devletine vergi ödememek. Bunu kim çıkarmış; Parlamento çıkarmış. Kızıyorsanız,
getirin "bundan sonra off-shore hesabı açılmaz" deyin; bu kadar
basit. Hem bunu getirmiyorsunuz hem "normal hesabını son otuz gün içinde
off- shore'a dönüştürenlere ödemeyeceğim..." Bir düşünün arkadaşlar,
hukukta bir temel kural vardır; 1 000 kişinin yapmış olduğu yanlışlığın
içerisinde, 1 adam bir tane doğruyu yapmışsa, doğruyu yapanı incitmemek için 1
000 kişiyi feda edersiniz.
SELAMİ UZUN (Sivas) - 1 kişiye göre yasa
çıkarılmaz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu, hukukun
temel kuralıdır. Siz bu temel kuralı, bu uluslararası kuralı, bu evrensel
kuralı bile bununla çiğniyorsunuz. Yani, biz adaleti istiyoruz, adaletten yana
davranalım diyoruz...
Ben, Sayın Bakana şunu da sordum:
"Sayın Bakanım, kamu kuruluşları off-shore hesabı açtırabilir mi?
Açtırabilirse, bugüne kadar kaç kamu kuruluşu, hangi bankadan ne kadar
off-shore hesabı açtırmış?" Ne zaman sordum bunu; ağustos ayında; şu anda
hangi aydayız; aralık ayındayız. Sayın Bakanımız orada oturuyor, bu sorumu,
burada, tekrar hepinizin huzurunda yineliyorum: Sayın Bakanım, Türkiye
Cumhuriyetinde kaç kamu kuruluşu, hangi bankaya, ne kadar off-shore hesabı
açtırdı? Gelin, lütfen, Parlamentoda, bütün parlamenterlerin önünde açıklayın.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şahısları adına ikinci söz, Trabzon
Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş'ın.
Buyurun Sayın Göktaş. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen dönem devlet
bankalara el koyarken, kendi kendime hep şunu düşünmüşümdür: Bu bahsi geçen
kurum, kuruluş ve holdingler, kamuoyunda çok acımasız firmalar, gruplar olarak
bilinirdi; bunlar, böyle acımasız gruplar; bankaların da herhalde çok titiz
hesapları var, bu işleri çok iyi yapıyorlar. Burada, kendilerini takdir
ediyordum; içimden hep böyle geçiyordu. Ama, ne zaman ki, hükümet değişti,
işbaşına bizler geldik, bu Parlamento yenilendi, işin hiç de böyle olmadığı görüldü.
Meğer, o zamanki hükümetler de bu olayın böyle olduğunu biliyormuş; ki, bilmesi
de gerekiyordu. 20-25 tane bankaya el koyan hükümetlerin, bu grubun iki
bankasının böyle olduğunu bilmemesi herhalde mümkün değildi; değil mi
arkadaşlar? Ama, nedense, buna göz yumuldu.
Esasında, burada hesap sorulması
gerekenler, o zamanki hükümetlerdir; burada, âdeta, trafik polisliği
yapmışlardır. Bu gruplar, milletin parasını almış, kendi grubuna kredi olarak
vermiş ve bugünkü duruma gelinmiştir.
Değerli arkadaşlar, aslında, şimdi, bu
hükümete, bu gelinen nokta itibariyle çıkarmış olduğu bu kanundan dolayı,
muhalefetteki değerli arkadaşlarımızın teşekkür etmesi lazım gelirken, âdeta,
ellerinden geldiğince acımasız bir şekilde eleştiriyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Yapma!..
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Bu yetmemiş
gibi de, Çankayaya da buradan, aman bunu geri gönderin diye işaret veriyorlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - El
insaf!..
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Ama, bu
İmarzedeler de size beddua eder Sayın Kılıçdaroğlu. Onun için, bunun çıkması
lazım.
Bakın arkadaşlar...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Biz adalet
istiyoruz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Adaleti
istiyorsunuz da, bu grubun, bu bankaların bono, tahvil alıp satması
yasaklanmıştı; değil mi?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Onların duası
size yeter.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Niye yaptı
bunları; tahvil aldı, bono sattı? Vatandaş, biraz daha fazla kâr edeyim diye
bunu tercih etti; ama, bunlar, onu bile bile yaptı, vatandaşı bu riske soktu;
hükümet de, bunu bildiği halde, buna göz yumdu. (CHP sıralarından alkışlar !)
Ama, o zamanki hükümet, bu hükümet
değil... O zamanki hükümet... Arkadaşlar, o zamanki hükümet...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Son bir
yıldır biliniyor. Sayın milletvekilim, sizin Partiniz iktidar olalı bir yıl
oldu, bir yıl!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Son bir
yıldır satılıyor.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Son bir
yıldır... Son bir yıldır...
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Hayır,
hayır. 1991'den beri yasa yok.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
Sayın Göktaş, siz buyurun.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar,
bakın, bu bankaya el konulduğu zaman, o günlerde dahi açıktan banka cüzdanı
verildiğini haber aldık; boş cüzdanın doldurulup, bazı şahıslara verildiğini
duyduk.
Değerli arkadaşlar, o bakımdan, bono
satışlarından dolayı, vatandaş, burada daha çok para kazanmak için bu riske
girdi...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Petkimi
Uzanlara kim sattı?!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) - ...biz de,
Türkiye'de bugüne kadar olmayan bir soygun, bir vurgunla karşı karşıya kaldık;
yani, böyle bir şey hiç görülmüş mü?!
Türkiye'de ekonomik yönden hakikaten çok
büyük bir sıkıntı olduğu dönemde de, biz, vatandaşa diyoruz ki, biz sizin
paranızı ödeyeceğiz ve bununla ilgili de kanun çıkarıyoruz. Burada, daha çok
para kazanma riskiyle buna giren vatandaş da, bu riski göze almalıydı ve bundan
dolayı da, biz, burada, İmarzede olan vatandaşların hakkını veriyoruz,
koruyoruz; sizin de teşekkür etmeniz gerekiyor.
Sayın Kılıçdaroğlu "el insaf"
dediniz, ben de size "el insaf" diyorum; saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Göktaş.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Sisteme giremeyip pusula gönderen sayın
milletvekillerinin salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 251
Kabul : 217
Ret :
9
Çekimser : 25 (X)
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın
Ali Babacan konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Babacan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İmar Bankası olayı, Türkiye'nin değil, dünya
bankacılık tarihinin en büyük hırsızlık, soygun, dolandırıcılık olayıdır.
Burada üç tür yolsuzluktan
bahsedebiliyoruz; birincisi, toplanan mevduatın bankanın resmî kayıtlarına
girmemesi; çok küçük bir resmî bilanço; aslında, büyük bir mevduat; ikincisi,
izinsiz olduğu halde, ruhsatı olmadığı halde ve portföyünde olmadığı halde,
bono satışı; üçüncüsü de, vergi... Yani, bu kayıt dışında tutulan mevduatın
faiziyle ilgili stopaj ve diğer vergileriyle ilgili ödemeler de yapılmamış durumda.
Böylece, vatandaşın faiz gelirinden stopaj ve diğer kesintiler yapılırken
bunlar Maliyeye yatırılmıyor ve maalesef, diğer kayıtdışı mevduat gibi yeri
belli olmayan yönlere gidiyor.
Bu yasayla beraber, bir yandan devlet
garantisinin, devlet güvencesinin değeri, önemi korunurken, öte yandan da,
yaklaşık 380 000 vatandaşımızın mağduriyeti giderilmiş oldu.
Ben, fazla uzatmak istemiyorum. Emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Babacan.
Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıraya
alınan, At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
(x)
Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
4. - At
Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı: 138) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 138 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Burhan Kılıç; buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KILIÇ (Antalya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 138 sıra sayılı At Yarışları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu raporu üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ortaasya'da aynı anavatanı paylaşan Türk
Milleti ile atın birlikteliği, tarihin her döneminde güç birliği ve medeniyetin
yayılmasında bir simge oluşturmuştur. Bu birliktelik, Türklerin yeni yurtlar
edinmesinde, Anadolu kapılarının açılmasında, Viyana kapılarına dayanılmasında
temel faktörlerden biri olmuştur.
Osmanlı, iyi atlara sahip olabilmek için,
dünya tarihinde, bugünkü anlamda modern yetiştiriciliğin 14 üncü Yüzyılda ilk
uygulayıcısı olmuştur. Hayvanat ocaklarında yetiştirdiği atlarla imparatorluk
zirveye ulaşmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla, her konuda olduğu gibi, at
yetiştiriciliği ve ıslahı konusunda da ülkenin ihtiyaçları belirlenmiş; bu
tespitlere göre yetiştirme ve ıslah faaliyetlerine yön verilmiştir. Osmanlı
döneminde, çiftlikatı hümayun olan 3 harada ordunun ihtiyaç duyacağı atlar
yetiştirilmekteyken, cumhuriyet döneminde, 7 harada at yetiştirme ve ıslah
çalışması yapılmaya başlanmıştır. Osmanlıdan miras kalan ve halen yaşatılan
yegâne kaynaklardan birisi olan Türk safkan atı, Arap atı yetiştirme ve ıslahı
yürütülmüştür.
Bu ıslah çalışmaları, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne ait işletmelerde yapılmış; Türk safkan Arap atının en iyi
örnekleri yetiştirilmiştir. Dünya çapında safkan Arap atı yetiştirilen
ülkemizde, bu işletmelerin önemi yadsınamaz. Geçmişte Arap atının gelişmesinde
rol oynayan bu kuruluşların desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, Yüce Meclisin gündeminde bulunan At Yarışları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 6132 sayılı At Yarışları
Hakkında Kanunla değiştirilen ve bu kanunun 4 üncü ve 7 nci maddeleri ile 7000
sayılı Kanunla değiştirilen ek 1 inci maddesinde yapılan değişikliklerin temel
amacı, at yetiştiriciliği ve yarışçılığının önündeki problemleri ortadan
kaldırmaktır. Bu sebeple, mezkur kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yapılan değişiklikle, atın ilgililerine açıklık getirilmiş, yarış yerleri ve
tesislerinde düzen ve disipline aykırı hareket edenler için uygulanacak
yaptırımlar konusunda idarenin yetkisi artırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun bazı maddelerinde günümüz şartlarına
göre düzenleme ihtiyacı görülmüştür. 1947 yılından beri, at yarışlarında Tarım
ve Köyişleri Bakanlığımıza bağlı Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğünde kurulu en son sisteme sahip doping merkeziyle yılda 8
000 civarında yarış atının doping kontrolü yapılmaktadır; ancak, gelişen
teknoloji ve değişen kanun ve kurallar çerçevesinde, doping fiiline verilen
cezalar zaman zaman hukuka aykırılık teşkil edebilmekte ve yarışların
dürüstlükle yapılması zorlaşmaktadır. Bu konunun düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
At yarışları müşterek bahislerinde bulunan
yüksek vergiler sebebiyle, internet, cep telefonu, kredi kartı gibi modern
teknolojiler kullanılarak yurtiçi ve yurtdışı merkezli gayriresmî oyun
oynatanlar çoğalmıştır. Bunlara verilecek cezalar artırılmalıdır. Ayrıca,
internet ve buna benzer teknolojilerle gayri resmî oyun veya benzeri
faaliyetler de muhakkak düzenlenmelidir. Müşterek bahisler üzerinde bulunan
yüksek kesinti oranları makul seviyeye çekilmelidir. Bundan hazinenin ve
sektörün büyük bir kazancı olacağı aşikârdır.
(x) 138 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Yarış atlarının dopingli koşturulması
durumunda yarış otoritelerince verilen disiplin cezalarının ve özellikle at
için uygulanan muvakkat ve müebbet yasakların mahkeme kararıyla ortadan
kaldırıldığı, böylece, laboratuvar tahlilleri sonucu doping yapıldığı tespit
edilmesine rağmen bu atların sahalara dönmesi sonucu, yarış otoritesi olan
Bakanlığın otoritesinin sarsıldığı, aynı zamanda, bu durum, at sahipleri ve
yarışseverler tarafından da iyi karşılanmadığından, giderek, uygulamadan doğan uyuşmazlıklar sonucu
verilen mahkeme kararı ile aynı doğrultuda yerleşen kazaî içtihatlar
karşısında, söz konusu kanunun 8 inci maddesine dayanılarak çıkarılan At
Yarışları Tüzüğünde bütün disiplin suç ve cezaları açıkça belirtilmiş olduğu
halde, kanunsuz suç ve ceza olmayacağı ilkesi dikkate alınarak, doping fiiline
tasarıda açık olarak yer verilmiştir.
Ayrıca, kanuna eklenen geçici 2 nci
maddeyle, yarış atları ve ilgililer hakkında verilen disiplin cezalarının bir
defaya mahsus olmak üzere kaldırılması sonucu, görev, hizmet ve sanat icrasına
devam etmeleri ve yarış dışı bırakılan atların yarışlara katılabilmelerinin
sağlanması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk atçılığı ve hayvancılığının gelişmesine büyük katkılar sağlayacağına
inandığım bu kanun tasarısının hazırlanmasında, yasalaşmasında emeği geçen
başta, Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonunun Başkanı ve üyeleri olmak üzere,
siz Genel Kurulun Değerli Başkanı ve üyelerine şükran ve teşekkürlerimi
sunuyor; hepinize, saygı ve selamlarımı arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla
Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla
selamlarım.
Atçılığın da avcılık gibi sohbeti boldur;
dayanabilen kalır, dayanamayan gider.
Değerli arkadaşlarım, tarih boyunca ata ve
atçılığa verilen önemin ışığında, bugün de atçılığın, toplum ve ekonomimiz için
önemli bir yeri vardır. Atçılık sektöründen binlerce insanın geçimini temin
ettiğini, at yarışlarından trilyonlarca lira gelir elde edildiğini, bu
gelirlerin ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, bunun için de, hem
yetiştiricilik hem de yarışlar açısından sektörün geliştirilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Atçılıkta gelinen nokta itibariyle,
ülkemizde halihazırda koşan atların çoğu, artık, Türkiye şartlarına adapte
olmuşlardır. Osmanlı dönemindeki çiftlikatı hümayundan günümüzdeki tarım
işletmelerine gelinen süreç içerisinde yapılan seleksiyonlarla, cüssesinin
büyümesinin yanında, kuvvet, mukavemet ve sürate önem verilerek, Arap atının
fenotipinden bir şey kaybedilmeden, ülkemize özel bir at materyali elde
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, gerçek anlamda
yetiştiricilik, safkan Arap ve safkan İngiliz atlarıyla yapılmaktadır. Safkan
Arap atı yetiştiriciliği, daha çok devlet ağırlıklı olarak, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne bağlı olan Anadolu (Çifteler Harası), Karacabey ve Sultansuyu
Tarım İşletmelerinde yapılmaktadır. Her yıl, ortalama 550 baş tayın tescili
yapılarak, Tarım Bakanlığımız tarafından pedigrileri verilmektedir. Son
yıllarda at yarışları ikramiyelerinin cazip hale gelmesi, özel Arap atı
yetiştiriciliğinin artmasını da beraberinde getirmiştir.
Türkiye genelinde 50-60 dolayında özel
hara bulunmakta ve bu haralarda Arap ve İngiliz atı yetiştirilmektedir. Gerek
Arap gerekse İngiliz atlarının ıslahının gerçekleştirilmesi amacıyla, üstün ırk
vasıfları ve yüksek yarış performansı olan aygırlar ithal edilmekte ve bu
aygırlardan istifadede gerekli amaca ulaşılabilmesi için planlamalar
yapılmaktadır.
At yetiştiriciliğinde bugüne kadarki
ihmalin getirdiği önemli bir problem ise, meraların yetersizliği ve kalitedir.
Atların istifade edebilmesi için gerekli mera alanlarının tesisi, kaliteli ve
üstün verimli atların yetiştirilmesinde önemli bir unsurdur. At yetiştiriciliği
yapılan işletmelerimizde yeterli mera alanı tesis edilmektedir.
Atçılık sektöründe ekonomik değer oldukça
yüksektir. TİGEM'e bağlı işletmelerimizde yetiştirilen atlar, taylar, belli
dönemlerde açık artıma suretiyle satışa sunulmakta ve bunlardan önemli gelirler
elde edilmektedir.
Yıllar önce çiftçinin iş hayvanı
ihtiyacını karşılamak amacıyla değişik ırklarda atlarla çalışılmış ve halkın
elindeki at neslinin ıslahı yönüne gidilmiştir. İstatistikler incelendiğinde,
1927 yılında 491 000 olan at sayısı, kullanıldığı alanların da etkisi ve o
yıllarda atçılığın hayvancılık içerisindeki önemiyle, 1958 yılında 1 232 000'e
çıkmıştır. Son yıllardaki tespitlere göre ise, at mevcudu 330 000 dolayındadır.
Bugün, at sayısının 6 500'ü safkan Arap, bir o kadarı da safkan İngiliz atından
oluşmaktadır.
6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun
1 inci maddesi, Türkiye'de at yarışlarını yapmak ve bu yarışlar üzerinde,
memleketin neresinde olursa olsun, müşterek bahisleri tertip etmek hak ve
salahiyetini Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermiştir; yani, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, yarış otoritesidir.
At yarışları, Türkiye Jokey Kulübü
tarafından tertip edilmekte ve mevsime bağlı olarak da değişik illerde
gerçekleştirilmektedir. Yıllara göre at sayılarında ve talep artışına bağlı
olarak, Ankara, Adana, Bursa, İstanbul, İzmir at yarışlarına ilave olarak, 2002
yılında Elazığ at yarışlarının başlaması ve Şanlıurfa at yarışlarının oniki
haftadır devam etmesi, Türkiye Jokey Kulübünün başarısıdır.
Türk atçılığının geliştirilmesi yönünde
yapılan önemli bir hizmet de, Karacabey Tarım İşletmesi içerisinde, 5 600
dönümlük bir alanın, İngiliz atları için pansiyon hara olarak tesis edilmesi
amacıyla Türkiye Jokey Kulübüne kiralanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının otoritesinin çoğu kez sarsılması, çoğu kez mahkeme kararlarıyla
yarışların durumlarının değişmesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının otoritesini
sarsan nitelikteki uygulamalar nedeniyle, tasarının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Tasarıya olumlu oy kullanacağımızı
belirtir, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
AT
YARIŞLARI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 10.7.1953 tarihli ve 6132
sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 4. - Mülkiyetinde, ortaklığında veya
kirası altındaki atları yarışlarda koşturan at sahipleri ile bunların
vekilleri, antrenör, at sahibi antrenör ve atın jokey, jokey yamağı, centilmen
binici, seyisbaşı, seyis ve sair hizmetlileri gibi ilgilileri ve koşularda ve
yarışlarda görevlendirilenlerden yarış usul ve nizamlarına ve yarış
dürüstlüğüne aykırı hareket eden, yarışların ve yarış yerlerinin ve yarışlarla
ilgili yer ve tesislerin düzen ve disiplinini bozanlar hakkında aşağıdaki disiplin
cezaları uygulanır :
a) İhtar cezası,
b) Para cezası,
1. Yarış usul ve nizamlarına aykırı
hareket eden, yarışlarla ilgili yer ve tesislerin düzen ve disiplinini
bozanlara yüz yirmi beş milyon lira,
2. Kayıt ve tartı ile ilgili
yükümlülükleri yerine getirmeyenlere iki yüz elli milyon lira,
3. Yarış dürüstlüğüne aykırı olarak hileli
davranışlarda bulunanlara beş yüz milyon lira,
c) Yarışlarla ilgili yerlerde geçici veya
süresiz sanat icrasından yasaklama,
d) Tribün ve eklentileri dışında,
yarışlarla ilgili yer ve tesislere girmekten geçici veya süresiz yasaklama,
e) Atın koşulara katılmasının geçici
olarak yasaklanması.
Eylemin tekrarı halinde yukarıda yazılı
para cezaları iki kat artırılarak uygulanır.
Yarış usul ve nizamları ile yarış
dürüstlüğünün doping fiili sebebiyle bozulduğu hallerde aşağıdaki cezalar
verilir :
a)
Atın dopingli koşturulduğunun tespiti halinde doping eylemine katıldığı
tespit edilen at sahipleri, bunların vekilleri ve binicileri ile doping fiiline
katıldıkları tespit edilmemiş olsa bile atların bakım, beslenme ve idman işleri
ile doğrudan ilgili olan antrenör, at sahibi antrenör, seyisbaşı, seyis ve sair
hizmetlilere ilk defasında bir yıl süre ile birinci fıkranın (d) bendi uyarınca
geçici olarak yasaklama ve beş yüz milyon lira para cezası, ayrıca antrenör, at
sahibi antrenör, binici, seyisbaşı, seyis ve sair hizmetlilere aynı süre ile
birinci fıkranın (c) bendinde yazılı muvakkaten men cezası verilir. Eylemin
tekrarı halinde, failin taşıdığı nam ve hizmet sıfatına bakılmaksızın; para ve
yasaklama cezaları iki katına çıkarılarak uygulanır. Aynı eylemin üçüncü defa
tekrar işlenmesi halinde ise, bu kişiler hakkında süresiz olarak yasaklama
cezası uygulanır.
Doping fiiline katıldıkları tespit edilen
koşularda ve yarışlarda görevlendirilen kişiler hakkında (c) bendindeki süresiz
yasaklama cezası ile beş yüz milyon lira para cezası uygulanır ve bu kişilerin
görevlerine derhal son verilir. Bu kişiler, yarış işlerinde bir daha
görevlendirilemezler.
b)
Doping eylemine at ilgililerinin katıldıkları tespit edilememiş olsa
bile, dopingli koşturulduğu tespit edilen at, ilk defasında bir yıl süreyle,
ikinci defasında iki yıl süreyle, üçüncü defasında süresiz koşulara katılmaktan
yasaklanır. İlk kez dopingli koşturulan at, dopingli koştuğu koşudaki
birincilik ikramiyesinin üç katı tutarındaki para cezasının, at sahibi veya at
sahibi vekili tarafından yarış müessesesine nakden ve bir defada ödenmesi
halinde koşulara katılır. Aynı atın tekrar dopingli koşturulduğunun veya aynı
şahsa ait bir başka atın dopingli koşturulduğunun tespiti halinde bu bentteki
tekerrür hükümleri uygulanır. Atın ilk defa dopingli olarak koşturulması ve
para cezası ödemek kaydıyla koşulara katılması konusu atın ilgililerine verilen
disiplin cezalarını ortadan kaldırmaz.
Bu maddede öngörülen ihtar cezası ile iki
yüz elli milyon liraya kadar para cezası, on beş yarış gününe kadar koşulara
katılmaktan ve yarışlarla ilgili yerlerde sanat icrasından geçici yasaklama
cezaları Yarış Komiserler Kurulu tarafından ilgililerin savunmaları alınmak
kaydıyla verilir ve derhal icra olunur. İki yüz elli milyon lirayı aşan para
cezaları ile on beş yarış gününü aşan geçici yasaklama cezaları ve süresiz
yasaklama cezaları Yüksek Komiserler Kurulunca verilir.
Eylemin ağırlık derecesine göre, yukarıda
yazılı disiplin cezalarından biri veya birkaçı birlikte verilebilir.
Yarış Komiserler Kurulunca verilecek
cezalara karşı öğrenme tarihinden itibaren on beş gün zarfında Yüksek
Komiserler Kuruluna itiraz edilebilir. Yüksek Komiserler Kurulunca itirazen
veya ilk derece olarak verilen cezalar kesindir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı adına, Isparta
Milletvekili Sayın Emin Bilgiç; buyurun.
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) -
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
At Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu çerçevede
arz etmek istediğim bir iki husus var.
Tasarının tümü son derece olumlu; ancak,
burada özellikle atıfta bulunulması gereken bir husus, ülke hayvancılığının
içinde bulunduğu durum sebebiyle bu tasarının çok büyük bir önemi var. Ülke
hayvancılığı, son yıllarda, son on onbeş yılda çok büyük miktarda kan kaybına
uğradı; bu kan kaybının durdurulması noktasında AK Parti Hükümetinin çok büyük çalışmaları,
katkıları var; ancak, bu tasarıyla, at yarışlarından elde edilen gelirlerin
önemli bir bölümü ülke hayvancılığının içinde yer alan atçılığın geliştirilmesi
yönünde daha büyük ölçüde sarf edilebilecek ve böylelikle, yine, hayvancılığın
diğer konularına da bu gelirlerden daha fazla pay ayrılması mümkün olacak ve
Türk hayvancılığının, ülke hayvancılığının geliştirilmesinde, bu tasarıyla çok
önemli kaynaklar elde edilecek.
Aynı şekilde, bu payla, yıllardır
darboğazda olan hayvancılığın yeniden ayağa kaldırılması söz konusu olacak.
Türkiye, Arap atlarının temel kaynağıdır. Bu alanda, İngiliz atlarına yönelik,
oradan hayvan ithaline yönelik çok ciddî politikalar sürdürülüyor. Türkiye'deki
gelirin Türkiye'de kalması ve ihraç imkânlarını geliştireceği, damızlık
geliştirmesi, progeny testing ve embriyo transferi noktasında yeni laboratuvar
ve yatırım imkânlarına kavuşacağı, Türk atçılığının gelişmesi için çok önemli
olan bu tasarıyı tartışmak üzere burada bulunuyorum.
Ben, bütün bu çalışmalar sebebiyle, gerek
Tarım Bakanlığımızı gerek komisyonu gerek Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğümüzü
ve Bakanlığın bütün bürokratlarını, Sayın Bakanın nezdinde kutluyorum. Bu
noktada, Bakanlığımızı ve Türkiye Jokey Kulübünü böyle bir özveride
bulundukları için, bu gelirlerden istifade eden diğer kurumlarımız adına da
kutluyorum.
Böylelikle, Türkiye'de, tarım alanında
köylünün uğradığı ciddî gelir kayıpları telefi edilerek, özellikle 2001
yılındaki krizin etkileri giderilmiş olacaktır. Bütün bunlar son derece önemli
katkılardır.
Dikkat ederseniz, bu tür at yarışlarından,
Amerika Birleşik Devletlerinde yılda 20 milyar dolar, Japonya'da yılda 73
milyar dolar, Türkiye'de ise 700 000
000 dolar gelir elde edilmektedir. Bu anlamda, bu miktar çok küçük olmakla
birlikte, her halde geliştirilmeye muhtaçtır; fakat, daha da önemlisi, bu
gelirin, Türk atçılığının gelişimine yeniden önemli bir ivme verecek olmasıdır;
yarış atı ihracatına önemli bir ivme verecek olmasıdır, geleneksel ata sporumuz
atçılığa çok önemli bir ivme verecek olmasıdır ve bütün bunlardan da önemlisi,
hayvancılığın gelişimini son derece hızlandıracak, gerilemiş bulunan
hayvancılığımızı önemli ölçüde yeniden eski hayatiyetine kavuşturacaktır.
Bu çerçevede, başta Bakanımız olmak üzere,
katkıda bulunan herkesi kutluyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 6132 Sayılı At Yarışları
Hakkında Kanunun değişik 7 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Birinci fıkra hükmüne aykırı hareket
edenler hakkında üç aydan iki seneye kadar hapis ve 10 000 000 000 (on milyar)
liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası verilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İmar Bankasını ilgilendiren mudilerle
ilgili kanundan sonra, vaktinizi almak istemiyorum; ama, biraz önceki konuşmacı
arkadaş, Türkiye hayvancılığına girdi, Türkiye hayvancılığının durumunun
iyileştirildiği yönünde beyanlarda bulundu.
Bugün, Türkiye hayvancılığının durumu
içler acısıdır. 1980'li yıllarda Türkiye'den kaçak olarak güneyimizde ve
doğumuzda bulunan ülkelere hayvan götürülürdü; ama, bugün bunun tam tersi söz
konusudur. Bugün, doğu ve güneydoğu illerimizdeki sınırlarımızdan, ülkemize,
maalesef, milyarlarca dolarla ifade edilebilen hayvanlar kaçak olarak
girmektedir. Bu kaçakçılıkla ilgili olarak mahkemelere intikal etmiş, toplam
değeri 11 milyar doları -bu rakama dikkatinizi çekmek istiyorum- bulan rakamlar
söz konusudur. Kaçakçılığı önlemek için, başta, kısa süre içerisinde benim
getireceğim bir kanun teklifi var -özetle hayvan hırsızlığı ve kaçak
hayvancılıkla ilgili olarak- bunun da gündeme taşınmasında yarar vardır.
Ülkemiz arıcılığı içler acısı durumdadır.
Dünyada kovan varlığı olarak beşinci sıradayken, bal ihracatında yedinci
sıradayız. Bal ihracatında çok önemli bir nokta da rezüdü analizleridir.
Kalıntılar bakımından ballarda bulunmaması gereken, antibiyotik, parafin grubu
türevli ilaçlar; bunun yanında ziraatta kullanılan, fakat arıcılıkta
kullanılmayan ilaçlardan kaynaklanan kalıntılar nedeniyle, maalesef, ülkemiz
bal ihraç edememektedir. Kurak geçen yıllarda arıcılarımız çok zor durumda
kalmaktadır. Özellikle, yaz aylarında göçer, gezginci arıcı dediğimiz
arıcılarımız bu yıl mağduriyet içerisindedir.
Sayın Bakanımızdan, ben, burada,
arıcılarımız için bir ricada bulunuyorum. Renkli şeker uygulaması var;
arıcılıkla uğraşan diğer ülkelerde arıcılığı teşvik amacıyla bu verilmekte;
bunun bir an önce gündeme getirilmesi gerekiyor.
Yine, bunun yanında, dünya kıvam
varlığında ve dünya bal ihracatında birinci olan Çin ballarında yapılan
analizler sonucunda kalıntı maddelerinin kalması sonucu, bugün, Çin, bal ihraç
edememektedir. Çin'in bu yerini almada bizim ülkemize önemli görevler
düşmektedir. Özellikle rezüdü analizleri sonucunda balları temiz çıkan
üreticilerimize teşvik primi uygulaması bir an önce gündeme getirilmelidir.
Bunun yanında, hayvancılık ürünü olarak
-su ürünleri konusunda- Avrupa'ya ihraç edebildiğimiz tek ürün su ürünleridir.
Özetle, levrek ve çupra balığı Avrupa'dan büyük oranda talep görmektedir.
1990'lı yıllarda yapılan yine bu rezüdü
analizleri sonucunda rasgele balık üretimi yapıldığı için ilaç kalıntıları
çıkmış ve ülkemiz balığına ihracat yasağı konulmuştu. Daha sonraki tarım
bakanlarımızın ve Bakanlıktaki görevli arkadaşların -Tarım Bakanlığında çalışan
arkadaşları buradan kutluyorum- çalışmaları sonucunda o sıkıntılar aşılmıştır.
Bugün, Avrupa'ya tek ihraç edebildiğimiz hayvansal ürün, maalesef, balıktır.
Ama, balıkçılarımız da sahipsizdir; çünkü, 14 kuruluştan izin alınarak
potansiyel alan ilan edilen yerlerde, maalesef, bugün kiralamalar
yapılamamaktadır.
Kiralamalarda tarlanın dönümü 1 milyar - 2
milyar arasındayken, denizde kiralama usulüyle yapılan kiralamalarda,
üreticiler, 1 milyarın üzerinde rakamlar ödemektedir.
Yine, su ürünleri ihracatında, bu yıl
getirilen uygulamayla, yanılmıyorsam 175 000 lira, Sayın Bakanım, bir teşvik
primi getirildi; fakat, üreticilerimiz, KDV'yi karşılamadığından dolayı bu
faturaları kesmemekte ve fatura kesilmemesi sonucunda devletin ekonomik olarak
kaybı da milyarlarca dolarlarla ifade edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sığırcılık,
maalesef, kendi başına terk edilmiş, kaderiyle başbaşa kalmış; hayvan varlığı
konusunda, daha önceki hükümetlerin uyguladığı ithalat politikalarıyla,
günümüzde, çok az sayıda belli kültürdeki hayvanların kalmasına sebep
olunmuştur. Düve kesimlerinin önüne maalesef bir türlü geçilememiştir. Bugün,
Tarım Bakanlığı, o 1 000 köye 1 000 tarımcı ve Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan köylere sığır, gebe düve dağıtma projesi var ya,
onun için gebe düve bulamamaktadır. Bir an önce, ülkemizde, gebe düve ve düve
kesiminin önüne, mutlaka ve mutlaka, geçilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, daha önceki
hükümetin uyguladığı besiciliğe destek primi maalesef kaldırılmıştır. Bugün,
doğu ve güneydoğuda, ağılların yüzde 75'i boş olarak durmaktadır. Besiciliğe
olan ilgisizliğin bir an önce giderilmesi, besiciliğe gerekli önemin verilmesi
şarttır.
Büyüyen dünyaya, özellikle Avrupa'ya ihraç
edebileceğimiz çok ürünümüz vardır. Bugün, biz, Almanya'nın çam balı ihtiyacını
karşılayamıyoruz; ama, arıcılığın geliştirilmesi için de, maalesef, bir şey
yapılamıyor.
Maddeye olumlu oy vereceğimizi belirtir,
Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 6132 Sayılı At Yarışları
Hakkında Kanunun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cari yılda yarış gelirinin bir evvelki
takvim yılındaki yarış geliri toplamından fazla olması halinde bu fazladan
yarış ikramiyelerine düşecek kısım millî bir bankada Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı emrine açılacak özel hesaba devredilir. Özel hesapta biriken para
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından başta at ıslahı ve tesisleri ile bu
paranın en fazla % 25'i hayvancılığın geliştirilmesine sarf olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın İnci Özdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At Yarışları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili
görüşlerimi iletmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde, at yarışları, cumhuriyetin
ilanından sonra Ulu Önder Atatürk'ün talimatları doğrultusunda başlatılmış ve
1950 yılında Türkiye Jokey Kulübünün kurulmasıyla birlikte, Bakanlar Kurulunun
kararıyla, yarış otoritesi olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla yapılan
sözleşmeler doğrultusunda, geniş kitlelerin ilgisi sayesinde, ekonomimize
önemli ölçüde katmadeğer yaratarak, bugünlere kadar başarıyla gelmiştir.
Geçen elli yılı aşkın süre zarfında, 6132
sayılı At Yarışları Hakkında Kanun doğrultusunda, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının denetim ve koordinasyonunda, kanunun özü olan, at neslini ıslahla
ilgili tesisler kurulmuş ve bu amaca yönelik yatırımlar yapılmıştır.
Halihazırda 7 ilimizde hipodroma ve safkan
İngiliz ve Arap atı yetiştiriciliğine hizmet etmek üzere, Türkiye Jokey Kulübü
denetiminde, İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir, Şanlıurfa, Kayseri, Adana,
İzmir'de, ayrıca, TİGEM denetiminde, Bursa, Eskişehir ve Malatya'da kamuya ait
11 haraya ve yüzlerce özel sektör harasına sahip olan atçılık sektörü, Türkiye
atçılığının gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuştur.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Türkiye
Jokey Kulübü bu yatırımları yaparken devletimizden herhangi bir kaynak
kullanmamış, tüm yatırımlarını gelirlerinden yarattığı fonlarla
gerçekleştirmiştir.
Halihazırda meri kanunlarla at yarışları
üzerine oynanan müşterek bahis hâsılatının yüzde 57'si ve yüzde 10 oranındaki
Veraset ve İntikal Vergisiyle birlikte, yüzde 67'lere kadar çıkabilen dolaylı
vergi şeklinde kesilmektedir.
Kesintiler şunlardır; KDV, yüzde 18, gayri
safî hâsıladan; Savunma Sanayii Destekleme Fonu yüzde 10; Olimpiyat Fonu yüzde
1; müessese hissesi yüzde 14; Belediye Eğlence Vergisi yüzde 4; Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu payı yüzde 5; Türk Tanıtma Fonu yüzde 5; bilet bedeli
üzerinden, ayrıca, eğitime katkı payı yüzde 5; Özel İşlem Vergisi yüzde 5'tir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde, müşterek bahislerden bu ölçüde yüksek kesinti yapılması, yarışsevere
dağıtılan ikramiyeyi önemli ölçüde düşürmüş ve şans oyunlarında, küçük
bedellerle çok yüksek ikramiyeler kazanma olanağının sınırlandırılarak,
cazibenin azalması sebebiyle, müşterek bahislere katılım büyük ölçüde
azalmıştır. Yükselen vergilerin doğal sonucu olarak yasadışı oyun oynatan
kişiler, özel bürolar ve internet üzerinden bahis düzenleyen siteler ortaya
çıkmış ve elde edilen kayıtdışı gelirlerle devletimiz ciddî boyutlarda vergi
kaybına uğratılmaya başlanmıştır. Böylece, beklenen ölçüde artmayan gelirlerden
devletin kamu kurum ve kuruluşlarının almış olduğu pay ve vergilerde düşüşler
olmuş ve neticede, Türkiye Jokey Kulübünün elde ettiği yarış gelirlerinin cari
giderleri karşılayamaz hale gelmesi sebebiyle, at yarışı sektörü bitme
noktasına gelmiştir.
Halihazırda 30 000 ailenin ekmek parası
kazandığı, 8 000 seyis, 1 200 jokey, jokey yamağı, 1 100 antrenör, 2 000 ganyan
bayii, 2 000 jokey kulübü personeli, veteriner hekim, nalbant, nakliyeci, ilaç
sanayii çalışanının istihdam edildiği; ayrıca, ot, yulaf, arpa gibi
malzemelerin satışıyla, özellikle Anadolu'da, yılda 50-60 trilyon liralık bir gelir
imkânı sağlayan devletimizin arap atı yetiştiricisi kurumlarının -ki, ismini
biliyorsunuz, TİGEM- yılda 10-15 trilyon liralık gelir sağladığı bir enstitünün
yok olmaması gerekmektedir.
Kesintilerin yapılmasına esas olan meri
kanunlar, gerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve gerekse Türkiye Jokey
Kulübünün, zaman zaman, görüşü alınmadan çıkarılmıştır. Bu alışkanlık, halen
tasarı halinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bazı kanunlarda da,
maalesef, devam etmektedir.
Çeşitli kamu kuruluşları, yapmak
istedikleri faaliyetlerle ilgili ihtiyaç duydukları kaynağı Türkiye Jokey
Kulübünün müşterek bahislerden elde ettiği hâsılattan ve kulübün gelirlerinden
pay alarak karşılamak istemektedirler. Bu tasarıyla, bu yaklaşımın da önüne
geçilmesi sağlanacaktır.
Müşterek bahislerden yarış müessesine
ayrılan pay cari giderlerin karşılanmasında kullanılırken, yaratılan fon
fazlası Tarım ve Köyişleri Bakanlığı denetiminde ve meri kanunlara uygun
biçimde sadece at yarışları ve yetiştirici eliyle, hayvancılıkla ilgili diğer
yatırımlara harcanmaktadır.
Kesintilerin bu oranlara yükselmesi
neticesinde azalan gelirler sebebiyle at neslini ıslahla ilgili zarurî yatırım
harcamalarından bile vazgeçilmek zorunda kalınmış ve elde edilen yarış
gelirleriyle cari giderlerin bile karşılanması, maalesef, olanaksız hale
gelmiştir.
Diğer taraftan, şans oyunları sektöründe
yer alan Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesi için hazırlanan kanunda
devredilecek kurumun şans oyunlarıyla ilgili faaliyetlerini daha ekonomik ve
verimli şekilde yerine getirebilmesini sağlamak amacıyla, mevcut kesintilerin
birçoğu kaldırılmış ve toplam kesinti oranı yüzde 30'a indirilmiştir. Aynı
sektörde yer alan ve halihazır kesintilerle hayatiyetini sürdürmesi imkânsız
hale gelen atçılık sektörünün, bu haksız rekabet şartları altında tamamen yok
olması büyük olasılıktır. Bu sektörün de, eşit şartlar altında rekabet etmesi
sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun.
İNCİ ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; meri kanunlarla çeşitli fonlara aktarılan
kesintilerin, 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanunun özünü teşkil eden at
neslini ıslahla ilgili harcamalarla bir alakası bulunmamaktadır. Kanun tasarısında,
söz konusu fonların yüzde 50 oranında indirilmesiyle, kesintilerin, bir nebze
makul oranlara çekilmesi amaçlanmaktadır. Bu suretle, yeniden cazibe kazanacak
olan yarışlar üzerine düzenlenen müşterek bahis gelirlerinin artması
neticesinde, devletimize aktarılan miktarın da artacağı kesindir.
Bugün, dünyada, at yarışlarının
düzenlendiği ülkelerde kesinti oranları yüzde 17 ile yüzde 30 arasında
değişmektedir. Türk atçılığı, yetiştiriciliği ve hayvancılığının gelişmesine
büyük katkılar sağlayacağına inandığım bu kanun tasarısının yasalaşması
dileğimle, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Madde üzerinde 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At
Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fehmi Öztunç Alim Tunç Cevdet Erdöl
Hakkâri Uşak Trabzon
Faruk Anbarcıoğlu Sedat
Kızılcıklı
Bursa Bursa
"MADDE 3.- 6132 sayılı At Yarışları
Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Cari yılda, yarış gelirinin bir evvelki
takvim yılındaki yarış geliri toplamından fazla olması halinde, bu fazladan
yarış ikramiyelerine düşecek kısım millî bir bankada Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı emrine açılacak hususi fona devredilir. Fonda biriken para Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı tarafından at ıslahı ve tesisleri ile hayvancılığın
geliştirilmesine sarf olunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yürürlükteki At Yarışları Hakkında Kanunda
yer alan "hususi fon" ibaresi kanun değişikliği taslağında yer
almamakta ve "özel hesap" ibaresinden bahsedilmektedir.
Yasada kavram bütünlüğünü sağlamak,
ileride oluşabilecek karışıklığı ve farklı değerlendirmeleri ortadan kaldırmak
amacıyla "özel hesap" ibaresi "hususi fon" olarak
değiştirilmiştir.
Türkiye'de at ıslahı konusunda önemli
gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen, hayvancılıkta istenen gelişme
sağlanamamıştır. Yapılan değişiklikle, fonda biriken kaynağın bir taraftan at
ıslahıyla ilgili çalışmalarda kullanılması sürdürülürken, diğer taraftan da
kaynağın ülke hayvancılığının geliştirilmesi için kullanılması
hedeflenmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya
teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona
soracağım. Komisyon, önergeye, salt çoğunlukla -yani, 13 üyeyle- katılırsa,
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan At
Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İlyas Arslan |
Fikret Badazlı |
Ahmet Kambur |
|
Yozgat |
Antalya |
Tekirdağ |
|
Ali Ayağ |
Cemal Ünsal |
Nail Kamacı |
|
Edirne |
Ordu |
Antalya |
MADDE 4. - 6132 sayılı At Yarışları
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek madde 2.- Bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna göre düzenlenmekte
olan müşterek bahisler üzerinden kesilen, vergiler hariç, 1473 sayılı Kanunun
madde 3 ve 3238 sayılı Kanun madde 12, e bendi, 3796 sayılı Kanunun madde 11, f
bendi, 351 sayılı Kanuna ek 5661 sayılı Kanun madde 28, c bendi, 3230 sayılı
Kanun madde 3, b bendi, 2828 sayılı Kanun madde 18, h bendi ile yapılan
kesintilerin her biri yüzde 50 oranında düşürülmüştür.
BAŞKAN - Önergeye Komisyon salt çoğunlukla
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Katılıyoruz.
Sayın Kamacı, sizin de imzanız var burada.
NAİL KAMACI (Antalya) - Benim söylediğim
deminki fıkrayla ilgiliydi.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Son dakikalarda
getirilen ek maddelerin acı tecrübeleri var burada. Biz neyin ne olduğunu
bilmeden katılamayız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, verilen
önergedeki metin de çok karışık; o nedenle, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 22.16
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 22.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
138 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - At
Yarışları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/356) (S. Sayısı : 138) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, bu durumda
çalışmalarımızı sürdüremiyoruz.
Sözlü sorular ile kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Aralık 2003 Çarşamba günü saat
15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati : 22.37