BIM 2 13 2004-01-12T11:13:00Z 2004-01-12T11:13:00Z 99 60038 342221 TBMM 2851 684 420271 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 33

 

27 nci Birleşim

11 Aralık 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılara, iş akitleri askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

2. - Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın, Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

3. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ve yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

IV. - ÖNERİLER

A) Sıyasî Partı Grubu Önerılerı

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/20) (S.Sayısı: 303)

4. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası  Türk Anonim Şirketi Hakkında  Tesis Edilecek Bazı  İşlemler Hakkında  Kanun  Tasarısı ile Plan ve Bütçe  Komisyonu  Raporu (1/700) (S. Sayısı : 304)

5. - Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1. - Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar'ın, Denizli Sağlık Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1291)

2. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, sağlık çalışanlarının maaşlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1294)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir-Kemeraltındaki bazı işyerleri ve dükkanların kamulaştırılma nedenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1312)

4. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, ortaya çıkarıldığı iddia edilen yolsuzluklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1387)

5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, vakıf taşınmazlarının kiracılarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1393)

6. - Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, petrol yataklarının belirlenmesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/1434)

7. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, TMSF bünyesindeki bankaların 2002 yılı bilançolarında yer alan geçmiş yıl zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1458)

8. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, Selçuk Kaymakamlığının, öğrencilerin Anıtkabir ziyaretine engel çıkardığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1507)

9. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, BDDK eski Başkanının evine düzenlenen operasyonla ilgili demecine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1509)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’de açılarak yedi oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, 10 Aralık 2003, Dünya İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edilişinin 55 inci yıldönümü münasebetiyle,

Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu,

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş,

Dünya İnsan Hakları Gününün 55 inci,

Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım, Kastamonulu kadınların, yurdumuzun işgalini ve işgal güçlerinin vahşetini protesto etmek amacıyla 10 Aralık 1919 tarihinde gerçekleştirdikleri ilk kadın mitinginin, başkaldırı ve direniş hareketinin 84 üncü,

Yıldönümlerine ilişkin gündemdışı,

Birer konuşma yaptılar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Vehbi Zeki Serter'in TBMM'den bir heyeti KKTC'ye resmî davetine icabet edecek heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin:

Bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın (9/8),

Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Yaşar Topçu (9/9),

İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında ihalelere fesat karıştırma sonucunu doğuran eylemlerde bulunduğu, ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarına göz yumduğu, gerekli tedbirleri zamanında almadığı ve gerekli soruşturmaları zamanında yaptırmadığı, böylelikle, görevini kötüye kullandığı ve mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın ile ayrıca, bakanlıkları sırasında Karayolları Genel Müdürlüğündeki usulsüz keşif artışlarına onay vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanları Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan (9/10)

Haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca önergelerin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisinin, daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika ve İspanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü sıralarında yer almasına; bütçe görüşmelerine 18.12.2003 Perşembe günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, hergün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunmasına ve görüşmelerin yedi günde tamamlanmasına;

Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) 1'er saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10'ar dakika ile sınırlandırılmasına;

Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 10 turda tamamlanmasına, 10 uncu turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına;

İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 45'er dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10'ar dakika olmasına; kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesine ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramamasına;

Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulmasına ve her tur için soru cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılmasına;

Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete 1'er saat süre ile söz verilmesine (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir); İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önerisinin,

Genel Kurulun 10 Aralık 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 34 üncü sırasında yer alan 298 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 35 inci sırasında yer alan 299 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden bu kısmın 5 inci sırasına alınmasına ve bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildikleri açıklandı.

2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına; bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemlerinin 11.12.2003 Perşembe günü 09.30 ile 10.30 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Toplantı Salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince yapılacağına; söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerektiğine, başkası adına söz kaydı yapılmayacağına; 11.12.2003 Perşembe günü 09.30 ile 10.30 saatleri dışındaki söz kayıtlarının Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde yapılacağına; Genel Kurulun aldığı karara uygun olarak kişisel söz kaydının, bütçenin tümü üzerinde, her tur için ve bütçe görüşmelerinin sonunda, lehte ve aleyhte olmak üzere ve sadece biri hakkında yapılacağına; bir milletvekilinin, sadece bir tur için söz kaydı yaptırabileceğine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

3 üncü sırasına alınan, Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun (1/704) (S. Sayısı: 298) ile,

4 üncü sırasına alınan, Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun Bazı Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair (1/703) (S.Sayısı: 299),

Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra,

5 inci sırasına alınan, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu Tasarısının (1/692) (S. Sayısı: 302), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra,

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

11 Aralık 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.22'de son verildi.

Sadık Yakut

Başkanvekili

                       

Mehmet Daniş

Ahmet Küçük

 

 

Çanakkale

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Yaşar Tüzün

Bilecik

Kâtip Üye

 


No. : 43

II. - GELEN KÂĞITLAR

11 Aralık 2003 Perşembe

 

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir Seferihisar İlçesinde belediyenin bir uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1275)

2. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Anayasa Mahkemesince iptal edilen bazı yasaların yeniden çıkartılıp çıkartılmayacağına ve AB'ye uyum yasalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1320)

3. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, bir gazetede çıkan Sanayi ve Ticaret Bakanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/849)

4. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, Bergama-Ovacık Altın İşletmesinin çalışma izni olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1328)

5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, kamuda hizmeti ve hizmet yeri değiştirilen personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1334)

6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İlindeki sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1349)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu çalışanlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 11.12.2003 tarihinde geri almıştır. (7/1533)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

11 Aralık 2003 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Kayseri İli Çinkur Fabrikası işçilerinin mağduriyetleriyle ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan'a aittir.

Buyurun Sayın Eskiyapan. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılara, iş akitleri askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kayseri'de bulunan ve Ortadoğu'nun en büyük çinko ve metal sanayii fabrikası olan Çinkur ve bu fabrikada çalışan işçilerimizin mağduriyetiyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Çinkur, 1968 yılında, karbonatlı maden cevherinin işlenerek metal çinkoya dönüştürülmesi amacıyla, yüzde 9'u Etibanka ait olmak üzere halka açık bir anonim şirket olarak kurulmuştur; 1976 yılında da üretime başlamıştır. Zaman içerisinde gerçekleştirilen sermaye artırımlarıyla, Etibankın hisse oranı yüzde 98.8'e yükseltilmiştir. Tesis, 36 000 ton/yıl kapasiteyle yaklaşık 500 kişi istihdama ve Londra Metal Borsasına bağlı olarak yıllık 50 000 000 ilâ 60 000 000  Amerikan Doları ciroya sahip iken, 1996 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulunun 28.3.1996 gün ve 96/13 sayılı kararıyla, yüzde 98.8'i devlete ait olan hisseler, blok satış yöntemiyle, 3 500 000 doları sözleşme imza tarihinden 6 ay sonra, 3 500 000 doları sözleşme tarihinden 12 ay sonra ödenmek üzere 7 000 000 doları peşin, geriye kalan 7 000 000 dolarlık borcun ise LİBOR + yüzde 2,5 faiz uygulamasıyla ödenmesi koşuluyla toplam 14 000 000 dolara, yüzde 1,5'lik hissesi İstanbul Menkul Madencilik ve geriye kalan yüzde 98,5'lik hissesi İran-Tahran menşeli firmaların oluşturduğu Kayseri Maden Metal Ticaret Anonim Şirketine satılmıştır.

İran'da bulunan zengin çinko madenleri, işlenmesi zor bir karaktere sahip, yüksek tenorlu cevherlerdir. Bu cevherler sadece Çinkur tarafından işlenebilmiştir. Olumlu sonuçlar alınması neticesinde, hammadde İran'dan getirilerek, İran'a sürekli maddî kaynak aktarılmış, çinko üzerine İran'da 12 fabrika kurmuşlardır; böylece, kendi cevherlerini İran'da da işlemeye başlamışlardır. Bunun sonucunda Çinkura ihtiyaç kalmamış ve Çinkuru gözden çıkararak, Aralık 1999'da üretime ara vermişlerdir. Şirket üretime ara verdikten sonra, finansmanı Erol Kohen tarafından sağlanarak, madenciler tarafından fason olarak çalıştırılmaya başlanmış, Londra Metal Borsasında fiyatların düşmesine dayanamayarak fabrikada üretim tamamen durdurulmuştur.

Çinkurun özelleştirilmesi işlemleri sırasında fabrikayı satın alanların kim olduklarına, niçin bu fabrikayı almak istediklerine ilişkin olarak Özelleştirme İdaresi tarafından hiçbir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hisse satış sözleşmesinde, fabrikada çalışan işçilerin Anayasa, yasa ve sözleşmelerden doğan tüm hak ve alacakları için bir güvence maddesi yer almamıştır; yani, işçiler, tabiri caizse, köle gibi satılmışlardır.

1999 yılında, şirketi alan firma, zarar ettikleri gerekçesiyle önce üretime ara vermiş, sonra da üretimi tamamen durdurma yoluna gitmiştir. Bu arada, işçilerin iş akitleri askıya alınarak hiçbir alacakları ödenmemiş ve işçilerin haklarının askıya alınması neticesinde başka bir yerde çalışmalarına izin verilmemiş, dışarıda bir gün dahi sigortalı çalışmaları halinde kıdem tazminatlarının kaybolacağı anlayışı içinde işçileri sokağa bırakmışlardır. Şu anda 200 kişisi emekli olmak üzere, toplam 247 işçinin kıdem tazminatı alacakları ödenmemiş bulunmaktadır.

İşçilerimiz, 29.11.2001 tarihinde, dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit'in Türkiye Büyük Millet Meclisindeki makam odasında kendileriyle görüşerek sorunlarını tekrar aktarmışlar, Sayın Başbakan, Sayın Hüsamettin Özkan'a "bu iş hâlâ çözülmedi mi" diye sormuş ve çözülmediğini öğrenince "derhal çözün" diye talimat vermiş olmasına rağmen, sorun halen çözülmüş değildir.

Dönemin muhalefet partisi Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili değerli hemşerim, şimdiki AKP Grup Başkanvekili

Salih Kapusuz Bey, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılması istemiyle vermiş olduğu 25.1.2000 tarih, 1195 sayılı soru önergesiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz, iki sayfam daha var?

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - "Şirkete ait olan bütün bu olumsuzluklar ve sistemli bir batış gerçekleşirken, bu durum karşısında hükümetiniz ne yapacaktır; en önemli ve en acil olan 427 personel ne olacaktır; kıdem tazminatlarını hak edenler tazminatlarını ne zaman alacaklardır" sorularını yöneltmişlerdir.

Yine, o dönemde Fazilet Partisi, şimdiki AKP İstanbul Milletvekili olan arkadaşımız Azmi Ateş Bey, 3 Temmuz 2001 tarihinde özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu tarafından yanıtlanması istemiyle vermiş olduğu yazılı soru önergesinde, yukarıda bahsettiğim konulara değinerek sorularına yanıt istemiştir.

Değerli arkadaşlarım, ben de, üç yıl sonra, ülkemizde tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticisi de olan bu milletvekili arkadaşlarıma kendi sordukları soruları sormak ve Çinkurda çalışmış ve kıdem tazminatlarını almaya hak kazanmış 247 işçinin kıdem tazminatlarının ödenmesi için ne yaptıklarını sormak istiyorum; bu tazminatların ödenebileceğini onların ağzından duymak istiyorum.

Yıllarca devlete hizmet etmiş olan bu insanların emeklilik yaşamlarında çoluğuna çocuğuna zaten kısıtlı olan imkânlarını biraz daha rahatlatacak olan, emeklerinin, alınterlerinin karşılığı olan ve aradan dört yıl geçmesine rağmen ödenmeyen bu tazminatların ödenmesini, bu işçilerimizin milletvekili olarak talep ediyorum.

Konuyu, başta Sayın Maliye Bakanımız olmak üzere bütün yetkililerin dikkatine sunuyorum. Sayın Çalışma Bakanımız biraz evvel beni aradılar; kendilerine huzurunuzda çok teşekkür ediyorum. Çalışma Bakanlığı müfettişlerine inceletmişler; işçilerin haklı olduğunu, ama, bunun Özelleştirme İdaresine ait olduğunu söylediler. Huzurunuzda, bir defa daha, Sayın Çalışma Bakanıma çok teşekkür ediyorum; sağ olsunlar, ilgilendiler.

Dolayısıyla, benim istirhamım şu. Lütfen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika müsaade edin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eskiyapan.

MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Şimdi, iktidarda bulunan partimizin isminin başında "adalet" var. Lütfen, şunu yerine getiriniz; dört senedir bu işçilerimiz herhangi bir şekilde ortalıklarda sürünmektedirler. Tutarı 3 trilyon lira civarında bir şey. Lütfen, özelleştirmeden gelen bu aksaklıklar sizin zamanınızda olmamış; ama, siz Adalet ve Kalkınma Partisisiniz, sizin isminizin başında "adalet" var.  Ben bir Kayseri Milletvekili  olarak rica ediyorum, bu problemi halledelim efendim. 3 trilyon, bir şey değil; kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik yapalım ve de bu konuyu halledelim.

Huzurunuzda, hepinize çok teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eskiyapan.

Gündemdışı ikinci söz, Kilis İlinin kurtarılışının 82 nci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Kilis Milletvekili Hasan Kara'ya aittir.

Buyurun Sayın Kara. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın, Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güzel Kilisimizin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yüzyıllar boyunca güneyde Türk kültürünün öncülüğünü yapmış olan güzel Kilis İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümünü idrak etmiş bulunuyoruz. Kilis ve Kilisliler, çalışmasını, mücadele etmesini, medenî bir insan olarak hür ve müstakil yaşamasını bilen ve eski tarihî şöhretini bugün de muhafaza etmekte olan, Suriye sınırında Türklüğün bir kalesidir.

7 Aralık günü Kilis'ten dalga dalga yayılan heyecanın harekete geçirdiği acı tatlı anılar, bizleri geçmişin derinliklerine götürerek, millî duygularımızın canlanmasına, vatan ve bayrak sevgisinin çiçeklenip taçlanmasına neden olmuştur. 7 Aralık, Türk kalesinin güney burcuna, şehitlerimizin kanlarıyla boyanmış bayrağımızı çektiğimiz gündür. 7 Aralık, bıyığı yeni terlemiş koç yiğitlerimizin, ak saçlı ninelerimizin, kınalı saçlı analarımızın birlikte kükreyerek düşmanı Kilis topraklarından silip süpürdüğü gündür. 82 nci kurtarılış yıldönümünde Kilis İlinde yapılan görkemli törenlerle güzel Kilisimizi dilimizin döndüğü kadar övdük; çünkü, Kilis, övgülerin en güzeline layık bir kenttir.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken “güzel Kilis” dedim. Evet, Kilis güzeldir; tarihiyle güzeldir, coğrafyasıyla güzeldir; yetiştirdiği insan gücüyle, bilim adamlarıyla, ordu kumandanlarıyla, devlet adamlarıyla, siyaset adamlarıyla, edip ve şairleriyle bir tarih dolduracak kadar büyüktür ve güzeldir.

6 Haziran 1995 tarihinde il olan Kilis, yaşı kadar sorunu olan medenî bir şehir; oysa, medeniyet, yol demek, su demek, okul demek. Bugün Kilis'in en önemli sorunlarından birisi su sorunudur. Kilis'in içmesuyu, 25-30 kilometre mesafede bulunan iki köyümüzden temin edilmektedir. Kilisin su ihtiyacı 250 litre/saniye olmasına rağmen, kışları yaklaşık 100 litre/saniye su temin olunmakta, yazları ise 50-60 litre/saniye su temin edildiğinden şehirde büyük su sıkıntısı yaşanmaktadır. Şehir şebekesinden evlere üç günde bir iki üç saat su verilmekte, bazı mahallelere, semtlere hiç su verilmemektedir. Bu suyun bir arıtmadan geçirilmeden şebekeye verilmesinden ve yer yer içmesuyuna kanalizasyon karışmasından dolayı da Kilis İlinde tifo ve karaciğer hastalıklarına rastlanılmaktadır.

Kilis halkının sağlığını da yakından ilgilendiren bu hayatî sorunun daha da büyümesine meydan vermemek amacıyla, daha önce sadece sulamaya yönelik etüt çalışmaları yapılan ve daha sonra sulama ve içmesuyu kaynağı olarak değerlendirilen Seve Barajının yapımına 1999 yılında başlanılmıştır. 2004 yılında Seve Barajını tamamlayarak hizmete sokacağız ve yine Seve Barajından Kilis'e sağlıklı içmesuyu temini için, arıtma tesisi ve isale hattının, Bakanlar Kurulunun 17.6.2003 tarih ve 5766 sayılı kararı gereğince 2004 yılı içerisinde temelini atıp tesisi bitireceğiz, Kilis'in uzun yıllardan beri halledilemeyen su problemini kökten çözmüş olacağız. Bu projeden dolayı, başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerimize, Enerji Bakanımıza ve DSİ Genel Müdürümüze, Kilis halkı adına teşekkür ediyorum. Bu proje, Kilis'in içmesuyu problemini ortadan kaldıracak; ama, sulama için köklü çözüm, Afrin Çayına baraj yapılmasıdır.

Kilis İli, akarsu yönünden oldukça fakir bir ildir. Afrin Çayı hariç, akarsularımız, kışın yağmur yağmasıyla akmaya başlamakta, yaz aylarında ise kurumaktadır. Kilis'in su sorununu çözecek olan en büyük akarsuyumuz Afrin Çayı ise, büyük su sıkıntısı çeken ilimizde, yaz kış, boşu boşuna Suriye'ye akmaktadır. Kilis'in su sorununun tek çözümü, Afrin Çayı üzerine yapılacak Afrin barajıdır. Bunun için de Enerji Bakanımızdan bu projeye destek vermesini bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Kilis'in en önemli sorunlarından birisi de yol ve ulaşım sorunudur. Kilis, ülkemizin güneyinde, Suriye sınırında, tarihî ve coğrafî şartların ücra bir köşeye sıkıştırdığı, yol ve ulaşım açısından oldukça fakir bir ildir; kısacası, güney sınırımızda bir çıkmaz sokak konumundadır. Kilis, karayoluyla, doğuda Gaziantep İline, batıda Antakya İline, güneyde ise Öncüpınar Gümrük Kapısıyla komşumuz Suriye'ye bağlantılıdır. Kilis İlinin ilçeleriyle bağlantı yolları ise kısmen asfalt, kısmen stabilize kaplamadır. Kilis E-24 Ankara Karayoluna, ancak güneyde Gaziantep, kuzeybatı istikametinde İslahiye-Nur Dağı üzerinden bağlanmaktadır. Kilis İli ve ilçelerinde havayolu ve demiryolu ulaşımı mevcut olmayıp, bunlar, Gaziantep üzerinden giderilmektedir.

Yine, Kilis'i İslahiye'ye bağlayan yolun engebeli bir yapıya sahip olduğu, oldukça virajlı, inişli çıkışlı olduğu gözönüne alındığında, Kilis'in ulaşımının ve dünya bağlantısının sadece Kilis-Gaziantep yolundan yapıldığı görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Kara.

HASAN KARA (Devamla) - Bu durumda, Kilis-Gaziantep Karayolu, Kilis için oldukça hayatî bir önem arz etmektedir. Ayrıca, ülkemizi Ortadoğu'ya bağlamakta olan bu yolun mevcut durumu ve evsafı, bu yükü taşıyacak nitelikte değildir. Her ne kadar bu sıkıntının giderilmesi için Gaziantep Karayolunun yeni güzergâhı olarak Gaziantep Havalimanından Kilis'e yeni bir bağlantıyla yol yapımına başlanmış ise de, yaklaşık oniki yıldır bu yol bitirilememiştir. Bunun üzerine, Bayındırlık Bakanlığı yetkilileriyle Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilileri Kilis'e giderek gerekli çalışmaları yapmışlar ve bir taraftan yapımı devam eden yolun ödeneği artırılarak, diğer taraftan da Kilis Gaziantep yolu duble yol kapsamına alınmış, Kilis'in kangren olmuş bu probleminin de çözümü yoluna gidilmiştir. Bundan dolayı, Bayındırlık Bakanımız Sayın Zeki Ergezen ve ekibine Kilis halkı adına teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; eğitim ve öğretim, ferdin maddî ve manevî kalkınmasında, millî ve ahlakî değerlerin korunmasında ve gelişmesinde, kültür, sanat ve medeniyetin gelişmesinde, geleceğe aktarılmasında temel rol oynar. Eğitim yatırımları ve harcamaları ise, geleceğin teminatı olarak anlaşılmaktadır. Hiç şüphesiz, daha iyi bir eğitim ortamı sağlamak ve daha nitelikli öğretmen ve eğitici yetiştirmek için yapılacak yatırımlar, milletler ailesi içerisinde daha güçlü bir Türkiye yaratacak ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmasını sağlayacaktır. Bu vesileyle, 24 Kasımda kutlanması gerekirken bugün kutlanan Öğretmenler Gününde, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum, tebrik ediyorum.

Kilis, büyük şehirlerde yaşamını sürdüren çok sayıda Kilisli işadamının yapmış olduğu okullar sayesinde, eğitim-öğretim seviyesi bakımından pek çok ilden ileri düzeyde olup, bünyesinde, bugüne kadar çok sayıda devlet adamı, ilim adamı ve öğretmen yetiştirmiştir. Okuma-yazma oranı yüzde 94 olan Kilis İlinde, 32 ilköğretim okulu, 10 lise ve Gaziantep Üniversitesine bağlı 2 meslek yüksekokulu ve 2 fakülte mevcuttur. 10 lisenin 7'sini, 32 ilköğretim okulunun 25'ini hayırsever işadamları yapmış veya yardım etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kara.

HASAN KARA (Devamla) - Yine, 1987 yılında Kilis'te meslek yüksekokulunun açılmasıyla başlayan yükseköğretim faaliyetleri, 1996 yılında açılan Yusuf Şerefoğlu Sağlık Yüksekokulu, 1999 yılında açılan Muallim Rıfat Eğitim Fakültesi ve bu yıl açılan ve ekkontenjanla öğrenci alarak eğitim ve öğretime başlayan Kilis Fen Edebiyat Fakültesiyle devam etmektedir. Bu yüce kürsüden, 2 fakülte binamızı ve diğer okullarımızı yapan işadamlarımıza, Kilis halkı adına teşekkür ediyorum ve bu desteklerinin daha da artarak süreceğine inanıyorum.

Bunların yanında, otuz yıldan beri bitmeyen ve tam bir yılan hikâyesine dönen Kilis Küçük Sanayi Sitesi çalışmalarına büyük hız verilmiş, ödenekleri artırılmış ve 2004 yılında Kilis esnafımıza teslim edilecek şekilde çalışmalar hızlandırılmıştır.

Kilis'te en çok ihtiyaç duyulan konaklama sorununa bir destek de emniyet teşkilatımızdan gelmiş ve polisevini bitirerek, Kilislilerin hizmetine sunmuştur. Başta, İçişleri Bakanımızın Sayın Abdülkadir Aksu olmak üzere, Kilis emniyetine ve tüm emniyet teşkilatımıza teşekkür ediyorum.

Hepimizin bildiği gibi, Suriye-Türkiye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi için, Bakanlar Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulunda gerekli çalışmalar yapılmış ve inşallah, çok kısa bir sürede mayınlı araziler temizlenecek ve Kilis halkı, kullanılmamış büyük bir araziye sahip olacaktır. Burada, Tarım Bakanlığımız, organik tarım projesini gerçekleştirirse, Kilis'in kaderinin değişeceğine inanıyorum.

Yine, Kilis'in kaderini değiştirecek en önemli olay, Kilis'in, 4325 sayılı kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili Kanun kapsamına alınmasıdır. Ne yazık ki, burada bir garabet yaşıyoruz; Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre Kilis'te kişi başına düşen millî gelir 1 817 dolar olup, bu oran Gaziantep'te 1 593, Kahramanmaraş'ta 1 584, Hatay'da 1 757, Kayseri'de 1 806, Isparta'da 1 510 dolardır. Yani, Kilisimizin millî geliri, bu saydığımız illerden daha fazla gözükmektedir. Bunu nerede anlatsam, nerede açıklasam, herkes bana gülüyor, Kilis'in millî geliri Antep'ten nasıl yüksek olur diye, hiç kimse inanmıyor. Sanayicilerimiz büyük bir umutla bu durumun düzeltilmesini bekliyorlar.

Suriye'ye açılan kapı olan Kilis'e gitmeyen yatırımcı, ne yazık ki Suriye'ye gitmekte ve orada yatırım yapmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kara, son cümlelerinizi alalım.

Buyurun.

HASAN KARA (Devamla) - Kilis bir tarım şehri olup, şu anda 2 000 tonun üzerinde üzüm, üreticilerin elinde beklemektedir; bu da çok acil şekilde Tekel tarafından alındığı takdirde, Kilisimizde bu sorun da ortadan kalkacaktır.

Güzel Kilisimizin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümünde, sözlerimi, Atatürk'ün Kilis'e övgü dolu sözleriyle noktalamak istiyorum. Yedinci Ordu Komutanı sıfatıyla Suriye cephesinde bulunan Mustafa Kemal, 28 Ekim 1918'de Kilis'e gelişinde şehre girerken, ilk yerel milis kuvvetler tarafından karşılanmasından oldukça etkilenmiş ve şu sözü söylemiştir: "İlk ayak bastığım Türk şehrindeki bu uyanıklığa cidden hayran kaldım ve bir daha iman ettim ki, bu millet asla ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler."

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kara.

Gündemdışı konuşmalara, Hükümet adına, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilis Milletvekilimiz Hasan Kara'nın, Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümü vesilesiyle yaptığı gündemdışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

7 Aralık gününün Kilis'in düşman işgalinden kurtarılış günü olması nedeniyle, başta Kilisli vatandaşlarımız olmak üzere, bütün milletimizi kutluyorum. Ben, geçmişte, Gaziantep Valisi olarak, Kilis'in bu mutlu gününe bizzat katılarak, Kilislilerin arasında onların yıldönümlerini kutlama imkânı buluyordum; bu defa da, bu Yüce Meclisin kürsüsünden, aziz Kilisli hemşerilerimin kurtarılış yıldönümünü kutluyorum.

Kurtarılış günlerinin bize has özelliği var; 7'den 70'e bir büyük coşkuyla kutluyoruz. Kurtarılış günleri vesilesiyle, dünyaya önemli bir mesaj verdiğimizi de kaydetmeliyim; bu mesaj, Büyük Atatürk'ün "bağımsızlık benim karakterimdir" özdeyişiyle verdiği mesajın değişik bir versiyonudur. Esasen, Anadolumuzun dört bir yanı, yalnızca kurtarılış günlerinde değil, daima ülke bütünlüğüne ve bağımsızlığa aynı tepkiyi vermiştir. Millî Mücadele günlerinde, Edirneli ne düşünüyorsa, Erzurumlu öyle davranmıştır; İzmir'de direniş nasıl örgütlenmişse, Kilisli de aynı şekilde bir araya gelmiştir; bugün de, tablo farklı değildir. Kilis'teki son kurtarılış töreninde, katılımcıların, Kilisli hemşerilerimizin heyecanını, sanıyorum televizyon başında bütün Türkiye hissetmiş olmalı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gelenek, bu duygu, bu tavır, bu duruş, Anadolu insanının duruşudur, birlik duruşudur, dirlik duruşudur; ama, küçük bir hatırlatmayı da yapmadan geçemeyeceğim: Doğrudur; bu vatanı, bu toprağı, belki, hiçbir toplumun sevmediği kadar seviyoruz; bu hissiyatımızı da geleneksel motiflerle ortaya koymaktan hoşnut oluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kara, konuşmaları sırasında, Kilis'teki kamu hizmeti ihtiyacından bahsetti. Bunların hepsi, tabiatıyla, Hükümetimizce, bakan arkadaşlarımızca not alınmıştır; çoğu, bilinen konulardır ve imkânlar ölçüsünde ve öncelik sırasına göre de çözümleme gayreti içerisinde olacağız.

İzin verirseniz -biraz önce de belirttim- Gaziantep eski Valisi olarak, Kilis'i çok yakından tanıyan biri olarak, Sayın Kara'nın ifade ettiği bir hususun altını çizmek istiyorum. Kilisliler son derece hayırsever insanlardır. Tabiri caizse, Kilis'in dağı taşı, devlet vatandaş işbirliğiyle yapılmış eserlerle doludur. Kilisli hemşerilerimi, hem bu özelliklerinden dolayı ve hem de 7 Aralık kurtarılış günü vesilesiyle bir kez daha kutluyor, şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu uğurda mücadele veren herkese şükranlarımı sunuyorum.

Müsaade ederseniz, yine, biraz önce konuşan Kayseri Milletvekilimiz Sayın Muharrem Eskiyapan'ın konuşmasıyla ilgili olarak da birkaç söz söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Çinkur AŞ'de bulunan yüzde 98,8 oranındaki kamu payı, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla, 22.5.1996 tarihinde, Kayseri Maden Metal Ticaret AŞ'ye 14 000 000 ABD Dolarına satılmıştır. Bu satış sözleşmesi gereğince:

1. 1475 sayılı Kanuna tabi kapsamiçi personelin şirkette kalması ve bu personelin tüm haklarının alıcı tarafından üstlenilmesi;

2. Nakle tabi personelin özelleştirme tarihine kadar tahakkuk eden kıdem tazminatlarının, Özelleştirme İdaresinin göstereceği bir hesapta bloke edilmesi ve bu tutarların, hak sahiplerine, emekli oldukları tarihte Özelleştirme İdaresi tarafından ödenmesi;

3. Şirketin en az üç yıl süreyle faaliyetlerine devam ettirilmesi;

Hükme bağlanmıştır.

Bu kapsamda, Çinkurda çalışan nakle tabi 66 personelden nakil talebinde bulunan 33'ü, özelleştirme sonrası, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmiştir. Nakil işlemi yapılan 33 personel için kıdem tazminatı tutarları, emekli olan hak sahiplerine, emeklilik tarihine kadar tahakkuk eden faiziyle birlikte, Özelleştirme İdaresi tarafından ödenmektedir.

Çinkurda sözleşme imza tarihi itibariyle 1475 sayılı Kanuna tabi kapsamiçi statüde çalışmakta olan 392 personel ile nakle tabi statüde olmasına rağmen nakil hakkını kullanmayarak kamu görevinden istifade eden 33 personel ise şirket bünyesinde kalmış ve alıcı firma, satış sözleşmesinde, bu personelin yasadan doğan haklarının korunacağını kabul ve taahhüt etmiştir.

Çinkur hisselerinin satış bedelleri tamamen ödenmiş ve Özelleştirme İdaresinin bu satıştan bakiye alacağı kalmamıştır. Özelleştirme sonrası, faaliyetlerine aralıksız üç yıl boyunca devam eden Çinkurun üretimi Kasım 1999'da durdurulmuş ve şirkette çalışanların iş akitleri askıya alınmıştır.

Özelleştirme İdaresinin, özelleştirme tarihi itibariyle, Çinkurda çalışmakta olan personel konusunda, satış sözleşmesiyle hüküm altına alınmış herhangi bir yükümlülüğünün olmadığı, ayrıca, Özelleştirme Fonundan, 4046 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde belirlenen alanlar dışında ödeme yapma imkânının bulunmadığı dikkate alındığında, bu işçilerin alacaklarının ödenmesi konusunda, Özelleştirme İdaresi tarafından tesis edilecek herhangi bir işlem bulunmamaktadır; ancak, iş akti askıya alınan 396 Çinkur personelinin, Kayseri İlindeki bazı kamu kurum ve kuruluşlarında açılacak kadrolara öncelikli olarak değerlendirilmelerinin uygun olacağı, yazıyla Devlet Personel Başkanlığına arz edilmiş, bu kapsamda, 60 personelin, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü doğrultusunda Başbakanlık tarafından verilen açıktan atama izniyle kamu kurum ve kuruluşlarında işe başladıkları tespit edilmiştir.

Durumu Yüce Heyetin bilgilerine arz ediyor, hepinizi, tekrar en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, tarım sektörü ve bazı tarım ürünlerimizle ilgili söz isteyen Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Ekmekcioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ve yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin kalkınması açısından büyük önemi olan tarım sektörü ve bazı tarım ürünlerimizle ilgili sorunları dile getirmek amacıyla gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de millî gelirin sadece yüzde 15'lik bölümü tarımsal üretimden gelirken, toplam istihdamın yüzde 45 gibi çok yüksek bölümü tarım sektöründe çalışmaktadır. Bu rakamlar bile, tarımsal üretimin ne denli etkinlikten uzak bir yapıda olduğunu açıkça göstermektedir.

Tarımsal destekleme politikalarımız, acil çözüm bekleyen, bence en önemli yapısal sorunumuzdur. Tarımsal üretim, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de devlet desteğine muhtaçtır. Ticaretin serbestleşmesi yönünde en radikal kararları alan Dünya Ticaret Örgütü bile, tarımda devlet desteğini onaylamak zorunda kalmıştır. Tarımda sermaye yetersizliği ve düzenli gelirin sağlanamaması nedeniyle, üretimden pazarlamaya kadar, çiftçimizin ihtiyacı olduğu her alanda kolay ve ucuz kredi temin edebilecek kredi politikası yeniden belirlenmelidir. Kuruluş amacı, Türk çiftçisinin kalkınmasına, tarımsal üretimin artmasına ve tarım sektörünün gelişmesine yönelik krediler sağlamak olan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, uyguladığı yüksek faiz oranlarıyla üreticimize yabancı bir banka haline gelmiştir. Hükümet, tarım sektörünü tamamen piyasa koşullarına bırakmaktadır. Sadece, zorda kalınca dışarıdan müdahalede bulunmaktadır. Yapılması gereken ise, belli bir plan ve program içerisinde sektöre özgü sağlam bir politika geliştirmektir.

Bazı tarım ürünlerimiz ve üreticilerin durumuyla ilgili birkaç noktaya değinmek istiyorum. Ülkemiz, dünya elma üretiminde üçüncü sırada yer almaktadır; ancak, ne ilginçtir ki, ülkemizde üretilen elmanın sadece yüzde 1'lik kısmı ihracata konu olmaktadır. Dünya toplam elma ihracatında Türkiye'nin payı ise, binde 4 gibi çok düşük bir rakamdır. Dünyada ilk üçe giren üretim miktarı içinde, ihracat oranının bu denli düşük olmasından, elma üretimimizin gereği gibi değerlendirilemediği ortaya çıkmaktadır. Verimliliğin artması ise, üreticinin bilinçlendirilmesiyle mümkün olacaktır.

Devletçe, elma üreticilerine pazar imkânı yaratılmalı, Türk cumhuriyetleriyle mal değişimleri şeklinde elma satımı yapılmalı veya elma ihracatımızın yüzde 50'sini karşılayan Arap ülkeleriyle petrol karşılığı elma satım anlaşmaları yapmak için girişimlerde bulunulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elma üreticimiz sıkıntılı günler yaşamaktadır. Isparta-Eğirdir, Denizli-Çivril, Antalya-Korkuteli ve Elmalı İlçelerinde bulunan elma üreticileri, alıcı bulamamanın yanı sıra, fiyatların geçen seneye göre düşük olması nedeniyle zor durumdadırlar. Çiftçimizin, köylümüzün emeğinin karşılığı bu olmamalıdır. Hükümetin, elma ihracatına acil çözüm getirmesi gerekmektedir.

Elma üreticimizin içerisinde bulunduğu sıkıntıdan kurtuluşu, ihracatın desteklenmesi ve dışpazar imkânlarının sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Dünya çapında bir üretim kapasitesine sahip olmamızın karşılığını alamamamıza hükümet seyirci kalmaktadır. Korkuteli'nde bulunan elma üreticileri, geçen yıl bu zaman 400 000 lira olan elmanın kilogram fiyatının şu an 200 000 lira olduğunu ifade etmektedirler. Elmanın piyasa fiyatındaki bu düşüşe karşın, gübre ve ziraî ilaç fiyatları artmıştır. Bakanlığınızı, bu konuda gerekli önlemleri almaya, üreticiye daha fazla gübre ve ilaç desteğinde bulunarak üreticimizin yanında olmaya davet ediyorum. Üretici, üzerine titreyerek baktığı ürününü maliyetinin altında satmak zorunda kalmaktadır.

Ülkemiz ekonomisine çok yönlü katkılar sağlayan diğer bir ürünümüz de şekerpancarıdır. Halkımızın şeker ihtiyacının karşılanması yanında, şeker sanayiinin yan ürünü olan küspe ve melas, hayvan yemi olarak tüketilmekte; hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

Sadece üretici ve fabrikalarda çalışanlar olarak 500 000'den fazla kişi, geçimini şekerpancarından sağlamaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

... aileleriyle birlikte, bu sayı 2 500 000'i bulmaktadır.

Üreticinin çoğu küçük çiftçidir. 2003 üretim maliyeti kilo başına 78 000 Türk Lirasıdır, 2003 Haziran ayında hükümetçe açıklanan birim fiyatı ise kilo başına 88 800 Türk Lirasıdır.

Açıklanan bu fiyat gözönüne alındığında, şeker üreticisinin, üretim girdileri ve tüketim malları açısından satın alma gücü, beş yıl öncesine göre yüzde 36 oranında gerilemiştir.

Bugün, üreticiler, ekonomik sebepler ve maliyetin altındaki ürün fiyatları nedeniyle, geçen yıllara göre daha az gübre kullanmaktadırlar. Peşin parayla gübre alan çiftçi sayısı, yok denecek kadar azdır. Tarımın en önemli girdisinde devlet desteğinin yeterli düzeyde olmaması, tarımsal üretimi önemli derecede azalttığı gibi, gübre sanayiinde de telafisi imkânsız zararlara sebep olacaktır. Gübre desteğinin, kime, ne oranda verileceği iyi belirlenmeli, üreticimiz, en önemli tarım girdisinin desteğinden mahrum bırakılmamalıdır.

Son olarak, anasona değinmek istiyorum. Üreticisi sıkıntı içerisinde olan anason, yıllarca yanlış kota politikaları yüzünden, değerlendirilemeyen bir üretim fazlası yaşamaktadır. Örneğin, Tekel, 2003 yılı üretilmesi öngörülen 11 500 ton anason miktarının, sadece 5 000 tonunu almıştır; elde kalan 6 500 ton anason, tüccar tarafından yarı fiyatına alınmaktadır. Anason üreticimiz de zor günler geçirmektedir. Bir an önce üreticinin sesine kulak verilmelidir.

Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle değinemiyorum; ancak, üreticimizin sıkıntısı, sadece bu ürünlerimizle sınırlı değildir; bakliyatta da durum aynıdır, narenciyede de durum aynıdır, seracılıkta da durum aynıdır. Hiçbir üretici, ürününün gerçek değerini alamamaktadır.

Çiftçinin bugüne kadar yeterince desteklendiğini söyleyen Bakanlık, gösterişli basın toplantılarıyla açıklamalarda bulunan hükümet, ifade ettiği gibi, hiç de çiftçimizin, köylümüzün yanında olamamışlardır.

Değerli arkadaşlarım, çiftçimizin yanındayız demekle çiftçinin yanında olunmaz; durum ortadadır. Bunlar, sadece benim değil, köylülerimizin ve üreticilerimizin düşünceleridir.

Hükümet, çiftçimize, köylümüze yabancıdır.

Doğrudan gelir desteği ödemeleri, 2002 yılında, düzenli bir şekilde yapılmamış, sonuna yaklaştığımız 2003 yılı ödemelerinin ise, tamamına yakın kısmı hâlâ ödenmemiştir.

Özenle üzerinde durulması gereken sektörlerden biri olan tarım sektöründe uygulanan yanlış politikaların telafisi çok ağır olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Yanlış uygulanan politikalar sonucu, köylümüz şehre göç etmektedir. Hiç düşündünüz mü; köyde yaşayan, neden köyünü, toprağını bırakıp da kente göç eder; acaba, toprağını bırakıp da şehre göç eden çiftçi, üretici iken, neden tüketici durumuna düşmüştür; köyünde buğday ekip, kendi ekmeğini kendi yaparken, şehirde ekmek almak için saatlerce halk ekmek kuyruklarında bekler?! Bunu, kendisi mi istemiştir sayın milletvekilleri?!

Durum böyle devam ederse, dışarıya bağımlılık kaçınılmaz olacaktır. Türkiye'de üretim, teşvik edilip, korunmalıdır; çünkü, üretim demek vergi demektir, istihdam demektir.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çiftçinin, üreticinin her zaman sesi olduk, olmaya devam edeceğiz.

Elindeki ürününe hak ettiği değeri mutlaka vererek, hükümetin, çiftçimizin yanında olması gerektiğini düşünüyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekmekcioğlu.

Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'nun yapmış olduğu konuşmaya Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ekmekcioğlu, tarım sektörünün önemini ifade ettikten sonra, tarımsal politikalarımızla ilgili olarak yeni bir düzenlemeye çok önemle ihtiyaç olduğunu belirtti; aynen katılıyorum. Halen, 2001 yılında uluslararası kuruluşlarla yapılmış olan anlaşmalar gereği olarak yürütülen tarım politikaları, Hükümetimizin devraldığı politikalardır. Bu politikaları baştan eleştirerek, biz düşüncelerimizi ifade ettik. Reel sektördeki eksikliği, destekleme eksikliğini ve  sosyal bünyeyi güçlendirme konusundaki eksikliğini dile getirdik ve 2004 yılı sonunda, genel ekonomik politikayla ilgili, 2005 yılı sonunda da tarım politikalarıyla ilgili, başlangıçta kabul edilmiş olan süreler bitecektir. Dolayısıyla, AK Parti İktidarı olarak, genel ekonomi politikaları yanında, tarım politikalarıyla ilgili, yeni, yerli, millî ve kendi bünyemize daha çok uygun olduğunu düşündüğümüz politikaları, birlikte, bu Yüce Meclisin çatısı altında tartışacağız ve belirleyeceğiz.

Dünyanın bütün ülkelerinde, yine Sayın Ekmekcioğlu'nun belirttiği gibi, tarım desteklenmektedir; en başta da, gelişmiş ülkeler tarafından desteklenmektedir ve gelişmekte olan ülkelerin desteği konusunda, özellikle ihracata dayalı gelişmiş ülkelerin desteği karşısında koruyucu tedbirleri alamamasıyla ilgili olarak, dünya üzerindeki mücadele de devam etmektedir. Ülkemiz de, bu mücadele içerisinde, kendisini himaye edici, koruyucu tedbirler alma mücadelesini sürdürmektedir.

Ben, Sayın Ekmekcioğlu'nun değindiği bir hususa daha kısaca cevap vererek konuşmamı sürdürmek istiyorum. Ziraat Bankasıyla ilgili görüşü doğrudur. Ziraat Bankası, şu anda, normal piyasa ekonomisi şartları içerisinde çalışan ve tarım sektörüyle ilgili, geçmişteki görevini yapma imkânı bulamayan bir konuma gelmiştir; ancak, hepinize bir müjde olarak ifade etmek istediğim bir husus vardır: 2004 yılında, Ziraat Bankası başta olmak üzere, tarım krediyle birlikte, Türk çiftçisine daha düşük faizli kredi uygulamasına aracılık edecektir. Bununla ilgili olarak bir kaynak, bütçe transfer kalemine konulmuştur ve bir kurumsal gelişme olmasa bile, bir sistem olarak, tarımda çalışanları, Türk çiftçisini kredi yönünden destekleyecek bir mekanizmanın getirilmiş olmasını ifade etmek istiyorum.

Sayın Ekmekcioğlu, Antalya yöresi ve diğer yörelerimizde elma üreticileriyle ilgili bir soruna dikkat çekti. Evet, sözlerine katılıyorum. Bugün için, elma üreticilerimiz, bahsettiği şekilde bir sorunla karşı karşıyadır. Tarım sektörünün, bu, genel sorunu olarak ifade edilebilecek bir husustur. Döküm mevsimi diye ifade ettiğimiz mevsimlerde, bütün tarım ürünlerinde, eğer, biz, bu mevsim aralarını genişletemez ve pazardaki gelişmeyi üretim artışıyla irtibatlandıramazsak, bu, kaçınılmaz bir sonuçtur ve dolayısıyla, elma üreticimiz -geçen yıl da benzer sorunlar yaşadı- bu yıl da belki biraz daha ağır bir şekilde sorun yaşamaktadır. Sadece elma değil, muzla ilgili -dün dile getirildi- bugün elma, yarın, bir başka ürün, bir başka tarım ürünüyle ilgili bu konular hepimizin gündemindedir. Özellikle tarıma ilgisi daha kuvvetli olan milletvekillerimizin de bilgisi dahilindedir. Elbette, pazardaki gelişmeyle ilgili olarak alınabilecek tedbirler vardır; ancak, bu konuda üreticimizin örgütlenmesi ve bu hususta kendi tedbirlerini alma konusundaki gayretleri, soğuk hava depo kapasitesinin yükseltilmesi ve tarımsal girdiler konusundaki gelişmeler, elbette, zamana ve bir organizasyona ihtiyaç gösterir.

Türkiye'de son günlerde gübre fiyatlarında çok cüzi bir artış cereyan etmiştir. Uzun süre sabit kalan, hatta, biraz gerileyen gübre fiyatlarında bir artış meydana gelmiştir. Hepinizin bildiği gibi, gübre sektörü oligopol bir yapıya sahiptir. Dünyanın bütün ülkelerinde oligopol yapıya sahip olan kurumlarda, piyasalarda fiyat artışlarını kontrol etmek çok zordur. Dolayısıyla, bu konuda müdahil kuruluşumuz tarım kredi kuruluşudur. Tarım kredi kuruluşumuz, bu konuda, gübre fiyatlarında istikrarı sağlayıcı yönde, gerektiğinde ithalat yaparak, gerektiğinde daha indirimli satışlar yaparak piyasayı düzenlemeye çalışmaktadır. Olay, takibimiz altındadır; ancak, piyasanın da genel akışı içerisinde bu bilgi doğrudur. Dolayısıyla, hadisenin genel gelişimi içerisinde baktığımızda da, gübrenin yoğun olarak kullanıldığı dönemlere yaklaşırken, benzer fiyat hareketlerine de geçen yıllar içerisinde rastlandığını biliyoruz.

Şekerpancarı üreticisiyle ilgili düşüncelerini çok uzun bir şekilde cevaplandırmak istemiyorum; çünkü, bu konu çok tartışıldı. Tabiî, çok sorunlu bir alanımız; ama, pancar üretimini ve Türkiye'nin şeker üretimini pancara dayalı olarak sürdürmesi konusundaki fikrimi ifade etmek istiyorum. Bu ara, konuları biraz özelleştirdi sayın milletvekilimiz ve şöyle bir ifade kullandı: "Bakanlık, görevlerini yapmak yerine, gösterişli basın toplantıları..."

Arkadaşlar, bu Meclisin çatısı altında gösterişli bir basın toplantısına ihtiyacı olmayan bir insan varsa, benim; bunu, böyle ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yalnız, niye yaptığımı söyleyeyim: Ben, çok açık bir ifadeyle, tarım sektörüne dikkat çekmek için yaptım ve bunu o gün de söyledim, bu Meclisin çatısı altında da söyledim; ben, sadece, kendi partimin değil, muhalefetin de, basının da, bürokrasinin de, sanayicinin de dikkatini çekmek için yaptım ve bunu da bir ölçüde başardık. Bir somut sonucunu söyleyeyim: Şu anda, Türkiye'nin 64 ilinde 1 000 tarım gönüllüsüyle ilgili seçimler büyük ölçüde tamamlandı, yaklaşık 30 ilimizde sürüyor. Bunun 500'e yakın bir kısmının finansmanını özel sektörden sağladık, böyle sağladık. Şimdi, benim onlarla bir araya gelişim, bu projenin tanıtımı, anlatımı konusunda bir fırsat veriyor; hadisenin biraz dikkat çekici yönünü ortaya koymaya çalıştık. Bunu, ihtiyaç açısından düşünüyorsanız, o cümleyi tekrar etmek istemiyorum; ama, aynen bu düşüncedeyim ve bu ruh halindeyim. Bu projenin bundan sonra da takibi bakımından, yerine getirilmesi fonksiyonu bakımından da azamî gayreti göstereceğim. İnşallah, o proje, köylerimizde bir gelişmeye vesile olacak. Yani "gösterişli basın toplantısı" ifadesinin bizim açımızdan üzüntü verici olduğunu ifade ediyorum.

"Çiftçinin yanında olmayan bir bakanlık" diye bir ifadeyle karşılaştık. Şimdi, bu ifade de söylendiğinde, belki, havada başka birçok söz gibi, dolanır, sahibini bulur. Bu laf sahibini bulmadı. Bu lafın sahibi burada yok; yani, bu laf, bana ulaşan bir söz olamaz.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, doğrudan gelir desteğini ödeyin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Söyleyeceğim... Söyleyeceğim...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - 2003 yılında Kırşehir'e bir kuruş ödenmedi.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Sabredin Hüseyin Bey; birazdan söyleyecek.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -Müsaade et... Ne dediğimi...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Kırşehirliler, hesabını iyi yapar; bilir!.. Kırşehir'in parasını ödeyin!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Sabırlı ol, sabırlı ol Hüseyin Bey!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - "Çiftçinin yanında olmayan..." Çiftçinin yanında olmak ne demek; en geniş ifadeyle, çiftçinin yanında olmak, onun lehinde olanı yapmaya çalışmaktır; aksine, ne bir duygu ne bir davranış... Onun için, söylenecek söz önemli. Ne bir duyguya sahibim ne de bir davranışa. Onun için, bu arkadaşımızın bu sözünü de ağır buluyorum.

Onun dışında, arkadaşımız, doğrudan gelir desteğiyle ilgili konular söyledi. 2003 yılı ekbütçesiyle beraber 500 trilyon bir kaynak var; aralık ayının ikinci yarısı içerisinde bu bedel ödenecek, bu miktar ödenecek. Bunun ödenmesiyle ilgili mutabakat da, Hazineyle büyük ölçüde sağlanmış durumda; sadece 15 kadar ilimizin icmalleri tamamlanmadı, diğerleriyle işlemleri başlatacağız. Bu, toplam ödenmesi gereken miktarın yaklaşık yüzde 17'sine tekabül etmektedir, geri kalan kısmı ise -2001, 2002 ve 2003'te olduğu gibi- 2004'e intikal edecektir.

"Uygulanan yanlış politikalar" diye bir kavram kullandı. Biraz önce konuşmamın başında söyledim; biz, temelde, Türk tarım teşvikleri içerisinde yüzde 82'lik bir paya sahip olan doğrudan gelir desteği uygulamasını devraldık; biz ortaya koymadık, biz üretmedik; ama -daha önce de ifade ettim- bu politikayı, Türk toplumu, çiftçisi ve Türk siyasetçisi bütün olarak tasvip etmiyor. Bizim, şu anda, Dünya Bankasıyla yaptığımız görüşme, Hazine ve Planlama dahil olmak üzere, yüzde 35'e kadar doğrudan gelir desteğini çekmek. Bunun yerine, daha teşvik edici, daha üretimi etkileyici, kaynağı daha verimli kullanıcı yöntemler konusunda karşılıklı görüşmelerimiz devam ediyor. Şunu demek istiyorum. Bu politikaları değiştireceğiz, bu politikaları daha kabul edilebilir bir noktaya getireceğiz. Kaynak kullanımını etkin hale getirmeliyiz; bu kesin.

Bugün, Tarım Kongresiyle ilgili bir toplantıda şöyle bir ifade kullanıldı -Cumhuriyet Halk Partili bir arkadaşımız söz aldı orada-  uyguladığımız politikalarla ilgili, yanlışlıklarla ilgili...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, biraz daha ağırdan alırsanız, çiftçi kalmayacak Türkiye'de; çiftçi bırakmadınız ülkede...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Arkadaşlar, orada da söyledim, şimdi de size söylüyorum. Bir toplumun uyguladığı politikalarla ilgili uzun dönemde meydana gelen gelişmelerin bütün sorumluluğunu iktidara atfetmek ve bir yıllık iktidar içerisinde, politika belirlemede çok fazla rolü olmadığı halde sonuçlarını ona intikal ettirmek doğru olmaz; çünkü, kamuoyu bunun kime ait olduğunu biliyor.

Dolayısıyla, bizim, bu dönem içerisinde eksik bulduğumuz hususları iyileştirme ve toplumun ihtiyaç duyduğu noktalarda daha etkin çalışmalar yapma konusunda gayretimiz var. Bunların içerisinde birincisi...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçi kalmayacak ülkede; çiftçi bırakmadınız ülkede...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Söz doğru olmalı, söz güzel olmalı, söz fayda sağlamalı. Arkadaşım "Türkiye'nin yüzde 35'inin istihdam edildiği yer" diyor. 24 000 000 insanın yaşadığı bir yerde, 2003 yılında, Türk çiftçisi, nispî olarak, daha önceki yıla göre iyi değil mi?

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Değil işte!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu sorunun cevabı evettir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Fasulye duruyor, nohut duruyor, ekin duruyor; bir de iyi demeyin lütfen !... Bir de alkışlamayın böyle!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu sorunun cevabı evettir. 2004 yılı 2003 yılından da iyi olacak inşallah.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçiyi tanımıyorsunuz... 

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Fasulye para etmiyor, nohut para etmiyor, ekin para etmiyor... Bir de alkışlamayın!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ne dediğinizi anlamıyorum.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bir de "iyi" demeyin lütfen !..

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçiyle dalga geçiyorsunuz, çiftçiyi tanımıyorsunuz... Siz, köy görmemişsiniz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Söylediğim cümleyi tekrar ediyorum: Hayatta her şey nispîdir; iyilik, güzellik, doğruluk dahil. 2003 yılında Türk çiftçisi, önceki yıla göre daha iyidir; 2004'te de inşallah daha iyi olacak. (AK Parti sıralarından alkışlar) Söz bu!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan, o zaman, köylüye gidelim, köylüye!.. Köylüye gidin, sorun bakalım!..

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

      11.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 11.12.2003 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

      Haluk İpek

             Ankara

AK Parti Grup Başkanvekili

Öneri :

Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun tasarısının da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasını ve diğerlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde Sayın Anadol söz istemişlerdir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha dün, bu 48 saatlik süreyle ilgili, İçtüzüğün koyduğu sınırlamalar ve uygulamalar üzerine bu kürsüde tartıştık. Aradan 24 saat geçti. Bugün, Danışma Kurulunda bir başka tartışma meydana geldi ve bu tartışma üzerine söz almak zorunda kaldığım için üzgünüm.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, defalarca ifade ettik, 3 Kasımdan bugüne, sürekli, Parlamentonun uyum içinde çalışmasını savunduk, iktidara yardımcı olmaya çalıştık. Yeter ki, halk yararına çözümler bulunsun; halkın eğitimde, sağlıkta, konutta yüzlerce, binlerce sorununun çözüme kavuşması için burada bir şeyler yapalım, üretken olalım ve dedik ki, milletvekilleri, gerçekten milletvekilliği işlevini yerine getirsinler, burada avara çalışmasınlar, yararlı olsunlar. Bunun için halk bizi seçti, bunun için buraya geldik, bunun için şu koltuklarda oturuyoruz, bunun için görev yapmaya çalışıyoruz ve dedik ki, 48 saat geçmedikçe, bu Meclis gündemine teklif ve tasarılar gelmesin; milletvekilleri bunları iyice okusunlar, incelesinler, araştırsınlar ve bir gerçek milletvekili olarak düşüncelerini bu kürsüden söylesinler, oylarını ona göre kullansınlar. 48 saat geçmeden önce bu Meclisin gündemine teklif veya tasarı gelmez mi; gelir. Ne zaman; istisnaî olarak gelir.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Danışma Kurulunda, sırf bir inatlaşma içinde olmadığımızı, konuya ilkesel baktığımızı kanıtladık. Nasıl kanıtladık; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bir öneride bulundu, halk arasında "İmarzedeler sorunu" olarak bilinen ve yüzbinlerce mudinin can yakıcı sorunu haline gelen, bayramdan evvel bir beklenti içerisinde olan ve bayram kendilerine zehir olan yüzbinlerce insanın sorunu, hiç olmazsa, yılbaşından önce çözümlensin diye düşünen Cumhuriyet Halk Partisi, 48 saatlik bekleme süresinden önce, Meclis gündemine, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından getirilen bu tasarıyı, memnuniyetle kabul etti; çünkü, İmarzedelerin sorununun bir an evvel çözümlenmesini istiyoruz; beklenti içerisinde olan yüzbinlerin beklentisine, Parlamento olarak yanıt vermek istiyoruz. Evet dedik, itiraz etmedik; körü körüne itiraz içerisinde, öyle bir tutum içerisinde değil Cumhuriyet Halk Partisi.

Aynı şekilde, banka hortumcularıyla ilgili birtakım finans sorunlarını düzenlemeye çalışan, eksiğiyle gediğiyle -düşüncelerimizi söyleriz, yanlış bulduklarımızı, noksan bulduklarımızı; o ayrı- bu Parlamentodan evvel Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizden bu tarafa, ülkenin daha çok geri kalmasına, daha çok yoksullaşmasına, daha çok borçlanmasına neden olan bankacılık sektörünün yeniden bir düzene kavuşturulmasını, sorunlarının yeniden ele alınmasını ve onlara çözüm aranmasını içeren, Bankalar Kanununda değişiklik yapan tasarının, alt sıralardan üst sıralara çıkarılarak, bu Meclis gündemine gelmesine de evet dedik; yani, Cumhuriyet Halk Partisinin, bugünkü Danışma Kurulunda, İktidar Partisi Grubu tarafından 3 madde olarak getirilen önerilerden 2'si hakkındaki görüşleri bunlar.

Ama, sıra 1'incisine geldiği vakit, hayır dedik. 3030 sayılı Yasada değişiklik yapan -tasarı da değil, dikkatinizi çekerim, hükümet tasarısı değil teklif.  Bu, bize, 1984'te, merhum Özal'ın icadı olan geceyarısı yasalarını, kapkaç yasalarını, baskın yasalarını hatırlatan bir uygulama olarak geldi; yabancısı değiliz bunun. Maalesef, daha, çok genç bir parti olarak, 2 yaşında olmayan, 2 yaşını doldurmayan bir parti olarak, sizi, bu itiyadın içinde görüyoruz. Parlamento teamüllerini, Anayasa hükümlerini, İçtüzük hükümlerini elinizin tersiyle bir tarafa iterek, ne Cumhurbaşkanının vetosunu, geri göndermesini düşünüyorsunuz ne Anayasa Mahkemesinin kararını düşünüyorsunuz; alelacele kanun çıkarıyorsunuz. Dün, bunlara uzun uzun değindik.

Yerel genel seçimlerle ilgili takvim işlemeye başladı. Seçmen listeleri askıya çıkarıldı ve siz, şimdi, büyükşehirlerin sınırlarıyla oynayan bir uygulamayı Meclise dayatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, büyükşehirlerin genişlemesi, elbette olumlu yanları olan bir tasarruf, bir itirazımız falan yok; ama, nasıl olur; şöyle yapalım, şöyle yapalım... Bu, sosyolojik sorundur, coğrafî sorundur, kentleşme sorunudur, tarihî değerleri koruma sorunudur, nüfus gelgitlerini inceleme sorunudur, uzun uzun incelenecek ve bir ulusal mutabakat sağlandıktan sonra yapılacak bir uygulamadır. Sadece Anamuhalefet Partisiyle değil, belediyecilik dernekleriyle, yerel yönetimlerle, belediyelerle, özel idarelerle, il genel meclisi üyeleriyle, basınla, bütün bunlarla...

AHMET YENİ (Samsun) - Hepsiyle konuşuldu...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bizim haberimiz yok! Bizim haberimiz yoksa, bunların nasıl haberi olacak?! Her şey nasıl konuşuldu?!

Böyle, alelacele, tombaladan çıkarır gibi önümüze getirilen bu teklif, tasarı bile değil, hükümetin teklifi bile değil; yani tasarı değil adı, teklif... Bunu getiriyorsunuz buraya, demin söylediğim gibi, hiçbir sosyolojik, tarihsel, kentleşme... Yani, bilimin dışında, pergeli koy hükümet konağının üstüne; aç 20 kilometre, 30 kilometre, 50 kilometre; çevir pergeli... İzmir Hükümet Konağının üstüne koyup, 30 kilometre geçtiğin vakit kıta sahanlığı sorunuyla karşılaşabilirsiniz, 12 mil sorunuyla karşı karşıya gelebilirsiniz; ne bileyim, yüzbin türlü sorun olur...

Sonra, öyle bir şey vardır ki, o şehrin etrafında bir vadi vardır, orada o vadinin üzerinde korunması gereken değerler vardır, doğal SİT alanıdır orası veya o sınırın hemen dışında, uluslararası, UNESCO'nun tescil ettiği tarihsel kalıntılar vardır, korunması gereken uluslararası değere sahip olan yerler vardır, binalar vardır, kalıntılar vardır... Hayır; koy hükümet konağının üstüne pergelin bir tarafını, aç, çevir... Yani, bunun doğru olduğuna sizlerin inandığına ben inanmıyorum. Böyle emrivakiler sizi bir yere götürmez.

3030 sayılı Yasada değişiklik yaparak şunu yapıyorsunuz: Seçim Kanununu değiştiriyorsunuz bir yerde. Baktım, 1983'ten 1995'e kadar; yani, oniki senede Seçim Kanunu 10 kez değişmiş Türkiye'de. Bu, Türkiye demokrasisinin bir hastalığıdır, bir noksanıdır. Seçim yasaları en az anayasalar kadar önemli yasalardır; çünkü, Anayasayı değiştirecek milletvekilleri de bu seçim yasalarıyla Parlamentoya gelirler, millî iradeyi temsil ederler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Anadol, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Peki efendim.

Düşünebiliyor musunuz; oniki senede 10 değişiklik. Futbola meraklı olan çok arkadaş var -dün akşam televizyonun önü doluydu- FIFA'nın futbol kurallarında son yaptığı değişiklik ne zaman oldu acaba; İngiltere'de  seçim yasası en son ne zaman değişti; bir düşünelim. Seçimden çok, değişiklik var; neden, çoğunluğuna güvenen partilerin -nalıncı keseri gibi kendilerine yontarak- bütün çabaları az rey alarak nasıl fazla temsil edilirim.

Arkadaşlar, seçim sandığı, Zati Sungur kutusu değildir. "Civciv çıkacak, kuş çıkacak" anlayışıyla o sandığa baktığınız vakit, demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Evvela, seçim yasalarında istikrar lazım. İstikrarlı bir  demokrasi için, evvela...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Anadol, son cümleleriniz...

Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Çocuğun çamurla veya hamurla oynaması gibi vıcık vıcık ederseniz bu kurumları, demokrasi, içinden çıkılmaz, işlemez hale gelir. Bu yasa teklifi, onun örneğidir. Sizi, sağduyuya davet ediyorum, bu teklifi geri çekiniz. Bu teklifi geri çekmezseniz, muhalefetle, büyükşehirler konusunda sağlıklı bir biçimde politika oluşturamazsınız. Oradaki insanların derdine değil, kendi çıkarlarınıza bakarsanız, böyle rasgele değişikliklerle ülke bir yere varmaz.

Daha işin başındasınız. Buradaki çoğunluğunuza güvenip her şeyi yaparız anlayışında olursanız... Burada, böyle, çoğunluğu olan partiler çoktu, ben gördüm, bizim parmaklarımız azdı; o partiler şimdi yok. O nedenle, hatanın neresinden dönerseniz fazilettir; lütfen, bu teklifi geri çekiniz ve bizimle uzlaşarak, halkla uzlaşarak, ulusal mutabakata dayanan bir yerel yönetim sistemini hep beraber oluşturmayı deneyiniz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.

Önerinin lehinde, AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Haluk İpek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Meclis, dünkü birleşiminde, çok yoğun bir programı bir günde tamamladı; bunun için, özellikle, hem iktidara hem muhalefete ayrı ayrı teşekkür ediyorum; dün, başarılı bir gün geçirdik.

Meclisin bugünkü çalışmalarıyla ilgili yine bir grup önerimiz oldu; muhalefet partisine mensup Grup Başkanvekilimizle anlaşamadık. Dolayısıyla, öneriyi buraya taşımak durumunda kaldık. Büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesiyle; yani, hizmetten yararlanacak alanların büyümesi, hizmetten yararlanamayan -özellikle gecekonduların- ve gelişmemiş yerlerin belediye hizmetlerinden yararlanmasıyla ilgili teklifi, 1 inci sıraya; uzun süredir kamuoyunu meşgul eden İmarzedelerle ilgili kanunî düzenlemeyi 2 nci sıraya; yine, biz iktidara gelmeden önce başlayan, sürekli banka hortumlanmasını, milletin hakkının gasp edilmesini ortadan kaldıracak Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısını gündemin 3 üncü sırasına getirdik.

Özellikle, 2 nci ve 3 üncü sıradaki tasarılarla ilgili olarak, muhalefet sözcüsü "biz de bu yasaların bir an önce çıkarılmasını istiyoruz" dedi. Hatta, benim dün de söylemiş olduğum gibi, problemler, hükümetin veya iktidarın önüne bir saat dilimi sırasıyla gelmez. Dolayısıyla, birçok problemin çözümü, 48 saat geçmeden de gerekebilir. İşte, İçtüzük için istediğimiz düzenlemelerde bu nedenledir. Sayın Anadol da, bu görüşüme bugün katılarak "doğrudur, hatta, biz İmarzedelerin paralarının bayramdan önce ödenmesini istiyorduk; inşallah, yılbaşından önce ödenir" dedi. Düzenlemeler, işte, bunlarla ilgilidir; ancak, çekinceleri, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının çözümüyle ilgili, genişlemesiyle ilgili. Bunun, bir geceyarısı baskını, seçime giderken yapılan bir düzenleme olduğunu iddia ediyorlar. Bu, doğru değil; çünkü, hepimiz havaalanına gidip geliyoruz ve oradaki, yol üzerindeki çarpık yapılaşmayı görüyoruz ve özellikle, yabancılar gidip gelirken neler olduğunu hep birlikte görüyoruz.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)- Evvelden yok muydu, evvelden de vardı!..

HALUK İPEK (Devamla)- Sözlerimin sonunu dinlerseniz...

Şimdi, şöyle, Anayasaya dikkatlice baktığımız zaman görürüz ki, siyasî partiler var ve seçimlere giriyorlar. Neden giriyorlar; ülkedeki problemleri çözmeyi taahhüt ediyorlar ve "ben, şu programla geliyorum; bana oy verirsen, ben, şu problemleri çözeceğim" diye seçmene gidiyorlar. Peki, İmarzedeler bu ülkenin problemi, banka hortumlanması bu ülkenin problemi de, çarpık şehirleşme ve hizmetten yararlanamama bu ülkenin problemi değil mi? Yani, siyasetçi, problemlerin bir kısmına "tamam, ben bunlara bakayım; ama, problemlerin diğer kısımlarıyla ilgilenmeyeyim" diyebilir mi? Bütün problemlerle, siyaset kurumu, ilgilenmek zorunda.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Tamam da, yaptığınız ne?.. Hangi işsize iş buldunuz?

HALUK İPEK (Devamla)-  Kaldı ki, bu alanların genişlemesi halinde buna karşı çıkanlar da olacak. Buna karşı çıkanlarla ilgili siyasî riski biz göze alıyoruz. Neden alıyoruz; yeter ki, hizmet, düzgünce vatandaşa gitsin, o çarpık şehirleşmeler olmasın. Konunun üzerine parmak basıyoruz.

Şimdi, herkes elini vicdanına koysun. AK Partinin seçim endişesi var mı; kamuoyu yoklamalarını siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; hiçbir seçim endişemiz yok. Bunu, bir seçim endişesi şeklinde değerlendirmemeniz lazım.

NURETTİN SÖZEN (Sivas)- Aklınız neredeydi; seçime üç ay kala mı getiriyorsunuz?

HALUK İPEK (Devamla)- Kaldı ki, içinizde belediyecilikten gelmiş, hatta, Cumhuriyet Halk Partili, yani, sosyal demokrat olup da, ülkede, belediyecilikte isim yapmış olan insanlar var; Sefa Sirmen Bey aranızdalar. Bu önergeye kendisi de komisyonda oy verdi, hatta Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı "sınırların belli bir miktarla sınırlanması olmasın; yani, 25 kilometre, 50 kilometre olmasın, tüm il sınırına bunu dahil edelim" diye teklif ediyor. Yani, o da, belediyecilikte yetişmiş birisi; sizlerin arasında.

Dolayısıyla, siyasetçi, ülkenin problemlerinin bir kısmına ilgi duyup, bir kısmına göz kapayamaz. Şu anki, beldelere verilmiş olan imar yetkisi nedeniyle o çarpık şehirleşmeleri hepimiz biliyoruz.

Ben, bu yasaları, özellikle ülkenin yüzde 70'ini, hatta yüzde 80'ini ilgilendiren bir yasayı bugün Genel Kurulda tartışacağımızı ve çıkaracağımızı biliyorum.

Bugünkü çalışma nedeniyle hepinize yeniden başarılar diliyorum.

Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İpek.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, öneri üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Lehte mi aleyhte mi?..

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Aleyhte...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekilim.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, muhterem milletvekili arkadaşlarım; bu konu üzerinde konuşmayacaktım, fakat, çok değerli iki Grup Başkanvekili arkadaşımın konuşmalarını dinledikten sonra konuşma ihtiyacı duydum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlarım, oldukça uzun parlamenter hayatı olan bir arkadaşınızım; ama, ben, son bir yıl içerisindeki kadar Danışma Kurulu kararıyla Meclis gündeminin değiştiğini hiçbir zaman görmedim. Sayın Anadol'un 1983'te, 1984'te -ki onu abartarak söyledi- gece baskını veya acele kanunlar diye söylemiş olduğu ifade de dahil olmak üzere, bu sene anormal bir şekilde -geçtiğimiz dönemde- bu sırayla burada oynandı. Oynanmaz mı; oynanır. Her zaman bu yapılmıştır; ama, bunun bir ölçüsü vardır. O ölçü de şudur: İstisna ve çok önemli konuların haricinde, bu sıralamayla oynamamak lazım. Bizler milletvekiliyiz. Hele benim, ne grubum var, ne bir şeyim var. Ben, bugün görüşülecek hangi tasarı hakkında, hangi fikirle huzurlarınıza çıkıp katkıda bulunabileceğim; belki de katkıda bulunacağım, belki de bir şeyler söyleyeceğim; ama, benim bir şeyden haberim yok. Yani, değerli grup başkanvekili arkadaşlarımızın bunu düşünmeleri icap eder.

İçtüzüğe, komisyondan gelen herhangi bir rapor 48 saat sonra görüşülür hükmü niye konulmuş? Biz, bu 48 saatte, hiç olmazsa, buna bir bakalım, kütüphaneye gidelim, bilenlere soralım; belki burada bir önerge veririz, bir faydamız olur. Ben, arkadaşlarımdan bunu rica ediyorum; benim asıl sıkıntım bu. Burada, biraz evvel, grup başkanvekilleri, getirilen kanunların doğru olduğunu, doğru olmadığını, seçim için bir yatırım, şu bu... Benim derdim o değil, benim öyle bir derdim yok. Onun içeriği ne olursa olsun, hangi tasarı olursa olsun; gelsin, tamam, bir diyeceğim yok; ama, insaf, bize de bir süre verin.

Cumhuriyet Halk Partisi, olumlu ve ılımlı muhalefet yapıyor; tamam, yapsın. Mevcut iktidarın sayısı zaten belli. Bu konuları buraya getirmeyin, kendi aranızda bu konuda anlaşın; Danışma Kurulunda, oturun, konuşun, uzlaşın. Bakın, bu grup önerisi için, bu Meclisin belki de yarım saati gitti, belki de bir saati gidecek. Her hafta bu olur mu?! Dün getirdik, bir sıralama yaptık; bugün bozduk, bir değişiklik daha yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, sizden rica ediyorum, bundan böyle, çok önemli olmayan, aciliyet kesp etmeyen konuları şu veya bu nedenle buraya getirmeyin; milletvekillerimizin bunları daha iyi okuyabilmeleri, daha iyi hazırlanabilmeleri için bu imkânı verin diyorum. Aksi halde, bundan bir şey çıkmaz, bu kanunlar nasıl olsa geçer; başka teklifler de gelebilir, bir gün fazla çalıştırırsınız, bunların hepsi olur; ama, böyle, her hafta "efendim, şu şu kanun tasarılarını öne aldık, bunları arkaya aldık, gelin, hemen görüşelim..." Bunun yanlışlığını, tahmin ediyorum ki, bu Yüce Heyet kabul ediyor. Onlar da, aynen, bizim gibi, benim gibi hazırlıksız olarak buraya geliyorlar; işte, bürokratların hazırlamış olduğu, komisyonlarda biraz orasından burasından rötuş yapılan kanun tasarıları, -biz de, elimizi kolumuzu sallıyoruz- doğru dürüst bir şey anlamadan gelip geçiyor. Her iki gruptan da çok rica ediyorum; bu konuları, Mecliste değil, Danışma Kurulunda, kendi aranızda uzlaşarak halledin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Uzlaşamıyoruz.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Süreleri kesinlikle kısaltmayın, 48 saat süre verin, okuma imkânı verin bize, hazırlanma imkânı verin, biz de hazırlanıp gelip, burada katkıda bulunalım. Bugün, burada, acele olarak getirdiğimiz bu kanun tasarılarını konuşurken, ben merak ediyorum; komisyon üyesi arkadaşlarımın dışındakiler ne konuşacaklar, neyi konuşacaklar, hangi bilgiyle konuşacaklar?

Ricam budur. Bunun dikkate alınacağını düşünüyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen Sayın Güney'e teşekkür ediyorum.

Öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım.

Öneri :

Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun tasarısının da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınması ve diğerlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısı istenildiğinden, karar yetersayısını arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Meclise saygısızlık yapıyorlar, sonradan gelenleri dikkate almayın!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.23

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.35

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - 27 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - AK Parti Grup önerisinin oylanması sırasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Oylamayı tekrarlıyorum: Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.

İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/20) (S.Sayısı: 303) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 303 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

                                 

(x) 303 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, konunun özüne girmeden önce, ben de, bir konuyu, Yüce Meclisle ve tüm halkımızla paylaşmak istiyorum.

Gerçekten, bir yılı aşkın süreden bu yana, bu Yüce Parlamentoda, milletvekili olarak görev yapıyoruz; ancak, bu görev süresi içerisinde -biraz evvel sayın grup başkanvekillerinin ve Sayın Ülkü Güney'in gündeme getirdiği bir konuya ben de değinmeden geçemeyeceğim- her gün, burada, grup başkanvekillerinin "Danışma Kurulu toplantısında uzlaşma sağlayamadık; o nedenle, Meclis gündemini, çoğunluğa dayalı olarak değiştirmek istiyoruz" yaklaşımı, gerçekten, Meclisin saygınlığına, milletvekilinin saygınlığına gölge düşürmektedir. Biz, bu Yüce Mecliste, ülkemizin sorunlarını, halkımızın sorunlarını çözmek için bulunuyoruz, uzlaşmaz, anlaşmaz bir tutum içerisinde değiliz. Demokrasi, sadece, çoğunluğun her isteğinin kabul edildiği, her söylediğinin yasalaştığı bir rejimin adı değil, azınlıkta olanların da iktidar olabilme yollarının, kanallarının açık tutulduğu bir rejimin adıdır. O nedenle, her gün, adım adım demokrasiyi tahrip etme, demokrasiyi örseleme girişimlerinizden duyduğum hicabı burada belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bu kanun teklifine baktığımız zaman... Teklif diyorum; çünkü, böylesi önemli bir konunun, Bakanlar Kurulu kararıyla "kanun tasarısı" olarak Yüce Meclisin huzuruna gelmiş olmasının önemi ve ağırlığı daha farklı olurdu. Her şeyden önce, biz, bir yasa yapıyorsak, yaptığımız yasa, öncelikle, o yasadan etkilenecek toplumsal kesimlerin, o yasadan etkilenecek kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın görüş ve düşüncelerinin alınmasıyla, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, odaların, meslek odalarının görüş ve düşüncelerinin alınmasıyla çok daha büyük takdir toplar, derinleşir ve hataları giderek azalır.

Bu konuda, elimizdeki yasa teklifinin özüne baktığımız zaman, çelişkilerle dolu bir teklif olduğunu hemen görmek mümkün. Az önce Sayın Grup Başkanvekilimiz de belirttiler, Türkiye'de bir büyük yerel yönetim sorununun varlığı herkes tarafından kabul edilebilen bir gerçeklik. Aylardan bu yana gündeme getireceğinizi söylediğiniz Kamu Yönetimi Temel Kanunu ve o kanunun akabinde, yine, gündeme gelmesi kaçınılmaz olan İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler Kanunu, kısa deyimiyle Yerel Yönetimler Kanunu Tasarısının gündeme geleceği herkes tarafından beklenilen bir konu. Aylardan bu yana, Sayın Ürün, televizyon televizyon koşuşturarak, yerel yönetimler yasasının bir reform olduğunu ve bunun içeriğini anlatmaya çalışıyor.

Ben, şimdi, bu yasa teklifine baktığım zaman, AKP'nin reform anlayışı, sadece, 2 maddelik, fizikî olarak 16 büyükşehir belediyesinin sınırlarının bir pergel konularak belirlenmesi mi diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Gerçekten, Türkiye'de yerel yönetimlerin büyük sorunları var. Uzun yıllardan bu yana ülkemizde yaşanmış olan ve yaşanmakta olan terör olaylarının da katkısıyla yaşanılan göç olayları, kırsal kesimden büyük kentlere yapılan göç, büyük sorunları da birlikte getirdi. Kente gelen yurttaşlarımız, köy yaşamından kopup kente geldiğinde yeni bir yaşam amaçladı; şehirleşme ihtiyacı içerisinde, giderek sosyal devletin korumasından mahrum kaldığını gördüğü için belediyelerin hizmetlerine muhtaç; ama, ülkemizin pek çok yöresinde, bakıyoruz ve görüyoruz ki, belediyelerimiz bu ihtiyaçları karşılayamıyor. O nedenle, yurttaşlarımız, hemşeri dernekleri aracılığıyla ihtiyaçlarını giderme arayışına yöneldi. Hemşeri dernekleri vasıtasıyla büyük kentlerdeki sıkıntılarını, ihtiyaçlarını gidermek, cenazelerini memleketlerine göndermek, birtakım sosyal ihtiyaçlarını tamamlamak için hemşeri dayanışmalarını öne çıkarmaya başladı. Hemşeri dayanışmalarının giderek yükselmesi, bir yandan, belediyeler açısından bir alarm olarak algılanması gerekirken, öte taraftan da, sosyal devletin çöktüğünün, yok edildiğinin ve yok edilmekte olduğunun açık resmini ortaya koyuyor.

Günümüzün gerçekten en önemli sorunlarından birisi, belki, şehirlerimizin sorunu; ama, bu sorun, sadece 16 kentimizin sorunu değil, 81 ilimizin, 930'a varan ilçemizin, 3 216 beldemizin sorunu. Eğer belediyelerde bir reform yapılacaksa, bu, sadece 16 kentin ele alınmasıyla aşılabilecek bir sorun değil.

Değerli arkadaşlarım, bugün kentlerde bütünleşme sorunu var, kaynaşma sorunu var, entegrasyon sorunu var. Bunu gerçekleştirmesi gereken, belediyeler. Belediyelerimizin kaynak ihtiyacı var, belediyelerimizin yetkiye ihtiyacı var. Bütün bunlar bir tasarı içerisinde ele alınabilirdi.

Bugün, yine bakıyoruz, kentlerimizde çok büyük kargaşa var. Bir kent içerisinde, sadece o kentin birkaç belediyesinin birleştirilmesi düşünülemez. Örnek olarak, içinden geldiğim kentim Kocaeli'nin, Hereke'den Karamürsel'e kadar 50 kilometrelik alan içerisinde 34 belediyesi var, bütünü içerisinde 45 belediyesi var. Diğer illerde de sorunlar farklı farklı. Bu teklifte, bütün şehirler ayrı ayrı ele alınmalı, o ilin sorunları ayrı ayrı değerlendirilmeli, ayrı ayrı çözüm bulunmalıydı.

Her şeyden önce, demin de söylediğim gibi, bu Belediyeler Kanununun tümü üzerinde geniş bir konsensüs oluşturulsaydı, hem toplumumuzca hem kentlerimizde, köylerimizde, beldelerimizde yaşayanlarca çok daha iyi algılanabilirdi.

Değerli arkadaşlarım, teklife baktığımız zaman, teklifin gerekçe bölümünde ilginç bir giriş cümlesi var. Ben, böylesi bir şeyin, ilçe ve belde belediye başkanlarına ve o beldelerde, ilçelerde görev yapanlara bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Burada diyoruz ki: "Büyükşehir belediyelerinin belediye sınırlarına bitişik veya mücavir alan sınırları içerisinde büyükşehir belediyelerinden bağımsız pek çok ilçe ve belde belediyeleri bulunmaktadır. Bu belediyeler yüksek rantı esas alarak çok yüksek ve çirkin binalarla kent girişlerini çirkinleştirmektedirler."

Değerli arkadaşlarım, kent girişlerini çirkinleştirenler belde ve ilçe belediyeleri değil. Bu, yirmi yıldan, otuz yıldan bu yana çarpık kentleşmenin ve köyden, kırsaldan kente yığınsal göçün yarattığı kaçınılmaz bir sonuç. Bir an için, o belde ve ilçe başkanlarının bu kent girişlerini çirkinleştirdiğini düşünecek olsak bile, çirkinlik sadece kent girişlerinde mi?! Hepimiz Ankara'dayız. Gidin, Meşrutiyet'ten girin, Mithatpaşa'ya dönün. O üstgeçitlerden bir tek insan geçiyor mu?! Şehir mimarîsine uygun mu?! Milyarlara, trilyonlara baliğ olan o paralar, o kaynaklar bu ülkenin özkaynağı değil mi?! Kenti çirkinleştirmek, sadece ve sadece o ilçe ve belde belediye başkanlarına yüklenilecek olur ise, belediyelerdeki rant kavgasını sadece onlara yükleyerek aklanma zihniyeti içerisinde olanların herhalde bir kaçışı olarak, böylesine bir cümle buraya girmiş.

Diğer taraftan, bakıyoruz, yine, gerekçede "metropoliten anlayış, büyükşehirlerin gelişme alanlarının tek elden planlanmasını zarurî kılmaktadır. Her belde belediyesinin, kendi anlayışına göre yaptığı planlamalar kenti elden çıkarmaktadır" denilmektedir. Bu da doğru değildir değerli arkadaşlarım. Gerçekten, buradaki sorunlara bakıldığı zaman, gerekçelere ve maddelere bakıldığı zaman, esas sorunun, bir reform niteliğinde, kenti güzelleştirmek, kentlerdeki çarpık yapılaşmayı gidermek, kentlerin içerisinde hem şehir mimarîsine hem uyulması gereken başka kurallara uyulmamasını bir kesime yıkmak doğru olmadığı gibi, kazancı da, rantı da onlara yüklemek hiç doğru değil.

Yine, bakıyoruz, yasa teklifinin maddelerine geçtiğimiz zaman görüyoruz ki, nüfusu 5 000 000'dan fazla, yani, İstanbul... Bütün ilin sınırları dahil edilmiş ve büyükşehir belediyesi olarak esas alınmış. Önceki gün, bu konu İçişleri Komisyonunda görüşülürken komisyona katıldım; oraya gelen teklif ile önümüzdeki teklif karşılaştırıldığında birazcık farklılık var. Yasa yapma tekniği açısından, elbette, orada olgunlaşacak, katılıyorum; ama, alelacele, hangi amaçla geldiğini ortaya koymak açısından bu farka dikkatinizi çekmek istiyorum.

Yine, Grup Başkanvekilim de söyledi; eğer bu teklif alelacele yapılmış bir teklif olmasaydı, İçişleri Komisyonunda büyük çaplı değişikliğe uğrayarak buraya gelmez idi. İyi ki değişti geldi. Değilse, Yunanistan ile yeniden kıta sahanlığı sorunu gündeme gelecek idi. Pergelin ucunu İzmir merkeze koyduğumuz zaman, "Yunan adaları o ilin sınırları içerisine girecek mi" sorusuna cevap arayacak ve burada onu da tartışıyor olacak idik.

Bütün bunlardan görüyoruz ve anlıyoruz ki, değerli arkadaşlarım, bu yasa teklifi, 3030 sayılı Yasaya tabi belediyelerimizin ihtiyacından kaynaklanmış; onların sorunlarını, sıkıntılarını giderecek, onları, şimdiye kadar olduğu gibi sıkıntılar içerisinde görev yapmaktan kurtarıp daha güzel görev yapmaya teşvik edecek, yönlendirecek, o düşüncelerle hazırlanmış bir teklif asla değil. Eğer böyle olsaydı, biz, bu konuyu Yerel Yönetimler Reform Yasa Tasarısı içerisinde ele alabilir idik. Şimdi arkadaşlarım söylüyorlar, Sayın Başbakan da geçtiğimiz günlerde söyledi; "yani, sınırların genişletilmesinden niye korkuyorsunuz?.."

Değerli arkadaşlarım, sınırların genişletilmesinden korkumuz, kaygımız yok. Bizim, şahsen benim, başka kaygılarım ve endişelerim var. Gerçekten, AKP olarak 368 milletvekiliyle burada görev yapıyorsunuz. Anlayışınız, demokratik teamüllere uygun değil, demokrasiye uygun değil. Hiçbirimiz yasalara önceden hazırlanarak buraya gelme hakkımızı kullanamıyoruz. Grup Başkanvekiliniz Sayın İpek, biraz evvel "dün, çok hızlı çalışarak bir büyük yasa tasarısını burada kanunlaştırdık" dedi. Görmenizi isterdim, izlemenizi isterdim. Belki çoğunuz yoktunuz. Bırakınız önceden hazırlanmayı, kâtip üyelerin okuma süratini bile bir yurttaşımızın takip edebilmesinin olanağı yoktu. Yangından mal kaçırırcasına, ne olduğu belli olmadan, kelimeler yuvarlanarak, kimileri atlanarak eldeki metnin okunması şeklinde oluşacak bir yasadan, ne Yüce Melis itibar kazanır ne öyle bir yasadan halkımıza, ülkemize bir yarar gelir. Yasalar, tartışılarak, konuşularak, eksiklikleri tamamlanarak düzeltilir. Burada, biz, eğer kanun yapacaksak, eğer yürütmenin her söylediğini yasama organı olarak dikte edeceksek, bize sokaktaki vatandaşın hiçbir saygısı kalmaz. Bu saygısızlığı da en çok hak edecek olan, çoğunluğu dikta olarak uygulamaya kalkışan AKP Grubu olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, çok açık söylüyorum -28 Marttaki yerel seçim takvimi işlemeye başlamış, seçmen listeleri askıya çıkarılmış, yurttaşlarımız seçmen kütüklerinde isimlerini araştırmaya başlamıştır- böylesi bir dönemde AKP'nin fizikî yapıyı değiştirmeye kalkmasının bir tek anlamı olabilir, o da... İktidara geldiğinizden bugüne kadar, görev yaptığınız süre içerisinde muhalefetle tartışmanızı doğal karşılıyorum; orduyla, yargıyla, Cumhurbaşkanıyla, üniversitelerle, işçilerle, çiftçilerle kavgalısınız. O nedenle de yerel seçimlerden korkuyorsunuz. İl sınırlarını genişleterek, örneğin, İstanbul'da Sultanbeyli'yi dahil edersem İstanbul'daki seçimi etkilerim düşüncesi sizi böyle bir zorlamaya itiyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ne alakası var; yapmayın yahu!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Öyle bir alakası var ki, siz, merkezî idarede karşılaştığınız güçlükleri demokratik yollardan aşamadığınız için, merkezi, çevreden kuşatabilir miyim -demokrasi sizin için bir amaç değil, bir araç ya- o amaca ulaşabilmek için demokrasiyi araç olarak kullanabilir miyim...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Öyle değil.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Yok öyle yağma; cumhuriyeti, demokrasiyi size araç olarak kullandırtmazlar, kullandırtmayız! Onun için, bir yasa yapılırken çok dikkat ediniz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bizim hedefimiz yüzde 15 değil, yüzde 50!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Bakınız, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde sadece Saraybahçe ve Bekirpaşa mı var?! 16 kentimizde birleştirilmesi gereken sadece 2 belediye mi var?! Neden Gebze'ye kulak vermiyorsunuz?!

Bakınız, Gebze'de kimler... Ticaret odası, sivil toplum örgütleri, sendikalar, muhtarlar, sanayiciler, ilçedeki tüm sivil toplum örgütleri bir araya gelmişler "biz, 600 000 nüfuslu bir ilçe olduk; 20 kilometrekarelik bir alanda yaşıyoruz; eğitim sorunumuz var, emniyet sorunumuz var, altyapı sorunumuz var, bataklığa dönüşmüş olimpik yüzme havuzumuzun tamamlanması sorunu var; Türkiye'nin en büyük kültür kompleksi çürümeye terk edilmiş; 500 yatak kapasiteli hastanemiz çöküntü içerisinde. Bu sorunlarımız varken, bunlara çözüm bulmak varken, bizi ilgilendiren bir konuyu niçin bizimle tartışmıyorsunuz" diyorlar; bunu size soruyorlar. Tartıştınız mı, gidip görüşlerini aldınız mı?.. Diğer taraftan, başka kentlerde başka sorunlar var.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim. Ülkemizde, gerçekten, şehirlerimizin kaynaşmaya ihtiyacı var. Faklı kültürlerden, farklı yapılardan, farklı kentlerden gelen insanlarımızın bir arada barış içerisinde yaşamaya ihtiyacı var, ortak yaşam kültürünü yaratmaya ihtiyacı var. Onların, ramazan ayında bir file yiyecek, 750 kilo kömürün içine bir mektup konularak seçim propagandası olarak kullanılmasına değil, sosyal devletin, kalıcı, hukuka uygun, sosyal korumasına ihtiyaçları var. Bunları yapacak olan belediyelerimiz. O nedenle, belediyelerimizin güçlendirilmesine ihtiyaç var. Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile millî eğitimi, sağlığı, bayındırlığı, karayollarını, köy hizmetlerini, il özel idarelerine ve belediyelere devredeceğiz. O zaman, belediyelerde, pek çok yeni görev ve sorumluluk alanları gelişecek. O zaman, yeniden bu yasayı ele alacağız. Şimdi, bu Yüce Mecliste 550 milletvekilini, komisyonları, daha evvel oluşturulmuş komisyonları, aylarca, günlerce, oyalayarak fuzuli zaman kaybına, kaynak israfına ne gerek var?! Getirin Kamu Yönetimi Temel Kanununu, getirin yerel yönetimler reform tasarınızı, orada tartışalım, birlikte güzeli yaratalım; tartışarak, uzun bir zaman diliminde, en az hatayla bir yasa çıkaralım.

İçişleri Komisyonunda bir değerli arkadaşım diyor ki: "En iyiyi bulmak için, iyiyi yürürlüğe koymalıyız."

Değerli arkadaşlarım, hiç kimse belediyelerimizin -özellikle Kocaeli açısından söylüyorum- Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin sınırlarının genişlemesinden rahatsız değil. Buradaki rahatsızlık, böylesi 2 maddelik bir yasanın, pergel konularak sınırlarının çizilmesi; dağı, ovayı, bayırı, SİT alanlarını düşünmeden....

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Oraya iyi bir cümle koymuşsunuz, diyorsunuz ki: Orman köylerinin yapısı muhafaza edilecektir."

Değerli arkadaşlarım, şunu açıklıkla söyleseniz, hem halkımız hem biz çok daha iyi anlarız. Gerçi, Sayın Başbakan "sizin konuşmanızdan halk anlamıyor" diyor; ama, ben, Başbakanın üslubuyla "yahu, siz de anlamıyorsunuz" demeyeceğim. O, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının kullanması gereken bir tabir olmamalı; "yahu" kavramı. Benim halkım "yahu" kelimesini hak etmiyor. Onun için...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Halk rahatsız olmuyor...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Ben rahatsızlık duyuyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen duyuyorsun!..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Benim köylüm, kentlim, işçim rahatsızlık duyuyor; sen de rahatsızlık duyuyorsun!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben rahatsız olmuyorum.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Onun için söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, eğer, bir yasa yapacak isek, halkın sıkıntılarını, sorunlarını çözecek yasa yapalım. Lüzumsuz yere kentleri ayağa kaldıracak, seçim alabilmek hesabı yaparak, her zaman, rahmetli Özal'dan bu yana, her seçim döneminde Seçim Kanununu değiştirerek yönetimde kalma çabalarınız başarıya ulaşmayacaktır; çünkü, çiftçinin kış gününde çay içecek parası yok cebinde. İşçi, ücretinin nasıl bastırıldığını, sendikal haklarının nasıl yok edildiğini devri iktidarınızda yaşıyor.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - 28 Martta göreceksiniz!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Diğer taraftan, toplumsal kesimler, hâlâ, rahatsız. Görece, ekonomideki durgunluğun yarattığı enflasyonun düşmesi, faizlerin düşmesi sizi aldatmasın. Yarınları birlikte kuralım. Böylesi oldubitti anlayışıyla yasa teklifi getirip, Yüce Meclisi oyalamayalım diyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen, Konya Milletvekili Halil Ürün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÜRÜN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Baş'ın, 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifinin İçişleri Komisyonundan da geçerek huzurlarınıza gelmiş şekliyle müzakeresinde AK Parti Grubu adına görüşlerimizi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, tabiî, biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, grup sözcüsü arkadaşımız, çeşitli konularda ifadelerde bulundu, yer yer onlara da değineceğim; ancak, bu kanun teklifinin bir arka planı olması bakımından söz edildiği için, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması, ona bağlı olarak hemen onun arkasından gelecek olan yerel yönetimler reform tasarıları, belediyeler kanunu, il özel idareleri kanunu, bunlarla ilgili gelirler kanunu, bunlarla ilgili personel yasalarının bir bütünlük içerisinde hazır hale getirilmekte olduğunu, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dair çalışmaların burada Yüce Meclisimize özet olarak takdim edildiğini buradan hatırlatmak istiyorum.

Burada söz konusu ettiğimiz kanun teklifine, aslında bu çalışmaların bütünlüğü bozulmadan ele alındığı için sahip çıkılmıştır; zaten, bu bütünlük içerisinde bu çalışma yer alacaktı.

Ancak, benim dikkatimi çekti; değerli grup sözcüsü arkadaşımız "bazı tereddütlerim var, bazı endişelerim var" diyor; ama, o endişelerini bir türlü açıklayamıyor. Temsil ettiği ilin seçmen kitlesini, ilin yöneticilerini küstürmemek için, bir yandan "biz de istiyoruz bunun artmasını, bunun genişlemesini" diyor; ama, bir yandan da "bizim tereddütlerimiz var" diyor ve lakin, burada, bu tereddütlerinin bir cümle olarak ifadesine rastlamadık.

Tabiî ki, buraya, huzurlarınıza, bu değerli heyetin, Meclisimizin kıymetli milletvekillerinin her biri teklif getirebilir; Cumhuriyet Halk Partisi de buraya teklif getirebilir. Sadece "efendim, bu, bir tekliftir" denilmekle kalındı, yetinildi. Peki, siz teklif getirmeyecek misiniz; peki, buradaki değerli milletvekillerimiz bir teklif hazırlayıp getirmeyecekler mi?! Bu tekliftir diye, biz, burada dikkate almayacak mıyız; sadece tasarı olduğuna mı bakacağız, ille Bakanlar Kurulundan geçmiş olduğuna mı bakacağız?

Tabiî, bizim milletvekillerimizin hızına, bizim hükümetimizin hızına kimsenin ulaşması mümkün değil; biz, çok kısa sürede teklif de hazırlayıp getiririz; ama, bunun arka planını da çok iyi hazırlarız. Bu kanun teklifinin arka planında, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması, yerel yönetim reformunun çalışmaları yatmaktadır; yani, o teklif, sadece bir kişinin, kuru kuruya hazırlayıp buraya getirdiği, iki günde bize ulaştırdığı bir teklif değildir. Bu teklifin arka planında, 5 tane tasarı taslağı -birisi tasarı haline dönüştü- çalışmasının bütünlüğünde yer alan imkânlar, yer alan bilgiler mevcuttur; o bilgiler, birçok çalışmanın sonucu olarak orada yer almıştır. Dolayısıyla, bu çalışma yapılmıştır; bu arkadaşımızın getirdiği teklif, kuru kuruya bir teklif değildir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onları niye getirmiyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tasarı gelsin, tasarıyı getirin.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Kaldı ki, bu teklif, aynı zamanda, İçişleri Komisyonumuzda da müzakere edildi, orada da ince ince, ayrıntısına varıncaya kadar ele alındı. Bunu da geçelim, burada da değiştirilebilir. Burada da, eğer, eksiği görülmüşse, eksiği varsa, sizlerin bir teklifiniz varsa, bir değişiklik öneriniz varsa, değerli arkadaşlarımızın her biri, buraya, bu değişiklik önerilerini getirebilirler ve biz, burada, açık açık bunu tartışırız, en doğru olanına karar veririz.

Tabiî, satır aralarında, hemen sözümün başında ifade etmek istiyorum. Özellikle bazı yerlere mesajlar yollanıyor; efendim, cumhurbaşkanı düşünülmüyormuş, Anayasa Mahkemesi düşünülmüyormuş.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanı Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyesi midir? (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ayıp!.. Ayıp!..

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ayıp!.. Ayıp!..

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Anayasa Mahkemesi Başkanları Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyeleri midir?! Bunu anlamak mümkün değil. Elbette, böyle olmadığını biz biliyoruz; onların verdikleri kararlarda adil ve gerçekten meseleleri bilerek karar verdiklerine biz inanıyoruz, buna güveniyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye söylüyorsun o zaman?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - O zaman niye söylüyorsun, niye çamur atıyorsun?!

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bir diğer husus da şudur: Efendim, biz, falanla filanla kavgalıyız,  şununla kavgalıyız... Bizim hiç kimseyle bir kavgamız yok...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Siz kendinizle bile kavgalısınız...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - ... bizim halkla kavgamız hiç yok. Halk, bizi bu iktidara getirirken, kavgalı olduğumuzu bilerek mi getirdi iktidar yaptı; bunu, bilmemiz lazım. Biz, kesinlikle, böyle bir kavganın söz konusu edilmesini, doğrusu, yerinde bulmuyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz, kamu yönetimini yeniden yapılandırırken şu esaslara dikkat ediyoruz; diyoruz ki...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onu, o zaman anlatırsınız...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...merkezî yönetim, üzerine düşen koordinasyon ve denetim görevini yapsın. Merkezî yönetim olarak, uhdesindeki, ona ait olan yetkilerini en iyi şekilde kullansın ve üzerindeki yerel mahiyet arz eden birtakım yetkilerle zaman kaybetmesin, zaman israfı doğmasın istiyoruz. Daha hızlı, daha süratli, daha verimli, daha kaliteli, daha katılımcı bir yönetim, demokratik temayüllerin en iyi tarzda işlediği bir yönetim oluşsun arzusundayız. Yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılmasından maksadımız da budur. Şimdi, bakın, bu maksadın en önemli umdelerinden birisi olarak, değerli arkadaşımızın hazırladığı teklif bunu tamamlayan bir tekliftir ve zaten içinde yer alacak olan bir tekliftir.

Peki, biz niye bunu hemen ele aldık da...

SALİH GÜN (Kocaeli) - Seçim yakın da ondan.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bakınız, "İmarzede" denildi. İmarzede; o çok önemli, o öncelikli, tabiî ki bizim için de öncelikli; doğrudur; ama bir de "imarzade", "imarziyade" var; yani imar bütünlüğünün korunamadığı, imar bütünlüğünün bozulabildiği birtakım çevredeki beldelerde, ilçelerde, yerleşim birimlerinde plan hedeflerine varılamadan yapılan işlerin bir an önce yapılabilmesini öngören bir çalışmadır bu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Beykoz'da, 2/B arazisinde...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - O şartlar içerisinde plan hedeflerinin dışına çıkılarak kendi yetkin ve etkin olmayan personeliyle, elemanıyla buna güç yetiremeyen birtakım belde belediyelerinin, birtakım ilçe belediyelerinin çevredeki imar bütünlüğünü bozan imarziyade, köşeyi dönen insanların önünü kesmek için biz bunu yapıyoruz, bunu getiriyoruz buraya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Elbette, bu da bir imarziyade, imarzade yasasıdır aslında bir yönüyle.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Kemal Unakıtan'a, Maliye Bakanına bakın.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, büyükşehirlerimizde görev nedir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bir yıldır niye getirmiyorsunuz? Bir yıldır aklınız neredeydi de 12'ye 5 kala getiriyorsunuz?

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Büyükşehir belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımız var burada, hem muhalefet grubunun içerisinde hem AK Parti Grubunun içerisinde, her iki grubumuzda da var. Bizim en büyük eksikliğini hissettiğimiz şey koordinasyondur. Plan bütünlüğünün bozulmadan işlerin yürütülmesidir. Peki, büyükşehir belediyelerinin görevi nedir...

SALİH GÜN (Kocaeli) - 16 il tamam, 65 il ne olacak?

HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...3030 sayılı Yasayla görevleri tarif edilmiştir, kuruluş yasasıyla görevleri tarif edilmiştir. En büyük görevi... Nasıl ki merkezî yönetim ulusal bazda koordinasyon ve denetimi yapıyorsa, ulusal bazdaki planları, büyük projeleri üstleniyorsa; büyükşehir belediyeleri de kendi alanları içerisindeki yerel bazda; ama, yine ulusal mahiyet taşıyan, yine geniş mahiyet taşıyan, yine altyapı bütünlüğünü, yine imar bütünlüğünü öngören hedefleri yakalayabilmek için kurulmuş bir büyük belediyedir. 16 tane büyükşehrimizde çeşitli belediyeler vardır, kendi uhdesinde, kendi bünyesinde; merkez ilçe belediyeleri dediğimiz, belde belediyeleri dediğimiz.

Şimdi, peki, çevrede ne oluyor; bir yol, imar hudutlarına kadar, belediye hudutlarına kadar, 30-35 metre olarak devam ediyor, ondan sonra, bu yol orada kesiliyor. Kanalizasyon, su hizmetleri, altyapı, doğalgaz hizmetleri o hududa kadar devam ediyor, metro çalışmaları oraya kadar devam ediyor, ondan sonra devam etmiyor. Çevrede olan, bu sözü edilen, bu taslak içerisinde yer verdiğimiz, 50 kilometre mesafede olan yerler var. Tabiî, nüfusu 2 000 000 ile 5 000 000 arasında olursa 50 kilometre, nüfusu 1 000 000 ile 2 000 000 arasında olursa 30 kilometre, nüfusu 1 000 000'dan daha aşağı olduğu zaman 25 kilometre; nüfusu 5 000 000'un üzerinde olursa da belediye hudutları ile il mülkî hududu aynı olacak tarzda getirilen bu çalışmalarda, aslında, bu hedefler gözetilmektedir. Bunun da bir önceliği vardır. Biz, bunu yapmak suretiyle, önümüzdeki yaklaşmakta olan seçimleri bahane bilerek bu tür imardışı hareketlere girenlerin yolunu kesmek istiyoruz. Ben size söyleyeyim: Kesinlikle, gecekondu mafyaları bu yasadan rahatsız olmaktadır; bir de, sizin Grup sözcünüz rahatsız olmaktadır. Ben, bunu anlayamıyorum!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mafyalar sizde, bizde mafya yok!..

SALİH GÜN (Kocaeli) - Çok ayıp!..

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, tabiî, şunu çok açıklıkla ifade etmek istiyorum: Bir kere, belediye hudutlarının bu şekilde genişletilmesini öngören bu taslakla yapılacak olan çalışmalardan, yapılacak olan düzenlemelerden yararlanacak olan halka bir bakalım.

Şimdi, üzerinde en çok durulan konu, "efendim, bu taslak niye bu seçime yakın getiriliyor? Seçime yakın getiriliyor, o halde, AK Partinin burada bir çıkarı var."

Bakınız, bizim popülist davranmadığımızın en açık delili, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dair getireceğimiz yasa tasarısıdır. Muhalefet olarak sizlerin katkısını o tasarıda da göreceğiz. Temenni ederim ki, olumlu, yapıcı birtakım tekliflerle onu güzelleştirin, daha güzel hale getirin. Biz, elbette onun güzel hale getirilmesinden, en iyi şekle gelmesinden rahatsızlık duymayız, keyif duyarız; ama, dikkatinizi çekmek istediğim husus şudur: Biz, popülist davranmıyoruz.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Onun için mi sadece 16 belediyeyle kucaklaşıyorsunuz?

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Parti çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde tutacak olsak, biz, 368 Grup üyemizle Anayasayı dahi değiştirecek bir güce sahip olduğumuz halde, bizde var olan yetkileri niye muhalefetle paylaşalım; biz deli miyiz...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yap da gör o zaman, yap da gör!.. Gücünüz yetiyorsa, yapın bakayım!..

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Biz deli değiliz, biz çok akıllıyız. Neden akıllıyız; Türkiye'nin çıkarlarını parti çıkarlarının önünde tuttuğumuz için akıllıyız.

Burada, üzerinde durmak istediğim husus şudur: Ankara'yı örnek veriyorum -eğer bu endişe varsa, bu endişeyi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum- 3 Kasım seçimlerinde Ankara'da Cumhuriyet Halk Partisinin oy oranı yüzde 28 küsur; AK Partinin oy oranı ise yüzde 38 küsur; 10 puanlık bir fark zaten 3 Kasımda var. Şimdi, aradan geçen zaman içerisinde yapılan anketlerden bakıyoruz ki, AK Parti, oy oranını yüzde 50'lerin üzerine çıkarmış. (CHP sıralarından "Allah, Allah!.." sesleri)

AHMET ERSİN (İzmir) - Bir de İzmir'e bakalım Sayın Başkan.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - O zaman, seçim yapmaya gerek yok.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - O zaman, burada çıkardığımız her yasaya siz karşı çıkın, bu yasaların hepsi, seçmenin, vatandaşın, ülke insanının bize yönelmesine sebep oluyor. Sizin, asıl bu yönelişi incelemeniz lazım. Neden ülke insanı bize sahip çıkıyor; onun altında, işte, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın -biraz önce grup sözcüsünün ifade ettiği- "yahu" diye halk diliyle konuşması yatıyor; halkın yüreğinden, halkın dilinden anlayan yapısı yatıyor. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, siyaseti böyle anlıyoruz. Yoksa, kalkıp da bunu mizah konusu yapacak olursanız, siz, siyasetin nasıl değişmekte olduğunu görememiş olursunuz. Biz, siyasetin değişen yüzünü biliyoruz. Siyaset halkla yapılır. Halkın talepleri doğrultusunda siyaset yapılır.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Laf bunlar, laf...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, bakınız, siz, burada, bunları böylece konuşuyorsunuz; elbette, bu millet de bizi izliyor.

Ankara'da, 50 kilometrenin içerisine giren ve bu hizmetlerden istifade edecek olan, kanalizasyon, su, yol, doğalgaz, metro, ulaşım gibi altyapı  hizmetlerinden istifade etmeyi bekleyen Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine, yanlarına gittiğiniz zaman, siz ne diyeceksiniz; onlara ne cevap vereceksiniz?!

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sana ne!.. Sana ne!.. Ne dersek deriz.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - "Efendim, seçim geliyordu da biz onun için karşı çıktık."

Onların hepsi bunu arzuluyor. 16 tane büyük şehrin nüfusu ülke nüfusunun üçte 1'i kadar; üçte 1'inin de üzerinde. Dolayısıyla, bu, aslında, Türkiye'nin önemli bir kısmını ilgilendiren bir yasa teklifidir. Siz, bu teklifin arkasında durmayacaksınız da hangi teklifin arkasında duracaksınız?! Siz, bu teklifi desteklemeyeceksiniz de hangi teklifi destekleyeceksiniz?!  Tasarı olduğunda bakalım; tasarı da gelecek, o zaman da sizi göreceğiz; ama, ben, inanıyorum ki, o zaman da siz, popülist davranışlarla... Umarım ki beni yalancı çıkarırsınız.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Zaten yalancısınız. Neyi doğru söylüyorsunuz ki?!

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Popülist davranışlarla, burada, yine, aynı şekilde sunî birtakım mazeretler üreteceksiniz.

Bakınız, çarpık kentleşme, hepimizin sorunudur. Gecekondulaşma hepimizin sorunudur.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayenizde.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Büyük şehirlerin civarlarında, büyükşehir hizmetlerinden istifade etmeyen mahallelerin, beldelerin, köylerin, ilçelerin bu hizmetlerden istifade edebilmelerinin gereği bizim sorunumuzdur. Bütün bu sorunları paylaşmak için, sizlerle, elbette, burada, olumlu, yapıcı birtakım teklifleriniz gelirse, onları değerlendirmeye alırız; ama, bu teklifler gelmediği halde, sadece, işte "ben de istiyorum; ama, endişelerim var." Endişe ne; endişe yok.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Endişe var, var; herkes endişeli.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Endişe, önümüzdeki yerel seçimlerde, AK Partinin, şimdiden, yapılan anketlerde, belediyelerin kahir ekseriyetini alacak olmasıdır. Buna engel olamazsınız ki. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Halkla diyaloğunuzu artıramazsanız, halkla diyaloğunuzu geliştiremezseniz, buna nasıl engel olacaksınız?

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Burası vaaz yeri değil, burası Meclis. Vaaz verir gibi konuşuyorsun. Burası Meclis, Atatürk'ün Meclisi!..

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, size düşen, evvela budur.

Bakın, ben ve arkadaşlarım ve buradaki değerli milletvekili arkadaşlarımız, çevre belediyelerde yer alan pek çok vatandaşın bize müracaatlarına şahit olduk. "Yahu, siz, bizim halimizi görmüyor musunuz? Siz, burada, belli mekânlarda oturan insanların, şehrin merkezinde oturan insanların, bu hizmetlerden yararlandığını görüyorsunuz da, bizim bu hizmetlerden yararlanmadığımızı niye görmüyorsunuz, niçin bize elinizi uzatmıyorsunuz" diye, bize yakındıklarına, bize dertlendiklerine, bizzat şahidim.

OYA ARASLI (Ankara) - Kanunun üzerinde konuşun, kürsüyü kullanmayın.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bu konuda ciddî olmak, bu konuda daha tutarlı davranmak mecburiyetindeyiz.

Burada, hiçbir şey değişmemektedir, sadece sınırlar genişlemektedir; belediye, yine yerinde kalmaktadır.

Burada, biz, şöyle bir madde de getirmiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi burada seçime girmez diye bir madde yok. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi, burada seçime girecek; ama, o seçimi belirleyecek olan da halktır, oy verecek olan halktır, halk oy kullanacaktır.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Gücün yetiyorsa yaz, demagoji yapma!

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, halkı dikkate almaya mecburuz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Buraya demokrasiyi Cumhuriyet Halk Partisi getirdi, sen getirmedin. Onu da yazamazsın! Ona gücün yetmez! Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, sen orada konuşamazdın!.. Sen, burada, Cumhuriyet Halk Partisi sayesinde varsın!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi, oturduğumuz yerden, sessizlik içerisinde dinleyelim lütfen.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tabiî, ben, burada...

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bir senedir iktidarda olduğunu unutma! Ne yaptın?! Vatandaş perişan!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Yırtınma!.. Yırtınma!..

HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...Cumhuriyet Halk Partisinin çok saygın milletvekillerini, çok saygın grup üyelerini asla rencide edecek bir söz söylemiyorum. Bir hesaplaşma varsa, bu hesaplaşmayı AK Partiyle değil, bu hesaplaşmayı halkla yapın; bu hesaplaşmanın günü de, bugün değildir, bu hesaplaşmanın günü 28 Marttır. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Kendi işinize bakın biraz, bize akıl vermekten vazgeçin.

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Çöplerden ekmek toplayanları görmüyor musun Ankara'da?!

ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyaları bir indirelim...

BAŞKAN - Sayın Ürün, konuşmanızı toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Toparlıyorum.

Bir kere, geçici maddelerle ve 2 ana maddeyle hem belediyelerin adı değiştiriliyor -sadece adı değişiyor, sadece sınırı değişiyor- hem hizmet bütünlüğü kuruluyor. Hizmetteki bütünlük, aslında bizim hedefimizdir. Bizim en büyük sıkıntımız, benim, şahsen, yaşayarak gördüğüm sıkıntıdır gecekondulaşma, geçmiş yönetimlerin bize getirdiği, bize verdiği en büyük handikaptır. Belki, sizin de kusurunuz yok burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak; ama, biz, yeni bir parti olduğumuz için, bizim zaten hiç dahlimiz yok. Siz, geçmişte görev aldığınız için, birazcık dahliniz var bu ülkenin gecekondulaşmasında, bu şehirlerin gecekondulaşmasında; ama... (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuyla ne ilgisi var?!

HALİL ÜRÜN (Devamla) - ... biz, bu gecekondulaşmanın, bu çarpık kentleşmenin bitmesini istiyoruz ve yeni bir dönem başlattık.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mazini unutma!

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bu yeni dönemle, sadece kentler değil, sadece köyler değil, sadece ilçeler, beldeler değil, ülkeyi kurtaracak bir yeni anlayış getiriyoruz, yeni bir siyaset anlayışı getiriyoruz.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Asıl yasayı getirin.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, burada, sizler bu anlayışa mutlaka tanık olacaksınız ve oluyorsunuz da.

Buradaki itirazların, hiçbir haklılık yanı yoktur.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Size göre...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Elbette bize göre, bu büyük Gruba göre elbette; bu Grup adına burada konuşuyorum ve halka göre... (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Büyük değil, kalabalık Grup...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - "Efendim, seçimden sonraya bıraksanız, altkomisyona havale etseniz..." Altkomisyona havale etsek, uyur; uyutmak istiyorsunuz. Bizim derdimiz, hep bunları uyutmak mıdır?! Bizim hızımızı lütfen bir yakalayın, bizim hızımıza lütfen bir yaklaşın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sizde hız yok ki!.. Kontrolsüz hız...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Efendim, yeni yasaya konulsun... Zaten yeni yasada var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ürün, konuşmanızı toparlar mısınız.

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Önceliği dolayısıyla, biz bunu, bugün burada müzakere ediyoruz. Ben, bu taslakla ilgili olarak  yapılan çalışmaları takdir ediyorum ve mutlaka, burada, bu çalışmanın tamamlanması ve yasanın çıkması doğrultusunda, Grubumuzun, iradesini ortaya koyacağına inanıyorum.

Yapılan her türlü çalışmada, biz, ülke yararını hedefliyoruz, parti çıkarlarının üstünde tutuyoruz ülke yararını. Popülist davranmıyoruz; popülist davransak, tekrar ifade ediyorum, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasını biz gündeme getirmezdik. Bizde olan yetkileri, yüzde 85'i muhalefette olan belediyelerle biz niye paylaşalım?! Deli miyiz; akıllıyız. Niye akıllıyız; bunu onlarla paylaşmanın ülkeye yararı var. Biz, kendi yetkilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz, sizlerin de taşın altına elinizi koymanızı istiyoruz, halkın da sizden bunu beklediğini biliyoruz; halkın sizden beklediğini, biz sizden istiyoruz.

Dolayısıyla, bu taslakla ilgili, ben, son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum: Yapılan değerlendirmeler ve gerek İçişleri Komisyonumuzda yapılan kapsamlı çalışma gerekse bizim arkadaşlarımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ürün, lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Başkan, yeter!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlık kürsüsüne kimse müdahale edemez oradan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Tapusunu verelim o zaman!

BAŞKAN - Lütfen, sayın vekiller...

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - O zaman, tapusunu verelim Sayın Başkan; yapmayın...

BAŞKAN - Sayın Ürün, buyurun; son cümle ama...

HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, kapsamlı çalışmanın,  arkadaşlarımızın bizzat bu bölgelerde yaptıkları gözlemler, elde ettikleri bilgiler doğrultusunda, hazırlanmakta olan 5 tane yasanın bütünlüğünü bozmadığı, bunların içerisinde yer aldığı; ama, önceliği olduğu için, bu teklifin lehine burada irademizi ortaya koyacağımızı ifade ediyorum. Teklif sahibi arkadaşımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bütün komisyon üyelerini tebrik ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ürün.

Tasarının tümü üzerinde, Hükümet adına, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi hakkında düşüncelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim hedefimiz, çevreyle uyumlu, çağdaş bir alan planlamasıyla desteklenmiş, yaşanılır kentler oluşturmaktır. Hedefimizin herhangi başka mülahazaya konu edilmemesi için, bu yasa teklifiyle hedeflenen amacımızı bir kez de İçişleri Bakanı olarak ben izah etmek istedim.

Biliyorsunuz, biraz önce burada konuşulurken de ifade edildi, Hükümetimizin elinde, kamu yönetimi reformu çerçevesinde hazırlanmış, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili temel kanun ve yine, bunun yanında, Büyükşehir Belediye Kanununu, İl Belediye Kanununu, Özel İdare Kanununu da ihtiva eden tasarılar hazır ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, yani, sizlerin tasvibine sunulmak üzeredir. Bunlar kabul edildiği takdirde, Türk kamu yönetiminde ve yerel yönetimlerde temelden değişiklikleri, hep birlikte, inşallah, yapacağız. Öyle umut ediyorum ki, önümüzdeki günlerde sevk edecek ve bunu da, biz, 22 nci Dönem Parlamentosu olarak gerçekleştirmiş olacağız. Öyleyse, müsaade ederseniz, işin esasına girmeden önce, niçin bu konunun tasarıyla değil de, bir teklifle önünüze geldiğini izah edip, bilahara da, teklifinin içeriğine ilişkin görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Niye 12'ye 5 kala geldiğini söyler misiniz?!

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; niyetim, bu konunun, hem siz saygıdeğer milletvekillerimiz tarafından hiçbir tereddüte mahal vermeyecek bir biçimde anlaşılması ve hem de televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletimizin doğruyu bilme hakkı çerçevesinde bir kez de tarafımdan anlatılmasıdır.

Hepinizin malumu, 3030 sayılı Yasa, ülkemizde kent görünümlerini, kendisinden daha evvelki uygulamalarla karşılaştırıldığında, ciddî ölçüde değiştirmeye muvaffak olmuş önemli bir yasadır. Bu yasa, 1984 yılında Yüce Meclisin tasvibine sunulurken, bazı gerekçeler üzerine yaslanıyordu. Hafızalarımızı tazelersek, özetle, bu gerekçelerden birkaçını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu gerekçelerden biri, belirli büyüklükteki kentlerin sorunlarını 1580 sayılı Belediye Kanunu mantığı içerisinde çözemediğimizden ileri geliyordu.

İkinci bir konu, belediye yönetimleri için yeni bir ölçek geliştirmek gerekmekteydi.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Pergel mi o?!.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Üçüncü bir konu, çağdaş kent oluşturmak için yeni gelir kaynaklarının bulunması lazımdı ve bir önemli konu da, görev  ve yetkilerin yeni bir hiyerarşik model üzerine oturtulması gereğiydi ve nihayet ve özellikle de imar yetkisinin bölge ölçeğinde kullanılmasında metropol kent planlamasının önemi büyüktü.

İşte, bu gerekçelerden, bugün, hiçbirimizin, zannediyorum ki, hiçbirine itiraz edecek hali yok. Yukarıda da arz ettiğim gibi, 3030 sayılı Yasa, önemli bir yasa ve son yirmi yılda önemli bir misyonu yerine getirdi; ama, hemen ifade edeyim ki, o tarihte kanun koyucunun göremediği, kentlerimizi açıkça tehdit eden ve hatta, tahrip eden, çarpık kentleşmeye yol açan bazı önemli durumlar var. Nedir bu durum; bunlar, büyükşehir belediyesi mücavir alanı içinde imar planı yapma ve onama yetkisini haiz başka müstakil idarelerin de var oluşudur. Bu idarelerin başında belde belediyeleri geliyor; ama, sadece belde belediyeleri değil, bunun yanında il özel idareleri, köyler dolayısıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, dürüstçe itiraf edelim. Bu denli açık görev dublikasyonlarının olduğu bir yönetim yapısında, çağdaş kent ve çağdaş çevre kurulabilir mi; elbette ki hayır.

AHMET ERSİN (İzmir) - O yasayı kim hazırladı Sayın Bakan?!

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemiz, gelişen bir ülke, çözüm bekleyen pek çok sorunları var ve kum saati hızla çalışıyor, kaybedecek bir saniyemiz bile yok.

Biz bunları tartışırken, çeşitli nedenlerle kentler ve kent çevrelerinde göç, hızla devam ediyor. Ülkemizde şehirlerde bulunan nüfusun oranı, son on yılda önemli artış göstererek, 1990 yılında yüzde 59 iken, 2000 yılında yüzde 64,9'a yükselmiştir. Bunların yanında, çok temel bir istatistikî veri de, illerin kent nüfus oranları arasında önemli farklılıklar olmasıdır. 81 ilimizin 55'inde, nüfusun çoğunluğu artık kentlerde yaşıyor. Metropol kentlerde kent nüfus oranı da çok ciddî biçimde değişme durumundadır.

Örneğin, İstanbul İlinin yüzde 91'i -nüfusun yüzde 91'i- Ankara İlinin yüzde 88'i, İzmir İlinin yüzde 81'i kentlerde yaşıyor. Zaman içerisinde, bu oranlar, hep kentlere doğru yükselerek devam edecek. Öyleyse, hiçbir siyasî mülahazaya kapılmadan, kentlere akıp gelen nüfusun insanca yaşayabileceği konut ve çevre için yasal altyapıyı süratle hazırlamamız lazım. Bu düzenlemeyi, bir yasa teklifi olarak getirmemizdeki en önemli neden, bu sorunun beklemeye hiç tahammülü olmamasından kaynaklanmaktadır; yani, hemen, hiç zaman kaybetmeden bu hukukî boşluğu doldurmamız lazım. Bunu, sanıyorum, iktidar ve muhalefet olarak kabul ediyoruz. Sorun, buradaki tartışma, işin zamanlamasından kaynaklanıyor.

Bakın, değerli arkadaşlarım, çözüm için elimizde üç seçenek vardı; birinci seçenek, yasayı şimdi veya 28 Mart sonrası çıkarıp, mahallî idareler seçiminden sonra uygulamak. Yani, şimdi çıkarır ya 28 Marttan sonra çıkarır; ama, mahallî idareler seçiminden sonra uygulayabilirdik. İkinci seçenek, yasayı uygulamayı, bir sonraki mahallî idareler seçimine bırakmak; yani, beş yıl daha geri bırakmak. Üçüncü seçenek -ki, şimdi bizim yaptığımız- yasayı şimdi çıkarıp, 28 Mart tarihinde yapılacak mahallî idareler seçimine yetiştirmek.

Şimdi, öyle zannediyorum ki, bu teşhisimize itiraz eden olmayacak. Üç seçeneğimiz var; öyleyse, açık yüreklilikle, hangi alternatifin doğru olduğuna bir bakmamız lazım. Şimdi, hissiyatımızı bir kenara bırakarak bu seçenekleri yorumlayalım.

Değerli arkadaşlarım, birinci seçenekte, yasayı şimdi veya 28 Şubattan sonra çıkarıp, ondan sonra uygulamak.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ya... Ya... 28 Şubat(!) 28 Şubat değil.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - 28 Mart.

Ne olacak bu biliyor musunuz? Şimdi, seçimi yapıp bitireceğiz ve ondan sonra da bu kanunu çıkarıp uygulayacağız; ama, o insanlarımızın birçoğu, o kendi ilçesinin veya beldesinin belediye başkanına oy vermiş, öyle oy verdiği insanı biz alıp büyükşehre getireceğiz veya belediye meclisi üyelerine -o belediye meclisi için- oy vermiş, bu insanları biz alıp büyükşehir belediyesine getireceğiz; yani, bunların tercihlerini biz yanlış yönlendireceğiz. Aday olacak arkadaşlar bakımından, aday olduğu belediyenin büyükşehre dahil olduğunu bilerek aday olma durumu vardır. Ee, aday olup seçildikten sonra yasa çıkarıyoruz... Gel, biz seni büyükşehir belediyesine aldık demek var. Ayrıca, muhtarlıklar mahalle oluyor. Köy muhtarlığı seçimi yapacağız; kısa bir müddet sonra diyeceğiz ki: "Pardon, sen mahalle oldun, mahalle muhtarlığı seçimini yeniden yapmamız lazım." O bakımdan, bu alternatifi uygun görmüyorum.

İkinci alternatif, yasanın uygulamasını bir seçim sonraya, yani beş yıl sonraya bırakmak. Bunu biraz evvel de izah ettim; gerçekten, acelemiz var, kentler elden çıkıyor. Bilhassa büyükşehirlerin durumu hepimizce biliniyor. Onun için, kaybedecek zamanımız yok.

Şimdi, durum geliyor, bizim de bugün yapmış olduğumuz gibi, hemen, teklif olarak getirip yasayı çıkarmak ve bu önümüzdeki seçimlere uygulamak noktasına.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan, bu yasa iptal edilir, boşuna yorulmayın!

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, şimdi de, yasa teklifinin neler getirdiğine işaret etmek istiyorum.

Teklifin 1 inci maddesiyle, daha önce var olan "büyükşehir", "ilçe" ve "alt kademe belediyesi" isimlendirilmesi yerine, "o ilin adıyla bir büyükşehir belediyesi kurulur" diyoruz, "ilçe" ve "alt kademe" yerine "ilk kademe" diyoruz. Bu, teknik bir değişiklik.

Aynı maddede, İzmit İlinde de -İstanbul'da olduğu gibi- mülkî sınır ile belediye sınırı aynı olduğu için, merkezde mevcut iki belediye birleşip, tek merkez ilçe belediyesi olup "İzmit" adını kullanma imkânı getiriliyor. Bu da önemli bir konu; çünkü, birçok yerde, o kendi beldelerinin eski yıllardan beri, tarihin derinliklerinden gelen ismini kullanmak isterler. Bu da tabiî hakları. Böyle bir durum getiriyoruz.

SALİH GÜN (Kocaeli) - İsmi değiştirilir, belediye kalır. Fatih Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine 300 metre uzakta.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Ama, böyle uygun görüldü. Siz de komisyonda vardınız, bunu tartıştık.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Yanlış... Halk uygun görmeli.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Bu yasa teklifinin 2 nci maddesinde ise, nüfusu 5 000 000'un üzerindeki kentler ile valilik binası esas alınmak suretiyle 50 kilometre yarı çapından daha küçük illerde; yani, ilçelerin uzaklığı 50 kilometreden daha yakınsa -ki, buna Kocaeli uyuyor- buralarda, kentin, belediye hudutları ile mülkî hudutları aynı oluyor ki, bunlar metropol şehirler. Aslında, hem İstanbul hem Kocaeli, bunu çoktan hak etmiş illerimizdir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Bakan, Kocaeli istemiyor.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yukarıda istatistikî bilgi arz ettiğim İstanbul İline gelince, İstanbul İlimizde yaşayan nüfusun yüzde 91'i, İstanbul kent merkezinde yaşıyor. Zaten, nüfus, bize, yeni bir büyükşehir sınırını da bastırıyor; yani, İstanbul zorluyor bunu, Kocaeli de zorluyor bunu. Dolayısıyla, bu konuya da çözüm, bu maddeyle getiriliyor.

Aynı maddede yer alan ikinci bir grup, 2 000 000 ile 5 000 000 arası nüfusu olan kentler için de, mücavir alan sınırı, 50 kilometre yarıçapa tekabül eden alanı kapsıyor. Mücavir alan, nüfusu 1 000 000 ile 2 000 000 arasında olan yerler için, 30 kilometre yarıçaplık bir alanı; 1 000 000'dan daha düşük nüfuslu büyükşehir belediyeleri için de,  25 kilometre yarıçaplık bir alanı kapsıyor.

Değerli arkadaşlarım, bunlar, genel kriterler. Şimdi, biz, bakanlık olarak, bu genel kriterlere uygun yerleşim yerlerini, köy, belde, ilçe bazında da tespit çalışmalarımızı yapıp tamamladık. Amacımız, yukarıda da söylediğim gibi, bu alanlar içerisinde kalan ilçe belediyelerini, belde belediyelerini, Büyükşehir Belediye Kanununun uygulanması alanına almak; bu alanda kalan köyleri mahalle haline dönüştürmek suretiyle, kent planını, büyükşehir belediye meclisi onayıyla yürürlüğe girecek hale getirmek; böylece de, büyük kentler etrafında rant amaçlı kaçak yapılaşmayla mücadele etmek, güzel, daha yaşanılır, çağdaş kentler geliştirmek.

Değerli arkadaşlarım, daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Bu değişim çok gerekliydi. Hatta, AK Partili veya başka partili bütün büyükşehir belediye başkanlarının ortak ifade ettiği gibi, gecikmiş bir zorunluluktu.

Konuşmamın sonunda, ben, bu teklifin hazırlanmasında ve komisyonda görüşülmesi sırasında katkıları olan ve şu anda Meclisimize katkısı ve emeği olacak, siz, bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; her zaman olduğu gibi, bir yasayı tartışıyoruz ve konuşuyoruz; ama, buraya çıkan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşım, konuşmasının önemli bir bölümünde, yasayı anlatmak yerine, Cumhuriyet Halk Partisine sataşmayı esas alan bir çizgi izledi. Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili olarak, birkaç cümleyle buna cevap vermek istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, bir şeyi konuşurken, ikide birde, seçim ya da seçilmeme, güçlü ya da güçsüz olma esasına getirip dayatmayalım; zira, yasalar ülkelerin menfaatları açısından yapılır. Çıkacak bu yasada, Cumhuriyet Halk Partisi seçime giremez diye yazmıyor dedi sayın eski rektörümüz. Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmek mümkün; ama, Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken bazı titizlikler göstermek gerekir. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkede cumhuriyeti kurmamış olsaydı, eski rektörümüz, şimdiki milletvekilimiz ve eski belediye başkanımız... (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Büyükşehir belediye başkanı...

HASAN AYDIN (Devamla) - Pardon... Eski rektörümüz, milletvekilimiz... (AK Parti sıralarından gürültüler) Düzeltiyoruz, tamam!.. Sorunun esasını anlatmaya çalışıyorum.

...büyükşehir belediye başkanı, Türkiye Cumhuriyetinde vatandaş olamayacaktı, ümmet olacaktı; bir rektör olamayacak ve ancak, bir medresede molla olabilecekti. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Ayıp yahu! İnsanlara hakaret etme!

HASAN AYDIN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisini konuşurken, eleştirirken biraz titizlilik göstereceksiniz. Bu nedenle, rica ediyorum; buraya çıkarken, biz kazandık, yüzde 40'lara geldik, yüzde 50'lere geldik... Bu laflara milletin karnı toktur. 28 Martta hep birlikte göreceğiz.

ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Halk karar verecek...

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Göreceğiz... Göreceğiz...

HASAN AYDIN (Devamla) - Gelmiş olduğunuz bir yıl içerisinde, işsizliği yüzde 14 artırmışsınız, 40 milyar dolar civarında da borç yapmışsınız. Konuşurken ayaklarınız biraz yere bassın.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kömür dağıttılar...

HASAN AYDIN (Devamla) - Yani, kömür dağıtarak, ramazan çadırları kurarak bu işi çözebileceğinize inanmayın lütfen.

İkide birde, anketlerden söz etmekte eski rektörümüz, sayın milletvekili arkadaşımız... (CHP ve AK Parti sıralarından "rektör değil" sesleri)

Peki, düzelttim efendim... Düzelttim efendim, düzelttim.

...eski büyükşehir belediye başkan adayımız ve Sayın Başbakanı överken... (AK Parti sıralarından "Başkan" sesleri)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Adayı değil, başkanıydı...

HASAN AYDIN (Devamla) - Eski... Eski... (AK Parti sıralarından "Konya Büyükşehir Belediye Başkanıydı" sesleri, gürültüler)

Arkadaşlar, izin verin, konuşayım. Yani, bir sürçülisan olduğu zaman da düzeltiyoruz. Rica ediyorum... Ayıp oluyor yani...

...Sayın Başbakanı överken de, Başbakanın "yahu" kelimesini halk diliyle konuştuğunu söyledi. Sayın vekilim "yahu" kelimesi halkın kullandığı bir dil değildir, "yahu" kelimesi Türkçe'yi kullanma noktasında sıkıntı çeken insanların kullandığı bir kelimedir. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Anadolu'ya hiç gitmemişsiniz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir yerel yönetim reformuna ihtiyaç var. Yerel yönetim reformundan söz etmekteyiz. Şüphesiz ki, Türkiye'de idarî yapılanma son derece bozuktur; yerel yönetim reformu konusunda yapılması gereken çok şey vardır. Mesela, İstanbul'da öyle yerler vardır ki, bir ilçe vardır nüfusu 10 000'dir, 10 000'lik ilçede kaymakam vardır, belediye başkanı vardır, belediye meclis üyeleri vardır; ama, öyle mahalleler vardır ki, nüfusu 80 000'dir, bir tane belediye meclis üyesi bile yoktur.

Burada bir şeyi daha düzeltelim. Gecekonduya engel bir durum değil bu yeni getirilen taslak; çünkü, zaten, mevcut gecekonduların tamamı şu andaki büyükşehirlerin içinde; yani, büyükşehir belediyesi sınırlarının içerisindedir gecekondular. Vatandaşın karşısına çıkarken, sanki gecekonduyu usule uygun olmayan imarî yapılanmayı engelliyormuş gibi bir görüntü vermeye gerek yok. Mevcut büyükşehir belediyesi sınırları içerisindedir, önemli bir kısmı; hatta, büyükşehirlerin bizatihi kendilerinin çok önemli bir payı -eski belediye başkanlarım var- zaten imarsızdır, zaten usule uygun değildir. En azından, bu İstanbul için çok önemli ölçüde böyledir. Bunu söylemekte fayda var.

Peki, bu teklif, bu kadar acele neden geldi? Sayın İçişleri Bakanımız, "köyler mahalle olacak, mahalle olunca da muhtarlık seçimleri olacak, buna yazıktır..." Bunu yapmaya da gerek yok. Yasaları o kadar hızlı getiriyorsunuz ki. Yani, mahalle olan köyler için, pekâlâ, bir yasa taslağıyla, yeni muhtarlık seçimleri yapılmayacak demek mümkün. Zaten, oradaki insanların seçtiği bir şey...

Şu bir gerçek: Bu gelenek Türkiye'de yeni değil. Bu gelenek, 1980 sonrasında ortaya çıkan bir gelenektir. Ben hatırlıyorum, kendi durumlarını kurtarmak için, geçtiğimiz dönemlerde bazı iktidarlar, örneğin Kartal'da -Eminönü İlçesi ile Kartal İlçesinin hiçbir benzerliği, hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen- iki ilçeyi aynı seçim bölgesine koymaktaydılar. Şu da bir gerçek: Cumhuriyet Halk Partisi, 2002 seçimlerinde, daha çok metropollerde, kentleşmenin olduğu yerlerde oy almış, Adalet ve Kalkınma Partisi de daha çok varoşlarda oy almış. Bu, bir  tespit, yani sonuç. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyun. Kim diyebilir ki, seçim öncesinde bu kadar aceleciliğin, seçime yönelik bir çalışmaya, hazırlığa uygun bir davranış olmadığını? Bunu, ancak, sadece siz söyleyebilirsiniz ve söylerken kendiniz de inanmıyorsunuz aslında.

Bakınız, bu yasanın bu kadar acele çıkarılmasına hiçbir surette gerek yoktu. Çok hızlı olduğunuzu kabul ediyorum. O kadar hızlısınız ki, bazen, kullanmış olduğunuz arabanın hangi yolda seyrettiğinin bile farkında değilsiniz. Parlamentodaki arkadaşlarımızın önemli bir kısmı el kaldırmış olduğu yasa tekliflerini ve tasarılarını okumuyorsa, hangi minibüs veya otobüsle yolculuk ettiğinin bile farkında değil.

AHMET YENİ (Samsun) - Halkımız farkında...

HASAN AYDIN (Devamla) - Halkımız da farkında değil. Çıkarmış olduğunuz yasaları, ülkenin hukukçuları bile takip edemiyor.

Ayrıca, burada bir şey söyleyeyim: Halka çok ciddî olarak sunulan bir şey var. Çok önemli bir yasa getirdiğinizi ifade etmektesiniz. Türkiye'de, neredeyse "devrim" sözcüğüyle özdeş olabilecek telaffuzlar kullanmaktasınız; ama, pergelle de büyükşehir belirliyorsunuz. Peki, size bir soru sorayım: Pergeli koydunuz, 30 kilometreyi çiziyorsunuz; 30 kilometre, bir kentin, bir köyün ortasına denk geldiği zaman, pergelin kapsama alanı dışına çıkan kısmı ne olacak? (AK Parti sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasa teklifini oku.

HASAN AYDIN (Devamla) - Okudum "ilin sınırları" diyor. Pergelle olur mu arkadaşlar yahu?! Arkadaşlar, memleket böyle yönetilir mi yahu?! Bir ülkeyi yönetmek bu kadar basit mi?! Bir ülkeyi yönetmek için, bir ülkenin coğrafî koşullarını belirlemek için, yerleşim alanlarını belirlemek için, pergeli koydum, ortaya bastım, sağa çevirdim, pergelin yetiştiği yerler bizim kapsama alanımız içerisinde, yetişmediği yerler bizim kapsama alanımız dışında... Bu yasa, pergel yasası. Sayın Başkan, bu yasa, pergel yasası. Bu yasa teklifinin hazırlanışında, altyapısının oluşturulmasında bir ciddiyet yoktur, bir acele vardır. Görecekseniz, bir şey daha göreceksiniz...

HASAN KARA (Kilis) - Hasan Bey, pergelin dışında kalıyorsunuz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sevgili dostum, dinle!

Bu yasa teklifinin ortaya çıkışında hakkaniyet yoktur, adalet yoktur. Hangi kıstası, hangi kente, hangi ölçüyle uyguluyorsunuz?! Her kentin ekonomik durumu farklı, sosyal durumu farklı, coğrafî konumu farklı, ihtiyaçları farklı, beklentileri farklı. Bu sizin pergeliniz ne kadar sihirli bir pergel ki, bu kadar farklılığın tümüne bir tek çizgiyle cevap verebiliyor! Böyle yasa hazırlanır mı arkadaşlar?! Yani, bunu tek tek saymanız lazım.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Saydık, saydık...

HASAN AYDIN (Devamla) - Nerede?.. Burada yok. (AK Parti sıralarından "var, var" sesleri)

Gizli bir yerde mi saydınız kardeşim?!

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Geliyor, geliyor...

HASAN AYDIN (Devamla) - Ne zaman geliyor? Tabiî, alıştık...

Görüyorsunuz arkadaşlar, geliyormuş.

BAŞKAN - Sayın Aydın, Genel Kurula hitap eder misiniz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Peki Sayın Başkanım; teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, geliyorsa, ona göre konuşalım. Burada birbirimizle dalga geçmiyoruz; biz, mevcut üzerinde konuşuyoruz. Sizin, eğer, gerçekten, pergelin gayri ciddîliğini ortadan kaldıran ek bir hazırlığınız varsa, ben, belki, burada bu konuşmayı yapmayacaktım, başka bir konuşma yapacaktım; yani, şu anda, burada, Parlamentoda bir görüşme yapılmakta, bir konuşma yapılmaktadır. Ben burada konuşurken arkadaşım diyor ki: "Var, var." Nerede; sizin kütüphanede mi kardeşim? Burası Parlamento kürsüsü; bu Parlamentoya gelen yasalar, ciddî olarak gelecek. Bu Parlamentoya gelen yasaların -Sayın Grup Başkanvekilimin de ifade ettiği gibi- milletvekillerimizin önceden hazırlanması, üzerinde çalışması, , önerilerini hazırlaması, bu konudaki düşüncelerini katması için, okunması gerekmez mi?

Bakınız, bir yasa görüşüyoruz -arkadaşlarım şimdi söylüyorlar- görüşmüş olduğumuz yasanın, daha, yarısı yok ortalıkta; yolda, postaya vermişler, iç kargoyla geliyor. Memleketi yönetmek konusundaki ciddiyet bu olabilir mi?! Yani, bir yasayı görüşürken, yasanın maddelerinin bir kısmı dışarıda, bir kısmı içeride... Yani, ben, bir milletvekili olarak, Türkiye Halkına, bu televizyonların ekranlarından, sevgili vatandaşlarım, ben şu anda televizyon ekranlarında konuşuyorum; ama, konuşmuş olduğum, yasanın yarısıdır, geriye kalan yarısının ne olduğunu bilmiyorum; inşallah, o da önümüze geldiği zaman, o konuda da fikirlerimizi ifade edeceğiz mi diyeceğim?! Sayın belediye başkanlarım, büyükşehirde oturanlar, bu yasanın kapsamı, şu anda görüştüğümüz kadar değil; gerisini Allah bilir...

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Aksayan yerleri için siz de önerge verin.

HASAN AYDIN (Devamla) - Nerede önerge arkadaşlar; önerge yok.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Biz, bu şekilde çalışıyoruz.

HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir şey daha söyleyeyim. Yasa yapmak, ciddî bir iştir. Yasa yaparken, en önemli hususlardan birisi, etiğe dikkat etmektir, etiğe; etik olmaktır. Sayısal çoğunluk olabilir, istediğinizi yapıyor olabilirsiniz. Son bir yıldır sürekli bunu konuşuyoruz. Sayın vekilleriniz, buraya çıkarak "katkılarınızı almak istiyoruz, düşüncelerinizi almak istiyoruz, bu konuda önerileriniz var mı" demektedirler. Şimdi, bunları söylerken siz inanıyor musunuz? Bugüne kadar size sunmaya çalışmış olduğumuz hangi katkılarımızı kabul ettiniz?! Yani, bir yasanın zamanlamasını bile birlikte belirleyemiyorsak, bir yasayı hangi gün getirmemiz gerektiği hususunu, birlikte, ortak olarak belirleyemiyorsak, bizim size nasıl bir katkı yapmamız mümkün olabilir?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)- Komisyonda  katkı yaptınız canım!

BAŞKAN- Sayın Aydın, konuşmanızı toparlar mısınız.

Buyurun.

HASAN AYDIN (Devamla)- Toparlayacağım Sayın Başkan.

Dün bu yasanın geldiğini bilmiyorsunuz ya da evvelki gün bu yasanın geldiğini bilmiyorsunuz, yarın hangi yasanın geleceğini bilmiyoruz... Yarın hangi yasanın geleceğini bilmeyen milletvekilleri, bırakın Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri nasıl bir katkı yapabilecekler?! Yarın neyin konuşulacağı bilinmeyen bir ortamda, insanlara "katkı yapın" denilirken, bu, nasıl bir samimi çağrıdır?! İnsanlar neye katkı yaptıklarını bilmeyeceklerse, katkıyı nasıl yapacaklar, haberi kimden alacaklar; düşüncelerini hangi kitaptan, hangi sözcükten okuyarak katmayı deneyecekler? Lütfen, bu Parlamentoya biraz ciddiyet getirelim.

Bakınız, çok rahatsınız ve biliniz ki, bu yasa dönecek. Bakınız, biliniz ki, bu yasa döndükten sonra, siz, tekrar ısrar edeceksiniz. Bakınız, biliniz ki, bu yasa yine dönecek ve bu, 28 Marttan önce yasalaşamayacak. Bu kadar çaba, bu kadar uğraş, insanların bu kadar beklentisi de boşa gidecek. Bugün, bu kürsüde bunu test ediyorum, tespit ediyorum. Umar ve dilerim ki, bunu bir kere daha gündeme getirdiğinizde bana da bir fırsat doğar ve ben, bunu tekrar hafızalarımıza hatırlatmak için, böyle bir imkânı yakalayabilirim.

Umuyor ve diliyorum, hayırlı olur.

Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Başkan...

K.KEMAL ANADOL (İzmir)- Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Başkan, konuşmacı, biraz önce sözlerini sarf ederken, ülkenin Başbakanına kaba sözler sarf etti (CHP sıralarından "hayır efendim" sesleri) ve buna, İçtüzüğün 67 nci maddesine göre Başkanlığınızın müdahale edip, konuşma üslubunu düzeltmesi gerektiği yönünde ikaz etmeniz gerekirken, siz, etmediniz. Bu konuda, bundan sonra hassasiyet bekliyoruz; çünkü, Türkiye'nin Başbakanına "konuşma zorluğu çekiyor" diye kürsüde zikretmek açıkça bir hakarettir.

Siyasetin seviyesini Genel Kurulda düşürmemeye özellikle sizin davet etmeniz gerekir.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın İpek.

Sayın milletvekilleri, teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Teklifin maddelerine geçilmesini kabul edenler...

Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİN YÖNETİMİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. - 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.

"Büyükşehirlerde o İlin adı ile bir "büyükşehir belediyesi", büyükşehir dahilindeki ilçelerde ilçelerin adını taşıyan "ilçe belediyeleri", beldelerde ise o beldenin adını taşıyan "ilk kademe belediyeleri" kurulur."

"İl ve merkez ilçe adı farklı olan mevcut büyükşehirlerde, merkez ilçe belediyesi daha önce ikiye bölünmüşse iki belediye birleştirilerek, merkez ilçenin bilinen adıyla yeni bir belediye kurulur. Birleşen belediyelerin mal varlıkları, personel, araç ve gereçleri ile borç ve alacakları yeni kurulan belediyeye devrolunur."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Salih Gün; buyurun. (CHP sıralarından aklışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda, Büyük Millet Meclisi çatısı altında 550 milletvekilinin var olduğunu kabul ediyorum; yalnız 16 tane ilin tartışmasını yapıyoruz; 65 ilden bu çatı altına acaba milletvekili gelmedi mi; Sinop'tan, Tekirdağ'dan, Artvin'den milletvekili yok mu?.. Yirmi yıldır, bu çıkan yasayı bu Meclis göz yumarak kabul etmiş, Yirmi yıldır!.. Büyükşehir statüsünde olanların dışındaki şehirlerin milletvekillerine sesleniyorum ve sizi halkımıza anlatmaya çalışacağım: Uyutulmuşuz yirmi yıldır; büyükşehirler, Türkiye'nin bütün imkânlarını yirmi yıldır kullanmış.

Değerli milletvekilleri "büyükşehir belediyeleri" ismi altında 1984 yılında çıkan 3030 sayılı Yasa, Türkiye'de, bazı şehirlerde yaşayanlar ile diğer şehirlerde yaşayanları ayırmıştır ve Anayasanın 10 uncu maddesi ihlal edilmiştir. Sayın Büyük Millet Meclisimiz, buraya geldiğimizde, bize küçük bir Anayasa kitapçığı verdi. Açın, Anayasanın 10 uncu maddesini okuyun. Ben, kendi şahsî anlayışım içerisinde, size buradan bir hatırlatma yapacağım. Bu maddede "hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" denilmektedir. Bugüne kadar uygulanan 3030 sayılı Yasa, Anayasa çiğnenerek çıkarılmıştır; kendi şahsî düşüncemi söylüyorum. Bunun yanında, bugünkü 16 büyükşehrin buradaki tartışmasında da, Anayasanın 10 uncu maddesine göre, Anayasa çiğnenmektedir. Türkiye'nin bütünlüğü için mi, yoksa, rantı yüksek 16 ildeki büyükşehir belediyelerinin sınırlarıyla uğraşmak için mi geldik buraya? 65 ilden gelen milletvekillerine sık sık buradan hatırlatma yapacağım. Bu büyükşehirlerde yaşayanlar, Türkiye Cumhuriyeti yasaları karşısında, askerlikte, vergide, ulaşımda ve buna benzer sorumluluklarında, devletin müeyyideleri karşısında eşit; ama, devletten aldıkları hizmet payında ayrı. Nasıl mı; büyükşehir statüsüne tabi olan illerden bazı hatırlatmalar yapacağım size.

Devlet, ekim ayında, 65 ildeki sizin, hepimizin vatandaşlarına, kişi başına 4 292 000 lira, kasım ayında da 4 462 000 lira göndermiştir. Size şunu da hatırlatayım: Bunun dışındaki 16 büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde oturan vatandaşlarımıza 3 katı pay gönderilmiştir: İstanbul Büyükşehir Belediyesine 57 trilyon 300 milyar,  Ankara büyükşehir sınırları içerisinde oturanlara ayrıca 20 trilyon lira, Bursa'dakilere 5 trilyon lira, Adana'dakilere 4 trilyon lira gönderilmiştir.

Sayın Bakanım çıktı, sayın sözcüler çıktı "Ankara Esenboğa'dan buraya doğru gelirken kötü şehirleşmeyi görmüyor musunuz? Bunları düzeltmek istiyoruz" dediler. Bir kere, şunu söyleyeyim: Bu kadar arpayı götüren, tabiî ki, 35 metrelik, 40 metrelik yolları da yapacaktır. Öbür taraftakine kişi başına 4 000 000 lira göndereceksin, buradakine 21 000 000 lira göndereceksin; ilk evvela, eşitliği, burada siz ihlal ediyorsunuz; onları da, "yapamadı" diye suçlayamazsınız.

Kaçak yapılarla ilgili 3194 sayılı İmar Yasası vardır; her belediye için de geçerlidir. Oradaki belediye başkanı uyuyorsa veya herhangi bir büyükşehrin kenarındaki belediye başkanı uyuyorsa, bunun suçlusu 65 ilde oturan insanlar mıdır?! Burada yanlış yapıyoruz arkadaşlar.

Bu teklifle yapılan bir yanlışlık da şu: Mahalle olacak köyler kendi yağıyla kavrulup zor geçinirken, esnafından ruhsat alınacak, yasal olarak buradaki köylünün evinden, arsasından Emlak Vergisi alınacak -büyükşehir belediyesi dinlemez- ve bunlar, ödedikleri vergileri de 2 misli ödeyeceklerdir. Konulan kilometrelik çapa giren alt belediyelerin başkanları, büyükşehrin memuru gibi, her gün büyükşehir kapılarında bekleyecek. Bu, işin ilk etabı.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepiniz bu 16 büyükşehrin buradaki sözcüsü olamazsınız. Kırklareli'nden, Sinop'tan, Mardin'den, Afyon'dan gelen arkadaşlar bu yasayı kabul etmemeli.

Sayın Başbakana, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken, yıllar önce, Türkiye Belediyeler Birliğindeki bir toplantıda aynı konuyu söylemiştim. O da "ben, Erzurum'a kadar kucaklıyorum Sayın Başkan" demişti bana.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, İstanbul'dan Ankara'ya kadar kucaklayacak yetkiyi ve gücü kim veriyor; Anayasayı çiğneyerek, vergilerden oraya aktarılan paylar veriyor.

Birilerini güçlü, birilerini de güçsüz hale getiriyorsunuz; birilerini ağaya, birilerini de etekten tutan bir dilenciye çeviriyorsunuz. Bu yanlışlıktan, lütfen dönelim.

Bakın, hatta, siyasal hesabı uzun vadeli büyükşehir belediye başkanları, büyükşehirlerden çevre illere, Türkiye'nin birçok yerleşim alanına çöp kamyonu, itfaiye aracı, otobüs ve minibüs verir. Kardeşim, sen devlet misin ki, büyükşehir belediye başkanı olarak, Artvin'e veya herhangi bir kasabaya gidiyorsun, otobüs, minibüs veya çöp kamyonu veriyorsun, devlet misin?!. Ama, onları güçlü kılan, devletin hükümetidir; burada çıkarılan yasalarla... Siz, onun parasını herkese eşit şekilde verin, onlar, çöp kamyonu da almasını bilir, onlar, itfaiye aracı da almasını bilir.

Değerli Başkanım,  değerli milletvekili arkadaşlarım; yasa yapıyoruz.  Ülkede, bundan önce, 30 000-40 000 nüfuslu ilçeleri il yaptılar; siz yaptınız demiyorum; ama, şöyle bir düşünelim: Nüfusu 600 000 olan, sanayide, ulaşımda, her konuda, Türkiye'nin 81 ilinden gelen vatandaşlara hemşerilik yapmış Gebze il olamıyor; neden? Bir de, üstüne üstlük, şimdi, büyükşehir belediyesi sınırları içine alınarak, bir normal ilçe seviyesine getiriliyor; neden?

Gebze'nin nüfusu İzmit'in nüfusundan 45 000 kişi fazladır, 13 tane organize sanayi bölgesi vardır. Böyle büyük bir ilçeyi il yapmak gerekirken, köylerini mahalle, belediyelerini de bir şube acentesi haline dönüştürüp, bundan sonra da il yapmamak üzere, oranın önünü kapatıyorsunuz.

Bu, Kocaeli basınında çok yer aldı. Bazı arkadaşlarım bu konuyu destekliyormuş; kişisel olarak düşüncelerine saygım sonsuz; ama "Salih Gün bunun altını imzaladı; on yıl önce büyükşehir belediyelerinin sınırlarının genişletilmesine karşı değildi" diye düşünüyorlarsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gün, sözlerinizi toparlayabilir misiniz.

SALİH GÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Çünkü, o günkü 7 nci maddenin içeriğinde, tüm belediyelerin tüzelkişiliklerinin ve mevcut sınırlarının aynen korunması ibaresi vardı ve ben, organize sanayi bölgesinden toplanan bütün vergiler, Gebze ve Kocaeli'nin de faydalanması için, Kocaeli Defterdarlığına yatsın, Kocaeli'nde ekmek parası kazanan fabrikaların vergisi İstanbul Defterdarlığına gitmesin diye imza atmıştım. O konuda demagoji yapanlarla, bu kürsüde de, istediği yerde de tartışmaya hazırım. 

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Kocaeli üzerinde oyun oynanıyor; Bekirpaşa Belediyesi ile Saraybahçe Belediyesi birleştiriliyor. Acaba, pergel, Kocaeli İline gelince neden açılıyor; ben, size bir anlatayım. 25 kilometre ise, Hereke'de biter 25 kilometre; Gebze 47 kilometre. Neden pergel açılıyor?.. İşte, verdiğiniz bu teklifle, burada da Anayasayı çiğniyorsunuz.

Arkadaşlar, Bekirpaşa Belediyesini kaldıramazsınız, Saraybahçe Belediyesini de kaldıramazsınız. Bunu söylerken, Anayasaya güveniyorum, Anayasayı uygulayan mercilere güveniyorum. Gebze'yi bir küçük şehir yapamazsınız; vicdanen baktığınızda, oranın il olma hakkı çoktan gelmiş ve geçmiştir.

Size bir şey daha anlatmaya çalışayım. Hatadan dönmek, elbette, fazilettir.

BAŞKAN - Sayın Gün, konuşmanızı toparlar mısınız.

SALİH GÜN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Çıkacak bu yasayla, büyükşehirlerde mutlu insanlar yaratamazsınız. Maç başladı, devre arası; kural değiştiriyorsunuz. Bu yolla, ancak, kendinizi mutlu edersiniz; Türkiye'yi mutlu edemezsiniz.

Beni dinleyen, Kocaeli'ndeki ve Türkiye'nin 65 ilindeki vatandaşlarıma ve sizlere saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.

AHMET YENİ (Samsun) - 81 ile...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 81 ile selam söylemedin, 65 il dedin.

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan,  değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; isterseniz, önce Anayasadan başlayalım, bu kanun teklifinin Anayasanın 10 uncu maddesine aykırılığı iddiasıyla başlayalım. Böyle bir şey yok. Anayasa kendi içerisinde birçok hükmü barındırıyor ve idare başlığı altında, mahallî idarelerin yapılandırılmasıyla ilgili, yönetimiyle ilgili hükümde, çok açık bir şekilde, mahallî idarenin ne olduğunu tanımlıyor ve sonra mahallî idarelerin yönetim ilkelerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kuruluş ve yönetim ilkelerinin kanunla düzenleneceğini ifade ediyor; bu kanunun da, büyükşehirler için, büyük yerleşim birimleri için, özel yönetim birimleri ve biçimleri getirebileceğini, Anayasa açıkça ortaya koyuyor.

Dolayısıyla, burada, Anayasanın büyük yerleşim birimleriyle ilgili özel yönetim biçimleri getirmesi hükmünü âmir bir işlem yapıyoruz. Burada bir problem yok. Anayasanın bir başka hükmü, bir başka hükmüyle çelişmez ve arasında çelişki aramak da, doğrusu, haksızlıktır, yanlışlıktır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi nasıl oluştu; aslında, şu anda, alelacele yapılan bir şey yok; vaktiyle alelacele yapılmış olan bir işin düzeltilmesi var. Vaktiyle alelacele yapılmış olan bir iş, önce 1993 yılında 504 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 7 ilde büyükşehir belediyesi kurulmasıdır. 7 ilde büyükşehir belediyesi, hemen, alelacele, sadece kent merkezlerini, merkez ilçeleri kapsayan bir şekilde kurulmuş ve açıkçası, bunun sıkıntıları on yıldır o şehirlerde tartışılmaktadır. Benim de şehrim olan Kocaeli Şehrinde, on yıldır, büyükşehir belediyesinin alelacele kurulmuş olmasının tartışmaları devam etmektedir. Nedir bu tartışmalar... Size bir harita göstereyim: İşte Kocaeli. İzmit Körfezinin ve Sapanca Gölünün etrafında irili ufaklı 45 belediyeyle oluşmuş ve bu belediyeler, birbirlerine bitişik, sınırı olan belediyelerdir; 45 belediye! Bu 45 belediyeden sadece 2 belediye, Bekirpaşa ve Saraybahçe belediyeleri, Kocaeli Büyükşehir Belediyesini oluşturmaktadırlar ki, bu da, Kocaeli coğrafyasının yüzde 5'ine bile tekabül etmemektedir, nüfusunun yüzde 20'sine bile tekabül etmemektedir. On yıldır bunun sıkıntısı yaşanmaktadır ve bu nedenle, Kocaeli'nde on yıldır ulaşım sorunları sıkıntılıdır, organize edilememiştir; evsel ve endüstriyel atıkların deşarjı meselesi sıkıntılıdır, problem halledilememiştir; katı atıkların toplanması ve depolanması meselesi halledilememiştir; içmesuyu ve  kullanma suyu temini konusunda problemler yaşanmış ve yaşanmaktadır; bu kent ölçeğinde bir şehir planı yapılması, master plan yapılması, sıkıntı konusudur, bu sıkıntı yaşanmaktadır; doğalgaz dağıtım sistemlerinde sorun yaşanmaktadır; ağır çevre sorunları ve özellikle İzmit Körfezi gibi, Sapanca Gölü gibi, kirlilikten arındırılması muhakkak gereken yerlerde, ağır çevre sorunları yaşanmaktadır ve 500 000 nüfusa ulaşmış olan Gebze bölgemizde sanayi bölgesinin planlanması konusunda ciddî sorunlar yaşanmaktadır. İşte bu sorunları yaşayarak 504 sayılı kararnamenin kanunlaşması aşamasına gelinmiş, Plan ve Bütçe Komisyonuna bir teklif getirilmiş ve Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş bu teklif işlem görürken, bu sorunların 16 büyükşehrin tamamında da yaşandığı dikkate alınarak, 16 büyükşehrin tamamını içeren bir kanun teklifine dönüştürülmüştür.

Evet "canım, bunu altı ay evvel yapsaydık" denilebilir. Değerli arkadaşlar, altı ay evvel bu Parlamentonun nasıl bir yoğunluk içerisinde çalıştığını hepiniz biliyorsunuz; sabah saatin 5'ine, 6'sına kadar burada nasıl bir yasama faaliyeti yürüttüğümüzü biliyorsunuz. Bir tatilden çıktık ve şimdi Yasama Meclisinin tekrar hızlı bir şekilde çalışmaya başladığını görüyoruz. 28 Mart tarihinde seçimler var. Bu seçimlerde, demokratik olarak halkın bu düzenlemeye göre oy kullanmasını temin edemezsek, bir beş yıl daha bu büyükşehirlerimizin zaman kaybedeceğini açıkça görmüş oluruz. Bu zamanı kaybedemeyiz; bu zamanı kaybetmeye, gerçekten hiç imkân yoktur.

Kaldı ki, bu büyükşehirlerimiz de neden büyükşehirdir; evvela, nüfus çok yoğundur. İstanbul 10 000 000'un üzerindedir, Kocaeli 1 300 000'dir. İstanbul'da kilometrekareye 1 928 kişi düşmektedir, Kocaeli'nde kilometrekareye 400 kişi düşmektedir ve İstanbul'un nüfus yoğunluğu Kocaeli istikametine doğru her gün akmaktadır. Kocaeli'nin nüfus yoğunluğu, bu gidişle, İstanbul'un nüfus yoğunluğuna yaklaşacaktır ve buralarda kentin yüzde 90'ı şehirleşmiştir. Mesela, bizim 1 300 000 olan nüfusumuzun 1 200 000'i, zaten, belediye sınırları içerisinde, sadece 100 000'i köy sınırları içerisinde yaşamaktadır. Bunların da büyük bir bölümü orman köyüdür. Dolayısıyla, orman köyleri de köy tüzelkişiliğini koruyacaklardır.

Değerli arkadaşlar, bizim bu meseleyi bugün halletmemiz gerekiyor ki, önümüzdeki dönemde, hiç olmazsa, büyükşehirlerimizin sorunlarını gidermiş olalım. Atılması gereken daha radikal adımlar var. Aslında, birtakım küçük belediyelerin de kaldırılması gerekiyor; mahallî idareler reformu tasarılarında bunlar da gündeme gelecek. Ölçek ekonomilerinden yararlanmamız gerekiyor. Bazı küçük belediyeleri bir araya getirip birleştirerek, daha büyük ölçekli belediyeler haline getirmemiz ve ölçek ekonomilerinden yararlanmamız gerekiyor.

Bugün, Kocaeli'nde mevcut Büyükşehir Belediyesi, Gebze'ye su ve kanalizasyon hizmeti vermeye başlamıştır; Güzeltepe'ye, Derince İlçesine, Körfez İlçesine, Gölcük İlçesine hizmetler vermeye başlamıştır. Bütün bunlar, zaten bir yapı içerisinde devam etmektedir. Bu yapının yasal sorunları bu düzenlemeyle giderilmiş olacaktır.

Neden şimdi geliyor, daha önce gelemez miydi; gelebilirdi. Az önce söyledim, buna imkân olmamıştır. "Daha sonra gelsin" lafı, gerçekten yanlıştır. Daha sonra gelme imkânı yoktur. Muhakkak surette, bu, seçimden önce gelmeli ve teklif yasalaşmalıdır.

"Efendim, varoşların oylarını büyükşehirlere katıp, büyükşehirleri almak istiyorsunuz, bu, bunun girişimi midir, bir geceyarısı baskını mıdır, bu geceyarısı baskınına Sayın Cumhurbaşkanının alet olacağını mı zannediyorsunuz..." Bunlar, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın, Sayın Genel Başkanlarının da sözleridir. Değerli arkadaşlar, bu, geceyarısı baskını değildir; bu, bizim şehrimizde ve büyükşehirlerde en az on yıldır tartışılan bir meseledir. On yıldır tartışılan bir meselenin geceyarısı baskını olması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı elbette böyle bir şeye alet olmayacaktır; ama, sizin seçim kaygılarınıza da alet olmayacaktır, kimsenin seçim kaygısına alet olmayacaktır ve Anayasanın gerektirdiği hassasiyeti göstererek bu konudaki düzenlemeye destek vereceğini şahsen ben de umuyorum.

Varoşlar... Kimdir varoşlar; aslında genel olarak, teorik olarak varoşların sosyal demokrat düşünceyle ve sosyal demokrat partiyle çok yakın ilişkisi vardır. Eğer, Türkiye'de bu ilişki kopmuş, varoşların sosyal demokrat partilerle ve sosyal demokrat düşünceyle bir ilişkisi kalmamışsa, bunu derin derin düşünmesi gerekenler, sosyal demokrat partiler ve sosyal demokrat düşüncedir. Gerçekten, elimizi şakağımıza dayamak, başımızı iki elimizin arasına almak ve varoşlar ile sosyal demokrat düşüncenin arasının neden açıldığını, ilişkinin neden koptuğunu derin derin düşünmek lazım.

Ben bir örnek vereyim: İzmit'ten bir sosyal demokrat portresi çiziyorum size; yaşlı bir portre. O kadar yaşlı ki, 1946 seçimlerinde köy temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisinden. Sandık temsilcisi, şu meşhur açık oy-gizli tasnif olan seçimlerdeki sandık temsilcisi, Yusuf Dayı; benim de yakından tanıdığım bir insan. Gün görmüş, umur görmüş bir insan; hani denilebilir ki, çarıklı erkânı harpten. Seçim tahminleri çok yüksek olan bir insan. Oturduğu yerden Türkiye'deki siyaset sahnesini okuyabilen ve her seçimde Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş insan. Seçimlerde gittiğimizde geçmiş yıllarda da "Yusuf Dayı bize destek ver." "Yapma oğlum, biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz; Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye'ye çok büyük hizmetleri vardır, yanlışları da vardır. Biz, bu bayrak altında doğduk; bırak, biz bu bayrak altında ölelim" diyen bir sosyal demokrattır. Bu Yusuf Dayı, Cumhuriyet Halk Partili bir sosyal demokrat portresi. Ama, nihayetinde, Yusuf Dayının geldiği yer şurasıdır: "Oğlum, çok geldin gittin, haklısın. Terzi Hayati, sen de dinle -yanında Terzi Hayati var- sen de dinle..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Yalan söylüyorsun, yalan!.. Bir sürü yalan söylüyorsun!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sen kendi işine bak!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergün.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eski milletvekili Ömer Türkçakal Ağabeyimiz Kocaeli'nde bunun şahididir. Ömer Türkçakal, Yusuf Dayıyı da tanır, Terzi Hayati'yi de tanır. Bir sorun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Müteahhit mi idi?

NİHAT ERGÜN (Devamla) - "... Terzi Hayati sen de dinle. Oğlum, ben yıllarca Cumhuriyet Halk Partisine oy verdim -az önce söylediğim gibi- bırakın, Cumhuriyet Halk Partisi bayrağının gölgesi altında doğduk, bu bayrak altında ölelim dedim; ama anladım ki, artık bunlarda ümit kalmamıştır." Neden Yusuf Dayının Cumhuriyet Halk Partisinde bir ümidi kalmamıştır; bunu siz düşünün, başkası düşünmesin (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yeniden, Yusuf Dayıyla aranızda ilişki kurmaya çalışın, yeniden, taşrayla aranızda ilişki kurmaya çalışın. Bana sorarsanız, siz bu problemle karşı karşıyasınız, bu problemi halletmekte fayda var.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen işine bak! Aklının yetmediği şeylere karışma! Sen tüccarsın, sen para babasısın, sen onları savunursun

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, son bir şey daha söylemek istiyorum: Bizim kentimiz, emek yoğun bir kenttir, emekçilerin yaşadığı bir kenttir.

Emekçilerle sosyal demokratlar ve sosyal demokrasi arasında yakın ilişki vardır. Bu ilişki... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Emekçilerle olan bu ilişki kopmuşsa, sosyal demokrasiyle ve sosyal demokrat partilerle emekçilerin ilişkisi kopmuşsa, bunu siz düşünmek mecburiyetindesiniz. O açıdan, değerli arkadaşlar, yeni durum...

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Yok öyle şey! Kendi işine bak sen! Senin aklın sosyal demokrasiye ermez. İşine bak, işine!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Yeni durum, hiçbir sorun getirmiyor; eski durumdan bir adım daha ileri olan bir durumdur. Bu durum bu nedenle desteklenmelidir. Hiç kaygıda bulunmayın. Gebze'de bu işlere karşı olan üç beş kişidir. Gebze 500 000 kişidir... 500 000 kişi... Gebze meydanında halk, il olma talebini dile getirmiştir. Sayın Genel Başkanımız "Türkiye'de Gebze'nin ihtiyacı, il olmak değil; Gebze'nin ihtiyacı, kafasında bir vali bulunması değil, kapısında bir hizmet bulunmasıdır" demiştir. İşte, hizmetinin olmaması bu yasa teklifiyle giderilecek ve Gebze'nin de Bekirpaşa'nın da sorunları giderilmiş olacaktır.

SALİH GÜN (Kocaeli) - 65 il ne olacak? Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi...

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar "il yapacağız" diyenler yüzde 15 oy almışlardır "il değil, hizmet getireceğiz" diyenler yüzde 45 oy almışlardır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, konuşmacı, konunun dışında, Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine dönük birtakım ithamlarda bulunmuş, ders vermeye kalkmıştır; söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, kısa bir açıklama yapabilirsiniz.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yalnız, Sayın Koç, açıklamanız kısa olsun lütfen.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Her zamanki gibi iyi niyetinizi aşmayacağım.

Değerli arkadaşıma şu yanıtı vermek istiyorum: Fikri Dayı ve Hayati usta da bizi seyrediyordur... (AK Parti sıralarından "Yusuf Dayı" sesleri)

Hiç umutlarını kaybetmesinler "sosyal devlet" söylemleriyle gelip de halka bu kadar ters, onun yaşamını bu kadar güçleştirecek girişimleri, herhalde hiçbir iktidar bu kadar kısa sürede yaşama geçirmemişti. (AK Parti sıralarından "buna inanıyor musunuz" sesleri)

AHMET YENİ (Samsun) - Dört ay kaldı.

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, inanıyorum, göreceksiniz. (AK Parti sıralarından "Hayret" sesi)

Hayretinizi siz kendinize saklayın değerli arkadaşım; gerektiği zaman söz alır konuşursunuz.

BAŞKAN - Sayın Koç, Genel Kurula hitap eder misiniz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum: Bir yasa maddesi üzerinde söz alan değerli konuşmacılar tabiî ki o yasa maddesi üzerinde değişik görüşlerini ifade edebilirler; ama, gelenek haline getirdiğiniz bir uygulama var; Cumhuriyet Halk Partisine dönüp, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili, içinizde kalan bütün söylemlerinizi burada söyleme fırsatı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin sizin karşınızda ne kadar önemli bir kale olduğunu bir kere daha gösteriyor. Bir kere daha, Cumhuriyet Halk Partisi olmadan siz olamayacağınızı bilmek zorundasınız. Daha önce şunu ifade etmiştik: Cumhuriyet Halk Partisi olmasa hiçbiriniz olmayacaktınız, hiçbiriniz olmayacaktınız; bu kadar açık. (AK Parti sıralarından "Hadi ya" sesleri, gülüşmeler)

Bu kadar açık. (AK Parti sıralarından "Siz de olmayacaktınız" sesleri)

SUAT KILIÇ (Samsun) - Abartıyorsunuz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Onun için, değerli arkadaşıma ben şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, herkes kendi bölgesinden birçok örnek verebilir, ben de kendi seçim bölgemden birçok örnek verebilirim. Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş birçok insanın da şu anda sizin söylediğinizin tersine davranışlar ifade ettiğini belirtmek istiyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) - Alakası yok. Hocam, en son ne zaman gittin Samsun'a?

HALUK KOÇ (Devamla) - Onun için, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili söylemlerinizde, biz teşekkür ediyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi, size her zaman için önemli bir rakip olacaktır. En önemlisi,

Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyetin temellerinin altından size tünel kazma fırsatı vermeyecektir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

AHMET YENİ (Samsun) - Samsun'dan geliyorum... Samsun'dan geliyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Gel; Afyonlu sen de gel. 

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bu sataşma değil mi?!.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Siz önce bir kendi kimliğinizi tanımlayın da ondan sonra sosyal demokrasi üzerinde akıl vermeye kalkın!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin kimliğin var mı?!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sosyal demokrasinin "s" sini bilmez, ahkâm keser!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen kimliğini bırak!..

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile 3030 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Mahfuz Güler

Muharrem Candan

 

Ankara

Bingöl

Konya

 

Ahmet Kambur

Şükrü Önder

 

 

Tekirdağ

Yalova

 

"Birleşme ve yeni belediye kurulmasına dair işlemler valilikçe yapılır. Birleştirilen belediyelerdeki toplam kadro sayısını aşmamak üzere yeni kurulan belediyede 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine bağlı kalmaksızın gerekli kadro düzenlemeleri valinin onayıyla yapılır. Yeni kadro düzenlemelerinde veya aynı kadrolarında göreve devam etmesi mümkün olmayan personel, durumlarına uygun bir kadroya atanıncaya kadar halen bulundukları kadroya ait aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeleri yeni kurulan belediyede almaya devam ederler. Durumlarına uygun bir kadroya ataması yapılanların, bu kadrolarda alacakları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamı halen aldıkları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamından az olması halinde aradaki fark kapanıncaya kadar söz konusu miktar tazminat olarak ödenir."

BAŞKAN - Şimdi, maddeye en aykırı son önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile eklenen üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Mustafa Özyurt

Salih Gün

İzzet Çetin

 

Bursa

Kocaeli

Kocaeli

 

Emin Koç

Mustafa Gazalcı

 

 

Yozgat

Denizli

 

"İl ve merkez ilçe adı farklı olan mevcut büyük şehirlerde, merkez ilçe belediyesi ikiye bölünmüşse merkez ilçedeki belediyelerden birinin adı o şehrin adını alır."

BAŞKAN - Maddeye aykırı ve son önergeyi işleme alıyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın önerge sahibi, konuşacak mısınız?

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çetin.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesini istiyoruz; çünkü, üçüncü fıkra, il ve merkez ilçe adı farklı olan mevcut büyükşehirlerde, merkez ilçe belediyesi daha önce ikiye bölünmüşse, birleştirilmesini öngören bir düzenlemeyi içeriyor. Bu düzenleme, bu yasada öngörülen ya da 3030 sayılı Yasa kapsamında olan 16 büyükşehir belediyesini kapsamıyor. Adını net olarak koymak gerekir: Bu, sadece Kocaeli'nde Saraybahçe ve Bekirpaşa Belediyelerinin birleştirilmesini öngörüyor. Oysa, Kocaeli'nde merkez ilçeye bağlı belediye sayısı sadece 2 değil, 18'dir; yani, pek çok belde belediyesi de bu kapsamdadır. O nedenle, alelacele hazırlanmış bir teklif olduğu için ayrıntısı düşünülememiştir.

Gerekçede yazılı olarak sunduğum gibi, biraz evvel Grubum adına konuşmamda da dile getirdiğim gibi, çok kısa bir süre sonra gündeme geleceğini Sayın İçişleri Bakanı da burada söylediler; Kamu Yönetimi Temel Kanunundan sonra İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler Kanunu var ki, Sayın Ergün de eksikliklerin orada giderileceğini söyledi. Şimdi, böylesine aceleye getirilmiş bir konu, eşitlik ilkesine gerçekten aykırıdır. Kocaeli'nde merkez ilçeye bağlı sadece 2 belediye yoktur, 18 belediye vardır.

Yine, bunun birleştirilmesi birtakım sıkıntılara neden olacaktır. Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi, orada da seçim sathı mailine girilmiştir, seçmen listeleri askıya çıkarılmıştır, Meclisteki partilerimiz ve dışında olan partilerimizin adayları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Yani, böylesi bir dönemde, böyle bir değişikliğin, birdenbire iki belediyenin birleştirilmesi ve tüzelkişiliklerinin ortadan kaldırılması bir haksızlıktır, bir adaletsizliktir. Eğer, bu bir ihtiyaçsa, idarî yerel reform dediğiniz kanun teklifinde bunlar görüşülür, tartışılır.

Yine, tekrar ediyorum, o yasayla, öyle zannediyorum ki, pek çok görev belediyelere verilecektir. Kocaeli, İzmit Merkez İlçe olarak düşünüldüğünde, nüfus olarak az bir nüfus değil, coğrafî olarak belki küçük gibi gözükse bile, pek çok sanayi kuruluşu, pek çok yerleşim yeri bir aradadır, demin de söylediğim gibi, 18 belediyeyi içermektedir. Belki, büyükşehir içerisindeki iki belediye değil, diğer belediyeler birleştirilirken, Kocaeli'nin, muhtemelen, doğusunda yeni bir ilçe ihdas edilmesi zorunlu hale gelebilir. Bir taraftan bir şeyleri alelacele seçim hesabıyla yaparken, birtakım şeyleri de altüst edici bir öneri herhalde çok hoş değildir. Ben, o nedenle bu teklifle, 1 inci maddenin üçüncü fıkrasının çıkarılmasını ve yerine, eğer Saraybahçe ve Bekirpaşa Belediyelerinin, gerçekten, isimlerinden rahatsız oluyorsanız -ki, Bekirpaşalılar "Sayın Başbakan 'ben Kasımpaşalıyım' diyor, biz de Bekirpaşalıyız" diye meydan okuyuşu içindeler, bunu da size duyurayım- Saraybahçe'nin ya da Bekirpaşa'nın isimlerinden birini İzmit Belediyesi olarak düzenleyebilirsiniz. (AK Parti sıralarından "allah allah" sesleri)

Allah allah, vallah vallahla bu işler olmuyor, el yordamıyla Türkiye'nin yönetilmeyeceğini çok kısa süre içerisinde göreceksiniz; biraz sabırlı olunuz, dinlemeyi biliniz! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Haydi canım sen de, ne laf atıyorsun oradan!

Değerli arkadaşlarım, bu konu, gerçekten aceleye getirilmiş; seçim hesabıyla, korkunun, endişenin dışavurumundan başka bir şey değil. Her gün...

AHMET YENİ (Samsun) - Seçim hesabımız yok bizim!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Yine, tekrar söylüyorum; oy hesabınız, kaygınız olmasa, kuşkunuz olmasa, korkunuz olmasa, güç kullanmayı, 368 milletvekiliyle Parlamentodaki çoğunluğunuzu, demokrasiyi tehdit eden davranış unsuru olarak burada ortaya koymazsınız. Getirdiğiniz her teklif, buna yöneliktir.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Yenilgiye kılıf arıyorsunuz!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Grup Başkanvekilimin söylediği gibi, size, cumhuriyeti, demokrasiyi tırtıklattırmayız; bunu, aklınıza yazınız; çevreden merkezi kuşattırmayız. Onun için, bu teklifin daha makul olduğunu düşünüyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Allah allah!..

AHMET YENİ (Samsun) - Siz misiniz cumhuriyetin sahibi?!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Ben, işime bakıyorum; siz, hırsızlarınıza bakınız, yolsuzlarınıza bakınız, naylon fatura yolsuzluklarınıza bakınız, bakanlarınızın Hizbullahı nasıl desteklediklerine bakınız!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarında alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Demagoji yapıyor!

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın İpek, önerge üzerindeki işlemleri tamamlayalım; sonra, size söz vereceğim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesiyle 3030 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

"Birleşme ve yeni belediye kurulmasına dair işlemler valilikçe yapılır. Birleştirilen belediyelerdeki toplam kadro sayısını aşmamak üzere yeni kurulan belediyede 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine bağlı kalmaksızın gerekli kadro düzenlemeleri valinin onayıyla yapılır. Yeni kadro düzenlemesinde veya aynı kadrolarında göreve devam etmesi mümkün olmayan personel, durumlarına uygun bir kadroya atanıncaya kadar halen bulundukları kadroya ait aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeleri yeni kurulan belediyede almaya devam ederler.

Durumlarının uygun bir kadroya ataması yapılanların, bu kadroda alacakları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamı halen aldıkları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamından az olması halinde aradaki fark kapanıncaya kadar söz konusu miktar tazminat olarak ödenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşacak mısınız?

HALUK  İPEK  (Ankara) - Sayın Başkan,  önerge hakkında konuşmayacağım;  fakat,  biraz önce...

BAŞKAN - Sayın İpek, önergeyle ilgili işlem bitsin, diğer konuyla ilgili söz vereceğim.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Maddeye eklenen metinle, birleşme ve ayrılmayı yapacak yetkili merci tayin edilmekte; ayrıca, devredilecek personelin özlük hakları düzenlenmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın İpek. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kendi üslubum olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasa çalışmalarında, sürekli, bu Meclisin gergin geçmemesi, ortamın gerilmemesi için olağanüstü gayret sarf ediyorum.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yapma ya!..

HALUK İPEK (Ankara) - Ama, hiç kimsenin, bu, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekili dahi olsa, burada, hiç kimseye suç isnat etmeye hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi; cumhuriyetin temel ilkelerinin altına tünel kazmak, açıkça suç isnadıdır. Sen kim oluyorsun da bir başkasını suçlar tarzda konuşuyorsun?! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhuriyeti bu milletin tamamı kurmuştur. Burada bulunan herkesin dedesi, ebesi, ninesi, cumhuriyetin, bir arada, kurulması için emek sarf etmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyet, hiçbir zaman yüzde 15'in değildir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhur, halkın tamamıdır.

Bu nedenle, Sayın Grup Başkanvekili, gelip, buraya, konuşmasında neyi kastettiğini açıkça tasrih etmek zorundadır. Eğer bunu yapmıyor da, burada birilerine suç isnat ediyor ise, bunu kesinlikle düzeltmek zorundadır ve buradan özür dilemek zorundadır. (AK Parti sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)

Sonra, birileri çıkıyor, burada, eğer biz olmasaydık, siz olmazdınız tarzında kendini her şeyin üstünde gören, her şeyin yukarısına koyan bir tarz ile konuşuyor. Ne demek bu yahu?! (CHP sıralarından gürültüler)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakan posta atarken neredeydin?

HALUK İPEK (Devamla) - Ne demek?!

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakan posta atarken neredeydin?

HALUK İPEK (Devamla) - Her şey Anayasada sayıldığı sınırları içinde işlemekte.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Her şey dengi dengine olsun. (AK Parti sıralarından "Konuşma" sesleri)

RESUL TOSUN (Tokat) - Konuşma!

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sen konuşma!

HALUK İPEK (Devamla) - Her demokraside mutlaka bir iktidar bulunmakta; ama, her demokraside mutlaka bir de muhalefet bulunmak zorunda.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sokağa çağıran bakan görmedim ben burada!..

HALUK İPEK (Devamla) - Muhalefette siz olmayabilirdiniz, bir başkası da barajı aşıp oraya gelmiş olabilirdi. Böyle, biz olmasaydık, siz olmazdınız tarzındaki konuşmaları doğru bulmuyoruz. Açıkça, Grup Başkanvekilinin konuşmasından sonra diğer konuşmacı arkadaş da yine cumhuriyetin temel ilkelerine tehdit olduğu yolunda imalarda bulundular.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - İma etmedim, çok açık söyledim.

HALUK İPEK (Devamla) - Cumhuriyet hepimizindir, cumhuriyetin ilkelerini savunmak ve korumak hepimizin görevidir. Siyasî partilerin tamamı Anayasada sayılan ve Anayasada zikredilen tüm ilkelere sahip çıkmak zorundadırlar, bunu tüzüklerinde açıkça beyan etmişlerdir.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Biz de onu hatırlatıyoruz zaten.

HALUK İPEK (Devamla) - Sayın Grup Başkanvekili buraya gelip, bu konuda kimi ima ettiğini açıkça söylemeli ve tashih etmek zorundadır ve eğer burada benim anladığım tarzda iktidarı kastediyorsa açıkça özür dilemek zorundadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sataşma nedeniyle söz talep eden Sayın İpek'e teşekkür ediyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi okutuyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, herhalde beni davet ediyor kürsüye, müsaade edin açıklama yapayım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ama, böyle bir usul yok. Hem davet edecek, hem söz vermeyeceksiniz!..

BAŞKAN - Sayın Başkan, burada karşılıklı sataşmalarla vakit geçirecek değiliz.

Buyurun, maddeyi okuyun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bizatihi sataşmadır, davet etmesi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan cevap istiyor. Sayın Başkan, cevap hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, tutanakları inceleteceğim, ona göre söz vereceğim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkanvekili cevap vermemi istedi...

SUAT KILIÇ (Samsun) - Özür dileyecekse, konuşsun...

MUSTAFA SAYAR (Amasya) - Oldu olacak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yapacağımızı, ne söyleyeceğimizi, nasıl davranacağımızı söyleyin de biz de ona göre davranalım!  Var mı böyle bir şey!

SUAT KILIÇ (Samsun) - Özür dilemeniz lazım!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Ne söyleyeceğimi nereden biliyorsunuz?!.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi okutuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, cevap hakkımı istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen... Madde okunuyor...

Buyurun.

MADDE 2.- 3030 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 5. - Nüfusu 5 000 000'dan fazla veya valilik binası merkez kabul edilerek il merkezinin en uzak ilçelerin belediye sınırına kuş uçuşu 50 kilometreden az mesafesi olan büyükşehirlerde il mülki sınırı; valilik binası merkez kabul edilmek üzere, nüfusu 2 000 000'dan 5 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde 50 kilometre yarıçaplı, nüfusu 1 000 000'dan 2 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde 30 kilometre yarıçaplı, nüfusu 1 000 000'dan aşağı olan büyükşehirlerde 25 kilometre yarıçaplı dairesel alan içinde kalan ve il sınırları içinde bulunan alanlar büyükşehir belediye sınırlarıdır.

Bu sınırlar içerisinde kalan tüm ilçeler "büyükşehir ilçe belediyeleri", tüm beldeler "büyükşehir ilk kademe belediyeleri" sayılırlar. İlçelerin mülki sınırları ve mücavir alan sınırları ile beldelerin belediye ve mücavir alan sınırları büyükşehirlerin belediye sınırlarıdır.

Bu sınırlar içerisinde kalan köyler, ilgili ilçe ve ilk kademe belediyelerine bağlı mahalle statüsüne dönüşürler. Orman köylerinin tüzelkişiliği devam eder.

Yukarıda belirtilen mesafeler içerisinde büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçe mülki sınırları ve ilk kademe belediyelerinin mücavir alan sınırları içerisinde kalan köyler, bu mesafelerin dışına taşsa dahi büyükşehir belediyesinin sınırları içine alınır.

Bağlı bulunduğu ilçe veya belde merkezinin yukarıdaki mesafeler dışında kalması halinde, bu ilçe ve beldelerin büyükşehir sınırları içinde kalan köyleri büyükşehir belediye sınırları dışında bırakılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifinin 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 16 büyükşehrin dışında, 1580 sayılı Yasaya tabi diğer şekilde yönetilen belediyelerin olduğunu ve 16 büyükşehir belediyesinin sınırlarının içerisinde bulunan 88 ilçeyi ilgilendiren kanun teklifinin, alışılmışın dışında, Başbakan imzası veya Bakanlar Kurulu kararıyla değil de, İstanbul Milletvekili bir arkadaşımızın imzasıyla geldiğini; benden önce konuşan arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, iktidarda son zamanlarda giderek artan bir şiddette bazı sağlıksız emareler görülmeye başlandığını söylemek, tekrarlamak zorundayım. Bu ne demektir; birincisi, acele yasa çıkarmaktır; bu yasa teklifi de bunların son örneği. İkincisini biraz sonra söyleyeyim.

Basına söylediğiniz gibi, bizim, kesinlikle yerel seçim endişesi taşımadığımızı bilmenizi istiyoruz. Önümüze getirilen konular acele getirilen kanun tekliflerinden kaynaklanmakta; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin incelemesinden korkmaktasınız; dolayısıyla, yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinden korkmaktasınız.

Şimdi, bu kanun teklifi, ilk bakışta, büyükşehir belediyelerinin yönetimini ve sınırlarını değiştirmeye yönelik gibi görülmesine karşın, kent bütünlüğü iddiası taşımasına karşın, çağdaş kent oluşturma amacı iddiasına karşın, ne yazık ki, hiçbir bilimsel temele dayandırılmadan, 16 büyükşehir belediyesinin yalnızca 4'ünün katıldığı bir komisyon toplantısıyla olgunlaştırıldı ve Genel Kurula getirildi.

Bu kanun teklifi, Seçim Kanunu açısından, 67 nci maddenin son hükmü "seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yapılacak seçimlerde uygulanamaz" ibaresi gözardı edilerek hazırlanmıştır. Bu kanun teklifiyle hem seçim çevreleri hem seçmen sayısı değişecektir. Öyleyse, Anayasanın 67 nci maddesinin son hükmüne aykırılık taşıyacaktır. Bu yanlışa düşülmektedir. Böylesi bir anlayış, ülkemizde yerel yönetimlerin bugüne kadar kurumlaşmış yapısını zedeleyecektir. Niçin böyle bir yanlışa düşülüyor anlamak mümkün değildir. Eğer, orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür; oylar da bizim oyumuzdur amacı taşıyorsa, o da, Avrupa Konseyinin, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinde, 1997'de, Türkiye için almış olduğu tavsiye kararında "köyler işlevsizdir, bizim istediğimiz modelde boşluk oluşturmaktadır; onların da küresel piyasa düzeni içerisinde yer alması lazımdır" mantığıyla doğru bir paralellik taşımaktadır; onu yerine getiriyoruz diyorsanız; o, büyük ölçüde doğrudur, haklısınız da.

Bu kanun teklifinde, daha, mücavir alan sınırının ne anlama geldiği bile tariflenemiyor. İlçelerin mücavir alan sınırı olur mu hiç?! Köyler, bir gecede ansızın mahalle olabilir mi hiç?! Bu kanun teklifinin, hangi ölçütler, hangi bilimsel esaslar ele alınarak hazırlandığını merak ediyoruz. Ben, belediye başkanlığı yaptım, ben de merak ediyorum.

Pergelle sınır belirlenir mi hiç?! Örnek verelim. Diyelim ki, İzmir Valilik Binasına pergeli koydunuz, şöyle bir daire çizdiniz ve o pergelle, 50 kilometrelik belli sınırları saptadınız; Foça, bu sınırların dışında kaldı, Aliağa dışarıda kaldı, Menemen içeride kaldı; Menderes, Urla, Seferihisar içeride kaldı, Kemalpaşa ve beldeleri de içeride kaldı.

Şimdi, uygulanan büyükşehir belediyeleriyle ilgili yasaya göre, İzmir civarına, Urla'ya gelen bir gemi ya da limana yanaşan bir gemi, sintine atıklarını dilediği gibi boşaltıp, denizi kirletebilir; ama, o gemi, orada, kendisine ceza yazılacağını bildiğinden dolayı, oraya boşaltmak yerine, Foça Belediyesinin yanı başına gidip, Foça sınırları içerisinde, denize, sintine atıklarını rahatlıkla boşaltabilir ve buna, sahil güvenlikten başka -o da, ihbar olursa- hiç kimse bir şey yapamaz.

Aliağa'nın da bir sanayi kenti olduğu düşünülürse, Aliağa'dan yaratılacak olan kirlilik de Foça'yı kirleteceğinden dolayı, dünya mirası olarak korumaya çalıştığımız ve sayıları çok az olan fok balıklarının tümüyle yok olmasını da beraberinde getirecektir bu teklif.

Şimdi, kamu yönetimi temel kanun tasarısı tartışılırken, bu tasarının altını dolduracak olan yasa sayısının, sizin ifadenizle 8-10 civarında olduğu söylenirken, bunlardan birisinin de 3030 sayılı Yasa olduğu bilinmesine rağmen, sadece 16 belediyeyi ilgilendiren, yirmi yirmibeş yıldır tartışılan 1580 sayılı Yasayı bir kenara bırakarak böylesine bir yasayı çıkarmak, iktidarın samimî olmadığını göstermektedir diye düşünüyoruz.

Düşünebiliyor musunuz, fikstür çekilmiş, maçın tarihi belli, takımlar sahada, hakem başlama düdüğünü çalmış, maç başlıyor; 5 inci dakikada hakem bir düdük çalıyor "durun, bu sahanın nizamî durumu 70'e 105, şimdi ben bunu 100'e 150 yapacağım, oyuncuların sayısını da çoğaltacağım" diyor. Böyle bir mantık olur mu, böyle bir futbol kuralı olur mu?! Böyle bir futbol kuralının, kabul edilebilirliği olur mu dünyada?!

Bu da, buna benzer bir kanun teklifidir. Seçmen kütüklerinin askıya çıkarıldığı bir sırada, tartışılmadığı için, bilimsellikten uzak sınır saptamaları yapıldığı için -pergel yasası dedi bir arkadaşımız, çok katıldım- pergel yasası olduğu için, teknik çerçevede değerlendirmesi yapılmadığı için, sadece belli büyükşehir belediyelerini kapsadığı için, mücavir alanları bile tarifleyemediği için, kamu yönetimi temel kanun tasarısından önce geldiği için, harcında demokratik kitle örgütlerinin emeği olmadığı için, bu düzenleme, büyükşehirlerde yaşanan kentleşme, şehircilik ve planlama problemlerinin çözümüne katkısının olup olmayacağını anlatamamaktadır bizlere.

Ülke nüfusunun yarısına yakınının yaşadığı bu şehirlerimizin yapısında değişiklik yapılırken siyasî acelecilik yapılırsa, demin saymaya çalıştığım o teknik yönler yeterince ele alınmazsa, Türkiye, tıpkı bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, kentleşme açısından önemli bir fırsatı daha kaçırmış olacaktır.

Ayrıca, AKP'li arkadaşlarımız "böylesine güzel bir yasanın çıkmasını engellemek için çırpınırken, seçmenlerinize ne diyeceksiniz" diyorlar. Biz, seçmenlerimize ne diyeceğimizi biliyoruz; seçmenlerimize "ormanları satamadılar, şimdi hazine arazilerine çok katlı yapılar vaat ederek, rant ekonomisiyle kendi yandaşlarına çıkar sağlayarak belediyeleri almak istiyorlar, sınırları da o nedenle genişletmek istiyorlar, pergeli de onun için kullanmak istiyorlar" diyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ülkü, konuşmanızı toparlar mısınız lütfen.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Küçük bir azınlığın çıkarı için, onlara yeni arsa üretmelerini sağlamak için yapmak istediklerinizi söyleyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, sizin iddia ettiğiniz ve bizim katılmadığımız belki de en önemli konu, çarpık kentleşmedeki ayrılığımızdır. Ben de uzun yıllar belediye başkanlığı yaptım ve bir sanayi kentinde yaptım, hiç de gecekondu yok. Eğer belli bir disiplin altında tutarsanız kenti, ister sanayi kenti olsun ister göç alan bir başka kent olsun, gecekonduya müsaade etmezseniz ve disiplin sağlarsanız, bunu yaptırmazsınız; ama, kafa başka yerdeyse, amaç başkaysa, ister göç alan kentlerde olsun ister başka yerlerde, bizim gibi sanayi kentlerinde olsun, gecekonduculuğun önüne kimse geçemez, çarpık kentleşmenin önüne kimse geçemez.

Bakın, belediye başkanlığı yapmış olan arkadaşlarımız bilirler; Avrupa Birliğinin kapsamında, "Uluslararası Dayanışma ve Konut Örgütlenmesi" adı altında, kısa adı MED-URBS olan bir örgütlenme modeli var. Ben de o model içerisinde bulundum bir süre. Fas'ın Sefrou Kasabasının Belediye Başkanı da onun içerisindeydi. O da uzun yıllar belediye başkanlığı yapmış. Başkan, bana, bir sonraki seçimin nasıl alınacağını anlatıyordu Fas'ın Sefrou Kasabasında. Diyordu ki: "Önce, aşiret reisleriyle pazarlık yaparım; sonra, kentin dışına bir çizgi çekerim; o çizgi etrafında yerleşenlerin oylarını alırım; ikinci, üçüncü kez böyle seçilirim. Hep böyle yaptım." Sizin anlayışınız da Gebze'yi öyle yarattı, Sultanbeyli'yi öyle yarattı ve Türkiye'deki kentleşmeyi, böyle, bu hale getirdiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 303 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi, ülkemizin idarî yapılanmasını ve 16 büyükşehir belediyesini çok yakından ilgilendiren ve çok önemli sayılabilecek sonuçları doğuracak olan bir kanun teklifidir. 16 büyükşehir belediyesi içerisindeki her büyükşehir belediyesinin, kendi sınırları içerisinde coğrafî ve sosyal yapılarından dolayı kendilerine özgü sorunları bulunmaktadır. Her büyükşehir belediyesinin, sorunları açısından birbirinden farklı değerlendirilmesi mümkün olabilir. Bu kadar önemli bir düzenlemenin Bakanlar Kurulunca hazırlanmış bir kanun tasarısı olması daha yerinde ve daha uygun olacaktı. Yerel seçim süreci başlamışken, kanun teklifinin aceleye getirilmiş bir teklif olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır. Bir başka açıdan da, seçmen kütüklerinin askıya çıktığı bir ortamda ve tarihi belirlenmiş bir yerel seçim arifesinde böylesine önemli bir kanun teklifinin bu şekilde gündeme getirilmiş olması, siyasî etiğe uygun değildir değerli arkadaşlarım.

Yine, kamu yönetimi temel kanun tasarısının tartışıldığı, Belediyeler Kanunu, İl Özel İdareleri Kanunu, Köy Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu ve benzeri birçok kanunla ilgili çalışmanın devam ettiği bir süreçte, bu kanun teklifinin tek başına değerlendirilmesi ve gündeme alınması yerinde bir uygulama asla değildir. Bu kanun teklifinin, sağlıklı bir sonuca ulaşılması bakımından ve önemine istinaden, daha ayrıntılı, daha geniş zaman dilimi içerisinde ve demokratik bir şekilde tartışıldıktan sonra görüşülmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimini belirlediği, seçmen kütüklerinin askıya çıktığı, seçim çalışmalarının hızlandığı bir sırada, yani, seçime ramak kala gündeme gelmiştir. 16 büyükşehirdeki yaklaşık 22 000 000 vatandaşımızın yaşantısını doğrudan etkileyen, yaşantılarını şekillendiren ve yeni bir belediyecilik anlayışını yansıttığı düşünülen önemli bir değişikliğin, bu önemine binaen hazırlanışı açısından ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriliş şekli ve komisyonlardaki çalışma sürecine bakıldığında, teklifin başka amaçlarının olduğu halkımız tarafından da açıkça görülmektedir. Milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren bir kanunun, ayrıntılı çalışmalar yapılmadan, belediye başkanlarımızın kapsamlı görüşleri alınmadan, sivil toplum kuruluşlarımıza sorulmadan, kamuoyunda tartışılmasına bile imkân verilmeden ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 48 saat içerisinde çıkarılmaya çalışılması, yani, böylesine önem arz eden ve ülke nüfusunun üçte 1'ini ilgilendiren bir konunun bu şekilde Yüce Meclisin önüne getirilmiş olması, iktidarın yerel seçimlerle ilgili olarak değişik kaygılar taşıdığını göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, bilinmelidir ki, bu anlayış, demokratik ve katılımcı bir anlayış değildir; halka saygılı bir anlayış, hiç ama hiç değildir. Bu anlayış, halkımız tarafından, dediğim dedikçi, fırsatçı, antidemokratik bir anlayış olarak anlaşılmaktadır. Büyükşehirlerde yaşayan milyonlarca vatandaşımız, kendilerini ilgilendiren böylesine önemli bir değişikliğin bu tarzda yapılmaya çalışılmasının nedenlerini ve seçim sonucunu etkileyecek değişikliklerin hep seçim öncesi yapılmasını ciddî bir şekilde sorgulamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, iktidarın bu yaklaşımı, büyükşehirlerimizde yaşayan 22 000 000'dan fazla vatandaşımızı ve yöneticilerini yok sayma anlayışıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi kayıtlarına, bu kanun "pergel kanunu" olarak geçecektir.

Bu nedenle, ilgili kanun teklifinin geri çekilerek, Mecliste muhalefetin de görüş ve önerileriyle birlikte, tüm ilgili sivil toplum örgütlerinin, büyükşehir belediye başkanlarımızın eşgüdümüyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - ...yeniden hazırlanarak getirilmesinin daha uygun ve demokratik bir anlayış olacağı düşüncesindeyiz.

Yüce Meclisi, saygıyla, bir kez daha selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen 5 inci maddenin üçüncü fıkrasının sonuna, aşağıdaki cümlelerin ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk İpek

Mahfuz Güler

Muharrem Candan

 

 

Ankara

Bingöl

Konya

 

Ahmet Kambur

Şükrü Önder

 

 

Tekirdağ

Yalova

 

 

"Ancak ormanlarla ilgili diğer kanun hükümleri saklı kalmak üzere bu köyler imar bakımından büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılırlar. Bu köylerdeki su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi mücavir alanında kaldıkları büyükşehir belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir."

"Büyükşehir belediyelerine katılmalarda ve ayrılmalarda 1580 sayılı Belediye Kanunu hükümleri uygulanır.

İlk kademe belediyeleri büyükşehir ilçe belediyeleriyle aynı hak, görev ve yetkiye sahiptirler ve büyükşehir belediye meclisine ilçe belediyeleri gibi katılırlar.

Büyükşehir belediyesi kapsamına alınan belediyelerin organları büyükşehir ilçe veya ilk kademe belediyesi organları olarak; köy muhtar ve ihtiyar heyetleri ise, mahalle muhtar ve ihtiyar meclisi olarak ilk mahallî idareler seçimine kadar görevlerine devam ederler.

Tüzelkişiliği kalkan köylerin mal varlıkları, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye devredilir.

Büyükşehir belediyesi kapsamına alınma nedeniyle meydana gelecek mülkî sınır değişiklikleri katılma durumuna uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümlerine göre çözülür."

BAŞKAN - Şimdi, son ve maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesiyle değiştirilen 5 inci maddeye aşağıda belirtilen ifadelerin ilk cümle olarak eklenmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Sür

Şevket Arz

 

Malatya

Balıkesir

Trabzon

 

Dursun Akdemir

Mustafa Gazalcı

Salih Gün

 

Iğdır

Denizli

Kocaeli

"Nüfusu 700 000'in üstündeki illerin il belediyeleri büyükşehir statüsü kazanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bu kanun teklifinin madde gerekçesini hepinize okuyorum: "İllerin büyüklüğüne göre kabul edilen kıstaslar çerçevesinde büyükşehir belediyelerinin sınırları belirlenmesi gerekmektedir. Bu kıstaslar illere göre keyfîlik arz etmemeli, nüfus yoğunluğuna göre objektif kıstaslar konulması gerekmektedir. Aynı büyüklükteki büyükşehir belediyelerine aynı fırsat eşitliğini kentlere tanımak, büyükşehirler arasında adaleti sağlayacaktır."

Tabiî, adalet varsa... Adalet, bunu büyükşehirlere tanımak değildir. Bugüne kadar haksızlığa uğrayan, bugüne kadar mevcut büyükşehirlerden, kıstas olarak, daha büyük olan illere eğer bu hak verilmiyorsa, bu, bir adalet değildir. Sayın Bakanım açıkladı; önümüzdeki dönemde, beş yıllık süreçte birtakım iller mağdur olmasın diye...

Peki, Sayın Bakanım, bugüne kadar mağdur olan illerle ilgili bir objektif kriter diyoruz; bu illeri niye kapsama almıyoruz? Burada, sadece 16 büyükşehir belediyesinin hakkını korumak değil; haksızlığa uğrayan birsürü ilin de hakkını eğer vermiyorsak, o zaman haksızlık yapıyoruz. Örneğin Malatya Belediyesi, Trabzon Belediyesi, Balıkesir Belediyesi, Denizli Belediyesi, bugün mevcut büyükşehirlere göre objektif kıstas olarak eğer bu kıstaslardan daha ileri bir kıstasa sahipse, bunları büyükşehir yapmıyorsak, en büyük haksızlığı burada yapıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Onun için, gelin, Sayın Bakanım, hiç değilse bu beş yıllık süreçte... Yine teklifin gerekçesinde şöyle denilmektedir: "Bu maddeyle büyükşehirlere katılan, ilçe ve beldelerin ve görev dağılımına uygun devir işlemleri planlanmıştır." Eğer, buralarda biz bu seçimi yapacaksak mevcut şekliyle, yarın Belediyeler Kanununda getireceğiniz ve... Bazı belediyeleri, objektif kıstasları olmasına rağmen, mevcut büyükşehir belediyelerinden daha büyük belediyeleri eğer büyükşehir yaparsak, oradaki mevcut belediyeyle birleştirirsek ve o zaman burada seçim yaparsak, o insanlar haksızlığa uğramayacak mı?

Onun için, gelin, hiç değilse, mevcut kıstaslara göre, koyduğunuz kıstaslara göre büyükşehir olma hakkını elde etmiş illerin bu hakkını verelim; bunları mağdur etmeyelim.

Hepinize sayılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALUK KOÇ (Samsun) - Başkanım, isterseniz yarın oylayalım!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen 5 inci maddenin üçüncü fıkrasının sonuna, aşağıdaki cümlelerin ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

"Ancak ormanlarla ilgili diğer kanun hükümleri saklı kalmak üzere bu köyler imar bakımından büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılırlar. Bu köylerdeki su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi mücavir alanında kaldıkları büyükşehir belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir."

"Büyükşehir belediyelerine katılmalarda ve ayrılmalarda 1580 sayılı Belediye Kanunu hükümleri uygulanır.

İlk kademe belediyeleri büyükşehir ilçe belediyeleriyle aynı hak, görev ve yetkiye sahiptirler ve büyükşehir belediye meclisine ilçe belediyeleri gibi katılırlar.

Büyükşehir belediyesi kapsamına alınan belediyelerin organları büyükşehir ilçe veya ilk kademe belediyesi organları olarak; köy muhtar ve ihtiyar heyetleri ise, mahalle muhtar ve ihtiyar meclisi olarak ilk mahallî idareler seçimine kadar görevlerine devam ederler.

Tüzelkişiliği kalkan köylerin mal varlıkları, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye devredilir.

Büyükşehir belediyesi kapsamına alınma nedeniyle meydana gelecek mülkî sınır değişiklikleri katılma durumuna uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümlerine göre çözülür."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Orman köylerinin, özel statüsü nedeniyle, tüzelkişiliklerini muhafaza ettirmeleri gerekmektedir. Ancak, buralardaki hizmetlerin büyükşehirler tarafından yürütülmesi zorunluluk arz etmektedir. Önergede büyükşehir belediyelerine bu hizmeti yapma olanağı tanınmakta ve kanunun uygulamasıyla ortaya çıkabilecek boşluklar giderilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda değiştirilmiş şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 1 saat ara veriyorum.

Kapanma saati : 19.12

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.15

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - 27 nci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

303 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/210) (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin geçici 1 inci maddesini okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte büyükşehir belediyelerine yeni katılan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin, 3030 sayılı Kanunla büyükşehir belediyelerine verilen görev ve yetkiler kapsamında kalan gayrimenkul, tesis ve araçları (su depoları, arıtma tesisleri, otobüs işletmeleri, itfaiye ve benzeri) bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip en geç üç ay içinde ilgili büyükşehir belediyesine devredilir. Devir işlemleri için Valinin başkanlığında büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasında dağıtım komisyonu oluşturulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, içinizde büyükşehir belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var, ilçe belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var; ama, 3030 sayılı Yasayı çoğu arkadaşlarımız bilmiyor. Daha önce, 1984'te 3030 sayılı Yasa çıkarılırken, kişilere has bir yasa olarak çıkarılmıştır ve gerçekten, büyükşehir belediye başkanları, bir nevi padişahtır, astığım astık, kestiğim kestiktir kesinlikle. Şimdi, Halil Bey burada olsaydı, daha iyi olurdu. Halil Bey büyükşehir belediye başkanlığı yapmıştır, ilçe belediye başkanlığı yapmamıştır. Siz bu yetkileri verdikten sonra, vay haline büyükşehir belediye başkanlığına bağlanan belediyelerin!

Bakınız, beş yıl belediye başkanlığı yaptım. Bir tane 1/1 000'lik Meclis kararımı Büyükşehir Belediyesi onaylamamıştır, hep reddolmuştur; üçte 2'yle geçirmişimdir. Doğru dürüst 1/5 000'lik imar planlarımızı onaylamamış, bize parayla asfalt vermemiştir. Çevre Temizlik Vergisi paylarını, Emlak Vergisi paylarını, geçmişe yönelik beş yılın bütün paralarını icra yoluyla bizden almıştır. Bir kamyon lazım olur, alamazsınız; bir kepçe lazım olur, alamazsınız; bir dozer lazım olur, alamazsınız; beş yıl neler çektik neler... Bakınız, siz, eğer, bu ilçe ve küçük beldeleri büyükşehir belediyelerine bağlarsanız, oralarda yaşayan vatandaşlarımızın yerinde ben olsam, size oy vermem.

Değerli arkadaşlar, bu belde ve ilçelerde yaşayan insanlar Çevre Temizlik Vergisi ödeyecek, buralarda yaşayan insanlar Emlak Vergisini fazladan verecek, arazi vergisi ödeyecek, bu vatandaşlar ve köylerde yaşayan insanlar telefon ücretlerini şehir fiyatları üzerinden ödeyecek, su parası ödeyecek, bu vatandaşların meraları, Hazineye ait olan yerler işgal edilecek, bu köylerde yaşayan vatandaşlar, imara aykırıdır diye, ahır yapamayacak, kümes yapamayacak, oğlu, kızı evlendiği zaman, gerçekten, ev yapamayacak, evinin üstüne kat çıkamayacak. İşte, tereddütler bunlar.

Şimdi, öyle enteresan şeyler var ki... Biliyorsunuz, büyükşehir belediyelerine Hazineden pay verilir. Bu payların yüzde 50'si büyükşehir belediyesine aittir, yüzde 50'si de ilçe belediyelerine, nüfus oranına göre dağıtılır; fakat, mevcut 3030 sayılı Yasa öyle ki "verebilir" diyor... Adam, "vermiyorum sana, bildiğini oku" diyor... "Asfalt verebilir" diyor; vermiyorsunuz. Yani, bunlar, iyiniyetli kişiye bağlıdır. Ya büyükşehir belediyelerini kaldıracaksınız ya da ilçe, belde belediyelerini kaldıracaksınız. O zaman, büyükşehir belediyesi olsun, diğer belediyeler de büyükşehir belediyesine bağlı şube müdürlükleri olsun. Yoksa, bu gelirler eşit dağıtılmıyor, hizmetler eşit verilmiyor. Belediyeler aynı partide olmazsa, bunları yapma şansınız yok.

Şimdi, herhalde, siz diyorsunuz ki, nasıl olsa, bütün belediyeleri biz alacağız...

Değerli arkadaşlar, işçi perişan, köylü perişan, memur perişan, emekli perişan, esnaf perişan. Gerçekten herkes sıkıntı içerisinde ve bir de getireceksiniz, vatandaşın yerlerini büyükşehir belediyesine bağlayacaksınız!.. Yani, gerçekten size oy veriyorsa, bütün belediyeleri biz alıyoruz diyorsanız, helal olsun! (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, bakınız, 120 000 nüfuslu, İzmit'teki Bekirpaşa Belediyesini kaldırıyorsunuz, yani adını kaldırıyorsunuz. Bekirpaşa Belediyesi veya Beldesi demek kötü bir şey mi?! "Bekirpaşa" demekten korkuyor musunuz?! Onun adını kaldırıyorsunuz, 2 000 nüfuslu yazlık bir belediyenin adı kalıyor. Böyle uygulama olur mu?! Böyle durum olur mu?!

Değerli arkadaşlar, gerçekten, 3030 sayılı Yasa büyükşehir belediyelerine padişahlık unvanını vermiştir; siz, şimdi, büyükşehirlerde imparator yaratıyorsunuz. Bu imparatorlar ileride başınıza bela olacak. Şimdi, hudutlar genişletilmiş "50 kilometre" deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Değerli.

İSMAİL DEĞERLİ (Devamla)- Hakikaten merak ettim. Sayın Gökçek Ankara'da nehir gemisi satın alıyor. Onun ihalesine çıkıyor şimdi. Resmî Gazetede ilanı var. 100 000 adet gözlük, gözlük camı alıyor ve Ankara'ya nehir gemisi alacak; Resmî Gazetede çıktı. Zannımca, Kızılırmak bağlanacak Ankara'ya, herhalde, Kızılırmak'ın yönünü değiştirecek Ankara'ya ve burada da nehir gemisi çalıştıracak.

Yapmayın arkadaşlar, bu yaptığınız doğru değil; bunun sıkıntısı ileride ortaya çıkacaktır.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Değerli.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan ilçe ve beldelere hangi köylerin mahalle olarak katılacağı, bu Kanunun yayımını müteakip en geç yedi gün içinde ilgili valilikler tarafından tespit ve ilan edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan bu kanun teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Ümmet Kandoğan

Mehmet Salih Erdoğan

 

Ankara

Denizli

Denizli

 

Eyüp Ayar

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

 

 

Kocaeli

Bursa

 

"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçim takvimi uygulamaya konulmuş olsa dahi, bu kanun gereğince oluşacak yeni sınırlar büyükşehir belediyeleri için seçim çevresi kabul edilir. 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak Mahallî İdareler Seçimlerinde büyükşehir belediyeleri için bu sınırlar, Yüksek Seçim Kurulu'nca esas olarak alınır. Büyükşehir belediye sınırları içerisine alınan ilçe belediyelerinin sınırları, ilçe belediyesi için seçim çevresi, ilk kademe belediyelerinin sınırları ilk kademe belediyeleri için seçim çevresi sayılır."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 303 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini öneriyoruz.

"Bu kanuna göre tüzelkişiliği kaldırılan belediyelerde ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak yerel yönetim seçimleri eski duruma göre yapılır."

 

Mustafa Sayar

Halil Ünlütepe

Mustafa Gazalcı

 

Amasya

Afyon

Denizli

 

İzzet Çetin

Emin Koç

Muharrem Kılıç

 

Kocaeli

Yozgat

Malatya

 

 

Bihlun Tamaylıgil

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Okutacağım önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı yasa önerisinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini dileriz.

"Bu yasayla köy tüzelkişiliği sona eren köylülerden on yıl çöp ve Emlak Vergisi alınmaz."

                       

Halil Ünlütepe

Mustafa Gazalcı

Hakkı Ülkü

 

 

Afyon

Denizli

İzmir

 

Mustafa Sayar

Mehmet Küçükaşık

 

 

Amasya

Bursa

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahibi, konuşacak mısınız?

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüştüğümüz 3030 sayılı Yasada değişiklik yapan teklifin geçici 2 nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyi açıklamak için söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, görüştüğümüz yasa önerisi, AKP sözcülerinin söylediği gibi, bir gereksinimi yerine getiriyorsa, geleceği yapılandırıyorsa, çağdaş bir kent yaratmaksa, şimdi, bu önergeyle durum belli olacaktır. Yani, bu, bir seçimi ilgilendirmiyor, biz, çağdaş bir kenti öngörüyoruz diye burada söylevler verildi. Niyetiniz gerçekten seçim değilse, siz onu düşünmemişseniz, öneriyoruz, diyoruz ki, bu yapılacak 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde eski duruma göre seçim yapılsın. Mademki niyet seçim değildir, alıp kaçmak değildir, maç başladıktan sonra kural değiştirmek değildir; tamam, dedikleriniz kentçilik açısından doğrudur, ben uzmanı değilim, bütün bunları kabul ediyoruz; ama, seçim konusunda, lütfen, bunu yapmayalım; çünkü, maç başlamıştır, seçmen listeleri askıya çıkmıştır, asılmıştır.

Bir de, önergemizde diyoruz ki, zaten köylüler ekonomik sıkıntı içerisindedir. Şimdi, siz, bunları, 50 kilometre, 30 kilometre sınırla yüzlerce, binlerce köyü, kasabayı alıyorsunuz, hiç olmazsa, köylülerden -bakın, hayvancılığını öldürdüğümüz, ürününe para vermeyerek çiftçiliğini öldürdüğümüz- çöp ve Emlak Vergisi alınmasın; çünkü, onlar, mahalle sınırları içine giriyor. Binbir güçlükle ev yapmış; ekilip dikilen arazinin dışındaki arsalarından ve evlerinden -bir de bakacak ki bu yasa çıktığı zaman- Emlak Vergisi alınacak, çöp vergisi alınacak.

Değerli arkadaşlar, yapmayalım, işin başka boyutları var. Siz bu yasayı hazırlarken işin vergi boyutunu düşündünüz mü? Seçim konusunda bir karmaşa yaratıp yaratmayacağını Yüksek Seçim Kuruluna sordunuz mu? Hadi, muhalefet diye bizi dinlemiyorsunuz. Gelin, köylüye bir darbe daha vurmayalım. Biz önerge veriyoruz, diyoruz ki, bu yasa çıktığı takdirde, on yıl, büyükkent sınırları içinde tüzelkişilikleri yok olan köylerde yaşayan köylülerden Emlak Vergisi, çöp vergisi almayalım. Şimdi, AKP'nin içtenliği bu oylamada belli olacak. Yine, kabul edenler, etmeyenler deyip, evet, 28 Martta da bu oylar kullanılsın; çünkü, onların çoğu anketlerde bizden yana oy veriyor, bizim hesabımız her ne kadar böyle desek de, bir başka niyet taşıyor; ya da, biz köylüleri, yoksulları sizden çok düşünüyoruz... O zaman, buyurun, önerge veriyoruz, diyoruz ki : "On yıl bunlardan emlak vergisi, çöp vergisi almayalım."

Ben, önergenin kabul edilmesini diliyorum, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 303 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini öneriyoruz.

"Bu kanuna göre tüzelkişiliği kaldırılan belediyelerde ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak yerel yönetim seçimleri eski duruma göre yapılır."

Mustafa Sayar (Amasya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın önerge sahibi, konuşacak mısınız?..

MUSTAFA SAYAR (Amasya) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

24 Mart 2004 yerel seçim hazırlıkları başlamıştır. Seçmen listeleri askıya asılmıştır. Aksi halde, karmaşa doğacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan bu kanun teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce seçim takvimi uygulamaya konulmuş olsa dahi, bu kanun gereğince oluşacak yeni sınırlar büyükşehir belediyeleri için seçim çevresi kabul edilir. 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak Mahallî İdareler Seçimlerinde büyükşehir belediyeleri için bu sınırlar, Yüksek Seçim Kurulu’nca esas olarak alınır. Büyükşehir belediye sınırları içerisine alınan ilçe belediyelerinin sınırları, ilçe belediyesi için seçim çevresi, ilk kademe belediyelerinin sınırları ilk kademe belediyeleri için seçim çevresi sayılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu sınırların önümüzdeki mahallî seçimlerde uygulanmaması halinde büyükşehir belediyeleri etrafındaki ilçe ve belde belediyelerindeki çarpık yapılaşmanın önlenmesi 5 sene sonraki mahallî idare seçimlerine kalacaktır. Bu da kentler için büyük bir kayıptır.

Oy pusulalarının basımı Şubat 2004'ün ikinci yarısında başlayacağından seçim takviminin başlaması sınırların tatbikatını engellememektedir. İhtilafa meydan vermemek maksadıyla bu maddenin ilavesi zarureti açıktır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Burada, bir arkadaşım, Sayın Başbakanımızın, hep, halk üslubu, köylü üslubu kullandığını söyledi; herhalde, ben de köylü üslubu kullanırsam, yadırgamazsınız.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, kusura bakmayın, bir dayatma, güç gösterme yasasıdır. Bu, hiçbir kimseye hayır getirmez. Cumhuriyet Halk Partisi, doğru bildiği her şeye olumlu davranmıştır. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi, sayınızın yetmediği bir dönemde, mantığını kullanmasaydı, demokrasinin gereklerini yerine getirmeseydi, Sayın Genel Başkanınız bugün Başbakan değildi; Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir partidir.

Burada, tabiî, benim, belediyelerle ilgili teknik bir bilgim yok; ama, görünen köy kılavuz istemez. Bir yılı aşkın bir süredir iktidardasınız. "Düğün değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü" derler ya, bir yıldır neredeydiniz de, yerel seçimler askıya çıktıktan sonra bu yasayı getirdiniz?!

Sayın milletvekilleri, biliyor musunuz, sizi hiç dinlemeyen belediye başkanlarınız var. O belediye başkanları, aylar önce, köylere gitti; şimdi sizin çizgi çizdiğiniz cetvel var ya, cetvel; koyuyorsunuz, çiziyorsunuz ya...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Pergel, pergel...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Pergel, pergel... Evet, pergel...

...onunla ölçtü; geldi, o köylülere "siz, seçimlerde bana oy kullanacaksınız" dedi ve o köylere yardım yaptı. Bunu bilmiyor musunuz; buz gibi biliyorsunuz; ama, şunu unutmayın ki, onlar için hazırladığınız bu kuyunun içine bir gün siz düşeceksiniz! Bunu unutmayın...

Değerli arkadaşlarım, efendim -gerekçeyi söylüyorum- havaalanına giderken göz zevki bozuluyormuş.

Sayın Bakanım, saygıdeğer Bakanım, peki, Diyarbakır'daki kerpiç evler, Van'daki kerpiç evler, Bitlis'teki, Siirt'teki kerpiç evler, Erzurum'daki kerpiç evler, hatta, Yozgat'taki kerpiç evler göz zevkinizi bozmuyor mu?!

MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Bozuyor...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bozuyorsa, neden 18 büyükşehir belediyesine her türlü imkânı sağlıyorsunuz da, onlara sağlamıyorsunuz?! Ne iş görüyorsunuz burada?! Yarın, ilinize gittiğinizde, seçmen "helal olsun sana, (A) iline bunu yaptın, (B) iline bunu yaptın ya, benim ilime ne yaptın" dediği zaman ne diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz; size soruyorum, ne diyeceksiniz?! Hiç...

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada, değerli arkadaşlarım uzun uzun konuştu. Bunu çok iyi biliyorsunuz; geri alma şansınız da yok; yani, buna, içiniz atmaya atmaya, birçoğunuz, elinizi kaldırdınız. Bundan daha büyük işkence, bundan daha büyük eziyet olmaz. Bir senedir...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kalbimizi mi okuyorsun?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kalbinizi okuyorum. Niye okumayayım; duruşunuzdan belli, halinizden belli, gülüşünüzden belli, insan insanı anlamaz mı; anlar.

Şimdi, efendim, sayımız çok, gücümüz çok... Kusura bakmayın arkadaşlar, kavağın da boyu uzun da gölgesi yok, meyvesi yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, yıllardır iktidarsınız. Peki, sayınız var da, işsize iş mi buldunuz? Memurun yüzünü mü güldürdünüz? İşçinin yüzünü mü güldürdünüz?  Emeklinin yüzünü mü güldürdünüz? Bir yatırım mı yaptınız? (AK Parti sıralarından "Evet" sesleri) Ne iş gördünüz; çıkın da, onu anlatın. Ne iş görüyorsunuz? Bu eziyet size yetiyor, başka bir şey istemiyorum. Bir su içeyim, içim rahatlasın. (AK Parti sıralarından "bizim sayımız çok" sesleri") Ne yapayım sayınız çoksa?!.. (AK Parti sıralarından "anketlere bakınız" sesleri)

Efendim, önemli olan meydanlarda verilen sözün yerine gelmesidir. Anket olsa ne olur?!.. Bakınız, beyler... Şimdi, kusura bakmayın, sizin kaynağınızı nereden aldığınızı biliyorum. O kaynak da...

AHMET YENİ (Samsun) - Kim o?.. Sayın Meral, sana yakışmadı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben bilirim kim olduğunu, gözünü sevdiğim, otur. Samsun'un dalgalarının nereden estiğini ben anlıyorum...

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Açıklayın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, bakınız, o size destek veren insanlar bile, size isyan etmeye başladı, onları dinleyenler bile homurdanmaya başladı. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Geliniz, etmeyiniz... Bakın arkadaşlar, şimdi, burada ne olur; şöyle bir an için sakin düşünelim. Bu yasa tasarısını çıkaracaksınız; yani, Grup Başkanvekillerimiz, kusura bakmayın, onlara sonsuz saygım var, size de saygım var. İsteseniz de geri çekemezsiniz, ok yaydan çıkmış. Birisi "bu böyle olacak" demiş ve gitmiş. O giden, buraya geri gelirse; ancak, geri çektirir. Bunları biliyoruz, biz de bir grubun mensubuyuz. Ne olur biliyor musunuz; Türkiye'yi büyükşehirli bir karmaşaya sokarsınız. Cumhuriyet Halk Partisi bunu belli kademelere götürecektir. Haa, burada, efendim "Cumhurbaşkanı sizin kayıtlı üyeniz mi" dedi birisi. Bu, doğru bir hareket değil değerli arkadaşlarım. Yani, kusura bakmayın, bazı makamlar vardır, bazı mevkiler vardır, bunlara saygı duymak hepimizin görevidir. Burada, birçok milletvekili "geçmişte biz milletvekili rozetini takamıyorduk" dedi. Neden takamıyorduk...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana)- Siz de Başbakana saygı gösterin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Biz eğer Başbakana sahip çıkmasaydık, şimdi parti genel başkanıydı. Değerli kardeşim, otur, ne edeceksin! Sen otur gözünü sevdiğim, sen taze gelinsin. (Gülüşmeler)

Şimdi, ne olur biliyor musunuz...

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin)- Bu doğruydu, evet.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Doğru, değil mi?..

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin)- Doğru, evet.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Taze gelinler biraz temkinli olur.

Şimdi, ne olur biliyor musunuz; bu büyükşehirlerin seçimlerini bir kargaşaya sokarız, bir.

İki, bakınız, burada bir şey daha var. Adam "elimi yüzümü unlu gördün, beni değirmenci zannetme" demiş. Şimdi büyükşehirlerin içindeki inşaatları bitirdiniz. Size güç verenlere kaynak lazım. Kaynak arıyorsunuz, ne yapacaksınız; köylüye hizmet götürüyoruz... Götürün, elinizden tutan mı var?! İlle de büyükşehrin içerisine almak mecburiyetinde misiniz bunu?! Yok, birkaç müteahhidi zengin edeceksiniz. İş buldunuz.

HASAN KARA (Kilis)- Büyükşehirleri kazanacağımızı mı hissettiniz?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Beyefendi, kazanmak ayrı bir şeydir, vatandaşın yüzünü güldürmek ayrı bir şeydir. Demin burada bir konuşmacı Ahmet'ten Mehmet'ten bahsetti. Kolunu önüme uzatan var "şu kolumu kes" diye. Niye dedim. "AK Parti'ye oy verdim, şu kolumu kes" dedi. Bunu diyenler de var, bunları niye konuşmuyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Bırakmıyorlar Sayın Başkanım, düşün onu süremden.

Değerli arkadaşlarım, muhterem milletvekilleri, bakınız, işin güzeli, şakası bir tarafa, siz de bunun nereye doğru gittiğini biliyorsunuz.

Şimdi, biraz önce bir değerli milletvekili arkadaşım dedi ki: "Bu mevzuat seçimlerden sonra başlasın, bu yasa yürürlüğe girsin." Niye "evet" diyemediniz?! Niye demediniz?! Seçimle ilgisi yoktu ya!.. Yani, talandan mal mı kaçırıyorsunuz?

Seksen yıllık cumhuriyetin temel ilkelerini, temel müesseselerini ortadan kaldırmaya çalışmakla ne yaptığınızın farkında mısınız?! (AK Parti sıralarından gürültüler) Ne yaptığınızın farkında mısınız? Bunun altında kalırsınız, size dostça söylüyorum. "Devamı geliyor" diyen siz değil misiniz, yerel yönetimlerle, temel yasalarla... Bunun altında kalırsınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Söylediğini kulağın duyuyor mu?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kardeşim, kusura bakma, senin gittiğin yerden, ben, döndüm geliyordum; otur sen yerine!.. Ben burada tarihî laflar konuşuyorum. Başınıza gelecek bir gün. Kendim ettim, kendim buldum şarkısını söyleyeceksiniz. Yarın, göreceksiniz bunu. Yarın, göreceksiniz bunu. (AK Parti sıralarından gürültüler)

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Sen, söylediklerini bir dinle!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, burası Türkiye Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisi. Geliniz... Haa, siz halkı seviyorsunuz, halka hizmet götürüyorsunuz da, biz buna karşı çıkıyoruz; öyle mi?! (AK Parti sıralarından "Evet" sesleri) O zaman, gelin, işsizlere iş bulmanın yolunu arayın, emeklinin hakkını verin, yetimin hakkını verin. (AK Parti sıralarından "Veriyoruz" sesleri)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kusura bakmayın, lafımı toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gelin, bir şey daha yapın. Bizim milletvekilleri konuştuğu zaman önünüze bakmamak için, şu milletvekillerimizin dokunulmazlığını gündeme getirelim. (AK Parti sıralarından gürültüler) Önünüze bakmamak için... Bakın, size dostça bir şey söyleyelim: Önünüze bakıyorsunuz, bizim milletvekillerimiz konuştuğu zaman; bu işkenceyi çekmeyin; bir. İkincisi, Sayın Bakanım, şimdi, bir türkü var biliyor musunuz -Ahmet Gazi Ayhan'ın, Sayın Başkan iyi bilir- yarim, İstanbul'u mesken mi tuttun diye. Şimdi, İstanbul milletvekili olduktan sonra kerpiçli binaları unutmayın Sayın Bakanım, oralara da hizmet götürün.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum.

Madde 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz İsteyen Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun sahiplendiği ve desteklediği bu kanun teklifiyle, aslında, belediye sınırları değiştirilerek, yerel seçimlerle ilgili bir seçim çevreleri değişikliği yapılmaktadır. Bu nedenle, bu kanun teklifi, bir anlamda, bir seçim kanunu niteliğini de taşımaktadır. Böyle bir değişiklik için, böyle bir düzenleme için seçilen zamanın ise çok yanlış olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü, seçimle ilgili işlemler başlamıştır. Hatta, aday adayları kendilerine ait olduğunu düşündükleri seçim çevrelerinde kendilerini tanıtmak üzere birtakım çalışmalara girişmişlerdir, hazırlık bağlamında.

Şu anda, seçimin kurallarında, hangi alanda olursa olsun -bu, seçim çevrelerinin büyüklüğüyle ilgili olur, seçim çevrelerinin sınırlarıyla ilgili olur- seçimle ilgili kurallarda herhangi bir değişiklik yapılması, biraz önce Sayın Gazalcı'nın da belirttiği gibi, oyun başladıktan sonra oyunun kurallarında değişiklik yapmakla eşanlamlı bir olaydır ve böyle bir değişiklik, demokrasiyle de uyumlu olmaz; çünkü, demokraside, seçim kuralları, vatandaşın oy verme kalıplarını etkiler. Vatandaş oyunu verdiği zaman, hangi sonucun doğacağını önceden tasarlamak ve bu tasarısına göre oyunu kullanmak ister; ama, siz, seçim kanunlarını ikide birde değiştirirseniz, seçim çevreleri gibi, seçimin en önemli unsurunda değişmeye yol açacak yeni düzenlemeler getirirseniz, seçim, seçmen için belirliliğini kaybeder ve oyunu kullanırken onun birtakım tereddütlere düşmesine yol açar. Demokrasinin, anlamına uygun bir işlerlik kazanabilmesi için bu tür durumlardan şiddetle kaçınmak gerekir; ama, görüyorum ki, bu kanun teklifi yapılırken ve bu kanun teklifi desteklenirken bu husus tamamen gözardı edilmektedir.

Türkiye bu olaya hiç de yabancı değildir. Seçime 5 kala çıkan kanunlarla, değiştirilen seçim yasalarıyla ve masa başı mühendisliğiyle azalan oylarını çoğaltmayı uman iktidarlar olmuştur. Özellikle, 1985-1995 yılları arasında yapılan seçim kanunu değişiklikleri hep bu amaca yönelmiştir; ama, ne yazık ki, yapılan düzenlemeler hep geri tepmiştir ve süratle azalan oylarını sık sık seçim kanunlarını değiştirerek örtmeye çalışanlar, sonunda seçim sandığında boğulmak olayıyla yüz yüze gelmekten kaçınamamışlardır; bu nedenle, vazgeçelim. Geçmişimizde, deneyimlerimizde masa başı mühendisliğiyle oy azalışını örtmeye çare bulunamadığını gösteren pek çok olay var; bu işe kalkışmayalım.

Bu yasayı destekleyenler bununla yararlı bir iş yapmadıklarını hatırlasınlar, anlasınlar, değerlendirmelerini ona göre yapsınlar. Bu, ne ülkeye yarar verecektir ne de uzun vadede kendilerine yarar verecektir; aksine, zararlı çıkmalarına yol açacaktır.

Böyle "çoğunluğum var" diye her akla geleni yapmak, Anayasayı, kanunları, demokrasinin kurallarını gözardı etmek, belki o çoğunluğa, yasama organındaki bir çoğunluğa cesaret verebilir, belli bir süre için bunları gerçekleştirmesine imkân tanıyabilir; ama, bu tür, Anayasaya, demokrasiye, hukukun genel ilkelerine aykırı kanunlar, netice itibariyle bunları çıkaranları hüsrana uğratır, görevden ayrılmalarına yol açar. Ne yazık ki, yaptıkları zararı gidermek ülkelerde çok uzun zaman alır. Bu tür zararları ülkemize vermekten kaçınmamız gerektiğini bu yasayı oylarken bir daha hatırlatmaya, hatırlamanın gerekliliğine dikkatleri çekmek istiyorum.

Bu yasa, zamanlaması bakımından, bir başka husus açısından da sakıncalıdır. Burada, bu yasanın kamu yönetimine ilişkin birtakım sorunları çözümlemek için çıkarıldığına ilişkin açıklamalar yapıldığını görüyoruz yasa teklifinin gerekçesinde; ama, hepimiz biliyoruz ki, bir kamu reformu hazırlığı vardır. Bir taslak hazırlanmıştır ve tartışmaya açılmıştır. Kamu reformu taslağı tartışılırken, kamu reformu bağlamında düşünülmesi gereken bir hususu, o taslağın, o girişimin kapsamından çıkarıp, müstakil bir durumda, ayrı bir yasa konusu halinde burada incelemek ne kadar yararlı olur, takdirlerinize bırakmak istiyorum. Yarın öbür gün, bu teklifin tartışılması sırasında, burada benimsenen çözümden çok farklı bir çözümün en yararlı çözüm olduğu konusunda görüşler birleştiğinde ne yapacağız? Seçim yapılmış olacak, bu yasa çıktığı takdirde, buna göre. Ortaya çıkan durumu nasıl gidereceğiz? Bir yasa değişikliğiyle gidereceğiz diyemeyiz; çünkü, ortaya çıkan sorun, basit bir yasa değişikliğiyle giderilemeyecek kadar büyük bir sorun olacaktır; çünkü, şu çıkarılacak olan yasaya göre -eğer çıkacak olursa- yerel seçimler tamamlanmış, bitmiş olacaktır ve uygun görmediğimiz birtakım yerel yönetim bölünüşlerini de biz bu seçimle pekiştirmiş olacağız. Bunun ne kadar vahim bir tablo yaratacağını, öyle zannediyorum ki, biraz düşünebilen herkes, şu çatının altında bulunan her milletvekili ve her vatandaş idrak edebilecek durumdadır. O zaman, niçin bunlarla uğraşıyoruz? Niçin, böyle bir yasa teklifine şu sırada gündemimizde yer verdik? Acaba, bu seçim telaşının iktidarı getirdiği bir nokta mıdır? Masa başı hesaplarıyla, sandıktan, olmayan bir çoğunluğu çıkarmaya yönelik bir girişim midir? Haklı olarak bunları düşünmek mecburiyetindeyiz. Ben, bu düşünceleri, bu yasa teklifini ilk okuduğum zaman aklıma getirdim; ama, şu anda, kuşkularım pekişti; çünkü, çıkarılacak olan bu yasanın yürürlük tarihini daha ileriye ertelemeye yönelik öneriler yapıldı burada; onları kabul etmedi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. O zaman, bu yasanın, hemen, bu seçimde yürürlüğe girmesinden bekledikleri, seçimle ilgili bir husus var. O husus da nedir; bu yasa zoruyla sandıklardan çıkarmayı bekledikleri çoğunluk; çoğunluk olmasa bile, oylarda meydana gelecek birkısım artış birtakım seçim bölgeleri için; buna hakkımız var mı?! Demokrasiyi bu şekilde masa başı hesaplarla yönlendirmeye hangimizin hakkı var; elimizi vicdanımıza koyarak bunu düşünelim ve burada kullanacağımız oyları, bu tür emellere alet etmeyelim diyorum.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, böyle bir yasaya olur vermeyeceğiz. Yürürlük maddesi üzerinde dururken, oylarımızı kullanırken, nasıl bir yasanın yürürlüğe konmasına icazet verdiğimizi, yol açtığımızı, bu açıklamalar çerçevesinde bir kere daha düşününüz, ona göre oy veriniz ve tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun yaptığı gibi, olumsuz oy vermeyi yeğleyiniz diyorum, daha doğrusu, bunu ummak istiyorum, bunu bekliyorum; bu bekleyişimi dile getirirken, size saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklifin aleyhinde, oyunun rengini belli etmek üzere, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Küçükaşık.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Konya eski Belediye Başkanı ve şimdiki Konya Milletvekilimiz Sayın Halil Ürün, konuşmasında, Sayın İzzet Çetin'e "konuşmanızda hiçbir somut gerekçe göstermediniz" dedi.

Sayın Halil Ürün, ben, bu somut gerekçeleri altı ay önce, bu kürsüden, bu gazete sayfalarıyla "kaçak villalara sihirli değnek" ismiyle gösterdim, iki bakanınıza da soru önergesi verdim. Siz, diyorsunuz ki, bu yasanın temel felsefesi kaçak yapılaşmayı engellemek ve gerçekten de kentli bir yaşama gidebilmek. Bakınız, Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde, Osmangazi Belediyesine bağlı olan 7 tane köydeki kaçak villalar, yıkım kararını bölge idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararını reddetmesinden sonra, Osmangazi Belediyesince yıkılırken, birdenbire, sizin çok övdüğünüz Bayındırlık ve İskân Bakanlığı devreye girerek, Osmangazi Belediyesi mücavir alanından bu köyleri çıkardı ve Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne verildi. Gerekçe, kaçak villaların yıkımını engellemekti. Eğer, sizin dediğiniz gibi çarpık kentleşmeyi engellemek, kaçak gecekondulaşmayı engellemek bu yasa teklifinin temel felsefesiyse, o zaman lütfen bana şunu söyleyebilir misiniz : Bakanlık, hangi gerekçeyle Osmangazi Belediyesi mücavir alanı içerisindeki köyleri, Osmangazi Belediyesi tam da yıkım yaparken, mücavir alandan çıkardı da Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne verdi ve yıkımları durdurdu? "Bize güvenin" diyorsunuz; nasıl güveneceğiz?.. Siz bu yasayı çıkarıyorsunuz...

Bakın, ben size bir örnek daha vereceğim: Şu anda Bursa'nın batı bölgesinde, yine, kaçak şehirleşmeye ve kentleşmeye elverişli köylerimiz var. Daha yeni, çok yeni, tam bir ay önce, yine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 4.11.2003 tarihinde, Nilüfer Belediyesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi mücavir alanı içerisinde bulunan 7 köyü mücavir alandan çıkardı, Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne bağladı; neden?.. Siz kentleşmeyi savunuyorsunuz... Siz, tüm bu alanları... Şimdi, bu getirdiğiniz yasa teklifiyle beraber de biz planlı bir kentleşmeye sahip olacağız diyorsunuz. Kusura bakmayın da, ben sormak zorundayım; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?! Bir ay önce nasıl çıkarıyorsunuz bunu, hangi bakanlık çıkarıyor? Sizin bakanlığınız değil mi bu, çok övdüğünüz sizin bakanlığınız çıkarmıyor mu bunu? Burada, arkadaşlar gülüyorlar. Ben hayret ediyorum; siz nerede yaşıyorsunuz kuzum, allahaşkına! Bursa'da çarpık kentleşmeyi savunacaksınız, çarpık kentleşme için her şeyi yapacaksınız, ondan sonra, ne olduğu bilinmeyen iller için düzenli kentleşmeyi savunacaksınız. Allahaşkına, ne yapıyorsunuz siz, ne yapıyorsunuz arkadaşlar?! Burada gülünüyor. Bunun tek bir amacı var arkadaşlar; biraz önce hocamın da söylediği gibi -ben isim vereyim, hocam nezaketen vermedi- 1987 seçimlerindeki Anavatan Partisi taktikleri bunlar. İstanbul'un Beşiktaş ile Kadıköy İlçeleri, biliyorsunuz, tek bir seçim bölgesi olmuştu. Siz, şuna güveniyorsunuz : Biz, kırsal kesimden oy alırız... Kırsal oyları da büyükşehir belediyesi sınırlarına katarsak, bunları alırsınız. Beyler, kırsal kesime gideceksiniz...

Bakın, hep, verdiğiniz sözler var; siz, her sözünüzde durursunuz(!) Pekâlâ, ben size soruyorum: 2003 yılı doğrudan gelir desteğini ne zaman ödediniz; haziranda... Pekâlâ, mazot desteğini ödediniz mi, ödediniz mi; siz, o kırsal kesimin mazot yardımını ödediniz mi allahaşkına?! Hani, diyorsunuz ki... (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, kolay işleri yapmayın; sizin kurtardığınız, villalar. Villaları kurtarıyorsunuz; köylünün villası yok. Ben, şunu söylüyorum : Köylüye haziran ayında ödemeyi taahhüt ettiğiniz ucuz mazotu ödediniz mi ödemediniz mi?! (AK Parti sıralarından "ödedik, ödedik" sesleri) Yüzde 50'sini ödediniz, yüzde 50'sini...

RESUL TOSUN (Tokat) - Yarısını ödedik.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - O da, Dünya Bankasının, bu yoksulluk bütçesidir diye ayırdığı -ben söyleyeyim size- doğrudan gelir desteğinin 580 trilyonluk kısmıyla ödediniz. Biraz önce, daha beş saat önce, burada, Sayın Bakan açıkladı; doğrudan gelir desteği veya mazot desteği için 500 trilyonluk eködenek ayırdınız. Hangi illere ödeyeceksiniz; bana söyler misiniz, hangi illere ödeyeceksiniz?! Tıpkı, geçen dönemde MHP'nin yaptığı gibi... 22 ile ödemişti onlar, biliyorsunuz değil mi?! Allahaşkına dostum, 3,5 katrilyon doğrudan gelir desteği ödenecek 2003 yılında; hangi sözünüzü tuttunuz siz?!

MEHMET SOYDAN (Hatay) - 28 Martta...

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Ben, size, burada, başka bir örnek daha vereyim. Yine, burada, çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borcu nedeniyle yaptığım konuşmada, yanlış tarih veriyorsunuz dedim. Bakınız, tarım kredilerde aftan yararlanan insan oranı yüzde 80, Ziraat Bankasına borçlu olan köylülerin oranı yüzde 80; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Küçükaşık toparlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - ...ekim ayı birinci taksitini ödeyen insan sayısı yüzde 45 arkadaşlar, yüzde 45! İnsanlar aç!. Bırakınız seçim kazanma taktiklerini; seçim için bu değişikliği yapıyorsunuz. Gerçekten niyetiniz varsa, ben, size, hemen acil bir sorun söyleyeyim. Geçen ay, Ziraat Bankasına olan borcunu ödeyemeyen köylüler, aylık yüzde 6,9 faiz ödüyordu; şu anda, bu faiz aylık yüzde 15. İnsafınız varsa, gelin, bunları değiştirin, bunları erteleyin.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Abdülkadir Aksu teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takdim konuşmasında da belirttiğim gibi, hedefimiz, çağdaş, yaşanabilir, modern kentlerle ilgiliydi ve biz, bu teklif bu amacı gerçekleştireceği için destek verdik, huzurlarınıza getirdik, doğrusunu yaptık. Sizler, oylarınızla, katkılarınızla buna destek verdiniz ve bu teklif yasalaşmış oldu. Ben, hayırlı olsun diyorum; katkılarından dolayı, bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Müsadenizle, bir konuya da, bir cümleyle temas etmek istiyorum. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partili bazı arkadaşlarımız, hiç de yakışık almayan, işte, siz, cumhuriyetin temel ilkeleri falan gibi laflar ettiler. Değerli arkadaşlarım, biz, cumhuriyetin temel ilkelerine herkesten çok bağlıyız; bundan kimsenin şüphesi olmasın. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyet hepimizindir; onu yüceltmek ve yükseltmek de hepimizin görevidir.

Ben, tekrar, hayırlı olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

4. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 304 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; incelemekte olduğumuz tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Tasarıya gelmeden önce, bugün, sık sık, son dakikada gerçekleştirilen gündem değişiklikleriyle ilgili olarak yapılan konuşmaları çok ciddîye almadan dinlediğiniz izlenimini edindiğim için, izin verirseniz eğer, birkaç cümle söylemek istiyorum.

Gerek komisyonlarda gerek Genel Kurulda, gündem son dakikada değiştirilmekte ve üyelerin tartışacakları metinlere 48 saatten daha kısa bir sürede ulaşmalarına yol açılmaktadır; aslında, 48 saat süresinden mahrum olmalarına yol açılmaktadır.

                                     

(x) 304 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, kişiler ve toplum açısından, bazı davranış biçimleri yasaldır; ama, ahlakî değildir. Bunun, çok örnekleri vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de, ancak zorunlu hallerde başvurulması gereken İçtüzüğün 19 uncu maddesine her vesileyle başvurulması ve oy çokluğuna dayanılarak gündemin son dakikada değiştirilmesi, belki bir İçtüzük maddesine uygundur; ama, kesinlikle emin olun ki, demokrasiyle bağdaşan bir davranış biçimi değildir, demokratik değildir, 48 saat koşuluna aykırıdır ve gerek muhalefetteki gerek İktidar Partisindeki milletvekillerinin Meclis çalışmalarına istedikleri düzeyde hazırlanarak katılmalarını da engelleyici bir durumdur.

Biraz önce, dışarıda, tesadüfen, geçen yıl, bu yasama dönemi için, sık sık son dakika değişiklikleri yapmayacağınıza söz vermiş olduğunuzu öğrendim. Bundan büyük mutluluk duydum ve son dakika değişikliklerinden çok sıkıntı çeken ve bunu sakıncalı bulan bir arkadaşınız olarak da, bu yasama dönemi için verdiğiniz sözü tutmanızı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, son yıllarda, çok sayıda yolsuzlukla, soygunla, usulsüz kredi, hayalî ihracat, rüşvet, ihalelerde yolsuzluk olaylarıyla karşılaşmıştır; ancak, yasadışı işlemlerin en çarpıcı olanları bankalarla ilgili olarak yaşanmıştır. İmar Bankasının da, banka yolsuzlukları arasında özel bir yeri vardır.

Bu yolsuzluklardan, yolsuzluğu yapan kadar, bu yolsuzlukları mümkün kılan ortamı hazırlayan kişilerin de sorumluluğu bulunmaktadır. Açıktır ki, çok sayıda özel banka etkin bir şekilde izlenmemiş, denetlenmemiş ve denetim elemanlarının hazırladıkları raporların gereği yerine getirilmemiştir. Tıpkı, bir zamanlar, banker diye bir çaycının peşine çok sayıda insanın takılması gibi, bu dönemde de yetkililer, hem bankacılık sektörünü banker olamayacak nitelikteki insanlara teslim etmişler hem de çok rahatlıkla saptanabilecek olan olumsuzluklara seyirci kalmışlardır. Banka sahipleri ve üst düzey yöneticiler, toplumun parasını kendi şirketlerine aktarmışlar veya yurt dışına kaçırmışlardır. Soygun ve usulsüzlük, herkesin gözü önünde cereyan etmiştir; ama, gerekli tepki gösterilmemiştir. O kadar ki sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, ilk kez yolsuzluklardan birini açığa çıkardığında, büyük bir maliyet ödemek zorunda kalmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin dışında kalmıştır. Ne var ki, eğer o tarihte gerekli duyarlılık gösterilmiş olsaydı, 3 500 000 000 dolarla geçiştirilebilecek olan bir zarar, bugün 50 milyar doları aşmıştır. İşin en üzücü olan tarafı da, asıl yolsuzluk yapan ve yolsuzluğa yeşil ışık yakanların henüz bir bedel ödememiş olmalarıdır.

Sayın milletvekilleri, bankalardaki yolsuzluk nedeniyle 52 milyar dolarlık bir kayıp söz konusudur. Bakanın yaptığı açıklamaya göre, sadece İmar Bankası nedeniyle uğranılan zarar 8,7 katrilyon Türk Lirasıdır.

Burada, hemen, 2003 yılı bütçesindeki toplam yatırım miktarını size anımsatmak istiyorum. 2003 yılı bütçesindeki toplam yatırım miktarı 7,9 katrilyon liradır. Diğer bir deyişle, 2003 yılı bütçesindeki yatırımlardan daha büyük bir miktarın zararıdır gündemde olan.

2003 yılı bütçesi hazırlanırken, yatırımların çok büyük bir düşüş kaydettiğini ve yetersiz olduğunu söylediğimizde ve artırma olanaklarının bulunup bulunmadığını araştırdığımızda, iktidarınızın bakanları, bize, bunun söz konusu olamayacağını, herhangi bir artış sağlanamayacağını, aksi halde, dengenin bozulacağını söylüyorlardı. Şimdi, konsolide bütçe çerçevesinde yapılan yatırımlardan daha fazla bir miktarın ödenmesi söz konusudur. Yetkililer, bu durumun, Türkiye'nin borç miktarını toplam olarak birkaç puan artıracağını; ama, dengeyi olumsuz yönde etkilemeyeceğini söylemektedirler. Tabiî, arada geçen süre içerisinde ne gibi büyük ve fevkalade olağanüstü değişikliklerin olduğu açıklanmaya muhtaçtır; ama, ileri sürülen iddia ne olursa olsun, açıktır ki, 8,5 katrilyonluk bir içborç artışı toplumun sırtına binen ek bir yük olacaktır.

Sayın milletvekilleri, İmar Bankası olayında birkaç tane çok ilginç nokta vardır. Bunlardan biri şudur: İmar Bankasında profesyonelce işlenmiş organize bir suç söz konusudur. O kadar ki, bilgisayar işlemlerine müdahale edilmiş, yeni ve özel programlar geliştirilmiş ve bankacılık sektöründen sorumlu mercilerin dikkatini çekmeden İmar Bankasına yatırılan mevduatın onda 9'u -dikkatinizi çekmek istiyorum, onda 9'u- sistem dışına aktarılmıştır. Çifte kayıt sistemi geliştirilmiş ve gerçek mevduat miktarından banka yöneticileri ve Uzanların bir şirketi dışında, hiç kimsenin haberdar olmaması sağlanmıştır. Bankaya el konulduktan sonra da yetkililerin gerçek rakamlara ulaşmaması için her türlü engelleme yapılmış ve kayıtlar silinmiştir.

İlginç olan ikinci nokta şudur: ÇEAŞ ve Kepez sözleşmelerinin 12 Haziran 2003'te iptal edilmesi üzerine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İmar Bankasının yönetiminde bulunan üyelerine veto yetkisi vermiş ve hiçbir şekilde Uzan Grubuna kaynak aktarılmamasını istemiştir. Ne var ki, 25 Hazirana kadar talimata aykırı gelişmeler devam etmiştir ve bu dönemde, 90 trilyon Türk Lirası kadar mevduat da bankadan çekilmiştir. 26 Haziranda da, İmar Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna bilgi göndermekten vazgeçmiştir ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna atanmış olan yönetim kurulu üyesi dışındaki tüm yöneticiler istifa etmiştir.

30 Haziran 2003 tarihi itibariyle, devlet iç borçlanma senedi portföyü, sadece 15 milyar Türk Lirası iken ve devlet iç borçlanma senedi satma yetkisi olmadığı halde, İmar Bankası, devlet iç borçlanma senedi satar gibi yaparak, müşterilerden 724,4 trilyon lira toplamıştır. İmar Bankasının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devir tarihi ise, 3 Temmuz 2003'tür.

O tarihte, bu konuda yapılan açıklamada, fona devredilmesi sırasında yapılan açıklamada "yapılan değerlendirme sonucunda, yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmeyen, alınması istenilen tedbirleri almayan, faaliyetin devamı, mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden Türkiye İmar Bankası Anonim Şirketinin bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca karar verilmiştir" denilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bilir misiniz, Amerikalıların "akşam yemeğinden sonra günaydın" diye bir özdeyişleri vardır. Sanıyorum, bu söz, İmar Bankası benzeri olaylar için kullanılmaktadır; çünkü, İmar Bankasıyla ilgili bir raporda da yer aldığı gibi, bankanın borsa bankerlik belgesinin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 1990 yılında iptal edilmiş olduğu, ancak bu durumun kamuoyuna duyurulmadığı ve Bankanın, 2002 yılı ekim ayından bu yana, bono ve tahvil piyasası işlemleri yaptığı bilinmektedir. Yani, bunların her biri, aslında, çok daha önce el konulması için geçerli nedenlerdir. Değerli arkadaşlarım, diğer bir deyişle, yasal olmayan bir şekilde sermaye piyasası işlemleri yapan, bono ve tahvil satışlarını açığa yapan, mevduatın onda 9'unu sistem dışına çıkaran, Gelir Vergisiyle ilgili karartma ve gizlemeler yapan, yasalar ve düzenlemelere aykırı kayıt, raporlama ve belge sistemleri oluşturan bir bankaya, âdeta, zorunlu olarak, istenmeyerek el konulmuştur. Bu durumda "Daha önceleri nerelerdeydiniz" şarkısını da anımsamamak mümkün değildir. Aslında, mecbur kalmasalar, herhalde o tarihte de el koymayacaklardı; çünkü, başka türlü bir harekâtın mümkün olmadığı bir aşamada el konulmuştur.

Çok ilginç olan üçüncü bir nokta, İmar Bankasının gözetim altında olduğu söylemidir. Nitekim, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Cansızlar, İmar Bankasında yapılan yolsuzluklarla ilgili olarak yaptığı bir açıklamada "kısaca BDDK diye bilinen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yürüttüğü üçlü denetim,  bağımsız malî denetim ve yeminli murakıp denetimleri sırasında -yani, üç ayrı tür denetim yapıldığı halde- nasıl olup da yolsuzlukların gözden kaçtığını ve farkına varılmadığını anlayabilmiş değilim" demektedir. Bunu söyleyen kimdir; Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı gibi, bu konuları en iyi anlayan kişilerden biridir.

Değerli arkadaşlarım, ilginç olan dördüncü nokta, sanki İmar Bankasına el konulmasından mevduat sahipleri veya devlet iç borçlanma senedi alanlar sorumluymuş gibi, çifte standart uygulanmasıdır. Mevduatlarını son ayda off-shore'dan çekenler ile devlet iç borçlanma senediyle ilgili olarak listelerde bulunmayanlara ve 3 Temmuz 2003'ten sonra devlet iç borçlanma senedi alanlara ödeme yapılmayacağını hükme bağlamıştır önümüzdeki tasarı.

Mevduatlarını son bir ayda off-shore'dan çekenlerle ilgili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda vermiş olduğumuz bir önerge reddedilmiştir. Benzer bir önergeyi, biraz sonra tekrar vereceğiz.

Gerçek şudur değerli arkadaşlarım: Mevduata devletin verdiği güvenceye güvenen, geçim sıkıntısı çeken ve faiz geliriyle nefes almak isteyen mevduat sahipleri İmar Bankasını tercih etmişlerdir, yüksek faiz veriyor diye. Bu, yanlış bir seçim olabilir; ama, toplumu zamanında bilgilendirmeyen, uyarmayan, etkin bir denetim yapmayan iktidarlar hiç mi sorumlu değildir?! İşin en üzücü yanı da, hiçbir hatası olmayan milyonların bu bedeli ödeyecek olmasıdır. Devletin güvenilirliğini ve onurunu korumak için fedakârlık, yine, masum milyonlardan beklenmektedir.

İktidar, bankaya el koymakta neden geciktiğini, Uzanların yurt dışına çıkmalarını önlemek için ne önlemler aldığını ve alınan önlemlerin neden başarısız olduğunu burada açıklamalıdır. Kimdir sorumlu?! Daha önce alınan karar neden kamuoyuna duyurulmamıştır?! Neden, 2002'den sonra gerekli açıklama yapılmamıştır ve gerekli önlemler, zamanında alınmamıştır?! Neden, şimdi çifte standart uygulanmakta ve Uzanlar tarafından dolandırılan, mevduatlarının onda 9'u banka dışına çıkarılan, kalanı da hemen tamamen Uzan şirketlerine kredi olarak aktarılan mevduat sahiplerinin bir kısmı bu defa da iktidar tarafından mağdur edilmektedir?!

Kuşkusuz, değerli arkadaşlarım, bu durum, üretimi, yatırımı dışlayan, sanayileşmeyi gündemdışına çıkaran, kişileri ve şirketleri faiz geliri elde etmeye yönelten bir yaklaşımın sonucudur ve uzun yıllardır devam eden bir yaklaşımın sonucudur; ama, Adalet ve Kalkınma Partisi, üretim, yatırım ve sanayileşme konusunda aynı politikaları uygulayarak, gerekli denetimi yapmayarak, duyarlı davranmayarak, gerekli önlemleri zamanında almayarak ve çifte standart uygulayarak bu perişanlığa katkıda bulunmuştur. Bu, itiraf edilmesi gereken bir durumdur. Cumhuriyet Halk Partisine de, her zamanki gibi, devletin onurunu ve halkın yararlarını korumak kalmaktadır.

Biz, halkımızın hakkını, devletimizin güvenilirliğini korumaktan onur duyarız; ama, istiyoruz ki, kıt olan kaynaklarımız, iktidarın yaptığı yanlışları tamir için değil, kalkınma için, iş alanı açmak için, okul yaptırmak için, herkesi sağlıklı bir yaşama kavuşturmak için ve toplumun tümünü insan onuruna yaraşan bir yaşam düzeyine ulaştırmak için kullanılsın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Keleş, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Türk Milletinin değerli temsilcileri; hepinizi, şahsım ve Grubum adına, saygıyla selamlarım.

Huzurunuza, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili Grubum adına görüş bildirmek üzere çıkmış bulunuyorum.

Buna benzer olayları, Türkiye, yıllardan beri yaşıyor. Her ekonomik kriz dönemi sonrasında ve ekonomik krizle birlikte, Türk Halkı, bir banka, banka hortumlama, banka mudileri, mudilerin mağduriyetinin giderilmesi gibi, birçok defa, bu olaylarla benzer şekilde karşılaşmıştır. Yine, bu kanunun kapsam içerisine aldığı İmar Bankası meselesi de bunlardan birisi. İnşallah, sonuncusu olur, bundan sonra benzerleri tekrarlanmaz. AK Partinin ve hükümetinin, bundan sonra, bu tür olayların ortaya çıkmasını engelleyecek her türlü tedbiri aldığını ve bundan sonra da alacağını şimdiden halkımıza ilan ediyoruz. Bankalar Yasasında yapılacak birtakım düzenlemeler ve gerekli görüldüğünde alınması gereken diğer tedbirler de zamanında alınacak ve bu tür mağduriyetler, Türk Halkının vergileriyle karşıladığı birtakım hortumcuların beslenmesi meselesi ortadan kaldırılacaktır ve bir daha karşılaşılmayacaktır.

Niçin bankacılık meselesi her kriz döneminin arkasından karşımıza çıkıyor? Türk ekonomisinin ciddî ve sağlam bir yapısı var; ancak, finans kesimi ve sermaye kesimi hariç; yani, bankalar, malî piyasalar, finans piyasaları dediğimiz kesim, Türk ekonomisinin en sıkıntılı, en zayıf tarafı. Bunun temelinde, Türkiye'de sermaye birikimi yetersizliği geliyor. Sermaye birikiminin yetersiz olduğu ülkelerde benzer hadiseler sıkça yaşanır. Hele, bir de, insanlarda Allah ve vicdan korkusunu kaldırırsanız, bankaya koyduğu yetersiz birkaç kuruş sermayeyle insanların parasını toplayıp, buradan kendi şirketlerini finanse etmek gibi gayri ahlakî bir tutum içerisine girdiği durumlarda buna benzer olaylar çok daha sıkça yaşanır. Bu bakımdan, Türk ekonomisi, bu kamburunu, en kısa zamanda ortadan kaldırmak durumundadır, gerekli tedbirleri almak durumundadır. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisini, gelişen ve büyüyen bir ekonomi olmaya aday, namzet bir hale getirmemiz mümkün değil; Türk ekonomisini, gelişmiş bir ekonomi haline getirmemiz mümkün değil.

Her kriz döneminde birtakım bankalara el konuldu dedik; ama, İmar Bankası bundan biraz daha farklı. İmar Bankasında yaşanan olay, bugüne kadar, ne Türkiye'de ne de dünyada örneği görülmüş, misli görülmüş bir olay. Bu bankanın içinin boşaltılması ve hortumlanabilmesi için, her türlü kanunun, bırakınız kanunu, vicdanın yasak saydığı, her türlü vicdanın sahtekârlık ve dolandırıcılık olarak nitelediği birtakım işlemler de beraberinde yapılmış. Bu bakımdan, İmar Bankası meselesinin temeline birazcık inip konuyu ele almakta fayda var.

İmar Bankası dediğimiz zaman, sermaye piyasalarıyla veya finans kesimiyle veya piyasalarla yakından ilgilenen birçok kişi bilir ki, her kriz döneminde el konulan banka meselesi ortaya çıktığı zaman, hemen İmar Bankası ön sıralarda dolaşmıştır; her banka el koyma olayında İmar Bankasının ismi de geçmiştir; ama, bugüne kadar, İmar Bankası, bu kapsam içerisinde ele alınıp, el konulan bankalar safında yer almamıştır ne hikmetse!..

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Konuşmayı duyamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, bir saniye...

İktidar Partisi Grubu sıraları arkasında toplanan sayın milletvekilleri, Genel Kurulun insicamını bozmaktasınız.

Buyurun Sayın Abuşoğlu.

ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bu bakımdan, bu konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. İmar Bankası adı, her bankacılık krizi döneminde ön sıralarda geçmesine rağmen, bugüne kadarki hükümetler ve bu işlerden sorumlu bürokratlar, niçin, bu yönde herhangi bir adım atmamışlardır? Çünkü, yapılan işlemlere baktığımız zaman, 750 trilyonluk bir işlem; fakat, gerisinde yaklaşık 9 katrilyonluk dev, büyük bir cüsse. Bu kadar büyük bir cüsse bir günde olmamıştır, yılların birikimidir. Niçin, bu işlerden sorumlu, bu işleri denetlemekten sorumlu kişiler, bu kadar büyük çaptaki bir gizliliği ortaya çıkarıp da İmar Bankasına el konulmasını bundan yıllarca önce temin etmemişlerdir? Bu, ciddiyetle sorulması ve üzerinde durulması gereken bir konudur.

Eğer, bu işlem zamanında yapılsaydı, İmar Bankası, bugün, 9 katrilyonluk bir batak haline dönüşmezdi; çünkü, bu işlerden sorumlu kurum bir, tek değil; Merkez Bankası var, Hazine var, BDDK var, -Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu dediğimiz kurum var- bankalar yeminli murakıpları var. Bu kadar kurum, İmar Bankasında yıllardan beri yapılan bu işlemlerin hiçbirisini görememişlerdir veya görmezlikten gelmişlerdir.

Bu işlemleri gerçekleştirebilmek için, resmî hesaplarda 750 trilyon gibi gözüken bir hesabın gerisindeki 9 katrilyonluk bir cüssenin nasıl yürütüldüğünü, döndürüldüğünü anlayabilmek için, konuyla ilgili büyük bir uzman olmaya gerek yok; sadece bankalararası para piyasasından gecelik borçlanmalara dahi baksanız, bankalar arasındaki nakit akışlarına, bankaların şubeleri arasındaki nakit akışlarına baksanız, Merkez Bankasıyla olan ilişkilerine baksanız bile yeterlidir bu büyüklükteki bir sahtekârlığın ortaya çıkarılabilmesi için.

Bu bakımdan, ortada bir ihmal değil, hatta -dilim varmıyor söylemeye- bir kasıt dahi aramak mümkündür. O bakımdan, konuyla ilgili yargı ve inceleme aşaması devam ettiği için, ümit ediyoruz ki, bu işlemler sonucunda, bu konuda sorumlu olan herkes, ister bürokrat ister siyasetçi, ama, herkes, eğer ihmali ve kusuru varsa, bundan nasibini almak zorundadır.

İmar Bankasında üç işlem yapılmış ve bu kanun tasarısı da bu üç işlemle ilgili: Birincisi, var olan mevduatları, tasarruf mevduatları dediğimiz mevduatları olduğundan daha küçük gösterip; bir, devletten vergi kaçırmak; iki, ortada daha büyük hortumlanacak kaynak olduğunu gizleyerek, çok küçük bir kaynak varmış gibi göstermek; meselenin bir yönü bu.

İkinci yönü, siz bakkal dükkânı açıyorsunuz, ortaya yarım çuval pirinç koyuyorsunuz ve her gelene, makbuzla durmadan pirinç satıyorsunuz. Ortada malınız yok; ama, siz, bu pirinci satmaya devam ediyorsunuz. İmar Bankasında bu işlem yapılmış.

Sermaye piyasasıyla ilgili işlem yapma yetkisi 1990 yılında kaldırılmış olmasına rağmen, elinde olmayan devlet iç borçlanma senetlerini her önüne gelene satmış. Ne kadarlık satmış; 650 trilyon liralık devlet iç borçlanma senedi satmış. Kendisinde ne kadarı var bunun; tamamının olması gerekirken, sadece 15 milyar liralık kısmı var; gerisi yok. Haksız, ve mesnedi olmayan, dayanağı olmayan bir kazanç kapısı ortaya çıkmış.

Bir üçüncü işlem, biliyorsunuz, İmar Bankasıyla ilgili hadiseler, ÇEAŞ ve Kepez işletmelerine, elektrik santrallarına el konulmasıyla başladı. Bunun öncesinde ve sonrasında, off-shore dediğimiz kıyı bankacılığı sisteminde, Türkiye'deki bankacılık mevzuatı dışındaki bir sistemde bulunan mevduatlar, ne olur ne olmaz, İmar Bankasına el konulabilir diyerek, buradaki mevduat İmar Bankası mevduatı gibi işlemlere geçirildi, yarın İmar Bankasına el konulduğunda bu mevduat sahiplerinin parası araya gitmesin diye. Kasıtlı ve bilinçli olarak, devleti zarara sokmak üzere yapılmış bir işlemdir. Bu işlem, bunlar bankama , -İmar Bankası- el koyacak olurlarsa, alın görün, ben de bunlara bu kadarlık ilave yükü ekleyeyim diyerek, bu milletin sırtına, bu toplumun sırtına, bu devletin sırtına ilave bir yük getirmektir. Ne kadar; 850 trilyon.

O bakımdan, bir de bu üç işleme dayalı olarak ortaya çıkan mağduriyetler var. Bu kadar büyük yolsuzluklar ve gayri hukukî işlemler yapılırken, bunun yanında bir de mağdur olan kesim var; 400 000 kişi. İşte, bu tasarı, bu mağdur olan kişilerin mağduriyetlerini ortadan kaldırmak üzere hazırlanan bir tasarı olarak karşımıza çıkıyor.

Ben, kısaca, tasarı neler getiriyor, onun üzerinde durayım. Bir kere, tasarruf mevduatı hesabı olarak İmar Bankasında mevduatı olan herkesin mevduatı son kuruşuna kadar ödenecek; ama, bunu öderken, AK Parti Hükümetinin uyguladığı yol, bunun, bir maliyet olarak toplumun sırtına yüklenmemesi. Biz bundan kesinlikle kaçınıyoruz ve altını çizerek belirtmek istiyorum; bu mudilerin mağduriyetleri giderilirken, bu, hiçbir şekilde, vergisini ödeyen vergi mükellefinin herhangi bir ilave vergi yüküyle karşılaşmayacağı şekilde, Türk toplumunun gerek faiz ve gerekse anaparası olarak herhangi bir ilave yük altına girmeyeceği bir düzenleme içerisinde yapılacaktır.

Nasıl yapılacak; bu kanunla, Hazine, 8,5 katrilyonluk devlet içborçlanma senedi ihraç etme yetkisini de beraberinde alıyor ve bu senetleri, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verecek ve bu senetler karşılığında, ilk parti ödemeleri yapabilmek için, nakit avans şeklinde, Merkez Bankasından 2 katrilyon liralık bir avans kullanılacak. Geri kalan ve üç yıl içerisinde taksitlere bölünmüş olarak yapılacak ödemeleri karşılamak üzere de, bu senetler Ziraat Bankasına verilecek. Ziraat Bankası da, bu senetleri zaman içerisinde elden çıkararak, mudilerin ödemelerini yapacak. Bu işlem yapılırken, biliyorsunuz, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kendi gelir kaynakları var. Zaman içerisinde, bu gelir kaynaklarından, bu fona birtakım gelirler akmaktadır. Şu andaki, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun elindeki mevcut kaynak, 650 trilyon liradır. Öyleyse, bu 650 trilyon lira kullanılacak ve arkasından, bu fona gelen ilave gelirlerle, bu ödemeler bir miktar karşılanacak.

İkincisi, devletin, adlî mercilerin, bugün için, Uzan Grubuna ait, 500 adet ihtiyatî tedbir kararı aldırdığı mal, mülk var. Zaman içerisinde, hukukî sürecin tamamlanmasıyla, işte, Bankalar Kanununda da birtakım düzenlemeler yapılacak, bunların tamamlanmasıyla beraber, bunlara el konulması imkânı ortaya çıktığı andan itibaren de, bunların satılarak nakde çevrilmesi veya bunlardan elde edilecek gelirlerle bu mudilerin ödemelerinin finanse edilmesi gibi bir yol izlenecek. Dolayısıyla, çıkarılacak 8,5 katrilyon liralık devlet iç borçlanma senedi, piyasaya satılmayacağı için, faiz seviyelerinde herhangi bir artışa yol açmayacak ve zaman içerisinde, gerek Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gelirleriyle gerekse Uzan Grubundan elde edilecek tahsilatla, bu ödemeler, üç yıl içerisinde karşılanacaktır. Dolayısıyla, mudilerin mağduriyetleri giderilirken, topluma da bunun herhangi bir ilave maliyeti söz konusu olmayacaktır.

Burada, en fazla üzerinde durulan konu şu: Devlet iç borçlanma senedi almış olanların ödemeleri de kuruşu kuruşuna yapılacaktır; çünkü, neticede, bir devlet garantisi var ve mudilerin bu yolsuzlukları bilmek gibi bir mecburiyetleri yok; ama, üçüncü nokta biraz ihtilaflı; burada biraz muvazaa kokuyor, burada biraz hile kokuyor; hangisidir o; off-shore'dan, mevduatların, normal mevduat hesaplarına, İmar Bankasına aktarılmasıdır. Bunların zamanına baktığımızda; ÇEAŞ ve Kepeze el konulmasının hemen ertesi gününe rastlayan günlerden itibaren, 16 Hazirandan sonraki günlerde, büyük ve hacimli miktarda mevduatlar İmar Bankasına aktarılmıştır. Dolayısıyla, burada bir hile seziliyor. Hatırlı müşterilere ve diğer müşterilere "bu işten zarar görmemeniz için, sizin mevduatlarınızı buralara aktaralım" denilerek, bu kaydırmalar, bu aktarmalar yapılmıştır. Dolayısıyla, ortada kanuna karşı bir hile var. Bu bakımdan, bu mevduatların ödenmesi, bu hile olduğu için, Uzan Grubunun Türk toplumuna karşı yaptığı hile, kanuna karşı yaptığı hile olduğu için, kapsam dışında tutulmaktadır. Bunların mevduatları, off-shorezedelerin mevduatları ödenmeyecektir.

Bu bakımdan, getirilen bu tasarı, her yönüyle incelendiğinde, gerek Türk toplumuna yüklediği yük ve gerekse mudilerin mağduriyetlerinin giderilmesi noktasından incelendiğinde, ortada hakkaniyete uygun bir tasarı söz konusudur; yapılan düzenleme, yapılması gereken bir düzenlemedir. O bakımdan, AK Parti, halkımızın mağduriyetini önlemek ve benzer şekilde bundan sonra ortaya çıkabilecek herhangi bir mağduriyeti ve banka hortumlama meselesini ortadan kaldırmak üzere gerekli düzenlemeleri de beraberinde yapmaktadır. O bakımdan, halkımızın ve sayın üyelerimizin gönlü ferah olsun. Burada, halkımızın itiraz edebileceği, paraları birileri hortumladı gitti, fakat, bunun yükü bizim üzerimize gelecektir gibi, ilave herhangi bir yük karşılarına çıkmamaktadır, ilave bir yük ortaya çıkmamaktadır. Bunun üzerine basa basa vurgulamak istiyorum. O bakımdan, gönül rahatlığıyla, AK Partinin ve hükümetin yaptığı bu düzenlemeye güvenebilirler.

Şimdi, biraz da, bu işlerle ilgili, başta da belirttiğim sorumluluk sahibi kişilerden bahsetmek istiyorum. Büyük ölçüde, konu, bu finansman sistemi içerisinde yer alan birtakım kuruluşlarla ilgili. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bunların başında geliyor; ikincisi, Hazine geliyor; üçüncüsü, bankaları denetlemekle yükümlü olan bankalar yeminli murakıpları geliyor, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu geliyor. Dolayısıyla, hükümetimizden, Grup olarak, Grup adına isteğimiz şudur: Buradaki sorumlulukları en ince ayrıntısına, en küçük görevlisine varana kadar ortaya çıkarması ve bundan sonra da benzer şekilde yaşanacak olaylarda bürokratlara ve ilgili kesimlere ders olması bakımından bunların bir an önce ortaya çıkarılarak cezalandırılmasını sağlamasıdır. O bakımdan, bu yönü itibariyle de hükümetimize güveniyoruz ve Grubumuzun da hükümetimizden istediği budur.

Ben sözlerime son verirken, oylarınızla çıkacak yeni yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil; buyurun.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşülmekte olan yasa tasarısını gündeme getiren başlık, Türk bankacılık sektörü ve yatırımcıları açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Aynı zamanda, ilgili konuda bugüne kadar elde edilen sonuçlar, bir başarısızlık ve görevi ihmal sürecinin de açık ve net göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, İmar Bankası olayının gerçekleştiği döneme kadar Türkiye'de 20 tane bankaya el konulmuştur ve bu 20 bankanın mevduat sahiplerinin hiçbiri, gerek hazine bonosu sahibi olsun gerek döviz tevdiat hesabı sahibi olsun gerek mevduat hesabı sahibi olsun, hiçbiri zarar görmemiş, mağdur duruma düşmemiştir; ama, ne yazık ki, İmar Bankasına el konuluş sürecinden sonra, sayıları 400 000'i aşan mevduat mağduru büyük bir sıkıntı içinde kalmış, her gün "benim param ödenecek mi" beklentisiyle ertesi güne kavuşmaya çalışmıştır. Burada bir sonuç vardır; bu sonuç da, İmar Bankasının mağdurları, aslında, İmarzede olmanın yanında, bir de AK Partizede olmuşlardır. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Uzanlara kimse bir şey söylemiyor!

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bugüne nasıl geldik, geçmişe dönerek kısaca bir hatırlayalım ve kimler hangi sorumlulukla neler yapmış, daha doğrusu neler yapmamış, bunu tespit edelim.

İlgili banka, 20 Haziran 1994 tarihinde banka kredilerinin tamamına yakınını grup şirketlerine kullandırması, bankacılık işlevlerinden uzaklaşması, gelir-gider dengesinin bozulması, kârlılığın düşmesi ve likitide sıkışıklığı yaşanması nedeniyle, eski Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi, yeni Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi kapsamına alınmıştır. Bu kapsamda bulunmasına rağmen, olumlu adımların eksikliğinden dolayı, 2001 yılında, banka yönetimine, BDDK tarafından yönetim kurulu üyesi atanması kararı verilmiştir. Peki, bunca kayıtsızlık ve kanuna uygunsuz bankacılık yapılırken, bu üye, gözetim için bulunduğu bu görevde hangi işlevi yerine getirmiştir? Denetimin temel yöntemleri vardır ve o dönemdeki yönetimce uygulanan tasarrufu denetlemek üzere gerekli meslekî donanım eksiklikleri mi bu süreçte gerçekleşen işleri tespit edememe sonucunu ortaya koymuştur? İlgililerin tabiriyle, organize bir suç ve dolandırıcılık tanımlarının yapıldığı bankada bu ölçüde bir sonuca gidilirken, görev sorumluluğunda olanlar neden tespit eksikliği içinde olmuşlardır? Bankanın belli bir risk kapsamında bulunduğundan hareketle yönetime atama yapıldıysa, risk taşıyan ve devlet güvencesi şemsiyesi altında, bu örnekte, bu risk için, gerektiği kadar, yeterince idarî özen gösterilmiş midir?

Bugün, İmar Bankası örneğine baktığımızda, ilgili kurum ve kuruluşları denetlerken veya onlar hakkında değerlendirme yaparken, bir de, hükümetin, öncesinde ve sonrasındaki uygulamalarına dikkatinizi çekmek istiyorum. İmar Bankasına el koyma sürecinin öncesinde, 12 Haziran tarihinde, grubun Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik Şirketlerine el konulmuştur. Bu süreçten sonra görülmektedir ki, bankanın içerisinde nakit hareketleri hızlanmıştır ve bu nakit hareketleri hızlanırken, BDDK da, bu konuda belli uyarılarda bulunmuştur; ancak, o noktada BDDK karar verme yetkisine sahip değildir; çünkü, kurulun bir üyesi Hazine Müsteşarlığına atanmış, diğer iki üyesi ise, görev sürelerinin dolması nedeniyle, kurulda görev yapamamışlardır ve bu süreçte, yani, 12 Haziran ile 3 Temmuz arasında geçen süreçte, BDDK, bırakın karar almayı, toplanamamıştır da ve bu dönemde ortaya çıkan bütün zararın sorumlusu hükümettir; çünkü, hükümet "mutlaka benden olsun" mantığıyla, kurula üye atamalarında bekleyerek zaman kaybederken, diğer taraftan, hızlandırılan süreçte, banka ve mağdurları üzerinde büyük bir fatura ortaya çıkmıştır.

Bunun yanı sıra, hükümetimizin ilgili bakanı, dönem dönem açıklamalarında, İmar Bankasına müdahale olayının hükümetin büyük bir başarısı olduğunu dile getirmiştir; ancak, bakıyoruz ki, ilgili kurumlar tarafından yapılan açıklamalarda, eğer ki, banka yönetimi, 12 Haziran sonrası 750 trilyon olarak belirlenen resmî kayıtlarının üçte 1'ini oluşturan rakamda nakit hareketi oluşması ve sonrasında yönetimden çekilme isteğini dile getirmese, hükümetimizin ve ilgili kurullarımızın bu konudan en ufak bir haberi olmayacaktır ve bu haberi olmayış devam edecek ve ortaya çıkacak kayıp tutarı belirsizliğini sürdürebilecektir. Görülen açık nokta şudur: Bilgi ve denetim gücü kullanılarak müdahale edilmiş değildir. Bankanın o dönemdeki yönetiminin nakit akımındaki problemler yüzünden yönetimden ayrılması sonucu bu süreç işlemeye başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, İmar Bankası olayına baktığımız zaman, buradaki suçlular veya görev eksikliği olanlar bellidir. Çok haklısınız; biraz önce, değerli milletvekili "İmar Bankası olayında Uzanların hiç mi suçu yok" dedi. Tabiîdir ki, bankacılık tarihinde, Türkiye'nin bankacılık tarihinde bir eşi görülmemiş dolandırıcılık, yolsuzluk ve çifte kayıt, teknik imkânları kullanarak hesapları yanıltma veya ilgili devlet kademelerini yanıltma suçları vardır; ama, bunun yanında, hükümetimizin de el koyma süreci ve sonrasında taşımış olduğu sorumluluklar da vardır.

Diğer taraftan, ilgili kurum ve kuruluşların da görev ihmalinden ortaya çıkan eksiklikleri vardır; ama, burada tek bir suçsuz vardır, o da, devletin güvencesine ve devletin, şu anda baktığınızda, büyük bir oranda iç borçlanmayla ortaya çıkan ihtiyacına katkıda bulunmak amacıyla yatırım yapmış olan mudilerdir ve buna istinaden, dönem dönem, Sayın Başbakanımız veya değerli bakanlarımız açıklamalarda bulunmaktadır "acaba, siz bize mi sordunuz bu bankaya giderken? 3-4 puan faiz fazlası almak için burayı tercih ediyorsunuz" diye.

Değerli arkadaşlarım, aslında, devlet güvencesi ve devlete güvenmek birinci faktördür; ama, değerli hükümetin yapmış olduğu bir özelleştirme faaliyeti de önemli bir referans teşkil etmiştir. Geçmişi kısaca bir hatırlayalım ve özelleştirmede hükümetimizin yetkili bakanlığının ve kurumlarının, Türkiye'nin en önemli petrokimya şirketi olan Petkimi, sadece ve sadece diğer ihaleye katılanların üzerinde fiyat teklifi verdiği için aynı grubun bir şirketine verdiğini unutmayalım. Yani, demek ki, bu grubun biraz daha yüksek getiri teklifi vermesi, seçim aşamasında, tercih aşamasında etkin bir rol oluyor. Mudiler kadar, hükümetimiz ve özelleştirmeyle ilgili kurum, bakanlık ve kurullarımız da bunu tercih etmişler. Ancak, bu tercihte, özellikle, özelleştirmenin gerçekleşmemesinden doğan, Türkiye'nin ekonomik hedeflerinde gerilemeye de yol açan bu sonucu üstlenen herhangi bir hükümet yetkilisi olmazken Petkim konusunda "neden bu gruba güvenip de paranızı yatırdınız" diye, buradaki mağdurların üzerine gidilmekte ve mağduriyetleri gün geçtikçe artırılmaktadır.

Bu noktadan sonra, bir de Hazine bonosu olayına değinmek istiyorum. Hazine bonosu olayında da çok acı gerçekler vardır.

Değerli arkadaşlar, bırakın bütün denetimlerin, gözetimlerin eksikliğini, 14 Mart tarihinde, devletin diğer bir idarî kademesi, Maliye müfettişliği, raporuyla, bu bankanın hazine bonosunu izinsiz sattığını ilgili kurula bildirmiştir. İlgili kurul ne yapmıştır; hiçbir şey ve hatta, kendi görevini takip etmesini, kurulun da yine murakıplar vasıtasıyla bu denetimlerinin devam edeceğini dile getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İmar Bankasının, bankacılık yapma izni kaldırılıncaya kadar off-shore konusunda yapmış olduğu işlemlerin hepsi birer bankacılık faaliyetidir ve bu işlemlerin arasında İmar Off-Shore Limitet Şirketinin muhabir bankacılığı da bu bankacılık işlemlerinin önemli bir başlığını teşkil ediyor.

Sistemimizde off-shore hesap açılması yasak olmadığı gibi, bu hesaplardan elde edilen faizden de vergi alınmaktadır; yani, yapılan bu işlem, hukuk sistemimizde yasal bir işlemdir. Off-shore hesap açılması gibi, hesabın kapatılması veya yurtiçi muhabir bankada vadeli veya vadesiz hesap açma işlemi de yasal bir işlemdir. O halde, 3 Temmuz 2003 tarihi de dahil olmak üzere, muhabir banka olan İmar Bankasına müracaatla off-shore hesabını kapatıp, gerekli makbuzları imzalayıp, hesap cüzdanlarını teslim ettikten sonra, muhabir banka olan İmar Bankasında vadeli veya vadesiz hesap açma, hukuka aykırı bir işlem değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bakınız, TMSF yetkilileri, komisyon çalışmalarında, mevduat sahibi niteliklerine sahip olmanın başlıklarını sıraladılar ve bu sıralamanın altında da gerekli belge ve evrakların neler olması gerektiğini dile getirdiler ve denildi ki "biz, bizim elimizdeki kayıtlarla, yani, İmar Bankasında ulaşmakta zorlandığımız, ama, ulaştığımız kayıtlarla mevduat sahibinin elindeki mevduat cüzdanlarını karşılaştırıyoruz." Bunlar önemli belgedir. Diğer taraftan, vatandaşlık belgesi, vergiyle ilgili belge, ikametgâh gibi...

Bakıyorsunuz, off-shore hesabından mevduata dönmüş ve mevduat sahibi olmuş kişiler de aynı belgelere sahip. "Siz bir ay önceden bankacılık işlemlerini yaptınız; ama, burada adil olmayan bir tercihte bulundunuz" demek gibi bir hak var mı?! Bu kişilerin, off-shore'da hesap süresi, vadeleri bitmiştir. Vade bittikten sonra parasını çekip başka bir bankaya yatıran ile parasını çekip döviz alan kişi bu konuda suçsuz ve istediği gibi kendini garantilemiş oluyor da, neden İmar Bankasına mevduat açmış kişi bütün varlığını kaybediyor? Bunun, hangi hukukta, hangi kuralda yeri var acaba?! (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, bu tasarının yasalaşması halinde, mudiler, TMSF'den bir ödeme alamayacaklar, gibi, ellerindeki İmar off-shore belgelerini de teslim ettikleri için, İmar off-shore'a karşı da herhangi bir müracaat hakları kalmayacaktır. İnsan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde, bu tasarıyla, muhatabı belli olmayan bir mudi kitlesi oluşacaktır. Böyle bir durum, Avrupa Birliğine girmekte olan ülkemizi, vatandaşlarının sorununa çözüm bulamayan, vatandaşlarını ortada bırakan bir ülke konumuna düşürecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Son sözlerimi söylüyorum.

Ben, son beş aydır büyük bir sıkıntı içerisinde olan İmar Bankası mudilerinin sorununa böyle tek yönde bakan ve onları suçlu gibi gören bir bakış açısıyla değil, onların da Türkiye Cumhuriyetine güvenen ve yatırımlarını Türkiye Cumhuriyetine güvenip bir bankasına vermiş olan kişiler olarak değerlendirilmesini ve artık, yaşadıkları sorunların bir an önce giderilmesini talep ediyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Özmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; ilgili kanun tasarısı üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak için huzurlarınızdayım; hepinize iyi geceler diliyorum.

Kıymetli Başkanım, kıymetli arkadaşlar; ilk insanlar, üretim ve tüketimlerini aynı yerde yapıyorlardı; yani, aynı yerde üretiyor, aynı yerde tüketiyorlardı. Zaman içerisinde, üretim yerleri ile tüketim yerlerini ayırdılar.  Gidip, emeklerini verdiler,  bir malı aldılar ve tüketim  yerlerinde, evlerinde  de  harcadılar.  Bir müddet sonra,  biriktirmiş  oldukları  malları  birbirleri  arasında değiş tokuş yapma cihetine gittiler, böylelikle pazarlar oluştu. Pazarlarda bir malı veriyorlar, onun karşılığında, kendi ihtiyaçları olan bir başka malla değiş tokuş yapıyorlardı. Bir müddet sonra, tüccar mübadelesi dönemine geçince, bir tüccar sınıf ortaya çıktı. Bu tüccar sınıf, ekonomik yapıyı planlar hale geldi. Böylelikle, pazar, halktan siparişlerini alıyor, halkın pazara bildirmiş olduğu siparişi, pazar, tüccara bildiriyor, tüccar üretim yerlerine bildiriyor, üretim yerleri de halkı çalıştırıyordu. Böylelikle, bir kapalı ekonomik devre meydana geldi. Bir müddet sonra para çıktı, para mübadelesi dönemi başladı. Paranın çıkmasıyla birlikte banka ortaya çıktı.

Kıymetli arkadaşlarım, biyolojide bir kural vardır; gelişmemiş ilkel canlılarda kalp ve beyin bulunmaz, gelişmiş canlılarda kalp ve beyin bulunur. İlkel toplumlarda bu görevi yapabilecek, ekonomik yapıyı düzenleyecek bir oluşum yoktur; ama, gelişmiş yapılarda banka ve borsa ortaya çıkar, birisi kalp, birisi de beyin görevini yapar, böylece, ekonomi faaliyeti yürür. Banka ortaya çıktıktan sonra, krediyi pazara verdi; böylelikle, pazar, ekonomiyi planlar hale geldi. Buna, biz, liberalizm diyoruz.

Bir müddet sonra, pazardaki birçok kimseyle uğraşmak yerine, banka, krediyi tüccarlara verdi, daha az sayıda tüccarla ekonomi yürütülsün dedi ve ekonomi bununla yürümeye başladı; buna da kapitalizm diyoruz.

Tabiî, faiz de bu dönemde ortaya çıktığı için, bir müddet sonra bütün mal ve kıymetler tüccar ve pazarda birikti, halkın elinde bu malları alabilecek para kalmadı; 1929 yılına gelindiği zaman dünya bu durumdaydı.

O zaman bir bilim adamı çıktı, Keynes, dedi ki : Zararı yok, biz, karşılıksız bir para basalım, bu parayı üretim yerlerine verelim; üretim yerleri, işçileri, halkı çalıştırsın; halk, bunun karşılığında bir ücret elde etsin; bu ücretle pazardaki malları çeksin; böylelikle, ekonomik yapı yürüsün. İşte, Keynes'in icat etmiş olduğu bu karşılıksız enflasyonist para basma dönemiyle, şu anda bütün dünyanın yaşamış olduğu sosyalizm dönemine geçildi. Sosyalizm diyorum; çünkü, sosyalizm, kapitalizmden daha sonra gelinmiş olan bir devredir, daha ileridir. Şu anda, zaten, bütün dünya buna göre gidiyor.

Bakın, dikkat ediyor musunuz, şu anda bankanın halka kredi açtığı bir yöntem, henüz dünyada var olmuş değil. İşte, gelecekte uygarlık, bankanın, artık, pazara, tüccara ya da üretime değil, halka kredi açtığı ve ekonomiyi halk tarafından planlar hale getirdiği, reel satın alma gücüne göre yaşattığı bir yapıya gidecektir.

Bunları niye bu kadar uzun anlattım; bankacılık, çok önemli bir faaliyettir -giriş belki biraz uzun oldu- gerçekten beyin fonksiyonu görmektedir; dolayısıyla, ekonominin planlayıcısı bankacılıktır.

Ülkemizde bankacılık, son yirmi yıldan bu yana, yüksek faiz ve onun yol açmış olduğu enflasyonu, o enflasyonun meydana getirmiş olduğu borçlanmayı, o borçlanma neticesinde ortaya çıkan işsizliği, o işsizlik neticesinde ortaya çıkan açlığı, o açlık neticesinde ortaya çıkan yolsuzluğu, o yolsuzluk neticesinde ortaya çıkan rüşveti ve o rüşvet sonucunda ortaya çıkmış olan anarşiyi körüklemektedir. Hükümetimiz, işbaşına geldiği ilk günden beri bu yüksek faizle mücadele etmektedir; çok şükür, halkımız da görmektedir; faizleri çok iyi bir seviyeye kadar indirmiştir. Hükümetimizin yapmış olduğu bu mücadeleye, tabiî ki, gerek İktidar Partimiz gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek diğer siyasî partiler ve halk destek vermiştir.

Bugün gelmiş olduğumuz noktada, önümüzde bir tasarı var. Bu tasarı, İmar Bankasının mudilerinin -detayına girmeyeceğim- İmar Bankasının yapmış olduğu birtakım işlemler neticesinde düşürülmüş oldukları durumun düzeltilmesine dönük bir tasarıdır.

Bu tasarıyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bakın, toplam 378 000 mudi var. 378 000 mudiden 347 000 civarındaki mudi 50 milyar ve altında hesabı, mevduatı bulunan mudidir. Peki, geri kalan 31 400 civarındaki mudi ne kadar mevduata sahip; 100 milyar liradan 27 trilyon liraya kadar mevduata sahip. Evet, bu 347 000 kişi mağdur olmuştur; bir bankaya ve onun patronlarına güvenmiş, 3 milyar lirasını, 5 milyar lirasını cebinden vesairesinden artırıp, 3 kuruş, 5 kuruş faiz alayım, hayatımı devam ettireyim diye bu bankaya yatırmış ve devletin, 50 milyara kadar... Resmî Gazetede yayımlandığı üzere, BDDK'nın 3.7.2003 tarihli ve 1083 nolu kararında -3 Temmuz 2003 tarihinde bu bankaya el konuldu- deniliyor ki: "50 milyara kadar olan tasarruf mevduatı sigortası, 3.7.2003 tarihinden itibaren, 3.7.2004 tarihine kadar sınırsız hale gelmiştir." Yani, bu insanlar, 50 milyara kadar olan mevduatlarının güvencede olduğunu bilerek, hasbelkader biriktirdiklerini bu bankaya yatırdılar; ancak, 31 444 vatandaşımız da var ki, bunlar da, 50 milyara kadar güvence var, 50 milyarın üzerinde güvence yok diyerek, bunu bilerek, yaklaşık 3-5 ilâ 4 katrilyon civarında bir mevduatı yatırmışlardır. Ne uğruna; daha yüksek faiz alabilmek uğruna.

Dolayısıyla, bizim toplumun bir tarafının -347 000 kişinin- hakikaten mağduriyeti var. Öbür tarafın da mağduriyeti var; ama, bunlar da, bilerek, isteyerek... Bakın, örneğin, 27 trilyon lira mevduatı olan adam var. Ben, 17 milyar lira maaş alıyorum, bırakın 27 trilyonu, 500 milyarı bile, hayatımda, bir arada görebilmiş değilim; görmedim... Tabiî, üç aydan üç aya alıyoruz, onu da söyleyeyim; üç aydan üç aya alıyoruz. Yani, görmedim... Bir kişi, 50 milyara kadar olan tasarrufunun sigorta altında olduğunu bilerek -devletin sigortası ancak 50 milyar liraya kadar- 27 trilyon lirayı, daha fazla faiz alayım diye, götürüp, bir bankaya yatırıyor ve biz, bu düzenlemeyle, onu da güvence altına alıyoruz. Bence, bu doğru değil. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın hükümetimizin, değerli bürokratlarımızın, bu konuyu dikkate almalarını istirham ediyorum.

Hepinize iyi geceler diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özmen.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 22.10

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.28

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

304 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşmelerini erteliyoruz.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Komisyon burada, Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Niye erteliyorsunuz?

BAŞKAN- Sayın Başkan, Hükümet yoksa ne yapayım ben?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Hükümet niye yok?

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Şimdi bankalar yasa tasarısında gelecek. Bankalar yasa tasarısında da aynı bakan olmayacak mı?! Olur mu öyle şey!..

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- İmarzedelere yazık değil mi?! Bayram zehir oldu.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Yazık değil mi? Bayram zehir oldu.

Şimdi bankalar yasa tasarısında gelecek o Sayın Bakan.

BAŞKAN- Lütfen, sayın milletvekilleri... Hükümete söylersiniz bunu.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Öyle şey olur mu?!

Bekleyelim, Bakan gelecek.

ORHAN ERASLAN (Niğde)- Nerede Komisyon?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Olmayan hükümet geliyor, hükümet burada. Hükümet, aniden çıktı ortaya.

BAŞKAN- Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile  Adalet Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

5. - Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301) (X)

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada. (CHP sıralarından alkışlar [!])

Komisyon raporu 301 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                             

(x) 301 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Muharrem Karslı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerimize oturalım.

Sayın milletvekilleri, Parlamentonun çalışma düzenine uygun olarak herkes yerine otursun.

Sayın Karslı, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Yöntemle ilgili karar alıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, sizlerin oturmasını bekliyor. Lütfen, oturur musunuz.

Sayın milletvekilleri, oturmadığınız takdirde, ara vereceğimi belirtiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tartışılacak konuları dışarıda tartışın. Şimdi, Parlamentonun çalışma düzenine uygun olarak oturmazsanız, ara vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Danışma Kurulu kararına aykırı davranıyorsunuz!

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Bunu da erteleyin o zaman!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, 48 saat öncesinden geldi, İçtüzüğe rağmen geldi İmarzedeler... Biz, terk ediyoruz o  zaman, ya İmarzedeler görüşülecek ya da biz terk ediyoruz!

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.33


BEŞİNCİ  OTURUM

Açılma Saati: 22.44

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum; 63 üncü maddeye göre siz istiyorum.

BAŞKAN - 301 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Anadol, niye bu kadar acelecisiniz? Bir saniye... Konuşmacı arkadaşımıza söz verelim,sonra talebinizi değerlendiririz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz efendim... Olmaz efendim...

BAŞKAN - Hayır... Lütfen... (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz efendim...

BAŞKAN - Konuşmacı kürsüdeydi. Lütfen, Sayın Anadol...

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Cumhuriyet Halk Partisi, oyuncağınız değildir. Gündemi istediğiniz gibi belirleyip istediğiniz yasayı buradan geçiremezsiniz.

BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, tasarının tümü üzerinde konuşma yapmak üzere, İstanbul Milletvekili Muharrem Karslı'yı kürsüye davet etmiştim.

Sayın Karslı'yı yeniden kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Karslı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Demin hükümet yoktu, hükümet şimdi burada. 400 000 aileyi perişan ettiniz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu oyuna alet olmayacaktır. Genel Kurul salonunu terk ediyoruz, buna alet olmayacağız.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Bakan geldi, bir dakika sonra Bakan geldi. Ayıp!.. Ayıp!..

BAŞKAN - Sayın Anadol, her şeyin kuralı vardır. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Anadol, hatibin sözü tamamlandıktan sonra isteminizi değerlendireceğim, söz vereceğim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - CHP Grubu buna alet olmayacaktır. 48 saat kuralını deldiniz "hükümet yok" dediniz; halbuki hükümet burada. İmarzedeleri görüşmüyorsunuz, istediğiniz yasayı görüşüyorsunuz. CHP Grubu bu oyuna alet olmayacaktır; salonu terk ediyoruz. (AK Parti sıralarından "kaç paran var" sesleri, gürültüler)

Söndürdüğünüz umutların takipçisi biz olacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Olur mu böyle şey; hayırlı olsun size; tepe tepe kullanın, Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

(CHP Grubuna mensup milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)

BAŞKAN - Sayın Karslı, buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu, Meclisi ikinci selamlayışım oluyor.  Birinci konuşmam yarıda kaldı, bendeniz de böylece İmar Bankası İmarzedelerinden biri haline gelmiş oldum. (AK Parti sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

Konumuz bankalar olduğuna göre, biraz, bankalar ve bankaların ekonomideki yeri ve önemi üzerinde durmak istiyorum. Bankalar, modern ekonomilerin vazgeçilmez kurumları, ekonomiyi düzene sokan, ekonomiye işlerlik kazandıran kurumlardır. Bankaların en önemli fonksiyonu; birincisi, küçük halk tasarruflarını toplayıp, yatırılabilir büyük fonlara dönüştürmek; ikincisi, bu fonları krediler veya iştirak yoluyla yatırımlara dönüştürmektir. Bir emmebasma tulumba gibi tasarrufları mevsimden mevsime, coğrafî bölgeler ve sektörler itibariyle sektörler arasında tevzi etmek, tasarruf fonlarına mobilite sağlamak, sermayeye mobilite sağlamak, bankaların en önemli görevleri arasındadır.

Ayrıca, bankalar, diğer bankacılık hizmetleri yoluyla ve özellikle akreditifler ve teminat mektuplarıyla, itibara ve güvene dayalı işler ve işlemler yaparlar. Mevduat toplamak, zaten, bizatihi bankaların güvene dayalı fonksiyonlarından biridir.

Bankalar, bu kadar önemli kurumlar olarak, ekonomiyi yöneten ve yönelten kurumlar olarak, bu güven ve itibarı titizlikle korumak zorundadırlar. Oysa, ülkemizde, bazı bankalar, bunun tam tersini yapmışlardır. Bu güven ve itibarın korunması için Bankalar Kanununun getirdiği sınırlamalara uyulmamıştır. Bankalar, bunu, bazen iyi niyetle yapmışlar ve sadece grup şirketlerine sınırsız malî destek sağlamak amacıyla hesapsız ve plansız krediler vermişlerdir; daha sonra, bu krediler geri dönmeyince, bankalar batmıştır. Bazen de bilinçli olarak kurulan tabela şirketlerine büyük krediler verilerek, büyük paralar batırılmış, daha doğrusu, batmış gösterilerek zimmete geçirilmiştir.

Bütün bunlar klasik banka hortumlama yöntemleri olarak yakın geçmişimizde sıkça görülmüştür. Ülkemizde, tasarruf mevduatlarına tanınmış olan sınırsız mevduat garantisi nedeniyle, bellibaşlı özel sektör gruplarından bazıları tarafından, sırf kendi grup şirketlerine para aktarmak ve sınırsız ve teminatsız kredi vermek için özel bankalar kurulmuştur. Bu bankaların hâkim ortakları ile yöneticileri, yaptıkları gerçeğe uymayan reklamlarla, mevduat sahiplerinin ilgi odağı haline gelmiş ve kapı arkalarında yapılan yüksek faiz anlaşmalarıyla, halkın paralarının mevduat olarak toplanması sağlanmıştır. Bu paraların tümü, banka kaynakları olarak, kendilerine, eş ve çocuklarına ve yakın akrabalarına, kendi off-shore bankalarına, çoğunluğu, sadece kâğıt üzerinde varlığı bulunan tabela şirketi veya posta kutusu adresli grup şirketlerine kredi olarak, her  türlü taşınır ve taşınmaz mal edinmeleri için aktarılmıştır.

Son birkaç aydır üzerinde konuşup durduğumuz İmar Bankası olayı ise, çok farklı bir postmodern hortumlama olayıdır. Burada, klasik hortumlama yöntemleri, grup şirketlerini kayırma gibi eylemlere ilaveten, şeytanın aklına gelmeyecek işler yapılmıştır. Devlet Hazinesi adına halka satılan hazine bonoları uzun süredir kâğıda basılmadığından, halka, sadece, kasa makbuzu ile hayalî hazine bonosu satışları yapılarak katrilyonlar zimmete geçirilmiştir.

Bilindiği gibi, bundan beş altı yıl öncesine kadar, belki, on yıl öncesine kadar hazine bonoları kâğıda basılıyordu, basılmış olarak satılıyordu, bankalara tevzi ediliyordu. Bankalar satış karşılığında, fiilen, fizikî olarak satış karşılığında bunların paralarını tahsil ediyordu; ama, baskı masraflarından kurtulalım derken, bugün, katrilyonlarca zararın altına girilmiş bulunuluyor.

Dünyanın en büyük bilgisayar uzmanlarına banka için özel programlar yaptırılarak, mevduatın azı kayıtiçi, çoğu kayıtdışı olarak toplanmıştır. Bundan bankanın ne kârı oluyor; iki kârı oluyor. Bir defa, bunu, düzgün bir şekilde yaptığı zaman, bankaya 100 lira yatırmaya gelen bir vatandaştan alınan paranın 10 lirası kayıtiçi olarak bilgisayara giriliyor; 90 lirası kayıtdışı olarak bilgisayardaki şifreli, gizli hesaba naklediliyor; böylece, sadece 10 lira alınmış gösteriliyor. Bu 10 lirayla ilgili vergiler devlete ödeniyor, vatandaştan tahsil edildiği halde diğer 90 liraya ait vergiler, bankanın ve banka yöneticilerinin cebinde kalıyor. Ya böyle yapılıyor ya da devlete ödenmeyen vergiler, faizin üzerine bindirilerek, bu banka tarafından mevduat sahiplerine yüksek faiz ödenmesi imkânı sağlanmış oluyor. Böylece, bu banka, diğer bankalara nazaran vergi avantajı elde ederek bir haksız kazanç ve haksız rekabet yolu açmış oluyor.

İmar Bankasının başını çektiği bu işlemlerde, ayrıca, bir de off-shore mevduat meselesi var. Off-shore mevduat nedir, önce bunun üzerinde biraz duralım. Bir bankaya gittiğiniz zaman, sahip olduğunuz mevduatı, parayı bankaya mevduat olarak yatırırsınız. Banka, bunu, normalde, dahildeki firmalara ikraz eder, aldığı faizin bir miktarını, masrafları, kârı ve vergiler için keser, geri kalanını size mevduat faizi olarak öder. Off-shore bankacılıktaysa, bankaya götürüp yatırdığınız para o banka tarafından kullanılmaz, ikraz edilmez, çoğunluğu körfez ülkelerinde bulunan, özellikle, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi yerlerde bulunan off-shore bankalarına mükerrer mevduat olarak devredilir, o bankalar bu paraları değerlendirir, verdikleri krediden faiz alırlar ve off-shore bankalara mevduat devreden bankaya bir faiz devrederler. Şimdi, o bankalar, ne ikraz ederken aldıkları faizden vergi ödüyorlar ne de İmar Bankasına verdikleri mevduat faizinden vergi ödüyorlar; çünkü, bu paranın ikraz edildiği, kullanıldığı, yatırıldığı ülkelerde vergi diye bir şey yok; buralar bir vergi cennetidir. Vergi devreden çıktığı zaman, tabiî ki, mevduat sahiplerine çok daha yüksek faiz ödeme imkânı oluyor; bu, işin yasal şekli.

Fakat, İmar Bankası örneğinde gördüğümüz gibi, off-shore mevduat diye bir şey yok; belki, kısmen var, kısmen yok. Mevduat off-shore bankalarına yatırılmış gibi gösterilerek, böyle bir vergi avantajı sağlanmak suretiyle, yine bankacılıkta haksız bir rekabet imkânı kazanılmış olunmaktadır ki, bu, işin biraz daha iyi niyetli tarafı. Aslında, belki de, off-shore mevduatı diye bir şey hiç yok. Off-shore mevduat yatıran vatandaşların paraları, şirketin sahiplerine veya bankanın grubundaki şirketlere ucuz, bedava bir finansman olarak verilmektedir.

Böylece, bugüne kadar rastlamadığımız, bugüne kadarki banka hortumlama işlerinde -ki, son üç dört yıl içinde 20 tane banka, hortumlanarak batırılmıştır- görmediğimiz çok yeni, çok değişik bir hortumlama usulü önümüze çıkmış bulunuyor. Böylece, bu banka, kendisine yatırılan; ama, kayıt dışında sakladığı paralar için müşterilerine mevduat cüzdanları veriyor; müşteriler, mevduat cüzdanlarıyla devletten paralarını geri istiyorlar. Belki, olmayan mevduat; çünkü, ellerinde hesap cüzdanları vardır, o tarihte imza yetkileri sirkülerde bellidir; eski tarihle istedikleri kadar mevduat hesap cüzdanlarını tanzim edip, müşterilerinin ya da tanıdıklarının, yakınlarının, fabrikalarındaki işçilerin ellerine verip, bunu alın, gidin devletten paranızı isteyin diyerek, kendi ceplerine attıkları parayı devlete ödettirme hesapları içindedirler. Böylece, devletin mevduat karşılığı olarak, garanti karşılığı olarak ödediği paraların ne kadarı mevduat sahiplerine gidecek, ne kadarı patronların cebine gidecek; bu, bilinmiyor, bilinmesi de mümkün değil.

Peki, devlet bu tuzaklara düşmeli mi?! Anlattığım sebeplerle, bütün bu bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrine veya bankacılık faaliyetini yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırılmasına ve iflas yoluyla tasfiyelerine karar verilmiştir.

Ülkemizde bankacılık faaliyetlerini yürüten bankaların kabul ettikleri mevduat tutarları üzerinden alınan primlerin toplanmasından oluşan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kaynaklarının, Fona devredilen veya iflas yoluyla tasfiyesine karar verilen bankalardan alacaklı olan mevduat sahiplerinin, bu alacaklarını karşılamaktan çok uzak olduğunun belirlenmesi üzerine, Fon, kendisine yönetim ve denetimi devredilen bankaların, bu alacak ve borçlarını kanunî halef olarak üstlenmiştir; ancak, Fon kaynaklarının mevduat sahiplerinin alacak taleplerini karşılamakta çok yetersiz olduğu anlaşılınca, Fona, devlet hazinesinden borçlanma senetleri verilerek, Merkez Bankası kaynaklarından borçlanması sağlanmış; böylece Fon, çok yüksek tutarlarda borçlanmak zorunda kalmıştır.

Fonun batık banka alacaklarını tahsilde hukukî açıdan yetersiz kalması karşısında, batık bankanın hâkim ortaklarının, yönetici ve yakınlarının geçersiz, muvazaalı işlemlerle üçüncü kişilerin mülkiyetine ve kullanımına geçirilen tüm malları ile hak ve alacaklarının daha emin, hızlı ve istikrarlı takibini sağlamak amacıyla, Fonun bu alacaklarının tamamının devlet hazinesine kanunla intikalinin sağlanması gerektiği, bu yönde yasal düzenleme yapılmasının kaçınılmaz bir zaruret haline geldiği anlaşılmıştır ve bu kanun tasarısıyla yapılacak olan bütün düzenlemelerin ana gerekçesi de budur.

Bütün bu sebeplerle, kanunen Hazineye intikal eden, Fona devredilen batık banka alacaklarının dava, takip ve tahsili için, sorumlu banka sahip ve ortakları, yöneticileri ve yakınları, bunlarla muvazaalı ve işbirliği içinde faaliyette bulunduğu açıkça belli olan üçüncü şahıslar hakkında, kendilerine haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olarak aktarılan banka alacaklarıyla ilgili olarak Fon tarafından açılmış ve açılacak davalar ile yapılacak cezaî ve hukukî takiplerde Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğünü temsilen hazine avukatlarının görevlendirilmesi bu tasarı hükümleriyle gerçekleştirilmek istenmiş ve tasarıda bu yönde hüküm ve gerekli düzenlemeler getirilmiştir.

Elbette, bütün bu olup bitenlerin soruşturma ve kovuşturma konusu yapılarak her şeyin günışığına çıkarılması gerekiyor. Zira, Türk Halkı, kendisini krizlere ve fakirliğe mahkûm eden bu yolsuzluklardan ve hortumculardan hesap sorulmasını hassasiyetle bekliyor.

Bu Meclisin gelip toplanması ve halktan aldığı oylarla burada bulunması, aslında bu ve buna benzer sebeplere dayanmaktadır.

Hortumlanan özel bankaların devlete ve dolayısıyla millete maliyeti 30 - 40 milyar dolar civarındadır. Bir de kamu bankalarının zararları var, onları saymıyorum.

Şimdi, devlet bütçesinde yıllık yatırım ödeneğinin 7 - 8 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, halkın hayat seviyesini yükseltecek dört-beş yıllık yatırım tutarı, böylece, birkaç aile tarafından hortumlanmış veya çarçur edilmiş bulunmaktadır. Bu parayla kim bilir kaç köyün yolu, suyu, okulu yapılır, sağlık, eğitim ve bayındırlık hizmetlerinde ne mesafeler alınırdı. Devlet garantisi yüzünden devletin ödemek zorunda kaldığı mevduat nasıl ve hangi yöntemle ödenirse ödensin, neticede bu ödemeler, hükümetin enflasyonla mücadelesinde ve krizden çıkma çabasında büyük bir handikap teşkil edecektir. Bir millete böyle bir kötülük yapılabilir mi?! Bunun vatana ihanetten ne farkı vardır?! Halktan çalınan paraların halka iadesi de hukuk usulleri kadar önemlidir; bunun için ne gerekirse yapılmalıdır. Hortumcuların elinde büyük parasal güçler vardır. Sırasında para gücüyle, sırasında medya şantaj ve tehdidiyle, gerek bürokrasiyi gerekse yargıyı işlemez hale getirmek, bunlar için zor değildir. Çok değil, 1 trilyon liraya direnebilecek kaç bürokrasi ve yargı mensubu, kaç bilirkişi vardır?! Yargıda bilirkişilik kurumu da böyle dejenere edilmiştir. Bu yüzdendir ki, bu yasa tasarısıyla, bilirkişilik kurumuyla ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu hastalık, yalnız ülkemizde değil, bütün dünyada yaygındır ve bütün dünyada, yolsuzlukları önlemek için, bunlara benzer yeni düzenlemeler yapılmıştır ve yapılmaktadır. Uluslararası anlaşmalarda sözü geçen bağımsız kurum ve kurulların, devlet tüzelkişiliği şemsiyesi altında, devlet adına etkin gözetim, denetim ve düzenleme görevlerini yapacakları için, idarî ve malî özerkliğe sahip olmalarının gerekmediği, sadece her türlü etkiden uzak karar alabilmeleri bakımından, kurul üyelerinin görev süreleri boyunca hâkimlik teminat ve bağımsızlığından yararlanmaları açısından "hâkim" unvanıyla görev yapmalarının gerekli olduğu öngörülmüştür.

Özellikle 1994 Uluslararası Genel Hizmet Sözleşmeleri (GATS) hakkındaki çerçeve anlaşmanın 1 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra, Avrupa Birliği Bankacılık Komisyonu ile Avrupa Birliği üyesi Avrupa ülkeleri, malî piyasalarda hizmet veren baş aktör niteliğinde olan bankacılık sektörünün faaliyetlerini, bir yandan bankalara para yatıran tasarruf mevduatı sahiplerini korumak, diğer yandan birer itibar kurumu olan bankaların istikrarlı ve güvenli şekilde malî piyasalardaki varlıklarını devam ettirmelerini teminat altına almak için, yeni düzenlemelere tabi tutmaya başlamışlardır.

Bu cümleden olarak, Avrupa Birliği Bankalar Komisyonu, 28 Haziran 1973 tarihinden 1 Kasım 2002 tarihine kadar, bankacılık faaliyetleriyle ilgili olarak 27 adet yönergenin yürürlüğe konulmasını sağlamış, bu çalışmalara paralel olarak ve yönerge hükümleriyle uyum sağlamak için 15 üye ülkenin bankacılık mevzuatında, bankaların özsermayesinin oluşumu, bankaların konsolide gözetim ve denetimi, tasarruf mevduatlarının korunması, büyük krediler ile banka iştiraklerinin tabi olacağı esaslara ve sınırlamalara dair yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de, Avrupa Birliği üyelerinin bankacılık sektöründeki bu düzenlemelere paralel olarak ve bunlarla uyum sağlamak için, İsviçre Bankalar Kanununda 1 Şubat 1995 tarihinde çok kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Avrupa Birliği ülkeleriyle İsviçre'de, bankalar mevzuatında yapılan bu köklü değişiklikler yanında, haksız mal edinme, malî piyasa aracıları tarafından yapılan yolsuzluklarla mücadele için rüşvet ve yolsuzluk hukukunda, karapara aklama mevzuatlarında ve ceza kanunları ile icra ve iflas kanunlarında çok ayrıntılı düzenlemeler yapılmış, tespit olunan yolsuzluklarla edinilen her türlü mal, para, hak ve alacakların tümüne, önce...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karslı, konuşmanızı toparlar mısınız.

MUHARREM KARSLI (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

... mahkemelerce konulan hukukî tedbirler yoluyla el konulmasına ve daha sonra yapılacak yargılama sonucunda bunların devlet hazinesine intikalinin hüküm altına alınmasına imkân veren yasal düzenlemeler yapılmış ve yürürlüğe konulmuştur.

Avrupa ülkelerinde yolsuzluklarla mücadele kapsamında yürürlüğe konulan bu düzenlemelere paralel olarak ve bunlara uyum sağlamak için, ülkemizde de, yolsuzluklarla mücadele ve mal bildirimine ilişkin 3628 sayılı Kanun, karaparanın önlenmesine ilişkin 4208 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuş ve Ceza Kanununda rüşvet, irtikap ve zimmet suçlarıyla ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, çıkar amaçlı suç örgütleri aracılığıyla suç işleyen faillerin cezalandırılması için, 30.7.1999 tarihli ve 4422 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur.

Bu yasal düzenlemelerin dayanağını, hukuk devletinin yetkili organlarının, devletin malına el uzatanları, devletten haksız kazanç sağlayanları cezalandıracak; yani, ekonomik ve malî terör ve yolsuzluğu önleyecek yasaları yapmak ve uygulamak yükümlülükleri oluşturmaktadır.

Kısaca, hukuk devletinin, toplumun her alanındaki rüşvet ve yolsuzluklarla da mücadele etmek zorunda olduğu; aksi durumun, hukuk devletine olan güvenin kaybına yol açacağı düşüncesi esas ve temel teşkil etmiştir.

Avrupa Birliği adayı olan ülkemizde de, bankalarla ilgili olarak, Avrupa Birliği yönergelerine, IMF direktiflerine uyum sağlamak için, ilk defa, Bankalar Kanununda, 18.6.1999 tarih ve 4389 sayılı Kanunla çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra, ülkemizde Kasım 2001 ve Şubat 2002 banka krizleri nedeniyle ortaya çıkan ve kamuoyunda banka hortumlamaları ile bankaların içinin boşaltılması olarak adlandırılan banka kaynaklarının usulsüz kullanılması eylemlerinden doğan kamu zararlarının tazmini ve tahsili için, bu kanunda, 17.12.1999 tarihli ve 4491, 12.5.2001 tarihli ve 4672, 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı ve en son da 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunlarla önemli değişiklikler yapılmıştır.

Hırsızlar ve hortumcular yöntemlerini geliştirdikçe, bunlarla mücadelede kullanılacak yöntemlerin de geliştirilmesi, hatta sertleştirilmesi, doğal ve gereklidir.

Türk Halkı, Parlamentosundan ve hükümetinden, tüyü bitmedik yetim hakkını yiyen hortumcuların burnundan yediklerini fitil fitil getirmesini bekliyor. Bizler, bu misyonla buralara geldik.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karslı. 

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan?.. Yok.

Şahsı adına söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

BANKALAR KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA VE BİR KANUN HÜKMÜNDE

KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

 

MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 286 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunun maddî olgu ve fiilî gerçeklerle bağdaşmadığı yönünde kuvvetli emare ve şüphelerin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı takdirde, bu bilirkişiler hakkında diğer kanunlardaki hukukî ve cezaî sorumluluklar saklı kalmak şartıyla 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının tasdikli bir örneği yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 76 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunun maddî olgu ve fiilî gerçeklerle bağdaşmadığı yönünde kuvvetli emare ve şüphelerin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı takdirde, bu bilirkişiler hakkında diğer kanunlardaki hukukî ve cezaî sorumluluklar saklı kalmak şartıyla 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının tasdikli bir örneği yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kâtip Üyenin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Maliye Vekâleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Dâvalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve Vilâyetler Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesine aşağıdaki (G) bendi eklenmiştir.

"G) 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasındaki suçlardan genel bütçeli daireleri ilgilendirenlerin ceza davalarını ve özel kanun hükümlerine göre Hazine alacağı sayılan  alacakları dava, takip, müdafaa ve tahsil etmek;"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 4353 sayılı Kanunun İkinci Bölümünün başlığı "Tayin, terfi, mezuniyet ve özlük" şeklinde değiştirilmiş ve 27.6.1951 tarihli ve 5797 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine Devlet Davalarının Takibi Usullerine Dair Kanunun 2 nci maddesi ile mülga 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Devlet davalarını takip tazminatı

   Madde 13- Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtında görev yapan personelden; Baş Hukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürüne, Hukuk Müşavirlerine, Muhakemat müdürlerine, muhakemat müdür yardımcılarına, Müşavir Hazine avukatlarına ve Hazine avukatlarına "7500" gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda "Devlet davalarını takip tazminatı" ödenir.

   Bu tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz ve bu tazminata hak kazanmada ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Nuri Saygın?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Mehmet Beşir Hamidi

 

Ankara

Ordu

Mardin

 

Abdullah Veli Seyda

Ahmet Büyükakkaşlar

Agâh Kafkas

 

Şırnak

Konya

Çorum

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, tasarının 4 üncü maddesi tasarı metninden çıkarılmıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.15

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.20

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

301 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 5 inci maddesini 4 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 4.- 4353 sayılı Kanunun 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Milletlerarası mahkemeler ile yurt dışındaki davalarda temsil yetkisi genel müdürün önerisi ve Bakanın onayı ile kullanılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi 5 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 5.- 4353 sayılı Kanunun 22 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"İhtisas gerektiren ve ihtiyaç duyulan hallerde; ilgili Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararıyla 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22 nci maddesinin (h) bendi hükmüne göre serbest avukatlardan veya avukatlık ortaklıklarından  hizmet satın alınabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi 6 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 6.- 4353 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Avukatlık hizmeti satın alınması

Madde 36.- İhtisas gerektiren ve ihtiyaç duyulan hâllerde; Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla, 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (h) bendi hükmüne göre serbest avukatlardan veya avukatlık ortaklıklarından hizmet satın alınabilir.

Milletlerarası yargı organlarında Devletin taraf olduğu davalar ile, milletlerarası tahkim yoluyla çözümlenmesi öngörülen uyuşmazlıklarla ilgili davalarda da; Devleti ve genel bütçe içerisindeki daireleri temsil etmek ve savunmak üzere Türk ve yabancı uyruklu avukatlardan ya da avukatlık ortaklıklarından da 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (h) bendi hükmüne göre hizmet satın alınabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi 7 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7.- 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) fıkrasında yer alan "Defterdarlık Kontrol Memurlarından" ibaresi "Muhasebe Denetmeni, Vergi Denetmeni, Milli Emlak Denetmeni ve Bunların Yardımcıları" olarak değiştirilmiş, "Sosyal Sigortalar Kurumu Müfettiş ve Müfettiş Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Sigorta Denetleme Uzman ve Yardımcıları ile Aktüerleri" ve "Tapu ve Kadastro Denetmenleri ve Denetmen Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "4353 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (F) bendi ile 3 üncü maddesinin (D) bendi uyarınca görevlendirilecek kişilerden;" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Ahmet Büyükakkaşlar

 

Ankara

Ordu

Konya

 

Nurettin Aktaş

Agâh Kafkas

 

 

Gaziantep

Çorum

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak ek ödemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi 7 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7.- 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesine  (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

"d) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait taşıtlar."

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi 8 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 8.- 14.7.1965  tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "6000" rakamı "15000" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Ahmet Büyükakkaşlar

 

Ankara

Ordu

Konya

 

Agâh Kafkas

Ziyaeddin Akbulut

 

 

Çorum

Tekirdağ

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi 8 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 8.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci cümlesinde yer alan "(a), (b) ve (s)" ibaresi "(a), (b), (s) ve (y)" şeklinde değiştirilmiş ve (v) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (y) fıkrası eklenmiştir.

"y) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait binalar;"

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi 9 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 9.- 1319 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci cümlesinde yer alan "(a), (b) ve (f)" ibaresi "(a), (b), (f) ve (ı)" şeklinde değiştirilmiş (h) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (ı) fıkrası eklenmiştir.

"ı) 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait arazi ve arsalar;"

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi 10 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 10.- 6.1.1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 34 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 34- Onuncu Daire:

a) Türk parasının kıymetini koruma mevzuatından,

b) Sermaye Piyasası Kanunundan,

c) Rekabetin Korunması Hakkında Kanundan,

d) Bankalar Kanunundan,

e) Elektrik Piyasası Kanunu ile Doğal Gaz Piyasası Kanunundan,

f) Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine Dair Kanundan,

g) Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanundan,

h) Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanundan,

ı) Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmelerine Dair Kanundan,

j) Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair   

Kanundan,

k) Kamu İhale Kanunundan,

l) Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanundan,

m) Şeker Kanunundan,

n) Telsiz Kanunundan,

doğan dava ve işler ile idare mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlı davalarda merci tayinine ve vergi davalarına bakan dava daireleri hariç diğer dava dairelerinin görevi dışında kalan uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işleri çözümler."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini ve 10 uncu madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Ahmet Büyükakkaşlar

 

 

Mardin

Konya

 

MADDE 10.- 6.1.1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 34 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 34- Onuncu Daire:

a) Türk parasının kıymetini koruma mevzuatından,

b) Bankalar Kanunundan,

c) Sermaye Piyasası Kanunundan,

doğan dava ve işler ile idare mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlı davalarda merci tayinine ve vergi davalarına bakan dava daireleri hariç diğer dava dairelerinin görevi dışında kalan uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işleri çözümler."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Danıştay Onuncu Dairesinin, tasarıdaki düzenlemeyle iş yükünün daha da artacağı ve beklenen işlevselliğine ulaşamayacağı anlaşıldığından yalnızca para, sermaye ve kambiyo rejimine ilişkin uyuşmazlıklara bakması öngörülmüştür.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi 11 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 11.- 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (m) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"m) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait mal ve hakların (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) teslimi ve kiralanması."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi 12 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 12.- 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici 8 inci madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 8- İlgili Kanunlarında değişiklik yapılıncaya kadar en az dört yıl süreli yükseköğretim veren fakülte ve yüksek okulları bitirmiş, Türkiye düzeyinde görevli ve yetkili olan ve kadrolarının bulunduğu kurumların merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşları dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnameler uyarınca Başbakan, bakan, müsteşar ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu adına teftiş, denetim, bankalar yeminli murakıplığı veya inceleme (banka ve vergi incelemesi dahil) yetkisine sahip denetim elemanlarından birinci dereceden kazanılmış hak aylığı alanlara bu derecedeki geçirdikleri süreler dikkate alınarak emsalleri olan birinci sınıfa ayrılmış Sayıştay meslek mensuplarına uygulanmakta olan ek göstergeler uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini ve tasarının adının "Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

Öte yandan, tasarıda yer alan kanun hükmünde kararname değişikliğini öngören madde tasarıdan çıkarıldığı için, tasarının adı değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi 12 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 12.- 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi 13 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 13.- 3628 sayılı Kanunun 18 inci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yukarıdaki fıkraya göre yapılan ihbar veya takipsizlik kararı ve iddianame Cumhuriyet başsavcılığınca, Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile varsa diğer ilgili kamu kurum veya kuruluşlarına bildirilir. Hazine avukatının yazılı başvuruda bulunması hâlinde, Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi 14 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 14.- 3628 sayılı Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 20- Özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunsa bile ilgili gerçek veya tüzel kişiler veya kamu kurum ve kuruluşları; bu Kanuna göre takip, soruşturma ve kovuşturmaya yetkili kişi, Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü veya temsilcisi ve bu Kanundaki diğer mercilerce istenen bilgileri gecikmeksizin makul sürede eksiksiz vermek zorundadır. Aksine davranan kişiler hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Bu ceza, para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi 15 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 15 .- 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine (5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (6), (7) ve (8) numaralı alt bentler eklenmiş, mevcut (6) numaralı alt bent buna göre teselsül ettirilmiştir.

"6. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (4) numaralı  fıkrasındaki,

 7. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (1) ilâ (7) numaralı alt bentlerindeki,

 8. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tasfiyeye tâbi tutulan bankalara dair iflâs ve konkordatoya ilişkin olarak 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 333 üncü maddesindeki,"

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi 16 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 16.- 4208 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci cümlesinde geçen "on" ibaresi "onbeş" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi 17 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 17.- 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 6 ncı maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde "Kurul" ibaresinden sonra gelmek üzere "Başkanı ve" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi 18 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 18.- 4389 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine  aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

"Mal bildiriminde bulunması gerekenlerin, bildirimde belirtmedikleri veya gerçeğe aykırı olarak bildirdikleri her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacak, gelir ve harcamalar da haksız mal edinme hükümlerine tâbidir. Haksız mal edinmediğini ispat edene bu hüküm uygulanmaz."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi 19 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 19.- 4389 sayılı  Kanunun 14 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masraflar Fon alacağından mahsup edilemez." cümlesi eklenmiş, dördüncü cümlesinde yer alan "her türlü ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz" ibaresi "her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve tehir-i icra" şeklinde değiştirilmiş, aynı bende aşağıdaki paragraf eklenmiş ve (d) bendinin birinci ve ikinci paragraflarında yer alan "(1)" ibaresi "(1) ve (2)" şeklinde değiştirilmiştir.

"Bu Kanun hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikâl eden bankaların, tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerinin ve Fonun, yukarıda belirtilen işlemler nedeniyle kendi aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle aralarındaki işlemler nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair kâğıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya da yeni bir itfa plânına bağlanması, alacakların teminatlandırılması, teminatların devir alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne nam altında olursa olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle düzenlenen kâğıtlar ve/veya belgeler her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel kanunları ile hükmolunan malî yükümlülüklerden müstesnadır. Bu hüküm üçüncü kişiler yönünden, Fonun ve/veya Fona intikâl eden bir bankanın ve/veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerinin alacaklarının tahsili ile ilgili işlemlere taraf olmaları hâlinde uygulanır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:23.44


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.09

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

301 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 24 üncü maddesini 20 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 20.- 4389 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının dokuzuncu cümlesinden sonra gelmek üzere "Borçlu veya borçlunun malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerini, kendi tahsilat dairesi aracılığı ile uygulayabileceği gibi, tahsil dairesi bulunmadığı hâllerde talebi üzerine, uygulama o mahaldeki Maliye Bakanlığı Tahsil Dairesi tarafından yapılır." cümlesi, ondördüncü cümlesine "Fon, devraldığı ve dava veya iflâs takibine konu etmekle görevli ve yetkili olduğu alacakları" ifadesinden sonra gelmek üzere " ve 6183 sayılı Kanuna göre takip ettiği ve/veya edeceği alacakları" ibaresi ve bu fıkraya son cümle olarak "Fon aslen veya devir suretiyle sahip olduğu her türlü alacağının teminatını teşkil etmek üzere Türk parası ve/veya taşınmaz rehni ve/veya taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü aynî ve şahsî teminat almaya ehil ve yetkilidir." cümlesi eklenmiş, (4) numaralı fıkrası ile (7) numaralı fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b) bendine aşağıdaki paragraflar eklenmiş, (9) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan "Fon bakımından dokuz ay süreyle durur." ibaresi metinden çıkarılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki (e) bendi ve maddeye aşağıdaki fıkra (10)  numaralı fıkra olarak eklenmiştir.

"4. Fonun karar organı Fon Kuruludur. Fon, Fon Kurulu tarafından idare ve temsil olunur. Fon Kurulu; ikisi Hazine Müsteşarlığından sorumlu Bakan, ikisi Maliye Bakanı, biri Adalet Bakanı, biri Kurumun ilişkili olduğu Bakan ve biri Kurum Başkanı tarafından önerilen ve biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere Bakanlar Kurulunca atanan yedi kişiden oluşur. Adalet Bakanlığınca önerilen adayda Bakanlık merkez teşkilatında görevli hâkimlerden Yargıtay üyeliğine seçilme niteliğini haiz olma şartı, diğer adaylarda 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen nitelikler aranır. Fonun merkezi Ankara'dır. Fon ihtiyaç duyulması halinde Fon Kurulu kararıyla gerekli görülen yerlerde teşkilât kurabilir ve Fon Kurulu tarafından onaylanan norm kadro çerçevesinde personel istihdam eder.

Kurulun çalışma esas ve usulleri ile Başkan ve üyelerinin malî ve özlük hakları ile diğer hak, yükümlülük ve sorumluluklarına ilişkin hükümler Fon Kurulu ve bu Kurulun Başkan ve üyeleri hakkında da uygulanır. 6 ncı maddenin (2), (4), (5) ve (6) numaralı fıkraları, Fon, Fon Kurulu üyeleri ve Fon personeli hakkında da uygulanır.

Fon işlemlerini yürütmede Başkana yardımcı olmak üzere Fon Kurulu kararıyla Kurum başkan yardımcısı statüsünde ve Kurum başkan yardımcılarında aranan şartları taşıyan üç Fon başkan yardımcısı atanabilir.

Fon mevcudunun kullanılış usul ve esasları  ile Kanunla Fona verilen yetkilerin kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca hazırlanacak  Fon Yönetmeliğinde gösterilir ve Fon giderleri Fon kaynaklarından karşılanır.

Fon, dava, alacak, takip, tahsil, yeniden yapılandırma ve diğer faaliyetleri ile ilgili olarak üçer aylık dönemler itibarıyla yayımlayacağı raporlarla kamu oyunu bilgilendirir. Fon Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu özel gündemle yapılacak toplantı ile yılda iki defadan az olmamak üzere bilgilendirir.

Fonun görev alanı ile ilgili konularda genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerde ve kamu bankalarında çalışanlar kurumlarının, hâkimler ve savcılar ise kendilerinin muvafakatı ile Fonda görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilecek personel sayısı Fonun toplam personel sayısının % 20'sini aşamaz ve bunlara görevlerinin devamı süresince (15000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarı geçmemek üzere Fon Kurulunca belirlenecek miktarda aylık ek ücret ödemesi yapılır. Bu görevlendirmelerde 30 günden kısa süreler için kıst hesaplama yapılır. Bu ödemeler, Damga Vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın Fon kaynaklarından karşılanır ve bütçe kanunları ile getirilen kısıtlamalara tâbi tutulmaz. Bu şekilde görevlendirilenler de (8) numaralı fıkrada öngörülen bilgileri istemeye ve bu kapsamda görevlendirilen Hazine avukatları ayrıca Fona tanınan dava, takip ve tahsile ilişkin yetkileri kullanmaya, tedbirleri talep etmeye yetkilidir.

Fon Kurulunun talebi üzerine Kurum personeli Başkan tarafından Fonda görevlendirilebilir. Kurum ve Fon arasındaki bilgi, bilişim sistemleri ve benzerî alt yapı paylaşımları ile personelin bir diğerinde geçici görevlendirilme hususları Kurum ve Fon arasında yapılacak protokol ile belirlenir."

"a) Fon alacağının tahsili bakımından yarar görmesi hâlinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın; hisseleri kısmen veya tamamen kendisine intikâl eden bir bankanın yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinin, bu bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran tüzel kişi ortaklarının, gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulundurdukları şirketlerin ortaklarının, bu şirketlerde sahip oldukları hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç ortaklık hakları ile bu şirketlerin yönetim ve denetimini devralmaya ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyelerinin sayılarıyla bağlı kalmaksızın ve imtiyazlı hisselere dayanılarak atanıp atanmadıklarına bakılmaksızın görevden almak ve/veya üye sayısını artırmak ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara üye atamaya yetkilidir."

"Bu hüküm, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıklarının tespiti hâlinde uygulanır.

Fonun yönetim ve denetimine sahip olduğu şirketlerin ve/veya bu fıkra uyarınca yönetimini ve denetimini devir aldığı şirketlerin, Fon tarafından atanan yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyeleri ile Fonun atadığı bu yöneticiler tarafından şirket temsil ve ilzam ile yetkili kılınan genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdür gibi şirket çalışanları, bu şirketlere Fon tarafından yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürlerin atanmasından sonra, bu bentte sayılan gerçek veya tüzel kişilere ait şirket hisselerin ve/veya bu hisselerle orantılı aktiflerinin satışı ve bu satışlardan elde edilen tutarları Fon alacaklarına mahsup etmeye veya şirketlerin kamu borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçları ile sair borçlarının ödemede kullanmaya ve bu işlemler ile ilgili kararlar almaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 324 üncü maddesi  ile  bağlı  kalmaksızın  yetkilidirler.  Şirketlerin  sermayesini kaybetmesinden ve/veya borca batık olmasından dolayı mahkemeye bildirimde bulunma yükümlülükleri yoktur. Bildirimde bulunmamaktan dolayı bu şahıslar hakkında İcra ve İflâs Kanununun 179, 277 ve devamı maddeleri ile 345/a maddeleri hükümleri uygulanmaz ve Türk Ticaret Kanununun 341 inci maddesi uyarınca şahsî sorumluluk davası açılamaz. Yönetim ve denetimi Fon tarafından devir alınmamış şirketlere Fon tarafından atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürler ortaklar genel kurulunca görevden alınamayacağı gibi ibra edilmeyerek haklarında kendilerinin görev yaptıkları dönem veya dönemler dışında şahsî sorumluluk davası da açılamaz."

"Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fona geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını kullanmış olmasından dolayı Fona borçlu olması kaydıyla Fona intikal eden bir bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanmasından sonra, bu bendin birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilir ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkra hükümlerini uygulamaya Fon yetkilidir. Bu suretle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanıldığı tarihten sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı aynî hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen aynî ve şahsî tüm haklar Fona karşı hüküm ifade etmez. Bu hukukî işlemlere taraf olan tüm şahısların küllî ve cüzî halefleri dahil, yukarıda belirtilen işlemlerin gerçekleşmesinden sonra edindikleri ve/veya edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır. Yukarıda belirtilen işlemlere taraf olan üçüncü kişiler bankanın Fona devrinden sonraki işlemler nedeniyle, bu fıkranın birinci paragrafında sayılan kişiler ise  bankanın  Fona  devrinden önceki ve/veya sonraki işlemler nedeniyle iyiniyet iddiasında bulunamazlar. Bankanın Fona devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile aynî ve şahsî hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler iyiniyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar.

Bu fıkranın (a) bendinin birinci cümlesinde ve bu bendin birinci cümlesinde sayılan gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici ve/veya sürekli olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin; bir  iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan   şahısların vekaleten ve/veya ticari mümessil ve/veya ticarî vekil sıfatıyla ve/veya vekaletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukukî ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel kişilerin; bu bentte belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere yukarıdaki bentlerde sayılan gerçek veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilerce edindirdikleri para, her türlü mal, alacak ve haklar hakkında bu fıkra hükümleri uygulanır."

"e) Fon tarafından başlatılan ve/veya Fona intikâl eden bankalardan devir alınan takiplerde borçlular tarafından yapılan tüm itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz.

Açılan ihalenin feshi davasının davacı aleyhine sonuçlanması hâlinde dosyaya yatırılan teminat sıra cetvelinde pay düşen alacaklılara garameten ve derhal ödenir.

Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ödenmesi gereken satış bedelleri sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız olarak ödenir."

"10. Fon alacaklarının tahsilini teminen, Fon tarafından bu Kanun hükümleri çerçevesinde açılan davalarda verilen tedbir kararları uyarınca üzerine tedbir konulan para, her türlü mal, hak ve alacaklar, bu davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturur ve karar kesinleşinceye kadar devam eder. Mahkemece karara bağlanan alacaklar tedbir konulan para, mal ve her türlü hak ve alacakların bedelinden bankanın Fona devrinden önce diğer bankaların ve üçüncü kişilerin lehine tesis edilmiş ve muvazaalı bulunmadığı ilgili tarafından ispat edilmiş sınırlı aynî haklar ile işçi alacakları ve nafaka alacakları dışındakiler imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil olunur."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi?.. Yok.

Şahsı adına söz talebinde bulunan, Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci maddesinde yer alan "Fon bakımından dokuz ay süreyle durur ibaresinin "fon bakımından üç ay süreyle durur" şeklinde değiştirilmesini, (4) numaralı fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragrafın eklenmesini; teselsül ettirilmiş yedinci paragrafın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; aynı çerçeve madde ile 4389 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendindeki ikinci paragrafında yer alan "Bu hüküm, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıklarının tespiti halinde uygulanır" ifadesinin madde metninden çıkarılması, (b) bendine eklenen paragrafta yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresi "Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve 20 nci madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

4.- "Fonun karar organı Fon Kuruludur. Fon Kurulu, ilgili bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca atanan yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini başkan birini de ikinci başkan olarak görevlendirir. Fon Kurulu başkan ve üyelerinin görev süreleri altı yıldır, Kurul başkan ve üyeleri gibi yemin etmedikçe göreve başlayamazlar. Görevleri sona erenler yeniden atanabilir. Kurul üyeliklerine hâkim sınıfından atama yapılması halinde muvafakatı alınır. Fonun genel yönetim ve temsiliyle Fon Kurulunca alınan kararların yürütülmesi Fon Kurulu başkanına aittir. Fonun merkezi İstanbul'dur. Fon ihtiyaç duyulması halinde Fon Kurulu kararıyla gerekli görülen yerlerde teşkilat kurabilir. Fon, daire başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış ana hizmet birimleriyle danışma, iç denetim ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur. Fon Kurulu, yetkilerini düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Düzenleyici işlem niteliğindeki yönetmelik ve tebliğler Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulur."

"Fon Kurulu üyeliğine atananlar ile Fon başkan yardımcılığına ve Fon daire başkanı ve daire başkan yardımcısı pozisyonlarına atananlar hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır. Bu görevler için emeklilik açısından uygulanacak ekgösterge ve makam tazminatının tespitinde kurul/kurumdaki emsali görevler esas alınır. Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon personeli, görevleri esnasında veya görevleri nedeniyle işledikleri ve kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılırlar. Buna ilişkin soruşturmalar, Fon Kurulu başkanı ve üyeleri için ilgili bakanın, Fon personeli için ise Fon Kurulunun izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre yapılır. Fon Kurulu başkan ve üyeliklerine atananlar, Fon Kurulunda görev yaptıkları sürede eski görevleriyle olan ilişkileri kesilir. Ancak Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra ilgili bakan tarafından, mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik unvanlarının kazanılması için gerekli şartlar saklıdır."

"Fonun görev alanı ile ilgili konularda genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerde ve kamu bankalarında çalışanlar kurumlarının, hâkimler ve savcılar ise kendilerinin muvafakati ile Fonda görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler de (8) numaralı fıkrada öngörülen bilgileri istemeye ve bu kapsamda görevlendirilen Hazine avukatları ayrıca Fona tanınan dava, takip ve tahsile ilişkin yetkileri kullanmaya, tedbirleri talep etmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Fon Kurulu oluşturulduğundan, bu oluşum esnasında herhangi bir boşluk doğmaması anlamında daha önce çıkartılan dokuz aylık sürenin üç ay olarak muhafaza edilmesi gerekli görüldüğünden, bu hususta düzenleme öngörülmüş. Öte yandan batık bankalar olarak adlandırılan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde de ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.

Fon Kurulu üyelerinin atanmasında ve personelin görevlendirilmesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerinin atanması usulü ile paralellik sağlanmaktadır.

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak ek ödemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

Bankalar Kanununun 17 nci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendindeki değişiklikte yer alan "Bu hüküm, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıklarının tespiti halinde uygulanır" şeklindeki ifadenin hükümden beklenen amacı zafiyete uğratacağı ve uygulamalarda duraksamalara neden olabileceği düşünüldüğünden, madde metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi 21 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 21.- 4389 sayılı Kanunun 15 inci maddesinden sonra gelmek üzere 15/a maddesi eklenmiştir.

"Hazine alacağı

MADDE 15/a- Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulunduran ortaklarının kendi lehine kullandıkları her türlü banka kaynakları ve her ne ad altında olursa olsun kendilerine ait yurt içi ve yurt dışı şirket, finans kuruluşu, off-shore bankalara  aktardıkları banka kaynakları ile eşleri, çocukları ve evlâtlıkları ve bunların diğer kan ve kayın  hısımları adına açılmış krediler ile bunlara aktarılan her türlü kaynak aktarımları veya bankaların hâkim ortaklarının kendilerine veya şirketleri ile iştiraklerine rayiç bedelin  altında ve muvazaalı yapılmış tüm devir ve  temlikler, üçüncü kişilere yapılmış her türlü taşınır ve taşınmaz rehni ve ipotek gibi sınırlı ayni haklar ve bunlardan elde edilen nemalar, iştiraklerine ve bağlı şirketlerine aynî bankanın el değiştiren ortaklarının birbirlerine verdiği krediler ile aynı şekildeki bankaların karşılıklı birbirlerine verdikleri krediler, bankaya ve grup şirketlerine yüksek bedelle satılmış tüm mal, hisse ve hizmetlerden veya bunlardan ve benzerlerinden elde edilen nemalar, uzun süreli kiralama veya finansal kiralama yolu ile kendisine aktarılan kaynak ve hizmetler bankanın yönetim ve denetim döneminde  yeterli  ticarî faaliyeti olmaksızın kaynak aktarımı amacıyla kurulmuş şirketlere verilen krediler ile bunlara aktarılan kira ve hizmet bedellerindeki nemalar, yurt dışı banka ve finans kuruluşları ile yapılan inançlı işlemler yolu ile aktarılan her türlü kaynaklar, bankalarının off-shore bankalarındaki  yargı kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore  bankaların bankaya izinli veya izinsiz aktardığı off-shore mevduatlar,  bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları, müdürlerinin kendileri, eşleri ve çocukları, evlâtlıkları ile bunların diğer kan ve kayın hısımlarına aktarılan her türlü kaynakların tümü başkaca bir işleme gerek olmaksızın Hazine alacağı haline gelmiş sayılır. Fon Kurulunun talebi üzerine görevlendirilen Hazine avukatlarınca da takip edilebilir.

Yukarıdaki fıkra hükümleri borsadan hisse alan küçük pay sahibi ortakları ile Türk Ticaret Kanunu ve özel kanunları hükümleri gereğince yüzde birin altında zorunlu hisse alarak yönetimde ve denetimde  görev alanlardan iyiniyetli olanlar hakkında uygulanmaz.

Bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının kendileri, eşleri, çocukları ve evlâtlıkları ve bunların diğer kan ve kayın hısımları ile yapılan veya yapılacak olan yeniden yapılandırma anlaşmaları çerçevesinde Fonun alacakları da Hazine alacaklarındandır.

Yukarıdaki fıkralar hükümleri gereğince açılmış ve açılacak her türlü davalara adlî tatilde de bakılır, bu davalarda bilirkişiler  resmî kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar arasından seçilir, duruşmalarda otuz günden fazla ara verilmez."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesinde 4389 sayılı Bankalar Kanununa eklenen "Hazine alacağı" kenar başlıklı 15/a maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Kurul tarafından kaldırılacak" ibaresinin "Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve bu maddenin 21 inci madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tasarı kapsamındaki bankalar açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici bir ibare eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi 22 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 22.- 4389 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki "üzerine" ibaresinden sonra gelmek üzere "doğrudan" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi 23 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 23.- 4389 sayılı Kanuna 17 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 17/a maddesi eklenmiştir.

"İspat külfeti

MADDE 17/a- Fon tarafından 14, 15, 15/a ve 17 nci maddeler hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli halef sıfatı ile takip edilen ve/veya Fon tarafından kanunî halef ve/veya devir alanı ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında ispat külfeti davalılara aittir."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddeyle 4389 sayılı Kanuna eklenen 17/a maddesinde yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini, ve 23 üncü madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Fahri Keskin

Ahmet Büyükakkaşlar

 

 

Eskişehir

Konya

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara)- Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Tasarı kapsamındaki bankalar açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi 24 üncü madde olarak okutuyorum.

MADDE 24.- 4389 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (5) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"5.a) Kurul kararları ile miktarı beşyüzmilyar Türk Lirasını aşan Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak idarî davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür ve acele işlerden sayılır.

b) Kurul kararları ile miktarı beşyüzmilyar Türk Lirasını aşan Fon Kurulu kararları aleyhine açılacak idarî davalarda yürütmenin durdurulması talebinin kabul veya reddi kararına yapılan itirazların karara bağlanmasından önce, tarafların istemi üzerine duruşma  yapılmasına karar verilebilir."

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi 25 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 25.- 4389 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (3) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (4) numaralı fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

"4. Fon alacaklarından; temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulunduran yönetici olsun veya olmasın gerçek kişi ortakların 15/a maddesinde sayılan fiiller sonucu bankanın kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmakla bankayı her ne suretle olursa olsun zarara uğratarak kendilerinin veya başkalarının malvarlığının artışına neden olmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on yıldan yirmi yıla kadar ağır hapis ve yirmimilyar liradan seksenmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur. Ayrıca, meydana gelen zararın Hazine alacağı olarak müteselsilen ödenmesine karar verilir."

BAŞKAN- Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 25 inci maddesiyle 4389 sayılı Kanunun 22 nci maddesine eklenen (4) numaralı fıkrada yer  alan "kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve 25 inci madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Mehmet Beşir Hamidi

 

Ankara

Ordu

Mardin

 

Abdullah Veli Seyda

Fahri Keskin

 

 

Şırnak

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı kapsamındaki bankalar arasında herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge yönünde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi 26 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 26.- 4389 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (1) ilâ (4) numaralı fıkraları, (6) numaralı fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkranın üçüncü paragrafının birinci cümlesinin sonunda yer alan "açılmış sayılır" ibaresi "açılır." şeklinde ve bu paragrafın son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun yazılı bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hâllerde re'sen Cumhuriyet savcılarınca yapılır. Kurumun veya Fonda görevlendirilen Hazine avukatının başvuruda bulunması hâlinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanırlar.

2. 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı fıkrası kapsamında veya bu suçlarla bağlantılı olup da ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlara ait davalar, ilgili bankanın bulunduğu ilin adıyla anılan (1) numaralı ağır ceza mahkemelerinde görülür. Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu tür suçlara bakmak üzere o yerlerdeki diğer ağır ceza mahkemeleri de görevlendirilebilir veya yeni ağır ceza mahkemesi de kurulabilir.

3. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri saklı olmak üzere, 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı fıkrası kapsamına giren veya bu suçlarla bağlantılı suçların soruşturmasında aşağıdaki hükümler tatbik olunur.

a) 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı fıkrası kapsamına giren suçlarla ilgili hazırlık soruşturması, iş bölümü ilişkilerine göre, Cumhuriyet savcılarınca bizzat yürütülür. Bu suçlar, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsalar bile, Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.

b) Bu suçların soruşturma ve kovuşturmalarında, 30.7.1999 tarihli ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 2 ilâ 10 uncu maddeleri de uygulanır.

c) Bu suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli, sanık, tanık, bilirkişi ve suçtan zarar görenleri, Cumhuriyet savcısının veya mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur. Bu emir, çağrılanlar hakkında kolluğa ihzar müzekkeresinde olduğu gibi zor kullanma yetkisi verir.

d) Cumhuriyet savcıları, bu suçların soruşturmasında gerekli olması hâlinde, geçici olarak yargı çevresi içerisinde veya dışındaki, genel bütçeli dairelere ve katma bütçeli idarelere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, belediyelere, resmî ve özel bankalara ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler. Bu istemler, ilgili kurum ve makamlarca geciktirilmeksizin yerine getirilir. Özürsüz olarak bu istemleri yerine getirmeyen sorumlu kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

e) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde, suç mahallî veya delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılır.

f) Soruşturmanın sonuçlanmasına kadar, bu suç faillerinin, her türlü mal, alacak para ve sair eşyalarına Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el konulur. Bu suçlara iştirak edenler ile suç faillerinin bu suçlar nedeniyle elde ettiği her türlü haksız kazanımın transferi sonucu elde edilen kan ve kayın hısımlar ile üçüncü şahıslar nezdindeki mal, alacak veya sair her türlü şeylere de Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el konulur.

Elkoyma kararı yirmidört saat içinde yetkili ve görevli sulh hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kırksekiz saat içinde kararını açıklar. Aksi hâlde elkoyma hükümsüz kalır.

4. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrasında yazılı suçlardan dolayı mahkûm olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve tazminatları ödemediği veya mal varlıklarından tahsil olunamadığı sürece, bunlar hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 ve 6 ncı madde hükümleri ile şartla tahliye hükümleri uygulanmaz. Bu hüküm, borsadan hisse alan küçük yatırımcı pay sahibi ortaklar hakkında uygulanmaz."

"Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri ile bu Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca işlem yapılan bankalarla ilgili olarak, Bakan, Fon veya Kurum tarafından atanan yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılmış bulunan davalar Fon aleyhine açılmış sayılır ve bu davalarda husumet Fona yöneltilir, açılacak davalar ise doğrudan Fon aleyhine açılır."

"Bu şekilde atanan yöneticilere, atandıkları şirketlerin doğmuş veya doğacak kamu borçları ile Sosyal Sigortalar Kurumu borçlarının ödenememiş olması nedeniyle şahsî sorumluluk yüklenemez."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 26 ncı maddesiyle 4389 sayılı Kanunun değiştirilen 24 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının başına "Bu kanunda belirtilen suçlara ilişkin kovuşturma yapılması Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Ancak," ibaresinin; (2) numaralı fıkrasının başına "Cumhuriyet savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirlerse, ilgisine göre Kurum veya Fon Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı itiraza yetkilidirler." cümlesinin eklenmesini; (3) numaralı fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (a) alt bendinde yer alan "(3) ve " ibaresinin çıkarılmasını ve 26 ncı madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

  

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

"3. 22 nci maddenin (3),(7),(9) ve (10) numaralı fıkralarında yazılı suçlardan dolayı ilgili kuruluşların dava hakkı ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri saklıdır. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrası kapsamına giren suçların kovuşturma ve soruşturmalarında aşağıdaki hükümler tatbik olunur."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin kovuşturması yapılması Kurum tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlanmış olup, öte yandan Kurum, Fon ve duruma göre ilgili kuruluşların kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı itiraz hakları ile maddede sayılan diğer bankacılık suçlarındaki dava haklarına ilişkin düzenlemeler her ne kadar genel hükümlerle yürütülebilirse de; uygulamada duraksamalara meydan vermemek için bu konulara ilişkin açık düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca, bu kanunda belirtilen suçlarda (4) numaralı fıkradaki suç dışında Kurumun ve Fonun başvurusuna bağlı olması  hususuna açıklık getirilmiştir. Diğer taraftan (4) numaralı fıkradaki kamuoyunda "hortumculuk" olarak bilinen eylemlere ilişkin yürütülen hazırlık soruşturması neticesinde Cumhuriyet savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirlerse, ilgilisine göre Kurum veya Fon Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı itiraz hakkı tanınmak suretiyle bu suçlarla etkin mücadele edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, (a) alt bendinde yer alan Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) numaralı bendine yapılan gönderme bankacılık içi zimmeti olup, metinden çıkarılmakta, bu şekilde Cumhuriyet savcılarının kamuoyunda hortumculuk olarak bilinen zimmet suçuyla daha etkin ve verimli mücadele edebilmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi 27 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 27.- 4389 sayılı Kanuna aşağıdaki maddeler eklenmiştir.

"EK MADDE 1.- Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapların tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki kısmı, Hazine Müsteşarlığı ve Fonun müşterek önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre Fon tarafından ödenir.

1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ile bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tâbi tasarruf mevduatı tutarı ile Fon tarafından tespit edilen tasarruf mevduatı tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait bankalar ve banka dışı malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve alacakları, döviz tevdiat hesapları ve limitli ve limitsiz kredi kartı ve ATM kartları hesapları dahil tüm banka hesaplarının dondurulmasına, kara, hava ve deniz taşıtları dahil her türlü taşınır ve taşınmaz mal, kıymetli evrak ve yurt içi veya yurt dışı Hazine bonosu, Devlet tahvili, hisse senedi, yatırım fonları katılım belgeleri gibi diğer menkul değerlerle, bağımsız ticarî işletme, fabrika ve tesisler, bu tesislerin işletilmesine yönelik marka ve lisans hakları, kamu imtiyaz sözleşmelerinden doğan televizyon kanalı, elektrik santralı gibi bir tesisin kurulması ve işletilmesi yetkilerini veren lisans, ruhsat ve işletme hakları ile bu tesisleri lisans hakkı ile veya lisans hakkı bulunmadan işleten ve kuran şirketlere ait hisse senetleri, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, belirtilen tüm mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına ve/veya resmî sicillerdeki kayıtları üzerinde ihtiyati tedbir konulmasına, bunların bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakların üzerine diğer tedbirlerin konulmasına, bunlardan elde edinilmiş her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacaklar ile kıymetli evrak, nakit, bir tesisi işletme ve kurma hakkı veren marka  ve  lisans  hakları,  bu  tesisleri  lisans  hakkı  ile veya lisans hakkı bulunmadan işleten, kuran ve hak sahibi niteliğini haiz  şirketlere ait hisse senetleri hakkında belirtilen tedbirlerin alınmasına, Fon avukatının veya bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin olarak Fon avukatının ve/veya Fonda görevlendirilen hazine avukatının talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilir. Ayrıca, yukarıda belirtilen farkın 14 ve 15 inci maddelerde yer alan hükümler dahilinde takip ve tahsiline Fon tarafından karar verilebilir. Bu hükümler, yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.

Tedbire ilişkin talepler, hâkim veya mahkeme tarafından evrak üzerinde yapılacak inceleme sonucunda derhal ve nihayet yirmidört saat içinde sonuçlandırılır. Gecikmesinde sakınca görülen hallerde Cumhuriyet başsavcılıkları da hak ve alacakların dondurulmasına karar verebilir. Cumhuriyet  başsavcılıkları bu kararı en geç yirmidört saat içinde sulh ceza hâkimine bildirir. Hâkim en geç yirmidört saat içinde bu kararı onaylayıp onaylamamaya karar verir. Hâkim tarafından onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır.

Sulh ceza hâkimince verilen tedbirler, Kurum veya Fonun, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde suç duyurusunda bulunmaması halinde sona erer. Bu süre içerisinde suç duyurusunda bulunulması halinde tedbirler, takipsizlik kararının veya açılacak dava sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Mahkeme, bu Kanun hükümlerine göre Fon tarafından ödenen ve/veya ödenecek miktarın, sorumlular tarafından doğrudan Hazineye ödenmesine karar verir. Bu halde, tedbirler hükmolunan meblağın tahsiline kadar devam eder ve hükmolunan meblağ sorumluların bu fıkra uyarınca tedbirlere konu edilen para, mal, hak ve alacakları ile diğer mal varlığından tahsil olunur.

Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümlerin konusu olup, sorumluların boşanmış veya dul eşlerinin, diğer kan hısımları ile kayın hısımları ve üçüncü kişilerin mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan tüm mal, sınırlı aynî veya şahsî hak ve alacaklar hakkında da Fon avukatı veya bu Kanun uyarınca Hazine alacağı sayılan alacaklar açısından Fon avukatı ve/veya Fonda görevlendirilen hazine avukatı tüm banka hesaplarının dondurulması, tasarruf yetkisinin kaldırılması, zapt, ihtiyati tedbir kararlarının alınmasını ve diğer kanunî sınırlamaların getirilmesini sulh ceza mahkemesinden veya yargılama sırasında görevli mahkemeden talep edebilir. Tüm bu mal, hak ve alacaklara ilişkin olarak açılacak veya açılmış davalarda bu kişiler Türk Medenî Kanununun 3 üncü maddesindeki iyiniyet karinesi ile 985 inci maddesindeki mülkiyet karinesinden ve tüm resmî sicillere iyiniyetli güven ilkesinden yararlanamaz. İyiniyetle edinmiş olduklarını ispatladıkları takdirde, yaptıkları ödemelerin muvazaalı olmayan rayiç değer olduğunu belgelendirmek şartıyla ödediklerinin aslî sorumluların mal varlığı ve diğer değerlerinden bu kişilere geri verilmesine mahkemece karar verilir. Bu hükümler boşanmış ve dul eşler bakımından bankanın Fona devrinden önceki iki yıl içindeki edinimlerine uygulanır.

Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bir banka nezdinde tasarruf mevduatı hesabı bulunmamasına rağmen sahte olarak düzenlediği belgeler veya sahte olduğunu bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişilere, fiilleri daha ağır cezayı gerektirmediği takdirde, dört seneden sekiz seneye kadar ağır hapis cezası verilir. Kendilerine veya gösterdikleri yahut hak sahibi kıldıkları kişilere ödeme yapıldıktan sonra bu fiilleri işledikleri ortaya çıkan kişilere, bu cezanın yanı sıra ödenen tutarın on katı kadar ağır para cezası verilir. Bu kişiler hakkında yukarıda belirtilen hükümler uygulanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu madde hükümlerine göre Fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel  Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 27 nci maddeyle eklenen ek madde 1'in birinci fıkrasında yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini, çerçeve 31 inci maddenin 27 nci madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Ahmet Büyükakkaşlar

Fahri Keskin

 

Mardin

Konya

Eskişehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı kapsamındaki bankalar açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda ek madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 2'yi okutuyorum:

EK MADDE 2.- Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların hâkim ortakları, bankanın yönetim kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve bunların eş ve çocukları ile evlâtlıklarının, bunların diğer kan ve kayın hısımlarının ve imzaya yetkili banka mensuplarının kendi aralarında veya üçüncü kişilerle yaptıkları taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeler ile kara, hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa, ada, site, tüm eklentileri ile çiftlik gibi taşınmaz adi ve hasılat kira sözleşmeleri, taşınır veya taşınmaz mal finansal kiralama, uydu ve kablolu yayın kanalı kullanma hakkı, televizyon kanalı ile gazetelerin yayım hakkı, marka ve lisansı devir ve kullanma hakkı veren sözleşmeleri, idare ve hizmet vekâleti ile Avrupa Birliği standartları üzerinde prim ödemek suretiyle yapılan hayat, bireysel emeklilik, ihtiyarlık ve sağlık sigorta sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz kredi kartı ile ATM kartı sözleşmeleri ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller geçersiz sayılır. Bu sözleşmelerden elde edilen tüm maddî menfaatlerin Fona intikal eden alacaklar bakımından açılmış veya açılacak davalarda mahkemece doğrudan Hazineye aynî veya değer olarak verilmesi veya ödenmesine karar verilir. Bu sözleşmelerin geçersizliğinden dolayı karşı tarafça açılacak tazminat davalarında sözleşmede muvazaa bulunmadığını ve sözleşmeyle ödenen bedelin muvazaalı olmayan rayiç bedel olduğunu ispat yükü davacıya aittir.

Borçlunun, bir borçludan beklenecek derecede hayatını idame ettirebilmesi için gerekli konut kiralaması yukarıdaki fıkra kapsamı dışındadır.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 31 inci maddeyle eklenen Ek Madde 2'nin birinci fıkrasında yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı kapsamındaki bankalar açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 3'ü okutuyorum:

EK MADDE 3.- Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır. Fon alacakları ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı Fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 4'ü okutuyorum:

EK MADDE 4.- 15/a maddesine göre Hazine alacağı sayılan alacakların dava ve takibine ilişkin olarak; bu alacaklarla ilgili inceleme, araştırma, tespit, hukukî takip ve tahsile ilişkin işlerde görevlendirmek üzere denetim elemanları ile müşavir hazine avukatları ve hazine avukatlarından ve gerekirse, genel ve katma bütçeli daireler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarından da personel temin edilmek suretiyle oluşan özel takip ve tahsil çalışma grupları oluşturulabilir.

Yukarıda sayılan işlerde görevlendirilenlere bu görevlerinin devamı süresince (15000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda Fon bütçesinden aylık ek ücret ödenir. Anılan görevlendirmelerde otuz günden kısa süreler için kıst hesaplama yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Yukarıdaki ödemelerde Bütçe Kanunları ile getirilen kısıtlamalar uygulanmaz. Bu ödeme temsil ve görev tazminatından mahsup edilmez.

13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre görevlendirilenlere aynı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca yapılan ödemeler, bu maddeye göre ödenecek ek ücretten mahsup edilir.

Bu madde gereğince yurt içi ve dışında yapılacak diğer giderler Fon bütçesinden ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ek 4 üncü maddesinin iki, üç ve dördüncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Ahmet Büyükakkaşlar

 

Ankara

Ordu

Konya

 

Agâh Kafkas

T. Ziyaeddin Akbulut

 

 

Çorum

Tekirdağ

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak eködemeler ve iyileştirmelerin, kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 5'i okutuyorum:

EK MADDE 5.- Kamu bankalarında (tasfiye halindeki Emlak Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklar için Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 27 nci maddeyle eklenen Ek Madde 5'te yer alan "kredileri kullananlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlâl edenler" ibaresinin eklenmesini; "haklar için" ibaresinin çıkarılarak, "sözleşmeden doğan" ibaresinden sonra gelmek üzere "haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan âri hakları aleyhine olmamak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Her ne kadar yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenlere de işin gereği ve doğası olarak maddenin uygulanma olanağı bulunuyorsa da; bu konuda uygulamada tereddütlere yol açmamak için maddeye "ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlâl edenler" ibaresi eklenmiştir. Öte yandan iyiniyetli üçüncü kişilerin yapmış oldukları sözleşmelerden doğan hakların korunması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 6'yı okutuyorum:

EK MADDE 6.- Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalarda 15/a maddesinde sayılan kişiler dışındaki üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmelere, bu sözleşmelerin karşılıklı edimleri içermeleri, edimler arasında orantısızlık bulunmaması, üçüncü kişilerin edimlerini yerine getirdiklerine dair düzenlenmiş usulüne uygun belgelerinin bulunması ve bu işlemlerin her türlü muvazaadan âri olduğunun bu kişiler tarafından ispatlanması hâlinde, Bankalar Kanununun 15, 15/a, 22, Ek-1 ve Ek-2 maddeleri  uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 27 inci maddeyle eklenen Ek Madde 6'nın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Mehmet Beşir Hamidi

 

Ankara

Ordu

Mardin

 

Abdullah Veli Seyda

Ahmet Büyükakkaşlar

Fahri Keskin

 

Şırnak

Konya

Eskişehir

"Ek Madde 6.- Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların ve 15/a maddesinde sayılan kişilerin 15/a maddesinde sayılanlar dışındaki üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmelere, bu sözleşmelerin karşılıklı edimleri içermeleri, edimler arasında orantısızlık bulunmaması, üçüncü kişilerin edimlerini yerine getirdiklerine dair düzenlenmiş usulüne uygun belgelerinin bulunması ve bu işlemlerin her türlü muvazaadan âri olduğunun bu kişiler tarafından ispatlanması halinde, Bankalar Kanununun 15, 15/a, 22, Ek-1 ve Ek-2 maddeleri  uygulanmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bankalar Kanununun 15, 15/a, 22, Ek-1 ve Ek-2 maddeleri uygulanmaması halini, Hazine alacağının sayıldığı 15/a maddesinde sayılan kişilerin, 15/a maddesinde sayılanlar dışındaki üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmeler olarak belirtmek suretiyle bu kişiler noktasında uygulamada tereddütlerin hâsıl olmaması için bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek madde 7'yi okutuyorum:

EK MADDE 7.- 14 üncü maddenin (3) numaralı fıkrasına göre Fona devredilen Bankalardan hâkim ortakları tarafından banka kaynaklarını kendi lehine kullanmadıkları için Fon tarafından Fona devirden önceki yönetimleri ibra edilen (sonradan ibrası kaldırılanlar hariç) banka hâkim ortakları ile yöneticileri için ceza ve hukuk davası açılmamış olanlar için Hazine alacağı davası açılmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 27 nci maddeyle eklenen Ek Madde 7'nin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddedeki söz konusu düzenlemenin uygulamada tereddütlere yol açabileceği ve geriye dönük olarak talepler ve davalara konu olabileceği düşünüldüğünden, maddenin tasarıdan çıkarılması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, ek madde 7 metinden çıkarılmıştır.

Sayın milletvekilleri, yeni ek madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım; Komisyon, önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Orhan Eraslan

Bihlun Tamaylıgil

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Niğde

İstanbul

Malatya

 

Muharrem Kılıç

Yüksel Çorbacıoğlu

Mehmet Nuri Saygun

 

Malatya

Artvin

Tekirdağ

Ek madde 7.-18.06.1999 tarihli ve 4389 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere ve aynı maddenin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin birinci alt fıkrasından ve (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Hisse senetleri borsalarda işlem gören bankaların, işlem gören hisse senetlerinin Fona devri halinde, söz konusu hisse senetlerinin bedelleri, borsadaki veya işlem gördükleri piyasadaki son altı aylık kapanış fiyatlarının ortalaması üzerinden, hisse sahiplerine çağrıda bulunmak suretiyle Fon tarafından ödenir. Şu kadar ki, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak elinde bulunduran ve bu fıkrada sayılan hallerin gerçekleşmesine sebep olduğu tespit edilen ortaklar ile bu iki grup ortak ve sermaye, yönetim, akrabalık veya herhangi bir suretle birlikte hareket ettiği tespit edilen ortaklara bu kapsamda herhangi bir ödeme yapılmaz.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Komisyonun salt çoğunluğu olmaması sebebiyle önergeyi işlemden kaldırıyorum.

32 nci maddeyi 28 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 28.- 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 30.7.2003 tarihli ve 4964 sayılı Kanunun 15 inci maddesi ile değişik 22 nci maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (h) bendi eklenmiştir.

"h) 4353 sayılı Kanunun 22 nci ve 36 ncı maddeleri uyarınca Türk veya yabancı uyruklu avukatlardan hizmet alımları."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi 29 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 29.- Bu Kanunun 24, 25 ve 27 nci maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 31 inci maddesiyle eklenen ek 1, ek 2, ek 5, Geçici 1 ve Geçici 3 üncü maddelerinde yapılan düzenlemelerle ilgili olarak 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmü de uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 29 uncu maddesinde yer alan "24, 25 ve 27 nci maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 31 inci" ibarelerinin "20, 21 ve 23 üncü maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 27 nci" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin 29 uncu madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Mehmet Beşir Hamidi

 

Ankara

Ordu

Mardin

 

Abdullah Veli Seyda

Fahri Keskin

 

 

Şırnak

Eskişehir

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda madde teselsülü nedeniyle yapılan atıflarda buna paralel düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi, 30 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 30.- 4389 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin son fıkrasındaki; 14 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (ac) alt bendindeki, (6) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerindeki; 15 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki "Kurulca" ibareleri "Fon Kurulunca" şeklinde; 14 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının son paragrafındaki "Fondan" ibaresi "Kurumdan" şeklinde; 15 inci maddesinin (5) numaralı  fıkrasının (b) bendindeki "Kurumun" ibaresi "Fonun" şeklinde; 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki "Kurul" ibaresi "Fon Kurulu" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yayımı tarihinden üç ay sonra bu Kanunun 25 inci  maddesiyle Bankalar Kanununa eklenen 15/a ve 31 inci  maddesiyle aynı Kanuna eklenen ek 1 ve ek 2 nci maddelerinde belirtilen geçersiz sözleşmeler kapsamındaki tüm taşınır ve taşınmazlara, her türlü hak ve alacaklara ilişkin kullanma ve yararlanmaya devam edildiğinin tespiti hâlinde, bu mallar anılan maddelerde sayılan kişilerin kendi malları sayılır. Geçersiz sayılan sözleşme hükümleri gereğince üçüncü kişilerin elinde bulunan, bu maddede belirtilen her türlü mal, hak ve alacakların, lisans, marka ve ruhsat haklarının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna veya Hazineye devrine mahkemece ayrıca karar verilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici madde 1'de yer alan "veya Hazineye" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve maddede yer alan "25 inci" ve "31 inci" ibarelerinin "21  inci" ve "27 nci" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Ahmet Büyükakkaşlar

Fahri Keskin

 

Mardin

Konya

Eskişehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 25 inci maddesiyle Bankalar Kanununa eklenen 15/a maddesinde Hazine alacağı düzenlenmekte olup, buradaki Hazine alacağı kavramı hazine avukatlarının takibi ve karapara kapsamındaki soruşturmalar açısından imkân getirmek için düzenlenmektedir. Bu itibarla, alacak yine Fonun alacağıdır ve Fon adına takip edilecektir. Bu konunun açıklığa kavuşturulması anlamında söz konusu ibarenin madde metninden çıkarılması ve öte yandan madde teselsülü nedeniyle yapılan atıflarda buna paralel düzenleme yapılması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanunun 19, 25 ve 29 uncu maddelerinde sayılan ceza ve hukuk davalarını kovuşturan, soruşturan ve yürüten Cumhuriyet savcıları ile hâkimler bu işleri ivedilikle yürütürler ve görevleri süresince disiplin nedenleri hariç meşru mazeretleri ve istemleri olmadıkça üç yıl süre ile başka bir yere veya göreve atanamazlar. Görev süresi dolanlar tekrar atanabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının Geçici Madde 2'de yer alan "19, 25 ve 29 uncu" ifadesinin "15, 21 ve 25 inci" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda madde teselsülü nedeniyle yapılan atıflarda buna paralel düzenleme yapılması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3.- Bu Kanunla, 4208 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine (5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı alt bendi, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine eklenen paragraf, 15 inci maddenin (7) numaralı fıkrasının (b) bendine eklenen paragraflar, (9) numaralı fıkrasının (c) bendinde yapılan değişiklik, 15 inci maddeye eklenen (10) numaralı fıkra, Bankalar Kanununa eklenen 15/a maddesi, 17/a maddesi ve Ek madde 2, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde 5 inci maddede öngörülen Fon Kurulunun üyeleri atanır. Bu atama yapılıp Fon Kurulunun üyeleri göreve başlayıncaya kadar 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca oluşturulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetim Kurulunun görevi devam eder. Aynı maddede öngörülen Fon Yönetmeliği Fon Kurulu üyelerinin göreve başladığı tarihten itibaren en geç bir ay içinde hazırlanır. Yönetmeliğin hazırlanması Bankalar Kanunundaki hükümlere tâbidir. Bu Yönetmelik yayımlanıncaya kadar eski Yönetmeliğin bu Kanuna aykırı olmayan  hükümleri uygulanmaya devam olunur.

İlk defa atanan Fon Kurulu üyelerinden başkan dışında, ikinci yılın sonunda kura sonucunda belirlenen iki üye ve dördüncü yılın sonunda, kalan üyelerden kura sonucunda belirlenecek iki üyenin yerine, 4389 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere uygun olarak yeni üye ataması yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yayımı tarihinde kadrosu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda olan ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda görevli bulunanlar Başkan tarafından görevlendirilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı geçici madde 5'e aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

 

 

Mardin

Eskişehir

 

"Bu personelden muvafakati bulunanların Fon Kurulu üyeleri atandıktan sonra Fon Kurulu kararıyla daha önce işgal ettikleri pozisyonları veya üst pozisyona atamaları yapılır. Muvafakati olmayan personel ise kurul kararıyla durumlarına uygun münhal pozisyonlara atanırlar ve gerektiğinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda iki yılı geçmemek üzere geçici olarak görevlendirilebilirler."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu personeli olup Fonda görevlendirilen personelin muvafakatleriyle yeni kurulan kurulda görevlendirilmelerine imkân sağlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 6'yı okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6.- Fon Kurulu, göreve başladıktan itibaren dört aylık süre içinde daha önce 15 inci maddenin (3) numaralı fıkrası uyarınca yeniden itfa planına bağlanan ve 30.1.2002 tarih ve 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları kapsamına giren tüm alacaklarla ilgili anlaşmalar ile protokolleri tahsil kabiliyeti ile diğer şartlar açısından hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın yeniden gözden geçirir.

BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının Geçici Madde 6'nın tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Eyüp Fatsa

Abdullah Veli Seyda

 

Ankara

Ordu

Şırnak

 

Mehmet Beşir Hamidi

Fahri Keskin

Ahmet Büyükakkaşlar

 

Mardin

Eskişehir

Konya

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeniden yapılandırma sözleşmelerinin gözden geçirilmesinin bankacılık ve reel sektöre olabilecek olumsuz etkilerini bertaraf etmek açısından maddenin tasarı metninden çıkarılması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; geçici madde 6 tasarıdan çıkarılmıştır.

35 inci maddeyi 31 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 31.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi 32 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 32.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanunun tümünü oylamadan önce, geçici madde 4'ün 1 inci satırında belirtilen "5 inci maddede" ibaresinin "15 inci maddede" olarak düzeltilmesi için Komisyon Başkanının bir redaksiyon teklifi vardır; bununla birlikte oylarınıza sunacağım.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          202

Kabul              :                           201

Çekimser        :                          1 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulda kabul edilmiş olan bu yasayla beraber, Fona devredilmiş olan bankaların alacaklarının takip ve tahsiline yönelik yasal çerçeve son derece güçlendirilmiş oldu. Özellikle hâkim ortaklardan alacakların -ki, bu, ciddî bir rakamı teşkil ediyor- Hazine alacağı olarak tanımlanması bu yasanın en önemli unsurlarından bir tanesi ve bu yasayla, Fon alacaklarının zamanaşımı da artırılıyor; yani, yirmi yıla çıkarılıyor.

Bir başka önemli unsur da, BDDK ile TMSF'nin ayrılması. Özellikle tahsilatta başarılı olan ülkelerdeki uygulamalara baktığımızda, -Latin Amerika'ya ya da Güneydoğu Asya'ya- alacak tahsiline yönelmiş, sadece bu işte uzmanlaşmış kuruluşların tahsilatta çok daha başarılı olduğunu görüyoruz ki, bu yeni TMSF'nin, oluşturulacak olan yeni Fon Kurulunun performansı tamamen tahsilatla oluşacak, tahsilatla ölçülecek ve o işe odaklanacak. BDDK'nın yaptığı işler ise, adı üzerinde, denetleme ve düzenlemeyle sınırlı kalacak.

Yine, alacak takibi ve tahsilinde, TMSF tüm kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından yararlanabilecek; mesela, istenirse hazine avukatları kullanılabilecek, Maliye Bakanlığının imkânları kullanılabilecek ve alacak tahsiline yönelik uzman kamu personelinden oluşan çalışma grupları kurulabilecek.

Kamu bankalarının -biliyorsunuz- eskiden gelen, uzun süredir tahsil edilemeyen pek çok alacağı var. Kamu bankalarının mevcut takipte olan alacaklarının tahsilatı için de kamu bankalarının yönetimine aynı yetkiler tanınıyor; yani, bu yasayla, TMSF'ye ne kadar geniş yetki tanınıyorsa, kamu bankalarının eskiden birikmiş olan alacaklarıyla ilgili kamu bankaları yönetimine de tanınıyor.

Yine, Bankacılık Kanununa ve diğer malî mevzuata aykırı eylemlerin cezaları artırılıyor, caydırıcılığı artırılıyor bir bakıma ve bunlar, karapara kapsamına alınıyor.

Yine, Bankacılık Kanununa ve diğer malî mevzuata aykırı eylemlerin cezaları rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kapsamına da alınıyor.

                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Bizim, bu yasayla nihaî hedefimiz, sağlıklı işleyen ve reel sektörün finansmanına odaklanmış bir bankacılık sektörüne geçişi sağlamak. Kamu kesiminin, bugüne kadar, malî sektör nedeniyle karşı karşıya kaldığı yüklerin tekrarını mümkün olduğunca önlemek de, yine, bu yasayla birlikte önemli hedeflerimizden bir tanesi.

Bundan sonraki dönemde, kamuya getirilmiş olan yüklerin en aza indirilmesi, Fon ve Hazine alacaklarının takip ve tahsilini hızlandırmak ve kamuya getirilen bu yüklerin sorumlularının hak ettiği şekilde cezalandırılmalarını sağlamak, bu yasayla eskiye göre çok daha mümkün olabilecek.

Ben, bu yasada emeği geçen tüm kuruluşlarımıza, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, BDDK, Hazine, Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı ve şu anda belki aklıma gelmeyen diğer kuruluşlardan yasanın hazırlanmasında katkısı olan bütün bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Yine, yasanın hazırlık sürecinde, komisyon öncesi ve Genel Kurul öncesinde, hazırlık süresince emeği geçen çok milletvekilimiz oldu, çok güzel önerileri oldu, zaten, değişikliklerin bir kısmı da, milletvekillerimizin bize -özellikle konunun içindeki milletvekillerimizin- sunduğu önergelerle gerçekleşmiş oldu.

Kısacası, ben, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve Genel Kurulumuza da, tüm milletvekillerimize de desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum; iyi geceler diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 16 Aralık 2003 Salı günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 01.30