DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 33
27 nci Birleşim
11 Aralık 2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1. - Kayseri Milletvekili Muharrem
Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılara, iş akitleri
askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin içinde
bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
2. - Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın,
Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
3. - Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara ve
yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
IV. -
ÖNERİLER
A) Sıyasî Partı Grubu Önerılerı
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın;
3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/20) (S.Sayısı: 303)
4. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim
Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/700) (S.
Sayısı : 304)
5. - Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım
Aykan’ın Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı : 301)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1. - Denizli Milletvekili Mehmet
Neşşar'ın, Denizli Sağlık Müdürlüğündeki bir atamaya ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/1291)
2. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın,
sağlık çalışanlarının maaşlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı (7/1294)
3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir-Kemeraltındaki bazı işyerleri ve dükkanların kamulaştırılma nedenlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/1312)
4. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
ortaya çıkarıldığı iddia edilen yolsuzluklara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1387)
5. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, vakıf taşınmazlarının kiracılarının sorunlarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1393)
6. - Adana Milletvekili Atillâ
Başoğlu'nun, petrol yataklarının belirlenmesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
(7/1434)
7. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
TMSF bünyesindeki bankaların 2002 yılı bilançolarında yer alan geçmiş yıl
zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener'in cevabı (7/1458)
8. - İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın,
Selçuk Kaymakamlığının, öğrencilerin Anıtkabir ziyaretine engel çıkardığı
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1507)
9. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
BDDK eski Başkanının evine düzenlenen operasyonla ilgili demecine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı (7/1509)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’de açılarak
yedi oturum yaptı.
Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Sadık
Yakut, 10 Aralık 2003, Dünya İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin kabul edilişinin 55 inci yıldönümü münasebetiyle,
Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla
Maraş,
Dünya İnsan Hakları Gününün 55 inci,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım,
Kastamonulu kadınların, yurdumuzun işgalini ve işgal güçlerinin vahşetini
protesto etmek amacıyla 10 Aralık 1919 tarihinde gerçekleştirdikleri ilk kadın
mitinginin, başkaldırı ve direniş hareketinin 84 üncü,
Yıldönümlerine ilişkin gündemdışı,
Birer konuşma yaptılar.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet
Meclisi Başkanı Vehbi Zeki Serter'in TBMM'den bir heyeti KKTC'ye resmî davetine
icabet edecek heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin:
Bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde
usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının
tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal
varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın (9/8),
Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde
müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları
ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı
ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Yaşar Topçu (9/9),
İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 55
milletvekilinin, bakanlığı sırasında ihalelere fesat karıştırma sonucunu
doğuran eylemlerde bulunduğu, ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarına göz
yumduğu, gerekli tedbirleri zamanında almadığı ve gerekli soruşturmaları
zamanında yaptırmadığı, böylelikle, görevini kötüye kullandığı ve mal
varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın ile ayrıca,
bakanlıkları sırasında Karayolları Genel Müdürlüğündeki usulsüz keşif
artışlarına onay vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân eski Bakanları Koray Aydın ve Abdulkadir Akcan (9/10)
Haklarında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Anayasanın 100 üncü
maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve
karara bağlar" hükmü uyarınca önergelerin görüşülme gününe dair Danışma
Kurulu önerisinin, daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika
ve İspanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile
2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci, 2 nci, 3
üncü ve 4 üncü sıralarında yer almasına; bütçe görüşmelerine 18.12.2003
Perşembe günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri
dahil, hergün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunmasına ve görüşmelerin yedi günde
tamamlanmasına;
Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar
ve hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) 1'er
saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel
konuşmaların 10'ar dakika ile sınırlandırılmasına;
Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin 10 turda tamamlanmasına, 10 uncu turun bitiminden sonra Bütçe
Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanmasına;
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince
yapılacak görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak
konuşmaların 45'er dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10'ar dakika olmasına; kişisel
konuşmalarda her turda İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri
aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesine ve bir üyenin birden fazla turda
söz kaydı yaptıramamasına;
Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulmasına ve her tur için soru cevap işleminin 20 dakika ile
sınırlandırılmasına;
Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
hükümete 1'er saat süre ile söz verilmesine (bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir); İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel
konuşmaların 10'ar dakika olmasına;
İlişkin Danışma Kurulu önerisinin,
Genel Kurulun 10 Aralık 2003 Çarşamba
günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 34 üncü sırasında yer alan 298 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
3 üncü sırasına, 35 inci sırasında yer alan 299 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü sırasına; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış
bulunan 302 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden bu kısmın 5 inci
sırasına alınmasına ve bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin
bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubunun
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
Kabul edildikleri açıklandı.
2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile
2002 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Genel Kurulda görüşme
programının bastırılıp dağıtıldığına; bütçeler üzerinde şahısları adına söz
almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemlerinin 11.12.2003 Perşembe günü
09.30 ile 10.30 saatleri arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Toplantı
Salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince yapılacağına; söz kaydını her sayın
üyenin bizzat yaptırması gerektiğine, başkası adına söz kaydı yapılmayacağına;
11.12.2003 Perşembe günü 09.30 ile 10.30 saatleri dışındaki söz kayıtlarının
Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde yapılacağına; Genel Kurulun aldığı karara
uygun olarak kişisel söz kaydının, bütçenin tümü üzerinde, her tur için ve
bütçe görüşmelerinin sonunda, lehte ve aleyhte olmak üzere ve sadece biri
hakkında yapılacağına; bir milletvekilinin, sadece bir tur için söz kaydı yaptırabileceğine
ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı: 152),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden,
ertelendi.
3 üncü sırasına alınan, Anayasanın 89 uncu
maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun (1/704) (S. Sayısı: 298) ile,
4 üncü sırasına alınan, Millî Güvenlik
Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun Bazı Hükümlerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair (1/703) (S.Sayısı: 299),
Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden
sonra,
5 inci sırasına alınan, Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanunu Tasarısının (1/692) (S. Sayısı: 302), görüşmelerini
müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra,
Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
11 Aralık 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 01.22'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Mehmet
Daniş |
Ahmet
Küçük |
|
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Yaşar Tüzün
Bilecik
Kâtip Üye
No. : 43
II. - GELEN
KÂĞITLAR
11 Aralık
2003 Perşembe
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir Seferihisar İlçesinde belediyenin bir uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1275)
2. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Anayasa Mahkemesince iptal edilen bazı yasaların yeniden çıkartılıp
çıkartılmayacağına ve AB'ye uyum yasalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1320)
3. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
bir gazetede çıkan Sanayi ve Ticaret Bakanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/849)
4. - Adana Milletvekili N. Gaye
Erbatur'un, Bergama-Ovacık Altın İşletmesinin çalışma izni olup olmadığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1328)
5. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
kamuda hizmeti ve hizmet yeri değiştirilen personele ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1334)
6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan İlindeki sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1349)
Geri Alınan
Yazılı Soru Önergesi
1. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu çalışanlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesini 11.12.2003 tarihinde geri almıştır.
(7/1533)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
11 Aralık
2003 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
27 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Kayseri İli Çinkur
Fabrikası işçilerinin mağduriyetleriyle ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Muharrem Eskiyapan'a aittir.
Buyurun Sayın Eskiyapan. (CHP sıralarından
alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1. -
Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan'ın, Çinkur'un özelleştirilmesinin
yarattığı sıkıntılara, iş akitleri askıya alınan ve kıdem tazminatı almaya hak
kazanan işçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Kayseri'de bulunan ve Ortadoğu'nun en büyük
çinko ve metal sanayii fabrikası olan Çinkur ve bu fabrikada çalışan
işçilerimizin mağduriyetiyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Çinkur, 1968 yılında,
karbonatlı maden cevherinin işlenerek metal çinkoya dönüştürülmesi amacıyla,
yüzde 9'u Etibanka ait olmak üzere halka açık bir anonim şirket olarak
kurulmuştur; 1976 yılında da üretime başlamıştır. Zaman içerisinde
gerçekleştirilen sermaye artırımlarıyla, Etibankın hisse oranı yüzde 98.8'e
yükseltilmiştir. Tesis, 36 000 ton/yıl kapasiteyle yaklaşık 500 kişi istihdama
ve Londra Metal Borsasına bağlı olarak yıllık 50 000 000 ilâ 60 000 000 Amerikan Doları ciroya sahip iken, 1996
yılında Özelleştirme Yüksek Kurulunun 28.3.1996 gün ve 96/13 sayılı kararıyla,
yüzde 98.8'i devlete ait olan hisseler, blok satış yöntemiyle, 3 500 000 doları
sözleşme imza tarihinden 6 ay sonra, 3 500 000 doları sözleşme tarihinden 12 ay
sonra ödenmek üzere 7 000 000 doları peşin, geriye kalan 7 000 000 dolarlık
borcun ise LİBOR + yüzde 2,5 faiz uygulamasıyla ödenmesi koşuluyla toplam 14
000 000 dolara, yüzde 1,5'lik hissesi İstanbul Menkul Madencilik ve geriye
kalan yüzde 98,5'lik hissesi İran-Tahran menşeli firmaların oluşturduğu Kayseri
Maden Metal Ticaret Anonim Şirketine satılmıştır.
İran'da bulunan zengin çinko madenleri,
işlenmesi zor bir karaktere sahip, yüksek tenorlu cevherlerdir. Bu cevherler
sadece Çinkur tarafından işlenebilmiştir. Olumlu sonuçlar alınması neticesinde,
hammadde İran'dan getirilerek, İran'a sürekli maddî kaynak aktarılmış, çinko
üzerine İran'da 12 fabrika kurmuşlardır; böylece, kendi cevherlerini İran'da da
işlemeye başlamışlardır. Bunun sonucunda Çinkura ihtiyaç kalmamış ve Çinkuru
gözden çıkararak, Aralık 1999'da üretime ara vermişlerdir. Şirket üretime ara
verdikten sonra, finansmanı Erol Kohen tarafından sağlanarak, madenciler
tarafından fason olarak çalıştırılmaya başlanmış, Londra Metal Borsasında
fiyatların düşmesine dayanamayarak fabrikada üretim tamamen durdurulmuştur.
Çinkurun özelleştirilmesi işlemleri
sırasında fabrikayı satın alanların kim olduklarına, niçin bu fabrikayı almak
istediklerine ilişkin olarak Özelleştirme İdaresi tarafından hiçbir araştırma
yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hisse satış sözleşmesinde, fabrikada çalışan
işçilerin Anayasa, yasa ve sözleşmelerden doğan tüm hak ve alacakları için bir
güvence maddesi yer almamıştır; yani, işçiler, tabiri caizse, köle gibi
satılmışlardır.
1999 yılında, şirketi alan firma, zarar
ettikleri gerekçesiyle önce üretime ara vermiş, sonra da üretimi tamamen
durdurma yoluna gitmiştir. Bu arada, işçilerin iş akitleri askıya alınarak
hiçbir alacakları ödenmemiş ve işçilerin haklarının askıya alınması neticesinde
başka bir yerde çalışmalarına izin verilmemiş, dışarıda bir gün dahi sigortalı
çalışmaları halinde kıdem tazminatlarının kaybolacağı anlayışı içinde işçileri
sokağa bırakmışlardır. Şu anda 200 kişisi emekli olmak üzere, toplam 247
işçinin kıdem tazminatı alacakları ödenmemiş bulunmaktadır.
İşçilerimiz, 29.11.2001 tarihinde, dönemin
Başbakanı Sayın Bülent Ecevit'in Türkiye Büyük Millet Meclisindeki makam
odasında kendileriyle görüşerek sorunlarını tekrar aktarmışlar, Sayın Başbakan,
Sayın Hüsamettin Özkan'a "bu iş hâlâ çözülmedi mi" diye sormuş ve
çözülmediğini öğrenince "derhal çözün" diye talimat vermiş olmasına
rağmen, sorun halen çözülmüş değildir.
Dönemin muhalefet partisi Fazilet Partisi
Kayseri Milletvekili değerli hemşerim, şimdiki AKP Grup Başkanvekili
Salih Kapusuz Bey, dönemin Başbakanı
Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılması istemiyle vermiş olduğu 25.1.2000
tarih, 1195 sayılı soru önergesiyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz, iki sayfam daha var?
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) -
"Şirkete ait olan bütün bu olumsuzluklar ve sistemli bir batış
gerçekleşirken, bu durum karşısında hükümetiniz ne yapacaktır; en önemli ve en
acil olan 427 personel ne olacaktır; kıdem tazminatlarını hak edenler
tazminatlarını ne zaman alacaklardır" sorularını yöneltmişlerdir.
Yine, o dönemde Fazilet Partisi, şimdiki
AKP İstanbul Milletvekili olan arkadaşımız Azmi Ateş Bey, 3 Temmuz 2001
tarihinde özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu
tarafından yanıtlanması istemiyle vermiş olduğu yazılı soru önergesinde,
yukarıda bahsettiğim konulara değinerek sorularına yanıt istemiştir.
Değerli arkadaşlarım, ben de, üç yıl
sonra, ülkemizde tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisinin
yöneticisi de olan bu milletvekili arkadaşlarıma kendi sordukları soruları
sormak ve Çinkurda çalışmış ve kıdem tazminatlarını almaya hak kazanmış 247
işçinin kıdem tazminatlarının ödenmesi için ne yaptıklarını sormak istiyorum;
bu tazminatların ödenebileceğini onların ağzından duymak istiyorum.
Yıllarca devlete hizmet etmiş olan bu
insanların emeklilik yaşamlarında çoluğuna çocuğuna zaten kısıtlı olan
imkânlarını biraz daha rahatlatacak olan, emeklerinin, alınterlerinin karşılığı
olan ve aradan dört yıl geçmesine rağmen ödenmeyen bu tazminatların ödenmesini,
bu işçilerimizin milletvekili olarak talep ediyorum.
Konuyu, başta Sayın Maliye Bakanımız olmak
üzere bütün yetkililerin dikkatine sunuyorum. Sayın Çalışma Bakanımız biraz
evvel beni aradılar; kendilerine huzurunuzda çok teşekkür ediyorum. Çalışma
Bakanlığı müfettişlerine inceletmişler; işçilerin haklı olduğunu, ama, bunun
Özelleştirme İdaresine ait olduğunu söylediler. Huzurunuzda, bir defa daha,
Sayın Çalışma Bakanıma çok teşekkür ediyorum; sağ olsunlar, ilgilendiler.
Dolayısıyla, benim istirhamım şu.
Lütfen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Sayın
Başkan, bir dakika müsaade edin.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Eskiyapan.
MUHARREM ESKİYAPAN (Devamla) - Şimdi,
iktidarda bulunan partimizin isminin başında "adalet" var. Lütfen,
şunu yerine getiriniz; dört senedir bu işçilerimiz herhangi bir şekilde
ortalıklarda sürünmektedirler. Tutarı 3 trilyon lira civarında bir şey. Lütfen,
özelleştirmeden gelen bu aksaklıklar sizin zamanınızda olmamış; ama, siz Adalet
ve Kalkınma Partisisiniz, sizin isminizin başında "adalet" var. Ben bir Kayseri Milletvekili olarak rica ediyorum, bu problemi halledelim
efendim. 3 trilyon, bir şey değil; kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik
yapalım ve de bu konuyu halledelim.
Huzurunuzda, hepinize çok teşekkür ediyor
ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Eskiyapan.
Gündemdışı ikinci söz, Kilis İlinin
kurtarılışının 82 nci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Kilis Milletvekili
Hasan Kara'ya aittir.
Buyurun Sayın Kara. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
2. - Kilis
Milletvekili Hasan Kara'nın, Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun
cevabı
HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; güzel Kilisimizin düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci
yıldönümü münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüzyıllar boyunca güneyde Türk kültürünün
öncülüğünü yapmış olan güzel Kilis İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 82
nci yıldönümünü idrak etmiş bulunuyoruz. Kilis ve Kilisliler, çalışmasını,
mücadele etmesini, medenî bir insan olarak hür ve müstakil yaşamasını bilen ve
eski tarihî şöhretini bugün de muhafaza etmekte olan, Suriye sınırında
Türklüğün bir kalesidir.
7 Aralık günü Kilis'ten dalga dalga
yayılan heyecanın harekete geçirdiği acı tatlı anılar, bizleri geçmişin
derinliklerine götürerek, millî duygularımızın canlanmasına, vatan ve bayrak
sevgisinin çiçeklenip taçlanmasına neden olmuştur. 7 Aralık, Türk kalesinin
güney burcuna, şehitlerimizin kanlarıyla boyanmış bayrağımızı çektiğimiz
gündür. 7 Aralık, bıyığı yeni terlemiş koç yiğitlerimizin, ak saçlı
ninelerimizin, kınalı saçlı analarımızın birlikte kükreyerek düşmanı Kilis
topraklarından silip süpürdüğü gündür. 82 nci kurtarılış yıldönümünde Kilis
İlinde yapılan görkemli törenlerle güzel Kilisimizi dilimizin döndüğü kadar övdük;
çünkü, Kilis, övgülerin en güzeline layık bir kenttir.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlarken “güzel Kilis” dedim. Evet, Kilis güzeldir; tarihiyle güzeldir,
coğrafyasıyla güzeldir; yetiştirdiği insan gücüyle, bilim adamlarıyla, ordu
kumandanlarıyla, devlet adamlarıyla, siyaset adamlarıyla, edip ve şairleriyle
bir tarih dolduracak kadar büyüktür ve güzeldir.
6 Haziran 1995 tarihinde il olan Kilis,
yaşı kadar sorunu olan medenî bir şehir; oysa, medeniyet, yol demek, su demek,
okul demek. Bugün Kilis'in en önemli sorunlarından birisi su sorunudur.
Kilis'in içmesuyu, 25-30 kilometre mesafede bulunan iki köyümüzden temin
edilmektedir. Kilisin su ihtiyacı 250 litre/saniye olmasına rağmen, kışları
yaklaşık 100 litre/saniye su temin olunmakta, yazları ise 50-60 litre/saniye su
temin edildiğinden şehirde büyük su sıkıntısı yaşanmaktadır. Şehir şebekesinden
evlere üç günde bir iki üç saat su verilmekte, bazı mahallelere, semtlere hiç
su verilmemektedir. Bu suyun bir arıtmadan geçirilmeden şebekeye verilmesinden
ve yer yer içmesuyuna kanalizasyon karışmasından dolayı da Kilis İlinde tifo ve
karaciğer hastalıklarına rastlanılmaktadır.
Kilis halkının sağlığını da yakından
ilgilendiren bu hayatî sorunun daha da büyümesine meydan vermemek amacıyla,
daha önce sadece sulamaya yönelik etüt çalışmaları yapılan ve daha sonra sulama
ve içmesuyu kaynağı olarak değerlendirilen Seve Barajının yapımına 1999 yılında
başlanılmıştır. 2004 yılında Seve Barajını tamamlayarak hizmete sokacağız ve
yine Seve Barajından Kilis'e sağlıklı içmesuyu temini için, arıtma tesisi ve
isale hattının, Bakanlar Kurulunun 17.6.2003 tarih ve 5766 sayılı kararı
gereğince 2004 yılı içerisinde temelini atıp tesisi bitireceğiz, Kilis'in uzun
yıllardan beri halledilemeyen su problemini kökten çözmüş olacağız. Bu projeden
dolayı, başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve tüm Bakanlar Kurulu
üyelerimize, Enerji Bakanımıza ve DSİ Genel Müdürümüze, Kilis halkı adına
teşekkür ediyorum. Bu proje, Kilis'in içmesuyu problemini ortadan kaldıracak;
ama, sulama için köklü çözüm, Afrin Çayına baraj yapılmasıdır.
Kilis İli, akarsu yönünden oldukça fakir
bir ildir. Afrin Çayı hariç, akarsularımız, kışın yağmur yağmasıyla akmaya
başlamakta, yaz aylarında ise kurumaktadır. Kilis'in su sorununu çözecek olan
en büyük akarsuyumuz Afrin Çayı ise, büyük su sıkıntısı çeken ilimizde, yaz
kış, boşu boşuna Suriye'ye akmaktadır. Kilis'in su sorununun tek çözümü, Afrin
Çayı üzerine yapılacak Afrin barajıdır. Bunun için de Enerji Bakanımızdan bu
projeye destek vermesini bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Kilis'in en
önemli sorunlarından birisi de yol ve ulaşım sorunudur. Kilis, ülkemizin
güneyinde, Suriye sınırında, tarihî ve coğrafî şartların ücra bir köşeye
sıkıştırdığı, yol ve ulaşım açısından oldukça fakir bir ildir; kısacası, güney
sınırımızda bir çıkmaz sokak konumundadır. Kilis, karayoluyla, doğuda Gaziantep
İline, batıda Antakya İline, güneyde ise Öncüpınar Gümrük Kapısıyla komşumuz
Suriye'ye bağlantılıdır. Kilis İlinin ilçeleriyle bağlantı yolları ise kısmen
asfalt, kısmen stabilize kaplamadır. Kilis E-24 Ankara Karayoluna, ancak
güneyde Gaziantep, kuzeybatı istikametinde İslahiye-Nur Dağı üzerinden
bağlanmaktadır. Kilis İli ve ilçelerinde havayolu ve demiryolu ulaşımı mevcut
olmayıp, bunlar, Gaziantep üzerinden giderilmektedir.
Yine, Kilis'i İslahiye'ye bağlayan yolun
engebeli bir yapıya sahip olduğu, oldukça virajlı, inişli çıkışlı olduğu
gözönüne alındığında, Kilis'in ulaşımının ve dünya bağlantısının sadece
Kilis-Gaziantep yolundan yapıldığı görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Kara.
HASAN KARA (Devamla) - Bu durumda,
Kilis-Gaziantep Karayolu, Kilis için oldukça hayatî bir önem arz etmektedir.
Ayrıca, ülkemizi Ortadoğu'ya bağlamakta olan bu yolun mevcut durumu ve evsafı,
bu yükü taşıyacak nitelikte değildir. Her ne kadar bu sıkıntının giderilmesi
için Gaziantep Karayolunun yeni güzergâhı olarak Gaziantep Havalimanından
Kilis'e yeni bir bağlantıyla yol yapımına başlanmış ise de, yaklaşık oniki
yıldır bu yol bitirilememiştir. Bunun üzerine, Bayındırlık Bakanlığı
yetkilileriyle Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilileri Kilis'e giderek gerekli
çalışmaları yapmışlar ve bir taraftan yapımı devam eden yolun ödeneği
artırılarak, diğer taraftan da Kilis Gaziantep yolu duble yol kapsamına
alınmış, Kilis'in kangren olmuş bu probleminin de çözümü yoluna gidilmiştir.
Bundan dolayı, Bayındırlık Bakanımız Sayın Zeki Ergezen ve ekibine Kilis halkı
adına teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan değerli milletvekilleri;
eğitim ve öğretim, ferdin maddî ve manevî kalkınmasında, millî ve ahlakî
değerlerin korunmasında ve gelişmesinde, kültür, sanat ve medeniyetin
gelişmesinde, geleceğe aktarılmasında temel rol oynar. Eğitim yatırımları ve
harcamaları ise, geleceğin teminatı olarak anlaşılmaktadır. Hiç şüphesiz, daha
iyi bir eğitim ortamı sağlamak ve daha nitelikli öğretmen ve eğitici
yetiştirmek için yapılacak yatırımlar, milletler ailesi içerisinde daha güçlü
bir Türkiye yaratacak ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmasını
sağlayacaktır. Bu vesileyle, 24 Kasımda kutlanması gerekirken bugün kutlanan
Öğretmenler Gününde, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum,
tebrik ediyorum.
Kilis, büyük şehirlerde yaşamını sürdüren
çok sayıda Kilisli işadamının yapmış olduğu okullar sayesinde, eğitim-öğretim
seviyesi bakımından pek çok ilden ileri düzeyde olup, bünyesinde, bugüne kadar
çok sayıda devlet adamı, ilim adamı ve öğretmen yetiştirmiştir. Okuma-yazma
oranı yüzde 94 olan Kilis İlinde, 32 ilköğretim okulu, 10 lise ve Gaziantep
Üniversitesine bağlı 2 meslek yüksekokulu ve 2 fakülte mevcuttur. 10 lisenin
7'sini, 32 ilköğretim okulunun 25'ini hayırsever işadamları yapmış veya yardım
etmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kara.
HASAN KARA (Devamla) - Yine, 1987 yılında
Kilis'te meslek yüksekokulunun açılmasıyla başlayan yükseköğretim faaliyetleri,
1996 yılında açılan Yusuf Şerefoğlu Sağlık Yüksekokulu, 1999 yılında açılan
Muallim Rıfat Eğitim Fakültesi ve bu yıl açılan ve ekkontenjanla öğrenci alarak
eğitim ve öğretime başlayan Kilis Fen Edebiyat Fakültesiyle devam etmektedir.
Bu yüce kürsüden, 2 fakülte binamızı ve diğer okullarımızı yapan
işadamlarımıza, Kilis halkı adına teşekkür ediyorum ve bu desteklerinin daha da
artarak süreceğine inanıyorum.
Bunların yanında, otuz yıldan beri
bitmeyen ve tam bir yılan hikâyesine dönen Kilis Küçük Sanayi Sitesi
çalışmalarına büyük hız verilmiş, ödenekleri artırılmış ve 2004 yılında Kilis
esnafımıza teslim edilecek şekilde çalışmalar hızlandırılmıştır.
Kilis'te en çok ihtiyaç duyulan konaklama
sorununa bir destek de emniyet teşkilatımızdan gelmiş ve polisevini bitirerek,
Kilislilerin hizmetine sunmuştur. Başta, İçişleri Bakanımızın Sayın Abdülkadir
Aksu olmak üzere, Kilis emniyetine ve tüm emniyet teşkilatımıza teşekkür
ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi, Suriye-Türkiye
sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi için, Bakanlar Kurulu ve Millî
Güvenlik Kurulunda gerekli çalışmalar yapılmış ve inşallah, çok kısa bir sürede
mayınlı araziler temizlenecek ve Kilis halkı, kullanılmamış büyük bir araziye
sahip olacaktır. Burada, Tarım Bakanlığımız, organik tarım projesini
gerçekleştirirse, Kilis'in kaderinin değişeceğine inanıyorum.
Yine, Kilis'in kaderini değiştirecek en
önemli olay, Kilis'in, 4325 sayılı kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili Kanun
kapsamına alınmasıdır. Ne yazık ki, burada bir garabet yaşıyoruz; Devlet
İstatistik Enstitüsünün verilerine göre Kilis'te kişi başına düşen millî gelir
1 817 dolar olup, bu oran Gaziantep'te 1 593, Kahramanmaraş'ta 1 584, Hatay'da
1 757, Kayseri'de 1 806, Isparta'da 1 510 dolardır. Yani, Kilisimizin millî
geliri, bu saydığımız illerden daha fazla gözükmektedir. Bunu nerede anlatsam,
nerede açıklasam, herkes bana gülüyor, Kilis'in millî geliri Antep'ten nasıl
yüksek olur diye, hiç kimse inanmıyor. Sanayicilerimiz büyük bir umutla bu
durumun düzeltilmesini bekliyorlar.
Suriye'ye açılan kapı olan Kilis'e
gitmeyen yatırımcı, ne yazık ki Suriye'ye gitmekte ve orada yatırım
yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kara, son cümlelerinizi
alalım.
Buyurun.
HASAN KARA (Devamla) - Kilis bir tarım
şehri olup, şu anda 2 000 tonun üzerinde üzüm, üreticilerin elinde
beklemektedir; bu da çok acil şekilde Tekel tarafından alındığı takdirde,
Kilisimizde bu sorun da ortadan kalkacaktır.
Güzel Kilisimizin düşman işgalinden
kurtarılışının 82 nci yıldönümünde, sözlerimi, Atatürk'ün Kilis'e övgü dolu
sözleriyle noktalamak istiyorum. Yedinci Ordu Komutanı sıfatıyla Suriye
cephesinde bulunan Mustafa Kemal, 28 Ekim 1918'de Kilis'e gelişinde şehre
girerken, ilk yerel milis kuvvetler tarafından karşılanmasından oldukça
etkilenmiş ve şu sözü söylemiştir: "İlk ayak bastığım Türk şehrindeki bu
uyanıklığa cidden hayran kaldım ve bir daha iman ettim ki, bu millet asla
ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler."
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kara.
Gündemdışı konuşmalara, Hükümet adına,
İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilis Milletvekilimiz Hasan Kara'nın,
Kilis'in düşman işgalinden kurtarılışının 82 nci yıldönümü vesilesiyle yaptığı
gündemdışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
7 Aralık gününün Kilis'in düşman
işgalinden kurtarılış günü olması nedeniyle, başta Kilisli vatandaşlarımız
olmak üzere, bütün milletimizi kutluyorum. Ben, geçmişte, Gaziantep Valisi
olarak, Kilis'in bu mutlu gününe bizzat katılarak, Kilislilerin arasında
onların yıldönümlerini kutlama imkânı buluyordum; bu defa da, bu Yüce Meclisin
kürsüsünden, aziz Kilisli hemşerilerimin kurtarılış yıldönümünü kutluyorum.
Kurtarılış günlerinin bize has özelliği
var; 7'den 70'e bir büyük coşkuyla kutluyoruz. Kurtarılış günleri vesilesiyle,
dünyaya önemli bir mesaj verdiğimizi de kaydetmeliyim; bu mesaj, Büyük
Atatürk'ün "bağımsızlık benim karakterimdir" özdeyişiyle verdiği mesajın
değişik bir versiyonudur. Esasen, Anadolumuzun dört bir yanı, yalnızca
kurtarılış günlerinde değil, daima ülke bütünlüğüne ve bağımsızlığa aynı
tepkiyi vermiştir. Millî Mücadele günlerinde, Edirneli ne düşünüyorsa,
Erzurumlu öyle davranmıştır; İzmir'de direniş nasıl örgütlenmişse, Kilisli de
aynı şekilde bir araya gelmiştir; bugün de, tablo farklı değildir. Kilis'teki
son kurtarılış töreninde, katılımcıların, Kilisli hemşerilerimizin heyecanını,
sanıyorum televizyon başında bütün Türkiye hissetmiş olmalı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
gelenek, bu duygu, bu tavır, bu duruş, Anadolu insanının duruşudur, birlik
duruşudur, dirlik duruşudur; ama, küçük bir hatırlatmayı da yapmadan
geçemeyeceğim: Doğrudur; bu vatanı, bu toprağı, belki, hiçbir toplumun sevmediği
kadar seviyoruz; bu hissiyatımızı da geleneksel motiflerle ortaya koymaktan
hoşnut oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Kara, konuşmaları sırasında, Kilis'teki kamu hizmeti ihtiyacından
bahsetti. Bunların hepsi, tabiatıyla, Hükümetimizce, bakan arkadaşlarımızca not
alınmıştır; çoğu, bilinen konulardır ve imkânlar ölçüsünde ve öncelik sırasına
göre de çözümleme gayreti içerisinde olacağız.
İzin verirseniz -biraz önce de belirttim-
Gaziantep eski Valisi olarak, Kilis'i çok yakından tanıyan biri olarak, Sayın
Kara'nın ifade ettiği bir hususun altını çizmek istiyorum. Kilisliler son
derece hayırsever insanlardır. Tabiri caizse, Kilis'in dağı taşı, devlet
vatandaş işbirliğiyle yapılmış eserlerle doludur. Kilisli hemşerilerimi, hem bu
özelliklerinden dolayı ve hem de 7 Aralık kurtarılış günü vesilesiyle bir kez
daha kutluyor, şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu uğurda mücadele veren herkese
şükranlarımı sunuyorum.
Müsaade ederseniz, yine, biraz önce
konuşan Kayseri Milletvekilimiz Sayın Muharrem Eskiyapan'ın konuşmasıyla ilgili
olarak da birkaç söz söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Çinkur AŞ'de bulunan
yüzde 98,8 oranındaki kamu payı, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla,
22.5.1996 tarihinde, Kayseri Maden Metal Ticaret AŞ'ye 14 000 000 ABD Dolarına
satılmıştır. Bu satış sözleşmesi gereğince:
1. 1475 sayılı Kanuna tabi kapsamiçi
personelin şirkette kalması ve bu personelin tüm haklarının alıcı tarafından
üstlenilmesi;
2. Nakle tabi personelin özelleştirme
tarihine kadar tahakkuk eden kıdem tazminatlarının, Özelleştirme İdaresinin
göstereceği bir hesapta bloke edilmesi ve bu tutarların, hak sahiplerine,
emekli oldukları tarihte Özelleştirme İdaresi tarafından ödenmesi;
3. Şirketin en az üç yıl süreyle
faaliyetlerine devam ettirilmesi;
Hükme bağlanmıştır.
Bu kapsamda, Çinkurda çalışan nakle tabi
66 personelden nakil talebinde bulunan 33'ü, özelleştirme sonrası, diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına nakledilmiştir. Nakil işlemi yapılan 33 personel için
kıdem tazminatı tutarları, emekli olan hak sahiplerine, emeklilik tarihine
kadar tahakkuk eden faiziyle birlikte, Özelleştirme İdaresi tarafından
ödenmektedir.
Çinkurda sözleşme imza tarihi itibariyle
1475 sayılı Kanuna tabi kapsamiçi statüde çalışmakta olan 392 personel ile
nakle tabi statüde olmasına rağmen nakil hakkını kullanmayarak kamu görevinden
istifade eden 33 personel ise şirket bünyesinde kalmış ve alıcı firma, satış
sözleşmesinde, bu personelin yasadan doğan haklarının korunacağını kabul ve
taahhüt etmiştir.
Çinkur hisselerinin satış bedelleri
tamamen ödenmiş ve Özelleştirme İdaresinin bu satıştan bakiye alacağı
kalmamıştır. Özelleştirme sonrası, faaliyetlerine aralıksız üç yıl boyunca
devam eden Çinkurun üretimi Kasım 1999'da durdurulmuş ve şirkette çalışanların
iş akitleri askıya alınmıştır.
Özelleştirme İdaresinin, özelleştirme
tarihi itibariyle, Çinkurda çalışmakta olan personel konusunda, satış
sözleşmesiyle hüküm altına alınmış herhangi bir yükümlülüğünün olmadığı,
ayrıca, Özelleştirme Fonundan, 4046 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde
belirlenen alanlar dışında ödeme yapma imkânının bulunmadığı dikkate
alındığında, bu işçilerin alacaklarının ödenmesi konusunda, Özelleştirme
İdaresi tarafından tesis edilecek herhangi bir işlem bulunmamaktadır; ancak, iş
akti askıya alınan 396 Çinkur personelinin, Kayseri İlindeki bazı kamu kurum ve
kuruluşlarında açılacak kadrolara öncelikli olarak değerlendirilmelerinin uygun
olacağı, yazıyla Devlet Personel Başkanlığına arz edilmiş, bu kapsamda, 60
personelin, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü doğrultusunda
Başbakanlık tarafından verilen açıktan atama izniyle kamu kurum ve
kuruluşlarında işe başladıkları tespit edilmiştir.
Durumu Yüce Heyetin bilgilerine arz
ediyor, hepinizi, tekrar en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz, tarım sektörü ve
bazı tarım ürünlerimizle ilgili söz isteyen Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Ekmekcioğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
3. -
Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, tarım sektörünün içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntılara ve yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin kalkınması açısından büyük önemi
olan tarım sektörü ve bazı tarım ürünlerimizle ilgili sorunları dile getirmek
amacıyla gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de millî
gelirin sadece yüzde 15'lik bölümü tarımsal üretimden gelirken, toplam
istihdamın yüzde 45 gibi çok yüksek bölümü tarım sektöründe çalışmaktadır. Bu
rakamlar bile, tarımsal üretimin ne denli etkinlikten uzak bir yapıda olduğunu
açıkça göstermektedir.
Tarımsal destekleme politikalarımız, acil
çözüm bekleyen, bence en önemli yapısal sorunumuzdur. Tarımsal üretim, tüm
dünyada olduğu gibi, ülkemizde de devlet desteğine muhtaçtır. Ticaretin
serbestleşmesi yönünde en radikal kararları alan Dünya Ticaret Örgütü bile,
tarımda devlet desteğini onaylamak zorunda kalmıştır. Tarımda sermaye
yetersizliği ve düzenli gelirin sağlanamaması nedeniyle, üretimden pazarlamaya
kadar, çiftçimizin ihtiyacı olduğu her alanda kolay ve ucuz kredi temin
edebilecek kredi politikası yeniden belirlenmelidir. Kuruluş amacı, Türk
çiftçisinin kalkınmasına, tarımsal üretimin artmasına ve tarım sektörünün
gelişmesine yönelik krediler sağlamak olan Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası,
uyguladığı yüksek faiz oranlarıyla üreticimize yabancı bir banka haline
gelmiştir. Hükümet, tarım sektörünü tamamen piyasa koşullarına bırakmaktadır.
Sadece, zorda kalınca dışarıdan müdahalede bulunmaktadır. Yapılması gereken
ise, belli bir plan ve program içerisinde sektöre özgü sağlam bir politika
geliştirmektir.
Bazı tarım ürünlerimiz ve üreticilerin
durumuyla ilgili birkaç noktaya değinmek istiyorum. Ülkemiz, dünya elma
üretiminde üçüncü sırada yer almaktadır; ancak, ne ilginçtir ki, ülkemizde
üretilen elmanın sadece yüzde 1'lik kısmı ihracata konu olmaktadır. Dünya
toplam elma ihracatında Türkiye'nin payı ise, binde 4 gibi çok düşük bir
rakamdır. Dünyada ilk üçe giren üretim miktarı içinde, ihracat oranının bu
denli düşük olmasından, elma üretimimizin gereği gibi değerlendirilemediği
ortaya çıkmaktadır. Verimliliğin artması ise, üreticinin bilinçlendirilmesiyle
mümkün olacaktır.
Devletçe, elma üreticilerine pazar imkânı
yaratılmalı, Türk cumhuriyetleriyle mal değişimleri şeklinde elma satımı
yapılmalı veya elma ihracatımızın yüzde 50'sini karşılayan Arap ülkeleriyle
petrol karşılığı elma satım anlaşmaları yapmak için girişimlerde
bulunulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elma üreticimiz sıkıntılı günler yaşamaktadır. Isparta-Eğirdir, Denizli-Çivril,
Antalya-Korkuteli ve Elmalı İlçelerinde bulunan elma üreticileri, alıcı
bulamamanın yanı sıra, fiyatların geçen seneye göre düşük olması nedeniyle zor
durumdadırlar. Çiftçimizin, köylümüzün emeğinin karşılığı bu olmamalıdır.
Hükümetin, elma ihracatına acil çözüm getirmesi gerekmektedir.
Elma üreticimizin içerisinde bulunduğu
sıkıntıdan kurtuluşu, ihracatın desteklenmesi ve dışpazar imkânlarının
sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Dünya çapında bir üretim kapasitesine sahip
olmamızın karşılığını alamamamıza hükümet seyirci kalmaktadır. Korkuteli'nde
bulunan elma üreticileri, geçen yıl bu zaman 400 000 lira olan elmanın kilogram
fiyatının şu an 200 000 lira olduğunu ifade etmektedirler. Elmanın piyasa
fiyatındaki bu düşüşe karşın, gübre ve ziraî ilaç fiyatları artmıştır.
Bakanlığınızı, bu konuda gerekli önlemleri almaya, üreticiye daha fazla gübre
ve ilaç desteğinde bulunarak üreticimizin yanında olmaya davet ediyorum.
Üretici, üzerine titreyerek baktığı ürününü maliyetinin altında satmak zorunda
kalmaktadır.
Ülkemiz ekonomisine çok yönlü katkılar
sağlayan diğer bir ürünümüz de şekerpancarıdır. Halkımızın şeker ihtiyacının
karşılanması yanında, şeker sanayiinin yan ürünü olan küspe ve melas, hayvan
yemi olarak tüketilmekte; hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Sadece üretici ve fabrikalarda çalışanlar
olarak 500 000'den fazla kişi, geçimini şekerpancarından sağlamaktadır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ederim Başkanım.
... aileleriyle birlikte, bu sayı 2 500
000'i bulmaktadır.
Üreticinin çoğu küçük çiftçidir. 2003
üretim maliyeti kilo başına 78 000 Türk Lirasıdır, 2003 Haziran ayında
hükümetçe açıklanan birim fiyatı ise kilo başına 88 800 Türk Lirasıdır.
Açıklanan bu fiyat gözönüne alındığında,
şeker üreticisinin, üretim girdileri ve tüketim malları açısından satın alma
gücü, beş yıl öncesine göre yüzde 36 oranında gerilemiştir.
Bugün, üreticiler, ekonomik sebepler ve
maliyetin altındaki ürün fiyatları nedeniyle, geçen yıllara göre daha az gübre
kullanmaktadırlar. Peşin parayla gübre alan çiftçi sayısı, yok denecek kadar
azdır. Tarımın en önemli girdisinde devlet desteğinin yeterli düzeyde olmaması,
tarımsal üretimi önemli derecede azalttığı gibi, gübre sanayiinde de telafisi
imkânsız zararlara sebep olacaktır. Gübre desteğinin, kime, ne oranda
verileceği iyi belirlenmeli, üreticimiz, en önemli tarım girdisinin desteğinden
mahrum bırakılmamalıdır.
Son olarak, anasona değinmek istiyorum.
Üreticisi sıkıntı içerisinde olan anason, yıllarca yanlış kota politikaları
yüzünden, değerlendirilemeyen bir üretim fazlası yaşamaktadır. Örneğin, Tekel,
2003 yılı üretilmesi öngörülen 11 500 ton anason miktarının, sadece 5 000
tonunu almıştır; elde kalan 6 500 ton anason, tüccar tarafından yarı fiyatına
alınmaktadır. Anason üreticimiz de zor günler geçirmektedir. Bir an önce
üreticinin sesine kulak verilmelidir.
Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle
değinemiyorum; ancak, üreticimizin sıkıntısı, sadece bu ürünlerimizle sınırlı
değildir; bakliyatta da durum aynıdır, narenciyede de durum aynıdır,
seracılıkta da durum aynıdır. Hiçbir üretici, ürününün gerçek değerini
alamamaktadır.
Çiftçinin bugüne kadar yeterince
desteklendiğini söyleyen Bakanlık, gösterişli basın toplantılarıyla
açıklamalarda bulunan hükümet, ifade ettiği gibi, hiç de çiftçimizin,
köylümüzün yanında olamamışlardır.
Değerli arkadaşlarım, çiftçimizin
yanındayız demekle çiftçinin yanında olunmaz; durum ortadadır. Bunlar, sadece
benim değil, köylülerimizin ve üreticilerimizin düşünceleridir.
Hükümet, çiftçimize, köylümüze yabancıdır.
Doğrudan gelir desteği ödemeleri, 2002
yılında, düzenli bir şekilde yapılmamış, sonuna yaklaştığımız 2003 yılı
ödemelerinin ise, tamamına yakın kısmı hâlâ ödenmemiştir.
Özenle üzerinde durulması gereken
sektörlerden biri olan tarım sektöründe uygulanan yanlış politikaların telafisi
çok ağır olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Yanlış
uygulanan politikalar sonucu, köylümüz şehre göç etmektedir. Hiç düşündünüz mü;
köyde yaşayan, neden köyünü, toprağını bırakıp da kente göç eder; acaba,
toprağını bırakıp da şehre göç eden çiftçi, üretici iken, neden tüketici
durumuna düşmüştür; köyünde buğday ekip, kendi ekmeğini kendi yaparken, şehirde
ekmek almak için saatlerce halk ekmek kuyruklarında bekler?! Bunu, kendisi mi
istemiştir sayın milletvekilleri?!
Durum böyle devam ederse, dışarıya
bağımlılık kaçınılmaz olacaktır. Türkiye'de üretim, teşvik edilip,
korunmalıdır; çünkü, üretim demek vergi demektir, istihdam demektir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
çiftçinin, üreticinin her zaman sesi olduk, olmaya devam edeceğiz.
Elindeki ürününe hak ettiği değeri mutlaka
vererek, hükümetin, çiftçimizin yanında olması gerektiğini düşünüyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ekmekcioğlu.
Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına, Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın
Hüseyin Ekmekcioğlu'nun yapmış olduğu konuşmaya Hükümet adına cevap vermek
üzere söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ekmekcioğlu, tarım sektörünün
önemini ifade ettikten sonra, tarımsal politikalarımızla ilgili olarak yeni bir
düzenlemeye çok önemle ihtiyaç olduğunu belirtti; aynen katılıyorum. Halen,
2001 yılında uluslararası kuruluşlarla yapılmış olan anlaşmalar gereği olarak
yürütülen tarım politikaları, Hükümetimizin devraldığı politikalardır. Bu
politikaları baştan eleştirerek, biz düşüncelerimizi ifade ettik. Reel
sektördeki eksikliği, destekleme eksikliğini ve sosyal bünyeyi güçlendirme konusundaki eksikliğini dile getirdik
ve 2004 yılı sonunda, genel ekonomik politikayla ilgili, 2005 yılı sonunda da
tarım politikalarıyla ilgili, başlangıçta kabul edilmiş olan süreler
bitecektir. Dolayısıyla, AK Parti İktidarı olarak, genel ekonomi politikaları
yanında, tarım politikalarıyla ilgili, yeni, yerli, millî ve kendi bünyemize
daha çok uygun olduğunu düşündüğümüz politikaları, birlikte, bu Yüce Meclisin
çatısı altında tartışacağız ve belirleyeceğiz.
Dünyanın bütün ülkelerinde, yine Sayın
Ekmekcioğlu'nun belirttiği gibi, tarım desteklenmektedir; en başta da, gelişmiş
ülkeler tarafından desteklenmektedir ve gelişmekte olan ülkelerin desteği
konusunda, özellikle ihracata dayalı gelişmiş ülkelerin desteği karşısında
koruyucu tedbirleri alamamasıyla ilgili olarak, dünya üzerindeki mücadele de
devam etmektedir. Ülkemiz de, bu mücadele içerisinde, kendisini himaye edici,
koruyucu tedbirler alma mücadelesini sürdürmektedir.
Ben, Sayın Ekmekcioğlu'nun değindiği bir
hususa daha kısaca cevap vererek konuşmamı sürdürmek istiyorum. Ziraat
Bankasıyla ilgili görüşü doğrudur. Ziraat Bankası, şu anda, normal piyasa
ekonomisi şartları içerisinde çalışan ve tarım sektörüyle ilgili, geçmişteki
görevini yapma imkânı bulamayan bir konuma gelmiştir; ancak, hepinize bir müjde
olarak ifade etmek istediğim bir husus vardır: 2004 yılında, Ziraat Bankası
başta olmak üzere, tarım krediyle birlikte, Türk çiftçisine daha düşük faizli
kredi uygulamasına aracılık edecektir. Bununla ilgili olarak bir kaynak, bütçe
transfer kalemine konulmuştur ve bir kurumsal gelişme olmasa bile, bir sistem
olarak, tarımda çalışanları, Türk çiftçisini kredi yönünden destekleyecek bir
mekanizmanın getirilmiş olmasını ifade etmek istiyorum.
Sayın Ekmekcioğlu, Antalya yöresi ve diğer
yörelerimizde elma üreticileriyle ilgili bir soruna dikkat çekti. Evet,
sözlerine katılıyorum. Bugün için, elma üreticilerimiz, bahsettiği şekilde bir
sorunla karşı karşıyadır. Tarım sektörünün, bu, genel sorunu olarak ifade
edilebilecek bir husustur. Döküm mevsimi diye ifade ettiğimiz mevsimlerde,
bütün tarım ürünlerinde, eğer, biz, bu mevsim aralarını genişletemez ve
pazardaki gelişmeyi üretim artışıyla irtibatlandıramazsak, bu, kaçınılmaz bir
sonuçtur ve dolayısıyla, elma üreticimiz -geçen yıl da benzer sorunlar yaşadı-
bu yıl da belki biraz daha ağır bir şekilde sorun yaşamaktadır. Sadece elma
değil, muzla ilgili -dün dile getirildi- bugün elma, yarın, bir başka ürün, bir
başka tarım ürünüyle ilgili bu konular hepimizin gündemindedir. Özellikle
tarıma ilgisi daha kuvvetli olan milletvekillerimizin de bilgisi dahilindedir.
Elbette, pazardaki gelişmeyle ilgili olarak alınabilecek tedbirler vardır;
ancak, bu konuda üreticimizin örgütlenmesi ve bu hususta kendi tedbirlerini alma
konusundaki gayretleri, soğuk hava depo kapasitesinin yükseltilmesi ve tarımsal
girdiler konusundaki gelişmeler, elbette, zamana ve bir organizasyona ihtiyaç
gösterir.
Türkiye'de son günlerde gübre fiyatlarında
çok cüzi bir artış cereyan etmiştir. Uzun süre sabit kalan, hatta, biraz
gerileyen gübre fiyatlarında bir artış meydana gelmiştir. Hepinizin bildiği
gibi, gübre sektörü oligopol bir yapıya sahiptir. Dünyanın bütün ülkelerinde
oligopol yapıya sahip olan kurumlarda, piyasalarda fiyat artışlarını kontrol
etmek çok zordur. Dolayısıyla, bu konuda müdahil kuruluşumuz tarım kredi
kuruluşudur. Tarım kredi kuruluşumuz, bu konuda, gübre fiyatlarında istikrarı
sağlayıcı yönde, gerektiğinde ithalat yaparak, gerektiğinde daha indirimli
satışlar yaparak piyasayı düzenlemeye çalışmaktadır. Olay, takibimiz
altındadır; ancak, piyasanın da genel akışı içerisinde bu bilgi doğrudur.
Dolayısıyla, hadisenin genel gelişimi içerisinde baktığımızda da, gübrenin
yoğun olarak kullanıldığı dönemlere yaklaşırken, benzer fiyat hareketlerine de
geçen yıllar içerisinde rastlandığını biliyoruz.
Şekerpancarı üreticisiyle ilgili
düşüncelerini çok uzun bir şekilde cevaplandırmak istemiyorum; çünkü, bu konu
çok tartışıldı. Tabiî, çok sorunlu bir alanımız; ama, pancar üretimini ve Türkiye'nin
şeker üretimini pancara dayalı olarak sürdürmesi konusundaki fikrimi ifade
etmek istiyorum. Bu ara, konuları biraz özelleştirdi sayın milletvekilimiz ve
şöyle bir ifade kullandı: "Bakanlık, görevlerini yapmak yerine, gösterişli
basın toplantıları..."
Arkadaşlar, bu Meclisin çatısı altında
gösterişli bir basın toplantısına ihtiyacı olmayan bir insan varsa, benim;
bunu, böyle ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yalnız, niye
yaptığımı söyleyeyim: Ben, çok açık bir ifadeyle, tarım sektörüne dikkat çekmek
için yaptım ve bunu o gün de söyledim, bu Meclisin çatısı altında da söyledim;
ben, sadece, kendi partimin değil, muhalefetin de, basının da, bürokrasinin de,
sanayicinin de dikkatini çekmek için yaptım ve bunu da bir ölçüde başardık. Bir
somut sonucunu söyleyeyim: Şu anda, Türkiye'nin 64 ilinde 1 000 tarım
gönüllüsüyle ilgili seçimler büyük ölçüde tamamlandı, yaklaşık 30 ilimizde
sürüyor. Bunun 500'e yakın bir kısmının finansmanını özel sektörden sağladık,
böyle sağladık. Şimdi, benim onlarla bir araya gelişim, bu projenin tanıtımı,
anlatımı konusunda bir fırsat veriyor; hadisenin biraz dikkat çekici yönünü
ortaya koymaya çalıştık. Bunu, ihtiyaç açısından düşünüyorsanız, o cümleyi
tekrar etmek istemiyorum; ama, aynen bu düşüncedeyim ve bu ruh halindeyim. Bu
projenin bundan sonra da takibi bakımından, yerine getirilmesi fonksiyonu
bakımından da azamî gayreti göstereceğim. İnşallah, o proje, köylerimizde bir
gelişmeye vesile olacak. Yani "gösterişli basın toplantısı"
ifadesinin bizim açımızdan üzüntü verici olduğunu ifade ediyorum.
"Çiftçinin yanında olmayan bir
bakanlık" diye bir ifadeyle karşılaştık. Şimdi, bu ifade de söylendiğinde,
belki, havada başka birçok söz gibi, dolanır, sahibini bulur. Bu laf sahibini
bulmadı. Bu lafın sahibi burada yok; yani, bu laf, bana ulaşan bir söz olamaz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan,
doğrudan gelir desteğini ödeyin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Söyleyeceğim... Söyleyeceğim...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - 2003 yılında
Kırşehir'e bir kuruş ödenmedi.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Sabredin Hüseyin
Bey; birazdan söyleyecek.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) -Müsaade et... Ne dediğimi...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) -
Kırşehirliler, hesabını iyi yapar; bilir!.. Kırşehir'in parasını ödeyin!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Sabırlı ol,
sabırlı ol Hüseyin Bey!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - "Çiftçinin yanında olmayan..." Çiftçinin yanında olmak ne
demek; en geniş ifadeyle, çiftçinin yanında olmak, onun lehinde olanı yapmaya
çalışmaktır; aksine, ne bir duygu ne bir davranış... Onun için, söylenecek söz
önemli. Ne bir duyguya sahibim ne de bir davranışa. Onun için, bu arkadaşımızın
bu sözünü de ağır buluyorum.
Onun dışında, arkadaşımız, doğrudan gelir
desteğiyle ilgili konular söyledi. 2003 yılı ekbütçesiyle beraber 500 trilyon
bir kaynak var; aralık ayının ikinci yarısı içerisinde bu bedel ödenecek, bu
miktar ödenecek. Bunun ödenmesiyle ilgili mutabakat da, Hazineyle büyük ölçüde
sağlanmış durumda; sadece 15 kadar ilimizin icmalleri tamamlanmadı,
diğerleriyle işlemleri başlatacağız. Bu, toplam ödenmesi gereken miktarın
yaklaşık yüzde 17'sine tekabül etmektedir, geri kalan kısmı ise -2001, 2002 ve
2003'te olduğu gibi- 2004'e intikal edecektir.
"Uygulanan yanlış politikalar"
diye bir kavram kullandı. Biraz önce konuşmamın başında söyledim; biz, temelde,
Türk tarım teşvikleri içerisinde yüzde 82'lik bir paya sahip olan doğrudan
gelir desteği uygulamasını devraldık; biz ortaya koymadık, biz üretmedik; ama
-daha önce de ifade ettim- bu politikayı, Türk toplumu, çiftçisi ve Türk
siyasetçisi bütün olarak tasvip etmiyor. Bizim, şu anda, Dünya Bankasıyla
yaptığımız görüşme, Hazine ve Planlama dahil olmak üzere, yüzde 35'e kadar
doğrudan gelir desteğini çekmek. Bunun yerine, daha teşvik edici, daha üretimi
etkileyici, kaynağı daha verimli kullanıcı yöntemler konusunda karşılıklı
görüşmelerimiz devam ediyor. Şunu demek istiyorum. Bu politikaları
değiştireceğiz, bu politikaları daha kabul edilebilir bir noktaya getireceğiz. Kaynak
kullanımını etkin hale getirmeliyiz; bu kesin.
Bugün, Tarım Kongresiyle ilgili bir
toplantıda şöyle bir ifade kullanıldı -Cumhuriyet Halk Partili bir arkadaşımız
söz aldı orada- uyguladığımız
politikalarla ilgili, yanlışlıklarla ilgili...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan,
biraz daha ağırdan alırsanız, çiftçi kalmayacak Türkiye'de; çiftçi bırakmadınız
ülkede...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Arkadaşlar, orada da söyledim, şimdi de size söylüyorum. Bir
toplumun uyguladığı politikalarla ilgili uzun dönemde meydana gelen
gelişmelerin bütün sorumluluğunu iktidara atfetmek ve bir yıllık iktidar
içerisinde, politika belirlemede çok fazla rolü olmadığı halde sonuçlarını ona
intikal ettirmek doğru olmaz; çünkü, kamuoyu bunun kime ait olduğunu biliyor.
Dolayısıyla, bizim, bu dönem içerisinde
eksik bulduğumuz hususları iyileştirme ve toplumun ihtiyaç duyduğu noktalarda
daha etkin çalışmalar yapma konusunda gayretimiz var. Bunların içerisinde
birincisi...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçi
kalmayacak ülkede; çiftçi bırakmadınız ülkede...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Söz doğru olmalı, söz güzel olmalı,
söz fayda sağlamalı. Arkadaşım "Türkiye'nin yüzde 35'inin istihdam
edildiği yer" diyor. 24 000 000 insanın yaşadığı bir yerde, 2003
yılında, Türk çiftçisi, nispî olarak, daha önceki yıla göre iyi değil mi?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Değil işte!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Bu sorunun cevabı evettir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Fasulye
duruyor, nohut duruyor, ekin duruyor; bir de iyi demeyin lütfen !... Bir de
alkışlamayın böyle!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Bu sorunun cevabı evettir. 2004 yılı 2003 yılından da iyi olacak
inşallah.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçiyi
tanımıyorsunuz...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Fasulye para
etmiyor, nohut para etmiyor, ekin para etmiyor... Bir de alkışlamayın!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ne dediğinizi anlamıyorum.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Bir de
"iyi" demeyin lütfen !..
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçiyle
dalga geçiyorsunuz, çiftçiyi tanımıyorsunuz... Siz, köy görmemişsiniz...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Söylediğim cümleyi tekrar ediyorum: Hayatta her şey nispîdir;
iyilik, güzellik, doğruluk dahil. 2003 yılında Türk çiftçisi, önceki yıla göre
daha iyidir; 2004'te de inşallah daha iyi olacak. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Söz bu!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan, o
zaman, köylüye gidelim, köylüye!.. Köylüye gidin, sorun bakalım!..
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım:
IV.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi
11.12.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11.12.2003 Perşembe günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Haluk İpek
Ankara
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri :
Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe
günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer
alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun tasarısının
da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasını ve diğerlerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına
kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde Sayın Anadol
söz istemişlerdir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha dün, bu 48
saatlik süreyle ilgili, İçtüzüğün koyduğu sınırlamalar ve uygulamalar üzerine
bu kürsüde tartıştık. Aradan 24 saat geçti. Bugün, Danışma Kurulunda bir başka
tartışma meydana geldi ve bu tartışma üzerine söz almak zorunda kaldığım için
üzgünüm.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
defalarca ifade ettik, 3 Kasımdan bugüne, sürekli, Parlamentonun uyum içinde
çalışmasını savunduk, iktidara yardımcı olmaya çalıştık. Yeter ki, halk
yararına çözümler bulunsun; halkın eğitimde, sağlıkta, konutta yüzlerce,
binlerce sorununun çözüme kavuşması için burada bir şeyler yapalım, üretken
olalım ve dedik ki, milletvekilleri, gerçekten milletvekilliği işlevini yerine
getirsinler, burada avara çalışmasınlar, yararlı olsunlar. Bunun için halk bizi
seçti, bunun için buraya geldik, bunun için şu koltuklarda oturuyoruz, bunun
için görev yapmaya çalışıyoruz ve dedik ki, 48 saat geçmedikçe, bu Meclis
gündemine teklif ve tasarılar gelmesin; milletvekilleri bunları iyice
okusunlar, incelesinler, araştırsınlar ve bir gerçek milletvekili olarak
düşüncelerini bu kürsüden söylesinler, oylarını ona göre kullansınlar. 48 saat
geçmeden önce bu Meclisin gündemine teklif veya tasarı gelmez mi; gelir. Ne
zaman; istisnaî olarak gelir.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
Danışma Kurulunda, sırf bir inatlaşma içinde olmadığımızı, konuya ilkesel
baktığımızı kanıtladık. Nasıl kanıtladık; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bir
öneride bulundu, halk arasında "İmarzedeler sorunu" olarak bilinen ve
yüzbinlerce mudinin can yakıcı sorunu haline gelen, bayramdan evvel bir
beklenti içerisinde olan ve bayram kendilerine zehir olan yüzbinlerce insanın
sorunu, hiç olmazsa, yılbaşından önce çözümlensin diye düşünen Cumhuriyet Halk
Partisi, 48 saatlik bekleme süresinden önce, Meclis gündemine, Adalet ve
Kalkınma Partisi tarafından getirilen bu tasarıyı, memnuniyetle kabul etti;
çünkü, İmarzedelerin sorununun bir an evvel çözümlenmesini istiyoruz; beklenti
içerisinde olan yüzbinlerin beklentisine, Parlamento olarak yanıt vermek
istiyoruz. Evet dedik, itiraz etmedik; körü körüne itiraz içerisinde, öyle bir
tutum içerisinde değil Cumhuriyet Halk Partisi.
Aynı şekilde, banka hortumcularıyla ilgili
birtakım finans sorunlarını düzenlemeye çalışan, eksiğiyle gediğiyle
-düşüncelerimizi söyleriz, yanlış bulduklarımızı, noksan bulduklarımızı; o
ayrı- bu Parlamentodan evvel Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizden bu tarafa,
ülkenin daha çok geri kalmasına, daha çok yoksullaşmasına, daha çok
borçlanmasına neden olan bankacılık sektörünün yeniden bir düzene
kavuşturulmasını, sorunlarının yeniden ele alınmasını ve onlara çözüm
aranmasını içeren, Bankalar Kanununda değişiklik yapan tasarının, alt
sıralardan üst sıralara çıkarılarak, bu Meclis gündemine gelmesine de evet
dedik; yani, Cumhuriyet Halk Partisinin, bugünkü Danışma Kurulunda, İktidar
Partisi Grubu tarafından 3 madde olarak getirilen önerilerden 2'si hakkındaki
görüşleri bunlar.
Ama, sıra 1'incisine geldiği vakit, hayır
dedik. 3030 sayılı Yasada değişiklik yapan -tasarı da değil, dikkatinizi
çekerim, hükümet tasarısı değil teklif.
Bu, bize, 1984'te, merhum Özal'ın icadı olan geceyarısı yasalarını,
kapkaç yasalarını, baskın yasalarını hatırlatan bir uygulama olarak geldi;
yabancısı değiliz bunun. Maalesef, daha, çok genç bir parti olarak, 2 yaşında
olmayan, 2 yaşını doldurmayan bir parti olarak, sizi, bu itiyadın içinde
görüyoruz. Parlamento teamüllerini, Anayasa hükümlerini, İçtüzük hükümlerini
elinizin tersiyle bir tarafa iterek, ne Cumhurbaşkanının vetosunu, geri
göndermesini düşünüyorsunuz ne Anayasa Mahkemesinin kararını düşünüyorsunuz;
alelacele kanun çıkarıyorsunuz. Dün, bunlara uzun uzun değindik.
Yerel genel seçimlerle ilgili takvim
işlemeye başladı. Seçmen listeleri askıya çıkarıldı ve siz, şimdi,
büyükşehirlerin sınırlarıyla oynayan bir uygulamayı Meclise dayatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, büyükşehirlerin
genişlemesi, elbette olumlu yanları olan bir tasarruf, bir itirazımız falan
yok; ama, nasıl olur; şöyle yapalım, şöyle yapalım... Bu, sosyolojik sorundur,
coğrafî sorundur, kentleşme sorunudur, tarihî değerleri koruma sorunudur, nüfus
gelgitlerini inceleme sorunudur, uzun uzun incelenecek ve bir ulusal mutabakat
sağlandıktan sonra yapılacak bir uygulamadır. Sadece Anamuhalefet Partisiyle
değil, belediyecilik dernekleriyle, yerel yönetimlerle, belediyelerle, özel
idarelerle, il genel meclisi üyeleriyle, basınla, bütün bunlarla...
AHMET YENİ (Samsun) - Hepsiyle
konuşuldu...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bizim
haberimiz yok! Bizim haberimiz yoksa, bunların nasıl haberi olacak?! Her şey
nasıl konuşuldu?!
Böyle, alelacele, tombaladan çıkarır gibi
önümüze getirilen bu teklif, tasarı bile değil, hükümetin teklifi bile değil;
yani tasarı değil adı, teklif... Bunu getiriyorsunuz buraya, demin söylediğim
gibi, hiçbir sosyolojik, tarihsel, kentleşme... Yani, bilimin dışında, pergeli
koy hükümet konağının üstüne; aç 20 kilometre, 30 kilometre, 50 kilometre;
çevir pergeli... İzmir Hükümet Konağının üstüne koyup, 30 kilometre geçtiğin
vakit kıta sahanlığı sorunuyla karşılaşabilirsiniz, 12 mil sorunuyla karşı
karşıya gelebilirsiniz; ne bileyim, yüzbin türlü sorun olur...
Sonra, öyle bir şey vardır ki, o şehrin
etrafında bir vadi vardır, orada o vadinin üzerinde korunması gereken değerler
vardır, doğal SİT alanıdır orası veya o sınırın hemen dışında, uluslararası,
UNESCO'nun tescil ettiği tarihsel kalıntılar vardır, korunması gereken
uluslararası değere sahip olan yerler vardır, binalar vardır, kalıntılar
vardır... Hayır; koy hükümet konağının üstüne pergelin bir tarafını, aç,
çevir... Yani, bunun doğru olduğuna sizlerin inandığına ben inanmıyorum. Böyle
emrivakiler sizi bir yere götürmez.
3030 sayılı Yasada değişiklik yaparak şunu
yapıyorsunuz: Seçim Kanununu değiştiriyorsunuz bir yerde. Baktım, 1983'ten
1995'e kadar; yani, oniki senede Seçim Kanunu 10 kez değişmiş Türkiye'de. Bu,
Türkiye demokrasisinin bir hastalığıdır, bir noksanıdır. Seçim yasaları en az
anayasalar kadar önemli yasalardır; çünkü, Anayasayı değiştirecek
milletvekilleri de bu seçim yasalarıyla Parlamentoya gelirler, millî iradeyi
temsil ederler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Peki efendim.
Düşünebiliyor musunuz; oniki senede 10
değişiklik. Futbola meraklı olan çok arkadaş var -dün akşam televizyonun önü
doluydu- FIFA'nın futbol kurallarında son yaptığı değişiklik ne zaman oldu
acaba; İngiltere'de seçim yasası en son
ne zaman değişti; bir düşünelim. Seçimden çok, değişiklik var; neden,
çoğunluğuna güvenen partilerin -nalıncı keseri gibi kendilerine yontarak- bütün
çabaları az rey alarak nasıl fazla temsil edilirim.
Arkadaşlar, seçim sandığı, Zati Sungur
kutusu değildir. "Civciv çıkacak, kuş çıkacak" anlayışıyla o sandığa
baktığınız vakit, demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Evvela, seçim
yasalarında istikrar lazım. İstikrarlı bir
demokrasi için, evvela...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anadol, son cümleleriniz...
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Çocuğun
çamurla veya hamurla oynaması gibi vıcık vıcık ederseniz bu kurumları,
demokrasi, içinden çıkılmaz, işlemez hale gelir. Bu yasa teklifi, onun
örneğidir. Sizi, sağduyuya davet ediyorum, bu teklifi geri çekiniz. Bu teklifi
geri çekmezseniz, muhalefetle, büyükşehirler konusunda sağlıklı bir biçimde
politika oluşturamazsınız. Oradaki insanların derdine değil, kendi
çıkarlarınıza bakarsanız, böyle rasgele değişikliklerle ülke bir yere varmaz.
Daha işin başındasınız. Buradaki
çoğunluğunuza güvenip her şeyi yaparız anlayışında olursanız... Burada, böyle,
çoğunluğu olan partiler çoktu, ben gördüm, bizim parmaklarımız azdı; o partiler
şimdi yok. O nedenle, hatanın neresinden dönerseniz fazilettir; lütfen, bu
teklifi geri çekiniz ve bizimle uzlaşarak, halkla uzlaşarak, ulusal mutabakata
dayanan bir yerel yönetim sistemini hep beraber oluşturmayı deneyiniz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anadol.
Önerinin lehinde, AK Parti Grup
Başkanvekili Sayın Haluk İpek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis, dünkü birleşiminde, çok
yoğun bir programı bir günde tamamladı; bunun için, özellikle, hem iktidara hem
muhalefete ayrı ayrı teşekkür ediyorum; dün, başarılı bir gün geçirdik.
Meclisin bugünkü çalışmalarıyla ilgili
yine bir grup önerimiz oldu; muhalefet partisine mensup Grup Başkanvekilimizle
anlaşamadık. Dolayısıyla, öneriyi buraya taşımak durumunda kaldık. Büyükşehir
belediyelerinin sınırlarının genişletilmesiyle; yani, hizmetten yararlanacak
alanların büyümesi, hizmetten yararlanamayan -özellikle gecekonduların- ve gelişmemiş
yerlerin belediye hizmetlerinden yararlanmasıyla ilgili teklifi, 1 inci sıraya;
uzun süredir kamuoyunu meşgul eden İmarzedelerle ilgili kanunî düzenlemeyi 2
nci sıraya; yine, biz iktidara gelmeden önce başlayan, sürekli banka
hortumlanmasını, milletin hakkının gasp edilmesini ortadan kaldıracak Bankalar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısını
gündemin 3 üncü sırasına getirdik.
Özellikle, 2 nci ve 3 üncü sıradaki
tasarılarla ilgili olarak, muhalefet sözcüsü "biz de bu yasaların bir an
önce çıkarılmasını istiyoruz" dedi. Hatta, benim dün de söylemiş olduğum
gibi, problemler, hükümetin veya iktidarın önüne bir saat dilimi sırasıyla
gelmez. Dolayısıyla, birçok problemin çözümü, 48 saat geçmeden de gerekebilir.
İşte, İçtüzük için istediğimiz düzenlemelerde bu nedenledir. Sayın Anadol da,
bu görüşüme bugün katılarak "doğrudur, hatta, biz İmarzedelerin
paralarının bayramdan önce ödenmesini istiyorduk; inşallah, yılbaşından önce
ödenir" dedi. Düzenlemeler, işte, bunlarla ilgilidir; ancak, çekinceleri,
büyükşehir belediyelerinin sınırlarının çözümüyle ilgili, genişlemesiyle
ilgili. Bunun, bir geceyarısı baskını, seçime giderken yapılan bir düzenleme
olduğunu iddia ediyorlar. Bu, doğru değil; çünkü, hepimiz havaalanına gidip geliyoruz
ve oradaki, yol üzerindeki çarpık yapılaşmayı görüyoruz ve özellikle,
yabancılar gidip gelirken neler olduğunu hep birlikte görüyoruz.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)- Evvelden yok
muydu, evvelden de vardı!..
HALUK İPEK (Devamla)- Sözlerimin sonunu dinlerseniz...
Şimdi, şöyle, Anayasaya dikkatlice
baktığımız zaman görürüz ki, siyasî partiler var ve seçimlere giriyorlar. Neden
giriyorlar; ülkedeki problemleri çözmeyi taahhüt ediyorlar ve "ben, şu
programla geliyorum; bana oy verirsen, ben, şu problemleri çözeceğim" diye
seçmene gidiyorlar. Peki, İmarzedeler bu ülkenin problemi, banka hortumlanması
bu ülkenin problemi de, çarpık şehirleşme ve hizmetten yararlanamama bu ülkenin
problemi değil mi? Yani, siyasetçi, problemlerin bir kısmına "tamam, ben
bunlara bakayım; ama, problemlerin diğer kısımlarıyla ilgilenmeyeyim"
diyebilir mi? Bütün problemlerle, siyaset kurumu, ilgilenmek zorunda.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Tamam da,
yaptığınız ne?.. Hangi işsize iş buldunuz?
HALUK İPEK (Devamla)- Kaldı ki, bu alanların genişlemesi halinde
buna karşı çıkanlar da olacak. Buna karşı çıkanlarla ilgili siyasî riski biz
göze alıyoruz. Neden alıyoruz; yeter ki, hizmet, düzgünce vatandaşa gitsin, o
çarpık şehirleşmeler olmasın. Konunun üzerine parmak basıyoruz.
Şimdi, herkes elini vicdanına koysun. AK
Partinin seçim endişesi var mı; kamuoyu yoklamalarını siz de biliyorsunuz, biz
de biliyoruz; hiçbir seçim endişemiz yok. Bunu, bir seçim endişesi şeklinde
değerlendirmemeniz lazım.
NURETTİN SÖZEN (Sivas)- Aklınız neredeydi;
seçime üç ay kala mı getiriyorsunuz?
HALUK İPEK (Devamla)- Kaldı ki, içinizde
belediyecilikten gelmiş, hatta, Cumhuriyet Halk Partili, yani, sosyal demokrat
olup da, ülkede, belediyecilikte isim yapmış olan insanlar var; Sefa Sirmen Bey
aranızdalar. Bu önergeye kendisi de komisyonda oy verdi, hatta Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı "sınırların belli bir miktarla sınırlanması
olmasın; yani, 25 kilometre, 50 kilometre olmasın, tüm il sınırına bunu dahil
edelim" diye teklif ediyor. Yani, o da, belediyecilikte yetişmiş birisi;
sizlerin arasında.
Dolayısıyla, siyasetçi, ülkenin
problemlerinin bir kısmına ilgi duyup, bir kısmına göz kapayamaz. Şu anki,
beldelere verilmiş olan imar yetkisi nedeniyle o çarpık şehirleşmeleri hepimiz
biliyoruz.
Ben, bu yasaları, özellikle ülkenin yüzde
70'ini, hatta yüzde 80'ini ilgilendiren bir yasayı bugün Genel Kurulda
tartışacağımızı ve çıkaracağımızı biliyorum.
Bugünkü çalışma nedeniyle hepinize yeniden
başarılar diliyorum.
Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İpek.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın
Başkan, öneri üzerinde söz istiyorum.
BAŞKAN - Lehte mi aleyhte mi?..
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Aleyhte...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekilim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın
Başkan, muhterem milletvekili arkadaşlarım; bu konu üzerinde konuşmayacaktım,
fakat, çok değerli iki Grup Başkanvekili arkadaşımın konuşmalarını dinledikten
sonra konuşma ihtiyacı duydum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlarım, oldukça uzun
parlamenter hayatı olan bir arkadaşınızım; ama, ben, son bir yıl içerisindeki
kadar Danışma Kurulu kararıyla Meclis gündeminin değiştiğini hiçbir zaman
görmedim. Sayın Anadol'un 1983'te, 1984'te -ki onu abartarak söyledi- gece baskını
veya acele kanunlar diye söylemiş olduğu ifade de dahil olmak üzere, bu sene
anormal bir şekilde -geçtiğimiz dönemde- bu sırayla burada oynandı. Oynanmaz
mı; oynanır. Her zaman bu yapılmıştır; ama, bunun bir ölçüsü vardır. O ölçü de
şudur: İstisna ve çok önemli konuların haricinde, bu sıralamayla oynamamak
lazım. Bizler milletvekiliyiz. Hele benim, ne grubum var, ne bir şeyim var.
Ben, bugün görüşülecek hangi tasarı hakkında, hangi fikirle huzurlarınıza çıkıp
katkıda bulunabileceğim; belki de katkıda bulunacağım, belki de bir şeyler
söyleyeceğim; ama, benim bir şeyden haberim yok. Yani, değerli grup
başkanvekili arkadaşlarımızın bunu düşünmeleri icap eder.
İçtüzüğe, komisyondan gelen herhangi bir
rapor 48 saat sonra görüşülür hükmü niye konulmuş? Biz, bu 48 saatte, hiç
olmazsa, buna bir bakalım, kütüphaneye gidelim, bilenlere soralım; belki burada
bir önerge veririz, bir faydamız olur. Ben, arkadaşlarımdan bunu rica ediyorum;
benim asıl sıkıntım bu. Burada, biraz evvel, grup başkanvekilleri, getirilen
kanunların doğru olduğunu, doğru olmadığını, seçim için bir yatırım, şu bu...
Benim derdim o değil, benim öyle bir derdim yok. Onun içeriği ne olursa olsun,
hangi tasarı olursa olsun; gelsin, tamam, bir diyeceğim yok; ama, insaf, bize
de bir süre verin.
Cumhuriyet Halk Partisi, olumlu ve ılımlı
muhalefet yapıyor; tamam, yapsın. Mevcut iktidarın sayısı zaten belli. Bu
konuları buraya getirmeyin, kendi aranızda bu konuda anlaşın; Danışma
Kurulunda, oturun, konuşun, uzlaşın. Bakın, bu grup önerisi için, bu Meclisin
belki de yarım saati gitti, belki de bir saati gidecek. Her hafta bu olur mu?!
Dün getirdik, bir sıralama yaptık; bugün bozduk, bir değişiklik daha yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, sizden rica
ediyorum, bundan böyle, çok önemli olmayan, aciliyet kesp etmeyen konuları şu
veya bu nedenle buraya getirmeyin; milletvekillerimizin bunları daha iyi
okuyabilmeleri, daha iyi hazırlanabilmeleri için bu imkânı verin diyorum. Aksi
halde, bundan bir şey çıkmaz, bu kanunlar nasıl olsa geçer; başka teklifler de
gelebilir, bir gün fazla çalıştırırsınız, bunların hepsi olur; ama, böyle, her
hafta "efendim, şu şu kanun tasarılarını öne aldık, bunları arkaya aldık,
gelin, hemen görüşelim..." Bunun yanlışlığını, tahmin ediyorum ki, bu Yüce
Heyet kabul ediyor. Onlar da, aynen, bizim gibi, benim gibi hazırlıksız olarak
buraya geliyorlar; işte, bürokratların hazırlamış olduğu, komisyonlarda biraz
orasından burasından rötuş yapılan kanun tasarıları, -biz de, elimizi kolumuzu
sallıyoruz- doğru dürüst bir şey anlamadan gelip geçiyor. Her iki gruptan da
çok rica ediyorum; bu konuları, Mecliste değil, Danışma Kurulunda, kendi
aranızda uzlaşarak halledin.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Uzlaşamıyoruz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Süreleri
kesinlikle kısaltmayın, 48 saat süre verin, okuma imkânı verin bize, hazırlanma
imkânı verin, biz de hazırlanıp gelip, burada katkıda bulunalım. Bugün, burada,
acele olarak getirdiğimiz bu kanun tasarılarını konuşurken, ben merak ediyorum;
komisyon üyesi arkadaşlarımın dışındakiler ne konuşacaklar, neyi konuşacaklar,
hangi bilgiyle konuşacaklar?
Ricam budur. Bunun dikkate alınacağını
düşünüyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde söz isteyen
Sayın Güney'e teşekkür ediyorum.
Öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım.
Öneri :
Genel Kurulun 11 Aralık 2003 Perşembe
günkü (bugün) birleşiminde; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 42 nci sırasında yer alan 303
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 41 inci sırasında yer
alan 301 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, daha önce gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan ve dağıtılmış bulunan 304 sıra sayılı kanun
tasarısının da 48 saat geçmeden bu kısmın 4 üncü sırasına alınması ve
diğerlerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, bu birleşimde gündemin 6
ncı sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım;
ancak, karar yetersayısı istenildiğinden, karar yetersayısını arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
Meclise saygısızlık yapıyorlar, sonradan gelenleri dikkate almayın!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.23
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 16.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - 27 nci Birleşimin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
IV. -
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - AK Parti Grup önerisinin
oylanması sırasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Oylamayı tekrarlıyorum: Öneriyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; öneri kabul
edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı
: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların müzakeresini erteliyoruz.
İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, 3030
sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı
Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine
Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/20) (S.Sayısı: 303) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu, 303 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
(x) 303 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 3030 Sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici
Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, konunun özüne
girmeden önce, ben de, bir konuyu, Yüce Meclisle ve tüm halkımızla paylaşmak
istiyorum.
Gerçekten, bir yılı aşkın süreden bu yana,
bu Yüce Parlamentoda, milletvekili olarak görev yapıyoruz; ancak, bu görev
süresi içerisinde -biraz evvel sayın grup başkanvekillerinin ve Sayın Ülkü
Güney'in gündeme getirdiği bir konuya ben de değinmeden geçemeyeceğim- her gün,
burada, grup başkanvekillerinin "Danışma Kurulu toplantısında uzlaşma
sağlayamadık; o nedenle, Meclis gündemini, çoğunluğa dayalı olarak değiştirmek
istiyoruz" yaklaşımı, gerçekten, Meclisin saygınlığına, milletvekilinin
saygınlığına gölge düşürmektedir. Biz, bu Yüce Mecliste, ülkemizin sorunlarını,
halkımızın sorunlarını çözmek için bulunuyoruz, uzlaşmaz, anlaşmaz bir tutum
içerisinde değiliz. Demokrasi, sadece, çoğunluğun her isteğinin kabul edildiği,
her söylediğinin yasalaştığı bir rejimin adı değil, azınlıkta olanların da
iktidar olabilme yollarının, kanallarının açık tutulduğu bir rejimin adıdır. O
nedenle, her gün, adım adım demokrasiyi tahrip etme, demokrasiyi örseleme
girişimlerinizden duyduğum hicabı burada belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten bu kanun
teklifine baktığımız zaman... Teklif diyorum; çünkü, böylesi önemli bir
konunun, Bakanlar Kurulu kararıyla "kanun tasarısı" olarak Yüce
Meclisin huzuruna gelmiş olmasının önemi ve ağırlığı daha farklı olurdu. Her
şeyden önce, biz, bir yasa yapıyorsak, yaptığımız yasa, öncelikle, o yasadan
etkilenecek toplumsal kesimlerin, o yasadan etkilenecek kentlerde yaşayan
yurttaşlarımızın görüş ve düşüncelerinin alınmasıyla, sivil toplum
örgütlerinin, sendikaların, odaların, meslek odalarının görüş ve düşüncelerinin
alınmasıyla çok daha büyük takdir toplar, derinleşir ve hataları giderek
azalır.
Bu konuda, elimizdeki yasa teklifinin
özüne baktığımız zaman, çelişkilerle dolu bir teklif olduğunu hemen görmek
mümkün. Az önce Sayın Grup Başkanvekilimiz de belirttiler, Türkiye'de bir büyük
yerel yönetim sorununun varlığı herkes tarafından kabul edilebilen bir
gerçeklik. Aylardan bu yana gündeme getireceğinizi söylediğiniz Kamu Yönetimi
Temel Kanunu ve o kanunun akabinde, yine, gündeme gelmesi kaçınılmaz olan İl
Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler Kanunu, kısa deyimiyle
Yerel Yönetimler Kanunu Tasarısının gündeme geleceği herkes tarafından
beklenilen bir konu. Aylardan bu yana, Sayın Ürün, televizyon televizyon
koşuşturarak, yerel yönetimler yasasının bir reform olduğunu ve bunun içeriğini
anlatmaya çalışıyor.
Ben, şimdi, bu yasa teklifine baktığım
zaman, AKP'nin reform anlayışı, sadece, 2 maddelik, fizikî olarak 16 büyükşehir
belediyesinin sınırlarının bir pergel konularak belirlenmesi mi diye sormaktan
kendimi alıkoyamıyorum.
Gerçekten, Türkiye'de yerel yönetimlerin
büyük sorunları var. Uzun yıllardan bu yana ülkemizde yaşanmış olan ve
yaşanmakta olan terör olaylarının da katkısıyla yaşanılan göç olayları, kırsal
kesimden büyük kentlere yapılan göç, büyük sorunları da birlikte getirdi. Kente
gelen yurttaşlarımız, köy yaşamından kopup kente geldiğinde yeni bir yaşam
amaçladı; şehirleşme ihtiyacı içerisinde, giderek sosyal devletin korumasından
mahrum kaldığını gördüğü için belediyelerin hizmetlerine muhtaç; ama, ülkemizin
pek çok yöresinde, bakıyoruz ve görüyoruz ki, belediyelerimiz bu ihtiyaçları
karşılayamıyor. O nedenle, yurttaşlarımız, hemşeri dernekleri aracılığıyla
ihtiyaçlarını giderme arayışına yöneldi. Hemşeri dernekleri vasıtasıyla büyük
kentlerdeki sıkıntılarını, ihtiyaçlarını gidermek, cenazelerini memleketlerine
göndermek, birtakım sosyal ihtiyaçlarını tamamlamak için hemşeri
dayanışmalarını öne çıkarmaya başladı. Hemşeri dayanışmalarının giderek
yükselmesi, bir yandan, belediyeler açısından bir alarm olarak algılanması
gerekirken, öte taraftan da, sosyal devletin çöktüğünün, yok edildiğinin ve yok
edilmekte olduğunun açık resmini ortaya koyuyor.
Günümüzün gerçekten en önemli
sorunlarından birisi, belki, şehirlerimizin sorunu; ama, bu sorun, sadece 16
kentimizin sorunu değil, 81 ilimizin, 930'a varan ilçemizin, 3 216 beldemizin
sorunu. Eğer belediyelerde bir reform yapılacaksa, bu, sadece 16 kentin ele
alınmasıyla aşılabilecek bir sorun değil.
Değerli arkadaşlarım, bugün kentlerde
bütünleşme sorunu var, kaynaşma sorunu var, entegrasyon sorunu var. Bunu
gerçekleştirmesi gereken, belediyeler. Belediyelerimizin kaynak ihtiyacı var,
belediyelerimizin yetkiye ihtiyacı var. Bütün bunlar bir tasarı içerisinde ele
alınabilirdi.
Bugün, yine bakıyoruz, kentlerimizde çok
büyük kargaşa var. Bir kent içerisinde, sadece o kentin birkaç belediyesinin
birleştirilmesi düşünülemez. Örnek olarak, içinden geldiğim kentim Kocaeli'nin,
Hereke'den Karamürsel'e kadar 50 kilometrelik alan içerisinde 34 belediyesi
var, bütünü içerisinde 45 belediyesi var. Diğer illerde de sorunlar farklı
farklı. Bu teklifte, bütün şehirler ayrı ayrı ele alınmalı, o ilin sorunları
ayrı ayrı değerlendirilmeli, ayrı ayrı çözüm bulunmalıydı.
Her şeyden önce, demin de söylediğim gibi,
bu Belediyeler Kanununun tümü üzerinde geniş bir konsensüs oluşturulsaydı, hem
toplumumuzca hem kentlerimizde, köylerimizde, beldelerimizde yaşayanlarca çok
daha iyi algılanabilirdi.
Değerli arkadaşlarım, teklife baktığımız
zaman, teklifin gerekçe bölümünde ilginç bir giriş cümlesi var. Ben, böylesi
bir şeyin, ilçe ve belde belediye başkanlarına ve o beldelerde, ilçelerde görev
yapanlara bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Burada diyoruz ki: "Büyükşehir
belediyelerinin belediye sınırlarına bitişik veya mücavir alan sınırları
içerisinde büyükşehir belediyelerinden bağımsız pek çok ilçe ve belde
belediyeleri bulunmaktadır. Bu belediyeler yüksek rantı esas alarak çok yüksek
ve çirkin binalarla kent girişlerini çirkinleştirmektedirler."
Değerli arkadaşlarım, kent girişlerini
çirkinleştirenler belde ve ilçe belediyeleri değil. Bu, yirmi yıldan, otuz
yıldan bu yana çarpık kentleşmenin ve köyden, kırsaldan kente yığınsal göçün
yarattığı kaçınılmaz bir sonuç. Bir an için, o belde ve ilçe başkanlarının bu
kent girişlerini çirkinleştirdiğini düşünecek olsak bile, çirkinlik sadece kent
girişlerinde mi?! Hepimiz Ankara'dayız. Gidin, Meşrutiyet'ten girin,
Mithatpaşa'ya dönün. O üstgeçitlerden bir tek insan geçiyor mu?! Şehir mimarîsine uygun mu?! Milyarlara,
trilyonlara baliğ olan o paralar, o kaynaklar bu ülkenin özkaynağı değil mi?!
Kenti çirkinleştirmek, sadece ve sadece o ilçe ve belde belediye başkanlarına
yüklenilecek olur ise, belediyelerdeki rant kavgasını sadece onlara yükleyerek
aklanma zihniyeti içerisinde olanların herhalde bir kaçışı olarak, böylesine
bir cümle buraya girmiş.
Diğer taraftan, bakıyoruz, yine, gerekçede
"metropoliten anlayış, büyükşehirlerin gelişme alanlarının tek elden
planlanmasını zarurî kılmaktadır. Her belde belediyesinin, kendi anlayışına
göre yaptığı planlamalar kenti elden çıkarmaktadır" denilmektedir. Bu da
doğru değildir değerli arkadaşlarım. Gerçekten, buradaki sorunlara bakıldığı
zaman, gerekçelere ve maddelere bakıldığı zaman, esas sorunun, bir reform niteliğinde,
kenti güzelleştirmek, kentlerdeki çarpık yapılaşmayı gidermek, kentlerin
içerisinde hem şehir mimarîsine hem uyulması gereken başka kurallara
uyulmamasını bir kesime yıkmak doğru olmadığı gibi, kazancı da, rantı da onlara
yüklemek hiç doğru değil.
Yine, bakıyoruz, yasa teklifinin
maddelerine geçtiğimiz zaman görüyoruz ki, nüfusu 5 000 000'dan fazla, yani,
İstanbul... Bütün ilin sınırları dahil edilmiş ve büyükşehir belediyesi olarak
esas alınmış. Önceki gün, bu konu İçişleri Komisyonunda görüşülürken komisyona
katıldım; oraya gelen teklif ile önümüzdeki teklif karşılaştırıldığında
birazcık farklılık var. Yasa yapma tekniği açısından, elbette, orada
olgunlaşacak, katılıyorum; ama, alelacele, hangi amaçla geldiğini ortaya koymak
açısından bu farka dikkatinizi çekmek istiyorum.
Yine, Grup Başkanvekilim de söyledi; eğer
bu teklif alelacele yapılmış bir teklif olmasaydı, İçişleri Komisyonunda büyük
çaplı değişikliğe uğrayarak buraya gelmez idi. İyi ki değişti geldi. Değilse,
Yunanistan ile yeniden kıta sahanlığı sorunu gündeme gelecek idi. Pergelin
ucunu İzmir merkeze koyduğumuz zaman, "Yunan adaları o ilin sınırları
içerisine girecek mi" sorusuna cevap arayacak ve burada onu da tartışıyor
olacak idik.
Bütün bunlardan görüyoruz ve anlıyoruz ki,
değerli arkadaşlarım, bu yasa teklifi, 3030 sayılı Yasaya tabi
belediyelerimizin ihtiyacından kaynaklanmış; onların sorunlarını, sıkıntılarını
giderecek, onları, şimdiye kadar olduğu gibi sıkıntılar içerisinde görev
yapmaktan kurtarıp daha güzel görev yapmaya teşvik edecek, yönlendirecek, o
düşüncelerle hazırlanmış bir teklif asla değil. Eğer böyle olsaydı, biz, bu
konuyu Yerel Yönetimler Reform Yasa Tasarısı içerisinde ele alabilir idik.
Şimdi arkadaşlarım söylüyorlar, Sayın Başbakan da geçtiğimiz günlerde söyledi; "yani,
sınırların genişletilmesinden niye korkuyorsunuz?.."
Değerli arkadaşlarım, sınırların
genişletilmesinden korkumuz, kaygımız yok. Bizim, şahsen benim, başka
kaygılarım ve endişelerim var. Gerçekten, AKP olarak 368 milletvekiliyle burada
görev yapıyorsunuz. Anlayışınız, demokratik teamüllere uygun değil, demokrasiye
uygun değil. Hiçbirimiz yasalara önceden hazırlanarak buraya gelme hakkımızı
kullanamıyoruz. Grup Başkanvekiliniz Sayın İpek, biraz evvel "dün, çok
hızlı çalışarak bir büyük yasa tasarısını burada kanunlaştırdık" dedi.
Görmenizi isterdim, izlemenizi isterdim. Belki çoğunuz yoktunuz. Bırakınız
önceden hazırlanmayı, kâtip üyelerin okuma süratini bile bir yurttaşımızın
takip edebilmesinin olanağı yoktu. Yangından mal kaçırırcasına, ne olduğu belli
olmadan, kelimeler yuvarlanarak, kimileri atlanarak eldeki metnin okunması
şeklinde oluşacak bir yasadan, ne Yüce Melis itibar kazanır ne öyle bir yasadan
halkımıza, ülkemize bir yarar gelir. Yasalar, tartışılarak, konuşularak,
eksiklikleri tamamlanarak düzeltilir. Burada, biz, eğer kanun yapacaksak, eğer
yürütmenin her söylediğini yasama organı olarak dikte edeceksek, bize sokaktaki
vatandaşın hiçbir saygısı kalmaz. Bu saygısızlığı da en çok hak edecek olan,
çoğunluğu dikta olarak uygulamaya kalkışan AKP Grubu olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, çok açık söylüyorum
-28 Marttaki yerel seçim takvimi işlemeye başlamış, seçmen listeleri askıya
çıkarılmış, yurttaşlarımız seçmen kütüklerinde isimlerini araştırmaya
başlamıştır- böylesi bir dönemde AKP'nin fizikî yapıyı değiştirmeye kalkmasının
bir tek anlamı olabilir, o da... İktidara geldiğinizden bugüne kadar, görev
yaptığınız süre içerisinde muhalefetle tartışmanızı doğal karşılıyorum;
orduyla, yargıyla, Cumhurbaşkanıyla, üniversitelerle, işçilerle, çiftçilerle
kavgalısınız. O nedenle de yerel seçimlerden korkuyorsunuz. İl sınırlarını
genişleterek, örneğin, İstanbul'da Sultanbeyli'yi dahil edersem İstanbul'daki
seçimi etkilerim düşüncesi sizi böyle bir zorlamaya itiyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ne alakası var;
yapmayın yahu!
İZZET ÇETİN (Devamla) - Öyle bir alakası
var ki, siz, merkezî idarede karşılaştığınız güçlükleri demokratik yollardan
aşamadığınız için, merkezi, çevreden kuşatabilir miyim -demokrasi sizin için
bir amaç değil, bir araç ya- o amaca ulaşabilmek için demokrasiyi araç olarak
kullanabilir miyim...
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Öyle değil.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Yok öyle yağma;
cumhuriyeti, demokrasiyi size araç olarak kullandırtmazlar, kullandırtmayız!
Onun için, bir yasa yapılırken çok dikkat ediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bizim hedefimiz
yüzde 15 değil, yüzde 50!
İZZET ÇETİN (Devamla) - Bakınız, Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinde sadece Saraybahçe ve Bekirpaşa mı var?! 16 kentimizde
birleştirilmesi gereken sadece 2 belediye mi var?! Neden Gebze'ye kulak
vermiyorsunuz?!
Bakınız, Gebze'de kimler... Ticaret odası,
sivil toplum örgütleri, sendikalar, muhtarlar, sanayiciler, ilçedeki tüm sivil
toplum örgütleri bir araya gelmişler "biz, 600 000 nüfuslu bir ilçe olduk;
20 kilometrekarelik bir alanda yaşıyoruz; eğitim sorunumuz var, emniyet
sorunumuz var, altyapı sorunumuz var, bataklığa dönüşmüş olimpik yüzme
havuzumuzun tamamlanması sorunu var; Türkiye'nin en büyük kültür kompleksi
çürümeye terk edilmiş; 500 yatak kapasiteli hastanemiz çöküntü içerisinde. Bu
sorunlarımız varken, bunlara çözüm bulmak varken, bizi ilgilendiren bir konuyu
niçin bizimle tartışmıyorsunuz" diyorlar; bunu size soruyorlar.
Tartıştınız mı, gidip görüşlerini aldınız mı?.. Diğer taraftan, başka kentlerde
başka sorunlar var.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim.
Ülkemizde, gerçekten, şehirlerimizin kaynaşmaya ihtiyacı var. Faklı
kültürlerden, farklı yapılardan, farklı kentlerden gelen insanlarımızın bir
arada barış içerisinde yaşamaya ihtiyacı var, ortak yaşam kültürünü yaratmaya
ihtiyacı var. Onların, ramazan ayında bir file yiyecek, 750 kilo kömürün içine
bir mektup konularak seçim propagandası olarak kullanılmasına değil, sosyal
devletin, kalıcı, hukuka uygun, sosyal korumasına ihtiyaçları var. Bunları
yapacak olan belediyelerimiz. O nedenle, belediyelerimizin güçlendirilmesine
ihtiyaç var. Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile millî eğitimi, sağlığı,
bayındırlığı, karayollarını, köy hizmetlerini, il özel idarelerine ve
belediyelere devredeceğiz. O zaman, belediyelerde, pek çok yeni görev ve
sorumluluk alanları gelişecek. O zaman, yeniden bu yasayı ele alacağız. Şimdi,
bu Yüce Mecliste 550 milletvekilini, komisyonları, daha evvel oluşturulmuş
komisyonları, aylarca, günlerce, oyalayarak fuzuli zaman kaybına, kaynak
israfına ne gerek var?! Getirin Kamu Yönetimi Temel Kanununu, getirin yerel
yönetimler reform tasarınızı, orada tartışalım, birlikte güzeli yaratalım;
tartışarak, uzun bir zaman diliminde, en az hatayla bir yasa çıkaralım.
İçişleri Komisyonunda bir değerli
arkadaşım diyor ki: "En iyiyi bulmak için, iyiyi yürürlüğe
koymalıyız."
Değerli arkadaşlarım, hiç kimse
belediyelerimizin -özellikle Kocaeli açısından söylüyorum- Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin sınırlarının genişlemesinden rahatsız değil. Buradaki
rahatsızlık, böylesi 2 maddelik bir yasanın, pergel konularak sınırlarının
çizilmesi; dağı, ovayı, bayırı, SİT alanlarını düşünmeden....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Oraya iyi bir
cümle koymuşsunuz, diyorsunuz ki: Orman köylerinin yapısı muhafaza
edilecektir."
Değerli arkadaşlarım, şunu açıklıkla
söyleseniz, hem halkımız hem biz çok daha iyi anlarız. Gerçi, Sayın Başbakan
"sizin konuşmanızdan halk anlamıyor" diyor; ama, ben, Başbakanın üslubuyla
"yahu, siz de anlamıyorsunuz" demeyeceğim. O, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanının kullanması gereken bir tabir olmamalı; "yahu" kavramı.
Benim halkım "yahu" kelimesini hak etmiyor. Onun için...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Halk rahatsız
olmuyor...
İZZET ÇETİN (Devamla) - Ben rahatsızlık
duyuyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen
duyuyorsun!..
İZZET ÇETİN (Devamla) - Benim köylüm,
kentlim, işçim rahatsızlık duyuyor; sen de rahatsızlık duyuyorsun!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Ben rahatsız
olmuyorum.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Onun için
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, eğer, bir yasa yapacak
isek, halkın sıkıntılarını, sorunlarını çözecek yasa yapalım. Lüzumsuz yere
kentleri ayağa kaldıracak, seçim alabilmek hesabı yaparak, her zaman, rahmetli
Özal'dan bu yana, her seçim döneminde Seçim Kanununu değiştirerek yönetimde
kalma çabalarınız başarıya ulaşmayacaktır; çünkü, çiftçinin kış gününde çay
içecek parası yok cebinde. İşçi, ücretinin nasıl bastırıldığını, sendikal
haklarının nasıl yok edildiğini devri iktidarınızda yaşıyor.
TELAT KARAPINAR (Ankara) - 28 Martta
göreceksiniz!
İZZET ÇETİN (Devamla) - Diğer taraftan,
toplumsal kesimler, hâlâ, rahatsız. Görece, ekonomideki durgunluğun yarattığı
enflasyonun düşmesi, faizlerin düşmesi sizi aldatmasın. Yarınları birlikte
kuralım. Böylesi oldubitti anlayışıyla yasa teklifi getirip, Yüce Meclisi
oyalamayalım diyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına söz isteyen, Konya Milletvekili Halil Ürün; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÜRÜN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Baş'ın, 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifinin
İçişleri Komisyonundan da geçerek huzurlarınıza gelmiş şekliyle müzakeresinde
AK Parti Grubu adına görüşlerimizi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, tabiî,
biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, grup sözcüsü arkadaşımız,
çeşitli konularda ifadelerde bulundu, yer yer onlara da değineceğim; ancak, bu
kanun teklifinin bir arka planı olması bakımından söz edildiği için, kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılması, ona bağlı olarak hemen onun arkasından
gelecek olan yerel yönetimler reform tasarıları, belediyeler kanunu, il özel
idareleri kanunu, bunlarla ilgili gelirler kanunu, bunlarla ilgili personel
yasalarının bir bütünlük içerisinde hazır hale getirilmekte olduğunu, kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dair çalışmaların burada Yüce
Meclisimize özet olarak takdim edildiğini buradan hatırlatmak istiyorum.
Burada söz konusu ettiğimiz kanun
teklifine, aslında bu çalışmaların bütünlüğü bozulmadan ele alındığı için sahip
çıkılmıştır; zaten, bu bütünlük içerisinde bu çalışma yer alacaktı.
Ancak, benim dikkatimi çekti; değerli grup
sözcüsü arkadaşımız "bazı tereddütlerim var, bazı endişelerim var"
diyor; ama, o endişelerini bir türlü açıklayamıyor. Temsil ettiği ilin seçmen
kitlesini, ilin yöneticilerini küstürmemek için, bir yandan "biz de
istiyoruz bunun artmasını, bunun genişlemesini" diyor; ama, bir yandan da
"bizim tereddütlerimiz var" diyor ve lakin, burada, bu
tereddütlerinin bir cümle olarak ifadesine rastlamadık.
Tabiî ki, buraya, huzurlarınıza, bu
değerli heyetin, Meclisimizin kıymetli milletvekillerinin her biri teklif
getirebilir; Cumhuriyet Halk Partisi de buraya teklif getirebilir. Sadece
"efendim, bu, bir tekliftir" denilmekle kalındı, yetinildi. Peki, siz
teklif getirmeyecek misiniz; peki, buradaki değerli milletvekillerimiz bir
teklif hazırlayıp getirmeyecekler mi?! Bu tekliftir diye, biz, burada dikkate
almayacak mıyız; sadece tasarı olduğuna mı bakacağız, ille Bakanlar Kurulundan
geçmiş olduğuna mı bakacağız?
Tabiî, bizim milletvekillerimizin hızına,
bizim hükümetimizin hızına kimsenin ulaşması mümkün değil; biz, çok kısa sürede
teklif de hazırlayıp getiririz; ama, bunun arka planını da çok iyi hazırlarız.
Bu kanun teklifinin arka planında, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması,
yerel yönetim reformunun çalışmaları yatmaktadır; yani, o teklif, sadece bir
kişinin, kuru kuruya hazırlayıp buraya getirdiği, iki günde bize ulaştırdığı
bir teklif değildir. Bu teklifin arka planında, 5 tane tasarı taslağı -birisi
tasarı haline dönüştü- çalışmasının bütünlüğünde yer alan imkânlar, yer alan
bilgiler mevcuttur; o bilgiler, birçok çalışmanın sonucu olarak orada yer
almıştır. Dolayısıyla, bu çalışma yapılmıştır; bu arkadaşımızın getirdiği
teklif, kuru kuruya bir teklif değildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onları niye
getirmiyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tasarı gelsin,
tasarıyı getirin.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Kaldı ki, bu
teklif, aynı zamanda, İçişleri Komisyonumuzda da müzakere edildi, orada da ince
ince, ayrıntısına varıncaya kadar ele alındı. Bunu da geçelim, burada da
değiştirilebilir. Burada da, eğer, eksiği görülmüşse, eksiği varsa, sizlerin
bir teklifiniz varsa, bir değişiklik öneriniz varsa, değerli arkadaşlarımızın
her biri, buraya, bu değişiklik önerilerini getirebilirler ve biz, burada, açık
açık bunu tartışırız, en doğru olanına karar veririz.
Tabiî, satır aralarında, hemen sözümün
başında ifade etmek istiyorum. Özellikle bazı yerlere mesajlar yollanıyor;
efendim, cumhurbaşkanı düşünülmüyormuş, Anayasa Mahkemesi düşünülmüyormuş.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyesi midir? (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ayıp!.. Ayıp!..
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Ayıp!..
Ayıp!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Anayasa Mahkemesi
Başkanları Cumhuriyet Halk Partisinin kayıtlı üyeleri midir?! Bunu anlamak
mümkün değil. Elbette, böyle olmadığını biz biliyoruz; onların verdikleri
kararlarda adil ve gerçekten meseleleri bilerek karar verdiklerine biz
inanıyoruz, buna güveniyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Niye söylüyorsun
o zaman?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - O zaman niye
söylüyorsun, niye çamur atıyorsun?!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bir diğer husus da
şudur: Efendim, biz, falanla filanla kavgalıyız, şununla kavgalıyız... Bizim hiç kimseyle bir kavgamız yok...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Siz
kendinizle bile kavgalısınız...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - ... bizim halkla
kavgamız hiç yok. Halk, bizi bu iktidara getirirken, kavgalı olduğumuzu bilerek
mi getirdi iktidar yaptı; bunu, bilmemiz lazım. Biz, kesinlikle, böyle bir
kavganın söz konusu edilmesini, doğrusu, yerinde bulmuyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz, kamu yönetimini
yeniden yapılandırırken şu esaslara dikkat ediyoruz; diyoruz ki...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Onu, o zaman
anlatırsınız...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...merkezî yönetim,
üzerine düşen koordinasyon ve denetim görevini yapsın. Merkezî yönetim olarak,
uhdesindeki, ona ait olan yetkilerini en iyi şekilde kullansın ve üzerindeki
yerel mahiyet arz eden birtakım yetkilerle zaman kaybetmesin, zaman israfı
doğmasın istiyoruz. Daha hızlı, daha süratli, daha verimli, daha kaliteli, daha
katılımcı bir yönetim, demokratik temayüllerin en iyi tarzda işlediği bir
yönetim oluşsun arzusundayız. Yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılmasından
maksadımız da budur. Şimdi, bakın, bu maksadın en önemli umdelerinden birisi
olarak, değerli arkadaşımızın hazırladığı teklif bunu tamamlayan bir tekliftir
ve zaten içinde yer alacak olan bir tekliftir.
Peki, biz niye bunu hemen ele aldık da...
SALİH GÜN (Kocaeli) - Seçim yakın da
ondan.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bakınız,
"İmarzede" denildi. İmarzede; o çok önemli, o öncelikli, tabiî ki
bizim için de öncelikli; doğrudur; ama bir de "imarzade",
"imarziyade" var; yani imar bütünlüğünün korunamadığı, imar
bütünlüğünün bozulabildiği birtakım çevredeki beldelerde, ilçelerde, yerleşim
birimlerinde plan hedeflerine varılamadan yapılan işlerin bir an önce
yapılabilmesini öngören bir çalışmadır bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Beykoz'da, 2/B
arazisinde...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - O şartlar
içerisinde plan hedeflerinin dışına çıkılarak kendi yetkin ve etkin olmayan
personeliyle, elemanıyla buna güç yetiremeyen birtakım belde belediyelerinin,
birtakım ilçe belediyelerinin çevredeki imar bütünlüğünü bozan imarziyade,
köşeyi dönen insanların önünü kesmek için biz bunu yapıyoruz, bunu getiriyoruz
buraya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Elbette, bu da bir imarziyade, imarzade
yasasıdır aslında bir yönüyle.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Kemal
Unakıtan'a, Maliye Bakanına bakın.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakınız, büyükşehirlerimizde görev nedir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Bir yıldır niye
getirmiyorsunuz? Bir yıldır aklınız neredeydi de 12'ye 5 kala getiriyorsunuz?
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Büyükşehir belediye
başkanlığı yapmış arkadaşlarımız var burada, hem muhalefet grubunun içerisinde
hem AK Parti Grubunun içerisinde, her iki grubumuzda da var. Bizim en büyük
eksikliğini hissettiğimiz şey koordinasyondur. Plan bütünlüğünün bozulmadan
işlerin yürütülmesidir. Peki, büyükşehir belediyelerinin görevi nedir...
SALİH GÜN (Kocaeli) - 16 il tamam, 65 il
ne olacak?
HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...3030 sayılı
Yasayla görevleri tarif edilmiştir, kuruluş yasasıyla görevleri tarif
edilmiştir. En büyük görevi... Nasıl ki merkezî yönetim ulusal bazda
koordinasyon ve denetimi yapıyorsa, ulusal bazdaki planları, büyük projeleri
üstleniyorsa; büyükşehir belediyeleri de kendi alanları içerisindeki yerel
bazda; ama, yine ulusal mahiyet taşıyan, yine geniş mahiyet taşıyan, yine
altyapı bütünlüğünü, yine imar bütünlüğünü öngören hedefleri yakalayabilmek
için kurulmuş bir büyük belediyedir. 16 tane büyükşehrimizde çeşitli
belediyeler vardır, kendi uhdesinde, kendi bünyesinde; merkez ilçe belediyeleri
dediğimiz, belde belediyeleri dediğimiz.
Şimdi, peki, çevrede ne oluyor; bir yol,
imar hudutlarına kadar, belediye hudutlarına kadar, 30-35 metre olarak devam
ediyor, ondan sonra, bu yol orada kesiliyor. Kanalizasyon, su hizmetleri,
altyapı, doğalgaz hizmetleri o hududa kadar devam ediyor, metro çalışmaları
oraya kadar devam ediyor, ondan sonra devam etmiyor. Çevrede olan, bu sözü
edilen, bu taslak içerisinde yer verdiğimiz, 50 kilometre mesafede olan yerler
var. Tabiî, nüfusu 2 000 000 ile 5 000 000 arasında olursa 50 kilometre, nüfusu
1 000 000 ile 2 000 000 arasında olursa 30 kilometre, nüfusu 1 000 000'dan daha
aşağı olduğu zaman 25 kilometre; nüfusu 5 000 000'un üzerinde olursa da
belediye hudutları ile il mülkî hududu aynı olacak tarzda getirilen bu
çalışmalarda, aslında, bu hedefler gözetilmektedir. Bunun da bir önceliği
vardır. Biz, bunu yapmak suretiyle, önümüzdeki yaklaşmakta olan seçimleri
bahane bilerek bu tür imardışı hareketlere girenlerin yolunu kesmek istiyoruz.
Ben size söyleyeyim: Kesinlikle, gecekondu mafyaları bu yasadan rahatsız
olmaktadır; bir de, sizin Grup sözcünüz rahatsız olmaktadır. Ben, bunu
anlayamıyorum!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mafyalar
sizde, bizde mafya yok!..
SALİH GÜN (Kocaeli) - Çok ayıp!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, tabiî, şunu
çok açıklıkla ifade etmek istiyorum: Bir kere, belediye hudutlarının bu şekilde
genişletilmesini öngören bu taslakla yapılacak olan çalışmalardan, yapılacak
olan düzenlemelerden yararlanacak olan halka bir bakalım.
Şimdi, üzerinde en çok durulan konu,
"efendim, bu taslak niye bu seçime yakın getiriliyor? Seçime yakın
getiriliyor, o halde, AK Partinin burada bir çıkarı var."
Bakınız, bizim popülist davranmadığımızın
en açık delili, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına dair getireceğimiz
yasa tasarısıdır. Muhalefet olarak sizlerin katkısını o tasarıda da göreceğiz.
Temenni ederim ki, olumlu, yapıcı birtakım tekliflerle onu güzelleştirin, daha
güzel hale getirin. Biz, elbette onun güzel hale getirilmesinden, en iyi şekle
gelmesinden rahatsızlık duymayız, keyif duyarız; ama, dikkatinizi çekmek
istediğim husus şudur: Biz, popülist davranmıyoruz.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Onun için mi sadece
16 belediyeyle kucaklaşıyorsunuz?
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Parti çıkarlarını
ülke çıkarlarının önünde tutacak olsak, biz, 368 Grup üyemizle Anayasayı dahi
değiştirecek bir güce sahip olduğumuz halde, bizde var olan yetkileri niye
muhalefetle paylaşalım; biz deli miyiz...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Yap da gör o
zaman, yap da gör!.. Gücünüz yetiyorsa, yapın bakayım!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Biz deli değiliz,
biz çok akıllıyız. Neden akıllıyız; Türkiye'nin çıkarlarını parti çıkarlarının
önünde tuttuğumuz için akıllıyız.
Burada, üzerinde durmak istediğim husus
şudur: Ankara'yı örnek veriyorum -eğer bu endişe varsa, bu endişeyi kısaca
sizlerle paylaşmak istiyorum- 3 Kasım seçimlerinde Ankara'da Cumhuriyet Halk
Partisinin oy oranı yüzde 28 küsur; AK Partinin oy oranı ise yüzde 38 küsur; 10
puanlık bir fark zaten 3 Kasımda var. Şimdi, aradan geçen zaman içerisinde
yapılan anketlerden bakıyoruz ki, AK Parti, oy oranını yüzde 50'lerin üzerine
çıkarmış. (CHP sıralarından "Allah, Allah!.." sesleri)
AHMET ERSİN (İzmir) - Bir de İzmir'e
bakalım Sayın Başkan.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - O zaman, seçim
yapmaya gerek yok.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - O zaman, burada
çıkardığımız her yasaya siz karşı çıkın, bu yasaların hepsi, seçmenin,
vatandaşın, ülke insanının bize yönelmesine sebep oluyor. Sizin, asıl bu
yönelişi incelemeniz lazım. Neden ülke insanı bize sahip çıkıyor; onun altında,
işte, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın -biraz
önce grup sözcüsünün ifade ettiği- "yahu" diye halk diliyle konuşması
yatıyor; halkın yüreğinden, halkın dilinden anlayan yapısı yatıyor. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, siyaseti böyle
anlıyoruz. Yoksa, kalkıp da bunu mizah konusu yapacak olursanız, siz, siyasetin
nasıl değişmekte olduğunu görememiş olursunuz. Biz, siyasetin değişen yüzünü
biliyoruz. Siyaset halkla yapılır. Halkın talepleri doğrultusunda siyaset
yapılır.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Laf bunlar,
laf...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, bakınız,
siz, burada, bunları böylece konuşuyorsunuz; elbette, bu millet de bizi
izliyor.
Ankara'da, 50 kilometrenin içerisine giren
ve bu hizmetlerden istifade edecek olan, kanalizasyon, su, yol, doğalgaz,
metro, ulaşım gibi altyapı
hizmetlerinden istifade etmeyi bekleyen Cumhuriyet Halk Partisi
üyelerine, yanlarına gittiğiniz zaman, siz ne diyeceksiniz; onlara ne cevap
vereceksiniz?!
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sana ne!.. Sana
ne!.. Ne dersek deriz.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - "Efendim,
seçim geliyordu da biz onun için karşı çıktık."
Onların hepsi bunu arzuluyor. 16 tane
büyük şehrin nüfusu ülke nüfusunun üçte 1'i kadar; üçte 1'inin de üzerinde.
Dolayısıyla, bu, aslında, Türkiye'nin önemli bir kısmını ilgilendiren bir yasa
teklifidir. Siz, bu teklifin arkasında durmayacaksınız da hangi teklifin
arkasında duracaksınız?! Siz, bu teklifi desteklemeyeceksiniz de hangi teklifi
destekleyeceksiniz?! Tasarı olduğunda
bakalım; tasarı da gelecek, o zaman da sizi göreceğiz; ama, ben, inanıyorum ki,
o zaman da siz, popülist davranışlarla... Umarım ki beni yalancı çıkarırsınız.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Zaten
yalancısınız. Neyi doğru söylüyorsunuz ki?!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Popülist
davranışlarla, burada, yine, aynı şekilde sunî birtakım mazeretler
üreteceksiniz.
Bakınız, çarpık kentleşme, hepimizin
sorunudur. Gecekondulaşma hepimizin sorunudur.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayenizde.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Büyük şehirlerin
civarlarında, büyükşehir hizmetlerinden istifade etmeyen mahallelerin,
beldelerin, köylerin, ilçelerin bu hizmetlerden istifade edebilmelerinin gereği
bizim sorunumuzdur. Bütün bu sorunları paylaşmak için, sizlerle, elbette, burada,
olumlu, yapıcı birtakım teklifleriniz gelirse, onları değerlendirmeye alırız;
ama, bu teklifler gelmediği halde, sadece, işte "ben de istiyorum; ama,
endişelerim var." Endişe ne; endişe yok.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Endişe var, var;
herkes endişeli.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Endişe, önümüzdeki
yerel seçimlerde, AK Partinin, şimdiden, yapılan anketlerde, belediyelerin
kahir ekseriyetini alacak olmasıdır. Buna engel olamazsınız ki. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Halkla diyaloğunuzu artıramazsanız, halkla
diyaloğunuzu geliştiremezseniz, buna nasıl engel olacaksınız?
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Burası vaaz
yeri değil, burası Meclis. Vaaz verir gibi konuşuyorsun. Burası Meclis,
Atatürk'ün Meclisi!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, size
düşen, evvela budur.
Bakın, ben ve arkadaşlarım ve buradaki
değerli milletvekili arkadaşlarımız, çevre belediyelerde yer alan pek çok
vatandaşın bize müracaatlarına şahit olduk. "Yahu, siz, bizim halimizi
görmüyor musunuz? Siz, burada, belli mekânlarda oturan insanların, şehrin
merkezinde oturan insanların, bu hizmetlerden yararlandığını görüyorsunuz da,
bizim bu hizmetlerden yararlanmadığımızı niye görmüyorsunuz, niçin bize elinizi
uzatmıyorsunuz" diye, bize yakındıklarına, bize dertlendiklerine, bizzat
şahidim.
OYA ARASLI (Ankara) - Kanunun üzerinde
konuşun, kürsüyü kullanmayın.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bu konuda ciddî
olmak, bu konuda daha tutarlı davranmak mecburiyetindeyiz.
Burada, hiçbir şey değişmemektedir, sadece
sınırlar genişlemektedir; belediye, yine yerinde kalmaktadır.
Burada, biz, şöyle bir madde de
getirmiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi burada seçime girmez diye bir madde yok.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi, burada seçime
girecek; ama, o seçimi belirleyecek olan da halktır, oy verecek olan halktır,
halk oy kullanacaktır.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Gücün yetiyorsa
yaz, demagoji yapma!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, halkı
dikkate almaya mecburuz.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Buraya demokrasiyi
Cumhuriyet Halk Partisi getirdi, sen getirmedin. Onu da yazamazsın! Ona gücün
yetmez! Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, sen orada konuşamazdın!.. Sen,
burada, Cumhuriyet Halk Partisi sayesinde varsın!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi,
oturduğumuz yerden, sessizlik içerisinde dinleyelim lütfen.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, tabiî, ben, burada...
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Bir senedir
iktidarda olduğunu unutma! Ne yaptın?! Vatandaş perişan!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Yırtınma!..
Yırtınma!..
HALİL ÜRÜN (Devamla) - ...Cumhuriyet Halk
Partisinin çok saygın milletvekillerini, çok saygın grup üyelerini asla rencide
edecek bir söz söylemiyorum. Bir hesaplaşma varsa, bu hesaplaşmayı AK Partiyle
değil, bu hesaplaşmayı halkla yapın; bu hesaplaşmanın günü de, bugün değildir,
bu hesaplaşmanın günü 28 Marttır. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Kendi işinize
bakın biraz, bize akıl vermekten vazgeçin.
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Çöplerden ekmek
toplayanları görmüyor musun Ankara'da?!
ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyaları bir
indirelim...
BAŞKAN - Sayın Ürün, konuşmanızı
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Toparlıyorum.
Bir kere, geçici maddelerle ve 2 ana
maddeyle hem belediyelerin adı değiştiriliyor -sadece adı değişiyor, sadece
sınırı değişiyor- hem hizmet bütünlüğü kuruluyor. Hizmetteki bütünlük, aslında
bizim hedefimizdir. Bizim en büyük sıkıntımız, benim, şahsen, yaşayarak
gördüğüm sıkıntıdır gecekondulaşma, geçmiş yönetimlerin bize getirdiği, bize
verdiği en büyük handikaptır. Belki, sizin de kusurunuz yok burada Cumhuriyet
Halk Partisi olarak; ama, biz, yeni bir parti olduğumuz için, bizim zaten hiç
dahlimiz yok. Siz, geçmişte görev aldığınız için, birazcık dahliniz var bu
ülkenin gecekondulaşmasında, bu şehirlerin gecekondulaşmasında; ama... (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuyla ne
ilgisi var?!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - ... biz, bu
gecekondulaşmanın, bu çarpık kentleşmenin bitmesini istiyoruz ve yeni bir dönem
başlattık.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Mazini unutma!
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Bu yeni dönemle,
sadece kentler değil, sadece köyler değil, sadece ilçeler, beldeler değil,
ülkeyi kurtaracak bir yeni anlayış getiriyoruz, yeni bir siyaset anlayışı
getiriyoruz.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Asıl yasayı
getirin.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Onun için, burada,
sizler bu anlayışa mutlaka tanık olacaksınız ve oluyorsunuz da.
Buradaki itirazların, hiçbir haklılık yanı
yoktur.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Size göre...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Elbette bize göre,
bu büyük Gruba göre elbette; bu Grup adına burada konuşuyorum ve halka göre...
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Büyük değil,
kalabalık Grup...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - "Efendim,
seçimden sonraya bıraksanız, altkomisyona havale etseniz..." Altkomisyona
havale etsek, uyur; uyutmak istiyorsunuz. Bizim derdimiz, hep bunları uyutmak
mıdır?! Bizim hızımızı lütfen bir yakalayın, bizim hızımıza lütfen bir
yaklaşın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sizde hız yok
ki!.. Kontrolsüz hız...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Efendim, yeni
yasaya konulsun... Zaten yeni yasada var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ürün, konuşmanızı toparlar
mısınız.
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Önceliği
dolayısıyla, biz bunu, bugün burada müzakere ediyoruz. Ben, bu taslakla ilgili
olarak yapılan çalışmaları takdir
ediyorum ve mutlaka, burada, bu çalışmanın tamamlanması ve yasanın çıkması
doğrultusunda, Grubumuzun, iradesini ortaya koyacağına inanıyorum.
Yapılan her türlü çalışmada, biz, ülke
yararını hedefliyoruz, parti çıkarlarının üstünde tutuyoruz ülke yararını.
Popülist davranmıyoruz; popülist davransak, tekrar ifade ediyorum, kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılmasını biz gündeme getirmezdik. Bizde olan
yetkileri, yüzde 85'i muhalefette olan belediyelerle biz niye paylaşalım?! Deli
miyiz; akıllıyız. Niye akıllıyız; bunu onlarla paylaşmanın ülkeye yararı var.
Biz, kendi yetkilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz, sizlerin de taşın altına
elinizi koymanızı istiyoruz, halkın da sizden bunu beklediğini biliyoruz;
halkın sizden beklediğini, biz sizden istiyoruz.
Dolayısıyla, bu taslakla ilgili, ben, son
söz olarak şunu ifade etmek istiyorum: Yapılan değerlendirmeler ve gerek
İçişleri Komisyonumuzda yapılan kapsamlı çalışma gerekse bizim
arkadaşlarımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ürün, lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) - Başkan, yeter!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsüne kimse müdahale edemez oradan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Tapusunu
verelim o zaman!
BAŞKAN - Lütfen, sayın vekiller...
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - O zaman,
tapusunu verelim Sayın Başkan; yapmayın...
BAŞKAN - Sayın Ürün, buyurun; son cümle
ama...
HALİL ÜRÜN (Devamla) - Şimdi, kapsamlı
çalışmanın, arkadaşlarımızın bizzat bu
bölgelerde yaptıkları gözlemler, elde ettikleri bilgiler doğrultusunda,
hazırlanmakta olan 5 tane yasanın bütünlüğünü bozmadığı, bunların içerisinde
yer aldığı; ama, önceliği olduğu için, bu teklifin lehine burada irademizi
ortaya koyacağımızı ifade ediyorum. Teklif sahibi arkadaşımıza huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Bütün komisyon üyelerini tebrik ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ürün.
Tasarının tümü üzerinde, Hükümet adına,
İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine
Ait Kanun Teklifi hakkında düşüncelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım;
bu vesileyle, Yüce Meclisin siz değerli üyelerini en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim hedefimiz,
çevreyle uyumlu, çağdaş bir alan planlamasıyla desteklenmiş, yaşanılır kentler
oluşturmaktır. Hedefimizin herhangi başka mülahazaya konu edilmemesi için, bu
yasa teklifiyle hedeflenen amacımızı bir kez de İçişleri Bakanı olarak ben izah
etmek istedim.
Biliyorsunuz, biraz önce burada
konuşulurken de ifade edildi, Hükümetimizin elinde, kamu yönetimi reformu
çerçevesinde hazırlanmış, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
temel kanun ve yine, bunun yanında, Büyükşehir Belediye Kanununu, İl Belediye
Kanununu, Özel İdare Kanununu da ihtiva eden tasarılar hazır ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine, yani, sizlerin tasvibine sunulmak üzeredir. Bunlar kabul
edildiği takdirde, Türk kamu yönetiminde ve yerel yönetimlerde temelden
değişiklikleri, hep birlikte, inşallah, yapacağız. Öyle umut ediyorum ki,
önümüzdeki günlerde sevk edecek ve bunu da, biz, 22 nci Dönem Parlamentosu
olarak gerçekleştirmiş olacağız. Öyleyse, müsaade ederseniz, işin esasına
girmeden önce, niçin bu konunun tasarıyla değil de, bir teklifle önünüze
geldiğini izah edip, bilahara da, teklifinin içeriğine ilişkin görüşlerimi ifade
etmeye çalışacağım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Niye 12'ye 5
kala geldiğini söyler misiniz?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; niyetim, bu konunun, hem siz
saygıdeğer milletvekillerimiz tarafından hiçbir tereddüte mahal vermeyecek bir
biçimde anlaşılması ve hem de televizyonları başında bizleri izleyen aziz
milletimizin doğruyu bilme hakkı çerçevesinde bir kez de tarafımdan
anlatılmasıdır.
Hepinizin malumu, 3030 sayılı Yasa,
ülkemizde kent görünümlerini, kendisinden daha evvelki uygulamalarla
karşılaştırıldığında, ciddî ölçüde değiştirmeye muvaffak olmuş önemli bir
yasadır. Bu yasa, 1984 yılında Yüce Meclisin tasvibine sunulurken, bazı
gerekçeler üzerine yaslanıyordu. Hafızalarımızı tazelersek, özetle, bu
gerekçelerden birkaçını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu gerekçelerden biri, belirli
büyüklükteki kentlerin sorunlarını 1580 sayılı Belediye Kanunu mantığı
içerisinde çözemediğimizden ileri geliyordu.
İkinci bir konu, belediye yönetimleri için
yeni bir ölçek geliştirmek gerekmekteydi.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Pergel mi o?!.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Üçüncü bir konu, çağdaş kent oluşturmak için yeni gelir kaynaklarının
bulunması lazımdı ve bir önemli konu da, görev
ve yetkilerin yeni bir hiyerarşik model üzerine oturtulması gereğiydi ve
nihayet ve özellikle de imar yetkisinin bölge ölçeğinde kullanılmasında
metropol kent planlamasının önemi büyüktü.
İşte, bu gerekçelerden, bugün,
hiçbirimizin, zannediyorum ki, hiçbirine itiraz edecek hali yok. Yukarıda da
arz ettiğim gibi, 3030 sayılı Yasa, önemli bir yasa ve son yirmi yılda önemli
bir misyonu yerine getirdi; ama, hemen ifade edeyim ki, o tarihte kanun
koyucunun göremediği, kentlerimizi açıkça tehdit eden ve hatta, tahrip eden,
çarpık kentleşmeye yol açan bazı önemli durumlar var. Nedir bu durum; bunlar,
büyükşehir belediyesi mücavir alanı içinde imar planı yapma ve onama yetkisini
haiz başka müstakil idarelerin de var oluşudur. Bu idarelerin başında belde
belediyeleri geliyor; ama, sadece belde belediyeleri değil, bunun yanında il
özel idareleri, köyler dolayısıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın,
dürüstçe itiraf edelim. Bu denli açık görev dublikasyonlarının olduğu bir
yönetim yapısında, çağdaş kent ve çağdaş çevre kurulabilir mi; elbette ki
hayır.
AHMET ERSİN (İzmir) - O yasayı kim
hazırladı Sayın Bakan?!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemiz, gelişen bir ülke,
çözüm bekleyen pek çok sorunları var ve kum saati hızla çalışıyor, kaybedecek
bir saniyemiz bile yok.
Biz bunları tartışırken, çeşitli
nedenlerle kentler ve kent çevrelerinde göç, hızla devam ediyor. Ülkemizde
şehirlerde bulunan nüfusun oranı, son on yılda önemli artış göstererek, 1990
yılında yüzde 59 iken, 2000 yılında yüzde 64,9'a yükselmiştir. Bunların
yanında, çok temel bir istatistikî veri de, illerin kent nüfus oranları
arasında önemli farklılıklar olmasıdır. 81 ilimizin 55'inde, nüfusun çoğunluğu
artık kentlerde yaşıyor. Metropol kentlerde kent nüfus oranı da çok ciddî
biçimde değişme durumundadır.
Örneğin, İstanbul İlinin yüzde 91'i
-nüfusun yüzde 91'i- Ankara İlinin yüzde 88'i, İzmir İlinin yüzde 81'i
kentlerde yaşıyor. Zaman içerisinde, bu oranlar, hep kentlere doğru yükselerek
devam edecek. Öyleyse, hiçbir siyasî mülahazaya kapılmadan, kentlere akıp gelen
nüfusun insanca yaşayabileceği konut ve çevre için yasal altyapıyı süratle
hazırlamamız lazım. Bu düzenlemeyi, bir yasa teklifi olarak getirmemizdeki en
önemli neden, bu sorunun beklemeye hiç tahammülü olmamasından
kaynaklanmaktadır; yani, hemen, hiç zaman kaybetmeden bu hukukî boşluğu
doldurmamız lazım. Bunu, sanıyorum, iktidar ve muhalefet olarak kabul ediyoruz.
Sorun, buradaki tartışma, işin zamanlamasından kaynaklanıyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım, çözüm için
elimizde üç seçenek vardı; birinci seçenek, yasayı şimdi veya 28 Mart sonrası
çıkarıp, mahallî idareler seçiminden sonra uygulamak. Yani, şimdi çıkarır ya 28
Marttan sonra çıkarır; ama, mahallî idareler seçiminden sonra uygulayabilirdik.
İkinci seçenek, yasayı uygulamayı, bir sonraki mahallî idareler seçimine
bırakmak; yani, beş yıl daha geri bırakmak. Üçüncü seçenek -ki, şimdi bizim
yaptığımız- yasayı şimdi çıkarıp, 28 Mart tarihinde yapılacak mahallî idareler
seçimine yetiştirmek.
Şimdi, öyle zannediyorum ki, bu
teşhisimize itiraz eden olmayacak. Üç seçeneğimiz var; öyleyse, açık
yüreklilikle, hangi alternatifin doğru olduğuna bir bakmamız lazım. Şimdi,
hissiyatımızı bir kenara bırakarak bu seçenekleri yorumlayalım.
Değerli arkadaşlarım, birinci seçenekte,
yasayı şimdi veya 28 Şubattan sonra çıkarıp, ondan sonra uygulamak.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ya... Ya... 28
Şubat(!) 28 Şubat değil.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- 28 Mart.
Ne olacak bu biliyor musunuz? Şimdi,
seçimi yapıp bitireceğiz ve ondan sonra da bu kanunu çıkarıp uygulayacağız;
ama, o insanlarımızın birçoğu, o kendi ilçesinin veya beldesinin belediye
başkanına oy vermiş, öyle oy verdiği insanı biz alıp büyükşehre getireceğiz
veya belediye meclisi üyelerine -o belediye meclisi için- oy vermiş, bu
insanları biz alıp büyükşehir belediyesine getireceğiz; yani, bunların
tercihlerini biz yanlış yönlendireceğiz. Aday olacak arkadaşlar bakımından,
aday olduğu belediyenin büyükşehre dahil olduğunu bilerek aday olma durumu
vardır. Ee, aday olup seçildikten sonra yasa çıkarıyoruz... Gel, biz seni
büyükşehir belediyesine aldık demek var. Ayrıca, muhtarlıklar mahalle oluyor.
Köy muhtarlığı seçimi yapacağız; kısa bir müddet sonra diyeceğiz ki:
"Pardon, sen mahalle oldun, mahalle muhtarlığı seçimini yeniden yapmamız
lazım." O bakımdan, bu alternatifi uygun görmüyorum.
İkinci alternatif, yasanın uygulamasını
bir seçim sonraya, yani beş yıl sonraya bırakmak. Bunu biraz evvel de izah ettim;
gerçekten, acelemiz var, kentler elden çıkıyor. Bilhassa büyükşehirlerin durumu
hepimizce biliniyor. Onun için, kaybedecek zamanımız yok.
Şimdi, durum geliyor, bizim de bugün
yapmış olduğumuz gibi, hemen, teklif olarak getirip yasayı çıkarmak ve bu
önümüzdeki seçimlere uygulamak noktasına.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan, bu yasa
iptal edilir, boşuna yorulmayın!
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, şimdi de, yasa
teklifinin neler getirdiğine işaret etmek istiyorum.
Teklifin 1 inci maddesiyle, daha önce var
olan "büyükşehir", "ilçe" ve "alt kademe
belediyesi" isimlendirilmesi yerine, "o ilin adıyla bir büyükşehir
belediyesi kurulur" diyoruz, "ilçe" ve "alt kademe"
yerine "ilk kademe" diyoruz. Bu, teknik bir değişiklik.
Aynı maddede, İzmit İlinde de -İstanbul'da
olduğu gibi- mülkî sınır ile belediye sınırı aynı olduğu için, merkezde mevcut
iki belediye birleşip, tek merkez ilçe belediyesi olup "İzmit" adını
kullanma imkânı getiriliyor. Bu da önemli bir konu; çünkü, birçok yerde, o
kendi beldelerinin eski yıllardan beri, tarihin derinliklerinden gelen ismini
kullanmak isterler. Bu da tabiî hakları. Böyle bir durum getiriyoruz.
SALİH GÜN (Kocaeli) - İsmi değiştirilir,
belediye kalır. Fatih Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine 300 metre
uzakta.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Ama, böyle uygun görüldü. Siz de komisyonda vardınız, bunu tartıştık.
SALİH GÜN (Kocaeli) - Yanlış... Halk uygun
görmeli.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Bu yasa teklifinin 2 nci maddesinde ise, nüfusu 5 000 000'un üzerindeki
kentler ile valilik binası esas alınmak suretiyle 50 kilometre yarı çapından
daha küçük illerde; yani, ilçelerin uzaklığı 50 kilometreden daha yakınsa -ki,
buna Kocaeli uyuyor- buralarda, kentin, belediye hudutları ile mülkî hudutları
aynı oluyor ki, bunlar metropol şehirler. Aslında, hem İstanbul hem Kocaeli,
bunu çoktan hak etmiş illerimizdir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Bakan,
Kocaeli istemiyor.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, yukarıda istatistikî bilgi arz ettiğim İstanbul İline
gelince, İstanbul İlimizde yaşayan nüfusun yüzde 91'i, İstanbul kent merkezinde
yaşıyor. Zaten, nüfus, bize, yeni bir büyükşehir sınırını da bastırıyor; yani,
İstanbul zorluyor bunu, Kocaeli de zorluyor bunu. Dolayısıyla, bu konuya da
çözüm, bu maddeyle getiriliyor.
Aynı maddede yer alan ikinci bir grup, 2
000 000 ile 5 000 000 arası nüfusu olan kentler için de, mücavir alan sınırı,
50 kilometre yarıçapa tekabül eden alanı kapsıyor. Mücavir alan, nüfusu 1 000
000 ile 2 000 000 arasında olan yerler için, 30 kilometre yarıçaplık bir alanı;
1 000 000'dan daha düşük nüfuslu büyükşehir belediyeleri için de, 25 kilometre yarıçaplık bir alanı kapsıyor.
Değerli arkadaşlarım, bunlar, genel
kriterler. Şimdi, biz, bakanlık olarak, bu genel kriterlere uygun yerleşim
yerlerini, köy, belde, ilçe bazında da tespit çalışmalarımızı yapıp tamamladık.
Amacımız, yukarıda da söylediğim gibi, bu alanlar içerisinde kalan ilçe
belediyelerini, belde belediyelerini, Büyükşehir Belediye Kanununun uygulanması
alanına almak; bu alanda kalan köyleri mahalle haline dönüştürmek suretiyle,
kent planını, büyükşehir belediye meclisi onayıyla yürürlüğe girecek hale
getirmek; böylece de, büyük kentler etrafında rant amaçlı kaçak yapılaşmayla
mücadele etmek, güzel, daha yaşanılır, çağdaş kentler geliştirmek.
Değerli arkadaşlarım, daha fazla
zamanınızı almak istemiyorum. Bu değişim çok gerekliydi. Hatta, AK Partili veya
başka partili bütün büyükşehir belediye başkanlarının ortak ifade ettiği gibi,
gecikmiş bir zorunluluktu.
Konuşmamın sonunda, ben, bu teklifin
hazırlanmasında ve komisyonda görüşülmesi sırasında katkıları olan ve şu anda
Meclisimize katkısı ve emeği olacak, siz, bütün değerli milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; her zaman olduğu gibi, bir yasayı tartışıyoruz ve
konuşuyoruz; ama, buraya çıkan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan
değerli arkadaşım, konuşmasının önemli bir bölümünde, yasayı anlatmak yerine,
Cumhuriyet Halk Partisine sataşmayı esas alan bir çizgi izledi. Cumhuriyet Halk
Partili bir milletvekili olarak, birkaç cümleyle buna cevap vermek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, bir şeyi konuşurken,
ikide birde, seçim ya da seçilmeme, güçlü ya da güçsüz olma esasına getirip
dayatmayalım; zira, yasalar ülkelerin menfaatları açısından yapılır. Çıkacak bu
yasada, Cumhuriyet Halk Partisi seçime giremez diye yazmıyor dedi sayın eski
rektörümüz. Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmek mümkün; ama, Cumhuriyet Halk
Partisini eleştirirken bazı titizlikler göstermek gerekir. Eğer, Cumhuriyet
Halk Partisi bu ülkede cumhuriyeti kurmamış olsaydı, eski rektörümüz, şimdiki
milletvekilimiz ve eski belediye başkanımız... (AK Parti sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Büyükşehir
belediye başkanı...
HASAN AYDIN (Devamla) - Pardon... Eski
rektörümüz, milletvekilimiz... (AK Parti sıralarından gürültüler) Düzeltiyoruz,
tamam!.. Sorunun esasını anlatmaya çalışıyorum.
...büyükşehir belediye başkanı, Türkiye
Cumhuriyetinde vatandaş olamayacaktı, ümmet olacaktı; bir rektör olamayacak ve
ancak, bir medresede molla olabilecekti. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Ayıp yahu!
İnsanlara hakaret etme!
HASAN AYDIN (Devamla) - Cumhuriyet Halk
Partisini konuşurken, eleştirirken biraz titizlilik göstereceksiniz. Bu
nedenle, rica ediyorum; buraya çıkarken, biz kazandık, yüzde 40'lara geldik,
yüzde 50'lere geldik... Bu laflara milletin karnı toktur. 28 Martta hep
birlikte göreceğiz.
ABDULLAH VELİ SEYDA (Şırnak) - Halk karar
verecek...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Göreceğiz...
Göreceğiz...
HASAN AYDIN (Devamla) - Gelmiş olduğunuz
bir yıl içerisinde, işsizliği yüzde 14 artırmışsınız, 40 milyar dolar civarında
da borç yapmışsınız. Konuşurken ayaklarınız biraz yere bassın.
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Kömür
dağıttılar...
HASAN AYDIN (Devamla) - Yani, kömür
dağıtarak, ramazan çadırları kurarak bu işi çözebileceğinize inanmayın lütfen.
İkide birde, anketlerden söz etmekte eski
rektörümüz, sayın milletvekili arkadaşımız... (CHP ve AK Parti sıralarından
"rektör değil" sesleri)
Peki, düzelttim efendim... Düzelttim
efendim, düzelttim.
...eski büyükşehir belediye başkan
adayımız ve Sayın Başbakanı överken... (AK Parti sıralarından
"Başkan" sesleri)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Adayı değil,
başkanıydı...
HASAN AYDIN (Devamla) - Eski... Eski...
(AK Parti sıralarından "Konya Büyükşehir Belediye Başkanıydı"
sesleri, gürültüler)
Arkadaşlar, izin verin, konuşayım. Yani,
bir sürçülisan olduğu zaman da düzeltiyoruz. Rica ediyorum... Ayıp oluyor
yani...
...Sayın Başbakanı överken de, Başbakanın
"yahu" kelimesini halk diliyle konuştuğunu söyledi. Sayın vekilim
"yahu" kelimesi halkın kullandığı bir dil değildir, "yahu"
kelimesi Türkçe'yi kullanma noktasında sıkıntı çeken insanların kullandığı bir
kelimedir. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Anadolu'ya hiç
gitmemişsiniz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir yerel
yönetim reformuna ihtiyaç var. Yerel yönetim reformundan söz etmekteyiz.
Şüphesiz ki, Türkiye'de idarî yapılanma son derece bozuktur; yerel yönetim
reformu konusunda yapılması gereken çok şey vardır. Mesela, İstanbul'da öyle
yerler vardır ki, bir ilçe vardır nüfusu 10 000'dir, 10 000'lik ilçede kaymakam
vardır, belediye başkanı vardır, belediye meclis üyeleri vardır; ama, öyle
mahalleler vardır ki, nüfusu 80 000'dir, bir tane belediye meclis üyesi bile
yoktur.
Burada bir şeyi daha düzeltelim.
Gecekonduya engel bir durum değil bu yeni getirilen taslak; çünkü, zaten,
mevcut gecekonduların tamamı şu andaki büyükşehirlerin içinde; yani, büyükşehir
belediyesi sınırlarının içerisindedir gecekondular. Vatandaşın karşısına
çıkarken, sanki gecekonduyu usule uygun olmayan imarî yapılanmayı engelliyormuş
gibi bir görüntü vermeye gerek yok. Mevcut büyükşehir belediyesi sınırları
içerisindedir, önemli bir kısmı; hatta, büyükşehirlerin bizatihi kendilerinin çok
önemli bir payı -eski belediye başkanlarım var- zaten imarsızdır, zaten usule
uygun değildir. En azından, bu İstanbul için çok önemli ölçüde böyledir. Bunu
söylemekte fayda var.
Peki, bu teklif, bu kadar acele neden
geldi? Sayın İçişleri Bakanımız, "köyler mahalle olacak, mahalle olunca da
muhtarlık seçimleri olacak, buna yazıktır..." Bunu yapmaya da gerek yok.
Yasaları o kadar hızlı getiriyorsunuz ki. Yani, mahalle olan köyler için,
pekâlâ, bir yasa taslağıyla, yeni muhtarlık seçimleri yapılmayacak demek
mümkün. Zaten, oradaki insanların seçtiği bir şey...
Şu bir gerçek: Bu gelenek Türkiye'de yeni
değil. Bu gelenek, 1980 sonrasında ortaya çıkan bir gelenektir. Ben
hatırlıyorum, kendi durumlarını kurtarmak için, geçtiğimiz dönemlerde bazı
iktidarlar, örneğin Kartal'da -Eminönü İlçesi ile Kartal İlçesinin hiçbir
benzerliği, hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen- iki ilçeyi aynı seçim bölgesine
koymaktaydılar. Şu da bir gerçek: Cumhuriyet Halk Partisi, 2002 seçimlerinde,
daha çok metropollerde, kentleşmenin olduğu yerlerde oy almış, Adalet ve
Kalkınma Partisi de daha çok varoşlarda oy almış. Bu, bir tespit, yani sonuç. Şimdi, elinizi
vicdanınıza koyun. Kim diyebilir ki, seçim öncesinde bu kadar aceleciliğin,
seçime yönelik bir çalışmaya, hazırlığa uygun bir davranış olmadığını? Bunu,
ancak, sadece siz söyleyebilirsiniz ve söylerken kendiniz de inanmıyorsunuz
aslında.
Bakınız, bu yasanın bu kadar acele
çıkarılmasına hiçbir surette gerek yoktu. Çok hızlı olduğunuzu kabul ediyorum.
O kadar hızlısınız ki, bazen, kullanmış olduğunuz arabanın hangi yolda
seyrettiğinin bile farkında değilsiniz. Parlamentodaki arkadaşlarımızın önemli
bir kısmı el kaldırmış olduğu yasa tekliflerini ve tasarılarını okumuyorsa,
hangi minibüs veya otobüsle yolculuk ettiğinin bile farkında değil.
AHMET YENİ (Samsun) - Halkımız farkında...
HASAN AYDIN (Devamla) - Halkımız da
farkında değil. Çıkarmış olduğunuz yasaları, ülkenin hukukçuları bile takip
edemiyor.
Ayrıca, burada bir şey söyleyeyim: Halka
çok ciddî olarak sunulan bir şey var. Çok önemli bir yasa getirdiğinizi ifade
etmektesiniz. Türkiye'de, neredeyse "devrim" sözcüğüyle özdeş
olabilecek telaffuzlar kullanmaktasınız; ama, pergelle de büyükşehir
belirliyorsunuz. Peki, size bir soru sorayım: Pergeli koydunuz, 30 kilometreyi
çiziyorsunuz; 30 kilometre, bir kentin, bir köyün ortasına denk geldiği zaman,
pergelin kapsama alanı dışına çıkan kısmı ne olacak? (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yasa teklifini
oku.
HASAN AYDIN (Devamla) - Okudum "ilin
sınırları" diyor. Pergelle olur mu arkadaşlar yahu?! Arkadaşlar, memleket
böyle yönetilir mi yahu?! Bir ülkeyi yönetmek bu kadar basit mi?! Bir ülkeyi
yönetmek için, bir ülkenin coğrafî koşullarını belirlemek için, yerleşim
alanlarını belirlemek için, pergeli koydum, ortaya bastım, sağa çevirdim,
pergelin yetiştiği yerler bizim kapsama alanımız içerisinde, yetişmediği yerler
bizim kapsama alanımız dışında... Bu yasa, pergel yasası. Sayın Başkan, bu
yasa, pergel yasası. Bu yasa teklifinin hazırlanışında, altyapısının oluşturulmasında
bir ciddiyet yoktur, bir acele vardır. Görecekseniz, bir şey daha
göreceksiniz...
HASAN KARA (Kilis) - Hasan Bey, pergelin
dışında kalıyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Sevgili dostum,
dinle!
Bu yasa teklifinin ortaya çıkışında
hakkaniyet yoktur, adalet yoktur. Hangi kıstası, hangi kente, hangi ölçüyle
uyguluyorsunuz?! Her kentin ekonomik durumu farklı, sosyal durumu farklı,
coğrafî konumu farklı, ihtiyaçları farklı, beklentileri farklı. Bu sizin
pergeliniz ne kadar sihirli bir pergel ki, bu kadar farklılığın tümüne bir tek
çizgiyle cevap verebiliyor! Böyle yasa hazırlanır mı arkadaşlar?! Yani, bunu
tek tek saymanız lazım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Saydık,
saydık...
HASAN AYDIN (Devamla) - Nerede?.. Burada
yok. (AK Parti sıralarından "var, var" sesleri)
Gizli bir yerde mi saydınız kardeşim?!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Geliyor,
geliyor...
HASAN AYDIN (Devamla) - Ne zaman geliyor?
Tabiî, alıştık...
Görüyorsunuz arkadaşlar, geliyormuş.
BAŞKAN - Sayın Aydın, Genel Kurula hitap
eder misiniz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Peki Sayın
Başkanım; teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, geliyorsa, ona göre
konuşalım. Burada birbirimizle dalga geçmiyoruz; biz, mevcut üzerinde
konuşuyoruz. Sizin, eğer, gerçekten, pergelin gayri ciddîliğini ortadan
kaldıran ek bir hazırlığınız varsa, ben, belki, burada bu konuşmayı
yapmayacaktım, başka bir konuşma yapacaktım; yani, şu anda, burada,
Parlamentoda bir görüşme yapılmakta, bir konuşma yapılmaktadır. Ben burada
konuşurken arkadaşım diyor ki: "Var, var." Nerede; sizin kütüphanede
mi kardeşim? Burası Parlamento kürsüsü; bu Parlamentoya gelen yasalar, ciddî
olarak gelecek. Bu Parlamentoya gelen yasaların -Sayın Grup Başkanvekilimin de
ifade ettiği gibi- milletvekillerimizin önceden hazırlanması, üzerinde çalışması,
, önerilerini hazırlaması, bu konudaki düşüncelerini katması için, okunması
gerekmez mi?
Bakınız, bir yasa görüşüyoruz
-arkadaşlarım şimdi söylüyorlar- görüşmüş olduğumuz yasanın, daha, yarısı yok
ortalıkta; yolda, postaya vermişler, iç kargoyla geliyor. Memleketi yönetmek
konusundaki ciddiyet bu olabilir mi?! Yani, bir yasayı görüşürken, yasanın
maddelerinin bir kısmı dışarıda, bir kısmı içeride... Yani, ben, bir
milletvekili olarak, Türkiye Halkına, bu televizyonların ekranlarından, sevgili
vatandaşlarım, ben şu anda televizyon ekranlarında konuşuyorum; ama, konuşmuş
olduğum, yasanın yarısıdır, geriye kalan yarısının ne olduğunu bilmiyorum;
inşallah, o da önümüze geldiği zaman, o konuda da fikirlerimizi ifade edeceğiz
mi diyeceğim?! Sayın belediye başkanlarım, büyükşehirde oturanlar, bu yasanın
kapsamı, şu anda görüştüğümüz kadar değil; gerisini Allah bilir...
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Aksayan
yerleri için siz de önerge verin.
HASAN AYDIN (Devamla) - Nerede önerge
arkadaşlar; önerge yok.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Biz, bu
şekilde çalışıyoruz.
HASAN AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bir şey daha söyleyeyim. Yasa yapmak, ciddî bir iştir. Yasa
yaparken, en önemli hususlardan birisi, etiğe dikkat etmektir, etiğe; etik
olmaktır. Sayısal çoğunluk olabilir, istediğinizi yapıyor olabilirsiniz. Son
bir yıldır sürekli bunu konuşuyoruz. Sayın vekilleriniz, buraya çıkarak
"katkılarınızı almak istiyoruz, düşüncelerinizi almak istiyoruz, bu konuda
önerileriniz var mı" demektedirler. Şimdi, bunları söylerken siz inanıyor
musunuz? Bugüne kadar size sunmaya çalışmış olduğumuz hangi katkılarımızı kabul
ettiniz?! Yani, bir yasanın zamanlamasını bile birlikte belirleyemiyorsak, bir
yasayı hangi gün getirmemiz gerektiği hususunu, birlikte, ortak olarak
belirleyemiyorsak, bizim size nasıl bir katkı yapmamız mümkün olabilir?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)-
Komisyonda katkı yaptınız canım!
BAŞKAN- Sayın Aydın, konuşmanızı toparlar
mısınız.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla)- Toparlayacağım
Sayın Başkan.
Dün bu yasanın geldiğini bilmiyorsunuz ya
da evvelki gün bu yasanın geldiğini bilmiyorsunuz, yarın hangi yasanın
geleceğini bilmiyoruz... Yarın hangi yasanın geleceğini bilmeyen
milletvekilleri, bırakın Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma
Partisinin milletvekilleri nasıl bir katkı yapabilecekler?! Yarın neyin
konuşulacağı bilinmeyen bir ortamda, insanlara "katkı yapın"
denilirken, bu, nasıl bir samimi çağrıdır?! İnsanlar neye katkı yaptıklarını
bilmeyeceklerse, katkıyı nasıl yapacaklar, haberi kimden alacaklar;
düşüncelerini hangi kitaptan, hangi sözcükten okuyarak katmayı deneyecekler?
Lütfen, bu Parlamentoya biraz ciddiyet getirelim.
Bakınız, çok rahatsınız ve biliniz ki, bu
yasa dönecek. Bakınız, biliniz ki, bu yasa döndükten sonra, siz, tekrar ısrar
edeceksiniz. Bakınız, biliniz ki, bu yasa yine dönecek ve bu, 28 Marttan önce
yasalaşamayacak. Bu kadar çaba, bu kadar uğraş, insanların bu kadar beklentisi
de boşa gidecek. Bugün, bu kürsüde bunu test ediyorum, tespit ediyorum. Umar ve
dilerim ki, bunu bir kere daha gündeme getirdiğinizde bana da bir fırsat doğar
ve ben, bunu tekrar hafızalarımıza hatırlatmak için, böyle bir imkânı
yakalayabilirim.
Umuyor ve diliyorum, hayırlı olur.
Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum;
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Başkan...
K.KEMAL ANADOL (İzmir)- Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
HALUK İPEK (Ankara)- Sayın Başkan,
konuşmacı, biraz önce sözlerini sarf ederken, ülkenin Başbakanına kaba sözler
sarf etti (CHP sıralarından "hayır efendim" sesleri) ve buna,
İçtüzüğün 67 nci maddesine göre Başkanlığınızın müdahale edip, konuşma üslubunu
düzeltmesi gerektiği yönünde ikaz etmeniz gerekirken, siz, etmediniz. Bu
konuda, bundan sonra hassasiyet bekliyoruz; çünkü, Türkiye'nin Başbakanına
"konuşma zorluğu çekiyor" diye kürsüde zikretmek açıkça bir
hakarettir.
Siyasetin seviyesini Genel Kurulda
düşürmemeye özellikle sizin davet etmeniz gerekir.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın İpek.
Sayın milletvekilleri, teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini kabul
edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır; kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BÜYÜKŞEHİR
BELEDİYELERİNİN YÖNETİMİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK
KABULÜ HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. - 27.6.1984 tarihli ve 3030
sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki üçüncü fıkra
eklenmiştir.
"Büyükşehirlerde o İlin adı ile bir
"büyükşehir belediyesi", büyükşehir dahilindeki ilçelerde ilçelerin
adını taşıyan "ilçe belediyeleri", beldelerde ise o beldenin adını
taşıyan "ilk kademe belediyeleri" kurulur."
"İl ve merkez ilçe adı farklı olan
mevcut büyükşehirlerde, merkez ilçe belediyesi daha önce ikiye bölünmüşse iki
belediye birleştirilerek, merkez ilçenin bilinen adıyla yeni bir belediye
kurulur. Birleşen belediyelerin mal varlıkları, personel, araç ve gereçleri ile
borç ve alacakları yeni kurulan belediyeye devrolunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Kocaeli Milletvekili Salih Gün; buyurun. (CHP
sıralarından aklışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine
Ait Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu
anda, Büyük Millet Meclisi çatısı altında 550 milletvekilinin var olduğunu
kabul ediyorum; yalnız 16 tane ilin tartışmasını yapıyoruz; 65 ilden bu çatı
altına acaba milletvekili gelmedi mi; Sinop'tan, Tekirdağ'dan, Artvin'den
milletvekili yok mu?.. Yirmi yıldır, bu çıkan yasayı bu Meclis göz yumarak
kabul etmiş, Yirmi yıldır!.. Büyükşehir statüsünde olanların dışındaki
şehirlerin milletvekillerine sesleniyorum ve sizi halkımıza anlatmaya
çalışacağım: Uyutulmuşuz yirmi yıldır; büyükşehirler, Türkiye'nin bütün
imkânlarını yirmi yıldır kullanmış.
Değerli milletvekilleri "büyükşehir
belediyeleri" ismi altında 1984 yılında çıkan 3030 sayılı Yasa,
Türkiye'de, bazı şehirlerde yaşayanlar ile diğer şehirlerde yaşayanları
ayırmıştır ve Anayasanın 10 uncu maddesi ihlal edilmiştir. Sayın Büyük Millet
Meclisimiz, buraya geldiğimizde, bize küçük bir Anayasa kitapçığı verdi. Açın,
Anayasanın 10 uncu maddesini okuyun. Ben, kendi şahsî anlayışım içerisinde,
size buradan bir hatırlatma yapacağım. Bu maddede "hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar" denilmektedir. Bugüne kadar uygulanan 3030 sayılı Yasa,
Anayasa çiğnenerek çıkarılmıştır; kendi şahsî düşüncemi söylüyorum. Bunun
yanında, bugünkü 16 büyükşehrin buradaki tartışmasında da, Anayasanın 10 uncu
maddesine göre, Anayasa çiğnenmektedir. Türkiye'nin bütünlüğü için mi, yoksa,
rantı yüksek 16 ildeki büyükşehir belediyelerinin sınırlarıyla uğraşmak için mi
geldik buraya? 65 ilden gelen milletvekillerine sık sık buradan hatırlatma
yapacağım. Bu büyükşehirlerde yaşayanlar, Türkiye Cumhuriyeti yasaları
karşısında, askerlikte, vergide, ulaşımda ve buna benzer sorumluluklarında,
devletin müeyyideleri karşısında eşit; ama, devletten aldıkları hizmet payında
ayrı. Nasıl mı; büyükşehir statüsüne tabi olan illerden bazı hatırlatmalar
yapacağım size.
Devlet, ekim ayında, 65 ildeki sizin,
hepimizin vatandaşlarına, kişi başına 4 292 000 lira, kasım ayında da 4 462 000
lira göndermiştir. Size şunu da hatırlatayım: Bunun dışındaki 16 büyükşehir
belediyesi sınırları içerisinde oturan vatandaşlarımıza 3 katı pay
gönderilmiştir: İstanbul Büyükşehir Belediyesine 57 trilyon 300 milyar, Ankara büyükşehir sınırları içerisinde
oturanlara ayrıca 20 trilyon lira, Bursa'dakilere 5 trilyon lira,
Adana'dakilere 4 trilyon lira gönderilmiştir.
Sayın Bakanım çıktı, sayın sözcüler çıktı
"Ankara Esenboğa'dan buraya doğru gelirken kötü şehirleşmeyi görmüyor
musunuz? Bunları düzeltmek istiyoruz" dediler. Bir kere, şunu söyleyeyim:
Bu kadar arpayı götüren, tabiî ki, 35 metrelik, 40 metrelik yolları da
yapacaktır. Öbür taraftakine kişi başına 4 000 000 lira göndereceksin,
buradakine 21 000 000 lira göndereceksin; ilk evvela, eşitliği, burada siz
ihlal ediyorsunuz; onları da, "yapamadı" diye suçlayamazsınız.
Kaçak yapılarla ilgili 3194 sayılı İmar
Yasası vardır; her belediye için de geçerlidir. Oradaki belediye başkanı
uyuyorsa veya herhangi bir büyükşehrin kenarındaki belediye başkanı uyuyorsa,
bunun suçlusu 65 ilde oturan insanlar mıdır?! Burada yanlış yapıyoruz
arkadaşlar.
Bu teklifle yapılan bir yanlışlık da şu:
Mahalle olacak köyler kendi yağıyla kavrulup zor geçinirken, esnafından ruhsat
alınacak, yasal olarak buradaki köylünün evinden, arsasından Emlak Vergisi
alınacak -büyükşehir belediyesi dinlemez- ve bunlar, ödedikleri vergileri de 2
misli ödeyeceklerdir. Konulan kilometrelik çapa giren alt belediyelerin
başkanları, büyükşehrin memuru gibi, her gün büyükşehir kapılarında bekleyecek.
Bu, işin ilk etabı.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepiniz
bu 16 büyükşehrin buradaki sözcüsü olamazsınız. Kırklareli'nden, Sinop'tan,
Mardin'den, Afyon'dan gelen arkadaşlar bu yasayı kabul etmemeli.
Sayın Başbakana, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanıyken, yıllar önce, Türkiye Belediyeler Birliğindeki bir toplantıda aynı
konuyu söylemiştim. O da "ben, Erzurum'a kadar kucaklıyorum Sayın
Başkan" demişti bana.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
olarak, İstanbul'dan Ankara'ya kadar kucaklayacak yetkiyi ve gücü kim veriyor;
Anayasayı çiğneyerek, vergilerden oraya aktarılan paylar veriyor.
Birilerini güçlü, birilerini de güçsüz
hale getiriyorsunuz; birilerini ağaya, birilerini de etekten tutan bir
dilenciye çeviriyorsunuz. Bu yanlışlıktan, lütfen dönelim.
Bakın, hatta, siyasal hesabı uzun vadeli
büyükşehir belediye başkanları, büyükşehirlerden çevre illere, Türkiye'nin
birçok yerleşim alanına çöp kamyonu, itfaiye aracı, otobüs ve minibüs verir.
Kardeşim, sen devlet misin ki, büyükşehir belediye başkanı olarak, Artvin'e
veya herhangi bir kasabaya gidiyorsun, otobüs, minibüs veya çöp kamyonu
veriyorsun, devlet misin?!. Ama, onları güçlü kılan, devletin hükümetidir;
burada çıkarılan yasalarla... Siz, onun parasını herkese eşit şekilde verin, onlar,
çöp kamyonu da almasını bilir, onlar, itfaiye aracı da almasını bilir.
Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yasa
yapıyoruz. Ülkede, bundan önce, 30
000-40 000 nüfuslu ilçeleri il yaptılar; siz yaptınız demiyorum; ama, şöyle bir
düşünelim: Nüfusu 600 000 olan, sanayide, ulaşımda, her konuda, Türkiye'nin 81
ilinden gelen vatandaşlara hemşerilik yapmış Gebze il olamıyor; neden? Bir de,
üstüne üstlük, şimdi, büyükşehir belediyesi sınırları içine alınarak, bir
normal ilçe seviyesine getiriliyor; neden?
Gebze'nin nüfusu İzmit'in nüfusundan 45
000 kişi fazladır, 13 tane organize sanayi bölgesi vardır. Böyle büyük bir
ilçeyi il yapmak gerekirken, köylerini mahalle, belediyelerini de bir şube
acentesi haline dönüştürüp, bundan sonra da il yapmamak üzere, oranın önünü
kapatıyorsunuz.
Bu, Kocaeli basınında çok yer aldı. Bazı
arkadaşlarım bu konuyu destekliyormuş; kişisel olarak düşüncelerine saygım
sonsuz; ama "Salih Gün bunun altını imzaladı; on yıl önce büyükşehir
belediyelerinin sınırlarının genişletilmesine karşı değildi" diye
düşünüyorlarsa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gün, sözlerinizi
toparlayabilir misiniz.
SALİH GÜN (Devamla) - Teşekkür ederim
Başkanım.
Çünkü, o günkü 7 nci maddenin içeriğinde,
tüm belediyelerin tüzelkişiliklerinin ve mevcut sınırlarının aynen korunması
ibaresi vardı ve ben, organize sanayi bölgesinden toplanan bütün vergiler,
Gebze ve Kocaeli'nin de faydalanması için, Kocaeli Defterdarlığına yatsın,
Kocaeli'nde ekmek parası kazanan fabrikaların vergisi İstanbul Defterdarlığına
gitmesin diye imza atmıştım. O konuda demagoji yapanlarla, bu kürsüde de,
istediği yerde de tartışmaya hazırım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Kocaeli
üzerinde oyun oynanıyor; Bekirpaşa Belediyesi ile Saraybahçe Belediyesi
birleştiriliyor. Acaba, pergel, Kocaeli İline gelince neden açılıyor; ben, size
bir anlatayım. 25 kilometre ise, Hereke'de biter 25 kilometre; Gebze 47
kilometre. Neden pergel açılıyor?.. İşte, verdiğiniz bu teklifle, burada da Anayasayı
çiğniyorsunuz.
Arkadaşlar, Bekirpaşa Belediyesini
kaldıramazsınız, Saraybahçe Belediyesini de kaldıramazsınız. Bunu söylerken,
Anayasaya güveniyorum, Anayasayı uygulayan mercilere güveniyorum. Gebze'yi bir
küçük şehir yapamazsınız; vicdanen baktığınızda, oranın il olma hakkı çoktan
gelmiş ve geçmiştir.
Size bir şey daha anlatmaya çalışayım.
Hatadan dönmek, elbette, fazilettir.
BAŞKAN - Sayın Gün, konuşmanızı toparlar
mısınız.
SALİH GÜN (Devamla) - Tamamlıyorum.
Çıkacak bu yasayla, büyükşehirlerde mutlu
insanlar yaratamazsınız. Maç başladı, devre arası; kural değiştiriyorsunuz. Bu
yolla, ancak, kendinizi mutlu edersiniz; Türkiye'yi mutlu edemezsiniz.
Beni dinleyen, Kocaeli'ndeki ve
Türkiye'nin 65 ilindeki vatandaşlarıma ve sizlere saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gün.
AHMET YENİ (Samsun) - 81 ile...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - 81 ile selam
söylemedin, 65 il dedin.
BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün; buyurun.
Konuşma süreniz 10 dakikadır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 303 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
isterseniz, önce Anayasadan başlayalım, bu kanun teklifinin Anayasanın 10 uncu
maddesine aykırılığı iddiasıyla başlayalım. Böyle bir şey yok. Anayasa kendi
içerisinde birçok hükmü barındırıyor ve idare başlığı altında, mahallî
idarelerin yapılandırılmasıyla ilgili, yönetimiyle ilgili hükümde, çok açık bir
şekilde, mahallî idarenin ne olduğunu tanımlıyor ve sonra mahallî idarelerin
yönetim ilkelerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kuruluş ve yönetim
ilkelerinin kanunla düzenleneceğini ifade ediyor; bu kanunun da, büyükşehirler
için, büyük yerleşim birimleri için, özel yönetim birimleri ve biçimleri
getirebileceğini, Anayasa açıkça ortaya koyuyor.
Dolayısıyla, burada, Anayasanın büyük
yerleşim birimleriyle ilgili özel yönetim biçimleri getirmesi hükmünü âmir bir
işlem yapıyoruz. Burada bir problem yok. Anayasanın bir başka hükmü, bir başka
hükmüyle çelişmez ve arasında çelişki aramak da, doğrusu, haksızlıktır,
yanlışlıktır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi nasıl
oluştu; aslında, şu anda, alelacele yapılan bir şey yok; vaktiyle alelacele
yapılmış olan bir işin düzeltilmesi var. Vaktiyle alelacele yapılmış olan bir
iş, önce 1993 yılında 504 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 7 ilde büyükşehir
belediyesi kurulmasıdır. 7 ilde büyükşehir belediyesi, hemen, alelacele, sadece
kent merkezlerini, merkez ilçeleri kapsayan bir şekilde kurulmuş ve açıkçası,
bunun sıkıntıları on yıldır o şehirlerde tartışılmaktadır. Benim de şehrim olan
Kocaeli Şehrinde, on yıldır, büyükşehir belediyesinin alelacele kurulmuş
olmasının tartışmaları devam etmektedir. Nedir bu tartışmalar... Size bir
harita göstereyim: İşte Kocaeli. İzmit Körfezinin ve Sapanca Gölünün etrafında
irili ufaklı 45 belediyeyle oluşmuş ve bu belediyeler, birbirlerine bitişik,
sınırı olan belediyelerdir; 45 belediye! Bu 45 belediyeden sadece 2 belediye,
Bekirpaşa ve Saraybahçe belediyeleri, Kocaeli Büyükşehir Belediyesini
oluşturmaktadırlar ki, bu da, Kocaeli coğrafyasının yüzde 5'ine bile tekabül
etmemektedir, nüfusunun yüzde 20'sine bile tekabül etmemektedir. On yıldır
bunun sıkıntısı yaşanmaktadır ve bu nedenle, Kocaeli'nde on yıldır ulaşım
sorunları sıkıntılıdır, organize edilememiştir; evsel ve endüstriyel atıkların
deşarjı meselesi sıkıntılıdır, problem halledilememiştir; katı atıkların
toplanması ve depolanması meselesi halledilememiştir; içmesuyu ve kullanma suyu temini konusunda problemler
yaşanmış ve yaşanmaktadır; bu kent ölçeğinde bir şehir planı yapılması, master plan
yapılması, sıkıntı konusudur, bu sıkıntı yaşanmaktadır; doğalgaz dağıtım
sistemlerinde sorun yaşanmaktadır; ağır çevre sorunları ve özellikle İzmit
Körfezi gibi, Sapanca Gölü gibi, kirlilikten arındırılması muhakkak gereken
yerlerde, ağır çevre sorunları yaşanmaktadır ve 500 000 nüfusa ulaşmış olan
Gebze bölgemizde sanayi bölgesinin planlanması konusunda ciddî sorunlar
yaşanmaktadır. İşte bu sorunları yaşayarak 504 sayılı kararnamenin kanunlaşması
aşamasına gelinmiş, Plan ve Bütçe Komisyonuna bir teklif getirilmiş ve Plan ve
Bütçe Komisyonuna gelmiş bu teklif işlem görürken, bu sorunların 16 büyükşehrin
tamamında da yaşandığı dikkate alınarak, 16 büyükşehrin tamamını içeren bir
kanun teklifine dönüştürülmüştür.
Evet "canım, bunu altı ay evvel
yapsaydık" denilebilir. Değerli arkadaşlar, altı ay evvel bu Parlamentonun
nasıl bir yoğunluk içerisinde çalıştığını hepiniz biliyorsunuz; sabah saatin
5'ine, 6'sına kadar burada nasıl bir yasama faaliyeti yürüttüğümüzü
biliyorsunuz. Bir tatilden çıktık ve şimdi Yasama Meclisinin tekrar hızlı bir
şekilde çalışmaya başladığını görüyoruz. 28 Mart tarihinde seçimler var. Bu
seçimlerde, demokratik olarak halkın bu düzenlemeye göre oy kullanmasını temin
edemezsek, bir beş yıl daha bu büyükşehirlerimizin zaman kaybedeceğini açıkça
görmüş oluruz. Bu zamanı kaybedemeyiz; bu zamanı kaybetmeye, gerçekten hiç
imkân yoktur.
Kaldı ki, bu büyükşehirlerimiz de neden
büyükşehirdir; evvela, nüfus çok yoğundur. İstanbul 10 000 000'un üzerindedir,
Kocaeli 1 300 000'dir. İstanbul'da kilometrekareye 1 928 kişi düşmektedir,
Kocaeli'nde kilometrekareye 400 kişi düşmektedir ve İstanbul'un nüfus yoğunluğu
Kocaeli istikametine doğru her gün akmaktadır. Kocaeli'nin nüfus yoğunluğu, bu
gidişle, İstanbul'un nüfus yoğunluğuna yaklaşacaktır ve buralarda kentin yüzde
90'ı şehirleşmiştir. Mesela, bizim 1 300 000 olan nüfusumuzun 1 200 000'i,
zaten, belediye sınırları içerisinde, sadece 100 000'i köy sınırları içerisinde
yaşamaktadır. Bunların da büyük bir bölümü orman köyüdür. Dolayısıyla, orman köyleri
de köy tüzelkişiliğini koruyacaklardır.
Değerli arkadaşlar, bizim bu meseleyi
bugün halletmemiz gerekiyor ki, önümüzdeki dönemde, hiç olmazsa,
büyükşehirlerimizin sorunlarını gidermiş olalım. Atılması gereken daha radikal
adımlar var. Aslında, birtakım küçük belediyelerin de kaldırılması gerekiyor;
mahallî idareler reformu tasarılarında bunlar da gündeme gelecek. Ölçek
ekonomilerinden yararlanmamız gerekiyor. Bazı küçük belediyeleri bir araya
getirip birleştirerek, daha büyük ölçekli belediyeler haline getirmemiz ve
ölçek ekonomilerinden yararlanmamız gerekiyor.
Bugün, Kocaeli'nde mevcut Büyükşehir
Belediyesi, Gebze'ye su ve kanalizasyon hizmeti vermeye başlamıştır;
Güzeltepe'ye, Derince İlçesine, Körfez İlçesine, Gölcük İlçesine hizmetler
vermeye başlamıştır. Bütün bunlar, zaten bir yapı içerisinde devam etmektedir.
Bu yapının yasal sorunları bu düzenlemeyle giderilmiş olacaktır.
Neden şimdi geliyor, daha önce gelemez
miydi; gelebilirdi. Az önce söyledim, buna imkân olmamıştır. "Daha sonra
gelsin" lafı, gerçekten yanlıştır. Daha sonra gelme imkânı yoktur.
Muhakkak surette, bu, seçimden önce gelmeli ve teklif yasalaşmalıdır.
"Efendim, varoşların oylarını
büyükşehirlere katıp, büyükşehirleri almak istiyorsunuz, bu, bunun girişimi
midir, bir geceyarısı baskını mıdır, bu geceyarısı baskınına Sayın
Cumhurbaşkanının alet olacağını mı zannediyorsunuz..." Bunlar, Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızın, Sayın Genel Başkanlarının da sözleridir. Değerli
arkadaşlar, bu, geceyarısı baskını değildir; bu, bizim şehrimizde ve
büyükşehirlerde en az on yıldır tartışılan bir meseledir. On yıldır tartışılan
bir meselenin geceyarısı baskını olması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı
elbette böyle bir şeye alet olmayacaktır; ama, sizin seçim kaygılarınıza da
alet olmayacaktır, kimsenin seçim kaygısına alet olmayacaktır ve Anayasanın
gerektirdiği hassasiyeti göstererek bu konudaki düzenlemeye destek vereceğini
şahsen ben de umuyorum.
Varoşlar... Kimdir varoşlar; aslında genel
olarak, teorik olarak varoşların sosyal demokrat düşünceyle ve sosyal demokrat
partiyle çok yakın ilişkisi vardır. Eğer, Türkiye'de bu ilişki kopmuş,
varoşların sosyal demokrat partilerle ve sosyal demokrat düşünceyle bir
ilişkisi kalmamışsa, bunu derin derin düşünmesi gerekenler, sosyal demokrat partiler
ve sosyal demokrat düşüncedir. Gerçekten, elimizi şakağımıza dayamak, başımızı
iki elimizin arasına almak ve varoşlar ile sosyal demokrat düşüncenin arasının
neden açıldığını, ilişkinin neden koptuğunu derin derin düşünmek lazım.
Ben bir örnek vereyim: İzmit'ten bir
sosyal demokrat portresi çiziyorum size; yaşlı bir portre. O kadar yaşlı ki,
1946 seçimlerinde köy temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisinden. Sandık
temsilcisi, şu meşhur açık oy-gizli tasnif olan seçimlerdeki sandık temsilcisi,
Yusuf Dayı; benim de yakından tanıdığım bir insan. Gün görmüş, umur görmüş bir
insan; hani denilebilir ki, çarıklı erkânı harpten. Seçim tahminleri çok yüksek
olan bir insan. Oturduğu yerden Türkiye'deki siyaset sahnesini okuyabilen ve
her seçimde Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş insan. Seçimlerde gittiğimizde
geçmiş yıllarda da "Yusuf Dayı bize destek ver." "Yapma oğlum,
biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz; Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye'ye çok büyük
hizmetleri vardır, yanlışları da vardır. Biz, bu bayrak altında doğduk; bırak,
biz bu bayrak altında ölelim" diyen bir sosyal demokrattır. Bu Yusuf Dayı,
Cumhuriyet Halk Partili bir sosyal demokrat portresi. Ama, nihayetinde, Yusuf
Dayının geldiği yer şurasıdır: "Oğlum, çok geldin gittin, haklısın. Terzi
Hayati, sen de dinle -yanında Terzi Hayati var- sen de dinle..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Yalan
söylüyorsun, yalan!.. Bir sürü yalan söylüyorsun!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sen kendi işine
bak!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergün.
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eski milletvekili
Ömer Türkçakal Ağabeyimiz Kocaeli'nde bunun şahididir. Ömer Türkçakal, Yusuf
Dayıyı da tanır, Terzi Hayati'yi de tanır. Bir sorun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Müteahhit mi idi?
NİHAT ERGÜN (Devamla) - "... Terzi
Hayati sen de dinle. Oğlum, ben yıllarca Cumhuriyet Halk Partisine oy verdim
-az önce söylediğim gibi- bırakın, Cumhuriyet Halk Partisi bayrağının gölgesi
altında doğduk, bu bayrak altında ölelim dedim; ama anladım ki, artık bunlarda
ümit kalmamıştır." Neden Yusuf Dayının Cumhuriyet Halk Partisinde bir
ümidi kalmamıştır; bunu siz düşünün, başkası düşünmesin (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Yeniden, Yusuf Dayıyla aranızda ilişki
kurmaya çalışın, yeniden, taşrayla aranızda ilişki kurmaya çalışın. Bana
sorarsanız, siz bu problemle karşı karşıyasınız, bu problemi halletmekte fayda
var.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen işine
bak! Aklının yetmediği şeylere karışma! Sen tüccarsın, sen para babasısın, sen
onları savunursun
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, son bir şey daha söylemek istiyorum: Bizim kentimiz, emek yoğun bir
kenttir, emekçilerin yaşadığı bir kenttir.
Emekçilerle sosyal demokratlar ve sosyal
demokrasi arasında yakın ilişki vardır. Bu ilişki... (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Emekçilerle olan
bu ilişki kopmuşsa, sosyal demokrasiyle ve sosyal demokrat partilerle
emekçilerin ilişkisi kopmuşsa, bunu siz düşünmek mecburiyetindesiniz. O açıdan,
değerli arkadaşlar, yeni durum...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Yok öyle şey!
Kendi işine bak sen! Senin aklın sosyal demokrasiye ermez. İşine bak, işine!
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Yeni durum, hiçbir
sorun getirmiyor; eski durumdan bir adım daha ileri olan bir durumdur. Bu durum
bu nedenle desteklenmelidir. Hiç kaygıda bulunmayın. Gebze'de bu işlere karşı
olan üç beş kişidir. Gebze 500 000 kişidir... 500 000 kişi... Gebze meydanında
halk, il olma talebini dile getirmiştir. Sayın Genel Başkanımız
"Türkiye'de Gebze'nin ihtiyacı, il olmak değil; Gebze'nin ihtiyacı,
kafasında bir vali bulunması değil, kapısında bir hizmet bulunmasıdır"
demiştir. İşte, hizmetinin olmaması bu yasa teklifiyle giderilecek ve Gebze'nin
de Bekirpaşa'nın da sorunları giderilmiş olacaktır.
SALİH GÜN (Kocaeli) - 65 il ne olacak?
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi...
NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar
"il yapacağız" diyenler yüzde 15 oy almışlardır "il değil,
hizmet getireceğiz" diyenler yüzde 45 oy almışlardır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
konuşmacı, konunun dışında, Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine dönük
birtakım ithamlarda bulunmuş, ders vermeye kalkmıştır; söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, kısa bir açıklama
yapabilirsiniz.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Yalnız, Sayın Koç, açıklamanız kısa olsun
lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
teşekkür ederim. Her zamanki gibi iyi niyetinizi aşmayacağım.
Değerli arkadaşıma şu yanıtı vermek
istiyorum: Fikri Dayı ve Hayati usta da bizi seyrediyordur... (AK Parti
sıralarından "Yusuf Dayı" sesleri)
Hiç umutlarını kaybetmesinler "sosyal
devlet" söylemleriyle gelip de halka bu kadar ters, onun yaşamını bu kadar
güçleştirecek girişimleri, herhalde hiçbir iktidar bu kadar kısa sürede yaşama
geçirmemişti. (AK Parti sıralarından "buna inanıyor musunuz" sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) - Dört ay kaldı.
HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, inanıyorum,
göreceksiniz. (AK Parti sıralarından "Hayret" sesi)
Hayretinizi siz kendinize saklayın değerli
arkadaşım; gerektiği zaman söz alır konuşursunuz.
BAŞKAN - Sayın Koç, Genel Kurula hitap
eder misiniz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum: Bir yasa maddesi üzerinde söz alan
değerli konuşmacılar tabiî ki o yasa maddesi üzerinde değişik görüşlerini ifade
edebilirler; ama, gelenek haline getirdiğiniz bir uygulama var; Cumhuriyet Halk
Partisine dönüp, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili, içinizde kalan bütün
söylemlerinizi burada söyleme fırsatı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu, Cumhuriyet
Halk Partisinin sizin karşınızda ne kadar önemli bir kale olduğunu bir kere
daha gösteriyor. Bir kere daha, Cumhuriyet Halk Partisi olmadan siz
olamayacağınızı bilmek zorundasınız. Daha önce şunu ifade etmiştik: Cumhuriyet
Halk Partisi olmasa hiçbiriniz olmayacaktınız, hiçbiriniz olmayacaktınız; bu
kadar açık. (AK Parti sıralarından "Hadi ya" sesleri, gülüşmeler)
Bu kadar açık. (AK Parti sıralarından
"Siz de olmayacaktınız" sesleri)
SUAT KILIÇ (Samsun) - Abartıyorsunuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Onun için, değerli
arkadaşıma ben şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, herkes kendi bölgesinden
birçok örnek verebilir, ben de kendi seçim bölgemden birçok örnek verebilirim.
Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş birçok insanın da şu anda sizin
söylediğinizin tersine davranışlar ifade ettiğini belirtmek istiyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) - Alakası yok. Hocam,
en son ne zaman gittin Samsun'a?
HALUK KOÇ (Devamla) - Onun için,
Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili söylemlerinizde, biz teşekkür ediyoruz;
Cumhuriyet Halk Partisi, size her zaman için önemli bir rakip olacaktır. En
önemlisi,
Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyetin
temellerinin altından size tünel kazma fırsatı vermeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
AHMET YENİ (Samsun) - Samsun'dan
geliyorum... Samsun'dan geliyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Gel; Afyonlu sen de
gel.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bu sataşma değil
mi?!.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Siz önce bir
kendi kimliğinizi tanımlayın da ondan sonra sosyal demokrasi üzerinde akıl
vermeye kalkın!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin kimliğin
var mı?!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sosyal
demokrasinin "s" sini bilmez, ahkâm keser!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sen kimliğini
bırak!..
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Halen görüşülmekte olan Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci
maddesi ile 3030 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkranın sonuna
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Mahfuz Güler |
Muharrem Candan |
|
Ankara |
Bingöl |
Konya |
|
Ahmet Kambur |
Şükrü Önder |
|
|
Tekirdağ |
Yalova |
|
"Birleşme ve yeni
belediye kurulmasına dair işlemler valilikçe yapılır. Birleştirilen
belediyelerdeki toplam kadro sayısını aşmamak üzere yeni kurulan belediyede 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine bağlı
kalmaksızın gerekli kadro düzenlemeleri valinin onayıyla yapılır. Yeni kadro
düzenlemelerinde veya aynı kadrolarında göreve devam etmesi mümkün olmayan
personel, durumlarına uygun bir kadroya atanıncaya kadar halen bulundukları
kadroya ait aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeleri yeni kurulan belediyede
almaya devam ederler. Durumlarına uygun bir kadroya ataması yapılanların, bu
kadrolarda alacakları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamı halen
aldıkları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler toplamından az olması halinde
aradaki fark kapanıncaya kadar söz konusu miktar tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Şimdi, maddeye
en aykırı son önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci
maddesi ile eklenen üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ederiz.
|
Mustafa Özyurt |
Salih Gün |
İzzet Çetin |
|
Bursa |
Kocaeli |
Kocaeli |
|
Emin Koç |
Mustafa Gazalcı |
|
|
Yozgat |
Denizli |
|
"İl ve merkez ilçe
adı farklı olan mevcut büyük şehirlerde, merkez ilçe belediyesi ikiye
bölünmüşse merkez ilçedeki belediyelerden birinin adı o şehrin adını
alır."
BAŞKAN - Maddeye aykırı
ve son önergeyi işleme alıyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın önerge
sahibi, konuşacak mısınız?
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirilmesini istiyoruz; çünkü,
üçüncü fıkra, il ve merkez ilçe adı farklı olan mevcut büyükşehirlerde, merkez
ilçe belediyesi daha önce ikiye bölünmüşse, birleştirilmesini öngören bir
düzenlemeyi içeriyor. Bu düzenleme, bu yasada öngörülen ya da 3030 sayılı Yasa
kapsamında olan 16 büyükşehir belediyesini kapsamıyor. Adını net olarak koymak
gerekir: Bu, sadece Kocaeli'nde Saraybahçe ve Bekirpaşa Belediyelerinin
birleştirilmesini öngörüyor. Oysa, Kocaeli'nde merkez ilçeye bağlı belediye
sayısı sadece 2 değil, 18'dir; yani, pek çok belde belediyesi de bu
kapsamdadır. O nedenle, alelacele hazırlanmış bir teklif olduğu için ayrıntısı
düşünülememiştir.
Gerekçede yazılı olarak
sunduğum gibi, biraz evvel Grubum adına konuşmamda da dile getirdiğim gibi, çok
kısa bir süre sonra gündeme geleceğini Sayın İçişleri Bakanı da burada
söylediler; Kamu Yönetimi Temel Kanunundan sonra İl Özel İdareleri, Büyükşehir
Belediyeleri ve Belediyeler Kanunu var ki, Sayın Ergün de eksikliklerin orada
giderileceğini söyledi. Şimdi, böylesine aceleye getirilmiş bir konu, eşitlik
ilkesine gerçekten aykırıdır. Kocaeli'nde merkez ilçeye bağlı sadece 2 belediye
yoktur, 18 belediye vardır.
Yine, bunun
birleştirilmesi birtakım sıkıntılara neden olacaktır. Türkiye'nin her yerinde
olduğu gibi, orada da seçim sathı mailine girilmiştir, seçmen listeleri askıya
çıkarılmıştır, Meclisteki partilerimiz ve dışında olan partilerimizin adayları
da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Yani, böylesi bir dönemde, böyle bir
değişikliğin, birdenbire iki belediyenin birleştirilmesi ve tüzelkişiliklerinin
ortadan kaldırılması bir haksızlıktır, bir adaletsizliktir. Eğer, bu bir
ihtiyaçsa, idarî yerel reform dediğiniz kanun teklifinde bunlar görüşülür,
tartışılır.
Yine, tekrar ediyorum, o
yasayla, öyle zannediyorum ki, pek çok görev belediyelere verilecektir.
Kocaeli, İzmit Merkez İlçe olarak düşünüldüğünde, nüfus olarak az bir nüfus
değil, coğrafî olarak belki küçük gibi gözükse bile, pek çok sanayi kuruluşu,
pek çok yerleşim yeri bir aradadır, demin de söylediğim gibi, 18 belediyeyi
içermektedir. Belki, büyükşehir içerisindeki iki belediye değil, diğer
belediyeler birleştirilirken, Kocaeli'nin, muhtemelen, doğusunda yeni bir ilçe
ihdas edilmesi zorunlu hale gelebilir. Bir taraftan bir şeyleri alelacele seçim
hesabıyla yaparken, birtakım şeyleri de altüst edici bir öneri herhalde çok hoş
değildir. Ben, o nedenle bu teklifle, 1 inci maddenin üçüncü fıkrasının
çıkarılmasını ve yerine, eğer Saraybahçe ve Bekirpaşa Belediyelerinin,
gerçekten, isimlerinden rahatsız oluyorsanız -ki, Bekirpaşalılar "Sayın
Başbakan 'ben Kasımpaşalıyım' diyor, biz de Bekirpaşalıyız" diye meydan
okuyuşu içindeler, bunu da size duyurayım- Saraybahçe'nin ya da Bekirpaşa'nın
isimlerinden birini İzmit Belediyesi olarak düzenleyebilirsiniz. (AK Parti
sıralarından "allah allah" sesleri)
Allah allah, vallah
vallahla bu işler olmuyor, el yordamıyla Türkiye'nin yönetilmeyeceğini çok kısa
süre içerisinde göreceksiniz; biraz sabırlı olunuz, dinlemeyi biliniz! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Haydi canım sen de, ne
laf atıyorsun oradan!
Değerli arkadaşlarım, bu
konu, gerçekten aceleye getirilmiş; seçim hesabıyla, korkunun, endişenin
dışavurumundan başka bir şey değil. Her gün...
AHMET YENİ (Samsun) -
Seçim hesabımız yok bizim!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Yine, tekrar söylüyorum; oy hesabınız, kaygınız olmasa, kuşkunuz olmasa,
korkunuz olmasa, güç kullanmayı, 368 milletvekiliyle Parlamentodaki
çoğunluğunuzu, demokrasiyi tehdit eden davranış unsuru olarak burada ortaya
koymazsınız. Getirdiğiniz her teklif, buna yöneliktir.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Yenilgiye kılıf arıyorsunuz!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Grup Başkanvekilimin söylediği gibi, size, cumhuriyeti, demokrasiyi
tırtıklattırmayız; bunu, aklınıza yazınız; çevreden merkezi kuşattırmayız. Onun
için, bu teklifin daha makul olduğunu düşünüyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan... Sayın Başkan...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Allah allah!..
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
misiniz cumhuriyetin sahibi?!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben, işime bakıyorum; siz, hırsızlarınıza bakınız, yolsuzlarınıza bakınız,
naylon fatura yolsuzluklarınıza bakınız, bakanlarınızın Hizbullahı nasıl
desteklediklerine bakınız!
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarında alkışlar; AK Parti sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Demagoji yapıyor!
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın İpek,
önerge üzerindeki işlemleri tamamlayalım; sonra, size söz vereceğim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Halen görüşülmekte olan
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin 1 inci maddesiyle 3030 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine eklenen
üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları
"Birleşme ve yeni
belediye kurulmasına dair işlemler valilikçe yapılır. Birleştirilen
belediyelerdeki toplam kadro sayısını aşmamak üzere yeni kurulan belediyede 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine bağlı
kalmaksızın gerekli kadro düzenlemeleri valinin onayıyla yapılır. Yeni kadro düzenlemesinde
veya aynı kadrolarında göreve devam etmesi mümkün olmayan personel, durumlarına
uygun bir kadroya atanıncaya kadar halen bulundukları kadroya ait aylık,
ödenek, yolluk ve diğer ödemeleri yeni kurulan belediyede almaya devam ederler.
Durumlarının uygun bir
kadroya ataması yapılanların, bu kadroda alacakları aylık, ödenek, yolluk ve
diğer ödemeler toplamı halen aldıkları aylık, ödenek, yolluk ve diğer ödemeler
toplamından az olması halinde aradaki fark kapanıncaya kadar söz konusu miktar
tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Yüce Meclisin takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge hakkında
konuşacak mısınız?
HALUK İPEK
(Ankara) - Sayın Başkan, önerge
hakkında konuşmayacağım; fakat, biraz önce...
BAŞKAN - Sayın İpek,
önergeyle ilgili işlem bitsin, diğer konuyla ilgili söz vereceğim.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Maddeye eklenen
metinle, birleşme ve ayrılmayı yapacak yetkili merci tayin edilmekte; ayrıca,
devredilecek personelin özlük hakları düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın İpek. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kendi üslubum olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasa çalışmalarında, sürekli, bu Meclisin
gergin geçmemesi, ortamın gerilmemesi için olağanüstü gayret sarf ediyorum.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Yapma ya!..
HALUK İPEK (Ankara) -
Ama, hiç kimsenin, bu, Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkanvekili dahi olsa,
burada, hiç kimseye suç isnat etmeye hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi;
cumhuriyetin temel ilkelerinin altına tünel kazmak, açıkça suç isnadıdır. Sen
kim oluyorsun da bir başkasını suçlar tarzda konuşuyorsun?! (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhuriyeti bu milletin
tamamı kurmuştur. Burada bulunan herkesin dedesi, ebesi, ninesi, cumhuriyetin,
bir arada, kurulması için emek sarf etmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Cumhuriyet, hiçbir zaman yüzde 15'in değildir. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Cumhur, halkın tamamıdır.
Bu nedenle, Sayın Grup
Başkanvekili, gelip, buraya, konuşmasında neyi kastettiğini açıkça tasrih etmek
zorundadır. Eğer bunu yapmıyor da, burada birilerine suç isnat ediyor ise, bunu
kesinlikle düzeltmek zorundadır ve buradan özür dilemek zorundadır. (AK Parti
sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)
Sonra, birileri çıkıyor,
burada, eğer biz olmasaydık, siz olmazdınız tarzında kendini her şeyin üstünde
gören, her şeyin yukarısına koyan bir tarz ile konuşuyor. Ne demek bu yahu?! (CHP
sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakan posta atarken neredeydin?
HALUK İPEK (Devamla) - Ne
demek?!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakan posta atarken neredeydin?
HALUK İPEK (Devamla) -
Her şey Anayasada sayıldığı sınırları içinde işlemekte.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Her şey dengi dengine olsun. (AK Parti sıralarından "Konuşma"
sesleri)
RESUL TOSUN (Tokat) -
Konuşma!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sen konuşma!
HALUK İPEK (Devamla) -
Her demokraside mutlaka bir iktidar bulunmakta; ama, her demokraside mutlaka
bir de muhalefet bulunmak zorunda.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sokağa çağıran bakan görmedim ben burada!..
HALUK İPEK (Devamla) -
Muhalefette siz olmayabilirdiniz, bir başkası da barajı aşıp oraya gelmiş
olabilirdi. Böyle, biz olmasaydık, siz olmazdınız tarzındaki konuşmaları doğru
bulmuyoruz. Açıkça, Grup Başkanvekilinin konuşmasından sonra diğer konuşmacı
arkadaş da yine cumhuriyetin temel ilkelerine tehdit olduğu yolunda imalarda
bulundular.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İma etmedim, çok açık söyledim.
HALUK İPEK (Devamla) -
Cumhuriyet hepimizindir, cumhuriyetin ilkelerini savunmak ve korumak hepimizin
görevidir. Siyasî partilerin tamamı Anayasada sayılan ve Anayasada zikredilen
tüm ilkelere sahip çıkmak zorundadırlar, bunu tüzüklerinde açıkça beyan
etmişlerdir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Biz de onu hatırlatıyoruz zaten.
HALUK İPEK (Devamla) -
Sayın Grup Başkanvekili buraya gelip, bu konuda kimi ima ettiğini açıkça
söylemeli ve tashih etmek zorundadır ve eğer burada benim anladığım tarzda
iktidarı kastediyorsa açıkça özür dilemek zorundadır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sataşma
nedeniyle söz talep eden Sayın İpek'e teşekkür ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
okutuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, herhalde beni davet ediyor kürsüye, müsaade edin açıklama
yapayım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Ama, böyle bir usul yok. Hem davet edecek, hem söz vermeyeceksiniz!..
BAŞKAN - Sayın Başkan,
burada karşılıklı sataşmalarla vakit geçirecek değiliz.
Buyurun, maddeyi okuyun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, bizatihi sataşmadır, davet etmesi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan cevap istiyor. Sayın Başkan, cevap hakkı istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
tutanakları inceleteceğim, ona göre söz vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkanvekili cevap vermemi istedi...
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Özür dileyecekse, konuşsun...
MUSTAFA SAYAR (Amasya) -
Oldu olacak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yapacağımızı, ne
söyleyeceğimizi, nasıl davranacağımızı söyleyin de biz de ona göre
davranalım! Var mı böyle bir şey!
SUAT KILIÇ (Samsun) -
Özür dilemeniz lazım!..
HALUK KOÇ (Samsun) - Ne
söyleyeceğimi nereden biliyorsunuz?!.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi
okutuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, cevap hakkımı istiyorum...
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen... Madde okunuyor...
Buyurun.
MADDE 2.- 3030 sayılı
Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 5. - Nüfusu 5 000
000'dan fazla veya valilik binası merkez kabul edilerek il merkezinin en uzak
ilçelerin belediye sınırına kuş uçuşu 50 kilometreden az mesafesi olan
büyükşehirlerde il mülki sınırı; valilik binası merkez kabul edilmek üzere,
nüfusu 2 000 000'dan 5 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde 50 kilometre
yarıçaplı, nüfusu 1 000 000'dan 2 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde 30
kilometre yarıçaplı, nüfusu 1 000 000'dan aşağı olan büyükşehirlerde 25
kilometre yarıçaplı dairesel alan içinde kalan ve il sınırları içinde bulunan
alanlar büyükşehir belediye sınırlarıdır.
Bu sınırlar içerisinde
kalan tüm ilçeler "büyükşehir ilçe belediyeleri", tüm beldeler
"büyükşehir ilk kademe belediyeleri" sayılırlar. İlçelerin mülki
sınırları ve mücavir alan sınırları ile beldelerin belediye ve mücavir alan
sınırları büyükşehirlerin belediye sınırlarıdır.
Bu sınırlar içerisinde
kalan köyler, ilgili ilçe ve ilk kademe belediyelerine bağlı mahalle statüsüne
dönüşürler. Orman köylerinin tüzelkişiliği devam eder.
Yukarıda belirtilen
mesafeler içerisinde büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçe mülki
sınırları ve ilk kademe belediyelerinin mücavir alan sınırları içerisinde kalan
köyler, bu mesafelerin dışına taşsa dahi büyükşehir belediyesinin sınırları
içine alınır.
Bağlı bulunduğu ilçe veya
belde merkezinin yukarıdaki mesafeler dışında kalması halinde, bu ilçe ve
beldelerin büyükşehir sınırları içinde kalan köyleri büyükşehir belediye
sınırları dışında bırakılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı 3030
Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı
Geçici Maddelerin İlavesine Ait Kanun Teklifinin 2 nci maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
16 büyükşehrin dışında, 1580 sayılı Yasaya tabi diğer şekilde yönetilen
belediyelerin olduğunu ve 16 büyükşehir belediyesinin sınırlarının içerisinde
bulunan 88 ilçeyi ilgilendiren kanun teklifinin, alışılmışın dışında, Başbakan
imzası veya Bakanlar Kurulu kararıyla değil de, İstanbul Milletvekili bir
arkadaşımızın imzasıyla geldiğini; benden önce konuşan arkadaşlarımızın da
belirttiği gibi, iktidarda son zamanlarda giderek artan bir şiddette bazı
sağlıksız emareler görülmeye başlandığını söylemek, tekrarlamak zorundayım. Bu
ne demektir; birincisi, acele yasa çıkarmaktır; bu yasa teklifi de bunların son
örneği. İkincisini biraz sonra söyleyeyim.
Basına söylediğiniz gibi,
bizim, kesinlikle yerel seçim endişesi taşımadığımızı bilmenizi istiyoruz.
Önümüze getirilen konular acele getirilen kanun tekliflerinden kaynaklanmakta;
çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin incelemesinden korkmaktasınız; dolayısıyla,
yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinden korkmaktasınız.
Şimdi, bu kanun teklifi,
ilk bakışta, büyükşehir belediyelerinin yönetimini ve sınırlarını değiştirmeye
yönelik gibi görülmesine karşın, kent bütünlüğü iddiası taşımasına karşın,
çağdaş kent oluşturma amacı iddiasına karşın, ne yazık ki, hiçbir bilimsel
temele dayandırılmadan, 16 büyükşehir belediyesinin yalnızca 4'ünün katıldığı
bir komisyon toplantısıyla olgunlaştırıldı ve Genel Kurula getirildi.
Bu kanun teklifi, Seçim
Kanunu açısından, 67 nci maddenin son hükmü "seçim kanunlarında yapılan
değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yapılacak
seçimlerde uygulanamaz" ibaresi gözardı edilerek hazırlanmıştır. Bu kanun
teklifiyle hem seçim çevreleri hem seçmen sayısı değişecektir. Öyleyse,
Anayasanın 67 nci maddesinin son hükmüne aykırılık taşıyacaktır. Bu yanlışa
düşülmektedir. Böylesi bir anlayış, ülkemizde yerel yönetimlerin bugüne kadar
kurumlaşmış yapısını zedeleyecektir. Niçin böyle bir yanlışa düşülüyor anlamak
mümkün değildir. Eğer, orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür,
gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür; oylar da bizim oyumuzdur amacı
taşıyorsa, o da, Avrupa Konseyinin, Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinde,
1997'de, Türkiye için almış olduğu tavsiye kararında "köyler işlevsizdir,
bizim istediğimiz modelde boşluk oluşturmaktadır; onların da küresel piyasa
düzeni içerisinde yer alması lazımdır" mantığıyla doğru bir paralellik
taşımaktadır; onu yerine getiriyoruz diyorsanız; o, büyük ölçüde doğrudur,
haklısınız da.
Bu kanun teklifinde,
daha, mücavir alan sınırının ne anlama geldiği bile tariflenemiyor. İlçelerin
mücavir alan sınırı olur mu hiç?! Köyler, bir gecede ansızın mahalle olabilir
mi hiç?! Bu kanun teklifinin, hangi ölçütler, hangi bilimsel esaslar ele
alınarak hazırlandığını merak ediyoruz. Ben, belediye başkanlığı yaptım, ben de
merak ediyorum.
Pergelle sınır belirlenir
mi hiç?! Örnek verelim. Diyelim ki, İzmir Valilik Binasına pergeli koydunuz,
şöyle bir daire çizdiniz ve o pergelle, 50 kilometrelik belli sınırları
saptadınız; Foça, bu sınırların dışında kaldı, Aliağa dışarıda kaldı, Menemen
içeride kaldı; Menderes, Urla, Seferihisar içeride kaldı, Kemalpaşa ve
beldeleri de içeride kaldı.
Şimdi, uygulanan
büyükşehir belediyeleriyle ilgili yasaya göre, İzmir civarına, Urla'ya gelen
bir gemi ya da limana yanaşan bir gemi, sintine atıklarını dilediği gibi
boşaltıp, denizi kirletebilir; ama, o gemi, orada, kendisine ceza yazılacağını
bildiğinden dolayı, oraya boşaltmak yerine, Foça Belediyesinin yanı başına
gidip, Foça sınırları içerisinde, denize, sintine atıklarını rahatlıkla
boşaltabilir ve buna, sahil güvenlikten başka -o da, ihbar olursa- hiç kimse
bir şey yapamaz.
Aliağa'nın da bir sanayi
kenti olduğu düşünülürse, Aliağa'dan yaratılacak olan kirlilik de Foça'yı
kirleteceğinden dolayı, dünya mirası olarak korumaya çalıştığımız ve sayıları
çok az olan fok balıklarının tümüyle yok olmasını da beraberinde getirecektir
bu teklif.
Şimdi, kamu yönetimi
temel kanun tasarısı tartışılırken, bu tasarının altını dolduracak olan yasa
sayısının, sizin ifadenizle 8-10 civarında olduğu söylenirken, bunlardan
birisinin de 3030 sayılı Yasa olduğu bilinmesine rağmen, sadece 16 belediyeyi
ilgilendiren, yirmi yirmibeş yıldır tartışılan 1580 sayılı Yasayı bir kenara
bırakarak böylesine bir yasayı çıkarmak, iktidarın samimî olmadığını
göstermektedir diye düşünüyoruz.
Düşünebiliyor musunuz,
fikstür çekilmiş, maçın tarihi belli, takımlar sahada, hakem başlama düdüğünü
çalmış, maç başlıyor; 5 inci dakikada hakem bir düdük çalıyor "durun, bu
sahanın nizamî durumu 70'e 105, şimdi ben bunu 100'e 150 yapacağım, oyuncuların
sayısını da çoğaltacağım" diyor. Böyle bir mantık olur mu, böyle bir
futbol kuralı olur mu?! Böyle bir futbol kuralının, kabul edilebilirliği olur
mu dünyada?!
Bu da, buna benzer bir
kanun teklifidir. Seçmen kütüklerinin askıya çıkarıldığı bir sırada,
tartışılmadığı için, bilimsellikten uzak sınır saptamaları yapıldığı için
-pergel yasası dedi bir arkadaşımız, çok katıldım- pergel yasası olduğu için,
teknik çerçevede değerlendirmesi yapılmadığı için, sadece belli büyükşehir
belediyelerini kapsadığı için, mücavir alanları bile tarifleyemediği için, kamu
yönetimi temel kanun tasarısından önce geldiği için, harcında demokratik kitle
örgütlerinin emeği olmadığı için, bu düzenleme, büyükşehirlerde yaşanan
kentleşme, şehircilik ve planlama problemlerinin çözümüne katkısının olup
olmayacağını anlatamamaktadır bizlere.
Ülke nüfusunun yarısına
yakınının yaşadığı bu şehirlerimizin yapısında değişiklik yapılırken siyasî
acelecilik yapılırsa, demin saymaya çalıştığım o teknik yönler yeterince ele
alınmazsa, Türkiye, tıpkı bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, kentleşme
açısından önemli bir fırsatı daha kaçırmış olacaktır.
Ayrıca, AKP'li
arkadaşlarımız "böylesine güzel bir yasanın çıkmasını engellemek için
çırpınırken, seçmenlerinize ne diyeceksiniz" diyorlar. Biz, seçmenlerimize
ne diyeceğimizi biliyoruz; seçmenlerimize "ormanları satamadılar, şimdi
hazine arazilerine çok katlı yapılar vaat ederek, rant ekonomisiyle kendi
yandaşlarına çıkar sağlayarak belediyeleri almak istiyorlar, sınırları da o
nedenle genişletmek istiyorlar, pergeli de onun için kullanmak istiyorlar"
diyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
konuşmanızı toparlar mısınız lütfen.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Küçük bir azınlığın çıkarı için, onlara yeni arsa üretmelerini sağlamak için
yapmak istediklerinizi söyleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, sizin
iddia ettiğiniz ve bizim katılmadığımız belki de en önemli konu, çarpık
kentleşmedeki ayrılığımızdır. Ben de uzun yıllar belediye başkanlığı yaptım ve
bir sanayi kentinde yaptım, hiç de gecekondu yok. Eğer belli bir disiplin
altında tutarsanız kenti, ister sanayi kenti olsun ister göç alan bir başka
kent olsun, gecekonduya müsaade etmezseniz ve disiplin sağlarsanız, bunu
yaptırmazsınız; ama, kafa başka yerdeyse, amaç başkaysa, ister göç alan
kentlerde olsun ister başka yerlerde, bizim gibi sanayi kentlerinde olsun,
gecekonduculuğun önüne kimse geçemez, çarpık kentleşmenin önüne kimse geçemez.
Bakın, belediye
başkanlığı yapmış olan arkadaşlarımız bilirler; Avrupa Birliğinin kapsamında,
"Uluslararası Dayanışma ve Konut Örgütlenmesi" adı altında, kısa adı
MED-URBS olan bir örgütlenme modeli var. Ben de o model içerisinde bulundum bir
süre. Fas'ın Sefrou Kasabasının Belediye Başkanı da onun içerisindeydi. O da
uzun yıllar belediye başkanlığı yapmış. Başkan, bana, bir sonraki seçimin nasıl
alınacağını anlatıyordu Fas'ın Sefrou Kasabasında. Diyordu ki: "Önce,
aşiret reisleriyle pazarlık yaparım; sonra, kentin dışına bir çizgi çekerim; o
çizgi etrafında yerleşenlerin oylarını alırım; ikinci, üçüncü kez böyle
seçilirim. Hep böyle yaptım." Sizin anlayışınız da Gebze'yi öyle yarattı,
Sultanbeyli'yi öyle yarattı ve Türkiye'deki kentleşmeyi, böyle, bu hale
getirdiniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 303 sıra
sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi,
ülkemizin idarî yapılanmasını ve 16 büyükşehir belediyesini çok yakından
ilgilendiren ve çok önemli sayılabilecek sonuçları doğuracak olan bir kanun
teklifidir. 16 büyükşehir belediyesi içerisindeki her büyükşehir belediyesinin,
kendi sınırları içerisinde coğrafî ve sosyal yapılarından dolayı kendilerine
özgü sorunları bulunmaktadır. Her büyükşehir belediyesinin, sorunları açısından
birbirinden farklı değerlendirilmesi mümkün olabilir. Bu kadar önemli bir
düzenlemenin Bakanlar Kurulunca hazırlanmış bir kanun tasarısı olması daha
yerinde ve daha uygun olacaktı. Yerel seçim süreci başlamışken, kanun
teklifinin aceleye getirilmiş bir teklif olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır. Bir
başka açıdan da, seçmen kütüklerinin askıya çıktığı bir ortamda ve tarihi
belirlenmiş bir yerel seçim arifesinde böylesine önemli bir kanun teklifinin bu
şekilde gündeme getirilmiş olması, siyasî etiğe uygun değildir değerli
arkadaşlarım.
Yine, kamu yönetimi temel
kanun tasarısının tartışıldığı, Belediyeler Kanunu, İl Özel İdareleri Kanunu,
Köy Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu ve benzeri birçok kanunla ilgili
çalışmanın devam ettiği bir süreçte, bu kanun teklifinin tek başına
değerlendirilmesi ve gündeme alınması yerinde bir uygulama asla değildir. Bu
kanun teklifinin, sağlıklı bir sonuca ulaşılması bakımından ve önemine
istinaden, daha ayrıntılı, daha geniş zaman dilimi içerisinde ve demokratik bir
şekilde tartışıldıktan sonra görüşülmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifi, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimini
belirlediği, seçmen kütüklerinin askıya çıktığı, seçim çalışmalarının
hızlandığı bir sırada, yani, seçime ramak kala gündeme gelmiştir. 16
büyükşehirdeki yaklaşık 22 000 000 vatandaşımızın yaşantısını doğrudan
etkileyen, yaşantılarını şekillendiren ve yeni bir belediyecilik anlayışını
yansıttığı düşünülen önemli bir değişikliğin, bu önemine binaen hazırlanışı
açısından ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriliş şekli ve komisyonlardaki
çalışma sürecine bakıldığında, teklifin başka amaçlarının olduğu halkımız
tarafından da açıkça görülmektedir. Milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren bir
kanunun, ayrıntılı çalışmalar yapılmadan, belediye başkanlarımızın kapsamlı
görüşleri alınmadan, sivil toplum kuruluşlarımıza sorulmadan, kamuoyunda
tartışılmasına bile imkân verilmeden ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde 48 saat
içerisinde çıkarılmaya çalışılması, yani, böylesine önem arz eden ve ülke
nüfusunun üçte 1'ini ilgilendiren bir konunun bu şekilde Yüce Meclisin önüne
getirilmiş olması, iktidarın yerel seçimlerle ilgili olarak değişik kaygılar
taşıdığını göstermektedir.
Değerli arkadaşlar,
bilinmelidir ki, bu anlayış, demokratik ve katılımcı bir anlayış değildir;
halka saygılı bir anlayış, hiç ama hiç değildir. Bu anlayış, halkımız
tarafından, dediğim dedikçi, fırsatçı, antidemokratik bir anlayış olarak
anlaşılmaktadır. Büyükşehirlerde yaşayan milyonlarca vatandaşımız, kendilerini
ilgilendiren böylesine önemli bir değişikliğin bu tarzda yapılmaya
çalışılmasının nedenlerini ve seçim sonucunu etkileyecek değişikliklerin hep
seçim öncesi yapılmasını ciddî bir şekilde sorgulamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
iktidarın bu yaklaşımı, büyükşehirlerimizde yaşayan 22 000 000'dan fazla
vatandaşımızı ve yöneticilerini yok sayma anlayışıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi kayıtlarına, bu kanun "pergel kanunu" olarak geçecektir.
Bu nedenle, ilgili kanun
teklifinin geri çekilerek, Mecliste muhalefetin de görüş ve önerileriyle
birlikte, tüm ilgili sivil toplum örgütlerinin, büyükşehir belediye
başkanlarımızın eşgüdümüyle...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
...yeniden hazırlanarak getirilmesinin daha uygun ve demokratik bir anlayış
olacağı düşüncesindeyiz.
Yüce Meclisi, saygıyla,
bir kez daha selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen 5 inci maddenin üçüncü
fıkrasının sonuna, aşağıdaki cümlelerin ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların
eklenmesini, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek |
Mahfuz Güler |
Muharrem Candan |
|
|
Ankara |
Bingöl |
Konya |
|
Ahmet Kambur |
Şükrü Önder |
|
|
Tekirdağ |
Yalova |
|
"Ancak ormanlarla
ilgili diğer kanun hükümleri saklı kalmak üzere bu köyler imar bakımından
büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılırlar. Bu köylerdeki su ve
kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi mücavir alanında kaldıkları
büyükşehir belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir."
"Büyükşehir
belediyelerine katılmalarda ve ayrılmalarda 1580 sayılı Belediye Kanunu
hükümleri uygulanır.
İlk kademe belediyeleri
büyükşehir ilçe belediyeleriyle aynı hak, görev ve yetkiye sahiptirler ve
büyükşehir belediye meclisine ilçe belediyeleri gibi katılırlar.
Büyükşehir belediyesi
kapsamına alınan belediyelerin organları büyükşehir ilçe veya ilk kademe
belediyesi organları olarak; köy muhtar ve ihtiyar heyetleri ise, mahalle
muhtar ve ihtiyar meclisi olarak ilk mahallî idareler seçimine kadar
görevlerine devam ederler.
Tüzelkişiliği kalkan
köylerin mal varlıkları, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye
devredilir.
Büyükşehir belediyesi
kapsamına alınma nedeniyle meydana gelecek mülkî sınır değişiklikleri katılma
durumuna uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümlerine göre
çözülür."
BAŞKAN - Şimdi, son ve
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 303
sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesiyle değiştirilen 5 inci maddeye
aşağıda belirtilen ifadelerin ilk cümle olarak eklenmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Orhan Sür |
Şevket Arz |
|
Malatya |
Balıkesir |
Trabzon |
|
Dursun Akdemir |
Mustafa Gazalcı |
Salih Gün |
|
Iğdır |
Denizli |
Kocaeli |
"Nüfusu 700 000'in
üstündeki illerin il belediyeleri büyükşehir statüsü kazanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bu kanun teklifinin
madde gerekçesini hepinize okuyorum: "İllerin büyüklüğüne göre kabul
edilen kıstaslar çerçevesinde büyükşehir belediyelerinin sınırları belirlenmesi
gerekmektedir. Bu kıstaslar illere göre keyfîlik arz etmemeli, nüfus
yoğunluğuna göre objektif kıstaslar konulması gerekmektedir. Aynı büyüklükteki
büyükşehir belediyelerine aynı fırsat eşitliğini kentlere tanımak,
büyükşehirler arasında adaleti sağlayacaktır."
Tabiî, adalet varsa... Adalet, bunu büyükşehirlere tanımak değildir. Bugüne kadar haksızlığa uğrayan, bugüne kadar mevcut büyükşehirlerden, kıstas olarak, daha büyük olan illere eğer bu hak verilmiyorsa, bu, bir adalet değildir. Sayın Bakanım açıkladı; önümüzdeki dönemde, beş yıllık süreçte birtakım iller mağdur olmasın diye...
Peki, Sayın Bakanım,
bugüne kadar mağdur olan illerle ilgili bir objektif kriter diyoruz; bu illeri
niye kapsama almıyoruz? Burada, sadece 16 büyükşehir belediyesinin hakkını
korumak değil; haksızlığa uğrayan birsürü ilin de hakkını eğer vermiyorsak, o
zaman haksızlık yapıyoruz. Örneğin Malatya Belediyesi, Trabzon Belediyesi,
Balıkesir Belediyesi, Denizli Belediyesi, bugün mevcut büyükşehirlere göre
objektif kıstas olarak eğer bu kıstaslardan daha ileri bir kıstasa sahipse, bunları
büyükşehir yapmıyorsak, en büyük haksızlığı burada yapıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Onun için, gelin, Sayın
Bakanım, hiç değilse bu beş yıllık süreçte... Yine teklifin gerekçesinde şöyle
denilmektedir: "Bu maddeyle büyükşehirlere katılan, ilçe ve beldelerin ve
görev dağılımına uygun devir işlemleri planlanmıştır." Eğer, buralarda biz
bu seçimi yapacaksak mevcut şekliyle, yarın Belediyeler Kanununda getireceğiniz
ve... Bazı belediyeleri, objektif kıstasları olmasına rağmen, mevcut büyükşehir
belediyelerinden daha büyük belediyeleri eğer büyükşehir yaparsak, oradaki
mevcut belediyeyle birleştirirsek ve o zaman burada seçim yaparsak, o insanlar
haksızlığa uğramayacak mı?
Onun için, gelin, hiç
değilse, mevcut kıstaslara göre, koyduğunuz kıstaslara göre büyükşehir olma
hakkını elde etmiş illerin bu hakkını verelim; bunları mağdur etmeyelim.
Hepinize sayılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Başkanım, isterseniz yarın oylayalım!
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle düzenlenen 5 inci maddenin üçüncü
fıkrasının sonuna, aşağıdaki cümlelerin ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların
eklenmesini, aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları
"Ancak ormanlarla
ilgili diğer kanun hükümleri saklı kalmak üzere bu köyler imar bakımından
büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılırlar. Bu köylerdeki su ve
kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi mücavir alanında kaldıkları
büyükşehir belediyesine bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir."
"Büyükşehir
belediyelerine katılmalarda ve ayrılmalarda 1580 sayılı Belediye Kanunu
hükümleri uygulanır.
İlk kademe belediyeleri
büyükşehir ilçe belediyeleriyle aynı hak, görev ve yetkiye sahiptirler ve
büyükşehir belediye meclisine ilçe belediyeleri gibi katılırlar.
Büyükşehir belediyesi
kapsamına alınan belediyelerin organları büyükşehir ilçe veya ilk kademe
belediyesi organları olarak; köy muhtar ve ihtiyar heyetleri ise, mahalle
muhtar ve ihtiyar meclisi olarak ilk mahallî idareler seçimine kadar
görevlerine devam ederler.
Tüzelkişiliği kalkan
köylerin mal varlıkları, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye
devredilir.
Büyükşehir belediyesi
kapsamına alınma nedeniyle meydana gelecek mülkî sınır değişiklikleri katılma
durumuna uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümlerine göre
çözülür."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Orman köylerinin, özel
statüsü nedeniyle, tüzelkişiliklerini muhafaza ettirmeleri gerekmektedir.
Ancak, buralardaki hizmetlerin büyükşehirler tarafından yürütülmesi zorunluluk
arz etmektedir. Önergede büyükşehir belediyelerine bu hizmeti yapma olanağı
tanınmakta ve kanunun uygulamasıyla ortaya çıkabilecek boşluklar
giderilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda değiştirilmiş şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 1 saat ara
veriyorum.
Kapanma saati : 19.12
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.15
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - 27 nci Birleşimin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
303 sıra sayılı kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3. -
İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Geçici Maddelerin İlavesine
Ait Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/210) (S. Sayısı: 303) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin geçici 1 inci maddesini
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte büyükşehir belediyelerine yeni katılan ilçe ve ilk kademe
belediyelerinin, 3030 sayılı Kanunla büyükşehir belediyelerine verilen görev ve
yetkiler kapsamında kalan gayrimenkul, tesis ve araçları (su depoları, arıtma
tesisleri, otobüs işletmeleri, itfaiye ve benzeri) bu Kanunun yürürlüğe
girmesini müteakip en geç üç ay içinde ilgili büyükşehir belediyesine
devredilir. Devir işlemleri için Valinin başkanlığında büyükşehir, ilçe ve ilk
kademe belediyeleri arasında dağıtım komisyonu oluşturulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz
isteyen, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli; buyurun.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, içinizde büyükşehir
belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var, ilçe belediye başkanlığı yapan
arkadaşlarımız var; ama, 3030 sayılı Yasayı çoğu arkadaşlarımız bilmiyor. Daha
önce, 1984'te 3030 sayılı Yasa çıkarılırken, kişilere has bir yasa olarak
çıkarılmıştır ve gerçekten, büyükşehir belediye başkanları, bir nevi
padişahtır, astığım astık, kestiğim kestiktir kesinlikle. Şimdi, Halil Bey
burada olsaydı, daha iyi olurdu. Halil Bey büyükşehir belediye başkanlığı
yapmıştır, ilçe belediye başkanlığı yapmamıştır. Siz bu yetkileri verdikten
sonra, vay haline büyükşehir belediye başkanlığına bağlanan belediyelerin!
Bakınız, beş yıl belediye başkanlığı yaptım.
Bir tane 1/1 000'lik Meclis kararımı Büyükşehir Belediyesi onaylamamıştır, hep
reddolmuştur; üçte 2'yle geçirmişimdir. Doğru dürüst 1/5 000'lik imar
planlarımızı onaylamamış, bize parayla asfalt vermemiştir. Çevre Temizlik
Vergisi paylarını, Emlak Vergisi paylarını, geçmişe yönelik beş yılın bütün
paralarını icra yoluyla bizden almıştır. Bir kamyon lazım olur, alamazsınız;
bir kepçe lazım olur, alamazsınız; bir dozer lazım olur, alamazsınız; beş yıl
neler çektik neler... Bakınız, siz, eğer, bu ilçe ve küçük beldeleri büyükşehir
belediyelerine bağlarsanız, oralarda yaşayan vatandaşlarımızın yerinde ben
olsam, size oy vermem.
Değerli arkadaşlar, bu belde ve ilçelerde
yaşayan insanlar Çevre Temizlik Vergisi ödeyecek, buralarda yaşayan insanlar
Emlak Vergisini fazladan verecek, arazi vergisi ödeyecek, bu vatandaşlar ve
köylerde yaşayan insanlar telefon ücretlerini şehir fiyatları üzerinden
ödeyecek, su parası ödeyecek, bu vatandaşların meraları, Hazineye ait olan
yerler işgal edilecek, bu köylerde yaşayan vatandaşlar, imara aykırıdır diye,
ahır yapamayacak, kümes yapamayacak, oğlu, kızı evlendiği zaman, gerçekten, ev
yapamayacak, evinin üstüne kat çıkamayacak. İşte, tereddütler bunlar.
Şimdi, öyle enteresan şeyler var ki...
Biliyorsunuz, büyükşehir belediyelerine Hazineden pay verilir. Bu payların
yüzde 50'si büyükşehir belediyesine aittir, yüzde 50'si de ilçe belediyelerine,
nüfus oranına göre dağıtılır; fakat, mevcut 3030 sayılı Yasa öyle ki
"verebilir" diyor... Adam, "vermiyorum sana, bildiğini oku"
diyor... "Asfalt verebilir" diyor; vermiyorsunuz. Yani, bunlar,
iyiniyetli kişiye bağlıdır. Ya büyükşehir belediyelerini kaldıracaksınız ya da
ilçe, belde belediyelerini kaldıracaksınız. O zaman, büyükşehir belediyesi
olsun, diğer belediyeler de büyükşehir belediyesine bağlı şube müdürlükleri
olsun. Yoksa, bu gelirler eşit dağıtılmıyor, hizmetler eşit verilmiyor.
Belediyeler aynı partide olmazsa, bunları yapma şansınız yok.
Şimdi, herhalde, siz diyorsunuz ki, nasıl
olsa, bütün belediyeleri biz alacağız...
Değerli arkadaşlar, işçi perişan, köylü
perişan, memur perişan, emekli perişan, esnaf perişan. Gerçekten herkes sıkıntı
içerisinde ve bir de getireceksiniz, vatandaşın yerlerini büyükşehir
belediyesine bağlayacaksınız!.. Yani, gerçekten size oy veriyorsa, bütün
belediyeleri biz alıyoruz diyorsanız, helal olsun! (AK Parti sıralarından
alkışlar) Yani, bakınız, 120 000 nüfuslu, İzmit'teki Bekirpaşa Belediyesini
kaldırıyorsunuz, yani adını kaldırıyorsunuz. Bekirpaşa Belediyesi veya Beldesi
demek kötü bir şey mi?! "Bekirpaşa" demekten korkuyor musunuz?! Onun
adını kaldırıyorsunuz, 2 000 nüfuslu yazlık bir belediyenin adı kalıyor. Böyle
uygulama olur mu?! Böyle durum olur mu?!
Değerli arkadaşlar, gerçekten, 3030 sayılı
Yasa büyükşehir belediyelerine padişahlık unvanını vermiştir; siz, şimdi,
büyükşehirlerde imparator yaratıyorsunuz. Bu imparatorlar ileride başınıza bela
olacak. Şimdi, hudutlar genişletilmiş "50 kilometre" deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Değerli.
İSMAİL DEĞERLİ (Devamla)- Hakikaten merak
ettim. Sayın Gökçek Ankara'da nehir gemisi satın alıyor. Onun ihalesine çıkıyor
şimdi. Resmî Gazetede ilanı var. 100 000 adet gözlük, gözlük camı alıyor ve
Ankara'ya nehir gemisi alacak; Resmî Gazetede çıktı. Zannımca, Kızılırmak
bağlanacak Ankara'ya, herhalde, Kızılırmak'ın yönünü değiştirecek Ankara'ya ve
burada da nehir gemisi çalıştıracak.
Yapmayın arkadaşlar, bu yaptığınız doğru
değil; bunun sıkıntısı ileride ortaya çıkacaktır.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Değerli.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Büyükşehir belediye
sınırları içerisinde kalan ilçe ve beldelere hangi köylerin mahalle olarak
katılacağı, bu Kanunun yayımını müteakip en geç yedi gün içinde ilgili
valilikler tarafından tespit ve ilan edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bu kanun teklifinin
geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Ümmet Kandoğan |
Mehmet Salih Erdoğan |
|
Ankara |
Denizli |
Denizli |
|
Eyüp Ayar |
Mehmet Altan Karapaşaoğlu |
|
|
Kocaeli |
Bursa |
|
"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
seçim takvimi uygulamaya konulmuş olsa dahi, bu kanun gereğince oluşacak yeni
sınırlar büyükşehir belediyeleri için seçim çevresi kabul edilir. 28 Mart 2004
tarihinde yapılacak Mahallî İdareler Seçimlerinde büyükşehir belediyeleri için
bu sınırlar, Yüksek Seçim Kurulu'nca esas olarak alınır. Büyükşehir belediye
sınırları içerisine alınan ilçe belediyelerinin sınırları, ilçe belediyesi için
seçim çevresi, ilk kademe belediyelerinin sınırları ilk kademe belediyeleri
için seçim çevresi sayılır."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 303 sıra sayılı kanun
teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini öneriyoruz.
"Bu kanuna göre tüzelkişiliği
kaldırılan belediyelerde ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak yerel
yönetim seçimleri eski duruma göre yapılır."
|
Mustafa Sayar |
Halil Ünlütepe |
Mustafa Gazalcı |
|
Amasya |
Afyon |
Denizli |
|
İzzet Çetin |
Emin Koç |
Muharrem Kılıç |
|
Kocaeli |
Yozgat |
Malatya |
|
|
Bihlun Tamaylıgil |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Okutacağım önerge en aykırı
önerge olduğu için, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı yasa
önerisinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini dileriz.
"Bu yasayla köy tüzelkişiliği sona
eren köylülerden on yıl çöp ve Emlak Vergisi alınmaz."
Halil Ünlütepe |
Mustafa Gazalcı |
Hakkı Ülkü |
|
|
Afyon |
Denizli |
İzmir |
|
Mustafa Sayar |
Mehmet Küçükaşık |
|
|
Amasya |
Bursa |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahibi, konuşacak mısınız?
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Konuşacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüştüğümüz 3030 sayılı Yasada değişiklik yapan teklifin geçici
2 nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyi açıklamak için söz aldım;
tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten,
görüştüğümüz yasa önerisi, AKP sözcülerinin söylediği gibi, bir gereksinimi
yerine getiriyorsa, geleceği yapılandırıyorsa, çağdaş bir kent yaratmaksa,
şimdi, bu önergeyle durum belli olacaktır. Yani, bu, bir seçimi
ilgilendirmiyor, biz, çağdaş bir kenti öngörüyoruz diye burada söylevler
verildi. Niyetiniz gerçekten seçim değilse, siz onu düşünmemişseniz,
öneriyoruz, diyoruz ki, bu yapılacak 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde eski
duruma göre seçim yapılsın. Mademki niyet seçim değildir, alıp kaçmak değildir,
maç başladıktan sonra kural değiştirmek değildir; tamam, dedikleriniz kentçilik
açısından doğrudur, ben uzmanı değilim, bütün bunları kabul ediyoruz; ama,
seçim konusunda, lütfen, bunu yapmayalım; çünkü, maç başlamıştır, seçmen
listeleri askıya çıkmıştır, asılmıştır.
Bir de, önergemizde diyoruz ki, zaten
köylüler ekonomik sıkıntı içerisindedir. Şimdi, siz, bunları, 50 kilometre, 30
kilometre sınırla yüzlerce, binlerce köyü, kasabayı alıyorsunuz, hiç olmazsa,
köylülerden -bakın, hayvancılığını öldürdüğümüz, ürününe para vermeyerek
çiftçiliğini öldürdüğümüz- çöp ve Emlak Vergisi alınmasın; çünkü, onlar,
mahalle sınırları içine giriyor. Binbir güçlükle ev yapmış; ekilip dikilen
arazinin dışındaki arsalarından ve evlerinden -bir de bakacak ki bu yasa
çıktığı zaman- Emlak Vergisi alınacak, çöp vergisi alınacak.
Değerli arkadaşlar, yapmayalım, işin başka
boyutları var. Siz bu yasayı hazırlarken işin vergi boyutunu düşündünüz mü?
Seçim konusunda bir karmaşa yaratıp yaratmayacağını Yüksek Seçim Kuruluna
sordunuz mu? Hadi, muhalefet diye bizi dinlemiyorsunuz. Gelin, köylüye bir
darbe daha vurmayalım. Biz önerge veriyoruz, diyoruz ki, bu yasa çıktığı takdirde,
on yıl, büyükkent sınırları içinde tüzelkişilikleri yok olan köylerde yaşayan
köylülerden Emlak Vergisi, çöp vergisi almayalım. Şimdi, AKP'nin içtenliği bu
oylamada belli olacak. Yine, kabul edenler, etmeyenler deyip, evet, 28 Martta
da bu oylar kullanılsın; çünkü, onların çoğu anketlerde bizden yana oy veriyor,
bizim hesabımız her ne kadar böyle desek de, bir başka niyet taşıyor; ya da,
biz köylüleri, yoksulları sizden çok düşünüyoruz... O zaman, buyurun, önerge
veriyoruz, diyoruz ki : "On yıl bunlardan emlak vergisi, çöp vergisi
almayalım."
Ben, önergenin kabul edilmesini diliyorum,
tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 303 sıra sayılı kanun
teklifinin geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini öneriyoruz.
"Bu kanuna göre tüzelkişiliği kaldırılan
belediyelerde ve köylerde 28 Mart 2004 tarihinde yapılacak yerel yönetim
seçimleri eski duruma göre yapılır."
Mustafa Sayar (Amasya) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın önerge sahibi, konuşacak
mısınız?..
MUSTAFA SAYAR (Amasya) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
24 Mart 2004 yerel seçim hazırlıkları
başlamıştır. Seçmen listeleri askıya asılmıştır. Aksi halde, karmaşa
doğacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bu kanun teklifinin
geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve
arkadaşları
"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
seçim takvimi uygulamaya konulmuş olsa dahi, bu kanun gereğince oluşacak yeni
sınırlar büyükşehir belediyeleri için seçim çevresi kabul edilir. 28 Mart 2004
tarihinde yapılacak Mahallî İdareler Seçimlerinde büyükşehir belediyeleri için
bu sınırlar, Yüksek Seçim Kurulu’nca esas olarak alınır. Büyükşehir belediye
sınırları içerisine alınan ilçe belediyelerinin sınırları, ilçe belediyesi için
seçim çevresi, ilk kademe belediyelerinin sınırları ilk kademe belediyeleri
için seçim çevresi sayılır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu sınırların önümüzdeki mahallî
seçimlerde uygulanmaması halinde büyükşehir belediyeleri etrafındaki ilçe ve
belde belediyelerindeki çarpık yapılaşmanın önlenmesi 5 sene sonraki mahallî
idare seçimlerine kalacaktır. Bu da kentler için büyük bir kayıptır.
Oy pusulalarının basımı Şubat 2004'ün
ikinci yarısında başlayacağından seçim takviminin başlaması sınırların
tatbikatını engellememektedir. İhtilafa meydan vermemek maksadıyla bu maddenin
ilavesi zarureti açıktır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
buyurun. (Alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi,
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Burada, bir arkadaşım, Sayın
Başbakanımızın, hep, halk üslubu, köylü üslubu kullandığını söyledi; herhalde,
ben de köylü üslubu kullanırsam, yadırgamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa, kusura
bakmayın, bir dayatma, güç gösterme yasasıdır. Bu, hiçbir kimseye hayır
getirmez. Cumhuriyet Halk Partisi, doğru bildiği her şeye olumlu davranmıştır.
Eğer Cumhuriyet Halk Partisi, sayınızın yetmediği bir dönemde, mantığını
kullanmasaydı, demokrasinin gereklerini yerine getirmeseydi, Sayın Genel
Başkanınız bugün Başbakan değildi; Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir partidir.
Burada, tabiî, benim, belediyelerle ilgili
teknik bir bilgim yok; ama, görünen köy kılavuz istemez. Bir yılı aşkın bir
süredir iktidardasınız. "Düğün değil, seyran değil, eniştem beni niye
öptü" derler ya, bir yıldır neredeydiniz de, yerel seçimler askıya
çıktıktan sonra bu yasayı getirdiniz?!
Sayın milletvekilleri, biliyor musunuz,
sizi hiç dinlemeyen belediye başkanlarınız var. O belediye başkanları, aylar
önce, köylere gitti; şimdi sizin çizgi çizdiğiniz cetvel var ya, cetvel;
koyuyorsunuz, çiziyorsunuz ya...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Pergel,
pergel...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Pergel,
pergel... Evet, pergel...
...onunla ölçtü; geldi, o köylülere
"siz, seçimlerde bana oy kullanacaksınız" dedi ve o köylere yardım
yaptı. Bunu bilmiyor musunuz; buz gibi biliyorsunuz; ama, şunu unutmayın ki,
onlar için hazırladığınız bu kuyunun içine bir gün siz düşeceksiniz! Bunu
unutmayın...
Değerli arkadaşlarım, efendim -gerekçeyi
söylüyorum- havaalanına giderken göz zevki bozuluyormuş.
Sayın Bakanım, saygıdeğer Bakanım, peki,
Diyarbakır'daki kerpiç evler, Van'daki kerpiç evler, Bitlis'teki, Siirt'teki
kerpiç evler, Erzurum'daki kerpiç evler, hatta, Yozgat'taki kerpiç evler göz
zevkinizi bozmuyor mu?!
MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) -
Bozuyor...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bozuyorsa,
neden 18 büyükşehir belediyesine her türlü imkânı sağlıyorsunuz da, onlara
sağlamıyorsunuz?! Ne iş görüyorsunuz burada?! Yarın, ilinize gittiğinizde,
seçmen "helal olsun sana, (A) iline bunu yaptın, (B) iline bunu yaptın ya,
benim ilime ne yaptın" dediği zaman ne diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz; size
soruyorum, ne diyeceksiniz?! Hiç...
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada,
değerli arkadaşlarım uzun uzun konuştu. Bunu çok iyi biliyorsunuz; geri alma
şansınız da yok; yani, buna, içiniz atmaya atmaya, birçoğunuz, elinizi
kaldırdınız. Bundan daha büyük işkence, bundan daha büyük eziyet olmaz. Bir
senedir...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Kalbimizi mi
okuyorsun?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kalbinizi
okuyorum. Niye okumayayım; duruşunuzdan belli, halinizden belli, gülüşünüzden
belli, insan insanı anlamaz mı; anlar.
Şimdi, efendim, sayımız çok, gücümüz
çok... Kusura bakmayın arkadaşlar, kavağın da boyu uzun da gölgesi yok, meyvesi
yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, yıllardır iktidarsınız. Peki,
sayınız var da, işsize iş mi buldunuz? Memurun yüzünü mü güldürdünüz? İşçinin
yüzünü mü güldürdünüz? Emeklinin yüzünü
mü güldürdünüz? Bir yatırım mı yaptınız? (AK Parti sıralarından "Evet"
sesleri) Ne iş gördünüz; çıkın da, onu anlatın. Ne iş görüyorsunuz? Bu eziyet
size yetiyor, başka bir şey istemiyorum. Bir su içeyim, içim rahatlasın. (AK
Parti sıralarından "bizim sayımız çok" sesleri") Ne yapayım
sayınız çoksa?!.. (AK Parti sıralarından "anketlere bakınız" sesleri)
Efendim, önemli olan meydanlarda verilen
sözün yerine gelmesidir. Anket olsa ne olur?!.. Bakınız, beyler... Şimdi,
kusura bakmayın, sizin kaynağınızı nereden aldığınızı biliyorum. O kaynak da...
AHMET YENİ (Samsun) - Kim o?.. Sayın
Meral, sana yakışmadı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben bilirim
kim olduğunu, gözünü sevdiğim, otur. Samsun'un dalgalarının nereden estiğini
ben anlıyorum...
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin) - Açıklayın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi,
bakınız, o size destek veren insanlar bile, size isyan etmeye başladı, onları
dinleyenler bile homurdanmaya başladı. Herhalde ne demek istediğimi
anlıyorsunuz. Geliniz, etmeyiniz... Bakın arkadaşlar, şimdi, burada ne olur;
şöyle bir an için sakin düşünelim. Bu yasa tasarısını çıkaracaksınız; yani,
Grup Başkanvekillerimiz, kusura bakmayın, onlara sonsuz saygım var, size de
saygım var. İsteseniz de geri çekemezsiniz, ok yaydan çıkmış. Birisi "bu
böyle olacak" demiş ve gitmiş. O giden, buraya geri gelirse; ancak, geri
çektirir. Bunları biliyoruz, biz de bir grubun mensubuyuz. Ne olur biliyor
musunuz; Türkiye'yi büyükşehirli bir karmaşaya sokarsınız. Cumhuriyet Halk
Partisi bunu belli kademelere götürecektir. Haa, burada, efendim
"Cumhurbaşkanı sizin kayıtlı üyeniz mi" dedi birisi. Bu, doğru bir
hareket değil değerli arkadaşlarım. Yani, kusura bakmayın, bazı makamlar
vardır, bazı mevkiler vardır, bunlara saygı duymak hepimizin görevidir. Burada,
birçok milletvekili "geçmişte biz milletvekili rozetini takamıyorduk"
dedi. Neden takamıyorduk...
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana)- Siz de
Başbakana saygı gösterin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Biz eğer
Başbakana sahip çıkmasaydık, şimdi parti genel başkanıydı. Değerli kardeşim,
otur, ne edeceksin! Sen otur gözünü sevdiğim, sen taze gelinsin. (Gülüşmeler)
Şimdi, ne olur biliyor musunuz...
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin)- Bu doğruydu,
evet.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Doğru, değil
mi?..
MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin)- Doğru, evet.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Taze gelinler
biraz temkinli olur.
Şimdi, ne olur biliyor musunuz; bu
büyükşehirlerin seçimlerini bir kargaşaya sokarız, bir.
İki, bakınız, burada bir şey daha var.
Adam "elimi yüzümü unlu gördün, beni değirmenci zannetme" demiş.
Şimdi büyükşehirlerin içindeki inşaatları bitirdiniz. Size güç verenlere kaynak
lazım. Kaynak arıyorsunuz, ne yapacaksınız; köylüye hizmet götürüyoruz...
Götürün, elinizden tutan mı var?! İlle de büyükşehrin içerisine almak
mecburiyetinde misiniz bunu?! Yok, birkaç müteahhidi zengin edeceksiniz. İş buldunuz.
HASAN KARA (Kilis)- Büyükşehirleri
kazanacağımızı mı hissettiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Beyefendi,
kazanmak ayrı bir şeydir, vatandaşın yüzünü güldürmek ayrı bir şeydir. Demin
burada bir konuşmacı Ahmet'ten Mehmet'ten bahsetti. Kolunu önüme uzatan var
"şu kolumu kes" diye. Niye dedim. "AK Parti'ye oy verdim, şu
kolumu kes" dedi. Bunu diyenler de var, bunları niye konuşmuyorsunuz. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen,
hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Bırakmıyorlar
Sayın Başkanım, düşün onu süremden.
Değerli arkadaşlarım, muhterem
milletvekilleri, bakınız, işin güzeli, şakası bir tarafa, siz de bunun nereye
doğru gittiğini biliyorsunuz.
Şimdi, biraz önce bir değerli milletvekili
arkadaşım dedi ki: "Bu mevzuat seçimlerden sonra başlasın, bu yasa
yürürlüğe girsin." Niye "evet" diyemediniz?! Niye demediniz?!
Seçimle ilgisi yoktu ya!.. Yani, talandan mal mı kaçırıyorsunuz?
Seksen yıllık cumhuriyetin temel
ilkelerini, temel müesseselerini ortadan kaldırmaya çalışmakla ne yaptığınızın
farkında mısınız?! (AK Parti sıralarından gürültüler) Ne yaptığınızın farkında
mısınız? Bunun altında kalırsınız, size dostça söylüyorum. "Devamı
geliyor" diyen siz değil misiniz, yerel yönetimlerle, temel yasalarla...
Bunun altında kalırsınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Söylediğini
kulağın duyuyor mu?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kardeşim,
kusura bakma, senin gittiğin yerden, ben, döndüm geliyordum; otur sen yerine!..
Ben burada tarihî laflar konuşuyorum. Başınıza gelecek bir gün. Kendim ettim,
kendim buldum şarkısını söyleyeceksiniz. Yarın, göreceksiniz bunu. Yarın,
göreceksiniz bunu. (AK Parti sıralarından gürültüler)
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Sen, söylediklerini
bir dinle!..
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakınız, burası Türkiye Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisi.
Geliniz... Haa, siz halkı seviyorsunuz, halka hizmet götürüyorsunuz da, biz
buna karşı çıkıyoruz; öyle mi?! (AK Parti sıralarından "Evet"
sesleri) O zaman, gelin, işsizlere iş bulmanın yolunu arayın, emeklinin hakkını
verin, yetimin hakkını verin. (AK Parti sıralarından "Veriyoruz"
sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kusura
bakmayın, lafımı toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gelin, bir
şey daha yapın. Bizim milletvekilleri konuştuğu zaman önünüze bakmamak için, şu
milletvekillerimizin dokunulmazlığını gündeme getirelim. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Önünüze bakmamak için... Bakın, size dostça bir şey söyleyelim:
Önünüze bakıyorsunuz, bizim milletvekillerimiz konuştuğu zaman; bu işkenceyi
çekmeyin; bir. İkincisi, Sayın Bakanım, şimdi, bir türkü var biliyor musunuz
-Ahmet Gazi Ayhan'ın, Sayın Başkan iyi bilir- yarim, İstanbul'u mesken mi
tuttun diye. Şimdi, İstanbul milletvekili olduktan sonra kerpiçli binaları
unutmayın Sayın Bakanım, oralara da hizmet götürün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Meral.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum.
Madde
4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz İsteyen Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar [!])
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
sahiplendiği ve desteklediği bu kanun teklifiyle, aslında, belediye sınırları
değiştirilerek, yerel seçimlerle ilgili bir seçim çevreleri değişikliği
yapılmaktadır. Bu nedenle, bu kanun teklifi, bir anlamda, bir seçim kanunu
niteliğini de taşımaktadır. Böyle bir değişiklik için, böyle bir düzenleme için
seçilen zamanın ise çok yanlış olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü, seçimle
ilgili işlemler başlamıştır. Hatta, aday adayları kendilerine ait olduğunu
düşündükleri seçim çevrelerinde kendilerini tanıtmak üzere birtakım çalışmalara
girişmişlerdir, hazırlık bağlamında.
Şu anda, seçimin kurallarında, hangi
alanda olursa olsun -bu, seçim çevrelerinin büyüklüğüyle ilgili olur, seçim
çevrelerinin sınırlarıyla ilgili olur- seçimle ilgili kurallarda herhangi bir
değişiklik yapılması, biraz önce Sayın Gazalcı'nın da belirttiği gibi, oyun
başladıktan sonra oyunun kurallarında değişiklik yapmakla eşanlamlı bir olaydır
ve böyle bir değişiklik, demokrasiyle de uyumlu olmaz; çünkü, demokraside,
seçim kuralları, vatandaşın oy verme kalıplarını etkiler. Vatandaş oyunu
verdiği zaman, hangi sonucun doğacağını önceden tasarlamak ve bu tasarısına
göre oyunu kullanmak ister; ama, siz, seçim kanunlarını ikide birde
değiştirirseniz, seçim çevreleri gibi, seçimin en önemli unsurunda değişmeye
yol açacak yeni düzenlemeler getirirseniz, seçim, seçmen için belirliliğini
kaybeder ve oyunu kullanırken onun birtakım tereddütlere düşmesine yol açar.
Demokrasinin, anlamına uygun bir işlerlik kazanabilmesi için bu tür durumlardan
şiddetle kaçınmak gerekir; ama, görüyorum ki, bu kanun teklifi yapılırken ve bu
kanun teklifi desteklenirken bu husus tamamen gözardı edilmektedir.
Türkiye bu olaya hiç de yabancı değildir.
Seçime 5 kala çıkan kanunlarla, değiştirilen seçim yasalarıyla ve masa başı
mühendisliğiyle azalan oylarını çoğaltmayı uman iktidarlar olmuştur. Özellikle,
1985-1995 yılları arasında yapılan seçim kanunu değişiklikleri hep bu amaca
yönelmiştir; ama, ne yazık ki, yapılan düzenlemeler hep geri tepmiştir ve
süratle azalan oylarını sık sık seçim kanunlarını değiştirerek örtmeye
çalışanlar, sonunda seçim sandığında boğulmak olayıyla yüz yüze gelmekten
kaçınamamışlardır; bu nedenle, vazgeçelim. Geçmişimizde, deneyimlerimizde masa
başı mühendisliğiyle oy azalışını örtmeye çare bulunamadığını gösteren pek çok
olay var; bu işe kalkışmayalım.
Bu yasayı destekleyenler bununla yararlı
bir iş yapmadıklarını hatırlasınlar, anlasınlar, değerlendirmelerini ona göre
yapsınlar. Bu, ne ülkeye yarar verecektir ne de uzun vadede kendilerine yarar
verecektir; aksine, zararlı çıkmalarına yol açacaktır.
Böyle "çoğunluğum var" diye her
akla geleni yapmak, Anayasayı, kanunları, demokrasinin kurallarını gözardı
etmek, belki o çoğunluğa, yasama organındaki bir çoğunluğa cesaret verebilir,
belli bir süre için bunları gerçekleştirmesine imkân tanıyabilir; ama, bu tür,
Anayasaya, demokrasiye, hukukun genel ilkelerine aykırı kanunlar, netice
itibariyle bunları çıkaranları hüsrana uğratır, görevden ayrılmalarına yol
açar. Ne yazık ki, yaptıkları zararı gidermek ülkelerde çok uzun zaman alır. Bu
tür zararları ülkemize vermekten kaçınmamız gerektiğini bu yasayı oylarken bir
daha hatırlatmaya, hatırlamanın gerekliliğine dikkatleri çekmek istiyorum.
Bu yasa, zamanlaması bakımından, bir başka
husus açısından da sakıncalıdır. Burada, bu yasanın kamu yönetimine ilişkin
birtakım sorunları çözümlemek için çıkarıldığına ilişkin açıklamalar
yapıldığını görüyoruz yasa teklifinin gerekçesinde; ama, hepimiz biliyoruz ki,
bir kamu reformu hazırlığı vardır. Bir taslak hazırlanmıştır ve tartışmaya
açılmıştır. Kamu reformu taslağı tartışılırken, kamu reformu bağlamında
düşünülmesi gereken bir hususu, o taslağın, o girişimin kapsamından çıkarıp,
müstakil bir durumda, ayrı bir yasa konusu halinde burada incelemek ne kadar
yararlı olur, takdirlerinize bırakmak istiyorum. Yarın öbür gün, bu teklifin
tartışılması sırasında, burada benimsenen çözümden çok farklı bir çözümün en
yararlı çözüm olduğu konusunda görüşler birleştiğinde ne yapacağız? Seçim yapılmış
olacak, bu yasa çıktığı takdirde, buna göre. Ortaya çıkan durumu nasıl
gidereceğiz? Bir yasa değişikliğiyle gidereceğiz diyemeyiz; çünkü, ortaya çıkan
sorun, basit bir yasa değişikliğiyle giderilemeyecek kadar büyük bir sorun
olacaktır; çünkü, şu çıkarılacak olan yasaya göre -eğer çıkacak olursa- yerel
seçimler tamamlanmış, bitmiş olacaktır ve uygun görmediğimiz birtakım yerel
yönetim bölünüşlerini de biz bu seçimle pekiştirmiş olacağız. Bunun ne kadar
vahim bir tablo yaratacağını, öyle zannediyorum ki, biraz düşünebilen herkes,
şu çatının altında bulunan her milletvekili ve her vatandaş idrak edebilecek
durumdadır. O zaman, niçin bunlarla uğraşıyoruz? Niçin, böyle bir yasa
teklifine şu sırada gündemimizde yer verdik? Acaba, bu seçim telaşının iktidarı
getirdiği bir nokta mıdır? Masa başı hesaplarıyla, sandıktan, olmayan bir
çoğunluğu çıkarmaya yönelik bir girişim midir? Haklı olarak bunları düşünmek
mecburiyetindeyiz. Ben, bu düşünceleri, bu yasa teklifini ilk okuduğum zaman
aklıma getirdim; ama, şu anda, kuşkularım pekişti; çünkü, çıkarılacak olan bu
yasanın yürürlük tarihini daha ileriye ertelemeye yönelik öneriler yapıldı
burada; onları kabul etmedi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. O zaman, bu
yasanın, hemen, bu seçimde yürürlüğe girmesinden bekledikleri, seçimle ilgili
bir husus var. O husus da nedir; bu yasa zoruyla sandıklardan çıkarmayı
bekledikleri çoğunluk; çoğunluk olmasa bile, oylarda meydana gelecek birkısım
artış birtakım seçim bölgeleri için; buna hakkımız var mı?! Demokrasiyi bu
şekilde masa başı hesaplarla yönlendirmeye hangimizin hakkı var; elimizi
vicdanımıza koyarak bunu düşünelim ve burada kullanacağımız oyları, bu tür
emellere alet etmeyelim diyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
böyle bir yasaya olur vermeyeceğiz. Yürürlük maddesi üzerinde dururken,
oylarımızı kullanırken, nasıl bir yasanın yürürlüğe konmasına icazet
verdiğimizi, yol açtığımızı, bu açıklamalar çerçevesinde bir kere daha
düşününüz, ona göre oy veriniz ve tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
yaptığı gibi, olumsuz oy vermeyi yeğleyiniz diyorum, daha doğrusu, bunu ummak
istiyorum, bunu bekliyorum; bu bekleyişimi dile getirirken, size saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Teklifin aleyhinde, oyunun rengini belli
etmek üzere, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Küçükaşık.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Konya eski Belediye Başkanı ve şimdiki
Konya Milletvekilimiz Sayın Halil Ürün, konuşmasında, Sayın İzzet Çetin'e
"konuşmanızda hiçbir somut gerekçe göstermediniz" dedi.
Sayın Halil Ürün, ben, bu somut
gerekçeleri altı ay önce, bu kürsüden, bu gazete sayfalarıyla "kaçak
villalara sihirli değnek" ismiyle gösterdim, iki bakanınıza da soru
önergesi verdim. Siz, diyorsunuz ki, bu yasanın temel felsefesi kaçak
yapılaşmayı engellemek ve gerçekten de kentli bir yaşama gidebilmek. Bakınız,
Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde, Osmangazi Belediyesine bağlı
olan 7 tane köydeki kaçak villalar, yıkım kararını bölge idare mahkemesinin
yürütmeyi durdurma kararını reddetmesinden sonra, Osmangazi Belediyesince
yıkılırken, birdenbire, sizin çok övdüğünüz Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
devreye girerek, Osmangazi Belediyesi mücavir alanından bu köyleri çıkardı ve
Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne verildi. Gerekçe, kaçak villaların yıkımını
engellemekti. Eğer, sizin dediğiniz gibi çarpık kentleşmeyi engellemek, kaçak
gecekondulaşmayı engellemek bu yasa teklifinin temel felsefesiyse, o zaman
lütfen bana şunu söyleyebilir misiniz : Bakanlık, hangi gerekçeyle Osmangazi
Belediyesi mücavir alanı içerisindeki köyleri, Osmangazi Belediyesi tam da
yıkım yaparken, mücavir alandan çıkardı da Bursa Bayındırlık ve İskân
Müdürlüğüne verdi ve yıkımları durdurdu? "Bize güvenin" diyorsunuz;
nasıl güveneceğiz?.. Siz bu yasayı çıkarıyorsunuz...
Bakın, ben size bir örnek daha vereceğim:
Şu anda Bursa'nın batı bölgesinde, yine, kaçak şehirleşmeye ve kentleşmeye
elverişli köylerimiz var. Daha yeni, çok yeni, tam bir ay önce, yine
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 4.11.2003 tarihinde, Nilüfer Belediyesi ve Bursa
Büyükşehir Belediyesi mücavir alanı içerisinde bulunan 7 köyü mücavir alandan
çıkardı, Bursa Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne bağladı; neden?.. Siz
kentleşmeyi savunuyorsunuz... Siz, tüm bu alanları... Şimdi, bu getirdiğiniz
yasa teklifiyle beraber de biz planlı bir kentleşmeye sahip olacağız
diyorsunuz. Kusura bakmayın da, ben sormak zorundayım; bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu?! Bir ay önce nasıl çıkarıyorsunuz bunu, hangi bakanlık
çıkarıyor? Sizin bakanlığınız değil mi bu, çok övdüğünüz sizin bakanlığınız
çıkarmıyor mu bunu? Burada, arkadaşlar gülüyorlar. Ben hayret ediyorum; siz
nerede yaşıyorsunuz kuzum, allahaşkına! Bursa'da çarpık kentleşmeyi
savunacaksınız, çarpık kentleşme için her şeyi yapacaksınız, ondan sonra, ne
olduğu bilinmeyen iller için düzenli kentleşmeyi savunacaksınız. Allahaşkına,
ne yapıyorsunuz siz, ne yapıyorsunuz arkadaşlar?! Burada gülünüyor. Bunun tek
bir amacı var arkadaşlar; biraz önce hocamın da söylediği gibi -ben isim
vereyim, hocam nezaketen vermedi- 1987 seçimlerindeki Anavatan Partisi
taktikleri bunlar. İstanbul'un Beşiktaş ile Kadıköy İlçeleri, biliyorsunuz, tek
bir seçim bölgesi olmuştu. Siz, şuna güveniyorsunuz : Biz, kırsal kesimden oy
alırız... Kırsal oyları da büyükşehir belediyesi sınırlarına katarsak, bunları
alırsınız. Beyler, kırsal kesime gideceksiniz...
Bakın, hep, verdiğiniz sözler var; siz,
her sözünüzde durursunuz(!) Pekâlâ, ben size soruyorum: 2003 yılı doğrudan
gelir desteğini ne zaman ödediniz; haziranda... Pekâlâ, mazot desteğini
ödediniz mi, ödediniz mi; siz, o kırsal kesimin mazot yardımını ödediniz mi
allahaşkına?! Hani, diyorsunuz ki... (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakın, kolay işleri yapmayın; sizin
kurtardığınız, villalar. Villaları kurtarıyorsunuz; köylünün villası yok. Ben,
şunu söylüyorum : Köylüye haziran ayında ödemeyi taahhüt ettiğiniz ucuz mazotu
ödediniz mi ödemediniz mi?! (AK Parti sıralarından "ödedik, ödedik"
sesleri) Yüzde 50'sini ödediniz, yüzde 50'sini...
RESUL TOSUN (Tokat) - Yarısını ödedik.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - O da, Dünya
Bankasının, bu yoksulluk bütçesidir diye ayırdığı -ben söyleyeyim size-
doğrudan gelir desteğinin 580 trilyonluk kısmıyla ödediniz. Biraz önce, daha
beş saat önce, burada, Sayın Bakan açıkladı; doğrudan gelir desteği veya mazot
desteği için 500 trilyonluk eködenek ayırdınız. Hangi illere ödeyeceksiniz;
bana söyler misiniz, hangi illere ödeyeceksiniz?! Tıpkı, geçen dönemde MHP'nin
yaptığı gibi... 22 ile ödemişti onlar, biliyorsunuz değil mi?! Allahaşkına
dostum, 3,5 katrilyon doğrudan gelir desteği ödenecek 2003 yılında; hangi
sözünüzü tuttunuz siz?!
MEHMET SOYDAN (Hatay) - 28 Martta...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Ben, size,
burada, başka bir örnek daha vereyim. Yine, burada, çiftçilerin Ziraat
Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borcu nedeniyle yaptığım
konuşmada, yanlış tarih veriyorsunuz dedim. Bakınız, tarım kredilerde aftan
yararlanan insan oranı yüzde 80, Ziraat Bankasına borçlu olan köylülerin oranı
yüzde 80; ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık toparlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - ...ekim ayı
birinci taksitini ödeyen insan sayısı yüzde 45 arkadaşlar, yüzde 45! İnsanlar
aç!. Bırakınız seçim kazanma taktiklerini; seçim için bu değişikliği
yapıyorsunuz. Gerçekten niyetiniz varsa, ben, size, hemen acil bir sorun
söyleyeyim. Geçen ay, Ziraat Bankasına olan borcunu ödeyemeyen köylüler, aylık
yüzde 6,9 faiz ödüyordu; şu anda, bu faiz aylık yüzde 15. İnsafınız varsa,
gelin, bunları değiştirin, bunları erteleyin.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Küçükaşık.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Abdülkadir Aksu teşekkür
konuşması yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takdim konuşmasında da belirttiğim
gibi, hedefimiz, çağdaş, yaşanabilir, modern kentlerle ilgiliydi ve biz, bu
teklif bu amacı gerçekleştireceği için destek verdik, huzurlarınıza getirdik,
doğrusunu yaptık. Sizler, oylarınızla, katkılarınızla buna destek verdiniz ve bu
teklif yasalaşmış oldu. Ben, hayırlı olsun diyorum; katkılarından dolayı, bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Müsadenizle, bir konuya da, bir cümleyle
temas etmek istiyorum. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partili bazı
arkadaşlarımız, hiç de yakışık almayan, işte, siz, cumhuriyetin temel ilkeleri
falan gibi laflar ettiler. Değerli arkadaşlarım, biz, cumhuriyetin temel
ilkelerine herkesten çok bağlıyız; bundan kimsenin şüphesi olmasın. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Cumhuriyet hepimizindir; onu yüceltmek ve yükseltmek de
hepimizin görevidir.
Ben, tekrar, hayırlı olsun diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine
İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan
Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakerelerine
başlıyoruz.
4. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 304 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Birgen Keleş;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; incelemekte olduğumuz tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
Tasarıya gelmeden önce, bugün, sık sık,
son dakikada gerçekleştirilen gündem değişiklikleriyle ilgili olarak yapılan
konuşmaları çok ciddîye almadan dinlediğiniz izlenimini edindiğim için, izin
verirseniz eğer, birkaç cümle söylemek istiyorum.
Gerek komisyonlarda gerek Genel Kurulda,
gündem son dakikada değiştirilmekte ve üyelerin tartışacakları metinlere 48
saatten daha kısa bir sürede ulaşmalarına yol açılmaktadır; aslında, 48 saat
süresinden mahrum olmalarına yol açılmaktadır.
(x) 304 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, kişiler ve toplum
açısından, bazı davranış biçimleri yasaldır; ama, ahlakî değildir. Bunun, çok
örnekleri vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de, ancak zorunlu hallerde
başvurulması gereken İçtüzüğün 19 uncu maddesine her vesileyle başvurulması ve
oy çokluğuna dayanılarak gündemin son dakikada değiştirilmesi, belki bir
İçtüzük maddesine uygundur; ama, kesinlikle emin olun ki, demokrasiyle bağdaşan
bir davranış biçimi değildir, demokratik değildir, 48 saat koşuluna aykırıdır
ve gerek muhalefetteki gerek İktidar Partisindeki milletvekillerinin Meclis çalışmalarına
istedikleri düzeyde hazırlanarak katılmalarını da engelleyici bir durumdur.
Biraz önce, dışarıda, tesadüfen, geçen
yıl, bu yasama dönemi için, sık sık son dakika değişiklikleri yapmayacağınıza
söz vermiş olduğunuzu öğrendim. Bundan büyük mutluluk duydum ve son dakika
değişikliklerinden çok sıkıntı çeken ve bunu sakıncalı bulan bir arkadaşınız
olarak da, bu yasama dönemi için verdiğiniz sözü tutmanızı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, son
yıllarda, çok sayıda yolsuzlukla, soygunla, usulsüz kredi, hayalî ihracat,
rüşvet, ihalelerde yolsuzluk olaylarıyla karşılaşmıştır; ancak, yasadışı
işlemlerin en çarpıcı olanları bankalarla ilgili olarak yaşanmıştır. İmar
Bankasının da, banka yolsuzlukları arasında özel bir yeri vardır.
Bu yolsuzluklardan, yolsuzluğu yapan
kadar, bu yolsuzlukları mümkün kılan ortamı hazırlayan kişilerin de sorumluluğu
bulunmaktadır. Açıktır ki, çok sayıda özel banka etkin bir şekilde izlenmemiş,
denetlenmemiş ve denetim elemanlarının hazırladıkları raporların gereği yerine
getirilmemiştir. Tıpkı, bir zamanlar, banker diye bir çaycının peşine çok
sayıda insanın takılması gibi, bu dönemde de yetkililer, hem bankacılık
sektörünü banker olamayacak nitelikteki insanlara teslim etmişler hem de çok
rahatlıkla saptanabilecek olan olumsuzluklara seyirci kalmışlardır. Banka
sahipleri ve üst düzey yöneticiler, toplumun parasını kendi şirketlerine
aktarmışlar veya yurt dışına kaçırmışlardır. Soygun ve usulsüzlük, herkesin
gözü önünde cereyan etmiştir; ama, gerekli tepki gösterilmemiştir. O kadar ki
sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, ilk kez yolsuzluklardan birini
açığa çıkardığında, büyük bir maliyet ödemek zorunda kalmış ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin dışında kalmıştır. Ne var ki, eğer o tarihte gerekli duyarlılık
gösterilmiş olsaydı, 3 500 000 000 dolarla geçiştirilebilecek olan bir zarar,
bugün 50 milyar doları aşmıştır. İşin en üzücü olan tarafı da, asıl yolsuzluk
yapan ve yolsuzluğa yeşil ışık yakanların henüz bir bedel ödememiş olmalarıdır.
Sayın milletvekilleri, bankalardaki
yolsuzluk nedeniyle 52 milyar dolarlık bir kayıp söz konusudur. Bakanın yaptığı
açıklamaya göre, sadece İmar Bankası nedeniyle uğranılan zarar 8,7 katrilyon
Türk Lirasıdır.
Burada, hemen, 2003 yılı bütçesindeki
toplam yatırım miktarını size anımsatmak istiyorum. 2003 yılı bütçesindeki
toplam yatırım miktarı 7,9 katrilyon liradır. Diğer bir deyişle, 2003 yılı
bütçesindeki yatırımlardan daha büyük bir miktarın zararıdır gündemde olan.
2003 yılı bütçesi hazırlanırken,
yatırımların çok büyük bir düşüş kaydettiğini ve yetersiz olduğunu
söylediğimizde ve artırma olanaklarının bulunup bulunmadığını araştırdığımızda,
iktidarınızın bakanları, bize, bunun söz konusu olamayacağını, herhangi bir
artış sağlanamayacağını, aksi halde, dengenin bozulacağını söylüyorlardı.
Şimdi, konsolide bütçe çerçevesinde yapılan yatırımlardan daha fazla bir
miktarın ödenmesi söz konusudur. Yetkililer, bu durumun, Türkiye'nin borç
miktarını toplam olarak birkaç puan artıracağını; ama, dengeyi olumsuz yönde
etkilemeyeceğini söylemektedirler. Tabiî, arada geçen süre içerisinde ne gibi
büyük ve fevkalade olağanüstü değişikliklerin olduğu açıklanmaya muhtaçtır;
ama, ileri sürülen iddia ne olursa olsun, açıktır ki, 8,5 katrilyonluk bir
içborç artışı toplumun sırtına binen ek bir yük olacaktır.
Sayın milletvekilleri, İmar Bankası
olayında birkaç tane çok ilginç nokta vardır. Bunlardan biri şudur: İmar
Bankasında profesyonelce işlenmiş organize bir suç söz konusudur. O kadar ki,
bilgisayar işlemlerine müdahale edilmiş, yeni ve özel programlar geliştirilmiş
ve bankacılık sektöründen sorumlu mercilerin dikkatini çekmeden İmar Bankasına
yatırılan mevduatın onda 9'u -dikkatinizi çekmek istiyorum, onda 9'u- sistem
dışına aktarılmıştır. Çifte kayıt sistemi geliştirilmiş ve gerçek mevduat
miktarından banka yöneticileri ve Uzanların bir şirketi dışında, hiç kimsenin
haberdar olmaması sağlanmıştır. Bankaya el konulduktan sonra da yetkililerin
gerçek rakamlara ulaşmaması için her türlü engelleme yapılmış ve kayıtlar
silinmiştir.
İlginç olan ikinci nokta şudur: ÇEAŞ ve
Kepez sözleşmelerinin 12 Haziran 2003'te iptal edilmesi üzerine, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu, İmar Bankasının yönetiminde bulunan üyelerine
veto yetkisi vermiş ve hiçbir şekilde Uzan Grubuna kaynak aktarılmamasını
istemiştir. Ne var ki, 25 Hazirana kadar talimata aykırı gelişmeler devam
etmiştir ve bu dönemde, 90 trilyon Türk Lirası kadar mevduat da bankadan
çekilmiştir. 26 Haziranda da, İmar Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna bilgi göndermekten vazgeçmiştir ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kuruluna atanmış olan yönetim kurulu üyesi dışındaki tüm yöneticiler istifa
etmiştir.
30 Haziran 2003 tarihi itibariyle, devlet
iç borçlanma senedi portföyü, sadece 15 milyar Türk Lirası iken ve devlet iç
borçlanma senedi satma yetkisi olmadığı halde, İmar Bankası, devlet iç
borçlanma senedi satar gibi yaparak, müşterilerden 724,4 trilyon lira
toplamıştır. İmar Bankasının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devir tarihi ise,
3 Temmuz 2003'tür.
O tarihte, bu konuda yapılan açıklamada,
fona devredilmesi sırasında yapılan açıklamada "yapılan değerlendirme
sonucunda, yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmeyen, alınması istenilen
tedbirleri almayan, faaliyetin devamı, mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin
güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden Türkiye İmar Bankası Anonim
Şirketinin bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izninin
kaldırılmasına, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin 3 üncü
fıkrası uyarınca karar verilmiştir" denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bilir misiniz,
Amerikalıların "akşam yemeğinden sonra günaydın" diye bir özdeyişleri
vardır. Sanıyorum, bu söz, İmar Bankası benzeri olaylar için kullanılmaktadır;
çünkü, İmar Bankasıyla ilgili bir raporda da yer aldığı gibi, bankanın borsa
bankerlik belgesinin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 1990 yılında iptal
edilmiş olduğu, ancak bu durumun kamuoyuna duyurulmadığı ve Bankanın, 2002 yılı
ekim ayından bu yana, bono ve tahvil piyasası işlemleri yaptığı bilinmektedir.
Yani, bunların her biri, aslında, çok daha önce el konulması için geçerli
nedenlerdir. Değerli arkadaşlarım, diğer bir deyişle, yasal olmayan bir şekilde
sermaye piyasası işlemleri yapan, bono ve tahvil satışlarını açığa yapan,
mevduatın onda 9'unu sistem dışına çıkaran, Gelir Vergisiyle ilgili karartma ve
gizlemeler yapan, yasalar ve düzenlemelere aykırı kayıt, raporlama ve belge
sistemleri oluşturan bir bankaya, âdeta, zorunlu olarak, istenmeyerek el
konulmuştur. Bu durumda "Daha önceleri nerelerdeydiniz" şarkısını da
anımsamamak mümkün değildir. Aslında, mecbur kalmasalar, herhalde o tarihte de
el koymayacaklardı; çünkü, başka türlü bir harekâtın mümkün olmadığı bir
aşamada el konulmuştur.
Çok ilginç olan üçüncü bir nokta, İmar
Bankasının gözetim altında olduğu söylemidir. Nitekim, Sermaye Piyasası Kurulu
Başkanı Cansızlar, İmar Bankasında yapılan yolsuzluklarla ilgili olarak yaptığı
bir açıklamada "kısaca BDDK diye bilinen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun yürüttüğü üçlü denetim, bağımsız
malî denetim ve yeminli murakıp denetimleri sırasında -yani, üç ayrı tür
denetim yapıldığı halde- nasıl olup da yolsuzlukların gözden kaçtığını ve
farkına varılmadığını anlayabilmiş değilim" demektedir. Bunu söyleyen
kimdir; Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı gibi, bu konuları en iyi anlayan
kişilerden biridir.
Değerli arkadaşlarım, ilginç olan dördüncü
nokta, sanki İmar Bankasına el konulmasından mevduat sahipleri veya devlet iç
borçlanma senedi alanlar sorumluymuş gibi, çifte standart uygulanmasıdır. Mevduatlarını
son ayda off-shore'dan çekenler ile devlet iç borçlanma senediyle ilgili olarak
listelerde bulunmayanlara ve 3 Temmuz 2003'ten sonra devlet iç borçlanma senedi
alanlara ödeme yapılmayacağını hükme bağlamıştır önümüzdeki tasarı.
Mevduatlarını son bir ayda off-shore'dan
çekenlerle ilgili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda vermiş olduğumuz bir
önerge reddedilmiştir. Benzer bir önergeyi, biraz sonra tekrar vereceğiz.
Gerçek şudur değerli arkadaşlarım:
Mevduata devletin verdiği güvenceye güvenen, geçim sıkıntısı çeken ve faiz
geliriyle nefes almak isteyen mevduat sahipleri İmar Bankasını tercih
etmişlerdir, yüksek faiz veriyor diye. Bu, yanlış bir seçim olabilir; ama,
toplumu zamanında bilgilendirmeyen, uyarmayan, etkin bir denetim yapmayan iktidarlar
hiç mi sorumlu değildir?! İşin en üzücü yanı da, hiçbir hatası olmayan
milyonların bu bedeli ödeyecek olmasıdır. Devletin güvenilirliğini ve onurunu
korumak için fedakârlık, yine, masum milyonlardan beklenmektedir.
İktidar, bankaya el koymakta neden
geciktiğini, Uzanların yurt dışına çıkmalarını önlemek için ne önlemler
aldığını ve alınan önlemlerin neden başarısız olduğunu burada açıklamalıdır.
Kimdir sorumlu?! Daha önce alınan karar neden kamuoyuna duyurulmamıştır?!
Neden, 2002'den sonra gerekli açıklama yapılmamıştır ve gerekli önlemler,
zamanında alınmamıştır?! Neden, şimdi çifte standart uygulanmakta ve Uzanlar
tarafından dolandırılan, mevduatlarının onda 9'u banka dışına çıkarılan, kalanı
da hemen tamamen Uzan şirketlerine kredi olarak aktarılan mevduat sahiplerinin
bir kısmı bu defa da iktidar tarafından mağdur edilmektedir?!
Kuşkusuz, değerli arkadaşlarım, bu durum,
üretimi, yatırımı dışlayan, sanayileşmeyi gündemdışına çıkaran, kişileri ve
şirketleri faiz geliri elde etmeye yönelten bir yaklaşımın sonucudur ve uzun
yıllardır devam eden bir yaklaşımın sonucudur; ama, Adalet ve Kalkınma Partisi,
üretim, yatırım ve sanayileşme konusunda aynı politikaları uygulayarak, gerekli
denetimi yapmayarak, duyarlı davranmayarak, gerekli önlemleri zamanında
almayarak ve çifte standart uygulayarak bu perişanlığa katkıda bulunmuştur. Bu,
itiraf edilmesi gereken bir durumdur. Cumhuriyet Halk Partisine de, her zamanki
gibi, devletin onurunu ve halkın yararlarını korumak kalmaktadır.
Biz, halkımızın hakkını, devletimizin
güvenilirliğini korumaktan onur duyarız; ama, istiyoruz ki, kıt olan
kaynaklarımız, iktidarın yaptığı yanlışları tamir için değil, kalkınma için, iş
alanı açmak için, okul yaptırmak için, herkesi sağlıklı bir yaşama kavuşturmak
için ve toplumun tümünü insan onuruna yaraşan bir yaşam düzeyine ulaştırmak
için kullanılsın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Keleş, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ömer Abuşoğlu; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ABUŞOĞLU
(Gaziantep) - Sayın Başkan, Türk Milletinin değerli temsilcileri; hepinizi,
şahsım ve Grubum adına, saygıyla selamlarım.
Huzurunuza, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası
Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni
Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili Grubum adına görüş bildirmek
üzere çıkmış bulunuyorum.
Buna benzer olayları, Türkiye, yıllardan
beri yaşıyor. Her ekonomik kriz dönemi sonrasında ve ekonomik krizle birlikte,
Türk Halkı, bir banka, banka hortumlama, banka mudileri, mudilerin
mağduriyetinin giderilmesi gibi, birçok defa, bu olaylarla benzer şekilde
karşılaşmıştır. Yine, bu kanunun kapsam içerisine aldığı İmar Bankası meselesi
de bunlardan birisi. İnşallah, sonuncusu olur, bundan sonra benzerleri
tekrarlanmaz. AK Partinin ve hükümetinin, bundan sonra, bu tür olayların ortaya
çıkmasını engelleyecek her türlü tedbiri aldığını ve bundan sonra da alacağını
şimdiden halkımıza ilan ediyoruz. Bankalar Yasasında yapılacak birtakım
düzenlemeler ve gerekli görüldüğünde alınması gereken diğer tedbirler de
zamanında alınacak ve bu tür mağduriyetler, Türk Halkının vergileriyle
karşıladığı birtakım hortumcuların beslenmesi meselesi ortadan kaldırılacaktır
ve bir daha karşılaşılmayacaktır.
Niçin bankacılık meselesi her kriz
döneminin arkasından karşımıza çıkıyor? Türk ekonomisinin ciddî ve sağlam bir
yapısı var; ancak, finans kesimi ve sermaye kesimi hariç; yani, bankalar, malî
piyasalar, finans piyasaları dediğimiz kesim, Türk ekonomisinin en sıkıntılı,
en zayıf tarafı. Bunun temelinde, Türkiye'de sermaye birikimi yetersizliği
geliyor. Sermaye birikiminin yetersiz olduğu ülkelerde benzer hadiseler sıkça
yaşanır. Hele, bir de, insanlarda Allah ve vicdan korkusunu kaldırırsanız,
bankaya koyduğu yetersiz birkaç kuruş sermayeyle insanların parasını toplayıp,
buradan kendi şirketlerini finanse etmek gibi gayri ahlakî bir tutum içerisine
girdiği durumlarda buna benzer olaylar çok daha sıkça yaşanır. Bu bakımdan,
Türk ekonomisi, bu kamburunu, en kısa zamanda ortadan kaldırmak durumundadır,
gerekli tedbirleri almak durumundadır. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisini,
gelişen ve büyüyen bir ekonomi olmaya aday, namzet bir hale getirmemiz mümkün
değil; Türk ekonomisini, gelişmiş bir ekonomi haline getirmemiz mümkün değil.
Her kriz döneminde birtakım bankalara el
konuldu dedik; ama, İmar Bankası bundan biraz daha farklı. İmar Bankasında
yaşanan olay, bugüne kadar, ne Türkiye'de ne de dünyada örneği görülmüş, misli
görülmüş bir olay. Bu bankanın içinin boşaltılması ve hortumlanabilmesi için,
her türlü kanunun, bırakınız kanunu, vicdanın yasak saydığı, her türlü vicdanın
sahtekârlık ve dolandırıcılık olarak nitelediği birtakım işlemler de
beraberinde yapılmış. Bu bakımdan, İmar Bankası meselesinin temeline birazcık
inip konuyu ele almakta fayda var.
İmar Bankası dediğimiz zaman, sermaye
piyasalarıyla veya finans kesimiyle veya piyasalarla yakından ilgilenen birçok
kişi bilir ki, her kriz döneminde el konulan banka meselesi ortaya çıktığı
zaman, hemen İmar Bankası ön sıralarda dolaşmıştır; her banka el koyma olayında
İmar Bankasının ismi de geçmiştir; ama, bugüne kadar, İmar Bankası, bu kapsam
içerisinde ele alınıp, el konulan bankalar safında yer almamıştır ne
hikmetse!..
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Konuşmayı
duyamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Abuşoğlu, bir saniye...
İktidar Partisi Grubu sıraları arkasında
toplanan sayın milletvekilleri, Genel Kurulun insicamını bozmaktasınız.
Buyurun Sayın Abuşoğlu.
ÖMER ABUŞOĞLU (Devamla) - Bu bakımdan, bu
konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. İmar Bankası adı,
her bankacılık krizi döneminde ön sıralarda geçmesine rağmen, bugüne kadarki
hükümetler ve bu işlerden sorumlu bürokratlar, niçin, bu yönde herhangi bir
adım atmamışlardır? Çünkü, yapılan işlemlere baktığımız zaman, 750 trilyonluk
bir işlem; fakat, gerisinde yaklaşık 9 katrilyonluk dev, büyük bir cüsse. Bu
kadar büyük bir cüsse bir günde olmamıştır, yılların birikimidir. Niçin, bu
işlerden sorumlu, bu işleri denetlemekten sorumlu kişiler, bu kadar büyük
çaptaki bir gizliliği ortaya çıkarıp da İmar Bankasına el konulmasını bundan
yıllarca önce temin etmemişlerdir? Bu, ciddiyetle sorulması ve üzerinde
durulması gereken bir konudur.
Eğer, bu işlem zamanında yapılsaydı, İmar
Bankası, bugün, 9 katrilyonluk bir batak haline dönüşmezdi; çünkü, bu işlerden
sorumlu kurum bir, tek değil; Merkez Bankası var, Hazine var, BDDK var,
-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu dediğimiz kurum var- bankalar yeminli
murakıpları var. Bu kadar kurum, İmar Bankasında yıllardan beri yapılan bu
işlemlerin hiçbirisini görememişlerdir veya görmezlikten gelmişlerdir.
Bu işlemleri gerçekleştirebilmek için,
resmî hesaplarda 750 trilyon gibi gözüken bir hesabın gerisindeki 9
katrilyonluk bir cüssenin nasıl yürütüldüğünü, döndürüldüğünü anlayabilmek
için, konuyla ilgili büyük bir uzman olmaya gerek yok; sadece bankalararası
para piyasasından gecelik borçlanmalara dahi baksanız, bankalar arasındaki
nakit akışlarına, bankaların şubeleri arasındaki nakit akışlarına baksanız,
Merkez Bankasıyla olan ilişkilerine baksanız bile yeterlidir bu büyüklükteki
bir sahtekârlığın ortaya çıkarılabilmesi için.
Bu bakımdan, ortada bir ihmal değil, hatta
-dilim varmıyor söylemeye- bir kasıt dahi aramak mümkündür. O bakımdan, konuyla
ilgili yargı ve inceleme aşaması devam ettiği için, ümit ediyoruz ki, bu
işlemler sonucunda, bu konuda sorumlu olan herkes, ister bürokrat ister
siyasetçi, ama, herkes, eğer ihmali ve kusuru varsa, bundan nasibini almak
zorundadır.
İmar Bankasında üç işlem yapılmış ve bu
kanun tasarısı da bu üç işlemle ilgili: Birincisi, var olan mevduatları,
tasarruf mevduatları dediğimiz mevduatları olduğundan daha küçük gösterip; bir,
devletten vergi kaçırmak; iki, ortada daha büyük hortumlanacak kaynak olduğunu
gizleyerek, çok küçük bir kaynak varmış gibi göstermek; meselenin bir yönü bu.
İkinci yönü, siz bakkal dükkânı
açıyorsunuz, ortaya yarım çuval pirinç koyuyorsunuz ve her gelene, makbuzla
durmadan pirinç satıyorsunuz. Ortada malınız yok; ama, siz, bu pirinci satmaya
devam ediyorsunuz. İmar Bankasında bu işlem yapılmış.
Sermaye piyasasıyla ilgili işlem yapma yetkisi
1990 yılında kaldırılmış olmasına rağmen, elinde olmayan devlet iç borçlanma
senetlerini her önüne gelene satmış. Ne kadarlık satmış; 650 trilyon liralık
devlet iç borçlanma senedi satmış. Kendisinde ne kadarı var bunun; tamamının
olması gerekirken, sadece 15 milyar liralık kısmı var; gerisi yok. Haksız, ve
mesnedi olmayan, dayanağı olmayan bir kazanç kapısı ortaya çıkmış.
Bir üçüncü işlem, biliyorsunuz, İmar
Bankasıyla ilgili hadiseler, ÇEAŞ ve Kepez işletmelerine, elektrik
santrallarına el konulmasıyla başladı. Bunun öncesinde ve sonrasında, off-shore
dediğimiz kıyı bankacılığı sisteminde, Türkiye'deki bankacılık mevzuatı
dışındaki bir sistemde bulunan mevduatlar, ne olur ne olmaz, İmar Bankasına el
konulabilir diyerek, buradaki mevduat İmar Bankası mevduatı gibi işlemlere
geçirildi, yarın İmar Bankasına el konulduğunda bu mevduat sahiplerinin parası
araya gitmesin diye. Kasıtlı ve bilinçli olarak, devleti zarara sokmak üzere
yapılmış bir işlemdir. Bu işlem, bunlar bankama , -İmar Bankası- el koyacak
olurlarsa, alın görün, ben de bunlara bu kadarlık ilave yükü ekleyeyim diyerek,
bu milletin sırtına, bu toplumun sırtına, bu devletin sırtına ilave bir yük
getirmektir. Ne kadar; 850 trilyon.
O bakımdan, bir de bu üç işleme dayalı
olarak ortaya çıkan mağduriyetler var. Bu kadar büyük yolsuzluklar ve gayri
hukukî işlemler yapılırken, bunun yanında bir de mağdur olan kesim var; 400 000
kişi. İşte, bu tasarı, bu mağdur olan kişilerin mağduriyetlerini ortadan
kaldırmak üzere hazırlanan bir tasarı olarak karşımıza çıkıyor.
Ben, kısaca, tasarı neler getiriyor, onun
üzerinde durayım. Bir kere, tasarruf mevduatı hesabı olarak İmar Bankasında
mevduatı olan herkesin mevduatı son kuruşuna kadar ödenecek; ama, bunu öderken,
AK Parti Hükümetinin uyguladığı yol, bunun, bir maliyet olarak toplumun sırtına
yüklenmemesi. Biz bundan kesinlikle kaçınıyoruz ve altını çizerek belirtmek
istiyorum; bu mudilerin mağduriyetleri giderilirken, bu, hiçbir şekilde,
vergisini ödeyen vergi mükellefinin herhangi bir ilave vergi yüküyle
karşılaşmayacağı şekilde, Türk toplumunun gerek faiz ve gerekse anaparası
olarak herhangi bir ilave yük altına girmeyeceği bir düzenleme içerisinde
yapılacaktır.
Nasıl yapılacak; bu kanunla, Hazine, 8,5
katrilyonluk devlet içborçlanma senedi ihraç etme yetkisini de beraberinde
alıyor ve bu senetleri, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verecek ve bu senetler
karşılığında, ilk parti ödemeleri yapabilmek için, nakit avans şeklinde, Merkez
Bankasından 2 katrilyon liralık bir avans kullanılacak. Geri kalan ve üç yıl
içerisinde taksitlere bölünmüş olarak yapılacak ödemeleri karşılamak üzere de,
bu senetler Ziraat Bankasına verilecek. Ziraat Bankası da, bu senetleri zaman
içerisinde elden çıkararak, mudilerin ödemelerini yapacak. Bu işlem yapılırken,
biliyorsunuz, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kendi gelir kaynakları var.
Zaman içerisinde, bu gelir kaynaklarından, bu fona birtakım gelirler
akmaktadır. Şu andaki, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun elindeki mevcut
kaynak, 650 trilyon liradır. Öyleyse, bu 650 trilyon lira kullanılacak ve
arkasından, bu fona gelen ilave gelirlerle, bu ödemeler bir miktar
karşılanacak.
İkincisi, devletin, adlî mercilerin, bugün
için, Uzan Grubuna ait, 500 adet ihtiyatî tedbir kararı aldırdığı mal, mülk
var. Zaman içerisinde, hukukî sürecin tamamlanmasıyla, işte, Bankalar Kanununda
da birtakım düzenlemeler yapılacak, bunların tamamlanmasıyla beraber, bunlara
el konulması imkânı ortaya çıktığı andan itibaren de, bunların satılarak nakde
çevrilmesi veya bunlardan elde edilecek gelirlerle bu mudilerin ödemelerinin
finanse edilmesi gibi bir yol izlenecek. Dolayısıyla, çıkarılacak 8,5 katrilyon
liralık devlet iç borçlanma senedi, piyasaya satılmayacağı için, faiz
seviyelerinde herhangi bir artışa yol açmayacak ve zaman içerisinde, gerek Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun gelirleriyle gerekse Uzan Grubundan elde edilecek
tahsilatla, bu ödemeler, üç yıl içerisinde karşılanacaktır. Dolayısıyla,
mudilerin mağduriyetleri giderilirken, topluma da bunun herhangi bir ilave
maliyeti söz konusu olmayacaktır.
Burada, en fazla üzerinde durulan konu şu:
Devlet iç borçlanma senedi almış olanların ödemeleri de kuruşu kuruşuna
yapılacaktır; çünkü, neticede, bir devlet garantisi var ve mudilerin bu
yolsuzlukları bilmek gibi bir mecburiyetleri yok; ama, üçüncü nokta biraz
ihtilaflı; burada biraz muvazaa kokuyor, burada biraz hile kokuyor; hangisidir
o; off-shore'dan, mevduatların, normal mevduat hesaplarına, İmar Bankasına
aktarılmasıdır. Bunların zamanına baktığımızda; ÇEAŞ ve Kepeze el konulmasının
hemen ertesi gününe rastlayan günlerden itibaren, 16 Hazirandan sonraki
günlerde, büyük ve hacimli miktarda mevduatlar İmar Bankasına aktarılmıştır.
Dolayısıyla, burada bir hile seziliyor. Hatırlı müşterilere ve diğer
müşterilere "bu işten zarar görmemeniz için, sizin mevduatlarınızı
buralara aktaralım" denilerek, bu kaydırmalar, bu aktarmalar yapılmıştır.
Dolayısıyla, ortada kanuna karşı bir hile var. Bu bakımdan, bu mevduatların
ödenmesi, bu hile olduğu için, Uzan Grubunun Türk toplumuna karşı yaptığı hile,
kanuna karşı yaptığı hile olduğu için, kapsam dışında tutulmaktadır. Bunların
mevduatları, off-shorezedelerin mevduatları ödenmeyecektir.
Bu bakımdan, getirilen bu tasarı, her
yönüyle incelendiğinde, gerek Türk toplumuna yüklediği yük ve gerekse mudilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasından incelendiğinde, ortada hakkaniyete
uygun bir tasarı söz konusudur; yapılan düzenleme, yapılması gereken bir
düzenlemedir. O bakımdan, AK Parti, halkımızın mağduriyetini önlemek ve benzer
şekilde bundan sonra ortaya çıkabilecek herhangi bir mağduriyeti ve banka
hortumlama meselesini ortadan kaldırmak üzere gerekli düzenlemeleri de
beraberinde yapmaktadır. O bakımdan, halkımızın ve sayın üyelerimizin gönlü
ferah olsun. Burada, halkımızın itiraz edebileceği, paraları birileri
hortumladı gitti, fakat, bunun yükü bizim üzerimize gelecektir gibi, ilave
herhangi bir yük karşılarına çıkmamaktadır, ilave bir yük ortaya çıkmamaktadır.
Bunun üzerine basa basa vurgulamak istiyorum. O bakımdan, gönül rahatlığıyla,
AK Partinin ve hükümetin yaptığı bu düzenlemeye güvenebilirler.
Şimdi, biraz da, bu işlerle ilgili, başta
da belirttiğim sorumluluk sahibi kişilerden bahsetmek istiyorum. Büyük ölçüde,
konu, bu finansman sistemi içerisinde yer alan birtakım kuruluşlarla ilgili.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bunların başında geliyor; ikincisi,
Hazine geliyor; üçüncüsü, bankaları denetlemekle yükümlü olan bankalar yeminli
murakıpları geliyor, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu geliyor. Dolayısıyla,
hükümetimizden, Grup olarak, Grup adına isteğimiz şudur: Buradaki
sorumlulukları en ince ayrıntısına, en küçük görevlisine varana kadar ortaya
çıkarması ve bundan sonra da benzer şekilde yaşanacak olaylarda bürokratlara ve
ilgili kesimlere ders olması bakımından bunların bir an önce ortaya çıkarılarak
cezalandırılmasını sağlamasıdır. O bakımdan, bu yönü itibariyle de hükümetimize
güveniyoruz ve Grubumuzun da hükümetimizden istediği budur.
Ben sözlerime son verirken, oylarınızla
çıkacak yeni yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Abuşoğlu.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına,
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil; buyurun.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin
(3) Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve
Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi
Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşülmekte olan yasa tasarısını
gündeme getiren başlık, Türk bankacılık sektörü ve yatırımcıları açısından çok
büyük bir önem taşımaktadır. Aynı zamanda, ilgili konuda bugüne kadar elde
edilen sonuçlar, bir başarısızlık ve görevi ihmal sürecinin de açık ve net
göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, İmar Bankası olayının
gerçekleştiği döneme kadar Türkiye'de 20 tane bankaya el konulmuştur ve bu 20
bankanın mevduat sahiplerinin hiçbiri, gerek hazine bonosu sahibi olsun gerek
döviz tevdiat hesabı sahibi olsun gerek mevduat hesabı sahibi olsun, hiçbiri
zarar görmemiş, mağdur duruma düşmemiştir; ama, ne yazık ki, İmar Bankasına el
konuluş sürecinden sonra, sayıları 400 000'i aşan mevduat mağduru büyük bir
sıkıntı içinde kalmış, her gün "benim param ödenecek mi"
beklentisiyle ertesi güne kavuşmaya çalışmıştır. Burada bir sonuç vardır; bu
sonuç da, İmar Bankasının mağdurları, aslında, İmarzede olmanın yanında, bir de
AK Partizede olmuşlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Uzanlara kimse bir
şey söylemiyor!
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bugüne nasıl geldik, geçmişe dönerek kısaca bir hatırlayalım ve
kimler hangi sorumlulukla neler yapmış, daha doğrusu neler yapmamış, bunu
tespit edelim.
İlgili banka, 20 Haziran 1994 tarihinde
banka kredilerinin tamamına yakınını grup şirketlerine kullandırması,
bankacılık işlevlerinden uzaklaşması, gelir-gider dengesinin bozulması,
kârlılığın düşmesi ve likitide sıkışıklığı yaşanması nedeniyle, eski Bankalar
Kanununun 64 üncü maddesi, yeni Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi kapsamına
alınmıştır. Bu kapsamda bulunmasına rağmen, olumlu adımların eksikliğinden
dolayı, 2001 yılında, banka yönetimine, BDDK tarafından yönetim kurulu üyesi
atanması kararı verilmiştir. Peki, bunca kayıtsızlık ve kanuna uygunsuz
bankacılık yapılırken, bu üye, gözetim için bulunduğu bu görevde hangi işlevi
yerine getirmiştir? Denetimin temel yöntemleri vardır ve o dönemdeki yönetimce
uygulanan tasarrufu denetlemek üzere gerekli meslekî donanım eksiklikleri mi bu
süreçte gerçekleşen işleri tespit edememe sonucunu ortaya koymuştur? İlgililerin
tabiriyle, organize bir suç ve dolandırıcılık tanımlarının yapıldığı bankada bu
ölçüde bir sonuca gidilirken, görev sorumluluğunda olanlar neden tespit
eksikliği içinde olmuşlardır? Bankanın belli bir risk kapsamında bulunduğundan
hareketle yönetime atama yapıldıysa, risk taşıyan ve devlet güvencesi şemsiyesi
altında, bu örnekte, bu risk için, gerektiği kadar, yeterince idarî özen
gösterilmiş midir?
Bugün, İmar Bankası örneğine baktığımızda,
ilgili kurum ve kuruluşları denetlerken veya onlar hakkında değerlendirme
yaparken, bir de, hükümetin, öncesinde ve sonrasındaki uygulamalarına
dikkatinizi çekmek istiyorum. İmar Bankasına el koyma sürecinin öncesinde, 12
Haziran tarihinde, grubun Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik Şirketlerine el
konulmuştur. Bu süreçten sonra görülmektedir ki, bankanın içerisinde nakit
hareketleri hızlanmıştır ve bu nakit hareketleri hızlanırken, BDDK da, bu
konuda belli uyarılarda bulunmuştur; ancak, o noktada BDDK karar verme
yetkisine sahip değildir; çünkü, kurulun bir üyesi Hazine Müsteşarlığına
atanmış, diğer iki üyesi ise, görev sürelerinin dolması nedeniyle, kurulda
görev yapamamışlardır ve bu süreçte, yani, 12 Haziran ile 3 Temmuz arasında
geçen süreçte, BDDK, bırakın karar almayı, toplanamamıştır da ve bu dönemde ortaya
çıkan bütün zararın sorumlusu hükümettir; çünkü, hükümet "mutlaka benden
olsun" mantığıyla, kurula üye atamalarında bekleyerek zaman kaybederken,
diğer taraftan, hızlandırılan süreçte, banka ve mağdurları üzerinde büyük bir
fatura ortaya çıkmıştır.
Bunun yanı sıra, hükümetimizin ilgili
bakanı, dönem dönem açıklamalarında, İmar Bankasına müdahale olayının hükümetin
büyük bir başarısı olduğunu dile getirmiştir; ancak, bakıyoruz ki, ilgili
kurumlar tarafından yapılan açıklamalarda, eğer ki, banka yönetimi, 12 Haziran
sonrası 750 trilyon olarak belirlenen resmî kayıtlarının üçte 1'ini oluşturan
rakamda nakit hareketi oluşması ve sonrasında yönetimden çekilme isteğini dile
getirmese, hükümetimizin ve ilgili kurullarımızın bu konudan en ufak bir haberi
olmayacaktır ve bu haberi olmayış devam edecek ve ortaya çıkacak kayıp tutarı
belirsizliğini sürdürebilecektir. Görülen açık nokta şudur: Bilgi ve denetim
gücü kullanılarak müdahale edilmiş değildir. Bankanın o dönemdeki yönetiminin
nakit akımındaki problemler yüzünden yönetimden ayrılması sonucu bu süreç
işlemeye başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, İmar Bankası
olayına baktığımız zaman, buradaki suçlular veya görev eksikliği olanlar
bellidir. Çok haklısınız; biraz önce, değerli milletvekili "İmar Bankası
olayında Uzanların hiç mi suçu yok" dedi. Tabiîdir ki, bankacılık
tarihinde, Türkiye'nin bankacılık tarihinde bir eşi görülmemiş dolandırıcılık,
yolsuzluk ve çifte kayıt, teknik imkânları kullanarak hesapları yanıltma veya
ilgili devlet kademelerini yanıltma suçları vardır; ama, bunun yanında,
hükümetimizin de el koyma süreci ve sonrasında taşımış olduğu sorumluluklar da
vardır.
Diğer taraftan, ilgili kurum ve
kuruluşların da görev ihmalinden ortaya çıkan eksiklikleri vardır; ama, burada
tek bir suçsuz vardır, o da, devletin güvencesine ve devletin, şu anda
baktığınızda, büyük bir oranda iç borçlanmayla ortaya çıkan ihtiyacına katkıda
bulunmak amacıyla yatırım yapmış olan mudilerdir ve buna istinaden, dönem
dönem, Sayın Başbakanımız veya değerli bakanlarımız açıklamalarda bulunmaktadır
"acaba, siz bize mi sordunuz bu bankaya giderken? 3-4 puan faiz fazlası
almak için burayı tercih ediyorsunuz" diye.
Değerli arkadaşlarım, aslında, devlet
güvencesi ve devlete güvenmek birinci faktördür; ama, değerli hükümetin yapmış
olduğu bir özelleştirme faaliyeti de önemli bir referans teşkil etmiştir.
Geçmişi kısaca bir hatırlayalım ve özelleştirmede hükümetimizin yetkili
bakanlığının ve kurumlarının, Türkiye'nin en önemli petrokimya şirketi olan
Petkimi, sadece ve sadece diğer ihaleye katılanların üzerinde fiyat teklifi
verdiği için aynı grubun bir şirketine verdiğini unutmayalım. Yani, demek ki,
bu grubun biraz daha yüksek getiri teklifi vermesi, seçim aşamasında, tercih
aşamasında etkin bir rol oluyor. Mudiler kadar, hükümetimiz ve özelleştirmeyle
ilgili kurum, bakanlık ve kurullarımız da bunu tercih etmişler. Ancak, bu
tercihte, özellikle, özelleştirmenin gerçekleşmemesinden doğan, Türkiye'nin
ekonomik hedeflerinde gerilemeye de yol açan bu sonucu üstlenen herhangi bir hükümet
yetkilisi olmazken Petkim konusunda "neden bu gruba güvenip de paranızı
yatırdınız" diye, buradaki mağdurların üzerine gidilmekte ve
mağduriyetleri gün geçtikçe artırılmaktadır.
Bu noktadan sonra, bir de Hazine bonosu
olayına değinmek istiyorum. Hazine bonosu olayında da çok acı gerçekler vardır.
Değerli arkadaşlar, bırakın bütün
denetimlerin, gözetimlerin eksikliğini, 14 Mart tarihinde, devletin diğer bir
idarî kademesi, Maliye müfettişliği, raporuyla, bu bankanın hazine bonosunu
izinsiz sattığını ilgili kurula bildirmiştir. İlgili kurul ne yapmıştır; hiçbir
şey ve hatta, kendi görevini takip etmesini, kurulun da yine murakıplar
vasıtasıyla bu denetimlerinin devam edeceğini dile getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye İmar Bankasının, bankacılık yapma izni kaldırılıncaya kadar off-shore
konusunda yapmış olduğu işlemlerin hepsi birer bankacılık faaliyetidir ve bu
işlemlerin arasında İmar Off-Shore Limitet Şirketinin muhabir bankacılığı da bu
bankacılık işlemlerinin önemli bir başlığını teşkil ediyor.
Sistemimizde off-shore hesap açılması
yasak olmadığı gibi, bu hesaplardan elde edilen faizden de vergi alınmaktadır;
yani, yapılan bu işlem, hukuk sistemimizde yasal bir işlemdir. Off-shore hesap
açılması gibi, hesabın kapatılması veya yurtiçi muhabir bankada vadeli veya
vadesiz hesap açma işlemi de yasal bir işlemdir. O halde, 3 Temmuz 2003 tarihi
de dahil olmak üzere, muhabir banka olan İmar Bankasına müracaatla off-shore
hesabını kapatıp, gerekli makbuzları imzalayıp, hesap cüzdanlarını teslim
ettikten sonra, muhabir banka olan İmar Bankasında vadeli veya vadesiz hesap
açma, hukuka aykırı bir işlem değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bakınız, TMSF yetkilileri, komisyon
çalışmalarında, mevduat sahibi niteliklerine sahip olmanın başlıklarını
sıraladılar ve bu sıralamanın altında da gerekli belge ve evrakların neler
olması gerektiğini dile getirdiler ve denildi ki "biz, bizim elimizdeki
kayıtlarla, yani, İmar Bankasında ulaşmakta zorlandığımız, ama, ulaştığımız
kayıtlarla mevduat sahibinin elindeki mevduat cüzdanlarını
karşılaştırıyoruz." Bunlar önemli belgedir. Diğer taraftan, vatandaşlık
belgesi, vergiyle ilgili belge, ikametgâh gibi...
Bakıyorsunuz, off-shore hesabından
mevduata dönmüş ve mevduat sahibi olmuş kişiler de aynı belgelere sahip.
"Siz bir ay önceden bankacılık işlemlerini yaptınız; ama, burada adil
olmayan bir tercihte bulundunuz" demek gibi bir hak var mı?! Bu kişilerin,
off-shore'da hesap süresi, vadeleri bitmiştir. Vade bittikten sonra parasını
çekip başka bir bankaya yatıran ile parasını çekip döviz alan kişi bu konuda
suçsuz ve istediği gibi kendini garantilemiş oluyor da, neden İmar Bankasına
mevduat açmış kişi bütün varlığını kaybediyor? Bunun, hangi hukukta, hangi
kuralda yeri var acaba?! (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bu tasarının yasalaşması halinde,
mudiler, TMSF'den bir ödeme alamayacaklar, gibi, ellerindeki İmar off-shore
belgelerini de teslim ettikleri için, İmar off-shore'a karşı da herhangi bir
müracaat hakları kalmayacaktır. İnsan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk
devleti olan ülkemizde, bu tasarıyla, muhatabı belli olmayan bir mudi kitlesi
oluşacaktır. Böyle bir durum, Avrupa Birliğine girmekte olan ülkemizi,
vatandaşlarının sorununa çözüm bulamayan, vatandaşlarını ortada bırakan bir
ülke konumuna düşürecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Son
sözlerimi söylüyorum.
Ben, son beş aydır büyük bir sıkıntı
içerisinde olan İmar Bankası mudilerinin sorununa böyle tek yönde bakan ve
onları suçlu gibi gören bir bakış açısıyla değil, onların da Türkiye
Cumhuriyetine güvenen ve yatırımlarını Türkiye Cumhuriyetine güvenip bir
bankasına vermiş olan kişiler olarak değerlendirilmesini ve artık, yaşadıkları
sorunların bir an önce giderilmesini talep ediyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tamaylıgil.
Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Ağrı
Milletvekili Mehmet Melik Özmen söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Özmen. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; ilgili kanun tasarısı üzerinde,
şahsım adına görüşlerimi açıklamak için huzurlarınızdayım; hepinize iyi geceler
diliyorum.
Kıymetli Başkanım, kıymetli arkadaşlar;
ilk insanlar, üretim ve tüketimlerini aynı yerde yapıyorlardı; yani, aynı yerde
üretiyor, aynı yerde tüketiyorlardı. Zaman içerisinde, üretim yerleri ile
tüketim yerlerini ayırdılar. Gidip,
emeklerini verdiler, bir malı aldılar
ve tüketim yerlerinde, evlerinde de
harcadılar. Bir müddet
sonra, biriktirmiş oldukları
malları birbirleri arasında değiş tokuş yapma cihetine
gittiler, böylelikle pazarlar oluştu. Pazarlarda bir malı veriyorlar, onun
karşılığında, kendi ihtiyaçları olan bir başka malla değiş tokuş yapıyorlardı.
Bir müddet sonra, tüccar mübadelesi dönemine geçince, bir tüccar sınıf ortaya
çıktı. Bu tüccar sınıf, ekonomik yapıyı planlar hale geldi. Böylelikle, pazar,
halktan siparişlerini alıyor, halkın pazara bildirmiş olduğu siparişi, pazar,
tüccara bildiriyor, tüccar üretim yerlerine bildiriyor, üretim yerleri de halkı
çalıştırıyordu. Böylelikle, bir kapalı ekonomik devre meydana geldi. Bir müddet
sonra para çıktı, para mübadelesi dönemi başladı. Paranın çıkmasıyla birlikte
banka ortaya çıktı.
Kıymetli arkadaşlarım, biyolojide bir
kural vardır; gelişmemiş ilkel canlılarda kalp ve beyin bulunmaz, gelişmiş
canlılarda kalp ve beyin bulunur. İlkel toplumlarda bu görevi yapabilecek,
ekonomik yapıyı düzenleyecek bir oluşum yoktur; ama, gelişmiş yapılarda banka
ve borsa ortaya çıkar, birisi kalp, birisi de beyin görevini yapar, böylece, ekonomi
faaliyeti yürür. Banka ortaya çıktıktan sonra, krediyi pazara verdi;
böylelikle, pazar, ekonomiyi planlar hale geldi. Buna, biz, liberalizm diyoruz.
Bir müddet sonra, pazardaki birçok
kimseyle uğraşmak yerine, banka, krediyi tüccarlara verdi, daha az sayıda
tüccarla ekonomi yürütülsün dedi ve ekonomi bununla yürümeye başladı; buna da
kapitalizm diyoruz.
Tabiî, faiz de bu dönemde ortaya çıktığı
için, bir müddet sonra bütün mal ve kıymetler tüccar ve pazarda birikti, halkın
elinde bu malları alabilecek para kalmadı; 1929 yılına gelindiği zaman dünya bu
durumdaydı.
O zaman bir bilim adamı çıktı, Keynes,
dedi ki : Zararı yok, biz, karşılıksız bir para basalım, bu parayı üretim
yerlerine verelim; üretim yerleri, işçileri, halkı çalıştırsın; halk, bunun karşılığında
bir ücret elde etsin; bu ücretle pazardaki malları çeksin; böylelikle, ekonomik
yapı yürüsün. İşte, Keynes'in icat etmiş olduğu bu karşılıksız enflasyonist
para basma dönemiyle, şu anda bütün dünyanın yaşamış olduğu sosyalizm dönemine
geçildi. Sosyalizm diyorum; çünkü, sosyalizm, kapitalizmden daha sonra gelinmiş
olan bir devredir, daha ileridir. Şu anda, zaten, bütün dünya buna göre
gidiyor.
Bakın, dikkat ediyor musunuz, şu anda
bankanın halka kredi açtığı bir yöntem, henüz dünyada var olmuş değil. İşte,
gelecekte uygarlık, bankanın, artık, pazara, tüccara ya da üretime değil, halka
kredi açtığı ve ekonomiyi halk tarafından planlar hale getirdiği, reel satın
alma gücüne göre yaşattığı bir yapıya gidecektir.
Bunları niye bu kadar uzun anlattım;
bankacılık, çok önemli bir faaliyettir -giriş belki biraz uzun oldu- gerçekten
beyin fonksiyonu görmektedir; dolayısıyla, ekonominin planlayıcısı
bankacılıktır.
Ülkemizde bankacılık, son yirmi yıldan bu
yana, yüksek faiz ve onun yol açmış olduğu enflasyonu, o enflasyonun meydana
getirmiş olduğu borçlanmayı, o borçlanma neticesinde ortaya çıkan işsizliği, o
işsizlik neticesinde ortaya çıkan açlığı, o açlık neticesinde ortaya çıkan
yolsuzluğu, o yolsuzluk neticesinde ortaya çıkan rüşveti ve o rüşvet sonucunda
ortaya çıkmış olan anarşiyi körüklemektedir. Hükümetimiz, işbaşına geldiği ilk
günden beri bu yüksek faizle mücadele etmektedir; çok şükür, halkımız da
görmektedir; faizleri çok iyi bir seviyeye kadar indirmiştir. Hükümetimizin
yapmış olduğu bu mücadeleye, tabiî ki, gerek İktidar Partimiz gerek Cumhuriyet
Halk Partisi gerek diğer siyasî partiler ve halk destek vermiştir.
Bugün gelmiş olduğumuz noktada, önümüzde
bir tasarı var. Bu tasarı, İmar Bankasının mudilerinin -detayına girmeyeceğim-
İmar Bankasının yapmış olduğu birtakım işlemler neticesinde düşürülmüş
oldukları durumun düzeltilmesine dönük bir tasarıdır.
Bu tasarıyla ilgili birkaç cümle söylemek
istiyorum. Bakın, toplam 378 000 mudi var. 378 000 mudiden 347 000 civarındaki
mudi 50 milyar ve altında hesabı, mevduatı bulunan mudidir. Peki, geri kalan 31
400 civarındaki mudi ne kadar mevduata sahip; 100 milyar liradan 27 trilyon
liraya kadar mevduata sahip. Evet, bu 347 000 kişi mağdur olmuştur; bir bankaya
ve onun patronlarına güvenmiş, 3 milyar lirasını, 5 milyar lirasını cebinden
vesairesinden artırıp, 3 kuruş, 5 kuruş faiz alayım, hayatımı devam ettireyim
diye bu bankaya yatırmış ve devletin, 50 milyara kadar... Resmî Gazetede
yayımlandığı üzere, BDDK'nın 3.7.2003 tarihli ve 1083 nolu kararında -3 Temmuz
2003 tarihinde bu bankaya el konuldu- deniliyor ki: "50 milyara kadar olan
tasarruf mevduatı sigortası, 3.7.2003 tarihinden itibaren, 3.7.2004 tarihine
kadar sınırsız hale gelmiştir." Yani, bu insanlar, 50 milyara kadar olan
mevduatlarının güvencede olduğunu bilerek, hasbelkader biriktirdiklerini bu
bankaya yatırdılar; ancak, 31 444 vatandaşımız da var ki, bunlar da, 50 milyara
kadar güvence var, 50 milyarın üzerinde güvence yok diyerek, bunu bilerek,
yaklaşık 3-5 ilâ 4 katrilyon civarında bir mevduatı yatırmışlardır. Ne uğruna;
daha yüksek faiz alabilmek uğruna.
Dolayısıyla, bizim toplumun bir tarafının
-347 000 kişinin- hakikaten mağduriyeti var. Öbür tarafın da mağduriyeti var;
ama, bunlar da, bilerek, isteyerek... Bakın, örneğin, 27 trilyon lira mevduatı
olan adam var. Ben, 17 milyar lira maaş alıyorum, bırakın 27 trilyonu, 500
milyarı bile, hayatımda, bir arada görebilmiş değilim; görmedim... Tabiî, üç
aydan üç aya alıyoruz, onu da söyleyeyim; üç aydan üç aya alıyoruz. Yani,
görmedim... Bir kişi, 50 milyara kadar olan tasarrufunun sigorta altında
olduğunu bilerek -devletin sigortası ancak 50 milyar liraya kadar- 27 trilyon
lirayı, daha fazla faiz alayım diye, götürüp, bir bankaya yatırıyor ve biz, bu
düzenlemeyle, onu da güvence altına alıyoruz. Bence, bu doğru değil. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın hükümetimizin, değerli
bürokratlarımızın, bu konuyu dikkate almalarını istirham ediyorum.
Hepinize iyi geceler diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özmen.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 22.10
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 22.28
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
304 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanununun 14 üncü Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi Hakkında
Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 304) (Devam)
BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet?.. Yok.
Tasarının görüşmelerini erteliyoruz.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Komisyon
burada, Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Niye
erteliyorsunuz?
BAŞKAN- Sayın Başkan, Hükümet yoksa ne
yapayım ben?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Hükümet niye yok?
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Şimdi
bankalar yasa tasarısında gelecek. Bankalar yasa tasarısında da aynı bakan
olmayacak mı?! Olur mu öyle şey!..
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- İmarzedelere
yazık değil mi?! Bayram zehir oldu.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Yazık
değil mi? Bayram zehir oldu.
Şimdi bankalar yasa tasarısında gelecek o
Sayın Bakan.
BAŞKAN- Lütfen, sayın milletvekilleri...
Hükümete söylersiniz bunu.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Öyle şey
olur mu?!
Bekleyelim, Bakan gelecek.
ORHAN ERASLAN (Niğde)- Nerede Komisyon?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Olmayan hükümet
geliyor, hükümet burada. Hükümet, aniden çıktı ortaya.
BAŞKAN- Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Trabzon Milletvekili
Asım Aykan'ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
ile Adalet Komisyonu Raporunun
müzakerelerine başlıyoruz.
5. -
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı :
301) (X)
BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada. (CHP sıralarından
alkışlar [!])
Komisyon raporu 301 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 301 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Muharrem Karslı; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerimize
oturalım.
Sayın milletvekilleri, Parlamentonun
çalışma düzenine uygun olarak herkes yerine otursun.
Sayın Karslı, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Yöntemle
ilgili karar alıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip
kürsüde, sizlerin oturmasını bekliyor. Lütfen, oturur musunuz.
Sayın milletvekilleri, oturmadığınız
takdirde, ara vereceğimi belirtiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tartışılacak konuları dışarıda tartışın. Şimdi, Parlamentonun çalışma düzenine
uygun olarak oturmazsanız, ara vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Danışma Kurulu
kararına aykırı davranıyorsunuz!
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Bunu da
erteleyin o zaman!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, 48
saat öncesinden geldi, İçtüzüğe rağmen geldi İmarzedeler... Biz, terk ediyoruz
o zaman, ya İmarzedeler görüşülecek ya
da biz terk ediyoruz!
BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 22.44
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
usul hakkında söz istiyorum; 63 üncü maddeye göre siz istiyorum.
BAŞKAN - 301 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, 63
üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Anadol, niye bu kadar
acelecisiniz? Bir saniye... Konuşmacı arkadaşımıza söz verelim,sonra talebinizi
değerlendiririz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz efendim...
Olmaz efendim...
BAŞKAN - Hayır... Lütfen... (CHP
sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olmaz efendim...
BAŞKAN - Konuşmacı kürsüdeydi. Lütfen,
Sayın Anadol...
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5. -
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı :
301) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Cumhuriyet Halk
Partisi, oyuncağınız değildir. Gündemi istediğiniz gibi belirleyip istediğiniz
yasayı buradan geçiremezsiniz.
BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, tasarının
tümü üzerinde konuşma yapmak üzere, İstanbul Milletvekili Muharrem Karslı'yı
kürsüye davet etmiştim.
Sayın Karslı'yı yeniden kürsüye davet
ediyorum.
Buyurun Sayın Karslı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Demin hükümet
yoktu, hükümet şimdi burada. 400 000 aileyi perişan ettiniz. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu bu oyuna alet olmayacaktır. Genel Kurul salonunu terk ediyoruz,
buna alet olmayacağız.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Bakan
geldi, bir dakika sonra Bakan geldi. Ayıp!.. Ayıp!..
BAŞKAN - Sayın Anadol, her şeyin kuralı
vardır. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Anadol, hatibin sözü tamamlandıktan
sonra isteminizi değerlendireceğim, söz vereceğim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - CHP Grubu buna
alet olmayacaktır. 48 saat kuralını deldiniz "hükümet yok" dediniz;
halbuki hükümet burada. İmarzedeleri görüşmüyorsunuz, istediğiniz yasayı
görüşüyorsunuz. CHP Grubu bu oyuna alet olmayacaktır; salonu terk ediyoruz. (AK
Parti sıralarından "kaç paran var" sesleri, gürültüler)
Söndürdüğünüz umutların takipçisi biz
olacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Olur mu
böyle şey; hayırlı olsun size; tepe tepe kullanın, Sayın Başkan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
(CHP Grubuna mensup milletvekilleri Genel
Kurul salonunu terk ettiler)
BAŞKAN - Sayın Karslı, buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM KARSLI
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Bu, Meclisi ikinci selamlayışım
oluyor. Birinci konuşmam yarıda kaldı,
bendeniz de böylece İmar Bankası İmarzedelerinden biri haline gelmiş oldum. (AK
Parti sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Konumuz bankalar olduğuna göre, biraz,
bankalar ve bankaların ekonomideki yeri ve önemi üzerinde durmak istiyorum. Bankalar,
modern ekonomilerin vazgeçilmez kurumları, ekonomiyi düzene sokan, ekonomiye
işlerlik kazandıran kurumlardır. Bankaların en önemli fonksiyonu; birincisi,
küçük halk tasarruflarını toplayıp, yatırılabilir büyük fonlara dönüştürmek;
ikincisi, bu fonları krediler veya iştirak yoluyla yatırımlara dönüştürmektir.
Bir emmebasma tulumba gibi tasarrufları mevsimden mevsime, coğrafî bölgeler ve
sektörler itibariyle sektörler arasında tevzi etmek, tasarruf fonlarına
mobilite sağlamak, sermayeye mobilite sağlamak, bankaların en önemli görevleri
arasındadır.
Ayrıca, bankalar, diğer bankacılık
hizmetleri yoluyla ve özellikle akreditifler ve teminat mektuplarıyla, itibara
ve güvene dayalı işler ve işlemler yaparlar. Mevduat toplamak, zaten, bizatihi
bankaların güvene dayalı fonksiyonlarından biridir.
Bankalar, bu kadar önemli kurumlar olarak,
ekonomiyi yöneten ve yönelten kurumlar olarak, bu güven ve itibarı titizlikle
korumak zorundadırlar. Oysa, ülkemizde, bazı bankalar, bunun tam tersini
yapmışlardır. Bu güven ve itibarın korunması için Bankalar Kanununun getirdiği
sınırlamalara uyulmamıştır. Bankalar, bunu, bazen iyi niyetle yapmışlar ve
sadece grup şirketlerine sınırsız malî destek sağlamak amacıyla hesapsız ve
plansız krediler vermişlerdir; daha sonra, bu krediler geri dönmeyince,
bankalar batmıştır. Bazen de bilinçli olarak kurulan tabela şirketlerine büyük
krediler verilerek, büyük paralar batırılmış, daha doğrusu, batmış gösterilerek
zimmete geçirilmiştir.
Bütün bunlar klasik banka hortumlama
yöntemleri olarak yakın geçmişimizde sıkça görülmüştür. Ülkemizde, tasarruf
mevduatlarına tanınmış olan sınırsız mevduat garantisi nedeniyle, bellibaşlı
özel sektör gruplarından bazıları tarafından, sırf kendi grup şirketlerine para
aktarmak ve sınırsız ve teminatsız kredi vermek için özel bankalar kurulmuştur.
Bu bankaların hâkim ortakları ile yöneticileri, yaptıkları gerçeğe uymayan
reklamlarla, mevduat sahiplerinin ilgi odağı haline gelmiş ve kapı arkalarında
yapılan yüksek faiz anlaşmalarıyla, halkın paralarının mevduat olarak
toplanması sağlanmıştır. Bu paraların tümü, banka kaynakları olarak,
kendilerine, eş ve çocuklarına ve yakın akrabalarına, kendi off-shore
bankalarına, çoğunluğu, sadece kâğıt üzerinde varlığı bulunan tabela şirketi
veya posta kutusu adresli grup şirketlerine kredi olarak, her türlü taşınır ve taşınmaz mal edinmeleri
için aktarılmıştır.
Son birkaç aydır üzerinde konuşup
durduğumuz İmar Bankası olayı ise, çok farklı bir postmodern hortumlama
olayıdır. Burada, klasik hortumlama yöntemleri, grup şirketlerini kayırma gibi
eylemlere ilaveten, şeytanın aklına gelmeyecek işler yapılmıştır. Devlet
Hazinesi adına halka satılan hazine bonoları uzun süredir kâğıda
basılmadığından, halka, sadece, kasa makbuzu ile hayalî hazine bonosu satışları
yapılarak katrilyonlar zimmete geçirilmiştir.
Bilindiği gibi, bundan beş altı yıl
öncesine kadar, belki, on yıl öncesine kadar hazine bonoları kâğıda
basılıyordu, basılmış olarak satılıyordu, bankalara tevzi ediliyordu. Bankalar
satış karşılığında, fiilen, fizikî olarak satış karşılığında bunların
paralarını tahsil ediyordu; ama, baskı masraflarından kurtulalım derken, bugün,
katrilyonlarca zararın altına girilmiş bulunuluyor.
Dünyanın en büyük bilgisayar uzmanlarına
banka için özel programlar yaptırılarak, mevduatın azı kayıtiçi, çoğu kayıtdışı
olarak toplanmıştır. Bundan bankanın ne kârı oluyor; iki kârı oluyor. Bir defa,
bunu, düzgün bir şekilde yaptığı zaman, bankaya 100 lira yatırmaya gelen bir
vatandaştan alınan paranın 10 lirası kayıtiçi olarak bilgisayara giriliyor; 90
lirası kayıtdışı olarak bilgisayardaki şifreli, gizli hesaba naklediliyor;
böylece, sadece 10 lira alınmış gösteriliyor. Bu 10 lirayla ilgili vergiler
devlete ödeniyor, vatandaştan tahsil edildiği halde diğer 90 liraya ait
vergiler, bankanın ve banka yöneticilerinin cebinde kalıyor. Ya böyle yapılıyor
ya da devlete ödenmeyen vergiler, faizin üzerine bindirilerek, bu banka
tarafından mevduat sahiplerine yüksek faiz ödenmesi imkânı sağlanmış oluyor.
Böylece, bu banka, diğer bankalara nazaran vergi avantajı elde ederek bir
haksız kazanç ve haksız rekabet yolu açmış oluyor.
İmar Bankasının başını çektiği bu
işlemlerde, ayrıca, bir de off-shore mevduat meselesi var. Off-shore mevduat
nedir, önce bunun üzerinde biraz duralım. Bir bankaya gittiğiniz zaman, sahip
olduğunuz mevduatı, parayı bankaya mevduat olarak yatırırsınız. Banka, bunu,
normalde, dahildeki firmalara ikraz eder, aldığı faizin bir miktarını,
masrafları, kârı ve vergiler için keser, geri kalanını size mevduat faizi
olarak öder. Off-shore bankacılıktaysa, bankaya götürüp yatırdığınız para o
banka tarafından kullanılmaz, ikraz edilmez, çoğunluğu körfez ülkelerinde
bulunan, özellikle, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi yerlerde
bulunan off-shore bankalarına mükerrer mevduat olarak devredilir, o bankalar bu
paraları değerlendirir, verdikleri krediden faiz alırlar ve off-shore bankalara
mevduat devreden bankaya bir faiz devrederler. Şimdi, o bankalar, ne ikraz
ederken aldıkları faizden vergi ödüyorlar ne de İmar Bankasına verdikleri
mevduat faizinden vergi ödüyorlar; çünkü, bu paranın ikraz edildiği,
kullanıldığı, yatırıldığı ülkelerde vergi diye bir şey yok; buralar bir vergi
cennetidir. Vergi devreden çıktığı zaman, tabiî ki, mevduat sahiplerine çok
daha yüksek faiz ödeme imkânı oluyor; bu, işin yasal şekli.
Fakat, İmar Bankası örneğinde gördüğümüz
gibi, off-shore mevduat diye bir şey yok; belki, kısmen var, kısmen yok.
Mevduat off-shore bankalarına yatırılmış gibi gösterilerek, böyle bir vergi
avantajı sağlanmak suretiyle, yine bankacılıkta haksız bir rekabet imkânı
kazanılmış olunmaktadır ki, bu, işin biraz daha iyi niyetli tarafı. Aslında,
belki de, off-shore mevduatı diye bir şey hiç yok. Off-shore mevduat yatıran
vatandaşların paraları, şirketin sahiplerine veya bankanın grubundaki
şirketlere ucuz, bedava bir finansman olarak verilmektedir.
Böylece, bugüne kadar rastlamadığımız,
bugüne kadarki banka hortumlama işlerinde -ki, son üç dört yıl içinde 20 tane
banka, hortumlanarak batırılmıştır- görmediğimiz çok yeni, çok değişik bir
hortumlama usulü önümüze çıkmış bulunuyor. Böylece, bu banka, kendisine
yatırılan; ama, kayıt dışında sakladığı paralar için müşterilerine mevduat
cüzdanları veriyor; müşteriler, mevduat cüzdanlarıyla devletten paralarını geri
istiyorlar. Belki, olmayan mevduat; çünkü, ellerinde hesap cüzdanları vardır, o
tarihte imza yetkileri sirkülerde bellidir; eski tarihle istedikleri kadar
mevduat hesap cüzdanlarını tanzim edip, müşterilerinin ya da tanıdıklarının,
yakınlarının, fabrikalarındaki işçilerin ellerine verip, bunu alın, gidin
devletten paranızı isteyin diyerek, kendi ceplerine attıkları parayı devlete
ödettirme hesapları içindedirler. Böylece, devletin mevduat karşılığı olarak,
garanti karşılığı olarak ödediği paraların ne kadarı mevduat sahiplerine
gidecek, ne kadarı patronların cebine gidecek; bu, bilinmiyor, bilinmesi de
mümkün değil.
Peki, devlet bu tuzaklara düşmeli mi?!
Anlattığım sebeplerle, bütün bu bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devrine veya bankacılık faaliyetini yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin
kaldırılmasına ve iflas yoluyla tasfiyelerine karar verilmiştir.
Ülkemizde bankacılık faaliyetlerini
yürüten bankaların kabul ettikleri mevduat tutarları üzerinden alınan primlerin
toplanmasından oluşan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kaynaklarının, Fona
devredilen veya iflas yoluyla tasfiyesine karar verilen bankalardan alacaklı
olan mevduat sahiplerinin, bu alacaklarını karşılamaktan çok uzak olduğunun
belirlenmesi üzerine, Fon, kendisine yönetim ve denetimi devredilen bankaların,
bu alacak ve borçlarını kanunî halef olarak üstlenmiştir; ancak, Fon
kaynaklarının mevduat sahiplerinin alacak taleplerini karşılamakta çok yetersiz
olduğu anlaşılınca, Fona, devlet hazinesinden borçlanma senetleri verilerek,
Merkez Bankası kaynaklarından borçlanması sağlanmış; böylece Fon, çok yüksek
tutarlarda borçlanmak zorunda kalmıştır.
Fonun batık banka alacaklarını tahsilde
hukukî açıdan yetersiz kalması karşısında, batık bankanın hâkim ortaklarının,
yönetici ve yakınlarının geçersiz, muvazaalı işlemlerle üçüncü kişilerin
mülkiyetine ve kullanımına geçirilen tüm malları ile hak ve alacaklarının daha
emin, hızlı ve istikrarlı takibini sağlamak amacıyla, Fonun bu alacaklarının
tamamının devlet hazinesine kanunla intikalinin sağlanması gerektiği, bu yönde
yasal düzenleme yapılmasının kaçınılmaz bir zaruret haline geldiği
anlaşılmıştır ve bu kanun tasarısıyla yapılacak olan bütün düzenlemelerin ana
gerekçesi de budur.
Bütün bu sebeplerle, kanunen Hazineye
intikal eden, Fona devredilen batık banka alacaklarının dava, takip ve tahsili
için, sorumlu banka sahip ve ortakları, yöneticileri ve yakınları, bunlarla
muvazaalı ve işbirliği içinde faaliyette bulunduğu açıkça belli olan üçüncü
şahıslar hakkında, kendilerine haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olarak
aktarılan banka alacaklarıyla ilgili olarak Fon tarafından açılmış ve açılacak
davalar ile yapılacak cezaî ve hukukî takiplerde Maliye Bakanlığı Baş Hukuk
Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğünü temsilen hazine avukatlarının
görevlendirilmesi bu tasarı hükümleriyle gerçekleştirilmek istenmiş ve tasarıda
bu yönde hüküm ve gerekli düzenlemeler getirilmiştir.
Elbette, bütün bu olup bitenlerin
soruşturma ve kovuşturma konusu yapılarak her şeyin günışığına çıkarılması
gerekiyor. Zira, Türk Halkı, kendisini krizlere ve fakirliğe mahkûm eden bu
yolsuzluklardan ve hortumculardan hesap sorulmasını hassasiyetle bekliyor.
Bu Meclisin gelip toplanması ve halktan
aldığı oylarla burada bulunması, aslında bu ve buna benzer sebeplere
dayanmaktadır.
Hortumlanan özel bankaların devlete ve
dolayısıyla millete maliyeti 30 - 40 milyar dolar civarındadır. Bir de kamu
bankalarının zararları var, onları saymıyorum.
Şimdi, devlet bütçesinde yıllık yatırım
ödeneğinin 7 - 8 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, halkın hayat
seviyesini yükseltecek dört-beş yıllık yatırım tutarı, böylece, birkaç aile
tarafından hortumlanmış veya çarçur edilmiş bulunmaktadır. Bu parayla kim bilir
kaç köyün yolu, suyu, okulu yapılır, sağlık, eğitim ve bayındırlık
hizmetlerinde ne mesafeler alınırdı. Devlet garantisi yüzünden devletin ödemek
zorunda kaldığı mevduat nasıl ve hangi yöntemle ödenirse ödensin, neticede bu
ödemeler, hükümetin enflasyonla mücadelesinde ve krizden çıkma çabasında büyük
bir handikap teşkil edecektir. Bir millete böyle bir kötülük yapılabilir mi?!
Bunun vatana ihanetten ne farkı vardır?! Halktan çalınan paraların halka iadesi
de hukuk usulleri kadar önemlidir; bunun için ne gerekirse yapılmalıdır.
Hortumcuların elinde büyük parasal güçler vardır. Sırasında para gücüyle,
sırasında medya şantaj ve tehdidiyle, gerek bürokrasiyi gerekse yargıyı işlemez
hale getirmek, bunlar için zor değildir. Çok değil, 1 trilyon liraya
direnebilecek kaç bürokrasi ve yargı mensubu, kaç bilirkişi vardır?! Yargıda
bilirkişilik kurumu da böyle dejenere edilmiştir. Bu yüzdendir ki, bu yasa
tasarısıyla, bilirkişilik kurumuyla ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu
hastalık, yalnız ülkemizde değil, bütün dünyada yaygındır ve bütün dünyada,
yolsuzlukları önlemek için, bunlara benzer yeni düzenlemeler yapılmıştır ve
yapılmaktadır. Uluslararası anlaşmalarda sözü geçen bağımsız kurum ve
kurulların, devlet tüzelkişiliği şemsiyesi altında, devlet adına etkin gözetim,
denetim ve düzenleme görevlerini yapacakları için, idarî ve malî özerkliğe sahip
olmalarının gerekmediği, sadece her türlü etkiden uzak karar alabilmeleri
bakımından, kurul üyelerinin görev süreleri boyunca hâkimlik teminat ve
bağımsızlığından yararlanmaları açısından "hâkim" unvanıyla görev
yapmalarının gerekli olduğu öngörülmüştür.
Özellikle 1994 Uluslararası Genel Hizmet
Sözleşmeleri (GATS) hakkındaki çerçeve anlaşmanın 1 Ocak 1995 tarihinde
yürürlüğe girmesinden sonra, Avrupa Birliği Bankacılık Komisyonu ile Avrupa
Birliği üyesi Avrupa ülkeleri, malî piyasalarda hizmet veren baş aktör
niteliğinde olan bankacılık sektörünün faaliyetlerini, bir yandan bankalara
para yatıran tasarruf mevduatı sahiplerini korumak, diğer yandan birer itibar
kurumu olan bankaların istikrarlı ve güvenli şekilde malî piyasalardaki
varlıklarını devam ettirmelerini teminat altına almak için, yeni düzenlemelere
tabi tutmaya başlamışlardır.
Bu cümleden olarak, Avrupa Birliği
Bankalar Komisyonu, 28 Haziran 1973 tarihinden 1 Kasım 2002 tarihine kadar,
bankacılık faaliyetleriyle ilgili olarak 27 adet yönergenin yürürlüğe
konulmasını sağlamış, bu çalışmalara paralel olarak ve yönerge hükümleriyle
uyum sağlamak için 15 üye ülkenin bankacılık mevzuatında, bankaların
özsermayesinin oluşumu, bankaların konsolide gözetim ve denetimi, tasarruf
mevduatlarının korunması, büyük krediler ile banka iştiraklerinin tabi olacağı
esaslara ve sınırlamalara dair yeni düzenlemeler yapılmıştır.
Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre'de,
Avrupa Birliği üyelerinin bankacılık sektöründeki bu düzenlemelere paralel
olarak ve bunlarla uyum sağlamak için, İsviçre Bankalar Kanununda 1 Şubat 1995
tarihinde çok kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Avrupa Birliği ülkeleriyle
İsviçre'de, bankalar mevzuatında yapılan bu köklü değişiklikler yanında, haksız
mal edinme, malî piyasa aracıları tarafından yapılan yolsuzluklarla mücadele
için rüşvet ve yolsuzluk hukukunda, karapara aklama mevzuatlarında ve ceza
kanunları ile icra ve iflas kanunlarında çok ayrıntılı düzenlemeler yapılmış,
tespit olunan yolsuzluklarla edinilen her türlü mal, para, hak ve alacakların
tümüne, önce...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karslı, konuşmanızı
toparlar mısınız.
MUHARREM KARSLI (Devamla) - Toparlıyorum
efendim.
... mahkemelerce konulan hukukî tedbirler
yoluyla el konulmasına ve daha sonra yapılacak yargılama sonucunda bunların
devlet hazinesine intikalinin hüküm altına alınmasına imkân veren yasal
düzenlemeler yapılmış ve yürürlüğe konulmuştur.
Avrupa ülkelerinde yolsuzluklarla mücadele
kapsamında yürürlüğe konulan bu düzenlemelere paralel olarak ve bunlara uyum
sağlamak için, ülkemizde de, yolsuzluklarla mücadele ve mal bildirimine ilişkin
3628 sayılı Kanun, karaparanın önlenmesine ilişkin 4208 sayılı Kanun yürürlüğe
konulmuş ve Ceza Kanununda rüşvet, irtikap ve zimmet suçlarıyla ilgili yeni
düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, çıkar amaçlı suç örgütleri aracılığıyla suç
işleyen faillerin cezalandırılması için, 30.7.1999 tarihli ve 4422 sayılı Kanun
yürürlüğe konulmuştur.
Bu yasal düzenlemelerin dayanağını, hukuk
devletinin yetkili organlarının, devletin malına el uzatanları, devletten
haksız kazanç sağlayanları cezalandıracak; yani, ekonomik ve malî terör ve
yolsuzluğu önleyecek yasaları yapmak ve uygulamak yükümlülükleri
oluşturmaktadır.
Kısaca, hukuk devletinin, toplumun her
alanındaki rüşvet ve yolsuzluklarla da mücadele etmek zorunda olduğu; aksi
durumun, hukuk devletine olan güvenin kaybına yol açacağı düşüncesi esas ve
temel teşkil etmiştir.
Avrupa Birliği adayı olan ülkemizde de,
bankalarla ilgili olarak, Avrupa Birliği yönergelerine, IMF direktiflerine uyum
sağlamak için, ilk defa, Bankalar Kanununda, 18.6.1999 tarih ve 4389 sayılı
Kanunla çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra, ülkemizde Kasım 2001
ve Şubat 2002 banka krizleri nedeniyle ortaya çıkan ve kamuoyunda banka
hortumlamaları ile bankaların içinin boşaltılması olarak adlandırılan banka
kaynaklarının usulsüz kullanılması eylemlerinden doğan kamu zararlarının
tazmini ve tahsili için, bu kanunda, 17.12.1999 tarihli ve 4491, 12.5.2001
tarihli ve 4672, 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı ve en son da 31.7.2003
tarihli ve 4969 sayılı Kanunlarla önemli değişiklikler yapılmıştır.
Hırsızlar ve hortumcular yöntemlerini
geliştirdikçe, bunlarla mücadelede kullanılacak yöntemlerin de geliştirilmesi,
hatta sertleştirilmesi, doğal ve gereklidir.
Türk Halkı, Parlamentosundan ve
hükümetinden, tüyü bitmedik yetim hakkını yiyen hortumcuların burnundan
yediklerini fitil fitil getirmesini bekliyor. Bizler, bu misyonla buralara
geldik.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Karslı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan?.. Yok.
Şahsı adına söz isteyen, Malatya
Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BANKALAR KANUNU İLE BAZI
KANUNLARDA VE BİR KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 286 ncı maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Mahkemeye sunulan bilirkişi
raporunun maddî olgu ve fiilî gerçeklerle bağdaşmadığı yönünde kuvvetli emare
ve şüphelerin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı takdirde, bu bilirkişiler hakkında
diğer kanunlardaki hukukî ve cezaî sorumluluklar saklı kalmak şartıyla
19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere dava
dosyasının tasdikli bir örneği yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu?..
Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 76 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Mahkemeye sunulan bilirkişi
raporunun maddî olgu ve fiilî gerçeklerle bağdaşmadığı yönünde kuvvetli emare
ve şüphelerin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı takdirde, bu bilirkişiler hakkında
diğer kanunlardaki hukukî ve cezaî sorumluluklar saklı kalmak şartıyla
19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere dava
dosyasının tasdikli bir örneği yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kâtip Üyenin oturarak okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı
Maliye Vekâleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün
Vazifelerine, Devlet Dâvalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve Vilâyetler
Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesine
aşağıdaki (G) bendi eklenmiştir.
"G) 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17
nci maddesinin birinci fıkrasındaki suçlardan genel bütçeli daireleri
ilgilendirenlerin ceza davalarını ve özel kanun hükümlerine göre Hazine alacağı
sayılan alacakları dava, takip, müdafaa
ve tahsil etmek;"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 4353 sayılı Kanunun İkinci
Bölümünün başlığı "Tayin, terfi, mezuniyet ve özlük" şeklinde
değiştirilmiş ve 27.6.1951 tarihli ve 5797 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk
Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine Devlet Davalarının
Takibi Usullerine Dair Kanunun 2 nci maddesi ile mülga 13 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Devlet davalarını takip tazminatı
Madde 13- Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel
Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtında görev yapan personelden; Baş Hukuk
Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürüne, Hukuk Müşavirlerine, Muhakemat müdürlerine,
muhakemat müdür yardımcılarına, Müşavir Hazine avukatlarına ve Hazine
avukatlarına "7500" gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan
katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda "Devlet davalarını takip
tazminatı" ödenir.
Bu tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi
tutulmaz ve bu tazminata hak kazanmada ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Nuri Saygın?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Mehmet Beşir Hamidi |
|
Ankara |
Ordu |
Mardin |
|
Abdullah Veli Seyda |
Ahmet Büyükakkaşlar |
Agâh Kafkas |
|
Şırnak |
Konya |
Çorum |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak
eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan
adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi
bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için
yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarının 4 üncü maddesi tasarı
metninden çıkarılmıştır.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.15
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.20
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
301 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı :
301) (Devam)
BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 5 inci maddesini 4 üncü madde
olarak okutuyorum:
MADDE 4.- 4353 sayılı Kanunun 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Milletlerarası mahkemeler ile yurt
dışındaki davalarda temsil yetkisi genel müdürün önerisi ve Bakanın onayı ile
kullanılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi 5 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 5.- 4353 sayılı Kanunun 22 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"İhtisas gerektiren ve ihtiyaç
duyulan hallerde; ilgili Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararıyla
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22 nci maddesinin (h) bendi hükmüne göre
serbest avukatlardan veya avukatlık ortaklıklarından hizmet satın alınabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi 6 ncı madde olarak
okutuyorum:
MADDE 6.- 4353 sayılı Kanunun 36 ncı
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Avukatlık hizmeti satın alınması
Madde 36.- İhtisas gerektiren ve ihtiyaç
duyulan hâllerde; Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla, 4734
sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (h) bendi hükmüne göre serbest avukatlardan
veya avukatlık ortaklıklarından hizmet satın alınabilir.
Milletlerarası yargı organlarında Devletin
taraf olduğu davalar ile, milletlerarası tahkim yoluyla çözümlenmesi öngörülen
uyuşmazlıklarla ilgili davalarda da; Devleti ve genel bütçe içerisindeki
daireleri temsil etmek ve savunmak üzere Türk ve yabancı uyruklu avukatlardan
ya da avukatlık ortaklıklarından da 4734 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (h)
bendi hükmüne göre hizmet satın alınabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi 7 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 7.- 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı
Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) fıkrasında yer alan
"Defterdarlık Kontrol Memurlarından" ibaresi "Muhasebe
Denetmeni, Vergi Denetmeni, Milli Emlak Denetmeni ve Bunların
Yardımcıları" olarak değiştirilmiş, "Sosyal Sigortalar Kurumu
Müfettiş ve Müfettiş Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Sigorta Denetleme Uzman ve Yardımcıları ile Aktüerleri" ve
"Tapu ve Kadastro Denetmenleri ve Denetmen Yardımcıları" ibaresinden
sonra gelmek üzere "4353 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (F) bendi ile 3
üncü maddesinin (D) bendi uyarınca görevlendirilecek kişilerden;" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Ahmet Büyükakkaşlar |
|
Ankara |
Ordu |
Konya |
|
Nurettin Aktaş |
Agâh Kafkas |
|
|
Gaziantep |
Çorum |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak ek
ödemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan
adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir
bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için
yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi 7 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 7.- 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesine (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"d) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve
denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle
yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait taşıtlar."
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi 8 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 8.- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "6000" rakamı
"15000" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Ahmet Büyükakkaşlar |
|
Ankara |
Ordu |
Konya |
|
Agâh Kafkas |
Ziyaeddin Akbulut |
|
|
Çorum |
Tekirdağ |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak
eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan
adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi
bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için
yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi 8 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 8.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci cümlesinde yer alan
"(a), (b) ve (s)" ibaresi "(a), (b), (s) ve (y)" şeklinde
değiştirilmiş ve (v) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (y) fıkrası
eklenmiştir.
"y) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve
denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle
yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait binalar;"
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi 9 uncu madde olarak
okutuyorum:
MADDE 9.- 1319 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinin birinci cümlesinde yer alan "(a), (b) ve (f)" ibaresi
"(a), (b), (f) ve (ı)" şeklinde değiştirilmiş (h) fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki (ı) fıkrası eklenmiştir.
"ı) 4389 sayılı Bankalar Kanunu
hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya
hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden
bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis
bankaların iflâs idarelerine ait arazi ve arsalar;"
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi 10 uncu madde olarak
okutuyorum:
MADDE 10.- 6.1.1982 tarihli ve 2575 sayılı
Danıştay Kanununun 34 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 34- Onuncu Daire:
a) Türk parasının kıymetini koruma
mevzuatından,
b) Sermaye Piyasası Kanunundan,
c) Rekabetin Korunması Hakkında Kanundan,
d) Bankalar Kanunundan,
e) Elektrik Piyasası Kanunu ile Doğal Gaz
Piyasası Kanunundan,
f) Özelleştirme Uygulamalarının
Düzenlenmesine Dair Kanundan,
g) Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanundan,
h) Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi
Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi
Hakkında Kanundan,
ı) Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmelerine Dair Kanundan,
j) Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair
Kanundan,
k) Kamu İhale Kanunundan,
l) Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanundan,
m) Şeker Kanunundan,
n) Telsiz Kanunundan,
doğan dava ve işler ile idare mahkemeleri
arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlı davalarda merci
tayinine ve vergi davalarına bakan dava daireleri hariç diğer dava dairelerinin
görevi dışında kalan uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işleri çözümler."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini
ve 10 uncu madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Ahmet Büyükakkaşlar |
|
|
Mardin |
Konya |
|
MADDE 10.- 6.1.1982 tarihli ve 2575 sayılı
Danıştay Kanununun 34 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 34- Onuncu Daire:
a) Türk parasının kıymetini koruma
mevzuatından,
b) Bankalar Kanunundan,
c) Sermaye Piyasası Kanunundan,
doğan dava ve işler ile idare mahkemeleri
arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlı davalarda merci
tayinine ve vergi davalarına bakan dava daireleri hariç diğer dava dairelerinin
görevi dışında kalan uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işleri çözümler."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Danıştay Onuncu Dairesinin, tasarıdaki
düzenlemeyle iş yükünün daha da artacağı ve beklenen işlevselliğine
ulaşamayacağı anlaşıldığından yalnızca para, sermaye ve kambiyo rejimine
ilişkin uyuşmazlıklara bakması öngörülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi 11 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 11.- 25.10.1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının
(m) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"m) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve
denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle
yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait mal ve hakların (müzayede
mahallerinde yapılan satışlar dahil) teslimi ve kiralanması."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi 12 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 12.- 27.6.1989 tarihli ve 375
sayılı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı
Yükseköğretim Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları
ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek
Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici 8 inci
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 8- İlgili Kanunlarında
değişiklik yapılıncaya kadar en az dört yıl süreli yükseköğretim veren fakülte
ve yüksek okulları bitirmiş, Türkiye düzeyinde görevli ve yetkili olan ve
kadrolarının bulunduğu kurumların merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ilgili ve
ilişkili kuruluşları dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında çeşitli kanun ve
kanun hükmünde kararnameler uyarınca Başbakan, bakan, müsteşar ve Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu adına teftiş, denetim, bankalar yeminli
murakıplığı veya inceleme (banka ve vergi incelemesi dahil) yetkisine sahip
denetim elemanlarından birinci dereceden kazanılmış hak aylığı alanlara bu
derecedeki geçirdikleri süreler dikkate alınarak emsalleri olan birinci sınıfa
ayrılmış Sayıştay meslek mensuplarına uygulanmakta olan ek göstergeler
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılması ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini ve tasarının adının "Bankalar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak eködemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
Öte yandan, tasarıda yer alan kanun
hükmünde kararname değişikliğini öngören madde tasarıdan çıkarıldığı için,
tasarının adı değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi 12 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 12.- 19.4.1990 tarihli ve 3628
sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele
Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve
4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikâp, rüşvet, basit ve
nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî
ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya
açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten
sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi 13 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 13.- 3628 sayılı Kanunun 18 inci
maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yukarıdaki fıkraya göre yapılan
ihbar veya takipsizlik kararı ve iddianame Cumhuriyet başsavcılığınca, Maliye
Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile varsa diğer
ilgili kamu kurum veya kuruluşlarına bildirilir. Hazine avukatının yazılı
başvuruda bulunması hâlinde, Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil
sıfatını kazanır."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi 14 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 14.- 3628 sayılı Kanunun 20 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 20- Özel kanunlarında aksine
bir hüküm bulunsa bile ilgili gerçek veya tüzel kişiler veya kamu kurum ve
kuruluşları; bu Kanuna göre takip, soruşturma ve kovuşturmaya yetkili kişi,
Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü veya
temsilcisi ve bu Kanundaki diğer mercilerce istenen bilgileri gecikmeksizin
makul sürede eksiksiz vermek zorundadır. Aksine davranan kişiler hakkında bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Bu ceza, para cezasına veya
tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil?..
Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi 15 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 15 .- 13.11.1996 tarihli ve 4208
sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178
sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine
(5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (6), (7) ve (8) numaralı
alt bentler eklenmiş, mevcut (6) numaralı alt bent buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"6. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22
nci maddesinin (4) numaralı
fıkrasındaki,
7.
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin birinci fıkrasının (A)
bendinin (1) ilâ (7) numaralı alt bentlerindeki,
8.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından tasfiyeye tâbi tutulan bankalara dair iflâs ve konkordatoya ilişkin
olarak 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 333 üncü maddesindeki,"
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi 16 ncı madde olarak
okutuyorum:
MADDE 16.- 4208 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin birinci cümlesinde geçen "on" ibaresi "onbeş"
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi 17 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 17.- 18.6.1999 tarihli ve 4389
sayılı Bankalar Kanununun 6 ncı maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde
"Kurul" ibaresinden sonra gelmek üzere "Başkanı ve" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi 18 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 18.- 4389 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"Mal bildiriminde bulunması
gerekenlerin, bildirimde belirtmedikleri veya gerçeğe aykırı olarak
bildirdikleri her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacak, gelir ve
harcamalar da haksız mal edinme hükümlerine tâbidir. Haksız mal edinmediğini
ispat edene bu hüküm uygulanmaz."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi 19 uncu madde olarak
okutuyorum:
MADDE 19.- 4389 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (5) numaralı
fıkrasının (c) bendinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Borçlu
tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve
masraflar Fon alacağından mahsup edilemez." cümlesi eklenmiş, dördüncü
cümlesinde yer alan "her türlü ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz"
ibaresi "her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve tehir-i icra"
şeklinde değiştirilmiş, aynı bende aşağıdaki paragraf eklenmiş ve (d) bendinin
birinci ve ikinci paragraflarında yer alan "(1)" ibaresi "(1) ve
(2)" şeklinde değiştirilmiştir.
"Bu Kanun hükümlerine göre temettü
hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya
tamamen Fona intikâl eden bankaların, tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis
bankaların iflâs idarelerinin ve Fonun, yukarıda belirtilen işlemler nedeniyle
kendi aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle aralarındaki
işlemler nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair kâğıtlar ile
bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya da yeni bir
itfa plânına bağlanması, alacakların teminatlandırılması, teminatların devir
alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne nam altında olursa
olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle düzenlenen kâğıtlar ve/veya
belgeler her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel kanunları ile hükmolunan
malî yükümlülüklerden müstesnadır. Bu hüküm üçüncü kişiler yönünden, Fonun
ve/veya Fona intikâl eden bir bankanın ve/veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen
müflis bankaların iflâs idarelerinin alacaklarının tahsili ile ilgili işlemlere
taraf olmaları hâlinde uygulanır."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:23.44
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.09
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
301 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Trabzon Milletvekili Asım Aykan’ın, Bankalar Kanununa Bir Fıkra
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/693) (S. Sayısı :
301) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 24 üncü maddesini 20 nci madde
olarak okutuyorum:
MADDE 20.- 4389 sayılı Kanunun 15 inci
maddesinin (3) numaralı fıkrasının dokuzuncu cümlesinden sonra gelmek üzere
"Borçlu veya borçlunun malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, Fon,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerini, kendi
tahsilat dairesi aracılığı ile uygulayabileceği gibi, tahsil dairesi
bulunmadığı hâllerde talebi üzerine, uygulama o mahaldeki Maliye Bakanlığı Tahsil
Dairesi tarafından yapılır." cümlesi, ondördüncü cümlesine "Fon,
devraldığı ve dava veya iflâs takibine konu etmekle görevli ve yetkili olduğu
alacakları" ifadesinden sonra gelmek üzere " ve 6183 sayılı Kanuna
göre takip ettiği ve/veya edeceği alacakları" ibaresi ve bu fıkraya son
cümle olarak "Fon aslen veya devir suretiyle sahip olduğu her türlü
alacağının teminatını teşkil etmek üzere Türk parası ve/veya taşınmaz rehni
ve/veya taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü aynî ve şahsî teminat almaya ehil
ve yetkilidir." cümlesi eklenmiş, (4) numaralı fıkrası ile (7) numaralı
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b) bendine aşağıdaki
paragraflar eklenmiş, (9) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan "Fon
bakımından dokuz ay süreyle durur." ibaresi metinden çıkarılmış ve aynı
fıkraya aşağıdaki (e) bendi ve maddeye aşağıdaki fıkra (10) numaralı fıkra olarak eklenmiştir.
"4. Fonun karar organı Fon Kuruludur.
Fon, Fon Kurulu tarafından idare ve temsil olunur. Fon Kurulu; ikisi Hazine Müsteşarlığından
sorumlu Bakan, ikisi Maliye Bakanı, biri Adalet Bakanı, biri Kurumun ilişkili
olduğu Bakan ve biri Kurum Başkanı tarafından önerilen ve biri başkan, biri
ikinci başkan olmak üzere Bakanlar Kurulunca atanan yedi kişiden oluşur. Adalet
Bakanlığınca önerilen adayda Bakanlık merkez teşkilatında görevli hâkimlerden
Yargıtay üyeliğine seçilme niteliğini haiz olma şartı, diğer adaylarda 3 üncü
maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen nitelikler aranır. Fonun merkezi
Ankara'dır. Fon ihtiyaç duyulması halinde Fon Kurulu kararıyla gerekli görülen
yerlerde teşkilât kurabilir ve Fon Kurulu tarafından onaylanan norm kadro
çerçevesinde personel istihdam eder.
Kurulun çalışma esas ve usulleri ile
Başkan ve üyelerinin malî ve özlük hakları ile diğer hak, yükümlülük ve
sorumluluklarına ilişkin hükümler Fon Kurulu ve bu Kurulun Başkan ve üyeleri
hakkında da uygulanır. 6 ncı maddenin (2), (4), (5) ve (6) numaralı fıkraları,
Fon, Fon Kurulu üyeleri ve Fon personeli hakkında da uygulanır.
Fon işlemlerini yürütmede Başkana yardımcı
olmak üzere Fon Kurulu kararıyla Kurum başkan yardımcısı statüsünde ve Kurum
başkan yardımcılarında aranan şartları taşıyan üç Fon başkan yardımcısı
atanabilir.
Fon mevcudunun kullanılış usul ve
esasları ile Kanunla Fona verilen
yetkilerin kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca hazırlanacak Fon Yönetmeliğinde gösterilir ve Fon
giderleri Fon kaynaklarından karşılanır.
Fon, dava, alacak, takip, tahsil, yeniden
yapılandırma ve diğer faaliyetleri ile ilgili olarak üçer aylık dönemler
itibarıyla yayımlayacağı raporlarla kamu oyunu bilgilendirir. Fon Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu özel gündemle yapılacak toplantı ile
yılda iki defadan az olmamak üzere bilgilendirir.
Fonun görev alanı ile ilgili konularda genel
bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerde ve kamu bankalarında
çalışanlar kurumlarının, hâkimler ve savcılar ise kendilerinin muvafakatı ile
Fonda görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilecek personel sayısı Fonun
toplam personel sayısının % 20'sini aşamaz ve bunlara görevlerinin devamı
süresince (15000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunacak tutarı geçmemek üzere Fon Kurulunca belirlenecek miktarda
aylık ek ücret ödemesi yapılır. Bu görevlendirmelerde 30 günden kısa süreler
için kıst hesaplama yapılır. Bu ödemeler, Damga Vergisi hariç hiçbir vergi ve
kesintiye tâbi tutulmaksızın Fon kaynaklarından karşılanır ve bütçe kanunları
ile getirilen kısıtlamalara tâbi tutulmaz. Bu şekilde görevlendirilenler de (8)
numaralı fıkrada öngörülen bilgileri istemeye ve bu kapsamda görevlendirilen
Hazine avukatları ayrıca Fona tanınan dava, takip ve tahsile ilişkin yetkileri
kullanmaya, tedbirleri talep etmeye yetkilidir.
Fon Kurulunun talebi üzerine Kurum
personeli Başkan tarafından Fonda görevlendirilebilir. Kurum ve Fon arasındaki
bilgi, bilişim sistemleri ve benzerî alt yapı paylaşımları ile personelin bir
diğerinde geçici görevlendirilme hususları Kurum ve Fon arasında yapılacak
protokol ile belirlenir."
"a) Fon alacağının tahsili bakımından
yarar görmesi hâlinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın;
hisseleri kısmen veya tamamen kendisine intikâl eden bir bankanın yönetim ve
denetimine sahip olduğu iştiraklerinin, bu bankanın yönetim ve denetimini
doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran tüzel
kişi ortaklarının, gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimini
doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulundurdukları
şirketlerin ortaklarının, bu şirketlerde sahip oldukları hisselerinin tamamına
ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç ortaklık hakları ile bu şirketlerin
yönetim ve denetimini devralmaya ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen
yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyelerinin sayılarıyla bağlı kalmaksızın ve
imtiyazlı hisselere dayanılarak atanıp atanmadıklarına bakılmaksızın görevden
almak ve/veya üye sayısını artırmak ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara
üye atamaya yetkilidir."
"Bu hüküm, bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde
bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını
tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine
kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıklarının tespiti hâlinde
uygulanır.
Fonun yönetim ve denetimine sahip olduğu
şirketlerin ve/veya bu fıkra uyarınca yönetimini ve denetimini devir aldığı
şirketlerin, Fon tarafından atanan yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyeleri
ile Fonun atadığı bu yöneticiler tarafından şirket temsil ve ilzam ile yetkili
kılınan genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdür gibi şirket çalışanları,
bu şirketlere Fon tarafından yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürlerin
atanmasından sonra, bu bentte sayılan gerçek veya tüzel kişilere ait şirket
hisselerin ve/veya bu hisselerle orantılı aktiflerinin satışı ve bu satışlardan
elde edilen tutarları Fon alacaklarına mahsup etmeye veya şirketlerin kamu
borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçları ile sair borçlarının ödemede
kullanmaya ve bu işlemler ile ilgili kararlar almaya 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununun 324 üncü maddesi ile bağlı
kalmaksızın yetkilidirler. Şirketlerin
sermayesini kaybetmesinden ve/veya borca batık olmasından dolayı
mahkemeye bildirimde bulunma yükümlülükleri yoktur. Bildirimde bulunmamaktan
dolayı bu şahıslar hakkında İcra ve İflâs Kanununun 179, 277 ve devamı
maddeleri ile 345/a maddeleri hükümleri uygulanmaz ve Türk Ticaret Kanununun
341 inci maddesi uyarınca şahsî sorumluluk davası açılamaz. Yönetim ve denetimi
Fon tarafından devir alınmamış şirketlere Fon tarafından atanan yönetim ve
denetim kurulu üyeleri ile müdürler ortaklar genel kurulunca görevden
alınamayacağı gibi ibra edilmeyerek haklarında kendilerinin görev yaptıkları
dönem veya dönemler dışında şahsî sorumluluk davası da açılamaz."
"Fon alacaklarından; yönetim ve
denetimi Fona geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve
yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak
tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını
kullanmış olmasından dolayı Fona borçlu olması kaydıyla Fona intikal eden bir
bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanmasından sonra, bu bendin
birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu
suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve
alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya
edindirildiği kabul edilir ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen
para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkra hükümlerini uygulamaya
Fon yetkilidir. Bu suretle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para,
her türlü mal, hak ve alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının
kullanıldığı tarihten sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik,
sınırlı aynî hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen
aynî ve şahsî tüm haklar Fona karşı hüküm ifade etmez. Bu hukukî işlemlere
taraf olan tüm şahısların küllî ve cüzî halefleri dahil, yukarıda belirtilen
işlemlerin gerçekleşmesinden sonra edindikleri ve/veya edindirdikleri para, her
türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır. Yukarıda
belirtilen işlemlere taraf olan üçüncü kişiler bankanın Fona devrinden sonraki
işlemler nedeniyle, bu fıkranın birinci paragrafında sayılan kişiler ise bankanın
Fona devrinden önceki ve/veya
sonraki işlemler nedeniyle iyiniyet iddiasında bulunamazlar. Bankanın Fona
devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile aynî ve şahsî hak
tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler iyiniyetli olduklarını
kanıtlamak zorundadırlar.
Bu fıkranın (a) bendinin birinci
cümlesinde ve bu bendin birinci cümlesinde sayılan gerçek ve tüzel kişilerin
yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine
bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici ve/veya sürekli olarak istihdam edilen
şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin;
bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda
sayılan şahısların vekaleten ve/veya
ticari mümessil ve/veya ticarî vekil sıfatıyla ve/veya vekaletsiz iş görme
hükümleri gibi herhangi bir hukukî ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli
olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel
kişilerin; bu bentte belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya bunlar tarafından
kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine uyulmadan ve/veya
teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan ve/veya genellikle
faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan sözleşmelere cayma
hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle kullandıkları
kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini doğrudan
ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek ve
tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın iştiraklerine ve/veya doğrudan
veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere yukarıdaki bentlerde sayılan
gerçek veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin
kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde
bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar
ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilerce edindirdikleri para, her türlü mal,
alacak ve haklar hakkında bu fıkra hükümleri uygulanır."
"e) Fon tarafından başlatılan ve/veya
Fona intikâl eden bankalardan devir alınan takiplerde borçlular tarafından
yapılan tüm itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz.
Açılan ihalenin feshi davasının davacı
aleyhine sonuçlanması hâlinde dosyaya yatırılan teminat sıra cetvelinde pay
düşen alacaklılara garameten ve derhal ödenir.
Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ödenmesi gereken satış bedelleri sıra
cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız olarak ödenir."
"10. Fon alacaklarının tahsilini
teminen, Fon tarafından bu Kanun hükümleri çerçevesinde açılan davalarda
verilen tedbir kararları uyarınca üzerine tedbir konulan para, her türlü mal,
hak ve alacaklar, bu davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturur ve
karar kesinleşinceye kadar devam eder. Mahkemece karara bağlanan alacaklar
tedbir konulan para, mal ve her türlü hak ve alacakların bedelinden bankanın
Fona devrinden önce diğer bankaların ve üçüncü kişilerin lehine tesis edilmiş
ve muvazaalı bulunmadığı ilgili tarafından ispat edilmiş sınırlı aynî haklar
ile işçi alacakları ve nafaka alacakları dışındakiler imtiyazlı alacak olarak
öncelikle tahsil olunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi?.. Yok.
Şahsı adına söz talebinde bulunan, Malatya
Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 20 nci maddesinde yer alan "Fon bakımından dokuz ay
süreyle durur ibaresinin "fon bakımından üç ay süreyle durur"
şeklinde değiştirilmesini, (4) numaralı fıkrasının birinci paragrafının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; ikinci paragrafından sonra gelmek üzere
aşağıdaki paragrafın eklenmesini; teselsül ettirilmiş yedinci paragrafın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; aynı çerçeve madde ile 4389 sayılı Kanunun
15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendindeki ikinci paragrafında
yer alan "Bu hüküm, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı
olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların, banka
kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde
doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullandıkları veya bankayı bu
suretle zarara uğrattıklarının tespiti halinde uygulanır" ifadesinin madde
metninden çıkarılması, (b) bendine eklenen paragrafta yer alan "Kurul
tarafından kaldırılarak" ibaresi "Kurul tarafından kaldırılan
bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve 20 nci madde olarak kabul
edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
4.- "Fonun karar organı Fon
Kuruludur. Fon Kurulu, ilgili bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca atanan
yedi üyeden oluşur. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini başkan birini de ikinci
başkan olarak görevlendirir. Fon Kurulu başkan ve üyelerinin görev süreleri
altı yıldır, Kurul başkan ve üyeleri gibi yemin etmedikçe göreve başlayamazlar.
Görevleri sona erenler yeniden atanabilir. Kurul üyeliklerine hâkim sınıfından
atama yapılması halinde muvafakatı alınır. Fonun genel yönetim ve temsiliyle
Fon Kurulunca alınan kararların yürütülmesi Fon Kurulu başkanına aittir. Fonun
merkezi İstanbul'dur. Fon ihtiyaç duyulması halinde Fon Kurulu kararıyla
gerekli görülen yerlerde teşkilat kurabilir. Fon, daire başkanlıkları şeklinde
teşkilatlanmış ana hizmet birimleriyle danışma, iç denetim ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur. Fon Kurulu, yetkilerini düzenleyici işlemler tesis ederek
ve özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Düzenleyici işlem niteliğindeki
yönetmelik ve tebliğler Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulur."
"Fon Kurulu üyeliğine atananlar ile Fon başkan yardımcılığına ve Fon daire başkanı ve daire başkan yardımcısı pozisyonlarına atananlar hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır. Bu görevler için emeklilik açısından uygulanacak ekgösterge ve makam tazminatının tespitinde kurul/kurumdaki emsali görevler esas alınır. Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon personeli, görevleri esnasında veya görevleri nedeniyle işledikleri ve kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılırlar. Buna ilişkin soruşturmalar, Fon Kurulu başkanı ve üyeleri için ilgili bakanın, Fon personeli için ise Fon Kurulunun izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre yapılır. Fon Kurulu başkan ve üyeliklerine atananlar, Fon Kurulunda görev yaptıkları sürede eski görevleriyle olan ilişkileri kesilir. Ancak Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra ilgili bakan tarafından, mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Akademik unvanlarının kazanılması için gerekli şartlar saklıdır."
"Fonun görev alanı ile ilgili
konularda genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerde ve kamu
bankalarında çalışanlar kurumlarının, hâkimler ve savcılar ise kendilerinin
muvafakati ile Fonda görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler de
(8) numaralı fıkrada öngörülen bilgileri istemeye ve bu kapsamda
görevlendirilen Hazine avukatları ayrıca Fona tanınan dava, takip ve tahsile
ilişkin yetkileri kullanmaya, tedbirleri talep etmeye yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fon Kurulu oluşturulduğundan, bu oluşum
esnasında herhangi bir boşluk doğmaması anlamında daha önce çıkartılan dokuz aylık
sürenin üç ay olarak muhafaza edilmesi gerekli görüldüğünden, bu hususta
düzenleme öngörülmüş. Öte yandan batık bankalar olarak adlandırılan Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar açısından herhangi bir tereddüte
mahal verilmemesi amacıyla bu yönde de ifadeyi güçlendirici ibare eklenmiştir.
Fon Kurulu üyelerinin atanmasında ve
personelin görevlendirilmesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
üyelerinin atanması usulü ile paralellik sağlanmaktadır.
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak ek
ödemeler ve iyileştirmelerin kamu personel sistemi içerisinde var olan
adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi
bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için
yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
Bankalar Kanununun 17 nci maddesinin (7)
numaralı fıkrasının (a) bendindeki değişiklikte yer alan "Bu hüküm,
bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya
birlikte elinde bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde
çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi
lehlerine kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıklarının tespiti
halinde uygulanır" şeklindeki ifadenin hükümden beklenen amacı zafiyete
uğratacağı ve uygulamalarda duraksamalara neden olabileceği düşünüldüğünden,
madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi 21 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 21.- 4389 sayılı Kanunun 15 inci
maddesinden sonra gelmek üzere 15/a maddesi eklenmiştir.
"Hazine alacağı
MADDE 15/a- Fon alacaklarından; yönetim ve
denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul
etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından
kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye
işlemleri başlatılan bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı
olarak elinde bulunduran ortaklarının kendi lehine kullandıkları her türlü
banka kaynakları ve her ne ad altında olursa olsun kendilerine ait yurt içi ve
yurt dışı şirket, finans kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları ile eşleri,
çocukları ve evlâtlıkları ve bunların diğer kan ve kayın hısımları adına açılmış krediler ile bunlara
aktarılan her türlü kaynak aktarımları veya bankaların hâkim ortaklarının
kendilerine veya şirketleri ile iştiraklerine rayiç bedelin altında ve muvazaalı yapılmış tüm devir
ve temlikler, üçüncü kişilere yapılmış
her türlü taşınır ve taşınmaz rehni ve ipotek gibi sınırlı ayni haklar ve
bunlardan elde edilen nemalar, iştiraklerine ve bağlı şirketlerine aynî
bankanın el değiştiren ortaklarının birbirlerine verdiği krediler ile aynı
şekildeki bankaların karşılıklı birbirlerine verdikleri krediler, bankaya ve
grup şirketlerine yüksek bedelle satılmış tüm mal, hisse ve hizmetlerden veya
bunlardan ve benzerlerinden elde edilen nemalar, uzun süreli kiralama veya
finansal kiralama yolu ile kendisine aktarılan kaynak ve hizmetler bankanın
yönetim ve denetim döneminde yeterli ticarî faaliyeti olmaksızın kaynak aktarımı
amacıyla kurulmuş şirketlere verilen krediler ile bunlara aktarılan kira ve
hizmet bedellerindeki nemalar, yurt dışı banka ve finans kuruluşları ile
yapılan inançlı işlemler yolu ile aktarılan her türlü kaynaklar, bankalarının
off-shore bankalarındaki yargı
kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore bankaların bankaya izinli veya izinsiz
aktardığı off-shore mevduatlar,
bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel
müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları,
müdürlerinin kendileri, eşleri ve çocukları, evlâtlıkları ile bunların diğer
kan ve kayın hısımlarına aktarılan her türlü kaynakların tümü başkaca bir
işleme gerek olmaksızın Hazine alacağı haline gelmiş sayılır. Fon Kurulunun talebi
üzerine görevlendirilen Hazine avukatlarınca da takip edilebilir.
Yukarıdaki fıkra hükümleri borsadan hisse
alan küçük pay sahibi ortakları ile Türk Ticaret Kanunu ve özel kanunları
hükümleri gereğince yüzde birin altında zorunlu hisse alarak yönetimde ve
denetimde görev alanlardan iyiniyetli
olanlar hakkında uygulanmaz.
Bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi
başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı
ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya
dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının
kendileri, eşleri, çocukları ve evlâtlıkları ve bunların diğer kan ve kayın
hısımları ile yapılan veya yapılacak olan yeniden yapılandırma anlaşmaları
çerçevesinde Fonun alacakları da Hazine alacaklarındandır.
Yukarıdaki fıkralar hükümleri gereğince
açılmış ve açılacak her türlü davalara adlî tatilde de bakılır, bu davalarda
bilirkişiler resmî kurum ve
kuruluşlarda görev yapanlar arasından seçilir, duruşmalarda otuz günden fazla
ara verilmez."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 21 inci maddesinde 4389 sayılı Bankalar Kanununa eklenen
"Hazine alacağı" kenar başlıklı 15/a maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Kurul tarafından kaldırılacak" ibaresinin "Kurul
tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve bu
maddenin 21 inci madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Abdullah
Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet
Beşir Hamidi |
Fahri
Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarı kapsamındaki bankalar açısından
herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici
bir ibare eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi 22 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 22.- 4389 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki "üzerine"
ibaresinden sonra gelmek üzere "doğrudan" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi 23 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 23.- 4389 sayılı Kanuna 17 nci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 17/a maddesi eklenmiştir.
"İspat külfeti
MADDE 17/a- Fon tarafından 14, 15, 15/a ve
17 nci maddeler hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalar ile temettü
hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili
bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon
eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar
tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli
halef sıfatı ile takip edilen ve/veya Fon tarafından kanunî halef ve/veya devir
alanı ve temellük eden sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında
ispat külfeti davalılara aittir."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 23 üncü maddeyle 4389 sayılı Kanuna eklenen 17/a maddesinde
yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "Kurul
tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini, ve 23 üncü
madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Abdullah
Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Fahri
Keskin |
Ahmet
Büyükakkaşlar |
|
|
Eskişehir |
Konya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara)- Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe: Tasarı kapsamındaki bankalar
açısından herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi
güçlendirici ibare eklenmiştir.
BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi 24 üncü madde olarak
okutuyorum.
MADDE 24.- 4389 sayılı Kanunun 20 nci
maddesinin (5) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"5.a) Kurul kararları ile miktarı
beşyüzmilyar Türk Lirasını aşan Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak idarî
davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür ve acele işlerden
sayılır.
b) Kurul kararları ile miktarı
beşyüzmilyar Türk Lirasını aşan Fon Kurulu kararları aleyhine açılacak idarî
davalarda yürütmenin durdurulması talebinin kabul veya reddi kararına yapılan
itirazların karara bağlanmasından önce, tarafların istemi üzerine duruşma yapılmasına karar verilebilir."
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi 25 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 25.- 4389 sayılı Kanunun 22 nci
maddesinin (3) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (4) numaralı
fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"4. Fon alacaklarından; temettü hariç
ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık
işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri Kurul tarafından
kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye
işlemleri başlatılan bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini
elinde bulunduran yönetici olsun veya olmasın gerçek kişi ortakların 15/a
maddesinde sayılan fiiller sonucu bankanın kaynaklarını, bankanın emin bir
şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak
kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmakla bankayı her ne suretle
olursa olsun zarara uğratarak kendilerinin veya başkalarının malvarlığının
artışına neden olmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler
hakkında on yıldan yirmi yıla kadar ağır hapis ve yirmimilyar liradan
seksenmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur. Ayrıca, meydana gelen
zararın Hazine alacağı olarak müteselsilen ödenmesine karar verilir."
BAŞKAN- Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
çerçeve 25 inci maddesiyle 4389 sayılı Kanunun 22 nci maddesine eklenen (4)
numaralı fıkrada yer alan "kurul
tarafından kaldırılarak" ibaresinin "kurul tarafından kaldırılan
bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini ve 25 inci madde olarak kabul
edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Mehmet
Beşir Hamidi |
|
Ankara |
Ordu |
Mardin |
|
Abdullah
Veli Seyda |
Fahri
Keskin |
|
|
Şırnak |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı kapsamındaki bankalar arasında
herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici
ibare eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge yönünde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi 26 ncı madde olarak
okutuyorum:
MADDE 26.- 4389 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesinin (1) ilâ (4) numaralı fıkraları, (6) numaralı fıkrasının birinci
paragrafının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkranın
üçüncü paragrafının birinci cümlesinin sonunda yer alan "açılmış
sayılır" ibaresi "açılır." şeklinde ve bu paragrafın son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrasında
belirtilen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun yazılı
bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hâllerde re'sen
Cumhuriyet savcılarınca yapılır. Kurumun veya Fonda görevlendirilen Hazine
avukatının başvuruda bulunması hâlinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil
sıfatını kazanırlar.
2. 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı
fıkrası kapsamında veya bu suçlarla bağlantılı olup da ağır ceza mahkemesinin
görev alanına giren suçlara ait davalar, ilgili bankanın bulunduğu ilin adıyla
anılan (1) numaralı ağır ceza mahkemelerinde görülür. Gerekli görülen yerlerde
Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu
tür suçlara bakmak üzere o yerlerdeki diğer ağır ceza mahkemeleri de
görevlendirilebilir veya yeni ağır ceza mahkemesi de kurulabilir.
3. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu hükümleri saklı olmak üzere, 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı fıkrası
kapsamına giren veya bu suçlarla bağlantılı suçların soruşturmasında aşağıdaki
hükümler tatbik olunur.
a) 22 nci maddenin (3) ve (4) numaralı
fıkrası kapsamına giren suçlarla ilgili hazırlık soruşturması, iş bölümü
ilişkilerine göre, Cumhuriyet savcılarınca bizzat yürütülür. Bu suçlar, görev
sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsalar bile, Cumhuriyet savcılarınca
doğrudan soruşturma yapılır.
b) Bu suçların soruşturma ve
kovuşturmalarında, 30.7.1999 tarihli ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç
Örgütleriyle Mücadele Kanununun 2 ilâ 10 uncu maddeleri de uygulanır.
c) Bu suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli, sanık,
tanık, bilirkişi ve suçtan zarar görenleri, Cumhuriyet savcısının veya mahkeme
naibinin veya istinabe olunan hâkimin emriyle belirtilen gün, saat ve yerde
hazır bulundurmaya mecburdur. Bu emir, çağrılanlar hakkında kolluğa ihzar
müzekkeresinde olduğu gibi zor kullanma yetkisi verir.
d) Cumhuriyet savcıları, bu suçların
soruşturmasında gerekli olması hâlinde, geçici olarak yargı çevresi içerisinde
veya dışındaki, genel bütçeli dairelere ve katma bütçeli idarelere, bütün kamu
kurum ve kuruluşlarına, belediyelere, resmî ve özel bankalara ait bina, araç,
gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler. Bu istemler,
ilgili kurum ve makamlarca geciktirilmeksizin yerine getirilir. Özürsüz olarak
bu istemleri yerine getirmeyen sorumlu kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
e) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde,
suç mahallî veya delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılır.
f) Soruşturmanın sonuçlanmasına kadar, bu
suç faillerinin, her türlü mal, alacak para ve sair eşyalarına Cumhuriyet
savcısının yazılı emri ile el konulur. Bu suçlara iştirak edenler ile suç
faillerinin bu suçlar nedeniyle elde ettiği her türlü haksız kazanımın transferi
sonucu elde edilen kan ve kayın hısımlar ile üçüncü şahıslar nezdindeki mal,
alacak veya sair her türlü şeylere de Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el
konulur.
Elkoyma kararı yirmidört saat içinde
yetkili ve görevli sulh hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kırksekiz saat içinde
kararını açıklar. Aksi hâlde elkoyma hükümsüz kalır.
4. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrasında
yazılı suçlardan dolayı mahkûm olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve
tazminatları ödemediği veya mal varlıklarından tahsil olunamadığı sürece,
bunlar hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 ve 6 ncı madde
hükümleri ile şartla tahliye hükümleri uygulanmaz. Bu hüküm, borsadan hisse
alan küçük yatırımcı pay sahibi ortaklar hakkında uygulanmaz."
"Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun
64 ve 65 inci maddeleri ile bu Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca işlem yapılan
bankalarla ilgili olarak, Bakan, Fon veya Kurum tarafından atanan yönetim
kurulu ve denetleme kurulu üyeleri aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılmış
bulunan davalar Fon aleyhine açılmış sayılır ve bu davalarda husumet Fona
yöneltilir, açılacak davalar ise doğrudan Fon aleyhine açılır."
"Bu şekilde atanan yöneticilere,
atandıkları şirketlerin doğmuş veya doğacak kamu borçları ile Sosyal Sigortalar
Kurumu borçlarının ödenememiş olması nedeniyle şahsî sorumluluk
yüklenemez."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 26 ncı maddesiyle 4389 sayılı Kanunun değiştirilen 24 üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının başına "Bu kanunda belirtilen suçlara
ilişkin kovuşturma yapılması Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet başsavcılığına
yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Ancak," ibaresinin; (2) numaralı
fıkrasının başına "Cumhuriyet savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar
verirlerse, ilgisine göre Kurum veya Fon Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre
kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı itiraza yetkilidirler."
cümlesinin eklenmesini; (3) numaralı fıkrasının birinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve (a) alt bendinde yer alan "(3) ve "
ibaresinin çıkarılmasını ve 26 ncı madde olarak kabul edilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
"3. 22 nci maddenin
(3),(7),(9) ve (10) numaralı fıkralarında yazılı suçlardan dolayı ilgili
kuruluşların dava hakkı ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
hükümleri saklıdır. 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrası kapsamına giren
suçların kovuşturma ve soruşturmalarında aşağıdaki hükümler tatbik
olunur."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin
kovuşturması yapılması Kurum tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı
başvuruda bulunulmasına bağlanmış olup, öte yandan Kurum, Fon ve duruma göre
ilgili kuruluşların kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı itiraz
hakları ile maddede sayılan diğer bankacılık suçlarındaki dava haklarına
ilişkin düzenlemeler her ne kadar genel hükümlerle yürütülebilirse de;
uygulamada duraksamalara meydan vermemek için bu konulara ilişkin açık
düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca, bu kanunda belirtilen suçlarda (4) numaralı
fıkradaki suç dışında Kurumun ve Fonun başvurusuna bağlı olması hususuna açıklık getirilmiştir. Diğer
taraftan (4) numaralı fıkradaki kamuoyunda "hortumculuk" olarak
bilinen eylemlere ilişkin yürütülen hazırlık soruşturması neticesinde
Cumhuriyet savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirlerse, ilgilisine
göre Kurum veya Fon Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre kendisine tebliğ
edilecek bu kararlara karşı itiraz hakkı tanınmak suretiyle bu suçlarla etkin
mücadele edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, (a) alt bendinde yer alan Bankalar
Kanununun 22 nci maddesinin (3) numaralı bendine yapılan gönderme bankacılık
içi zimmeti olup, metinden çıkarılmakta, bu şekilde Cumhuriyet savcılarının
kamuoyunda hortumculuk olarak bilinen zimmet suçuyla daha etkin ve verimli
mücadele edebilmesi sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi 27 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 27.- 4389 sayılı Kanuna aşağıdaki
maddeler eklenmiştir.
"EK MADDE 1.- Bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri Kurul tarafından kaldırılarak
tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri
başlatılan bankalarda bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek
şekilde kanıtlanan tasarruf mevduatı niteliğini haiz hesapların tasarruf
mevduatı sigortası kapsamındaki kısmı, Hazine Müsteşarlığı ve Fonun müşterek
önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esas ve usullere göre
Fon tarafından ödenir.
1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Kanunu ile bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan
edilen sigortaya tâbi tasarruf mevduatı tutarı ile Fon tarafından tespit edilen
tasarruf mevduatı tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark
nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile
genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve
şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek
başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve
çocuklarına ait bankalar ve banka dışı malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel
kişiler nezdindeki, kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve
alacakları, döviz tevdiat hesapları ve limitli ve limitsiz kredi kartı ve ATM
kartları hesapları dahil tüm banka hesaplarının dondurulmasına, kara, hava ve
deniz taşıtları dahil her türlü taşınır ve taşınmaz mal, kıymetli evrak ve yurt
içi veya yurt dışı Hazine bonosu, Devlet tahvili, hisse senedi, yatırım fonları
katılım belgeleri gibi diğer menkul değerlerle, bağımsız ticarî işletme,
fabrika ve tesisler, bu tesislerin işletilmesine yönelik marka ve lisans
hakları, kamu imtiyaz sözleşmelerinden doğan televizyon kanalı, elektrik
santralı gibi bir tesisin kurulması ve işletilmesi yetkilerini veren lisans,
ruhsat ve işletme hakları ile bu tesisleri lisans hakkı ile veya lisans hakkı
bulunmadan işleten ve kuran şirketlere ait hisse senetleri, hak ve alacakların
üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, belirtilen
tüm mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına ve/veya resmî
sicillerdeki kayıtları üzerinde ihtiyati tedbir konulmasına, bunların bir tevdi
mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakların üzerine diğer tedbirlerin
konulmasına, bunlardan elde edinilmiş her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve
alacaklar ile kıymetli evrak, nakit, bir tesisi işletme ve kurma hakkı veren
marka ve lisans hakları, bu
tesisleri lisans hakkı
ile veya lisans hakkı bulunmadan işleten, kuran ve hak sahibi niteliğini
haiz şirketlere ait hisse senetleri
hakkında belirtilen tedbirlerin alınmasına, Fon avukatının veya bu Kanuna göre
Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin olarak Fon avukatının ve/veya Fonda
görevlendirilen hazine avukatının talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından
karar verilir. Ayrıca, yukarıda belirtilen farkın 14 ve 15 inci maddelerde yer
alan hükümler dahilinde takip ve tahsiline Fon tarafından karar verilebilir. Bu
hükümler, yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi
adına para, mal veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.
Tedbire ilişkin talepler, hâkim veya
mahkeme tarafından evrak üzerinde yapılacak inceleme sonucunda derhal ve
nihayet yirmidört saat içinde sonuçlandırılır. Gecikmesinde sakınca görülen
hallerde Cumhuriyet başsavcılıkları da hak ve alacakların dondurulmasına karar
verebilir. Cumhuriyet başsavcılıkları
bu kararı en geç yirmidört saat içinde sulh ceza hâkimine bildirir. Hâkim en
geç yirmidört saat içinde bu kararı onaylayıp onaylamamaya karar verir. Hâkim
tarafından onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır.
Sulh ceza hâkimince verilen tedbirler,
Kurum veya Fonun, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izninin kaldırıldığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde suç duyurusunda
bulunmaması halinde sona erer. Bu süre içerisinde suç duyurusunda bulunulması
halinde tedbirler, takipsizlik kararının veya açılacak dava sonucunda verilecek
hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Mahkeme, bu Kanun hükümlerine göre Fon
tarafından ödenen ve/veya ödenecek miktarın, sorumlular tarafından doğrudan
Hazineye ödenmesine karar verir. Bu halde, tedbirler hükmolunan meblağın
tahsiline kadar devam eder ve hükmolunan meblağ sorumluların bu fıkra uyarınca
tedbirlere konu edilen para, mal, hak ve alacakları ile diğer mal varlığından
tahsil olunur.
Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümlerin
konusu olup, sorumluların boşanmış veya dul eşlerinin, diğer kan hısımları ile
kayın hısımları ve üçüncü kişilerin mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan
tüm mal, sınırlı aynî veya şahsî hak ve alacaklar hakkında da Fon avukatı veya
bu Kanun uyarınca Hazine alacağı sayılan alacaklar açısından Fon avukatı
ve/veya Fonda görevlendirilen hazine avukatı tüm banka hesaplarının
dondurulması, tasarruf yetkisinin kaldırılması, zapt, ihtiyati tedbir kararlarının
alınmasını ve diğer kanunî sınırlamaların getirilmesini sulh ceza mahkemesinden
veya yargılama sırasında görevli mahkemeden talep edebilir. Tüm bu mal, hak ve
alacaklara ilişkin olarak açılacak veya açılmış davalarda bu kişiler Türk
Medenî Kanununun 3 üncü maddesindeki iyiniyet karinesi ile 985 inci
maddesindeki mülkiyet karinesinden ve tüm resmî sicillere iyiniyetli güven
ilkesinden yararlanamaz. İyiniyetle edinmiş olduklarını ispatladıkları
takdirde, yaptıkları ödemelerin muvazaalı olmayan rayiç değer olduğunu
belgelendirmek şartıyla ödediklerinin aslî sorumluların mal varlığı ve diğer
değerlerinden bu kişilere geri verilmesine mahkemece karar verilir. Bu hükümler
boşanmış ve dul eşler bakımından bankanın Fona devrinden önceki iki yıl
içindeki edinimlerine uygulanır.
Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izni kaldırılan bir banka nezdinde tasarruf mevduatı hesabı
bulunmamasına rağmen sahte olarak düzenlediği belgeler veya sahte olduğunu
bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına
ödeme yapılmasını talep eden kişilere, fiilleri daha ağır cezayı gerektirmediği
takdirde, dört seneden sekiz seneye kadar ağır hapis cezası verilir.
Kendilerine veya gösterdikleri yahut hak sahibi kıldıkları kişilere ödeme
yapıldıktan sonra bu fiilleri işledikleri ortaya çıkan kişilere, bu cezanın
yanı sıra ödenen tutarın on katı kadar ağır para cezası verilir. Bu kişiler
hakkında yukarıda belirtilen hükümler uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu madde hükümlerine göre Fon tarafından
ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların
eş ve çocuklarına ait her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu madde
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel
Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına çerçeve 27 nci maddeyle eklenen
ek madde 1'in birinci fıkrasında yer alan "Kurul tarafından
kaldırılarak" ibaresinin "Kurul tarafından kaldırılan bankalar
ile" şeklinde değiştirilmesini, çerçeve 31 inci maddenin 27 nci madde
olarak kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Ahmet Büyükakkaşlar |
Fahri Keskin |
|
Mardin |
Konya |
Eskişehir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı kapsamındaki bankalar açısından
herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici
ibare eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda ek madde
1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ek madde 2'yi okutuyorum:
EK MADDE 2.- Temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu
veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon
tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların hâkim ortakları, bankanın
yönetim kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve bunların eş ve
çocukları ile evlâtlıklarının, bunların diğer kan ve kayın hısımlarının ve
imzaya yetkili banka mensuplarının kendi aralarında veya üçüncü kişilerle
yaptıkları taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma
hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeler ile kara,
hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa, ada, site, tüm eklentileri
ile çiftlik gibi taşınmaz adi ve hasılat kira sözleşmeleri, taşınır veya
taşınmaz mal finansal kiralama, uydu ve kablolu yayın kanalı kullanma hakkı,
televizyon kanalı ile gazetelerin yayım hakkı, marka ve lisansı devir ve
kullanma hakkı veren sözleşmeleri, idare ve hizmet vekâleti ile Avrupa Birliği
standartları üzerinde prim ödemek suretiyle yapılan hayat, bireysel emeklilik,
ihtiyarlık ve sağlık sigorta sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz kredi kartı
ile ATM kartı sözleşmeleri ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat
mektupları, kabul kredileri ve avaller geçersiz sayılır. Bu sözleşmelerden elde
edilen tüm maddî menfaatlerin Fona intikal eden alacaklar bakımından açılmış
veya açılacak davalarda mahkemece doğrudan Hazineye aynî veya değer olarak
verilmesi veya ödenmesine karar verilir. Bu sözleşmelerin geçersizliğinden
dolayı karşı tarafça açılacak tazminat davalarında sözleşmede muvazaa
bulunmadığını ve sözleşmeyle ödenen bedelin muvazaalı olmayan rayiç bedel
olduğunu ispat yükü davacıya aittir.
Borçlunun, bir borçludan beklenecek
derecede hayatını idame ettirebilmesi için gerekli konut kiralaması yukarıdaki
fıkra kapsamı dışındadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısına çerçeve 31 inci maddeyle eklenen Ek Madde 2'nin birinci fıkrasında
yer alan "Kurul tarafından kaldırılarak" ibaresinin "Kurul
tarafından kaldırılan bankalar ile" şeklinde değiştirilmesini, arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Abdullah
Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet
Beşir Hamidi |
Fahri
Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı kapsamındaki bankalar açısından
herhangi bir tereddüte mahal verilmemesi amacıyla bu yönde ifadeyi güçlendirici
ibare eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 3'ü okutuyorum:
EK MADDE 3.- Bu Kanundan kaynaklanan Fon
alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava
ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır. Fon alacakları ve bu Kanuna göre
Hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı Fon
tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin
fiillerinin gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 4'ü okutuyorum:
EK MADDE 4.- 15/a maddesine göre Hazine alacağı
sayılan alacakların dava ve takibine ilişkin olarak; bu alacaklarla ilgili
inceleme, araştırma, tespit, hukukî takip ve tahsile ilişkin işlerde
görevlendirmek üzere denetim elemanları ile müşavir hazine avukatları ve hazine
avukatlarından ve gerekirse, genel ve katma bütçeli daireler ile diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından da personel temin edilmek suretiyle oluşan özel takip
ve tahsil çalışma grupları oluşturulabilir.
Yukarıda sayılan işlerde
görevlendirilenlere bu görevlerinin devamı süresince (15000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda Fon bütçesinden
aylık ek ücret ödenir. Anılan görevlendirmelerde otuz günden kısa süreler için
kıst hesaplama yapılır. Bu ödemeler damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye
tâbi tutulmaz. Yukarıdaki ödemelerde Bütçe Kanunları ile getirilen kısıtlamalar
uygulanmaz. Bu ödeme temsil ve görev tazminatından mahsup edilmez.
13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun
3 üncü maddesine göre görevlendirilenlere aynı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca
yapılan ödemeler, bu maddeye göre ödenecek ek ücretten mahsup edilir.
Bu madde gereğince yurt içi ve dışında
yapılacak diğer giderler Fon bütçesinden ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının ek 4 üncü maddesinin iki, üç ve dördüncü fıkralarının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Ahmet Büyükakkaşlar |
|
Ankara |
Ordu |
Konya |
|
Agâh Kafkas |
T. Ziyaeddin Akbulut |
|
|
Çorum |
Tekirdağ |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu personeline ayrı ayrı yapılacak
eködemeler ve iyileştirmelerin, kamu personel sistemi içerisinde var olan
adaletsizlikleri daha da artıracak olması sebebiyle ve kamu personel sistemi
bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, sadece belli bir grup için
yapılacak bu düzenlemelerin tasarıdan çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 5'i okutuyorum:
EK MADDE 5.- Kamu bankalarında (tasfiye
halindeki Emlak Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum
ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve
kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş
bankalarda bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine
göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği
halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış
kredileri kullananlar ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat
mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst
hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine
ilişkin sözleşmeden doğan haklar için Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin
tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına
çerçeve 27 nci maddeyle eklenen Ek Madde 5'te yer alan "kredileri
kullananlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da yeniden
yapılandırma şartlarını ihlâl edenler" ibaresinin eklenmesini;
"haklar için" ibaresinin çıkarılarak, "sözleşmeden doğan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "haklarında diğer bankaların ve üçüncü
kişilerin muvazaadan âri hakları aleyhine olmamak üzere" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Her ne kadar yeniden yapılandırma
şartlarını ihlal edenlere de işin gereği ve doğası olarak maddenin uygulanma
olanağı bulunuyorsa da; bu konuda uygulamada tereddütlere yol açmamak için
maddeye "ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlâl edenler" ibaresi
eklenmiştir. Öte yandan iyiniyetli üçüncü kişilerin yapmış oldukları
sözleşmelerden doğan hakların korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 6'yı okutuyorum:
EK MADDE 6.- Temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu
veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon
tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalarda 15/a maddesinde sayılan
kişiler dışındaki üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmelere, bu sözleşmelerin
karşılıklı edimleri içermeleri, edimler arasında orantısızlık bulunmaması,
üçüncü kişilerin edimlerini yerine getirdiklerine dair düzenlenmiş usulüne
uygun belgelerinin bulunması ve bu işlemlerin her türlü muvazaadan âri
olduğunun bu kişiler tarafından ispatlanması hâlinde, Bankalar Kanununun 15,
15/a, 22, Ek-1 ve Ek-2 maddeleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısına çerçeve 27 inci maddeyle eklenen Ek Madde 6'nın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Mehmet
Beşir Hamidi |
|
Ankara |
Ordu |
Mardin |
|
Abdullah
Veli Seyda |
Ahmet
Büyükakkaşlar |
Fahri
Keskin |
|
Şırnak |
Konya |
Eskişehir |
"Ek Madde 6.- Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankaların ve 15/a maddesinde sayılan kişilerin 15/a maddesinde sayılanlar dışındaki üçüncü kişilerle yaptıkları sözleşmelere, bu sözleşmelerin karşılıklı edimleri içermeleri, edimler arasında orantısızlık bulunmaması, üçüncü kişilerin edimlerini yerine getirdiklerine dair düzenlenmiş usulüne uygun belgelerinin bulunması ve bu işlemlerin her türlü muvazaadan âri olduğunun bu kişiler tarafından ispatlanması halinde, Bankalar Kanununun 15, 15/a, 22, Ek-1 ve Ek-2 maddeleri uygulanmaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bankalar Kanununun 15, 15/a, 22, Ek-1 ve
Ek-2 maddeleri uygulanmaması halini, Hazine alacağının sayıldığı 15/a
maddesinde sayılan kişilerin, 15/a maddesinde sayılanlar dışındaki üçüncü
kişilerle yaptıkları sözleşmeler olarak belirtmek suretiyle bu kişiler
noktasında uygulamada tereddütlerin hâsıl olmaması için bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ek madde 7'yi okutuyorum:
EK MADDE 7.- 14 üncü maddenin (3) numaralı
fıkrasına göre Fona devredilen Bankalardan hâkim ortakları tarafından banka
kaynaklarını kendi lehine kullanmadıkları için Fon tarafından Fona devirden
önceki yönetimleri ibra edilen (sonradan ibrası kaldırılanlar hariç) banka
hâkim ortakları ile yöneticileri için ceza ve hukuk davası açılmamış olanlar
için Hazine alacağı davası açılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısına çerçeve 27 nci maddeyle eklenen Ek Madde 7'nin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Abdullah
Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet
Beşir Hamidi |
Fahri
Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddedeki söz konusu düzenlemenin
uygulamada tereddütlere yol açabileceği ve geriye dönük olarak talepler ve
davalara konu olabileceği düşünüldüğünden, maddenin tasarıdan çıkarılması
amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Böylece, ek madde 7 metinden
çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilleri, yeni ek madde
ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı
veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen
ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası
hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım; Komisyon, önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa, önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan
Eraslan |
Bihlun
Tamaylıgil |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
|
Niğde |
İstanbul |
Malatya |
|
Muharrem
Kılıç |
Yüksel
Çorbacıoğlu |
Mehmet
Nuri Saygun |
|
Malatya |
Artvin |
Tekirdağ |
Ek madde 7.-18.06.1999 tarihli ve 4389 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere ve aynı maddenin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin birinci alt fıkrasından ve (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Hisse senetleri borsalarda işlem
gören bankaların, işlem gören hisse senetlerinin Fona devri halinde, söz konusu
hisse senetlerinin bedelleri, borsadaki veya işlem gördükleri piyasadaki son
altı aylık kapanış fiyatlarının ortalaması üzerinden, hisse sahiplerine çağrıda
bulunmak suretiyle Fon tarafından ödenir. Şu kadar ki, bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak elinde bulunduran ve bu fıkrada
sayılan hallerin gerçekleşmesine sebep olduğu tespit edilen ortaklar ile bu iki
grup ortak ve sermaye, yönetim, akrabalık veya herhangi bir suretle birlikte
hareket ettiği tespit edilen ortaklara bu kapsamda herhangi bir ödeme yapılmaz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Komisyonun salt çoğunluğu
olmaması sebebiyle önergeyi işlemden kaldırıyorum.
32 nci maddeyi 28 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 28.- 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 30.7.2003 tarihli ve 4964 sayılı Kanunun 15 inci maddesi
ile değişik 22 nci maddesinin (g) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (h)
bendi eklenmiştir.
"h) 4353 sayılı Kanunun 22 nci ve 36
ncı maddeleri uyarınca Türk veya yabancı uyruklu avukatlardan hizmet
alımları."
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi 29 uncu madde olarak
okutuyorum:
MADDE 29.- Bu Kanunun 24, 25 ve 27 nci
maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 31 inci maddesiyle eklenen ek 1,
ek 2, ek 5, Geçici 1 ve Geçici 3 üncü maddelerinde yapılan düzenlemelerle
ilgili olarak 31.7.2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin
(4) numaralı fıkrası hükmü de uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 29 uncu maddesinde yer alan "24, 25 ve 27 nci
maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 31 inci" ibarelerinin
"20, 21 ve 23 üncü maddeleriyle, 4389 sayılı Kanuna, bu Kanunun 27
nci" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin 29 uncu madde olarak kabul
edilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk
İpek |
Eyüp
Fatsa |
Mehmet
Beşir Hamidi |
|
Ankara |
Ordu |
Mardin |
|
Abdullah
Veli Seyda |
Fahri
Keskin |
|
|
Şırnak |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda madde teselsülü nedeniyle yapılan
atıflarda buna paralel düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi, 30 uncu madde olarak
okutuyorum:
MADDE 30.- 4389 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin son fıkrasındaki; 14 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının (a)
bendinin (ac) alt bendindeki, (6) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerindeki;
15 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki "Kurulca" ibareleri
"Fon Kurulunca" şeklinde; 14 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının
son paragrafındaki "Fondan" ibaresi "Kurumdan" şeklinde; 15
inci maddesinin (5) numaralı fıkrasının
(b) bendindeki "Kurumun" ibaresi "Fonun" şeklinde; 17 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki "Kurul" ibaresi "Fon
Kurulu" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden üç ay sonra bu Kanunun 25 inci
maddesiyle Bankalar Kanununa eklenen 15/a ve 31 inci maddesiyle aynı Kanuna eklenen ek 1 ve ek 2
nci maddelerinde belirtilen geçersiz sözleşmeler kapsamındaki tüm taşınır ve
taşınmazlara, her türlü hak ve alacaklara ilişkin kullanma ve yararlanmaya
devam edildiğinin tespiti hâlinde, bu mallar anılan maddelerde sayılan
kişilerin kendi malları sayılır. Geçersiz sayılan sözleşme hükümleri gereğince
üçüncü kişilerin elinde bulunan, bu maddede belirtilen her türlü mal, hak ve
alacakların, lisans, marka ve ruhsat haklarının, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna veya Hazineye devrine mahkemece ayrıca karar verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geçici madde 1'de yer alan "veya Hazineye" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve maddede yer alan "25 inci" ve "31 inci" ibarelerinin "21 inci" ve "27 nci" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Ahmet Büyükakkaşlar |
Fahri Keskin |
|
Mardin |
Konya |
Eskişehir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 25 inci maddesiyle Bankalar
Kanununa eklenen 15/a maddesinde Hazine alacağı düzenlenmekte olup, buradaki
Hazine alacağı kavramı hazine avukatlarının takibi ve karapara kapsamındaki
soruşturmalar açısından imkân getirmek için düzenlenmektedir. Bu itibarla,
alacak yine Fonun alacağıdır ve Fon adına takip edilecektir. Bu konunun
açıklığa kavuşturulması anlamında söz konusu ibarenin madde metninden
çıkarılması ve öte yandan madde teselsülü nedeniyle yapılan atıflarda buna
paralel düzenleme yapılması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanunun 19, 25 ve 29
uncu maddelerinde sayılan ceza ve hukuk davalarını kovuşturan, soruşturan ve
yürüten Cumhuriyet savcıları ile hâkimler bu işleri ivedilikle yürütürler ve
görevleri süresince disiplin nedenleri hariç meşru mazeretleri ve istemleri
olmadıkça üç yıl süre ile başka bir yere veya göreve atanamazlar. Görev süresi
dolanlar tekrar atanabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının Geçici Madde 2'de yer alan "19, 25 ve 29 uncu" ifadesinin
"15, 21 ve 25 inci" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda madde teselsülü nedeniyle yapılan
atıflarda buna paralel düzenleme yapılması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Bu Kanunla, 4208 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine (5) numaralı alt bentten sonra gelmek
üzere eklenen (6) numaralı alt bendi, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine eklenen paragraf, 15 inci maddenin
(7) numaralı fıkrasının (b) bendine eklenen paragraflar, (9) numaralı
fıkrasının (c) bendinde yapılan değişiklik, 15 inci maddeye eklenen (10)
numaralı fıkra, Bankalar Kanununa eklenen 15/a maddesi, 17/a maddesi ve Ek
madde 2, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikâl eden ve/veya bankacılık işlemleri
yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili bakan, Bakanlar Kurulu
veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon
tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içinde 5 inci maddede öngörülen Fon Kurulunun üyeleri
atanır. Bu atama yapılıp Fon Kurulunun üyeleri göreve başlayıncaya kadar 4389
sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca
oluşturulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetim Kurulunun görevi devam eder.
Aynı maddede öngörülen Fon Yönetmeliği Fon Kurulu üyelerinin göreve başladığı
tarihten itibaren en geç bir ay içinde hazırlanır. Yönetmeliğin hazırlanması
Bankalar Kanunundaki hükümlere tâbidir. Bu Yönetmelik yayımlanıncaya kadar eski
Yönetmeliğin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanmaya devam olunur.
İlk defa atanan Fon Kurulu üyelerinden
başkan dışında, ikinci yılın sonunda kura sonucunda belirlenen iki üye ve
dördüncü yılın sonunda, kalan üyelerden kura sonucunda belirlenecek iki üyenin
yerine, 4389 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere uygun olarak yeni üye ataması
yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yayımı
tarihinde kadrosu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda olan ve Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunda görevli bulunanlar Başkan tarafından
görevlendirilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı geçici madde 5'e aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
|
|
Mardin |
Eskişehir |
|
"Bu personelden muvafakati
bulunanların Fon Kurulu üyeleri atandıktan sonra Fon Kurulu kararıyla daha önce
işgal ettikleri pozisyonları veya üst pozisyona atamaları yapılır. Muvafakati
olmayan personel ise kurul kararıyla durumlarına uygun münhal pozisyonlara
atanırlar ve gerektiğinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda iki yılı geçmemek
üzere geçici olarak görevlendirilebilirler."
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Evet,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
personeli olup Fonda görevlendirilen personelin muvafakatleriyle yeni kurulan
kurulda görevlendirilmelerine imkân sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6'yı okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- Fon Kurulu, göreve
başladıktan itibaren dört aylık süre içinde daha önce 15 inci maddenin (3)
numaralı fıkrası uyarınca yeniden itfa planına bağlanan ve 30.1.2002 tarih ve
4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca finansal yeniden
yapılandırma çerçeve anlaşmaları kapsamına giren tüm alacaklarla ilgili
anlaşmalar ile protokolleri tahsil kabiliyeti ile diğer şartlar açısından
hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın yeniden gözden geçirir.
BAŞKAN - Madde üzerinde önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının Geçici Madde 6'nın tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Abdullah Veli Seyda |
|
Ankara |
Ordu |
Şırnak |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
Fahri Keskin |
Ahmet Büyükakkaşlar |
|
Mardin |
Eskişehir |
Konya |
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeniden yapılandırma sözleşmelerinin
gözden geçirilmesinin bankacılık ve reel sektöre olabilecek olumsuz etkilerini
bertaraf etmek açısından maddenin tasarı metninden çıkarılması amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; geçici madde 6 tasarıdan
çıkarılmıştır.
35 inci maddeyi 31 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 31.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi 32 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 32.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanunun tümünü oylamadan önce, geçici
madde 4'ün 1 inci satırında belirtilen "5 inci maddede" ibaresinin
"15 inci maddede" olarak düzeltilmesi için Komisyon Başkanının bir
redaksiyon teklifi vardır; bununla birlikte oylarınıza sunacağım.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Bankalar
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarının
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 202
Kabul : 201
Çekimser : 1 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulda kabul edilmiş olan bu yasayla
beraber, Fona devredilmiş olan bankaların alacaklarının takip ve tahsiline
yönelik yasal çerçeve son derece güçlendirilmiş oldu. Özellikle hâkim
ortaklardan alacakların -ki, bu, ciddî bir rakamı teşkil ediyor- Hazine alacağı
olarak tanımlanması bu yasanın en önemli unsurlarından bir tanesi ve bu
yasayla, Fon alacaklarının zamanaşımı da artırılıyor; yani, yirmi yıla
çıkarılıyor.
Bir başka önemli unsur da, BDDK ile
TMSF'nin ayrılması. Özellikle tahsilatta başarılı olan ülkelerdeki uygulamalara
baktığımızda, -Latin Amerika'ya ya da Güneydoğu Asya'ya- alacak tahsiline
yönelmiş, sadece bu işte uzmanlaşmış kuruluşların tahsilatta çok daha başarılı
olduğunu görüyoruz ki, bu yeni TMSF'nin, oluşturulacak olan yeni Fon Kurulunun
performansı tamamen tahsilatla oluşacak, tahsilatla ölçülecek ve o işe
odaklanacak. BDDK'nın yaptığı işler ise, adı üzerinde, denetleme ve
düzenlemeyle sınırlı kalacak.
Yine, alacak takibi ve tahsilinde, TMSF
tüm kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından yararlanabilecek; mesela,
istenirse hazine avukatları kullanılabilecek, Maliye Bakanlığının imkânları
kullanılabilecek ve alacak tahsiline yönelik uzman kamu personelinden oluşan
çalışma grupları kurulabilecek.
Kamu bankalarının -biliyorsunuz- eskiden
gelen, uzun süredir tahsil edilemeyen pek çok alacağı var. Kamu bankalarının
mevcut takipte olan alacaklarının tahsilatı için de kamu bankalarının
yönetimine aynı yetkiler tanınıyor; yani, bu yasayla, TMSF'ye ne kadar geniş
yetki tanınıyorsa, kamu bankalarının eskiden birikmiş olan alacaklarıyla ilgili
kamu bankaları yönetimine de tanınıyor.
Yine, Bankacılık Kanununa ve diğer malî
mevzuata aykırı eylemlerin cezaları artırılıyor, caydırıcılığı artırılıyor bir
bakıma ve bunlar, karapara kapsamına alınıyor.
Yine, Bankacılık Kanununa ve diğer malî
mevzuata aykırı eylemlerin cezaları rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kapsamına da
alınıyor.
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
Bizim, bu yasayla nihaî hedefimiz, sağlıklı
işleyen ve reel sektörün finansmanına odaklanmış bir bankacılık sektörüne
geçişi sağlamak. Kamu kesiminin, bugüne kadar, malî sektör nedeniyle karşı
karşıya kaldığı yüklerin tekrarını mümkün olduğunca önlemek de, yine, bu
yasayla birlikte önemli hedeflerimizden bir tanesi.
Bundan sonraki dönemde, kamuya getirilmiş
olan yüklerin en aza indirilmesi, Fon ve Hazine alacaklarının takip ve
tahsilini hızlandırmak ve kamuya getirilen bu yüklerin sorumlularının hak
ettiği şekilde cezalandırılmalarını sağlamak, bu yasayla eskiye göre çok daha
mümkün olabilecek.
Ben, bu yasada emeği geçen tüm
kuruluşlarımıza, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, BDDK, Hazine, Merkez
Bankası, Maliye Bakanlığı ve şu anda belki aklıma gelmeyen diğer kuruluşlardan
yasanın hazırlanmasında katkısı olan bütün bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum.
Yine, yasanın hazırlık sürecinde, komisyon
öncesi ve Genel Kurul öncesinde, hazırlık süresince emeği geçen çok
milletvekilimiz oldu, çok güzel önerileri oldu, zaten, değişikliklerin bir
kısmı da, milletvekillerimizin bize -özellikle konunun içindeki
milletvekillerimizin- sunduğu önergelerle gerçekleşmiş oldu.
Kısacası, ben, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum ve Genel Kurulumuza da, tüm milletvekillerimize de
desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum; iyi geceler diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 16 Aralık 2003 Salı günü, saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
saati: 01.30