DÖNEM
: 22 CİLT : 31 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
23 üncü Birleşim
3 Aralık 2003 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Erciyes Üniversitesinin 25 inci kuruluş yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Ermenek'te bir maden ocağında meydana gelen grizu patlamasına, bundan sonrası
için alınması gereken emniyet tedbirlerine ve bölgenin ulaşım sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
3. - İzmir Milletvekili Türkân
Miçooğulları'nın, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 69 uncu
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar ve 27 milletvekilinin, temel ve koruyucu sağlık hizmetlerinin mevcut
durumunun araştırılarak düzeltilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/149)
2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve
22 milletvekilinin, Irak'la yapılan petrol ve fueloil karşılığı akaryakıt
ticaretiyle ilgili bazı iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/150)
IV. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. - Plan ve Bütçe Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Ankara Milletvekili İsmail
Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
2. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman köylülerinin mağdur edildiği
iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/308) ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması
3. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın,
okullara asılmak üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür
Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)
4. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Irak'a asker gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/315)
5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)
6. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in,
Diyanet İşleri Başkanının görevden ayrılmasının sebeplerine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/317) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın cevabı
7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/318) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
cevabı
8. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği iddialarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/319) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı
9. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması planlanan Fen Lisesi Projesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/320) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
10. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop'un sınır ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/321)
11. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
enerji üretim santrallarının faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/322) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın
cevabı
12. - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, ABD'nin İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına
ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)
13. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Özcan'ın, eşinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)
14. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Özcan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava
açtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Yozgat Milletvekili Emin Koç'un,
emekli memurların maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1230)
2. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
Saygun'un, Tekirdağ-Şarköy İlçesinde oturulamaz raporu verilen kamu binalarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1295)
3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
okulların yıllık ünite planlarından "Atatürk İlke ve İnkılapları"
bölümünün kaldırıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in cevabı (7/1337)
4. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
dışborç ile otomobillerdeki ÖTV artışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali
Babacan'ın cevabı (7/1347)
5. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
yükseköğrenim öğrenci yurtlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1361)
6. - İzmir Milletvekili Muharrem
Toprak'ın, İstanbul'da millî emlak niteliğinde olan arsa ve binalardan
faydalanan vakıf ve cemiyetlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/1364)
7. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz
Demir'in, 2001-2002 sezonunda oynanan bir futbol maçının hakeminin bazı
iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı (7/1372)
8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Ankara Anadolu Lisesinde kayıt dönemi sonrasında yeni bir şube
açılmasıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı (7/1394)
9. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Tokat Sigara Fabrikası işçilerinin özelleştirme sonrası durumlarına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1411)
10. - Adana Milletvekili Nevin Gaye
Erbatur'un, Seydişehir Eti Alüminyum AŞ'nin kullanımındaki boksit sahalarının
özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan'ın cevabı (7/1417)
11. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
okullardaki din dersinin içeriği ile farklı inanç gruplarına ödenek ayrılıp
ayrılmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın
cevabı (7/1424)
12. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai
Önder'in, Ballıca Sigara Fabrikasının özelleştirilmesi halinde işçilerin
durumuna ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı (7/1427)
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Millî Eğitim Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında 31.7.2003 tarihli ve 4967 sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderme tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/658) (S. Sayısı :
277)
4. - İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu
Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/624) (S. Sayısı : 267)
5. - Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların
Sınırötesi Hareketleri ve Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/406) (S. Sayısı : 94'e 1 inci Ek)
6. - Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya
Krallığı Arasında Kültür Merkezleri Kurulması ve Bu Merkezlerin Faaliyeti
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/537) (S. Sayısı : 212)
7. - Batı Avrupa Birliği, Ulusal
Temsilciler ve Uluslararası Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın, Türkiye
Tarafından Batı Avrupa Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili Olarak
Uygulanması ve Buna İlişkin Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/379) (S. Sayısı : 216)
8. - Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında Ortak Niyet Beyanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/429) (S. Sayısı : 217)
9. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/447) (S. Sayısı : 218)
10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Karşılıklı Kalite Güvence
Hizmetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/476) (S. Sayısı : 219)
11. - Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması
Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi İnsan
Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/469) (S. Sayısı : 238)
12. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev Gücü
Kurulmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/484) (S. Sayısı : 239)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün,
İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın,
Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle,
ülkemizdeki engellilerin sağlık, eğitim ve istihdam sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı Güldal
Akşit,
Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek'in,
İstanbul'daki terörist bombalama olaylarını gerçekleştiren kişilerden
bazılarının Bingöllü olması nedeniyle iç ve dış basının bu İli suç merkezi
olarak lanse etmesi karşısında Bingöl halkının üzüntülerini dile getiren
gündemdışı konuşmasına da İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
Cevap verdi.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma
Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında 5001
Sayılı Kanunun bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 21 inci sırasında yer alan
267 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 4 üncü sırasında
yer alan 94'e 1 inci ek sıra sayılı, 5 inci sırasında yer alan 212 sıra sayılı,
6 ncı sırasında yer alan 216 sıra sayılı, 7 nci sırasında yer alan 217 sıra
sayılı, 8 inci sırasında yer alan 218 sıra sayılı, 9 uncu sırasında yer alan
219 sıra sayılı, 10 uncu sırasında yer alan 238 ve 11 inci sırasında yer alan
239 sıra sayılı kanun tasarılarının, bu kısmın 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 nci
sıralarına, 42 nci sırasında yer alan 288 sıra sayılı kanun tasarısının ise 13
üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; bugünkü birleşimde, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 1 inci ve 9 uncu
sırasındaki işlerin birlikte yapılacak görüşmelerinin bitimine kadar, 3.12.2003
Çarşamba günkü birleşimde ise 239 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar, 4.12.2003 Perşembe günkü birleşimde de 288 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar çalışma sürelerinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan
(6/288) esas numaralı soruya, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,
4 üncü " " (6/300),
5 inci " " (6/301),
10 uncu " " (6/310),
Esas numaralı sorulara,
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,
6 ncı sırasında bulunan
(6/304) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
7 nci " "
(6/305) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı Güldal Akşit,
Cevap verdi; (6/288),
(6/300), (6/301), (6/305), (6/310), esas numaralı soruların sahipleri de karşı
görüşlerini açıkladılar.
2 nci sırasında bulunan
(6/291),
3 üncü " " (6/298),
Esas numaralı sorular, üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi, soru sahibi de
görüşlerini açıkladı.
8 inci sırasında bulunan (6/306),
9 uncu " " (6/308),
Esas numaralı sorular,
ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Gündemin, "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 1 inci ve 9 uncu
sıralarında bulunan ve birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen:
Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar ve
26 milletvekilinin, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu yararına çalışan vakıf,
dernek gibi kuruluşlarda bağış adı altında toplanan malî kaynağın
araştırılması,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 100
milletvekilinin, kamu vakıfları ile kamu bünyesinde kurulu dernek ve
yardımlaşma sandıkları konusunun araştırılarak, bu oluşumlardan kaynaklanan
sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerinin (10/12), (10/28) yapılan öngörüşmelerden sonra, kabul
edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
12 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
3 Aralık 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18,32'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
Suat Kılıç Türkân Miçooğulları
Samsun İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No. : 37
II. - GELEN KÂĞITLAR
3 Aralık 2003 Çarşamba
Rapor
1. - Hayvan Sağlığı ve
Zabıtası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/690) (S. Sayısı : 289) (Dağıtma tarihi :
3.12.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1. - Ankara Milletvekili
Mehmet Tomanbay'ın, TRT Genel Müdürlüğüne atanması beklenen şahıs hakkındaki
bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/854) (Başkanlığa
geliş tarihi : 2.12.2003)
Yazılı Soru Önergesi
1. - İstanbul
Milletvekili Emin Şirin'in, Rusya'dan ithal edilen doğalgazla ilgili bazı
iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1560) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. -Denizli Milletvekili
Mehmet U. Neşşar ve 27 Milletvekilinin, temel ve koruyucu sağlık hizmetlerinin
mevcut durumunun araştırılarak düzeltilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/149)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2003)
2. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu ve 22 Milletvekilinin, Irak'la yapılan petrol ve fuel-oil
karşılığı akaryakıt ticaretiyle ilgili bazı iddiaların araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/150) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.12.2003)
BİRİNCİ OTURUM
3 Aralık 2003 Çarşamba
Açılma Saati : 15.00
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, 3
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet
bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz,
Erciyes Üniversitesinin 25 inci kuruluş yıldönümü nedeniyle söz isteyen Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş'a aittir.
Sayın Elitaş, buyurun.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Erciyes Üniversitesinin 25 inci kuruluş
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Kasım 1978'de kurulan Erciyes
Üniversitemizin 25 inci kuruluş yıldönümü münasebetiyle, şahsım adına
gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapan Kayseri, tarih boyunca bir kültür,
ticaret ve sanayi merkezi olarak her zaman öne çıkmıştır. Özellikle,
Selçuklular döneminde yapılan medreseler, kervansaraylar, camiler, günümüze
kadar tarihsel dokularını korumuş, bu tarihî doku içerisinde birçok bilim adamı
yetişmiş ve Kayseri "makarr-ı ulema", yani "bilginlerin
beşiği" diye anılmıştır.
Erciyes Üniversitesinin
temelinde bu tarihsel ve kültürel dokunun izleri de mevcuttur. 1206 yılında
Selçuklu Hükümdarı Kılıç Arslan'ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeşi
Alaaddin tarafından yaptırılan Gıyasiye Medresesi, bugünkü gibi tıp eğitiminin
ve hastane hizmetlerinin bir arada verildiği dünyadaki ilk tıp merkezidir. Tıp
Fakültesi Gevher Nesibe Hastanesinin ismi de, bu şifahaneden gelmektedir.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Ulu Önder Atatürk'ün "Hayatta en hakikî
mürşit ilimdir, fendir" söyleminden hareketle, Kayseri, ülkemizde
başlatılan eğitim ve sanayileşme seferberliğine de öncülük yapmıştır.
Ülkemizdeki ilk uçak ve dokuma sanayii Kayseri'de kurulmuş ve modern eğitim
kurumlarının yapılmasında devlet ve halk işbirliğinin en güzel örnekleri de,
yine Kayseri'de sergilenmiştir.
Bugün bir dünya
üniversitesine doğru emin adımlarla yürüyen Erciyes Üniversitesinde, bu
işbirliğinin en güzel örneğini görmekteyiz. 1206 yılında Gevher Nesibe
Şifahiyesinin kurulmasıyla başlayan Kayseri'deki ilim hayatında son iki asırda
bir kopukluk olmuştur. Erciyes Üniversitesi, bu kopan ipliğe sağlam bir düğüm
atmanın adıdır; Kayseri'yi, yeniden, bilginlerin beşiği, yani, ilim ve irfan,
bilim ve erdem sahiplerinin merkezi haline getirmenin adıdır.
Değerli milletvekilleri,
insan ömründe yirmibeş yıl uzun bir süre olabilir; üniversiteler gibi kurumlar
için ise, yirmibeş yıl kısa bir süredir. Bu kısa sürede Erciyes Üniversitesi
çok önemli ilerlemeler kaydetmiş ve ülkemizin gelişmiş üniversiteleri arasında
saygın yerini almıştır. 1978 yılında 2 fakülteyle kurulan Erciyes Üniversitesi,
Kayseri, Yozgat ve Nevşehir kampuslarında bulunan 17 fakülte, 7 yüksekokul, 7
meslek yüksekokulu ve 4 enstitüde 28 000 öğrenciye 238 farklı programda, 1
514'ü akademik ve 1 506'sı idarî olmak üzere, toplam 3 020 personelle eğitim
vermektedir. Erciyes Üniversitesi, 31 000'in üzerindeki nüfusuyla ve 40 000'in
üzerindeki mezunlarıyla büyük bir camiayı temsil etmektedir.
Erciyes Üniversitesi,
özellikle, son yıllarda, üniversite-hayırsever dayanışmasının çok güzel bir
örneğini sergileyerek, çok büyük atılımlar yapmış ve ülkemiz üniversiteleri
için bir model olmuştur. Sadece son üç yılda, 11'i Kayseri merkez, 2'si Develi
Seyrani, 3'ü Yozgat, 2'si Nevşehir kampusumuzda olmak üzere, Erciyes
Üniversitesine, hayırseverlerimiz tarafından toplam 18 bina yaptırılıp
bağışlanmıştır. Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya rağmen
bağışların artarak devam etmesi, hayırseverlerimizin bilimi ve
üniversitelerimizi sahiplenmelerinin göstergesidir.
Hayırseverlerimiz
tarafından bugüne kadar yapılan yatırımların toplamı 60 000 000 doları
geçmiştir. Kuruluşta Erciyes Üniversitesinin nüvesini oluşturan tıp fakültesi
hastanelerinde, ileri tıp teknolojisine sahip cihazlarla, her türlü hastalığın
tanı ve tedavisi yapılabilmektedir. Orta Anadolu'da referans birer sağlık
merkezi konumundaki hastaneler, sadece Kayseri'ye değil, civar illere de 1 350
yatak kapasitesiyle hizmet vermektedirler. Kemal Dedeman Beyefendi tarafından
yaptırılan Onkoloji Hastanesi, Asım Kibar Bey tarafından yaptırılan Organ Nakli
ve Diyaliz Hastanesi, Yılmaz ve Mehmet Öztaşkın Beyefendiler tarafından
yaptırılan Kalp-Damar Hastanesi, bölgenin gözde hastaneleri konumuna gelmiş ve
bu hastanelerimiz TSEN ISO 9002 belgelerini almışlardır.
Diğer taraftan, Hakan
Çetinsaya Deneysel ve Klinik Araştırma Merkezi, ilaçların biyo-yararlanım ve
eşdeğerlilik araştırmalarının yapıldığı ülkemizdeki ilk ve tek tıp merkezidir.
Merkezin hizmete girişine kadar bu tür araştırmalar, yurtdışı merkezlerde
yaptırılıp döviz ödenirken, bugün ülkemizde üretilen ilaçların araştırmaları
yanında...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- ...yurtdışından gelen talepleri de karşılamakta ve ülkemize döviz
kazandırmaktadır.
KOSGEB'le birlikte
kurulan teknoloji geliştirme merkezindeyse, üniversite-sanayi işbirliğinin en
güzel örneği sergilenmektedir. Öğretim üyelerinin danışmanlığında, KOSGEB'in
maddî desteğiyle, sanayicilerimizin ihtiyaç duyduğu yeni sanayi ürünlerinin
prototipi, bu teknoloji geliştirme merkezinde üretilmektedir. Sanayicimizin
ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve laboratuvar desteği de bu merkezimizden
sağlanmaktadır.
Erciyes Üniversitesi,
Kayseri halkı, kamu ve özel sektöre yönelik de eğitim-öğretim programı
düzenlemekte, ayrıca, üniversite-sanayi işbirliğinin zirveye taşınmasında çok
büyük katkılarda bulunmaktadır.
Bu çerçevede, Erciyes
Üniversitesi teknopark kuruluş çalışmalarını başlatmış olup, Sanayi
Bakanlığımıza başvurusu da yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşen dünyamızda,
üniversitelerin, bölge üniversitesi kimliğinden, hatta, ülke
üniversitesi konumundan sıyrılarak evrensel niteliğe dönüşmesi ve değişen dünya
şartlarına ayak uydurması gerekir.
Büyük üniversite,
evrensel bilim ölçeğine uygun olan üniversitedir; çünkü, bilim evrensel bir
kavramdır. Belli bir coğrafî alana sıkışmış, dar kalıplı, tek tip bakış
açısıyla bilimin gelişmesi mümkün değildir. Bilimin gereklerini yerine getirmek
için, değişen dünyayla entegre olmak şarttır. İşte, bu bilinçle, bilimin
önplanda tutulduğu, her yönüyle evrensel standartların hâkim olduğu, ülke ve
dünya standartlarında meslekî bilgi, beceri ve donanımı kazandırma düşüncesiyle
bir dünya üniversitesi hedefine ulaşmak amacıyla Türk olmanın gurur ve
mutluluğunu duyan üstün vasıflı gençler yetiştirmeyi ilke edinen Erciyes
Üniversitesinin, başta rektör, dekan ve öğretim üyeleri olmak üzere tüm
üniversite personelini tebrik eder, üniversitemizin 25 inci kuruluş yıldönümünü
kutlar; ayrıca, üniversitenin kurulmasında ve bu konuma gelmesinde emeği geçen
herkese, işadamlarımıza, başta Sabancı Ailesine, Kadir Has Beyefendiye,
Çetinsay Ailesine, Çıkrıkçıoğlu Ailesine, Molu Ailesine, Cıngıllıoğlu Ailesine,
Öztaşkın Ailesine, Kibar Ailesine ve burada ismini sayamadığım diğer değerli
hayırsever işadamlarımıza şükranlarımızı arz ederim.
Bu vesileyle, geride
bıraktığımız mübarek Ramazan Bayramınızı kutlar, insanlığa barış, huzur ve
mutluluk getirmesini temenni ederim.
Sözlerimi, Kadir Has Beyefendinin
"doğduğum topraklara vefa borcumu ödemek için bu hayırları yapıyorum"
sözleriyle bitirmek istiyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş.
Gündemdışı ikinci söz,
Ermenek'te meydana gelen grizu faciasıyla ilgili söz isteyen Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'e aittir.
Sayın Akgün, buyurun.
2. -
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Ermenek'te bir maden ocağında meydana
gelen grizu patlamasına, bundan sonrası için alınması gereken emniyet tedbirlerine
ve bölgenin ulaşım sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman'a bağlı Ermenek İlçemizde özel
bir maden ocağında meydana gelen ve 10 işçimizin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili
olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
22 Kasım 2003 günü saat 18.30'da, Öztay Madenciliğe ait özel bir maden ocağında
grizu patlaması ve akabinde meydana gelen göçük sonucu, 10 madencimiz hayatını
kaybetmiştir. Ölenlerin 3'ünün naaşına ilk gün, diğer naaşlara ise kurtarma
ekipleri daha sonraki günlerde ulaşmışlardır.
Olayı duyar duymaz,
Karaman'a karayoluyla ikibuçuk saat mesafedeki Ermenek İlçemize hareket ettim.
Yol boyunca, Başbakanımız, İçişleri Bakanımız ve Karaman Valimizle yaptığımız
görüşmelerden sonra, Zonguldak ve diğer bölgelerdeki kömür ocaklarından uzman
kurtarma ekipleri, helikopterlerle ve diğer ulaşım araçlarıyla hemen bölgeye
hareket etmişlerdir. Yapılan çalışmaları yerinde izledim. Bu patlama sonrası,
10 maden işçimizi, maalesef, kaybetmiş bulunuyoruz. Ramazan bayramı öncesi
meydana gelen bu kaza nedeniyle, Ermenekli aileler hüzün ve yasa boğuldu.
Buradan, tekrar, ölen
Ermenekli işçilerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Karamanlı hemşerilerime
başsağlığı diliyorum.
Kurtarma çalışmalarıyla
yakından ilgilenen, başta Başbakanımıza ve İçişleri Bakanımıza, il valimize ve
özellikle canlarını tehlikeye atarak, madenci dayanışmasıyla, bayram boyunca
kurtarmada görev alan ekiplere ve KİAŞ yetkililerine, Karaman halkı adına
teşekkür ediyorum. Onlar, acılarımızın hafiflemesinde, bir nebze de olsa,
yardımcı olmuşlardır.
Sayın milletvekilleri,
grizu, kömür ocaklarında çalışmakta olan işçilerimiz için bir kâbus olmaya
devam etmektedir; ne çıkarmış olduğumuz iş kanunları ne nizamnameler ve ne de
yapılan denetimler, bu kâbusu hafifletmeye yetmemiştir. Dünyada, özellikle
üçüncü dünya ülkelerinde, kömür ocağı kazaları çok can alamaya, çok ocağı
söndürmeye devam etmektedir. Devlet, bu ocakları yeterince denetleyememekte, bu
alanda ciddî bir boşluk, varlığını devam ettirmektedir. Zaten çaresiz durumdaki
pek çok insanımız, ilkel şartlarda çalışmaya razı olmaktadır. İşçilerimiz,
evine ve çocuklarına, asgarî ücretle de olsa, bir dilim ekmeği götürmenin
çabası içerisindedirler. Bu çabanın istismarının önüne geçilmeli ve bu alanda
ihtiyaç duyulan kanunî düzenlemeler vakit geçirmeden yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
kömür ocaklarının çalışma prensiplerini belirleyen kanunlarımızda boşluklar
bulunmakla birlikte, idarî olarak bugünden itibaren alınabilecek pek çok önlem
de vardır. Öncelikli olarak, maden ocaklarının işçi sağlığı ve iş güvenliğine
uygun şekilde işletilmesinin sağlanması, idarî denetimlerin zamanında ve yeterli
bir şekilde yapılması, bu ocakların madencilik konusunda yeterli bilgi, deneyim
ve malî gücü olan kişilerce işletilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Bu arada, sürekli olarak
yaşadığımız mahallî bir probleme de değinmek istiyorum. Bu problem, kurtarma ekiplerinin
kısa sürede bölgeye ulaşmasını da engellemiştir. Karaman İlimize bağlı Ermenek
İlçemize, ilimizden doğrudan bir karayolu bağlantısı bulunmamaktadır.
Türkiye'de, belki, kendi iline doğrudan yol bağlantısı olmayan ender ilçelerden
birisi, maalesef, Ermenek'tir. Yine, Karamanlılar tarafından "Taşeli
Bölgesi" olarak adlandırılan Sarıveliler ve Başyayla İlçelerimiz de benzer
durumdadır. İl merkezinden Ermenek'e doğrudan bir karayolu bağlantısının
bulunmaması, devletimizin büyük bir ayıbıdır. Bu nedenle, AK Parti İktidarı
döneminde, inşallah, Karaman-Ermenek karayolunun tamamlanacağına ve bu ayıbın
temizleneceğine olan inancım tamdır.
Kaza sonrasında, Ermenek
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından ailelere aynî yardım yapılmış
olup, maaş bağlanıncaya kadar nakdî yardım yapılması konusunda da çalışmalar
devam etmektedir. Temennimiz, bu çalışmaların en kısa zamanda bitirilerek, ölen
işçilerin ailelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
Ben, tekrar, bu
vesileyle, ölen işçilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
dilerken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgün.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, 5 Aralık kadınlara seçme ve seçilme
hakkı tanınması konusunda söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Türkân
Miçooğulları'na aittir.
Sayın Miçooğulları,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
3. - İzmir
Milletvekili Türkân Miçooğulları'nın, kadınlara seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 69 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk kadınının siyasî
yaşamdaki konumuyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, siz değerli arkadaşlarımı ve hepimizi
binbir umutla buraya gönderen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
uygarlık, bütün insanlığın ortak eseridir. Kadın- erkek eşitliğini sağlamak,
demokrasinin, kalkınmanın ve toplumsal barışın temel koşuludur. Onun içindir
ki, yaşamın her alanında kadın erkekle eşit olmalıdır. Daha 1920'li yıllarda
"Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı iken
diğer yarısı göklere yükselsin" diyerek kadın hakları konusunda tüm
dünyaya örnek olacak adımlar atılmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk'ü,
Kurtuluş Savaşında erkeğiyle omuz omuza savaşan kadınlarımızı ve cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana çağdaşlaşma yolunda mücadele eden cumhuriyet kadınlarını
saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, geçmişe
doğru bir göz attığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk'ün liderliğinde, kadını erkeği, genci yaşlısı ve tüm halkın
katılımıyla Kurtuluş Savaşını gerçekleştirerek, 29 Ekim 1923'te cumhuriyeti
kurduğunu, 1924'te hilafeti kaldırıp Tevhidi Tedrisat Kanunuyla öğrenim
birliğini sağladığını, 1925'te Kılık Kıyafet Kanununu yaşama geçirdiğini,
1926'da kadına aile içinde ve toplumda önemli haklar tanıyan Medenî Kanunla
hukuk alanında da laiklik ilkesini geçerli kıldığını, 1937'de ise laikliği
Anayasaya uygun, çağdaş bir uygulama biçimine getirerek modern Türkiye'nin
temellerini attığını görürüz. Kısa zamanda bu önemli devrimleri gerçekleştiren
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk kadınına, birçok ülkenin kadınlarından daha
önce siyasete katılma hakkını sağlamıştır.
Türk kadını, 1930 yılında
belediye, 1933'te ihtiyar heyeti, 5 Aralık 1934 tarihinde de milletvekili seçme
ve seçilme hakkı kazanmasına rağmen, kadın hakları konusunda öncülük eden
Fransız kadını ancak bu hakları İkinci Dünya Savaşından sonra 1946 yılında elde
edebilmiştir. Yasal alanda sahip olunan bu haklara rağmen, siyasetin zaman ve
para açısından sınır tanımaz bir uğraş haline getirilmesi nedeniyle, bu
Mecliste görüldüğü gibi, kadın, siyasette yeterince yoktur. 550 kişilik Türkiye
Büyük Millet Meclisinde -arkadaşlarımın hepsini ayrı ayrı saygıyla
selamlıyorum- 24 kadın milletvekili; oran yüzde 4,4. Oysa, 1935 yılında, 441
kişilik Mecliste 18 kadın milletvekili bulunmaktaydı ve oran yüzde 4,1 idi.
Şüphesiz, siyaset
yalnızca Parlamentoyla sınırlı değil. Yerel yönetimlerde rakamlara bakacak
olursak, 3 228 belediye başkanından sadece 22 kadın belediye başkanı; yani,
oran yüzde 0,65; il genel meclisi üyeliklerinde oran yüzde 1,4; belediye
meclisi üyeliklerinde ise yüzde 1,58. Altmışdokuz yıl önce seçme ve seçilme
hakkına sahip olmuş Türk kadını, nedeni ne olursa olsun, siyasette bu kadar az
temsil edilmeyi hak etmiyor.
Değerli milletvekilleri,
28 Mart 2004'te yerel yönetim seçimlerine gideceğiz. Yerel yönetimler, halka en
yakın yönetim birimidir, günlük yaşamın bugünü ve yarınıyla ilgili kararların
alındığı, uygulamanın yapıldığı yerdir. Yerel yönetim, toplumun yararı için,
bireylerin bilgi ve yeteneklerinin harekete geçirileceği en uygun yönetim
biçimidir. Yerel yönetimler, yurttaşlık bilinç ve sorumluluğunun geliştiği
yerlerdir. Bu nedenle, yerel yönetimler, demokrasinin ayrılmaz bir parçası,
birinci derecede uygulama alanlarıdır. Kentler, insanların tüm yaşamını
geçirdiği yerlerdir. Annesiz bir ev düşünülemeyeceği gibi, kadınsız bir yerel
yönetim düşünülmemelidir.
Kadın-erkek eşitliğini
sağlamak için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, uluslararası sözleşme ve
kararlarda hükümetlere ve parlamentolara önerilen stratejik hedeflerin başında
gelmektedir. Kadınların, hem seçimle hem de atamayla oluşan karar organlarına
eşit katılımını sağlamak için, yasalarla yapılan düzenlemeler en kesin
çözümdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(Devamla) - Bu bilinçle, sadece 24 kadın milletvekili olan bu Meclis, bu
ülkenin sorunlarının çözümünde Mustafa Kemal gibi düşünen, düşünmesi gereken
tüm milletvekillerinin katkısıyla, milletvekili seçimlerinde, belediye
başkanlığı seçimlerinde, belediye meclis üyeliği seçimlerinde ve il genel
meclisi üyeliği seçimlerinde kadınların hak ettikleri oranda temsil edilmesini
sağlayacak dönüşümü gerçekleştirmelidir.
Bu doğrultuda, mensubu
olmaktan gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisinin tüzüğünde var olan,
yönetimlerde her iki cinsin en az yüzde 25 oranında temsil edilmesi
zorunluluğunun, Siyasî Partiler Kanununa taşınabileceğini düşünüyorum. Bunun
için de, en başta, Anayasanın 10 uncu maddesine bir fıkra eklenmesi ve çeşitli
maddelerinde değişiklik yapılması gerektiği bilincindeyiz; fakat, anayasa
değişiklikleri için öncelikli koşulumuzun dokunulmazlıklar olduğunu burada bir
kez daha hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca, halen
tartışılmakta olan yeni Türk Ceza Kanunu tasarısında kadın-erkek eşitliğinin
evrensel hukuk normları çerçevesinde düzenleneceğine olan inancımla, millî
eğitimin temel taşlarından olan köy enstitülerinde yetişmiş bir öğretmenin kızı
olarak tüm öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutluyor, onlara, buradan, sizlerin
aracılığıyla şükranlarımı sunuyor, saygılarımı gönderiyorum. (Alkışlar)
Sözlerime son verirken,
hepinizi saygıyla selamlıyor, 23 üncü Dönem milletvekillerinde, kadın ve erkek
milletvekillerinin eşit sayıda olmasını diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, İçtüzüğün 61 inci maddesine
göre söz talebi vardır; kendisine oturduğu yerden söz vereceğim.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; bugün, 3 Aralık
Dünya Engelliler Günü. Tabiî, ben, gündemdışında olabilir düşüncesiyle söz
istemedim, dün sadece sordum.
Bir kere, Yüce Mecliste,
3 Aralık Dünya Engelliler Gününde, ülkemizdeki ve dünyadaki tüm engelli
insanlara, yaşam mücadelesinde başarılar diliyorum ve hepsini saygıyla selamlıyorum.
Yaşamlarında büyük mücadele veren bu insanların yaşamlarına bizlerin de yaşam
katması kaçınılmaz görevimizdir. Tabiî, engelli doğmak veya sonradan engelli
olmak herkesin kaderi olmamalıdır. Hepimizin, dünyada yaşayan herkesin ne zaman
engelli olacağı belli değildir. Onun için, biz, engellilerin sorununu sadece
Dünya Engelliler Gününde değil, her zaman çözmeliyiz. Devletin, sosyal devlet
görevini yaparak tüm engellilerimize sahip çıkması lazımdır. Engellilerimizin
tüm yaşam mücadelesinde devletimizin mutlaka temel görevi vardır.
Bu nedenle, Dünya
Engelliler Gününde tüm engellilerimize yaşam mücadelelerinde başarılar
diliyorum ve engelli olmanın bir kader olmaktan öte, bir yaşam ve bir mücadele
gücü olduğuna inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar ve 27 milletvekilinin, temel ve
koruyucu sağlık hizmetlerinin mevcut durumunun araştırılarak düzeltilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/149)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sağlık sisteminin en
önemli basamağı birinci basamak koruyucu hizmetlerdir. Toplumda sağlık
hizmetlerinin düzeyinin en önemli göstergeleri arasında da bağışıklama oranları
yer almaktadır. Ancak son araştırmalar toplumumuzdaki aşılama düzeylerinin son
iki yılda süratle düşmekte olduğunu göstermektedir. Bu durum, koruyucu sağlık
hizmetlerinin giderek bozulduğunu ortaya koymaktadır. Bağışıklama oranlarındaki
bu düşüş ortadan kaldırılmış bazı hastalıkların yeniden canlanmasına neden
olacağı gibi mevcut ve kontrol altındaki bazı bulaşıcı hastalıkların salgınlar
yapması tehlikelerini birlikte getirmektedir. Bu nedenle, toplumumuzda koruyucu
sağlık hizmetlerinin bugünkü durumu, toplumumuzda sağlık performans
kriterlerinin ve bu bağlamda bağışıklama oranlarının neden düşmekte olduğu,
bağışıklama oranlarındaki düşmenin yol açacağı tehditlerin boyutu ve ülkemizde
temel ve koruyucu sağlık hizmetlerinin neden yetersiz olduğunun ve nasıl
düzeltilebileceğinin ortaya konması için Anayasanın 98 ve Meclis İçtüzüğünün
104 üncü maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ediyoruz.
1- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
2- Tuncay Ercenk (Antalya)
3- Mustafa Gazalcı (Denizli)
4- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
5- Güldal Okuducu (İstanbul)
6- İsmail Değerli (Ankara)
7- Erdal Karademir (İzmir)
8- Erol Tınastepe (Erzincan)
9- Nejat Gencan (Edirne)
10-Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
11-Nadir Saraç (Zonguldak)
12-Mustafa Özyurt (Bursa)
13-Şevket Arz (Trabzon)
14-Ersoy Bulut (Mersin)
15-Muharrem İnce (Yalova)
16-Halil Ünlütepe (Afyon)
17-Nail Kamacı (Antalya)
18-Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
19-Necdet Budak (Edirne)
20-Sedat Uzunbay (İzmir)
21-Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
22-Muharrem Eskiyapan (Kayseri)
23-Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
24-Mehmet Boztaş (Aydın)
25-Orhan Sür (Balıkesir)
26-Mehmet Ziya Yergök (Adana)
27-Atilla Kart (Konya)
28-Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
Gerekçe:
Sağlık sistemimizin
içerisinde bulunduğu durum herkesin malumudur. Bir ülkede sağlık sisteminin
performansının değerlendirilmesinde, bebek ölüm oranları, anne ölüm oranları,
doğumda yaşam beklentisi gibi kriterler anılır. Sağlık hizmetinin temel unsuru,
hastalıkların oluşmadan engellenmesi; yani, koruyucu hekimliktir. Koruyucu
hekimlik, hem ucuzdur hem de tedavi edici hekimlik giderlerini azaltması
bakımından, sağlık ekonomi yönetiminin temel unsurudur. Bu yaklaşımın önemli
göstergelerinden birisi ise bağışıklama oranlarıdır. En son 14-18 Ekim 2003
tarihinde yapılan Pratisyen Hekimlik Kongresinde, ülkemizde, özellikle son iki
yılda, doğusundan batısına bağışıklama oranlarında ciddî bir düşme olduğu
bilimsel raporlarla ortaya konmuştur. Bu durum, çiçek ve çocuk felci gibi
ortadan kaldırılan bazı hastalıkların yeniden ortaya çıkması tehdidi yanında,
kızamık, boğmaca gibi halen görülmekte olan bazı hastalıkların büyük salgınlar
yaparak, zaten OECD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslandığında 10 kat yüksek
olan bebek ve 5 yaş altı çocuk ölümlerinin daha da fırlamasına neden
olabilecektir.
Ülkemizde sağlık
sisteminin en önemli eksiği birinci basamak ve koruyucu hekimliğin ihmal
edilmiş olmasıdır. Bu ihmal, sağlık sisteminde ve sosyal anlamda da
insangücümüzde ciddî bir kalite sorununu gündeme getirmek bir yana,
sürdürülebilir sağlık ekonomisi bakımından kabul edilemez bir durum
yaratmaktadır. Ülkemizin doğu ve güneydoğusunda daha da ciddî boyutta ortaya
çıkan sağlık hizmet yetersizliği, ülkemizde sağlıklı yeni nesillerin oluşmasına
en önemli engellerden birisidir ve Avrupa Birliğinin beklediği sağlık uyum
kriterlerine ulaşmayı da olanaksız duruma getirmektedir.
Ülkemizde en iyi bir
sağlık modelinin ne olacağı tartışmalıdır. Sağlık Bakanlığının ortaya attığı
yaklaşımlar, sağlık çalışanları ve uzmanlar tarafından çok ciddî biçimde
eleştirilmektedir. Örneğin, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da gerçekleştirilen
bir bilimsel toplantıda, Türkiye'de tüberküloz hastalığının kontrolü bakımından
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 100'ün üzerinde ülkede uygulanan yöntemin, aile
hekimliğinin uygulamaya konulmasıyla ülkemizde uygulanabilirliğinin ortadan
kalkacağı vurgulanmıştır. Bu durum, son iki yılda, diğer bağışıklama
uygulamalarındaki gerilemeyle koşutluk göstermektedir. Ülkemizin yeniden
uygulanamaz sağlık yaklaşımlarıyla vakit kaybetmeye de tahammülü yoktur.
Bu nedenle, koruyucu
sağlık hizmetlerinin durumu, birinci basamak hekimliğin yetersizliğinin
nedenleri ve en uygun çözüm yollarının, kurulacak bir Meclis Araştırması
komisyonu ve davet edilecek uzman bilirkişilerin görüşleriyle ortaya
konulmasında gereklilik bulunmaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
2. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu ve 22 milletvekilinin, Irak'la yapılan petrol ve
fueloil karşılığı akaryakıt ticaretiyle ilgili bazı iddiaların araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/150)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bazı tüccarların, Iraklı
işadamlarıyla petrol ve fueloil karşılığında çeşitli akaryakıtların (LPG,
benzin, dizel vb.) takasını öngören sözleşmeler imzalayarak, dahilî
üreticilerden "ihracat kayıtlı satışlar" şartıyla ucuza akaryakıt
aldıkları yahut "transit ticaret" , "geçici kabul"
avantajlarını kullanarak yurt dışından ülkemize soktukları ürünleri, dışarıya
çıkarmaksızın yurt içinde sattıkları, böylelikle, devleti vergi zararına
uğrattıkları, haksız servet edindikleri ve haksız rekabete yol açtıkları
iddialarının açığa kavuşturulması; resmî denetim organlarının hadiseleri tespit
etmekteki yetersizliklerinin sebeplerinin belirlenmesi; gerek kamu sektöründe
gerekse özel sektörde bu suiistimalin sorumlularının ortaya çıkarılması
amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Atilla Başoğlu (Adana)
2- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
3- Nejat Gencan (Edirne)
4- İsmail Değerli (Ankara)
5- Kemal Demirel (Bursa)
6- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
7- Ali Oksal (Mersin)
8- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
9- Ali Rıza Bodur (İzmir)
10- Mehmet Semerci (Aydın)
11- Yılmaz Kaya (İzmir)
12- Atilla Kart (Konya)
13- Mustafa Gazalcı (Denizli)
14- Necati Uzdil (Osmaniye)
15- Engin Altay (Sinop)
16- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
17- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
18- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
19- Mehmet Işık (Giresun)
20- Ufuk Özkan (Manisa)
21- Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
22- Orhan Ziya Diren (Tokat)
23- Züheyir Amber (Hatay)
Gerekçe:
Uzunca bir süredir maruz
kaldığı ambargolar ve savaş koşulları, esasen bir petrol üreticisi olan Irak'ın
rafinerilerini harap etmiş ve teknolojik gelişimin çok gerisinde bırakmıştır.
Bu durum komşu ülkemizi akaryakıt ihtiyacını başka ülkelerden temin etmek yoluna
sevk etmiş, yakın komşusu Türkiye hem üretici hem de pazar olarak önemli bir
ticaret ortağı olmuştur.
Malî imkânları son derece
sınırlı olan Iraklılar, arabalarında kullandıkları benzini, kamyonlarında
kullandıkları dizeli, çeşitli alanlarda kullandıkları LPG'yi, takasa bağlı
olarak petrol karşılığında almak hususunda tüccarlarımıza müracaat etmişler ve
anlaşmalara varmışlardır. İç piyasada son derece yüksek fiyatlarla satılan
akaryakıtımızın dış ticaretinde, ihracat kaydıyla satış yerli üreticilerden beşte
1 kadar fiyatlarla ürün alma imkânı sağlarken; "transit ticaret",
"geçici kabul" ilkeleri gereği ithalata ve ihracata ilişkin vergi,
resim, harç ve fon tahsilinden muaf işlemlerden bahsedilebilmektedir. İşte
tarafımıza Iraklılar tarafından ulaştırılan iddia şudur ki; birtakım
tüccarlarımız sözleşmelerine sadık olmakla beraber, bazıları bu sözleşmeleri
sadece uygun şartlarda akaryakıt alabilmek amacıyla imzalamakta ve
akaryakıtları Irak'a asla ulaştırmayarak, Türkiye içerisinde depolara
boşaltmaktadırlar. Başka bir ifadeyle birtakım dolandırıcılar Iraklıları
kandırmış, resmî makamları kandırmış ve ucuz fiyatlarla aldığı ürünlerin büyük
kârlarla satışını yapmışlardır. Bu, hayalî ihracatın hortlaması anlamına
gelmektedir.
Bu durum, başta önemli
bir dışticaret vergisi kaçağı olmak üzere haksız rekabet ve haksız servet
edinmeye de yol açmaktadır. Bu konunun açıklığa kavuşturulması ve
sorumlularının açığa kavuşturulması belirttiğimiz suçların bertaraf edilmesini
sağlayacağı gibi, yolsuzluklar zincirinin bir halkasını daha koparacak, denetim
mekanizmalarımızdaki bir aksaklığın daha giderilmesini sağlayacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
IV. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. - Plan
ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için, Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Ankara
Milletvekili İsmail Değerli'nin, verem hastalarının aşı, ilaç ve tedavilerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Kâtip Üyemizin bundan
sonraki sunumlarını oturduğu yerden yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
İsmail
Değerli
Ankara
1- Tüberkülin testi ve
BCG aşısı Hıfzıssıhha Merkezinde neden üretilmemektedir? Bunun için ne gibi
önlemler alınması düşünülmektedir?
2- Her yıl tedaviye
alınan tüberküloz hastalarının yüzde 15-20'sinin izinin kaybedildiği ve
kontrolden çıktığı anlaşılmaktadır. Bu konuda ne gibi önlemler alınması
düşünülmektedir?
3- İşbirliği yapmayan
veremli hastaları yasa zoruyla belirli bir hastaneye yatırarak tedavi
edilmesini düşünür müsünüz?
4- Bu hastaların kontrol
altına alınabilmesi için sıtma ilaçlarında olduğu gibi verem ilaçlarını da Sağlık Bakanlığının kontrolüne almayı ve
yalnızca dispanserler eliyle dağıtılmasını düşünür müsünüz?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın
İsmail Değerli tarafından verilen sözlü soru önergesindeki soruların
cevaplandırılması için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilimiz,
bize, aynı soru içerisinde birbiriyle ilişkili olarak dört ayrı soru
sormaktadır; bunları sırasıyla cevaplıyorum. Tüberkülin testi ve BCG aşısının
Hıfzıssıhhada üretilmesiyle ilgili soruyla alakalı olarak; tüberkülin test
maddesi, maliyetindeki aşırı artış ve konsantre ürünün teminindeki güçlük
sebebiyle, uzunca bir zamandır Hıfzıssıhha Enstitümüzde üretilmemektedir. BCG
aşısının üretimi ise, yine, mevcut biyoteknik şartların yetersizliği sebebiyle,
bundan aşağı yukarı beş yıl önce, 1998 yılında durdurulmuştur. BCG ve özellikle
viral aşıların üretimi için ciddî bir yatırım, yüksek biyoteknoloji transferi
ve bu teknolojinin sıkça yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle, aşı
üretiminin Hıfzıssıhha Enstitümüzde yapılabilmesi için -yalnızca BCG aşısı için
değil, diğer viral aşılar için de aynı şeyi söyleyebiliriz- öncelikle bu
enstitümüzün biyoteknolojik açıdan çağın gereklerine uygun bir seviyeye
ulaştırılması gerekmektedir. Bu anlamda, enstitümüzün altyapısının yenilenmesi
ve düzeltilmesi için gerekli ödeneği ayırmış durumdayız ve 2004 yılı içerisinde
ciddî iyileştirmeler yapacağız. Ancak, aşı üretiminin, dünyanın birçok
ülkesinde, Avrupa ülkelerinde özel sektör tarafından yapıldığını da biliyoruz.
Bu sebeple, özel sektörü de bu konuda teşvik etmek ve yine Hıfzıssıhhamızın
öncülüğünde Türkiye'de aşı üretimi yapılması konusunda çalışmaları geliştirmek
için bazı ülkelerle de işbirliği halindeyiz. Yakın bir zamanda Mısır'a yaptığım
ziyaret sırasında, Mısır'la da bu konuda bir işbirliği çalışmasını -bir grupla-
başlatmış durumdayız.
Sorunun ikinci kısmında,
tüberkülozlu hastalarla ilgili bazı hususlar sorulmaktadır. Ülkemizde
tüberkülozlu hastaların bilgileri, bildiğiniz gibi, verem savaş
dispanserlerinden, Bakanlığımızın Verem Savaş Daire Başkanlığına gönderilerek
değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler sonunda, geçtiğimiz bir yıl içinde
ortaya çıkan 17 575 yeni tüberküloz hastasının yüzde 80'inin tedavisinin
başarıyla tamamlandığı, yüzde 11'inin tedaviyi terk ettiği, yüzde 5'inin başka
bir bölgeye nakil yaptırdığı, yüzde 1'inin tedaviye rağmen dirençli vakalar
olması itibariyle verilen ilaçlarla tedavilerinde etkili olunamadığı ve yüzde
2'sinin de öldüğü anlaşılmıştır.
Dünya Sağlık Örgütünün
tüberküloz kontrolünde hedefi, tüm hastaların en az yüzde 70'ine ulaşılması ve
bulunan hastaların yüzde 85'inin tedavi edilmesi olarak belirlenmiştir. Bu
hedefin gerçekleştirilmesi için, 2003 yılında ve 2004 yılı içerisinde de devam
edecek çalışmalarımızla, hastalarımızın doğrudan gözetim altında ilaç
kullanımının sağlanması için bir çalışma başlatılmış durumdadır.
Bakanlığımızca bu hususta
sürdürülen uygulamalardan bazı örnekler vermek istiyorum. İlaçlar hastalara
ücretsiz olarak verilmektedir. Etkin bir tüberküloz laboratuvar ağı oluşturulması
için çalışmalarımız devam ediyor. Hastalarımızın bilgisayar ortamında takibi
için hasta tabanlı özel bir bilgisayar programı oluşturulmuş durumdadır ve 48
dispanserimizde başlanan uygulamalar, bütün ülkede, 2004 yılında, hızla
yaygınlaştırılacaktır.
Hastalara ilaçlarının
hekim, sağlık personeli, aile bireyi gibi bir gözetici tarafından içirilmesi ve
bunun denetimi uygulamaları başlamış durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Umumi Hıfzıssıhha Kanunu,
Sağlık Bakanlığımızın, bazı hastalıkları bulaştırma tehlikesi olan kişileri
tecrit ve tedavi etmesine imkân tanımaktadır; ancak, tüberkülozla ilgili
geçmişteki uygulamalar, hastaların zorlamalarla iyi tedavi edilemediklerini,
aksine, adreslerini değiştirmelerine, dolayısıyla tamamen ortadan
kaybolmalarına yol açtığını ve böylece, daha vahim neticelerin ortaya çıktığını
bize göstermiş durumdadır. Dolayısıyla, hastaların, yasa zoruyla bir hastaneye
yatırılarak tedavisini uygun görmemekteyiz. Hastaların tedavileri için en
etkili yolun, kendilerini ve ailelerini eğiterek tedaviye uyumlarını artırmak
olduğu kabul edilmekte ve uygulamalar da bu şekilde yapılmaktadır.
İlaçların yalnızca dispanserler
tarafından dağıtılması fikrine gelince; tüberküloz ilaçlarının ülkemizde yüzde
80'i Bakanlığımız tarafından satın alınarak, verem savaş dispanserleri ve göğüs
hastanelerine dağıtılmaktadır; ancak, bunların sadece dispanserlerde
dağıtılması, çeşitli referans merkezlerinde tedavi gören hastalarımızın
ilaçlarını temin etmelerinde ciddî gecikmelere sebep olabilir. Ayrıca, böyle
bir uygulama, hastaların tamamının kayıt altına alınması için önerilmekle
birlikte -değerli milletvekilimizin önerisinin bu maksatla oluştuğunu
zannediyorum- bu yaptırım, hastanın hekim seçme özgürlüğünü de kısıtlayacağı
için, hasta-hekim ilişkisini zedeleyecek ve dolayısıyla, yine, tedaviye uyumu
zorlaştıracaktır.
Mevcut durumun bu veriler
paralelinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor, bu düşüncelerimi sizlerle
paylaşıyor ve Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Değerli, ek bir
açıklama yapacak mısınız?
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Açıklama yapacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Sayın Bakanım, dünyada, tüberküloz tedavisi mecburî kılınıyor, hastalar kayıt
altına alınıyor, zorunlu tedaviye tabi tutuluyor ve ilaçlar da, tamamen, devlet
denetiminde veyahut da sosyal kurumlar denetiminde yapılmaktadır. Ülkemizde
yaygın bir şekilde, eczanelerde bu ilaçlar satılmaktadır. Aksine, ekonomik
durumu iyi olmayan vatandaşlar daha çok tüberküloza yakalanmaktadır;
dolayısıyla, bunlar, yeterli miktarda ilacı kullanamıyor. Dispanserlerin bir
kısmından ilacı alıyor; ama, bu ilacı yeterince kullanamıyor yahut da uzun
süreli tedavi gerektirdiği için ilaçlar etkili olmuyor; etkili olan ilaçlar ise
çok pahalı ve eczanelerde satılıyor; dolayısıyla, tüberküloza yakalanan
vatandaşların kayıt altına alınması, bunların tedavilerinin tamamıyla devlet
tarafından karşılanması gerektiğine inanıyorum.
Diğer taraftan, verem
aşısı, eskiden Hıfzıssıhha tarafından imal ediliyordu ve hıfzıssıhha tarafından
dağıtılıyordu. Ne yazık ki, belirli bir süredir verem aşısı üretilmemektedir;
hatta, verem aşısı yapılması gereken yerlerde ise aşı yapılmamaktadır. Devlet,
bunun ithalatında çoğu zaman geç kalmaktadır; dolayısıyla, tedavide ve teşhiste
sıkıntı doğmaktadır.
Bence, tüberküloz
hastalarının kesinlikle kayıt altına alınması, tedavilerinin mecbur kılınması,
dolayısıyla, hastalığın yayılmasına, bulaşmasına da engel olmuş olur. Eğer,
devlet, bunu tamamen kayıt altına alır, tedaviyi kendisi üstlenirse, bence,
tedavisi de kolay olur, bulaşma yollarını da tıkamış oluruz. Bence, bunların
olması daha doğaldır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Değerli.
Soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
2. -
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın, Kamu İhale Kanunu uygulamalarında orman
köylülerinin mağdur edildiği iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/308) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Sayın Saraç burada mı
efendim?
NADİR SARAÇ (Zonguldak) -
Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Saraç,
buyurun.
NADİR SARAÇ (Zonguldak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu konuyla ilgili olarak
dokuz ay önce verilen sorunun yanıtı, 4734 sayılı Yasada yapılan değişiklikle,
geçtiğimiz günlerde yaşama geçti. Öncelikle, buradan, Sayın Bakana, orman
köylüsü ve kooperatif birlikleri adına şükranlarımı sunuyorum. Yalnız, şu an,
orman köylüsünün benzer, daha somut bir sorunu ortaya çıktı; o da, taban birim
fiyatlarının oldukça düşük olması. Aynı duyarlılığı Sayın Bakandan ve sayın
bakanlık yetkililerinden beklemekteyiz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Saraç,
teşekkür ediyorum.
3. - İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, okullara asılmak
üzere fotoğrafını bastırdığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/314)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
4. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Irak'a asker
gönderme konusunda ABD'nin Türkiye'yi uyardığı haberlerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/315)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
5. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanının açıklamalarının piyasalara etkisine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/316)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
6. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Diyanet İşleri
Başkanının görevden ayrılmasının sebeplerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/317) ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun,
Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ve 98 inci
maddeleri uyarınca, ilgili Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
istiyorum.
Saygılarımla.
Yakup
Kepenek
Ankara
Görevinden ayrılan
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yılmaz'ın "dine siyaset bulaştı"
açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kapsamda:
1.- Diyanet İşleri
Başkanı, hangi siyasal baskılarla karşılaşmıştır?
2.- Diyanet İşleri
Başkanının görevinden ayrılması ya da uzaklaştırılmasının, bu kurumun yeniden
yapılandırılmasıyla bir ilgisi var mıdır?
3.- Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden Sünnî olmayan dinî kesimlere de kaynak ayrılması
düşünülmekte midir?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET
AYDIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ankara Milletvekili Sayın
Yakup Kepenek Beye, bu sorusundan dolayı teşekkür ediyorum.
İzin verirseniz, önce,
durumun hukukî yanını anlatan bir iki cümle okuyacağım. Sayın Mehmet Nuri
Yılmaz, Diyanet İşleri eski Başkanımız, Diyanet İşleri Başkanıyken, Diyanet
İşleri Başkanlığında 36 yıl -tekrar ediyorum, 36 yıl- hizmet etmiş ve kanunun
öngördüğü hizmet süresini doldurduğunu beyan ederek, 14.3.2003 tarihli dilekçesiyle
ve kendi isteğiyle, emekliliğini istemiştir. Bu isteği, 14.3.2003 tarihinde
uygun görülmüştür ve söz konusu emeklilik onayı da, yine 19.3.2003 tarihinde
tebellüğ edilmiş Diyanet İşleri Başkanı tarafından ve böylece emekli olmuştur.
Dolayısıyla, hukukî prosedür budur, kendi rızasıyla dilekçesini vermiştir ve
emekli olmuştur; ama, sorunun içerisinde yer alan bir husus, zannediyorum, bu
cevabın tatmin edici olmadığını, olmayacağını göstereceği için, birkaç cümleyi
de ilave etmek istiyorum.
Bu görev bana verildiği
zaman, Diyanet İşleri eski Başkanımızla bir görüşme yaptım. Biliyorsunuz,
Diyanet İşleri eski Başkanımız on yıldan fazla bu görevde bulunmuş idi. Bir
defa daha, yine izin verirseniz, bu konuda kendi yaklaşımımı dile getirmek
istiyorum ve bunu şahsıma da uyguluyorum. Ben, şahsen, bir ülkede, nimetlerin
de, külfetlerin de paylaşılmasından yanayım. Eğer, bir görev çok önemliyse,
hakikaten, o görevi yapacak başka insanlar da olmalı ve o şerefi onlar da
paylaşmalıdırlar; ama, bir görev çok zor ise, çok külfetliyse, yine o külfet de
paylaşılmalıdır. Dolayısıyla, makamların ve mevkilerin kimseye baki olmadığı ve
hatta, doğrusunu isterseniz, çok uzun süre bunların elde tutulmasının da
yararlı olmadığı düşüncesindeyim. Bu, benim temel görüşlerimden biridir ve
zaten, bu Bakanlık görevi bana verildikten bir süre sonra, zannediyorum bir ay
kadar bir süre sonra, o günkü Sayın Diyanet İşleri Başkanımıza bu konuyla
ilgili görüşümü açtım ve kendisine, görevinden dolayı, yaptığı hizmetlerden
dolayı teşekkür etmek istediğimi dile getirmiş idim. Onun dışında, Sayın
Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz'ı rahatsız edecek bir tek şahsî
hareketim, bir tek şahsî davranışım olmamıştır ve "yaptığınız hizmetlerden
dolayı teşekkür etme imkânını bana verirseniz memnun olurum" cümlesinin
dışında da herhangi bir... Eğer bu baskıysa, ona bir diyeceğim yok; ama, onun
dışında siyasî denebilecek herhangi bir baskı söz konusu olmamıştır -bir yıldır
ben bu görevdeyim- siyasî denebilecek hiçbir şey olmamıştır, bütün açıklığıyla
meydan okuyarak söylüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hiçbir atamada,
hiçbir tasarrufta adaletten ayrılmamışızdır; ama, insanızdır, bu arada çok cüzî
kusurumuz varsa, o, bilmediğim, farkında olmadığım bir şeydir belki; ama,
bilerek, biz, adaletten ayrılmamışızdır. Her atama büyük bir titizlikle
inceleniyor. Sayın Kepenek'in, yine, cümleleri arasında yer alan o ifadeyi de
dile getirmek istiyorum. Her aşamada da, bu yeniden yapılanmanın personel
ayağını düşünerek hareket ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yapılan atamalara dikkat ederseniz, bu arkadaşlarımız kendi alanlarında son
derece başaralı olmuş insanlardır. Mesela, şu andaki, mevcut Sayın Diyanet
İşleri Başkanımız iki fakülte mezunudur, hem ilahiyat fakültesi mezunudur hem
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur ve bu arkadaşımız, bugüne
kadar, öğretim üyeliği, öğretmenliği ve araştırmacılığı bakımından son derece
başarılı bir arkadaşımızdır. Bu meziyetinden dolayı Sayın Diyanet İşleri
Başkanımız göreve davet edilmiştir ve uygun prosedürden sonra o göreve
gelmiştir. Böyle bir görevi üstlendiği için de -açıkça söyleyeyim- Türkiye'de
geniş kesimlerden teşekkür almışızdır. Şu anda iki yardımcısı vardır, her iki
yardımcısı da, yine, akademik kariyerden gelmektedir. Birinin aynı zamanda uzun
bir Diyanet İşleri tecrübesi, deneyimi vardır. Daire başkanlıkları, yine, böyle
düşünülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
DEVLET BAKANI MEHMET
AYDIN (Devamla) - İki cümlem kaldı Sayın Başkan.
Kısacası, bu görevden, bu
işten sorumlu bir bakan olarak, Türkiye'de var olan imkânın en iyisini
kullanmayı kendime bir görev sayıyorum; yani, eğer 200 metre koşacaksak,
koşabileceksek, bunun denenmesini istiyorum, 50 metreyle, 25 metreyle idare
etmenin ülkeye hizmet olmadığını düşünüyorum. Bugüne kadar hep böyle oldu benim
hizmet anlayışım ve hizmetteki görev anlayışım bundan sonra da hep böyle
olacaktır. Lütfen, başka türlü eksikliklerimiz olursa, bunu bize iletmeyi ihmal
etmeyiniz; ki, biz de, yanlış yapıyorsak tashih edelim, düzeltelim.
Dolayısıyla, açıkça
söylüyorum, herhangi bir siyasî baskı olmamıştır; ama "hizmetlerine
teşekkür ederim" demek baskıysa, ona da söyleyecek bir şeyim yok.
İkinci soruyla ilgili
olarak dün burada zaten konuştum. Diyanet İşleri Başkanlığı, her türlü
tasarrufunu elindeki teşkilat yasasına göre yapıyor. Diyanet bütçesinin yüzde
85'inden biraz daha fazlası zaten personel harcamalarına gidiyor; dolayısıyla,
bu hizmet yürütülürken herhangi bir mezhep ayırımı dikkate alınamaz,
alınamıyor; bu, hukuken de ne mümkündür ne de arzu edilir bir şeydir. Her zaman
söylüyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı, ortalama bir din hizmeti, yani hepimizin
"İslam" diye adlandıracağı bir din hizmeti vermeye çalışıyor. Farklı
yorumlar bilimsel olarak değerlendirilebilir. Farklı yaklaşımlara saygı
duyarız, kurum olarak da saygı duyarız; ama, bunlarla ilgili herhangi bir
tasarrufta bulunmak gibi bir uygulamamız yoktur. Şu kadarını söyleyeyim: İlmî
konularda yine hiçbir ayırım yapmadan bu farklılıkların bir kısmını dile getirmeye
çalışıyoruz. Yani, mesela -dün söyledim, tekrar edeyim- bu sene, geniş ölçüde,
Alevî ve Bektaşî kaynaklarının, ana kaynaklarının, temel kaynaklarının edisyon
kritiklerinin yapılması, onların ele alınması ve onlarla ilgili bilimsel
incelemeler için, nasıl öteki görüşlere -Sünnî görüşlere, öyle diyeyim-
herhangi bir ayırım yapmadan hizmet veriliyorsa, buraya da hizmet verilecektir.
Yine, Alevîlik konusunda
da, Bektaşîlik konusunda da, başka dinî yorumlar konusunda da, gerek Diyanet
İşlerinin bizatihi kendi süreli yayınları içerisinde gerekse de kitaplar
halinde yayımlarımız devam edecektir. Bu konuda da herhangi bir ayırım
yapmıyoruz; elimizden geldiği ölçüde, o ilmî çalışmaların, adalete, hakkaniyete
uygun bir biçimde sürüp gitmesini istiyoruz.
Dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Kepenek?.. Yok.
7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/318) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
BAŞKAN- Sayın Bakan?..
Hazır.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın,
Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Engin
Altay
Sinop
Çok büyük bir turizm
potansiyeline sahip güzel İlimiz Sinop, kalkınma umudunu turizme bağlamıştır.
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara karayolu, Türkiye'nin en çok göç veren ikinci ili
olan Sinopumuzun tek çıkışı ve kurtuluşudur.
1-
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu Projesinin durdurulduğu doğru mudur?
2-
Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara karayoluna bugüne kadar kaç lira harcanmıştır?
Projenin gerçekleşme oranı ne olmuştur?
3- Boyabat tünelinin
betonlanmayan; ama, açılmış olan 1 300 metrelik kısmı doğal olarak çökecektir.
Bunun devlete maliyeti ne kadardır?
4- 15 000 km duble yol
projenizden Sinop İlimizi mahrum bırakmanız uygun mudur?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop
Milletvekilimiz Sayın Engin Altay'ın, Sinop-Boyabat-Kargı-Ankara Karayolu
Projesi hakkında Bayındırlık ve İskân Bakanlığına yöneltmiş olduğu soruyu
cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sinop İlinin sınırları
dahilinde yürütülen yol yapım çalışmaları, imkânlar ölçüsünde, büyük bir
gayretle devam etmekte olup, durdurulması söz konusu değildir.
Sinop'ta çalışmaları
devam eden yol güzergâhları şu şekildedir:
Saraydüzü-Kargı-Osmancık
Ayrım Yolu; proje bedeli, 2003 fiyatlarıyla, 47 trilyon 550 milyar olan 62
kilometre uzunluğundaki bu yol 1/a standardındadır. 1997 yılında 1 trilyon 632
milyar Türk Lirası keşif bedeliyle ihale edilip başlanan yolda bugüne kadar, 17
876 526 000 000 lira harcama yapılmıştır. Yolun fizikî gerçekleşme seviyesi
yüzde 41'dir ve parasal gerçekleşme ise yüzde 98 seviyesinde olan yolun
tamamlanması bu şartlarda mümkün gözükmemektedir. İşin tamamlanabilmesi için,
2003 yılı fiyatlarıyla 29 trilyon 370 milyar lira ilave ödeneğe ihtiyaç
duyulmaktadır.
Sinop-Boyabat Tünel Geçiş
Yolu; ihale bedeli 64 000 000 Amerikan Doları olan bu yol, güzergâh olarak 53
kilometre uzunluğundadır. 1998 yılında ihale edilen yol için bugüne kadar 42
586 000 Amerikan Doları harcama yapılmış olup, gerçekleşme oranı yüzde 53
mertebesindedir. Projenin geri kalan kısmı için gerekli ödenek miktarı ise 59
191 000 Amerikan Dolarıdır.
2 000 metre uzunluğundaki
tünelin tamamının kazısı gerçekleştirilmiş, 1 133 metrelik bölümünde de nihaî
kaplama betonu tamamlanmıştır.
7 kilometre bölünmüş yol
ile 4 kilometrelik tırmanma ve tek şeritli yol ise alt temel seviyesinde
bitirilmiş bulunmaktadır.
Boyabat-Saraydüzü yolunun
proje bedeli, 2003 yılı birim fiyatlarıyla, 21 trilyon 103 milyar lira ve yol
uzunluğu 21 kilometredir. Yine, 1998 yılında 1 trilyon 232 milyar lira keşif
bedeliyle başlanan yola, bugüne kadar, 2003 yılı birim fiyatlarıyla, 8 trilyon
10 milyar lira harcama yapılmıştır. Bu harcamayla birlikte, yolun tamamlanma
oranı ise yüzde 36,5'e ulaşmıştır. Yolun tamamlanması için, 2003 yılı birim
fiyatlarıyla, daha 13 trilyon 332 milyar Türk Lirası ödeneğe ihtiyaç
bulunmaktadır.
Sinop İli, acil eylem
planı kapsamında bulunmaktadır. Yakakent-Sinop arasındaki 70 kilometrelik
bölünmüş yolun üç aşamalı olarak ihalesi yapılmış ve çalışmaları devam
etmektedir.
Arz eder, Yüce
Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, ek bir
açıklama mı yapacaksınız?
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; soru önergemde de okunduğu üzere, ben,
sayın hükümete, Sinop-Boyabat-Kargı yolunun akıbetiyle ilgili siyasî irade kararını
sordum. Sayın Bakanın açıkladığı teknik rakamları Sinop Karayolları Şube
Müdürlüğünden almak mümkün zaten ve bu rakamlar bende de var. Benim aradığım
şudur: Örneğin, Sayın Bakan sadece 4 üniteden bahsetti. Sinop-Boyabat tünelli
geçişi için 2003 yılında bütçeye konulan 4 trilyon 150 milyar liradan 1 kuruş
harcanmadı; ben orada yaşıyorum; bu para serbest bırakılmadı. Ben, hükümetten
net olarak bir şeyi öğrenmek istiyorum. Hükümet, bu yolu yapma konusunda bir
siyasî irade kararı almış mıdır? Bu yolu yapacak mıdır? İşte, bu yolun ödeneği
şudur, proje bedeli budur, ihale bedeli budur; bunları biz biliyoruz. Bu yol,
Sinop'un gerçekten, çıkışı, kurtuluşudur. Sayın hükümetin bir değerli üyesi,
lütfedip, gelip bu yolu görse, Türkiye'de en acil olarak bitmesi gereken devlet
yatırımının bu yol olduğu kanaatine varacaktır. Gerekirse, ben, kendi arabamla,
sayın bakanlardan birini Sinop'a götürmeye hazırım.
Ayrıca, yine, bu yolla
ilgili, geçen sene, Sinop Milletvekilimiz Sayın Can'ın "10 000 000 dolar
para aldım" daha sonra da "para ayırttım" beyanı, Sinop halkı
tarafından merak konusudur. Sinop Boyabat Tüneli için 2003 yılında devlet kaç
lira harcamıştır; ben, bunu öğrenmek istiyorum. 2004 yılında da kaç lira
harcayacaktır; bunu da bilmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri,
soru önergesi cevaplandırılmıştır.
8 ve 9 uncu sıralardaki
soru önergelerini birlikte okutacağım; Sayın Millî Eğitim Bakanının birlikte
cevap verme isteği vardır.
8. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Fen Lisesi Projesinin iptal edildiği
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/319) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
9. - Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, Millî Piyango İdaresince Sinop'ta yapılması
planlanan Fen Lisesi Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/320) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
BAŞKAN - Soru
önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygıyla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
2002 yılı yatırım
programı 10 Ocak 2002 tarih ve 24636 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
1- 2002 yılı yatırım
programında 2001 H010300 proje numarasıyla programa alınan Sinop İli Fen Lisesi
Projesinin iptal edilerek, Sıvas ve Edirne İllerine aktarıldığı duyumları doğru
mudur?
2- Bu duyumlar doğru ise,
Bakanlığınız yatırım gereksinmelerine karar veren makam Devlet Bakanlığı mıdır?
3- Millî Piyango Genel
Müdürlüğüne, bu yatırımın Sinop'tan alınması için hangi bakanlar talimat
vermiştir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Engin
Altay
Sinop
Millî Piyango İdaresi,
her yıl, gelirinin bir bölümüyle, hem reklam hem de Türk millî eğitimine katkı
sunmak amacıyla okul yapmaktadır.
1- 2003 yılı içerisinde,
Sinop'un da içinde olduğu iki ilimize fen lisesi yapacakken, bu inşaatın Sıvas
İlimize kaydırıldığı doğru mudur?
2- Şayet doğru ise, bu
işlemin talimatınızla yapıldığı doğru mudur?
3- Sinop halkının okuluna
sahip çıktığını gösterdiği 5 000 imzalı dilekçeyle ilgili olarak ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sinop Milletvekili
Sayın Engin Altay'ın şahsıma ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Abdüllatif Şener'e yöneltmiş olduğu sorulara
cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Millî Piyango İdaresi, 1990 yılından beri, reklam giderlerinden düşmek üzere,
Millî Eğitim Bakanlığına yurt ve okul yapmaktadır. Bugüne kadar, Millî Piyango
İdaresi tarafından 23 okul ve yurt inşa edilmiş ve donanımıyla birlikte ilgili
kurumlara teslim edilmiştir. Ben, öncelikle, bundan dolayı, Millî Piyango
İdaresine, Yönetim Kuruluna huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Millî Piyango İdaresi, bu
kararları verirken, elbette, Millî Eğitim Bakanlığına ve tasarruf tedbirleri
uygulayan Başbakanlığa danışmaktadır.
Millî Piyango İdaresi,
son olarak, 4 ilimizde ve 1 ilçemizde okul inşa edilmesi için karar almıştır;
bunlar, Edirne, Sinop, Sıvas ve Tunceli İlleridir. Ayrıca, Manisa İlimizin
Turgutlu İlçesinde bir okul yapılması için Millî Piyango İdaresi Yönetim
Kurulunca karar verilmiştir.
Sinop'taki bir lisemizin
-fen lisesinin- projesinin iptal edilerek bir başka ile aktarılması söz konusu
değildir. Sayın Engin Altay'ın da belirttiği gibi, 2001H010300 proje
numarasıyla 2002 yılı yatırım programında yer almış ve 2003 yılı programına da
teklif edilmiştir; ancak, 27.8.2002 tarihli ve 25850 sayılı yazıyla, ihaleye
esas olmak üzere, evrak, Valilikçe Bakanlığımıza gönderilmiş, Bakanlığımız,
vaziyet planı, plankote, zemin sual fişi, zemin sondaj raporunun eksik olduğunu
tespit etmiş ve keşif bedelinin abartılı olarak belirlendiğini ifade ederek, 23.9.2002
tarihli ve 11777 sayılı yazıyla bu durumu Valiliğe iletmiş; fakat, cevap
alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
burada şunu ifade etmek istiyorum: Gerek Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
gerekse başka kurumlar tarafından bu tür yatırımlar yapılırken, o illerimizin,
o bölgelerimizin gerçek ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır. Popülist
yaklaşımlarla okul inşa edilir veya başka projeler programa alınırsa ve bunlar
yıllarca sürüncemede kalırsa, bu, ülkemizin genel ekonomik durumu açısından
doğru olmaz ve bunlar rasyonel yatırımlar olmaz.
Ben, şu anda, Millî
Piyango İdaresinin okul yaptırma kararı aldığı 4 ilimizdeki ve 1 ilçemizdeki
ortaöğretim kurumlarının durumunu size iletmek istiyorum. Derslik başına düşen
öğrenci sayısı itibariyle, bakınız, Edirne İlinde, 1 dersliğe 21 öğrenci,
Manisa'da 36 öğrenci, Sinop'ta 18 öğrenci, Sıvas'ta 49 öğrenci, Tunceli'de 25
öğrenci düşmektedir. Bu durumda, eğer, illerimizin gerçek ihtiyaçları gözönünde
bulundurularak bir sıralama yapılması gerekiyorsa, bu 5 il ve ilçe arasında,
Sinop İli en az ihtiyacı olan il olarak gözükmektedir.
Burada, bir şey daha
söyleyeyim: Biz, bir anadolu öğretmen lisesi inşaatı bitirdik ve hizmete
açmamız gerekiyor. Şu anda, bir anadolu öğretmen lisemiz var, bu, ikincisi
olarak yapılmış ve biraz da şehrin dışında bir okul. Bütün genel
müdürlüklerimize müracaat ettik, okul öncesine dedik ki "Sinop'ta
ihtiyacımız var mı" "İhtiyaç yok, ilkgöretime sorduk, ihtiyaç yok,
ortaöğretimde ihtiyaç yok, meslekî teknik eğitimle ilgili olan genel müdürlüklerimizin
de ihtiyacı yok. Niçin; çünkü, Sinop İlimiz her türlü hizmete laik olan -bütün
illerimiz gibi- şirin bir ilimiz; ama, orada, şu anda, böyle bir yatırıma,
böyle bir okula ihtiyaç yok. Biz, yine, bunu değerlendirmek için Sinop İlimize
hizmet olmak üzere, milletvekili arkadaşlarımızın da ricası üzerine, bu
okulumuzu, Samsun 19 Mayıs Üniversitesinin, orada Fen ve Edebiyat Fakültesi
açması için tahsis ettik.
Değerli arkadaşlarım,
bazı illerimiz vardır ki, geçmişte, bazı sayın bakanlarımız, o illerin
milletvekilleri oldukları için, oralarda ihtiyaçtan fazla yatırımlar
yapılmıştır.
Bizim Hükümetimiz
döneminde, böyle bir şey olmaması, böyle bir şeye kesinlikle tevessül
edilmemesi bizim prensibimizdir. O tür, bazı iller vardır ki, şu anda, bir yığın
okul inşaatı, birinci katta, ikinci katta, subasmanı seviyesinde, kendi haline
terk edilmiş durumdadır; çünkü, onlar, gerçek ihtiyaç sonucu tespit edilmiş
yatırımlar değildir.
Sayın Engin Altay Beyin
sorusu üzerine bunu bir kez daha ifade ediyorum: Şu anda Sıvas ve Edirne'deki
okullarımızın, yani, Millî Piyango İdaresi tarafından yapılacak bu
okullarımızın işlemleri yürütülmektedir; çünkü, Millî Piyango İdaresi daha
önce, sadece 1 okul yapıyordu yılda. Daha sonra talebin artması üzerine bunu
yılda 2 okula çıkardılar; ama, ardından da, daha önce kararını aldıkları
okulların inşası gelecek. Sinop'taki fen lisesinin de programdan çıkarılması,
iptal edilmesi veya orada başlayan bir inşaatın bir başka ile nakledilmesi de
söz konusu değildir.
Ayrıca, Sayın Abdüllatif
Şener Bey'in Sıvas Milletvekili olması hasebiyle kendisine bu soru sorulduğu
için ona da ben cevap vermek istiyorum. Sıvas'ta sabahçı-öğleci eğitim
yapıldığı halde, ortaöğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 49'dur. Eğer
tekli öğretime geçerse, yani, sabahçı-öğleci öğretimi kaldırdığınız zaman bu
rakamı neredeyse 2'ye katlamanız lazım; ama, diğer 3 ilimizde ve adı geçen
ilçemizde sabahçı-öğleci eğitim değil, günde tek eğitim yapılıyor. Dolayısıyla,
eğer zaruret söz konusuysa, gerçek ihtiyaç söz konusuysa, burada önceliğin
Sıvas İline ait olması aklın gereğidir, ekonomik davranmanın gereğidir,
rasyonalitenin gereğidir diyor ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Altay, ek bir
açıklama talebiniz var mıdır?
ENGİN ALTAY (Sinop)-
Evet.
BAŞKAN- Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop)-
Sayın Çelik'e teşekkür ediyorum. Ancak, ben bu önergeleri, 21 Mart 2003'te,
dönemin Millî Eğitim Bakanı Sayın Mumcu'ya ve Sayın Şener'e verdim.
Sayın milletvekilleri,
benim, bu Parlamentoyu gereksiz yere işgal edip etmeyeceğimi hepinizin bildiği
kanaatini taşıyorum. Çok somut bilgi ve belgelere dayanmadan da bu tarz
önergeler vermek âdetim değildir.
Dönemin Millî Piyango
İdaresi Genel Müdürüyle -ki, şimdi o da diğer bütün genel müdürler gibi
görevden alındı- yaptığım konuşma ve Millî Eğitim Bakanlığındaki ilgili
bürokratlardan aldığım bilgiye dayanarak bu önergeyi verdim.
Şimdi, Sayın Bakanın
açıklamasından da anlıyorum ki, hadise doğrudur. Ben, çok sevdiğim Sayın
Bakanın "Sinop'ta ihtiyaç yok, Sıvas'ta daha çok ihtiyaç var"
demesine, biraz da bir eğitimci olarak üzüldüm. Yani, bizim bir elimizdeki beş
parmağın beşinin de acısının sizin için aynı olması lazım diye düşünüyorum. Sinop'ta
-bir gün lütfedip gelirsiniz inşallah, beraber de gezeriz- fen lisesine ihtiyaç
var; şüphesiz ki Sıvas'ta da var, şüphesiz ki Edirne'de de var.
Tabiî, siyasette vefa da
güzel bir şey. Maliye Bakanımızın, mezun olduğu Edirne Ticaret Lisesi binasını
Millî Piyango aracılığıyla yenilemesine de çok itiraz etmiyorum; Edirne de
bizim bir ilimiz; ama, bir realite vardır; daha önceden 57 nci hükümet
döneminde Sinop'a planlanan okulun tayini çıkarılmıştır. Durum, özetle budur;
ancak, 2004 bütçesinde, normal genel bütçeden programda Sinop'ta bir fen lisesi
görünüyor. Hiç değilse, onun ödeneklerinin tam olarak çıkarılıp Sinopumuzun da
aynı Sıvas gibi, Edirne gibi okuluna kavuşmasını talep ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
10. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop'un sınır
ticareti kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/321)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
11. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, enerji üretim
santrallarının faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/322) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan konunun
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğini arz ederim. 21.3.2003
Ali
Arslan
Muğla
Doğalgaz santrallarından
elektrik alımı nedeniyle Yatağan-Yeniköy-Kemerköy Termik Santralları kapasite
düşürmüştür. Bu santrallara verilen kömür miktarı yarıya düşmüştür. İşletmeler
çalışanlarının ücretini ödeyemez hale gelmiştir.
Ülkemizde tüketilen
elektriğin çoğu doğalgaz santrallarından alınmaktadır. Barajlarımızdan 0,6
sente, linyitten 2 sente elektrik üretilirken, doğalgazla elektrik 10-11 sente
üretilebilmektedir. TEAŞ 11 sente aldığı elektriği TEDAŞ'a 4 sente satmakta,
aradaki fark, halkın sırtına yüklenmektedir. Doğalgazla üretim yapan şirketler
tam kapasite çalışarak pahalı elektrik üretirken, termik santrallar kapanacak
duruma getirilmiştir.
1 - Enerji kaynaklarımızı
verimli kullanarak ekonomimizi geliştirmek ulusal politikamız olması
gerekirken, bu yapılanları nasıl açıklıyorsunuz?
2 - Doğalgazla yapılan
pahalı, dışa bağımlı elektrik üretimi yapan yatırımlara niçin izin
veriyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muğla Milletvekili
Sayın Ali Arslan'ın, enerji fiyatlarına ilişkin sözlü sorusunu cevaplamak
üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Elektrik Ticaret
ve Taahhüt AŞ Genel Müdürlüğü, Elektrik Üretimi AŞ Genel Müdürlüğü tarafından
üretilen elektrik enerjisi ile özel şirketler tarafından üretilen enerjiyi
satın almaktadır. Sözleşme şartlarına bağlı olarak 2003 yılında yap-işlet
modeliyle üretim yapan özel sektör doğalgaz santrallarından ortalama 6 sente
-kilovat/saat başına- yap-işlet-devret modeliyle üretim yapan özel sektör
doğalgaz santrallarından ise ortalama 10 sente elektrik enerjisi satın
alınmaktadır. Bu fiyatların yüzde 50'si doğalgaz bedeline karşılık gelmektedir.
TETAŞ Genel Müdürlüğünün
sattığı elektriğin tarifesi ise ortalama alış fiyatıyla Hazine Müsteşarlığının
öngördüğü doğrultuda belirlenmekte, TEDAŞ ve bağlı ortaklıklarına uygulanan
fiyat kilovat/saat başına 83 600 Türk Lirasıdır.
TETAŞ Genel Müdürlüğünün
uzun süreli sözleşmeler kapsamında aldığı enerji ile Elektrik Üretim AŞ'nin
santrallarından alınan enerjilerin paçal maliyeti, satış fiyatlarını
belirlemektedir. Daha önce yapılan ve sözleşme gereği alınması zorunlu olan
elektrik fiyatları yüksek olduğundan, TETAŞ Genel Müdürlüğünün enerji alış
maliyetini yükseltmiş bulunmaktadır.
TETAŞ'ın özel
şirketlerden satın alacağı elektriğin tarifesi üzerinde herhangi bir tasarrufta
bulunma şansı bulunmamakla beraber, Bakanlığımızca, yap-işlet modeli
santrallarının tarifelerinde indirim sağlanabilmesi konusunda gerekli
görüşmeler şirketlerle devam etmektedir.
Bu arada, yerli
kaynaklara dayalı üretimin, kömüre dayalı termik üretimin artırılması için,
Enerji Bakanlığı, çalışmalarını sürdürmektedir. Elektrik Üretim A.Ş. Genel
Müdürlüğünün 2003 yılı revize üretim programına göre doğalgaz santrallarında
elektrik enerjisi üretimiin, biraz daha düşürülecek ve kömür yakıtlı santrallar
çalıştırılacaktır.
Ülkenin elektrik enerjisi
ihtiyacının karşılanması amacıyla 3 doğalgaz çevrim santralı için yılda 4 500
000 000 metreküp gaz kullanılırken, 2003 yılı üretim programı için öngörülen
doğalgaz tüketimi, önce 2 700 000 000 metreküpe, daha sonra 2 milyar metreküpe
indirilmiştir. Bunun sonucunda, 1 400 megavatlık Bursa Doğalgaz Santralı
tamamen durdurulmuş, 8 gaz türbini ve 4 buhar türbininden oluşan 1 120
megavatlık Hamitabat Santralındaysa sadece 1 türbin ve 1 buhar türbini devrede
tutulmaktadır.
Ayrıca, 6 gaz türbininden
oluşan Ambarlı Doğalgaz Santralında 3 türbin tribün çalışmaktadır. Bu durumda
ortaya çıkan elektrik enerjisi üretim açığı, kömür ve hidroelektrik
santrallarının çalıştırılmasıyla karşılanmaya başlanmıştır.
Bilindiği gibi, bu
sözleşmeler, geçmiş dönemde yapılan sözleşmeler olup, 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunuyla teşkil ettirilen yeni piyasa yapısında yap-işlet modeliyle
yatırım yapılması söz konusu değildir.
Bu arada, yerli
kaynaklara dayalı üretimin artırılabilmesi için Enerji Bakanlığındaki çalışmalar halen devam etmekte olup, Çan
sahası linyitlerinin özelliklerine göre tesis ettirilen 2x160 megavatlık Çan
Termik Santralı ve ülkenin en büyük linyit rezervlerinin bulunduğu bölgede
yapılmakta olan, 1 050 kilokalori gibi düşük kalori değerine sahip, yüksek nem
ve su içermesi nedeniyle santral dışında başka hiçbir alanda kullanılmayacak
olan linyitleri yakmak üzere özel dizayn edilmiş 4x360 megavat kurulu gücündeki
Afşin-Elbistan B Termik Santralının inşaatı halen devam etmektedir.
Ayrıca, 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa göre, yeni üretim tesisi yatırım kararına ilişkin izinler,
bundan böyle, Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından yerine
getirilmektedir.
Görüldüğü gibi, enerjide
dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik, yerli kaynakları harekete geçirecek termik
santralların ve hidroelektrik santrallarının yapımına ve tam kapasitede
çalıştırılmasına öncelik verilmektedir.
Ayrıca, Enerji Bakanlığı
olarak da bu yıl içerisinde elektrik fiyatlarına zam yapılmamak suretiyle,
vatandaşlarımızın ucuz elektrik kullanması temin edilmiştir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Arslan, buyurun.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin enerji manzarasına baktığınızda, gerçekten, insanın kanı donuyor.
Son yıllarda, 1995 yılının ikinci yarısından itibaren uygulanan politikalarla,
bütün dünya, yerli enerji üretimine doğru yönelme içindeyken, Türkiye'de,
maalesef, enerjimiz tamamen, neredeyse yüzde 70-75'ler civarında, dışa bağımlı
hale getirilmiş. Bu, linyit rezervleri açısından son derece zengin olan
ülkemizde, gerçekten, çok anlamsız ve bu kadar dışborcu, bu kadar borcu olan
ülkeyi batağa saplayan bir uygulama. Sayın Enerji Bakanımızın çalışmalarını
yakından izliyorum; o da, bu tehlikenin farkında ve yerli enerji üretimine yönelik
çalışmaları var; ancak, son aldığım bilgilere göre, TKİ'den, 2003 yılında 18
milyar ton linyit alınması gerekirken, şu ana kadar, sadece 13 milyar ton
civarında linyit alınabilmiş. Demek ki, yerli enerjiye dönük çalışmalar çok da
yeterli ve verimli gitmiyor.
Değerli arkadaşlarım,
ülkelerin çok önemli bir bölümü, kendileri doğalgaz üreticisi olan ülkeler
bile, daha çok, kömürden elektrik üretimi konusunda çalışmalar yapmaktadırlar.
Örneğin, kömüre dayalı santralların kurulu gücünün toplam güce oranı, 2001
yılında, Polonya'da yüzde 96, Almanya'da yüzde 51, Avustralya'da yüzde 84,
Türkiye'de ise sadece yüzde 23,8. Bunca büyük zenginliğin karşısında, bu
rakamlar, gerçekten insanın kanını donduruyor. Bence, bu sorun, bu hükümetin,
bu Meclisin çözmesi gereken en önemli sorunlardan bir tanesi. Bir ülkenin
enerjisinin dışa bağımlı olduğunu düşünmek insanın tüylerini ürpertiyor.
Değerli arkadaşlarım, doğalgaz santralının ülkeye katkısı, neredeyse hiç yok;
çünkü, tamamen dışarıya para ödüyoruz, yan sanayii yok; belki de, getirdiğinden
fazla götürüyor.
O açıdan, bence -dediğim
gibi- bu hükümet, bu Meclis, bu sorunu mutlaka çözmelidir. Geçtiğimiz yıllarda
uygulanan yanlış enerji politikalarına bir an önce son verilmelidir. Bu, sadece
halkımızı ilgilendirmiyor; kömür işkolunda çalışan arkadaşlarımızın işsiz
kalması, işlerini kaybetmesi, kömür işletmelerinin zarar etmesi, sonunda belki
de özelleştirilmesinin kolaylaştırılması yolunu da açıyor. O açıdan, ben,
uygulanmaya başlanan bu çalışmaların hızla sonuçlandırılmasını diliyor, Sayın
Bakana da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Soru cevaplandırılmıştır.
12. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, ABD'nin
İskenderun Limanından füze sevkiyatı yaptığı iddiasına ilişkin Millî Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/325)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
13. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, eşinin Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurusuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/326)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Dışişleri Bakanı?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
14. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhine dava açtığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/327)
BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
sorulara ayrılan 1 saatlik süre dolmuştur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 16.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.50
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı : 152)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların görüşmelerini erteliyoruz.
Millî Eğitim Temel
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 31.7.2003 tarihli ve 4967 sayılı Kanun
ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakerelerine başlıyoruz.
3. - Millî
Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 31.7.2003 tarihli ve 4967
sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/658) (S. Sayısı : 277) (x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 277 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 31.7.2003 tarihli ve
4967 sayılı Kanunun 1 inci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir
daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza
geri gönderilmiştir.
Plan ve Bütçe Komisyonu,
Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesini uygun bularak, 1 inci maddeyi kanun
metninden çıkarmıştır. Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
"Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir" denilmekte,
İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca
yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca
görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle
ilgili görüşme açılır. (...) Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır"
hükümleri yer almaktadır.
(x) 249 S. Sayılı Basmayazı 31.7.2003 tarihli 114 üncü
Birleşim tutanağına eklidir.
(xx) 277 S. Sayılı Basmayazı bu birleşim tutanağına eklidir.
Bu hükümlere göre, geri
gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan
maddelerinin görüşülmesi, Genel Kurulun kararına bağlıdır; ancak,
Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek üzere geri
gönderilen kanunun 1 inci maddesi metinden çıkarıldığından, kısmen görüşülecek
bir husus kalmamıştır. Bu nedenle, kanunun diğer maddelerinin görüşülüp
görüşülmemesi konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.
Kanunun maddelerinin
görüşülmemesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- "Görüşülsün" diyenlerin sayısı daha çok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, kanunun tümünü oylarınıza sunmadan önce, oyunun rengini
açıklamak üzere şahsı adına, aleyhte, Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın
söz talebi vardır.
Sayın Gazalcı, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum;
öğretmenlerimizin de gününü kutluyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz konu; yani, görüşmeden kabul edeceğimiz konu, Millî Eğitim Temel
Kanunundaki, yani, Türk millî eğitim sisteminin nasıl olacağına ilişkin temel
ilkeleri belirleyen bir temel yasadaki değişiklikler; bunu oldubittiye
getiriyoruz.
Geçen yasama döneminin
son gününde, bu kanun, yine bir oldu bittiye getirilerek burada oylandı ve çok
kısa bir görüşmeyle geçti. Bu kez de, daha önce yapılan anayasa değişikliği ve
içtüzük değişikliğine göre, kısmî görüşme olup olmayacağı hususu oylandı; maalesef
oylarınızla "görüşülmesin" denildi. Ben de şimdi, İçtüzüğün, oyunun
rengini belirtmekle ilgili maddesinden yararlanarak söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bu
temel yasa, bir çırpıda hazırlanmamıştır; 1973 yılında, kabul edilirken uzun
görüşmeler olmuştur. Bakın, Meclisteki görüşmeleri ve gerekçeleri bir dosya
halinde buradadır. Millî Eğitim Temel Kanunu görüşülmeden önce, uzmanlar
görüşler bildirmiş, kalkınma planlarından, Yüksek Planlama Kurulundan
yararlanılmış; 1972 yılında, 13 Ekim tarihli Resmî Gazetede "Millî Eğitim
Temel Stratejisi" adı altında yayımlanmış; daha sonra olgunlaştırılarak bu
yasa çıkmıştır.
Şimdi, AKP Hükümeti, onun
Millî Eğitim Bakanı, işine geldiği zaman, bu temel yasayı deliyor.
Bakın, 30 nisan 2003'te,
sırf keyfî bir atama yapabilmek için, kadrolaşabilmek için, önce bu temel
kanunun bir maddesini değiştirdik. O zaman o değiştirildi, kendine göre bir
atama yönetmeliği yaptı Sayın Bakan; şimdi binlerce kişiyi, yöneticiyi o
yönetmeliğe göre atıyor.
Şimdi görüştüğümüz konu,
daha doğrusu görüşemediğimiz konu, üç ayaktan oluşuyordu. Birincisi, özel
okullarda devlet parasıyla öğrenci okutmak; hani, şu 10 000 öğrenci sorunu.
Büyük bir reform gibi getirilmişti. Aslında, o madde, bu kanuna sonradan
eklendi. Bugün geri çekilen o madde, sonradan, Plan ve Bütçe Komisyonunda
eklendi; yani, Danıştay, genelgeler konusunda iptal kararları verince, biz
şuraya bunu yapıştıralım, orada çıksın denildi. Şimdi, Cumhurbaşkanı, bunu
hukuka aykırı buldu, bize geri gönderdi. Plan ve Bütçe Komisyonunda, o madde
metinden çıkarıldı; ama, biz, Meclis olarak, kamuoyu olarak, bu maddenin, o,
özel okullarda okutulacak öğrenci kısmına yoğunlaşmıştık. Asıl, okul satışları
ve ders kitaplarıyla ilgili kısmı ve bugün yasalaştıracağımız konuyu yeterince
görüşememiştik.
Değerli arkadaşlar, ben,
Millî Eğitim Komisyonu üyesiyim; bu Millî Eğitim Temel Yasasında yapılacak
değişiklik, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmedi. O zaman da söyledim, bir
kere daha söylüyorum; bu kez de görüşülmedi, yine Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi,
orada o madde metinden çıkarıldı, burada da bir oldubittiye getirilip
yasalaştırılmak isteniliyor.
Değerli arkadaşlar, Millî
Eğitim Temel Yasası bir bütündür; bunda, istediğiniz zaman, istediğiniz
değişiklikleri yapamazsınız. Tabiî, biçim olarak yapabilirsiniz; ama, ülke
eğitiminin, ulusal eğitimin siyasetlerin üzerinde olması gerekir. Orada,
birtakım temel ilkeler konulmuştur; Anayasaya göre konulmuştur, başka
gereksinimlere göre konulmuştur. Şimdi değiştirdiğimiz 2 madde nedir peki?
Değerli arkadaşlar, millî
eğitimin taşınmazları, okulları satışa çıkarılacak. Öyle bir yetki veriyoruz.
Kime; Maliye Bakanlığına veriyoruz. Millî Eğitim Bakanı, elindeki okulları,
taşınmazları, bedelsiz olarak Maliye Bakanlığına veriyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda,
bu konuda çok ciddî kaygılar belirtilmiş; bu, elinizdeki tasarıda var. Örneğin,
il özel idarelerine ve köy tüzelkişiliklerine ait mülkiyeti...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
size normalde 3 dakikalık süre vermem lazımken 5 dakikalık süre vermiştim.
Şu anda, 1 dakikalık
eksüre vereceğim; oyunuzun rengini belirtip, ineceksiniz. Bu 1 dakikalık süreyi
uzatmayacağım Sayın Gazalcı, haberiniz olsun.
Son 1 dakikalık sürenizi
başlatıyorum.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Arkadaşlar, bakın, hükümete tanımadığımız yetkiyi Maliye Bakanlığına
veriyoruz. 100 trilyon liranın üstündeki satışları hükümet bile yapamıyor; ama,
biz, bu yasayla, bu yetkiyi Maliye Bakanlığına veriyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığının
tavsiye etmediği hiçbir kitap okullara sokulamazdı. Şimdi, ders kitaplarının
dışındaki bütün kitaplar oraya sokulacaktır.
Değerli arkadaşlar,
yapmayın; 1 dakikaya sıkıştırmayın, 5 dakikaya sıkıştırmayın; gelin, bunu,
ayrıntılı, güzel konuşalım!
Millî Eğitim Bakanı bize
bir yazı gönderdi "ulusların sürekliliği için eğitime önem vermek gerekir
ve bu yüzden de öğretmenler gününüzü kutluyorum." Ne kadar güzel bir laf!
Eğitime, okulları satarak mı önem vereceksin?! Yol geçen hanı gibi, ders
kitaplarının dışındaki kitapları, kimin hazırladığı belli olmayan kitapları
okullarda satışa sunarak mı vereceksiniz?!
Değerli arkadaşlar, bu
temel yasadaki tuğlalar çekilirken, bu, gerçekten, AKP'li arkadaşlara da güzel
anlatılırsa... Kaygıları olduğu inancındayım. Bir kere, imaj olarak... Çünkü,
burada, Millî Eğitim Bakanlığının okul satması...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Tümünüze saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
"oyunun rengini belirt" sesleri)
Aleyhte oy kullanacağım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
Kanunun tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanunun kabul edilmesi
vesilesiyle, Millî Eğitim Bakanının bir teşekkür konuşması olacaktır.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, bu yasa
tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmesinden dolayı, Yüce
Heyetinize teşekkürlerimi sunuyorum.
Başta Sayın Gazalcı olmak
üzere, Anamuhalefet Partisine mensup arkadaşlarımız da müsterih olsunlar; kamu
yararına olmayan, ülkemizin yararına olmayan, Türk millî eğitiminin yararına
olmayan hiçbir adım atılmayacaktır ve Türk millî eğitiminin dayanmış olduğu
temel ilkelerden ve yaklaşımlardan hiç kimsenin taviz vermesi söz konusu
değildir; aklın gereği budur, rasyonalitenin gereği budur. Göreceksiniz, her
şey daha güzel olacak.
Teşekkür ediyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana
teşekkür ediyorum.
Kanunun, ülkemiz,
milletimiz ve millî eğitim camiamız için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile İçişleri ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
4. - İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı
ile İçişleri ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/624) (S. Sayısı: 267) (Dağıtma tarihi: 9.10.2003) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 267 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Parlakyiğit'in söz talebi vardır.
Sayın Parlakyiğit,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
PARLAKYİĞİT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İmar
Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler
ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1 inci maddesiyle, 3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yapılan bir değişiklikle, imar uygulamaları sonucu düzenleme
ortaklık paylarının yüzde 35'ten yüzde 40'a yükseltilmesi ve bu payların
değerlendirileceği alanlar arasına Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve
ortaöğretim kurumlarının da eklenmesi öngörülmektedir.
İlgili tasarının 2 nci
maddesiyle ise, 24.2.1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda yer alan "cami" ibareleri
"ibadet yeri" olarak değiştirilmiştir.
Aynı kanunun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci paragrafının son cümlesi
madde metninden çıkarılmış ve bu paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki
paragraf eklenmiştir.
"İmar planlarında
veya ıslah planlarında kamuya ayrılan alanlarda kalan ve imar uygulamasında
imar haklarını alan gecekondu ve yapı sahipleri, mülkiyetleri altında bulunan
yapılarını belediye sınırları içerisinde ilgili belediyelerin, belediye
sınırları dışında valiliğin yazılı ihtarı üzerine otuz gün içinde yıkarak,
yapının enkazını kaldırmak zorundadır. Valilik veya ilgili belediyenin ihtarına
rağmen, sahibince otuz gün içinde yıkılmayan veya enkazı kaldırılmayan yapılar,
valilik veya ilgili belediyesi tarafından ayrıca bir tebligata gerek
kalmaksızın yıkılarak kaldırılır. Valilik veya ilgili belediye tarafından
enkazlar için ayrıca bedel ödenmez." Böyle bir değişiklik öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, İmar Kanunu, imar sınırları içinde bulunan
binalı veya binasız arsa ve arazileri, maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin
onayı aranmaksızın, birbirleriyle ya da yol fazlalarıyla ya da kamu kurumlarına
veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye; bunları yeniden imar
planına uygun ada veya parsellere ayırmaya; müstakil, hisseli veya kat
mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini
yaptırmaya, belediyelerin veya valiliklerin yetkili olduğu hükmünü
içermektedir. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve
arsaların dağıtımı sırasında, bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha,
düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında, düzenleme
ortaklık payı olarak düşülebilmektedir. Mevcut düzenlemeye göre bu pay,
düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin
yüzde 35'ini geçememektedir. Ayrıca, düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi
tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil
saha, cami ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili
tesislerden başka maksatlarda kullanılamamaktadır.
(x) 267 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ülkemiz, hızlı nüfus
artışı ve hızlı kentleşmeden dolayı, teknik ve sosyal altyapı yatırımlarına
büyük kaynak ayırmak zorunda kalmıştır. Çağın gereksinimlerine ayak
uydurulabilmesi ve özellikle eğitim tesisi gibi yapılara gerekli kaynakların
sağlanabilmesi amacıyla, tasarıyla, yukarıda belirtilen düzenleme ortaklık
payının yüzde 35'ten yüzde 40'a yükseltilmesi öngörülmekte ve bu alanların
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları için de
kullanılmasına imkân tanınmaktadır.
Ülkemiz, bir yandan hızlı
nüfus artışı, bir yandan da hızlı kentleşme olgusu içerisinde bulunmaktadır. Bu
iki olgu, teknik ve sosyal altyapı yatırımlarına büyük kaynaklar ayrılmasını
zorunlu kılmaktadır.
İmar planlarında okul
alanları ayrılmakta ise de, bu alanların kamulaştırılması büyük bedellere
ulaşmakta; böylece, okul yapımı için ayrılan alanlar, ya süresinde bedeli
karşılanamadığından kamulaştırılamamakta ya da kamulaştırılsa bile bedellerinin
ödenmesinde güçlükler çekilmektedir.
Eğitim ve öğretime
ayrılan bütçe paylarının giderek azalması karşısında, toplumumuzun geleceği
açısından önemi tartışılmayacak olan eğitimin kalitesinin düşmesi gibi bir
sonuç ortaya çıkmaktadır.
Çağın gereklerine ayak
uydurabilmek ve eğitim kalitesini yükselterek ülkenin bütününe aynı seviyede
eğitim verilmesini sağlamak bakımından, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
okulların da yapımına gerekli kaynakların sağlanabilmesi amacıyla, 3194 sayılı
İmar Kanununun 18 inci maddesinde yapılan değişiklikle, düzenleme ortaklık
paylarının yüzde 35'ten yüzde 40'a yükseltilmesi ve bu payların
değerlendirilebileceği alanlar arasına Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulların
da eklenmesi öngörülmektedir.
Sonuç olarak, arsa
düzenleme ortaklık paylarının yüzde 35'ten yüzde 40'a yükseltilmesi
öngörülürken, bu alanların devlet okulları için de kullanılmasına imkân
tanınmaktadır. İmar veya ıslah planlarında kamuya ayrılan alanlarda kalan ve
imar uygulamasından yararlanan gecekondu ve yapı sahiplerine, mülkiyetleri
altındaki yapılarını, yapılacak ihtar üzerine yıkmaları ve yapının enkazını
kaldırma yükümlülüğü getirilmektedir.
Bu düzenlemeyle,
belediyelere verilen arsa ortaklık payı düzenleme yetkisi içine devlet okulları
da dahil edilerek, devletin çok yüksek rakamlara ulaşan arsa bedelleri
ödemesinin önüne, bir yerde, geçilmiş olacaktır.
Sekiz yıllık eğitimle
ilgili 4306 sayılı Yasa yürürlüğe girdiğinde, 2000 yılı için hedeflenen 30
öğrencilik sınıfların günümüzde dahi sağlanamadığı, bu nedenle yeni okullara
ihtiyaç bulunduğu, ayrıca, 4842 sayılı Yasayla birlikte, işadamlarının okul
yapmak için bakanlıklarından yoğun bir şekilde arsa talep ettikleri, günümüzün
bir gerçeğidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; imar uygulamalarıyla ortaklık paylarının yüzde 35'ten yüzde
40'a çıkarılması sonucu, her ne kadar taşınmaz sahibi yurttaşlarımızın mağdur
olacakları gibi bir durum akla geliyor ise de, kamunun bu alanlarda yapacağı
altyapı ve imar yatırımlarıyla yurttaşta kalan yüzde 60 hissenin büyük bir
katmadeğer kazanacağı gerçeğinden hareketle, yurttaşlarımızın mağduriyetinin bu
yolla giderildiğine kanaat getirmiş bulunuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, görüşülmekte olan bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtir,
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Parlakyiğit, teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına,
Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
RECEP YILDIRIM (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve bizleri
izleyen değerli halkımız; geçtiğimiz hafta coşkuyla kutladığımız -tüm
öğretmenler caimasının- Öğretmenler Gününü ve ramazan bayramınızı tebrik
ediyor, terör ve bütün kötülüklerden arınmış bayramlara ulaştırmayı Cenabı
Hak'tan niyaz ediyor, ayrıca, bugün Engelliler Günü olması münasebetiyle de tüm
engelli vatandaşlarımızın gününü tebrik ediyor, sıhhat ve afiyetler dileyerek
sözlerime başlamak istiyorum.
267 sıra sayılı İmar
Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısıyla ilgili olarak, AK
Parti Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, İmar Kanunu, imar sınırları içinde bulunan
binalı veya binasız arsa ve arazileri, maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin
onayı aranmaksızın, birbirleriyle ya da yol fazlalarıyla ya da kamu kurumlarına
veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar
planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat
mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini
yaptırmaya, belediyelerin veya valiliklerin yetkili olduğu hükmünü içermektedir.
Belediyeler veya
valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında,
bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana
gelen değer artışları karşılığında, "düzenleme ortaklık payı" olarak
düşülebilmektedir. Mevcut düzenlemeye göre bu pay, düzenlemeye tabi tutulan
arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde 35'ini
geçememektedir. Ayrıca, düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan
yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha,
ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili
tesislerden başka maksatlarda kullanılamamaktadır.
Hepimizin bildiği gibi,
ülkemiz, bir yandan hızlı nüfus artışı bir yandan da hızlı kentleşme olgusu
içerisinde bulunmaktadır. Bu iki olgu, teknik ve sosyal altyapı yatırımlarına
büyük kaynaklar ayrılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk çerçevesinde,
imar planlarında okul alanları ayrılmakta ise de, bu alanların kamulaştırılması
büyük meblağlara ulaşmakta, böylece, okul ve eğitim tesisi yapımı için ayrılan
alanlar ya süresinde bedeli ödenmediğinden kamulaştırılamamakta ya da
kamulaştırılsa bile bedellerinin ödenmesinde güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
Çağın ihtiyaçlarına ayak
uydurulabilmesi ve özellikle eğitim tesisi yapımına gerekli kaynakların
sağlanabilmesi amacıyla, tasarıyla, düzenleme ortaklık paylarının yüzde 35'ten
yüzde 40'a yükseltilmesi öngörülmekte ve bu alanların, okul ya da eğitim tesisi
için de kullanılabilmesine imkân tanınmaktadır. Ayrıca, getirilen düzenlemeyle,
imar veya ıslah planlarında kamuya ayrılan alanlarda yeni düzenlemeler
getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uygulamada, kamu kuruluşlarına imar planlaması çerçevesinde
kamusal tesisler yapmak için tanınan yüzde 35'lik düzenleme ortaklık payı
yetersiz kalmaktadır. Bundan dolayı, belediye başkanlarının, planlamayı
sağlıklı yapabilmek için, arsa sahipleriyle karşılıklı anlaşarak, yüzde 50'lere
varan düzenleme ortaklık payı kullandıkları görülmektedir.
Ben de üç dönem belediye
başkanlığı yapmış bir milletvekili arkadaşınız olarak bu sıkıntıları bizzat
yaşadım. Bize, halktan, işadamlarından, arsa temin edildiği takdirde okul
yaptıracaklarını söyleyenlere veya sağlık ocağı yaptırmak isteyenlere arsa bulmakta
zorlandığımız için, bu tesislerin yapılması güçleşmekteydi. Ayrıca, 1999
Marmara depremi sonrasında, bu düzenlenen ortaklık payı sonrasında, otopark,
aile parkı, okul bahçesi gibi yerlerin sığınma yeri olarak kullanıldığını
bizzat müşahede ettik ve yaşadık. Bu yerlerin, ortaklık payları ayrılan
yerlerin, kendine mahsus işler için kullanılmalarının dışında, bir de bu
şekildeki afetlerde sığınma yeri olarak kullanıldığını aşikâr yaşayan
arkadaşlarınızdan birisiyim; dolayısıyla, Marmara depremi sonrasında, okulların,
sağlık ocaklarının, diğer kamu binalarının yapılması için yurt dışından ve yurt
içinden değerli işadamları, vakıflar ve
dernekler bize geldiler, ücretsiz arsa temin edildiği takdirde, bunların mutlak
surette yapılmasıyla ilgili bir çalışma teklif ettiler.
Değerli arkadaşlar, bir
de, benim belediyemde, belediyenin 5 trilyonluk bir bütçesi varken, bu sivil
toplum örgütlerine, belli konular için 100 milyarlık bir arsa verdiğimizde, 5-6
trilyonluk, millî eğitim yatırımı, sağlık ocakları yaparak bize teslim
etmişlerdir. Bunun, ayrıca, bu şekilde de vurgulanması, anlaşılması gerektiğine
inanmaktayım.
Ülkemizin malî
kaynaklarının yetersizliği düşünüldüğünde, özellikle millî eğitim gibi temel
kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde zorluklar olduğu aşikârdır. Kamu
kurumlarına tanınan yüzde 40 düzenleme ortaklık payının, kamu yararı
çerçevesinde kamu hizmetlerine ayrıldığı; imar planlaması yapılması, temel
altyapı faaliyetlerinin tamamlanması ve sosyokültürel tesislerin kurulması
nedeniyle mülkiyet sahiplerinin arsalarının değer kazandığı düşünüldüğünde, söz
konusu fedakârlığın kısmen ya da tamamen karşılanmış olduğu aşikârdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yapacağımız bu düzenlemeyle, belediyelere verilen arsa
ortaklık payı düzenleme yetkisi içine devlet okulları da dahil edilerek,
ülkemizin yaşadığı ekonomik sıkıntılarda, devletimizin çok yüksek meblağlara
ulaşan arsa bedeli ödemesinin önüne geçilecek ve dolayısıyla, ülke ekonomisi
üzerinde olumlu katkıları olacaktır.
Sekiz yıllık eğitimle ilgili
4306 sayılı Yasa yürürlüğe girdiğinde, 2000 yılı içerisinde, ülkemizde, eğitim
ve öğretimde, öğrencilerimizin yaklaşık 30 kişilik sınıflarda eğitim görmesi
hedeflenmekteydi; ancak, geldiğimiz noktaya baktığımızda, öğrencilerimize hâlâ
bu imkânın sağlanamadığı görülmektedir. Bu durumun gerçekleşmemesinin en önemli
nedeni, şüphesiz, okul yapılacak alanların yeterli miktarda olmamasıdır. İşte,
çıkaracağımız bu kanunla, devletimizin vatandaşa vermiş olduğu sözü yerine
getirmesinin amaçlandığı aşikârdır.
Ülkemizin okul sorununu,
sadece devletimizin yatırımlarıyla çözmek mümkün değildir. Bu durumu bilen
hayırsever vatandaşlarımız, okul yaptırmak için, Millî Eğitim Bakanlığına yoğun
bir şekilde başvuru yapmakta ve arsa talep etmektedirler. İşte, çıkaracağımız
bu kanunla, okul inşaı için arsa üretilmiş olacak ve hayırsever
vatandaşlarımızın bu istekleri yerine getirilerek, ülke eğitim ve öğretimine
yapmak istedikleri katkılar sağlanmış olacaktır.
Kanun tasarısının 2 nci
maddesiyle, 24.2.1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda yer alan -ve Avrupa yasalarına uyum
çerçevesinde- "cami" ibareleri "ibadet yeri" olarak
değiştirilmektedir. Ayrıca, imar planlarında veya ıslah planlarında kamuya
ayrılan alanlarda yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Ülkemize ve devletimize
büyük fayda sağlayacak bu tasarının, kanunlaşarak hayırlı olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3194 sayılı İmar Yasasının 18 inci maddesi
ile 2981 sayılı Yasanın 13/b maddesinin değiştirilmesine ilişkin kanun
tasarısının tümü hakkında kişisel olarak söz aldım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Türkiye'de, kentleşme
denilince, akla hemen, yerel yönetimlerin ve devletin izlediği toprak
politikası gelmektedir. Birleşmiş Milletler raporlarında, ulusal ve
uluslararası literatürde, toprak politikası denilince, kamu kurumlarının
toprağa yönelik davranışları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, ülke genelinde
yürütülen toprak politikası ve daha küçük ölçekli kentsel arsa politikalarıyla,
belirli amaçlar için uygun arazilerin zamanında ve uygun fiyatlarla
hazırlanarak, kentleşmenin somut istekleri sonucu ortaya çıkan arsa sorununun
çözümlenmesi hedeflenmektedir. Arsa politikasının amaçladığı etkinliği
sağlayabilmenin temel koşulu ise, devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin
geniş katılımları ve tartışmaları sonucu hazırlanacak arazi kullanış
kararlarının oluşturulmasıdır. Arazi kullanış kararlarının belgesini oluşturan
imar planı, arsa politikalarının en önemli altlıklarından ve dayanaklarından
biridir. İmar planı, idarî hukuk açısından, kişisel olmayan, genel ve
düzenleyici nitelikte bir yönetsel işlemdir ve bugünkü durumu yeniden
düzenlemekte, değiştirmekte, kaldırmakta, yeni bir durum yaratmaktadır. İmar
planı, mülkiyet hakkına konulan çeşitli sınırlamaların yasal kaynağını
oluşturduğu gibi, devletin, belediyelerin ve özel kişilerin girişecekleri
çeşitli hizmetlerin ve yapılaşma çalışmalarının genel çerçevesini de
oluşturmaktadır.
Türkiye'de, kentleşme ve
yerleşme düzeninin sağlanmasında zorlayıcı, kısıtlayıcı ve yönlendirici
kararlarla ülke genelinde tekdüze kurallar koyan 3194 sayılı İmar Yasasının 5
inci maddesine göre, uygulama imar planı, uygulama için gerekli imar uygulama
programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntılarıyla
gösteren plandır. Buna göre, imar planlarının, planlı ve programlı çalışmalar
içerisinde, etaplar halinde uygulanması gerekmektedir. Bu amaçla, 3194 sayılı
İmar Yasasının 10 uncu maddesinde "belediyeler, imar planlarının yürürlüğe
girmesinden en geç üç ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere beş yıllık imar
programlarını hazırlarlar" kuralına yer verilmiştir. İmar Yasasının 18
inci madde uygulama yönetmeliğinin 5 inci maddesinde, belediyelerin ve
valiliklerin, beş yıllık imar programlarına öncelik tanımak, kentin gelişme ve
gereksinimlerine göre yeterli miktarda arsayı konut yapımına hazır bulunduracak
şekilde uygulama imar planlarında düzenleme alanları saptamak, bu alanlarda
imar planlarını uygulamak zorunda oldukları belirtilmektedir. Yasa ve uygulama
yönetmeliğinin bu kesin kuralları, imar planlarının, belirli süreler içerisinde
gerçekleştirilecek planlı ve programlı çalışmalarla yaşama geçirilmesini
öngörmektedir. Ancak, bu kurallar ülkemiz belediyelerince pek az işletilmekte
ya da hiç uygulanmamaktadır.
Meclis gündemine
getirilen yasa tasarısında belirtilen konulara hiç değinilmemesi dikkat
çekmektedir. Yasa tasarısında, imar planlarının, belediye meclisleri ya da il
idare kurullarında onaylanmasının ardından hemen yaşama geçirilmesinden
hareketle, 3194 sayılı İmar Yasasının 18 inci ve 2981 sayılı Yasanın 13/b
maddesinde değişiklikler öngörülmektedir. Yasa tasarısıyla yapılmak istenen
değişiklikler olumludur; ancak, yeterli değildir. IMF'nin ve Türkiye'ye kredi
veren kuruluşların isteği yerine getirilmek ile imar sorunlarımızın çözümü
farklı konulardır. Hükümetin, Türkiye'nin imar sistemini bir bütün olarak ele
alan bir tasarıyı Meclisin gündemine getirmesi beklenirdi.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 2 nci maddesinde ifadesini bulan, ülkemizin temel niteliklerinden
biri olan laiklik ilkesinin bir gereği olarak, İmar Yasasının 18 inci
maddesinde düzenleme ortaklık payı adıyla yapılacak kesintilerden karşılanan
alanlar arasındaki "cami" deyiminin "ibadet yeri" olarak
değiştirilmesi ve aynı zamanda ilk ve ortaöğretim alanlarının bedelsiz
karşılanmasına olanak tanınması, elbette olumlu ve imar sisteminde gecikmiş
değişikliklerdir. Ancak, İmar Yasası mevzuatı ile imar sistemindeki en büyük
sorun imar planlarının yapılmasında değil, bu planların araziye uygulanmasını
sağlayan arsa ve arazi düzenlemelerinin hayata geçirilmesinde yaşanmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği gibi, arsa ve arazi düzenlemesi, arazinin son kullanma durumunu gösteren
kadastro haritaları ve tapu kütüğü bilgilerinin İmar Kanunu ve yönetmeliklerine
göre imar planında öngörülen arazi kullanış kurallarına uygun biçimde imar
parsellerinin oluşturulması için yapılan ayırma, birleştirme ve yeniden dağıtma
işlemlerine denilmektedir. Dolayısıyla, arsa ve arazi düzenlemesi, tapu
kütüğünde kayıtlı taşınmazların, imar planıyla getirilen düzene uygun biçimde
kullanılmalarını sağlayan bir yöntemdir ve gereği gibi uygulanmamasının
sonuçları, yasa tasarısının gerekçesinde de belirtildiği gibi, çarpık ve kaçak
yapılaşma, plansız ve sağlıksız yerleşme şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Yasa tasarısıyla
öngörülen değişikliklerin, İmar Kanununun "arazi ve arsa düzenlemesi"
başlıklı 18 inci maddesinde yapılmak istenmesiyle, kentlerimizde yaşanan bu
çarpık gelişmeye bir son vermek ve imar planlarının, ülke çapında planlı ve
programlı çalışmalarla, arsa ve arazi düzenlemeleri yoluyla yaşama geçirilmesi
bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi. Görülmektedir ki, hükümetin böyle bir
niyeti de bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yasa tasarısının 2 nci maddesiyle, 2981 sayılı Yasanın 13/b
maddesine eklenen paragrafla, kamuya ayrılan alanlardaki gecekondu ve kaçak
yapıların tapu sahiplerinin, imar uygulamasında imar hakları almaları kayıt ve
şartıyla tasfiyesi öngörülmektedir. Bu durumda, kamuya ayrılan alanlarda ve
kapsayan yerlerde imar planları ne zaman ve ne şekilde uygulanacaktır. İmar
planlarının uygulanmasında en önemli bir araç olan arsa ve arazi düzenlemeleri,
müşterek mülkiyetli parsellerde her hissedara müstakil parsel verilmesi ve en
çok küçük hisselerin dağıtımında yaşanan sorunlar nedeniyle bir türlü geniş
uygulama sahası bulamamaktadır. Bu sorunlar dikkate alınmadan, uluslararası
alandaki bazı çevrelere şirin görünmek pahasına, özünde olumlu olmakla
birlikte, ülkemiz belediyelerinin ve şehirleşmenin önünün açılmayacağının
bilinmesi gerekmektedir.
İmar Yasasının 18 inci
maddesinde yapılan bu değişikliğin, aynı kanunun "imar programları"
başlıklı 10 uncu maddesinde, beş yıllık imar programlarının imar planlarıyla
birlikte yürürlüğe girmesi öngörülerek desteklenmeliydi. Bu şekilde bir
düzenleme yapılması halinde faydalı sonuçlar doğurabileceği gözardı edilmiştir.
Ayrıca, müşterek mülkiyetteki parsellerin, arsa ve arazi düzenlemeleri
sırasında, imar şartları da dikkate alınarak, her hissedara müstakil bir imar
parseli verilecek şekilde düzenlemeye konu olabilecekleri hükmüne yer
verilmelidir.
Türkiye'de harita
mühendislik hizmetleri içerisinde önemli bir yere sahip olan arazi ve arsa
düzenlemeleri, belediyeler ve valilikler tarafından taşınmaz sahiplerinin oluru
aranmaksızın yapılmakta ve resen, tapu siciline tescil edilmektedir. Bu
özelliği nedeniyle, arsa düzenlemeleri, Türk hukuk sistemi tarafından,
sübjektif ve kişisel nitelikli bir idarî işlem olarak görülmektedir. Arsa ve
arazi düzenlemeleri, belediyeler veya valiliklerin kamu gücünü kullanarak
yürüttükleri bir işlemdir ve yürürlükteki bu kuralların uygun biçimde yapılıp
yapılmadığının tek denetim aracı da idarî yargıdır. Anayasa Mahkemesine göre,
kamu hizmetlerine ayrılan yerlerin ne zaman kamulaştırılması gerektiği ya da
yapımından ne zaman vazgeçileceğinin belirtilmesi hukuk devletiyle doğrudan
ilgili bir konu değildir. Bunun nedeni ise, 1982 Anayasasının 65 inci maddesinde
yer alan "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen
görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" şeklindeki kuraldır.
Danıştay da, imar planı uygulamalarını, belediyelerin, malî olanakları
gözetilerek ya da yasa gereği belli bir program çerçevesinde
gerçekleştireceğinden, bu konuda herhangi bir zorlama bulunamayacağı
görüşündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karademir,
size 2 dakika eksüre vereceğim.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bu durumda, imar planında kamu hizmetine rastlayan yerlerin, planın
onaylanmasının hemen ardından kamulaştırılması beklenemeyeceğine göre, bunun
kabul edilebilir bir sınırının da olması gerekmektedir. Öğretide ve uygulamada,
belediyelerin bu maddeyi yanlış yorumladıkları, imar planlarıyla getirilen
kısıtlamaları sınırsız bir yetki gibi algıladıkları görüşü hâkimdir. Anayasa Mahkemesi
de, belediyelerin imar planlarının yürürlüğe girmesinde en geç üç ay içinde bu
planı uygulamak üzere beş yıllık imar programlarını hazırlayacakları
belirtilmekle birlikte, yasada bu planların tümünün hangi süre içinde programa
alınarak uygulanacağına ilişkin bir karara yer verilmediği görüşündedir.
Yine, Danıştay "İmar
Yasasında imar planlarının yürürlüğe girmesinden hemen sonra parselasyon
planlarının yapılması gerektiğini öngören ve bu konuda bir süre getiren kural
bulunmamaktadır; bunun bir sonucu olarak, idarî yargı kararları yoluyla
parselasyon planı yapmaya zorlanamaz" görüşündedir.
Görüldüğü gibi, imar
planları yapıldıktan sonra belediyelerin ve valiliklerin bu planları hayata
geçirmesini zorunlu kılan ve bu konuyu sürelere bağlayan herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır. İmar planları, idarenin keyfine göre ve ne zaman
uygulanacakları belli olmadan yapılmakta ve yürürlüğe girmektedir. Bu durum,
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarıyla ayrıntılı olarak açıklanmış
bulunmaktadır. Hükümetin, İmar Kanununun 18 inci maddesinde değişiklik yaparken
bu durumu dikkate almaması büyük bir handikaptır.
Yasa tasarısıyla, ilk ve
ortaöğretim alanlarının da imar planları uygulanırken bedelsiz karşılanması
öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Karademir,
tekrar 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen tamamlayınız.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Hükümetin, İmar Yasasında değişiklik yaparken değişikliğe konu alanların;
yani, ilk ve ortaöğretim alanlarının ne zaman yapılacak arsa ve arazi
düzenlemeleri sonucu kazanılacağını bilmemesi düşündürücüdür.
Bu duygu ve
düşüncelerimle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
İMAR KANUNU İLE İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA
UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUNUN
BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - 3.5.1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "otuzbeşini" ibaresi "kırkını" olarak ve aynı maddenin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Düzenleme ortaklık
payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark,
çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu
hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Sıdıka Sarıbekir'in söz talebi vardır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SIDIKA
SARIBEKİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde görüşlerimi bildirmek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Çok değerli
öğretmenlerimizin gününü kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Bilindiği gibi, İmar
Kanunu, imar sınırları içerisinde bulunan binalı veya binasız arsa ve
arazileri, maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin onayı aranmaksızın,
birbirleriyle ya da yol fazlalarıyla ya da kamu kurumlarına veya belediyelere
ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya
parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak
sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini yaptırmaya, belediyelerin
veya valiliklerin yetkili olduğu hükmünü içermektedir. Belediyeler veya
valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında,
bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana
gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak
düşülebilmektedir. Mevcut düzenlemeye göre bu pay, düzenlemeye tabi tutulan
arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde 35'ini
geçememektedir. Ayrıca, düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan
yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha,
cami ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve hizmetlerle ilgili tesislerden başka
maksatlarda kullanılamamaktadır.
Yürürlükte bulunan 3194
sayılı Kanunun 18 inci maddesinde düzenleme ortaklık payı adı altında ayrılan
yer oranı yüzde 35'tir. Huzurda görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, bu oran,
yüzde 40'a çıkarılmak istenmektedir. Her ne kadar böyle bir düzenleme, 18 inci
madde uygulaması kapsamında kalan arazi sahiplerinin haklarını haleldar eder
bir durum gibi gözükse de, izah edeceğim nedenlerle, aslında, menfaatlarına
uygun bir durum ortaya çıkmaktadır.
Birincisi, uygulamalarda
kamu menfaatına tahsis etmek için tanınan yüzde 35'lik düzenleme ortaklık
payının yetersiz kaldığına, zaman zaman kamu adına görev yapan belediye
başkanlarının, arsa sahipleriyle karşılıklı mutabakat sağlamak suretiyle, bu
oranın yüzde 50'lere kadar çıktığına şahit olduk.
İkincisi, düzenleme
ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan okul, yol,
meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi
umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla
kullanılamayacağından, düzenlemeye tabi arsaların kıymetlerinin artacağı
kaçınılmazdır.
Üçüncüsü, ülkemizde
istimlak etmek suretiyle okul yeri yaratma ve okul yaptırma konusunda çekilen
sıkıntıları bildiğimizden, arsa sahiplerinin aradaki yüzde 5'lik kaybı,
eğitimli gelecek nesiller yetiştirmek adına fedakârlık olarak bile
gözükmeyecektir. Zira, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, yürürlükte olan
İmar Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasına, düzenleme ortaklık payı
olarak "Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları"
ibaresi eklenmiştir.
Esasen, günümüzde, ortak
yaşama alanları yaratılırken, bu bilinç içerisinde olan vatandaşlarımız,
gönüllü olarak, oksijeni bol, rahat nefes alınabilen, ülkenin akciğeri olan
ağaçlık alanların daha büyük oranlarda yaratılmasını, daha geniş yollara sahip
olmayı, çocuklarının rahat edeceği mekânlar, okullar, parklar yapılmasını
istemektedirler.
Bu bilinçteki
insanlarımızın sayısı arttıkça, görüşmekte olduğumuz yüzde 5'lik oranın arsa
sahiplerinin lehine mi, yoksa aleyhine mi olacağı tartışmaları çok gülünç
kalacaktır. Ben eminim ki, düzenleme ortaklık payı adı altında ayrılan yerlerin
oranlarının daha da büyümesini isteyeceklerdir; ama, ne yazık ki, o zaman da,
18 inci madde uygulaması yapacak yerimiz kalmayacak, iş işten geçmiş olacaktır.
Biz, gelecek kuşaklar
adına da düşünmeliyiz, böyle bir görevimiz de olmalı. Daha çağdaş, daha
yaşanabilir, gelecek nesilleri kucaklayan projeler yaratmalı ve hayata
geçirmeliyiz.
Kendimizi bu oranlarla
bağlı tutmamalıyız diyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbekir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 24.2.1984
tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda yer alan "cami" ibareleri "ibadet yeri"
olarak değiştirilmiş, aynı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin ikinci paragrafının son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve bu
paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"İmar planlarında
veya ıslah planlarında kamuya ayrılan alanlarda (yol, meydan, bulvar, park,
otopark, resmî kurum alanları, spor alanları, ibadet yeri alanları, karakol ve
benzeri alanlar) kalan ve imar uygulamasında imar haklarını alan gecekondu ve
yapı sahipleri mülkiyetleri altında bulunan yapılarını belediye sınırları
içerisinde ilgili belediyenin, belediye sınırları dışında valiliğin yazılı
ihtarı üzerine otuz gün içinde yıkarak, yapının enkazını kaldırmak zorundadır.
Valilik veya ilgili belediyenin yazılı ihtarına rağmen, sahibince otuz gün
içinde yıkılmayan veya enkazı kaldırılmayan yapılar valilik veya ilgili
belediyesi tarafından ayrıca bir tebligata gerek kalmaksızın yıkılarak
kaldırılır. Valilik veya ilgili belediye tarafından enkazlar için ayrıca bedel
ödenmez."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
267 sıra sayılı,
görüşülmekte olan, İmar Kanunu ile İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının;
2 nci maddesinde, birinci
paragrafının "olarak değiştirilmiş" ifadesinden sonra gelen kısmı ile
ikinci paragrafın tamamının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Zafer Hıdıroğlu Niyazi Pakyürek
Bursa Bursa Bursa
Şükrü Önder Ahmet Kambur Nusret Bayraktar
Yalova Tekirdağ İstanbul
Recep Koral Fatih
Arıkan
İstanbul Kahramanmaraş
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI ADEM BAŞTÜRK (Kayseri) - Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, katılıyoruz; ancak, önergenin ikinci
paragrafında, tırnak içerisinde yer alan "olarak değiştirilmiş"
ifadesinin "olarak değiştirilmiştir" şeklinde düzenlenmesini teklif
ediyoruz. Bu değişiklikle kabul ediyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahipleri,
gerekçeyi mi okutayım?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gerekçeyi okuyalım efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanun gereğince, hak
sahibi oldukları kesinleşenlerden, 24.02.1984 tarihinden bugüne kadar uygulama
görenler ile henüz uygulama görmeyenler arasında, eşitsizliğe sebep olacağı
kanaatiyle 2 nci maddenin belirtilen kısımlarının çıkarılması teklif
edilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketleri ve Bertarafından
Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
5. - Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketleri
ve Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/406) (S. Sayısı: 94'e 1 inci Ek) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 94'e 1
inci ek sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM
ORAL (Denizli)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarıyla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmeden önce, kısa bir süre
önce Avrupa Birliği Komisyonu genişlemeden sorumlu komiseri Verheugen'in,
özellikle Türkiye ve Kıbrıs'la ilgili düşüncelerini kınadığımı söyleyerek
konuşmalarıma başlamak istiyorum. Sayın Verheugen, bazen amacını aşan bazen de
Türkiye Cumhuriyetinin dışpolitikasından cesaret alan sözcüklerle, hem
Türkiye'nin dışişlerine hem Kıbrıs'ın içişlerine müdahale etme hakkını kendinde
buluyor. Bu beyaz balık yüzlü komiserin özellikle Dışişleri Bakanlığımız
tarafından dikkatinin çekilmesini de öneriyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketleri ve
Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre konularına
duyarlılık göstermek, uygarlığın kaçınılmaz bir gereğidir. Türkiye'nin üye
olmak için çaba gösterdiği Avrupa Birliğinde, çevrenin korunması, öncelikli
hedefler arasındadır. Bu konuda Türkiye, Avrupa Birliğiyle işbirliğine esasen
başlamış bulunmaktadır ve Avrupa Birliğinden maddî katkı sağlamıştır.
Çevre, insanlığın ortak
malıdır. Özellikle, Türkiye gibi, uygarlığın beşiği sayılan ülkelerin, çevrenin
korunmasında büyük sorumluluğu bulunmaktadır. Bu açıdan Akdeniz'in çok özel bir
konumu bulunmaktadır. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden nehirler yoluyla gelen
atıklar, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi üzerinden Akdeniz'e ulaşmakta ve
Akdeniz'in kirliliğine sebep olmaktadır. Diğer yandan, önemli bir uluslararası
su yolu olan Akdeniz'deki yoğun gemi trafiği, özellikle petrol taşımacılığı
yapan tankerler kirliliğe yol açmaktadır. Kuzey Afrika ülkelerinin de
Akdeniz'in kirlenmesinde önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Özetle, Akdeniz,
çevre kirliliği açısından tehdit altındadır.
Akdeniz'in doğal
yollardan yenilenmesi doksan yıllık bir süreye ihtiyaç göstermektedir.
Gerçekten, Akdeniz'in dip yapısı havzayı bir tortu tuzağı haline getirdiğinden,
Akdeniz suyunun dolaşımı çok karmaşıktır.
(x) 94’e 1 inci Ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Akdeniz'in toplam alanı 2
5 00 000 kilometrekaredir.
Akdeniz sahillerinde
bugün 81 000 000 kişi yaşıyor. Birleşmiş Milletler tahminlerine göre bu sayının
2025 yılında 170 000 000'a çıkması bekleniyor. Yine 2025 yılında Akdeniz
kıyılarında tatil yapan turistlerin sayısı 260 000 000'a çıkacak.
Bu kalabalığın ve bu
kadar çok nüfusun Akdeniz'in kirlenmesine ne kadar olumsuz etki yapacağını izah
etmeye bile gerek yok. Buna ilaveten, Akdeniz kıyılarında 40 adet rafineri veya
petrol yükleme tesisi veya petrol araştırma platformu var. Bu tesislerden,
yılda ortalama 550 000 000 ton petrol yükleniyor. Bu petrol sevkıyatının,
kirliliğini artırmaması için, Akdeniz, özel alan ilan edilmiş bulunuyor. Zira,
1972 yılında 300 000 ton petrolün şu veya bu şekilde Akdeniz'e sızdığı da
tespit edilmiştir.
Nehirlerin her yıl Akdeniz'e
getirdiği çoğu kirlenmiş olan sular, 500 kilometreküptür. Çanakkale Boğazından
gelen akıntılar da, biraz önce söz ettiğim gibi, Karadeniz'in kirlenmiş
sularından Akdeniz'e yılda 400 kilometreküp kirli su taşımaktadır. Cebelitarık
Boğazı da, Atlantik'ten gelen akıntılar vasıtasıyla Atlantik kıyılarındaki
kirliliği, ne yazık ki, Akdeniz'e taşımaktadır.
Gerek Akdeniz'de gerekse
dünyanın başka yerlerinde hızla gelişen şehirleşme olgusu, atıkların miktarını
da artırmaktadır. Dünyada yılda 12 milyar ton atık üretiliyor; ancak, bu
atıkların yüzde 75'inin, dünya nüfusunun 1/ 4'ü tarafından üretildiğini
hatırlamakta fayda vardır.
Zengin ülkeler bu
atıkların üretilmesinde büyük sorumluluklar taşıyor. Bu atıkların bir bölümü
sağlığa çok zararlıdır. Bir örnek vermek gerekirse, bir Akdeniz ülkesi olan
Fransa'da yılda 102 000 000 ton sanayi atığı üretiliyor. Bunun 7 000 000 tonu
zehirli atıklardır. Yine Fransa'da yılda 16 500 metreküp nükleer atık
çıkarılıyor. Bunun 200 metreküpünün radyoaktivite oranı çok yüksektir.
Bu atıklar nerede ve
nasıl saklanıyor; evvelce, zehirli atıklar denize boşaltılıyordu. Atlantik ve
Pasifik Okyanusuna boşaltılan nükleer atıklar, akıntılar vasıtasıyla çevre
denizleri de tehdit ediyordu. 1993 yılında Londra'da yapılan bir sözleşmeyle,
nükleer atıkların açık denizlere boşaltılması yasaklandı. Ancak, bugün,
dünyanın hangi denizlerinde ne kadar nükleer atık bulunduğu kesinlikle
bilinmiyor; bu konudaki araştırmalar da sürüyor.
Çevrenin ve bu arada
denizlerin kirlenmesinin önlenmesi için çok büyük yatırımlara ihtiyaç var. 1975
yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Akdeniz Aksiyon Programını
kabul etti ve Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler, Cenevre'de bir deklarasyon
yayımladılar.
1987 yılında Avrupa
Yatırım Bankası ve Dünya Bankası, Akdeniz'deki kirliliğin önlenmesi için bir
proje başlattı. Bu çerçevede, beş yıl içinde 200 000 000 dolar harcandı.
Gelişme yolundaki ülkelerin olanaklarının kısıtlı olması, bu yatırımların,
doğaldır ki, gerçekleşmesini oldukça zorlaştırıyor.
Gelişme yolundaki
ülkelerin çevre için yılda 125 milyar dolarlık yatırım yapmaları gerekiyor. Bu
miktar, gelişme yolundaki ülkelere yapılan bütün yardımların toplamının 2
katından fazladır. Akdeniz'e kıyısı olan devletlerin bir bölümünün, gelişme
yolundaki ülkeler olduğu gözönüne alınacak olursa, bu sorunun büyüklüğü daha
iyi anlaşılacaktır.
Önceki günlerde Sayın
Ulaştırma Bakanının da belirttiği gibi, deniz kirliliğinin yüzde 95'i karadan
kaynaklanıyor. Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin tarımda kullandıkları bazı
ilaçların ve sunî gübrelerin de bu kirliliğe katkıda bulunduklarını unutmamak
lazımdır. Aynı şekilde, sanayi kuruluşlarının gerekli arıtma tesislerine sahip
olmamaları da kirlilik riskini artırmaktadır.
Ne yazık ki, yalnız
gelişme yolundaki ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de arıtma tesislerinin
bir bölümü yeterince çalışmamaktadır. Örneğin, bazı araştırmalar, Sicilya
Adasında 300 arıtma tesisinden sadece 5 veya 6 tanesinin tam anlamıyla
çalıştığını ortaya koyuyor. Akdeniz kıyılarındaki 120 kentin kirli sularının
yüzde 80'i hiçbir arıtmaya tabi olmadan denize akıtılıyor.
O bakımdan, çevre
sorununu, aslında, bütün bu konuları içeren kapsamlı bir mesele gibi ele almak
zorundayız. İşte, bu sorunların çözümü için Avrupa Birliğinde yaklaşık yirmi
yıldır yoğun çaba sarf ediliyor. 8 Aralık 1975 tarihinde Avrupa Birliğinin bu
konuda hazırladığı bir yasa, İtalya tarafından ancak yedi yıl sonra
onaylanabildi. Bu yasanın yürürlüğe konması iki yıl daha aldı. Türkiye'ye
"yalnız yasalar değil, uygulama da önemli" diye haklı uyarılarda
bulunan Avrupa Birliğine, biz de, Akdeniz'in kirliliğinin önlenmesi konusunda
yalnız yasa çıkarmak önemli değildir, uygulama da önemlidir; çünkü, Akdeniz,
yalnız Avrupa Birliği ülkelerinin değil, hepimizin ortak malıdır diyoruz.
Akdeniz'in kirlenmesinin
önlenmesi için bugün Mecliste onaylanması öngörülen ve 1 Ekim 1996 tarihinde
İzmir'de imzalanan protokolün dayanağı, Barselona'da 16 Şubat 1976 tarihinde
kabul edilen ve daha sonra 1995 yılında değiştirilen, Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı
Korunması Sözleşmesidir.
Ayrıca, 22 Mart 1989
tarihinde kabul edilmiş bulunan Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketi ve
Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesinin de önemli bir temel metnini
teşkil etmektedir.
İzmir Protokolü, bu
protokolü imzalayan ülkelerin tehlikeli atıklarının kirlenmeye yol açmasını
önlemek için gerekli tedbirleri almaları konusundaki yükümlülükleri getirmekte
ve bu çerçevede tarafların tek başına veya topluca tehlikeli atıkların ithalini
yasaklama hakkına sahip olduklarını vurgulamaktadır. Bu, çok önemli bir
hükümdür; zira, geçmişte, gelişmiş ülkelerin, tehlikeli atıklarını az gelişmiş
ülkelere ihraç ederek, o ülkelerde de ciddî çevre sorunları yarattıkları ve o
ülkelerin kıyılarını ve denizlerini kirlettikleri bilinmektedir.
Bu sözleşme, tehlikeli
atıkların sınırötesi taşınımı konusuna da kurallar getirmektedir. Bu atıkların
taşınmasında transit ülkelerin sularından geçerken bazı sorunların yaşanması
halinde atıkların geri alınması yükümlülüğünü de getirmektedir. Tarafların
tehlikeli atıklar konusunda bilimsel ve teknolojik işbirliği yapmaları da
ayrıca öngörülmektedir. Protokolde öngörülen kurallara aykırı olarak yapılacak
taşımaların yasadışı trafik olacağı belirtilmekte ve bunun önlenmesi için
ilgili devletlere yetki verilmektedir. Ayrıca, halkın bilgilendirilmesi hususu
da protokolde yer almaktadır.
Yakın geçmişte, yasadışı
yollarla Türkiye'ye bazı zehirli atıkların taşındığına dair bilgiler ve
bulgular basınımızda da yer almıştı. Ayrıca, Karadeniz ile Akdeniz arasında
yegâne su geçidi olan İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından ve Marmara Denizinden
geçen trafiğin çevreye verebileceği zarar açısından dikkatle izlenmesi ve
yasalarla, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde de denetlenmesi özel bir önem
taşımaktadır.
Türkiye'de bütün bu
konular Çevre Bakanlığının sorumluluğuna verilmiştir. Şimdi, hükümetin
önerisiyle, Çevre ve Orman Bakanlıklarının birleştirilmesi vesilesiyle Mecliste
yaptığımız konuşmada da belirttiğimiz gibi, bu yeni bakanlığa olağanüstü bir
görev ve sorumluluk yüklenmektedir.
Halkımızın sağlığı,
ülkemizin başlıca gelir kaynaklarından biri olan turizmimizin sağlıklı koşullar
içinde gelişmesi ve su ürünlerimizin korunması açılarından İzmir Protokolünün
tam olarak uygulanması, özel bir önem taşımaktadır. Bu konuda, sivil toplum
örgütlerimizin katkılarına her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktayız.
Gelecek kuşaklara temiz bir çevre bırakmak, bizim kuşağımızın tarihî bir
sorumluluğudur. Bu görevi yerine getirmek için, iktidar ile muhalefetin işbirliği
içerisinde çalışması önem taşımaktadır. Çevreye duyarlılık, bütün partileri ve
halkımızın bütün kesimlerini birleştirecek ortak bir hedef olmalıdır.
Bu düşüncelerle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, sözü edilen protokolün onaylanmasını
destekleyeceğimizi bildirir, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oral,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
AKDENİZ'DE TEHLİKELİ ATIKLARIN SINIRÖTESİ HAREKETLERİ VE
BERTARAFINDAN KAYNAKLANAN KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ PROTOKOLÜNÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 1 Ekim 1996
tarihinde imzalanan "Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketleri
ve Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolü"nün ekli
bildirimle onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 3 dakika yeter.
BAŞKAN - Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırötesi Hareketleri ve
Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (S. Sayısı: 94'e 1 inci ek) açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
243
Kabul : 242
Ret : 1 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Kültür Merkezleri Kurulması
ve Bu Merkezlerin Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
6. - Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında
Kültür Merkezleri Kurulması ve Bu Merkezlerin Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/537) (S. Sayısı: 212)
(x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporları 212
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI ARASINDA
KÜLTÜR MERKEZLERİ KURULMASI VE BU MERKEZLERİN FAALİYETİ
HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 26 Nisan 2002
tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı
Arasında Kültür Merkezleri Kurulması ve Bu Merkezlerin Faaliyeti Hakkında
Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
(x) 212 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Kültür Merkezleri Kurulması
ve Bu Merkezlerin Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (S. Sayısı: 212) açıkoylamasının sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 219
Kabul : 219 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Anlaşmanın Türkiye
Cumhuriyeti ve İspanya Krallığı için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Batı Avrupa Birliği,
Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın,
Türkiye Tarafından Batı Avrupa Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili Olarak
Uygulanması ve Buna İlişkin Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
7. - Batı Avrupa Birliği, Ulusal Temsilciler ve Uluslararası
Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın, Türkiye Tarafından Batı Avrupa
Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili Olarak Uygulanması ve Buna İlişkin
Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/379) (S. Sayısı : 216) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 216 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
BATI AVRUPA BİRLİĞİ, ULUSAL TEMSİLCİLER VE ULUSLARARASI
GÖREVLİLERİN STATÜSÜ HAKKINDA ANLAŞMANIN, TÜRKİYE TARAFINDAN
BATI AVRUPA SİLAHLANMA ÖRGÜTÜ FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK
UYGULANMASI VE BUNA İLİŞKİN MEKTUPLARIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 11 Mayıs 1955
tarihli "Batı Avrupa Birliği, Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Görevlilerin
Statüsü Hakkında Anlaşma" (Paris Anlaşması)'nın, 19 Kasım 1996 tarihinde
Ostende'da Batı Avrupa Birliği'nin bir alt organı olarak kurulan Batı
Silahlanma Örgütü (WEAO)'ne Türkiye'nin de eşit hak ve yükümlülüklerle katılmış
olması nedeniyle, sadece adı geçen örgüte ilişkin faaliyetlerle ilgili olarak,
karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Türkiye'de uygulanması ve buna dair 19 Kasım
1996 tarihinde teati edilen mektupların onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum.
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 216 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, 216 sıra sayılı Batı Avrupa Birliği, Ulusal Temsilciler ve
Uluslararası Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın, Türkiye Tarafından Batı
Avrupa Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili Olarak Uygulanması ve Buna
İlişkin Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 233
Kabul : 231
Ret : 2 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine
Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Arasında Ortak Niyet
Beyanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
8. - Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri
Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Arasında
Ortak Niyet Beyanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/429) (S. Sayısı : 217) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 217 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kars Milletvekili Selami Yiğit ve AK Parti
Grubu adına, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın söz talepleri vardır.
Sayın Yiğit, buyurun.
CHP GRUBU ADINA SELAMİ
YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Hazır
Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve
Birleşmiş Milletler Arasında Ortak Niyet Beyanının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 217 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Uluslararası barış ve
güvenliği tehdit eden unsurlarla daha iyi mücadele edebilmek, bu bağlamda,
Birleşmiş Milletler barışı koruma operasyonlarında planlama, uygulama ve
etkinliği artırmak ve aynı zamanda, kuvvetlerin hızlı bir şekilde
konuşlandırılmasını sağlamak için 1990'ların başında Birleşmiş Milletler eski
Genel Sekreteri Butros Gali "Huzur Barış Gücü Düzenlemesi Sistemi"
fikrini ortaya atmış ve üye devletleri bu oluşuma katkıda bulunmaya davet
etmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin bu teklifi Güvenlik Konseyi
tarafından da kabul edilmiş ve Konsey, Genel Sekreterden, üye ülkelerin söz
konusu düzenlemeye yapmayı öngördükleri katkılar hakkında kapsamlı bir veri
tabanı oluşturmasını istemiştir.
Birleşmiş Milletler
Sekreteryasının planlama kapasitesinin güçlendirilmesi için Şubat 1993'te New
York'ta Birleşmiş Milletler Hazır Barış Güçleri Planlama Takımı kurulmuştur.
Söz konusu oluşumun görevi, Güvenlik Konseyinin yetki verdiği Birleşmiş
Milletler operasyonları için Genel Sekreterin talebi üzerine önceden
kararlaştırılmış yanıt süresi içinde bütün olarak veya parça parça
konuşlandırılacak Hazır Barış Güçleri Sisteminin geliştirilmesi şeklinde
tanımlanmıştır.
Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sistemi, münhasıran barış gücü operasyonlarında ihtiyaç duyulan
kaynakların hızlı bir şekilde konuşlandırılmasının kolaylaştırılması için
hükümetler tarafından sağlanan, gerek askerî ve gerek sivil ve gerekse personel
ve malzeme kaynaklarıyla ilgilenen bir oluşumdur. Birleşmiş Milletlerin barış
gücü operasyonlarını tek başına yürütmek için çok kısıtlı bir kaynağa sahip
olması nedeniyle, ihtiyaç duyulan kaynakların esas sağlayıcıları üye devletlerdir;
ancak, üye devletlerin de gereken tüm kaynağı sağlayamadığı durumlarda
Birleşmiş Milletler kendi imkânları ve uluslararası piyasalardan sözleşmeli
olarak aldığı destekle bu açığı kapatmaktadır.
Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sistemi, Birleşmiş Milletler üyesi devletlerin, bazı spesifik
kaynaklarını, kendi belirledikleri yanıt verme süresi ve kısıtlamalar
dahilinde, Birleşmiş Milletler Barışı Koruma Operasyonları için, birtakım
koşullarla taahhüt etmesi temeline dayanır. Bu koşullardan en önemlisi,
kaynakların konuşlandırılıp konuşlandırılmaması konusundaki nihaî kararın, üye
devletler tarafından alınacak bir ulusal karara bağlı olmasıdır. Burada en çok
dikkat edilmesi gereken nokta, Genel Sekreterin herhangi bir Birleşmiş
Milletler operasyonu için üye devlete kaynak talep etmesi durumunda, üye
devletin "hayır" deme hakkına sahip olduğudur.
Genel Sekreterin Güvenlik
Konseyine sunduğu çeşitli raporlarda da belirtildiği üzere, söz konusu
düzenlemelerin amacı, bir üyenin devletin herhangi bir barışı koruma
operasyonuna katkıda bulunmayı kabul etmesi halinde, anılan devletin
operasyonun yapılacağı bölgeye hareket etmek için hazır durumda bulunan güçleri
ve diğer kaynakları hakkında kesin bilgi edinmektir. Bu tür bir bilgi, örgütün
görev planlama çabalarını, güç oluşturma sürecini ve kuvvetlerin hızlı
konuşlandırılmasını kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda, böyle bir düzenleme,
katılımcı devleti de, barışı koruma operasyonlarına muhtemel katkısını planlama
ve finanse etmede, personelini eğitme ve hazırlamada ve gerektiği takdirde
barışı koruma görevinde gerekli ekipmanı temin etmede daha iyi bir duruma
getirmektedir.
Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sisteminde üzerinde durulması gereken önemli bir nokta, bu
düzenlemelerin sadece misyon bölgesinde ihtiyaç duyulan kaynaklarla sınırlı
olmadığıdır. Görev yetkisinde ihtiyaç duyulan kaynakların mümkün olduğu kadar
hızlı bir şekilde konuşlandırılması için gerekli olan stratejik hava ve deniz
ulaşım kaynakları da söz konusu düzenlemelerin kapsamına girmektedir.
Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sisteminin uygulamaya başlamasından bu yana geçen altı yıl
içerisinde, 88 Birleşmiş Milletler üyesi ülke anılan sisteme katılmıştır.
Bunların 66'sı katkı kapasiteleri hakkında bir liste sunmuş, 46'sı katkılar
konusunda daha detaylı bilgiler içeren plan veri çizelgesi doldurmuş, 33'ü ise
Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine katılımı için Birleşmiş Milletler ile
ortak niyet beyanı imzalamışlardır.
Personel sayısı açısından
duruma bakıldığında, Birleşmiş Milletler operasyonlarında görevlendirilmek
üzere taahhüt edilen 148 000 kişi vardır. Bunların çoğunluğu asker olmakla
birlikte, 2 150 sivil polis ve 2 400 uzman da bu sayının dahilindedir; ancak,
son iki kategori halen istenilen düzeyde değildir ve bunların sayısının artırılması
için çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu tasarıya, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
olumlu oy vereceğimizi belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yiğit,
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına,
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş
Milletler Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye
Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Arasında Ortak Niyet Beyanının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14 Haziran 2000 tarihinde
New York'ta, Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine
Katkılar Hakkında, Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Arasında Ortak Niyet
Beyanı imzalanmıştır.
Yarım asırlık Birleşmiş
Milletler tarihi boyunca başta barış ve güvenlik olmak üzere pek çok alanda tüm
insanlığın daha da iyiye gitmesi için sarf edilen çabaları destekleyen Türkiye,
Birleşmiş Milletler barış güçlerine ve Birleşmiş Milletler barışı koruma
faaliyetlerine önemli katkılarda bulunmuş ve bulunmaya devam etmektedir.
Bölgesindeki özel konumu sayesinde Türkiye, dünya barışının tesisi ve korunması
için Birleşmiş Milletlerde gösterilen eşgüdümlü çabalara artan bir ilgi
göstermekte, bu alanda ülkemizden beklentiler ve üstlenebileceğimiz
sorumluluklar da giderek artmaktadır.
Bu bağlamda, soğuk savaş
dönemi sonrasında Birleşmiş Milletlerin karşılaştığı dinamik değişikliklerin
göğüslenebilmesini teminen ortaya atılan "barış ve önleme kültürü",
"önleyici diplomasi" gibi kavramların hayata geçirilmesinde, ülkemize
de, Türkiye'ye de görevler düştüğüne inanılmaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde,
ülkemiz, 1993-1994 yıllarında Somali'de, 1994 ve 1995 yıllarında eski
Yugoslavya topraklarında düzenlenen Birleşmiş Milletler barış operasyonlarına
ve son olarak da, Arnavutluk'taki Çokuluslu Koruma Gücüne katılmıştır.
Türkiye'nin bu konuda
izlediği aktif politika günümüzde de, Birleşmiş Milletler Irak-Kuveyt Gözlemci
Misyonuna, Birleşmiş Milletler Uluslararası Polis Gücüne, Birleşmiş Milletler
Doğu Timor Geçiş Yönetim Misyonuna katılımımızla, aynı zamanda, devam
etmektedir.
Bu politika bağlamında,
Birleşmiş Milletlerin, uluslararası barış ve güvenliğe bir tehdit vaki olduğu
takdirde derhal barış gücü düzenleyebilme kapasitesine kavuşmak üzere kurmayı
öngördüğü Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemi de aynı
yapıcı yaklaşımla değerlendirilmiş ve Mart 1997'de Genelkurmay Başkanlığımızın
bir tabur görev kuvvetiyle, bilahara Ocak 1999'da İçişleri Bakanlığımızın 100
kişilik bir sivil gücüyle anılan sisteme katkıda bulunmayı öngördüğümüz,
Birleşmiş Milletler Sekreteryasına bildirilmiştir. 1999 yılı sonu itibariyle,
Birleşmiş Milletler üyesi 88 ülke, Türkiye gibi, Birleşmiş Milletler Hazır
Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine katılacağını açıklamış, bu ülkelerden 32'si
Birleşmiş Milletlerle bu konuda Ortak Niyet Beyanı imzalamak suretiyle, siyasî
açıklamasını yazılı bir taahhüde dönüştürmüştür.
Birleşmiş Milletler Hazır
Barış Gücü Düzenlemeleri Sistemine ülkemizce yapılan katkı taahhütlerine
ilişkin Ortak Niyet Beyanı, Birleşmiş Milletlerle, 14 Haziran 2000 tarihinde
New York'ta imzalanmıştır.
Birleşmiş Milletlerle
imzalanan Ortak Niyet Beyanının onaylanması, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler
Yasası doğrultusunda uluslararası barış ve güvenliğin korunması yolundaki
gayretlere katkılarının somut bir göstergesini oluşturacak ve bu konuda aktif
politikamızı en iyi şekilde pekiştirecektir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına bu kanun tasarısına olumlu oy vereceğimizi beyan ediyor;
katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER HAZIR BARIŞ GÜCÜ DÜZENLEMELERİ
SİSTEMİNE KATKILAR HAKKINDA TÜRKİYE HÜKÜMETİ VE
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ARASINDA ORTAK NİYET BEYANININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 14 Haziran
2000 tarihinde New York'ta imzalanan "Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında Ortak Niyet Beyanı"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, oylama için 2 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 2
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 217 sıra sayılı Birleşmiş Milletler Hazır Barış Gücü
Düzenlemeleri Sistemine Katkılar Hakkında Türkiye Hükümeti ve Birleşmiş
Milletler Arasında Ortak Niyet Beyanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 231
Kabul : 231 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını temenni ediyorum.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine
başlıyoruz.
9. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/447) (S.
Sayısı : 218) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 218 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8 Ağustos 2000
tarihinde Kişinev'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 2 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
(x) 218 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, 218 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 213
Kabul
: 213 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
10. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik
Devletleri Hükümeti Arasında Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/476) (S. Sayısı 219) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 219 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir...
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KARŞILIKLI KALİTE GÜVENCE HİZMETLERİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti adına 12 Mart 2001 tarihinde Ankara'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti
Arasında Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 219 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 2 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri
Hükümeti Arasında Karşılıklı Kalite Güvence Hizmetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 228
Kabul : 228
(x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin
Korunması Sözleşmesi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
11. - Biyoloji ve
Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması
Sözleşmesi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/469) (S. Sayısı: 238) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 238 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Halil Akyüz'ün
söz talebi vardır.
Sayın Akyüz, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL
AKYÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Biyoloji ve Tıbbın
Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısına ilişkin bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tıbbî ve genetik alandaki
gelişmeler karşısında insanın hem birey hem de insan türünün bir üyesi olarak
korunması ve bu husustaki etik kuralların denetim altına alınması için
uluslararası düzeyde ortak bir tavır benimsenmesine katkı sağlamak amacıyla
Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmış olan "Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması
Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi İnsan
Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi" biyoloji ve tıp bilimlerinde ortaya çıkan
hızlı gelişmeler karşısında insanı koruyan ilk uluslararası belge olmakla önem
taşımaktadır.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 238 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ulusal mevzuatımız
bakımından Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında
Kanun ile sözleşmenin özünü teşkil eden insan hakları ve insan haysiyetinin
korunması zaten ileri düzeyde öngörülmüş olduğu yanıyla, ülkemiz, söz konusu
sözleşmenin hazırlık çalışmalarına aktif bir şekilde katılmıştır.
Bundan dolayı,
uluslararası alandaki bu çalışmaya ülkemizin de katılması sadece ulusal düzeyde
alınmış olan yasal tedbirleri pekiştirmekle kalmamakta, ayrıca, çağdaş toplumun
gereğini yerine getirmede ülkemizin de en az diğer Avrupa ülkeleri kadar
duyarlı olduğunu göstermektedir.
Anılan sözleşme, 4 Nisan
1997 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Aralık 1999'da yürürlüğe girmiştir. 4 Nisan
1997 tarihinde sözleşmenin 20 nci maddesinin ikinci bendine bir çekince koyarak
imzalamışız.
Değerli milletvekilleri,
ilke olarak Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmasında hukukî bir engel
bulunmamaktadır. Bununla beraber, sözleşmenin "muvafakatını açıklama
yeteneği olmayan bir kimseden organ ve doku alınmasını yasaklayan 20 nci
maddesinin ikinci bendinde bu yasağa getirilen istisna, 2238 sayılı Organ ve
Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanunun aynı konuyu
düzenleyen hükmüyle uyum içerisinde olmadığı için, sözleşmenin bu maddesine
çekince konularak onaylanması uygun görülmüştür.
Sözleşmeyi bugüne kadar
16 Avrupa Konseyi üyesi ülke onaylamıştır. Bunlar; Bulgaristan, Çek
Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Gürcistan, Yunanistan, Macaristan, Litvanya,
Moldavya, Portekiz, Romanya, San Marino, Slovakya, Slovenya ve İspanya'dır.
Ayrıca, 15 Avrupa Konseyi ülkesi olan Hırvatistan, Finlandiya, Fransa, İzlanda,
İtalya, Letonya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Polonya, İsveç, İsviçre,
Makedonya, Ukrayna ve Türkiye imzalamışlardır.
Avrupa Konseyi açısından
söz konusu sözleşme, ilk kez bilimin gerekleri ile etik arasında denge
sağlayacak şekilde Avrupa çapında ortak bir payda oluşturmaktadır.
Sözleşme, Dünya Sağlık
Teşkilatınca da desteklenmiş; ayrıca, hazırlık çalışmalarına Amerika Birleşik
Devletleri ile Japonya'nın da katılmaları sözleşmeye daha uluslararası bir
boyut kazandırmıştır.
Anılan sözleşmenin
içeriğine baktığımızda daha geniş kapsamlı bilgi edinmemize yardımcı olacağı
düşüncesiyle birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Biyoloji ve tıbbî
uygulamalarda ayırım gözetmeden, insan hakları ve temel özgürlükler esas
alınarak, bütün bireylerin onur ve kişilik özellikleri garanti altına
alınmaktadır. Bilimin ilgi alanı, insanların iyiliğinin önüne geçemez.
Taraflar, sağlık
gereksinimlerini ve kaynakları gözönüne alarak yeterli kalitede bir sağlık
hizmetine erişmede eşitliği sağlamaya çalışırlar. Sağlık alanındaki
araştırmalar dahil her girişimin meslekî standartları oluşturulmalıdır.
Tıbbî her girişim,
bireylerin özgür ve bilgilendirilmiş onayıyla yapılır. Bu kişilere olası riskler
ve olası sonuçlar aktarılır. Onay vermeyecek durumda olanların korunması ise,
yasalara göre onay veremeyecek yaşta olanlar için izin, o kişilerin yasal
temsilcilerinden alınır. Yaşı küçük olanlarda, ayrıca, yaş ve olgunluğa göre
görüşü de alınmaya çalışılır. Yetişkin bir kişi, sağlık nedenlerinden dolayı
onay veremeyecek durumdaysa, onun yerine, yasal temsilcisi karar verir.
Akıl sağlığı yerinde
olmayanlara yapılacak tıbbî girişim ancak kişinin iyiliği için yapılır. Onay
alınamayacak kadar acil olan durumlarda, sadece, kişinin yaşamı ve sağlığı
gözönüne alınarak uygulama yapılır.
Herkesin, sağlık ve özel
yaşamıyla ilgili bilgilere saygı gösterilmesini bekleme hakkı vardır. Herkes,
sağlığıyla ilgili hangi bilgilerin toplandığını bilme hakkına sahiptir; ancak,
bu bilgileri öğrenmek istemeyen bireylerin bu istekleri gözönüne alınır.
İnsanlar arasında genetik
özelliklere göre ayırımcılık yapmak yasaktır. Genetik testler, bu alandaki
araştırmalar, ancak uygun bir genetik danışmanlığın eşliğinde sağlıkla ilgili
nedenlerle yapılır. İnsan gen yapısına müdahale, ancak koruyucu, tanı koyucu ya
da tedaviyle ilgili nedenlerle kabul edilir. Genetik cinsiyete bağlı
hastalıklar dışında, cinsiyet tayini için genetik test yapılamaz.
İnsan üzerinde
araştırmalar ancak şu durumlarda yapılabilir:
Etik kararlar
multidisipliner bir komite tarafından verilmelidir.
Araştırma kapsamına
girenlere hakları ve yasal güvenceleri hatırlatılmalıdır.
Kişinin onayı alınmalı,
araştırma kapsamına giren kişi istediği zaman bu onaydan vazgeçebilmelidir.
Embriyo araştırmaları,
yasalar mümkün kılıyorsa ve ancak embriyonun yeterli derecede korunmasıyla
yapılır. Araştırma amacıyla insan embriyosu oluşturmak yasaktır.
Organ ve dokunun alınması
onaya bağlıdır. İnsan vücudunun hiçbir parçası ticarî amaç için kullanılamaz.
Bu bilgiler ışığında,
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin
Korunması Sözleşmesi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin, insanlığa fayda
getireceği, insan haysiyetini koruyacağı düşüncesiyle, onaylanmasının uygun
bulunduğu kanaatinde olduğumuzu bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akyüz,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
BİYOLOJİ VE TIBBIN UYGULANMASI BAKIMINDAN İNSAN HAKLARI VE
İNSAN HAYSİYETİNİN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ : İNSAN HAKLARI VE
BİYOTIP SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Avrupa Konseyi
çerçevesinde 4 Nisan 1997 tarihinde imzaya açılmış olan "Biyoloji ve
Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması
Sözleşmesi : İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi"nin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 2 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve
İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu
açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı : 227
Kabul : 227 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olsun.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Doğal
Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev Gücü Kurulmasına İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
12. - Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti
Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev Gücü Kurulmasına İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/484) (S. Sayısı : 239) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 239 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Mevlüt Çoşkuner ve AK
Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Mustafa Dündar'ın söz talepleri vardır.
Isparta Milletvekili
Sayın Mevlüt Çoşkuner; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT
ÇOŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev
Gücü Kurulmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, dün, burada, soru önergeleri görüşülürken, milletvekillerimizin
sorularına cevap veren Sayın Millî Eğitim Bakanımız ve buraya konuşmacı olarak
çıkan arkadaşlarımız, Öğretmenler Gününü kutlamıştır. Ben, tabiî ki, bu
kutlamadan bir şeyler anlamadığım için, bu konuya değinmek isteyip, ondan sonra
kanun tasarısı üzerinde konuşmalarıma devam edeceğim.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.
(xx) 239 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım,
Öğretmenler Gününü hepimiz kutladık. Tabiî ki, Öğretmenler Gününü kutlarken
şöyle düşündüm: Siz milletvekillerim veyahut da doğum gününü kutlayanlar,
mutlaka, eşlerine, çocuklarına bir hediye alırlar; ama, biz, sadece, burada
"öğretmenlerimizin gününü kutluyoruz" dedik geçtik, Sayın Bakan da
çıktı, o da günlerini kutladı; ama, burada öğretmenlerin özlük hakları veyahut
da onların maaşlarında bir iyileştirmeyle ilgili kesinlikle laf edilmedi. Bu
bana şunu hatırlatıyor; yaşanmış bir olayı anlatacağım. Isparta'nın Yalvaç
İlçesine bir kaymakam gelir zamanın birinde. Kaymakam telefonu kurcalarken -o
günkü telefonlar tabiî ki bugünkü telefonlar gibi değil, manyetolu- manyetoyu
çevirirken karşısından bir ses gelir ve kaymakam "alo, orası neresi"
der, karşıdaki de "Köstük" der. "Sen kimsin" der,
"Köstüklü Mustuk." "Orada işler nasıl Mustuk" der
"Fastık fustuk" der Mustuk da. Bizim işler de fastık fustuk! Yani "günün
kutlu olsun" diyoruz, geçiştiriyoruz; ama, o çilekeş öğretmenlerimizi
överken de bir yerlere sığdıramıyoruz ve arkasını sıvazlayarak da, yürü yavrum
deyip, onları bu zor koşullar altında bırakıp... Çünkü, ben onları 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramında izledim. Hepsinin boynu bükük ve öyle zannediyorum ki,
çocuklarından dahi sıkılır haldeydiler. Ben de, bu nedenle, Öğretmenler Gününü
kutlayamıyorum. Dilerim ki, 2004 yılındaki Öğretmenler Gününde bu Meclisimiz,
onlar için daha güzel kararlar alır, onların maaşlarını iyileştirir, özlük
haklarını verir ve o zaman ben de diyeceğim ki, sevgili öğretmenin, günün kutlu
olsun.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî ki, öncelikle, bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısının temelini atan vahim
olaylara kısaca değinmek ve ondan bahsetmek istiyorum.
Hepimizin bildiği üzere,
17 Ağustos 1999'da, ülkemizi büyük acılara boğan talihsiz Marmara depremini
yaşadık. Onbinlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu felakete karşı duyarsız
kalmayan Yunanistan, depremin hemen ardından, yaklaşık 12 ton insanî yardım
taşıyan 2 nakliye uçağını Türkiye'ye göndermiş ve 200 çadır, 1 000 battaniye ve
ilaçtan oluşan yardım malzemeleri, deprem şokunu yaşayan bölgedeki
depremzedelere dağıtılmıştır. 11 doktordan oluşan 2 acil yardım ekibi ile
kurtarma faaliyetlerine katılması için 25 kişilik uzman bir ekip de Türkiye'ye gönderilmiştir.
Yunan arama-kurtarma timi, çok sayıda vatandaşımızı enkazdan sağ çıkarırken,
sahra hastanesi kuran sağlık personeli, yaralılara şifa dağıtmıştır.
Yunanistan, ayrıca,
depremden sonra yanmaya başlayan İzmit Tüpraş Rafinerisinin söndürülmesinde de
bizlere yardımcı olmuştur. Körfeze çok sayıda kurtarma ekibi ve tonlarca yardım
malzemesi gönderen, yardım kampanyaları açan, yani, deprem sırasında canla
başla yardımımıza koşan Yunanistan, benzer talihsizliği de 7 Eylül 1999'da
kendisi yaşamıştır. 5,9 şiddetindeki depremin ardından, Türk Halkı da
Yunanistan Halkıyla aynı şekilde dayanışmış ve dayanışmanın içerisinde
bulunmuştur.
Bunun sonucunda, her iki
ülkenin dönemin Dışişleri Bakanları bir araya gelmiş ve depremde ortak kurtarma
ekibi kurulmasında ve bu ekibin, uluslararası hizmet vermek üzere, Birleşmiş
Milletler himayesinde görev yapması hususunda anlaşmışlardır. Bu doğal afetler
esnasında, Türkiye'de AKUT ve Yunanistan'da EMAK adlı kurtarma ekiplerinin
çalışmalarının uluslararası planda yansıması olarak görülebilecek iki ülke
arasındaki Deprem Çevik Gücü Girişimi, iki ülkenin insanî amaçlarla birlikte
çalışmasını sağlayacak ve bir anlamda, yeni bir tür güven artırıcı önlem ve
işlevini yürütmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye ile Yunanistan arasında, başta, deprem felaketi olmak üzere, doğal
felaketlerin meydana gelmesi halinde Birleşmiş Milletler çatısı altında acil
kurtarma operasyonu ve yardım yapabilecek ortak birim kurulması yönünde her iki
ülkenin Dışişleri Bakanlarının vardığı mutabakat sonucunda Birleşmiş Milletlere
sunulan karar tasarısı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 22 Kasım 1999
tarihli oturumunda kabul edilmiştir. Bu kararı takiben, iki ülke arasında,
Doğal Afetlere Karşı Ortak Görev Gücü Kurulmasına İlişkin Protokol, 8 Kasım 2001
tarihinde Atina'da imzalanmıştır. Afet yönetimi konusunda işbirliğinin
güçlendirilmesinin, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha da geliştireceği
inancıyla imzalanan söz konusu protokolle, iki ülke arasında doğal afetlere
karşı yapılacak işbirliğinin çerçevesi çizilmiştir.
Böylece, kuruluş amacı,
Türkiye ile Yunanistan'ın doğal afetlerden etkilenen halklarına, zamanında ve
etkin insanî yardım sağlamaya yönelik kolektif kapasiteleri artırmaktır. Temel
hareket alanı depremler, seller ve toprak kayması olan, faaliyet göstereceği
coğrafî alan, Akdeniz çevresi ile genel olarak Türkiye ve Yunanistan'ın yakın
çevresi olarak belirlenen, ancak sınırlı tutulmayan "Türk-Yunan Doğal
Afetlere Karşı Ortak Gücü" olarak isimlendirilen ve logosu, birimin baş
harfleri, uluslararası sivil koruma işareti ve iki ülkenin ulusal
bayraklarından oluşan ortak görev gücü biriminin kurulması öngörülmektedir.
Birim, Birleşmiş
Milletler İnsanî İşler Koordinasyonu Ofisi ile yakın işbirliği içinde
çalışacaktır. Bu amaçla, iki birim arasında mutabakat muhtırası imzalanmıştır.
Bu şekilde, birim, faaliyete geçtiğinde, Birleşmiş Milletlerin koordine ettiği
çalışmaların da bir parçası haline gelmiş olacaktır.
Birimde, kentsel arama ve
kurtarma personeli, acil tıp yardımı, mühendislik ve yerbilim hizmetleri ve her
iki ülkenin hükümet, hükümetdışı kuruluşlarından uygun kaynakların kullanımını
mümkün kılacak yaklaşık 40'ar kişi görevlendirilecektir.
Türkiye, Başbakanlık Acil
Durum Yönetimi Genel Müdürlüğünü; Yunanistan'da, İçişleri Kamu Yönetimi ve
Ademi Merkeziyet Bakanlığı Sivil Savunma Genel Sekreterliğini yetkili kurum
olarak belirlemiştir.
Türkiye ve Yunanistan'da
eşit sayıda üyeden oluşan bir koordinasyon komitesi kurulacak ve bu komiteye,
taraflarca, bir yıllık rotasyon çerçevesinde başkanlık edilecektir.
Protokol uyarınca,
Türkiye ve Yunanistan, doğal afetler konusunda bilimsel uzman toplantılarını,
bilimsel programları ve seminerleri teşvik edecektir.
Türkiye ve Yunanistan,
eğitim tatbikatları ve bir afet bölgesine müdahale esnasında, ortak gücün kendi
ünitesinin masraflarını kendisi karşılayacaktır.
Birliğin eğitim ve
faaliyetleriyle ilgili görev yönergesi protokolün ayrılmaz parçasını
oluşturmaktadır. Birliğin etkinliğini artırmak amacıyla ortak eğitim
faaliyetleri ve tatbikatlar yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye ile Yunanistan arasında doğal afetlere karşı yapılan işbirliğinin
çerçevesini çizen söz konusu protokolü takiben, her iki ülke ve Birleşmiş
Milletler arasında yapılan görüşmeler sonucu 16 Eylül 2002 tarihinde New
York'ta Birleşmiş Milletler, Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti arasında, İnsanî Acil Durumlara Müdahale Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. İmzalanması, mezkûr
protokolün 3 üncü maddesinde öngörülen mutabakat muhtırası, Türk-Yunan Doğal
Afetlere Karşı Ortak Görev Gücünün doğal afetlerle mücadele alanında Birleşmiş
Milletler sistemine ne şekilde destek olacağı hususunda belirli esaslara
bağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu genel bilgilerin ışığında, Yüce Meclise sunulan ve iki ülke
arasında yeni bir işbirliği kanalı teşkil edecek olan tasarıyı Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak destekleyeceğimizi bildirir, Yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Coşkuner,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA
DOĞAL AFETLERE KARŞI TÜRK-YUNAN ORTAK GÖREV GÜCÜ
KURULMASINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8 Kasım 2001
tarihinde Atina'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı Türk-Yunan Ortak Görev Gücü
Kurulmasına İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 2 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 2 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 239 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Doğal Afetlere Karşı
Türk-Yunan Ortak Görev Gücü Kurulmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 212
Kabul : 212 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti ve
Yunanistan için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Aralık
2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati :19.27
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın
sonuna eklidir.