BIM 2 4 2003-12-22T09:04:00Z 2003-12-22T09:04:00Z 33 21118 120373 TBMM 1003 240 147826 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 31       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

19 uncu Birleşim

18 Kasım 2003 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin'in, 15 Kasım 2003 Cumartesi günü, İstanbul'da, iki ayrı sinagog önünde meydana gelen patlamalarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve yaralananlara da acil şifalar dileyen konuşması

B) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Tekirdağ İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 81 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

2. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa İlinin eğitim ve öğretimle ilgili sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, sosyal dayanışmaya ve sivil toplum örgütlerinin bu konudaki faaliyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu hakkında Meclis soruşturması açılması amacıyla Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan rapora ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/394)

2. - Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, (1/285) esas numaralı Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/395)

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, (6/758) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/122)

4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, (6/800), esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/123)

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşik Arap Emirliklerine yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/396)

6. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İtalya'ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/397)

7. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/398)

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs AraştIrmasi Önergelerı

1. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 milletvekilinin, Devlet eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan ile Devlet eski Bakanı Recep Önal hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3)

2. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 milletvekilinin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/4)

IV. - ÖNERİLER

A) Sİyası Partı Grubu Önerılerı

1. - Hükümetin Irak politikası ile ilgili (8/4) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 18.11.2003 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Parti Grubu önerisi

2. - Genel Kurulun 19 Kasım 2003 Çarşamba günkü  birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesine, gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

V. - SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım

1. - Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

2. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/288) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

B) Yazili Sorular ve Cevaplari

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Hükümet Programında yer alan yeni bir Anayasa hazırlanmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1014)

2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, adlî kolluk ve ticarî sır konularındaki düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1125)

3. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın, silahlarla ilgili yapılması gereken yasal düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1235)

4. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, 4969 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesi ile SPK Kanununun 22. maddesinin (g) bendinin uygulamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1265)

5. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Çankaya Belediyesinin 1992-2003 yıllarına ait Emlak, Çevre Temizlik Vergileri ile otopark ücreti gelirlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1266)

6. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, silah taşıma ruhsat harcına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1287)

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, uyuşturucu trafiğinin önlenmesi açısından narkotik köpeklerin kullanılıp kullanılmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1301)

8. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,

BDDK-TMSF'ye devredilen bankaların kredi dökümlerine,

Doğan Grubunun borçlarının yeniden yapılandırılmasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1306,1319)

9. - Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu'nun, Ankara-Kızılay Meydanının yaya trafiğine kapatılması uygulamasının nedenlerine ve kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1314)

10. - Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur'un, İzmir-Bergama altın işletmesi ocaklarından çıkarılan pasanın yol çalışmalarında kullanılıp kullanılmadığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/1318)

11. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, İsrail'in Suriye topraklarını bombalamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1330)

12. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Irak'taki gelişmelere karşı alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün cevabı (7/1331)

13. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ithal yiv setli otomatik av tüfeklerinin ruhsatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/1338)

14. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, bir toplantıda sarf ettiği sözlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (7/1350)

15. - Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, uluslararası pamuk piyasasındaki gelişmelere karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı (7/1354)

16. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, cezaevi infaz koruma memurlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (7/1355)

17. - Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın, Sabah Yayıncılık hisse senetlerinin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/1359)

18. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, kamu çalışanlarının istek dışı emekliliğe zorlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı (7/1380)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Türk sinemasının 89 uncu yıldönümüne ve 14 Kasım Sinema Gününe,

Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu, Düzce'de meydana gelen deprem afetinin 4 üncü yıldönümünde, Düzce'deki sosyal ve ekonomik durum ile alınması gereken önlemlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, Beykoz İlçesinin sorunlarına ve özelleştirme kapsamında bulunan Beykoz Deri ve Kundura Fabrikasında yaşanmakta olan son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, cevap verdi.

Çorum Milletvekili Murat Yıldırım ve 25 milletvekilinin, Çorum İlinin turizm potansiyelinin değerlendirilerek, Hitit Uygarlığının tanıtımı için (10/140),

Samsun Milletvekili Mehmet Kurt ve 20 milletvekilinin, Samsun İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak (10/141),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri; İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, hükümetin Irak politikasıyla ilgili Anayasanın 92 nci maddesi gereğince talepleri ve sonuçları konusunda genel görüşme (8/4)

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(10/8, 48) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.

Slovenya Ulusal Meclisinin, TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyeti Slovenya'ya resmî davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi, kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında (1/521) (S. Sayısı : 146),

2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/523) (S. Sayısı : 152),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Karayolları Genel Müdürlüğünce Yapılacak Bölünmüş Yol İnşasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Tasarısının (1/687) (S. Sayısı : 276) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 1 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

18 Kasım 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.04'te son verildi.

Yılmaz Ateş

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mevlüt Akgün

Mehmet Daniş

 

Karaman

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                        No. :29

14 Kasım 2003 Cuma

Raporlar

1. - Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 31.7.2003 Tarihli ve 4967 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/658) (S. Sayısı : 277) (Dağıtma tarihi : 14.11.2003) (GÜNDEME)

2. - 2003 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı : 280) (Dağıtma tarihi : 14.11.2003) (GÜNDEME)

                                                     17 Kasım 2003 Pazartesi                                           No. :30

Rapor

1. - Öğretmen ve Eğitim Uzmanı Yetiştiren Yükseköğretim Kurumlarında Parasız Yatılı veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlara İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı : 281) (Dağıtma tarihi : 17.11.2003) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer’in, Bilim Araştırma Vakfı mensupları hakkındaki bir araştırmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1103)

2. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, lisansüstü eğitim-öğretim için yurt dışına gönderilecek araştırma ve öğretim görevlisi kadrolarının ne zaman verileceğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1104)

3. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarının çocuk bakımevi ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1112)

4. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak Belediyesinin, Millî Emlak Genel Müdürlüğünden alarak sattığı arsalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1113)

5. - İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol'un, kütüphanelere alınan yayınlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1114)

6. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Mamak Belediyesinin usulsüz olduğu iddia edilen bazı işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1116)

7. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1118)

8. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Almanya'daki bir toplantıya Millî Görüş Teşkilâtı Genel Başkanını davet etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1122)

9. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, MGK Genel Sekreterliği Yönetmeliğine ve Millî Güvenlik Siyaseti Belgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1127)

10. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, off-shore hesabı açan kamu kuruluşu olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1136)

11. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün 1998 yılında SSK'ya yapılan sözleşmeli personel alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1137)

12. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, Edirne İlinde personeli olmayan sağlık kurumlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1167)

13. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin açtığı kömür ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1170)

14. - Adana Milletvekili N. Gaye Erbatur'un, polis meslek yüksek okullarındaki kız öğrenci kontenjanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1175)

15. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, ücretsiz ders kitaplarına ekli Başbakan ve Millî Eğitim Bakanı imzalı bildirilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1187)

16. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Düzce depremzedelerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1189)

17. - Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Başbakanlık Teftiş Kuruluna soruşturulması için verilen dosyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1214)

19. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesi sosyal tesislerinin malî denetimine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1215)

19. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünce toplanan harç paralarının yatırıldığı bankalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1216)

20. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa kampüslerindeki inşaat projelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1217)

21. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, ABD'den alınacak 8,5 milyar dolarlık kredinin şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1219)

22. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, batık banka sorumlularına yönelik yasal düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1222)

23. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Irak'a asker gönderilip gönderilmeme konusunda yaptığı bir açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1225)

24. - Ankara Milletvekili A. İsmet Çanakçı’nın, kredi kartları ile ilgili yasal bir düzenlemeye gidilip gidilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/1238)

25. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, ABD ile imzalanan kredi anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1242)

26. - İzmir Milletvekili Türkan Miçooğulları'nın, Dubai'de Türkiye ile ABD arasında imzalanan kredi anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1243)

27. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, 4811 ve 4876 sayılı kanunların uygulanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1259)

28. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Alanya-Yeşilköy'de inşa edilen bir otele  ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1263)

                                                     18 Kasım 2003 Salı                                                    No. :31

Tasarı

1. - Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/699) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve İçişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.11.2003)

Teklifler

1. - Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in; Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/199) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.2003)

2. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/200) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.11.2003)

3. - Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/201) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.11.2003)

4. - Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan 4736 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/202) (Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.11.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Düzce'li depremzede temsilcilerinin gözaltına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/843) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

2. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, ilköğretim öğrencilerine ücretsiz dağıtılan kitapların maliyetine ve bir firmanın finanse ettiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/844) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şırnak İlindeki kömür rezervlerine ve üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/845) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

4. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Kamu İhale Kanunu kapsamına alınmayan orman köylerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/846) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, TMO'nun buğday alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1464) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

2. - Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, doğrudan gelir desteği ve mazot bedeli ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1465) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

3. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.'nin özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1466) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

4. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, bazı eylemlerde polisin göstericilere yaptığı müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1467) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

5. - Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın, kamuda çalışan mimar, mühendis ve doktorların aylıklarında iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1468) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

6. - Antalya Milletvekili Osman Özcan'ın, Anamur İlçesindeki bir yol projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1469) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

7. - Mersin Milletvekili Şefik Zengin'in, uzman erbaşların özlük haklarıyla ilgili yeni düzenleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1470) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

8. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, OHAL dönemindeki gönüllü köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1471) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

9. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, Antalya'nın Kaş ve Kale ilçelerinde yaşanan sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1472) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

10. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Melen Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1473) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

11. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Seydişehir Alüminyum Tesisinin Eti Holdinge olan borcunun Hazinece üstlenilmesinin IMF niyet mektubunda belirtilip belirtilmediğine  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1474) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

12. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, kanuna aykırı telefon dinleme iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

13. - Adana Milletvekili  Atilla Başoğlu'nun, Adana'da afet kapsamındaki bir gayrimenkulün satıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1476) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

14. - Adana Milletvekili  Atilla Başoğlu'nun, Gümrük Birliğinden sonra, üçüncü ülkelerde Türk ihracatçılarına uygulanan tarife dışı engellere ilişkin  Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1477) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

15. - Adana Milletvekili  Atilla Başoğlu'nun, bankalar aracılığıyla yurt dışına döviz transferine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1478) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

16. - Adana Milletvekili  Atilla Başoğlu'nun, adliyelerde dava dosyalarının kaybolması ve rüşvet iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1479) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

17. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1480) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

18. - Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, yıllık ders planı çizelgesinde Atatürkçülükle ilgili konular bölümüne yer verilmediği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1481) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

19. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin, birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışanların döner sermayeden aldıkları paylara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1482) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

20. - Antalya Milletvekili Nail Kamacı'nın, AB ülkelerine domates ihracatında karşılaşılan zorluklara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1483) (Başkanlığa geliş tari-hi : 13.11.2003)

21. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, muhtar maaşlarının iyileştirilip iyileştirilmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1484) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

22. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Yalova'da onarım ihtiyacı bulunan deprem konutlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1485) (Başkanlığa geliş tari-hi : 13.11.2003)

23. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, Ankara Altındağ Endüstri Meslek Lisesinde norm kadro fazlası öğretmenlerin bir anket çalışmasında görevlendirilmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1486) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

24. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, belediyelerden diğer kurumlara atanan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) yazılı soru önergesi (7/1487) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

25. - Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, bir denizcilik şirketinin Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne olan borcuna ve Genel Müdürün görevden alınmasına  ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1488) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

Meclis Soruşturması Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 Milletvekilinin, bakanlıkları sırasında ilgili kuruluşların raporlarının gereğinin yapılmasını geciktirerek ve gerekli tedbirleri zamanında almayarak görevlerini yerine getirmemek suretiyle Türkiye Halk Bankasının zarara uğramasına sebep oldukları, usulsüz işlemlerin yapılmasına imkân sağladıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinin ikinci fıkrasına uyduğu iddiasıyla Devlet Eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan ile Devlet Eski Bakanı Recep Önal haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

2. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 Milletvekilinin, doğalgaz alım anlaşmalarında Devlet alım satımına fesat karıştırdığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Eski Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer ile ayrıca bakanlıkları sırasında uyguladıkları yanlış ve usulsüz enerji politikalarında ilgili kurum ve kuruluşların uyarılarını dikkate almayarak kamuyu zarara uğrattıkları ve bu suretle görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma fiillerini işledikleri ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinin ikinci fıkrasına ve 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/4) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

18 Kasım 2003 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin'in, 15 Kasım 2003 Cumartesi günü, İstanbul'da, iki ayrı sinagog önünde meydana gelen patlamalarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve yaralananlara da acil şifalar dileyen konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 15 Kasım Cumartesi günü İstanbul'da iki ayrı sinagog önünde patlama yaşandı. Maalesef, bugün tarihi itibariyle 25 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce insanımız da yaralandı. Ülkemizde çok sık rastlamadığımız bu saldırıyı, sivil vatandaşlarımıza yönelik yapılmış, kabul edilemez ve affedilemez bir terörizm olarak görüyoruz.

Dünya, bölge ve ülke barışında terörizmin her türlüsüne karşı dünya ülkeleriyle ortak hareket etmemiz gerektiğini, kendi içimizde de kenetlenmemizin artık zarurî hale geldiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Öte yandan, bölge ve dünya ülkeleri, terörizme karşı geliştirilecek yöntemlerin, sadece, daha fazla şiddet, daha çok baskı, daha çok işgal olmadığını bilmelidirler.

Değerli milletvekilleri, bu acı günde, müsaadenizle, sizler adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak terörün her çeşidini şiddetle kınıyorum, vatandaşlarımızın acılarını paylaşıyorum, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Tekirdağ İlinin düşman işgalinden kurtarılış yıldönümü münasebetiyle Tekirdağ Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut'a aittir.

Buyurun Sayın Akbulut. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

B) Gündemdişi Konuşmalar

1. - Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut'un, Tekirdağ İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 81 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 81 inci yılı nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum, Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen aziz vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Ben de, öncelikle, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'da meydana gelen vahşi terör olaylarını nefretle lanetliyorum. Olaylarda hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Cenabı Haktan rahmet, kederli ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralanan değerli yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyor ve acil şifa dileklerimi sunuyorum. Ülkemiz, bir daha böyle üzücü olaylara sahne olmasın diye temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Tekirdağ, Marmara Denizinin kuzeyinde, İstanbul ve Çanakkale İlleri arasında yer alan, Trakya yöremizdeki 3 ilden biri olup, yeşille mavinin bütünleştiği, tarım, sanayi ve turizmi içine alan bir ilimizdir. İlimizin, Merkez İlçeyle birlikte 9 ilçesi (Çerkesköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmara Ereğlisi, Muratlı, Saray, Şarköy) ve 273 köyü bulunmaktadır. Tekirdağ İlinin 2000 yılındaki nüfusu 623 591'dir.

Tekirdağ İli, coğrafî konumu dolayısıyla stratejik önem taşıyan, Anadolu ile Balkanlar arasında geçit bölgesi olup, ülkemizi, Avrupa'ya, dolayısıyla Avrupa Birliği ülkelerine bağlayan yegâne yol güzergâhı üzerinde bulunmaktadır.

İlimizin bilinen tarihçesi, ilk olarak M.Ö. 4000 yıllarında Kuzey Asya'dan ve Güney Rusya'dan gelen ve "Trak" ismini alan kavimlerin bölgeye yerleşmesiyle başlar.

1356 yılında, Rumeli'ye ilk geçen Osmanlı komutanı, Orhan Gazi'nin oğlu, Rumeli fatihi Şehzade Süleyman Paşa ve maiyetindeki Evranos Gazi ile Hacı İlbey Gelibolu'yu ele geçirerek Tekirdağ'ı fethetmişlerdir. Daha sonra, Tekirdağ, bir Osmanlı şehri olarak gelişmiştir.

Birinci Dünya Savaşından sonra, Mondros Mütarekesi nedeniyle, işgal kuvvetleri 20 Temmuz 1920'de Tekirdağ'ı işgal etmişse de, 13 Kasım 1922'de, bu işgale silahlı kuvvetlerimizce son verilerek, Tekirdağ Türk yönetimine kazandırılmıştır.

İlimiz, önceleri "Tekfurdağı" olarak adlandırılmış ve 1927 yılında, Tekir Dağlarının rengine izafeten, "Tekirdağ" olarak adını almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi, adları Tekirdağımızla özdeşleşmiş şahsiyetlerden bahsederek sürdürmek istiyorum. Bilindiği üzere, Tekirdağ İlimiz, "Üç Kemaller Diyarı" diye de anılmaktadır. 24 Aralık 1840'ta büyük vatan şairi Namık Kemal burada doğmuştur. Çanakkale Destanını yazan 19 uncu Tümen, Mustafa Kemal tarafından Tekirdağ'da hazırlanmış ve 23 Ağustos 1928'de Atatürk, Harf İnkılabı vesilesiyle Tekirdağ'a gelip "Başöğretmen" olarak ilk dersi vermiştir. Ayrıca, Yahya Kemal'in "Yol Düşüncesi" isimli şiirinde, Tekirdağ'dan "Fetihler Ufku Tekirdağ" diye söz etmesi, tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır.

Ayrıca, 18 inci Yüzyıl başlarında ortaya çıkan Macar bağımsızlık hareketinin önderi II. French Rakoczi ve taraftarlarının savaşta yenilgiye uğramaları üzerine, Padişah III. Ahmet tarafından Tekirdağ İlinde ikamet ettirilmesi ve Tekirdağ'da misafir edilmesi, tarihimizde geçmiş önemli bir olaydır. Bu Macar kahramanının ikamet ettiği ev, şimdi, restore edilerek müze haline getirilmiştir.

Öte yandan, Tekirdağ'da doğmuş olan büyük vatan şairi Namık Kemal'in de doğduğu ev orijinaline uygun yeniden inşa edilerek müze haline getirilmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; vergi sıralamasında Türkiye'nin ilk 10 şehri arasında yer alan Tekirdağımız, maalesef, şimdiye kadar, yatırımlarda 63 üncü sıralarda yer almaktaydı. İlimiz, ayrıca, geliriyle giderini karşılayan illerin 3 üncü sırasında yer almaktadır.

İlimizin en önemli sorunlarının başında yer alan Tekirdağ-İstanbul Karayolu bağlantısı, 1998'de ihale edilmesine rağmen, şimdiye kadar ciddî bir çalışma yapılamamıştır. Yaz aylarında günde 35 000 aracın geçtiği uluslararası bu yolda, hükümetimizin bir yıldan beri yaptığı çalışmalarla önemli mesafeler alınmış bulunmaktadır.

Diğer yandan, iktidarımız zamanında başlatılan 15 000 kilometrelik duble yol projesi kapsamına alınan Tekirdağ-İpsala-Yunanistan yolu çalışmaları da aralıksız devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - Bu yolun 10 kilometrelik kısmı yıl sonunda bitirilmiş olacaktır.

Tekirdağ halkının yıllardır özlemle beklediği Namık Kemal Üniversitesinin açılması için de AK Parti milletvekilleri olarak yasa teklifi hazırlamış ve Yüce Meclisimize sunmuş bulunmaktayız.

Tekirdağ kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve meslekî kuruluşları, kurulacak üniversitenin sosyal, kültürel ve toplum yaşamına katkı ve faydalarını yakinen bilmektedirler, dolayısıyla, 2 fakültesi hazır olan üniversite arzusunun gerçekleşmesini heyecanla beklemektedirler. İnşallah, AK Parti İktidarında, bu büyük idealimiz de gerçekleşmiş olacaktır.

Tekirdağ tarımında özellikle buğday ve ayçiçeği ekimi yaygın olup, Türkiye buğday üretiminin yaklaşık yüzde 5'i, ayçiçeği üretiminin ise yüzde 27'si Tekirdağ İlinden karşılanmaktadır.

Ayçiçeği üreticilerimizin sorunlarını yakinen bilmekteyiz. Üreticilerimizin durumlarının iyileştirilmesi yolunda hükümetimizin uygulamaları, tarafımızdan yakinen takip edilmektedir.

İlimiz ilköğretim alanında 850 derslik ihtiyacı bulunmakta olup, bu yıl, Millî Eğitim Bakanlığı ve İl Özel İdaresi imkânlarıyla 150 derslik yapılacak ve Eğitime Yüzde Yüz Destek Projesiyle de 30 derslik inşa ettirilerek, bu sorunun çözümü konusunda önemli bir mesafe alınmış olacaktır.

Tekirdağ İli ve ilçelerimizin bugüne kadar çözümlenemeyen -Şarköy ve Hayrabolu karayollarının çözümünde olduğu gibi- diğer sorunları da iktidarımız döneminde tek tek ele alınarak çözüme kavuşturulacaktır.

Bu duygular içerisinde, bizi izleyen tüm vatandaşlarımızın ve siz değerli milletvekillerimizin gelecek ramazan bayramını en samimî duygularla kutluyor; hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

İçişleri Bakanımız Sayın Aksu, Hükümet adına söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ Milletvekili Sayın Ziyaeddin Akbulut'un, Tekirdağ'ın düşman işgalinden kurtarılışı nedeniyle yaptıkları gündemdışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Tekirdağ'ın düşman işgalinden kurtarılışının 81 inci yıldönümü nedeniyle, başta Tekirdağlı vatandaşlarımız olmak üzere, bütün milletimizi kutluyorum.

Sayın Akbulut, konuşmalarında, cumartesi günü hep birlikte yaşadığımız ve yalnızca Türk Musevî cemaatini değil, aynı zamanda bütün Türk Milletini hedef alan menfur bombalama hadisesine de temas ettiler.

Değerli arkadaşlarım, Türk Milletine yönelen bu menfur, bu alçak saldırı, Türkiye'nin istikrarını ve bölgesindeki etkinliğini de hedef almıştır. Bu saldırının adı terördür. Terör, kimden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve onun için de lanetle kınıyoruz. Hiçbir gerekçe de, terörü suç olmaktan çıkaramaz.

Bilindiği üzere, 1970'li yıllarda başlayan geniş terör eylemleriyle karşı karşıya kalmış, terörden çok ıstırap çekmiş bir ülkeyiz. Teröre bağlı olarak, sayıları binlerle ifade edilen insanımızı kaybettik. Bu bakımdan, Türk kamuoyu, terör konusunda çok hassastır. Biz, Hükümet olarak da bunun bilincindeyiz. Bu konuda, yıllarca çok ıstırap çeken bir ülke olarak, ta 1990'lı yıllardan beri, terörle mücadelede, muhakkak uluslararası işbirliğine ihtiyaç olduğunu hep vurgulayageldik ve bu konuda da bizim hazır olduğumuzu, bu konuyla ilgili olarak her ülkeyle işbirliği yapmaya açık olduğumuzu da her vesileyle beyan ettik. Şu ana kadar da 43 ülkeyle, terörle, uyuşturucuyla, insan kaçakçılığıyla, organize suçlarla mücadelede işbirliği konularını içeren ikili güvenlik işbirliği anlaşması, 6 ülkeyle de, çok taraflı işbirliği anlaşması imzaladık; ama, bütün ülkelerin, bu konuda, daha duyarlı, daha hassas olmaları gerekmektedir.

Son terör eylemi nedeniyle, maalesef, 25 vatandaşımızı kaybettik, 300'ün üzerinde insanımız yaralandı; bunların bir kısmı, o gün, ayakta tedavi gördü, 77 vatandaşımız hastanelere yatırıldı, bunların 7'sinin de durumları biraz ağırdı. Ben, bu terör eyleminden dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerken, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Tabiî, bu patlamaların vuku bulduğu bölgede, birçok işyeri, ev hasar görmüştür; bütün bu vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlarım, olayı duyar duymaz İstanbul'a gittim ve hemen, olay yerlerini ve hastaneleri ziyaret ettim. Şunu gördüm ki, başta Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı olmak üzere, bütün yetkili savcılar ve güvenlik kuvvetlerimizin bütün yetkilileri, canla, başla, olayın çözümü için gayret gösteriyorlardı. Sayın Başbakan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 20 nci Kuruluş Yıldönümü münasebetiyle Kıbrıs'ta bulunuyorlardı; programlarını kesip, aynı gün akşam İstanbul'a geldiler ve birlikte, yaralı vatandaşlarımızı dolaştık, hayatını kaybedenlerin yakınlarını evlerinde ziyaret edip taziyede bulunduk ve onların, birazcık olsun, ıstıraplarına ortak olduk.

Bunları şunun için söylüyorum: Bu olayın başından itibaren, Hükümet olarak, devlet olarak, var gücümüzle oradaydık, bundan sonra da orada olacağız.

Değerli arkadaşlarım, bu olayın aydınlatılması için, başta İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı ve diğer yetkililer olmak üzere, güvenlikten sorumlu bütün makamlarımız, bütün devlet birimlerimiz, tam bir işbirliği içinde, çalışmalarını aralıksız sürdürmektedirler. Önemli mesafeler alınmıştır, ciddî bilgi ve bulgulara ulaşılmıştır; inanıyorum ki, çok yakın bir zamanda, olayın bütün yönleriyle aydınlatılması mümkün olacaktır.

Esasen, amacımız, bu tür eylemleri meydana gelmeden önleyebilmektir. Bu nedenle, istihbarat çalışmalarına da aralıksız devam edilmektedir. Bu noktada önemli olan, Hükümetimizin ve güvenlik güçlerimizin, bu ve benzeri olayların karanlıkta kalmaması için, aydınlatılması ve önlenmesi konusunda samimî kararlılıklarıdır. İşte, biz, baştan beri bu kararlılığı gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz.

Ben, Yüce Allah'tan, ülkemizin bir daha böyle bir terör eylemiyle karşı karşıya kalmamasını diliyor; bu vesileyle, tekrar, hayatını kaybeden bütün yurttaşlarıma Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, hastalarımıza acil şifalar diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz isteği, Şanlıurfa İlinin eğitim sorunlarıyla ilgili olmak üzere, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik'e aittir.

Buyurun Sayın Melik. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa İlinin eğitim ve öğretimle ilgili sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İlinin eğitim ve öğretimle ilgili sorunlarını dile getirmek üzere, şahsım adına gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Bu arada, geçtiğimiz cumartesi günü meydana gelen terörist saldırıda hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor ve saldırıyı şiddetle kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. "İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır" diyen Anayasamızın 42 nci maddesini uygulamak bir siyasî iktidarın en temel görevlerinden biridir; ancak, temsilcisi bulunduğum Şanlıurfa İlinde, Anayasanın 42 nci maddesini bugünkü şartlarda tam olarak uygulamak mümkün değildir; çünkü, derslik sayısı yetersizdir. Derslik sayısı yetersiz olduğundan dolayı, okula kaydını yaptıran çocuklar ya sürekli olarak okula gidememekte veya okuldan gerekli eğitimi alamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin neresinde olursak olalım, Şanlıurfa İli dediğimiz zaman herkesin ilgisini çekmekte olduğunu görmekteyiz. Urfa'yı çok yakından tanımayan insanlarımız, biraz da gıpta ederek, Urfa'nın çok önemli gelişmelerin merkezi olacağını söylemekte, bu yüzden, Urfa'da yaşamanın bir şans olduğunu ve zaten temel sorunlarının da çözülmüş olduğunu belirtmektedirler. Zaten, bu mutlu tablonun bir göstergesi de Urfa sırageceleri değil midir diye düşünmektedirler. Aslında, insanların bu duygu ve düşüncelere kapılmalarının tek nedeni, GAP projesiyle ilgili olarak yıllardır yapılan yayınlardır; ancak, gerçekler hiç de öyle değildir. Nüfusu, tarihi, kültürü ve ekonomik değerleri bakımından Türkiye'nin en önemli illerinden biri olan ve cumhuriyet tarihi boyunca uygulamaya konulan en büyük bölgesel kalkınma projesinin sözde merkezi sayılan ilimiz Şanlıurfa'da eğitim tam bir felakettir.

Şanlıurfa, gelişmişlik sıralamasında, Türkiye'de, 68 inci sıradadır. Bu sıralamaya esas olan gösterge de, o ilin eğitim durumudur; yani, Urfa İli, eğitim itibariyle, 81 il içinde 68 incidir. Öğrenci seçme sınavlarında Urfalı öğrencilerin başarı oranı da bunun ayrı bir göstergesidir; çünkü, değerli arkadaşlar, ilimizde 300 sınıf öğretmeni açığı vardır. Başta, İngilizce, Türkçe, matematik olmak üzere, birçok derste, toplam 700 öğretmen açığı vardır. Birkaç istisna hariç, merkezdeki okulların tamamında ikili öğretim devam etmektedir. 2002-2003 öğretim yılında, ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 62'dir. Suruç, Ceylanpınar ve Halfeti Millî Eğitim Müdürlüklerine ise halen atama yapılamamıştır.

Değerli milletvekilleri, Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası, bundan bir süre önce, Sayın Başbakan tarafından önemli bir törenle başlatıldı. Sanıyorum, bütün il valileri ile millî eğitimle ilgili tüm yetkililer de oradaydı. O töreni ben de büyük bir heyecanla izledim ve herhalde, bizim bilmediğimiz, eğitimle ilgili çok yeni projeler hayata geçirilecek diye düşündüm; ancak, çok kısa bir süre içinde genel bütçeden millî eğitime ciddî bir kaynak ayırma düşüncesinde olmayan hükümetin, eğitim sorununun çözümünde derslik problemini hayırsever ve ekonomik durumu yerinde olan vatandaşlarımızın vicdanlarına havale ettiğini anlamış olduk.

Değerli milletvekilleri, derslik sıkıntısı, elbette, yalnız Urfa'ya özgü bir problem değildir; başta, İstanbul ve Başkent Ankara olmak üzere, birçok ilimizde bu sorun mevcuttur; ancak, ülkemizde, yüzde 80'leri aşan okuryazar insanlarımızın büyük bir çoğunluğu ilkokul mezunudur ve bundan sonra da, ekonomik şartlardan dolayı, ancak ilköğretim mezunu olabileceklerdir. Bu yüzden, ilköğretim, ülkemiz ve Şanlıurfa İli için çok önemli bir kademedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu nedenle, şimdi, ben, bu kürsüden, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza sesleniyorum: Gelin, Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyasını, Şanlıurfa'da, sizin öncülüğünüzde, hep birlikte başlatalım. İlk ve ortaöğrenimdeki tüm sorunların çözümüne, öncelikle derslik meselesini hallederek başlayalım. Bunun için de, Şanlıurfa il ve merkez ilçelerinde boş duran veya atıl bulunan resmî kurum binalarını derhal okullara ek bina olarak tahsis edelim. Bu binaların bakım ve onarımı için, 500 yataklı devlet hastanesinin odalarının tefrişinde olduğu gibi, Şanlıurfa halkının büyük ilgi göstereceğinden eminim. Okul sıralarını da Endüstri Meslek Lisesine yaptıralım.

Gelin, ikinci yarıyıl başlayıncaya kadar Urfa'ya en az 100 derslik kazandıralım ki, hiç olmazsa, 4 000 öğrenciyi tekli eğitime alarak, 60-70 kişilik sınıflardan kurtaralım. Millî eğitimimize bütçeden gerekli payı ayırıncaya kadar, Şanlıurfa'da uygulayacağımız bu örneği bütün ülkeye yayalım ve ülkede eğitim kampanyasının asıl sahibinin, cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında olduğu gibi, devlet olması gerektiğini bir daha gösterelim.

Yüce Meclisin, tüm vatandaşlarımızın ve bölge halkının yaklaşmakta olan ramazan bayramını terör ve şiddetten uzak geçirmeleri dileğiyle kutlar, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Hükümet adına söz isteği vardır; Sayın Millî Eğitim Bakanımız Hüseyin Çelik söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Melik'in gündemdışı yapmış olduğu konuşmasını cevaplandırmak üzere, Hükümet adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Melik'in yakınmalarına hak veriyorum. Sayın Melik, Urfa'nın eğitim açısından son derece geri kalmış bir ilimiz olduğunu ifade etti; buna, söyleyecek söz bulamıyorum. Maalesef, bazı illerimiz vardır ki, derslik başına düşen öğrenci sayısı, hâlâ, 60'ın, 70'in üzerindedir. Buna İstanbul da dahildir. İstanbul'un  bazı ilçelerinde, bir dersliğe düşen öğrenci sayısı, eğer sabahçı-öğlenci eğitim olmazsa, 105'tir; ama, sabahçı-öğlenci eğitim yapıldığı için, ikili öğretim yapıldığı için bu rakam 45-50'ye düşmektedir.

Değerli arkadaşlarım, biz, Millî Eğitim Bakanlığı olarak, Şanlıurfa'ya ve eğitim açısından Şanlıurfa benzeri birçok sıkıntısı olan illerimize bu sene öncelik verdik ve bu yıl, sadece ilköğretim yatırımları için Şanlıurfa Valiliğine, özel idaresine tahsis ettiğimiz para 15 trilyon Türk Lirasıdır.

2003 yılında yatırım programında olan; ama, 2003 yılında arsa ve benzeri problemlerden dolayı başlatılamayan, temeli atılamayan, ihalesi yapılamayan 11 tane proje vardır. Bunların bir kısmı lise ve dengi okullar, diğerleri ilköğretim okullarıdır. Buna ilave olarak, biz, biliyorsunuz, 2003 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasından, eğitim yatırımları için 450 trilyon para aldık ve buradan en büyük payı Şanlıurfa İline ayırdık. Şanlıurfa'ya 37 000 metrekare kapalı alan yeni eğitim- öğretim binası yapmak üzere bir programlama yaptık. 2004 yılı içerisinde yine İMKB'den alacağımız ekkaynaklarla buna takviyede bulunacağız, bunu destekleyeceğiz. Şu anda, hemen, Sayın Milletvekilimizin ve Meclisin değerli mensuplarının bunu bilmesinde fayda var. İMKB'den aldığımız kaynakla, Şanlıurfa merkezinde 720 öğrencilik bir lise öğretim binası, yine, merkezde 960 öğrencilik bir ilköğretim okulu, yine merkezde, 960 öğrencilik ikinci bir ilköğretim okulu; Ceylanpınar'da 960 kişilik bir ilköğretim okulu, Şanlıurfa merkezinde kız ve erkek pansiyonu da bulunan bir anadolu öğretmen lisesi ve Suruç İlçemizde de 480 kişilik bir ilköğretim okulunu yapmayı planlamış bulunuyoruz. Önümüzdeki aylarda -biliyorsunuz, bu yeni İhale Yasasından dolayı bunlar hemen başlatılamıyor- önümüzdeki günlerde bunların ihalelerini yapacağız, temelini atacağız.

Değerli arkadaşlar, öğretmen açığı, Türkiye çapında, özellikle iki branşta en fazla kendisini hissettiriyor; İngilizce ve bilgisayar öğretmeni açığımız var. Bu yıl, bildiğiniz gibi 2003 yılı Bütçe Kanunu çerçevesinde, bütün Türkiye'de 35 000 kadro ihdas edildi; bunun, 23 200'ü eğitim alanına ayrıldı. 20 000'i Millî Eğitim Bakanlığına, öğretmen tayin etmek üzere verildi, 3 200'ü de üniversitelerimizin ihtiyaçları için tahsis edildi.

Bu yeterli mi; elbette yeterli değil. Biz, bu açığı kapatmak, 5 000 İngilizce öğretmeni ve 4 000 de bilgisayar öğreticisi tayin etmek üzere, Maliye Bakanlığımızdan, Devlet Personel Başkanlığımızdan 9 000 yeni atama için kadro talep ettik ve bunu aldık. Dün Bakanlar Kurulunda kararname imzalandı ve Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderildi. Ancak, bunlar, daimî statüde öğretmen olmayacaklar, yılda maksimum 10 ay çalıştırılmak üzere geçici görevli olarak tayin edilecekler. En azından şu anda, bundan başka imkânımız yok; çünkü, yeni kadro alamadığımız için, yeni kadro ihdas edilmediği için, böyle geçici bir tedbirle İngilizce öğretmeni ve bilgisayar öğretmeni ihtiyacımızı, Türkiye çapında karşılamaya çalışacağız.

Öte yandan, Sayın Milletvekilimiz, resmî binaların okul binaları olarak tahsis edilmeleri gerektiğini ifade etti; bunlarla ilgili gerekli onarımların, Şanlıurfa halkı tarafından yapılacağını ifade etti.

Değerli Milletvekilim, bildiğiniz gibi, okullar, kurslar gibi rasgele yerlerde açılamaz. Herhangi bir binayı, siz, okul olarak tahsis edemezsiniz. Okul için, bildiğiniz gibi, çok ayrıcalıklı, özellikli mekânlar gerekiyor; ama, kursları, herhangi bir iş hanında, iş merkezinde veya bir başka resmî binada açabilirsiniz.

Biz, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki süreç içerisinde, başta Şanlıurfa olmak üzere, göç alan ve eğitim açısından ciddî problemleri olan illerimize öncelik vereceğiz. Doğu ve güneydoğuda, başta Şanlıurfa ve Diyarbakır olmak üzere, Batman ve Van İlleri, en fazla göç alan iller konumundadır. Göç alan illerimizde, kırsal kesimdeki okullarımız boşalıyor; ama, il merkezlerinde ciddî yığılmalar olduğu için, çok kısa sürede, çok ciddî derslik ihtiyaçları doğuyor. Türkiye çapında, aslında, bu mesele, halledilmesi gereken, önemsenmesi gereken bir meseledir.

Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesini takdim ederken de söyledim değerli arkadaşlarım; şu anda, Türkiye'de, sabahçı-öğlenci dediğimiz ikili öğretimi kaldırdığınız zaman, ideal şartlarda, Avrupa standartlarında eğitim yapmamız için, bizim, ekstra 100 000 derslik inşa etmemiz lazım; bunun için de, yaklaşık 10 katrilyon lira ekkaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağın çok kısa sürede temin edilmesi ve bu 100 000 dersliğin hemen yapılması mümkün görülmemektedir. Bunun için, biz, alternatif arayışlar içerisindeyiz. Bakınız, 2003 yılında, yatırımlar çok düşük bir seviyede seyrettiği halde, yatırım bütçesi çok kısıtlı bir bütçe olduğu halde, 15 000 yeni derslik inşa edilmiştir; 2003 yılı içerisinde, 15 000 yeni derslik inşa edilmiştir.

Sayın Melik, bu "Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası"yla birlikte ümitlendiğini ifade etti. Sayın Melik, ümitleriniz boşa çıkmamıştır. Bakınız, 11 Eylülden sonra, elli günde, 170 tane okul inşa etmek üzere, Millî Eğitim Bakanlığı ile özel sektörde, iş sahasında, iş dünyasında çalışan, hayırsever olan, vergi mükellefi olan insanlarla sözleşme imzalanmıştır ve bu, artarak devam etmektedir.

Ümit ediyoruz ki, 2004 yılının sonuna kadar, bu şekilde "Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası" çerçevesinde, ekstradan 500 tane okul inşa edeceğiz. Bu da, aşağı yukarı, ortalama olarak alırsanız, 8 000 derslik eder. Millî Eğitim Bakanlığı, 16 000-17 000 civarında derslik inşa etmeyi programlamaktadır. Önümüzdeki yıl içerisinde, yani 2004 yılının sonunda, 25 000 yeni derslik yapmış olacağız.

Sınıf sayısını 30 olarak değil de 40 olarak düşünürseniz, Türkiye'nin ihtiyaç hissettiği, şu anda acilen yapılması gereken derslik sayısı 70 000'e iner. Yani, bu mesele, böyle, çözülemez gibi gördüğümüz veya gözümüzde büyüttüğümüz bir mesele değildir. Türkiye, aslında, üç yıl içerisinde, bütün derslik ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahiptir ve buna yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, 2023 yılına kadar öğrenci potansiyelimiz nedir, bununla ilgili demografik hesaplar yaptık. 2023 yılında, öğrenci sayımızda 3 000 000 azalma oluyor. Yani, 7 yaş ile 19 yaş arasındaki öğrenci kitlemizde 3 000 000 kişilik bir azalma oluyor. Bunları da hesaba katarak, Türkiye, önündeki bu yirmi yılı çok iyi programlamak durumundadır. Biz, buna yönelik olarak çalışıyoruz.

Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası bir yıl boyunca devam edecek. Elbette, bunun yansımaları, derslik başına düşen öğrenci sayısı kabarık olan illerimizde daha fazla olacaktır. işadamlarımız bize müracaat ettikleri zaman, yurt yaptırmak istedikleri zaman, okul yaptırmak istedikleri zaman, biz, onları özellikle geri kalmış yörelere yönlendiriyoruz. Bu yönlendirmemiz esnasındaki pilot illerimizden birisi de Şanlıurfa'dır. Değerli Milletvekilimiz bundan müsterih olabilir. Bu, bireysel olarak benim meselem veya sadece Hükümetimizin meselesi değil, bu hepimizin meselesidir. Eğer, Şanlıurfa'da ekstra bir şey yapmak istiyorsanız, bu konuda bizim de destek olmamızı istiyorsanız, biz, her zaman bu faaliyetlerde sizinle birlikte oluruz, orada yapılması gereken şeyleri birlikte yaparız.

Devlet, eğitim meselesini sadece hayırseverlere bırakmamıştır, Hükümetimiz, sadece, bu meseleyi hayırseverlere havale etmemiştir. Halkımız, eğitim konusunda son derece duyarlıdır, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Bakın -ben, şu anda isim vermek istemiyorum- Türkiye çapında büyük marketler zincirine sahip olan bazı firmalar gelirlerinin yüzde 1'ini "Eğitime Yüzde Yüz Destek Kampanyası"na tahsis etmek üzere önümüzdeki günlerde bize gelecekler ve onlarla sözleşmeler imzalayacağız. Bu, az gibi görünebilir; ama, bunlar toplandığı zaman büyük miktarlar ortaya çıkar ve büyük çapta ihtiyacımızı gideririz. Bu yıl, 2004 yılı konsolide bütçesinde, Millî Eğitim Bakanlığı, yüzde 8,5'lik payla Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük bütçeye sahip olan bakanlık unvanını almıştır. Biliyorsunuz bundan önceki yıl, 2003 yılında konsolide bütçeden eğitime ayrılan pay 6,9'du. Yatırım bütçesi küçüldüğü halde, yatırım bütçesine ayrılan para 8 katrilyondan 7,5 katrilyona düşmesine rağmen, Millî Eğitim Bakanlığına ait yatırımlarda artma olmuştur. Hükümetimiz, eğitimi birinci öncelikli meselesi olarak ilan etmiştir. Bir taraftan konsolide bütçenin imkânları, bir taraftan İMKB ve benzeri kuruluşlardan yapılan katkılar, bir taraftan Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası, Avrupa Birliği projeleri, öte yandan da ikinci sektör dediğimiz özel sektörün ve nihayet üçüncü sektör dediğimiz sivil toplum örgütlerinin, vakıfların ve derneklerin katkılarıyla Türkiye'deki eğitim meselesini ancak bu şekilde çözebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de her yıl 1 300 000 öğrenci okula başlıyor. Bu, Avrupa'daki birçok ülkenin toplam öğrenci sayısına bedeldir. Yaklaşık 19 000 000 öğrencimiz var; genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Böyle olduğu için, gençlerin, çocukların eğitimi daha bir önem kazanmaktadır. Hükümet olarak üzerimize düşeni yapıyoruz, gereken duyarlılığı, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, bütün Bakanlar Kurulu üyelerimiz ve Meclisimiz gösteriyor. Önümüzdeki süreç içerisinde, sizin de bizim de şikâyet ettiğimiz bütün bu konuları, hep birlikte elbirliğiyle çözeceğiz.

Öğretmen açığıyla ilgili olarak, Sayın Milletvekilimizin şikâyetine benzer şikâyetler diğer illerden de gelmektedir. Norm kadroyla ilgili yeni bir düzenleme yapıyoruz, yığılmaları önlemeye çalışıyoruz. Eğer bu yığılmaları önlersek, Türkiye'de öğretmen açığımız kalmayacaktır.

Değişik vesilelerle söyledim, huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum; aslında, öğretmen açısından da varlık içerisinde yokluk çekiyoruz. Türkiye'de toplam 630 000 öğretmenimiz, ilk ve ortaöğretimde de 13 500 000'e yakın öğrencimiz var; böldüğünüz zaman, ülkemizde 1 öğretmene düşen öğrenci sayısı aşağı yukarı 20'dir. Bu, Avrupa standardıdır değerli arkadaşlarım. Avrupa'nın bazı ülkelerinden de daha iyi durumdayız; 630 000 öğretmen, 13 500 000 öğrenci...

Ne var ki, belli yerlerde yığılmalar olmuş. Zaman zaman duyarsınız, Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim, şu anda Millî Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatında, gereksiz yere, çalışıyormuş gibi görünen bir yığın öğretmen vardır. Biz, her tarafta İngilizce öğretmeni sıkıntısı çekerken, şu veya bu genel müdürlüklere geçici veya kalıcı görevlendirmelerle İngilizce öğretmenleri görevlendirilmiş ve masa başında oturtulmuştur. Biz bunları okullara gönderiyoruz. Birçok genel müdürlüğümüzde bulunan fazla öğretmenleri esas işleri olan okula, sınıfa gönderiyoruz, yönlendiriyoruz. Bunları yaptığımız zaman da, yine, özellikle muhalefet partimize mensup değerli milletvekili arkadaşlarımız, bunu, bir kıyım olarak değerlendiriyorlar, bir siyasî kadrolaşma olarak değerlendiriyorlar.

Şundan kesinlikle müsterih olabilirsiniz değerli arkadaşlarım. Gerek "depo öğretmen" kavramı gerekse de bu tür yığılmalar, şahsen, beni rahat-sız ediyor, sizi de rahatsız etmelidir; öğretmenin deposu olmaz. Öğretmenleri, bir yerde, yığınak halinde bir arada tutup, onları, atıl olarak orada bırakmak; ama, diğer taraftan da, okullarımızın öğretmensizlikten kırılmasına sebep olmak veya bunu savunmak, kabul edilebilir bir mesele değildir.

Ben, bu vesileyle, değerli arkadaşlarıma, şunu, tekrar ifade etmek istiyorum: Eğer, biz, Türkiye'de öğretmen dağılımını adil bir şekilde yapabilirsek, olması gerektiği şekilde yapabilirsek, öğretmen açıklarını büyük çapta önlemiş olacağız; ama, belli branşlarda açığımızın olduğu kesindir. Bunların başında da İngilizce ve bilgisayar öğretmenliği gelmektedir. Bunlarla ilgili olarak da, ekstradan 9 000 yeni öğretmen ataması yapacağımızı bir kez daha tekrarlamak istiyorum ve bana bu açıklamaları yapma fırsatı verdiği için, değerli Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik'e huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve bu vesileyle, eğer bir daha huzurunuza çıkma şansım olmazsa, gelecek ramazan bayramınızı da tebrik ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, sosyal dayanışma ve sivil toplum örgütleri konusunda söz isteyen, Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun'a aittir.

Buyurun Sayın Tosun (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, sosyal dayanışmaya ve sivil toplum örgütlerinin bu konudaki faaliyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması

RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de sözlerime başlamadan önce, cumartesi günü yaşanan terör olayını şiddetle kınıyor ve bu terör eyleminden hükümetimize verilmek istenen mesajı, hükümetimiz, sahiplerine iade etme basireti ve dirayeti gösterdiği için, hükümetimizi de ayrıca kutlayarak sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz bir sene önce milletvekili seçildik ve seçildiğimiz günün hemen ferdasında, ertesinde odalarımız ziyaretçi akınına uğradı. Gelen ziyaretçilerimizin yüzde 90'ına yakını iş, aş istemekte ve hastasını tedavi ettirmek için bizlerden medet ummaktaydı. Yine, siz, değerli milletvekili arkadaşlarım seçim bölgelerine gittiğinde, mahalleleri gezdiğinde, köyleri ziyaret ettiğinde karşılarına sayısız yoksul çıktı, fakir çıktı, garip çıktı; bunlar yardım istedi, ihtiyaçlarının giderilmesini bizlerden talep etti. Maalesef, ülkemizin, devletimizin ekonomik imkânları çok yeterli olmadığı için, devletimizin bütün fakir fukaraya el uzatmasının mümkün olmadığını da her birimiz çok iyi biliyoruz.

1980'li yıllarda ihdas edilen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, ondan önce 65 yaşın üzerindekilere ödenen birtakım cüzî meblağlar da, maalesef fakirlerimizin, yoksullarımızın ihtiyaçlarını gidermeye yeterli olmadı. Her ne kadar yeterli olmasa da, bu fon vasıtasıyla, şu anda, Türkiye'de, milyonlarca vatandaşımız, alamadığı ilacı alabilmekte, bazı ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir.

Yine, hükümetimizin kış günü 800 000 ton civarında kömür dağıtması da bu fon sayesinde gerçekleşecektir; ama, değerli arkadaşlar, hepiniz takdir edersiniz ki, bunların hiçbirisi yeterli değildir. Aslında, toplumumuz da, Batı toplumu gibi bir toplum olsa sosyal patlamaların olması kaçınılmazdır. Kırsalda hâlâ komşusu açken tok yatmamaya inanmış insanımız, fakir komşusunun evindeki iğnesinden ipliğine, tuzundan biberine kadar hepsinden haberi vardır, onu karşılamaya çalışır. Küçük illerimizde ve ilçelerimizde, yine, komşuluk hâlâ geçer akçedir ve evine bir ekmek alan baba, bir ekmek de fakir komşusuna gönderebilmekte, pişirdiği çorbadan bir tabak da fakir komşusuna gönderebilmektedir; ama, değerli milletvekilleri, hepiniz geziyorsunuz, görüyorsunuz hele fakir fukara evlerini ziyaret ettiğinizde, eminim ki, her evden yüreğiniz dağlanarak çıkıyorsunuz. İşte, o zaman, ister istemez hepinizin, İstiklal Marşı Şairimizin "ya hamiyetsiz olaydım ya da param olsaydı" dediği gibi dediğinizi duyar gibiyim.

Değerli milletvekilleri, her şeyi devletten beklemeyen insanımız, fakir fukaraya karınca kararınca yardım ediyor; ama, bu yardımlar, inanın, yaraların çoğunu saramıyor, yaralar hâlâ acıyor. İşte, bu noktada, gerek belediyelerimizin gerek özellikle ramazan ayında hayır duyguları kabaran milletimizin gerek kimi toplum örgütlerinin imkânlarını değerlendirerek yaptığı hayır çalışmalarını burada şükranla yâd etmek istiyorum.

Ancak, benim bugün, asıl gündeme getirmek istediğim şudur: Biraz önce, Millî Eğitim Bakanımız da üçüncü sektörün, sivil toplum örgütünün girişimlerine değindi, onlardan bahsetti. Ben de, burada, örnek bir faaliyet, örnek bir çalışma içine giren Ankara Ticaret Odasının "İğneden İpliğe Gönül Panayırı" isimli girişimine temas etmek istiyorum. Evinizde ihtiyaç fazlası olan eşyanız, giymediğiniz elbiseniz, kullanmadığınız mobilyanız, kenara attığınız ve varlığından dahi haberdar olmadığınız, unuttuğunuz halınız, kiliminiz, beyaz eşyanız, bütün bunları, bir kampanya başlatarak, ihtiyaç fazlası kullanılmayan eşyaları bizzat evinden gidip almak, getirip onları tamir etmek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun, toparlayın lütfen.

RESUL TOSUN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

ATO, yaptığı bu güzel çalışmayla, örnek çalışmayla, ihtiyaç fazlası eşyası olan vatandaşların, ücretsiz telefon hattına haber verdiklerinde, gidip, doğrudan evinden bu eşyalarını alıyor; eğer, beyaz eşyaysa, bozuksa tamir ediyor, boyasızsa boyuyor, elbiseyse yıkıyor, sökükse dikiyor, ütülüyor, paketliyor, koca bir depoda raflara diziyor; sonra da, aynı şekilde ihtiyacı olan fakirin, eğer götürmeye gücü yetmiyorsa, evine kadar götürüyor. Gücü yetenler, geliyorlar, bir marketten alışveriş yapar gibi, ihtiyacı olan her eşyayı, iğneden ipliğe, sepetine koyup, kuruş ücret vermeden alıp evlerine götürüyor.

Değerli kardeşlerim, işte sivil toplum örgütü budur, işte sosyal dayanışma budur, işte yardımlaşma budur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, bu örnek çalışmasından dolayı Ankara Ticaret Odasını kutluyorum ve bütün şehirlerimizde, benzer kampanyalarla, ihtiyaç sahibi insanlarımıza yardım elinin uzatılmasını temenni ediyorum.

Sözlerime son verirken, gelecek ramazan bayramınızı şimdiden kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tosun.

Hükümetin bu konuda söz isteği var mı efendim?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yok efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Efendim, gündemimizde, Genel Kurula sunulacak metinlerin uzun olması nazara alınarak, Kâtip Üyemizin bunları oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi var; okutuyorum:

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu hakkında Meclis soruşturması açılması amacıyla Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan rapora ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/394)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu hakkında, mevzuata aykırı olarak gerçekleştirildiği iddia edilen atamalar konusunda, Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan ön inceleme raporu, Başbakanlığın 7.11.2003 tarihli ve B.02.0.TKB.090-2174 sayılı yazısına ekli olarak Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Bilindiği gibi, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55) vereceği önergeyle istenebilmektedir.

Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkerenin okutulmasıyla, konu Genel Kurulun bilgisine sunulmuş olup, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılmıştır.

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dışişleri Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum :

2. - Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, (1/285) esas numaralı Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/395)

                                      14.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 5 inci sırasında yer alan, (1/285) esas numaralı Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, Komisyonumuza geri verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

                               Mehmet Dülger

                                           Antalya

                                           Dışişleri Komisyonu Başkanı

BAŞKAN - Tasarı, Komisyona geri verilmiştir.

2 adet Meclis soruşturması önergesi vardır.

Önergeler bastırılıp, sayın üyelere de dağıtılmıştır.

Şimdi, Meclis soruşturması önergelerini ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum :

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs AraştIrmasi Önergelerı

1. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 milletvekilinin, Devlet eski Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan ile Devlet eski Bakanı Recep Önal hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (10/9) raporunda (s. 396 vd) ayrıntılı olarak açıkladığı üzere;

2001 yılı sonu itibariyle kur farkı ve faizler hariç olmak üzere, 1 110 838 milyar TL takipte alacağı bulunan Halk Bankasından kullandırılan usulsüz kredilerle ilgili olarak düzenlenen denetim raporları zamanında işleme konulmamış, raporlarda adı geçen ve genellikle aynı isimlerden oluşan sorumlular hakkında mevcut ağır suçlamalara rağmen herhangi bir işlem yapılmamış ve Bankanın yeniden yapılandırılması aşamasına kadar görevlerine devam ettirilmişlerdir.

Bunun sonucunda, Hüsamettin Özkan'ın Halk Bankasından sorumlu ilgili Devlet Bakanı olarak göreve başladığı 1997 yıl sonunda 12 trilyon lira olan takip tutarı görevden ayrıldığı yıl sonunda 375 trilyon liraya, görevden ayrıldıktan sonraki 2001 yılında ise, sorumlu olduğu dönemde verilen ve daha önce temerrüde uğradığı halde takibe intikal ettirilmeyen kredilerin takibe intikal ettirilmesiyle 1,1 katrilyon liraya çıkmıştır.

2001 yıl sonu itibariyle görülen 1,1 katrilyon liralık takip rakamı gerçek değerleri ifade etmeyip yukarıda da izah ettiğimiz üzere bu rakamlara faiz ve kur farkı dahil değildir. Faizleri ile birlikte bu rakam yaklaşık 3,5 katrilyon liradır.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Türkiye Halk Bankası AŞ 1996 Yılı Raporunun 6, 8, 22, 23, 26, 27, 28, 30, 31, 35, 39, 40, 44 ve 45 numaralı temennilerinde yer alan ve 2'si idarî bünye, 12 adedi ise firmalara açılan kredilerden oluşan 14 ayrı konuya ait hususların ilgili Bakanlıkça (Hazine Müsteşarlığı) incelenmesi ve soruşturulması istenilmiş, bunlardan; 31, 35 ve 40 no'lu temennilerde yer alan firmalara kullandırılan kredilerle ilgili soruşturmalar ancak Temmuz 2000 ve Kasım 2001 tarihlerinde tamamlanabilmiş, diğer konulardaki soruşturmalar ise 1998 ve 1999 yılı içerisinde tamamlanmıştır.

1998 yılında soruşturması tamamlanan 6, 8, 22, 23, 26, 27, 28 ve 39 no'lu temennilerle ilgili olarak düzenlenen raporlar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca savcılığa suç duyurusu olarak intikal ettirilmiştir.

Halk Bankasının bağlı olduğu Devlet eski Bakanı Hüsamettin Özkan tarafından savcılıklara intikal ettirilen raporlar objektif olmadığı gerekçesiyle geri istenmiş ve Başbakanlık makamından alınan 24.12.1998 tarih, TEFTİŞ.M.184 sayılı onayla, 6, 8, 26, 27, 28, 22 ve 39 no'lu temennilerle ilgili olarak Başbakanlık müfettişlerine yeniden inceleme yaptırılmıştır.

Söz konusu onay üzerine, Başbakanlık müfettişleri tarafından düzenlenen 6.7.1999 tarih, 14/99-152/33 sayılı raporda bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen raporlardan sadece 39 no'lu temennide belirtilen görüşe katılınmamış, diğerlerine aynen katılınmıştır. Ayrıca, sorumluluk konusundaki anlaşmazlıkta da yönetim kurulu üyelerinin de dahil edilmesini istemiştir.

Ayrıca, söz konusu Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda objektiflik konusunda bankalar yeminli murakıplarınca hazırlanan raporlar için "...Bütün raporların T. Halk Bankası kayıt, belge ve bilgilerine dayalı olduğunun müşahede edildiği ve bu raporlar hakkında, Cumhuriyet Savcılıklarınca kovuşturma yapılmasını sağlayacak iznin verilmesi veya verilmemesinin 399 sayılı KHK'nın 11/d maddesine göre T. Halk Bankasının bağlı bulunduğu Devlet Bakanının takdirlerine bağlı olduğu..." belirtilmiştir.

Buna rağmen savcılık izni konusunda bir gelişme olmamış ve bu kez Başbakanlık makamından alınan 1.2.2000 tarih, TEFTİŞ.M.004 sayılı onayla 1996 yılı 30, 23, 45 ve 1997 yılı 41 no'lu temennilerle birlikte, daha önce incelenmiş olan 1996 yılı 6, 8, 26, 27, 28, 22 ve 39 no'lu temennilerin de incelenmesi istenilmiştir.

Başbakanlık müfettişleri tarafından düzenlenen 4.7.2000 tarih, 11/2000-03 sayılı raporda; 6, 8, 26, 27, 28, 22 ve 39 no'lu temennilerle ilgili olarak daha önceki rapordaki görüşe aynen katılınmıştır.

1996 yılı Halk Bankası YDK raporunda belirtilen usulsüz işlemlerle ilgili olarak banka yetkilileri hakkında soruşturma açılması için izin verilmesi konusunda gelişme olmazken, haklarında birçok soruşturma raporu olduğu halde görevden alınmayan banka yetkilileri tarafından usulsüz krediler verilmeye devam edilmiş ve banka zararı artırılmıştır. Örneğin, 1996 yılı YDK raporunun 35 inci temennisinde soruşturulması istenen ve 1997, 1998 ve 1999 yılı raporlarında da bu konuda tenkit edilen Yenişehir Şubesi 516 sayılı firmasıyla ilgili kredi işlemlerinin soruşturulması bir yana, 1997 yılı sonu itibariyle 3,2 trilyon lira olan firma riski, 1998, 1999 ve 2000 yıllarında verilen ilave kredilerle 45 trilyon liraya yükseltilmiştir. Bu firmayla ilgili olarak açılan dava halen devam etmektedir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Türkiye Halk Bankası AŞ 1997 yılı raporunun 10, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 19, 35, 41 ve 42 numaralı temennilerindeki firmalara açılan usulsüz kredi işlemlerinden oluşan 11 ayrı konunun ilgili Bakanlıkça (Hazine Müsteşarlığı) incelenmesi ve soruşturulması istenilmiş, bu temennilerden yalnızca İzmir Şubesine ait 1384/1 ve 1384/2 sabit no'lu firmalara kullandırılan kredi için soruşturma 22.10.1999 tarihinde tamamlanmış, diğer temennilerde belirtilen konulardaki soruşturmalar ise banka yönetimi ve ilgili Bakanın değişmesinden sonra 2001 ve 2002 yılında sonuçlandırılabilmiştir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından Halk Bankasıyla ilgili olarak hazırlanan 1997 yılı raporu 27.1.1999 tarih, 90 sayılı yazı ekinde Başbakanlığa iletilmiştir.

Halkbankın 1997 yılı hesapları ise KİT Komisyonunca usulsüz işlemlere rağmen "açılmış ve açılacak soruşturmalar saklı kalmak kaydıyla" 11 kabul, 10 ret oyuyla ibra edilmiş, Hazine Müsteşarlığınca incelenmesi ve soruşturulması istenilen 11 konudan sadece 101,1384/1 ve 113 no'lu firmayla ilgili işlemlerin Banka Teftiş Kurulunca incelenmesi istenilmiş, diğer konular raporda yer almamıştır. Ancak, şartlı ibra olamayacağı gerekçesiyle, 27.5.2003 tarihinde konu tekrar Meclis gündemine alınmış ve KİT Komisyonu raporu doğrultusunda Bankanın hesapları ibra edilmemiştir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Türkiye Halk Bankası AŞ 1998 yılı raporunun 9, 15, 16, 20, 23, 25, 27, 28, 29, 34, 35 ve 39 numaralı temennilerinde yer alan 1'i idarî bünye, 11 adedi firmalara açılan kredilerden oluşan 12 ayrı konunun ilgili Bakanlıkça (Hazine Müsteşarlığı) incelenmesi ve soruşturulması istenilmiş; ancak, bunlarla ilgili soruşturmalar da ilgili Bakan ve banka yönetiminin değişmesinden sonra 2002 yılı kasım ayında tamamlanabilmiştir. 1998 yılı raporu, 6.1.2000 tarih, 34 sayılı yazı ekinde Başbakanlığa iletilmiştir.

Yukarıda belirtilen konuların dışında, 1998 yılı Halk Bankası YDK raporunun 21 inci temennisinde belirtilen Levent Şubesinden 46 sabit no'lu firmaya kullandırılan kredilerle ilgili olarak da kredilerle ilgili olarak da soruşturma yapılmış, bankalar yeminli murakıpları tarafından düzenlenen 21.2.2000 tarih, R-9, R-8, R-8 sayılı rapor üzerine bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen 21.2.2000 tarih, R-9, R-8, R-8 sayılı rapor, 12.4.2000 tarih, 1055 sayılı yazıyla izin için Devlet Bakanlığına (Hüsamettin Özkan) gönderilmiş, 15.11.2000 tarih, 11/2000-7 sayılı Başbakanlık Teftiş Kurulunda belirtilen görüş nedeniyle 2.3.2001 tarihine kadar izin verilmemiştir. İlgili Devlet Bakanlığınca (Recep Önal) 2.3.2001 tarihinde soruşturma izni verilmiştir. Aynı konuda Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca düzenlenen 17.9.2001 tarih, 2001/4-13 sayılı rapor da savcılığa intikal ettirilmiştir.

Halk Bankasındaki usulsüz kredilerle ilgili, basında, hemen hemen her gün, çok ciddî iddiaların yer aldığı haberler yayımlanırken, yukarıda da belirtildiği üzere, bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen ve adlî mercilere intikal ettirilen raporlara izin verilmemiş, bankanın 1997 ve 1998 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporlarındaki temennilerde belirtilen konularla ilgili soruşturmalar, ancak, banka yönetimi ve ilgili Bakanın değişmesinden sonra tamamlanabilmiştir. Haklarında usulsüzlük iddiası olan yöneticiler görevlerinde tutulmaya devam edilmiş, hatta, bazıları terfi ettirilmiştir. Bunun yanı sıra, soruşturma açılması istenilen bazı firmalara büyük montanlı yeni krediler verilmek suretiyle banka zararı artırılmıştır.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca komisyona gönderilen 23.5.2003 tarih, 732 sayılı yazıda;

"...YDK tarafından 1996, 1997, 1998 yıllarında talep edilen toplam 37 temenniyle ilgili soruşturmalar 2002 yılının kasım ayı itibariyle tamamlanarak, sonuçları Kurula intikal etmiştir. Bu soruşturmaların 25'inde banka yönetiminde bulunan Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin işlem ve eylemlerinin TCK'nın 230 ve 240 ıncı maddelerinde belirtilen fiillere uygun olduğu vurgulanmıştır. ...37 soruşturma temennisinin 2'si hariç diğerleri 4616 sayılı Yasayla TCK'nın zamanaşımını düzenleyen 102 nci maddesi kapsamına girdiği belirtilmiştir. İki soruşturma konusundaki yargılamanın devam ettiği bilinmektedir. Bu dönemde "Haziran 1995 ayında Bankaya Genel Müdür olarak atanan kişi, 2001 yılı nisan ayına kadar, yönetim kurulu üyeleri de bir, iki değişiklik hariç, kredilendirme işlemlerinin eleştirildiği tüm dönemlerde (1996-2001) görevde kalmışlar ve Banka yönetimi 4603 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 2001 yılı nisan başında tümüyle değişmiştir"

Hususlarına yer verilmiştir.

Görüleceği üzere, geciktirilerek gereği zamanında yerine getirilmeyen 37 temenniden 25'inde TCK açısından suç işlendiği sonucuna varılmış; ancak, 4616 sayılı Yasa ve zamanaşımı nedeniyle sorumlular hakkında müeyyide uygulanamamıştır.

Haklarında TCK uyarınca işlem yapılması gereken Banka yöneticilerinin ısrarla görevde tutulmasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca düzenlenen 2001/4 sayılı raporun 63 üncü sayfasında;

"... Raporlarda bu tür ifadelere rastlanırken sorumlular arasında genellikle aynı isimlerin yer aldığı görülmektedir. Yıllardan beri yazılan raporlardaki ağır suçlamalara rağmen sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapılmamış, adı geçen şahıslar Bankanın yeniden yapılandırılması aşamasına kadar görevlerine devam etmişlerdir.

Haklarında bu kadar iddia bulunan banka yöneticilerinin uzun süre ısrarla görevde tutulması ile tahsil edilemeyen kredi tutarları ve korunup kollanan kredi borçluları arasında doğrusal bir ilişki bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır..."

Öte yandan; Yüksek Denetleme Kurulunca 72 sayılı KHK'nın verdiği yetki uyarınca, önceki yıllarda olduğu gibi, soruşturulmak üzere Hazine Müsteşarlığına (Bankalar Yeminli Murakıplar Kurulu) intikal ettirilen Halk Bankasının 1996, 1997 ve 1998 yıllarına ait raporlarında belirtilen temennilerle ilgili soruşturmaların tamamlanmaması üzerine 1999 yılı raporunun 5, 6 ve 7 nci temennisinde bu hususa yer verilmiş ve aynı raporun 149 uncu sayfasının üçüncü paragrafında aynen; "TCK açısından genel zamanaşamı 1-5 yıl olup; YDK'nın 1996 yılı raporunda yer alan temennilerle ilgili olarak zamanaşımı dolmak üzeredir. İlgili Bakanın zamanında takibat yapabilmesiyle ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının talebini imzalamaması nedeniyle dosyaların zamanaşımına uğraması ihtimaliyle birlikte ilgili ve yetkililerin sorumlulukları da gündeme gelecektir" denilmek suretiyle gecikmelerin önemi vurgulanmıştır.

Raporun 149 uncu sayfasında belirtilen bu uyarıya rağmen gerekli tedbirler alınmamış, Halk Bankası 2001 yılı YDK raporunun 8 inci temennisinde bazı konuların zamanaşımına uğradığı vurgulanmıştır.

Yüksek Denetleme Kurulunca hazırlanan raporlarda temennilerle ilgili soruşturmaların bir an önce tamamlanması istenirken, Devlet eski Bakanı Recep Önal tarafından Başbakanlık makamından alınan 27.3.2000 tarih, 2000/650 sayılı onayla T. Halk Bankasının 1997 ve 1998, T. Emlak Bankası 1998 ve TC Ziraat Bankasının 1998 yılı temennileri tekrar gözden geçirilmek üzere iade edilmiştir. Başbakanlık makamından 27.3.2000 tarihinde onay alınmasına rağmen, temenniler, 4.8.2000 tarihinde iade edilmiştir.

Bunun yanı sıra, Vakıflar Bankası eski Genel Müdürü Hasan Kılavuz tarafından 23.4.2003 tarihinde Komisyona yapılan açıklamada "...Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanına gittim. Dedim ki: Üstat, bu size verdiğim raporları size güvenerek verdim; ama, bu raporlar benim patronumun elinde çıktı ve bana baskı var. Bu nasıl bir iştir? O zaman bana kendisinin ifadesi: 'Yahu, maalesef bize de çok baskı var' dedi. Bana, açtı, o tarihte Halk Bankasına verilen bir 40 000 000 dolarlık bir krediden bahsetti ve ben krediyi gördüm. İşte bunu özellikle Hüsamettin Özkan Bey ilgili yerlere ulaştırmamızı önlüyor dedi" şeklinde iddialara yer verilmiştir.

Sonuç olarak; Halk Bankasının bağlı olduğu Devlet eski Bakanı Hüsamettin Özkan ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet eski Bakanı Recep Önal hakkında; Yüksek Denetleme Kurulu denetçileri ve bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen raporların gereğinin yapılmasını geciktirerek ve bankayla ilgili gerekli tedbirleri zamanında almayarak bankanın zarara uğramasına sebep olmak ve usulsüz işlemlerin yapılmasına imkân sağlamak suretiyle, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun 21/3 üncü maddesi uyarınca denetim ve gözetim görevini yerine getirmedikleri kanaatine ulaşılmıştır.

Bu nedenle, Devlet eski Bakanları Hüsamettin Özkan ve Recep Önal haklarında Türk Ceza Kanununun 230/2 nci maddesinden, Anayasanın 100 üncü, İçtüzüğün 107 nci maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

  1- Hüseyin Besli (İstanbul)

  2- Polat Türkmen (Zonguldak)

  3- Cemal Yılmaz Demir (Samsun)

  4- A. Yekta Haydaroğlu (Van)

  5- Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

  6- Mehmet Faruk Bayrak (Şanlıurfa)

  7- Mehmet Daniş (Çanakkale)

  8- Suat Kılıç (Samsun)

  9- Şaban Dişli (Sakarya)

10- Mahfuz Güler (Bingöl)

11- Adem Baştürk (Kayseri)

12- Halil Ürün (Konya)

13- Faruk Koca (Ankara)

14- Feyzi Berdibek (Bingöl)

15- Mehmet Kerim Yıldız (Ağrı)

16- Ahmet Yaşar (Aksaray)

17- Hüsnü Ordu (Kütahya)

18- Ali Temür (Giresun)

19- Ömer Çelik (Adana)

20- Murat Yıldırım (Çorum)

21- Ekrem Erdem (İstanbul)

22- Halil Kaya(Van)

23- Mehmet Özlek (Şanlıurfa)

24- Fuat Ölmeztoprak (Malatya)

25- Mevlüt Akgün (Karaman)

26- Abdullah Çalışkan (Adana)

27- Burhan Kuzu (İstanbul)

28- Yahya Akman (Şanlıurfa)

29- Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

30- Nazım Ekrem (İstanbul)

31- Şemsettin Murat (Elazığ)

32- Abdurrahim Aksoy (Bitlis)

33- Mehmet Salih Erdoğan (Denizli)

34- Remziye Öztoprak (Ankara)

35- Temel Yılmaz (Gümüşhane)

36- Hasan Aydın (Giresun)

37- Egemen Bağış (İstanbul)

38- Sedat Kızılcıklı (Bursa)

39- Maliki Ejder Arvas (Van)

40- Mustafa Cumur (Trabzon)

41- Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

42- Fahri Keskin (Eskişehir)

43- Enver Yılmaz (Ordu)

44- Kemalettin Göktaş (Trabzon)

45- Soner Aksoy (Kütahya)

46- Tevfik Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ)

47- Ahmet Münir Erkal (Malatya)

48- Ahmet Rıza Acar (Aydın)

49- Mehmet Fehmi Uyanık (Diyarbakır)

50- Mehmet Özyol (Adıyaman)

51- Ali Yüksel Kavuştu (Çorum)

52- Cahit Can (Sinop)

53- Fehmi Öztunç (Hakkâri)

54- Mehmet Sarı (Osmaniye)

55- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

56- Mehmet Mehdi Eker (Diyarbakır)

57- Hasan Murat Mercan (Eskişehir)

58- Ali Ayağ (Edirne)

59- Erdoğan Özegen (Niğde)

60- Memet Ali Suçin (Batman)

61- Cemal Uysal (Ordu)

62- Ahmet Koca (Afyon)

63- Vahit Kirişçi (Adana)

64- Fikret Badazlı (Antalya)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisi daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum :

2. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve 63 milletvekilinin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/4)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yüce Meclisin kararıyla görev yapan "yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu (10/9)" raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;

Doğalgaz uygulamalarıyla ilgili olarak; 18 Şubat 1998 tarihli Trusgaz aracılığı ile alınacak doğalgaz anlaşmasına ek mektupta (Side Letter); doğalgaz alım sözleşmelerindeki fiyat formülünün değiştirilmesi nedeniyle, Mayıs 2003 sonu itibariyle, yaklaşık 388 000 000 ABD Doları fazla ödenmesine sebebiyet verilmiş, anlaşmada 2 milyar metreküp olan alım taahhüdü 8 milyar metreküpe çıkarılmış, tarafların inisiyatifinde bulunan ve 1 yıl olan alım taahhüdü "gayri kabili rücu" olarak 23 yıla uzatılması ve yasal değişiklikler olduğunda müşteri devirlerinin Trusgaz'a yapılacağı öngörülmüştür. Bu ek mektupta, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı M. Cumhur Ersümer'in şahit olarak imzası bulunmaktadır.

Ancak, bu ek mektup imzalanırken, ülke menfaatlarının korunmadığı, 1996 yılında imzalanan fiyat formülüne uymayan yeni bir formül ihdasıyla eski anlaşmanın hilafına, eski anlaşma tarih-sayısını taşıyan ve önceki anlaşmadaki formülü değiştirerek (Side Letter'deki formülü havi) yeni bir metin imzalanmıştır. Öncelikle, sonraki bir tarihte yapılan bu anlaşmaya eski tarih olan önceki anlaşmanın tarihinin konulması ve bu aleyhte anlaşmanın, eski tarihten itibaren uygulanıyor olduğunu göstermeye çalışmak ve uygulamak açık kanunsuzluktur. Yapılan bu işlemler ve mevcut bilgiler kapsamında olaylar değerlendirildiğinde, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı M. Cumhur Ersümer hakkında TCK'nın 205 inci maddesi, Anayasanın 100 üncü, İçtüzüğün 107 nci maddesi uyarınca Meclis soruşturması açılması gerektiği.

Ayrıca, doğalgaz alım anlaşmalarında;

Alım garantisi anlamına gelen "al ya da öde" (take or pay) yönteminin uygulanması,

Bu anlaşmalar kapsamında saptanan fiyat formülünün, daha sonra usulsüz olarak Türkiye aleyhine değiştirilmesi,

Mavi Akım hattının ihalesiz olarak OHS Konsorsiyumuna verilmesi,

Benzer işlere göre, yaklaşık 75 000 000 ABD Dolarına daha pahalı yaptırılmasına sebebiyet verilmesi,

Doğalgaz çevrim santrallarına gaz verilmemesi halinde, yüksek ceza ödenmesi öngörülmesine karşılık, Rusya'nın doğalgaz sağlayamaması halinde, bu cezaların Rus tarafına yansıtılmaması sonucu kamu zararına yol açılması,

Türkmenistan doğalgazının Türkiye'ye gelmesi engellenerek Rusya'nın arz kaynaklarının, Mavi Akım hattı gerçekleştirilerek ulaşım kaynaklarını ve 12 Aralık 1997 yılında imzalanan anlaşmanın 4 üncü maddesinde; Rusya Federasyonunun izni olmadan üçüncü ülkelere gaz verilmeyeceğine imkân tanınarak ve yasalar müsait olduğunda, alınan doğalgazın dağıtımının Turusgaz'a devrinin Side Letter'da öngörülmesi ile RAO GASPROM'un (Rusya'nın) arz kaynaklarını, ulaşım yollarını ve pazarı kontrol etme politikasına hizmet edilmesi,

Batı hattında alınan yıllık 6 milyar metreküplük doğalgaz bedelinin yüzde 70'inin mal karşılığı ödenmesi olanağının 24 Mart 1994 yılında imzalanan protokolde kaldırılarak ülkemiz ticaretine büyük bir darbe vurulması,

Hususlarının da, açılacak soruşturma komisyonunca dikkate alınmasının uygun olacağı belirtilmiştir.

Doğalgaz sözleşmeleri kapsamında, batı hattından alınan doğalgazla ilgili olarak yapılan ikinci fiyat revizyonu sonucu Türkiye aleyhine, önce yüzde 25, daha sonra da 3 USD/1 000 metreküp fiyat artışına neden olunmuştur. Ayrıca, Rusya tarafının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu doğan yaklaşık 13 500 000 USD alacağımızdan vazgeçilerek, ülkemiz menfaatları korunmamıştır. Bu durumda Rusya tarafının bu revizyondan fevkalade avantajlı çıktığı, bu revizyonu imzalayan dönemin Genel Müdürünün ve Doğalgaz Daire Başkanının sözleşmede öngörülmüş olan BOTAŞ Yönetim Kurulundan yetki alma şartına uymadan bu işlemleri yapmış olduklarının anlaşıldığı ve bu konuların Bakanlığın bilgisi dahilinde olduğu tespit edilmiştir.

Enerji politikaları uygulamaları ile ilgili olarak;

"Doğalgaz alım anlaşmalarının ihtiyacın üzerinde miktarlarda bağıtlanması nedeniyle, gaz fazlasının doğalgaz çevrim santrallarında tüketilmesine yönelik yaklaşımı sonucu, bugün gelinen noktada ihtiyacımız olmadığı halde yüksek fiyatlarla elektrik alınmak durumunda kalınmıştır. Doğalgaz santrallarının yaygınlığı; gaz yönünden ağırlıklı olarak tek bir ülkeye (Rusya) bağımlılığın yanında, dövize dayalı ve pahalı olmaları nedeniyle de önemli sorunları beraberinde getirmiştir. Anılan hususların tümü, 1993 yılından itibaren DPT tarafından eleştirilip gerekli uyarılarda bulunulmasına rağmen, Bakanlık tarafından dikkate alınmamışlardır" denildikten sonra;

Enerji politikalarıyla ilgili "Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında aşağıda belirtilen konularda yine belirtilen nedenlerle Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılarak ayrıntılı olarak irdelenmesi, ... gerektiği" belirtilmişse de;

Aradan geçen süre zarfında düzenlenerek yetkili makamlara ve kamuoyuna intikal ettirilen Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve Hazine Müsteşarlığı raporları Meclis soruşturmasını gerektirecek yeni bilgi ve belgeler içermektedir.

Hazine Müsteşarlığı KİT Genel Müdürlüğünün 28.4.2003 tarihli "Enerji Fiyatlarının Dünya Seviyesine İndirilmesi ve Kamu Yükümlülüklerinin Asgarî Düzeye Düşürülmesi İçin Temel Strateji" adlı raporunda;

"Yap-işlet, yap-işlet-devret, işletme hakkı devri ve mobil santral uygulamaları nedeniyle özel şirketlere 2020 yılına kadarki dönemde kümülatif olarak 70-100 milyar ABD Doları tutarında ödeme yapılacak olması, ülkemiz açısından önemli risklere yol açacaktır.

BOTAŞ'ın doğalgaz ithalat sözleşmeleri nedeniyle Hazine açısından önemli riskler bulunmaktadır.

2003-2020 döneminde BOTAŞ'ın doğalgaz ithalat sözleşmeleri kapsamında 558 milyar metreküp gaz karşılığı yaklaşık 94 milyar ABD Doları ödeneceği tahmin edilmektedir. İyimser tahminlerle bile, 2014 yılı sonuna kadar arz fazlası olması beklenmektedir. Bir başka anlatımla, ülkemiz 2003-2014 döneminde tüketemeyeceği doğalgaz için açıktan toplam 14 milyar ABD Doları 'al ya da öde' bedeli ödemek zorunda kalacaktır. Bir başka anlatımla, bu gaz fazlasını sözleşmede Türkiye aleyhine konulan hüküm gereği Türkiye'nin fazla gazı dışarıya satış yasağının da getirilmesi ve böylece Türkiye'nin elinin kolunun ayrıca bağlanması da Türkiye'nin sözleşmeyle bilerek zarara mahkûm kılınmasıdır" denildikten sonra;

1. Ödemelerin döviz bazlı olması nedeniyle cari ödemeler dengesi üzerinde olumsuz baskı oluşması,

2. Talep artış hızının beklenenin altında seyretmesi halinde, Hazine ve BOTAŞ'ın "al ya da öde" yükümlülükleri çerçevesinde tüketilmeyen gazın bedelini ödemek durumunda kalacak olması,

3. Dışa bağımlılığın artması,

4. BOTAŞ'ın finansman açıklarıyla karşı karşıya kalması ve açıkların genel bütçe transferleriyle kapatılacak olması nedeniyle, zaten ağır bir borç yükü altında olan Hazinenin mevcut risklerinin daha da artması,

5. BOTAŞ'ın doğalgaz ithalatının pahalı gerçekleşmesi (2003 yılında BOTAŞ'ın ortalama ithalat fiyatı 133 ABD Doları civarında gerçekleşecek olup, 60-100 ABD Doları aralığında bulunan uluslararası rakamların oldukça üzerinde seyretmektedir),

6. Mobil ve otoprodüktör santral uygulamalarının, elektrik enerjisi üreten KİT'ler açısından önemli maliyetlere yol açması hususları da muhtemel riskler olarak sıralanmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca düzenlenen 21.7.2003 tarih, 2006/6 sayılı Raporun "Genel Değerlendirme" bölümünde ise, aynen;

"Kurulu güç-üretim miktarı ilişkisine bakıldığında, doğalgaza dayalı üretimin kurulu gücüne oranla fazla; hidrolik kaynaklı üretimin ise az olduğu dikkati çekmektedir.

Ülkemizdeki elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın ağırlığı son yıllarda giderek artmıştır. Enerjide kaynak çeşitlendirmesi gerekli olmakla birlikte, ağırlıkla ithal doğalgaza dayanan bir üretim biçimine yönelinmesi; hem enerji maliyetlerini hem de dışa bağımlılığı artırmıştır.

Dışa bağımlılıkta da bir ülke (Rusya Federasyonu) öne çıkmaktadır. 2000 yılındaki toplam doğalgaz ithalatının yüzde 67,31'i, 2002 yılında da yüzde 66,38'i bu ülkeden yapılmıştır. Boru hatlarıyla taşınan doğalgazın yüzde 95'i bu kaynaktan sağlanmaktadır. Bu durum, stratejik arz güvenliği açısından sakıncalar yaratabilecek niteliktedir.

Türkiye, kişi başına 1,912 kilovat/saatle Avrupa'nın (AB) en az elektrik tüketilen ülkesi olmasına rağmen, yakın yıllara kadar sürekli olarak elektrik enerjisi açığı sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.

Son yıllarda açığın giderilmesi için girişilen çeşitli üretim yöntemleri ise ciddî bir planlama sürecinden geçirilmemiş, bunun sonucunda bu kez de 2008-2010 yıllarına kadar elektrik enerjisi fazlası sorunu ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Enerji planlamasında kullanılan arz-talep tahmin modelleri, doğru olmayan verilerle doğalgaz santralları lehine yanıltılmış; üretim değerleri bakımından da gerçek gereksinimlerin üzerinde sonuçlar elde edilmiştir. Yatırım gerçekleşmeleri ise çoğu zaman bu öngörülerin bile üzerinde olmuştur.

Enerji fazlası nedeniyle bir yandan EÜAŞ üretimleri düşürülürken, öte yandan yap-işlet santrallarından işletme hakkı devredilen santrallardan ve bazı hidrolik santrallardan, fazla üretimin alım zorunluluğu bulunmamasına rağmen fazla üretim satın alınmıştır.

EÜAŞ üretim kapasitesinin büyük bölümünün atıl bırakılması, bu kuruma yakıt sağlayan TKİ ve TTK'nın malî yapısında da bozulmalara yol açmaktadır.

Enerji fazlası, yeni oluşturulmaya çalışılan serbest enerji piyasasının işleyişini de olumsuz biçimde etkilemektedir.

Doğalgaza dayalı elektrik enerjisi santrallarının toplam kurulu güç içindeki ağırlığı nedeniyle, doğalgazın yeterli miktarda ve düzenli biçimde sağlanması gerekir. Ne var ki, elektrik enerjisi üretimindeki plansız uygulama alışkanlıkları doğalgaz alanında da kendini göstermiş ve ciddî bir doğalgaz fazlası sorunu ortaya çıkmış bulunmaktadır. Alım anlaşmalarında yapılan revizyonlara rağmen, 2003'te 7,8; 2004'te 7,7; 2005'te 12,2; 2008'de 13,2; 2010'da 17,1 ve 2011'de 18,3 milyar metreküp doğalgaz fazlası olacaktır. Üstelik bu hesaplamaya esas olan BOTAŞ'ın talep öngörüleri abartılıdır. Örneğin, 2003 - 2020 yılları arasında toplam talepte yüzde 340, konut sektöründe yüzde 317, elektrik enerjisi sektöründe yüzde 291, sanayi sektöründe yüzde 653 oranında artış gerçekleşeceği öngörülmektedir.

Gerçek ihtiyaçların çok üzerindeki alım anlaşmalarının günümüzde henüz "al ya da öde" gibi ciddî sorunlara yol açmamış olmasının nedenleri; bazı ülkelerin kendi yükümlülüklerini yerine getirmekte gecikmeleri, bazı alım anlaşmalarındaki yükümlülüklerin de görüşmelerle ötelenmiş olmasıdır.

BOTAŞ'ın Rusya'dan aldığı doğalgaza ilişkin üç ayrı anlaşmadaki fiyatlar birbirinden farklıdır. Turusgaz I ve II anlaşmaları, aynı hattı kullanan Gazexport anlaşmasından 11-13,5 dolar/1 000 metreküp kadar pahalı imzalanmış, bu durum 2002 sonuna kadar ülkemiz aleyhine yaklaşık 240 000 000 dolar fark yaratmıştır.

TETAŞ tarafından üstlenilen alım garantili sözleşmelerdeki aşırı yüksek enerji fiyatlarını dengelemek amacıyla, en fazla 5 yıl süreyle, kamu elindeki santrallarda (EÜAŞ) üretilen ucuz elektrik TETAŞ'a tahsis edilmiştir. Ne var ki ekonomik gerçeklerden kopuk biçimde yüksek düzeylerde bulunan enerji fiyatları, bütün arz fazlasına karşın piyasayı yeni üreticiler için çekici hale getirmektedir. Serbest tüketicilere piyasa fiyatının biraz altından enerji satabilmeyi amaçlayan bu yeni üreticilere ruhsat verildiğinde, TETAŞ kaynaklı enerjiye talep daha da azalacak; bu durumda alım garantisi olmayan EÜAŞ üretimi kısılacak ve dolayısıyla TETAŞ'ın şimdiki paçal fiyat yapısı da bozularak enerji fiyatları daha da yükselecektir. Bu kısır döngü, elektrik enerjisi arz ve talebinin gerçekten dengeleneceği 2008-2010 yılına kadar sürecektir.

YİD, Yİ ve İHD projelerinde kamu yararını gözetmeyen, hatalı ve usulsüz çok sayıda işlem ve uygulama belirlenmiştir. Bunlar;

Yap-işlet-devret projeleri yapılabilirlik raporlarına özen gösterilmemiştir. Bunlar yönetmeliğe aykırı, yüzeysel biçimde hazırlanmış, bazı projelerin yapılabilirlik raporu ise hiç alınmamıştır. Mevcut yapılabilirlik raporları yönetmelikteki standartlara uymamakta, projeyi değerlendirmek için gerekli bilgileri içermemektedir. Bakanlık, verilmeyen raporları şirketlerden istemediği gibi, eksik bilgi içeren raporları da kontrol etmemiştir. Görevlendirme kararları yapılabilirlik raporlarına dayanmamıştır.

Yapılabilirlik raporları hazırlanırken gerçek bir finansman planı hazırlanmamış; finans kuruluşlarının niyet mektuplarıyla yetinilmiştir. Teklif edilen kredi faiz oranları ve masrafların gerçekliği tartışmalıdır. Hazine kayıtlarına göre bazı projelerde gerçekleşen faiz oranları yapılabilirlik raporlarında belirtilenden daha düşüktür.

Enerji birim fiyatının ana öğelerinden birini oluşturan yatırım tutarları konusunda, hemen bütün uygulamalarda şirketlerin bildirimlerine itibar edilmiş, bunların doğruluğu araştırılmamıştır. Bakanlık, kendi yaptığı çalışmalardaki birim yatırım maliyeti ile şirketlerin sunduğu maliyeti karşılaştırıp aradaki farkı bile belirlememiştir. Bazı projelerde yatırım tutarları şirketler tarafından hiç bildirilmemiş; buna rağmen, nasıl saptandığı belirsiz enerji fiyat teklifleri Bakanlıkça kabul edilerek sözleşmeler imzalanmıştır.

Gerçek miktarının üzerinde bildirilen yatırım tutarları, elektrik tarifelerinin yüksek olmasının en önemli nedenini oluşturmuştur.

Evvelce gerçekleştirilmiş benzer uygulamaların, maliyet fiyatlarından;  bazı santralların inşaat, elektrik, makine, proje ve mühendislik belgelerinden yararlanarak, fiilî ölçümlerle yaptırılan hesaplamalardan, Hazine Müsteşarlığından alınan kredi ve teşvik bilgilerinden, yine Hazine Müsteşarlığınca teşvik belgeleri kapatılmış projelerdeki ekspertiz raporlarından elde edilen sonuçlar; hemen bütün projelerde yatırım tutarlarının şirketler tarafından gerçeğin çok üzerinde bildirildiğini ortaya koymuştur.

Bildirilen yatırım tutarları içinde, maliyete eklenmemesi gereken öğeler yer almıştır. Teşvik uygulamalarından ve yatırım indiriminden yararlandığı için vergi ödemesi söz konusu olmayan şirketlerin maliyet hesaplarında vergi kalemlerinin yer aldığı; "etüt-proje harcamaları", "diğer harcamalar" gibi başlıklar altına ilgisiz harcamaların konulduğu, grup şirketlerine nedeni bilinemeyen büyük tutarlı kaynaklar aktarıldığı görülmüştür. 552 000 000 dolar yatırım tutarlı bir projede 160 000 000 dolar etüt-proje harcaması bildirilmiştir. Proje tutarının yüzde 80'ini global olarak "diğer harcamalar" kalemi içinde gösteren örnekler vardır.

Teşvik belgelerinin Hazine Müsteşarlığınca yönetime uygun biçimde ve süresi içinde kapatılmadığı, buna bağlı olarak yatırım maliyetlerinin gerçekliğinin bu aşamada da denetlenmediği görülmüştür.

Özkaynağın ve projenin iç kârlılık oranları konusunda da şirket bildirimleriyle yetinilmiş, bu bildirimler Bakanlıkça kontrol edilmemiştir. İç kârlılık oranlarının şirketler tarafından düşük gösterildiği, yapılan hesaplamalardan anlaşılmaktadır.

Doğalgaz santrallarında BOTAS'ın zamanında gaz sağlama yükümlülüğünü yerine getirememesinden dolayı Elektrik Enerjisi Fonu (EEF) kaynaklarından 4 santrala toplam 125 897 420 dolar ödeme yapılmak zorunda kalınmıştır, denilmektedir. Söz konusu ödemenin, BOTAŞ'ın hukuken ödeme yapamayacağının anlaşılması üzerine, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının 21.6.2000 tarih ve 12228 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu kararı ile Elektrik Enerjisi Fonu Yönetmeliğinin 12 nci maddesinin (b) bendi 23.8.2000 tarihinde  yapılan değişiklikle sel, yangın, deprem, sıcak savaş halleri gibi mücbir sebep halleri arasında "ikincil yakıtla çalışabilen doğalgaz santrallarının, ikincil yakıta geçmeleri için Bakanlıkça talimat verilmesi" hususu ilave edilerek yapılmış olması dikkate alındığında, hukuken imkân olmadığı ve mücbir sebep hali de söz konusu olmadığı halde, ikincil yakıta geçme talimatını vermesi nedeniyle Cumhur Ersümer görevini kötüye kullanmış olmaktadır.

Yukarıda açıklandığı üzere; "Ek mektup" imzalanırken, dayanağı olan 1996 yılında imzalanan anlaşmanın hilafına, eski anlaşma tarih-sayısını taşımakla birlikte, önceki anlaşmadaki formülü değiştirme fiili nedeniyle Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı M. Cumhur Ersümer hakkında devlet alım-satımına fesat karıştırma suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesinden; ayrıca, bakanlıklarında uygulanan enerji politikalarının; gerek Devlet Denetleme Kurulu gerekse Hazine Müsteşarlığı raporlarında açıklanan yanlışlık ve usulsüzlüklerin ve yol açtığı kamu zararının ortaya konulması ve bu konuların soruşturulması için Başbakanlıktan talepte bulunulması nedeniyle; dönemin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanları olan M. Cumhur Ersümer ve Türkiye aleyhine olduğu bilinerek yapılan fiyat indirimi nedeniyle Zeki Çakan haklarında, görevlerini gereği gibi yerine getirmedikleri gibi, ilgili kurum ve kuruluşların uyarılarını da dikkate almayarak kamuyu zarara uğratmaları fiilinden Türk Ceza Kanununun görevi ihmal ile görevi kötüye kullanma suçlarını düzenleyen 230/2 ve 240 ıncı maddeleri uyarınca Anayasanın 100 üncü, İçtüzüğün 107 nci maddesi gereğince Meclis soruşturması açılmasını arz ve teklif ederiz.

İlgili bütün raporlar soruşturma komisyonu kurulduğu takdirde komisyona sunulacaktır.

  1- Hüseyin Besli (İstanbul)

  2-Polat Türkmen (Zonguldak)

  3- Cemal Yılmaz Demir (Samsun)

  4- A. Yekta Haydaroğlu (Van)

  5- Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

  6- M. Faruk Bayrak (Şanlıurfa)

  7- Mehmet Daniş (Çanakkale)

  8- Suat Kılıç (Samsun)

  9- Şaban Dişli (Sakarya)

10- Mahfuz Güler (Bingöl)

11- Adem Baştürk (Kayseri)

12- Halil Ürün (Konya)

13- Faruk Koca (Ankara)

14- Feyzi Berdibek (Bingöl)

15- M. Kerim Yıldız (Ağrı)

16- Ahmet Yaşar (Aksaray)

17- Hüsnü Ordu (Kütahya)

18- Ali Temur (Giresun)

19- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

20- Abdullah Çalışkan (Adana)

21- M. Mehdi Eker (Diyarbakır)

22- Ömer Çelik (Adana)

23- Murat Yıldırım (Çorum)

24- Ekrem Erdem (İstanbul)

25- Halil Kaya (Van)

26- Mehmet Özlek (Şanlıurfa)

27- Fuat Ölmeztoprak (Malatya)

28- Mevlüt Akgün (Karaman)

29- Burhan Kuzu (İstanbul)

30- Yahya Akman (Şanlıurfa)

31- Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

32- Nazım Ekren (İstanbul)

33- Şemsettin Murat (Elazığ)

34- Abdurrahim Aksoy (Bitlis)

35- M. Salih Erdoğan (Denizli)

36- Remziye Öztoprak (Ankara)

37- Temel Yılmaz (Gümüşhane)

38- Hasan Aydın (Giresun)

39- Hasan Murat Mercan (Eskişehir)

40- Ali Ayağ (Edirne)

41- Erdoğan Özegen (Niğde)

42- Egemen Bağış (İstanbul)

43- Sedat Kızılcıklı (Bursa)

44- Maliki Ejder Arvas (Van)

45- Mustafa Cumur (Trabzon)

46- A. Veli Seyda (Şırnak)

47- Fahri Keskin (Eskişehir)

48- Enver Yılmaz (Ordu)

49- Kemalettin Göktaş (Trabzon)

50- Soner Aksoy (Kütahya)

51- T. Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ)

52- A. Münir Erkal (Malatya)

53- A. Rıza Acar (Aydın)

54- M. Fehmi Uyanık (Diyarbakır)

55- Mehmet Özyol (Adıyaman)

56- A. Yüksel Kavuştu (Çorum)

57- Cahit Can (Sinop)

58- Fehmi Öztunç (Hakkâri)

59- Mehmet Sarı (Osmaniye)

60- Ahmet Koca (Afyon)

61- Vahit Kirişçi (Adana)

62- Fikret Badazlı (Antalya)

63- M. Ali Suçin (Batman)

64- Cemal Uysal (Ordu)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisi, daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

Sayın milletvekilleri, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.34

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.00

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Tezkereler ve Önergeler (Devam)

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, (6/758), esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/122)

                                      13.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 414 üncü sırasında yer alan (6/758) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                     Selami Yiğit

                                                Kars

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum :

4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, (6/800), esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/123)

                                      14.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 456 ncı sırasında yer alan (6/800) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır; bu 3 adet tezkereyi ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Birleşik Arap Emirliklerine, yaptığı resmî ziyarete ka-tılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/396)

                                      13.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uluslararası Finans Enstitüsünün yıllık toplantısına katılmak üzere 19-22 Eylül 2003 tarihlerinde Birleşik Arap Emirliklerine yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Bülent Gedikli (Ankara)

Faruk Çelik (Bursa)

Egemen Bağış (İstanbul)

Hüseyin Besli (İstanbul)

Nazım Ekren (İstanbul)

Şaban Dişli (Sakarya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum :

6. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İtalya'ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görü-len milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/397)

                                      13.11.2003

Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 3-4 Ekim 2003 tarihlerinde İtalya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Ömer Çelik (Adana)

Egemen Bağış (İstanbul)

Hüseyin Besli (İstanbul)

Şaban Dişli (Sakarya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum :

7. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/398)

                                      13.11.2003

Türkiye Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 1-3 Eylül 2003 tarihlerinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste :

Ömer Çelik (Adana)

Egemen Bağış (İstanbul)

Nimet Çubukçu (İstanbul)

Nazım Ekren (İstanbul)

Şaban Dişli (Sakarya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partı Grubu Önerılerı

1. - Hükümetin Irak politikası ile ilgili (8/4) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmesinin Genel Kurulun 18.11.2003 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Parti Grubu önerisi

                                      18.11.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 18.11.2003 Salı günü saat 14.00'te yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki Grup önerimizin Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                       Ali Topuz

                                           İstanbul

                          Grup Başkanvekili

(8/4) esas numaralı "hükümetin Irak politikasıyla ilgili Anayasanın 92 nci maddesi gereğince talepleri ve sonuçları" konusunda genel görüşme önergesinin Genel Kurulun 18.11.2003 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi ve görüşmenin bitmemesi durumunda görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Lehinde iki söz isteği vardır.

Birinci söz isteği İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen'e aittir.

Sayın Öymen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak'taki son gelişmelerle ilgili olarak genel görüşme açılmasına dair Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun verdiği öneri hakkındaki düşüncelerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, 15 Kasımda İstanbul'da meydana gelen insanlıkdışı terörist saldırıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak şiddetle kınadığımızı huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Bu olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, komşumuz Irak'ta sekiz aydan beri yaşanan önemli gelişmeler bölgemizdeki güvenlik ve istikrar ortamını ciddî biçimde zedelemiş ve ülkemizin güvenliği üzerinde de son derece önemli bir tehdit unsuru oluşturmuştur. Ülkemizin gündeminde ön sırada yer alan bu gelişmelerle ilgili olarak, ne yazık ki, hükümetin izlediği politikalar, çelişkili ve istikrarsız bir nitelik taşımıştır ve ülkemizin çıkarlarını ve itibarını zedeleyecek özellikler taşımıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, başından beri bu konuda uyarılarda bulunduk hükümete, ülkemizin çıkarlarının en iyi şekilde korunması için yapılması gerekenleri anlatmaya çalıştık; Anayasamızın özellikle meşruiyet şartını arayan 92 nci maddesine dikkati çektik ve askerî müdahalenin dışında kalınması için atılması gereken adımlar hakkında önerilerimizi anlattık. Ne yazık ki, hükümet, bu önerilerimizin, şimdiye kadar hep tersini yapmıştır. 6 Şubatta bu Meclisten, Yüce Meclisten bir yetki almıştır ve bu yetki çerçevesinde Türkiye'deki üslerin ve tesislerin onarımı, genişletilmesi için Amerikan askerlerini ülkemize davet etmiştir. Oysa, o tarihte, daha, Türkiye üzerinden cephe açılması konusunda Meclisten yetki alınmamıştı. O tarihte de söylediğimiz gibi, hükümet, arabayı atların önüne koşmuştur. Milyonlarca dolar harcanmıştır; ama, işin esasıyla ilgili olarak, bu Meclisten yetki alınmadan bu işler yapılmıştır. Neticede, 1 Mart 2003 tarihinde, hükümetin sunduğu tezkere Mecliste reddedilmiştir ve yapılan bütün bu çalışmalar anlamını kaybetmiştir. Amerikalılarda haksız bir beklenti yaratılmıştır; Türk-Amerikan ilişkileri bundan zarar görmüştür.

Bununla da yetinilmemiştir. 8 Şubat 2003 tarihinde Amerikalılarla bir mutabakat muhtırası imzalanmıştır. Basına da sızan bilgilerden anlaşıldığına göre, bu muhtırada, hükümet, bir savaş durumunda Amerika'yla yapılacak işbirliğinin ayrıntıları üzerinde, Amerikan yetkilileriyle görüş birliğine varmıştır. Oysa, biraz önce söylediğim gibi, bu konuda da Meclisten yetki alınmamıştı. Amerikan yetkililerinin açıkladığına göre, Amerikalılara vaatte bulunulmuştur; bu yetkinin Meclisten alınacağına dair vaatte bulunulmuştur; Amerikan askerleri gemilere yüklenmiştir ve Türk sahillerine kadar getirilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bir bütün halinde olumsuz oy vermeleri ve Adalet ve Kalkınma Partisinin 100'e yakın değerli milletvekilinin de bizimle birlikte oy kullanmaları sonucunda bu tezkere reddedilmiştir; Türkiye'nin itibarı yükseltilmiştir. Bunun için, bu tezkereyi reddeden bütün arkadaşlarımızı kutluyoruz. Türkiye, bu olaydan, itibarı yükselmiş bir devlet olarak, Meclisin kararı sayesinde çıkmıştır ve dünyada, gerçekten, pek çok ülkede saygınlığımız artmıştır.

Ne yazık ki, bunu izleyen günlerde, yine, hükümetin bazı yanlışlar yaptığını gördük. 20 Mart 2003 tarihinde Meclise sunulan tezkere, birçok açıdan Türkiye için sıkıntı yaratmıştır. Bu tezkerede, hükümet, bir taraftan Amerikan uçaklarının Türkiye üzerinden uçuşu için izin istemiş; fakat, bir taraftan da Kuzey Irak'a Türk askerlerinin gönderilmesi için Meclisten yetki almıştır.

Değerli arkadaşlar, hükümet, bu yetkisini kullanamamıştır. O yetkiyi alırken ileri sürdüğü gerekçeler, daha sonra değişmemiştir. Hükümet, son derece ciddî bir durumun olduğunu ve Kuzey Irak'taki terör unsurlarının Türkiye'nin millî birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini söylüyor. Bu kadar ciddî bir durum var idiyse ve Meclisten yetki aldıysanız, bunu niçin kullanmadınız?! Kullanmamanın bir tek izahı vardır; çünkü, Amerika, Kuzey Irak'a Türk askerlerinin gönderilmesine razı olmamıştır. Dünyada hangi ülke vardır ki, sınırının güvenliğinin korunması için, başka ülkelerin rızasına, icazetine ihtiyaç duysun?! Maalesef, Türkiye, bu duruma düşürülmüştür.

Kuzey Irak'taki teröristlerin tasfiyesi için, hükümet, Amerikalılarla işbirliği yaptığını ilan etmiştir; fakat, bugüne kadar tek bir terörist yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmiş değildir. İşte bütün bunlar, Türkiye'nin zaafı olarak görülmüştür. Dahası, hükümet, öyle anlaşılıyor ki, yine Amerikalıların telkiniyle, Meclisten bir af yasası çıkarmıştır, "Eve Dönüş Yasası" adı altında bir af yasası çıkarmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın sonucu, tam bir fiyasko olmuştur; hapishanedeki PKK teröristlerinin yanı sıra Hizbullah teröristleri ve Sıvas katliamı sanıkları serbest bırakılmış; ama, dağdakileri indirmek mümkün olamamıştır. İşte bunlar, çok ciddî sıkıntılar yaratmıştır.

O zaman, bu Meclis kürsüsünde uyardık, dedik ki, böyle bir yasa çıkarırsanız, terör azalmaz, artar. Ne yazık ki, haklı çıktık. Sayın Genel Başkanımızın bugün Grupta açıkladığı gibi, bugün, hükümet, bir taraftan İstanbul saldırısıyla ilgili olarak Hizbullah teröristlerini arıyor; fakat, aynı hükümet, bir taraftan da hapishanedeki Hizbullah teröristlerini serbest bırakıyor eve dönüş yasası çerçevesinde. Büyük hata olmuştur bunlar. Bunları zamanında uyardık; ne yazık ki, yeterince dikkate alınmamıştır.

Süleymaniye Şehrinde meydana gelen olayları biliyoruz; bunları hatırlatmama gerek yok. Türkiye'nin itibarı kırılmıştır, sarsılmıştır, millî gururumuz zedelenmiştir; ama, bir protesto notası verilememiştir, özür dilenmesi Amerikalılardan istenememiştir. İşte, bütün bunlar, Yüce Meclisin bütün yönleriyle düşünmesi, irdelemesi gereken konulardır.

Şimdi, neticede, hükümet 7 Ekimde yeni bir tezkere geçirdi Meclisten ve bu tezkerenin gerekçesini okuduğunuz zaman, çok açık bir şekilde, hükümetin Irak'a asker gönderme niyetinde olduğunu görüyorsunuz. Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde, hükümet diyor ki: "Cumhuriyet hükümeti, Türkiye'nin, çokuluslu güçlerin bir parçası olarak Irak'ta istikrar ve güvenlik harekâtına askerî güç katkısında bulunmasının yerinde ve gerekli olduğuna karar vermiştir." Bir ay geçiyor, 7 Kasımda "asker göndermemeye karar verdik" diyor. Bu arada çeşitli demeçleri var. "Efendim, komşumuzdaki yangına kayıtsız kalabilir miyiz" ve asker gönderilmesine itiraz eden muhalefeti eleştiriyor hükümet. 7 Kasımdan üç gün önce, Washington Büyükelçimiz aracılığıyla Amerikalılara sitemde bulunuyor: "Niçin oradaki güçleri ikna edemediniz?" Üç gün sonra "asker göndermemeye karar verdik" diyor. Bunlar büyük çelişkilerdir, Türkiye'yi yaralamıştır. Asker göndermemekle hükümet iyi yapmıştır, doğru karar vermiştir; ama, izlenen yollar, yöntemler, Türkiye'nin itibarını son derece zedeleyen bir durum yaratmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Kuzey Irak'ta sıkıntılar, saldırılar, istikrarsızlık ve tehdit devam ettiği halde, hükümet, maalesef, oraya asker gönderme arzusunu yerine getirememiştir, biraz önce söylediğim gibi. Biz, bunu bir eksiklik olarak görüyoruz.

Daha kötüsü, Amerika'yla Dubai'de imzalanan bir anlaşma çerçevesinde, Kuzey Irak'a asker göndermemeyi kabul etmiş durumdadır hükümet. 8,5 milyar dolarlık kredi karşılığında Kuzey Irak'a asker göndermemeyi taahhüt ettik. Bir taraftan orada durumun ciddiyetini anlatacaksınız, Meclisten yetki isteyeceksiniz, bir taraftan da Kuzey Irak'a asker göndermeme konusunda anlaşma imzalayacaksınız... Bunların metinleri, ne yazık ki, hâlâ gizli tutuluyor. Bu anlaşmanın uygulanması konusunda Sayın Başbakan diyor ki: "İstersek uygularız, istemezsek uygulamayız."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Böyle anlaşma olur mu arkadaşlar?! Yani, istersek uygulayacağız, istemezsek uygulamayacağız. O zaman, anlaşmayı niye yapıyorsunuz? Anlaşmalar devletleri bağlayan metinlerdir. Bir anlaşmayı imzaladıysanız uygulayacaksınız; uygulama niyetiniz yoksa, imzalamayacaksınız. İşimize gelirse uygularız, gelmezse uygulamayız; bu, devletin ciddiyetini azaltır. Hiçbir ciddî devlet, böyle bir iş yapmaz.

Şimdi, bu anlaşma, ancak Meclisçe onaylanırsa yürürlüğe girer; onaylanmadıkça, isteseniz de bu parayı alamazsınız. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için onaylanması lazım. İçinde siyasî hükümler olan, süresi bir yılı aşan bir anlaşma olduğu için, mutlaka, Meclisin onaylaması lazım. Anlaşma imzalanalı bir ayı geçti arkadaşlar, daha, Meclise sunulmuş değildir; hâlâ, gizli tutuluyor. Meclisin yetkisinde, Meclisin onayına bağlı bir konuyu nasıl gizli tutarsınız?!

Sayın Dışişleri Bakanı defalarca bize dedi ki: "Efendim, hiçbir gizliliği yoktur; size bunu vereceğiz." Verdiği yok. Üzerinden günler geçti, haftalar geçti, metni alamadık. İçeriğini, sadece, gazetelere sızan bilgilerden öğreniyoruz. Bütün bunları üzüntü verici buluyoruz.

Şimdi, bütün bu olaylar karşısında Sayın Dışişleri Bakanımız diyor ki: "Muhalefet, sadece konuşuyor." Peki, ne yapacaktık?! Ne yapmamızı bekliyordunuz?! Muhalefetin görevi, görüşlerini açıklamak değil midir; konuşmak değil midir?!

Daha da vahimi var -onu da bu vesileyle huzurunuzda ifade etmek istiyorum- bundan büyük bir üzüntü duyduk. Ümit ediyoruz ki, Sayın Bakanın bu sözleri basına yanlış yansıtılmıştır; ama, Avrupa'daki sosyaldemokratları överken Sayın Dışişleri Bakanı, Türk gazetecilerine "Türkiye'deki sosyaldemokratlar, nasyonal sosyalisttir" demiştir.

Değerli arkadaşlar, nasyonal sosyalizm ırkçı bir ideolojidir. Bu ithamı reddediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda, bizim örgütümüzde, bizim üyelerimiz arasında bir tek nasyonal sosyalist yoktur. Nazi sözü, nasyonal sosyalizmin kısaltılmışıdır. Böyle sözleri, muhalefete, sosyaldemokratlara layık göremezsiniz. Biz buna müstahak değiliz. Sayın Dışişleri Bakanının bu kürsüye gelip özür dilemesini istiyoruz, eğer söylediyse. Söylemediyse, tekzip etmesini istiyoruz.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Bir telefon açıp sorsanız...

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bunlar, hafife alınacak sözler değildir arkadaşlar; bunlar, telefonda konuşulacak konular değildir. Bunlar ciddî ithamlardır. Biz, İktidar Partisi hakkında böyle küçültücü sözler söylemiyoruz ve hiç kimsenin de bizim Partimiz ve Türkiye'deki sosyal demokratlar hakkında böyle sözler söylemesini kabul etmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken, şunu ifade edeyim; geçtiğimiz aylarda yaşadığımız olaylar milletimizi üzmüştür, incitmiştir. Protesto edememişizdir bu vahim olayları. Bütün bu nedenlerle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Irak'la ilgili gelişmelerin Yüce Meclisin çatısı altında enine boyuna tartışılmasını istiyoruz. Bunun için bir genel görüşme önergesi verdik, bu genel görüşmeyle ilgili Grup önerimizin Yüce Mecliste onaylanmasını istiyoruz ve bütün bu saydığım konular hakkında ayrıntılı görüşlerimizi ifade etme şansına bu şekilde sahip olmak istiyoruz.

Biz inanıyoruz ki, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız da buna olumlu oy vereceklerdir ve Meclisin denetim görevini yerine getirmesine engel olmayacaklardır. Aksi takdirde, bu, Meclisin çok önemli bir fonksiyonunu yerine getirmesini güçleştirecektir ve rejimimizi zedeleyecektir.

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum ve genel görüşme önergemizle ilgili Grup önerimizin kabulünü, desteklenmesini istirham ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.

Lehte ikinci söz isteği, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ'a aittir.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet tarafından izlenen Irak politikası hakkında genel görüşme açılmasını teklif eden Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, esas konumuza girmeden önce, dinci fanatik örgüt tarafından İstanbul'da iki sinagoga yapılan saldırıyı lanetlemek ve bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu alçakça saldırıya, global terör hareketinin Türkiye halkası ve Türkiye'ye bir yansıması olarak bakmak gerekiyor; bununla, Türkiye'ye bir mesaj verilmek istendiği de muhakkak. İlk bakışta, eylemle, Ankara'ya, Amerika ve İsrail'le işbirliği yapmadığı takdirde, terörden kurtulacağı mantığının dayatılmak istendiği sonucuna varılabilir; ancak, eylemcilerin vermek istedikleri mesaj, bu dayatmayı muhakkak içermekle birlikte, bunu aşıyor. Zira, İstanbul'daki vahşetin sorumlusu olan dinci fanatik örgütler, Amerika'ya karşı verdikleri mücadeleyi, Batı, Hıristiyanlık ve Siyonizm üçlüsü ile İslam arasındaki hesaplaşma bazına oturtuyorlar. Dünyaya bu perspektiften bakan örgütlerin, İslamî değerlerle evrensel demokratik değerleri bağdaştıran bir yönetim sisteminin dünyadaki yegâne ve tartışılmaz temsilcisi olan ve radikal İslamın panzehiri olarak görünen ve görülen Türk modelinin tahrip edilmesine bir numaralı önceliği vermeleri doğaldır; yani, İstanbul'u sarsan saldırıda, değerli arkadaşlarım, uluslararası terör ağının esas hedefi, Türkiye'nin laik demokratik cumhuriyeti ve ülkemizin istikrarı ve huzurudur.

Bu özel ve teröre karşı mücadeledeki cephesel konumu, Türkiye'ye, Amerikalı ve Avrupalı müttefiklerine yönelik olarak taleplerini yenilemek için bir fırsat oluşturuyor. Amerika, PKK/KADEK'i tasfiye konusunda Türkiye'ye verdiği sözleri, hiç gecikmeden, derhal yerine getirmelidir. Aksi takdirde, global terörle mücadeleyi, terör tehdidinin ortak olduğu ve bir bütün oluşturduğu tezi üzerine bina eden Amerika'nın bu yaklaşımı tartışmalı hale gelecektir; en kötüsü, PKK'yı bir koz olarak elde tutmak istediği yolunda, bizim inanmak istemediğimiz, fakat, artan bir yoğunlukla yapılan spekülasyonlar güç kazanacaktır. Bu da, Amerika'nın global terörle mücadele davasının moral temellerini zayıflatacaktır.

Avrupa'ya gelince: Avrupa'nın da, terörle mücadele konusunda, sadece kendi güvenliğini düşünmesinin ve "beni sokmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla kenarda durmasının hem riskli olduğunu hem de ahlakî olmadığını artık anlaması lazımdır. Bu bakımdan, Avrupa Birliği, teröre karşı daha aktif bir mücadeleyi, PKK/KADEK'i tüm Avrupa'da bir terör örgütü olarak ilan etmek suretiyle başlatmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, esas konumuza geliyorum. Hükümetin Irak'la ilgili olarak izlediği politikaya, bu konuda Meclise sunduğu tezkerelere ve bunların uygulamalarına bir göz attığımız zaman, bu alanda büyük zikzaklar çizildiğini ve çarpıcı tutarsızlıklara yol açıldığını görüyoruz. Bu durumun ülkemizin çıkarlarına zarar verdiği ve itibarını zedelediği bir gerçektir. Türk dışpolitikasının saygınlığı, inandırıcılığı ve caydırıcılığı, bu tutarsızlık ve yanlışlıklardan ciddî bir hasar görmüştür.

Hatalar silsilesi, hükümetin, Anayasamızın amir hükümlerini dikkate almadan ve meşruiyet koşulları gerçekleşmeden, ülkemize yabancı askerlerin daveti için yetki istemesiyle başlamıştır. Ayrıca, hükümet, ülkemizdeki bazı üslerin, limanların ve tesislerin modernleştirilmesinde Amerikan askerlerine görev verilmesi için Meclisten yetki istemiştir ve almıştır. Böylece, Amerika tarafından, Türkiye üzerinden Irak'a karşı bir cephe açılacağı hususunda kuvvetli bir beklenti yaratılmıştır. Amerika da, tabiatıyla, savaş planlarını buna göre yapmış, tüm asker nakli ve lojistik ikmal hazırlıklarını bu duruma göre düzenlemiştir. 1 Martta, Meclis, Irak'a karşı bir kuzey cephesi açılması amacıyla 65 000 Amerikan askerinin Türkiye'de konuşlandırılmasını öngören hükümet tezkeresini reddedince, bu gelişme, Washington'a bu hususta önceden verilen vaatler nedeniyle, Amerika üzerinde bir şok etkisi yapmış, büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. Türk-Amerikan ilişkilerinin bu tutumdan gördüğü zarara hepimiz tanık olduk değerli arkadaşlarım. Ortaya çıkan bu durum, tamamen siyasal öngörüsüzlüğün, düşünmeden ve konuya hâkim olmadan yapılan vaatlerin, koordinasyon olmamasının ve gayriresmî kanalları resmî kanallar gibi çalıştırmanın ürünüdür; fakat, ne yazık ki, bu dirayetsizliğin faturası Türkiye'ye çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarım, 1 Mart tezkeresinin Meclis tarafından reddi hükümet üzerinde sarsıcı etkiler yaptı. Bu karar dolayısıyla bir pişmanlık duygusu içine girildiğini, yapılan açıklamalar ortaya koyuyordu. Bu ortamda Amerika'yla ilişkilerin tamiri için Irak'a asker gönderilmesinin en iyi yöntem olduğu üzerinde karar kılındı. İlginç olan, hükümetin daha önceki deneyiminden hiçbir ders almamasıydı. Hükümet, Irak'taki olayların seyrini, tırmanan gerilla savaşını, tam bir çıkmaza giren Amerikan stratejisini, Irak'ın militan İslamla Amerika arasındaki savaşın merkezi haline geldiğini, Amerikan askerlerine yönelen şiddetin Amerika'nın maşası ve yardakçısı olarak algılanacak Türk askerlerine de misliyle yöneleceğini hiç dikkate almadan, Irak'a asker göndermek için aylarca çaba gösterdi, bu hususta son derece heveskâr bir yaklaşım sergiledi. Hükümet, aylarca, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesinin önemini, bunun Türkiye için ne kadar önem taşıdığını anlatmaya çalıştı. "Komşusunda yangın varken Türkiye, eli kolu bağlı duramaz" şeklinde açıklamalar yapıldı. Türkiye'nin, Ortadoğu denkleminde yerini almasının muhakkak gerektiğinin altı çizildi, yani, sizin anlayacağınız, değerli arkadaşlarım, hükümet, Irak'ta gittikçe yoğunlaşan ve işgal kuvvetleri için bir batağa dönüşen bir savaş içerisinde Türkiye'nin yer alması için, elinden ne gelirse yaptı.

7 Ekim 2003'te hükümet, Türk askerinin Irak'a gönderilmesi hususunda yetki almak için Meclise sunduğu tezkereyi 358 oyla geçirdi. Hükümet, tezkereye gerekçe olarak şunları belirtiyordu: "1 Mart ile 7 Ekim şartları tamamen farklıdır. 1 Martta Türk askeri Irak'a savaş için gidecekti, o zaman işgalin bir parçası olacaktı; fakat, şimdi, askerimiz barış için, insanî yardım ve yeniden inşa misyonuyla gidiyor Irak'a" deniliyordu. Ayrıca, Türk askerinin konuşlanacağı yerler hakkında risk analizleri yapılmıştı. Birliklerimiz, bu analizlerin ışığında en müsait yerlere yerleştirilecekti.

Değerli arkadaşlarım, bu söylenilenlerin hiçbirinde en ufak bir gerçek payı yoktu. Ekimde Irak'taki şartlar, 1 Marta nazaran çok daha ağırlaşmıştı. Türk askeri büyük risklerle karşı karşıyaydı. Askerimizin bir mıknatıs gibi gerilla kuvvetlerini üstüne çekeceği ve ciddî kayıplara maruz kalacağı belliydi. Nitekim, Bağdat'taki Türk Büyükelçiliğine yapılan bombalı saldırı, Türk askerini Irak'ta nelerin beklediğinin bir habercisiydi. Ancak, Sayın Başbakanın, bu saldırının Türkiye'nin asker göndermesiyle ilgili olmadığını söylemesi, hükümetin, durumu gerçekçi bir şekilde değerlendiremediğinin somut kanıtını oluşturdu. Ayrıca, Irak'taki tüm aktörler, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesine karşıydı. Hatırlayacaksınız, kararın alınacağı sırada, Irak'taki Geçici Konseyin, Türk askerinin Irak'a gelmesi meselesini müzakere ettiği ve oybirliğiyle Türk askerinin Irak'a gelmesini reddettiği bilgisi Cumhuriyet Halk Partisine ulaştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Bunun üzerine, Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal, müdahale ederek, gerekli ikazlarda bulundu "bu konuda, acele etmeyelim, biraz daha düşünelim" dedi; ama, bu sağduyulu sese kulak verilmedi. Hükümetin mantığı "Amerika bunu bizden istiyor, nasıl olsa aşiret reislerini ve diğerlerini ikna eder, Türk askeri de Irak'a gider" şeklindeydi; ama, beklenenin tersi oldu ve aşiret reisleri, Amerika'yı, Türk askerinin gelmemesi hususunda ikna etti.

Değerli arkadaşlarım, bu, tam bir fiyaskodur. Biraz öngörü, biraz teenni, biraz sağduyu, Türkiye'nin bu duruma düşürülmesini engellerdi. Türk dışpolitikasını, son yıllarda, bu kadar derin bir gaflete, öngörüsüzlüğe ve acemiliğe kurban eden bir başka örneği gerçekten hatırlayamıyorum. Ortaya çıkan durum, Türkiye'yi, bölgede ağırlığı olan bir aktör olmaktan çıkardı, Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını ve etkileyici gücünü ciddî bir zafiyete duçar etti.

Değerli arkadaşlarım, bu durumda, hükümetin, Meclisten aldığı yetkiyi iade etmesi veya Meclisin verdiği yetkiyi geri alması en isabetli hareket tarzıdır.

Değerli arkadaşlarım, dışpolitika, ulusal gücün beynidir. Bu beyin; yani, dışpolitika, bir ülkenin ulusal gücünü oluşturan tüm unsurları birleştirir, yoğurur ve onları ulusal hedeflere yönlendirir. Eğer, bir ülkenin politikasının vizyonu bulanık ve iradesi zayıfsa ve ulusal çıkarlarını güçlü dış merkezlerden gelen dayatmalar nedeniyle isabetle değerlendiremiyorsa, o ülkenin askerî kuvveti, stratejik konumu, ekonomik gücü ve nüfus büyüklüğü fazla anlam taşımaz. Bu durumda, beyin, işlevini yapamaz, ulusal çıkarlar korunamaz. Bu söylediklerim, zannediyorum, Türkiye'nin bugünkü durumunu tarif ediyor.

Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, hükümet, Irak politikası bağlamında, zikzaklı, çelişkili, tutarsız yaklaşımlar izlemiştir. Bu politikalar Türkiye'nin ulusal çıkarlarına zarar vermiş, güvenilirliğine ve itibarına gölge düşürmüştür. Ülkemizin bu duruma düşürülmesi çok acıdır, Türkiye buna layık değildir.

Bu gelişmelerin ışığında, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak genel görüşme açılmasını öneriyoruz. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN - Aleyhte söz isteği Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa tarafından talep edilmiştir.

Buyurun Sayın Fatsa.

Süreniz 10 dakika.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, Irak'ta yaşanan olaylar ve son gelişmeler ve hükümetimizin Irak'a gerektiğinde asker gönderilmesiyle ilgili 7 Ekim 2003 tarihinde Meclisten aldığı yetki tezkeresi hakkında bir genel görüşme açılması önerisi üzerinde, AK Parti Grubu adına aleyhte söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, şahsım ve AK Parti Grubu adına, 15 Kasımda İstanbul'da meydana gelen terör olayında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor, terörü şiddetle telin ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Irak'ta harekât öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmeler, bölgeyi ve Türkiye'yi yakından meşgul etmiştir ve etmeye de devam etmektedir. Hükümetimiz, mesaisinin azımsanmayacak bir kısmını Irak meselesine hasretmek durumunda kalmıştır.

Değerli arkadaşlar, malum olduğu üzere, 1 Mart 2003 tarihinde, Irak'a, Amerika Birleşik Devletleri önderliğinde girişileceği kesinlik kazanmaya başlayan askerî harekât bağlamında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı ülke kuvvetlerinin Türkiye'ye kabulü hakkında hükümet tezkeresi Yüce Mecliste salt çoğunluğun desteğini alamamıştır. Oylamanın bu şekilde sonuçlanmasının ardından, keyfiyet, kamuoyumuzda etraflı şekilde tartışılmış, Yüce Meclisin bu kararı genel bir desteğe mazhar olmuştur. Bu tarihten sonra, Irak bağlamındaki gelişmeler, hızla bir savaşa gidildiğini daha belirgin bir şekilde ortaya koymuştur.

Değerli arkadaşlar, bu çerçevede, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'a karşı girişeceği harekâtın çok yakında başlayacağı dikkate alınarak ve bu ülkenin acil talebi doğrultusunda, hava sahamızın Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki hava unsurlarına açılması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin, geçici bir süre, yurtdışına gönderilmesi için, 19 Mart 2003 tarihinde, yeniden, Yüce Meclisimize hükümetimiz başvurmuştur. Irak'ta savaşın başladığı gün olan 20 Martta Meclisimiz, hükümetin bu yetki talebini onaylamıştır. Bu kararımızda, harekât konusunda Amerika Birleşik Devletlerine muhalefet eden müttefik Fransa ve Almanya gibi ülkelerin de aynı yönde davranarak hava sahalarını koalisyon unsurlarına açmış olmasının önemli bir faktör olduğunu da gözönünde bulundurmak gerekir.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush'un, geniş çaplı çatışmaların sona erdiğini açıkladığı 1 Mayıs 2003'ten sonra Irak'ta yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde gelişmeler dinamik bir seyir izlemiştir. Koalisyon güçlerince askerî harekâtta elde edilen başarı neticesinde, savaş döneminden istikrar ve güvenliğin tesisi aşamasına geçilmiş, egemenliğin Irak Halkına devredilmesi yolunda ilk adımlar koalisyon hükümeti tarafından atılmaya başlanmış, bu ülkenin yeniden imarına yönelik projeler hayata geçirilmeye çalışılmıştır.

Bilindiği gibi, hükümetimiz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1483 sayılı Kararında -Irak'a istikrar ve güvenliğin tesisine katkıda bulunulması- Birleşmiş Milletler üyesi ülkelere yapılan çağrıyı ve müttefikimiz Amerika Birleşik Devletlerinin bu husustaki resmî talebini dikkate alarak,, Irak'a Türk askeri gönderilmesi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiştir. Yüce Meclisimiz, 7 Ekim 2003 tarihinde, hükümetimize, Irak'ta barışı koruma amaçlı birlik gönderme konusunda izin vermiştir. Bu iznin alınması, komşu Irak Halkıyla dayanışmamızın ve Irak'ta durumun bir an önce normale dönmesine yardımcı olmak arzumuzun bir işareti olarak değerlendirilmelidir.

Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 16 Ekimde oybirliğiyle kabul ettiği 1511 sayılı Kararıyla, Irak'ta tam egemen bir yönetimin ortaya çıkma sürecini daha belirgin hale getirecek bir çerçeve ortaya koymuş, ayrıca, Irak'ta, geçiş döneminde, güvenlik ve istikrarı sağlamak üzere, birleşik komuta altında çokuluslu bir gücün kurulmasına yetki vermiştir. Ülkemizin Irak'taki istikrar gücüne muhtemel katkısı bu bağlamda Güvenlik Konseyinden kaynaklanan bir yetkiye de dayandırılmıştır.

Hükümetimiz, tezkerenin kabulüne giden süreçte ve sonrasında, asker gönderilmesi hususunda ne ısrarcı olmuştur ne de aceleci bir yaklaşım sergilemiştir. Kararı izleyen dönemde, hükümetimiz, durumu tüm yönleriyle değerlendirmiş ve Amerika Birleşik Devletleriyle yaptığı temaslar sonucunda, Irak'taki istikrar gücüne kuvvet katkısında bulunulmasından bu aşamada imtina edilmesinin uygun olacağı kararına varmıştır.

Bu çerçevede, Irak'a Türk askerinin gönderilmesi konusu bu aşamada hükümetimizin gündeminden çıkmış bulunmaktadır. Bu durum, 7 Kasım 2003 tarihinde kamuoyumuza açıklanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınan iznin kullanılmayacağı da duyurulmuştur. Dolayısıyla, bu konudaki tezkerenin yeniden ele alınmasına ihtiyaç kalmamıştır.

Hükümetin kullanmayacağını açıkladığı izinle ilgili bir tezkere için Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeniden bir genel görüşme açılmasını uygun bulmadığımızı belirtiyor, Grubumuzun kararının bu talebin reddi yönünde olacağını açıklıyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Fatsa.

Aleyhte başka söz isteği?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, öneriyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, öneriyi tekrar okutuyorum :

(8/4) esas numaralı hükümetin Irak politikasıyla ilgili Anayasanın 92 nci maddesi gereğince talepleri ve sonuçları konusunda genel görüşme önergesinin Genel Kurulun 18.11.2003 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi ve görüşmenin bitmemesi durumunda görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu Grup önerisi biraz önce okundu; şimdi, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sayar mısınız.

BAŞKAN - Görülüyor efendim...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sayar mısınız. Tartışmalı durumlarda sayma durumunuz var, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayıyorum, Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, sayamadınız; o süre saymak için...

BAŞKAN - Efendim, ben saydım; ama, siz, makama güvenmediniz; ben sayıyorum; bu, çok önemli.

HALUK KOÇ (Samsun) - Estağfurullah, makama güveniyoruz; ama, sayım için gerekli süreyi kullanmadınız.

BAŞKAN - Kabul edenler... Sayalım lüften. Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, lütfen, sükûneti muhafaza edelim. Bir talep üzerine saydık iki tarafı da, neticede hepimizin görmesi gerekiyordu.

Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

2. - Genel Kurulun 19 Kasım 2003 Çarşamba günkü  birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesine, gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 18.11.2003 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                     Eyüp Fatsa

                                                Ordu

                        AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneri: Genel Kurulun 19 Kasım 2003 Çarşamba günkü (yarın) birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 41 inci sırasında yer alan 280 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 40 ıncı sırasında yer alan 277 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınması, bu birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması.

BAŞKAN - Öneriyle ilgili söz isteği?.. Yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. - SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım

1. - Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Bursa Milletvekili Sayın Abdulmecit Alp aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesiyle ilgili bir Danıştay kararına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/286) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilmiş ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kepenek, buyurun.

Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; soru önergeme değinmeden önce, ben de, halkımızın karşılaştığı, cumartesi günü yaşadığımız ağır terör saldırısını şiddetle kınadığımı ve bundan sonra böyle olayların olmaması için hükümetimizin ve Meclisimizin gerekli önlemleri alacağını umut ettiğimi belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, sözlü soru önergem aylar önce verildi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, Ankara'nın simgesiyle, amblemiyle ilgili Danıştayın verdiği bir kararı uygulamamasına yöneliktir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, Ankara'nın amblemini değiştirmesiyle ilgili düzenlemesi Ankara İdare Mahkemesince iptal edilmiş, Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon eski Milletvekili Rahmi Kumaş'ın dilekçesiyle bu karara varılmış; belediyenin itirazı üzerine, Danıştay, belediyenin itirazını reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Başkentin göbeğinde -Ankara'da- Büyükşehir Belediye Başkanı, yargı kararlarını uygulamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu, çok kaygı verici bir durumdur. Yargı kararlarına uymama, kurallara uymama, İdare Kurulu kararlarına uymama, Koruma Kurulu kararlarına uymama, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının yaptığı ne ilk icraattır ne de sonuncusudur.

Bu durum karşısında, Sayın Kumaş, İçişleri Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur; ancak, bu suç duyurusu da dikkate alınmamıştır. Ankara'nın göbeğinde, Büyükşehir Belediye Başkanı, yargı kararlarını dinlemeyerek, suç işlemektedir.

Aynı Büyükşehir Belediye Başkanı başka bir şey yapmıştır; ekim ayı ortalarında, burada, uygulamalarıyla ilgili yaptığımız bir Meclis görüşmesi sırasında söz alan Cumhuriyet Halk Partili üç milletvekilinin resimlerinin bulunduğu afişler bastırarak bunları elektronik panolara yerleştirmiş ve kendi kurguladığı, kendin pişir kendin ye kabilinden televizyon programlarında, sözüm ona, buradaki suçlamaları yanıtlamaya kalkmıştır.

Bir büyükşehir belediye başkanının, Meclisteki bir görüşmeye yönelik olarak, böyle bir tutum takınmaya, bu tür davranışlara girmeye hakkı olmaması gerekir. Onu denetlemesi gereken, onun durumuyla ilgili, burada, halkın huzurunda, Ankara halkına ve Millet Meclisine hesap vermesi gereken kişi Sayın İçişleri Bakanıdır ve üzülerek belirteyim, Sayın İçişleri Bakanı -biraz evvel buradaydı- şu anda yoktur.

Değerli arkadaşlar, bir şey daha dikkatimi çekti. Adalet ve Kalkınma Partisi bir siyaset okulu açıyor. Bu siyaset okulunda, Ankara'nın, bu yasa tanımaz, bu kural tanımaz, bu saldırgan Büyükşehir Belediye Başkanına "cumhuriyetten günümüze kadar Başkent Ankara" diye ders verdiriliyor.

Sayın milletvekilleri, böyle bir tutumun, saydamlık, doğruluk, hak, hukuk, eşitlik ve demokratik yönetim kavramıyla uzaktan yakından bir bağı yoktur. Ben, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, hele hele sizin siyaset okulunda ders verecek ve bu işleri yapacak durumda olmadığını, kayıtlara düşürmek üzere burada söylüyorum; çünkü, yaptıkları ve burada söylenemeyen onca uygulama, yasa tanımazlık, kural tanımazlık ayyuka çıkmıştır; hiçbir konuda hesap vermemiştir; ne malî konularda ne idarî konularda ne uygulama konularında ve bunun hesabının Mecliste verilmesi gerekmektedir.

Ben, terörsüz bir dünya diliyorum, terörsüz bir Türkiye diliyorum ve bu duygularla, hepinize iyi bayramlar diliyorum.

Sayın Başkan, saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kepenek.

2. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/288) ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Soruya  cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş olup, önerge, gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Koçyiğit'in söz hakkı bakidir; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, konuşma hakkı 5 dakika; 1-2  dakika geçebilir. Konuşma bitinceye kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; muhtar ve ihtiyar heyeti üyelerinin sorunları ve özlük haklarına ilişkin olarak geçen yasama yılında vermiş bulunduğum sözlü soru önergesi üzerindeki görüşmeye, ancak bu yasama yılında sıra gelmiş bulunuyor; yani, konuşma hakkı elde etmiş oluyorum. Bu vesileyle, Yüce Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, geçen cumartesi günü İstanbul'da bombalı saldırıda hayatlarını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara şifa, yakınlarına başsağlığı diliyor, olayı şiddet ve nefretle kınıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün ülkemizde 35 000 köy, 17 000 mahalle muhtarı olmak üzere, toplam 52 000 muhtarlığımız vardır.

Muhtarlar, yönetim biriminin en uç noktasında, devletin temsilcisi olarak, olanaksızlıklar içerisinde ve çok zor koşullar altında günde 24 saat mesai yapmaktadırlar.

Muhtarlarımız, seçimlerin ilk halkası olup, devletimizin vatandaşa dönük en üst noktasındaki hizmet birimleridir. Demokrasinin tabanını oluşturan seçilmiş muhtarlarımız, yöresindeki sorunlarda akla gelen ilk ve değişmez adrestir.

Muhtar, mahallî idare birimi olan köy idaresinin başı olup, aynı zamanda, partilerüstü konumdadır; köydeki ve mahalledeki her şeyin hesabının sorulduğu tek adrestir. Peki, muhtarlara ne verdik de ne istiyoruz?! Peki, yetkisi var mı, olanağı var mı?! Her şeyin sorumlusu olarak muhtarları görüyoruz. Üzülerek belirtmeliyim ki, bugün, muhtarların sahibi yoktur, kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; muhtarlarımızın sorunu çoktur, köyün yolu olmaz, muhtarlar suçlanır; suyu, elektriği ve telefonu olmaz, muhtar eleştirilir. Nüfus işlerinden ikametgâh kâğıdına, asker kaçağından sınır davasına kadar tüm işlemlerin çözüm yeri muhtarlıktır; bakaya kalan veya asker kaçağı olan birisinin bulunması için hesap muhtardan sorulur. Muhtar, köyde evlendirme memurluğu yapar. Küçük bir yanlışlık yapsa muhtarın yakasına yapışılır; ormanda yangın çıkar, yangın çıkaranı bul diye fatura muhtara kesilir; köye yanlışlıkla bir kaçakçı girer, hesabı yine muhtardan sorulur.

Değerli arkadaşlarım, bu kadar zor koşullar altında görev yapan mahalle muhtarlarının bütçesi yoktur. Köy muhtarlarının bütçesi vardır; ancak, bu bütçenin de gelir kalemi yoktur. Hepimizin bildiği gibi, köy bütçesinin gelir kalemini oluşturan "salma" adı altında köy halkından alınan 20 liradır. Evet, sadece 20 lira; 20 000 000 lira değil. Bugün dolaşımda 25 000 liralıklar bile yokken, 20 lirayla bir köyün geçindirilmesi mümkün değildir.

Bu kadar geniş ve kapsamlı görevleri zor koşullar altında yerine getirmeye çalışan muhtarlarımız, büyük geçim sıkıntısı çekmektedir. Muhtarlarımız geçimlerini nasıl sağlar diye, bugüne kadar hiçbir yetkili makam sormamıştır.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlarımız, bugün, herhangi bir sosyal güvenlik kurumu şemsiyesi altına bile alınmamışlardır. Tüm bu sorumluluklar karşısında muhtarlarımızın almış oldukları ödenekler oldukça yetersizdir. 1977 yılında, muhtarların ödenek ve sosyal güvenlik konularını içeren 2108 sayılı Yasa çıkarılmıştır. Buna göre, 3 000 gösterge rakamı memur maaş katsayısıyla çarpılarak muhtar ödenekleri belirlenmektedir. Bu ödeneğin rakamsal tutarı 102 000 000 liradır. Evet, bugün, muhtarlarımız, aylık 102 000 000 lirayla geçinememektedir.

Yine, aynı yasaya göre, muhtarlar herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi değillerse, zorunlu olarak Bağ-Kura tabi tutulmuşlardır. Muhtarlar, en düşük Bağ-Kur primi olarak ayda 140 000 000 lira ödemektedir. Aldıkları 102 000 000 lira maaşın üzerine 38 000 000 lira da ceplerinden koyarak 140 000 000 lirayı tamamlamaya çalışmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen tamamlayın.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.

Tabiî, bu 140 000 000 lirayı ödeyemeyen muhtarlarımız, bugün, Bağ-Kur tarafından icraya verilmişlerdir; hepsi, köşe bucak, Bağ-Kurdan kaçmaya çalışmaktadırlar.

Muhtarlarımız, bağ, bahçe, tarla, inek, ne varsa satarak, bu Bağ-Kur icra kıskacından kurtulmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle, bir an önce, hükümetimiz, bir yasa getirerek, hatta, önümüzdeki dönemde çıkacak yerel yönetimler yasası içerisinde, muhtarların maaşlarını 3 000 gösterge yerine 9 000 göstergeye çıkararak, onların da onurluca ve insanca yaşayabilecekleri bir düzeyde maaş almasını sağlamalıdır. Ayrıca, önümüzdeki dönemde kamu reformu çerçevesinde yapılacak çalışmalarda muhtarların il genel meclisinde, belediye meclisinde temsilci bulundurmaları sağlanmalıdır. Aynı şekilde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı içerisinde de yöreyi en iyi tanıyan muhtarların bir temsilcisi bulunursa, çok daha iyi olur.

Bu vesileyle, yakın gelecekteki bayramınızı kutlar, hepinize saygılar sunar, iyi akşamlar dilerim.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 19 Kasım 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 19.04